DÖNEM : 22 CİLT : 83 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
96 ncı
Birleşim
10 Mayıs 2005 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - YOKLAMA
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin Karamanoğlu Mehmet
Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin 728 inci yıldönümüne, 45
inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin
gündemdışı konuşması
2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Özürlüler Haftası münasebetiyle,
özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması
3.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıflar Haftasına
ilişkin gündemdışı konuşması
B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24 milletvekilinin, Akşehir
Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili alınması gereken
önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)
2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 milletvekilinin,
sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı, hazineyi zarara
uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/2)
C) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Amerika
Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın Amerika
Birleşik Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan'a yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/823)
3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu
Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/321)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/292)
4.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Kanunu
ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/347) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/293)
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ
Grubu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI.- SEÇİMLER
A) Komİsyonlara
Üye Seçİmİ
1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969)
(S. Sayısı: 851)
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)
4.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi
Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440) (S. Sayısı: 896)
VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, resmî araç sayısı ile bakım,
onarım ve akaryakıt harcamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail
ALPTEKİN'in cevabı (7/4581)
2.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK hastanelerindeki
sağlık personeli tayinlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/5446)
3.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, İstanbul İl Sağlık Müdürü
hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5448)
4.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, IMF ve Dünya Bankasından
alınan kredilere ve iç ve dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali
BABACAN'ın cevabı (7/5478)
5.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir gözü görmeyen kişilere
sürücü belgesi verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5529)
6.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu kurum ve kuruşlarının
fatura ödemelerinin kredi kartıyla tahsiline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5557)
7.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamyoncu esnafının vergi
borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5558)
8.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kamu çalışanlarının
kurumlara ve illere göre dağılımı konusunda yaptığı açıklamaya ilişkin sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/5577)
9.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, gülyağı üretim sektörünün
korunmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı
(7/5600)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı
(7/5607)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5608)
12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/5611)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan
personel sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı
(7/5615)
14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sağlık Bakanlığına devredilen
SSK'ya ait sağlık tesisi dışındaki taşınmazlara ve kurumda kalan personele
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/5626)
15.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, okullarda Yardımcı Hizmetler
Sınıfında çalışan personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/5644)
16.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Halk Eğitim Merkezi
Kültür Salonunda uygulanan bir programa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5645)
17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Türkiye-Irak sınırında ikinci
bir kapının açılması çalışmalarına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki
faaliyetlere,
- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında
vekâleten ve asaleten görev yapan idarî personele,
Bursa İlindeki yatırım projelerine,
Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5724, 5725,
5726, 5727, 5728)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı
kuruluşlarında vekâleten ve asaleten görev yapan idarî personele,
Bursa İlindeki yatırım projelerine,
Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına,
İlişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/5734, 5735,
5736)
19.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanının Ege karasularıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/5812)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine,
Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı, Anneler Gününe,
Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, Kastamonu Abdurrahmanpaşa
Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Adalet Bakanı Tayeb Belaiz ve
beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
(10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre
uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini
doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık
kesin süre verildiği bildirildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında
parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık,
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Cezayir'e
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,
Tezkereleri kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 735 sıra sayılı komisyon
raporunun, bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,
Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 888 sıra
sayılı 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri
Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin
48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler kısmının 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grup
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,
Açıklandı.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu
Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri,
3 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S.
Sayısı: 646) görüşmelerine devam olunarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi;
verilen aradan sonra,
İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;
Ertelendi.
4 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere
geri gönderilen 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı, Gelir İdaresi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun (1/1019) (S. Sayısı: 888), görüşmeleri
tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
10 Mayıs 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
21.00'de son verildi.
Nevzat Pakdil
Başkanvekili
|
Mehmet Daniş |
Ahmet Küçük |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Ahmet Gökhan Sarıçam |
Türkân Miçooğulları |
|
Kırklareli
|
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No.: 131
6 Mayıs 2005
Cuma
Tasarı
1.- Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı (1/1025) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi ve
Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2005)
Teklif
1.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir
Milletvekili Ali Osman Sali'nin; 2863
Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/461)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2005)
9 Mayıs 2005 Pazartesi No.: 132
Tezkereler
1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/820) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.5.2005)
2.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/821) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.5.2005)
Raporlar
1.- Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Gülhane
Askeri Tıp Akademisi Kanunu ve Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve
İşletilmesine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk Silahlı
Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Millî Savunma
Komisyonları Raporları (1/1002, 1/351, 1/960) (S. Sayısı: 891) (Dağıtma tarihi:
9.5.2005) (GÜNDEME)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay
Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ile 193 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/435) (S. Sayısı: 894) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)
3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3
Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/440) (S. Sayısı: 896) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)
4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3
Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ve Adalet Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005)
(GÜNDEME)
5.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3
Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu
(2/442) (S. Sayısı: 898) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru
Önergeleri
1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, İskenderun
Körfezinde batan MV Ulla adlı gemiye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1533) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Antalya-Manavgat Irmağındaki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1534) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Rize-Fırtına Vadisindeki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1535) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, resmi araç
sayısı ile bakım, onarım ve akaryakıt harcamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4581) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.12.2004)
2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Ege
karasularıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/5812) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Denizli'nin havaalanı ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)
4.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın,
gıda siciline kayıtlı olan ve olmayan işletme sayısına ve denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5963) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
5.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, Osmaniye İli
ve ilçelerinde yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5964) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
6.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, kamu
personeline verilen yabancı dil tazminatıyla ilgili düzenlemede Bulgarca'nın
ayrı bir uygulamaya tâbi tutulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5965) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AİHM'de açılan
köy boşaltma davalarına ve "Köye Dönüş Projesi"ne ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5966) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
8.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, yoksul
öğrencilere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5967) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
9.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Meclisin
denetim faaliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5968)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yabancı
sermaye girişine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5969) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.4.2005)
11.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
İzmir-Seferihisar-Doğanbey'deki Uluslararası Tıp Kongresi Merkezinin satış
ihalesine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
12.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in,
Kilis'de Telekom bayiliği iptal edilen bir şahsın intihar ettiği iddialarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5971) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.4.2005)
13.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, bazı resmi
törenlere bir siyasi partinin davet edilmediği iddialarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5972) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
2003 Bingöl depreminden zarar gören konutlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5973) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
15.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in,
Diyarbakır-Pirinçlik yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5974) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
16.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kapatılan
tapu sicil müdürlüklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5975) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
17.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, BAĞ-KUR
primlerini ödeyemeyen çiftçi ve esnafın sağlık hizmetlerinden yararlanıp
yararlanmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5976) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline
yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5977) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın
bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5978) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
20.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın
bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5979) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
21.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın
bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5980) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
22.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Majezik
isimli ilacın kısıtlamasının kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5981) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
23.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, KİAŞ'ta
meydana gelen iş kazasına ve bazı yönetmeliklerin uygulanıp uygulanmadığına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5982)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline
yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5983) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
25.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bazı
bürokratlarla ilgili iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5984) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
26.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, İstanbul ve
Çanakkale Boğazlarında yaşanan deniz kazalarına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5985) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
27.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın,
2000-2005 yıllarındaki nüfus, dış borç ve milli gelir artışına ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.4.2005)
28.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın,
2003-2004 yıllarındaki iç ve dış borç ödemelerine ve yatırımlara ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5987) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.4.2005)
29.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün,
Mardin-Ceylanpınar ile Viranşehir sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5988) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.4.2005)
30.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Büyükkadı
Köyü-Abdioğlu Mezrasının elektrik ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5989) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline
yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5990) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
32.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'ın gaz
kontrat devri ihalesinin ertelenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5991) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
33.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Harran
Ovası sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5992) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul
Büyükşehir Belediyesinin zarara uğratıldığı iddialarına ve sorumlularına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5993) (Başkanlığa geliş
tarihi: 26.4.2005)
35.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Emniyetin
tabanca alım ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5994) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
36.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun,
muhtarların bilgisayar edinebilmelerinde kolaylık sağlanıp sağlanmayacağına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5995) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.4.2005)
37.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, TKİ'nin
Hazineden tahsil edemediği alacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5996) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
38.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Emekli
Sandığına ait Büyük Efes Oteline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5997) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Karatay
İlçesinde bir ilköğretim müdür yardımcısı hakkında hukuk dışı uygulamalar
yapıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5998) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)
40.- Sinop
Milletvekili Engin ALTAY'ın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun
alacaklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)
41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilçe milli
eğitim müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6000) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
42.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in,
üniversitelerin kurulması için belirlenen kriterlere ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6001) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Çıldır
Şehit Er Taner Karadeniz Çok Programlı Lisesinde yaşanan sorunlara ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.4.2005)
44.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün,
Şanlıurfa'da görülen bazı salgın hastalıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
45.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır
Devlet Hastanesinde personelin mesai takibinde parmak izi alınacağı iddiasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.4.2005)
46.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, çernobil
faciasının Karadeniz Bölgesindeki etkilerine ve artan kanser vakalarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi:
27.4.2005)
47.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, SSK
hastanelerinin devrinden sonra ortaya çıkan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)
48.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Chrysler
300 M araçlarının fren sistemlerinin Türk standartlarına uygunluğuna ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş
tarihi: 27.4.2005)
49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline
yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
50.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa
İli ve çevresindeki kent gelişim planlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)
51.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun,
Nevşehir'in sulama suyu sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6010) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
52.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
İzmir-Bandırma demiryolu hattı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinde
2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.4.2005)
54.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde
2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.4.2005)
55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinde
2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.4.2005)
56.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, infaz koruma
memurlarının sosyal haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)
57.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa
İlinde GAP spor oyunlarının geliştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/6016) (Başkanlığa
geliş tarihi: 26.4.2005)
58.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, DİE'nin gelir
dağılımı araştırmaları olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY)
yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
59.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, İsrail
Büyükelçiliğimizin güvenlik sorununa ve yeni bir bina alınıp alınmayacağına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
60.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline
yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)
61.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kredi
kartları ile yapılan harcamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.4.2005)
Gensoru
Önergesi
1.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM ve 23
Milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı,
Hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Hilmi GÜLER hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı
maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.5.2005) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk
Lirasının ABD Doları karşısındaki değerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5324)
2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu
Hükümetler döneminde vekâleten yapılan görevlendirmelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5326)
3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, bağ
ürünlerine yapılan zamlara ve bağ yetiştiricilerinin durumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5329)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İETT'nin
açtığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5331)
5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, isteği
dışında görev yeri değiştirilen memurlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5337)
6.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star TV'ye ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/5404)
7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancı
sermayenin ulusal radyo ve televizyonlardaki yayın payının yükseltilmesine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5407)
8.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun,
soruşturma geçirdiği halde kamu bankalarında yönetici olarak görev yapanlara
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5408)
9.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
görevlendirme ve vekâlet yoluyla görev yapan üst düzey bürokratlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5409)
10.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Başkentte
yaşanan su kesintilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5410)
11.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İncirlik
Üssünün Amerikan uçaklarının lojistik faaliyetlerini desteklemek için açılacağı
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5427)
12.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, 17 Aralık
2004 tarihli zirvede sözü edilen, Türkiye'nin imzalayacağı protokolün içeriğine
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/5428)
13.- Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın,
Emniyet Genel Müdürlüğüne 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde
yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5432)
14.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in,
Balıkesir İl Jandarma Komutanlığının bir operasyonuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5437)
15.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın,
üniversite ve diğer eğitim kurumlarının kalite standardına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5439) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2005)
16.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, en iyi
üniversite sıralamasında Türkiye'nin durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5442)
17.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Yortanlı
Baraj Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5461)
18.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, basında
yer alan bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5463)
19.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Başbakana
ve bakanlara yurt dışı seyahatlerinde eşlik eden milletvekillerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5468)
20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, sanayide
kullanılan doğalgaz fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5469)
21.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, yabancı
yatırımlara ve borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5470)
22.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İl
sınırında bulunan Metsamor Nükleer Sant-raline ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5472)
23.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İGDAŞ ile
ilgili dava dosyasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5475)
24.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın,
2003 ve 2004 yıllarındaki trafo yangınlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5479)
25.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, elektrik
fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5480)
26.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ankara
Büyükşehir Belediyesince kamulaştırılan bir arsaya ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5483)
27.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, misyonerlik
faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484)
28.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bazı
ilâç fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5486)
29.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
hayvancılıkla ilgili destek ve teşvik uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5489)
30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, sanayide
kullanılan doğalgaz fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5500)
31.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bir firmaya bor öğütme tesisi kurduracağı
iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5501)
32.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bor öğütme kapasitesine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502)
33.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti
Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Bandırma Hidrojen Peroksit A.Ş.'deki
hisselerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5503)
34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan-Göle-Yeniköy'deki Kura Nehri ve Yeniköy Köprüsünün onarımına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5505)
35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, THY
uçaklarının yedek parça durumlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5520)
10 Mayıs
2005 Salı No.: 133
Tasarılar
1.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü
Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1026)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)
2.- WİPO Telif Hakları Andlaşmasına Katılmamızın Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/1027) (Avrupa Birliği Uyum; Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.5.2005)
3.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1028) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Millî Savunma
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)
4.- Özürlüler Hakkında ve Bazı Kanunlar ile Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1029)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler;
Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)
Teklifler
1.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; Türk
Tekniker Odaları Birliği Kanunu Teklifi (2/462) (Adalet ile Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2005)
2.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Enformasyon,
Strateji ve Koordinasyon Kurulu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/463)
(Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)
3.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ile Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'ın; Avukatlık Kanununun Geçici 20 nci Maddesinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/464) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.5.2005)
4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; Ödeme Gücü
Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet
Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/465) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)
5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; 65 Yaşını
Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/466) (Plan ve
Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)
6.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un;
5.3.1973 Tarih ve 584 Karar Numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına İlişkin İçtüzük Teklifi (2/467) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)
Rapor
1.- Türkiye İstatistik Kanunu Tasarısı, Devlet
İstatistik Enstitüsü Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında 219 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 219 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/820, 1/62, 1/124,
1/153) (S. Sayısı: 890) (Dağıtma tarihi: 10.5.2005) (GÜNDEME)
Meclis
Araştırması Önergesi
1.- Konya Milletvekili Orhan ERDEM ve 24
Milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili
alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.5.2005)
BİRİNCİ
OTURUM
10 Mayıs 2005
Salı
Açılma Saati:
15.00
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı
Birleşimini açıyorum.
III. -
YOKLAMA
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
görevli personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramı ve
Yunus Emre'yi anma etkinlikleri münasebetiyle söz isteyen, Karaman Milletvekili
Mevlüt Akgün'e aittir.
Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Türkçenin Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin
728 inci yıldönümüne, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma
etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 728 inci yılı ve 45
inci Karaman Türk Dil Bayramı etkinlikleriyle ilgili olarak gündemdışı söz
almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir iletişim aracı olarak dil, insanlar arasında duygu,
düşünce ve inanç birliğini oluşturan ortak bir bağdır. Kültürün temel
unsurlarından biri olan dil, toplumsal yapıyı güçlendiren öğelerin başında
gelir. Millî kimliğin ayrılmaz bir parçası olan dil, kültür ve tarihimizi
gelecek kuşaklara aktararak ortak bir bilincin oluşmasını sağlar. Atatürk
"Türk Dili, Türk Milletinin kalbidir, zihnidir" veciz sözleriyle,
Türkçenin millî kimlik ve birlik açısından önemini vurgulamıştır.
Karamanoğlu Mehmet Bey, 728 yıl önce yayınladığı ünlü
fermanıyla "bugünden sonra, hiç kimse, sarayda, divanda, meclislerde ve
seyranda Türk Dilinden başka bir dil kullanmaya" demek suretiyle,
Türkçenin Anadolu topraklarında köklü bir çınar haline gelmesinde öncü
olmuştur. Gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre ise, berrak
dili, sevgi ve hoşgörüsüyle, bu çınara can suyu vermiştir.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Atatürk tarafından
gerçekleştirilen Harf İnkılabıyla, güzel Türkçemizin kullanımı yaygınlaşarak
toplumumuzun eğitim düzeyinin yükselmesi sağlanmıştır. Böylece, Türkçemiz,
kendi öz değerlerine dayanan, evrensel kavramları karşılayan bir dil haline
gelmiştir. Cumhuriyetten günümüze büyük bir gelişme gösteren Türkçemiz,
maalesef, çok sayıda yabancı kelimenin boyunduruğu altına girmiştir. Dilimizde
yaşanan bu yozlaşmaya karşı toplumsal olarak mücadele etmeli ve Türkçenin doğru
kullanılmasına özen göstermeliyiz.
Dilimizi yabancı kelimelerin istilasından kurtarmak
için, başta eğitim kurumlarımız olmak üzere, basınımızdan yazarlarımıza,
yöneticilerimizden vatandaşlarımıza kadar her kesime önemli görevler
düşmektedir. Bir taraftan dilimizi yabancı kelimelerden arındırırken, diğer
taraftan da zenginleştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmalıyız.
Zira, Türkçeye sahip olmak demek, Türkiye'ye sahip olmaktır. Köklü bir tarihin,
cumhuriyeti kuran kahramanların bize en kıymetli mirası olan dilimizi korumaya
ve yaygınlaştırmaya hep birlikte gayret etmeliyiz.
Karaman'da her yıl yapılan ve uluslararası nitelik
kazanan etkinlikler boyunca, ağzımızda anamızın ak sütü kadar helal olan
Türkçemizle ilgili bilimsel toplantılar yapılmakta, Türk dünyasından
temsilcilerin katıldığı etkinliklerde değişik Türk topluluklarının kültürleri
tanıtılmakta, siyasette, medyada, bilim dünyasında Türkçeyi doğru ve güzel
kullanan kişilere ödüller verilmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kültür Bakanlığı, Türk
Dil Kurumu, Karaman Valiliği ve Belediye Başkanlığının işbirliğiyle düzenlenen
45 inci Karaman Türk Dil Bayramı törenleri kapsamında Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, Türk Dil Kurumunda ve Karaman'da Türkçemizle ilgili değişik
toplantılar yapılmaktadır. Dil Bayramı törenleri ise 13 Mayıs Cuma günü
Karaman'da gerçekleştirilecektir. Bütün milletvekili arkadaşlarımı bu törenler
için Karaman'a davet ediyorum.
Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan eden
Karamanoğlu Mehmet Bey adına ilimizde bir üniversitenin kurulması yolunda
çabalarımız devam etmektedir. Ayrıca, kurulacak üniversite bünyesinde dil
enstitüsü kurulmasıyla dilimizin problemlerinin bilimsel olarak ele alınması
gerektiğine inanıyoruz. Hükümetimizi ve Meclisimizin siz değerli üyelerini,
Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesi çabamıza destek olmaya davet ediyorum.
Sözlerime son verirken, Yunus'un en yalın ve etkileyici
biçimde dile getirdiği "Gelin, tanış olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim,
sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz" barış ve sevgi mesajını anlamaya,
anlatmaya ve yaşatmaya çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.
Gündemdışı ikinci söz, Özürlüler Haftası münasebetiyle
söz isteyen Muğla Milletvekili Ali Arslan'a aittir.
Buyurun Sayın Arslan.
2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
Özürlüler Haftası münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, özürlülük, doğuştan ya da
sonradan yaşanan bir sağlık sorunu nedeniyle bedenin yapı ve fonksiyonlarında
bozulma sonucu kişinin yaşam aktivitelerinin kısıtlanması ve bunun sonucu
olarak da toplumsal yaşama katılımının engellenmesi halidir deniyor.
Değerli arkadaşlarım, 2002 yılında Devlet İstatistik
Enstitüsü tarafından 97 000 kişi üzerinde yapılan bir araştırma sonucu,
ülkemizde 8 000 000 civarında, toplumun yüzde 12,3'ünü kapsayan özürlü
yurttaşımızın olduğu tespit edilmiş. Gene yapılan araştırmalara göre, bu özürlü
yurttaşlarımız, sağlık, eğitim, rehabilitasyon ve istihdam olanaklarından,
maalesef, özürlü olmayan yurttaşlarımız kadar yararlanamıyorlar.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu yurttaşlarımıza
hizmet götürme konusunda devletimizi özürlü. Uzun yıllardan beri evlerinde
saklanan, gizlenen, toplum olarak da görmezlikten geldiğimiz bu yurttaşlarımız,
son yıllarda, özellikle son on yıldan beri sivil toplum örgütlerinde
örgütlenerek, Anayasanın da kendilerine verdiği hakları, insan olmanın, yurttaş
olmanın verdiği hakları talep ediyorlar ve son on yılda gerçekten önemli
kazanımlar da elde ettiler. Ancak, bu hakların yasal bir çerçeveye oturtulması
gerekiyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi de, bu yurttaşlarımızın -tüm
toplumun olduğu gibi- seslerine kulak vererek, özellikle seçim öncesinden beri,
özürlü yurttaşlarımızın sorunlarına sahip çıkacaklarını ve bir yasayı
çıkaracaklarını vaat ettiler, bu konuda çalışmalar yapıldı. Bildiğiniz gibi,
geçtiğimiz yıl bir televizyon programında sevgili Lokman Ayva'yla, bu yasanın
hemen geleceği konusunda sevincimizi birlikte paylaştığımız hatırlıyorum.
91 maddelik bir yasa teklifi hazırlandı ve geçtiğimiz
temmuz ayında da yasalaşacağına söz verildi. Beklentimiz oydu; ancak, bir süre
sonra gördük ki, bir el, bu yasayı geri çekti. Daha önceden hazırlanan, daha
önceki dönemlerde hazırlanan, sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla
hazırlanan, gerçekten mükemmel olduğuna inandığımız yasa geri çekildi.
Şimdi, bir hafta önce, bu tasarının tekrar geri
getirildiğini görüyoruz; ama, maalesef, önümüzdeki günlerde, bu tasarı,
özellikle malî hükümleri budanmış, 41 maddelik bir tasarı halinde önümüze
konulacak. Bu haliyle, bu tasarının, özürlü yurttaşlarımızın derdine çare
olması mümkün değildir. Olsa olsa, Erbakan Hocanın deyimiyle, bir pansuman
tedbirler demeti olabilir, bir iyi dilek yasası olabilir. O açıdan, özürlü
yurttaşlarımızın ihtiyacını karşılamaktan son derece uzak bir yasa tasarısıdır.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz, konunun takipçisiyiz. Bu konuda, bizim de, bilim çevreleriyle, konuyla
ilgili sivil toplum örgütleriyle ve daha önceden yapılan çalışmalarla
şekillendirdiğimiz bir özürlüler yasa teklifimiz var; 91 maddelik bir yasa
teklifi bu. Bu teklifle, özürlülüğün önlenmesine yönelik koruyucu sağlık
hizmetlerini getirmeye, sağlamaya çalışıyoruz. Yine bu yasa teklifiyle, sosyal
güvencesi olan ya da olmayan tüm özürlü yurttaşlarımızın eğitim giderlerinin
karşılanmasını öngörüyoruz. Özürlü yurttaşlarımızın ailelerine ve kendilerine
çeşitli vergi kolaylıkları getirilmesini sağlıyoruz. Özürlülere asgarî geçim
sağlayacak bir gelir düzeyini getirecek bir düzenleme getiriyoruz.
