DÖNEM
: 22 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 89
117 nci Birleşim
24 Haziran 2005 Cuma
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde erken yaşta evlendirilen çocukların
mağduriyetleri ile bu konunun çözümü için alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı konuşması
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, 45 inci ölüm yıldönümünde köy enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı
Tonguç'un, eğitimci-araştırmacı kimliğine ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Zonguldak Milletvekili Fazlı
Erdoğan'ın, Zonguldak Karadon Müessesesi Kilimli İşletme Müdürlügünde meydana
gelen göçük ve sonrasında yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve
22 milletvekilinin, GAP bölgesinde aşırı ve bilinçsiz sulamadan kaynaklanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/294)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/995) (S. Sayısı: 940)
3.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un;
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/548) (S. Sayısı:
957)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları
(LPG) Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (2/538) (S. Sayısı: 955)
VI.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz,
Bosna-Hersek Srebrenica katliamının 10 uncu yıldönümüne,
İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen,
emekli, dul ve yetimler ile memurların sorunlarına,
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ, Federal Almanya Parlamentosunun 1915 yılında cereyan eden Ermeni
olaylarıyla ilgili aldığı karara,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Diyarbakır Milletvekili Mehmet Fehmi
Uyanık'ın Millî Savunma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 22
milletvekilinin, ülkemizdeki su kaynaklarının tespiti ile etkin idare ve koruma
yöntemlerinin(10/292),
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve 22
milletvekilinin, Erzurum Atatürk Üniversitesi 2004-2005 öğretim yılı
mezuniyet töreninde bir velinin salona
alınmaması olayının (10/293),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu, önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı,
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 173 üncü sırasında yer alan 592'ye 1 inci ek sıra sayılı
komisyon raporunun bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubu
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/995) (S.
Sayısı: 940), görüşmelerine devam olunarak 25 inci maddesine kadar kabul
edildi.
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu,
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu.
Alınan karar gereğince, 24 Haziran 2005
Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.58'de son verildi.
İsmail
Alptekin
Başkanvekili
Harun Tüfekci Yaşar Tüzün
Konya Bilecik
Kâtip Üye Kâtip
Üye
II.- GELEN KÂĞITLAR
24 Haziran 2005 Cuma
Teklifler
1.- Kocaeli Milletvekili Sefa Sirmen ile 11
Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/549) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.6.2005)
2.- Kayseri Milletvekili Adem Baştürk ile 2
Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/550) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.6.2005)
Raporlar
1.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1047) (S. Sayısı: 954) (Dağıtma
tarihi: 24.6.2005) (GÜNDEME)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili
Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)
Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/538) (S. Sayısı: 955) (Dağıtma tarihi: 24.6.2005) (GÜNDEME)
3.- Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un;
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu (2/548) (S. Sayısı:
957) (Dağıtma tarihi: 24.6.2005) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya AKMAN ve 22 Milletvekilinin, GAP
bölgesinde aşırı ve bilinçsiz sulamadan kaynaklanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/294) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.6.2005)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin özelleştirilmeden önce
borçlandırılarak hisse değerlerinin düşürüleceği iddialarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6125)
2.- Adana Milletvekili N.
Gaye ERBATUR'un, AB sürecinde doğrudan yabancı yatırım teşviki için yapılacak
değişikliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6130)
3.- Adana Milletvekili N.
Gaye ERBATUR'un, AB ile müzakere sürecini yönetecek idari bir kadro oluşturulup
oluşturulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6131)
4.- Rize Milletvekili
İlyas ÇAKIR'ın, BOTAŞ'ın doğalgaz ithalat lisansındaki bir şarta ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6142)
5.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, yabancılara verilen madencilik ruhsatlarının sürelerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6143)
6.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, ATAŞ Rafinerisi yangınına ve bazı rafinerilerdeki hırsızlık
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6144)
7.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, akaryakıt bayilerinin lisans sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6146)
8.- Kırşehir Milletvekili
Mikail ARSLAN'ın, Kütahya-Gediz-Gökler Beldesinde meydana gelen grizu
patlamasına ve ülkemizdeki kömür ocaklarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6149)
9.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapımı planlanan Kura Nehri
Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6150)
10.- Trabzon Milletvekili
Asım AYKAN'ın, bir futbol maçında yaşanan hakem hatalarıyla ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/6159)
11.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu seçimlerinin
iptaline ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/6164)
12.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, eğitime katkı payı gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6166)
13.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, İstanbul, Ankara ve İzmir'de bulunan doktor ve hasta sayısı
ile ebe bulunmayan sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6173)
14.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, sağlık personelinin döner sermayeden aldığı paya
ve sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6174)
15.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Almanya Başbakanının Fener Rum Patrikhanesine
ziyaretine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/6192)
16.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Amerika'nın İncirlik Üssünü kullanımıyla ilgili
kararnameye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/6193)
Açılma Saati: 14.00
24 Haziran 2005 Cuma
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 117 nci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde erken yaşta evlendirilen çocukların
mağduriyetleri ve çözüm önerileriyle ilgili söz isteyen Ağrı Milletvekili Naci
Aslan'a aittir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, hatiplerin grup adına veya şahısları adına konuşma sürelerine
azamî titizlik göstermelerini, hatip olan arkadaşlara sadece 1 dakikalık uzatma
süresi vereceğimi konuşmacılara hatırlatıyorum. Tekrar, heyetinize saygılar
sunuyorum.
Sayın Aslan, buyurun
efendim.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde erken yaşta
evlendirilen çocukların mağduriyetleri ile bu konunun çözümü için alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
günlerce radyo, televizyon ve gazetelerde, Ağrı'da genç bir çocuğumuz, kızımız
ve genç erkeğimizin evlendirilme muamelesi söz konusuydu. Bunun, tabiî, sosyal
boyutuyla ele alınması gerekiyor. Gönlüm isterdi ki, medyamız, Ağrı'nın
fukaralığını, geri kalmışlığını, eğitim düzeyini, sağlık düzeyini, işleseydi;
Ağrı nasıl kalkındırılır, bu fakirliğin, bu fukaralığın önüne nasıl geçilir,
nasıl çözüm önerileri üretilir, ondan bahsetseydi. Bunun tamamen eğitimsizlikten
kaynaklandığını vurgulamak istiyorum. Zaten, her milletvekilimiz veya Türkiye
Cumhuriyetinin sınırları içerisinde yaşayan her yurttaşımız bu konuları
biliyor, her bölgemizde de hemen hemen bunlar cereyan eden meseleler. Mesele, o
kadar, pek de önemli olmadığı için, eğitimden kaynaklandığı için, ben eğitim
üzerinde durmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Ağrı'da eğitim, gerçekten çok zor durumda. Ben, 14 Ocak 2003 tarihinde
Cumhuriyet Halk Partisinin 119 sayın milletvekilinin imzasıyla, Ağrı Dağı
Üniversitesinin kurulması noktasında bir kanun teklifini Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunmuştum. O gün Sayın Bülent Arınç Bey'le Ağrı'ya giderken, Ağrı'nın
genç girişimcileri, Ağrı'nın esnafı ve okumuş aydını çok liyakat içerisinde kalarak, terbiyelerini bozmadan, gerçek
bir saygı çerçevesi içerisinde Sayın Meclis Başkanımıza Ağrı Dağı
Üniversitesinin kurulmasıyla ilgili yardım edilmesi noktasında dilekte
bulundular. Sayın Başkanımız da buna olumlu bir bakış açısıyla cevap verdi.
Şimdi, Ağrı Dağı
Üniversitesi, inşallah, temmuz ayında, Erzurum Atatürk Üniversitesi Senatosu ve
Van Yüzüncü Yıl Üniversitelerimizden fen ve edebiyat fakültelerinin kurulma
kararı çıkar, YÖK de buna karar verirse, büyük işadamımız İbrahim Çeçen Bey,
tüm mefruşatlarıyla beraber binaları yapıp Bakanlığımıza teslim edecek. Ben, bu
müjdeyi Ağrı halkına vermek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hocam, sizi destekleyeceğiz.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
diğer taraftan, şu anda, Ağrı'da 118 000 çocuğumuz okumaktadır. Şu anda mevcut
olan öğretmen sayısı 2 888, ihtiyaç duyulan 1 603; göreve, bu sene, 2005
yılında, Millî Eğitim Bakanlığımızın Ağrı'ya gönderdiği öğretmen sayısı 131;
buna karşın, 1 603 öğretmene ihtiyaç varken, bir de 422 öğretmen Ağrı'dan
alınıyor ve bizim şu anda derslik olarak da 1 251 dersliğe ihtiyacımız var.
Şu müjdeyi bütün
Ağrılılara ve gerçekten aynı ıstırabı çeken Türk Halkına vermek istiyorum.
Ağrı'nın büyük işadamlarınca, çok şükür ki, bu sene, Ağrı'da 22 tane ilköğretim
okulu ve 1 tane de fen lisesi temeli atılmış ve inşaatlar devam ediyor; bu da
millî eğitimimize büyük bir katkıdır.
Dolayısıyla, ben diyorum
ki, değerli arkadaşlar, mutlak surette, Ağrı gibi, Ortaanadolu gibi geri kalmış
bölgelerimize, küçük mezralara,
düşünün ki, Ağrı'da 586 tane muhtarlık var, bunların her birisine küçük
okul yaptırdığınız zaman, hem masraflar büyük olur hem personel ihtiyacı yüksek
düzeyde olur; artı, eğitimin kalitesi de düşer. Ama, eğer YİBO dediğimiz yatılı
bölge okulları merkezî bölgelerde yapılırsa ve bu çocuklarımız burada
okurlarsa, kız çocuklarımızın da bir üst derecedeki okula intikali söz konusu
olabilir; aksi halde olmaz. Niçin olmaz; köy okulunda kızımız gidip okuyor;
ama, 5 inci sınıfı bitirdikten sonra, ilçe merkezinde baba ana bir ev tutmak
zorunda kalıyor; bu evi tutacak maddî imkânı yok. Aynı zamanda, belli,
biliyorsunuz, toplum olarak dinsel ve namus bakımından çok muhafazakâr
olduğumuz da ortada. O taraftan da bir korkusu var; dolayısıyla, kızımızı okula
göndermiyor.
Yalnız, ben, memnuniyetle
müşahede ediyorum. UNICEF ile Millî Eğitim Bakanlığımızın bu sene "haydi
kızlar okula" demesiyle, 600 000 kız öğrencimizin, eşitlik ilkesi
içerisinde, karşı cinsleriyle eşit bir seviyeye getirilmesi girişimi memnuniyet
vericidir ve tutmuştur. Şu anda 40 000 kızımız okula devam etmektedir bu
hareketle, bu faaliyetle.
Onun için, ben, şunu
diyorum: Bunu destekliyorum; ayrıca, Millî Eğitim Bakanımızın şu anda Meclis
gündemine getirmiş olduğu ve 30.4.1992 tarih ve 3797 sayılı Kanunun 61 inci
maddesinin dördüncü fıkrası ve 62 nci maddesinin ikinci fıkrasının….
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan, 1
dakikalık sürenizi başlatıyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.
Buyurunuz.
NACİ ASLAN (Devamla) -
... dördüncü fıkranın değiştirilmesi, ikinci fıkranın kaldırılmasına, ben,
şimdiden katkı koyuyorum; çünkü, öğretmenlere belli bir statü uygulanmazsa,
doktorlarımıza statü uygulanmazsa, arkadaşlar, oralara gitmezler.
Ben, burada,
aracılığınızla, bütün doktorlara sesleniyorum; allahaşkına, hipokrat yemini
ettiniz. Gidin, bu fakir bölgelerimizde hiç olmazsa bir iki sene görev yapınız;
ki, fazla para kazanmak istiyorsanız, en iyi para oralarda kazanılıyor. Ben
Patnos'un Develi Beldesine gittim, 5 000 nüfusu var arkadaşlar. Bu 5 000 nüfusa
iğne vuracak tek bir hemşire bile yok. Sağlık Bakanlığımız son zamanlarda
yapmış olduğu girişimlerle bunu sağladı; ama, mütehassıs doktor olmadığı için,
yazılan bir reçete, 85 kilometre geliyor ile, 85 kilometre geri dönüyor; yani,
190 kilometreden sonra ilaç alınabiliyor. Bu çok vahim bir durum. İnsan
sağlığı…
Değerli arkadaşlarım, en
acı durumumuz Doğubeyazıt Gümrük kapısı. Doğubeyazıt halkı perişandır. Mazot
ticareti ve sınır ticareti engellendiği için…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan,
teşekkür ediyorum.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Son bir dakika bana müsaade edin, rica ediyorum.
BAŞKAN - Hayır…
NACİ ASLAN (Devamla) -
Sayın Başkan, çok rica ediyorum.
BAŞKAN - Şimdi,
haklısınız da, daha sonraki bir arkadaşa niye bir dakika vermediğimi izah
edemem.
Teşekkür ederim efendim.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Çok rica ediyorum zatıâlinize.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bir dakika daha verin.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
iyi söylüyorsunuz da, sizin sürenizi uzatmam.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Bir dakika daha müsaade edin.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Başkan, bir dakika müsaade edin.
BAŞKAN - Sayın Aslan,
saygıdeğer arkadaşlarım; bakınız, önceden sizlere izah ediyorum, arz ediyorum
huzurunuzda, diyorum ki; konuşmanızı ona göre tamamlayın. 5 dakikada
Türkiye'nin hiçbir meselesini halledemeyiz. Konuya temas ediyorsunuz, söylüyorsunuz;
ama, burada sorunun çözümü için bir gayret sarf ediyorsanız, bu, 5 dakikada
olmaz; siz de takdir edersiniz bunu.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Sayın Başkan, dönemin sonu itibariyle bir dakika daha müsaade ederseniz…
Lütfen…
AHMET YENİ (Samsun) - Bir
dakika daha verin.
BAŞKAN - Saygıdeğer
arkadaşlarım…
NACİ ASLAN (Devamla) -
Son dönemde bir dakika daha verseniz Sayın Başkan, ne olur ki?!
BAŞKAN - Bakınız, Sayın
Aslan, size bir dakika verdiğim zaman adaletli uygulamam gerektiği noktasında
öbür arkadaşlara da bir dakika vermem…
NACİ ASLAN (Devamla) -
Başkan, müsaade edin.
BAŞKAN - Hayır, kendi
kararımı ihlal ettiğim zaman, onlara da vermem lazım. Sizinkini başlatıyorum,
onlara da mecburen vereceğim; fakat, şunu söylüyorum: Bakınız, konuşmanız
bittiği andan itibaren, cümleniz ağzınızda kalsa bile açmayacağım. Bunu
söylüyorum.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sizin bu iyi niyetinize, Başkanımın müsamahasına çok
teşekkür ediyorum.
Bu elimdeki evraklar,
muhtarların dilekçeleri, Patnos Kaymakamıyla ilgili.
Değerli arkadaşlarım,
düşünün, bir kaymakam, eğer 62 tane muhtarın burada imzası varsa, İçişleri
Bakanına gidiyorsa, halkı makamına almıyorsa, af buyurun, halka bilmem ne
yapıyorsa, bu idareci olamaz. İdareci, halkla bütünleşmeli, halkın sorunlarını
halktan dinlemelidir. Diğer taraftan, Araphan Şanlı, Ağrı Tarım İl Müdürü,
muhtarı makamında tokatlıyor arkadaşlar; çok vahim bir durumdayız. Ben onun
için, arz etmek için buraya geldim. O bölgelere gönderdiğimiz devletin
memurları mutlaka, hamiyetli, erdemli, hukuku bilen, adaletli ve inançlı olmak
zorundalar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) -
Hepsinin öyle olması lazım.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Ben şunu söylüyorum, arz ediyorum, o nedenle benim sizden ricam... Ben zaten
bir önceki konuşmamda demiştim, Erzurum-Ağrı sınırına "acemiler eğitim
kampına hoş geldiniz" diye, levha asacağım.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Gündemdışı konuşmak
üzere, Sayın Gazalcı buyurun.
Sayın Gazalcı, başta ilan
ettiğim hususu, Naci Beyin, sizin ve Genel
Kuruldaki arkadaşların ısrarı üzerine kaldırdım. Sürenizi baştan 7
dakika olarak belirleyeceğim; ama, kesinlikle ondan sonra bir 10 saniye bile
isteme durumunuz olmayacaktır.
Baştan sürenizi verdim,
sonra tekrar 2 dakika filan diye herhangi bir talebiniz olmasın.
Buyurun efendim.
2.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, 45 inci ölüm yıldönümünde köy enstitülerinin
kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un, eğitimci-araştırmacı kimliğine ilişkin
gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Peki Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 23 Haziran
1960 tarihinde aramızdan ayrılan büyük eğitimci, köy enstitülerinin kurucusu
İsmail Hakkı Tonguç'u 45 inci ölüm yıldönümünde anmak için gündemdışı söz
aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
İsmail Hakkı, köyünde
ilkokulu bitirdikten sonra binbir güçlük içinde İstanbul'a gelerek zamanın
Millî Eğitim Bakanı Şükrü Beye çıkmış, okumak istediğini bir dilekçeyle
bildirmiştir. Bakanın ilgisiyle önce birbuçuk yıl Kastamonu Öğretmen Okulunda okuduktan
sonra İstanbul Öğretmen Okulunu bitirmiştir. Daha sonra, Almanya'ya
gönderilerek öğrenimini ilerletmiştir.
Yurda döndükten sonra,
Eskişehir, Konya, Adana, Ankara Öğretmen Okullarında resim-iş öğretmenliği
yapmıştır. Ankara'da müze ve Gazi Eğitim Müdürlüklerinde bulunmuş, 1926 yılında
yapılan ilkokul programının yenilenmesinde büyük katkı vermiştir. 1935 yılında
atandığı İlköğretim Genel Müdürlüğünü 1946 yılında görevden alınıncaya kadar
sürdürmüştür. Bu görevi sırasında 61 ilin tamamını, 305 ilçeyi, 9 150 köyü
bizzat dolaşmış, incelemelerde bulunmuştur.
O, görüşlerini düşünerek,
aklın ve bilimin süzgecinden geçirerek araştırmış, gözlemlemiş, eleştirmiş,
uygulamış ve geliştirmiştir. Kendi deyişiyle, bütün bu bilgilerini halk denilen
tükenmez kaynaktan, memleket denilen gerçeğin taşından, toprağından, suyundan,
havasından almıştır. Yaşamı boyunca da halkına hizmet etmiştir. O, köye ve
topluma bir şeyler öğretmek için, önce onlardan birçok şeyler öğrenmek
gerektiğini söylemiştir ve o da öyle yapmıştır.
Başta Petalozzi,
Kerschehensteiner ve Dewey gibi dünya çapındaki ünlü eğitimcilerden, Emrullah
Efendi, Satı Bey, Ethem Necat, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Nafi Atuf Kansu gibi
yerli eğitimcilerden etkilenmesine karşın, uzun inceleme ve araştırmalarından
sonra kendi eğitim görüşünü ortaya koymuştur. Ona göre, köye ve topluma bir
şeyler öğretmek aşk olmuştur ve ondan da birçok şeyler öğrenmiştir.
Kendi zamanında kurulan
20 köy enstitüsünün her birine birçok kez giderek, gece gündüz orada kalmış ve
oralarda bir şeyler vermiştir.
Küçük köyler için eğitmen
kurslarını başlatmış, sonra da köy enstitüleri sistemine geçmiştir. Köy
enstitüleri eleyici olmayan, üretici ve toplumu içinden canlandıran kurumlardı.
Gazeteci yazar Ahmet Emin
Yalman kimi köy enstitülerini dolaşarak
"Yarının Türkiyesine Seyahat" adlı bir kitap yazmıştır. Ne acı
ki, çıkarı bozulanlar, Yarının Türkiyesinden etkilenmişler ve köy enstitülerine
kıymışlardır. Önce Hasan Âli Yücel Millî Eğitim Bakanı olarak görevinden
alınmış, sonra da Tonguç alınmıştır. Önce Talim Terbiye Kuruluna verilmiş,
orada da bırakılmamış, öğretmenliğe -çok sevdiği öğretmenliğe- atanmıştır; ama,
Demokrat Partinin gelmesinden sonra da Bakanlık emrine alınmıştır. Tam dört
yıl, maaşını yarım alarak, maalesef, hiçbir gerekçe de gösterilmeden Bakanlık
emrinde kalmıştır ve sonunda, 1954 yılında da emekliye ayrılmak zorunda
kalmıştır.
27 Mayıs 1960'tan sonra,
yeni Anayasaya eğitimle ilgili, ilköğretimle ilgili kimi konuların girmesi için
heyecanlanmış ve bir taslak hazırlamıştır. Tutanaklara geçirmek üzere
-zamanımın da çok az olduğunu biliyorum- o hazırlıktan özetleyerek kimi
cümleleri okumak istiyorum.
Bakın, 13 maddeden
oluşan, Anayasaya girmesini istediği, bugün bile ileri hükümler şunlardır:
"7 yaşına basan
kız-erkek her çocuk, 15 yaşını bitirinceye kadar, laik ilkokula, teknik
okullara ve kurslara katılmaya zorunludur. Zorunlu öğrenim çağındaki her çocuk,
modern bir okulda, koruyucu sağlık olanaklarından ve kitaplıklardan,
taşıtlardan parasız yararlanma hakkına da sahiptir" diyor. Ayrıca,
ekonomik ve toplumsal yapısına uygun, cumhuriyetçi, laik yurttaşlar olarak
yetiştirmek gerektiğini, Anayasaya bir hüküm olarak girmesini istiyor. 200 gün
öğretim süresinin olmasını ve 5 saatten daha az ders olmamasını istiyor.
"Zorunlu öğrenim çağında bulunan çocuklar devlet okullarından başka okul
ve dershanelere gidemez" diyor. Bakılmaya muhtaç kimsesiz çocukların
devlet tarafından mutlaka okutulması gerektiğini söylüyor ve ilköğretim
harcamasının devlet, il özel idaresi, belediye ve köy bütçelerinden
karşılanmasını istiyor. 40 saniyem kaldı, geçiyorum onları.
Onun zamanında, İLKSAN
kurulmuştur; ama, bugün, öğretmen sosyal tesisleri bir bir satılmaktadır. Onun,
zamanında, taşıdığı bu hükümler ne Anayasaya girmiştir ne de
gerçekleşebilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
Tonguç, dünya çapında bir eğitimcidir, yani kıtalararası bir eğitimcidir. Onun
için, ben, bu Mecliste birkaç kere söyledim, İsmail Hakkı Tonguç ve köy
enstitüleri araştırma kurumu oluşturulmalıdır. Bu kurum, özerk çalışmalıdır,
yalnız Türkiye'ye değil, dünyaya katkı sunmalıdır. Ölümünün 45 inci yılında,
gerçekten, önünde saygıyla eğiliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Zamanı verimli
kullandığınız için teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Gündemdışı üçüncü söz,
Zonguldak-Karadon Müessesesi Kilimli İşletmesi Müdürlüğünde meydana gelen
göçükle ilgili söz isteyen Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'a aittir.
Sayın Erdoğan, sizin de
sürenizi, baştan uzatılmış olarak veriyorum; sürenize uygun davranınız.
Buyurunuz efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.-
Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan'ın, Zonguldak Karadon Müessesesi Kilimli
İşletme Müdürlüğünde meydana gelen göçük ve sonrasında yaşanan olaylara ilişkin
gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in
cevabı
FAZLI ERDOĞAN (Zonguldak)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; geçen hafta, Zonguldak, iki
konuyu gündemine almıştır; bunlardan bir tanesi, 84 üncü kurtarılış
yıldönümüdür. 18 Haziranda Karadeniz Ereğlisinin, 20 Haziranda Zonguldak'ın
kurtarılışı, tarihte olduğu gibi, gerçekleşmiştir. Bu kurtuluşta, cephede
savaşan, özellikle denizden gelen düşmana karşı üzerine düşen görevi yaparak, o
toprak parçasını Türkiye'ye kazandıran şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyorum, gazilerimize, bize, bu Türkiye coğrafyasının Zonguldak Havzasını
kazandıranlara şükranlarımızı sunuyorum. Bunlar, bizim için, kurtuluşumuzun
parçası, övünç kaynağımız, gurur kaynağımız oldu; ama, bu hafta başında, üzüntü
verici, Türkiye'de geçmiş yıllarda olduğu gibi, Zonguldak'ta, gaz kaçağından
meydana gelen bir grizu patlaması oldu. 6 madencimizin ölümünü duyunca, yine,
geçmişte olduğu gibi, Türkiye olarak üzüntümüzü hep beraber paylaştık. TTK
Genel Müdürlüğü Karadon Müessesesi Kilimli İşletmesi Müdürlüğünde 16.6.2005
tarihinde meydana gelen göçükte 6 işçimiz vefat etmiştir. Bu vesileyle,
TTK'nın, Valiliğin, emniyet güçlerimizin, maden sendikamızın bu olaya göstermiş
oldukları duyarlı çalışmalarına teşekkür ediyorum. Bu elim kazada ölenlere
Allah'tan rahmet, geride kalanlarına, ailelerine, Türk Milletine başsağlığı
diliyorum.
Değerli Başkanım, değerli
arkadaşlar; takdir edersiniz ki, burada 6 gencimiz,elinde olmayan nedenlerle,
işte çalışırken bir kaza neticesinde ölmüştür. Bu gençlerimiz, İsmail Yavaşçı,
Durmuş Dereli, Baki Veren, Erkan Çengel, Mehmet Çoban, Erol Gökbayrak'tır. Daha
önce, Kozlu'da, 3 arkadaşımız aynı kaza nedeniyle ölmüştür; yine, bu yıl,
dinamit patlaması neticesinde 1 arkadaşımız ölmüştür. Yani, Zonguldak'ın
tarihinde, birbuçuk asırdan beri, yaklaşık olarak her yıl ortalama 58 kişi,
toplam 4 500 kişi ekmeğini kazanırken, işyerinde bir kaza neticesinde hayata
gözlerini yummuşlardır. Onun için, Zonguldak, yeraltında ekmeğini kazananla,
onunla beraber, yeryüzünde de ekmeğini bütün Türkiye'yle, dünyayla paylaşan bir
vilayettir.
Bu cenazeye katılan Sayın
Bakanımıza ve bütün yetkililere teşekkür ediyorum.
Zonguldak, ekonomik
olarak, geçmişte Türkiye'nin gündemine özel bir gündemle, geri kalmışlığıyla
değil de, Türkiye'nin önünü açan bir lokomotif noktasında gündeme gelmiştir.
Hafta başında, değerli bir arkadaşımızın, Zonguldak milletvekilimizin bu
konuyla ilgili yaklaşımı, gerçekten, bizim için sadece popülizm örneğidir;
bunun da gerekçesi şudur: Ajitasyon yapmaya gerek yok. Ölülerin üzerinden
siyaset yapmaya, tribüne oynamaya gerek yok. O şehitler, hepimizin şehitleridir.
Cephede savaşan da bizim için şehittir, ekmek parası kazanırken ölen de bizim
için şehittir. O nedenle, Zonguldak'ın bu konuda eğer eksiği varsa, gerek
Enerji Bakanlığımızın gerek Türkiye Taşkömürü Kurumu yetkililerinin, sebep ve sonuç
ilişkisine bakarak, önemli tedbirleri alıp, bu konuda bundan sonra böyle
olaylara daha önceden duyarlı hale gelmeleri gerekir. Bunun için gerekli
tavsiyeler, tedbirler, talimatlar verilmiştir. Dileriz, bundan sonra böyle bir
hadise tekrar gerçekleşmesin.
Bu nedenle, özel sektörü,
bu noktada, yeniden, Zonguldak taşkömürünün işletmeciliğine sokan bir hükümetin
parçası olarak, bu konuda, çok eğitimli, çok deneyimli, uzman insanlar
tarafından, yurtiçi ve yurtdışı tedbirleri Zonguldak özel sektörünün önüne
koymak lazım. 22 tane küçük, 4 tane de büyük havza olmak üzere, 26 tane yeni
işletme özel sektöre verilmiştir, 170 yıllık TTK tecrübesi, birikimi özel
sektörün de hizmetine, önüne konulup gereken tedbirleri almaları gerekir diye
düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
zamanımız kısa, Zonguldak'ı, TTK'yı küçültmek gibi bir düşüncemiz yoktur; ama,
gerek Türkiye Taşkömürünü gerek Ereğli Demir-Çelik Fabrikasını, bu iki sektörü
Zonguldak'ın gündeminde tutarak Zonguldak'ı büyütme şansımız da yoktur.
Bunların yanına yeni sektörleri açmaya çalışıyoruz.
Özellikle, Türkiye'nin
her yerinde olduğu gibi, ekonominin gelişmesi için hazine arazilerini özel
sektöre bedava tahsis ederek orada yeni işletmelerin, yeni müesseselerin
kurulmasına gayret eden bir hükümetimiz var. Bu çalışmaları gören herkes takdir
ederken, Türkiye'deki istikrarı, Türkiye'deki iyi niyeti, Türkiye'deki güven
unsurunu kimse gözardı etmediği gibi, Zonguldak'ın tümüne baktığımız zaman,
duble yollarda... 132 kilometrelik duble yol, planlanan biçimde Çaycuma-Devrek-Gökçebey-Zonguldak-Ereğli-Alaplı
Havzası en iyi şekilde yapılmaya devam edilirken, özel sektöre tahsis edilen
organize sanayilerde her türlü çalışma hızlı bir şekilde yürümektedir.
Bunun ötesinde, takdir
edersiniz, 1 dakikalık bir zamanım var, Ereğli Demir-Çelik Fabrikası üzerinden,
bütün siyasî partiler, sendikalar, kendisine görev olarak düşen veya düşmeyen
bütün sivil toplum kuruluşları, bugünlerde, açıkça, gündemi saptırmak, hedefi
saptırmak noktasında farklı yaklaşımlarda bulunmaktadırlar. Biz inanıyoruz ki,
Sayın Genel Başkanımızın, Başbakanımızın ve değerli bakanlarımızın bu konudaki
düşünceleri Türkiye'yi koruyacak -Türkiye'yi dünyaya örnek bir memleket olarak
sunmada kararlılar- Zonguldak'ın da, Karadeniz Ereğlisinin de, Erdemirin de en
iyi şekilde -Türkiye'nin gündeminde- en verimli şekilde büyümesini, istihdamını
ve gelişmesini sağlayacak şekilde tedbirler alacaklardır.
Ben, bu duygular
içerisinde, Değerli Başkanımı ve Mecliste bulunan siz değerli milletvekillerimi
en kalbî duygularla selamlıyor, şehit olanlara, tekrar, Allah'tan rahmet
diliyor, onların yakınlarına ve Türk Milletine bir kez daha başsağlığı diliyor
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdoğan.
Biz de, Zonguldak'taki
Kilimli İşletme Müdürlüğünde meydana gelen göçük neticesinde Hakk'ın rahmetine
kavuşan işçi kardeşçilerimize Allah'tan rahmet diliyoruz; kederli ailelerine, Zonguldaklılara
ve tüm Türk Milletine başsağlığı dileklerimi arz ediyorum.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Zonguldak Milletvekili
Sayın Fazlı Erdoğan'ın Karadon Müessesesi Kilimli İşletmesi Müdürlüğündeki elim
kazayla ilgili olarak yaptığı konuşmaya hem kendi adıma hem de Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu adına -konuşma metnini okuyarak-
cevap vermek istiyorum. Sayın Murat Başesgioğlu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı olarak yaptığı çalışmaları bana iletti, kendileri olmadığı için ben
sunuyorum.
Söz konusu Bakanlık;
yani, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, iş güvenliği açısından işyeri
denetimlerini İş Teftiş Kurulu vasıtasıyla yürütmektedir. Yüksek risk grubuna
giren bu gibi yerlerde bu çalışmalar sıklıkla yapılıyor. Hem iş sağlığı hem de
iş güvenliği yönünden denetimlerin sıklıkla yapıldığını belirtiyor. Bu sebeple,
maden işyerleri, proje denetimleri halinde periyodik olarak teftiş
programlarına alınmaktadır.
Zonguldak Türkiye
Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü Karadon Müessesesi Kilimli İşletme Müdürlüğü
de, özelliği itibariyle, yüksek risk grubuna giren işyerlerinden olduğu için,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri tarafından, kısa aralıklarla
denetime tabi tutulmaktadır.
Bu işyerlerinde, 5 Nisan
1999 ile 8 Aralık 2004 tarihleri arasında 7 kez iş sağlığı ve güvenliği
açısından denetim yapılmış; bu denetimlerin 2'sinde, işyerinde tespit edilen
noksanlıkların derhal giderilmesi istenmiş, 5'inde ise, işyerine idarî para
cezası uygulanmıştır. Bu denetimlerin sonuncusu 8-15 Aralık 2004 tarihleri
arasında yapılmış, işyerinde tespit edilen 13 adet noksan hususun derhal
giderilmesi istenmiştir.
16 Haziran 2005 günü saat
18.30 sıralarında işyerinde 4 üncü Ocak - 456 Taban Acılık Başyukarıda 409
arında 6 işçimizin ölümüyle sonuçlanan metan gazı degajı meydana gelmiştir. İş
Teftiş Zonguldak Grup Başkanı Sezgin Ayhan kazadan hemen sonra olay yerinde
önincelemelerde bulunmuştur.
Ocakta erken uyarı
sistemi mevcuttur; yani, bu sistem çalışıyor, ocak gazları bir merkezden
otomatik olarak gözlemlenmektedir. Buna rağmen, söz konusu olay meydana
gelmiştir. İşyerinde yapılan son denetimde gaz izleme merkezinde, sadece ısı ve
nem sensörlerinin çalışmadığı, diğer gaz sensörlerinin ise çalışmakta olduğu
tespit edilmiştir.
Maden sektöründeki
çalışmalar yüksek risk taşıdığından, gelişmiş ülkelerde de buna benzer kazalar
meydana gelmektedir.
Olayla ilgili İş Teftiş
Zonguldak Grup Başkanlığında görevli maden mühendisleri Baş İş Müfettişi Ali
Seydi Tatar ve Baş İş Müfettişi Zeki Kömürcü görevlendirilmiş olup, olayın
incelenmesi devam etmektedir diyor, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve dolayısıyla, ben bu notları Sayın Başesgioğlu
adına sizlere sunmuş oluyorum.
Bu arada, Bakanlığımla
ilgili olarak da şunları söylemek isterim: Aslında, burada, Japon uzmanlar
tarafından TTK'nın mühendisleri ve işçileri eğitilmektedir. Aslında, 185 tali
vantilatör sistemi çalıştırılmakta, yeraltı ocaklarında da 12 fan vasıtasıyla
dakikada 54 000 metreküp hava yaklaşık 300 kilometrelik galeriler boyunca
emilmektedir. Aslında, doğru kurulmuş bir sistem var ve burada da Japon
uzmanlar tarafından havalandırma programı kullanımı konusunda elemanlar
eğitilmektedir.
Ayrıca, el tipi gaz
dedektörleri çalışıyor. Armutçuk, Kozlu ve Amasra'da bulunan gaz
laboratuvarları vasıtası ve taşınabilir cihazlarla bunlar ölçülmektedir.
Ayrıca, ocak havası, 5
müessesede bulunan merkezî gaz izleme sistemiyle sürekli olarak izlenmektedir.
Kozlu, İncivez aspiratörü
çıkışına kurulan gaz analizörleriyle çıkış havası sürekli analiz edilmektedir.
Müesseselerde her maden
mühendisi ve maden nezaretçisi el tipi metan gazı ölçme cihazına sahiptir.
İnterferometre tipi
gazölçerler yanında, dijital gaz ölçme cihazları ve alarmlı metanometrelerle
ocaktaki gazlar ölçülmektedir.
Tabiî, ani gaz
konsantrasyonu yükselmelerinde ocak makinelerinin elektriği de otomatik olarak
kesilmektedir. Bunlar önlem olarak çalışmaktadır.
2004 yılında Armutçuk
merkezî gaz izleme sisteminin ihalesi yapılmıştır. Karadon ihalesi de 2005
yılında gerçekleştirildi. Ayrıca, İngiliz ADC firmasından da 5 adet tam gaz
analiz seti alınarak servise verilmiştir.
Japon Hükümetiyle de,
kömür ocaklarında iş güvenliğini geliştirmek ve teknik işbirliği yapmak
amacıyla JICA'yla teknik işbirliği projesi gerçekleştirilmiştir. Bu projeyle
çeşitli iş güvenliği ekipmanı temin edilmiş ve TTK Kurumu teknik elemanları
Japonya'da eğitime tabi tutulmuşlardır.
Bu eğitimlerin yanı sıra,
yeni bir önlem olarak da, bu konuda uzman olan Ukraynalı maden mühendisleriyle
ve kömür işletmeciliğiyle… TTK'dan 10 uzmanı ayrıca oraya gönderiyoruz. Orada
da ayrıca bunlar eğitime tabi tutulacaklar.
Bu noktada bir problem
yok; çünkü, biz, bu gibi kazalarda iş güvenliğini her şeyin üstünde tutuyoruz.
İşçimizin sağlığı, hayatı bizim için her şeyin üstünde. Onun için, paradan,
herhangi bir yatırımdan çekinmiyoruz. Bunun için de, elimizden gelen diğer
çalışmaları da yapacağız.
Bu arada, size bir
istatistikî bilgi de vermek istiyorum. 1941 yılından bugüne kadar yaşanan 70
gaz olayında 754 işçi hayatını yitirmiş, 599 kişi yaralanmış.
TTK'da meydana gelen
toplam iş kazalarına da bakarsak, 3 713 kişi vefat etmiş, 377 369 kişi
yaralanmış. Ölümlü kazaların yıllık ortalaması 58, yaralanma kazalarının ise 5
989.
2004 yılında, 1'i kalp
krizi olmak üzere 5 ölü ve 2 202 yaralanma olmuş. Yani, çift haneli rakamlardan
tek haneli rakamlara inmeyi, bir teselli ifadesi olarak söylüyorum. Bu, alınan
tedbirlerle böyle olmuştur; ama, bütün ümidimiz ve çalışmalarımız, bunun hiç
olmaması yönündedir. Bunun için de gayretlerimiz sürüyor; ama, tabiatı icabı,
maden mühendisliği, maden işleri, bu endüstri, kendine has özellikleri de
içerdiği için, bütün tedbirlerin alınmasına rağmen, zaman zaman, istenmeyen bu
tip kazalar olmaktadır; ama, dediğim gibi, teknolojinin ulaştığı seviye, bizim
üzerinde durmak için yapacağımız, göstereceğimiz ciddiyet, bunu sıfıra
yaklaştırmalıdır diye düşünüyoruz. Bunun için de, bütün gayretlerimizi bu yönde
seferber ettik, yatırımlarını da ona göre yapıyoruz.
Bu arada, Sayın Fazlı
Erdoğan Beye, yapılan bir çalışma hakkında da bilgi vermek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Ereğli Demir-Çelik ile TTK arasındaki mesafe, aşağı yukarı 46
kilometredir. Buna rağmen, geçen konuşmamda da ifade ettiğim gibi, 46 kilometre
uzaktan kömür almayıp, 16 000 kilometre uzaktan, Avustralya'dan kömür
almaktadır.
Bununla ilgili güzel bir
proje hazırladık. Bildiğiniz gibi, Zonguldak ile Ereğli arasında 46
kilometrelik yolun 22 kilometresinde demiryolu var, geri kalan kısmında
demiryolu yoktu. Buraya demiryolu yapmaya kalksaydık 200 000 000 dolar para
harcayacaktık; fakat, çok akıllıca bir proje geliştirdik. 200 000 000 dolar
harcayacağımız yerde, 20 000 000 dolar
para harcayarak, ikisi arasına tren ferisi koyduk. Tren ferisi koyarak,
vagonları trene yüklüyoruz; dolayısıyla, vagonları, feriye koyuyoruz ve
denizden vagonları taşıyoruz. Böylece 20 000 000 dolara 200 000 000 dolara yapılan işi yaptık ve iki yılda da
bunun parası çıkıyor. Çünkü, her yıl 10 000 000 dolar Türkiye Taşkömürü
İşletmelerine buradan para kalıyor.
Bunun iki faydası var:
Hem kömürü alıyoruz oradan Ereğli'ye götürüyoruz, hem de Ereğli Demir-Çeliğin
ürünlerini denizyoluyla Zonguldak'a, oradan tren yoluyla Ankara'ya ve diğer yerlere gidiyor.
Dolayısıyla, bu bağlantıyı da sağlamış olduk ve iki yılda da bunun parası
çıkacak. 200 000 000 dolar yerine 20 000 000 dolarla bu işi hallettik ve 10 000
000 dolar da TTK'ya para kalmış olacak. Böylece yerli kaynakları da daha fazla
kullanma imkânına sahip olmuş oluyoruz.
Dolayısıyla, Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Murat Başesgioğlu'nun görüşlerini size
ifade ettim. Bu arada, kendi görüşlerimi de sizlere sunma imkânını buldum. Bu
kazaların, tabiî ki, olmaması en büyük dileğimiz. Gayretimiz ve çalışmalarımız
da bu yöndedir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
sunuşları vardır.
1 adet Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.-
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 22 milletvekilinin, GAP bölgesinde aşırı
ve bilinçsiz sulamadan kaynaklanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/294)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Fırat ve Dicle Nehirleri
üzerinde yapılması öngörülen barajları, hidroelektrik santralleri ve sulama
tesisleri ile altyapıdan sanayie, tarımdan sağlığa, ulaşımdan eğitime kadar pek
çok alanda birbirleriyle ilişkili projeler bütünü olan GAP, çoksektörlü,
entegre bölgesel kalkınma projesi olarak ülkemiz için hayatî öneme sahiptir.
Bu projenin 2005 yılında
tamamlanması öngörülmüşse de, gelinen noktada enerji üretimi dışındaki tüm
hedeflerin tutturulamadığı görülmektedir. Proje yatırımların durma noktasına
gelmesi nedeniyle, tamamlama yılı 2010 yılına uzatılmıştır. 35 yılda 16 milyar
dolar harcanan ve 75 bin kilometrekarelik bir alanı ve 9 ili kapsayan GAP'ın
2010 yılında bitirilebilmesi için 16 milyar dolarlık bir bütçeye daha
gereksinim bulunmaktadır.
Ülkenin en önemli
yatırımı olan projenin en dikkat çekici hedeflerinden biri de, yıllarca suya
hasret Harran Ovası ile diğer tarıma elverişli arazinin suya kavuşması
olmuştur. Ancak, gerçekleştirilen
sulama projeleri tarımda umulan gelişmeyi henüz sağlayamamıştır. Bölgenin sulanabilir
topraklarının sadece yüzde 13'lük bir bölümü sulanabilmiştir. Her yıl 30 000
hektar alanın sulamaya açıldığı dikkate alınırsa, sulama yatırımlarının ancak
2040 yılında tamamlanması beklenmektedir.
Proje tamamlandığında 1
700 000 hektarlık alanın sulanması planlanırken, bugün itibariyle proje
kapsamında yaklaşık 222 000 hektarlık bir alan sulanabilmekte, sulanan bu
alanların aşırı ve bilinçsiz sulanması yanında, proje gereği yapılması gereken
tarla içi drenaj sisteminin yapılmaması sonucunda, GAP topraklarında 15 000
hektarlık bir alanda tuzlanma, çoraklanma meydana gelmiştir. Uzun yıllar sulu
tarım yapılmamış alanlarda drenaj sistemi büyük önem taşıdığı halde yeterli
drenaj kanalının olmaması bölgeyi çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya
bırakmıştır.
Harran Ovası arazisi
genellikle kil ağırlıklı olup yüksek özgül tutma kapasitesiyle bünyesinde çok
miktarda su tutmaktadır. Dolayısıyla, çoraklanma ve tuzlanma gibi
olumsuzlukların bir an önce giderilmesi için, proje gereği yapılması gereken
tarlaiçi drenajın, ovadaki arazilerin jeolojik özellikleri dikkate alınarak en
kısa sürede gerçekleşmesi gerekmektedir.
Harran Ovasında 2000
yılında 11 403 hektar tuzlu alan bulunurken 2005 yılında bu alan 15 000 hektara
ulaşmıştır. Yine, 1993 yılında 2 675 hektar alanda taban suyu sorunu ortaya
çıkmışken, 2005 yılında tabansuyundan etkilenen alan 50 000 hektarı ulaşmıştır.
Bu ürkütücü tablo, önlen alınmazsa giderek artmaya devam edecektir.
Suya kavuşan alanların
büyük kısmını kapsayan Urfa-Harran Ovasında aşırı sulama nedeniyle verim artışı
değil toprak kaybı yaşanmıştır. 130 000 hektarlık ovanın yaklaşık dörtte 1'inde
bu yüzden tarım yapılamaz hale gelmiştir. Vatandaşlarımız, çok sulamayla daha
çok ürün alırım düşüncesiyle toprağın bu özelliğinden habersiz olarak toprağı
sulamıştır; sonuç ortadadır.
Harran Ovasındaki
sulamanın birliklere devriyle beraber yürütülen hizmetlerde aksamalar
başgöstermiş, ortaya çıkan tabloda ise, personel yetersizliği, bakım-onarımdaki
ödenek eksikliği, temizlik için makine parkı eksikliği gibi sorunlar çıkmıştır.
Ayrıca, kurumların ve ilgili odaların, bölgenin durumuyla ilgili istatistikî
bilgilerinde belirgin farklılıklar göze çarpmaktadır. Bölgede şu anda 50 000
hektar alanın drenaj sorunu bulunduğu bilinirken, sadece 8 000 hektara drenaj
sistemi tesis edilmiş, kalan 42 000 hektar alanda ise henüz drenaj sistemi
kurulmamıştır. Bu önlemin gecikmesi her geçen gün topraklarımızın biraz daha
kaybına neden olmaktadır. Uzmanlar ise, tuzlanan toprağın bir daha geriye
kazanılamayacağını, ayrıca, bilinçsiz sulama ve yetersiz tesviye nedeniyle
ciddî miktarda toprağın sulamayla birlikte erozyona uğrayarak kaybolduğunu
ifade etmektedir.
Ortaya çıkan bu tablonun
nedenleri ile alınması gereken tedbirlerin tüm devlet olanaklarıyla ortaya
çıkarılıp koordineli bir şekilde mücadele etme zamanının geçmekte olduğu
görülmektedir.
Bu nedenle, aşırı ve
bilinçsizce sulamayla toprakta ortaya çıkan çoraklanma ve tuzlanmanın
önlenebilmesi ve bu sorununun önüne geçilebilmesi için daha etkin bir
araştırmanın yapılabilmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması konusunda gereğini arz
ederiz.
Saygılarımızla.
1 - Yahya Akman (Şanlıurfa)
2 - Zülfükar İzol (Şanlıurfa)
3 - Sabahattin Cevheri (Şanlıurfa)
4 - Mahmut Kaplan (Şanlıurfa)
5 - Mehmet Özlek (Şanlıurfa)
6 - A. Müfit Yetkin (Şanlıurfa)
7 - Ali İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
8 - M. Nezir Nasıroğlu (Batman)
9 - Mehmet Ali Suçin (Batman)
10 - Nihat Eri (Mardin)
11 - İbrahim Hakkı Birlik
(Şırnak)
12 - Mehmet Sarı (Gaziantep)
13 - Veli Kaya (Kilis)
14 - Ahmet Uzer (Gaziantep)
15 - Mehmet Faruk Bayrak (Şanlıurfa)
16 - Nurettin Aktaş (Gaziantep)
17 - Cavit Torun (Diyarbakır)
18 - Mehmet Fehmi Uyanık (Diyarbakır)
19 - Selahattin Dağ (Mardin)
20 - Fatma Şahin (Gaziantep)
21 - Abdullah Veli Seyda (Şırnak)
22 - Hasan Kara (Kilis)
23 - Öner Ergenç (Siirt)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının 25 inci
maddesini okutuyorum:
Personelin statüsü
MADDE 25.- Genel Müdürlük
personeli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tâbidir. Genel Müdürlükte, bu
Kanunun eki (II) sayılı cetvelde yer alan pozisyonlarda belirtilen unvan ve
sayıda teknik personel idarî hizmet sözleşmesiyle istihdam edilebilir. İdarî hizmet
sözleşmesiyle istihdam edilenler, ücret ve mali haklar dışında 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununa tâbidir.
İdarî hizmet sözleşmesi
ile çalıştırılanlar emeklilik ve sosyal güvenlik yönünden 5434 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tâbidir. Bunlar emeklilik açısından
Bakanlık bağlı genel müdürlüklerinin emsali personeline denk statüde olduğu
kabul edilir.
İdarî hizmet sözleşmesi
ile istihdam edilenlerin sözleşme usûl ve esasları ile ücret miktarı ve her
çeşit ödeme tutarı, Genel Müdür için belirlenen her türlü ödemeler dahil mali
ve sosyal haklar tutarını geçmeyecek şekilde, Bakanlığın teklifi üzerine
Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenir.
İdarî hizmet sözleşmesi
ile çalıştırılan personel, Türk Ceza Kanununun uygulanmasında memur sayılır ve
bu personelin ifa ettikleri
görevlerinden doğan suçlardan dolayı haklarında memurlarla ilgili
hükümler uygulanır.
Ayrıca, özel bir meslek
bilgisi ve ihtisası gerektiren işlerde, zaruri hallere münhasır olmak üzere,
genel hükümlere tâbi olmaksızın geçici olarak yabancı uyruklu sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Ancak, bu şekilde çalıştırılacakların sayısı (II)
sayılı cetvelde belirtilen pozisyon
sayısının yüzde onunu geçemez.
