BIM 2 7 2005-06-29T06:51:00Z 2005-06-29T06:51:00Z 37 22787 129887 TBMM 1082 259 159510 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 86       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

107 nci Birleşim

2 Haziran 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Batman-Yumurtalık petrol boru hattında meydana gelen sızıntının yarattığı çevre sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı

2.- Mersin Milletvekili Ali Er'in, Rusya'ya yaş sebze-meyve ihracatında  yaşanan sıkıntının sektörde neden olduğu sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, korsan yayıncılıkta gelinen nokta ile bu konuda bugüne kadar alınan önlemlere ve bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

V.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/395, 2/341, 2/396) (S. Sayısı: 837)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların keşif ücretlerindeki dengesizliklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5669)

2.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5676)

3.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ağaç dikiminin özendirilmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5880)

4.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tuz Gölündeki kirlenmeye ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5881)

5.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, çevrenin ve ormanların korunmasını sağlayıcı çalışmalara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5924)

6.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Gediz Nehrindeki kirliliğin önlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5925)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5983)

8.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında yaşanan deniz kazalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5985)

9.- Şanluurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa İlinde GAP Spor Oyunlarının geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6016)

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Uşak'taki bir toplantıda kullandığı iddia edilen bir ifadeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6023)

11.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, tarım üreticilerine ödenecek primlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/6052)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İli Hükümet Konağı inşaatına ve kafkas Dilleri ve Lehçeleri Fakültesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/6084)

13.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı MİT personelinin üniversite diplomaları ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/6127)

14.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, canlı hayvan sayısına ve tarımsal üretim içinde hayvansal üretimin payına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/6157)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Manisa Milletvekili Hasan Ören, Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalıları prim borçlarının yeniden yapılandırılmasının önemine,

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik, Doğu ve Güneydoğu Anadoludan çeşitli illere çalışmak için giden geçici tarım işçilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

İstanbul Milletvekili Ekrem Erdem, İstanbul'un fethinin 552 nci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1522) esas numaralı sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri,

(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre,

Verildiği bildirildi.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un Endonezya'ya yaptığı resmî ziyarete İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş'ın da katılmasının uygun görüldüğüne,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Polonya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine,

İlişkin Başbakanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 65 inci sırasında yer alan 471'e 1 inci ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı (1/969) (S. Sayısı: 851), ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Askerî Hâkimler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/1033) (S. Sayısı: 916),

5 inci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 6 milletvekilinin, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/409) (S. Sayısı: 858),

Görüşmelerini müteakiben;

4 üncü sırasında bulunan, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kosova Geçici Özerk Yönetim Kurumlarını (Kosova Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı) Temsil Eden Kosova'daki BM Geçici Yönetimi (UNMIK) Arasında Yapılan Kültürel İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/929) (S. Sayısı: 741) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra,

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

6 ncı sırasında bulunan, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının (1/865) (S. Sayısı: 879) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak 6 ncı maddesine kadar kabul edildi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa, Muğla Milletvekili Gürol Ergin'in, konuşmasında, partisine sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

2 Haziran 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.10'da son verildi.

 

                       

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Harun Tüfekci

 

Ahmet Küçük

 

Konya

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Bayram Özçelik

 

 

 

Burdur

 

 

 

Kâtip Üye

 


                                                                                                          No.: 147

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

2 Haziran 2005 Perşembe

 

Raporlar

 

1.- 4.5.2005 Tarihli ve 5344 Sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1032) (S. Sayısı: 918) (Dağıtma tarihi: 2.6.2005) (GÜNDEME)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; 2873 Sayılı Millî Parklar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (2/433, 2/489) (S. Sayısı: 919) (Dağıtma tarihi: 2.6.2005) (GÜNDEME)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

2 Haziran 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen de sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlık Divanına ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır; hükümet cevap verebilir, konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Şanlıurfa'dan geçen petrol boru hattında meydana gelen petrol sızıntısı ve meydana getirdiği kirlenme hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'a aittir.

Sayın Akman, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Batman-Yumurtalık petrol boru hattında meydana gelen sızıntının yarattığı çevre sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler'in cevabı

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

14 Nisan günü Batman-Yumurtalık boru hattının Şanlıurfa güzergâhında meydana gelen petrol sızıntısı büyük bir tehlike yaratmış, bölge felaketin eşiğinden dönmüştür. Boru hattındaki bu sızıntı sonucunda Güneydoğu Anadolu Projesinin en büyük yatırımlarından biri olan ve bölgeye sulamayla içmesuyu sağlayarak âdeta can veren Atatürk Baraj Gölü ile geniş bir arazi bölgesi çok büyük bir kirlenmeyle karşı karşıya kalmıştır. Sızıntı sonucu, alana 32 ilâ 33 000 varil petrol yayılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Akman, bir saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen, hatibi sükûnetle dinleyelim. İstirham ediyorum...

Buyurun.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Baraj gölündeki kirlenme bölge halkını endişeye itmiş, özellikle içmesuyunu buradan karşılayan Şanlıurfa merkez, Birecek, Halfeti ve Suruç ilçeleri ile Gaziantep'in Nizip ve Karkamış ilçelerinin yanı sıra, birçok köy halkının, ciddî sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirim korkusunun içerisine girmesine neden olmuştur.

Bölgede yapmış olduğumuz tespitlerde bu konudaki hassasiyetin çok önemli boyutlara ulaştığını görmüş bulunmaktayız. Ancak, konuyla ilgili olarak yaptığımız araştırmalar sonucunda, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, tam bir uyum içerisinde, felakete dönüşebilecek bu olayı titiz bir çalışma sergileyerek ortadan kaldırmaya başlamış olması bizlere rahat bir nefes aldırmıştır. Şanlıurfa'nın Bozova İlçesine bağlı Yığınak Köyü yakınlarında meydana gelen petrol sızıntısı, rüzgârın da etkisiyle, Atatürk Baraj Gölüne yayılmış, bölgeye 26 Nisanda gelen ekipler, gölü, bariyerler ve pompalar vasıtasıyla temizleyerek ilk müdahaleyi yapmışlardır.

BAŞKAN - Sayın Akman…

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sizler kürsüde olduğunuz zaman nasıl diğer arkadaşların sizleri dinlemesini istiyorsanız... Lütfen!.. Hatibin konuşması hiç anlaşılmıyor, lütfen, hatibi dinleyelim. (Alkışlar)

Buyurun.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Baraj çevresindeki, petrolle kirlenmiş sazlıklar da kısa sürede temizlenmiş, böylece, canlıların zarar görmesi de engellenmiştir.

Bu çalışmaların sonucunda, göle karışan petrol tamamen temizlenmiş görülmektedir. Gölden alınan su örneklerinin temiz olması da bölge halkının su konusunda yaşadıkları endişeleri ortadan kaldırması bakımından önem arz etmektedir.

Petrolle kirlenmiş toprak ise kazılarak bir alana yığılmış vaziyettedir. 20 dekarlık bir alanı kapsayacak bu kazılmış kirli toprağa uygulanacak bir dizi işlemlerden sonra toprak eski haline dönebilecektir; ancak, bu işlemin yaklaşık bir yıl sürmesi beklenmektedir. Bu uzun süre içerisinde hem baraj gölünde hem de toprağın temizlenmesi işlemlerinin takip edilmesi önemlidir. Bunun için, incelemeleri sürdürecek birer ekibin görev başında olması da devletin bu konuya ciddî bir şekilde eğilmesinin bir göstergesidir.

Yine, BOTAŞ ile ilgili kurum yetkililerinden oluşan ve baraj gölü civarında bulunan vatandaşların uğradığı zarar ve ziyanın tespiti için bir komisyon kurulması bölge halkının mağduriyetinin karşılanması bakımından sevindiricidir. Bu, ayrıca, bölgede yapılan çeşitli iddiaların ortaya konulması bakımından da önem arz etmektedir.

Ayrıca, baraj gölünün, Adıyaman'ın Kâhta İlçesinden, Diyarbakır'ın Çermik İlçesine kadar olan 70 kilometrekarelik bölümü kırmızı renge bürünmüş haldedir. Bunun üzerine harekete geçen çevre ve orman il müdürlüğü, ve tarım müdürlüğü ekipleri incelemelere başlamışlardır. Yetkililerden alınan bilgilere göre, kirliliğin petrol sızıntısıyla bir ilgisinin olmadığı; ancak, konunun, o bölgede meydana gelen orta şiddetli depremle ilgisinin olabileceği ihtimali üzerinde gerekli çalışmaların yapılabileceği belirtilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gözle görülür bu güzel çalışmaların ötesinde, dikkat çekmek istediğim başka bir husus bulunmaktadır.

Sudaki petrol temizlense bile, etkilerinin daha sonra ortaya çıkacağı bilinmektedir. Boğazlarda özellikle petrolden kaynaklanan kirlilik gözler önündedir.

Atatürk Baraj Gölüne de sızan petrolün temizlenmesi çok önemlidir; ama, dibe çöken petrolün yaratacağı tehlike nedir; bu, henüz bilinmemektedir. Bu nedenle, ivedi olarak araştırmalara başlanılmalıdır. Sadece görsel olarak temizlenmesinin ötesinde, bilimsel olarak da bu temizliğin ortaya konması önem arz etmektedir. Kirliliğin gelecekte çıkarabileceği en önemli etkileri ekolojik denge üzerinde olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAHYA AKMAN (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akman.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Hatta, baraj gölü ve aşağısındaki Fırat kaynağından su alan yerleşim yerlerinin sularının biyolojik arıtmayla ancak zararsız hale gelebileceği iddia edilmektedir. Böyle bir arıtmanın olmadığı dikkate alındığında, bu hususun risk teşkil edip etmediği konularının açığa kavuşturulması gerekmektedir.

Bölgede kanser taraması yapılması ve istatistik bilgilerinin toplandığı bir veritabanının oluşturulması da, ileride yapılabilecek çalışmalara ışık tutması bakımından fevkalade gereklidir.

Yine, bölgede yaşayan canlı türlerine yönelik bir çalışmanın da yürütülmesinde yarar vardır. Göldeki balık ve diğer canlı türleri üzerinde de titiz bir araştırma yapılması gerekmektedir. Göl, kısa süre içinde temizlenmesine rağmen, balık türleri takip edilmeli, canlı ölümleri olup olmadığı yönünde titiz bir çalışma yapılmalıdır.

Sonuç olarak, çok boyutlu olarak felakete dönüşebilecek bir olay, devletin koordineli müdahalesiyle önlenebilmiştir. Özellikle halkın sağlığı ve ekolojik dengenin korunabilmesi için, ortaya çıkan tablonun en kısa sürede kaldırılması öncelik taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAHYA AKMAN (Devamla) - Son cümlem Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akman.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Devam eden çalışmaların sonucunu bölge milletvekili olarak takip edeceğimi bildirmek istiyorum.

Yurdumuzda ve yöremizde bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Sayın Yahya Akman'ın gündemdışı konuşmasına Enerji Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler cevap vereceklerdir.

Buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Yahya Akman'ın gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya ilişkin görüşlerimi aktarmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Yahya Beyin de bahsettiği gibi, gerçekten çok önemli bir çevre problemi oluşturabilecek bir olayla karşılaştık, bir kazayla karşılaştık; ancak, aldığımız önlemlerle bu problemi çözdük; geri kalan kısımlarını da bir plan dairesinde çözmeye çalışıyoruz.

Bilindiği gibi, BOTAŞ'a ait Batman-Dörtyol boru hattı, Şanlıurfa İli Yığınak Köyü mevkiinde 13 Nisan 2005 günü saat 22.00'de yırtılarak patlamıştır. Yırtılma, üç dört yıl önce açıldığı bildirilen yüzey suyu drenaj kanalında olmuştur. Boru hattının yırtılma çizgisi üzerinde, bu çizginin üstünde ve altında olmak üzere, 3 yerde kazıcı, yani ekskavatör diş izlerine rastlanmıştır. Bunun fotoğrafını da çektik Yahya Bey; borunun üzerinde diş izleriyle beraber, nasıl patladığını da ifade eden... Bir yanlış çalışma sonucunda meydana gelen bir kaza bu. Biz, bu boruyu yerinden çıkardık, tamirini yaptık, eski haline geldi. Patlamayı müteakip, ki, bu, gece saat 22.00'de oldu, biz, sabah 7.15'te bu patlamanın yerini bulduk; süratle, o bölgedeki 13 ve 14 numaralı vanalar kapatılarak, boru hattından akacak petrol sınırlandırıldı. Yalnız, patlak yerin bulunmasını müteakip, çevrede faaliyet gösteren BOTAŞ müteahhitlerinin iş makineleriyle kanal üzerine seddeler yapıldı, çukurlar kazıldı ve petrolün Atatürk Baraj Gölüne daha fazla akması önlenmiş oldu. Bütün bu işler yapılırken, bir yandan da petrol tankerleri ve pompalar temin edilerek, akan petrol yeniden kazanılmaya çalışılmıştır, yani ziyan olmamıştır, önemli bir miktarı geri kazanılmıştır. Tankerlere yüklenen petrol, Diyarbakır ve Adıyaman'daki TPAO tesislerinde tanklara teslim edilmiştir.

Boru hattındaki akıntı durduktan sonra, patlayan parça -fotoğrafta görüldüğü gibi- yerinden çıkarıldı ve yeni boru parçası kelepçelenerek bağlandı. Boru hattını, 15.4.2005 günü, akşam saatlerinde, işletmeye tekrar açtık; yani, süratli bir çalışma örneği gösterildi. Aslında, bu, olumsuz bir olay; ama, bu olumsuz olayı, olumlu hale çevirdik. Patlak nedeniyle dışarıya akan petrol miktarı 39 797 varil; yani, mühim bir olay bu. Aslında, bu, aynı zamanda da, bir işlemin nasıl çözülebileceğini göstermek bakımından mühim; 39 797 varil. Kanal üzerinde yapılan seddelerin önünde biriken ve baraj gölü girişinde hapsedilen 13 126 net varil hampetrol geri kazanıldı -bunu, tekrar geri kazandık- tankerlere taşındı; hem hampetrol kaybı azaltıldı hem de kirlilik oluşturması engellenmiş oldu.

BOTAŞ'ın Genel Müdürlük taşra teşkilatları ve Bakû-Tiflis-Ceyhan Proje Direktörlüğü, BOTAŞ Internatianol Limited (BIL) gibi yan kuruluşların bütün imkânları burada seferber edildi. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının ekipman ve personel desteği, İsdemir, TÜPRAŞ, ATAŞ, Erenco şirketleri imkân ve ekipleri, FERNAS ve İNDET şirketlerinin ekipman ve ekipleri, petrolün geri kazanılmasında BOTAŞ ekiplerine destek olmuşlardır; buradan, onlara teşekkür ediyorum.

Şanlıurfa Valimiz Sayın Şemseddin Uzun, valilik teşkilatı, Bozova ve Samsat Kaymakamlarımız ve DSİ Atatürk Baraj Gölü Şube Müdürlüğü, bütün imkânlarıyla, petrolün toplanmasına, toprağın, Atatürk Baraj Gölünün temizlenmesinde büyük destek verdiler. Ayrıca, bölge halkı, traktörünü, kayığını kiralayarak ve bedenen çalışarak, dökülen petrolün temizlenmesinde çok büyük katkılar sağlamıştır; onlara da, bu samimî katkılarından, fedakârca çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

Çalışmaların başladığı 14 Nisan 2005 tarihinden 24 Mayıs 2005 tarihine kadar, drenaj kanalı ve göl üzerinden, 13 126 varil petrol geri kazanıldı; göl suları üzerinde asfalt haline gelmiş 1 500 varil petrol toplandı; Ceyhan Petrol İşletmeleri Müdürlüğü tesislerine nakledildi. Aslında, bu olay, aynı zamanda, kötü bir olay; ama, uygulama açısından, böyle bir olayın meydana gelmesinde, böyle bir işe nasıl yaklaşabileceğimiz açısından da, bir uygulama projesi gibi bir proje oldu. Kötü bir olaydan, biz, pozitif kazanımlar sağladık tecrübe açısından.

Drenaj kanalı ve çevresinde petrolle kirlenmiş topraklar, kazıcı ve sıyırıcılarla toplandı. Yığınak  Köyü mevkiinde kuruluşumuza ait 164 nolu parselde hazırladığımız 25 dönüm kirlenmiş toprağın geri kazanılacağı alana taşındı.

Ayrıca, göl yüzeyinde kıyılara vuran petrolle kirlenmiş topraklar, gelberi ve küreklerle toplanıp torbalandı ve traktörlerle toplanma alanına, oradan da geri kazanım alanına taşınmıştır.

18 Mayıs 2005 tarihi itibariyle Atatürk Baraj Gölü üzerinde petrol atığı kalmadı. Kirlenmiş topraklar toplandı, geri kazanım alanına taşındı. Bunu, genel müdürlerimiz, Çevre ve Orman Bakanlığının helikopteriyle, aynı zamanda, yerinde de görerek tespit ettiler.

Kalan işlerimiz var Sayın Yahya Akman. Petrolle kirlenmiş toprağın geri kazanılması, yani rehabilitasyonu noktasında çalışmalarımız sürüyor. Atatürk Baraj Gölü ve kıyılarının petrol kirliliği açısından takibini yapacağız.

Bu konuyu burada anlatma fırsatı verdiği için, Şanlıurfa Milletvekilimiz Yahya Akman'a teşekkür ediyorum.

Bu arada da, bu olayla, aslında, benzer olaylar meydana geldiğinde ne yapmamız gerektiği noktasında, bütün kamu kuruluşlarımız, bölge halkıyla büyük bir eşgüdüm içinde çalıştık. Bu da, olumsuz bir olaydan hayırlı bir sonuç çıkarılması noktasında bize bir kazanç oldu. Bununla da teselli buluyoruz.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Duyarlılığınıza ve nezaketinize çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Rusya'ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatı hakkında söz isteyen, Mersin Milletvekili Ali Er'e aittir.

Sayın Er, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Ali Er'in, Rusya'ya yaş sebze-meyve ihracatında  yaşanan sıkıntının sektörde neden olduğu sorunlara ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

ALİ ER (Mersin) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün gündemdışı söz almamın nedeni, dört beş günden bu tarafa doğru, sizlerin ve kamuoyunun da bildiği gibi, yaş sebze ve meyve ihracatının Rusya'ya yapılmasının durdurulması konusunda mağdur olan yaş meyve ve sebze üreticisi çiftçilerimizin, ihracatçılarımızın, yaş meyve ve sebze üretiminde çalışan işçilerimizin, yaş meyve ve sebze nakliyesinde çalışan taşıyıcılarımızın ve bütün ilgilendiren kurumların dertlerini, hem milletimizle hem de Yüce Heyetinizle paylaşmak için söz aldım.

Muhterem arkadaşlar, bu konu, dün, AK Parti Grubunda AK Partili milletvekillerimizce dile getirildi, orada bu konu tartışıldı; ama, bir kez de milletimiz adına, ben, bu konuya hem milletimizle hem de Yüce Heyetinizle paylaşmak istedim.

Biliyorsunuz, yaş meyve ve sebze yetiştiren illerden en çok yaş meyve ve sebze yetiştiren illerimiz Mersin, Antalya, Hatay, Adana, İzmir ve Muğla'dır. Aslına bakarsanız, Türkiyemizin her tarafında yaş meyve ve sebze yetişmektedir; ama, özellikle turfanda olarak bu illerimizde yetiştirilmekte ve ihraç edilmektedir.

Bizim yaş meyve ve sebze ihracatımızın üçte 1'ini de Rusya'ya yapmaktayız. Rusya'daki bir sıkıntı, gerçekten Türkiye'yi çok büyük badirenin içine sokuyor, çiftçiyi ve ihracatçıyı gerçekten zora düşürüyor. İşte, dört beş günden bu tarafa doğru yaşadığımız olay bu. Ama, benim üzüldüğüm bir şey var muhterem arkadaşlar; bu üzüntüm, ihracat yapamamaktan dolayı değil, bu olay, bizim yetkililerimizin ihmalinden dolayı. Bizim en çok üzüldüğümüz, çiftçilerimizin üzüldüğü, ihracatçılarımızın üzüldüğü, üreticimizin üzüldüğü de bu. Rusya Federasyonu, bizi 2004 yılının aralık ayında uyarıyor, yetkili bakanlıklara, ticaret ataşeliklerine yazıyor, böyle problemler var, bu problemleri çözün, bize acil şekilde bildirin diyor. Bu konuyu bir kez yazmıyor, defalarca yazıyor -belgeleri de var- nereye, ne zaman, nasıl yazıldığı; ama, gelin görün ki, üzülerek söyleyeyim, yetkililer, bunlara kesinlikle hiçbir cevap vermiyor.

