BIM 2 3 2005-07-06T12:20:00Z 2005-07-06T12:20:00Z 76 53424 304520 TBMM 2537 609 373971 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

 DÖNEM: 22         CİLT: 87       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

111 inci Birleşim

14 Haziran 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, buğday ve soğan tarımı ile üreticilerinin içinde bulunduğu sorunlara ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, ülkemizdeki çay üretiminin son durumu ile üreticilerinin sorunlarına ve kaçak çayın sektör için olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, kayıtdışı ekonominin boyutları ile toplum üzerindeki etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 5356 sayılı Kanunun bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/843)

2.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in (6/1387) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/304)

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Macaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/844)

4.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/845)

5.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Kırgız Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/846)

6.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/847)

7.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/848)

8.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/849)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 20 milletvekilinin, kaçak işçi çalıştırılmasıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının geçtiği illerde yaşayan vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/395, 2/341, 2/396) (S. Sayısı: 837)

4.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (1/984) (S. Sayısı: 911)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde kazanılan davalara ve ödenen tazminatlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5113)

* Ek cevap

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Atatürk'e ait vasiyete ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5823)

3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'nin havaalanı ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5962)

4.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, bazı resmî törenlere bir siyasî partinin davet edilmediği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5972)

5.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bazı bürokratlarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5984)

6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Karatay İlçesinde bir ilköğretim müdür yardımcısı hakkında hukukdışı uygulamalar yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5998)

7.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun alacaklarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5999)

8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilçe millî eğitim müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/6000)

9.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Çıldır Şehit Er Taner Karadeniz Çok Programlı Lisesinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı  (7/6002)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İzmir-Bandırma demiryolu hattı çalışmalarına,

Bursa İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

Düzce İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

Bursa İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6011, 6012, 6013, 6014)

11.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, infaz koruma memurlarının sosyal haklarına ilişkin sorusu  ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/6015)

12.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, DİE'nin gelir dağılımı araştırmaları olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/6017)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Bağımsız Türk-Ortodoks Patrikhanesi Vakfının statüsüne ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6024)

14.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, öğrencilerin staj çalışmalarını düzenleyen yönetmeliğe ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/6026)

15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kalkınmada öncelikli illerin ziraat mühendisi ve veteriner hekim sayısına ve ihtiyacına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6053)

16.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Denizcilik Müsteşarlığı personeline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6086)

17.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Bandırma arası hızlandırılmış tren projesine ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6087)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6091)

19.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Ordu İlinde TOKİ tarafından yapılacak konutlara tahsis edilen arsaya ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6092)

20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bolu İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6093)

21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Nevşehir İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6094)

22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Kütahya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6095)

23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6096)

24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bolu İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6098)

25.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Nevşehir İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6099)

26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Kütahya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6100)

27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Sakarya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6114)

28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bolu İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6115)

29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Nevşehir İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6116)

30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Kütahya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6117)

31.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yoksul ailelere ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/6123)

32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Aksaray İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6160)

33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya İlçesi spor sahasına kapalı tribün yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6161)

34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya İlçesine yapılmakta olan kapalı spor salonunun ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6162)

35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Erzurum İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6163)

36.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, çeşitli kamu kuruluşlarının ve özelleştirilen kuruluşların ellerinde bulunan tarihî eserlere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/6165)

37.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, THY hisselerinin halka arzına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/6167)

38.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, İzmit'te bir lisenin spor salonunda düzenlenen bir kermese ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/6180)

39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Aksaray İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6185)

40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Erzurum İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6186)

41.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya ve Karaman'ın bazı köylerinde çevresel faktörlerin kanser hastalığına etkisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6188)

42.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, görevden alınan personele ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6189)

43.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Aksaray İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6196)

44.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Erzurum İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6197)

45.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sabah Yayıncılık AŞ.’nin satışına ve hisselerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/6199)

46.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/6235)

47.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, üniversitelerin araştırma isteklerinin incelenmesinin merkez teşkilatınca yapılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/6239)

48.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6259)

49.- Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, 1999 yılında mahallî seçimler nedeniyle istifa eden ve tekrar göreve dönmek isteyen personele ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6260)

50.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Demiryolları çalışanlarının özlük haklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6261)

51.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Sakarya Karasu Limanı Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6262)

52.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Ritmik Jimnastik Takımının spor salonu ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6268)

53.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, Ordusporun üç futbolcusunun disiplin kuruluna sevkine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6269)

54.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6271)

55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa Çevre Yoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz ÖZAK'ın cevabı (7/6275)

56.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz ÖZAK'ın cevabı (7/6277)

57.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz Türk AŞ'nin ürettiği 0 403 SHD Mercedes marka otobüslerde tasarım ve üretim hatasının bulunduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6281)

58.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6282)

59.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, Türkiye'deki saymanlık sayısına ve denetimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/6286)

60.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, THY'nin Adnan Menderes Havalimanından doğrudan yurtdışı seferinin olmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6333)

61.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Onur Air uçaklarına bazı Avrupa ülkelerince uçuş yasağı konmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6334)

62.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/6335)

63.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Gümüşhane İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/6353)

64.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Millî Gençlik Vakfının kapatılmasına ve mallarının Hazineye devrine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6395)

65.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Eurovision şarkı yarışmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/6442)

66.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT Genel Müdürünün göreve gelişinden itibaren kuruma gerçekleşen personel istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/6443)

67.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 22 nci Dönem Birinci ve İkinci Yasama Yıllarındaki yasama faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/6516)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak yedi oturum yaptı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, Kırgızistan Anayasasının yapımı sürecine katkıda bulunmak amacıyla yaptıkları çalışmalara ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Osman Kaptan'ın, Rusya'nın Türkiye'den sebze ve meyve alımını durdurmasının ülke ekonomisine olumsuz etkilerine,

İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur'un, İzmir İli Kiraz İlçesi çevre köylerinde meydana gelen dolu afetinin yol açtığı zarara,

Ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmalarına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker cevap verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail ve Filistin'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 125 inci sırasında yer alan 545'e 1 inci ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

(10/251) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin bugünkü birleşimde yapılmasına, "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 259 uncu sırasında yer alan 891 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 248 inci sırasında yer alan 871 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına alınmasına; 9.6.2005 Perşembe günü Genel Kurulun çalışma süresinin 23.00'e kadar olmasına; 14.6.2005 Salı günü 15.00-23.00, 15.6.2005 Çarşamba ve 16.6.2005 Perşembe günkü birleşimlerde ise 14.00-23.00 saatleri arasında çalışmasına; 14.6.2005 Salı ve 15.6.2005 Çarşamba günkü birleşimlerde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine ilişkin AK Parti Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Açıklandı.

Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir ve 40 milletvekilinin, Ondokuz Mayıs Üniversitesinde keyfî yönetim, kamu kaynaklarının amaç dışı kullanımı ve kadrolaşma iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/251), yapılan öngörüşmelerden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun:

12 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, konuşmasında, Genel Başkanlarına sataşması nedeniyle, bir açıklamada bulundu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının (1/865) (S. Sayısı: 879) görüşmelerine devam olunarak 15 inci maddesine kadar kabul edildi; 15 inci madde üzerinde bir süre görüşüldü.

14 Haziran 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.00'te son verildi.

 

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Harun Tüfekci

 

Türkân Miçooğulları

 

Konya

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

                                                                                                                         No.: 153

II.- GELEN KÂĞITLAR

10 Haziran 2005 Cuma

Yazılı Soru Önergesi

1.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 22 nci Dönem 1 inci ve 2 nci yasama yıllarındaki yasama faaliyetlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6516) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

 

 

 

                        No.:                           154

13 Haziran 2005 Pazartesi

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında Veterinerlik Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1051) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

Teklifler

1.-         Yozgat Milletvekili İlyas Arslan ile 23 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/508) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

2.- Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekilleri Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili Kemal Anadol ile 122 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/509) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

3.-      Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu ile 293 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/510) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

4.-            Sivas Milletvekili Selami Uzun ile 8 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/511) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

5.-           Bursa Milletvekili Şevket Orhan'ın; Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/512) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; İçişleri ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

6.-      Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın; Evleneceklere Kredi Verilmesine Dair Kanun Teklifi (2/513) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

7.-             Ağrı Milletvekili Halil Özyolcu ile 94 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/514) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

8.-        Mardin Milletvekili M. Beşir Hamidi'nin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/515) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

9.-       Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/516) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

10.-      Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un; 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/517) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

11.-      Samsun Milletvekili Mehmet Kurt'un; 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/518) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

Raporlar

1.- Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1036) (S. Sayısı: 930) (Dağıtma tarihi : 13.6.2005) (GÜNDEME)

2.- Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/1041) (S. Sayısı: 931) (Dağıtma tarihi : 13.6.2005) (GÜNDEME)

3.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin'in; Doğal Gaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/484) (S. Sayısı: 932) (Dağıtma tarihi : 13.6.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyonkarahisar Çevre Yolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1559) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Sivas- Koyulhisar- Sugözü Köyünde meydana gelen toprak kaymasına ve yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6518) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.5.2005)

2.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya İli Nazım İmar Planına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6519) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Kur'an kurslarına ve zorunlu eğitime ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6520) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TMSF tarafından el konulan EGS Holding şirketlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6521) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

5.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, kadınlara yönelik şiddet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6522) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

6.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Kilis'te bir şahsın ölümüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6523) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6524) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kara mayınlarının temizlenmesi çalışmalarına ve mayından zarar gören vatandaşlarımıza ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6525) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

9.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Hükümetin özelleştirme stratejisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6526) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'i kurtarma çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6527) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

11.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İGDAŞ davası sanıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6528) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

12.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, dış ticaret taşımalarında Türk Bayraklı gemilerin payına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6529) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6530) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6531) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

15.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6532) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

16.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6533) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

17.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bakanlıkta ve bağlı kuruluşlarda asaleten ve vekaleten görev yapan idari personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6534) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, göreve başladığı tarihten itibaren bakanlığa alınan personel sayısına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6535) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

19.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, denizlerimizdeki kirliliğe ve İzmir'de deniz ulaşımının geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6536) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6537) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6538) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6539) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6540) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

24.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa- Salihli İlçesindeki SSK'lı vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6541) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

25.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, İşsizlik Sigortası Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6542) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6543) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6544) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6545) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

29.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6546) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

30.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, TRT'nin satın aldığı film ve televizyon dizilerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6547) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6548) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6549) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6550) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

34.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6551) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

35.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğal afetlere ve üreticilerin zararlarının karşılanma çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6552) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

36.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6553) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

37.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6554) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

38.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6555) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/6556) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/6557) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/6558) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

42.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet ÇUBUKÇU) yazılı soru önergesi (7/6559) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

43.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)  yazılı soru önergesi (7/6560) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

44.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)  yazılı soru önergesi (7/6561) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

45.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)  yazılı soru önergesi (7/6562) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

46.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)  yazılı soru önergesi (7/6563) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

47.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kamuda ücret sistemindeki düzenlemelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)  yazılı soru önergesi (7/6564) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

48.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6565) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6566) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

50.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6567) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

51.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6568) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

52.- Denizli Milletvekili Mehmet YÜKSEKTEPE'nin, çimento ve hazır beton sektörüne ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6569) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6570) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

54.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6571) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6572) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

56.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6573) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

57.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Tuz Gölüne dökülen akarsulara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6574) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

58.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Sakarya İli Sapanca- İkramiye Köyü sınırları içinde orman arazisine zarar verildiği iddialarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6575) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

59.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6576) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

60.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6577) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

61.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6578) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

62.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6579) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

63.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, 58 inci ve 59 uncu Hükümetler döneminde bakanlığa alınan personel sayısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6580) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

64.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Allianoi Antik Kentinin korunmasına yönelik çalışmalara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6581) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

65.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özel hukuki statüye sahip turizm kentleri kurulup kurulmadığına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6582) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

66.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, yurt dışına kaçırılan tarihi eserlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6583) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

67.- İstanbul Milletvekili Bülent TANLA'nın, güzel sanat eserlerinin korunmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6584) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

68.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bakanlığın yayınladığı bir kitaba ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6585) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

69.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6586) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

70- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6587) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6588) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

72.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6589) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

73.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, madencilik sektörünün geliştirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6590) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

74.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Maden Kanununda yer alan üretim iznine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6591) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

75.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, bakanlık personelinin ücretlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6592) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

76.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Yortanlı ve Çaltıkoru Baraj projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6593) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

77.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya- Beldibi Beldesinde gerçekleştirilen bazı uygulamalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6594) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

78.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Milas Anadolu Lisesinde bir öğrencinin okuduğu şiirden dolayı gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6595) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

79.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle hastane depolarında kalan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6596) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

80.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6597) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

81.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6598) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

82.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6599) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

83.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6600) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

84.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bazı ilçelerin adliyelerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6601) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

85.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, ilaç fiyatlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6602) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

86.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, akaryakıt kaçakçılığına ve akaryakıt vergilerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6603) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

87.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, vergi kaçaklarının azaltılması çalışmalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6604) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

88.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, bazı mal müdürlüklerinin kapatılacağı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6605) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

89.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, meslek yüksek okullarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6606) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

90.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Nevşehir İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6607) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

91.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Aksaray İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6608) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

92.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Erzurum İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6609) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

93.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bartın İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6610) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

94.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Milas Anadolu Lisesinde bir öğrencinin okuduğu şiirden dolayı gözaltına alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6611) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

95.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, eğitim sistemindeki sorunlara ve öğrenci seçme sınavına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6612) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

96.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, açık bulunan şube müdürlüklerine ve atamaya hak kazanmış şube müdürü adaylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6613) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

97.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Nahcivan sınır kapılarından yurt dışına çıkışı yapılan şeker ve şekerden mamul ürünler ile akaryakıta ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/6614) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

98.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, 2003- 2005 yıllarında çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet olaylarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6616) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.5.2005)

99.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, günlük bir gazetede yer alan yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6617) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

100.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, restore edilen kilise ve manastırların ibadete açılıp açılmayacağına ve Fener Rum Patriği ile ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6618) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

101.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, uluslar arası tahkime götürülen davalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6619) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

102.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, seracılık faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6620) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

103.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Petrol Ofisinin İstanbul- Beykoz- Çubuklu'daki dolum tesislerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6621) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2005)

104.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, iki Yunan vatandaşının bazı stratejik yerlerin fotoğrafını çekerken yakalandığı ve serbest bırakıldığı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6622) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

105.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında imzalanan Ortaklık Konseyi Anlaşmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6623) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

106.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Yunanistan'ın ve Avusturya Katolik Kilisesinin Türkiye'ye ve Türk vatandaşlarına yönelik bazı faaliyetlerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6624) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2005)

107.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ABD ile Türkiye arasında eğitim anlaşması yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6625) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

108.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, bazı okul müdürlüklerine ve bir öğrenci yurduna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6626) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

109.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Gazipaşa-Anamur karayolunda 2003- 2005 yıllarında meydana gelen trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6627) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

110.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Fener Rum Patrikhanesinin faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6628) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2005)

111.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Gazipaşa- Anamur Karayolunun genişletilmesine yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6629) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

112.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Babaeski Çevreyolu ve Kırklareli Devlet yolu bağlantısı köprülü kavşak yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6630) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

113.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, trafik kazalarını önleyici tedbirlere ve otobüs taşımacılığında vergi indirimine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6631) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

114.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, posta dağıtıcılarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6632) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

115.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, günlük bir gazetede yer alan bir köşe yazısındaki iddiaya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif  ŞENER) yazılı soru önergesi (7/6633) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

116.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Hasankeyf'i kurtarma çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6634) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

117.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, diyabet hastalarının bölgesel dağılımına ve bu hastalıkla mücadele çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6635) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

118.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, lojmanlara ve resmi araçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6636) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

119.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale İlinde hava kirliliğini önleyici tedbirlere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6637) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.5.2005)

120.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Rusya Federasyonu'nun Türkiye'den yaş sebze ve meyve alımını durdurmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6638) (Başkanlığa geliş tarihi: 2.6.2005)

121.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Ilısu Barajı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6639) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

 

 

 

No.:                           155

14 Haziran 2005 Salı

Cumhurbaşkanınca Geri Gönderilen Kanun

1.-   27.5.2005 Tarihli ve 5356 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ve Anayasanın 104 üncü ve 175 inci Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi (1/1052) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.6.2005)

Teklifler

1.-      Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın; 2809 Sayılı Yükseköğretim Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/519) (İçişleri; Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

2.-         Konya Milletvekili Remzi Çetin ile 20 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 28.3.1983 Tarihli ve 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelere Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/520) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

3.-         Konya Milletvekili Remzi Çetin ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/521) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2005)

4.- Trabzon Milletvekilleri Mustafa Cumur, Kemalettin Göktaş ile 13 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/522) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

5.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ile 8 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/523) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

6.-           Sinop Milletvekili Cahit Can ile 65 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/524) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

7.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ile 23 Milletvekilinin; 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14. Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/525) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

8.-         Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ile 23 Milletvekilinin; 2330 Sayılı "Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında" Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/526) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

9.-      Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 4 Milletvekilinin; Bazı Kamu Personeline Tayin Bedeli Verilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/527) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

10.-   Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun ile 23 Milletvekilinin; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/528) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

11.-       Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in; 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanunun 7. Maddesinin Birinci Fıkrasının (4) Numaralı Bendinin (3) Alt Bendine (F) İbaresi Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/529) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

12.-   Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun'un; Muhtaç Durumdaki Ailelerin Çocukları ile İlköğretim Öğrencilerine Süt Yardımı Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/530) (İçişleri; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

13.-          Ordu Milletvekili Hamit Taşçı ile 19 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/531) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

14.-              Gümüşhane Milletvekili Temel Yılmaz ile 11 Milletvekilinin; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/532) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

15.-    Erzincan Milletvekilleri Tevhit Karakaya ile Talip Kaban'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/533) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

Rapor

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 2 Milletvekilinin; Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun ile Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/506) (S. Sayısı: 934) (Dağıtma tarihi: 14.6.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, icra-iflas dairelerince tahsil olunan paraların özel bir bankaya yatırılmasına dair genelgeye ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1560) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, işsizliği azaltmaya yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6640) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.6.2005)

2.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Millî Eğitim Bakanlığınca Ankara'daki ilköğretim okullarına gönderilen bir ankete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6641) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

3.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6642) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

4.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıflar Bankası ve Türk Eximbank'ın 2002 yılından itibaren kullandırdığı kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6643) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

5.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun açtığı ulusal marker temin ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6644) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İzmir-Halkapınar Kapalı Spor Salonunun yapım ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6645) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun hazırladığı rapordaki iddiaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6646) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Özelleştirme İdaresinin Yarımca Porselen arazisini satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6647) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

9.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, MİT'in şahsına ait telefon konuşmalarını ve e-posta yazışmalarını izleyip izlemediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6648) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ulaştırma Bakanlığından bir müsteşar yardımcısının, Gebze'de akaryakıt kaçakçılığına karıştığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6649) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ayasofya Camiinin müze olarak kullanılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6650) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

12.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, görevden ayrılan bakanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6651) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, basında yer alan Kıbrıs'la ilgili bazı açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6652) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

14.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ABD tarafından güneydoğu illerinde uygulamaya konulduğu belirtilen Kadın Lider Geliştirme Programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6653) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

15.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, dış yatırımlar sıralamasında Türkiye'nin konumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6654) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

16.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ziraat Bankası'nın kayıp olduğu iddia edilen yatırım fonlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6655) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

17.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, Gökçeada'da istimlak edilen bazı yerlerle ilgili olarak AİHM'ne açılan davalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6656) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

18.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, sözde Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak yabancı ülkelerde alınan kararlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6657) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

19.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Irak'taki Türkmenlerin sorunlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6658) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

20.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6659) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

 21.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, THY'nin 2003 yılında dağıttığı PAS biletlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6660) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

22.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-İzmir ulaşımını sağlamak amacıyla TCDD ve THY'nin ulaştırma çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6661) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

23.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrası alınan tedbirlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6662) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

24.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrası THY'nin kaptan olma ve ekip oluşturma düzenlemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6663) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

25.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrası THY uçuş ekiplerine verilen eğitimlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6664) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

26.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrası havaalanlarında yapılan düzenlemelere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6665) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

27.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazasının raporunda yer alan yolcu sayısına ve ödenen tazminata ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6666) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

28.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrası ödenen tazminat miktarlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6667) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

29.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası sonrasında ödenen tazminatlar arasındaki farka ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6668) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

30.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6669) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

31.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazasıyla ilgili rapora ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6670) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

32.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazası nedeniyle ödenen tazminatlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6671) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

33.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da yaşanan uçak kazasıyla ilgili hazırlanan raporlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6672) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

34.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'a yeni bir havaalanı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6673) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

35.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 2003 yılında Diyarbakır'da düşen THY uçağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6674) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

36.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Kütahya-Çavdarhisar Belediyesinin düzenleyeceği 7 nci Kültür ve Turizm Festivaline Bakanlığın katkısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6675) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

37.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Turizm İl Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6676) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

38.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli Demirköy dökümhane kazısına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6677) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

39.- Mardin Milletvekili Muharrem DOĞAN'ın, Hasankeyf'in tarihi ve kültürel değerlerinin korunması çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6678) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

40.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli İlinde halı satışı yapan esnaflara yönelik açıklamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6679) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa Çevre Yoluna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/6680) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

42.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star TV'nin gelirlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/6681) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

43.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Adli Tıp Kurumundaki bazı sorunlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6682) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

44.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, İzmir Buca Cezaevinin Aliağa Yeni Şakran Beldesine taşınmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6683) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

45.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, hayali ihracata ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6684) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

46.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.'nin özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6685) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

47.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir Efes Oteline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6686) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

48.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, bazı kamu çalışanlarının maaş farklılıklarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6687) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

49.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Spor Toto'nun kamu kuruluşlarına aktarması gereken kaynakları ve vergileri eksik yaptırdığı iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6688) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

50.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir İlindeki bazı hastanelerin uzman doktor ve donanım yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6689) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

51.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Düzce'de aile hekimliği pilot uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6690) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

52.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, ATO ve Tıp Kurumunun birlikte hazırladığı ilaçlarla ilgili bir rapora ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6691) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

53.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, bakanlıkça Ankara'daki ilköğretim okullarına gönderilen bir ankete ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6692) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

54.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, uygulamalı din dersleri eğitimine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6693) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

55.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Ankara'daki ilköğretim okullarında uygulandığı iddia edilen bir ankete ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6694) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

56.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Ankara'da bazı okullarda yapıldığı iddia edilen anket çalışmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6695) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

57.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, 2004-2005 yıllarında Ordu İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6696) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

58.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Giresun-Aksu deresi üzerinde bir hidroelektrik santral projesi olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6697) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

59.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Gökpınar-Uzunbeyli yolunun onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6698) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

60.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Kulu-Tavşançalı Beldesinde değerlendirilemeyen bir okul binasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6699) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

61.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara Büyükşehir Belediyesinde ve metropol ilçelerinde toplanan bağışlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6700) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

62.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, ATO'nun hazırlattığı Faili Meçhuller Raporuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6701) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

63.- İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz KETENCİ'nin, Adana-Ceyhan-Birkent Belediyesi tarafından kesildiği belirtilen okaliptüs ağaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6702) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

64.- Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, uyuşturucu ve madde bağımlılığına ve alınan önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6703) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

65.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Hanak-İncedere Köyü camiinin ek ödenek ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/6704) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

66.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, kamu kurum ve kuruluşlarında işe alınan personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/6705) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

67.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Bergama-Ovacık Köyü yakınlarındaki altın madeninin yeniden açılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6706) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

68.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Giresun-Sivas Karayolunun geliştirilmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6707) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.6.2005)

69.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TRT'nin yaptırdığı bir ankete ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6708) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.6.2005)

70.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yıllar itibariyle ithalat ve ihracat miktarlarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/6709) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

71.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Rusya'nın yaş sebze ve meyve alımını durdurmasıyla yaşanan sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6710) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.6.2005)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU ve 20 Milletvekilinin, kaçak işçi çalıştırılmasıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

2.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT ve 22 Milletvekilinin, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattının geçtiği illerde yaşayan vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.6.2005)

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

14 Haziran 2005 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, soğan ve buğday üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e aittir.

Buyurun Sayın Ateş. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'in, buğday ve soğan tarımı ile üreticilerinin içinde bulunduğu sorunlara ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bütün üreticilerimizin kendine özgü sorunları vardır. Ancak, özellikle buğday ve soğan üreticileri de son yıllarda çok büyük bir mağduriyetle karşı karşıya kalmışlardır. Bu mağduriyetin altında, sayın bakanlarımızın belki olumlu gayretleri vardır; ama, maalesef, bu olumlu gayretlere rağmen, son yıllarda iktidara gelenler, Türkiye'yi hortumlayanların, bankaları soyanların Türkiye'ye ödettiği bedeli, onlar da,  maalesef, üretici ve köylüye ödetmektedirler.

BAŞKAN - Yılmaz Bey, bir dakika...

Arkadaşlar, değerli milletvekilleri; kürsüdeki sayın milletvekilini, değerli milletvekilini dinlemek zor; uğultu var. Konuşmalar kesilirse, sükûnet sağlanırsa daha etkin, daha verimli çalışma yapabiliriz, Sayın Ateş'i daha rahat dinleriz.

Buyurun Sayın Ateş.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Bunun nedeni de, ülkeyi batıranların, hortumlayanların ülkeye ödettiği maliyeti, maalesef, son yıllardaki iktidarlar da üreticilere ödetmektedirler; çünkü, özellikle uluslararası kuruluşların bu iktidarlara karşı dayattığı politika, üreticiden, köylüden, çiftçiden, işçiden, memurdan, dargelirli vatandaştan çıkarılmaktadır. Oysa, ülkeyi bu olumsuz koşullara sürükleyenler, yine, ellerini, kollarını... Ve o meşhur, zevkli hayatlarını sürdürmektedirler.

Değerli arkadaşlar, buğdayın 2005 maliyet fiyatı 404 000 liradır. Buna rağmen, maalesef, Toprak Mahsulleri Ofisi, tabanfiyatı açıklamayarak, yeniden, buğday üreticisini, bu maliyet fiyatının da altında, yeni sezonda da buğdayını satmak, elden çıkarmak durumuyla karşı karşıya bıraktı.

Maalesef, üreticinin alım gücü her geçen gün azalmaktadır; mazota göre yüzde 61, traktördeyse yüzde 32 oranında alım gücünü kaybetmiştir. İktidarın bu olumsuzluğu önleyebilmesinin yolu, bence, şuna dikkat etmekten geçmektedir: Geçen yıl, 100'ü aşkın alım merkezi kapatıldı ve üretici, toplayıcıların insafına bırakıldı. İktidar, bu dönemde, bu 100'ü aşkın alım merkezini yeniden açmalıdır; Toprak Mahsulleri Ofisi, ürün alımlarını peşin yapmalı, vadeli alımlardan dolayı oluşan fiyat düşüşlerini önlemelidir.

Sayın milletvekilleri, soğan üreticisi çok daha perişan bir durumdadır. Ankaramız da önemli soğan merkezlerinden biridir. Sadece Polatlı İlçemizde, bu yıl, 150 000 ton soğan, maalesef, alıcı bulamayarak, derelere ve meralara döküldü; şu anda, Polatlı'nın dereleri de, meraları da, arazisi de soğan çöplüğüyle karşı karşıya kaldı. Soğanın maliyeti 80 ile 120 000 lira arasında değişmektedir. Üretici depo parası ödememek için fiyatını 15 000 liraya düşürmesine rağmen, maalesef, alıcı bulamadı. Şu anda, Polatlı'da üretilen soğanlar, derelere ve meralara terk edildi.

Değerli arkadaşlar, soğan üreticilerinin bu uygulamadan ötürü uğradığı zarar 25-30 trilyon liradır. Maalesef, hükümetten, bu konuda, olumlu bir destek de görmemişlerdir. Eğer, bu böyle devam ederse, soğan üreticisi olan diğer illerde de -Hatay, Adana gibi illerde de- büyük zararlar oluşacaktır.

Bunu önlemenin yolu, bir an önce üretici birlikleri oluşturulmalı, spekülatif amaçlı soğan ekimi önlenmelidir. Üretimden tüketime kadar var olan kayıtdışılık mutlaka önlenmelidir. Şekerpancarı kotaları da artırılarak, soğan ekimi sınırlandırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir dönem Türkiye'nin efendisi olan köylüler, son yıllarda -yalnız bu hükümet döneminde değil, daha önceki hükümetler döneminde de- uygulanan politikalar nedeniyle, toplumun efendisi olmak bir yana, maalesef, Kunta Kintesi durumuna düşmüşlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ateş, sükûneti sağlamak için çaba gösterirken vaktinizi aldık; o yüzden, size 2 dakika daha süre veriyorum; lütfen, 2 dakika içinde toparlayın.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) - Peki; teşekkür ederim Sayın Başkan.

Televizyonları yok, gazeteleri yok; o nedenle, kendi sorunlarını halka anlatamıyorlar. Sorunlarını anlatmak için Sayın Bakana, Sayın Başbakana başvurdukları zaman da, maalesef, horlanmışlardır ve hak etmedikleri bir muameleyle karşı karşıya kalmışlardır.

Bu vesileyle, bu üreticilerimizin sorunlarına hükümetimizin daha duyarlı yaklaşmasını diliyorum. İkibuçuk yıl Tarım Bakanı olarak görev yapan Sami Güçlü'ye katkılarından ötürü teşekkür ediyorum, yeni Sayın Bakana da başarılar diliyorum.

Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Süreye uyma konusunda gösterdiğiniz titizlikten ve duyarlılıktan dolayı teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, çay üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'e aittir.

Buyurun Sayın Çetin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in, ülkemizdeki çay üretiminin son durumu ile üreticilerinin sorunlarına ve kaçak çayın sektör için olumsuz etkilerine ve bu konuda alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Niğde) -  Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; Türkiye'de çay üretimi, çay üreticisinin sorunları ve özellikle de kaçak çayla ilgili yapılması gerekenler konusunda gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde çay tarımı, 204 000 üretici tarafından, 767 000 dekar sahada, küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır. Çay tarımı ve ticareti, Doğu Karadeniz Bölgesi ekonomisinde çok önemli bir yer tutmakta, dengeli gelir dağılımı sağlamakta, istihdam yaratarak, bölgesel göçün azalmasında rol oynamaktadır. Ülke ekonomisine ise 300 000 000 dolarlık kaynak yaratmakta, 1 000 000 insanın ise geçim kaynağını teşkil etmektedir.

Ekolojik şartlar nedeniyle, dünyada çay hasadı ve kuru çay üretimi 9 - 11 ay devam ederken, ülkemizde 5 - 6 ay yapılmaktadır. Mayıs ayında başlayan hasat, ekim ayında son bulmaktadır. Üretimle ilgili harcamaların ve yaş çay bedeli ödemelerinin büyük bir bölümü bu zaman diliminde gerçekleşmektedir. Buna mukabil, üretilen çayın pazarlaması, bir yıla tekabül etmektedir.

Ülkemizde kamu ve özel sektörün satın aldığı yaş çay yaprağı miktarı 850 - 900 bin ton, üretilen kuru çay miktarı 180 - 190 bin ton, yurtiçi tüketim miktarı 150 - 160 bin ton arasındadır. Bu durumda, tüketim fazlası 30 - 40 bin ton çayın ihraç edilmesi gerekmektedir.

Dünyada çay üretimi, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılmaktadır. Bu ülkelerin büyük çoğunluğunda üretim maliyetleri oldukça düşüktür. Ülkemizde ise, kuru çay maliyeti, diğer üretici ülkelerin maliyetlerinin çok üzerinde gerçekleşmektedir. Diğer üretici ülkelere göre, üreticilere ödenen hammadde fiyatı 3 kat, personel gideri 5 kat, üretim maliyeti ise 4 - 5 kat daha fazladır.

Türkiye, çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünyada üretici ülkeler arasında 6 ncı sırada, kuru çay üretimi yönünden 5 inci sırada, yıllık kişi başına tüketim bakımından ise İrlanda'yla birlikte 1 inci sırada yer almaktadır. Dünyada başlıca çay üreten ülkeler sırasıyla; Hindistan, Çin, Srilanka, Kenya, Endonezya ve Türkiye'dir. Çaykurun 46, özel sektörün 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır. Toplam fabrika sayısı, ülkemizde 276'dır. Çaykurun üretim kapasitesi 6 700 ton, özel sektörün ise 8 700 tondur.

Değerli milletvekilleri, ben, Niğde Milletvekili olarak, daha önce Niğde'nin elmasını ve patatesini gündemdışı konuşmamda gündeme getirmiştim; fakat, benim bugün özellikle burada vurgulamak istediğim, çay ve çay üreticilerinin sorunlarından daha ziyade olarak, çay sektörünü olumsuz yönde etkileyen en önemli faktörlerden biri olan yabancı menşeli, halk tabiriyle, kaçak çaylar üzerine olacaktır.

Bu çaylar, ülkemize bellibaşlı dört yoldan girmektedir. Birincisi, bu çayların, doğu ve güneydoğu illerimizden sınır ticareti yoluyla; ikincisi, zatî eşya muafiyeti yoluyla; üçüncüsü, ithalat yoluyla; dördüncüsü, sınır illerimizden kaçakçılık yoluyla ülkemize girmekte olduğu bilinmektedir.

Transit ticaret adı altında, özellikle doğu ve güneydoğu illerinden, kamyon, tanker ve TIR gibi araçların belli bölümlerinde yabancı menşeli çayların yurda kaçak olarak girdiği ve bu çayların bir kısmının paketlenerek, diğer kısmının ise, açıkta, dökme olarak içpiyasaya pazarlandığı ve sadece bu yolla giren çayın parasal değerinin yaklaşık 60 trilyon olduğu bilinmektedir. Günde, takriben 1 000 tankerin giriş-çıkış yaptığı sınır kapılarından yılda yaklaşık 25 000 ton kadar çayın, ülkeye bu yolla sokulduğu bilinmektedir.

Diğer önemli bir sorun da, dahilde işleme izin belgesi kapsamında yurda giren kaçak çaylardır. Son dönemlerde bazı firmalar, ithal edecekleri düşük kıymetli çayları yerli çaylarla karıştıracaklarını beyanla, dahilde işleme izin belgesi alarak yurt içerisinde paketleme yapmaktadırlar. Bu şekilde, hassas ürünler kapsamına alınan çayın, asgarî yüzde 50 oranlı karışımı yapılarak tekrar ihracı hedeflenmiştir; ama, bu da mümkün olmamıştır.

Netice itibariyle, çayın, dahilde işleme izin belgesindeki hassas ürünler kapsamından çıkarılarak, yasak ürünler kapsamına alınması gerekmektedir. Bu hususta, İhracat Genel Müdürlüğü nezdinde gerekli girişimlerde bulunulduğunu sevinerek öğrenmiş bulunmaktayım.

Burada asıl mesele, Türkiye'ye giren kaçak çay satışının yarattığı ekonomik kayıp ve tahribattan çok, insanımızın sağlığı üzerindeki ölümcül etkileri önemlidir. Türkiye'de insanımızın, sudan sonra en çok tükettiği sıvı içecek, çaydır. Çay, insanımızın müptelası olduğu, tiryakisi olduğu  müstesna içeceklerdendir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen, tamamlayın.

MAHMUT UĞUR ÇETİN (Devamla) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde kaçak çay içme alışkanlığı çok yaygındır. Son dönemde, konuyla ilgilenen bilim adamlarının her türlü uyarılarına rağmen, kanserojen madde ihtiva eden kaçak çay tüketiminin her geçen gün artarak devam etmesi, insan sağlığımız açısından çok önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Bu konuda, özellikle Karadeniz Teknik Üniversitesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalınca yapılan araştırmanın sonuçları tüyler ürperticidir. Raporda, kaçak çaydaki katkı maddenin, özellikle de çaya dem ve koku veren boyar maddenin kansere yol açtığı öne sürülüyor. Su bazlı anilin boyalarla ve Türk gıda kodeksine uygun olmayan esans ve tatlandırıcılarla oluşturulan çayın kaçak rakıdan daha tehlikeli olduğu belirtiliyor. Kaçak ve sahte rakının hemen, kaçak çayın ise yavaş yavaş öldürdüğü belirtiliyor.

Harran Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, kaçak çayda bulunan su bazlı anilin boyanın hamilelik sırasında B-12 vitamin eksikliği meydana getirdiği, yeni doğan çocuklarda meningosel doğumsal anormallik hastalığına yol açtığı belirtilmektedir. Bu hastalık yüzünden, beyin omirilik suyu yeni doğan çocukların bazılarında sırt ve bel bölgelerinde toplanmaktadır. Sadece Şanlıurfa'da son bir yıl içinde 100'den fazla çocuğun bu hastalık nedeniyle ameliyat edildiği belirtilmektedir. Bu konuda, özellikle Güneydoğu Anadolu halkı bilinçlendirilmeli ve uyarılmalıdır. Şu an dünyanın en güvenilir ve insan sağlığına en faydalı çayı, Çaykurun ürünü olan çaylardır. Burada Çaykura düşen, özellikle güneydoğu insanımızın damak ve ağız tadına hitap edecek Türk gıda kodeksinin 19 uncu maddesine uygun olarak yeni bir ürünü acilen geliştirmesidir. Bu imkânlar şu an Çaykur bünyesinde mevcuttur. Özellikle, kanser, kısırlık ve hamilelerde düşük ve sakat doğuma neden olan kaçak çay içiminin önüne derhal geçilmeli, halk bu konuda bilinçlendirilmeli, uzmanların "sahte ve kaçak rakı hemen, kaçak çay ise yavaş yavaş öldürüyor" uyarısına kulak verilmeli diyor ve bu vesileyle gerekenin yapılmasını belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Bir hatırlatma yapmak gerekiyor.

"Sağlıklı ürünler, Çaykur ürünleri" dediniz. Çok başarılı -çay sanayiinde- özel sektörümüz de var. Onlar da, Türk gıda kodeksine göre denetim altında üretim yapıyorlar. Çaykur gibi onların ürünlerini de sağlıklı kabul etmek gerekiyor, hariç tutmamakta yarar var.

Şimdi, gündemdışı üçüncü söz, vergideki kayıtdışı ekonomiyle ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'e aittir.

Buyurun Sayın Çekmez. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, kayıtdışı ekonominin boyutları ile toplum üzerindeki etkilerine ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın cevabı

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıtdışı ekonomi ve yarattığı sorunları sizlerle paylaşmak ve bu soruna Yüce Meclis çatısı altında bir çözüm aramak amacıyla gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de yaklaşık 13 000 000 kişi kayıtdışı çalışmaktadır. Bu sayı, uygulanan ekonomik programlarla giderek artış göstermekte ve kayıtdışı işçilik ile kayıtdışı ekonomik alan hızla gelişmektedir.

Kayıtdışını vergi altına almak konusunda çok iddialı konuşanlar, bugüne kadar önleyecek somut uygulamada bulunmamıştır. Ne yapmıştır; maalesef, esnaf ve sanatkârlar ya da genel anlamıyla mükellefler, vergi elemanları tarafından matrah artırma yönünde zorlamaya tabi tutulmuşlardır.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda uygulamaya konulan KDV oranlarının düşürülmesiyle, esnafımızın şikâyetleri belli oranda azalacak diye düşünülüyor. KDV oranlarının düşmesiyle vergi gelirlerinin artacağı hesaplanıyor. Hatta, "kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almaya başladık" deniliyor. Bütçeyi IMF'nin hazırladığı bir ülkede, kayıtdışı ekonominin nasıl kayda alındığını hep beraber göreceğiz.

Denk bir bütçe yapmadan, istikrarlı bir ekonomi kurmadan, sürekli borç alıp, sürekli faiz ödeyerek mi bu başarılacak?! Hepimiz biliyoruz ki, kayıtdışında bırakılan gelirler, ülkemiz açısından son derece önemlidir. Vergi oranlarını indirirken, denetim mekanizmasını da çalıştırmak, çağdaş bir denetim mekanizmasını kurmak gerekmektedir. Gelir idaresinin yeniden yapılanmasıyla bu ne derece başarılacak, onu da göreceğiz.

Geride bıraktığımız 2004 yılı "kayıtdışılıkla mücadele yılı" olarak kabul edilmişti. Aslında, kayıtdışılıkla mücadelede her yurttaşın görev üstlenmesi ve en azından kendi durumunu gözden geçirmesi bir vatandaşlık görevidir diye düşünüyorum. Ancak, ülkemizdeki gerçekler şunu gösteriyor: Türkiye'de bordro mahkûmları olarak adlandırılan işçi ve memurlar dışında kalan herkes, maalesef, vergi kaçırıyor. Vatandaşlarımız, harcamalarını belgelendirmek suretiyle, kayıtdışıyla mücadeleye destek olmalıdır; çünkü, her kayıtdışı işlem demek, bu işleme muhatap olanlar yanında, vergisini ödeyen mükellef açısından üzerinde durulması gereken bir konudur. Kayıtdışı ekonomi resmî kayıtlara girmediği sürece, ekonominin gerçek boyutunu ve ekonomik büyüklükleri saptamak mümkün değildir. Örneğin, kayıtdışı ekonominin gerçek boyutu bilinmeden, işsizlik oranı, kamu kesiminin büyüklüğü gibi oranları doğru olarak saptamak, buna bağlı olarak ekonomik sorunlara doğru teşhis koymak da mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin de bildiği üzere, kayıtdışı ekonominin ciddî zararları söz konusudur; bu zararlar, rakamsal verileri saptırmasından ekonomi politikalarını çarpıtmasına kadar geniş bir yelpazenin içinde yer alır. Rakamsal verilerin saptırılması sonucunda, gayri safî millî hâsıladan başlayarak, bir dizi veri, eksik ya da yanlış olarak hesaplara yansıtılmış olur. Bunun sonucunda, örneğin, ülkelerdeki kamu kesiminin hacmi ve vergi yükü, gerçek boyutlarından yüksek çıkar; dışticaret ve döviz hareketleri tam olarak izlenemez ve bunların doğal sonucunda da, anlamlı ve isabetli para ve maliye politikaları geliştirilemez.

Değerli arkadaşlarım, kayıtdışı ekonomi, dünya üzerinde birçok ülkeyi tehdit eden bir gelişme arz etmektedir. Küreselleşme olgusuyla birlikte, teknolojik gelişmenin sağladığı kolaylıklarla, ekonomik olayların izlenmesinde ortaya çıkan zorluklar, âdeta, bu alanı özendirir olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakikalık eksüre veriyorum; lütfen tamamlayın.

