DÖNEM : 22 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT : 87
109 uncu Birleşim
8 Haziran 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bingöl Milletvekili Abdurrahman
Anik'in, Bingöl İli Karlıova İlçesinde meydana gelen deprem olayı ile
sonrasında yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması
2.- İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın,
kamu avukatlarının sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı
konuşması
3.- Adana Milletvekili Recep Garip'in,
Türk edebiyatının büyük şairlerinden Cahit Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve
24 milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek ihracatında karşılaşılan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/68) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin öngörüşmesinin 8.6.2005 Çarşamba günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Isparta Milletvekili Mevlüt
COŞKUNER'in, bazı vergi dairesi çalışanlarının görev yerlerinin
değiştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/5892)
2.- Şanlıurfa Milletvekili Turan
TÜYSÜZ'ün, Mardin-Ceylanpınar ile Viranşehir Sulama Projelerine ilişkin sorusu
ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5988)
3.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya'da kamu tesislerinin AK Parti İl Başkanının siyasî kullanımına
verildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6022)
4.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Sakarya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6101)
5.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya-Gündoğmuş-Senir Kasabası Çaltı mevkiindeki kilisenin yoluna ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6102)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
2003-2004 yıllarında Bolu İline yapılan
yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6103)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
2003-2004 yıllarında Nevşehir İline
yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6104)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
2003-2004 yıllarında Kütahya İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/6105)
9.- Adana Milletvekili N.Gaye ERBATUR'un,
balık ithalatına,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Gürsu İlçesinde sebze-meyve haline bağlantı yolu için seçilen alana,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6151, 6152)
10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın,
TÜPRAŞ, Ereğli Demir Çelik AŞ ve Petkimin özelleştirme çalışmalarına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/6169)
11.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın,
süt üretimine ve üreticilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6253)
12.- Kırşehir Milletvekili Mikail
ARSLAN'ın, Okul Sütü Projesinin uygulanıp uygulanmayacağı ile süt ve sütçülük
ürünlerine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Mehmet Mehdi EKER'in cevabı (7/6258)
13.- Denizli Milletvekili Mehmet
YÜKSEKTEPE'nin, ülkemizin tanıtımına yönelik bir ihale yapılıp yapılmadığına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6278)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
2003-2004 yıllarında Bartın İline yapılan yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/6280)
15.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Fener-Rum Patrikhanesinin restorasyon çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/6337)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Konya Milletvekili Ahmet Işık, Konya
ovaları ile Konya-Ankara hızlı tren projelerine,
Sakarya Milletvekili Süleyman Gündüz,
ölümünün 42 nci yıldönümünde, Nazım Hikmet Ran'ın edebî kişiliğine ve
eserlerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in,
gençler üzerinde yapılan kamuoyu araştırmalarının sonuçlarına ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik cevap verdi.
Açık bulunan Devlet Bakanlığına İstanbul
Milletvekili Nimet Çubukçu'nun, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına Trabzon
Milletvekili Faruk Nafiz Özak'ın, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Mehdi Eker'in atandığına,
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 5357 sayılı Kanunun bazı maddelerinin, Anayasanın 89 uncu maddesine göre
bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine,
İlişkin Cumhurbaşkanlığı;
İsviçre Federal Parlamentosu Kantonlar
Meclisi Dış Politika Komisyonu Başkanının davetine icabetle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir parlamento heyetinin
İsviçre'ye yapacağı resmî ziyarete Kars Milletvekili Selami Yiğit'in yerine
Denizli Milletvekili Haşim Oral'ın katılacağına ilişkin Başkanlık;
Tezkereleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu.
Bazı milletvekillerinin (10/125) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinden imzalarını çektiklerine ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu ve önergenin, İçtüzüğün aradığı
yetersayıda imza kalmaması nedeniyle, işlemden kaldırıldığı,
Genel Kurulun 7.6.2005 Salı günkü
birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu
birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği,
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851)
görüşmeleri tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Hatay
Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, konuşmasında, partisine ve şahsına,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Hatay
Milletvekili Mehmet Eraslan'ın, konuşmasında partisine,
Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada
bulundular.
8 Haziran 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.57'de son verildi.
Sadık Yakut
Başkanvekili
Bayram
Özçelik Türkân Miçooğulları
Burdur İzmir
Kâtip Üye Kâtip
Üye
No: 151
II. - GELEN KAĞITLAR
8 Haziran 2005 Çarşamba
Raporlar
1.- Evrensel Hizmetin Sağlanması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Avrupa
Birliği Uyum İle Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonları Raporları
(1/1035) (S. Sayısı: 927) (Dağıtma tarihi: 8.6.2005) (GÜNDEME)
2.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu ile 18 Milletvekilinin;
Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonları Raporları (2/428) (S. Sayısı:
929) (Dağıtma tarihi: 8.6.2005) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergesi
1.- Antalya Milletvekili
Osman KAPTAN ve 24 Milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek ihracatında
karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi. (10/286) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.6.2005)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Mustafa ÖZYÜREK'in, uluslararası terör örgütlerinin Türkiye'deki finans
kurumlarıyla bağlantılarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5287)
2.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bir ithalatçı firmaya ÖTV tahakkuku yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5861)
3.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5862)
4.- Ankara Milletvekili
Yakup KEPENEK'in, vekaleten atanan kamu yöneticilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5863)
5.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde armağan edilen silahlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5864)
6.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bir milletvekiliyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5865)
7.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Türk vatandaşlarının çifte vatandaşlık ile ilgili sorunlarına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/5868)
8.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, Bulgaristan sınırından yurda giriş yapan vatandaşların
yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/5869)
9.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, yurtdışında yaşayan vatandaşların oy kullanabilmelerine
yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/5870)
10.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, SSK'nın Sağlık Bakanlığına ve eczanelere yaptığı
ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5878)
11.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları
içinde çalışan halk otobüslerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5882)
12.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, ülkemizde yaşanan kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883)
13.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara-Mamak Belediyesinde görevli bazı personelin başka
kurumlarda görevlendirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5884)
14.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, çiftçilerin traktörlerini yenileyebilmeleri için ÖTV ve hurda
indirimi sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5891)
15.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, kayıtdışı ekonomiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5894)
16.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5916)
17.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, danışmanları arasında bir profesörün
bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5917)
18.- Erzincan
Milletvekili Erol TINASTEPE'nin, Cumhurbaşkanlığınca geri gönderilen atama
kararnamelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5918)
19.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bedensel engelli vatandaşlarımızın spor karşılaşmalarını
izleyebilecek olanakların sağlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5928)
20.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5931)
21.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Koruma Hizmetleri Yönetmeliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5932)
22.- Bursa Milletvekili
Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki bazı yolsuzluk
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5934)
23.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, Emlak Vergisine ilave katkı payı tahakkuk ettirileceği
iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5937)
24.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Temel Eğitime Destek Programına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5943)
25.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Şanlıurfa-Birecik Devlet Hastanesi Müdürü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5945)
26.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, demiryollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5952)
27.- Artvin Milletvekili
Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Batum Havaalanının ortak kullanıma açılmasına yönelik
bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5953)
28.- Kırşehir
Milletvekili Mikail ARSLAN'ın, Kayseri-Yamula Barajı inşaatına ve etkilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5954)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
8 Haziran 2005 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 109 uncu Birleşimini açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Bingöl Karlıova'da meydana gelen deprem hakkında söz isteyen Bingöl
milletvekili Abdurrahman Anik'e aittir.
Buyurun Sayın Anik. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Bingöl
Milletvekili Abdurrahman Anik'in, Bingöl İli Karlıova İlçesinde meydana gelen
deprem olayı ile sonrasında yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması
ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bingöl Karlıova'da meydana gelen
deprem dolayısıyla gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
6 Haziran 2005 Pazartesi
günü saat 10.41'de merkez üssü Karlıova İlçesi olan, şiddeti 5,7 büyüklüğünde
bir deprem meydana gelmiştir. 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen depremde can
kaybı olmuştu; tabiî afetlerde vefat eden bütün insanları rahmetle anıyorum.
12-14 Mart 2005 ve 6 Haziran 2005 tarihlerinde meydana gelen depremde can
kaybının olmaması en büyük teselli kaynağımız olmuştur.
12-14 Mart 2005 tarihinde
Bingöl Adaklı, Yedisu, Karlıova merkez ve köylerinde meydana gelen deprem
afetinin 3 Haziran 2005 tarihi itibariyle kesin ve itirazlı hasar tespitleri de
şöyledir: 1 177 adet konut, 31 işyeri ve 1 004 ahır ağır hasarlı olarak tespit
edilmiştir. Halkın, tedirginlik içerisinde bulunduğundan, hasarlı evlere
girmemesi, çadırı tercih etmeleri ve hasarlı evlerin yetkililerce boşaltılmış
olması, depremde can kaybının yaşanmamasında etkili olmuştur. Bu depremde, 54
vatandaşımız yaralanmış, 51 kişinin, ayakta tedavileri tamamlanmış, 3 kişi de
Bingöl Devlet Hastanesine sevk edilmiş, onlar da, şu an itibariyle taburcu
olmuşlardır.