Arkasından, en son bir uyarıda daha bulunuyor; daha önce, şu şu tarihlerde yazdığımız bu problemle ilgili bizim tarafımıza hiçbir cevap verilmediği için, kısa sürede, Rusya'ya yapılan ithalatınızı durduracağız diyorlar; ama, hâlâ, yine, bizim tarafımızdaki yetkililerden, üzülerek söyleyeyim ki, bir cevap yok. Tabiî, bunun üzerine de ne oluyor; Rusya, yaptığı ithalatı, yani, Türkiye'nin yaptığı ihracatı durduruyor.

Değerli arkadaşlar, biz, sebze ve meyvemizin üçte 1'ini, biliyorsunuz, Rusya'ya ihraç ediyoruz. Rusya kapısı kapandığı zaman, Türk çiftçisi perişan hale düşüyor ve bugün yaşadığımız olay, maalesef, üzülerek söyleyeyim ki, Türk çiftçisinin beş altı günden bu tarafa yaşadığı olay, felaket.

Türkiye'nin birçok yerinden telefon geliyor, İzmir'den ihracatçılar, Mersin'den, Hatay'dan, Adana'dan, Antalya'dan; hatta, İzmir'deki Bayburtlu ihracatçılar, taa Bayburt'un insanları, yüzlerce insan telefon ediyor; nereye gidiyoruz, nedir bu ihmal diye.

Şimdi, biz, buna kayıtsız kalamayız değerli arkadaşlar. Biz, AK Parti Hükümetinin ve İktidarının olduğu bir dönemde, bu işi, eksikliği yapanlara karşı kayıtsız kalmamamız gerekir; AK Partiye bu yakışır. Bunun için de gereğinin yapılması lazım, kimin, nasıl, nerede, niçin ihmali varsa, mutlaka gereğinin yapılması lazım; AK Partinin anlayışı da budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Er, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALİ ER (Devamla) - Ben, huzurlarınızda, Başbakanımıza gerçekten teşekkür ediyorum; yani, dünden bu tarafa, Sayın Başbakanımız birebir bu konuyla ilgileniyorlar. İlgilenen arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Bugün, bir heyetin Rusya'ya gideceğini öğrendik; inşallah, yakın zamanda çözülür; ama, değerli arkadaşlar, yakın zamanda çözülse de, kısa süreli de olsa, bu kriz, bir yıla mal olur bize; açık söylüyorum.

Bakın, dünden beri ne hale geldi piyasalar... Domates, 700 000 lirayken 300 000 liraya düştü -bugün de, daha aşağı düştüğü söyleniyor- kayısı, 1 500 000 liradan 500 000 liraya düştü; çilek, 1 300 000 liradan 500 000 liraya düştü; limonun sandığı 13 000 000 liradan 9 000 000 liraya düştü; salatalık, 450 000 liradan 200 000 liraya düştü.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 35 000 000 çiftçi var; 35 000 000 çiftçinin kaderiyle kimsenin oynama hakkı yok, açık söylüyorum; bunun adı, bürokrat olur, bakan olur, kim olursa olur, kimsenin oynama hakkı yok! (CHP sıralarından alkışlar) Bu milletvekilleri, bu çiftçilerin sahibidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Er, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkanım, 35 000 000 çiftçinin derdinin 5 dakikaya sığmayacağını zatıâliniz de takdir edersiniz. Müsaade edin de, bir 5 dakika daha konuşalım şu çiftçinin derdini.

BAŞKAN - Sayın Er, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Yapamam efendim...

ALİ ER (Devamla) - Lütfen… 35 milyon çiftçiyi…

BAŞKAN - Sayın Er, aynı şeyleri söyleyeceksiniz. Maksat anlaşılmıştır, Tarım Bakanı da cevap verecektir.

İstirham ediyorum, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkan, söyleyeceklerimi, müsaade edin ben söyleyeyim.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa) - Genel istek var Sayın Başkan, konuşsun.

BAŞKAN - Sayın Er, iyi de, 5 dakikalık gündemdışı konuşmaya bir 5 dakika daha ilave edemem ki, takdir edersiniz. Bakınız, 2 nci dakika…

Buyurun.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkan, çiftçilerin adına edin.

Bugün, Trabzon Limanında, sebze meyve yüklü yüzlerce TIR beklemektedir, şu an. Yarın değil öbür gün, üç gün sonra -bu iş, bir iki gün içerisinde çözülmezse- bakın siz rezalete, perişanlığa bakın, çiftçinin haline bakın siz!

Değerli arkadaşlar, o çiftçinin içinde biz yaşıyoruz, her gün o çiftçiyle iç içe olan biziz, gece gündüz o çiftçilerin dertleriyle ilgilenenler milletvekilleridir. Onun için, bırakın da şu milletvekilleri, iki adam, burada, 20'şer dakikadan 40 dakika konuşsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Er, konuyla ilgili bir husus varsa, tarım sigortasıyla ilgili kanun tasarısı görüşülürken tekrar gündeme getirebilirsiniz; ama, şu anda, gündemdışı bir konuşmada, çiftçilerin bütün sorunlarını halletmemiz mümkün değildir.

Son defa mikrofonunuzu açayım, konuşmanızı lütfen tamamlayınız. Bir müddet sonra tasarı görüşülürken yine gündeme getirin.

Buyurun efendim.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Çok önemli bir konu Sayın Başkan.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Konu önemli efendim.

ALİ ER (Devamla) - Sayın Başkanım, sevgili milletvekilleri; biz, çiftçilerin bu problemleriyle ilgili konuyu takip etmeye devam ediyoruz. Bizim, bugün, buradaki bu konuşmamız bir ikazdır, açık söylüyorum. Eğer, kısa sürede, bu hatayı yapanlar ve bununla beraber, hükümetimiz, bu konuyu çözmezse sıkıntı doğacağını, biz,  burada, bir kez daha söylüyoruz. Eğer, bu hatayı yapanlar araştırılıp, bulunup da gereği yapılmazsa, bu hata binlerce sefer tekrarlanır; yazık olur memleketin insanına; onu söylemek istiyorum ve çiftçilerin bu dertlerini takip etmeye biz devam edeceğiz diyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Er.

Sayın Ali Er'in gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verecektir.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mersin Milletvekilimiz Sayın Ali Er'in gündemdışı konuşmasına ben de gelişmelerle ilgili olarak bazı bilgiler aktarmak ve bir değerlendirme yapmak üzere söz aldım.

Bugün gündeme gelen bu konu, elbette, Ali Beyin ifade ettiği gibi, üzüntü vericidir ve sektörümüzün önemli bir kesimini rahatsız edecek gelişmelerle karşı karşıyayız. Bu hadiseyi ifade etmek için, ilkönce, bu hastalık hakkında birkaç cümle söyleyeyim.

Bu haşere, bu zararlı, akdenizsineği olarak ifade edilen bu zararlı Türkiye'ye Afrika'dan gelmiş, kendi coğrafyamıza ve iklimimize intibak etmiş, böyle bir kabiliyeti olan ve sonra, bu zararlı etkisini yayan bir canlı. Avrupa'da mevcut; ama, Rusya'da yok. Dolayısıyla, evvela, hadiseyi iyi anlayabilmemiz için... Bizim bu bölgelerden Avrupa'ya giden ürünlerimizde bu sebepten dolayı bir engel çıkmazken, Rusya, kendi ülkesinde olmadığı için ve bu hastalıkla ilgili de toleransı sıfır kabul ettiği için, bu böcekten kaynaklanan hastalıkla ilgili olarak rahatsızlık duymaktadır. Rahatsızlığı, gelen sebze ve meyvenin sağlığa zararlı olması değil, bu böceğin kendi coğrafyasına da intibak ederek kalıcı bir sorun çıkarması endişesidir. Avrupa'ya, biz, aynı nitelikte ürünleri gönderdiğimizde bir sorun çıkmadığının tekrar altını çiziyorum. Şimdi, dolayısıyla, hadisenin bir teknik tarafı var.

İkincisi -yine hepimiz çok iyi bilmiyoruz- dışticaret, içerisinde birçok unsuru bulunduran bir husus. Sadece ticaret değil bu; bunun içerisinde güç mücadelesi var, siyasî mücadele var, yeni oluşan ülkelerde kuraldışı birkısım unsurların sisteme müdahalesi var, zaman zaman izahı mümkün olmayan tedbirleri var. Bunu en çok kim bilir; bunu en çok yurt içerisinde üretilen ürünleri yurt dışından ithal edilen bölgelerdeki milletvekillerimiz bilir ve bize onlar hep gelirler, derler ki "bak, şu ürünün mevsimi geliyor, ithalatına bir sınır getir." Kimler söyler; Türkiye'nin çeşitli yerlerinde üretilen ürünlerden yurt içine ithal edilenlerin hepsi; yani, bunun içerisinde fıstıktan tutun, Antep bölgesinden tutun, doğu bölgesinden tutun, meyve, sebzeyle ilgili alanlarda... Hatırlarsanız, elma üreticilerimiz, sıkıntıları olduğunda elma ithalatından bahsederler ve bize "niçin yaptırıyorsunuz" derler.

Arkadaşlar, şimdi, aynaya baktığımız zaman her şeyi iyi görmemiz lazım; yani, buradaki olan olayı da iyi anlamamız lazım. Şimdi, Rusya çok önemli. Geçen sene Rusya'ya yaptığımız ihracatın miktarı 455 000 ton ve 200 000 000 dolarlık Türkiye bir gelir elde etmiş. Türkiye, bu piyasayı elbette kaybetmemeli. Peki, 2005'in ilk beş ayında ne olmuş arkadaşlar; 160 000 ton ihraç etmişiz, yaklaşık 100 000 000 dolara kadar da bir gelir elde etmişiz; yani, sistem devam ediyor. Ne zamana kadar; mayıs ayına kadar devam ediyor, mayıs ayı dahil devam ediyor. Peki, sorun ne; sorun, 2004'ün martında demişler ki, akdenizsineğiyle ilgili sorunlar var, tedbir alın. Dış Ticaret Müsteşarlığımız kendisine intikal eden bilgiyi bize intikal ettirmiş. Sorun Hatay bölgesinden kaynaklanıyor; Hatay bölgesiyle ilgili tedbirler alınmış. Eylülde bir daha benzer uyarıyı almışız. Bu defa, orada görevli olan inspektörler vesaireler... Onlarla ilgili biraz idarî tedbirler daha var. Aynı yılın sonunda, bir önceki yıla göre, gelen şikâyetlerde ve hastalıklı ürün oranında yüzde 64'lük bir iyileşme olmuş. Ne zaman; 2004'te. 2004'te giden, ihraç edilen ürünlerde yüzde 64 oranında denetimlerde iyileşme gözlenmiş ve Dış Ticaret Müsteşarlığı "çok olumlu gelişmeler var" demiş. İşte, burada kritik bir nokta var; 2004'ün kasımında Rusya'nın veterinerlik ve bitki sağlığı servisinin Türkiye'ye bir uyarı yazısı yazdığı söyleniyor; 2 Kasım 2004'te. Bu yazı, ne Dış Ticaret Müsteşarlığımızda var ne Dışişleri Bakanlığımızda var ne Tarım Bakanlığında var.

Şimdi, arkadaşlar, biz, bu tedbiri nasıl alacağız? Biz, ne dediklerini bilmediğimiz tedbiri nasıl alacağız; yani, burada bir sorun olabilir, bu sorun Tarım Bakanlığında da olabilir; ama, tam bilmeden, bir kişiye, bir kuruma yönelik iddialı ifadeler kullanmak doğru değil. Bakanlığımla ilgili bu konuda soruşturma başlattım. Bize niçin gelmedi bu yazı, bahsedilen yazı? Dış Ticaret Müsteşarlığı ve diğer ilgili bakanlıklardan sorduk; bize gönderin kendi bilgilerinizi, çıkış tarihini; gönderemediler, göndermediler. Nereden aldık; Moskova Büyükelçisini aradık; oradaki Dış Ticaret Ataşesi, bize, o yazıyı 31 Mayıs tarihi itibariyle gönderdi, bizim elimize 31 Mayıs tarihinde geçti, biz, Moskova'dan aldık ve biz, istedikleri belgeleri temin ettik, hazırladık ve ilgili servise dün akşamüzeri faksladık. Türkiye Büyükelçiliğine gönderdik, Rusya'nın Ankara Büyükelçisine verdik ve şu anda, ilgili genel müdürümüz ve genel müdür yardımcımız da, yarın resmî görüşmelerde bulunmak üzere, bugün Moskova'ya hareket ettiler. Rusya'nın Ankara Büyükelçisiyle yaptığımız görüşme oldu. Konu tekniktir, çözülmemesi için bir sebep yoktur; çok net ifadesini söylüyorum. "Hadisenin diğer yönleri yoktur" diyor; inşallah öyledir; yani, siyasî yön yoktur, başka bir kuraldışılık söz konusu değildir. Teknikse, çözmemek için bir sebep yok.

Bu ülke, sadece Türkiye'ye uygulamadı bunu, Avrupa ülkelerinden Hollanda, Danimarka, Belçika'ya da uyguladı ve onlarla sorununu yeni çözdü. Onlarla sorunu çözerken aynı yöntemi kullandılar. Hükümetler garanti verdi ve sistem işlemeye başladı. Biz aynı garantiyi veriyoruz diye Rusya Tarım Bakanına resmen yazı yazdım, Tarım Bakanlığı olarak biz, sizin istediğiniz sağlık sertifikasının doğruluğu ve tetkiki konusunda Tarım Bakanlığı olarak garanti veriyorum; ama, sistemi işletmeye başlayalım. Dolayısıyla, gelinen nokta, konunun teknik olduğu hususunda bir kanaat var ve diyorum ki, inşallah böyledir; çünkü, bu durumda çözülmesi kolaydır. Giden heyetimiz yarın bir görüşme yapacaktır, bunu çok daha iyi anlayacağız.

Konunun ikinci kısmı ise, kendi iç sorunumuzdur; yani, gerçekten Rusya'daki ilgili birim böyle bir yazı yazdı mı; ben, onların böyle bir yazı yazmamış olabileceğini de düşünüyorum, ihtimal olarak söylüyorum; çünkü, 28 Mayısta bildiriyorlar, 30'unda uyguluyorlar. Bu kadar kararlılık olması çok izah edilir gibi değil ve iyi olan taraf ise, bunu geçici olarak uygulamaya koyduklarıdır. İyi niyeti de biraz burada görüyorum. Dolayısıyla, hadise, çok yönlü olarak takip ediliyor.

Oradaki büyükelçiliğimiz zaten hadiseyi duyar duymaz, 27 Mayısta, gerekli bütün müracaatlarda bulunmuş, itirazlarda bulunmuş ve biz, dokuz aydır bu ülkenin ilgili birimini Türkiye'ye davet etmişiz; gelin, Türkiye'deki durumu inceleyin, eksik olan hususları birlikte değerlendirelim... Bu davetimize de bir cevap vermemişler; ama, bu defa, giden resmî heyetimiz bu daveti bizzat gerçekleştirecek ve o uzman insanları, Türkiye'de, alıp gelişmeleri görmemiz lazım.

Son söz, hiç kimse konuyu bütün detayıyla, net bilmeden suçluyu işaret etmesin. İkincisi, bu konuda sorumlu olanlar kendilerine baksınlar. Bu konuda üretici, eğer, gerekli tedbiri almazsa, ihracatçı özen göstermezse, elbette Tarım Bakanlığı kontrol görevini iyi yapmazsa, sorun çıkmaya devam edecektir. Piyasa ekonomisi veyahut da piyasanın, genel hayatın işleyişi öğreticidir; ama, çok acı öğreticidir. Biraz önce Ali Beyin anlattıkları, bu acıyı derin hisseden bir arkadaşımızın tezahürüdür; ama, üretici, o bölgenin milletvekili, o bölgenin tarımdan sorumlu insanları, ihracatçısı, bu konuda ne yaptığını da düşünmelidir. Bundan sonra ne yapacağımızı da iyi planlamamız lazım. Yarın kontrolleri artırdığımızda, ihracatı Tarım Bakanlığı engelliyor dememeliler.

Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Açıklamalarınız için teşekkür ediyoruz Sayın Bakanım.

Sayın Güney, buyurun efendim.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Sayın Ali Er, çok önemli bir konuyu Meclis gündemine getirmiştir; kendisine teşekkür ediyorum.

Ben, buradan, Sayın Bakanımıza, söylediklerine ilaveten bir şey söylemek istiyorum; o da şudur: Değerli arkadaşlarım, ihracatını yaptığımız şey yaş meyve ve sebzedir; yani, bu bir tekstil veya başka bir ihracat değildir; bunun beklemeye tahammülü yoktur. Zaten daha önceden, ithalatçılar ve ihracatçılar karşılıklı anlaşmalar yapmışlardır, ellerinde mallar vardır bu insanlarımızın. Sayın Bakanımız, bu konuyu yakından takip edeceklerini söylediler. Eğer normal bürokratik sistem içerisinde, Sayın Bakanım, bu işi götürmeye çalışırsanız, bu işten bir şey çıkmaz ve buradaki bir aylık kayıp, işi bitirir. Benim istirhamım, bunu, normal bürokratik çalışmaların, o temponun dışında, çok önemli bir konu olarak ele alırsanız, hakikaten büyük bir hizmet etmiş olursunuz bu insanlara. Bunu açıklamak istedim.

Size çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güney.

Gündemdışı üçüncü söz, korsan yayıncılıkla ilgili söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Faruk Bayrak'a aittir.

Sayın Bayrak, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Faruk Bayrak'ın, korsan yayıncılıkta gelinen nokta ile bu konuda bugüne kadar alınan önlemlere ve bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET FARUK BAYRAK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde korsan yayının geldiği noktayı, bugüne kadar alınan önlemleri ve alınması gereken önlemleri bir kez daha dikkatlerinize sunmak için söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Meclisimiz ve iktidarımız, birçok konuda olduğu gibi, kültür ve sanat alanında da önemli adımlar attı. Bunlardan belki de en önemlisi, geçen yıl, Sayın Başbakanımızın öncülüğünde çıkarılan ve kamuoyunda Korsan Yayınla Mücadele Yasası olarak adlandırılan yasadır. Sayın Başbakanımızın 2005 bütçe konuşmasında belirttiği gibi, yolsuzluğun, emek hırsızlığının en yaygın olduğu alanlardan biri de basım-yayım alanlarıdır ve bu nedenle, Sayın Başbakanımız, bu yasanın hazırlanmasına ayrı bir önem vermiş, Korsanla Mücadele Yasasıyla ilgili olarak, yine, bütçe konuşmasında "bize göre, fikir hırsızlığının, emek hırsızlığının, intihalin, bir yazarın emeğine elkoymanın banka soymaktan farkı yoktur. Bu yüzden, bu yaraya iyi bir neşter vurduk" demişlerdir.

Bu bağlamda, 22 nci Dönem Meclisimizin çıkardığı bu yasa, cumhuriyet tarihi boyunca bu alanda çıkarılan en kapsamlı yasadır. Korsan Yayınla Mücadele Yasası çıkarılmakla kalmamış, Adalet, İçişleri, Kültür ve Turizm Bakanlıklarımızın çabalarıyla, yasa hızla uygulama konulmuş ve kısa zamanda önemli mesafeler kaydedilmiştir.

Edebiyat ve İlim Eserleri Sahipleri Meslek Birliği 2004 Korsan Yayın Raporuna göre, yasanın uygulanmasıyla, ilk üç ayda, korsan yayının payı kitap sektörü içinde yüzde 60'lardan yüzde 30'lara gerilemiştir. Rakam olarak ifade etmek gerekirse, 500 trilyon olan yayıncılık sektörü cirosu içinde korsan kitapların payı 300 trilyondan 150 trilyona düşmüştür. Bu rakamlar, hükümetimizin kararlılığı sayesinde korsan yayınla mücadelede çok önemli mesafe kaydettiğimizi göstermektedir. Ne yazık ki, ilk üç aydaki bu kararlılık, zaman içinde hızını kaybetmiştir. Korsan yayıncılar, denetimlerin gevşemesini fırsat bilip, tekrar anacaddelerde, meydanlarda görünmeye başlamışlardır.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliğinin alt kuruluşlarından Avrupa Yayıncılar Federasyonunun genel kurulunda "Türkiye'de korsan yayın" özel gündem maddesiydi ve Başkan Arne Bach, yaptığı açıklamada, Avrupa Yayınevleri Federasyonuna üye olan 25 ülkeden yalnızca Türkiye'nin korsan yayınla mücadele konusunda yavaş hareket ettiğine dikkat çekmişti. Bu görüşlerin Avrupa Birliğinin Türkiye'yle ilgili raporlarına yansıyacağı da malumunuzdur.