23 üncü maddeye göre
teknik denetçi olarak görevlendirilenlerden idarî hizmet sözleşmesi ile istihdam edilmeyenlere her ay aylıkla
birlikte, en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarının yüzde ikiyüzünü geçmeyecek
şekilde, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile
belirlenecek miktarda sivil havacılık denetleme tazminatı ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce; buyurun.
(Alkışlar)
Konuşma sürenizi
birleştirerek veriyorum.
Sayın İnce, sürenizin
sonunda konuşmanızı tamamlayamazsanız, konuşmanızı, cümlelerinizi tamamlamanız
için 1 dakikalık eksüre vereceğim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; ben, konuşmama, öncelikle, Ulaştırma Bakanını, Sayın Bakanı
kutlayarak başlamak istiyorum; çünkü, düşününüz ki, bu ülkede, bu kadar popüler
olmak, bu kadar gündemde kalmak gerçekten zor iş!.. İsterdim ki, Sayın Bakan,
burada olsun. Dün, Meclis koridorlarında kamyoncular geziyor… 3 000 kişi Ahmet
Taner Kışlalı Spor Salonunda toplantı yaptılar. Dün, burada, 500 kişi,
illerdeki nakliyat kooperatiflerinin temsilcileri panel düzenlediler, Meclis
koridorlarındaydı. Yalova'ya gidiyorum, şehir hatları vapuru çalışanları
"aman, Ulaştırma Bakanından şikâyetçiyiz" diyorlar. Adapazarı'ndan
geçerken, treni yanlış hızlandırdığını söylüyorlar. Gün geçmiyor… Bir bakıyorsunuz,
Haydarpaşa Garı gündeme geliyor. Yani, o kadar popüler ki Sayın Bakanımız, ya
oğlunun gemi almasıyla gündeme geliyor ya kamyoncuların sorunlarıyla geliyor ya
şehir hatları vapurlarında çalışanlarla geliyor. Ben, düz yazıdan pek anlamıyor,
daha kafiyeli bir yazıyla anlar diye, Sayın Bakana, uyaklı birkaç dize okumak
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın İnce…
Bakınız, arkadaşlar,
burada karşılıklı olarak birbirimize, kanun maddesiyle ilgili olmayan
hususlarda atıfta falan bulunursak, çalışma süresini uzatmış oluruz. Bu
Meclisin saygınlığını korumak da hepimizin birden görevidir.
Sayın İnce, istirham
edeyim, kanun tasarısıyla ilgili görüşlerinizi beyan ederseniz, çok memnun
olurum. Lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sayın Başkan, ben kanun tasarısıyla ilgili görüşlerime gelmeden önce,
Bakanlıkla ilgili genel bir değerlendirme yapma hakkına sahibim.
BAŞKAN - Hayır, maddeyle
ilgili konuşacaksın; lütfen yani…
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Maddeyle ilgili konuşacağım; ama, Sayın Bakanın…
BAŞKAN - Ama, Sayın
Bakanın şahsıyla ilgili bir gündem maddesi yok ki, konu yok ki; lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sayın Başkan, burada futbol maçı anlatanlar var. Bu şekilde müdahalenizi
kınıyorum gerçekten. Tarafsızlığınıza gölge düşürüyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Ben, Sayın Bakanın…
BAŞKAN - Konuşmalarınıza
dikkat ediniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sayın Bakanın…
(Hatibin mikrofonu Başkan
tarafından kesildi)
BAŞKAN - Sayın İnce,
istirham edeyim, kullandığınız sözcüklere lütfen dikkat ediniz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sizi... Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Sayın İnce,
lütfen…
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Daha ne dediğimi dinlemeden "Sayın İnce" diyorsunuz!..
BAŞKAN - Kullandığınız
kelimeyle ilgili herhangi bir tasarrufta bulunmadım, böyle bir ifadede
bulunmadım ve o kelimeyi, lütfen, kullanma hakkınız yoktur; istirham edeyim.
Yani, burası lâyüsel, istediğiniz şekilde konuşulacak bir mekân değildir,
istirham ediyorum. Lütfen…
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Sayın Başkan, bugünkü sinirli halinizi anlayabilmiş değilim; ancak, ben, Sayın…
BAŞKAN - Sayın İnce,
bakınız, şahıslarla ilgili konuşmanızın dışında ben size geniş bir şekilde
tolerans da tanıyacağım; ama, bunu yapınız. Şahıslara bunu yöneltirseniz...
Lütfen… Bu konuda anlaşamayız. İstirham ediyorum…
Buyurunuz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Siz beni konuşturmamaya kararlısınız ama, ben yine de anlatmaya çalışayım.
Şimdi, tabiî ki maddeyle
ilgili konuşacağım; ben burada 15 dakikayı Sayın Bakanın genel uygulamalarına
ayıracak değilim. Sayın Başkanı da memnun etme açısından, maddeyle ilgili
konuşmamla başlayayım o zaman.
Geçen hafta üniversiteye
giriş sınavları yapıldı. Şimdi, buradan Sayın Bakana soruyorum: Bu çocuklar
sivil havacılıkla ilgili yüksekokulları tercih etsinler mi etmesinler mi?
Mademki bu sektörün kalifiye eleman sorunu var, o zaman, önümüzdeki günlerde
ÖSS'ye giren gençlerimiz bu konuda tercih yapsınlar mı yapmasınlar mı? Siz bu
sorunları çözecek misiniz çözmeyecek misiniz? Gelişen bir sektör bu sektör;
gelişen bir sektörse, iş olanakları var mı yok mu? Bunlara cevap vermesi lazım
Sayın Bakanın; ama, 1986'da, Eskişehir'de Sivil Havacılık Yüksekokulu
kuruluyor, Kayseri'de 1996'da kuruluyor, başka üniversitelerde kurulma kararı
alınıyor; ama, yapılamıyor.
Bu okullarda 5 tane bölüm
var: Hava trafik kontrol, havacılık elektrik-elektroniği, pilotaj, sivil hava
ulaştırma işletmeciliği, uçak gövde, motor bakım gibi.
Bu çocuklar beş yıl
okuyorlar, bir yıl hazırlık okuyorlar, yabancı dil öğreniyorlar, bu ülkede iyi
bir eğitim alıyorlar; ama, Bakan, bunların sorunlarından haberdar mı acaba?
Bakın, iki okulu
araştırdım. Bu iki okulda da, Eskişehir ve Kayseri'deki okullarda da akademik
personel yok. Okul müdürleri hariç, doktorasını yapmış hiç kimse yok; doçent
yok, profesör yok. Okul müdürlerinden birisi nükleer fizikçi, diğeri kimyacı;
konuyla ilgili değil. Bütün bu sorunlar Sayın Bakanı acaba ilgilendiriyor mu
ilgilendirmiyor mu; bunları doğrusu merak ediyorum.
Şimdi, bir kanun tasarısı
gelmiş, kadro vereceğiz. Kaç kişiye kadro vereceğiz; saydım o kadroları, 165
kişi. Bu 165 kadronun, acaba kaç tanesi Sivil Havacılık Yüksekokulu mezunlarına
ayrılmış. Onları saydığımızda 7 tane olduğunu görüyoruz. Yani, siz, bu sektörün
kalifiye eleman sorunu var diyeceksiniz, o okulların akademik personel sorununu
çözmeyeceksiniz. Müfredatla ilgili uyumsuzlukları var, onları YÖK'le işbirliği
yaparak çözmeyeceksiniz! Ayırdığınız 165 kadronun 7 tanesini bu çocuklara
ayıracaksınız; sonra da, bu gelişen sektörü ayağa kaldırdığınızı
söyleyeceksiniz! Buna gerçekten inanmak zor.
Bakınız, bu okullardan
mezun bir öğrencimiz mektup yazmış. Bir paragrafını size okumak istiyorum:
"Sonuç olarak…"
Sayın Başkan, bana
müdahale ediyorsunuz; ama, buralarda konuşanlara da müdahale etseniz de,
konsantrasyonum bozulmasa diyorum.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Telefonla konuşuyorlar.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
"Sonuç olarak, biz, sivil hava ulaştırma işletmeciliği mezunları, ne
Ulaştırma Bakanlığında ne Türk Hava Yollarında ne Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünde ne de DHMİ'de istihdam edilememekteyiz. Bu kurumlar, eğitimini
almış kişilere ihtiyaç duymayıp, personel alımını normal üniversite
mezunlarından gerçekleştirmektedir. Bunun yanında, eğitim süreci içerisinde,
THY tarafından verilen ve maliyeti 4 000 - 5 000 dolar olan sertifikalar
verilmekte; fakat, mezun olduktan sonra, verilen bu sertifikalar hiçbir işe
yaramamaktadır. Türk Hava Yollarında istihdam edilememekteyiz.
Yukarıda bahsetmiş
olduğum konular hakkında yardımcı olacağınıza inanıyorum."
Bu, bir delikanlımız.
Bütün bunlardan Sayın
Bakanın haberi var mı yok mu; doğrusu şaşırıyorum! Geçtiğimiz günlerde, Sayın
Bakan, Eskişehir'deki okulu ziyaret etti ve bu okulda kendisine bir dosya
sunuldu, okulun sorunlarıyla ilgili; ama, o okulun sorunlarıymış, müfredatla
ilgili uyumsuzluklarmış, kadro sorunuymuş, Sayın Bakan, ne yazık ki bunlarla
ilgilenmiyor. Ya açıklamalarında kızılcık şerbeti içtiğini söylüyor ya onları
azarlıyor ya da -havacılıkla ilgili olup da bazı konularda espri yapmamak
mümkün mü- "havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun"
diyor. Kendisi iktidar olduğu için havasının iyi olduğuna inanıyor; ama, bu
gidişle, insanın havasını bozarlar diye düşünüyorum.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, devamlı ve hızlı gelişme gösteren, ileri teknolojinin uygulandığı,
sürat ve emniyet faktörlerinin büyük önem taşıdığı, sivil havacılık sahasındaki
her türlü faaliyeti ulusal çıkarlarımız ve uluslararası ilişkilerimize uygun
şekilde düzenleyen ve esaslarını belirleyen bir birimdir. Neredeyse,
havacılıkla ilgili her kararı bu birim almaktadır. Bunun anlamı şudur: Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü, ülkemizin havacılık politikasını belirleyen bir
kuruluştur. Böylesine önemli bir kuruluşun teşkilat yasası bu şekilde
olmamalıdır.
Hepimiz diyoruz ki, bu
konuda bir ulusal politika oluşturulmalıdır ve ulusal politika oluşturmamız
gereken en önemli konulardan birisinin de sivil havacılık olduğunu hepimiz
biliyoruz; ancak, görünen o ki, getirdiğimiz kanun tasarısının, Bakanın kişisel
bilgisine, kişisel birikimine ve bu konudaki, Bakanın yeteneklerine bağlı
olduğunu görüyoruz. Bu çok yanlıştır; bakandan bakana değişen bir sivil
havacılık politikası, tıpkı, millî eğitimde yaptığımız hataların benzerlerini
tekrar yapacağız anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri,
yine burada eleştirmemiz gereken konulardan birisi de kadrolaşmayla ilgilidir.
Bazı isimler vereceğim burada. Türk Hava Yollarıyla ilgili, yönetim kurulu ve
şirket üst düzey yöneticileri arasında, daha önce uçak şirketi yönetmiş
yalnızca bir kişi vardır; isimlerini veriyorum: Yönetim Kurulu Başkanı Candan
Karlıtekin, İstanbul Belediye Başkanlığı eski Belediye İktisadî Teşebbüsleri
Daire Başkanı; Genel Müdür Abdurrahman Gündoğdu, İstanbul Belediye Başkanlığı
Ulaşım AŞ Genel Müdürü; Genel Müdür Teknik Yardımcısı Doç. Temel Kotil, Sayın
Recep Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde, İstanbul Belediye Başkanlığı
Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi Başkanı; Genel Müdür Malî Yardımcısı
Kadir Fazlı Danışman, KOMBASSAN'a bağlı, batan, Alfa Havayollarından geldi;
Uçak Revizyon Atölye Başkanı Bilal Ekşi, İstanbul Belediye Başkanlığı Ulaşım
AŞ'den geldi; İmalat Tamir Atölye Müdürü Müjdat Uludağ, İstanbul Belediye
Başkanlığı Ulaşım AŞ'den geldi; Yer İşletme Başkanı Kemal Okutan, İstanbul
Belediye Başkanlığı Ulaşım AŞ'den geldi; Yer İşletme Başkan Yardımcısı İhsan
Baytan, İstanbul Belediye Başkanlığı Ulaşım AŞ'den geldi. Bunların hepsini
takdirlerinize sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, bu
kanun, bir Ömer Dinçer Kanunudur; bunu hepimiz biliyoruz. Bu kanunda, genel bir
zihniyetin yansıması vardır. Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı vetoyu yiyince,
Başbakanlık, bakanlıkları uyarıyor; Tarım Bakanlığını uyarıyor, Millî Eğitimi
uyarıyor, Ulaştırmayı uyarıyor; diyor ki: "Yapacağınız düzenlemeler Kamu
Yönetimi Yasasına göre yapılsın." Nedir buradaki zihniyet?.. Biz, burada,
tüm personelin sözleşmeli olmasına, sözleşmeliliğin yaygınlaştırılmasına karşı
çıkıyoruz; tabiî ki, istisnaî kadrolar hariç olmak üzere. Denetimin özel
şirketlere yaptırılmasına, koşulsuz olarak devrine karşı çıkıyoruz. Kanunda
açıkça belirtilmesi gerektiğini, hangi koşullarda yapılacağının belirtilmesi gerektiğini
söylüyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; burada, 25 inci maddeyle ilgili söyleyeceklerim daha çoktu;
ama, Sayın Başkan, başlarken daha benim konsantrasyonumu bozduğu için, son
cümleyle…
BAŞKAN - Sayın İnce, daha
5 dakikanız var. Önceki kullandığınız vakitleri de hesaba almadım; buyurun.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
O 5 dakikayı da size bağışlıyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
MUHARREM İNCE (Devamla) -
Son sözlerim şunlar olacaktır sayın milletvekilleri:
Oğluna gemi alansın,
Kamyoncuyu yerden yere
vuransın,
Treni yanlış
hızlandıransın,
Havacılığı kırdıransın,
Sen ne meşhur Bakansın.
Unutma ki halk bunu
anlar,
İlk seçimde havanızı
bozar.
Saygılarımı sunuyorum
Yüce Meclise. (CHP sıralarından alkışlar)
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Seçimlerde görüşmek üzere canım!
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İnce.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşma yapacaksanız Hükümet adına, kürsüye buyurabilirsiniz.
Buyurun.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Ben size söylemedim ki, Ulaştırma Bakanına söyledim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Biliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sadece kısa bir açıklama yapacağım.
Bu kanun, aslında, sekiz
yıldır hazırlanan bir kanun; yani, sekiz yıldır hazırlanıyor. Biraz önce
bahsettiğiniz, Sayın Müsteşarla, Sayın Ömer Dinçer'le ilgisi yok; sekiz yıldır
hazırlanan bir tasarı. Kaldı ki, bu konuda da sizin desteğiniz olduğu
söylenmişti; ben, sadece bunu hatırlatmış oluyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; 25 inci maddeye bağlı (II) sayılı cetvelde değişiklik
yapılmasını öngören önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 940
sıra sayılı "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı"nın 25 inci maddesine bağlı (II) sayılı cetvelde
yer alan pozisyonlara, 5 adet "AIM (Havacılık Bilgi Yönetimi) Uzmanı"
pozisyonunun ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz Ahmet Çağlayan Hacı İbrahim Kabarık
Ankara Uşak Bartın
Alaettin Güven Mehmet
Ceylan
Kütahya Karabük
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yeniden yapılandırılan
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü içerisinde her türlü bilginin temini,
formatlanması ve sunulmasına ilişkin görevler yapmakla yükümlü kılınan enformasyon biriminin
oluşturulmaması çok büyük eksiklik olacağından, Ek (II) sayılı cetvele 5 adet
"AIM (Havacılık Bilgi Yönetimi) Uzmanı" pozisyonunun eklenmesi
gerekmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam, karar
yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yetersayısı yoktur;
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.02
Açılma Saati: 15.16
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
940 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
25 inci maddeye bağlı
(II) sayılı cetvelde değişiklik yapan önergenin oylamasında karar yetersayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar
oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağım.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
Şimdi, maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda, maddeye bağlı (II) sayılı cetvelde yapılan
değişiklikle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Gelirler, Anlaşmalarla
Hizmet Yapma ve Anlaşmazlıkların Halli
Gelirler
MADDE 26 . - Genel
Müdürlüğün gelirleri şunlardır:
a) Genel Müdürlükçe, bu
Kanun ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu ve yönetmelikler gereğince
verilen ruhsatlar, sertifikalar, tescil belgeleri, lisanslar, her türlü izin ve
diğer yetki belgeleri, anılan belgelerin yenilenmesi ile tescil işlemleri
karşılığında elde edilecek gelirler.
b) Yeterlik belgesini
haiz sivil havacılık personeli sınavları ve bunların denetimleri için yapılacak
çalışmalar karşılığında elde edilecek gelirler.
c) Genel Müdürlüğün
görevi kapsamında bulunan ve uluslararası kural ve standartlar ile kanunlar ve
yönetmeliklerle belirlenmiş her türlü denetlemelerden elde edilecek gelirler.
d) Genel Müdürlükçe
verilecek kurs, toplantı, konferans, seminer ve eğitim faaliyetlerinden elde
edilecek gelirler.
e) Her türlü basılı
evrak, form ve yayınlardan elde edilecek gelirler.
f) Müşavirlik
hizmetlerinden elde edilecek gelirler.
g) Genel Müdürlük lehine
takdir edilen ve dağıtıma tabi tutulan bölüm dışında kalan vekalet ücretleri.
h) Genel Müdürlük görev
kapsamında sözleşmelerle yapılan hizmetlerden elde edilen gelirler.
i) Devlet Hava Meydanları
İşletmesi Genel Müdürlüğü ile Genel Müdürlük arasında yapılacak protokol
çerçevesinde Eurocontrol gelirlerinden alınacak pay.
Genel Müdürlük
gelirlerinin giderlerini karşılaması esastır. Gelirlerin giderleri
karşılayamaması halinde doğabilecek açık, genel bütçeden karşılanabilir.
Gelirlerin tahsil zaman
ve yöntemleri, Genel Müdürlükçe hazırlanıp Bakanlıkça onaylanacak yönetmelikle
belirlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Mehmet Ali
Arıkan.
Sayın Arıkan, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 26
ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Bugün ülkemiz açısından
büyük önemi haiz bir tasarıyı görüşmekteyiz. Değişimin süreklilik kazandığı,
baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı dünyamızda bazı sektörlerin önemi daha da
artmıştır. Önem kazanan sektörlerden biri de, sivil havacılık sektörüdür. Sivil
havacılık sektörünün gelişmişliği ülkelerin refah düzeyleriyle paralellik arz
eder. Takdir edeceğiniz üzere, yükselen ve önemleri artan sektörlerin etkin ve
sağlıklı bünyesi, bu sektörlerde modern yönetim anlayışlarının benimsenmesiyle
yakından ilgilidir.
Bu çerçevede, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması büyük önem arz etmektedir.
Tüm sivil havacılık sisteminin denetiminden sorumlu olan Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, havacılık personelinin lisanslarının düzenlenmesi, havacılık
faaliyetlerinin ruhsatlandırılması, Türkiye'nin hava sahasındaki tüm uçuş
hizmetlerinin Türk Silahlı Kuvvetleri, Dışişleri Bakanlığı ve Devlet Hava
Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğüyle işbirliği içinde koordinasyonu
sağlamakla görevli bulunmaktadır. Özetle, gelişmiş bir sivil havacılık
sektörüne sahip olmanın temel aktörlerinden biri Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüdür. Bu nedenle, Genel Müdürlüğün ne derece etkili bir yönetim
sergilediği, ne derece nitelikli kadrolara sahip olduğu son derece önemli
olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
geçen ay içerisinde bir özel havayolu şirketimizin başına gelenler Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünü ülkemizin gündemine taşımıştır. Malumunuz olduğu
üzere, Hollanda, bir özel havayolu şirketimizin uçuşlarına güvenlik
gerekçesiyle yasak getirdi. Hollanda'nın bu uygulamasına Almanya, Fransa ve İsviçre de katıldı. Söz
konusu uçuş yasağının kaldırılması için yetkililer Türkiye'den Hollanda'ya
gittiler. Hollandalı ve Alman teknik heyetler söz konusu havayolu şirketlerinde
incelemede bulundular. Ulaştırma Bakanı mekik diplomasisi yürüttü. Kamuoyuna
yansıyan haberler, teknik yeterlilik koşulunun kanıtlandığı ve bu suretle
yasağın kaldırıldığı yönünde oldu.
Değerli milletvekilleri,
kısa vadeli düşünüp, "sorun aşıldı, her şey aynen devam etsin" demek
son derece yanlış bir yaklaşım olacaktır. Aslında uluslararası bir krize
dönüşen bu sorun tamamen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü kaynaklıdır. Genel
Müdürlüğün daha etkili bir yönetim sergilemesi, ulusal ve uluslararası
platformda daha aktif olması gerekmektedir. Geçen ay vuku bulan olay mekik
diplomasisiyle, çeşitli girişimlerle çözüme kavuştu; ama, yarın bu olay başka
bir şirketimizin başına geldiği zaman ne yapacağız; bu sorunun tek yanıtı
sorunun ortaya çıkmasına fırsat vermeden gerekli girişimlerde bulunmaktan
geçmektedir. Bu nedenle, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün teşkilat ve
görevlerinin yeniden yapılandırılması zarurîdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevlerinin
yeniden yapılandırılması olumlu olmakla birlikte tek başına yeterli değildir.
Önemli olan zihniyetin değişmesidir. Düşünce yapısı, bakış açısı değişmedikçe,
hangi kanunî düzenleme yapılırsa yapılsın istenen amaca ulaşmak mümkün
değildir. Bu çerçevede atılacak ilk adım, nitelikli kadroların görev başına
getirilmesidir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün yönetimine bakıyorsunuz, ilk genel müdür, iki genel müdür
yardımcılığından biri vekâleten yönetiliyor, diğeri boş. Daire başkanlıklarının
da durumu aynı; dört daire başkanlığından üçü ehliyetsiz -özür dilerim-
başkanlar tarafından yönetiliyor, dördüncü başkanlığın da koltuğu boş.
Daire başkanlarının sivil
havacılıkla ilgili eğitime sahip olmadıklarıyla ilgili iddialar, başkalarının
yeterlilikleri hakkında çok ciddî endişeler yaratmaktadır. Yönetici kadroların
konularında ehil, havacılık alanında bilgi ve tecrübe sahibi olmaları gerekmez
mi? Bu hususların bir kez daha gözden geçirilmesi şarttır. Bugün görüştüğümüz
kanun tasarısında bu çeşit durumların düzeltilmesine yönelik bir çaba
görmemekteyiz.
Tasarıyla, kuruma genel
müdür, genel müdür yardımcısı ve daire başkanı olarak atanacaklar arasına
inşaat mühendisleri ile mimarlar da eklenmiştir. Bu, son derece ilginçtir. Bu
tür düzenlemelerin Genel Müdürlüğün uğraş alanıyla nasıl bağdaştığını anlamakta
zorluk çekmekteyim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde havacılık alanında eğitim veren birçok yüksekokul ve
fakülte bulunmaktadır. Daha önceki konuşmalarımda da söylediğim gibi, Eskişehir
Anadolu Üniversitesi bünyesinde yer alan Sivil Havacılık Yüksekokulu, bu
kuruluşların önemlilerinden biridir. Yüksekokul, Türk sivil havacılık
sektörünün gelişim hızına paralel olarak, artan uluslararası sivil havacılık standartlarına
uygun yetiştirilmiş, kalifiye eleman ihtiyacını karşılamak üzere 1986 yılında
eğitime başlamıştır. Öğrencilere uygulamalı eğitim yaptırmayı amaç edinen
yüksekokulda uçak bakım merkezi mevcuttur. Bu merkez, toplam 7 500 metrekare
kapalı alan ve 11 000 metrekare aprona sahiptir. Sivil havacılık kuruluşlarında
bulunan çeşitli tipte uçakların bakım ve onarımları da bu merkezde
yapılmaktadır.
Sivil Havacılık
Yüksekokulunda üniversite düzeyindeki eğitim çalışmaları yanında Emniyet Genel
Müdürlüğünün özel taleplerine uygun olarak helikopter pilotları ve
teknisyenleri de yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurumda, Türk Hava Yollarının
pilot ihtiyacının karşılanabilmesi için, pilot adaylarına pilotaj eğitimi
verilmektedir. Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün ve Hava
Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacı olan hava trafik kontrolü personelinin
eğitimleri de burada verilmektedir. Havacılık sektöründe gelişme kaydetmek
istiyorsak, bu kurumlarımıza gereken önemi vermeliyiz.
Konuşmamla ilgili hazırlık
yaparken, Anadolu Üniversitesinin Değerli Rektörü Sayın Engin Ataç'ın da
görüşlerini aldım. Sayın Rektör, kadro ihtiyacı içerisinde olduklarını,
kadroların artırılması halinde de, yapılacak bazı yatırımlarla, Balkan ve
Ortadoğu ülkelerine pilot yetiştirebilecek duruma gelebileceklerini ifade
ettiler.
Değerli milletvekilleri,
Eskişehir'deki örneğe benzer biçimde eğitim veren pek çok eğitim kurumumuz var.
Bu kurumlara gereken önemi vermeli ve kurumlardan mezun olan gençlerimize sahip
çıkmalıyız; elimizdeki imkânlardan azamî ölçüde yararlanmak için, ne
gerekiyorsa, bir an önce yapmalıyız. Zira, Türkiye'deki yaklaşık 600 uçağın
uçuş emniyetinden sorumlu olan Havacılık Genel Müdürlüğü, şu anda, eleman
sıkıntısı çekmektedir. Müdürlük, yaklaşık beş ay önce, elindeki son
teknisyeninin de istifasıyla, uçak denetimlerini teknisyensiz yapmak durumunda
kalmıştır. Yaklaşık bir yıl önce, 6 olan kurumdaki pilot sayısı da, istifalar
sonrasında 2'ye düşmüştür. Bu, son derece vahim ve üzüntü verici bir tablodur.
Yaz sezonuna girildiğinde, Genel Müdürlük, ülkemiz havaalanlarına inen yerli ve
yabancı yüzlerce uçağı, personeliyle nasıl denetleyecek?! Bunlara bir an önce
çözüm bulmamız gerekmektedir.
Ulu Önder Mustafa Kemal
Atatürk'ün veciz sözünde ifade ettiği üzere, istikbal göklerdedir. Bu bilinç
içerisinde, ülkemizde havacılık sektörüne önem vermeli ve bu alanda eğitilmiş
gençlerimize sahip çıkmalıyız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizde havacılık eğitimleri, okulların yanı sıra, sportif
havacılık kulüpleri tarafından da verilmektedir. Genel Müdürlüğün gelirlerini
belirleyen tasarının 26 ncı maddesi, sportif havacılık kulüplerini zorda
bırakmaktadır; havacılık işletmeleri ve kulüplerinden sağlanan gelirler, her
biri için 15-20 milyar lirayı bulmaktadır. Kulüpler ticarî maksatla
çalışmadıklarından, bu giderleri karşılayacak gelirleri bulunmamaktadır, malî
yapıları buna müsait değildir. Bu nedenle, kulüp şeklinde faaliyet gösteren
havacılık kurumlarının bu gelirlerinin muaf tutulması ya da en azından bu
gelirlerin cüzî bir kısmının kendilerinden alınması uygun olacaktır. Zira, bu kulüplerin
bünyesindeki amatör maksatlı kullanılan uçakların değerleri ortalama 20-25
milyar lira civarında olup, bunun karşılığında bakanlıkça istenen bedeller
uçakların fiyatlarına yakın gelmektedir. Amatör havacılık faaliyetlerinin
teşviki için belirttiğim bu husus gözönünde bulundurularak gerekli düzeltme
yapılmalıdır.
Sayın Bakanım, tabiî
kendisi de…
Haa, hoş geldiniz
Bakanım.
Dünkü konuşmamda da
söylediğim gibi, sivil havacılığımızın gerekli olan eğitim ve bakım tesislerini
kurarak, Türkiyemizi dünya uçak bakım üssü haline getirerek, ülkemizde
Bakanlığınızın izini bırakın; çünkü, siz, eğitiminizle, tecrübenizle buna layık
bir insansınız.
Bu duygu ve düşüncelerle,
tasarının, sivil havacılık hizmetlerini daha etkili ve güvenli kılacak şekilde
düzenlenmesi ve eksiklikleri ile aykırılıklarının giderilmesi temennisiyle,
hepinize saygı ve sevgilerimi sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıkan.
Madde üzerinde, İstanbul Milletvekili
İnci Özdemir?.. Yok.
Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- 6 dakika Sayın Başkan.
BAŞKAN - O zaman,
eksüreyi şimdiden ilave ediyorum, sonrasında herhangi bir talebiniz olmasın.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
görüşülmekte olan kanun tasarısının 26 ncı maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. 26 ncı maddeyle ilgili olarak, önce, bu kanun tasarısı komisyonda
görüşülürken yapılan güzel bir değişiklikten dolayı komisyon üyelerime teşekkür
ederek sözlerime başlamak istiyorum. Bu kanun tasarısının 26 ncı maddesinde,
(j) bendinde, hükümetin teklif ettiği metinde, yapılacak her türlü bağış,
yardım ve diğer gelirler kurumun gelirleri arasında sayılmışken, komisyonda
verilen bir önergeyle bağışların çıkarılmış olması son derece güzel; fakat, bu
kanun tasarısının bu maddesinin sondan ikinci fıkrasında "Genel Müdürlük
gelirlerinin giderlerini karşılaması esastır. Gelirlerin giderleri karşılayamaması
halinde doğabilecek açık, genel bütçeden karşılanabilir" şeklinde bir
hüküm getirilmiş.
Değerli milletvekilleri,
bu son cümle, maalesef, Türkiye'deki bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili
olan ve onlarla ilgili çok geniş bir alan bırakan ve maalesef, kurumun
gelirleri ile giderlerini denk tutma yönünde o kurum yöneticilerini belki biraz
daha gevşeme içerisinde bırakabilecek olan bir hüküm.
Bence, bu getirilen
hüküm, son derece yanlış, gelirlerin giderleri karşılaması esastır diye
bırakıp, daha sonraki cümlenin bu madde metninden çıkarılması lazımdır.
Çıkarılmadığı takdirde ne oluyor; ilgili kurumların yöneticileri, eğer gelirlerimiz
giderlerimizi karşılayamayacaksa, nasıl olsa bütçeden karşılanma imkânı vardır
düşüncesiyle, kurum gelirlerinin tahsilatında belki bir gevşeme içerisine
girebilirler endişemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
iki günden beri bu konuyla ilgili Denizli havayolu ulaşımıyla ilgili sıkıntıları
dile getirmeye çalıştım. Bugün de, yine, Denizli'deki 22 sivil toplum
kuruluşunun, Denizli'nin öncelikli ikinci mesele olarak ortaya koydukları ve
bir nüshasını da Sayın Bakana ilettiğim bir rapordan bazı alıntılar yaparak,
demiryolu taşımacılığıyla ilgili Denizli'nin ne kadar ciddî problemlerle karşı
karşıya olduğunu izah etmeye çalışacağım.
Biliyorsunuz, Denizli,
iki günden beri de söylüyorum, tekstil ihracatında Türkiye'nin en önemli
merkezlerinden birisi. Denizli'nin tekstil ihracatının büyük bir bölümü
Aliağa'dan, Nemrut Limanından yapılmaktadır; ancak, Denizli-İzmir demiryolu
taşımacılığı ise, son nokta, Biçerova'da bitmektedir. Biçerova, Aliağa Belediye
mücavir saha sınırları içerisinde olan bir yerdir. Buraya kadar Denizli'den
götürülen ihraç malları Biçerova'da indirilmekte ve buradan yeniden yükleme
yapılarak Aliağa Nemrut Limanına götürülmektedir. Bu da, Denizli'deki
ihracatçılarımızı son derece olumsuz etkileyen bir durumdur. Ben, Aliağa eski
Belediye Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekilimize sordum; bu,
Biçerova ile Nemrut Limanı arasındaki mesafenin 2 ile 3 kilometre arasında
olduğunu ifade ettiler. Eğer, bu 2-3 kilometrelik mesafe kısa süre içerisinde
bitirilecek olursa, Türkiye'nin ihracatına çok büyük katkılarda bulunan
Denizlili sanayici ve ihracatçılarımıza, dünyayla rekabet edebilme yolunda,
büyük kolaylıklar sağlama imkânı ortaya çıkmış olacaktır.
Yine, bu konuyla ilgili
bir diğer sıkıntı, konteyner taşımacılığın geliştirilememesiyle ilgili…
Denizli, Organize Sanayi Bölgesi içerisinde, yakınlarında bir terminal
binasının bulunmamasından dolayı büyük bir sıkıntıyla karşı karşıya
bulunulmaktadır. İnşallah, Denizli Organize Sanayi Bölgesinin bir terminal
binası inşa edilebilecek olan bir arsayı, kısa süre içerisinde tedarik etmesi
halinde, Ulaştırma Bakanlığımızın imkânlarıyla, destekleriyle, bu terminal binasının
bir an önce bitirilmesi halinde ve demin de söylemiş olduğum gibi, Aliağa ile
Nemrut arasındaki Nemrut Limanına kadar olan bölümün de yapılması halinde,
Denizlimize son derece büyük bir hizmet verileceğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın Bakanım, Denizli,
özellikle, havayolu ulaşımından dolayı da... Dün de bahsettim, siz burada
yoktunuz; ama, tekrar etmek istiyorum. Denizli'deki havaalanındaki terminal
binası inşaatının da bir an önce bitirilmesini, Denizlili sanayicilerimiz,
ihracatçılarımız, vatandaşlarımız dört gözle beklemektedirler. Günde 1 kez ve
haftada 6 kez yapılan uçak seferleri, Denizli'nin ihtiyacına cevap
vermemektedir ve diğer seferleri, Denizlili vatandaşlarımız, sanayicilerimiz, ihracatçılarımız
2 saat mesafedeki İzmir Adnan Menderes Havaalanına kadar gidip, oradan yurtdışı
veya yurtiçi bağlantılarını yapmak durumunda kalmaktadır. Bu da, Denizli'deki
insanlarımızı son derece olumsuz etkilemektedir.
Bu iki mesele, 22 sivil
toplum örgütü açısından, Denizli'nin en öncelikli iki meselesi halinde ifade
edilmiştir. Tekrar ediyorum: Denizli Sanayi Odası Başkanı, Denizli Ticaret
Odası Başkanı, Ticaret Borsası Başkanı, Esnaf Odaları Başkanı, Denizli Belediye
Başkanı gibi son derece önemli olan sivil toplum örgütlerinin başkanlarından
oluşan bir platformdur. Bu platformun isteklerinin gözönüne alınacağına olan
inancımı bir kez daha ifade ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde bir adet
önerge vardır; önergeyi okutup, işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
940 sıra sayılı kanun
tasarısının 26 ncı maddesinin sonuna "Bu maddenin birinci fıkrasının (a)
bendinde belirtilen işlemlerden elde edilecek gelirler, sportif havacılık
kulüpleri ve bu kulüpler bünyesinde faaliyet gösteren üyelerden yüzde 25
oranında alınır" fıkrasının eklenmesini saygılarımla arz ve teklif ederiz.
Mehmet Vedat Yücesan Mehmet
Yıldırım Yaşar Tüzün
Eskişehir Kastamonu Bilecik
Rasim Çakır Halil Ünlütepe Kemal Sağ
Edirne Afyonkarahisar Adana
Ahmet Ersin Şevket
Gürsoy
İzmir Adıyaman
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutalım…
HALUK KOÇ (Samsun) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Amatör ve sivil
havacılığı özendirici ve eğitici görev yapan bu kuruluşlar ekonomik anlamda bu
ödemeleri yapacak güçte olmadıkları gibi, bu nitelikteki kuruluşlar sayısal
olarak çok azdır ve çalışmalarında ticarî bir amaç söz konusu değildir. Bu
nedenle, böylesine ödemelerle karşı karşıya kalmaları halinde sportif amaçlı
havacılık kulüpleri kapanacaklardır. Bu önergeyle, bu ödemelerde kolaylık
sağlanması ve bu tehlikenin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Toplantı yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır.
Şimdi, bu talebi yerine
getireceğim; ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem için, ayakta olup
yoklama talep eden milletvekillerinin sayısının en az 20 olup olmadığını tespit
edeceğim.
İsimleri tutanağa
geçeceğinden, ayaktaki her sayın milletvekilinin sırasıyla isimlerini
söylemelerini rica ediyorum.
Sayın Koç?.. Burada.
Sayın Araslı?.. Burada.
Sayın Durgun?.. Burada.
Sayın Karademir?..
Burada.
Sayın Kart?.. Burada.
Sayın Boztaş?.. Burada.
Sayın İnce?.. Burada.
Sayın Ayvazoğlu?..
Burada.
Sayın Önder?.. Burada.
Sayın Meral?.. Burada.
Sayın Tüzün?.. Burada.
Sayın Parlakyiğit?..
Burada.
Sayın Ülkü?.. Burada.
Sayın Gazalcı?.. Burada.
Sayın Çilingir?.. Burada.
Sayın Ören?.. Burada.
Sayın Akın?.. Burada.
Sayın Miçooğulları?..
Burada.
Sayın Hacaloğlu?..
Burada.
Sayın Saygun?.. Burada.
Sayın Tiryaki?.. Burada.
Sayın Yaka?.. Burada.
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum sayın
üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yoklamaya giremeyip de, pusula gönderen arkadaşlarımızın Genel
Kuruldan ayrılmamalarını istirham ediyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.45
Açılma Saati: 15.56
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
940 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Tasarının 26 ncı
maddesi oylanmadan önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.
Bu nedenle, yeniden yoklama yapacağız.
Saygıdeğer
milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Elektronik cihaza
giremeyen milletvekili arkadaşlarımızdan pusula kullanan arkadaşlarımızın,
Genel Kuruldan ayrılmamalarını istirham ediyorum. Önce elektronik cihaza
giremeyip pusula gönderdiği halde, sonradan elektronik cihaza girme becerisini
gösteren arkadaşlar da lütfen bildirsinler, efendim.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, toplantı yetersayısı vardır.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (Devam)
BAŞKAN - 26 ncı maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
Anlaşmalarla hizmet
yapma, sınavlar, denetlemeler
MADDE 27.- Genel
Müdürlük, görev kapsamı içinde kalmak kaydıyla bedeli karşılığında
sözleşmelerle hizmet yapmaya veya yaptırmaya yetkilidir.
Genel Müdürlük görev ve
yetki kapsamı içinde bulunan, yeterlik belgesini haiz veya yeni belge alacak
sivil havacılık personelinin sınavları ve bunların denetimleri ile sivil
havacılık işletmelerinin uluslararası sivil havacılık kural ve standartları,
kanunlar ve yönetmeliklerle belirlenmiş her türlü denetim, yetkilendirme,
ruhsat, sertifika ve lisans hizmetlerini, Bakanlık tarafından belirlenecek
ücretler karşılığında yapar. Sivil havacılık işletmelerinin uluslararası sivil
havacılık kural ve standartlarına uygunluğunun denetimi bağımsız dış denetim
kuruluşlarına ve teknik gözetim şirketlerine yaptırılabilir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü tarafından bağımsız dış denetim kuruluşlarından ve teknik gözetim
şirketlerinden temin edilerek görevlendirilecek denetçilerin, bu Kanunun 23
üncü maddesinde belirtilen özellikleri taşıması ve 2 nci maddesinin (d)
bendinde tanımlanmış kuruluşlarda fiilen çalışıyor olmaması şartı aranır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sinop Milletvekili Engin Altay; şahısları
adına, İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Kütahya Milletvekili Alaettin Güven,
Sinop Milletvekili Engin Altay, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan...
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına, Sayın Altay; buyurun.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ENGİN
ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, değerli mesai arkadaşlarım; yaklaşık üç gündür
sivil havacılığı konuşuyoruz; anlaşılıyor ki, Meclisimiz sivil havacılığa
gereği kadar önem veriyor.
1933'te 5 uçakla kurulan
Türk Hava Postalarının o günden bugüne kadar geçirdiği evreler ortadadır. Bazı
çevrelere göre, bu gelişme yeterli görülebiliyor, iyi bir gelişme olduğu,
olumlu bir gelişme olduğu söylenebiliyor; ama, dünyanın diğer ülkelerine
baktığımızda, Türk sivil havacılığının, bugün içinde bulunduğumuz çağ
itibariyle, çağın gerisinde olduğunu söylemek de mümkündür. Türkiye'de,
maalesef, havacılık, hava ulaşımı bakımından, tercih edilen bir sektör
olamamıştır. Bugün, Türkiye'de, hâlâ, kara ulaşımı, hatta deniz ulaşımı, hava ulaşımından daha çok tercih edilmekte
ve bir parça daha yaygın durumdadır. Mesela, 1 000 000 küsur nüfuslu Düsseldorf
ile 12 000 000 nüfuslu İstanbul'u karşılaştırdığınızda, doğal olarak, İstanbul
havaalanındaki trafiğin, yolcu-yük trafiğinin, Düsseldorf'tan en az 5-6 kat
daha fazla olması gerektiği düşünülebilir; ama, bakıldığında -İstanbul'un
neredeyse onda 1'i büyüklüğündeki- Düsseldorf Havaalanındaki trafik, İstanbul Yeşilköy
Havaalanı trafiğinden çok daha fazla ve yoğundur.
Kapasite itibariyle 55
000 iç hat, 25 000 dış hat ve 35 000 000 yolcu trafiğine sahibiz yıllık
ortalama; ki, iç hat 55 000, dış hat 25 000 olmakla beraber, iç hat yolcu
sayımız 9 000 000, dış hat yolcu sayımız 26 000 000'dur; burada da ciddî bir
çelişki ortaya çıkmaktadır. Dünyanın en büyük 16-17 ekonomisinden, ekonomik
hacminden birine sahip Türkiye'de, bu verdiğim rakamların en az 5 ya da 6 kat
fazla olması gerekir.
Hava ulaşımının
yurttaşlarımız tarafından tercih edilememesinin ya da gereği kadar hizmet arzı
sunulamamasının, elbette, çok değişik sebepleri var. Hükümetin, gerek bundan
önceki hükümetlerin gerekse bu hükümetin, hava ulaşımına, içinde bulunduğumuz
çağın gereği olarak, çok daha fazla mesai ayırması, kaynak ayırması ve çok daha
fazla kafa yorması lazımdır. Türkiye, bugün itibariyle, Chicago, Havana, Paris,
Varşova, Madrid başta olmak üzere, çok sayıda uluslararası havacılık anlaşmasına
da imza atmış bir ülkedir. 1998 yılında, Cumhurbaşkanının talimatı,
direktifleri doğrultusunda yapılan Yüksek Havacılık Şûrasında çok ciddî
kararlar ve öneriler gündeme getirilmiştir; ancak, bugün getirilen 940 sıra
sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısına baktığımızda, taa 1998'deki Yüksek Havacılık Şûrasında önerilen,
düşünülen, konuşulan birçok şeyin, gereği gibi, burada, kanun tasarısında
olmadığını da görüyoruz. Türk havacılığında yönetim yapılanması, insan
kaynakları, uçuş güvenliği ve uluslararası ilişkiler, 4 ana başlık altında, çok
ciddî olarak irdelenmeli ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından bu
konuda alınması gereken bütün tedbirler alınmalıdır.
1998'de yapılan Şûrada,
20 ana başlık altında Türk havacılığıyla ilgili çeşitli önermeler ortaya
koyulmuştur. Bunların, bana göre, çok önemli olanlarından birkaç tanesini
dikkatinize sunmak istiyorum.
Havacılık yüksek
kurulunun oluşturulması ve bu kurulda kamunun ve özel sektörün eşit nispette
temsil edilmesi bir zorunluluktur.
İnsan kaynakları yaratılabilmelidir.
Türk sivil havacılığı -benden önceki birçok arkadaşımızın da söylediği gibi-
elini Türk Silahlı Kuvvetlerinden çekmelidir; çünkü, hava savunma sanayiimiz ve
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Hava Kuvvetleri bünyesindeki yetişmiş elemanların,
biraz da tabiî, ücret politikasından dolayı, bir an önce sivil havacılığa
yönelmeleri, savunmamızda ciddî bir zafiyete de yol açabilir.
Anadolu Üniversitesi
bünyesindeki Sivil Havacılık Yüksekokulu ve Türk Hava Kurumu gibi kuruluşlar,
Türk sivil havacılığına kaynak oluşturabilecek, insan kaynağı oluşturabilecek
önemli kuruluşlardır. Bu Genel Müdürlüğümüzün, en azından bundan sonraki
süreçte, Anadolu Üniversitesi bünyesindeki Sivil Havacılık Yüksekokulu ve Türk
Hava Kurumuyla çok ciddî işbirliği içinde olmasını temenni ediyoruz.
Hava iş yasası, pilotlar
birliği yasası gibi yasaların da, Meclisimiz tarafından bir an önce
çıkarılması, bana göre bir zorunluluktur.
Havacılık eğitimi hiçbir
tasarruf tedbiriyle engellenmemelidir; yani, havacılık eğitimi için, tasarruf
tedbiri vardır, şunu yapmayalım, tasarruf tedbiri vardır, bunu yapmayalım, diyemeyiz; çok stratejik bir konudur, çok
hassas bir konudur, Allah esirgesin, bir kaza durumunda telafisi yoktur. Onun
için, gerek ekipman, donatım bakımından gerek makine ikmal bakımından ve en
önemlisi de insan kaynakları bakımından, hiçbir tasarruf tedbiri kullanma
hakkımız olmamalıdır diye de düşünüyoruz.
Özel yayınların, FM
radyolarının, televizyonların yayınlarındaki frekans kargaşası ve frekans
kirliliği de, Türk hava ulaşımı için çok ciddî bir engel teşkil etmektedir.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce bahsettiğim Anadolu Üniversitesinde Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği
lisans programı mevcuttur; ancak, Anadolu Üniversitesinin bu programından mezun
olan çocuklarımız, ne Ulaştırma Bakanlığında ne Türk Hava Yollarında ne Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünde ne Devlet Hava Meydanları İşletmesinde, istihdam
edilememektedir. Biraz önce, sanıyorum Sayın İnce de bu konuya değindi.
Bu yetişmiş çocuklarımız,
yetişebilecek çocuklarımız varken, bu yasayla, yüzde 10'u geçmemek kaydıyla
yabancı çalıştırılma imkânı getirilmesini de, doğrusunu isterseniz çok mantıklı
bulmadık. Hiç olmasın da diyemeyiz, bazen işin niteliği gereği bu tür yabancı
uzmanlara ihtiyaç duyulabilir; ama, umuyorum ve diliyorum ki, Genel
Müdürlüğümüz, bu konuda minimum şekilde bu kontenjanı kullanacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, bendeki istatistiklere göre, kullanılan 27 tane havaalanımız var.
Bir yandan da, kullanılmayan 8-10 civarında havaalanımız var. Tokat, Körfez,
Kastamonu, Hatay, Yozgat, Çaycuma, Gazipaşa ve elbette ki, bütün
arkadaşlarımızın kendi seçim bölgeleriyle ilgili değindikleri üzere benim de
doğal olarak değinmem gereken, Sinop Havaalanı da, kullanılmayan ve kapalı
havaalanlarındandır.
Şimdi, burada iki nokta
var. Bir havaalanımız var, tarifeli sefere kapalı; ama, havaalanında personel
var. Sinop Havaalanı, tarifeli sefere kapalı olması bir yana, kapatılmış, kilit
vurulmuş bir havaalanıdır.
Geçtiğimiz yıl, bu
havaalanımızın Jandarma Genel Komutanlığına devredilmesiyle ilgili olarak
verdiğimiz bir sözlü soru önergesi burada görüşülürken de Sayın Bakana arz
etmiştim, Sinop halkı adına rica etmiştim; Sinop halkı, bu havaalanının açık
tutulmasını istemektedir. O zaman da, Sayın Bakana ve Yüce Heyetinize
anlattığım ve talep ettiğim bir hususu bugün, burada, yeniden talep etmek
zorundayım. Değerli arkadaşlar, bu kapalı havaalanlarını hastaneler gibi
düşünebiliriz. Sayın Bakanım…
Sayın Bakan yok mu?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Buradayım.
ENGİN ALTAY (Devamla) -
Sayın Bakanım, havaalanlarını hastaneler gibi düşünmeliyiz. Yani, bir
üniversite hastanesinde onlarca profesör, yüzlerce yardımcı doçent, uzman
doktor var, hemşireler var, şu var, bu var, ekipman, donatım var, burada bir
sağlık hizmeti veriyoruz. Bir de sağlıkocağı düşünün, 1 doktor, 1 hemşire, 1
sağlık teknisyeni ve 1 müstahdemle bir hizmet veriyor; ama, açık ve bir hizmet
veriyor.