Depremin hemen akabinde,
Sayın Başbakanımızın talimatları üzerine, Başbakanlık Türkiye Acil Durum
Yönetimi Genel Müdürlüğünce, Bingöl Valiliği, komşu il valilikleri, Karlıova
Kaymakamlığı, Genelkurmay Başkanlığı Kriz Merkezi, İçişleri Bakanlığı Sivil
Savunma Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı Kriz Merkezi ve Kızılay
yetkilileriyle koordinasyon kurularak başlatılan çalışmalar kesintisiz
sürdürülmektedir.
Bayındırlık ve İskân İl
Müdürlüğünün teknik elemanlarınca yapılan ön hasar tespit çalışmalarında,
Karlıova İlçe Merkezinde bulunan kamuya ait hizmet binaları olan İlçe Jandarma
Komutanlığı Hizmet Binası ve Lojmanları, İlçe Emniyet Amirliği Binası ve
Lojmanları, Hükümet Konağı, Adliye Lojmanları, merkez ve köy okulları hasar
görmüş ve hasarlı olan PTT Binası da, daha da ağır hasarlı hale gelmiştir. Ağır
hasarlı durumdaki, yapılan; daha önceki depremlerde orta hasarlı olan evlerin
de yüzde 100'üne yakını ağır hasarlı hale gelmişlerdir. Ön tespitlere göre,
ilçe merkezindeki birçok işyeri, 189 bina, köylerde 116 ev hasar görmüş, ayrıca
29 hayvan barınağı yıkılmış ve 8 büyükbaş hayvan telef olmuştur. Bingöl
Valiliğimizin koordinasyonunda, Bingöl İl Savunma Müdürlüğü, Erzurum
Arama-Kurtarma Birlikleri ekipleri, 49 uncu İç Güvenlik Tugayı ve İl Jandarma
Alay Komutanlığı, çalışmalara ilk müdahalede bulunan ekipler olmuştur. Bu
duyarlı çalışmalarından dolayı, bu kurumlarımıza, Bingöl halkı adına
teşekkürlerimi sunuyorum.
Deprem bölgesi tamamen
taranmakta ve çalışmalar aralıksız sürdürülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anik,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ABDURRAHMAN ANİK
(Devamla) - Tamam, Sayın Başkanım.
Bölgeye, şu ana kadar,
Kızılay tarafından, 1 170 adet çadır, 2 762 adet battaniye, 3 adet seyyar ocak,
4 adet seyyar mutfak, 2 000 kişilik kumanya, 2 000 kişilik kuru gıda, 1 000
adet mutfak seti, 17 400 mutfak ekipman seti, 6 000 adet ekmek, günlük 2 000
kişilik sıcak yemek ve 30 adet konteyner gönderilmiştir. Bölgedeki zarar gören
köylere 2 000 adet kumanya dağıtılmıştır.
Halen afet bölgesinde, 1
adet servis aracı, 1 dozer, 2 vinç, 2 greyder, 2 kepçe, 15 adet arama-kurtarma
aracı, 70 arama-kurtarma personeli bulunarak çalışmalar sürdürülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; depremin yaşandığı gün, Sayın Başbakanımızın talimatları
üzerine, Bakanlar Kurulu toplantısı bitmeden bölgeye gelerek incelemelerde
bulunan, yaptığı açıklamalarla bölge halkının yüreğini serinleten yeni
Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Faruk Nafiz Özak Beye, ayrıca başta Bingöl
Valimiz olmak üzere, Afet İşleri Genel Müdürlüğüne, Yapı İşleri Genel
Müdürlüğüne, Kızılay Derneği Genel Müdürlüğüne, Erzurum ve Muş Valilerine ve
katkıları olan tüm resmî ve sivil kuruluşlara, deprem bölgesine gelerek
yaptıkları katkılardan ötürü, Bingöl halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Bölgedeki köylere
ulaşılması, çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi için, acil olan ihtiyaçlar
henüz tamamen giderilmiş değildir. 15 adet kamyon, 5 adet yükleyici, 4 adet
greyder gibi iş makinelerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin iklimi de
gözönünde bulundurularak, yolların çamur olmasından dolayı stabilize
işlemlerinin yapılabilmesi için iş makinelerinin acilen devreye girmesi
gerekmektedir.
Çadır, battaniye, mutfak
gereçleri, tüp gibi malzemeler, afetzedelere önemli takviye olarak…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Anik.
ABDURRAHMAN ANİK
(Devamla) - Bingöl'de 1 Mayıs 2003 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle
gönderilen acil yardım ödeneğinden, halen 1 177 651 YTL bulunmaktadır.
Deprem bölgesi haritasına
göre, yurdumuzun yüzde 92'sinin deprem bölgesi içerisinde olduğu da bir kesin
vakıadır. Bingöl İlimiz, deprem haritasında Kuzey Anadolu fay hattı ve Doğu
Anadolu fay hattının kesiştiği noktadadır. Bölgede yaşayan insanlar sürekli
olarak deprem korkusu yaşamaktadırlar. Bu tür riskli bölgeler için ilgililerce
özel projeler geliştirilerek, bütün konutların yenilenmesinde fayda mülahaza
ediyorum.
Ayrıca, bölgede kış
mevsiminin uzun, yaz mevsiminin kısa sürmesinden dolayı afet konutlarına bir an
önce başlatılarak kış mevsimi girmeden konutların oturulabilir hale
getirilerek, halkımızın mağduriyeti önlenmelidir. Bu konuda yetkililerin hassas
davranmasını bekliyorum.
Cenabı Allah'tan, bütün
insanların, bu tür tabiî afetlerden muhafaza olmaları dileğiyle, hepinize
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anik.
Gündemdışı ikinci söz,
kamu avukatlarının sorunlarıyla ilgili söz isteyen İzmir Milletvekili Yılmaz
Kaya'ya aittir.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP
sıralarından alkışlar)
2.- İzmir
Milletvekili Yılmaz Kaya'nın, kamu avukatlarının sorunlarına ve alınması
gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşması
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; kamu avukatlarının sorunlarını
sizlere aktarmak adına gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Konuşmama başlarken,
öncelikle, daha önceki depremde komisyon üyesi olarak gittiğimiz Bingöl'de
yaşanan yeni bir deprem nedeniyle, bütün Bingöllü vatandaşlarımıza geçmiş olsun
diyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yargılamanın üç ayağı vardır biliyorsunuz; iddia, savunma ve yargı. Bu
ayaklardan, iddia ayağını temsil eden savcı, savunma ayağına temsil eden avukat
ve yargı, yani karar ayağını temsil eden de hâkimlerdir. Yargılama sürecinde,
fonksiyonel olarak, her birinin görevleri birbirinden farklı olsa da,
hiçbirinin görevi diğerinden üstün kabul edilemez; ancak, uygulamada, ne yazık
ki bu böyle olmamakta. Kısacası, hâkim ve savcılar, yargılamanın değerli iki
ayağı, yine kamu personeli, devlet memuru olmalarına rağmen kamu avukatları
ise, ne yazık ki, değersiz, üçüncü ayak kabul edilmektedirler.
Bu nereden çıktı
derseniz; kamu avukatlarının özlük hakları hâlâ iyileştirilememiştir. 2003
yılında, bu uğurda verdiğimiz yasa teklifi, maalesef ve ne acıdır ki, o zaman
AKP Grup Başkanvekili olan ve bir avukat olan Sayın Haluk İpek'in olumsuz
çabaları nedeniyle de Genel Kurul gündemine alınmamış ve hâlâ beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
kamu avukatlarının mağdur olduğu konular sadece özlük haklarıyla ilgili konular
değil. İş yoğunluğu, bu iş yoğunluğuna karşılık sayılarının azlığı; yine,
hukukçu olmayan amirlerinin kendilerine müdahaleleri, temyiz sürelerini bile
bilmeyen bu amirlerin, temyiz edilip edilmeyeceğine karar vermeleri ve onlara
talimat vermeleri gibi sorunlar olarak, en başta sayabiliriz.
Aynı statüde olmalarına
rağmen, yani, kamu avukatları olmalarına rağmen, değişik kurumlarda görevli
avukatların farklı maaş almaları da, kamu avukatları arasında, bu anlamda da
olumsuz farklılıkların başında gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
kamu avukatlarının amirlerinin denetim ve talimatları dışında, kamu
avukatlarının teftişi bakanlık müfettişleri tarafından yapılabileceği
öngörülmüşken, ne yazık ki, şu anda ismini vermeyeceğim bir kurumda, tabiri
caizse, bir teftiş terörü
estirilmektedir. Nasıl mı; değerli arkadaşlarım, bu kurumda, kamu avukatlarını,
o kurumun hukukçu olmayan bir müfettişi şu anda denetlemekte, dosyalarını
hallaç pamuğu gibi atmaktadır. Bu, savunulacak bir durum değildir. Sayın Bakan
burada yok, bu konuşmamdan sonra belki görüşme imkânımız olabilir; ama, bu
hukukdışı tutumun -nedeni de malumdur bu uygulamanın- bir an önce bitirilmesi
gerektiğini düşünüyorum ve Sayın Bakanla da bu konuyu görüşmeye hazırım.
