BIM 2 4 2005-06-02T09:00:00Z 2005-06-02T09:00:00Z 66 45704 260517 TBMM 2170 521 319933 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT: 84

 

97 nci Birleşim

11 Mayıs 2005 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - YOKLAMA

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Antalya'da gelişmekte olan örtüaltı tarım teknikleriyle, kesmeçiçek ve sebze ihracatındaki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir Eti Alüminyum tesislerinin özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı ilişkiler bulunduğu yolundaki iddialara ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'in, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi münasebetiyle, Türkiye'nin kriz döneminde içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlara, bundan sonra yapılması gerekenlere ve Avrupa Birliği üyeliği sürecinde atması gereken adımlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/824)

IV.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440)(S. Sayısı: 896)

4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897)

5.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/442) (S. Sayısı: 898)

6.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 50 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu, Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350, 2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Devlet Tiyatrolarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5506)

2.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, sahte bal ihraç edilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5572)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, işitme engelli millî sporculara maddî ve manevî imkân verilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5576)

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, sahte ve taklit gıda üretimine ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5618)

5.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Çermik-Bircemal Köyü Muhtarlığına köyevi yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5651)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kütüphanelerdeki bilgisayar kullanımına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5757)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5760)

8.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5761)

9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekâleten ve asaleten görev yapan idarî personele ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5784)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5785)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5786)

12.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Manisa ve ilçelerinde yaşanan don felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5805)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idarî personele ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5807)

14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bakanlığın uzun metrajlı filmler için verdiği kredilere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5831)

15.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2003-2004 yıllarında doğal afetlerden etkilenen çiftçilere ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5844)

16.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, TMO'dan Dahilde İşleme İzin Belgesiyle buğday satın alanların denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5846)

17.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu ve Sağlık Bakanı ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Vekili Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5849)

18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yataklı tren ücretlerine yapılan zamma ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5850)

19.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Alaşehir İlçesinde gümrük müdürlüğü açılması ile ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5859)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak altı oturum yaptı.

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Türkçenin Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin 728 inci yıldönümüne, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine,

Muğla Milletvekili Ali Arslan, Özürlüler Haftası münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere,

Çorum Milletvekili Yüksel Kavuştu, Vakıflar Haftasına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24 milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Meclis araştırması (10/281),

Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı, hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında gensoru (11/2),

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı; gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı konusundaki görüşme gününün ise Danışma Kurulu tarafından tespit edilip Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Amerika Birleşik Devletleri  Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın Amerika Birleşik Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık,

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri;

9.5.2005 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 896, 897 ve 898 sıra sayılı kanun tekliflerinin 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla, 4, 5 ve 6 ncı sıralarına alınmasına, Genel Kurulun 10.5.2005 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 11.5.2005 Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesine; 10.5.2005 Salı günü Genel Kurulun saat 22.00'ye kadar, 11.5.2005 Çarşamba ile 12.5.2005 Perşembe günleri de 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmasına; 17.5.2005 Salı günkü birleşimin saat 14.00'te başlamasına ilişkin AK Parti Grup önerisi, yapılan görüşmelerden sonra ;

Kabul edildi,

Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı (2/321),

Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması (2/347),

Hakkında Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Bazı girişimcilerin holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla, bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (10/16,262) üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646) ) görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

4 üncü sırasına alınan, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/440) (S. Sayısı: 896) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

11 Mayıs 2005 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.06'da son verildi.

 

                       

 

Sadık Yakut

 

 

 

 

TBMM Başkanı Vekili

 

 

Harun Tüfekci

 

Türkân Miçooğulları

 

Konya

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

11 Mayıs 2005 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşimini açıyorum.

II.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Antalya'da sebze ihracatındaki gelişmeler hakkında söz isteyen, Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'ya aittir.

Buyurun Sayın Badazlı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Antalya Milletvekili Fikret Badazlı'nın, Antalya'da gelişmekte olan örtüaltı tarım teknikleriyle, kesmeçiçek ve sebze ihracatındaki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; güzel Antalyamda gelişmekte olan örtüaltı tarım ürünlerinde, kesmeçiçek ve sebze ihracatımızdaki sevindirici gelişmeleri ve gerçekleri sizlerle paylaşarak, gelişmelerden sizleri bilgilendirmek üzere kendi adıma söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, dünya şehri Antalya, turizmde Türkiye'de ve dünyada marka olmuş, 2004 yılında 6 350 000 yabancı turist ağırlamıştır. Bu yıl ise, şu anda 2 000 000'u zorlayan yabancı turistle 7 000 000'u aşacağımızı düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, yerlisi olarak mensubu olduğum, bundan da müstesna bir haz duyduğum güzel Antalyam, 1,5 milyon dekar civarında, çoğu yeri sahil kesiminde, ılıman iklimi, yılda üç mahsul veren arazileriyle tarım için ideal bir mikro klima niteliğindedir. Bu güzel yörem, ekvatorda yetişen birkaç tropikal ürün çeşidi hariç, tarımda hemen her ürünü, tamamına yakın çeşidiyle üretebilen bir nitelik ve kabiliyete sahiptir.

Bu topraklarda ağırlıklı olarak pamuk, narenciye, muz, seracılık, hububat öne çıkmaktadır. Sırasıyla elma, pancar, mısır ve diğerleri bunu takip eder.

Bölgemizde, bugün için 190 000 dekar civarında örtüaltı seracılık mevcuttur. Bu, Türkiye'nin yüzde 35'ini teşkil ediyor. Buradan da anlaşılmış olacağı gibi, dünya cenneti güzel Antalyam tarımda da dünyada marka olmuştur.

Tarımı ilkellikten, köylülükten çıkararak, bilimi, tekniği, teoriyi pratikle harmanlayıp, kompoze ederek daha doğru bir yerlere taşımayı hemen hemen başarmış olma noktasına terfi ettirerek, tarımı sektör haline getirmeyi, sektör kelimesini doldurmayı belli bir düzeyde gerçekleştirmiştir. Bu, gerçekten gurur verici bir tablodur. Hiçbir etüdü, araştırması, fizibilitesi olmadığı halde, dededen kalma ilkel metotlarla, kime ve kaça satacağı bilinmeden ve sadece yurtiçi pazarlara, kendimize hitap eden, kıt olunca şöyle böyle değer bulan, bol olunca sokağa dökülen ve el ovuşturulan tarıma da, doğrusunu isterseniz, benim sektör demeye dilim varmıyor. Boğaz tokluğu kadar katmadeğer yaratan üretim de, gerçekten benim içimin yağlarını eritiyor. Tarımda planlamayı becerdiğimiz, ürettiğimizi dış pazarlara ihraç etmeyi başardığımız takdirde, hem çiftçimiz hem ülke ekonomisi pozitif katmadeğerle kucaklaşacaktır.

Antalya, kendi imkânlarıyla bu yolda emin adımlarla yürümeye devam ediyor. Sizleri, Antalya'nın kesmeçiçek ve sebze ihracatıyla ilgili bilgilendireceğim. Bölgemden, 30 Nisan 2004-30 Nisan 2005 döneminde, 50 000 000 dolarlık kesmeçiçeği, benim, çalışkan, eli nasırlı, sorunlarının çözümünü hâlâ kimselere doğru dürüst anlatamadığım kesmeçiçek üreticilerimiz, 20 000 civarında istihdamı da Allah'ın izniyle sağlayarak, bu uğraşılarıyla başarmışlardır; kendileriyle övünüyorum. Bu sektörün tüm uğraşanlarını takdir ediyorum.

Diğerlerini belgelendirdiğim için, belgeden okuyacağım: "3 Mayıs 2005. Sayın Fikret Badazlı, Antalya Milletvekili. Antalya'dan yapılan yaş sebze meyve ihracatı hız kesmiyor. Paskalya tatili ve Avrupa'daki rakip üretici ülkelerde yaşanan olumsuz kış şartları, Avrupa'daki süpermarketlerin yönünü Türkiye'ye çevirdi. Özellikle Antalya için güç olan domates ihracatında büyük artışlar yaşandı. Yılbaşından bu yana, hava şartlarından dolayı ihracatta sıkıntı yaşadığımız Yunanistan dahil, ihracatımız arttı. Yılbaşından bu yana, en fazla ihracat yaptığımız ülkeler, sırasıyla, Almanya, Hollanda, Romanya, Yunanistan ve Rusya Federasyonudur. Son dört aylık ihracatımızda domates, 35 603 279 dolarla yüzde 79 artış kaydetti; biber ihracatımızda yüzde 29, hıyar ihracatımızda ise yüzde 81 artış yaşandı."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Badazlı, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

FİKRET BADAZLI (Devamla) - Tamam, Sayın Başkan.

"Nisan 2005'te 21 159 759 dolar olarak gerçekleşen tarım ihracatı, yüzde 50 artış göstermiştir. Nisan ayı içerisinde en fazla ihracat yaptığımız ülkeler, sırasıyla, Romanya, Almanya, Rusya Federasyonu, Yunanistan ve Hollanda'dır. Dolar bazında domateste yüzde 80, hıyarda yüzde 51, narenciyede ise yüzde 66 artış sağlanmıştır.

Yıl bazında gerçekleşen ihracat (1 Mayıs 2004-30 Nisan 2005) 176 393 612 dolar olup, bir önceki yıla göre yüzde 31 artmıştır. Son yıllarda en fazla ihracat yaptığımız ülkeler Almanya, Hollanda, Romanya, Yunanistan, Fransa'dır. Ürün bazında ise, domates 55 759 064 dolarla yüzde 47 arttı; hıyar ihracatımız yüzde 51, biber yüzde 22 artış gösterdi.

İhracatımızdaki artış hızı, eksiklerimize rağmen devam etmektedir. Kaliteli üretim artışı, sertifikalı üretim ve dış pazarların talep ettiği ürün çeşitlerinin üretimini artırdığımız oranda rekorlar kırmaya devam edeceğiz.

Mustafa Satıcı"

Bana bunları gururla sizlere anlatma fırsatını sağlayan bu üreticilerin tümünü de tebrik ediyor, terli alınlarını öpüyorum.

Anlaşılıyor ki, hükümetimizin konuyla ilgili politikalarında bu gibi ihraca dönük üretimlere cazibe kazandırmasıyla, üreticilerin birliklerini oluşturup, aklı kullanarak, vadeli işlem borsalarını da kurarak, planlı, peşinen pazarlanmış fason üretime geçerek -ki, bundan kuşkum yok- bölgemden önümüzdeki beş yılda 1,5 milyar, onuncu yılda 3 milyar dolar sebze ve meyve ihracatına Antalya markasıyla ulaşılabileceğini düşünüyorum.

Tarım öldü, köylü bitti diye lüzumsuz ve gerekçesiz gürültü koparıp, gereksiz demagojilerden siyasal malzeme üretmeye çalışanlara sesleniyorum: Tarımımız ölmedi; krizler döneminde sendelediği bir sırada AK Parti İktidarı kolundan tuttu. Önce çiftçilerimizin icra ve haciz dosyalarını ortadan kaldırarak başlattığı planlı programlı çalışmayla tarım sağlıklı olarak yürümeye ve her geçen gün daha da büyümeye başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda planlı yürüyüşü koşuya çevirerek, hem üreticilerimiz daha iyi bir hayat standardına kavuşacak hem de ülkemiz ekonomisi tarımsal üretimden katmadeğer kazanmış olacaktır.

Bunları söylerken, henüz övünülecek bir düzeyde sorunların çözüldüğünü de söyleyemiyorum; ancak, herkes şunu iyi bilmelidir ki, önümüzdeki zaman, hepimiz ve ülkemiz için, daha iyiliklere, güzelliklere hamiledir. Birbirimizi kıskançlıkla, kötülemekle, karalamakla değil, oluşan bu güzellikleri de sevinerek, içimize sindirerek paylaşırsak, arzulanan ideallerimize olan tüm güzelliklere daha çabuk, el ve gönül birliğiyle kavuşuruz diyorum.

Ülkemizi, tüm insanlarımızla barış içinde nice mutlu günlere, yıllara kavuşturmasını Cenabı Allah'tan niyaz ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Badazlı.

Gündemdışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Antalya Milletvekilimiz Sayın Fikret Badazlı'nın sebze ihracatındaki gelişmeler ve özellikle Antalya İlimizin bu gelişmedeki payıyla ilgili değerlendirmesini dinledik. Ben, kendisine kısaca katkıda bulunmak istiyorum; evvela, sektörümüzle ilgili bir gelişmeyi dile getirdiği için teşekkür ediyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Kemal Derviş'in, bugün Meclis Genel Kurulunda bulunduğunu görüyorum; kendisini selamlıyorum. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanlığına seçildiğinden dolayı tebrik ediyorum. Memleketimize hayırlı hizmetler vermesi konusunda düşüncelerimi ifade ediyorum. Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Efendim, evvela, ben, konuyla ilgili çok genel bir değerlendirme yapmak istiyorum. Sebze ve meyve, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan müzakere sürecinin başlamasının yaklaştığı bir dönem içerisinde, başlangıç itibariyle mukayese ettiğimizde, daha başlangıçta, mukayeseli olarak üstün olduğumuz bir alandır. Dolayısıyla, evvela, bu alanda, tahıla, yağlı tohumlara, hayvancılığa nispetle atmamız gereken o çok önemli yapısal değiştirmelere nazaran, nispeten üretimini artırmak gibi daha kolay bir görevimiz vardır, yolumuz vardır. Dolayısıyla, bu sektörün, yaş meyve ve sebze sektörünün, ülkemizdeki bu avantajından dolayı, yani, tabiatın, toprağın, güneşin beraberinde getirdiği bir avantaj olarak yaygınlaşması ve gelişmesi önemlidir.

Ülkemizde, bu açıdan baktığımızda, toplam alanların yüzde 3'lük bir payı bu amaçla kullanılmaktadır ve 22 000 000 ton üretimle, toplam bitkisel üretimin içerisinde ise çok önemli bir yeri vardır, yüzde 23'lük bir payı vardır ve yüzde 3'lük ekim alanına nispetle toplam üretim değerindeki payı aslında katmadeğerinin de ne kadar yüksek olduğunu gösterir; dolayısıyla, avantajlı olduğumuz bu alanda yapmamız gereken iş nispeten daha kolay olması dolayısıyla, yurtiçi üretimi artırma ve dolayısıyla, ihracatımızı artırma imkânı vardır. Sayın Badazlı bu konudaki gelişmeleri çok detaylı olarak verdi. Ben, bu konuda, Bakanlığıma, meslek kuruluşlarına ve özellikle üniversitelerimize çok önemli görevler düştüğünü biliyorum.

Özellikle bu sektörün birkaç temel önemli sorunu vardır. Hızla gelişmekle birlikte, evvela, bunların içerisinde en önemlisi örgüt sorunu, küçük ve dağınık işletmeler yapısı ve bir başka temel girdi olarak sertifikalı tohumluk ve virüsten ari fidan konusu ve pazarlama konuları olarak sayılabilir. Bunlar, bizim de sorumluluk alanımıza giren alanlardan bazılarıdır.

Bu alanda Antalya'nın nispî önemi çok yüksek. Antalya, toplam üretim içerisinde, özellikle örtüaltında, çok büyük bir paya sahip ve dolayısıyla, ihracat içerisindeki payının da o sebeple yüksek olması doğal; en başta gelen illerimizden biri.

Ben, özellikle, bu yaş sebze meselesi geldiğinde, tohumculuk konusunun önemiyle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum. Bundan dört beş yıl önce, neredeyse tohumluk bakımından yüzde 100 dışa bağımlı olan bir ülkeyken, şimdi, bu oran, yurtiçi üretimindeki artışla beraber bir nebze iyileşmiştir; ama, hâlâ, büyük oranda dışa bağlılığımız sürmektedir.

2004 yılında üniversiteler ve araştırma enstitülerimizle ve en önemlisi ise, 22 tohumculuk sektöründe çalışan firmayla birlikte gerçekleştirilen bir projeyle, Türkiye'de F1 hibrit sebze çeşitlerini geliştirme ve tohumluk üretim projesi hayattadır. 8 sebze türünde, dört beş sene içerisinde yüzde 40'lara ulaşacak bir tohumluk üretim hedefi vardır. Bunun, sekiz yıl içerisinde de yüzde 70'lere ulaşması söz konusudur, çok önemli adımlar atılmaktadır. Dolayısıyla, bu sektörümüzün en temel sorunu olan, yani, bir bakıma bilgi ve teknolojinin esas yoğun olarak kullanıldığı alan, tohumculuk alanında ülkemizde böyle bir gelişmenin ortaya konulduğunu ifade etmek istiyorum.

Onun dışında, bu sektörü geliştirmeye yönelik olarak, özellikle, ihracatta kalıntı izleme konusunda Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalar ve özellikle ihracat ağırlıklı üretim yapan bölge üreticilerinin bilinci ve meslek kuruluşları arasındaki işbirliği, Antalya'dan 2004 yılında ihraç edilen binlerce ton sebzeden hiç geri dönen olmamasıyla bu konudaki gelişmeyi ortaya koymuştur. Dolayısıyla, ihracat bakımından en önemli engel olan standartlara uygun olmayan üretim konusunda da çok önemli mesafe alınmıştır. Yani, iyi tarım uygulamaları diye ifade ettiğimiz alanda gelişmeler vardır. Bu konuda, idarî mevzuatı düzenleme konusunda Bakanlığımızla meslek kuruluşlarının işbirliği önem arz etmektedir.

Bu sektörü geliştirmeye yönelik olarak malî destekler konusunda çok önemli bir gelişme vardır. Evvela, örtüaltı yetiştiriciliğinde yüzde 40 indirimli faizli kredi kullanma imkânı söz konusu.  Aynı şekilde, sertifikalı tohumlukta  bu oranda bir indirim söz konusu. Eğer, bu üretimi organik yapacaksak, yüzde 60 oranında yine düşük faizli kredi kullandırılması söz konusu olmaktadır.

Ben, sektördeki gelişmeyi dile getiren saygıdeğer milletvekilimize tekrar saygılarımı sunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı ikinci söz, Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi süreciyle bağlantılı olarak cevaplandırılamayan gündemdışı konuşma ve soru önergeleriyle ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart'a ait.

Buyurun Sayın Kart.

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Seydişehir Eti Alüminyum tesislerinin özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı ilişkiler bulunduğu yolundaki iddialara ilişkin gündemdışı konuşması

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 13 Temmuz 2004 tarihinde Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi sürecinde hukukdışı ilişkiler bulunduğu yolundaki iddialarla ilgili olarak gündemdışı konuşma yapmış ve Sayın Başbakan ile Sayın Maliye Bakanına huzurunuzda birtakım sorular yöneltmiştim. Aradan on ay geçti. 13 Temmuz 2004 tarihindeki sorularım cevaplandırılmadığından ve bu konudaki sorular daha da yoğunlaştığından, tekrar gündemdışı söz almak gereğini duydum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tesislerin özelleştirilmesi sürecinde, yasal özelleştirme takvimi başlamadan evvel belli bazı sermaye gruplarıyla hukukdışı ilişkiler içine girildiği yolunda tarafımıza ciddî ve dayanaklı belgeler ulaştırıldı. Bu belgelere göre, diğer birtakım iddiaların yanında, dünya alüminyum pazarında büyük pay sahibi olan Sual Holding ve bu holdingin Türkiye'deki bağlantısı olan Rixos Hoteller yetkililerine "bilgi odası" kapsamındaki bilgiler verilmiştir.  Sahte plakalı araçlarla tesisler ziyaret edilmiştir. Sayın Başbakan, Sual Holding Başkanı Vekselberg'le görüşmüştür. Bu ziyaret ve görüşmeler Nisan 2003 tarihinde yapılmıştır. Tesislerin özelleştirme kapsamına alınması kararı ise, dikkatinizi çekiyorum, 20 Mayıs 2003 tarihinde verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu süreç içinde, Mart 2003 tarihinden Nisan 2005 tarihine kadar aradan geçen iki yıllık süre içinde, Sayın Başbakana 9 adet soru önergesi tarafımızdan verildi. Bu önergelere Sayın Başbakan adına Sayın Maliye Bakanı cevap verdi. Bu soru önergelerinde, Sayın Başbakanın yaptığı görüşmelerin içeriği sorularak, Rixos Hotel yetkililerinin alüminyum tesislerini sahte plakalı araçlarla ziyaretlerine ilişkin belge ve iddialar dile getirildi; modernizasyon projesinin yapılan tatminkâr tekliflere rağmen neden uygulanmadığı ve engellendiği soruldu; yirmi yıldır Seydişehir'e bağlanmayan Oymapınar Hidroelektrik Santralının, Eti Alüminyumun özelleştirme kapsamına alınmasından hemen onbeş gün sonra Eti'ye bağlanmasındaki gerekçeler soruldu; tesislerin arşivinde kundaklama yoluyla çıktığı bilirkişi raporuyla açıklık kazanan yangınla ilgili iddialar soruldu.

Değerli arkadaşlarım, bu soruların hiçbirine tatminkâr açıklama getirilmedi. Sayın Başbakanın Vekselberg'le yaptığı görüşmelere ilişkin sorulara ise Sayın Maliye Bakanı aynen şu cevabı verdi: "Başbakan ile Vekselberg'in görüşme yaptıklarına dair Özelleştirme İdaresi kayıtlarında herhangi bir bilgi ve belge yoktur."

Değerli arkadaşlarım, bu cevaplar kamu yönetimi ciddiyeti ve sorumluluğuyla bağdaşmayan cevaplardır; yasama denetimini önemsemeyen, ortadan kaldıran ve hukuk tanımayan bir anlayışı ifade eden cevaplardır; özelleştirme işlemlerinin şeffaf olması ilkesiyle bağdaşmayan cevaplardır; özelleştirmenin esasını teşkil eden rekabet ortamı yaratılması ve haksız rekabetin önlenmesi amaçlarıyla bağdaşmayan cevaplardır.

Değerli arkadaşlarım, sorduğum sorular son derece açık; Sual Holding Başkanıyla hangi ortamlarda görüşme yapıldığını soruyorum; bu görüşme ve kayıtların Özelleştirme İdaresi kayıtlarında bulunup bulunmadığını sormuyorum; görüşmelerin içeriğini ve kamuoyuna neden açıklanmak istenilmediğini, neden görüşme yapıldığını, nerede görüşme yapıldığını soruyorum. Bu görüşmelerin devlet sırrı niteliği teşkil eden bir yönü varsa, bunu ifade etmelerini istiyoruz. Elbette, devlet kavramına olan saygımız sebebiyle, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ve Maliye Bakanının bu konudaki ifadelerine inanır ve itibar ederiz; yeter ki, bu konuda açıklama yapsınlar.

Değerli arkadaşlarım -tekrar ifade ediyorum- böyle bir gayri ciddîlik olamaz. Bu ilişki ve görüşmeler neden gizleniyor, gizlenmek ihtiyacı neden duyuluyor, neden ısrarla gerçeğe aykırı cevaplar veriliyor? Böyle bir süreç içerisinde gelişen özelleştirme işlemlerinden kuşku duyulmasından daha doğal ne olabilir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, açıklık kazanan bir husus var. 60 000 000 dolarlık modernizasyonla tesisin 136 000 000 dolar, yıllık, kâra geçeceği, meslek odalarının ve akademisyenlerin raporlarıyla açıklık kazanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Buna rağmen bu süreç engellenerek, boksit madenlerinin ruhsatlarının devri de sağlanarak, hiçbir istihdam, üretim ve teknoloji şartı getirilmeden kapalı kapılar ardında özelleştirilme yapılmak istenilmesinin anlamı ve gerekçesi ne olabilir; bunları soruyoruz değerli arkadaşlarım.

Bu hukukdışı sürece karşı Seydişehir halkı, işçisi, esnafı, kadını ve çocuğuyla birlikte 1 Mayısta sesini yükseltmiş ve kararını vermiştir; yasal ve anayasal sınırlar içerisinde her türlü engellemeyi yapmaya karar vermiştir. Seydişehir halkının bu onurlu ve kararlı mücadelesine tarafımızdan da her anlamda destek verilecektir.

Değerli arkadaşlarım, hükümeti, bu konuda yeni bir değerlendirme yapmaya davet ediyorum; sorularıma, ciddî ve somut cevaplar bekliyorum. Bütün bu hususların, idarî yargı aşamasında yapılacak değerlendirmelerde, özelleştirme işlemlerinin sıhhatini etkileyen temel unsurlar olarak değerlendirileceğini önemle ifade ediyorum.

Bu süreç içinde kamuoyunun ve Genel Kurulun olayı değerlendireceğine olan inancımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Gündemdışı üçüncü söz, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi nedeniyle milletvekilliğinden istifa eden İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'e aittir.

Buyurun Sayın Derviş. (Alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal Derviş'in, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi münasebetiyle, Türkiye'nin kriz döneminde içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlara, bundan sonra yapılması gerekenlere ve Avrupa Birliği üyeliği sürecinde atması gereken adımlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

KEMAL DERVİŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, gerçekten, biraz karışık hislerle sizlere hitap ediyorum. İki yıldır birlikte çalışıyoruz; tabiî, özellikle Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarla; fakat, diğer bütün milletvekili arkadaşlarla birlikte komisyonlarda. Yeni yeni dostluklar oluştu, birliktelikler oluştu; birlikte sanıyorum önemli işler yaptık ve sizlerden ayrılmak kolay değil. Türkiye'den de ayrılmıyoruz tabiî; ama, geçici olarak, işin merkezi New York'ta olduğu için evimizi de taşıyacağız, o da hiç kolay değil; ama, diğer taraftan, şunu sizinle paylaşmak istiyorum:

Gerçekten, bu Birleşmiş Milletler Kalkınma Teşkilatının Başkanlığını, bu yarışı Türkiye olarak kazandık. Ben, bu yarış sürecinde hepinizin desteğini hissederken, özellikle, daha büyük bir güçle yarışabildim ve hakikaten, Türkiye olarak yarıştığımızı gördüm, diğer ülkeler de gördüler, Birleşmiş Milletler de gördü ve bu, sanıyorum hepimize şöyle bir fırsat da verdi: Türkiye olarak birliktelik olunca -özellikle dış dünyaya dönük biçimde- çok güçlü olabiliyoruz. İnanın ki, tabiî ki deneyimlerim var, kişisel deneyimlerim var, geçmişte kazandığım tecrübeler var, yaptığım işler var; fakat, diğer adaylar da güçlü adaylardı, saygın adaylardı, güçlü ülkelerden geliyorlardı; Japonya gibi, İngiltere gibi, Norveç gibi; fakat, Türkiye'nin dünyada özel bir konumu var. Türkiye, hem Müslüman dünyasına üye bir ülke hem Avrupalı, hem Avrupalı hem NATO üyesi, hem gelişmekte olan ülkelerin dünyasında bir aile ferdi olarak gözüken bir ülke. Gerçekten, Türkiye dünyaya kucağını açtığı zaman, Türkiye dünyadaki diğer insanlarla el ele çalışmak istediği zaman gücümüz çok artıyor ve Türkiye'nin dünyadaki hem yerini hem dünyanın Türkiye'ye gereksinimini daha iyi görebiliyoruz. Bu yarışma, biraz da bunu görmeme fırsat oldu. Dolayısıyla, bu yeni işe daha büyük bir heyecanla başlıyorum; çünkü, hakikaten, Türkiye'nin bu işlevini, bu özel yerini dünyada, belki orada, Birleşmiş Milletlerde 191 ülkenin bir araya geldiği Genel Kurulda ve diğer teşkilatlarda yaşayabileceğim ve buna katkıda da bulunabileceğim.

Sizlere, bugün, çok kısa -gündemdışı konuşmanın süresi, tabiî, kısıtlı- fakat, önemli bulduğum birkaç noktayı vurgulamak istiyorum ve özellikle bakanken biliyorsunuz, ilk bakanken, şurada oturuyorduk, ilk geldiğimde, hatta bir hata yapmıştık, dışarıdan atanan bakan da oy verebilir düşüncesiyle elimizi kaldırmıştık. Dört yıl, ilk başta bakan olarak ondan sonra milletvekili olarak çalıştık. Bu dört yıllık süre içinde tabiî ki, bazı şeyleri öğrendim, deneyimler edindim, bazı önemli noktaları sizlerle çok kısaca paylaşmak istiyorum.

Tabiî, birinci konu, ekonomi. Ekonomi yüzünden geldim, ekonomi yüzünden bakan oldum ve ekonomiden sorumlu bakanlığı onsekiz ay yürüttüm. Kriz dönemiydi; fakat, tabiî, rakamlara baktık, vatandaşla çok konuştuk, olayları daha bir yerinde inceledik ve şunu vurgulamak istiyorum: Kriz, kısa vadeli bir sürecin sonucu değildi. Hele hele kriz, Sayın Cumhurbaşkanı ile zamanın Sayın Başbakanı arasındaki bir tartışmadan doğmadı. Kriz, hakikaten, 90'lı yılların birikiminden ortaya çıkan bir kriz olmuştur. Bütün rakamlara bakın, sadece millî gelir rakamlarına değil, kişi başına düşen millî gelir rakamlarına değil, diğer kalkınmışlık endekslerine bakın, Birleşmiş Milletlerin kalkınmışlık endekslerine bakın. Türkiye, 50'li yıllarda da ilerlemiştir, 60'lı yıllarda kalkınmıştır, 70'li yıllarda, 80'li yıllarda. Bunalım olmuştur, kriz olmuştur; ama, adım adım kalkınmıştır, ilerlemiştir. 90'lı yıllara baktığımız zaman, bu kalkınma tıkanmıştı Türkiye'de. 90'lı yılların rakamlarına baktığınız zaman, 90'lı yıllarda fazla bir ilerlemeyi, maalesef, kaydedemediğimizi göreceksiniz.

Dolayısıyla, 2001 yılı krizi, bu on yıllık, maalesef, kayıp sürenin bir sonucu oldu, yanlış politikaların, yanlış uygulamaların sonucu oldu. Tabiî, kriz, illa da Şubat 2001'de olmayabilirdi, Mayıs 2001'de olabilirdi veya biraz daha erken olabilirdi, hatta, belki, eylül ayına kadar olmayabilirdi; ama, mutlaka sonunda olacaktı. Çünkü, 90'lı yılların uygulaması, ekonomi politikası, gerçekten hatalı, kısa vadeye dönük, her an kısa vadeli hedefleri takip eden, uzun vadeyi görmeyen, hesaba katmayan ve uzun vadeli bir çalışmayı içermeyen bir ekonomi politikasıydı. Bunun, tabiî, önemli siyasal nedenleri vardı.

Ben, bakan olduğumda merak ettim, benden önceki Hazine bakanlarının ortalama süresine baktım, dokuz aymış. Şimdi, dokuz ayda bir, bir kuruluşun başı değişirse, o kuruluş başarılı olamaz. Hiç birimiz... Herhangi bir yeni işe geldiğimizde -eminim, aynı görüştesiniz- ilk üç dört ay ancak öğreniyoruz işi, yavaş yavaş işe sahip oluyoruz, ondan sonra gerçekten verimli olmaya başlayabiliriz. Dolayısıyla, dokuz ayda bir bakan değiştiren bir yılda bir, bazen altı ayda bir hükümet değiştiren bir ülkede, etkili, uzun vadeye dönük bir ekonomi politikasının olması mümkün değildi ve çok kısa vadeli işler yapıldı, çok olmayan bir kaynak dağıtılmaya kalkışıldı kısa vadeli siyasal hesaplarla ve sonu, tabiî, çok ciddî, hepimizin ağır bedel ödediği bir kriz oldu.

Şimdi, bunu önlemek için; yani, ileride bunun bir daha yaşanmaması için, hakikaten, daha uzun vadeli düşünüp, uygulamaları, politikaları, önlemleri, uzun vadeli bir perspektif içinde almanın önemini vurgulamak istiyorum bugün çok kısaca.

Burada, tabiî, bağımsız kurulların da önemli bir işlevi var. Şuna inanıyorum ki, başarılı uygulamalar oldu. 2001 yılından sonra, benim de dahil olduğum hükümet, reformlar konusunda çok başarılı bazı adımlar attı, ondan sonra gelen hükümet de başarılı adımlar attı; fakat, acaba, Türkiye, otuz yıldır, yüzde 70 düzeyinde, ortalama yüzde 70 düzeyinde devam eden enflasyonu, gerçekten, bağımsız bir Merkez Bankası olmasaydı, aynı biçimde, bugün, yüzde 7'lere, 8'lere çekebilir miydi; sanmıyorum; çünkü, hepimiz insanız, ben de bakanken, Merkez Bankası Başkanına "Süreyya Bey, bu faizler çok yüksek, bence biraz daha hızlı indirmekte yarar var" diye telefon açtığımı, konuştuğumu hatırlıyorum. Merkez Bankası Başkanı da "Sayın Bakanım, biz, aynı fikirde değiliz; para politikasından biz sorumluyuz, şu anda düşürmeyeceğiz" yanıtını verdi. Eskiden bu mümkün değildi; Merkez Bankası bağımsız olmasaydı, bu yanıtı veremezdi; yani, bu bir örnek. Diğer konularda da bu geçerli; enerji konusunda, bankacılık konusunda... Bu, şey anlamına gelmez, bağımsız kurullar veya bağımsız Merkez Bankası hiçbir zaman hata yapmaz anlamına gelmez tabiî, onlar da hata yapabilir; ama, bu kurulların bağımsızlığı ve yasadaki belirlenen hedefler doğrultusunda, kısa vadeli siyasetten ayrı biçimde çalışmaları, gerçekten, uzun vadeli kalkınmamız için ve Türk insanının uzun vadeli mutluluğu için çok önemli. Tabiî ki şeffaf olmaları gerekir, tabiî ki hesap vermeleri gerekir, tabiî ki siyasetten gelen sorular veya sivil toplumdan gelen sorulara yanıt vermeleri gerekir; ama, yasalarda belirtilen özerklikleri çerçevesinde, uzun vadeli kalkınma ve ekonomik istikrar hedeflerine, istihdam olsun, para politikası olsun, enerji olsun, herhangi bir konuda olsun, bu uzun vadeli yaklaşımın bence önemli bir boyutudur. Buradaki dengeyi, tabiî, sizler, zaman içinde daha iyi ayarlayacaksınız, eminim; ama, bu uzun vadeli perspektifi, sanıyorum, unutmamak gerekir. Türkiye, 2001 krizine, on yıllık, kısa vadeli hesaplar ve hep kısa vadeyi amaçlayan politikalar yüzünden girdi.

Sürem bitmek üzere. İkinci önemli bir konu, tabiî, son iki yıl boyunca, Avrupa Birliği konusunda birçok arkadaşla birlikte çalıştık; komisyonlarda, Avrupa Birliği Karma Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisinin Avrupa'daki sosyaldemokrat kuruluşlarla, yandaş partilerle olan çalışmalarında. Çok kısaca, bu Avrupa Birliği konusuna değinmek istiyorum.

Avrupa Birliği, Türkiye'nin kırk yıl da değil, belki yüzelli yıllık bir macerası, bir hedefi. Gelişmiş ülkelerin ailesine katılmak, gerçekten kalkınmış, refah içinde yaşayan bir toplum olmak ve aynı zamanda özgürlük içinde bir toplum olmak, esas hedef o tabiî, ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Derviş, toparlayabilir misiniz.

KEMAL DERVİŞ (Devamla) - ...bizim coğrafyada, bunu Avrupa Birliği simgelediği için, doğal olarak bunun için çabalıyoruz. Tabiî, yaptığımız birçok reformu, birçok değişimi kendimiz için yapıyoruz ve Avrupa Birliği olmasa da yapacağız. Bunu hem CHP'li arkadaşlarım hem Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım çoğu zaman söylüyorlar ve haklılar; birçok özgürlükler konusunda -ölüm cezasının kaldırılması gibi, çağdaş dünyanın benimsediği, bence bizim de insan olarak benimsediğimiz; zaten uygulamıyorduk uzun süredir- Türkiye için yaptığımız reformlar, ekonomik reformlar... Ama, bütün reformları da illâ Avrupa Birliğinin istediği gibi yapmayabilirdik eğer Avrupa Birliği süreci olmasaydı, bazı şeyleri biraz farklı yapabilirdik; fakat, burada bir uzlaşma gereği var ve Avrupa Birliğiyle bazı konularda da uzlaşmak istiyoruz. Niye istiyoruz; çünkü, Avrupa Birliğine tam üye olmak istiyoruz ve esas ikinci hedefimiz, en az birincisi kadar önemli -reformlar kendi başına bir hedef, tabiî- biz Türkiye olarak, bu coğrafyada, bu Avrupa-Akdeniz-Yakındoğu coğrafyasında söz sahibi bir ülke olmak istiyoruz, masada oturmak istiyoruz. Gümrük politikası belirlenirken Brüksel'de, biz de o politikayı belirleyen ülke olmak istiyoruz. Yarın Avrupa savunma politikası belirlendiğinde, biz de bu savunma politikasının belirleyici ülkesi olmak istiyoruz. Dolayısıyla, reformlar ilerlesin, biz bu hedefe doğru yürüyelim; ama, olmazsa da olur mantığına ben katılmıyorum; olması gerekiyor. Bizim, orada, tam üye olarak karar mekanizmasına katılmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak Türkiye olarak, Meriç Nehri bir nevi yeni demirperde olur; Meriç'in kuzeyi ve batısı ve Meriç'in güneyi ve doğusu diye. Buna müsaade etmemeliyiz. Biz, bu coğrafyanın parçasıyız, tarih boyunca da parçası olmuşuzdur. Bugünkü büyük birleşmeler doğrultusunda... Çünkü, küçük ülkeler bugün artık hakikaten zorluk çekiyor, daha büyük bölgelere doğru gidiyoruz; Çin olsun, Hindistan olsun, Amerika olsun, Kuzey Amerika... Bizim de coğrafyamızda Avrupa Birliği var. Dolayısıyla bizim buna gerçekten tam üye olarak katılmamız çok önemli bir hedef, çok zor bir hedef, çok çok zor bir hedef; ama, bence elde edilebilir bir sonuç. Yeter ki, buna inanarak, maçı kazanacağımıza gerçekten inanarak çalışalım, birlikte çalışalım. Bazı ayrıntıda ayrı fikirde olabiliriz; ama, bence, Türkiye'nin, temel hedefi görerek ve temel hedefin mutlaka eşit güçte, eşit haklarla karar verici bir Avrupa ülkesi olması çok çok önemli. Bu ikinci vurgulamak istediğim nokta.

Bu çalışmalara eminim devam edeceksiniz. Ben de, uzaktan herhangi bir yararım olabilirse -tabiî yeni konumumla uyumlu bir yararım olursa- tabiî ki her türlü desteği vermeye hazırım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; inşallah bu Kurulda olmasa bile, Ankara'da, İstanbul'da, New York'ta veya Avrupa ülkelerinde buluşuruz, kahve içeriz, birlikte yemekler yeriz; her zaman beklerim. Önce, bakan olarak, ondan sonra da milletvekili olarak, bana birlikte çalışma fırsatı verdiğiniz için, gösterdiğiniz dostluk için gerçekten çok çok teşekkür ederim. Bundan sonra da lütfen desteğinizi, dostluğunuzu esirgemeyin; bu dünya küçük bir dünya. Bir kamu görevinden diğer bir kamu görevine gidiyorum. (Alkışlar) Çok teşekkürler.

