DÖNEM:
22 YASAMA
YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
CİLT: 84
97 nci Birleşim
11 Mayıs 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - YOKLAMA
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya Milletvekili Fikret
Badazlı'nın, Antalya'da gelişmekte olan örtüaltı tarım teknikleriyle,
kesmeçiçek ve sebze ihracatındaki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Seydişehir Eti Alüminyum tesislerinin özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı
ilişkiler bulunduğu yolundaki iddialara ilişkin gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'in,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi
münasebetiyle, Türkiye'nin kriz döneminde içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik
şartlara, bundan sonra yapılması gerekenlere ve Avrupa Birliği üyeliği
sürecinde atması gereken adımlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/824)
IV.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün,
Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın,
Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu
görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile
3 milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu (2/440)(S. Sayısı: 896)
4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile
3 milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897)
5.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile
3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/442) (S. Sayısı: 898)
6.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde
Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi;
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir Milletvekili Turhan
Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya
Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 50
milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet
Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu,
Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol
Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004
Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350,
2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Devlet Tiyatrolarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/5506)
2.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
sahte bal ihraç edilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve
Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/5572)
3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
işitme engelli millî sporculara maddî ve manevî imkân verilmesine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/5576)
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, sahte ve taklit gıda üretimine ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/5618)
5.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır-Çermik-Bircemal Köyü Muhtarlığına köyevi yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in
cevabı (7/5651)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
kütüphanelerdeki bilgisayar kullanımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5757)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/5760)
8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5761)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekâleten ve asaleten görev yapan idarî
personele ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/5784)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M.
Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5785)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5786)
12.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Manisa ve ilçelerinde yaşanan don felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak
yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5805)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idarî
personele ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5807)
14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, bakanlığın uzun metrajlı filmler için verdiği kredilere ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5831)
15.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
2003-2004 yıllarında doğal afetlerden etkilenen çiftçilere ve Tarım Kredi
Kooperatiflerinden alınan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/5844)
16.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
TMO'dan Dahilde İşleme İzin Belgesiyle buğday satın alanların denetimine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5846)
17.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5849)
18.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, yataklı tren ücretlerine yapılan zamma ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5850)
19.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in,
Manisa-Alaşehir İlçesinde gümrük müdürlüğü açılması ile ilgili bir çalışma olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5859)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
altı oturum yaptı.
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün,
Türkçenin Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin
728 inci yıldönümüne, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma
etkinliklerine,
Muğla Milletvekili Ali Arslan, Özürlüler
Haftası münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,
Çorum Milletvekili Yüksel Kavuştu,
Vakıflar Haftasına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24
milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili
alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması
amacıyla Meclis araştırması (10/281),
Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23
milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı,
hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında gensoru (11/2),
Açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini
alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı; gensoru önergesinin
gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün ise Danışma Kurulu
tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın Amerika Birleşik Devletleri
Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın Amerika Birleşik
Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin
Başkanlık,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri;
9.5.2005 tarihli gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 896, 897 ve 898 sıra sayılı kanun
tekliflerinin 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla, 4, 5 ve 6 ncı
sıralarına alınmasına, Genel Kurulun 10.5.2005 Salı günkü birleşiminde sözlü
sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimde de kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 11.5.2005 Çarşamba günü de sözlü
soruların görüşülmemesine; 10.5.2005 Salı günü Genel Kurulun saat 22.00'ye
kadar, 11.5.2005 Çarşamba ile 12.5.2005 Perşembe günleri de 14.00-21.00
saatleri arasında çalışmasına; 17.5.2005 Salı günkü birleşimin saat 14.00'te
başlamasına ilişkin AK Parti Grup önerisi, yapılan görüşmelerden sonra ;
Kabul edildi,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı (2/321),
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
Yükseköğretim Kurumları Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması (2/347),
Hakkında Kanun Tekliflerinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği açıklandı.
Bazı girişimcilerin holding adı altında
gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine
yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla, bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun
araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu (10/16,262) üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca
gösterilen adaylar seçildiler.
Başkanlıkça, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve
yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646) ) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik
cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
4 üncü sırasına alınan, Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/440) (S. Sayısı: 896) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
11 Mayıs 2005 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.06'da son verildi.
|
Sadık Yakut |
|
|
|
|
TBMM Başkanı Vekili |
|
|
Harun Tüfekci |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Konya |
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
11 Mayıs 2005 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.
II.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Antalya'da sebze ihracatındaki gelişmeler hakkında söz isteyen, Antalya
Milletvekili Fikret Badazlı'ya aittir.
Buyurun Sayın Badazlı.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Antalya
Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Antalya'da gelişmekte olan örtüaltı tarım
teknikleriyle, kesmeçiçek ve sebze ihracatındaki gelişmelere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; güzel Antalyamda gelişmekte olan
örtüaltı tarım ürünlerinde, kesmeçiçek ve sebze ihracatımızdaki sevindirici
gelişmeleri ve gerçekleri sizlerle paylaşarak, gelişmelerden sizleri
bilgilendirmek üzere kendi adıma söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve bizi
izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği üzere, dünya
şehri Antalya, turizmde Türkiye'de ve dünyada marka olmuş, 2004 yılında 6 350
000 yabancı turist ağırlamıştır. Bu yıl ise, şu anda 2 000 000'u zorlayan
yabancı turistle 7 000 000'u aşacağımızı düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
yerlisi olarak mensubu olduğum, bundan da müstesna bir haz duyduğum güzel
Antalyam, 1,5 milyon dekar civarında, çoğu yeri sahil kesiminde, ılıman iklimi,
yılda üç mahsul veren arazileriyle tarım için ideal bir mikro klima
niteliğindedir. Bu güzel yörem, ekvatorda yetişen birkaç tropikal ürün çeşidi
hariç, tarımda hemen her ürünü, tamamına yakın çeşidiyle üretebilen bir nitelik
ve kabiliyete sahiptir.
Bu topraklarda ağırlıklı
olarak pamuk, narenciye, muz, seracılık, hububat öne çıkmaktadır. Sırasıyla
elma, pancar, mısır ve diğerleri bunu takip eder.
Bölgemizde, bugün için
190 000 dekar civarında örtüaltı seracılık mevcuttur. Bu, Türkiye'nin yüzde
35'ini teşkil ediyor. Buradan da anlaşılmış olacağı gibi, dünya cenneti güzel
Antalyam tarımda da dünyada marka olmuştur.
Tarımı ilkellikten,
köylülükten çıkararak, bilimi, tekniği, teoriyi pratikle harmanlayıp, kompoze
ederek daha doğru bir yerlere taşımayı hemen hemen başarmış olma noktasına
terfi ettirerek, tarımı sektör haline getirmeyi, sektör kelimesini doldurmayı
belli bir düzeyde gerçekleştirmiştir. Bu, gerçekten gurur verici bir tablodur.
Hiçbir etüdü, araştırması, fizibilitesi olmadığı halde, dededen kalma ilkel
metotlarla, kime ve kaça satacağı bilinmeden ve sadece yurtiçi pazarlara,
kendimize hitap eden, kıt olunca şöyle böyle değer bulan, bol olunca sokağa
dökülen ve el ovuşturulan tarıma da, doğrusunu isterseniz, benim sektör demeye
dilim varmıyor. Boğaz tokluğu kadar katmadeğer yaratan üretim de, gerçekten
benim içimin yağlarını eritiyor. Tarımda planlamayı becerdiğimiz, ürettiğimizi
dış pazarlara ihraç etmeyi başardığımız takdirde, hem çiftçimiz hem ülke
ekonomisi pozitif katmadeğerle kucaklaşacaktır.
Antalya, kendi
imkânlarıyla bu yolda emin adımlarla yürümeye devam ediyor. Sizleri,
Antalya'nın kesmeçiçek ve sebze ihracatıyla ilgili bilgilendireceğim.
Bölgemden, 30 Nisan 2004-30 Nisan 2005 döneminde, 50 000 000 dolarlık kesmeçiçeği,
benim, çalışkan, eli nasırlı, sorunlarının çözümünü hâlâ kimselere doğru dürüst
anlatamadığım kesmeçiçek üreticilerimiz, 20 000 civarında istihdamı da Allah'ın
izniyle sağlayarak, bu uğraşılarıyla başarmışlardır; kendileriyle övünüyorum.
Bu sektörün tüm uğraşanlarını takdir ediyorum.
Diğerlerini
belgelendirdiğim için, belgeden okuyacağım: "3 Mayıs 2005. Sayın Fikret
Badazlı, Antalya Milletvekili. Antalya'dan yapılan yaş sebze meyve ihracatı hız
kesmiyor. Paskalya tatili ve Avrupa'daki rakip üretici ülkelerde yaşanan
olumsuz kış şartları, Avrupa'daki süpermarketlerin yönünü Türkiye'ye çevirdi.
Özellikle Antalya için güç olan domates ihracatında büyük artışlar yaşandı.
Yılbaşından bu yana, hava şartlarından dolayı ihracatta sıkıntı yaşadığımız
Yunanistan dahil, ihracatımız arttı. Yılbaşından bu yana, en fazla ihracat
yaptığımız ülkeler, sırasıyla, Almanya, Hollanda, Romanya, Yunanistan ve Rusya
Federasyonudur. Son dört aylık ihracatımızda domates, 35 603 279 dolarla yüzde
79 artış kaydetti; biber ihracatımızda yüzde 29, hıyar ihracatımızda ise yüzde
81 artış yaşandı."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Badazlı,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
FİKRET BADAZLI (Devamla)
- Tamam, Sayın Başkan.
"Nisan 2005'te 21
159 759 dolar olarak gerçekleşen tarım ihracatı, yüzde 50 artış göstermiştir.
Nisan ayı içerisinde en fazla ihracat yaptığımız ülkeler, sırasıyla, Romanya,
Almanya, Rusya Federasyonu, Yunanistan ve Hollanda'dır. Dolar bazında domateste
yüzde 80, hıyarda yüzde 51, narenciyede ise yüzde 66 artış sağlanmıştır.
Yıl bazında gerçekleşen
ihracat (1 Mayıs 2004-30 Nisan 2005) 176 393 612 dolar olup, bir önceki yıla
göre yüzde 31 artmıştır. Son yıllarda en fazla ihracat yaptığımız ülkeler
Almanya, Hollanda, Romanya, Yunanistan, Fransa'dır. Ürün bazında ise, domates
55 759 064 dolarla yüzde 47 arttı; hıyar ihracatımız yüzde 51, biber yüzde 22
artış gösterdi.
İhracatımızdaki artış
hızı, eksiklerimize rağmen devam etmektedir. Kaliteli üretim artışı,
sertifikalı üretim ve dış pazarların talep ettiği ürün çeşitlerinin üretimini
artırdığımız oranda rekorlar kırmaya devam edeceğiz.
Mustafa Satıcı"
Bana bunları gururla
sizlere anlatma fırsatını sağlayan bu üreticilerin tümünü de tebrik ediyor,
terli alınlarını öpüyorum.
Anlaşılıyor ki,
hükümetimizin konuyla ilgili politikalarında bu gibi ihraca dönük üretimlere
cazibe kazandırmasıyla, üreticilerin birliklerini oluşturup, aklı kullanarak,
vadeli işlem borsalarını da kurarak, planlı, peşinen pazarlanmış fason üretime
geçerek -ki, bundan kuşkum yok- bölgemden önümüzdeki beş yılda 1,5 milyar,
onuncu yılda 3 milyar dolar sebze ve meyve ihracatına Antalya markasıyla
ulaşılabileceğini düşünüyorum.
Tarım öldü, köylü bitti
diye lüzumsuz ve gerekçesiz gürültü koparıp, gereksiz demagojilerden siyasal
malzeme üretmeye çalışanlara sesleniyorum: Tarımımız ölmedi; krizler döneminde
sendelediği bir sırada AK Parti İktidarı kolundan tuttu. Önce çiftçilerimizin
icra ve haciz dosyalarını ortadan kaldırarak başlattığı planlı programlı
çalışmayla tarım sağlıklı olarak yürümeye ve her geçen gün daha da büyümeye
başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda planlı yürüyüşü koşuya çevirerek, hem
üreticilerimiz daha iyi bir hayat standardına kavuşacak hem de ülkemiz
ekonomisi tarımsal üretimden katmadeğer kazanmış olacaktır.
Bunları söylerken, henüz
övünülecek bir düzeyde sorunların çözüldüğünü de söyleyemiyorum; ancak, herkes
şunu iyi bilmelidir ki, önümüzdeki zaman, hepimiz ve ülkemiz için, daha
iyiliklere, güzelliklere hamiledir. Birbirimizi kıskançlıkla, kötülemekle,
karalamakla değil, oluşan bu güzellikleri de sevinerek, içimize sindirerek
paylaşırsak, arzulanan ideallerimize olan tüm güzelliklere daha çabuk, el ve
gönül birliğiyle kavuşuruz diyorum.
Ülkemizi, tüm
insanlarımızla barış içinde nice mutlu günlere, yıllara kavuşturmasını Cenabı
Allah'tan niyaz ediyorum.
Teşekkür ederim Sayın
Başkan. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Badazlı.
Gündemdışı konuşmaya
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Antalya
Milletvekilimiz Sayın Fikret Badazlı'nın sebze ihracatındaki gelişmeler ve
özellikle Antalya İlimizin bu gelişmedeki payıyla ilgili değerlendirmesini
dinledik. Ben, kendisine kısaca katkıda bulunmak istiyorum; evvela,
sektörümüzle ilgili bir gelişmeyi dile getirdiği için teşekkür ediyorum.
Konuşmama başlamadan
önce, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Kemal Derviş'in, bugün Meclis
Genel Kurulunda bulunduğunu görüyorum; kendisini selamlıyorum. Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı Başkanlığına seçildiğinden dolayı tebrik ediyorum.
Memleketimize hayırlı hizmetler vermesi konusunda düşüncelerimi ifade ediyorum.
Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Efendim, evvela, ben,
konuyla ilgili çok genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Sebze ve meyve,
Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan müzakere sürecinin başlamasının yaklaştığı
bir dönem içerisinde, başlangıç itibariyle mukayese ettiğimizde, daha
başlangıçta, mukayeseli olarak üstün olduğumuz bir alandır. Dolayısıyla,
evvela, bu alanda, tahıla, yağlı tohumlara, hayvancılığa nispetle atmamız
gereken o çok önemli yapısal değiştirmelere nazaran, nispeten üretimini
artırmak gibi daha kolay bir görevimiz vardır, yolumuz vardır. Dolayısıyla, bu
sektörün, yaş meyve ve sebze sektörünün, ülkemizdeki bu avantajından dolayı,
yani, tabiatın, toprağın, güneşin beraberinde getirdiği bir avantaj olarak yaygınlaşması
ve gelişmesi önemlidir.
Ülkemizde, bu açıdan
baktığımızda, toplam alanların yüzde 3'lük bir payı bu amaçla kullanılmaktadır
ve 22 000 000 ton üretimle, toplam bitkisel üretimin içerisinde ise çok önemli
bir yeri vardır, yüzde 23'lük bir payı vardır ve yüzde 3'lük ekim alanına nispetle
toplam üretim değerindeki payı aslında katmadeğerinin de ne kadar yüksek
olduğunu gösterir; dolayısıyla, avantajlı olduğumuz bu alanda yapmamız gereken
iş nispeten daha kolay olması dolayısıyla, yurtiçi üretimi artırma ve
dolayısıyla, ihracatımızı artırma imkânı vardır. Sayın Badazlı bu konudaki
gelişmeleri çok detaylı olarak verdi. Ben, bu konuda, Bakanlığıma, meslek
kuruluşlarına ve özellikle üniversitelerimize çok önemli görevler düştüğünü
biliyorum.
Özellikle bu sektörün
birkaç temel önemli sorunu vardır. Hızla gelişmekle birlikte, evvela, bunların
içerisinde en önemlisi örgüt sorunu, küçük ve dağınık işletmeler yapısı ve bir
başka temel girdi olarak sertifikalı tohumluk ve virüsten ari fidan konusu ve
pazarlama konuları olarak sayılabilir. Bunlar, bizim de sorumluluk alanımıza
giren alanlardan bazılarıdır.
Bu alanda Antalya'nın
nispî önemi çok yüksek. Antalya, toplam üretim içerisinde, özellikle
örtüaltında, çok büyük bir paya sahip ve dolayısıyla, ihracat içerisindeki
payının da o sebeple yüksek olması doğal; en başta gelen illerimizden biri.
Ben, özellikle, bu yaş
sebze meselesi geldiğinde, tohumculuk konusunun önemiyle ilgili birkaç cümle
söylemek istiyorum. Bundan dört beş yıl önce, neredeyse tohumluk bakımından
yüzde 100 dışa bağımlı olan bir ülkeyken, şimdi, bu oran, yurtiçi üretimindeki
artışla beraber bir nebze iyileşmiştir; ama, hâlâ, büyük oranda dışa
bağlılığımız sürmektedir.
2004 yılında
üniversiteler ve araştırma enstitülerimizle ve en önemlisi ise, 22 tohumculuk
sektöründe çalışan firmayla birlikte gerçekleştirilen bir projeyle, Türkiye'de
F1 hibrit sebze çeşitlerini geliştirme ve tohumluk üretim projesi hayattadır. 8
sebze türünde, dört beş sene içerisinde yüzde 40'lara ulaşacak bir tohumluk
üretim hedefi vardır. Bunun, sekiz yıl içerisinde de yüzde 70'lere ulaşması söz
konusudur, çok önemli adımlar atılmaktadır. Dolayısıyla, bu sektörümüzün en
temel sorunu olan, yani, bir bakıma bilgi ve teknolojinin esas yoğun olarak
kullanıldığı alan, tohumculuk alanında ülkemizde böyle bir gelişmenin ortaya
konulduğunu ifade etmek istiyorum.
Onun dışında, bu sektörü
geliştirmeye yönelik olarak, özellikle, ihracatta kalıntı izleme konusunda
Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar ve özellikle ihracat ağırlıklı üretim
yapan bölge üreticilerinin bilinci ve meslek kuruluşları arasındaki işbirliği,
Antalya'dan 2004 yılında ihraç edilen binlerce ton sebzeden hiç geri dönen
olmamasıyla bu konudaki gelişmeyi ortaya koymuştur. Dolayısıyla, ihracat
bakımından en önemli engel olan standartlara uygun olmayan üretim konusunda da
çok önemli mesafe alınmıştır. Yani, iyi tarım uygulamaları diye ifade ettiğimiz
alanda gelişmeler vardır. Bu konuda, idarî mevzuatı düzenleme konusunda
Bakanlığımızla meslek kuruluşlarının işbirliği önem arz etmektedir.
Bu sektörü geliştirmeye
yönelik olarak malî destekler konusunda çok önemli bir gelişme vardır. Evvela,
örtüaltı yetiştiriciliğinde yüzde 40 indirimli faizli kredi kullanma imkânı söz
konusu. Aynı şekilde, sertifikalı
tohumlukta bu oranda bir indirim söz
konusu. Eğer, bu üretimi organik yapacaksak, yüzde 60 oranında yine düşük
faizli kredi kullandırılması söz konusu olmaktadır.
Ben, sektördeki gelişmeyi
dile getiren saygıdeğer milletvekilimize tekrar saygılarımı sunuyorum. Bu
vesileyle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündemdışı ikinci söz,
Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi süreciyle bağlantılı
olarak cevaplandırılamayan gündemdışı konuşma ve soru önergeleriyle ilgili söz
isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart'a ait.
Buyurun Sayın Kart.
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir Eti Alüminyum tesislerinin
özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı ilişkiler bulunduğu yolundaki iddialara
ilişkin gündemdışı konuşması
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Temmuz 2004 tarihinde Seydişehir Eti
Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı ilişkiler bulunduğu
yolundaki iddialarla ilgili olarak gündemdışı konuşma yapmış ve Sayın Başbakan
ile Sayın Maliye Bakanına huzurunuzda birtakım sorular yöneltmiştim. Aradan on
ay geçti. 13 Temmuz 2004 tarihindeki sorularım cevaplandırılmadığından ve bu
konudaki sorular daha da yoğunlaştığından, tekrar gündemdışı söz almak gereğini
duydum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
tesislerin özelleştirilmesi sürecinde, yasal özelleştirme takvimi başlamadan
evvel belli bazı sermaye gruplarıyla hukukdışı ilişkiler içine girildiği
yolunda tarafımıza ciddî ve dayanaklı belgeler ulaştırıldı. Bu belgelere göre,
diğer birtakım iddiaların yanında, dünya alüminyum pazarında büyük pay sahibi
olan Sual Holding ve bu holdingin Türkiye'deki bağlantısı olan Rixos Hoteller
yetkililerine "bilgi odası" kapsamındaki bilgiler verilmiştir. Sahte plakalı araçlarla tesisler ziyaret
edilmiştir. Sayın Başbakan, Sual Holding Başkanı Vekselberg'le görüşmüştür. Bu
ziyaret ve görüşmeler Nisan 2003 tarihinde yapılmıştır. Tesislerin özelleştirme
kapsamına alınması kararı ise, dikkatinizi çekiyorum, 20 Mayıs 2003 tarihinde
verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
süreç içinde, Mart 2003 tarihinden Nisan 2005 tarihine kadar aradan geçen iki
yıllık süre içinde, Sayın Başbakana 9 adet soru önergesi tarafımızdan verildi.
Bu önergelere Sayın Başbakan adına Sayın Maliye Bakanı cevap verdi. Bu soru
önergelerinde, Sayın Başbakanın yaptığı görüşmelerin içeriği sorularak, Rixos
Hotel yetkililerinin alüminyum tesislerini sahte plakalı araçlarla
ziyaretlerine ilişkin belge ve iddialar dile getirildi; modernizasyon projesinin
yapılan tatminkâr tekliflere rağmen neden uygulanmadığı ve engellendiği
soruldu; yirmi yıldır Seydişehir'e bağlanmayan Oymapınar Hidroelektrik
Santralının, Eti Alüminyumun özelleştirme kapsamına alınmasından hemen onbeş
gün sonra Eti'ye bağlanmasındaki gerekçeler soruldu; tesislerin arşivinde
kundaklama yoluyla çıktığı bilirkişi raporuyla açıklık kazanan yangınla ilgili
iddialar soruldu.
Değerli arkadaşlarım, bu
soruların hiçbirine tatminkâr açıklama getirilmedi. Sayın Başbakanın
Vekselberg'le yaptığı görüşmelere ilişkin sorulara ise Sayın Maliye Bakanı
aynen şu cevabı verdi: "Başbakan ile Vekselberg'in görüşme yaptıklarına
dair Özelleştirme İdaresi kayıtlarında herhangi bir bilgi ve belge
yoktur."
Değerli arkadaşlarım, bu
cevaplar kamu yönetimi ciddiyeti ve sorumluluğuyla bağdaşmayan cevaplardır;
yasama denetimini önemsemeyen, ortadan kaldıran ve hukuk tanımayan bir anlayışı
ifade eden cevaplardır; özelleştirme işlemlerinin şeffaf olması ilkesiyle
bağdaşmayan cevaplardır; özelleştirmenin esasını teşkil eden rekabet ortamı
yaratılması ve haksız rekabetin önlenmesi amaçlarıyla bağdaşmayan cevaplardır.
Değerli arkadaşlarım,
sorduğum sorular son derece açık; Sual Holding Başkanıyla hangi ortamlarda
görüşme yapıldığını soruyorum; bu görüşme ve kayıtların Özelleştirme İdaresi
kayıtlarında bulunup bulunmadığını sormuyorum; görüşmelerin içeriğini ve
kamuoyuna neden açıklanmak istenilmediğini, neden görüşme yapıldığını, nerede
görüşme yapıldığını soruyorum. Bu görüşmelerin devlet sırrı niteliği teşkil
eden bir yönü varsa, bunu ifade etmelerini istiyoruz. Elbette, devlet kavramına
olan saygımız sebebiyle, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ve Maliye Bakanının
bu konudaki ifadelerine inanır ve itibar ederiz; yeter ki, bu konuda açıklama
yapsınlar.
Değerli arkadaşlarım
-tekrar ifade ediyorum- böyle bir gayri ciddîlik olamaz. Bu ilişki ve
görüşmeler neden gizleniyor, gizlenmek ihtiyacı neden duyuluyor, neden ısrarla
gerçeğe aykırı cevaplar veriliyor? Böyle bir süreç içerisinde gelişen
özelleştirme işlemlerinden kuşku duyulmasından daha doğal ne olabilir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, açıklık kazanan bir husus var. 60 000 000 dolarlık
modernizasyonla tesisin 136 000 000 dolar, yıllık, kâra geçeceği, meslek
odalarının ve akademisyenlerin raporlarıyla açıklık kazanmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Buna rağmen bu süreç
engellenerek, boksit madenlerinin ruhsatlarının devri de sağlanarak, hiçbir
istihdam, üretim ve teknoloji şartı getirilmeden kapalı kapılar ardında
özelleştirilme yapılmak istenilmesinin anlamı ve gerekçesi ne olabilir; bunları
soruyoruz değerli arkadaşlarım.
Bu hukukdışı sürece karşı
Seydişehir halkı, işçisi, esnafı, kadını ve çocuğuyla birlikte 1 Mayısta sesini
yükseltmiş ve kararını vermiştir; yasal ve anayasal sınırlar içerisinde her
türlü engellemeyi yapmaya karar vermiştir. Seydişehir halkının bu onurlu ve
kararlı mücadelesine tarafımızdan da her anlamda destek verilecektir.
Değerli arkadaşlarım,
hükümeti, bu konuda yeni bir değerlendirme yapmaya davet ediyorum; sorularıma,
ciddî ve somut cevaplar bekliyorum. Bütün bu hususların, idarî yargı aşamasında
yapılacak değerlendirmelerde, özelleştirme işlemlerinin sıhhatini etkileyen
temel unsurlar olarak değerlendirileceğini önemle ifade ediyorum.
Bu süreç içinde
kamuoyunun ve Genel Kurulun olayı değerlendireceğine olan inancımı ifade
ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Gündemdışı üçüncü söz,
Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi
nedeniyle milletvekilliğinden istifa eden İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'e
aittir.
Buyurun Sayın Derviş.
(Alkışlar)
3.- İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'in, Birleşmiş
Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi münasebetiyle,
Türkiye'nin kriz döneminde içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlara, bundan
sonra yapılması gerekenlere ve Avrupa Birliği üyeliği sürecinde atması gereken
adımlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
KEMAL DERVİŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, gerçekten, biraz
karışık hislerle sizlere hitap ediyorum. İki yıldır birlikte çalışıyoruz;
tabiî, özellikle Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla; fakat, diğer bütün
milletvekili arkadaşlarla birlikte komisyonlarda. Yeni yeni dostluklar oluştu,
birliktelikler oluştu; birlikte sanıyorum önemli işler yaptık ve sizlerden
ayrılmak kolay değil. Türkiye'den de ayrılmıyoruz tabiî; ama, geçici olarak,
işin merkezi New York'ta olduğu için evimizi de taşıyacağız, o da hiç kolay
değil; ama, diğer taraftan, şunu sizinle paylaşmak istiyorum:
Gerçekten, bu Birleşmiş
Milletler Kalkınma Teşkilatının Başkanlığını, bu yarışı Türkiye olarak
kazandık. Ben, bu yarış sürecinde hepinizin desteğini hissederken, özellikle,
daha büyük bir güçle yarışabildim ve hakikaten, Türkiye olarak yarıştığımızı
gördüm, diğer ülkeler de gördüler, Birleşmiş Milletler de gördü ve bu, sanıyorum
hepimize şöyle bir fırsat da verdi: Türkiye olarak birliktelik olunca
-özellikle dış dünyaya dönük biçimde- çok güçlü olabiliyoruz. İnanın ki, tabiî
ki deneyimlerim var, kişisel deneyimlerim var, geçmişte kazandığım tecrübeler
var, yaptığım işler var; fakat, diğer adaylar da güçlü adaylardı, saygın
adaylardı, güçlü ülkelerden geliyorlardı; Japonya gibi, İngiltere gibi, Norveç
gibi; fakat, Türkiye'nin dünyada özel bir konumu var. Türkiye, hem Müslüman
dünyasına üye bir ülke hem Avrupalı, hem Avrupalı hem NATO üyesi, hem
gelişmekte olan ülkelerin dünyasında bir aile ferdi olarak gözüken bir ülke. Gerçekten,
Türkiye dünyaya kucağını açtığı zaman, Türkiye dünyadaki diğer insanlarla el
ele çalışmak istediği zaman gücümüz çok artıyor ve Türkiye'nin dünyadaki hem
yerini hem dünyanın Türkiye'ye gereksinimini daha iyi görebiliyoruz. Bu yarışma,
biraz da bunu görmeme fırsat oldu. Dolayısıyla, bu yeni işe daha büyük bir
heyecanla başlıyorum; çünkü, hakikaten, Türkiye'nin bu işlevini, bu özel yerini
dünyada, belki orada, Birleşmiş Milletlerde 191 ülkenin bir araya geldiği Genel
Kurulda ve diğer teşkilatlarda yaşayabileceğim ve buna katkıda da
bulunabileceğim.
Sizlere, bugün, çok kısa
-gündemdışı konuşmanın süresi, tabiî, kısıtlı- fakat, önemli bulduğum birkaç
noktayı vurgulamak istiyorum ve özellikle bakanken biliyorsunuz, ilk bakanken,
şurada oturuyorduk, ilk geldiğimde, hatta bir hata yapmıştık, dışarıdan atanan
bakan da oy verebilir düşüncesiyle elimizi kaldırmıştık. Dört yıl, ilk başta
bakan olarak ondan sonra milletvekili olarak çalıştık. Bu dört yıllık süre
içinde tabiî ki, bazı şeyleri öğrendim, deneyimler edindim, bazı önemli
noktaları sizlerle çok kısaca paylaşmak istiyorum.
Tabiî, birinci konu,
ekonomi. Ekonomi yüzünden geldim, ekonomi yüzünden bakan oldum ve ekonomiden
sorumlu bakanlığı onsekiz ay yürüttüm. Kriz dönemiydi; fakat, tabiî, rakamlara
baktık, vatandaşla çok konuştuk, olayları daha bir yerinde inceledik ve şunu
vurgulamak istiyorum: Kriz, kısa vadeli bir sürecin sonucu değildi. Hele hele
kriz, Sayın Cumhurbaşkanı ile zamanın Sayın Başbakanı arasındaki bir
tartışmadan doğmadı. Kriz, hakikaten, 90'lı yılların birikiminden ortaya çıkan
bir kriz olmuştur. Bütün rakamlara bakın, sadece millî gelir rakamlarına değil,
kişi başına düşen millî gelir rakamlarına değil, diğer kalkınmışlık
endekslerine bakın, Birleşmiş Milletlerin kalkınmışlık endekslerine bakın.
Türkiye, 50'li yıllarda da ilerlemiştir, 60'lı yıllarda kalkınmıştır, 70'li
yıllarda, 80'li yıllarda. Bunalım olmuştur, kriz olmuştur; ama, adım adım
kalkınmıştır, ilerlemiştir. 90'lı yıllara baktığımız zaman, bu kalkınma
tıkanmıştı Türkiye'de. 90'lı yılların rakamlarına baktığınız zaman, 90'lı
yıllarda fazla bir ilerlemeyi, maalesef, kaydedemediğimizi göreceksiniz.
Dolayısıyla, 2001 yılı
krizi, bu on yıllık, maalesef, kayıp sürenin bir sonucu oldu, yanlış
politikaların, yanlış uygulamaların sonucu oldu. Tabiî, kriz, illa da Şubat
2001'de olmayabilirdi, Mayıs 2001'de olabilirdi veya biraz daha erken olabilirdi,
hatta, belki, eylül ayına kadar olmayabilirdi; ama, mutlaka sonunda olacaktı.
Çünkü, 90'lı yılların uygulaması, ekonomi politikası, gerçekten hatalı, kısa
vadeye dönük, her an kısa vadeli hedefleri takip eden, uzun vadeyi görmeyen,
hesaba katmayan ve uzun vadeli bir çalışmayı içermeyen bir ekonomi
politikasıydı. Bunun, tabiî, önemli siyasal nedenleri vardı.
Ben, bakan olduğumda
merak ettim, benden önceki Hazine bakanlarının ortalama süresine baktım, dokuz
aymış. Şimdi, dokuz ayda bir, bir kuruluşun başı değişirse, o kuruluş başarılı
olamaz. Hiç birimiz... Herhangi bir yeni işe geldiğimizde -eminim, aynı
görüştesiniz- ilk üç dört ay ancak öğreniyoruz işi, yavaş yavaş işe sahip
oluyoruz, ondan sonra gerçekten verimli olmaya başlayabiliriz. Dolayısıyla,
dokuz ayda bir bakan değiştiren bir yılda bir, bazen altı ayda bir hükümet
değiştiren bir ülkede, etkili, uzun vadeye dönük bir ekonomi politikasının
olması mümkün değildi ve çok kısa vadeli işler yapıldı, çok olmayan bir kaynak
dağıtılmaya kalkışıldı kısa vadeli siyasal hesaplarla ve sonu, tabiî, çok
ciddî, hepimizin ağır bedel ödediği bir kriz oldu.
Şimdi, bunu önlemek için;
yani, ileride bunun bir daha yaşanmaması için, hakikaten, daha uzun vadeli
düşünüp, uygulamaları, politikaları, önlemleri, uzun vadeli bir perspektif
içinde almanın önemini vurgulamak istiyorum bugün çok kısaca.
Burada, tabiî, bağımsız
kurulların da önemli bir işlevi var. Şuna inanıyorum ki, başarılı uygulamalar
oldu. 2001 yılından sonra, benim de dahil olduğum hükümet, reformlar konusunda
çok başarılı bazı adımlar attı, ondan sonra gelen hükümet de başarılı adımlar
attı; fakat, acaba, Türkiye, otuz yıldır, yüzde 70 düzeyinde, ortalama yüzde 70
düzeyinde devam eden enflasyonu, gerçekten, bağımsız bir Merkez Bankası
olmasaydı, aynı biçimde, bugün, yüzde 7'lere, 8'lere çekebilir miydi;
sanmıyorum; çünkü, hepimiz insanız, ben de bakanken, Merkez Bankası Başkanına
"Süreyya Bey, bu faizler çok yüksek, bence biraz daha hızlı indirmekte
yarar var" diye telefon açtığımı, konuştuğumu hatırlıyorum. Merkez Bankası
Başkanı da "Sayın Bakanım, biz, aynı fikirde değiliz; para politikasından
biz sorumluyuz, şu anda düşürmeyeceğiz" yanıtını verdi. Eskiden bu mümkün
değildi; Merkez Bankası bağımsız olmasaydı, bu yanıtı veremezdi; yani, bu bir
örnek. Diğer konularda da bu geçerli; enerji konusunda, bankacılık konusunda...
Bu, şey anlamına gelmez, bağımsız kurullar veya bağımsız Merkez Bankası hiçbir
zaman hata yapmaz anlamına gelmez tabiî, onlar da hata yapabilir; ama, bu
kurulların bağımsızlığı ve yasadaki belirlenen hedefler doğrultusunda, kısa
vadeli siyasetten ayrı biçimde çalışmaları, gerçekten, uzun vadeli kalkınmamız
için ve Türk insanının uzun vadeli mutluluğu için çok önemli. Tabiî ki şeffaf
olmaları gerekir, tabiî ki hesap vermeleri gerekir, tabiî ki siyasetten gelen
sorular veya sivil toplumdan gelen sorulara yanıt vermeleri gerekir; ama,
yasalarda belirtilen özerklikleri çerçevesinde, uzun vadeli kalkınma ve
ekonomik istikrar hedeflerine, istihdam olsun, para politikası olsun, enerji
olsun, herhangi bir konuda olsun, bu uzun vadeli yaklaşımın bence önemli bir
boyutudur. Buradaki dengeyi, tabiî, sizler, zaman içinde daha iyi
ayarlayacaksınız, eminim; ama, bu uzun vadeli perspektifi, sanıyorum, unutmamak
gerekir. Türkiye, 2001 krizine, on yıllık, kısa vadeli hesaplar ve hep kısa
vadeyi amaçlayan politikalar yüzünden girdi.
Sürem bitmek üzere.
İkinci önemli bir konu, tabiî, son iki yıl boyunca, Avrupa Birliği konusunda
birçok arkadaşla birlikte çalıştık; komisyonlarda, Avrupa Birliği Karma
Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisinin Avrupa'daki sosyaldemokrat
kuruluşlarla, yandaş partilerle olan çalışmalarında. Çok kısaca, bu Avrupa
Birliği konusuna değinmek istiyorum.
Avrupa Birliği,
Türkiye'nin kırk yıl da değil, belki yüzelli yıllık bir macerası, bir hedefi.
Gelişmiş ülkelerin ailesine katılmak, gerçekten kalkınmış, refah içinde yaşayan
bir toplum olmak ve aynı zamanda özgürlük içinde bir toplum olmak, esas hedef o
tabiî, ve...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Derviş,
toparlayabilir misiniz.
KEMAL DERVİŞ (Devamla) -
...bizim coğrafyada, bunu Avrupa Birliği simgelediği için, doğal olarak bunun
için çabalıyoruz. Tabiî, yaptığımız birçok reformu, birçok değişimi kendimiz
için yapıyoruz ve Avrupa Birliği olmasa da yapacağız. Bunu hem CHP'li
arkadaşlarım hem Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım çoğu zaman söylüyorlar
ve haklılar; birçok özgürlükler konusunda -ölüm cezasının kaldırılması gibi,
çağdaş dünyanın benimsediği, bence bizim de insan olarak benimsediğimiz; zaten
uygulamıyorduk uzun süredir- Türkiye için yaptığımız reformlar, ekonomik
reformlar... Ama, bütün reformları da illâ Avrupa Birliğinin istediği gibi
yapmayabilirdik eğer Avrupa Birliği süreci olmasaydı, bazı şeyleri biraz farklı
yapabilirdik; fakat, burada bir uzlaşma gereği var ve Avrupa Birliğiyle bazı
konularda da uzlaşmak istiyoruz. Niye istiyoruz; çünkü, Avrupa Birliğine tam
üye olmak istiyoruz ve esas ikinci hedefimiz, en az birincisi kadar önemli
-reformlar kendi başına bir hedef, tabiî- biz Türkiye olarak, bu coğrafyada, bu
Avrupa-Akdeniz-Yakındoğu coğrafyasında söz sahibi bir ülke olmak istiyoruz,
masada oturmak istiyoruz. Gümrük politikası belirlenirken Brüksel'de, biz de o
politikayı belirleyen ülke olmak istiyoruz. Yarın Avrupa savunma politikası
belirlendiğinde, biz de bu savunma politikasının belirleyici ülkesi olmak
istiyoruz. Dolayısıyla, reformlar ilerlesin, biz bu hedefe doğru yürüyelim;
ama, olmazsa da olur mantığına ben katılmıyorum; olması gerekiyor. Bizim,
orada, tam üye olarak karar mekanizmasına katılmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak
Türkiye olarak, Meriç Nehri bir nevi yeni demirperde olur; Meriç'in kuzeyi ve
batısı ve Meriç'in güneyi ve doğusu diye. Buna müsaade etmemeliyiz. Biz, bu
coğrafyanın parçasıyız, tarih boyunca da parçası olmuşuzdur. Bugünkü büyük
birleşmeler doğrultusunda... Çünkü, küçük ülkeler bugün artık hakikaten zorluk
çekiyor, daha büyük bölgelere doğru gidiyoruz; Çin olsun, Hindistan olsun,
Amerika olsun, Kuzey Amerika... Bizim de coğrafyamızda Avrupa Birliği var.
Dolayısıyla bizim buna gerçekten tam üye olarak katılmamız çok önemli bir
hedef, çok zor bir hedef, çok çok zor bir hedef; ama, bence elde edilebilir bir
sonuç. Yeter ki, buna inanarak, maçı kazanacağımıza gerçekten inanarak
çalışalım, birlikte çalışalım. Bazı ayrıntıda ayrı fikirde olabiliriz; ama,
bence, Türkiye'nin, temel hedefi görerek ve temel hedefin mutlaka eşit güçte,
eşit haklarla karar verici bir Avrupa ülkesi olması çok çok önemli. Bu ikinci
vurgulamak istediğim nokta.
Bu çalışmalara eminim
devam edeceksiniz. Ben de, uzaktan herhangi bir yararım olabilirse -tabiî yeni
konumumla uyumlu bir yararım olursa- tabiî ki her türlü desteği vermeye
hazırım.