Bunun dışında, yolluk ve
harcırah sorunları vardır. Ödenek bulunmadığı durumlarda, şehirdışı duruşmaya
mecbur oldukları için giden kamu avukatları, yolluklarını, yol masraflarını,
maalesef, kendi ceplerinden karşılamaktalar ve kurumlarına döndüklerinde,
ödenek bulunmadığı için, bu yaptıkları masrafları, iki üç ay sonra
alabilmektedirler. Bu sorunlar, sıralanabilir ve sayı olarak artırılabilir;
ama, bir önemli sorun da şudur ki -Sayın Başkan da biraz önceki konuşmacıya
tanıdığı 4 dakikalık iltiması herhalde bize de tanır diye düşünüyorum- 1136
sayılı Avukatlık Kanununun 164 üncü maddesi açıkça şu hükmü öngörmüşken, yani,
HUMUK, CMUK, İYUK gereği…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
YILMAZ KAYA (Devamla) -
…karşı taraftan avukat lehine veya davayı kazanan lehine hükmedilen vekâlet
ücretinin o davayı takip eden avukata verileceği açıkça belirtilmişken, ne
yazıktır ki, kamu avukatları lehine hükmedilen bu vekâlet ücreti ilgili kurum
tarafından toplanmakta, avukatlara, belli limitlerde, bazı yerlerde de hiç
verilmemek şekliyle uygulama yapılmakta ve bu açıkça bir hukuksuzluğa neden
olmaktadır. Tabiî, bunun nedeni olarak da 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunundaki bir hüküm, 164 üncü maddesindeki bir hüküm gerekçe olarak
gösterilmektedir. Burada ayrıntılı şekilde belirtilmiş; bu maddenin engel
olduğu, tamamının avukatlara verilemeyeceği belirtilmektedir. Oysa, bakın, bu
konuda, daha önce, Çine Asliye Ceza Mahkemesi ve İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından bu maddenin Anayasaya aykırılığı ileri sürülmüş, ancak, açılan
davada Anayasa Mahkemesi Anayasaya aykırılık görmemiş ve hükmedilen vekâlet
ücretinin tamamının kamu avukatlarına limitsiz olarak verileceğini öngörmüştür.
Buna rağmen, yine buradan Sayın Bakana sesleniyorum, bu kararlar yerine
getirilmemekte ve kamu avukatları mağdur edilmeye devam edilmektedir.
Bakın, değerli
arkadaşlar, şimdi, bu karar ortadayken, bu tür alacaklarını alamayan kamu
avukatları, yani, savundukları kamu, savundukları, avukatlığını yaptıkları
devletle, maliyeyle neredeyse hasım haline gelmişler. Bu tabirimi hoş görün.
Çünkü, Türkiye Kalkınma Bankası avukatları alacaklarının tahsili için devlete
karşı dava açmıştır; TRT avukatları alacaklarının tahsili için devlete,
maliyeye dava açmışlardır. Sayın Bakana buradan sesleniyorum. Bu, Anayasa Mahkemesi
kararıyla da tescil edilen hukuksuz, kanundışı uygulamaya bir an önce son
verilmesi gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kaya.
YILMAZ KAYA (Devamla) -
Kamuyu, Maliyeyi, devleti savunması gereken ve bunu layıkıyla yerine getiren
avukatlarımızın, kamuyla, devletle, Maliyeyle davalı-davacı konumuna
getirilmemesi gerekmektedir. Bu uğurda her türlü çalışmayı Bakanlığın
yapacağına inanıyorum.
Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kaya.
Gündemdışı üçüncü söz,
şairlerimizden Cahit Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümü münasebetiyle söz isteyen
Adana Milletvekili Recep Garip'e aittir.
Buyurun Sayın Garip. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Adana
Milletvekili Recep Garip'in, Türk edebiyatının büyük şairlerinden Cahit
Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
RECEP GARİP (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönem Türk edebiyatının en büyük
şairlerinden Cahit Zarifoğlu'nun ölüm yıldönümü nedeniyle şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Uygarlık tarihi, kültür
sanat adamlarıyla doludur. Toplumu onlar şekillendirmişler, toplumun önündeki
engelleri onlar kaldırmışlardır. Evrensel insan haklarını en çok savunanlar,
ömürler tüketenler, hapse girip çıkanlar, zulme uğrayanlar, sürgüne
gönderilenler yine onlardır. Edebiyat, fikir ve sanat öncüleri bu toplumun
bağrında yetişmiş en güzel çınarlardır. Bu ulu çınarların gölgesinde bulunan
her şeyden toplum mutlak surette faydalanır. Siyasî tarihin yazılmasında yine
uygarlık onarıcıları görev başındadır. Onlarla zaman kayda düşülür. Yetişmekte
olan kuşaklar, onların kollarından, yapraklarından, dallarından, gövdelerinden,
meyvelerinden, velhasıl akan ırmaktan içebildikleri oranda faydalanırlar ve
yetişmekte olan nesli aydınlatmaya, ilerletmeye devam ederler.
Şair "haziranda
ölmek zor" dese de, izleri tarihin
sayfalarında bulunan, hâlâ, yüce dağlardan süzülen bir çeşme berraklığıyla,
sularından içilen Orhan Kemal, Cahit Zarifoğlu, Nazım Hikmet, Cemil Meriç
haziranda aramızdan ayrılmışlardır. Hepsini rahmetle anıyorum. Onlar bırakıp
gitseler de, bu toplum bitmeyen şarkıyı söylemeye devam etmektedir. Tarih
dokusu, yerli olma bilinci, yurtseverlik aşkı, bu toplumun mayasında bulunan ve
yüzyıllar öncesinden aldığı katışıksız inanç, iman, bağlılık, savunma,
kardeşlik iksirleriyle türkülerimiz söylenmeye devam etmektedir.
Tüm dünyada yaşanan
yeniden yapılanma ve demokratikleşme sürecinde ülkemizin siyasal, kültürel ve
ekonomik alanda köklü değişimler içinde olması kaçınılmazdır. Her alanda
barışa, kardeşliğe ve dayanışmaya her
zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.
Cahit Zarifoğlu "Ne
çok acı var" diye başlıyor "Yaşamak" adlı kitabında. Yakın dostu
Rasim Özdenören "Kırkyedi yıllık bir koşuşturmaca ile geçen bir ömrün
dönemeçleri arasındaki mesafelere, ne çok acı, ne çok aşk, ne çok karar, ne çok
pişmanlık sığdırılmış" diye söylemekten kendini alıkoyamıyor.
"Kardeşim dedim/ acılarıma
da kardeş olur musun" diye sesleniyor Cahit Zarifoğlu. Talat Sait Halman
ise, Zarifoğlu'nun vefatıyla ilgili "Türk kültürü ve edebiyatı için feci
bir kayıp bu" diye ekler ve gerçekten acı bir kayıptır.
"İşaret
Çocukları", "Yedi Güzel Adam", "Menziller",
"Korku ve Yakarış" ve tüm şiirlerinin bir arada bulunduğu
"Şiirler" adlı şiir kitapları bulunan Zarifoğlu'nun "İns"
adını verdiği bir hikâye kitabı, "Savaş Ritimleri" ve "Ana"
adlı romanları, "Yaşamak" adlı bir günlüğü, "Bir Değirmendir Bu
Dünya" ve "Zengin Hayaller Peşinde" adlı iki deneme kitabı
bulunmaktadır. Kendisine, Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülünü
kazandıran "Yürekdede ile Padişah" adlı tiyatro eserinin yanında
birçok çocuk hikâyesi ve oyunu bulunmaktadır.
Cahit Zarifoğlu,
özgürlüğün, özgünlüğün, çocuk saflığının, insan olmanın adıdır. Yapmacıksız,
yalın ama lirik söylemlere sahiptir. Tekdüze gidemezsiniz onunla; onda
labirentler, yokuşlar bulursunuz. O, sizi labirentlere indirir, çıkarır,
dağların doruklarına taşır; kasabalarda, köylerde, kırlarda, savaşta sürekli
sizinle birliktedir.
Birdenbire kavranmak,
bulunmak, bilinmek işine gelmez Şairimizin. Kimi zaman aşikârdır, kimi zamansa
serüvenler üretir, gizlenir. Onu, okuyucu aramak, bulmak zorundadır. Yaşadığı
çağın anaforlarından meyveler toplar; onları çocuklara dağıtır.
Şiirin önemli uç
beylerinden olan Zarifoğlu, imge unsurunu
görkemli bir şekilde kullanır. Kelimeler sincap gibi sıçrar, şiir tekrar
çalışmayı gerektirmez Zarifoğlu'nda. Hayatın anlamını, yaşamanın kıymetli
olduğunu, onun bizatihi yaşantısında görürsünüz.
Cahit Zarifoğlu, şair-i
maderzat, yani, anadan doğma şair; bu lakabı alır. Adından bu şekilde
bahsedilen şairimiz, gerçekten, Türkiye'nin tarihinde çok enderdir. Türk
Dilinin gelişimine büyük katkısı olmuştur. Kendisinden önce ve belki de
kendisinden sonraki zamanlarda, Cahit Zarifoğlu gibi dili ve kelimeleri düzgün,
değişik ve insanı tutup sarsan bir şekilde kullanan neredeyse yok gibidir. Bu
bağlamda, Kierkagaard'ın "Korku ve Titreme"sini, Faulkner'in
"Ses ve Öfke"sini hatırlayabiliyoruz.