Sizlere de, dostça, yapıcı siyasal yarışmalar dilerim.

Çok teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya, Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Kemal Derviş'in gündemdışı yaptığı konuşma dolayısıyla, Hükümetimizin ve müsaade ederseniz sizler adına da hissiyatımızı ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Büyük bir memnuniyetle karşıladığımız gibi, Sayın Kemal Derviş, Birleşmiş Milletler için ve bütün dünya için çok önemli bir görevi, tarihî bir görevi, sorumluluk gerektiren bir görevi üstlenmiş bulunmaktadır; evvela bu görevinde başarılar diliyoruz.

Bu görev, yalnız kendisi için değil, görev aldığı alanlar için değil, hiç şüphesiz, bir Türk vatandaşı olarak da gurur duyduğumuz bir görevdir; bu görevi layıkı veçhile yerine getireceğinden eminiz, bundan dolayı da kendilerine başarılar diliyoruz.

Sayın Derviş, ülkemizin çok zor, çok sıkıntılı bir döneminde görev almış; o günün şartları içerisinde, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı bu ekonomik sıkıntılardan, bunalımlardan çıkarılabilmesi noktasında, elinden geldiği kadar azamî çabayı göstererek büyük hizmetler vermiştir. Hiç şüphesiz, Türkiye'nin bu dönemiyle ilgili yazı yazılırken, tarih yazılırken, kendi ismiyle ilgili olarak da önemli notların düşeceğinden hiçbirimizin bir endişesi yoktur; bu hizmetlerinden dolayı da ayrıca teşekkür ediyoruz.

Bugün, burada yaptığı konuşmada, gerçekten, başta Avrupa Birliği ve uygulanması gereken politikalar çerçevesinde, hepimiz için çok faydalı, çok önemli konulara temas etmiştir.

Artık, şunu hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin kaybedecek günü de yoktur, günü kurtaracak politikalarla da bir yere varması mümkün değildir. Eğer bu yola devam edersek, Türkiye, bunca acıyı, bunca tecrübeyi hiç yaşamamış demektir, bunlardan hiçbir ders çıkarmamış demektir. Bundan böyle, hepimizin, ister iktidar ister muhalefet, günü kurtarmak ya da "aferin" almak adına değil, geleceği sağlam temellere oturtmak adına adımlar atmamız, doğru tercihleri yapmamız ve istikrarlı politikaları sürdürmemiz lazım gelir. Bu istikrar, sadece siyasette değil, aynı zamanda ekonomide de olması gerekir. Şunu, bir defa daha gördük ki, ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin başka alanlardaki politikaları da o nispette güçlü oluyor ya da olmuyor. Yaşanan tecrübelerden bu neticeyi çıkarabildiysek ve böyle bir gelecek inşa edebildiysek bu tecrübeler üzerine, evet, o tecrübeler bize bir şeyler kazandırmış demektir. İnanıyorum ki Türkiye, artık, böyle bir olgunluğa, siyasî olgunluğa, ekonomik olgunluğa ve sorumluluk bilincine de varmıştır, varmaktadır. Hiç şüphesiz, böyle bir olgunun meydana gelmesinde de, Sayın Derviş'in önemli katkıları olmuştur.

Ben, bu vesileyle, tekrar kendilerine başarılar diliyorum, yaptığı hizmetlerden dolayı kendilerine teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başkanlık Divanı olarak, Sayın Derviş'in Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı Başkanlığına seçilmesi nedeniyle Türk Milleti adına gurur duyduğumuzu belirtiyor, kendisine başarılar diliyoruz. (Alkışlar)

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Önce, Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/824)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, komisyon başkanı, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 10.5.2005 Salı günü saat 17.15'te Halkla İlişkiler Binası B Blok 2. Kat 4. Banko 7-8 Nolu Araştırma Komisyonu Toplantı Salonunda 8 üyenin katılımıyla toplanmış, aşağıda isimleri ve seçim bölgesi yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

                                                        Nezir Büyükcengiz

                                                                             Konya

                                                        Komisyon Geçici Başkanı

Başkan

: Telat Karapınar

(Ankara)

7 oy

Başkanvekili

: Kerim Özkul

(Konya)

7 oy

Sözcü

: Mustafa Tuna

(Ankara)

7 oy

Kâtip

: Abdullah Erdem Cantimur

(Kütahya)

7 oy

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11.5.2005 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                       Haluk Koç

                                                                            Samsun

                                                          Grup Başkanvekili

Öneri: Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 134 üncü sırasında yer alan 565'e 1 ek sıra sayısının (Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil) bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin lehinde söz isteyen, Atilla Kart, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından Danışma Kuruluna sunulan ve gündeme alınması yolunda Genel Kurulun takdirine sunulan grup gündem önerisi üzerinde lehte söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup 4 milletvekiliyle ilgili İGDAŞ dosyasını dördüncü defa Genel Kurul gündemine getiriyoruz. Bu dosya neden bu kadar önemli, neden ısrarla gündeme getiriyoruz; inanıyorum ki, dosya içeriği hakkında bilgi sahibi oldukça ve yeni gelişmeleri öğrendikçe bu konudaki değerlendirmelerimize daha çok hak vereceksiniz.

Değerli arkadaşlarım, bu dosyada, daha evvel de ifade ettiğim gibi, dört milletvekili dışında, sanıklar arasında Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler, Başbakanlık Müsteşarı Sayın Ömer Dinçer de vardır. Dosya sanıklarının sayısı 159'a ulaşmaktadır. Bu dosyadaki iddialar nedir; bu dosyada, 1994-2001 yılları arasında, İGDAŞ'ın, organize suç ilişkileri içinde 170 trilyon zarara uğratıldığı ve ayrıca 1999-2000 yıllarındaki kötü yönetimden dolayı 29 trilyon zarara uğratıldığı iddiaları söz konusudur. Keza, deprem anında doğalgaz kesme vanalarının alımında yolsuzluk yapıldığı, 35 dolar olan cihazın 135 dolara alındığı yolunda da bilirkişi raporları vardır. Başka bir anlatımla, depremin ticaretinin yapıldığına dair iddialar vardır. Bu iddialar, mülkiye müfettişlerinin binlerce sayfayı bulan raporlarıyla dile getirildiği gibi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Teftiş Kurulunun raporlarıyla da doğrulanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, karma komisyona intikal eden bu dosyalarda, doğal olarak, 3 Kasım 2002'ye kadar olan süreç var. Burada dikkati çeken en önemli husus, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı hakkındaki dosya neden ve nasıl tefrik edilmiştir; daha doğrusu tefrik edilmemiştir; yani, bu dosyanın da yasama dokunulmazlığı sebebiyle karma komisyonda bekletilmesi gerekirken Sayın Bakan yönünden dosya tefrik edilmemiş ve yargılamasının devam etmesi yolunda işlem tesis edilmiştir. Sayın Hilmi Güler'in milletvekili seçildiği bilinmesine ve açık olmasına rağmen, neden, dosyası tefrik edilmemiş ve İstanbul'a 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Dosyası tefrik edilmediğine göre, yani, yargılaması sürdürüldüğüne göre yargılama aşamasında ne gibi işlemler yapılmıştır? Ayrıca, Sayın Müsteşar ve diğer sanıklarla ilgili yargılama safahatı ne olmuştur?

İşte, değerli arkadaşlarım, hem bu sorulara cevap bulmak ve hem de yargılama dosyasına hukukdışı müdahalelerde bulunulduğu, bilirkişi raporlarının tahrif edildiği yolundaki iddiaları ve bilgileri araştırmak amacıyla, daha evvel de ifade ettiğim gibi, 18 Mart tarihinde Eyüp Adliyesine gittim. Üzücü, düşündürücü ve ibret verici bir süreçle karşılaştım değerli arkadaşlarım. Dosyayı incelemem engellendi. Bu gelişmeden sonra, durumu, doğal olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna intikal ettirdim. Adı geçen mahkeme başkanı hakkında 2802 sayılı Yasa gereğince gerekli disiplin uygulamasının yapılmasını talep ettim. Bu süreci takip ediyorum. Bu konuyu değerli arkadaşlarım, ayrıca, soru önergesi sınırları içinde Sayın Adalet Bakanına da ilettim. Sayın Adalet Bakanı, bu önergeme cevap verme gereğini duymadılar değerli arkadaşlarım. Tekrar ifade ediyorum; vermiş olduğum bu soru önergesine Sayın Adalet Bakanı cevap verme gereğini duymadılar ve bu durum, gelen kâğıtlar listesinde ilan edildi değerli arkadaşlarım. Aynı gelen kâğıtlarda vekâleten görevlendirmelere ilişkin soru önergesine de cevap verilmediğini yeri gelmişken ifade ediyorum.

Bu aşamada, üzerinde durmak istediğim temel bir husus, soruşturma izni kurumu hükümet tarafından nasıl kullanılıyor; bu süreç içinde nasıl kullanılıyor?

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, hükümet sözcüleri, her aşamada, milletvekili dokunulmazlığının dışında diğer kamu görevlilerinin de  dokunulmazlıklarının bulunduğundan söz ederek bu iki konunun birlikte değerlendirilmesi gereğinden söz etmektedirler. Bu sunuşun yanlış olduğunu ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik olduğunu ve dokunulmazlık konusunda zaman kazanmaya yönelik olduğunu örnekleriyle hep anlattık.

Tekrar ifade ediyorum; diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı diye bir kavram yoktur. Dokunulmazlık kavramı, anayasal bir kavram olup, sadece milletvekilleri içindir. Diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı söz konusu değildir.

Anayasanın 129 uncu maddesinde bu husus açık bir şekilde düzenlenmiştir. İlgili amir soruşturma izni vermediği takdirde, konu, bölge idare mahkemesi ve Danıştay nezdinde yargısal denetime her zaman açıktır. Bu mekanizmanın yeterince etkin ve seri işlemediğini, hükümet, ifade ve iddia ediyorsa, her zaman yasal düzenleme yapabilir. Buna olumlu baktığımızı defalarca ifade ettik.

Değerli arkadaşlarım, hükümetin samimî ve tutarlı olmadığını bu noktada da görüyoruz. Hükümet, aslında, soruşturma izni kavramını, kurumunu kaldırmak istemiyor. Soruşturma izni kurumunu ayakta tutarak, işine gelen olaylarda bu izni vermeyi, işine gelmeyen olaylarda, özellikle bakanlık bürokrasisine ve belediyelere yönelik olan olaylarda ise bu izni vermemek tutumu içindedir. Hükümetin derdi demokratikleşme değildir; bu gücü elinde tutarak, konjonktürel olarak kullanmak istemektedir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bunu birkaç örnekle açıklamak istiyorum. 2 Şubat 2004 tarihinde, Konya'da, biliyorsunuz, bir Zümrüt Apartmanı faciası yaşadık değerli arkadaşlarım. Bu faciada 92 yurttaşımız öldü, 29 yurttaşımız ise yaralı olarak kurtuldu. Burada gerek parti olarak yaptığımız incelemelerde, teknik elemanlar vasıtasıyla yaptığımız incelemelerde ve gerekse İçişleri Bakanlığı mülkiye müfettişlerinin teknik raporlarıyla açıklık kazındığı üzere, hileli işlem yapılmak suretiyle, bu inşaata, bu yapıya ruhsat verilmesi söz konusudur.

Tekrar ifade ediyorum; İçişleri Bakanlığı müfettişleri, bunları tespit etmişlerdir. Bunun anlamı nedir, hukukî anlamı nedir; burada idarenin, yani Selçuklu Belediye Başkanlığının, yani Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığının ağır hizmet kusuru söz konusudur değerli arkadaşlarım. Bu kadar bariz olan ağır hizmet kusuruna rağmen, İçişleri Bakanlığının soruşturma izni vermediğini gördük değerli arkadaşlarım. Aradan bir yıl geçti, neyse ki, Konya 1. İdare Mahkemesi, son derece ayrıntılı, gerekçeli ve tutarlı bir raporla, 10 sayfalık bir raporla, belediyelerin, gerek Selçuklu Belediyesinin ve gerekse Büyükşehir Belediyesinin ağır hizmet kusurunu yargı kararıyla tespit etti. Merak ediyorum, gelinen aşamada, İçişleri Bakanı olarak, İçişleri Bakanlığı olarak artık soruşturma izni verecek misiniz.

Devam ediyoruz değerli arkadaşlarım. Bakın, Türkiye'de şu anda kim yargılanıyor; Deniz Kuvvetleri Komutanı yargılanıyor değerli arkadaşlarım ve yargılamada da belirli bir aşamaya gelindi. O olaydan ne çıktı ortaya; Deniz Kuvvetleri Komutanlığıyla ilgili o olayda Maliye bürokratlarının da iştiraklerinin bulunduğuna dair birtakım bulgular ve iddialar ortaya çıktı. Doğal olanı nedir; Maliye Bakanının, Maliye Bakanlığının bu 4 bürokrat yönünden de soruşturma iznini vermesi gerekmez mi değerli arkadaşlarım? Ama, basından öğreniyoruz ki, kamuoyundan öğreniyoruz ki -ayrıca, bunu soru önergesine de konu yaptığımızı hemen ifade ediyorum- o Maliye Bakanlığı bürokratlarına da soruşturma izni verilmediğini görüyoruz.

Bunun anlamı nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bunun anlamı, yargılamaya müdahaledir. Bunun anlamı, gerçeğin ortaya çıkmasını biz istemiyoruz, o gerçeğin ortaya çıkması halinde bizim bürokratlarımızın da sorumluluğu söz konusu olabilir; onun için, soruşturma izni prosedürünü ben engelliyorum. Başka bir anlamı olabilir mi değerli arkadaşlarım?!

Devam ediyoruz. Bakın, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Sayın Melih Gökçek'le ilgili bir iddia.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, 1 dakikalık süre veriyorum; toparlar mısınız.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Bakın, orada da değerli arkadaşlarım, daha evvel de ifade ettim, 2 000 tona ilişkin, belgelerle sabit olmasına rağmen; yani, 418 milyarlık yolsuzluk iddiasına İçişleri Bakanı, iki defa soru önergesiyle hatırlatmamıza rağmen, izin vermedi. Benim ısrarlı takibim üzerine "Sayın Kart, bu konunun üzerinde niye bu kadar çok duruyorsun" dedi; yüzde yüz haklı olduğumuz için duruyorum dedim. Sayın Bakan dedi ki: "O dosyayı ben, tekrar, getirtip inceleteceğim." Ben Sayın Bakana buradan sesleniyorum: Sayın Bakan, o dosyayı incelemenize gerek kalmadı; Danıştay 1. Dairesi orada iddianın ciddî olması, belgelere dayanmış olması sebebiyle soruşturma izni verilmesi gerektiği yolunda karar verdi. Sizden istediğimiz şudur: Yargılamanın önünü yeter ki kesmeyin.

Değerli arkadaşlarım -bir cümleyle  bitiriyorum Sayın Başkanım- bakın, bunun örneklerini onlarca verebiliriz. Böyle bir anlayış içinde olan bir siyasî kadro, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bir siyasî kadro yolsuzluklarla mücadele edemez değerli arkadaşlarım; bu irade ortada olmadığı için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Bu düşüncelerle, konuyu bir defa daha Genel Kurulun gündemine getirmeyi yararlı gördüğümüzü ifade ediyor; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Önerinin lehinde söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Uğur Aksöz; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu dokunulmazlık konusu defalarca gündemimize geldi, bunu konuştuk; ancak, Adalet ve Kalkınma Partisinin dokunulmazlık konusunda gerekli hassasiyeti göstermediğini ve bir  türlü işin önemine akıllarının yatmadığını -bu kelimeyi bilerek kullanıyorum- gördüğüm için, burada birkaç şeyi söylemek istiyorum.

Birincisi şu: Hiçbir Meclisin Anayasanın aleyhine tutum alma gibi bir hakkı yoktur. Anayasanın 36 ncı maddesi şudur: Herkes yargı mercileri önünde hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu, anayasal bir hak. Peki, bir milletvekili geliyor, diyor ki: "Benim dokunulmazlık dosyam var; dokunulmazlığımı kaldırın ve ben Anayasa madde 36'daki yargılanma hakkımı kullanmak istiyorum." Peki, Yüce Heyet ne diyor: "Hayır, ben seni yargılatmıyorum." Buna hakkınız var mı arkadaşlar, hakkımız var mı?! Yani, bir milletvekili, buraya geliyor, diyor ki: "Benim iradem, benim yargılanmam yönünde. Lütfen, benim irademe saygı duyun." Bu Meclis ona saygı duymuyor "hayır, ben seni yargılatmıyorum" diyor, "dokunulmazlığını da kaldırmıyorum, erteliyorum" diyor. O zaman, şunu düşünmemiz lazım: Bu milletvekilinin iradesine değer vermiyorsak, aynı milletvekili ülkeyi savaşa sokarken oy kullanıyor, o oyuna değer veriyoruz; aynı milletvekili Anayasayı değiştiriyor, ona da şapka çıkarıyoruz, sen milletin vekilisin, haklısın, oyun saygındır diyoruz; ama, aynı milletvekili "kardeşim, benim dokunulmazlığımı kaldır" deyince "hayır, biz buna saygı duymuyoruz. Biz senin dokunulmazlığını da kaldırmıyoruz, biz seni de yargılatmıyoruz" diyoruz. Bakın, olay bu kadar net, bu kadar vahimdir.

O bakımdan, değerli milletvekilleri, yine, Anayasanın 38/4'ünü okumamız lazım. Bir yanlış yapıyor bu Meclis. Bakın, 38/4 ne diyor: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." Peki, Türkiye'de herkesin bildiği bir söz var: "Bir olayın şüyuu vukuundan beterdir." Şimdi, bu Parlamentoda fezlekesi olan bir milletvekilini, siz halka suçsuz diye anlatabilir misiniz?! Hadi gidelim bir köy kahvesine, burada, şu şu şu suçtan dolayı, şu ihaleden, şundan bundan dolayı fezlekesi olan bir milletvekili için "o suçsuzdur" diyelim, bakalım inandıra bilecek misiniz?! Vatandaş der ki: "Kardeşim savcı fezlekeyi hazırlamış, dokunulmazlık dosyası orada. Kaldırmadığınıza göre, bu suçludur." Vatandaş olaya böyle yalın bakar, sade bakar; bilmez ki yargılanıp yargılanmadığını. O zaman, bizim, burada dosyası bulunan arkadaşlara böyle bir kötülük yapmaya hakkımız var mı?!

Bakın, dün bir arkadaşımız geldi... Bu bir milletvekili. Eğer, milletvekili bu kadar çaresizse, vatandaş ne yapar, ben merak ediyorum. Dün bir milletvekilimiz, Sayın Hakkı Ülkü geldi Anayasa Komisyonuna başvurdum, dokunulmazlığımı kaldırın, yargılanayım, aklanayım dedim, dinlemediler; her makama gittim, dinlemediler; bu başvurma nasıl bir şeyse, huzurunuzda şu kürsüye başvurayım dedi, koca milletvekili, bu kürsüye baş vurdu, alnı kızardı, alnı şişti. Yani, bu hoş bir şey mi; bu arkadaş bunu şov için mi yapıyor zannediyorsunuz; bu arkadaş bunu televizyona çıkmak için mi yapıyor; hayır, arkadaş sizden hakkını istiyor, benim yargılanma hakkımı verin, ben bağımsız yargıya gideyim diyor. Hayır... Çoğunluk Adalet ve Kalkınma Partisinde. Çünkü, bizim CHP Grubunda sorun yok; biz, hepsini kaldıralım, buyurun, bütün CHP'lilerin dokunulmazlığını kaldıralım diyoruz; ama, sorun bu tarafta. Bu taraf diyor ki, hayır, biz kaldırmayız. Peki arkadaşlar, neden kaldırmıyorsunuz; neden?! Birisi çıkıp, bu kürsüde veya şu kuliste -ben, bir hukukçuyum, kırk yılın hukukçusuyum- bana desin ki, şu nedenle kaldırmıyoruz; beni de ikna etsin, ben de grubumu ikna edeyim. Bunu kaldırmamanın, ne gerekçesi var ne hakkı var ne adaleti var.

O bakımdan, bakın, biz, hepsini kaldırın demiyoruz; en azından, şimdilik, geçici bir çözüm olarak, dokunulmazlığını kaldırmak isteyen milletvekilleri başvurduğu zaman, onun dokunulmazlığını kaldırmak adalet değil mi ve kaldırmamak günah değil mi, vebal değil mi; niçin kaldırmıyoruz?! Vatandaş gibi, milletvekili geliyor, diyor ki, yahu, beni gönderin, ben seçmenimin karşısına gidip, ben yargılandım ve aklandım diyeyim. Bunu bile ona tanımıyoruz. Bence, çok yanlış yapıyoruz değerli arkadaşlar.

Ayrıca, Adalet ve Kalkınma Partisinin programında, dokunulmazlığın ele alınacağı yazılmış -yazılar orada- halka bu söz verilmiş. Diyorsanız ki, halkımızın hafızası zayıftır, unutur; bu halk unutmaz. Unutsaydı, geçen dönem burada olan parlamenterlerin hepsi burada olurdu. Halk unutsaydı, hep aynı kişiler mebus olurdu. Yok böyle bir şey; halk, hiçbir şeyi unutmuyor, verdiğiniz hiçbir vaadi unutmuyor ki, bu Parlamento her dönem değişiyor böyle.

Değerli arkadaşlar, o bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisi de Cumhuriyet Halk Partisi de söz verdik, seçim meydanlarında dokunulmazlığı ele alacağız dedik. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisi demagoji yapıyor, kelime oyunu yapıyor; herkesin dokunulmazlığı var, memurun var... Bunlar hikâye, arkadaşlar. Dokunulmazlık, sadece milletvekilinde var; bir. Dokunulmazlığın milletvekilinde olduğu kısım da yanlış anlaşılıyor, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi de yanlış anlaşılıyor. Cumhuriyet Halk Partisi, dokunulmazlığı kaldıralım demiyor; bakın, gelin görüşelim, bu konuyu ele alalım diyor. Yahu, siz, daha konuyu görüşmeye oturmadan, bizim önerilerimizi incelemeden, bizim ne dediğimizi bir komisyonda görüşmeden, ne biliyorsunuz bu dokunulmazlığın tümünü kaldırmak istediğimizi? Çoğunluk sizde değil mi, neden korkuyorsunuz?! Kuracağımız komisyonda da veya Anayasa Komisyonunda da çoğunluk sizde değil mi; önerimizi beğenmezseniz, oyunuz çok, reddedersiniz; ama, bir kere olsun, gelin, şunu görüşelim, ele alalım. Sizin itirazlarınızı biz ele alalım, bizim itirazlarımızı siz inceleyin, bir orta yolda buluşalım; ama, bu dokunulmazlığı görüşmeye başlayalım. Bakın, bu Parlamento, dokunulmazlığı görüşmeye bile yanaşmayan parlamento olarak damgalanırsa, bu hiç iyi olmaz, yaptığımız bütün güzel şeyler unutulur.

Değerli arkadaşlar, o bakımdan, Adalet ve Kalkınma Partisini, ben, uyarma gereği duyuyorum; çünkü, ben, bu kürsüye 5-6 kere çıktım, 5-6'sında da, bu gelen yasanın Anayasaya aykırı olduğunu söyledim o günkü şartlarda ve o yasa, yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin çoğunluğuyla çıktı, onbeş gün sonra ya Cumhurbaşkanından döndü ya da Anayasa Mahkemesinden döndü, hiç firemiz yok. Biz, nerede Anayasaya aykırı dediysek, Anayasa Mahkemesi onu geri gönderdi. Şimdi de diyoruz ki, bakın, bu dokunulmazlık, Adalet ve Kalkınma Partisinin yumuşak karnıdır. Bakın söylüyorum, bu dokunulmazlığı ele almazsanız, bu dokunulmazlığı bu dönem şu veya bu şekilde çıkarırız -sizin dediğiniz şekilde çıkar, bizim dediğimiz olur, orta yol olur, önemli değil- ama, bunu, bir şekilde bir yola getirmeniz lazım. En azından, bakın, milletvekilinin iradesine saygı duyarak, benim dokunulmazlığımı kaldırın diyenin dokunulmazlığını derhal kaldırmamız lazım. Dünyada böyle bir şey yok. Yani, milletvekilinin iradesini yok saymak gibi bir lüksümüz, bir hakkımız yok.

O bakımdan, ben, Adalet ve Kalkınma Partisine şunu hatırlatmak istiyorum: Bakınız, iktidarların sayı çokluğu iktidarları şaşırtır. Ben bunu beş kere yaşadım, siz de göreceksiniz; sayı çokluğu insanları şaşırtır. Ben şunu yaparım, ben bunu yaparım zanneder.

Bir zamanlar, yine, bu Mecliste, Refah Partisi İktidarında, ben bu kürsüye çıktım, Başbakanlık konutunda bir yemek olmuştu, hatırlarsınız, iktidar partisi yine çoktu, şunu söyledim: Sayınız çok; ama, bu kadar yanlış yaparsanız, bu terazi bu sıkleti çekmez. Oradan birileri bağırdı, nolur molur... "Bakın, ne olur: Bugün Anıtkabir'e yürüyen 1 000 000, yarın bu Meclise yürür, altında kalırsınız" dedim. Onbeş gün sonra hükümet istifa etti. Çoğunluğu vardı; ama, istifa etti. Ben bunu yaşadım.

Adalet ve Kalkınma Partisine diyorum ki: Bakın, bu dokunulmazlık konusunu ele alıp görüşmezseniz -kaldırın demiyorum, ama ele alıp görüşmezseniz- bir şekilde bunu bir nizama bağlamazsanız... Adalet ve Kalkınma Partisinin dünkü istifayla 16 ncı istifası -16 işarettir- benim sizi uyarmam da 17 nci olsun; inşallah uyanırsınız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksöz.

Önerinin aleyhinde söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, daha önce de belirttiğim gibi, her çarşamba günleri, ilk gündemimizi, dokunulmazlık üzerine artık teamül haline getirmiş durumdayız. Tabiî, bizim, bundan bir rahatsızlığımız yok. Rahatsızlığımızın tek sebebi, sadece, millet adına yapılması gereken, milletin problemlerine çözüm üretilmesi gereken hususların biraz daha gecikiyor olması. Bundan başka bir üzüntümüz yok.

Değerli arkadaşlar, biraz önce, Sayın Atilla Kart çıktı, 4 milletvekiliyle ilgili olarak -ama, hiçbirinin ismini vermedi, kim olduklarını da ben şu anda tam öğrenemedim, öğrenmeye çalıştım, isimlerini dahi vermedi- hangi suçları işlediklerini dahi hiç açıklamadan, Konya Selçuklu Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Maliye Bakanlığı bürokratları gibi, gündemin tamamen dışında, başka bir konuyla sözlerini bitirip indi. Daha önceki konuşmalarında da, her çıkışlarında da, buraya taşıdıkları dosyalarla ilgili hiçbir bilgi vermeksizin, sadece burada konuyu tartışmaya açabilmek ve konunun tamamen dışında polemik yapabilmek için ele alınmış bir gündem olarak değerlendiriyorum ve her zaman söylüyoruz; biz, siyaset üslubumuzu polemik üzerine kurmadık, kurmayacağız; çünkü, AK Partinin kuruluşuyla birlikte, Türkiye'de, siyasetin üslubu, şekli değişti. Biz, bu değişikliği, her şeye rağmen, sonuna kadar muhafaza edeceğiz; çünkü, biz, bu konuda, millete, kavgadan uzak, gerginlikten uzak, polemikten uzak bir siyaset yapacağımız sözünü verdik ve sözümüzün de sonuna kadar arkasında duracağız.

Şimdi, bu yasama dokunulmazlığı, Anayasanın 83 üncü maddesinde düzenleniyor. Biraz önce, Sayın Aksöz, bir başka Anayasa maddesinden bahsederek, anayasal suç işlendiğinden bahsetti; ama, dokunulmazlığın da bir anayasal hak olduğunu, maalesef, atladı; ki, değerli bir hukukçudur. Bunu, o an için, ben, atladığını düşünüyorum, altında bir kasıt aramak istemiyorum.

Yasama dokunulmazlığıyla getirilmek istenen şey nedir? Bunu hepimiz biliyoruz. Yasama dokunulmazlığı, milletvekilinin milletvekilliği yaptığı süre içerisinde, yasama, denetleme ve vekillik görevini layıkıyla yerine getirebilmek, her türlü baskıdan uzak, bu görevini hakkıyla yerine getirebilmek için tanınmış, sürekli değil, geçici bir haktır. Öncelikle, yasama dokunulmazlığıyla ilgili bu hususun altını çizmek istiyorum.

Bir de, yasama dokunulmazlığı nereden gerekti; bunun tarihçesine şöyle bir baktığımızda, çok eskilere gidiyoruz. Aslında, yasama dokunulmazlığının ilk ana kaynağına vardığımız zaman, önemini de bir noktada kavrıyoruz.

Yasama dokunulmazlığıyla ilgili olarak, ilk defa, 1397 yılında, İngiltere'de, İngiliz Parlamentosunda Thomas Haxey isimli bir parlamenterin, o günün kralı Kral II. Richard'ın yaptığı malî işlere yönelik denetim çabaları kral tarafından baskı altına alınmış ve kendisi, yargıya gönderilmek suretiyle ölüme mahkûm ettirilmiştir. Buranın altını tekrar çiziyorum; kral tarafından yargıya gönderilmek suretiyle ölüme mahkûm edilmiştir. İşte, o anda, İngiliz parlamenterleri, iktidarın bu baskıcı gücüne karşı ve iktidarın bu baskıcı gücü karşısında yargının zafiyetine karşı millet iradesini temsil eden parlamenterleri korumaya yönelik bir yasa çıkarma gereği duymuştur.

İşte, yasama dokunulmazlığının, parlamenter dokunulmazlığının ilk kaynağında, iktidara karşı muhalefeti koruma içgüdüsü vardır. 1397'de ne ise, bugün 2005'te de aynı şekilde, yasama dokunulmazlığının ana sebebi, iktidarın, muhalefet üzerindeki olası baskılarına karşı millet iradesini -muhalefet de çünkü millet iradesini temsil ediyor- korumaya yönelik bir içgüdüdür.

Daha sonra, 1689-1790 Fransız Devrimleri, bunlarla birlikte gelen dokunulmazlık; 1876, bizim ilk Anayasamızda dokunulmazlık ve devamında, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında yasama dokunulmazlığının aynı şekilde korunduğunu görüyoruz.

Tabiî, burada bir şeyin altını çizmekte fayda görüyorum. Özellikle, biz burada her çarşamba günü dokunulmazlık konusunu tartıştıkça, bizleri seyreden milletin zihninde şöyle bir şey oluşuyor: Sanki, milletvekilleri, sürekli cürüm işleyen, suç işleyen suçlular; bunlar, bir şekilde, dokunulmazlık zırhıyla korunuyorlar! Millete bu anlamda bir izlenim vermek bile, bu Yüce Meclis açısından bir utançtır diye düşünüyorum ve hepimiz biliyoruz, altını çiziyorum, bunun, hem milletimiz tarafından hem de milletvekillerimiz tarafından bilinmesinde fayda var:

Arkadaşlar, dokunulmazlık, milletvekillerine sürekli tanınan bir hak değildir. Dokunulmazlık, hakkında bir suç isnadı bulunan, suç işlediği iddia edilen bir milletvekilini suçsuz kılmaya yönelik bir hak değildir; sadece, milletvekilliği görevini hakkıyla yerine getirebilmek, millî iradenin, millet iradesinin tam olarak tecellisine imkân sağlamak amacıyla, geçici ve süreli olarak verilmiş bir haktır. Yani, milletvekilliği dokunulmazlığıyla birlikte, yasama dokunulmazlığıyla birlikte hiçbir dosya, hiçbir soruşturma ortadan kalkmaz, milletvekilliği süresinin sonunda, aynı şekilde, soruşturmalar, davalar devam eder. Bir kimse isterse yirmi yıl milletvekilliği yapsın, isterse yirmişbeş yıl milletvekilliği yapsın, milletvekilliğinin bittiği gün yasama dokunulmazlığının kalkmasıyla birlikte yargının önüne gider, varsa bir hesabı, verir. Bu noktada, özellikle bu hususun bilinmesinde fayda görüyorum.

Geçen konuşmamda buradan bir arkadaşımız laf attı; dedi ki: "Zamanaşımı işliyor."

Ben, o gün de demiştim -o arkadaşımız buradaysa- tekrar hatırlatmak istiyorum, Anayasanın 83 üncü maddesinin son fıkrasını, lütfen, tekrar bir okusun- yasama dokunulmazlığıyla birlikte zamanaşımı durur ve zamanaşımı işlemez; biraz önce söylediğim gibi, isterse otuz yıl sürsün, isterse kırk yıl sürsün.

Değerli arkadaşlar, yasama dokunulmazlığını AK Parti görüşmekten hiçbir zaman kaçmadı. Bunu, defalarca, defalarca burada söyledik; ama, yasama dokunulmazlığını topyekûn diğer dokunulmazlıklarla birlikte, bir uzlaşma komisyonuyla ele alalım diyen ve bunu sürekli tekrar eden biziz.

ATİLLA KART (Konya) - Bu söylediklerinize inanıyor musunuz, bu konuştuklarınıza inanıyor musunuz Sayın Aslan?!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Şimdi, Sayın Aksöz dedi ki: "Diğer kamu görevlilerinin dokunulmazlığı yoktur."

Arkadaşlar, Sayın Aksöz de hukukçudur, 1976 yılında, Yargıtay, içtihadı birleştirme kararı aldı. Yargıtay, Yargıtay Başkan ve üyelerine, haklarında kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığı sürece, tazminat davası dahi açılamayacağına karar verdi. Asıl dokunulmazlığı, yasamadan ziyade başka noktalarda aramak lazım. Biz, bugün, bu kürsüde dahi konuştuğumuz her şeyden, tazminat noktasında, hukuk noktasında sorumluyuz; ama, bugün, yargıda, dokunulmazlığın ötesinde, bir sorumsuzluk vardır.

MEHMET KARTAL (Van) - Yüz kızartıcı suç varsa, beklenilmez.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben yargılanmak istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri...

ZEYİD ASLAN (Devamla) - ...ki, bunu, yargının tüm kurum ve kuruluşlarında değişik şekillerde algılayabilirsiniz.

Bugün, YÖK'teki bir öğretim üyesini, bir araştırması görevlisini bile yargılayabilmek için, YÖK'ün izni gerekiyor; bir kamu görevlisini yargılayabilmek için idare kurulunun izni gerekiyor. İdare kurulu "yargılayamazsınız" dediği zaman, YÖK "yargılayamazsınız" dediği zaman, hiç kimseyi yargının önüne çıkaramıyorsunuz; ama, Türkiye'de yaklaşık 5 000 000'a ulaşan dokunulmazlık sahibi insanların arasında, 72 000 000 insanın seçtiği 550 kişinin dokunulmazlığını konuşuyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Sen konuştuklarına inanıyor musun?!..

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu, demokratikleşme süreci büyük bir hızla devam eden ülkemizde, özellikle, bürokratik oligarşinin, bürokrasinin birtakım medya gruplarıyla birlikte, gelişmeye ve büyümeye çalışan demokrasiyi engelleme çabalarından başka hiçbir şey değildir. Gelin, milletin iradesini temsil eden Meclis olarak bürokrasiye teslim olmayalım, basına teslim olmayalım.

Daha önce de söyledim; dokunulmazlık, kişilerin şahsına verilmiş değil, Meclisin manevî şahsiyetine verilmiş bir haktır.

Dosyalara geleceğim. Tabiî, Cumhuriyet Halk Partisi her zaman diyor ki "son dakikada bir şey getiriyorsunuz, bizim incelemeye bile hakkımız olmuyor." Aynısını siz de yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Yani, saat 13.30-14.00'e doğru, biz, hangi dosyaların geldiğini öğrenebiliyoruz ve bu dosyaları inceleyebilme imkânına sahip olmuyoruz; ama, sadece... Dört milletvekili; ama, ben bir tanesini hemen örnek verip... Sözüm de bitti.

İşte, Nevzat Pakdil'in İGDAŞ dosyasından sanık olarak fezlekesi gelmiş. Ne yapmış Nevzat Pakdil; efendim, 2000 ile 2001 yılları arasında, bir yıl İGDAŞ'ta yönetim kurulu üyeliği yapmış. Yönetim kurulu üyesi olduğu süre içerisinde, belediyenin bir başka iştiraki olan İSTAÇ'a, İGDAŞ borç para vermiş. İddia bu arkadaş, başka bir şey yok. Borç para vermiş, sonra da bu parayı tahsil etmiş.

ATİLLA KART (Konya) - İddia araştırılsın.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Efendim, diyor ki...

ATİLLA KART (Konya) - Siz yargıç mısınız, siz mahkeme misiniz?!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bir saniye...

Mülkiye müfettişi "sen bir özel şirket olarak -senin anasözleşmende borç verme yok- niye borç verdin arkadaş" diye soruşturma talep ediyor.

ATİLLA KART (Konya) - Siz kimsiniz!..

BAŞKAN - Sayın Kart... Sayın Kart, lütfen...

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu dosyaların içeriği işte bu kadar, hepsi bu kadar. Tek ve can alıcı bir örnek verdim.

Ben, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın Başkan...

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir saniye...

Sayın Aksöz, buyurun.

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Sayın Başkan, Sayın Aslan benim söylediğimi tersine yorumladığı için, 69'a göre doğrusunu açıklamak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Aksöz. (CHP sıralarından alkışlar)

RESUL TOSUN (Tokat) - Sataşma yok ki, Sayın Başkan!..

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Hayır, sataşma değil arkadaşlar. Sayın Aslan dedi ki: "Sayın Aksöz değerli bir hukukçudur -teşekkür ederim- ancak, dokunulmazlık Anayasada var, bunu atladı." Ben atlamadım; dokunulmazlığın Anayasada yazılı olduğunu sokaktaki çocuklar da biliyor.

Benim söylemek istediğim şu: Milletvekili, dosyası gelen milletvekili, komisyona başvurur da "benim dokunulmazlığımı kaldırın, yargılanmak hakkımı kullanmak istiyorum" derse, bunun aksine karar yanlış olur, bu Anayasaya aykırı davranış olur dedim. Bunu, herhalde, arkadaşım kaçırdı; doğrusu budur.

İkincisi, Sayın Aslan yine dedi ki: "Bürokraside de, yargıçlarda da dokunulmazlık var." Hayır; dokunulmazlık -bir hukuk komisyonuna bunu inceletmelerini öneririm- Türkiye'de sadece milletvekilinde vardır. Bürokraside, yargıçlarda olan, soruşturma iznine bağlı olaylardır. Yani, oralarda, bir izin prosedürü vardır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakın, ama, bakın, ikisi çok farklı, hukukta. Soruşturma izni verilirse, hâkim de, bürokrat da yargılanıyor; ama, sizin böyle bir prosedürünüz yok. (AK Parti sıralarından gürültüler) Dokunulmazlık direkt var ve asla yargılanamıyorsunuz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksöz.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Hüsrev Kutlu...