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; inşallah bu Kurulda olmasa bile, Ankara'da,
İstanbul'da, New York'ta veya Avrupa ülkelerinde buluşuruz, kahve içeriz,
birlikte yemekler yeriz; her zaman beklerim. Önce, bakan olarak, ondan sonra da
milletvekili olarak, bana birlikte çalışma fırsatı verdiğiniz için,
gösterdiğiniz dostluk için gerçekten çok çok teşekkür ederim. Bundan sonra da lütfen
desteğinizi, dostluğunuzu esirgemeyin; bu dünya küçük bir dünya. Bir kamu
görevinden diğer bir kamu görevine gidiyorum. (Alkışlar) Çok teşekkürler.
Sizlere de, dostça,
yapıcı siyasal yarışmalar dilerim.
Çok teşekkürler.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı
konuşmaya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
(Alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Kemal Derviş'in gündemdışı yaptığı konuşma dolayısıyla,
Hükümetimizin ve müsaade ederseniz sizler adına da hissiyatımızı ifade etmek
üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Büyük bir memnuniyetle
karşıladığımız gibi, Sayın Kemal Derviş, Birleşmiş Milletler için ve bütün
dünya için çok önemli bir görevi, tarihî bir görevi, sorumluluk gerektiren bir
görevi üstlenmiş bulunmaktadır; evvela bu görevinde başarılar diliyoruz.
Bu görev, yalnız kendisi
için değil, görev aldığı alanlar için değil, hiç şüphesiz, bir Türk vatandaşı
olarak da gurur duyduğumuz bir görevdir; bu görevi layıkı veçhile yerine
getireceğinden eminiz, bundan dolayı da kendilerine başarılar diliyoruz.
Sayın Derviş, ülkemizin
çok zor, çok sıkıntılı bir döneminde görev almış; o günün şartları içerisinde,
Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu ekonomik sıkıntılardan, bunalımlardan
çıkarılabilmesi noktasında, elinden geldiği kadar azamî çabayı göstererek büyük
hizmetler vermiştir. Hiç şüphesiz, Türkiye'nin bu dönemiyle ilgili yazı
yazılırken, tarih yazılırken, kendi ismiyle ilgili olarak da önemli notların
düşeceğinden hiçbirimizin bir endişesi yoktur; bu hizmetlerinden dolayı da
ayrıca teşekkür ediyoruz.
Bugün, burada yaptığı
konuşmada, gerçekten, başta Avrupa Birliği ve uygulanması gereken politikalar
çerçevesinde, hepimiz için çok faydalı, çok önemli konulara temas etmiştir.
Artık, şunu hepimiz
biliyoruz ki, Türkiye'nin kaybedecek günü de yoktur, günü kurtaracak
politikalarla da bir yere varması mümkün değildir. Eğer bu yola devam edersek,
Türkiye, bunca acıyı, bunca tecrübeyi hiç yaşamamış demektir, bunlardan hiçbir
ders çıkarmamış demektir. Bundan böyle, hepimizin, ister iktidar ister
muhalefet, günü kurtarmak ya da "aferin" almak adına değil, geleceği
sağlam temellere oturtmak adına adımlar atmamız, doğru tercihleri yapmamız ve
istikrarlı politikaları sürdürmemiz lazım gelir. Bu istikrar, sadece siyasette
değil, aynı zamanda ekonomide de olması gerekir. Şunu, bir defa daha gördük ki,
ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin başka alanlardaki politikaları da o nispette güçlü
oluyor ya da olmuyor. Yaşanan tecrübelerden bu neticeyi çıkarabildiysek ve
böyle bir gelecek inşa edebildiysek bu tecrübeler üzerine, evet, o tecrübeler
bize bir şeyler kazandırmış demektir. İnanıyorum ki Türkiye, artık, böyle bir olgunluğa,
siyasî olgunluğa, ekonomik olgunluğa ve sorumluluk bilincine de varmıştır,
varmaktadır. Hiç şüphesiz, böyle bir olgunun meydana gelmesinde de, Sayın
Derviş'in önemli katkıları olmuştur.
Ben, bu vesileyle, tekrar
kendilerine başarılar diliyorum, yaptığı hizmetlerden dolayı kendilerine
teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlık Divanı olarak, Sayın Derviş'in Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma
Programı Başkanlığına seçilmesi nedeniyle Türk Milleti adına gurur duyduğumuzu
belirtiyor, kendisine başarılar diliyoruz. (Alkışlar)
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Önce, Kâtip Üyenin
oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Bazı girişimcilerce
holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf
sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte
SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır;
okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- (10/16,
262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının,
Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin
tezkeresi (3/824)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bazı girişimcilerce
holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf
sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte
SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, komisyon başkanı, başkanvekili,
sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 10.5.2005 Salı günü saat 17.15'te Halkla
İlişkiler Binası B Blok 2. Kat 4. Banko 7-8 Nolu Araştırma Komisyonu Toplantı
Salonunda 8 üyenin katılımıyla toplanmış, aşağıda isimleri ve seçim bölgesi
yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.
Nezir Büyükcengiz
Konya
Komisyon Geçici Başkanı
Başkan |
: Telat Karapınar |
(Ankara) |
7 oy |
Başkanvekili |
: Kerim Özkul |
(Konya) |
7 oy |
Sözcü |
: Mustafa Tuna |
(Ankara) |
7 oy |
Kâtip |
: Abdullah Erdem Cantimur |
(Kütahya) |
7 oy |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup,
oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu 11.5.2005
Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının 134 üncü sırasında yer alan 565'e 1 ek sıra
sayısının (Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil) bu kısmın 4 üncü sırasına
alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu önerisinin lehinde söz isteyen, Atilla Kart, Konya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından
Danışma Kuruluna sunulan ve gündeme alınması yolunda Genel Kurulun takdirine
sunulan grup gündem önerisi üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım; Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisine mensup 4 milletvekiliyle ilgili İGDAŞ dosyasını
dördüncü defa Genel Kurul gündemine getiriyoruz. Bu dosya neden bu kadar
önemli, neden ısrarla gündeme getiriyoruz; inanıyorum ki, dosya içeriği
hakkında bilgi sahibi oldukça ve yeni gelişmeleri öğrendikçe bu konudaki
değerlendirmelerimize daha çok hak vereceksiniz.
Değerli arkadaşlarım, bu
dosyada, daha evvel de ifade ettiğim gibi, dört milletvekili dışında, sanıklar
arasında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler, Başbakanlık
Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer de vardır. Dosya sanıklarının sayısı 159'a
ulaşmaktadır. Bu dosyadaki iddialar nedir; bu dosyada, 1994-2001 yılları
arasında, İGDAŞ'ın, organize suç ilişkileri içinde 170 trilyon zarara
uğratıldığı ve ayrıca 1999-2000 yıllarındaki kötü yönetimden dolayı 29 trilyon
zarara uğratıldığı iddiaları söz konusudur. Keza, deprem anında doğalgaz kesme
vanalarının alımında yolsuzluk yapıldığı, 35 dolar olan cihazın 135 dolara
alındığı yolunda da bilirkişi raporları vardır. Başka bir anlatımla, depremin
ticaretinin yapıldığına dair iddialar vardır. Bu iddialar, mülkiye
müfettişlerinin binlerce sayfayı bulan raporlarıyla dile getirildiği gibi,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulunun raporlarıyla da doğrulanmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
karma komisyona intikal eden bu dosyalarda, doğal olarak, 3 Kasım 2002'ye kadar
olan süreç var. Burada dikkati çeken en önemli husus, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı hakkındaki dosya neden ve nasıl tefrik edilmiştir; daha doğrusu tefrik
edilmemiştir; yani, bu dosyanın da yasama dokunulmazlığı sebebiyle karma
komisyonda bekletilmesi gerekirken Sayın Bakan yönünden dosya tefrik edilmemiş
ve yargılamasının devam etmesi yolunda işlem tesis edilmiştir. Sayın Hilmi
Güler'in milletvekili seçildiği bilinmesine ve açık olmasına rağmen, neden,
dosyası tefrik edilmemiş ve İstanbul'a 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.
Dosyası tefrik edilmediğine göre, yani, yargılaması sürdürüldüğüne göre
yargılama aşamasında ne gibi işlemler yapılmıştır? Ayrıca, Sayın Müsteşar ve
diğer sanıklarla ilgili yargılama safahatı ne olmuştur?
İşte, değerli
arkadaşlarım, hem bu sorulara cevap bulmak ve hem de yargılama dosyasına
hukukdışı müdahalelerde bulunulduğu, bilirkişi raporlarının tahrif edildiği
yolundaki iddiaları ve bilgileri araştırmak amacıyla, daha evvel de ifade
ettiğim gibi, 18 Mart tarihinde Eyüp Adliyesine gittim. Üzücü, düşündürücü ve
ibret verici bir süreçle karşılaştım değerli arkadaşlarım. Dosyayı incelemem
engellendi. Bu gelişmeden sonra, durumu, doğal olarak, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kuruluna intikal ettirdim. Adı geçen mahkeme başkanı hakkında 2802
sayılı Yasa gereğince gerekli disiplin uygulamasının yapılmasını talep ettim.
Bu süreci takip ediyorum. Bu konuyu değerli arkadaşlarım, ayrıca, soru önergesi
sınırları içinde Sayın Adalet Bakanına da ilettim. Sayın Adalet Bakanı, bu
önergeme cevap verme gereğini duymadılar değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade
ediyorum; vermiş olduğum bu soru önergesine Sayın Adalet Bakanı cevap verme
gereğini duymadılar ve bu durum, gelen kâğıtlar listesinde ilan edildi değerli
arkadaşlarım. Aynı gelen kâğıtlarda vekâleten görevlendirmelere ilişkin soru
önergesine de cevap verilmediğini yeri gelmişken ifade ediyorum.
Bu aşamada, üzerinde
durmak istediğim temel bir husus, soruşturma izni kurumu hükümet tarafından
nasıl kullanılıyor; bu süreç içinde nasıl kullanılıyor?
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, hükümet sözcüleri, her aşamada, milletvekili dokunulmazlığının
dışında diğer kamu görevlilerinin de
dokunulmazlıklarının bulunduğundan söz ederek bu iki konunun birlikte
değerlendirilmesi gereğinden söz etmektedirler. Bu sunuşun yanlış olduğunu ve
kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu ve dokunulmazlık konusunda zaman
kazanmaya yönelik olduğunu örnekleriyle hep anlattık.
Tekrar ifade ediyorum;
diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı diye bir kavram yoktur. Dokunulmazlık
kavramı, anayasal bir kavram olup, sadece milletvekilleri içindir. Diğer kamu
görevlilerinin dokunulmazlığı söz konusu değildir.
Anayasanın 129 uncu
maddesinde bu husus açık bir şekilde düzenlenmiştir. İlgili amir soruşturma
izni vermediği takdirde, konu, bölge idare mahkemesi ve Danıştay nezdinde
yargısal denetime her zaman açıktır. Bu mekanizmanın yeterince etkin ve seri
işlemediğini, hükümet, ifade ve iddia ediyorsa, her zaman yasal düzenleme
yapabilir. Buna olumlu baktığımızı defalarca ifade ettik.
Değerli arkadaşlarım,
hükümetin samimî ve tutarlı olmadığını bu noktada da görüyoruz. Hükümet,
aslında, soruşturma izni kavramını, kurumunu kaldırmak istemiyor. Soruşturma
izni kurumunu ayakta tutarak, işine gelen olaylarda bu izni vermeyi, işine
gelmeyen olaylarda, özellikle bakanlık bürokrasisine ve belediyelere yönelik
olan olaylarda ise bu izni vermemek tutumu içindedir. Hükümetin derdi
demokratikleşme değildir; bu gücü elinde tutarak, konjonktürel olarak kullanmak
istemektedir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum. 2 Şubat 2004 tarihinde,
Konya'da, biliyorsunuz, bir Zümrüt Apartmanı faciası yaşadık değerli
arkadaşlarım. Bu faciada 92 yurttaşımız öldü, 29 yurttaşımız ise yaralı olarak
kurtuldu. Burada gerek parti olarak yaptığımız incelemelerde, teknik elemanlar
vasıtasıyla yaptığımız incelemelerde ve gerekse İçişleri Bakanlığı mülkiye
müfettişlerinin teknik raporlarıyla açıklık kazındığı üzere, hileli işlem
yapılmak suretiyle, bu inşaata, bu yapıya ruhsat verilmesi söz konusudur.
Tekrar ifade ediyorum;
İçişleri Bakanlığı müfettişleri, bunları tespit etmişlerdir. Bunun anlamı
nedir, hukukî anlamı nedir; burada idarenin, yani Selçuklu Belediye
Başkanlığının, yani Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığının ağır hizmet kusuru
söz konusudur değerli arkadaşlarım. Bu kadar bariz olan ağır hizmet kusuruna
rağmen, İçişleri Bakanlığının soruşturma izni vermediğini gördük değerli
arkadaşlarım. Aradan bir yıl geçti, neyse ki, Konya 1. İdare Mahkemesi, son
derece ayrıntılı, gerekçeli ve tutarlı bir raporla, 10 sayfalık bir raporla,
belediyelerin, gerek Selçuklu Belediyesinin ve gerekse Büyükşehir Belediyesinin
ağır hizmet kusurunu yargı kararıyla tespit etti. Merak ediyorum, gelinen aşamada,
İçişleri Bakanı olarak, İçişleri Bakanlığı olarak artık soruşturma izni verecek
misiniz.
Devam ediyoruz değerli
arkadaşlarım. Bakın, Türkiye'de şu anda kim yargılanıyor; Deniz Kuvvetleri
Komutanı yargılanıyor değerli arkadaşlarım ve yargılamada da belirli bir
aşamaya gelindi. O olaydan ne çıktı ortaya; Deniz Kuvvetleri Komutanlığıyla
ilgili o olayda Maliye bürokratlarının da iştiraklerinin bulunduğuna dair
birtakım bulgular ve iddialar ortaya çıktı. Doğal olanı nedir; Maliye
Bakanının, Maliye Bakanlığının bu 4 bürokrat yönünden de soruşturma iznini vermesi
gerekmez mi değerli arkadaşlarım? Ama, basından öğreniyoruz ki, kamuoyundan
öğreniyoruz ki -ayrıca, bunu soru önergesine de konu yaptığımızı hemen ifade ediyorum-
o Maliye Bakanlığı bürokratlarına da soruşturma izni verilmediğini görüyoruz.
Bunun anlamı nedir
biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bunun anlamı, yargılamaya müdahaledir.
Bunun anlamı, gerçeğin ortaya çıkmasını biz istemiyoruz, o gerçeğin ortaya
çıkması halinde bizim bürokratlarımızın da sorumluluğu söz konusu olabilir;
onun için, soruşturma izni prosedürünü ben engelliyorum. Başka bir anlamı
olabilir mi değerli arkadaşlarım?!
Devam ediyoruz. Bakın,
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Sayın Melih Gökçek'le ilgili bir iddia.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart, 1
dakikalık süre veriyorum; toparlar mısınız.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bakın, orada da değerli arkadaşlarım, daha evvel de ifade ettim, 2 000 tona
ilişkin, belgelerle sabit olmasına rağmen; yani, 418 milyarlık yolsuzluk
iddiasına İçişleri Bakanı, iki defa soru önergesiyle hatırlatmamıza rağmen,
izin vermedi. Benim ısrarlı takibim üzerine "Sayın Kart, bu konunun
üzerinde niye bu kadar çok duruyorsun" dedi; yüzde yüz haklı olduğumuz
için duruyorum dedim. Sayın Bakan dedi ki: "O dosyayı ben, tekrar,
getirtip inceleteceğim." Ben Sayın Bakana buradan sesleniyorum: Sayın
Bakan, o dosyayı incelemenize gerek kalmadı; Danıştay 1. Dairesi orada iddianın
ciddî olması, belgelere dayanmış olması sebebiyle soruşturma izni verilmesi
gerektiği yolunda karar verdi. Sizden istediğimiz şudur: Yargılamanın önünü
yeter ki kesmeyin.
Değerli arkadaşlarım -bir
cümleyle bitiriyorum Sayın Başkanım-
bakın, bunun örneklerini onlarca verebiliriz. Böyle bir anlayış içinde olan bir
siyasî kadro, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bir siyasî kadro
yolsuzluklarla mücadele edemez değerli arkadaşlarım; bu irade ortada olmadığı
için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu düşüncelerle, konuyu bir defa daha Genel Kurulun gündemine getirmeyi yararlı
gördüğümüzü ifade ediyor; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Önerinin lehinde söz
isteyen, Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bu dokunulmazlık konusu defalarca gündemimize geldi, bunu konuştuk; ancak,
Adalet ve Kalkınma Partisinin dokunulmazlık konusunda gerekli hassasiyeti
göstermediğini ve bir türlü işin
önemine akıllarının yatmadığını -bu kelimeyi bilerek kullanıyorum- gördüğüm
için, burada birkaç şeyi söylemek istiyorum.
Birincisi şu: Hiçbir
Meclisin Anayasanın aleyhine tutum alma gibi bir hakkı yoktur. Anayasanın 36
ncı maddesi şudur: Herkes yargı mercileri önünde hak arama hürriyetine ve adil
yargılanma hakkına sahiptir. Bu, anayasal bir hak. Peki, bir milletvekili
geliyor, diyor ki: "Benim dokunulmazlık dosyam var; dokunulmazlığımı
kaldırın ve ben Anayasa madde 36'daki yargılanma hakkımı kullanmak
istiyorum." Peki, Yüce Heyet ne diyor: "Hayır, ben seni
yargılatmıyorum." Buna hakkınız var mı arkadaşlar, hakkımız var mı?! Yani,
bir milletvekili, buraya geliyor, diyor ki: "Benim iradem, benim
yargılanmam yönünde. Lütfen, benim irademe saygı duyun." Bu Meclis ona
saygı duymuyor "hayır, ben seni yargılatmıyorum" diyor, "dokunulmazlığını
da kaldırmıyorum, erteliyorum" diyor. O zaman, şunu düşünmemiz lazım: Bu
milletvekilinin iradesine değer vermiyorsak, aynı milletvekili ülkeyi savaşa
sokarken oy kullanıyor, o oyuna değer veriyoruz; aynı milletvekili Anayasayı
değiştiriyor, ona da şapka çıkarıyoruz, sen milletin vekilisin, haklısın, oyun
saygındır diyoruz; ama, aynı milletvekili "kardeşim, benim
dokunulmazlığımı kaldır" deyince "hayır, biz buna saygı duymuyoruz.
Biz senin dokunulmazlığını da kaldırmıyoruz, biz seni de yargılatmıyoruz"
diyoruz. Bakın, olay bu kadar net, bu kadar vahimdir.
O bakımdan, değerli
milletvekilleri, yine, Anayasanın 38/4'ünü okumamız lazım. Bir yanlış yapıyor
bu Meclis. Bakın, 38/4 ne diyor: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse
suçlu sayılamaz." Peki, Türkiye'de herkesin bildiği bir söz var: "Bir
olayın şüyuu vukuundan beterdir." Şimdi, bu Parlamentoda fezlekesi olan
bir milletvekilini, siz halka suçsuz diye anlatabilir misiniz?! Hadi gidelim
bir köy kahvesine, burada, şu şu şu suçtan dolayı, şu ihaleden, şundan bundan
dolayı fezlekesi olan bir milletvekili için "o suçsuzdur" diyelim,
bakalım inandıra bilecek misiniz?! Vatandaş der ki: "Kardeşim savcı
fezlekeyi hazırlamış, dokunulmazlık dosyası orada. Kaldırmadığınıza göre, bu
suçludur." Vatandaş olaya böyle yalın bakar, sade bakar; bilmez ki
yargılanıp yargılanmadığını. O zaman, bizim, burada dosyası bulunan arkadaşlara
böyle bir kötülük yapmaya hakkımız var mı?!
Bakın, dün bir
arkadaşımız geldi... Bu bir milletvekili. Eğer, milletvekili bu kadar
çaresizse, vatandaş ne yapar, ben merak ediyorum. Dün bir milletvekilimiz,
Sayın Hakkı Ülkü geldi Anayasa Komisyonuna başvurdum, dokunulmazlığımı kaldırın,
yargılanayım, aklanayım dedim, dinlemediler; her makama gittim, dinlemediler;
bu başvurma nasıl bir şeyse, huzurunuzda şu kürsüye başvurayım dedi, koca
milletvekili, bu kürsüye baş vurdu, alnı kızardı, alnı şişti. Yani, bu hoş bir
şey mi; bu arkadaş bunu şov için mi yapıyor zannediyorsunuz; bu arkadaş bunu
televizyona çıkmak için mi yapıyor; hayır, arkadaş sizden hakkını istiyor,
benim yargılanma hakkımı verin, ben bağımsız yargıya gideyim diyor. Hayır...
Çoğunluk Adalet ve Kalkınma Partisinde. Çünkü, bizim CHP Grubunda sorun yok;
biz, hepsini kaldıralım, buyurun, bütün CHP'lilerin dokunulmazlığını kaldıralım
diyoruz; ama, sorun bu tarafta. Bu taraf diyor ki, hayır, biz kaldırmayız. Peki
arkadaşlar, neden kaldırmıyorsunuz; neden?! Birisi çıkıp, bu kürsüde veya şu
kuliste -ben, bir hukukçuyum, kırk yılın hukukçusuyum- bana desin ki, şu
nedenle kaldırmıyoruz; beni de ikna etsin, ben de grubumu ikna edeyim. Bunu
kaldırmamanın, ne gerekçesi var ne hakkı var ne adaleti var.
O bakımdan, bakın, biz,
hepsini kaldırın demiyoruz; en azından, şimdilik, geçici bir çözüm olarak,
dokunulmazlığını kaldırmak isteyen milletvekilleri başvurduğu zaman, onun
dokunulmazlığını kaldırmak adalet değil mi ve kaldırmamak günah değil mi, vebal
değil mi; niçin kaldırmıyoruz?! Vatandaş gibi, milletvekili geliyor, diyor ki,
yahu, beni gönderin, ben seçmenimin karşısına gidip, ben yargılandım ve
aklandım diyeyim. Bunu bile ona tanımıyoruz. Bence, çok yanlış yapıyoruz
değerli arkadaşlar.
Ayrıca, Adalet ve
Kalkınma Partisinin programında, dokunulmazlığın ele alınacağı yazılmış -yazılar
orada- halka bu söz verilmiş. Diyorsanız ki, halkımızın hafızası zayıftır,
unutur; bu halk unutmaz. Unutsaydı, geçen dönem burada olan parlamenterlerin
hepsi burada olurdu. Halk unutsaydı, hep aynı kişiler mebus olurdu. Yok böyle
bir şey; halk, hiçbir şeyi unutmuyor, verdiğiniz hiçbir vaadi unutmuyor ki, bu
Parlamento her dönem değişiyor böyle.
Değerli arkadaşlar, o
bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisi de Cumhuriyet Halk Partisi de söz verdik,
seçim meydanlarında dokunulmazlığı ele alacağız dedik. Bakın, Adalet ve
Kalkınma Partisi demagoji yapıyor, kelime oyunu yapıyor; herkesin
dokunulmazlığı var, memurun var... Bunlar hikâye, arkadaşlar. Dokunulmazlık,
sadece milletvekilinde var; bir. Dokunulmazlığın milletvekilinde olduğu kısım
da yanlış anlaşılıyor, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi de yanlış anlaşılıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi, dokunulmazlığı kaldıralım demiyor; bakın, gelin
görüşelim, bu konuyu ele alalım diyor. Yahu, siz, daha konuyu görüşmeye
oturmadan, bizim önerilerimizi incelemeden, bizim ne dediğimizi bir komisyonda
görüşmeden, ne biliyorsunuz bu dokunulmazlığın tümünü kaldırmak istediğimizi?
Çoğunluk sizde değil mi, neden korkuyorsunuz?! Kuracağımız komisyonda da veya
Anayasa Komisyonunda da çoğunluk sizde değil mi; önerimizi beğenmezseniz,
oyunuz çok, reddedersiniz; ama, bir kere olsun, gelin, şunu görüşelim, ele
alalım. Sizin itirazlarınızı biz ele alalım, bizim itirazlarımızı siz
inceleyin, bir orta yolda buluşalım; ama, bu dokunulmazlığı görüşmeye
başlayalım. Bakın, bu Parlamento, dokunulmazlığı görüşmeye bile yanaşmayan
parlamento olarak damgalanırsa, bu hiç iyi olmaz, yaptığımız bütün güzel şeyler
unutulur.
Değerli arkadaşlar, o
bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisini, ben, uyarma gereği duyuyorum; çünkü,
ben, bu kürsüye 5-6 kere çıktım, 5-6'sında da, bu gelen yasanın Anayasaya
aykırı olduğunu söyledim o günkü şartlarda ve o yasa, yine, Adalet ve Kalkınma
Partisinin çoğunluğuyla çıktı, onbeş gün sonra ya Cumhurbaşkanından döndü ya da
Anayasa Mahkemesinden döndü, hiç firemiz yok. Biz, nerede Anayasaya aykırı
dediysek, Anayasa Mahkemesi onu geri gönderdi. Şimdi de diyoruz ki, bakın, bu
dokunulmazlık, Adalet ve Kalkınma Partisinin yumuşak karnıdır. Bakın
söylüyorum, bu dokunulmazlığı ele almazsanız, bu dokunulmazlığı bu dönem şu
veya bu şekilde çıkarırız -sizin dediğiniz şekilde çıkar, bizim dediğimiz olur,
orta yol olur, önemli değil- ama, bunu, bir şekilde bir yola getirmeniz lazım.
En azından, bakın, milletvekilinin iradesine saygı duyarak, benim
dokunulmazlığımı kaldırın diyenin dokunulmazlığını derhal kaldırmamız lazım.
Dünyada böyle bir şey yok. Yani, milletvekilinin iradesini yok saymak gibi bir
lüksümüz, bir hakkımız yok.
O bakımdan, ben, Adalet
ve Kalkınma Partisine şunu hatırlatmak istiyorum: Bakınız, iktidarların sayı
çokluğu iktidarları şaşırtır. Ben bunu beş kere yaşadım, siz de göreceksiniz;
sayı çokluğu insanları şaşırtır. Ben şunu yaparım, ben bunu yaparım zanneder.
Bir zamanlar, yine, bu
Mecliste, Refah Partisi İktidarında, ben bu kürsüye çıktım, Başbakanlık
konutunda bir yemek olmuştu, hatırlarsınız, iktidar partisi yine çoktu, şunu
söyledim: Sayınız çok; ama, bu kadar yanlış yaparsanız, bu terazi bu sıkleti
çekmez. Oradan birileri bağırdı, nolur molur... "Bakın, ne olur: Bugün
Anıtkabir'e yürüyen 1 000 000, yarın bu Meclise yürür, altında kalırsınız"
dedim. Onbeş gün sonra hükümet istifa etti. Çoğunluğu vardı; ama, istifa etti.
Ben bunu yaşadım.
Adalet ve Kalkınma
Partisine diyorum ki: Bakın, bu dokunulmazlık konusunu ele alıp görüşmezseniz
-kaldırın demiyorum, ama ele alıp görüşmezseniz- bir şekilde bunu bir nizama
bağlamazsanız... Adalet ve Kalkınma Partisinin dünkü istifayla 16 ncı istifası
-16 işarettir- benim sizi uyarmam da 17 nci olsun; inşallah uyanırsınız.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aksöz.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, daha önce de
belirttiğim gibi, her çarşamba günleri, ilk gündemimizi, dokunulmazlık üzerine
artık teamül haline getirmiş durumdayız. Tabiî, bizim, bundan bir
rahatsızlığımız yok. Rahatsızlığımızın tek sebebi, sadece, millet adına yapılması
gereken, milletin problemlerine çözüm üretilmesi gereken hususların biraz daha
gecikiyor olması. Bundan başka bir üzüntümüz yok.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce, Sayın Atilla Kart çıktı, 4 milletvekiliyle ilgili olarak -ama, hiçbirinin
ismini vermedi, kim olduklarını da ben şu anda tam öğrenemedim, öğrenmeye
çalıştım, isimlerini dahi vermedi- hangi suçları işlediklerini dahi hiç
açıklamadan, Konya Selçuklu Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Maliye
Bakanlığı bürokratları gibi, gündemin tamamen dışında, başka bir konuyla
sözlerini bitirip indi. Daha önceki konuşmalarında da, her çıkışlarında da,
buraya taşıdıkları dosyalarla ilgili hiçbir bilgi vermeksizin, sadece burada
konuyu tartışmaya açabilmek ve konunun tamamen dışında polemik yapabilmek için
ele alınmış bir gündem olarak değerlendiriyorum ve her zaman söylüyoruz; biz,
siyaset üslubumuzu polemik üzerine kurmadık, kurmayacağız; çünkü, AK Partinin
kuruluşuyla birlikte, Türkiye'de, siyasetin üslubu, şekli değişti. Biz, bu
değişikliği, her şeye rağmen, sonuna kadar muhafaza edeceğiz; çünkü, biz, bu
konuda, millete, kavgadan uzak, gerginlikten uzak, polemikten uzak bir siyaset
yapacağımız sözünü verdik ve sözümüzün de sonuna kadar arkasında duracağız.
Şimdi, bu yasama
dokunulmazlığı, Anayasanın 83 üncü maddesinde düzenleniyor. Biraz önce, Sayın
Aksöz, bir başka Anayasa maddesinden bahsederek, anayasal suç işlendiğinden
bahsetti; ama, dokunulmazlığın da bir anayasal hak olduğunu, maalesef, atladı;
ki, değerli bir hukukçudur. Bunu, o an için, ben, atladığını düşünüyorum,
altında bir kasıt aramak istemiyorum.
Yasama dokunulmazlığıyla
getirilmek istenen şey nedir? Bunu hepimiz biliyoruz. Yasama dokunulmazlığı,
milletvekilinin milletvekilliği yaptığı süre içerisinde, yasama, denetleme ve
vekillik görevini layıkıyla yerine getirebilmek, her türlü baskıdan uzak, bu
görevini hakkıyla yerine getirebilmek için tanınmış, sürekli değil, geçici bir
haktır. Öncelikle, yasama dokunulmazlığıyla ilgili bu hususun altını çizmek
istiyorum.
Bir de, yasama
dokunulmazlığı nereden gerekti; bunun tarihçesine şöyle bir baktığımızda, çok
eskilere gidiyoruz. Aslında, yasama dokunulmazlığının ilk ana kaynağına
vardığımız zaman, önemini de bir noktada kavrıyoruz.
Yasama dokunulmazlığıyla
ilgili olarak, ilk defa, 1397 yılında, İngiltere'de, İngiliz Parlamentosunda
Thomas Haxey isimli bir parlamenterin, o günün kralı Kral II. Richard'ın
yaptığı malî işlere yönelik denetim çabaları kral tarafından baskı altına
alınmış ve kendisi, yargıya gönderilmek suretiyle ölüme mahkûm ettirilmiştir.
Buranın altını tekrar çiziyorum; kral tarafından yargıya gönderilmek suretiyle
ölüme mahkûm edilmiştir. İşte, o anda, İngiliz parlamenterleri, iktidarın bu
baskıcı gücüne karşı ve iktidarın bu baskıcı gücü karşısında yargının
zafiyetine karşı millet iradesini temsil eden parlamenterleri korumaya yönelik
bir yasa çıkarma gereği duymuştur.
İşte, yasama
dokunulmazlığının, parlamenter dokunulmazlığının ilk kaynağında, iktidara karşı
muhalefeti koruma içgüdüsü vardır. 1397'de ne ise, bugün 2005'te de aynı
şekilde, yasama dokunulmazlığının ana sebebi, iktidarın, muhalefet üzerindeki
olası baskılarına karşı millet iradesini -muhalefet de çünkü millet iradesini
temsil ediyor- korumaya yönelik bir içgüdüdür.
Daha sonra, 1689-1790
Fransız Devrimleri, bunlarla birlikte gelen dokunulmazlık; 1876, bizim ilk Anayasamızda
dokunulmazlık ve devamında, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında yasama
dokunulmazlığının aynı şekilde korunduğunu görüyoruz.
Tabiî, burada bir şeyin
altını çizmekte fayda görüyorum. Özellikle, biz burada her çarşamba günü
dokunulmazlık konusunu tartıştıkça, bizleri seyreden milletin zihninde şöyle
bir şey oluşuyor: Sanki, milletvekilleri, sürekli cürüm işleyen, suç işleyen
suçlular; bunlar, bir şekilde, dokunulmazlık zırhıyla korunuyorlar! Millete bu
anlamda bir izlenim vermek bile, bu Yüce Meclis açısından bir utançtır diye
düşünüyorum ve hepimiz biliyoruz, altını çiziyorum, bunun, hem milletimiz
tarafından hem de milletvekillerimiz tarafından bilinmesinde fayda var:
Arkadaşlar,
dokunulmazlık, milletvekillerine sürekli tanınan bir hak değildir.
Dokunulmazlık, hakkında bir suç isnadı bulunan, suç işlediği iddia edilen bir
milletvekilini suçsuz kılmaya yönelik bir hak değildir; sadece, milletvekilliği
görevini hakkıyla yerine getirebilmek, millî iradenin, millet iradesinin tam
olarak tecellisine imkân sağlamak amacıyla, geçici ve süreli olarak verilmiş
bir haktır. Yani, milletvekilliği dokunulmazlığıyla birlikte, yasama dokunulmazlığıyla
birlikte hiçbir dosya, hiçbir soruşturma ortadan kalkmaz, milletvekilliği
süresinin sonunda, aynı şekilde, soruşturmalar, davalar devam eder. Bir kimse
isterse yirmi yıl milletvekilliği yapsın, isterse yirmişbeş yıl milletvekilliği
yapsın, milletvekilliğinin bittiği gün yasama dokunulmazlığının kalkmasıyla
birlikte yargının önüne gider, varsa bir hesabı, verir. Bu noktada, özellikle
bu hususun bilinmesinde fayda görüyorum.
Geçen konuşmamda buradan
bir arkadaşımız laf attı; dedi ki: "Zamanaşımı işliyor."
Ben, o gün de demiştim -o
arkadaşımız buradaysa- tekrar hatırlatmak istiyorum, Anayasanın 83 üncü
maddesinin son fıkrasını, lütfen, tekrar bir okusun- yasama dokunulmazlığıyla
birlikte zamanaşımı durur ve zamanaşımı işlemez; biraz önce söylediğim gibi,
isterse otuz yıl sürsün, isterse kırk yıl sürsün.
Değerli arkadaşlar,
yasama dokunulmazlığını AK Parti görüşmekten hiçbir zaman kaçmadı. Bunu,
defalarca, defalarca burada söyledik; ama, yasama dokunulmazlığını topyekûn
diğer dokunulmazlıklarla birlikte, bir uzlaşma komisyonuyla ele alalım diyen ve
bunu sürekli tekrar eden biziz.
ATİLLA KART (Konya) - Bu
söylediklerinize inanıyor musunuz, bu konuştuklarınıza inanıyor musunuz Sayın
Aslan?!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Şimdi, Sayın Aksöz dedi ki: "Diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı
yoktur."
Arkadaşlar, Sayın Aksöz
de hukukçudur, 1976 yılında, Yargıtay, içtihadı birleştirme kararı aldı.
Yargıtay, Yargıtay Başkan ve üyelerine, haklarında kesinleşmiş bir ceza hükmü
olmadığı sürece, tazminat davası dahi açılamayacağına karar verdi. Asıl
dokunulmazlığı, yasamadan ziyade başka noktalarda aramak lazım. Biz, bugün, bu
kürsüde dahi konuştuğumuz her şeyden, tazminat noktasında, hukuk noktasında
sorumluyuz; ama, bugün, yargıda, dokunulmazlığın ötesinde, bir sorumsuzluk
vardır.
MEHMET KARTAL (Van) - Yüz
kızartıcı suç varsa, beklenilmez.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben yargılanmak istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen, sayın
milletvekilleri...
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
...ki, bunu, yargının tüm kurum ve kuruluşlarında değişik şekillerde
algılayabilirsiniz.
Bugün, YÖK'teki bir
öğretim üyesini, bir araştırması görevlisini bile yargılayabilmek için, YÖK'ün
izni gerekiyor; bir kamu görevlisini yargılayabilmek için idare kurulunun izni
gerekiyor. İdare kurulu "yargılayamazsınız" dediği zaman, YÖK "yargılayamazsınız"
dediği zaman, hiç kimseyi yargının önüne çıkaramıyorsunuz; ama, Türkiye'de
yaklaşık 5 000 000'a ulaşan dokunulmazlık sahibi insanların arasında, 72 000
000 insanın seçtiği 550 kişinin dokunulmazlığını konuşuyoruz.
ATİLLA KART (Konya) - Sen
konuştuklarına inanıyor musun?!..
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bu, demokratikleşme süreci büyük bir hızla devam eden ülkemizde, özellikle,
bürokratik oligarşinin, bürokrasinin birtakım medya gruplarıyla birlikte,
gelişmeye ve büyümeye çalışan demokrasiyi engelleme çabalarından başka hiçbir
şey değildir. Gelin, milletin iradesini temsil eden Meclis olarak bürokrasiye
teslim olmayalım, basına teslim olmayalım.
Daha önce de söyledim;
dokunulmazlık, kişilerin şahsına verilmiş değil, Meclisin manevî şahsiyetine
verilmiş bir haktır.
Dosyalara geleceğim.
Tabiî, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman diyor ki "son dakikada bir şey
getiriyorsunuz, bizim incelemeye bile hakkımız olmuyor." Aynısını siz de
yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Yani, saat 13.30-14.00'e doğru, biz, hangi dosyaların geldiğini öğrenebiliyoruz
ve bu dosyaları inceleyebilme imkânına sahip olmuyoruz; ama, sadece... Dört
milletvekili; ama, ben bir tanesini hemen örnek verip... Sözüm de bitti.
İşte, Nevzat Pakdil'in
İGDAŞ dosyasından sanık olarak fezlekesi gelmiş. Ne yapmış Nevzat Pakdil;
efendim, 2000 ile 2001 yılları arasında, bir yıl İGDAŞ'ta yönetim kurulu
üyeliği yapmış. Yönetim kurulu üyesi olduğu süre içerisinde, belediyenin bir
başka iştiraki olan İSTAÇ'a, İGDAŞ borç para vermiş. İddia bu arkadaş, başka
bir şey yok. Borç para vermiş, sonra da bu parayı tahsil etmiş.
ATİLLA KART (Konya) -
İddia araştırılsın.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Efendim, diyor ki...
ATİLLA KART (Konya) - Siz
yargıç mısınız, siz mahkeme misiniz?!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bir saniye...
Mülkiye müfettişi
"sen bir özel şirket olarak -senin anasözleşmende borç verme yok- niye
borç verdin arkadaş" diye soruşturma talep ediyor.
ATİLLA KART (Konya) - Siz
kimsiniz!..
BAŞKAN - Sayın Kart...
Sayın Kart, lütfen...
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bu dosyaların içeriği işte bu kadar, hepsi bu kadar. Tek ve can alıcı bir örnek
verdim.
Ben, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslan.
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Sayın Başkan...
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir saniye...
Sayın Aksöz, buyurun.
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Sayın Başkan, Sayın Aslan benim söylediğimi tersine yorumladığı için, 69'a göre
doğrusunu açıklamak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Aksöz. (CHP sıralarından alkışlar)
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sataşma yok ki, Sayın Başkan!..
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Adana
Milletvekili Uğur Aksöz'ün, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Hayır, sataşma değil arkadaşlar. Sayın Aslan dedi ki: "Sayın Aksöz değerli
bir hukukçudur -teşekkür ederim- ancak, dokunulmazlık Anayasada var, bunu
atladı." Ben atlamadım; dokunulmazlığın Anayasada yazılı olduğunu sokaktaki
çocuklar da biliyor.
Benim söylemek istediğim
şu: Milletvekili, dosyası gelen milletvekili, komisyona başvurur da "benim
dokunulmazlığımı kaldırın, yargılanmak hakkımı kullanmak istiyorum" derse,
bunun aksine karar yanlış olur, bu Anayasaya aykırı davranış olur dedim. Bunu,
herhalde, arkadaşım kaçırdı; doğrusu budur.
İkincisi, Sayın Aslan
yine dedi ki: "Bürokraside de, yargıçlarda da dokunulmazlık var."
Hayır; dokunulmazlık -bir hukuk komisyonuna bunu inceletmelerini öneririm-
Türkiye'de sadece milletvekilinde vardır. Bürokraside, yargıçlarda olan,
soruşturma iznine bağlı olaylardır. Yani, oralarda, bir izin prosedürü vardır.
(AK Parti sıralarından gürültüler)
Bakın, ama, bakın, ikisi
çok farklı, hukukta. Soruşturma izni verilirse, hâkim de, bürokrat da
yargılanıyor; ama, sizin böyle bir prosedürünüz yok. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Dokunulmazlık direkt var ve asla yargılanamıyorsunuz.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aksöz.