Öte yandan, Uluslararası Fikrî Mülkiyet Hakları Birliği 2005 Yılı Değerlendirmesi Türkiye Özel Raporuna göre, Türkiye, yayın korsanlığı açısından dünyada en kötü örnektir. Aynı raporda bildirildiğine göre, korsan yayınla ilgili atılan olumlu adımların sürdürülmemesi nedeniyle, geçen yıl uluslararası kitap yayıncıları Türkiye'de 175 000 000 dolar zarara uğramıştır. Uluslararası Fikrî Mülkiyet Hakları Birliğinin raporları, korsan yayındaki vahameti vurgulamasının yanında, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği olmak üzere, birçok ülkeye yaptığımız ticarette de etkili olmaktadır. Uluslararası Fikrî Mülkiyet Hakları Birliğinin verdiği şikâyet dilekçesi üzerine, ABD Hükümeti, 1993'ten beri, Türkiye'nin fikrî mülkiyet hakları alanındaki uygulamalarını, bir ABD ticaret ayrıcalıkları programı olan "Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi" adı altında izlemektedir. Bu program, önemli Türk ihracat ürünlerinin ABD'ye gümrüksüz ihracı gibi ayrıcalıklara hak kazanmak için, aralarında fikrî mülkiyet haklarına yeterli koruma sağlanıp sağlanmadığı da olan bazı kriterlere uyup uyulmadığını araştırmaktadır.

Uluslararası Fikrî Mülkiyet Hakları Birliği, Türkiye'nin birçok konuda gerekli adımları atmış olmasına karşın, korsanla mücadele gibi kilit öneme sahip bir konuda yasaların etkin olarak uygulanmaması nedeniyle, Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi dahilindeki ayrıcalıkların iptalini istemektedir. Bunun anlamı, İran, Çin, Bulgaristan, Rusya, Ukrayna gibi ülkelerle aynı kategoriye alınarak, ABD'yle olan tüm dışticaretimize sınırlama ve cezalar getirilmesidir. Korsan yayınla mücadelede atılan olumlu adımların sürdürülmemesi nedeniyle bu yaptırımlar uygulanmamıştır ve ülkemiz bu kurumun izleme listesindeki konumunu sürdürmektedir. Gelecekte bunun olumsuz sonuçlarını Türk ihraç ürünlerinde görmemiz kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, hem ülkemizdeki kültür ve sanat hayatını korumak ve geliştirmek hem de özellikle ekonomimizin candamarını oluşturan ihraç ürünlerimizde sorunlar yaşamamak açısından, korsan yayınla mücadelede Sayın Başbakanımızın attığı kararları adımları sürdürmemiz gerekmektedir.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET FARUK BAYRAK (Devamla) - Bu noktada en önemli görev, yasayla sorumluluk alan polisimizde, jandarmamızda ve belediye zabıtalarımızdadır. Polisimizin, jandarmamızın, belediye zabıtamızın, geçtiğimiz aylarda korsan yayına karşı gösterdiği hassasiyeti yeniden canlandırmaları ve tekrar filizlenmeye başlayan korsan yayıncılığın başını ezmeleri için gerekli gayret ve hassasiyeti göstereceklerine inancım tamdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak farklı bir telif hakkı ihlalini dikkatinize sunmak istiyorum. Telif hakları, sadece yayın ve basınla sınırlı kalmamalı, fikir hayatının geliştirilebilmesi için hem televizyonlarda hem radyolarda hem de sivil alanda istifade edilen fikir adamları ve bilim adamlarına telif ödenmesi bir kural haline getirilmelidir.

Fiziksel ölçümü yapılabilen her şeye cömertçe ödediğimiz bedeli fikir kaynaklarına aktarırken cimri olmamalıyız. Başta üniversiteler olmak üzere, devlet, fikir adamı ve araştırmacıları teşvik ve ödüllendiren tedbirler almalıdır. Bedelsiz kullanılan her şey hoyratça ve israf edilerek kullanılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayrak, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

FARUK BAYRAK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, toplumların zenginliği sadece ekonomik zenginlik, sadece ekonomik kalkınmayla ölçülemez. Gerçek zenginlik, kültürel, sanatsal zenginliktir. Dolayısıyla, yazarların, sanatçıların itibarı ülkemizin itibarıdır.

Biraz önce bahsettiğim konularda birazcık yol almak istiyorsak, yazar ve sanatçıların sermayenin tahakkümünden kurtulması için örgütlenebilmesi, haklarını koruyabilecek şekilde baskı unsuru oluşturmaları gerekir. Bunun için fikir ajansları kurulmalı ve ajanslar telif haklarını etkin bir şekilde takip etmelidir, yine ar-ge ajansları kurulmalıdır.

Üniversitelerde bilim adamlarının dışarıda katıldığı toplantılar da telife bağlanıp, üniversitelerin dönersermayesine eklenmelidir.

Sözlerime son verirken, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bayrak.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DanIşma Kurulu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 154                                                                                  Tarih: 2.6.2005

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 201 inci sırasında yer alan 837 sıra sayılı Şanlıurfa İli Halfeti İlçesi Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanmasına Dair Kanun Teklifinin bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasının; Genel Kurulun 7.6.2005 Salı günkü birleşiminin saat 15.00'te başlamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

İrfan Gündüz                                               Haluk Koç

AK Parti Grubu Başkanvekili                                CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN- Danışma Kurulu Önerisinin lehinde, Şanlıurfa Milletvekili Vedat Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Dünkü uygulamaya devam edeceğimizden, milletvekili arkadaşlarımızın konuşma sürelerine hassasiyet göstermelerini istirham ediyorum.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İli Halfeti İlçesi Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanmasına Dair Kanun Teklifi hakkında görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi ve değerli Halfeti halkını saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Halfeti İlçemiz, Şanlıurfa il merkezine yaklaşık 110 kilometre uzaklıkta, Osmanlı döneminde rumkale olarak adlandırılan en eski yerleşim birimlerinden biri olup, Şanlıurfa'nın, Fırat Nehri kıyısında, halkının genel geçim kaynağı fıstık yetiştiriciliği olan, büyük bir kısmı da Almanya'da işçi olarak çalışan şirin ve en aydın ilçelerinden biridir; ancak, Halfeti ilçe merkezi dört mahalleden kurulu bir yerleşim birimi iken, GAP Projesi kapsamında Birecik Barajının yapılmasıyla birlikte Rüştüye ve Şimaliye mahallelerinin yüzde 25'i, Çekem Mahallesinin yüzde 80'i ve Başbostan Mahallesinin tamamı baraj gölünün altında kalmış, bunun üzerine, evleri sular altında kalan yurttaşlarımızın, ilçe merkezine yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta bulunan Karaotlak Köyündeki 3 559  dekarlık tapulamadışı alana nakledilmesine karar verilmiş ve evleri sular altında kalan bu insanlar, Yeni Halfeti adı verilen bu yeni yerleşim birimine nakledilmişlerdir. Fakat, bu bölgeye nakledilen insanlar taşındıkları günden bu yana büyük bir tedirginlik içindedir. Çünkü, yaşadıkları yerin idarî statüsü belli değildi; yani, bu Yeni Halfeti denilen Karaotlak'taki tapulama- dışı alan, belediye binasının yapıldığı, kaymakamlık binasının yapıldığı Yeni Halfeti köy müydü, mezra mıydı veya mahalle miydi? Kısacası, devlet eliyle yaptırılan; ancak, ne olduğu belli olmayan bir yeni yerleşim birimi yaratılmıştı.

Değerli arkadaşlar, 22 nci Dönem Parlamentosu göreve başladığından beri, bizim ilk görevimiz, Halfeti halkına verdiğimiz söz üzerine, bu konuyla ilgilenmek, soruna çözüm bulmaya çalışmak ve en kısa sürede Yeni Halfeti'deki yerleşim alanına kimlik kazandırarak, oradaki insanların rahat ve huzur içinde yaşamalarını sağlamak için çalışmak oldu. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 12 Aralık 2002 tarihli, bu konuyla ilgili yazılı bir soru önergesi vermiştim. Ancak, ilgili bakanlık, önergemize, yeni yerleşim biriminin mahalle olarak Halfeti Belediyesine bağlanma talebinin 1580 sayılı Belediye Kanununun 7 nci maddesindeki mesafe şartına uymadığı, yeni bir belediye kurulmasının da nüfusunun 2 000'in altında olması nedeniyle mümkün olmadığı yönünde bir cevap vermiştir.

Değerli milletvekilleri, halbuki, yeni oluşturulan ve adına da Yeni Halfeti denilen yerleşim birimi, yöre sakinlerinin kendi arzularıyla oluşturdukları bir yer değildi. Bu vatandaşlarımızdan hiçbirisi, isteyerek evlerini terk etmemişler, kendi başlarına gidip yeni bir birim oluşturup, bu birimin de idarece tanınması isteminde bulunmamışlardı. Birecik Barajından da -Birecik Barajının yapılmasından da- bütün ülke halkı kadar faydalanmışlar; yani baraj, doğrudan kendilerine yarar getirmek için yapılmamış, aksine, bu baraj inşaatından dolayı Halfeti halkı doğrudan zarar görmüştür.

Karaotlak'ta oluşturulan bu yerleşim birimi, genel kamu yararına yapılan bir yatırımdan dolayı devletin yaptığı bir tasarruftu. Bu yüzden, mevcut yasalar olmasa dahi, yeni bir yasal düzenlemeyle bu sorunun ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu amaç doğrultusunda, İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğüyle yaptığımız görüşmelerden sonra, konuyu, bir özel toplantıda İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'ya ilettim. Kendileri de konuyla yakından ilgilenerek, 12 Aralık 2002 tarihli soru önergeme verilen cevapta olduğu gibi, sorunun, 1580 sayılı Yasa çerçevesinde çözülemeyeceğini, özel bir yasa çıkarılması gerektiğini, buna bağlı olarak da, Şanlıurfa Valiliğinin de görüşü alınarak, Yeni Halfeti'nin, Karaotlak ve Argaç Köyleriyle birlikte Halfeti'ye bağlanmasıyla bu sorunun çözülebileceğini ilettiler. Bu doğrultuda Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan -Sayın Bakanın hakkını vermek zorundayım- Sayın İçişleri Bakanının Mahallî İdareler Genel Müdürlüğüne verdiği talimat doğrultusunda hazırlanan yasa taslağı, tarafımdan incelendikten sonra, 28 Ekim 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 23 arkadaşımın imzasıyla birlikte sunulmuş, oradan da, 11 Kasım 2004 tarihinde İçişleri Komisyonuna sevk edilmiştir. 2000 yılından bu yana beş yıldır çözülemeyen bu soruna ilişkin girişimimiz, diğer değerli Urfa Milletvekili arkadaşlarımıza da iletilmiştir. Değerli arkadaşlarımızın da, 4 Mart 2005 tarihinde, İçişleri Komisyonuna ulaşan iki ayrı tekliflerinde, bizim verdiğimiz taslağa ilave olarak, Argaç ve Karaotlak Köylerine ilave olarak Yeşilözen ve Seldek Köylerini de kapsayan teklifleri İçişleri Komisyonuna iletilmiş, içeriği aynı olduğu için bu üç yasa teklifi birleştirilerek Genel Kurula sevk edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, Zeugma Harabelerinin bulunduğu Halfeti İlçemiz, ayrıca ciddî bir turizm potansiyeli de taşımaktadır. Fakat, yeterli konaklama olanaklarının olmaması, bölgeyi ziyaret eden turistlerin konaklamak için çevre ilçelere gitmelerine neden olmakta, dolayısıyla, fıstık dışında hiçbir gelir kaynağı olmayan Halfeti halkı turizmden gerektiği ölçüde faydalanamamaktadır.

Halfeti'nin gelişmesi için iki konuda öncelikle yatırım yapılması gerekmektedir. Bunlardan biri, yukarıda da belirttiğim gibi, turizmdir, diğeri de, belki birçok kişinin aklına gelmeyecektir, bölgeyi bilmeyen insanları kastediyorum tabiî, balıkçılıktır. Halfeti'nin ve birçok köyünün sular altında kalmasından dolayı yörede meşhur olan Halfeti balıkçılığı da ölmüş ve kaybolmuştur. Hükümetin, biraz sonra inşallah çözeceğimiz Halfeti'nin idarî sorunundan sonra, yalnız Halfeti'ye değil, geliştirildiği takdirde çevre ilçelere de faydası olacak turizm ve balıkçılıkla ilgili özel projelerin yapılmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla da, öncelikle Halfeti'nin şimdiki ilçe merkezinin turizm alanı olarak ilan edilmesi gerekir. Balıkçılık konusunda da, yöre halkı balıkçılığa zaten alışkındır -özellikle balıkçılıkla ilgilenen insanları kastediyorum- ancak, balıkçılık yapabilmek için malî sıkıntı içindedirler. Bu sıkıntının çözümü de, aslında, direkt olarak hükümetten kaynak çıkmasını sağlamayacaktır.

Balıkçılara verilecek kaynak şöyle olabilir; zaten, bu beklenti içindedirler: Birecik Baraj Gölü nedeniyle istimlak edilen araziler vardır. Bu arazilerle ilgili tezyidi bedel davaları açılmış, mahkemeleri beş yıldır sonuçlanmasına rağmen, kamulaştırma bedelleri, tezyidi bedelleri bugüne kadar ödenmemiştir. Bunların ödenmesi durumunda, sanıyorum, Halfeti'de balıkçılık da kendiliğinden gelişecektir.

Değerli milletvekilleri, yıllardır devam eden Halfeti İlçesinin bu önemli sorununun çözümü yönünde hepinizin olumlu oy kullanacağını umut ediyorum. Bu yasanın bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinden dolayı AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlarına öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Melik, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Tamamlıyorum.

Ayrıca, bu yasanın çıkarılması için büyük emek sarf eden ve derhal hassasiyet gösteren, başta İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu olmak üzere, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Şahabettin Harput'a, Mahallî İdareler Genel Müdürü Sayın Necip Çakmak'a, İçişleri Komisyonunun tüm üyelerine, Şanlıurfa Valiliğine, Halfeti Kaymakamlığına ve tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkürü borç biliyor, bu yasanın tüm Halfeti halkına hayırlı olmasını diliyor, Halfeti halkını ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Önerinin lehinde, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerisi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Danışma Kurulu önerisinin konusunu, benden önce söz alan Değerli Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat Melik çok detaylı bir şekilde anlattılar. Ben, bu düzeyde, Danışma Kurulu önerisinin görüşüldüğü süre içerisinde bu detayda açıklamalarda bulunmayacağım.

Yalnız, şunu ifade etmek istiyorum: 21 inci Dönemde de ben burada milletvekiliydim, Meclisin çatısı altında ve şu anda konuşmakta olduğumuz bu konu, 21 inci Dönemden de daha önceki bir dönemde ortaya çıkmış olan bir problemdi. Birecik Barajında su tutulmaya başlandığı andan itibaren Halfeti'ye bağlı Çekem Mahallesindeki vatandaşlarımız oradan göç etmek ve 8-9 kilometre doğudaki, yeni yerleşim yeri dediğimiz yere veya bir kısmı da hatta buraların dışına, Nizip, Gaziantep gibi yerleşim yerlerine göç etmek suretiyle, ayrılmak durumunda kalmış oldukları halde, idarî olarak ciddî sıkıntılar yaşadılar, coğrafî olarak ciddî sıkıntılar yaşadılar, sosyal olarak ciddî sıkıntılar yaşadılar; ama, bu sorun, idarî kararlarla, yönetmeliklerle, vilayetin ve kaymakamlığın yapacağı çalışmalarla çözülebilecek bir problem de olmadığı için, o günkü iktidarlar da buna, doğrusu, çok eğilmediklerinden dolayı bu konu bugüne kadar kaldı.

Geçtiğimiz yasama döneminde ben, muhalefet milletvekili olarak, bu konuyla ilgili bağımsız, yani müstakil basın toplantısı düzenlemiş olan bir arkadaşınızım. Bu açıklamaları niye yapma ihtiyacı hissettim; şunun için hissettim: Evet, ben de, muhalefet partisi grup başkanvekilimize de İktidar Partisi Grup Başkanvekilimize de son derece müteşekkirim. AK Parti İktidarımızın ortaya koymuş olduğu, milletvekillerini, milletvekillerinin çalışmalarını önceleyen tarzı da övmek istiyorum müsaadenizle. Belki hiçbir yasama döneminde olmadığı kadar, bu dönemde, milletvekillerinin teklifleri yasalaşma şansına sahip olmuştur. Çok önemli bir gelişmedir. Daha önceki dönemlerde sadece hükümetin getirmiş olduğu tasarılar, hatta bazen virgülüne de dokundurulmamak suretiyle bu Meclis Genel Kurulundan geçmiş ve kanunlaşmıştır; ama, bu dönemde, gururla görüyoruz ki, milletvekillerimiz, AK Parti içindeki çalışmaları itibariyle söylüyorum, Grubumuzda enine boyuna tasarılar zaman zaman tartışılıyor, teklifler tartışılıyor; yetmiyor, iktidar milletvekilleri olmalarına rağmen Genel Kurulda değişiklik önergeleri veriyorlar; gelen tasarının şeklini bambaşka bir şekle, yani Meclisin iradesini ona katacak şekle dönüştürüyorlar. Bu çok sevindirici bir gelişmedir. Elbette ki, muhalefetin muhalefet etme görevi vardır, önerge verme görevi vardır, değişiklik önergeleri verirler; onların dediklerinin de yasalaştığı durumlar vardır; ama, iktidarın bu müsamahasını bir kere öncelikle övmemiz, takdir etmemiz gerekiyor.

Bugün, yine, seçim bölgemiz için, hakikaten sıkıntılı olan bir ilçemizin önemli bir problemini halletmek için Danışma Kurulumuz toplanmış ve Danışma Kurulumuz bu kanunu öncelikle görüşülecek kanunlar arasına almak suretiyle bu problemi çözme yönünde bir adım atmıştır.

Karşımda oturuyor, İçişleri Komisyonu Başkanımız Şanlıurfamızın önceki valilerindendir; kendileri bu problemi çok yakından bildikleri için, sağ olsunlar, müteşekkiriz, gerek komisyonda gerekse daha önce de bu konuyu yakinen bilen bir insan olarak bize yardımcı oldular.

Vedat Beyin teşekkür etmiş olduğu herkese ben de ayrıca isim zikretmeden teşekkür etmek istiyorum.

Bu ilçemizin hakikaten çok problemleri var; ama, ben şunu düşünüyorum: Biz bugün bu kanunu kabul edersek -inşallah çalışma süremiz içerisinde görüşüp kabul edeceğiz- Halfetimiz açısından çok önemli bir adım atmış olacağız. Buna paralel olarak, bu 4 köyümüzdeki problemleri de çözmüş olacağız. Belediye sınırları içerisine dahil olmakla yol, su ve benzeri nitelikteki birçok probleminin daha kolaylıkla çözüleceği bir noktaya geleceğiz. En önemlisi, 40 000'in üzerindeki, bu ilçemizde yaşayan insanlarımızın günübirlik olarak, halihazırda sadece 1 000 civarında insanın yaşamakta olduğu Fırat'ın kenarındaki eski yerleşim yerine gidip gelmelerinin önüne belki bir nebze geçmiş olacağız. Önümüzdeki günlerde, yeni hükümet binasının, yeni hizmet binalarının yeni yerleşim yerine -ki, bu çok stratejik ve güzel bir yerdir- taşınması suretiyle sadece burada yaşayan 3 000-5 000 insanın değil, dediğim gibi, 40 000'in üzerindeki insanın da problemini ayrıca çözmüş olacağımızı ben şahsen düşünüyorum.

Konuyla ilgili yasa gündeme alındığı zaman, imza sahibi olan bir arkadaşınız olarak tekrar geneli üzerinde söz alacağımı ümit ediyorum.

Ben, tekrar, bu Danışma Kurulu önerisinin lehinde olduğumu, doğru bir iş yaptığımızı ifade etmek istiyorum; bütün Genel Kurulu Danışma Kurulu önerisinin lehinde oy kullanmaya davet ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Öneri aleyhinde, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş; buyurun.