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Bu bağlamda, kayıtdışı ekonomi, yarattığı sosyal sorunlara ek olarak, vergilendirilmeyen alan olması yönüyle kamu gelirinde önemli kayıplara neden olurken, ekonominin etkin bir şekilde işleyişini de engellemektedir. Şayet, bununla mücadelede başarılı olunmazsa, yapılacak yeniliklerin yaşama geçirilmesi imkânsız görünüyor.

Ekonomik işlemlerin kayıt altına alınması ve izlenmesi, sadece vergisel bir sorun olarak görülmemelidir; eğer, olay sadece vergicilik açısından önplana alınırsa, bu takdirde, esas kayıtdışılığı yaratan diğer unsurlar gözardı edilebilir. Günlük yaşamda, özellikle belgesiz iş yapmayı alışkanlık haline getirenler, öncelikle, kendi hukuklarını korunamaz hale getirmektedirler. Bu açıdan, öncelikle, belge kullanımına ilişkin düzenlemeleri vergi yasaları dışında da aranır hale getirmekte yarar bulunmaktadır. Ülkemizde kayıtdışının gayri safî millî hâsılanın yüzde 30'una ulaştığı görülüyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 10'larda. Herhalde bu oran, içinde bulunduğumuz vahameti açıkça gözler önüne seriyor. Bu rakamlarla bizi Avrupa Birliğine nasıl alacaklar?!

Değerli milletvekilleri, kayıtdışı gelirin vergilendirilmesi ve kayıt altına alınması için, tüm giderlerin deftere işleme esasının getirilmesi gerekmektedir. Bu sistem, asgarî ücretlileri, emeklileri, vergi mükelleflerini üretim ve hizmet erbabı ile tüm üreticileri ve tüketicileri hedef almalıdır. Bu proje, kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmasının, tüm giderin kayıt altına alınmasıyla başarılabileceği bir sistemdir. Giderlerin belgelendirilmesinin teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu sistemde, tüketici, yaşam standardı çerçevesinde yapacağı harcamalarını KDV ödeyerek belgelendirirken, üretici gelirinin kayıtdışı olmasını önleyecektir.

Kayıtdışının kayıt altına alınarak ekonomiye kazandırılması yönünde yapılan çalışmalara katkıda bulunan herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan, Hükümet adına, son konuşmacı Sayın Vahit Çekmez'in konuşmasına yanıt verecektir.

Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Milletvekili Vahit Çekmez Beyin kayıtdışıyla ilgili yapmış olduğu konuşmaya cevap vermek için huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Önce, böyle önemli bir konuyu dile getirdiği için Vahit Beye teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, kayıtdışı, bugün ekonomimizin en büyük problemlerinden bir tanesidir. Bu problemi çözmek için, Hükümetimiz, geldiği günden beri yoğun olarak çalışmaktadır. Değerli arkadaşlar, tabiî, maliye politikalarının ekonomi politikalarıyla uyumlu olması lazım; yani, maliye politikası ayrı, ekonomi politikası ayrı diye bir şey söz konusu olamaz. Ayrıca, maliye politikalarının ekonomik gelişmeyi sağlayıcı bir yönde olması lazım, onu önleyici bir yönde, ona köstek olucu bir durumda olmaması lazım.

Daha önce, hepinizin bildiği gibi, maliye politikaları, ekonominin gerçeklerinin dışında bazı uygulamaları sahneye koymuştur, ortaya koymuştur. Biz, hükümet olur olmaz, ekonominin gelişmesiyle taban tabana zıt olan bazı kanunları kaldırdık ve ondan sonra vergi barışını getirdik.

Vergi barışı, hakikaten toplumumuzun ihtiyaç duyduğu çok önemli bir kanundu ve onunla, devletimiz mükellefiyle barıştı ve birçok ihtilaflarımız ortadan kalktı, bundan sonra, hükümet, Maliye, kayıtdışıyla daha iyi mücadele edebilir duruma geldi.

Nasıl oldu o; binlerce, yüzbinlerce dosya, birikmiş, ihtilaflı bir haldeydi, Maliye, onları takip etmekten, kendi özel, günlük takiplerini yapamaz bir hale gelmişti; bir defa, onlar tamamen kaldırıldı, herkes günlük işine bakmaya başladı. Cari denetimler tamamen aksamıştı, bu cari denetimler artık etkin bir şekilde uygulanmaya başladı ve kayıtdışıyla ilgili olarak, biz, bir strateji planı da hazırladık, o strateji planını da kamuoyuyla paylaştık; ama, son zamanlarda görüyorum ki, bazı kesimler, acaba o strateji planı neymiş diye bana sorup duruyorlar; onu, herhalde, bir kere daha kamuoyuyla paylaşma ihtiyacımız var.

Değerli arkadaşlar, kayıtdışı ekonomiyle uğraşmak köklü bir iştir; yani, sadece denizin üstünde görünenler değil, onun altındakilerle de uğraşmak mecburiyetimiz var, köklü çözümler getirmek mecburiyetimiz var ve bu köklü çözümlerle de kalıcı çözümlere ulaşmak mecburiyetindeyiz. Bununla ilgili, mesela, biz, çok önemli bir adım attık; Gelir İdaresini kurduk. Çok yakında, Yüce Meclisinizin kabul ettiği Gelir İdaresi Kanunu Tasarısı kanunlaştı ve şu anda tatbikata geçmiş bulunuyor. Bununla ne yapıyoruz biz; Gelir İdaresini daha etkin bir hale getiriyoruz ve artık, biliyorsunuz, biz, teknoloji çağında yaşıyoruz; ama, bugüne kadar bizim vergi idarelerimiz, vergi dairelerimiz, maalesef, teknolojik altyapısından yoksun olarak çalışıyordu ve düşünün, işi gücü vergi dairesinin, beyanname almaktan başka bir şey değildi. Öyle yoğun bir beyanname alınıyordu ki, ben biliyorum, beyanname alma, hele hele vergilerin yatırılmasının veyahut beyanname verilmesinin son günü geldiğinde öyle bir hücum oluyordu ki vergi dairelerine, vergi dairelerinde o işi nasıl yapalım derken, o sıkıntıdan, iş yoğunluğundan bayılanlar oluyordu, hastaneye kalkan memurlarımız vardı; ama, şimdi, artık, önemli bütün vergi dairelerini otomasyona bağlamış bulunuyoruz. Bu sene sonu itibariyle otomasyona bağlanmamış önemli vergi dairemiz kalmayacak. Aşağı yukarı büyük bir kısmını da tamamlamış bulunuyoruz. Bu yetmedi; ayrıca, artık, e-beyanname alıyoruz; yani, elektronik ortamda beyannameleri kabul ediyoruz. Eskisi gibi vergi dairelerinin önünde kuyruklar yok ve geçen sene ekim ayında başladık elektronik ortamda beyanname almaya; ilk 34 000 beyanname verildi. Şimdi, mayıs sonu itibariyle bu rakam 5,5 milyonu geçti ve burada, mükelleflerimize de ben huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Böyle gelişmeye çok güzel uyum sağladı mükelleflerimiz ve bu teknolojik gelişme sayesinde şimdi hem mükelleflerimiz rahat ediyor; kimse vergi dairelerine gelmiyor, günlerini, saatlerini oralarda geçirmiyor ve adamları oralarda kalmıyor, birsürü masraflara girmiyorlar, sadece elektronik ortamda beyannameleri veriliyor.

Bununla da kalmadık; ayrıca veritabanı geliştiriyoruz. Türkiye'de ilk defa mükelleflerin veritabanları gelişiyor. Bu ne demek oluyor; bundan sonra mükelleflerimizin bütün para ve mal hareketleri otomatik olarak kontrol ediliyor ve icabında, bunlar, denetim elemanlarının da hizmetine açılıyor, bir mükellefin para hareketleri veya mal hareketleri anında takip edilmeye başlandı. Bunlar hep yenilikler, bunlar yaptıklarımız ve ayrıca, auditing sistemimizi de, yani, murakabe sistemimizi de gittikçe daha fazla kuvvetlendiriyoruz, her sene 400-500 civarında vergi denetmeni alıyoruz, daha fazlasını da kaldıramıyoruz; çünkü, onları da eğitmek mecburiyetimiz var ve yine, 8 milyarın üzerindeki paraların bugün bankalardan havale edilmesi mecburiyetini getirdik. Bunları yapmayanlara da, ayrıca, cezalar öngördük.

Şimdi, yeni bir şey daha var; yakında bütün benzin istasyonlarına yazar kasa takıyoruz ve bununla ilgili olarak teknolojik bazı sıkıntılarımız vardı, o sıkıntılar giderilmiş bulunuyor. Yakında bunların uygulamasına da geçeceğiz. Bunda da hiç taviz vermeye niyetimiz yoktur ve bunun dışında, bakınız, şimdi, ziraî kesimde de, biz, biliyorsunuz, prim sistemini getirdik. İlk defa buğdaya prim ödüyoruz biz. Daha önce pamuğa prim ödeniyordu, ayçiçeğine prim ödeniyordu; şimdi, daha fazla kesimlere prim ödeyeceğiz. Primi almak isteyen bizim çiftçilerimiz, aynı zamanda, müstahsil makbuzlarını da göstermek mecburiyetinde; yani, ben bu kadar üretim yaptım bu kadarı da sattım diye göstermek mecburiyetinde.

Değerli arkadaşlar, Hükümetimizin takip ettiği ekonomik politikaların neticesinde, ülkemizde, biliyorsunuz, hem enflasyon düştü hem faizler düştü, yatırımlar arttı ve ülkeye bir güven geldi, istikrar geldi. Bundan önce, biliyorsunuz, devletin çıkardığı tahvillerden alınan faizlerden vergi alınamıyordu. Neden alınamıyordu; çünkü, ekonomik istikrar henüz sağlanamadığı zamanlarda öyle bir ürkeklik vardı ki, eğer, biz vergi getirirsek faizler yükselir, faizlerin yükselmesi yine bütçeyi etkileyeceğinden dolayı o kesime herhangi bir vergi, maalesef, getirilemiyordu. İlk defa, Hükümetimiz, 2006'dan itibaren uygulanmak üzere, bütün sermaye kazançlarına -faiz, repo gelirleri, menkul sermaye iradı ne varsa hepsine- adaletli bir şekilde, hiçbir kesimi dışarıda bırakmamak kayıt ve şartıyla ve herkese eşit olarak yüzde 15 vergi getirdi. Bu vergiyi de, beyanname vermek suretiyle, bazı sıkıntılar meydana gelmesin diye stopaj suretiyle alıyoruz; yani, basit bir sistem getirdik; fakat, herkese uygulanabilir sistem getirdik ve ilk defa devlet tahvillerinden alınan faiz gelirleri de böylece vergilendirilmiş oluyor. Bunların hepsi, şimdiye kadar kayıtdışında kalmış olan ekonominin vergilendirilmesine mahsus adımlardır. Bunlar yaptıklarımız. Şimdi, bundan sonra tekrar buna devam edeceğiz. Niye devam edeceğiz; çünkü, biz Avrupa Birliğine girmek istiyorsak bu kayıtdışı problemini çözmek mecburiyetindeyiz. Hangi iktidar olursa olsun bunu çözmeden bir adım atamaz. Eğer ülkemizi çağdaş ülkeler seviyesine getirmek istiyorsak, eğer evlatlarımızın geleceğini düşünüyorsak, bizim, bu kayıtdışı sistemini muhakkak surette halletmemiz lazım...

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya)- Hallet o zaman.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - ... kayıt içine almamız lazım ve ileri ülkelerdeki seviyelere ülkemizi getirmemiz lazım. Öyle olursa zaten, Türkiye olarak biz hiçbir kimseye muhtaç olmayız. Bizim potansiyelimiz bu ülkeyi çok daha ileri noktalara getirecek bir potansiyeldir. Türk Milletinin o gücü vardır değerli arkadaşlar, o imkân vardır. Eğer bugün, bütçe açıkları dahil halletmek istiyorsak ve çok yüksek miktarlara varmış kamu borçlarımızı halletmek istiyorsak ve sağa sola el açmak istemiyorsak, bu kayıtdışını halletmemiz lazım; ama, şimdi, maalesef, bakıyorum, kayıtdışı kayıtdışı deyip de en fazla kayıtdışından şikâyet eden kimseler var ya, bir kendilerini çek etmelerini ben özellikle rica ediyorum. Bir yere gittiklerinde, bir şey aldıklarında, maalesef, bazı yerler diyor ki: "Fatura alırsan bu kadar, almazsan bu kadar." O en fazla şikâyet edenler, fatura almamayı yeğliyorlar. Bunu hepimiz biliyoruz. O zaman, onların kayıtdışından şikâyet etmeye hakkı yok. Çarşaf çarşaf yazı yazmaya da hakkı yok. Her şeyden önce samimî olmamız lazım. Eğer, bu ülkeyi seviyorsak, burada, bu çorbada herkesin tuzu olması lazım. Kayıtdışı sadece Maliye Bakanının işi değil, Maliye Bakanlığının işi değil, sadece hükümetin de değil, bütün Türkiye'nin işi!..

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Muhalefetin işi!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Hepimizin buna inanması lazım. Nasıl hep beraber inandık bu enflasyonu düşürdüysek, nasıl hep beraber inandık bu faizleri düşürdüysek, nasıl hep beraber inandık bu yatırımları artırdıysak, hep beraber inanalım ve çuvaldaki çürük elmaları içimizden atalım artık.

Değerli arkadaşlar, biz, Hükümet olarak elimizden geleni yapıyoruz ve en radikal tedbirleri alıyoruz ve bunda hiç popülizm de yapmak istemiyoruz. O kayıtdışı ekonomiyi önlemek için getirdiğimiz kanunlara da, burada bazı engellemeler oluyor, kayıtdışıdan şikâyet edenler tarafından engellemeler oluyor; onu da anlayamıyorum doğrusu.

Değerli arkadaşlar, bu konu çok önemlidir. Ben, bu konuyu dile getirdiği için değerli milletvekili arkadaşıma tekrar teşekkür ediyorum ve bu konuda, bütün Türkiye'yi tekrar mücadeleye çağırıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Kayıtdışı sensin, kayıtdışı olan sensin.

BAŞKAN - Sayın Vahit Çekmez'in, kayıtdışı ekonomiyle ilgili gündemdışı konuşmasına Sayın Bakanın yanıttan çok, katkı ve açıklama getiren konuşmasıyla devam ettik. O da bitti, sıra gündeme geldi.

Değerli milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer  sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım. Ondan önce, Kâtip Üye arkadaşımızın yerinden okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında 5356 sayılı Kanunun bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/843)

Sayı: B.01.0.KKB.01-18/A-9-2005-472                10.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 27.5.2005 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-10912/32681 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 27.5.2005 gününde kabul edilen 5356 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun incelenmiştir:

İncelenen yasanın 1 inci maddesiyle Anayasanın 133 üncü maddesine eklenen fıkrada "Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu dokuz üyeden oluşur. Üyeler, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her siyasî parti grubuna düşen üye sayısı esas alınmak suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim usulleri ve görev süreleri kanunla düzenlenir" denilmektedir.

Yapılan düzenlemede,

-Radyo ve televizyon etkinliklerini düzenlemek ve denetlemek amacıyla kurulan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun dokuz üyeden oluşması,

-Üst Kurul üyelerinin, siyasî parti gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek sayısının ikişer katı gösterecekleri adaylar arasından, her siyasal parti grubuna düşen sayı esas alınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi,

-Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluşu, görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim yöntemleri ve görev sürelerinin yasayla düzenlenmesi,

Öngörülmüştür.

1- Çağdaş anayasalarda, yazılı, görsel ve işitsel yayıncılık konusunda öngörülen sistemler, birbirini tamamlayan hak ve özgürlükler kümesinin gereklerine göre oluşturulmuştur.

Anayasamız incelendiğinde aynı sistemin benimsendiği görünmektedir. Anayasada, temel hak ve özgürlükler kapsamında düşünce ve kanaat, düşünceyi açıklama ve yayma, haber alma-verme ve basın özgürlüklerine, radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının yansızlığına, sistemin gerekleri olarak yer verilmiştir.

Radyo ve televizyon etkinliklerinin yürütülmesine ilişkin genel düzenleyici işlemler oluşturan, bu alanı denetleyen ve gerektiğinde yaptırım uygulayan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun da, bu sistemi oluşturan halkalardan biri olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Bu özelliği nedeniyle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun statüsünün özerk, bağımsız ve yansız olması gerekmektedir.

Bugünkü durumuyla, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, bu nitelikleri yapısında taşıyan bir kamu tüzelkişisi olarak kurulduğu görülmektedir.

Anayasalar, bir ülkenin siyasal, sosyal, hukuksal düzenini belirleyen, devlet yapısının temelini oluşturan başyapıtları ve en üst hukuksal normlarıdır. Anayasanın tüm kuralları eşdeğerde olmakla birlikte, değiştirilemez nitelikteki kuralların farklı bir önemi ve üstünlüğü vardır. Cumhuriyetin değiştirilemez temel niteliklerini düzenleyen kurallar bu içeriktedir.

Anayasanın 2 nci maddesinde, cumhuriyetin değiştirilemez nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesine yer verilmiştir. Hukuk devleti, yasa koyucunun evrensel hukuk kurallarına uymasını zorunlu kılan bir ilkedir. Evrensel hukuk kuralları ise, yasaların, bu bağlamda anayasa değişikliklerinin genel ve nesnel olmasını, kamu yararı amacıyla yapılmasını gerektirmektedir.

Yazılı basının yanı sıra, görsel ve işitsel yayın organları, kamuoyunu oluşturma ve etkileme gücüne sahiptir. Medya kuruluşları ve yayınları, bir toplumda insan hakları ve demokrasinin gelişip güçlenmesi, düşünce ve kanaatlerin özgün biçimde oluşması, ülke ve ulus bilincinin yerleşip gelişmesi yönünden önemli bir güce ve etkiye sahiptir.

Bu nedenledir ki, ülkemizde, radyo ve televizyon yayınları kamu hizmeti yayıncılığı ilkesine göre düzenlenmiş, yasal sınırlamalara ve kamusal denetime bağlı tutulmuştur. Başka bir anlatımla, radyo ve televizyon yayıncılığının devlet tekelinden çıkarılmasına karşın, kamu ve özel tüm yayınların düzenleyici bir kamu otoritesinin gözetim ve denetimi altında tutulması, yayınların yasayla getirilecek ilkelere uygun olma koşulunun öngörülmesi, kamunun yansız ve özgür haber alma hakkının korunması, yayınların kamuoyunu etkilemekteki gücü nedeniyledir.

Öte yandan, aynı nedenler, temel hak ve özgürlüklerin kullanımıyla yakından ilgili olan kamu-özel, tüm radyo ve televizyon yayınlarının gözetim ve denetimiyle görevli ve yetkili kılınan kamu otoritesinin özerk ve yansız olmasının gerekçelerini de oluşturmaktadır.

Bu nedenle, 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Yasada, Üst Kurulun özerkliğini ve yansızlığını sağlamaya yönelik kurallara yer verilmiş; bu bağlamda, Üst Kurul üyelerinin görevleri süresince resmî ya da özel başka görev almaları, siyasal partilere üye olmaları yasaklanmıştır.

İncelenen Yasanın gerekçesinde, radyo ve televizyon yayınlarının kamuoyu oluşumunda çok önemli etkisinin bulunduğu, radyo ve televizyon etkinliklerini düzenlemek ve denetlemekle görevli ve yetkili olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin atanmasında, diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlardan farklı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkili kılınmasında zorunluluk bulunduğu belirtilmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturan siyasal partiler, Anayasa ve yasalara uygun olarak, milletvekili ve yerel yönetim seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarda belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandalarıyla ulusal istencin oluşmasını sağlayarak, demokratik bir devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması amacını güden kuruluşlardır.

Görüldüğü gibi, siyasal partilerin varlık nedeni, savundukları görüşleri doğrultusunda ulusal istencin oluşmasını sağlamaktır. Bu temel amaçla hareket eden siyasal partilerin, özerk ve yansız olması zorunlu bir kamu tüzelkişisinin aslî ve sürekli hizmetlerini yürütecek görevlilerini belirlemekle yetkili kılınmasının, bu kamu tüzelkişiliğinin yansızlığıyla bağdaştırılamayacağı açıktır.

Getirilen düzenleme, Üst Kurul üyeliğine seçilebilmek için parti yandaşlığı yarışının önünü açmaktadır; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca yapılan seçimde, genellikle siyasal yandaşlığı olanların yeğlendiği bilinen bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurula siyasal kimlikli kişilerin seçimine olanak sağlayan yöntemin, hizmetin gereklerine uygun düşmeyeceği açıktır.

Bu nedenle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin , siyasal parti gruplarının gösterdiği adaylar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi, Üst Kurulun özerklik ve yansızlık nitelikleriyle, hizmetin gerekleriyle ve dolayısıyla kamu yararıyla bağdaşmamaktadır.

2- Radyo ve televizyonların yayın ilkeleri, 13.4.1994 günlü 3984 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre, radyo ve televizyon yayınlarının, diğer ilkeler yanında,

Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel niteliklerine, devletin varlık ve bağımsızlığına, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve devrimlerine aykırı olmaması,

Toplumu şiddete, teröre, etnik ayırımcılığa yönlendirmemesi,

Halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmemesi ya da toplumda nefret duyguları oluşturacak içerikte olmaması,

Türk ulusal eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri ile ulusal kültürün geliştirilmesi yönünde olması,

Suçluluğu yargı kararıyla kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilmeyecek içerik taşıması,

Haberlerde yansızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine bağlı olunması,

Siyasal partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlayacak içerikte olması,

Gerekmektedir.

Yayınların bu içerik ve nitelikte olup olmadığını saptayacak Üst Kurulun özerk, bağımsız ve yansız olması zorunludur.

Yansızlık, Türkiye Cumhuriyetinin temel niteliklerinin korunup kollanmasında söz konusu olamaz. Anayasa Mahkemesinin 22.5.1987 günlü, E.1987/3, K.1987/13 sayılı kararında da belirtildiği gibi, kamu kurumları ve kamu görevlileri, anayasal ilkeler, bu bağlamda cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda yanlı olmak zorundadır. Cumhuriyetin nitelikleri ile Atatürk ilke ve devrimleri söz konusu olduğunda kamu görevlilerinin yansız kalması düşünülemez.

Yansızlık, siyasal baskı, etki ve karışmadan uzak olmayı, denetim alanına giren yayın ilkeleri ihlal edildiğinde hiçbir siyasal kaygı duymadan karar vermeyi gerektirmektedir. Siyasal organlarca seçilen kişilerden bunu beklemek güçtür.

Bir yandan, resmî makamların karışması olmadan haber ya da düşünce almak ya da vermek özgürlüğünü de içeren düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünden söz edilirken, diğer yandan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin, siyasal partilere kontenjan tanınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmesi çelişki oluşturmaktadır.

Ülkemizde yayıncılığın geliştirilip çağdaş düzeyi yakalaması, ancak özerk, bağımsız ve yansız bir otoritenin önderliğinde olanaklıdır. Bu nitelikleri bozacak yapılanmalara ilişkin düzenlemeler sistemin isterlerine uygun düşmemektedir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun bulunmayan 5356 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasanın 104 ve 175 inci maddeleri uyarınca ilişikte gönderilmiştir.

                        Ahmet Necdet Sezer

                               Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

2.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in (6/1387) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/304)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 277 nci sırasında yer alan (6/1387) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına dair iki önerge vardır; ayrı ayrı okutacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Adana Milletvekili Atilla Başoğlu ve 20 milletvekilinin, kaçak işçi çalıştırılmasıyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/287)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yurt sathında bazı işletmelerin kaçak işçi çalıştırdıklarıyla ilgili olarak sıklıkla karşılaşılan bazı iddiaların araştırılması, böylelikle, hem işçi ve insan haklarını ihlal eden hem de haksız rekabete yol açan bu durumun ıslahı amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

1- Atilla Başoğlu                                 (Adana)

2- Recep Garip                                 (Adana)

3- Metin Kaşıkoğlu                                 (Düzce)

4- Cavit Torun                                 (Diyarbakır)

5- Hamit Taşcı                                 (Ordu)

6- Abdulbaki Türkoğlu                                 (Elazığ)

7- Adem Tatlı                                 (Giresun)

8- Cemal Uysal                                 (Ordu)

9- Hasan Ali Çelik                                 (Sakarya)

10- Mehmet Yüksektepe                                 (Denizli)

11- Mehmet S. Tekelioğlu                                 (İzmir)

12- Mahmut Koçak                                 (Afyonkarahisar)

13- İlyas Çakır                                 (Rize)

14- Halil Özyolcu                                 (Ağrı)

15- Mehmet Kerim Yıldız                                 (Ağrı)

16- Azmi Ateş                                 (İstanbul)

17- Hasan Özyer                                 (Muğla)

18- Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu                                 (Muğla)

19- Hamza Albayrak                                 (Amasya)

20- Enver Yılmaz                                 (Ordu)

21- İdris Sami Tandoğdu                                 (Ordu)

Gerekçe:

İşçilerin bugün sahip oldukları haklar, uzun mücadeleler neticesinde elde edilmiş, insan onuruna yakışır biçimde yaşamalarını ve çalışmalarını temin eden önemli kazanımlardır. Türkiye Cumhuriyeti, kabul ettiği kanunlarla işçi kardeşlerimizin haklarını hukukî güvence altına almış ve bunların ihlalini müeyyidelerle engellemiştir.

Bir millî pazarın arzu edilir verimlilikte işletilmesinin birincil şartı, buradaki kuralların varlığı ve uygulanması hususudur. Tekelleşmeye mâni olunması, ticarî altyapının tesisi, uygun rekabet şartlarının yaratılması, hep bu kuralların işlerliği vasıtasıyla temin edilen hususlar olmuştur. Ne yazık ki, ziyaret etmiş olduğumuz işyerlerinde kanuna uygun çalışan ve üreten işadamları, sıklıkla, kaçak işçi çalıştıran işletmelerden şikâyet eder olmuşlardır. Böyle bir sıkıntının dile getirilmesi, sisteme olan sitem cümleleriyle birleşmekte ve kendilerinin haksız rekabet şartlarına maruz bırakıldıkları şikâyetlerine yol açmaktadır. Nitekim, üretim maliyetlerinde etkili olacak bir adaletsizlik başa çıkılması en zor olandır.

Bu araştırma önergesi, yurt içerisinde üreticilerimiz arasındaki adaletin tesisi, çalışanlarımızın gelecek ve sağlık güvencelerinin temini amacıyla hazırlanmıştır. Kabulü halinde kurulacak araştırma komisyonun sadece varlığının dahi bu ticarî suça yönelik bir yıldırı teşkil edeceği tahmin edilmektedir.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

2.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 22 milletvekilinin, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının geçtiği illerde yaşayan vatandaşların sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/289)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı projesi henüz hayata geçmeden Türkiye açısından ne denli önemli bir proje olduğu herkesçe biliniyordu. Yüzyılın projesi olarak adlandırılan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, sadece petrol değil, elbette, Türkiye ekonomisine milyon dolarlar taşıyacaktı. Pompalar çalışmaya, petrol akmaya başladı. Ekonomi için çok önemli olan bu projeden övgüyle bahsetmekte hem bugünün hükümeti hem de geçmiş dönemin iktidarları haklı olabilirlerdi. Herkesin kendine bir pay çıkarması çok doğal; ancak, bu projenin her aşamasında unutulan birkaç hayatî konu var. İmzalar atılırken, proje hayata geçirilirken özellikle Doğu Anadolu Bölgesinde boruların sınırdan içeri girdiği ilk durak olan Ardahan'da köy muhtarlarımız nezdinde köylülerimize ilk gün verilen sözler bugün unutulmuştur.

Ardahan İli sınırları içerisinde BOTAŞ boru hattının döşendiği her arazi, her köy bugün büyük sıkıntılar içinde. Milyar dolarlık bu boru hattı start aldığında köylülere verilen sözler vardı. Altyapı, üstyapı sorunları ortadan kaldırılacaktı. Su boruları döşenecek, tonlarca ağırlıktaki tırların bozduğu yollar, köprüler onarılacaktı.

On yılı aşan bir süredir devam eden çalışmada vatandaş mağdur edilmiş, zaten bin bir zorlukla elde ettikleri yol, su, elektrik, hatta barınma olanaklarından da söz konusu proje sırasında mahrum kalmışlardır. Arazi alımı esasında verilen hiçbir söz yerine getirilmemiştir. Anayollar tahrip edilmiş, hastaları doktora, öğrencileri okula gidemez olmuştur. Evde aşına katacak suyu bulamaz duruma gelmiştir. Göstermelik olarak düzenleme yapılmış olanlarsa, maalesef, kısa sürede daha kötü duruma gelmiştir. Vurulan her kazmada, döşenen her boruda köylü için sorunlar çığ gibi büyümüş, geçim kaynağı hayvanlar, kazılan kanallar ve çukurlarda telef olmuştur.  Milyarlarca dolarlık bir yatırım sırasında araziler yok pahasına alınırken, çevre ve bitki örtüsü bozulup tahrip edilmiş, verilen yatırım ve altyapı sözü unutularak köylüler büyük zarar görmüştür.

Görülmüştür ki, hedeflenen amaca ulaşan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Ardahanlılar ve boru hattının geçtiği diğer tüm illerde yaşayan vatandaşlarımız için kalkınma ve refah projesi olmaktan çok, daha büyük sıkıntıların ortasında kalmanın adı olmuştur. Köylümüzün yaşadığı tüm sıkıntıların araştırılarak, bugüne kadar verilen sözlerin, altına imza atılan vaatlerin yerine getirilip getirilmediği ve mağduriyetin boyutunun tespiti amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.      

                                        31.5.2005

1. Ensar Öğüt                                (Ardahan)

2. Abdurrezzak Erten                                (İzmir)

3. Kemal Demirel                                (Bursa)

4. Ufuk Özkan                                (Manisa)

5. Mehmet Semerci                                (Aydın)

6. Enver Öktem                                (İzmir)

7. Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

8. Ahmet Yılmazkaya                                (Gaziantep)

9. Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

10. Orhan Ziya Diren                                (Tokat)

11. Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

12. Yılmaz Kaya                                (İzmir)

13. Mehmet Vedat Yücesan                                (Eskişehir)

14. Halil Tiryaki                                (Kırıkkale)

15. Mustafa Özyurt                                (Bursa)

16. Ali Arslan                                (Muğla)

17. Mustafa Yılmaz                                (Gaziantep)

18. Osman Kaptan                                (Antalya)

19. Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

20. Muharrem İnce                                 (Yalova)

21. Mustafa Gazalcı                                (Denizli)

22. Nadir Saraç                                (Zonguldak)

23. Ali Oksal                                (Mersin)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, önergeler bilgilerinize sunulmuştur.

Bu önergeler gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 6 tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Macaristan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/844)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 12-13 Mayıs 2005 tarihlerinde Macaristan'a yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste:

Ömer Çelik                                 (Adana)

Zekeriya Akıncı                                 (Ankara)

Muzaffer Külcü                                 (Çorum)

Ömer Özyılmaz                                 (Erzurum)

Ahmet Yılmazkaya                                 (Gaziantep)

Egemen Bağış                                 (İstanbul)

Recep Koral                                 (İstanbul)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun İsviçre'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/845)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)'nun 30 Mayıs-17 Haziran 2005 tarihlerinde Cenevre'de yapılan 93 üncü Genel Konferansına katılmak üzere bir heyetle birlikte İsviçre'ye yaptıkları resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan 

                                         Başbakan

Liste:

İzzet Çetin                                 (Kocaeli)

Cevdet Erdöl                                 (Trabzon)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Kırgız Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/846)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 5-6 Mayıs 2005 tarihlerinde Kırgız Cumhuriyetine yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste:

Melik Özmen                                 (Ağrı)

Yakup Kepenek                                 (Ankara)

Ertuğrul Yalçınbayır                                 (Bursa)

Erol Tınastepe                                 (Erzincan)

Muzaffer Gülyurt                                 (Erzurum)

Fuat Geçen                                 (Hatay)

Alaattin Büyükkaya                                 (İstanbul)

Nevzat Yalçıntaş                                 (İstanbul)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

6.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/847)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Moskova'da düzenlenen İkinci Dünya Savaşının Bitişinin 60 ıncı Yıldönümü törenlerine katılmak üzere bir heyetle birlikte 8-9 Mayıs 2005 tarihlerinde Rusya Federasyonuna yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste:

Ömer Çelik                                 (Adana)

Egemen Bağış                                 (İstanbul)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

7.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/848)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-13 Mayıs 2005 tarihlerinde Ukrayna'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste:

Talip Kaban

(Erzincan)

Murat Mercan

(Eskişehir)

Şaban Dişli

(Sakarya)

Öner Ergenç

(Siirt)

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Son tezkereyi okutuyorum:

8.- Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/849)

                                        13.6.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Ulaştırma Bakanları Avrupa Konferansı Bakanlar Konseyi Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte 23-26 Mayıs 2005 tarihlerinde Rusya Federasyonuna yaptığı resmî ziyarete, İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Başarılar diliyoruz Sayın Bakan.

15 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

                             

(x) 879 S. Sayılı Basmayazı 1.6.2005 tarihli 106 ncı Birleşim Tutanağına eklidir.

Şimdi, madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Daha önceki birleşimde soru sormak isteyenler, kendilerini kayda geçirenler; Manisa Milletvekili Hasan Ören, Ordu Milletvekili Kâzım Türkmen, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, öncelik sırasına sahipler.

Sayın Hasan Ören, 15 inci maddeyle ilgili soru sormak istemiştiniz; buyurun.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sorularımı sormak istiyorum.

1- Tarım sigortasıyla ilgili olarak... Bu tarım sigortası, deprem sigortası gibi, trafik sigortası gibi zorunlu olacak mı?

2- Bu yıl mahsul kaldıranların, mahsullerinden belirli ölçüde paralar kesilip, tarım sigortasıyla ilgili poliçeler doldurulacak mı?

3- Tarım sigortasıyla ilgili, tarımda üreten insanlardan ne kadar alınacağı veya devletin, bu tarım sigortasına ne kadar katkı koyacağını sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ordu Milletvekili Sayın Kâzım Türkmen?.. Yok.

Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt?.. Yok.

Başka soru sormak isteyen var mı?.. Yok.

Başka soru sormak isteyen olmadığına göre, Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Manisa Milletvekilimizin birinci sorusuna öncelikle cevap vereyim. Bu zorunlu olmayacak; yani, kasko gibi, deprem sigortası gibi... Çünkü, dünyada böyle bir uygulama yok. Dünyanın hiçbir yerinde tarım sigortaları bu şekilde zorunlu değil.

İkinci sorunuzla ilgili olarak ise; uygulama bu yılın sonunda başlayacağı için,  şu anda bu ürünlerden para kesilmesi vesaire olmayacak.

Üçüncü sorunuzun cevabı: Primler katılıma göre belirlenecek ve katılıma göre prim belirlendikten sonra devletin buna yapacağı katkı da, eşzamanlı olarak, oradan aktuaryel çalışması yapıldığı esnada, oradan gelecek prime göre karşılığı da devlet tarafından ödenecek; yüzde 50 civarında bir rakam düşünülüyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.

Soru-cevap işlemi için 10 dakikalık toplam süre dolmadı. Biraz önce burada olmayan Sayın Ensar Öğüt'ün soru sorma hakkı vardı; şimdi burada. Eğer, Sayın Ensar Öğüt soru sormak istiyorsa, sorabilir.

Soru sormak istiyor musunuz Ensar Bey?

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Evet, sormak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum; sorum şu:

Süt, Türkiye'de, çok önemli bir hammadde olmasına rağmen, maalesef, para etmiyor. Birbuçuk ay önce de, Ardahan'ın Göle İlçesinde, sütünü 300 000 liraya satamayan köylü, 4 ton sütünü yere döktü. Bu konuda hükümetin bir çalışması var mı? Süte bir tabanfiyatı veya sütü değerine sattırabilecek bir çalışmaları var mı? Sayın Bakandan bunu cevaplandırmasını arz ediyorum.

Bir de, ben, geçen gün de söylemiştim. Ziraat Bankası ve tarım krediye olan çiftçi borçlarının yüksek faizleri halen devam etmektedir. Bu yüksek faizlerden dolayı da insanlar borçlarını ödeyemedikleri için, hem kendilerine hem de kefillerine şu anda haciz işlemleri yapılmaktadır. Bu çiftçi borçlarından ötürü borçları olan insanlara bir kolaylık yapmayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Ben, Sayın Öğüt'ün sorularına, çok ayrıntılı olduğu için, yazılı cevap vereceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kâzım Türkmen?.. Yok.

Zaten Sayın Bakana da yeni olduğu için hoşgörü gösteriyor arkadaşlarımız.

Soru ve yanıt bölümü bitti.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

Hasar fazlası desteği

MADDE 16.- Reasürans anlaşmalarının üzerine çıkan oranda hasar fazlası oluştuğu veya yeterli reasürans güvencesi temin edilemediği takdirde, bakiye kısım Devlet tarafından karşılanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Ahmet Yılmazkaya; şahısları adına, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk, Adana Milletvekili Recep Garip, Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Gaziantep milletvekili Sayın Ahmet Yılmazkaya'nın.

Buyurun Sayın Ahmet Yılmazkaya.

CHP GRUBU ADINA AHMET YILMAZKAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, bir hafta önce Bingöl ve çevresinde depreme yenik düşen yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, yasayla ilgili değil; ama, terörle ilgili üç beş laf etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine bir hafta önce Tunceli'de şehit düşen askerlerimize Tanrı'dan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı dilerken, sağcıysa da solcuysa da, dinliyse de dinsizse de terörü kınıyoruz. Silahlı Kuvvetlerimizin ve Büyük Türk Ulusunun başı sağ olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım; ancak, başı sağ olsun demeyle bu işleri geçiştirmememiz lazım, bu böyle gitmiyor. Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu böyle de olmuyor. Mutlaka teröre bir çare bulmalıyız. Anaların, babaların, dul ve öksüz kalanların gözyaşlarını durdurmalıyız.

Türbana verdiğimiz önem kadar, bu Meclisimiz teröre de mutlaka bir çare bulmalıdır. Yeter artık! Kürdünün, Türkünün anasının ağıtı son bulsun. Denizlerötesi ülkeler teröre çare bulmayabilir; ama, bu bizim asıl görevimiz olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu noktada o kadar rahat ki, sanki bu olan yanlışlıklar, sanki bu gözyaşları, bu dul, öksüz, yetim kalanlar bizim ülkenin değil, başka ülkedeymiş gibi davranıyoruz. Onun için, mutlaka, bu Meclisimiz bu işe bir çare bulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 16 ncı madde, çiftçinin ürününün hasar gördüğü halde, sigorta şirketlerinin gücü yetmezse, geri kalan kısmını devlet karşılar diyor.

Çiftçilerimizin ürünlerinin hasarlar karşısında güvenceye alınması çiftçimiz açısından sevindiricidir. Sonuçta, devlet güvencesi devreye girmektedir. Ancak, ilk bakışta bir belirsizlik var. Devlet güvencesi zararın yüzde 1'ini mi verecektir, binde 1'ini mi verecektir, büyük bir belirsizlik... İktidarın bazı yasalardaki üzeri kapalı sözleri, bu yasada ileride içinden çıkılmayacak belirsizlikler bizleri endişelendiriyor.

Değerli arkadaşlarım, Devlet Planlama Teşkilatı, keşke 1967'lerden 1970'lere doğru sanayie vermiş olduğu planlama çalışmalarının yarısını tarım sektörümüze yönlendirip, köylümüzü teknolojiyle barıştırabilseydi. Yani, sanayie ayırdığımız 100 liranın hiç değilse 40 lirasını bilimsel tarıma harcayabilseydik, bugün, belki sanayimiz de bugünkü gibi zora girmeyecekti, çiftçimiz de bugünkü gibi zorda olmayacaktı; ama, dün başkalarının yaptığı yanlışlar bundan sonra bizim de yanlış yapmamızı gerektirmez. Sanayie teşvikler dağıtılırken otuzbeş yıl önce yaptığımız yanlışı derhal terk edip, sigorta priminde getirmeye çalıştığımız yenilikleri tarım sektöründe de mutlaka getirmeliyiz; çünkü, kalkınmış ülkelerin büyük bir kısmı, tarıma verdikleri değerden dolayı kalkınmışlardır. Köylümüz, teknolojiye verilen devlet desteğiyle mutlaka yönlendirilmelidir. Sanayide dağıttığımız ve büyük bir kısmını geri alamadığımız paralar mutlaka tahsil edilip, köylünün teknolojisi desteklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, 2004 yılında, hepinizin bildiği gibi, ülkemizin belli bölgelerinde don olayı olmuştur; Gaziantep ve çevresindeki komşu illerimiz de, don olayından büyük zarar görmüştür. O günlerde köylümüzün, çiftçimizin ümitsizliğini, perişanlığını hatırlıyorum; Allah, bir daha bu gibi afet olaylarını ne bize ne de başka ülkelere versin.

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Fıstığı da söyle!

AHMET YILMAZKAYA (Devamla) - Başüstüne Sayın Yılmaz.

Gaziantep köylüsünün büyük bölümü fıstık üretimiyle uğraşır, bazı bölgelerde don olayıyla ilgili yardım yapılırken, maalesef, benim Niziplim, Kargamışlım, Arabanlım, Yavuzelilim, 1 kuruş dahi alamamıştır. İnşallah, bu çıkaracağımız yasayla, çiftçimizin, bu gibi afetlerde çaresiz kalması son bulur.

Bu yasayla, köylümüz, tarım ürünlerini sigorta ettirmek için prim ödemek mecburiyetindedir. Çoluğunun çocuğunun nafakası için, dişiyle tırnağıyla toprakla uğraşan çiftçiler, bu sigorta primlerini nasıl karşılayacak bilemem. Şimdi, bir de, sigorta yaptıracaksınız diye bu insanlardan prim toplamaya kalkarsak, geriye baktığımızda, ileriki günlerde, hoş olmayan olaylarla karşılaşabiliriz; çünkü, mahsulü para etmeyen, mazotu, benzini bir yılda yüzde 50 zam görmüş köylümüz, çiftçimiz, öyle sanıyorum ki, bu sigorta primlerini ödemekte zorlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri, tarımla ilgili sigorta priminin yüzde 50'sini çiftçiden alırken, yarısını da, devlet kendisi ödemektedir. Yoksa, bizim çiftçimiz, Amerika Birleşik Devletleri çiftçisinden daha mı zengin? Tabiî, aklınıza şu gelir; evet, bizim çiftçimiz Amerika Birleşik Devletleri çiftçisinden zengin değil,  bizim devletimiz de oradan fakir diyebilirsiniz; ama, buna, mutlaka, bir çare bulmalıyız.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin ürettiği buğdayı, arpayı, pancarı, tütünü değer bulmazken, bu da yetmiyormuş gibi, destekleme primini gününde ödemediğiniz bir ortamda, bu yasa, bu şekliyle geçerse, korkarım, köylümüz ile idare arasında büyük bir kargaşa yaşanır. Hepinizin bildiği gibi, yeni mahsul arpa, maalesef, 200-220 bin liraya satılıyor; buğday, 270-280 bin liraya satılıyor. Oysa, geçen yıl, yeni mahsul çıktığında, arpa 300 000 liraya, buğday 350 000 liraya satılmıştı. Girdilerde yüzde 50 zam, fiyatlarda yüzde 50 düşüş; bu gidiş, kargaşa çıkarmaz da ne yapar.