Önerinin aleyhinde söz
isteyen Hüsrev Kutlu...
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Hayır, Sayın
Kart... Ne için söz istiyorsunuz?
ATİLLA KART (Konya) -
Benim de bir talebim var.
BAŞKAN - Sayın Kart,
Sayın Kutlu'dan sonra ne için söz istediğinizi soracağım.
ATİLLA KART (Konya) -
Tamam, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kart, oturun.
Buyurun Sayın Kutlu. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
IV.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.- Gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Her ne kadar kürsü
sorumsuzluğu da olsa, dokunulmazlığımız da olsa, sorumluluğumuzun bilinci
içerisinde, kimseye dokunmamaya ve bize dokundurtmamaya da gayret edeceğim.
Arkadaşlar, 22 nci Dönem
Parlamentosu en yoğun çalışan ve çok sayıda kanun çıkaran, gece geç saatlere
kadar, bazen sabahlara kadar çalışan bir parlamentodur. Fakat, bunu verimli bir
şekilde kullanabiliyor muyuz? Bence kullanamıyoruz. Her ne kadar Cumhuriyet
Halk Partili arkadaşlar, engelleme yapmadıklarını, zaman zaman da yardımcı
olduklarını iddia ediyorlar ki, zaman zaman yardımcı olduklarına katılıyorum;
ama, arkadaşlar, biz, bu, aynı dosyayı 9.3.2005 Çarşamba günkü 68 inci
Birleşimde ele almışız ve önergeyi reddetmişiz. Bu kadar çok zamanımız yok.
Aynı dosya, bugün bir başka isim altında tekrar geliyor. Ben, bu dosya geldiği
zaman şunu düşündüm: Herhalde Sayın Nevzat Pakdil hakkında çok ciddî bulgular
var. Onun için değerli arkadaşlarımız, bunu gündeme getirdiler; ama, önerinin
lehinde konuşan arkadaşlarımı dinlediğim zaman tereddüte düştüm; yahu, bu dosya
Sayın Nevzat Pakdil hakkında mı, yoksa başka biri hakkında mı diye kürsüye
gidip Başkanlık Divanına sordum. Çünkü, ne Sayın Kart'ın ne Sayın Aksöz'ün
konuşmalarında Nevzat Pakdil'in adı geçti.
Arkadaşlar, maksadımız
üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?.. Dokunulmazlıkları araştıracaksak, bu daha
önceden de yapıldı, gerekirse tekrar yapılır; ama, buraya Sayın Pakdil'in
dosyasını konuşmak üzere önerge vermişsek, o dosya üzerinde konuşmamız lazım.
Neyse ki, Sayın Zeyid Aslan'ın konuşmasında Sayın Pakdil'in ismi geçti,
arkadaşlar da kimin hakkında konuşulduğunu belki öğrenmiş oldular.
Şimdi, Sayın Aksöz
konuşmasında -değerli bir hukukçu olduğunu ben de vurgulayayım- bazı önemli
açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar sırasında, özellikle Anayasanın 38/4
maddesine atıfta bulundu. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar bir kimse suçlu
sayılamaz. Doğru; ama, bugün buradaki konuşmalara ve diğer dosyadaki
konuşmalara baktığımız zaman, sanki suçluluğu sabit olmuş, kamuoyuna, bu
suçluları AK Parti niye muhafaza ediyor mesajı veriliyor.
Arkadaşlar, Anayasanın bu
maddesini madem biliyoruz; bu maddeye göre suçluluğu sabit olmayan çok değerli
milletvekili arkadaşlarımızı, buradan, şu kadar trilyonluk yolsuzluk var falan
diye suçlamanın ne manası var? Sayın Nevzat Pakdil'i hepimiz tanıyoruz ve bu
kürsüde de zaman zaman hep beraber görüyoruz, bize Başkanlık yapıyor. Yani,
başka kimseler dururken bu arkadaşımız hakkında, dokunulmazlığı kaldırılsın
veya bu dosya öne alınsın diye önerge getirmeyi ben şahsen şık bulmuyorum.
Yine, Sayın Aksöz,
konuşmasında dedi ki: "Hiç olmazsa, dokunulmazlığımı kaldırın diyenlerin
dokunulmazlıklarını kaldırın." Peki, bu dosyayla ne alakası var?! Bu
dosyada Sayın Pakdil'in, benim dokunulmazlığımı kaldırın, bir an önce gideyim
diye bir talebi yok.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Ama, olanlar var; onlar için konuşun.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Olanlarda konuşun arkadaşlar... Olanlarda konuşun...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Konuşuyoruz, duymuyorsunuz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Şimdi, Nevzat Pakdil'in... Sayın demeyi hep unutuyorum arkadaşlar,
her ismin başında sayın var, onu ben hatırlatayım. (Gülüşmeler) Sayın Nevzat
Pakdil'in dosyasında böyle bir talebi yok; ama, Sayın Uğur Aksöz'ü dinlediğim
zaman, sanki, Sayın Pakdil illa kaldırın diye uğraşıyor da biz kaldırmıyoruz
gibi bir izlenim elde ediliyor.
UĞUR AKSÖZ (Adana) -
Olması lazım; o da dokunulmazlık.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Olması lazım ayrı, olan ayrı, arkadaşlar.
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın arkadaşlarım, bir de Sayın Hakkı Ülkü'den bahsedildi; kürsüye
başvurmuş. Arkadaşlar, kelimelerin manasını hepimiz biliyoruz. Başvurmanın kafa
atmak olmadığını her sayın milletvekili bilir. Bunu gündeme getirmek için,
kürsüye... Yani, Sayın Başbakana başvurdum derken, gidip de kafa vurmuyoruz;
sayın bakanlara veyahut da Danıştaya başvururken, kafa atmıyoruz. Burada da
"kürsüye başvurdu" diye bunu tekrar gündeme getirmenin... Bilmiyorum,
ben bunu takdirlerinize arz ediyorum.
Arkadaşlar, biz,
dokunulmazlığı araştırma komisyonu kurduk, hasbelkader bunun başkanlığını ben
yaptım, değerli hukukçu Sayın Atilla Kart'la beraber çalıştık. Orada en fazla
üzerinde durulan konu "hiç olmazsa seçilmeye engel suçlarda
dokunulmazlıkları kaldıralım" dediler, Anayasanın 76 ncı maddesine giren
suçlarda kaldırılsın diye... Ben, Sayın Pakdil'in dosyasını inceledim; başlık
"nitelikli zimmet" ama, altında Türk Ceza Kanunu 366/2 fezlekenin
düzenlenen maddesi. 366/2'nin nitelikli zimmetle bir alakası yok; sadece
"ticaret ve sanayie ve müzayedeye hile ve fesat karıştırmak
cürümleri" anabaşlığı altında düzenlenen bir madde ve cezası da bir yıldan
başlayan bir hapis cezası, Anayasanın 76 ncı maddesi kapsamında kalan suçlardan
değil.
Arkadaşlar, her dosyanın
dokunulmazlığını kaldıralım dersek, bu, meselenin ciddiyetiyle bağdaşmaz; ki,
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da "dokunulmazlığı topyekûn
kaldıralım" talebinde değiller benim bildiğim kadarıyla.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsü dokunulmazlığı.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Madem "kürsü dokunulmazlığı" dediniz, kürsü
dokunulmazlığına gelelim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Kutlu, sen git nezle ol istersen; arslan fıkrasındaki gibi nezle ol.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen!
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Sayın Koç, ben bu konuda aşılıyım, daha önce bir hastalık geçirdim,
onu atlattım; onun için, kürsü dokunulmazlığı konusunda alışkanlığım var, bir
şey yapmaz.
Arkadaşlar, Anayasamızın
83/1 maddesi, kürsü masuniyetini düzenliyor, yasama sorumsuzluğunu düzenliyor.
Biz burada, şu arkadaşımızın bu arkadaşımızın dokunulmazlığını kaldırıp yargıya
sevk edelim diye tartışacağımıza, bu kürsü dokunulmazlığını nasıl tam olarak
sağlarız, bunu konuşmamız lazım.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Kaydıhayat şartıyla diyelim...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Devamla) - Arkadaşlar, kürsü sorumsuzluğu çok önemlidir. Bizim, iktidarıyla,
muhalefetiyle, bütün milletvekilleriyle bunu durup düşünmemiz lazım.
Bizim raporumuzda da
belirttik, üniversiteden gelen raporlarda da var. Anayasa Mahkemesi
kararlarıyla, Anayasanın 83/1'de yer alan yasama sorumsuzluğu darbe almıştır.
Nedir bu; milletvekili konuştuğu sözlerden dolayı, kürsüde söylediği sözlerden
dolayı ceza alamaz; ama, burada sarf ettiği sözlerden dolayı parti
kapatılabilir, tüzelkişilik yararlanamaz, artı, bu milletvekilinin milletvekilliğini
düşürürüm...
Bizim, burada,
iktidarıyla, muhalefetiyle, bugün... O gün falan parti olmuş; ki, o parti beni
çok alakadar da etmiyor; çünkü, ben, o partinin mensubu da değildim; ama, bir
hukukçu olarak, bunu Anayasaya aykırı bulduğumuzu raporumuza da yazdık. Biz,
burada, milletvekillerini ve yasamayı nasıl daha güçlendiririz, bu kürsü
sorumsuzluğunu, Anayasa Mahkemesi de dahil, bütün dünyaya nasıl kabul
ettirebiliriz, bunu tartışıp, buna göre düzenlemeler yapmamız lazımdır.
Eğer, milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırılması için bire bir taleplerle geliyorsak, zamanımızı
boşa harcamamak açısından, her gün aynı şeyleri, her hafta aynı şeyleri tekrar
etmemek için, sadece o konuya inhisar etmemiz ve o konu üzerinde görüşmemizin
gerektiğini düşünüyorum. Yoksa, vallahi, bu konuyu konuşmaktan, artık,
arkadaşlarımız da yoruldu, bizler de usandık; ekranları başında bizleri takip
edenler de "bunların işi gücü yok da her gün aynı konuyu mu
konuşuyorlar" diye birtakım tereddütlere kapılmaya başladılar.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Gereğini yapalım, bitirelim...
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Kart,
hangi konuda söz istemiştiniz; buyurun.
ATİLLA KART (Konya) -
Zeyid Aslan, konuşmasında, polemik yaptığımdan söz ederek, benim yaptığım
açıklamaların, Meclisin saygınlığını ihlal ettiğini...
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Hayır, hayır!
BAŞKAN - Bir saniye Sayın
Aslan.
ATİLLA KART (Konya) -
...ve böyle bir izlenim vermekle utanç verici bir durumun doğduğunu, Meclisin
saygınlığı adına utanç verici bir durumun doğduğunu ifade etti; benim
görüşlerime başka bir amaç atfetti. Bu noktada açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Kart.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, zabıtlara bakın!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Aslan... Buna, Başkanlık karar verir Sayın Aslan; lütfen...
Buyurun, Sayın Kart.
V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart'ın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında,
ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada polemik yapmıyoruz; burada dosyaları anlatırken, o dosyaların bağlantılı
olduğu kavramlara temas ediyoruz. Bu dokunulmazlığı neden kaldırmadığınızı
anlatırken dayandığınız gerekçelerin, yani soruşturma izni kavramı ve benzeri
gerekçelerin, uyum komisyonu, uzlaşma komisyonu kavramlarının gerçek yönlerini
anlatıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, burada o kadar yanlış bir uygulama içindesiniz ki, evet, Sayın Aslan'ın
şu söylediği doğru: Dokunulmazlık kavramı, muhalefeti iktidarın gücüne karşı
korumak üzere tarihsel süreç içinde gelişmiştir; doğrusu budur; ama, günümüzde
geldiğimiz noktada neyi görüyoruz; dramatik olan, çarpıcı olan nedir;
dokunulmazlık zırhına iktidar sığınmak istiyor; çarpıcı olan nokta bu. O zaman
neyi sorgulamamız gerekiyor; iktidar bu dokunulmazlık zırhına neden bürünmek
gereğini duyuyor...
BAŞKAN - Sayın Kart, söz
istediğiniz konuyla ilgili konuşur musunuz lütfen.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) -
Tamam efendim.
İktidar, burada, siyasî
ve kişisel kaygılarla, sayısal çoğunluğuna güvenerek, dokunulmazlık kavramını,
kurumunu amacı dışında kullanıyor. Biz, bu dosyaları anlatmak durumundayız, bu
dosyaları anlatırken Meclisin saygınlığını ihlal etmek gibi bir düşüncemiz söz
konusu olamaz; bu dokunulmazlık zırhına bürünmek isteyenler, hangi kişisel
sebeplerle, hangi siyasî kaygılarla bu zırha bürünmek istiyorlar; bu sebeple bu
dosyaları anlatmamız gerekiyor. (AK Parti sıralarından "Ne alakası
var?!" sesleri)
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Yeni bir sataşma konusu, Sayın Başkan!
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunları anlatırken, Sayın Adalet Bakanının soru önergemize verdiği cevaptan söz
ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Kart...
ATİLLA KART (Devamla) -
Bir cümle, efendim. Bir cümle, Sayın Başkanım.
Bakın, 2004 yılında, 188
yargıç ve savcı yönünden, uyarma, kınama, yer değiştirme, meslekten ihraç
uygulamaları yapılmış, değerli arkadaşlarım. Onun için, "başkalarının da
dokunulmazlığı var" derken, gerçeğe uygun konuşmuyorsunuz, gerçekleri
saptırarak konuşuyorsunuz; kamuoyunu daha fazla yanıltmaya gerek yok. Bu
konuda, inatlaşma içine girmenin anlamı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür eder
misiniz Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu düşüncelerle, ben, Genel Kurulu bir kez daha selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
IV.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve
Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.-
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 milletvekilinin, Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440)(S. Sayısı: 896) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
(x) 896 S. Sayılı Basmayazı 10.5.2005 tarihli 96 ncı
Birleşim Tutanağına eklidir.
Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına ikinci söz, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan'a aittir.
Buyurun Sayın Erdoğan.
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırıkkale Milletvekili
Ramazan Can ve 3 değerli milletvekilimiz tarafından verilen, Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere
huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinize teşekkür ederim.
Değerli milletvekilleri,
Ceza Kanununun yürürlük tarihinin 1 Haziran olarak değiştirilmesine paralel
olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Yasa ve yine Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Yasanın yürürlük tarihleri de 1 Haziran olarak değiştirilmişti.
Bu getirilen teklifle,
uygulamada bazı tereddütlerin giderilmesi, bazı aksaklıkların doğmaması
bakımından, birkaç maddede yeni düzenleme getirilmektedir. Yürürlük yasasının 6
ncı maddesinde, 12 nci maddesinde, 18 inci maddesinde değişiklikler
yapılmaktadır. Ayrıca, geçici bir madde eklenmek suretiyle, ceza davalarına
şahsî hak talebiyle yapılan müracaatlarla ilgili olarak, mahkemelerce
görevsizlik kararı verilmesi önlenmek istenmektedir.
Değerli milletvekilleri,
görüşmekte olduğumuz Bu yasa teklifiyle getirilen konulara değinecek olursak:
Ceza Muhakemesi Kanununun, yürürlükle ilgili kanunun 18 inci maddesiyle bazı
kanunların yürürlükten kaldırılması esası getirilmişti. 1 Nisan itibariyle Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu, Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu, Kanun Dışı
Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun, Çıkar
Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu 1 Nisan itibariyle kaldırılmış oluyor.
Oysa, biz, Ceza ve Ceza Muhakemeleri Yasalarının uygulama tarihini 1 Haziran
olarak değiştirdik. Dolayısıyla, uygulamada tereddütlerin giderilmesi
bakımından öyle bir düzenleme getirilmiştir, isabetli, yerinde bir düzenlemedir.
Keza, Ceza Muhakemesi
Kanunu 1 Hazirandan sonra işlenen suçlara uygulanacağı için ve 1 Hazirandan
sonra işlenecek suçlarla alakalı olarak soruşturma ve kovuşturma esasları yeni
Ceza Muhakemesi Kanununa göre yapılacağından, 1 Nisan ile 1 Haziran arasında
işlenen suçlar açısından birtakım tereddütlerin giderilmesi bakımından da,
teklif, yürürlük tarihi 1 Nisan yerine, 1 Haziran olarak her iki yasada da
değişiklik getirmektedir.
Ayrıca, Ceza Muhakemesi
Kanununun 102 nci maddesi, 250 nci maddenin (c) fıkrası açısından 1 Nisan 2008
tarihi olarak uygulanması öngörülmüştü. Görüştüğümüz teklifin 2 nci maddesiyle,
bu maddeye ayrıca Ceza Kanununun kapsamına giren suçlar bakımından da 102 nci
maddenin uygulanması, 1 Nisan 2008 tarihine ertelenmektedir. Bu, belki, bir hak
kaybı bakımından tereddütlere, eleştirilere sebep olabilir; ama, bunun bu
şekilde düzenlenmesinde, zannediyorum sosyal bir zorunluluk veya yasal bir
gereklilik olduğu düşüncesindeyim.
Ayrıca, şahsî hak
talebiyle ceza mahkemelerinde talepte bulunan mağdurların bu talepleri, şu süre
içerisinde, görevsizlik kararı verilmek suretiyle hukuk mahkemelerine intikal
ettirilme yoluna gidilmiştir, gidilmektedir. Bana bu şekilde bir dosya, bir
olay intikal ettirildi. Oysa, hukuk usul ekonomisi açısından, bir mahkemenin,
kendisine intikal eden bir olayı sonuna kadar götürmesi gerekir. Şahsî hak
talebiyle ilgili taleplerin de, ceza davaları sonuna kadar -ki, 1 Hazirana
kadar açılan davaların tümünde- ceza davasıyla birlikte, suçla birlikte
değerlendirilmesi ve bu taleplerin de, yine görevsizlik kararı verilmeksizin
sonuçlandırılması esası getirilmektedir.
Ben, Kırıkkale
Milletvekilimiz Ramazan Can ve 3 değerli milletvekili arkadaşımızın,
doğabilecek bazı tereddütleri gidermek amacıyla, muhtemel bazı sorunları
gidermek amacıyla vermiş oldukları bu teklifin yerinde bir teklif olduğunu,
olumlu bir teklif olduğunu düşünüyorum. Bu yasanın hayırlı, uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA
ŞEKLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 23.3.2005
tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve 18 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "1 Nisan 2005" ibareleri "1 Haziran
2005" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan?..
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konya
Milletvekili Atilla Kart?.. Yok.
Çankırı Milletvekili
Tevfik Akbak?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- (1) 5320 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yazılı suçlar"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına
giren suçlar" ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun
Baloğlu; buyurun.
Sayın Baloğlu, süreniz 10
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Yüce Mecliste aylardan
beri sürmekte olan ceza mevzuatımızı onarım çalışmalarına hoş geldiniz.
Daha yürürlüğe girmeden
böylesine değişiklik gereksinimiyle karşılaşmış bir yasal mevzuatın başka
ülkelerde bulunup bulunmadığını bilmiyorum; ama, Türkiye'de, son iki üç aydır
yaşadığımız süreç, çok ciddî bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor,
ya kanunları yaparken dikkatli olmuyoruz ya da çok dikkatli arkadaşlarımız,
kanunun yürürlüğe girmesine çok kısa bir süre kala durumu fark ediyorlar.
Bugün önümüze gelen 2 nci
maddede yapılan değişikliğin gerekçesi, birtakım yanlışlıkların doğabileceği,
sakıncaların doğabileceği, aksaklıkların doğabileceği ihtimaline dayalıdır.
Eğer, böyle bir ihtimal söz konusuysa, bu ihtimalin 2008'de de var olması
ihtimali vardır. Böyle ihtimaller üzerine bir yasal düzenlemenin ne kadar doğru
olacağını da, Genel Kurulun takdirlerine bırakıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu
maddeyle yapılmak istenen değişiklikle, ağır ceza mahkemeleri kapsamına giren,
onların görev kapsamına giren suçlarda yürürlük tarihi 1 Nisan 2008'e
çekilerek, bu uygulamanın dışında bırakılmaktadır; yani, bu uygulama, 2008'in 1
Nisanına ertelenmektedir.
Daha önce ihtiyaç duyulan
bir konunun bugün ortadan kalktığını düşünmek, acaba, bu yasaları düzenlerken,
çıkarırken üzerinde fazlaca durduğumuz özgürlükçülük övünmelerinin terki
anlamına mı gelmektedir? Yani, o tarihte fazlasıyla özgürlükçüydük, aradan
geçen süreçte, tam kanun yürürlüğe girmek üzereyken, özgürlük anlayışınızı
gözden geçirme ihtiyacı mı duydunuz? Bu bir itiraf mı oluyor; yoksa, Adalet ve
Kalkınma Partisi, herkesten daha özgürlükçü olduğu iddiasından vaz mı geçiyor?
Kişi hak ve özgürlüklerini savunduğunu iddia ederken, bu geri adımın nedenini
hangi gerekçelerle açıklayacaklar?
Bu bir hükümet tasarısı
değil. Bir süreden beri görmekte olduğumuz bir uygulamayı burada da görüyoruz.
Hükümet tasarıları geliyor, kabul ediliyor; bir süre sonra, AKP'li bir ya da
birkaç arkadaşımız, bir değişiklik önerisiyle, komisyonun ve Genel Kurulun
önüne çıkıyorlar.
Gerekçe de inandırıcı
değil, demin gerekçeyi okudum. Biz bu gerekçeye karşı, bu maddeye, sadece bu
yasadaki bu maddeye muhalefetimizi, muhalefet şerhimizde ayrıntılı biçimde
sunmuştuk. Oradan, bir tek cümleyi okumak istiyorum: "Bu düzenlemeyle,
özgürlükçülük iddiaları konusundaki düşüncelerimizden vaz mı geçtik?" Bunu
ısrarla sormamın nedeni şu: Bu düzenlemeler, hiçbir haklı gerekçeye dayanmıyor.
Bu düzenlemeler, telaşla ve zamanla yarışılarak yapılan, arkamızdan birisi
kovalıyormuş gibi yapılan kanunların bugün ortaya çıkan eksikliklerinin herkes
tarafından kabulü anlamına geliyor. Bunun doğruluğu, hukuk tekniği açısından
haklılığı tartışılabilir; ama, bence, sorulması gereken soru şudur: Çok kanun
yapmak, çok çalışmak mıdır? Yani, bu Meclis, çok fazla kanun yaptığı için çok
çalışmış mı oluyor?! Aslında, ürüne bakmak gerekiyor. Çok kanunu çok kısa
sürede yapmak yerine, doğru kanunları doğru sürede yapmak daha doğru olmaz mı?!
Yarın bu Meclisin tarihini yazacak olanlar, bizim çıkardığımız kanunları
sayarak bizi değerlendirmeyecekler; bizim yaptığımız yasaların ne kadar
uygulanabilir olduğuna bakarak değerlendirecekler, buna bakacaklar. Oysaki,
biz, daha uygulanmamış yasaları değiştiriyoruz arkadaşlar. Şu ceza mevzuatı
konusunda yaşanan süreci yarın hukuk tarihçileri ve siyasal tarihçiler
inceledikleri zaman, belki, bizi arayıp, gerekçeleri bize soracaklar; çünkü,
yazılı metinler hiçbir şey izah etmiyor. Yürürlüğe girmemiş kanunu 36 yerinden
deliyoruz; deliyoruz, bir ay sonra deliği bir daha deliyoruz. Yani, bunun, yasa
yapma tekniğiyle, hukukî tercihlerle, ülke gerçekleriyle olan ilgisini nasıl
izah edeceğiz, nasıl kabul edeceğiz?!
Bu Ceza Kanunu, ceza
mevzuatı süreci, daha doğrusu serüveni bize bir şey öğretti; bu işler aceleye
gelmez. Bugünlerde çok duyduğum bir sözü burada tekrar etmek istiyorum,
zabıtlara geçmesi açısından. Halk diyor ki: "Acele işe Avrupa Birliği ve
IMF karışır." Ne yazık ki, bu yasalarda da birtakım taahhütleri yerine
getirmek adına, kendi iç mevzuatımızı içinden çıkılmaz bir hale getirdik.
Adalet Bakanlığı, özverili savcılarımızı, hâkimlerimizi bir süredir eğitime
tabi tutuyor. Eğitim bitiyor, aynı gün 30 değişiklik daha geliyor. 30
değişikliği konuşuyoruz, yasayı düzenliyoruz, 30 tane daha geliyor. Arkadaşlar,
burada hukukçular var, hukukçu olmayanlar var. Ben inanarak söylüyorum, en
azından kendi adıma söylüyorum; ben Adalet Komisyonu üyesiyim, ben bile takip
etmekte zorluk çekiyorum. Şu anda ben Genel Kuruldayım; altkomisyon toplantı
halinde, 36 tane maddeyi tartışıyor. Yarın saat 13.00'te, bizim komisyonumuz,
Adalet Komisyonu başka maddeleri tartışacak. Artık, hangi maddeyi
tartıştığımızı, neden tartıştığımızı, neyi değiştirmekte olduğumuzu, neyi
değiştireceğimizi kavrayamaz olduk. Bunu kişisel bir itiraf olarak kabul
edebilirsiniz. Ben bunu açıkça söylüyorum; ama, benim bu söylediklerimi bu
Genel Kurulda bulunan bütün hukukçu milletvekillerinin de kabul edeceğini
biliyorum. Çünkü, bizim tek işlevimiz bu kanunlar değil; biz, milletvekili
olarak başka işler de yapıyoruz, denetleme görevlerimiz var. Milletvekilliğinin
getirdiği görevlerimiz var. Bütün zamanımızı, 24 saatimizi bu işe ayırırsak
yine de bu ceza mevzuatındaki değişiklikleri takip edecek halde değiliz.
Adalet Bakanlığı çok
güzel bir kitap hazırladı; Ceza Kanunu kitabı. Teşekkür ediyorum. O dağıtıldı
da. Şimdi, dağıtıldı, daha üstünden kısa bir süre geçmeden ikinci, üçüncü baskı
yapacak, değişiklikleri getirecek. Yani, bunun, artık, içinden çıkılmaz bir
hale gelmesini önlemek için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bu defa oldu bu;
ama, gelecekte daha farklı davranmak zorundayız. Yasa yapma tekniğimizi,
biçimimizi tartışmak zorundayız. Geniş halk kitlelerinin katılımıyla, öğretim
üyelerinin katılımıyla, daha çok milletvekilinin katılımıyla bu kanunları
tartışmalıyız. Bu kanunları belirli bir tarihe yetiştirme kaygımız, yapılan
yanlışlıkları haklı göstermeyi mümkün kılmaz.
Ben, bunu tespit
ediyorum. Bu madde dışında da bu değişikliklere söyleyecek fazla bir şeyim yok;
ama, bu maddenin doğru bir düzenleme olmadığını, en azından birtakım iddiaların
geri alınması anlamına geldiğini düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Salih Erdoğan...
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çorum
Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu...
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Diğerinde konuşacağım, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Çankırı
Milletvekili Sayın Tevfik Akbak?..
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 896
sıra sayılı yasa teklifinin 2 nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz
ve teklif ederiz.
|
Yüksel
Çorbacıoğlu |
Selami
Yiğit |
Feridun
Ayvazoğlu |
|
Artvin |
Kars |
Çorum |
|
Feridun
Fikret Baloğlu |
Sıdıka
Sarıbekir |
Nurettin
Sözen |
|
Antalya |
İstanbul |
Sivas |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET
KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
5271 sayılı Ceza
Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesi ile tutuklamada geçen süreler Anayasamız,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına
göre açık ve makul süre olarak düzenlenmiştir. Demokratik devlet düzenine uygun
olan bu düzenlemeye getirilmek istenen bu istisna Ceza Muhakemeleri Kanununun
temel amacına aykırıdır.
BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- 5320 sayılı Kanuna
aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1.- Bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan
davalardaki şahsi hak talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu
mahkemelerce sonuçlandırılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın
Feridun Fikret Baloğlu; buyurun.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu düzenlemeye
katılıyoruz. Geçici madde 1'le, bu 3 üncü maddeyle, bu kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsî hak
talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerde sonuçlandırılacak
deniyor. Bu düzenlemeyle, ceza mahkemesinde görülmekte olan ve şahsî hak
taleplerini içeren davalarda bir ayırıma gidilmeyecek, yeni bürokratik işler
çıkmayacak, dosyalar açılmayacak. Doğru bir düzenlemedir; ama, diğer maddede
söylediklerimi burada tekrar etmek zorundayım. Bu, kırkbir gün önce çıkmış bir
yasaydı. kırkbir gün önce yapılmış bir düzenlemedeki eksikliği kırkbir gün
içinde fark ederek, bu değişiklik önergesini, bu değişiklik taslağını,
teklifini getiren arkadaşlarını kutluyorum. kırkbir gün önce bunu tespit
etmememizin nedeni de herhalde koşa koşa kanun yapmamızdan geliyor. Bir göçer
deyimiyle, biz, hep göçün yolda düzeleceği inancıyla sanıyorum böyle
davranıyoruz. Bu, belki göçerler açısından haklı bir gerekçedir; ama, kanun
yapanlar açısından haklı bir gerekçe sayılamaz.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Baloğlu.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Salih Erdoğan...
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vazgeçti.
Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Vazgeçtim, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vazgeçtiniz
talebinizden.
Çankırı Milletvekili
Tevfik Akbak?.. Vazgeçti.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan...
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vazgeçti.
Antalya Milletvekili
Sayın Atila Emek?.. Vazgeçti.
Çankırı Milletvekili
Tevfik Akbak?.. Vazgeçti.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan...
MEHMET SALİH ERDOĞAN
(Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Adana
Milletvekili Mehmet Ziya Yergök?.. Genel Kurulda yok.
Çankırı Milletvekili
Tevfik Akbak?.. Vazgeçti.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Çorum Milletvekili
Muzaffer Külcü İle 3 milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin;
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 897 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık.
Buyurun Sayın Küçükaşık.
(CHP sıralarından alkışlar)
(x) 897 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 897 sıra sayılı,
Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.
Benden önceki tüm
konuşmacı arkadaşlarımın da belirttiği gibi, ne yazık ki, biz, bu kanunun genel
gerekçesine baktığımızda, daha henüz 26 Eylül 2004 tarihinde, 30 Mart 2005
tarihinde yapmış olduğumuz yeni kanunları tekrar değiştirmekle meşgulüz.
Yaklaşık şu iki aylık
periyoda baktığımızda, bizim, Millet Meclisinde, Genel Kurulda yaptığımız tüm
çalışmalarda, son bir yıl içerisinde yaptığımız tüm kanun tekliflerini yeniden
değiştirmekle meşgul olduğumuzu herhalde hepimiz fark ediyoruz. En büyük
sıkıntı da bu bizim için; çünkü, aceleyle sıkıştırılan tüm yasalar "hemen
gündeme gelmesi gerekir" denildi; tüm ceza yasalarımızda, hukuk
yasalarımızda, usul yasalarımızda çok büyük çelişkilere neden olduk.
Şimdi, bakıyoruz ki,
uygulamada rastlanılan bu çelişkileri giderebilmek için, bir yıl önce, bir ay
önce değiştirdiğimiz maddeleri tekrar değiştirmeye çalışıyoruz. Hatta, bazen o
kadar da ileri gitmeye başladık ki, henüz yürürlüğe girmemiş kanunları bile ve
ne zaman yürürlüğe gireceği belli olmayan Bölge Adliye Mahkemeleri gibi
yasaları da tekrar tekrar tadil edip değiştirmek zorunda kalıyoruz.
Bu kanun teklifinin 1
inci maddesiyle, 26 Eylül 2004 gün ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenen geçici 1 inci madde
geçici 2 nci madde olarak değiştirilmiş ve 5235 sayılı Yasanın geçici 1 inci
maddesi gereği, iki yıl içerisinde kurulması düşünülen bölge adliye
mahkemelerinin kurulması zorunluluk haline gelmişti.
Şimdi, bakıyoruz ki, iki
yıl içerisinde, resmî gazete ilan tarihinden itibaren bölge adliye mahkemeleri
göreve başlayacak, ilk yargı mahkemeleri. Ne zaman çıkacak bu kanun, düzenleme
var mı, yeterli hâkimimiz var mı, fizikî imkânlarımız var mı; bu belli değil.
Biz, şimdi, bu ertelemeyi tekrar yapıyoruz, diyoruz ki; bu süre içerisinde
aleyhine temyiz yoluna başvurulacak kararları Yargıtay yapacak. Ne zaman için;
iki yıllık süre için. Yasada öngörülen süre bu. Acaba iki yıllık süre
içerisinde biz bunu yapabilecek miyiz, bölge adliye mahkemelerini kurabilecek
miyiz?
Kurulacağına
hiçbirimiz inanmıyoruz. Zaten o yasa çıkarken de burada çok tartışması oldu.
Türkiye'de içtihat ayrılığına yol açacak, Türkiye'de mevcut hukuk sisteminin
tekrar tekrar yeniden yapılanmasını düşüneceğimiz ve hepimizin de, birçoğumuzun
da karşı çıktığı bu düzenlemeyi niçin yapıyoruz dedik; şimdi, baktık ki, aradan
daha bir yıl geçmeden, arkadaş, burada bir yanlışlık var, biz bunu tekrar
erteliyoruz!..
Ben, şimdi, merak
ediyorum; acaba bundan sonra bir daha ertelememiz olacak mı? Ben inanıyorum ki,
olacak. Belki hiç yürürlüğe girmeyecek bir yasa metni üzerinde, şimdi, burada,
değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz.
İkinci olarak, getirilen
2 nci maddesinde, 3167 sayılı Yasada karşılıksız çek dediğimiz, tüm
hukukçuların bildiği, yasadaki yetkili mahkemeyi değiştirmeye çalışıyoruz.
Gerekçesi ise, büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalan, savcıların
isteği üzerine, biz bu yeri değiştiriyoruz diyoruz. Şimdi, Büyükşehir
Belediyesi Yasasını burada değiştirdik hepimiz, sınırlarını genişlettik. İyi,
güzel de arkadaşlar, 30 kilometre sınırından ötedeki bir insanı da kendi
yetkili mahkemesinden diğer yetkili bir mahkemeye getirmek ne olacaktır?!
Burada mevcut olan 16 ncı maddede üç tane özellik vardı; bir tanesi, çekin
ibraz edildiği banka; ikincisi, keşide edildiği yer; üçüncüsü, şikâyetçinin
bulunduğu mahal yetkiliydi. Şimdi, biz, keşide edildiği, yani, Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununda ve kambiyo senetlerine mahsus takip yollarında ve hukuk
usulünde esas yetkili mahkeme olan keşide yeri mahkemesini çıkarıyoruz, onun
yerine çekin ibraz edildiği mahkeme olabilir; örneğin, Bursa'da keşide edilen
bir çek ve sözleşmeye müstenit ise bu sırada sözleşmesi yapılan ve hukuk
mahkemesinin, ihtilafın Bursa'da görülmesi olan bir yargılamayı, eğer çek
Ardahan'da ibraz edildiyse, biz niye Ardahan'a götürmek zorunda kalacağız;
tarafları niye oraya sürüklemek zorunda kalacağız?! Sadece, büyükşehir
belediyesi sınırları içerisindeki savcılar görev dağılımını iyi yapamıyorlar,
hangi mahkeme yetkili olacak tartışması nedeniyle, biz, büyükşehir
sınırlarımızın dışında yer alan insanlarımızı Türkiye'nin bir yerinden bir
yerine niye göndermek zorunda kalacağız; bu bir çelişki olmayacak mı; yarın
bundan da vazgeçmeyecek miyiz?!
Kambiyo senetlerinde esas
yetkili mahkeme çekin keşide edildiği yer mahkemesidir; sözleşmenin yapıldığı
yer mahkemesidir. Biz şimdi bu yetkiyi nasıl dağıtıyoruz ve biz hangi hukukun
evrensel kurallarına göre bu yetkiyi belirliyoruz; burada bir yanlışlığımız yok
mu; ben bunun yanlışlığının olduğuna inanıyorum.
Üçüncü maddeye
geldiğimizde yine, bölge adliye mahkemelerindeki savcılarımızın yetkilerini...
Orada geniş bir yetki vermiştik, 21 inci maddede aynen şu hüküm vardı:
Cumhuriyet savcıları, gecikmesinde sakınca bulunan veya olayın özelliğinin
gerektirdiği hallerde yer aldıkları veya görevli oldukları cumhuriyet
başsavcılıklarının yetki sınırlarıyla bağlı olmaksızın keşif ve diğer
soruşturma işlemlerini yapmaya yetkilidirler" hükmünü çıkarıyoruz ve Ceza
Muhakemesi Kanunundaki düzenlemeye paralel olarak 161 inci maddenin birinci
fıkrasına eşdeğer hale getiriyoruz.
Bakın arkadaşlar, bir yıl
içerisinde 2 tane kanun çıkardık. Burada biz, cumhuriyet savcılarına iki farklı
yetki verdik; bu bir çelişki değil mi?! Bu hatayı yapıyoruz; ondan sonra da, şimdi biz bunu gidermeye çalışıyoruz
diyoruz. Bölge adliye mahkemeleri savcıları hangi işlere bakacaklar? Mahallî
mahkemelerde verilen kararlarda keşif eksik yapılmışsa, deliller eksik
toplanmışsa, bizzat kendisi, eğer organize bir suç niteliğindeki bir olaysa ve
o savcı, o dosyada delillerin eksik toplandığına inanıyorsa, bizzat kendisi
gidip delilleri toplatsın diye bu yetkiyi verdik. Daha önce Meclisteki
tartışmalarda bunu söyledik. Şimdi niye kaldırıyoruz?! Tekrar istinabe yoluyla,
o eksik incelemeyi yapan, eksik delil toplayan savcıya, biz, dosyayı tekrar
niye veriyoruz; ona, tekrar "sen bu delilleri topla" niye diyoruz o
zaman?! O zaman, o dosyadaki eksikleri giderme imkânımız olacak mı; bunun da
olacağını hiç sanmıyorum.
Kaldı ki, yine dediğim
gibi, 5235 sayılı Yasanın da yürürlüğe girip girmeyeceği daha da belli değil,
uygulanıp uygulanmayacağı daha belli değil; yine, bu yasada değişiklik
yapıyoruz. Ben yine fuzuli bir iş yaptığımızı tahmin ediyorum. 4 üncü madde de
kabahatlerle ilgili, Vergi Usul Kanunundaki; dışında bırakıyoruz.
Arkadaşlar, gerçekten de,
biraz insaf edelim. Kırk gün önce çıkardık bu kanunu biz. Övüne övüne "çok
kanun çıkardık" diyoruz. Kırk gün önce çıkardığımız kanunu şimdi niye
değiştirmek zorunda kalıyoruz. Çok kanun çıkarmak marifet değil. İşe yarar,
uygulanabilir bir kanun çıkarmak zorundayız. Bu değişiklikler, evet, zorunlu
olarak gözüküyor; ama, artık, lütfen dikkat edelim.
Kanun çıkarma sevdası,
rekor kırma sevdası adına işe yaramaz, bir hafta sonra hepimizin "yanlış
yapmışız; hadi değiştirelim" demeyeceğimiz yasalar çıkarmak dileğiyle,
hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Küçükaşık.
Tümü üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 897 sıra sayılı, Çorum Milletvekili
Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklifteki amaç ne idi; bu teklifte, 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile
Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunda
yürürlük ve uygulama birlikteliği ile uygulamadan kaynaklanması muhtemel
sorunların önüne geçilmek istenmektedir.
Teklif uyarınca, bölge
adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden önce aleyhine temyiz yoluna
başvurulmuş olan kararlar hakkında, Yargıtay tarafından yasa yolu incelemesi
yapılacak, bu dosya ve işler bölge adliye mahkemelerine gönderilmeyecektir.
Yapılan değişiklikle,
bölge adliye mahkemelerinin, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci
maddesi uyarınca, resmî gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce
aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, bu kararlar
kesinleşinceye kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve
5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 nci ve 454 üncü madde
hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı esası benimsenmiştir.
Sayın milletvekilleri, bu
427 ile 454 üncü maddeler ne demek; bu maddelere bakıldığında, 427 nci maddenin
temyize ilişkin olduğu, 454 üncü maddenin de yargılamanın yenilenmesi halinde
talebi reddolunanın, 50 liraya kadar nakdî cezaya mahkûm olacağı
öngörülmekteydi. İşte, istinaf mahkemesi hüviyetini taşıyacak olan bölge adliye
mahkemesinin faaliyete geçmesi süresine kadar, temyiz aşamasında olan davaların
bu 427 nci ve 454 üncü madde hükümlerine göre yapılması amaçlanmakta, böylece
dosyaların yeniden Yargıtaydan bölge adliye mahkemelerine intikalinden
kaynaklanabilecek sorunlar da önlenmektedir.