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Hayır, Sayın Kart... Ne için söz istiyorsunuz?

ATİLLA KART (Konya) - Benim de bir talebim var.

BAŞKAN - Sayın Kart, Sayın Kutlu'dan sonra ne için söz istediğinizi soracağım.

ATİLLA KART (Konya) - Tamam, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart, oturun.

Buyurun Sayın Kutlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Her ne kadar kürsü sorumsuzluğu da olsa, dokunulmazlığımız da olsa, sorumluluğumuzun bilinci içerisinde, kimseye dokunmamaya ve bize dokundurtmamaya da gayret edeceğim.

Arkadaşlar, 22 nci Dönem Parlamentosu en yoğun çalışan ve çok sayıda kanun çıkaran, gece geç saatlere kadar, bazen sabahlara kadar çalışan bir parlamentodur. Fakat, bunu verimli bir şekilde kullanabiliyor muyuz? Bence kullanamıyoruz. Her ne kadar Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar, engelleme yapmadıklarını, zaman zaman da yardımcı olduklarını iddia ediyorlar ki, zaman zaman yardımcı olduklarına katılıyorum; ama, arkadaşlar, biz, bu, aynı dosyayı 9.3.2005 Çarşamba günkü 68 inci Birleşimde ele almışız ve önergeyi reddetmişiz. Bu kadar çok zamanımız yok. Aynı dosya, bugün bir başka isim altında tekrar geliyor. Ben, bu dosya geldiği zaman şunu düşündüm: Herhalde Sayın Nevzat Pakdil hakkında çok ciddî bulgular var. Onun için değerli arkadaşlarımız, bunu gündeme getirdiler; ama, önerinin lehinde konuşan arkadaşlarımı dinlediğim zaman tereddüte düştüm; yahu, bu dosya Sayın Nevzat Pakdil hakkında mı, yoksa başka biri hakkında mı diye kürsüye gidip Başkanlık Divanına sordum. Çünkü, ne Sayın Kart'ın ne Sayın Aksöz'ün konuşmalarında Nevzat Pakdil'in adı geçti.

Arkadaşlar, maksadımız üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?.. Dokunulmazlıkları araştıracaksak, bu daha önceden de yapıldı, gerekirse tekrar yapılır; ama, buraya Sayın Pakdil'in dosyasını konuşmak üzere önerge vermişsek, o dosya üzerinde konuşmamız lazım. Neyse ki, Sayın Zeyid Aslan'ın konuşmasında Sayın Pakdil'in ismi geçti, arkadaşlar da kimin hakkında konuşulduğunu belki öğrenmiş oldular.

Şimdi, Sayın Aksöz konuşmasında -değerli bir hukukçu olduğunu ben de vurgulayayım- bazı önemli açıklamalar yaptı. Bu açıklamalar sırasında, özellikle Anayasanın 38/4 maddesine atıfta bulundu. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar bir kimse suçlu sayılamaz. Doğru; ama, bugün buradaki konuşmalara ve diğer dosyadaki konuşmalara baktığımız zaman, sanki suçluluğu sabit olmuş, kamuoyuna, bu suçluları AK Parti niye muhafaza ediyor mesajı veriliyor.

Arkadaşlar, Anayasanın bu maddesini madem biliyoruz; bu maddeye göre suçluluğu sabit olmayan çok değerli milletvekili arkadaşlarımızı, buradan, şu kadar trilyonluk yolsuzluk var falan diye suçlamanın ne manası var? Sayın Nevzat Pakdil'i hepimiz tanıyoruz ve bu kürsüde de zaman zaman hep beraber görüyoruz, bize Başkanlık yapıyor. Yani, başka kimseler dururken bu arkadaşımız hakkında, dokunulmazlığı kaldırılsın veya bu dosya öne alınsın diye önerge getirmeyi ben şahsen şık bulmuyorum.

Yine, Sayın Aksöz, konuşmasında dedi ki: "Hiç olmazsa, dokunulmazlığımı kaldırın diyenlerin dokunulmazlıklarını kaldırın." Peki, bu dosyayla ne alakası var?! Bu dosyada Sayın Pakdil'in, benim dokunulmazlığımı kaldırın, bir an önce gideyim diye bir talebi yok.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ama, olanlar var; onlar için konuşun.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Olanlarda konuşun arkadaşlar... Olanlarda konuşun...

ATİLA EMEK (Antalya) - Konuşuyoruz, duymuyorsunuz.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Şimdi, Nevzat Pakdil'in... Sayın demeyi hep unutuyorum arkadaşlar, her ismin başında sayın var, onu ben hatırlatayım. (Gülüşmeler) Sayın Nevzat Pakdil'in dosyasında böyle bir talebi yok; ama, Sayın Uğur Aksöz'ü dinlediğim zaman, sanki, Sayın Pakdil illa kaldırın diye uğraşıyor da biz kaldırmıyoruz gibi bir izlenim elde ediliyor.

UĞUR AKSÖZ (Adana) - Olması lazım; o da dokunulmazlık.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Olması lazım ayrı, olan ayrı, arkadaşlar.

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri, hatibe müdahale etmeyelim.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın arkadaşlarım, bir de Sayın Hakkı Ülkü'den bahsedildi; kürsüye başvurmuş. Arkadaşlar, kelimelerin manasını hepimiz biliyoruz. Başvurmanın kafa atmak olmadığını her sayın milletvekili bilir. Bunu gündeme getirmek için, kürsüye... Yani, Sayın Başbakana başvurdum derken, gidip de kafa vurmuyoruz; sayın bakanlara veyahut da Danıştaya başvururken, kafa atmıyoruz. Burada da "kürsüye başvurdu" diye bunu tekrar gündeme getirmenin... Bilmiyorum, ben bunu takdirlerinize arz ediyorum.

Arkadaşlar, biz, dokunulmazlığı araştırma komisyonu kurduk, hasbelkader bunun başkanlığını ben yaptım, değerli hukukçu Sayın Atilla Kart'la beraber çalıştık. Orada en fazla üzerinde durulan konu "hiç olmazsa seçilmeye engel suçlarda dokunulmazlıkları kaldıralım" dediler, Anayasanın 76 ncı maddesine giren suçlarda kaldırılsın diye... Ben, Sayın Pakdil'in dosyasını inceledim; başlık "nitelikli zimmet" ama, altında Türk Ceza Kanunu 366/2 fezlekenin düzenlenen maddesi. 366/2'nin nitelikli zimmetle bir alakası yok; sadece "ticaret ve sanayie ve müzayedeye hile ve fesat karıştırmak cürümleri" anabaşlığı altında düzenlenen bir madde ve cezası da bir yıldan başlayan bir hapis cezası, Anayasanın 76 ncı maddesi kapsamında kalan suçlardan değil.

Arkadaşlar, her dosyanın dokunulmazlığını kaldıralım dersek, bu, meselenin ciddiyetiyle bağdaşmaz; ki, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da "dokunulmazlığı topyekûn kaldıralım" talebinde değiller benim bildiğim kadarıyla.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsü dokunulmazlığı.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Madem "kürsü dokunulmazlığı" dediniz, kürsü dokunulmazlığına gelelim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kutlu, sen git nezle ol istersen; arslan fıkrasındaki gibi nezle ol.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen!

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Sayın Koç, ben bu konuda aşılıyım, daha önce bir hastalık geçirdim, onu atlattım; onun için, kürsü dokunulmazlığı konusunda alışkanlığım var, bir şey yapmaz.

Arkadaşlar, Anayasamızın 83/1 maddesi, kürsü masuniyetini düzenliyor, yasama sorumsuzluğunu düzenliyor. Biz burada, şu arkadaşımızın bu arkadaşımızın dokunulmazlığını kaldırıp yargıya sevk edelim diye tartışacağımıza, bu kürsü dokunulmazlığını nasıl tam olarak sağlarız, bunu konuşmamız lazım.

ATİLA EMEK (Antalya) - Kaydıhayat şartıyla diyelim...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Devamla) - Arkadaşlar, kürsü sorumsuzluğu çok önemlidir. Bizim, iktidarıyla, muhalefetiyle, bütün milletvekilleriyle bunu durup düşünmemiz lazım.

Bizim raporumuzda da belirttik, üniversiteden gelen raporlarda da var. Anayasa Mahkemesi kararlarıyla, Anayasanın 83/1'de yer alan yasama sorumsuzluğu darbe almıştır. Nedir bu; milletvekili konuştuğu sözlerden dolayı, kürsüde söylediği sözlerden dolayı ceza alamaz; ama, burada sarf ettiği sözlerden dolayı parti kapatılabilir, tüzelkişilik yararlanamaz, artı, bu milletvekilinin milletvekilliğini düşürürüm...

Bizim, burada, iktidarıyla, muhalefetiyle, bugün... O gün falan parti olmuş; ki, o parti beni çok alakadar da etmiyor; çünkü, ben, o partinin mensubu da değildim; ama, bir hukukçu olarak, bunu Anayasaya aykırı bulduğumuzu raporumuza da yazdık. Biz, burada, milletvekillerini ve yasamayı nasıl daha güçlendiririz, bu kürsü sorumsuzluğunu, Anayasa Mahkemesi de dahil, bütün dünyaya nasıl kabul ettirebiliriz, bunu tartışıp, buna göre düzenlemeler yapmamız lazımdır.

Eğer, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması için bire bir taleplerle geliyorsak, zamanımızı boşa harcamamak açısından, her gün aynı şeyleri, her hafta aynı şeyleri tekrar etmemek için, sadece o konuya inhisar etmemiz ve o konu üzerinde görüşmemizin gerektiğini düşünüyorum. Yoksa, vallahi, bu konuyu konuşmaktan, artık, arkadaşlarımız da yoruldu, bizler de usandık; ekranları başında bizleri takip edenler de "bunların işi gücü yok da her gün aynı konuyu mu konuşuyorlar" diye birtakım tereddütlere kapılmaya başladılar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Gereğini yapalım, bitirelim...

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kart, hangi konuda söz istemiştiniz; buyurun.

ATİLLA KART (Konya) - Zeyid Aslan, konuşmasında, polemik yaptığımdan söz ederek, benim yaptığım açıklamaların, Meclisin saygınlığını ihlal ettiğini...

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Hayır, hayır!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Aslan.

ATİLLA KART (Konya) - ...ve böyle bir izlenim vermekle utanç verici bir durumun doğduğunu, Meclisin saygınlığı adına utanç verici bir durumun doğduğunu ifade etti; benim görüşlerime başka bir amaç atfetti. Bu noktada açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Kart.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, zabıtlara bakın!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Aslan... Buna, Başkanlık karar verir Sayın Aslan; lütfen...

Buyurun, Sayın Kart.

V.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart'ın, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada polemik yapmıyoruz; burada dosyaları anlatırken, o dosyaların bağlantılı olduğu kavramlara temas ediyoruz. Bu dokunulmazlığı neden kaldırmadığınızı anlatırken dayandığınız gerekçelerin, yani soruşturma izni kavramı ve benzeri gerekçelerin, uyum komisyonu, uzlaşma komisyonu kavramlarının gerçek yönlerini anlatıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, burada o kadar yanlış bir uygulama içindesiniz ki, evet, Sayın Aslan'ın şu söylediği doğru: Dokunulmazlık kavramı, muhalefeti iktidarın gücüne karşı korumak üzere tarihsel süreç içinde gelişmiştir; doğrusu budur; ama, günümüzde geldiğimiz noktada neyi görüyoruz; dramatik olan, çarpıcı olan nedir; dokunulmazlık zırhına iktidar sığınmak istiyor; çarpıcı olan nokta bu. O zaman neyi sorgulamamız gerekiyor; iktidar bu dokunulmazlık zırhına neden bürünmek gereğini duyuyor...

BAŞKAN - Sayın Kart, söz istediğiniz konuyla ilgili konuşur musunuz lütfen.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - Tamam efendim.

İktidar, burada, siyasî ve kişisel kaygılarla, sayısal çoğunluğuna güvenerek, dokunulmazlık kavramını, kurumunu amacı dışında kullanıyor. Biz, bu dosyaları anlatmak durumundayız, bu dosyaları anlatırken Meclisin saygınlığını ihlal etmek gibi bir düşüncemiz söz konusu olamaz; bu dokunulmazlık zırhına bürünmek isteyenler, hangi kişisel sebeplerle, hangi siyasî kaygılarla bu zırha bürünmek istiyorlar; bu sebeple bu dosyaları anlatmamız gerekiyor. (AK Parti sıralarından "Ne alakası var?!" sesleri)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Yeni bir sataşma konusu, Sayın Başkan!

ATİLLA KART (Devamla) - Bunları anlatırken, Sayın Adalet Bakanının soru önergemize verdiği cevaptan söz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Kart...

ATİLLA KART (Devamla) - Bir cümle, efendim. Bir cümle, Sayın Başkanım.

Bakın, 2004 yılında, 188 yargıç ve savcı yönünden, uyarma, kınama, yer değiştirme, meslekten ihraç uygulamaları yapılmış, değerli arkadaşlarım. Onun için, "başkalarının da dokunulmazlığı var" derken, gerçeğe uygun konuşmuyorsunuz, gerçekleri saptırarak konuşuyorsunuz; kamuoyunu daha fazla yanıltmaya gerek yok. Bu konuda, inatlaşma içine girmenin anlamı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür eder misiniz Sayın Kart.

ATİLLA KART (Devamla) - Bu düşüncelerle, ben, Genel Kurulu bir kez daha selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

IV.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 milletvekilinin, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440)(S. Sayısı: 896) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

                                 

(x) 896 S. Sayılı Basmayazı 10.5.2005 tarihli 96 ncı Birleşim Tutanağına eklidir.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına ikinci söz, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan'a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan.

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ve 3 değerli milletvekilimiz tarafından verilen, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili olarak şahsî görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, hepinize teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Ceza Kanununun yürürlük tarihinin 1 Haziran olarak değiştirilmesine paralel olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa ve yine Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Yasanın yürürlük tarihleri de 1 Haziran olarak değiştirilmişti.

Bu getirilen teklifle, uygulamada bazı tereddütlerin giderilmesi, bazı aksaklıkların doğmaması bakımından, birkaç maddede yeni düzenleme getirilmektedir. Yürürlük yasasının 6 ncı maddesinde, 12 nci maddesinde, 18 inci maddesinde değişiklikler yapılmaktadır. Ayrıca, geçici bir madde eklenmek suretiyle, ceza davalarına şahsî hak talebiyle yapılan müracaatlarla ilgili olarak, mahkemelerce görevsizlik kararı verilmesi önlenmek istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Bu yasa teklifiyle getirilen konulara değinecek olursak: Ceza Muhakemesi Kanununun, yürürlükle ilgili kanunun 18 inci maddesiyle bazı kanunların yürürlükten kaldırılması esası getirilmişti. 1 Nisan itibariyle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanunu, Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu 1 Nisan itibariyle kaldırılmış oluyor. Oysa, biz, Ceza ve Ceza Muhakemeleri Yasalarının uygulama tarihini 1 Haziran olarak değiştirdik. Dolayısıyla, uygulamada tereddütlerin giderilmesi bakımından öyle bir düzenleme getirilmiştir, isabetli, yerinde bir düzenlemedir.

Keza, Ceza Muhakemesi Kanunu 1 Hazirandan sonra işlenen suçlara uygulanacağı için ve 1 Hazirandan sonra işlenecek suçlarla alakalı olarak soruşturma ve kovuşturma esasları yeni Ceza Muhakemesi Kanununa göre yapılacağından, 1 Nisan ile 1 Haziran arasında işlenen suçlar açısından birtakım tereddütlerin giderilmesi bakımından da, teklif, yürürlük tarihi 1 Nisan yerine, 1 Haziran olarak her iki yasada da değişiklik getirmektedir.

Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesi, 250 nci maddenin (c) fıkrası açısından 1 Nisan 2008 tarihi olarak uygulanması öngörülmüştü. Görüştüğümüz teklifin 2 nci maddesiyle, bu maddeye ayrıca Ceza Kanununun kapsamına giren suçlar bakımından da 102 nci maddenin uygulanması, 1 Nisan 2008 tarihine ertelenmektedir. Bu, belki, bir hak kaybı bakımından tereddütlere, eleştirilere sebep olabilir; ama, bunun bu şekilde düzenlenmesinde, zannediyorum sosyal bir zorunluluk veya yasal bir gereklilik olduğu düşüncesindeyim.

Ayrıca, şahsî hak talebiyle ceza mahkemelerinde talepte bulunan mağdurların bu talepleri, şu süre içerisinde, görevsizlik kararı verilmek suretiyle hukuk mahkemelerine intikal ettirilme yoluna gidilmiştir, gidilmektedir. Bana bu şekilde bir dosya, bir olay intikal ettirildi. Oysa, hukuk usul ekonomisi açısından, bir mahkemenin, kendisine intikal eden bir olayı sonuna kadar götürmesi gerekir. Şahsî hak talebiyle ilgili taleplerin de, ceza davaları sonuna kadar -ki, 1 Hazirana kadar açılan davaların tümünde- ceza davasıyla birlikte, suçla birlikte değerlendirilmesi ve bu taleplerin de, yine görevsizlik kararı verilmeksizin sonuçlandırılması esası getirilmektedir.

Ben, Kırıkkale Milletvekilimiz Ramazan Can ve 3 değerli milletvekili arkadaşımızın, doğabilecek bazı tereddütleri gidermek amacıyla, muhtemel bazı sorunları gidermek amacıyla vermiş oldukları bu teklifin yerinde bir teklif olduğunu, olumlu bir teklif olduğunu düşünüyorum. Bu yasanın hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA

ŞEKLİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 23.3.2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve 18 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "1 Nisan 2005" ibareleri "1 Haziran 2005" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan?..

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konya Milletvekili Atilla Kart?.. Yok.

Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- (1) 5320 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yazılı suçlar" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar" ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu; buyurun.

Sayın Baloğlu, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yüce Mecliste aylardan beri sürmekte olan ceza mevzuatımızı onarım çalışmalarına hoş geldiniz.

Daha yürürlüğe girmeden böylesine değişiklik gereksinimiyle karşılaşmış bir yasal mevzuatın başka ülkelerde bulunup bulunmadığını bilmiyorum; ama, Türkiye'de, son iki üç aydır yaşadığımız süreç, çok ciddî bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor, ya kanunları yaparken dikkatli olmuyoruz ya da çok dikkatli arkadaşlarımız, kanunun yürürlüğe girmesine çok kısa bir süre kala durumu fark ediyorlar.

Bugün önümüze gelen 2 nci maddede yapılan değişikliğin gerekçesi, birtakım yanlışlıkların doğabileceği, sakıncaların doğabileceği, aksaklıkların doğabileceği ihtimaline dayalıdır. Eğer, böyle bir ihtimal söz konusuysa, bu ihtimalin 2008'de de var olması ihtimali vardır. Böyle ihtimaller üzerine bir yasal düzenlemenin ne kadar doğru olacağını da, Genel Kurulun takdirlerine bırakıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu maddeyle yapılmak istenen değişiklikle, ağır ceza mahkemeleri kapsamına giren, onların görev kapsamına giren suçlarda yürürlük tarihi 1 Nisan 2008'e çekilerek, bu uygulamanın dışında bırakılmaktadır; yani, bu uygulama, 2008'in 1 Nisanına ertelenmektedir.

Daha önce ihtiyaç duyulan bir konunun bugün ortadan kalktığını düşünmek, acaba, bu yasaları düzenlerken, çıkarırken üzerinde fazlaca durduğumuz özgürlükçülük övünmelerinin terki anlamına mı gelmektedir? Yani, o tarihte fazlasıyla özgürlükçüydük, aradan geçen süreçte, tam kanun yürürlüğe girmek üzereyken, özgürlük anlayışınızı gözden geçirme ihtiyacı mı duydunuz? Bu bir itiraf mı oluyor; yoksa, Adalet ve Kalkınma Partisi, herkesten daha özgürlükçü olduğu iddiasından vaz mı geçiyor? Kişi hak ve özgürlüklerini savunduğunu iddia ederken, bu geri adımın nedenini hangi gerekçelerle açıklayacaklar?

Bu bir hükümet tasarısı değil. Bir süreden beri görmekte olduğumuz bir uygulamayı burada da görüyoruz. Hükümet tasarıları geliyor, kabul ediliyor; bir süre sonra, AKP'li bir ya da birkaç arkadaşımız, bir değişiklik önerisiyle, komisyonun ve Genel Kurulun önüne çıkıyorlar.

Gerekçe de inandırıcı değil, demin gerekçeyi okudum. Biz bu gerekçeye karşı, bu maddeye, sadece bu yasadaki bu maddeye muhalefetimizi, muhalefet şerhimizde ayrıntılı biçimde sunmuştuk. Oradan, bir tek cümleyi okumak istiyorum: "Bu düzenlemeyle, özgürlükçülük iddiaları konusundaki düşüncelerimizden vaz mı geçtik?" Bunu ısrarla sormamın nedeni şu: Bu düzenlemeler, hiçbir haklı gerekçeye dayanmıyor. Bu düzenlemeler, telaşla ve zamanla yarışılarak yapılan, arkamızdan birisi kovalıyormuş gibi yapılan kanunların bugün ortaya çıkan eksikliklerinin herkes tarafından kabulü anlamına geliyor. Bunun doğruluğu, hukuk tekniği açısından haklılığı tartışılabilir; ama, bence, sorulması gereken soru şudur: Çok kanun yapmak, çok çalışmak mıdır? Yani, bu Meclis, çok fazla kanun yaptığı için çok çalışmış mı oluyor?! Aslında, ürüne bakmak gerekiyor. Çok kanunu çok kısa sürede yapmak yerine, doğru kanunları doğru sürede yapmak daha doğru olmaz mı?! Yarın bu Meclisin tarihini yazacak olanlar, bizim çıkardığımız kanunları sayarak bizi değerlendirmeyecekler; bizim yaptığımız yasaların ne kadar uygulanabilir olduğuna bakarak değerlendirecekler, buna bakacaklar. Oysaki, biz, daha uygulanmamış yasaları değiştiriyoruz arkadaşlar. Şu ceza mevzuatı konusunda yaşanan süreci yarın hukuk tarihçileri ve siyasal tarihçiler inceledikleri zaman, belki, bizi arayıp, gerekçeleri bize soracaklar; çünkü, yazılı metinler hiçbir şey izah etmiyor. Yürürlüğe girmemiş kanunu 36 yerinden deliyoruz; deliyoruz, bir ay sonra deliği bir daha deliyoruz. Yani, bunun, yasa yapma tekniğiyle, hukukî tercihlerle, ülke gerçekleriyle olan ilgisini nasıl izah edeceğiz, nasıl kabul edeceğiz?!

Bu Ceza Kanunu, ceza mevzuatı süreci, daha doğrusu serüveni bize bir şey öğretti; bu işler aceleye gelmez. Bugünlerde çok duyduğum bir sözü burada tekrar etmek istiyorum, zabıtlara geçmesi açısından. Halk diyor ki: "Acele işe Avrupa Birliği ve IMF karışır." Ne yazık ki, bu yasalarda da birtakım taahhütleri yerine getirmek adına, kendi iç mevzuatımızı içinden çıkılmaz bir hale getirdik. Adalet Bakanlığı, özverili savcılarımızı, hâkimlerimizi bir süredir eğitime tabi tutuyor. Eğitim bitiyor, aynı gün 30 değişiklik daha geliyor. 30 değişikliği konuşuyoruz, yasayı düzenliyoruz, 30 tane daha geliyor. Arkadaşlar, burada hukukçular var, hukukçu olmayanlar var. Ben inanarak söylüyorum, en azından kendi adıma söylüyorum; ben Adalet Komisyonu üyesiyim, ben bile takip etmekte zorluk çekiyorum. Şu anda ben Genel Kuruldayım; altkomisyon toplantı halinde, 36 tane maddeyi tartışıyor. Yarın saat 13.00'te, bizim komisyonumuz, Adalet Komisyonu başka maddeleri tartışacak. Artık, hangi maddeyi tartıştığımızı, neden tartıştığımızı, neyi değiştirmekte olduğumuzu, neyi değiştireceğimizi kavrayamaz olduk. Bunu kişisel bir itiraf olarak kabul edebilirsiniz. Ben bunu açıkça söylüyorum; ama, benim bu söylediklerimi bu Genel Kurulda bulunan bütün hukukçu milletvekillerinin de kabul edeceğini biliyorum. Çünkü, bizim tek işlevimiz bu kanunlar değil; biz, milletvekili olarak başka işler de yapıyoruz, denetleme görevlerimiz var. Milletvekilliğinin getirdiği görevlerimiz var. Bütün zamanımızı, 24 saatimizi bu işe ayırırsak yine de bu ceza mevzuatındaki değişiklikleri takip edecek halde değiliz.

Adalet Bakanlığı çok güzel bir kitap hazırladı; Ceza Kanunu kitabı. Teşekkür ediyorum. O dağıtıldı da. Şimdi, dağıtıldı, daha üstünden kısa bir süre geçmeden ikinci, üçüncü baskı yapacak, değişiklikleri getirecek. Yani, bunun, artık, içinden çıkılmaz bir hale gelmesini önlemek için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bu defa oldu bu; ama, gelecekte daha farklı davranmak zorundayız. Yasa yapma tekniğimizi, biçimimizi tartışmak zorundayız. Geniş halk kitlelerinin katılımıyla, öğretim üyelerinin katılımıyla, daha çok milletvekilinin katılımıyla bu kanunları tartışmalıyız. Bu kanunları belirli bir tarihe yetiştirme kaygımız, yapılan yanlışlıkları haklı göstermeyi mümkün kılmaz.

Ben, bunu tespit ediyorum. Bu madde dışında da bu değişikliklere söyleyecek fazla bir şeyim yok; ama, bu maddenin doğru bir düzenleme olmadığını, en azından birtakım iddiaların geri alınması anlamına geldiğini düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Salih Erdoğan...

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çorum Milletvekili Sayın Feridun Ayvazoğlu...

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Diğerinde konuşacağım, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Çankırı Milletvekili Sayın Tevfik Akbak?..

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 896 sıra sayılı yasa teklifinin 2 nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Selami Yiğit

Feridun Ayvazoğlu

 

Artvin

Kars

Çorum

 

Feridun Fikret Baloğlu

Sıdıka Sarıbekir

Nurettin Sözen

 

Antalya

İstanbul

Sivas

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesi ile tutuklamada geçen süreler Anayasamız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre açık ve makul süre olarak düzenlenmiştir. Demokratik devlet düzenine uygun olan bu düzenlemeye getirilmek istenen bu istisna Ceza Muhakemeleri Kanununun temel amacına aykırıdır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 5320 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 1.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsi hak talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerce sonuçlandırılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Feridun Fikret Baloğlu; buyurun.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu düzenlemeye katılıyoruz. Geçici madde 1'le, bu 3 üncü maddeyle, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsî hak talepleri, görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerde sonuçlandırılacak deniyor. Bu düzenlemeyle, ceza mahkemesinde görülmekte olan ve şahsî hak taleplerini içeren davalarda bir ayırıma gidilmeyecek, yeni bürokratik işler çıkmayacak, dosyalar açılmayacak. Doğru bir düzenlemedir; ama, diğer maddede söylediklerimi burada tekrar etmek zorundayım. Bu, kırkbir gün önce çıkmış bir yasaydı. kırkbir gün önce yapılmış bir düzenlemedeki eksikliği kırkbir gün içinde fark ederek, bu değişiklik önergesini, bu değişiklik taslağını, teklifini getiren arkadaşlarını kutluyorum. kırkbir gün önce bunu tespit etmememizin nedeni de herhalde koşa koşa kanun yapmamızdan geliyor. Bir göçer deyimiyle, biz, hep göçün yolda düzeleceği inancıyla sanıyorum böyle davranıyoruz. Bu, belki göçerler açısından haklı bir gerekçedir; ama, kanun yapanlar açısından haklı bir gerekçe sayılamaz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baloğlu.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Salih Erdoğan...

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçti.

Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık...

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçtiniz talebinizden.

Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak?.. Vazgeçti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.-  Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan...

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçti.

Antalya Milletvekili Sayın Atila Emek?.. Vazgeçti.

Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak?.. Vazgeçti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.-  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Salih Erdoğan...

MEHMET SALİH ERDOĞAN (Denizli) - Vazgeçtim, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Adana Milletvekili Mehmet Ziya Yergök?.. Genel Kurulda yok.

Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak?..  Vazgeçti.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü İle 3 milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 897 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık.

Buyurun Sayın Küçükaşık. (CHP sıralarından alkışlar)

                               

(x) 897 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRUBU ADINA MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 897 sıra sayılı, Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlarım.

Benden önceki tüm konuşmacı arkadaşlarımın da belirttiği gibi, ne yazık ki, biz, bu kanunun genel gerekçesine baktığımızda, daha henüz 26 Eylül 2004 tarihinde, 30 Mart 2005 tarihinde yapmış olduğumuz yeni kanunları tekrar değiştirmekle meşgulüz.

Yaklaşık şu iki aylık periyoda baktığımızda, bizim, Millet Meclisinde, Genel Kurulda yaptığımız tüm çalışmalarda, son bir yıl içerisinde yaptığımız tüm kanun tekliflerini yeniden değiştirmekle meşgul olduğumuzu herhalde hepimiz fark ediyoruz. En büyük sıkıntı da bu bizim için; çünkü, aceleyle sıkıştırılan tüm yasalar "hemen gündeme gelmesi gerekir" denildi; tüm ceza yasalarımızda, hukuk yasalarımızda, usul yasalarımızda çok büyük çelişkilere neden olduk.

Şimdi, bakıyoruz ki, uygulamada rastlanılan bu çelişkileri giderebilmek için, bir yıl önce, bir ay önce değiştirdiğimiz maddeleri tekrar değiştirmeye çalışıyoruz. Hatta, bazen o kadar da ileri gitmeye başladık ki, henüz yürürlüğe girmemiş kanunları bile ve ne zaman yürürlüğe gireceği belli olmayan Bölge Adliye Mahkemeleri gibi yasaları da tekrar tekrar tadil edip değiştirmek zorunda kalıyoruz.

Bu kanun teklifinin 1 inci maddesiyle, 26 Eylül 2004 gün ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa eklenen geçici 1 inci madde geçici 2 nci madde olarak değiştirilmiş ve 5235 sayılı Yasanın geçici 1 inci maddesi gereği, iki yıl içerisinde kurulması düşünülen bölge adliye mahkemelerinin kurulması zorunluluk haline gelmişti.

Şimdi, bakıyoruz ki, iki yıl içerisinde, resmî gazete ilan tarihinden itibaren bölge adliye mahkemeleri göreve başlayacak, ilk yargı mahkemeleri. Ne zaman çıkacak bu kanun, düzenleme var mı, yeterli hâkimimiz var mı, fizikî imkânlarımız var mı; bu belli değil. Biz, şimdi, bu ertelemeyi tekrar yapıyoruz, diyoruz ki; bu süre içerisinde aleyhine temyiz yoluna başvurulacak kararları Yargıtay yapacak. Ne zaman için; iki yıllık süre için. Yasada öngörülen süre bu. Acaba iki yıllık süre içerisinde biz bunu yapabilecek miyiz, bölge adliye mahkemelerini kurabilecek miyiz?

Kurulacağına hiçbirimiz inanmıyoruz. Zaten o yasa çıkarken de burada çok tartışması oldu. Türkiye'de içtihat ayrılığına yol açacak, Türkiye'de mevcut hukuk sisteminin tekrar tekrar yeniden yapılanmasını düşüneceğimiz ve hepimizin de, birçoğumuzun da karşı çıktığı bu düzenlemeyi niçin yapıyoruz dedik; şimdi, baktık ki, aradan daha bir yıl geçmeden, arkadaş, burada bir yanlışlık var, biz bunu tekrar erteliyoruz!..

Ben, şimdi, merak ediyorum; acaba bundan sonra bir daha ertelememiz olacak mı? Ben inanıyorum ki, olacak. Belki hiç yürürlüğe girmeyecek bir yasa metni üzerinde, şimdi, burada, değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz.

İkinci olarak, getirilen 2 nci maddesinde, 3167 sayılı Yasada karşılıksız çek dediğimiz, tüm hukukçuların bildiği, yasadaki yetkili mahkemeyi değiştirmeye çalışıyoruz. Gerekçesi ise, büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalan, savcıların isteği üzerine, biz bu yeri değiştiriyoruz diyoruz. Şimdi, Büyükşehir Belediyesi Yasasını burada değiştirdik hepimiz, sınırlarını genişlettik. İyi, güzel de arkadaşlar, 30 kilometre sınırından ötedeki bir insanı da kendi yetkili mahkemesinden diğer yetkili bir mahkemeye getirmek ne olacaktır?! Burada mevcut olan 16 ncı maddede üç tane özellik vardı; bir tanesi, çekin ibraz edildiği banka; ikincisi, keşide edildiği yer; üçüncüsü, şikâyetçinin bulunduğu mahal yetkiliydi. Şimdi, biz, keşide edildiği, yani, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve kambiyo senetlerine mahsus takip yollarında ve hukuk usulünde esas yetkili mahkeme olan keşide yeri mahkemesini çıkarıyoruz, onun yerine çekin ibraz edildiği mahkeme olabilir; örneğin, Bursa'da keşide edilen bir çek ve sözleşmeye müstenit ise bu sırada sözleşmesi yapılan ve hukuk mahkemesinin, ihtilafın Bursa'da görülmesi olan bir yargılamayı, eğer çek Ardahan'da ibraz edildiyse, biz niye Ardahan'a götürmek zorunda kalacağız; tarafları niye oraya sürüklemek zorunda kalacağız?! Sadece, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki savcılar görev dağılımını iyi yapamıyorlar, hangi mahkeme yetkili olacak tartışması nedeniyle, biz, büyükşehir sınırlarımızın dışında yer alan insanlarımızı Türkiye'nin bir yerinden bir yerine niye göndermek zorunda kalacağız; bu bir çelişki olmayacak mı; yarın bundan da vazgeçmeyecek miyiz?!

Kambiyo senetlerinde esas yetkili mahkeme çekin keşide edildiği yer mahkemesidir; sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesidir. Biz şimdi bu yetkiyi nasıl dağıtıyoruz ve biz hangi hukukun evrensel kurallarına göre bu yetkiyi belirliyoruz; burada bir yanlışlığımız yok mu; ben bunun yanlışlığının olduğuna inanıyorum.

Üçüncü maddeye geldiğimizde yine, bölge adliye mahkemelerindeki savcılarımızın yetkilerini... Orada geniş bir yetki vermiştik, 21 inci maddede aynen şu hüküm vardı: Cumhuriyet savcıları, gecikmesinde sakınca bulunan veya olayın özelliğinin gerektirdiği hallerde yer aldıkları veya görevli oldukları cumhuriyet başsavcılıklarının yetki sınırlarıyla bağlı olmaksızın keşif ve diğer soruşturma işlemlerini yapmaya yetkilidirler" hükmünü çıkarıyoruz ve Ceza Muhakemesi Kanunundaki düzenlemeye paralel olarak 161 inci maddenin birinci fıkrasına eşdeğer hale getiriyoruz.

Bakın arkadaşlar, bir yıl içerisinde 2 tane kanun çıkardık. Burada biz, cumhuriyet savcılarına iki farklı yetki verdik; bu bir çelişki değil mi?! Bu hatayı yapıyoruz; ondan  sonra da, şimdi biz bunu gidermeye çalışıyoruz diyoruz. Bölge adliye mahkemeleri savcıları hangi işlere bakacaklar? Mahallî mahkemelerde verilen kararlarda keşif eksik yapılmışsa, deliller eksik toplanmışsa, bizzat kendisi, eğer organize bir suç niteliğindeki bir olaysa ve o savcı, o dosyada delillerin eksik toplandığına inanıyorsa, bizzat kendisi gidip delilleri toplatsın diye bu yetkiyi verdik. Daha önce Meclisteki tartışmalarda bunu söyledik. Şimdi niye kaldırıyoruz?! Tekrar istinabe yoluyla, o eksik incelemeyi yapan, eksik delil toplayan savcıya, biz, dosyayı tekrar niye veriyoruz; ona, tekrar "sen bu delilleri topla" niye diyoruz o zaman?! O zaman, o dosyadaki eksikleri giderme imkânımız olacak mı; bunun da olacağını hiç sanmıyorum.

Kaldı ki, yine dediğim gibi, 5235 sayılı Yasanın da yürürlüğe girip girmeyeceği daha da belli değil, uygulanıp uygulanmayacağı daha belli değil; yine, bu yasada değişiklik yapıyoruz. Ben yine fuzuli bir iş yaptığımızı tahmin ediyorum. 4 üncü madde de kabahatlerle ilgili, Vergi Usul Kanunundaki; dışında bırakıyoruz.

Arkadaşlar, gerçekten de, biraz insaf edelim. Kırk gün önce çıkardık bu kanunu biz. Övüne övüne "çok kanun çıkardık" diyoruz. Kırk gün önce çıkardığımız kanunu şimdi niye değiştirmek zorunda kalıyoruz. Çok kanun çıkarmak marifet değil. İşe yarar, uygulanabilir bir kanun çıkarmak zorundayız. Bu değişiklikler, evet, zorunlu olarak gözüküyor; ama, artık, lütfen dikkat edelim.

Kanun çıkarma sevdası, rekor kırma sevdası adına işe yaramaz, bir hafta sonra hepimizin "yanlış yapmışız; hadi değiştirelim" demeyeceğimiz yasalar çıkarmak dileğiyle, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.

Tümü üzerinde, şahsı adına söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Daloğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MÜCAHİT DALOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 897 sıra sayılı, Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklifteki amaç ne idi; bu teklifte, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunda yürürlük ve uygulama birlikteliği ile uygulamadan kaynaklanması muhtemel sorunların önüne geçilmek istenmektedir.

Teklif uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, Yargıtay tarafından yasa yolu incelemesi yapılacak, bu dosya ve işler bölge adliye mahkemelerine gönderilmeyecektir.

Yapılan değişiklikle, bölge adliye mahkemelerinin, Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca, resmî gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, bu kararlar kesinleşinceye kadar, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 nci ve 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı esası benimsenmiştir.

Sayın milletvekilleri, bu 427 ile 454 üncü maddeler ne demek; bu maddelere bakıldığında, 427 nci maddenin temyize ilişkin olduğu, 454 üncü maddenin de yargılamanın yenilenmesi halinde talebi reddolunanın, 50 liraya kadar nakdî cezaya mahkûm olacağı öngörülmekteydi. İşte, istinaf mahkemesi hüviyetini taşıyacak olan bölge adliye mahkemesinin faaliyete geçmesi süresine kadar, temyiz aşamasında olan davaların bu 427 nci ve 454 üncü madde hükümlerine göre yapılması amaçlanmakta, böylece dosyaların yeniden Yargıtaydan bölge adliye mahkemelerine intikalinden kaynaklanabilecek sorunlar da önlenmektedir.