Şimdi, biz demiyoruz ki,
Sinop Havaalanında da Yeşilköy Havaalanındaki kadar personel olsun; ama, Sinop
Havaalanında da -bir hastane ile sağlıkocağını mukayese eder gibi düşünerek- o
alanı açık tutacak, sivil havacılığa açık tutacak şekilde bir düzenleme
yapılabilir. Sinop Havaalanı tarifeli uçuşa kapalı diye gönderdiğiniz personel,
Yeşilköy'de ya da Samsun Havalimanında çok mu fazla artı değer üretiyor. Kaldı
ki, o milyarlarca, trilyonlarca para harcanmış tesisin korunması, kollanması,
bakımı, onarımı bile devletimiz için bir kazançtır diye düşünüyorum.
Biliyorum ki -Sayın Bakan
belki cevap da verecektir- bir heyet, dün Sinop'a gitti, bir inceleme yaptı.
Umuyorum ki, Sayın Bakan, Sayın Bakanlar Kurulu, Sinop Havaalanını sivil
havacılığa, önümüzdeki günlerde açacak ve buradan, Sinop ve Karadeniz kazançlı
çıkacaktır.
Değerli milletvekilleri,
21 inci Yüzyılın sektörel bazda yükselen yıldızı turizmdir ve bu parlayan
yıldızın duyulan ama görülemeyen pırlanta taşı da Sinop'tur; bunu iddia
ediyoruz. Sinop, doğal güzellikleri itibariyle, kaynakları itibariyle, iklimi
itibariyle, tarihsel dokusu itibariyle, tarihsel mirası itibariyle, Türkiye'nin
yeni turizm yıldızıdır. Hep biliyoruz ki, bütün Ankara biliyor, Ankara'da
yaşayan herkes biliyor ki, Sinop diye bir yer varmış; ama, gidemiyoruz;
karayolu yok, hava ulaşımı yok, gemi seferlerimizi de kaldırdık. Geçen, Sayın
Bakan Sinop'a geldiğinde, Sayın Bakan, bu gemi seferlerini koyalım,
İstanbul-Trabzon arasındaki bu gemi seferleriyle, Sinop turizmine ciddî bir
katkı sağlıyorduk; havaalanını siz kapatmadınız, sizden önce kapandı, gemi
seferlerini de siz kaldırdınız... Karayolu ulaşımı bakımından da, Sinop-Boyabat
tünelli geçiş projesi ve Sinop-Samsun sahil yolu projeleri -ki, bu projeler
yüzde 70-80 gerçekleşme oranındaki projelerdir- bitirildiğinde, büyük bir
iddiayla söylüyorum ki, Türkiye'ye gelen turistler, yüzünü Karadeniz'e, Sinop'a
dönecektir.
Sinop için, ulaşım,
olmazsa olmaz koşuldur. Hükümetin Sinop'a olan bu ilgisizliği, toprağın
içindeki bir pırlantayı toprağın üzerine çıkarmamak kadar sakıncalıdır.
Hükümeti, Sinop İlinin bu ulaşım sorunu, hava ulaşımı başta, denizyolu ulaşımı
ve karayolu ulaşımı konusunda -bundan önceki hükümetler kadar en azından-
gayretli olmaya, Sinop halkı adına davet ediyorum.
Sayın Can dün bana
demişti ki "senin madde gelene kadar Sinop'a uçaklar inmeye
başlayacak." Sayın Can, buradan söylüyorum; benim madde geldi; ama,
Sinop'a daha uçaklar inmedi. Umuyorum ve diliyorum ki, ben mahcup olurum; bu
yaz Sinop'a uçaklar inmeye başlar, ben de size ve hükümetinize, Sinop Uğur
Mumcu meydanında teşekkür mitingi yaparım.
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Altay,
teşekkür ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 27 nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
27 nci madde,
anlaşmalarla, hizmet yapma, sınavlar ve denetlemelerle ilgili olan bölüm. Bu
bölümle ilgili olarak söylenebilecek fazla bir şey yok. Son derece iyi
hazırlanmış, güzel hazırlanmış bir madde. Ancak, ben, bu vesileyle, bugün,
Türkiye'nin ulusal basınında da yer almış ve son derece önemli olan bir konuyu
sizlerin gündemine taşımak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
bugün ulusal basında şöyle bir haber var: Türk Hava Yollarında çalışan
görevlilerimizin toplu iş sözleşmelerinin yapılamaması nedeniyle işi
yavaşlattıkları şeklinde bir haber gazetelerde yer alıyor ve Hava-İş Sendikası
Genel Sekreterinin de bir açıklaması var; toplusözleşme görüşmelerinin
sürdüğünü ifade ediyorlar; ama, "dört aydır ne ücret teklif edildi ne de
uzlaşma zemini hazırlandı; 30 Hazirandan sonra altı gün içinde uyuşma olmazsa
grev kararı alacağız" şeklinde bir ifadeleri var ve dünden itibaren
uygulanmaya başlanan işin yavaşlatılması ve fazla mesai yapılmaması gibi
sebeplerle, dünden itibaren, Türkiye'nin değişik yörelerindeki havaalanlarında
uçuşlarla ilgili olarak ciddî sıkıntıların çıkmaya başladığı görülüyor.
Değerli milletvekilleri,
şu an içinde bulunduğumuz dönem, turizm mevsiminin en yoğun ve en hareketli
olduğu bir dönem. Özellikle bu sene, cari açıkta ve dışticaret açığında çok
ciddî rakamların ortaya çıkacağı görülmeye başlandı. Geçen sene 15,6 milyar
dolar olan cari açığın, bu sene yapılan öngörülerle 20 milyar dolar civarında
olacağı hesaplanıyor. Bu 20 milyar dolarlık cari açık, Türkiye gibi ülkeler
için son derece önemli bir açık. Bunun bir şekilde finanse edilmesi gerekiyor
ve yine dışticaret açığı da yaklaşık 40 milyar dolarlar civarında olacak. Bu
kadar cari açığın ve dışticaret açığının finanse edilmesinde en önemli
yollardan birisi, turizm gelirlerinin artırılması olacaktır; ama, Türk Hava Yollarında
bahsedilen bu gelişmeler olacak olursa, turizm gelirlerinde tahmin edilen
hedeflere ulaşılamama tehlikesi ortaya çıkabilecek ve böylelikle, cari açığın
finansmanında büyük ümit bağlanmış olan turizm gelirleri de arzu edilen seviyelere
ulaşamayacak olursa, IMF yetkililerinin de ifade etmiş olduğu üzere, cari
açıkta, Türk ekonomisinde ciddî manada bir kırılganlığın ortaya çıkabileceği
ifade ediliyor. Bu kırılganlığın olmaması, özellikle sıcakparanın da bir şekilde
Türkiye'den çıkma ihtimalini de gözönüne alarak, şu andan itibaren
hükümetimizin, Ulaştırma Bakanlığımızın bu konularla ilgili ciddî tedbirler
içerisine girmesinde fayda mülahaza ediyorum.
Özellikle şunu ifade
etmek istiyorum ki, Türk Hava Yolları çalışanlarıyla ilgili olarak yapılacak
olan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin bir an önce neticelendirilmesi ve Türk
Hava Yollarında çalışan işçilerimizin, görevlilerimizin mağdur edilmeyeceği bir
şekilde bir ücret artışının onlara verilmesinde fayda var.
Bakınız, bu gazetede
Atatürk Havalimanında işi yavaşlatma nedeniyle uzun kuyruklar oluştuğunu
gösteren bir fotoğraf da yer alıyor. En azından, bu fotoğraf, belki bundan
sonraki rezervasyonların iptaline de bir vesile olabilecek olan bir fotoğraf.
Öyleyse, değerli
milletvekilleri, sivil havacılıkla ilgili bir kanun tasarısının görüşüldüğü
bugünde, bu meselenin üzerinde hükümetimizin çok ciddî bir şekilde durması ve
bu meselenin çözümü noktasında hükümetin üzerine düşen gayret ve fedakârlığı
göstermesi gerekiyor.
Bakınız, işçilerimizi,
çalışanlarımızı mağdur etmeyelim. Son 14 gün içerisinde sadece akaryakıta
yapılan zam, pompa fiyatlarına yansıyan miktar yüzde 9 seviyesinde. Siz, sadece
2005 yılı içerisinde enflasyonun yüzde 7'ler, 8'ler olduğunu ifade ettiğiniz ve
böyle rakamların, oranların gerçekleşeceğini ifade ettiğiniz bir dönemde, iki
hafta içerisinde sadece akaryakıtın pompa fiyatlarına yüzde 9 oranında zam
yapılmasını hiçbir şekilde kamuoyuna, milletimize izah edemezsiniz. Enflasyonun
yüzde 8 olduğunu da izah edemezsiniz; çünkü, vatandaşımızın cebinden çıkan
harcamalar önemli.
Bakınız, mazot,
bugünlerde çiftçiler için son derece önemli. İki hafta öncesine göre,
çiftçilerimiz, mazotu yüzde 9 oranında zamlı almaya başladılar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
6 dakikanız doldu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hemen bitiriyorum
Çiftçilerimiz için
söylenen mazot desteğinin de ne zaman yürürlüğe gireceğinin belli olmadığını
gözönüne alacak olursak, bu hususları iyi bir şekilde değerlendirmenin faydalı
olacağını mülahaza ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
27 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, 27 nci maddede geçen
"Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü" yerine sadece "Genel
Müdürlük" ifadesini koyma imkânı olur mu? Bir düzeltme yapılırsa… "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü"
olarak geçiyor, sadece "Genel Müdürlük" ifadesi yeterli; çünkü,
tanımlarda "Genel Müdürlük; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü" olarak
zaten geçiyor. Bir düzeltme sadece.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, metinde geçen "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü"
ifadesinin "Genel Müdürlük" olarak tashih edilmesini Komisyon
istiyor.
Bu şekilde, tashihiyle
birlikte, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
Anlaşmazlıkların halli
MADDE 28.- Genel Müdürlük
ile Devlet daireleri, müessese ve teşekkülleri veya gerçek ve tüzel kişiler
arasında çıkan ve henüz yargı mercilerine veya icraya intikal etmemiş bulunan
uyuşmazlıkların sulh yoluyla hallinde, anlaşma veya sözleşmelerin
değiştirilmesinde veya bozulmasında, açılmış dava ve icra takiplerinin sulh
yoluyla hallinde yarar görüldüğü takdirde hukuk müşavirliğinin görüşü alınarak,
tanınacak veya terkin olunacak hak ve işin kapsadığı menfaatlerin;
a) 50.000 YTL'ye kadar
olanları, Genel Müdürün kararı,
b) 50.000 YTL'den 300.000
YTL'ye kadar olanları, Bakanın kararı,
c) 300.000 YTL'den fazla
olanları, Danıştayın görüşü üzerine müşterek karar,
İle halledilir. Yukarıda
belirtilen parasal sınırlar, her yıl bütçe kanunları ile tespit edilir.
Konusu kalmayan,
yanlışlıkla açıldığı anlaşılan veya Genel Müdürlüğe ait hak ve menfaati
bulunmayan davalar ile icra takipleri miktar veya değeri yukarıda belirtilen
parasal sınırlara tâbi olarak iptal edilerek dava ve icra kayıtlarının silinmesi
veya dava ve icra takiplerinde aleyhte verilen kararlara karşı üst mahkemelere
başvurulmasından vazgeçilmesinde Genel Müdür yetkilidir.
Yukarıdaki hükümlere
uygun bir karar alınmış olmadıkça, dava ve icra takiplerinin açılması ve
tamamen veya kısmen aleyhe sonuçlanan davalarla, icra takiplerinde kanun
yollarına gidilmesi mecburidir. Bu mecburiyeti yerine getirmemek suretiyle
hukuki veya maddi sebeplerle bozulması mümkün bir hükmün kesinleşmesine ve bir
hakkın kaybolmasına sebep olan avukatlarla daire amirleri hakkında kanuni
takibat yapılmakla beraber, meydana gelen zarar kendilerine tazmin ettirilir.
4735 sayılı Kamu İhale
Sözleşmeleri Kanunu hükümleri saklıdır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun.
Sayın Durgun, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sürenizi birleştirerek
kullanacaksınız.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 940
sıra sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının 28 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla, hava
taşımacılığıyla ilgili hizmetleri düzenlemek amacıyla Ulaştırma Bakanlığına
bağlı özel bütçeli bir genel müdürlük kurulmaktadır. Hava taşımacılığı, giderek
yaygınlaşan ve buna paralel gelişmiş teknik altyapının hazırlanmasını ve çok
yönlü güvenlik önlemlerini gerektiren ve uluslararası boyutu öne çıkan bir
sektör haline gelmiştir.
Hava taşımacılığında özel
sektörün güçlenmesi nedeniyle etkin rekabet ortamı sağlanmalı ve sürekli
kılınmalıdır. Hizmet maliyetlerinin yüksek oluşu, can ve mal güvenliğiyle
ilgili risklerin en üst noktalarda karşılanması gerekliliği dolayısıyla bu
alanda ilgili düzenlemeler dikkatli ve ayrıntılı yapılmalıdır. Bu yapılırken,
siyasetin alanına giren politikaların belirlenmesi ile kuruluşun teknik
nitelikteki hizmetleri birbirine karıştırılmamalıdır. Bu iki görevin aynı
organizasyon içinde yer alması bazen teknik konuların siyasî konu gibi
algılanmasına, bazı durumlarda da siyasî konuların teknik konu gibi
algılanmasına neden olmaktadır. Sivil havacılık faaliyetlerinin kamu yararına,
ekonomik ve sosyal gelişmelere ve millî güvenlik amaçlarına uygun olarak yerine
getirileceği gözden kaçırılmadan, siyasî ve teknik konularla ilgili görev
dağılımının ayrı yapılar içinde ele alınması, yer alması daha uygun bir
çözümdür.
Sektördeki özel teşebbüs
ağırlığı, bu alanda sivil örgütlenmeleri de geliştirmiştir. Sektörün âdeta bir
meslek kuruluşu niteliğindeki yapılara kavuşturularak bu yapıların hizmetin
yerine getirilmesi ve denetlenmesinde aktif görevler üstlenmesi, demokratik ve
günümüzün kamu hizmeti anlayışının
gereklerindendir.
Yeni yapılanmaya giderken
sektörün örgütlenmesinin kapsamlı olarak ele alınmaması da bir eksikliktir.
Sektör, uluslararası alanda tümüyle sivil yapılanmaların etki alanı içine
girmiştir. Avrupa Birliği bünyesinde Avrupa Sivil Havacılık Birliği yeni bir yapı
olarak sivil havacılık alanındaki faaliyetine başlamıştır. Türkiye, daha önce
sivil havacılık alanındaki yapının içinde yer almasına karşın, şimdi, üye
olmadığı gerekçesiyle yeni yapıya dahil edilmemiştir; oysa, İzlanda, Norveç,
İsviçre üye olmuşlardır.
Sektördeki önemli
sıkıntılardan birisi de yer hizmetleridir. Bu alanda rekabet daha da
yaygınlaştırılarak, daha fazla firmanın bu alanda faaliyet göstermesi
kolaylaştırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Genel Müdürlüğe uluslararası alanda anlaşmalar yapmayla ilgili verilen yetki,
uluslararası anlaşmalarla ilgili Anayasa hükümleri ve Dışişleri Bakanlığının
yetkileriyle çelişecek yorumlara yol açabilecektir.
Ayrıca, hukukî olarak,
tasarıda yer alan cezaî yaptırım da dahil, gereken her türlü önlemleri almak
görev ve yetkisi, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırıdır. Neyin suç
olduğu ve bu suça hangi cezanın verileceği kanunla açıkça belirlenmek
zorundadır. İdare, suç ve ceza tespit edemez.
Böylesine önemli bir
sektörde görev yapacak kamu görevlileri, üstün nitelikleri haiz olmalı ve
kurumun teknik eleman ve uzmanları, daha iyi özlük haklarına kavuşmalıdır.
Tasarı, genel olarak
sektör temsilcilerinin görüşleri dikkate alınmadan hazırlanmış, sivil
havacılığın sorunlarına etkin çözümler üretmeyen bir içeriktedir. Özel bütçeli
bir genel müdürlük yaratmaktan başka bir özelliği bulunmamaktadır.
Tasarının,
anlaşmazlıkların ihlalini düzenleyen 28 inci maddesi, kamu kurum ve
kuruluşlarının kanunlarında bulunan benzer düzenlemeyi içermektedir. Genel Müdürlüğün
taraf olduğu, henüz yargıya intikal etmemiş uyumsuzlukların ya da açılmış dava
ve icra takiplerinin sulh yoluyla halli de anlaşma ve sözleşmelerin
değiştirilmesi ve bozulmasının, söz konusu hak ve işin kapsadığı menfaatların
kimin kararıyla gerçekleştirileceği esasa bağlanmıştır.
İkinci fıkrayla, Genel
Müdürlüğe dava ve icra kayıtlarının silinmesi, kurum aleyhine verilen kararlara
karşı üst mahkemelere başvurulmasından vazgeçme yetkisi verilmektedir.
Maddenin, kanun yollarına başvurulmasını düzenleyen üçüncü ve dördüncü
fıkraları, aynı hükümleri tekrar eden, anlaşılması güç bir dille
düzenlenmiştir. Kanunî yollara gidilmesi mecburiyeti tekrar tekrar
düzenlenmiştir. Bu nedenle, maddenin komisyon tarafından redaksiyona tabi
tutularak sade ve anlaşılır bir dille yeniden düzenlenmesinde yarar vardır.
Maddenin dördüncü
fıkrasının son cümleleri, avukatlar ve daire amirleriyle ilgili cezaî bir
düzenleme içermektedir. Yukarıda belirttiğim gibi, cezalandırılacak eylemlerin
açık olarak tarif edilmesi esastır; aksi takdirde, kanunîlik prensibi ihlal
edilmiş olacaktır.
Maddede, kanun yollarına
gidilmemesi halinde, hukukî veya maddî sebeplerle bozulması mümkün olan bir
hükmün kesinleşmesine ve bir hakkın kaybolmasına sebep olan avukatlar ile daire
amirleri hakkında kanunî takibat yapılmakla beraber, meydana gelen zarar
kendilerinden on yıl içinde tazmin ettirilir hükmü getirilmektedir. Öncelikle,
bir hükmün hukukî sebeplerle bozulabilir nitelikte olduğuna kim karar
verecektir?! Dairenin bunu tespit etmesi mümkün değildir. İdare, kendini yargıç
yerine, mahkeme yerine koyarak nasıl karar verebilecektir?! Böyle bir tespitin
yargı tarafından yapılmasını sağlayacak bir dava yolu, hukuk sistemimizde
yoktur. Ayrıca, hukuk kurallarının değerlendirilmeleri, kişiden kişiye
değişebilecek, yorumun esas olduğu düzenlemelerdir. Bir amirin, bir avukatın
tutumuyla ilgili hukukî görüş vererek işlem yapması, idarede keyfîliğe yol
açacak bir zemin yaratır. İlgili düzenlemenin muhatabı hangi makamdır; kamu
yöneticisi mi yoksa cumhuriyet başsavcılığı mı?!
Kanunî takibat yapma
zorunluluğu getiren bu düzenleme, her olayın yargıya intikaline yol açacaktır.
Oysaki, devlet memuru statüsündeki avukat ve idarecilerin görevleri nedeniyle
yaptıkları eylemlerin hangi suçu oluşturduğu ve takip usulü özel kanunlarla
düzenlenmiştir. Elbette, kamu yararına aykırı şekilde görevini yerine
getirmeyen avukatın, disiplin ve şayet eylemi suç oluşturuyorsa cezaî
kovuşturmaya tabi tutulması normaldir. Memur hukukunda bu yol genel olarak düzenlenmişken,
sadece Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün avukatları için özel düzenleme
yapılması meseleyi karmaşık hale getirmekten başka bir sonuç doğurmaz.
Yine aynı şekilde, devlet
memurlarının, görevlerini yerine getirirken yol açtıkları zararların nasıl
tazmin edileceği özel mevzuatla düzenlenmiştir. Durum böyle iken, söz konusu
Genel Müdürlük avukatları için özel bir tazmin düzenlemesi yapılması doğru bir
kanun yapma yöntemi değildir. Ayrıca, avukatlarla ilgili her türlü düzenlemenin
özel kanun ve Avukatlık Kanununda düzenlenmesi esas kabul edilmelidir. Kamu
avukatlarının sorumluluklarıyla ilgili olarak genel düzenleme, Devlet Memurları
Kanunu hükümlerine uyumlu olarak, Avukatlık Kanunuyla yapılmalıdır.
Bu nedenlerle, maddenin
son fıkrası yeniden düzenlemeye ihtiyaç göstermektedir. Bu düzenleme
değişmeden, avukatların savunma hakkını korkusuzca ve ettikleri hukuk yeminine
bağlı olarak sürdürmeleri imkânsız olacaktır.
Bu düşüncelerle, şahsım
ve Cumhuriyet Halk Partisi adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Durgun,
teşekkür ediyorum.
28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
Atıflar
MADDE 29.- 9.4.1987
tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda ve diğer mevzuatta Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğüne yapılan atıflar Genel Müdürlüğe yapılmış sayılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin.
Sayın Ergin, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA GÜROL
ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının 29 uncu maddesi üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve kendi adıma söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlarken, siz saygıdeğer milletvekillerini ve Yüce Türk Ulusunu saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ben, bu yasa tasarısının geneli üzerinde ve 1 inci maddesi üzerinde yaptığım
konuşmalarda bazı uyarılarda bulunmaya çalıştım; ancak, yasanın şu ana kadarki
görüşmelerinde ortaya çıkan gelişmeler, bu uyarıların bir şekilde dikkate
alınamadığını ortaya koydu. Bu bakımdan, ben, bugün gelinen nokta üzerinde
ayrıca durmak istiyorum; ama, önce, birkısım görüşlerimi de yinelemek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
tasarı, onbir yıldan beri çıkarılmaya çalışılan bir tasarıydı; ancak, tasarıyı
incelediğimiz zaman, yeniliklerden tamamen uzak, uçuş emniyeti gibi duyarlı bir
konuda politikanın etkinliğini azaltıcı hiçbir önlem getirmeyen, Ulaştırma
Bakanlığının yetkisini ve bu kuruluş üzerindeki etkisini korumaya yönelik bir
yapıda olduğunu görmekteyiz.
Tasarının bize göre en
büyük zafiyeti, yeniden yapılandırılacak olan genel müdürlüğe özerk bir yapıyı
getirmemiş olmasıdır. Tasarı, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü, Ulaştırma
Bakanlığına bağlı özel bütçeli bir genel müdürlük olarak tanımlamaktadır.
Tasarıda, sivil havacılığın bağımsız bir otorite tarafından yönetilmesi yerine,
yine Ulaştırma Bakanlığının politik baskılara açık etkisinde yönetilmesi
öngörülmüştür. Oysa, daha önce yaptığım konuşmalarda da söylediğim gibi,
geçmişte, böylesi politik baskılara açık yapılanmalar, Türk sivil havacılığının
gelişmesine çok önemli, çok ciddîye alınması gereken, çok üzüntü verici
sonuçlar doğuran baskılar olarak ortaya çıkmış, politik baskılar sonunda, şu an
çok iyi yerlerde olması gereken Türk sivil havacılığı, yeni yeni kendini
toparlar duruma gelmeye başlamıştır. Oysa, geçmişte, bugünkünden çok daha güçlü
bir Türk sivil havacılığı olduğunu, çok ciddî şirketlerin bulunduğunu
bilmekteyiz; ancak, yine söylüyorum, bunların, politik baskılarla, etkilerle
batırıldıklarını bilmekteyiz, bunları hepimizin bilmesi gerekir; ama, bunları
en fazla bilmesi gereken Ulaştırma Bakanlığıdır; bu tasarıyı hazırlayıp önümüze
getirenler olmalıdır.
Şimdi, ben, buradaki
görüşmelerde baktığım zaman ve son halini gördüğüm zaman tasarının, biz, bu
tasarıyı niçin yasalaştırmak istiyoruz; doğrusu, bu konuda zorluk çekiyorum.
Uluslararası mevzuatın
uygulanmasında etkin görev yapacak ve bu mevzuatın olmazsa olmaz ölçütlerini
sağlayacak bir sivil havacılık otoritesinin kurulması bizim amacımız değil
miydi? Kosta Rika'dan Almanya'ya, Panama'dan Fransa'ya tüm uluslararası sivil
havacılık örgütlerine üye ülkelerin bugünkü uluslararası sivil havacılık
standartlarını sağlayabilmek amacıyla, sivil havacılık terminolojisini bilen ve
sivil havacılık alanında uzun yıllar görev yapmış, kalifikasyonu yüksek
personeli bünyelerinde bulundurma amacıyla yapısal değişikliklere gittiği
görülmektedir.
İçtenlikle iddia ediyorum
ki, bu yasa, Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediklerinin aksine,
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün hiçbir ölçütünü sağlamamaktadır.
Söylediklerimin kanıtlanması son derece kolaydır.
Gelin, bu yasa
tasarısını, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün ilgili birimlerinde
inceletelim ve sonucunu görelim. Bunu yapmaz isek, zaten, yakın bir zamanda,
önümüzdeki aylarda yapılacak uluslararası denetimde, Türkiye, içinden çıkılamayacak
bir durumla karşı karşıya gelebilir. Bu uyarıyı şimdiden yapmakta yarar
görüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
nasıl bir durum ortaya çıkar, onu söylemek isterim. Bildiğiniz gibi, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğümüz, sivil havayolu şirketlerine bakım yetkisi
vermektedir. Eğer, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, bu düzenleyeceğimiz
yapısıyla, uluslararası sivil havacılık organizasyonunu tatmin etmezse, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün, sivil havayolu şirketlerine bakım yetkisi verme
yetkisi elinden alınabilir. Bu, vahim bir durum olur, değerli arkadaşlarım, Türk
sivil havacılığını perişan eder.
Daha önceki konuşmamda
yine söylediğim gibi, nitekim, 1995 yılında, Amerika Birleşik Devletleri
Federal Havacılık Örgütünden bir heyet, Türk sivil havacılığının güvenliği ve
güvenilirliği konusunda ülkemize yaptığı ziyaret sonrasında, Türk Sivil
Havacılık Örgütü, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün asgarî standartlarını
karşılayacak düzeyde bulunmadığı için, Türk Hava Yollarının Amerika Birleşik
Devletlerine yapacağı uçuşların durdurulması dahi gündeme gelmişti ve çok
ilginçtir ki, o gün yaşanan sıkıntı, o günlerde, Türkiye'de çalışan birkısım
sivil havacılık kuruluşlarının kurduğu vakfın kendi bünyesinde maaşını vererek
çalıştırdığı kişiler inspektör gösterilerek, bu sıkıntılı durumdan kurtulma
yolu bulunmuştu.
Değerli arkadaşlarım,
aslında bu yasanın çıkarılmasının tek nedeni, uluslararası mevzuatı gereği en
önemli görevi sivil havacılık sistemini denetlemek olan sivil havacılığın
ilgili personelinin yeterli deneyime sahip olmasını, bu deneyime sahip
elemanların, yetersiz ücretlendirme nedeniyle diğer özel kuruluşlara
geçişlerini engellemeyi ve bu Genel Müdürlük içerisinde işin ehli insanların
çalışmasını sağlamaktı; ancak, o kadar ilginç ki, bu yasa tasarısının 21 inci
maddesinde, beş yıllık deneyim koşulunu da kaldırdık. Değerli arkadaşlarım,
böyle bir yanlış yapılabilir miydi; bizler burada bunu yaptık. Hem deneyimli
insanlar gerekir diyoruz, dünya bunu bizden istiyor, bekliyor diyoruz hem
deneyimli insanların çalışma, daha doğrusu, insanların deneyimli olma koşulunu
kaldırıyoruz; bu, vahim bir hata olmuştur. Oysa, bakıyoruz, tüm dünyanın sivil
havacılık otoritelerinde, sivil havacılık deneyimine sahip ve bu konuda gerekli
eğitime sahip personel sayısı en az yüzde 70.
Ayrıca, zaten, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğüyle ilgili bugüne kadar yapılan eleştirilerin en
önemli yanı, burada yetersiz, deneyimsiz ve eksik personelle çalışıldığı idi.
Şimdi, bu yeni tasarıyla bunu getirirsek, biz, bu tasarıyı burada niye
görüşüyoruz değerli arkadaşlarım; yani, ille bir yasa yapıyoruz diye mi
yapıyoruz?! Çok ciddî sıkıntıları olan bir Genel Müdürlüğü, aynı sıkıntıları;
ama, bu sefer sıkıntıları artıracak şekilde yeni bir biçimlendirmeye getirerek,
yeniden bir yasa çerçevesine oturtmak istiyoruz.
Ne yapıyorsunuz;
deneyimli elemanlarını da, geçici 2 nci maddeyle, bir şekilde Genel Müdürlüğün
dışına çıkararak, böylece, hiçbir deneyimli elemanı kalmayan, getireceğimiz
elemanların da ne olacağı meşkuk olan bir genel müdürlük yapısıyla karşı
karşıya bırakıyorsunuz bizi.
Sevgili arkadaşlarım,
biz, Adalet ve Kalkınma Partisinin, her konuda, akıl almaz ölçülerle
kadrolaşmaya gittiğini biliyoruz; ama, allahaşkına ve lütfen, sivil havacılığı
da bu şekle sokarsanız, yarın ortaya çıkacak durumların sorumluluğunu hanginiz
üstleneceksiniz; Sayın Başbakan mı üstelenecek, hükümeti mi üstlenecek, yoksa
onları yönlendirenler mi üstlenecek?!
Geçen konuşmalarda,
burada, Devlet Demiryolları söz konusu edildiği zaman alınanlar oldu. O
canların bedelini kim ödedi? O acılı insanların acısı dindi mi acaba?
Siz, şimdi, aynen Devlet
Demiryollarında yaşananı çok daha feci şekilde yaşatma olasılığı bulunan bir
düzenlemeyi önümüze koyuyorsunuz. Var olan personeli göndereceksiniz yukarıdan
aşağıya, deneyim koşulu aramadan da, kim olduğu, ne olduğu belli olmayan; ama,
başında muhakkak İstanbul Belediyesinde geçmişte çalışmış olmaktan başka hiçbir
niteliği olmayan insanları getireceksiniz. Acaba, bu yeni düzenlemeyle, siz,
Türk Hava Yollarında yaptığınız gibi, yeni bir personel çalıştırma politikasını
mı uygulamak istiyorsunuz? Türk Hava Yollarında yapılanı da biliyoruz. Oraya
gelenlerin nereden geldiğini de biliyoruz; ama, vatandaş da biliyor; sanmayın
ki, yalnız biz biliyoruz, burada konuşuyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu
geçici 2 nci madde, sizin amacınızı çırıl çıplak ortaya koyuyor. Bu yasa
tasarısı, maalesef, deneyimsiz insanlara Türk sivil havacılığında çalışma
kapısını açan bir yasaya dönüşüyor. Bu bakımdan, bizim, burada, her bir
arkadaşımızın bu uyarıda bulunması gibi bir görevi olduğuna inanıyorum ve ben
de bu görevi bunun için yapıyorum.
Şimdi, bakınız, bir başka
konuya geçerek, sözlerimi tamamlayayım: Biraz önce Kamanlılar gelmişti, Ziraat
Odası Başkanı buradaydı, AKP'li Kırşehir milletvekilleriyle de görüştüler.
Değerli arkadaşlarım,
mazot 2 040 000 lirayı buldu; ama, arpa 190 000 lira, yeni hasat edilen arpa
190 000 lira, gübre 550 000 lira ile 600 000 lira arasında! Siz, Türkiye'yi
yönetemiyorsunuz. Türk insanını zavallı konumuna düşürdünüz. Hiçbir dönemde
Türk insanı böyle bir sefalet yaşamadı. Türk köylüsü…
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) -
Yapma yahu!..
GÜROL ERGİN (Devamla) -
Elbette ben yapmıyorum, siz yapıyorsunuz; ama, bulunduğunuz yerden konuşmak
kolay. Sözümün yanlış olduğunu burada söyleyin. "Hayır, mazot 2 000 000
liranın üstüne çıkmadı" deyin "hayır,
arpa 200 000 liranın üstünde satılabiliyor" deyin "hayır, Çukurova'da
buğday 250 000 liranın üstünde satılabiliyor" deyin, bunu deyin. Yoksa,
oturduğunuz yerden, yakışıksız bir biçimde konuşmak kolay.
Değerli arkadaşlar, Türk
insanı çok zorda, çok. Hiç mi köye gitmiyorsunuz, hiç mi köylülerinizle
konuşmuyorsunuz?!
Haydi döneyim tekrar
ulaştırmaya. Şu demiryollarında yaşanan facia; yüreklerinizde hâlâ onun acısı
yok mu? Hiç mi duymuyorsunuz içinizde? Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü de
perişan etmek için elinizden geleni yapma gayreti içindesiniz. Yazık!..
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ergin.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler…
OYA ARASLI (Ankara) -
Yoklama istiyoruz.
BAŞKAN- Oylamaya geçtim
Sayın Araslı.
Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir.
OYA ARASLI (Ankara) -
Nasıl geçtiniz?! Sayın Başkan "yoklamaya geçerken" diyor İçtüzük.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
oylamaya geçmiştim.
Arkadaşlar, lütfen
karşılıklı konuşmayalım.
30 uncu maddeyi
okutuyorum:
DOKUZUNCU BÖLÜM
Değiştirilen ve
Yürürlükten Kaldırılan Hükümler
MADDE 30.- 9.4.1987
tarihli ve 3348 sayılı Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 8 inci maddesinin (d) bendi ile 12 nci maddesi yürürlükten kaldırılmış,
anılan Kanunun eki (1) sayılı cetvelin ana hizmet birimlerine ilişkin bölümünde
yer alan "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü" ibaresi metinden
çıkarılmıştır.
AHMET ERSİN (İzmir)-
Sayın Başkan, ben bu kâtipten şikâyetçiyim; durduk yerde ona buna işaret
ediyor, sağa sola gülücükler atıyor.
BAŞKAN- 30 uncu madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Mersin Milletvekili
Mustafa Özyürek…
Sayın Özyürek?.. Yok.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Vedat Melik konuşacak efendim.
BAŞKAN- Ama, kim teklif edecek? Grup Başkanvekiliniz
yok şu anda.
Sayın Melik, şahsınız
adına size söz verebilirim. İstiyor musunuz şahsınız adına?
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - İstemiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Peki.
Sayın İnci Özdemir?..
Yok.
Sayın Alaettin Güven?..
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Vazgeçtim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 30 uncu madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
III. - YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
OYA ARASLI (Ankara)-
Oylamadan önce yoklama istiyoruz efendim.
BAŞKAN- Tamam efendim; 20 kişiyi tespit edeyim; hay hay.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 30 uncu maddenin oylanmasından önce bir yoklama talebi vardır;
şimdi, bu talebi yerine getireceğim; ancak, yoklama talebini işleme koyabilmem
için, ayakta olup yoklamayı talep eden milletvekili arkadaşlarımızın sayısının
en az 20 olup olmadığını tespit edeceğim.
İsimler tutanağa
geçeceğinden, ayaktaki her sayın milletvekilinden, sırasıyla isimlerini
söylemelerini rica ediyorum; ben tek tek bilmeyebilirim ve ben de size yardımcı
olacağım:
Sayın Oya Araslı, Sayın
Erdal Karademir, Sayın Gökhan Durgun, Sayın Sinan Yerlikaya, Sayın Gürol Ergin,
Sayın Bayram Meral, Sayın Feridun Ayvazoğlu, Sayın Ali Arslan, Sayın Mehmet
Parlakyiğit, Sayın Mevlüt Coşkuner, Sayın Mustafa Gazalcı, Sayın Hakkı Ülkü,
Sayın Vezir Akdemir, Sayın Vedat Melik, Sayın Hasan Ören, Sayın Algan
Hacaloğlu, Sayın Bülent Baratalı, Sayın Ahmet Ersin, Sayın Muzaffer
Kurtulmuşoğlu, Sayın Mahmut Yıldız, Sayın Mahmut Duyan, Sayın Mustafa Özyürek,
Sayın Emin Koç, Sayın Hasan Fehmi Güneş.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini kendilerinden istirham
ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, toplantı yetersayısı vardır.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (Devam)
BAŞKAN - 30 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
31 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 31.- 14.10.1983
tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 27 nci maddesinin,
birinci fıkrasında yer alan "Ulaştırma Bakanlığının" ibaresi
"Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün", ikinci fıkrasında yer alan
"Ulaştırma Bakanlığınca" ibaresi "Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünce" olarak değiştirilmiş ve maddeye ikinci fıkradan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"Sivil havacılık
alanında faaliyet gösteren tüm işletmeler ve yeterlik belgesine sahip olması
gereken personel, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yürürlüğe konulan
düzenlemeleri takip etmek, Genel Müdürlüğün verdiği talimatlara uymak, Genel
Müdürlük yetkililerince talep edilen her türlü bilgi ve belgeyi vermek ve
istenen ekipmana her zaman erişebilmelerini sağlamakla yükümlüdür.
Genel Müdürlük tarafından
görevlendirilen teknik denetçiler, denetimlerde,
a) Hava aracının uçuşa
elverişli olmaması,
b) Mürettebatın o hava
aracı tipi için gerekli nitelikleri taşımaması veya uçuşu yürütecek fiziksel ya
da zihinsel kapasiteye sahip olmaması,
c) Operasyonun can ve mal
emniyeti için tehlike oluşturması,
d) Tespit edilen eksiklik
veya bulguların can ve mal emniyeti ile uçuş emniyetini doğrudan
ilgilendirmesi,
Durumlarında işletmecinin
ya da yeterlik belgesi gerektiren personelin uçuş operasyonunu ve/veya
işletmecinin faaliyetini durdurmaya yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili Gökhan Durgun;
buyurun.
Sürenizi birlikte
kullanacaksınız.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 940
sıra sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısıyla ilgili olarak, tasarının 31 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Durgun,
bir dakikanızı rica edebilir miyim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Genel Kuruldaki uğultu nedeniyle hatibin konuşması anlaşılamıyor;
lütfen, sükûnetle dinleyelim.
Buyurunuz.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, 1983 yılında 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanununun
yürürlüğe girmesiyle, Türk sivil havacılık faaliyetlerinde önemli bir süreç ve
dönem başlamıştır. Havayolu trafiği ciddî boyutlarda artmış, yeni havayolu
işletmeleri, havaalanları kurulmuş, genel havacılık faaliyetleri hareketlenmiş,
havacılıkla ilgili eğitim kurumları açılmıştır; ancak, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, bu gelişmelerin, bu hızlı gelişmelerin gerisinde kalmıştır. Bu
durum, sivil havacılığımızı olumsuz yönde etkilemiştir, etkilemeye de devam
etmektedir.
Havacılık faaliyetlerinde
en önemli unsur, uçuş ve yer emniyetini sağlamaktır. Sivil havacılık
faaliyetlerinde emniyetin sağlanabilmesi amacıyla, gerekli önlemlerin alınması
bir zorunluluktur. Nitekim, Uluslararası Havayolu Pilotları Derneği Başkanı
yaptığı açıklamada, dünya sivil havacılık sisteminin bugünkü altyapısını ve
emniyet kültürünü değiştirmemesi halinde, 2005 yılından sonra her hafta büyük
kazaların meydana geleceğini söylemektedir. Diğer yandan, 11 Eylül 2001
tarihinde Amerika Birleşik Devletlerinde yaşanan terörist saldırılar, havacılık
güvenliğinin uçuş emniyetini ne denli tehdit ettiğinin de en önemli
göstergesidir. Sivil havacılığın sağlıklı gelişiminin temini ve sivil havacılık
faaliyetlerinin emniyetli bir şekilde yürütülmesi için, düzenleme ve denetim
görevlerini etkin biçimde yerine getirebilecek teçhizat, personel ve idarî
yapıya sahip merkezî bir sivil havacılık otoritesinin oluşturulması, günümüzün
ihtiyaçları karşısında bir zorunluluktur.
Tasarının genel gerekçesinde
"ülkemizce taraf olunan uluslararası
anlaşmalar çerçevesinde, yabancı ülkelerle ilişkiler, bu ülkelerin hava taşıyıcılarının ticarî hak
ve uçuş faaliyetlerinin belirlenmesi ve denetlenmesi ile ülkemiz hava
taşıyıcılarının ve havacılık şirketlerinin kurulması, havacılık standartlarının
belirlenmesi ve hepsinden önemlisi uçuş emniyetinin yeterli düzeyde
sağlanmasına ilişkin faaliyetler Ulaştırma Bakanlığı ana hizmet birimlerinden
birisi olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir"
denilmekte ve yine, tasarının genel gerekçesinde "dünyada yaşanan
gelişmeler karşısında ülkemizde de sivil havacılık hizmetlerinin daha etkin ve
güvenli bir ortamda verilebilmesi amacıyla kamu tüzelkişiliğini haiz özel
bütçeli olarak Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması
amacıyla bu tasarı hazırlanmıştır" denilmektedir.
Genel gerekçede
bahsedilen hususlar ve sorunların, yalnız günümüzün değil, çok uzun zamandan
bugüne kadar devam eden sorunlar olduğu bilinmektedir. Bu sorunların tespiti ve
çözüm yollarının araştırıldığı, tartışıldığı havacılık şûraları ve sempozyumlar
düzenlenmektedir. Ayrıca, Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında,
Havacılık Özel İhtisas Komisyonlarında, sektörün sorunları tespit edilmiştir ve
çözüm önerileri dile getirilmiştir. Bunlarla
ilgili her türlü bilgi, gerek Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarında gerekse
de şûra sonuç bildirgelerinde yer almaktadır.
Yine, genel gerekçede
"bütün bu özellikleri taşıması nedeniyle, havayolu ulaştırma sektörünün
bir bütün olarak ele alınması kaçınılmazdır; sektöre bu şekilde bakılmadığı
sürece, gereksiz altyapı, geciken yatırımlar, ihtiyaca cevap veremeyen yasal
düzenleme ve örgütlenme gibi sorunlarla karşı karşıya gelinecektir"
denilerek, sektörün kompleks bir yapıya sahip olduğu ve sorunların çözümünde
genel politikaların doğru belirlenmesine sıkı sıkıya bağlı olduğu gerçeği belirtilmektedir.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Programı Özel İhtisas Komisyonları Havayolu
Altkomisyon raporunda, ulaştırma sektörünün önemli bir altsektörünün sivil
havacılık olduğu bilinmektedir. Sivil havacılıkta yaşanan sorunlar ve bu
sorunlarla ilgili çözüm, sektörü, faaliyet konusu, faaliyeti yürüten kamu ve
özel kurum ve kuruluşlar, kullanılan ileri teknoloji ürünü araçlar, donanım,
özel altyapı ve haberleşme sistemleri, nitelikli insangücü, hizmet verilen insanlar,
ulusal ve uluslararası özelliğe sahip kurallar ve mevzuat konularının
oluşturduğu önemli bir sistemdir; ancak, plan ve programlar ile yapılan
uygulamalar arasındaki ilişkilerde, ne yazık ki, ülkemizde istikrarsızlık rekorları
kırıldığından, yapılan doğru tespitlerle pratikte uygulanması gereken doğru
hedeflerin ilişkisi kopmaktadır.
Sivil havacılık,
uluslararası bir sektördür ve uluslararası uçuş operasyonu gerektiren
sistematiği nedeniyle, uluslararası kurallara bağlı dinamik bir sektördür de
aynı zamanda. Ayrıca, hizmet sektörü olması nedeniyle, insanın tam merkezde
olduğu bir sektördür. Bu merkezde olma, hem sektör çalışanları hem de tam
güvenlik isteyen yolcular için gereklidir.
Sektörün diğer bir
önemli, uluslararası rekabetin en yoğun yaşandığı stratejik bir sektör olması,
devletlerin ulusal sivil havacılık menfaatlarını en üst düzeyde gözeterek,
politikalarını belirlemesidir.
1998 yılında Birinci
Yüksek Havacılık Şûrası gerçekleştirilmiştir. Bu şûra sonuç bildirgesinin 1
inci maddesinde "havacılığın, uluslararası bir karakter taşıması nedeniyle
globalleşen dünyada uçuş emniyetinin en üst seviyede temini bakımından ülkemiz
havacılığının uluslararası uygulamalarla tam bir paralelliğinin sağlanması
esastır" denilmektedir.
Yine, sonuç bildirgesinin
3 üncü maddesinde "kurulması önerilen bu yeni özel statülü sivil havacılık
yönetimi ile bağlı bulunduğu bakanlık makamı arasında, gerek strateji
belirlemede gerekse belirlenen stratejilerini ve hükümet politikalarını hayata
geçirmede ülke genelinde eşgüdümü sağlamada ve bunu kamusallaştırma
fonksiyonunu yerine getirebilecek ve aynı zamanda sivil havacılık otoritesini
denetleyebilecek kamu ve özel sektörün eşit ağırlıklı temsil edildiği havacılık
yüksek kurulunun oluşturulması uygun bulunmuştur" ifadesi yer
almaktadır.
57 nci hükümet döneminde
buna benzer bir tasarı hazırlanmıştı. Başbakanlık nezdinde de icra kurulu
oluşturulmuştu; ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisine havale edilmesine rağmen,
bu yasa çıkarılamamıştı. Şimdi, bu 22 nci Dönemde bu yasa tasarısı, yine belli
düzenlemelerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
getirilen tasarıda, sektör temsilcileri, ilgili dernekler, ilgili işkolunda
örgütlü sendikaların görüşünün alınmadığı; hatta, en önemlisi, bu sektörde
eğitim veren Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulunun ve diğer
akademik çevrelerin görüşlerinin alınmadığını da görüyoruz.
Bu kesimin görüşlerinin
alınmadığı bir yasa tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiğinde, Cumhuriyet
Halk Partisine mensup komisyon üyeleri, tasarının önemine istinaden
altkomisyona havale edilmesi yönünde öneride bulunmuşlardır. Maalesef, bu
öneri, Sayın Bakan tarafından, tasarının hemen yasalaşması gerekiyor
gerekçesiyle reddedilmiştir. AB'ye uyum için gerekli denilerek ve AKP'li
komisyon üyelerinin de katılımıyla, bu önerimiz ne yazık ki reddedilmiştir.
Keşke, bu, bir altkomisyona gidebilseydi, konuyla ilgili kurum ve kuruluşların
görüşleri de alınabilseydi, özellikle, konunun sosyal tarafı olan çalışanların
sendikaları da bu çalışmanın içine katılabilseydi, inanıyorum ki, çok daha
düzgün, çok daha faydalı bir yasa haline dönüşecekti. Tasarı, iktidarınızca
getirilen birçok tasarıda olduğu gibi birtakım redaksiyon hatalarını
içermektedir.
Oysa, sivil havacılığın
sorunlarının çözümüne yönelik olarak getirildiği söylenen bu tasarıyla, sivil
havacılık otoritesinin özerkliği sağlanamamıştır. Bu haliyle, Ulaştırma
Bakanlığına bağlı olarak devam etmesi söz konusudur. Oysa, ülkemizin kamu
tüzelkişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip bir Türk sivil havacılık
otoritesine ihtiyacı vardır. Nitekim, Türkiye'de, bu tür kuruluşların ilgili
sektörleri düzenlemelerine sıkça rastlanmaktadır.
Sivil havacılık
otoritelerinin bir yönetim kurulu tarafından yönetilmelerinin son yılların bir
eğilimi olduğu sektörün ilgililerince de düşünülmekte ve bu seçimin, çoğunlukla
yeniden yapılanma süreçleri sırasında ortaya çıktığı görülmektedir.
Sivil havacılık konusunda
ileri ve önder durumundaki ülkelerde, sivil havacılık yönetimi özerk yapıdadır.
Örneğin, Amerika Birleşik Devletlerinde Federal Havacılık İdaresi, İngiltere'de
Sivil Havacılık Otoritesi gibi.
Yönetim Kurulu üyeleri,
sivil havacılık sektöründe görev almış, sistemi çok iyi tanıyan, tecrübeli,
profesyonel kişilerden seçilmektedir. Bu yönetim şekli, sivil havacılığın
farklı faaliyet konularında uzman kişileri bir araya getirmektedir. Böylece,
yönetimin işlevleri, tek bir bakış açısı yerine sistemin tamamını kapsayacak
biçimde yürütülmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse, Avustralya Hükümeti,
sivil havacılık otoritesini, Türkiye'deki şartlar ve gerekliliklere benzer
sebeplerle, 1995 yılında yeniden yapılandırmaya başlamıştır ve bu süreç, halen
orada devam etmektedir.
Getirilen yenilikler,
Türk sivil havacılık sistemi içinde yer alan kurum ve kuruluşların değişiklik
istekleriyle örtüşmektedir. Avustralya Hükümeti tarafından, sivil havacılık
otoritesini yeniden yapılandırmak amacıyla belirlenen vizyonun temelinde,
havacılıkla ilgili olay ve kaza oranını en az seviyeye indirmek, uluslararası
standartlarla uyumlu, basit ve kolayca anlaşılır bir düzenleyici sistem
yaratmak amaçlanmıştır. Bu amaçla, söz konusu vizyona ulaştırılacak stratejiler
çerçevesinde yaptığı reformlardan en önemlisi, Havacılık Emniyet Forumu adı
altında bir danışma kurumunu devreye sokması olmuştur. Diğer gelişmiş ülkelerin
sivil havacılık yönetimiyle ilgili bölümlerinin benzer bir yapıda olduğunu,
biraz araştırırsak görmek mümkün olacaktır.