Maddelerin tahliline
geçtiğimiz zaman, kısaca, teklifin 1 inci maddesi ile 2 nci maddesinde yer alan
hususları şöyle özetleyebiliriz: Bu uygulamalarla, çek hamilleri için büyük
zorluklar doğuran, özellikle ticarî hinterlandın yoğun yaşandığı yerlerde çekin
keşide edildiği yer mahkemesini sadece yetkili kılmak, çek hamillerinin
haklarına hiçbir surette yarar sağlamamaktadır. Böylelikle, gereksiz iş
yoğunluğu azalacak, adliyeler fuzulî yere adlî iştigalden korunacak ve tutuk
adalet ortadan kaldırılmış olacaktır.
Saygılarımı sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Daloğlu.
Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan... Vazgeçti.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli
ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa 26.9.2004 tarihli ve 5236
sayılı Kanunla eklenen geçici 1 inci maddesi geçici 2 nci madde olarak
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve geçici maddeler buna göre teselsül
ettirilmiştir.
"Geçici Madde 2.-
Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk
Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek
göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar
hakkında, kesinleşinceye kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004
tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü
madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün... Vazgeçti.
Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan?.. Genel Kurulda yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 19.3.1985
tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanunun 16/b maddesinde yer alan "ya da keşide
edildiği" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün... Vazgeçti.
Isparta Milletvekili
Recep Özel?.. Vazgeçti.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, yeni
madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumları olduğu üzere,
görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde
bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.
Bu nedenle, önergeyi
okutup, Komisyona soracağım; Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa,
önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.
Şimdi, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan
"Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ne
çerçeve 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini,
diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Recep Özel |
Ramazan Can |
Hasan Kara |
|
Isparta |
Kırıkkale |
Kilis |
|
Bekir Bozdağ |
Metin Kaşıkoğlu |
|
|
Yozgat |
Düzce |
|
"Madde 3- 26.09.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinde
yer alan "resmî belgede sahtecilik (m.204)" ibaresi, "resmî belgede
sahtecilik (m.204/2)" olarak değiştirilmiştir."
BAŞKAN - Sayın Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, İçtüzüğün emrettiği salt
çoğunluğumuz vardır ve önergeye katılıyoruz.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde
olarak görüşme açıyorum.
Söz isteyen?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi 4 üncü
madde olarak okutuyorum:
MADDE 4.- 5235 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin dördüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan?.. Genel Kurulda yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi 5 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 5.- 30.3.2005
tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1.- (1)
4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan vergi
mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler saklıdır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Isparta
Milletvekili Recep Özel...
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Başka söz
talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi 6 ncı
madde olarak okutuyorum:
MADDE 6.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Kahramanmaraş
Milletvekili Fatih Arıkan?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi 7 nci madde
olarak okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Isparta
Milletvekili Recep Özel...
RECEP ÖZEL (Isparta) -
Vazgeçtim.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.
Teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Çorum Milletvekili
Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet
Komisyonunu Raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
5.- Çorum
Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/442) (S. Sayısı: 898) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 898 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 898 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Teklifin tümü üzerinde
söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Feridun
Ayvazoğlu.
Buyurun Sayın Ayvazoğlu.
CHP GRUBU ADINA FERİDUN
AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi nedeniyle huzurunuzdayız; bu
nedenle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bir yılı aşkın süreden beri toplumumuzun tümünü ilgilendiren, yani, diğer
kanunlara göre çok büyük bir özellik taşıyan ve temel kanun adını taşımakta
bulunan, Anayasadan sonra gerçekten tüm toplum kesimlerini ilgilendiren bir
kanunun ve devamındaki kanunların yapımıyla ilgili uzun süredir bir çalışma
içerisine girdik; iki yıla yaklaştı bu çalışmamız. Bu kanun, Türk Ceza Kanunu.
Daha doğrusu, Türk Ceza Kanunu, onsekiz yıllık bir çalışmadan sonra bugünlere
kadar getirilebildi; en son, yürürlük tarihi 1 Nisan 2005 iken, çeşitli
nedenlerden dolayı, birtakım düzenlemelerin yetiştirilemeyişinden dolayı tekrar
bir ertelemeyle karşı karşıya kalarak, bu kanun, 1 Haziran 2005 yürürlük tarihi
olarak kanunlarımızda yer aldı.
O günden bugüne kadar;
yani, biz, milletvekili olarak, Adalet Komisyonu olarak yapmış olduğumuz
çalışmaların, gerçekten, basit bir şekilde, sıradan bir çalışma olmadığını
burada ifade etmeyi bir sorumluluk anlayışı içerisinde görmek istiyorum ve bunu
belirtmek istiyorum. Gerçekten, çalışan bütün arkadaşlarımızın, Adalet
Komisyonunda görev yapan milletvekili arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk
Partili, Adalet ve Kalkınma Partili olmak üzere ve yine, bu kanunun ve devamındaki
kanunların hazırlanmasında emek veren değerli hukukçu arkadaşlarımızın,
Yargıtay üyelerimizin, Yargıtay cumhuriyet savcılarımızın, bakanlık
bürokratlarının vermiş olduğu emeği de yadsımak mümkün değildir.
Tabiî, daha önce onsekiz
yıldır yapılan bir çalışmanın temelinde, elbette, rahmetle anmak durumunda
olduğumuz Sayın Sulhi Dönmezer'i de burada anmadan geçemeyeceğiz. Onun
hazırlamış olduğu, büyük emek vermiş olduğu, kendisinin bir eseri olarak
bizlere sunduğu ve Meclisin huzuruna kadar getirilmeye çalışılan bu Türk Ceza
Kanununun temelini oluşturan tasarı 2003 yılından bugüne kadar çok çeşitli
aşamalardan geçti ve en son, dediğimiz gibi, 26 Eylül 2004 tarihinde yasalaşmasıyla
sonuçlandı; fakat, bu yasalaşma aşamalarında, daha önceki hükümet tasarısı
olarak gelen tasarı ile sonradan, bizim komisyon tarafından ele almış olduğumuz
tasarı arasında sistem yönünden çok büyük farklılıkların olduğunu da, bizler,
burada, zaman zaman ifade etmeye çalıştık, anlatmaya çalıştık.
Değerli arkadaşlarım, bu
konuşmaların temelinde, o günden bugüne kadar, yaklaşık birbuçuk iki yıla yakın
süredir, herkesin belirli bir tereddütü vardı. Bu tereddütler... Çeşitli kamu
kuruluşlarından, sivil toplum örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden,
Barolar Birliğinden ve gerçekten, hukukla ilgili olan ve her alanda kendisinin
ilgilenmesinin bir zorunluluk olduğu toplum kesimlerinden hemen hemen çoğunun
söylediği "bu iş aceleye getirildi" sözcüğü sık sık kullanıldı;
fakat, yerine göre, bu çalışmaların aceleye getirilip getirilmediğini takdir
etmek, elbette, öncelikle Yüce Meclise kalıyor, daha sonra da, Yüce
Meclisimizin temsilcisi olduğu milletimize kalıyor ve bununla ilgili olan hukuk
camiasına kalıyor. Öyle veya böyle, bu yasa çıkarıldı. Bu yasanın
çıkarılmasından sonraki eleştiriler, uygulama aşamasına, yürürlük tarihine
yaklaştığı günlerde daha yoğunlaştı. Elbette, yürürlük tarihi yaklaşırken neden
bu eleştiriler yoğunlaştı; bu konuda, biz, zaman zaman, Adalet Komisyonu
üyeleri olarak, Komisyon Başkanımız olarak, Sayın Bakan olarak gerekli
açıklamalarda bulunduk; fakat, bunların yeterli olmadığı, bu açıklamaları
yeterli görmedikleri hususunda, basın kuruluşlarımızdan tutunuz, az önce
saymaya çalıştığımız çok çeşitli sivil toplum örgütlerimizin, kadın
örgütlerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin bu eleştirileri, bugüne kadar,
bu saate kadar devam edegeldi. Elbette, haklılık payları vardı, bunu kabul
ediyoruz, mutlaka vardı.
Ancak, bu
kuruluşlarımızın, şimdiye kadar, yürürlük tarihi yaklaştıkça daha fazla
eleştirilerini gündeme getirmelerinin ne anlam taşıdığını, siz değerli
milletvekillerimize ve kamuoyumuza duyurmayı da bir görev sayıyorum.
Elbette, kesinlikle,
karşı karşıya kalınan, uygulandığında toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren
bir yasayla ilgili eleştirilerin her gün olabilmesini, bizim, milletvekilleri
olarak, yasa koyucular olarak doğal karşılamamız da, bize düşen bir görevdir,
hoşgörüdür. Bu hoşgörüyü, biz, omzumuzda taşıyoruz, taşımak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen bu teklifin, ilimiz Çorum Milletvekili Sayın Muzaffer Külcü ve 3
milletvekili arkadaşımız tarafından getirilen bir teklif olduğunu biliyoruz.
Elbette, bu tekliflerin, usulen getirilmiş teklifler olmaması gerektiğini de
diliyoruz ve istiyoruz. Yasama Meclisinde -Meclisimizin görevinin yasama
olduğunu hepimiz bilirken- mensubu bulunduğumuz buradaki Meclis üyelerimizin de
yasama görevi kadar doğal bir görevi olamaz. Elbette, yetkimiz budur ve bu
yetkiyi, sorumluluk anlayışında getireceğimiz kanun teklifleriyle de yerine
getirmeye bizler mecburuz, zorunluyuz; fakat, gönül isterdi ki, bu teklifleri
getiren ve bugüne kadar; yani, 26.9.2004 tarihinden bugüne kadar gelen değişiklik
tekliflerinin, getiren milletvekili arkadaşlarımız tarafından ne şekilde
savunulduğunu ve bu tekliflerin gerekçelerini, kendilerinin, Meclisin huzurunda
kamuoyuna açıklamaları ve sonuna kadar da bunun takipçisi olmaları gerektiğini
de, yine, Yüce Meclisin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum.
Elbette, getirilen bu
teklifin yanında, arkasında hükümetin olduğunu, Adalet Bakanlığının olduğunu
biliyoruz; ama, biz, şunu isterdik ki, şunu beklerdik ki, bu tekliflere,
öncelikle, teklifi getiren milletvekili arkadaşlarımız sahip çıksınlar, bunu
Meclisin huzurunda gerekçeleriyle birlikte anlatsınlar ve bunun hükümet
tarafından da, Bakanlık tarafından da kabul edildiğini açıklayabilsinler. Biz,
bunu beklerdik.
Bu değişiklik
tekliflerinin bugünle kalmayacağı, bugüne kadar 10'a yakın değişiklik
teklifini, gerek Türk Ceza Kanunu ve onun devamındaki Ceza Muhakemesi Kanunu
olsun gerek Türk Ceza Kanununun yürürlük ve uygulanmasına gerekse Ceza
Muhakemesi Kanununun yürürlük ve uygulanmasına ilişkin kanunlardaki değişiklik
olsun ve yine, kaçakçılık mevzuatından tutunuz da, aklımıza hangi mevzuat
gelirse gelsin, zorunlu hissettiğimiz her kanun değişikliğini teklif şeklinde
getirmemiz, gerçekten, yılların emeği olarak çıkarmış olduğumuz Türk Ceza
Kanunu gibi bir temel kanunu, paramparça etme anlayışını da, burada, izah etmek
zorunda kalıyoruz.
Bunlar, daha derli toplu
şekilde olabilseydi şeklindeki savunmamızı ve iddiamızı, bu teklifler
geldiğinde, biz, Adalet Komisyonunda da söyledik. Hatta Adalet Komisyonunda bu
tekliflerin devamının geleceğini söyleyerek, arkadaşlarımıza "madem öyle,
getirilen bu değişiklik teklifleri yeterli değildir" dedik; çünkü, devamı
gelecekti, bu sinyali almıştık, o nedenle... Hatta bazı arkadaşlarımız "bu
yasayı Adalet Komisyonunda, altkomisyonda sizler yapmadınız mı" şeklinde
eleştirilerde de bulundular; ama, bu eleştirilerin özüne bakıldığında, biz, o
zaman, o sinyali aldığımız için, bu değişiklik tekliflerinin daha derli toplu,
kapsayıcı bir biçimde ele alınarak, hükümet tasarısı şeklinde getirilmesinin,
bizleri ve kamuoyunu daha doyurucu olabileceği noktasından hareketle öyle iddia
etmiştik ve savunmuştuk.
Geldik, gördük ki, yine,
böyle bir teklifle karşı karşıyayız ve şu anda, bir kez daha söylüyorum; gerek
Türk Ceza Kanununun altkomisyonunda on aya yakın görev yapan bir arkadaşınız
olarak gerekse daha sonraki Ceza Muhakemesi Kanunu ve şu anda, yine, değişiklik
tekliflerinden dolayı Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İnfaz Kanununda
değişiklik yapan tekliflerin görüşülmesinde de, altkomisyonda görev yapan ve
görev yapmakta olan bir arkadaşınız olarak, bu değişiklik tekliflerinin devam
edeceği noktasında endişelerimizi bir kez daha burada Meclis kürsüsünde
bildirmeyi görev sayıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
kanunların belirli tekniklerle yapıldığını, gerçekten uygulanırken eğer bu
teknik şartlara uyulmazsa içinden çıkılamaz hale gelebileceğimizi,
uygulayıcıların da bu noktadan çok zorluk çekebileceğini hepimiz bilmekteyiz.
Uygulayıcı olarak, elbette bu tekliflerin, tasarıların görüşülmesinde,
uygulayıcıları temsilen bulunan Yargıtay görevlilerimiz, üyelerimiz ve
cumhuriyet savcılarımız ve yerel mahkeme hâkim ve savcılarımızdan gelen
önerileri, değerlendirmeleri takdir etmenin, buna göre gereğini yerine
getirmenin de yine bizlere düşen, yasa yapıcı olarak biz milletvekillerine
düşen bir görev olduğunu da burada bir kez daha belirtmek istiyorum.
Ceza Kanunu yürürlüğüyle
ilgili gelen bu teklifte biz belirli bir muhalefet anlayışı doğrultusunda zaten
muhalefet görüşümüzü, karşı oy yazımızı burada belirtmiştik. Değerli
arkadaşlarım, buradaki karşı oy yazımızın mahiyetinin genel bir mahiyet olarak
algılanması gerekir. Yoksa, burada söylemiş olduğumuz, teklifin 2 nci maddesi,
Adalet Komisyonunda görüşülürken 3 üncü madde olarak değiştirilmiş ve eklenmiş.
3 üncü maddede de, 7 nci maddede belirtilen hafif hapis ve hafif para
cezalarının idarî para cezasına dönüştürülmesine dair bir kuralın yeniden
burada gündeme getirildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Elbette, getirilen bu
değişiklikle, Türk Ceza Kanununun temelinde yapılan, sisteminde yapılan değişiklikle,
şimdiye kadar olmayan bir ceza getirildi "adlî para cezası" dediğimiz
bir ceza getirildi. Bunun, gerçekten, olumlu bir değişiklik olduğunu, olumlu
bir sistem olduğunu, gerek kamuoyunun gerekse uygulayıcıların bu noktada görüş birliğine
vardıklarını da, burada sizlere ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
bizlerin zaman zaman buraya çıkıp, belirli nedenlerden dolayı ve özellikle de
yasa tasarıları ve teklifleriyle ilgili yapmış olduğumuz görüşmelerin temeline
bakıldığında, hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek olarak ve hepimizin
söylediği, iddia ettiği, Avrupa Birliği yolundaki, çağdaş medeniyetler seviyesi
yolundaki adımımızın gereği olduğunu ifade ediyoruz, savunuyoruz ve söylüyoruz,
iktidarıyla muhalefetiyle bu noktada hemfikiriz. Kesinlikle hiçbir kimse...
Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardan beri vermiş olduğu çağdaş medeniyet
seviyesindeki uygarlık uğraşının, her zaman sonuna kadar yapılacağını, burada
sizlere bir kez daha belirtmekten dolayı onur duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu yasalar
getirilirken, elbette, her yasanın kendine göre bir özelliği olduğunu da
biliyoruz; ancak, değerli arkadaşlarım, bizler, Türkiye Cumhuriyetinde
yaşıyoruz. Türkiye'nin sınırları, Lozan Antlaşmasıyla, misakımillî sınırları
içerisinde yaşayan bütün insanlarımızın Türk vatandaşı olarak kabul edildiği
gerçeği karşısında, elbette, bizler de, bu yasalar, bu tasarılar, bu teklifler
görüşülürken, temel noktaları kaybetmemek için elimizden gelen bütün gayreti
göstermek zorundayız. Türkiye Cumhuriyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri olarak, temelde bu iki noktada anlaşmak zorundayız.
Anlaşmak zorunda
olduğumuz iki nokta şudur değerli arkadaşlarım: Bizleri zaman zaman endişeye
sevk eden noktalardan bir tanesi, getirilen, cezalarla ilgili kanun tasarı ve
tekliflerinde, kişilere özgü affı getirebilecek tasarı ve tekliflere,
kesinlikle, her birimizin tümüyle karşı çıkmamız gerekir. Bizim endişemiz
budur. Eğer, getirilen kanun ve tekliflerin arkasında birtakım kişileri,
yetkilileri, milletvekillerini, bakanları veya Başbakanı kurtarabilecek bir
yasa teklifi maddesiyle karşı karşıya kalıyorsak, buna hepimizin hep birlikte
karşı çıkması gerekir.
Bir diğer konu da, zaman
zaman komisyon toplantılarında olsun, Yüce Meclisin çatısı altında yapmış
olduğumuz görüşmelerde olsun, teklif ve tasarı görüşmelerinde olsun,
hiçbirimizin vazgeçemeyeceği bir nokta samimiyetle olabilmeli; samimiyetle
olması gereken o nokta da, Türkiye Cumhuriyetinin vazgeçilmez bir şekilde
laiklik anlayışıyla yönetileceğinin, yönetilmeye devam edileceğinin hep
birlikte samimî bir şekilde kabul edilmesi noktasıdır.
Eğer, biz, bu iki noktada
iktidarıyla muhalefetiyle samimîysek, bu konuda Avrupa Birliği yolu olsun,
bizim insanlarımızın insanca, hakça bir düzen içerisinde yaşamaya layık bir
insan topluluğu olduğunu kabul etme noktasında olsun, ne olursa olsun,
öncelikle, bu temel noktadan hareketle, biz, bu iki değerimize hiçbir şekilde
taviz vermeyecek biçimde sahip çıkmalıyız. Eğer, bunun aksini kabul edersek,
eğer, bunun aksi yönünde iktidar, muhalefeti kandırmaya çalışırsa, muhalefet,
iktidara değişik şekillerde, doğru bildiği şeyleri yanlış gibi göstermeye
çalışırsa, burada gerek iktidar gerekse muhalefet, elbette, zararını çeker;
ama, biz, şunu ifade etmek istiyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu samimiyetimizi Türkiye
Cumhuriyetinin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yapısında olmasının
hiçbir şekilde taviz vermeyicileri olarak, sonuna kadar sizlerle beraber, bu
ülkede yetmiş milyon insan hep beraber yaşamak istiyoruz. Biz, aynı samimiyeti,
aynı duyguyu veya aynı düşünceyi iktidarda bulunan -ve tek başına iktidarda-
yetmiş milyon insanımızın yönetimine yön veren Adalet ve Kalkınma Partisinden
de beklemenin ve bunun sonuna kadar takipçisi olmanın da bizlere verilen bir
görev olduğunu düşünüyorum ve bu duygu ve düşüncelerimle, Yüce Meclisi, siz
değerli milletvekillerimizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Ayvazoğlu.
Teklifin tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.
Diyarbakır Milletvekili
Cavit Torun...
CAVİT TORUN (Diyarbakır)
- Vazgeçtim.
BAŞKAN - Teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Teklifin maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA
KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 4.11.2004
tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "Özel ceza kanunları
ile ceza içeren" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"(3) Ağır para
cezasından dönüştürülen adlî para cezasının ödenmemesi halinde, 13.12.2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
106 ncı maddesi hükümlerine göre hapis süresinin belirlenmesinde bir gün
karşılığı olarak yüzmilyon Türk Lirası esas alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 898 sıra
sayılı teklif ile Adalet Komisyonu raporunun 1 inci maddesi hakkında Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım;
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Eylül 2004 tarihinde olağanüstü gündemle
toplanarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çalışmalarını üç gün içinde tamamladı,
bunun devamında, 4 Kasım 2004 tarihinde 5252 sayılı Kanunla, biraz evvel sözünü
ettiğim 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve
esasları belirleyen düzenlemeyi yaptı. Sözünü ettiğim 5252 sayılı Kanunda, Türk
Ceza Kanununun uygulanması için diğer kanunlarda yapılacak değişiklikleri,
yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş olan suçlar hakkında ne şekilde hüküm
kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri
düzenledik. Devamında, 13 Aralık 2004 tarihinde ise 5275 sayılı Yasayla Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun düzenlemesini yaptık.
Değerli arkadaşlarım,
başka bir ifadeyle, Türk Ceza Kanununun yürürlüğü konusundaki genel çerçeveyi
özel iki kanunla düzenlemiş olduk. Artık bu noktada hiçbir tereddütün ve yeni
bir düzenleme gereğinin kalmamış olması gerekirdi; bunlar zorunlu olarak yasa
tekniği açısından yapılması gereken düzenlemelerdi. Oysa, çok iyi biliyoruz ki
değerli arkadaşlarım, 29 Mart 2005 tarihinde, yani, Ceza Kanununun yürürlüğe
girmesine saatler kala, saatlerle sınırlı bir takvim içinde yeni bir yasal
düzenleme yapıldı ve Ceza Kanununun yürürlük tarihi 1 Nisandan 1 Hazirana
ertelendi. Kabahatlerle ilgili yasal düzenlemenin de bu arada yapıldığını
biliyoruz; ancak, yapılması gereken yeni değişiklikler, yani, verimsiz çalışmadan
kaynaklanan, etkin çalışamamaktan kaynaklanan yeni değişiklikler bununla da
bitmedi değerli arkadaşlarım. Bugün görüştüğümüz 896, 897 ve 898 sıra sayılı
tekliflerle yine Türk Ceza Kanununun ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun
Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair yeni
yasa tekliflerini görüşmeye devam ediyoruz.
Bunların devamının
geleceğini de, üzülerek ifade ediyorum. Adalet Komisyonunda ve alt birimlerde
çalışan uzman arkadaşlarımın iyi niyetli ve yapıcı gayretlerini bir tarafa
bırakarak ifade ediyorum, o konudaki emeklerine olan saygımı ifade ediyorum;
ama, gelinen noktada şunu görüyoruz değerli arkadaşlarım: 22 nci Yasama
Döneminin çalışma usullerindeki yanlışlıkları, şu yukarıda anlattığım
çerçevede, çok rahat gözlemleyebilirsiniz. Temel kanunlarda dahi, Türk Ceza
Kanunu gibi son derece önemli olan temel kanunlarda dahi, bütünlük sağlamayan,
sağlayamayan ve bir anda gelişigüzel hazırlanan bir kanun yapma tekniğiyle
karşı karşıyayız; haftalık yasama programı yapamayan bir uygulamayla karşı
karşıyayız; hafta içinde iki defa, üç defa değişen gündem uygulamalarıyla karşı
karşıyayız; gün içinde değişen uygulamalarla karşı karşıyayız.
Sayın milletvekilleri, 22
nci Yasama Döneminde yasama faaliyeti çalışmalarına kazandırılan birtakım yeni
kavramlarla da karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum; biraz evvel
görüştüğümüz 897 sıra sayılı teklifin isminde olduğu gibi. Bakın değerli
arkadaşlarım, bu dönemde, 22 nci Yasama Döneminde "bazı kanunlarda
değişiklik yapılmasına" veya "çeşitli kanunlarda değişiklik
yapılmasına dair kanun teklifi" veya "tasarısı" adı altında kaç
adet tasarı veya teklif gelmiş, bunu, hemen, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Arkadaşlarımın, uzman arkadaşlarımın yaptığı araştırmaya göre, değerli
arkadaşlarım, 22 nci Yasama Döneminde 33 adet tasarı gelmiş, çeşitli kanunlarda
veya bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair tasarı adı altında 33 adet
tasarı gelmiş. Bu tasarılarda, kimisinde 2-3 kanunla ilgili değişiklik
yapmışız, kimisinde 20-30 kanunda değişiklik yapmışız değerli arkadaşlarım.
Yine, bu dönemde, bu isim
altında ve yine, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarım tarafından da
15 adet teklifin verildiğini biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
böyle bir kanun yapma tekniği olamaz. Bu tarz yasal düzenlemeler, sade
vatandaşı bırakın, bu işin uygulamasını yapan yargıç, savcı ve avukatları bile
tereddüt ve yanılgılara sevk etmektedir. Uygulamada çok iyi biliyoruz; yargıç
arkadaşlarımız, savcı arkadaşlarımız, avukat arkadaşlarımız bu endişeyi bizimle
paylaşıyorlar, bunu, âdeta bir panik psikolojisiyle aktarıyorlar, anlatıyorlar.
Bunu, yeni dönemde, bütün olumsuz yönleriyle yaşacağımızı da, yine, üzülerek
ifade ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz evvel de ifade ettiğim gibi, böylesine gayri ciddî, böylesine bütünlükten
uzak, böylesine günlük takvimle sınırlı bir çalışma olmaz, olmaması gerekir.
Bu, Meclis adına, Meclisin saygınlığı adına ve Meclisin etkinliği adına üzücü
ve düşündürücü olan bir çalışma yöntemidir.
İkinci bir diğer temel
yanlış... Bunların, tabiî, elbette, görüşülmekte olan teklifle ilgili
bağlantılarını, onları biraz sonra arz edeceğim değerli arkadaşlarım. Ama,
ikinci bir temel yanlış şu: Aslında, bakıyoruz, tasarı olarak hazırlanan bu
çalışmaların bir bölümünün, önemli bir bölümünün de teklif olarak getirildiğini
görüyoruz. Bu tekliflerin, tamamen hükümetin tasarrufu ve denetimi altında
olduğunu kamuoyu çok iyi biliyor.
Ancak, yukarıda ifade
ettiğimiz gibi, hükümet de, aslında, yasama faaliyetine esas olan bu
hazırlıklarını tutarsız, bütünsellikten uzak ve tamamen konjonktüre bağlı
olarak günlük takvimler içinde belirlediğinin farkında olduğu içindir ki, bu
çalışmaları tasarı yerine teklif olarak sunmak zorunda kalıyor. Hükümet, bir
anlamda, kendi yetersizliğinin ortaya çıkmasını, böylece ve kendince engellemiş
ve kamufle etmiş oluyor.
Değerli arkadaşlarım,
hükümetin, kamu yönetimi ve yasama faaliyeti kültüründeki bu yetersizliklerin
ve tutarsızlıkların faturasını Türkiye Büyük Millet Meclisine mal etmeye hakkı
yoktur. Hükümet, daha disiplinli, daha tutarlı, daha bilimsel çalışmalar yapmak
zorundadır. Bunu yapmadığı içindir ki, dakikasının 11 milyara mal olduğu
İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç tarafından da beyan edilen, tespit
edilen Meclis çalışmaları, maalesef, daha da verimsiz bir hal almaktadır.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Çok çalışıyoruz, maliyet düşüyor.
ATİLLA KART (Devamla) -
Böyle bir anlayış...
Efendim, Sayın Kapusuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Saat itibariyle, gün itibariyle fazla çalıştığımız için maliyet aşağı doğru
düşüyor.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunları değerlendirdiğimiz zaman, inanıyorum ki...
BAŞKAN - Sayın Kart,
Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bunları değerlendirdiğimiz zaman, Meclis çalışmaları zaman olarak da, nitelik
olarak da daha verimli bir hal almış olacaktır. Bunları anlatmaya çalışıyorum
değerli arkadaşlarım.
Böyle bir anlayış ve
uygulama içinde, hükümetin, yasama denetimi faaliyetlerinden rahatsız olduğunu
ve engelleme yarattığını da yine üzüntü ve kaygıyla izliyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, uzun bir zamandır salı ve çarşamba günleri denetim faaliyetlerini
görüşemiyoruz. Bu denetim faaliyetlerinin görüşülmesi, yasama denetimi
faaliyetlerinin görüşülmesi engellendiği gibi, bu çalışma yöntemiyle Genel
Kurula getirilen teklif ve tasarıların verimliliği ve tutarlılığı da, doğal
olarak, sağlanamamaktadır değerli arkadaşlarım. Maalesef, bu yasama denetimi
engellemesinin, bağlantılı olarak, yargıya da taşınmış olduğunu, yargıya da
sirayet etmiş olduğunu yine üzülerek ve kaygıyla ifade ediyorum. Bakın, bugün,
grup önerisi üzerinde konuşurken...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kart,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) - 2
nci maddede görüşlerimi anlatmaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde, şahsı
adına, söz isteyen Tokat Milletvekili Zeyid Aslan? Yok.
Adana Milletvekili Recep
Garip?.. Yok.
Başka söz talebi de yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 6.- (1)
Kanunlarda öngörülen "ağır hapis" cezaları, "hapis"
cezasına dönüştürülmüştür.
(2) 1 Haziran 2005
tarihinden önce işlenmiş olan suçlarla ilgili olarak 765 sayılı Türk Ceza
Kanununun 13 ve 15 inci maddelerinin uygulanması zarureti bulunan hallerde;
a) Ağır hapis iken,
birinci fıkra uyarınca hapse dönüştürülen cezalar, kanunlarında aksine bir
hüküm yoksa alt sınır bir yıl, üst sınır yirmidört yıl olarak,
b) Hapis cezalarında
kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır yedi gün, üst sınır beş yıl
olarak,
Uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA
KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
2 nci madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini anlatmaya devam ediyorum.
Değerli arkadaşlarım,
yasama denetimi faaliyetindeki bu verimsizliklerin ve yasama denetimini
engelleyici faaliyetlerin yargıya da sirayet ettiğini ifade etmiştim. Bu konuda
ayrıntıya girmeyeceğim; sadece, bugün, Genel Kurulda, İGDAŞ dosyasıyla ilgili
olarak, dava dosyasının ne şekilde engellendiğine ilişkin beyanlarıma atıfta
bulunmakla yetineceğim ve bu konudaki soru önergesine Sayın Adalet Bakanı
tarafından cevap verilmemiş olmasını, süresi içinde cevap verilmemiş olmasını,
yine, Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgi ve takdirlerine sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
getirilen bu teklifle, suçludaki tehlike haliyle orantılı olarak hükmedilen ve
esas itibariyle, sosyal savunma amacına yönelmiş bulunan müeyyideler konusunda
düzenleme yapılıyor. Bilindiği gibi, güvenlik tedbirleri, esas itibariyle,
önleyici koruma tedbirinden ibarettir. Toplumun önleyici bir koruma tepkisi
olarak güvenlik tedbiri, sorumluluk şartlarını taşısın veya taşımasın, suçlu
tehlike hali arz ediyorsa, onun hakkında bir tedavinin, bir iyileştirmenin
yapılması gerektiği felsefesine dayanmaktadır. Tekrar ifade ediyorum; güvenlik
tedbirleri, suçlunun tehlike hali kavramına bağlı olan müeyyidelerdir. Ceza
müeyyidesi, suçluyu belirli yoksunluklara tabi tutan ve bir bakıma kefaret
niteliği bulunan bir müeyyidedir. Oysa, işbu teklifle getirilmek istenen
düzenleme, suçluyu uslandırma yoluyla ve sosyal yararı sağlamak amacıyla
uygulanmaktadır. Esasen, bu anlattığım fark fiilî olmayıp, daha çok teorik
düzeyde ve nitelikte olan bir ayırımdır.
İşte bu sebepledir ki
değerli arkadaşlarım, güvenlik tedbiri niteliğindeki düzenlemelerin de kanunla
tespit edilmesi gerekmektedir. Zira, cezada kanunîlik prensibi vazgeçilmez
temel bir ilkedir. Doktrinde az sayıda bazı aykırı fikirler bulunmakla beraber,
güvenlik tedbirleri de kanunîlik prensibine tabi olması gereken düzenlemeler
kapsamındadır. Nitekim, 1982 Anayasasının 38 inci maddesinde "ceza ve ceza
yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" denilmek suretiyle
bu konu anayasal düzeyde düzenlenmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği gibi, cezalara, ilke olarak bir yargı kararıyla hükmedilir, yani,
ceza yargısal nitelik taşır. Uygulamada ise güvenlik tedbirlerinin cezalardan
farklı olarak idarî nitelik taşıdığı görüşü de ileri sürülmektedir; ancak, ağır
basan ve yargı içtihatlarında da açıklık kazanan kararlara göre, güvenlik
tedbirine, failin bir suç işlediği yargı usulleriyle tespit olunduktan sonra
hükmolunabilir. Güvenlik tedbirlerinin infazı aşaması, cezaların infazı aşaması
gibi idarî bir nitelik teşkil eder.
Çağdaş ceza hukukunda
cezalar ile güvenlik tedbirleri, her gün, artık, biraz daha fazla olmak üzere,
birbirine yaklaşmaktadır. Gelinen süreçte, cezanın kefaret edici niteliğini
gittikçe kaybettiğini ve her geçen gün biraz daha fazla uslandırmaya ve
önlemeye yöneldiğini görüyoruz. Cezalar ve güvenlik tedbirlerinin
uygulanabilmeleri için, bir suçun işlenmiş olması, sabit olması, her iki
müeyyide için de kanunîlik esasının varlığı, eşitlik, şahsîlik, kişiliğe saygı,
yargısal usullere göre uygulamaları bakımlarından birbirlerine yaklaşmış
durumdadırlar.
Getirilen teklifte ve bu
teklifle bağlantılı olan 896 ve 897 sıra sayılı tekliflerde, ceza hukukunda
düzenlenmiş olan bu genel ilkelerin büyük ölçüde ihlal edilmiş olduğunu
görüyoruz değerli arkadaşlarım.
Bu düşüncelerle,
getirilen teklife, bu ihtirazî kayıtla karşı olduğumuzu ifade ediyor, bu yönde
değerlendirme yapacağımızı beyan ediyor, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kart.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.
Manisa Milletvekili
İsmail Bilen?.. Yok.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Hafif hapis ve
hafif para cezalarının idari para cezasına dönüştürülmesi
Madde 7.- (1) Kanunlarda,
"hafif hapis" veya "hafif para" cezası olarak öngörülen
yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. İdari para cezasının
hesaplanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesi hükümleri
uygulanır. İlgili kanunda "hafif hapis" cezasının üst sınırının
belirtilmediği hallerde, idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak gün
sayısının üst sınırı, yediyüzotuzdur.
(2) Kanunlarda,
"hafif hapis cezası" ile "hafif para cezası"nın seçimlik
olarak veya birlikte öngörüldüğü hallerde, idari para cezası yaptırımının
belirlenmesinde "hafif hapis cezası" esas alınır.
(3) Kanunlarda, sadece
"hafif para cezası"nın öngörüldüğü ve cezanın alt veya üst sınırının
belirtilmediği hallerde, idari para cezası, yüzyirmimilyon Türk Lirasından az,
onsekizmilyar Türk Lirasından fazla olamaz.
(4) Bu madde hükmüne göre
idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.
Adıyaman Milletvekili
Hüsrev Kutlu...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Vazgeçtim efendim.
BAŞKAN - Başka söz talebi
de yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin birinci
ve ikinci fıkralarında geçen "1 Nisan 2005" ibaresi "1 Haziran
2005" olarak değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(4) Kesin hükümle
sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak
lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından
dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5.- Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin
birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005" ibaresi "1 Haziran
2005" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6.- Türk Ceza
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 1.-
(1) Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer
alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler
yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Teklifin tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.05
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
6 ncı sırada yer alan,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve aynı mahiyetteki
kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
6.-
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam
Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın,
5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri;
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın
ve 50 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet
Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu,
Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol
Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004
Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350,
2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 880 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
(x) 880 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve
Kalkınma Partisinin, aynı konuda Parlamentoya sevk ettiği ikinci tasarı.
Birincisi kanunlaştı; ancak, o yasanın mürekkebi henüz kurumadan, aynı yasada
yeni bir değişiklik öngören bir tasarıyı şu anda görüşüyoruz.
Değerli milletvekilleri,
bu konudaki ilk yasal düzenleme, 1998 yılında dönemin hükümeti tarafından 4325
sayılı Yasayla gerçekleştiriliyor. O dönemde, doğu ve güneydoğuda yaşanan
şiddet olayları nedeniyle yasanın amacına ulaşamadığı, yatırımların bölgeye
yeteri kadar gitmediği, özellikle daha önce Adalet ve Kalkınma Partisinin
getirdiği yasa tasarısında gerekçe olarak da vurgulanmıştı. Aslında doğruydu;
çünkü, 1998 yılında, doğu ve güneydoğuda sağlıklı bir yatırım iklimi yoktu,
ekonomide ciddî dengesizlikler vardı ve daha sonra yapılan bir düzenlemeyle,
hem bölgesel dengesizliklerin giderilmesi hem de istihdamda daha ciddî bir
artış sağlanması, yatırımların bu bölgelere gitmesi açısından bir yasal
düzenleme yapıldı.
Yasal düzenleme
yapılırken, değerli milletvekilleri, bu Parlamentoda, geneli üzerinde
görüşülürken, maddeler bağlamında da görüşülürken, o yasanın çıkış amacının
doğru olmakla beraber, gerçekleştirilme yönünden ciddî yanlışlıklar içerdiğini
ısrarla vurguladık. Örneğin, Tunceli'nin yatırımları teşvik edilecek yasanın
kapsamında olmamasının, tek fabrikası dahi olmayan bir ilin, nasıl oluyor da,
kalkınmış bir bölge olarak adlandırıldığının yanlış olduğunu söylemiştik.
Yine aynı şekilde, Adalet
ve Kalkınma Partisinden, hatırlıyorum, Elazığ milletvekili, Elazığ'ın nasıl
olur da teşvik kapsamına alınamayacağını o da eleştirmişti; ama, maalesef,
bütün bu eleştirilere karşın, bu yasa Parlamentodan geçti ve yasalaştı.
Üzerinden süre geçmeden,
şimdi, yeni bir yasa, tekrar Parlamentoya sunuldu. İlk yasada 36 il kapsamda
vardı; şimdi, 49 ile çıktı. Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunda, kapsama alınan illeri tek tek sayarak, teşvik kapsamının
genişletildiğini, dolayısıyla, daha sağlıklı bir yasanın Parlamentoya sevk
edileceğini belirtmişti. Doğrudur; 49 ili kapsama alan bir yasal değişiklik
tekrar Parlamentoya sevk edildi ve 2008 yılının sonuna kadar bu yasanın uygulanması
öngörüldü. Şu anda, 31.12.2008 tarihine kadar yürürlükte olacak yasa tasarısını
görüşüyoruz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, önce, bu yasanın, izninizle bir gerekçesine bakalım. Bu
yasanın gerekçesinde, birinci cümle aynen şöyle başlıyor: "5084 sayılı
Kanun, bugüne kadarki uygulama sürecinde, yatırımların ve istihdamın teşviki ve
bu kapsamda bölgelerarası ekonomik dengesizlikleri gidermek yönünde çok önemli
gelişmeler elde edilmesine imkân sağlamıştır."
Şimdi, önemli gelişmeler
diyebilirsiniz de "çok önemli" dediğiniz zaman, herhalde, yatırımda
bir patlama, istihdamda bir patlama beklersiniz. Şimdi, Sayın Bakan Plan ve
Bütçe Komisyonunda bilgi sunarken, öyle, çok ciddî patlamaların olmadığını biz
de gördük. Doğrudur; bazı illerde çok ciddî yatırım artışları olmuştur.
Örneğin, bir Afyon'da, bir Uşak'ta, bir Düzce'de, bunlarda çok ciddî patlamalar
oldu; ama, bir Şırnak'ta, bir patlama henüz söz konusu değil. Oysa, bu yasanın
çıkış gerekçelerinin en önemlisi bölgesel dengesizlikleri gidermekti. Eğer,
bölgesel dengesizlikleri giderme açısından çok önemli bir işlevi bu tasarı veya
bu yasa yerine getirmemişse, o zaman, ciddî bir eksiklik var demektir.
Tasarıda şöyle diyor: Bu
değişiklik, şu anda görüştüğümüz değişikliğin iki temel hedefi olduğunu yine bu
gerekçe söylüyor. Bunlardan birincisi şu; diyor ki: "İlkinde biz kapsamı
dar tutmuştuk, şimdi 2003 yılı sosyoekonomik gelişme endeksini de dikkate
alarak tasarının kapsamını genişletiyoruz." Doğru, 49 ile çıkıyor.