MEHMET ATİLLA MARAŞ (Şanlıurfa) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkındaki 837 sıra sayılı kanun teklifinin, lehte konuşma kontenjanı dolduğu için aleyhte söz aldım; ama, lehte konuşacağım; bunu peşinen söyleyeyim; hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, üç tane, bu konuda teklif var, birleştirilmiş teklifler. Sayın Yahya Akman ve 5 arkadaşının, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik ve 23 milletvekili arkadaşının, Sayın Mahmut Kaplan ve 6 milletvekili arkadaşının hazırlamış oldukları teklifler birleştirilerek bu kanun maddesi teklif halinde sunulmuştur.

Bildiğiniz gibi -demin, arkadaşlarım da konuştu zaten- Halfeti İlçesi, gerçekten, Fırat kıyısında çok güzel bir ilçemiz, çok şirin bir ilçemiz. Ancak, GAP Projesi dahilinde inşa edilen barajların son halkası olan Birecik Barajımız inşa edildikten sonra, Halfeti İlçesinin birçok köyü ve Halfeti İlçesinin de bir kısmı baraj gölü suları altında kalmıştır. Dolayısıyla, yeni iskân sahaları araştırılmış, ancak, buradaki Argaç ve Karaotlak Köylerinde iskân mahalli bulunmuş ve arazisi su altında kalan vatandaşlar buraya iskân edilmişler.

Ancak, buranın statüsü ne köy ne mahalle, hiçbir şey yok. Dolayısıyla, bu kanun teklifiyle bu yerleşim birimi bir statüye kavuşacaktır.

Sözlerimi fazla uzatmak istemiyorum. Konunun öne alınmasında emeği geçen Grup Başkanvekillerine, hem Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekiline hem AK Parti Grup Başkanvekiline, ayrıca İçişleri Bakanımıza ve yine eski bir Şanlıurfa Valisi olan Sayın İçişleri Komisyonu Başkanımıza, Yüce Meclisin huzurunda teşekkür ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Maraş.

Biz de, teklifin en kısa zamanda yasalaşmasını canı gönülden temenni ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.

Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyi okutuyorum:

Kurulun görev ve sorumlulukları

MADDE 6.- Kurulun görevleri şunlardır:

a) Havuzun işleyişine ilişkin uygulama esaslarını belirlemek. 

b) Bu Kanun kapsamında tarım sigortaları için verilecek, Devlet prim desteği toplam tutarını aşmamak kaydıyla ürün, risk ve bölge bazında prim desteği oranını belirlemek üzere çalışmalar yapmak ve Bakanlığa sunmak.

c) Uygulamada karşılaşılan sorunları tespit etmek, bunların çözümüne yönelik çalışmalar yapmak, yaptırmak.

d) Hizmet alınmasına karar vermek.

e) Hasar tespit işlemlerine ilişkin  esas ve usûlleri belirlemek.

f) Bu Kanun kapsamında tarım sigortaları alanında faaliyet göstermek isteyen sigorta şirketleri ile sözleşme yapmak.

g) Havuz işleticisi şirketle çalışma usûl ve esaslarını belirleyen sözleşme yapmak.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 879 sıra sayılı Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde, görüşlerimi belirtmek üzere, şahsım ve Grubum adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Öncelikle, bugüne kadar, herhangi bir şekilde, kuraklık, don, sel, dolu gibi tabiî afetlere maruz kalmış çiftçilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, bundan sonra bu tür afetlere uğrayacak olan çiftçilerimizin, bir nebze olsun, yaralarını sarmak amacıyla, çıkarılacak olan bu yasanın, ülkemiz çiftçilerine hayırlı olmasını diliyorum.

Bu yasa, gerçekten de, daha önceleri gündeme getirilmesi gereken bir yasaydı. Bugün, çağdaş yaşamda, insanların oturmakta oldukları evlerinin, kullandıkları arabalarının, hayatlarının, hatta uzuvlarının bile sigorta edildiği bir ortamda, çiftçilerimizin, tarımsal faaliyet alanlarında sigorta kapsamında olmamaları yadırganacak bir durumdu. Bu yasa, bu eksikliği gidermesi açısından olumludur ve Grubumuzca, bu yasayı destekliyoruz.

Tarım, nüfusun temel ihtiyaç maddelerini üreten bir sektör olması nedeniyle, stratejik bir öneme sahiptir ve diğer sektörler içerisinde, doğal, ekonomik, sosyal ve kişisel risklerden en çok etkilenen sektördür. Bundan dolayı, tarım, üstü açık fabrikaya benzetilir. Tarımın makroekonomik açıdan, stratejik olarak desteklenmesi ve uzun vadeli istikrarlı politikalarla yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu üstü açık fabrikaları yaşatmak zorundayız.

Türkiye'de, tarım sektörü, uzun yıllar boyunca, popülist sağ politikalarla idare edilmiş ve bu nedenle de, asıl sorunlar giderek büyümüştür. Bu sorunlardan birisi de sigortadır. Tarımda, teknik tedbirlerle önlenmesi mümkün olmayan riskler sık sık görülmekte ve ülkemiz gibi, gelir düzeyi genellikle  çok düşük olan çiftçiler için, köylülerimiz için, her yıl, büyük felaketlere neden olmaktadır. Bütün gelişmiş ve birçok gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, ancak tarım sigortaları uygulamasıyla, bu felaketlerin neden olduğu zararlar karşılanabilir. Sigortadan amaç, sigortalının net varlığında bir azalma meydana gelmesini önlemektir. Bunun için, sigorta sektöründe, oluşan hasarları karşılamak için, her ülkede çeşitli şekillerde devlet desteği yapılmaktadır.

Ülke tarımındaki teknolojik gelişmelere karşın, kontrol edilmeyen doğal afetlerin sebep olacağı ürün ve hayvan kayıplarından doğan zararlar tarım sigortaları vasıtasıyla karşılanabilirler. Zaten, köylümüzün, çiftçimizin yükü çok ağırdır; karınca ondan geçinir, ambarından buğday çalar; tilki ondan geçinir, kümesinden tavuk çalar; kurdu, kuşu onun sırtındadır; doğal felaketlerden en çok zarar gören odur. Bu yasayla, bir nebze olsun yaralarına merhem olabilirsek, ne mutlu bizlere.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sizlerin de bildiği gibi, bölgelerimizden bizlere gelen taleplerin en başında, tabiî afetler dolayısıyla maddî zarara uğrayan vatandaşlarımızın sorunları yer almaktadır. Bu nedenle, bu tasarının, yerinde ve zamanında Meclis gündemine getirilmesi hususundaki katkılarından dolayı, komisyonda görev üstlenen arkadaşlarıma teşekkürlerimi iletmek istiyorum; ancak, gönül isterdi ki, bu yasadan küçük çiftçilerimiz de yararlanabilsinler.

Tasarının 17 nci maddesinde "uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler yararlanamaz" hükmü yer almaktadır. Bu tasarı bu şekliyle yasalaştığı takdirde, tarım sigortası yaptırmayan küçük çiftçiler, bundan sonra, tabiî afetlerden zarar görseler dahi, devletten hiçbir yardım alamayacaklardır. Oysa, bu kapsama küçük çiftçilerimizin de dahil edilmesi ve tarım sigorta primlerinin devlet tarafından belli bir süre için karşılanması, sosyal devlet anlayışı açısından çok daha uygun olurdu.

Bu maddenin, verilecek olan önergeler doğrultusunda yeniden düzenleneceği ümidini taşıdığımı ve bu sorumluluğu sizlerin de taşıyacağınız beklentisi içinde olduğumu belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısının 6 ncı maddesinde, Bakanlık ve Müsteşarlıktan ikişer, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve Şirketten birer üye olmak üzere toplam yedi üyenin görev ve sorumlulukları belirtilmektedir. Ümit ediyoruz, bu kurul, bu sorumluluğu en iyi bir şekilde taşıyacak ve her türlü bölgesel, genel, siyasî baskı ve etkilenmelerden uzak kalacaktır; çünkü, bu kurulun üstleneceği sorumluluk, her türlü suiistimale açık olacağından dolayı, bu kaygıları düşündürmemek amacıyla siyasî idarenin dışında tutulmasının gerekliliğine inanıyorum.

Yine -gerçi bu madde dışında olmasına rağmen- "Havuzun kaynakları" başlıklı 7 nci maddede yer alan havuzda toplanan bu paranın kullanılmadığı zaman en verimli bir şekilde değerlendirilmesi açısından, "faiz, fon gelirleri" gibi bir ibarenin de yer alması iyi olurdu diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin coğrafî yapısı ve iklim şartları nedeniyle zaman zaman tabiî afetlerin gündeme gelmesi ve çiftçilerimizin mağdur olması, ne yazık ki artık kaçınılmaz olmuştur. Bu da, ülkemizin içinde bulunduğu tarımsal alandaki ekonomik krizler ve çıkmazlar içindeki çiftçilerimizi oldukça fazla etkilemektedir. İlimiz Burdur'da da, her yıl bu tür afetler meydana gelmekte ve yöremiz çiftçisi mağdur olmaktadır. Son günlerde meydana gelen yağışlar ve eriyen kar sularının aktığı düdenlerin tıkanması sonucu Burdur İli Bucak İlçesine bağlı Kestel, Üzümlübel, Karaaliler, Kuşbaba beldeleri ile Kestel Ovasındaki yüzlerce dönüm arazi sular altında kalmıştır. Bu durum, yağışların çok olduğu dönemlerde sürekli olarak yenilenmekte ve bu bölgedeki arazilerde tarım yapmakta olan vatandaşlarımızın her yıl mağduriyetine neden olmaktadır. Ayrıca, dört yıldan beri bu arazilerde birçok mahsul de sular altında kalarak, ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Bu da, bir yıllık emeğin boşa gitmesinin yanı sıra, çiftçilerimizin ödemesi gereken borç ve zarurî masraflarını ödeyememeleri nedeniyle çok zor durumlara düşmelerine neden olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada irdelenmesi gereken bir diğer konu da, bu tür afetlere maruz kalan çiftçilerimizin ödemek zorunda oldukları ve bu mağduriyetleri nedeniyle ödeyemedikleri vergi borçları, elektrik borçları, kooperatif borçları gibi ödemelerinin bir süre için ertelenmesi veya en azından, belli bir süre için, ödeyemedikleri borçları için gecikme faizlerinin affedilmesi hususudur.

Bugün için, devletin doğal afetler karşısında çiftçiye karşılıksız yardımları yapmasını sağlayan uygulamaların tamamı kaldırılmış durumdadır. Bu konuda gerçekten de birçok sıkıntılar vardır ve eminim, sizlere de, bu konularda birçok istek ve şikâyetler gelmektedir ve bugüne kadar bu konularda yaptığımız girişimlerin hiçbirinden olumlu sonuç alamadık. Bunun nedeni de, bununla ilgili bir yasal düzenlemenin olmamasından kaynaklanmaktadır.

Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, bununla ilgili bir yasal düzenlemenin en kısa zamanda Meclis gündemine geleceği müjdesini vermişlerdi; ancak, bu konuda, bugüne kadar herhangi bir adımın atılmadığını görüyoruz ve en kısa zamanda bu yasanın gündeme getirilmesi için gereken desteği vereceğimizi bildiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, geçen hafta, Burdur'un köylerini dolaşırken, bir yaşlı amca şunları dile getirdi: "Yavrum, sayın vekilim, ben, bu ülkede, 365 gün, karımla, kızımla, arazimle, traktörümle bilfiil çalışıyorum. Her yıl, sizin o Mecliste yaptığınız bütçe gibi ben de bütçe yapıyorum; fakat, her yıl açık veriyorum. Bunun sebebi nedir? Bu ülkeden yurt dışına bir can gönderiyoruz. Bu can o ülkeye gittiğinde, o ülkenin dilini, dudağını bilmiyor, tek bir can, emekle gidiyor; fakat, bir yıl, iki yıl sonra bu ülkeye geldiğinde, ekonomisi düzelmiş, şekli şemaili değişmiş, kılık kıyafeti değişmiş, cebinde eurosuyla, markıyla, dolarıyla geliyor. Ben, bu ülkede bunları neden başaramıyorum? Şaştım ben bu işe."

Şaştım derken de, bana şu fıkrayı anlattı: Günün birinde iki dolandırıcı aç kalmışlar, gittikleri yerde iş bulamamışlar, geri dönüyorlar. İki arkadaş, bir bakıyorlar, bir çiftçi, iki öküzüyle çift sürüyor. Arkadaşı, diğerine "gel bunun öküzünün birini çalalım" diyor. "Nasıl çalarsın, adam işinin başında, o öküz çalınmaz" diye cevap veriyor. "Sen karışma, ben tepenin arkasına dolaşacağım, sen buradan "şaştım, şaştım diye bağıracaksın" diyor arkadaşı. Biri orada kalıyor, diğeri gidiyor. Yaşlı amca öküzüyle çiftini sürerken, birisi "şaştım, şaştım, şaştım" diye bağırmaya başlıyor. Yaşlı amcaya yaklaştığında, 150 - 200 metre kaldığında, yine aynı şekilde "şaştım, şaştım…" Yaşlı amca pulluğunu deviriyor, öküzlerine "doo" diyor, dönüyor adama "yavrum, nedir telaşın; niye şaştın" diyor. Adam, Yaklaş, yaklaş" diyor. Yaklaşıyor yaşlı amca. O arada diğer hırsız geliyor, öküzün boyunduruğundaki zeveleyi çekiyor, öküzün birini tepenin arkasına götürüyor. Yaşlı amca, tekrar "evladım söyle, niye şaştın" diyor. "Amca, iki saattir seni seyrediyorum, çok güzel çift sürüyorsun; ama, bu tek öküzle bu çifti nasıl sürüyorsun, ben bu işe şaştım" diyor adam. Yaşlı amca dönüyor, bakıyor "evladım, ben de şaştım" diyor.

Yani, vatandaş şaşmış durumda değerli arkadaşlarım, bizlerden destek ve güven bekliyor. Çiftçimiz, gerçekten şaşmış; serumla yaşıyor "şaşkınım, ne yaptığımı da bilmiyorum" diyor. "Alternatif kim" diyorum, ona da cevap vermiyor; ne sizsiniz diyor, ne sizsiniz diyor. Bunu çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor, iktidarıyla muhalefetiyle, değerli arkadaşlarım.

Yasanın gerçek anlamda bir işlerlik kazanması için, uygulamanın büyük önemi vardır. Üreticilerin sisteme inancı sağlanarak, hasar halinde, tatmin edici düzeyde bir ödeme yapılacağı ortaya konulmalıdır.

Primler, üreticilerin ürettikleri ürünlerin üretim, risk ve bölge özellikleri dikkate alınarak tespit edilmelidir. Prim ödemelerinde, üreticilerin üretim ve hasat dönemleri dikkate alınmalıdır. Sigorta hizmetlerinin köylere ulaştırılmasını sağlamak için, sigorta şirketlerinin acente ağlarını geliştirecek sistemleri kurmaları gerekmektedir.

Bu nedenle, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığına, bu konuda ciddî görev ve sorumluluklar düşmektedir.

Burada önemli bir konu da, çiftçilerimizin sigorta konusunda bilinçlendirilmesi ve teşvik edilmesi için gereken eğitim ve yayın çalışmalarının düzenlenmesidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvan hayat sigortası da, bilindiği üzere, ülkemizde, üzerinde durulması gereken önemli konulardan birisi. Bugün, büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığının ancak binde 5'inin sigortası yapılmaktadır. Oysaki, hayvancılığımız, zaman zaman, özellikle, bulaşıcı ve salgın hastalıkların tehdidi altına girebilmektedir. 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununa göre, ruam, sığır tüberkülozu, sığır brusellozisi, sığır vebası ve şarbon gibi ihbarı zorunlu hastalıklardan dolayı öldürülen ve kesilen hayvan sahiplerine, Bakanlık bütçesinden, belirlenen miktarlarda, yüzde 100'lere kadar varan oranlarda tazminat verileceği öngörülmesine rağmen, yeterli salgın meydana geldiğinde ve tazminat ödenmesi gerektiğinde, bu tazminat, yine Bakanlığın ilgili bütçesinden mi karşılanacaktır; yoksa, ödeme, sigorta şirketince mi yapılacaktır; bu hususun açıklığa kavuşturulması, ilerideki uygulamalarda karışıklığa meydan verilmemesi açısından yararlı olacaktır. Burada, bence, hem devletin üzerindeki yükün bir kısmını almak ve hem de söz konusu kanunun işlerliğini kolaylaştırmak bakımından, hayvancılıkta salgın hastalıkların sigorta kapsamına alınarak, risklerin bir kısmının sigortacı ve hayvan yetiştiricisi tarafından paylaşılması yararlı olacaktır. Bu nedenle, hayvan hayat sigortası uygulamalarında başarılı olan ülke örnekleri incelenerek, ülkemiz için en uygun sistemin geliştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da, ülkemizde tarımı yapılan bitkilerin çeşitliliğidir. Bu da, ürün bazında prim desteklemesinde, bu ürünlerin ayrı ayrı değerlendirilmesinin yapılmasıdır. Yine, ülkemizdeki coğrafî şartlar, iklim yapısı ve doğal afet risk faktörleri gözönünde bulundurularak primlendirmenin yapılması gereklidir. Yine, prim desteklemesinde yapılacak  desteğin miktarı da önemlidir. Zira, bu uygulamanın yaygınlaştırılması ve çiftçilerimizin devlete inancını ve güvenini sağlamak açısından, bu miktarın tatminkâr olması, hem katılımı artıracak hem de süreklilik sağlayacaktır. Bu nedenle, her yıl Bakanlık tarafından açıklanacak prim desteği miktarlarının, günün ve ekonominin şartlarına uygun olması zorunludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çıkarılacak olan bu yasanın, ülkemiz çiftçisine, köylüsüne, üreticisine hayırlı olmasını diliyorum. Bu sayede daha güvenli olacakları ve devlet tarafından korunduklarını hissetmelerinden dolayı daha fazla üreteceklerine inanıyorum. Daha bol ürün, daha çok destek ve daha güler yüzlü çiftçiler görmek dileğiyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Madde üzerinde gruplar adına ve şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bakan yok ki, Millî Savunma Bakanı mı cevap verecek?!

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Çok kısa; vakit almak için bir soru değil, bir tespit yapmak için... Gerçi, ilgili Sayın Bakan da yok; ama, Millî Savunma Bakanımız var. Sayın Bakanım, ben merak ediyorum, Cumhuriyet Halk Partisinin de desteklediği ve muhalefet görevini yapıcı bir şekilde yaptığı bu yasayı Adalet ve Kalkınma Partisi gerçekten çıkarmak istiyor mu çıkarmak istemiyor mu? Şu anda karar yetersayısı yok; madde oylanacak ve ben sizi uyarıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Bakanım...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI MEHMET VECDİ GÖNÜL (Kocaeli) - Sayın Başkanım, hakikaten çıkarmayı arzu etmesek huzurlarınıza getirmezdik. Desteklerinizi bekliyoruz, teşekkür ediyoruz efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Maddenin üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.31
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.45

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı tasarı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.-  Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 6 ncı maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Havuzun kaynakları

MADDE 7.-  Havuzun gelirleri şunlardır:

a) Sigorta şirketlerinin devrettiği primler.

b) Devlet tarafından sağlanan prim desteği.

c) Toplanan kaynakların yatırım gelirleri.

d) Alınan krediler.

e) Genel bütçeden alınacak katkılar.

f) Diğer gelirler.

Havuzun gelirleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Manisa Milletvekili Sayın Ufuk Özkan; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UFUK ÖZKAN (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, 879 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım, makroekonomik açıdan desteklenmesi ve uzun vadeli istikrarlı politikalarla yönlendirilmesi gereken bir sektördür. Ülkemizde, tarım, uzun yıllar boyunca popülist politikalarla idare edilmeye çalışılmış, sektörün sorunları da giderek büyümüştür. Tarım, ülkemizde, iklim değişikliklerinden ve küresel ısınmadan dolayı, kuraklık, don, sel ve dolu gibi doğal afetlerden zarar görmektedir. Gelişmiş ülkelerde tarımda doğal afet riskleri "tarım sigortası" adı altında riskleri paylaşıp sigortalı ürünü, makineyi, hayvanı veya tesisleri güvence altına almış ve üreticisini sigorta primi konusunda da desteklemiştir. Ülkemizde çiftçilerimizin bu riskler karşısında uğrayacağı zararları telafi etmek için, 1948 yılında 5224 sayılı Muhtaç Çiftçilere Ödünç Tohumluk Verilmesi Hakkında Kanun ve 1977 yılında 2090 sayılı Doğal Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun yürürlüğe konmuş; ancak, yetersiz kalan bu çalışmalar, doğal afetler sonucu ertelenen çiftçi borçlarının devleti çok büyük zarara sokmasına sebep olmuş ve ister istemez, çiftçilerimizi, seçim dönemlerinde politikacıların insafına bırakmış ve günlük siyasî malzeme konusu yapmıştır

IMF'nin istemleri doğrultusunda, 5224 sayılı Kanun, 20 Haziran 2001 tarihinde yürürlükten kaldırılmış; yürürlükte olan 2090 sayılı Kanun ise, zararın tazmini için tüm varlığının en az yüzde 40'ının zarar görmesi esasını benimseyerek, bu konuda çiftçilerimize doğal afetlerden doğan zararların aslında ödenmemesini kanunlaştırmıştır.