Değerli arkadaşlarım, onun için, Cumhuriyet Halk Partililer olarak biz diyoruz ki, önce köylümüzün mahsulünün para edeceği ortamı mutlaka hep beraber sağlamalıyız. Yok, köylüyü kendi kaderiyle baş başa bırakıp, ama, ben senden primi günü gününe isterim şeklinde bir davranış içine girersek, köylümüze karşı yanlış yapmış oluruz. İktidar, bundan önceki hükümetler gibi, köylüyü hiçe saydığı için, köylü size dargın.

Değerli milletvekilleri, köylü, şehre bir şeyler getirip, gerçek fiyatıyla satarsa, köylümüz köyüne şehirden bir şeyler alır götürür; ama, köyden getirdiği ürünü para etmiyorsa, zavallı köylünün şehirden, köyüne alıp götüreceği bir şeyi yok demektir. Tabiî, o zaman esnafımız da  -köylümüzün de alışveriş edecek gücü kalmadığı için- siftah edemeden kepenk kapatır, iç piyasaya çalışan sanayicimiz de bugünkü gibi zor duruma düşer.

Değerli milletvekilleri, durum bu iken, bazı şeylerin hoş gitmediği bu ortamda, hükümetin, birkısım medya mensuplarını koluna alıp, hiçbir şey düzelmediği halde, düzelttik diye gösteriş yapması hükümete fayda getirmeyecektir. Sizden önceki iktidarlar bazı şeyleri düzeltmediği halde, sizin gibi, medya mensuplarını koluna alıp meydan meydan şov yaptılar; ama, bakın... Bu yanlıştan vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ahmet Bey, süreniz doldu, lütfen toparlayın.

AHMET YILMAZKAYA (Devamla) -Başüstüne Sayın Başkanım.

İşin aslı ne ise vatandaşımıza söylemekten korkmayalım. Kelime oyunlarını derhal bırakalım.

Değerli arkadaşlarım, dışsiyasetin çıkmaza girdiği, Irak, Kıbrıs siyasetimizin başarısızlığa doğru gittiği, demin söylediğim gibi, işçinin, köylünün, esnafın, sanayicinin zora girdiği bir ortamda vatandaşlarımızın gündemini değiştirmek, ayrıca, Cumhurbaşkanlığı makamını yıpratmak hiç kimseye fayda getirmeyecektir; çünkü, Sayın Cumhurbaşkanımız, halkın oylarıyla seçilmiş bizden önceki Meclisin tüm üyelerinin oylarını alarak seçilmiştir. O makama söz söylerken, biraz dikkatli olmalıyız; çünkü, dolaylı da olsa, Cumhurbaşkanımızı halkın kendisi seçmiş oluyor. Ortamı gerginleştirmek, işçinin, köylünün ve hiçbirimizin faydasına olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, köylümüzün sıkıntısını nasıl halledeceğiz? İşsizliği nasıl çözeceğiz? Sanayi zorda, yanlış teşvik uygulamasıyla birkısım illerimiz büyük bir haksızlıkla karşı karşıya, bunları nasıl çözeceğiz; gelin, bunları konuşalım, bunları tartışalım.

Yeni Bakanımıza başarılar dilerken, Yüce Meclisi, yeniden, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, Ardahan Milletvekili Sayın Ensar Öğüt; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, tarım sigortasını destekliyoruz, eksik olmasına rağmen destekliyoruz. Niye destekliyoruz; çünkü, nüfusumuzun yüzde 40'ını oluşturan köylüye az da olsa katkı sunuyorsa, tabiî ki onu destekliyoruz; ancak, eksiklerimiz var; bu eksiklerimizin giderilmesi lazım. Bir; bir kere, sigorta primi olarak devlet yüzde kaçını ödeyecekse kanuna koymamız lazım; yani, Amerika'da yüzde 60, İspanya'da yüzde 50 prim verilirken çiftçiye, Türkiye'de, bu, kanunda belli değil. Onun için, kanuna yüzde kaç olacaksa konulması lazım.

İki; küçük çiftçilerden, yani tarlası, çayırı küçük olan çiftçilerden para alınmaması lazım. Hiç olmazsa bir süre alınmasın; çünkü, bunlardan alınırsa, o zaman, bunların, sigorta primini ödeme şansları yok.

Üç; iklim şartları ağır olan, yılda bir defa tarımdan verim alabilen doğu ve güneydoğu illerinden alınmaması lazım; diğer illerden de ona göre kademeli alınması lazım ki, o zaman bir dengeyi kuralım; yani, yedi sekiz ay kar altında kalan Kars, Ardahan, Erzurum, Ağrı, Doğu Anadolu Bölgesi tarımda yılda bir defa verim alamazken, mahsul alamazken, diğer illerimiz yılda üç defa mahsul alırken, o illere uygulanan primle diğer illere uygulanan prim arasında da fark olması gerektiğine inanmaktayım.

Sayın Bakanım, şimdi, yatırımları teşvikle ilgili bir yasa çıktı. Burada, organize sanayiler yapılıyor. Örneğin, benim ilim Ardahan'da organize sanayi halen daha yapılmadı bile; yani, var ama... Şimdi, Ardahan'a sanayiin gitmesi çok zor. Gitmesini çok gönülden arzu ediyorum; ama, Ardahan'da organize sanayiin bir bölümüne hayvancılık organize sanayii yapılırsa, Kars'ta, Ardahan'da, Erzurum'da, yani hayvancılık olan yerlerde… Bu çok önemli bir projedir; yani, hayvancılıkla uğraşan bölgelere hayvancılık organize sanayileri yapılması lazım ki, o bölge kalkınsın.

Artı, en önemlisi, şu anda, değerli arkadaşlar, hayvancılık yapan insanların çoğu hayvanına nasıl bakacak, onu bilemiyor; ahırı teknik anlamda yeterli değil. Bunlara faizsiz kredi verilerek, teknik anlamda hayvancılık yapılması lazım.

En önemlisi, insan yetiştirme gücü olarak, hayvanına bakan, hayvanından sütünü, verimli etini alabilmesi için hayvancılık meslek liseleri kurulması lazım. Sayın Bakanım, hayvancılık meslek liseleri olursa, o zaman insangücü yetişiyor, adam hayvanına nasıl bakacağını biliyor. Dışarıdan getirdiği veterinerle hayvanını ne kadar sağlıklı bir şekilde oluşturur!.. Ama, hayvancılık meslek lisesini bitiren bir adamın hayvancılık yapması, bir de hayvancılık organize sanayi bölgesinde olduğu zaman, o zaman, hayvancılık korkunç derecede gelişmiş olur ve şu anda bile et açığımız var, on yıl sonra daha büyük açık olacaktır. Hiç olmazsa bu tedbirlerin alınması lazım.

En önemlisi de, arkadaşlar, süt hayvancılığı. Türkiye'nin bölgesini çok iyi biliyorsunuz; meslekten geliyorsunuz Sayın Bakanım. Süt hayvancılığını belli bir bölgede, buzağı hayvancılığını belli bölgede, besi hayvancılığını da belli bölgede yaparsanız; o zaman, organik tarıma da giren değerlerimiz var. Mesela, bizim, doğu ve güneydoğuda yayla otuyla beslenen hayvanın organik olarak etinin satılması, sütünün satılması, sütünden peynirinin, yağının oluşması, inanın, dünyada, Türkiye aranan bir mekân olur; yani, bugün, Avrupa'da biliyoruz, birsürü kimyasal maddenin katıldığı yemler yediriliyor hayvanlara. İşte, delidana oluyor. Delidananın ötesinde, küspe yiyen hayvanların eti lezzetli olmuyor; ama, gelin, şimdi, Doğu Anadoludaki bölgeye, Ardahan'a gelin, Kars'a gelin, et yiyin, hakikaten çok lezzetli; ama, onu pazarlayamıyoruz, organik olmasına rağmen.

Bu anlamda, yani, doğu ve güneydoğunun kalkınması ve göçün durması lazım. Halen göç var. Değerli arkadaşlar, büyük şehirlere göç edip, büyük şehirlerde şu anda gasp, hırsızlık, kapkaç olaylarını önlemeyi polisle yapmaya çalışıyoruz, 10 000 tane polis alınması için de bu Meclisten karar çıkardık. Polisi aldığınız zaman, polisin gücüyle bu insanlara ne kadar baskı kurarsınız?! Bu insanlara, iş, aş, ekmek verirseniz yerinde kalır, üretir, büyük şehre gelip aç kalıp hırsızlık yapmaz, gasp yapmaz, fuhuş yapmaz. Bu, bizim gerçeğimiz.

Değerli arkadaşlar, bu anlamda, hükümetin -yeni Bakan da, inşallah, bu işten geliyor; ben de güveniyorum kendisine- acil olarak bu tedbirleri alarak, Türkiye'nin bölgelerindeki hayvancılık potansiyeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Toparlıyorum.

Türkiye'nin bölgelerini, harita olarak, besi hayvanı, süt hayvanı, buzağı hayvanı şeklinde bölgelere ayırır ve hayvancılık organize sanayii ile hayvancılık meslek liselerini oluşturursa -ki, bu çok önemli bir projedir- o zaman, Türkiye, kendi kendine yetecek tarım ürünlerini, hayvansal ürünleri hem sağlamış olur hem de bütün dünyaya ihraç etmiş olur.

Bu duygularla, ben Sayın Bakana yeni görevinde başarılar diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz, Tarım Komisyonumuzda incelenen ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzun da süzgecinden geçerek yasa tasarısı olarak Büyük Millet Meclisimizin huzuruna gelen ve ülkemizin gerçekten üreten insanlarını çok ilgilendiren Tarım Sigortaları Yasa Tasarısını bir bütün olarak değerlendirmemiz lazım.

Bu yasa tasarısından sonra, inşallah, bu hafta içerisinde Toprak Kanunumuzu görüşmeye başlayacağız ve onunla beraber de Tarım Komisyonumuzun gündeminde olan ve tarım stratejisi belgesini yasa haline getirmek üzere çalışmalarına başlanan, Tarım Kanunuyla da bir bütünlük arz edecek şekilde, üreten insanlarımız, çiftçilerimiz inşallah, beklentilerini ve arzularını bu yasalar manzumesi içerisinde bulabileceklerdir diye düşünüyorum.

Tarımsal ürünlerin risklerinde, çiftçilerimiz zorunluluk olmadığı için çok seyyalen bu riskleri sigorta ettirmeyi yeğliyorlar, düşünüyorlar. Ancak, bu yasa tasarısıyla, hükümetimizin hazırladığı ve inşallah Meclisimizin yasalaştıracağı, son maddelerine geldiğimiz bu tasarıyla, devletimiz de bir katkı sağlamak istiyor. Örneğin, buğday ürününü sigortalatmak isteyen veya ahırındaki hayvanlarını sigortalatmak isteyen veya bitkisel ürünlerini, meyve ağaçlarını sigortalatmak isteyen çiftçilerimiz, ödeyecekleri mütevazı bir çiftçi sigorta primi bedelinin yanında, devletimiz de en azından yüzde 50, yüzde 60, hatta belki yüzde 70, yüzde 80 seviyelerinde, çiftçimizin ödeyeceği bu prime katkıda bulunarak, onun ödeyeceği primi daha az nispette ödemesini ve böylece onun üretim girdilerinde sigorta nispeti için çok fazla bir bedel ödememesini öngörmektedir.

Birden çok riskin sigortalandığı ülkelerde, çiftçinin sigorta yaptırabilmesi için, mutlaka, devlet katkısının sağlandığı bu duruma "tarımsal destekli ürün sigortaları" denilmektedir. İşte, bu maddede de, eğer birden fazla risk varsa... Yani, daha önce sadece dolu sigortalanıyordu, şimdi, yangın, afet, sel baskını, hatta komisyonumuzda, Bütçe Plan Komisyonunda hortum gibi, su baskını gibi daha farklı riskler de eklendi. Bu tip riskler çoğaldığı takdirde ve bu riskler, yeteri kadar, anlaşmalarla karşılanamıyorsa eğer, yani, anlaşmalar yeterli gelmiyorsa, işte bu maddeyle devletimiz bunu üstlenmektedir. Çiftçimizin mağdur olmaması için, devletimiz bu katkıyı sağlamaya, bu maddeyle yükümlülük haliyle bir görev olarak kendisine verilmektedir.

Son günlerde bazı afetleri ülkemizin muhtelif yerlerinde yaşadık. Biz bu afetlerin tekrarlanmamasını diliyoruz; ancak, tarım, üzeri açık bir alanda yapılmaktadır, her zaman her türlü risk olabilir. Onun için, bu tip sigorta işlerini bir kural ve kaidelere bağlamak gerekmektedir. O bakımdan, hükümetimizin sunduğu, Tarım Komisyonumuzun ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzun süzgecinden geçerek Meclisimizin huzuruna gelen bu yasa tasarısıyla, inşallah, çiftçilerimiz -beklemeyi istemeyiz, ama- bu tip risklere karşı, bu tip sel baskınlarına karşı, su baskınlarına karşı, dolu risklerine karşı ürünlerini sigortalatma fırsatı bulacaklardır diyorum ve bu düşüncelerimle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşmalar bitti.

10 dakika süreyle soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Buyurun Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanıma, 2 tane, net cevap vermesi için soru soruyorum.

Birinci sorum: bu poliçelerde devletin yaptığı katkının bedelini, köylüden, önce sigorta şirketleri tahsil edip daha mı sonra iade edecekler; yoksa, devletin yaptığı katkı dışındaki miktarı isteyip daha sonra genel olarak katkı sigorta şirketlerine havuzdan mı ödenecek? Yani, tekrar ediyorum; köylümüzden sigorta poliçesinin tümü önce istenip sonra mı iade edilecek, yoksa havuzdan geri kalan kısmı mı iade edilecek?

İkinci sorum: Tabiî, burada, 6 ncı maddede kurulun görevleri belirleniyordu: "Ürün, risk ve bölge bazında prim desteğini ve oranını belirlemek."

Sayın Bakanım, acaba, ürünleri belirlemekte, bölge esasını belirlemekte ne kadar objektif olacaksınız? Bir daha soruyorum; geçen yıl, Türkiye'nin her tarafında doğal afet oldu, Malatya'nın tüm kayısısı dondu. Belli bölgelerimize devlet 50 trilyon yardım yaptı; ama, Malatya köylüsü bu yardımdan bir kuruş alamadı. Acaba, bu poliçe, bu sigorta sisteminde, yine bölge ve ürün belirlemede ne kadar objektif olacaksınız veya objektiflik esasını nasıl getireceksiniz, bölge ve ürünü nasıl belirleyeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Aslanoğlu, şimdi, bu kanunla öngörülen, öncelikle, devlet tarafından ödenecek prim desteğinin, bölgeler itibariyle, ürünler itibariyle, riskler ve işletmeler itibariyle, bu bazda, farklı oranlarda önceden belirleneceğidir. Açık mı?.. Sonra, devlet, buraya bu katkısını net olarak ürün, bölge ve işletme ölçeği bazında belirledikten sonra, belirlenecek oran karşılığında vatandaştan prim istenecek.

Kanunda, oranları belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna veriliyor. Bakanlar Kurulu, uygun gördüğü takdirde, az gelişmiş bölgelerde, don veya dolu için mesela, küçük çiftçilere yönelik prim desteğini yüzde 90'a kadar belirleyebilecek. Yani, burada, sistem bu şekilde çalışacak ve bu, tabiî, azamî ölçüde objektif olacak.

2090'la ilgili olarak söylediğiniz… Tabiî, 2090'daki uygulama zaten yetersizdir; çünkü, 2090'da, bildiğiniz gibi, bir işletmenin veya işletme sahibinin tüm mal varlıklarının yüzde 40'ı zarar gördüğü takdirde yardımı hak ediyor. Böyle bir uygulama var orada. Burada, eğer bütçede bununla ilgili yeteri kadar kaynak yoksa, o takdirde, bunun iadesi, ödenmesi zaman alıyor. Burada sübjektif şeyler var; ama, getirdiğimiz, elimizdeki tasarıyla objektif ölçüler getiriliyor ve uluslararası standartlara bağlıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Başka, soru sormak isteyen?.. Yok.

Süre var; ama, soru sormak isteyen yok.

Madde üzerinde 1 önerge var; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanun Tasarının 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Nevzat Pakdil

Sedat Kızılcıklı

 

Ordu

Kahramanmaraş

Bursa

 

Ünal Kacır

Mustafa Ataş

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

İstanbul

İstanbul

Kırklareli

"Madde 16- Havuz tarafından üstlenilen risklerin transferi amacıyla ulusal ve uluslararası piyasadan sağlanan korumanın yeterli bulunmaması halinde Bakanlar Kurulunca belirlenecek kısım devlet tarafından taahhüt edilir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşümüzle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa gerekçeyi mi okutalım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Öngörülen değişiklikle, devlet tarafından sağlanacak hasar fazlası desteğine bir üst sınır getirilmesi, sağlanacak desteğe ilişkin tutarın Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Peki; kara yetersayısı arayacağım.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 16 ncı maddeyi, karar yetersayısı arayarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.44


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.58

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı tasarının görüşmelerine devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

16 ncı maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, 16 ncı maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda tekrar oylarınıza sunacağım, karar yetersayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yetersayısı vardır, kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Yardım ve borç ertelemesi

MADDE 17.- Bu Kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler, 20.6.1977 tarihli ve  2090 sayılı Kanundan yararlanamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Birgen Keleş; şahısları adına yine İstanbul Milletvekili Birgen Keleş, Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi, Adana Milletvekili Recep Garip, Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Sayın Birgen Keleş, hem Grubunuz adına hem şahsınız adına söz hakkınız var, ikisinin süresi 15 dakika.

Buyurun Sayın Birgen Keleş.

CHP GRUBU ADINA BİRGEN KELEŞ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, incelemekte olduğumuz Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve kendi görüşlerimi açıklamak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, bütün Batılı gelişmiş ülkeler tarım sektörlerine büyük önem vermekte ve tarım sektörünü başka ülkelerin rekabetine karşı özenle korumaktadır. Türkiye de böyle bir politika izlemelidir. Çünkü, bu politika, Türkiye gibi nüfusu çok olan, buna karşılık dış alanda kullanacağı döviz kaynakları sınırlı bulunan bir ülke için çok gereklidir. Öte yandan, Türkiye'nin birçok sorunu, örneğin, işsizliğin büyük boyutlara ulaşması, yatırımların artırılması için gerekli kaynağın sınırlı olması ve kırdan kente göç edenlerin, kentte iş olanakları olmadığı halde, kırda barınamadıkları için kente göç edenlerin kentlerdeki sorunları hızla artırmaları, tarım sektörünün önemini çok daha artırmaktadır.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Keleş…

Değerli milletvekilleri, bir değerli hanımefendi milletvekilimiz konuşuyor; lütfen, sessizliği sağlayalım ve Sayın Birgen Keleş'i dinleyelim, Başkanlığın da dinlemesine müsaade edelim.

Buyurun Sayın Keleş.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Tarım sigortası, hem tarım üreticileri hem de ülke ekonomisi açısından  fevkalade önemlidir; ama, ne var ki, uzun yıllardır konuşulduğu halde, gerçek anlamda uygulanamamıştır.

2000 yılında, tarım reformu uygulama projesi çerçevesinde, tarımda, devlet desteğinde sigorta başlatılması öngörülmüştür. Yalnız, bunun hemen arkasından, 2001 yılında, 5254 sayılı Yasa gündemden kaldırılmıştır. 2090 sayılı Yasa da, ödemelerde kullanılan fon iptal edildiği için işlemez hale gelmiştir veyahut da çok az işler hale gelmiştir.

Bugün, tarım sektöründe, doğal afetler karşısında üreticiye devlet desteği sağlayacak ciddî bir mekanizma olmadığı gibi, tarım sigortası da yoktur, böyle bir sistem yoktur. Sadece, 9 tane özel sigorta şirketi tarım sigortasıyla ilgilenmektedir; ama, kendisini sigorta ettiren çiftçilere baktığımız zaman, doluda binde 1 oranında olduğunu, hayvancılıkta ise binde 5 oranında olduğunu görmekteyiz; diğer bir deyişle, neredeyse, ihmal edilecek kadar az orandadır kendilerini sigorta yaptıranlar.

Bitkisel üretimde, halbuki, dolunun yanında, don, kuraklık, sel gibi risk alanlarının da sigorta kapsamına alınması lazım, devlet desteğinin çok artırılması gerekir ve tarım sigortalarının teşvik edilmesi kaçınılmazdır; ama, getirilen sisteme baktığımız zaman ülke koşullarının dikkate alınmadığını görmekteyiz değerli arkadaşlarım. İncelediğimiz tasarıdaki 17 nci madde bu konuda gerekli duyarlılığın gösterilmediğini ve çiftçilerin durumunun dikkate alınmadığını göstermektedir. Neden; çünkü, 17 nci madde, tarım sigortası yaptırmayanların 2090 sayılı Kanunun hükümlerinden yararlanmayacağını öngörmektedir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, tarım sektöründe kişi başına gelir, kişi başına millî gelirden çok daha azdır. 1980 sonrasında destekleme politikalarından vazgeçilmesi, üretimi artıracak veyahut da çiftçinin gelirlerini belli bir düzeyde tutacak önlemlerin teker teker gündemden çıkarılması ve bu konularda görev yapan kurumların özelleştirilerek veyahut da kapatılarak işlevini göremez hale getirilmeleri, tarım üreticilerini, ne yazık ki, genelde en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale getirmiştir. Böyle bir ortamda, tarım üreticilerinin, sigortaya prim ödeyerek katkıda bulunmaları çok güçtür veyahut da çok büyük bir özveriyle gerçekleştirilebilecek bir iştir. Oysa, gerek mevcut tarım üreticilerinin bu işlerine devam etmeleri gerekse tarımda ürünün kalitesinin ve miktarının artırılması, üretimin ve çiftçi gelirlerinin belli bir şekilde güvenceye kavuşturulmasıyla mümkündür. Ne yazık ki, tasarıda tarım sigortası getirilirken, bu sigortayı yaptıramayanların 2090 sayılı Kanunun yetersiz güvencesinden de mahrum kalması öngörülmektedir.

Şimdi, 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun, bugün incelemekte olduğumuz tasarıdan farklı bir anlayış sergilemektedir. Bugün incelediğimiz tasarı, tarım sigortalarından yararlanabilmek için çiftçilerin sigorta primi ödemelerini öngörmektedir. Bu, çok doğal bir işlemdir tabiî; ama, ne var ki, bu, kendi temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda bulunan çiftçilerin büyük bir sorunla karşı karşıya kalması demektir. Dolayısıyla, tarım sigortaları, kuşkusuz, çok çağdaş, çok gerekli bir uygulamadır; ama, Türkiye koşullarında, sadece ciddî bir geçim sıkıntısı çekmeyen çiftçilerin yararlanabilecekleri bir olanaktır. Oysa, 2090 sayılı Yasa daha farklıdır. O, çaresizlere el atan bir yasadır. 2090 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan yardımlarda küçük işletmeler ile aile işletmelerine öncelik verileceği öngörülmektedir, belirtilmiştir. Çiftçilerin ürünlerinin, canlı-cansız üretim araçlarının veyahut da tesislerinin değer itibariyle yüzde 40'ının zarar görmesi, çiftçilerin bu zararı diğer tarımsal gelirleriyle veyahut da diğer kaynaklardan elde ettiği getirilerle karşılayamayacak durumda olması ve borç alma olanağının bulunmaması, yardım için gerekli koşullar olarak ileri sürülmektedir.

Tabiî, böyle koşullar ileri sürmenin birtakım sakıncaları da vardır; çünkü, bu, afetten zarar gören birçok kişinin bu sigorta kapsamına veyahut da afet programı kapsamına alınmamasını da beraberinde getirmektedir ve bunların zararları karşılanmamaktadır; ama, ne var ki, en çaresizlere el uzatılmakta ve geri ödeme gücü olmayan çiftçilere yardım yapılması ve bunun karşılıksız olması öngörülmektedir. Kuşkusuz, tarım sigortalarında devlet ciddî bir destek sağlamalıdır. Ancak, tarım sigortaları yaptırmak 2090 sayılı Yasadan yararlanmanın önkoşulu olarak ileri sürülmemelidir.

Sayın milletvekilleri "öyle politikalar uygulayacağız ki, bütün tarım üreticileri rahatlıkla tarım sigortası primini ödeyebilecek" deme olanağınız ne yazık ki yoktur. 2006 ve 2010 yılları arasında tarım için geçerli politika diye benimsediğiniz tarım stratejinizde öngördüğünüz ilkeler, uygulayacağınız politikaların sorunları çözemeyeceğini ve de birbirleriyle tutarlı olmadığını göstermektedir. 2006 ilâ 2010 yılları için benimsenen tarım stratejisinde, piyasa mekanizmasını bozmayacak destekleme araçları kullanılacaktır denilmektedir.

Türkiye gibi serbest piyasa mekanizmasının tam olarak işlemediği ülkelerde, destekleme araçlarını, piyasa mekanizmasının bozulmamasına, böyle bir koşula bağlamak doğru bir yaklaşım değildir. Sayın Hocam bunu herkesten iyi takdir edecektir diye düşünüyorum. Örneğin, tarım ürünleri ithalatını serbestleştirdiğinizde, yabancı ülkelerden gelen tarım ürünleri çok destek görüyorsa; ama, buna karşılık, sizin ürünleriniz hiç destek görmemişse, burada serbest piyasa mekanizmasının varlığından söz edilemez; çünkü, onun birinci koşulu olan rekabet koşulu yoktur; farklı koşullarda yarışmaktadırlar; eşit rekabet koşullarından yoksun olunduğu zaman da böyle bir ilke benimsenemez.

Yine, kaliteli üretim artışı ile gıda güvenliği ve gıda güvencesinin sağlanması, çağdaş ve rekabet gücünü artırmak isteyen her ülke açısından fevkalade önemlidir; nitekim, sizin hükümetin benimsediği tarım stratejisinde de 1 inci madde olarak yer almaktadır.

Sayın milletvekilleri, 2006-2010 tarım stratejisinde amaçlar sıralanırken, buna, 1 inci madde olarak yer vermişsiniz; ama, hemen arkasına "sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde" ifadesini de eklemişsiniz. Sürdürülebilirlik ilkesi, gelişmiş ülkelerde çevre koşullarının dikkate alınması için, çevre koşullarının öneminin vurgulanması için gündeme getirilmiş olan bir tanımdır; ancak, Türkiye'de hedeflerin küçültülmesi, bazı hedeflere ulaşılamayacağının peşinen kabul edilmesi gibi bir anlayışla kullanılmaktadır; bu anlayış doğru değildir.

Kuşkusuz, böyle bir; yani, kaliteli üretim gibi, gıda güvenliği gibi, gıda güvencesi gibi bir hedef zaman alacaktır; ama, bunu baştan sınırlamak, doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki, 2010 yılına kadar kabul edilen stratejide "tarım sektörü desteklemeleri için ayrılan kaynağın, gayri safî millî hâsılanın yüzde 1'inin altına inmemesine, sektörün önem ve öncelik arz etmesi nedeniyle, özen gösterilecektir" denilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yüzde 1, yaklaşık olarak bugünkü orandır; binde 7 bugün. Dolayısıyla, bu oranın en alt düzeyde benimsenmesi, tarım destekleriyle ilgili olarak, gelecek açısından umut vaat etmemektedir, daha doğrusu, umut beslememizi engellemektedir; çünkü, vaat edilen şey, bugünkü oranın altına inilmemesidir; içinde bulunduğumuz koşullar ise, bugünkü oranın çok yetersiz olduğunu net bir biçimde ortaya koymaktadır.

2006-2010 yılındaki stratejiyi belirleyen belgede diğer bir ilginç ilke de şudur: "Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen tarımsal program, proje ve faaliyetler tüzelkişiliklerin girişimini özendirici bir çerçevede uygulanacaktır" denilmektedir. Bunun tercümesi nedir derseniz, bunun anlamı şudur değerli arkadaşlarım: Kamu faaliyetleri özel girişimcileri teşvik etmek için kullanılacaktır.

Ama, içinde bulunduğumuz koşullarda kamu kurum ve kuruluşlarının işlevlerini sürdürmeleri fevkalade önemlidir. Neden?.. Bakın, Toprak Mahsulleri Ofisinin kuruluş amacında yer alan hububatla ilgili düzenleyici ve destekleyici işlevin özel bir şirket tarafından yapılması mümkün müdür? Yine, devlet üretme çiftliklerinin, tohum cinsinin ıslahı, ürün çeşitlerinin artırılması, çiftçilere teknik destek sağlanması, onların eğitilmesi gibi konularda oynayacağı rolü, bu çiftlikler özelleştirildikten sonra, onların yeni sahiplerinden bekleyebilir miyiz? Dolayısıyla, buradaki ilke de, Türkiye açısından, Türkiye'nin bugünkü koşulları açısından geçerli bir ilke değildir.

2006-2010 yılları tarım strateji belgesinde yer alan ilkelerden bir diğeri de, kamu ve özel sektörün kırsal alandaki uygulama kapasitelerinin güçlendirilmesidir.

Böyle bir ilke, gerçekten, benimseniyorsa -ki, ben, tabiî, hükümetin benimsediğine inanmak istiyorum- o zaman, bunun, hükümetin uyguladığı diğer politikalarla,  değerli arkadaşlarım, örneğin, Tarım Bakanlığının taşra teşkilatının kaldırılmasıyla, Toprak Mahsulleri Ofisinin işlevlerinin daraltılmasıyla, üretici birliklerine destek verilmemesiyle, kamunun kırsal alanlarının kalkınmasıyla doğrudan ilgili olan kimi faaliyetlerinin özelleştirilmesi ve özelleştirilen faaliyetlerin de bir süre sonra tesislerini kapatarak gündemden kaldırılmasıyla bağdaşan bir yönü var mıdır?! Bu bir tutarsızlık değil midir? Bütün bunlar, üzerinde durulması ve incelenmesi gereken sorulardır.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliğinin ekonomi politikaları, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından kendi yapılarına ve kendi ihtiyaçlarına uygun bir şekilde belirlenmektedir. Dışticaret politikaları gibi ortak tarım politikalarının da özelliği, yapıya ve kendi koşullarına fevkalade uygun olmasıdır.

Avrupa Birliği, 1960'lı yıllardan itibaren, bir yandan, büyük kaynaklar harcayarak tarım sektörünü güçlendirmiş, öte yandan da, dış rekabete karşı özenle korumuştur. Oysa, buradan ithal edeceği, bu konumda, tarım sektöründe ithal edeceği ürünleri çok rahatlıkla karşılayabilecek malî olanaklara sahip olduğu halde, tarım sektörünü özenle korumuştur.

Oysa, Türkiye, 1980 sonrasında uygulanan politikalarla, tarım sektörüne yapılan destekleri birer birer ortadan kaldırmış, sonuçta sulayabileceği alanların, ancak yarısını sulayabilen, tarımsal ve kırsal altyapı sorunlarını çözemeyen, tarım üreticisinin yaşam koşullarını iyileştiremeyen ve giderek artan oranda tarım ürünü ithal eden bir ülke konumuna gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

BİRGEN KELEŞ (Devamla) - Tamam...

Açıktır ki, Türkiye, en kısa sürede ekonomide, kendi ulusal politikalarını geliştirmelidir sayın milletvekilleri. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye'nin, tüm ekonomiyi ilgilendiren bankacılık gibi bir konuda bile, ulusal bir politikasının olmaması  fevkalade yanlıştır, büyük bir hatadır. Örneğin, yabancı bankaların sektördeki oranı konusunda geleceğe dönük bir belirleme yapılmaması büyük bir yanlıştır, hatadır.

Benzer bir şekilde, ulusal tarım, ulusal sanayileşme politikaları yoktur ve bütün bunlar Avrupa Birliğiyle olan müzakereler açısından büyük eksikliklerdir. Bu eksikliğin en kısa sürede giderilmesi, Türkiye'nin Avrupa Birliğine eşit koşullarda üye olması ve ülkenin geleceği açısından yaşamsal önemdedir.

Tarım sektörünün desteklenmesi, uzun dönemli ciddî politikalarla yönlendirilmesi ve Avrupa Birliği tarım sektörü karşısında ezilmeyecek bir konuma getirilmesi fevkalade büyük bir önem taşımaktadır. Bu, aynı zamanda, sadece tarım sektörünün değil, Türkiye'nin başka bazı sorunlarının giderilmesi açısından da önemlidir. Sayın milletvekilleri, bu nedenle, hükümeti, bugüne kadar izlediği tarım politikalarını ve 2006-2010 dönemi için benimsediği tarım stratejisini bir kez daha gözden geçirmeye davet ediyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuyu çok önemsiyoruz ve hükümetin tarım sektöründe uyguladığı politikalar ile 2006 ve 2010 dönemi için benimsediği tarım stratejisi konusunda sizleri uyarmayı görev biliyoruz. 17 nci maddenin de tasarıdan çıkarılmasını öneriyoruz.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Şahsı adına söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Mehmet Çerçi?.. Yok.

Adana Milletvekili Sayın Recep Garip?.. Yok.

Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen?.. Yok.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; piyango size düştü.

Buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, geçen hafta PKK terör örgütüyle yapmış olduğu mücadelede şehit düşen aziz vatan evlatlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına, Türk Milletine ve Türk Silahlı Kuvvetlerine de başsağlığı diliyorum.

Terör, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve vatan evlatlarının büyük bir sorunu olarak, maalesef, devam ediyor ve İlker Başbuğ Paşa -Genelkurmay İkinci Başkanımız- Amerika Birleşik Devletlerinde ABD'nin Genelkurmay  İkinci Başkanıyla yapmış olduğu basın toplantısında, haklı olarak, Türk Milleti adına, Türkiye adına, yetmişiki milyon ülke insanı adına "Amerika Birleşik Devletlerinden, PKK'yla mücadelede, terörle mücadelede somut adımlar bekliyoruz" demişti. Fakat, Türk Milleti olarak, Türkiye olarak, yetmişiki milyon vatan evladı olarak almış olduğumuz cevap, bizleri üzüntüye sevk etmiştir. "PKK'yla mücadele, terörle mücadele, sadece silahla olmaz, eğitimle ve ekonomik yönü de var, ekonomiyle de olur" demişti.

ABD, Irak'a girerken, işin ekonomik yönünü ve işin eğitim yönünü düşünmemişti; Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, hiçbir zaman işin ekonomik yönünü de, işin eğitim yönünü de düşünmemişti. Almış olduğumuz bu cevap, Türkiye olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşı olarak ve Parlamento olarak hepimizi büyük bir üzüntüye sevk etmişti; öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuya gelelim.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bu başsağlığından sonra, çiftçimize dönüyoruz. Her kesimin sorunları var.

Sayın Başkanım, çiftçinin de sorunu bizim sorunumuz, terör örgütünün musallat olduğu bu sorun da bizim sorunumuz; ona değinmeden geçmek istemedim.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, 16 ncı maddede AK Partinin vermiş olduğu önergeyle yasanın ruhunu, maalesef, değiştirdik. Yani, 16 ncı maddede ben bu önergeyi gördüğüm zaman çiftçimiz adına, çiftçiler adına üzüldüm. 16 ncı maddede "bakiye kısım -tespit edilen zarar ve ziyanı ve toplanan sigorta primlerini aşan kısım- devlet tarafından karşılanır" ibaresi varken, 16 ncı maddede getirilmiş bir önergeyle ne denmiş; "havuz tarafından üstlenilen risklerin transferi amacıyla ulusal ve uluslararası piyasadan sağlanan korumanın yeterli bulunmaması halinde Bakanlar Kurulunca belirlenecek kısım devlet tarafından taahhüt edilir." Daha önce biz bütün zarar ve ziyanı, sigorta primlerinden topladığımız parayla, yetmedi, Hazine marifetiyle, Hazineden elde edilecek finansmanla çiftçimizin zarar ve ziyanını karşılar iken, 16 ncı maddeye ilişkin verilen önergeyle, biz, zarar ve ziyanın karşılanmasına ilişkin bu taahhüdü ortadan kaldırdık. Haa, dedik ki, hepsini ödeyemeyebiliriz, ne kadarlık bir kısmının Hazine tarafından ödeneceği Bakanlar Kurulu tarafından tespit edilir ve sadece tespit edilen miktar ödenir dedik. Hani bu yasada bütün çiftçinin uğradığı veya uğrayacağı zarar ve ziyanı, kendimiz bu sistemle, bu çiftçi sigortası sistemiyle, bu mekanizmayla biz ödeyecektik?! Hani devlet ödeyecekti, hani toplanan primlerden ödenecekti?! Toplanan primler yetmedi, ne olacak? Ee, Bakanlar Kurulu ne kadar tespit ederse, ne kadarını ödemeye kefil olursa o kadarını öderiz. Peki, ondan fazla bir zarar ziyan olursa, ondan daha fazla bir ürün hasarı söz konusu olur ise bunu kim ödeyecek? Bunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen!

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bunu kimin ödeyeceği belli değil. Yine, o son anda, kanunun bitmesine beş kala getirilen önergeyle maalesef kimin ödeyeceği muğlak ve belirsiz bir konuma gelmiştir. Bu önerge bu yasanın ruhunu, yasanın felsefesini maalesef yok etmiştir, değiştirmiştir.

Değerli arkadaşlar, 17 nci maddeye ilişkin kısa bir şey söylemek istiyorum. 17 nci maddede bir değişiklik yapıldı. Aslında uygun bir değişiklik, güzel bir değişiklik. Gelen komisyon raporunda, sigorta primlerini ödeyemeyen, ödemeyenler bu kanundan faydalanamazlar, 2090 sayılı Kanundan yararlanamazlar... Bir önerge geldi, yine iktidarın önergesi, küçük çiftçi tanımı yapılmaksızın, "küçük çiftçi tanımı, bakanlıkça çıkarılacak yönetmenlikle yapılır. Kanunun yayımı tarihinden itibaren üç yıl için uygulanmaz" denildi. Yani, küçük çiftçiyi koruyoruz burada, doğrudur. "Küçük çiftçi kendisi ödeyemezse devlet onun yerine öder" diyoruz; ama, küçük çiftçinin tanımını kanunda yapmıyoruz. Kim bu küçük çiftçi? 1 dönüm arazisi olan mı, 2 dönüm arazisi olan mı, 5 dönüm arazisi olan mı, 10 dönüm arazisi olan mı?

Sayın Tarım Bakanım, küçük çiftçinin tanımını bir önergeyle yapalım kanuna koyalım, kanunun maddesinde olsun, çiftçi de bunu bilsin, kanunun himayesinde olsun, kimlerin üç yıla kadar tarım sigorta primi devlet tarafından ödenecek, kiminki ödenmeyecek bunu hepimiz anlayalım, hepimiz bilelim. Bu daha sonra Genel Kurulun görüşü alınmadan yapılacak olan bir çalışma olacak. Küçük çiftçi tanımı burada eksik bir tanımdır. Bu tanımın kanunun maddesinde yapılması gerekir, bu ehemmiyetlidir diyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde, soru-cevap işlemini başlatıyorum 10 dakika.

Buyurun Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, yanıtlamanızı istediğim soru, Antalya'nın ilçeleri Manavgat, Serik ve ülkemizin her tarafındaki pamuk üreticilerinin en önemli sorunlarından birisidir.

Hazine arazisi, vakıf arazisi ve üzerine tapu intikali yapılmamış tarlaları eken pamuk üreticileri, 2004 yılına ait destekleme primlerini alamamışlardır. Bu önemli sorunun çözümü için Bakanlıkça bir çalışma yürütülmekte midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ahmet Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Ülkemizde çiftçilerimizin uğrayacağı riskler karşısındaki zararları telafi etmek ve çiftçilerimize yardımcı olmak üzere, 1948 yılında 5254 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun ve 1977 yılında 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun yürürlüğe konmuştur. İşbu iki yasanın uygulamadaki sıkıntıları ile afet sonucu ertelenen çiftçi borçlarının devlete görev zararı olarak dönmesindeki ekonomik maliyetleri hakkında değerlendirmenizi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Başka soru sormak isteyen?.. Yok.

Sayın Bakan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, sorulara yazılı cevap vereceğim.

Sağ olun.

BAŞKAN - Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu, soru mu sormak istediniz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Hayır.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Tarım Bakanımıza iki sual iletmek istiyorum.

Reasürans anlaşmasının üzerine çıkan oranda hasar fazlası oluştuğunda, bunu devlet ödeyecekti, bu, devlet tarafından karşılanacaktı; daha sonra, bu miktar Bakanlar Kurulunca tespit edilecek ve öyle ödeme yapılacaktı. Şimdi, 16 ncı maddede yapılan bu değişiklikle, biz bu işi, yani hasar, zarar ve ziyan fazlası olan kısmı Hazineye ödetmeyeceğiz. Peki, bunun kaçta kaçını Hazine ödeyecek; Bakanlar Kurulu bunu tespit ederken hangi kriterleri, hangi ölçüleri gözönünde bulunduracak ve bu hasarın kaçta kaçını tespit edecek?

İkincisi; 17 nci maddede "küçük çiftçi" ibaresi var; ama küçük çiftçi ibaresi açılımlı değil, yani küçük çiftçinin tanımı yapılmamış. Onların sigorta primleri, tarım sigorta primleri üç yıl devlet tarafından karşılanır demişsiniz; fakat, küçük çiftçinin tanımı yok. Küçük çiftçinin de, burada, genel bir tanımını yapar mısınız; küçük çiftçi, orta çiftçi ve büyük çiftçi hangi kriterlere sahip, hangi ölçütlere sahiptir?

Bunların açıklamalarını sizden alırsak, sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Eraslan'ın sorularına cevap vereyim.