Belediyelere, özürlülerin meslekî rehabilitasyonu ve ulaşımla ilgili
sorunlarını çözmek üzere yükümlülükler getiriyoruz ve buna benzer, özürlülerin
yaşamını destekleyecek çok önemli hükümler taşıyan bir teklif. Önümüzdeki
günlerde, Cumhuriyet Halk Partisinin hazırlamış olduğu bu teklif, dilerim
gündeme gelecek ve bu konuda sizlerden destek bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım, özürlülüğün üçte 1'i, doğuştan
olan rahatsızlıklar nedeniyle oluşuyor; geri kalan üçte 2'si de, sonradan olma
sağlık sorunları nedeniyle ortaya çıkıyor. Trafik kazalarının artık
alıştığımız, bizleri çok üzen halini hepimiz biliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arslan, buyurun; tamamlayabilir misiniz.
ALİ ARSLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Her gün, yüzlerce yurttaşımız canını kaybediyor, yine
çok sayıda yurttaşımız özürlü hale geliyor. Yine, hepinizin bildiği gibi, güzel
ülkemiz çok önemli bir deprem kuşağında bulunuyor; hepimizin depremle ilgili
riski var. Yani, söylemek istediğim, bugün sağlıklı gibi görünüyoruz; ancak,
her an, Allah göstermesin, özürlü yurttaşlar haline dönme olasılığımız çok
yüksek bir toplumda yaşıyoruz. Değerli arkadaşlarım, o açıdan, bu sorunu, bu
Meclisin mutlaka çözmesi gerekir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, özürlü yurttaşlarımızın çok büyük
bir korkusu; yapılan araştırmaya göre yüzde 70'i "ailem öldükten sonra ben
ne olurum" korkusu taşıyor. Yine, diğer taraftan da, ailelerin büyük bir
kâbusu, geceleri uykularını kaçıran, yaşamı kendilerine zehir eden korkusu da
"biz öldükten sonra çocuğumuz ne olacak" korkusu. O açıdan, biz, bu
sorunu mutlaka çözmeliyiz. Cumhuriyet Halk Partisinin yasa teklifinde de,
sosyal güvencesi olan ya da olmayan özürlülerin bakımı ve koruma altına
alınması yükümlülüğü getiren hükümler var. Aileleriyle birlikte toplumun üçte
1'ini oluşturan çok zor durumdaki bu yurttaşlarımızın sorunlarının çözümü
konusunda, bu Meclisin üzerine düşen görevi yapacağına inanıyorum.
Bu duygularımla sözlerimi tamamlarken, binbir güçlükle
sıkıntı içinde yaşayan özürlü yurttaşlarımıza, sosyal yardımlaşma, dayanışma ve
şefkat duyguları çok yüksek olan yüce ulusumuza, milletimize ve Yüce Heyetinize
saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.
Gündemdışı üçüncü söz, Vakıflar Haftası münasebetiyle
söz isteyen, Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'ya aittir.
Buyurun Sayın Kavuştu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel
Kavuştu'nun, Vakıflar Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Vakıflar Haftası münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle sözlerime başlarken, milletimizin ve Yüce Heyetinizin Vakıflar
Haftasını tebrik ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf, Meydan
Larousse'da hukukî anlamıyla "Tüzelkişiliğe sahip olmak üzere bir malın
belirli bir amaca tahsisi, menfaatından faydalanmak üzere bir mülkü Allah'ın
mülkü sayma" olarak tarif edilir. Türk Medenî Kanunundaki ifadesiyle
"Vakıflar, gerçek veya tüzelkişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve
sürekli bir amaca tahsis etmeleriyle oluşan tüzelkişiliğe sahip mal
topluluklarıdır." Bu tarif gereği bir vakfın oluşabilmesi için, tahsis
edilecek mal varlığı, bu mal varlığının tahsisi ve sürekliliği gerekmektedir.
Yine, vakfın amacının, hukuka uygun, belirli ve anlaşılabilir olması lazımdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mezopotamya'da,
eski Arap toplumlarında, Mısır'da, Bizans'ta ve Roma'da vakfa benzer
müesseseler bulunmaktaysa da, vakıfların etkin hizmet etmesi İslamın doğuşuyla
başlamıştır. İslam medeniyetinde vakıfların doğuş ve gelişmesinde birçok
siyasî, ekonomik ve sosyal şartlar söz konusudur. İslamın fetihler yoluyla
hızla yayılıp, refah seviyesinin yükselmesi, vakıfların kurulması için gerekli
ekonomik ortamı hazırlamıştır. İslamın, hayır ve yardımlaşmayı teşvik eden
temel ilkeleri, ahiret hayatına yönelik telkinleri, bir dinî ve hayrî müessese
olarak vakıfların gelişmesini sağlamıştır.
Özellikle Peygamber Efendimizin vakfetmeyi teşvik eden
hadislerinin yanı sıra bizzat kendisi de vakıf kurması, vakıf düşüncesinin
yerleşip gelişmesinde büyük etken olmuştur. Peygamber Efendimizin ashabının da
çeşitli vakıflar kurması, Müslümanlara örnek olmuş ve insanlığa hizmet
etmiştir.
Vakıf müessesesinin hukukî temelleri de Peygamber
Efendimiz döneminde atılmıştır. Vakıf kuranlardan kendi vakfına bizzat nezaret
edenlerin ilki de Hazreti Ebubekir'dir. Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde
vakıflar, büyük gelişme gösterdi ve çok genişledi. Abbasiler döneminde
özellikle vakıf hukuku tanzim edildi; vakıfların idaresi için "Vakıflar
Nezareti" adı altında bütün vakıfları kontrol eden ve onları düzene
bağlayan bir teşkilat kuruldu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıflar,
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de geniş yelpazede yaptıkları büyük
hizmetlerle kâmil seviyeye ulaşmışlardır. Osmanlı İmparatorluğunda vakıflar,
çok büyük bir etki alanına sahip olmuş ve günümüzde devletin yerine getirdiği
birçok hizmeti vakıflar görmüştür. Bu nedenle, özellikle Batılı tarihçiler,
Osmanlı devleti için "vakıf cenneti" tabirini kullanmışlardır.
Devlet Planlama Teşkilatı, gerek Osmanlı döneminde ve
gerekse öncesinde kurulan vakıfların sayısını 50 000 olarak tahmin etmektedir.
Bu dönemlerdeki vakıf hizmetlerinde "insanların en hayırlısı, insanlara
faydalı olandır; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır ve vakfın en
hayırlısı da, insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır"
prensibi hareket noktası olmuştur. Bu sayede vakıflar, toplumsal hizmetin
zirvesine ulaşmıştır.
Vakıf kurumuyla benzerlik gösteren başkaca sosyal
yardımlaşma kurumları da bulunmaktadır; ancak, yüzyıllar boyunca vakfın
sınırlarını çizen ve muhtevasını belirleyen temel prensipler olmuştur. Bu
prensipler, onu diğer sosyal yardım kurumlarından ayırt etmiştir. Bu
nitelikler, aynı zamanda vakfı, kökünü maziden alan, ama, günümüzün sosyal
ihtiyaçlarına da cevap verebilecek bir yapıya kavuşturmuştur. Bu sayede
vakıflar, sosyal güvenlik kurumlarının en gelişmişi, en kapsamlısı ve en
sistemli olanı haline getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet
döneminde vakıflar, yalnız dinî ve hayrî amaçlarla sınırlı kalmamış, ticarî
sahalara da el atmıştır. 5 Haziran 1935 tarihinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavuştu toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Devamla) - ...yürürlüğe giren 2762
sayılı Vakıflar Kanunuyla, vakıflar, yönetim biçimlerine göre; mazbut vakıflar,
mülhak vakıflar ve cemaat ve esnaf vakıfları olmak üzere üçe ayrılmıştır.
Ayrıca, Türk Medenî Kanununa göre kurulan ve sayıları 4
500 olan yeni vakıflar vardır. Mevcut 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, artık
günümüz ihtiyaçlarına ve toplumun taleplerine cevap verememektedir.
Dolayısıyla, hükümetimiz tarafından yeni vakıflar kanunu hazırlanmaktadır.
Hazırlanmakta olan bu yeni kanunun, toplumun talep ve duyarlılıklarına cevap
verecek bir yapıda ve vakıf ruhuna uygun bir şekilde hazırlanacağına yürekten
inanıyorum.
Vakıflar Haftasının, milletimiz için hayırlı hizmetlere
vesile olmasını temenni ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılar
sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kavuştu.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bir Meclis araştırması önergesi vardır, okutuyorum:
B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ
1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24
milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili
alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hızla gelişen ülkemizde, dünyada olduğu gibi artık kendi
doğal varlıklarını ve zenginliklerini istediği gibi kullanma, israf etmek
lüksüne sahip değildir. Ülkemiz bir tarım ülkesidir; ancak, son yıllarda gerek
erozyona gerekse bilinçsizce atıklarımızın göle, nehre ve denize akıtmalarımız
sonucu çölleşme ile karşı karşıyayız. Yapılan araştırmalar sonucu yakın bir
zamanda çöl haline gelecek bir dünyada topraklarımızın kıymetini bilmeli,
bugünden gereken önlemi almalıyız. Bugün ülkemizde de hızlı bir gelişme
esnasında kaynaklar sonsuz olarak kabul edilmiş ve kullanmışızdır. Doğal
çevrenin önemli bir parçası olan göllerin korunması ve yararlı hale getirilmesi
lüzumu artık tartışılmayan bir konudur; ancak, bu lüzumu gereklerini yapma tüm
çevre konularında olduğu gibi kolay değildir. Özellikle Türkiye gibi gelişme
aşamasındaki ülkeler için çevre sorunları zaman zaman lüks bile görülmekte, iş,
ekseri gönüllü kuruluşların gayretine terk edilmektedir.
Akşehir Gölü, Akşehir Ovasının kuzeyinde Sultan
Dağlarının kuzeydoğu kenarı ile Emir Dağları arasında yer alır. Akşehir Gölünün
alanı 35 300 hektardır. Maksimum derinlik 7 m'dir. Ancak son yıllarda 2-3 m'ye
kadar düşmüştür. Akşehir Gölü Akarçay Kapalı Havzasında yer alan Eber Gölü'yle
bağlantısı olan bir göldür. Sular tatlı organik maddelerce zengin ötrofik bir
göldür. Kuzey kıyıları dışında gölün tüm kıyıları 1-2 km genişliğinde çok sık
kamış ve sazla, göl içindeki aynalar ise nilüferlerle kaplı tektonik bir
göldür. Gölün tamamı sazlıklarla çevrelenmiştir. Su seviyesi yıllara göre son
derece değişkendir. Göl güneyinde ise geniş meyve bahçeleri bulunur. Batı ve
doğu kısımları ise tarım alanlarıyla çevrilidir.
Akşehir İlçesi kendine has bir iklim yapısına sahiptir.
Bunun sebebi de Akşehir Gölüdür. İç Anadolu karasal bir iklime sahip iken,
Akşehir Gölü sayesinde oluşan mikro klima sayesinde birçok ürün
yetiştirilmektedir. Bu bölgeye özgü şekil, lezzet ve kaliteye sahip Akşehir
kirazı meşhurdur. Akşehir kirazı, Akşehir napolyonu veya 0900 Ziraat olarak
bilinir, Türk Patent Enstitüsünce Akşehir Kirazı adıyla tescil edilmiştir.
Ayrıca balıkçılık ve kamış üretimi bölge halkının diğer geçim kaynaklarıdır.
Gölde sazlık alanların bulunması özellikle su kuşları açısından son derece
uygun üreme, beslenme, sığınma ve konaklama ortamı oluşturmaktadır. 200'den
fazla kuş türü tespit edilmiştir.
Akşehir Gölü sınırları ve etkilediği mikro klima iklimi
sayesinde, Akşehir-Tuzlukçu ve Afyon-Sultandağı, Çay İlçeleri ile 10 belde ve
çok sayıda köylerin geçimini sağlayan meyvecilik, balıkçılık, kamış üretimi ve
tarıma dayalı sanayi ürünlerinin yetiştirilmesi gerçekleştirilmektedir.
200 000 nüfusun geçimini ve geleceğini etkileyen
Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunması ile ilgili tedbirlerin
alınması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Anayasanın 98, Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1.- Orhan Erdem (Konya)
2.- Mustafa Ünaldı (Konya)
3.- Ahmet Işık (Konya)
4.- Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)
5.- Metin Kaşıkoğlu (Düzce)
6.- Muharrem Candan (Konya)
7- Halil Ürün (Konya)
8- Remzi Çetin (Konya)
9- Mehmet Kılıç (Konya)
10- Ali Sezal (Kahramanmaraş)
11- Abdullah Çetinkaya (Konya)
12- Saffet Benli (Mersin)
13- Kerim Özkul (Konya)
14- Mustafa Çakır (Samsun)
15- Ali Temür (Giresun)
16- Harun Tüfekci (Konya)
17- İbrahim Hakkı Birlik (Şırnak)
18- Ahmet Koca (Afyonkarahisar)
19- Halil Aydoğan (Afyonkarahisar)
20- Özkan Öksüz (Konya)
21- Mevlüt Akgün (Karaman)
22- Mehmet Emin Murat Bilgiç (Isparta)
23- Cavit Torun (Diyarbakır)
24- İsmail Ericekli (Çankırı)
25- Ali Ayağ (Edirne)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Bir gensoru önergesi vardır.
Önerge, daha önce bastırılıp, sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, önergeyi okutuyorum:
2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23
milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı,
hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi
(11/2)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Enerji Bakanlığındaki usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları
büyük boyutlara ulaşmıştır. Mavi Akım başta olmak üzere, Rusya'dan gaz
alımlarında, hazine zarara uğratılmıştır. Bazı şirketlere mahsuplaşma ve tarife
belirleme işlemleriyle haksız kazanç sağlanmıştır. Parti yandaşları kamuda üst
yönetimlere yerleştirilmiş, bazıları yolsuzluk iddiasıyla tutuklanmıştır.
Rusya'dan iki ayrı hat ve dört farklı fiyatla gaz
alınmaktayken, 19 Kasım 2003 anlaşmasıyla "tek fiyat"a geçilmiştir.
Bakan anlaşmaları tek fiyata indirerek, ülkeyi kâra geçirdiklerini söyleyerek,
kamuoyunu yanıltmıştır. Şöyle ki; batı hattından alınan gaz fiyatları
indirilmiş, Mavi Akımdaysa artırılmıştır. Anlaşmaların farklı süreleri ve her
birinden alınacak toplam gaz miktarları hesaplandığında, milyarlarca dolarlık
kamu zararı oluştuğu görülmektedir.
Batı hattından doğrudan Gazexport'tan alım, Kasım
2003'ten sonra, 8 yıl sürecektir. Alınacak toplam gaz miktarı ise 47 milyar
metreküptür. İndirim, 1 000 metreküpte 9,81 dolardır. Turusgaz anlaşmasıyla, 18
yılda, 138 milyar metreküp gaz alınacaktır. İndirim 14,81 dolardır. Oysa, Mavi
Akımdan, 24 yılda, toplam 342,5 milyar metreküp alınacaktır. Birim fiyat artışı
15,33 dolardır. Kasım 2003 değerleriyle Mavi Akımdaki zarar 5,3 milyar dolar
olup, toplam zarar 2,9 milyar dolardır. Bakan, gerçeği saklamaktadır.
Mavi Akımla aldığımız gazı Rusların yüksek fiyatla
faturalandırmaları üzerine, konu tahkime götürülmüştür. Enerji Bakanı,
yetkisini aşıp, Gasprom'la doğrudan görüşerek, "tahkimi askıya
aldırdıklarını, anlaşmaların koşullarını gözden geçireceklerini"
açıklamıştır.
Anlaşma, Kasım 2003'te imzalanmışken, fiyat artırımı,
10 ay geriden başlatılarak, yeni bir zarar oluşturulmuştur. Ayrıca, sınır
basınçları düşürülerek, BOTAŞ'a ek işletme maliyeti getirilmiştir.
EPDK, "teknik ve ekonomik sorumluluk BOTAŞ'a ait
olmak ve ülke hazinesine ilave malî yük getirilmemek koşuluyla"
anlaşmaların onaylanabileceğini bildirmiştir. Bu karara rağmen anlaşmaların
imzalanması, ciddî kamu zararına yol açmıştır.
Teftiş Kurulu raporlarına, Cumhurbaşkanının vetolarına
karşın, irticai faaliyetleri bilinen, liyakatsiz, ehliyetsiz yandaşlar,
"AKP'ye yakınlık" tek ölçüt alınarak, Enerji Bakanlığı ve bağlı
kuruluşlarının yönetimlerine yerleştirilmiştir. Böylece, Bakan, Enerji
Bakanlığında partizanca bir kadrolaşmaya girişmiştir. Bazı bürokratlar tutuklanmış
ve yargılanmaktadır. İktidara yakın "işadamlarının" bürokratlar ve
siyasilerle, gazetelere de yansıyan ihale pazarlıklarıysa, ibret vericidir.
Öyle anlaşılıyor ki, olayın siyasî ucunda, Bakan ve yakın çevresiyle, AKP
yönetiminin kilit isimleri vardır.
Bakanın icraatları bunlarla bitmemektedir. TETAŞ,
Teftiş Kurulu incelemeleri sonucunda AKTAŞ'la, Kayseri ve Civarı Elektrik
şirketleri aleyhine 1990-1997 mahsuplaşması için, toplam 1,44 katrilyon TL'lik
alacak tahakkuk ettirmiş ve önceki iktidar döneminde dava açmıştır. 1998-2002
döneminde ise 567 trilyon TL ek alacak belirlenmiştir. Bunlar için de dava
açılacakken, Bakan bu aşamada, "mahsuplaşma kriterlerinin yeniden gözden
geçirilmesi" talimatı vermiştir. Böylece, açılmış davanın seyri değiştirilmiş,
yeni dava engellenmiş ve kamu alacakları tahsil edilmeyerek, yeni bir
yolsuzluğun önü açılmıştır.
Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı DDK, Ova Elektriğin
işlettiği Gebze santralının tarife hesaplarında, kamu aleyhine yanlışlık
saptamış ve gereğini ETKB'ye bildirmiştir. Bakanlık, tahsilat için
"olurunu" TETAŞ'a iletmiş, TETAŞ da hesaplanan 66 trilyon TL'lik
faturayı firmaya göndermiş ve fatura kesinleşmiştir. Ancak, firmanın girişimi
üzerine Bakan, "acele" talimatıyla, Enerji İşleri Genel Müdürlüğüne
gönderdiği bir yazıyla, "firmayla müzakerelerin sürdürülmesini ve
faturanın iptalini" istemiştir.
Öne sürülen bu iddialar karşısında, Bakanın görevini
ihmal ettiği, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığa, kamu
hazinesini zarara uğrattığı, kamu gelirlerinin talanına seyirci kaldığı
açıktır. Bu nedenlerle, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında
Anayasanın 99 uncu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı
maddeleri uyarınca, gensoru açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
Eşref Erdem (Ankara)
Mehmet Boztaş (Aydın)
Hasan Ören (Manisa)
Gürol Ergin (Muğla)
Feramus Şahin (Tokat)
Zekeriya Akıncı (Ankara)
Nadir Saraç (Zonguldak)
Muharrem Kılıç (Malatya)
Engin Altay (Sinop)
Tuncay Ercenk (Antalya)
Rasim Çakır (Edirne)
Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)
Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)
Muzaffer R.Kurulmuşoğlu (Ankara)
Bayram Ali Meral (Ankara)
Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
Mehmet Işık (Giresun)
Şevket Gürsoy (Adıyaman)
Muharrem İnce (Yalova)
Abdulkadir Ateş (Gaziantep)
Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
Nezir Büyükcengiz (Konya)
Tacidar Seyhan (Adana)
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra
belirlenecek, oylarınıza sunulacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
C) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis
Hastert'ın Amerika Birleşik Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento
heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın,
Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın
davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Amerika Birleşik
Devletleri'ne resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN- Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş
bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Vatikan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/823)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Papa II. John Paul'ün cenaze törenine katılmak üzere
bir heyetle birlikte 7-8 Nisan 2005 tarihinde Vatikan'a yaptığım resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
LİSTE
Akif Gülle (Amasya)
Egemen Bağış (İstanbul)
İrfan Gündüz (İstanbul)
Nükhet Hotar Göksel (İzmir)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ
Grubu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu, bir siyasî parti grubunun katılmaması
nedeniyle toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Sadullah Ergin
Hatay
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
9.5.2005 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan
ve bastırılarak dağıtılan 896, 897 ve 898 sıra sayılı kanun tekliflerinin 48
saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla; 4, 5 ve 6 ncı sıralarına alınması,
Genel Kurulun 10 Mayıs 2005 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimde de kanun tasarı ve
tekliflerin görüşülmesi ve 11 Mayıs 2005 Çarşamba günü de sözlü soruların
görüşülmemesi, 10 Mayıs 2005 Salı günü Genel Kurulun saat 22.00'ye kadar, 11
Mayıs 2005 Çarşamba ile 12 Mayıs 2005 Perşembe günleri de saat 14.00-21.00
saatleri arasında çalışması, 17 Mayıs 2005 Salı günkü birleşimin saat 14.00'te
başlaması,
Önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehinde söz isteyen, Hatay
Milletvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; AK Parti Grup önerisi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Meclisin çalışma saatleri ve programıyla ilgili, gündemiyle ilgili
Grup önerimizin biraz sonra oylarınıza sunulması dolayısıyla, içeriğiyle ilgili
bilgi sunmak istiyorum.
Biz, geçen haftadan yapılmış olan Danışma Kurullarında
oluşturduğumuz grup önerisinin üzerine, Türk Ceza Kanununun yürürlüğünün 1
Haziran 2005 tarihine ertelenmesinden mütevellit, şu anda Adalet Komisyonunda
bir kısmı görüşülen ve bir kısmı da geçmiş olan kanun tekliflerimizden 3
tanesini bugünkü çalışma programına almak istiyoruz.
Gerekçesi hepinizce malum. Daha önce, burada, iktidar
ve muhalefet milletvekillerince, gruplarınca yapılan çalışma sonunda,
bildiğiniz gibi, yaklaşık seksen yıldır Türkiyemizde uygulanan 765 sayılı Türk
Ceza Kanunu ve onun ekleri Ceza Muhakameleri Kanunu, İnfaz Kanunu gibi,
Türkiye'nin temel yasalarından, hem Avrupa Birliği uyum sürecine uygun olarak
hem de çağımızın gereklerini yerine getirmek üzere, düzenlemeler yapmak üzere
önemli bir adım atılmış idi. Bu adım atılır iken, bu yasaların dışında, özel
kanunlarda, Türk Ceza Kanunundaki hükümlerle çelişen maddeleri olan yasalarda
düzenleme yapabilmek ve oluşabilecek yasal boşlukları doldurmak maksadıyla,
bildiğiniz gibi, nisanda yürürlüğe girmesi gereken Türk Ceza Yasasının
yürürlüğünü önümüzdeki 1 Haziran tarihine ertelemiş idik. Dolayısıyla, bugün
görüşülmesini istediğimiz 896 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun Yürürlük
ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda değişiklik öngören teklif, yine, 897 sıra
sayılı değişik kanunlarda değişiklik öngören teklif ve 898 sıra sayılı Türk
Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda değişiklik öngören
teklif, bu zaruretten kaynaklanan bir konumdan dolayı bugün huzurlarınıza
getirilmiştir. Bir an önce, bunları Genel Kurulun olurundan, tasdikinden
geçirip, 1 Haziranda da tüm bu kanunlarımızın hep beraber yürürlüğe girmesini
arzu etmekteyiz.