Cahit Zarifoğlu'nun
şiiri, modern bir Türk şiiri; ama, modern şiiri fazlasıyla aşan, aynı zamanda
çağlarüstü bir şiir konumuna gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Garip,
buyurun.
RECEP GARİP (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Onun şiir tarzını işaret
eden tarihî bir geçmişe rastlayamıyoruz. Tamamıyla yeni bir ses. Bu şiirde imge
ve çağrışımlar o kadar fazla miktarda yer alıyor ki, çağrışımlara açık
olmayanlar bu şiir karşısında sendeliyorlar.
Girift ilişkiler,
karmaşık ve devasa kurumlar, insan aklının ürettiği ve fakat, sonuçta insan
aklını ele geçiren teknoloji ve alabildiğine büyüyen metropoller, insanı
topraktan, sudan, ay ve yıldızlardan uzak bir yaşam sürmeye mecbur eden
yapılaşmalar sürüp gitmektedir.
Üretim ve tüketim
çılgınlıkları karşısında kendini ve iç dünyasını Picasso'nun "Tek Gözlü
İnsan" resmindeki gibi yapayalnız, terk edilmiş, bölünmüş, parçalanmış
olarak hisseden, bir karmaşa ve nereye gittiği pek belli olmayan bir koşuşturmaca
içerisinde yaşayan modern insanın şiiridir Cahit Zarifoğlu'nun şiiri. Modern
insanın hayata ve umuda tutunma çığlığıdır.
"Çağın Küçük
Bulanığı" adlı şiirinde, hummalı bir hastalığa dönüşen yalnızlığı bakın
nasıl dile getirir:
"Ah şu yalnızlık
Kemik gibi
Ne yanına dönsen
batar."
Yalnızlık hissini bu
kadar yalın ve sarsıcı bir şekilde dile getirebilen pek az sanatçı vardır.
Meksikalı şair Octavio Paz "yalnızlık kuyu dibine inmektir" diye
ilave eder. "Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık" ifadesinde,
Sezai Karakoç'u da burada dile getirmekte yarar görüyorum.
Bu şiir, hayat ile şiirin
bire bir örtüştüğü bir şiirdir. Hayat, ancak bu kadar bir şiirde yer alabilir
ya da bir şiir, ancak bu kadar hayatla dolu olabilir. Hayattaki güçlü,
kesintisiz akış, iniş ve çıkışlarıyla, zorluk ve kolaylıklarıyla, acı ve
sevinçleriyle onun şiirinde yer almaktadır. Çok doğal, çok yalın ve olduğu
gibi, şu şekliyle başka şiirlerinde dile getirir:
"Ya güneşten daha
zengin
Sofraya diz çökeriz
Ya sen kuş olur gidersin
bir trenle,
Oysa sergimize kuşlar
gelir uzanır."
Ya da
"Ansınız melek
bekliyorum eski Türk ezgileriyle
Senin Asya, Asya ve Asya
diye yalvarışın.
Sana ansızın alınyazımı
ve kendimi ekliyorum
Aşka hazır, aşka aç ve
davetli
Ansızın melek
bekliyorum."
Cahit Zarifoğlu'nun
şiirlerinde ve hayatında doğa, çocuk, kadın ve yaşlının önemli bir yeri vardır.
Çocukluk ve yaşlılık, insanın yalın halleridir; doğa alabildiğine aşikâr; kadın
ise zarafetin, güzelliğin adıdır. Bu motiflerle örülen yalın ve yerli bir şiir,
Cahit Zarifoğlu'nda karşımıza çıkmaktadır.
Cahit Zarifoğlu'nun
şiiri, bir içyolculuğun şiiridir. Gerçek yollar aslında içimizdedir. Bu
nedenle, gerçek yolculuk da içimizdedir. Şair ve sanatçıların asıl
yükümlülükleri de, insanın bakışını, hakikate, hayatın özünün bulunduğu içdünyamıza
yöneltmek değil midir? İşte, Zarifoğlu tepeden tırnağa bir şair ve sanatçı
olarak bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmiştir.
Zarifoğlu ruhun şiirini
yazarken dış dünyada olup bitenlere, savaş ve haksızlıklara da kayıtsız
kalmamış, Mehmet Akif Ersoy'un gösterdiği duyarlılığı yaşayarak, Afganistan,
Filistin ve Hama acılarını yaşayan, taşıyan şiirler ortaya koymuştur.
Aşkı, varoluşsal, beşerî,
ilahî, bütün boyutlarıyla yaşayan bir şairdir Zarifoğlu. İnsana, yaradılışa,
var olan şeylere, tabiata, tabiattaki ahenklere âşık... Doğum ve ölüm, ayrılık,
sevda, doğrular ve yanlışlar onun şiirinde bir bilgi olarak değil, yaşanan,
hissedilen, tecrübe edilen durumlar olarak yer almaktadır; yani, hayatın
bizatihi kendisini Cahit Zarifoğlu'nun şiirinde bulmamız mümkündür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
RECEP GARİP (Devamla) -
Sayın Başkanım toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Garip,
teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
RECEP GARİP (Devamla) -
Türk ve dünya insanının şiire, şiirin
tekniğine ve diğer unsurlarına dair çok şey bulacağı büyük bir hazine,
beslenilecek güçlü bir kaynak olan Zarifoğlu'nu rahmetle anıyor, konuşmama
Şairin bir şiiriyle son veriyorum.
"Anılar defterinde
gül yaprağı
Gibi unutuldum kurudum
Başıma düşmüş sevda ağı
Bir başıma tenhalarda
kahroldum.
Sen kim bilir
Rüzgârlı eteklerinle
Kim bilir hangi
iklimdesin
Ben sensiz bu sessizlikle
Deliler gibiyim
Sensiz bu sessizlikle.
Ayrılıkla başım belada
Gözlerini çevir gözlerime
Yoksa ben
Sensiz bu sessizlikle
Deli gibiyim
Sensiz bu
sessizlikle" diye şiirine devam eder.
Zarifoğlu, gerçekten,
bugün Türk gençliğinin çok önemli yolunu izlemiş olduğu şairlerimizdendir.
Bir kez daha rahmetle
anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Garip.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Kâtip üyenin oturarak
okumasını oylarınıza sunuyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Karar yetersayısı…
BAŞKAN - Arayacağım Sayın
Anadol.
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yetersayısı yoktur.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.40
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.47
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyenin sunuşları oturarak okuması için yapılan oylamada karar yetersayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, Kâtip Üyenin
sunuşları oturarak okumasını tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısı
arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kâtip Üyeler arasında
anlaşmazlık olduğu için, elektronik cihazla oylama yapacağız.
3 dakika süre veriyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; Kâtip Üyenin sunuşları oturarak okuması hususu kabul
edilmiştir.
Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Antalya
Milletvekili Osman Kaptan ve 24 milletvekilinin, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek
ihracatında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/286)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Rusya Federasyonu, 30
Mayıs 2005 tarihi itibariyle Türkiye'den yaş sebze-meyve ve kesme çiçek alımını
durdurmuştur.
Durdurma gerekçelerindeki
hususların, üretici ve ihracatçılarımızın zararlarının, Rusya Federasyonunun
2.11.2004 tarih ve 1300 sayılı bilgi taleplerine yedi aydır yanıt vermeyen
kurum-kuruluş ve sorumluların, yaş sebze-meyve ve kesme çiçek ihracatımızın
karşılaştığı diğer engellerin ortaya çıkarılıp, gerekli tedbirlerin alınması
amacıyla Anayasamızın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104
ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
1- Osman Kaptan (Antalya)
2- Gökhan Durgun (Hatay)
3- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
4- Ali Oksal (Mersin)
5- Mustafa Özyürek (Mersin)
6- Abdulaziz Yazar (Hatay)
7- Tacidar Seyhan (Adana)
8- N. Gaye Erbatur (Adana)
9- Nail Kamacı (Antalya)
10- Hasan Fehmi Güneş (İstanbul)
11- Orhan Ziya Diren (Tokat)
12- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
13- Atila Emek (Antalya)
14- Osman Özcan (Antalya)
15- İsmet Atalay (İstanbul)
16- Uğur Aksöz (Adana)
17- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
18- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
19- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20- Kemal Sağ (Adana)
21- Mustafa Erdoğan
Yetenç (Manisa)
22- Ali Arslan (Muğla)
23- Yılmaz Kaya (İzmir)
24- Ali Rıza Bodur (İzmir)
25- Ufuk Özkan (Manisa)
Gerekçe:
Rusya Federasyonu Federal
Bitki Garantine ve Veterinerlik Servisi (ROSGOS Karantin) Başkanı, 26 Mayıs
2005 tarih ve N.FS-3/3217 sayıyla, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü'ye bir yazı yazarak, 30 Mayıs 2005 tarihinden itibaren
Türkiye'den bitkisel ürünlerin ithalatını durduğunu bildirmiştir. Bu yazıda,
Türkiye'nin, Rusya Federasyonuna gönderdiği bitkisel ürünlerde Rus bitki
karantina kurallarının sürekli ihlal edilmesinden ve bu konuda değişik zamanlarda
Türkiye'yi uyardıkları halde, bu ihlallerin devam ettiğini, 2.11.2004 tarihli
1300 sayılı bilgi taleplerine hâlâ yanıt alamadıklarını belirtmişlerdir.