Maddelerin tahliline geçtiğimiz zaman, kısaca, teklifin 1 inci maddesi ile 2 nci maddesinde yer alan hususları şöyle özetleyebiliriz: Bu uygulamalarla, çek hamilleri için büyük zorluklar doğuran, özellikle ticarî hinterlandın yoğun yaşandığı yerlerde çekin keşide edildiği yer mahkemesini sadece yetkili kılmak, çek hamillerinin haklarına hiçbir surette yarar sağlamamaktadır. Böylelikle, gereksiz iş yoğunluğu azalacak, adliyeler fuzulî yere adlî iştigalden korunacak ve tutuk adalet ortadan kaldırılmış olacaktır.

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Daloğlu.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan... Vazgeçti.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla eklenen geçici 1 inci maddesi geçici 2 nci madde olarak aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve geçici maddeler buna göre teselsül ettirilmiştir.

"Geçici Madde 2.- Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur."

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün... Vazgeçti.

Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan?.. Genel Kurulda yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 19.3.1985 tarihli ve 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanunun 16/b maddesinde yer alan "ya da keşide edildiği" ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün... Vazgeçti.

Isparta Milletvekili Recep Özel?.. Vazgeçti.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.

Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Bu nedenle, önergeyi okutup, Komisyona soracağım; Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması halinde ise, önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ne çerçeve 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini, diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Recep Özel

Ramazan Can

Hasan Kara

 

Isparta

Kırıkkale

Kilis

 

Bekir Bozdağ

Metin Kaşıkoğlu

 

 

Yozgat

Düzce

 

"Madde 3- 26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinde yer alan "resmî belgede sahtecilik (m.204)" ibaresi, "resmî belgede sahtecilik (m.204/2)" olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Sayın Başkanım, İçtüzüğün emrettiği salt çoğunluğumuz vardır ve önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan, önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi 4 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 4.- 5235 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin dördüncü fıkrası madde metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan?.. Genel Kurulda yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi 5 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 5.- 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1.- (1) 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan vergi mahkemelerinin görevine ilişkin hükümler saklıdır."

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Isparta Milletvekili Recep Özel...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi 6 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 6.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Kahramanmaraş Milletvekili Fatih Arıkan?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi 7 nci madde olarak okutuyorum:

MADDE 7.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün...

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Isparta Milletvekili Recep Özel...

RECEP ÖZEL (Isparta) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif  kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonunu Raporunun  görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/442) (S. Sayısı: 898) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 898 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

 

                            

(x) 898 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Feridun Ayvazoğlu.

Buyurun Sayın Ayvazoğlu.

CHP GRUBU ADINA FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi nedeniyle huzurunuzdayız; bu nedenle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir yılı aşkın süreden beri toplumumuzun tümünü ilgilendiren, yani, diğer kanunlara göre çok büyük bir özellik taşıyan ve temel kanun adını taşımakta bulunan, Anayasadan sonra gerçekten tüm toplum kesimlerini ilgilendiren bir kanunun ve devamındaki kanunların yapımıyla ilgili uzun süredir bir çalışma içerisine girdik; iki yıla yaklaştı bu çalışmamız. Bu kanun, Türk Ceza Kanunu. Daha doğrusu, Türk Ceza Kanunu, onsekiz yıllık bir çalışmadan sonra bugünlere kadar getirilebildi; en son, yürürlük tarihi 1 Nisan 2005 iken, çeşitli nedenlerden dolayı, birtakım düzenlemelerin yetiştirilemeyişinden dolayı tekrar bir ertelemeyle karşı karşıya kalarak, bu kanun, 1 Haziran 2005 yürürlük tarihi olarak kanunlarımızda yer aldı.

O günden bugüne kadar; yani, biz, milletvekili olarak, Adalet Komisyonu olarak yapmış olduğumuz çalışmaların, gerçekten, basit bir şekilde, sıradan bir çalışma olmadığını burada ifade etmeyi bir sorumluluk anlayışı içerisinde görmek istiyorum ve bunu belirtmek istiyorum. Gerçekten, çalışan bütün arkadaşlarımızın, Adalet Komisyonunda görev yapan milletvekili arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partili, Adalet ve Kalkınma Partili olmak üzere ve yine, bu kanunun ve devamındaki kanunların hazırlanmasında emek veren değerli hukukçu arkadaşlarımızın, Yargıtay üyelerimizin, Yargıtay cumhuriyet savcılarımızın, bakanlık bürokratlarının vermiş olduğu emeği de yadsımak mümkün değildir.

Tabiî, daha önce onsekiz yıldır yapılan bir çalışmanın temelinde, elbette, rahmetle anmak durumunda olduğumuz Sayın Sulhi Dönmezer'i de burada anmadan geçemeyeceğiz. Onun hazırlamış olduğu, büyük emek vermiş olduğu, kendisinin bir eseri olarak bizlere sunduğu ve Meclisin huzuruna kadar getirilmeye çalışılan bu Türk Ceza Kanununun temelini oluşturan tasarı 2003 yılından bugüne kadar çok çeşitli aşamalardan geçti ve en son, dediğimiz gibi, 26 Eylül 2004 tarihinde yasalaşmasıyla sonuçlandı; fakat, bu yasalaşma aşamalarında, daha önceki hükümet tasarısı olarak gelen tasarı ile sonradan, bizim komisyon tarafından ele almış olduğumuz tasarı arasında sistem yönünden çok büyük farklılıkların olduğunu da, bizler, burada, zaman zaman ifade etmeye çalıştık, anlatmaya çalıştık.

Değerli arkadaşlarım, bu konuşmaların temelinde, o günden bugüne kadar, yaklaşık birbuçuk iki yıla yakın süredir, herkesin belirli bir tereddütü vardı. Bu tereddütler... Çeşitli kamu kuruluşlarından, sivil toplum örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden, Barolar Birliğinden ve gerçekten, hukukla ilgili olan ve her alanda kendisinin ilgilenmesinin bir zorunluluk olduğu toplum kesimlerinden hemen hemen çoğunun söylediği "bu iş aceleye getirildi" sözcüğü sık sık kullanıldı; fakat, yerine göre, bu çalışmaların aceleye getirilip getirilmediğini takdir etmek, elbette, öncelikle Yüce Meclise kalıyor, daha sonra da, Yüce Meclisimizin temsilcisi olduğu milletimize kalıyor ve bununla ilgili olan hukuk camiasına kalıyor. Öyle veya böyle, bu yasa çıkarıldı. Bu yasanın çıkarılmasından sonraki eleştiriler, uygulama aşamasına, yürürlük tarihine yaklaştığı günlerde daha yoğunlaştı. Elbette, yürürlük tarihi yaklaşırken neden bu eleştiriler yoğunlaştı; bu konuda, biz, zaman zaman, Adalet Komisyonu üyeleri olarak, Komisyon Başkanımız olarak, Sayın Bakan olarak gerekli açıklamalarda bulunduk; fakat, bunların yeterli olmadığı, bu açıklamaları yeterli görmedikleri hususunda, basın kuruluşlarımızdan tutunuz, az önce saymaya çalıştığımız çok çeşitli sivil toplum örgütlerimizin, kadın örgütlerimizin, demokratik kitle örgütlerimizin bu eleştirileri, bugüne kadar, bu saate kadar devam edegeldi. Elbette, haklılık payları vardı, bunu kabul ediyoruz, mutlaka vardı.

Ancak, bu kuruluşlarımızın, şimdiye kadar, yürürlük tarihi yaklaştıkça daha fazla eleştirilerini gündeme getirmelerinin ne anlam taşıdığını, siz değerli milletvekillerimize ve kamuoyumuza duyurmayı da bir görev sayıyorum.

Elbette, kesinlikle, karşı karşıya kalınan, uygulandığında toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir yasayla ilgili eleştirilerin her gün olabilmesini, bizim, milletvekilleri olarak, yasa koyucular olarak doğal karşılamamız da, bize düşen bir görevdir, hoşgörüdür. Bu hoşgörüyü, biz, omzumuzda taşıyoruz, taşımak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, getirilen bu teklifin, ilimiz Çorum Milletvekili Sayın Muzaffer Külcü ve 3 milletvekili arkadaşımız tarafından getirilen bir teklif olduğunu biliyoruz. Elbette, bu tekliflerin, usulen getirilmiş teklifler olmaması gerektiğini de diliyoruz ve istiyoruz. Yasama Meclisinde -Meclisimizin görevinin yasama olduğunu hepimiz bilirken- mensubu bulunduğumuz buradaki Meclis üyelerimizin de yasama görevi kadar doğal bir görevi olamaz. Elbette, yetkimiz budur ve bu yetkiyi, sorumluluk anlayışında getireceğimiz kanun teklifleriyle de yerine getirmeye bizler mecburuz, zorunluyuz; fakat, gönül isterdi ki, bu teklifleri getiren ve bugüne kadar; yani, 26.9.2004 tarihinden bugüne kadar gelen değişiklik tekliflerinin, getiren milletvekili arkadaşlarımız tarafından ne şekilde savunulduğunu ve bu tekliflerin gerekçelerini, kendilerinin, Meclisin huzurunda kamuoyuna açıklamaları ve sonuna kadar da bunun takipçisi olmaları gerektiğini de, yine, Yüce Meclisin ve kamuoyunun takdirlerine sunuyorum.

Elbette, getirilen bu teklifin yanında, arkasında hükümetin olduğunu, Adalet Bakanlığının olduğunu biliyoruz; ama, biz, şunu isterdik ki, şunu beklerdik ki, bu tekliflere, öncelikle, teklifi getiren milletvekili arkadaşlarımız sahip çıksınlar, bunu Meclisin huzurunda gerekçeleriyle birlikte anlatsınlar ve bunun hükümet tarafından da, Bakanlık tarafından da kabul edildiğini açıklayabilsinler. Biz, bunu beklerdik.

Bu değişiklik tekliflerinin bugünle kalmayacağı, bugüne kadar 10'a yakın değişiklik teklifini, gerek Türk Ceza Kanunu ve onun devamındaki Ceza Muhakemesi Kanunu olsun gerek Türk Ceza Kanununun yürürlük ve uygulanmasına gerekse Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlük ve uygulanmasına ilişkin kanunlardaki değişiklik olsun ve yine, kaçakçılık mevzuatından tutunuz da, aklımıza hangi mevzuat gelirse gelsin, zorunlu hissettiğimiz her kanun değişikliğini teklif şeklinde getirmemiz, gerçekten, yılların emeği olarak çıkarmış olduğumuz Türk Ceza Kanunu gibi bir temel kanunu, paramparça etme anlayışını da, burada, izah etmek zorunda kalıyoruz.

Bunlar, daha derli toplu şekilde olabilseydi şeklindeki savunmamızı ve iddiamızı, bu teklifler geldiğinde, biz, Adalet Komisyonunda da söyledik. Hatta Adalet Komisyonunda bu tekliflerin devamının geleceğini söyleyerek, arkadaşlarımıza "madem öyle, getirilen bu değişiklik teklifleri yeterli değildir" dedik; çünkü, devamı gelecekti, bu sinyali almıştık, o nedenle... Hatta bazı arkadaşlarımız "bu yasayı Adalet Komisyonunda, altkomisyonda sizler yapmadınız mı" şeklinde eleştirilerde de bulundular; ama, bu eleştirilerin özüne bakıldığında, biz, o zaman, o sinyali aldığımız için, bu değişiklik tekliflerinin daha derli toplu, kapsayıcı bir biçimde ele alınarak, hükümet tasarısı şeklinde getirilmesinin, bizleri ve kamuoyunu daha doyurucu olabileceği noktasından hareketle öyle iddia etmiştik ve savunmuştuk.

Geldik, gördük ki, yine, böyle bir teklifle karşı karşıyayız ve şu anda, bir kez daha söylüyorum; gerek Türk Ceza Kanununun altkomisyonunda on aya yakın görev yapan bir arkadaşınız olarak gerekse daha sonraki Ceza Muhakemesi Kanunu ve şu anda, yine, değişiklik tekliflerinden dolayı Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İnfaz Kanununda değişiklik yapan tekliflerin görüşülmesinde de, altkomisyonda görev yapan ve görev yapmakta olan bir arkadaşınız olarak, bu değişiklik tekliflerinin devam edeceği noktasında endişelerimizi bir kez daha burada Meclis kürsüsünde bildirmeyi görev sayıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, kanunların belirli tekniklerle yapıldığını, gerçekten uygulanırken eğer bu teknik şartlara uyulmazsa içinden çıkılamaz hale gelebileceğimizi, uygulayıcıların da bu noktadan çok zorluk çekebileceğini hepimiz bilmekteyiz. Uygulayıcı olarak, elbette bu tekliflerin, tasarıların görüşülmesinde, uygulayıcıları temsilen bulunan Yargıtay görevlilerimiz, üyelerimiz ve cumhuriyet savcılarımız ve yerel mahkeme hâkim ve savcılarımızdan gelen önerileri, değerlendirmeleri takdir etmenin, buna göre gereğini yerine getirmenin de yine bizlere düşen, yasa yapıcı olarak biz milletvekillerine düşen bir görev olduğunu da burada bir kez daha belirtmek istiyorum.

Ceza Kanunu yürürlüğüyle ilgili gelen bu teklifte biz belirli bir muhalefet anlayışı doğrultusunda zaten muhalefet görüşümüzü, karşı oy yazımızı burada belirtmiştik. Değerli arkadaşlarım, buradaki karşı oy yazımızın mahiyetinin genel bir mahiyet olarak algılanması gerekir. Yoksa, burada söylemiş olduğumuz, teklifin 2 nci maddesi, Adalet Komisyonunda görüşülürken 3 üncü madde olarak değiştirilmiş ve eklenmiş. 3 üncü maddede de, 7 nci maddede belirtilen hafif hapis ve hafif para cezalarının idarî para cezasına dönüştürülmesine dair bir kuralın yeniden burada gündeme getirildiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Elbette, getirilen bu değişiklikle, Türk Ceza Kanununun temelinde yapılan, sisteminde yapılan değişiklikle, şimdiye kadar olmayan bir ceza getirildi "adlî para cezası" dediğimiz bir ceza getirildi. Bunun, gerçekten, olumlu bir değişiklik olduğunu, olumlu bir sistem olduğunu, gerek kamuoyunun gerekse uygulayıcıların bu noktada görüş birliğine vardıklarını da, burada sizlere ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bizlerin zaman zaman buraya çıkıp, belirli nedenlerden dolayı ve özellikle de yasa tasarıları ve teklifleriyle ilgili yapmış olduğumuz görüşmelerin temeline bakıldığında, hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek olarak ve hepimizin söylediği, iddia ettiği, Avrupa Birliği yolundaki, çağdaş medeniyetler seviyesi yolundaki adımımızın gereği olduğunu ifade ediyoruz, savunuyoruz ve söylüyoruz, iktidarıyla muhalefetiyle bu noktada hemfikiriz. Kesinlikle hiçbir kimse... Cumhuriyet Halk Partisinin yıllardan beri vermiş olduğu çağdaş medeniyet seviyesindeki uygarlık uğraşının, her zaman sonuna kadar yapılacağını, burada sizlere bir kez daha belirtmekten dolayı onur duyduğumu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu yasalar getirilirken, elbette, her yasanın kendine göre bir özelliği olduğunu da biliyoruz; ancak, değerli arkadaşlarım, bizler, Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz. Türkiye'nin sınırları, Lozan Antlaşmasıyla, misakımillî sınırları içerisinde yaşayan bütün insanlarımızın Türk vatandaşı olarak kabul edildiği gerçeği karşısında, elbette, bizler de, bu yasalar, bu tasarılar, bu teklifler görüşülürken, temel noktaları kaybetmemek için elimizden gelen bütün gayreti göstermek zorundayız. Türkiye Cumhuriyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, temelde bu iki noktada anlaşmak zorundayız.

Anlaşmak zorunda olduğumuz iki nokta şudur değerli arkadaşlarım: Bizleri zaman zaman endişeye sevk eden noktalardan bir tanesi, getirilen, cezalarla ilgili kanun tasarı ve tekliflerinde, kişilere özgü affı getirebilecek tasarı ve tekliflere, kesinlikle, her birimizin tümüyle karşı çıkmamız gerekir. Bizim endişemiz budur. Eğer, getirilen kanun ve tekliflerin arkasında birtakım kişileri, yetkilileri, milletvekillerini, bakanları veya Başbakanı kurtarabilecek bir yasa teklifi maddesiyle karşı karşıya kalıyorsak, buna hepimizin hep birlikte karşı çıkması gerekir.

Bir diğer konu da, zaman zaman komisyon toplantılarında olsun, Yüce Meclisin çatısı altında yapmış olduğumuz görüşmelerde olsun, teklif ve tasarı görüşmelerinde olsun, hiçbirimizin vazgeçemeyeceği bir nokta samimiyetle olabilmeli; samimiyetle olması gereken o nokta da, Türkiye Cumhuriyetinin vazgeçilmez bir şekilde laiklik anlayışıyla yönetileceğinin, yönetilmeye devam edileceğinin hep birlikte samimî bir şekilde kabul edilmesi noktasıdır.

Eğer, biz, bu iki noktada iktidarıyla muhalefetiyle samimîysek, bu konuda Avrupa Birliği yolu olsun, bizim insanlarımızın insanca, hakça bir düzen içerisinde yaşamaya layık bir insan topluluğu olduğunu kabul etme noktasında olsun, ne olursa olsun, öncelikle, bu temel noktadan hareketle, biz, bu iki değerimize hiçbir şekilde taviz vermeyecek biçimde sahip çıkmalıyız. Eğer, bunun aksini kabul edersek, eğer, bunun aksi yönünde iktidar, muhalefeti kandırmaya çalışırsa, muhalefet, iktidara değişik şekillerde, doğru bildiği şeyleri yanlış gibi göstermeye çalışırsa, burada gerek iktidar gerekse muhalefet, elbette, zararını çeker; ama, biz, şunu ifade etmek istiyoruz: Cumhuriyet  Halk Partisi olarak, biz, bu samimiyetimizi Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti yapısında olmasının hiçbir şekilde taviz vermeyicileri olarak, sonuna kadar sizlerle beraber, bu ülkede yetmiş milyon insan hep beraber yaşamak istiyoruz. Biz, aynı samimiyeti, aynı duyguyu veya aynı düşünceyi iktidarda bulunan -ve tek başına iktidarda- yetmiş milyon insanımızın yönetimine yön veren Adalet ve Kalkınma Partisinden de beklemenin ve bunun sonuna kadar takipçisi olmanın da bizlere verilen bir görev olduğunu düşünüyorum ve bu duygu ve düşüncelerimle, Yüce Meclisi, siz değerli milletvekillerimizi, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayvazoğlu.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.

Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun...

CAVİT TORUN (Diyarbakır) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK CEZA KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA

KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 4.11.2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "Özel ceza kanunları ile ceza içeren" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(3) Ağır para cezasından dönüştürülen adlî para cezasının ödenmemesi halinde, 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106 ncı maddesi hükümlerine göre hapis süresinin belirlenmesinde bir gün karşılığı olarak yüzmilyon Türk Lirası esas alınır."

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 898 sıra sayılı teklif ile Adalet Komisyonu raporunun 1 inci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Eylül 2004 tarihinde olağanüstü gündemle toplanarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu çalışmalarını üç gün içinde tamamladı, bunun devamında, 4 Kasım 2004 tarihinde 5252 sayılı Kanunla, biraz evvel sözünü ettiğim 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirleyen düzenlemeyi yaptı. Sözünü ettiğim 5252 sayılı Kanunda, Türk Ceza Kanununun uygulanması için diğer kanunlarda yapılacak değişiklikleri, yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş olan suçlar hakkında ne şekilde hüküm kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri düzenledik. Devamında, 13 Aralık 2004 tarihinde ise 5275 sayılı Yasayla Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun düzenlemesini yaptık.

Değerli arkadaşlarım, başka bir ifadeyle, Türk Ceza Kanununun yürürlüğü konusundaki genel çerçeveyi özel iki kanunla düzenlemiş olduk. Artık bu noktada hiçbir tereddütün ve yeni bir düzenleme gereğinin kalmamış olması gerekirdi; bunlar zorunlu olarak yasa tekniği açısından yapılması gereken düzenlemelerdi. Oysa, çok iyi biliyoruz ki değerli arkadaşlarım, 29 Mart 2005 tarihinde, yani, Ceza Kanununun yürürlüğe girmesine saatler kala, saatlerle sınırlı bir takvim içinde yeni bir yasal düzenleme yapıldı ve Ceza Kanununun yürürlük tarihi 1 Nisandan 1 Hazirana ertelendi. Kabahatlerle ilgili yasal düzenlemenin de bu arada yapıldığını biliyoruz; ancak, yapılması gereken yeni değişiklikler, yani, verimsiz çalışmadan kaynaklanan, etkin çalışamamaktan kaynaklanan yeni değişiklikler bununla da bitmedi değerli arkadaşlarım. Bugün görüştüğümüz 896, 897 ve 898 sıra sayılı tekliflerle yine Türk Ceza Kanununun ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Yürürlük Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair yeni yasa tekliflerini görüşmeye devam ediyoruz.

Bunların devamının geleceğini de, üzülerek ifade ediyorum. Adalet Komisyonunda ve alt birimlerde çalışan uzman arkadaşlarımın iyi niyetli ve yapıcı gayretlerini bir tarafa bırakarak ifade ediyorum, o konudaki emeklerine olan saygımı ifade ediyorum; ama, gelinen noktada şunu görüyoruz değerli arkadaşlarım: 22 nci Yasama Döneminin çalışma usullerindeki yanlışlıkları, şu yukarıda anlattığım çerçevede, çok rahat gözlemleyebilirsiniz. Temel kanunlarda dahi, Türk Ceza Kanunu gibi son derece önemli olan temel kanunlarda dahi, bütünlük sağlamayan, sağlayamayan ve bir anda gelişigüzel hazırlanan bir kanun yapma tekniğiyle karşı karşıyayız; haftalık yasama programı yapamayan bir uygulamayla karşı karşıyayız; hafta içinde iki defa, üç defa değişen gündem uygulamalarıyla karşı karşıyayız; gün içinde değişen uygulamalarla karşı karşıyayız.

Sayın milletvekilleri, 22 nci Yasama Döneminde yasama faaliyeti çalışmalarına kazandırılan birtakım yeni kavramlarla da karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum; biraz evvel görüştüğümüz 897 sıra sayılı teklifin isminde olduğu gibi. Bakın değerli arkadaşlarım, bu dönemde, 22 nci Yasama Döneminde "bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına" veya "çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi" veya "tasarısı" adı altında kaç adet tasarı veya teklif gelmiş, bunu, hemen, bilgilerinize sunmak istiyorum. Arkadaşlarımın, uzman arkadaşlarımın yaptığı araştırmaya göre, değerli arkadaşlarım, 22 nci Yasama Döneminde 33 adet tasarı gelmiş, çeşitli kanunlarda veya bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair tasarı adı altında 33 adet tasarı gelmiş. Bu tasarılarda, kimisinde 2-3 kanunla ilgili değişiklik yapmışız, kimisinde 20-30 kanunda değişiklik yapmışız değerli arkadaşlarım.

Yine, bu dönemde, bu isim altında ve yine, Adalet ve Kalkınma Partisine mensup arkadaşlarım tarafından da 15 adet teklifin verildiğini biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, böyle bir kanun yapma tekniği olamaz. Bu tarz yasal düzenlemeler, sade vatandaşı bırakın, bu işin uygulamasını yapan yargıç, savcı ve avukatları bile tereddüt ve yanılgılara sevk etmektedir. Uygulamada çok iyi biliyoruz; yargıç arkadaşlarımız, savcı arkadaşlarımız, avukat arkadaşlarımız bu endişeyi bizimle paylaşıyorlar, bunu, âdeta bir panik psikolojisiyle aktarıyorlar, anlatıyorlar. Bunu, yeni dönemde, bütün olumsuz yönleriyle yaşacağımızı da, yine, üzülerek ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz evvel de ifade ettiğim gibi, böylesine gayri ciddî, böylesine bütünlükten uzak, böylesine günlük takvimle sınırlı bir çalışma olmaz, olmaması gerekir. Bu, Meclis adına, Meclisin saygınlığı adına ve Meclisin etkinliği adına üzücü ve düşündürücü olan bir çalışma yöntemidir.

İkinci bir diğer temel yanlış... Bunların, tabiî, elbette, görüşülmekte olan teklifle ilgili bağlantılarını, onları biraz sonra arz edeceğim değerli arkadaşlarım. Ama, ikinci bir temel yanlış şu: Aslında, bakıyoruz, tasarı olarak hazırlanan bu çalışmaların bir bölümünün, önemli bir bölümünün de teklif olarak getirildiğini görüyoruz. Bu tekliflerin, tamamen hükümetin tasarrufu ve denetimi altında olduğunu kamuoyu çok iyi biliyor.

Ancak, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, hükümet de, aslında, yasama faaliyetine esas olan bu hazırlıklarını tutarsız, bütünsellikten uzak ve tamamen konjonktüre bağlı olarak günlük takvimler içinde belirlediğinin farkında olduğu içindir ki, bu çalışmaları tasarı yerine teklif olarak sunmak zorunda kalıyor. Hükümet, bir anlamda, kendi yetersizliğinin ortaya çıkmasını, böylece ve kendince engellemiş ve kamufle etmiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, hükümetin, kamu yönetimi ve yasama faaliyeti kültüründeki bu yetersizliklerin ve tutarsızlıkların faturasını Türkiye Büyük Millet Meclisine mal etmeye hakkı yoktur. Hükümet, daha disiplinli, daha tutarlı, daha bilimsel çalışmalar yapmak zorundadır. Bunu yapmadığı içindir ki, dakikasının 11 milyara mal olduğu İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç tarafından da beyan edilen, tespit edilen Meclis çalışmaları, maalesef, daha da verimsiz bir hal almaktadır.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok çalışıyoruz, maliyet düşüyor.

ATİLLA KART (Devamla) - Böyle bir anlayış...

Efendim, Sayın Kapusuz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Saat itibariyle, gün itibariyle fazla çalıştığımız için maliyet aşağı doğru düşüyor.

ATİLLA KART (Devamla) - Bunları değerlendirdiğimiz zaman, inanıyorum ki...

BAŞKAN - Sayın Kart, Genel Kurula hitap eder misiniz lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Bunları değerlendirdiğimiz zaman, Meclis çalışmaları zaman olarak da, nitelik olarak da daha verimli bir hal almış olacaktır. Bunları anlatmaya çalışıyorum değerli arkadaşlarım.

Böyle bir anlayış ve uygulama içinde, hükümetin, yasama denetimi faaliyetlerinden rahatsız olduğunu ve engelleme yarattığını da yine üzüntü ve kaygıyla izliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, uzun bir zamandır salı ve çarşamba günleri denetim faaliyetlerini görüşemiyoruz. Bu denetim faaliyetlerinin görüşülmesi, yasama denetimi faaliyetlerinin görüşülmesi engellendiği gibi, bu çalışma yöntemiyle Genel Kurula getirilen teklif ve tasarıların verimliliği ve tutarlılığı da, doğal olarak, sağlanamamaktadır değerli arkadaşlarım. Maalesef, bu yasama denetimi engellemesinin, bağlantılı olarak, yargıya da taşınmış olduğunu, yargıya da sirayet etmiş olduğunu yine üzülerek ve kaygıyla ifade ediyorum. Bakın, bugün, grup önerisi üzerinde konuşurken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kart, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ATİLLA KART (Devamla) - 2 nci maddede görüşlerimi anlatmaya devam edeceğim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde, şahsı adına, söz isteyen Tokat Milletvekili Zeyid Aslan? Yok.

Adana Milletvekili Recep Garip?.. Yok.

Başka söz talebi de yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 6 ncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 6.- (1) Kanunlarda öngörülen "ağır hapis" cezaları, "hapis" cezasına dönüştürülmüştür.

(2) 1 Haziran 2005 tarihinden önce işlenmiş olan suçlarla ilgili olarak 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 13 ve 15 inci maddelerinin uygulanması zarureti bulunan hallerde;

a) Ağır hapis iken, birinci fıkra uyarınca hapse dönüştürülen cezalar, kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır bir yıl, üst sınır yirmidört yıl olarak,

b) Hapis cezalarında kanunlarında aksine bir hüküm yoksa alt sınır yedi gün, üst sınır beş yıl olarak,

Uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini anlatmaya devam ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, yasama denetimi faaliyetindeki bu verimsizliklerin ve yasama denetimini engelleyici faaliyetlerin yargıya da sirayet ettiğini ifade etmiştim. Bu konuda ayrıntıya girmeyeceğim; sadece, bugün, Genel Kurulda, İGDAŞ dosyasıyla ilgili olarak, dava dosyasının ne şekilde engellendiğine ilişkin beyanlarıma atıfta bulunmakla yetineceğim ve bu konudaki soru önergesine Sayın Adalet Bakanı tarafından cevap verilmemiş olmasını, süresi içinde cevap verilmemiş olmasını, yine, Genel Kurulun ve kamuoyunun bilgi ve takdirlerine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, getirilen bu teklifle, suçludaki tehlike haliyle orantılı olarak hükmedilen ve esas itibariyle, sosyal savunma amacına yönelmiş bulunan müeyyideler konusunda düzenleme yapılıyor. Bilindiği gibi, güvenlik tedbirleri, esas itibariyle, önleyici koruma tedbirinden ibarettir. Toplumun önleyici bir koruma tepkisi olarak güvenlik tedbiri, sorumluluk şartlarını taşısın veya taşımasın, suçlu tehlike hali arz ediyorsa, onun hakkında bir tedavinin, bir iyileştirmenin yapılması gerektiği felsefesine dayanmaktadır. Tekrar ifade ediyorum; güvenlik tedbirleri, suçlunun tehlike hali kavramına bağlı olan müeyyidelerdir. Ceza müeyyidesi, suçluyu belirli yoksunluklara tabi tutan ve bir bakıma kefaret niteliği bulunan bir müeyyidedir. Oysa, işbu teklifle getirilmek istenen düzenleme, suçluyu uslandırma yoluyla ve sosyal yararı sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. Esasen, bu anlattığım fark fiilî olmayıp, daha çok teorik düzeyde ve nitelikte olan bir ayırımdır.

İşte bu sebepledir ki değerli arkadaşlarım, güvenlik tedbiri niteliğindeki düzenlemelerin de kanunla tespit edilmesi gerekmektedir. Zira, cezada kanunîlik prensibi vazgeçilmez temel bir ilkedir. Doktrinde az sayıda bazı aykırı fikirler bulunmakla beraber, güvenlik tedbirleri de kanunîlik prensibine tabi olması gereken düzenlemeler kapsamındadır. Nitekim, 1982 Anayasasının 38 inci maddesinde "ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur" denilmek suretiyle bu konu anayasal düzeyde düzenlenmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, cezalara, ilke olarak bir yargı kararıyla hükmedilir, yani, ceza yargısal nitelik taşır. Uygulamada ise güvenlik tedbirlerinin cezalardan farklı olarak idarî nitelik taşıdığı görüşü de ileri sürülmektedir; ancak, ağır basan ve yargı içtihatlarında da açıklık kazanan kararlara göre, güvenlik tedbirine, failin bir suç işlediği yargı usulleriyle tespit olunduktan sonra hükmolunabilir. Güvenlik tedbirlerinin infazı aşaması, cezaların infazı aşaması gibi idarî bir nitelik teşkil eder.

Çağdaş ceza hukukunda cezalar ile güvenlik tedbirleri, her gün, artık, biraz daha fazla olmak üzere, birbirine yaklaşmaktadır. Gelinen süreçte, cezanın kefaret edici niteliğini gittikçe kaybettiğini ve her geçen gün biraz daha fazla uslandırmaya ve önlemeye yöneldiğini görüyoruz. Cezalar ve güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmeleri için, bir suçun işlenmiş olması, sabit olması, her iki müeyyide için de kanunîlik esasının varlığı, eşitlik, şahsîlik, kişiliğe saygı, yargısal usullere göre uygulamaları bakımlarından birbirlerine yaklaşmış durumdadırlar.

Getirilen teklifte ve bu teklifle bağlantılı olan 896 ve 897 sıra sayılı tekliflerde, ceza hukukunda düzenlenmiş olan bu genel ilkelerin büyük ölçüde ihlal edilmiş olduğunu görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Bu düşüncelerle, getirilen teklife, bu ihtirazî kayıtla karşı olduğumuzu ifade ediyor, bu yönde değerlendirme yapacağımızı beyan ediyor, Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.

Manisa Milletvekili İsmail Bilen?.. Yok.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7 nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Hafif hapis ve hafif para cezalarının idari para cezasına dönüştürülmesi 

Madde 7.- (1) Kanunlarda, "hafif hapis" veya "hafif para" cezası olarak öngörülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür. İdari para cezasının hesaplanmasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesi hükümleri uygulanır. İlgili kanunda "hafif hapis" cezasının üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezasının hesaplanmasında esas alınacak gün sayısının üst sınırı, yediyüzotuzdur.

(2) Kanunlarda, "hafif hapis cezası" ile "hafif para cezası"nın seçimlik olarak veya birlikte öngörüldüğü hallerde, idari para cezası yaptırımının belirlenmesinde "hafif hapis cezası" esas alınır.

(3) Kanunlarda, sadece "hafif para cezası"nın öngörüldüğü ve cezanın alt veya üst sınırının belirtilmediği hallerde, idari para cezası, yüzyirmimilyon Türk Lirasından az, onsekizmilyar Türk Lirasından fazla olamaz.

(4) Bu madde hükmüne göre idari para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan?.. Yok.

Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN - Başka söz talebi de yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında geçen "1 Nisan 2005" ibaresi "1 Haziran 2005" olarak değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(4) Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005" ibaresi "1 Haziran 2005" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6.- Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 1.- (1) Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.05

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.22

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın Milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

6 ncı sırada yer alan, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve aynı mahiyetteki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 50 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu, Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350, 2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 880 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                              

(x) 880 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin, aynı konuda Parlamentoya sevk ettiği ikinci tasarı. Birincisi kanunlaştı; ancak, o yasanın mürekkebi henüz kurumadan, aynı yasada yeni bir değişiklik öngören bir tasarıyı şu anda görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu konudaki ilk yasal düzenleme, 1998 yılında dönemin hükümeti tarafından 4325 sayılı Yasayla gerçekleştiriliyor. O dönemde, doğu ve güneydoğuda yaşanan şiddet olayları nedeniyle yasanın amacına ulaşamadığı, yatırımların bölgeye yeteri kadar gitmediği, özellikle daha önce Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği yasa tasarısında gerekçe olarak da vurgulanmıştı. Aslında doğruydu; çünkü, 1998 yılında, doğu ve güneydoğuda sağlıklı bir yatırım iklimi yoktu, ekonomide ciddî dengesizlikler vardı ve daha sonra yapılan bir düzenlemeyle, hem bölgesel dengesizliklerin giderilmesi hem de istihdamda daha ciddî bir artış sağlanması, yatırımların bu bölgelere gitmesi açısından bir yasal düzenleme yapıldı.

Yasal düzenleme yapılırken, değerli milletvekilleri, bu Parlamentoda, geneli üzerinde görüşülürken, maddeler bağlamında da görüşülürken, o yasanın çıkış amacının doğru olmakla beraber, gerçekleştirilme yönünden ciddî yanlışlıklar içerdiğini ısrarla vurguladık. Örneğin, Tunceli'nin yatırımları teşvik edilecek yasanın kapsamında olmamasının, tek fabrikası dahi olmayan bir ilin, nasıl oluyor da, kalkınmış bir bölge olarak adlandırıldığının yanlış olduğunu söylemiştik.

Yine aynı şekilde, Adalet ve Kalkınma Partisinden, hatırlıyorum, Elazığ milletvekili, Elazığ'ın nasıl olur da teşvik kapsamına alınamayacağını o da eleştirmişti; ama, maalesef, bütün bu eleştirilere karşın, bu yasa Parlamentodan geçti ve yasalaştı.

Üzerinden süre geçmeden, şimdi, yeni bir yasa, tekrar Parlamentoya sunuldu. İlk yasada 36 il kapsamda vardı; şimdi, 49 ile çıktı. Sayın Başbakan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda, kapsama alınan illeri tek tek sayarak, teşvik kapsamının genişletildiğini, dolayısıyla, daha sağlıklı bir yasanın Parlamentoya sevk edileceğini belirtmişti. Doğrudur; 49 ili kapsama alan bir yasal değişiklik tekrar Parlamentoya sevk edildi ve 2008 yılının sonuna kadar bu yasanın uygulanması öngörüldü. Şu anda, 31.12.2008 tarihine kadar yürürlükte olacak yasa tasarısını görüşüyoruz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, önce, bu yasanın, izninizle bir gerekçesine bakalım. Bu yasanın gerekçesinde, birinci cümle aynen şöyle başlıyor: "5084 sayılı Kanun, bugüne kadarki uygulama sürecinde, yatırımların ve istihdamın teşviki ve bu kapsamda bölgelerarası ekonomik dengesizlikleri gidermek yönünde çok önemli gelişmeler elde edilmesine imkân sağlamıştır."

Şimdi, önemli gelişmeler diyebilirsiniz de "çok önemli" dediğiniz zaman, herhalde, yatırımda bir patlama, istihdamda bir patlama beklersiniz. Şimdi, Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda bilgi sunarken, öyle, çok ciddî patlamaların olmadığını biz de gördük. Doğrudur; bazı illerde çok ciddî yatırım artışları olmuştur. Örneğin, bir Afyon'da, bir Uşak'ta, bir Düzce'de, bunlarda çok ciddî patlamalar oldu; ama, bir Şırnak'ta, bir patlama henüz söz konusu değil. Oysa, bu yasanın çıkış gerekçelerinin en önemlisi bölgesel dengesizlikleri gidermekti. Eğer, bölgesel dengesizlikleri giderme açısından çok önemli bir işlevi bu tasarı veya bu yasa yerine getirmemişse, o zaman, ciddî bir eksiklik var demektir.

Tasarıda şöyle diyor: Bu değişiklik, şu anda görüştüğümüz değişikliğin iki temel hedefi olduğunu yine bu gerekçe söylüyor. Bunlardan birincisi şu; diyor ki: "İlkinde biz kapsamı dar tutmuştuk, şimdi 2003 yılı sosyoekonomik gelişme endeksini de dikkate alarak tasarının kapsamını genişletiyoruz." Doğru, 49 ile çıkıyor. İkincisinde de "istihdam dolayısıyla, eskiden kurulup da, daha sonra, bu yasa çıktıktan sonra istihdamı artıracak olan firmalara da biz bu olanakları sağlıyoruz" diyorlar; doğrudur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu yasa Parlamentoya sevk edildi. Parlamentoya sevk edildikten sonra okyanus ötesinden bir ses çıktı. IMF'nin temsilcileri dediler ki: "Bir dakika! Siz, eğer bu yasayı çıkarırsanız, biz, IMF olarak sizinle ilişkilerimizi askıya alırız, keseriz!" Uzun süre, hükümet tarafından gönderilen tasarı Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmedi. Daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme alındı. Bir de gördük ki, IMF'nin talepleri doğrultusunda, bu yasa, maalesef, işletilemez noktaya geldi.