Ülkemizde, sivil
havacılık faaliyetlerinin düzenlenmesinden Ulaştırma Bakanlığı sorumludur.
Bakanlık adına bu görevler, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından
yürütülmektedir. Bununla birlikte, sivil havacılık faaliyetlerinin düzenlenmesi
kapsamındaki bazı konular, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü,
Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü, İçişleri
Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı gibi birimler
arasında dağıtılmaktadır. Bu durum, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün,
Ulaştırma Bakanlığı adına düzenleyici otoritesini yeterince kullanmamasına
neden olmaktadır. Ayrıca, sivil havacılık sisteminin gelişmesine yönelik bir
devlet politikasının, şu ana kadar oluşturulmamış olması, sivil havacılık
alanında faaliyet gösteren kuruluşlar arasındaki eşgüdümün sağlanmasını da
engellemektedir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü, yürütmekte olduğu görevlerinden kural koyma, denetleme ve yaptırım
yapma gibi uçuş emniyetiyle doğrudan ilgili teknik konularda ve
lisanslandırmada özerk davranabilmeli ve havacılığın gerektirdiği hız ve
esneklikte karar alabilmeli ve uygulayabilmelidir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü üst yönetiminde, sivil havacılık sistemini çok iyi tanıyan, yeterince
bilgili, tecrübeli kişilerin görev alması, kurumun başarısı için son derece
önemlidir; ancak, tasarıya baktığımızda, genel müdür, genel müdür yardımcıları,
daire müdürlerinin mühendis ve mimar olması özelliği de, bu söylediğim noktada
örtüşmemektedir. Bu mimar ve mühendis arkadaşlarımızın havacılık konusunda ne
kadar deneyimli olup olmadığı da
yarın, uygulamalarda, kazalar,
problemler -inşallah yaşanmaz ama- yaşandığı zamanda ortaya çıkacaktır.
Aynı zamanda, kurum
yöneticilerinin görevde süreklilik göstermeleri de başarıyı beraberinde
getirecektir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde birçok teknik konu uzmanlaşma
gerektirirken, kısıtlı personel kullanımı, uzmanlaşma yerine de pek çok işi bir
arada yapabilme zorunluluğunu ön plana çıkarmaktadır. Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü bünyesindeki az sayıda personel, görevleri yerine getirmeye
çalışmaktadır; ancak, bu durum, personelin, iş yoğunluğu nedeniyle, uluslararası
faaliyetleri takip etmesini ve havacılıktaki hızlı gelişmeye ayak uydurmasını
engellemektedir.
Hava taşımacılığı hızlı
bir şekilde gelişen ve 2001 yılı itibariyle Avrupa Havacılık Otoriteleri
Birliğine üye olan Türkiye'nin, ülkemiz çıkarları doğrultusunda Türk sivil
havacılığına yön verecek, uluslararası sorumlulukları yerine getirecek, yalnız
özel bütçeli olmakla kalmayıp, gerek idarî gerek malî yönden özerk bir sivil
havacılık otoritesine ihtiyacı vardır, ancak bu şekilde, hava taşımacılığı,
özellikle havaalanı yapımıyla ilgili yatırım kararlarının siyasî değil, bilimsel
gerçeklere dayandırılması mümkün olacaktır.
Yeterli uzman personelin
istihdam edilebilmesi sayesinde, ulusal çıkarlarımıza ve günün koşullarına
uygun, dünyada ve sivil havacılık faaliyetlerinde ortaya çıkan gelişmelere
yanıt verilebilecektir. Sektörde faaliyet gösteren kamu ve özel kurum ve
kuruluşları arasında eşgüdüm bu şekilde sağlanabilecektir. Türk sivil
havacılığının uluslararası platformda daha iyi temsil edilmesi ve alınacak
kararlarda söz sahibi olması da mümkün olabilecektir.
Tasarının hayırlı
olmasını dileyerek, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Durgun,
zamanlamanız için teşekkür ediyorum.
OYA ARASLI (Ankara) -
Oylamaya geçilirken yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam Sayın
Araslı. Yalnız, ayakta 20 tane üyenin hazır olması lazım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hayır Sayın Başkanım, sonradan kalkma olmaz; hepsi kalkarsa olur.
OYA ARASLI (Ankara) -
Oylamaya geçmedik henüz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hayır, usule aykırı.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi,
bu talebi yerine getireceğim. Yoklama talebini işleme koyabilmem için ayakta
olan milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini ben okuyacağım. Okumadan önce
kendilerinin de bana yardımcı olmalarını istirham ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, yerimden bir şey söylemek, bir şey izah etmek istiyorum. Sayın
Başkan, bir önceki maddede yoklama yapılmıştır.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
İzin almadan konuşmak var mı böyle?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Genel Kurul dört beş kez yoklamayla meşgul edilmektedir.
OYA ARASLI (Ankara) - Şu
hale bakınız Sayın Başkan. Çoğunluk var mı burada?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Şu anda bütün arkadaşlarımız buradadır. Bu, bir hak değildir efendim. Bu
şekliyle olmaz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- İsimlerimizi söylemek istiyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bunu işleme koyup koymamak da Başkanlığın takdirindedir. Her
maddede yoklama istemek şeklinde bir uygulama olamaz efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kapusuz.
Sayın milletvekilleri,
milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyacağım: Sayın Gökhan Durgun, Sayın
Erdal Karademir, Sayın Oya Araslı, Sayın Bülent Baratalı, Sayın Gürol Ergin,
Sayın Bayram Meral, Sayın Ali Arslan, Sayın Mehmet Parlakyiğit, Mustafa
Gazalcı, Hakkı Ülkü, Hasan Ören, Vezir Akdemir, Gürol Ergin, Feridun Ayvazoğlu,
Vedat Melik, Mesut Özakcan, Ahmet Ersin, Sayın Algan Hacaloğlu, Sayın Mehmet
Işık… Kaç kişi oldu efendim? Mahmut Yıldız, Mevlüt Coşkuner, Sayın Mahmut
Duyan, Sayın Şevket Gürsoy...
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
20'den fazla oldu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şu anda ismini okuduğum, ayakta bulunan milletvekillerinin
sayısı 18'dir; eksiktir. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler)
31 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
32 nci maddeyi
okutuyorum…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yanlış… Yanlış… Sayın Başkan, burada kaç kişi var?! Bu kadar kişiyi yok mu
sayıyorsunuz?! Ayıp denen bir şey var.
BAŞKAN - Sayın Ergin, ayaktaki milletvekillerini
okudum. Heyecanlanmayınız…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Tabiî heyecanlanırım…
OYA ARASLI (Ankara) -
Heyecanlanıyor; çünkü…
BAŞKAN - 32 nci maddeyi
okutuyorum…
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen Kâtip Üyeyi dinleyiniz.
"MADDE 32.- Ekli (1) sayılı listede yer
alan kadrolar iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki
Ulaştırma Bakanlığına ait cetvelden çıkarılmış, ekli (2) sayılı listede yer
alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III)
sayılı cetvele Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bölümü olarak eklenmiştir."
BAŞKAN - Sayın Araslı,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, dinler misiniz…
Bakınız, biraz önce AK
Parti Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz yoklama işlemininin her maddede
tekerrür ettiğini, bir hakkın suiistimali olduğunu söyledi, görüşünü söyledi,
oturdu. Ben, bu arada ayakta olan milletvekili arkadaşlarımızı okudum; hatta,
Kâtip Üyemiz Sayın Türkân Miçooğulları da buraya kadar gelmişti; ama, 18 üye
buldum. Burada Başkanlık Divanının yapacağı bir şey yoktur. 20 milletvekili
ayakta değilse, ben, mecburen bu isteği işleme koymayacağım.
OYA ARASLI (Ankara) - 20
kişiydik… Millet size hesap soracak.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Tutanakları getirtelim…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sayın Başkan, görmek istemezsen görmezsin. Yazıklar olsun!..
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen, buyurunuz.
Başkanlık Divanı olarak,
bakınız, iyi niyetimizi gösteriyoruz, yapıyorum.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Olmuyor… Olmuyor… Yakışmıyor…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Bağırma!..
BAŞKAN - Sayın Ergin,
lütfen yerinize oturunuz. Lütfen…
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
lütfen yerinize oturunuz. Buyurun...
Sayın milletvekilleri, 32
nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay
Milletvekili Sayın Gökhan Durgun; buyurun efendim.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Böyle olmaz!.. Keyfinize göre yönetemezsiniz burayı!.. Bu kadar insanı
görmezden gelemezsiniz; gelirseniz, yazıklar olsun!..
BAŞKAN - Sayın Ergin,
sözlerinize dikkat ediniz… Sözlerinize dikkat ediniz… Otur yerine lütfen!..
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Sizin tavrınıza yazıklar olsun!..
ALİM TUNÇ (Uşak) - Otur
yerine…
BAŞKAN - Otur yerine!..
Otur!.. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
20 kişiyi bile bulamadınız…
(Bir grup AK Parti ve CHP
milletvekili kürsü önünde toplandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri… Sayın milletvekilleri… Oturunuz… Oturunuz… Sayın
milletvekilleri, yerinize oturunuz efendim, lütfen… (AK Parti ve CHP
milletvekilleri arasında karşılıklı konuşmalar) Oturunuz arkadaşlar…
İdare Amirleri, lütfen,
müdahale ediniz…
Sayın Durgun, lütfen,
buyurun efendim.
Mikrofonunuzu açtım;
konuşur musunuz.
Lütfen, Sayın Durgun;
buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü… (AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında
karşılıklı konuşmalar)
BAŞKAN - Arkadaşlar,
hatibi dinleyelim. Lütfen, oturunuz…
Sayın milletvekilleri,
hatibi dinleyelim lütfen…
Buyurun Sayın Durgun.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
…Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarının 32 nci maddesi üzerinde Grubum
ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı konuşmalar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; karşılıklı konuşmayalım…
Sayın Durgun, sürenize
ilave edeceğim; lütfen, konuşmanıza devam ediniz.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu ortamda nasıl konuşulur Sayın Başkan; bir sakinleştirin.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Dünya sivil havacılığının hızlı bir gelişme göstermesi, teknolojinin büyük önem
taşıması karşısında çıkarlarımızın korunması ve uluslararası ilişkilerimizin…
(AK Parti ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı konuşmalar)
BAŞKAN - Arkadaşlar,
hatibi dinleyelim. Lütfen…
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
…düzenli bir şekilde yürütülmesi için 1954 yılında Ulaştırma Bakanlığı
bünyesinde kurulan Sivil Havacılık Dairesi Başkanlığı, 1987 yılında Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü olarak günün koşullarına göre yeniden teşkilatlandırıldı.
14.10.1983 tarihli ve 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunuyla bugüne kadar
idare edildi; ancak, bugün gelinen bu noktada dünya havacılığının hızlı bir
gelişme göstermesi, teknolojinin her geçen gün değişmesi karşısında, bugün,
Türk Sivil Havacılık Kanununda değişiklik yapılması ihtiyaç haline geldi.
Kalkınma programlarında
özel ihtisas komisyonları, havayolu altkomisyon raporunda "ulaştırma
sektörünün önemli bir altsektörü olan hava ulaştırma sektörü faaliyet konusu,
faaliyeti yürüten kamu özel kurum ve kuruluşlar, kullanılan ileri teknoloji
ürünü araçlar ve donanım, özel altyapı ve haberleşme sistemleri, nitelikli
insangücü, hizmet veren insanlar, ulusal ve uluslararası özelliğe sahip
kurallar ve mevzuat konularının oluşturduğu önemli bir sistemdir. Bütün bu
özellikleri taşıması nedeniyle, havayolu ulaştırma sektörünün bir bütün olarak
ele alınması kaçınılmazdır. Sektöre bu şekilde bakılmadığı sürece, gereksiz
altyapı, geciken yatırımlar, ihtiyaca cevap vermeyen yasal düzenleme ve örgütlenme
gibi sorunlarla karşı karşıya gelinecektir" denilerek, sektörün kompleks
bir yapıya sahip olduğu ve sorunların çözümünün de genel politikaların doğru
belirlenmesine sıkı sıkıya bağlı olduğu gerekliliğinin altı çizilmektedir; ancak,
plan ve programlarda yapılan uygulamalar arasındaki ilişkilerde, ne yazık ki,
ülkemizde istikrarsızlık rekorları kırıldığından, yapılan doğru tespitler ile
pratikte uygulanması gereken doğru hedeflerin ilişkisi kopmaktadır.
Sivil havacılık,
uluslararası bir sektördür ve uluslararası uçuş operasyonu gerektiren
sistematiği nedeniyle uluslararası kurallara bağlı; ancak, dinamik bir
sektördür. Ayrıca, hizmet sektörü olması nedeniyle, insanın merkezde olduğu bir
sektördür.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının 32 nci maddesinde, ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar
iptal edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki Ulaştırma Bakanlığına
ait cetvelden çıkarılmış, ekli (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas
edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (III) sayılı cetvele Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü bölümü olarak eklenmiştir.
AKP Hükümetinin ikibuçuk
yıllık icraatında, Genel Kurala getirmiş olduğu kanun tasarılarında uyum
olmadığı ve hatta birbirleriyle çeliştiği görülmektedir. Örneğin, daha önce
gelen teşkilat yasalarında genel müdür dışında ayrıca bir yönetim kurulu
oluşturuluyordu. Bunu burada göremiyoruz. Yine, daha önce gelen teşkilat
yasalarında genel müdür yardımcıları yer almazken, bu tasarıda genel müdür
yardımcılarına yer verildiğini görüyoruz. Böylece, kamu kuruluşlarında örgütlenme
açısından farklılıkların oluşmasına ortam sağlandığı, bu tutumun, hükümetin
örgütlenme konusunda farklı standartlar oluşturduğu açıkça ortadadır.
Hükümet kendi içinde de
tutarlı davranmamıştır. Bunu, AKP Hükümetinin kadrolaşma konusunda yaptığı
çalışmalardan biri olacak diye düşünüyorum. Örneğin, Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünde, genel müdür, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığına
atanacaklar arasında inşaat mühendisi ve mimarlar da sayılmıştır. Şimdi,
sizlere soruyorum; inşaat mühendisi ile mimarın, sivil havacılıkla ne alakası
var? Bu, kadrolaşma anlamına gelmiyor mu?
AKP Hükümetinin düşünce
yapısı, bakış açısı değişmedikçe, hangi kanunî düzenleme yapılırsa yapılsın
istenen amaca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Yapılacak ilk iş, nitelikli
kadroların görev başına getirilmesidir. Bugünkü Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün yönetim kadrosuna
bakıyoruz, iki genel müdür yardımcılığından birisi vekâleten yönetiliyor,
diğeri ise boş. Daire başkanlarında da durum farklı değil; mevcut 4 daire
başkanlığından 3'ü ehliyetsiz başkanlar tarafından yönetiliyor, diğer başkanlık
ise boş tutuluyor. Yönetim kadrolarındaki personelin havacılıkla ilgili eğitime
sahip olmadıklarıyla ilgili iddialar ulusal basında da yer almış olup,
yeterlilikleri hakkında çok ciddî endişeler yaratılmıştır.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısında bu durumla ilgili bir çalışma görülmemektedir. Gelişmiş bir
sivil havacılık sektörüne sahip olmanın temel aktörlerinden biri Havacılık
Genel Müdürlüğüdür. Böylesine önemli bir genel müdürlüğün ne derece etkili
olacağı, ne kadar nitelikli kadrolara sahip olduğuyla ilişkilidir. Son günlerde
yaşanan özel havayoluyla ilgili krizin ana sebebi Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünden kaynaklanmaktadır. Genel Müdürlüğün daha etkili, ulusal ve uluslararası
platformlarda daha aktif olması gerekmektedir. Geçen ay yaşanan kriz diplomatik
girişimlerle çözüme kavuşturulmuştur; ancak, yarın yaşanacak olası bir başka
krizde diplomatik girişimler de yetersiz kalabilir. Bu nedenle, Genel
Müdürlüğün 32 nci maddeyle iptal edilen kadrolarıyla veya yeniden ihdas edilen
kadrolarıyla değil, onun yerine, ehil personellerin atanması konusundaki yasal
düzenlemelerle Genel Müdürlüğün ivme kazanacağını düşünüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ederim Sayın Durgun.
Madde üzerinde, İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir …
Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 940
sıra sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün en öncelikli görevi olan uçuş
emniyetinin uluslararası standartlara uygun olarak sağlanması ve ülkemiz sivil
havacılık sektörünün sorunlarının çözüme kavuşturulabilme sürecinin
hızlandırılması, bu kanunla hedeflenen amaçlardan birisidir.
İnsanımızın en iyi
hizmeti alabilmesi için, birçok alanda olduğu gibi sivil havacılıkta da
uluslararası düzeyde belli bir standardizasyonu zorunlu kılmaktadır. Bu
kanunla, sivil havacılık sektörü tarafından yapılan faaliyetlerin, belirlenmiş
olan standartlara uygun olarak yapılanması hedeflenmiştir. Bu şekilde, gelişmiş
ülkelerde olduğu gibi, tüzelkişiliğe sahip sivil havacılık otoritesi kurulmuş
olacaktır.
Ayrıca, bu kanunla, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi
amaçlanmıştır. Bu suretle, uzman ve yetişmiş personel istihdamına imkân
sağlanacaktır.
Sonuçta, ülkemiz sivil
havacılığının sağlıklı ve emniyetli büyümesinin garantisi olacak ve ülkemizin,
bölgemizde önder rol üstlenmesi ve uluslararası alanda hak ettiği yeri almasına
yardımcı olacak bu kanun, hava taşıma işletmelerimizin uluslararası alandaki
rekabet gücünü artıracaktır, aynı zamanda, bir prestij kaynağı olacaktır.
Bu kanaatlerimi sizlerle
paylaştıktan sonra, Değerli Kültür ve Turizm Bakanımızın ve Bakanlığımızın,
ülkemizde jeotermal kaynakları harekete geçirmek, ülkemiz insanının hizmetine
sunmak için termal turizm kentleri projesi olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Kendisinden öğrendiğimiz bu projeyi ve bölgemizle ilgili, seçim bölgemin yakın
komşularıyla ilgili bir problemi de, burada…
BAŞKAN - Sayın Güven,
lütfen maddeyle ilgili konuşur musunuz efendim. İstirham edeyim... Lütfen madde
dışına çıkmayalım.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Gündeme geldi, onunla ilgili Sayın Başkanım... Hemen, bir dakika…
Bu yörelerle ilgili
çalışmalar olunca, bu termal turizm kaynakları harekete geçirilince, mutlaka, o
yöreye, o bölgeye; yani, adı "Frigya Vadisi Bölgesi" olan o bölgeye
bir havaalanı elzemdir, gereklidir diye düşünüyorum. Onun için, Kütahya,
Afyonkarahisar, Uşak, Balıkesir, Eskişehir, Denizli İllerini kapsayacak,
oralara taşımacılığı gündeme getirecek bir havaalanının gerekli olduğu
kanaatimi paylaşıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 32 nci maddeyi, maddeye ekli (1) ve (2) sayılı listelerle
birlikte…
OYA ARASLI (Ankara) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - …oylarınıza
sunacağım ve bu arada karar yetersayısı istenmiştir, karar yetersayısını da
arayacağım.
(1) ve (2) sayılı
listelerle birlikte 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.
33 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 33.- 10.12.2003
tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (II) sayılı
cetvele "51- Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin
konuşacaktır.
Sayın Ersin, sürenizi
birlikte kullanacaksınız; buyurun.
CHP GRUBU ADINA AHMET
ERSİN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısının 33 üncü maddesiyle
ilgili görüşlerimizi sunacağım. Daha doğrusu, bir bölümü Grup adına, bir bölümü
şahsım adına sunacağım.
Değerli milletvekilleri,
havacılık, yoğun yatırım gerektiren, yatırım ağırlıklı bir sektördür; ama, aynı
zamanda güvenliğin de çok önemli olduğu, hatta, güvenliğin her şeyin önüne
geçtiği bir sektör. Havacılığın uluslararası bir karakter taşıması nedeniyle,
globalleşen dünyada, uçuş güvenliğinin en üst seviyede sağlanması bakımından,
ülkemiz havacılığının da uluslararası uygulamalarla uyumlu ve paralel olması
şarttır. Havayolu taşımacılığında yaşanan olumsuzluklar ve kazalar, bütün
dünyada ses getirmektedir. Dolayısıyla, bu kazalar, hem havayolu taşımacılığına
güveni sarsmakta hem de ülke imajını zedelemektedir. Bu anlamda, sadece uçuş
güvenliği yeterli değil, aynı zamanda hava sahasının da güvenli olması
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri,
bugün, sivil havacılığın ana insan kaynağı Türk Silahlı Kuvvetleridir. Türk
Silahlı Kuvvetlerinden istifa ya da erken emeklilik yoluyla ayrılan pilotlar,
Türk Hava Yollarında ve diğer özel havayollarında istihdam ediliyorlar; ancak,
bu erken emeklilik ve istifalar nedeniyle, Türk Silahlı Kuvvetleri de ciddî bir
sorun, sıkıntı yaşıyor. Bu, böyle devam edemez. Hızla gelişmekte olan sivil
havacılık sektörünün ihtiyaç duyduğu pilot, kontrolör ve diğer teknik
personelin temini amacıyla, bu konularda eğitim veren üniversiteler, Türk Hava
Kurumu ve diğer özel eğitim kurumlarının da devletçe desteklenmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri,
sadece uçuş güvenliği değil, hava sahasının güvenliği de sivil havacılığın
gelişmesinde önemli ana faktörlerden birisidir. Türk hava sahasının yeniden
sınıflandırılarak askerî ve sivil trafiklerce müşterek kullanım esas ve
usullerinin yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim, son dönemlerde, özel
havayolu şirketlerinin sayısı artmıştır; dolayısıyla, hava trafiğinde bir
yoğunlaşma var. O nedenle, bu hava trafiğinin yeniden düzenlenmesi, tarafların
bir araya gelerek yeni bir proje ortaya koymasında fayda var. Hava sahasını
kullanan küçük uçak ve helikopterlere, teşhis ve takibi kolaylaştırıcı askerî
elektronik tanıma sistemlerinin konulması zorunlu hale gelmelidir. Sportif
havacılıkta kullanılan hava araçlarının uçuşları kontrol ve disiplin altına
alınmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de özelleştirme uygulamaları, dünyada benzeri olmayan bir anlayışla
sürdürülmektedir. Ülkemizin en değerli ve dünya çapında şöhreti olan
kuruluşları, özelliklerine ve ülke ekonomisine olan katkılarına aldırmadan,
günü kurtarma adına özelleştirilmekte, daha doğrusu, haraç mezat satılmaktadır.
Hiç olmazsa sivil havacılık sektörüne hizmet veren stratejik kuruluşların
özelleştirilmelerinde dikkatli olmak ve sektörü zor durumda bırakacak
imtiyazlardan kaçınmak gerekir.
Konma, konaklama ve yolcu
servis ücretlerinin Avrupa ülkeleri seviyesine indirilmesi kesinlikle
gerekiyor. Örneğin, İzmir'den İstanbul'a sefer düzenleyen özel havayolları
şirketleri 49 000 000'a yolcu taşırken, Türk Hava Yolları 139 000 000'a yolcu
taşıyor. Aynı mesafe, hemen hemen aynı hizmet; ama, biri 49 000 000, biri 139
000 000! Bunun nedeni ne?.. Örneğin, İzmir'den Ankara'ya özel havayolu
şirketleri çalışmıyor. Neden acaba çalışmıyor?.. Neden, Türk Hava Yollarının
bilet ücretleri bu kadar yüksek de, aynı hizmeti veren özel havayolları, Türk
Hava Yollarının hemen hemen yarısından da daha düşük bedelle yolcu
taşıyabiliyor?..
Bu arada, gümrük
mevzuatları değiştirilerek, hava aracı yedek parça ithal ve ihracatı
kolaylaştırılmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
sivil havacılığın iç ve dışticaret ile turizme olan katkısı tartışılmaz. Bu
nedenle, özellikle dışticaretin ve turizmin yoğun yaşandığı illere daha fazla
seferler düzenlenmesi ve bu merkezlerdeki havaalanlarının geliştirilerek çağdaş
bir seviyeye getirilmesi zorunludur.
Değerli milletvekilleri,
özel havacılıkla ilgili bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Türk Hava
Yolları, sekiz yıldan beri, İzmir'den yurt dışına doğrudan seferler yapmıyor.
Nitekim, zorlamalar sonucunda, geçici bir süre için yurt dışına seferler
başlatıldı. Bununla ilgili soru önergeleri vermiştim. Yani, İzmir'den yurt
dışına neden doğrudan seferler yapılmıyor; bu, turizmi etkiliyor, dışticareti
etkiliyor; dolayısıyla, Ege Bölgesinin sıçrama tahtası olan İzmir'de
uluslararası Adnan Menderes Havalimanı olmasına karşın, nedense, Türk Hava
Yolları, yurt dışına bu seferleri yapmaktan ısrarla kaçınıyor.
Değerli milletvekilleri,
bununla ilgili verdiğim soru önergelerine, bakınız, Ulaştırma Bakanımız Sayın
Binali Yıldırım tam 3 sayfalık cevap verdi; yani, sorumlu davranarak 3 sayfalık
cevap verdi. Yine, dışticareti etkiliyor olması nedeniyle Sayın Kürşad Tüzmen
tarafından cevaplandırılması istemiyle verdiğim soru önergeme, Sayın Tüzmen, 1
sayfalık cevap verdi. Yani, cevaplar beni tatmin etmiş değil; ama, Sayın
Bakanların sorumlu davranması, Meclise ve milletvekillerine olan saygısı
nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum; ancak, turizmi de çok yoğun bir
şekilde, olumsuz bir şekilde etkilemiş olması nedeniyle Turizm Bakanı
tarafından yanıtlanması talebiyle verdiğim 1 sayfalık soru önergeme, Sayın
Bakan, bütün sorularımı bir cevapta toplayarak, 7 kelime ve bir cümlelik bir
cevap vermiş.
Şimdi, Sayın Bakanımızın
-tabiî, Ege'nin ve Aydın'ın bağrından kopup gelen efemiz, kamalı zeybeğimiz,
Turizm Bakanımız- nedense, Meclise ve milletvekillerine önem vermediğinin
kanıtı olarak, işte, bu soru önergesini sizlere sunuyorum; yani, 7 kelimeden
oluşan bir cümlelik bir cevap.
RECEP GARİP (Adana) -
Kelime israfı yapmamış oluyor.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, bu durumu, bu anlayışı kınıyorum. Bir bölgenin önemli
bir sorununu gündeme getirerek Sayın Bakana verdiğim soru önergesini, sevgili
efemiz, sevgili kamalı zeybeğimiz, maalesef, önemsemeyerek, Meclisi
küçümseyerek, milletvekillerini küçümseyerek, çok basit bir cevap vermiş.
Şimdi, ben, bu, Sayın Bakanın cevabını, huzurlarınızda, küçümsediği Meclisin ve
küçümsediği milletvekillerinin önünde yırtıyorum!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, ayıp, ayıp!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bu kürsü böyle kullanılamaz!
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Ayıp değil mi, utanmıyor musun?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Yakışmıyor, yakışmıyor!..
AHMET ERSİN (Devamla) -
Sayın Bakan, sevgili efemiz, kamalı zeybeğimiz, bu cevabı alsın cebine koysun!
(AK Parti sıralarından gürültüler)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Çok ayıp!..
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Ersin, Genel Kurula
hitap ediniz. Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ben Genel Kurula konuşuyorum Sayın Başkanım, arkadaşlar rahatsız oluyorlar.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Bu yaptığın doğru mu?!
BAŞKAN - Sayın Akbulut,
lütfen efendim…
AHMET ERSİN (Devamla) -
Şimdi, buradan, ben, Sayın Bakana, efemize seslenmek istiyorum: Sevgili efem,
bizi küçümsüyorsun...
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Böyle bir hitap tarzı var mı Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Sayın Ersin…
Sayın Ersin…
AHMET ERSİN (Devamla) -
...Meclisi küçümsüyorsun; ama, sen de çok dağınıksın, hatta darmadağınıksın ve
dökülüyorsun efem! Bunu, bu kürsüden size hatırlatmak istiyorum ve bir şeyi
daha sorayım burada: Sayın Tayyip Erdoğan'a da bir şikâyetim var, sitemim var.
Koskoca AKP Grubu içinden, bula bula bir şakşuka efesini bakan yapmış!
Kendisini efe diye tanımlıyor! (AK Parti sıralarından gürültüler)
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sen ne biçim konuşuyorsun ya, yakışıyor mu sana?!
BAŞKAN - Sayın Ersin…
Sayın Ersin…
Arkadaşlar…
Sayın Ersin, hitabınızı
ben anlayamadım; yani…
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Kâğıt yırt, bilmem ne! Ayıp be!..
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Sayın Başkan, bu, edepsizlik!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Haddini bil be!
BAŞKAN - Sayın Ersin…
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ama, bu bakan, bakın, Turizm Bakanı, Türkiye'nin imajını bozuyor; bunu
söylüyorum size.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sana göre bozuyor.
MUSTAFA NURİ AKBULUT
(Erzurum) - Sana ne!.. Sana ne!..
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Siz de Meclisin imajını bozuyorsunuz, yakışıyor mu size?!
BAŞKAN - Sayın Ersin!..
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ne demek sana ne; ben de bu ülkede yaşıyorum, bu ülkenin milletvekiliyim!
BAŞKAN - Sayın Ersin,
lütfen, konuya gelelim efendim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yakışıyor mu size?
AHMET ERSİN (Devamla) -
Siz, ona Turizm Bakanlığını yakıştırıyorsanız, şu cevabı ona yakıştırıyorsanız,
size de ayıp!
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Siz de Meclisin imajını bozuyorsunuz; yakışıyor mu size?!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Bu hakaret bana değil, bütün Meclise. Bir soru önergesi vermişim, bir sayfalık
soru önergesi, bir cümleyle cevap veriyor.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Olabilir…
AHMET ERSİN (Devamla) -
İşte, Sayın Bakan, 3 sayfa yazdı.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Yakışıyor mu bu sana?!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, Tayyip Bey, doğrusu, Türkiye'ye çok hayırlı bir hizmet
yapmadı.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Burası eylem yeri değil.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Bu Sayın Bakanı, bu kamalı zeybeğimizi, efemizi Turizm Bakanı yaparak,
Türkiye'nin imajını bozan bu Sayın Bakanı…
BAŞKAN - Sayın Ersin,
lütfen!..
AHMET ERSİN (Devamla) -
…bu makama getirerek…
BAŞKAN - Sayın Ersin!
AHMET ERSİN (Devamla) -
…maalesef, Türkiye'nin imajını bozdu.
BAŞKAN - Sayın Ersin,
lütfen!..
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Sayın Başkan, bu, nasıl böyle konuşabiliyor ya?!
BAŞKAN - Sayın Ersin!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen de Meclisin imajını bozuyorsun! Ayıptır!..
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Konuşacak başka bir şeyi kalmadı, onun için böyle konuşuyor!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN - Sayın Ersin,
belki konuşmalarda kastınızı aşan cümleler sarf ediliyor... Sayın Başbakan
istediği milletvekilini bakan atamakta serbesttir. O, Sayın Başbakanımızın
takdiridir.
Sayın Bakanla ilgili
olarak da yargılamalar da yapmayın efendim.
Buyurun
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ama, Sayın Bakan… Şimdi, koskoca AKP Grubu var, çok değerli arkadaşlarım var;
yani, bula bula bunu mu buldu Turizm Bakanı yapacak?! (AK Parti sıralarından
"sana ne" sesleri, gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Ersin,
lütfen!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Burada 20 kişiyi toplayamıyorsunuz, çıkmışsın orada konuşuyorsun!
AHMET ERSİN (Devamla) -
Değerli milletvekilleri…
BAŞKAN - Sayın Ersin,
lütfen, madde üzerinde konuşur musunuz.
Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ya, şimdi, bakın, kızıyorsunuz ama, bir şey söyleyeyim; bu Sayın Bakanın…
BAŞKAN - Sayın Ersin!..
AHMET ERSİN (Devamla) -
…çam devirmelerine, uyuklamalarına alışmıştık…
BAŞKAN - Sayın Ersin,
istirham ediyorum; lütfen!..
AHMET ERSİN (Devamla) -
Ama, bakın, Denizli'deki halıcılar bir yakalarsa, bir yakalarsa Sayın Bakanı,
ayvayı yedi, onu söyleyeyim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ersin.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, bu kürsü, bu Yüce Meclisin Türk Milleti adına kullanılmak üzere
tahsis edilmiş bir demokrasi kürsüsü.
BAŞKAN - Doğrudur.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Burası, hakaret yeri değildir. Çıkar, bir arkadaşımız da, bula bula Sayın
Baykal Ahmet'i mi buldu derse, yakışır mı?!
BAŞKAN - Yakışmaz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)
- Biz, doğru bulmuyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ancak, burada, bunları yırtmak, buna benzer, bazı, şova
yönelik hareketler yapmak bu kürsüye, bu Meclise, bu milletvekillerine, demokrasiye
yakışmıyor. Arkadaşlarımız konuya hâkim olsunlar, konuşsunlar, o güzel
fikirlerini dinleyelim; ama, burayı başka amaç için kullanmaya geliyorlarsa,
başka arenalar mevcuttur.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bakınız, Grup Başkanvekilleri olarak ve İktidar ve
Muhalefet Grubu olarak, çalışmaları belirli bir düzeyde sürdürüyoruz. Burada
bulunmayan bakan arkadaşlarımız veya milletvekili arkadaşlarımızla ilgili
olarak, bazen kastı aşan cümleler kullanılıyor ve bu, her iki grupta da
üzüntüye sebebiyet veriyor. Onun için… Biraz önce, ben, doğrusu, Sayın Ersin'in
bir şey yırttığını görmedim, başka bir şeyle meşguldüm, Sayın Bakanla
konuşuyordum; ama, kürsü mehabetine uygun davranmak her milletvekili
arkadaşımızın hem sorumluluğudur hem de görevidir. Bundan sonra, Başkanlık
Divanı olarak, bu tip konularda daha hassas olacağımızı ve icabında saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarımızın, kürsüde konuşan arkadaşlarımızın konuşmaları
konusunda kendilerini ikaz edeceğimizi tekraren kendilerine hatırlatıyorum.
Bütün arkadaşlarımızdan, olgunluk içerisinde, demokratik haklarını
kullanmalarını, tekrar, rica ediyorum.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
Sayın Eraslan, süreniz 5
dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, yani,
gündemimiz, işte, sivil havacılık ve Ulaştırma Bakanlığının bünyesinde olan
sorunlar; ama, zaman zaman, tabiî ki, böyle farklı mecralara, farklı konulara
girebiliyoruz; muhalefet de bunu yapıyor, bazen, AK Partili milletvekili
arkadaşlarımız da bunu yapıyor; ama, aslolan, kürsüde ve bu yüce çatının
altında, Parlamentoda, milletimizin gündeminde var olan sorunları konuşmamız.
Gündem ne ise onu konuşmamız ve milletvekilleri olarak buna katkı sağlayabiliyor
olmamız; önemli olan bu. Bu günde de sivil havacılık var. Sivil havacılığın
görüşüldüğü bir yerde de, herhalde, yani… Zaten ilgili kanunlar geldiği zaman,
ilgili kanunlarla ilgili görüşüyoruz. Yani, Tarım Sigortası Kanununda çiftçiyi
konuştuk, Esnaf Sanatkârlar Kanununda esnafın sorunlarını konuştuk, toplumun
diğer kesimlerini ilgilendiren kanunlarda onu konuştuk, Emniyet Teşkilatı
Kanunu gelince polisleri konuştuk, yarın veya bugün, işte, savcılar ve
hâkimlerle ilgili bir kanunumuz var, onu konuşacağız, şimdi de sivil havacılığı
konuşuyoruz. Gündemin takip edilmesi gerektiğini Sayın Başkanım da ifade etti;
ben, kendisine bu hassasiyetinden dolayı teşekkür ediyorum.
Tabiî, yoklama talepleri
vesaire, mutlaka, bunlar, olacak şeylerdir, bunlar olmalıdır. Birtakım
itirazlar oluyor, Sayın Başkan da sıkıntıya giriyor; ama, Cumhuriyet Halk
Partisinin bir kâtip üyesinin de orada oturması gerekiyor, bu sıkıntıları
aşmamız için. Yani, kâtip üyesi yok, kâtip üyelerin ikisi de AK Partiden;
dolayısıyla, böyle, 20 kişi vardı, 18 kişi vardı, çoğunluk sağlandı,
sağlanamadı -çoğunluğun da çok zor sağlandığını görüyoruz ama- gibi bu tür
sorunların ortadan kaldırılması, bu tür sorunların aşılması ve Meclis gündeminin
bunlarla doldurulmaması için, bir AK Parti kanadından bir de Cumhuriyet Halk
Partisi kanadından arkadaşımız Başkanlık Divanında Kâtip Üye olarak görev
yaparsa daha uygun olur diye düşünüyorum.
Tabiî ki, sivil
havacılık, gerçekten, ülkemizin hem turizmini çok yakından ilgilendiren hem de
çağdaş, uygar görünümüyle ilgili çok önemli bir kanun. Tabiî, millî gelire
katkısı açısından da çok önemsediğimiz bir sektör sivil havacılık sektörü ve
buna ilişkin olarak Sayın Bakanımızın ve bürokrat arkadaşlarımızın beraber
yaptığı bir çalışma var. Bu çalışma, zaman zaman, önergelerle daha da
olgunlaştırılıyor, daha da iyi bir hale getiriliyor; fakat, değerli arkadaşlar,
ülkemizin birçok yerinde, rantabl olmayan veya -daha doğrusu- etkin bir şekilde
çalışmayan havaalanlarımız var. Sivil havacılık kapsamı içerisinde bu
havaalanlarımızın etkin bir şekilde çalışması ve düzenli uçuşların sağlanması
açısından birtakım tedbirlerin alınması gerekiyor. Bakın, mesela, Maraş gibi,
Mardin gibi, Antep gibi birtakım illere, her gün uçuş yok. Haftada bir gün, iki
gün, üç gün şeklinde, kısıtlı uçuşlar var. O bölgelerdeki birtakım
arkadaşlarımla görüştüğüm zaman şunu ifade ettiler: "Uçuş saatleri yanlış,
uçuş günleri yetersiz." Tabiî, Türk Hava Yolları da "yolcu yok"
diyecek; ama, sivil toplum kuruluşları da "yani, yolcu yok değil, yolcu
var, yolcu kapasitesi var; ama, uçuş saatleriyle ilgili sıkıntılarımız
var" diyorlar. Eğer, bu noktada, Ulaştırma Bakanlığımız, böyle, haftada
bir gün, iki gün, uçuş yapılan illerin sivil toplum kuruluşlarıyla görüşür ve
onların da kanaatlerini alırsa, daha etkin bir uçuş sağlanacağı kanaatindeyim.
Tabiî ki, güvenli uçuş da çok önemli, konforlu uçuş da çok önemli. Bu noktada
da gerekli çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyorum.
Yine, ülkemizin birtakım
yerlerinde, birtakım illerinde, işte, inşaat halinde olan havaalanları var.
Ben, iki defa, Hatay Havaalanının inşaatıyla ilgili konuştum, şimdi
konuşmayacağım; çünkü, Sayın Bakanıma da yeteri derecede bunları aktardığımı
düşünüyorum; fakat…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, 1
dakikalık eksüre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- İşte, biz, Türk Hava Yollarının özelleştirilmesi noktasında yapılan
çalışmaları, bu düzenlemeler, bu iyileştirmeler ve etkin bir hale getirdikten
sonra, daha kıymetli, daha pahalı, daha güzel bir rakamla satılması gerektiğini
savunuyoruz.
Bakın, eğer, TÜPRAŞ'ın
Danıştay tarafından özelleştirmesi iptal edilmemiş olsaydı, bizim, bugün,
devlet olarak 1 milyar dolar zararımız olacak idi. Dolayısıyla, özelleştirmenin
mantığında da şu olmalı: Özelleştirilecek kurumun stratejik bir KİT olması
hasebiyle ertelenmesi söz konusu olabilir. Özelleştirme yapılmadan önce de, o
yerlerin iyileştirilmesi, düzenlenmesi, daha etkin bir hale getirilmesi,
rantabl olarak çalışır hale getirilmesi ve ondan sonra özelleştirilmesi,
satılması…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Eraslan,
teşekkür ederim. Süreniz doldu. 1 dakikalık süre vardı. Eğer isterseniz başka
maddede konuşursunuz.
Teşekkür ediyorum.
MEHMET ERASLAN (Devamla)-
Ve değerli arkadaşlar, daha sonra satılması uygun olacaktır, özelleştirilmesi
uygun olacaktır.Yani, bir nevi orayı tamir edip, daha sonra devredecek
şeklindeki mantık ve felsefenin daha iyi olacağını düşünüyorum ve Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN- Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi
vardır. Şimdi bu talebi yerine getireceğim.
Önce, yoklama talebinde
bulunan sayın üyelerin isimlerini okutup, salonda bulunup bulunmadıklarını
tespit edeceğim. Yeterli sayıda üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama
yapacağım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Sayın Başkan, her maddede oylama olmaz! Sayın Başkanım, mecbur değilsiniz...
BAŞKAN- Üyelerin
isimlerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Yasa Tasarısının görüşülmekte olan 33 üncü maddesinin oylamasından
önce toplantı yetersayısının aranmasını arz ederiz.
Algan Hacaloğlu?..
Burada.
Erdal Karademir?..
Burada.
Oya Araslı?.. Burada.
Mehmet Kartal?.. Burada.
Yılmaz Ateş?.. Burada.
Birgen Keleş?.. Burada.
Mehmet Vedat Melik?..
Burada.
Mesut Özakcan?.. Burada.
Gökhan Durgun?.. Burada.
Gürol Ergin?.. Burada.
Bayram Meral?.. Burada.
Ali Arslan?.. Burada.
Mehmet Parlakyiğit?..
Burada.
Mustafa Gazalcı?..
Burada.
Hakkı Ülkü?.. Burada.
Vezir Akdemir?.. Burada.
Ali Cumhur Yaka?..
Burada.
Mahmut Yıldız?.. Burada.
Bülent Baratalı?..
Burada.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuttuğum sayın
üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (Devam)
BAŞKAN - 33 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici 1 inci maddeyi
okutuyorum:
ONUNCU BÖLÜM
Geçici ve Son Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Bakanlık merkez ve taşra teşkilatına
ait taşınır, araç, gereç, malzeme, demirbaş ve taşıtlardan fiilen Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünce kullanılanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte fiilen görev yapan personel ile Bakanlığa ait her türlü hak ve
yükümlülüklerden Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü ilgilendirenler hiçbir
işleme gerek kalmaksızın Genel Müdürlüğe devredilmiş ve taşınmazlar ise tahsis edilmiş
sayılır.
Genel Müdürlüğün 2005
mali yılı harcamaları, 5277 sayılı 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 15 inci
maddesinin (a) fıkrasının (8) numaralı bendine istinaden yeni bir düzenleme
yapılıncaya kadar Bakanlığın 2005 yılı bütçesinde yer alan Sivil Havacılık
Genel Müdürlüğüne ait ödeneklerden karşılanır.
BAŞKAN - Geçici 1 inci
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Manisa
Milletvekili Sayın Hasan Ören; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Ören, süreniz 15
dakika.
CHP GRUBU ADINA HASAN
ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının geçici 1 inci
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Meclisin yoğun çalışma
temposu içerisinde yasaları çıkarmaya çalışıyoruz. Dışardan bakıldığında
vatandaş bu yoğun çalışmayla yasaların doğru ve hızlı çıktığını düşünüyor.
Belki hızlı çıkıyor; ama, eksik çıkıyor ya da dışardan dayatmayla çıkıyor.
Değerli milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisinin, IMF ve
ABD'nin gerekçe göstererek yasaları dayatmasına bir anlam veremiyorum. Bu
acelecilik, tasarıların yeterince değerlendirilmesine ve doğru karar verilmesine
engel olmaktadır. Gerek iktidar milletvekilleri gerekse muhalefet
milletvekilleri tarafından tasarılar hakkında yeterli inceleme ve araştırmalar
yapılmadığından katkı vermemiz de mümkün olmuyor. Belki de hükümet bunları
bilerek komisyonların ve Meclisin iki ayağını bir pabuca sokuyor. Bu
söylediklerimle, gelen tüm yasalara karşıyız anlamı çıkarılmasın. Biz,
yasaların, bu şekilde önümüze getirilerek dayatılmasına karşıyız. Şu an
görüşmekte olduğumuz Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı da böyle bir yasadır.
Sivil havacılık
sektörünün gelişmesi açısından böyle bir yasanın çıkarılması mutlaka
gereklidir, bu bir ihtiyaçtır, hatta zorunluluktur. Onca yıldır bu sorunlar
tartışılmaktadır. Bilimsel konferanslarda, yüksek havacılık şûralarında bu
konuda alınmış kararlar vardır. Ama, bu tasarı alelacele hazırlanarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirildi, komisyonlarda yeterince
tartışılmadı; hatta, Cumhuriyet Halk Partisinin altkomisyon kurulması talebi
bile reddedildi. Bu acelecilik nedendir, çok merak ediyoruz.
Değerli milletvekilleri,
burada bir başka sorun daha ortaya çıkıyor. Hükümet, Avrupa Birliğine girmemiz
için bu yasalar çıkmalı diye dayatıyor. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekilleri olarak eleştirilerimizi dile getirdiğimizde, tasarılara karşı
çıktığımızda, hemen "Avrupa Birliğine karşısınız" diye söylem
geliştiriyorsunuz.
Kaldı ki, sivil havacılık
sadece Avrupa Birliği değil, tüm dünyayla entegre, ortak standartları olan bir
sektördür. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuya bu açıdan bakıyoruz ve bu
haliyle, tasarının, sivil havacılık sektörünün sorunlarını çözmeye,
geliştirmeye yetmeyeceğini üzerine basa basa söylüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının genel gerekçesine katılıyoruz. Daha önce yapılan
Yüksek Havacılık Şûrası kararlarının gerekçeye aktarıldığı hemen göze çarpıyor.
Bu nedenle, böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğunda, karşı olmamız
düşünülemez. Ama, tasarının maddeleri incelendiğinde, gerekçeleriyle
örtüşmediğini görüyoruz.
Sivil havacılık
sektörüyle ilgili yeniden bir organizasyona ihtiyaç olduğu da bir gerçektir. Bu
ihtiyaca istinaden, sivil havacılığın gelişmesi ve denetiminin sağlanması için,
gerek kalkınma planlarında gerek yüksek havacılık şûraları kararlarında sivil
havacılık kurulu oluşturulması, bu kurulun malî ve idarî yönden bağımsız olması
yönünde tavsiye kararı alınmıştı. Ancak, bu tasarıda görülüyor ki, bunların
hepsi gözardı edilmiş, hatta 57 nci hükümet döneminde Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulan ve daha sonradan kadük olan sivil havacılık kurulu teşkilat
yasa tasarısından daha geri bir tasarı önümüze getirilmiştir. Tasarının bu
haliyle bizden kabul görmesi beklenemez; çünkü, tasarı, bu haliyle sivil havacılık
sektörünün ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır.
Değerli milletvekilleri,
bilindiği gibi, 1980'li yıllardan itibaren gelişme gösteren sivil havacılık
sektörü giderek büyümektedir, havaalanları sayısı giderek artmaktadır, havayolu
şirketlerinin sayısı her geçen gün artmaktadır. Hızla gelişmekte olan dünyamızda
ülkeler arasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerde önemli unsurlardan
birisi ülkelerarası düzenli hava ulaşım olanağının sağlanmasıdır. Dünyadaki
birçok havayolu şirketi, ülkemize yolcu taşımaktadır. Halen 60 ülkeyle ikili
hava ulaştırma anlaşması bulunmaktadır; bu, yeterli değildir, daha birçok
ülkeyle ikili anlaşmaların yapılması gerekmektedir. Sivil havacılık sektörünün
gelişmesi ve dünya standartlarında denetimin sağlanması için yasal düzenlemeye
ihtiyaç vardır; çünkü, bu sektör, hata kabul etmez. Uçuş ve can emniyetinin
istenen gerekli düzeyde sağlanması, uygun yaptırım gücüne sahip yeni bir
yapılanma içine girmesi kaçınılmazdır.
Değerli milletvekilleri,
yasa tasarısını incelediğimizde, bu haliyle, sivil havacılık sektörünün
ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği, sorunları çözemeyeceği kanısındayım; çünkü,
bu tasarı hazırlanırken, ne sektör temsilcilerinden ne de bu alanda hizmet ve
eğitim veren kurumlardan, kuruluşlardan ve bilim adamlarından görüş alınmıştır.
Hali hazırdaki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, bu yapısıyla ihtiyaca cevap
vermiyor; ama, yeni haliyle de sorunlara çare bulamayacaktır. Her şeyden önce,
kurumda, nitelikli eleman istihdamında önemli sorunlar vardır. Yeni ihdas
edilen kadrolar için öne sürülen şartlara bakıldığında, yıllarca kurumda
yetişen, emek verenler görevlerinden olacaklardır. Kadro cetveli dikkatlice
incelendiğinde, yeni bir kadrolaşma hareketi hemen dikkati çekiyor. Yeni
belirlenen şartlara uymayanlar görevlerinden alınacaklar, yerine yenileri
atanacak; hatta, bu kadrolara kimin atanacağının bile hazırlıkları yapılmış durumdadır.