Rusya'ya yapılan
ihracatımızın durdurulması, sebze ve meyve üreticilerimize ve ekonomimize büyük
zarar vermiştir.
Sebze ve meyve
ihracatımızın üçte 1'inin Rusya'ya yapılması, Rusya'nın önemli bir pazar
olduğunu göstermektedir. 2004 yılında Rusya'ya 455 000 ton ihracat yapılmış,
200 000 000 dolar gelir elde edilmiştir. 2005 yılı ilk beş ayında ise Rusya'ya
ihracatımız 160 000 ton olmuş, 100 000 000 dolar gelir elde edilmişken, 30
Mayıs 2005 tarihi itibariyle, Rusya, Türkiye'den yaş sebze-meyve ve kesme çiçek
alımını durdurmuştur.
Rusya'nın bu kararı
sonunda sebze ve meyve üreticilerimiz çok zor duruma düşmüşlerdir. Domates
fiyatları dibe vurmuştur, 10-15 yeni kuruşa kadar fiyatlar düşmüş, çok miktarda
meyve-sebze çürümüştür, dökülmüştür veya dalında kalmıştır.
Sebze üreticilerimiz,
ihracatçılarımız mağdur olmuşlar, zarar etmişlerdir.
Ekonomimiz milyonlarca
dolar kaybetmiştir.
Bakan istifa etmiş, sebze
sezonu bitmiş; ancak, Rusya koyduğu yasağı kaldırmamış, sınırlarını Türkiye'den
yapılacak sebze-meyve ve bitkisel ithalata kapamıştır. Ne zaman açılacağı
konusunda da bir bilgi mevcut değildir.
Yukarıdaki arz ettiğim
hususların açıklığa kavuşması için Meclis araştırması yapılması gerekliliği
vardır.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- (10/68)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmesinin 8.6.2005 Çarşamba
günkü birleşimde yapılmasına ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
08.06.2005
Türkiye Büyük millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 8.6.
2005 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisini, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince, Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Kemal Anadol
İzmir
CHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmının 35 inci sırasında yer alan (10/68) esas numaralı
"Van Gölündeki Kirlenmenin Önlenmesi ve Van İlinde Turizmin Geliştirilmesi"
konusundaki Meclis araştırma önergesinin Genel Kurulun, 8.6.2005 Çarşamba günlü
(bugünkü) birleşiminde görüşmesinin yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi önerisinin lehinde söz isteyen, Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
MEHMET KARTAL (Van) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu önergeyi, yaklaşık birbuçuk yıl önce
vermiştim. Benden sonra, Van Milletvekilimiz Sayın Cüneyit Karabıyık ve 100'ü
aşkın AK Partili milletvekili arkadaşımın, mahiyet itibariyle, içeriğiyle aynı
olan, vermiş oldukları önergeleri gündemdedir. Bu önerge vesilesiyle, Yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum.
Bingöl depremi nedeniyle,
bütün Bingöl halkına, hemşerilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum;
Allah'tan, ülkemize, bu afetleri bir daha nasip etmemesini diliyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, Van Gölünün kirlilik nedeniyle araştırılması konusundaki
önergenin bugün gündeme alınmasını, hassaten, hepinizden istirham ediyorum ve
diliyorum. Eşi benzeri olmayan, dünyanın üçüncü büyük gölü, rakım itibariyle 2
700 metrede birinci ve Türkiye'nin de birinci gölü olan Van Gölünü, hep
birlikte kirlilikten kurtarmaya gayret edelim, mesai verelim.
Van Gölü, yıllar önce,
tıbbî, araştırmalar sonucu, cilt ve deri hastalıkları üzerinde şifa veren
sodalı bir sudur. Bu yönüyle Van çevresinde halk buna "Van Denizi ve hayat
denizi" adını verdi; ama, görüyoruz ki, gölde, göl çevresine yerleşik
Bitlis'in Tatvan, Ahlat, Adilcevaz İlçeleri ile Van'ın Erciş, Gevaş, Edremit
İlçelerinin kanalizasyonlarının olmayışı ve çevreden akan akarsuların atık
sularıyla birhayli yüksek oranda kirlilik oluşmuştur.
Van Gölüne birçok akarsu
ve dereler akmaktadır; bunlar, birçok katı atığı Van Gölüne taşımaktadırlar.
Kirliliğe sebep olan şey, Van İlinin göle sahili olan ve olmayan ilçelerinin
bugüne kadar yapılmış birkısım kanalizasyon tesislerinin faaliyette
olmayışlarından dolayıdır.
Değerli milletvekilleri,
Haliç ve İzmir Körfezlerinin kirliliği, çevreye verdiği zararlar hepimizin
belleğinde halen canlı olarak durmaktadır; ama, ne gerek bulunduysa, bölge ve
kapalı havza konumunda olan Van Gölü,
BAŞKAN- Sayın Kartal, bir
saniye…
Sayın milletvekilleri, Genel
Kurulda büyük bir uğultu var; sayın hatibin konuşması anlaşılamamaktadır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)-
Uğultu değil, orada toplantı var Sayın Başkan; grup toplantısı yapıyorlar!..
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Kartal.
MEHMET KARTAL (Devamla)-
Van Gölünün içinde mavinin ve yeşilin bütün renklerini, yedi rengini
bulursunuz. Van Gölünde, dünyada eşi olmayan inci kefalleri bulursunuz, Van
Gölünün sevimli canavarını görürsünüz.
Yüzyıllar önce, inci
kefaliyle, Van halkı, İran ve Hindistan'a ihracat yapmaktaydı ve bu, bölge
halkı için de bir geçim kaynağı oluyordu. Gelin, inci kefalimizi yaşatalım.
Değerli milletvekilleri,
Van Gölü, tarihiyle, barındırdığı dört büyük adayla, beslenilen canlıları
içinde taşımaktadır. Bir doğa harikası ve ülkemize ve bölgemize Allah'ın
bahşettiği bir göldür. Maalesef, biz yöre halkının duyarsızlığı, çevre
bilincinden yoksunluğu, yerel yönetimlerin sorumsuzluğu ve devlet birimlerinin
bölgenin tarihî, turistik değerlerini ciddîye almayışı dolayısıyla, el ele
vererek eşsiz değerlerimizi yok etmişizdir.
Değerli milletvekilleri,
dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir doğa katliamına duyarsız
kalamayacağımız gerçeğiyle karşı karşıya bulunmaktayız.
Van Gölünün kirlilikten
kurtarılıp, eski haline dönüştürülmesi hayal değildir. Yüzyıllar önce, şimdiki
Van Gölü "Hayat Denizi" olarak anılıyordu. Gölü yeniden Hayat
Denizine dönüştürebiliriz. Alınacak önlemlerle, göle akıntısı olan akarsuları,
dereleri demir ızgaralarla rehabilite ederek ve ayrıca bölgede başka tedbirleri
alarak kurtarabiliriz.
Van Gölünün çevresinde,
bugüne kadar, otuziki yıldan beri, 250 kilometre kanalizasyon yapılmıştır. Geri
kalan kısmı 743 kilometredir. Otuziki yılda 250 kilometre yapılan bir
kanalizasyonun bakiye kalan 740'ının kaç yılda tamamlanacağını hep birlikte
hesap edelim, yaklaşık yetmiş seksen seneyi bulacaktır. Bu, kaplumbağa hızıyla
otuziki yılda 250 kilometre yapılmışsa, çevre, doğa düşmanları da yerlerinde
saymıyor, bu kirliliği artırmaktadır.
Büyük Millet Meclisinin
sağduyusuyla konuya ivedi olarak çözüm aramalıyız. Bu ülkede birçok gereksiz
harcamalar yapılmaktadır. Hortumları kestik dedik, bu hortumculardan kesilen
bakiyelerden biraz da Van Gölünün temizliği için aktaralım.
Bir konuya daha
dikkatinizi çekmek istiyorum. Yıllar önce, Van Gölü çevresinde, Merkez
Bankasına ait sosyal tesisler yapıldı; ancak, bugün bunlar çürümeye terk
edilmiştir. Van Valiliği, yıllar önce, Amerika'da özel şirketlere yaptırılan
araştırmayla, Van Gölü suyundan faydalanarak, sedef hastalığı rehabilitasyon
merkezlerine dönüştürülmesini istemişti; ama, her ne sebepleyse, daha sonra
siyasî sebeplerden dolayı bu projeden vazgeçildi, buna da çok yazık oldu.
Değerli milletvekilleri,
Van Gölünün üzerinde bulunan Akdamar, Çarpanak Adaları ve Van Gölü çevresinde
olan bu adalarda bulunan kiliseler ve manastır, Van Gölünün tarihî, kültürel
yönden ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Bir inanç şehri olan Van,
kültür, kış, doğa ve tarih turizmi gibi birçok alanda turizmin cennetidir.
Geçmişte "dünyada Van, ahrette iman" derlerdi; şimdi de, zaman zaman
"Doğunun Parisi Van" derler; şimdi, yeni bir şey daha eklendi;
"Doğunun Antalyası" deniliyor. Bu güzel ilimize Büyük Millet
Meclisinden destek bekliyoruz.