Bu maksatla, bugün, bu Danışma Kurulu önerisinde
ittifak sağlayamadığımızdan dolayı grup önerisi olarak bunu önünüze getirdik.
Hepinizin desteğini bekliyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Önerinin lehinde söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın
Recep Garip?..
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Konuşmayacak Sayın Başkan.
BAŞKAN - Vazgeçti.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Denizli Milletvekili
Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz aldım.
Değerli milletvekilleri, artık, alışkanlık haline
geldi; her hafta, salı, çarşamba ve perşembe günleri, İktidar Partisinin bir
önerisi, burada, görüşülüp, konuşulup, oylanıyor. İşte, biraz sonra da, yine,
yeni bir grup önerisini burada oylayacağız.
Ancak, bu öneriyle ilgili olarak, biraz önce, AK Parti
Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkanvekilinin kendisinden, bu üç kanun
teklifinin, bugün mutlaka görüşülmesi gerektiğine dair doyurucu bir açıklama
dinlemedik. Sadece, genel cümlelerle, Ceza Kanununun yürürlük tarihinin 1
Haziran 2005 tarihi olduğunu zikrederek, bunların da daha önce çıkarılması
lazım geldiğini ifade etti. Bugün ayın 10'u; daha önümüzde 21 günlük bir süre
var ve bu kanun teklifleri, dün akşam saat 18.50 civarında basıldı ve
gönderilebildiği kadarıyla milletvekillerine ulaştırılmaya çalışıldı ve benim
de elime, bu üç kanun teklifiyle ilgili basılmış olan metin, bugün saat 13.00
civarında geçti ve tahmin ediyorum, bütün milletvekillerimize de aynı saatte
ulaştı. Şimdi, milletvekillerimiz, bugün saat 13.00'te ellerine ulaşan bu kanun
teklifleri üzerinde çalışacaklar, araştırma yapacaklar, inceleme yapacaklar ve
bu kanun tekliflerinin burada görüşülmesine katkı sağlayacaklar.
Sayın milletvekillerim, bunun olması mümkün mü?! Bir
milletvekili, şimdi, bu üç kanun teklifi üzerinde, burada, nasıl bir katkı
sağlayabilecek, nasıl destek verecek bunların kanunlaşmasıyla ilgili olarak?!
İçtüzüğün 52 nci maddesinde 48 saat geçmeden
görüşülmesiyle ilgili bir hüküm mevcut; ama, artık, bu hüküm o kadar sıkça
kullanılıyor ki, aşağı yukarı bütün kanun tekliflerinin, tasarılarının
görüşülmesiyle ilgili bu yola başvurulmaya başlandı. Yine, geçen hafta da,
burada, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisiyle ilgili, ben, çıktım,
konuştum; orada da 48 saat geçmeden Meclis gündemine gelen bir kanun teklifiyle
karşı karşıya kaldık, şimdi de önümüzde üç tane kanun teklifi var.
Değerli milletvekilleri, 52 nci madde böyle bir şeye
cevaz veriyor. Haa, bu ne zaman kullanılabilir; memleketimiz, ülkemiz,
milletimiz için hayatî önemi haiz olan kanunlar olabilir, mutlaka 48 saat
beklenmemesi gereken kanun teklifleri, tasarıları olabilir, zaman çok önemli
olabilir, 48 saat içerisinde bunların mutlaka kanunlaşması gerekir; o zaman, 52
nci maddeyi hep beraber kullanalım. Ancak, şimdi, bakıyorum, 896, 897 ve 898
sıra sayılı kanun tekliflerinin 48 saat geçmeden görüşülmesi ve kanunlaşmasıyla
ilgili, önümüzde hiçbir somut gerekçe yok arkadaşlar. Sayın Grup Başkanvekili,
konuşmasında, hiçbir somut gerekçe ileri süremedi; niçin 48 saat öncesinde
bunların görüşülmesi lazım geldiğine dair, bizleri ikna edici bir konuşma
olmadı ve şimdi, bizler, her hafta aynı şeyle tekrar karşılaşıyoruz arkadaşlar.
Bunun mutlaka önüne geçmek lazım. Milletvekillerinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına yeterli zaman ayırabilmesi lazım.
Bu kanun tekliflerinin, tasarılarının, yeterli süre öncesinden itibaren
milletvekillerinin bilgisine sunulması lazım. Geçen hafta da Meclise gelince
bununla ilgili bir bilgi sahibi olduk; şimdi geldik, yine aynı şekilde, 48 saat
geçmeden bunların görüşülmesiyle ilgili bilgi sahibiyiz.
Değerli milletvekilleri, o bakımdan, ne olur, sizlerden
istirham ediyoruz, İktidar Partisinden istirham ediyoruz; bu üç kanun teklifi,
perşembe günü de görüşülse, bundan ne Meclisin ne ülkenin ne de insanlarımızın
hiçbir kaybı yok, hiçbir kaybı söz konusu değil. Perşembe günü, 48 saat
geçiyor, perşembe günü, bunu, burada, rahatlıkla görüşebilirdik; ancak, bu
şekilde olmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekili olarak bizim
kaybımız var. Ben, şimdi, bu üç kanun teklifiyle ilgili yeterli bir hazırlık
içerisinde değilim, yeterli bir bilgi birikimim yok, bilgi sahibi değilim,
üzerinde herhangi bir çalışmam yok.
Şimdi, milletvekillerinin birinci önceliği, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde -açalım, Anayasanın ilgisi maddesinde- kanun yapmak;
birinci görevi, milletvekillerinin bu. Birinci görevi bu olan
milletvekillerine, bu imkânı sağlayamıyorsak, bu imkânı veremiyorsak, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin sağlıklı çalıştığına dair bir şey söylersek, bu söz
havada kalır değerli milletvekilleri.
Bakınız, şimdi, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle
ilgili bir kanun var. Çok uzun zamandan beri Türkiye'nin gündeminde. Hükümet,
bu kanun tasarısının Türkiye için çok önemli olduğunu iddia ediyor, ifade
ediyor. Şimdi, bakınız, o kanun tasarısı bugün yok; ama, üç ayrı kanun teklifi
bugün önümüzde. Yatırımların ve istihdamın teşviki, hani çok önemliydi! Hani,
Türkiye için yatırımları, istihdamı teşvik etmek, Türkiye'nin kalkınmasında,
gelişmesinde, işsizliğin önlenmesinde, doğrudan yabancı yatırımların Türkiye'ye
gelmesinde son derece büyük önemi vardı, bunu söylüyorduk! Esnaf ve
sanatkârlarla ilgili kanun, bir ay önce, ne iddialarla Meclisin gündemine
geldi; ama, bakıyoruz, bugün, o da, yok; ama, nereden geldiği ve nasıl geçtiği
ve nasıl şekillendiği belli olmadan milletvekillerinin bilgisi olmadan üç kanun
teklifi, bugün Meclisin gündeminde.
Değerli milletvekilleri, bizim, Meclisi çok iyi
çalıştırmamız lazım. Kanunlarla ilgili olarak milletvekillerine yeterli zaman
tanımamız lazım. Bakınız, bu aceleden dolayı, Cumhurbaşkanlığından dönen kanun
sayısı, geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde fazla.
Evet, hızlı çalışalım, çok çalışalım; ama, hızlı
çalışalım, çok çalışalım derken, maalesef, yanlış yapma noktasında da ciddî
hatalarla karşı karşıya kalıyoruz.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, ben, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup önerisi aleyhinde söz aldım. Grup Başkanvekilimiz,
tekrar sizlerden istirham ediyoruz, ne olur, bundan sonra her hafta salı günü bu
şekilde önerilerle karşımıza gelmeyiniz. Çok acilse, mutlaka görüşülmesi
gerekiyorsa, mutlaka 48 saat içerisinde çıkması gerekiyorsa, biz sizlerle
beraberiz. Geliniz ikna ediniz, açıklayınız, bu kanunları 48 saat geçmeden
görüşmemiz lazımdır deyin, biz de kabul edelim, oylarımızla destekleyelim; ama,
bu üçünde de, maalesef, Sayın Grup Başkanvekilimiz, hiçbir doyurucu açıklamada
bulunmadınız, bizi tatmin edecek hiçbir açıklamanız olmadı. Sadece de 3 dakika
civarında konuştunuz. O 3 dakika civarında yaptığınız konuşmadan da Grup
önerinize çok ciddî bir şekilde sahip çıktığınız inancı bende hâkim olmadı,
mevcut olmadı. Daha önceki önerilerinizde daha doyurucu gerekçelerle
çıkıyordunuz; ama, ben öyle inanıyorum ki, bugün bu gerekçeleri sizin de
içinize sindirerek, benimseyerek bu kürsüye gelmediğinizi anlamış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, ben, bu nedenle bu önerinin
aleyhinde söz aldım. Aleyhinde söz almam, bu kanun tekliflerinin içeriğiyle
ilgili değil arkadaşlar, muhtevasıyla ilgili değil. Tek itirazım, ben, bugün
saat 13.00'te bunlara sahip oldum ve bunların basılması da -tekrar ediyorum-
dün akşam 18.50 itibariyledir ve 18.50 itibariyle baskıdan çıkmıştır. Bu kadar
kısa süre içerisinde bunların incelenmesi, araştırılması, bunlara katkı
yapılmasının, bir milletvekili olarak imkânı olmadığını ifade ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.
Önerinin lehinde söz isteyen, Adana Milletvekili Recep
Garip...
Buyurun Sayın Garip.
RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Grup önerimiz üzerine lehinde konuşmak için söz
aldım; hepinize saygılar sunuyorum.
Biraz önceki sözcü arkadaşımızın ifadelendirdiği
ifadelerden ve daha önceki süreç içerisinde de dikkat etmiş olduğumuz bir konu
var, o da şu: Özellikle, ikibuçuk yıldan bu yana AK Parti İktidarının getirmiş
olduğu yasal düzenlemelerde, hukuksal hazırlıklarda, Genel Kurula hangi tür
maddeyi getirirse getirsin, yasal düzenlemeyi getirirse getirsin, nedense
"hiç imkân tanınmamıştır, hiç çalışma imkânları bulunmamıştır, zaman
kendilerine bırakılmamıştır, 48 saat geçmeden getirilmiştir, alelacele
getirilmiştir" falan gibi bir sürü ifadelerle sürekli yüklemlerde
bulunuyorlar.
Ben, birazcık insaflı olunmasından yana olduğumu
düşünüyorum. Özellikle, bu ikibuçuk yıllık süreç, Türkiye, Genel Kurul olarak,
milletvekilleri olarak en yoğun çalışmış olduğumuz dönemdir. Ciddî tahliller
yapılırsa, geçmiş dönemlerdeki Meclisin çalışma ufkuyla, yasama dönemleriyle,
bizim sürecimizin, çok ciddî, bereketli bir çalışmayla yol aldığını söylemekte
de yarar görüyorum.
Şimdi, Türkiye çalışmayı gerektiriyor, Türkiye zor
şartlardan bugünlere geldi. Dolayısıyla, bu anlamda da, yaz tatiline girmeden,
mutlak surette, önümüzde birikmiş olan, çalışılması gereken, hazırlanması
gereken yasal düzenlemeler var. Bunlar, Danışma Kurulu, siyasî parti grupları
arasında, arzu ederiz ki, oybirliğiyle sağlansın ve buradaki bütün görüşmeler,
ortak aklın ürünü olarak, tartışmalar da yapılarak devam etsin.
646 sıra sayılı Yenilebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin
Kanun Tasarısı...
HALUK KOÇ (Samsun) - Yenilenebilir yenilebilir!..
RECEP GARİP (Devamla) - Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarına İlişkin Kanun Tasarısı 14 maddeden oluşuyor ve 4 üncü madde
itibariyle devam edilecek. 896 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlük
ve uygulama şeklindeki değişiklik, yine, gündemde. 897, Çeşitli Kanunlarda
Değişiklik ve Türk Ceza Kanununun yürürlük ve uygulama şekli hakkında
görüşmeler devam edecek.
Şimdi, ikibuçuk yıllık süre içerisindeki bütün bu
söylemlerden sonra şunu ifadelendirmekte yarar görüyorum: Muhalefet etmenin
mutlak surette haklı gerekçeleri olmalı ve mutlaka erdemlilik vasıfları
üzerinde de kendisini teyit etmelidir. Muhalefet yapmak için muhalefet etmek
yerine, Türkiye'nin önündeki sıkıntıları... yirmi yıldan bu yana, otuz yıldan
bu yana yapılması gereken kanunlar, yasal düzenlemeler yapılmıyor ve bütün
bunların hepsini, uzun yıllardan bu yana bekleyip duran yasal çalışmaları şimdi
yapmak için gece gündüz gayret ediyoruz.
Elbette ki, Genel Kurulun iki görevi vardır; bunlardan
bir tanesi yasama, diğeri denetim görevidir. Yasama ve denetim görevini mutlak
surette her birimizin yerine getirmek için gayret ettiğimizi mutlak surette
belirlemeliyim; ama, gelin, bundan sonraki süreçte muhalefet etmek istediğiniz
konularda sonuna kadar muhalefet edin; ama, Anadolu insanının gözünün içine
baktığınız zaman, onlar, sizi teyit etsinler, onlar size "doğru
yapıyor" desinler. Bu konuda Anadolu insanının, size, bu anlamda, doğru
baktığını düşünmüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu yoğun
çalışmalarda, ulusumuzun önünü açabilecek, demokrasinin oturmasını sağlayacak
kanun düzenlemelerini, mutlaka, bir an evvel yapmakta yarar görüyorum.
Özellikle, 48 saat geçmeden yasal çalışmaların getirildiğinden bahsediliyor;
bütün yasalar için söylemek mümkün değil; ama, ara ara, mutlaka, 48 saat
dolmadan getirilmiş olan, mecburiyetin getirmiş olduğu, zorunluluğun getirmiş
olduğu, Cumhurbaşkanlığına gidip gelecek olan süreç itibariyle hesaplandığı zaman,
bunların içerisinde mutlaka bu hesabın iyi yapılarak gelmesi gerektiği
konusunda da biraz daha realist bakmanın doğru olduğunu düşünmekteyim.
Ben, bu duygularla, özellikle, lehte oy kullanacağımı
belirtiyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.
Önerinin...
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, önerinin
aleyhinde...
BAŞKAN - Daha önce aleyhinde söz istendi.
Önerinin aleyhinde söz isteyen Samsun Milletvekili
Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün gündemi belirlemek üzere Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubunun getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz aldım; hepinizi Grubum ve
şahsım adına saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kapusuz da yerine oturursa belki anlamı olur
konuşmanın.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, İçtüzük, madde 52:
"Genel Kurulda bekletilme süresi
Genel Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya
herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça dağıtımı tarihinden itibaren
kırksekiz saat geçmeden görüşülemez." Bu, İçtüzükte çok açık bir şekilde
hükme bağlanmış.
Şimdi, bu konuda, değişik zaman dilimlerinde, konunun
aciliyeti bakımından -daha önceki benzer gündemlerde örnekler de vermiştik
-acil bir bütçe yasasının yetişmesi gerekir, bir ek gerekir; Türkiye'nin
güvenliğiyle ilgili bir uluslararası anlaşmanın onaylanması gerekir veya
Türkiye'de sosyal, ekonomik, kültürel yaşamı etkileyecek çok acil bir yasa
teklifi, tasarısı vardır; bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir
karşı koyuşu olmamıştır, yardımı olmuştur; fakat, bu iş, eski deyimle itiyat
yani, alışkanlık haline getirilirse, artık, saygınlığı kalmıyor; yani, tekrar
bir acil durum söz konusu olduğunda, bunun aciliyetini açıklama konusunda
arkadaşlarımızın düştüğü sıkıntıya düşme durumu ortaya çıkıyor. Ben bunu
özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Recep Garip çok güzel
belirttiler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki temel görevi var; bir tanesi
yasama, bir tanesi denetim. Bakın, şu elinizdeki Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündeminin lütfen birinci sayfasını çevirin ve orada Danışma Kurulu Önerisi
var, isterseniz birlikte okuyalım; 11 Aralık 2002 tarihinde -yani, seçimler
olup Meclis 14 Kasımda yemin ettikten sonra, hemen bir ay sonra 8 inci
Birleşimde kabul edilen Danışma Kurulu Önerisi: "Genel Kurulun toplantı
günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye bağladığı
konular hariç), çarşamba ve perşembe günlerinin de Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve
çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süreyle sözlü soruların
görüşülmesi, sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün
yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür." Tarih 11 Aralık 2002.
Değerli arkadaşlarım, şu 3 üncü Yasama Yılına bir
bakalım. 3 üncü Yasam Yılında hangi salı gününü biz denetime ayırdık?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Denetime ayırdığımız günler var;
denetime ayırdığımız günleri söyleyeceğim ben size. Sözlü sorular birikmiş,
sözlü sorularla ilgili denetim bölümünde İçtüzük, madde 98'in bir bölümünü
okuyorum: "Sözlü sorular, önergenin Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa
sevk tarihinden itibaren beş gün sonra gündeme alınır.
Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun
ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde,
birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, belli bir süre
ayrılır."
Değerli arkadaşlar, şimdi biz açıkça İçtüzük ihlali
yapıyoruz ve sürekli hale getiriyoruz bu ihlali.
Toplu yanıt verme dönemi başladı 3 üncü Yasama Yılında.
Ben hatırlıyorum; birikmiş sorulara ilgili, bakanlar... Alt alta yazılarak...
Burada bir saat soru okunuyor, kimin ne sorduğu belli değil, o soruya kimin
muhatap olduğu belli değil, bakan beyler ellerinde klasörlerle çıkıyorlar, şu
sayılı sorunun cevabı şu, şu sorunun cevabı şu... Soruyu soran kişi bütün
bunların sonunda bire bir değil, yakalayabilirse bir açıklama isteyebiliyor.
Yani, böyle bir denetim süreci yaşıyoruz. Ben bunu -ben de bu Meclisin
üyesiyim- bu Meclisin tümüne dönük bir özeleştiri olarak dile getirmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, denetimin diğer kısmına bakalım
isterseniz. Denetimin Genel Kurulu ilgilendirmeyen kısımlarında da aksaklığımız
var. Bu vesileyle buna da değinmek gerekiyor. Yazılı soru... Yazılı soru
mekanizması da maalesef, denetim mekanizması içerisinde, iktidarınız döneminde
iyi işletilmiyor değerli arkadaşlarım.
"Yazılı soruların cevabı, Başbakanlık veya ait
olduğu Bakanlık eliyle başkanlığa sunulur. Başkan, bu cevabı, derhal soru
sahibine iletir. Cevap, ayrıca, soru metniyle birlikte Başkanlıkça alındığı
günkü veya bir sonraki birleşim tutanağının arkasına eklenir. Yazılı sorular
Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa gönderildiği tarihten itibaren en geç
onbeş gün içinde cevaplandırılır."
Değerli arkadaşlarım, bunun için, son paragrafta da
"hükümet, yazılı sorunun cevabını, gereken bilgilerin derlenebilmesi için,
Başkanlığa bilgi vermek suretiyle bir ayı geçmemek suretiyle
geciktirebilir."
Benim, şu anda, birsürü yazılı sorum bu bir ay da
dolmasına rağmen, hiçbir şekilde karşılık bulmamıştır. Kaldı ki, burada, Sayın
bakanların, kanun maddeleri görüşüldükten sonra, soru-cevap kısmında, kendisine
iletilen sorularla ilgili "ben, bunların şu kısmına yazılı yanıt
vereceğim" sözlerinin birçoğu da -hepsi değil- havada kalmıştır.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, eğri oturalım düz
konuşalım. "Yasama görevi var" dedi Sayın Garip; doğru. "Denetim
görevi var" dedi; doğru. Denetim görevini ne şekilde yaptığımız da ortada.
Bakın, bir araştırma komisyonu kurulması önergesi 29 Martta bu kürsüde
konuşuldu, bu çatı altında konuşuldu, kabul edildi; bugün 10 Mayıs. Gruptan
istedikleri üye sayısını biz hemen bildirdik. 10 Mayısta, daha bugün okunup,
oylanacak; birbuçuk ay sonra...
Değerli arkadaşlarım, bu konuda, mutlaka, özen
göstermemiz, dikkat etmemiz gerekiyor. Salı günlerinin... Efendim, çok sıkıştı
gündem, önümüzde şu var, önümüzde Ceza Kanunu var... Aynı Ceza Kanununu, eylül
ayının 14'ünde olağanüstü toplantı yapıp, belirli bir mutabakat zemininde üç
günde, 6 Ekim raporu öncesinde Avrupa Birliğinin beklentilerine dönük olarak bu
Meclis çıkardı; 29 Eylülde Sayın Cumhurbaşkanı onayladı, girdi yürürlüğe; 1
Nisanda gireceği ifade edildi. Ondan sonra, 1 Nisana yakın, son gün, 31 Mart
günü, burada, tekrar ertelendi. Şimdi, tekrar yumurta kapıya geliyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım, tekrar uyarıyorum; şimdi 3
eki geldi. Yukarıda, altkomisyonda tartışmalar devam ediyor. İstenilen,
üzerinde tartışma yapılan boyutların çok dışında birtakım isteklerle
karşılaşıyor arkadaşlarımız altkomisyonda. Yani, kendi bindiğimiz dalı tekrar
kendimiz kesmek gibi bir yanlışın içine düşüyoruz ve ondan sonra, 29, 30, 31
Mayısta tekrar bir ağır mesaiyle karşı karşıya kalırsak -1 Hazirana
yetiştirebilmek için- hiç şaşırmayın. Ben, Sayın Bakana -onu, hiçbir zaman
üzmek istemedim- Sayın Adalet Bakanına, burada, o gün, 31 Mart günü döndüm
"Sayın Bakan, 1 Haziran diyorsunuz; emin misiniz Sayın Bakan" dedim.
Yine, aynı sürece giriyoruz gibi geliyor değerli arkadaşlarım.
Şimdi, Sayın Garip'e bir iki ufak yanıt vererek
sözlerimi bitireceğim ve aleyhinde olduğumu ifade edeceğim. Sayın Garip
"Anadolu insanı bunları bekliyor" dedi. Anadolu insanı bekliyor Sayın
Garip, bekliyor; ama, Anadolu insanı bu çabuklaştırılmış yasama dönemi trafiği
içerisinde bazı şeyleri de beklemiyor. Sosyal boyutta olan beklentilerine,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu destek verdiğimizi biliyorsunuz.
Türkiye'nin beklentilerine, hedeflediği çağdaşlaşma yolunda Türkiye'nin
beklentilerine, anayasa değişikliği olsun, genel, o boyutlu yasalar olsun,
Cumhuriyet Halk Partisinin destek verdiğini biliyorsunuz.
Ama "Anadolu insanı" dediniz, ben ona bir
bölüm daha ekleyeyim: Anadolu ve Trakya insanı diyeyim, orada da insanımız var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Orası da Anadolu...
HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, orası da Anadolu. Adı
"Trakya" diye geçtiği için ifade ediyorum ve şunu söyleyeyim: Anadolu
insanı, bakın, Vergi Usul Kanununda, el çabukluğu marifet, birtakım
usulsüzlüklerin affedilmesini beklemiyor Sayın Garip. Yani, Anadolu insanının
beklemediği çok konu da var ve bu konuda, bu olumsuz beklentilere dönük de,
tabiî ki, biz, muhalefet görevimizi yerine getireceğiz.
Değerli arkadaşlarım, son bir konu daha. Üzüntülerimi
bir konuda sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü... Buna itirazınız olabilir, iktidarda bulunmanın getirdiği konumdan,
o pencereden bunu değerlendirebilirsiniz.
Bir arkadaşımızın, Erzurum Milletvekili Sayın
Akbulut'un bir İçtüzük değişiklik teklifi verdiğini ben basından öğrendim;
bugün çok geniş bir şekilde var. İşte, kanun tasarı ve tekliflerinin tümü
hakkında konuşmaların grup adına 20 dakikadan 12 dakikaya, maddelerdeki grup
konuşmalarının 10 dakikadan 7 dakikaya, şahıs konuşmalarının 5 dakikadan 3
dakikaya indirilmesi gibi birtakım kısıtlayıcı öngörüler... Herhalde, İktidar
Partisi Grup Yönetim Kurulundan bu İçtüzük değişiklik teklifi geçti ki, basına
yansıdı; eğer, geçmediyse, Sayın Kapusuz "böyle bir niyetimiz yok"
deyip tartışmalara nokta koyar.
Değerli arkadaşlarım, yarın bu İçtüzük size de lazım
olacak; bunun faydasını, Sayın Kapusuz ve arkadaşları, geçen dönemde -burada
geçen dönem de milletvekili olan arkadaşlarımız var- İçtüzüğün muhalefete
tanıdığı tüm hakların -o zaman- nasıl kullanıldığını çok iyi biliyorlar ve
zaman zaman, kişisel sohbetlerimizde de arkadaşlarımız bunu iletiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Biz, yapıcı olmanın peşindeyiz; ama, iki şey rica
ediyoruz:
Bir; bu Meclisin yasama görevinin saygınlığının
zedelenmemesi için, bir madde geçirilirken asgarî karar yetersayısının
bulunması.
İkincisi ise; muhalefetin söz söyleme... Bakın, 1
gruplu muhalefet; Anamuhalefet Partisi var, diğer partilerin grubu yok. 1
gruplu bir muhalefet yapısında, muhalefetin sesine tahammül etmeyi de içinize
sindirebilmek...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu kadar tahammül ediyoruz,
sabahtan beri dinliyoruz; rahatsızlığımız yok.
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, demin
belirttiğim hususlar çerçevesinde...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Rahatsızlığımız yok,
dinliyoruz sizi.
HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kapusuz, herhalde yerinden
söz almak istiyor Sayın Başkan; derdi var, anlatacak; onu duymakta ben de merak
ediyorum; çünkü, kürsü hakkını kullanmadılar, diğer Grup Başkanvekili
arkadaşımız ve Adana Milletvekili kullandı; Sayın Kapusuz'a da yerinden söz
verirseniz, ifadelerini ben de duyabilirim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Teşekkür ederim!
HALUK KOÇ (Devamla) - Çünkü, bağırıyor, kulağıma
gelmiyor, yetişmiyor; yorulmasın.
Hepinize saygılarımı sunuyorum ve bu grup önerisinin
aleyhinde oy kullanacağımızı saygıyla ifade ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.
Sayın Koç, konuşmanız sırasında belirttiğiniz komisyon,
29.3.2005 tarihinde kurulmuştur.
HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, 76 ncı Birleşimde.
BAŞKAN - Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi 6.4.2005
tarihinde listesini Başkanlığa bildirmişlerdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bugün 10 Mayıs.
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi ise, 25.4.2005
tarihinde bildirmişlerdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, geç kalmışlar.
BAŞKAN - Bu açıklamayı, Başkanlığı ilgilendirdiği için
yapıyorum.
Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine görev verilmiş 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanun Teklifinin (2/321) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/292)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğum 2/321 esas numaralı "Memurlar ile Diğer kamu
Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifim"
Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülmediğinden,
teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması
hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Önerge üzerinde, teklif sahibi, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Dursun Akdemir ve
tarafımdan verilen Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının
Affı Hakkında Kanun Teklifim üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, bu teklifimizi, Iğdır
Milletvekilimizle beraber, 15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
sunduk. Yaklaşık yedi ay sonra, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınmasıyla ilgili talebimiz üzerine,
bugün, sizlere, bu kanun teklifimizle ilgili bilgi vermek için buradayız.
Tabiî, bununla ilgili sözlerime başlamadan önce, aynı
mahiyette, bizim kanun teklifimizden beş ay sonra, hükümetin de bir kanun
tasarısının olduğunu ifade etmek istiyorum. Hükümet de, bizim kanun
teklifimizden tam beş ay sonra, hemen hemen cümleleri ve kelimeleri de birbirine
benzer mahiyette olan, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin affıyla
ilgili tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sundu.
Tabiî, burada hemen şunu söylemeden geçemeyeceğim:
Milletvekilleri olarak, İçtüzüğün bize vermiş olduğu bir yetkiyi kullanarak,
kanun teklifleri veriyoruz. Her ne hikmetse, muhalefet olarak bizim vermiş
olduğumuz kanun tekliflerinin komisyonlarda görüşülmesi bile mümkün olmadığı
halde, İktidar Partisi milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin,
sizler de biliyorsunuz, onlarcası, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
ilgili komisyonlardan geçerek, birçoğu da kanunlaşarak yürürlüğe girdi;
ancak...
RECEP KORAL (İstanbul) - O kadar farkımız olsun...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili "o
kadar farkımız olsun" meselesini ben kabul etmiyorum. Eğer, getirilen
kanun teklifi, milletimizin, memleketimizin menfaatınaysa, onların yararınaysa,
onlara bir şeyler getiriyorsa, bunun, İktidar Partisi milletvekili tarafından
veya muhalefet partisi milletvekili tarafından verildiğine bakılmaksızın Meclis
gündemine gelmesinde, eğer Meclis tasvip ediyorsa da kanunlaşmasında fayda var.
Şimdi, bizim getirmiş olduğumuz, memurlarla ilgili bir
disiplin affı. Şimdi, ben de yıllarca kamu görevinde bulundum. Memurlarımızın
bir kısmı, ellerinde olmayan sebeplerle, maalesef, disiplin cezası
alabiliyorlar; bir kısmına verilen cezalar haklı veya haksız olabiliyor, onu
tartışmak istemiyorum; ancak, memur, şevkini kıran, çalışma azmini sıkıntıya
sokan, verimini azaltan bir disiplin cezası almışsa, ondan sonra, o memurdan
çok daha fazla verim elde edebilmenin yollarını araştırmak lazım.
Büyük çoğunluğu memurlarımızın, yapmış olduğu bu
yanlışlıktan dolayı pişmanlık içerisinde olanlardır. İşte, bizim kanun
teklifimiz, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar, nitelikli zimmet,
irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, yüz kızartıcı suçlar, resmî
ihalelere, alım ve satımlara fesat karıştırmak gibi, devlet memurluğuyla
ilişiği kesilmesini gerektiren suçlar dışındaki suçlara bir kez, bir seferlik
bir af mahiyetindedir. Geçmişte de 1985'te, 1992'de ve 1999 yıllarında, benzer
mahiyette, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aflar çıkmış ve onbinlerce kamu
görevlisi bundan istifade etmiştir. İşte, getirmiş olduğumuz bu disiplin affı
da aynı mahiyette olan ve kamu görevlilerimizin geçmişte yapmış oldukları
fiiller karşısında almış oldukları disiplin cezalarının ortadan kaldırılmasına
yönelik bir düzenlemedir. Bunun memurlarımıza maddî bir menfaatı söz konusu
değildir. Sadece sicillerinden bu disiplin cezalarının silinmesi söz konusudur.
Şimdi, hükümetimiz, 2004 yılında memur sendikalarıyla
yapmış olduğu görüşmede memur sendikalarımıza bir söz vermişti. Disiplin affını
getireceğini ifade etmişti hükümetimiz ve o sözün arkasında durdu. Bizim teklifimizden
sonra, beş ay sonra bu kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
etti; ancak, henüz, bu, komisyonlarda görüşülmemiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, tamamlayabilir misiniz...
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim kanun teklifimizin
doğru olduğu, haklı olduğu, memurlarımız için bunun çıkarılması lazım geldiğini
hükümet de hazırlamış olduğu kanun tasarısıyla göstermiştir. Eğer, hükümetimiz
bunda samimiyse, bu disiplin affının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul
edilmesini istiyorsa, memurlarımızın yüzünü güldürmek istiyorsa, bizim vermiş
olduğumuz bu kanun teklifini, sizlerin de desteğiyle, doğrudan Meclis gündemine
alalım. Kanun teklifimizin beğenmediğiniz, yanlış gördüğünüz yerleri varsa
onları da Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması sırasında hep beraber
gözden geçirelim.
Bu kanun teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine alınması noktasında sizlerin oylarınızı, desteklerinizi bekliyor, bu
düşünceyle, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Önerge hakkında söz isteyen...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz.
BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koç... Niye bu acelecilik?
Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Lehinde mi aleyhinde mi,
Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, önerge hakkında lehte ve
aleyhte diye söz isteme yok; sadece, önerge hakkında söz istiyor.
Buyurun Sayın Ergin.
SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sayın Dursun Akdemir ve Sayın Ümmet Kandoğan'ın,
memurlar ile diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına yönelik
kanun tekliflerinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul
gündemine alınması teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Sayın Kandoğan da konuşmasında ifade ettiler; aynı
mahiyette, biraz daha kapsamlı olarak düşünülmüş, detayları ince noktalarına
varıncaya kadar, hassas dengeler de gözetilerek bir hükümet tasarısı 10.3.2005
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş ve Adalet Komisyonumuza
sevk edilmiştir. Şu anda, hükümetin gönderdiği aynı mahiyetteki tasarı Adalet
Komisyonunda görüşülmeyi beklemektedir. Takdir edersiniz ki, Adalet Komisyonumuz,
Türkiye'nin yapmış olduğu hukuk reformlarından mütevellit şu anda oldukça yoğun
bir tempoda çalışmaktadır. Bu, Türk Ceza Kanunu ve türevindeki yasaların
komisyonun gündeminden çıkması, Genel Kurula inmesiyle beraber kamu
görevlilerinin ve memurların sicil cezalarının affına dair kanun tasarısı
Adalet Komisyonundan Genel Kurulumuzun önüne gelecektir.
Dolayısıyla, değerli milletvekillerimizin vermiş olduğu
kanun teklifini karşılayacak bir kanun tasarısı gündemde olduğundan ve kısa bir
sürede Genel Kurulun gündemine geleceğine inandığımızdan, İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması taleplerine olumlu oy
vermeyeceğimizi ifade ediyorum. Aynı şekilde, bundan sonra, yine, Sayın Akdemir
ve Sayın Kandoğan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile 78 ve 190
sayılı kararnameleri değiştirmeyi öngören ve Düzce İline bir üniversite kurmayı
öngören bir kanun teklifleri var; bunun da doğrudan gündeme alınması talepleri
vardır. Bu konuda da hükümetimiz bir geniş tasarı hazırlamaktadır; yakında o da
Meclise gelecektir.
Bu nedenle, her iki doğrudan gündeme alınma
tekliflerine olumlu oy kullanmayacağımızı ifade ediyor; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bravo!
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım Sayın Koç.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.22
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.35
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı
Hakkında Kanun Teklifinin (2/321) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/292) (Devam)
BAŞKAN - Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısı arayacağım.
Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
4.- Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir'in; Yükseköğretim Kurumları Kanunu ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/347), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/293)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
10.11.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğum (2/347) esas numaralı "Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği
komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.
10.1.2005
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi
olarak Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.
Buyurun Sayın Akdemir.
Süreniz 5 dakikadır.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Denizli Milletvekili
arkadaşım Ümmet Kandoğan Beyle birlikte vermiş olduğumuz; ancak, Başkanlıkça
havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülmeyen (2/347) esas numaralı
Düzce İlinde "Düzce Üniversitesi" adıyla bir üniversite kurulmasına
dair kanun teklifinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz aldım; bu
vesileyle, sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekillerine ve Yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, Düzce, iki metropol arasında ve ülkemizin
her tarafına kolay ulaşılabilen bir coğrafî konumdadır. 1999 yılında Marmara
depremi nedeniyle sıkıntılar çekmiş, ekonomik ve moral yönden bir çöküntüye
uğramıştır. Halen içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için yoğun çabalar
harcanmaktadır. Bilindiği üzere, üniversiteler bilimin, aydınlanmanın ve
ilerlemenin yuvasıdır. Bu bağlamda, Düzce üniversitesinin kurulması, Düzce
çevresinin ekonomik, sosyal yönden kalkınmasına önemli katkılar sağlayacak,
depremin yaralarının da sarılmasına büyük yardımı olacaktır.
Düzce, ulusal kültürümüzü besleyen, çok zengin kültürel
mirasa sahip nadir illerimizden biridir. Bu potansiyel yeterince
değerlendirilmemektedir. Üniversite, bölgenin, sosyal, sanatsal ve kültürel
aktivitelerinin gelişmesine ve bu zengin kültürel mirasın işlenerek
tanıtılmasına önemli destek sağlayacaktır.
Sayın milletvekili arkadaşlar, Düzce, birinci sınıf
tarım arazileri, zengin ormanları, gölleri, kaplıcaları, yaylaları ve deniziyle
eşsiz doğal güzelliklere sahip, dinamik ve yetişmiş insangücüne sahip olan,
üniversite kenti olmaya uygun genç bir ilimizdir. Düzce'nin bu zenginliklerinin
korunması ve aynı zamanda sanayileşerek ekonomik ve sosyal kalkınmasının
sağlanması, ülkemiz açısından da oldukça önem arz etmektedir. Sanayide
verimliliğin ve kalitenin oluşabilmesinde, modern teknolojinin
kullanılabilmesinde, katmadeğeri yüksek ve ihracata yönelik üretimin, gerekli
yetişmiş insangücü ve bilginin sağlanmasında büyük kaynak üniversitelerdir.
Teşvik Yasası çerçevesinde Düzce İline gelecek olan yatırımlar da
düşünüldüğünde, üniversitenin kurulması, Düzce'de doğal çevreyi koruma
bakımından olduğu gibi, sanayileşmeye ve tarımsal kalkınmaya da oldukça büyük
katkılar sağlayacaktır. Ayrıca, üniversite, sosyal ve kültürel aktiviteler ile
turizm bilincinin gelişmesine, modern kentleşmeye de öncülük edecektir.
Düzce İlinin eğitim durumu gurur verici düzeydedir.
İlin son sayımlara göre nüfusu 314 266 olup, okuma yazma oranı yüzde 98,1'dir.
İlköğretimde 46 635, lise ve dengi okullarda 11 315 öğrenci öğrenim görmektedir.
Halen, Düzce'de 2004 yılı itibariyle, Abant İzzet Baysal Üniversitesine bağlı
olarak 3 fakülte, 4 yüksekokul ve 1 enstitü bulunmakta olup, fen-edebiyat
fakültesinin kurulması için de Üniversite Senatosundan alınan karar YÖK'e
sunulmuştur. Bununla beraber, Düzce'de şu anda 4 496 üniversite öğrencisi, 24
profesör, 10 doçent, 92 yardımcı doçent, 69 öğretim görevlisi, 15 okutman, 2
uzman ve 151 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 363 ekonomik personel
bulunmaktadır. Kurulacak üniversitede, mevcut ve yeni açılacak birimleriyle,
Düzce İlimize, eğitim-öğretim, araştırma, sanat ve kültür faaliyetleriyle
hizmet sunulmuş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Düzce,
stratejik konumu, öğrenci potansiyeli ve mevcut olan altyapısıyla temel
kriterleri yakalamış bir ilimizdir. Kurulacak üniversitenin mevcut ve açılacak
birimleriyle, ülkenin ve yörenin eğitim-öğretim, bilim ve kültürüne önemli
katkılarda bulunacağı şüphesizdir. Düzce kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve
meslek kuruluşları, kurulacak üniversitenin sosyal, kültürel ve toplum yaşamına
katkı ve faydalarını bilmekte; dolayısıyla, üniversite isteğinin
gerçekleşmesini heyecanla beklemektedirler.
Bu kapsamda, Düzce üniversitesiyle ilgili kanun
teklifimizin doğrudan gündeme alınması talebimize tüm saygıdeğer siz
milletvekili arkadaşlarımızın olumlu destek vereceğini bekliyor; bu duygularla,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Dursun Akdemir'le
birlikte altı ay önce vermiş olduğumuz kanun teklifinin doğrudan Meclis
gündemine alınması hususunda söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, altı ay önce, Düzce'de yaşayan
vatandaşlarımızın yoğun istekleri ve talepleri üzerine, Sayın Milletvekilimizle
birlikte, Düzce İlinde bir üniversite kurulmasıyla ilgili bir kanun teklifi
verdik. Niçin Düzce'de böyle bir üniversite kurulması gerekiyor?.. Düzce,
Anadolu'yu Avrupa'ya bağlayan ve 1999 yılında yaşamış olduğu iki büyük depremle
çok ciddî sıkıntılar içerisine giren bir ilimiz. 1999 yılında meydana gelen
depremin yaralarının sarılmakta olduğunu, büyük bir bölümünün sarıldığını,
büyük bir memnuniyetle ve mutlulukla görüyoruz. Ancak, bu kadar büyük bir
depremi yaşayan bir ilin bir üniversiteye sahip olması, o üniversite sayesinde
ilin sosyal yönden, ekonomik yönden, kültürel yönden bir hareketlilik içerisine
girmesi gerekiyor; ancak, depremin yaralarının tam sarılabilmesi, Düzcemize
kurulacak bir üniversiteyle mümkün olacaktır.
Biliyorsunuz Türkiye'nin birçok ilinde
üniversitelerimiz mevcut. O üniversitelerin o illerimizi nasıl
hareketlendirdiğini, ekonomik bakımdan nasıl canlandırdığını hepimiz çok
yakından biliyoruz. İşte Düzce, altyapısıyla, sosyal hayatıyla, kültürel
yapısıyla, bir üniversiteye çoktan kavuşması gereken bir ilimiz. Yüzde 98'lik
okuryazarlık oranıyla, Türkiye'nin en önde gelen illerinin başında ve Bolu'daki
üniversitenin ilgili bölümleriyle de, üniversite hayatıyla tanışan ve
üniversiteye büyük imkânlar sunan bir il. Ben, öyle inanıyorum ki, bu kanun
teklifi burada hayata geçirilir ve kanunlaşırsa, Düzce'deki vatandaşlarımızın
da, 7'den 70'e, bu üniversitenin kurulması noktasında, üzerlerine düşen görevi
bihakkın yerine getireceklerine inanıyorum ve bunun yerine getirileceğine dair,
bize, müteaddit kereler ifadelerde bulunulmuştur.
O bakımdan, bizler bundan cesaret alarak, bu
üniversitenin burada kurulması yolunda bir kanun teklifi verdik; ancak, üzüntü
vericidir ki, Sayın Grup Başkanvekili, bu kanun teklifimizle ilgili değil, daha
önce ikimizin, Dursun Beyle beraber vermiş olduğumuz kanun teklifiyle ilgili
konuşurken, Düzce üniversitesinden de bahsederek, bu konuyla ilgili bir hükümet
çalışması olduğunu ve bunun o kapsamda değerlendirileceğini ve dolayısıyla,
Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, bizim kanun teklifimizin doğrudan Meclis gündemine
alınması karşısında oy kullanacaklarını ifade etti; ancak, daha henüz kanun
teklifiyle ilgili bizim düşüncelerimiz, görüşlerimiz, önerilerimiz bu kürsüden
dile getirilmeden, bir Grup Başkanvekilinin Meclis iradesi üzerine bir ipotek
koymasını anlamanın ve bunu izah etmenin de haklı bir gerekçesi olduğunu
zannetmiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) - İsim söyleyin efendim!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kandoğan, Grup
Başkanvekilinin ismini söyleyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
biraz önce, bütün Düzceli vatandaşlarımız izlediler, Grup Başkanvekilimizi
tanıyorlar, biliyorlar; ancak, böyle bir kanun teklifi daha henüz Meclisin
önüne gelmeden, daha o kanun teklifiyle ilgili görüşmeler yapılmadan, bir başka
kanun teklifi üzerinde konuşurken, nedir bu aceleniz, nedir bu telaşınız; niye
bunu hemen burada söylemek lüzumunu hissettiniz?!
Ben, şuna inanıyorum ki, Düzce, bu üniversite
kurulmasına layık olan bir ildir, her şeyiyle layıktır; altyapısıyla layıktır,
vatandaşlarıyla layıktır, bugüne kadar sosyal ve kültürel sahada gösterdiği
gayretle layıktır ve ben, tekrar ifade ediyorum; bu üniversitenin kurulması
noktasında, Düzcelilerin, üzerlerine düşen bütün maddî görev neyse, onu da
yerine getireceklerine inanıyorum. İnşallah, sizlerin de destekleriyle,
oylarıyla, bu kanun teklifimizin doğrudan Meclis gündemine alınmasını,
sizlerden, özellikle Düzceliler adına istirham ediyor, sizleri saygı ve
sevgiyle selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A) Komİsyonlara
Üye Seçİmİ
1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Bazı girişimcilerce holding adı altında
gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine
yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla, bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun
29.3.2005 tarihli 76 ncı Birleşiminde kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen
adayların listesi bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:
Bazı Girişimcilerce Holding Adı Altında
Gerçekleştirilen İzinsiz Halka Arz Yoluyla Tasarruf Sahiplerinin Mağduriyetine
Yol Açılmasının Neden ve Sonuçlarıyla Bu Süreçte SPK'nın Sorumluluğunun
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Üyelik Aday Listesi (10/16, 262)
Adı Soyadı Seçim
Çevresi
AK Parti (8)
Telat Karapınar (Ankara)
Mustafa Tuna (Ankara)
Orhan Yıldız (Artvin)
Hasan Aydın (Giresun)
Mehmet Ceylan (Karabük)
Özkan Öksüz (Konya)
Kerim Özkul (Konya)
Abdullah Erdem Cantimur (Kütahya)
CHP (4)
Algan Hacaloğlu (İstanbul)
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
Oğuz Oyan (İzmir)
Nezir Büyükcengiz (Konya)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın
üyelerin,
10.5.2005 Salı günü (bugün) saat 17.15'te, Halkla
İlişkiler Binası, B Blok, 2 nci Kat, 4 üncü Bankoda bulunan Meclis Araştırması
Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve
kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma
ekranlarda duyurulacaktır.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ve diğer
denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846)
(S. Sayısı: 646) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
İKİNCİ BÖLÜM
Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanlarının Belirlenmesi,
Korunması, Kullanılması ile Yenilenebilir Kaynaklardan Elde Edilen Elektrik
Enerjisinin Belgelendirilmesi
Kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve
kullanılması
MADDE 4. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kamu
veya Hazine arazilerinde yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımını ve
verimliliğini etkileyici imar plânları düzenlenemez. Elektrik enerjisi
üretimine yönelik jeotermal kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve
kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen, Adana Milletvekili Gaye Erbatur.