İkincisinde de "istihdam dolayısıyla, eskiden kurulup da, daha sonra, bu
yasa çıktıktan sonra istihdamı artıracak olan firmalara da biz bu olanakları
sağlıyoruz" diyorlar; doğrudur.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu yasa Parlamentoya sevk edildi. Parlamentoya sevk edildikten
sonra okyanus ötesinden bir ses çıktı. IMF'nin temsilcileri dediler ki:
"Bir dakika! Siz, eğer bu yasayı çıkarırsanız, biz, IMF olarak sizinle
ilişkilerimizi askıya alırız, keseriz!" Uzun süre, hükümet tarafından
gönderilen tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmedi. Daha sonra Plan ve
Bütçe Komisyonunda gündeme alındı. Bir de gördük ki, IMF'nin talepleri
doğrultusunda, bu yasa, maalesef, işletilemez noktaya geldi.
Şimdi, neden işletilemez
noktaya geliyor, o konuda kısaca bilgi sunayım. İlk çıkan yasada, eğer, 1 işçi
bile çalıştırsanız, yatırım yapıyorsanız, teşvikten yararlanıyordunuz. Bu
yasayla deniliyor ki: "Teşvik kapsamına girebilmeniz için en az 30 işçi
çalıştırmanız lazım." Şimdi, değerli arkadaşlar, 30 işçinin çalıştığı bir
fabrikanın maliyetinin çok küçük olmadığını, kârlılığının uzun süre alacağını
ve bunun da, özellikle kalkınmada öncelikli illerde bu ilkenin getirilmesinin
haksızlık olacağının bilinmesi gerekiyor.
Buraya gelmeden önce
Devlet İstatistik Enstitüsüne şu soruyu sordum; dedim ki: Acaba, imalat
sanayiinde faaliyet gösteren firma sayısı Türkiye'de kaç tanedir; bunlardan
kaçı 30 ve üstünde işçi çalıştırıyor? Bana dediler ki: "Biz, bir çalışma
yaptık, 2002 geçici sonuçlarını vereceğiz." Rakamlar aynen şöyle değerli
milletvekilleri: İmalat sanayiinde 270 000 firma var. 270 000 firma,
Türkiye'de, imalat sanayiinde faaliyet gösteriyor; ama, 30 ve daha fazla işçi
çalıştıran fabrika sayısı 8 200. 270 000!.. 8 200!.. Demek ki, 8 200'e 8 201'i
katmak için en az 30 işçi çalıştıracaksınız ki, bu sistemin içine
girebilesiniz.
Değerli
arkadaşlar, bu, çok ağır bir koşul. Bu ağır koşulu Türkiye'de yerine getirecek
firma sayısı, yatırım kapasitesi sayısı oldukça düşük. Bu konuda bilgiyi sunup
takdirlerinize de bu konuyu arz ediyorum.
Bu 30 işçiyle ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vereceği bir önerge var. Eğer, bu önergeyi
lütfedip, kabul ederseniz... En azından 30'u 10'a indirelim; böylece, bu
bölgelere de yatırım kaymış olur diye düşünüyoruz.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, Plan ve Bütçe
Komisyonunda 30 işçi görüşülürken Sayın Bakana şunu söyledim: Eğer, 30 işçide
ısrar ederseniz, işvereni muvazaalı yola itersiniz; çünkü, işveren gider,
nerede isteğe bağlı sigortalı varsa, onları getirir, isteğe bağlı sigortalıları
işçi olarak gösterir; dolayısıyla, hem işçi kârlı hem işveren kârlı olacak.
Ortada zarar gören, sadece ve sadece kamu hazinesi olacak. Sayın Bakan
"biz onları denetleriz" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de vergi denetiminin yüzde 1'leri bulmadığı bir ortamda, kimi, nasıl
denetleyeceksiniz; çok zor bir ihtimal. Eğer, 30 işçide ısrar edilirse, dediğim
gibi, o yatırım yapacak işveren önce gidecektir, SSK'nın ve Bağ-Kurun kapısını
vuracaktır; isteğe bağlı sigortalıları bana verin, ben bunları işçi olarak
göstereceğim diye. Bu yola niye biz işverenimizi zorluyoruz; illâ, sen,
yasadışı yollara sap diye. Bu, doğru bir uygulama değil; bunu da burada tekrar
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bu üçüncü yasa; aynı konuda Parlamentoya gelen üçüncü yasa. Şu
soruyu acaba kendimize sorduk mu: Bir tasarı, aynı amaca yönelik bir tasarı
niçin üçüncü kez Parlamentoya gelir? Öyle ya, bir sefer af kanunu olur, bir
sefer gelir. Olur, belki şartlar değişir, ekonomik kriz çıkar, bir af yasası
daha çıkarabilirsiniz; ama, siz, teşvik yasası getiriyorsunuz, üçüncü kez
getiriyorsunuz. Demek ki, çıkardığınız teşvik yasaları amaca uygun değil.
Şimdi, haklı olarak şu soruyu sorabilirsiniz: Amaca uygun teşvik yasası nasıl
olmalı? İzniniz olursa, ben o konuda da kısaca bilgi sunmak isterim.
Şimdi, birincisi şu,
değerli arkadaşlar: Teşvik yasası çıkarmak istiyorsanız, önce objektif bir
kriter alacaksınız. Bu yasada yok mu; bu yasada da objektif kriter var. 1 500
dolar, sosyoekonomik gösterge, neyse, hangisini esas alırsanız bu objektif bir
kriterdir. Bu kriterin geçerli olduğu bütün iller Teşvik Yasası kapsamına
girer; ama, bir koşulla; Teşvik Yasası kapsamına girdiği zaman, o kriterler
doluncaya kadar teşvik süresi devam eder. Örneğin, 1 500 dolar mı dediniz; 1
500 doluncaya kadar o teşvik devam eder. Örneğin, Düzce'de erken doldu, biter
Düzce'deki teşvik süresi; ama, Şırnak'ta devam eder, taa ki Şırnak'taki
yurttaşlarımızın gelirleri de 1 500 doları buluncaya kadar. Böylece burayı, Parlamentonun
gündemini gereksiz yasalarla işgal etmemiş oluruz.
Başka ne gerekiyor;
ikinci önemli nokta da şu değerli arkadaşlar: Eğer siz teşvik yasası
çıkarıyorsanız bir ilde, rekabet eşitliğini bozacak uygulamalardan özenle
kaçınmanız gerekir. Şimdi, bu yasa çıkarken, Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
telefon etti. Diyor ki: "Eğer bu yasa çıkarsa, geçmişte şirket kuranlar,
imalat yapanlar haksız rekabetle karşı karşıya kalacaklar. Benim fabrikamın
karşısına bir başkası gelecek, fabrika kuracak, işçi sigorta primi ödemeyecek, işçi
dolayısıyla vergi ödemeyecek, kullandığı enerji düşük fiyatlı olacak; ama, ben
bunların hepsini ödeyeceğim. Benim maliyetim 100 lira, onun maliyeti olacak 50
lira. Ben nasıl rekabet edeceğim?" Haklı, son derece doğru bir teşhis, son
derece doğru bir gözlem. Teşvik getirecekseniz, siz teşviki niye
getiriyorsunuz; o ilde yaşayanların ortalama gelir standardını yasayla
belirlenen objektif kıstasa oturtmak için. Nedir bu; 1 500 dolar. Eğer 1 500
dolar o ilde yoksa, o zaman teşvik getiriyorsunuz demektir. Demek ki, o ilde
ister eskiden kurulmuş olsun ister yeni kurulacak olsun, aynı teşviklerin o
kapsamda, o ilde, o süre içerisinde uygulanması gerekiyor. Eğer bunu
yaparsanız, böylece rekabet eşitliğini de sağlamış olursunuz.
Değerli milletvekilleri,
bu üç koşulu öngören bir yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine verdik.
Şurada görüşülen kalın bir kitapçık; aslında 8 maddeden oluşuyor. Bizim bu
düzenlememizi öngören yasa teklifi verildi; ama, maalesef, bu yasa teklifi, ne
Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi ne de buraya geldi. Dolayısıyla, bu
önerilerimiz, sadece ve sadece öneri olmanın ötesine gidemedi. Dolayısıyla, bu
Teşvik Yasasının da beklenen amacı sağlamayacağını, bölgenize gittiğiniz zaman,
ticaret odası, sanayi odası başkanlarıyla görüştüğünüz zaman, bu
şikâyetlerimizi onların da dile getireceğini göreceksiniz.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bir başka şey: "Kalkınmada öncelikli yöre" denilen bir
kavram var; eski bir kavramdır; içeriği, adından da anlaşılacağı gibi, bir
bölgenin kalkınmasını sağlamaktır, kalkınmada ona öncelik vermektir. 50 tane
il, kalkınmada öncelikli bölge olarak belirlenmiş; Devlet Planlama Teşkilatı
belirlemiş, Bakanlar Kurulunun kararı çıkmış bunlar kalkınmada öncelikli ildir
diye.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlar, şöyle bir harita. Bu yasa çıktığı zaman, bu haritadaki yeşiller
teşvik kapsamına girecek, kırmızılar teşvik kapsamı dışında kalacak. Şimdi,
Karadenize baktığınız zaman, Samsun bunun dışında; aşağıya geçiyorsunuz, yine
yeşiller bu kapsama girerken, arada kırmızılar yine teşvik kapsamının dışında
kalıyor. 5 il, bu yasa çıktığı zaman kalkınmada öncelikli il sayılmasına karşın
bu sisteme girmiyor.
Şimdi, tabiî, haklı
olarak şunu soruyoruz: Bu 5 il kalkınmada öncelikli il değilse, bunu
çıkarsınlar. Devlet Planlama Teşkilatı Bakanlar Kuruluna önersin, bu 5 ili
çıkaralım. Eğer bunlar kalkınmada öncelikli ilse, buraya dahil edelim. Yani,
kendi içimizde ciddî çelişkiler yaratan bir tasarı; onu da bu arada bilginize
sunmak isterim.
Kalkınmada öncelikli il
sayılıp teşvik kapsamına girmeyen illeri ben size takdim edeyim: Kırıkkale,
Samsun, Karabük, Çanakkale -Bozcaada ve Gökçeada hariç- ve Zonguldak. Maalesef,
bunlar, bu kapsama girmiyorlar.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, yasa kendi açısından pek çok sorunu gündeme getiriyor, teşvik
olarak ciddî sorunlar içeriyor, amaca uygun değil, IMF'nin gölgesi düştü
maalesef bu yasaya ve bu yasa, kendisinden beklenen koşulları yerine getirmeyecek.
Biz, kalkınmada öncelikli illerin elbette kalkınmasını, o bölgelere yatırım
gitmesini istiyoruz. Vergi vermesin; evet, vergi vermesin.
Bakın, en büyük
handikaplarından birisi, beş yıllık süreyle getiriyoruz biz bunu. Yatırım
süresini bir düşünün. 30 işçinin çalıştığı bir fabrikada yatırım süresi öyle
birkaç ay değil, belki de iki yılı bulacak. İki yıl; vergi teşviki üç yıl.
Eğer, siz, bunu gerçekten uygulayacaksanız, objektif normları getirerek bunu
uygularsınız ve bu yasa da, bana göre, amacına ulaşmış olur.
Değerli milletvekilleri,
önümüzdeki dönemde... Tabiî, buraya gelirken, hep bilgileri alıp, o bilgileri
-ne ölçüde amaca ulaştı bu yasalar- paylaşmak istedik; ama, yeteri kadar bilgi
oluşmadı. Daha önce çıkan, 1989 yılında çıkan yasa amaca ulaşmadı; Adalet ve
Kalkınma Partisinin bundan önce çıkardığı yasa 5084 -yanlış hatırlamıyorsam
numarasını- amaca ulaşmadı; şimdi, yeni bir tasarı getiriyoruz daha öncekinin
de gerisine düşerek, 30 işçiyi getirerek; bu da, amacına ulaşmayan bir tasarı
olacak.
Bu Teşvik Yasasından zaten
yatırım programını almış, yatırım yapmaya karar vermiş; ama, bölgede karar
veremeyen, örneğin Bolu'ya yatırım yapmak isteyen bir yatırımcı Bolu'dan
vazgeçip Düzce'ye yatırım yapacaktır; ama, aynı yatırımcı, hiçbir zaman,
Bingöl'e gitmeyecektir, Tunceli'ye gitmeyecektir, Elazığ'a gitmeyecektir,
Şırnak'a, Hakkâri'ye gitmeyecektir. Peki biz nerelerin kalkınmasını istiyorduk;
terör bölgesinin kalkınmasını istiyorduk. Nerelerde istihdam yaratılmasını
istiyorduk; doğu ve güneydoğuda; çünkü, batıdaki büyük kentlerin varoşlarına bu
insanlar gelmesinler, bu insanlar orada mafyanın gelecekte silahlı gücü
olmasınlar, kapkaç olayları olmasın; oralarda istihdam yaratılsın diye yaptık.
Bana söyler misiniz
değerli arkadaşlar, Şırnak'ta 30 işçinin çalışacağı bir fabrikayı kim kuracak;
Şırnaklı işadamı yok, Tuncelili varlıklı işadamı yok, Bingöllü varlıklı işadamı
yok; varsa da, bunlar, batıda yatırımlarını yapmışlar. Amacımız bu insanları o
bölgelere göndermek ve o bölgelerde yatırım yapılmasını, istihdam yaratılmasını
sağlamaktı; ama, maalesef, bu yasayla bunların hiçbirisi gerçekleşmiyor. Tabiî
gönül isterdi ki, belli bir kararlılıkla, IMF ne derse desin, kendi ülkemizin
geleceği hakkında biz karar vermeliydik.
Evet, bu yasanın
sınırları daraltılabilirdi belki; ama, değerli arkadaşlar, hem sınırı
genişletip hem de bu sınıra göre yatırımların önünü kesmek gibi bir mucizeyi
başardık. Bu mucize sonunda hem Teşvik Yasasını çıkarmış oluyoruz hem de teşviklerin
uygulanmamasını sağlamış oluyoruz. Bu mucizeyi gerçekleştiren Adalet ve
Kalkınma Partisine de teşekkür ediyorum.
Teşekkürler sayın
milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekilleri,
5084 sayılı yatırımların ve istihdamın teşviki ile bazı kanunlarda yapılması
öngörülen değişikliklere ilişkin kanun
tasarısı hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz evvel,
müktesebatına uygun, iyi niyetle yapmış olduğu değerlendirmelerden ötürü,
yasayla ilgili yapmış olduğu değerlendirmelerden ötürü Sayın Kılıçdaroğlu'na
ayrıca teşekkür ediyorum.
Söz konusu olan teşvik
yasası olduğuna göre, iktidarıyla muhalefetiyle ülkemizin kalkınma hamlesine
hız kazandıracak mücadeleyi, elbette ki Meclis olarak birlikte vereceğiz. Bu
noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkemizin kalkınma çabasına hız
kazandıracak önemli bir yasayı gündemine almıştır.
Öncelikle tasarının
gündeme alınması ve olgunlaşmasında bizzat Sayın Başbakanımız Recep Tayyip
Erdoğan'ın çaba ve azminin çok büyük bir rol oynadığını Yüce Milletimize bu
kürsüden bir kez daha duyurmayı görev biliyorum. Sayın Başbakanımız, söz
verdiği gibi ülkemizin engin kaynaklarını harekete geçirme yönünde, sosyal ve
ekonomik alanlarda mütemadiyen yapıcı politikalar üretmekte ve böylece ülkemiz
kalkınma sürecine yeniden kavuşmaktadır.
Bugün görüşmekte
olduğumuz Teşvik Kanunu Tasarısını benzerlerinden ayıran çok etkili araçları
ihtiva ettiğini ve bu yönüyle bakıldığında özellikle Maliye Bakanlığının,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığımızın
üstün bir çaba sergilediklerini belirtmek isterim.
Türkiye'nin cumhuriyet
tarihinde ekonomik istikrar ortamı tesis ederek ilerleyebildiği dönemler ne
yazık ki sınırlı olmuştur. Bunun nedenlerini iç ve dış konjonktüre bağlı olarak
açıklayabiliriz; ama, ilerlediği dönemlerin benzerlikleri dikkat çekicidir.
Büyüme hızı, eğer
sürdürülebilir ise, bir ekonominin başarısının ölçüsü kabul edilebilir. Zira,
bütün ekonomik verilerin paydasında millî geliri görmekteyiz. Bu veriyi dikkate
alarak cumhuriyet tarihimize göz attığımızda, ortalama yüzde 5 ile 10 arasında,
düzenli olarak beş ve on yıl süreyle büyüyebildiğimiz dönemler ne yazık ki çok
sınırlıdır.
Bunlardan ilki, 1928 ve
1938 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, Türkiye ortalama yüzde 10
büyümüştür. Bu büyümede, en başta, Atatürk ve cumhuriyetimizi kuran kadroların
millet ve vatan sevgisiyle sağladıkları siyasî istikrar büyük rol oynamıştır.
Ayrıca, 1927 yılında, Sanayii Teşvik Kanunu, en önemli faktör teşkil etmiştir.
Bugün, Türk tarımı ve Türk imalat sanayiinin geldiği noktayı, elbette ki,
kalkınma seferberliğine dönüştüren o günkü anlayışa borçluyuz. Bu başarı, aynı
dönemde dünyada yaşanan büyük iktisadî buhrana rağmen gerçekleşmiştir ve bu
başarı, milletimize güven kaynağı olmuştur. Türk Milletinin kendi kaynaklarıyla
kalkınabildiği, tüm dünyanın gözleri önünde ilk kez o yıllarda sergilenmiştir.
Bu dönemde, dış politikada da oldukça başarılı bir süreç yaşanmıştır.
1992-2002 yıllarına kadar
geçen on yıllık süre zarfında, iki kez büyük çapta kriz yaşanmıştır. Koalisyon
hükümetlerinin yarattığı yönetim zaafları, 28 Şubat süreciyle daha da
derinleşerek, ekonominin ihtiyaç duyduğu iç ve dış güven unsuru, ancak, IMF'yle
yapılan stand-by anlaşmasıyla tesis edilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde, kamu
açıkları ve cari açık sorunu, ekonomide kırılganlığın temel nedeni olmuştur.
Enflasyon gelir dağılımını olumsuz yönde etkilerken, peşi peşine gelen krizler
reel sektörü canından bezdirmiştir.
Değerli milletvekilleri,
görüldüğü gibi, ekonomimizde güzel günler ne yazık ki daha azdır. Bu durum,
günümüz siyasetine, çözmesi gereken üç temel sorunu taşımıştır. Bunlar,
işsizlik, gelir dağılımında adaletsizlik ve bölgeler arasındaki gelişmişlik
farklılıklarıdır. Türkiye, uzun bir aradan sonra, yeniden istikrara
kavuşmuştur. Bu siyasî istikrar ortamının kıymetini, en başta reel sektör çok
iyi bilmektedir. Zira, geçmişte yaşanan krizlerin faturasını en ağır biçimde
ödeyen reel sektör olmuştur. Gecelik faizlerin yüzde 10 000'lere çıktığı, bir
günde yüzde 100 devalüasyonun bütün hesapları altüst ettiği bir ortamı, henüz
hafızalarımızdan silmiş değiliz. Biz, hiçbir ek teşvik düzenlemesi getirmesek
dahi, öngörülebilir bir ortamda faaliyet göstermek, özel sektörün en önemli
ihtiyacı olan teşviki vermek anlamına gelir. Esasen, özel sektörün bizden
beklediği de budur.
Değerli arkadaşlar, bu
girizgâhtan sonra, tasarıyla ilgili değerlendirmemi üç temel noktaya
dikkatlerinizi çekerek aktarmak istiyorum.
Bunlardan birincisi,
Teşvik Yasasının amaçları ve kapsamına ilişkindir; ikincisi, Teşvik Yasasının
başarısına yöneliktir; üçüncüsü, hedef kitlemiz olan girişimci, müteşebbis
üzerine olacaktır.
Bildiğiniz gibi, bugüne
kadar bu yasa tasarısı üzerinde kamuoyunda çok büyük tartışmalar yaşanmıştır.
Bu tartışmanın odağına yerleşen bazı temel konulara değinmemiz gerekmektedir.
Bunlardan ilki, kapsama giremeyen illerden yükselen isteklerdir; diğeri,
kapsama giren illerdeki gelişmişlik farklılıklarının, teşvikleri kademeli
olarak uygulanması gerektiğine yönelik tartışmadır. Bir diğer tartışma, yasanın
uygulanacağı illerde mevcut bulunan işletmeler ile yeni yapılacak yatırımlar
arasında haksız rekabet yaratıldığına ilişkin değerlendirmedir.
Bunların dışında, yasada
yer alan teşvik araçlarının artırılmasına ya da geliştirilmesine yönelik
talepler ve teşvikten yararlanma koşulları gündeme gelmiştir. Süremizin
darlığını da dikkate alarak, vaktimizin elverdiği ölçüde bu konulara değinmek
amacıyla çaba sarf edeceğim.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 49 uncu maddesi, işsizliği önlemeye elverişli
bir ortamı yaratmayı devletin ödevleri arasında saymıştır. Bugün 2 500 000'in
üzerinde olduğu bilinen işsiz nüfusumuz, Türkiye'nin sosyal açıdan karşılaştığı
en büyük sorun olmaya devam etmektedir. Özel sektör öncülüğünde kalkınmayı
amaçlayan ülkemizde, istihdam olanağı sağlayacak girişimcilerimiz, yürürlükteki
vergi ve sigorta oranlarının yüksekliğinden yakınmaktadır. İşte, tam bu
noktadan hareketle, kalkınmamızın kaynağındaki işletmelerimize ilave istihdam
sağlamaları koşuluyla, vergi ve sigorta primlerinde indirim sağlanarak, yatırım
ve istihdam ortamının iyileştirilmesi hedeflenmiş, böylece Anayasal bir görev
de yerine getirilmiştir. Ayrıca, Anayasanın 166 ncı maddesi, ekonomik, sosyal
ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve
uyumlu biçimde hızla gelişmesini devletin görevleri arasında saymıştır.
Devlete verilen bu iki
görev; yani, işsizliği azaltmak ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarını
gidermek görevi Anayasamızda yer almasına rağmen, geldiğimiz nokta, ne yazık
ki, umut verici değildir. Ülkemizde, işsizlik sorunu, ekonomik ve sosyal
yönleriyle kâbus olmaktan çıkmış değildir. Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını
gidermeyi bir kenara bırakın, hafifletebilmiş bile değiliz.
Öncelikle bunun kolay
çözümlenmeyecek bir sorun olduğunu kavramamız gerekmektedir. Zira, işsizlik,
gelişmiş ülkelerin ekonomisinin bile henüz çözemediği bir sorundur. Avrupa
Birliği, işsizlikle mücadelede alınması gereken tedbirlerin ancak orta ve uzun
vadede sonuç vereceğini kabul ederek işe başlamıştır. Nitekim, 1997 yılında
Avrupa Birliğine üye ülkelerin hükümet temsilcileri tarafından imzalanarak 1
Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşmasının 125 inci maddesi,
işsizlik sorununun kalkınma hızına aykırı bir biçimde devam ettiği kaygısıyla
ve sosyal bir sorun olarak gündemdeki yerini koruduğu düşüncesiyle
hazırlanmıştır.
Bu anlaşma sonrası,
istihdam sorununun çözümü için başvurulacak önlemleri etkenlerin kaynağına
inerek belirlemek üzere "Avrupa İstihdam Stratejisi" başlığı altında
bir dizi referans geliştirilmiştir. Ülkemizde ise, 2003 yılı itibariyle
düzenlenen Türkiye İlerleme Raporunda, Avrupa istihdam stratejisiyle uyumlu bir
ulusal istihdam stratejisinin geliştirilmesine öncelik verileceği
açıklanmıştır.
Değerli milletvekilleri,
5084 sayılı Yasayla getirilen teşvik sistemi, bölgesel gelişmişlik
farklılıklarını giderme yönünde, yatırımların geri kalmış bölgelere çekilmesi
için, istihdamın, maliyet faktörleri üzerinde, yani, vergi ve sigorta yükünü
hafifletmek suretiyle, teşvik edilmesini öngörmektedir. Böylece, nispî bir
maliyet avantajı yaratılmış olacak ve bu avantaj, yatırımların, geri kalmış
bölgelere kaymasına neden olacaktır.
Buradan hareketle,
tasarının, kapsama alınan illerde aradığı kriterlerin -ki, bu kriterler 58
başlıkta ele alınmıştır- esas itibariyle, sosyoekonomik açıdan mukayese edilen
illere göre ciddî şekilde geri kaldığını, kendi şartları içerisinde bu dengenin
oluşmadığını bir kez daha vurgulamamız gerekmektedir.
Aslında, yine, benzeri
amaçla ve benzeri teşvik araçlarıyla uygulamaya konulan 4325 sayılı Yasa, 1998
yılından 2002 yılı sonuna kadar 22 ilde uygulanmış; ancak, ekonomik
konjonktürün elverdiği ölçüde başarılı olmuştur. Bu ve benzeri politikaların
analizini, vakit elverdiği ölçüde yapmaya çalışacağız. Belki ileriki maddelerde
de söz alarak, bu değerlendirmeleri yapabiliriz.
Şurası kesin olarak
bilinmelidir ki, kapsama alınan illerde ifade edilen, kanunda ifade edilen 1
500 dolar kriteri ve sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, tamamıyla gerçekçi,
4325 sayılı Yasa kapsamı içerisinde de yer alan temel kriterlerdir.
Biraz evvel Sayın
Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi, geçtiğimiz yıl 5084 sayılı Yasayı burada
tartışırken, özellikle 4325 sayılı Yasaya atıfta bulunarak, orada yer alan
sosyoekonomik gelişmişlik endeksi kriterinin 5084 sayılı Yasada yer almamasının
doğuracağı sorunları değerlendirmiştik. Burada -Elazığ, Tunceli başta olmak
üzere- çok değerli milletvekillerimiz, kriterlerde bir eksik öngörüsüyle,
tartışmaya katılmışlardı. Bugün tartıştığımız tasarı, bu önemli eksikliği
gidermektedir. Böylece, 13 ilimiz de, 5084 sayılı Yasadan yararlanan 36 ile
ilave olarak öngörülen teşviklerden yararlanacaktır.
İLYAS SEZAİ ÖNDER(Samsun)
- Geri kalanlar ?..
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Onlara da tabiî ki değineceğiz.
Değerli arkadaşlar,
bölgesel gelişmişlik kriteri, gerçekten çok çok önemli bir sorun olarak, bu
yönde hazırlanan teşvik yasalarıyla çözümlenmesi gereken sorun olarak önümüzde
durmaktadır. Bu amaçla, Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda görüşülmekte olan
Kalkınma Ajansları Yasası, yine aynı gerekçeyle hazırlanmıştır. Bu gerekçe...
Tasarının içerisinde vurgulamamız gereken en önemli unsur da, bölgesel
gelişmişlik farklılıklarını giderme yönünde bir eksikliğin, sosyoekonomik
gelişmişlik endeksinin kriteri olarak ele alınması gerektiği eksikliğinin, bu
tasarıyla beraber çözümlendiğini görüyoruz ve bundan da gerçekten çok büyük
mutluluk duyuyoruz.
Arkadaşlar, 49 il,
aslında 81 ili olan Türkiye'de 49 ilin bölgesel açıdan gelişmemiş olduğu
öngörüsü, üzerinde çok ciddî olarak tartışılmaya değer bir konudur. Şimdi,
oransal olarak baktığımızda, neredeyse, Türkiye coğrafyasının yüzde 60'ının
gelişmişlik anlamında geri kaldığını tescillemiş oluyoruz. Ancak, bu yasayı
tartışırken, bu bölgedeki -ekonomik anlamda Türkiye'yle mukayesesini yaparak-
diğer 32 ille mukayesesini yaparak değerlendirmemizin doğru olacağını düşünüyorum. Nüfusun yüzde 35'inin yaşadığı
bu bölge, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellef sayısının sadece yüzde
10'unun yer aldığı bölgedir. Sanayide
tüketilen elektrik enerjisinin sadece yüzde 12'sinin, yapılan Türkiye
ihracatının sadece yüzde 7'sinin bu
bölgede yer aldığını görüyoruz. Teşvik belgesine bağlı olarak yapılan
yatırımların sadece yüzde 15'i bu bölgede gerçekleşmektedir. Kısacası, bu
bölgede, yani, 49 ilimizde ekonomi yoktur. Millî Gelire ne yazık ki yüzde 10
seviyesinde katkıda bulunabilen bir bölgedir. Aslında, Türkiye coğrafyasının
neredeyse yüzde 60'ını tartışıyoruz.
Buradan yola çıkarak,
millî gelir ile istihdam arasındaki güçlü ilişkiyi tüm Türkiye sathına taşımak
amacıyla, bu yasanın, bu bölgedeki girişimciler tarafından, çok iyi bir şekilde
değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.
Üzerine basarak değerlendirmemiz
gereken bir başka konu olarak, Türkiye'de bugüne kadar sürdürülen bölgelerarası
gelişmişlik farklılıklarına ilişkin politikaların, ne yazık ki, sonuç
vermediğini üzülerek görüyoruz.
Şimdi, bir tartışma da
şurada yaşanıyor: Rekabet -biraz evvel CHP sözcüsü Değerli Kılıçdaroğlu da
ifade ettiler- unsurları üzerinde teşvik sistemi geliştiriliyor eleştirisi var.
Özellikle sanayileşmiş bölgelerden, Gaziantep gibi, Kayseri gibi sanayileşmiş
bölgelerden, bu yönde, haksız rekabet yaratıldığına ilişkin bir eleştiri
yapılmakta.
Değerli arkadaşlar,
üretim faktörlerine, maliyet muhasebesine baktığımızda, işçilik giderleri
sadece bir maliyet unsuru olarak dikkate alınması gereken bir unsurdur. Bir
firmanın üretim yapma şartları arasında pazarlama ve satış dağıtım giderleri
gibi, finansman giderleri gibi, hammadde giderleri gibi belki de bunlardan çok
daha önemli maliyet faktörleri söz konusudur.
Şimdi, Türkiye'de bugüne
kadar yapılan yatırımların yüzde 85'inin 32 ilde, sadece yüzde 15'inin
bahsettiğimiz 49 ilde gerçekleştirildiğini biraz evvel ifade ettim. Bu
şartlarda -biraz evvel- nüfusun yüzde 35'inin yaşadığı bu bölgeye, millî gelire
katkısını artırmak amacıyla, eğer farklı bir teşvik uygulamaz isek, bir maliyet
avantajı sağlamaz isek, bırakın orada yatırım yapmayı, orada yatırım yapmış
olan işletmelerin bile faaliyetlerini sürdürmesi tartışılır hale gelir.
En son, yatırım
teşvikleriyle ilgili kararnamede bir değişiklik yapılarak, malumlarınız olduğu
üzere, kalkınmada öncelikli yöre ile diğer iller arasındaki mukayeseyi teşvik
amacıyla düzenleyen yatırım indirimi uygulaması da yüzde 40 olarak
fikslenmiştir; yani, eşitlenmiştir. Şimdi, istihdamla ilgili yüklerin aynı
olduğu, yatırımla ilgili teşviklerin aynı olduğu bir bölgeye bırakın girişimci
beklemeyi, oradaki mevcut girişimciler bile pazara daha yakın olan bölgelere
veya maliyet avantajını daha hafifletecek bölgelere taşınmaktadır.
Ben, bu noktada, gelişmiş
olan illerimizde mevcut yatırımcıların 49 ile verilen bu teşvikleri eleştirmek
yerine, başta ar-geye ayırmış olduğumuz -biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta
tartışarak kabul ettiğimiz TÜBİTAK Yasasında bu konu çok vurgulandı; ar-ge
teşviklerine 450 trilyon bir kaynak ayrılmıştır- bu teşviklerden
yararlanmalarının doğru olacağını buradan ifade etmek isterim. Zira,
Türkiye'nin sanayileştiği bu bölge, kredi kaynaklarının neredeyse yüzde 90'ını kontrol
etmektedir. Kredi faizleri, AK Parti İktidarı döneminde, yüzde 16'dan
-maliyetler içerisindeki payını ifade ediyorum; aslında kredi faizleri çok
yüksekti, yüzde 80'lere varıyordu- bir firmanın gelir tablosunda maliyetler
açısından yüzde 16'lık paydan yüzde 3'lük paya düşmüştür. Bu, çok önemli bir
teşvik unsurudur ve bu teşviklerden gelişmiş olan 32 ilimizdeki kurulu
sanayi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kinay,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
1 dakika eksüre
veriyorum.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Bu noktada, ülkemizin
kalkınmamış bir bölgesinin kalkınma süreci içerisine dahil edilerek, böyle bir
teşvik mekanizmasıyla, teşvik araçlarıyla dahil edilerek, ülkemizdeki millî
gelirin artırılması elde edilmiş olacaktır, ülkemizin en büyük sorunu olan
işsizlik sorunu, gelir dağılımı sorunu ve bölgelerarası gelişmişlik
farklılıkları sorunu ortadan kalkmış olacaktır ve bundan da en çok yararlanacak
kimdir diye sorarsanız, yine, gelişmiş bölgelerdeki, Antep gibi, Kayseri gibi,
Kocaeli gibi gelişmiş bölgelerdeki büyük fabrikalarımız, diğer bölgelerdeki
oluşacak yatırım talepleriyle, üretim talepleriyle birlikte, ülkemiz, bir bütün
olarak, bir entegre güç olarak ortaya çıkacaktır; en çok da bu bölgelerimiz
istifade edecektir diyorum.
Bu vesileyle, tekrar,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kinay.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HASAN KARA (Kilis) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5084 sayılı Yatırımların Teşvikiyle
İlgili Kanun üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Türkiyemizin temel
probleminin bölgesel dengesizlik ve eşitsizlik olduğu hepimiz tarafından
bilinmekte. Bölgesel dengesizliği gidermenin de tek yolu, bu bölgeler
arasındaki dengesizliği ortadan kaldırabilecek bazı teşvik uygulamalarının
getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de, kamu harcamalarının önünün alınmasını
gönül istiyordu, kamu yatırımlarının gelmesini istiyordu gönül; ama, ne yazık
ki, kamu yatırımları yetersiz olduğundan dolayı, özel sektörün bazı bölgeler
için cazip hale gelmesi gerekiyor. Bunun da tek yolu, ne yazık ki, teşvikten
geçiyor. Para, cazip olan bölgelere ve yerlere gidiyor, cazip olmayan yerlere
gidip yatırımını yapmıyor. Bu teşvik kanununun da temel amacı... Bundan dolayı
geldi. Daha önce, 1 500 dolar ve altındaki 36 ilimize gelmişti. Türkiye'de,
bazı sıkıntılar meydana getirdi. Bunun üzerine, Devlet Planlama Teşkilatının
sosyoekonomik denge kriterleri baz alınarak, bu kanunla, 13 ilimize daha bu
teşvik kapsamına girme imkânı getirildi. Bu illerimiz, Kilis, Tunceli,
Kastamonu, Niğde, Kahramanmaraş, Çorum, Artvin, Kütahya, Trabzon, Rize, Elazığ,
Karaman ve Nevşehir illerimizdir.
Gönül istiyordu ki, bu
kanuna ihtiyaç olmasın. Türkiyemizin tamamı, her bölgesi kalkınmışlık seviyesi
bakımından aynı derecede olsun; ama, ne yazık ki, ülkemizin şartları, ülkemizin
içerisinde bulunduğu dengesizlik, bu kanunun çıkarılması zorunluluğunu
getirmiştir.
Burada, özellikle,
IMF'nin baskıları sonucu kanunun bu şekilde çıkarıldığı iddiaları var. Bunu
kabul etmemiz mümkün değil. Bu kanunun, baştan bu aşamaya getirilmesinde, başta
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çok büyük destek ve gayretleri oldu.
IMF yoluyla baskılara karşı da çok büyük dirençler sağlandı. Ekonomik program
bozulur diye... Bu kanun çok daha önceleri çıkacaktı; bu kadar geç kalmasının
sebebi de, ekonomik istikrar programı bozulur endişesi vardı; ama, ben,
Hükümetimize, başta Maliye Bakanımıza ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerimize
teşekkür ediyorum; çünkü, IMF'ye ve diğer dışarıdaki ekonomi kuruluşlarına hem
ekonomik istikrar programı bozulmadan hem de teşvik çıkarılabileceğini
gösterdi. Ben, bu hususta, teşekkürlerimi bir borç biliyorum.
Yine, bu kanunla,
bedelsiz arsa, enerji, sigorta primi ve benzeri teşvikler geliyor.
Burada, özellikle, seçim
bölgem olan Kilis'le ilgili bir iki hususu belirtmek istiyorum. Bizim bir
tarafımız Suriye, diğer tarafımız ekonomik bir dev olan, güneydoğunun ekonomik
devi Gaziantep. Kilis, şu anda ekonomik dev olan Gaziantep ile Ortadoğu'da
istikrar unsuru olan Suriye arasında bir köprü vazifesi ifa ediyor. Biz eğer bu
yatırımları ciddî şekilde kullanırsak, bu teşviki ciddî kullanabilirsek,
Öncüpınar Sınır Kapımızdan Suriye'ye, Suriye üzerinden tüm Ortadoğu'ya, çok
ciddî bir şekilde, burada üretilen malların gidişi sağlanacaktır. Eğer bu
teşvik bu bölgelere çıkmamış olsaydı, ne yazık ki, üzülerek ifade etmek
istiyorum, o bölgedeki yatırımcılarımız Suriye'ye gider hale gelmişti, birçok
Gaziantepli yatırımcımız gidip Suriye'de yatırım yapar duruma gelmişti.
İnşallah, bu Teşvik Kanunu bu işi de engelleyecek.
Biz, Türkiye'de üretim
yapıp, Türkiye'de kaliteli mal üretip, bizim bölgemizden tüm Ortadoğu'ya, diğer
bölgelere ve tüm dünyaya açılmak istiyoruz. Bunun için de hükümetimiz elinden
gelen çaba ve gayreti gösterdi. Bu Teşvik Kanununu çıkarıyoruz. Bundan sonra
tüm iş, işadamlarımıza düşüyor. İşadamlarımız bu Teşvik Kanununu çok iyi
kullanarak, ülkemizin geleceğine, işsizliğin önlenmesine, yatırımların
artmasına... Bizim sermayemizin dışarı kaçmasına, inşallah, engel olacak yatırımlar
yaparlar.
Ben, bu Teşvik Kanununun
bu illerimize ve tüm Türkiyemize, tüm işadamlarımıza hayırlar getirmesini, yeni
yatırımlara vesile olmasını, bol kazanç sağlatmasını ve özellikle Türkiyemizde
işsizliğin önlenmesini diliyor ve temenni ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Kara.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Sezai Önder...
Buyurun Sayın Önder. (CHP
sıralarından alkışlar)
İLYAS SEZAİ ÖNDER
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 880 sıra sayılı 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneliyle ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
görüşülmekte olan tasarıyla yapılan düzenlemelere göre, Teşvik Yasası
kapsamındaki illerde, vergi, sigorta primi, enerji desteği, arazi ve arsa
tahsisi desteği sağlanmaktadır. Esasında, hükümet tasarısında 30 işçi
çalıştırma koşulunun bulunmadığı, daha sonra, komisyonda 30 işçi çalıştırma
koşulunun getirilerek, bundan istifade edecek işletmelerin kapsamının
daraltıldığı anlaşılmaktadır.
Eski yatırımların
teşvikten yararlanmasının önünün kesilmesi bir eksiklik olarak görülmektedir.
Ayrıca, tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde, KOBİ'lerin bu yasadan istifade
etmesi büyük ölçüde önlenmiş olacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
sorunun bir parçası budur; ancak, yasa konusunda daha büyük çelişkilere ve
adaletsizliklere değinmek istiyorum. Bilindiği gibi, 29.1.2004 tarihli ve 5084
sayılı Teşvik Yasası çıkarılırken buraya bir kriter getirildi. O kriterde,
gayri safî yurtiçi hâsıladan 1 500 dolar veya daha altı illerin teşvik
kapsamına girmesi kabul edildi.
Değerli arkadaşlarım,
temsilcisi olduğum Samsun İli, bu yasa çıkarılırken, yani, 2004 yılında yasa
çıkarılırken mağdur edilmiştir. Şöyle: Samsun'da millî gelirden alınan pay 1
680 dolar görünüyor; ama, 1 680 dolar görünmesinin sebebi, Samsun'da kurulu 4
baraj, Hasan uğurlu, Suat Uğurlu, Altınkaya ve Derbent Barajları. Bilindiği
gibi, bu barajların gelirleri, "enterconnecte" sistem marifetiyle
Türkiye'ye mal olmakta, Samsun'un bundan bir istifadesi olmamaktadır. Eğer, bu
baraj gelirleri Samsun'un gayri safî yurtiçi hâsılasından düşülmüş olsaydı, yapılan hesaplamalara
göre, Samsun'un millî gelirden aldığı pay, kişi başına 1 435 dolar olacaktı.