11 Nisan 2005 tarihinde, 2004 yılında Manisa ve ilçelerinde yaşanan don felaketine maruz kalan çiftçilerimiz için bir soru önergesi verdim. Vermiş olduğum soru önergesine yanıtta aynen şu söyleniyor; 2090 sayılı Kanunun zarar tazminine ne kadar yetersiz olduğunu da ortaya çıkarıyor: "2004 yılı içinde, 2090 sayılı Kanuna göre 196 çiftçimizin toplam 715 milyar liralık zararına karşılık ödenen para 55 milyar lira para olmuştur." Bu, 2090 sayılı Kanunun, gerçekten, çiftçilerimizin zararının ödenmemesini kanunlaştırdığının da bir göstergesidir.

AKP İktidarı döneminde, acımasız bir şekilde, tarımın bütçeden aldığı pay sürekli azalırken, tarım her geçen gün daha da kötüye gitmiştir. Bu ortamda, çiftçilerimizden tarım sigortası primlerini ödemeyi beklemek hayalcilikten öte bir şey değildir. Ülkemizdeki tarımın önemini, Adalet ve Kalkınma Partili yetkililerin kavrayabildiğine inanmıyorum. Çiftçimizin tarım sigortası priminde desteklenmesi gerektiği bir gerçektir. Bu kanun tasarısının birbuçuk yıl gecikmeli dahi olsa kanunlaşması, ülkemiz çiftçisi için önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, peki, bu kanun tasarısıyla gerçekleştireceğimiz kanunun prim desteği için 2005 yılı bütçesinden ayırdığınız paranın miktarını biliyor musunuz; 30 000 000 YTL. Bu mu destek?! Bu desteğin yeterli olduğunu söylemek mümkün mü? Halen gayri safî millî hâsılanın binde 7'si oranındaki son derece yetersiz destekleme bütçesini başarılı bir çalışma olarak anlatan hükümet yetkililerinin, geçen yıl yaşanan doğal afetlerden haberinin olmadığı da bir gerçektir.

Geçen yıl yaşadığımız doğal afetlerden size biraz örnek vermek istiyorum. Manisa İl genelinde bağ alanlarında hasar oranı yüzde 40 civarındadır, zararı 130 trilyon liradır. Malatya ekonomisinin belkemiği olan kayısıda hasar yüzde 90 civarında olup, zarar 331 trilyon liradır. Bursa İlindeki meyve ağaçlarındaki zarar 263 trilyon civarındadır. Balıkesir'de hasar oranı yüzde 20-25 civarında olup, zarar 48 trilyon civarındadır. Sakarya Pamukova'da meyve ağaçlarında toplam hasar yüzde 70 oranında olup, zarar 2 trilyon civarındadır. İzmit'te hasar 4 trilyon civarında, Karaman'da 175 trilyon civarında, Çanakkale'de zeytinliklerde gelen hasar 85 trilyon civarında, Elazığ-Baskil'deki hasar 26 trilyon civarında, Doğu Karadenizde fındık bahçelerindeki yüzde 100'e varan hasar 406 trilyon civarında. 2004 yılında toplam tabiî afetlerden yaklaşık 2 katrilyon lira, üreticimizin, çiftçimizin zararı vardır. Yürürlükte olan 2090 sayılı Kanunla bütçeye konulan 550 milyar lira parayla bunun hangisinin zararı karşılanacaktır? Tablo ortada; bu tablo geçen yılın.

Peki, bu yıl yaşadığımız tablodan birkaç tane örnek vermek istiyorum. Yeni yeni gelen haberler var; don felaketleri var, dolu felaketleri var, seller var.

Değerli arkadaşlarım, Manisa-Ahmetli-Gökkaya'da bağ kalmadı. Bundan onbeş gün önce yağan dolu, bahçelerimizin tamamını yerlebir etti. Yağan dolu ertesi gün bile tarlalarımızda görülmekteydi. İzmir-Kiraz'da yaşanan dolu, topraklarımızı kullanılamaz hale getirdi. Tokat'ta, Kazova'da dolu ve su baskını 40 000 hektar araziyi kullanılamaz duruma getirdi. Şu anda halen Saruhan'da yağmakta olan yağmur, tarlalarımızı içine girilemez duruma getirdi, 50'ye yakın ev yıkıldı.

Değerli arkadaşlarım, bu olumsuzlukları "bu yıl tarım sigortasını çıkarıyoruz" diyerek geçiştirmeniz mümkün müdür?! Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yaşanan doğal afetlerle, Trakya'da yaşanan su baskınlarına ve bunlardan doğan zararlara çözüm üretebilecek misiniz, merak ediyorum. Bu anlattıklarımdan sonra, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin "çiftçimizin tarım sigortası çıkıyor, bundan sonra zararlarınız karşılanacak" sözünü her ortamda hatırlatacağımızı, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimizin de bilmesini isterim.

Küçük çiftçilerimizin, bu kanun tasarısıyla, tarım sigortası yaptırabilmesi söz konusu değildir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kanunla, küçük çiftçilerin tarım sigorta primlerinin belli bir süre devlet tarafından karşılanmasının uygun olacağını belirtmek istiyoruz.

Dünyada birçok devlet uzun seneler tarım sigortaları üzerinde çalışmalar yapmış, ülke yapılarına en uygun programları tespit etmiş. Bazı ülkelerde sigorta işlemleri devlet aracılığıyla yürütülürken, bazılarında özel şirket veya devlet-özel şirket birlikteliği ya da kooperatifler aracılığıyla yürütülmektedir. Ülkelerin devletin sigorta primine yaptığı desteğe bakıldığında ise, yüzde 50 ile yüzde 75 arasında devlet desteği görülmektedir. İspanya modelini örnek alan ülkemizin, İspanya'daki son yirmiiki yıllık devlet desteğini bilmesinin doğru olacağına inanıyorum. İspanya'da tarım sigortasına devlet desteği, son yirmiiki yılın ortalaması, yüzde 50'dir. Bu oran Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 50, Japonya'da yüzde 75, Almanya'da yüzde 65, Fransa'da yüzde 70 dolayındadır.

Değerli arkadaşlarım, küçük çiftçiyi, Türk tarımını koruyalım, hayvancılığı koruyalım; fakat, bu konuda, Adalet ve Kalkınma Partisini samimî görmüyorum. Sizlere, Atatürk'ün bir yazısını hatırlatmak istiyorum: "Bu memlekette çalışmak isteyenler, bu memleketi yönetmek isteyenler, memleketin içine girmeli, bu milletle aynı şartlar içinde yaşamalı ki, ne yapmak gerekeceğini ciddî olarak hissedebilsinler; memleketi gezmeli, milleti tanımalı, eksiği nedir görüp, göstermeli. Milleti sevmek böyle olur; yoksa, lafla sevmek fayda vermez. Muhterem milletime şunu tavsiye ederim: Sinesinde yetişerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki asıl cevheri çok iyi incelemek dikkatinden bir an bile vazgeçmesin. Mustafa Kemal Atatürk."

Değerli arkadaşlarım, iktidara geldiğiniz günden bu yana, lafla iş götürüyorsunuz. Çiftçimiz artık size inanmıyor. Siz, çiftçimizi, köylümüzü hesap bilmez zannediyorsunuz. Gübreyi, mazotu, tohumluk buğdayı, pamuğu, tütünü, zeytini, arpayı, şekerpancarını ve bunların fiyatlandırmasını köylümüz çok iyi yapıyor ve artık sizi tanıyor. Mağdur çiftçilerimizin banka ve kooperatiflere olan borçlarını faizsiz ertelemeyi düşünüyor musunuz diye soru soruyorum; verilen cevap, kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi için Bakanlar Kurulu kararının gerektiğini, bakanlığımızca yapacak herhangi bir işlemin bulunmadığını ifade ediyor Tarım Bakanlığı. Bu mudur tarıma destek, bu mudur köylüye destek?! Ucuz mazotu gündemden çıkardığınızı ve yalnızca bir kere destek verdiğiniz ucuz mazot desteğine devam edecek misiniz diye soruyorum; verilmiş olan cevap, bakanlığımızca gübre ve mazotla ilgili çalışmalar sürdürülmektedir oluyor.

Değerli arkadaşlarım, 2002 Kasım seçimlerinden önce ucuz mazot konusunda söz verirken neredeydiniz; çalışmalara hâlâ mı devam ediyorsunuz?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 300 000 lira çıkarılırken sen neredeydin?!

UFUK ÖZKAN (Devamla) - Ben buradayım.

Tarım sektörünün çiftçi ve üreticisinin yanında olduğunu söylüyorsunuz; ancak, sözleriniz ile uygulamalarınız hiçbir zaman birbirini tutmuyor. Buna bir açıklama nasıl getiriyorsunuz diye soruyorum; 2005 yılını zaten unuttunuz, kitabınızda, defterinizde yazmıyor; önümüzdeki 2006 ve 2010 yıllarında yeniden yapılandırmadan söz ederek, doğrudan gelir ödemeleri, fark ödemeleri, hayvancılık destekleri, telafi edici ödemeler, ÇATAK Programı destekleri, kırsal kalkınma destekleri, ürün sigortası ödemelerinden bahsediyorsunuz; ancak, doğrudan gelir desteğini bile doğru dürüst başaramadınız; bunları nasıl başaracaksınız merak ediyorum.

Sözlerimi, Tarımsal Sigorta Kanunu Tasarısına destek olacak nitelikte bazı sözlerle, önerilerle bitirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, devlet, tarım sigortaları primine ve hasarına destek sağlamalıdır.

Mutlak, küçük çiftçiye bedelsiz sigorta konusunda yaptırım ve yardımcı olunmalıdır.

Üreticilerin sigorta bilinci oluşturulması yönünde eğitim programları uygulanmalıdır.

Üreticilerin sisteme inancı sağlanarak, hasar halinde tatmin edici düzeyde bir ödeme yapılacağına inandırılmalı ve ortaya konulmalıdır.

Primler, üreticilerin ürettikleri ürünlerin üretim, risk ve bölge özellikleri dikkate alınarak tespit edilmelidir.

Prim ödemelerinde, üreticilerin üretim ve hasat dönemleri mutlak dikkate alınmalıdır.

Sigorta hizmetlerinin köylere ulaşmasını sağlamak için, sigorta şirketlerinin acente ağlarını geliştirecek sistemler, mutlaka yasayla, yaptırımlarla yapılmalıdır.

Tarımsal üretim ve risk değerlerine bağlı kayıtların alındığı Tarım Sigortaları Vakfı veri bankasına Türkiye Ziraat Odası Birliği kayıtlarının da sisteme entegre edilmesi konusunda ortak projeler desteklenmelidir.

Üreticinin tek meslekî örgütü olan Türkiye Ziraat Odası Birliği, bundan sonra geliştirilecek tarım sigortaları organizasyonunda sürekli yer almalıdır.

Unutmayalım, tarımın sigorta edilmesi, geleceğimizin sigorta edilmesidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Havuzun kaynaklarının kullanım yerleri

MADDE 8.- Havuzun giderleri şunlardır:

a) Tarım sigortalarına ilişkin tazminat ödemeleri.

b) Havuzun yönetimi ve işleyişi için gerekli olan masraflar.

c) Reasürans, sermaye ve benzeri piyasalardan sağlanacak korumaya ilişkin ödemeler.

d) Sigorta şirketlerine ödenecek komisyonlar.

e) Bilgilendirme ve tanıtım kampanyalarına ilişkin ödemeler.

f) Hasar tespit işlemlerine ilişkin ödemeler.

g) Alınan kredilerin anapara ve faiz geri ödemeleri.

h) Bu Kanunun amacı doğrultusunda yapılacak diğer ödemeler.

ı) Havuz işleticisi şirkete ödenecek işletme bedeli.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; öncelikle, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sizlerin de yakından bildiği gibi, tarım sigortası kanununun çıkarılmasına dönük girişimler çok uzun süredir vardı. Sayın Bakan da, göreve başladığı ilk günlerde bu konuya yaklaşımını ortaya koymuş ve tarım sigortası kanununun en kısa süre içinde çıkarılacağını ifade etmişlerdi; fakat, Cumhuriyet Halk Partisinin de bu yasanın bir an önce çıkarılması konusundaki yoğun çabalarına ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının da bu yönde irade beyanına rağmen, ilgili yasa ancak bugün Genel Kurula sevk edilebilmiştir.

Biliyorsunuz, bugün görüştüğümüz Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının işlevini, kısmen de olsa, 20 Haziran 1977'de çıkarılan 2090 sayılı Yasa görüyordu; ama, bu yasa yeterli değildi. Şöyle ki; kaynak tamamen bütçe imkânlarına bağlıydı ve devletin olanaklarıyla sınırlıydı. Ayrıca, bu yasanın 2 nci maddesinin (a) fıkrası, doğal afetlerden zarar gören çiftçilere yardım koşulunu, ürünlerinin, canlı cansız üretim araçlarının ve tesislerinin değer itibariyle en az yüzde 40 oranında zarar görmesi, bu zararı diğer tarımsal veya başka gelirleriyle karşılayacak gücü bulunmaması ve kredi veren banka, kooperatif ve benzeri kuruluşlardan bu zararı karşılayacak borç alma imkânı olmaması şartına bağlanmıştı. 2090 sayılı bu yasanın en önemli kusuru, yoruma fazla açık olmasıydı. Ülkenin çeşitli illerinde geçmişte yaşanan don, sel, kuraklık, dolu gibi birçok doğal afette, yoruma açık bu yapıdan ötürü çiftçilerimize gerekli yardımlar yapılamamıştır. Bunda, yer yer, hükümetlerin tarım sektörüne bakış açıları etkili olmuştur. AK Parti Hükümeti de, yaklaşık üç yıllık iktidarı süresince, 2090 sayılı Yasanın bu bendini değiştirmek için hiçbir gayret göstermemiştir. Bu yasadan, çiftçi büyük ölçüde mağdur olmuştur. Örneğin, geçtiğimiz 2004 yılı ilkbaharında, ülkenin çeşitli yerlerinde görülen şiddetli don, birçok ürünü olumsuz etkilemişti. Ülkemiz ihracatında ve sanayiinde önemli bir yer tutan antepfıstığı üretiminde, ülkenin en önemli yetiştiricisi olan seçim bölgem Şanlıurfa yaşanan dondan fazlasıyla etkilenmiş, üretici, ürününün yaklaşık yüzde 80'ini kaybetmişti. Sayın Bakan, o tarihlerde verdiğim bir soru önergesine verdiği cevapta, söz konusu maddeden dolayı yardım yapılamayacağını belirtmişti; yani, çiftçi, o yasadan yararlanabilmek için tüm mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmesi gerekiyor ki bu yardımları alabilsin. Çiftçinin mal varlığı nedir değerli arkadaşlar; çiftçinin mal varlığı, hepimiz gibi, evidir, traktörüdür, toprağıdır. Yani, adamın tarlasında hiç mahsul kalmayacak, evine ekmek götüremeyecek ve siz "senin evin yıkılmamış, daha traktörünü kaybetmedin" diyeceksiniz; bununla da kalmayıp "git, kredi al" diyeceksiniz. Bu anlayışla ne çiftçi korunabilir ne de tarım sektörü kalkınabilir.

Değerli milletvekilleri, tarım sektörü, ülke nüfusunun temel ihtiyaç maddelerini üreten bir sektör olması nedeniyle, stratejik bir öneme sahiptir. Eşyanın tabiatı gereği doğa olaylarından, ekonomik ve sosyal dalgalanmalardan en fazla etkilenen sektördür. Ayrıca Türkiye'de tarım, stratejik olmasının dışında, en önemli sosyal olaydır. Gelişmiş ülkelerde tarımın artık sosyal bir yönü kalmamıştır; çünkü, onlar, hepinizin bildiği gibi, tarımla ilgili akla gelebilecek her türlü sorunu 1985'li yıllarda çözmüşlerdir; ama, ülkemizde tarımdan bahsederken yalnızca ekonominin içindeki sektörlerden biri olarak bakamayız; çünkü, ülkemizde tarım, öncelikli olarak sosyal bir meseledir. Resmî rakamlara göre, nüfusun yüzde 35'i tarım sektöründe çalışıyor görünmesine rağmen, gerçekte bu rakam, geçimini topraktan sağlayan insanların oranını tam olarak yansıtmamaktadır. Türkiye'de dolaylı ve dolaysız olarak tarımla geçinen kesimin çalışan kesime oranı yüzde 50'lerden fazladır. Biz, bu rakamın içine, tarım ürünlerini paketleme gibi işlerde çalışanları da katmıyoruz ayrıca.

Değeri milletvekilleri, Türkiye'de tarımı konuşmak demek, kırsal kalkınmayı konuşmak demektir. Tarım sektöründe yapılacak her iyileştirme, ülkemizde göreceli olarak çağdaş hizmetleri daha az alan kitlenin yaşam seviyesinin yükseltilmesi demektir. Kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın yaşam koşullarını düzeltmedikçe, çağdaş dünyanın en basit ölçüleri olan eğitim, ulaşım, sağlık ve en önemlisi iş imkânını sağlamadıkça, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana katılmak için büyük çaba sarf ettiğimiz gelişmiş Avrupa ülkeleri grubuna girmemiz de mümkün değildir.

Dün yaptığım gündemdışı konuşmada da değindiğim gibi, Şanlıurfalı 6 kişilik bir ailenin yok olmasına neden olan olayda da gördüğümüz gibi, sayısı tam olarak bilinemeyen; ama, muhakkak ki, onbinlerce insanı ilgilendiren, gezici veya geçici tarım işçisi diyebileceğimiz yurttaşlarımızın insanca yaşamlarını sağlayacak iş imkânları yaratılmadıkça, tarımda ve ülke ekonomisinde iyileştirme yaptığımızı söyleyemeyiz. Bu ailelerin anne ve babaları zaten kayıp nesildir, belki de dünyaya geldiklerine pişmandırlar; ama, hiç olmazsa, bunların çocukları geleceğe güvenle bakabilen, mutlu insanlar olarak yetiştirilmelidir ki, yarın, içinde bulundukları topluma da rahatsızlık vermesinler.

Hiçbir sektör yoktur ki, konuşulduğu ya da gündeme geldiği zaman, ülkenin bütün yaşayanlarını, bütün sorumlularını ilgilendirmesin. Tarım deyince, ülkenin eğitim, sağlık, yoksulluk gibi birdizi sorunu aklımıza gelmektedir; çünkü, ülkemizin en önemli sosyal problemlerinden biri olan yoksulluğun en derinden hissedildiği kesim tarım sektörüdür. Bu yoksulluktan kaynaklanan nedenlerden ötürü bu kesimde çalışan insanların eğitimi aksamakta, eğitimi aksayınca, gerekli bilgi birikiminden yoksul bireyler yetişmekte ve en temel sorunlarını bile çözecek deneyimlerden yoksun olarak yetişmektedirler. Ardından sağlığı konuşuyoruz, tarımda sigortasız çalışan binlerce yurttaşımızı konuşuyoruz. Aslında, bu sektörün sorunları, ülkenin genel sorunlarından ayrı düşünülemeyeceği gibi birbiriyle organik olarak da ilintilidir. Ülkemizin de en büyük sorunu, hepimizin de yakından bildiği gibi, belki de tek sorunu eğitimdir. Türkiye'deki eğitim düzeyini sektörel temelde ele alırsak, eğitim düzeyinin en düşük olduğu kesimin tarım sektörü olduğunu da hepimiz görürüz. Bu anlamda, eğitimin yaygınlaştırılması ve sektörel içerikli bir şekilde tabana yayılması ciddî önem taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, 22 nci Dönemde komisyonlara sevk edilen ve Genel Kurulda görüşülen kanunların büyük bir kısmı tarımla ilgilidir; ama, maalesef, bu yasaların birçoğu, kendi ihtiyacımızı karşılamaktan ziyade, Avrupa Birliğine uyum amacıyla çıkarılmaktadır. Gerçekte birçoğu da faydalı olmuştur, bizler bunu inkâr etmiyoruz; fakat, Avrupa Birliğine, Avrupa'nın gelişmiş ülkelerine tarımımızı uyumlu kılmaya çalışıyorsak, bunun için sadece yasa çıkarmanın yeterli olmadığını da hepimiz biliyoruz.