Şimdi, neden işletilemez noktaya geliyor, o konuda kısaca bilgi sunayım. İlk çıkan yasada, eğer, 1 işçi bile çalıştırsanız, yatırım yapıyorsanız, teşvikten yararlanıyordunuz. Bu yasayla deniliyor ki: "Teşvik kapsamına girebilmeniz için en az 30 işçi çalıştırmanız lazım." Şimdi, değerli arkadaşlar, 30 işçinin çalıştığı bir fabrikanın maliyetinin çok küçük olmadığını, kârlılığının uzun süre alacağını ve bunun da, özellikle kalkınmada öncelikli illerde bu ilkenin getirilmesinin haksızlık olacağının bilinmesi gerekiyor.

Buraya gelmeden önce Devlet İstatistik Enstitüsüne şu soruyu sordum; dedim ki: Acaba, imalat sanayiinde faaliyet gösteren firma sayısı Türkiye'de kaç tanedir; bunlardan kaçı 30 ve üstünde işçi çalıştırıyor? Bana dediler ki: "Biz, bir çalışma yaptık, 2002 geçici sonuçlarını vereceğiz." Rakamlar aynen şöyle değerli milletvekilleri: İmalat sanayiinde 270 000 firma var. 270 000 firma, Türkiye'de, imalat sanayiinde faaliyet gösteriyor; ama, 30 ve daha fazla işçi çalıştıran fabrika sayısı 8 200. 270 000!.. 8 200!.. Demek ki, 8 200'e 8 201'i katmak için en az 30 işçi çalıştıracaksınız ki, bu sistemin içine girebilesiniz.

Değerli arkadaşlar, bu, çok ağır bir koşul. Bu ağır koşulu Türkiye'de yerine getirecek firma sayısı, yatırım kapasitesi sayısı oldukça düşük. Bu konuda bilgiyi sunup takdirlerinize de bu konuyu arz ediyorum.

Bu 30 işçiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin vereceği bir önerge var. Eğer, bu önergeyi lütfedip, kabul ederseniz... En azından 30'u 10'a indirelim; böylece, bu bölgelere de yatırım kaymış olur diye düşünüyoruz.

Şimdi, değerli milletvekilleri,  Plan ve Bütçe Komisyonunda 30 işçi görüşülürken Sayın Bakana şunu söyledim: Eğer, 30 işçide ısrar ederseniz, işvereni muvazaalı yola itersiniz; çünkü, işveren gider, nerede isteğe bağlı sigortalı varsa, onları getirir, isteğe bağlı sigortalıları işçi olarak gösterir; dolayısıyla, hem işçi kârlı hem işveren kârlı olacak. Ortada zarar gören, sadece ve sadece kamu hazinesi olacak. Sayın Bakan "biz onları denetleriz" dedi.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de vergi denetiminin yüzde 1'leri bulmadığı bir ortamda, kimi, nasıl denetleyeceksiniz; çok zor bir ihtimal. Eğer, 30 işçide ısrar edilirse, dediğim gibi, o yatırım yapacak işveren önce gidecektir, SSK'nın ve Bağ-Kurun kapısını vuracaktır; isteğe bağlı sigortalıları bana verin, ben bunları işçi olarak göstereceğim diye. Bu yola niye biz işverenimizi zorluyoruz; illâ, sen, yasadışı yollara sap diye. Bu, doğru bir uygulama değil; bunu da burada tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu üçüncü yasa; aynı konuda Parlamentoya gelen üçüncü yasa. Şu soruyu acaba kendimize sorduk mu: Bir tasarı, aynı amaca yönelik bir tasarı niçin üçüncü kez Parlamentoya gelir? Öyle ya, bir sefer af kanunu olur, bir sefer gelir. Olur, belki şartlar değişir, ekonomik kriz çıkar, bir af yasası daha çıkarabilirsiniz; ama, siz, teşvik yasası getiriyorsunuz, üçüncü kez getiriyorsunuz. Demek ki, çıkardığınız teşvik yasaları amaca uygun değil. Şimdi, haklı olarak şu soruyu sorabilirsiniz: Amaca uygun teşvik yasası nasıl olmalı? İzniniz olursa, ben o konuda da kısaca bilgi sunmak isterim.

Şimdi, birincisi şu, değerli arkadaşlar: Teşvik yasası çıkarmak istiyorsanız, önce objektif bir kriter alacaksınız. Bu yasada yok mu; bu yasada da objektif kriter var. 1 500 dolar, sosyoekonomik gösterge, neyse, hangisini esas alırsanız bu objektif bir kriterdir. Bu kriterin geçerli olduğu bütün iller Teşvik Yasası kapsamına girer; ama, bir koşulla; Teşvik Yasası kapsamına girdiği zaman, o kriterler doluncaya kadar teşvik süresi devam eder. Örneğin, 1 500 dolar mı dediniz; 1 500 doluncaya kadar o teşvik devam eder. Örneğin, Düzce'de erken doldu, biter Düzce'deki teşvik süresi; ama, Şırnak'ta devam eder, taa ki Şırnak'taki yurttaşlarımızın gelirleri de 1 500 doları buluncaya kadar. Böylece burayı, Parlamentonun gündemini gereksiz yasalarla işgal etmemiş oluruz.

Başka ne gerekiyor; ikinci önemli nokta da şu değerli arkadaşlar: Eğer siz teşvik yasası çıkarıyorsanız bir ilde, rekabet eşitliğini bozacak uygulamalardan özenle kaçınmanız gerekir. Şimdi, bu yasa çıkarken, Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı telefon etti. Diyor ki: "Eğer bu yasa çıkarsa, geçmişte şirket kuranlar, imalat yapanlar haksız rekabetle karşı karşıya kalacaklar. Benim fabrikamın karşısına bir başkası gelecek, fabrika kuracak, işçi sigorta primi ödemeyecek, işçi dolayısıyla vergi ödemeyecek, kullandığı enerji düşük fiyatlı olacak; ama, ben bunların hepsini ödeyeceğim. Benim maliyetim 100 lira, onun maliyeti olacak 50 lira. Ben nasıl rekabet edeceğim?" Haklı, son derece doğru bir teşhis, son derece doğru bir gözlem. Teşvik getirecekseniz, siz teşviki niye getiriyorsunuz; o ilde yaşayanların ortalama gelir standardını yasayla belirlenen objektif kıstasa oturtmak için. Nedir bu; 1 500 dolar. Eğer 1 500 dolar o ilde yoksa, o zaman teşvik getiriyorsunuz demektir. Demek ki, o ilde ister eskiden kurulmuş olsun ister yeni kurulacak olsun, aynı teşviklerin o kapsamda, o ilde, o süre içerisinde uygulanması gerekiyor. Eğer bunu yaparsanız, böylece rekabet eşitliğini de sağlamış olursunuz.

Değerli milletvekilleri, bu üç koşulu öngören bir yasa teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine verdik. Şurada görüşülen kalın bir kitapçık; aslında 8 maddeden oluşuyor. Bizim bu düzenlememizi öngören yasa teklifi verildi; ama, maalesef, bu yasa teklifi, ne Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi ne de buraya geldi. Dolayısıyla, bu önerilerimiz, sadece ve sadece öneri olmanın ötesine gidemedi. Dolayısıyla, bu Teşvik Yasasının da beklenen amacı sağlamayacağını, bölgenize gittiğiniz zaman, ticaret odası, sanayi odası başkanlarıyla görüştüğünüz zaman, bu şikâyetlerimizi onların da dile getireceğini göreceksiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir başka şey: "Kalkınmada öncelikli yöre" denilen bir kavram var; eski bir kavramdır; içeriği, adından da anlaşılacağı gibi, bir bölgenin kalkınmasını sağlamaktır, kalkınmada ona öncelik vermektir. 50 tane il, kalkınmada öncelikli bölge olarak belirlenmiş; Devlet Planlama Teşkilatı belirlemiş, Bakanlar Kurulunun kararı çıkmış bunlar kalkınmada öncelikli ildir diye.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, şöyle bir harita. Bu yasa çıktığı zaman, bu haritadaki yeşiller teşvik kapsamına girecek, kırmızılar teşvik kapsamı dışında kalacak. Şimdi, Karadenize baktığınız zaman, Samsun bunun dışında; aşağıya geçiyorsunuz, yine yeşiller bu kapsama girerken, arada kırmızılar yine teşvik kapsamının dışında kalıyor. 5 il, bu yasa çıktığı zaman kalkınmada öncelikli il sayılmasına karşın bu sisteme girmiyor.

Şimdi, tabiî, haklı olarak şunu soruyoruz: Bu 5 il kalkınmada öncelikli il değilse, bunu çıkarsınlar. Devlet Planlama Teşkilatı Bakanlar Kuruluna önersin, bu 5 ili çıkaralım. Eğer bunlar kalkınmada öncelikli ilse, buraya dahil edelim. Yani, kendi içimizde ciddî çelişkiler yaratan bir tasarı; onu da bu arada bilginize sunmak isterim.

Kalkınmada öncelikli il sayılıp teşvik kapsamına girmeyen illeri ben size takdim edeyim: Kırıkkale, Samsun, Karabük, Çanakkale -Bozcaada ve Gökçeada hariç- ve Zonguldak. Maalesef, bunlar, bu kapsama girmiyorlar.

Şimdi, değerli milletvekilleri, yasa kendi açısından pek çok sorunu gündeme getiriyor, teşvik olarak ciddî sorunlar içeriyor, amaca uygun değil, IMF'nin gölgesi düştü maalesef bu yasaya ve bu yasa, kendisinden beklenen koşulları yerine getirmeyecek. Biz, kalkınmada öncelikli illerin elbette kalkınmasını, o bölgelere yatırım gitmesini istiyoruz. Vergi vermesin; evet, vergi vermesin.

Bakın, en büyük handikaplarından birisi, beş yıllık süreyle getiriyoruz biz bunu. Yatırım süresini bir düşünün. 30 işçinin çalıştığı bir fabrikada yatırım süresi öyle birkaç ay değil, belki de iki yılı bulacak. İki yıl; vergi teşviki üç yıl. Eğer, siz, bunu gerçekten uygulayacaksanız, objektif normları getirerek bunu uygularsınız ve bu yasa da, bana göre, amacına ulaşmış olur.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki dönemde... Tabiî, buraya gelirken, hep bilgileri alıp, o bilgileri -ne ölçüde amaca ulaştı bu yasalar- paylaşmak istedik; ama, yeteri kadar bilgi oluşmadı. Daha önce çıkan, 1989 yılında çıkan yasa amaca ulaşmadı; Adalet ve Kalkınma Partisinin bundan önce çıkardığı yasa 5084 -yanlış hatırlamıyorsam numarasını- amaca ulaşmadı; şimdi, yeni bir tasarı getiriyoruz daha öncekinin de gerisine düşerek, 30 işçiyi getirerek; bu da, amacına ulaşmayan bir tasarı olacak.

Bu Teşvik Yasasından zaten yatırım programını almış, yatırım yapmaya karar vermiş; ama, bölgede karar veremeyen, örneğin Bolu'ya yatırım yapmak isteyen bir yatırımcı Bolu'dan vazgeçip Düzce'ye yatırım yapacaktır; ama, aynı yatırımcı, hiçbir zaman, Bingöl'e gitmeyecektir, Tunceli'ye gitmeyecektir, Elazığ'a gitmeyecektir, Şırnak'a, Hakkâri'ye gitmeyecektir. Peki biz nerelerin kalkınmasını istiyorduk; terör bölgesinin kalkınmasını istiyorduk. Nerelerde istihdam yaratılmasını istiyorduk; doğu ve güneydoğuda; çünkü, batıdaki büyük kentlerin varoşlarına bu insanlar gelmesinler, bu insanlar orada mafyanın gelecekte silahlı gücü olmasınlar, kapkaç olayları olmasın; oralarda istihdam yaratılsın diye yaptık.

Bana söyler misiniz değerli arkadaşlar, Şırnak'ta 30 işçinin çalışacağı bir fabrikayı kim kuracak; Şırnaklı işadamı yok, Tuncelili varlıklı işadamı yok, Bingöllü varlıklı işadamı yok; varsa da, bunlar, batıda yatırımlarını yapmışlar. Amacımız bu insanları o bölgelere göndermek ve o bölgelerde yatırım yapılmasını, istihdam yaratılmasını sağlamaktı; ama, maalesef, bu yasayla bunların hiçbirisi gerçekleşmiyor. Tabiî gönül isterdi ki, belli bir kararlılıkla, IMF ne derse desin, kendi ülkemizin geleceği hakkında biz karar vermeliydik.

Evet, bu yasanın sınırları daraltılabilirdi belki; ama, değerli arkadaşlar, hem sınırı genişletip hem de bu sınıra göre yatırımların önünü kesmek gibi bir mucizeyi başardık. Bu mucize sonunda hem Teşvik Yasasını çıkarmış oluyoruz hem de teşviklerin uygulanmamasını sağlamış oluyoruz. Bu mucizeyi gerçekleştiren Adalet ve Kalkınma Partisine de teşekkür ediyorum.

Teşekkürler sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, 5084 sayılı yatırımların ve istihdamın teşviki ile bazı kanunlarda yapılması öngörülen değişikliklere ilişkin kanun  tasarısı hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel, müktesebatına uygun, iyi niyetle yapmış olduğu değerlendirmelerden ötürü, yasayla ilgili yapmış olduğu değerlendirmelerden ötürü Sayın Kılıçdaroğlu'na ayrıca teşekkür ediyorum.

Söz konusu olan teşvik yasası olduğuna göre, iktidarıyla muhalefetiyle ülkemizin kalkınma hamlesine hız kazandıracak mücadeleyi, elbette ki Meclis olarak birlikte vereceğiz. Bu noktada, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkemizin kalkınma çabasına hız kazandıracak önemli bir yasayı gündemine almıştır.

Öncelikle tasarının gündeme alınması ve olgunlaşmasında bizzat Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın çaba ve azminin çok büyük bir rol oynadığını Yüce Milletimize bu kürsüden bir kez daha duyurmayı görev biliyorum. Sayın Başbakanımız, söz verdiği gibi ülkemizin engin kaynaklarını harekete geçirme yönünde, sosyal ve ekonomik alanlarda mütemadiyen yapıcı politikalar üretmekte ve böylece ülkemiz kalkınma sürecine yeniden kavuşmaktadır.

Bugün görüşmekte olduğumuz Teşvik Kanunu Tasarısını benzerlerinden ayıran çok etkili araçları ihtiva ettiğini ve bu yönüyle bakıldığında özellikle Maliye Bakanlığının, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığımızın üstün bir çaba sergilediklerini belirtmek isterim.

Türkiye'nin cumhuriyet tarihinde ekonomik istikrar ortamı tesis ederek ilerleyebildiği dönemler ne yazık ki sınırlı olmuştur. Bunun nedenlerini iç ve dış konjonktüre bağlı olarak açıklayabiliriz; ama, ilerlediği dönemlerin benzerlikleri dikkat çekicidir.

Büyüme hızı, eğer sürdürülebilir ise, bir ekonominin başarısının ölçüsü kabul edilebilir. Zira, bütün ekonomik verilerin paydasında millî geliri görmekteyiz. Bu veriyi dikkate alarak cumhuriyet tarihimize göz attığımızda, ortalama yüzde 5 ile 10 arasında, düzenli olarak beş ve on yıl süreyle büyüyebildiğimiz dönemler ne yazık ki çok sınırlıdır.

Bunlardan ilki, 1928 ve 1938 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde, Türkiye ortalama yüzde 10 büyümüştür. Bu büyümede, en başta, Atatürk ve cumhuriyetimizi kuran kadroların millet ve vatan sevgisiyle sağladıkları siyasî istikrar büyük rol oynamıştır. Ayrıca, 1927 yılında, Sanayii Teşvik Kanunu, en önemli faktör teşkil etmiştir. Bugün, Türk tarımı ve Türk imalat sanayiinin geldiği noktayı, elbette ki, kalkınma seferberliğine dönüştüren o günkü anlayışa borçluyuz. Bu başarı, aynı dönemde dünyada yaşanan büyük iktisadî buhrana rağmen gerçekleşmiştir ve bu başarı, milletimize güven kaynağı olmuştur. Türk Milletinin kendi kaynaklarıyla kalkınabildiği, tüm dünyanın gözleri önünde ilk kez o yıllarda sergilenmiştir. Bu dönemde, dış politikada da oldukça başarılı bir süreç yaşanmıştır.

1992-2002 yıllarına kadar geçen on yıllık süre zarfında, iki kez büyük çapta kriz yaşanmıştır. Koalisyon hükümetlerinin yarattığı yönetim zaafları, 28 Şubat süreciyle daha da derinleşerek, ekonominin ihtiyaç duyduğu iç ve dış güven unsuru, ancak, IMF'yle yapılan stand-by anlaşmasıyla tesis edilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde, kamu açıkları ve cari açık sorunu, ekonomide kırılganlığın temel nedeni olmuştur. Enflasyon gelir dağılımını olumsuz yönde etkilerken, peşi peşine gelen krizler reel sektörü canından bezdirmiştir.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, ekonomimizde güzel günler ne yazık ki daha azdır. Bu durum, günümüz siyasetine, çözmesi gereken üç temel sorunu taşımıştır. Bunlar, işsizlik, gelir dağılımında adaletsizlik ve bölgeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarıdır. Türkiye, uzun bir aradan sonra, yeniden istikrara kavuşmuştur. Bu siyasî istikrar ortamının kıymetini, en başta reel sektör çok iyi bilmektedir. Zira, geçmişte yaşanan krizlerin faturasını en ağır biçimde ödeyen reel sektör olmuştur. Gecelik faizlerin yüzde 10 000'lere çıktığı, bir günde yüzde 100 devalüasyonun bütün hesapları altüst ettiği bir ortamı, henüz hafızalarımızdan silmiş değiliz. Biz, hiçbir ek teşvik düzenlemesi getirmesek dahi, öngörülebilir bir ortamda faaliyet göstermek, özel sektörün en önemli ihtiyacı olan teşviki vermek anlamına gelir. Esasen, özel sektörün bizden beklediği de budur.

Değerli arkadaşlar, bu girizgâhtan sonra, tasarıyla ilgili değerlendirmemi üç temel noktaya dikkatlerinizi çekerek aktarmak istiyorum.

Bunlardan birincisi, Teşvik Yasasının amaçları ve kapsamına ilişkindir; ikincisi, Teşvik Yasasının başarısına yöneliktir; üçüncüsü, hedef kitlemiz olan girişimci, müteşebbis üzerine olacaktır.

Bildiğiniz gibi, bugüne kadar bu yasa tasarısı üzerinde kamuoyunda çok büyük tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmanın odağına yerleşen bazı temel konulara değinmemiz gerekmektedir. Bunlardan ilki, kapsama giremeyen illerden yükselen isteklerdir; diğeri, kapsama giren illerdeki gelişmişlik farklılıklarının, teşvikleri kademeli olarak uygulanması gerektiğine yönelik tartışmadır. Bir diğer tartışma, yasanın uygulanacağı illerde mevcut bulunan işletmeler ile yeni yapılacak yatırımlar arasında haksız rekabet yaratıldığına ilişkin değerlendirmedir.

Bunların dışında, yasada yer alan teşvik araçlarının artırılmasına ya da geliştirilmesine yönelik talepler ve teşvikten yararlanma koşulları gündeme gelmiştir. Süremizin darlığını da dikkate alarak, vaktimizin elverdiği ölçüde bu konulara değinmek amacıyla çaba sarf edeceğim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 49 uncu maddesi, işsizliği önlemeye elverişli bir ortamı yaratmayı devletin ödevleri arasında saymıştır. Bugün 2 500 000'in üzerinde olduğu bilinen işsiz nüfusumuz, Türkiye'nin sosyal açıdan karşılaştığı en büyük sorun olmaya devam etmektedir. Özel sektör öncülüğünde kalkınmayı amaçlayan ülkemizde, istihdam olanağı sağlayacak girişimcilerimiz, yürürlükteki vergi ve sigorta oranlarının yüksekliğinden yakınmaktadır. İşte, tam bu noktadan hareketle, kalkınmamızın kaynağındaki işletmelerimize ilave istihdam sağlamaları koşuluyla, vergi ve sigorta primlerinde indirim sağlanarak, yatırım ve istihdam ortamının iyileştirilmesi hedeflenmiş, böylece Anayasal bir görev de yerine getirilmiştir. Ayrıca, Anayasanın 166 ncı maddesi, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini devletin görevleri arasında saymıştır.

Devlete verilen bu iki görev; yani, işsizliği azaltmak ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermek görevi Anayasamızda yer almasına rağmen, geldiğimiz nokta, ne yazık ki, umut verici değildir. Ülkemizde, işsizlik sorunu, ekonomik ve sosyal yönleriyle kâbus olmaktan çıkmış değildir. Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını gidermeyi bir kenara bırakın, hafifletebilmiş bile değiliz.

Öncelikle bunun kolay çözümlenmeyecek bir sorun olduğunu kavramamız gerekmektedir. Zira, işsizlik, gelişmiş ülkelerin ekonomisinin bile henüz çözemediği bir sorundur. Avrupa Birliği, işsizlikle mücadelede alınması gereken tedbirlerin ancak orta ve uzun vadede sonuç vereceğini kabul ederek işe başlamıştır. Nitekim, 1997 yılında Avrupa Birliğine üye ülkelerin hükümet temsilcileri tarafından imzalanarak 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Anlaşmasının 125 inci maddesi, işsizlik sorununun kalkınma hızına aykırı bir biçimde devam ettiği kaygısıyla ve sosyal bir sorun olarak gündemdeki yerini koruduğu düşüncesiyle hazırlanmıştır.

Bu anlaşma sonrası, istihdam sorununun çözümü için başvurulacak önlemleri etkenlerin kaynağına inerek belirlemek üzere "Avrupa İstihdam Stratejisi" başlığı altında bir dizi referans geliştirilmiştir. Ülkemizde ise, 2003 yılı itibariyle düzenlenen Türkiye İlerleme Raporunda, Avrupa istihdam stratejisiyle uyumlu bir ulusal istihdam stratejisinin geliştirilmesine öncelik verileceği açıklanmıştır.

Değerli milletvekilleri, 5084 sayılı Yasayla getirilen teşvik sistemi, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını giderme yönünde, yatırımların geri kalmış bölgelere çekilmesi için, istihdamın, maliyet faktörleri üzerinde, yani, vergi ve sigorta yükünü hafifletmek suretiyle, teşvik edilmesini öngörmektedir. Böylece, nispî bir maliyet avantajı yaratılmış olacak ve bu avantaj, yatırımların, geri kalmış bölgelere kaymasına neden olacaktır.

Buradan hareketle, tasarının, kapsama alınan illerde aradığı kriterlerin -ki, bu kriterler 58 başlıkta ele alınmıştır- esas itibariyle, sosyoekonomik açıdan mukayese edilen illere göre ciddî şekilde geri kaldığını, kendi şartları içerisinde bu dengenin oluşmadığını bir kez daha vurgulamamız gerekmektedir.

Aslında, yine, benzeri amaçla ve benzeri teşvik araçlarıyla uygulamaya konulan 4325 sayılı Yasa, 1998 yılından 2002 yılı sonuna kadar 22 ilde uygulanmış; ancak, ekonomik konjonktürün elverdiği ölçüde başarılı olmuştur. Bu ve benzeri politikaların analizini, vakit elverdiği ölçüde yapmaya çalışacağız. Belki ileriki maddelerde de söz alarak, bu değerlendirmeleri yapabiliriz.

Şurası kesin olarak bilinmelidir ki, kapsama alınan illerde ifade edilen, kanunda ifade edilen 1 500 dolar kriteri ve sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, tamamıyla gerçekçi, 4325 sayılı Yasa kapsamı içerisinde de yer alan temel kriterlerdir.

Biraz evvel Sayın Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi, geçtiğimiz yıl 5084 sayılı Yasayı burada tartışırken, özellikle 4325 sayılı Yasaya atıfta bulunarak, orada yer alan sosyoekonomik gelişmişlik endeksi kriterinin 5084 sayılı Yasada yer almamasının doğuracağı sorunları değerlendirmiştik. Burada -Elazığ, Tunceli başta olmak üzere- çok değerli milletvekillerimiz, kriterlerde bir eksik öngörüsüyle, tartışmaya katılmışlardı. Bugün tartıştığımız tasarı, bu önemli eksikliği gidermektedir. Böylece, 13 ilimiz de, 5084 sayılı Yasadan yararlanan 36 ile ilave olarak öngörülen teşviklerden yararlanacaktır.

İLYAS SEZAİ ÖNDER(Samsun) - Geri kalanlar ?..

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) - Onlara da tabiî ki değineceğiz.

Değerli arkadaşlar, bölgesel gelişmişlik kriteri, gerçekten çok çok önemli bir sorun olarak, bu yönde hazırlanan teşvik yasalarıyla çözümlenmesi gereken sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bu amaçla, Plan ve Bütçe Komisyonunda şu anda görüşülmekte olan Kalkınma Ajansları Yasası, yine aynı gerekçeyle hazırlanmıştır. Bu gerekçe... Tasarının içerisinde vurgulamamız gereken en önemli unsur da, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını giderme yönünde bir eksikliğin, sosyoekonomik gelişmişlik endeksinin kriteri olarak ele alınması gerektiği eksikliğinin, bu tasarıyla beraber çözümlendiğini görüyoruz ve bundan da gerçekten çok büyük mutluluk duyuyoruz.

Arkadaşlar, 49 il, aslında 81 ili olan Türkiye'de 49 ilin bölgesel açıdan gelişmemiş olduğu öngörüsü, üzerinde çok ciddî olarak tartışılmaya değer bir konudur. Şimdi, oransal olarak baktığımızda, neredeyse, Türkiye coğrafyasının yüzde 60'ının gelişmişlik anlamında geri kaldığını tescillemiş oluyoruz. Ancak, bu yasayı tartışırken, bu bölgedeki -ekonomik anlamda Türkiye'yle mukayesesini yaparak- diğer 32 ille mukayesesini yaparak değerlendirmemizin doğru olacağını  düşünüyorum. Nüfusun yüzde 35'inin yaşadığı bu bölge, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi mükellef sayısının sadece yüzde 10'unun  yer aldığı bölgedir. Sanayide tüketilen elektrik enerjisinin sadece yüzde 12'sinin, yapılan Türkiye ihracatının  sadece yüzde 7'sinin bu bölgede yer aldığını görüyoruz. Teşvik belgesine bağlı olarak yapılan yatırımların sadece yüzde 15'i bu bölgede gerçekleşmektedir. Kısacası, bu bölgede, yani, 49 ilimizde ekonomi yoktur. Millî Gelire ne yazık ki yüzde 10 seviyesinde katkıda bulunabilen bir bölgedir. Aslında, Türkiye coğrafyasının neredeyse yüzde 60'ını tartışıyoruz.

Buradan yola çıkarak, millî gelir ile istihdam arasındaki güçlü ilişkiyi tüm Türkiye sathına taşımak amacıyla, bu yasanın, bu bölgedeki girişimciler tarafından, çok iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Üzerine basarak değerlendirmemiz gereken bir başka konu olarak, Türkiye'de bugüne kadar sürdürülen bölgelerarası gelişmişlik farklılıklarına ilişkin politikaların, ne yazık ki, sonuç vermediğini üzülerek görüyoruz.

Şimdi, bir tartışma da şurada yaşanıyor: Rekabet -biraz evvel CHP sözcüsü Değerli Kılıçdaroğlu da ifade ettiler- unsurları üzerinde teşvik sistemi geliştiriliyor eleştirisi var. Özellikle sanayileşmiş bölgelerden, Gaziantep gibi, Kayseri gibi sanayileşmiş bölgelerden, bu yönde, haksız rekabet yaratıldığına ilişkin bir eleştiri yapılmakta.

Değerli arkadaşlar, üretim faktörlerine, maliyet muhasebesine baktığımızda, işçilik giderleri sadece bir maliyet unsuru olarak dikkate alınması gereken bir unsurdur. Bir firmanın üretim yapma şartları arasında pazarlama ve satış dağıtım giderleri gibi, finansman giderleri gibi, hammadde giderleri gibi belki de bunlardan çok daha önemli maliyet faktörleri söz konusudur.

Şimdi, Türkiye'de bugüne kadar yapılan yatırımların yüzde 85'inin 32 ilde, sadece yüzde 15'inin bahsettiğimiz 49 ilde gerçekleştirildiğini biraz evvel ifade ettim. Bu şartlarda -biraz evvel- nüfusun yüzde 35'inin yaşadığı bu bölgeye, millî gelire katkısını artırmak amacıyla, eğer farklı bir teşvik uygulamaz isek, bir maliyet avantajı sağlamaz isek, bırakın orada yatırım yapmayı, orada yatırım yapmış olan işletmelerin bile faaliyetlerini sürdürmesi tartışılır hale gelir.

En son, yatırım teşvikleriyle ilgili kararnamede bir değişiklik yapılarak, malumlarınız olduğu üzere, kalkınmada öncelikli yöre ile diğer iller arasındaki mukayeseyi teşvik amacıyla düzenleyen yatırım indirimi uygulaması da yüzde 40 olarak fikslenmiştir; yani, eşitlenmiştir. Şimdi, istihdamla ilgili yüklerin aynı olduğu, yatırımla ilgili teşviklerin aynı olduğu bir bölgeye bırakın girişimci beklemeyi, oradaki mevcut girişimciler bile pazara daha yakın olan bölgelere veya maliyet avantajını daha hafifletecek bölgelere taşınmaktadır.

Ben, bu noktada, gelişmiş olan illerimizde mevcut yatırımcıların 49 ile verilen bu teşvikleri eleştirmek yerine, başta ar-geye ayırmış olduğumuz -biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta tartışarak kabul ettiğimiz TÜBİTAK Yasasında bu konu çok vurgulandı; ar-ge teşviklerine 450 trilyon bir kaynak ayrılmıştır- bu teşviklerden yararlanmalarının doğru olacağını buradan ifade etmek isterim. Zira, Türkiye'nin sanayileştiği bu bölge, kredi kaynaklarının neredeyse yüzde 90'ını kontrol etmektedir. Kredi faizleri, AK Parti İktidarı döneminde, yüzde 16'dan -maliyetler içerisindeki payını ifade ediyorum; aslında kredi faizleri çok yüksekti, yüzde 80'lere varıyordu- bir firmanın gelir tablosunda maliyetler açısından yüzde 16'lık paydan yüzde 3'lük paya düşmüştür. Bu, çok önemli bir teşvik unsurudur ve bu teşviklerden gelişmiş olan 32 ilimizdeki kurulu sanayi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kinay, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

1 dakika eksüre veriyorum.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Bu noktada, ülkemizin kalkınmamış bir bölgesinin kalkınma süreci içerisine dahil edilerek, böyle bir teşvik mekanizmasıyla, teşvik araçlarıyla dahil edilerek, ülkemizdeki millî gelirin artırılması elde edilmiş olacaktır, ülkemizin en büyük sorunu olan işsizlik sorunu, gelir dağılımı sorunu ve bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları sorunu ortadan kalkmış olacaktır ve bundan da en çok yararlanacak kimdir diye sorarsanız, yine, gelişmiş bölgelerdeki, Antep gibi, Kayseri gibi, Kocaeli gibi gelişmiş bölgelerdeki büyük fabrikalarımız, diğer bölgelerdeki oluşacak yatırım talepleriyle, üretim talepleriyle birlikte, ülkemiz, bir bütün olarak, bir entegre güç olarak ortaya çıkacaktır; en çok da bu bölgelerimiz istifade edecektir diyorum.

Bu vesileyle, tekrar, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kinay.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN KARA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5084 sayılı Yatırımların Teşvikiyle İlgili Kanun üzerinde, şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiyemizin temel probleminin bölgesel dengesizlik ve eşitsizlik olduğu hepimiz tarafından bilinmekte. Bölgesel dengesizliği gidermenin de tek yolu, bu bölgeler arasındaki dengesizliği ortadan kaldırabilecek bazı teşvik uygulamalarının getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de, kamu harcamalarının önünün alınmasını gönül istiyordu, kamu yatırımlarının gelmesini istiyordu gönül; ama, ne yazık ki, kamu yatırımları yetersiz olduğundan dolayı, özel sektörün bazı bölgeler için cazip hale gelmesi gerekiyor. Bunun da tek yolu, ne yazık ki, teşvikten geçiyor. Para, cazip olan bölgelere ve yerlere gidiyor, cazip olmayan yerlere gidip yatırımını yapmıyor. Bu teşvik kanununun da temel amacı... Bundan dolayı geldi. Daha önce, 1 500 dolar ve altındaki 36 ilimize gelmişti. Türkiye'de, bazı sıkıntılar meydana getirdi. Bunun üzerine, Devlet Planlama Teşkilatının sosyoekonomik denge kriterleri baz alınarak, bu kanunla, 13 ilimize daha bu teşvik kapsamına girme imkânı getirildi. Bu illerimiz, Kilis, Tunceli, Kastamonu, Niğde, Kahramanmaraş, Çorum, Artvin, Kütahya, Trabzon, Rize, Elazığ, Karaman ve Nevşehir illerimizdir.

Gönül istiyordu ki, bu kanuna ihtiyaç olmasın. Türkiyemizin tamamı, her bölgesi kalkınmışlık seviyesi bakımından aynı derecede olsun; ama, ne yazık ki, ülkemizin şartları, ülkemizin içerisinde bulunduğu dengesizlik, bu kanunun çıkarılması zorunluluğunu getirmiştir.

Burada, özellikle, IMF'nin baskıları sonucu kanunun bu şekilde çıkarıldığı iddiaları var. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu kanunun, baştan bu aşamaya getirilmesinde, başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın çok büyük destek ve gayretleri oldu. IMF yoluyla baskılara karşı da çok büyük dirençler sağlandı. Ekonomik program bozulur diye... Bu kanun çok daha önceleri çıkacaktı; bu kadar geç kalmasının sebebi de, ekonomik istikrar programı bozulur endişesi vardı; ama, ben, Hükümetimize, başta Maliye Bakanımıza ve tüm Bakanlar Kurulu üyelerimize teşekkür ediyorum; çünkü, IMF'ye ve diğer dışarıdaki ekonomi kuruluşlarına hem ekonomik istikrar programı bozulmadan hem de teşvik çıkarılabileceğini gösterdi. Ben, bu hususta, teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

Yine, bu kanunla, bedelsiz arsa, enerji, sigorta primi ve benzeri teşvikler geliyor.

Burada, özellikle, seçim bölgem olan Kilis'le ilgili bir iki hususu belirtmek istiyorum. Bizim bir tarafımız Suriye, diğer tarafımız ekonomik bir dev olan, güneydoğunun ekonomik devi Gaziantep. Kilis, şu anda ekonomik dev olan Gaziantep ile Ortadoğu'da istikrar unsuru olan Suriye arasında bir köprü vazifesi ifa ediyor. Biz eğer bu yatırımları ciddî şekilde kullanırsak, bu teşviki ciddî kullanabilirsek, Öncüpınar Sınır Kapımızdan Suriye'ye, Suriye üzerinden tüm Ortadoğu'ya, çok ciddî bir şekilde, burada üretilen malların gidişi sağlanacaktır. Eğer bu teşvik bu bölgelere çıkmamış olsaydı, ne yazık ki, üzülerek ifade etmek istiyorum, o bölgedeki yatırımcılarımız Suriye'ye gider hale gelmişti, birçok Gaziantepli yatırımcımız gidip Suriye'de yatırım yapar duruma gelmişti. İnşallah, bu Teşvik Kanunu bu işi de engelleyecek.

Biz, Türkiye'de üretim yapıp, Türkiye'de kaliteli mal üretip, bizim bölgemizden tüm Ortadoğu'ya, diğer bölgelere ve tüm dünyaya açılmak istiyoruz. Bunun için de hükümetimiz elinden gelen çaba ve gayreti gösterdi. Bu Teşvik Kanununu çıkarıyoruz. Bundan sonra tüm iş, işadamlarımıza düşüyor. İşadamlarımız bu Teşvik Kanununu çok iyi kullanarak, ülkemizin geleceğine, işsizliğin önlenmesine, yatırımların artmasına... Bizim sermayemizin dışarı kaçmasına, inşallah, engel olacak yatırımlar yaparlar.

Ben, bu Teşvik Kanununun bu illerimize ve tüm Türkiyemize, tüm işadamlarımıza hayırlar getirmesini, yeni yatırımlara vesile olmasını, bol kazanç sağlatmasını ve özellikle Türkiyemizde işsizliğin önlenmesini diliyor ve temenni ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kara.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Samsun Milletvekili Sezai Önder...

Buyurun Sayın Önder. (CHP sıralarından alkışlar)

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 880 sıra sayılı 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneliyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan tasarıyla yapılan düzenlemelere göre, Teşvik Yasası kapsamındaki illerde, vergi, sigorta primi, enerji desteği, arazi ve arsa tahsisi desteği sağlanmaktadır. Esasında, hükümet tasarısında 30 işçi çalıştırma koşulunun bulunmadığı, daha sonra, komisyonda 30 işçi çalıştırma koşulunun getirilerek, bundan istifade edecek işletmelerin kapsamının daraltıldığı anlaşılmaktadır.

Eski yatırımların teşvikten yararlanmasının önünün kesilmesi bir eksiklik olarak görülmektedir. Ayrıca, tasarı bu haliyle yasalaştığı takdirde, KOBİ'lerin bu yasadan istifade etmesi büyük ölçüde önlenmiş olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, sorunun bir parçası budur; ancak, yasa konusunda daha büyük çelişkilere ve adaletsizliklere değinmek istiyorum. Bilindiği gibi, 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Teşvik Yasası çıkarılırken buraya bir kriter getirildi. O kriterde, gayri safî yurtiçi hâsıladan 1 500 dolar veya daha altı illerin teşvik kapsamına girmesi kabul edildi.