Türkiye'deki diğer baraj mağduru iller -Kahramanmaraş ve Elazığ aynı
durumdadır- bu yasa kapsamına alınarak, onların mağduriyeti giderildi; ama,
Samsun, yine eskisi gibi kaldı ve o tarihte alınmadı, mağduriyet devam ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, yeni bir kriter getirdik. Kriter de şu: Devlet Planlama Teşkilatının
2003 verilerine göre sosyoekonomik gelişmişlik endeksi eksi olan illeri bu
kapsama aldık. Samsun, yapılan bu araştırmaya göre 32 nci sırada. 33 üncü
sırada Kırıkkale var ve 34 üncü sıradaki Nevşehir'den itibaren eksi endeksli
olan iller başlıyor. O araştırmanın yapıldığı tarihte Samsun'da, TÜGSAŞ'a ait
gübre fabrikası vardı, bugün kapalı vaziyette duruyor; Karadeniz Bakır
İşletmesi vardı, özelleştirildi, bugün asgarî ölçüde istihdam sağlıyor. Samsun
ekonomisine o tarihlerde 70 trilyon lira katkı sağlayan bu fabrikalar bugün
devrede yok. Ayrıca, değerli arkadaşlarım, Samsun nüfusunun yüzde 40'ı tütünden
geçiniyor idi. 10 000'i aşkın işçi istihdam ediliyordu; bugün tütün işleme
atölyeleri kapatıldı, Samsun ekonomisi bundan da yoksun kaldı.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kuyumcu terazisiyle tartsanız bu kadar hassas bir denge olmaz. 32
nci sıradaki Samsun Teşvik Yasası kapsamı dışında, 33 üncü sıradaki Kırıkkale
Teşvik Yasası kapsamı dışında, 34 üncü sıradaki Nevşehir'den itibaren eksi
iller başladığı için Teşvik Yasası kapsamı içinde.
Değerli arkadaşlarım,
ben, bugün böyle bir araştırma yapılsa, Samsun'un eksi endeksli bir il
olacağını düşünüyorum. Samsun'un 14 tane ilçesi var. Herkes, Samsun denilince,
Samsun'un merkez ilçeden ibaret olduğunu düşünüyor; Samsun, sadece merkez
ilçeden ibaret değil. Samsun'un 14 ilçesinden -merkez ilçe hariç- 14 ilçesinden
10 tanesi, değerli arkadaşlarım, bu yapılan araştırmaya göre, eksi endekse
sahip olan ilçeler içinde.
Şimdi, ben, affınıza
sığınarak, size bir harita göstermek istiyorum değerli arkadaşlarım:
Türkiye'de, sarı renkle boyalı yerler teşvik kapsamı içinde, kırmızı renkle
boyalı yerler teşvik kapsamı dışında. Samsun, şurada görüldüğü gibi, etrafı 5
tane il tarafından çevrilmiş, ortada kalmış ve çok gelişmiş olduğu kabul edilen
bir il sayılıyor.
Arkadaşlarım, ben bu
konuda Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştum, altkomisyonda konuştum ve Genel
Kurulda gündemdışı konuşma yaptım. Altkomisyon raporunda, Samsun ve kalkınmada
öncelikli diğer 4 ilin teşvik kapsamına alınması gerektiği yolunda komisyon
mütalaa yazdı; ama, üstkomisyonda ne olduysa, yine tasarı aynı şekliyle buraya
geldi.
Biraz evvel arkadaşım
Sayın Kinay konuştu, çok rahat konuştu; tabiî, iline karşı görevini yapmış bir
milletvekilinin rahatlığıyla konuştu. Ben, biraz sonra, bir önergeyle ilgili de
konuşacağım. Kütahya İli, mutlaka teşvik kapsamına alınması gereken bir il.
Yalnız, Samsun, kalkınmada öncelikli 50 ilden birisi olduğu halde bu kapsama
giremiyor. Etrafı, bir tarafı Karadeniz, bir tarafı da 5 tane komşu ille
çevrilmiş.
Değerli arkadaşlarım,
bizim Samsunumuzun Havzası, Vezirköprüsü var. Ben, üzülerek, yüreğim ezilerek
söylüyorum; 20 000 imza toplandı, ticaret ve sanayi odası başı çekiyor,
Samsun'dan ayrılıp bu ilçelerimiz Amasya'ya bağlanmak istiyor. Konuşuyorsunuz...
Benim bunu kabul etmem mümkün değil bir milletvekili olarak; ama, o başkanlara
istediğiniz nedir diye soruyoruz "Suluova 20-25 kilometre. Yani, Havza'ya
niye yatırım yapsın adam; gider, teşvik kapsamı dahilindeki Suluova'ya yatırım
yapar. Havza'ya niye yatırım yapsın, Vezirköprü'ye niye yatırım yapsın; gider,
Merzifon'a yatırım yapar" diyorlar ve buna verilecek bir cevap da
bulamıyoruz değerli arkadaşlarım.
Bizim, Ordu'ya komşu
Terme İlçemiz var. Ben yatırımcı olsam, Terme'de niye yatırım yapayım; giderim,
Ünye'de yaparım. Ben bu illerin teşvik kapsamına girmesini yüksünmüyorum, onlar
teşvike layıktır, onlar da kalkınmaya layık illerimizdir; ama, o illerin kapsam
içine alınıp Samsun'un ortada bırakılması, tabiri caizse, Samsun açısından bir
eksi teşvik mahiyetindedir.
Değerli arkadaşlarım,
ben, sözümü bağlarken, Sayın Başbakanın sıkça tekrar ettiği bir sözü tekrar
etmek istiyorum. Sayın Başbakan "ben bir konuyu düşünürken kanunî olmasını
düşünürüm; ama, kanunî olmasının yanında, o konunun hukukî ve adil olmasına da
değer veririm" diyor. Eğer bu yasa bu şekliyle çıkarsa, kanunî olacaktır;
ama, hukukî ve adil olmayacaktır.
Samsun'a yapılan bu
haksızlığın giderilmesini, ben, Yüce Heyetinizden talep ediyorum; Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Önder
Şimdi, 20 dakika süreyle
soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Soru sorma süresi 10
dakikadır.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, aracılığınızla... Gerçi Bayındırlık Bakanı şu anda hükümet
sırasında oturuyor; ama, ben, Maliye Bakanının oturmasını tercih ederdim;
çünkü, sorulara muhatap olması açısından. (AK Parti sıralarından "o idare
eder" sesi)
O idare eder; peki.
Sorularım şu; önce kısaca
söyleyeyim: Bir ucubeyle karşı karşıyayız. Bunu çok açıklıkla söylemek
gerekiyor. Teşvik adı altında hiçbir yeri teşvik etmemek gibi bir sonuç çıkacak
karşımıza ve Anadolu, parsel parsel, kendi arasında, iller birbirine düşman
hale gelecekler. Bu gerçeği, bütün milletvekilleri, kendi bölgelerinden gelen
tepkileri yaşayarak hissediyorlar ve burada, kürsüde bunu yansıtmaya
çalışıyorlar.
Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Yaşanan haksız rekabetin önlenmesi için, teşvik, iller
bazında değil, ilçeler bazında değerlendirilemez miydi? Bu bir.
İkincisi: Teşviklerin,
bölge kaynaklarını dikkate alarak, gelişmeye müsait sektörler bazında
uygulanması ve emek/yoğun işletmeler ile sermaye/yoğun işletmeler arasındaki
dengesizliği ortadan kaldırmaya yönelik düzenlenemez miydi?
Bu eleştiriler hep dile
getirildi. Bunlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunda -biliyorum- ve değişik platformlardaki tartışmalarda dile getirildi;
ama, şu yanlışı niye ısrarla sürdürmeye devam ediyoruz: Bizim dediğimiz doğru,
böyle olacak, daha sonra düzeltiriz... Daha sonra düzeltilemeyecek birtakım
dengesizlikler çıkacak ortaya Sayın Bakan; yani, bu konudaki düşünceleriniz...
Ben de bir Samsun
Milletvekiliyim. Sayın Önder'in söylediği gibi, Samsun, gerçekten, muhasara
altındadır ve Samsun'un iki ilçesi -başta ticaret ve sanayi odaları olmak
üzere- 15 000'e yakın imza toplayıp, Amasya İline geçmek istemektedirler. Bu,
sadece Samsun'un özelinde, Türkiye'de yaşanan geneldeki sıkıntıyı
yansıtmaktadır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Bakanım, sorum: Turizmin başkenti Antalya'nın kuzeyinde
bulunan Elmalı, Korkuteli ve Burdur ve Isparta illerini, üretim kapasiteleri
yönünden yüksek olmalarından dolayı teşvik kapsamına almayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Özkan.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Denizli de zarara uğrayan
illerden biri, bu yasa nedeniyle. Dokuma da, turizm de, sanayici de bu Teşvik
Yasasından olumsuz etkileniyor. Tarım, hayvancılık gibi gerçekten desteğe
gereksinim olan kesimler yerine, ulusal ve uluslararası yarışmaya açık dokuma,
özellikle hazır giyim, turizm gibi ekonomide de önemli yeri olan alanlarda bu
haksız yarışma ortamı yaratılarak kesimler cezalandırılmıyor mu?
Yıllarca dişiyle
tırnağıyla yatırımını yapmış, ülkeye kazanç getiren kuruluşlar bu yasa
nedeniyle cezalandırılıyor ve ülke de bundan olumsuz etkileniyor, istihdam
politikaları zarara uğruyor. Bunu düşündünüz mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın Coşkuner, buyurun.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.
Sayın Başbakan, Isparta
ziyaretinde, Isparta'nın teşvik kapsamına alınacağını halkımıza meydanda
açıkladı. Buna rağmen neden Isparta teşvik kapsamına alınmadı?
Isparta'nın teşvik
kapsamına alınması için önerge verdim; Sayın Bakan destekler mi?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkuner.
Sayın Ersin, buyurun.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
İzmir, Türkiye'nin üçüncü
büyük kenti olmasına karşın, İzmir'de istihdam sorunları ve işsizlik çok yoğun.
Keza, yine, İzmir'in çok
ciddî bir sorunu var. Adnan Menderes Havaalanı, adı "Uluslararası Adnan
Menderes Havaalanı" olmasına karşın, İzmirlilerin yurt dışına çıkışlarına
kapalı; yani, bu havaalanından direkt yurt dışına çıkış yapılamıyor. Dolayısıyla,
bu da İzmir'in çok ciddî bir sorunu.
Ödediği vergilerinin
dörtte 1'ini bile...
BAŞKAN - Sayın Ersin,
tasarıyla ilgili olması lazım sorunuzun.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Soruyorum efendim, biraz izin verirseniz.
Ödediği vergilerin dörtte
1'ini bile yatırım olarak geri alamayan ve bu anlamda sömürülen İzmir'in de,
acaba, teşvik kapsamına alınmasını düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ersin.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Özel ve devlet sektörüne
ait bir tek yatırımın olmadığı Tunceli'de nüfusun yüzde 60'ı göç etmiştir.
Tunceli, imalat, sanayi, tarımsal ve ticaret işkollarında iller arasında
sonuncudur, 79 uncu sıradadır ve herkes işsizdir.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum: Tunceli'yi, Şırnak'ı, Siirt'i, Ağrı'yı, Bitlis'i Kahramanmaraş,
Afyonkarahisar, Trabzon'la bir tutuyorsunuz. Bu hakkaniyete ve adalete
sığmayacağına göre Sayın Bakanım, ek bir çözüm almayı düşünüyor musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güyüldar.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Bakanım, demin Kilis Milletvekilimin yaptığı konuşmaya
istinaden... "Eğer Kilis teşvike alınmasaydı, Kilis'teki tüm firmalar
Suriye'ye gidecekti" diyor. Acaba, Antep'teki firmaların çoğunluğu giderse
üzülmez miyiz?!
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Denizli Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Denizli halkı
tarafından, 15 000 000 dolar harcanarak, altyapısı ve üstyapısı bitirilmiş,
hizmete hazır haldedir. Bu organize sanayi bölgemiz, Afyon'a, teşvik kapsamında
olan Afyon İline 3 kilometre mesafededir.
Ben, şimdi, Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Teşvik kapsamı içerisinde bulunan bir ile 3
kilometre mesafede olan ve altyapısı, üstyapısı bitirilmiş olan ve Denizli
halkının katkılarıyla, tamamen onların destekleriyle bitirilmiş olan bu
organize sanayi bölgesinde, bundan sonra, müteşebbislerin yatırım yapacaklarına
inanıyor musunuz? Belli bir mesafede olan, teşvikli illere belli bir mesafede
olan organize sanayi bölgelerinin de bu illerden sayılarak, bu iller içerisine dahil edilerek, teşvik kapsamından
yararlandırılmasını düşünüyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Sayın Tütüncü...
ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, burada, 49 ilde,
her çeşit, her türlü yatırıma teşvik veriliyor. Peki, bu 49 ilde kurulacak her
çeşit fabrikanın, her çeşit sanayi tesisinin, acaba, uluslararası alanda
rekabet gücü olacak mı? Türkiye, geleceğini, dış pazarlarda aramak ve bulmak
mecburiyetinde. Bu nedenle, bu teşvik sisteminde, daha doğrusu bu Teşvik
Yasasında, sektörel bazda Türkiye'nin ve yörenin avantajlarının dikkate
alınmamasının Türkiye'nin ödemeler dengesinde yaratacağı sorunlar hakkında Sayın
Bakanımızın düşüncesini bilmek istiyorum. Kurulacak fabrikaların, hem
Türkiye'de hem de uluslararası alandaki rekabet gücü nedir? Teşvik sisteminde
bu düşünüldü mü?
Teşekkür ederim Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü.
Sayın Koçyiğit...
MUHSİN KOÇYİĞİT
(Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım,
Türkiye'nin en temel sorunlarından biri de, hiç kuşkusuz, bölgelerarası
gelişmişlik farkı ve dengesizliklerdir. Bu dengesizlikler, ülkemizin sağlıklı
gelişmesinin önündeki en ciddî engellerden birini oluşturmaktadır.
Sayın Bakanım,
görüşülmekte olan yasa tasarısı 49 ile yaygınlaştırılmıştır. Bu yasa
tasarısının, gerçekten bölgelerarası dengesizliği gidereceğine inanıyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
sorulan soruların tamamı, bu getirdiğimiz kanun tasarısındaki 13 il, daha önce
de 36 il vardı, dolayısıyla 49 ilin dışındaki illerle ilgili sorular; yani,
bunlar teşvik kapsamı içerisine alınır mı, alınmaz mı?.. Bir de, bu getirilen tasarıda haksız rekabet
meydana geliyor mu ve bölgelerarası dengesizlikleri giderecek mi, uluslararası
rekabette nasıl bir yer alacak bunlar?..
Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de, zaman zaman teşvik kanunları getirilmiştir. Teşvik kanunlarının
getirilmesinden maksat, o ülkede yatırımın artırılması, dolayısıyla istihdamın
artırılması ve bir de bölgelerarası dengesizliklerin nispeten giderilmesi. Biz
iktidara geldiğimizde, düşünün, Türkiye'de, aşağı yukarı, yatırım ortamı yoktu
ve yatırım yapılamıyordu. Bu yatırımın yapılabilmesi için, ülkede yatırımların
önünün açılması ve o ülkenin gelişebilmesi için, her şeyden önce, o ülkeyi
yatırım yapılabilir hale getirmek icap ediyordu.
Takip ettiğimiz ekonomi
politikalarının sonucunda, yatırımın önündeki en büyük engel olan enflasyonun
düşürülmesi, yatırımların teşviki için en önemli bir adım olmuştur.
Ayrıca, Hükümetimiz,
ekonomideki gelişmenin dinamiğine özel sektörü yerleştirmiştir ve özel sektörün
önündeki bütün engelleri kaldırmak ve bilhassa özel sektörün yatırım
yapabilmesinin önündeki en büyük engel olan yüksek faizlerin düşürülmesi
hususunda çok önemli gelişmeler kaydetmiştir. Düşünün, faizler 65-70'lerden,
bugün 17'lere inmiştir; 65-70'lerle o ülkede yatırım yapılamayacağını herkes
bilir. Eğer ülkemizde, ilk defa, özel sektör -geçen seneki rakamları söylüyorum-
60 katrilyon liranın üzerinde yatırım yapmışsa, sebebi budur.
Bir de, ülkemizin en
büyük sıkıntılarından, problemlerinden bir tanesi, bölgelerarası
dengesizliklerin giderilmesidir; ancak, ülkemizde bölgelerarası dengesizlikleri
giderirken, tamamen durmuş olan yatırım ortamının gelişmesi için daha önceki
kanunla 36 ile -o da, kişi başına 1 500 doların altında olan iller- bir teşvik
getirdik ve daha sonra, ülkemizdeki bu yatırım ortamını daha da geliştirmek
için, bunu daha da genişletmek için, buna 13 ili daha ilave ettik; fakat, bu 13
il, bizim kendi kafamızdan çıkardığımız iller değildi. Burada bir kriter
lazımdı, o kriter de, sosyoekonomik gelişmişlik kriteri; ki, orada sıfır
noktasını baz aldık, sıfırın altında olan illerin tamamını aldık.
Şimdi, bir değerli
arkadaşımız soruyor, İzmir'e teşvik verecek misiniz diye; yani, o zaman bunu 81
ile çıkarmamız lazım. (CHP sıralarından "madem faydalı, çıkaralım Sayın
Bakan" sesleri) Evet, size kalırsa
onu da çıkaralım. Tabiî, elinizde ne bütçe idaresi var ne Maliye idaresi var ne
imkânları düşünüyorsunuz; çıkaralım!
KEMAL SAĞ (Adana) - Madem
faydalı, çıkaralım Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, tabiî! Olur!
Arkadaşlar, muhalefet de
bir sorumluluk ister. Şimdi, İzmir'e teşvik verecek misiniz derseniz, bu olmaz.
Burada, bakın, sosyoekonomik gelişmişlik endeksini alıyoruz.
Evet, ait olduğunuz yahut
da temsil ettiğiniz vilayetlerle ilgili olarak, hepinizin hassasiyetine saygı
duyuyorum, doğru; ama, bir de, bunun hesabı kitabı var; orada da gayet objektif
bir esas tayin ettik.
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim,
İzmir'i bırakalım, diğer konulara gelelim. Orada bir yanlışlık olmuş olabilir,
diğer konularda... Siz zamanınızı tüketmeyin.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Olmuş mu? Yanlışlık olmuş. Peki, tamam, yanlışlık olmuş
derseniz, diğerine gelelim.
Şimdi, Sayın Tütüncü
diyor ki...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bir soru sordum, birinci soru bana aitti.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen... Sorunuzu sordunuz Sayın Koç, Sayın Bakan cevaplandırıyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Cevaplandırmıyor, Sayın Tütüncü'ye geçti.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Tamam, şimdi geliyorum.
Uluslararası rekabete
açık olan sektörlerde yapılacak mı yapılmayacak mı diye. Şimdi, buraya yatırım
yapacak olan özel sektör, haliyle, burada, en iyi yere yapmak mecburiyetinde ve
bunların içerisinde ben öylelerini biliyorum ki, doğu illerimizde, İran'a
veyahut da Rusya tarafına ihracat yapacak kimseler gidiyor, fabrika açıyor;
yani, oradaki kâr veya zarar özel sektörün kendisine ait olacağından, o hesabı
en iyi yapmak mecburiyetindedir.
Biz, eskisi gibi, artık,
para olarak bir teşvik vermiyoruz; yani, eskiden çok suiistimal edilen
teşvikler verilmişti, biz onları vermiyoruz.
Mesela, enerji teşviki.
Enerji teşvikinden nasıl istifade eder; orada fabrikasını kurar, ondan sonra o
enerjiyi tüketmeye başlar, ondan sonra enerji teşvikinden istifade eder. Yoksa,
iki tane baraka açıp da birsürü parayı alıp gidenleri, biz vakti zamanında çok
gördük, onlara da mâni olan bir sistemdir bu; yani, getirdiğimiz, adil bir
sistemdir.
Şimdi, sektörel bazda
veya bölgesel bazda teşvik olamaz mıydı? Evet, çeşit çeşit bazları alırsınız,
çeşit çeşit teşvikler getirebilirsiniz. Bu, sizin kabulünüze bağlı bir şey;
ama, biz burada, ilk ele aldığımız husus, sosyoekonomik gelişmişlikte en alt
seviyedeki illeri ele alıyoruz. Bu da, Devlet Planlama Teşkilatımızın,
yıllardır yaptığı, 58 kriteri nazarı itibara alarak uyguladığı bir kriterdir.
Çeşitli kriterleri alabilirsiniz; ama, biz, burada, bu kriteri aldık ve bunun
üzerine bir çalışma yaptık, onu huzurlarınıza getirdik.
Herkesin şunu bilmesi
icap eder ki, ekonomik hayat dinamik bir hayattır. Dolayısıyla, sürekli olarak
ihtiyaçları olan, sürekli olarak bu ihtiyaçlarına veya yeni çıkan problemlerine
ülkeyi yönetenler çare bulmak mecburiyetindedir.
Dolayısıyla, bu kabil
tedbirlere, teşviklere, her zaman, değişik şekillerde başvurulabilir. Bu,
şimdi, bizim Hükümetimizin, ilk olarak 36 ilde, ikinci olarak da 13 il ilave
etmek suretiyle 49 ilde yapmış olduğumuz teşviklerdir. Bunların neticelerini de
almaya başladık, hep birlikte de bunların neticelerini göreceğiz.
Dolayısıyla,
memleketimizdeki gelişmişlik arttıkça, ekonomi daha da iyi şekilde geliştikçe,
buradaki aldığımız tedbirler de, haliyle değişik versiyonlarda, değişik
veçhelerde olacaktır. Onu da bilgi olarak arz etmek istiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Süremiz olduğu için,
Sayın Sağ, buyurun.
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, bir soru da ben yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, bugüne
kadarki uygulama çerçevesinde, kapsamda olmayan illerin ne şekilde mutazarrır
olduğu konusunda, hükümet olarak, hiçbir çalışma ve araştırma yapıldı mı bugüne
kadar? Örneğin, Adana'da, 30 000 000 dolar harcanarak altyapısı biten bir
yatırımın, şu anda, belki de Osmaniye'ye gitmek üzere sökülmeye başlandığından
hükümetinizin haberi var mı?
Yine, Adana İlinde bu
yasa dolayısıyla ortaya çıkan infial ve tepkiden haberdar mısınız?
Adana'nın, 550 000,
doğudan göç almış bir il olması, sizin için bir anlam taşıyor mu? Acaba, bu
kadar vasıfsız bir insan kitlesinin işe ihtiyacı olduğunu hiç düşündünüz mü
Sayın Bakanım?
Bir de, merak ediyorum;
böyle bir yasa çıkarmak nereden aklınıza geldi? Bugüne kadar birçok teşvik
yasası çıkarıldı; ama, bu kadar dengesiz bir kriter içeren bir yasayı, bir
maliyeci olarak ilk kez görüyoruz. Bu yasa, ülkenin ihtiyacı olan malları ve
gerek sektörleri hiç dikkate almamaktadır. Yarın, bu teşvikleri alan firmalar,
aynı tür yatırım yapsalar, aynı tür mal üretseler, bu arzın talep dengesini
nasıl kuracaksınız Sayın Bakanım?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sağ.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Sağ, Adana'yla
ilgili olarak ve hemen yanınızdaki Osmaniye'yle ilgili olarak birtakım bilgiler
veriyorsunuz "bunlardan haberiniz var mı" diyorsunuz. Bizim, sadece
Adana'yla değil, Türkiye'den haberimiz var. Hesaplarımızı Türkiye'ye göre
yapıyoruz.
KEMAL SAĞ (Adana) - O
zaman, haberler yanlış geliyor Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Evet... Şimdi, burnunuzun dibinde, Osmaniye'de, şimdiye
kadar kaç tane fabrika yapılmış, şimdi gidin, kaç tane fabrika yapılmış, görün.
Osmaniye gelişmişse, Osmaniye'ye birçok fabrikalar yapılmışsa, bundan niye
üzüntü duyuyorsunuz; ne var bunda yani?!
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın
Başkan, cevap verebilir miyim?
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Sağ...
Sayın Bakan, soruya cevap
verir misiniz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Adana da gelişmiş bir ilimiz, Adana'da da, şüphesiz,
birçok projelerimiz var.
Dolayısıyla, şimdi,
tabiî, biz buraya ne getirirsek getirelim, muhalefet olarak bunu eleştirme
hakkınız var, buna tenkit de getireceksiniz. Sizden, beğenmenizi de biz
beklemiyoruz yani, öyle bir şeyimiz de yok; ama, dengesiz şekilde, bu tasarıya,
şu şekilde veya bu şekilde konuşmanız, doğrusu, doğru gelmiyor.
Bakınız, ben size
söyleyeyim; 5084 sayılı Yasamızda 36 tane ile verdik teşvikleri. Ne oldu; 136
000 tane istihdam meydana geldi. Kötü mü oldu yani bu?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Kötü
olduğunu söyleyen yok.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Trilyonlarca yatırım yapıldı. Gidin bir Osmaniye'yi
görün, kaç tane yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Gidin bir görün.
Yani, ille Adana'ya vereceğiz, Osmaniye'ye veremeyeceğiz...
KEMAL SAĞ (Adana) - Diğer
iller ne kadar istihdam kaybetti?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Burada bir kriter var. Kriter olarak koyuyoruz. Diyoruz
ki, sosyoekonomik gelişmişlikte sıfırın altında, yoksa, ben de bir ilden geldim,
benden de, efendime söyleyeyim...
BAŞKAN - Sayın Bakan,
cevabı tamamlayabilir misiniz. Süre tamamlanmıştır.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Hay hay Sayın Başkanım.
Dolayısıyla, arkadaşlar,
herkes ister; ama, bir de bunun imkânı vardır. Bu imkânlar tahtında ve
Türkiye'nin bütün ihtiyaçları nazarı itibara alınarak hazırlanmış en iyi
tasarıdır bu.
Saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
YATIRIMLARIN VE İSTİHDAMIN TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1.- 29.1.2004
tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 2 .- Bu
Kanun;
a) Vergi ve sigorta primi
teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safi yurt içi hâsıla
tutarı, 1500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,
b) Bedelsiz arsa ve arazi
temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamındaki diğer illeri,
Kapsar."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın
Ali Kemal Deveciler; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi hakkında,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
5084 sayılı Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki Kanun Tasarısı Meclisimizce 29.1.2004 tarihinde kabul
edilmiş, bu yasayla 36 il teşvik kapsamına alınmıştır. Teşvik Yasasının kabul
edilerek 36 ilin teşvik kapsamına girmesinden bugüne kadar tam onbeş ay
geçmesine rağmen 36 ilden sadece teşvik kapsamı dahilinde Uşak, Sivas, Afyon,
Malatya, Düzce gibi 5 ile teşvik kapsamı dahilinde gerçekten yatırım yapılmış,
diğer 31 ilin büyük bir kısmına hiç yatırım yapılamamış veya bir kısmına da yok
sayılacak derecede yatırım yapılabilmiştir. Bugün ise DPT Müsteşarlığınca 2003
yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri
eksi olan iller de kanun kapsamındaki teşvik ve desteklerden yararlandırılmak
istenmektedir.
5084 sayılı Teşvik Yasası
kapsamında 13 ilin ilave edilmesiyle il sayısı 49'a çıkarılmaktadır. Teşvik
Yasası 49 ili kapsayacak şekilde genişletilerek çıkaracağımız bu yasa, bugüne
kadar kendi imkânlarıyla sanayileşen şehirlerin rekabet gücünü ve üretim
heyecanını yok etmiş, geri kalmış illeri kalkındırmaya yönelik bu yasayla
başarılı iller âdeta cezalandırılmıştır. Kriterleri, kapsamı ve yöntemiyle
tartışmaya açık bu yasayla devlet iller arasında ayrımcılık yapma noktasına
gelmiş, bu durum, yasa kapsamına alınmayan illerin kamuoyunda haklı olarak
küskünlüğüne neden olmuştur.
Teşviklerden yararlanacak
illerin belirlenmesinde kullanılacak kriter olarak illerin fert başına düşen
gayri safî yurtiçi hâsıla tutarları yanında sosyoekonomik gelişmişlik endeksi
değerlerinin de kullanılması olumlu bir adım olmakla birlikte, yeterli
değildir. Bu iki kriter birlikte kullanıldığında bile hâlâ etkinlik ve
verimlilikle, haksız rekabetle ilgili sorular çözüme kavuşturulamayacak ve adil
olmayan uygulamalara da devam edilecektir.
Bu yasayla kamudaki atıl
yatırımlara benzer bir şekilde, şimdi de özel sektörde verimsiz yatırımların
yapılmasına yol açılacaktır. Ayrıca, iller arasında haksız rekabete yol
açmaktadır. Yatırım teşvik sistemi, sadece kişi başına geliri ve sosyoekonomik
gelişmişlik sıralamasını baz almamalı; iller ve ilçelerin özellikleri de
gözönüne alınarak sektörel ve bölgesel bazda belirlenmelidir.
Türkiye'nin sanayi
envanterinin çıkarılmasına acil şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Elimizdeki
sanayi kapasitesi belirlenmeli ve Türkiye'nin yatırım haritası acilen
çıkarılmalıdır.
Bu uygulamalardan sonra,
bölgesel ve sektörel bazda teşvikler verilmelidir. Yoksa, sadece, fert başına
düşen gelirle teşvik politikası yapmak kesinlikle mümkün değildir. Devletin
görevi, yatırımcıya yol göstermektir. Onun içindir ki, yatırımcıya yol gösterilmesi
için, Türkiye'nin yatırım haritası mutlaka çıkarılmalıdır ve başarılı illerin
üretim heyecanı da korunmalıdır.
Türkiye'nin her tarafını
sanayileştirmek mümkün olmadığı gibi, bu konuda altyapısı olmayan illeri
sanayileştirmek de kesinlikle mümkün değildir. Teşvikler, bölgesel kalkınma
hedeflerine uygun bir şekilde ve seçilmiş sektörlere öncelik verecek şekilde
uygulanmalıdır. Doğru zamanlarda doğru sektörlere verilecek teşvikler,
Türkiye'ye daha çok kazandıracaktır. Mevcut teşvik sistemi, kapsamına alınan
her ilde aynı oran ve aynı şartlarda uygulanmayı öngörmektedir. Bu durum,
Teşvik Yasasıyla elde edilmesi planlanan amaca hiçbir zaman ulaşılamayacağını
göstermektedir. İller arasında bir kademe, bir puanlama yapılmadığı takdirde,
haksız rekabet, haksız uygulama devam edecektir.
Daha evvel belirttiğim
gibi, nasıl onbeş aydır devam eden teşvik uygulamalarından ancak 36 ilin gerçek
olarak 5 ili yararlanabilmişse, 49 ile çıkarmamızla bu 5 il sayısı en fazla 1-2
il artabilecek ve teşvikten faydalanacaktır. İller arasında bir puanlama, bir
kademe olmadığı takdirde, 49 ilin tamamının teşviklerden aynı derecede, aynı
oranda faydalanması öngörüldüğü takdirde, hiçbir yatırımcı, Hakkâri, Şırnak,
Ağrı, Muş gibi illerimize yatırım yapamayacağı gibi, her zaman için Kütahya,
Afyon, Trabzon, Malatya gibi illerimize yatırım yapmayı uygun bulacaktır.
Yine, kalkınmaya ihtiyacı
olan ve istihdama ihtiyacı bulunan doğu ve güneydoğu illerimiz teşviklerden ve
yatırımlardan gerekli payı alamayacak; teşvik yasası da amacına kesinlikle
ulaşamayacaktır. Mevcut Teşvik Yasası, kapsama alınan her ilde aynı oran ve
aynı şartlarda uygulamayı öngörmektedir. Bu durum, Teşvik Yasasıyla elde
edilmesi planlanan amaca hiçbir zaman ulaşılamayacağını da açık ve net olarak
göstermektedir.
Üretimin, yatırımın önünü
açmak ve işsizliği azaltmak için teşvik uygulamak doğru bir yaklaşımdır; ancak,
teşvik yanlış uygulanır, yanlış kriterlere dayandırılırsa, beklentilerin
aksine, hiç de arzu edilmeyen sonuçlara neden olabilir; tıpkı, şu anda, 36 ilde
uygulandığı gibi. İller arasında haksızlığa yol açar, kaynak israfına neden
olur, komşu il sanayicileri arasında devlet eliyle haksız rekabet yaratır ve
işsizliği azaltacağım derken, komşu illerde aynı işkolunda birçok işletmenin
kapanmasına, dolayısıyla da bu illerde işsizliğin artmasına neden olursunuz.
Sayın milletvekilleri,
yapılan bu düzenlemeyle, kapsama alınan illerde sektör ayırımına gidilmeden tüm
yatırımlar teşvik edilmektedir. Bunun anlamı, haksız rekabetin tüm sektörlerde
yaşanacak olmasıdır. Bu olumsuz gelişmelerin sonucunda, doğal olarak, teşvik
kapsamında olmayan bir ile yapılması düşünülen yatırım, kapsam dahilindeki
diğer illere kayacaktır. Bir yandan yeni istihdam alanlarının açılacağı
beklenirken, öte yandan mevcut istihdamımız tehlikeye girmektedir. Oysaki,
teşvik uygulamalarının temelinde, kaynakların ülke ekonomisi açısından daha
yararlı olacak alanlara yönlendirilmesi yatmaktadır. Onun içindir ki, teşvik
yasasının, kesinlikle, bölgesel kalkınma hedeflerine uygun olarak seçilmiş sektörlere
öncelik verilerek uygulanması gerekmektedir.
Yine, teşviklerin bugünkü
gibi hiçbir kademeye ve puanlamaya tabi olmaksızın uygulanması, ilçelerde adil
olmayan amaç dışı uygulamalara neden olabilecektir. Komşu iller ile komşu
ilçeler arasında, sektörel bazda, aynı sektörde faaliyet gösterenler arasında
haksız rekabete yol açacak, rekabet ise, komşu il ve ilçe ekonomisine çok ciddî
zararlar verecektir.
Örnek vermek istiyorum.
Teşvik kapsamındaki Kütahya İlinin Tavşanlı İlçesi, sosyoekonomik gelişmişlik
açısından 207 nci sırada, Simav İlçesi ise 387 nci sıradadır. Buna karşılık
ise, teşvikten yararlanamayan ve Kütahya İlinin Simav İlçesine 40 kilometre
uzaklıktaki Balıkesir İlinin Sındırgı İlçesi sosyoekonomik gelişmişlikte 642
nci sırada, Dursunbey İlçesi ise 604 üncü sırada olmasına rağmen ve de aynı
sektörlerde faaliyette bulunmasına rağmen, teşviklerden ve yatırımlardan
faydalanamamaktadır. Bu örnekler tüm illerimizdeki ilçelerde çoğaltılabilir.
İllerimiz sosyoekonomik
açıdan homojen ilçe ve yöreleri kapsamakla, gelişmiş ilçe ve yöre rakamları il
göstergelerini yükseltmektedir. İl göstergelerine dayalı teşvik ve
değerlendirmeler, geri kalmış ile yöre mağduriyetini de artırmaktadır. Onun
içindir ki, bölgesel ve sektörel dengesizliklerin giderilebilmesi için,
teşviklerin sadece il bazında değil de ilçeler bazında yapılması gerekmektedir.
Örnekleme yapmak
istiyorum. 5084 sayılı Kanunun 29.1.2004 tarihinde kanun kapsamına alınan 36
ilde ve bugün ilave edeceğimiz 13 ille birlikte teşvikten faydalanan 49 ilin
tamamını dikkate aldığımızda, bu illerde toplam 479 ilçe bulunmaktadır. Şu anda
teşvik kapsamına aldığımız 49 il 479 ilçeyi kapsamakta ve bu 479 ilçenin 101'i
artı endeks değerde, 378'i ise eksi endeks değerde olup, 479 ilçenin tamamı
teşvik kapsamına girmekte ve teşvikten faydalanmaktadır. Teşvikten
faydalanamayan 49 ilin dışındaki 32 ilde ise toplam 393 ilçe bulunmaktadır. Bu
ilçelerin 226'sı artı endeks değerde, 167'si eksi endeks değerde olmasına
rağmen, tamamında, bu eksi endeks değerdekilerin de tamamı, teşvik kapsamında
bu illerin dışında kaldığından dolayı, bunlar da otomatik olarak teşvik kapsamı
dışında kalmaktadır.
Görüldüğü gibi, teşvik
kapsamına girmeyen bu 32 ilimizin 167 ilçesi eksi endekste olmasına ve
sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde kalkınmaya ve yatırıma ihtiyacı olmasına
rağmen, teşvik kapsamı dışında bırakılmaktadır. Oysaki, teşvik kapsamına giren
49 ilin 101 ilçesi sosyoekonomik gelişmişlikte artı endeks değerde olmasına
rağmen, haksız bir şekilde teşviklerden faydalanmaktadır. Bu da büyük bir
haksızlık olacaktır. Oysaki, biz, ilçeler bazında sosyoekonomik gelişmişlik
endeksinde eksi değerdeki tüm ilçeleri kapsama aldığımızda, bu artı değerdeki
101 ilçenin yerine -şu andaki teşvikten faydalanan artı değerdeki 101 ilçenin
yerine- eksi değerdeki, kapsama girmeyen 32 ilin 167 ilçesini aldığımızda,
yani, mevcut duruma 66 ilçe ilave ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - İlave ettiğimiz takdirde, Türkiye'deki tüm eksi endeksli ilçelerin
tamamı teşvik kapsamına girmiş olacaktır; bununla da iller arasında haksızlığa
son verilmiş ve tüm iller, eksi endeksteki ilçeler dolayısıyla dolaylı olarak
teşvik kapsamına dahil olacaktır. Bu şekilde yapılacak olan bir çalışmada ise
altyapısı da hazırdır. Zaten ilçelerimiz, gelişmişliklerine göre 6 grup
sınıflandırmaya ayrılmıştır. Bu şekil, bu durum gözönüne alınarak, 6 sınıf ilçe
arasında bir planlamaya, bir kademeye gidilerek, haksız rekabetin önüne
geçilmiş olacaktır.
Sonuç olarak, uygulanacak
olan Teşvik Yasasının haksız rekabeti önlemesi ve hakkaniyet ölçülerinde Teşvik
Yasasının uygulanabilmesi için, ilçeler bazında, sektörler bazında kademeli
olarak yapılacak olan puanlama doğrultusunda uygulanması ve yasanın bu şekilde
yeniden düzenlenmesi şarttır.
Yine, 5084 sayılı Teşvik
Yasasının amacında da açıkça ifade edildiği gibi, teşvikler, yatırım ve
istihdamın artırılmasına yönelik düzenlemeleri içermelidir. Bu sebeple
verilecek teşviklerde, eski yatırımlara da rekabet şartlarına hazırlayacak
imkânlar sağlanmalı, yeni yatırımlara ise ilave istihdam olanakları sağlayacak
biçimde yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca, teşviklerin, vergi, sigorta
teşvikleriyle, elektrik enerjisi desteği ve arsa sağlanmasından ibaret olması
da yeterli değildir. Bu desteklerin yanında yatırımcıya ucuz ve yeterli kredi
desteğinin de kesinlikle sağlanması gereklidir.
Yüce Meclise saygılarımı
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Deveciler.
Madde üzerinde şahsı
adına söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımların ve istihdamın teşvikine
dönük olarak hazırlanmış bulunan tasarı üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere
söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Ülkemiz, geçmiş
dönemlerde koalisyon hükümetlerinin uyguladığı, halkı canından bezdiren
ekonomik istikrar programları ve acı reçeteler nedeniyle ciddî ekonomik krizler
yaşamıştır. Bunun sonucu olarak da, ülkemiz, iç ve dış yatırımcılar açısından
cazibesini kaybetmiştir.
Türkiye, ürkütücü
boyutlarda malî ve beşerî sermaye kaybına uğramış, iyi yetişmiş nitelikli
insanlarımız arasında işsizlik had safhaya ulaşmıştı. Bu umutsuz tablo, 2001
yılının şubat ayında meydana gelen, emsali görülmemiş ekonomik krizle zirve
noktasına ulaşmıştı. Krizin ekonomik ve sosyal maliyeti çok ağır olmuş, iç ve
dış borç yükü inanılmaz bir şekilde büyümüş, yüzbinlerce işyeri kapanmış,
milyonlarca insan işini kaybetmiş, insanımızın devlete ve siyaset kurumuna olan
güveni sarsılmış, geleceğe ilişkin umutları tümüyle kırılmıştı.