Sayın Eraslan'ın birinci sorusu, hasar fazlası desteğiyle ilgili. Öncelikle, tabiî, bir yıllık değerlendirme yapılıyor burada ve bu, yılda bir yapılan değerlendirmede, önceki maddelerde sözü geçen havuz, bu primleri ve riskleri alıyor, karşılayabildiği miktarını karşılıyor. Bir de, bunu reasüre ediyor; yani, biraz daha, tekrar, başka bir piyasada bunu sigorta ettiriyor. İlavesini de, eğer, bir  daha ihtiyaç duyulursa, yani, yetmezse, ikinci bir defa, "retrosesyon" denilen sigortacılık tabiriyle, sigorta ettiriliyor. Yani, oraya kadar, birkaç aşamada gidiyor. Eğer, bu üç aşamada da karşılanamazsa, bu takdirde, eğer, hâlâ bir hasar fazlası kalmışsa, bu destek devlet tarafından karşılanıyor; bunun oranı da, Bakanlar Kurulu tarafından belirleniyor.

İkinci sorunuza gelince: İkinci sorunuzda, tabiî, 17 nci maddeye atıf yapılıyor. Burada, küçük işletme, vesaireden bahsediliyor. Tabiî, bu 17 nci maddede küçük çiftçiye ait herhangi bir referans yok, herhangi bir şey belirtilmiyor; ancak, daha önce, biz, bir önergeyle ilave ettirdiğimiz, geçtiğimiz gün, 13 üncü maddede, küçük çiftçi ve işletme ölçeklerini oraya derc ettik ve orada -biraz önce, bir başka vesileyle de söylediğim gibi- yıllık olarak prim destekleri, ürün, risk, bölge ve işletme ölçeği hesaba katılarak, o bazda belirleniyor ve bunun belirleme yetkisi de, oranları belirleme yetkisi kanunla Bakanlar Kuruluna verildiği için, o yıl öngörülen veya o yıl çalışması yapılmış olan ürünler ve buralardaki hasarlar vasıtasıyla, bunlar belirlenip, ödemeler buna göre yapılıyor.

Biz, burada, kesinlikle, işletme ölçeğini, yani, küçük çiftçiyi, belirlenen yıldaki riskler sebebiyle, onları mutlaka değerlendiriyoruz.

17 nci maddedeki endişelerle ilgili olarak da şunu söyleyeyim -demin Sayın Keleş de konuşmasında buna bir atıf yaptı: Sanki, buradan, hiçbir şekilde 2090'dan faydalanamazlar gibi bir yanlış anlaşılma var zannediyorum. Esasen, 17 nci maddede kastedilen şey o değildir. 17 nci maddede kastedilen husus, uygulama yılında yer alan risk eğer sigorta ettirilmemişse, sadece o risk için, belirlenen risk için 2090'dan faydalanamaz. Yoksa, eğer o risk belirlenmemişse o yıl, uygulama yılında ve çiftçi herhangi bir afete maruz kalmışsa, bu takdirde mevcut, meri 2090 sayılı Kanunun imkânlarından istifade etme şansı, imkânı devam etmektedir. Bunu, özellikle, ben, Yüce Meclisin bilgisine, sayın vekillerimizin bilgisine, hem Sayın Eraslan'ın hem de diğer vekillerimizin anlaması bakımından, teyiden ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 4 önerge vardı, dağıtıldı; bunlardan 1 tanesi geri çekildi. Şimdi, madde üzerinde, kalan 3 adet önergeyle ilgili işleme geçiyoruz.

Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 17 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

"Ancak 5 hektardan az arazisi olan üretici çiftçilerin tarım sigorta ücretleri devlet tarafından karşılanır"

 

Mehmet Eraslan

Ümmet Kandoğan

Süleyman Sarıbaş

 

Hatay

Denizli

Malatya

 

Bayram Meral

Halil Akyüz

 

 

Ankara

İstanbul

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı yasanın 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nail Kamacı

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Fahrettin Üstün

 

Antalya

Malatya

Muğla

 

Halil Tiryaki

Birgen Keleş

 

 

Kırıkkale

İstanbul

 

"Madde 17- Bu kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler 10 yıl süreyle uğrayacakları zararlar devlet tarafından karşılanır."

BAŞKAN - Maddeye en aykırı olan son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İncelemekte olduğumuz Tarım Sigortaları Kanun Tasarısının 17 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Arz

Birgen Keleş

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Trabzon

İstanbul

Malatya

 

Haluk Koç

Atila Emek

Necati Uzdil

 

Samsun

Antalya

Osmaniye

BAŞKAN - Komisyon önergeyi katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okuyalım, yoksa konuşacak mısınız?

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Gerekçe okunsun efendim.

Gerekçe:

Tarım Sigortaları Kanun Tasarısının getirdiği sistem, tarım üreticilerinin sigortadan yararlanabilmelerini, üreticilerin sigorta primi ödemelerine bağlamaktadır. Oysa, tarım üreticilerinin büyük bir kısmı en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. 2090 sayılı Kanun ise, getirdiği koşullara ve yetersizliğe rağmen, en muhtaç olanlara karşılıksız destek sağlayabilmektedir. Bu nedenle, Tarım Sigortaları Kanun Tasarısında getirilen sistem yaygın bir uygulama kazanıncaya kadar, 2090 sayılı Kanunun yürürlükte kalmasında yarar vardır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı yasanın 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Nail Kamacı (Antalya) ve arkadaşları

"Madde 17- Bu kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler 10 yıl süreyle uğrayacakları zararlar devlet tarafından karşılanır."

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, konuşmak mı istiyorsunuz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Evet.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, önerge üzerinde söz hakkınız, önerge sahibi olarak, 5 dakika.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; 2090 sayılı Kanun ne diyor; bir çiftçi tüm mal bedelinin yüzde 40'ını kaybederse -yine altını çiziyorum- evi, arabası, ürünü, her şeyinin yüzde 40'ını kaybederse bu yardımdan faydalanır. Bir kere, önce, bu 2090 sayılı Yasayı da Bakanlığımızın mutlaka bir gözden geçirmesi lazım. Bir kere 2090 sayılı Kanunda bugüne kadar uygulamalara bakalım. Çiftçinin 5 ton kayısısı varsa, bunun hepsini kaybettiyse, bir  de traktörü varsa, 5 ton kayısı 10 milyar yapar, bir traktör de 20 milyarsa, yüzde 40'ını kaybetmiyorsa, bu insanlara traktörü mü yedireceğiz?! 1 traktörü var, 1 evi var, 5 ton kayısısı var… Onun için, bu 2090 sayılı Yasa, tabiî afetten zarar gören insanların, bir kere, ihtiyacını karşılamıyor. Bir kere, bu yasanın mutlak değiştirilmesi lazım. Ben ürünümü kaybettiysem, ekmeğimi kaybettim; ekmeğimi temin etmek için devlet bana yardım etsin. Ben kimseden bir iane istemiyorum. Yine söylüyorum, çiftçi, bir torba un almak için taa öbür kayısı yılına bunu veresiye alıyor arkadaşlar. Onun için, bir kere 2090 sayılı Yasayı mutlaka gözden geçirmemiz lazım. Bu yasa, gerçek çiftçinin ihtiyacını gidermiyor.

İki; burada objektif kriter yok. Tamamen il tarım müdürlüklerinin raporuna göre hazırlanıyor. Dürüst il tarım müdürlüklerinin hazırladığı, çiftçinin her şeyini kaybettiği; yani, yüzde 40 bedeli yaparken, eğer, bir il tarım müdürlüğü dürüstçe çalışıyorsa, bundan hiçbiri geçen yıl faydalanmadı. Örneğin, Malatya dürüstçe davrandı, her kuruşunu, çiftçinin ne kadar zarar gördüğünü yazdı; ama, yüzde 70'i gitmesine rağmen kayısının, alamadı bir kuruş para.

Burada, yine, objektif değil bu 2090 sayılı Yasa. Çiftçinin diğer gayrimenkulünün, traktörünün, evinin barkının değerlerini çok düşük göstereceksin, kaybettiği ürünün bedelini çok yüksek göstereceksin, bundan faydalandılar. Sayın Bakanım, işin gerçeği bu. Lütfen... Dün, ben, bu kürsüde yine aynı şeyi söyledim. Dürüstçe, şereflice, namusluca çalışan il tarım müdürlüklerinin hazırladığı raporların hiçbiri devlet yardımından faydalanamadı. Onun için, bir kere, 2090 sayılı Yasanın gözden geçirilmesi lazım.

Sayın Bakanım, 50 senttir İran'da, Azerbaycan'da, Türkmenistan'da mazot, benzin, gübre. 50 sent, altını çiziyorum, 50 sent. Benim ülkemde 30 kat daha pahalı gübre ve mazot. Aynı ürüne aynı mazot harcanıyor, aynı ürüne aynı gübre harcanıyor, aynı ürüne aynı emek veriliyor. 30 kat daha fazla bir şeye... Bu, köylünün suçu mudur?!

Tabiî, ne oluyor; serbest rekabet... Tabiî, özel sektör nereden kâr ediyorsa, oradan getiriyor. Bugün Türkiye'de karpuz piyasasına bakın, karpuza bakın, mutlaka hepsi İran'dan gelmiştir; çünkü, kilosu o kadar ucuz alınıyor ki; ama, benim ürünüm tarlada çürüyor. Eğer, biz, kendi ürünümüzü korumazsak, kendi ülkemizin kendi katmadeğerini yaratmazsak, bu ülkedeki çiftçimiz aç kalır.

Bu açıdan, özellikle bu önergede şunu diyoruz: Daha sigorta bilinci köylümüzde gelişmemiştir. Köylümüzdeki sigorta bilincini geliştirine kadar bir geçiş süresi tanıyalım.

Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu geçiş sürecinde 2090 sayılı Yasayı da gerçek uygulamaya uygun  hale getirerek; yani, uygulanabilirliğini sağlayarak ve üreticinin zararını karşılayacak hale getirerek, bir on yıllık süreçte, bir geçiş süreci sağlayalım. Bunu söylemek istiyoruz.  Örneğin, Malatya'da geçen yıl don oldu; bu yıl da dolu kayısıları vurdu.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

O kayısıları görseniz yüreğiniz acır; böyle, hepsi benek benek. Bu kayısının şu anda kilosu diyelim 2 000 000'a satılacaksa, 100 000 liraya kimse almaz bu benekli ve kötü kayısıyı; çünkü… Gitti yine, ekmek gitti yine. Onun için, 2090 sayılı Yasayı on yıl daha uzatalım ve insanlarda sigorta bilinci oluşana kadar, bu yasayı... Bu önergemizi sizlere sunuyoruz. Gelin, buna on yıl bir geçiş süresi sağlayalım, en azından insanlarımıza bu konuda destek olalım ve onların sigorta bilincini bu şekilde geliştirelim.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 17 nci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

"Ancak 5 hektardan az arazisi olan üretici çiftçilerin tarım sigorta ücretleri devlet tarafından karşılanır"

                        Mehmet Eraslan (Hatay) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım, yoksa konuşacak mısınız?

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Eraslan.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, öncelikle, saygıyla selamlıyorum.

17 nci maddeye ilişkin önergeyi az önce Sayın Bakanımızla da ayaküstü mütalaa ediyorduk. Şimdi, tabiî ki, iktidarın önce bir önergesi vardı. Ben kısaca şöyle özetlemek istiyorum sizlere: Komisyon raporunda madde aynen şöyle: "Bu Kanun kapsamında, uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler, 2090 sayılı Kanundan yararlanamaz.

Biz dedik ki, yani, mutlaka birileri eğer bir şeyden faydalanacaksa, sigorta primini yatırsın, öyle faydalansın. En doğal şey, en doğru şey bu; ama, ilave olarak şunu ifade ettik, dedik ki: Türkiye'de fakir, yoksul, küçük çiftçiler var; yani, 5 dönümü vardır, 10 dönümü vardır, 15 dönümü vardır ve bu küçük arazi parçalarından kendi geçimini, ailesinin geçimini, köylü ve çiftçi, zaten zor temin etmektedir. Dedik ki: Bir küçük çiftçi tanımı yapalım. Yani, işletme falan değil. Yani, Türkiye'de tarımsal faaliyetlerde bulunan büyük işletmeler var, onlar mutlaka primlerini ödeyecekler; ama, işte, kırsalda yaşayan, köyde, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yaşayan köylülerimiz, çiftçilerimiz, çok az araziye sahip olan çiftçilerimiz, en azından birkaç yıl devlet tarafından destek görsünler ve o sigorta primleri devlet tarafından ödensin.

Sonra, bunu destekler mahiyette bir önerge geldi. Önergede denildi ki; zaman almamak için ortasından okuyorum: "Ancak, küçük çiftçiler için bu hüküm, kanun yayımı tarihinden itibaren üç yıl için uygulanmaz. Küçük çiftçi tanımı, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle yapılır."

Az önce ben, kürsüden yaptığım konuşmada, bu önergenin geri çekildiğini bilmiyordum; onun için dedim ki, bu küçük çiftçinin tanımını yapalım ve faydalanacak olan çiftçinin adını, özelliklerini, sıfatlarını belirleyelim. Fakat, şimdi, önerge tamamen geri çekildi; yani, artık küçük çiftçi tanımı da yok. Küçük çiftçinin sigorta primlerini devlet ödemeyecek, Hazine ödemeyecek. Kendisi eğer yaptırabiliyorsa, sigorta primini ödeyebiliyorsa ödesin, öyle istifade edebilir; ödeyemiyorsa, ne hali varsa görsün. Sayın Bakanıma, az önce, ayaküstü onu da söyledim, dedim ki: Keşke... Bu önerge doğru bir önerge, yani, AK Partinin vermiş olduğu önerge doğru bir önerge. Bu önerge verildi; ama, niye çekildi; yani, bu önergeyi niye çekiyorsunuz arkadaşlar, bu doğru bir önerge.

Küçük çiftçi, çocuğunu doktora götürecek parayı bulamıyor, şehre inmek için dolmuş parasını bile borçlanarak şehre inmeye çalışıyor; gerçekten, açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının altında yaşıyor, açlık sınırının altında yaşıyor. Sosyal yardımlaşma duygusu var Allah'a şükür Türkiye'de, toplumumuzda ve sosyal yardımlaşma duygusunun getirmiş olduğu güzellikler dolayısıyla bu tür yoksullara, yoksul köylülere, yoksul çiftçilere, arazileri küçük, tarla parçası küçük olan çiftçilere birtakım ivedi yardımlarla ayakta durabilen aileler bunlar. Sağlıklı bir eğitim hizmeti alamayan, sağlıklı bir sağlık hizmeti alamayan ve insanın onuruna, haysiyetine yaraşır ve yakışır bir şekilde yaşayamayan bir hayat standardında, çok düşük bir hayat standardında, açlık sınırının altında bir hayat standardında yaşıyor bu küçük çiftçiler. Dolayısıyla, bu önerge var olmalıydı, bu önerge geri çekilmemeliydi, AK Partinin vermiş olduğu bu önerge kalmalıydı ve küçük çiftçinin tanımını da burada yapın dedim ben; ama, küçük çiftçinin tanımını Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle yapacağız denildi önergede. ..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Ona da kabul… Siz, Bakanlığınızda bir yönetmelik hazırlayın, yönetmelikle bu küçük çiftçinin tanımını, bu ismi koyun; ama, küçük çiftçiyi, allahaşkına, destekleyelim, fakir insanımızı destekleyelim. Zaten, çiftçi üretemez olmuş, ürettiğini satamaz olmuş, sattığından para kazanamaz olmuş, nasıl geçineceğini kara kara düşünür olmuş, çaresizlik içerisinde, acz içerisinde ve büyük bir feryat duyguları içerisinde yaşarken, en azından, biz, küçük çiftçilerin tanımını yapalım, AK Partinin vermiş olduğu bu önergeyi geri çekmeyelim. Bu önerge doğru bir önergeydi. Bu önerge kalsın. Küçük çiftçinin tanımını yapalım ve küçük çiftçiye destek olalım, sigorta primlerini, iki yıl, üç yıl, dört yıl, zaman tahdidi de getirelim; ama, küçük çiftçinin tarım sigortası primlerini biz ödeyelim, devlet ödesin, hükümet bunu sağlasın diyorum. Bu, gerçekten, büyük bir sorumluluk, sosyal devlet anlayışı sorumluluğu olacaktır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Geçici ve Son Hükümler

Yönetmelik

MADDE 18.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki ay içinde; Havuzun çalışma usûl ve esasları Müsteşarlığın görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle, sigorta sözleşmelerinin tabi olacağı esaslar ise Müsteşarlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler: Gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Şevket Arz; şahısları adına, Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Adana Milletvekili Recep Garip, Manisa Milletvekili İsmail Bilen, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna adına söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Şevket Arz'da.

Buyurun Sayın Arz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliğinin, üreticilerimizin ve nakliyecilerimizin bir sorununa değineceğim. Rusya Federasyonu, Türkiye'nin en büyük yaş meyve-sebze, çiçek ihracat pazarıdır. Sadece Trabzon'da, 100'ün üzerinde, Rusya Federasyonuna yönelik faaliyet gösteren ihracatçı bulunmaktadır. Trabzon limanından, son bir yılda 250 000 ton sebze ve meyve ihracatı gerçekleşmiştir. Bu ihracattan, hem nakliyeciler hem de ülkemizin başta Mersin ve Antalyalı üreticileri ekonomik yarar sağlamaktadır. Şimdi ise, üreticiler, nakliyeciler ve ihracatçılar perişan durumdadır; ancak, Rusya Federasyonu, 30 Mayıs 2005 tarihi itibariyle, yaş sebze ve meyve ürünlerinde hastalık görüldüğü gerekçesiyle, Türkiye'den yapılan tüm bitkisel ürün ve yaş sebze meyve ihracatına, Akdeniz sineği olduğu gerekçe gösterilerek yasaklama getirmiştir. Rusya Federasyonu Bitki Karantina ve Veterinerlik Servisinin Tarım Bakanlığımızı muhatap alan yazılarının altı ay boyunca cevapsız kaldığı iddia edilmektedir. Bu iddiaların doğruluğundan ötürü Bakan görevden alınmıştır. Yeni Tarım Bakanı, bunun sorumluları hakkında ne yapmayı düşünmektedir? Elimdeki belgeye göre, Rusya Federasyonu Bitki Karantina ve Veterinerlik Servisi, Tarım Bakanlığımıza, ilki 2.11.2004 olmak üzere, dört beş kez yazı yazmıştır; tabiî, bu yazılara bir karşılık alamamıştır. Gerekli önlemler derhal alınmazsa, bu sektörden ekmek yiyen onbinlerce insan, zor durumdan kurtarılamayacak, perişanlıkları devam edecektir. Bu sorunun bugüne kadar çözülmeyişi üzüntü vericidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Karadeniz Bölgesinde, 2004 Nisanında, gece hava sıcaklığının - 6 ile - 8 derecelere düşmesi sonucu bir don olayı yaşanmıştır. Donun, başta fındık olmak üzere, bölgede yetiştirilen tüm meyve ağaçlarına önemli zarar verdiği görülmüştür. Yörede bahçeler, sanki bir yangından artakalmış manzara göstermiştir. Olay, bölgeyi, tabiî afet haline getiren bir duruma çevirmiştir. Yöredeki yaşlı üretici köylülerimiz, elli yıldan bu yana böyle bir afet yaşamadıklarını ifade etmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgenin 2004 yılı için uğradığı zarar 700 trilyonun üzerindedir, hükümetin yörede dağıttığı para ise 40 trilyon civarındadır. Sadece Giresun'daki zarar 214 trilyondur, Giresun'da dağıtılan para ise 12 trilyondur. AKP Hükümeti, 2004 yılı sonunda, yörede bir miktar fındık üreticisine para dağıtmıştır. Bu para köylümüzün aspirin parasıdır.

Değerli milletvekilleri, fındığın, gerek ülke ve gerekse Karadeniz Bölgemizin ekonomisinde çok büyük ve önemli yeri vardır. Ülkemizin üretim miktarı ise 650 000-700 000 tonlara çıkmıştır. Dünya fındık üretimi ise 800 000-900 000 ton olup, Türkiye, dünya üretiminin yüzde 75'ine sahiptir ve fındıkta, Brezilya'nın kahvede sahip olduğu avantaja sahiptir. Fındığın ülkemize her yıl kazandırdığı döviz miktarı 700 000 000 dolar ile 1 200 000 000 dolar arasında değişmektedir. Bu miktar, ülkemizin dışsatım gelirinin yüzde 2'sinin üzerindedir. Üstelik, bu kadar yüksek miktarda döviz sağlayan fındık üretimi için dışarıya herhangi bir döviz ödemesi olmamaktadır.

Fındık tabanfiyatı ilk defa Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanı olduğu AKP Hükümetinin bakanı tarafından açıklanmamıştır.

Fındık üreticisi çiftçi, köylü ilk kez serbest piyasanın insafına AKP Hükümeti tarafından terk edilmiştir.

Çiftçinin, köylünün hali perişandır.

AKP İktidarında pamuk para etmiyor, çiftçi pamuk üretiminden kaçıyor. Ülkemiz, pamuk ithalatçısı ülkeye dönüştü.

Türkiye'nin her yerinde buğday üreticisi bu yıl bir önceki yıla göre buğdayını daha düşük fiyata satmak zorunda kalmıştır.

Süt üreticisi köylü, çiğ sütü 350 000-400 000 TL'ye satmakta, tüketici ise dayanıklı sütü 1 100 000 TL ödeyerek satın almaktadır. Köylünün 1 litre sütü, bir litre pet şişe suyu satın alamıyor arkadaşlar, yani, köylünün 1 litre sütü 1 litre pet şişe su satın alamıyor. Süt ve et besicilerinin durumu içler acısıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynı zamanda, eskiden beri Trabzon ve Samsun iyi bir tütün üreticisi idi. Ülkemizin tütün pazarı yerli tütün üretimi ve tüketimi yok edilerek, uluslararası tütün tekellerine teslim edilmiştir. Özellikle, Trabzon'da Akçaabat İlçesi Yaroz Burnu ile Merkez İlçe, Maçka İlçesi Mataracı Beldesine kadar olan bölgede kaliteli tütün yetiştirilmekte idi. Bu yörede yetiştirilen tütün, IMF'nin talimatıyla, ANAP Hükümetleri tarafından yok edilmiştir. Yok ederken de, bizlere, Virginia tütünü dikeceksiniz, çok kazanacaksınız demişlerdi. Tüm Türkiye'de olduğu gibi Samsun ve Trabzonlu tütün üreticisini, IMF'nin talimatıyla, önce ANAP hasta edip, yataklara düşürüp, komaya soktu; şimdi, IMF, AKP Hükümetine hasta olan tütün üreticisi köylüyü yok etme talimatı vermiştir. AKP, bu talimatın gereğini yapmaktadır.

Köylünün ahını almayın, iflah etmezsiniz. Sonunuz iyi görünmüyor, bu gidişle ANAP gibi sonunuz kötü olacak. Bu yol doğru yol değil; bir an önce bu kötü yoldan geri dönün.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çay sektöründe isyan sürüyor. Çay sektöründe üretici ve sanayici mağdur edilmiş ve edilmeye devam etmektedir. Yaş çay fiyatları, her yıl, yaş çay sezonu açılmadan veya açıldıktan bir iki gün sonra hükümet yetkilileri tarafından açıklanırdı; maliyetler değiştiğinden, kuru çay fiyatlarına da artış oranına göre zam yapılırdı. Bu yıl birinci sürgün dönemi bitmekteyken -yani, yirmi yirmibeş gün, bir ay geçtikten sonra- yaş çay fiyatları henüz açıklandı. Üretici çayını kaç liraya sattığını bilmiyor, sanayici çayı kaç liraya aldığını bilmiyor ve üretilen çayları satamıyor. Oluşan boşluğu ise, yurt dışından çay ithal eden firmalar doldurmaktadır; yani, ülkemize kaçak çayın yanında ithal çay giriyor. Böyle bir yönetim tarzı, böyle bir idare olmaz.

Bu yıl büyük feryatlar koparılıyor çay üreticisince; Trabzon'un doğu ilçeleri, Rize, Artvin'in sahil ilçeleri ayakta, feryat ediyor. Geçen dönemde verilen fiyatlar ortadadır. AKP Hükümeti, çayda uygulamış olduğu politikayla, çay üreticilerini bu yıl büyük sıkıntılar içine sokacak gibi gözükmektedir.

Sayın Başbakan, seçimlerde, Rize'de yaptığı konuşmada "çaya 750 000 TL vereceğini" söylüyor idi.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Şevket Bey, yok öyle bir şey!

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Evet Başkanım, daha çok söylediği şeyler var, onları da söyleyeceğim.

En son verdiği fiyat 460 000 liradır. "750 000 lira fiyat vereceğim" diye oy aldı, geçen yıl 450 000 lira fiyat vererek hükümete devam etti. Geçen yıl Rize halkının karşısına çay fiyatını ilan etmek üzere çıkamadı. Bu yıl yaş çay fiyatını Çaykur Genel Müdürü ilan etmiştir. Bu sene Başbakanın Rize'ye gidip, ne verecekse onu Rize'de söylemesini istiyorduk, Rizelinin yüzüne, gözüne bakarak çay fiyatını Rize'de ilan etmeli diyorduk; Başbakan geçen yıl olduğu gibi bu yıl da cesaret edemedi. Lakin, çay tabanfiyatını 515 000 TL olarak Çaykur Genel Müdürü açıklamıştır.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayırlı olsun…

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Hayırlı olup olmadığını biraz sonra göreceksiniz.

Çaykur Genel Müdürü, çay tabanfiyatını Çaykur Genel Müdürlüğü toplantı salonunda yaptığı açıklamayla kamuoyuna duyurmuştur. Genel Müdür bile yaş çay tabanfiyatını halkın karşısına çıkarak açıklayamamıştır.

Biraz önce, çayın sorunlarıyla ilgili gündemdışı konuşmayı bile İktidar Partisinin AKP Rize milletvekilleri yapamamıştır, Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Ne oldu; çay üreticisi bölge milletvekilleri vardı burada, özellikle Rize milletvekilleri; dillerini mi yuttular, çayla ilgili çıkıp burada konuşamadılar?! Niğde milletvekili… Çay mı var Niğde'de?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Var tabiî. Ne içiyorlar sabah kahvaltılarında?!

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Evet, üretiyorlar değil mi Beyefendi, AKP'liler öyle biliyorlar! Peki, Niğde'de çay üretiliyor!.. Peki, peki…

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Kimisi üretir, kimisi de tüketir…

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Siz öyle bilmeye devam edin. Karadenizli, yeri, zamanı geldi mi hesap sormasını bilir.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Çay üreticisi de başımızın tacı, diğerleri de. Tüketen olmazsa kim üretecek?

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Bu bile, AKP İktidarının çay politikasından bölge milletvekillerinin memnun olmadığını göstermektedir; çünkü, çay üreticisine söyleyebilecekleri sözleri yoktur. Halktan oy almak için yerine getiremeyeceğin sözleri verirsen, sonra halka bakacak yüzün olmaz, halkın karşısına çıkamazsın. Hiç kimse böyle davranmamalı, hiç kimse halkı böylesine hiçe saymamalı. O halk, yeri geldiği zaman hesap sormasını bilir.

Değerli arkadaşlarım, aldatmacaya dayalı siyaset işte böyle açmazları da ortaya koyuyor ve bunun kurbanı da üretici köylü oluyor.

Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım 2002 seçimlerinde, çiftçiye, ucuz mazot vereceğine söz vermişti. Geçtiğimiz ikibuçuk yılda, mazotun herhalde rengini tutturamadı ki, ikibuçuk yılda bu uygulamayı hayata geçiremedi.

Şimdi de, üretici köylüye 300 000 TL ucuz mazot vereceğini söylüyor; Başbakanın bu sözünü de yerine getirmesi için ikibuçuk yıl daha beklemek gerekiyor mu; soruyorum sizlere!

Vatandaş umudunu sizden kesti, siz farkında değilsiniz. Bu gidişle sonunuz ANAP'tan kötü olacak.

Tereddütünüz varsa, 2002 ve 2003 yıllarında Meclise gelen ziyaretçilerin sayısına bakın. İktidara geldiğiniz ilk yılda, halkımız, umutla, akın akıp Meclise gelip, sizden, sıkıntılarına çare olmanızı istiyordu; ikibuçuk yıl sonra, şimdi, odalarınızda in cin top oynuyor.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Neden?!

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Neden; vatandaş sizden beklentilerinden, umudunu yitirdi de ondan.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Hayır... Hayır...

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar; karşılıklı konuşmayalım.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, atıyor ama! Problemleri çözdük, onun için gelmek istemiyorlar.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıklı işleyen bir tarım sigortaları yasasının düzenlenmesi, hem üretici zararını tazmin ve üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması hem de kamu bütçesi üzerinde yükün azaltılması açısından önemli.

Türk çiftçisinin doğal afetlerden korunması, CHP'nin savunduğu tarım sigortaları yasasını çıkarmak ve küçük çiftçinin sigorta primini de devlet tarafından karşılamakla mümkün olur.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ŞEVKET ARZ (Devamla) - Tamam Başkanım, bitiriyorum.

Aksi halde, üretici köylü, doğal afetler karşısında çaresiz kalır. Tarım sigortası, ülkenin efendisi köylünün sigortasıdır.

Hükümetin getirdiği, CHP programında da olan bu Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısını destekliyoruz.

Yeni Tarım Bakanına da başarılar diliyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

 BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Trabzon Milletvekilimiz Sayın Şevket Arz'ın değindiği konularla ilgili, ben, bir kısa açıklama yapmak istiyorum.

Tabiî, muhalefet partisinin değerli milletvekilinin görüşü kendine aittir, saygı duyarız;ancak, birkaç hususu vuzuha kavuşturmak gerekiyor.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim.

Eğer kısa bir açıklama yapacaksanız, yerinizden; ama, uzunca bir açıklama yapacaksanız, kürsüye buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yok, çok uzun değil, birkaç madde… Oraya da gelebilirim.

BAŞKAN - Kürsüye gelin, daha iyi; İçtüzüğe daha uygun.

Trabzon Milletvekili arkadaşımız Şevket Arz'ın konuşması üzerine, Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mehdi Eker'e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Trabzon Milletvekili Sayın Şevket Arz'ın biraz önce burada maddeyle ilgili olarak yaptığı konuşmada değindiği hususlarla ilgili bir açıklama yapma ihtiyacı hissettim, bu nedenle huzurlarınızdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şu hususu belirtmek istiyorum; geçtiğimiz günlerde Rusya Federasyonunun ülkemize karşı uyguladığı yaş sebze ve meyve ithalat yasağıyla ilgili olarak bazı beyanları oldu, onu açıklamak istiyorum.

Geçen hafta, burada, yine muhalefet partimizin bir değerli milletvekili tarafından yapılan gündemdışı konuşmada cevaplandırdığım gibi, bu hususla ilgili iddia edilen yazı Bakanlığımızın kayıtlarına ulaşmış değildir; bunu öncelikle belirtmek istiyorum.

O gösterdiğiniz yazı bende de var Sayın Arz; ama, o yazı…

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Demek ki, ulaşmış.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -Hayır, o yazı öyle ulaşmış değil; mugalata yapmayalım.

Şimdi, o yazı, daha sonra, iddia edildikten sonra, Bakanlığımız tarafından büyükelçilik vasıtasıyla Rus makamlarından temin edilen bir yazıdır, Moskova Büyükelçiliğimize kuryeyle teslim edildiği iddia edilen yazıdır; ama, Moskova'daki büyükelçiliğimizin kayıtlarında böyle bir yazı yok; onu öncelikle belirteyim.

Burada şunu da belirtmek istiyorum: Benden önce Tarım Bakanlığı görevini yapan arkadaşım, Değerli Milletvekilimiz Prof. Dr. Sami Güçlü, başarılı ve hayırlı hizmetler yapmıştır. Bu görev değişikliğinin bu olayla bir alakası yoktur; onu öncelikle belirteyim. Demokrasilerde her zaman görev değişiklikleri mümkündür; bu, eşyanın tabiatı icabıdır. Nöbet değişimidir. Dün o arkadaşımız vardı, bugün ben varım, bir zaman sonra da bir başka arkadaşımız olacaktır. Bu son derecede doğaldır. Sayın Bakanımızın bu işle ilgili olarak görevden alındığı hususuna katılmıyorum; bu şekildeki bir beyana.

Yine, bir başka husus; tabiî, birçok ürünlerle vesaireyle ilgili Sayın Arz'ın beyanları oldu; ama, ben şunu söyleyeyim: Çay fiyatları, çay tabanfiyatından bahsetti Sayın Arz. Değerli arkadaşım, tabanfiyat uygulaması, 2001 yılından bu yana, Türkiye'de yoktur. Bunun adı tabanfiyatı değildir. Tabanfiyatı dersek yanlış yapmış oluruz, böyle bir uygulama söz konusu değildir. Belirtilen, açıklanan fiyat, sadece, Çaykurun kendi alım fiyatlarıdır. Bu, Toprak Mahsulleri Ofisi için de böyledir, diğer tarımsal ürünler için de böyledir. Bunun adı tabanfiyatı değildir, o kurumlarımızın, piyasadan kendi ihtiyaçları için almayı düşündükleri ve uyguladıkları fiyattır.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - O zaman, söz vermeyecektiniz Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Bir başka hususu söyleyeceğim; kimsenin, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın cesaretinden de bahsetmeye, bu manada, hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Tayyip Erdoğan'ın cesaretini herkes biliyor. Sizin de bilmeniz gerektiğini düşünüyorum Sayın Arz.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Sayın Başbakan geçen yıl Trabzon'da açıkladı, bu yıl gidemedi Rize'ye.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Efendim, şimdi, bu şekilde, karşılıklı bir konuşma benim tarzım değildir. Onun için, müsaade ederseniz, bu şekilde, ben, size cevap vermeyeceğim.

BAŞKAN - Siz, konuşmanıza devam edin Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Ben, Yüce Meclise hitap etmeyi yeğlerim. Bu hususlarda, ben, Yüce Meclise bilgi sunmayı, açıklama yapmayı gerekli gördüm. Bu kanunun... Zaten, Sayın Arz'ın da belirttiği gibi, bu kanunla ilgili olumlu düşünceleri olduğunu söyledi, kendisine de teşekkür ediyorum. Şahsıma da başarı dileklerinden ötürü, onun için de şükranlarımı sunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün.

Buyurun Sayın Üstün. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla)- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın  Başkan, değerli arkadaşlarım; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım. Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Tarımda çokbaşlılığı bir türlü gideremediğimiz, bu maddede de belli. "Havuzun çalışma usul ve esasları Müsteşarlığın görüşü alınarak Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle, sigorta sözleşmelerinin tabi olacağı esaslar ise Müsteşarlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir" diyor ve primlerin ne olduğu belirtilmiyor.

Bağ-Kur primlerini ödeyemeyen vatandaş sigorta primlerini nasıl ödeyecek? Hükümet daha evvelden bir uygulama yapıp Bağ-Kur primlerini düzenleyeceğini ve 18 aya yayacağını söylemişti; fakat, Maliye Bakanının açıklamalarıyla bunun da gerçekleşmeyeceği ortaya çıktı.

Yeni Tarım Bakanımıza ve diğer bakanlarımıza yeni görevlerinde başarılar dilerim. Yeni bakan atamaları aslında AKP İktidarının başarısızlığının kabulü ve tescilidir. Eğer AKP İktidarı başarılı olmuş olsaydı -Sayın Bakan az önce bahsetti önceki bakanın başarılı hizmetlerinden- bugün çiftçi kan ağlıyor olmazdı.

1980'lerden sonra ortaya çıkan küreselleşme sürecinden herhalde en fazla darbe almış sektör tarım sektörüdür. 1980'lerin ortalarında tarımsal alanda hizmet veren KİT'lerin satılmasıyla başlayan süreç, tüm tarımsal desteklerin ortadan kaldırılmasıyla devam etmiştir. Ancak, tarım alanında en yıkıcı politikaları AKP İktidarının hayata geçirdiğini görüyoruz. Türkiye öyle bir siyasî anlayışla idare edilmektedir ki,  bu anlayış, attığı adımların hiçbirinin sosyal boyutlarını düşünmeden adımlar atmaktadır, Türkiye'nin yüzde 40'ını yok saymaktadır.

2003 yılında millî gelir yüzde 5,9 oranında büyümesine karşın, tarım sektörü yüzde 2,5 oranında küçülmüştür. Bu küçülme 2004 yılında da devam etmiş, bu yılın ilk çeyreğinde tarım sektörü yüzde 7,5 oranında küçülmüştür ve daha sonra yıl sonunda bu oran yüzde 12'lere çıkmıştır.

"Tarım reformu" adı altında or taya konulan ve AKP İktidarının harfiyen uyguladığı politikalar sonucunda, tarım kesimi, işsizlik sorunundan sonra Türkiye'nin en sorunlu alanı haline bilinçli bir şekilde getirilmiştir. Eğer, Türkiye tarımını bir yerlere getirmek istiyorsanız, 1980'den 2005 Mayısa kadar yapılanların tam tersini yapınız.

AKP İktidarının tarım kesimine yönelik söylemleri hep rafta kalmıştır. 2004 yılında doğal afetlerden dolayı üretim güçlerini büyük oranda kaybeden çiftçimize yardım eli uzatmadınız. 2 katrilyonun üzerinde zarar gören çiftçilere 52,5 trilyon ödemede bulundunuz.

1980'lerden sonra bilinçli olarak geri bırakılan hayvancılık sektörünün durumu da içler acısıdır. Anadolu'yu dolaşanlar bilirler, her taraf metruk, yıkıntı haline gelmiş besi çiftlikleriyle doludur. Besiciler bu haldeyken, Sayın Başbakan, 29 Mayıs tarihinde düzenlenen Tarım Şûrasında besicilere, kilogram başına 1 000 000 Türk Lirası et teşvik primi verildiğini söyledi. Oysa, et teşvik primi, 30 Eylül 2004 tarihinden itibaren kiloda 500 000 liraya düşürüldü, şimdi, o da kaldırıldı. İşte, böyle bir Başbakan portresi.

Sayın Bakan göreve gelir gelmez Bakanı bekleyen sorunlar:

Toprak Mahsulleri Ofisleri kapatılmaya devam edilecek mi?

Meralar yapılaşmaya açılacak mı?

Araştırma enstitüleri kapatılmaya devam edilecek mi?

Elma, muz üreticileri, yine kaderiyle baş başa mı bırakılacak?

Narenciye üreticileri kan ağlayacak mı?

Fındık, soya, kanola ve ayçiçeği üreticisi, kaderiyle yine baş başa mı kalacak?

Süt fiyatları düşerken ve üretici parasını alamazken, seyretmeyi sürdürecek misiniz? Süt, sudan ucuz satılmaya devam edilecek mi?

Haralar, ipekhaneler ve hayvancılık araştırma kurumları tekrar açılacak mı?

Tarımsal üretim içerisinde hayvancılığın payı yüzde 30'ların üzerine çıkarılacak mı?

Yem bitkilerine verilen desteklemeler artırılacak mı?

SEK, yem fabrikaları, Et Balık Kurumu faal hale geçirilecek mi?

Tütün ve şekerpancarı kotaları kalkacak mı?

Doğuda ve Türkiye genelinde zor durumda olan besi hayvancılığı nasıl canlanacak, boşalan ahırlar nasıl dolacak?

Değerli arkadaşlarım, bir bakanın söylediği, hükümeti bağlar mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Bağlar.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Başbakanın söylediği?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sen kendi konuşmanı yap!

BAŞKAN - Soru-yanıt şeklinde konuşmayalım, Genel Kurula hitap edelim.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 17 Aralıkta zeytincilikle ilgili bir panelde, bundan önceki Sayın Tarım Bakanı "pamuk üreticisi, ekim yapmadan bütün primlerini ve desteklemelerini alacak" demişti. Bugün, ne bitkisel yağ üretimi yapan ne de pamuk üretimi yapan vatandaşlar, doğrudan gelir desteğin 10 000 000'u alıp,  6 milyonunun kaldığı gibi, primlerden hiçbir şekilde yararlanamamıştır. Sayın Başbakan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başbakan, Toprak Mahsulleri Ofisinin 10 tona kadar buğday alımlarında peşin para ödeyeceğini söyledi; 10 ton sonrası 1 ay vadeli demişti. 12 Haziran 2005'te Milas'ta 3 ton buğday teslim eden üreticiye parası verilmezken, 1 ay sonra alacağı söylendi.

Satma ve kapatma konusundaki hassasiyetleriniz devam etmektedir; kapatma ve satma anlayışınız devam etmekte. Toprak Mahsulleri Ofisi ajanslarını -ki, o çiftçinin karagün dostu dediğimiz Toprak Mahsulleri Ofisi ajanslarını- kapattınız. Köy Hizmetlerini, Su Ürünleri Araştırma Enstitüsünü, Meyvecilik Araştırma Enstitüsünü, Arıcılık Üretme İstasyonlarını, GAP İdaresini, Sağlık Bakanlığı taşra teşkilatlarını, Çevre ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatlarını, Kültür ve Turizm Bakanlığı taşra teşkilatlarını, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı taşra teşkilatlarını, Devlet Su İşleri taşra teşkilatlarını, Mandacılık Araştırma Enstitüsünü, YÖK, kütüphaneler…

Satma anlayışınıza gelince, Atatürk Orman Çiftliğini, ormanlarımız, hazine arazileri, okullar, hastaneler, Tekel, TÜPRAŞ, SEKA, Et-Balık, Petkim, Telekom, köy meraları, tersaneler, havaalanları, araç muayene istasyonları, demiryolları, TİGEM arazileri, tarım kredi kooperatifleri… Yabancılara Mülk Edindirme Yasasıyla, maalesef, vatan topraklarını sattınız.

Sayın Başkanım, hoşgörünüzden dolayı teşekkür ediyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ifade edildi, tarım kesiminin yıllardan beri birikmiş önemli sorunları var. Bu sorunların çözümü de, bir anda olacak, bir anda çözülecek sorunlar değil; ancak, hükümetimiz, kısıtlı imkânlara rağmen bu sorunları ortadan kaldırmak için yoğun bir mücadele içerisinde. En son Başbakanımızın açıkladığı 300 000 lira mazot desteği önemli bir destektir; bütçenin kısıtlı imkânlarına rağmen tarıma verilen önemi göstermek için açıklanmış ve hayata geçirilmek için yoğun çaba sarf edilen desteklerden biridir.