Kurumda çalışacak personele ek bir olanak da sağlanmış değildir. Özel bütçeli
kurum olmasına rağmen, çalışanlar için ek bir gelir de sağlanmamıştır. Durum
böyleyken, dışarıda 4-5 bin dolar alan bir pilotu, kurumda, 900 YTL maaşla
nasıl çalıştıracaksınız? Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde, bu maaşla,
tecrübeli pilot çalıştırılması pek mümkün olmadığından, uçuş emniyetini nasıl
sağlayacaksınız; çünkü, kimse kuruma gelmek istemiyor! Endişelerimiz vardır ve bunların
mutlaka açıklığa kavuşması gereklidir.
Değerli milletvekilleri,
bildiğiniz gibi, sivil havacılık sektörünün uçuş elemanı ihtiyacının büyük bir
kısmı Türk Silahlı Kuvvetlerinden karşılanmaktadır. Devletin büyük masraflarla
yetiştirdiği pilotlar, bir süre sonra, bu pilotların eğitimine,
yetiştirilmesine hiçbir katkısı olmayan özel şirketlerce, yüksek ücretler
verilerek transfer edilmektedir. Ülkenin güvenliği için yetiştirilmiş pilotlar,
başka amaçlarla çalışmaktadırlar. Son yıllarda Anadolu Üniversitesindeki sivil
havacılık bölümünden mezun olanlar vardır; ancak, tecrübe ve birikim olarak,
yeni olduklarından, henüz, havayolu şirketleri tarafından pek tercih
edilmiyorlar. Burada, öncelikle yapılması gereken, sivil havacılık sektörüne
nitelikli eleman yetiştiren eğitim kurumlarının sayısının artırılarak, ordudan
pilot kaçışlarının önüne geçmek gerekmektedir. Tabiî, bunlar yapılırken,
pilotların hak ettikleri ücretleri almaları da mutlaka sağlanmalıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; havacılık sektörü, bilimsel, teknolojik olarak çok hızlı
gelişmektedir. Bu nedenle, Genel Müdürlük personelinin bu gelişmeleri yakından
takip etmesi, uluslararası havacılık ortamında yer edinmek için personelin
hizmetiçi eğitimi şarttır; ancak, biliyoruz ki, kurum, parası olmadığından,
personelini, bilgi ve birikimini artıracak, gerekli donanımını sağlayacak olan
uluslararası etkinliklere ve kurslara gönderememektedir. Kurum yetkilileri,
farklı çözümlere başvurarak bu sorunu aşmaya çalışıyor.
Devlet Hava Meydanları
İşletmesi veya başka kurum ve kuruluşlar adına personel yurtdışına gönderilmeye
çalışılıyor; ama, böyle olunca da, bu kadar önemli bir kurum aciz duruma
düşürülüyor. Hiç kimsenin, bir kurumu böyle yıpratmaya hakkı yoktur. Durum
böyle iken, yeni tasarıyla bu sorunlara yenilerinin eklendiğini görüyoruz.
Kurum, iyice ayaklar altına alınmaya çalışılıyor.
Bakınız, hükümetin
Meclise sunduğu tasarının "Gelirler" başlıklı 26 ncı maddesiyle,
kurumun gelir kaynakları belirtilmiştir. Bu maddeyle sıralanan gelirler
arasında, (j) bendinde "Yapılacak
her türlü bağış, yardım ve diğer gelirler" ibaresi bulunmaktadır.
Şimdi, bu konuyu biraz
irdelemek istiyorum; çünkü, çok önemli bir konu. Gerçi, bu madde, CHP'li
milletvekillerinin önerisi ve duyarlılığı, AKP'li milletvekillerinin de kabul
etmesiyle tasarıdan çıkarılmıştır; ancak, Bakanlığın yasa tasarısını
hazırlarken ne kadar gayri ciddî olduğunu, kurumları küçük düşürme mantığını
ortaya koymak için bu bağış olayını açmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün görevlerine baktığınızda, durum hemen ortaya
çıkıyor. Tasarıyla bu kuruma verilen bazı görevlere birlikte bakalım.
"Sivil hava
araçlarıyla emniyetli uçuş operasyonları yapmak için gerekli olan önlemleri
almak, denetimler yapmak ve belge düzenlemek, onaylamak, yenilemek, iptal etmek
ve kayıtları tutmak,
Sivil havacılık alanında
faaliyette bulunan ve kurallara aykırı hareket eden gerçek ve tüzelkişilere
uygulanacak idarî ve teknik yaptırımlara ilişkin esasları belirlemek ve bunlar
hakkında yasal işlem yapmak,
…kuralların ihlal edildiğinin tespit edilmesi
halinde, uçuş operasyonlarını ve faaliyetlerini yasaklamak…"
Şimdi soruyorum:
Denetlediğiniz, yönlendirdiğiniz, izin verdiğiniz, gerektiğinde ceza verdiğiniz
faaliyetini durdurduğunuz havayolu şirketlerinden nasıl bağış alacaksınız? Bu
kanunî rüşvet değil midir? Devletin resmî kurumlarına kanunla rüşvet mi
aldıracağız? Rüşvetin ve yolsuzluğun bu kadar yoğun konuşulduğu günlerde,
rüşvet aldıkları ve yolsuzluklara alet olduğu söylenen siyasîlere dokunulmadığı
şu ortamda, rüşveti yasal hale mi getireceğiz?
Değerli milletvekilleri,
neyse ki Türkiye Büyük Millet Meclisi buna "dur" dedi, komisyonda bu
fıkra tasarı metninden çıkarıldı. Bunun yanında, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekillerinin önergeleriyle, tasarının daha birçok maddesi komisyonda
değiştirildi. Komisyon üyesi AKP'li milletvekilleri bile, hükümetin gönderdiği
tasarıyı yetersiz bularak bu önergelere olumlu oylar verdiler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının -hükümetin teklifi ile komisyonun kabul ettiği metne
baktığımızda- birçok maddesinin değiştiğini görüyoruz. Tasarı, geçici
maddelerle birlikte toplam 42 maddeden oluşuyor. Amaç, tanımlar, yürürlük ve
yürütme maddeleri dışında, hükümetin teklif ettiği sadece 11 madde aynen kabul
edilmiş. Hükümetin gönderdiği tasarının dörtte 3'ü AKP'li üyelerin çoğunlukta
bulunduğu komisyon tarafından değiştirilmiş. Genel Kurul çalışmalarımızda da
halen değişiklikler devam ediyor. Bu değişikliklerin birçoğunu önemsiyorum.
Yukarıda da bahsettiğim gibi, kurumun havayolu şirketlerinden bağış alması
önlenmiştir; bu çok önemlidir, bu olanlar komisyonun konuya hassasiyetini
göstermektedir; komisyon üyesi milletvekillerinin aldıkları göreve verdikleri
değeri göstermektedir.
Bakanlıklar tarafından
hazırlanan tasarılar yeterince irdelenmediğinden, üzerinde yeterince
çalışılmadığından, Mecliste büyük değişikliklere uğruyor. Bu, Tarım Sigortası
Kanununda böyle, Lisanslı Depoculuk Kanununda böyle ve en son, 507 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununda böyle ve daha birçok yasada böyle.
Hükümet "ben istiyorum ve bu böyle çıkacak" diyerek direttiklerinde,
çıkarılan kanunlar ya Cumhurbaşkanlığından geri dönmüş -en çok bu dönemde
çıkarılan yasalar Cumhurbaşkanından geri dönmüştür- birçok yasa da,
Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisinin, Cumhurbaşkanının ve anayasal
kuruluşların açtığı davalarla Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
Hükümet, tüm tasarılarını
öyle bir hızla getiriyor ki, ne konunun taraflarının ne de sektör ve bilim
çevrelerinin görüşü alınabiliyor. Hatta, Maliye Bakanlığını ilgilendiren tasarı
bile Başbakanlıkta hazırlanıyor, bakanın haberi bile yok. Bunun için, bakanlar,
kendi kurumlarını ilgilendiren tasarıları bile bu kürsüye çakıp savunamıyorlar,
hele hele milletvekilleri hiç çıkamıyor.
Değerli milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yasaların çıkmasına karşı değiliz. AB uyum
sürecinde, bu yasalar mutlaka çıkarılmalı; ama, uyum sağlayacağız diye
"ben yaptım oldu" mantığıyla yasa yapılmaz. Böyle yaparak, Yüce
Meclise, parlamenter rejime ve demokrasiye zarar veriyorsunuz, Meclisi hiçe
sayıyorsunuz. Bir an önce bu tavrınızdan vazgeçerek, halkın ve ülkenin yararına
olan yasaları yapınız; birlikte, bu Meclisin, hızlı bir şekilde çalışmasını, ortak
aklı kullanma gayreti içerisinde olmasını sağlayalım.
Sözlerimi bitirirken,
beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ören.
Sayın Araslı, bir dilekçe
göndermişsiniz Meclis Başkanlığına ve burada, İçtüzüğün 63 üncü maddesi
gereğince usul hakkında bir söz talebinde bulunuyorsunuz.
Ben, öncelikle şunu ifade
edeyim: Ben, yoklama talebinizi işleme koyarken, milletvekili arkadaşların
isimlerini okuttum; ama, orada -biraz önce tutanakları ben de gördüm- ismi
geçen milletvekili arkadaşlarımızın bir kısmı, Cumhuriyet Halk Partisi
sıralarında ayakta falan değildi, yoktu. Yoksa, o niyette olan bir insanın,
yoklama talebinizi…
OYA ARASLI (Ankara) -
Burayı okuduysanız, ismi geçmiş.
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz efendim.
Daha sonraki oylamalarda
da, her maddede istediniz ve bunların hepsini yerine getirdim. Dolayısıyla,
burada, Başkanlığın bir art niyeti olması kesinlikle söz konusu değildir ve
okunan milletvekillerinden burada bulunanları saydırdım, 18 kişi vardı, gayet
iyi hatırlıyorum. Sayın Birgen Keleş de arka taraftaydı; ama, 19…
OYA ARASLI (Ankara) -
Tutanak burada efendim!
BAŞKAN - Efendim, onları
ben isim olarak okudum; ama, o milletvekillerinin hepsi burada yoktu. Onu izah
etmek istiyorum.
ALİ ARSLAN (Muğla) -
Ayakta olanları okudunuz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hayır efendim…
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bakınız, Sayın Arslan, Sayın Araslı; bu taleplerinizin hepsini,
her madde üzerinde ben yerine getirdim. Eğer böyle bir şey olsa, Sayın
Kapusuz'un söylediği anlamda, hakkın suiistimali olarak hesap etsem, onları bu
şekilde sık sık işleme almazdım; yani, burada, Başkanlık gerekeni yerine
getirmiştir; burada, Başkanlığın herhangi bir şekilde, uygulamasında bir
sıkıntı yoktur.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, eğer müsaade ederseniz -ki, usul konuşmalarında, İçtüzük, Sayın
Başkanın takdirine de bırakmaksızın, usul hakkında konuşma talebi olduğu zaman
verilmesini gerektirir- nerede usul aksaklığı olduğunu kürsüden açıklamayı
dilerim.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
ben şunu diyorum: Hiçbirinize söz verme hakkınızdan dolayı bir sıkıntı duymam,
rahatlıkla da söz verebilirim; ama, burada çıkıp ifade edeceğiniz 22
milletvekili arkadaşımızın, o anda söylediğimde sadece 18'i vardı; bunu ifade
etmek istiyorum. Yoksa, ben, söz olarak size…
OYA ARASLI (Ankara) -
Ben, başka bir hususu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN - Efendim, bir
mahzuru yok; çıkarsınız, konuşursunuz; burası milletin kürsüsüdür,
milletvekillerine açıktır, buyurun konuşun, benim ondan dolayı bir şeyim yok;
ama, şunu söylemek istiyorum: 22 tane milletvekili arkadaşınız o anda orada
yoktu; 18 tanesini okuduklarımızdan saydık ve dolayısıyla, 20'yi
tamamlamadığınız için işleme koymadım; buradaki usul o. Benim yaptığım işlemler
İçtüzüğe uygundur; ama, çok kısa, size bir söz vereceğim; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hangi maddeye göre söz verdiniz Sayın Başkan?
OYA ARASLI (Ankara) -
İçtüzüğün 63 üncü maddesine göre Sayın Başkan söz verdi.
BAŞKAN - 60 ıncı maddeye
göre söz verdim Sayın Kandoğan.
OYA ARASLI (Devamla) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sizin bir kötü niyetiniz
olduğuna ilişkin bir düşünceyle bu söz talebimiz olmadı; ama, bu Yüce
Meclisteki çalışmaların usulüne uygun bir biçimde sürdürülmesinde, gerek burada
görev yapan milletvekillerinin gerekse kamunun çıkarları bakımından çok büyük
bir yarar var. Ben, burada bir yanlışlık olduğuna inanıyorum; ama, bir daha bu
tür yanlışlıkların olmaması için bu sözü almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, biz,
talebimizi bir yazılı dilekçe olarak vermedik. Siz, yoklama talebinde bulunan
arkadaşları, burada, karşınızda ayağa kalkmış olarak görüp isimlerini okudunuz
ve tutanağı getirdik; burada tekrarı olan iki arkadaşımızın ismi var, iki kere
dönülmüş diye, Gürol Ergin'in adı iki kere geçiyor. Onunla, siz, 23 isim
sayarak, yüzlerine bakıp, ayakta duruş vaziyetlerine bakıp tutanağa
geçirtmişsiniz. Bu iki kere ismi geçen arkadaşımız Sayın Gürol Ergin'in bu
vaziyetini de dikkate aldığımız zaman, yoklama talebinde bulunan milletvekili
arkadaşlarımızın sayısı 22 oluyor. Zaten, biz de öyle tespit etmiştik ve öylece
bu işe kalkışmıştık. Bu hususun zabıtlara geçmesini diliyorum. İsim olarak
durum zaten zabıtlara geçmiş vaziyette; ama, bir kere daha açıklık kazanmasını
diledim.
Yoklama talebi, bazen,
arkadaşlarımız, hakkın suiistimali diyorlar. Bakınız, her maddenin oylanması
müstakil bir olaydır. Her maddenin oylanmasında da kabul edilebilmesi için
Anayasanın öngördüğü çoğunluğa ulaşılmış olması gerekir; aksi takdirde, bu
-Anayasa Mahkememiz şekil açısından denetimi fevkalade sınırlı yapmış olmasına
rağmen, Anayasa buna izin veriyor- kabulde yetersayıya ulaşılmamış olması bir
iptal nedeni. Bu nedenle, bu konuda biz hassasiyet gösteriyoruz. Grubumuza
mensup milletvekilleri hassasiyet gösteriyor. Anayasanın öngördüğü
çoğunluklarla bu işlemin yerine getirilmesi gerekiyor; çünkü -hatırlatmama izin
verin- kabul yetersayısı da salonda oylamaya katılanlarla birlikte değişiyor.
Yoklama yapmadığımız zaman ayrı; ama, yoklama yapıldığı takdirde salonda
bulunanların salt çoğunluğudur kabul yetersayısı. Bu oturumları yönetmek
bakımından bu da özenle dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Bu açıklamaları yapmak
için zamanlarınızı almış bulunuyorum ve Sayın Başkana da bu açıklamayı yapmak
fırsatını bana verdiği için çok teşekkür ediyorum. Bundan sonra, umarım, bu
talepler karşısında değerlendirme yapılırken daha dikkatli olunur. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, burada, muhalefette veya iktidarda bulunan, grubuna mensup olan
bütün milletvekili arkadaşlarımız, İçtüzüğün ve Anayasanın kendilerine verdiği
hakları, tabiî ki, kullanacaklardır. Biz, zaten bu hakların kullanılması için
bu görevde bulunuyoruz ve bunun için de, bu görevlerin yerine getirilmesinde
sizlere yardımcı olmak, bizim, hem görevimiz hem sorumluluğumuzdur. Bunu
biliyorum; ama, biraz önceki konuda, burada Kâtip Üye olarak bulunan
arkadaşımız yazdığında, okunan arkadaşlardan 18'i ayaktaydı; bunların bir kısmı
da oturuyordu. Tabiî ki, yoklamada ayağa kalkarak yoklama talebinde bulunması
ve ismi okunduktan sonra o arkadaşın yerine oturması lazımdır. Bunu ifade
ediyorum. Şu anda da içinizde bulunan bazı arkadaşlarınız da biliyor ki, yoklama talebini ben okuduğum
zaman dahi yerinde oturup el kaldıran arkadaşlarınız vardır; bunu da sizlerin
takdirine sunuyordum. Başkanlığın yaptığı geçen defaki işlemde İçtüzüğe bir
aykırılık yoktur, yapılmıştır.
Açıklamaları için Sayın
Araslı'ya da teşekkür ediyorum.
Geçici madde 1'in
oylamasını yapmamıştık.
Geçici madde 1'i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2.-
Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde; Genel Müdür, Genel
Müdür Yardımcısı, Daire Başkanı ve Şube Müdürü unvanlı görevlerde bulunanların
görevleri, bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer. Bu Kanuna göre görevleri sona
eren, kadro ve görev unvanları değişen yahut kaldırılan veya bu Kanunda
öngörülen şartları taşımayan personel ile kadro unvanı değişmeyip bu Kanunda
öngörülen şartları taşıyanlardan idarî hizmet sözleşmesi ile istihdam edilmek
istemeyenler en geç altı ay içinde derece ve kademelerine uygun olmak kaydıyla
Genel Müdürlük veya Bakanlıkta ihtiyaç duyulan diğer kadrolara atanırlar. Bu
personel, atama işlemi yapılıncaya kadar Genel Müdürlükçe ihtiyaç duyulan
işlerde görevlendirilebilir. Bunlar, yeni bir kadroya atanıncaya kadar, eski
kadrolarına ait aylık, ek gösterge ve her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
mali haklarını almaya devam ederler. Söz konusu personelin, atandıkları yeni
kadroların aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer mali
hakları toplamının net tutarı, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda
almakta oldukları aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer
mali hakları toplamı net tutarından az olması halinde, aradaki fark, farklılık
giderilinceye kadar atandıkları kadrolarda kaldıkları sürece herhangi bir
kesintiye tabi tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. Bu madde uyarınca
yapılacak atamalarda ihtiyaç duyulan kadro değişiklikleri 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesinin son fıkrası hükmü uygulanmaksızın
anılan Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre yapılır.
Bu Kanunun yayımı
tarihinde Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne ait kadrolarda
bulunanlardan, birinci fıkra uyarınca görevi sona erenler ile bu Kanunda
öngörülen şartları taşımayanlar hariç kadro ve görev unvanı değişmeyenler Genel
Müdürlüğe ait aynı unvanlı kadrolara atanmış sayılırlar.
BAŞKAN - Geçici 2 nci
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Muğla
Milletvekili Sayın Ali Arslan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALİ
ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 940 sıra
sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; konuşmama
başlamadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Mecliste, gerçekten, seçildiğimiz günden beri çok önemli yasaları çıkardık,
çıkarıyoruz. Bu görüştüğümüz yasa da, inanıyorum ki, önemli, Türkiye'nin
ihtiyacı olan, Türkiye'nin sivil havacılığını uluslararası kurallarla,
uluslararası taleplerle çakıştıracak olan önemli, ihtiyaç duyulan bir yasa;
ama, biliyorsunuz, bugün cuma ve Meclisin olağan çalışma günlerinin dışında
olan bir gün.
Yine, bildiğiniz gibi,
geçtiğimiz günlerde okullar kapandı, üniversite sınavları yapıldı. Bütün
partililerimiz, bütün örgütlerimiz, bütün bize bağlı belediyeler, Meclisin bu
çalışma günlerini de dikkate alarak, üniversite sınavlarının bitmesiyle,
okulların kapanmasıyla etkinliklerini bugünlere yaptılar ve maalesef, birçok
arkadaşımız da çok yakınlarının, partililerinin, arkadaşlarının, hemşerilerinin
bu tür etkinliklerine gitmek zorunda kaldılar ve bugün, biz, bu sıkıntılı
ortamda, sanki en acil yasa buymuş gibi, bu sivil havacılık yasasını
-içinizdeki birçok arkadaşımız da görüşmemizde ifade ediyorlar- işte,
alelacele, zorla, ıkına sıkına, kuralları zorlayarak, var olan insanları yok
sayarak, yok olanları var sayarak götürmeye çalışıyoruz, görüşmeye çalışıyoruz.
Bu kadar önemli midir bu
yasa; elbette önemlidir kendi içinde, sivil havacılığın önemsiz olduğunu
söylemek zor; ama, bakın, benim tanık olduğum başka bir yasa var, geçtiğimiz
günlerde bu kürsüden de bunu dile getirdim. Yıllardan beri her hükümet
döneminde tasarı haline getirilmiş; ama, bir türlü görüşülmemiş, komisyonlarda
görüşülememiş, Özürlüler Yasası. Özürlü yurttaşlarımız bu yasanın komisyonda,
Sağlık Komisyonunda görüşülmesinden, mutfakta hazır hale gelmesinden büyük
mutluluk duydular, sevinçlerini dile getirdiler; ama, bekliyoruz ki Özürlüler
Yasası gündeme gelsin hâlâ. Bu yurttaşlarımızın ihtiyaçları, sanıyorum, sivil
havacılıktan çok daha az önemli değil. Nedense, Meclisin gündemine bir türlü
getirilemedi.
Bu yasanın önemi
neresinde, acaba özürlü yurttaşlarımızın taleplerinden çok daha mı önemlidir
diye bakıyorum; olabilir tabiî, bir ihtiyacı karşılayacak. Yola çıkarken de
yasanın gerekçelerinde anlatılıyor, işte Türkiye'deki sivil havacılığı
uluslararası havacılıkla kaynaştırmak, onların kurallarına uydurmak ve
Türkiye'deki sivil havacılığa da bir disiplin vermek; ama, bu yasa görüşülmeye
başlandıktan sonra yapılan değişikliklerle, bakıyoruz ki, amaç saptı. Sivil
havacılığa ihtiyaç veren, Türk sivil havacılığını uluslararası sivil
havacılıkla yan yana getiren, ihtiyacı karşılayacak olan yasa, tersi yerlere
gitti.
Değerli arkadaşlarım, 21
inci maddede bir değişiklik yaptık; dün gece yapıldı bu değişiklik. Tasarıyla,
sivil havacılıktaki bu örgütlenme içinde yer alacak, görev alacak görevlilerin
en az beş yıllık deneyime sahip olmaları öngörülüyor. Bir değişiklik yaptık,
değişiklikle bu beş yıllık deneyim koşulunu ortadan kaldırdık.
Şimdi, legonun birkaç
parçasını yan yana getirince insan… Bu tasarı elbette önemlidir; ama, asıl
önemi, sanıyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin sivil havacılık alanında da
örgütlenme, kadrolaşma ihtiyacından aciliyeti var gibi geliyor.
Bakın, benzer bir
uygulama Türk Hava Yollarında yapılmış değerli arkadaşlarım. Türk Hava
Yollarının Yönetim Kurulu ve şirketin üst düzey yöneticileri arasında daha önce
uçak şirketi yönetmiş 1 kişi var. Yönetim Kurulu Başkanı İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı kökenli, Genel Müdür öyle, Genel Müdür Teknik Yardımcısı
yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında görev yapmış. Genel Müdür
yardımcılarından 1 tanesi bir havayollarından gelmiş; yani, bir görev tecrübesi
var. Uçak revizyon atölye başkanı, imalat tamir atölye müdürü... Böyle sırayla
gidiyor. Türk Hava Yollarında havacılık tecrübesi olan bir yurttaşımız, bir
görevli arkadaşımız 1 kişi var; 1
kişi yok demeyelim, hakkını yemeyelim.
Değerli arkadaşlarım, dün
yaptığınız bu değişiklikle de maalesef… Sanıyorum, bu, geçici 2 nci madde... Bu
tasarının, bu kanunun Adalet ve Kalkınma Partisinin ne yapmak istediğinin
özeti, bu geçici maddenin içinde. Eski kadrolar lağvedilecek, yok sayılacak,
yeni bir örgütlenmenin önü açılacak, yeni gelecek yurttaşlarda da havacılık
tecrübesi aranmayacak. İnanılır gibi değil değerli arkadaşlarım, inanılır gibi
değil!
Bakın, yine, maalesef,
geçtiğimiz yaz aylarında -bundan bir süre sonraydı; hep dile getirmek insana
hüzün veriyor- bir tren faciası yaşadık. Onun acıları üzerimizdeyken, sivil
havacılık alanında -ki, bu çok daha önemli, Allah korusun- deneyimsiz
insanların göreve getirilmesiyle, sivil havacılık konusunda yapacağımız bir
ihmalle çok daha büyük facialara yol açarız diye şimdiden uyarma ihtiyacını
duyuyor bir sorumlu milletvekili olarak insan. Diğer arkadaşlarım da bu konuda
endişelerini dile getirdiler.
Değerli arkadaşlarım,
kadrolaşma konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisi, sanıyorum, şimdiye kadar
gelmiş geçmiş cumhuriyet hükümetlerinin en hızlısı; rekor üstüne rekor kırıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir
değerli milletvekili arkadaşımız, Bursa Milletvekili, Sevgili Kemal Demirel,
her bakana ve Başbakana, bu atamalarla ilgili, açıktan atamalarla ilgili bir
soru önergesi vermiş. Bütün değerli bakanlarımız bu soru önergesine cevap
vermişler; yalnız, sadece bir bakanlık, Ulaştırma Bakanlığı bu soru önergesine
henüz cevap vermemiş. Sanıyorum, cevap vermek için bu Sivil Havacılık Yasasının
geçmesini bekliyor. O geçtikten sonra bakacağız, göreceğiz, gerçekten kimler,
nerelere, kaç kişi yerleştirdi sivil havacılık alanında ve Ulaştırma
Bakanlığında.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Hiçbir kişi değişmedi.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Şimdi değiştireceksiniz. Amacınız bunu değiştirmek. Üç gün sonra göreceğiz.
ALİ ARSLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir hekim milletvekili olarak, bu tasarıda önemli
bir eksiklik -biraz da teknik şeyler konuşacağım ama- uçuş hekimliğiyle ilgili,
uçuş doktoruyla ilgili, hava tıbbı konusu. Şimdiye kadar, Türkiye olarak en çok
ihmal ettiğimiz, bu konuda bir düzenleme yapamadığımız, bir standart
oluşturamadığımız bir dal.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün en önemli görev ve sorumluluklarından birisi, uçuş güvenliğinin
sağlanması. Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi -dileriz uzunca yıllar
görmeyiz- son dönemde çok fazla tanık olmadık, uçak kazaları… Uçak kazalarında
en önemli faktör, yüzde 70 ile 80 oranında, insan faktörü. Bu, tabiî, sadece
pilotaj ya da uçakta bulanan çalışanların hataları değil, yerde çalışanlar, makinistler,
teknisyenler ya da başka hatalar.
Tabiî, hata yapan, insan
olunca ve insanın özellikle de sağlığı olunca, o konuda yapılacak bir ihmal,
uçuş doktorluğu konusunda, hava tıbbı konusunda yapacağınız bir ihmal, kaza
sayılarında, kazaların oluşum sayılarında önemli artışlara neden olabilir.
Dileriz olmaz; ama, böyle bir ihtimal de var. O açıdan, hava tıbbı konusunda da
bu hazırlamış olduğumuz, çıkaracağımız tasarının önemli eksiklikleri olduğunu
burada bir tespit olarak söylemek istiyorum. Mesela, 8 inci maddenin (o)
bendinde "alkol, uyuşturucu ve diğer uyarıcı maddelerin etkisi altında
iken uçuş operasyon ya da hizmetleri ile ilgili görevlerin ifa edilmemesi için
gerekli önlemleri almak" ifadesi var; ancak, bu önlemleri kim alır, nasıl
alır, nerede alır, bir açıklık bu konuda tespit edilmemiş, bu tasarıda böyle
bir şey yok.
Değerli arkadaşlarım, 4
000 civarında pilotumuz var, 30 000 000'a yakın yurttaşımız da ya da dünya
vatandaşları da bizim havayolu şirketlerimizde, sivil havacılık kurumlarımızda
uçuyor. Gerçekten çok önemli bir rakam bu. Bu konuda, tıp alanında yapacağınız
bir eksiklik, uçağı uçuran pilotun ya da diğer personelin sağlığıyla ilgili
yapacağımız bir eksiklik, önemli, vahim hatalara neden olabilir. Bunun, bu
tasarıda ya da daha sonra yapacağımız düzenlemelerle giderilmesi gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
mikrofona gelmişken, tabiî, ben de, bölgemle ilgili birkaç sorunu dile getirmek
istiyorum. Biliyorsunuz, turizm, son yıllarda ülkemizin önemli gelir
kaynaklarından. 15 milyar dolar civarında turizm gelirimiz var ve bu 15 milyar
dolarlık turizm gelirinin önemli bir bölümü de, benim ilim Muğla İlinden
geliyor. Muğla, 1 120 kilometre uzunluğundaki kıyı şeridiyle, İspanya'nın kıyı
uzunluğundan daha uzun kıyı şeridi olan bir il. Potansiyeli, tek başına, yani,
kaba tabiriyle, İspanya'nın turizm geliri düzeyinde bir gelir düzeyi
getirebilecek potansiyelde Muğla. İnanılmaz koyları var, tarihî zenginlikleri
var, denizi ve güneşi, ormanı... Muhteşem bir kent; ancak, şimdiye kadar
yeterince değerlendirdiğimiz söylenemez Muğla'yı; ama, Muğla, turizmde bir
yandan gelişmeye devam ederken, iki havaalanına sahip oldu. 1980'le başlayan bu
havaalanına sahip olma süreci… Biliyorsunuz, Bodrum-Milas Havaalanı ve Dalaman
Havaalanı. Bir süre sonra, turizmdeki hızlı gelişme nedeniyle, bu havaalanları,
ihtiyaca cevap veremez hale geldiler.
Dalaman Havaalanının,
geçtiğimiz yıl, yap-işlet-devret modeliyle modernize edilme, geliştirilme
ihalesi yapıldı, şu anda devam ediyor. Gerçekten, çalışmalar çok iyi. Ben, Sayın
Bakana buradan teşekkür ediyorum; ama, süresi içinde bitirilmesi konusunda da
duyarlılığımı buradan belirtmek istiyorum.
Bir diğer havaalanımız,
henüz olmayan; ama, yörede büyük ihtiyaç duyulan, yörece talep edilen bir
havaalanı; Marmaris havaalanı. Böyle bir havaalanı yok; ancak, hem Marmaris'te
hem de Datça'da böyle bir havaalanına ihtiyaç var.
Değerli arkadaşlarım,
turizmde önemli bir konu, turistin havaalanından konaklayacağı bölgeye en kısa
sürede gitmesidir. Her iki havaalanı da, Marmaris ve Datça bölgesindeki ulaşım
sorunlarını yeterince çözemiyor. Bodrum Havaalanı, zaten bu bölgeye oldukça
uzak. Dalaman Havaalanından karşılanan bir ihtiyaç bu; ancak, birbuçuk saat
civarında bir yolculuk gerekiyor Marmaris'e ulaşmak için, Datça'ya daha uzunca
bir süre. O açıdan, Marmaris ve Datça arasında yapılacak bir havaalanının, bu
bölgedeki müthiş turizm potansiyelinin -gerçekten koylarıyla, deniziyle
inanılmaz bir bölge burası, gören arkadaşlarımız vardır- hem o bölgenin
gelişmesi, daha da kalkınması hem de ülke ekonomisine katkısı açısından büyük
önem taşıdığını düşünüyorum. Turizm Bakanlığının ve Ulaştırma Bakanlığının bu
konuda gerekli çalışmaları yapmasını, o bölgedeki turizm faaliyetleriyle
uğraşan yurttaşlarımız adına ve o bölgenin yerel yöneticileri adına buradan
talep ediyorum. Sanıyorum, Sayın Bakan, bu talebimiz konusunda da duyarlı
davranır diye düşünüyorum. Şimdiden, yapacağı çalışmalar için de teşekkür
ediyorum kendisine.
Değerli arkadaşlarım,
konuşmamda da anlatmaya çalıştım; bu yasa tasarısı, önemli bir ihtiyaca cevap
vermek üzere yola çıkılmış, bu konuda çalışmalar yapılmış; ancak, gerekli sivil
toplum örgütleriyle, konunun ehli uzman kişilerle yeterince görüşülmeden,
alelacele getirilmiş, bu beğenilmeyen haliyle bile, Mecliste yaptığımız
değişikliklerle, âdeta, Adalet ve Kalkınma Partisinin sivil havacılık alanında
da kadrolaşma amacı taşıyan bir yasa haline geldi. Bu haliyle, sektördeki
ihtiyacı ne kadar karşılar bilemiyorum -dilerim karşılar- karşılayacağına
inanmıyorum; ancak, bu yasanın, Türk sivil havacılığına hayırlı ve uğurlu
olmasını diliyorum.
Yüce Meclisi, sözlerime
son verirken, yeniden, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan.
Sayın Bakanım, kürsüden
mi konuşacaksınız, yerinizden mi?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Yerimden konuşacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün üçüncü gün, sivil
havacılık kanununu görüşüyoruz. Hakikaten, halkımız, havacılığın bütün
detaylarını bu vesileyle öğrenmiş oldu. En azından bu faydası olduğunu
düşünüyorum, yoksa, mutat metinlerden sürekli aynı şeyler tekrarlanıyor; biz de
ezberleme imkânına kavuştuk. Bu da, bizim için iyi bir kazanım. Bundan sonra,
söylenenleri icraatlarımızda hep hatırlayacağız.
Ben, Sayın Arslanın
"bu kanunla bir kadrolaşmanın yolu açılıyor" tarzındakini
değerlendirmesini, doğrusu, çok isabetsiz buluyorum; çünkü, kanunun asıl amacı,
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütünün de öngördüğü niteliklere sahip, çeşitli
görevlerdeki insanlardan havacılık sektörünün oluşmasını sağlıyor, asıl amacı
bu. Böyle bir yapılanmaya giderken de, her kanun çıktığında bütün kadrolar boşa
çıkar, ondan sonra durumu uygun olanlar atanır. Bu, mutat bir uygulamadır. Ayrıca,
durumları uymayanların da, hiçbir hak kaybına uğramadan, eşdeğer görevlere
getirileceği de, geçici 2 nci maddeyle teminat altına alınmıştır. Bu hususun
gözden kaçırılmaması gerekir.
Otuz ayı aşkın görev
süremde, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde sadece bir daire başkanını
değiştirdim; diğer arkadaşlarımın hepsi benimle beraberdir, çalışmalarına devam
ediyorlar. Değiştirdiğim arkadaş, bir uçak pilotudur; görevden aldığım arkadaş,
3 yıllık açıköğretim mezunu, bir spor kulübü başkanıdır, bunu da takdirlerinize
sunuyorum. Bu spor kulübü başkanlığı yapmış açıköğretim mezunu arkadaşımız,
daha sonra, yargı kararıyla tekrar göreve de iade edilmiştir. Yaptığımız kadro
değişikliği budur. Bu kadrolaşmaksa, işte, arkadaki arkadaşlarım en büyük
şahididir; burada görev yapan arkadaşlarımızdır. Biz, burada, havacılık
sektöründen havacılık eğitimi almış, bu konuda deneyime sahip olmuş arkadaşlarımızı
göreve getiriyoruz; yani, siyasî iradenin keyfî atamalarının önüne geçecek
tedbirleri alıyoruz ki, havacılığımız herhangi bir zaafa uğramasın; yani,
temelde, yaptığımız budur.
Bakınız, geçmiş
dönemlerde, genel müdür yardımcılığına edebiyat öğretmeni atanmış; biz
geldiğimizde, Sivil Havcılık Genel Müdür Yardımcısı edebiyat öğretmeniydi.
Bizim, bu kanunun getirdiği şudur: Havacılık, önemli bir alandır; emniyet ve
güvenlik çok önemlidir. Bunun için belirli, asgarî kriterleri olması gerekir ve
bakan müdahale edecek alanlarının -personel anlamında- asgariye düşürülmesi,
kriterlere göre belirlenmesi esas alınmıştır. Tabiî ki, ülkenin havacılık politikasını
siyasî irade belirleyecektir; bunda, hiç şek ve şüphe yoktur. Nereye havaalanı
yapılacağı, nereye uçuş yapılacağı, havacılıktaki hedeflerimizin ne olacağı
bakanlık politikalarıyla belirlenmek zorundadır ve son iki yılda yapılan çalışmalarla
da, ciddî anlamda, havacılığımız ivme kazanmıştır. İç hatlarda yüzde 60'ın
üzerinde, dış hatlarda da yüzde 30'un üzerinde yolcu trafiği artışı
sağlanmıştır. Türk Hava Yollarındaki iki yılda yapılan performans, son yirmi
yılın üzerindedir. İlk defa, Türk Hava Yolları, ölü sezonunda artıyla
kapatmıştır. Yani, 2005'in ilk çeyreğini artıyla kapatmıştır. Türk Hava Yolları
tarihinde yirmi yıldır olmayan bir iştir ve Türk Hava Yolları olsun, onun yanı
sıra, 15 tane özel şirketimiz olsun, bugün ülkenin her köşesine sefer yapmaya
başlamıştır. 150 000 000 olan uçak bilet fiyatları 70 000 000'a kadar inmiştir.
Bunlar, halka yapılan hizmetlerdir; bunu da halkımız görmektedir. Gayet tabiî,
daha iyisini beraber yapacağız.
Şimdi, kazalarda
"efendim kaza olacak..." Yani, herkes kaza olacağını söyleyebilir.
Keşke, gününü, nerede, hangi sektörde olacağını da söyleseniz, tedbirini alsak.
Geçenlerde, Japonya'da tren kazası oldu, bizimkinin tam aynısı, 103 insan
hayatını kaybetti. Yani, keşke bilebilseydik de onları uyarsaydık! Dolayısıyla,
her şey hareket ediyor, hareket olan yerde risk vardır, kaza da olabilir.
Hiçbir şekilde, kazanın olmayacağını, hiçbir yerde, kimse garanti edemez. Yani,
bizim amacımız, kaza olması gibi bir beklenti değil, kazaların olmaması için
gerekli tedbirleri almaktır. Bunu da yapmanın gayreti içerisindeyiz.
Ben, bu yasanın, bu
doğrultuda, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili İnci Özdemir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Feragat ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Alaettin
Güven?.. Yok.
Sayın Mehmet Eraslan;
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, burada,
sizlerle bir konuyu paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Sayın Bakanımız,
yazılı soru önergesine vermiş olduğu cevapta, bugüne kadar 6 adet
yap-işlet-devret modeliyle havaalanı, iç hat veya dış hat noktasında, özelleştirildiğini
ifade ettiler. Antalya Havalimanı Birinci Dış Hat Terminali, Atatürk Havalimanı
Dış Hat Terminali, Antalya Havalimanı, Dalaman Havalimanı, Esenboğa Havalimanı,
Adnan Menderes Havalimanı Yeni Dış Hat Terminal Binası Projesi gibi 6 tane
proje yap-işlet-devret modeliyle özelleştirilmiş.
Tabiî ki, az önce,
özelleştirme mantığını anlatmaya çalışırken sürem iktifa etmedi. Gerçekten,
liberal ekonomilerde özelleştirilmenin olması gerekli mi; gerekli. Dünya ve
Avrupa Birliği bunu yapıyor mu; yapıyor. Fakat, gerek Türk Hava Yoluyla ilgili
gerek Ulaştırma Bakanlığıyla ilgili ve diğer sektörel bazda yapmış olduğumuz
özelleştirmelerde çok kararlı ve çok dikkatli olmak durumundayız. Yani
"özelleştirelim gitsin" mantığıyla hareket edersek, biraz sonra size
okuyacağım sonuç çıkacaktır. Mesela, nedir; Atatürk Havalimanı Dış Hatlar
Terminali özelleştirilirken yap-işlet-devret modeliyle, yolcu başına 15 dolar
garanti verilmiş ve yolcu başına verilen bu 15 dolar garanti dolayısıyla, 12,9 milyon
dolar firmaya para ödenmiş. Yani, bunlar, tabiî ki, Sayın Bakanımızın yazılı
soru önergesinde vermiş olduğu resmî bir cevap.
Antalya'ya bakıyoruz,
Antalya Havalimanında böyle bir sorun yok, doğrudur; fakat, ben derim ki,
Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalini yap-işlet-devret modeliyle
özelleştirirken oraya bir mantığı koymamız gerekiyordu; yani, ileriyi görmemiz
gerekiyordu. Ekonomiye para ödetmemek için, milletin parasını ödetmemek için ve
ekstradan, firmaya da -firma adını söylemek istemiyorum reklam olmasın diye-
fazla para ödememek için öngörülü olmak gerekiyordu, dikkatli olmak gerekiyordu.
Yolcu garantisi iyi hesaplanmalıydı. Yolcu garantisi sağlanamadığı için, o
firmaya, maalesef, devlet olarak, Ulaştırma Bakanlığı olarak 12,9 milyon dolar
para ödemişiz.
Değerli arkadaşlar, az
önce de örnek verdim; TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi söz konusu oldu,
özelleştirildi, Danıştay bozdu. Yani, özelleştirmeye karşı bir mantığı
savunmuyorum; ama, doğru bir özelleştirmenin, kârlı bir özelleştirmenin ve
haklı bir özelleştirmenin olması gerektiğini söylemek istiyorum. Danıştay
TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesini bozdu ve şu an, devlet olarak, tam, geçen yıldan
bu yana, 1 milyar dolar kârdayız. Şimdi özelleştirilsin, bugünkü fiyatlarla 1
milyar dolar kâra girecektir.
Tabiî, ulaştırma
dediğimiz zaman, işte, hava ulaştırma, kara ulaştırma, deniz ulaştırma,
demiryolu ulaştırma gibi bütün bu birimlerin, bütün bu faktörlerin Sayın
Bakanımızın bünyesinde olduğunu anlıyoruz. Türkiye, üç tarafı denizle çevrili
olan bir yer, cennet gibi bir vatan, bir ülke ve deniz taşımacılığı noktasında,
deniz ticareti noktasında, deniz taşımacılığının etkin bir şekilde
kullanılamadığı bir gerçek…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlamanız için 1 dakika süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Denizlerimizi daha etkin, daha verimli, daha rantabl bir şekilde kullanmanın
politikalarını bekliyoruz.
Demiryolları çok ekonomik
ve aslında, emniyetli yolculuk yapılabilecek bir unsur. Bunun Türkiye sathına
yaygınlaştırılması gerekiyor. Gelişmiş Batılı ülkelerde, demiryolları
noktasında güzel gelişmeler var. Biz, demiryolları ağımızı Türkiye'nin sathına
yaygınlaştırdığımız zaman mazot ithalatımız, daha doğrusu akaryakıt ithalatımız
azalacaktır; bu da, millî gelire, millî ekonomiye katkı anlamında olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
kazaların önlenmesi gerekir, ulaşım emniyetinin geliştirilmesi gerekir ve
Avrupa Birliği normlarına kendimizi uyumlaştırırken ülkemizin gerçeklerini de
gözönünde bulundurmamız gerekir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Eraslan.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 940
sıra sayılı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının geçici 2 nci maddesindeki "en geç 6 ay içinde"
ifadesinin "en geç 3 yıl içinde" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Gürol Ergin |
Yaşar Tüzün |
Ramazan Kerim Özkan |
|
Muğla |
Bilecik |
Burdur |
|
M. Vedat Melik |
M. Mesut Özakcan |
Feramus Şahin |
|
Şanlıurfa |
Aydın |
Tokat |
|
|
Mevlüt Coşkuner |
|
|
|
Isparta |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının geçici 2 nci
maddesinin yasalaşması ile birlikte tüm çalışanların görevleri sonlanmaktadır.
Bu uygulama sivil havacılık gibi son derece teknik ve insan yaşamıyla doğrudan
ilgili kurumda büyük bir kargaşa yaratır ve uçuş güvenliğini ciddî olarak
tehlikeye sokar. Bu nedenle atama süresinin 3 yıla uzatılması daha sağlıklı
olur.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Geçici madde 2'yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3.- Genel
Müdürlüğün bu Kanunda belirlenen esaslara göre teşkilatlanmasının
tamamlanacağı, İstanbul ve Antalya temsilciliklerinin kurulup faaliyete
geçeceği tarihe kadar, anılan yerlerdeki görev ve hizmetler daha önce bu görev
ve hizmetleri yapmakta olan birimler veya personel tarafından yapılmaya devam
edilir.
BAŞKAN - Geçici 3 üncü
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir
Milletvekili Sayın Vezir Akdemir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VEZİR
AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma Bakanlığınca
hazırlanan, Bakanlar Kurulunca 14.2.2005 tarihinde kararlaştırılan Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının
geçici 3 üncü maddesi hakkında CHP
Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Hükümet, Türkiye'nin
ulusal varlıklarını satışa çıkarma işini o kadar önemsemektedir ki, alıcıların
bu varlıkları satın almak için öne sürdükleri hemen bütün şartları yerine
getirmektedir; yani, ulusal varlıklarımızı alıcı için daha da kârlı hale
getirmek için, alıcının satış işinden sonra da herhangi bir sıkıntı yaşamaması
için elinden geleni yapmaktadır.
TÜPRAŞ, Petkim, Türk Hava
Yolları ve diğer özelleştirme çabalarında gördüğümüz gibi, ortada garip bir
satış ilişkisi vardır. Hükümet, Türkiye'nin en kârlı işletmelerini en ucuz
fiyattan satmaya; yani, bir an önce elinden çıkarıp uluslararası baskılardan
kurtulmaya çalışmaktadır; çünkü, büyük çoğunluğu uluslararası tekel olan
alıcılar, hükümeti bu kadar gevşek bulmuşken, bu kadar bağımlı hale getirmişken
dahasını da istiyorlar. Sadece işletmeyi almakla yetinmiyor, işletmeyi
çevreleyen hukuku da kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye çalışıyorlar.
İşte, şimdi üzerinde konuşmakta olduğumuz tasarı da böyle bir tasarıdır. Türk
Hava Yollarının özelleştirilmesinden önce, sivil havacılık kurumuyla ilgili
böyle bir düzenlemenin gerekli olduğunun da doğrusu şart olduğu, hükümete IMF
tarafından bildirilmiştir. Zaten kârlı bir işletme olan Türk Hava Yollarını,
özelleştirmeden sonra daha da kârlı ve devlet denetiminden de bağımsız hale
getirecek olan bu düzenleme, aslında, hükümetin özelleştirme programında olan
bir düzenlemedir.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının, az önce bahsettiğim konuyla da bağlantılı bir başka yönü daha
vardır. Küreselleşme sürecinde, ulusal hava sahalarında hâkim olmaya başlayan
uluslararası büyük havayolu tekellerinin baskılarıyla ulusal havayollarının
tasfiyesi, denetimlerinin kaldırılması yönünde politikalar, özelleştirmeci,
IMF'ci hükümetlerin temel politikaları haline gelmiştir.
Yine aynı hükümetler,
aynı tekellerin baskılarıyla, istihdamda esneklik ve toplu iş sözleşmelerinin
etkisinin azaltılması için, sendikasızlaştırma sürecini hızlandırmışlardır.
1980'li yıllarda başlayan
bu emek karşıtı neoliberal politikalar, sivil havacılık sektöründe uçuş
güvenliğini hiçe sayan uygulamalara, işten çıkarmalara, çalışma koşullarının
kötüleşmesine, çalışanların reel ücretlerinin düşürülmesine yol açtı, sivil
havacılık alanında çalışan emekçilerin hakları gasbedildi.
Yine aynı süreçte,
acımasız rekabet koşullarında, büyük havayollarının dayattığı koşulların
belirleyici olduğu havayolları ittifakları oluşmaya başlamıştır. Böylelikle,
dünya pazarı 4-5 büyük havayolu tekeli arasında yeniden paylaşılmaya başlandı.
Bu gelişmelerle, küçük veya orta ölçekli ulusal havayollarının taşeron
şirketler durumuna düşürülmesi hedeflenmiştir. Büyük rezervasyon sistemleri
oluşturularak bu tekeller denetime alındı, böylelikle pazar tamamen kontrol
edilmeye başlandı.
İşte, üzerinde konuştuğumuz
bu yasa tasarısını, bu tekelleşmeye uyum yasa tasarısı olarak da düşünmek
gerekmektedir. Zaten Türk Hava Yolları özelleştirmesi de, aynı sürece uyum için
aynı tekellerin baskılarıyla yapılmak istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu tasarı, havayolları çalışanlarını iş güvencesinden iyice yoksun
hale getirdiği gibi, bu alandaki sendikal yapıyı da tasfiye etme yönünde
maddeler içermektedir. Bu tasarıda, belirtilen kurulda, sendika temsilcisi
yoktur, sendika adı bile geçmemektedir. Bu temel mantık, yukarıda bahsettiğimiz
sivil havacılıktaki uluslararası gelişmelerle, yani çokuluslu tekellerin
karşılarında önemli bir engel olarak gördükleri sendikal haklardan kurtulma
çabalarıyla örtüşmektedir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz sivil havacılığında karmaşık, düzensiz bir yapı vardır. Bunun en büyük
nedeni, yıllardır uygulanan yanlış politikalarla, çarpık, kapitalist bir
mantıkla, zoraki bir özel sektör yaratılmak istenmesi olmuştur. Bir yandan
aşırı teşviklerle kurdurulup, aynı yıl batan havacılık şirketleri, bir yandan
ikram yer hizmetlerinde özelleştirme adı altında, bu hizmetlerin yabancılara
devredilmesi, sivil havacılığımızı düzensiz, kalitesiz, karmakarışık bir yapı
haline getirmiştir.