3 Kasım seçimlerinde
halkımızın büyük bir desteğiyle iktidara gelen Partimiz, uygulamaya koyduğu
kapsamlı bir program ve almış olduğu tedbirlerle, ülkemizin umut ve güven dolu
bir geleceğini yeniden tesis etmeye başlamıştır. Geçen yıl yürürlüğe giren 5084
sayılı Teşvik Kanunu da, hükümetimizin almış olduğu tedbirlerden bir tanesidir.
Dünya uygulamalarına
baktığımız zaman, esasen gelişmiş ülkeler de dahil, dünyada birçok ülke,
yatırım ve istihdamı teşvik etmektedir. Ancak, bu teşvikler, ülkeden ülkeye
şekil değiştirmektedir. Örneğin, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde teşvikler,
bizim gibi vergi ve gümrük teşviki olarak uygulanırken, gelişmiş bazı ülkelerde
ise devlet yardımları olarak görülmektedir.
Teşvik yasasından amaç,
bölgelerarası dengesizlikleri gidermek, sermayeyi tabana yaymak, istihdamı
artırmak, ileri ve uygun teknolojilerin kullanılmasını sağlamak suretiyle
uluslararası rekabet gücünü artırmaktır. 6 Şubat 2004 tarihli ve 5084 sayılı
Teşvik Kanunu kapsamı içerisinde bulunan 36 ilde yapılmış yatırımların girdi
maliyetleri azalmış ve yatırım verimi yükselmiştir. Bu yatırımlar, kanunun
getirdiği vergi, sigorta primi ve daha düşük enerji sağlanması ile bedelsiz
arsa ve arazi tahsisi imkânlarından yararlandırılmışlardır. Ayrıca, bu kanunun
yürürlüğe girmesiyle, Anadolu'da yatırım yapmak isteyen işadamlarımızın sayısı
artmış, bu illerimizde fabrika kurmak ve işyeri açmak için, yatırımcılar âdeta
kuyruğa girmişlerdir.
Bu olumlu gelişmenin,
yurdumuzdaki tüm yatırımları özendirmesi ve hızlandırması amacıyla,
hükümetimiz, daha önce kapsamda olmayan 13 ilin daha, vergi ve sigorta primi
teşvikleri ile enerji desteği açısından kanun kapsamına girmesini
kararlaştırmıştır. Bu sayede, bu teşviklerden yararlanan il sayısı da 49'a
ulaşacaktır. Ülkemizde, 1950'lerden beri süregelen yanlış yatırım politika ve
uygulamaları yüzünden, gelişmiş illerimizde yoğunlaşmış bulunan ekonomik faaliyetlerin,
getirilen yeni teşviklerle Anadolu'da yaygınlaşması ve fakir illerimizin
zenginleştirilmesinin yanında, zengin illerimizdeki nüfus yoğunluğunun da
azaltılması amaçlanmaktadır.
Bu yasayla teşvik
kapsamına alınan illerden biri olan Karaman İlimiz, özellikle son yıllarda,
sanayileşme konusunda önemli mesafeler katetmiştir. 1990'lı yılların başından
itibaren yatırımların hız kazanmasıyla birlikte, istihdamda da önemli
gelişmeler kaydedilmiş ve Karaman, 200 000 000 dolara yaklaşan ihracat
potansiyeliyle, Anadolu'da parlayan şehirlerden biri haline gelmişti. Aradan
geçen zaman içerisinde, özellikle bisküvi sektöründe Türkiye üretiminin yarıya
yakını Karaman'da üretildiği gibi, bulgur üretiminin de beşte 1'i Karaman'da
gerçekleştirilmiştir. Karamanımız, altyapısı bitmiş, sorunsuz organize sanayi
bölgesiyle, iç bölgelere ve denizlere yakınlığı ve ulaşım kolaylığıyla, demiryolu
hattının taşımada sağladığı büyük avantaj, deprem riskinin en az olduğu
illerden biri olması ve 2003 yılında organize sanayi bölgesine verilen
doğalgazla birlikte enerji maliyetlerinin düşmesi gibi unsurlar dikkate
alındığında, yatırım için cazip illerden biri haline gelecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgün,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) -
Bu kanun yürürlüğe girdiği zaman, Karaman İlimiz, ekonomik krizlerde girmiş
olduğu ataletten kurtularak, yeniden, yatırımların hızla yükseldiği, istihdamın
arttığı illerden biri haline gelecektir. Hükümetimizin ele aldığı bu
uygulamayla, birçok eksiğimiz de giderilecektir. Bu tasarıyla, illerimiz
yatırım ve istihdam yönünden kuvvetlendirilecek ve sermayenin buralara daha
rahat gelmesi sağlanacaktır. Öyle ki, bu düzenlemeyle, geri kalmış
yörelerimizin en büyük problemlerinden olan dışarıya göç verme, gelirin
dengesiz dağılımı, sermayenin gelmemesi, işsizlik ve benzeri sıkıntılar ile
daha da önemlisi, bölgelerarası eşitsizliklerin büyük ölçüde giderilmesi
bakımından, bu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni
ediyor, bu kanun konusunda gerekli desteği veren, başta Başbakanımız olmak
üzere, tüm hükümet üyelerine teşekkürü bir borç biliyorum.
Saygılarımla. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akgün.
Madde üzerinde, şahsı
adına söz isteyen Elazığ Milletvekili Abdulbaki Türkoğlu; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, madde hakkında şahsı adına iki defa söz hakkını kullanan İktidar
Partisi milletvekillerinin bu yanlış tutumunu kınıyorum.
Yani, gerçekten, bu
kanun, Türkiye için önemli bir kanundur; onunla ilgili her arkadaşımın söz
hakkı var, Bilecik İlini temsil eden birisi olarak benim de söz hakkım var,
muhalefet partisi adına var ve iki söz hakkını birden İktidar Partisi
üyelerinin kullanmasını yadırgıyorum.
Divan olarak, bununla
ilgili gerekli önlemin alınmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
lütfen...
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Üstelik, grup adına da konuşulmadı!..
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu,
buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarıyla, teşviklerin
daha etkin olmasını öngören iki temel değişiklik öngörülmektedir. Bunlardan en
önemlisi, Devlet Planlama Teşkilatımızca 2003 yılının verileri öngörülerek
sosyoekonomik gelişmişlik endeksi baz alınmış ve sosyoekonomik göstergesi eksi
olan illerin de bu kapsam içerisinde, 5084 sayılı Kanun kapsamı içerisinde
değerlendirilmesi öngörülmüştür.
İkincisi ve yine önemli
bir değişiklik: 29.1.2004 tarihinde çıkarılan 5084 sayılı Yasanın yürürlüğe
girmesinden önceki işletmeler ve mükellefler bu kapsam içerisinde değerlendirilmiyordu.
Bu tasarıyla, 5084 sayılı Yasada yapılan değişiklikle, yürürlük tarihinden
önceki işletmeler de bu kapsam içerisinde değerlendirilerek haksız bir rekabet
giderilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 5084 sayılı Kanunla, kanun kapsamında yer alan illerde
istihdamın artırılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi amaçlanmış ve bu
hedeflere ulaşmak amacıyla, kanun kapsamındaki illerde yapılacak yatırımlar
çeşitli destek unsurlarıyla desteklenmiştir. Bildiğiniz gibi, bu destek unsurları,
gelir stopaj vergisinden muafiyet, SSK primi işveren muafiyeti ve enerji
desteği; organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgelerinde yüzde 50'ye kadar,
diğer bölgelerde yüzde 40'a kadar bir muafiyet söz konusu.
Yine, bedelsiz arsa ve
arazi temininden de, kalkınmada öncelikli iller statüsünde bulunan iller ve
5084 sayılı yasa kapsamı içerisinde bulunan iller yararlanacaktır.
Bilindiği gibi, 5084
sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun 29.1.2004 tarihinde kabul edilmişti; ancak, bölgesel
kalkınmanın daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, istihdamın
artırılması ve sosyoekonomik gelişmişlik yönünden benzer özellikler gösteren
iller arasında denge sağlanması amacıyla, 5084 sayılı Kanunda öngörülen
teşviklerin içeriğiyle kanun kapsamına giren illerin sayısının yeniden
belirlenmesi gereği hâsıl olmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bir ilin sosyal yapısı ile ekonomik yapısı aynı oranda
gelişmeyebilir. Özellikle, seçim bölgem Elazığ için bu çok önemlidir. Örneğin,
Elazığ İlimiz, iller sıralamasında, 10 000 kişiye düşen yatak sayısı bakımından
4 üncü sırada, doktor sayısı bakımından 8 inci sırada, şehirleşme oranı
bakımından 15 inci sırada, liseler, okullaşma oranı bakımından 5 inci sırada,
üniversite bitirenlerin okul bitirenlere oranı bakımından 16 ncı sırada olmasına
karşın, sanayi işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı bakımından 44 üncü
sırada, yine, tarım işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı bakımından 50
nci sırada. Görülmektedir ki, sosyal yapısının gelişmesi ile ekonomik yapı
arasında özellikle çok fark bulunmaktadır.
Yine, 19.4.2005 tarihinde
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yayımlanan ve ulusal basında da yer alan
"Türkiye'deki işsizlik haritası" gözönünde bulundurulduğunda,
Elazığ'ın, işsizlik oranı bakımından birinci sırada olduğu görülmektedir. Yani,
ben, bununla şunu kastetmek istiyorum: Elazığ ve Elazığ konumunda bulunan
illerin, mutlaka, teşviklerle desteklenmesi gereğinin ne denli önemli olduğu
aşikârdır.
Sayın Başbakanımıza, Yüce
Meclisimizin huzurunda, Elazığ milletvekilleri adına, tüm Elazığlı
hemşerilerimiz adına bir hakkın teslimini temin etmesinden dolayı şükranlarımı
arz ediyorum.
Kanun kapsamına girecek
olan illerin sanayiinde ve ekonomisinde bu kanunun yasalaşmasından sonra son
derece iyileşmelerin yaşanacağı ümidiyle, bu kanunun, başta ülkemize ve
Elazığımızla beraber diğer 12 ilimize de hayırlar getirmesini temenni ediyor ve
ayrıca, daha sonraki yıllarda, özellikle kademeli bir teşvikin gelmesini...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Türkoğlu,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ABDULBAKİ TÜRKOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
...sektörel seçiciliğin
gözönünde bulundurulmasını, ilçeler bazında ele alınmasını temenni ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Türkoğlu.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Buyurun Sayın Kafkas.
AGÂH KAFKAS (Çorum) -
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Biraz önce sorulara verdiği cevapta -yatırım ortamı yoktu bizim iktidarımızdan
önce- yatırım iklimini oluşturduğumuzu söyledi; bu doğru tespit.
Teşvik uygulaması olan 39
ilimizde ve teşvik uygulaması olmayan illerimizde sanayi yatırımlarının
arttığını biliyoruz. Buna ilişkin göstergelerin kamuoyunda paylaşılması mümkün
müdür? Açıklayabilir misiniz? 39 ilde özellikle ne yatırımlar yapıldı? Yeni
teşvik kapsamına giren Çorum İlini temsilen Parlamentoda bulunuyorum. Teşvik
kapsamına alınan illerimizin birçoğunda organize sanayi bölgelerinin
yatırımları tamamlanmamıştır. Örneğin, Çorum Merkez Organize Sanayi ve Sungurlu
Organize Sanayiin altyapı yatırımlarında ödenek sıkıntısı vardır. Bu teşvikin
gelmesinde yatırımcıya altyapı hizmeti sunabilmemiz açısından, teşvikin Çorum
için anlam kazanabilmesi açısından bu organize sanayilere yapılacak
yatırımların ödeneklerinin artırılması konusunda bir desteğiniz olacak mıdır
Sayın Bakanım?
Arz ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kafkas.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu
yöneltmek istiyorum:
Bugün, Türkiye, tarihinin
en büyük işsizlik olgusunu yaşamaktadır. 2003 yılında yüzde 10 olan işsizlik
2004'te 9,3'e düşmüş, ülke nüfusunun her yıl
1 000 000 arttığını ve 500 000 insanımızın iş talebinde bulunduğunu
düşünürsek, büyük bir başarı elde ettiğimiz görülmektedir.
Bununla birlikte,
tasarruflar, beklenen ölçüde, yatırıma aktarılamamaktadır. Gerek bölgesel
dengesizliklerin ekonomik anlamda olabildiğince giderilmesi ve gerekse bu
bölgelerde yeni iş alanları yaratılması açısından daha ciddî önlemlere
gereksinme bulunmaktadır.
Bu yasa tasarısıyla,
yatırımların az gelişmiş illere yönelmesine büyük ölçüde ortam
hazırlanmaktadır. Tasarının işsizliğin çözümüne katkısına yönelik Sayın Bakanın
değerlendirmesini almak istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Işık,
teşekkür ediyorum.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bakanın,
tasarının tümü üzerinde sorulan sorulara yanıt veriş üslubunu yadırgadığımı
belirtmek istiyorum, bir bakanın üslubuna pek uygun olmadığını düşünüyorum ve
Sayın Bakana bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Hiçbir Cumhuriyet Halk
Partili, Türkiye'nin hangi ilinde olursa olsun, tüten hiçbir bacadan rahatsız
değildir Sayın Bakan. Böyle bir şeyi kendinize vehmederek, nasıl böyle bir şeyi
Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına bakarak söyleyebiliyorsunuz?!
BAŞKAN - Soru
soracaksınız Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakın, milletvekilleri, burada, teşvik konusunda birtakım dengesizlikler
yaşandığını, kendi illerindeki sıkıntıları aktardılar ve bunları söylerken,
Sayın Bakan, şu ilde fabrika bacası tütüyor, benim ilimde tütmüyor diye bir
şikâyette bulunmadılar, bir dengesizlik olduğunu söylediler; ama, siz,
gerekçenizde ısrar ediyorsunuz; benim oğlum bina okur, döner döner gene okur;
aynı noktadasınız. Soru yok, cevap bu!
BAŞKAN - Sayın Koç, bu
süre soru sormak için verilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - O
öyle kullanınca, ben de böyle kullandım!
BAŞKAN - Bir hakkın
kötüye kullanılması söz konusu...
Teşekkür ederim.
Sayın Coşkunoğlu,
buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -
Teşekkür ederim.
Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum. Bir tanesi, daha önce
Sayın Tütüncü tarafından soruldu.
Yöresel ve sektörel bir
planlama üzerine inşa edilmemiş bir teşvik bu. Sayın Bakan, siz de dediniz ki:
"Biz, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, yani, 58 kriteri, buna
dayanarak..." Tamam, kriter yine olabilir; fakat, sektörel ve yöresel
hedefler üzerine, yani, bir sanayi politikası üzerine inşa edilmesi daha iyi
olmaz mıydı? Sorumun birisi bu.
İkincisi, bununla ilgili
olarak, ulusal sanayi politikasıyla ilgili gelişmişliği ölçtünüz mü?
Şunu somut olarak
söyleyeyim. Örneğin, bir un fabrikası sektöründe zaten muazzam bir atıl
kapasite var; bu teşvikten yararlanarak yeni un fabrikası kurulmasının ulusal
sanayie katkısı bakımından fazla bir yarar beklemek doğru değil. Bir yerde
istihdam kaybına, başka bir yerde istihdam kazancına, yani, bir ulusal boyutta
bir kazançtan söz etmek mümkün olmayabilir bu durumda. Siz, istihdam için bir
rakam verdiniz 130 000 diye. Aslında, tabii, o, sigortalıya geçenler sayısıdır;
ama, bunun hepsi yeni istihdam değildir; ama, başka yerlerde de istihdam kaybı
olmuş olabilir...
BAŞKAN- Sayın Coşkunoğlu,
süreniz tamamlandı; sorunuzu sorar mısınız.
OSMAN COKUNOĞLU(Uşak) -
...evet, olabilir; bunu ölçtünüz mü?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Coşkunoğlu.
Soru sorma süresi
tamamlanmıştır.
Sayın Bakan, buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Agâh Bey, organize sanayi
bölgelerinin altyapı yatırımlarının tamamlanması, bu teşvikin daha etkin
olmasında önemli bir yer tuttuğunu söyledi; ben, aynen katılıyorum. Bundan
dolayı da, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak özel bir ilgimiz var ve
Sanayi Bakanlığımıza bağlı bir genel müdürlüğümüzde bu işler götürülüyor;
ancak, biz de Maliye olarak ona tam destek çıkıyoruz ve çıkmaya da kararlıyız.
Sadece bu teşvik bölgeleriyle ilgili olan yerlerde değil, diğer organize sanayi
bölgeleriyle ilgili, Maliye olarak, her türlü yardımı yapmaya kararlıyız.
İkincisi "bu tasarı
-Sayın Ahmet Işık tarafından sorulan- istihdama sebebiyet veriyor mu yahut
istihdamı teşvik ediyor mu?" Biraz önce açıklamalarda bulundum. Bu tasarı,
tamamen hem bölgelerararsı dengesizliğe bir çare olurken, istihdama da, şu anda
ülkemizin en büyük ihtiyacı olan işsizliğe de bir çare.
Biraz önce rakamları
verdim. Geçmiş 36 ilimizde -ki, bende dökümü var, isteyen her arkadaşa da il il
gönderebilirim- Sosyal Sigortalardan aldığımız bilgiye göre, şu anda 135 570
yeni istihdam oluşmuş. Bu, 36 ilde, hemen hemen bütün illerimizde var; Ağrı'da
da var, Tokat'ta da var, Çorum'da da var, Mardin'de de var. Tabiî, değişik
şekillerde olmasına rağmen, 36 il içinde hiç olmayan yok; ama, büyüklükleri
değişik.
Sayın Koç soru sormadığı
için, cevap verdiği için, ona bir cevap değil...
HALUK KOÇ (Samsun) - İlk
soruma cevap vermemiştiniz de, onun için...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Verdim... Sayın Koç, verdim yani...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sizden gördüm!..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Ben verdiğimi biliyorum; ama, eğer şeyse, tekrar
edebilirim.
Sayın Kaptanoğlu
"teşvik, yöresel ve sektörel daha iyi olmaz mı" diye soruyor. Biraz
önce de dediğim gibi, çeşitli bazlar alabilirsiniz; yöresel ve sektörel bazda
yapılan teşviklerin de faydası olmuştur ve faydalıdır; ona da katılıyorum;
fakat, burada, biz, sosyoekonomik gelişmişlik kriterini aldığımız için, onu
yapmadık. Yalnız, konuşmamın sonuna doğru... Bu teşvikler, ülkenin ihtiyacı
nispetinde, problemlerin giderilmesi nispetinde her zaman başvurulan ekonomik
tedbirlerdir. Hükümetimiz bu iki taneyi yaptı, bundan sonra yapmayacak diye bir
şey söz konusu değildir. Onun için, ileride, ihtiyaç duyulduğu zaman ve ihtiyaç
duyulduğu miktarlarda buna her zaman başvurabiliriz. Bu, elimizdeki imkânlar nispetinde
şu anda başvurduğumuz bir tedbirdir. Gönlümüzün arzusu şudur: Bütün illerimizde
hem işsizliğe çare bulacak hem yatırımları artıracak her türlü tedbiri almakta,
biz, Hükümet olarak her zaman kararlıyız ve yatırımların artırılmasını, bütün
ülke sathında dalga dalga artırılmasını istiyoruz; arzumuz budur.
"Yöresel ve sektörel
bazda yahut da sektörel bazda bununla ilgili bir çalışma yaptınız mı" diye
sordunuz Sayın Kaptanoğlu; yaptık...
Affedersiniz...
Coşkunoğlu; çok özür dilerim.
Sayın Coşkunoğlu, enerji
desteğinde sektörel bazda farklılaşmalar var. O dediğiniz un sektörü olsun;
yani, o bölgelerde gelişmesini artık tamamlamış, bundan sonra atıl kapasiteler
meydana getirecek birtakım sektörlerdeki şeyleri çok düşük tuttuk, diğer
sektörleri biraz daha fazla teşvik ettik.
Teşekkür ederim, saygılar
sunarım.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.21
Açılma Saati: 19.34
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin
Üçüncü Oturumunu açıyorum.
880 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
6.-
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır
Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam
Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın,
5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri;
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın
ve 50 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu
Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet
Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu,
Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol
Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004
Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084
Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350,
2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 1 inci maddesi
üzerinde 10 tane önerge vardır. Ancak, her madde üzerinde milletvekillerince
sadece 7 önerge verilebildiğinden, önce geliş sırasına göre ilk 7 önergeyi
okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1
500 ABD Doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere
"1999 yılında meydana gelen depremlerden zarar gören ve 2001 yılı için
belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı Türkiye ortalamasının
altında olan iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
M. Akif
Hamzaçebi |
Osman
Kaptan |
|
Malatya |
Trabzon |
Antalya |
|
Sezai
Önder |
Mehmet
Yıldırım |
Harun
Akın |
|
Samsun |
Kastamonu |
Zonguldak |
|
M. Mesut
Özakcan |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
Hasan
Fehmi Güneş |
|
Aydın |
İstanbul |
İstanbul |
|
Ali
Kemal Deveciler |
Birgen
Keleş |
Osman
Özcan |
|
Balıkesir |
İstanbul |
Antalya |
|
Bülent
Baratalı |
Tuncay
Ercenk |
|
|
İzmir |
Antalya |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1
500 ABD Doları veya daha az iller" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Kalkınmada öncelikli yörelerdeki iller" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
Ensar
Öğüt |
Mehmet
Yıldırım |
|
Malatya |
Ardahan |
Kastamonu |
|
M. Akif
Hamzaçebi |
Bülent
Baratalı |
Kemal
Kılıçdaroğlu |
|
Trabzon |
İzmir |
İstanbul |
|
M. Mesut
Özakcan |
Ali
Kemal Deveciler |
Birgen
Keleş |
|
Aydın |
Balıkesir |
İstanbul |
|
Halil
Tiryaki |
Osman
Kaptan |
Osman
Özcan |
|
Kırıkkale |
Antalya |
Antalya |
|
Hasan
Fehmi Güneş |
Tuncay
Ercenk |
Harun
Akın |
|
İstanbul |
Antalya |
Zonguldak |
|
|
Sezai
Önder |
|
|
|
Samsun |
|
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen
"1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan
illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Eskişehir İlini"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Vedat Yücesan |
Cevdet Selvi |
Mehmet Ali Arıkan |
|
Eskişehir |
Eskişehir |
Eskişehir |
|
Yaşar Tüzün |
Salih Gün |
|
|
Bilecik |
Kocaeli |
|
BAŞKAN - Dördüncü
önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen
"1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri
" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bilecik İlinin" ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Vedat Yücesan |
Salih Gün |
|
Bilecik |
Eskişehir |
Kocaeli |
|
R. Kerim Özkan |
Mevlüt Coşkuner |
|
|
Burdur |
Isparta |
|
BAŞKAN- Beşinci önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 2 nci maddesinin (a) bendine aşağıdaki
ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet Yıldırım |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Mehmet Küçükaşık |
|
Kastamonu |
Malatya |
Bursa |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Osman Kaptan |
Harun Akın |
|
İstanbul |
Antalya |
Zonguldak |
|
Sezai Önder |
Bülent Baratalı |
Tuncay Ercenk |
|
Samsun |
İzmir |
Antalya |
|
M. Mesut Özakcan |
Ali Kemal Deveciler |
Osman Özcan |
|
Aydın |
Balıkesir |
Antalya |
|
|
Birgen Keleş |
|
|
|
İstanbul |
|
"ile altyapısının
tamamı ile parsel tahsislerinin en az yarısı tamamlanmış, ancak bu Kanunun
yürürlük tarihinde üretime geçme oranı yüzde 50'nin altında kalan organize
sanayi bölgelerinin bulunduğu illeri,"
BAŞKAN- Altıncı önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mevlüt Coşkuner |
Ramazan Kerim Özkan |
A. Cumhur Yaka |
|
Isparta |
Burdur |
Muğla |
|
Nail Kamacı |
A. Kemal Deveciler |
Mustafa Özyurt |
|
Antalya |
Balıkesir |
Bursa |
"Madde 1.- 29.1.2004
tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 2.- Bu Kanun;
a) Vergi ve sigorta primi
teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla
tutarı 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,
b) Bedelsiz arsa ve arazi
temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamındaki diğer illeri,
c) Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik
endeksinde pozitif olarak görünmesine rağmen, bu kapsamda bulunmasının ülke
ekonomisine önemli katkı sağlayacak olması dolayısıyla Isparta ve Burdur
İllerini kapsar."
BAŞKAN- Okutacağım bu
önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin (a) fıkrasının sonuna
"ve kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illerdeki organize
sanayi bölgeleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Vahit
Erdem |
Ahmet
Yeni |
Ramazan
Can |
|
Kırıkkale |
Samsun |
Kırıkkale |
|
Ali
Öğüten |
Polat
Türkmen |
Köksal
Toptan |
|
Karabük |
Zonguldak |
Zonguldak |
|
Fazlı
Erdoğan |
Mehmet
Ceylan |
Mustafa
Çakır |
|
Zonguldak |
Karabük |
Samsun |
|
Hasan
Bilir |
Murat
Yılmazer |
Nevzat
Yalçıntaş |
|
Karabük |
Kırıkkale |
İstanbul |
|
|
Harun
Akın |
|
|
|
Zonguldak |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Kalkınmada
öncelikli yöre olduğu halde 5084 sayılı Yasa kapsamında teşvikten
yararlanamayan Kırıkkale, Samsun, Zonguldak, Karabük ve Çanakkale İlinin
Bozcaada ve Gökçeada İlçelerinin organize sanayi bölgelerinin aynı teşvikten
yararlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Mevlüt
Coşkuner (Isparta) ve arkadaşları
"Madde 1.- 29.1.2004
tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Madde 2.- Bu Kanun;
a)Vergi ve sigorta primi
teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla
tutarı 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,
b)Bedelsiz arsa ve arazi
temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler
kapsamındaki diğer illeri,
c)Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik
endeksinde pozitif olarak görünmesine rağmen, bu kapsamda bulunmasının ülke
ekonomisine önemli katkı sağlayacak olması dolayısıyla Isparta ve Burdur
İllerini kapsar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Buyurun, Sayın Coşkuner.
(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Coşkuner, süreniz 5
dakika.
MEVLÜT COŞKUNER (Isparta)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Burdur Milletvekili Sayın
Kerim Özkan'la beraber önerge verdik, Burdur ve Isparta İllerinin teşvik
kapsamına alınması için; ama, çok sayıda önerge olduğu için... Sağ olsun,
arkadaşım bu konuşmayı bana bıraktılar.
Maalesef, teşvikten
yararlanamayan Isparta İlimizin Milletvekili olarak bu kürsüde bulunuyorum.
Teşvik Yasası kapsamına alınacak 13 ilin içinde Isparta'nın da yer alacağını
bekleyen hemşerilerim ve ben, bugün de, haklı olarak, büyük bir hayal
kırıklığına uğradık. Kabul edin ya da etmeyin, bu yasa, tüm Ispartalıların
öfkesini artırmıştır. Geçen yıl Sayın Başbakan Isparta'ya geldiğinde,
kamuoyuna, Isparta'nın teşvik kapsamına alınacağını açıkladı; ama, maalesef,
alınmadık.
Onun ötesi, 2004 yılında,
kendi bölgem olan Isparta'nın teşvik kapsamına alınmaması sonucu, ilgili
bakana, bir soru önergesiyle, yasadaki çarpıklıkları sormuştum. Ayrıca
"Isparta'nın durumunun ne olacağını da Ispartalı merak etmekte"
demiştim. Sayın Bakan o tarihte bana verdiği cevapta, 2005 yılı içerisinde yeni
bir teşvik yasası üzerinde çalışacaklarını ve bunun, bölgesel teşvik olacağını,
Isparta gibi teşvikdışı kalan illerin mağduriyetini de bu şekilde gidermeyi
düşündüklerini söylemişti. Şimdi, bu yasa önümüzde; maalesef, bölgesel ve
sektörel teşvikle alakası yok. O gün, 10 dolarla Isparta teşvik dışında
kalırken, bugün, Artvin, Nevşehir, Karaman gibi iller, 2 000 doların üzerinde
millî geliri olmasına rağmen yasa kapsamına alınmıştır; çünkü, kişi başına
millî gelir düzeyi bu sefer baz alınmamıştır. Sosyoekonomik gelişmişlik
düzeyine göre 13 il daha yasa kapsamına alınmıştır. Benim derdim, bu 13 ilin
kapsama alınması değil, neden aynı yasa adı altında, bu sefer farklı kriterler
uygulanarak, Isparta ve Burdur gibi illerimizin mağdur edildiğidir. Bizim
vatandaşımız, çiftçimiz, köylümüz, zaten, geçmişte çıkan teşviklerden de
yararlanamamıştır. Örneğin, AKP Hükümeti, 23 Mayıs ve 31 Mayıs 2004 tarihleri
arasını kapsamak, bunun yanında, geriye dönük olarak 1 Marttan geçerli olmak
üzere elmaya tonda 40 dolar, patatese 19 dolar teşvik verdi; fakat, bu
teşvikten benim Isparta'daki üreticilerimin haberi dahi olmadı. Anlaşılan o ki,
bu teşvik birilerinin cebine para koyma, yandaş teşvikiydi. Bu nasıl bir teşvik
anlayışıdır, bunu anlamış değiliz.
Isparta'yı teşvik
kapsamına almıyorsunuz; bu da yetmiyor, çiftçimizi, üreticimizi de görmezden
geliyorsunuz; ama, vatandaşın bunların hesabını soracağı günler de gelecektir.
Ben, iki haftadır Isparta'nın köylerini ziyaret ediyorum ve şunu söyleyebilirim
ki, köylümüz, çiftçimiz, esnafımız, üreticimiz, artık, yüksek sesle konuşmaya
başlamıştır; bunu da iktidara bir hatırlatma olarak söylemeyi görev biliyorum.
Geçen hafta sonu Sayın
Bakan Abdüllatif Şener Isparta'ya geldi. Vatandaşlarımız teşvikle ilgili, Sayın
Bakana, Teşvik Yasasından sonra Isparta'daki yatırımcıların teşvik kapsamına
giren Afyon'un ilçelerine kaydığını belirttiler. Sayın Bakan ise bunun mümkün
olmadığını, bu konuları takip ettiklerini, oraya giden bir yatırımcının
teşvikten kesinlikle yararlanmayacağını belirtti. Başta ben olmak üzere,
Isparta halkı, biraz önce konuştuğum gibi, Sayın Başbakana inanmadığı gibi,
Sayın Bakanımız da bizi memnun edemedi.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu teşvikten de -diğer, bütün, çıkan teşviklerde olduğu gibi-
Isparta ve Burdur yararlanamamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Coşkuner,
1 dakika süre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
MEVLÜT COŞKUNER (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Ama, burada, hatadan
dönün diye sizleri uyarıyor, güzel Ispartamın ve güzel Burdurumun teşvik
kapsamına alınması için verdiğim önergenin desteklenmesini arzu ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Coşkuner.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 2 nci maddesinin (a) bendine aşağıdaki
ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Yıldırım (Kastamonu) ve arkadaşları
"ile altyapısının
tamamı ile parsel tahsislerinin en az yarısı tamamlanmış, ancak bu Kanunun
yürürlük tarihinde üretime geçme oranı yüzde 50'nin altında kalan organize
sanayi bölgelerinin bulunduğu illeri,"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Küçükaşık.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğum önerge hakkında söz
almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlamaktayım.
Şimdi, elimde birtakım
istatistikler var. Bu istatistikler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küçük Sanatlar
ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğünün. Bir tanesi, organize sanayi
bölgelerinin coğrafî bölgelere göre dağılımını düzenliyor. Marmara Bölgesinde
12, Ege Bölgesinde 11, Akdeniz Bölgesinde 10, İç Anadolu Bölgesinde 14,
Karadeniz Bölgesinde 10, Doğu Anadolu Bölgesinde 6, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 7 ve Türkiye toplamında 70 tane organize sanayi bölgesi bitmişti
2002 yılı sonu itibariyle. 2003 yılı yatırım programında olanlar ise, Marmara
Bölgesinde 9, Ege Bölgesinde 13, Akdeniz 5, İç Anadolu 11, Karadeniz 17, Doğu
Anadolu 6, Güneydoğu Anadolu 5 tane olmak kaydıyla toplam 66 taneydi ve yapımı
devam ediyordu.
Yine devam ediyorum; aynı
şekilde yine organize sanayi bölgeleriyle ilgili -genel müdürün imzasıyla
gelen- belgelerden, Türkiye'de biten organize sanayi bölgeleri, sanayi
parselleri ve istihdam bilgilerini de okumak istiyorum. Türkiye'de, aynı
şekilde bitmiş olan toplam 74 tane organize sanayi bölgesinde 22 814 tane
parsel var; tahsisi yapılan parsel sayısı 19 720, tahsisi yapılmayan
parsellerin sayısı 3 094. Burada 10 920 parselde üretime geçilmiş. Yine,
üretime geçme oranı ise yüzde 55 olarak belirtiliyor.
İşletme ruhsatı alan
firma sayısına baktığımızda ise, 6 867. Şimdi, Sayın Bakan diyor ya, biz bir
yılda birdenbire 135 000 kişiye istihdam verdik diye. Bütün Türkiye'de kurulu
organize sanayi bölgelerinin mevcut istihdam sayısı 363 925. Halbuki, toplam
istihdamın ise, 774 248 olması gerekiyor. Bu, en son yıl itibariyle, 2004 yılı
itibariyle, Türkiye'de mevcut tüm organize sanayi bölgelerinin parsellerini
kapsıyor.
Türkiye'de biten, devam
eden toplam 216 tane organize sanayi bölgesi var, şu anda Ticaret ve Sanayi
Bakanlığından izin alınmış. Bu 216 taneden yer seçimi hâlâ devam eden 30 tane,
kamulaştırma aşamasında olan 31 tane, planlama aşamasında olan 29 tane, altyapı
inşaatı devam eden 42 tane, işletmeye açılan ise -son rakamlar- tam 54 tane.
Yine, bu alanlarda toplam parsel sayısı 23 926; tahsis edilen parseller ise 16
058. OSB'deki firma sayılarına geldiğimizde ise, 5 896 tane parselde ancak
üretime geçen firma var.
Şimdi, arkadaşlar, sanki,
biz, üretimi teşvik etmeye kalktığımızda, hemen o yere fabrikaların
yapılacağını mı sanıyoruz?! Şimdiye kadar Türkiye'de teşvik verdiniz de,
kaçıncı teşvik oldu... Kurulacak bu fabrikaları hangi yerde inşa edecekler,
kaçak mı inşa edecekler?! Çevre kirliliği... Arıtma tesisi yapılmayan yerlerde
mi fabrika yapılacak?! İnsanlar fabrikalarını buraya mı yapacaklar; organize
sanayi bölgesinde yapacaksınız bu fabrikaları. Üretime yakın, yola yakın, ana
firmalara yakın yerlerde yapılacak organize sanayi tesisleri ve fabrikalar.
Şimdi, bakıyorum, bu
tesislerde, biz, teşviki verirken, kıstas alacağımız ölçü nedir diye
baktığımızda çok değişik; sadece millî gelirde bir kalkınmışlık düzeyi geldi.
Bakınız, bir örnek veriyorum: Bursa'da 5 tane bitmiş organize sanayi bölgesi
var. Bütün insanlar, Bursa'da bitmiş organize sanayi bölgelerinin etrafında
kaçak fabrika yapmaya çalışıyorlar. Benim ilçemde, Mustafakemalpaşa'da 1999
yılında biten ve Bursa'ya 80 kilometre mesafede olan organize sanayi bölgesinde
insanlar arsa aldıkları halde yatırım yapmıyorlar; çünkü, elektrik maliyeti
farklı, ulaşım farklı.
Şimdi, siz, ülkenin her
yerine teşvik verdiğinizde, bu ulaşım imkânıyla, hangi yatırımcı oraya gidecek,
hangi usta gidecek, hangi yetişmiş eleman gidecek, hangi mühendis gidecek,
çoluğunun çocuğunun hayatını bir tarafa bozarak gidecek de, hiçbir yatırımı
olmayan, yolu olmayan, altyapısı olmayan fabrikada çalışacak; hangi pazarlama
müdürü gidecek, uzman insan gidecek?! Bu teşvikler hiçbir işe yaramayacak,
bugüne kadar verildiği gibi, hiçbir şekilde yaramayacak.
Ne olur biraz dikkatli
bakın. Devlet, organize sanayi bölgelerine milyarlarca, trilyonlarca lira
masraf...
BAŞKAN - Sayın Küçükaşık,
1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK
(Devamla) - Bu trilyonlar şu anda heba oluyor. Eğer teşvik verilecekse,
devletin altyapısını yaptığı, trilyonları gömdüğü illere ve organize sanayi
bölgeleri baz alınarak organize sanayi bölgelerine verilsin; çünkü, bu teşvik
kapsamındaki illerdeki 50 tane organize sanayi bölgesi zaten bu teşvik
kapsamına giriyor; onları zaten alıyorsunuz. Böylelikle, bölgesel eşitsizlik
yapmayın. Devletin yatırım yaptığı tüm OSB'lere de bu teşviki versek bile, buradan
en fazla yararlanacak firma, parsel sayısı olarak baksanız, 1 000 parsele
yatırım yapmazsınız.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen
"1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı içinde belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan
illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bilecik İlini"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Yaşar Tüzün (Bilecik) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Tüzün, süreniz 5
dakika.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş olduğum önerge hakkında
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, az önce kabul ettiğimiz, görüştüğümüz 1 inci madde hakkında söz
istemiştim; ancak, 1 inci maddede Adalet ve Kalkınma Partisi, Grubu adına söz
almadığı halde, şahsı adına Adalet ve Kalkınma Partili 2 arkadaşım söz aldığı
için bu hakkımı kullanamadım. Sayın Başkanımdan, bu konuda, süre konusunda
yardımcı olmasını talep ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
süreye riayet edelim lütfen.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, 81 vilayet içerisinde, merkez ilçelerinin sosyoekonomik
gelişmesi eksi olan 4 tane il var, 4 tane, geriye kalan 77 il merkezi artı
durumda. Dolayısıyla, bu kanunu il geneline kapsadığımızda, belki sosyoekonomik
gelişmesi sıfır veya eksi olan birçok il olabilir; ama, tahmin edersiniz ki,
Türkiye'deki 16 tane büyükşehir ve birçok il merkezi, tüm ilçe, belde ve
köylerinden daha büyüktür; dolayısıyla, bu kanun çıkarılırken, dikkate
alınırken 4 tane ilin merkez ilçesinin eksi durumda olması, gerçekten, bu
kanunun özüne ters düşmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
yine, benim seçim bölgem Bilecik, gerçekten, 5 tane büyük ilin arasına sıkışmış
küçük bir il durumundadır. Yıllardan beri çevre illere göç veren, sosyal ve
ekonomik açıdan az gelişmiş bir ildir. Devlet yatırımlarından hak ettiğini
alamamış bir il, teşvik yatırımlarında da maalesef üvey evlat muamelesi görmüş
bir ildir.
Sevgili arkadaşlarım,
bakın, açık ve net olarak ifade ediyorum, Bilecek İlinde, kamu iktisadî
teşebbüsü olarak bir tek yatırım yoktur. Bilecik İlinde sadece vilayet binası
vardır. Bundan önceki hükümetlerin ve bu hükümetin bu anlamda hiçbir katkısı ve
desteği olmamıştır.
Değerli arkadaşlarım,
geçmişte yerel yönetimlerin, siyasetçilerin, Bilecik'in kendi halkının kendi
imkânlarıyla kurmuş olduğu organize sanayi bölgeleri vardır. Bu bölgede sadece
merkez ilçede 52 tane, 120'ye yakın da il genelinde sanayi kuruluşumuz
mevcuttur. Bu kadar fabrika... Türkiye'nin gündemine Teşvik Kanunu geldiği an
ve dakikadan itibaren hiçbir fabrika maalesef yatırım yapmamıştır.
Sayın Başkanım, ben kendi
söylediğimi anlayamıyorum.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, lütfen, salonda büyük uğultu var...
Buyurun, Sayın Tüzün.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Bilecik İlinde bulunan bu fabrikalardan birkaç
tanesini size örnek vermek istiyorum. Örneğin, Kütahya İlimiz bu kapsamın
içerisinde. Kütahya İlinin bu kapsama girmesine asla karşı değilim; ancak,
Kütahya İlinde sanayi deyince Kütahya Porselen, Güral Porselen akla geliyor.