Değerli arkadaşlarım, temsilcisi olduğum Samsun İli, bu yasa çıkarılırken, yani, 2004 yılında yasa çıkarılırken mağdur edilmiştir. Şöyle: Samsun'da millî gelirden alınan pay 1 680 dolar görünüyor; ama, 1 680 dolar görünmesinin sebebi, Samsun'da kurulu 4 baraj, Hasan uğurlu, Suat Uğurlu, Altınkaya ve Derbent Barajları. Bilindiği gibi, bu barajların gelirleri, "enterconnecte" sistem marifetiyle Türkiye'ye mal olmakta, Samsun'un bundan bir istifadesi olmamaktadır. Eğer, bu baraj gelirleri Samsun'un gayri safî yurtiçi hâsılasından  düşülmüş olsaydı, yapılan hesaplamalara göre, Samsun'un millî gelirden aldığı pay, kişi başına 1 435 dolar olacaktı. Türkiye'deki diğer baraj mağduru iller -Kahramanmaraş ve Elazığ aynı durumdadır- bu yasa kapsamına alınarak, onların mağduriyeti giderildi; ama, Samsun, yine eskisi gibi kaldı ve o tarihte alınmadı, mağduriyet devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, yeni bir kriter getirdik. Kriter de şu: Devlet Planlama Teşkilatının 2003 verilerine göre sosyoekonomik gelişmişlik endeksi eksi olan illeri bu kapsama aldık. Samsun, yapılan bu araştırmaya göre 32 nci sırada. 33 üncü sırada Kırıkkale var ve 34 üncü sıradaki Nevşehir'den itibaren eksi endeksli olan iller başlıyor. O araştırmanın yapıldığı tarihte Samsun'da, TÜGSAŞ'a ait gübre fabrikası vardı, bugün kapalı vaziyette duruyor; Karadeniz Bakır İşletmesi vardı, özelleştirildi, bugün asgarî ölçüde istihdam sağlıyor. Samsun ekonomisine o tarihlerde 70 trilyon lira katkı sağlayan bu fabrikalar bugün devrede yok. Ayrıca, değerli arkadaşlarım, Samsun nüfusunun yüzde 40'ı tütünden geçiniyor idi. 10 000'i aşkın işçi istihdam ediliyordu; bugün tütün işleme atölyeleri kapatıldı, Samsun ekonomisi bundan da yoksun kaldı.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kuyumcu terazisiyle tartsanız bu kadar hassas bir denge olmaz. 32 nci sıradaki Samsun Teşvik Yasası kapsamı dışında, 33 üncü sıradaki Kırıkkale Teşvik Yasası kapsamı dışında, 34 üncü sıradaki Nevşehir'den itibaren eksi iller başladığı için Teşvik Yasası kapsamı içinde.

Değerli arkadaşlarım, ben, bugün böyle bir araştırma yapılsa, Samsun'un eksi endeksli bir il olacağını düşünüyorum. Samsun'un 14 tane ilçesi var. Herkes, Samsun denilince, Samsun'un merkez ilçeden ibaret olduğunu düşünüyor; Samsun, sadece merkez ilçeden ibaret değil. Samsun'un 14 ilçesinden -merkez ilçe hariç- 14 ilçesinden 10 tanesi, değerli arkadaşlarım, bu yapılan araştırmaya göre, eksi endekse sahip olan ilçeler içinde.

Şimdi, ben, affınıza sığınarak, size bir harita göstermek istiyorum değerli arkadaşlarım: Türkiye'de, sarı renkle boyalı yerler teşvik kapsamı içinde, kırmızı renkle boyalı yerler teşvik kapsamı dışında. Samsun, şurada görüldüğü gibi, etrafı 5 tane il tarafından çevrilmiş, ortada kalmış ve çok gelişmiş olduğu kabul edilen bir il sayılıyor.

Arkadaşlarım, ben bu konuda Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştum, altkomisyonda konuştum ve Genel Kurulda gündemdışı konuşma yaptım. Altkomisyon raporunda, Samsun ve kalkınmada öncelikli diğer 4 ilin teşvik kapsamına alınması gerektiği yolunda komisyon mütalaa yazdı; ama, üstkomisyonda ne olduysa, yine tasarı aynı şekliyle buraya geldi.

Biraz evvel arkadaşım Sayın Kinay konuştu, çok rahat konuştu; tabiî, iline karşı görevini yapmış bir milletvekilinin rahatlığıyla konuştu. Ben, biraz sonra, bir önergeyle ilgili de konuşacağım. Kütahya İli, mutlaka teşvik kapsamına alınması gereken bir il. Yalnız, Samsun, kalkınmada öncelikli 50 ilden birisi olduğu halde bu kapsama giremiyor. Etrafı, bir tarafı Karadeniz, bir tarafı da 5 tane komşu ille çevrilmiş.

Değerli arkadaşlarım, bizim Samsunumuzun Havzası, Vezirköprüsü var. Ben, üzülerek, yüreğim ezilerek söylüyorum; 20 000 imza toplandı, ticaret ve sanayi odası başı çekiyor, Samsun'dan ayrılıp bu ilçelerimiz Amasya'ya bağlanmak istiyor. Konuşuyorsunuz... Benim bunu kabul etmem mümkün değil bir milletvekili olarak; ama, o başkanlara istediğiniz nedir diye soruyoruz "Suluova 20-25 kilometre. Yani, Havza'ya niye yatırım yapsın adam; gider, teşvik kapsamı dahilindeki Suluova'ya yatırım yapar. Havza'ya niye yatırım yapsın, Vezirköprü'ye niye yatırım yapsın; gider, Merzifon'a yatırım yapar" diyorlar ve buna verilecek bir cevap da bulamıyoruz değerli arkadaşlarım.

Bizim, Ordu'ya komşu Terme İlçemiz var. Ben yatırımcı olsam, Terme'de niye yatırım yapayım; giderim, Ünye'de yaparım. Ben bu illerin teşvik kapsamına girmesini yüksünmüyorum, onlar teşvike layıktır, onlar da kalkınmaya layık illerimizdir; ama, o illerin kapsam içine alınıp Samsun'un ortada bırakılması, tabiri caizse, Samsun açısından bir eksi teşvik mahiyetindedir.

Değerli arkadaşlarım, ben, sözümü bağlarken, Sayın Başbakanın sıkça tekrar ettiği bir sözü tekrar etmek istiyorum. Sayın Başbakan "ben bir konuyu düşünürken kanunî olmasını düşünürüm; ama, kanunî olmasının yanında, o konunun hukukî ve adil olmasına da değer veririm" diyor. Eğer bu yasa bu şekliyle çıkarsa, kanunî olacaktır; ama, hukukî ve adil olmayacaktır.

Samsun'a yapılan bu haksızlığın giderilmesini, ben, Yüce Heyetinizden talep ediyorum; Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Önder

Şimdi, 20 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Soru sorma süresi 10 dakikadır.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, aracılığınızla... Gerçi Bayındırlık Bakanı şu anda hükümet sırasında oturuyor; ama, ben, Maliye Bakanının oturmasını tercih ederdim; çünkü, sorulara muhatap olması açısından. (AK Parti sıralarından "o idare eder" sesi)

O idare eder; peki.

Sorularım şu; önce kısaca söyleyeyim: Bir ucubeyle karşı karşıyayız. Bunu çok açıklıkla söylemek gerekiyor. Teşvik adı altında hiçbir yeri teşvik etmemek gibi bir sonuç çıkacak karşımıza ve Anadolu, parsel parsel, kendi arasında, iller birbirine düşman hale gelecekler. Bu gerçeği, bütün milletvekilleri, kendi bölgelerinden gelen tepkileri yaşayarak hissediyorlar ve burada, kürsüde bunu yansıtmaya çalışıyorlar.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Yaşanan haksız rekabetin önlenmesi için, teşvik, iller bazında değil, ilçeler bazında değerlendirilemez miydi? Bu bir.

İkincisi: Teşviklerin, bölge kaynaklarını dikkate alarak, gelişmeye müsait sektörler bazında uygulanması ve emek/yoğun işletmeler ile sermaye/yoğun işletmeler arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmaya yönelik düzenlenemez miydi?

Bu eleştiriler hep dile getirildi. Bunlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda -biliyorum- ve değişik platformlardaki tartışmalarda dile getirildi; ama, şu yanlışı niye ısrarla sürdürmeye devam ediyoruz: Bizim dediğimiz doğru, böyle olacak, daha sonra düzeltiriz... Daha sonra düzeltilemeyecek birtakım dengesizlikler çıkacak ortaya Sayın Bakan; yani, bu konudaki düşünceleriniz...

Ben de bir Samsun Milletvekiliyim. Sayın Önder'in söylediği gibi, Samsun, gerçekten, muhasara altındadır ve Samsun'un iki ilçesi -başta ticaret ve sanayi odaları olmak üzere- 15 000'e yakın imza toplayıp, Amasya İline geçmek istemektedirler. Bu, sadece Samsun'un özelinde, Türkiye'de yaşanan geneldeki sıkıntıyı yansıtmaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakanım, sorum: Turizmin başkenti Antalya'nın kuzeyinde bulunan Elmalı, Korkuteli ve Burdur ve Isparta illerini, üretim kapasiteleri yönünden yüksek olmalarından dolayı teşvik kapsamına almayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Denizli de zarara uğrayan illerden biri, bu yasa nedeniyle. Dokuma da, turizm de, sanayici de bu Teşvik Yasasından olumsuz etkileniyor. Tarım, hayvancılık gibi gerçekten desteğe gereksinim olan kesimler yerine, ulusal ve uluslararası yarışmaya açık dokuma, özellikle hazır giyim, turizm gibi ekonomide de önemli yeri olan alanlarda bu haksız yarışma ortamı yaratılarak kesimler cezalandırılmıyor mu?

Yıllarca dişiyle tırnağıyla yatırımını yapmış, ülkeye kazanç getiren kuruluşlar bu yasa nedeniyle cezalandırılıyor ve ülke de bundan olumsuz etkileniyor, istihdam politikaları zarara uğruyor. Bunu düşündünüz mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın Coşkuner, buyurun.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.

Sayın Başbakan, Isparta ziyaretinde, Isparta'nın teşvik kapsamına alınacağını halkımıza meydanda açıkladı. Buna rağmen neden Isparta teşvik kapsamına alınmadı?

Isparta'nın teşvik kapsamına alınması için önerge verdim; Sayın Bakan destekler mi?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkuner.

Sayın Ersin, buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olmasına karşın, İzmir'de istihdam sorunları ve işsizlik çok yoğun.

Keza, yine, İzmir'in çok ciddî bir sorunu var. Adnan Menderes Havaalanı, adı "Uluslararası Adnan Menderes Havaalanı" olmasına karşın, İzmirlilerin yurt dışına çıkışlarına kapalı; yani, bu havaalanından direkt yurt dışına çıkış yapılamıyor. Dolayısıyla, bu da İzmir'in çok ciddî bir sorunu.

Ödediği vergilerinin dörtte 1'ini bile...

BAŞKAN - Sayın Ersin, tasarıyla ilgili olması lazım sorunuzun.

AHMET ERSİN (İzmir) - Soruyorum efendim, biraz izin verirseniz.

Ödediği vergilerin dörtte 1'ini bile yatırım olarak geri alamayan ve bu anlamda sömürülen İzmir'in de, acaba, teşvik kapsamına alınmasını düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

Sayın Güyüldar, buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Özel ve devlet sektörüne ait bir tek yatırımın olmadığı Tunceli'de nüfusun yüzde 60'ı göç etmiştir. Tunceli, imalat, sanayi, tarımsal ve ticaret işkollarında iller arasında sonuncudur, 79 uncu sıradadır ve herkes işsizdir.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Tunceli'yi, Şırnak'ı, Siirt'i, Ağrı'yı, Bitlis'i Kahramanmaraş, Afyonkarahisar, Trabzon'la bir tutuyorsunuz. Bu hakkaniyete ve adalete sığmayacağına göre Sayın Bakanım, ek bir çözüm almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güyüldar.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Bakanım, demin Kilis Milletvekilimin yaptığı konuşmaya istinaden... "Eğer Kilis teşvike alınmasaydı, Kilis'teki tüm firmalar Suriye'ye gidecekti" diyor. Acaba, Antep'teki firmaların çoğunluğu giderse üzülmez miyiz?!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Denizli Çardak Özdemir Sabancı Organize Sanayi Bölgesi, Denizli halkı tarafından, 15 000 000 dolar harcanarak, altyapısı ve üstyapısı bitirilmiş, hizmete hazır haldedir. Bu organize sanayi bölgemiz, Afyon'a, teşvik kapsamında olan Afyon İline 3 kilometre mesafededir.

Ben, şimdi, Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Teşvik kapsamı içerisinde bulunan bir ile 3 kilometre mesafede olan ve altyapısı, üstyapısı bitirilmiş olan ve Denizli halkının katkılarıyla, tamamen onların destekleriyle bitirilmiş olan bu organize sanayi bölgesinde, bundan sonra, müteşebbislerin yatırım yapacaklarına inanıyor musunuz? Belli bir mesafede olan, teşvikli illere belli bir mesafede olan organize sanayi bölgelerinin de bu illerden sayılarak, bu iller içerisine  dahil edilerek, teşvik kapsamından yararlandırılmasını düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Sayın Tütüncü...

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, burada, 49 ilde, her çeşit, her türlü yatırıma teşvik veriliyor. Peki, bu 49 ilde kurulacak her çeşit fabrikanın, her çeşit sanayi tesisinin, acaba, uluslararası alanda rekabet gücü olacak mı? Türkiye, geleceğini, dış pazarlarda aramak ve bulmak mecburiyetinde. Bu nedenle, bu teşvik sisteminde, daha doğrusu bu Teşvik Yasasında, sektörel bazda Türkiye'nin ve yörenin avantajlarının dikkate alınmamasının Türkiye'nin ödemeler dengesinde yaratacağı sorunlar hakkında Sayın Bakanımızın düşüncesini bilmek istiyorum. Kurulacak fabrikaların, hem Türkiye'de hem de uluslararası alandaki rekabet gücü nedir? Teşvik sisteminde bu düşünüldü mü?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın Koçyiğit...

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Türkiye'nin en temel sorunlarından biri de, hiç kuşkusuz, bölgelerarası gelişmişlik farkı ve dengesizliklerdir. Bu dengesizlikler, ülkemizin sağlıklı gelişmesinin önündeki en ciddî engellerden birini oluşturmaktadır.

Sayın Bakanım, görüşülmekte olan yasa tasarısı 49 ile yaygınlaştırılmıştır. Bu yasa tasarısının, gerçekten bölgelerarası dengesizliği gidereceğine inanıyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, sorulan soruların tamamı, bu getirdiğimiz kanun tasarısındaki 13 il, daha önce de 36 il vardı, dolayısıyla 49 ilin dışındaki illerle ilgili sorular; yani, bunlar teşvik kapsamı içerisine alınır mı, alınmaz mı?..  Bir de, bu getirilen tasarıda haksız rekabet meydana geliyor mu ve bölgelerarası dengesizlikleri giderecek mi, uluslararası rekabette nasıl bir yer alacak bunlar?..

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, zaman zaman teşvik kanunları getirilmiştir. Teşvik kanunlarının getirilmesinden maksat, o ülkede yatırımın artırılması, dolayısıyla istihdamın artırılması ve bir de bölgelerarası dengesizliklerin nispeten giderilmesi. Biz iktidara geldiğimizde, düşünün, Türkiye'de, aşağı yukarı, yatırım ortamı yoktu ve yatırım yapılamıyordu. Bu yatırımın yapılabilmesi için, ülkede yatırımların önünün açılması ve o ülkenin gelişebilmesi için, her şeyden önce, o ülkeyi yatırım yapılabilir hale getirmek icap ediyordu.

Takip ettiğimiz ekonomi politikalarının sonucunda, yatırımın önündeki en büyük engel olan enflasyonun düşürülmesi, yatırımların teşviki için en önemli bir adım olmuştur.

Ayrıca, Hükümetimiz, ekonomideki gelişmenin dinamiğine özel sektörü yerleştirmiştir ve özel sektörün önündeki bütün engelleri kaldırmak ve bilhassa özel sektörün yatırım yapabilmesinin önündeki en büyük engel olan yüksek faizlerin düşürülmesi hususunda çok önemli gelişmeler kaydetmiştir. Düşünün, faizler 65-70'lerden, bugün 17'lere inmiştir; 65-70'lerle o ülkede yatırım yapılamayacağını herkes bilir. Eğer ülkemizde, ilk defa, özel sektör -geçen seneki rakamları söylüyorum- 60 katrilyon liranın üzerinde yatırım yapmışsa, sebebi budur.

Bir de, ülkemizin en büyük sıkıntılarından, problemlerinden bir tanesi, bölgelerarası dengesizliklerin giderilmesidir; ancak, ülkemizde bölgelerarası dengesizlikleri giderirken, tamamen durmuş olan yatırım ortamının gelişmesi için daha önceki kanunla 36 ile -o da, kişi başına 1 500 doların altında olan iller- bir teşvik getirdik ve daha sonra, ülkemizdeki bu yatırım ortamını daha da geliştirmek için, bunu daha da genişletmek için, buna 13 ili daha ilave ettik; fakat, bu 13 il, bizim kendi kafamızdan çıkardığımız iller değildi. Burada bir kriter lazımdı, o kriter de, sosyoekonomik gelişmişlik kriteri; ki, orada sıfır noktasını baz aldık, sıfırın altında olan illerin tamamını aldık.

Şimdi, bir değerli arkadaşımız soruyor, İzmir'e teşvik verecek misiniz diye; yani, o zaman bunu 81 ile çıkarmamız lazım. (CHP sıralarından "madem faydalı, çıkaralım Sayın Bakan" sesleri)  Evet, size kalırsa onu da çıkaralım. Tabiî, elinizde ne bütçe idaresi var ne Maliye idaresi var ne imkânları düşünüyorsunuz; çıkaralım!

KEMAL SAĞ (Adana) - Madem faydalı, çıkaralım Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tabiî, tabiî! Olur!

Arkadaşlar, muhalefet de bir sorumluluk ister. Şimdi, İzmir'e teşvik verecek misiniz derseniz, bu olmaz. Burada, bakın, sosyoekonomik gelişmişlik endeksini alıyoruz.

Evet, ait olduğunuz yahut da temsil ettiğiniz vilayetlerle ilgili olarak, hepinizin hassasiyetine saygı duyuyorum, doğru; ama, bir de, bunun hesabı kitabı var; orada da gayet objektif bir esas tayin ettik.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, İzmir'i bırakalım, diğer konulara gelelim. Orada bir yanlışlık olmuş olabilir, diğer konularda... Siz zamanınızı tüketmeyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Olmuş mu? Yanlışlık olmuş. Peki, tamam, yanlışlık olmuş derseniz, diğerine gelelim.

Şimdi, Sayın Tütüncü diyor ki...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bir soru sordum, birinci soru bana aitti.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen... Sorunuzu sordunuz Sayın Koç, Sayın Bakan cevaplandırıyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Cevaplandırmıyor, Sayın Tütüncü'ye geçti.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Tamam, şimdi geliyorum.

Uluslararası rekabete açık olan sektörlerde yapılacak mı yapılmayacak mı diye. Şimdi, buraya yatırım yapacak olan özel sektör, haliyle, burada, en iyi yere yapmak mecburiyetinde ve bunların içerisinde ben öylelerini biliyorum ki, doğu illerimizde, İran'a veyahut da Rusya tarafına ihracat yapacak kimseler gidiyor, fabrika açıyor; yani, oradaki kâr veya zarar özel sektörün kendisine ait olacağından, o hesabı en iyi yapmak mecburiyetindedir.

Biz, eskisi gibi, artık, para olarak bir teşvik vermiyoruz; yani, eskiden çok suiistimal edilen teşvikler verilmişti, biz onları vermiyoruz.

Mesela, enerji teşviki. Enerji teşvikinden nasıl istifade eder; orada fabrikasını kurar, ondan sonra o enerjiyi tüketmeye başlar, ondan sonra enerji teşvikinden istifade eder. Yoksa, iki tane baraka açıp da birsürü parayı alıp gidenleri, biz vakti zamanında çok gördük, onlara da mâni olan bir sistemdir bu; yani, getirdiğimiz, adil bir sistemdir.

Şimdi, sektörel bazda veya bölgesel bazda teşvik olamaz mıydı? Evet, çeşit çeşit bazları alırsınız, çeşit çeşit teşvikler getirebilirsiniz. Bu, sizin kabulünüze bağlı bir şey; ama, biz burada, ilk ele aldığımız husus, sosyoekonomik gelişmişlikte en alt seviyedeki illeri ele alıyoruz. Bu da, Devlet Planlama Teşkilatımızın, yıllardır yaptığı, 58 kriteri nazarı itibara alarak uyguladığı bir kriterdir. Çeşitli kriterleri alabilirsiniz; ama, biz, burada, bu kriteri aldık ve bunun üzerine bir çalışma yaptık, onu huzurlarınıza getirdik.

Herkesin şunu bilmesi icap eder ki, ekonomik hayat dinamik bir hayattır. Dolayısıyla, sürekli olarak ihtiyaçları olan, sürekli olarak bu ihtiyaçlarına veya yeni çıkan problemlerine ülkeyi yönetenler çare bulmak mecburiyetindedir.

Dolayısıyla, bu kabil tedbirlere, teşviklere, her zaman, değişik şekillerde başvurulabilir. Bu, şimdi, bizim Hükümetimizin, ilk olarak 36 ilde, ikinci olarak da 13 il ilave etmek suretiyle 49 ilde yapmış olduğumuz teşviklerdir. Bunların neticelerini de almaya başladık, hep birlikte de bunların neticelerini göreceğiz.

Dolayısıyla, memleketimizdeki gelişmişlik arttıkça, ekonomi daha da iyi şekilde geliştikçe, buradaki aldığımız tedbirler de, haliyle değişik versiyonlarda, değişik veçhelerde olacaktır. Onu da bilgi olarak arz etmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Süremiz olduğu için, Sayın Sağ, buyurun.

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, bir soru da ben yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, bugüne kadarki uygulama çerçevesinde, kapsamda olmayan illerin ne şekilde mutazarrır olduğu konusunda, hükümet olarak, hiçbir çalışma ve araştırma yapıldı mı bugüne kadar? Örneğin, Adana'da, 30 000 000 dolar harcanarak altyapısı biten bir yatırımın, şu anda, belki de Osmaniye'ye gitmek üzere sökülmeye başlandığından hükümetinizin haberi var mı?

Yine, Adana İlinde bu yasa dolayısıyla ortaya çıkan infial ve tepkiden haberdar mısınız?

Adana'nın, 550 000, doğudan göç almış bir il olması, sizin için bir anlam taşıyor mu? Acaba, bu kadar vasıfsız bir insan kitlesinin işe ihtiyacı olduğunu hiç düşündünüz mü Sayın Bakanım?

Bir de, merak ediyorum; böyle bir yasa çıkarmak nereden aklınıza geldi? Bugüne kadar birçok teşvik yasası çıkarıldı; ama, bu kadar dengesiz bir kriter içeren bir yasayı, bir maliyeci olarak ilk kez görüyoruz. Bu yasa, ülkenin ihtiyacı olan malları ve gerek sektörleri hiç dikkate almamaktadır. Yarın, bu teşvikleri alan firmalar, aynı tür yatırım yapsalar, aynı tür mal üretseler, bu arzın talep dengesini nasıl kuracaksınız Sayın Bakanım?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sağ.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Sağ, Adana'yla ilgili olarak ve hemen yanınızdaki Osmaniye'yle ilgili olarak birtakım bilgiler veriyorsunuz "bunlardan haberiniz var mı" diyorsunuz. Bizim, sadece Adana'yla değil, Türkiye'den haberimiz var. Hesaplarımızı Türkiye'ye göre yapıyoruz.

KEMAL SAĞ (Adana) - O zaman, haberler yanlış geliyor Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Evet... Şimdi, burnunuzun dibinde, Osmaniye'de, şimdiye kadar kaç tane fabrika yapılmış, şimdi gidin, kaç tane fabrika yapılmış, görün. Osmaniye gelişmişse, Osmaniye'ye birçok fabrikalar yapılmışsa, bundan niye üzüntü duyuyorsunuz; ne var bunda yani?!

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Sağ...

Sayın Bakan, soruya cevap verir misiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Adana da gelişmiş bir ilimiz, Adana'da da, şüphesiz, birçok projelerimiz var.

Dolayısıyla, şimdi, tabiî, biz buraya ne getirirsek getirelim, muhalefet olarak bunu eleştirme hakkınız var, buna tenkit de getireceksiniz. Sizden, beğenmenizi de biz beklemiyoruz yani, öyle bir şeyimiz de yok; ama, dengesiz şekilde, bu tasarıya, şu şekilde veya bu şekilde konuşmanız, doğrusu, doğru gelmiyor.

Bakınız, ben size söyleyeyim; 5084 sayılı Yasamızda 36 tane ile verdik teşvikleri. Ne oldu; 136 000 tane istihdam meydana geldi. Kötü mü oldu yani bu?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Kötü olduğunu söyleyen yok.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Trilyonlarca yatırım yapıldı. Gidin bir Osmaniye'yi görün, kaç tane yapıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Gidin bir görün. Yani, ille Adana'ya vereceğiz, Osmaniye'ye veremeyeceğiz...

KEMAL SAĞ (Adana) - Diğer iller ne kadar istihdam kaybetti?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Burada bir kriter var. Kriter olarak koyuyoruz. Diyoruz ki, sosyoekonomik gelişmişlikte sıfırın altında, yoksa, ben de bir ilden geldim, benden de, efendime söyleyeyim...

BAŞKAN - Sayın Bakan, cevabı tamamlayabilir misiniz. Süre tamamlanmıştır.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hay hay Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, arkadaşlar, herkes ister; ama, bir de bunun imkânı vardır. Bu imkânlar tahtında ve Türkiye'nin bütün ihtiyaçları nazarı itibara alınarak hazırlanmış en iyi tasarıdır bu.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YATIRIMLARIN VE İSTİHDAMIN TEŞVİKİ İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1.- 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2 .- Bu Kanun;

a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safi yurt içi hâsıla tutarı, 1500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,

b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

Kapsar."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi hakkında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanun Tasarısı Meclisimizce 29.1.2004 tarihinde kabul edilmiş, bu yasayla 36 il teşvik kapsamına alınmıştır. Teşvik Yasasının kabul edilerek 36 ilin teşvik kapsamına girmesinden bugüne kadar tam onbeş ay geçmesine rağmen 36 ilden sadece teşvik kapsamı dahilinde Uşak, Sivas, Afyon, Malatya, Düzce gibi 5 ile teşvik kapsamı dahilinde gerçekten yatırım yapılmış, diğer 31 ilin büyük bir kısmına hiç yatırım yapılamamış veya bir kısmına da yok sayılacak derecede yatırım yapılabilmiştir. Bugün ise DPT Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan iller de kanun kapsamındaki teşvik ve desteklerden yararlandırılmak istenmektedir.

5084 sayılı Teşvik Yasası kapsamında 13 ilin ilave edilmesiyle il sayısı 49'a çıkarılmaktadır. Teşvik Yasası 49 ili kapsayacak şekilde genişletilerek çıkaracağımız bu yasa, bugüne kadar kendi imkânlarıyla sanayileşen şehirlerin rekabet gücünü ve üretim heyecanını yok etmiş, geri kalmış illeri kalkındırmaya yönelik bu yasayla başarılı iller âdeta cezalandırılmıştır. Kriterleri, kapsamı ve yöntemiyle tartışmaya açık bu yasayla devlet iller arasında ayrımcılık yapma noktasına gelmiş, bu durum, yasa kapsamına alınmayan illerin kamuoyunda haklı olarak küskünlüğüne neden olmuştur.

Teşviklerden yararlanacak illerin belirlenmesinde kullanılacak kriter olarak illerin fert başına düşen gayri safî yurtiçi hâsıla tutarları yanında sosyoekonomik gelişmişlik endeksi değerlerinin de kullanılması olumlu bir adım olmakla birlikte, yeterli değildir. Bu iki kriter birlikte kullanıldığında bile hâlâ etkinlik ve verimlilikle, haksız rekabetle ilgili sorular çözüme kavuşturulamayacak ve adil olmayan uygulamalara da devam edilecektir.

Bu yasayla kamudaki atıl yatırımlara benzer bir şekilde, şimdi de özel sektörde verimsiz yatırımların yapılmasına yol açılacaktır. Ayrıca, iller arasında haksız rekabete yol açmaktadır. Yatırım teşvik sistemi, sadece kişi başına geliri ve sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasını baz almamalı; iller ve ilçelerin özellikleri de gözönüne alınarak sektörel ve bölgesel bazda belirlenmelidir.

Türkiye'nin sanayi envanterinin çıkarılmasına acil şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Elimizdeki sanayi kapasitesi belirlenmeli ve Türkiye'nin yatırım haritası acilen çıkarılmalıdır.

Bu uygulamalardan sonra, bölgesel ve sektörel bazda teşvikler verilmelidir. Yoksa, sadece, fert başına düşen gelirle teşvik politikası yapmak kesinlikle mümkün değildir. Devletin görevi, yatırımcıya yol göstermektir. Onun içindir ki, yatırımcıya yol gösterilmesi için, Türkiye'nin yatırım haritası mutlaka çıkarılmalıdır ve başarılı illerin üretim heyecanı da korunmalıdır.

Türkiye'nin her tarafını sanayileştirmek mümkün olmadığı gibi, bu konuda altyapısı olmayan illeri sanayileştirmek de kesinlikle mümkün değildir. Teşvikler, bölgesel kalkınma hedeflerine uygun bir şekilde ve seçilmiş sektörlere öncelik verecek şekilde uygulanmalıdır. Doğru zamanlarda doğru sektörlere verilecek teşvikler, Türkiye'ye daha çok kazandıracaktır. Mevcut teşvik sistemi, kapsamına alınan her ilde aynı oran ve aynı şartlarda uygulanmayı öngörmektedir. Bu durum, Teşvik Yasasıyla elde edilmesi planlanan amaca hiçbir zaman ulaşılamayacağını göstermektedir. İller arasında bir kademe, bir puanlama yapılmadığı takdirde, haksız rekabet, haksız uygulama devam edecektir.

Daha evvel belirttiğim gibi, nasıl onbeş aydır devam eden teşvik uygulamalarından ancak 36 ilin gerçek olarak 5 ili yararlanabilmişse, 49 ile çıkarmamızla bu 5 il sayısı en fazla 1-2 il artabilecek ve teşvikten faydalanacaktır. İller arasında bir puanlama, bir kademe olmadığı takdirde, 49 ilin tamamının teşviklerden aynı derecede, aynı oranda faydalanması öngörüldüğü takdirde, hiçbir yatırımcı, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş gibi illerimize yatırım yapamayacağı gibi, her zaman için Kütahya, Afyon, Trabzon, Malatya gibi illerimize yatırım yapmayı uygun bulacaktır.

Yine, kalkınmaya ihtiyacı olan ve istihdama ihtiyacı bulunan doğu ve güneydoğu illerimiz teşviklerden ve yatırımlardan gerekli payı alamayacak; teşvik yasası da amacına kesinlikle ulaşamayacaktır. Mevcut Teşvik Yasası, kapsama alınan her ilde aynı oran ve aynı şartlarda uygulamayı öngörmektedir. Bu durum, Teşvik Yasasıyla elde edilmesi planlanan amaca hiçbir zaman ulaşılamayacağını da açık ve net olarak göstermektedir.

Üretimin, yatırımın önünü açmak ve işsizliği azaltmak için teşvik uygulamak doğru bir yaklaşımdır; ancak, teşvik yanlış uygulanır, yanlış kriterlere dayandırılırsa, beklentilerin aksine, hiç de arzu edilmeyen sonuçlara neden olabilir; tıpkı, şu anda, 36 ilde uygulandığı gibi. İller arasında haksızlığa yol açar, kaynak israfına neden olur, komşu il sanayicileri arasında devlet eliyle haksız rekabet yaratır ve işsizliği azaltacağım derken, komşu illerde aynı işkolunda birçok işletmenin kapanmasına, dolayısıyla da bu illerde işsizliğin artmasına neden olursunuz.

Sayın milletvekilleri, yapılan bu düzenlemeyle, kapsama alınan illerde sektör ayırımına gidilmeden tüm yatırımlar teşvik edilmektedir. Bunun anlamı, haksız rekabetin tüm sektörlerde yaşanacak olmasıdır. Bu olumsuz gelişmelerin sonucunda, doğal olarak, teşvik kapsamında olmayan bir ile yapılması düşünülen yatırım, kapsam dahilindeki diğer illere kayacaktır. Bir yandan yeni istihdam alanlarının açılacağı beklenirken, öte yandan mevcut istihdamımız tehlikeye girmektedir. Oysaki, teşvik uygulamalarının temelinde, kaynakların ülke ekonomisi açısından daha yararlı olacak alanlara yönlendirilmesi yatmaktadır. Onun içindir ki, teşvik yasasının, kesinlikle, bölgesel kalkınma hedeflerine uygun olarak seçilmiş sektörlere öncelik verilerek uygulanması gerekmektedir.

Yine, teşviklerin bugünkü gibi hiçbir kademeye ve puanlamaya tabi olmaksızın uygulanması, ilçelerde adil olmayan amaç dışı uygulamalara neden olabilecektir. Komşu iller ile komşu ilçeler arasında, sektörel bazda, aynı sektörde faaliyet gösterenler arasında haksız rekabete yol açacak, rekabet ise, komşu il ve ilçe ekonomisine çok ciddî zararlar verecektir.

Örnek vermek istiyorum. Teşvik kapsamındaki Kütahya İlinin Tavşanlı İlçesi, sosyoekonomik gelişmişlik açısından 207 nci sırada, Simav İlçesi ise 387 nci sıradadır. Buna karşılık ise, teşvikten yararlanamayan ve Kütahya İlinin Simav İlçesine 40 kilometre uzaklıktaki Balıkesir İlinin Sındırgı İlçesi sosyoekonomik gelişmişlikte 642 nci sırada, Dursunbey İlçesi ise 604 üncü sırada olmasına rağmen ve de aynı sektörlerde faaliyette bulunmasına rağmen, teşviklerden ve yatırımlardan faydalanamamaktadır. Bu örnekler tüm illerimizdeki ilçelerde çoğaltılabilir.

İllerimiz sosyoekonomik açıdan homojen ilçe ve yöreleri kapsamakla, gelişmiş ilçe ve yöre rakamları il göstergelerini yükseltmektedir. İl göstergelerine dayalı teşvik ve değerlendirmeler, geri kalmış ile yöre mağduriyetini de artırmaktadır. Onun içindir ki, bölgesel ve sektörel dengesizliklerin giderilebilmesi için, teşviklerin sadece il bazında değil de ilçeler bazında yapılması gerekmektedir.

Örnekleme yapmak istiyorum. 5084 sayılı Kanunun 29.1.2004 tarihinde kanun kapsamına alınan 36 ilde ve bugün ilave edeceğimiz 13 ille birlikte teşvikten faydalanan 49 ilin tamamını dikkate aldığımızda, bu illerde toplam 479 ilçe bulunmaktadır. Şu anda teşvik kapsamına aldığımız 49 il 479 ilçeyi kapsamakta ve bu 479 ilçenin 101'i artı endeks değerde, 378'i ise eksi endeks değerde olup, 479 ilçenin tamamı teşvik kapsamına girmekte ve teşvikten faydalanmaktadır. Teşvikten faydalanamayan 49 ilin dışındaki 32 ilde ise toplam 393 ilçe bulunmaktadır. Bu ilçelerin 226'sı artı endeks değerde, 167'si eksi endeks değerde olmasına rağmen, tamamında, bu eksi endeks değerdekilerin de tamamı, teşvik kapsamında bu illerin dışında kaldığından dolayı, bunlar da otomatik olarak teşvik kapsamı dışında kalmaktadır.

Görüldüğü gibi, teşvik kapsamına girmeyen bu 32 ilimizin 167 ilçesi eksi endekste olmasına ve sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde kalkınmaya ve yatırıma ihtiyacı olmasına rağmen, teşvik kapsamı dışında bırakılmaktadır. Oysaki, teşvik kapsamına giren 49 ilin 101 ilçesi sosyoekonomik gelişmişlikte artı endeks değerde olmasına rağmen, haksız bir şekilde teşviklerden faydalanmaktadır. Bu da büyük bir haksızlık olacaktır. Oysaki, biz, ilçeler bazında sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde eksi değerdeki tüm ilçeleri kapsama aldığımızda, bu artı değerdeki 101 ilçenin yerine -şu andaki teşvikten faydalanan artı değerdeki 101 ilçenin yerine- eksi değerdeki, kapsama girmeyen 32 ilin 167 ilçesini aldığımızda, yani, mevcut duruma 66 ilçe ilave ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Deveciler, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - İlave ettiğimiz takdirde, Türkiye'deki tüm eksi endeksli ilçelerin tamamı teşvik kapsamına girmiş olacaktır; bununla da iller arasında haksızlığa son verilmiş ve tüm iller, eksi endeksteki ilçeler dolayısıyla dolaylı olarak teşvik kapsamına dahil olacaktır. Bu şekilde yapılacak olan bir çalışmada ise altyapısı da hazırdır. Zaten ilçelerimiz, gelişmişliklerine göre 6 grup sınıflandırmaya ayrılmıştır. Bu şekil, bu durum gözönüne alınarak, 6 sınıf ilçe arasında bir planlamaya, bir kademeye gidilerek, haksız rekabetin önüne geçilmiş olacaktır.

Sonuç olarak, uygulanacak olan Teşvik Yasasının haksız rekabeti önlemesi ve hakkaniyet ölçülerinde Teşvik Yasasının uygulanabilmesi için, ilçeler bazında, sektörler bazında kademeli olarak yapılacak olan puanlama doğrultusunda uygulanması ve yasanın bu şekilde yeniden düzenlenmesi şarttır.

Yine, 5084 sayılı Teşvik Yasasının amacında da açıkça ifade edildiği gibi, teşvikler, yatırım ve istihdamın artırılmasına yönelik düzenlemeleri içermelidir. Bu sebeple verilecek teşviklerde, eski yatırımlara da rekabet şartlarına hazırlayacak imkânlar sağlanmalı, yeni yatırımlara ise ilave istihdam olanakları sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca, teşviklerin, vergi, sigorta teşvikleriyle, elektrik enerjisi desteği ve arsa sağlanmasından ibaret olması da yeterli değildir. Bu desteklerin yanında yatırımcıya ucuz ve yeterli kredi desteğinin de kesinlikle sağlanması gereklidir.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımların ve istihdamın teşvikine dönük olarak hazırlanmış bulunan tasarı üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz, geçmiş dönemlerde koalisyon hükümetlerinin uyguladığı, halkı canından bezdiren ekonomik istikrar programları ve acı reçeteler nedeniyle ciddî ekonomik krizler yaşamıştır. Bunun sonucu olarak da, ülkemiz, iç ve dış yatırımcılar açısından cazibesini kaybetmiştir.

Türkiye, ürkütücü boyutlarda malî ve beşerî sermaye kaybına uğramış, iyi yetişmiş nitelikli insanlarımız arasında işsizlik had safhaya ulaşmıştı. Bu umutsuz tablo, 2001 yılının şubat ayında meydana gelen, emsali görülmemiş ekonomik krizle zirve noktasına ulaşmıştı. Krizin ekonomik ve sosyal maliyeti çok ağır olmuş, iç ve dış borç yükü inanılmaz bir şekilde büyümüş, yüzbinlerce işyeri kapanmış, milyonlarca insan işini kaybetmiş, insanımızın devlete ve siyaset kurumuna olan güveni sarsılmış, geleceğe ilişkin umutları tümüyle kırılmıştı.