Son on yıl içinde batan
özel sektör havacılık şirketlerini hatırlayalım. Bunlara ne kadar teşvik kaynak
aktarılmıştır; devlet ne kadar zarara uğratılmıştır; bu alandaki özelleştirme
uygulamalarından dolayı ne kadar kaynak israfı olmuştur; bunların sayısı
meçhuldür. Örneğin, çok yüksek kâr elde ettiğimiz, ulusal gelirimize önemli bir
katkısı olan, ikram kuruluşumuz USAŞ, blok olarak SAS'a satılmış, daha sonra da
tümünü Swissair almıştır.
Yer hizmetlerinde
Avrupa'yla boy ölçüşebilecek kapasitedeki HAVAŞ, yine özelleştirme adı altında
yok pahasına Turgay Ciner'e âdeta ikram edilmiş, Turgay Ciner de daha iki yıl
dolmadan şirketin hisselerinin büyük bir bölümünü Swissair'e devretmiştir.
Bütün bunlar bize
gösteriyor ki, sivil havacılığımızın çarpık bir kapitalist anlayışla
serbestleştirilmesi ve bu alandaki özelleştirmeler, devletin ve elbette
halkımızın yararına değil, uluslararası havayolları tekellerinin yararına olmuştur.
Değerli arkadaşlar,
burada, bu tasarıda hiç dikkate alınmayan, önemsenmeyen bir konuya, sivil
havacılık çalışanlarının çalışma koşullarına da değinmek istiyorum.
Sendikaların da ısrarla
vurguladığı gibi, havayollarındaki uçuş güvenliği için çalışma koşullarında
iyileştirmelerin yapılması gerekmektedir. Diğer çalışanlardan farklılıklar
gösteren uçucu personelin çalışma koşullarını belirleyen bir yasal düzenlemeye
acilen ihtiyaç vardır.
Hükümetin,
özelleştirmeyi, dolayısıyla iş güvencesini ve sendikasızlaştırmayı
kolaylaştırmak için yasa tasarısı hazırlamak yerine, yolcu güvenliğini de
doğrudan ilgilendiren çalışma koşullarını iyileştirmeyi sağlayacak kapsamlı bir
düzenleme yapması gerekmektedir. Oysa, bu yasa tasarısı, sivil havacılığımızı
istikrara kavuşturacak, çalışma koşullarını iyileştirecek, uçuş güvenliğini
sağlayıp, kalitesini yükseltecek bir tasarı değil, IMF'nin ve çokuluslu havayolu
tekellerinin istekleri doğrultusunda alelacele hazırlanmış bir tasarıdır. Türk
Hava Yollarının özelleştirilmesini kolaylaştırmak ve tekeller için daha ballı
hale getirmek için hazırlandığı da açıktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; bu yasa çıkacaktır, eminim. Çünkü, büyükleriniz IMF'ye söz
vermiştir. Bu konuda da sözünüzde duracağınıza inanıyorum. Allahaşkına, IMF'ye
söz vermeden, önce, siz, Türk Halkına söz vermediniz mi?! Bir de o sözü
hatırlasanız ne olur! Ülkemizin güzel insanlarına verdiğiniz sözü lütfen
hatırlayın.
Bu ülkede 20 000 000
yoksul insan vardır. 12 000 000 işsiz insanımız vardır. 1,5 milyon insanımız,
gencimiz üniversite sınavlarının kapısında beklemektedir. Bu gençlerimizi
düşünmeliyiz. Toprağa küsen köylülerimizi düşünelim. Çiftçilerimiz toprağına
küsmüş artık, tarlaya gitmek istemiyor. Bu insanlarımızın çektiği sıkıntıları
düşünelim. Sizin bunlara sözleriniz yok muydu?!
BÜLENT BARATALI (İzmir)-
Traktörlerde mazot yok.
VEZİR AKDEMİR (Devamla)-
Arkadaşım doğru söylüyor. Traktöre mazot bulamıyor belki. Değil mazot, traktörü
yok ki, traktörü sattı. Traktörü hacizle kaybetti.
BÜLENT BARATALI (İzmir)-
Haraç mezat sattı.
FAZLI ERDOĞAN
(Zonguldak)- Eskidendi o, eskiden.
VEZİR AKDEMİR (Devamla)-
Eskisi yenisi var mı?! Bugün eski mi?! Bugün, tabiî ki, size göre çok eskidir.
Bugün gidin köylere, tarlasını eken var mı, tarlasında ürettiği ürününü
satabiliyor mu?! Ürün tarlada çürüyor, haberiniz var mı bundan?! Tabiî ki
haberiniz olmaz, tuzunuz kuru, tuzunuz kuru…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Sivil havacılığa gel.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Söz verdiğiniz yerlere tabiî ki yaparsınız, eminim ki… Tabiî ki haklısınız.
Sayın Başbakanın bir
konuşmasına değinmek istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Değineceğim tabiî ki.
Sayın Başbakan diyor ki
"başı kapalı olan da, kapalı olmayan da benim kardeşimdir, canımdır,
ciğerimdir." Şimdi, Sayın Başbakana soruyorum; o köylü acaba kardeşi
midir, işçi de kardeşi midir, aç kalan, sefil kalan kardeşi midir?! Onlar kardeşi
olamaz. Kimin kardeşinin kim olduğu çok iyi bilinmektedir. Sayın Başbakanın
kardeşi, hayalî ihracatla uğraşanlardır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) -
Hayır!..
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Ne biçim konuşuyorsun?! Hakaret ediyorsun!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Hayalî faturayla uğraşanlardır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Ne alakası var?!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Bunlardır evet… Tabiî ki kardeşi bunlardır. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın
Akdemir... Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Bankacılardır… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Bağırın tabiî, işinize
gelmiyor... İşinize gelmiyor… (AK Parti sıralarından gürültüler)
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Başkanım, müdahale edin.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Haberiniz yok... Haberiniz yok…
AHMET IŞIK (Konya) -
Mahkemede ispatla…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Maddede de vardır, her şeyde de vardır…
AHMET IŞIK (Konya) -
Mahkemede bunu ispatlamanız lazım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Vardır tabiî, kardeşinin kim olduğu vardır. Dava açarsınız… Kardeşinin
olmadığını ispatlasın. Davaya gideriz. (AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Daha fazla konuşma!
AHMET IŞIK (Konya) -
Mahkemede ispatlarsınız.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, böyle olmaz. Bu ülkeye sözleriniz vardır. Bu sözlerinize
sahip çıkmalısınız, sahip çıkacaksınız. Bu ülke, sizden hizmet beklemektedir;
bu hizmeti vermelisiniz. Şayet vermezseniz…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
… geçmişte olduğu gibi, dokunulmazlıkların arkasına sığınmayın da görelim! (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
Saygıdeğer arkadaşlarım,
bir dakika…
Sayın Akdemir,
konuşmanızın arasında aynen şöyle bir ifade geçti -daha sonra tutanakları da
getirteceğim- Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı hakkında "Sayın Başbakanın
canciğer kardeşleri hayalî ihracatçılar" dediniz. Böyle bir ifadeyi kabul
etmemiz mümkün değildir Meclis çatısı altında.
Lütfen, bu ifadenizi
tashih ediniz efendim.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Sayın Başbakan, kardeşinin kim olduğunu ispatlasın, ben de ispatlayayım.
BAŞKAN - Lütfen, bu
hususu tashih ediniz.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Sayın Başkan… (AK Parti sıralarından gürültüler)
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Konuşma be!.. Yalan söyleme! İftiracı!..
BAŞKAN - Sayın Akdemir...
Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Bana hakaret edemez, Sayın Başkan.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) -Konuşma!..
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Terbiyeli konuş!
BAŞKAN - Sayın Kavuştu…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Senin, sözünü geri alman lazım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Almıyorum!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Alman lazım… İftiracı sensin!..
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
Sayın Kavuştu…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Kürsüde adam gibi sözünü kullan; böyle kürsü mü kullanılır!
VEZİR AKDEMİR (Devamla)-
Ben kimseye iftira etmedim...
BAŞKAN - Sayın Akdemir…
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Söylediklerimin arkasında duruyorum; ama "iftiracı" diyen arkadaş
sözünü geri alsın. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Akdemir,
bakınız, konuşmanız sırasında, irticalen konuşmalar sırasında, kastı aşan
cümleler olabilir, sürçülisan olabilir; ama, deminki söylediğiniz ifadeyi,
yani, Meclis çatısı altında, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına karşı
kullanamazsınız, böyle bir ifade olamaz, bunu kabul edemeyiz; lütfen, bu
sözünüzü tashih ediniz.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) -
Sayın Başbakan, bu milletin, herkesin kardeşi olduğunu ispatlasın, ben de
sözümü geri alırım; ispatlasın bakalım hele… Sahip çıkıp çıkmadıklarını,
görüyoruz hepsini.
Teşekkür ediyorum
hepinize; sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Bir de alkışlıyorsunuz…
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Sözünü geri alsın!
BAŞKAN - Sayın Fatsa…
Arkadaşlar, bir dakika…
Sükûneti sağlar mısınız; lütfen…
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Burası hakaret kürsüsü mü?! Sivil havacılıksa, çık konuş!..
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Ben kimseye hakaret etmedim; ne hakaretinden bahsediyorsun!
BAŞKAN - Sayın Şahin…
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, söz istiyorum. Sayın Akdemir, Grubumuzun Başkanına ve Sayın Başbakana
hak etmediği bir ithamda bulunmuştur.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
Grup adına size konuşma hakkı veriyorum; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK Parti Grubu adına,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun…
İBRAHİM KÖŞDERE
(Çanakkale) - Ucuz politika, ucuz…
BAŞKAN - Sayın
Köşdere…Hatibi dinleyelim efendim.
AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP
FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşülüyor. Biraz
önce, tasarının geçici 3 üncü maddesinde söz alan, muhalefet partisine mensup,
İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir, maddenin ve tasarının genel ilkeleri ve
içeriği dışına çıkarak, Sayın
Başbakanımızı, aynı zamanda Grubumuzun da Başkanı olan Sayın Başbakanımızı bir
ülkenin başbakanına yakışmayacak birtakım ithamlarla itham etti, birtakım
sözlerle itham etti. Ben, bu durumu tashih etmek, düzeltmek üzere Grubum adına
söz aldım.
Değerli arkadaşlar,
ölçünün de bir sınırı vardır. Elbette ki, muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımız, çıkıp, burada, bu tasarıyla ilgili veya tasarının maddeleriyle
ilgili itirazlarını, tenkitlerini, tekliflerini yapabilirler. Bu, en tabiî
haklarıdır ve her madde üzerinde konuşma hakkını kendilerine İçtüzük vermiştir;
ama, hiçbir yasa, hiçbir içtüzük, bu kürsüden bu ülkenin Başbakanına iftira
etme hakkını kimseye vermemiştir.
Değerli arkadaşlar, 3
Kasım 2002 tarihinden beri, Türkiye'de, sosyal kesimlerin standartlarını
değiştirme noktasında canla başla yapmış olduğumuz gayretler ve çalışmalar
kamuoyunun takdirindedir. Bu süre içerisinde, toplumun bütün kesimlerine
devletin bütün imkânlarını seferber etmek suretiyle -ihracatçısından
ithalatçısına, yatırımcısından sanayicisine, işadamından esnafına, çalışanından
köylüsüne, çiftçisine, memuruna kadar- devletin bütün imkânlarını azamî
sınırları zorlayarak hakkaniyet içerisinde vatandaşımıza vermenin gayreti
içerisinde olduk.
Sayın Başbakanın kimin
kardeşi olduğunun anlaşılması açısından söylüyorum. 1990'lı yıllardan 2005'li
yıllara kadar özelleştirme gerekçesiyle mağdur edilmiş yaklaşık 10 000
insanımıza hiçbir hükümetin vermediği, veremediği haklarını Sayın Başbakan
onlara iade etmiştir. Bu ülkenin dargelirlisine, emeğiyle, alınteriyle
geçinenlere, bu süre içerisinde, Sayın Başbakanımızın direktifleri doğrultusunda
yapılan çalışmalar ve iyileştirmeler herkesin gözü önünde olmuş ve bilgisi
dahilinde olmuştur. Hiç kimse, bir ülkenin başbakanına "hayali
ihracatçıların kardeşi" diyemez. Bu, en hafif ifadesiyle, Sayın Başbakana
ve onun şahsında temsil ettiği makama saygısızlıktır. Bu sözü, sözün sahibine
aynen iade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Kimin kimin kardeşi
olduğunun, kimin kimin yanında olduğunun değerlendirmesi aziz milletimize
aittir. Aziz milletimiz, bu değerlendirmeyi en güzel şekilde yapmış ve herkese
de layık olduğunu hakkaniyetle vermiştir; onun için de, Sayın Başbakana olan
güveninden dolayı, onu Başbakanlık makamına oturtmuştur.
Değerli arkadaşlar,
tenkitlerin bir ölçüsü olması lazım, konuşulanların bir ölçüsü olması lazım.
Hiç kimse, bu kürsüde, Meclisin kürsüsünde yetkisini ve maksadını aşan konuşma
yapma hakkına sahip değildir; hele hele bir ülkenin başbakanına iftira etme
hakkına hiç mi hiç sahip değildir.
Onun için, ben, sadece bu
konuyu düzeltmek, bu konuyla ilgili Grubumuzun görüşlerini ifade etmek için
huzurlarınıza çıktım. Çok merak ediyorsanız, Sayın Başbakanın bir kardeşi
vardır; belki, ismini bile duymadınız; Mustafa Erdoğan. Ne basında duydunuz ne
kamuoyunda gördünüz ne de herhangi bir yanlışla onu yan yana getirdiniz.
Evet, Sayın Başbakan,
Türkiye'de, siyasî kanaati, inancı, dinsel tercihi, etnik kökeni ne olursa
olsun, yetmişiki milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kendisine kardeş
olduğunu bütün açıklığıyla kamuoyuyla paylaşmış bir büyük erdemin sahibi
insandır; herkese mesafesi aynıdır, herkese uzaklığı ve yakınlığı aynıdır. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Bir kere daha ifade
ediyorum; bu sözü sahibine aynen iade ediyorum, ona daha çok yakışır diye
düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Yetmişiki milyon kişi içerisinde hayalî ihracatçı yok mu?! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar…
Şahsı adına, Adıyaman
Milletvekili Sayın Hüsrev Kutlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sürenizi aşmayacağınızı
ümit ediyorum Sayın Kutlu.
Buyurun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ben, nezih bir ortamda
devam eden tartışmalarda, sadece ve sadece Adıyaman Havaalanına uçak seferleri
başlatan Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım'a teşekkür etmek için söz
almıştım. Bunun dışında…
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Yağcılık yakışmıyor sana!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sataşmalara, hepimizin yüreğini sızlatan sataşmalara Sayın Grup
Başkanvekilimiz cevap verdiler; ancak, sıkıntı arkadaşımızdan kaynaklanmıyor.
CHP Grubu konuşma metinlerini hazırlarken, arkadaşımıza 10 dakikalık konuşma
hazırlamış; tam 10 dakikanın bitiminde Sayın Akdemir'in elindeki metin bitti.
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
lütfen, sataşmaya sebebiyet vermeyelim. Lütfen efendim…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Âdeta, pleybekten sonra ses düzenin bozulması gibi, birdenbire,
havaalanından traktöre, tarlaya, oradan da Sayın Başbakana tosladı. Sayın CHP
Grubunun, gerçi, işlerine karışmak benim görevim ve haddim değildir…
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Doğru söylüyorsun...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - ... ama, arkadaşlarımız eğer 15 dakika söz istiyorlarsa, 15
dakikalık metin hazırlarlarsa, böyle vahim sonuçlar doğurmaz diye düşünüyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sizleri ve özellikle
Meclisin tüm çalışmalarını büyük bir titizlikle takip eden Fehmi Amcamı
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Geçici madde…
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Efendim, Sayın
Araslı?
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuyla ilgili, aslıyla ilgisi olmayan,
gerçekle ilgisi olmayan birtakım yakıştırmalar yapılmıştır.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) -
Oya Hanım grup başkanvekili mi Sayın Başkan?
BAŞKAN - Efendim?..
OYA ARASLI (Ankara) - Bu
Grubun bir üyesi olarak söz hakkı kullanmak istiyorum.
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun üyesi.
OYA ARASLI (Ankara) -
Mensup olduğum Grupla ilgili…
RAMAZAN TOPRAK (Aksaray)
- Yok böyle bir şey Sayın Başkan.
OYA ARASLI (Ankara) -
Mensup olduğum grupla ilgili küçük düşürücü birtakım yorumlar yapmıştır. Bu
Grubun bir üyesi olarak söz hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Araslı,
yerinize oturur musunuz.
Saygıdeğer arkadaşlarım,
şunu ifade etmek istiyorum ve özellikle, seçtiğiniz bir Başkanvekili olarak
ben, mümkün olduğunca buradan konuşmalara katılmamak ve rutin olarak idare
etmek gayretinde olan bir arkadaşınızım. Kimsenin sözlerine falan da yorum
getirmek niyetinde değilim bu konuda; fakat, zaman zaman kürsüye çıkıp konuşan
arkadaşlarımızın cümlelerinin arasında -çokça tekrar ediyorum belki bunu-
sürçülisan olarak veya kastı aşan cümleler olarak birkısım cümleler kullanılıyor.
Hakikaten biraz önceki konuşmada kastı aşan cümle kullanıldı, kastedildi ve
ona, ilgili grup başkanvekili arkadaşımız, İktidar Partisi Grubu adına cevap
verdi.
Sayın Kutlu'nun konuşması
sırasında, herhalde, siz, ifadeler olduğunu söylüyorsunuz. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına değil belki, ama, bir milletvekili olarak, kısa bir
açıklama yapmak istiyorsunuz. Ben, şahsen, orada bir şey vermedim; ama, şu güne
kadar, şu ana kadar sükûnetle yürüttüğümüz bu Meclis çalışmalarının, yine, aynı
şekilde devam etmesi için, belki sizin açıklayacağınız bir iki cümlelik bir
ifade olması maksadıyla, mikrofonunuzu açtıracağım.
Yerinizden vereceğim
Sayın Araslı, istirham edeyim.
Mikrofonunuzu açıp, kısa
bir açıklama rica edeceğim, sonra çalışmalarımıza devam edeceğiz.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Sayın Başkan, grup başkanvekili değil.
BAŞKAN - Sayın Kavuştu,
hayır, grup adına değil, kısa bir... Sataşma gerekçesiyle vereceğim, grup adına
konuşmuyor; yani, grubu temsilen konuşmayacak efendim.
Evet, buyurun Sayın
Araslı, kısa bir açıklama rica edeyim.
Buyurun efendim.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Burada, mensubu olduğum
grup içerisindeki bir milletvekili hakkında "Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
eline yazılı olarak yazıp konuşmaları veriyor. O konuşma 10 dakikayı aştığı
için bu şekilde konuşmalar yapılıyor" şeklinde birtakım sözler söylenilmiş
olmasını, doğrusu, Grubumu küçültücü, Grubumun mensubu olan milletvekillerini
küçültücü bir yaklaşım, bir düşünce tarzı olarak görüyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubundaki hiçbir milletvekili, bir başkasının eline bir şeyleri yazıp
tutuşturacağı durumda değildir. Herkes buraya birtakım düşünceler üretebildiği
için gelmiştir. Bir kanunun maddesini değerlendirebilecek ve onun hakkındaki
görüşlerini ifade edebilecek bir durumdadır. Belki arkadaşım kendisi böyle bir
uygulamadadır, böyle bir uygulama içerisindedir. Kendisine mütemadiyen, bu
kürsüde neler söyleyeceği yazılıp veriliyordur; ama, Cumhuriyet Halk Partisinde
işler böyle değildir.
Bu hususun açıklığa
kavuşması için bu sözü söylemek ihtiyacını duydum ve belki bu konuyla ilgisini
kurabilirsiniz, belki kuramazsınız; ama, ben çok yakından ilgili olduğunu
söylüyorum, düşünüyorum; eğer, bu kürsülerde, bizleri rahatsız eden birtakım
ifadeler dile getiriliyorsa, bu, hakkında dokunulmazlık dosyası bulunan
kimseler hakkında her yerde birtakım yorumlar yapılmış olmasındandır. (AK Parti
sıralarından "ne alakası var" sesleri) Eğer bu dosyalar bir an önce
görüşülüp açıklığa kavuşursa, öyle zannediyorum ki, kimseyi rahatsız edecek
konuşmalar, o dosyalar sonuçlandıktan
sonra yapılmayacaktır.
Teşekkür ederim efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Araslı.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Ben de yerimden…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan, yerimden söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
oturur musunuz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Sayın Hüsrev Kutlu Anayasa Komisyonu üyesi bir arkadaşımızdır.
Belki burada latife babında Sayın Araslı'nın bir ifadesi olmuştur. Sayın Kutlu,
her halükârda, her zeminde kendi konuşmasını hazırlayıp, çıkıp kürsüye
irticalen de konuşacak bir kabiliyete ve yeteneğe sahiptir.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan… Sayın Başkan…
BAŞKAN - Sayın Kutlu…
Bu yeteneğe sahiptir;
dolayısıyla, böyle bir sıkıntısı filan olamaz. Bunları bir karşılıklı nazire,
latife kabul ediyorum.
Sayın Kutlu, lütfen
oturun, istirham edeyim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan, benim buradaki konuşmalarımda hiçbir zaman metne
dahi bağlı kalmadığımı ve metin de olmadığını en iyi Sayın Araslı bilir.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Yani, konuşma hakkı verdiniz mi Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Tamam, Sayın
Kutlu…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Ben, şunu iddia ediyorum…
BAŞKAN - Sayın Kutlu…
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Arkadaşımız, biraz önce yaptığı konuşmayı, elindeki kâğıdı indirip
bir daha yapsın, göreyim ben.
BAŞKAN - Sayın Kutlu,
istirham edeyim…
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, geçici 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 20.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.26
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 117 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
940 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz; ancak, daha önce,
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
No: 158 24.6.2005
Danışma Kurulu Önerisi
24.6.2005 tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 957 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48
saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 955 sıra sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, 4 üncü
sırasına alınmasının; Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Faruk Çelik Haluk
Koç
AK Parti Grubu Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu
Başkanvekili Başkanvekili
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
Danışma Kurulu önerisini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
940 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/995) (S. Sayısı: 940) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.
Geçici 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Bakanlık Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğü hizmetleri ile ilgili olarak Bakanlığa karşı açılan davalardan;
a) Adli davalar 4353
sayılı Kanuna göre Maliye Bakanlığınca,
b) İdari davalar
Ulaştırma Bakanlığınca,
Takip edilir ve
sonuçlandırılır. Sonuçlanan ve kesinleşen kararlar gereği için Genel Müdürlüğe
intikal ettirilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram
Meral; buyurun. (Alkışlar)
Sayın Meral, sürenizi
birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Geçici 4 üncü madde üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
saygıdeğer milletvekilleri burada konuşurken ufak tefek gerginlikler oldu;
kendi kendime oturdum, orada düşündüm, acaba dedim, neden -bundan önce- grup
başkanvekillerimiz oturup anlaştıkları takdirde yasalar oybirliğiyle çıkıyor,
uyum sağlanıyor ve sorun olmuyor, gerginlik olmuyor, dargınlık olmuyor,
kırgınlık olmuyor? Neden bugün bazı gerginliklere birlikte muhatap olduk? Bunu,
birçoğunuz biliyorsunuz değerli arkadaşlarım. Biz, her şeyden önce, birbirimize
karşı güven verici, birbirimize karşı söz verdiği zaman sözünü yerine getirici
tavırların, davranışların içerisinde olmak zorundayız.
Geçmişte -burada oturuyor
Grup Sayın Başkanvekilim, ifade etmeden geçemiyorum- birçok kez burada yasa
getirilirken bazı yasalarda itirazda bulundum, dedim ki: Değerli arkadaşlarım,
ben, bir 12 Eylül fırtınası yaşamış arkadaşınızım. Bazı yasa maddelerinde öyle
atıflar var ki, 12 Eylül döneminde bile böyle maddeler gelmedi; ama, buradan
oylandı geçti, bilahara farkına vardınız, getirdiniz, tekriri müzakere
yaptınız, ben de size teşekkür ettim.
Şimdi, Sayın Fatsa
konuşurken, bir arkadaşımın konuşması üzerine, Sayın Başbakanımızın -ki, öyle
olması gerekir- yetmiş milyonu kucakladığını, hepsinin onun kardeşi olduğunu
söyledi ve yetmiş milyon içerisinde hiçbir ayırım gözetmediğini burada ifade
etti, hep birlikte dinledik. Aklıma şu geldi: Acaba esnaflar da buna dahil mi?
HASAN KARA (Kilis) -
Dahil, dahil…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Eğer, esnaflar buna dahil ise Sayın Grup Başkanvekilim, Odalar ve
Borsalar Birliğine yaptığınız işlemi, Ziraat Odalarına yaptığınız işlemi neden
esnafa yapmadınız? Eğer, Sayın Başbakanım, sayın milletvekillerim, bütün halkı
bir kucaklıyorsa, bir pire uğruna yorgan yakmıyorsa, kişiye münhasır yasa
çıkarmıyorsa, o zaman, bir tekriri müzakereyle Saygıdeğer Başkanım, bunun da
düzeltilmesi gerekir; bu son derece üzücüdür. Anadolu’da sözünü yerine getiren
insana verilen unvan farklıdır, sözüne inanılmayan, söz verip, sözünü
tutmayanlara başka unvan verirler. Ben, hiçbir zaman, AK Partiyi, söz verip de
sözünü tutmayan insan olarak düşünmüyorum, öyle bir unvanı hiçbir zaman sizlere
yakıştırmıyorum. Değerli arkadaşlarım, umuyorum ki, bu yanlışlıktan döneriz.
Sayın Başkanım, sizi de üzmüştür, bunun canlı şahidiyim. Kaşla göz arasında,
hoş olmayan bir işlem yapılmıştır. Ben, sizin buyurduğunuz sözü senet kabul ediyorum.
Sayın Başbakanımız, eğer, yetmiş milyonu kucaklıyorsa, hiçbir ayırım
gözetmiyorsa, bu yasanın da düzeltilmesini sizden özellikle bekliyorum, Yüce
Meclisinizden bekliyorum değerli arkadaşlarım.
ENVER YILMAZ (Ordu) -
Cumhurbaşkanı onayladı.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sen halen orada mısın?!
ENVER YILMAZ (Ordu) -
Cumhurbaşkanı onayladı esnafları…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben başka bir şey konuşuyorum, farkında mısın?!
Konuşan Grup
Başkanvekili, Başbakan adına, Başbakanı temsil ediyor -Başbakandır Grubunuz, o
da onu temsil ederek konuşuyor- onun için, değerli arkadaşlarım, şayet, eğer,
yetmiş milyonu kucaklıyorsanız bunun düzeltilmesi gerekir, aksi takdirde, bu, Yüce
Mecliste ve halkta telafisi mümkün olmayan iz bırakır; unutmayın bunu. Bu
lafımı iyi anla.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; bu görüştüğümüz yasa tasarısı, elbette ki, çok önemli bir
kuruluşumuzla ilgili bir yasa tasarısıdır. Biz, geçmişte 3 müesseseyi çok
önemserdik, ulaşım anlamında tabiî ki; karayolları, havayolları, demiryolları;
tabiî, denizyolları da vardır. Şimdi, burada, bu müesseseyle ilgili yasa
tasarısı görüşülüyor ve Avrupa uyum yasaları oluyor değerli arkadaşlarım bunlar
da. Sayın Bakanımız gitmediyse, buradaysa, kendisine kolaylıklar diliyorum
değerli arkadaşlarım; ama, zor ve uzun bir yoldayız.
Geçen hafta bir konuşma
için beni Almanya'ya çağırdılar değerli arkadaşlarım. Türk-Alman karışımı bir
toplantıya katıldım. Oradaki arkadaşlarımız, bu Avrupa Birliğiyle ilgili
verdiğimiz tavizlerden son derece rahatsız olduğunu ifade ettiler. Hatta,
Almanya'da bir şehirde sözde Ermeni soykırımının anıtını dikmişler ve altına da
"Osmanlı 1,5 milyon Ermeni'yi katletti" diye yazmışlar. Bu, bizim oradaki
vatandaşlarımızı son derece rahatsız etti, son derece üzdü.
Bir şeye daha şahit
olduğumu arz etmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bir lokantada yemek yerken,
bir hacı geldi, benden rica etti, evinde bir çay içmemi söyledi. Gittim…
"Aklıma bir konu geldi" dedi. Bakınız, televizyonda izliyoruz, yirmi
yıl özelleştirme yapmışız -televizyon yayın yapıyor- 1983-2003 ve 244 kuruluşu
satmışız. Elde ettiğimiz para 10 milyar dolar.
Hacı bana bir şey
anlattı, aklım durdu. Dedi ki: "Başkan kandırıldık." Üzüldüm de…
Nasıl oldu?.. "Ben, tersanede çalışıyordum; ben, yüzünü yıkamadan
arkadaşlarımı tanımıyordum, böyle kazandım parayı" dedi. Peki ne oldu
Hacı?.. Dedi ki: "Dolaştık, gezdik, KOMBASSAN 6 milyar doları vurdu
götürdü; tespitli."
Şimdi, aklıma şu geldi,
kusura bakmayın da; yani, 244 müesseseyi satacağınıza, bu zatı muhtereme bir
kez daha Avrupa'yı dolandırsaydık, herhalde, 12 milyar doları bize getirirdi,
ne özelleştirmenin derdini konuşurduk ne de binlerce insanın mağdur olduğundan
bahsederdik.
Sayın milletvekilleri,
bunun, şakaya alınır, yunulur hiçbir tarafı yok. Oradaki kandırılan,
dolandırılan insanlar kan ağlıyor. İktidarsınız, bu dolandırıcılardan, bu
vurgunculardan, bu soygunculardan lütfen hesap sorun; sizden özellikle rica
ediyorum.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Bağımsız yargı…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bağımsız yargı… İşinize geliyorsa bağımsız yargı, işinize gelmediği
zaman başka türlü.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Siz de işinize geldiği zaman iktidar, işinize geldiği zaman muhalefet...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, iktidar olursunuz...
Bakın, muhterem
arkadaşlarım, ben bir şeyi özellikle ifade etmek istiyorum. Sayın Başbakanınıza
bir şey konuşulduğu zaman rahatsız oluyorsunuz. Sayın Başbakanınız meydanlarda,
halka, çıkıp "üç yıl benden bir şey beklemeyin" demedi mi; dedi değil
mi? Peki, üç yıl doldu…
HASAN KARA (Kilis) - Yok, dolmadı daha. Tarihi iyi hatırla Bayram
Bey, ihtiyarlık etme…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bir balta sapı kalmış, etme... Baltayı bilir misin, bir balta sapı,
1 metre kalmış.
HASAN KARA (Kilis) - Yok,
daha uzun zaman var.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Peki.
Yani, 10 000 000 …
BAŞKAN - Sayın Meral, bu,
sohbet değil, bu, Genel Kurula hitap; lütfen, Genel Kurula hitap edin.
HASAN KARA (Kilis) -
Güzel konuşuyor Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, siz
de hatibe laf atmayın; rica ediyorum.
Buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Vallahi, Sayın Başkanım, laflar doğruysa sohbet de olsun; zararı
ne!
BAŞKAN - Sayın Meral, bir
de şu cümlenizi düzeltmenizi rica ediyorum: "Başbakanınız" diye hitap
ettiniz; bu Parlamentodan çıktığına göre, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
hepimizin başbakanıdır.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkanım, ben, yıllardır, meydanlarda hükümetleri eleştirdim,
yurt dışına gittim, toz kondurmadım. Her nedense, bana karşı bir
rahatsızlığınız var.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Burası meydan değil.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sizleri birisi burada eleştiriyor, ben zatıâlinizi destekliyorum,
siz bana tepki gösteriyorsunuz. Bunu bir türlü anlayamıyorum; allahaşkına…
RECEP KORAL (İstanbul) -
Biz sizi severiz Sayın Meral, yapmayın.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, üç ay sonra 10 000 000 işsize iş bulacak
mısınız?
HASAN KARA (Kilis) - Üç
ay değil…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Beş ay sonra?..
HASAN KARA (Kilis) - Altı
ay sonra…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, emekli arkadaşlarınız halen ucuz ekmek
kuyruğunda, pazarlardan artık sebze topluyor; bunları düzeltecek misiniz?
Memurlar kan ağlıyor, bunları düzeltecek misiniz? Yani, bir şey konuşulduğu
zaman bunlara tahammül edin. Neden bunları söylüyorum; geçmişte, halkımız,
koalisyon hükümetlerinden şikâyetçiydi, tek başına bir partiyi iktidar etti.
Şimdi ne diyor biliyorsunuz; bunu siz de duyuyorsunuz, içiniz yanıyor; ama, ne
yapacaksınız, bir şey
söyleyemiyorsunuz. Ne diyorlar biliyor musunuz; tek partiyi getirdik de
ne oldu!.. Vatandaş siyasetten soğuyor. Vatandaşın siyasetten soğuması demek,
vatandaşın parlamenter sisteme karşı sevgisinin azalması demektir. Bunları
lütfen kabullenelim değerli arkadaşlarım; bunların gülünecek, kulakardı
edilecek hiçbir tarafı yoktur.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bir arkadaşımız, Hava Yollarında işçilerin toplusözleşmesi bitmediği
için işlerin yavaşladığını söylüyor. Sayın Bakanımızdan ben özellikle rica
ediyorum; bir an önce, yalnız onlarınkini değil, kamudaki bütün
toplusözleşmeleri bitirelim ve işçilerin bu beklentisi ortadan kalksın.
Ayrıca, bir konuyu da
yine özellikle ifade etmek istiyorum. Buyurdunuz ki "ben, bugüne kadar,
bir memuru görevinden değiştirdim" dediniz.
Burada birçok şeyi ortaya
koyduk değerli arkadaşlarım. Köy Hizmetleri kapatılırken burada feryat ettik,
yanlış yapılıyor dedik, binlerce insan, yüzlerce insan oturuyor, para
ödüyorsunuz değerli arkadaşlarım. İşler daha iyi mi gitti?!
Sosyal Sigortalar Kurumu
-ben işçilerden bahsetmiyorum, görevden alıp oturttuğunuz mühendislerden
bahsediyorum- için bu iş yürümez dedik; bilgimizi, görgümüzü, başımızdan
geçenleri sizlere anlattık. Kuyrukları kaldıracaktınız, eczanelerin önünde
birikenleri kaldıracaktınız; daha beter oldu değerli arkadaşlarım. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
HASAN KARA (Kilis) -
Elinsaf Bayram Bey! Sen söylediğine inanıyor musun?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Daha beter oldu, beterin beteri oldu.
Şimdi, Sayın Bakanın,
geçici 2 nci maddede belki gözünden kaçmamıştır. Diyor ki, "hiçbir zatın
görevine son vermeyeceğim; ama, onları bir yerde bekleteceğim."
Saygıdeğer Bakanım, peki,
yazık değil mi; bu yetişmiş insanları bir tarafta bırakıp da yepyeni bir kadro
düzenlemenin bir âlemi, bir anlamı var mı?! Avrupa Birliğine giriyoruz!.. Otuz
sene genel müdürlük yapmış, binlerce hükümet değişmiş; ama, genel müdür işinin
başında duruyor. Bizde her siyasî parti geldiği zaman, doğrudur, bir müsteşarı
değiştirir, benzeri kişileri değiştirir; ama, şube müdürüne kadar, evrak
memuruna kadar inmenin bu ülkeye ne getirisi var değerli arkadaşlarım?!
Özelleştik,
özelleştiriyoruz; özelleştirin bakalım; ama, Avrupa'daki, dünyadaki özelleştirmeler
bizimki gibi değil. Kaptı, kaçtı, götürdü… İşte, yirmi yıl içerisinde 244
kuruluş satılmış, Türkiye'ye geliri 10 milyar dolar ve bunun büyük bölümü de
nedir biliyor musunuz -ikinci bir KİT'tir Özelleştirme İdaresi- orada etüt
yapan, araştırma yapan insanlara oradan para ödenmiştir. Sıfıra sıfır elde var
sıfır, değerli arkadaşlarım.
Bunlar bizim ortak
sorunlarımız saygıdeğer milletvekilleri, bunlar ülkenin sorunları. Ben, bütün
toplantılarımda şunu demişimdir: Bu ülkeye bir çivi çakanın, işçinin hakkını
verenin, devlete vergisini verenin -böyle bir işveren varsa, gelsin, omzumda
taşıyayım- başımın üzerinde yeri var. Yine onu söylüyorum; ama, kusura
bakmayın, öyle yanlışlıklar yapıyorsunuz ki, bir SSK'nın -işte, söyleyeceğiz
bunları- prim borçlarının affını getiriyorsunuz, şimdi kimse prim yatırmıyor.
Kendisinin yatırmadığını bir tarafa koy, işçiden kestiğini de yatırmıyor. Şimdi
bunlar doğru mu değerli arkadaşlarım?!
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) - Belli bir tarihe kadar olan kısmını affediyor.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, sen de yatırmamışsan rahatsız olursun elbette ki.
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) - Benimle alakası yok.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yoksa, niye doğruya doğru demiyorsun?!
AHMET KOCA
(Afyonkarahisar) - Belli bir tarihe kadar olan kısmını affediyor.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, sen bana öğretme; benim ömrüm o işlerin içerisinde geçti.
Şimdi, IMF istiyor, Dünya
Bankası istiyor... Bir yasa getirdiniz. O tekriri müzakere yaptığınız,
döndürdüğünüz yasayla ilgili -İş Kanunundan bahsediyorum- niye bu yasa geldi
diye, benim kafamda yeni şimşekler çaktı. Sayın Maliye Bakanımız Dünya
Bankasına bir yazı yazıyor, diyor ki: "KİT'leri özelleştiriyoruz, birçok
insanı işten atacağız; ama, paraya ihtiyacımız var; parayı gönder de, bunlara
kıdem tazminatı, ihbar öneli ödeyeyim."
Hani, işten kimseyi
atmıyordunuz değerli arkadaşlarım, binlerce insanı tekrar işe döndürüyordunuz?!
AHMET YENİ (Samsun) -
Geri aldık; 10 000 kişiyi geri aldık.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Peki, o ne?!. Yani, Maliye Bakanına sormadınız mı "bu yazı ne
kardeşim" diye? "Niye bu yazıyı yazdın, kimi işten atıyorsun"
niye demediniz?
AHMET YENİ (Samsun) - 10
000 kişiyi geri aldık.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Senin Samsun'da kaç kişinin işten atıldığından haberin yok.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hepsini geri aldık, hepsini…
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, burada, laf üretmek değil…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Meral, konuşmanızı tamamlayın.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Teşekkür ederim. 15 dakika ne çabuk bitti.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sayın Meral, geri aldık; bakın, bunu siz de biliyorsunuz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu, Zaman Gazetesi -sizi destekleyen
bir gazetedir- yazı yazmış; burada. Bakınız…
AHMET YENİ (Samsun) -
Sizi niye desteklemiyor?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - ... diyor ki: "Bu yasanın çıkmasıyla yüzlerce işçi işinden
olacaktır." Demek ki, Sayın Maliye Bakanımız, bundan mütevellit Dünya Bankasından
para istiyor. İşte burada; tekzip edin "böyle bir şey yok" deyin.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; sözlerimi toparlıyorum. Şunu, özellikle ifade etmek istiyorum:
Bugün binlerce müesseseyi yok pahasına sattık; sıra, hakikaten çok yararlı, çok
faydalı ve ülkeye katkısı olan, hiçbir yükü olmayan müesseselere geldi. Neyi
özelleştirirseniz özelleştirin... Ben uzun yıllar, Türkiye - Avrupa Karma
İstişare Komitesinde görev yaptım; iki sene de Türkiye'yi temsilen eşbaşkanlık
yaptım. Sizden, özellikle bir ricam olsun; ülkeyi tahrip ettirmeyin, ülkeyi
tahrip ettirmeyin değerli arkadaşlarım; sizden bunu rica ediyorum; bu oyuna
gelmeyin, ülkeyi tahrip ettirmeyin. Ucu açıktır, ucu kapalıdır ve neyin ne
olduğunu benden daha iyi biliyorsunuz; kendi öz benliğimizden, kendi
müesseselerimizden, kendi halkımızdan yapacaklarımızı planlayalım, üzerimize
düşen neyse, onu yapalım. onbeş sene sonra, yirmi sene sonra Avrupa'ya
gideceğiz de, kapısını açacak da, gençlerimize iş bulacak diye fakiri fukarayı
avutturmayalım değerli arkadaşlarım. Arz etmek istedim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Meral.
Geçici madde 4 üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 5'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.- Ekli
(II) sayılı listede yer alan havacılık uzmanı unvanlı pozisyon adedinin beşte
birini geçmemek üzere; Bakanlığın doğrudan sivil havacılık konularıyla ilgili
birimlerinde çalışan ve 24 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (d)
bentlerinde belirtilen şartları taşıyanlar, Genel Müdürlük tarafından bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yaptırılacak en
fazla iki yarışma sınavından birinden en az yetmiş puan almak, Genel Müdürlüğün
görev alanıyla ilgili tez hazırlamak ve Genel Müdürlükçe açılacak yeterlik
sınavında başarılı olmak kaydıyla, başarı sıralamasına göre durumlarına uygun
havacılık uzmanı pozisyonlarına atanabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Hatay Milletvekili Sayın Gökhan
Durgun; buyurun.
Buyurun Sayın Durgun.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN
DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun
Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün Türkiye açısından
çok önemli olan bir tasarıyı görüşmekteyiz. Değişimin süreklilik kazandığı, baş
döndürücü gelişmelerin yaşandığı dünyamızda havacılık sektörü büyük önem
kazanmaya başlamıştır. Havacılık sektörünün gelişmişliği ülkelerin refah
düzeyleriyle paralellik arz etmektedir. Önem kazanan sektörlerin etkin ve
sağlıklı büyümesi, bu sektörlerde modern yönetim anlayışının yerleşmesiyle
mümkün olacaktır. Bu nedenle, bugüne kadar çok etkin ve sağlıklı yürütülemeyen
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılma ve
teşkilatlandırılması büyük bir önem arz etmektedir. Tüm sivil havacılık
sisteminin denetiminden sorumlu olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü yönetici
kadrolarının, ehil, havacılık alanında bilgi ve tecrübeye sahip personelden
oluşmasının gerekliliğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tasarı üzerinde yapmış olduğumuz görüşmelerde defalarca da belirttiğimiz gibi,
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü önemli ve etkin kuruluşlarımızdan biridir. Bu
tür kuruluşların başında aktif olarak görev yapacak insanların ehil kişiler
olması gerekir. Yerli-yabancı havayolu şirketlerine tarifeli uçuş izinleri
veren, diğer ülkelerle bu konuda anlaşmalar yapan Hava Nakliyat Dairesi
Başkanının ve HAVAŞ, Çelebi gibi yer hizmetleri veren kuruluşlar ile tüm havalimanlarını
denetleyen, güvenliğini sağlayan dairenin başındaki personelin sivil
havacılıkla ilgili olan bir okul mezunu olmadığı belirtilmektedir. Bu durum da
çok acıdır.
Bakın, elimde, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün bir listesi var. Özellikle teknik olan kısım, Uçuş
Standartları Daire Başkanlığı. Bu daire başkanlığında Bayram Metin isminde bir
şube müdürü var ve yaklaşık yüzde 80 pilotlarımızın lisans sertifikalarında bu
Sayın Bayram Metin'in imzası var. Bana iletildiğine göre, aldığım bilgilere
göre ve iddialara göre, Bayram Metin'in eğitim düzeyi, imam - hatip lisesi
mezunu.
Ben, imam - hatip lisesi
mezunu olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşamıyorum; ama, sonuçta, böyle teknik
bir dairede, özellikle pilotların uçuş lisanslarını imzalayan bir kişinin…
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Sayın Durgun, bu bilgi…
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Bana gelen bilgilere göre, iddialara göre söylüyorum; Bayram Metin
arkadaşımızın, Sayın Metin'in…
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- İmam-hatipliler çok kabiliyetli insanlardır.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Kabiliyetlidir de, uçuş konusunda çok kabiliyetli olduklarını zannetmiyorum.
Uçmak ayrı bir şey.
Değerli arkadaşlarım,
hepimiz uçağa biniyoruz… (AK Parti sıralarından gürültüler)
Neyse, siz de gelir
konuşursunuz canım.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Saptırıyorsunuz!..
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Yok, saldırmıyorum, hiçbir saldırı yok. Sayın Başkan izliyor; eğer benim bir
saldırım olsa, en ufak bir sıkıntı yaratıyor olsam, Sayın Başkan ikaz eder.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
"Saldırıyorsunuz" demedim "saptırıyorsunuz" dedim.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Size de görev düşmüyor, Sayın Başkan Meclisi idare ediyor.
AHMET YENİ (Samsun) -
Üniversite okumamış mı?
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Üniversite mezunu değil, imam - hatip lisesi mezunu. Aldığım bilgiler bu yönde.
BAŞKAN - Sayın Durgun,
siz Genel Kurula hitap edin.
Değerli arkadaşlar,
hatibe müdahale etmeyelim.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Hepimiz uçakla seyahat ediyoruz, hepimiz uçağa biniyoruz ve çok sık şekilde de
seyahat eden insanlarız. Allah korusun, bu pilotlara bu imzayı veren, bu lisans
hakkını veren insanın iddia edildiği gibi bir eğitim düzeyi varsa, ben uçaklara
binerken biraz düşüneceğim artık, bundan sonra, sizin de düşünmenizi rica
ediyorum; çünkü, bilmem kaç bin feet yükseklikte, - 50 derecede uçuyoruz, Allah
korusun!
Değerli arkadaşlarım,
tabiî bu durum sıkıntı yaratıyor. Bunun sıkıntı yaratması da, ortadadır, gayet
doğaldır.
Yine benim aldığım
bilgilere göre, Türkiye'de, gerek Hava Kuvvetlerinden gerekse diğer kurumlardan
yetişmiş pilotlara, lisans verilme konusunda zorluk çıkarılmakta, yerine,
yabancı pilotlara lisans verilerek, bu yabancı pilotların Türkiye'de uçuş
yapmaları sağlanmaktadır. Bunların hepsi, bana bir iddia olarak geldi; kesin
olarak araştırmadığım için bir şey söyleyemiyorum; ama, sayın yetkililer
burada, onlar gerekirse bu konuda bilgi verirler, biz de aydınlanmış oluruz.
Eğer yanlış bir iddia varsa da düzeltilmiş olur.
Geçtiğimiz günlerde, özel
bir havayolu şirketimizin başına gelenler bunun da en önemli göstergesidir.
Yaşanan bu olaydan sonra, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü gündeme gelmiştir;
ancak, yine görüyoruz ki, hâlâ, bu konuda ilgili bir düzenleme yapılmamıştır.
Bildiğiniz gibi, ulusal basında da yer aldığı şekliyle, özel havayolları
şirketinin uçuşlarına, Hollanda, güvenlik gerekçesiyle yasak getirmiştir.
Türkiye için çok acı bir durumdur, çok sıkıntılı bir durumdur; neyse,
aşılmıştır. Hollanda'nın bu uygulamasına, Almanya, Fransa ve İsviçre de
katılmıştır. Söz konusu uçuş yasağının kaldırılması için, yetkililer
Hollanda'ya gitti. Hollandalı ve Alman teknik heyetler Türkiye'de inceleme
yaptı, Ulaştırma Bakanlığı diplomatik girişimlerde bulundu; bunların
neticesinde, söylenen teknik yeterliliğin kanıtlandığı, bu suretle yasağın
kaldırıldığı yönünde açıklama yapıldı.
Burada da görüldüğü
üzere, sorun, tamamen, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden kaynaklanmaktadır ve
biz, şimdi, aynı kadrolarla, daha fazla yetki vererek, bu yetkilerle donanmış
bir şekilde, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünü aynı kişilere teslim ediyoruz.
Hatta, biraz daha ileri gidip, yönetici kadrolarına, herhangi bir dört yıllık
fakülte mezunu kişilerin atanmasına da izin veriyoruz; inşaat mühendisi, mimar
gibi. Oysa, bu tip görevlilerin, ilgili okulların ilgili bölümlerinden mezun,
sivil havacılık konusunda deneyimli, ehil personelden oluşması gerekmiyor mu?
Sivil havacılıkta ilgili ehil personelin atanmaması durumunda, siz ne kadar
kanun da değiştirseniz, ne kadar kanun da üretseniz, ilgili Genel Müdürlüğe
ivme kazandırmanız mümkün olmayacaktır. Telafisi mümkün olmayan sorunların
yaşanmasından da kaygı duyduğumu belirtmek ve ifade etmek istiyorum.