Bu sıkıntılar içerisinde, özellikle, Anadolu'da, Ortaanadolu'da her yıl yaşanan, kuraklık gibi, don gibi, dolu zararı gibi zararlar sebebiyle gerçekten çiftçimiz çok yoğun zararlar görmektedir. Mesela, geçen yıl Karaman ve Konya bölgesinde elma üreticisi, bahar aylarında meydana gelen don tehlikesi sebebiyle büyük oranda elma ürününde zarar görmüştür. Bu zarar bu bölgede 50 trilyonun üzerinde bir rakamla ifade ediliyor. Yine, bu yıl, yağmurun az olması ve kuraklık tehlikesi sebebiyle, özellikle kıraç dediğimiz sulanmayan topraklarda ekilen buğday, arpa gibi ürünlerde yüzde 50'ye, yüzde 60'a varan zararlar söz konusu. Yıllardan beri bu tip zararlar sebebiyle çiftçimiz önemli miktarda ürün ve sermaye kaybına uğramaktadır. İşte, Tarım Sigortaları Yasası çiftçiyi bu tür zararlardan koruyacak, bu tür zararları ortadan kaldıracak, telafi edecek çok önemli bir adımdır. Belki, yıllardan beri bekleyen bu yasa geçmiş hükümetler döneminde çıkarılamamıştır. Ancak, İktidarımız, gerek Tarım Sigortaları Yasasını hayata geçirmekle, daha önce bu Meclisin gündeminden geçmiş olan lisanslı depoculuk gibi çeşitli yasalarla, çiftçinin zararını minimize etmek için çıkarılan yasalarla ve az önce de ifade ettim, kısıtlı imkânlara rağmen verilen, çiftçiye, üreticiye verilen desteklerle tarım kesimini desteklemek için yoğun çaba sarf etmektedir. Bu kapsamda, Tarım Sigortaları Yasası da önemli bir yasadır, çiftçiye önemli katkılarda bulunacaktır ve yine, ifade ettiğim gibi, tabiî afet durumlarında çiftçiyi destekleyecek önemli bir mekanizma olacaktır.

Bu kanunun hazırlanmasında emeği geçen tüm yetkilileri ben tebrik etmek istiyorum ve kanunun çiftçimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Madde üzerinde konuşmalar bitti.

Soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, özellikle Anadolu'da yarıcılık ve icarla arazi kiralayarak ve icarlık; ama, sözleşme falan yapmıyorlar. Genelde üreticilerin çoğu, kendine ait arazi olmayan yerlerde üretim yapıyorlar; ama, ülke için bir üretim yapıyorlar.

Bu yasada, özellikle tapusu olmayan insanlarla ilgili, yarıcılık ve icarcılık konusunda açıklık yok. Özellikle, buradaki temel, esas, ürün. Ürün olduğuna göre, üreten insan… Bunlarla ilgili, bunlara sigorta yapılmasıyla ilgili, bilemiyorum, yasa çok açık değil. Bu konuyu açıklığa kavuşturabilir miyiz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Burdur Milletvekili Ramazan Özkan...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum.

Önce, Tarım ve Köyişleri Bakanımıza, sayın meslektaşıma başarılar diliyorum.

Soruma gelince; kırsal alan sosyal yardımlaşmadan, 50x4 ve 100x2 gibi damızlık düve projeleri, Bakanlığımız tarafından yürütülmektedir. Ödenekleri ayrılmasına, yatırım programına alınmasına rağmen, para, ilgili kooperatif adına sosyal yardımlaşma vakfına gönderilemiyor. Gerekçede, ilgili kooperatiflerin SSK'ya, Maliyeye, TEDAŞ'a borçları gösteriliyor. Bu alacaklılar devletimizin kurumları olmasına rağmen, devletin, ilgili kooperatife çıkaracağı ve o kooperatif üyelerinin ekonomilerinde bir iyileştirme yapacak bu durum, kendi kendini yok etmektedir. Bu konunun aşılması için, Bakanlık olarak, Maliye, SSK ve TEDAŞ'la bir protokol yaparak "kırsal alan sosyal yardımlaşmadan kooperatiflere ayrılacak paranın kullanımına ipotek konamaz" ibaresinin, bir an önce, yasal bir düzenlemeyle düzeltilmesini düşünür müsünüz? Şu anda, Burdur İli Büğdüz Beldesinin 115x2 damızlık düve projesi hazırdır; fakat, kontrolörlerden "borcu vardır" ibaresi Bakanlığa bildirildiğinden, parası, Burdur Sosyal Yardımlaşma Vakfına gönderilememektedir, yani aktarılamamaktadır. Duruma bir çözüm getirir misiniz? 115 vatandaşımız, Büğdüz kasabamızda, kırsal alan sosyal yardımlaşma projesinin tamamlanmasını beklemektedir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Tiryaki.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakana sormak istediğim nokta şudur: Ben, Tarım Bakanlığına bağlı olan Kırıkkale Keskin'deki hindi çiftliği hakkında soru sormak istiyorum. Birbuçuk sene evvel, hindi çiftliğinin kapanacağını, mahallî gazetelerimizde haber vermişlerdi. Kırıkkale Üniversitesi, bu yerimize talip olmuştu; bu yerimize, Keskin İlçemize, bir ziraat fakültesi okulu açacaktı, kira veya satın almakla. Tarım Bakanlığına müracaat edilmişti ve Tarım Bakanlığı da buna evet demişti; ama, ne hikmetse… Bu 2 000 dönüm içerisinde çok geniş binalar vardı. Burasının, birilerine peşkeş çekildiğini gördük.

Sorum: Bu yerin ihalesi ne zaman ve nerede yapıldı? Bu yerin sahibi kimdir? Bu yerin kira süresi kaç sene, kira bedeli nedir? Keskin insanı tarım ve hayvancılıkla geçinen insanlardır; Keskin'deki besicilerimize, belediye, şehir dışına çıkmaları için baskı yapıyor; bu yer Keskin besicilerine verilemez miydi?

Saygılarımla.

BAŞKAN - Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır; buyurun.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, ben de sizin aracılığınızla Sayın Bakanıma birkaç soru soracağım.

Sayın Bakanım, malum, Türk çiftçisi, son yılların en ağır koşullarında yaşam mücadelesi veriyor. Ektiği, diktiği çok fazla para etmiyor. Geçen yılki buğday fiyatına bile bu sene buğday fiyatını aynı oranda bile açıklayamadınız. Geçen yıl 300 000 000 lira olan gübre, bu yıl 600 000 000 lira; ama bunu buğdayın fiyatına yansıtmadınız.

Sayın Bakanım, bu tabandan sonra, size diyorum ki: 2004 yılı içerisinde 16 000 000 liradan doğrudan gelir desteği muamelesi yaptınız; ama, 10 000 000 liradan ödeme yaptınız. Bu aradaki 6 000 000 liralık farkı ödeyecek misiniz? Ödeyecekseniz hangi tarihte?

Sayın Bakanım, yine bu doğrudan gelir desteği muameleleri yapılırken, tarım il müdürlüklerinizde ve tarım ilçe müdürlüklerinizde 10 000 000 lira ya da 5 000 000 lira bağış adı altında -ben ona haraç diyorum- bir para alınıyor. Bundaki ölçü ne? Bu para nerede kullanılıyor? Ve Sayın Bakanım, 1 dönüm yeri olan da 1 000 dönüm yeri olan da aynı parayı veriyor. Bunun gerekçesini sizden rica ediyorum.

Şimdi, yine somut bir sorum: Yer Kırşehir, İlçe Boztepe: Toprak Mahsulleri Ofisimizin ajans müdürlüğünü Boztepe halkının elinden aldınız. Yeniden açacak mısınız? Burada, bereketli Anadolu toprakları üzerinde Malya Çiftliğimiz var. Burası bir ova. 650 000 dönüm arazi var. Yoksa, aynı pancara koyduğunuz kotalar gibi, burada da, Boztepe halkına, Kırşehir halkına, buğday alımıyla ilgili kota mı koyuyorsunuz; çünkü, halk arasında, bu sene, buğdayın 30 000 tondan fazla alınmayacağı söyleniyor. Bu doğru mudur?

Sayın Bakanım, bana ve Türk çiftçisinin gözüne bakarak, yazılı olmadan, sözlerinizle cevaplandırmanızı rica ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Eraslan, buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma iki soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, az önce kürsüde izah ettiniz, bu yaş sebze ve meyve ihracatıyla ilgili Rusya'yla bir sorun yaşanıyor şu an. Antalya, İzmir, Muğla, Adana, Mersin, Hatay gibi illerimiz, yaş sebze-meyve üreten insanlarımız, bu yörelerimiz, gerçekten çok büyük, ciddî bir mağduriyet yaşadılar ve ekonomik zarara uğradılar. Sayın Bakanımız, Rusya Devletinin yazışmaları Bakanlığa gelmedi, Bakanlıkta öyle bir yazı, öyle bir talep yok dediler; doğrudur, olabilir; ama, bu işin sorumlusu kim? Yani, hem ben merak ediyorum hem milletvekili arkadaşlarımız hem de kamuoyu.

Sayın Bakanım, eğer bu işin sorumlularını bizlere söylerseniz, bu noktada bizi aydınlatırsanız memnun oluruz ve bu işin sorumluları; yani, bu kadar bölgemizi, illerimizi, çiftçimizi, yaş sebze-meyve üreticilerimizi ciddî noktada sıkıntıya sokan, ekonomik noktada zarara uğratan kurum ve kuruluşlar veya kişiler kim? Bunların müsebbibi kim?

BAŞKAN - Soru soralım lütfen. Soruya gelelim.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Soruyorum Sayın Başkanım. Soru soruyorum. Yani, müsebbip kim? Hangi kurum ve kuruluştur veya hangi şahıslardır bu işin müsebbibi? Bunu soruyorum.

Bir de, kaçak hayvan ithalatıyla ilgili, yine birsürü haber var, birsürü söylem, spekülasyon var -öyle de diyebilirim ona- şu an birçok markette, birçok ilde satıldığı iddia ediliyor. Bu konuda da bizleri aydınlatır mısınız?

Kaçak hayvan ithalatıyla ilgili nasıl önlemler almayı düşünüyorsunuz veyahut nasıl önlemleriniz var?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ahmet Işık…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, soru sorma süresi 10 dakika mı?!.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, Bakanın cevaplandırma süresinden yediriyorsunuz; İçtüzüğü uygulamanız gerekir.

BAŞKAN - Doğru, doğru; ona dikkat etmemişiz.

Tamam o zaman.

Ahmet Bey, uyarı doğru, yerinde; size soru sorma hakkı tanıyamıyoruz.

Sayın Bakan, buyurun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Bakan, 1 dakikada anlatamazsınız; yazılı cevap verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, tabiî, arkadaşlarımız bu soru-cevapta 5 dakika soru soracaklardı, 5 dakika ben cevap verecektim; ama, şu anda sadece 45 saniye bir süre kaldı.

AHMET IŞIK (Konya) - Hayır, 16 saniye kaldı.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - 5 dakika daha müsaade olur Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Evet.

Şimdi, ama, bu, tabiî, Meclisin çalışmasını bu şekilde olumsuz yönde etkiler. Bütün sorular benim elimde; bunların, ben, hepsinin cevabını yazılı olarak sizlere takdim edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, kusur bizde; ama, telafi etmek de bizden.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) -Evet.

BAŞKAN - Arzu ederseniz size süre tanıyabiliriz, sözlü de yanıtlayabilirsiniz.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bravo, Sayın Başkan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. İçtüzüğün bana verdiği hak ve yetkidir. Nasıl arkadaşlar İçtüzükteki haklarını o şekilde takdir edip kullandılarsa, ben de yazılı olarak vermeyi yeğliyorum.

Teşekkür ederim.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, cevabın yok, cevabın!..

BAŞKAN - Bu arada, Sayın Bakan, veteriner hekim mesleğinden gelen arkadaşlar, Tarım Bakanlığı mevkiinde bir meslektaşlarını görmeye alışık olmadıkları için, hepsi sizi kutladılar; ama, bu demek değildir ki diğerleri kutlamıyor; onların adına ben de kutluyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Bu arada bir daha belirtiyorum. İçtüzükten gelen değişik maddelerdeki yetkilerime dayalı olarak, eğer gerçekten arzu ediyorsanız, sözlü olarak da yanıtlamanız için süre tanırım.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, Sayın Bakan tercihini koydu; lütfen geçelim.

BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum…

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayarak maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1.- Kurulda görev alacak üyeler, ilgili kurumlar tarafından Bakanlığa bildirilir ve Bakanlıkça Kurul üyelerinin görevlendirilmesi bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç üç ay içinde yapılır.

Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç üç ay içinde, Şirket kurulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; Sayın Muharrem Kılıç aynı zamanda şahsı adına da söz istiyor. Biraz sonra, kürsüde, ona, iki hakkı birleştirerek 15 dakika söz vereceğim.

Şahsı adına söz isteyen diğer arkadaşlarımız, Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe, Adana Milletvekili Recep Garip, Manisa Milletvekili İsmail Bilen.

Buyurun Sayın Muharrem Kılıç.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Yalnız, sözlerime başlamadan önce, ben de, Sayın Bakana yeni görevinde başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Tarım Sigortaları Kanununu çok önemsiyoruz. Ülkemiz için çok geç kalmış bir kanundur. Ülkemiz çiftçisi tarım sigortası olmadığı için çok büyük mağduriyetler yaşamıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti de bu kanun tasarısını önemsemişti; bunu şuradan anlıyoruz; acil eylem planında bu tasarıdan söz ediliyordu ve bir yıl içerisinde çıkarılması gereken kanunlar arasındaydı bu Tarım Sigortaları Kanunu; ancak, aradan ikibuçuk yıldan fazla bir zaman geçtiği halde bu kanun tasarısını ancak görüşme imkânı buluyoruz.

Değerli arkadaşlar, yalnız, bu gecikmeden dolayı Türk çiftçisinin uğradığı  zararlar had safhadadır.  Sadece 2004 yılında meydana gelen doğal afetlerden dolayı Türk çiftçisi 2 katrilyon liradan fazla zarara uğramıştır. Bu zararın 303 trilyon lirası sadece Malatya'ya aittir. Tarım Bakanlığının daha önce vermiş olduğum soruya karşılık vermiş olduğu cevabında Malatya ve ilçelerinde don nedeniyle uğranılan zararın 301  trilyon lira olduğu belirtiliyor; yine, 2004 yılında iki ilçemizde dolu sebebiyle meydana gelen zararın da 2,5 trilyon lira olduğu apaçık yazılmış ve gönderilmiş. Bu nedenle, bu yasanın geç çıkıyor olması, acil eylem planında belirtildiği gibi bir yıl içinde çıkarılmamasından dolayı Malatyamız, Malatya çiftçimiz çok büyük zararlara uğramıştır. Malatya'da, 2004 yılında, kayısının, yüzde 50 ile yüzde 100'ü oranında, belli ilçelere göre zararı söz konusudur. Bu zararı, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdık, sorular sorduk, konuşmalar yaptık; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, maalesef, bu sorunlara çözüm üretemedi.

Malatya'da tarım il müdürlüğümüz, çiftçilerin bahçelerini gezdi, zararlarını tespit etti; ancak, bu zararlar Tarım Bakanlığınca da kabul edildiği halde "2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun gereğince tüm tarımsal mal varlığının yüzde 40'ı zarar görmediği için, Malatya çiftçisine yardım edemiyoruz" denildi; ama, Türkiye genelinde durum böyle mi oldu; durum böyle olmadı değerli arkadaşlar; bazı bölgelerde yüzde 40'lık dilim, sanırım, çok fazla araştırılmadı.

Aynı konumda olmasına rağmen, Doğu Karadeniz Bölgesinde fındıktan dolayı uğranılan zararın bir kısmı karşılandı. Biz karşılanmasın demedik; Trabzon'daki, Ordu'daki, Giresun'daki çiftçiler de bizim çiftçilerimiz, onların da tüm zararı karşılansın. Ancak, Partinizin ilk kelimesi adalet; adaletli olmak durumundaydınız, tüm çiftçilere adaletli bir şekilde davranmak durumundaydınız. 2 katrilyonluk bir zarar söz konusuydu Türkiye genelinde, sadece bir bölgeye -Samsun, Ordu, Trabzon, Giresun İllerine sadece- 50 trilyonluk bir dilim ayrıldı bütçeden, hazineden, bu dilimin de tamamı sanırım ödenmedi.

Değerli arkadaşlar, Malatyamızın gelir kaynağının büyük bölümü kayısı; nüfusun yüzde 60'ı kayısıyla geçinmekte; 50 000 aile, yaklaşık 250 000 kişi kayısıyla geçiniyor ve Malatyamızın üretmiş olduğu bu kayısılar dünyaya ihraç ediliyor. Dünya pazarındaki kayısının yüzde 87'si Türkiye'den pazarlanıyor. Bu yüzde 87'lik dilimin de yüzde 83'ü Malatya kayısısıdır. Malatyamız, her yıl, 200 000 000 dolarlık bir katkı sağlıyor devlet bütçesine, devlet hazinesine. Bu kadar önemli, bu kadar devlet hazinesine katkı sağlayan Malatya çiftçisine, 2004'teki don felaketinden dolayı hiçbir şey yapılmadı, bu insanlar perişan edildi. Bu insanlar, ürüne güvenerek mazotu borca aldılar, gübreyi borca aldılar, ilacı borca aldılar, tarım kredi kooperatifine, Ziraat Bankasına borçları vardı. Bunlara yardımcı olun dedik, bu kredileri öteleyin dedik; bu insanlar, 2005 yılı için, yeni mahsul için yine kayısıya hizmet edecekler dedik; bunlara kredi sağlayın dedik; ancak, bunların hiçbiri gerçekleşmedi.

Değerli arkadaşlar, çiftçinin uğradığı bu zarardan dolayı zararı sadece çiftçi çekmiyor; bunun en büyük zararını Malatya esnafı görüyor. Bu hafta sonu Malatya'daydım. Bir esnafımızın dükkânına gittiğimde, gübre satan, tarım ilacı satan bir esnaf "eğer bu sene de kayısı para etmezse, kesin iflas ediyoruz" diyor; 2004 yılında çiftçiye verdiğini alamadı. Malatya çiftçisi, dürüsttür, namusludur, borcuna da sadıktır; vermemesi, cebinde parası olup da, imkânı olup da vermeme şeklinde değil; sadece, 2004 yılında tüm ürünü yok oldu; sıra geldi 2005'e. Şu anda 2005 yılındayız. Malatya'da, kayısımız, bu dönem için çok güzel ürün veriyor. Gerçi, bu dönemde, bazı ilçelerimizde, dolu kayısıya zarar verdi. Doludan dolayı bazı ilçeler etkilendi; ancak, yine, buna rağmen, rekolte çok iyi olacak Malatyamızda.

Değerli arkadaşlar, rekolte çok olacak da; ancak, bu rekoltenin Malatya çiftçisine fazla bir katkısı olmayacak gibi gözüküyor; çünkü, 2004 yılında, kayısının tonu 2 500-2 700 dolara ihraç edilirken, daha henüz yeni kayısı piyasaya çıkmadığı halde, şu anda, tonu 1 700 ile 1 800 dolar arasında. Peki ne oldu da, böyle, birdenbire düştü bu kayısının fiyatı; çünkü, yabancı alıcılar, bizim ülkemizi bizden iyi tanıyorlar. Yabancı alıcılar, bizim ülkemizde hangi ürünler bol, o ürünleri üreten çiftçiler örgütlü mü değil mi, güçlü mü güçsüz mü, bizimle dişe diş pazarlık yapabilir mi, bunun hesabını iyi yapıyorlar; yerli birkaç tane tüccarla da anlaştıkları zaman, çok rahatlıkla, çiftçinin elindeki ürünü ucuz fiyata kapatabiliyorlar. Bu nedenle, hükümetten, acilen bu soruna el atmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde, tarım kooperatifçilikle kalkınır. Bu nedenle, hükümetin kooperatifleri desteklemesi gerekir, köylülerin kooperatif şeklinde örgütlenmesini desteklemesi gerekir. Bunun yanında, Malatyamızda Kayısıbirlik var; Kayısıbirlik'in büyük ölçüde alıma geçmesi gerekiyor. Malatya'da üretilen kuru kayısının en azından yüzde 20'lik dilimini Kayısıbirlik alacak durumda olacak ki, o zaman, fiyat belli bir seviyenin üzerine çıksın. Malatya'da Kayısıbirlik ilk kurulduğunda, yabancı alıcılar telaşlanmışlar, karşımızda güçlü bir üretici birliği var; bunlarla karşılıklı pazarlık yaparak alacağız, bu nedenle gerçek değerini vermemiz gerekir demişlerdi; ancak, zaman içinde, birliklere hükümetlerin desteği azaldı ve birlikler gerekli alımları yapamayınca, vatandaş, tüccarın ve yabancı alıcıların insafına terk edilmiş oldu. Bu nedenle, değerli arkadaşlar, hiç olmazsa, Malatya'da en büyük alıcı konumunda olan Kayısıbirlik'e hükümetin acil destek vermesi şart. En azından 30 trilyonluk bir kaynak aktarıldığı takdirde, Malatya'da üreticinin yüzü nispeten gülecektir.

Değerli arkadaşlar, Malatyamızda kayısının durumu böyle; peki, Malatya'daki diğer üretim alanları ne oldu; Malatya'da tütün ekimi vardı şimdiye kadar; ancak, bu sene, 2005 yılında Malatya'da bir tek çiftçi tütün ekmedi; çünkü, Tekel, Malatya'da tütün alımını yasakladı, tütün alım merkezlerini kapattı. Biz sorduk "biz yasaklamadık, tütün ekebilirsiniz" diyorlar. "Peki, tütün ekebiliriz de, alacak mısınız?" "Hayır, almayacağız." Peki, kime satacak?! Kaçak mı satsın?! Kaçak satınca da, cezaî müeyyidesi var. Köylüleri suç işlemeye teşvik mi edeceğiz?!

Değerli arkadaşlar, bunun yanında, bu sene tütün ekilmedi; köylünün elinde, geçen seneki tütünlerinden, kota fazlası olan bir grup tütünü var; her birinin elinde 200 kilogram, 300 kilogram, 400 kilogram, 500 kilogram tütün kaldı. Peki, bu tütünler ne olacak?! Defalarca, Yaprak Tütün İşletmelerine başvurduk "önce bu sezonun tütünlerini alacağız, ondan sonra da, kota fazlası tütünleri alacağız" dediler; ancak, bugüne kadar bir alım söz konusu olmadı. Almadılar da ne yaptılar; yine, bu hafta sonu köyleri gezerken, bir de, vatandaşın Bağ-Kurla başının belada olduğunu gördük. Vatandaş, 200 kilo tütün vermiş de olsa Tekele, otomatikman vatandaşı Bağ-Kurlu yapmışız. Şu anda, elimdeki bir belgeye bakıyorum, Ali Durmuş adında bir vatandaşın, ki, o köyde ve diğer köylerde, Battalgazi'de, Kuşdoğan'da, yine Malatya'nın tütün eken pek çok köyünde her çiftçinin 9 milyar, 10 milyar, 15 milyar Bağ-Kura borcu var. Kendisi Bağ-Kura üye olmamış; ama, 200 kilo tütün sattı diye otomatikman vatandaşı Bağ-Kura üye etmişiz, ondan sonra da primini ödemedin diye vatandaşı borçlu ilan ediyoruz. Yarın, vatandaşın evine, buzdolabına, çamaşır makinesine, evindeki televizyonuna Bağ-Kur haciz koyarsa hiç şaşırmayalım.

Değerli arkadaşlar, tütün öyle; pancar ayrı bir olay. Malatyamızda her yıl büyük ölçüde pancar ekimi oluyordu; kota sebebiyle yıllık 400 000 ton olan pancar üretimi şu anda 200 000 tonun altına düştü. Peki, ne olacak arkadaşlar; kayısı elden gidiyor, olsa bile para etmiyor veya dolu vuruyor, dona mahkûm oluyor; tütün elinden alındı; pancar ekemeyecek; bu çiftçi ne yapacak?! Bu çiftçiye hükümetin, devletin, mutlaka bir çözüm üretmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Malatyamızda çok geniş tarım alanları var, Arguvan Ovası var, Yazıhan Ovası var, bunlarla ilgili sulama projeleri var…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Bu hükümet döneminde Malatyamızdaki baraj alanları da gözden çıkarıldı. Şotik Barajına her yıl ayrılan para 1 milyar, Boztepe Barajına her yıl ayrılan para 1 milyar.

Değerli arkadaşlar, böyle komik rakamlarla bu barajların bitmesi mümkün mü?! Bu barajlar bitmezse, su toplanmazsa, bu ovalar sulanmazsa, ülkemizin kalkınması nasıl olacak?! Sürekli dışarıdan borçlanarak, borç politikasıyla bu ülkeyi nereye götürebiliriz?!

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, hükümetin, büyük ölçüde oy aldığı köylüleri gözden çıkarmaması gerekiyor; yoksa, köylüler de hükümeti gözden çıkarır. Büyük ölçüde, şu anda çıkarmış da. Çünkü, köylü, büyük bir umutsuzluk içinde; köylü, büyük perişanlık içinde. Köylüye el atmak zorundayız.

Değerli arkadaşlar, köylüyü, sadece bir tüccar mantığıyla değerlendiremeyiz. Tarım, her ülkenin stratejik bir alanıdır. Belki makine olmadan, diğer alanlar da, tekstil olmadan yaşanabilir; ancak, tarım üretimi olmadan, hayvancılık olmadan, ziraat olmadan bir ülkenin yaşaması mümkün değil. Bu nedenle, tarım alanında yaşayan insanlarımıza, köylülerimize sosyal bir devlet olarak elimizden gelen tüm katkıyı yapmak zorundayız.

Bu düşüncelerle, bu yasayı olumlu buluyoruz; yalnız, şunu da belirtmek istiyorum: Bu yasada, çiftçilerimizin bu tarım sigortasından faydalanması için primin büyük ölçüde devlet tarafından yatırılması gerekir ve bunun, en azından, yüzde 60-70 civarında olması gerekir.

İkinci bir husus da, bu destekten sonra, bunun, hem öneminin hem yararının eğitim yoluyla vatandaşımıza izah edilmesi gerekir ki, ondan sonra, vatandaşımız gerektiği şekilde bu sigortadan faydalansın. Zaten, vatandaşlarımız bu tarım sigortasından faydalandıktan sonra, herhangi bir afet sonucunda sigorta bunların ürünlerini karşıladığı zaman, devlet desteği azaltsa bile, o vatandaş evindeki ineğini de satar, mutlaka, o sigortanın primlerini öder.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyete saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksektepe söz istemişlerdir.

Süresi 5 dakikadır.

Sayın Yüksektepe'nin konuşmasından sonra saat 20.00'ye kadar yemek arası vereceğim.

Buyurun Sayın Yüksektepe. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının geçici 1 inci maddesiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün burada görüşmekte olduğumuz Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı, hepimiz bilmekteyiz ki, yıllardan beri birçok hükümetin parti programlarında, hükümet programlarında yer almış, birçok tarım bakanının hayalinde olan, rüyasında olan ve milyonlarca çiftçimizi gece gündüz heyecanlandıran bir düzenlemedir. Bundan dolayı, bu yasanın bugün burada görüşülmesine sebep olan başta Tarım Bakanlığı bürokratlarımıza, bundan önceki Tarım Bakanımız Sayın Prof. Dr. Sami Güçlü Beyefendiye ve şimdiki Bakanımız Mehdi Beye de teşekkür ediyorum; çünkü, bu yasayla ilgili çalışmalarda çok büyük emekleri oldu.

Değerli arkadaşlar, her canlı doğal afetlerle karşı karşıyadır; bu canlının gücü, bütçesi ne olursa olsun, isterse tekhücreli bir canlı olsun isterse bir zürafa olsun veya 250 metre yüksekliğindeki bir ağaç olsun. Dolayısıyla, doğada her canlı bir doğal afetle karşı karşıya olduğu için, maalesef, köylümüzün, çiftçimizin geçim kaynağı olan tarım da doğal afetlerle karşı karşıya.

Değerli arkadaşlar, burada çok şey konuşuldu, çiftçimizin problemleri, köylümüzün problemleri konuşuldu. Şu çok iyi bilinmelidir ki, AK Parti, AK Parti Hükümeti, tarımı geleceğimiz için olmazsa olmaz olarak görmüştür ve bu ikibuçuk üç yıllık süre içerisinde de, birçok destekle, çiftçimizin, köylümüzün yanında olmuştur, ona sıcak elini uzatmıştır. Tarlasına gönülsüz giden, ümitsiz giden köylümüze tekrar yeni bir heyecan gelmiştir. Gerek ürün desteğinde gerek mazot desteğinde gerek doğrudan gelir desteklerinde gerek kooperatiflere yapılan desteklerde gerekse tarım kredilerinin faizlerinin indirilmesinde ve toplamda kullanılan kredilerin artırılması gibi birçok konuda ciddî destekler sağlanmıştır. Bu yeterli midir; elbette yeterli değildir; ama, şu çok iyi bilinmelidir ki, AK Parti Hükümeti, başta Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere, köylümüzün, çiftçimizin, tarımımızın problemini bilmektedir, bunun farkındadır ve bu problemleri çözmek için de, gece gündüz demeden, hep birlikte çalışmaktayız. İnanıyorum ki, en kısa sürede bu problemler çözülecektir.

Tabiî, burada günah, burada suç, burada kusur kimde; elbette ki AK Parti Hükümetinde değil; bundan önceki dönemlerde, tarımı iyi yönetemeyenlerde, tarım politikalarını iyi planlayamayanlarda, tarımda eğitim, teknoloji ve pazarlama noktasında ciddî hedefler, ciddî planlamalar uygulayamayanlarda.

Değerli arkadaşlar, bu yasa Türkiye'de bir ilk dedim. Bu anlamda çok önemli bir yasa. Bildiğiniz gibi, daha önceden, 2090 sayılı, afetlerle ilgili bir yasa vardı, her birimizin bölgesinde, zaman zaman, doğal afetlerle karşı karşıyaydık ve bu afetlerin giderilmesi, bu zararların giderilmesi noktasında da değişik raporlar çıkarıyorduk.

Geçtiğimiz mayıs ayı sonunda, Denizli'de, hem kuraklıkla ilgili hem de dolu felaketleriyle ilgili, yine sıkıntılar yaşadık. Burad an, tüm Denizlili vatandaşlarımıza, afetle karşı karşıya kalan vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

İşte, bu tür felaketlerin giderilmesinde, bundan sonra, bu yasayla birlikte, taşın altında hem devletimizin eli olacak hem de çiftçimizin, köylümüzün eli olacak.

Değerli arkadaşlar, bu noktada söylenecek çok şey var; ama, zamanımız da bir hayli ilerledi.

Ben bu vesileyle, tekrar, bu yasada emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Saat 20.00'ye kadar ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.01


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı kanun tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?... Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçici madde 1 üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Ekmekcioğlu, buyurun.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi tarımsal üretimin en önemli girdilerinden mazot, bugün, 1 960 000 TL'dir. Geçen yıla göre, yaklaşık 500 000 lira artış var. Son bir yıl içinde, köylünün kullandığı tüm girdilerin fiyatlarının arttığı, bütün tarımsal ürünlerde fiyat azalmaları yaşandığına göre, mazota verilen 300 000 Türk Lirası destek, köylünün derdine derman olabilir mi? 500 000 lira zam, 300 000 lira indirim; bu indirim, kepçeyle alınanı, kaşıkla geri vermek değil midir? Ucuz mazotla ilgili, bütçeden kaynak aktarıldı mı? Ucuz mazotla ilgili hükümet kararnamesi yayımlandı mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Ekmekcioğlu.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de, vasıtasınızla Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, 2002, 2003, 2004 ve 2005 yıllarına baktığımızda, tarımsal kredi faizleri, doğrudan gelir desteği, mazot desteği, hayvancılıktaki destekleme, tarım gönüllüleri uygulaması, kooperatiflere sağlanan destek, prim ödemeleri gibi… 2002 ile 2003'ü, 2003 ile 2004'ü, 2004 ile 2005'i kıyasladığımızda, tarım sektöründe gelinen nokta nedir, 2006'daki öngörünüz nedir? Özet bilgi olarak almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusuna öncelikle cevap vereyim.

Şimdi, Sayın Başbakanımız tarafından, mazot için litre başına 300 000 lira bir destek verileceği açıklandı. Tabiî, doğrudur; mazot, tarımdaki çok önemli bir girdidir. Geçen dönem içerisinde, bildiğiniz gibi, 58 inci Hükümet -AK Parti Hükümeti- göreve gelmeden önce dünyada hampetrol fiyatları varil başına 10-15 dolar civarındaydı; ama, geçen süre içerisinde sürekli bir artış kaydederek varil başına 50 doların üzerine çıkmıştır, 50 dolara yaklaşmıştır, zaman zaman 50 dolar civarında teşekkül etmiştir. Tabiî, mazottaki esas artışın sebebi budur. Ancak, AK Parti Hükümeti, verdiği sözleri, bugüne kadar olduğu gibi, bu konuda da yerine getirmiştir. İktidara geldikten sonra, 2003 yılı ile 2004 yılı içerisinde -daha önceden- çiftçilerimize, dekara 8 litre hesabıyla bir mazot ödemesi yapılmıştır. Şimdi de, tekrar, Sayın Başbakanımızın açıkladığı şekliyle, bir mazot ödemesi yapılacaktır. Bunun, şu anda hazırlıkları yapılmaktadır.

Burada, Sayın Ekmekcioğlu'nun özellikle bilgilerine sunmak isterim, tarımsal ürünlerde kullanılan mazot, ürünler itibariyle farklılık arz eder; şekerpancarında ayrı bir miktar mazot kullanırsınız, pamukta ayrı bir miktar mazot kullanırsınız, hububatta ayrı bir miktar mazot kullanırsınız,  sebze meyvede ayrı bir miktar mazot kullanırsınız; bunların, her birinin oranları farklıdır. Mesela, sebzede, 1 dekardaki ziraat için kullanacağınız mazot miktarı 1,8 litre civarındayken, bu, pamukta 20 litreye çıkmaktadır; yani, sürüm sayısı, tohumlama, sulama vesaire, bu tür faaliyetlerin her birinde bu kullanılmaktadır.

Bununla ilgili olarak çalışmalar son noktaya gelmiştir ve bu çalışmalar tamamlandığında, bunun ödemesi yapılacaktır. Zaten, hangi tarih baz alınarak ödemenin yapılacağı da, yine Sayın Başbakanımızın daha önce yapmış olduğu açıklamanın içerisinde yer almaktadır.

Mazotla ilgili olarak, benim, Sayın Ekmekcioğlu'nun sorusuna vereceğim cevap bundan ibarettir.

Sayın Işık'ın sorusu, tabiî çok etraflı ve çok kapsamlı bir sorudur; iki bakımdan; bir, geçen zaman içerisinde, özellikle 2000, 2001, 2002 yıllarında Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kriz bütün sektörleri olduğu gibi tarım sektörünü de çok olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle, burada, tabiî, detaylı bilgi vermek oldukça zordur, bütün sektörün bütün parametreleri altüst olmuştur; ama, AK Parti Hükümeti göreve geldikten sonra, Yüce Meclise sunduğu programla, millete verdiği vaatler doğrultusunda çalışmalarını hızlandırmış ve geçen zaman içerisinde, 2003-2004 yılı içerisinde, bütün bu sorunlu alanların her birinde ayrı ayrı icraatlar ortaya koymuştur.

Şimdi, örnek olarak, birkaç tane, size bilgi, rakam sunmak istiyorum; mesela, prim ödemeleri… 2002 yılında 186 trilyon lira prim ödenmiştir, 2003 yılında, AK Parti iktidara geldiğinde bu 264 trilyona çıkmıştır, 2004 yılında 282,5 trilyona çıkmıştır, 2005 yılında bu rakam 600 trilyon olarak planlanmış ve ödemeleri buna göre yapılmaktadır.

Biraz daha, eğer, detay verirsek bu konuyla ilgili olarak, ürünlerin, mesela, pamuk ürünündeki prim miktarı, sertifikasız pamuk ürününde 2004 yılında 90 000 lira/kilogram olarak belirlenmiş, 2005'te bu 190 000 liraya çıkarılmıştır. Sertifikalı pamukta, 2004 yılında 99 000 lira kilogram başına verilmiş, 2005 yılında 228 000 liraya çıkarılmıştır. Ayçiçeği 110 000 liradan 135 000 liraya çıkarılmıştır. Sertifikasız soyada 115 000 liradan 140 000 liraya çıkarılmıştır. Sertifikalı soyada 126 000'den 168 000 liraya çıkarılmıştır. Zeytinyağında 200 000 liradan 250 000 liraya çıkarılmıştır. Dane mısırda bu prim ödemesi yoktu. 2005 yılında ihtiyaca binaen, üretimi teşvik etmek gayesiyle 25 000 lira, burada, yine, çıkarılmıştır.

Şimdi, bizim, destekleme konularında, yine, toplam tarımsal desteklemelerde, 2005 yılında, biz, başlangıçta vaat ettiğimiz gibi, toplam destekler içerisinde doğrudan gelir desteğinin payını giderek azaltıyoruz; yani, toplumun şikâyetleri dikkate alınarak ve beklentileri doğrultusunda, doğrudan gelir desteğinin toplam destekler içerisindeki payını biz tedricî olarak azaltırken, prim ödemelerini, üretime, kaliteye, verimliliğe ve standarda dönük olarak prim ödemelerine ayırdığımız miktarı, meblağı tedricî olarak giderek artırmaktayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 19'u okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 19.- Bu Kanunun 4 üncü maddesi yayımı tarihinden üç ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Türkân Miçooğulları; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bir yasanın yapılmasından, bir yasanın yürürlüğe giriş tarihinden daha önemli olan o yasanın uygulanış biçimidir, yerinde ve zamanında uygulanmasıdır.

Türkiye, geniş, verimli toprakları, çok güzel kliması, çalışkan insanlarıyla tam bir tarım ülkesidir. Bizim bu güzel yurdumuzda 11 000 çeşit bitki yetişir; bu yetişen 11 000 çeşit bitkinin 3 100 tanesi sadece bizim ülkemize özgü, bizim ülkemizde yetişen bitkidir. Tarım yönünden bu kadar özel olan bir ülkede eskiden bir evlek toprağı olan bir çiftçi, çoluğunun çocuğunun geçimini sağlar, onları okutur, onlara bakar ve rahat bir şekilde geleceğini güvence altına alırdı; ama, gelin, görün ki, uzun yıllar sonunda köylü geleceğinden güven duymaz bir hale geldi.

Egede topraklar genelde küçüktür; sulu ve susuz üretim yapılır. Susuz üretim yapılan yerlerde, geçmişte, Egeye özgü, Türkiye'ye özgü çok güzel tütünler dikilirdi. Bu güzel tütün, 1974 yılında, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında, toprağı bol olsun, Gümrük ve Tekel Bakanı Mahmut Türkmenoğlu'nun bakanlığı döneminde öyle para etti ki, çiftçilerimiz, 1985-1987 yıllarında bile "Sayın Bakanım, hâlâ bizim cebimizde sizin paranız var" diye seslendiler; ama, tütüne getirilen kotalarla tütün üretiminden köylü vazgeçirildi, susuz üretim yapılan bu tarlalar… Planlama olmaması nedeniyle hem köylülerimiz üretimsizliğe hem tarlalarımız boşluğa sevk edildi.

Köylülerimiz, kendi çabaları, gelenekleri, görenekleri ve geçmişten edindikleri birikimle bu susuz üretim yapılan topraklarda üzüm yetiştirmeye, bağ yetiştirmeye başladılar. Bu üzümlerin sofralık üzüm olarak satılmasından çok şaraplık üzüm olarak satılması gelir getiriyordu; ama, siz, bu yıl şaraba getirdiğiniz yüzde 118 KDV'yle şaraplık üzüm üreten bağcıyı bir çıkmaza soktunuz. Şarap üretimi yapan fabrikalar üretimlerini azalttılar ve bağlar yeşermeye başladığı zaman, tam bağların mazota ve gübreye ihtiyacı olduğu zamanda bağcılara verdikleri avansları vermediler; çünkü, onlar da gelecekte ürettiklerini satamamanın kaygısı içindeydiler ve üzümcü, bağcı ürettiği üzümü satamamakla karşı karşıya kaldı; bağına vereceği gübrenin, bağını sürerken kullanacağı mazotunun parasını şarap üreticisinden avans olarak alamadı.

Bu topraklarda yapılan bütün bu uygulamalar, işsizliğe ve köylünün üretimden uzaklaşmasına neden oldu. Zeytin, üzüm, incir, tütün, pamuk kan kaybediyor; köylü, âdeta mide kanaması geçiriyor. Bunu hepimizin duyması, bunu AKP Hükümetinin duyması; bir an önce, köylünün kan kaybetmesine çare bulması gerekiyor. Onbeş gün önce Ödemiş, Kiraz İlçelerinde bir felaket yaşandı; yumruk büyüklüğünde, ceviz büyüklüğünde dolu düştü; köylülerimiz, tüm mahsullerini, yetişmiş karpuzlarını, topraklarını, ürettikleri ürünleri kaybettiler. Onlara hâlâ hükümetimizin eli uzanmış değil. Uygulamasında birçok zorluk olan Afet Yasasına rağmen ve şimdi tarım sigortasını çıkarmaya çalışmamıza rağmen, pratik olarak köylüye ulaşan, köylünün derdine derman olan bir çaba yok.

Hemen onun ardından Kemalpaşa'nın Ören, Bağyurdu, Çambel, Aşağıkızılca gibi Köylerinde, şimdi sofralarınızda keyifle yediğiniz kirazlar, büyük bir felaketle karşılaştı. Biz, arkadaşlarımızla, buraya incelemeye gittiğimizde, yağmur nedeniyle dallarında çatlamış ve çürümeye yüz tutmuş kirazları gördük. Bu yöredeki kiraz rekoltesi 10 000 tondu geçmiş dönemlerde. Bu, şimdi dörtte 1'e düştü ve geçen sene 5 000 000 lira olan kiraz, bu sene, satılabilecek, ihraç edilebilecek ürün daha az olmasına rağmen, 3 000 000 liraya düştü. Bütün bunları AKP Hükümetinin gördüğü yok. Ayrıca, bu yağan yağmur ve dolu sırasında, bağlar, yaprakları, filizleri ve üzümleriyle, çiçekleriyle yok oldu, âdeta kökleri kaldı. Şeftaliler yara aldı. Kirazdan ettiğimiz zarar meydanda; ama, şeftaliden ve üzümden üreticinin edeceği zarar, daha zaman içerisinde anlaşılacak.

Bunlara Tarım Sigortaları Kanununun bir çözüm bulması mümkün değil, mümkün görünmüyor. Hükümetin eli de, bir şekilde, bazı konuları zorlayarak buraya ulaşmıyor. Cumhuriyet Halk Partili heyetler buraya gitti, incelemelerini yaptı, hatta AKP'li dostlarımız da gitti; ama, hükümet henüz ulaşamadı. Köylülerimiz elektrik ve kredi borçlarının ertelenmesini istiyor. Henüz çiçeği burnunda Bakanımızı bu konuda uyarıyor, köylülerimizin elektrik ve kredi borçlarının ertelenmesi konusunda bir çaba sarf etmeye davet ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Erteledik ya!..