Buyurun Sayın Erbatur.
Süreniz 10 dakikadır.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, şahsım adına da
söz talebim var, ikisini birleştirebilir misiniz...
BAŞKAN - Sayın Erbatur, yalnız, Gaziantep Milletvekili
Fatma Şahin ve Kayseri Milletvekili Taner Yıldız şahsı adına söz istemişler,
eğer sözlerinden vazgeçerlerse size şahsınız adına söz vereceğim.
Buyurun Sayın Erbatur.
CHP GRUBU ADINA N. GAYE ERBATUR (Adana) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.
(x) 646 S. Sayılı Basmayazı 4 Mayıs 2005 tarihli 94
üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
Yüce Meclisin gündemine getirilen kanun tasarısı,
hidrojenin dışında, esas olarak, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal
enerji, biyokütle enerjisi ve nispeten küçük boyutlardaki hidrolik enerjiden
elektrik üretimini kapsamaktadır. Fosil yakıtların birim kütleleri bazında
enerji potansiyellerinin yüksekliği ve oldukça ucuz üretilebilmeleri, 20 nci
Yüzyılda fosil yakıta dayalı enerji tüketimi ve bunlara dayalı ulaşım, ısıtma,
sanayideki enerjiyle ilgili alan teknolojilerinin geliştirilmesine tanık
olunmuştur. Ucuz ve yüksek potansiyelli fosil yakıt enerjisi, 20 nci Yüzyılda
büyük bir sanayi ve teknoloji devrimini de beraberinde getirmiştir; ancak,
beraberinde çok büyük çevre kirlenmesini de gündeme taşımıştır. Bunun yanı
sıra, yakılırlarken başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarını büyük
miktarlarda atmosfere salıvermeleri de, küresel ısınma ve buna bağlı iklim
değişiklikleri ile kutuplarda buzul erimeleri sonucu, orta vadede okyanus,
deniz seviyelerinin yükselme tehlikesini ortaya çıkarmıştır.
Bütün bunlara rağmen, alternatif enerji kaynaklarının
yeterince hızlı ve ekonomik olarak devreye sokulamaması nedeniyle, bugün de
fosil yakıtlar, birincil enerji kaynağı olarak üretilmekte ve tüketilmektedir.
Ülkemizde, birçok konuda olduğu gibi, yenilenebilir enerji teknolojilerinin
geliştirilmesi ve ilgili kaynaklarımızdan uygun olanların devreye
sokulabilmeleri konularında da geç kalınmıştır; ancak, zararın neresinden
dönülse kârdır anlayışıyla, bu kaynaklarımızı ekonomik olabilecek teknolojiler
eşliğinde değerlendirme çalışmalarına hız kazandırmamız gerekmektedir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının en büyük avantajı,
doğal döngü içinde yenilenmeleri ve enerjilerinden sürekli tekrar istifade
edilebilmeleridir. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları Avrupa Birliği
ülkelerine kıyasla oldukça yüksektir. Bugüne kadar, yenilenebilir enerji
türlerinin pahalı olduğu ve çevre koruma adına fosil yakıt tüketimini
düşürmenin ülkemiz açısından lüks bir yaklaşım olacağı gündemde tutulmuş ve bu
kaynaklar ihmal edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik
enerjisine dönüşüm teknolojileri, başta fosil yakıtlarla, hem ekonomi hem de
performans açılarından yarışamazken, bu konularda yapılan ciddî araştırma
yatırımları sonucu geliştirilen teknolojilerin bir kısmı, artık rekabet
edebilecek duruma gelmişlerdir.
Petrol rezervlerinin sıkışmasına ve olası küresel
siyasî krizlere bağlı olarak giderek yükselecek petrol fiyatları nedeniyle, bir
süre sonra diğer birçok enerji teknolojisi de ekonomik olarak devreye
girecektir. Diğer bir deyişle, yenilenebilir enerji kaynakları, sudan hidrojen
üretimi de dahil olmak kaydıyla, kaçınılmaz olarak yakın geleceğin birincil
enerjisi konumuna gelecektir.
Türkiye, sahip olduğu güneş, rüzgâr, biyokütle ve
jeotermal enerji potansiyellerini ciddî ve kararlı yaklaşımlarla yeterince
harekete geçirdiği zaman, enerji üretim ve tüketiminde ve ülke ekonomisi
genelinde önemli bir katkı ortaya çıkarabilir. Örneğin, Devlet Planlama
Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Raporunda, çok kısa bir sürede,
sadece rüzgâr gücüyle çalışan 5 000 megavat kapasitede elektrik santrallarının
kurulması gereğinden bahsedilmektedir. Bu rakam, Türkiye'nin toplam elektrik
gereksiniminin yüzde 7'si gibi çok önemli bir orana işaret etmektedir. Buna,
diğer yenilenebilir enerji türlerinde yapılacak yeni yatırımları eklediğimizde,
Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla, elektrik üretiminde, pekâlâ,
Avrupa Birliğinin 2010 hedefini yakalayabilir, hatta, geçebilir.
Hepimizin bildiği gibi, enerji konusu, ulusların
toplumsal yaşamında, ekonomilerinin gelişiminde, refaha ulaşmakta ve de en
önemlisi ulusal güvenliğin sağlanmasında kilit rolü oynamaktadır. Günümüzde
globalizm ya da küreselleşme adı verilen gelişme, bir yerde, dünya insanlığının
etkileşimini, gelişimini ve kaynaşmasını gündeme getirirken, diğer taraftan, da
çokuluslu şirketlerin, politikalarına hâkim oldukları emperyalist ülkeler
aracılığıyla, dünya ekonomisini ve de öncelikle enerji kaynaklarını ele geçirme
stratejilerini içinde barındırmaktadır. Bu durum, zaman zaman üstü örtülü,
zaman zaman ise açıkça, pervasızca ve saldırganca kendini göstermektedir. Doğal
kaynaklarına hâkim olamayan ve ekonomilerini yeterince geliştiremeyen
toplumların, ulusal bağımsızlıklarını, sömürülme, kültürel yozlaşma ve giderek
modern köleler olma yolunda kaybetmelerini gündeme getirmiştir.
Yenilenebilir enerji kaynakları, temizliği, tüketilip
yok edilir olmayışları, sera gazları üretmeyerek küresel ısınmaya katkıda
bulunmamaları ve günümüzün diğer hâkim enerji kaynaklarına olabildiğince,
ağırlıklı olarak, seçenek oluşturarak dışa bağımlılığı azaltması gibi
özellikleriyle mutlaka değerlendirilmeli ve bir an önce üretim ve tüketim
oranlarını yükseltecek tedbirler alınmalıdır.
Tabiî, tüm bu stratejilerin temel yönlendiricisi ilgili
kanunlar olacağına göre, bu kanunların hazırlanmasına ayrıntılı araştırma ve
strateji geliştirme raporlarının temel oluşturması gerekir.
Hangi yenilenebilir enerji türleri ülkemizde hâkimdir?
Nicel anlamda, yerel ve ulusal boyutlarda potansiyellerinin saptanmasına
ilişkin hangi araştırmalar yapılmış ya da yaptırılmıştır? Yenilenebilir enerji
kaynaklarının türüne ve potansiyellerine göre yapılacak yatırımların maliyetleri
ve takiben işletme maliyetleri farklı olacağına göre, bunların tümünü aynı
sepete koyup, aynı teşvik oranından yararlandırmanın bilimsel bir anlamı var
mıdır?
Avrupa Birliğinin konuya nasıl yaklaştığına bakalım.
1980'li yıllarda, enerjide dışa bağımlılığı azaltma ve sera gazı salınımlarını
düşürme yönünde devlet stratejileri geliştiriliyor ve buna bağlı yoğun
araştırma projeleri 1990 başlarında devreye giriyor. 1997 yılında yayımlanan
Beyaz Belgeyle, hedefler somutlaştırılıyor ve 2010 yılı için yenilenebilir
enerjinin toplam enerji içindeki payının yüzde 12'ye çıkarılması
kararlaştırılıyor. Bu süreç içinde ALTENER-I, ALTENER-II, Synergy (sinerji) ve
intelligent programlarıyla, sanayi, teşviklerle yönlendiriliyor ve son olarak,
2001-77 sayılı direktifle, yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminin toplam
elektrik üretimi içerisindeki payının 2010 yılında yüzde 21,1'e ulaşması
hedefleniyor. Tabiî, tüm bu karar ve direktifler, yoğun araştırma, geliştirme
çalışmalarının somut sonuçları üzerine kuruluyor.
Bizim kanun tasarımız ise, buna benzer çalışmalar
üzerine kurulmamış gibi gözüküyor. Ne mevcut durumla ilgili tespitler ve buna
göre yaptırım maddeleri var ne de ileriye dönük somut hedefler içeriyor. Bu
tasarı, Avrupa Birliğine uyum sürecinde çıkarılması gerekir diye ortaya
çıkarılmış gibi duruyor.
Ayrıca, ülkenin doğal kaynaklarını tamamen özel
sektörün kârlılık anlayışına terk ederek ve yabancı sermayenin bu alana
girişinde hiçbir ciddî denetim mekanizması uygulamayarak, toplumların bekâsında
en önemli işlevlerden birini gören enerji kaynaklarının, bir kez daha, plansız
programsız bir şekilde çarçur edilmesine zemin hazırlanmaktadır. Yabancı
Sermaye Kanunu, 4916 sayılı Yasa ve ilgili düzenlemelerle birlikte
değerlendirildiğinde, bu kolaylığı, yabancı sermayenin, sınırsızca ve doğal
kaynaklara zarar verecek şekilde hoyratça değerlendirebileceğini kestirmek zor
değildir.
Tasarıda, kamu kurumları olayın dışına itilerek,
yönlendirici, toplumsal yararın en üst düzeyde ve hakkaniyet içinde
gerçekleşebilmesi için düzenleyici ve belirli oranlarda üretim tesislerine
sahip olarak, gerektiğinde, tekelleşmiş özel sektör kurumlarının aşırı kâr
hırsıyla fiyatları tırmandırmasını piyasa kurallarıyla engelleyecek rolleri
dışlanmıştır. Tam tersine, belirli bir grup yatırımcı, DSİ ve EİE tarafından
hazırlanan projelerden hizmet bedeli alınmaması, ticarî amaçla çalışan özel
sektöre devlet kurumlarından kaynak aktarılması anlamında olup, bu kurumların
ekonomik anlamda zayıflatılmalarına katkıda bulunacaktır. Zaten teşvik alan bu özel
yatırımcılar, bir de bu şekilde, doğrudan kamu kurumlarının sırtından ikinci
bir teşvik almaktadır. Teknolojisiyle, verimliliğiyle rekabetçi piyasada ayakta
durmak yerine, devletin sırtından gereksiz teşviklerle kurulan bu tesislerin ne
kadar başarılı olacağı da belirsizdir.
Tasarıda, ayrıca, Devlet Su İşlerinin inşa ettiği
santralların bedelsiz olarak EÜAŞ'ye devri öngörülmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erbatur, şahsınız adına 5 dakika süre
veriyorum; buyurun.
N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Bu uygulamanın
yenilenebilir enerji kaynaklarının ötesinde tüm santralları kapsaması, kamuya
ait elektrik üretim tesislerinin, yine, haraç mezat özel sektöre devredileceği
anlamına gelmektedir.
Tasarıda öngörülen teşvikler, sadece en avantajlı
bölgelerde rüzgâr ve bazı hidrolik projeleri için destek sunabilecek gibi
görünmekte, buna karşılık, güneş enerjisi ve biyokütle konularında herhangi bir
gelişmenin yaratılması mümkün görülmemektedir.
Tasarıda hibrit enerji türleri hiç ele alınmamıştır.
Oysa, yöresel özellikler ve yenilenebilir enerji kaynaklarının niteliği de
dikkate alınarak, en ekonomik olacak şekilde, hibrit enerji üretimi ve tüketimi
gerçekleştirilmesi teşvik edilmeliydi ve bunun için, tasarıda özel önlemler ve
tanımlar getirilmesi gerekirdi.
Özellikle bina ve endüstriyel yapıların ısıtılması
konusu güneş enerjisinden bağımsız olarak düşünülemez. Yani, bu yasa, diğer
yenilenebilir enerji türlerine olduğu gibi, güneş enerjisine de özel bir yer
ayırmalıydı ve elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra, ısı ve diğer enerjileri
de kapsayarak, binaların mimarî tarzından tutun da, enerji yönetim
sistemlerinin oluşturulmasına kadar birçok önemli konuya yer vermeliydi.
Yatırımlara tahsis edilecek araziler için alınacak
bedellerin Çevre ve Orman Bakanlığı ve Maliye Bakanlığına bırakılması kayırıcı
ve keyfî uygulamalara kapı açacak niteliktedir.
Tasarıda yenilenebilir enerji kaynaklarının
değerlendirilmesi, diğer tüm enerji türleriyle birlikte ele alınmalı, en
azından yenilenebilir enerji türlerinin sadece elektrik üretiminde değil, her
türlü değerlendirilmesi bir bütün olarak yasada yer alabilmeliydi.
Teşvik tedbirlerinin alanı genişletilerek, bu
teşviklerin başlangıçta oluşturacağı ekstra maliyetin toplumsal kesimlere
güçleri oranında yansıtılması temel olmalı, teşviklerin özel kurumlarca
objektif bir şekilde oluşturulup denetlenmesi sağlanmalı, özellikle, kapasitesi
yüksek elektrik santrallarının yatırımı ve işletmesi söz konusu olduğunda,
yabancı şirketlerin bu üretim ve tüketimi Türkiye'nin menfaatlarının aksine
değerlendirilmelerinin önüne geçecek devlet denetim mekanizmalarının yasada yer
alması, doğal kaynakların yenilenebilir özelliklerini kaybetmeyecek nitelik ve
nicelikteki teknolojilerin ve işletme koşullarının yatırımlarda esas alınması
ve bunların devlet tarafından denetlenmesini sağlayacak mekanizmaların
geliştirilmesi bu tür bir yasadan beklenendir; ancak, ne yazık ki, bu
beklentilerimizin hiçbiri bu yasa tasarısında gözükmüyor.
Kalkınmanın en önemli göstergesi, kişi başına tüketilen
enerji miktarıdır. Bu nedenle, kısa, orta ve uzun vadedeki ülke enerji
politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Dünyadaki enerji tüketimi ve
kaynakları gözönüne alınarak oluşturulan enerji senaryoları iyi bilinmelidir. Ülkemiz
için de gerçekçi potansiyel ve ihtiyaçların doğru olarak tahminlenmesi, nüfus
artışlarının ve gelişen teknolojilerin iyi etüt edilmesiyle hazırlanacak
senaryo ve politikalara şüphesiz gereksinim vardır. Ayrıca, oluşturulacak
enerji politikalarında ülke savunmasını ve ülke üzerinde yaşayan ve yaşayacak
nesillerin hayatlarını ve çevrelerini tehlikeye atmayan, temiz enerji kaynağı
olarak görülen enerji sistemlerine ağırlıklı olarak yönelinmesi ve enerji
tasarrufu bilincinin topluma verilmesini de kapsayacak şekilde olması bir
zorunluluktur.
Türkiye'nin enerji açısından dışa bağımlılığını
azaltabilmek için enerji tasarrufu, yerel kaynaklı enerjinin daha verimli ve
etkin kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji elde etmesi
gereklidir. Bu kapsamda rüzgâr enerji santralları kurulması konusunda
yap-işlet-devret kapsamlı girişimlerin derhal sonuçlandırılması ve hatta
özendirilmesi için gerekli çalışmaların Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda;
1- Güneş pili, artı rüzgâr türbini hibrit elektrik
üretim sistemlerinin kurulması teşvik edilmeli,
2- Türkiye'nin rüzgâr enerji potansiyeli yüksek olan
bölgelerinde 10 000 megavat gücünde elektrik üretim şebekelerinin
kurdurulabilmesi sağlanmalı,
3- Yerel teknoloji desteği geliştirilerek, güneş
pillerinin Türkiye'de üretilebilmesi olanakları geliştirilebilmeli,
4- Biyokütle enerjisiyle ilgili çalışmalar kamu
tarafından desteklenmeli ve özel sektör yatırımlarına düşük faizli ve uzun
vadeli finansal destek sağlanmalı,
5- Ülkemiz açısından en önemlisi, ulusal enerji
politikalarının realist ve ülke çıkarlarına hizmet verecek şekilde oluşması
gerekmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Erbatur, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Yenilenebilir enerjiler
kanunu taslağında yukarıdaki konular net olarak ortaya konulmadığı gibi, teşvik
unsurları da ciddî olarak aşındırılmıştır; ancak, yine de, bu kanunun ülkemizin
enerji sorunlarına çare olacak bir umut kapısı açmasını umuyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:
Geçtiğimiz aylarda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının bazı ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla işadamlarından ve
Bakanlığınızdaki birkısım bürokrat ve çalışanlardan 18 kişi tutuklandı. Ayrıca,
bu yüzden, ihale isteyen İktidar Partisine mensup bir milletvekili de
milletvekilliğinden istifa etti. Üstelik, yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan
bürokratlarınız, sizin atadığınız, işin garibi de bu görevleri yapacak başka
isimler yokmuş gibi vekâleten görevde tuttuğunuz isimler; çünkü, Sayın
Cumhurbaşkanı bu isimlere geçit vermemişti.
Sayın Bakan, siz, Bakanlığın en yüksek ita amirisiniz.
Sorum şu: Bakanlığınızdaki yolsuzluk iddialarıyla alakalı mahkeme safahatının
sağlıklı ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi için Bakanlıktan istifa etmeniz
daha uygun değil midir? Çünkü, mahkeme, başında bulunduğunuz Bakanlıktan bir
dizi belge ve bilgi isteyecek ve tutuklanan, yargılanan bürokratlar sizin
atadığınız bürokratlar.
İkinci sorum şu: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını
yürütecek başka bir isim yok mu AK Parti Grubu içerisinde?
Sayın Bakanım, diğer bir sorum da şu: Cumhuriyet Halk
Partisi, hakkınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği
gensoru...
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, maddeyle ilgili soru sorar
mısınız.
Buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Maddeden haberi var mı
acaba?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, maddeyle ilgili
bu; Enerji Bakanlığını ilgilendiriyor. Enerji Bakanlığı...
BAŞKAN - Soruları maddeyle ilgili sormanız gerekir
Sayın Özdoğan.
Buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, soruyorum; Enerji
Bakanlığını ilgilendiriyor.
Sayın Bakanım, Cumhuriyet Halk Partisinin hakkınızda
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği gensoru önergesinde, Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının büyük
boyutlara ulaştığı, görevinizi ihmal ettiğiniz, kamu hazinesini zarara
uğrattığınız, kamu gelirlerinin talanına seyirci kaldığınız gerekçeleri sıralanıyor.
Verilen bu önergede, Rusya'dan iki ayrı hat ve dört farklı fiyatla gaz
alınmaktayken, 19 Kasım 2003'te tek fiyata geçildiği belirtiliyor ve sizin,
ülkeyi kâra geçirdiğinizi söyleyerek kamuoyunu yanılttığınız iddia ediliyor.
Ayrıca, Kasım 2003 değerleriyle, Mavi Akımdaki zararın 2,9 milyar dolar olduğu
iddia ediliyor.
Sorum şu: Önergedeki bu iddialar karşısında Türk
kamuoyuna neler söyleyebilirsiniz?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum;
vasıtanızla, Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:
Yenilenebilir enerji kaynaklarının büyük kısmının
hayata geçmesindeki kısa, orta ve uzun vadeli projeler nelerdir?
Güneş enerjisi uygulamaları açısından ülkemizin
coğrafya uygunluğunu değerlendirebilir misiniz?
Son sorum: Bugüne kadar özkaynakların yeterince
değerlendirilememesindeki temel etkenler nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.
Başka soru?.. Yok.
Buyurun Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Konu yargıya intikal ettiği için, yazılı cevap vereceğiz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Başka soru var mı?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
YEK belgesi
MADDE 5. - Yenilenebilir enerji kaynaklanndan üretilen
elektrik enerjisinin iç piyasada ve uluslararası piyasalarda alım satımında
kaynak türünün belirlenmesi ve takibi için üretim lisansı sahibi tüzel kişiye
EPDK tarafından "Yenilenebilir Enerji Kaynak Belgesi" (YEK Belgesi)
verilir.
YEK Belgesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun.
Sayın Karademir, süreniz 10 dakikadır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, şahsım adına da
söz talebim vardı; o sürenin de eklenmesini...
BAŞKAN - Sayın Karademir, AK Parti Grubu adına ve şahıs
adına söz talepleri var; vazgeçerlerse, 5 dakika daha vereceğiz.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Dünyada ve ülkemizde sanayi ve teknolojinin hızla
gelişimi, nüfusun artışı, enerjiye duyulan ihtiyacı her geçen gün
artırmaktadır.
İnsanoğlunun dünyadaki diğer canlılardan temel
farklılıklarından en önemlisi, kültürel bir yaşam sürüyor olabilmesindendir.
İnsanoğlu, yaşamını, coğrafî veya meteorolojik koşullara bağlı kılınmaksızın,
dünyanın her bölgesinde sürdürmekte ve her durumda, her zaman enerjiye
gereksinim duymaktadır. İnsanoğlu, bu temel davranış biçimlerinden hareketle,
gereksinim duyduğu enerjiyi, kültürel düzeyine bağlı olarak üretiyor ve
tüketiyor.
Bu yaşam ve tüketim biçimleri, onun için, aynı zamanda
yaşamsal bir zorunluluk haline dönüşüyor. Bu zorunluluk, yaşadığı çağdaki
teknoloji düzeyiyle belirleniyor.
Değerli arkadaşlarım, artık, günümüzde, bir kalp ve bir
böbrek hastasının yaşaması için elektrikle çalışan cihazlara, kentsel yaşamın
devamı için enerjinin birçok kaynağına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle,
günümüzde, enerji, öncelikle, ticarî bir mal değil, toplumsal bir hizmet
niteliği taşımaktadır ve yine bu nedenlerledir ki, Fransız Yüksek Mahkemesi,
borçtan dolayı elektrik kesintisini insan hakları ihlali olarak
yorumlayabilmektedir.
Enerjinin insan odaklı bir konu olduğu ve ülkemiz
kalkınmasındaki önemi yadsınamaz bir gerçektir. Artık, ülkelerin kişi başına
düşen yıllık enerji tüketimleri kalkınmanın en önemli göstergelerinden
birisidir.
Değerli arkadaşlarım, tasarının genel gerekçelerinden
de anlaşılacağı üzere, artan nüfus ve sanayileşmeden kaynaklanan enerji
gereksinimi ülkemizin sınırlı kaynaklarıyla karşılanamamakta, enerji üretimi ve
tüketimi arasındaki fark gittikçe büyümektedir. Bununla birlikte, geleneksel
enerji üretimi yöntemleri, bugün, ciddî çevre kirliliği nedenlerini de
oluşturmaktadır.