Kütahya için Kütahya Porselen ne kadar önemliyse, Bilecik için de Porland
Porselen önemli. Kütahya'da çalıştırdığı işçi sayısı ne kadarsa Kütahya
Porselenin, Bilecik'te Porland Porselen o kadar işçi çalıştırıyor. Keza,
Uşak'taki seramik fabrikaları ne kadar işçi çalıştırıyorsa, Bilecik'te var olan
başta Söğüt Seramik Sanayii, Ercan Seramik Sanayii, Eczacıbaşı Seramik Sanayii
ve Bozüyük İlçemizde bulunan tüm seramik sanayii kuruluşları bu kadar işçi
çalıştırmaktadır.
Şimdi, soruyorum değerli
arkadaşlar, bu teşvik yürürlüğe girdikten sonra, yüzde 50'ye yakın sadece
üretimde -bakın, üretimde- farklılık doğuyor. Bu sanayi kuruluşları, Bilecik'te
var olan sanayi kuruluşları diğer illerle nasıl rekabete girecek? Soruyorum
değerli arkadaşlar, nasıl rekabete girecek?..
Birçoğumuz ticaret
adamıyız, birçoğumuz sanayi kuruluşunda gerek yöneticilik gerek başkanlık
gerekse sahibi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
uğultu nedeniyle konuşamadığınız o süreyi de ekliyorum.
Buyurun efendim.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, şunu net olarak ifade ediyorum: Hükümetimize ve
Başbakanımıza bu kanunu dikte eden birtakım kesimler var. Bu kesimler,
maalesef, Yüce Meclise de dikte etmek durumundadır. Şunu net olarak söylüyorum:
Eğer, bu seçim bölgelerinde, bu büyük sanayi kuruluşları bu konuda baskın bir
şekilde uygulamayı yapmamış olsaydı, bu 36 + 13 il Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine gelmeyecekti.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, size okuyorum: 36 il için düzenlenen yatırım teşvik belgelerini; yani,
2004 Mart ayı ile 2005 Şubat ayında belge alan illeri söylüyorum şimdi. Bu 36
il teşvik kapsamına alınırken de söylemiştik, bakın, doğu ve güneydoğudaki
illere bu kanunun faydası olmaz; bunun, sadece, bölgeye yakın, yani, Marmara
Bölgesine yakın, İç Anadoludaki illere faydası olur demiştik ve nitekim öyle
oldu. Şimdi, bakıyorum: Bingöl, belge sayısı 5; Bitlis, belge sayısı 6;
Hakkâri, belge sayısı 4; Kars, belge sayısı 4; Muş, belge sayısı 5; Siirt,
belge sayısı 8; Sinop, belge sayısı 8; Bayburt, 1 tane belge almış; Şırnak, 13
tane belge almış; Bartın, 8 tane belge almış; Ardahan, 4 tane belge almış ve Iğdır,
9 tane teşvik belgesi almış. Bu, şubat ayına kadar olan süredir. Bundan sonra
varsa, onları o bölgenin milletvekilleri söyleyebilir.
Şimdi, Düzce'ye de 50
tane teşvik belgesi alan sanayici arkadaşımız var; yine, Ordu'ya 20 tane,
Yozgat'a 22 tane. Şimdi soruyorum doğu ve güneydoğu milletvekili arkadaşlarıma;
şimdi, bu 13 il daha bu kapsam içerisine alınınca, size ne faydası olacak?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
lütfen, teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Sayın Başkanım, tamamlıyorum.
Şimdi soruyorum; bu 13 il
daha teşvik kapsamına girdiği takdirde, bu kanunun özüne ters düşen doğu ve
güneydoğu illerine hangi sanayici yatırım yapacak değerli arkadaşlar; hangi
sanayici, soruyorum! Bu saymış olduğum illerin milletvekilleri, bu kanuna nasıl
evet oyu verecek, nasıl; bunu da merak ediyorum.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Göreceli düşün!
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, onun için, Bilecik İli, gerçekten, bir sanayi kentidir.
Bozüyük İlçemiz, örnek bir sanayi kentidir. Bu Teşvik Kanunu çıktıktan sonra,
Bilecik İlinin yanında, 3 tane Hiroşima bombası var; bir Afyon, iki Kütahya...
BAŞKAN - Sayın Tüzün,
sürenizi tekrar uzatmayacağım; teşekkürünüzü bu arada yapabilirsiniz.
Buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Bu iller varken, Bilecik'teki sanayi kuruluşları, gerçekten kapanma noktasına
gelecektir. O nedenle, ya bu tasarının yeniden değerlendirilmesini veya önergem
doğrultusunda, vermiş olduğum önergem doğrultusunda, Bilecik İlinin de bu
kapsam içerisine alınmasını talep ediyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen
"1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen
sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan
illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Eskişehir ilini"
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Bakan.
BAŞKAN - Sayın Yücesan?..
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Konuşacağım, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika Sayın
Yücesan.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 880 sıra sayılı kanun tasarısıyla teşvik kapsamına alınan
iller arasına Eskişehir İlinin de dahil edilmesine ilişkin verilen önerge için
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 29.1.2004 tarihinde kabul edilen 5084 sayılı Kanunla teşvik
kapsamına alınan 36 il, bu yasa tasarısıyla 49'a çıkarılmıştır. Yasayla, Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki iller bir blok halinde teşvik kapsamında
yer alırken, batı bölgesinde sadece Eskişehir İlimizin, teşvik kapsamına alınan
üç ille çevrelendiği, çarpık bir tabloyla ortaya çıkmıştır.
Bizlerin, o illerin
teşvik kapsamına alınmasına bir itirazımız bulunmamaktadır; ama, bu durum,
Eskişehir için, Eskişehirli müteşebbis için son derece haksız bir durumun
ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eskişehir İlinin yakınındaki üç il teşvik
kapsamına alınınca, Eskişehir'deki sanayicinin, maliyetlerde büyük miktarda
indirim sağlayan teşvik kapsamındaki işletmelerle rekabet etmesi imkânsız hale
gelmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
diğer taraftan, Eskişehirli sanayici, ürettiği malı satacak kimse
bulamayacaktır; çünkü, komşu iller, teşvikle yüzde 50'ye varan maliyet indirimi
sağlamış olacaklardır; mallarını, ürettikleri ürünleri daha uygun fiyatlarla ve
şartlarla satacaklardır. Eskişehir'deki işletmeler, bu maliyetler arasındaki
farkı giderebilmek için, eski müşterilerini kaybetmemek amacıyla işçi çıkarmaya
başlayacaklardır. Birçok işletme de, bu haksız rekabet karşısında kapanacaktır.
Değerli arkadaşlarım, bir
anlamda, kaş yapayım derken göz çıkarmış olacaksınız. Bu açıdan, yaşanan
ekonomik krizler ve darboğazlardan etkilenen Eskişehir'deki işletmeler,
Eskişehirli girişimciler, sanayiciler oldukça sıkıntılı günler yaşayacaktır. Bu
durum, Eskişehir'deki mevcut işletmeleri ve sürdürülmekte olan yatırımları
tamamen olumsuz etkileyeceği gibi, bu teşviklerin beş yıl süreceği gözönüne
alındığında, yeni yatırımlar bakımından da büyük bir haksızlığa neden
olacaktır.
Bu tasarının bu şekilde
yasalaşmasından sonra, Eskişehir'in yatırım alması imkânsız hale gelecektir.
Bir anlamda, teşvik yasasıyla, Eskişehir cezalandırılmış olacaktır. Bu hatadan
bir an önce dönülmesi gerekmektedir.
Teşvik uygulaması,
yarardan çok zarar getirmektedir. Her şeyin yapılmasının bir yolu vardır. Aklın
yolu da birdir değerli arkadaşlarım. Gelin, ya doğru olanı uygulayalım,
bölgesel ve sektörel bazda teşvik verelim ya da bütün illere kademeli teşvik
uygulayalım veya teşvik uygulamasından vazgeçelim diyorum değerli arkadaşlarım.
Aksi halde, bu hususlar gözardı edilerek, getireceği düzenleme ülke
ekonomisinin dengesini bozacaktır. Adımlarımızı atarken son derece dikkatli
olmak zorundayız. Ülke olarak kaynaklarımızı en etkili ve en verimli olacak
şekilde kullanma zaruretimiz vardır.
Değerli arkadaşlarım,
illerimiz arasında bu şekilde haksız rekabet yaratırsak, zaten zor durumdaki
işletmelerimizi bir bir kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız ki,
ülkemizin kalkınması ve gelişmesi açısından olumsuzluklar doğmuş olacaktır.
Değerli milletvekilleri,
yapacağımız düzenlemelerin işletmelerimizi geliştirecek ve güçlendirilmelerini
sağlayacak şekilde olması gerekmektedir. Bu nedenle, üreten illerimize,
ekonomimize ciddî katkı sağlayan illere destek olunmalı, devlet eliyle haksız
rekabet yaratmamalıyız. Aksi halde, ne kadar teşvik uygularsak uygulayalım, bu,
kaynaklarımızın boşa gitmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
Yasa tasarısından,
Eskişehir İli, ifade ettiğim nedenlerden dolayı olumsuz olarak etkilenecektir.
Bu nedenle, ortaya çıkacak olumsuzluk ve haksızlıkların önlenmesi bakımından
Eskişehir İlinin de teşvik kapsamına alınması gerekmektedir diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
önergenin kabul edilmesi hususunda desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yücesan.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen
29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1
500 ABD Doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere
"kalkınmada öncelikli yörelerdeki iller" ibaresinin eklenmesini arz
ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sezai Bey konuşacak efendim.
BAŞKAN - Sayın Sezai
Önder, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Önder, süreniz 5
dakika.
İLYAS SEZAİ ÖNDER
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bilindiği gibi, 1998 yılında
çıkarılan 4325 sayılı Yasaya göre Türkiye'deki 81 ilin 50 tanesi birinci
derecede kalkınmada öncelikli il olarak ilan edilmiştir.
Bu yasanın sadece arsa
temininde bir faydası vardı bu 50 ile; daha sonra, 2004 yılında, 5084 sayılı
Yasayı çıkardık. Bu yasa çıkarılırken, kalkınmada birinci derecede öncelikli il
olan 50 içinden 33 tanesini yasa kapsamına aldık, 3 tane de, esasında
kalkınmada öncelikli il olmayan ili dahil ettik. Bu iller de Uşak, Afyon, Düzce
olarak belirlendi. Dolayısıyla, 36 il Teşvik Yasası kapsamına girmiş oldu.
Bu düzenlemeyle ise, geri
kalan 17 ilin 12 tanesini, yani, birinci derecede kalkınmada öncelikli il olup
da 5084 sayılı Yasa kapsamı dışında kalan 17 ilin 12 tanesini tekrar kapsam
içine alıyoruz. 1 tane de Kütahya'yı dışarıdan alıyoruz. Dolayısıyla, değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de, 49 il, 5084 sayılı Yasadan istifade eder hale
geliyor; ancak, 4 tane il dışarıda kalıp, kalkınmada öncelikli il olan 5 tane
il de kapsama girmediği için, onlar, Teşvik Yasasından istifade edememiş duruma
geliyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
ben, devletime güvenirim. Devlette devamlılık vardır. Eğer, devletim, 1998
yılında çıkardığı bir yasayla, bir ilin kalkınmada öncelikli il olmasını tespit
etmişse, tayin etmişse ve ondan sonra bir teşvik yasası çıkıyorsa, kalkınmada
öncelikli il kapsamında olan o illerin de bu yasa kapsamı içerisinde olması
lazım.
Biraz evvel arz ettim
değerli arkadaşlarım; ben, Plan ve Bütçe altkomisyonunda bu konuda konuştum,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, ana komisyonda konuştum. Şimdi, kişisel olarak
konuştuğumda, arkadaşlarım "haklısın, Samsun'a haksızlık ediliyor"
diyorlar; hatta, İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya, bunu
altkomisyonda açıkça dile getirdi. Ama, sıra oylamaya gelince değerli
arkadaşlarım, parmaklar kalkıyor, parti disiplini içinde, Samsun'un haklılığı
bir tarafa itiliyor.
Şimdi, kalkınmada
öncelikli il olması ne demektir bir ilin?.. Devlet, bir ilin ekonomik güç
kaybettiğini, işsizliğin arttığını, nüfusun göç ettiğini, istihdamın
azaldığını, halkın daha mutlu ve huzurlu yaşaması için birtakım tedbirler
alınmasını tespit etmiş oluyor; ama, maalesef, şimdi, bu yasa bu şekliyle
çıktığı takdirde, Türkiye'de, Samsun, Zonguldak, Karabük ve Kırıkkale kapsam
dışı kalacak; bir de, Çanakkale ilinin Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri kapsam dışında
kalacak ve yasa bu şekliyle kesinleşecek; ben öyle anlıyorum.
Sayın Bakanım, şimdi,
yasanın komisyona geldiği ilk şeklinde, bunun bütçeye bir maliyeti olduğu
görülüyordu; ama, komisyonda bir değişiklik yapıldı, bir işletmede çalışan işçi
sayısı 30'a çıkarıldı. Bunun, ben inanıyorum ki, bütçeye maliyeti çok az
olacaktır. Yani, lütfen, bu 4 ilin ne kabahati vardır?! O zaman, niye bu iller
kalkınmada öncelikli ildir?!
Değerli arkadaşlarım,
onun cevabını da birisinin vermesi lazım. Ne için bu iller kalkınmada
öncelikli il olup da bu yasa kapsamı
içinde değiller; onu birisinin izah etmesi lazım.
Yani, sosyoekonomik
gelişmişlik endeksi böyle imiş, efendim millî gelir hesabı böyle imiş; benim onu
aklım almıyor!
Değerli arkadaşlarım, bu
haksızlığın giderilmesi lazım. Bu haksızlığın, bu verdiğimiz önergenin kabulü
şekliyle giderilmesi lazım.
Şimdi, Kıkrıkale'ye
gidiyoruz, Kırıkkale'den geçiyoruz. Kırıkkale, büyük bir köy hüviyetinde. Ne
için sosyoekonomik gelişmişlik endeksi fazla; orada devletin...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Önder,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
İLYAS SEZAİ ÖNDER
(Devamla)- Ama, o devlet kuruluşu oradan kalktığı zaman; Kırıkkale fakir bir
il, aç bir il. Zonguldak için aynı şey varit, Karabük için aynı şey varit; oradaki devlet kuruluşlarından bütün halk
istifade etmiyor. Belki nüfusun yüzde 10'u bu imkânlardan istifade ediyor.
Değerli arkadaşlarım,
yani, şimdi, Samsun İli, gelişmiş bir il deniyor. Elimde 2001,2002, 2003
yılları devletin gelir-gider karşılama
oranı var. 2001 yılında gelir 315, gider 467 trilyon lira; 2002 yılında
gelir 380, gider 730 trilyon lira; 2003 yılında gelir 535 trilyon, gider 897
trilyon lira. Eğer, Türkiye'de bir gelişmiş il bu nitelikteyse, gelişmemiş
illerin haline ben acıyorum!
Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Önder.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum
:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 880
sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004
tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1 500 ABD
doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere "1999
yılında meydana gelen depremlerden zarar gören ve 2001 yılı için belirlenen
fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı Türkiye ortalamasının altında olan
iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Güneş,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
HASAN FEHMİ GÜNEŞ
(İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerimiz, 1999 yılında
yaşanan depremlerin ekonomik ve sosyal alandaki yıkıntılarının, görüşmekte
olduğumuz 5084 sayılı Yasa kapsamında giderilmesini amaçlamaktadır. Bu amaçla,
daha önce, birinci imzası Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'a ait bir yasa
önerisi de verilmişti.
1999 depremi asrın
felaketi olarak da isimlendirilmektedir. Bu depremin korkutucu ve kalıcı
sonuçlarının, başlı başına bu yasanın kapsamından, bu yasanın getirdiği teşvik
kolaylıklarından yararlanılması için yeter neden olduğu inancımızı takdirinize
sunuyorum. Daha büyük, daha anlamlı bir neden aramamak gerekir. Bir başka
anlatımla, önerimizle, altı yıldır kanayarak ve katlanarak süregelen deprem
kaynaklı sorunların 5084 sayılı Yasayla giderilmesini amaçlamaktayız.
Önerimiz, genel olarak
1999 depremlerinden zarar gören tüm illeri kapsamaktadır; ancak, bunlardan
Kocaeli, Bolu, Yalova İllerinin gelişmişlik düzeylerindeki sıraları, Düzce'nin
5084 sayılı Yasa kapsamında bulunması, önerimizi, Sakarya'ya odaklı,
Sakarya'nın haksızlıklarını giderme amaçlı, Sakarya'nın kalkınmasını ve
sorunlarını çözmeye yönelik bir istemi içerme noktasına getirmiştir.
Deprem sonrasında
kullanılamaz hale gelen altyapı ve yerleşim alanlarının onarılması ve
yenilenmesi için, günlük yaşamın sürdürülebilmesi için Sakarya'ya yapılan
yardım ve harcamaların kişi başına düşen gayri safî hâsıla hesaplamasında hesaba
katılmış olması, Sakarya'ya yapılan haksızlığın temelini oluşturmaktadır, temel
kaynağı bu haksızlıktır.
Ondan ayrı olarak, komşu
ilin 5084 kapsamına alınmış olup Sakarya'nın alınmamış olması, yıkılan sanayiin
yenilenmesi sırasında ve yeni yatırımlar düşünüldüğünde, dışarıya, Sakarya
dışına yönlendiren, özendiren bir diğer haksız uygulama olmuştur.
Sayın milletvekilleri,
deprem Sakarya'da 43 000 konutu ve 9 000 işyerini yıktı; altyapı yok oldu,
sanayi kuruluşlarının yaklaşık dörtte 1'i tamamen, gerisi kısmen yıkıldı,
üretim durdu, tüm emekçiler işsiz ve aşsız kaldı. Depremde Sakarya'dan 5
000'den fazla insanımızı toprağa verdik. Onların binlerce deprem yetimi şu anda
da çaresiz ve zor durumda. 4 000'e yakın insanımızı deprem altından, enkaz
altından çıkardık. Bunların bir bölümü sakat kaldı.
5084 sayılı Yasa
açısından, hiçbir veri, hiçbir rakam, hiçbir ölçü, hiçbir kıstas bu dramatik
deprem tablosundan daha geçerli, daha güçlü ve daha öncelikli olamaz. Deprem
yıkıntılarının altından gelen talep ve gereksinmelerden daha insanî ve daha
vicdanî bir gerekçe düşünülemez.
Dayanışma ve yardımlaşma
duyarlılığımızı yerine getirmemiz için Sakaryalılar gönül gözlerini Yüce
Meclise dikmişlerdir. Oylarınızla onları mutlu edebilir, onların dostluğunu ve
sonsuz sevgisini kazanabilirsiniz. Bu ilginizi rica ediyorum. Sakarya, 5084'ten
yararlanmayı hak eden, en önce hak eden illerimizden biridir.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güneş.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Sayın milletvekilleri, 1
inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 5084 sayılı
Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 3.-
31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi
kapsamındaki illerde;
a) 1.4.2005 tarihinden
itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, en az
otuz işçi çalıştırmaları koşuluyla, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçilerin,
b) 1.4.2005 tarihinden
önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, 1.1.2005
tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları en son aylık prim ve hizmet
belgelerindeki işçi sayısını en az yüzde yirmi oranında artırmaları ve
çalıştırılan toplam işçi sayısının asgari otuz kişiye ulaşması halinde, bu iş
yerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısını geçmemek üzere, artırdıkları işçi
sayısı ile mevcut işçilerden
artırdıkları işçi sayısının iki katı
kadar işçinin,
Ücretleri üzerinden
hesaplanan gelir vergisinin; organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu
iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için yüzde sekseni,
verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.
Terkin edilecek tutar,
işçi sayısı ile asgari ücret üzerinden ödenmesi gereken gelir vergisinin
çarpımı sonucu bulunacak değer üzerinden yukarıda belirtilen oranlara göre
saptanan tutarı aşamaz.
Bu maddenin uygulanmasına
ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ;
buyurun.
Süreniz 10 dakika. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 880 sıra
sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görünen o ki, 5084 sayılı
Yasa görüşmeleri sırasında dile getirdiğimiz bütün sakıncalar hâlâ orta yerde
durmaktadır. Mevcut sakıncalar ve yaratılan haksız rekabet düzeltilmek yerine,
bu tasarıyla, maalesef daha da artırılmış olmaktadır. Hatta, yasa kapsamında
yer alan teşvik enstrümanlarının yararlanacak yatırımcılar için eskisinden daha
elverişli hale getirildiği ve bu ölçüde de, aynı bölgede yer almakla birlikte,
yasanın uygulama alanı dışında kalan illerdeki yatırımcıları cezalandırmakta
olduğu da görülmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sizlere önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Hazine Müsteşarlığının
gümrük birliği öncesindeki tekstil teşviklerine ilişkin uygulamasından
bahsetmek istiyorum. 1993-1995 yılları arasındaki tekstil yatırımlarının
teşviki için verilen binlerce belge, gümrük birliği teşvik sistemi bakımından
müktesep hak olarak saydırılmadığı için elde kalmış, sayılamayacak kadar çok
belge kapsamında yapılan yatırımdan sonra ortaya çıkan sonuç da 2000'li
yılların başında bu sektörde yaşanan toplu iflaslar olmuştur. Çünkü, Hazine
Müsteşarlığı olarak verdiğimiz belgelerin sayısını biliyor; ama, ortaya çıkacak
kapasitenin büyüklüğünü bilmiyorduk. Dolayısıyla, sektörde bir arz fazlası
sorunu yaşadık ve yarattığımız arzı da yönetemeyince sonuç toplu iflaslar oldu.
Büyük Millet Meclisinin
temel fonksiyonlarından birisi de denetim görevidir. Denetimin basit ve basit
olduğu kadar önemli bir kuralı vardır: Saymak, ölçmek ve denetlemek.
Dolayısıyla, sayamadığınız şeyi ölçemezsiniz, ölçemediğiniz şeyi denetleyemezsiniz
ve hatta yönetemezsiniz.
Biz, burada, teşvik
belgesine bağlanmış, en azından sayısını bildiğimiz yatırımlardan söz
etmiyoruz; teşvik belgesiz yatırımdan söz ediyoruz. Bu da, bilme, denetleme ve
yönetme konusunda ciddî sorunlarla karşılaşacağımız anlamına geliyor.
Değerli milletvekilleri,
sorun bununla da bitmiyor. Teşviki öngörülen bölge ve yatırımlardaki bu tehlike
kadar ciddî başka bir tehlike de, aynı bölge içerisinde yaratacağınız haksız
rekabetin iktisadî ve sosyal sonuçları olacaktır. Zira, seçicilikten uzak ve
herhangi bir hesaba dayanmayan bu teşvik biçimi aslında bir sübvansiyondur.
Yani, maliyet değil, fiyat avantajları yaratacaktır; verimlilik veya kârlılıkla
uzaktan ya da yakından hiçbir ilgisi yoktur.
Aslında burada öngörülen,
işe alınacak her bir kişinin maliyetinin bir yatırım aracılığıyla topluma
ödetilmesi projesidir. Bu tarz bir istihdamı teşvik anlayışı, AKP yönetiminin
siyasî istihdam anlayışının bir parçasıdır.
Kamu kurum ve
kuruluşlarındaki mevcut istihdama ilave olarak, yani, personel alımı şeklindeki
klasik usul yerine, mevcutlar emekliliğe zorlanmakta ve yerlerine yeni personel
alınırken, bir yandan da, Emekli Sandığı ve SSK zora sokulmaktadır; yani, kaş
yapayım derken göz çıkarılmakta ve ülke çapındaki maliyetler dikkate
alınmamaktadır.
Değerli milletvekilleri,
işte Adana. 70'li yıllardan bu yana güneydoğu ağırlıklı göç alarak şehir nüfusu
8 kat artan ve 2003 yılı itibariyle 17 800 işyeri sayısıyla ülke toplamının
yüzde 2,4'üne, 226 000 işçi sayısıyla ülke toplamının yüzde 4,3'üne sahip olan
Adana'daki işsiz sayısı da, resmî rakamlara göre 54 519'dur. Son iki yılda
izlenen politikaların genel sonucu olarak hiç yatırım yapılmadığı da dikkate
alınırsa, bugün bu sayının daha fazla olduğu izahtan varestedir. Ülke tarımı ve
sanayiinin gözbebeği olan ve toplam ihracat içinde hatırı sayılır bir yer tutan
Adana İlindeki işsiz sayısı, bu yasa kapsamında teşviki öngörülen birçok ilin
toplam nüfusundan fazladır. Karpuz, narenciye, yerfıstığı, mısır ve soya
üretiminde, ülke toplamının yüzde 50'sine yakın üretime sahip olan Adana'da,
diğer illerde olduğu gibi, son yıllarda yatırım eğilimi düşmüş, yatırım
kapasitesi kayda değer biçimde azalmıştır.
Hazine Müsteşarlığı
verilerine göre, Adana'da son beş yılda alınan toplam teşvik belgesi sayısı,
tarım sektöründe sadece 11 iken, imalat sektöründe 170 ve hizmetler sektöründe
84'tür. Bu sayılar, 2000 - 2004 yılları arasındaki toplam teşvik belgesi
sayısının yüzde 2'si mesabesindedir.
Teşvik belgeli
yatırımların toplam tutarları ile bu yatırımlarla yaratılan istihdam imkânları
arasındaki bir değerlendirmeden çıkan sonuca göre, genel olarak son beş yılda
ve özellikle de 2003 - 2004 yılları arasında bir kişinin istihdamı için gerekli
olan ortalama yatırım tutarı, Adana'da, ülke ortalamasından daha düşüktür.
Adana'da, bir kişinin istihdamı için ihtiyaç duyulan sermaye ya da yatırım
tutarı, ülkenin birçok yerinde ilave bir işçi için yapılacak yatırımdan daha
düşüktür; ama, ne var ki, yatırım nerede, müteşebbis nerede! Asıl önemlisi,
bunları harekete geçirecek hükümet nerede!
Değerli milletvekilleri,
ülke üretiminin genel olarak ithal girdilere bağlı hale geldiği ve bu nedenle
de ulusal paramızın yabancı paraların değer anlamında baskısı altında tutulduğu
bir dönemde, istihdama katkı yapacağım derken, küçük ölçekli, optimum
kapasitelerin altında üretim yapan, yeni girişimler yaratarak, ülke tarım ve
sanayiinin rekabet gücünü azaltan sonuçlar doğurabilecek bu yasanın, daha
dikkatli biçimde, seçici ve daha radikal bir anlayışla ele alınarak, kapsamı
daha geniş hale getirilmelidir.
Uygulamadan mağdur olacak
il sayısının 13 adet azaltılarak, yıldan yıla belirli sapmaların oluşacağı,
fert başına gayri safî yurtiçi hâsıladan pay, gelişmişlik düzeyi gibi tek
kriteri esas alan bir ölçüyle diğer iller dışlanmamalıdır.
Sayın milletvekilleri,
Gelir Vergisi, sigorta primi, enerji desteği gibi teşvik unsurlarının 2008 yılına
kadar uygulanacağı dikkate alındığında, bu kadar kısa zamanda yeni yatırımların
devreye alınması ve sayılan teşvik unsurlarından yararlanması mümkün
olamayacaktır. Diğer taraftan, aynı durum mevcut yatırımlar için de söz
konusudur. 1 Nisan 2005 tarihinden önce işe başlamış olan müteşebbisler de,
çalıştırdıkları işçi sayılarını en az yüzde 20 artırmak ve artırdıkları bu
sayıyla birlikte, çalıştırdıkları toplam işçi sayısının asgarî 30 kişiye
ulaşması halinde, tasarıda sayılan teşvik enstrümanlarından yararlanabilecektir;
ancak, bu durumda, sağlanan avantajlar, ilave bir işçinin müteşebbise
maliyetini aşmadığı sürece, ilgili müteşebbis ilave istihdamdan kaçınacaktır;
çünkü, iktisadî değildir, rasyonel değildir.
Dolayısıyla, mevcut
yatırımlarda çok kısa sürede bu sayıya ulaştığını beyan eden, daha doğrusu
iddia eden müteşebbisler için, tasarıdaki teşvik unsurlarının uygulamaya
geçmesi, hayalî istihdam bakımından da ciddî kuşkular yaratacaktır ve
titizlikle takibi ve denetimi gerekli olacaktır.
Bu durumda, geriye
sadece, komisyona gelen metin ile komisyonca kabul edilen metin arasındaki
farktan anlaşılacağı üzere, bedelsiz yatırım yeri tahsisi kalmakta olup,
anlaşılan odur ki, gerçek niyet, işte burada gizlidir. Herhalde, burada bazı
yandaşlarımızı da koruma şansı yaratılabilecektir.
Yasanın bedelsiz yatırım
yeri tahsisine ilişkin 5 inci maddesinin, sadece 1.1.2004-31.12.2004 tarihi
itibariyle uygulama sonucunu ifade eden ve mülkiyetinin devri öngörülen 14 000
000 metrekare arazi bulunmakta olup, daha büyük bir hızla, daha çok miktarda,
Orman Kanunu kapsamındakiler hariç, hazine arazisi mülkiyetinin el
değiştireceğini şimdiden söylemek bir kuşku ifadesi ya da bir abartma
sayılmamalıdır.
Sayın milletvekilleri,
sözlerimi tamamlarken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kürsüden çeşitli
vesilelerle yaptığımız uyarıların üslubuna, ifadelerin biçimine verdiğiniz önem
ve gösterdiğiniz tepkilerin, meselelerin özüne dönük ilgiler haline gelmesini
diliyor ve sizleri bu ülkede yaratılacak müreffeh bir gelecek için, empoze
edilmiş, dayatılmış tasarıların satır aralarını hissedecek ölçüde müteyakkız ve
sadece lafzını görüştüğümüz değil, ruhunu da bildiğimiz ve bizi ortak metinlere
ve akla götürecek müzakereler içinde görmeyi temenni ediyor, bu duygularla,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ, vaktinizi de özenle kullandığınız için.
Şahsı adına,
Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HANEFİ MAHÇİÇEK (Kahramanmaraş)
- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Teşvik
Yasasıyla ilgili kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
dünyadaki ülkelere baktığımız zaman, ülkelerin hemen hepsinde bölgeler
arasında, kendi içindeki bölgeler arasında gelişmişlik farklılıkları ya da
bölgesel dengesizlikler olduğunu hep müşahede etmişizdir. Bu bölgesel
dengesizlikleri ya da gelişmişlik farklılıklarını ortadan kaldırmak, izale
etmek için de her ülke kendi içinde birtakım tedbirler, teşvikler ya da devlet
yardımları şeklinde enstrümanlar kullanmıştır. Sözgelimi, Amerika Birleşik
Devletlerinde Massachusetts Eyaletinde, Almanya'da Ruhr Havzasında, İtalya'da
Mezzo Guerno bölgesinde gelişmişlik farklılıklarını ya da bölgesel
dengesizlikleri izale etmek için çeşitli teşvikler ya da devlet yardımları hep
kullanılagelmiştir.
Doğrusu, ülkemizde de
cumhuriyetimizin ilk yıllarından bu yana bölgeler arasındaki dengesizliği
gidermek için Sanayi Kanunu Muvakkatten başlayarak, yani, o kanun kapsamından
başlayarak çeşitli teşvik unsurları getirilmiştir. 1983'ten sonra da Devlet
Planlama Teşkilatımızın hazırladığı sosyogelişmişlik endeksine bağlı olarak ya
da baz alınarak, illerimiz, birinci derecede kalkınmada öncelikli iller, ikinci
derecede kalkınmada öncelikli iller şeklinde nitelendirilerek farklı teşvik
unsurları ya da devlet yardımları kullanılmıştır. O teşvik unsurlarıyla,
gerçekten, birtakım illerimiz çok önemli mesafeler kat etmişler, gelir
seviyelerini daha üst düzeye çıkarmak için yatırım hamleleri başlatmışlardır.
Bunlardan bazılarını örnek verecek olursak, Denizli İlimiz, Kahramanmaraş
İlimiz, Malatya İlimiz, Çorum İlimiz, devletin sağladığı imkânları çok iyi
kullanarak kendi memleketlerinde müteşebbislerimiz, yatırımcılarımız önemli
mesafeler katetmişler. Örneğin, benim kentim olan Kahramanmaraş'ta 1983'ten
sonra 500'ün üzerinde fabrika kurulmuş. Bu 500'ün üzerindeki fabrikayla 35
000'in üzerinde insanımıza ekmek kapısı açılmış, istihdam sağlanmış, ülkemize
de 200 000 000 doların üzerinde döviz girdisi sağlanmıştır. Kuşkusuz, bunlar
daha iyi kullanılabilir, daha iyi noktalara gidebilirdik.
Bütün bunlardan
amaçlanan, yani, teşvik unsurlarıyla amaçlanan, hedeflenen unsurlar nelerdir
derseniz, bunların başında, gayet tabiî ki, bölgesel dengesizlikleri gidermek
var. İkinci olarak da, gelir dengesizliğini ya da gelir adaletsizliğini
gidermek var, gelir dengesizliğinden oluşan sağlıksız kentleşmenin önlenmesi
var, doğrusu, sosyolojik, demografik erozyonlarla oluşan terör belası var,
sağlıklı bir kentleşme var ve çok önemlisi de istihdamı artırmak, işsizliği
önlemek var. İnanıyorum ki, inşallah, bu yasayla daha da anlamlı hale getirilen
teşvik unsurları, temel olarak, baz olarak daha uygun şartlarla getirilen bu
yasayla amaçlanan, hedeflenen hedeflere ulaşabiliriz diye ümit ediyorum.
Hepinizi, saygıyla,
tekrar, selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Mahçiçek.
Şahsı adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın Ahmet Yılmazkaya; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
AHMET YILMAZKAYA
(Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 880 olan
yatırım ve teşvik yasasında değişiklik yapılmasıyla ilgili tasarının 2 nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Ayrıca, Teşvik Yasasından nasibini almayan Gaziantepli
hemşerilerimi de üzüntüyle, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
daha onaltı ay önce 5084 sayılı Yasayı hep birlikte çıkardık. Bu yasada amaç
neydi; bu yasada amaç, az gelişmiş yörelerde üretim ve yatırımın önünü açmaktı;
işsizliği azaltmaktı. Temel amacımız bu idi; ama, bu yasada istediğimiz sonucu
alabildik mi? Teşvik alan illerimizin sayın milletvekillerine soruyorum;
illerinde yatırımların önü açılıp işsizlik sorunu çözüldü mü? Ama, maalesef
çözülmedi. Onaltı ay önce il sayısını 22 ilden 36 ile çıkardık. Yine, gayri
safî millî hâsılası 1 500 doların altında olan iller diye bir rakam koyduk;
ama, Devlet Planlama Teşkilatımız, bunun dışında hiçbir araştırma yapmadı;
illerin altyapı durumunu, eğitim durumunu, ulaşım durumunu dikkate almadı. Görüyoruz
ki yine yapılan tespit yanlış. Doğruyu yapmazsak, il sayısını ne kadar
artırırsanız artırın, istediğimiz sonucu almamız mümkün değildir. Teşvikler
çıkarılırken iller arasındaki farklılıklar gözetilmelidir. Düzce ile Muş'u, Hakkâri'yi
terazinin aynı gözüne koyarsak, Muş ile Hakkâri'ye karşı haksızlık yapmış olmaz
mıyız; tıpkı Gaziantep İlimizin etrafındaki illere teşvik verirken, Gaziantep'i
teşvik kapsamı dışında bıraktığımız gibi.
Değerli milletvekilleri,
teşvik, sanayide kalkınma için kullanılır; ama, ne yazık ki, şimdi, sanayide
kalkınmayı bir tarafa bırakalım, şu anda teşvikleri bu şekilde çıkarmamız,
sanayimizi tehdit eder hale gelmiştir. Gaziantep, Denizli, Adana, Kayseri gibi
illerimiz niçin rekabet edemez hale getirilmek isteniyor, bilemiyorum.
Şu anda gözüken, iki
türlü sanayici ortaya çıkıyor; birisi, enerjisini, sigortasını tam ödüyor,
diğeri yarım ödüyor. Bu gidişle, sanayiciler arasında bir panik yaşanacaktır.
Teşvik alan da almayan da pişman olacak. Kendi gücüyle, kendi alınteriyle,
emeğiyle çalışan Kayseri'deki, Denizli'deki, Gaziantep'teki, Adana'daki
sanayicilerimize karşı bir haksızlık yapmış olacağız.
Değerli arkadaşlarım,
Gaziantebimizin etrafı, Urfa, Adıyaman, Maraş, Osmaniye, Kilis İllerimize
verilen teşvik yasasıyla çevrilmiştir. Bizim Gaziantebimizin suçu nedir,
bilemiyorum. Bu haksız uygulamayı kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.
Gaziantep 4 organize
sanayi bölgesi olan bir ilimizdir. 100 000'in üzerinde insanımıza iş veririz.
Gaziantep, sanayicisi her zaman kendi yağıyla, kendi gücüyle çalışmasını bilen,
yatırım yapan illerimizden birisidir; devlete hiçbir zaman büyük yük
olmamıştır. Gönül isterdi ki, etrafımızdaki iller gibi Gaziantep de teşvikli
iller arasına alınıp, orta yerde sıkışıp kalmasaydı.
İktidarın ekonomiyi
yanlış yönlendirmesi, ülkemizin Ortadoğu, özellikle Çin pazarına kapılarını
açmasından dolayı, maalesef, 4 organize sanayi bölgemizde, iki aydan bu tarafa,
işten çıkarılan işçi sayımız 10 000'ler civarındadır. Birkısım işçiler işten
çıkarılırken, birkısım işçiler de ücretsiz izne ayrılıyor. Dürüst, namuslu
sanayicimizin rekabet etme gücü zayıfladığı için, yapacak bir şey kalmadığı
için, randıman yüzde 30'lara düşüyor, birkısım fabrikaların kapısına da kilit
vuruluyor; çünkü, Çin'de ve Ortadoğu ülkelerinde enerjinin ucuz oluşu, bizdeki
maliyetlerin yüksek oluşundan dolayı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Yılmazkaya, 1 dakika sürenizi ilave ediyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun efendim.
AHMET YILMAZKAYA
(Devamla) - Bir yıldan bu tarafa enerji yüzde 30, akaryakıt yüzde 50 zam gördü.
Bunların hepsi yatırımcının elini kolunu bağlıyor.
Değerli milletvekilleri,
Devlet Planlama, sanayiciyi kendi kaderiyle baş başa bırakmamalıdır. Yatırımcı
arkadaşlarımızın ekibi tam araştırma yapamayabilir, heyecanlı kafayla,
Kilisime, Adıyamanıma yatırım yapıyorum diye ekibini tam kuramayabilir. İşte, o
anda, Planlama devreye girmelidir, sektörel bazda yönlendirici olmalıdır.
Osmaniye'deki yatırımcıya Devlet Planlama şunu diyebilmelidir: Dur bakalım
sanayici kardeşim, sizin bu yatırım yaptığınız mamullerden Gaziantep'teki
sanayicimiz aynı malı üretiyor; zaten pazarı daralmış, yüzde 30 kapasiteyle
çalışıyor. Eğer, siz bu anlayışla yatırıma girerseniz ileride sıkıntıya
girersiniz. Gaziantep'teki...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Yılmazkaya, lütfen, teşekkür eder misiniz. Lütfen...
AHMET YILMAZKAYA
(Devamla) - Başkanım, bitireceğim.
BAŞKAN - Bu defa
uzatmayacağım sürenizi ona göre.
AHMET YILMAZKAYA
(Devamla) - ...yüzde 30 randımanla çalışan yatırımcı arkadaşımız hiç çalışamaz
duruma düşer. Planlama olarak biz araştırıyoruz. Bizde bilgiler var, isterseniz
sizi yönlendirebiliriz.
Devlet Planlama
yönlendirdiği yeni buluş için yatırımcının ekonomik gücü yeterli değilse, üç
beş yatırımcıya, birleşin, şu mamulün pazarı açıktır diyebilmeli. Devlet
Planlamanın görevi bu olmalıdır. Devlet baba da bunun için vardır. Sözlerimi
daha fazla uzatmayacağım, zaman daraldı.
Değerli arkadaşlarım,
Gaziantepli, iktidara, hükümete küskün. Elimde Gaziantep Ticaret Odasının ve
birkısım Gaziantepli sanayicilerin faksı var; yani, diyorlar ki, teşvikte
adalet istiyoruz. Ben de onların milletvekili olarak, ben de burada, Yüce
Mecliste bağırıyorum, ben de teşvikte adalet istiyorum.
Yüce Meclisi, yeniden,
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yılmazkaya.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gruplar ve şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Vaktimiz de,
çalışma takvimimiz de dolmak üzeredir; dolayısıyla, sorulara başlarsak vakit
yetişmeyecektir.
Bütün bunları dikkate
alarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Mayıs 2005
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.51