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Biz, bir tarım sigortası başlatıyoruz. Köylü, bu tarım sigortasından alacağı devlet desteğini bilmiyor. Uygulanmakta olan Afet Yasası köylünün derdine derman olamıyor. Peki, bu yıl emeğini ve ürününü kaybetmiş olan köylüler ne yapacaklar? Bu köylülerin derdine kim çare olacak? Çiftçi, köylü sizden destek bekliyor.

"Köylü, milletin efendisidir" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün köylüsünün şimdiki durumunun ne olduğuna bir göz atalım. OECD ülkeleri arasında en az destek alan çiftçi bizim çiftçimiz. Son onbeş yılda dünyanın en fazla gelir kaybına uğramış çiftçisi bizim çiftçimiz. Dünyanın en pahalı gübresini kullanan çiftçi bizim çiftçimiz. Dünyanın en pahalı elektriğini kullanan çiftçi bizim çiftçimiz. Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçi bizim çiftçimiz. Hiçbir girdi için destek almayan ve girdiler için enflasyon oranının çok üzerinde fiyatlar ödeyen çiftçi yine bizim çiftçimizdir. Afetler karşısında en çaresiz çiftçi, en son yaşanan örnekte olduğu gibi, maalesef, yine bizim çiftçimizdir. AB üyeliği sürecinde en büyük haksızlığa uğrayan çiftçi yine bizim çiftçimizdir ve ürettiği için cezalandırılan ve ürettiği için bugün açlığa mahkûm edilen çiftçi yine bizim çiftçimizdir.

Sayın milletvekilleri, bu hükümetin, köylü ve çiftçi için yapması gereken çok önemli şeyler var. Geçenlerde, 17 Nisan nedeniyle, Millî Eğitim Bakanına, köy enstitülerinin eğitime yapacağı katkı konusunda ne düşünüyorsunuz diye sormuştum. Millî Eğitim Bakanımızdan gelen yanıt köy enstitülerinin miadını doldurduğu şeklindeydi. Bu miadını dolduran köy enstitülerinde bir Ziraat Marşı vardı. O Ziraat Marşı şöyleydi:

"Sürer, eker, biçeriz, güvenip ötesine

Milletin her kazancı, milletin kesesine.

Toplandık Başçiftçinin, Atatürk'ün sesine."

Siz, köylüye 3 kuruş vererek, karşılaştıkları afetlerde köylüyü yalnız başına bırakarak köylüyü bitirdiniz, özelleştirme politikalarıyla işçiyi bitirdiniz, memur ve gençler gelecekten umutsuz ve bu anlayışla, bu köy enstitülerinde söylenen Ziraat Marşının sonunu "milletin her kazancı, milletin kesesine" noktasından çıkarıp "milletin her kazancı, AKP Hükümetinin ve IMF'nin kesesine" noktasına taşıdınız.

Sayın Başkan, biraz, köylüye, işçiye, çiftçiye güven verelim. Biraz, onların geleceğine güvenle bakmasını sağlayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Miçooğulları, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

 

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ayrıca, bundan sonra hepimizin gideceği yer yine bu milletin kendisi. Önüne çıkacağımız, sınav vereceğimiz nokta bu milletin, bu köylünün, bu işçinin kendisi. Hiç kimse, bu ülkenin geleceğiyle ve kendi geleceğiyle ilgili Bush'tan ve ABD'den medet ummasın. Gelin, bu toplumu germeyelim. Eğer bir gelecek umut ediyorsak bunu bu halkımızda arayalım. "2007'de ne olursa olsun Çankaya'ya çıkacağız" sevdasından vazgeçelim.

AHMET YENİ (Samsun) - O işi bitirdik biz.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (Devamla) - Toplumu daha çok germeden, önce kendi hesabımızı verelim. Ortamı germeyelim. Yüzde 35 oyla bu insanların geleceğini ipotek altına almayalım. Ben inanıyorum ki, siz bu anlayışla giderseniz arifeyi görürsünüz; ama, bayrama ulaşamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Ona halkımız karar verecek.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Miçooğulları.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Nail Kamacı…

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grupları adına veya şahsı adına konuşacak milletvekili arkadaşlarımıza konuşmalarını tamamlamaları için sadece 1 dakikalık eksüre vereceğim; mikrofon kendiliğinden kapanacaktır.

Bilgilerinize sunarım.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, neden bu kadar katısınız?!

BAŞKAN - Sayın Kamacı buyurun.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 19 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen konuşmamdan sonra Sayın Bakanın burada konuşmaları vardı; onlara birkaç şey eklemek istiyorum. Biliyorum ki, bu konuda da çok bilgisi vardır; ama, ben bir eksikliği gidermek için burada söz almış bulunuyorum. Aynı zamanda da, Rusya'ya yapılan ihracatın durmasından sonra, Sayın Başbakan geçen gün Antalya'daki açılışlarda "bu konuda hepimizin kabahati var" dedi. Yani, kabahati olanlar olabilir; ama, bence üreticilerde bu konuda hiç kabahatin olmadığını söyleyebilirim; çünkü, bu konudaki en büyük kabahat yürütmenindir. Nasıl yürütme zaman zaman kendilerine göre başarılı oldukları konularda "ben başarılıyım" diyebiliyorsa, bence sorumluluklarını da zaman zaman üstüne alabilmeli; çünkü, yürütmenin kudreti buradan belli olur.

Değerli arkadaşlar, geçen günkü konuşmamda, bu konuşmalarımızın belli noktaya kadar olabileceği ve belli noktadan sonra, imza attığımız uluslararası sözleşmelerin geçerli olduğunu söylemiştim. Sayın Bakanım da, Cenevre'de görüşmelerin devam ettiğini; ama, en son Hong Kong'da bunun sonuçlanacağını söylemişti. Ancak, ben, 1986-1994 dönemi arasında Uruguay'da yapılan toplantılar sonucunda tarımla ilgili alınan kararların bir kısmını burada açıklamak istiyorum.

Uruguay müzakereleri sonunda üzerinde uzlaşmaya varılan önemli konulardan birisi de, tarımın, Dünya Ticaret Örgütü kapsamına alınması olmuştur. Üye ülkeler tarım ürünlerinde pazara girişte, yani, ithalatta uyguladıkları tarifeleri indirecekler. Bu, alınan karardır.

İç üretimdeki destekleri ve ihracatta uyguladıkları teşvikleri azaltacaklardır. Nasıl bugün Türkiye'deki destekleri, buğdayda ve diğerlerinde azaltıyorsak, bu, sadece buranın iradesinden kaynaklanmıyor; bu, 1986'dan 1994'e kadar gelen süreç içerisindeki yapılan uygulamaların sonunda alınan kararlar gereğince oluyor.

Aynı şekilde, bundan, tarım ürünleri üretim ve ticaretindeki iktisadî faaliyetlerin serbest rekabet şartları altında yürütülmesi amaçlanmaktadır. Yani, diyorlar ki: Koruma duvarlarını kaldıracaksınız, tarım ürünlerinin serbest piyasaya girmesi için gümrük duvarlarını indireceksiniz, biz de istediğimiz gibi Türk piyasasına girebileceğiz.

Pazara girişte, yani, ithalattaki tarife oranları da gelişmiş ülkelerde altı yıl içerisinde yüzde 36, gelişme yolundaki ülkelerde on yıl içerisinde yüzde 10 civarında aşağıya doğru indirilecektir. Bu, sizin aldığınız karar değildir, Dünya Ticaret Örgütüne üye olan ülkelerin uygulamak zorunda olduğu şartlardır. Bu şartları uygulayamayacağız deme şansınız hiç yoktur. İndirimde esas alınacak tarife oranları ise, her ülkenin 1986 yılındaki ithalata uyguladığı tarife sistemleri olacaktır. Ticareti bozucu iç desteklerdeki indirim oranları ise, gelişmiş ülkelerde altı yılda yüzde 20, gelişme yolundaki ülkelerde on yılda yüzde 13,3 olacaktır.

İhracat sübvansiyonları, bütçe harcamalarını ve sübvansiyondan yararlanılan ürün miktarlarını azaltma şeklinde uygulanmaktadır. Buna göre, gelişmiş ülkeler, altı yıl içinde, bütçe harcamalarını yüzde 36, sübvansiyondan yararlanılan ürün miktarlarını yüzde 24 oranında azaltacaklardır. Gelişme yolundaki ülkeler ise, sırasıyla, on yılda, yüzde 24 ve yüzde 14 nispetinde azaltacaklardır.

Değerli arkadaşlar, 11 dalda uygulanmakta olan, şu anda taahhüt ettiğimiz bu anlaşmalardan eğitim alanındaki anlaşmayı söyleyeyim. Bu ülkede iki türlü eğitim sistemi var; bir devlet okulları, bir özel sektör okulları var. Diyorlar ki, devlet okullarında bugün devlet profesörün parasını veriyor, okulu yaptırıyor, hademenin parasını veriyor; ama, özel okullarda bütün hepsini biz yapıyoruz. O anlamda, bir öğrenci, devlet okulunda 1 000 000 liraya mal oluyorsa, özel okullarda 10 000 000 liraya mal oluyor. O yüzden, ya siz de öğrenci harçlarını artıracaksınız ya da bize destek vereceksiniz diyorlar. Geçen yıl burada çıkarılmış olan 10 000 öğrencinin özel okullara gönderilmesinin temelinde yatan gerçek budur. Yoksa, öğrencileri daha iyi okullarda okutmak anlamında değildir. O, diğer özel okullara bir teşvik anlamındadır değerli arkadaşlar. Bu, sağlık uygulamalarında da aynı şekildedir; çünkü, siz, devlet olarak hastane yapıyorsunuz, hastanede çalışan doktorlara maaşını veriyorsunuz, hemşirelere parasını veriyorsunuz; ama, özel hastaneler bunları kendi kaynaklarından giderdikleri için, şimdi SKK'lı hastaları özel hastanelere göndermek zorunda kalıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamacı, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

NAİL KAMACI (Devamla) - Bu uygulama sadece size ait değildir. Bunu açıkça söyleyeyim. Geçen günkü konuşmamda da bunu söylemiştim. Yani, bunun karşısında duracak sadece iktidar değildir; hep beraber durabilirsek, bir noktaya varabiliriz, bir amaca ulaşabiliriz dedim. Yani, bunda hiç kimseyi ayrı ayrı suçlamıyorum; ama, gerçek şu ki, bundan sonraki uygulamalar daha da kesin ve kati olacaktır. Dünya Ticaret Örgütü, 2005 yılında, bütün ülkelerdeki -eğer özel sektör varsa- özel sektörlere, başka ülkelerden herhangi birisi gelip, bu ülkede veya başka bir ülkede yatırım yapabilecektir. Bunu durduramazsınız, bunu durdurmaya gücünüz yetmeyecektir; ancak, Hong Kong'da yapılacak olan çalışmalara karşı koyabilirsek, tarımı belki kurtarabiliriz diye düşünüyorum, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamacı.

Madde üzerinde, şahsı adına, Konya Milletvekili Sayın Özkan Öksüz.

Buyurun Sayın Öksüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 19 uncu maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Tarım Sigortaları Kanunuyla, çiftçilerimiz doğal afetler karşısında sahipsiz ve çaresiz kalmaktan kurtulacaklardır. Doğal afetlerden kaynaklanan zararlar, oluşacak tüm imkânlar çerçevesinde karşılanacak, hiçbir iktidar tarafından bugüne kadar el atılmayan bir sorun tarihe karışmış olacaktır.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İnşallah!..

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Arkadaşlar, 58 inci ve 59 uncu hükümetler zamanında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımızca, çiftçilerimizi birhayli ilgilendiren 7 tane kanun şu anda yürürlüğe girmiştir. Bunlardan bazıları; Mera Kanunu, Gıda Kanunu, Üretici Birlikleri Kanunu, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu, organik tarım, at yarışları, ıslahatçı haklarla ilgili kanunlar ve bunlarla birlikte yolda olan, en önemlisi tarım kanunu ve toprak kanunu da, inşallah, en kısa zamanda Meclisimiz tarafından kanunlaştırılacaktır. Çıkarılan bu kanunlar, çıkarılış amaçlarına uygun olarak uygulanmaya başlandı.

Çiftçilerimiz, CHP'li arkadaşlarımızın dediği gibi değil, üretime dönüyor arkadaşlar. Bakın, bir zamanlar "karasabana dönüş" diye başlıklar görürdünüz gazetelerde; ama, şu andaki rakamlara bir bakalım, acaba, karasabana mı dönüş var, traktöre mi dönüş var.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) -Traktörü vadeli alıp peşin satma var!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bakın, daha önce, 2003 yılında 6 300 traktör satılmıştı, 2004 yılında 30 000 traktör satıldı arkadaşlar. Bu gösteriyor ki, artık, çiftçilerimiz tarıma dönüyor ve tarıma katkıda bulunuyor.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Şu anda çiftçi mutlu mu?!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Bakın, elektrik borçlarını yeniden yapılandırdık; birikmiş borçlarını yeniden yapılandırdık. 6 katrilyonu aşan bir destek verildi çiftçilerimize. Kredi faizleri düşürüldü ve bugün, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla, çok düşük faizle, 2,5 katrilyona yakın bir kredi kullandırılmıştır. Ucuz tohumluk dağıtıldı; sertifikalı tohumculuk diyoruz. Ürün bazında verilen destekler çoğaltıldı. Düşünün, buğdaya, arpaya, yulafa destekler verildi. Süt ve besi hayvancılığı desteklendi, 40 000'e yakın inek dağıtıldı ve şu anda, Türkiye'de günlük     1 000 tonun üzerinde süt verimi sağlandı ve bu artış, arz-talep meselesidir arkadaşlar. Şu ana kadar Türkiye'de süt yoktu, şu anda süt bolluğu var ve bu, hükümetin dağıtmış olduğu verimli inekler sayesinde olmuştur.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Şu sütleri satmanın bir yolunu da bulsak iyi olur!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Sertifikalı tohumlukta ve fidanda KDV yüzde 18'den yüzde 1'e indirildi arkadaşlar.

Tarımsal gayri safî millî hâsıla, 2002 yılında 32,9 katrilyonken, 2003 yılında 42,1 katrilyona yükselmiştir. Bunlar büyük rakamlardır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Çiftçinin sorunu bitti mi?.. Çiftçi mutlu mu?..

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - 2001 yılında 40-50 kooperatife destek veriliyordu, şu anda 304 kooperatife destek veriyoruz arkadaşlar. Bu, AK Parti Hükümetinin çiftçiye ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir. Diğer hükümetler zamanında 30-40, şu andaki hükümet 304 kooperatife destek vermektedir.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Onları bir de Kırşehir'de anlat!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Anlatıyoruz, anlatıyoruz.

Hayvansal desteklere gelince: Arkadaşlar, AK Parti Hükümeti geldiğinden beri hayvansal destekleri de vermek istiyorum: 2002 yılında 75 trilyon, 2003 yılında 126 trilyon, 2004 yılında 209 trilyon. 2005 yılında, kooperatiflerle birlikte 900 trilyonluk destek verilecek. Bu, hiçbir hükümet zamanında verilmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öksüz, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - 2004 yılı itibariyle, tarım ürünü ihracatımız 6,4 milyar dolara yükselmiş ve 500 000 000 fazlalık vermiştir. 2002 yılında, özel sektörün tarımsal yatırımı 1,9 iken, 2004 yılında 3,4'e yükselmiştir; yani, özel sektörümüz de, şu anda, AK Parti Hükümeti zamanında tarıma önem veriyor.

Bakın, bir örnek daha vereceğim: Un ihracatında, şu anda, Türkiye, dünyada ikinci sıraya yükselmiştir. Süneyle mücadele edilmiştir. Şu anda buğday ithalatı da durdurulmuştur. Neden; kalite artmıştır. Süneyle mücadeleden dolayı, buğday kalitesinden dolayı şu anda dışarıdan ithalatı da kıstık. Bunların hepsi başarıdır.

HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) - Sayın Öksüz, siz uzayda mı yaşıyorsunuz?!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) - Ülkemizin tarım alanında yeni bir enerjiye, yeni bir heyecana, yeni bir atılım gücüne ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı AK Parti karşılayacaktır. Bunu böyle bilesiniz.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öksüz, teşekkür ederim.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına İzmir Milletvekili Sayın Oğuz Oyan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün, üçüncü haftasına giren bir tartışmayı noktalamak üzere buradayız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ne kadar engellesiniz de çıkacak!

OĞUZ OYAN (Devamla) - Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısı hakkında son maddeyi görüşüyoruz. Bununla ilgili şu tespiti yapmak istiyorum ilk olarak: Bir kere, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısını desteklemek üzere, başından itibaren, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu buradaki tavrını sürdürdü; ama, bu vesileyle hem bu kanunun eksikliklerini gündeme getirdi hem de bu vesileyle tarımın büyüyen sorunlarına dikkati çekti, hükümete uyarı görevini yaptı. Bu son konuşmayla da bunu yapacağız.

Bir kere şunu söylemek isterim: Getirilen tasarıların yarı mamul olarak gelmesi geleneği burada da sürmüştür; 16 maddelik tasarı 20 maddeye çıktı. Belki madde sayısı 4 maddeden ibaret denilebilir artış; fakat, içeriği bütünüyle değiştiren -ya da içeriği önemli ölçüde değiştiren diyeyim- birtakım düzenlemeler getirildi, farklı bir sistem oluşturuldu. Komisyonlarda katkılar yapılması yanlış bir iş değil; ama, hükümetin, komisyonlara bu denli hazırlıksız gelmesi yanlış bir yasama sürecidir ve bunun devam ettiğini görüyoruz.

Tasarıyla, hükümetin teklif ettiği metin ile komisyondan çıkan ve bugün burada tartıştığımız metin arasında, gerek sistemin ana kurumları, birincisinde olmayan bir kurulun ikinci metinde, yani, komisyondan çıkan metinde ortaya çıkmış olması gerek sigorta primleriyle ilgili havuzun oluşturulma biçimi, havuzun kaynak yapısına ilişkin değişiklikler gerekse de şirketin ele alınış biçimi, bir şirket kurulması, kurulan şirketin ayrıntılarıyla, kuruluş esaslarıyla belirtilmesi, ayrıntılandırılması ve yetkilendirilmesi, farklı metinlerle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Bir kere, iki metin arasında ortak bir nokta da var; o da 17 nci madde. Ortak nokta şu: Çok büyük eksiklik burada dile getirildi. Tarım sigortası yaptırmayanlara, bu süreç içinde, en azından, bir geçiş süreci içinde böyle bir sigorta kavramıyla tanışmamış olanlara, hiçbir şekilde, ne mevcut yapıda var olan sistemden yararlanma, yani, tabiî afetlerden zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlardan yararlanma imkânı getiriliyor ne de bu mevcut sigorta sistemi içine girmesine izin veriliyor. Bu 17 nci madde, bu şekliyle, Türkiye'de, çiftçinin korunmasını Allah'a havale eden bir yapıdadır. Bundan sonra, artık, çiftçi, ya piyasa sistemi içine girecektir ya da bütün zararı, ziyanı -devletin hiçbir şekilde el atmadığı biçimde, kendi kaderiyle baş başa kalacak biçimde- yüklenecektir.

Değerli arkadaşlarım, burada getirilen sistemin ana eleştireceğimiz bir başka konusu şudur: Bir kere, tarıma çok düşük destekleme fonlarının ayrıldığı, IMF'nin direktiflerine göre, bunun, millî gelirin yüzde 1'inden fazla olamayacağı tavanının konulduğu bir ortamda, hükümet, bu yüzde 1'i dahi, son iki yıldır iktidar olduğu dönemde, bu üçüncü bütçe yılında kullanamamış; bu, binde 7 oranında kalmıştır; ama, şimdi, öyle anlaşılıyor ki, 2090 sayılı Yasada, mevcut yürürlükteki Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunda yapılan o güdük yardımların bile gerisine düşen bir devlet desteği söz konusu olabilecektir. 2005 bütçesi için, bu kanun için ayrılan kaynak 30 trilyon liradır ya da Yeni Türk Lirasıyla 30 000 000 YTL'dir. 2004'te yapılan o eksik ödemelerin bile 50 trilyon düzeyinde olduğunu dikkate alırsak, 2004'te tespit edilen hasarların 290 trilyon düzeyinde olduğunu gözönüne alırsak, bu, 30 trilyonluk miktarın ne kadar yetersiz olduğunu; yani, aslında, âdeta, dostlar alışverişte görsün, biz, işte devlet yardımı da yapıyoruz anlayışından ibaret olduğunu bize gösterir.

Bu, bize başka bir soruyu sorduruyor: Bu tasarıyla, bu çıkacak yasayla, acaba, hükümetin bir niyeti tasarruf mu yapmak; yani, tarıma dönük yaptığı o güdük afet fonlarıyla, bir, tasarruf yapmak, iki, bu konuda kendi üzerine gelen eleştirilerden kurtulmak, biz, bu işi piyasaya bıraktık, sigortaya girin zararınızı oradan karşılayın mı demek?..

Tabiî, bir başka niyeti de söyleyebiliriz; o da, malî piyasalara, İMKB'ye vesaire yeni bir fon oluşturmak. Böylece, piyasaya, malî sisteme akan yeni bir çeşme, bu havuz, aynı zamanda malî sisteme akan bir çeşme de olacak, bunu yaratmak.

Bunun ötesindeki amaçlar, gerçek anlamda sosyal ve tarımsal kalkınmayla ilgili amaçlar olması için bütçeden ayrılacak ödeneğin 300-400 trilyon liranın altında olmaması gerekirdi. Bakınız, bugün bütçeden tarıma ayırdığımız kaynak 3,5 katrilyon lira dolayında. Bu 3,5 katrilyon, dediğim gibi, binde 7 dolayında bir miktar ediyor. Bunun, hiç olmazsa yüzde 10'unu tarım sigortasına ayırmadığınız takdirde; yani, 350 trilyonluk bir miktarı öngörmediğiniz takdirde, tarımı, yine, doğal afetlere, her türlü olağanüstü iklim koşullarına bırakıyorsunuz demektir; yani, çiftçiyi, afetler karşısında tamamen sahipsiz, tamamen kendi kaderiyle baş başa bırakıyorsunuz demektir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, 2004 yılında tarımda 2 katrilyon mertebesi bir zarar oluşmuştur. Bunun 290 trilyonluk bir tespiti var. Bu 290 trilyonluk tespit, aslında, 2090 sayılı Yasanın bu tür afetlerde yüzde 40 barajı getirmesi ve çiftçinin toplam varlığının yüzde 40'ını kaybetme koşulunu koymasındandır. Buna rağmen biz bu zararı karşılayamadık.

Şimdi, şunu sormak istiyorum: Getirilen bu sistemde, çiftçi gerçekten tazmin mi edilecek doğal afetler karşısında, yoksa, çiftçiye, biz, burada göstermelik bir sigorta sistemini getirerek, onu tamamen kendi kaderiyle ve piyasa sistemi içinde boğulmaya mı terk edeceğiz?

Değerli arkadaşlarım, buraya getirilen "şirket" kavramını da eleştirmek lazım. Kuşkusuz, bu iş sigorta şirketleri tarafından yapılıyor; ama, bugün, Türkiye'de 62 sigorta şirketinden sadece 9 tanesi tarımsal sigorta yapıyor. Bunlardan özellikle 2 tanesi daha fazla işin içinde. Bunlardan 1 tanesi, Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin ortak olduğu Başak Sigorta, öbürü de tarım kredi kooperatiflerinin elindeki sigorta şirketi. Bu iki sigorta şirketi dışındakiler son derece sembolik olduğu gibi, bunların tümünün tarım içinde yaptığı sigorta da son derece semboliktir; yani, dolu sigortasının Türkiye'de toplam sigortaya oranla baktığımızda binde 1 olduğunu, hayvanda binde 5 oranlarında sigortalandığını görüyoruz. Bunlar çok düşük oranlardır. Şimdi bu düşük oranları acaba ne kadar artırabileceğiz? Bir geçiş dönemi sürecinde, hiç olmazsa, devlet, bu sigorta sistemi yerleşene kadar 17 nci madde hükmünden vazgeçip, 2090 sayılı Yasanın iyileştirilerek sistem içinde kalmasını belli bir dönem için -belki bir beş yıl için- niye öngörmedi? Bu soruları buradan sormak istiyoruz.

İkinci bir nokta; devletin prim sistemine katkısı, gelişmiş ülkelerde sizin burada öngördüğünüzün çok üzerindedir; yani, bu, Amerika'da yüzde 50, Fransa'da yüzde 70, Japonya'da yüzde 75, Almanya'da yüzde 65 oranlarındadır. Eğer, Türkiye, hiç olmazsa bir yüzde 50 oranında; yani, çiftçinin prim harcamasının yarısını karşılamak üzere sisteme girmezse, küçük çiftçilerde çok daha yüksek oranlarda, yüzde 100'e yakın oranlarda, belli bir dönem için yüzde 100'ün altında olmamak koşuluyla girmezse, bu sistemin yürümesi, bu sistemin yaşaması mümkün değildir, ölü doğmuş bir yapı oluşturursunuz. Aslında, tabiî, üzerinizdeki yükü atmış oluyorsunuz. Yani, bundan sonra, artık, devlete hiçbir şey yöneltmeyin, şikâyet yöneltmeyin, piyasa bu işi çözecek demekten ibaret bir çözümdür.

Tarımın, gelişmiş ülkelerde bile, piyasa sisteminin çok gelişmiş olduğu gelişmiş ülkelerde bile, tarıma desteklerin çok yüksek oranlarda olduğu gelişmiş ülkelerde bile, tarımsal sigortaya devletin katkısı bu kadar yüksek düzeylerdeyken, Türkiye'de, tarımın sigortalanmasını piyasaya tamamen bırakmak, aslında, çiftçiyi -tekrar söylüyorum- kendi kaderiyle baş başa bırakmaktır, Allah'a emanet etmektir.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, bu tasarı dolayısıyla, bizim buradaki eleştirilerimizin dikkate alınmış olması gerekirdi; ama, ne yazık ki, son maddeye geldik, bu maddede dahi, bu sorunları çözemedik.

Kaldı ki, Türkiye'de, şirket eliyle bu işlerin yönetilmesinin, şöyle, çok önemli bir sakıncası olabilecektir: Şirketler, afetlerin az olduğu, düşük olduğu yılda, bunu kendi kârlarına ya da burada kurulan şirket ve ona ortak olan sigorta şirketleri, sonuç olarak, bunu, kendi kârları içinde göreceklerdir. Oysa, bunu, bir kooperatif şirket olarak kurma durumunda, buradaki bir yılın kazancının, kârının öbür yıla aktarılması üzerinden, sigorta fonunun, havuzun, çok daha büyük noktaya getirilmesi, çok daha anlamlı noktalara getirilmesi ve büyük afet yıllarında çiftçiye geri dönüşün çok daha anlamlı ölçeklere getirilmesi mümkün olabilirdi.

Şimdi, bu tasarının, ayrıca, bir tarım reformu uygulama projesi unsuru olduğunu da söylemek istiyorum: Yani, burada, 2000 yılından itibaren, IMF ve Dünya Bankasının çizdiği politika doğrultusunda yapılan bir uygulamadan ibaret. Bu uygulamanın sosyal içeriğe kavuşması, IMF ve Dünya Bankası yörüngesinden kurtarılmasıyla mümkün olabilirdi. Oysa, sizin anlayışınız, tamamen bu politikalar doğrultusunda, burada, bir tasarı getirmekten ibaret.

Değerli arkadaşlarım, tarıma binde 7 oranında, millî gelirin binde 7'si oranında bir destek veriliyor. Bu desteklerin içeriğinde bazı değişiklikler yaparak, bazı desteklerin... Burada, biraz önce Sayın Bakanın değindiği gibi "pamuk priminde önemli hamle yaptık" diyorsunuz. Mazotta bir vaat var, ne olacağı belli değil. Pamuk priminde de, daha, ödemeler ne oldu, ne olacak, ne zaman ödenecek, geçen senenin primi ne zaman ödenecek, bu yılın primi ne olacak, bütün bunlar belirsiz; yani, üretici, hangi üretimi yapacak, neyi seçecek, bunları bilmiyor. Eğer, Ege Bölgesinde, pamukta üretim sahaları 200 000 hektardan 90 000 hektara düştüyse, bütün bunların arkasında, bu pamuk primlerindeki düşük düzeyler, gecikmeli ödemeler ve belirsizlikler rol oynamaktadır. Oysa, siz, bunlarla ilgili hiçbir gelişme yapmıyorsunuz. Yaptığınız şey şudur: Doğrudan gelir desteğinin bileşimiyle oynuyorsunuz, doğrudan gelir desteğinin toplam içindeki payını yüzde 70-80'lerden yüzde 45'lere düşürmeyi planlıyorsunuz, bunun ötesinde, işte, birtakım destekleri de o kesintilerden ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz.

Daha önce yaptınız, doğrudan gelir desteğinin dönüm başına miktarını sabit tutarak, bunun üzerinden, geçtiğimiz 2003 yılında, mazota bir destek verdiniz. Şimdiki mazot desteği de acaba böyle mi olacak? Bu soruyu sormamız lazım; çünkü, doğrudan gelir desteği, ilk defa sizin hükümetiniz döneminde, iki yıla yayılarak ödenmek durumunda; yani, 2004 yılının destekleri 2005 yılında ve 2006 yılında ödenmek üzere planlandı; dönüm başına 16 000 000  liranın 10 000 000'u bu yıl, 6 000 000'u herhalde gelecek yıl. Onu da, herhalde, şimdi, bir mazot desteği altında… Yani, çiftçiye, zaten kendi hakkı olan bir şeyi, yeni bir hak veriyormuş gibi pazarlama anlayışı! Bu, herhalde, tüccar siyaset anlayışının izleridir; ama, çiftçinin bütün bunlardan tatmin olması, bir üretim planlaması yapması ve gerçekten ayakları üzerinde durması mümkün olamamaktadır. Bunu, herhalde, kendiniz de, çiftçinin arasına katıldığınızda, katılma cesareti bulduğunuzda görüyorsunuzdur.

Değerli arkadaşlarım, bu dönemde, sigorta, koşulların daha kötüye gitmesini önlemek için bir güvencedir. Aslında, çiftçinin en büyük sigortası, piyasa sisteminin sömürüsüne karşı kooperatif örgütlenmedir. Oysa, Türkiye'de, kooperatif örgütlenmede ciddî gerilemeler var. Sizin söylediğiniz kooperatifleşme rakamları; yani, şu kadar kooperatif yerine -burada arkadaşım söyledi- şu kadar, 50 yerine 300 kooperatif; bunlar çok anlamsız rakamlar. Yani, kaç tane kooperatif sayısı değil; toplam kooperatiflerin işlem hacmi içinde sizin desteğinizin payı nedir? Bunlar önemlidir. Kooperatif örgütlenme, nasıl piyasa sisteminin, nasıl kapitalizmin sömürüsüne karşı bir savunma mekanizmasıysa, aslında, sigorta sisteminin, tarım ürünleri sigorta sisteminde böyle bir anlamı olabilirdi; ancak, sizin getirdiğiniz sistem, ne yazık ki, bu anlamı taşımıyor. O nedenle de, biz, bu tasarıyı destekliyoruz; ama, bu tasarıyı, ne yazık ki, gönülsüz destekliyoruz; çünkü, bu tasarı, gerçekten, çiftçiye, umduğunu ve sizin vaat ettiğiniz ve çiftçinin de beklediği değişiklikleri getirmemektedir. Bu nedenle, herhalde, önümüzdeki dönemde, tekrar çiftçinin şikâyetlerine konu olacaktır.

İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.

Madde üzerinde, şahsı adına, Ordu Milletvekili  Cemal Uysal.

Sayın Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Uysal, süreniz 5 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 20 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, yaklaşık yirmibeş sene evvel, çiftçilerin sigortasıyla ilgili; yani, Bağ-Kura dahil edilmesiyle ilgili kanunun hazırlanmasında bulunmuştum. Şimdi de, parlamenter olarak, çiftçilerin ürünlerinin sigortasıyla ilgili olarak, burada, Parlamentoda, bir milletvekili olarak bu çok önemli kanunu tartışmaktan da çok mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum.

Çok değerli milletvekilleri, gerçekten de çok önemli bir kanunu tartışıyoruz ve sonuna da geldik. Bu bir sigorta sistemidir, sigorta rejimidir. Sigorta, esasında, bireysel risklerin, bireysel tehlikelerin kolektif bir sistem içerisinde giderilmesi esasına dayanmaktadır.

Bu kanuna baktığımız zaman, esasında özel sigorta rejimine göre dizayn edilmiş bir kanun; ama, devletin yüzde 50'nin üzerinde katkısıyla, adeta, bir sosyal güvenlik kanunu mahiyetinde bir kanundur. Tabiî, tarımın özelliğinden dolayı da, hazırlanması sırasında Plan ve Bütçe Komisyonunda -ben altkomisyonda da bulundum- bu kanunla ilgili olarak -Türkiye'de ilk defa yapılan bir kanun- çok ciddî çalışmalar yapıldı ve bu kanun biraz sonra yürürlüğe girecek.

Tarımın dünyada ve Türkiye'de çok büyük önemi var. Yani, millî gelir içerisindeki payı çok düşmüş olmasına rağmen tarım çok özelliği olan bir üretim tarzı. Başka bir üretim alanında, bir sanayide veya herhangi bir işyerinde işveren iflas ettiği zaman, malının fiyatı düştüğü zaman devlete müracaat etmez, dükkânını kapatır geçer gider veya malının fiyatı düştüğü zaman onu gelip devlete şikâyet etmez; ama, bütün dünyada ve Türkiye'de, ürün fiyatları düştüğü zaman veya ürün bol olduğu zaman veya zarar olduğu zaman devletin tarıma yardım etmesi, destek vermesi gerekir ve Türkiye'de de bu destek yapılmaktadır.

Bakın, yılbaşındaki programda olmamasına rağmen -Sayın Başbakanımız da açıkladılar- mazot desteği, gübre desteği ve bunun yanında da… Türkiye'de aşağı yukarı 30-35 milyon ton tahıl üretiliyor. Bunun 20 000 000 tonu piyasaya çıkıyor. Bunun için de kilo başına 30 000 lira destek veriliyor. Türkiye'de özel sektöre, sanayie veya Toprak Mahsulleri Ofisine verilecek olan 20 000 000 ton ürün için bu desteğin yapılacağını düşündüğümüz zaman, gerçekten de bunun çok büyük rakamlara ulaşacağını kolayca hesaplayabiliriz.

Çok değerli milletvekilleri, tarım geriye mi gitti?.. Bakın, biz iktidara geldiğimiz zaman, 2002 yılında gayri safî millî hâsıla 180 milyar dolardı. Tarımın millî gelir içerisindeki payı yüzde 12'ydi; yani, aşağı yukarı tarımın cirosu 21 milyar dolardı. Şu anda millî gelir 300 milyar dolar. Tarımın millî gelirdeki payı yüzde 11. Tarımın cirosu 33 milyar dolar; yani, 21 milyar dolardan 33 milyar dolara çıkmış.

Biz, tarım ürünleriyle ilgili olarak veya çiftçilerle ilgili olarak, hep gelir yönünü telaffuz ediyoruz, harcama yönünü telaffuz etmiyoruz. Bir kişinin -ister çiftçi olsun, ister memur olsun- gelirini belirleyen, hayat seviyesini belirleyen iki faktör vardır; birisi, geliri artacak, ikincisi de bu gelirin harcama safhasıdır. Gelirin harcama safhası enflasyonla ilgilidir. Bakın, çiftçiler, ürününü bir günde satar; getirir, buğdayını, fındığını bir günde satar ve oniki ay onunla geçinir. Eğer enflasyonu kontrol altında bulunduramıyorsanız, enflasyonu düşüremiyorsanız, bugün sattığı ürününden almış olduğu parasının satın alma gücü  -beş ay sonra, on ay sonra- onikinci ayın sonunda iyice düşer, refah seviyesi düşer.

Biz iktidara geldiğimiz zaman yüzde 40'larda olan enflasyon, şu anda yüzde 10'un altına düştü. Bundan çiftçimizin istifade etmemesi mümkün değil.

Tabiî, biz, tarımı konuşurken, hep çiftçilerimizin gelirlerinden bahsediyoruz. Bugün, çiftçilerimiz, dargelirli bir gruptur; ama, çiftçimizin üretmiş olduğu ürünleri, özellikle tahılı, şehir merkezlerinde tüketen çok dargelirli vatandaşımız vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uysal, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Devamla) - Bu vatandaşlarımız, halk ekmek satış büfelerinin önünde kuyruklar oluşturmaktadırlar. Bunu da düşünmek zorundayız, bunları da düşünmek zorundayız; ki, tarım ürünlerinin en kritik noktası buradadır. Dargelirli çiftçi satıcılar ile dargelirli tüketiciler arasında bir menfaatı optimize edecek, dengeleyecek bir fiyat yapısının oluşması lazım. İşte bu fiyatın, yani çiftçilere verilmiş olan tahıl fiyatlarının tüketiciye yansımaması için yapılmaktadır 30 000 lira destek. Ama, şimdiye kadar, otuz kırk yıldan beri Türkiye'de uygulanmış olan tabanfiyatı ve destekleme fiyatı politikası, hiçbir zaman tarıma fayda getirmemiştir; işte, fındık ortada, pamuk ortada; fındıkta üretim fazlası var, pamukta üretim azlığı var. Bu ürünler, otuz yıldan beri, hem tabanfiyatlarıyla hem destek alımlarıyla desteklendi; ama, hiçbir yere varılamadı. İnşallah, bundan sonra, hükümetimizin uygulamakta olduğu yapısal dönüşümü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL UYSAL (Devamla) - …gerçekleştirecek fiyatlar bakımından Türkiye'de tarım da yörüngesine oturacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uysal, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Buyurun Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakanıma, kanun tasarısının yürürlük maddesine girerken ve kanunlaşmak üzere bir kanunun çok önemli bir boyutuyla ilgili bir soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, tabiî ki, tarım sigortaları kanunu gerçekten çok önemli ve düzgün hazırlanmış bir kanun tasarısı; fakat, 16 ncı maddeyle ilgili, Eyüp Fatsa ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyle, bu kanun tasarısının felsefesi, amacı sanki ortadan kalkmış bir görüntü içerisinde. Devlet güvencesi varken, oluşacak olan hasarlara ilişkin devlet güvencesi varken, önergeyle, sanki bu devlet güvencesi ortadan kaldırılmış ve bu noktada, çiftçinin veya tarım sigortası yaptıracak olan insanımızın kafasında çeşitli soru işaretleri belirmiştir.

Bu, 16 ncı maddedeki verilen önerge, kanunun felsefesi, ruhu, amacına ne getiriyor, ne götürüyor; kısa bir açıklama sizden talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Sayın Işık…

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de vasıtanızla Sayın Bakana şunu sormak istiyorum:

Sayın Bakanım, dört temel konuda, yani, kamu yönetimi reformu, sosyal politikalar, ekonomik dönüşüm politikaları, demokratikleşme ve hukuk reformu konusunda acil eylem planında bir aylık, üç aylık, altı aylık, bir yıllık, iki yıllık ve iki yıl üzerinde devam eden süreçte 205 faaliyetten 150'si hayata geçmiş bulunmakta. Tarım sektöründe bu süreç içerisindeki acil eylem planında bulunan faaliyetlerin hayata geçme oranı hakkında bilgi almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Eraslan'ın sorusuyla başlamak istiyorum. Haddizatında, ben, kendisine özel olarak da bu konuyu merakını gidermek açısından izah etmiştim; ama, bir kere daha izninizle açıklamaya çalışayım. Öncelikle, 16 ncı maddeyle ilgili olarak Sayın Eraslan'ın belirttiği kaygıya katılmak mümkün değil; yani, bu konuda bir kaygı duyması gerekmiyor; çünkü, burada, ne kanunun amacı ne ruhu ne bedeni, herhangi bir yeri bununla zedelenmiş değildir. Burada, getirilen, 16 ncı maddeyle ilgili olarak getirilen önergede hasar fazlası destek kalkmış değildir. Sadece, Bakanlar Kurulu bunun oranını belirliyor. Getirilen değişiklik, önergeyle sağlanan değişiklik budur. Burada, tabiî, esneme, aslında, iyi niyetli olarak ve küçük ölçekli veya küçük çiftçi dediğimiz kesimin avantajına kullanılabilecek, onun lehine değerlendirilebilecek bir imkândır; yani, Bakanlar Kurulu gerek gördüğü takdirde, bunu, yüzde 90 oranında da, bu prim desteğini veya hasar fazlası şey desteği sağlayabilecektir. Bu konuda ben bununla iktifa ediyorum. Eğer, daha fazla detay gerekiyorsa uzunca onu ayrıca tartışabiliriz. Sayın Işık'ın sorusuna da bir miktar… Çünkü, o da çok ayrıntılı sorular soruyor çok ayrıntılı cevaplar gerektiren; ama, ben, izninizle, ona da bir miktar cevap vereyim.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Çanak sorular!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Acil eylem planımızda Organik Tarım Kanunu vardı; bu, Yüce Meclisin takdiriyle geçti.

Yine, Tohumculuk Kanunu vardı. Tohumculuk Kanunu da Genel Kurulun gündeminde; yani, burada, Yüce Meclisin görüşmesini ve takdirini bekliyor.

Tarım Çerçeve Kanunu şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde.

Tarımsal Üretici Birlikleri Yasası vardı; bu, çıkarıldı.

Yine, çiftçilerin örgütlenmesini kolaylaştıracak, onun önünü açacak, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Kanunu vardı; bu, çıktı.

Organik tarım, acil eylem planımızda ve hükümet programımızda yer alan önemli bir kanundu. Türkiye'de bu konuyla ilgili çok basit, sınırlı bir yönetmelik vardı sadece; bunda da kanun çıkarıldı.

Türkiye'de, özellikle tohumculukla ilgili temel bir patent kanunu niteliğinde bir düzenlemeye ihtiyaç vardı. Biz, buna, Islahçı Hakları Kanunu diyoruz. Bu kanun da yine planımızda yer almaktaydı. Burada, Yüce Meclisin takdiriyle kanunlaştı, çıktı.

Gıda Kanunu, keza onunla ilgili düzenleme burada vardı ve Gıda Kanunu da çıktı.

Şimdi, burada, acil eylem planında yer alan hayvancılıkla ilgili birçok hususlar uygulamaya kondu. Mesela, 5 000 000 hektar alanda meralarda tespit ve tahdit işlemleri tamamlandı. Halihazırda, yılda 750 000 hektar alanda mera ıslahı yapılıyor ki, meralar, hayvancılığın en önemli girdisini sağlayacak yem açısından son derecede önemli.