Van Gölünü kurtarırsak,
hem ülke ekonomisine hem insanlığa, doğaya karşı görevimizi yerine
getireceğimiz inancındayım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kartal,
lütfen toparlar mısınız; 1 dakikalık eksüre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET KARTAL (Devamla) -
Bu konunun, siyasî olarak değil, tabiata karşı sorumluluk bilinci içerisinde
ele alınıp değerlendirilmesini diliyorum.
Az evvel belirttim; biz,
22 nci Dönem milletvekilleri olarak, bu Mecliste, birçok yasalarda, uyum
yasalarında birlikte hareket ettik, doğrularda birleştik; yanlışlarda da inat
etmemek lazım. Az evvel söylediğim gibi, değerli milletvekili arkadaşım Cüneyit
Karabıyık'ın ve 100'ü aşkın AK Partili milletvekili arkadaşımın imzasını
taşıyan, esas itibariyle aynı olan, içeriği aynı olan bu önergeye, bugün,
sizlerin, oylarınızla, Van halkına destek vermenizi ve Partimizin, bu önergeye,
sizlerle birlikte katkı vermesini diliyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kartal.
Önerinin lehinde söz
isteyen Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Boztaş; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
MEHMET BOZTAŞ (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin en büyük gölü olan Van
Gölünün kirlilik nedenlerinin araştırılması, Van Gölü havzası turizminin
geliştirilmesi, çözüm yollarının bulunması amacıyla Meclis araştırması açılması
istemiyle sunulmuş olan bu önerinin lehinde söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyetinizi ve televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımızı saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 5
Haziran Dünya Çevre Gününden üç gün sonra, bugüne ilişkin kutlama ve içinizi
ferahlatacak bir konuşma yapmak isterdim; ancak, çevre kirliliğinin had safhada
olduğu böyle bir ortamda kutlanacak bir şeyleri bulma zorluğunu çekiyorum. Yine
de, bu vesileyle de olsa, çevreye ilişkin sorunların hangi boyutta olduğunu
sizlerle ve ekranları başında bizleri izleyen yurttaşlarımızla paylaşabilme
fırsatını elimden geldiğince değerlendirmeye çalışacağım.
Van Gölü, Türkiye
haritasının doğusunda, gölün ötesinde, âdeta küçük bir içdeniz konumundadır ve
tarih boyunca birçok uygarlığa evsahipliği yapmıştır. Doğal bitki örtüsünü, pek
çok zenginliği içinde barındıran Van Gölü ve çevresi, tarihe ve kültüre
beşiklik yapmıştır.
Göl çevresinde yer alan
Muradiye Şelalesi, Hoşap Kalesi, ünlü yazarımız Yaşar Kemal'in köyü Ünseli,
Erciş, Nemrut Kriter Gölü, Ahlat, Gevaş, Artos Dağı, Çaldıran ve daha nice
büyüleyici yerleri olan Van Gölü ve çevresi, olağanüstü güzellikleri barındıran
bir doğa harikamızdır.
Van Gölü, kendisine has
özgün yapısıyla, dünyada eşi benzeri olmayan bir güzelliğe sahiptir. Gölün
suyu, ne deniz suyuna ne de tatlı suya benzemektedir. Tuzlu ve sodalı su
yapısı, onun eşsiz bir özelliğini oluşturmaktadır.
Daha önemlisi, bu suya
uyum sağlamayı başarmış olan ve dünyanın başka hiçbir yerinde eşine
rastlanmayan inci kefalinin burada yaşaması, Van Gölünün özgünlüğüne harika bir
değer katmaktadır. Van kedisiyle meşhur olan ilimizin inci kefaliyle de
anılması, doğanın Van'a olan cömertliği olsa gerek.
Daha birçok canlı türünü
bünyesinde barındıran Van Gölü ve yaşam alanının bu olağanüstü dokusu, kendine
özgü ekosisteminden kaynaklanmaktadır; fakat, bütün bu eşsiz güzelliklerine
rağmen, birçok canlı türünün eşsiz örneklerine kucağını açan, ona yaşama alanı
sağlayan bu cennet köşemiz, bizlerin marifeti ve sorumsuzluğuyla can
çekişmektedir. Yıllardan beri çözülemeyen kanalizasyon sorunu, evsel ve katı
atıkların Van Gölüne bırakılması, dünyanın ender güzelliklerini bünyesinde
barındıran bu güzide köşemizin, çevre sorunlarıyla, felakete süreklenmesine
neden olmaktadır. Bilim adamlarına göre, Van Gölünün -sahip çıkılmaması
halinde- yirmibeş yıllık bir ömrü kalmıştır.
Değerli arkadaşlar,
sağlık birimlerimizden aldığımız değerlendirmeye göre, Van Gölünün evsel
atıklar ve kimyasal atıklar nedeniyle, çevresindeki birçok yerleşim alanlarında
arıtma tesisi olmayan işletmeler, arıtma tesisi olmayan yerleşim birimleri,
arıtma tesisi olan yerleşim birimlerinde ise, bunu verimli bir şekilde
çalıştırabilecek kadro eksikliği, personel eksikliği çok büyük bir sıkıntı
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yine, sağlıkla ilgili
birimlerden aldığımız değerlendirmeye göre, ilimizde tifo, paratifo, hepatit ve
bağırsak enfeksiyonları ve benzeri hastalıkların seyirlerinde yükselmeler
görülmektedir; yani, değerli arkadaşlar, Van Gölüne, sadece doğanın harika bir
köşesi olan bir bölgeye sahip çıkmak, çevre anlamında sahip çıkmanın ötesinde,
halk sağlığına, insan sağlığına da önem verdiğimizi göstermek adına, bu
önergeye destek vermek gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, Van
Gölünün karşı karşıya kaldığı bu durum, maalesef, ülkemizin dört bir yanında
yaşanan çevre felaketlerinden sadece birisidir. Van Gölü gibi tarihî, kültürel
ve turizme elverişli bir gölün bilinçli bilinçsiz katledilmesi, kendi
değerlerimize ne derece sahip çıktığımızın ya da çıkamadığımızın somut bir
göstergesidir.
Ülkemizin her bir yanında
dedim; çünkü, çevre kirliliğine ilişkin sorunlar öylesine yoğunluktadır ki,
başımızda Mogan Gölü, Trabzon Akçaabat'ta Sera Gölü, güneydoğuda Atatürk Baraj
Gölü ve daha nice göllerimiz ve buralarda yaşayan canlı türleri, kirlilik
belasıyla karşı karşıya, var olma mücadelesini vermektedir. Aynı zamanda, bu
saydığımız yerlerdeki halk sağlığı da çok büyük bir tehdit altındadır.
Hazır yeri gelmişken,
kirlenme sadece göllerimizde mi; hayır, maalesef, akarsularımızda da durum çok
vahim bir şekilde karşımızda bulunmaktadır. Kendi bölgemden örnek vereyim:
Büyük Menderes Nehri ve Havzası aynı kirliliğin pençesinde can çekişmektedir.
Yine, Küçük Menderes ve Gediz Irmakları da aynı kaderi paylaşmaktadır. Bu
nehirlerimizde suda bulunan canlılar, bu suyla yapılan tarım ve havzada yaşayan
insanlar, bu kirlenmenin ilk mağduru durumundadırlar.
Değerli arkadaşlar,
tüketim ve kâr hırsıyla doğayı tahrip eden insanlık, bir anlamda kendi bastığı
dalın da kesildiğini görmezden gelmektedir. İnsanların neden olduğu doğal
dengelerin bozulması, yine faturanın birlikte insanlık tarafından ödeneceğini
ortaya koymaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin 5 yaş altı çocuk ölümlerinin
yüzde 12'si, sağlıksız ve yetersiz arıtma hizmetleri sonucu ortaya çıkan
ishalden kaynaklanmaktadır. Bunların da sayısal değeri, yaklaşık 1,3 milyon
çocuk demektir. Yine, her 5 yaşın altındaki yaklaşık 2 000 000 çocuk, akut
solunum yolu hastalıkları sonucu yaşamını yitirmektedir.
Sınırlı bir kaynak
olmasına karşın, su tüketimi, artan nüfusu karşılamakta zorlanmaktadır. Halen
dünya üzerinde 1,2 milyar insan güvenli ve içilebilir su kaynaklarına
erişmekten mahrumdur.
Yine bir diğer çevre
dokumuz olan ormanlarımız, sadece bizler için değil tüm canlılar için yaşam
sığınağı ve oksijen kaynağıdır. Sağladıkları çevresel hizmetler ve ekolojik
değerler açısından, biyolojik çeşitlilik, toprak ve su dengesinin sağlanmasında
çok önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, ormanların korunması ve geliştirilmesi,
yaşamla bire bir örtüşmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
burada Van Gölüyle ilgili değerlendirmeleri yaparken, Van Gölü kirliliğini
çevre sorunlarından sadece bir tanesi olarak algılamıştık. Hükümetler olarak,
iktidar olarak, Parlamento olarak, çevreye nasıl baktığımızla ilgili bir sınav
vereceğiz bugün burada. Van Gölüne ilişkin sunduğumuz, Sayın Mehmet Kartal
arkadaşımızın sunduğu bu önergeye AKP İktidarının da destek vermesi, kendi
sınavlarını oluşturacaktır. Zira, çevre, bir mantalitedir, bir bakış açısıdır,
çağdaş bir yaşamı öngörüp görmediğimizle ilgili, halk sağlığının bizi
ilgilendirip ilgilendirmediğiyle ilgili bir sınavdır; bu sınavı doğru
vereceğimize ben inanıyorum.