Vakit kaybedilmeden tarımda, ülke çapında olağanüstü hal ilan edilmelidir. Bu olağanüstü halden de kastımız, sadece tarım sektörüne destekleme amaçlı kaynak aktarma veya tarım örgütlerini yeniden yapılandırma şeklinde olmamalıdır. Bölgesel farklılıklar ve coğrafik şartlar gözetilerek, her bölgeye özgü küçük çaplı projeler yapılmalı ve uygulanmalıdır. Basit bir örnek verecek olursak, yine, geçen gün vefat eden Urfalı Bilbay Ailesini örnek olarak vermek istiyorum. Tektek Dağlarındaki     -Urfa'nın Harran ile Ceylanpınar ovaları arasındaki- Uluhan yöresinde bağcılık, zeytincilik ve badem yetiştiriciliği yönünde bir pilot proje uygulaması gerçekleştirebiliriz; çünkü, söz konusu bölge, zaten tarla bitkileri üretimine uygun değildir, ürün üretecek tarla da yoktur. Burada, bu ürünleri üretebilirsek, ihracata yönelik üretim gerçekleşmiş olur ve ciddî anlamda istihdam yaratmış oluruz; ama, değerli arkadaşlar, bunu hangi teşkilat yapacaktır? Tarım Bakanlığının yapısı buna uygun mudur? Uygun değilse, kendini o yönde düzeltmelidir. Düzeltmelidir ki, ülkenin tarımsal üretimde karşı karşıya olduğu sorunları çözebilsin, yoksulluğa karşı özkaynaklarıyla bir kalkınma hamlesi yapabilsin.

Üzerinde konuşmakta olduğum 8 inci maddede de "sigorta şirketleri, tarım üreticileriyle tarım sigortaları sözleşmelerini kendi adlarına akdeder" denilmektedir. Halbuki, burada, bu yasanın en büyük eksiği, bu yasayla getirilen tarım sigortaları sistemi yerine oturuncaya kadar, Sayın Bakanın sık sık ifade ettiği gibi -Sayın Tarım Bakanımızın- ve son olarak, hububat alımlarıyla ilgili açıklamada belirttiği gibi, küçük çiftçinin, yani, 60 dekarın altında arazi sahibi olan çiftçilerin primlerinin, hiç olmazsa, bu sistem yerine oturuncaya kadar birkaç yıl devlet tarafından ödenmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin, aslında, belki en temel sorunlarından biri de yönetim anlayışındaki keyfilîktir. Maalesef, bu anlayışı zaman zaman tarım sektöründe de görmekteyiz. Bakın, bunun en son örneğini, hasat mevsimine girdiğimiz bugünlerde açıkça görmekteyiz. Hükümet, hububatla ilgili politikalarını açıklarken, arpayı sanki unutmuş gibidir. Arpa biçimi Çukurova ve Şanlıurfa'da hızla devam ederken ve büyük bir kısmı bitmiş iken, hâlâ o bölgelerde Toprak Mahsulleri Ofisleri açık değildir ve zaten, sanıyorum, hükümetin arpayla ilgili olarak bir düşüncesi de yoktur -günlerdir, iki gündür bu yasa burada tartışılıyor, sanıyorum, zabıtlarda arpayla ilgili bir tek kelimeye rastlayamayız- ama, eğer, böyle bir düşünceleri yok idiyse hükümetin, arpayı Ofislerce alma düşüncesi, bu kararın arpa ekimi başlamadan önce açıklanması gerekirdi.

Bakın, şu anda, elimde, Urfa bölgesinde arpa satan iki çiftçiye ait faturalar var; bunlar, evvelki günkü faturalar. Bunlardan birinde arpanın kilosu 202 000 lira, diğerindeyse 206 000 liradır. Şimdi sizlere soruyorum: Arpanın ekim, biçim masrafları buğdayınkinden daha mı azdır -bunu benden daha iyi bilen insanlar, arkadaşlar var burada- veya tarımın ayrılmaz bir parçası olan hayvancılıkta arpanın yerini tutacak yeni bir ürün mü bulunmuştur da bizim haberimiz yok?! Açıkçası, arpayla ilgili bu uygulamanın nedenini biz anlayamadık; ancak, herhalde, önümüzdeki aylarda, yani, çiftçinin elinden arpa çıktıktan sonra bu kararın ve bu politikanın nedenini biz de anlayacağız.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde, hayvancılıkta, özellikle küçükbaş hayvancılığın vazgeçilmez unsuru olan arpadaki fiyat düşüklüğü, keşke, nihai süt ve et tüketicisine yansıyabilse; ama, maalesef yansıtılamamaktadır. Türkiye'de de giderek yaygınlaşan, özellikle şehirlerimizin tamamında hâkim olan paket içinde satılan süt fiyatlarıyla, üreticiden alınan çiğ süt fiyatları arasında bir uçurum vardır. Üreticiden 350 000-400 000 liraya alınan süt, tüketiciye -büyük şehirlerde özellikle- 1 200 000 lira ile 1 500 000 lira arası fiyatla satılmaktadır. Bu rakamlar da göstermektedir ki, özellikle çocukların temel besin kaynağı olan ve sağlıklı gelişmeleri için tüketmeleri elzem olan süt fiyatlarının böylesine artması ile arpa fiyatları arasında hiçbir orantısal bağ yoktur ve özellikle tarım konusu açılınca, bilen bilmeyen herkesin ağzından düşürmediği Avrupa Birliği ülkelerindeki süt fiyatlarıyla da yakından uzaktan alakası yoktur.

Değerli milletvekilleri, tarım deyince, elbette ki, toplumun tüm sorunlarını konuşuyoruz; çünkü, konuşmamın başında da söylediğim gibi, ülkemizdeki birçok olay, birçok problemin nedeni topraktır. Bakın, ben, size, bu sabah Ceylanpınar Tarım İşletmesinde yaşanan bir hadiseyi anlatacağım. Bu sabah, saat 8.00 sıralarında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Melik, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Toparlıyorum.

…Ceylanpınar özel güvenlik görevlilerinden 5 kişi, Ceylanpınar Tarım İşletmesi arazisi içinde bulunan, fakat, idarî olarak Viranşehir İlçesine bağlı olan Hamut Köyüne, yani, Hamit Köyüne giderek, burada bir olaya karışıyorlar. Çatışma çıkıyor. Çatışmada, köy halkından 45 yaşında, evli ve 8 çocuklu İsmail Demir öldürülüyor. Elbette bunun çeşitli nedenleri var. Bu köyler, yalnız Hamut Köyü değil, buna benzer 37 köy TİGEM arazisi üzerinde inşa edilmiş. Buradaki basit bir çatışmadan, basit bir tartışmadan bir insan hayatını kaybediyor, birçok, 8 çocuk yetim kalıyor ve çok önemli olayların başlamasına neden olunuyor, oradaki idarî yetkilileri sıkıntıya sokuyor.

Değerli arkadaşlar, Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının görüşülmesi vesilesiyle, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da ülkenin yatırım ve istihdamda en önemli dinamiği olan tarım sektörü bir kez daha ülke gündemine gelmiş olduğu için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yok, mikrofonu açmayacağım Sayın Melik, kusura bakmayın, affedersiniz; çünkü, prensibi bozmayalım, bu prensibi devam ettireceğim; ama, arkadaşlara teşekkürü ben bu vesileyle ileteyim.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bizim de yasayı desteklediğimizi belirtir, hepinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Melik, nezaketinize teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına, Giresun Milletvekili Adem Tatlı?.. Yok.

Adana Milletvekili Recep Garip?.. Yok.

Manisa Milletvekili İsmail Bilen?.. Yok.

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu kanun tasarısına Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelinceye kadar katkısı olan bütün ilgililere huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Yıllardan beri Türkiye'deki tarımla uğraşan kesimin büyük bir merak ve heyecanla beklediği bir kanun tasarısı Türkiye'nin gündemine gelmiş oluyor. Ancak, bu kanun tasarısı hazırlanırken, çiftçilerimizin ihtiyacı olan bütün hususlara cevap verilebildiğini söylememizin de güç olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu kanun tasarısının gündeme geldiği bugünlerde, özellikle tarım kesiminin içinde bulunduğu sıkıntıları gözönüne alacak olursak, bu kanun tasarısının, burada görüşülürken, en azından çiftçiler lehine bazı iyileştirmeler ve kolaylaştırmaların sağlanarak kanunlaşmasının faydalı olduğu inancındayım. Öncelikle, bu teşvik sisteminin de yaygınlaştırılarak geliştirilmesi gerekmektedir.

Bu kanun tasarısında, her ürün, her bölge ve her risk için prim desteğinde bulunulmayacağı ortaya çıkmıştır. O nedenle, Türkiye'deki çiftçilerimizin değişik felaketlere karşı sigortalanması hususunda, bu bölge, ürün ve risk faktörlerinin daha geniş bir alanı içine alacak şekilde yaygınlaştırılmasında fayda mülahaza ediyoruz. Özellikle 17 nci maddede, uygulamada, riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticilerin 2090 sayılı Kanundan faydalanmayacağı hükmünün yer alması da, maalesef, çiftçilerimiz açısından son derece olumsuz bir husustur.

Küçük çiftçilerimizin, içinde bulundukları zor şartlar nedeniyle ürünlerinin para etmemesi ve girdi fiyatlarının yükselmesi nedeniyle, sigorta risk katkı payında ciddî sıkıntılarla karşılaşacakları gözönüne alınacak olursa, bunların 2090 sayılı Kanundan yararlandırılmaması çiftçiler açısından son derece yanlış bir uygulamadır.

Yine, tasarının 14 üncü maddesinde yer alan "retrosesyon" ve "garameten" kelimelerinin hangi anlamlara geldiğini, bu kelimelerin anlamlarının ne olduğunu, ben öyle inanıyorum ki, şu anda burada bulunan milletvekillerimizin büyük çoğunluğu tarafından da bilinmediği gözönüne alınacak olursa, böyle bir kanun yapma tekniğinin nereden kaynaklandığını da merak ediyorum. Bizlerin, kanunları yaparken, vatandaşların anlayabileceği dili, kelimeleri kullanmamız gerekirken, bu kelimelerin bu kanun tasarısının içerisinde yer almasını anlamakta zorluk çektiğimi ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kadar güzel bir kanun tasarısının gündeme geldiği günümüzde, ilan edilen buğday fiyatlarının, 2003 yılındaki -dikkatinizi çekmek istiyorum, AK Parti İktidarının olduğu 2003 yılındaki- buğday fiyatının bazı girdi fiyatlarıyla karşılaştırmasını yapmak istiyorum. Mesela, 2003 yılında 1 kilogram buğday satarak 3,8 litre mazot alınabilirken, şimdi 5,5 kilogram buğday satmak gerekmektedir. Yine, gübreyle ilgili bir rakam; 2003 yılında 1,1 kilogram buğday satarak 1 kilogram gübre alabilme imkânı varken, şimdi 1,5 kilogram buğday satmak gerekmektedir. Yine, buğday-traktör arasındaki rakamlar; 2003 yılında 55 ton buğday satarak 1 traktör alma imkânı varken, 2005 yılında 76 ton buğday satarak ancak 1 traktör alma imkânı vardır.

Bu rakamlar, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidar olduğu 2003 yılıyla yapılan karşılaştırmalardır. Geçmiş yıllarla ilgili yapılacak karşılaştırmalarda, bu rakamların, çok çarpıcı bir şekilde, çiftçinin, köylünün aleyhine olduğunu da ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlelerimi söylüyorum.

Örneğin, 1996 yılında tarım kesimine 6 milyar dolar bir destekleme yapılırken, 2004 yılında bu desteklemenin 2 milyar dolar civarına inmiş olduğunu da görüyoruz. Yine, dünyada, Avrupa Birliği çiftçilerinin gelirlerinin yüzde 35'i devlet desteğiyle, Amerika Birleşik Devletlerinde de yüzde 21'i devlet desteğiyle elde edilmiş olmasına rağmen, bu rakamlar, Türkiye'de, o gelişmiş ülkelerdekinin dörtte 1'i oranındadır.

Değerli milletvekilleri, böyle güzel bir kanun tasarısı hazırlanırken, çiftçilerin içinde bulunduğu zor şartları da gözden uzak tutmadan, bir an önce bahsetmiş olduğum hususların da gözden geçirilerek, bu görüşmelerde, çiftçilerin, köylülerin, özellikle toprağı az olan köylülerimizin lehine düzenlemeler yapılması ihtiyacı ortadadır.

Bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde gruplar adına ve şahısları adına görüşmeler tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben -Sayın Bakan yerinde bu sefer- bir soru yöneltmek istiyorum. Gerçekten önemli bir konu. Desteğimizi başından beri ifade ediyoruz, sadece görüşlerimizi katkı olarak sunmaya çalışıyoruz.

Şimdi, ilgili uzmanların saha çalışmalarında yaptıkları önemli tespitler var Sayın Bakan. Burada, ilgili sigorta alanında faaliyet gösterebilecek olan kadroların yanında, tarım sektöründe bulunan üreticilerimizin eğitim noksanlığı önemli bir tespit. Şimdi, üreticiler, riskler, risklerin yönetimi ve sigorta konularında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ya da ilgili görev alacak olan sigorta kuruluşlarının hazırlayacağı yayınlar, televizyon programları ve benzeri diğer yollarla bilgilendirme yoluna gidilecek midir? Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?

Bu arada, bu yasanın çıkması için desteğimizi başından itibaren belirtiyorum; fakat, Grubunuzda bu konuda bir inisiyatif eksikliğini tekrar sizin takdirlerinize sunuyorum. Bu konuda da Sayın Başkanın demin konuşmacıya bir dakikadan fazla teşekkür etme hakkı tanımadığını da ifade ederek, kuralı bozmamak gerektiğini ben de ifade ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Sayın Melik, buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sizin aracılığınızla Sayın Tarım Bakanına kısa bir soru yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakanım, Şanlıurfa'nın pamuk destekleme primlerinin ne zaman ödenebileceği hakkında bir tarih verebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Melik.

Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yasamızın bugün, çalışma saatleri içerisinde tamamlanması konusunda gerek AK Parti Grubu yöneticilerine gerekse Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yöneticilerine istirhamımı tekrar yineliyorum.

Bugün yine vakti tamamladığımız zaman bu kanunun son maddeleri geçmemiş olursa, bu, diğer kanunlarımızı da etkileyecek. Dolayısıyla, ben bu konuda hassasiyet göstermenizi özellikle istirham ediyorum.

Sayın Koç'un ifade ettiği konu çok önemli. Yalnız, Türkiye'de sigortacılık konusunda genel bir iyileşmenin, bilgilenmenin olduğu kanaatindeyim; ama, bu kanunun 10 uncu maddesi, zaten bize, Tarım Bakanlığına bu konuda bir görev veriyor. Dolayısıyla, başta Bakanlığımız olmak üzere, sektörde görevli olan kuruluşlar, Hazine, bu konuda müşterek bir programı yürütmek; ama, en önemlisi, biz, sektörümüzün temel bir sorununu çözmeye yönelik olarak çıkan bu yasanın tanıtılması konusunda üzerimize düşen görevi yapmamız gerektiğini ifade ediyorum. Sayın Koç'a, bu konudaki uyarısı ve dikkat çekmesinden dolayı teşekkürlerimi ifade ediyorum.

Sayın Vedat Melik, her zaman olduğu gibi, sektörümüzün sorunlarını dile getirmekte o nazik üslubuyla bize hep yol gösterdi, düşüncelerini ifade etti. Bu sene prim uygulamalarındaki yöntem şu, saygıdeğer arkadaşlarım: İllerden icmal işlemleri tamamlanan ve Bakanlığımıza intikal eden sıraya göre bir ödeme yapılacak. Şanlıurfa'yla ilgili icmaller, tabii ki, hacmi, kapsamı, alanı büyük olduğu için bu bakımdan ilk ödemelere giremedi. Biliyorsunuz bugünlerde başlamış olan pamuk primleri ödemelerinde, 200 trilyonun üzerinde bir ödeme başlamış durumda. Şanlıurfa'yla ilgili konuda haziran sonu temmuz başı diye arkadaşlarımın ilettiği bir not var. Ben bu ifadeyi kendilerine iletiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı istiyorum.

BAŞKAN - Arayacağım Sayın Koç.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.28

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.38

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı tasarı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 8 inci maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Şirket

MADDE 9.- Havuzun işletilmesine ilişkin iş ve işlemler, Havuza katılan sigorta şirketlerinin eşit oranda pay sahibi olacağı anonim şirket statüsünde kurulacak Şirket tarafından yürütülür.

Şirketin, Kurulun belirleyeceği usûl ve esaslar çerçevesinde görevleri şunlardır:

a) Tazminat ödemelerine  esas teşkil edecek hasar tespit işlemlerine ilişkin her türlü çalışma ve organizasyonları yapmak suretiyle, tazminat ödemelerinin en kısa sürede yapılmasını sağlamak.

Bitkisel ürün sigortalarının hasar tespitleri ziraat mühendisi, ziraat teknikeri ve ziraat teknisyenleri; çiftlik hayvanları  sigortalarının risk inceleme işlemleri veteriner hekimler ve zooteknist ziraat mühendisleri, hasar tespitleri ise veteriner hekimler tarafından  yapılır.

Hasar tespit işlemlerinde öncelikle ziraat mühendisleri ve veteriner hekimlerden yararlanılır. 

b) Risk paylaşımı ve transferi ile reasürans plânının uygulanmasına ilişkin işleri yürütmek, risk paylaşımı ve reasürans programını Kurulun onayına sunmak.

c) Kurulca alınan kararların uygulanması ve Kurulun görevlerine ilişkin sekretarya hizmetlerini yürütmek.

d) Primlerin tahsili, tazminat ödemelerinin yapılması ve benzeri işleri yürütmek.

e) Üreticileri tarım sigortaları hakkında bilgilendirmek, halkla ilişkiler ve tanıtım kampanyalarını yürütmek.

f) Genel hükümler çerçevesinde tarım sigortalarına ilişkin istatistik üretmek, bu konuda Kurula rapor hazırlamak.

g) Havuz kaynaklarını, belirlenen ilke ve kurallar çerçevesinde yatırıma yönlendirmek.

h) Havuz işlerinin sağlıklı yürütülmesi bakımından, gerekli gördüğü hususlarda Havuz Yöne-tim Kuruluna öneride bulunmak.

ı) Havuzun işletilmesiyle ilgili diğer her türlü iş ve işlemleri yapmak.

Şirket, Havuz işlerinin Havuz yararına ve en iyi şekilde yürütülmesinden Bakanlık, Müsteşarlık ve Kurula karşı sorumludur. Şirket, Havuza ait gelir ve giderler ile tüm hesap ve işlemleri özel ve ayrı kayıtlarda takip eder.

Şirket, bu Kanun kapsamındaki görevleri gereği edindiği bilgileri herhangi bir gerekçeyle üçüncü şahıslara açıklayamaz. Havuza ait yazışma ve belgelerin uygun bir şekilde muhafaza edilmesi zorunludur. Şirket;  faaliyetine son verilmesi, tasfiye edilmesi veya iflas etmesi gibi hallerde, Kurul tarafından yeni bir şirketle sözleşme yapılıncaya kadar görevlerini yerine getirmeye devam eder. Bu durumda bu Kanun kapsamındaki bütün bilgi ve belgelerin Kurula iade edilmesi zorunludur.

Şirket, bu Kanunda belirtilen görevler dışında başka bir işle uğraşamaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; sizleri, öncelikle sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ben, aslında, bu kürsüden, Sayın Tarım Bakanıma teşekkür etmek isterdim bugün; ama, Toprak Mahsulleri Ofisindeki buğday fiyatlarıyla ilgili veya buğdayın pazarlanmasıyla ilgili toplantıda, kendileri -sizler de vardınız, hep beraber- bize dediler ki; merak etmeyin, serbest piyasadaki fiyatı 370'te tutacağız. Biz de o zaman kendilerine dedik ki -şahit arkadaşlarımız da burada, hep birlikteydik çünkü- biz de Genel Kurula çıkacağız, Genel Kurulda sizi tebrik edeceğiz, size teşekkür edeceğiz.