Özellikle fosil yakıtların doğaya ve canlılara verdiği
onarılmaz zararların tespit edilmesiyle birlikte, fosil yakıt tüketiminin
uluslararası taahhütlerle azaltılması gündeme gelmiştir. Fosil yakıtlar olarak
adlandırdığımız kömür, petrol ve doğalgazın yarattığı olumsuzluklar, sadece
yakın çevreyle sınırlı kalmamakta, atmosfere de yayılmaktadır.
Sonuçta, bu kirliliğin, iklim değişikliklerine yol
açtığı ve dünya yaşamını tehdit etmeye başladığı bilim çevrelerince kamuoyuna
duyurulmakta ve bütün ülkelerin önlem alması için çağrıda bulunmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, 1992'de Rio Çevre Zirvesi ve
ardından Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin imzaya
açılması, bütün bu olumsuzluklara çözüm bulmak arayışının bir sonucudur. Ancak,
pek çok ülkenin, ekolojik dengeleri ya da insan-çevre sağlığını değil, kendi
ekonomik çıkarlarını gözetme yaklaşımı ortaya çıkınca, anlaşmaya yanaşmadıkları
da bir gerçektir.
1997 yılında yapılan Kyoto İklim Zirvesinde ise, ABD,
Kanada, Japonya, Avusturya gibi bazı ülkeler, kendi ülkelerinde sera gazı
emisyonlarında indirim yapma sorumluluğunu üslenmek istememişlerdir. Bu arada,
gelişmiş Avrupa Birliği ülkeleri, bir yandan kendi ülkelerinde güneş, rüzgâr
gibi temiz enerji kaynaklarını kullanan enerji sistemlerini geliştirerek, Kyoto
hedeflerini tutturmaya çalışırken, diğer yandan, birliğe yeni katılan
Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin emisyonlarının, 1990 yılına göre,
yüzde 30 civarında artırılmalarına göz yummuşlardır.
Yine, bir yandan, ulusal ve ekonomik çıkarlar
gözetilirken, diğer yandan da, nükleer enerji dahil olmak üzere, petrol, kömür,
doğalgaz gibi fosil yakıtların zararını fark edenler, standart dışı ve pazar
değeri olmayan çöp teknolojilerini, bunun farkında olmayan az gelişmiş ülkelere
aktarmaya başlamışlardır. Ancak, bu ülkeler, bunu yaparlarken, iklim
değişikliği ve küresel kirlenmenin sonuçlarının kendilerine de döneceğini
unutmuş görünmektedirler.
Dolayısıyla, dünyamızda yaşanan bu olumsuz gelişmeler,
fosil ve nükleer yakıtlara alternatif doğal enerji kaynaklarını gündeme
getirmiştir. Artık, bu konuda yapılan çalışmalar ve araştırmalar enerji
sistemlerinin sürdürülebilir, enerji kaynaklarının yenilenebilir olmasını
zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenlerle, enerjinin çeşitlendirilmesi ve özellikle
de, temiz, yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarına yönelinmesi ve bunun
ulusal mevzuatımıza ilişkin en önemli adımı niteliğindeki bu kanun tasarısının
Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınmasını olumlu bulduğumuzu vurgulamak
isterim.
Doğanın kendi evrimi içinde bir sonraki gün aynen
mevcut olabilen enerji kaynağı olarak tanımlanan yenilenebilir enerjiye, yani,
su, güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir doğal kaynaklara
yönelmenin bütün ülkeler için gerekli ve zorunlu olduğu artık görülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu konuda dünyadaki bazı uygulama
örneklerini sizlerle de paylaşmak isterim. Bugün Norveç petrol ihraç etmekte
olan bir ülke olduğu halde, elektrik üretiminin yüzde 100'ünü hidrolik
santrallardan karşılamaktadır. Nüfusu 5 000 000 kişiyi bulan, yıllık tüketimi
yaklaşık ülkemiz kadar olan Danimarka'da elektrik üretiminin yüzde 25'i rüzgâr
enerjisinden sağlanmaktadır.
Dünyada rüzgâr enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir
enerji kaynaklı elektrik üretim endüstrisi 1980'li yıllardan bugüne yüzde 25
oranında büyümüştür. Komşumuz İran, sadece 2004 yılında, yüzde 50'sini yerli
imalat olarak gerçekleştirmek kaydıyla, 160 megavat kurulu güce ulaşarak rüzgâr
çiftlikleri kurmuştur.
Dünyada yılda 10 000 000 euroluk bir pazar her yıl
yüzde 30 büyürken, Türkiye, maalesef bu pazarın içinde henüz yer almamıştır.
Türkiye'de sadece sıcak su amaçlı güneş enerjisi
uygulamasıyla yılda 500 000 000 dolar tasarruf edilebilir.
İsrail'de, binalarda güneş enerjisi kaynaklı mekanik
tesisat projeleri hazırlanıp onaylatılmadan yapı kullanma izni verilmemektedir.
Yenilenebilir enerji teknolojisinin ülkemizde gelişmesi
ve üretiminin teşvikiyle her yıl 100 000 kişiye iş sahası yaratılabilir.
Değerli arkadaşlarım, peki, ülkemizde enerji verimli
kullanılmakta mıdır? Bu soruya olumlu yanıt vermek, elbette olanaklı değildir.
Elektrik enerjisinde santrallardan başlayarak, iletim, dağıtım ve son
kullanımda yaşanan enerji kayıplarının inanılmaz boyutta olduğu, herkes
tarafından bilinmektedir.
Türkiye'nin, enerji savurganlığında Avrupa'nın birinci
ülkesi olduğu söylenebilir. Ülkemizde bu denli enerji kayıpları varken, devamlı
yeni santrallar satın alma politikasının da, çokuluslu dev enerji şirketlerini
zengin etmek dışında pek işe yaradığı da, ne yazık ki, söylenemez.
Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde, mevcut hidrolik
kaynaklı 127,6 milyar kilovat/saat enerji potansiyelimizin yüzde 57'si,
rüzgârda 10 milyar kilovat/saat potansiyelimizin neredeyse tamamı, jeotermal
kaynak potansiyelimizin yüzde 96'sı ve sınırsız enerji kaynağı olan ve
ülkemizin her bölgesinin sahip olduğu güneş enerjisi kullanılmamaktadır.
Bugün, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın
kullanımının özendirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu kaynakların kullanımıyla
elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluşturan malzeme, cihaz ve
ekipmanlarının yerli üretim koşullarının oluşturulması ve hatta, bu alanda
teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaşmamız gerekmektedir.
Bu yasa tasarısı, tüm bu gereksinimlere cevap verecek
bir çerçevede ele alınmalıdır. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonunun bugüne dek sürdüregeldiği özverili çalışmalarını
takdirle karşılıyoruz; ancak, bazı yapıcı önerilerimizle, sözünü ettiğim
çerçevenin gerçekleşmesine katkıda bulunmak istiyorum.
Sayın Başkan, şahsım adına sonra mı konuşayım?
BAŞKAN - Evet.
Tamamlayabilir misiniz Sayın Karademir.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bu nedenle, meslek
odalarımızın, ilgili sanayicilerin ve uzmanlarının bilgi ve deneyimlerinden
faydalanarak oluşturduğumuz önerileri biraz sonraki konuşmamda sizlerle paylaşacağım.
Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Madde üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına
söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Muhterem
Başkan, değerli milletvekillerimiz; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
AK Parti Grubu adına, bu kanun tasarısında, söz almış
bulunuyorum.
Şimdi, öncelikle, bu kanunla ilgili önem arz eden
birkaç madde başlığında bu tasarıyı toparlamayı arzu ediyorum. Bir defa, böyle
bir yasaya neden ihtiyaç oldu? Demek ki, Türkiye'de böyle bir yasa ihtiyacı
doğdu, biz bunu yapıyoruz. Bu konuda Türkiye'de yatırımcılar açısından mevcut
4628'de ve geçmişte 3996 ve 3096 gibi birtakım yasalar var elimizde; özel
sektörün enerji üretim alanında yapabileceği yatırımlarla ilgili birtakım
düzenlemeler var. Mevcut 4628'de de, en son çıkan yasada, enerji sektörüyle
ilgili yatırımların özel sektör tarafından yapılması, özellikle, arzu
edilmesine rağmen, şu anda en azından bu yasada görülen yenilenebilir enerji
kaynakları konusunda yatırımcılar açısından böyle bir düzenleme ihtiyacı hâsıl
olmuştur. Bunun sebebi, demek ki, mevcut düzenlemelerimiz yatırımcılar
açısından böyle bir yasal düzenlemeyi uygun görüyor. Bu, bunun işaretidir.
İkinci bir açıdan baktığımız zaman -yani, birinci açıdan, yatırımcı açısından
böyle bir istikamet oluyor- gene, birtakım protokollerle Avrupa Birliği direktifleri
ölçüsünde dünyadaki emisyon değerleri açısından toplam enerji üretiminde
emisyon değerlerinin belli bir yüzdeye gelmesi hedefleniyor. Bu bir sebep
oluyor. Dünyadaki tüketimle ilgili, enerji üretimiyle ilgili bu kaynaklar
açısından, gene Avrupa Birliği direktiflerinde belirli bir yüzde, yani
tüketimde belirli bir yüzde hedefleniyor. Demek ki, bu tasarının çıkışıyla
ilgili üç önemli şey var. Yatırımcılar açısından, finansman temini açısından
böyle bir arzu var, böyle bir ihtiyaç var; gene Avrupa Birliği direktifleri
açısından, hem emisyon değerleri açısından hem de belirli bir yüzdedeki enerji
üretimine katkısı açısından böyle bir yasaya, yasal düzenlemeye ihtiyaç oldu.
Bu, tabiî ki, bu ihtiyaçtan kaynaklanan bir şey.
Şimdi, böyle baktığımız zaman, bu kaynakları kaynak
açısından değerlendirmeyi arzu ediyorum, bir de enerji politikalarımızla ilgili
bizim Türkiye'nin durumunu nazarı dikkate getirmek istiyorum. Bu kaynaklara
baktığımızda, bu kanunun amacında, neler var, bu kaynaklar nelerdir; işte, küçük
hidrolikler, güneş, jeotermal, biyokütle ve rüzgâr gibi.
Şimdi, burada dünyadaki bu gelişimlere baktığımız
zaman, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamını araştırdığımızda, bu direktifte,
özellikle bu saydığımız kaynaklar açısından şu kaynakla ilgili bu yüzdeyi
yakalayacaksın, işte bu kaynakla ilgili şu emisyon değerlerini yakalayacaksın
diye bir direktif yok. O zaman, tüm ülkeler, kendi ulusal kaynakları açısından
teknik ve ekonomik olarak neyi arzu ediyorlarsa, hangileri kendileri açısından
uygunsa, bu kaynaklarını harekete geçiriyorlar. Böyle bir gözlemle bu
kaynakları incelediğimiz zaman, örneğin Avusturya'da hidrolik öne çıkıyor, yani
kendi ulusal değerleri açısından, örneğin Polonya'da biyokütle öne çıkıyor, bir
başka yerde bir başka kaynak öne çıkıyor; Almanya ve Danimarka'ya baktığımız
zaman, rüzgâr teknolojisini de geliştirdiklerinden dolayı özellikle rüzgâr öne
çıkmış; ama, buradaki oranlar son derece dikkat çekici. Örneğin, en fazla öne
çıkan ülkelerden bir tanesi Almanya. Almanya'ya baktığımız zaman, kurulu gücü
100 000 megavat civarında olmasına rağmen, 14 000 megavat civarında rüzgâr
teknolojisine rağmen, kurulu gücü var. Demek ki bu, yüzde 4'lere tekabül eden
bir rakam; yani, değer açısından baktığımızda yüzde 4'lere tekabül ediyor.
Şimdi, ben, bu kanunu, rüzgâr açısından, kaynak çeşidi
açısından, rüzgâr açısından ülkemizdeki konumunu ve dünyadaki konumunu
değerlendirmek istiyorum. Burada böyle bir tehlike görüyorum.
Geçen gün NTV'yi dinliyorum, bir ilim adamımız
konuşuyor; ismini bilmiyorum. O bilim adamımız "Türkiye'de öyle rüzgâr
enerjisi kaynağımız var ki bunların tamamını üretime geçirsek" diyor ve 80
000 000 000-88 000 000 000 kilovatsaatlik bir rüzgâr enerjisinden bahsediyor.
Bu tam hayalperestlik bir düşünce. Yani, Türkiye'de, yenilenebilir enerji
kaynakları açısından tümüyle birlikte bile ele aldığımızda, bunun Türkiye'deki
enerji politikalarına arz güvenliği açısından yapacağı katkı, tüm enerji
dünyasındaki bilim adamları ve sektör tarafından bilinmektedir ki, son derece
sınırlıdır. Bir defa bunun altını çizmek istiyorum. Ben bu bilim adamlarını
dinlediğimde şunlar aklıma geliyor; diyorum ki: Acaba, bu bilim adamlarımız, bu
konularda, bu tür basında ve televizyonlarda, neden bunların altını çizerek
söylüyor, doğruları söylemiyor?! Bir defa bu sıkıntıyı gündeme getirmek
istiyorum.
Burada orijinal bir şey var. Rüzgârla ilgili, bizim,
gerek TEİAŞ'la gerekse Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunda şu anda, temmuz
itibariyle, 1 269 megavat civarında bir lisans almış, altı ay süresi kalan
firmalarımız var. Bir defa, buna baktığımız zaman, bu yasada da bunlar var;
ancak, bunu, tekrar, burada, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Rüzgârın,
kaynak açısından enerji sektörüne, iletim hatlarındaki iletim tesisleri ve
trafolar açısından, bağlantı noktalarındaki teknik açıdan, sisteme getirdiği,
yani, sistem operatörüne getirdiği teknik dezavantajlar vardır. Bu
dezavantajları da gözönüne alarak bu yasal düzenlemelerde, hiç şüphesiz, bizim,
gerek TEİAŞ'ın öngörülerinde gerekse Enerji Piyasası Düzenleme Kurulumuzun bu
konularda daha dikkatli olması gereğinin altını çiziyorum.
Şimdi, buradan bir başka konuya geçiyorum. Bir defa,
Sayın Bakanımızın enerji politikalarıyla ilgili yaptığı tüm faydalı hizmetler
için, kendisine minnetlerimizi arz ediyoruz ve geçmiş dönemlerde de Enerji
Bakanlığı yapıp, bu konuda yaptıkları katkılarla Türkiye'deki enerji
politikalarına katkı veren tüm Enerji Bakanlarımızı buradan saygıyla anıyorum.
Katkı veren... Ne verdiyse...
Türkiye'ye baktığımızda, enerji politikaları açısından,
dünyayla değerlendirdiğimizde, OECD ülkeleriyle değerlendirdiğimizde, bütün bu
olumlu gelişmelere rağmen, bizden kaynaklanmayan, ama geçmişten gelen,
maalesef, OECD ülkelerinde, enerji konusunda, fiyat konusunda en pahalı
ülkelerden bir tanesidir Türkiye. Fiyatlara bakalım: Sanayide 119 800; 8,68
sent 1 kilovat/saati; konutta 127 800; 9,26 sent 1 kilovat/saati; tarımsal
enerjide 115 250; 8,35 sent; ticarî enerjide 151 950; 11 sent 1 kilovat/saati.
Demek ki, ortada, OECD ülkelerine göre -baz aldığımızda- Türkiye'de, gerçekten,
enerji fiyatlarımızın daha pahalı olduğu bir gerçeği var. Bu, bizim hatamız
değil.
Bu enerji politikalarıyla ilgili, bu yenilenebilir
enerji kaynağının dışında bizim ne yapmamız lazım ki, Türkiye'de, enerjiyle
ilgili, gerek arz güvenliğini gerekse ucuzluğu temin etmemiz lazım? Bunda bir
tek şey var. Hükümet programımızda çok açık ifade etmişiz; burada, enerji
üretiminde yerli kaynakları önceleyen bir enerji politikası geliştireceğimizi
ifade ediyoruz. Bu nedir, yerli kaynak diye baktığımızda Türkiye'de; bunlar
-özellikle altını çiziyorum- kömür ve sudur, büyük hidroliklerdir. Demek ki,
bizim -hükümet programımızda da ifade ettiğimiz gibi- bu konuda, bu
politikaları geliştirmemiz lazım.
Peki, şimdi bakalım bu tasarı ne getiriyor bu
yatırımcılara: Yedi yıllık bir süreçte, Türkiye'nin toplam ortalama satış
fiyatının altında olmamak kaydüşartıyla, yeni bir önergeyle de -doğrudur-
Bakanlar Kuruluna yüzde 20 bir fazlalık getiriyoruz; yani, yedi yıl süreyle,
muhatabımıza karşı da, parekende satış lisansına sahip tüzelkişi, tedarikçi
açısından... Bunlar kimlerdir diye baktığımızda, 21 bölge var. Bu 21 bölge,
şayet özelleşirse, özel sektör temsilcileri olacak, şayet bu noktada bunları
realize edemezsek, kamuya sahip lisans sahibi tüzelkişiler olacak; muhataplar
bunlar.
Bu anlamda, gerek Hazine açısından gerekse Bakanlık
açısından gerekse sistem açısından da bence bir sorun yok; çünkü, muhatabımız
bizim, kesinlikle, düşünülen, özel sektör anlamında bir muhatabımız var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Tamamlıyorum.
Şimdi, böyle baktığımızda, bu kaynaklar açısından,
yatırımcılar açısından böyle bir zaruret olduysa şayet, yerli kaynaklar
açısından da, hükümet programımızda öngördüğümüz gibi, arz güvenliğini temin
eden, ucuzluğu temin eden, sürekliliği temin eden, yedi yılı bırak, ama, en
azından, bence, gelecekle ilgili beş yıl, yerli kaynaklara yönelik, Türkiye'de
toplam ortalama satış fiyatını geçmeyen, hatta, onun altında kalan, Bakanlar
Kuruluyla artı yüzde 20 avantaj getirilmeyen, en azından yatırımcılar açısından
böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu burada vurgulamak istiyorum. Bu konuda,
böyle bir düzenlemenin, çok yakın bir zamanda -ümit ediyorum ki- Enerji
Bakanlığımız tarafından da getirilmesini arzu ediyorum; çünkü, Türkiye'ye
baktığımızda, bugün eleştirdiğimiz politikalarla ilgili, enerji arzının
sıkıştığı dönemlerde, maalesef, bu düzenlemeler olmadığı, bu planlamalar
yapılamadığı için, bugün eleştirdiğimiz yap-işlet, yap-işlet-devret gibi 9
sente, 10 sente, 11 sente tekabül eden enerjileri almak, Hazine garantileriyle
almak durumunda kaldık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen, teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
O yüzden, bu noktalara gelmememiz için, bu anlamda,
yerli kaynaklarla ilgili, özellikle kömür ve suyla ilgili, yatırımcılar
açısından Türkiye'deki boşluğu kapatmamız lazım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Ordu, sistem bozuldu.
Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.38
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
17.52
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846)
(S. Sayısı: 646) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 5 inci maddesi üzerinde, şahsı adına söz
isteyen, İzmir Milletvekili Erdal Karademir; buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa
Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tüm canlılar için olmazsa olmaz
olan atmosferdeki oksijeni yakmaksızın enerji üretimine olanak sağlayan bu yasa
tasarısında, yenilenebilir enerji kaynaklarının, elektrik enerjisi üretimi
amaçlı kullanımının etkinleştirilerek yaygınlaştırılması amacıyla, bazı
maddelerde değişiklik ve eklemeler yapılmasının büyük fayda sağlayacağına
inanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının 6 ncı
maddesinin (b) fıkrasıyla ilgili, yazılı değişiklik önergemizde de ayrıntılı
olarak belirttiğimiz gerekçeler nedeniyle, Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığınca ülkemizde -hidrolik hariç- üretilen elektrik enerjisi miktarındaki
diğer -rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve
gelgit gibi fosili olmayan- enerji kaynaklarının payının, Avrupa Birliği
Komisyonunun Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisinde de öngörülen en
az yüzde 12'ye ulaşması hedeflenmelidir.
Yaşamın her alanında olduğu gibi, kendinize tanımlı bir
hedef belirlemeden yol alırsanız rehavete kapılır, bu hedefe ulaşamazsınız veya
ulaşmanız gereken süreden daha geç olabilir ya da hiç ulaşılamaz bir duruma
gelirsiniz. Bu nedenle, tasarıya, yenilenebilir enerji kaynaklarımızla elektrik
enerjisi üretiminin genel enerji üretimindeki payını artırmaya yönelik somut
hedef konulmalıdır diye düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, yine bu tasarının 7 nci
maddesinin ilk paragrafına ilişkin önergemizde, yenilenebilir enerji kaynaklı
küçük ve orta ölçekli, 1 kilovat ile 1 000 kilovat arasındaki elektrik üretim
tesislerinin yaygınlaştırılması hedeflenmiştir. Bugün, artık, çok küçük kurulu
güce sahip tesislerin de şebekeye bağlanmasını olanaklı kılan teknolojik
gelişmeler sağlanmıştır. Küçük ve orta ölçekli yenilenebilir enerji kaynaklı
tesislerin yaygınlaştırılmasını hedefleyen bu önerimizin, sizler tarafından da
olumlu karşılanacağını ümit ediyoruz.
Yine, bu kanun tasarısının 7 nci maddesinin (b)
fıkrasına ilişkin değişiklik önerilerimizde de, yenilenebilir enerji kaynaklı
elektrik enerjisi üretim sistemlerinde kullanılacak malzeme, cihaz ve
ekipmanların yüzde 45'inin ülkemizde üretilmesinin sağlanması ve böylelikle
ülkemizin bu alanda teknoloji üretebilir bir düzeye ulaşması hedeflenmiştir. Bu
öneriyle, ayrıca ülkemizin en yakıcı sorunu olan işsizliğin azaltılmasına da
katkıda bulunulacaktır.
Değerli arkadaşlarım, yine kanun tasarısının 7 nci
maddesinin son paragrafına yapılacak katkı niteliğindeki değişiklik önerimizle,
ülkemizde zengin potansiyele sahip jeotermal enerjinin uygulamasının bilime ve
tekniğe uygun olarak gerçekleştirilmesi ve halkımızın yenilenebilir enerji
kaynaklarını kullanımının özendirilmesi hedeflenmiştir.
Sonuç olarak, dövize borçlanarak ithal elektrik
santralları kurmayı hedefleyen enerji politikaları artık ülkemizde terk
edilmeli, kirletici teknolojilerin gelişmekte olan ülkelere transferi için
çalışan çokuluslu enerji şirketlerine karşı ulusal enerji politikaları ortaya
konulmalı, doğaya saygılı enerji kaynakları artık tercih edilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, uzun yıllardır beklenen Sanayi,
Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda özverili
çalışmalarıyla bugün gündemimize taşınan tasarıya emeği geçen tüm kişi, kurum
ve kuruluşlara şimdiden teşekkür eder; katkı niteliğindeki önerilerimizin
sizlerin desteğiyle yaşam bulması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.
Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanımdan sorularım şunlardır; önce bilgi verdikten sonra sorularımı
soracağım.
Enerji kaynaklarının kullanımı için üretim lisansı
verilmesi öncesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Çevre ve Orman
Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğü ile Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünden ve ilgili
dağıtım şirketinden görüş alınacağı öngörülmektedir.