Yine, çevreyi ve ekosistemi korumak amacıyla erozyonla mücadele sürekli bir faaliyet halinde acil eylem planında yer alıyor.

Hayvancılığın geliştirilmesi, acil eylem planında bahsedilen bir husustu. Bu konuyla ilgili destekler artırıldı. Bu gerçekleşti. Burada, 2004 yılında hayvancılığa ayrılan destek miktarı 200 trilyon lirayken, bu, 2005 yılında 622 trilyon liraya çıkarıldı.

Bunun dışında, hayvancılıkla ilgili birtakım başka projeler de uygulamaya kondu. Bunlardan bir tanesi, progeny testing veya döl kontrolü dediğimiz bir kanundur; bir tanesi, hayvanların soy kütüğü uygulamasıdır; bir tanesi, çok önemli ıslah aracı olan, hayvanlarda sunî tohumlamanın geliştirilmesi, yaygınlaştırılmasıdır. Bu da destek kapsamına alındı; şu anda bu faaliyet de desteklenmektedir.

Bunun dışında, yine gerek hayvanlarda gerek bitkilerde çok önemli ıslah faaliyetleri yapılmaktadır.

Acil eylem planının tarımla ilgili kısmının çok büyük bir kısmı bitmiş, tamamlanmış durumdadır; kalanların da önemli bir kısmı Meclisimizin gündemindedir. Bunlardan bir tanesi, Toprak Koruma Kanunudur. Toprak Koruma Kanunu da bu hafta içerisinde Yüce Meclisin, Genel Kurulun gündeminde görüşülecekler arasındadır.

Bunun dışında, yine birkaç tane daha kanun tasarısı var; hükümette bekliyor ve bunlar da günü gelince çıkacak. Bu şekilde, acil eylem planında öngörülen bütün hususlar zamanında tamamlanmış olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Koç, sorunuzu çok kısa olarak sorarsanız… Sayın Bakan, herhalde, size, süre yetmeyeceği için, yazılı cevap verecektir.

Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim.

Ben, sadece bir ufak hatırlatma yapmak için söz aldım Sayın Başkanım; teşekkür ediyorum.

Tarım Ürünleri Sigortası Kanunu yasalaşıyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da, çeşitli konulardaki tarımla ilgili görüşlerimizi ifade ederek, bu yasaya desteğimizi açıkladık; ama, ben, bir hakkı da teslim etmek istiyorum müsaade ederseniz. Bu kanunu hazırlayan, esas mimarı olan eski Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'ye de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bir kere daha teşekkür ediyoruz.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, tasarının tümünü açık oylamaya tabi tutmadan önce, iki arkadaşıma, birisine lehte, birisine aleyhte söz vereceğim.

Aleyhte, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan?.. Yok.

Lehte, İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok mutluyum, Türk çiftçisinin, çiftçimizin altmışbeş yıllık rüyası, bugün, inşallah, biraz sonra tasarının tümü oylanarak hayata geçirilmiş olacak; çünkü, tarım sigortalarıyla ilgili ilk çalışma, 1930 yılında, Atatürk zamanında yapılmış; ama, ne hikmetse, sadece birileri konuşmuş ve sonuç, bugün, AK Parti İktidarına nasip oldu. Onun için mutluyum. Onun için, AK Parti İktidarı, Grubumuz adına, hepinizi kutluyorum. Türk çiftçisine, sanıyorum ki, 2005 yılında hiçbir şey yapmasak bile, tarım sigortası yasasını çıkarmakla, Türk çiftçisinin altmışbeş yıllık rüyasını gerçekleştirdiğimiz için bundan daha büyük hizmet olamaz.

Bugüne kadar Türk çiftçisine birçok hizmet yaptık; ancak, unutmayalım ki, tarım sigortası yasasıyla, Türk çiftçisinin bundan sonraki hayatına önemli değişiklikler getiriyoruz ve getirilen en önemli değişikliklerden biri, artık, Türk çiftçisi kendi geleceğini kendi teminat altına alacak bir sistem içerisinde çalışacaktır. Bugüne kadar, sadece çok kısa, belirli konularda teminat verilirken, çiftçimizin tüm ihtiyacı, kuraklıktan dona kadar her konuda ona sigorta güvencesi getirilmektedir. Ayrıca, sigortacılığın gelişmesinde de büyük bir hizmeti olacaktır bu sistemin.

Tarım sigortası, Türk çiftçisi için bir teşvik tedbiridir unutmayalım ki ve bu teşvik tedbiri de, devlet üç noktada, sigorta primini sübvanse ederek, hasarlarını sübvanse ederek ve sigorta için gerekli olan reasürans teminatını sübvanse ederek Türk çiftçisine hizmet vermektedir.

Evet, bu tasarıyla, ayrıca, tarım konusunda onbinlerce çalışan, bugün, ziraat mühendisinden veterinere kadar, birçok insana da yeni iş kapısı açılmış olacaktır.

Bu tasarının hazırlanmasında, buraya gelmesinde, ülkemizin hizmetine, çiftçimizin hizmetine sunulmasındaki gayretlerinden dolayı eski Tarım Bakanımız Sami Güçlü Beye önce teşekkür ediyorum; çünkü, çok gayretini gördük, kendisinden Allah razı olsun; sanıyorum ki, bu hizmetini bu millet unutmayacaktır. Ayrıca, bu hizmeti kaldığı yerden tutup aynı hızla devam ettiren yeni Tarım Bakanımız Mehdi Eker Beye de teşekkür ediyorum; çünkü, o da aynı şekilde bu tasarının peşine düştü. Tarım Bakanlığımıza teşekkür ediyorum, hizmeti geçen herkese teşekkür ediyorum.

Ayrıca, şunu da söylemek istiyorum: Bir sigortacı olarak, bir çiftçi çocuğu olarak, böyle bir tasarının hazırlanmasında rolüm olduğu için de Allah'a şükrediyorum. Bu millete, çiftçimize hayırlı uğurlu olması dileğiyle, hepinize saygılar ve sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Büyükkaya.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını taşıyan oy pusulasını 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının oylama neticesini arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı                                : 280

Kabul                                : 279

Ret                                 :     1 (x)

                 

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çok önemli bir kanun tasarısını oylarınızla, desteğinizle yasalaştırmış bulunuyoruz. Çiftçilerimize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ederken, Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker Bey, sizlere kısa bir teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, artık, Türk çiftçisinin bir Tarım Sigortası Kanunu var ve bu, sizlerin çok değerli katkılarıyla, sizlerin oylarıyla gerçekleşti; ben, hepinize teşekkür ediyorum.

Tarım, bu süre zarfında sık sık dile getirildiği gibi, tabiat şartlarına bağlı, bütün risklere açık bir üretim faaliyetidir ve bunun içindir ki, dünyanın gelişmiş-gelişmemiş bütün ülkelerinde tarım desteklenmektedir. Bu desteklemenin en önemli araçlarından bir tanesi de sigorta uygulamasıdır; ama, maalesef, bizimki, bugüne kadar kaldı, bugüne kadar gecikti; hayırlısı olsun. İnşallah, bundan sonra, bu Kanunla, üreticilerimiz, belirlenecek olan afetlere, önceden düşünülecek, kararlaştırılacak ve umarız ki, hiç karşılaşılmayacak afetlere karşı, risklere karşı sigortalanmış olacaklar.

Tabiî, muhalefet partimize de teşekkür ediyoruz. Bu Kanun, burada, benim ikibuçuk yıllık parlamenterlik hayatımda gördüğüm en uzun süren, yani hacmine kıyasla, 19-20 maddelik bir kanun olmasına rağmen, üç dört birleşimlik yoğun müzakereyle geçti. İnşallah, böylesi hayırlıdır. Muhalefet partisine de, katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Onlar, tabiî, bu vesileyle, konuyla ilgili olmasa bile, tarım sektörüyle ilgili düşüncelerini de seçmenlerine anlatma fırsatı, imkânı buldular, onların bir kısmını biz cevaplandırdık, bir kısmı yazılı olarak cevaplandırılacak. Ben, kendilerine de teşekkür ediyorum.

Bu arada, teşekkür etmem gereken bir kişi daha var; benim selefim, değerli arkadaşımız, milletvekilimiz, Tarım ve Köyişleri eski Bakanımız Sami Güçlü Beye, bu Kanunun hazırlanması esnasında yaptığı çalışmalardan, katkılardan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Emeği geçen gerek Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu üyelerine gerek Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine gerekse bürokratik olarak buna katkı sağlayan diğer arkadaşlarımıza; yine, sigortacılık deneyimi sebebiyle, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Alattin Büyükkaya'ya da özel olarak, ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Bu Kanunun Türk çiftçisine, Türk üreticisine ve Türk Milletine, hepimize hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

Hakikaten, bu Kanunun hazırlanmasında büyük gayret sarf eden Tarım ve Köyişleri eski Bakanımız Sayın Sami Güçlü'ye, biz de, buradan, Başkanlık Divanı olarak teşekkür ediyoruz. Yine, neticelendiren Tarım ve Köyişleri yeni Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker ile gruplar ve şahıslar adına konuşmalarıyla bu Kanunun çıkarılmasına katkı sağlayan bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ve şükranlarımı sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 21.28

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.35

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

3 üncü sırada yer alan, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/395, 2/341, 2/396) (S. Sayısı: 837) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 837 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik, AK Parti Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve şahsı adına Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'e aittir.

Sayın Melik, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Melik, süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi ve bu sorunun çözümünü merakla bekleyen Halfeti halkını saygılarımla selamlıyorum.

                         

(x) 837 S. Sayılı Basmayazı tutanağına eklidir.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz yasa teklifi, belki sizler için ve televizyonda bizleri izleyen vatandaşlarımız için, bir ilçedeki basit bir idarî düzenlemeyi gerçekleştireceğimiz sıradan bir oylama gibi görülebilir; ama, Halfeti halkı için, yıllardır yaşadıkları sorunları kökten çözecek ve yeniden umutlanmalarının başlangıcı olacak bir karardır.

Bildiğiniz gibi, GAP Projesi kapsamında Fırat Nehri üzerinde inşa edilen son 2 barajdan biri olan Birecik Barajının göl aynası, Şanlıurfa'nın Fırat kenarındaki 2 ilçesinden biri olan Halfeti İlçe Merkezinin yaklaşık beşte 2'siyle, 100 hanelik Kavaklıca Köyü ile Magnam Mezraını ve Gözeli Köyünün tamamı ile ve Savaşan Köyünün yüzde 80'ini sular altında bırakmıştı.

Evleri sular altında kalan bu insanların mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla, Halfeti-Birecik arasındaki, Halfeti İlçe Merkezine 8,5 kilometre mesafedeki Karaotlak Köyü sınırları içinde, ancak, tapulama dışındaki 3 559 dekarlık alan yeni yerleşim alanı olarak tespit edilmişti. Bu alana, Dünya Bankasından sağlanacak krediyle, hak sahiplerine verilmek üzere, 2 000 konut yaptırılması yönünde karar verilmiş; fakat, kredide yaşanan sorunlardan dolayı, sadece 220 konut, ilköğretim okulu, sağlıkocağı ve lojmanı ile 19 işyerinden oluşan sosyal konutlar, Başbakanlık Acil Destek Fonu olanaklarıyla 1999 yılı mayıs ayında yapılmaya başlanmış ve 2000 yılı haziranında da tamamlanmıştır. Şanlıurfa Valiliğinin belirlediği kriterler çerçevesinde de 197 konut dağıtılmış, geriye kalan 23 konut ise, şehirde yaşama talebinde bulunan Savaşan, Gözeli, Kavaklıca Köylerindeki hak sahipleri ile memurlara lojman olarak kiralama suretiyle verilmiştir.

Ancak, Çekem Mahallesinin tamamı sular altında kalmadığı için, sadece evleri sular altında kalanlar yeni yerleşim yerine nakledilerek, konut dağıtılmış, geriye kalan 30 aile, konut yetersizliği nedeniyle, oldukları yerde bırakılmışlardır. Bu 30 ailenin evleri yıkılmamış, sular altında kalmamış; ama, Çekem Mahallesi, âdeta, bir ada haline gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu 30 ailenin, biraz önce de söylediğim gibi, evleri sular altında kalmamıştır; ama, Çekemlilerin, Çekem Mahallesinde oturanların okulları, camileri yıkılmış, su, yol ve telefon gibi altyapıları tamamen tahrip olmuş, burası küçük bir ada halini almıştır. Köyde yaşayan ailelerin çocukları, önceleri, Halfeti'deki okullarına valiliğin sağladığı tekneyle gidip gelmişler; fakat, sonradan bu da kaldırılmış ve aileler, çocuklarını başka yerlerdeki yakınlarının yanlarına göndermek zorunda kalmışlardır. Bu nedenle, Toplu Konut İdaresi tarafından Yeni Halfeti'de şu anda inşaatı devam eden ve yakında biteceği umulan 158 adet konutun dağıtımında öncelik Çekem Mahallesinde yaşayan 30 aileye verilmelidir ki, bu aileler, artık, evlerinin içinde yılanlarla savaşmaktan kurtulsunlar.

Değerli milletvekilleri, çok geniş bir coğrafyaya sahip olan ülkemizde, il bazında da ilçeler arasında yatırım olanakları birbirinden farklılık arz etmektedir. Halfeti İlçemiz ve köyleri, GAP Projesinin merkezi sayılan ve bu proje kapsamında sulanabilir arazilerinin yarısının bulunduğu Şanlıurfa'ya bağlıdır; ama, Halfeti İlçemizde sulanabilir arazi hemen hemen yok gibidir. İlçenin ekonomisi genel olarak fıstık yetiştiriciliği ile Avrupa Birliği ülkelerinde çalışan Halfetili işçilerin gönderdikleri paralarla ayakta durabilmektedir.

Halfeti'nin ekonomik gelişiminin sağlanabilmesi açısından yöreye uygun meyve yetiştiriciliğinin yanı sıra, en önemli ayağı turizm olarak belirlenmeli ve ilçe, turizm teşvik kapsamına alınmalıdır; ancak, tüm Halfeti İlçesi Su Kirliliği Koruma Yönetmeliği kapsamında olduğu için, 3 okulu ve 1 tarihî camii sular altında kalmış olmasına rağmen, yeni hiçbir yapılanmaya izin verilmemektedir. Bu nedenle, turizmi canlandırmak amacıyla turist konaklama tesislerinin yapılabileceği uygun yerlerin tespit edilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, bu teklifin yasalaşmasıyla birlikte Halfeti İlçemizin idarî sorunu kalmayacak ve yeni kimliğine kavuşmuş olacaktır; ancak, Yeşilözen'de 4 000, Seldek'te 3 000, Karaotlak'ta 2 000 ve Argaç'taki 750 kişiyle birlikte nüfusu yaklaşık 11 000'e çıkacak Halfeti'nin bu nüfusuna altyapı hizmetlerinin götürülmesi için ek kaynak sağlanması, özel bir ilgi gösterilmesi gerekmektedir. Bu konuda izlenebilecek yöntemlerden biri de, Halfeti Belediyesine kaynak aktarırken yeni oluşan nüfus yapısı baz alınmalı, ihtiyaçlar artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak önceliğinde değerlendirilmeli ve reel nüfus kriterine göre yapılmalıdır.

Şu anda ilçede bir devlet hastanesi dahi yoktur. Birecik İlçesi Halfeti'ye 25 kilometre mesafededir; ancak, yolu çok virajlı ve bozuk olduğu için, en yakın hastane Birecik Devlet Hastanesi olmasına rağmen, oradan bile sağlıklı bir şekilde yararlanamamaktadırlar. Bu anlamda, ilçede ivedilikle bir devlet hastanesi kurulması yönünde gerekli adımlar atılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Şanlıurfa'nın şirin ilçesi Halfeti'nin yıllardır çözüm bekleyen ve yöre halkı için çok önemli bir sorun teşkil elden bu aksaklığı giderecek olan bu yasaya muhakkak ki hepimiz olumlu oy kullanacağız.

Bu yasanın hazırlanmasında emeği geçenlere, başta -geçen günkü konuşmamda da söylediğim gibi- İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu olmak üzere, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Şahabettin Harput'a, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün tüm personeline, Şanlıurfa Valiliğine, Halfeti Kaymakamlığına, İçişleri Komisyonu Başkanımız ve eski Urfa Valimiz Sayın Ziyaeddin Akbulut'a ve tüm Şanlıurfalı milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Bu yasanın, bir an önce yürürlüğe girmesini bekleyen tüm Halfeti halkı için hayırlı olmasını diliyor, Halfeti halkını ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 837 sıra sayılı Kanun Teklifimiz üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, GAP Projesi dediğimiz, Türkiye'nin en büyük projesi ve dünyanın sayılı projelerinden biri olan bu muhteşem eserin meydana gelmesi sırasında, belki doğaldır ki, birtakım yan etkiler de meydana gelmiştir. Bugün Türkiye için milyarlarca dolar enerji getirisi sağlayan, birçok alanda, tarım alanında ve diğer sektörlerde getiri sağlayacağı umulan GAP Projesinin yan etkilerinden biriyle ilgili bir kanun teklifi vermiş bulunuyoruz Meclise.

Birecik Barajı, GAP Projesinin kapsamı içerisindeki en önemli halkalardan, en önemli barajlardan bir tanesi; yap-işlet-devret modeliyle yapılan ve ihaleyi kazanan firmalar açısından, kârlılık oranı son derece yüksek olan bir proje olmasına rağmen, ne yazık ki, bu projeyle beraber, arazileri ve evleri sular altında kalan insanlar, yıllarca çeşitli mağduriyetler yaşadılar. Halen, şu ana kadar dahi, arazileri ve evleri su altında kalan birkısım vatandaşlarımız, mahkeme neticesi hak etmiş oldukları, tezyidi bedel davalarında hak etmiş oldukları alacaklarını devletten tahsil edememişlerdir. Bunun, en önemli nedenlerinden bir tanesi, yargının ve bürokrasinin ağır işlemesidir; bir tanesi de, daha önceki hükümetlerin bu konuya gerekli ilgiyi göstermemesinden kaynaklanmıştır.

Halfeti İlçemiz, ilçe olarak baraj gölü alanı içerisinde kalan, altında kalan yerleşim yerlerimizden bir tanesidir. Yaklaşık olarak, yerleşim yerinin üçte 2'si sular altında kalan bu ilçemiz, o günkü siyasîler tarafından, o günkü idareciler tarafından, ne yazık ki, çok iyi organize edilemediği için olay, Halfeti'den zaten Antep'e, Nizip'e ve diğer yerlere göç eden insanlar göç etmek durumunda kaldılar; ama, diğer bir kısmı da, şu anki Halfeti'nin ilçe merkezinin bulunmuş olduğu yerden yaklaşık 10 kilometre uzaklıktaki bir yerleşim alanına nakledilmek istendiler.

Bununla alakalı olarak, bu konuyu izah etmek için, şöyle, basit sayılabilecek bir harita hazırlattım. Şu, baraj gölü sahası ve eski yerleşim yeri. Tabiî, bu eski yerleşim yeri de iki mahalleden oluşuyor. Demin Sayın Milletvekilimizin de ifade ettiği Çekem Mahallesi ve bir de Halfeti'nin merkezi olan yer. Bunların çok büyük bir kısmı, örneğin, Çekem'de, 13 hane dışındaki bütün haneler, Halfeti merkezinde de, tarihî cami, tarihî evler ve asrî mezarlıklarla beraber birçok konut sular altında kaldı ve insanlar, ilçeden yaklaşık olarak 10 kilometre uzaklıktaki -daha büyütülmüş bir şekilde gösterilen- yeni yerleşim alanına nakledildiler, en azından bir kısmı nakledildi.

Bu nakledilen insanların konumu, Karaotlak Köyü sınırları içerisinde olmuş olmalarına rağmen, tapulama harici alanda olmuş olmalarına rağmen, bunlar, ne köylü ne kentli statüde yaşamak durumunda kaldılar; yani, nüfus kayıtları, ikametgâh kayıtları Halfeti merkezinde, işte, oy kullanmaları icap ettiği zaman veya diğer konularda merkezdeki mahallelerin birer bireyi gibi görünmelerine rağmen, tabiî, araya böyle 10 kilometrelik bir mesafe girdi; aileler birbirlerinden koptu, baba aşağıda kaldı, oğul yukarıda kaldı ve bunun gibi problemler meydana geldi.

Tabiî, en büyük problemlerden bir tanesi de, bu ilçemizde yaşayan 40 000'i aşkın nüfus, sadece 1 000 civarında insanın yaşamak durumunda kaldığı bu eski yerleşim yerine, günübirlik olarak, ihtiyaçları için, en ufak bir resmî muamele için gidip gelmek durumunda kaldı.

Yine, mevcut yasalarımız gereği, tabiî, eski yerleşim yeri göl alanına çok yakın bir yerde kalmış olduğu için, yapılaşma yasağı söz konusu; yani, burada, insanlar, kendilerine yeni bir konut yapma imkânına sahip değiller. Hatta, ben 21 inci Dönemde de bir basın toplantısı yapmış ve o zaman da ifade etmiştim ki, belki, Türkiye'de camii ve okulu bulunmayan tek ilçe konumunda kaldı Halfeti İlçemiz.

İşte, biz, bugün, bu dramı, bu sosyal hadiseyi bir nebze olsun ortadan kaldırmak maksadıyla böyle bir teklifi vermek durumunda kaldık. vermiş olduğumuz bu teklifle de, yeni yerleşim yerinin hemen yanıbaşında bulunan ve belde olmayı neredeyse hak etme noktasına gelen Yeşilözen Köyünü ve yine, yaklaşık, 1 000'in üzerinde nüfusun yaşamış olduğu Karaotlak Köyünü, doğal olarak ilçe sınırına almakla beraber, burada, ana ulaşımı sağlayan yol güzergâhında kalan, yolun sağında ve solunda kalan Seldek ve Argaç Köylerini de, bu ilçenin birer mahallesi durumuna, kanunla getirmek durumunda kaldık; çünkü, yıllarca yapılan uğraşlar neticesinde, idarî olarak bu problemi çözme imkânı olmadı; yani, belli bir kilometre kriterinin dışında kaldığı için bu yeni yerleşim yeri, bunu çözmek mümkün olmadı. Bu sorunu çözmek için, kanun teklifi vermek durumunda kaldık, diğer Urfa Milletvekili arkadaşlarımızla beraber ve yine, benden önce konuşmasını yapan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, bu teklifimizin yasalaşması süresince çok sayıda arkadaşımızın hakikaten emekleri geçti, bize destek verdiler; tıpkı, bugün, bu ortamda, sizlerin oturarak, gecenin bu saatinde, beklemek suretiyle bize destek vermesi gibi, en kılcal damarlardan, oradaki köylü vatandaşlarımızdan, bu ilçe halkından süzüle süzüle bu kanun teklifini buraya kadar taşımaya muvaffak olduk. Bu süreç içerisinde gerek yerel bazda belediye başkanlarımız, kaymakamlarımız, valilerimiz gerekse Ankara'da İçişleri Bakanlığımızın Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü, Müsteşarı ve Sayın Bakanı ve İçişleri Komisyonumuzun Sayın Başkanı ve değerli Urfa milletvekillerimizle beraber Türkiyemizi temsil eden bütün milletvekillerine şükran borçluyuz. Tabiî, en büyük teşekkürlerimizden bir tanesi de, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekillerimizin, bu yakınlığı göstererek, kanun teklifimizin ön sıralara alınması ve bugün, bu saatte görüşülmesini temin etmiş olmaları nedeniyledir, bir teşekkürümüz de onlaradır.

Ben, gecenin bu saatinde sizi daha fazla rahatsız etmek istemiyorum. Halfeti İlçemizin, tabiî, birçok problemi var. Bunları, ben, burada, tamamını sıralayabilecek değilim; ama, vatandaşlarımız merak ettiği için bir iki hususu daha, birer cümleyle ifade etmek istiyorum. O da şudur: Bu yeni yerleşim yerinin de Halfeti İlçemizin ilçe sınırları içerisine dahil edilmesiyle beraber, Halfeti İlçemizin -aşağı yukarı- nüfusunun çok büyük bir çoğunluğunun gelmekte olduğu yol güzergâhında, doğrudan doğruya yeni yerleşim yerinin en fazla nüfus barındıran alanına doğru akım meydana gelecek ve bir süre sonra hizmet alınan bazı devlet birimlerinin de buraya gelmesi suretiyle ilçenin tamamının problemi çözülecek ve inşallah, o bahsettiğimiz yolu, Halfeti'nin yeni yerleşim yerinden başlayarak Aşağıgöklü, Yaylak ve Atatürk Barajıyla birleşen o yolu da -ilgililerle konuştuk- karayolları ağına almak suretiyle daha işler, daha tamir edilebilir, daha insanların kullanabileceği bir karayolu haline getirmeyi hedefliyoruz.

İlçemizde, dediğim gibi -demin de söyledim- okulla alakalı problemler var. Genelde köylerde yaşanıldığı için birçok doğu ve güneydoğu ilçesinde yatılı ilköğretim bölge okulları olmasına rağmen, Halfeti İlçemizde bu yok. Bir öğretmenevi, özellikle yeni dönemde tayin olan öğretmenlerimizin belli sürelerle kalmak durumunda kaldıkları ve hatta, zaman zaman devamlı kalma ihtiyacı hissettikleri öğretmenevi ihtiyacı var. İlçemiz için önemli olan bu iki konuyu da yaklaşık iki ay kadar önce ili ziyaret eden Sayın Millî Eğitim Bakanımızla konuştuk ve inşallah, bununla alakalı çalışmalar da başladı. Bu ilçemize de bir yatılı ilköğretim bölge okulu ve öğretmenevi kazandırmayı da hedefliyoruz.

Yine, demin söylemiş olduğumuz bu tezyidi bedel davalarıyla ilgili olarak hükümetimize, tabiî, teşekkür borçluyuz. Sadece bu sene içerisinde yaklaşık 40 trilyon civarında ödeme yapıldı ki, bunun son partisi, tamamı neredeyse, Halfeti İlçesine olmak üzere, geçtiğimiz cuma günü Halfeti Ziraat Bankası hesabına 9 trilyona yakın bir para gönderildi. Maliye Bakanımızla ve ilgililerle görüştük. Geriye kalan tezyidi bedelin de, eködenek tahsis edilmesi suretiyle 2005 senesi içerisinde bu vatandaşlarımıza ödenmesiyle beraber ilçemizde ciddî bir canlılık meydana gelecek. En önemlisi de, yıllardır yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalan bu insanlar, gecikmiş de olsa, bu haklarına, bu alacaklarına kavuşmuş olacaklardır.

Ben, tekrar, beni sabırla  dinlediğiniz için ve bu yöremiz için, ilimiz için çok önem arz eden, hakikaten, sosyal anlamda, coğrafî anlamda önem arz eden bu kanuna katkı sağladığı için bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Akman.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ŞANLIURFA İLİ HALFETİ İLÇESİ KARAOTLAK KÖYÜ TAPULAMA ALANI

DIŞINA NAKLEDİLEN BÖLÜMÜ İLE ARGAÇ, SELDEK, YEŞİLÖZEN VE

KARA-OTLAK KÖYLERİNİN HALFETİ İLÇE BELEDİYESİNE MAHALLE

OLARAK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 15.12.1998 tarihli ve 98/12242 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü tapulama alanı dışına nakledilen bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak köyleri Halfeti İlçe Belediyesine mahalle olarak bağlanmıştır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; Şanlıurfa İlimiz, Halfeti İlçemiz ve Türkiyemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

4 üncü sırada yer alan, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonları Raporları (1/984) (S. Sayısı: 911) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 911 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Nurettin Sözen, AK Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Recep Koral; şahısları adına, Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ve İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'e aittir.

Sayın Sözen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 911 sıra sayılı Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısına ilişkin, Grubum adına görüşlerimi sunacağım; sunuşumu yapmadan önce, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı buraya, Genel Kurula inmeden önce, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Çevre; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile İçişleri Komisyonlarında görüşüldü; yani, üç komisyonda görüşüldü. Komisyonlar, bu tasarıya ad koymada zorlandı. Bakanlar Kurulu tasarıyı, biraz evvel gündemde de göreceğiniz gibi "Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı" olarak Meclise sundu; İçişleri Komisyonu, tasarının adını "Yıpranan Kent Dokularının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" olarak değiştirdi; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu ise "Eskiyen Kent Dokularının Yenilenmesi, Korunması ve Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı" adını uygun buldu. Şimdi, Genel Kurul hangi adı beğenecek ve bu tasarıya hangi adı verecek, onu göreceğiz.

Bu durum da gösteriyor ki, bundan evvel olduğu gibi, AKP Hükümeti, Meclise sunulan diğer tasarılar gibi, bu tasarıyı da alelacele, sipariş üzerine, hazırlanmasına hiçbir özen göstermeden, siyasî yakınlarının isteği doğrultusunda ve de en önemlisi, ilgili üniversite, meslek odaları ve uzmanların görüşünü almadan veya bu çevrelerin görüşlerini dikkate almadan, tasarıları Meclise sunmaktadır. Bu nedenle de, tasarıların önemli bölümü Cumhurbaşkanlığından dönmekte, önemli bölümü Anayasa Mahkemesinden dönmekte, bir bölümü de, ikinci, bazen üçüncü ek tasarılarla eksikleri  tamamlanmaktadır.

Kuşkusuz, bu yaklaşım ve uygulamalar yanlıştır, ulusal çıkarlarımıza uygun değildir; yetersizliği, duyarsızlığı, becerisizliği sergilemektedir. Bu tasarı da, diğerleri gibi, aceleyle, sipariş üzerine, bilgisizce ve özen gösterilmeden hazırlanmıştır. O yüzden de komisyonlar tasarıya ad bulmakta zorlanmışlardır.

Sipariş üzerine hazırlanmıştır dedim. Bunun açılımı şöyledir: Bu tasarı, Beyoğlu ve Fatih İlçe Belediye Başkanlarının isteğiyle hazırlanmıştır. Bu belediyelerimiz iyi niyetle beldelerine, bölgelerine hizmet etmek için hükümetten ve partilerinden destek isteyebilirler. Bunun cevabı, idarenin tüm hukuk ve imar değerlerini yok sayarak alelacele bir yasa tasarısı hazırlamak değildir.

Komisyon çalışmaları sırasında şunu da saptadık ki, taslağın hazırlığı, TAÇ Vakfı diye bilinen, belediyelerden proje ve inşaat ihaleleri alan bir kuruluş tarafından yapılmıştır; yani, muhtemelen, bu yasaya dayalı projelerin ihaleleri de bu vakfa verilecektir; yani, adı geçen kuruluş, ihalelerini alacağı projeleri hayata geçirmek için kendine uygun yasa tasarısı hazırlıyor. Bu da AKP Hükümeti ve Grubunun yasa tasarısı hazırlama ve yasalaştırma anlayışını sergiliyor.

Daha da ilginci, Bakanlar Kurulunun bu tasarısı komisyonlarda bir ölçüde değişikliğe uğradı. Dolayısıyla, tasarı görüşülürken, önergelerle, bu tasarıyı hazırlayanların amacına uygun bir şekilde değişiklik önergeleri gelirse bunlara da şaşmayız. Türk Ceza Kanunu Yasasındaki imar affı manevrası, Parlamento hayatımızda, AKP'ye özgü kurnazlığın başarılı bir örneği olarak yerini alacaktır.

                         

(x) 911 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, AKP İktidarı döneminde yasalaşan Belediye Yasasıyla çelişmektedir, yasanın 73 üncü maddesiyle. Yine, bu dönemde yasalaşan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasıyla çelişmektedir; bu yasanın 17 nci maddesi ve 2 nci maddesinin son fıkrası. Daha da önemlisi, Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca hazırlanan ve internette yer alan Şehircilik ve İmar Kanunu Tasarısıyla da çelişkilidir bu yasa taslağının 30 uncu maddesiyle… Bir başka deyişle, bu yasayla yapılmak istenenler, Belediye Yasasıyla, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasıyla ve ilgili bakanlığın Şehircilik ve İmar Yasasıyla gerçekleştirilebilirdi. Bu yolu seçmemelerinin nedeni, kolaycılıktır, aceleciliktir ve bazı temel hukuk ve imar değerlerini ortadan kaldırması hesabıdır.

Tasarıda "diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz" denmektedir. Böylece, bu dönemde yürürlüğe giren, başta Belediye Yasası ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının bazı ilke ve maddeleri başta olmak üzere çok sayıda yasanın ilgili maddeleri yok sayılacaktır.

 Maddelere şöyle bir göz atacak olursak… Bir; amaç maddelerindeki "kentin gelişimine uygun" ifadesi açık bir anlam taşımamaktadır. Tarihî ve doğal dokuların korunmasıyla çelişecek girişimleri de akla getirmektedir. Eğer başka amaçlar yok ve istenilen hedeflerin tarihî ve doğal yerlerin korunması ise, bu, açıkça yasa tasarısında yer alabilirdi. Bu bölgelerde tarih korunarak ve doğal varlıklar korunarak, konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal devlet alanları -otopark da yazılıydı; komisyonda çıkarıldı- nasıl yapılacak; bunu, herhalde, TAÇ Vakfı yöneticileri açıklayacaklardır. Yenileme alanlarının belirlenmesiyle ilgili olarak, özel çıkarları dikkate almayan, demokratik ve diğer yasalarla uyumlu meslek odalarının, üniversitelerin, ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınmasını öngören bir yöntem izlenmesi gerekirdi.

Tasarı, yenileme alanlarının belirlenmesi konusunda 5272 sayılı Belediye Yasasının 73 üncü maddesiyle de  çelişmektedir. Bu maddede kentsel dönüşüm için en az 50 000 metrekare koşulu getirilmektedir; daha evvel yayımlanmış bir yasa biliyorsunuz. Tasarıda, 10 000 metrekarelik bir sınırlama vardı ve komisyonda bu sınırlama da kaldırıldı.

Yine, tasarının 2 nci maddesinde, kentsel dönüşüm ve gelişim alanı olarak belirlenen projelerin Bakanlar Kurulu onayından geçmesi gerekiyor; ancak, maddede, Bakanlar Kurulunun bu onaylama işlemini ne kadar sürede yapacağı belirtilmemiştir. Bu da yanlıştır. Değişik belediyelerin, değişik projeleri, bakanların ve Bakanlar Kurulunun isteğine bağlı kalabilir; yani, bazı projeler kabul edilmeyebilir veya istenilen sürede Bakanlar Kurulu kararı çıkmayabilir.

Tasarının 3 üncü maddesinde "söz konusu alanlar için 2863 sayılı Yasanın 51 inci maddesine göre gerektiği kadar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu oluşturulur" denmektedir. Burada "söz konusu alanlar için" ifadesiyle, özel görevli koruma kurulları oluşturulmaktadır. Daha önce kurulmuş, görev başındaki kültür ve tabiat varlıkları kurullarının görevleri ne olacaktır? Bölge hangi kurulun sınırları içindeyse o kurul görev yapmalıdır; yani, doğal yargıç, doğal mahkeme gibi ilgili ve yetkili kurul görev başında olmalıdır. Özel mahkeme ve özel yargıç, demokrasimize de, adalete de aykırıdır.

4 üncü maddedeki "Taşınmaz tasarruflarının kısıtlanması ve kamulaştırma" başlığı taşıyan hüküm, belediyeleri, kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarında yapacakları kamulaştırmalar bakımından oldukça fazla güçlendirmekte ve mülkiyet hakkını fazlasıyla zorlamaktadır. Anayasanın 35 inci maddesi "Herkes, mülkiyet ve miras hakkına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir" demektedir.

Tasarının 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında "kentsel dönüşüm ve gelişim alanı içerisinde kalan hazineye ait taşınmazlar, başka bir işleme gerek kalmaksızın projeyi yürüten belediyeye bedelsiz devredilir" denmektedir. Oysa, bu yasa, 2863 sayılı Yasanın 13 ve 14 üncü maddesine aykırıdır ve de kültür ve tabiat varlıklarının korunması açısından sakıncalıdır. Taşınmazlar, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni olmadan, gerçek ve tüzelkişilere satılmamalıdır, hibe edilmemelidir.

Unutmayalım ki, korunması gereken alanlar ve mekânlar arasında kentlerin dışında köyler de vardır. Tasarının sadece belediye sınırları içinde geçerli olması da, ülkemizdeki kentsel SİT'ler açısından gerçekçi değildir; çünkü, belediye sınırları içinde olmamasına karşın, SİT kararlarıyla korunan veya korunması gereken özgün ve geleneksel mimarî özelliklere sahip köylerimiz de vardır; Karadeniz yaylalarındaki geleneksel yerleşmeler gibi, antik kentlerle bütünleşmiş köyler gibi. Bu konuda da, il özel idareleri görev ve sorumluluk almalıdır.

Sonuç olarak, bu yasayla amaçlanan düzenlemeler yürürlükteki, üstelik bu dönemde çıkarılan yasalarla yapılabilecekken, yeni bir yasa hazırlanmasını anlamak mümkün değildir. Eğer bu alanda bir düzenleme yapma zorunluluğu varsa, imar mevzuatı bütünlüğüne saygı gösterilerek yapılmalıdır. Nazım planı, koruma planı ve genel koruma kural ve ilkelerine uyulmak zorunluluğu vardır. İmar koruma ve çevreyle ilgili mevzuata uyulmayarak, ilke ve kurallara uyulmayarak yapılan işlemler, ancak ve ancak birilerine rant alanı yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Planlama, ancak disiplinli ve bütüncül ele alınırsa yararlı olur. Parçacıl çözümler başarısız olmaya mahkûmdur.

Yıpranan kent dokularının yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkındaki kanun tasarısıyla ilgili düşüncelerimi bilgilerinize sundum.

Hepinize saygılarımı tekrarlıyorum; yasanın ülkemize, kentlerimize hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sözen.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Recep Koral; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP KORAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; 911 sıra sayılı kanun tasarısının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin ve ülke insanımızın en hassas olduğu konuların başında tarihî ve kültürel varlıklarımız gelmektedir. Ülkemiz açısından en önemli değerimiz olan tarihî ve kültürel varlıklarımızın korunması ve yaşatılması, hepimizin arzu ettiği, hepimizin birlikte yapması gerektiği ve üzerinde durduğumuz en önemli husustur. Ülkemizin bu zenginliğini en iyi şekilde korumak zorundayız. Bu tarihî ve kültürel varlıklarımızı büyük bir heyecanla çocuklarımıza ve ülkemize gelen yabancılara anlatmak, aktarmak ve onların kullanımına sunmak durumundayız.

Bu manada, bugüne kadar, kültür ve tabiat varlıkları, Kültür ve Turizm Bakanlığı imkânlarıyla korunmaya çalışılmış. Bu yapılanların dışında kalan ve bilhassa özel mülkiyete konu olan bu değerlerimizin son yıllarda yıpranmalarının yanı sıra, bakım görememeleri nedeniyle denetimsiz kalmaları ve bu denetimsizlikten dolayı sahipleri dışında izinsiz iskân edilmeleri, hatta yağmalanmaları sebebiyle yanmakta, yıkılmakta, can ve mal güvenliğini tehlikeli bir şekilde tehdit etmektedir.

Daha yeni, gazeteden bir kupür: "Tarihî binayı yaktılar." İstanbul Beşiktaş Ortaköy. Niye? Bunun çok örneklerini hep birlikte yaşıyoruz. Bunlar bu şekilde kaderine terk edilmeli mi; elbette hayır. Bu manada, bunun önlenmesi için gereken tedbirlerin alınması lazım.

Tarihî ve kültürel varlıklarımızdan kamuya ait kullanılamayanların, mutlaka, yenilerek kullanıma sunulması gerekmektedir. Kullanma, korumanın en pratik yoludur. Bu amaçla yerel yönetimlerimizin etkili bir şekilde görev yapabilmelerini sağlamak zorundayız. Gazete kupüründeki ve benzer örneklerdeki haberleri dikkatle okuduğunuzda, vatandaş hep, yerel yönetimlerin bunlara sahip çıkamadığından, bunlarla ilgilenmediğinden bahsetmektedir. Oysa, yerel yönetimlerin böyle bir koruma, onarma yetkisi bulunmamaktadır.

Burada getirilmekte olan, SİT alanlarındaki tarihî ve kültürel varlıklarımızın yerel yönetimler eliyle korunmasının sağlanmasıdır. Biraz evvel Değerli Hocamız ifade ettiler "bunlar sadece belediye sınırları içerisinde değil, köylerde ve il özel idarelerinin yetki alanlarında da mevcuttur" dediler ve altkomisyonda birlikte çalıştık, üstkomisyonda da birlikte değerlendirdik. Üstkomisyonda -Hocam hatırlaması lazım, ifadelerini ben mi yanlış anladım bilemiyorum ama- il özel idarelerinin yetki alanları içinde de  il özel idarelerinin bu tarihî ve kültürel varlıkları yenileme yetkisi verildi; yani, bir tarafta belediyeler kendi sınırları içerisinde bunları yapacaklar,  diğer tarafta da il özel idareleri köylerde ve yetki alanlarında bulunan alanlarda bu yenilemeyi yapabilme imkânına kavuşacaklar; dolayısıyla, yurdumuzun her alanındaki bu varlıkların eskimiş olanlarının yenilenmesiyle ilgili yeni bir atılım ve yeni bir yetkilendirme yapılmaktadır.

Bu manada yapılan bu çalışma bir taraftan da kentsel dönüşümle karıştırılmıştır maalesef. Yine burada değerlendirirken de, Muhterem Hocamız verdiği değerlendirmede, Belediye Kanunundaki kentsel dönüşümle ilgili 50 000 metrekarelik örneği verdi ve gelen teklifte de bunun 10 000, daha sonra da tamamen kaldırıldığını ifade etti. Kentsel dönüşümle ilgili alan sınırlaması elbette Belediye Kanununda var; İmar Kanunu taslak çalışmaları içerisinde de var; ancak, burada getirilen kentsel dönüşüm değil, SİT alanı olarak ilan edilmiş yerler içerisindeki tarihî ve kültürel varlıklardır; yani, yeni bir plan yapımı veya yeni bir değerlendirme söz konusu değil, mevcut bir alan. Bunlar kurullar tarafından ilan edilmiş ve bu alan içerisinde yıpranan, eskiyen, yanan, yıkılan, yok olan bir tarih var.