Ben, aslında, demin arkadaşlarıma da seslendim, bizim Osmaniye Milletvekili arkadaşlarla konuştum, dedim ki; arkadaşlar, Osmaniye'deki buğday fiyatlarını sordunuz mu? Tabiî, sormuşlar. Şöyle oturun da, sizin de isimlerinizden bahsederek, Osmaniye'deki buğday fiyatlarını söyleyeyim dedim, notuma da aldım. Karşıma oturursanız unutmam dedim. Bakıyorum, maalesef, hiçbiri burada değil; ama, ben yine de fiyatı söyleyeyim: Sevgili Bakanım, 370'te tutun, sizi alkışlayacağız, sizi tebrik edeceğiz, size şükranlarımızı sunacağız açıkçası; ama, şu anda, yine söylüyorum, Osmaniye'de, Kadirli'de -milletvekili arkadaşım vardı, burada yok- şu anda 300 lira. Toprak Mahsulleri Ofisinin kapısını açmazsanız, Toprak Mahsullerine gelen çiftçileri karşılayıp, buğdaylarını satın alıp, belli bir miktar parayı, açıklayacağınız parayı vermezseniz ve de bunu peşin vermezseniz, bunu sağlayamazsınız. Bizim endişemiz bu. Biz, sizi seviyoruz, size teşekkür etmek istiyoruz, size takdirlerimizi sunmak istiyoruz. Sizin başarınız, benim çiftçimin rahatıdır, mutluluğudur. O nedenle sizin başarılı olmanızı istiyoruz. Lütfen, söylediğimiz eleştirilerden de fazla rahatsızlık duymayın. Yararlanırsanız, bence, bu başarıyı yakalama şansımız daha fazla olacak.

Şimdi, sabahleyin çıktınız, Rusya sınırlarında meyve ve sebze kamyonları, TIR'ları duruyor... Sayın Bakanım, bence, daha önce de söyledim, şu yazılarınıza, hiç olmazsa, bir danışmanınız doğru dürüst baksın, bakamıyorsa, müsaade edin, beni çağırın ben bakayım. Çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: "Bunun sorumluluğu üreticide, ihracatçıda yok mu?" Yok arkadaşım, yok! Sevgili arkadaşlarım, sınırlara TIR'larda dayanmış ürünün sorumluluğu, allahaşkına, üreticide olur mu?! Nerede devlet?! Nerede eski Ziraî Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğü?! Karantina müdürlükleri illerde ne iş yapıyordu; ihraç edilecek ürünü inceleyip rapor vermiyor muydu?! Benim, sınırda bekleyen -dikkatinizi çekiyorum- TIR'daki üründeki aksaklıktan üreticimi nasıl sorumlu tutarsın?! Ben, ovada veya bahçede, Türkiye'nin herhangi bir yerinde sebze ve meyve üretirken, benim yanımda Tarım Bakanlığının teknik teşkilatının bulunması lazım. Geçmişte böyle idi, aksak topal böyle idi; şimdi, daha iyi olması lazım. İhraç edilecek ürünün haşereleriyle mücadeleyi, bana, çiftçiye kim öğretecek? Tarım Bakanlığı öğretmeyecek mi? Hani, 1 000 köye 1 000 tarımcı gönderdik, tarımın sorunlarını çözdük?! Hayır, hayır; onbinlerce tarımcı, şu anda, tarım teşkilatında masa başında oturuyor. Sizin teşkilatınızın yüzlerce, binlerce aracı garajlarda, garajlara çekilmiş bekletiliyor. O personel ve o araçlar çiftçinin yanına gidecek, ürünündeki hastalıkları ve zararlıları belirleyecek; onunla nasıl mücadele edeceğini, ihracatı aksatmayacak şekilde hangi ilaçları, hangi şartlarda kullanacağını, Tarım Bakanlığı öğretecek sevgili arkadaşlarım.

Lütfen, bir Tarım Bakanı, sınırdaki sorunlu üründen dolayı, kendi üreticisini, hizmet verdiği üreticiyi nasıl suçlar? Ben, sizi seviyorum, sizin başarınızı istiyorum; ama, danışmanlarınızı da, size, bu kürsüden şikâyet ediyorum, size böyle bir konuşma yaptırmamalıydı; hatta, onlar, 3 Kasımdan sonra ilk kurulan hükümette siz Tarım Bakanı olduğunuzda, bizim tarımımızın geliştirilmesi için tarım ürünlerinin ihraç edilmesi gerektiğini anlatmalıydı; ihraç edebilmemiz için, o ürünleri sorunsuz ihraç edebilmemiz için neler yapılması gerektiğini anlatmalıydı ve ilk iş, Ziraî Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğünü kurmalıydılar. Ama, onlar ne yaptı; ülke topraklarını korumasız, bakımsız, sahipsiz bıraktı Köy Hizmetleri Yasasını anında kaldırtarak size. Sizin, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasını yüreğinizden istemediğinizi biliyorum. Evet, sizin, şu gün, çiftçinin…

Hasat başlamış sevgili arkadaşlarım; bu kürsüden gündemdışı konuşmuştum, Çukurova'da başaklar sararıyor demiştim. Değerli arkadaşlarım, yağmur yağıyor, İç Anadolu çiftçisi memnun, mutlu, buğdaydaki gelişme iyi olacak, ürün bereketli olacak. Haklısınız da, hasadın yapıldığı yerdeki çiftçim ne yapacak; biçeri sokmuş… Evet, bu sene, Allah'a şükür, bereket de var, verim de iyi.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bizimle birlikte oldu o iş.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Peki, sizinle birlikte oldu da, bu üretilen buğdayı, çok üretildi diye koyacak yer mi bulamıyorsunuz sevgili arkadaşlarım?! Ayıp, ayıp!.. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü çıkmış "ben ne yapayım, 330 000 küsur ton mısır var." Evet, bu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürünün lafı. Yapmayın arkadaşlarım! Niye depoda var; niye vermiyorsun dedim. "Fazla ithal edildi" dedi. "Niye ithal ettin dedim. Hasattan önce ithal etmiş.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Haydaa!..

NECATİ UZDİL (Devamla)  - Sayın Bakanım, Sayın Müsteşarım, sevgili milletvekili arkadaşlarım; bir ülkede borçla yaşarken, siz, hasattan önce, ihtiyacınızdan fazla mısırı alma hakkını kendinizde nasıl görüyorsunuz?! Sevgili arkadaşlarım, bu iş, olacak iş mi?! (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakanım, sesim yüksek çıktı diye bana uyarıda bulundu. Ben özür diliyorum. Ben kahvelerden, alanlardan geliyorum, ben politikadan geliyorum; ben, üniversite kürsüsünde, önüme mikrofon konulup konuşarak bugünlere gelmedim. O nedenle, kahvede, alanda ne yapacaksın sesini duyurmak için; biraz bağıracaksın. İşte o nedenle, burada, sesim biraz yüksek çıkarsa, rahatsız olan arkadaşlarımdan özür dilemek istiyorum. Ben, kendi zaafımı ortaya koyup, özür diliyorum sizden.

Değerli arkadaşlarım, biraz da sigortaya gelmek istiyorum. Bakın, burada, konuşmacı arkadaşları dinlersek, Cumhuriyet Halk Partili sözcüleri dinlersek, bir başka Türkiye var, başka bir kırsal alan var; AKP'li arkadaşlarımı dinlersem, bir başka Türkiye, daha başka bir kırsal alan var. Şöyle, dışarıdan gelen bir arkadaşımız bizi dinlese, ya, bunlar ne konuşuyor der; herhalde, bunlar başka ülkelerin milletvekili der. Öyle der diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, zorunlu tarım sigortasından yanaydık. Dikkatinizi çekiyorum; biz, tarım sigortasından yana değildik; komisyonlarda bunları söyledik, zorunlu tarım sigortası dedik. Siz, trafikteki otomobillere zorunlu sigorta koyuyorsunuz; biliyorsunuz, orada, ayrıca bir kasko sigorta da var. Sen, çiftçimin, üreticimin; vazgeçtim çiftçimden, üreticimden, millî servetimle ilgili bir sigortayı gündeme getirmiyorsun dedik. Razı olduk; tarım sigortasına da razı olduk arkadaşlar; çünkü, sonuçta demokrasi var. Komisyonlarda sayılar belli; düşüncelerimizi aktardık, tarım sigortasına da razı olduk.

Peki; ancak, hâlâ çiftçi ile toprak sahibini, mülk sahibini ayırmadan, sizden rica ediyorum, çiftçi ile mülk sahibini, toprak sahibini ayırmadan, sizin, tarım sigortası yapma şansınız var mı; ben bunu öğrenmek istiyorum sevgili arkadaşlarım.

Sigorta yapılanlara bakacaklarmış, çiftçi kayıt sisteminde varsa… Ya, Allah'tan korkun; çiftçi kayıt sistemini, Tarım Bakanlığı yıllardır, dünyanın parasını çarçur ederek, yerinde kullanmayarak kurmaya çalıştı. Bizim, 60'lı yıllardan sonra, çiftçinin örgütlenmesiyle övündüğümüz ziraat odalarımız, Ziraat Odaları Birliğimizin görevi ne arkadaşlar? Yasasını buradan çıkarmadık mı?! Orada çiftçilerin kaydı yok mu?! Peki, doğrudur, o kayıtlar eksik, Tarım Bakanlığında da var kayıtlar. İkisini birleştirmek hiç aklınızdan geçmiyor mu sevgili arkadaşlarım? Ziraat odasının çiftçi kayıtlarından yararlanmayı düşünmüyor musunuz? Dikkat edin, onlardaki kayıt çiftçi kayıtlarıdır. Tarım Bakanlığındaki kayıt, evet, mülk sahiplerinin kayıtlarıdır. Bunu Tarım Bakanlığı yetkilileri de benden daha iyi biliyorlardır.

Değerli arkadaşlarım, sigorta priminin tamamını üreticiden almaya kalktınız. Devlet desteğini yok sayarak tarım sigortası olur mu?! Konuşmacıların tümü örnekler verdi. Dünyanın herhangi bir yerinde devletin desteği olmayan bir tarım sigorta sistemi var mı sevgili arkadaşlarım; yok. Peki, bizde?.. Bizde, destekleyecek diyoruz. Destekleyecek, doğru. O zaman ben de diyorum ki, hatta, arkadaşım bana diyor ki: "En az yüzde 50'si desteklenecek, bölgelere göre yüzde 100'ü de verilecek." Ben de diyorum ki, şunu oraya bir yazalım. Yok! Çık şu kürsüden söyle, tutanaklara geçsin bari; öyle diyelim, biz yine size konuşmadan olanak tanıyalım. Yok! Arkadaşlarım, sizin milletvekili sayınız belli; biz muhalefetiz. Biz bu yasaya karşı değiliz. Aksaklıklarını da müsaade ederseniz şuradan söyleyelim. Siz buna bile tahammül etmiyorsunuz. Biz yasayı geciktirmek istemiyoruz Sevgili Bakanım; ama, çok özür dilerim, burada grup başkanvekilimiz uyarıyor sizi; 135 kişi bari bulundurun diyoruz. Siz, 360 civarında milletvekili olan bir grupsunuz. 135, sevgili grup başkanvekilim, nerede? O zaman bizi niye suçluyorsunuz?

Dün, kalktınız, ortada fol yok yumurta yokken saatlerce, dakikalarca lüzumsuz yere… Lüzumsuz derken, özür dilerim, konunuz lüzumsuz değil; bu yasanın görüşülmesi sırasında lüzumsuz yere niye zaman harcadık?!

Evet, değerli arkadaşlarım, peki, bir şey daha söyleyeyim size: 2090 sayılı Yasamız var çiftçilerimizle ilgili. Değerli arkadaşlarım, 5254 sayılı Yasa, yanılmıyorsam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Tamamlayacağım efendim.

Onu iptal ettik 2001 yılında; çünkü, çiftçinin korunmaya ihtiyacı yok ki; 2000 yılındaki krizin sorumlusu da çiftçimdi ya! Ee, geldik şimdi, elimizde kalmış bir 2090...

Sayın Bakanım, siz Tarım Bakanısınız. Sizin zamanınızda 2090 sayılı Yasanın yürürlükten kaldırılması -ki, bana göre bu yasa onu yapıyor- sizin zorunuza gitmeyecek mi?! Bir Tarım Bakanı olarak sizin zorunuza gitmeyecek mi allahaşkına?! Ben de diyorum ki, 2090 sayılı Yasayı, lütfen yürürlükten kaldırmasın bari bu yasa. Biz, çiftçiden yana olalım, parti düşüncelerini bir tarafa koyalım. Önce çiftçi diyelim; sonra, bir partili olalım. Tarım Bakanımız da her şartta çiftçi desin istiyoruz.

Sizi, bu duygularla, tekrar selamlıyorum. Çiftçilerimize ve sizlere güzel günler diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uzdil, teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Osmaniye Milletvekilimiz Sayın Necati Uzdil'in konuşmasına ben de teşekkür ederek cevap vermek istiyorum. Söylediği ifadeler için gerçekten memnun oldum. İnsanın iltifata da ihtiyacı var; tabiî, muhalefet partimizden duymak da önemli, kıymetli.

Ben, buğday politikasıyla ilgili birkaç cümle söyleyeceğim, çok uzun tutmayacağım, merak etmeyin. Ortalama fiyatı 370 000 lira hedefini tutturma konusunda elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz; ama, bugün, 370 000 liranın altında buğday satılmayacağı manasına gelmez, iki ay sonra da gelmez, sene sonunda da gelmez. Ortalama; yani, A'den Z'ye ortalamasını aldığımızda 370 000 lira ortalama tutturursak, bunun anlamı şu: Vasıflılar çok üzerinde, ama daha düşük vasıflılar da bunun altında olabilir; ama, ortalama 370 000 lira. 320 000 lira, 325 000 lira ortalamanın olduğu bir önceki yıla nispetle, bu, kabul edilebilir bir artış olarak…

HALUK KOÇ (Samsun) - Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girmesi lazım Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, hayır, hayır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok ederseniz tamamen piyasaya kalıyor; çok net!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayır. Net; ama, şimdi bu dediğimiz ifade sadece istemekle olacak bir şey değil ki Haluk Bey.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yetki sizde, iktidar sizde!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayır; ama, bununla ilgili hazırlıklar tamamlandı. Ben, size, şimdi, o arzu ettiğiniz cümleyi söyleyeceğim: Kararname çıktı, gerekli tebligatlar yapıldı, Toprak Mahsulleri Ofisi, ülke çapında, hasadın başladığı her yerde yarından itibaren alımlara başlayacak. Bilgilerinize sunuyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, kiralık ofis arıyor, kiralık depo arıyor!.. Mısır dolu içi!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, Haluk Bey…

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen Genel Kurula…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - …bununla ilgili konularda cümlemiz şu: Toprak Mahsulleri Ofisi, yarın sabahtan itibaren, hasadın olduğu, başladığı her yerde, Türkiye'nin her yerinde alıma girecektir. Dolayısıyla, o ifade ettiğimiz ilkeler çerçevesi içerisinde hareket edecektir ve ortalama fiyatları, ülke çapında 370 000 lira seviyesinde tutmayı hedefliyoruz. İnşallah hayırlı olur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Giresun Milletvekili Sayın Adem Tatlı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Tatlı, süreniz 5 dakika.

ADEM TATLI (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım Sigortaları Kanununun bizim için, çiftçilerimiz için ne kadar önemli olduğunu dün akşam vurgulamıştık. Bugün, yine, aynı örnekle bunu vurgulayacağız. 2004 yılında 70 ilimizde doğal afet görülmüştü. Doğu Karadenizdeki -fındık üreticilerimizde- 4 ilde yine doğal afet oldu; Samsun, Trabzon, Ordu, Giresun. Yaklaşık olarak, geçen sene, 2090 sayılı Kanunla, biz, 50 trilyon lira yurt geneline kaynak aktardık. 4 ilimize ayrılan para da, fındık üreticilerine ayrılan para da -yüzde 90 civarında bir doğal afetten zarar görmüşlerdi- 42 trilyondu. Bunun 24 trilyonu Ordu, 12 trilyonu Giresun, 7 trilyonu Samsun'a. Yalnız, sadece bir ilimizde meydana gelen zarar 200-250 trilyon civarındaydı.

Buradan da anlaşılıyor ki, bizim, 2090 sayılı Kanunla bu işleri çözmemiz çok kolay değil, çok basit değil. Tarım Sigortaları Kanunu, inşallah, çiftçimiz için hayırlı uğurlu olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tatlı.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HALUK KOÇ (Samsun) - Önerge var…

BAŞKAN - Affedersiniz… Özür dilerim…

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı tasarının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde yer alan "Havuz kaynaklarını, belirlenen ilke ve kurallar çerçevesinde yatırıma yönlendirmek" ifadesinin sonuna "kendi ihtiyacı dışında gayrimenkul yatırımı yapamaz ve hazine bonosu ve kamuya ait borçlanma senetleri dışında menkul kıymet alamaz" ifadesinin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu        Atila Emek Osman Özcan

           Malatya                   Antalya                   Antalya

Necati Uzdil     Mehmet Yıldırım

        Osmaniye               Kastamonu

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, bu konuda bir tashih ifadesi, bir düzeltme, yeniden gözden geçirmek üzere bunun dikkate alınabileceğini düşünüyoruz. Şu anda teknik olarak buna nasıl bir imkân var, bilmiyorum; ama, grup başkanvekiliyle de bu konuda aynı düşünceyi paylaşıyoruz.

Aslında, maddenin (g) bendinde "belirlenen ilke ve kurallar çerçevesinde yatırıma yönlendirmek" ifadesi var. Sayın Mevlüt Aslanoğlu, bu konuda, bunu biraz açma ihtiyacını duymuş. Biz de prensip olarak yer alabileceğini düşünüyoruz. Ben, bir çözüm nasıl üretebileceğimizi… Şimdi, ifade üzerinde bir tashih yapabiliriz.

Sayın Başkanım, yani, prensip olarak "evet" diyoruz; ama, üzerinde 1 dakikaya ihtiyacımız var.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerim, geçmişten ders alalım. Türkiye'de Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığının fonlarına -ben arkadaşlarım kötü niyetli demiyorum- zamanında gittiler gayrimenkul aldılar. Şimdi o gayrimenkuller beş para etmiyor.

Burası bir emanet, köylünün emaneti. Bu şirket, bu fonları yönetirken, gidip kendi kullanımı dışında gayrimenkul almaz, kendi kullanımı dışında gidip, örneğin, bir şirketin hisse senedini aldı, şirket iflas etti!.. Menkul kıymet alabilir şirket şeylerinden. Bu emanet fonları…

Şunu diyoruz özetle: İhtiyacı dışında, kesinlikle, bu şirket, gayrimenkul almasın. Yatırımını, elde ettiği fonları, havuzun parasını -çünkü, bunu hazine veriyor, halkın parasını veriyor hazine- götürüp, bir şekilde, sadece kamuya ait kâğıtlar alsın, hazine bonosu, devlet tahvili gibi; yatırımlarını ancak bu fonlarla değerlendirsin; çünkü, eğer, bugün, SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı fonlarını -bakın, bunun altını çiziyorum- primlerini, tahsil ettiği primlerini sadece hazine bonosuna yatırsaydı, bugün, Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığının 100 katrilyon parası vardı beyler.

HALUK KOÇ (Samsun) - İmar Bankası hariç ama…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Dikkatinizi çekiyorum. Bu öneri; bu emanet paradır; sadece kamu kâğıtları alınsın ve gayrimenkul; yani, kendi… Bunun görevi gayrimenkul yatırımı yapmak değildir; bu şirketin görevi… Fon, ancak bir nakit yönetimidir; yani, birtakım spekülasyon yaparak fonlar yönetilmez. Bu amaçladır; onun için takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.08
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı tasarının görüşmelere devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

9 uncu madde üzerinde, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında kalmıştık.

Önerge teknik yönden yeniden düzenlenmiştir.