Bu kapsamda, Sayın Başbakanın şikâyet ettiği
bürokrasiyi, bizzat hükümetin kendisinin yarattığı...
BAŞKAN - Sayın Akdemir, teklifte bu hüküm yok. Maddeyle
ilgili soru sorar mısınız.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bürokrasiden şikâyet edilmesi,
burada belge verilmesi söz konusu, lisans verilmesi söz konusu olduğuna göre,
bu lisans verilirken de, bürokrasinin fazlalığı bunu engelleyecek midir,
engellemeyecek midir? Sorumun nedeni o.
Bu nedenle, Türkiye'de yatırım yapmak isteyen yabancı
firmaların bu bürokrasiden vazgeçebilecekleri ya da bunu düşündüklerini kabul
ediyor musunuz şeklindedir sorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.
Buyurun Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın milletvekilime cevap veriyorum: Bu, eski tasarıda vardı,
şimdikinde yok. Dolayısıyla, biz de onu fark ettik; yani, bürokrasinin azalması
için, eski tasarıda olan maddeyi kaldırdık, yenisine koymadık.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi
Üretiminde Uygulanacak Usul ve Esaslar
Uygulama esasları
MADDE 6. - Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından elektrik enerjisi üretim ve ticaretinde lisans sahibi tüzel
kişiler aşağıdaki uygulama esaslarına tâbidirler:
a) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji
kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi, perakende satış lisansı sahibi tüzel
kişiler tarafından (b), (c) ve (d) bentlerindeki hükümlere göre tesis edilen
ikili anlaşmalar çerçevesinde satın alınır.
b) Bu Kanun kapsamındaki uygulamalardan
yararlanabilecek YEK Belgeli elektrik enerjisi miktarına ilişkin bilgiler,
Bakanlık tarafından belirlenen projeksiyon çerçevesinde her yıl EPDK tarafından
yayınlanır. Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilerin her biri, bir önceki
takvim yılında satışa sundukları elektrik enerjisi miktarının, ülkede
sattıkları toplam elektrik enerjisi miktarına oranı kadar, EPDK tarafından ilan
edilen YEK Belgeli elektrik enerjisinden satın alırlar.
Ülkede arz edilen YEK Belgeli toplam elektrik enerjisi
miktarının yeterli olması halinde, perakende satış lisansı sahibi tüzel
kişilerin alım yükümlülüğü bir önceki takvim yılında sattıkları elektrik
enerjisi miktarının yüzde sekizinden daha az olamaz.
c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu
Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat;
EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait enflasyondan arındırılmış Türkiye
ortalama elektrik toptan satış fiyatının altı Euro centin altında olması halinde,
hidrolik ve jeotermal kaynaklı elektrik için yüzde onbeş, diğer yenilenebilir
kaynaklı elektrik için yüzde yirmi fazlasına kadar rüzgar ve güneş için beş
Euro centten az olmamak ve bütün kaynaklar için altı Euro centi geçmemek üzere,
her yılın 31 ocak tarihine kadar, EPDK tarafından her bir kaynak için ayrı ayrı
belirlenir ve yayımlanır.
d) 2011 yılı sonundan itibaren bu fiyat uygulaması
işletmede yedi yılını tamamlamış olan YEK Belgeli elektrik enerjisi üreten
tesisler için sona erer. Perakende satış şirketleri, bu Kanun kapsamında
almakla yükümlü oldukları YEK Belgeli elektrik enerjisini, öncelikle işletmede
yedi yılını doldurmamış olanlardan (c) bendinde belirlenen fiyat uygulamasına
göre satın alır ve aldıkları elektrik enerjisi miktarı (b) bendinde belirtilen
oranın altında kaldığı takdirde bu orana ulaşmak için kalan gerekli miktarı,
ikili anlaşmalar çerçevesinde Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatından
yüksek olmamak üzere piyasa koşullarında satın alırlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ve şahsı adına söz isteyen, Nail Kamacı, Antalya Milletvekili.
Buyurun Sayın Kamacı.
Süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 646
sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı
Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum ve şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
"Elektrik" kelimesini duyduğum zaman
duraklıyorum. Duraklamamın nedeni, modern uygarlığın temel unsuru olan
elektriğin, aynı zamanda tehlikeli bir şey olmasındandır. Elektriğin ülkemizde
tehlikesi ise sadece fiziksel çarpma anlamında değildir; sık sık, siyasî,
bürokratik ve ekonomik olarak da, tek tek bireyleri ve toplumları çarpabilen
bir enerji biçimi olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun çok örneğini gördük,
görmekteyiz ve anlaşılan o ki, görmeye de devam edeceğiz.
Önemli bir sektörü konuşuyoruz; bu konu hakkında daha
da konuşulacak, üzerinde düşünülecektir. Enerji kaynakları ve elektrik enerjisi
konusunda dünyada ve ülkemizde yaşanmakta ve yaşanacak olan gelişmeleri, yakın
geçmişteki gelişmeler ve dönüşümler ışığında ele almamız gerekecektir.
Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce,
öncelikle bir teşekkürü yapmam gereken bir milletvekili arkadaşımız var. Geçen
hafta görüşülmesine başlandığı zaman, Sayın Komisyon Başkanının konuşmasını,
hiçbir siyasî değerlendirmeye tabi tutmadan, gerçekten içten gelen bir konuşma
olarak değerlendiriyorum ve bu konuşmaların daha da fazla olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan; çünkü, şöyle bir konuşma geçti... Aslında, bu
konuşma, ertesi gün gazete manşetlerinde olmalıydı; fakat, ne hikmetse, bu
önemli görüşmeleri ve konuşmaları gazetelerin manşetlerinde görme şansını
yakalayamıyoruz. Nasıl oluyor da, bunlar, önemli şekilde yayınlanmıyor, onu
bilmek mümkün değil. "Herkes eteğindeki taşı döksün, varsa bildiği, gelsin
anlatsın dedik. Geldiler, anlattık, konuştuk; ama, maalesef, bir sene önce bu
yasa Meclise geldikten sonra bazı kişiler tarafından durduruldu. Komisyon
olarak bu noktada üzüntü içerisinde olduğumuzu şahsım ve arkadaşlarım adına
ifade etmeden geçemeyeceğim. Doğrusu, bundan sonra böyle hadiselerin olmasını
da gönlüm istememektedir." Sayın Komisyon Başkanının dileklerine aynen
katılıyorum; ancak, bu, sadece, bugün, İktidar Partisi bir milletvekilinin bu
kürsüde söyleyebilme cesaretini göstermesinden dolayı kendisine teşekkür etmek
istiyorum.
Bu, sadece enerji sektöründe konuşulması gereken bir
şey değildir. Aslında, Türkiye'de, ülkemizde bu yasalar görüşürken hangi iç
güçler veya hangi dış güçler tarafından engellenmesinin de bir ifadesidir. Bu
anlamda, bunun tarihe tanık olmasını istiyorum; çünkü, gerçekten, bugüne kadar
yapılan çalışmaların, uyguladığımız siyasî tercihlerden sonra geldiğimiz 320
milyar dolar borcun kaynağındaki bu temel tercihler olduğundan şüphemiz yoktur.
Bunu iktidarla beraber paylaştığım için kendimi mutlu sayıyorum.
Yine, aynı günkü toplantıda Sayın Enerji Bakanının bir
konuşmalarını da üzülerek dinledim. Sayın Bakan, bazı kişilerin, özellikle Grup
Başkanvekilimizin kendi mesleğiyle ilgili olmadığı için bilmediğini söyledi.
Sayın Bakana bir şey hatırlatmak istiyorum. Yanındaki kabine arkadaşlarına baksın;
o arkadaşlarının hangisinin kendi konusuyla ilgili olduğunu bulabilme şansına
sahip olacaktır. Siz elektrik mühendisisiniz; tabiî ki, Enerji Bakanı
olmanızdan mutluluk duyarım; ama, etrafınızdaki arkadaşlarınıza baktığınız
zaman, hanginizin işletme mezunu olduğunu, hanginizin mühendis olduğunu bulma
şansınız var. Onların isimlerini burada vermeyeceğim; çünkü, Sayın bakanlara
karşı saygısızlık yapmış olurum.
Yine, o günkü değerlendirmelerde Sayın Bakanım
"7,5 milyon kişiye kömür verdik" dedi, "önümüzdeki yıl 10 000
000 kişiye çıkaracağız" dedi. Gerçekten, Türkiye'deki hesaplamalar buna
göre yapılacak olursa Türkiye'nin nüfusu 100 000 000'u geçmiş demektir. Eğer,
bugünkü şartlarda bunu verebiliyorsanız, yarın devlet küçülecekse, küçüldüğünü
varsaydığınız zaman, onları hangi kuruluşlar verecektir; ya dernekler
verecektir ya vakıflar verecektir ya da açık toplum endüstrileri verecektir.
Açık toplum endüstrilerinin verdiği yerlerdeki turuncu devrimleri görüyoruz
Sayın Bakan. Ukrayna'da yaşandı, Kırgızistan'da yaşandı. Bunlar, o insanların,
o halkların istemediği devrimlerdi. O yüzden, dışarıdan veya başka yerden
kaynak alırken, yardım alırken çok dikkat etmek zorundayız; çünkü, Türkiye'nin
bağımsız olmasına ihtiyacı vardır. (CHP sıralarından alkışlar)
Bugün aynı şekilde, dün, sonuçlanan İkinci Dünya
Savaşının 60 ıncı yıldönümünü kutladık; andık daha doğrusu. 40 000 000 insanın
ölümüne yol açan ve insanların birbirini öldürdüğü bir savaşı yaşadık. Bu
savaşların kaynağındaki o dönemin şartlarını değerlendirdiğimiz zaman, 3,5
milyon kişinin daha fazla bir araziye sahip olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa,
o dönemler içinde geleceği görüp de Ortadoğu petrollerine veya Kafkas
petrollerine, yani, enerji kaynaklarına gitmesinin mi neden olduğunu iyi
araştırmak lazım değerli arkadaşlar. O savaşların temel nedeni, birinci
paylaşım savaşından sonra, ikinci paylaşım savaşının sonuçlarıdır. Zaten,
gördüğünüz gibi, petrolün olduğu yerlerdeki sınırların hepsi düz çizgidir;
yani, sanki cetvelle birileri tarafından çizilmiştir. Bu anlamda, önümüzdeki
dönem içerisinde Afrika'da olan Nijerya'ya da dikkat etmek lazım; çünkü,
Nijerya da petrol üreten ülkeler içerisinde etnik yapısı farklı olan bir
ülkedir. Bu anlamda, Nijerya'nın da geleceği buna benzeyen bir yoruma açıktır
ve geçtiğimiz dönemlerde oluşan, Ortadoğu'da birçok insanın ölmesine neden olan
savaşların başlaması, sadece, acaba o ülkeye demokrasi getirmek isteyen
ülkelerin demokrasi amacıyla mı yapılmıştır, yoksa, enerji kaynaklarının
paylaşılması amacıyla mı yapılmıştır?!
Oradan geçiyorum... Ortadoğu'nun en önemli enerji
kaynaklarından bir tanesi de su kaynaklarıdır; bir tanesi Mısır'da vardır, iki
tanesi Türkiye'dedir, hatta üç tanesi... Acaba, önümüzdeki dönem Türkiye'deki
enerji kaynakları da mı bu şekilde bir düzenlemeye tabi tutulacaktır?! Bunların
önümüzdeki dönem içerisinde tutulmaması için şimdiden önlemini almak
durumundayız. Sayın Bakan o günkü tartışmalarda çok sinirlendi, özellikle Mavi
Akım Projesi konusunda.
Değerli arkadaşlar, sayılar yanlış söylemez; tutanaklar
da yanlış söylemez. Size, bir soruşturma önergesi sunuyorum: 2.5.2001 Çarşamba.
O günkü Fazilet Partisi tarafından Mavi Akım'la ilgili, doğalgaz projesiyle
ilgili verilen bir soruşturma önergesi. Onların yanında, onun karşısında
söyleyenler bugün farklı şeyler söylüyorlar. O günkü soruşturma önergesini
verenleri söylüyorum: Bülent Arınç -burada olmayanları söylemiyorum; çünkü,
yanlış olur- Faruk Çelik, Zeki Ergezen, Salih Kapusuz, Osman Pepe, Ergün
Dağcıoğlu, Akif Gülle, Dengir Fırat. Daha birçok isim var.
Değerli arkadaşlar, Meclisteki herkesin soruşturma
önergeleri vermeye hakkı vardır. Bu anlamda, bunlardan alınganlık göstermek,
kızmak doğru değildir. O günlerde de aynı şekilde bu önerge sahipleri adına
konuşan Rıza Güneri'nin konuşmasından sonra, Anavatan Partisi Grubu adına
Beyhan Aslan konuşma yapmış. "Eften püften konuşmalar bunlar. Bunlar çok
önemli şeyler değil" demişler ve bakıyorum, yine o günkü konuşmalarda
şahsı adına söz alan Ayşe Nazlı Ilıcak "böyle bir soruşturma önergesi
verilmiştir; çünkü, Cumhur Ersümer... -anlatıyor- Beyhan Aslan Beyefendinin
buyurduğu gibi bunlar eften püften şeyler değildir" diyorlar. Bence, Sayın
Bakanın yapması gereken şeyler, bu kendisiyle ilgili veyahut da yönetimle
ilgili yapılan değerlendirmeleri ciddî şekilde dinlemesi ve varsa bu
değerlendirmelerden bir ders çıkarması lazımdır.
Bu anlamda, geçen dönem Fazilet Partisinde yapılan
işlerin bu dönem Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gensoru olarak verilmesine
veya Grup Başkanvekilimizin bu konularda soru sormasına sinirlenmek doğru bir
yaklaşım değildir. Bence, olsa olsa, bu yaklaşımlardan büyük bir ders çıkarmak
lazım. Bu derse de hepimizin ihtiyacı var; çünkü, siyasetin yarın hangi noktaya
geleceğini bilemiyorsunuz. Burada oturanlar buraya geçiyor; hatta, bütün burada
oturanlar bazen siyasetin dışında kalabiliyorlar; buna çok dikkat etmek lazım.
Doğrudan doğruya enerji kaynaklarına ilişkin talepte
bulunmak tepki toplayan bir konu olduğu için, Ortadoğu'nun adım adım işgaline
bir kılıf uydurulması gerekmiştir. O yüzden "demokrasi eksik, insan
hakları yok" gibi söylemler tamamen bahanedir. Bu konular tabiî ki
önemlidir. Ülkelerin enerji kaynakları sömürülmektedir; bu, petrol olabilir, su
olabilir, bor olabilir. Hele bu yönde bir de kamuoyu oluşturabildikleri
takdirde -ki, bu konuda hayli başarılılar- keyfilerine deme gitsin.
Son zamanlarda petrolün varil fiyatı 60 doları gördü.
Bu, bana, 1970'leri hatırlatıyor. 1970'lerde de ülkemiz ekonomik krizlerle
boğuşuyordu. Sanılıyor ki, bu petrol fiyatlarını artıranlar, petrol üreten
ülkeler; ama, hiç alakası yok. Belki, o ülkeler, sattıkları petrolün gerçek
gelirinin çok düşük değerini alabiliyorlar. Eğer öyle olmamış olsaydı, bugün o
ülkelerin hepsi refah içinde olabilirlerdi.
Bu pastanın en büyük dilimini, fosil yakıtları
sektöründeki uluslararası sermaye yemektedir ve bu uluslararası sermaye-güç
odakları, zaman zaman, ellerindeki gücü, gelişmekte olan ülkeleri boyunduruk
altında tutarak, gelişmelerini engellemek için kullanmaktadırlar; onların
giderlerini biraz daha artırarak, tasarruflarını yatırıma aktarmalarını
engellemektedirler. Aynen ülkemizde olduğu gibi, gelirimizin çoğu borç faizine
gitmekte, yeni yatırım yapılarak ekonomik verimliliği artırılması gereken
KİT'lere özelleştirme bahanesiyle hiçbir yatırım yapılmamaktadır. Ulusal
birikimlerimizle oluşturduğumuz ve artık üretim yapamayan bu kuruşları arsaları
fiyatına özelleştirmekteyiz.
Uluslararası sermayenin tüm sektörlerde hâkim oluş
sürecinin önünü açan en temel uygulama, gelişmekte olan ülke hükümetlerine bir
şekilde dayatılan uluslararası anlaşmalardır ve bu anlaşmalarla kurulan
uluslararası örgütlerdir. Ülkemizde enerji ve elektrik piyasalarında yaşanan
gelişmelerin asıl öznesi, Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları ve Dünya Bankasının
kredi anlaşmalarıdır.
1995 yılından beri kapsama alanı gittikçe genişleyen
Dünya Ticaret Örgütünün Genel Hizmet Ticareti Anlaşmasının -yani, GATS- 4 üncü
başlığı, su iletim sistemleri, enerji ve atık su işleme sektörlerini
kapsamaktadır. Ülkemiz, bu anlaşmayla, bütün bu sektörlerde KİT'leri
özelleştirilmesi taahhüdünde bulunmuştur. Bu taahhütleri yerine getirmesi,
1980'den bu yana Dünya Bankasıyla yapılan yapısal dönüşüme ilişkin kredi
anlaşmalarında hep şart koşulmuştur.
Buradan Sayın Bakana soruyorum: 31 Mayıs 2005 tarihinde
Dünya Ticaret Örgütüne verilecek bu taahhüt listesi içerisinde bu anlaşmaların
çerçevesi genişletilmiş midir genişletilmemiş midir? Bunu sormak istiyorum.
Bu anlaşmalar uyarınca, Türkiye'den, bütün piyasaları
ulusalın da ötesinde uluslararası rekabete açması dayatılmıştır; ancak, şöyle
bir uygulama getiriliyor değerli arkadaşlar: Serbest piyasa diyoruz, liberal
ekonomi diyoruz; ama, bunun şartlarına Türkiye'de uyulmuyor. Şimdi, elektrik
üretimi özelleştiriliyor, dağıtımı özelleştiriliyor, iletimi özelleştirilmiyor.
Tabiî, iletim demek trafo demek, iletim demek enerji hatları demek. Enerji
hatlarını yapmak pahalı, enerji trafolarını yapmak pahalı. Niye biz yapalım
diyorlar; biz üretileni satarız, ürettiğimizi satarız. Kim yapsın bunları;
bunları, yine, yetmişbeş milyon insan yapsın; yani, pastanın büyüğünü biz
alalım; ama, masrafı hep beraber paylaşalım diyorlar. Böyle haksızlık olabilir
mi değerli arkadaşlar?! Böyle bir şey olabilir mi?! Hem liberal ekonomi
diyorsunuz hem de buna uygun işlem yapmıyorsunuz.
Ayrıca şöyle bir olay daha var: Diyorlar ki elektrik
üretimi yapan şirketler, biz elektrik ürettiğimizde alım garantisi olması
lazım. Değerli arkadaşlar, hangi üreticinin ürününe alım garantisi var bu
ülkede veya dünyada?! Serbest piyasa ekonomisi bu değil mi?! Nerede var;
tavukçulukta var mı, domatesçilikte, sebzecilikte var mı, demir-çelikte var
mı?! Nereden kaynaklanıyor bu? Tabiî ki, Türkiye'de 27 000 000 aboneyi
bulmuşlar, sabah akşam da zam oluyor. Böyle olduğu sürece de onların da
iştahlarını kabartıyorlar. Bu anlamda iletim de onların elinde değil; çünkü,
üretim ile dağıtımı yaparlar, faturalar gelir, biz ödemeye devam ederiz.
Değerli arkadaşlar, böyle bir haksızlık dünyanın hiçbir
yerinde yoktur. Bu haksızlığa Adalet ve Kalkınma Partililerin de evet
diyeceğine inanmıyorum. Tasarının yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki
kısmına aynen katılıyorum ve destekliyorum; ama, bu enerjinin geneli üzerinde
yaptığımız eleştirilerin dikkate alınmasını istiyorum. Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisin değerli üyeleri; sizlere birkaç rakam vermek istiyorum: 1'in 4'ünde
çalışan DSİ'deki bir mühendisin aldığı ücret 965 000 000; yine, aynı derecedeki
Devlet Demiryollarındaki mühendis 1 400 000 000 lira; yine, aynı derecedeki
TEDAŞ'taki bir mühendis 1 400, Bağ-Kur ve SSK'daki mühendis 1 200, TRT'de
çalışan mühendis ise 1 780 YTL ücret alıyor.
Sayın Bakanım, DSİ sahipsiz mi? DSİ'de çalışan insanlar
bu ülkenin... İşletmecilikte bir mantık vardır; üretmek ve katmadeğer yaratmak.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, maddeyle ilgili mi?..
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Maddeyle ilgili
efendim. Yani, bu kadar, bu... Kim yapıyor bunları?! Bu işleri yapanlar var;
yani, işler yapılıyor; ama, bunu yapanlar kim, Sayın Başkanım?!
BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tabiî, bu ülkede
üretmek ve katmadeğer yaratmak,
Tabiî, DSİ, bu ülkenin özellikle sulama ve enerji
alanındaki hakikaten çok önemli bir kurumu. Burada çalışan insanlar çok
fedakârane çalışıyor. Sayın DSİ Genel Müdürünün burada çalışan arkadaşlarımın
ücretlerinin çok düşük olduğunu söylemesine rağmen, özellikle hükümet defalarca
"bu sorunu personel reformu kanunuyla birlikte çözeceğiz" demesine
rağmen ikibuçuk yıldır; ancak, bu arada bazı kurumların çalışanlarına ayrıcalık
yaptılar; örneğin bir Devlet Hava Meydanları, örneğin bir Yurtkur, örneğin bir
Orman Genel Müdürlüğü gibi. Tabiî, yıllarca bu ülkeye büyük kaynak üreten DSİ
ve DSİ personeli...
Değerli arkadaşlar, ilk günden itibaren konuşmaları
dinliyorum. Hatta "Hazineye yük olacak" denildi. Peki doğalgaza ne
ödeyeceğiz biliyor musunuz; 10 milyar dolar para ödeyeceğiz 2006 yılı sonunda.
Eğer, biz kendi katmadeğerimizi yaratacak, kendi enerjimizi kendi
kaynaklarımızdan yapıp, buna bir bedel ödeyeceksek, bu bedele acımayalım
arkadaşlar. Bu para bizim paramız, bu üretim bizim üretimimiz. Ne zaman eğer
parayı dışarıda katmadeğer yaratan ürünlerde ödersek, o zaman bu ülkede sorun
doğar arkadaşlar.
Onun için, Sayın Bakanım, özellikle DSİ'de çalışan
tekniker, teknisyen, mühendis gruplarına... Hakikaten bunlar son derece zor
durumdalar. Bu insanlar, çok güç koşullar altında görev yapıyorlar ve bu
insanlar, hakikaten 24 saat çalışıyorlar; ama, sahibimiz yok diyorlar.
Tabiî, biz baktık maddeye, bir önerge verecektik;
fakat, bu yasada, ilgili yasada bir madde bulamadık, bu önergemizi verecek bir
madde bulamadık; ama, bir şekilde, Bakanlığımız, mutlak, DSİ çalışanlarının
sorunlarına çözüm bulamazsa, yarın bu enerjiyi üretecek insan bulamayız.