Buna sahip çıkmak maksadıyla, gelen tasarıda 10 000 metrekare şartı vardı; yaptığımız toplantılarda, sivil toplum örgütlerinin görüşlerini aldık, muhalefet partisinin görüşlerini de aldık ve Bayındırlık Komisyonunda muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın koyduğu notları da, muhalefet şerhlerini de dikkate aldık ve onlar, bunun 10 000 metrekareyle sınırlı olmaması gerektiğini, eğer kentsel dönüşüm olsaydı, mutlaka 50 000'le paralel olması gerektiğini, ama, SİT alanlarının büyük bir çoğunluğunun 10 000 metrekarenin altında bulunduğunu -Bakanlık temsilcileri de ifade ettiler- dolayısıyla, bunlara, hele hele daha küçük noktadaki SİT alanı olan, daha küçük alandaki SİT alanı olan yerleri de kapsaması gerektiğini ifade ettikleri için, biz, muhalefetin ve odaların görüşlerini dikkate alarak, bu alanla ilgili metrekare şartını ortadan kaldırdık. Bunun dikkate alınması lazım. Kentsel dönüşüm, imar kanunu taslağıyla birlikte, Belediye Kanununa uygun bir halde, önümüzdeki zamanlarda gelecektir; ancak, bu, mevcut SİT alanlarındaki tarihî ve kültürel varlıklarla ilgilidir. Bu manada, bütün katılımcı gönüllü kuruluşların, odaların ve muhalefetin önerilerini dikkate almak suretiyle buraya geldik.

Komisyonda en önemli muhalefet, biraz evvel de yine Hocamızın ifade ettiği gibi, yeni kurulların kurulmasıyla oldu. Bu yeni kurulların kurulup kurulmamasıyla alakalı tartışmalar epey uzadı. Ancak, bugün, Bakanlığın zaten yeni kurul kurabilme yetkisi var. Bu yetkiyi burada da kullanacak, bu işle ilgili de kullanacak ve kuracağı kurul, bugün mevcut kurulları nasıl kuruyorsa, hangi şartlarda atama yapıyorsa, yapısı nasılsa, yine aynı olacak. En küçük bir değişiklik yok, özel bir yapılandırma yok, özel bir hüküm yok, özel bir atama yok. Bugün, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın kurabildiği kurul, aynen, yine bu bölgeler için de kurulacak.

Niçin ihtiyaç duyuldu; biliyorsunuz, kurullarda -meslek sahibiyiz, bu meslekten olanlar biliyor, vatandaşlarımız da biliyor- aylarca… Oradaki değerli kurul üyelerimizi de suçlamak için söylemiyorum; ama, hepimiz biliyoruz ki, o kadar çok, yoğun talep var ki, bunların altından belli sürede kalkabilmeleri mümkün değil. Kalkamamışlar, yetişemiyorlar, yetişmeleri de mümkün değil. Sayıları artıyor bir taraftan kurulların; ama, yine iş hacmi nedeniyle yetişemiyor. Dolayısıyla, belediyeler olarak ve il özel idaresi olarak bu alanlarda süratli bir şekilde yenileme yapmamız lazım ve yıpranan bu yapıların… "Eskiyen" diye gelmişti hatta, oda temsilcileri 'yıpranan' ifadesini kullanmanız daha doğru olur" dediler. Doğru, hakikaten, eski olması, eski olsa da kullanılabilir durumda olması ile yıpranmış olması arasında fark var; yıpranan ifadesini koyduk; yani, bunu bir kabahat olarak görmemek lazım; katılıma açık olduğumuzu, yaşatılması gerektiğini, kullanırken de yaşatılması gerektiğini ifade ettiler; onu da monte ettik. Elbette, tarihî eser ve kültürel varlık yaşatılmak için yenilenir. Dolayısıyla, kendisinin de, içinin de yaşanılır ve kullanılır olması lazım. Yani, bunların bir kabahat olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Kurullar konusunda hiç kimsenin tereddütü olmasın. Bugün var olan Kültür ve Turizm Bakanlığının bir yetkisini bu amaçla, daha hızlı çalışabilmek ve buradaki… Bu alanların sayısı çok, değerli kardeşlerim, içerisindeki ada sayısı çok, bina sayısı çok; bunların mutlak surette yenileme alanı olarak Bakanlar Kurulu tarafından ilan edildikten sonra -Bakanlar Kurulunu bir süreye bağlamanın da doğru olduğuna inanmıyorum- olayın önemine ve güncelliğine göre, gelen taleplerin de azlığına çokluğuna göre, bunlar mutlaka hayata geçirilecek; çünkü, hepsinin aynı anda yapılması da mümkün değil; etaplar halinde yapılabilme imkânı da var. Aslolan, yenilemeye ihtiyaç var mı yok mu; bunun tespit edilmesi. Bu manada da, Bakanlar Kuruluna kadar konunun ilgili meclislerde karar altına alındıktan sonra; ilgili meclislerde karar almak demek, komisyonların çalışması demek, komisyonlarda da gönüllü kuruluşların, üniversitelerimizin ve odalarımızın, hatta muhtarlarımızın komisyonlarda buna katılımı da söz konusu; yani, sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin de alınmaması diye bir şey söz konusu değil, yenileme alanı ilan edilene kadar. Edildikten sonra da var; yani, o yerle ilgili değerlendirmelerin yapılma ve kullanıma sunulma aşamasında gerek mal sahiplerinin gerekse o civarda, mahallede yaşayan insanların katılımı da kanunda mevcut; yani, o kadar demokratik bir şekilde karar alma esası getiriliyor ki, bu belki de bu kanunla ilk defa bu kadar geniş ve açık bir yelpaze içerisindedir.

Hazine parsellerinin üçüncü şahıslara falan devri söz konusu değil. Tabiî ki, hazine parsellerinde, burada Millî Eğitime ait olan okullarla alakalı bir istisna tutulmuştur, Millî Eğitimle görüşmek suretiyle. Vakıflara ait ve vakıfların kontrolünde, koruma ve gözetiminde olan yerlerle alakalı yine istisna tutulmuştur; ama, onun dışında, bu amaçla kullanılacak hazine mülkiyetinde ise, bunu il özel idarelerinin ve belediyelerin bedelsiz alıp değerlendirmesi, yenilemesi, kullanıma uygun hale gelmesi, masrafları çıkarttıktan sonra, o projeye harcanan giderler çıktıktan sonra, kalan kısımla ilgili de hazineye pay verilmesi esası kabul edilmiştir. Bu manada, aslolan bir gelir getirmek değil, aslolan hazineye ait olan taşınmazların da yenilenebilir bir yetkiliye devredilmesi ki, bunlar da belediye ve il özel idarelerimizdir. Bu manada değerlendirilmesi lazım. Aynı zamanda, Belediye Kanunuyla da bir bütünleşme söz konusudur burada.

Değerli kardeşlerim, yani, ben İstanbul Milletvekili olduğum için, tabiî İstanbul'dan da örnek geldi, Değerli Hocamız bir vakıfla bağlantı kurdu. Tabiî, o vakıfta da görevli olan, komisyona gelen değerli bir hocamız vardı, onunla olan diyalogdan dolayı mı bilemiyorum, ben bir şey ifade etmek istemiyorum; ama, İstanbul'daki belediyelerimizin, yani bir Fatih Belediyesinin, bir Eminönü Belediyesinin, bir Beyoğlu Belediyesinin, bir Beşiktaş Belediyesinin, bir Eyüp Belediyesinin tarihî ve kültürel varlıklarının tamamı SİT alanı bunların. SİT alanında olan bu yapılara duyarsız kalmaları söz konusu olabilir mi, bunu kabul edebilir miyiz?! Bugüne kadar, belki duyarlı oldular belediyelerimiz; ama, Meclisle, hükümetle bir bütünleşme sağlanamadığı için gündeme gelmedi. Bugün, çok güzel bir bütünleşme var; bu bütünleşmenin meyvesini de, mutlak surette almak zorundayız. İstanbul'da yaşayan insanlar, ülkemizde yaşayan insanlar, tarihî ve kültürel varlıklarımız, bu meyveleri kendi üzerlerinde görmek mecburiyetindeler. Yani, ben, varlıklar derken, gayrimenkullerin de bu nimetleri görmesini diyorum; çünkü, onların da bir ruhu vardır, bunu hissederler. Dolayısıyla, buna imkân sağlayan bir kanun tasarısı olarak geldi. Bunu, kentsel dönüşümle bütünleştirme gayesi vardı; dolayısıyla "kentsel dönüşüm" adı altında Meclise getirildi; ama, kentsel dönüşüm çok geniş. Bu SİT alanları, dar alanlar, acil alanlar, bunların aciliyeti dolayısıyla İmar Kanununu beklemesi söz konusu olamazdı. İmar Kanunu, kentsel dönüşüm, depremle ilgili özellikler, bunların bilahara gelmesi söz konusu olabilir; ama, Eyüp'ten, Fatih, Eminönü istikametine bir gidin, arabanızın üzerine yıkılacak binalar, yanan, yıkılan binalar, bunları biliyorsunuz. Malikleri tarafından kullanılmayan -dışarıdan gelmiş- içinde kaçak iskân edilen binalar; bir çöküyor, birkaç tane can gidiyor, sorumlu yok; yanıyor, can gidiyor, sorumlu yok. Bu tabloya daha fazla seyirci kalınması elbette ki söz konusu olamazdı ve bu manada, bu kanun tasarısının hazırlanıp getirilmesinin ve bu yapı manzarasına bir son vermenin esas alınmasının fevkalade önemli olduğu kanaatindeyim. Bu kanunla, bunun ilke ve esasları belirleniyor değerli arkadaşlar.

Bu kanunun hayata geçirilmesinden sonra yapılacak olan tarihî ve kültürel taşınmaz varlıklarımızdan yıpranmış olanlarının yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması sağlanacaktır. İl özel idareleri, büyükşehir belediyeleri, büyükşehirlerdeki ilçe ve ilk kademe belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50 000'in üzerindeki belediyeler yetkilendirilmiştir.

Bu kanun, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca SİT alanı olarak tescil ve ilan edilen bölgeler ve koruma alanlarında uygulanacaktır sadece. Yeniden inşa ve restoreyle, konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanları oluşturulmakta, tabiî afetlere karşı tedbirlerin alınması sağlanmaktadır. En önemli konulardan biri de bu; bilhassa, depreme tabi olan yerlerde, SİT alanlarındaki bu yapıların mutlak suretle korunması, depremle ilgili, bakanlıkların tespit ettiği deprem bölgelerinde zemin şartlarında ve binalarda da sınırlamalar getirilmek suretiyle, esaslar koymak suretiyle bunlara da bir çözüm getirilmesi sağlanmaktadır.

Yenileme alanları, il genel ve belediye meclislerinde salt çoğunlukla karar altına alınarak Bakanlar Kurulunca ilan edilmektedir. Vali ve belediye başkanınca onaylanacak olan yenileme projelerine göre de, kamulaştırma ve uygulama yapılır, usul ve esasları da yönetmeliklerinde belirlenecek denilmektedir. Kamulaştırma Kanunu burada uygulanacaktır. Yani, yeni ve özel bir hüküm yok. Kamulaştırmalarda, tamamen Kamulaştırma Kanununa göre gidilecektir; ki, orada da, biliyorsunuz, Kamulaştırma Kanununda, uzlaşma esası ön plandadır. Bu da karşılıklı rıza esasına dayanmaktadır.

Yenileme projeleri ve uygulamaları, il özel idareleri ve belediyeler eliyle yapılacak, kamu kurum, kuruluşları veya gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerine yaptırılarak uygulanacaktır. Burada, kanununda yetkiye dayanarak TOKİ de kanuna monte edilmiştir; çünkü, TOKİ'nin kanununda da bu yetki var, TOKİ'ye de bu uygulamaya katılabilme imkânı verilmiştir.

Parsel ve yapı sahiplerine kendi binalarını da yenileme esası getirilmiştir. Aynı parsel içerisinde korunarak yenilenecek olan özel mülkiyete ait bir yapı varsa, bu, proje bütünlüğünü bozmamak, eşzamanlı başlayıp bitirmek şartıyla, yapı sahibinin kendisi tarafından yapılabilecek ve hatta, yapı sahibinin bir başkasına yaptırabilme imkânı da getirilmektedir. Böylece, mülkiyet hakkı da esaslı olarak korunmuş olmaktadır.

Uygulamada kontrol ve denetim, takip işlemlerinin, uzman kişi, kurum ve ekiplerce yapılabilme şartı getirilmiştir, ki, bu konuda muhalefetin de önerileri olmuştur; fevkalade önemlidir; bu, bilhassa ifade edilmiştir. Zaten, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, bu konuda belediye ve valiliklere bu denetlemeyle alakalı kurul kurma mecburiyeti de getirmiştir.

Ayrıca "yenileme alanı ilan edilen yerlerde kalıcı ve geçici kısıtlamalar" diye gelmişti. Bu "kalıcı kısıtlamaları" muhalefetin ikazıyla metinden çıkarttırdık. Böylece "geçici kısıtlamalar" konularak yapılaşma kullanım ve işletme projelerinin bütünlüğü bozmaması da bir esasa bağlanmıştır. Gerektiğinde kamulaştırma yerine, idareye, satın alma, kat karşılığı ve Türk Medenî Kanunu gereğince intifa hakkı veya sınırlı ayni hak tesis edilmesi esası da getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, yine, bu manada, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 12 nci maddesine göre oluşan, biliyorsunuz, bu maddeyle Emlak Vergilerinin üzerine yüzde 11 ilave getirmek suretiyle, bu tarihî ve kültürel varlıkların yenilenmesi ve korunmasında kullanılması amaçlanmıştı. Bu kaynağı bu doğrultuda kullanabilme imkânı da getirilmiştir.

Ayrıca, kamuya ait tarihî eser niteliğindeki bina ve müştemilatlarının restore edilerek, yenilenerek, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal amaçlı olarak kamu yararına çalışan derneklere, vakıflara ve diğer kurum kuruluşlara tahsisi, ticarî olarak kullanılmak üzere de gerçek ve özel hukuk kişilerine sınırlı aynî hak olarak tesis edilebilme esası getirilmiştir.

Bu arada, istisnalar bölümünde, tabiî, uluslararası hukuktan doğan bazı sınırlamalar var, dolayısıyla, buraya, uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerimiz saklı kalmak kaydıyla bu kanunun diğer kanunlarla bir mukayesesi yapılmış ve diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümlerinin uygulanması ortadan kaldırılmıştır, ki, bu, uygulamanın hayata geçmesi için de elzemdir zaten.

Belediye Kanunu ve kentsel dönüşüm esaslarıyla belediyelere verilmiş olan bu yetkiyle de bir bütünleşme sağlayacak, böylece SİT alanlarında da il özel idareleri ve belediyeler bu manada, bu bütünleşmeyle boş alan bırakmamış olacaklardır.

Değerli kardeşlerim, tabiî ki, fevkalade emekle gelmiş ve fevkalade özel önemi olan bir kanundur. SİT alanları zaten ülkemizin gözbebeği olan alanlardır. Bu alanlardaki tarihî ve kültürel varlıklarımızı da gözbebeğimiz olarak değerlendirdiğimiz için, mutlak surette, bu varlıkların yenilenmesi ve kullanılmasıyla ilgili yerel yönetimler yetkilendiriliyor ve bütün halkın, gönüllü kuruluşların katılımıyla bunun seri bir şekilde yapılması sağlanacak. İnşallah, ilk etabı başladığında, Türkiye'de, bu alanda, bu adımın atılmasını sağlayan bu tasarının ne kadar önemli olduğunu hep birlikte müşahede edeceğiz.

Bu nedenle, emeği geçen, gerek yerel yönetimlerde… Yani, bir yerel yönetimin, iki, üç, beş tane yerel yönetimdeki belediye başkanımızın buna öncülük etmesini ben şükranla karşılıyorum. Gerek hazırlık safhasında, gerek komisyon safhasında ve gerekse Mecliste emeği geçen bütün arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum, hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koral.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Berhan Şimşek; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 911 sıra sayılı kanun tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, üçüncü yasama yılını bitiriyoruz. Üçüncü yasama yılı içerisinde, ilk defa, bir kanunla ilgili -Sayın Komisyon Başkanım da gözlerimin içine bakıyor- ilginç bir süreç yaşadık. Bu yasa tasarısı, ilk olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna geldiğinde, bakanlık temsilcisi olarak bulunan arkadaşlarımıza da "bu kanun tasarısı hangi bakanlığın önerisidir, sahibi kimdir" diye sorduğumuzda, maalesef, sahibi çıkmamıştır; yani, hükümet, komisyona bir tasarı gönderiyor ve sahibi yok. Biz, hükümet tarafından sahibi çıkmadığına göre, bunu erteleyelim dedik. Bu ertelemeden sonra, ikinci komisyon toplantısı oldu.

İkinci komisyon toplantısına, Kültür ve Turizm Bakanlığından arkadaşlarımız geldi, Sayın Müsteşar geldi ve diğer bakanlıklardan arkadaşlar geldi. Bayındırlık ve İskân Bakanlığından gelen arkadaş dedi ki: "Bizim haberimiz yoktu; aslında, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının, bu kanun tasarısına benzer bir şekilde bir çalışması var; yani, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının, kentsel dönüşüm çalışması, şehircilik imar kanunu çalışması var; o zaman, bu konuyla bizim de ilgilenmemiz gerekiyor."

İşin acı tarafı, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna bir tasarı geliyor; bakanlıkların haberi yok. Sayın Hocam ve Sayın Koral, isminden cisminden bahsediyor; ismini cismini bir tarafa bırakalım, hiçbir bakanlığın bilgisi dahilinde olmayan bir yasa tasarısı komisyona geliyor. Bunu burada söylemekten, gerçekten, acı duyduğumu bilmenizi rica ediyorum. Ciddî bir acıdır bu.

Ertesi gün, Eskişehir'e, bir panele gidiyorum; sabah yolda giderken, telefonum çalıyor. O gün komisyonda görüşmeler yaptığımız için, basında yazılar çıktı. Beyoğlu Belediye Başkanı arkadaşımız -Sayın Koral'ın deyimiyle- kardeşimiz "Sayın Şimşek, dün sizin söylemiş olduğunuz, komisyonda görüşmüş olduğunuz yasa tasarısı, bizim hazırlığımızdır" diyor. Tabiî ki, belediye başkanları bu tür önerilerde bulunabilir, bir mahzuru yoktur. Ben de diyorum ki, biraz eksik, biraz yanlış yapmışsınız, bu yasa tasarısına evet deriz; ama, genel gerekçe ile maddelerinin arasında -ki, ilk kanun tasarısı elimde- hiçbir alaka yoktur.

Şimdi, bu kelimeyi burada konuşmak sizin nezaket ve zarafetinize ve bana uymaz; ama, bu kadar ciddiyetsizlik olabilir mi allahaşkına?!

Aradan bir zaman geçiyor ve yine, Sayın Beyoğlu Belediye Başkanının gazete manşetlerinde haberleri "Beyoğlu'nu değiştiriyoruz." Nasıl değiştiriyorsun; yık-yap modeliyle. Burada gazeteleri göstermeye gerek yok, Vatan Gazetesinde ve Milliyet Gazetesinde var bunlar.

Arkadaşlar "SİT alanları" kelimesinin, cümlesinin geçmediği bir kanun tasarısı geliyor; sadece, biraz romantik olsun diye Zeyrek'ten, Beyoğlu'ndan ve Süleymaniye'den bahsediliyor; benim çocukluğumun geçtiği yerlerden. Zeyrek'le ilgili ayrıca bir yazı dizisi yazmışım ben bu konuyla ilgili.

Buradan soruyorum, bu ciddiyetin veya bu ciddiyetsizliğin -sizleri tenzih ederim- hesabını kim verecektir, kim vermelidir?!

Ondan sonra, Bayındırlık Bakanlığı ortada yokken, Bayındırlık Bakanlığı, İçtüzüğün 34 üncü maddesi gereği Meclis Başkanlığına yazıyor, bu konuya müdahil olmamız gerekir diyor ve onlar da katılıyorlar. Yani, adı değişmiş, şanı değişmiş, ismi değişmiş, ruhu değişmiş, kimliği değişmiş ve sivil toplum örgütlerinin hiçbirine sorulmamış. Sayın Başkanım tanıktır, biz, sivil toplum örgütlerinden, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek Beyi, mimarlar odasından, ÇEKÜL'den arkadaşlar çağırdık, burada ne oluyor bir anlatın bize diye.

Bütün meseleler bu değerlendirme içerisinde yapıldığı için, gayri ciddîliğin altında da insanların bir şeyler aramasının çok normal olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıyla, belediyelere ve il özel idarelerine, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz tutmuş tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması için projeler hazırlama ve bu alanlarda yapılacak kamulaştırmalar, iskân projelerinin gerçekleşmesi amaçlı kamulaştırmalar sayılma yetkisi verilmekte. Hatırlayın, 3194 sayılı İmar Kanunuyla belediyeler yetki bakımından güçlendirilmiş ve kıyı bölgelerimiz, bugün olduğu gibi, betonlar haline gelmiştir.

Bu tasarının 1 inci maddesinin gerekçesinde deprem riskinden ve 2 nci maddesinde de tabiî afet risklerine karşı tedbirler alınması amacından bahsedilirken, Marmara depreminde büyük bir yıkım yaşanan Yalova'da, 2 katla sınırlandırılan imar izni bu şubat ayında 4 kata çıkarıldı. Yalova Belediye Başkanının gerekçesi de şu: İnşaat sektörüne ve kent ekonomisine canlılık getireceği… Daha yeni bu olaylar yaşanırken, belediyelerin iktisadî amaçlarla hareket edebileceklerini, tasarının gerekçesinde ifade edilen kültürel mirasın korunması amacına ulaşamayacağını da ortaya koymaktadır. Belediyelerin, tanınan bu yetkisini sınırsız kullanabileceği tasarının genel gerekçesinin son paragrafında açıkça ifade edilmekte ve bu durumun engellenmesi için alan belirlenmesi ve projelerde Bakanlar Kurulu onayı şartı getirildiği belirtilmektedir. Belediyelerin bu yetkileri kötüye kullanma riskinin güvencesinin Bakanlar Kurulu olduğu da ifade edilmekte. Ben anlatmayacağım daha önceki Bakanlar Kurulunun almış olduğu kararları, SİT alanları kıyılarının satışlarını; fakat, burada, sadece belediyelerin bu kadar donanarak, bu kadar yetkiye kavuşturularak bir sunum yapmasının acı tecrübelerini daha önceki yıllarda hep beraber yaşadık; burada belediye başkanlığı yapmış çok değerli arkadaşlarımız var.

Değerli arkadaşlarım, ben bir gerçeği de burada ifade etmek istiyorum. SİT alanları, tabiî ki, bizim, hem tarihî hem kültürel gözbebeğimiz, zenginliklerimiz; fakat, bu anlayışı şöyle değerlendirmek gerekiyor: Türkiye'nin bugün en önemli girdilerinin başında turizm geliyor. 1950'li yılardan sonra, Ordu Caddesi, Millet Caddesi, Vatan Caddesi yıkılmıştır, Doğu Roma'dan kalan, Cenevizlilerden kalan bir İstanbul tarihi ortadan kaldırılmıştır. Bugün Prag'a gittiğinizde, Prag, 1, 5 milyon, Kadıköy kadar bir kenttir; fakat, yılda 16 000 000 turist gidiyor. Niçin; tarihî zenginliklerine, tarihî, kültürel varlıklarına sahip çıkabildikleri için; ama, biz, müteahhitlere kat karşılığı vererek, birçok yeri yıkmışız, yakmışız veya Sayın Başkanın söylediği gibi, mafya yakıp, nasıl olsa benim adamım belediyede vardır, nasıl olsa Emniyette de vardır, raporu ona göre tutar, ben de buraya yapıveririm oteli, iş hanını, otoparkı...

Bu anlayışı, sürekli, bu kürsüden dile getiriyorum. Bu anlayışın içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi yoktur; bu anlayışın içerisinde, 1950 yılından beri, ellibeş yıldır bu ülkeyi idare eden merkez sağ anlayış vardır. Bu bir gerçektir, bunu yok sayamazsınız.

Eğer, bu yapı içerisinde devam edersek -ki, durum oraya gidiyor- tasarının 3 üncü maddesinin yedinci fıkrasında, yenileme alanındaki en önemli tehlike -Sayın Koral da ifade etti; ama, benim için yeterli değil bu- yenileme alanlarındaki yeni yapılanmalar ile korunması gerekli, kültür ve tabiat varlıklarına ilişkin uygulamalar hakkında karar vermek ve hazırlanan projeleri onaylamak üzere, söz konusu alanlar için bu uygulamalarla ilgili olarak, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 51 inci maddesine göre, gerektiği kadar kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu oluşturulması öngörülmekte; bunu, siz, bakanlığa bağlıyorsunuz. 100 tane şantiye var, 500 tane şantiye var; sadece kentler değil, SİT alanları, bütün geneli oluşturduğumuz için. Bu konudaki ekonomik giderler, bu konudaki yapılanmalar...

Daha büyük tehlikesi, üst planlama olmadan proje olabilir mi Sayın Başkan?! Plan yok, proje var; yani, senaryosuz film çekeceksin!

RECEP KORAL (İstanbul) - Uygulamada var mı?

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Hayır efendim, plan yok, proje var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, konuşmanızı tamamlar mısınız.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bu yasa, kimlik olarak, düşünce olarak doğrudur; ama, yapılanma olarak, sunum olarak, geliş olarak problemlidir, prematüredir; yarın, doğru bir uygulamaya ayna tutamayacaktır. Yani, Sayın Sözen ifade etti,  Belediye Yasasının 73 üncü maddesi… Geçen yıl bizim Kültür Bakanlığının çıkarmış olduğu 5226 sayılı Kanunun içerisinde bütün bunlar vardır. Ayrıca, Anayasanın 35 inci maddesine göre de, mülk edinme hakkını kimsenin elinden alamazsın; alamazsın, alabilmen de mümkün değildir.

Bu anlayış içerisinde, eğer, buradan, plansız bir projelendirmeyle bu yasayı çıkarıp uygulama yapacaksak, sadece ve sadece, Sayın Beyoğlu Belediye Başkanımızı, genç kardeşimizi haklı çıkarırız. Bu, yık-yap modeli olur. Tarihî, kültürel varlıklarımıza sahip çıkacağız diye, mafya yakmaz, mafya yıkmaz, devlet eliyle yıkıp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, bugün ilk defa kendi koyduğum kuralı ihlal ediyorum. Lütfen, teşekkür konuşmanızı Genel Kurula sunun.

Buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Bilirsiniz ki, burada, politika yapmak adına değil, burada bulunan milletin vekillerinin her zaman vicdanına konuşmak için bu kürsüyü kullanıyorum. Bu zarafetinize de çok teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, eğer, bu uygulama bu şekilde devam ederse, plansız projelendirmeyle, mafya yıkıp yakmaz, devlet eliyle yıkıp yapıp, birilerinin ceplerini doldururuz.

Umarım ki, yanılan ben olayım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim efendim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının sahibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümetidir. Sayın Şimşek, biraz önce "bu tasarının sahibi yok, hangi bakan bu tasarının sahibidir" diye sordular. Türkiye Cumhuriyeti 59 uncu Hükümeti adına bu tasarının sahibi benim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, şu tasarıyı, Sayın Şimşek, gözden geçirseydiniz, 4 üncü sayfasında, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporunu okusaydınız, ikinci paragrafında şu cümleyi görecektiniz: "Tasarı, Komisyonumuzun 12.4.2005 tarihli 31 inci Birleşiminde, Hükümeti temsilen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Bayındırlık ve İskân, Kültür ve Turizm, Maliye, İçişleri, Millî Savunma, Adalet, Çevre ve Orman Bakanlıklarıyla, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katılımıyla incelenip, görüşülmüştür." Tabiî, okumadan, burada, gelip, ezbere bir şeyler söylüyorsunuz; kusura bakmayın.

İçişleri Komisyonu esas komisyondur. İçişleri Komisyonu bu konuyla ilgili iki toplantı yapmıştır. Birinci toplantısında Hükümeti ben temsil ettim. Hem iktidara hem muhalefete mensup arkadaşlarımız "altkomisyon kuralım, bu tasarıyı daha da mükemmel hale getirelim" dediler, biz de, Hükümet olarak buna katıldık -Hükümet adına ben katıldım- altkomisyon kuruldu. "Efendim, sivil toplum örgütlerinden görüş almadınız, bu çok önemli eksikliktir." Şimdi, açalım raporu arkadaşlar, 13 üncü sayfa; ne diyor: "Altkomisyon toplantılarına İçişleri, Adalet, Maliye, Millî Eğitim, Bayındırlık ve İskân ve Kültür, Turizm, Çevre ve Orman Bakanlıklarıyla, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana Büyükşehir Belediyeleri, Türk Belediyeler Birliği, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası, Tarihî Kentler Birliği temsilcileri davet edilmiş ve toplantıya katılmışlardır." Şimdi bunları görmeden konuşuyorsunuz. Demek ki bu arkadaşlar da katılmışlar, sivil toplum örgütleri görüşlerini söylemişler. Bütün bu görüşler istikametinde geniş katılımlı bu tasarı huzurunuza gelmiş. Gerçi, muhalefet partimize mensup iki arkadaşımız da, bu tasarının, aslında, yararlı olduğu konusunu konuşmalarının içerisinde birer cümleyle ifade etme ihtiyacını duydular. Biraz önce, Sayın Recep Koral, bu tasarının hangi amaçla hazırlandığını, özellikle bazı büyük kentlerimizde yıllardır sorun olan o yıkılmaya yüz tutmuş, yıkılmış, el atılması gereken tarihî ve kültürel taşınmaz varlıkların nasıl ayağa kaldırılacağını ve o kentlerin bölümlerinin nasıl yaşanabilir kentler haline getirilmesinin amaçlandığını çok güzel cümlelerle ifade etti. Ben, kıymetli vakitlerinizi almamak için o cümleleri tekrar etmek istemiyorum.

Bir belediye başkanı arkadaşımızdan bahsedildi. Kuşkusuz ki, bu yasa çıktığı takdirde, bazı belediyelerimizdeki sorun olan alanların yeniden el atılarak düzenlenmesi ve oraların yaşatılarak kullanılacak hale getirilmesi mümkün olacaktır. Bu yasaya güvenerek kendi ilçesinde bunları yapmayı hasretle bekleyen bir belediye başkanımızın, işte, bu yasa çıkarsa şunları şunları yapacağız demiş olmasını ben takdirle karşılıyorum. Bu bir heyecandır. Bu heyecanı her belediye başkanımızın duymasını arzu ederim. Bu, tenkit edilecek bir husus değil, bana göre, takdir edilecek bir husustur.

Bu tasarının sadece belirli illeri ve ilçeleri kapsamadığını biraz önce arkadaşlarımız söylediler. Aynı şartları haiz Türkiye'nin her yerinde uygulamayı öngören bir tasarıdır. Ben bu tasarının gerçekten bir ihtiyacı karşılayacağı inancındayım.

Sadece bu açıklamaları yapmak için huzurunuzu işgal ettim. Ben söz alan arkadaşlarıma teşekkür ediyorum; uyarıcı ifadeleri oldu. Ancak, bu tasarının bir an önce yasalaşarak yürürlüğe girmesinde, ben de bir İstanbul milletvekili olarak büyük yarar gördüğümü ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, İstanbul milletvekili Sayın Nusret Bayraktar; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; gecenin bu ilerleyen saatinde, tasarının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin gözbebeği İstanbul, İstanbul'un vitrini ve gözbebeği de, takdir edersiniz ki, tarihî yarımada ve Beyoğlu sınırlarını içine alan Eminönü, Fatih, Beyoğlu'dur.

Aslında, tarihî eserler, kültürel zenginliklerimiz sadece İstanbul'la sınırlı değil; Türkiye'nin her tarafında, bahsedilen kanunu içine alan ve bu kanunu bekleyen onlarca il onlarca ilçe vardır. Denizli'den tutun, Kapadokya'dan, Sivas'tan, Kayseri'den, Amasya'dan, Yozgat'tan, Urfa'dan Van'a her yer, Ankara'nın Ulusuna kadar.

Dolayısıyla, bu sıkıntıyı, önce, bizzat yaşayan yerel yöneticiler öne çıkaracaklar, altyapısını onlar hazırlayacaklar, istek ve arzuları onlar dile getirecekler; tabiî ki, yasama organı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi de, eğer yasal bir düzenleme söz konusu olacaksa, bu konuyu Meclise taşıyacak. Elbette, bu işin sahibi de hükümettir; hükümet adına, Sayın Başbakan Yardımcımız da konulara cevap vermiş oldular.

Ben, olayı çok fazla dallandırmadan, müşahhas örneklerle şekillendirmek istiyorum. Prag'dan bahsetti biraz önce Sayın Berhan Şimşek; doğrudur, 1,5 milyon nüfuslu Prag, kültürel ve tarihî mirası, değerleri koruyarak, bugün 15 - 16 milyon turist çekebiliyor. Paris'in merkezinden bahsediyoruz. Merkezde olan bu tip kültürel zenginliklerimizi yıllarca koruyamadık. Bakınız, örnek vermek istiyorum; Sayın Sözen, hem Beyoğlu'nda otururlar, evleri var hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmıştır. 1989 - 1994 yılları arasında belediye başkanlığı yapmış -İstanbul'da belediye başkanlığı yapmış- 1994'ten sonra ben de Beyoğlu Belediye Başkanı olmuştum. O dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olan Sayın Cindoruk bile, bizi ziyarete geldiklerinde, bu, metruk olan binaların koruması hususunda şikâyetlerimi dinlediler ve mutlaka, yasal düzenlemelerle yardımcı olacaklarını söylediler. Sekiz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı gelip geçti, hâlâ, bu konularla ilgili ciddî adım atılamadı. 450 tane maili inhidam kararı almış olduğumuz binalar, maalesef, yıkılmaya maruz kaldığı halde, kültür ve tabiat varlıkları koruma kurullarının katı tavırları ve korunamaz, kullanılamaz ilkeleri dolayısıyla, mülkiyet sahiplerinin belli olmamaları, varislerinin belli olmamaları, yurt içinde, yurt dışında, maalesef, kimin, nerede, ne yaptığı belli olmayan yerler. İşte, örnekleri veriyorum: Bakın, bunlar, Fatih'te, Beyoğlu'nda, Eminönü'ndeki eserler, son derece kopmuş ve gayri meşru faaliyetlerin odağı noktasına gelmiş; tinerciler, kapkaççılar, hırsızlar, ayyaşlar mekân tutmuşlar. Koruyamadığınız bu eski eserleri, koruyamadığınız, kullanamadığınız takdirde, kent dediğimiz, İstanbul gibi, Türkiye'nin gözbebeği Beyoğlu, Fatih, Eminönü, ki, bakın, Fatih'te Zeyrek diye bir proje var, 1994'ten beri, UNESCO'nun desteği altında, aslında onarıma hazır; Zeyrek, Balat, Türk Mahallesi, Sulukule, Sahil Mahallesi, Süleymaniye'nin bir bölümü, Tarlabaşı, Galata… Bu bölgelerin nasıl olduğunu hepiniz biliyor, hepimiz biliyoruz. Niçin İstanbul'a kültürel zenginliklerimiz açısından turist getiremiyoruz, niçin İstanbul'da güvenlik sorunu bu kadar had safhalara girmiş… Evet, yeni Belediye Yasasının 73 üncü maddesinde kentsel dönüşümle ilgili bir pozisyon var, bir projeksiyon var; ama, 50 000 metrekarenin üzerindeki alanlarla ilgili bir proje ve onun uygulanması hususunda, yine, gerek kamulaştırılması gerek projelerin uygulanması gerekse Türkiye genelinde 20 tane olan kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarının çalışma esas ve usulleri açısından tıkanıklıklar yaşanıyor. Bakın, İstanbul'un 12 ilçesi bir kurula bağlı; bir kurulun önündeki projeyle, altı ayda bir sıra geliyor, haftada birbuçuk gün çalışıyorlar, ayda altı gün. Dolayısıyla, sıra gelmeyen, çalışma düzenleri müsait olmayan bu koruma kurullarının ya çalışma esas ve usullerini değiştireceksiniz ya kurulların yine aynı ilkeler doğrultusunda sayısını artıracaksınız, sayısını artırarak çalışmalarını kolaylaştıracaksınız. Özellikle kamulaştırma hususunda, mülkiyet haklarına tecavüz etmeden, mülk sahipleri belli olan yerlere, ilgili proje sahibi belediye "şunu şu şekilde yaparsanız yapabilirsiniz, ama, siz yapmayacaksanız, ben, iki yıl içerisinde resen parasını falan yere bloke etmek suretiyle her türlü projeyi uygulattırabileceğim" maksadıyla olay gündeme gelmiştir ve bu olay enine boyuna tartışılmış; önce İçişleri Komisyonuna gelmiş, İçişleri Komisyonunda İçtüzük gereği Bayındırlık Komisyonumuza gelmiş ve Bayındırlık Komisyonunda da öncelikle bu isim değişikliği tartışılmış; yani, kentsel dönüşüm projesi İmar Kanunu tasarısı içerisinde var; yapı denetimi, İmar Kanunu, kentsel dönüşüm; ama, bu yıl da yetişmeyeceği kesin gözüken bu tasarıyı beklemek, aslında, birçok değerlerimizi kaybetmemize vesile olacağı için 10 maddelik bir kanun -biliyorsunuz belki, ben hatırlatıyorum- 1955 yılı 25 Nisanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayraktar, bir 5 saniyenizi rica edeyim. Teknik bir arıza oluyor galiba.

Sayın milletvekilleri, hatibin konuşması 1-2 dakika geçebilir. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıncaya kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Bayraktar, buyurun.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, İstanbul'u konuşuyoruz. İstanbul, aslında, 15 000 000, 20 000 000, hatta     30 000 000 turist çekebilecek potansiyele sahip; Türkiye'nin yarısı demek, her yönüyle. Böyle bir kentin korunması, kullanılması, değerlendirilmesi, ulusal ve uluslararası boyutlarda kimliğini ortaya çıkarması son derece önem arz ettiğini bildiğimiz için, 15 Nisan 1955'te, 6538 sayılı Yasayla, Kapalıçarşı yandıktan sonra 9 maddelik bir özel kanun çıkmıştır. Bu özel kanunla Kapalıçarşının onarımı sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Zamanımız var; ama, mikrofonda bir arıza oluyor.

Aynı şekilde, yine de bir kararname var; bu karar sayısı 4 198. Yine de, 12.10.1954'te, 25.12.1954'te Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın imzalamış olduğu Rumelihisarı'nın onarılmasıyla ilgili bir kararname. Dolayısıyla, İstanbul veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde 10 000 metrekarenin altında şimdi ada bazında metruk binaların, tarihî ve kültürel eserlerin bulunduğu yerlerin onarılmasına yönelik bir projeyi ilgili belediye başkanlığının önderliğinde, öncülüğünde, yine kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarının tasdikiyle, Bakanlar Kurulunun kararıyla, her kesimin, sivil toplumun da, aslında, gözetimiyle yapılabilmesinin; bu kadar aceleciliktir, bu, işte birilerine ısmarlama bir kanundur, TAÇ Vakfının yetkilileri geliyor diye farklı mecraya çekmenin doğru olmadığını düşünüyorum.

TAÇ Vakfının mensupları üniversitelerde öğretim görevlileridirler ve kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarında görev almış bilim adamlarıdır, bir sivil toplum örgütünün mensuplarıdır. Bayındırlık Bakanlığının görüşleri burada, elimde var. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun çalışma esas ve usulleri var ve kanunda üç ayrı isim değişikliği hususunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayraktar, orada bir şeye mi temas ediyor acaba dosyalar; onu bilmiyorum.

Buyurun, devam edin.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Belki…

Değerli arkadaşlar, işte, Sayın Bakanımızın anlattıkları gibi, kentsel dönüşüm tasarısı Bayındırlık Komisyonunda Eskiyen Kent Dokularının Yenilenmesi, Korunması ve Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı şeklinde geniş tartışmalar sonucu İçişleri Komisyonuna ve altkomisyona havale edildi. Altkomisyondaki çok detaylı çalışmalar sonucu Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı şekline dönüştürülmüş, muhalefetin de arzu ve isteklerine uygun olarak SİT alanları içerisinde sadece kent merkezleri değil, kırsal alanlarda il özel idarelerinin de böyle konulara müdahale edebilmesi hususu da ilave edilmiştir. Dolayısıyla, Meclis tatile girmeden bu kanunun yürürlüğe girmesi, bir an önce bu projeyi uygulamak isteyen ve bu projeden istifade edecek kentlerle ilgili çalışmaların önünü açacağı bakımından önem arz ettiğini şu an için belirtiyorum. Süremiz burada doldu; bu saatten sonra sizleri fazla meşgul etmeyelim. Vakit bulduğumuz takdirde maddeler üzerinde size müşahhas bazı örnekler vereceğim. Yıkılan binaların nasıl yıkıldığını, o kadar güzelim binaların ne olduğunu ve ne olması gerektiği hususunu da tartışma fırsatı bulursak memnun olacağım.

Emeği ve katkısı geçenlere, tabiî, muhalefet partisi mensuplarına, sivil örgüt mensuplarına ve başta İçişleri Komisyonumuza ve Sayın Değerli Bakanımıza ve hükümetimize ben şükranlarımı arz ediyorum.

Tabiî, İstanbul adına konuşulurken, ben Kayseri'ye de gittim, Sivas'a da gittim, Amasya'ya da gittim, aynı kanunu bekleyenleri gördüm. Ankara'nın merkezinde bu kanunu bekliyorlar; Kapadokya bölgesi bu kanunu bekliyor; Denizli de, Pamukkale de bekliyor, Konya bekliyor; Anadolu'nun her tarafı bekliyor. Bu, İstanbul'la ilgili bir ısmarlama kanun değildir; öncülüğünü, lokomotifliğini yapmaları çok doğaldır.

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Bursa var.

NUSRET BAYRAKTAR (Devamla) - Bursa da var, evet, Edirne de var. Bütün Türkiye'yi sayamıyorum; ama, elbette, İstanbul milletvekilleri olarak bize görev düşüyor. İstanbul'daki belediye başkanlarına daha çok görev düşüyor; çünkü, yıkılan, yakılan o binalardan sonra belediyeler uyuyor mu diyerek yıllarca suçlanan bizler olduk. Sayın Sözen de suçlandı, ben de suçlandım, Sayın Başbakanımız da suçlandı, İstanbul'a niye sahip çıkmıyorsunuz diye. O dönemlerde biz bunları yapamadık. Ne Sözen yapabildi, ne biz yapabildik, ne de Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Neden; yasal boşluklar ve mevzuatlardan kaynaklanan eksiklikler vardı. Şimdi, bunu elbirliğiyle hep beraber bizler yapacağız.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayraktar.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz dolmuştur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 15 Haziran 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.02