Şimdi, önergenin yeni şeklini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 879 sıra sayılı tasarının 9 uncu maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin üçüncü fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Yıldırım

Necati Uzdil

 

Malatya

Kastamonu

Osmaniye

 

Atila Emek

Osman Özcan

 

 

Antalya

Antalya

 

"Şirket, havuz kaynakları ile kendi ihtiyacı dışında gayrimenkul alamaz; kaynaklarını öncelikle hazine bonosu ve kamuya ait borçlanma senetleri yoluyla yatırımlarda kullanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Havuz kaynaklarının bazı gelişmelerle eksilmemesi amacıyla hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Bakanlığın görev ve yetkileri

MADDE 10.- Bakanlığın bu Kanun kapsamında görev ve yetkileri şunlardır:

a) Tarım sigortalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri almak.

b) Ürünler, riskler ve bölgeler itibariyle sağlanacak prim desteğine ilişkin teklifleri Bakanlar Kurulunun onayına sunmak.

c) Tazminat ödemelerinin doğru ve düzenli bir şekilde yapılmasını izlemek.

d) Bu Kanunla verilen diğer görevleri yürütmek.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım; buyurun. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Sigortaları Kanunu Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Gerçekten, Türkiye'nin ihtiyacı olan, tarım kesiminin ihtiyacı olan bir kanun tasarısını konuşuyoruz. Şimdiye kadar geç kalmış bir tasarı. Bu tasarıyla ilgili, elbette, belirli eleştiriler komisyonlarda oldu, değerli arkadaşlarım düşüncelerini anlattılar; ama, bu tasarıyı, Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi grupları ortak çıkarıyor. Bu tasarının Türkiye'ye, Türk çiftçisine hayırlı olmasını diliyorum.

Bu tasarıda eksik gördüğümüz durumları ve şu anda çiftçimizin içinde yaşadığı, Türkiye'nin tarımının da içinde bulunduğu durumları da anlatmakta yarar görüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarıda zorunlu sigorta getirilmiyor. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, zorunlu sigortanın getirilmesini, devlet olarak da katılım miktarının artırılması taraftarıyız. Nasıl, Batı ülkelerinde, Avrupa ülkelerinde, Amerika'da, İspanya'da, Avrupa Birliğine girmeyi amaçladığımız ve o noktada mesafe aldığımız günlerde, Türk çiftçimizin de, Avrupa Birliğinde bulunan ülkelerdeki çiftçiler kadar, İspanya'daki çiftçi kadar, Fransa'daki çiftçi kadar, Hollanda'daki çiftçi kadar, Amerika'daki çiftçi kadar desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Oralarda destekleme yüzde 50'ler ile yüzde 75'ler arasında olurken, bizim verdiğimiz destek yüzde 5. Diyeceksiniz ki, var da vermiyor muyuz!

Değerli arkadaşlar, gerçekten, hükümetin de bu konuda vermek istediğini biliyorum. Haksızlık etmek doğru değildir. Haksızlık etmemeyi düşünüyorum; çünkü, bizden önce Türkiye'yi yönetenlerin Türkiye'yi ne hale soktuğunu biliyoruz. Yani, Türkiye'de, bankaların nasıl hortumlandığının, onlara nasıl göz yumulduğunun, şimdi o bedeli bütün Türkiye'nin, çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla, iktidarıyla, muhalefetiyle nasıl ödediğimizin de farkındayız. Eğer, bunu, doğru olarak, sadece muhalefet anlayışıyla bu kürsüden dile getirirsek, inandırıcı olmadığımızı veya inandırıcı olamayacağımızı düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, şu anda, Türk çiftçisinin durumu çok sıkıntılı ve az önce değerli milletvekillerimiz de izah ettiler. Bu sigorta yasasıyla birlikte, 2090 sayılı Yasanın da değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bununla ilgili, ben, 30.12.2004 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi Kastamonu Milletvekili olarak verdiğim ve bütün milletvekillerimizin imzaladığı, dün de Sayın Gündüz'le paylaştığım ve Sayın Bakana da ifade ettiğim, 2090 sayılı, Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasıyla ilgili teklifimin gündeme alınması gerektiğini söylüyorum. Burada istediğimiz nedir; 2090 sayılı Yasanın 2 nci ve 3 üncü maddelerinde, bütün canlı ve cansız varlıkların tabiî afetler neticesinde… Tabiî, yağmur yağıyor, bereket getiriyor, dere yataklarındaki feyezan veya barajlarda gerekli taşkın korumayla ilgili tedbirleri almamışsak felakete dönüşebiliyor. Dolu yağıyor, dolu yağışı karşısında çiftçilerimiz ürününü kaybediyor… Herhangi bir ürünün yüzde 40'ını kaybettiği zaman, çiftçimize afetten dolayı yardım yapılması öngörülüyor yasada. Türkiye, 2004 yılında, 2 milyar doların üzerinde, tabiî afetten zarar görmüştür, bunun şimdiye kadar sadece yüzde 15'i karşılanmıştır; ama, eğer böyle bir tasarı getirilirse, herhangi bir ürünün yüzde 40'ını kaybederse, örneğin buğday veya başka bir ürünü yüzde 40 oranında zarar görürse, afet bölgesi ilan edilmesine gerek kalmaksızın, 2090 sayılı Yasanın 2 nci ve 3 üncü maddelerinde değişiklikle bu işin çözüleceğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, burada bir kaynak da önerdik; kaynak da şu: Çiftçimize, dönüm başına doğrudan gelir desteği ödüyoruz. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bütçesinden yüzde 10 kaynak aktarıyoruz fona; bunu yeterli görmüyoruz. Mademki biz insanız, mademki biz Müslümanız, mademki biz İslamız, dayanışma bizde ön plandadır, yardımlaşma ön plandadır. Bunun gereği de... Doğrudan gelir desteğinden yüzde 5 kesinti yapılması ve fona aktarılmasıyla önemli bir kaynağı da tarım sigortasıyla birlikte getiriyoruz. İnşallah, bu konuda gruplar anlaşır, inşallah, Sayın Bakan da bu konuya destek verir; şu anda  Türkiye'nin her yerinde -Kastamonu'da, İzmir'de veya başka yerlerde- yağmurdan, sel felaketinden, doludan zarar gören, afete uğrayan vatandaşlarımızın bu derdine çare oluruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye'de tarım sıkıntıda. Ben, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü'yü gerçekten çok seviyorum. Çok düzgün bir adam. Bilim adamı, ilim adamı, mutedil bir insan, iyi niyetli bir insan, tarımın sorunlarını gerçekten çözmek istiyor, çözmek için elinden gelen bütün gayreti gösteriyor; ama, kaynak yok arkadaşlar. Tarım Bakanı "tarımı destekleyeceğim" diyor; Başbakan, bir başka yerde "yeter, ne istiyorsunuz" diyor, çiftçiyi azarlıyor. Sanki, o anda içim, böyle, gık diye gidiyor; Başbakan çiftçiyi azarlamamış, Tarım Bakanını azarlamış gibi hissediyorum; çünkü, Tarım Bakanı çiftçinin sorununu çözmek istiyor. Akaryakıta destek diyoruz, çiftçiye destek diyoruz; bir bakıyorsun, Tarım Bakanının karşısına IMF dikiliyor, Maliye Bakanı dikiliyor. Bunu çözmenin yolu ne? Hükümet "biz IMF'ye teslim olmayacağız" diye taahhütte bulundu arkadaşlar. IMF'ye teslim olmayacağız politikasıyla, bu millet sizi iktidar, bizi de muhalefet yaptı.

Bakın, hayvancılığı destekleyeceğiz diyoruz. Sayın milletvekillerim burada, Kastamonu milletvekilleri burada, Sayın Tayyar Altıkulaç burada. Geçen pazar günü Devrekânî'nin pazarındaydım; sokak sokak dolaştım, hayvan pazarına gittim, hayvancılarla konuştum. Nedir durumunuz... Halimiz perişan diyorlar. Peki, hayvan pazarında vatandaşın, çiftçinin hali perişan olunca, Devrekânî pazarında çiftçiden geçinen esnafın durumu ne; onlar da "perişanız" diyorlar; birbirine bağlı.

Değerli arkadaşlar, Daday'a gittim. cumartesi günü Daday İlçesinde dükkân dükkân dolaştım, pazar yerini dolaştım, esnafı tek tek dolaştım, oy veren, vermeyen herkesin elini sıktım. Ne durumdasınız... "Perişanız, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve hükümetten bir talebimiz var. Bize tavla yollayın; ama, eğlence vergisinden muaf olsun; yani, şimdi yapacak bir işimiz kalmadı" diyorlar. Esnaf bu durumda, çiftçi bu durumda. Peki, bunun sebebi ne? Diyorum ki, geçen sene çiftçi gayet iyi gidecek, toparlayacak diye bakarken, Sayın Bakan birtakım laflar söyledi "El insaf!.. Büyük gayret içindeyiz, size büyük hizmetler ediyoruz, gözünüzü toprak doyursun" dedi. Acaba, böyle bir beddua, vatandaşımın topraktan elde ettiği ürünler para etmesin anlamında mı oldu?.. Sayın Bakanım, en yakın bir zamanda bu konuda ne yaparsın; yani, bir dua mı edersin, bu lafı geri mi alırsın… Bu çiftçinin hali düzelir mi diye düşünüyorum. İsterseniz, bizim Kastamonu'da Şeyh Şabanı Veli Hazretleri adında büyük bir evliya var, birlikte oraya gidelim, bir dua edelim, çiftçimizin durumu düzelsin diye düşünüyorum.

Arkadaşlar, bakın, hepiniz diyorsunuz ki: "Mehmet Yıldırım konuşuyor, Mehmet Yıldırım konuşurken, Kastamonu akla geliyor, Kastamonu akla gelince de, Kastamonu'nun Taşköprü sarmısağı akla geliyor. Bunu da konuşacak mı." Evet, evet, konuşacağız.

Bakın, bu belge, Tarım Bakanlığından alınmış bir belge. 2003 yılında 4 582 ton ithal izni verilmiş, Türkiye'ye, 1 700 ton girmiş; 2004 yılında 2 200 ton civarında ithal izni alınmış, 250 ton girmiş; 2005 yılının 1 inci ayından Mayıs ayının 25'ine kadar 98 ton girmiş, 98 ton ithal izni alınmış, 16 ton girmiş.

Değerli arkadaşlar, buradan hükümete… Burada, Mecliste yapmış olduğumuz çalışma neticesinde, milyonlarca doları, 5 000 000 doları... Türk çiftçisine katkı vererek, Çin sarmısağını Türkiye'de kullanmayan, Babaeski sarmısağını yiyen, Babaeski sarmısağının ötesinde Balıkesir sarmısağını yiyen ve Kastamonu sarmısağını tüketen Türk Halkına ve siz, destek veren bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Bakandan şunu istiyorum: Dün dedi ki: "Pamukçuya destek verdik." Verilsin, karşı çıkan yok. Sarmısakçıya da destek istiyorum Sayın Bakan. Hak istiyoruz, hak! Tosya'nın pirinç üreticisine, Boyabat pirinççisine, Samsun'un Terme pirinççisine, Edirne'nin pirinççisine de destek istiyoruz; çünkü, Türkiye'de 220 000 ton üretim var, 550 000 ton tüketim var, 350 000 tonluk ithalatı ihracata dönüştürmek veyahut da ithalatı sıfıra indirmek için desteklemeye ihtiyacımız var. Bunun sözünü sizden istiyorum. Sarmısakta ihracat için ve pirinçte de ithalatı önlemek için desteklenmeye ihtiyacımız olduğunu biliyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Genel Başkanımız da dahil, buğday fiyatları üzerinde, destekleme fiyatları üzerinde ısrarla duruyoruz. Buğdayın fiyatı 280 000 lira. Bizim, geçen seneki buğday şu anda 280 000 liradan satılıyor, yeni ürün de 270 000-280 000 lira. Mümkün değil maliyetini koruması. Desteklemenin, tabanfiyat değil, prim şeklinde olmasını; ama, 30 000 liranın yetersiz olduğunu savunuyorum. Ne için arkadaşlar; eğer, tarım kesimindeki ürünü prim bazında desteklemeye gidersek kayıtdışını önleriz. Eğer, buğdayda 30 000 lira destekleme veriyorsak, kayıt altına aldığımız 300 000 lira olan buğday fiyatının yüzde 2 stopajı, yüzde 8 KDV'si; etti yüzde 10... Aldık 30 000 lira, verdik 30 000 lira; yani, Tarım Bakanının cebinden 30 000 lira çıktı; ama, Maliye Bakanının cebine 30 000 lira girdi. Daha sonra, buğday un oldu, un ekmek oldu, kayıt altındaki bütün vergilendirmelerle, 30 000 liralık destek 100 000 lira olarak Maliye Bakanının cebine giriyor.

Biz, bu buğdaydaki desteklemenin yukarıya çekilmesini ve 450 000 lira civarına taşınmasını, Toprak Mahsulleri Ofisinin, en azından, geçen sene ilan ettiği fiyattan, 380 000 liradan alım yapmasını diliyoruz Sayın Bakanım; fiyat ancak o zaman oluşur. O zaman, ancak -380 000 lira, artı 30 000 lira, 450 000 lira civarında- çiftçimizin mağduriyeti giderilmiş olur; başka türlü olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET YILDIRIM (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun, tamamlayın.

MEHMET YILDIRIM (Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2090 sayılı Yasayla birlikte, inşallah, önümüzdeki günlerde çıkaracağız, Tarım Sigortaları Kanununun da ülkemize, çiftçimize hayırlı olmasını diliyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.45

 

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 107 nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

879 sıra sayılı tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç, dinliyorum sizi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, yerimden kısa bir açıklama yapabilir miyim, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Tabiî; mikrofonunuzu açtırayım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pek alışık olmadığımız bir süreç yaşıyoruz bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Tabiî ki, siyasî iktidarın ve Sayın Başbakanın tasarrufudur; ama, üç sayın bakanın istifa ettiğini, yerlerine yeni bakanlar atandığını duyduk, yeni atananlara hayırlı olsun diyoruz.

Beni yadırgatan deyimini kullanmama neden olan gelişme, gerçekten, 58 ve 59 uncu hükümetlerin kabinelerinde, iyi niyetiyle tanıdığımız, gerçekten zor bir dönemde zor bir görev üstlenen ve hem bütçeden kaynaklanan hem politikalardan kaynaklanan çeşitli güçlüklere karşın iyi niyetini hiçbir zaman Türkiye Büyük Millet Meclisinden esirgemeyen Sayın Tarım Bakanının da görevden ayrıldığını öğrendik. Yadırgatıcı yön, önemli bir yasa tasarısının görüşülmesi sırasında, bu yasayı savunurken Sayın Bakanın görevden ayrılması haberi oldu.

Ben, Sayın Bakana, şu ana kadar yaptığı iyi niyetli hizmetlerden dolayı ve kendisine sorulan sorulara çok detaylı, hiç bıkmadan, usanmadan açıklayıcı cevaplar vermesi, konusuyla ilgili gerçekten gayretli davranması dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına teşekkür etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bundan sonraki parlamenterlik yaşamı boyunca da başarılar diliyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gündüz.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten, Türk çiftçisinin, köylüsünün, Türk tarımının önünü açacak böyle bir yasa tasarısı görüşülürken, tabiî, böyle bir yasanın mimarı Sayın Güçlü Bakanken, aldığımız bir haberle, Bakanlığından ayrıldı ve yerine yeni bir arkadaşımızın atandığı haberini aldık.

Sayın Güçlü, Avrupa Birliğine uyum sadedinde, gerçekten, Türk tarımında, taa yıllara varan problemleri çözme gayretiyle uğraşmış, âdeta boğuşmuş, konuyla ilgili hem akademik kariyerini, hem şahsî gayretini hem samimiyetini iktidarıyla, muhalefetiyle gördüğümüz ve takdir ettiğimiz bir bakan arkadaşımız.

Tabiî, siyasette hiçbir şey kalıcı değil, mahkeme kadıya mülk değil, her şey geçici; ama, asıl olan, bir arkadaşımızın bir görevden ayrılırken, aslında geride bıraktığı adı, şanı ve kimliği her şeyden önemlidir. Milletin verdiği vekâlet her şeyin üzerindedir. O yüzden, biz, arkadaşımıza şimdiye kadar gösterdiği başarıdan dolayı Grubumuz adına teşekkür ediyor ve bundan sonraki hayatında da başarılar diliyoruz. Dolayısıyla da, Yüce Meclise ben saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun Sayın Başkanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündüz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, birkaç şey de ben söyleyebilir miyim...

BAŞKAN - Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; evvela, gösterdiğiniz ilgi ve bu konudaki çok nazik ifadeleriniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Gerçekten, ben, bu sektöre mensup bir insan olarak, elimden gelen gayreti gösterdim, buna çalıştım; zamanımı bu anlamda iyi kullandığımı düşünüyorum; ama, tabiî, siyasî hayatta değişme de gerekli zaman zaman; bunu, hep yapmamız gereken bir iş olarak algılamamalıyız. İnsanlar, sorumlu olduğu zaman dilimiyle ilgili hesap verecekler. Ben, vicdanen, bu konuda, gücümü, aklımı, vaktimi bu meseleye hasretme konusunda bir hesap verebileceğimi düşünüyorum. Bu bakımdan vicdanen rahatım.

Burada, her iki gruptan çok destek gördüm. Tarım sektörü, gerçekten, çok zor bir sektör. Ben, bu sektörün içerisinden gelen bir insan olarak, bu zorluğu bildiğimi sanıyordum; ama, yaşarken, bunun ağırlığını çok daha derin hissettim. Grubumuzdaki arkadaşlarımız birçok konuda destek verdiler. Şu anda yerime gelen saygıdeğer arkadaşım Mehdi Bey, en çok destek veren insanlardan biriydi; o kurumu iyi bilen insanlardan biridir; dolayısıyla, o arkadaşıma başarılar diliyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili, çok güzel ifadeler kullandı benim için. Ben de, kendilerine, bu Parlamentonun çatısı altında bulunan herkese olduğu gibi, sordukları sorulara, gerek yazılı gerekse sözlü sorulara, milletimize olan saygımızın bir gereği olarak, onları milletimizin temsilcisi olarak algıladım ve cevap verdim. Bazen uzun konuştum; sizlerin sabırlarını bayağı zorladığım anlar olmuş; hatta, bu konuda, Meclis başkanvekillerimizden zaman zaman uyarı da aldım, grup başkanvekillerimizden de aldım; ama, ben, onu, milletimizin temsilcisidir, sorduğu sorular siyasî olabilir; hatta, bu konuda bizi zor duruma düşüren sorular da olabilir; ama, ben, onlara hep özenle cevap vermeye çalıştım.

Bunların geçici şeyler olduğunu bilmeliyiz. Ben, hayatta, şöyle bir üslubu benimsedim: Sorumlu olduğumuz işi iyi yapmak. Buna da insanın gücü ve kabiliyetiyle alakalı bir cevap verilebiliyor; onu yapmaya çalıştım; inşallah, o konuda olumlu bir şey olmuştur.

Bugün, Sigorta Yasasıyla ilgili konu görüşülürken bu gelişmenin olmasını da çok sevindirici buluyorum. Yani, mesela, başka bir işte bulunurken, tatildeyken veyahut da pazar günü bir başka yerdeyken görevden ayrılmak yerine, Tarım Ürünleri Sigorta Yasası çıkarılırken görevi bırakmış olmak güzel bir şey. (Alkışlar)

Son söz olarak, gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ediyorum.

Sayın Başbakan beni 15.30 sularında aradılar ve Köşke gideceğini ifade ettiler. Daha önce de görüşmüştük biz. Ben, gönlünüz rahat olsun Sayın Başbakanım, hayırlısı olsun, bu şekilde hareket etmenizde benim açımdan hiçbir mahzur yoktur, hayırlısını diliyorum diyerek sözlerimi tamamladım. Dolayısıyla, Sayın Başbakanımız da o nezaketi göstermiş oldu. Sizler belki hadisenin bu kısmını bilmediğiniz için, belki hadise biraz üzücü gibi geldi; ama, ben, bu saatlerde geçirdiğim zamanı bu bilgiyle geçirmiştim.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanımıza bugüne kadar yapmış olduğu çalışmalardan dolayı teşekkürlerimi ifade ediyorum ve kendisine yeni dönemde başarılar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 4 üncü sıraya alınan, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ile 5 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Seldek, Yeşilözen ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili M. Vedat Melik ile 23 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç ve Karaotlak Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaplan ile 6 Milletvekilinin, Şanlıurfa İli Halfeti İlçesinin Karaotlak Köyü Tapulama Alanı Dışına Nakledilen Bölümü ile Argaç, Karaotlak ve Yeşilözen Köylerinin Halfeti İlçe Belediyesine Mahalle Olarak Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/395, 2/341, 2/396) (S. Sayısı: 837)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, teklifin görüşülmesi ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup başkanvekili arkadaşlarımızla da görüştüğümüz veçhile, bundan sonra yeterli sayıyı bulamayacağımız anlaşıldığından, 7 Haziran 2005 Salı günü, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.13