3 Kasım seçimlerinde halkımızın büyük bir desteğiyle iktidara gelen Partimiz, uygulamaya koyduğu kapsamlı bir program ve almış olduğu tedbirlerle, ülkemizin umut ve güven dolu bir geleceğini yeniden tesis etmeye başlamıştır. Geçen yıl yürürlüğe giren 5084 sayılı Teşvik Kanunu da, hükümetimizin almış olduğu tedbirlerden bir tanesidir.

Dünya uygulamalarına baktığımız zaman, esasen gelişmiş ülkeler de dahil, dünyada birçok ülke, yatırım ve istihdamı teşvik etmektedir. Ancak, bu teşvikler, ülkeden ülkeye şekil değiştirmektedir. Örneğin, Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinde teşvikler, bizim gibi vergi ve gümrük teşviki olarak uygulanırken, gelişmiş bazı ülkelerde ise devlet yardımları olarak görülmektedir.

Teşvik yasasından amaç, bölgelerarası dengesizlikleri gidermek, sermayeyi tabana yaymak, istihdamı artırmak, ileri ve uygun teknolojilerin kullanılmasını sağlamak suretiyle uluslararası rekabet gücünü artırmaktır. 6 Şubat 2004 tarihli ve 5084 sayılı Teşvik Kanunu kapsamı içerisinde bulunan 36 ilde yapılmış yatırımların girdi maliyetleri azalmış ve yatırım verimi yükselmiştir. Bu yatırımlar, kanunun getirdiği vergi, sigorta primi ve daha düşük enerji sağlanması ile bedelsiz arsa ve arazi tahsisi imkânlarından yararlandırılmışlardır. Ayrıca, bu kanunun yürürlüğe girmesiyle, Anadolu'da yatırım yapmak isteyen işadamlarımızın sayısı artmış, bu illerimizde fabrika kurmak ve işyeri açmak için, yatırımcılar âdeta kuyruğa girmişlerdir.

Bu olumlu gelişmenin, yurdumuzdaki tüm yatırımları özendirmesi ve hızlandırması amacıyla, hükümetimiz, daha önce kapsamda olmayan 13 ilin daha, vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından kanun kapsamına girmesini kararlaştırmıştır. Bu sayede, bu teşviklerden yararlanan il sayısı da 49'a ulaşacaktır. Ülkemizde, 1950'lerden beri süregelen yanlış yatırım politika ve uygulamaları yüzünden, gelişmiş illerimizde yoğunlaşmış bulunan ekonomik faaliyetlerin, getirilen yeni teşviklerle Anadolu'da yaygınlaşması ve fakir illerimizin zenginleştirilmesinin yanında, zengin illerimizdeki nüfus yoğunluğunun da azaltılması amaçlanmaktadır.

Bu yasayla teşvik kapsamına alınan illerden biri olan Karaman İlimiz, özellikle son yıllarda, sanayileşme konusunda önemli mesafeler katetmiştir. 1990'lı yılların başından itibaren yatırımların hız kazanmasıyla birlikte, istihdamda da önemli gelişmeler kaydedilmiş ve Karaman, 200 000 000 dolara yaklaşan ihracat potansiyeliyle, Anadolu'da parlayan şehirlerden biri haline gelmişti. Aradan geçen zaman içerisinde, özellikle bisküvi sektöründe Türkiye üretiminin yarıya yakını Karaman'da üretildiği gibi, bulgur üretiminin de beşte 1'i Karaman'da gerçekleştirilmiştir. Karamanımız, altyapısı bitmiş, sorunsuz organize sanayi bölgesiyle, iç bölgelere ve denizlere yakınlığı ve ulaşım kolaylığıyla, demiryolu hattının taşımada sağladığı büyük avantaj, deprem riskinin en az olduğu illerden biri olması ve 2003 yılında organize sanayi bölgesine verilen doğalgazla birlikte enerji maliyetlerinin düşmesi gibi unsurlar dikkate alındığında, yatırım için cazip illerden biri haline gelecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgün, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Bu kanun yürürlüğe girdiği zaman, Karaman İlimiz, ekonomik krizlerde girmiş olduğu ataletten kurtularak, yeniden, yatırımların hızla yükseldiği, istihdamın arttığı illerden biri haline gelecektir. Hükümetimizin ele aldığı bu uygulamayla, birçok eksiğimiz de giderilecektir. Bu tasarıyla, illerimiz yatırım ve istihdam yönünden kuvvetlendirilecek ve sermayenin buralara daha rahat gelmesi sağlanacaktır. Öyle ki, bu düzenlemeyle, geri kalmış yörelerimizin en büyük problemlerinden olan dışarıya göç verme, gelirin dengesiz dağılımı, sermayenin gelmemesi, işsizlik ve benzeri sıkıntılar ile daha da önemlisi, bölgelerarası eşitsizliklerin büyük ölçüde giderilmesi bakımından, bu tasarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, bu kanun konusunda gerekli desteği veren, başta Başbakanımız olmak üzere, tüm hükümet üyelerine teşekkürü bir borç biliyorum.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Elazığ Milletvekili Abdulbaki Türkoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, madde hakkında şahsı adına iki defa söz hakkını kullanan İktidar Partisi milletvekillerinin bu yanlış tutumunu kınıyorum.

Yani, gerçekten, bu kanun, Türkiye için önemli bir kanundur; onunla ilgili her arkadaşımın söz hakkı var, Bilecik İlini temsil eden birisi olarak benim de söz hakkım var, muhalefet partisi adına var ve iki söz hakkını birden İktidar Partisi üyelerinin kullanmasını yadırgıyorum.

Divan olarak, bununla ilgili gerekli önlemin alınmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Tüzün, lütfen...

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Üstelik, grup adına da konuşulmadı!..

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarıyla, teşviklerin daha etkin olmasını öngören iki temel değişiklik öngörülmektedir. Bunlardan en önemlisi, Devlet Planlama Teşkilatımızca 2003 yılının verileri öngörülerek sosyoekonomik gelişmişlik endeksi baz alınmış ve sosyoekonomik göstergesi eksi olan illerin de bu kapsam içerisinde, 5084 sayılı Kanun kapsamı içerisinde değerlendirilmesi öngörülmüştür.

İkincisi ve yine önemli bir değişiklik: 29.1.2004 tarihinde çıkarılan 5084 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önceki işletmeler ve mükellefler bu kapsam içerisinde değerlendirilmiyordu. Bu tasarıyla, 5084 sayılı Yasada yapılan değişiklikle, yürürlük tarihinden önceki işletmeler de bu kapsam içerisinde değerlendirilerek haksız bir rekabet giderilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5084 sayılı Kanunla, kanun kapsamında yer alan illerde istihdamın artırılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi amaçlanmış ve bu hedeflere ulaşmak amacıyla, kanun kapsamındaki illerde yapılacak yatırımlar çeşitli destek unsurlarıyla desteklenmiştir. Bildiğiniz gibi, bu destek unsurları, gelir stopaj vergisinden muafiyet, SSK primi işveren muafiyeti ve enerji desteği; organize sanayi bölgeleri ve endüstri bölgelerinde yüzde 50'ye kadar, diğer bölgelerde yüzde 40'a kadar bir muafiyet söz konusu.

Yine, bedelsiz arsa ve arazi temininden de, kalkınmada öncelikli iller statüsünde bulunan iller ve 5084 sayılı yasa kapsamı içerisinde bulunan iller yararlanacaktır.

Bilindiği gibi, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 29.1.2004 tarihinde kabul edilmişti; ancak, bölgesel kalkınmanın daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi, istihdamın artırılması ve sosyoekonomik gelişmişlik yönünden benzer özellikler gösteren iller arasında denge sağlanması amacıyla, 5084 sayılı Kanunda öngörülen teşviklerin içeriğiyle kanun kapsamına giren illerin sayısının yeniden belirlenmesi gereği hâsıl olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ilin sosyal yapısı ile ekonomik yapısı aynı oranda gelişmeyebilir. Özellikle, seçim bölgem Elazığ için bu çok önemlidir. Örneğin, Elazığ İlimiz, iller sıralamasında, 10 000 kişiye düşen yatak sayısı bakımından 4 üncü sırada, doktor sayısı bakımından 8 inci sırada, şehirleşme oranı bakımından 15 inci sırada, liseler, okullaşma oranı bakımından 5 inci sırada, üniversite bitirenlerin okul bitirenlere oranı bakımından 16 ncı sırada olmasına karşın, sanayi işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı bakımından 44 üncü sırada, yine, tarım işkolunda çalışanların toplam istihdama oranı bakımından 50 nci sırada. Görülmektedir ki, sosyal yapısının gelişmesi ile ekonomik yapı arasında özellikle çok fark bulunmaktadır.

Yine, 19.4.2005 tarihinde Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yayımlanan ve ulusal basında da yer alan "Türkiye'deki işsizlik haritası" gözönünde bulundurulduğunda, Elazığ'ın, işsizlik oranı bakımından birinci sırada olduğu görülmektedir. Yani, ben, bununla şunu kastetmek istiyorum: Elazığ ve Elazığ konumunda bulunan illerin, mutlaka, teşviklerle desteklenmesi gereğinin ne denli önemli olduğu aşikârdır.

Sayın Başbakanımıza, Yüce Meclisimizin huzurunda, Elazığ milletvekilleri adına, tüm Elazığlı hemşerilerimiz adına bir hakkın teslimini temin etmesinden dolayı şükranlarımı arz ediyorum.

Kanun kapsamına girecek olan illerin sanayiinde ve ekonomisinde bu kanunun yasalaşmasından sonra son derece iyileşmelerin yaşanacağı ümidiyle, bu kanunun, başta ülkemize ve Elazığımızla beraber diğer 12 ilimize de hayırlar getirmesini temenni ediyor ve ayrıca, daha sonraki yıllarda, özellikle kademeli bir teşvikin gelmesini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkoğlu, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ABDULBAKİ TÜRKOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

...sektörel seçiciliğin gözönünde bulundurulmasını, ilçeler bazında ele alınmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Türkoğlu.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Buyurun Sayın Kafkas.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Biraz önce sorulara verdiği cevapta -yatırım ortamı yoktu bizim iktidarımızdan önce- yatırım iklimini oluşturduğumuzu söyledi; bu doğru tespit.

Teşvik uygulaması olan 39 ilimizde ve teşvik uygulaması olmayan illerimizde sanayi yatırımlarının arttığını biliyoruz. Buna ilişkin göstergelerin kamuoyunda paylaşılması mümkün müdür? Açıklayabilir misiniz? 39 ilde özellikle ne yatırımlar yapıldı? Yeni teşvik kapsamına giren Çorum İlini temsilen Parlamentoda bulunuyorum. Teşvik kapsamına alınan illerimizin birçoğunda organize sanayi bölgelerinin yatırımları tamamlanmamıştır. Örneğin, Çorum Merkez Organize Sanayi ve Sungurlu Organize Sanayiin altyapı yatırımlarında ödenek sıkıntısı vardır. Bu teşvikin gelmesinde yatırımcıya altyapı hizmeti sunabilmemiz açısından, teşvikin Çorum için anlam kazanabilmesi açısından bu organize sanayilere yapılacak yatırımların ödeneklerinin artırılması konusunda bir desteğiniz olacak mıdır Sayın Bakanım?

Arz ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kafkas.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Bugün, Türkiye, tarihinin en büyük işsizlik olgusunu yaşamaktadır. 2003 yılında yüzde 10 olan işsizlik 2004'te 9,3'e düşmüş, ülke nüfusunun her yıl  1 000 000 arttığını ve 500 000 insanımızın iş talebinde bulunduğunu düşünürsek, büyük bir başarı elde ettiğimiz görülmektedir.

Bununla birlikte, tasarruflar, beklenen ölçüde, yatırıma aktarılamamaktadır. Gerek bölgesel dengesizliklerin ekonomik anlamda olabildiğince giderilmesi ve gerekse bu bölgelerde yeni iş alanları yaratılması açısından daha ciddî önlemlere gereksinme bulunmaktadır.

Bu yasa tasarısıyla, yatırımların az gelişmiş illere yönelmesine büyük ölçüde ortam hazırlanmaktadır. Tasarının işsizliğin çözümüne katkısına yönelik Sayın Bakanın değerlendirmesini almak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Işık, teşekkür ediyorum.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, Sayın Bakanın, tasarının tümü üzerinde sorulan sorulara yanıt veriş üslubunu yadırgadığımı belirtmek istiyorum, bir bakanın üslubuna pek uygun olmadığını düşünüyorum ve Sayın Bakana bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili, Türkiye'nin hangi ilinde olursa olsun, tüten hiçbir bacadan rahatsız değildir Sayın Bakan. Böyle bir şeyi kendinize vehmederek, nasıl böyle bir şeyi Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına bakarak söyleyebiliyorsunuz?!

BAŞKAN - Soru soracaksınız Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakın, milletvekilleri, burada, teşvik konusunda birtakım dengesizlikler yaşandığını, kendi illerindeki sıkıntıları aktardılar ve bunları söylerken, Sayın Bakan, şu ilde fabrika bacası tütüyor, benim ilimde tütmüyor diye bir şikâyette bulunmadılar, bir dengesizlik olduğunu söylediler; ama, siz, gerekçenizde ısrar ediyorsunuz; benim oğlum bina okur, döner döner gene okur; aynı noktadasınız. Soru yok, cevap bu!

BAŞKAN - Sayın Koç, bu süre soru sormak için verilmiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - O öyle kullanınca, ben de böyle kullandım!

BAŞKAN - Bir hakkın kötüye kullanılması söz konusu...

Teşekkür ederim.

Sayın Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum. Bir tanesi, daha önce Sayın Tütüncü tarafından soruldu.

Yöresel ve sektörel bir planlama üzerine inşa edilmemiş bir teşvik bu. Sayın Bakan, siz de dediniz ki: "Biz, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi, yani, 58 kriteri, buna dayanarak..." Tamam, kriter yine olabilir; fakat, sektörel ve yöresel hedefler üzerine, yani, bir sanayi politikası üzerine inşa edilmesi daha iyi olmaz mıydı? Sorumun birisi bu.

İkincisi, bununla ilgili olarak, ulusal sanayi politikasıyla ilgili gelişmişliği ölçtünüz mü? 

Şunu somut olarak söyleyeyim. Örneğin, bir un fabrikası sektöründe zaten muazzam bir atıl kapasite var; bu teşvikten yararlanarak yeni un fabrikası kurulmasının ulusal sanayie katkısı bakımından fazla bir yarar beklemek doğru değil. Bir yerde istihdam kaybına, başka bir yerde istihdam kazancına, yani, bir ulusal boyutta bir kazançtan söz etmek mümkün olmayabilir bu durumda. Siz, istihdam için bir rakam verdiniz 130 000 diye. Aslında, tabii, o, sigortalıya geçenler sayısıdır; ama, bunun hepsi yeni istihdam değildir; ama, başka yerlerde de istihdam kaybı olmuş olabilir...

BAŞKAN- Sayın Coşkunoğlu, süreniz tamamlandı; sorunuzu sorar mısınız.

OSMAN COKUNOĞLU(Uşak) - ...evet, olabilir; bunu ölçtünüz mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Coşkunoğlu.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakan, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Agâh Bey, organize sanayi bölgelerinin altyapı yatırımlarının tamamlanması, bu teşvikin daha etkin olmasında önemli bir yer tuttuğunu söyledi; ben, aynen katılıyorum. Bundan dolayı da, organize sanayi bölgeleriyle ilgili olarak özel bir ilgimiz var ve Sanayi Bakanlığımıza bağlı bir genel müdürlüğümüzde bu işler götürülüyor; ancak, biz de Maliye olarak ona tam destek çıkıyoruz ve çıkmaya da kararlıyız. Sadece bu teşvik bölgeleriyle ilgili olan yerlerde değil, diğer organize sanayi bölgeleriyle ilgili, Maliye olarak, her türlü yardımı yapmaya kararlıyız.

İkincisi "bu tasarı -Sayın Ahmet Işık tarafından sorulan- istihdama sebebiyet veriyor mu yahut istihdamı teşvik ediyor mu?" Biraz önce açıklamalarda bulundum. Bu tasarı, tamamen hem bölgelerararsı dengesizliğe bir çare olurken, istihdama da, şu anda ülkemizin en büyük ihtiyacı olan işsizliğe de bir çare.

Biraz önce rakamları verdim. Geçmiş 36 ilimizde -ki, bende dökümü var, isteyen her arkadaşa da il il gönderebilirim- Sosyal Sigortalardan aldığımız bilgiye göre, şu anda 135 570 yeni istihdam oluşmuş. Bu, 36 ilde, hemen hemen bütün illerimizde var; Ağrı'da da var, Tokat'ta da var, Çorum'da da var, Mardin'de de var. Tabiî, değişik şekillerde olmasına rağmen, 36 il içinde hiç olmayan yok; ama, büyüklükleri değişik.

Sayın Koç soru sormadığı için, cevap verdiği için, ona bir cevap değil...

HALUK KOÇ (Samsun) - İlk soruma cevap vermemiştiniz de, onun için...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Verdim... Sayın Koç, verdim yani...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sizden gördüm!..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Ben verdiğimi biliyorum; ama, eğer şeyse, tekrar edebilirim.

Sayın Kaptanoğlu "teşvik, yöresel ve sektörel daha iyi olmaz mı" diye soruyor. Biraz önce de dediğim gibi, çeşitli bazlar alabilirsiniz; yöresel ve sektörel bazda yapılan teşviklerin de faydası olmuştur ve faydalıdır; ona da katılıyorum; fakat, burada, biz, sosyoekonomik gelişmişlik kriterini aldığımız için, onu yapmadık. Yalnız, konuşmamın sonuna doğru... Bu teşvikler, ülkenin ihtiyacı nispetinde, problemlerin giderilmesi nispetinde her zaman başvurulan ekonomik tedbirlerdir. Hükümetimiz bu iki taneyi yaptı, bundan sonra yapmayacak diye bir şey söz konusu değildir. Onun için, ileride, ihtiyaç duyulduğu zaman ve ihtiyaç duyulduğu miktarlarda buna her zaman başvurabiliriz. Bu, elimizdeki imkânlar nispetinde şu anda başvurduğumuz bir tedbirdir. Gönlümüzün arzusu şudur: Bütün illerimizde hem işsizliğe çare bulacak hem yatırımları artıracak her türlü tedbiri almakta, biz, Hükümet olarak her zaman kararlıyız ve yatırımların artırılmasını, bütün ülke sathında dalga dalga artırılmasını istiyoruz; arzumuz budur.

"Yöresel ve sektörel bazda yahut da sektörel bazda bununla ilgili bir çalışma yaptınız mı" diye sordunuz Sayın Kaptanoğlu; yaptık...

Affedersiniz... Coşkunoğlu; çok özür dilerim.

Sayın Coşkunoğlu, enerji desteğinde sektörel bazda farklılaşmalar var. O dediğiniz un sektörü olsun; yani, o bölgelerde gelişmesini artık tamamlamış, bundan sonra atıl kapasiteler meydana getirecek birtakım sektörlerdeki şeyleri çok düşük tuttuk, diğer sektörleri biraz daha fazla teşvik ettik.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.21


ÜÇÜNCÜ  OTURUM

Açılma Saati: 19.34

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

880 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 50 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu, Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Anğı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 milletvekilinin, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350, 2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 1 inci maddesi üzerinde 10 tane önerge vardır. Ancak, her madde üzerinde milletvekillerince sadece 7 önerge verilebildiğinden, önce geliş sırasına göre ilk 7 önergeyi okutacağım, sonra bu önergeleri aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere "1999 yılında meydana gelen depremlerden zarar gören ve 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı Türkiye ortalamasının altında olan iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

M. Akif Hamzaçebi

Osman Kaptan

 

Malatya

Trabzon

Antalya

 

Sezai Önder

Mehmet Yıldırım

Harun Akın

 

Samsun

Kastamonu

Zonguldak

 

M. Mesut Özakcan

Kemal Kılıçdaroğlu

Hasan Fehmi Güneş

 

Aydın

İstanbul

İstanbul

 

Ali Kemal Deveciler

Birgen Keleş

Osman Özcan

 

Balıkesir

İstanbul

Antalya

 

Bülent Baratalı

Tuncay Ercenk

 

 

İzmir

Antalya

 

BAŞKAN - İkinci  önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1 500 ABD Doları veya daha az iller" ibaresinden sonra gelmek üzere "Kalkınmada öncelikli yörelerdeki iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ensar Öğüt

Mehmet Yıldırım

 

Malatya

Ardahan

Kastamonu

 

M. Akif Hamzaçebi

Bülent Baratalı

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Trabzon

İzmir

İstanbul

 

M. Mesut Özakcan

Ali Kemal Deveciler

Birgen Keleş

 

Aydın

Balıkesir

İstanbul

 

Halil Tiryaki

Osman Kaptan

Osman Özcan

 

Kırıkkale

Antalya

Antalya

 

Hasan Fehmi Güneş

Tuncay Ercenk

Harun Akın

 

İstanbul

Antalya

Zonguldak

 

 

Sezai Önder

 

 

 

Samsun

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Eskişehir İlini" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Vedat Yücesan

Cevdet Selvi

Mehmet Ali Arıkan

 

Eskişehir

Eskişehir

Eskişehir

 

Yaşar Tüzün

Salih Gün

 

 

Bilecik

Kocaeli

 

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri " ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bilecik İlinin" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yaşar Tüzün

Mehmet Vedat Yücesan

Salih Gün

 

Bilecik

Eskişehir

Kocaeli

 

R. Kerim Özkan

Mevlüt Coşkuner

 

 

Burdur

Isparta

 

BAŞKAN- Beşinci önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 2 nci maddesinin (a) bendine aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Yıldırım

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mehmet Küçükaşık

 

Kastamonu

Malatya

Bursa

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Osman Kaptan

Harun Akın

 

İstanbul

Antalya

Zonguldak

 

Sezai Önder

Bülent Baratalı

Tuncay Ercenk

 

Samsun

İzmir

Antalya

 

M. Mesut Özakcan

Ali Kemal Deveciler

Osman Özcan

 

Aydın

Balıkesir

Antalya

 

 

Birgen Keleş

 

 

 

İstanbul

 

"ile altyapısının tamamı ile parsel tahsislerinin en az yarısı tamamlanmış, ancak bu Kanunun yürürlük tarihinde üretime geçme oranı yüzde 50'nin altında kalan organize sanayi bölgelerinin bulunduğu illeri,"

BAŞKAN- Altıncı önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mevlüt Coşkuner

Ramazan Kerim Özkan

A. Cumhur Yaka

 

Isparta

Burdur

Muğla

 

Nail Kamacı

A. Kemal Deveciler

Mustafa Özyurt

 

Antalya

Balıkesir

Bursa

"Madde 1.- 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 2.- Bu Kanun;

a) Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,

b) Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

c) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde pozitif olarak görünmesine rağmen, bu kapsamda bulunmasının ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak olması dolayısıyla Isparta ve Burdur İllerini kapsar."

BAŞKAN- Okutacağım bu önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısının 1 inci maddesinin (a) fıkrasının sonuna "ve kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illerdeki organize sanayi bölgeleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Vahit Erdem

Ahmet Yeni

Ramazan Can

 

Kırıkkale

Samsun

Kırıkkale

 

Ali Öğüten

Polat Türkmen

Köksal Toptan

 

Karabük

Zonguldak

Zonguldak

 

Fazlı Erdoğan

Mehmet Ceylan

Mustafa Çakır

 

Zonguldak

Karabük

Samsun

 

Hasan Bilir

Murat Yılmazer

Nevzat Yalçıntaş

 

Karabük

Kırıkkale

İstanbul

 

 

Harun Akın

 

 

 

Zonguldak

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kalkınmada öncelikli yöre olduğu halde 5084 sayılı Yasa kapsamında teşvikten yararlanamayan Kırıkkale, Samsun, Zonguldak, Karabük ve Çanakkale İlinin Bozcaada ve Gökçeada İlçelerinin organize sanayi bölgelerinin aynı teşvikten yararlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                        Mevlüt Coşkuner (Isparta) ve arkadaşları

"Madde 1.- 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 2.- Bu Kanun;

a)Vergi ve sigorta primi teşvikleri ile enerji desteği açısından Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri,

b)Bedelsiz arsa ve arazi temini açısından (a) bendindeki iller ile kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki diğer illeri,

c)Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik endeksinde pozitif olarak görünmesine rağmen, bu kapsamda bulunmasının ülke ekonomisine önemli katkı sağlayacak olması dolayısıyla Isparta ve Burdur İllerini kapsar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Buyurun, Sayın Coşkuner. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Coşkuner, süreniz 5 dakika.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Burdur Milletvekili Sayın Kerim Özkan'la beraber önerge verdik, Burdur ve Isparta İllerinin teşvik kapsamına alınması için; ama, çok sayıda önerge olduğu için... Sağ olsun, arkadaşım bu konuşmayı bana bıraktılar.

Maalesef, teşvikten yararlanamayan Isparta İlimizin Milletvekili olarak bu kürsüde bulunuyorum. Teşvik Yasası kapsamına alınacak 13 ilin içinde Isparta'nın da yer alacağını bekleyen hemşerilerim ve ben, bugün de, haklı olarak, büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Kabul edin ya da etmeyin, bu yasa, tüm Ispartalıların öfkesini artırmıştır. Geçen yıl Sayın Başbakan Isparta'ya geldiğinde, kamuoyuna, Isparta'nın teşvik kapsamına alınacağını açıkladı; ama, maalesef, alınmadık.

Onun ötesi, 2004 yılında, kendi bölgem olan Isparta'nın teşvik kapsamına alınmaması sonucu, ilgili bakana, bir soru önergesiyle, yasadaki çarpıklıkları sormuştum. Ayrıca "Isparta'nın durumunun ne olacağını da Ispartalı merak etmekte" demiştim. Sayın Bakan o tarihte bana verdiği cevapta, 2005 yılı içerisinde yeni bir teşvik yasası üzerinde çalışacaklarını ve bunun, bölgesel teşvik olacağını, Isparta gibi teşvikdışı kalan illerin mağduriyetini de bu şekilde gidermeyi düşündüklerini söylemişti. Şimdi, bu yasa önümüzde; maalesef, bölgesel ve sektörel teşvikle alakası yok. O gün, 10 dolarla Isparta teşvik dışında kalırken, bugün, Artvin, Nevşehir, Karaman gibi iller, 2 000 doların üzerinde millî geliri olmasına rağmen yasa kapsamına alınmıştır; çünkü, kişi başına millî gelir düzeyi bu sefer baz alınmamıştır. Sosyoekonomik gelişmişlik düzeyine göre 13 il daha yasa kapsamına alınmıştır. Benim derdim, bu 13 ilin kapsama alınması değil, neden aynı yasa adı altında, bu sefer farklı kriterler uygulanarak, Isparta ve Burdur gibi illerimizin mağdur edildiğidir. Bizim vatandaşımız, çiftçimiz, köylümüz, zaten, geçmişte çıkan teşviklerden de yararlanamamıştır. Örneğin, AKP Hükümeti, 23 Mayıs ve 31 Mayıs 2004 tarihleri arasını kapsamak, bunun yanında, geriye dönük olarak 1 Marttan geçerli olmak üzere elmaya tonda 40 dolar, patatese 19 dolar teşvik verdi; fakat, bu teşvikten benim Isparta'daki üreticilerimin haberi dahi olmadı. Anlaşılan o ki, bu teşvik birilerinin cebine para koyma, yandaş teşvikiydi. Bu nasıl bir teşvik anlayışıdır, bunu anlamış değiliz.

Isparta'yı teşvik kapsamına almıyorsunuz; bu da yetmiyor, çiftçimizi, üreticimizi de görmezden geliyorsunuz; ama, vatandaşın bunların hesabını soracağı günler de gelecektir. Ben, iki haftadır Isparta'nın köylerini ziyaret ediyorum ve şunu söyleyebilirim ki, köylümüz, çiftçimiz, esnafımız, üreticimiz, artık, yüksek sesle konuşmaya başlamıştır; bunu da iktidara bir hatırlatma olarak söylemeyi görev biliyorum.

Geçen hafta sonu Sayın Bakan Abdüllatif Şener Isparta'ya geldi. Vatandaşlarımız teşvikle ilgili, Sayın Bakana, Teşvik Yasasından sonra Isparta'daki yatırımcıların teşvik kapsamına giren Afyon'un ilçelerine kaydığını belirttiler. Sayın Bakan ise bunun mümkün olmadığını, bu konuları takip ettiklerini, oraya giden bir yatırımcının teşvikten kesinlikle yararlanmayacağını belirtti. Başta ben olmak üzere, Isparta halkı, biraz önce konuştuğum gibi, Sayın Başbakana inanmadığı gibi, Sayın Bakanımız da bizi memnun edemedi.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu teşvikten de -diğer, bütün, çıkan teşviklerde olduğu gibi- Isparta ve Burdur yararlanamamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Coşkuner, 1 dakika süre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEVLÜT COŞKUNER (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ama, burada, hatadan dönün diye sizleri uyarıyor, güzel Ispartamın ve güzel Burdurumun teşvik kapsamına alınması için verdiğim önergenin desteklenmesini arzu ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Coşkuner.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilen 2 nci maddesinin (a) bendine aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Yıldırım (Kastamonu) ve arkadaşları

"ile altyapısının tamamı ile parsel tahsislerinin en az yarısı tamamlanmış, ancak bu Kanunun yürürlük tarihinde üretime geçme oranı yüzde 50'nin altında kalan organize sanayi bölgelerinin bulunduğu illeri,"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Küçükaşık.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğum önerge hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlamaktayım.

Şimdi, elimde birtakım istatistikler var. Bu istatistikler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Küçük Sanatlar ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlüğünün. Bir tanesi, organize sanayi bölgelerinin coğrafî bölgelere göre dağılımını düzenliyor. Marmara Bölgesinde 12, Ege Bölgesinde 11, Akdeniz Bölgesinde 10, İç Anadolu Bölgesinde 14, Karadeniz Bölgesinde 10, Doğu Anadolu Bölgesinde 6, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 7 ve Türkiye toplamında 70 tane organize sanayi bölgesi bitmişti 2002 yılı sonu itibariyle. 2003 yılı yatırım programında olanlar ise, Marmara Bölgesinde 9, Ege Bölgesinde 13, Akdeniz 5, İç Anadolu 11, Karadeniz 17, Doğu Anadolu 6, Güneydoğu Anadolu 5 tane olmak kaydıyla toplam 66 taneydi ve yapımı devam ediyordu.

Yine devam ediyorum; aynı şekilde yine organize sanayi bölgeleriyle ilgili -genel müdürün imzasıyla gelen- belgelerden, Türkiye'de biten organize sanayi bölgeleri, sanayi parselleri ve istihdam bilgilerini de okumak istiyorum. Türkiye'de, aynı şekilde bitmiş olan toplam 74 tane organize sanayi bölgesinde 22 814 tane parsel var; tahsisi yapılan parsel sayısı 19 720, tahsisi yapılmayan parsellerin sayısı 3 094. Burada 10 920 parselde üretime geçilmiş. Yine, üretime geçme oranı ise yüzde 55 olarak belirtiliyor.

İşletme ruhsatı alan firma sayısına baktığımızda ise, 6 867. Şimdi, Sayın Bakan diyor ya, biz bir yılda birdenbire 135 000 kişiye istihdam verdik diye. Bütün Türkiye'de kurulu organize sanayi bölgelerinin mevcut istihdam sayısı 363 925. Halbuki, toplam istihdamın ise, 774 248 olması gerekiyor. Bu, en son yıl itibariyle, 2004 yılı itibariyle, Türkiye'de mevcut tüm organize sanayi bölgelerinin parsellerini kapsıyor.

Türkiye'de biten, devam eden toplam 216 tane organize sanayi bölgesi var, şu anda Ticaret ve Sanayi Bakanlığından izin alınmış. Bu 216 taneden yer seçimi hâlâ devam eden 30 tane, kamulaştırma aşamasında olan 31 tane, planlama aşamasında olan 29 tane, altyapı inşaatı devam eden 42 tane, işletmeye açılan ise -son rakamlar- tam 54 tane. Yine, bu alanlarda toplam parsel sayısı 23 926; tahsis edilen parseller ise 16 058. OSB'deki firma sayılarına geldiğimizde ise, 5 896 tane parselde ancak üretime geçen firma var.

Şimdi, arkadaşlar, sanki, biz, üretimi teşvik etmeye kalktığımızda, hemen o yere fabrikaların yapılacağını mı sanıyoruz?! Şimdiye kadar Türkiye'de teşvik verdiniz de, kaçıncı teşvik oldu... Kurulacak bu fabrikaları hangi yerde inşa edecekler, kaçak mı inşa edecekler?! Çevre kirliliği... Arıtma tesisi yapılmayan yerlerde mi fabrika yapılacak?! İnsanlar fabrikalarını buraya mı yapacaklar; organize sanayi bölgesinde yapacaksınız bu fabrikaları. Üretime yakın, yola yakın, ana firmalara yakın yerlerde yapılacak organize sanayi tesisleri ve fabrikalar.

Şimdi, bakıyorum, bu tesislerde, biz, teşviki verirken, kıstas alacağımız ölçü nedir diye baktığımızda çok değişik; sadece millî gelirde bir kalkınmışlık düzeyi geldi. Bakınız, bir örnek veriyorum: Bursa'da 5 tane bitmiş organize sanayi bölgesi var. Bütün insanlar, Bursa'da bitmiş organize sanayi bölgelerinin etrafında kaçak fabrika yapmaya çalışıyorlar. Benim ilçemde, Mustafakemalpaşa'da 1999 yılında biten ve Bursa'ya 80 kilometre mesafede olan organize sanayi bölgesinde insanlar arsa aldıkları halde yatırım yapmıyorlar; çünkü, elektrik maliyeti farklı, ulaşım farklı.

Şimdi, siz, ülkenin her yerine teşvik verdiğinizde, bu ulaşım imkânıyla, hangi yatırımcı oraya gidecek, hangi usta gidecek, hangi yetişmiş eleman gidecek, hangi mühendis gidecek, çoluğunun çocuğunun hayatını bir tarafa bozarak gidecek de, hiçbir yatırımı olmayan, yolu olmayan, altyapısı olmayan fabrikada çalışacak; hangi pazarlama müdürü gidecek, uzman insan gidecek?! Bu teşvikler hiçbir işe yaramayacak, bugüne kadar verildiği gibi, hiçbir şekilde yaramayacak.

Ne olur biraz dikkatli bakın. Devlet, organize sanayi bölgelerine milyarlarca, trilyonlarca lira masraf...

BAŞKAN - Sayın Küçükaşık, 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Devamla) - Bu trilyonlar şu anda heba oluyor. Eğer teşvik verilecekse, devletin altyapısını yaptığı, trilyonları gömdüğü illere ve organize sanayi bölgeleri baz alınarak organize sanayi bölgelerine verilsin; çünkü, bu teşvik kapsamındaki illerdeki 50 tane organize sanayi bölgesi zaten bu teşvik kapsamına giriyor; onları zaten alıyorsunuz. Böylelikle, bölgesel eşitsizlik yapmayın. Devletin yatırım yaptığı tüm OSB'lere de bu teşviki versek bile, buradan en fazla yararlanacak firma, parsel sayısı olarak baksanız, 1 000 parsele yatırım yapmazsınız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı içinde belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Bilecik İlini" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Yaşar Tüzün (Bilecik) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Tüzün, süreniz 5 dakika.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; vermiş olduğum önerge hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında, az önce kabul ettiğimiz, görüştüğümüz 1 inci madde hakkında söz istemiştim; ancak, 1 inci maddede Adalet ve Kalkınma Partisi, Grubu adına söz almadığı halde, şahsı adına Adalet ve Kalkınma Partili 2 arkadaşım söz aldığı için bu hakkımı kullanamadım. Sayın Başkanımdan, bu konuda, süre konusunda yardımcı olmasını talep ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tüzün, süreye riayet edelim lütfen.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, 81 vilayet içerisinde, merkez ilçelerinin sosyoekonomik gelişmesi eksi olan 4 tane il var, 4 tane, geriye kalan 77 il merkezi artı durumda. Dolayısıyla, bu kanunu il geneline kapsadığımızda, belki sosyoekonomik gelişmesi sıfır veya eksi olan birçok il olabilir; ama, tahmin edersiniz ki, Türkiye'deki 16 tane büyükşehir ve birçok il merkezi, tüm ilçe, belde ve köylerinden daha büyüktür; dolayısıyla, bu kanun çıkarılırken, dikkate alınırken 4 tane ilin merkez ilçesinin eksi durumda olması, gerçekten, bu kanunun özüne ters düşmektedir.

Değerli arkadaşlarım, yine, benim seçim bölgem Bilecik, gerçekten, 5 tane büyük ilin arasına sıkışmış küçük bir il durumundadır. Yıllardan beri çevre illere göç veren, sosyal ve ekonomik açıdan az gelişmiş bir ildir. Devlet yatırımlarından hak ettiğini alamamış bir il, teşvik yatırımlarında da maalesef üvey evlat muamelesi görmüş bir ildir.

Sevgili arkadaşlarım, bakın, açık ve net olarak ifade ediyorum, Bilecek İlinde, kamu iktisadî teşebbüsü olarak bir tek yatırım yoktur. Bilecik İlinde sadece vilayet binası vardır. Bundan önceki hükümetlerin ve bu hükümetin bu anlamda hiçbir katkısı ve desteği olmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, geçmişte yerel yönetimlerin, siyasetçilerin, Bilecik'in kendi halkının kendi imkânlarıyla kurmuş olduğu organize sanayi bölgeleri vardır. Bu bölgede sadece merkez ilçede 52 tane, 120'ye yakın da il genelinde sanayi kuruluşumuz mevcuttur. Bu kadar fabrika... Türkiye'nin gündemine Teşvik Kanunu geldiği an ve dakikadan itibaren hiçbir fabrika maalesef yatırım yapmamıştır.

Sayın Başkanım, ben kendi söylediğimi anlayamıyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, salonda büyük uğultu var...

Buyurun, Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, Bilecik İlinde bulunan bu fabrikalardan birkaç tanesini size örnek vermek istiyorum. Örneğin, Kütahya İlimiz bu kapsamın içerisinde. Kütahya İlinin bu kapsama girmesine asla karşı değilim; ancak, Kütahya İlinde sanayi deyince Kütahya Porselen, Güral Porselen akla geliyor. Kütahya için Kütahya Porselen ne kadar önemliyse, Bilecik için de Porland Porselen önemli. Kütahya'da çalıştırdığı işçi sayısı ne kadarsa Kütahya Porselenin, Bilecik'te Porland Porselen o kadar işçi çalıştırıyor. Keza, Uşak'taki seramik fabrikaları ne kadar işçi çalıştırıyorsa, Bilecik'te var olan başta Söğüt Seramik Sanayii, Ercan Seramik Sanayii, Eczacıbaşı Seramik Sanayii ve Bozüyük İlçemizde bulunan tüm seramik sanayii kuruluşları bu kadar işçi çalıştırmaktadır.