Bu yıl Bakanlık
bütçesinden genel müdürlük payıyla beslenecek olan kurum, önümüzdeki yıldan
itibaren, özel bütçeyle gelir ve giderlerini sağlayacaktır. Bu kanun
tasarısıyla daha fazla yetkilerle donatılan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu
yapıda olduğu müddetçe, daha fazla ileriye gitmesinin, verimlilik ve etkinlik
kazanmasının, sorunları çözmesinin mümkün olamayacağını düşünüyorum.
Bu çerçevede atılacak ilk
adım, nitelikli kadroların görev başına getirilmesidir. Ülkemizde havacılık
alanında eğitim veren birçok yüksekokul ve fakülte vardır. Bu okullardan mezun
olan gençlerimizin istihdamı açısından da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü son
derece önem arz etmektedir. Bu okullardan, Türk sivil havacılık sektörünün
gelişim hızına paralel olarak artan, uluslararası sivil havacılık
standartlarına uygun olarak yetiştirilmiş kalifiye elemanlar mezun edilmektedir.
Bu okullarda, uygulamalı eğitim de yapılmaktadır. Bu okullarda, sivil havacılık
kuruluşlarına ait çeşitli tipteki uçakların bakım ve onarımları da
yapılabilmektedir. Bu okullarda, Emniyet Genel Müdürlüğünün özel taleplerine
uygun olarak helikopter pilotları ve teknisyenler de yetiştirilmektedir.
Ayrıca, kurumda, Türk Hava Yollarının pilot ihtiyacının karşılanması için pilotaj
eğitimi de verilmektedir. Kısacası, böyle donanımlı personellerin yerine, ehil
olmayan, inşaat mühendisi veya mimarların veya başka okul mezunlarının bu
görevlere getirilmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Mutlaka, bu meslek
grubunda olanlar da kendi konularında uzmanlardır; onlara da büyük saygı
duyuyorum; ama, herkes kendi konusunda çalışmalıdır, herkes kendi konusunda
karar sahibi olmalıdır. Havacılık sektöründe gelişme kaydetmek istiyorsak,
dünyayla bu konuda rekabet etmek istiyorsak, ehil olan personelleri göreve
getirmek zorundayız.
Bu tasarı hazırlanırken
bu konuların gözardı edildiğini, altkomisyonlarda yeterince çalışılmadığını
görüyoruz. Yine, bu tasarı hazırlanırken, ilgili üniversitelerden konunun
uzmanı olan kişilerle görüş alışverişi yapılmadan oldubittiye getirildiğini
görüyoruz. Yapmış olduğumuz kanunların uzun ömürlü olabilmesi için daha iyi
irdelenmesi, daha iyi incelenmesi ve üzerinde daha detaylı çalışılması
gerektiğini düşünüyorum. Altkomisyonlarda konunun uzman kişilerle tartışılmasının
gerekliliğine inanıyorum; bu, eksik olmuştur, yapılmamıştır. Bir kez daha ifade
etmekte yarar görüyorum. Bu bilinç içerisinde ülkemizde havacılık sektörüne ve
bu alanda eğitilmiş gençlere sahip çıkılması gerekliliğini bir kez daha
vurgulamak isterim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
sivil havacılık hizmetlerinin daha etkili, daha verimli ve daha güvenli
kılınması temennisiyle, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Durgun.
Şahsı adına, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben konuşmayacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Geçici 5 inci madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 6'yı
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu
Kanunla öngörülen bütün geçiş, devir, temlik ve intikal işlemleriyle
düzenlenecek protokoller her türlü vergi, resim, harç, ücret ve fondan
müstesnadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Sayın Durgun, konuşacak mısınız?
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Hayır, konuşmayacağım efendim.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Teşekkür ederim.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Geçici madde 6'yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Geçici madde 7'yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7.- Bu
Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, aynı konuları
düzenleyen tüzük ve yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
BAŞKAN - Geçici madde 7
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına, Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Vedat Melik; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının geçici 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına düşüncelerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Meclisi, öncelikle, saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, çağdaş dünyada gelişmişliği tanımlarken
birçok ölçüt gözönünde bulundurulmaktadır; ama, son yüzyıla baktığımızda bir
toplumun veya devletin gücünü göstermesi bakımından hayat seviyesinin yüksekliği
anlamında en büyük ölçüyü havacılık sektöründeki gelişmişlik seviyeleri
gösterir olmuştur. Hava araçlarının o toplumun ulaşımında ne kadar çok
kullanıldığı da, o toplumun gelişmişliğinde kıstas olarak görülmektedir.
Günümüzde eğer bir kişi
veya toplum ulaşım ve yük taşımacılığında hava araçlarını ne kadar çok
kullanıyorsa, o toplum o kadar gelişmiştir diyebiliriz. Elbette ki, bunu
yaparken birinci kural, hava ulaşımında düzen, güvenlik ve dünyanın gelişmiş
toplumlarının kabul ettiği standartlara uyabilmektir; çünkü, hava ulaşımı en
çağdaş ulaşım yolu olmasının yanında, düzenli ve belli kurallar çerçevesinde
yapılmadığı zaman, büyük felaketlere yol açabilecek bir sistemdir. Dolayısıyla,
hava ulaşımında kullanılan hava ulaşım araçlarının güvenilirliği, bu araçları
kullanan, bakım ve onarımında bulunan ve seyrüseferini sağlayan personelin
eğitimiyle de yakından ilgilidir. Bu personel, her gün değişen yeniliklere kendini
adapte edebilmelidir. Bu da gerekli hizmetiçi eğitim faaliyetleriyle
sağlanabilir.
Günümüzde ticaret ve
sanayiin çok hızlı bir şekilde gelişmesi, çok ciddî bir rekabetin yaşandığı
dünyamızda hava ulaşımının önemini daha da fazla artırmaktadır. Havacılık
sektöründe olmayan toplum, dünyada da dikkate alınmamaktadır. Ayrıca,
insanların özellikle son otuz yılda seyahat etme arzuları, turizm sektörünün
ekonomik alanda birçok sektörün önüne çıkmasını sağlamıştır. Öyle ki, hiçbir
sanayi veya ticarî varlığı olmayan bazı ülkelerin, sadece turizm gelirleriyle
ayakta durabildikleri ve turizmden dolayı da zengin toplumlar haline
geldiklerini görmekteyiz.
Turizm, bugün, hepimizin
bildiği gibi, çok büyük bir oranda, havacılıkla karşılıklı bağımlılık içinde
olan bir sektör haline gelmiştir. Hatta, son yıllarda, bütün dünyada olduğu
gibi, ülkemizde de özellikle yabancı turist gruplarının bağlantılarını havayolu
şirketleri yapmaktadır.
Bütün bunların yanında,
seyahat eden insanların veya yükü taşınan firmaların hedeflere varmadaki
titizlikleri, sivil havacılığın kusursuz yapılması şartını getirmektedir.
Yine, hava ulaşım
araçları ile seyrüsefer cihazlarını kullanan personelin belli bir düzeyin
üzerinde özel bir eğitim almaları gerektiğinden, sivil havacılığın gelişmesi,
kaliteli personelin istihdam edildiği bir sektör haline gelmesini sağlamıştır.
Gelişmişlik sıralamasında
kendimize ölçü aldığımız birçok ülkeden geri olan ülkemizde, son yıllarda
yapılan birtakım değişikliklerle, özellikle uçak yakıtlarındaki Özel Tüketim
Vergisinin kaldırılmasından sonra, yolcu ve kargo taşımacılığında, Türk Hava
Yolları dışında birçok hava taşımacılık firmasının kurulması ve faaliyet
göstermesi, havacılık sektöründe, hem iç rekabeti artırmış hem de coğrafî
olarak geniş bir alana yayılmış olan ülkemizde, halkımızın, hava ulaşımına
yönelmesine neden olmuştur; ama, bütün bunların yanında, bu konudaki planlamaların
çok doğru yapıldığı kanısında değiliz.
Şöyle bir örnek verecek
olursak: Şimdi, bu ülke, yani, Türkiye Cumhuriyeti, tarihinin en büyük bölgesel
kalkınma projesini uygulamaya koyuyor. Nedir bu proje; hepimizin, artık,
söylemekten bıktığı, bu hükümet döneminde de hiçbir ciddî kaynağın
aktarılmadığı ve kendi kaderine terk edildiği Güneydoğu Anadolu Projesi; yani,
GAP Projesi. GAP Projesi kapsamında, bölgede üretilecek mamul ve yarı mamul
maddelerin yurtiçi veya yurt dışındaki merkezlere süratle ulaştırılması için
bir havaalanı inşaatı başlatıyorsunuz; ama, bu havaalanını da kendi kaderine
terk ediyorsunuz.
Şu anda Şanlıurfa İlinde
yolcu taşımacılığına yönelik STOL; yani, kısa iniş ve kalkış şartlarına uygun
bir havaalanı var. Aslında bu mevcut havaalanı da STOL şartlarına tam anlamıyla
uygun değil. Türk Hava Yollarının elindeki uçaklardan sadece RJ-100 ve
RJ-70'ler buraya iniş kalkış yapabiliyor. Bunların da, bildiğiniz gibi, kira
sözleşmeleri bitmek üzeredir. Türk Hava Yollarının elindeki diğer uçakların da
bu havaalanına inip kalkmaları çok riskli olarak değerlendirilmektedir.
Türk Hava Yollarının son
olarak yaptığı uçak alım sözleşmesinde ise, STOL tipi havaalanlarına inip
kalkacak uçakların üç yıldan önce teslim edilemeyeceği bildirilmektedir;
dolayısıyla, inşaatı devam etmekte olan ve çevredeki 9 ile de hizmet verecek
olan kargo ağırlıklı Şanlıurfa GAP uluslararası havaalanı inşaatının bir an
önce bitirilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, söz
konusu Şanlıurfa GAP uluslararası havaalanı hem Urfa için hem de GAP projesi
için büyük önem arz etmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi sahip olduğu tarihî
ve kültürel zenginliklerin turizm getirisinden hava ulaşımındaki zorluklar
nedeniyle yeterince yararlanamamaktadır. Diğer yandan da hava ulaşımındaki
yetersizlikler bölgenin bitki desenindeki değişimini ve yabancı yatırımcıların
gelmesini de engellemektedir.
Şimdi, biz, bir yandan
bölgeye yatırım yapılsın, yabancı yatırımcı gelsin derken, diğer yandan
bölgedeki bitki deseninden şikâyet ediyor ve diyoruz ki: Bu insanlar pamuk ve
buğdaydan başka bir şey ekmesini bilmez mi; elbette ki bilirler; ama, özellikle
ihracata yönelik bitki ektikleri zaman bunu nasıl taşıyacaklar? Kargo ağırlıklı
havalimanı bitirilemediği için yabancı yatırımcı da bölgeye gelmemekte, gelen
de Urfa'da bir dolaştıktan sonra geri dönüp gitmektedir. Bakın, geçen gün,
Güney Koreli bir yatırımcı grup Urfa'ya geldi; bu grubun üçüncü gelişiydi.
Ciddî yatırım düşünüyorlardı. Avrupa'ya ihraç edilmek üzere, çiçekçilik
konusunda ortak arıyorlardı, yerel ortak. Bu yerel ortağı da bulmuşlardı.
Birçok insan, birçok yerel yatırımcı Güney Korelilerle birlikte çiçek
yetiştiriciliği yapmak istiyor; ancak, havaalanının bitirilememesinden ötürü,
üretilecek ürünün bir an önce uluslararası pazara ulaştırılması mümkün olmadığından,
Güney Koreliler de çekip gitti.
Değerli arkadaşlar, bu
tür firmalar çoktur; ancak, ulaşım olanaklarının çok kısıtlı olmasından dolayı,
özellikle bölgede yükte hafif; ama, pahada ağır üretilecek malların taşınması
uçakla olacağı için ve bu uluslararası havaalanı da bitirilemediği için,
yatırımcılar buraya gelmemektedirler.
Ben, 18 Şubat 2005
tarihinde bu konuyla ilgili olarak Sayın Başbakana yönelttiğim bir yazılı soru
önergesine, Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener tarafından 25 Mart 2005
tarihinde verilen yanıta değinmeden geçemeyeceğim. Sayın Bakan verdiği yanıtta,
GAP uluslararası havaalanı inşaatı projesinin 2004 yılı sonu itibariyle fizikî
gerçekleşme oranının yüzde 84 olduğunu söylüyor. 2005 yılı için Şanlıurfa GAP
havaalanı inşaatına ayrılan ödenek 3 000 000 Yeni Türk Lirasıdır; yani, 3
trilyon Türk Lirasıdır. Sayın Bakan projenin 2007 yılında bitirilmesinin
öngörüldüğünü söylüyor. Hemen ardından da, yine soru önergesine cevap verirken
"GAP havaalanı inşaatı, ülkemizin çok yönlü ve entegre projesi olan GAP
kapsamında planlanmıştır" diyor. Bu nedenle havaalanının bitim tarihini de
GAP Projesinin bitim tarihine uyumlu olarak anlıyoruz.
Değerli milletvekilleri,
GAP şu tarihte tamamlanacaktır diyerek taahhütte bulunacak bir hükümet
yetkilisi var mıdır, bilmiyorum; ama, şunu hepimiz çok iyi biliyoruz ki,
projenin bitim tarihine yönelik, herkes farklı tarihler söylüyor ve zaten
bugüne kadar, AK Parti Hükümeti döneminde -yaklaşık üç yıl geçti- hepinizin
bildiği gibi GAP Projesine sulama anlamında hiçbir yatırım yapılmamıştır ve
zaten bundan dolayı da hiç kimse net bir tarih veremiyor. Bu durumda, Şanlıurfa
GAP havaalanının bitim tarihini de, ne zaman tamamlanacağı belli olmayan ve
yeterli ödenek ayrılmadığı için kaplumbağa hızıyla yol alan GAP Projesinin
bitim tarihine mi bağlayacağız?! Şanlıurfa GAP havaalanının bir an önce
bitirilmesi, hem Şanlıurfa'nın hem de 9 çevre ilin ekonomisinin gelişimi
bakımından son derece önemlidir.
Değerli milletvekilleri,
geri kalmış il, geri kalmış ülke tanımı, gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır.
Daha yumuşak bir ifadeyle, gelişmekte olan ülke veya illerimiz... Arkadaşlar,
bunun adı geri bırakılmışlıktır. Şanlıurfa'nın ve çevre illerin ekonomiye katkı
sunmasını istiyor, işsizliğe yerinde istihdamla çözüm bulmayı arzuluyorsak, bir
an önce bu yarım kalmış projeleri tamamlayıp hizmete, üretime sunmalıyız. Yüzde
84'ünün tamamlandığı söylenen Şanlıurfa GAP havaalanının kalan kısmının
tamamlanması için hükümet süratle eködenek çıkarmalı ve bu proje kısa sürede
bitirilmelidir; çünkü, bu proje, bölgenin çok yüksek üretim, imalat ve turizm
potansiyelini harekete geçirecektir veya RJ-100 ve RJ-70'lerin uçuştan
alınmasından sonra, Şanlıurfa'nın şu andaki mevcut havaalanına daha büyük
uçakların iniş kalkışını sağlayabilmek için, mevcut pistin derhal 500 metre
daha uzatılması gerekir. Bununla ilgili olarak da yine sorun kaynaktır. Onun
için, kaynağın hiç olmazsa mevcut pistin 500 metre daha uzatılması için
aktarılması gerekir.
Ancak, değerli
arkadaşlar, anlaşılan, bu Urfa'nın kadersizliği AK Parti Hükümeti döneminde de
sürecektir. Urfalı, yine havaalanlarında perişan olacak, mevsimlik işçi olarak
gittikleri illerde, tarlalarda ve trafik kazalarında ölmeye devam edecektir.
Bakın, geçtiğimiz gün, evvelki gün, Şanlıurfa halkı tarafından "ölüm
kavşağı" olarak adlandırılan Sigorta Kavşağında, bir TIR ve kamyonun
çarpışması sonucu, yaya kaldırımında yürüyen bir vatandaşımız ölürken, 5 kişi
de yaralanmıştır. Şanlıurfa'ya, hükümet, gerekli ödenek aktarımını yapmaz ise,
bu ölümler ve yaralanmalar devam edecektir; çünkü, günde, yaklaşık 20 000 araç,
500 000 nüfuslu bir şehrin tam ortasından geçmektedir, şehri boydan boya
katetmektedir. Peki, bunu önlemenin çaresi nedir; bu 20 000 aracın şehrin
içinden geçmesini engelleyecek çevre yollarının bir an önce yapılması ve
ihalesi bitmiş olan; ancak, kaynak bekleyen Sigorta Kavşağı Projesine bir an
önce kaynak aktarılması gerekir. Şanlıurfa Belediyesinin kaynakları ne çevre
yolu yapımına ne de kavşak inşaatına yetmektedir. Hükümetin ve ilgili
bakanlığın, bir an önce, Şanlıurfa'ya acil olarak kaynak aktarması
gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, bu
tasarının, sivil havacılık sektörüne çağdaş bir anlayış getirerek, sektörümüzün
dünyadaki gelişmelere hızla ayak uydurabilmesine katkı sunacağı umuduyla,
hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Melik.
Şahsı adına, Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum
Tabiî ki, bu Yüce
Parlamentoda gündemimiz, toplumumuzun sorunları olmalıdır, toplum
kesimlerimizin ve her toplumsal katmanın sorunları olmalıdır, Türkiye'nin
sorunları olmalıdır; yetmişiki milyon ülke insanımızın sorunlarının konuşulduğu,
tartışıldığı ve ona ilişkin çözümlerin yasalaştığı bir platform niteliğinde
olmalıdır.
Değerli arkadaşlar,
burada şahıslar konuşulmamalıdır, şahıslar gündeme alınmamalıdır, şahıslar
tartışılmamalıdır. Özellikle, bürokraside çalışan -şu falanca mezunu, şu
filanca mezunu, bu falan okuldan mezun, bu filan okuldan mezun gibi-
insanlarımızı, çalışanlarımızı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına vazife
gören insanları itham etmenin ne ülkeye yararı vardır ne de millete yararı
vardır.
Ben, tabiî ki, buraya
çıktığımda, müteaddit defalar kendi bölgemle ilgili sorunları konuştum, kendi
bölgemdeki havaalanıyla ilgili sorunları konuştum. Ulaştırma Bakanıyla ayaküstü
görüşmeler yaptım; kendisi de, cumartesi günü Hatay İline gideceğini ve
Hatay'da havaalanı inşaatını yerinde inceleyeceğini ve daha sonra karar
vereceğini söyledi; ben kendisine teşekkür ediyorum. Ancak, beklerdim ki,
isterdim ki, gerek muhalefetin gerek iktidarın diğer vekilleri de çıksınlar ve
uzun yıllardan beri kronik sorun haline gelmiş olan Hatay havaalanı inşaatıyla
ilgili konuşmalar yapsınlar, hem Meclisi -Parlamentoyu- hem de Sayın Bakanımızı
ve kamuoyunu bu noktada bilgilendirsinler, çözüm noktasında ellerinden gelen
gayreti sarf etsinler. Cumhuriyet Halk Partili milletvekilerinin bir kısmı,
maalesef, Hatay milletvekillerinin bir kısmı çıkıp, bu filanca mezunu, bu
falanca mezunu şeklinde işi kişiselleştirerek, kanunla hiçbir ilgisi olmayan
mevzulardan bahsettiler.
Bakın, yetmişiki milyon
ülke insanı, bu vatanın has evladıdır. yetmişiki milyon ülke insanı, bizim öz
insanımızdır, öz unsurlarımızdır. Bölücülük ve ayırımcılık yapmanın hiç kimseye
faydası yoktur, ülkeye de faydası yoktur millete de faydası yoktur.
Aziz milletimizin millî
ve manevî değerleriyle siyasetçilerin barışık olması gerekmektedir.
Dolayısıyla, kendi kültürüyle barışık olan, kendi medeniyetiyle barışık olan,
kendi tarihi ve millî değerleriyle ve manevî değerleriyle, kendi inancıyla
barışık olan milletlerin şahlanmasının önünde hiçbir engel olmayacaktır. Güçlü
olmamızın, güçlü bir Türkiye olmamızın yolu demokratik bir Türkiye olmaktan,
özgür bir Türkiye olmaktan geçmektedir. Çağdaş bir ülke olmanın yolu, birlik ve
beraberlik içerisinde, yetmişiki milyon ülke insanının, tek bir aile kültürü
gibi, tek bir vücut ve tek bir aile mantığıyla birlik ve beraberlik içerisinde
yaşamış olmasından geçer ve siyasetçilerin en büyük görevi, siyasette bu tür
unsurları istismar etmemesidir ve siyasetçilerin en büyük görevi toplumun
içinde bulunduğu sıkıntıları, toplumun toplumsal sorunlarını çözmesidir.
Bu ülkede çözülmesi
gereken ne varsa çözülmelidir, çiftçinin sorunu varsa çözülmelidir;
yatırımcının, sanayicinin, ithalatçının, ihracatçının, işçinin, emeklinin,
köylünün, kentlinin, eğitimin, sağlığın, ekonominin, bilimin, bilimsel çalışmanın
ne sorunları varsa çözülmelidir, ama bu ülkede başörtüsü sorunu da
çözülmelidir, ama bu ülkede haksız rekabete yol açan meslekî okulların
denkliğiyle ilgili sorunlar da çözülmelidir, onlar da bu ülkenin insanı, onlar
da bu vatanın evladı…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, iktidarıyla muhalefetiyle, sağıyla soluyla,
hiç fark etmez, toplumumuzun sorunlarını her boyuttan, her perspektiften
değerlendirip, bu sorunları çözmek, yine, dışarıdaki insanımızın işi değil,
Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan, bu Parlamentoyu oluşturan,
iktidarıyla muhalefetiyle, 550 milletvekilinin görevidir ve Parlamento görevini
de icra etmelidir. Ayırımcılığa, bölücülüğe ve tefrikaya bizleri götürecek,
birlik ve beraberliğimizi ve güç birliğimizi, güç ruhumuzu sekteye uğratacak
söylemlerden, Türkiye'nin menfaatları ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin âli
menfaatları için elimizden geldiği kadar uzak durmanızı, uzak durmamız
gerektiğini ifade ederek, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Geçici madde 7'yi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 34.- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven; buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 940 sıra sayılı Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi en derin saygılarımla
selamlıyorum.
Son dönemde, sivil
havacılık sektöründeki büyümeye paralel olarak öngörülen yıllık yaklaşık yüzde
7'lik büyümenin, önümüzdeki yıllarda yüzde 10'lara çıkması beklendiğinden,
sivil havacılıkta değişim ve gelişimin yaşanılması kaçınılmaz olmuştur. Bu
nedenle, dünyada yaşanan gelişmelerin takip edilebilmesi ve sivil havacılık
hizmetlerinin daha etkin ve güvenli bir ortamda verilebilmesi amacıyla, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğünün kamu tüzelkişiliğini haiz özel bütçeli bir kamu
kurumu olarak örgütlenmesine ihtiyaç bulunduğundan dolayı bu yasa gündeme
gelmiş ve biraz sonra, oylarımızla, inşallah kanunlaşacaktır.
Bu kanunla, Sivil
Havacılık Genel Müdürlüğü globalleşen dünyada ve gelişen teknolojiyle birlikte
ülkemizin hava taşıyıcılığının ve havacılık şirketlerinin kurulmasına,
havacılık standardının belirlenmesine ve hepsinden önemlisi, uçuş emniyetinin
yeterli düzeyde sağlanmasına ilişkin önemli görevler üstlenecektir.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün yeniden teşkilatlanması amacıyla hazırlanan bu kanun tasarısıyla,
ülkemiz sivil havacılık faaliyetlerinin düzenlemesinde yaşanan sorun ve
eksikliğin giderilmesi amaçlanmıştır.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; bu Genel Müdürlükte de çeşitli birimlerde, çeşitli okullardan
mezun bizim insanımız görev yapmaktadır; ancak, biraz önce, benden önceki
konuşmacı arkadaşımız ifade etti; daha önceki konuşmacı arkadaşımız da,
maalesef, sanki, orada çalışan arkadaşımız başka bir ülkeden gelmiş, imam-hatip
lisesi mezunu olmak bir suçmuş, imam-hatip liseleri mezunları Türkiye'de değil,
"Türkiye Cumhuriyeti" yazan diplomalara sahip değil, oralar denetimsiz...
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Çarpıtma!.. Çarpıtma!..
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- …kendi bildiğine eğitim gören kurumlar değilcesine…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Uzmanlığı dışında çalışmaktan söz ediliyor!..
BAŞKAN - Sayın Güven, bir
dakikanızı rica ediyorum.
Bakınız, son maddelere
geldik. Eğer, arkadaşımızın konuşmasıyla ilgili…
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- İmamlık ile havaalanının ne ilgisi var?!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Şimdi oraya geleceğiz…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Halkı kandırmaya çalışmayın!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Müsaade edin… Bir dakika müsaade edin, oraya geleceğiz…
BAŞKAN - Sayın Güven,
konuşmanızı kesiyorum; bir dakika...
Sayın Ergin… Sayın Ergin…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Efendim, çarpıtıyor! Ne ilgisi var!
BAŞKAN - Sayın Ergin,
size hiç yakışmıyor; bir bilim adamı olarak da, bir siyasetçi olarak da
yakışmıyor.
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Efendim, çarpıtmak onlara yakışıyor mu?!
BAŞKAN - Eğer bu
Parlamentoyu illa yönetmek istiyorsanız; buyurun. Rica ediyorum size…
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Ama, çarpıtıyor efendim!
BAŞKAN - Her toplantıda
fiilî halinizle de yakışmayan hareketlerde bulunuyorsunuz. Ben, gerekli ikazı
yapıyorum kendisine.
Sayın Güven, eğer bir
açıklama yapacaksanız, açıklamanın usulü var. Böyle, herhangi bir gerginliğe
meydan vermeden, arkadaşımızın, Sayın Milletvekilinin söylediklerinin doğru
olmadığını kısaca ifade edip kürsüden ayrılın, başka yoruma gerek yok.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Sayın Başkanım…
BAŞKAN - Buyurun, eğer
söyleyecekseniz bunları söyleyin.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Sayın Başkanım, meramım, kastım, hiçbir zaman, bir gerginlik, bir huzursuzluk
çıkarmak değil. Ancak, ülkede sürekli gerginliğe sebep olan, sürekli
huzursuzluğa sebep olan bazı sözlerin de düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum.
Bir hatıramı anlatayım…
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Yapmayın…
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Müsaade edin…
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Güzel, tamam!..
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Masal da anlatabilirsin!..
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Peki.
Ben, yirmisekiz yıl
eğitimcilik görevimi bu okullarda yaptım. Kültür dersleri, meslek dersleri,
hepsiyle beraber, kardeşçe, dostça, sarmaş dolaş, el ele, kol kola, bu
insanların bize gönderdiği çocukları yetiştirdik, yetiştirmeye çalıştık.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Bravo!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Bununla gurur duyuyoruz. Ancak, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde çalışan
şube müdürünün bir imam-hatip lisesi mezunu olması gündeme getirilince, neden
imam-hatip lisesi mezunu dercesine, kastî bir olayın gündeme gelmesinden
dolayı, tabiî, düzeltmemiz gerekiyor. Şöyle bir soru aklıma geldi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güven,
lütfen cümlenizi tamamlayın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkan, anıları yarım kaldı!
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Değerli Milletvekili, anılar olmasa hayatımızın pek anlamı olmaz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Efendim, anlatın, biz zevkle dinliyoruz!..
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Orada çalışan lise mezunu da vardır, başka okul mezunu da olabilir de, acaba
bu arkadaşımız lise mezunu olsa, aynı yerde, sertifika da vermediği halde,
sadece sertifikaların tasnifini yapıyor olması gündeme getirilip de, lise
mezunu bir kişiye bu görev verilir mi denilmesinin sorusunu sorayım!
Kaldı ki, değerli
arkadaşlarım, bakınız, kişi bilmediğinin karşısındadır daima. Bu okulları
tanıyalım; bir.
İkincisi, Bayram Metin
imam-hatip lisesi mezunudur. Ancak, yedi yıldır orada şube müdürlüğü yapıyor.
Yedi yıl önce başlamış şube müdürlüğüne, onyedi yıl da bu müessesede çalışan
bir insanımız, kardeşimiz, bizim gibi bir Türk vatandaşı ve sosyal bilimler
fakültesi mezunu. Burada çalışmayacak da başka nerede çalışacak?.. Ne yapsın
yani?.. Ekmeğini, azığını, rızkını çıkarmasın mı?..
Ben, bu türlü sıfatların,
vasıfların, okulların adı verilerek, onları küçümsercesine gündeme getirilmesi
taraftarı değilim. Bu, birlik ve beraberliğimizi zedeler; bu, gücümüzü
zayıflatır diye düşünüyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güven.
Aynı madde üzerinde,
şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun; buyurun.
Sayın Durgun, ümit
ediyorum ki, bir sataşmaya meydan vermeyiz.
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Hiç merak etmeyin, bir sataşmaya meydan
vermeyeceğim, tam tersine düzeltme yapmak gerekiyor herhalde.
Tutanaklar burada; Sayın
Başkan da istetebilir. Ben, konuşmamda, imam-hatip mezunu arkadaşlarımızın hiçbirini
aşağılayan, hor gören, kabul etmeyen bir anlayışı ortaya koymadım; bu bir.
Türkiye Cumhuriyetinin
yasalarıyla, Millî Eğitim Bakanlığının bünyesinde ne kadar okul varsa, hepsi
resmîdir, hepsi geçerlidir, hepsi bizim için aynı statüdedir. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim, sağ
olun.
Benim söylemek istediğim
şey şu: Van'da bir kaza yaşandı, daha insanların gözyaşı kurumadı;
Diyarbakır'da bir kaza yaşandı, daha insanların gözyaşı kurumadı. Biz, her gün,
bu kazalarla karşı karşıya gelebilme noktasında yaşayabilen insanlarız.
Benim söylemek istediğim
şey şu: Pilotluk lisansının verilmesinde imza yetkisi olacak arkadaşımın, bu
konuda uzman birisi, ehil birisi, eğitim görmüş birisi olması gerektiğini
vurgulamaya çalıştım. Yoksa, Türkiye Cumhuriyetinin yasalarıyla kurulmuş,
Bakanlığın denetimindeki hiçbir okulla, benim hiçbir problemim olmaz.
Sayın Başbakanımız
imam-hatip lisesi mezunudur; kimsenin bir problemi yok, kimsenin bir sorunu
yok. Çoğunuz imam-hatip lisesi mezunusunuz, hepinize saygı duyuyorum; farklı da
düşünebiliriz, birbirimize saygı duyacağız.
Ben, sanki, bunu
söyleyince, arkadaşlarım, birdenbire bir alınganlık gösterdiler; onu da ben hiç
anlayamadım, niye böyle bir alınganlık gösterildi.
AHMET YENİ (Samsun) -
Düzelttiğiniz için teşekkür ediyoruz.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Ben böyle bir şeyi zaten söylemedim; ama, sanki böyle bir şey söylenmiş gibi,
sanki Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili, insanların okuldaki
eğitimleriyle uğraşıyormuş gibi bir anlayışla, iki arkadaşım da, çıktı, burada
fırtınalar koparmaya başladı. Bunun doğru olmadığını söylüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Düzeldi işte.
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Zaten, Türkiye'nin sorunu şu: Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz ve
kalkıp konuşuyoruz. Benim ne demek istediğimi önce bir anlamak gerekiyor;
gerekirse tutanakları getirtmek gerekiyor. Sayın Başkan zaten izliyor; böyle
bir şeyi söylemiş olsam, en azından ikaz eder. Ama, burada, arkadaşlar, olmayan
bir hadiseyi oluyormuş gibi gösterip, bir imam-hatip mezunluğu tartışması açmak
istediler. Biz böyle bir tartışmanın içinde değiliz.
Benim tekrar söylemek
istediğim şudur: Burası çok önemli bir kurum, teknik bir kurum, bilgi
gerektiren bir kurum; sivil havacılık, her gün, dünyada yeni yeni gelişmelerle
kendini takviye eden bir konu; lütfen, buraya, bu işin ehli insanları
getirelim. Söylemek istediğim bu. Yoksa, imam-hatip mezunu arkadaşım da bir
başka yerde çalışır, onun görev alanı da vardır. Bu arada, tabiî, imam-hatip
mezunu arkadaşlarımızın bir kısmı hastanelerde müdür olmuştur; nasıl ilgisi,
alakası varsa?!
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Başbakan…
GÖKHAN DURGUN (Devamla) -
Başbakan olabilir, saygı duyarız; o seçimle geliyor; ama, atamayla gelenler
başka.
Neyse, ben, bunu ifade
etmek istedim. Benim böyle bir niyetim olmadı, olmaz da; ama, ehil insanlar, bu
tür konularda, yerinde görev yapmalıdır düşüncemi ifade etmek istiyorum.
Genel Kurulu, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Durgun.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 35.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve şahsı adına Sayın Algan Hacaloğlu.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA ALGAN
HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün, üçüncü gün, 940
sıra sayılı tasarıyı görüşmekteyiz. Esasında bir ölçüde sıradan, teknik içeriği
olan ve normal olarak, kısa sürede, burada görüşülerek yasalaşabilecek bir
tasarı idi; ama, üç gündür tartışıyoruz. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisi
mensubu milletvekili arkadaşlarımın neden diye düşünmelerini istiyorum. Nedeni;
bu yasada dahi, bu kadar teknik bazı özellikler ötesinde, muhalefetle,
Cumhuriyet Halk Partisiyle oturup konuşarak, bir iki noktada uzlaşma sağlamayı
içinize sindiremediniz, komisyonda bunu, bu mantıkla, bu yaklaşımla ele
almadınız ve Cumhuriyet Halk Partisi sizde bu tavrı, diğer yasalarla ilgili
olarak da, görmekte olduğu için -önümüzde ciddî yasalar var- onlarda da aynı
tavrı sürdürmekte olduğunuz için, bu yasayı, burada, bilinçli olarak engelledi.
Her maddede, değerli arkadaşlarım söz aldılar ve üçüncü gün sonunda, bu,
tabiatıyla yasalaşacak. Biz, bu yasaya genelinde olumlu bakıyorduk; ama, eğer,
Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Türkiye'nin sorunlarını çözecek yasaları,
bir uzlaşma kültürüyle, ortak aklın sonucu olarak, Türkiye'nin, kamu yararının,
ulusal değerlerin ve insanlarımızın beklentileri doğrultusunda yasalaştırmak istiyorsak;
eğer, önümüzdeki Bankalar Yasasını, eğer, önümüzdeki Sosyal Güvenlik Yasasını,
Belediyeler Yasasını buradan, Avrupa Birliğinin sizden beklediği gibi, IMF'nin
sizden beklediği gibi, burada alınan karar çerçevesinde 1 Temmuza kadar eğer
yasalaştırmak istiyorsanız, lütfen sağduyulu olalım. O zaman, oturun,
Cumhuriyet Halk Partisiyle ortak noktalarda uzlaşın. Aksi halde, bu yasaların
bu yaz içinde çıkması bir hayalden öte... Başka bir şey beklemeyin lütfen.
Değerli arkadaşlarım,
öyle, bizim burada üçte 2 çoğunluğumuz var, biz bildiğimiz gibi çıkarırız, biz
bildiğimiz gibi ülkeyi yönetiriz anlayışıyla bu işi sürdürebileceğinizi
zannediyorsanız, hem Adalet ve Kalkınma Partisine yazık olur hem demokrasimize
yazık olur. Bu iş böyle gitmez değerli arkadaşlarım.
Bakınız, uyum yasaları
çıkarıyoruz. Bunların önemli bölümünün içeriğinde ciddî eksiklikler var; ama,
Türkiye'nin bir Avrupa Birliği projesi, Avrupa Birliğine tam üyelik iddiası
var. O nedenle, özellikle demokratikleşmeyle ilgili olan yasalarda çok ciddî
destek verdik; ama, yetti artık değerli arkadaşlarım!. Lütfen!.. Yetti!
Bu Meclis, evet, iki
partiden oluşuyor şu anda... Düzeltiyorum; tabiî, 5 partiden oluşmakta.
Aramızda bağımsızlar da var. Ama, siz üçte 2 çoğunluğunuzla burada bir tahakküm
yaratmaktasınız. Bunu doğru görmüyorum.
AHMET YENİ (Samsun)-
Yaşar Nuri Hoca da var.
ALGAN HACALOĞLU
(Devamla)- Evet.
Değerli arkadaşlarım,
hükümet gerçekten Türkiye'nin sorunlarını, gerçek sorunlarını bir yana
bırakmış, ne işsizliği ne yolsuzluğu ne yoksulluğu kendine dert edinmekte ne de
çiftçinin, esnafın dertleriyle meşgul olmakta. Hükümetin kafasında sadece iki
sorun var, gündeminde iki sorun var. Ne zaman sıkışsa, ne zaman sorunların
altında bunalsa, durup durup bu konuları gündeme getirmekte. Bunlardan birisi
türban konusu.
AHMET YENİ (Samsun)- O
sizin probleminiz, bizim değil.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bir diğeri ise, Türkiye'nin gerçeklerini dikkate almadan, Türkiye'nin,
yılların birikimi olan sanayi tesislerini ve işletmelerini, Türkiye'nin
gözbebeği olan stratejik tesislerini özelleştir, yabancılaştır mantığıyla elden
çıkarma arayışı.
AHMET YENİ (Samsun) -
İkisine de karşısınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sayın Başbakan "her şeyi satacağız, Avrupa Böyle yapıyor. Cumhuriyet
Halk Partisi zaten bu işleri bilmez, iki koyun da güdemez" dedi, diyor.
Ben, bu "koyun" söylemine takılmayacağım, onu bırakıyorum Sayın Başbakana; ancak, Sayın Başbakanın bu
ülkeyi yönetemediği konusunda çok ciddî bir kanaatim var ve bu kanaatimi, çok
sayıda insanın, halkımızın paylaştığı konusunda ciddî kanaatim var.
AHMET YENİ (Samsun) -
Anket mi yaptırdınız?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sizlerin içinizde de bir bölüm arkadaşımızda bu tür duyguların olduğunu
biliyorum Değerli Arkadaşım. (AK Parti sıralarından gürültüler)
AHMET YENİ (Samsun) - O
sizin kafanızda var.
EYÜP FATSA (Ordu) - Yok
öyle bir şey!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği ülkeleri arasında, telekomünikasyon
sektörünün sahipliliği, mülkiyeti konusunda bir iki bilgi vermek istiyorum;
çünkü, sizin ortaya koyduğunuz argümanlarda, genelde, Sayın Ali Babacan'ın
ifade ettiği gibi "kim en çok parayı verirse bastırır, alır", Maliye
Bakanının ifade ettiği gibi "biz, tüm KİT'leri, kim alırsa satacağız"
mantığıyla, bir programı uygulamaya koymuş vaziyettesiniz.
Bakınız, değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği ülkeleri arasında, sadece dört ülkede telekomünikasyon
sektörüne yabancılar hâkimdir. Bu dört ülke, Romanya, Bulgaristan, Estonya ve
Litvanya'dır. Bunların dördünü toplayın, ikiyle çarpın bir Türkiye etmez
değerli arkadaşlarım. Hiç kimsenin, Türkiye'nin stratejik kuruluşlarına
yönelik, onların yapılanmasına yönelik politikalarda, dünün Sovyetler bloğunun
peyk ülkelerinin bu modellerini esas almasını doğru bulmadığımızı ifade
ediyorum; bu yöntemin, Türkiye'nin, Türkiye ekonomisinin büyük zararına yol
açacağı kanaatini taşımakta olduğumuzu ifade ediyorum.
Bakınız, bu ülkeler
dışında, Avusturya, Belçika, Fransa, Norveç ve İsveç'te, telekomünikasyon
sektörüne kamu kesimi hâkimdir. Yani, onlar, kalkıp da, kamu sektörü burada
bulunmaması gerekir, kamu sektörünün burada ne işi var, kamu mülkiyeti ne diye
burada bulunsun diye bir tartışmanın içine girmiyorlar. Bu stratejik, bu bilgi
çağında, güvenlik açısından önemli olan sektörde kamu mülkiyetini ellerinde
tutuyorlar. Bunun dışındaki ülkelerde ise toplum mülkiyeti, ulusal mülkiyet
hâkim; yabancılar değil, ulusal sermaye duruma hâkim.
Değerli arkadaşlarım,
Erdemirin yabancılara satılabilecek olmasından büyük rahatsızlık duyan Ankara
Ticaret Odası Başkanı Sayın Sinan Aygün, bildiğiniz gibi "ATO olarak,
yani, Ankara Ticaret Odası olarak Erdemirin 1960'tan beri ortağıyız ve bu
satışı anlamıyoruz; Erdemirin, Hans'ın yerine Mehmet'e satılmasını
istiyoruz" dedi. ATO'nun, bu ulusal sanayie sahip çıkmaya yönelik tavrını
"ben bir tüccar siyasetçiyim" diyen Sayın Başbakan, gerçekten, çok
yadırgadı ve nedense tepesi attı.
Değerli arkadaşlarım, bu
tür düşünceler, bu tür yaklaşımlarla biz Türkiye'yi düzlüğe taşıyamayız.
Bakınız, stratejik kuruluşları özelleştirerek, kamunun kontrolünü yitirmesine
neden olacağımızı, ulusal ekonomide ciddî bir tahribat açacağını bilmemiz
gerekiyor. Kârlı kuruluşları satarak bunlardan elde edeceğimiz kaynakla
borçları ödeyeceğiz demek, bir Anadolu deyimiyle, evdeki gümüşü satmak
demektir.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- Köprüyü sattık, zarar mı ettik?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bakınız, KİT'leri... Değerli arkadaşlarım, elbette, KİT'lerin bir bölümü
zaten özelleştirildi; ama, stratejik KİT'leri lütfen önce özerkleştiriniz, önce
bu kuruluşlardan siyaseti çekiniz. Buna, bugünkü yasa kapsamı içinde ilgili
kuruluş olan Türk Hava Yolları da dahil. Özerkleştiriniz. Burada partizan,
siyasî kadrolaşmadan uzak durunuz. Evet, bunlara yabancı sermaye girsin; ancak,
yabancı sermaye buraya teknolojik yapılanma için, dışpazar etkinliğinin
artırılması için girsin; ama, kontrol, bu aşamada, en azından, belirli bir
geleceğe kadar, bu aşamada kontrolün kamuda kalmasında büyük yarar var.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu konuda, bildiğiniz, basına yansıyan bir konuyu dile getirmek
istiyorum. Hükümet, 21 Nisan tarihinde, KİT'lerin özelleştirilmesinin
yaratacağı işten çıkarmalarla ilgili bir kredi talebini "II Sayılı Sosyal
Destek Projesi" adı altında Dünya Bankasına bir mektupla sundu ve bu
mektupta 2009 yılına kadar özelleştirmelere devam edileceğini ve bu kapsamda 29
000 kişinin kapı önüne konulacağını ve bunların tazminatı olaraktan da 465 000
000 dolar kredi niteliğinde borç talep ettiğini Maliye Bakanının imzasıyla
bildirdi. Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn da 10 Mayıs tarihli yanıtıyla
kabul ettiklerini ifade etti. Ancak, mektuba, şöyle bir, çok enteresan, bugüne
kadar pek görmediğimiz, hepimizi sarsan bir çarpıcı ifadeyle devam etti; dedi
ki Sayın Dünya Bankası Başkanı: "Türkiye Cumhuriyeti, 14 Nisan 2005
tarihli özelleştirme sektör raporu mektubunun içeriğinin gizli ve hassas bir
konuyu kapsamakta olduğunu, bu nedenle açıklanmamasını talep etmiştir; bu
nedenle, söz konusu mektup dosyadan çıkarılmış olup kamuoyuna
açıklanmayacaktır."
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Cumhuriyeti adına, bu Yüce Meclis adına, halkımız adına, Dünya
Bankasına stratejik kamu işletmelerinin, Türk Hava Yollarının, Telekomun,
TÜPRAŞ'ın, TEDAŞ'ın derhal özelleştirme sözünü vereceksiniz, bu özelleştirmenin,
herhangi bir beş yıllık plana veya Yüce Meclisin iradesine bağlamadan 2009
yılına kadar devam edeceğini söyleyeceksiniz ve bu kapsamda 29 000 işçinin
kapının önüne konulacağını söyleyeceksiniz ve bunun için, Türkiye'yi yine borca
sokacaksınız. Sonra, "bunu halkımız duymasın, aman halkımıza
söylemeyin" diye Dünya Bankasına talepte bulunacaksınız; sonra da, kalkıp
"böyle bir mektup yazmadık" diyeceksiniz! Hayır arkadaşlarım, bu
mektup yazıldı. Bu mektup, işte burada, bu mektubun aslının fotokopisi burada;
altında Maliye Bakanının imzası, arkasında da Dünya Bankası Başkanının mektubu…
Bu mektup var. Böyle bir tavır, bir ciddî hükümete yakışmaz arkadaşlarım;
olamaz böyle bir şey! Türkiye, bu kadar ucuz bir ülke değil! Türkiye
insanlarını böylesine kandıramazsınız, kimse kandıramaz!
Değerli arkadaşlarım,
ekonomi bıçak sırtında. Ekonomi, içten, dıştan ciddî sıkıntılar yaşıyor. IMF'ye
tutsak olmuş politikalarla ve ekonomik uygulamalarla gerçekten ekonomide
kırılganlık giderek artıyor. Otuzbir aylık iktidarınız döneminde içborçlar 87
000 000 dolar, toplam borçlar ise 100 000 000 dolar arttı. İşsizlik,
düzeltilmiş rakamlarla yüzde 20,7. Ödemeler, cari işlemler dengesi yıl sonunda
20 milyar doları bulacak; yani, gayri safî millî hâsılanın yüzde 6,7'sine
tırmanacak.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun,
konuşmanızı tamamlayın efendim.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bir yandan Türkiye'nin sırtındaki
borç yükünü artırıyorsunuz, diğer yandan Türk Hava Yolları, Telekom, TÜPRAŞ
gibi hazineyi besleyen kârlı stratejik kuruluşları, altın yumurtlayan tavukları
elden çıkararak, hazinenin beslenme, ulusal ekonominin üretim kanallarını
kesiyorsunuz. AB'ye tam üyelik umudumuz gidererek kararıyor. Kırmızı
çizgilerimiz birer birer kırılıyor. Hükümet ise, âdeta, eli kolu bağlı olarak
durumu seyrediyor.
Merkel -yarının Almanya
Başbakanı- Prodi -yarının İtalyan Merkez Sol Başbakanı- Fransa'nın sağ ve solu,
Avrupa Parlamentosunun Başkanı, her gün yeni beyanatlarla, Türkiye'nin Avrupa
Birliğine tam üyeliğinin giderek bir hayale dönüşmesinin işaretlerini
veriyorlar; ancak, biz, burada, AB'ye uyum yasalarını çıkarmaya devam ediyoruz!
Bu yasa da bir AB'ye uyum yasasıdır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımız için çıkarıyoruz.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Tabiatıyla, bunu yapacağız; ancak, maalesef, görüyorum ki, korkuyorum ki,
siz, bu yasayla, AB'ye uyumu değil, AKP'nin normlarına uyumu hedef alıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkımız için…
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sivil Havacılık, biraz evvel ifade
edildi, kritik ve teknik özellikleri yüksek olan, beceri ve performans
kriterleri yüksek tutulması gereken bir kuruluştur. Dolayısıyla, kamu kuruluşlarının,
bu tür kamu kuruluşlarının kritik mevkilerinde beceri ve yetenek düzeyi yeterli
kişilerin atanması gerekir. Ancak, bugüne değin yapmış olduğunuz atamaların çok
önemli bölümü iki kaynaktan besleniyor. Birisi, milletvekilliğini yapmakta
olduğum İstanbul'un Belediyesinin bir dönem görevlilerinden oluşmakta.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
son cümlenizi rica ediyorum.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum efendim, son cümlem.
Bir diğeri de Albarakada
çalışmış olan insanlardan oluşmakta. Eğer Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünde de
bu yolu denerseniz, korkarım, hava taşımacılığını da hızlı tren projesine
dönüştürürsünüz.
Değerli arkadaşlarım, bu
konularda sizleri uyarmayı bir görev bildim; hepinize, en derin saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Sayın milletvekilleri, 35
inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Şimdi, genelini oylamadan
önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini belirtmek için, lehte,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun tasarısı üzerindeki
olumlu görüşümü ifade etmeden önce, biraz önce, oylarınızla kabul edilen
Danışma Kurulu önerisi hakkında bir iki cümle söyleyip, tutanaklara geçmesini
sağlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
Danışma Kurulunun nasıl toplanacağı, 14 üncü maddede Başkanın görevleri
arasında sayılarak izah edilmiş. 14 üncü maddenin 5 inci fıkrasında, Meclis
Başkanının görevleri arasında, Danışma Kuruluna başkanlık etmek var; ancak,
bugünkü Danışma Kurulu önerisi -çok şey görmüştüm; ama, bugün ilk defa şahit
oluyorum- Meclis Genel Kurulunda, benim oturduğum koltuğun sağ tarafında,
Danışma Kurulu önerisi toplantısı burada yapılmıştır. Bu toplantıya Meclis
Başkanının başkanlık yapması gerekirken, elden, Danışma Kurulu önerisi Sayın
Bülent Arınç'a götürülmüş, elden imzalatılarak buraya gönderilmiştir. Bunun
tutanaklara geçmesinda fayda mülahaza ediyorum.