Peki, biz ne yapıyoruz;
böylesine önemli, ormanlarımızı tahrip eden bir anlayışı da beraberinde
değerlendirme ihtiyacını duyuyoruz; çünkü, ormanlarımız da, çevrenin olmazsa
olmaz özelliklerinden, unsurlarından bir tanesidir. Böylesine önemli bir konu
için, 2/B düzenlenmesiyle, orman alanlarını daraltmaya ve ormanlık arazileri talan
etmeye veya ettirmeye ortam hazırlıyoruz. Bu da, çevre faciasının bir diğer
tarafını teşkil etmektedir.
Doğanın bizlere sunmuş
olduğu bütün nimetleri elimizin tersiyle itercesine yapmış olduğumuz
uygulamalar, dönüp dolaşıp, yine bizim karşımıza vahim sonuçlarla geri
gelmektedir.
Yeri gelmişken -gündemde
olduğu için söylüyorum; geçtiğimiz günlerde yine kamuoyunun gündeminde uzunca
bir süre tartışılmıştı- haftada üç gün olan avlanma süresinin, Merkez Av
Komisyonu kararıyla beş güne çıkarılmasına ne dersiniz?! Tabiî, komisyonda,
ilgili tarafların üye çoğunluğunu, avcılardan ve av malzemesi tüccarlarından
yana oluşturursanız, ortaya çıkan sonuç şaşırtıcı olmaz.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz, birçok kuş türünün göç yolu üzerinde bulunmaktadır; yani, sadece bize
ait türlerin değil, tüm insanlığa ve dünyaya ait bütün kuşların, böyle,
pervasızca avlanması ya da avlanmasına zemin hazırlanması, konunun önemini daha
da artırmaktadır. Merkez Av Komisyonunun kararı bu yönüyle de çok vahimdir.
Ayrıca, değerli arkadaşlar,
her şeyden önce şunu bilmeliyiz ve bildirmeliyiz ki, dünya yalnız bizim
değildir; gezegenimizi birlikte paylaştığımız pek çok tür ve çeşit vardır ki,
yaşamımız bunlara bağlıdır. Sanayileşmeyle birlikte ekonomik büyüme
politikasında önceliğin üretimin artırılmasına verilmesinin ve çevre
değerlerinin gözardı edilmesinin, doğa ve ekonomi arasındaki dengeyi, doğanın
aleyhine bozduğu ortadadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı Yöneticisi Klaus
Toepfer, şehirlerin, çok büyük miktarda su, gıda, kereste, metal ve insan gibi
kaynakları çektiğini ve yine, yüksek miktarda evin, sanayiin, kirli su
atıklarını ve küresel ısınmaya neden olan gaz atıklarını dışarı verdiğini belirtiyor.
Yine, tarımda bilinçsiz ilaçlama ve sulamalar, çevre kirliliğine ve tehlikelere
davetiye çıkarmaktadır. Milyarlarca dolar harcanan ve bir o kadar daha
harcanacak olan GAP'taki toprak, aşırı sulama nedeniyle verimsizleşmiştir. Bugün,
Harran Ovasında aşırı sulama nedeniyle toprakların dörtte 1'i, aşırı sulamanın
neden olduğu tuzlanma yüzünden tarım yapılamaz hale gelmiştir. Yine, aynı
bölgede dünyanın sayılı barajlarından olan…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Boztaş,
toparlar mısınız.
Buyurun, 1 dakikalık süre
veriyorum.
MEHMET BOZTAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, 1 dakikada toparlamaya çalışacağım. Çevre sorunları o kadar
çok vahim boyutlara gelmiş ki, Van Gölünün sorunlarını değerlendirirken kısmen
çevre sorunlarını da sizlerle paylaşmak istedim. Ancak, 10 dakikalık süre
içerisinde bunları değerlendirmemiz mümkün değil.
Sözlerimi bitirmeden,
yapısal düzenlemelerin başarıya ulaşabilmesi için, bunu uygulayacak personelin
de yetiştirilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini anlamamız
gerekiyor. Çünkü, sadece kâğıt üzerindeki uygulama afakî sözlerden öteye
geçmemektedir. Aksi takdirde, demokratik atılımlarla yapmış olduğumuz
düzenlemeler kâğıt üzerinde kalmaktadır. En iyi yasa, uygulanan yasadır.
Sözlerime son verirken,
ulu üstat, Hakkın rahmetine kavuşmuş olan çok değerli üstatlarımızdan bir
tanesinin sözüyle sözlerimi bitirmek istiyorum: "Kirli çevre insanın
ruhunu kirletir, kirli ruhlar da çevreyi kirletir."
Hep birlikte, bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla
selamlıyorum. Zannediyorum, arkadaşımızın bu önergesine destek vereceksiniz.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Boztaş.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün huzurlarımıza iki
grup önerisi geldi. Grup önerilerinin birisi, AK Partiye ait, diğeri de
Cumhuriyet Halk Partisine. Danışma Kurulu, saat 14.00 sıralarında toplandı ve
biz de büyük bir merakla, Danışma Kurulundan ne tür bir karar çıkacak, bugün
Meclis gündeminde Danışma Kurulundan çıkan program doğrultusunda neleri
görüşeceğiz, neleri tartışacağız, merakla bekledik. Toplantının neticesi saat
14.30 sularında ortaya çıktı; iki grubun anlaşamadıklarını ve ayrı ayrı Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine iki öneri sunulduğunu gördük.
Değerli milletvekilleri,
şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun getirmiş olduğu Van Gölünün
kirlenmesinin önlenmesi ve Van İlinde turizmin geliştirilmesi konusunun niye
aleyhinde söz aldım; bu konu son derece önemli; hem Van'ı ilgilendiren hem de
ülkemizi, Türkiyemizi ilgilendiren çok önemli bir konu ve bu önergenin mutlaka
Mecliste ciddî bir şekilde ele alınıp gereğinin yapılmasına da gönülden,
yürekten inanan birisiyim; ama, benim itirazım şuna: Bizler milletvekilleri
olarak saat 14.30'u bekliyoruz, 14.30'da çıkacak olan kararı bekliyoruz. Şimdi
ben sizlere sormak istiyorum: Bugün son derece önemli bir araştırma önergesi
önümüze geliyor; ama, bunun saati 14.30. Ben bir milletvekili olarak, bu kadar
önemli bir konunun üzerinde çalışmam lazım, bu konuyu araştırmam, incelemem
lazım, bu konuyla ilgili bilgileri, doneleri toplamam lazım; çünkü, Van Gölü
hepimizin, Van Gölü Türkiye'nin; Van Gölü, biraz önce özellikleri de sayıldı,
hakikaten dünya üzerinde eşi, benzeri görülmeyen güzelliklere ve özelliklere
sahip olan bir göl. Ben, bu önergeyi veren çok değerli Van Milletvekilimizi
gönülden kutluyorum ve bunun lehinde olduğumu da ve bu konu üzerinde yapılması
gereken neyse onu sonuna kadar yapmaya hazır olduğumu da ifade etmek istiyorum;
ancak, bakınız, sizin önergeniz "kirlenmenin önlenmesi ve turizmin
geliştirilmesi." Şimdi, hem kirlenmenin önlenmesi hem turizmin
geliştirilmesi iki bakanı ilgilendiriyor: Çevre Bakanını ilgilendiriyor, Turizm
Bakanını ilgilendiriyor. İşte, benim itirazım buna.
Keşke, bunu, pazartesi
günü, salı günü daha erken bir saatte Danışma Kurulunda gündeme
getirebilseydiniz, Danışma Kurulunda bu konu kabul edilmiş olsaydı, bugün, bu
sıralarda, çok değerli Sayın Bakanımız yerine Çevre Bakanımız otursaydı, Turizm
Bakanımız otursaydı. Van Gölünün kirlenmesi ve turizmin geliştirilmesiyle
ilgili iki Bakanımızın, şu anda, Meclis Salonunda, Bakanlar Kurulu sıralarında
oturması, bu önergenin daha ciddîye alınmasını sağlar mıydı sağlamaz mıydı?!
Ama, yine de geç değildi, yine de geç sayılmazdı. Eğer, bu iki Bakanımız Ankara
dışında değillerse, Danışma Kurulunda bu konu görüşüldükten sonra iki Sayın
Bakanın, bugün, şu anda, Bakanlar Kurulu sıralarında oturup, bu araştırma
önergesi sahibinin ne dediğine kulak vermesi lazımdı, Van Milletvekilimizin
feryatlarını dinlemesi lazımdı. Elden çıkmak üzere olan Van Gölünün yeniden,
nasıl, Van İline ve Türkiye'ye kazandırılacağı noktasında bizimle, burada, bir
görüşü varsa, bir düşüncesi varsa, bunları paylaşma noktasında kendi
düşüncelerini dinleme fırsatı olabilirdi.