Şimdi, soruyorum değerli arkadaşlar, bu teşvik yürürlüğe girdikten sonra, yüzde 50'ye yakın sadece üretimde -bakın, üretimde- farklılık doğuyor. Bu sanayi kuruluşları, Bilecik'te var olan sanayi kuruluşları diğer illerle nasıl rekabete girecek? Soruyorum değerli arkadaşlar, nasıl rekabete girecek?..

Birçoğumuz ticaret adamıyız, birçoğumuz sanayi kuruluşunda gerek yöneticilik gerek başkanlık gerekse sahibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tüzün, uğultu nedeniyle konuşamadığınız o süreyi de ekliyorum.

Buyurun efendim.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şunu net olarak ifade ediyorum: Hükümetimize ve Başbakanımıza bu kanunu dikte eden birtakım kesimler var. Bu kesimler, maalesef, Yüce Meclise de dikte etmek durumundadır. Şunu net olarak söylüyorum: Eğer, bu seçim bölgelerinde, bu büyük sanayi kuruluşları bu konuda baskın bir şekilde uygulamayı yapmamış olsaydı, bu 36 + 13 il Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmeyecekti.

Değerli arkadaşlarım, bakın, size okuyorum: 36 il için düzenlenen yatırım teşvik belgelerini; yani, 2004 Mart ayı ile 2005 Şubat ayında belge alan illeri söylüyorum şimdi. Bu 36 il teşvik kapsamına alınırken de söylemiştik, bakın, doğu ve güneydoğudaki illere bu kanunun faydası olmaz; bunun, sadece, bölgeye yakın, yani, Marmara Bölgesine yakın, İç Anadoludaki illere faydası olur demiştik ve nitekim öyle oldu. Şimdi, bakıyorum: Bingöl, belge sayısı 5; Bitlis, belge sayısı 6; Hakkâri, belge sayısı 4; Kars, belge sayısı 4; Muş, belge sayısı 5; Siirt, belge sayısı 8; Sinop, belge sayısı 8; Bayburt, 1 tane belge almış; Şırnak, 13 tane belge almış; Bartın, 8 tane belge almış; Ardahan, 4 tane belge almış ve Iğdır, 9 tane teşvik belgesi almış. Bu, şubat ayına kadar olan süredir. Bundan sonra varsa, onları o bölgenin milletvekilleri söyleyebilir.

Şimdi, Düzce'ye de 50 tane teşvik belgesi alan sanayici arkadaşımız var; yine, Ordu'ya 20 tane, Yozgat'a 22 tane. Şimdi soruyorum doğu ve güneydoğu milletvekili arkadaşlarıma; şimdi, bu 13 il daha bu kapsam içerisine alınınca, size ne faydası olacak?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tüzün, lütfen, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Şimdi soruyorum; bu 13 il daha teşvik kapsamına girdiği takdirde, bu kanunun özüne ters düşen doğu ve güneydoğu illerine hangi sanayici yatırım yapacak değerli arkadaşlar; hangi sanayici, soruyorum! Bu saymış olduğum illerin milletvekilleri, bu kanuna nasıl evet oyu verecek, nasıl; bunu da merak ediyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) - Göreceli düşün!

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, onun için, Bilecik İli, gerçekten, bir sanayi kentidir. Bozüyük İlçemiz, örnek bir sanayi kentidir. Bu Teşvik Kanunu çıktıktan sonra, Bilecik İlinin yanında, 3 tane Hiroşima bombası var; bir Afyon, iki Kütahya...

BAŞKAN - Sayın Tüzün, sürenizi tekrar uzatmayacağım; teşekkürünüzü bu arada yapabilirsiniz.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Bu iller varken, Bilecik'teki sanayi kuruluşları, gerçekten kapanma noktasına gelecektir. O nedenle, ya bu tasarının yeniden değerlendirilmesini veya önergem doğrultusunda, vermiş olduğum önergem doğrultusunda, Bilecik İlinin de bu kapsam içerisine alınmasını talep ediyorum; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendinde geçen "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller ile bu iller dışında kalan ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca 2003 yılı için belirlenen sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasına göre endeks değeri eksi olan illeri" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve Eskişehir ilini" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Yücesan?..

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Konuşacağım, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Yücesan.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 880 sıra sayılı kanun tasarısıyla teşvik kapsamına alınan iller arasına Eskişehir İlinin de dahil edilmesine ilişkin verilen önerge için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29.1.2004 tarihinde kabul edilen 5084 sayılı Kanunla teşvik kapsamına alınan 36 il, bu yasa tasarısıyla 49'a çıkarılmıştır. Yasayla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki iller bir blok halinde teşvik kapsamında yer alırken, batı bölgesinde sadece Eskişehir İlimizin, teşvik kapsamına alınan üç ille çevrelendiği, çarpık bir tabloyla ortaya çıkmıştır.

Bizlerin, o illerin teşvik kapsamına alınmasına bir itirazımız bulunmamaktadır; ama, bu durum, Eskişehir için, Eskişehirli müteşebbis için son derece haksız bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eskişehir İlinin yakınındaki üç il teşvik kapsamına alınınca, Eskişehir'deki sanayicinin, maliyetlerde büyük miktarda indirim sağlayan teşvik kapsamındaki işletmelerle rekabet etmesi imkânsız hale gelmektedir.

Değerli arkadaşlarım, diğer taraftan, Eskişehirli sanayici, ürettiği malı satacak kimse bulamayacaktır; çünkü, komşu iller, teşvikle yüzde 50'ye varan maliyet indirimi sağlamış olacaklardır; mallarını, ürettikleri ürünleri daha uygun fiyatlarla ve şartlarla satacaklardır. Eskişehir'deki işletmeler, bu maliyetler arasındaki farkı giderebilmek için, eski müşterilerini kaybetmemek amacıyla işçi çıkarmaya başlayacaklardır. Birçok işletme de, bu haksız rekabet karşısında kapanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bir anlamda, kaş yapayım derken göz çıkarmış olacaksınız. Bu açıdan, yaşanan ekonomik krizler ve darboğazlardan etkilenen Eskişehir'deki işletmeler, Eskişehirli girişimciler, sanayiciler oldukça sıkıntılı günler yaşayacaktır. Bu durum, Eskişehir'deki mevcut işletmeleri ve sürdürülmekte olan yatırımları tamamen olumsuz etkileyeceği gibi, bu teşviklerin beş yıl süreceği gözönüne alındığında, yeni yatırımlar bakımından da büyük bir haksızlığa neden olacaktır.

Bu tasarının bu şekilde yasalaşmasından sonra, Eskişehir'in yatırım alması imkânsız hale gelecektir. Bir anlamda, teşvik yasasıyla, Eskişehir cezalandırılmış olacaktır. Bu hatadan bir an önce dönülmesi gerekmektedir.

Teşvik uygulaması, yarardan çok zarar getirmektedir. Her şeyin yapılmasının bir yolu vardır. Aklın yolu da birdir değerli arkadaşlarım. Gelin, ya doğru olanı uygulayalım, bölgesel ve sektörel bazda teşvik verelim ya da bütün illere kademeli teşvik uygulayalım veya teşvik uygulamasından vazgeçelim diyorum değerli arkadaşlarım. Aksi halde, bu hususlar gözardı edilerek, getireceği düzenleme ülke ekonomisinin dengesini bozacaktır. Adımlarımızı atarken son derece dikkatli olmak zorundayız. Ülke olarak kaynaklarımızı en etkili ve en verimli olacak şekilde kullanma zaruretimiz vardır.

Değerli arkadaşlarım, illerimiz arasında bu şekilde haksız rekabet yaratırsak, zaten zor durumdaki işletmelerimizi bir bir kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız ki, ülkemizin kalkınması ve gelişmesi açısından olumsuzluklar doğmuş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, yapacağımız düzenlemelerin işletmelerimizi geliştirecek ve güçlendirilmelerini sağlayacak şekilde olması gerekmektedir. Bu nedenle, üreten illerimize, ekonomimize ciddî katkı sağlayan illere destek olunmalı, devlet eliyle haksız rekabet yaratmamalıyız. Aksi halde, ne kadar teşvik uygularsak uygulayalım, bu, kaynaklarımızın boşa gitmesinden başka bir işe yaramayacaktır.

Yasa tasarısından, Eskişehir İli, ifade ettiğim nedenlerden dolayı olumsuz olarak etkilenecektir. Bu nedenle, ortaya çıkacak olumsuzluk ve haksızlıkların önlenmesi bakımından Eskişehir İlinin de teşvik kapsamına alınması gerekmektedir diyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergenin kabul edilmesi hususunda desteklerinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yücesan.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1 500 ABD Doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere "kalkınmada öncelikli yörelerdeki iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) -  Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu?..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sezai Bey konuşacak efendim.

BAŞKAN - Sayın Sezai Önder, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Önder, süreniz 5 dakika.

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bilindiği gibi, 1998 yılında çıkarılan 4325 sayılı Yasaya göre Türkiye'deki 81 ilin 50 tanesi birinci derecede kalkınmada öncelikli il olarak ilan edilmiştir.

Bu yasanın sadece arsa temininde bir faydası vardı bu 50 ile; daha sonra, 2004 yılında, 5084 sayılı Yasayı çıkardık. Bu yasa çıkarılırken, kalkınmada birinci derecede öncelikli il olan 50 içinden 33 tanesini yasa kapsamına aldık, 3 tane de, esasında kalkınmada öncelikli il olmayan ili dahil ettik. Bu iller de Uşak, Afyon, Düzce olarak belirlendi. Dolayısıyla, 36 il Teşvik Yasası kapsamına girmiş oldu.

Bu düzenlemeyle ise, geri kalan 17 ilin 12 tanesini, yani, birinci derecede kalkınmada öncelikli il olup da 5084 sayılı Yasa kapsamı dışında kalan 17 ilin 12 tanesini tekrar kapsam içine alıyoruz. 1 tane de Kütahya'yı dışarıdan alıyoruz. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, 49 il, 5084 sayılı Yasadan istifade eder hale geliyor; ancak, 4 tane il dışarıda kalıp, kalkınmada öncelikli il olan 5 tane il de kapsama girmediği için, onlar, Teşvik Yasasından istifade edememiş duruma geliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, ben, devletime güvenirim. Devlette devamlılık vardır. Eğer, devletim, 1998 yılında çıkardığı bir yasayla, bir ilin kalkınmada öncelikli il olmasını tespit etmişse, tayin etmişse ve ondan sonra bir teşvik yasası çıkıyorsa, kalkınmada öncelikli il kapsamında olan o illerin de bu yasa kapsamı içerisinde olması lazım.

Biraz evvel arz ettim değerli arkadaşlarım; ben, Plan ve Bütçe altkomisyonunda bu konuda konuştum, Plan ve Bütçe Komisyonunda, ana komisyonda konuştum. Şimdi, kişisel olarak konuştuğumda, arkadaşlarım "haklısın, Samsun'a haksızlık ediliyor" diyorlar; hatta, İstanbul Milletvekili Sayın Alaattin Büyükkaya, bunu altkomisyonda açıkça dile getirdi. Ama, sıra oylamaya gelince değerli arkadaşlarım, parmaklar kalkıyor, parti disiplini içinde, Samsun'un haklılığı bir tarafa itiliyor.

Şimdi, kalkınmada öncelikli il olması ne demektir bir ilin?.. Devlet, bir ilin ekonomik güç kaybettiğini, işsizliğin arttığını, nüfusun göç ettiğini, istihdamın azaldığını, halkın daha mutlu ve huzurlu yaşaması için birtakım tedbirler alınmasını tespit etmiş oluyor; ama, maalesef, şimdi, bu yasa bu şekliyle çıktığı takdirde, Türkiye'de, Samsun, Zonguldak, Karabük ve Kırıkkale kapsam dışı kalacak; bir de, Çanakkale ilinin Bozcaada ve Gökçeada İlçeleri kapsam dışında kalacak ve yasa bu şekliyle kesinleşecek; ben öyle anlıyorum.

Sayın Bakanım, şimdi, yasanın komisyona geldiği ilk şeklinde, bunun bütçeye bir maliyeti olduğu görülüyordu; ama, komisyonda bir değişiklik yapıldı, bir işletmede çalışan işçi sayısı 30'a çıkarıldı. Bunun, ben inanıyorum ki, bütçeye maliyeti çok az olacaktır. Yani, lütfen, bu 4 ilin ne kabahati vardır?! O zaman, niye bu iller kalkınmada öncelikli ildir?!

Değerli arkadaşlarım, onun cevabını da birisinin vermesi lazım. Ne için bu iller kalkınmada öncelikli  il olup da bu yasa kapsamı içinde değiller; onu birisinin izah etmesi lazım.

Yani, sosyoekonomik gelişmişlik endeksi böyle imiş, efendim millî gelir hesabı böyle imiş; benim onu aklım almıyor!

Değerli arkadaşlarım, bu haksızlığın giderilmesi lazım. Bu haksızlığın, bu verdiğimiz önergenin kabulü şekliyle giderilmesi lazım.

Şimdi, Kıkrıkale'ye gidiyoruz, Kırıkkale'den geçiyoruz. Kırıkkale, büyük bir köy hüviyetinde. Ne için sosyoekonomik gelişmişlik endeksi fazla; orada devletin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Önder, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Devamla)- Ama, o devlet kuruluşu oradan kalktığı zaman; Kırıkkale fakir bir il, aç bir il. Zonguldak için aynı şey varit, Karabük  için aynı şey varit; oradaki devlet kuruluşlarından bütün halk istifade etmiyor. Belki nüfusun yüzde 10'u bu imkânlardan istifade ediyor.

Değerli arkadaşlarım, yani, şimdi, Samsun İli, gelişmiş bir il deniyor. Elimde 2001,2002, 2003 yılları devletin gelir-gider karşılama  oranı var. 2001 yılında gelir 315, gider 467 trilyon lira; 2002 yılında gelir 380, gider 730 trilyon lira; 2003 yılında gelir 535 trilyon, gider 897 trilyon lira. Eğer, Türkiye'de bir gelişmiş il bu nitelikteyse, gelişmemiş illerin haline ben acıyorum!

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 880 sıra sayılı tasarının çerçeve 1 inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 29.1.2004 tarihli ve 5084 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine "1 500 ABD doları veya daha az olan iller" ibaresinden sonra gelmek üzere "1999 yılında meydana gelen depremlerden zarar gören ve 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı Türkiye ortalamasının altında olan iller" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Güneş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önerimiz, 1999 yılında yaşanan depremlerin ekonomik ve sosyal alandaki yıkıntılarının, görüşmekte olduğumuz 5084 sayılı Yasa kapsamında giderilmesini amaçlamaktadır. Bu amaçla, daha önce, birinci imzası Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'a ait bir yasa önerisi de verilmişti.

1999 depremi asrın felaketi olarak da isimlendirilmektedir. Bu depremin korkutucu ve kalıcı sonuçlarının, başlı başına bu yasanın kapsamından, bu yasanın getirdiği teşvik kolaylıklarından yararlanılması için yeter neden olduğu inancımızı takdirinize sunuyorum. Daha büyük, daha anlamlı bir neden aramamak gerekir. Bir başka anlatımla, önerimizle, altı yıldır kanayarak ve katlanarak süregelen deprem kaynaklı sorunların 5084 sayılı Yasayla giderilmesini amaçlamaktayız.

Önerimiz, genel olarak 1999 depremlerinden zarar gören tüm illeri kapsamaktadır; ancak, bunlardan Kocaeli, Bolu, Yalova İllerinin gelişmişlik düzeylerindeki sıraları, Düzce'nin 5084 sayılı Yasa kapsamında bulunması, önerimizi, Sakarya'ya odaklı, Sakarya'nın haksızlıklarını giderme amaçlı, Sakarya'nın kalkınmasını ve sorunlarını çözmeye yönelik bir istemi içerme noktasına getirmiştir.

Deprem sonrasında kullanılamaz hale gelen altyapı ve yerleşim alanlarının onarılması ve yenilenmesi için, günlük yaşamın sürdürülebilmesi için Sakarya'ya yapılan yardım ve harcamaların kişi başına düşen gayri safî hâsıla hesaplamasında hesaba katılmış olması, Sakarya'ya yapılan haksızlığın temelini oluşturmaktadır, temel kaynağı bu haksızlıktır.

Ondan ayrı olarak, komşu ilin 5084 kapsamına alınmış olup Sakarya'nın alınmamış olması, yıkılan sanayiin yenilenmesi sırasında ve yeni yatırımlar düşünüldüğünde, dışarıya, Sakarya dışına yönlendiren, özendiren bir diğer haksız uygulama olmuştur.

Sayın milletvekilleri, deprem Sakarya'da 43 000 konutu ve 9 000 işyerini yıktı; altyapı yok oldu, sanayi kuruluşlarının yaklaşık dörtte 1'i tamamen, gerisi kısmen yıkıldı, üretim durdu, tüm emekçiler işsiz ve aşsız kaldı. Depremde Sakarya'dan 5 000'den fazla insanımızı toprağa verdik. Onların binlerce deprem yetimi şu anda da çaresiz ve zor durumda. 4 000'e yakın insanımızı deprem altından, enkaz altından çıkardık. Bunların bir bölümü sakat kaldı.

5084 sayılı Yasa açısından, hiçbir veri, hiçbir rakam, hiçbir ölçü, hiçbir kıstas bu dramatik deprem tablosundan daha geçerli, daha güçlü ve daha öncelikli olamaz. Deprem yıkıntılarının altından gelen talep ve gereksinmelerden daha insanî ve daha vicdanî bir gerekçe düşünülemez.

Dayanışma ve yardımlaşma duyarlılığımızı yerine getirmemiz için Sakaryalılar gönül gözlerini Yüce Meclise dikmişlerdir. Oylarınızla onları mutlu edebilir, onların dostluğunu ve sonsuz sevgisini kazanabilirsiniz. Bu ilginizi rica ediyorum. Sakarya, 5084'ten yararlanmayı hak eden, en önce hak eden illerimizden biridir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güneş.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 5084 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 3.- 31.12.2008 tarihine kadar uygulanmak üzere 2 nci maddenin (a) bendi kapsamındaki illerde;

a) 1.4.2005 tarihinden itibaren yeni işe başlayan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, en az otuz işçi çalıştırmaları koşuluyla, bu iş yerlerinde çalıştırdıkları işçilerin,

b) 1.4.2005 tarihinden önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, 1.1.2005 tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları en son aylık prim ve hizmet belgelerindeki işçi sayısını en az yüzde yirmi oranında artırmaları ve çalıştırılan toplam işçi sayısının asgari otuz kişiye ulaşması halinde, bu iş yerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısını geçmemek üzere, artırdıkları işçi sayısı ile mevcut işçilerden  artırdıkları işçi sayısının iki katı  kadar işçinin,

Ücretleri üzerinden hesaplanan gelir vergisinin; organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için yüzde sekseni, verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden terkin edilir.

Terkin edilecek tutar, işçi sayısı ile asgari ücret üzerinden ödenmesi gereken gelir vergisinin çarpımı sonucu bulunacak değer üzerinden yukarıda belirtilen oranlara göre saptanan tutarı aşamaz.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

Süreniz 10 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 880 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görünen o ki, 5084 sayılı Yasa görüşmeleri sırasında dile getirdiğimiz bütün sakıncalar hâlâ orta yerde durmaktadır. Mevcut sakıncalar ve yaratılan haksız rekabet düzeltilmek yerine, bu tasarıyla, maalesef daha da artırılmış olmaktadır. Hatta, yasa kapsamında yer alan teşvik enstrümanlarının yararlanacak yatırımcılar için eskisinden daha elverişli hale getirildiği ve bu ölçüde de, aynı bölgede yer almakla birlikte, yasanın uygulama alanı dışında kalan illerdeki yatırımcıları cezalandırmakta olduğu da görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, sizlere önemli bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Hazine Müsteşarlığının gümrük birliği öncesindeki tekstil teşviklerine ilişkin uygulamasından bahsetmek istiyorum. 1993-1995 yılları arasındaki tekstil yatırımlarının teşviki için verilen binlerce belge, gümrük birliği teşvik sistemi bakımından müktesep hak olarak saydırılmadığı için elde kalmış, sayılamayacak kadar çok belge kapsamında yapılan yatırımdan sonra ortaya çıkan sonuç da 2000'li yılların başında bu sektörde yaşanan toplu iflaslar olmuştur. Çünkü, Hazine Müsteşarlığı olarak verdiğimiz belgelerin sayısını biliyor; ama, ortaya çıkacak kapasitenin büyüklüğünü bilmiyorduk. Dolayısıyla, sektörde bir arz fazlası sorunu yaşadık ve yarattığımız arzı da yönetemeyince sonuç toplu iflaslar oldu.

Büyük Millet Meclisinin temel fonksiyonlarından birisi de denetim görevidir. Denetimin basit ve basit olduğu kadar önemli bir kuralı vardır: Saymak, ölçmek ve denetlemek. Dolayısıyla, sayamadığınız şeyi ölçemezsiniz, ölçemediğiniz şeyi denetleyemezsiniz ve hatta yönetemezsiniz.

Biz, burada, teşvik belgesine bağlanmış, en azından sayısını bildiğimiz yatırımlardan söz etmiyoruz; teşvik belgesiz yatırımdan söz ediyoruz. Bu da, bilme, denetleme ve yönetme konusunda ciddî sorunlarla karşılaşacağımız anlamına geliyor.

Değerli milletvekilleri, sorun bununla da bitmiyor. Teşviki öngörülen bölge ve yatırımlardaki bu tehlike kadar ciddî başka bir tehlike de, aynı bölge içerisinde yaratacağınız haksız rekabetin iktisadî ve sosyal sonuçları olacaktır. Zira, seçicilikten uzak ve herhangi bir hesaba dayanmayan bu teşvik biçimi aslında bir sübvansiyondur. Yani, maliyet değil, fiyat avantajları yaratacaktır; verimlilik veya kârlılıkla uzaktan ya da yakından hiçbir ilgisi yoktur.

Aslında burada öngörülen, işe alınacak her bir kişinin maliyetinin bir yatırım aracılığıyla topluma ödetilmesi projesidir. Bu tarz bir istihdamı teşvik anlayışı, AKP yönetiminin siyasî istihdam anlayışının bir parçasıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarındaki mevcut istihdama ilave olarak, yani, personel alımı şeklindeki klasik usul yerine, mevcutlar emekliliğe zorlanmakta ve yerlerine yeni personel alınırken, bir yandan da, Emekli Sandığı ve SSK zora sokulmaktadır; yani, kaş yapayım derken göz çıkarılmakta ve ülke çapındaki maliyetler dikkate alınmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, işte Adana. 70'li yıllardan bu yana güneydoğu ağırlıklı göç alarak şehir nüfusu 8 kat artan ve 2003 yılı itibariyle 17 800 işyeri sayısıyla ülke toplamının yüzde 2,4'üne, 226 000 işçi sayısıyla ülke toplamının yüzde 4,3'üne sahip olan Adana'daki işsiz sayısı da, resmî rakamlara göre 54 519'dur. Son iki yılda izlenen politikaların genel sonucu olarak hiç yatırım yapılmadığı da dikkate alınırsa, bugün bu sayının daha fazla olduğu izahtan varestedir. Ülke tarımı ve sanayiinin gözbebeği olan ve toplam ihracat içinde hatırı sayılır bir yer tutan Adana İlindeki işsiz sayısı, bu yasa kapsamında teşviki öngörülen birçok ilin toplam nüfusundan fazladır. Karpuz, narenciye, yerfıstığı, mısır ve soya üretiminde, ülke toplamının yüzde 50'sine yakın üretime sahip olan Adana'da, diğer illerde olduğu gibi, son yıllarda yatırım eğilimi düşmüş, yatırım kapasitesi kayda değer biçimde azalmıştır.

Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, Adana'da son beş yılda alınan toplam teşvik belgesi sayısı, tarım sektöründe sadece 11 iken, imalat sektöründe 170 ve hizmetler sektöründe 84'tür. Bu sayılar, 2000 - 2004 yılları arasındaki toplam teşvik belgesi sayısının yüzde 2'si mesabesindedir.

Teşvik belgeli yatırımların toplam tutarları ile bu yatırımlarla yaratılan istihdam imkânları arasındaki bir değerlendirmeden çıkan sonuca göre, genel olarak son beş yılda ve özellikle de 2003 - 2004 yılları arasında bir kişinin istihdamı için gerekli olan ortalama yatırım tutarı, Adana'da, ülke ortalamasından daha düşüktür. Adana'da, bir kişinin istihdamı için ihtiyaç duyulan sermaye ya da yatırım tutarı, ülkenin birçok yerinde ilave bir işçi için yapılacak yatırımdan daha düşüktür; ama, ne var ki, yatırım nerede, müteşebbis nerede! Asıl önemlisi, bunları harekete geçirecek hükümet nerede!

Değerli milletvekilleri, ülke üretiminin genel olarak ithal girdilere bağlı hale geldiği ve bu nedenle de ulusal paramızın yabancı paraların değer anlamında baskısı altında tutulduğu bir dönemde, istihdama katkı yapacağım derken, küçük ölçekli, optimum kapasitelerin altında üretim yapan, yeni girişimler yaratarak, ülke tarım ve sanayiinin rekabet gücünü azaltan sonuçlar doğurabilecek bu yasanın, daha dikkatli biçimde, seçici ve daha radikal bir anlayışla ele alınarak, kapsamı daha geniş hale getirilmelidir.

Uygulamadan mağdur olacak il sayısının 13 adet azaltılarak, yıldan yıla belirli sapmaların oluşacağı, fert başına gayri safî yurtiçi hâsıladan pay, gelişmişlik düzeyi gibi tek kriteri esas alan bir ölçüyle diğer iller dışlanmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, Gelir Vergisi, sigorta primi, enerji desteği gibi teşvik unsurlarının 2008 yılına kadar uygulanacağı dikkate alındığında, bu kadar kısa zamanda yeni yatırımların devreye alınması ve sayılan teşvik unsurlarından yararlanması mümkün olamayacaktır. Diğer taraftan, aynı durum mevcut yatırımlar için de söz konusudur. 1 Nisan 2005 tarihinden önce işe başlamış olan müteşebbisler de, çalıştırdıkları işçi sayılarını en az yüzde 20 artırmak ve artırdıkları bu sayıyla birlikte, çalıştırdıkları toplam işçi sayısının asgarî 30 kişiye ulaşması halinde, tasarıda sayılan teşvik enstrümanlarından yararlanabilecektir; ancak, bu durumda, sağlanan avantajlar, ilave bir işçinin müteşebbise maliyetini aşmadığı sürece, ilgili müteşebbis ilave istihdamdan kaçınacaktır; çünkü, iktisadî değildir, rasyonel değildir.

Dolayısıyla, mevcut yatırımlarda çok kısa sürede bu sayıya ulaştığını beyan eden, daha doğrusu iddia eden müteşebbisler için, tasarıdaki teşvik unsurlarının uygulamaya geçmesi, hayalî istihdam bakımından da ciddî kuşkular yaratacaktır ve titizlikle takibi ve denetimi gerekli olacaktır.

Bu durumda, geriye sadece, komisyona gelen metin ile komisyonca kabul edilen metin arasındaki farktan anlaşılacağı üzere, bedelsiz yatırım yeri tahsisi kalmakta olup, anlaşılan odur ki, gerçek niyet, işte burada gizlidir. Herhalde, burada bazı yandaşlarımızı da koruma şansı yaratılabilecektir.

Yasanın bedelsiz yatırım yeri tahsisine ilişkin 5 inci maddesinin, sadece 1.1.2004-31.12.2004 tarihi itibariyle uygulama sonucunu ifade eden ve mülkiyetinin devri öngörülen 14 000 000 metrekare arazi bulunmakta olup, daha büyük bir hızla, daha çok miktarda, Orman Kanunu kapsamındakiler hariç, hazine arazisi mülkiyetinin el değiştireceğini şimdiden söylemek bir kuşku ifadesi ya da bir abartma sayılmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu kürsüden çeşitli vesilelerle yaptığımız uyarıların üslubuna, ifadelerin biçimine verdiğiniz önem ve gösterdiğiniz tepkilerin, meselelerin özüne dönük ilgiler haline gelmesini diliyor ve sizleri bu ülkede yaratılacak müreffeh bir gelecek için, empoze edilmiş, dayatılmış tasarıların satır aralarını hissedecek ölçüde müteyakkız ve sadece lafzını görüştüğümüz değil, ruhunu da bildiğimiz ve bizi ortak metinlere ve akla götürecek müzakereler içinde görmeyi temenni ediyor, bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ, vaktinizi de özenle kullandığınız için.

Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Hanefi Mahçiçek; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HANEFİ MAHÇİÇEK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz Teşvik Yasasıyla ilgili kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünyadaki ülkelere baktığımız zaman, ülkelerin hemen hepsinde bölgeler arasında, kendi içindeki bölgeler arasında gelişmişlik farklılıkları ya da bölgesel dengesizlikler olduğunu hep müşahede etmişizdir. Bu bölgesel dengesizlikleri ya da gelişmişlik farklılıklarını ortadan kaldırmak, izale etmek için de her ülke kendi içinde birtakım tedbirler, teşvikler ya da devlet yardımları şeklinde enstrümanlar kullanmıştır. Sözgelimi, Amerika Birleşik Devletlerinde Massachusetts Eyaletinde, Almanya'da Ruhr Havzasında, İtalya'da Mezzo Guerno bölgesinde gelişmişlik farklılıklarını ya da bölgesel dengesizlikleri izale etmek için çeşitli teşvikler ya da devlet yardımları hep kullanılagelmiştir.

Doğrusu, ülkemizde de cumhuriyetimizin ilk yıllarından bu yana bölgeler arasındaki dengesizliği gidermek için Sanayi Kanunu Muvakkatten başlayarak, yani, o kanun kapsamından başlayarak çeşitli teşvik unsurları getirilmiştir. 1983'ten sonra da Devlet Planlama Teşkilatımızın hazırladığı sosyogelişmişlik endeksine bağlı olarak ya da baz alınarak, illerimiz, birinci derecede kalkınmada öncelikli iller, ikinci derecede kalkınmada öncelikli iller şeklinde nitelendirilerek farklı teşvik unsurları ya da devlet yardımları kullanılmıştır. O teşvik unsurlarıyla, gerçekten, birtakım illerimiz çok önemli mesafeler kat etmişler, gelir seviyelerini daha üst düzeye çıkarmak için yatırım hamleleri başlatmışlardır. Bunlardan bazılarını örnek verecek olursak, Denizli İlimiz, Kahramanmaraş İlimiz, Malatya İlimiz, Çorum İlimiz, devletin sağladığı imkânları çok iyi kullanarak kendi memleketlerinde müteşebbislerimiz, yatırımcılarımız önemli mesafeler katetmişler. Örneğin, benim kentim olan Kahramanmaraş'ta 1983'ten sonra 500'ün üzerinde fabrika kurulmuş. Bu 500'ün üzerindeki fabrikayla 35 000'in üzerinde insanımıza ekmek kapısı açılmış, istihdam sağlanmış, ülkemize de 200 000 000 doların üzerinde döviz girdisi sağlanmıştır. Kuşkusuz, bunlar daha iyi kullanılabilir, daha iyi noktalara gidebilirdik.

Bütün bunlardan amaçlanan, yani, teşvik unsurlarıyla amaçlanan, hedeflenen unsurlar nelerdir derseniz, bunların başında, gayet tabiî ki, bölgesel dengesizlikleri gidermek var. İkinci olarak da, gelir dengesizliğini ya da gelir adaletsizliğini gidermek var, gelir dengesizliğinden oluşan sağlıksız kentleşmenin önlenmesi var, doğrusu, sosyolojik, demografik erozyonlarla oluşan terör belası var, sağlıklı bir kentleşme var ve çok önemlisi de istihdamı artırmak, işsizliği önlemek var. İnanıyorum ki, inşallah, bu yasayla daha da anlamlı hale getirilen teşvik unsurları, temel olarak, baz olarak daha uygun şartlarla getirilen bu yasayla amaçlanan, hedeflenen hedeflere ulaşabiliriz diye ümit ediyorum.

Hepinizi, saygıyla, tekrar, selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Mahçiçek.

Şahsı adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Ahmet Yılmazkaya; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AHMET YILMAZKAYA (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 880 olan yatırım ve teşvik yasasında değişiklik yapılmasıyla ilgili tasarının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, Teşvik Yasasından nasibini almayan Gaziantepli hemşerilerimi de üzüntüyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha onaltı ay önce 5084 sayılı Yasayı hep birlikte çıkardık. Bu yasada amaç neydi; bu yasada amaç, az gelişmiş yörelerde üretim ve yatırımın önünü açmaktı; işsizliği azaltmaktı. Temel amacımız bu idi; ama, bu yasada istediğimiz sonucu alabildik mi? Teşvik alan illerimizin sayın milletvekillerine soruyorum; illerinde yatırımların önü açılıp işsizlik sorunu çözüldü mü? Ama, maalesef çözülmedi. Onaltı ay önce il sayısını 22 ilden 36 ile çıkardık. Yine, gayri safî millî hâsılası 1 500 doların altında olan iller diye bir rakam koyduk; ama, Devlet Planlama Teşkilatımız, bunun dışında hiçbir araştırma yapmadı; illerin altyapı durumunu, eğitim durumunu, ulaşım durumunu dikkate almadı. Görüyoruz ki yine yapılan tespit yanlış. Doğruyu yapmazsak, il sayısını ne kadar artırırsanız artırın, istediğimiz sonucu almamız mümkün değildir. Teşvikler çıkarılırken iller arasındaki farklılıklar gözetilmelidir. Düzce ile Muş'u, Hakkâri'yi terazinin aynı gözüne koyarsak, Muş ile Hakkâri'ye karşı haksızlık yapmış olmaz mıyız; tıpkı Gaziantep İlimizin etrafındaki illere teşvik verirken, Gaziantep'i teşvik kapsamı dışında bıraktığımız gibi.

Değerli milletvekilleri, teşvik, sanayide kalkınma için kullanılır; ama, ne yazık ki, şimdi, sanayide kalkınmayı bir tarafa bırakalım, şu anda teşvikleri bu şekilde çıkarmamız, sanayimizi tehdit eder hale gelmiştir. Gaziantep, Denizli, Adana, Kayseri gibi illerimiz niçin rekabet edemez hale getirilmek isteniyor, bilemiyorum.

Şu anda gözüken, iki türlü sanayici ortaya çıkıyor; birisi, enerjisini, sigortasını tam ödüyor, diğeri yarım ödüyor. Bu gidişle, sanayiciler arasında bir panik yaşanacaktır. Teşvik alan da almayan da pişman olacak. Kendi gücüyle, kendi alınteriyle, emeğiyle çalışan Kayseri'deki, Denizli'deki, Gaziantep'teki, Adana'daki sanayicilerimize karşı bir haksızlık yapmış olacağız.

Değerli arkadaşlarım, Gaziantebimizin etrafı, Urfa, Adıyaman, Maraş, Osmaniye, Kilis İllerimize verilen teşvik yasasıyla çevrilmiştir. Bizim Gaziantebimizin suçu nedir, bilemiyorum. Bu haksız uygulamayı kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

Gaziantep 4 organize sanayi bölgesi olan bir ilimizdir. 100 000'in üzerinde insanımıza iş veririz. Gaziantep, sanayicisi her zaman kendi yağıyla, kendi gücüyle çalışmasını bilen, yatırım yapan illerimizden birisidir; devlete hiçbir zaman büyük yük olmamıştır. Gönül isterdi ki, etrafımızdaki iller gibi Gaziantep de teşvikli iller arasına alınıp, orta yerde sıkışıp kalmasaydı.

İktidarın ekonomiyi yanlış yönlendirmesi, ülkemizin Ortadoğu, özellikle Çin pazarına kapılarını açmasından dolayı, maalesef, 4 organize sanayi bölgemizde, iki aydan bu tarafa, işten çıkarılan işçi sayımız 10 000'ler civarındadır. Birkısım işçiler işten çıkarılırken, birkısım işçiler de ücretsiz izne ayrılıyor. Dürüst, namuslu sanayicimizin rekabet etme gücü zayıfladığı için, yapacak bir şey kalmadığı için, randıman yüzde 30'lara düşüyor, birkısım fabrikaların kapısına da kilit vuruluyor; çünkü, Çin'de ve Ortadoğu ülkelerinde enerjinin ucuz oluşu, bizdeki maliyetlerin yüksek oluşundan dolayı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya, 1 dakika sürenizi ilave ediyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun efendim.

AHMET YILMAZKAYA (Devamla) - Bir yıldan bu tarafa enerji yüzde 30, akaryakıt yüzde 50 zam gördü. Bunların hepsi yatırımcının elini kolunu bağlıyor.

Değerli milletvekilleri, Devlet Planlama, sanayiciyi kendi kaderiyle baş başa bırakmamalıdır. Yatırımcı arkadaşlarımızın ekibi tam araştırma yapamayabilir, heyecanlı kafayla, Kilisime, Adıyamanıma yatırım yapıyorum diye ekibini tam kuramayabilir. İşte, o anda, Planlama devreye girmelidir, sektörel bazda yönlendirici olmalıdır. Osmaniye'deki yatırımcıya Devlet Planlama şunu diyebilmelidir: Dur bakalım sanayici kardeşim, sizin bu yatırım yaptığınız mamullerden Gaziantep'teki sanayicimiz aynı malı üretiyor; zaten pazarı daralmış, yüzde 30 kapasiteyle çalışıyor. Eğer, siz bu anlayışla yatırıma girerseniz ileride sıkıntıya girersiniz. Gaziantep'teki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya, lütfen, teşekkür eder misiniz. Lütfen...

AHMET YILMAZKAYA (Devamla) - Başkanım, bitireceğim.

BAŞKAN - Bu defa uzatmayacağım sürenizi ona göre.

AHMET YILMAZKAYA (Devamla) - ...yüzde 30 randımanla çalışan yatırımcı arkadaşımız hiç çalışamaz duruma düşer. Planlama olarak biz araştırıyoruz. Bizde bilgiler var, isterseniz sizi yönlendirebiliriz.

Devlet Planlama yönlendirdiği yeni buluş için yatırımcının ekonomik gücü yeterli değilse, üç beş yatırımcıya, birleşin, şu mamulün pazarı açıktır diyebilmeli. Devlet Planlamanın görevi bu olmalıdır. Devlet baba da bunun için vardır. Sözlerimi daha fazla uzatmayacağım, zaman daraldı.

Değerli arkadaşlarım, Gaziantepli, iktidara, hükümete küskün. Elimde Gaziantep Ticaret Odasının ve birkısım Gaziantepli sanayicilerin faksı var; yani, diyorlar ki, teşvikte adalet istiyoruz. Ben de onların milletvekili olarak, ben de burada, Yüce Mecliste bağırıyorum, ben de teşvikte adalet istiyorum.

Yüce Meclisi, yeniden, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazkaya.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gruplar ve şahıslar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Vaktimiz de, çalışma takvimimiz de dolmak üzeredir; dolayısıyla, sorulara başlarsak vakit yetişmeyecektir.

Bütün bunları dikkate alarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Mayıs 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.51