İkinci olarak, Danışma
Kurulu önerisinin aleyhinde söz talebim vardı; ancak…
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Madde… Madde…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Kapusuz, lütfen…
Burada, biraz önce,
başörtüsü konuşuldu, imam-hatip konuşuldu, içborçlar konuşuldu, bakan hakkında
şiir okundu. Niye rahatsız oluyorsunuz; bir iki cümleyle bunu tutanaklara
geçirmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Konuya gelelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın milletvekilleri, bakınız, benim Danışma Kurulu aleyhinde söz talebim
Sayın Başkanın önünde dururken, Sayın Başkan Danışma Kurulu önerisini okutuyor.
"Söz isteği?.. Yok." Sayın Başkanın ne yapması lazım; Danışma Kurulu
önerisi aleyhinde Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın söz talebi var diye
kürsüden duyurusunu, anonsunu yapması lazım. Tutanak elimde. "Söz
isteği?.. Yok." Bunların tutanağa geçmesini sağladıktan sonra kanunla
ilgili olarak, olumlu görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Sivil Havacılık Genel
Müdürlüğünün teşkilat ve görevleri hakkında hakikaten iyi hazırlanmış ve
yürürlüğe girdikten sonra da bu teşkilatın sıkıntılarını, dertlerini,
problemlerini halledecek özellikte bir kanun tasarısı biraz sonra hep beraber
oylarımızla kabul edilecek ve yürürlüğe girecek. İçinde bulunduğumuz günlerde
özellikle Türk Hava Yollarının yapmış olduğu atılım hepimizi son derece mutlu
etmektedir. Türk Hava Yolları dünya havayolları şirketleri arasında son derece
itibarlı bir konuma gelmiş ve hepimizin yüzünü ağartacak bir durumdadır.
Yalnız, deminki konuşmamda da belirtmiş olduğum üzere, bugün basına da yansıyan
ve ülkemiz için son derece önemli olan Hava-İşle toplu iş sözleşme görüşmelerinin
neticelendirilememesi veya bu konuyla ilgili olumlu adım atılamaması nedeniyle
Türk Hava Yollarında çalışanların işi yavaşlatmayla ilgili bir teşebbüsleri
olmuş -gazetelerde de var- uzun kuyruklar oluştuğu ve yarım saat ve iki saate
kadar ulaşan rötarların olduğu bugünkü basında yer almış. Turizm mevsimi
ülkemiz için son derece önemli. Cari açığın, dışticaret açığının finansmanında
turizm gelirlerinin son derece önemli olduğunu bugün, önceki konuşmalarımda da
ifade ettim. Ben sayın hükümetten özellikle istirham ediyorum, Türk Hava
Yolları çalışanlarıyla bu toplusözleşme görüşmelerinin, özellikle içinde
bulunduğumuz dönem de, turizm mevsimi de gözönüne alınarak, bunun anlaşmayla
kısa süre içerisinde çözümlenmesinin özellikle ülkemiz açısından, turizm
gelirleri açısından, ülkemizin itibarı açısından önemli olduğu inancındayım.
Hava-İş Sendikası Genel Sekreterinin 30 Hazirandan sonra altı işgünü içerisinde
anlaşma sağlanmazsa greve gitme uyarısı, yine bugünkü basında yer almıştır.
Özellikle, bu görüşmelerle ilgili olan sayın bakanın ve dolayısıyla
hükümetimizin bu konunun adil, hakkaniyet ölçüleri içerisinde bir orta yol
bulunarak bir an önce çözüme kavuşturulmasının faydalı olduğu inancındayım.
Bu kanunun
hazırlanmasında emeği geçen, başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere, ilgili
bürokratlara, komisyon üyelerimize ve bu tasarı burada görüşülürken katkılarını
sağlayan bütün milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Kanunun hayırlı ve uğurlu
olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Kandoğan biraz önce Danışma Kurulu önerisinin Genel Kurulda okunmasından
sonra kendisine sanki söz verilmediği şeklinde anlaşılacak bir ifade
kullandılar.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır, onu söylemedim.
BAŞKAN - Belki tam öyle
demediler ama…
Danışma Kurulu önerisi
huzurda okundu. Evet, yazılı olarak müracaat etmiş; ama, Başkanlık Divanı
olarak Genel Kurulda kendisinin olmadığını tespit ettikten sonra, başka söz
isteği bulunmadığını da ifade ederek, biz oylamaya geçtik. Bu bakımdan bu
konuyu da açıklamış oldum.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 4 dakika süre
veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden
yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy
pusulalarını, oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin adı ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını,
yine, oylama için öngörülen 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum.
Kullanılan oy sayısı : 209
Kabul : 207
Ret : 2 (*)
Böylece, kanun tasarısı
kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, yerinden,
iki cümleyle teşekkür edecekler.
Buyurun Sayın Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; uzun ve yorucu bir çalışmadan sonra, Türk havacılığı açısından
son derece önemli bir tasarıyı yasalaştırmış bulunuyoruz. İnanıyoruz ki, bu
kanunla, Türk havacılığı önemli bir ivme kazanacak, gelişmesini daha sağlam
temeller üzerinde sürdürecektir.
Katkılarınızdan dolayı,
hepinize teker teker teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyoruz; hayırlı,
uğurlu olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, 3
üncü sıraya alınan, Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un; Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Ankara
Milletvekili Salih Kapusuz'un; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/548) (S. Sayısı: 957) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 957 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Şahsı adına Kahramanmaraş Milletvekili Fatih
Arıkan?.. Yok.
Manisa Milletvekili
İsmail Bilen?.. Yok.
Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan?..Yok.
Adana Milletvekili Recep…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, buradayım.
BAŞKAN - Affedersiniz.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlaşıldığı kadarıyla, Genel Kurul
kapısından içeri bile almayacaksınız artık; yani, bu kadar…
Değerli milletvekilleri,
biraz önce bir nebze olsun bahsetmeye çalıştığım Danışma Kurulu önerisiyle,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelen ve biraz önce de, zorlukla ele
geçirdiğim bir kanun teklifini hep beraber görüşeceğiz.
Değerli AK Parti
milletvekilleri hafta içerisindeki Danışma Kurulu önerisinde şunları
söylemişlerdi: Meclis 1 Temmuzda kapanacak. Meclisin kapanmasından önce Türkiye
için çok önemli olan kanun tasarı ve tekliflerini Meclisin gündemine
getiriyoruz. Bu nedenle, cuma günü, cumartesi günü, pazartesi günü Meclisin
çalışmaması gereken günlerde de çalışarak bu kanun tekliflerini ve tasarılarını
kanunlaştıracağız.
Şimdi, ben, bakıyorum…
Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, Türk Milletini, vatandaşlarımızı ne kadar
yakından ilgilendirdiğini bir tahlil edelim. Bütün vatandaşlarımız Türkiye
Büyük Millet Meclisine gözlerini dikmişler, aman, bu Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu ne olacak, bunun yönetim şeklinin, üyelerinin seçimi doğru bir şekilde
yapılmıyor, bir an önce Anayasa değişikliği yapılarak, iki siyasî parti
grubunun belirleyeceği isimlerden seçilerek bunu bir an önce çözün, bu bizim
için hayatî önemi haiz olan bir konudur, vatandaşlar dört gözle bu kanunu
beklemektedir diye bir talep mi vardı sayın milletvekilleri? Ben merak
ediyorum. Yani, bu kadar önemli meseleler varken, RTÜK'le ilgili bir kanun
teklifinin, bugün, gecenin bu saatinde Meclisin gündemine gelmesinin haklı,
mantıklı ve makul bir izahını nasıl yapabiliriz?
Diyorduk ki, Bağ-Kur ve
SSK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanun teklifi
vatandaşlarımız için çok önemlidir, herkes bize bunu soruyor, Meclis kapanmadan
önce bununla ilgili kanun tasarısının Meclis gündemine geleceğini, AK Parti
Grup Başkanvekili birbuçuk ay önce söyledi. Birbuçuk aydan beri bekliyoruz.
Hakikaten, bu kanun gelseydi, vatandaşlarımızın sıkıntılarının, dertlerinin,
problemlerinin çözülmesi noktasında son derece olumlu bir kanun tasarısı olacaktı;
ancak, biz, bütün bunları bir kenara bırakarak… İki gruba da seslenmek
istiyorum şimdi. Burada, kendisi yok, Cumhuriyet Halk Partisinin Adana
Milletvekili Sayın Ziya Yergök'e de huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum; hem
anayasa değişikliği gündeme geldiğinde muhalefet şerhini koymuştu hem de bu
kanun teklifi komisyona geldiğinde, yine, ilgili milletvekili arkadaşımız,
bununla ilgili muhalefet şerhini koymuş.
Değerli milletvekilleri,
şu getirdiğimiz sistem, dünyanın hiçbir ülkesinde uygulanan bir sistem değil,
dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir yolla, böyle bir metotla, buna benzer, o
ülkelerin kurumlarına üye seçilmesi söz konusu değil.
Şimdi, anayasa
değişiklikleri konusunda, dokunulmazlık meselesi olduğunda, Adalet ve Kalkınma
Partisi hep şunu söylüyor: Uzlaşma komisyonu kuralım, uzlaşma komisyonu bu konu
üzerinde çalışsın, gayret etsin, hazırlasın, daha sonra anayasa değişikliği
yapalım; ama, RTÜK'le ilgili bir husus olduğunda, Cumhuriyet Halk Partisi ile
Adalet ve Kalkınma Partisi hemen kardeş partiler oluyorlar, el ele, gönül
gönüle bir birlik havası içerisine giriyorlar ve huzurumuza, hem bir anayasa
değişikliği hem de böyle bir kanun teklifi getiriyorlar.
Şimdi, ne olacak? Şimdi
ben Cumhuriyet Halk Partisinin buradaki milletvekillerine soruyorum: 9 RTÜK
üyesinden 3 RTÜK üyesinin ismini siz belirleyeceksiniz. Ne olacak Sayın
Milletvekilleri? 9 üyenin 3'ünü belirleyeceksiniz, ne elde edeceksiniz, ne
kazanacaksınız? Yani, 9 üyenin 3'ünün Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından
olması, Cumhuriyet Halk Partisinin oylarını mı artıracak?
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Bak, söylediğime geldin mi, eften püften meseleler.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kandoğan, mikrofonu açtım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben tümü üzerinde söz aldığım için süremin 10 dakika olması
lazım.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Yok, yok, 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tümü üzerinde.
Sayın Akbak, bakınız,
oradan devamlı müdahale ediyorsunuz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Doğruyu söylüyorum da onun için.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakın, bu kürsü herkese açık. Benim bu söylediklerime itirazınız varsa,
gelirsiniz, bu kürsüden, hem beni ikna edersiniz, hem millete de, bu konuyla
ilgili niçin böyle bir gerekçeyle hareket ettiğinizi millete duyurursunuz, ilan
edersiniz.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Boş yere Meclisi işgal etme!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, bakınız, Grup adına da konuşabilirsiniz, biraz sonra Grup adına
konuşma hakkınız var.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Ben, senin gibi Meclisi boş yere meşgul etmem.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Gelin, buraya çıkın Sayın Akbak; varsa bir bilgi birikiminiz, varsa
dağarcığınızda bir şey, gelin, burada söyleyin.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Boş laflar, ne alakası var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, geliniz, burada deyiniz ki, dünyanın şu şu
şu ülkelerinde…
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Var var…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hangi ülkesinde var?
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
İspanya'da var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır efendim, hiçbir ülkesinde bu şekilde bir yol yok, hiçbir ülkesinde…
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Var... Atma, atma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır...
Sayın Akbak, varsa bir
bilginiz, gelirsiniz, burada, dünyanın şu ülkesinde, siyasî parti grupları
tarafından, o kurumun üyelerinin 2 katı aday gösteriliyor ve o 2 katı aday
arasından millet meclislerince seçim yapılıyor diye gelir söylersiniz.
OSMAN KILIÇ (Sivas) - 17
ülkede var.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben sizi davet ediyorum, buyurun, varsa bir bilginiz, dünyanın herhangi bir
ülkesinde böyle bir uygulama var, geliniz, söyleyiniz; biz de bilelim, biz de
duyalım, Türk Milleti de duysun.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Mısır'da örnek var, Mısır'da.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakınız, bu kanun teklifi yürürlüğe girdikten sonra
ne olacak; şu olacak: Bundan sonra Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun almış
olduğu bütün kararlarda, mutlaka, eğer oybirliği yoksa diyecekler ki, Adalet ve
Kalkınma Partisi kontenjanından seçilen üyeler hangi yönde oy kullanmışlar,
Cumhuriyet Halk Partisi kontenjanından gelenler hangi doğrultuda oy
kullanmışlardır diye, daha o karar Türkiye'nin gündemine konulmadan önce böyle
bir tartışma ortamı olacak.
AHMET YENİ (Samsun) - Siz
hangi partidensiniz?..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu çok önemli bir kurul, yetmiş milyon insanın
izlemiş olduğu televizyon yayınlarıyla ilgili kararlar verecek; hatta,
yurtdışında milyonlarca Türk vatandaşının izlemiş olduğu yayınlarla ilgili kararlar
verecek.
AHMET YENİ (Samsun) -
Sizin partiyi bir görelim?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, geçenlerde Radyo ve Televizyon Üst Kurulu erotik yayınlarla ilgili
bir karar verdi; ama, basında veya televizyonlarda, verilen bu kararlarla
ilgili, daha bu kanunlar yürürlüğe girmeden, hemen şu söylenmeye başlandı:
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Adalet ve Kalkınma Partisine şirin görünmek ve
oradaki üyeler tekrar Adalet ve Kalkınma Partisi kontenjanından seçilebilmek için yıllardan beri ihmal
ettikleri, yapmadıkları, görevlerini aksattıkları bir konuyu Türkiye'nin
gündemine getirerek bir televizyon kuruluşuyla ilgili bir karar almalarından
dolayı basında ve televizyonda eleştirildi.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Cumhurbaşkanı da, bizim söylemiş olduğumuz bu gerekçelere benzer
gerekçelerle, biliyorsunuz, o anayasa değişikliğini, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, tekrar görüşülmek üzere iade etti. Ben o zaman da söylemiştim, o
iade gerekçesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletvekillerinin itibarını
rencide edecek cümleler de vardı. Ben, o rencide edici cümlelere karşı burada
tavır da koydum. O cümlelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsi manevîsini
ve milletvekillerini tahkire yönelik olduğunu buradan ifade ettim. Ancak, bunu
söylememiz, Sayın Cumhurbaşkanının bahsetmiş olduğu diğer haklı gerekçelerin
yanlış olduğunu ortaya koymaz. O nedenle, değerli milletvekilleri…
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi partidensin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Yeni, lütfen... Ben size de aynı şeyi söylüyorum, burada, bu konularla
ilgili varsa bir şeyiniz, geliniz, bu kürsüden söyleyiniz. Ben size daha önce
de söylemiştim.
AHMET YENİ (Samsun) -
Hangi partidensin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- "Ben bu kürsüye çıktım" demiştiniz; ama, çıktığınızda,
danışmanınızın hazırladığı bir metnin yanlış olarak elinize geldiğini…
AHMET YENİ (Samsun) -
Öyle değil…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- … ve burada bir başka kanun görüşülürken, metniniz teşvik kanunuyla ilgili, 5
dakika teşvik kanununu anlattınız.
AHMET YENİ (Samsun) - O, bilerek
yapıldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Yeni, burası milletin kürsüsüdür. Bakınız, biraz sonra, tümü üzerinde
grup adına da konuşma hakkınız var. Ben hem Akbak'tan hem de sizden özellikle
istirham ediyorum, geliniz, bu konularla ilgili grup adına sizler konuşunuz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Partinizi öğrenelim…
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, ben son olarak şunları söylemek istiyorum: Bu kadar
aceleye ne gerek vardı. Bakınız, bugün cuma. Saat, şu anda 22.30 sıraları ve bu
kanun teklifini, biraz önce, buradaki ilgili görevliler uzun uğraşlardan sonra
tedarik edip, elime getirip verdiler ve inanın, bunun tamamını okuma fırsatım
bile olmadı; ama, yazıktır, günahtır. Bizlerin, milletvekilleri olarak, ne
olur, bu kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili, bunları inceleyecek, araştıracak
yeterli zamanımız olsun. Ne olurdu, bu kırksekiz saat geçmeden geleceği yerde,
pazartesi veya salı günü gelseydi de yine geçseydi; ama, bizlerin, bunu alıp,
okuyup, inceleyip, bu konuyla ilgili belki daha faydalı bir konuşma yapma
imkânımız elimizden alınmış oldu.
Değerli milletvekilleri,
ben, bu düşüncelerle, bu kanun teklifinin, ülkemiz için faydalı olacağına
inanmıyorum. Özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, siyasî parti
gruplarının önereceği isimlerin buradan seçimine karşı çıkıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Nasıl olacaktı?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, bununla ilgili -Sayın Eskişehir Milletvekilim iyi hatırlattınız-
burada, Sayıştay üyelerini de seçiyoruz. Seçmiyor muyuz; seçiyoruz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Cumhurbaşkanını da burası seçiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayıştay üyeleri önümüze nasıl geliyor? Müracaatlar Plan ve Bütçe Komisyonuna
4 katı oranında intikal ettiriliyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda yarıya
indiriliyor ve Meclisin Genel Kuruluna geliyor. Genel Kurulda, biz, o yarıya
indirilmiş olanlar arasından seçim yapıyoruz. Hiçbir parti grubu isim vermiyor.
Ben öyle biliyorum ki, birçok arkadaşımız, Sayıştay üyesini seçerken, hem CHP
hem AK Parti hem de diğer partilerden, aynı isim üzerinde birleşildiği çok
oldu. Oylama neticeleri de bunu açıkça gösteriyor.
Bakınız, oylama
neticeleri seçilen isimler çok farklı oylarla seçildiler. Eğer gruplar blok
halinde oy vermiş olsaydı, o oyların aynı şekilde çıkması lazımdı. Onun için,
bir Sayıştay örneği önümüzde duruyor.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkanım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip, buyurun.
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 957 sıra sayılı Radyo Televizyon Üst
Kuruluyla ilgili görüşmeyi yapıyoruz.
Biraz önceki
arkadaşımızın ifadelerine, "alelacele getirilmiş olan yasal
düzenleme" dediği cümlelerine, bir türlü arayıp bulamadığı RTÜK'le ilgili
hazırlanmış olan yasa tasarısı ve "hayretle karşıladım" ifadelerine
hayret ifadelerimle karşılık vermek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Evet, doğru…
RECEP GARİP (Devamla) -
Özellikle, bu ülkede ikibuçuk yıldan bu yana yapılmış olan bütün yasal
düzenlemelerde, son derece evrensel, insan haklarına uygun yasal düzenlemeler
yapılmaktadır. Ülkemizin önündeki sıkıntıları kaldırmak için gece gündüz
çalışan bir parlamenterler topluluğuyuz. Dolayısıyla, burada yapılmış olan
bütün çalışmalarda, önümüze gelen her şey için "alelacele getirildi"
demek yerine, "elimize geçiremedik" demek yerine, ağız dolusunca, dün
doğru olanların bugün başka bir tarafta bulununca hepsinin yanlış olduğu bir
noktada…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ne alakası var bunların?!
RECEP GARİP
(Devamla) - İnsanın biraz istikrarlı
olması gerektiği, birazcık vicdan sahibi olması gerektiği, birazcık erdemli
olması gerektiği konusunda ifadelerimi belirgin olarak vurgulamak istiyorum.
Bugün, burada, Anayasanın
133 üncü maddesinde yapılan değişiklik dikkate alınarak, 3984 sayılı Kanunun
ilk halinde olduğu gibi, bütün üyelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
seçilmesi yolunda düzenleme yapılmaktadır.
Yine, biraz önce Ümmet
Kandoğan'ın ifadelendirdiği, "dünyanın hiçbir ülkesinde yok" diye
altını çizerek söylemiş olduğu bu ifadelere alternatif ülkeleri, ben, hassaten
belirtmek istiyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Buyurun…
RECEP GARİP (Devamla) -
Üst Kurul üyelerinin seçimi için, siyasî parti gruplarının kanunun yayımı
tarihinden itibaren beş gün içerisinde adaylarını Türkiye Büyük Millet
Meclisine bildirmesi ve aday bildirim süresinin bitimiyle beş gün içerisinde
seçilmesi düzenlemesine gidilmektedir.
Bakınız, dünyanın birçok
ülkesinde, bizim yaptığımız düzenleme aynen uygulanmaktadır ve yapılmaktadır.
Yani, Ümmet Kandoğan'ın söylediği gibi değil, bilakis…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bir tek örnek…
RECEP GARİP (Devamla)
- Ümmet Kandoğan, dinleyin… Dinleyin…
Bu Meclis sizi dinliyor; günlerce dinliyor. Lütfen…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Dinliyorum, dinliyorum…
RECEP GARİP (Devamla)
- Amerika Birleşik Devletleri Federal
Haberleşme Komisyonu 7 kişilik bir komisyon. Amerika Başkanı tarafından
atanıyor, Senato Başkanı adayı gösteriyor; yani, bizim dilimizde, Başbakan
atamış oluyor, esasen, bu kurul üyelerini 7 yıl içerisinde seçmektedir. Aynı
paralellik arz ediyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Nasıl bir benzerlik bu? Neresinde bunun benzerlik?!
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Siyasî irade seçiyor.
RECEP GARİP (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Fransa'ya baktığımız zaman, 1989 tarihli kanuna göre, Radyo
ve Televizyon Yüksek Kurulu var; 9 üyeli bir kurul, 3'ü Cumhurbaşkanı, 3'ü
Senato Başkanı, 3'ü Millet Meclisi başkanı tarafından seçilmektedir, süresi
altı yıl olarak belirlenmiştir, kurul kararları Başbakana sunuluyor, Başbakan
bu kararların, yeniden görüşülmesi yapılmak üzere onbeş gün içerisinde iade
ediyor, böyle bir denetimden geçiyor. Bunun da altını çiziyorum.
Almanya'da, eyalet
bazında, eyalet radyo ve televizyon daireleri kurulmuştur.
Değerli arkadaşlar,
saygıdeğer milletvekili dostlarım, İtalya'da, garantör dediğimiz, Meclis ve
Senato Başkanlarının teklifi üzerine Cumhurbaşkanının atadığı bir kişi var, üç
yıllığına atanıyor ve tekrar seçilemiyor. Bu yıllık raporlar hazırlıyor,
Başbakana sunuyor, bu da Mecliste görüşülüyor.
Değerli dostlar, dikkat
edilirse, gerek bizde ve gerekse Avrupa ülkelerinde, radyo ve televizyon
yayıncılığında, siyasî iktidarın ya da siyasî kesimin ağırlığını görüyoruz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siyasî parti gruplarının seçtiği hiçbir yer yok.
RECEP GARİP (Devamla) -
Hepsinde, mutlaka siyasiler bir şekilde işin içerisinde yer almaktadır, işin
doğrusu da budur. Eğer, demokrasi diyorsanız, özgürlükler diyorsanız, seçilmiş
olan insanların yaptırımı diyorsanız, bu kurumsal kimliklerin muhafazası
açısından son derece verimli olduğunu ve doğru olduğunu belirtmekte yarar
görüyorum. Zira, milletimiz adına, bir yetki kullanan böyle bir üst kurulu,
milletin temsilcilerinin, Meclisin seçmesinin daha doğal ve daha demokratik bir
seçim olduğunu söylemekte yarar var, aksini söylemek, sanıyorum, aklı biraz
doğru kullanmamak anlamına geliyor.
RTÜK üyelerinin Yüce
Meclisimiz tarafından seçilmesi, milletin iradesinin yansıması açısından önem
arz etmektedir. Halkımıza karşı siyasî olan elbette ki bizleriz; elbette ki
buradaki kürsüyü kullanırken, demokratik haklarımızı kullanıyoruz; elbette ki
buradaki söylemlerimiz, halkımızın, Anadolu insanının yüreğine serpiştirilen
tohumlardır. Onlar bizi dinleyerek birtakım kararlarımızın doğru olup
olmadığına karar veriyorlar. Siyasî söylemleri elbette ki biz geliştireceğiz;
ama, doğru olanları yapmaya, ısrarla, altını çizerek yapmaya devam edeceğiz.
Burada, hiç kimsenin,
kalkıp, AK Parti İktidarımızın kadrolaşmasından söz etmesi doğru değildir.
Doğru olan, şu anda yapılan karardır ve Meclis, burada, iktidar ve
muhalefetiyle, 3 + 6, toplam 9 üyeyi mutlak surette seçecektir.
RTÜK'le ilgili yapılan bu
çalışmaların doğru olduğunu, istikrarlı bir gidişin olduğunu belirtiyor;
hepinize sevgiler saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz
Sayın Garip.
Yasa teklifinin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Karar yetersayısı aranmasını istiyorum.
BAŞKAN- Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunarken karar yetersayısı isteği vardır, bunu dikkate
alacağım.
Kabul edenler…
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Karar yetersayısı vardır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Nerde var Sayın Başkan?! (AK Parti sıralarından "Var, var" sesleri)
SALİH KAPUSUZ (Ankara)-
Var efendim, var.
BAŞKAN- Karar yetersayısı
vardır, kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 13.4.1994
tarihli ve 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanunun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 6.- Üst
Kurul, en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, meslekleriyle ilgili konularda
kamu veya özel kuruluşlarda en az on yıl görev yapmış, meslekî açıdan yeterli
bilgiye, deneyime ve Devlet memuru olma niteliğine sahip, otuz yaşını doldurmuş
kişiler arasından Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilen dokuz üyeden oluşur.
Seçim için, siyasi parti
gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı aday
gösterilir ve Üst Kurul üyeleri bu adaylar arasından her siyasî parti grubuna
düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunca seçilir. Ancak, siyasi parti gruplarında, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılacak seçimlerde kime oy kullanılacağına dair görüşme yapılamaz
ve karar alınamaz.
Üst Kurul üyelerinin
seçimi, adayların belirlenerek ilânından on gün sonra yapılır. Siyasî parti
grupları tarafından gösterilen adaylar için ayrı ayrı listeler halinde birleşik
oy pusulası düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek
suretiyle oy kullanılır. Siyasî parti gruplarının ikinci fıkraya göre
belirlenen kontenjanlarından Üst Kurula seçilecek üyelerin tamsayısından az
veya fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
Karar yeter sayısı olmak
şartıyla seçimde en çok oyu alan ilk dokuz aday seçilmiş olur. Seçim sonucu
Resmi Gazetede yayımlanır.
Üst Kurul üyelerinin
görev süresi altı yıldır. Üyelerin üçte biri iki yılda bir yenilenir. Üyelerin
görev süresinin bitiminden iki ay önce; üyeliklerde herhangi bir sebeple
boşalma olması halinde ise, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye
Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı
usulle seçim yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Fatih Arıkan…(AK Parti
sıralarından alkışlar)
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunla ilgili söz almış bulunuyorum.
Bu yasanın gerekliliği
hakkında hiçbirimizin kuşkusu yoktur. Bu yasanın, Meclisimize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arıkan.
Şahsı adına, Manisa
Milletvekili İsmail Bilen…
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 957 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanunun detaylarına
girmeyeceğim, Sayın Recep Garip uzun uzun anlattılar; ancak, Anayasamızı,
değiştirdiğimiz Anayasamızın amir hükümlerine uygun hale getirmek üzere bu
kanun teklifi verilmiştir.
Bu kanun teklifinin
milletimize hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bilen.
Sayın milletvekilleri,
Komisyon Başkanımızın söz isteği var.
Buyurun Sayın Başkan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; kısa
konuşanı alkışlıyorsunuz, ben de uzun konuşmayacağım o açıdan.
Sadece kayıtlara geçsin
diye söylüyorum. Şimdi, Ümmet Kandoğan, hakikaten, bir şeyler söylüyor, buraya
geliyor. Herkesin görüşüne saygımız var; ama, dünyadaki bu konudaki tüm gelişmeleri,
sanki, çok yakından hakikaten biliyor gibi "hiçbir yerde yok"
şeklinde… Böyle bir şey yok Ümmet Bey; yani, netice itibariyle, biz…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Örnek verin Sayın Hocam.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Efendim, örnek... Burada bakın…
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben okudum tutanakları…
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Tutanaklar meselesi değil Ümmet Bey; müsaade buyur,
bak, şimdi dinle…
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım.
Buyurun Sayın Başkan.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Karşılıklı konuşmayacağım da, bazen gerekiyor Sayın
Başkanım.
Şimdi, 17 ülke var elimde
şu anda. Bunun 12'si Avrupa Birliği ülkesi. Sana vereceğim bunun sonuçta
fotokopisini.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Alayım Hocam, alayım.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Vereceğim, vereceğim; merak etme.
Bu 17 ülkenin içerisinde
12 tanesi Avrupa Birliği ülkesi. Parlamento, bunun içerisindeki görevi üç
şekilde olabiliyor. Bir grup var ki aday gösteriyor, başka bir organ seçiyor.
Bir grup var ki başka organ aday gösteriyor, Parlamento seçiyor. Bir grup var
ki, şimdi bizim yaptığımız, Parlamento hem adayını kendi gösteriyor hem de
seçiyor. Belki, bizdeki fark, gruplar adına filan… Diyelim ki, bir an için
gruplar seçmesin. Belki, grubun olmadığı için bugün bunu söylüyorsun; ama,
diyelim seçmesin gruplar, o zaman ne olur; buradaki çoğunluk tamamını seçmiş
olur; yani, AK Parti 9 üyenin tamamını seçmiş olur. AK Parti buna razı
gelmiyor.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Seçsin efendim.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır, seçsin deme. Bizim vicdanımız var, yapmıyoruz
bunu. Dolayısıyla, konuya biraz böyle bakmak lazım. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Şimdi, çözümün ne, onu
söyle. Diyelim, Parlamento seçmedi. Bakanlar Kurulu seçsin desek, buna itiraz
ediyorsunuz. Kim seçecek o zaman? Kim seçecek; ya Başbakan seçecek ya Bakanlar
Kurulu seçecek, biri seçecek. Yani, çözümünü de beraber getirmek lazım
itirazlarımızın.
Şimdiye kadar da, malum,
on yıldır zaten bu uygulama devam ediyor. Sonuç olarak, bazı ülkelerde, mesela
-belki tuhafına gidecek- Almanya'da Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamını
-bakın, dediğimin farkında olarak söylüyorum- Avusturya'da Anayasa Mahkemesi
üyelerinin tamamını Meclis seçiyor. Anayasa Mahkemesi üyelerini diyorum, dikkat
edin. Bu kadar güvensizlik nereden geliyor, ben de bunu anlamıyorum,
parlamentolara, doğrusu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, sözlerimi çarpıtıyorsunuz.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Çarpıtma filan yok. Ümmet Bey, çıkar, burada söylersin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben, Meclis seçmesin demiyorum. Gruplar aday göstermesin. Benim itirazım
buna.
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (Devamla) - Hayır, itirazın olsa da ben bir bilgi sunuyorum, doğru
bilgi sunuyorum. Ömrümü ben bu işe verdim.
Şimdi, netice itibariyle
-son cümlemi söylüyorum- biz bir anayasa değişikliği yaptık, biliyorsunuz. Bu
anayasa değişikliği çerçevesinde doğru-yanlış bir hüküm koyduk. Diyelim ki,
yanlış olduğunu varsayalım; diyelim öyle olsun. Şu anda bir uyum yasası
yapıyoruz; bunun çıkması zorunlu. Bu bakımdan, bugünkü konuşmanın pratikte bir
faydası aslında yok. Kayıtlara geçsin anlamında olursa, o ayrı bir mesele ve
sonuç itibariyle, biz, bugünkü yapacağımız düzenlemeyle Anayasamızda yer alan
bir hükmün gereğini yapmış olacağız. Tamamı bundan ibarettir.
Anayasa Mahkemesi -son cümlem dedim ya, bir
son cümle daha ilave edeyim- bu konuda şunu demiyor. Kararı da, doğru dürüst
-geçen gün toplantıda da söyledim- düzgün nakletmek lazım. Anayasa
Mahkemesi -eski düzenleme getirdiğinde,
Ecevit Hükümeti döneminde- "9 üyenin 5'ini Meclis, 4'ünü hükümet
seçsin" diyordu orada. Diyor ki mahkeme: "4'ünü seçsin hükümet,
ataması her zaman olabiliyor, normaldir." "Ama" diyor,
"Meclis seçecekse" diyor, "bunu Anayasaya yazın" diyor,
"Anayasada yer almamış" diyor. Dolayısıyla, seçme konusunda Meclisin
yetkileri arasında böyle bir yetki yoktur; yazarsanız olur noktasına geliyor
tersinden baktığın zaman. Bugün, bunu yapmıştır bu Meclis.
O bakımdan, benim başkanı
olduğum komisyonda yanlış şeyler pek geçmez Ümmet Bey; bunu bilesin.
Teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddeyle ilgili 2 adet
önerge vardır; önce, geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine
göre işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 957
sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde yer
alan bazı ibarelerin değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki hükümlerin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Recep Yıldırım |
A. Müfit Yetkin |
|
Ankara |
Sakarya |
Şanlıurfa |
|
Ahmet Yeni |
Ahmet Işık |
Mehmet Kurt |
|
Samsun |
Konya |
Samsun |
957 sıra sayılı kanun
teklifinin 1 inci maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında geçen "on gün sonra" ibaresi "sonra on gün
içinde", "tamsayısından az veya" ibaresi "sayısından",
dördüncü fıkrasında geçen "ilk dokuz" ibaresi "boş üyelik sayısı
kadar" şeklinde değiştirilmiş ve maddenin son fıkrasına aşağıdaki hükümler
eklenmiştir.
"Bu seçimlerde,
boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının
halihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma
sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerine seçildikleri üyelerin görev
süresini tamamlar."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
957 sıra sayılı kanun
teklifinin 1 inci maddesinde yer alan "30 yaşını" ibaresinin "35
yaşını" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Eraslan Ümmet
Kandoğan
Hatay Denizli
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
bu.
Bu önergeyle ilgili Sayın
Komisyon?..
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Sayın Hükümet?..
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.
Gerekçeyi mi okutayım?..
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, değerli
arkadaşlar, yani, bir milletvekilinin 5 dakikalık bir konuşma süresinden,
gerçekten, kimsenin rahatsız olmaması gerekir.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Uzmanlık konusu olunca olmaz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bakın, kanunun 1 inci maddesinde, 2 nci maddesinde, 3 üncü ve 4 üncü maddesinde söz taleplerimiz oldu.
Aslında, her maddede söz talebi olur mu, olmaz; ama, niye oluyor?.. Maalesef,
bakın, iki arkadaşımız çıktı, sırf bize söz hakkı gelmesin diye… Ya, biz, boş
da konuşmuyoruz, her maddede de konuşmuyoruz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
İşte bu boş konuşma!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Peki.
Değerli arkadaşlar, iki
arkadaşımız, iki milletvekili arkadaşımız çıktılar "bu kanun, baş ağrısına
iyi gelir, karın ağrısına, mide ağrısına iyi gelir" dediler, oturdular
yerlerine. Ne adına, ne adına; bizim konuşmamızı engelleme adına. İki tane, üç
tane milletvekili çıkıp…
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Maddeyle ilgili konuş.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Maddeyle ilgili konuş.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz, bakın, siz
"dokunulmazlıklar kalkmadıkça hiçbir anayasa değişikliğine biz oy
vermeyeceğiz" demediniz mi; dediniz. Üç günden beri bir sivil havacılıkta,
üç günden beri muhalefet ediyorsunuz ve sivil havacılıkla ilgili kanun üç
günden beri bu Parlamentoda zorla yasalaştı; muhalefet ettiniz.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Önergeyle ilgili konuş.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Daha cumhuriyet tarihinde görülmemiş; Danışma Kurulu, arka sırada… Hemen
arkamızda Danışma Kurulu imzalanıyor, ondan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanına götürülüp imzalatılıyor.
Peki, milletvekillerinin
hiç haberi olmayacak mı? Biz, RTÜK Kanunuyla ilgili yapılacak düzenlemenin
komisyon raporunu zorla bulduk, araya araya bulduk, yeni getirttik; aman okuyalım,
ne var ne yok, değişiklik var mı yok mu?.. Yani, Meclis böyle çalışmaz; yanlış
bir mantıktır, yanlış bir mantalitedir.
Gündem her gün değişiyor.
Ertesi gün hangi kanunlar görüşülecek, ne var diye baktığımız zaman… Kanunlarla
ilgili hazırlık yapıyoruz, katkımız olsun, yasama faaliyetinde -aslî görevimiz,
milletvekilinin aslî görevi katkı sağlamaktır- aslî görevimizi yerine
getirelim, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aziz milletimizin adına yapılan bu
yasama faaliyetine katkı sağlayalım diye çırpınıyoruz, bir saat içinde gündemi
değiştiriyorsunuz. Bundan sonra hâkimler ve savcılar vardı, Danışma Kurulu
önerisiyle RTÜK kanununu getirdiniz ve komisyon raporlarını zorla bulabildik.
Yani, böyle bir mantık, böyle yasama faaliyeti olmaz ki!
Cumhuriyet Halk Partisini
kınıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, dokunulmazlıklar kalkmadıkça hiçbir Anayasa
değişikliğinde iktidara biz destek vermeyeceğiz dediniz. Şimdi, RTÜK Üst
Kuruluna 3 tane adam vereceksiniz; 3 tane adam vereceksiniz diye, Adalet ve
Kalkınma Partisinin altına yattınız. (AK Parti ve CHP sıralarından
"Aa" sesleri, gürültüler) Onu da ifade edeyim sizlere. (AK Parti
sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Eraslan…
Sayın Eraslan…
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, derhal sözünü geri alsın!
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan… Sayın Başkan…
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Böyle konuşamaz!
BAŞKAN - Sayın Eraslan…
Sayın Eraslan…
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Parlamentoya hakaret ediyor. Ne biçim laf böyle?!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar… (Gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) -
Terbiyesiz!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Kimse konuşamaz bu şekilde!
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Bu üslupla konuşamazsın!
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
sözünüzü kesiyorum.
(Başkan tarafından
hatibin mikrofonu kapatıldı)
BAŞKAN - Şiddetle sizi
kınıyorum. Derhal sözünüzü geri alınız. Lütfen sözünüzü geri alınız.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sözünü geri alsın!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bir saniye… Bir saniye…(Gürültüler)
(AK Parti ve CHP
sıralarından ayağa kalkmalar; kürsü önünde toplanmalar)
BAŞKAN - Lütfen, sözünüzü
geri alınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Bir saniye… Bir saniye Sayın Başkan. Konuşmama müsaade edin.
BAŞKAN - Sözünüzü geri
alınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- İfademi hangi anlamda söyledim…
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Arkadaşlar, bir saniye… (Gürültüler)
Niye bu kadar
alınıyorsunuz?! Niye bu kadar alınıyorsunuz?! Bir yasama faaliyeti görüyoruz,
yasama faaliyeti yapıyoruz. İşinize geldiği zaman…
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Ne diyorsun?!
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
siz, son cümlenizdeki o çirkin sözünüzü geri alınız.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkanım, bana bir müsaade ederseniz…
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sözünü geri alsın!
ALİ ARSLAN (Muğla) - Geri
al sözünü!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Sayın Başkan, demek istediğimiz şu: İşinize geldiği zaman anlaşıyorsunuz,
işinize gelmediği zaman muhalefet yapıyorsunuz. (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
sözünüzü geri almamakta ısrar ediyor musunuz?!
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Söylemek istediğimiz bizim bu. Niye yanlış anlıyorsunuz?! Niye farklı
anlıyorsunuz?! (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
sizi, İçtüzüğün 67 nci maddesine göre, salondan çıkarıyorum. (Alkışlar)
Lütfen, İdare Amirleri…
Lütfen salonu terk edin.
Genel Kurulu terk edin lütfen. (AK Parti sıralarından alkışlar; CHP
sıralarından gürültüler)
(Başkan tarafından
hatibin mikrofonu tekrar kapatıldı)
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Ayıp!.. Türk Milletine karşı ayıp!
MEHMET ERASLAN (Hatay)-
Ben, yanlış, kötü manada söylemedim; onu, kötü manada ifade etmedim.
(Gürültüler)
BAŞKAN - Daha fazla bu
işi uzatmayalım, lütfen…
Sayın İdare Amirleri...
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Türk Milletine hakarettir! Senin seçmenlerin senden utanacaklar.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, kötü manada söylemedim; onu düzeltmeme niye müsaade etmiyorsunuz?
Ben kötü manada…
BAŞKAN - Siz
düzeltmediniz, ben size söz hakkı tanıdım, düzeltmediniz.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Söz
hakkını verin, düzelteyim. Sayın Başkan, söz hakkı verin tavzih edeyim. Ben
kötü manada söylemedim. Yanlış bir anlaşılma oldu.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Tavzih etsin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam… İdare
Amirleri…
Ben kararımı verdim;
sonra tavzih etsin.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, düzeltsin, daha iyi olur.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Düzelteyim Sayın Başkan.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Türk Milletinden özür dile!
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Düzelteyim Sayın Başkan, bunda kötü amacımız yok bizim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Düzeltsin Sayın Başkan.
Düzelt Mehmetçiğim…
BAŞKAN - Buyurun,
kürsüden, düzeltiniz.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Değerli arkadaşlar, bakın, siz… (Gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
hiç yoruma gerek yok. Açık ve net olarak söyleyin; aksi takdirde, Genel Kurulu
terk edeceksiniz.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Tamam… Tamam…
Benim kullandığım…
(Gürültüler)
Değerli arkadaşlar,
bakın, benim kullandığım ifadenin anlamı şudur, açılımı şudur… (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen
kimin oyuyla buradasın?! Ne bu ya; altına yatmak ne demek!
BAŞKAN - Sayın İdare
Amirleri, lütfen…
Sayın Eraslan, daha fazla
Genel Kurulu germeyin. Net ve açık, benim sözüm şudur diyeceksiniz… Siz, yorum
yapıyorsunuz… (AK Parti ve CHP sıralarından "özür dileyecek" sesleri,
gürültüler)
RECEP GARİP (Adana) -
Özür dileyecek.
BAŞKAN - Tamam.
Sayın milletvekilleri, 67
nci maddeye göre Sayın Eraslan'ı Genel Kuruldan çıkarıyorum.
İdare Amirleri gereğini
yapsın.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gel Mehmet, gel; dışarı…
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Hepiniz yanlış anladınız, müsaade edin tavzih edeyim. (Gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) - At
şunu dışarı!
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Altına yatmak ne demek!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Mehmet Bey, gel buraya.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sen
kimsin be; otur! Özür dilesin.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Çıksın, gitsin!
BAŞKAN - Sayın Eraslan
beni daha fazla zorlamayın…
Önergeyi…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Çık lan dışarı! Orospu çocuğu!
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Çık dışarı… Sen her şeyin altına yatıyorsun!
BAŞKAN - Sayın İdare
Amirleri…
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Kimin altına yattın şimdiye kadar?! Sen her şeyin altına yattın, orospu çocuğu!
(CHP sıralarından "çık dışarı" sesleri, gürültüler)
(Kürsü önünde
toplanmalar; itişmeler)
ABDULLAH VELİ SEYDA
(Şırnak) - Yahu, görevi provoke etmek zaten adamın, görevi provoke etmek!
(Hatay Milletvekili
Mehmet Eraslan İdare Amirleri tarafından Genel Kurul salonundan çıkarıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 957
sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun
6 ncı maddesinde yer alan bazı ibarelerin değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki
hükümlerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih
Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları.
957 sıra sayılı kanun
teklifinin 1 inci maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin
üçüncü fıkrasında geçen "on gün sonra" ibaresi "sonra on gün
içinde", "tamsayısından az veya" ibaresi "sayısından",
dördüncü fıkrasında geçen "ilk dokuz" ibaresi "boş üyelik sayısı
kadar" şeklinde değiştirilmiş ve maddenin son fıkrasına aşağıdaki hükümler
eklenmiştir.
"Bu seçimlerde,
boşalan üyeliklerin siyasî parti gruplarına dağılımı, ilk seçimde siyasî parti
grupları kontenjanından seçilen üye sayısı ve siyasî parti gruplarının
halihazırdaki oranı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Üyeliklerdeki boşalma
sebebiyle yapılan seçimlerde seçilen üyeler, yerine seçildikleri üyelerin görev
süresini tamamlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI
BURHAN KUZU (İstanbul) - Takdire bırakıyoruz Başkanım.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet katılıyor mu?
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
Gerekçeyi okutuyorum.
Gerekçe:
Kanunlaşacak bu teklifin
geçici maddesine göre, Parlamentoda temsil edilen siyasî parti gruplarınca
gösterilen adaylar arasından, bu maddedeki esaslara göre 9 üye seçilecektir.
Bilahara gerek yenileme ve gerekse boşalma sebebiyle yeniden üye seçimi
yapılacaktır. Bu üyelerin siyasî parti gruplarına dağılımı saptanırken önce 9
üyenin parti gruplarına mevcut üye sayıları dikkate alınarak dağılımı
yapılacak, ardından yenileme veya boşalma sebebiyle seçilecek üye sayısı bu dağılıma
göre tespit edilecektir. İlk seçimdeki siyasî parti gruplarının hiçbirinin
yenileme veya boşalma sebebiyle gerçekleştirilen seçim anında Parlamentoda
temsil edilmemesi halinde ise, ilk seçimle bir bağlantı kurulmasına gerek olmaksızın,
siyasî parti gruplarına kuvvetleri oranında boş üyeliklerin dağılımı
yapılacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini
dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir.
Şimdi, 1 inci maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 3984 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 11.-
Üst Kurul üyelerinin seçimi için, siyasi parti grupları, bu Kanunun yayımı
tarihinden itibaren beş gün içinde adaylarını 6 ncı maddeye uygun olarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirir. Üst Kurul üyelerinin seçimi
adayların bildiriminden itibaren beş gün içinde tamamlanır.
Üst Kurul üyelerinin
yenilenmesine ilişkin 6 ncı maddenin son fıkrası hükmünün uygulanmasını
sağlamak amacıyla, bunların seçiminden iki yıl sonra yenilenecek olanları
belirlemek üzere, seçimden iki ay önce adçekmeye başvurulur. Dört yıl sonra
yenilenecek olan üyelerin tespiti için aynı esasa uyularak ad çekilir, ancak
ikinci yılın sonunda seçilmiş olan üyeler bu ad çekmeye girmez."
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 86 ncı
maddesine göre, aleyhte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan… Yok
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Ne konuşacakmış yahu!
BAŞKAN - Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olduğundan, teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, bir teşekkür konuşması yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
yerinizden, iki cümleyle lütfen…
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uzun bir maratonla, hem anayasa değişikliği hem kanunun
Anayasaya uyumlu hale getirilmesi, desteklerinizle gerçekleşmiş oldu. Tekrar
ifade edersek, kanun Anayasa Mahkemesince iptal edildiği için, üç yıldır bir
boşluk vardı ve tıkanma vardı. Bu düzenlemelerle, bu boşluk doldurulmuş oldu,
bir sorun çözülmüş oldu.
Tekrar, hepinize teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum; hayırlı olsun diyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Ben de teşekkür
ediyorum.
Sayın arkadaşlar, henüz
çalışmalarımız bitmedi, devam ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in;
Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/538) (S. Sayısı: 955)
(x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 955 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Şırnak Milletvekili Hakkı Birlik?.. Konuşmuyor.
Cemal Uysal?..
Konuşmuyor.
Sayın Ümmet Kandoğan?..
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Konuşmuyorum.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SIVILAŞTIRILMIŞ
PETROL GAZLARI (LPG) PİYASASI KANUNU VE ELEKTRİK
PİYASASI KANUNUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 2.3.2005
tarihli ve 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve
Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 7 nci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "1.1.2005 ilâ 31.12.2005 tarihleri"
ibaresi "1.6.2003 ilâ 31.12.2005 tarihleri" olarak, ikinci fıkrası
ise "Bu işletmelere 2005 yılı içinde doğalgaz verilmesi halinde, maliyet
farkına ilişkin hesaplama ve ödemeler, doğalgaz verildiği tarihten önceki
dönemle sınırlı tutulur." şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Sayın Kandoğan, söz
istiyor musunuz?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır.
BAŞKAN - Sayın Faruk
Çelik?..
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayır, istemiyorum.
BAŞKAN - Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teklif kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır.
Sayın Eraslan'ın özür
dileme talebi var.
Buyurun; iki cümleyle..
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Biz özür istemiyoruz, biz çıkıyoruz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, hiç gerek yok, gereği yapılacaktır.
KÂTİP ÜYE TÜRKÂN
MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Haydi arkadaşlar, çıkıyoruz.
(CHP milletvekilleri
Genel Kurul salonunu terk etti)
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maksadımı aşan sözler
ifadesinde bulunmuşumdur ve arkadaşlardan da, İktidar Partisinden de Cumhuriyet
Halk Partisinden de özür diliyorum ve bunun tutanaklara geçmesini arz ediyorum.
Saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için,
25 Haziran Cumartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum:
Kapanma Saati: 23.00