Ancak, benim fazla ümidim
yok; niye; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Ceza Kanunu görüşülürken,
daha önce kabul ettiğimiz ve çevreyi kasten -altını çiziyorum; kasten- kirleten
sanayi kuruluşlarıyla ilgili cezaî müeyyidelerin iki yıl sonra yürürlüğe girme
noktasındaki kararı, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin oylarıyla bu
Meclisten geçti. İşte, çevre…
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
toparlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, bu karar, Türkiye Büyük Millet Meclisinden alınan bu karar ve yürürlüğe
giren bu karar, bence, Türkiye'de çevreye verilebilecek olan en büyük zarardır,
en büyük tahribattır, telafisi mümkün olmayan ve çevreyi yeniden kazanmamızın
önündeki en büyük engeldir.
Değerli milletvekilleri,
çevre, bizim gelecek nesillere emanet olarak bırakacağımız bir husus, bir miras
değildir; bizim çevreyle ilgili aldığımız her karar, gelecek neslin daha iyi, daha
huzurlu, daha güzel bir çevrede yaşamasını sağlayacak olan kararlardır; ama,
çevreyle ilgili Türk Ceza Kanununda alınan o karar, maalesef, çevre için
alınabilecek en tehlikeli karardı.
Ben, bu konuyla ilgili,
cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün çevreyle ilgili, yeşille
ilgili güzel bir sözüyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Mustafa Kemal Atatürk
şunu söylüyor: "Yeşili görmeyen göz, göz zevkinden mahrumdur."
Ben, sadece aceleyle
getirildiği için milletvekillerinin geç bilgi sahibi olması nedeniyle itiraz
ettiğim bir konuda, bu önergeyi veren milletvekilini gönülden kutluyor ve
araştırma önergesinin lehinde olduğumu; ama, izah ettiğim gerekçeyle bu
önerinin aleyhinde olduğumu belirtiyor; bu duygu ve düşüncelerle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa; buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu
önerinin aleyhinde söz aldım; aslında, gündeme alınması istenilen Van Gölünün
kirliliğiyle alakalı, Van Gölünde yaşanan çevre kirliliğiyle alakalı, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, bunun araştırılmasını istemeyen, bunun araştırılmasını
istemeyecek hiçbir milletvekili arkadaşım yoktur. Bütün arkadaşlarımız, bütün
Türkiye'deki çevre kirliliğinde olduğu gibi, Van'da da, Van Gölünde de, ne
sebeple olursa olsun, meydana gelen çevre kirliliği noktasında duyarlıdır. Ben, bu konuda, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubuna mensup Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal ve arkadaşlarının,
yine, aynı hassasiyetle, AK Parti Grubuna mensup Van Milletvekili Sayın Cüneyit
Karabıyık ve arkadaşlarının aynı meyanda vermiş oldukları araştırma
önergeleriyle ilgili, önceki haftalarda da, günlerde de, bunun uygun bir
zamanda gündeme alınması konusunda bir mutabakatımızın olduğunu, bunu, mutlaka,
uygun bir zamanda da Mecliste görüşerek, bir araştırma komisyonu kurulması
noktasında destek vereceğimizi ifade ettim; arkadaşlarımızla da bu konuda
görüşmelerimiz oldu, düşüncelerimiz de aynı noktadadır.
Değerli arkadaşlar,
bizim, araştırma önergelerinin gündeme alınması noktasında, hiçbir önyargıya
kapılmadan, samimiyetle, bu, iktidardan gelmiş, muhalefetten gelmiş veya
bağımsız milletvekili arkadaşlardan gelmiş, hiçbirinin nereden geldiğine
bakmadan, özelliğine ve önceliğine göre, gündeme alma, gerektiğinde de
araştırma komisyonu kurma noktasındaki hassasiyetimiz, Genel Kurulun ve
kamuoyunun malumudur. Bakın, bu konuda, bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum:
22 nci Dönemde, 285 adet, bütün parti grupları ve bağımsız milletvekilleri
tarafından verilen araştırma önergesi var. Bunlardan 61 tanesi, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde görüşülmüş, 39 tanesi kabul edilmiş, 22 tanesi de
görüşülerek, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinde reddedilmiştir.
Bu kabul edilen 39
araştırma önergesinin parti gruplarına göre dağılımına baktığımızda, bunlardan
19 tanesi AK Parti Grubuna ait, yine 19 tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna ait, 1 tane de Doğru
Yol Partisinden arkadaşlarımızın vermiş olduğu bir araştırma önergesi
görüşülmüş ve kabul edilmiş. Tabiî, bunlarla ilgili 18 tane de araştırma
komisyonu kurulmuş.
Hâlâ, görüşülmüş, üyeleri
tespit edilememiş; ama, üyeleri tespit edilip kurulma aşamasında olan -daha iki
hafta önce görüşülerek- töre
cinayetlerinin araştırılmasıyla alakalı bir araştırma önergesi de, yine, Cumhuriyet
Halk Partisi ve AK Parti Grubuna mensup milletvekilleri arkadaşlarımızın ayrı
ayrı verdikleri, ama aynı konuları ihtiva eden, aynı içerikteki önergeler olup,
burada, birleştirilerek kabul edilmiştir.
Van Gölündeki kirlenmeyle
alakalı da durum aynıdır, bir önyargımız yoktur. Bunun, mutlaka, görüşülerek
kabul edilmesi ve araştırma komisyonu kurulması noktasında, parti gruplarının
bir mutabakatı vardır. Bugüne kadar bunu gündeme alma imkânımız olmadı,
gündemin yoğunluğundan dolayı; ancak, ben burada, huzurlarınızda ifade
ediyorum, Van'da bizleri izleyen, bu konuya duyarlı hemşerilerime, vatandaşlarımıza
da buradan ifade etmek istiyorum; inşallah, 4 üncü Yasama Yılının başında, yani
ekim ayında Meclis açıldığında, bu, tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilerek kabul edilecek ve bununla ilgili bir araştırma komisyonu
mutlaka kurulacak ve meselenin takibi yerinde yapılacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
toparlar mısınız; 1 dakikalık eksüre veriyorum
Buyurun.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan; bitiriyorum.
Tabiî, değerli
arkadaşlar, takdir edersiniz ki, biz, çevre noktasında sadece Van'ı veya Van
Gölünü kirletmedik; biz, çekirge istilasına uğramış Afrika ülkesi gibi, ülkeyi
baştan sona kirlettik, çevreyi kirlettik.
Ben Karadenizliyim;
bakın, koskoca denizi kirlettik biz, balık neslini tükettik içerisinde. Sanayi
kuruluşlarının atıklarının aktığı nehirler, göller, denizler, körfezler; yani,
sadece Van Gölünü değil ki, her tarafı kirlettik. Son zamanlarda, son yıllarda
da Türkiye'de çevre duyarlılığı noktasında, çevre kirlenmesiyle alakalı büyük
bir duyarlılık, büyük bir hassasiyet olduğunu da memnuniyetle görüyoruz; bu,
dünyanın gündemindedir; Türkiye'nin de gündemindedir.
Bugün, bunun Meclis Genel
Kurulu gündemine alınmasını istemeyişimiz, bu, Van Gölündeki kirlenmenin
araştırılmasına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
EYÜP FATSA (Devamla) -
Bitiriyorum, bir cümle, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Fatsa.
EYÜP FATSA (Devamla) - …
karşı olmaktan değil, biraz önce ifade etmiş olduğum gerekçelerden dolayıdır.
İnşallah, yeni dönemde, yeni yasama yılında tekrar bunu birlikte getireceğiz ve
bununla ilgili komisyon kurularak araştırmalarını yapacak. İnşallah, hayırlı
bir netice, beklenen faydayı da temin etmiş oluruz.
Bu duygu ve düşüncelerle
her iki gruptan, bu araştırma önergesini veren arkadaşları da huzurlarınızda
tebrik ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum…
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, şimdi yoklama talebini yerine getireceğiz ve yoklama talebinde
bulunanları tespit edeceğim:
Sayın Koç, Sayın Emek,
Sayın Anadol, Sayın Kartal, Sayın Özkan, Sayın Oral, Sayın Küçükaşık, Sayın
Sirmen, Sayın Gün, Sayın Boztaş, Sayın Altınorak, Sayın Çakır, Sayın Ercenk,
Sayın Parlakyiğit, Sayın Kamacı, Sayın Aslanoğlu, Sayın Yücesan, Sayın Araslı…
Sayın milletvekilleri,
yoklama için 5 dakika süre veriyorum.
Adlarını okuduğum sayın
üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın Maliki
Ejder Arvas?.. Burada.
Sayın Gürsoy Erol?..
Burada.
Sayın Agâh Kafkas?..
Sayın İsmail Soylu?..
Sayın Metin Yılmaz?..
Sayın Selahattin
Beyribey?..
Sayın Süleyman Turgut?..
Sayın İbrahim Köşdere?..
Sayın Mehmet Özlek?..
Burada.
Sayın milletvekilleri,
toplantı yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.55
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 109 uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
III. - YOKLAMA
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre vermiş olduğu önergesi
oylanmadan önce yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı; bu
nedenle, yeniden yoklama yapacağız.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan…
BAŞKAN - Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 9 Haziran 2005 Perşembe günü, alınan
karar gereğince, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 17.02