Bu açıdan, eğer, bu tasarıda, Sayın Komisyonumuz da
uygun görürse, eğer ilave edilecek veya geçici bir maddeyle bir şey
koyabilirsek, yeni bir madde ihdas edebilirsek, özellikle DSİ çalışanlarının
maddî hakları, malî yapısı son derece kötü olan... Yine söylüyorum arkadaşlar,
bir daha dikkatlerinizi çekiyorum; 1'in 4'ü bir mühendisin aldığı maaş 900 Yeni
Türk Lirası, TRT'de çalışan aynı derecedeki bir mühendisin aldığı maaş 1 900
Yeni Türk Lirası. Bu kadar çok fark, bu kadar çok...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, toparlar mısınız.
Buyurun.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için efendim,
ben, Sayın Bakanımdan ve Sayın Komisyonumdan istirham ediyorum; eğer bu
tasarıda çözüm bulacak bir madde ihdas edebilirsek, en azından, biz bir önerge
vereceğiz; DSİ'de çalışan arkadaşlarımızın, hiç değilse, maddî haklarında
birazcık olsun iyileştirme yapalım.
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.
Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; önergeleri, önce
geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın 6 ncı maddesi (c ) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sedat
Uzunbay |
Osman
Özcan |
Tacidar
Seyhan |
|
İzmir |
Antalya |
Adana |
|
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Hasan
Fehmi Güneş |
Birgen
Keleş |
|
Antalya |
İstanbul |
İstanbul |
"c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı
içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için
uygulanacak fiyat; EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama
elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla % 20
oranında arttırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın 6 ncı maddesi (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Afif
Demirkıran |
Nükhet
Hotar Göksel |
|
Ordu |
Batman |
İzmir |
|
Adem
Baştürk |
Taner
Yıldız |
Ünal Kacır |
|
Kayseri |
Kayseri |
İstanbul |
" c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı
içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için
uygulanacak fiyat; EPDK'nun belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama
elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla % 20
oranında arttırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesi "c" bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu Kanun kapsamında üretilen elektrik enerjisi
için iletim ve dağıtım giderlerinin toplamı, toptan satış fiyatının %10'unu
geçemez."
|
Haluk Koç |
Tacidar
Seyhan |
Vezir
Akdemir |
|
Samsun |
Adana |
İzmir |
|
Mustafa
Özyurt |
Ali Oksal |
|
|
Bursa |
Mersin |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesinin "c" bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra
olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Mehmet
Kartal |
Erdal
Karademir |
Tacidar
Seyhan |
|
Van |
İzmir |
Adana |
|
Nejat
Gencan |
M. Vedat
Yücesan |
Harun Akın |
|
Edirne |
Eskişehir |
Zonguldak |
"Elektrik enerjisi üretim ve aktarımında
uygulanan, sistem kullanım-sistem bağlantı- iletim- dağıtım- kayıp, kaçak- DSİ
hizmet bedelleri ile DSİ katkı payları yüzde otuz (% 30) oranı ile
uygulanır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, en aykırı önerge olduğu
için işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin" Kanun tasarısının 6
ncı maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Mehmet
Vedat Yücesan |
Bayram
Meral |
Erdal
Kardemir |
|
Eskişehir |
Ankara |
İzmir |
|
Orhan Ziya
Diren |
Kemal Sağ |
Halil
Tiryaki |
|
Tokat |
Adana |
Kırklareli |
b) Bu kanun kapsamındaki uygulamalardan
yararlanabilecek YEK Belgeli elektrik enerjisi miktarına ilişkin bilgiler,
hidrolik hariç ülke genelinde üretilen elektrik enerji miktarındaki diğer yenilenebilir
enerji kaynaklarının payının en az yüzde oniki hedefine ulaşılması esas
alınarak bakanlık tarafından verilen projeksiyon çerçevesinde her yıl EPDK
tarafından belirlenir ve uygulanır.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Karademir, konuşacak mısınız, gerekçeyi
mi okutayım?
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçeyi okutun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bildiğiniz üzere, BM tarafından geniş bir katılımla
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) 1992 yılında Rio'da düzenlenen Çevre
ve Kalkınma Konferansında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Yine, 1997 yılında
İDÇS çerçevesinde Kyoto'da yapılan Konferansta hazırlanan Kyoto Protokolü ile
de imza sahibi ülkelere sera gazı salınımlarını kademeli olarak azaltma
yükümlülüğü getirilmiştir. Bunun sağlanması için yenilenebilir enerji
kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesi gerekli görülmektedir. Söz konusu
İDÇS'ne ülkemizin katılımı TBMM'de 16 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek 21
Ekim 2003 tarihli 25266 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
AB Komisyonu "Yenilenebilir Enerji Kaynakları
Beyaz Bildirisi"ni ve 2001/77/EC sayılı direktifini çıkararak 2020 yılına
kadar genel enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji payının yüzde 12'ye
ulaşmasını hedeflemiştir.
Avrupa Birliğine katılım sürecinde kısa ve orta vadede
gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmalar içinde, Ulusal Programın enerji
konusunun yer aldığı ondördüncü bölümde, enerji alanındaki öncelikler
listesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması
kısa vadeli öncelikler arasında yer almaktadır.
Kanun tasarısında, gerekçesinde belirtilen ülkemizin
yenilenebilir enerji kaynak potansiyelinin büyüklüğü dikkate alınarak, Enerji
Bakanlığının, hidrolik enerji hariç ülke genelinde üretilen elektrik
enerjisinin yüzde 12'sini baz alarak projeksiyonun geliştirilmesinin sağlanması
ve böylelikle belirtilen hedefe ivedilikle ulaşılmasına ortam yaratılması
amacıyla değişiklik önerilmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesi (c) bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
"Elektrik enerjisi üretim ve aktarımında
uygulanan, sistem kullanım - sistem bağlantı - iletim - dağıtım - kayıp, kaçak
- DSİ hizmet bedelleri ile DSİ katkı payları yüzde otuz (% 30) oranı ile
uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Hayır, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Karademir, konuşacak mısınız?
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerjilerin
desteklenip geliştirilmeleri için bu kabil teşvikler zorunludur. Dünya
ülkeleri, kendi yerli kaynaklarının kullanılmasını her vesileyle destekleyerek
enerjide dışa bağımlılıklarını azaltmaktadırlar.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6
ncı maddesi (c) bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Haluk Koç
(Samsun) ve arkadaşları
"Bu Kanunun kapsamında üretilen elektrik enerjisi
için iletim ve dağıtım giderlerinin toplamı, toptan satış fiyatının yüzde 10'unu
geçemez."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bağlantı giderleri, kurulu güç üzerinden alınmaktadır.
Üretim kapasite faktörleri düşük olan yenilenebilir enerjiler (hidrolik yüzde
30-50, rüzgâr yüzde 25-35) oransal olarak diğer fosil kaynaklarına göre çok
yüksek iletim-dağıtım bedelleri ödemek zorunda kalmaktadırlar. Halbuki bu kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları ülkenin en ücra köşelerine
yayılmış, tüketiciye en yakın mesafede ve küçük güçlerde santrallar oldukları
için iletim kayıplarını en aza düşüren müspet bir etki yaratmaktadırlar.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyle ilgili olarak,
şimdi okutacağım, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve arkadaşları ile Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan ve arkadaşlarının önergeleri aynı olduğundan,
işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Şimdi, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve arkadaşlarının
önergesini okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının 6 ncı maddesi (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
Eyüp
Fatsa (Ordu) ve arkadaşları
"c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı
içerisinde bu kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için
uygulanacak fiyat; EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama
elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla yüzde 20
oranında artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon, aynı mahiyetteki her iki önergeye
katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor
mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Katılmıyor musunuz Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Evet, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Önergelerini açıklamak isteyen Sayın Fatsa...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Seyhan konuşacak Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Seyhan...
Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili
arkadaşlarım dikkatle dinlerlerse çok seviniriz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, önergeleri duydunuz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilinin ve benim, ayrı ayrı imzalayıp
verdiğimiz önergeler; yani, bu önerge, her iki tarafın da birlikte hazırlandığı
bir mutabakatın sonucudur. Bu mutabakatımıza Komisyon Başkanı da katılmıştır şu
ana kadarki müzakerelerimizde ve Sayın Bakan da katılmıştır buna. Defalarca
yaptığımız görüşmede Sayın Bakan bu önergeye katılacağını ifade etmiştir; ama,
belki bu yıl, belki Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde ilk defa bir
bakan geliyor, önerge safhasında bir kanuna müdahale ediyor. Buraya, kanunun
niteliğini değiştirecek, genel amacını değiştirecek bir ibare ekleyerek bu
kanunu farklı bir yöne çekmeye çalışıyor. Beraber şahit olduğumuz şeyler.
"- yüzde 20" ibaresi koyarak, bu sektörün yenilenebilir enerji
kaynaklarının Türkiye'de yatırımını engellemek istiyor. Bu, Türkiye Büyük
Millet Meclisine, komisyona ve millî iradeye yapılmış en büyük saygısızlıktır.
Böyle bir şey görmedim. Asla böyle bir şey olmaz. Ne zaman gördünüz değerli
arkadaşlarım?! Bu safhaya kadar yapılan mutabakatın burada bozulduğuna ne zaman
tanık oldunuz?!
Değerli arkadaşlar, bakın, on aydır bu kanun bekliyor;
bu madde yüzünden bekliyor. Bunu, hangi etki altında yaptığını burada söylemek
istemiyorum; ama "Türkiye hepimizin; bu kaynağa ihtiyacımız var"
diyen Enerji Bakanınızın "Türkiye hepimizin; yenilenebilir enerji
kaynakları bu ülkenin vazgeçilmezidir" diyen Başbakanın ve Komisyon
Başkanının sözlerini sizlere hatırlatarak, müşterek verdiğimiz bu önergeye
destek istiyoruz.
Eğer, bugünden sonra, biz, bunu, siyasetin genel bir
alışkanlığı haline getirirsek, sokakta, kendimizi insanlara nasıl anlatacağız?!.
Hani, siyaset, keyfiyetle yapılmazdı?!. Hani, siyaset, bireysel hırsla ortaya
konulan değerler silsilesi değildi; hani akıldı, hani mantıktı, hani
uzlaşmaydı?!. Ben, neresine inanacağım siyasetin?!. Sektöre nasıl anlatacağız
kendimizi?!. Bugünlerde, biz, yenilenebilir enerji kaynaklarında dünyanın en
geri kalmış ülkesiyiz, bunu yukarıya çıkarmamız lazım derken, burada ortaya
koyduğumuz siyasî irade eksikliğini nasıl savunacağız?!.
Biz şunu söyledik: Bu yasada endişeliyiz. Son anda,
yasada küçük değişiklikler yapılarak, yasanın itibarının, yasanın
uygulanabilmesinin ortadan kaldırılacağını görüyoruz dedik ve Hazineden sorumlu
Sayın Bakanın düşüncelerini, daha önce yaptığı konuşmaları da aktardık.
Arkadaşlar, biz, bu yasanın, ne bireysel iradeden çıkan
taleplere mahkûm olmasını istiyoruz ne de farklı lobilerin etkisi altında
mağdur olup, Türkiye'nin önünü tıkamasını istiyoruz. Biz, bu yasayı, Adalet ve
Kalkınma Partisinin duyarlı milletvekilleriyle, vatandaşa, millete, halkımızın
bütünlüğüne duyduğumuz sorumluluktan, onların iradesine duyduğumuz inançtan
dolayı, olduğu gibi çıkarmak istiyoruz.
Sizden ricam, bu sektörün önünü açın, bu sektörü
tıkamayın. Kendi yaptığınız, kendi iradenizi ortaya koyduğunuz önergeye
"hayır" diyerek, sadece kişisel bir konuma bu yasayı getirmeyin. Bu
yasa, bir bakanın yasası değildir; bu yasa, Türkiye'nin yasasıdır; bu,
Türkiye'nin geleceğidir, çocuklarımızın geleceğidir. Onların geleceğine, küçük
bir değişiklikle engel olmamalıyız. Ben, hepinizi bu duyarlılıkta görüyorum.
Hem Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekilini hem Bakanımızı hem
Komisyon Başkanımızı, bugüne kadar verdikleri taahhütlerin ve burada
açıkladıkları beyanların arkasında durmaya davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu
kişisel bir mevzu değildir, bu toplumsal bir mevzudur. Eğer, siz, bizlerle
yapmış olduğunuz mutabakatı bir kişiselleştirme olarak görüyorsanız, eğer,
şimdi ortaya konulan değerleri anlamsız bir ifadenin düzeltilmesi olarak
görüyorsanız, bunun üzerine çok fazla konuşmamak lazım. Bunu biz demiyoruz,
bunu siz diyorsunuz. Biz, sizden, duyarlılık gösteren ve oraya imza atan
arkadaşlarımız adına, bu sektöre yatırım yapacak arkadaşlarımız adına ve bizde
bu duyarlılığı taşıyan, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ulusal kaynakları
değerlendirmeye inanan tüm arkadaşlarımız adına destek istiyoruz.
Buna duyarlılık göstereceğinize inanıyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Kapusuz, burada sizin imzanız yok.
Sayın Fatsa, Sayın Demirkıran, Sayın Hotar Göksel,
Sayın Kacır, Sayın Yıldız ve Sayın Baştürk'ün imzaları var; bu sayın
milletvekillerinden birisi buradaysa konuşabilir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kapusuz da imzalasın da niye
bozduğunu anlatsın, öğrenelim.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Söz konusu madde değişikliğiyle sağlanacak
teşviklerin öngörülen liberal piyasa modeliyle uyumlu olması ve liberal piyasa
oluşumunu bozucu bir etki yapmaması hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
Kabul edilen önerge doğrultusunda...
Buyurun Sayın Kapusuz?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Nasıl saydığınızı
anlayamadıkki?!.
BAŞKAN- Sayın Kapusuz, sayıyı Başkanlık Divanı sayar ve
sonuca karar verir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (CHP
sıralarından alkışlar)
7 nci maddeyi okutuyorum :
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Yatırım Dönemine
İlişkin Uygulama Esasları
Yatırım dönemi uygulamaları
MADDE 7. - Yenilenebilir enerji kaynaklarından;
hidrolik kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla
azami bin kilowatlık kurulu güce sahip izole elektrik üretim tesisi kuran
gerçek ve tüzel kişilerden kesin projesi, planlaması, master planı, ön
incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için
hizmet bedelleri alınmaz.
Bu Kanun kapsamındaki;
a) Enerji üretim tesis yatırımları,
b) Kullanılacak elektro-mekanik sistemlerin yurt içinde
imalat olarak temini,
c) Güneş pilleri ve odaklayıcılı üniteler kullanan
elektrik üretim sistemleri kapsamındaki yapılacak AR-GE ve imalat yatırımları,
d) Biyokütle kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi
veya yakıt üretimine yönelik AR-GE tesis yatırımları,
Bakanlar Kurulu kararı ile teşviklerden
yararlandırılabilir.
Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki
valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim birimlerinin ısı
enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal kaynaklarından
karşılamaları esastır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Ülkü, aynı zamanda şahsınız adına da söz
talebiniz olduğu için, süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Hükümetin, uzun süre tereddüt ettikten sonra, nihayet
Genel Kurul gündemine getirdiği Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik
Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa Tasarısının 7 nci maddesi
ülkemiz açısından çok önemlidir ve iki bölümden oluşmaktadır. Şimdi, birinci
bölümde, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçları
olan enerjiyi üretecek kuruluşların, Bakanlar Kurulu kararıyla teşviklerden
yararlanması ve bu kanun kapsamında yurt içinde yapılacak teknolojik yatırımlar
ile ar-ge çalışmalarının desteklenmesi; ikinci bölümde, yeterli jeotermal
kaynakların bulunduğu bölgelerde ısınmanın jeotermal ve güneştermal
kaynaklardan sağlanmasının esas olması öngörülmektedir.
Bunlara geçmeden önce, yenilenebilir enerji nedir diye
tariflersek kamuoyu da anlamış olur diye düşünüyorum: Yenilenebilir enerji, her
gün doğan, kullanılsa da kullanılmasa da ertesi gün yeniden var olan enerji
kaynağıdır; yani rüzgârdır, yani güneştir, yani jeotermaldir, yani biyokütledir.
Tasarının taşıdığı tüm özellikleri bu maddede görmek
mümkün. Yine, tasarının taşıdığı kimi yetersizlikleri de bu maddede anlamak
mümkün.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasından söz ettiğimizde,
ezberlenmiş gibi, hemen "meseleye kapsamlı bir şekilde bakmak lazım"
diyerek geçiştiren AKP Hükümeti, nedense, ülkemiz için hayatî derecede önemli
olan enerji meselesine bütünsel açıdan bakamamaktadır. Hem hükümet programında
hem de AKP'nin acil eylem planında, enerjiyle ilgili olarak, ulusal çıkarlarımızı
korumak, enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak ve enerjiyi
olabildiğince ucuza mal etmekten söz eden hükümetin, bugüne kadar bu yönde
ciddî bir adım attığını maalesef göremedik.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Salih
Kapusuz'u Meclisin dışına çıkarın lütfen.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın Kapusuz...
Buyurun, Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Bunu göremediğimiz gibi, hükümet, aksine, kimlerin
etkisiyle bilemiyoruz, insanımızın ucuza ve güvenilir bir şekilde ısınmasına
engel olacak düzenlemelere bile gidebilmiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının
neden olduğu bu konuya birazdan değineceğim.
Tasarının 7 nci maddesinin ilk bölümünde, kendi
ihtiyacı olan enerjiyi üretecek olan kuruluşlara ve teknolojik olarak araştırma-geliştirme
faaliyetinde bulunacak olan yatırımcılara destek verilmesi öngörülmektedir. Bu,
öylesine önemli bir madde ki, eğer, gerektiği gibi değerlendirilir ve tam
anlamıyla hayata geçirilebilirse, Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımında
ve teknolojisinde dünyada lider konumuna dahi gelebilir.
Dünyada, farklı ülkelerin, farklı sektörlere tutunarak,
önplana çıkmaya ve söz sahibi olmaya çalıştığını görmekteyiz. Uzakdoğu
ülkelerinin, otomotivde, para piyasalarında, enformasyon teknolojilerinde,
kendilerini nasıl geliştirdiklerini ve gelişmiş ülkelerle yarışabilecek konuma
geldiklerini, hep birlikte gördük. Biz, neden enerji gibi son derece stratejik
ve önemli bir alanda yenilenebilir kaynaklarımızı, gençlerimizi,
üniversitelerimizi seferber edip, kendi enerjimizi kendimiz karşıladığımız
gibi, dışarıya teknoloji satacak konuma gelmeyelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi,
Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından, son derece şanslı bir
coğrafyada yer alıyor. Üyesi olduğum Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği
-yani, kısa adı Eurosolar- Türkiye'nin tespitlerine göre, bu derneğin
tespitlerine göre, ülkemizin sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynakları,
bütün Avrupa ülkelerininkinden fazladır. Ülkemizin en az rüzgâr alan bölgeleri
bile Avrupa ortalamasının üzerindedir. Oysa, bugün, gerek kaynak açısından
gerekse insan potansiyeli açısından bizimle karşılaştırılamayacak kadar küçük
ölçülere sahip olan Danimarka, Hollanda, Almanya ve Avusturya gibi ülkeler, bu
konuda çok daha ciddî atılımlar yaparak, teknolojide de üretimde de lider
konuma gelmişken, biz, henüz, basit bir şekilde jeotermalle ısınmayı bile
yaygınlaştırabilmiş değiliz.
Bugün ülkemizde mevcut olan ekonomik, hidrolik kaynaklı
127 milyar kilovat/saat enerji potansiyelimizin yüzde 57'si, rüzgârda 10 000
megavat olan ekonomik potansiyelimizin neredeyse tamamı, jeotermal kaynak
potansiyelimizin yüzde 96'sı, sınırsız bir enerji kaynağı olan ve ülkemizin her
bölgesinin sahip olduğu güneş enerjisi, ne yazık ki, kullanılamamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir
enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu
kaynakların kullanımıyla, elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluşturan
malzeme, cihaz ve ekipmanların yerli üretim koşullarının oluşturulması ve
hatta, az önce söylediğim gibi, bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye
ulaşmamız, eğer gerçekten istenirse, işten bile değildir. Bunun için gereken
tek şey, doğru ve düzgün bir şekilde halkının çıkarlarını düşünen bir yönetim
tarzıdır.
Türkiye'nin, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım
yapacak gücü de vardır, bilgisi de vardır. Çoğu yurt dışında olsa da, bilimsel
alanda, neredeyse her yıl yeni bir başarıya imza atan akademisyenlerimiz var.
NASA'nın güneş pillerini dahi Türkiye'den giden kardeşlerimizin yaptığını
biliyoruz. Bununla birlikte, binlerce yeni mezun genç mühendisimizin sokaklarda
işsiz bir şekilde dolaştığını da görüyoruz. Yani, insan kaynağımız da, yeraltı
ve yerüstü yenilenebilir enerji kaynaklarımız da şu anda atıl durumda
beklemektedir.
Bu arada, yenilenebilir enerji kaynakları alanında
verilecek tam desteğin yaratacağı istihdamın da, sürekli gündeme getirilen
nükleer santralların 10 katı olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Bu açıdan,
tasarının bu maddesinin çok önemli olduğunu ve artık, Türkiye'nin, dünyada,
enerji gibi stratejik bir konuda söz sahibi olması gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi,
yenilenebilir enerji kaynaklarının, ilk yatırım maliyetlerinin dışında, hiçbir
ciddî maliyeti yoktur. Bu konuda, şimdiye kadar, maalesef, herhangi bir
düzenleme yapılmadığı için, yatırımcılarımız, gerekli krediyi de, teknolojiyi
de yurt dışından almak zorunda kalmışlardır; fakat, bu, eski teknolojilerin
yeni teknoloji fiyatlarından satın alınması şeklinde olduğu için, ekonomik
olarak, diğer enerji kaynaklarıyla rekabet edebilecek bir düzeye ulaşamamıştır.
Avrupa Birliğinde, yenilenebilir enerjiye yönelik çok
ciddî çalışmalar yapılmaktadır; kullanımı için, ortak bir irade ve bir çaba
vardır. Türkiye'de kimi grupların iddia ettiği gibi, Avrupa'da, çevrecilere sus
payı olsun diye değil, kendi başına büyük bir değer olduğu için
desteklenmektedir. Almanya, Fransa, bu nedenle, kendi nükleer ve kömür santrallarını
kademeli olarak kapatırken, Türkiye'ye santral kurmayı önermektedirler. Bu
durum, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini en az on yıl geriye götürecek
sonuçlar doğurabileceği gibi, yurdumuz, çevre kirliliği açısından büyük bir
risk altına girecek; ama, Türkiye'yi bir pazar olarak gören şimdiki bazı
kafalar, fosil yakıt sektörü lobisiyle çevreye zararlı ve eski olan
teknolojilerden kurtulmayı bir hedef haline getireceklerdir.
Yenilenebilir enerjiye öncelik vermek, fosil yakıt
sektörünün baskısından ve tüm lobi çalışmalarından korunmak zorundayız.
Çocuklarımız için, daha özgür bir Türkiye için, yenilenebilir enerji
kaynaklarına, yenilenebilir enerji sektörüne, ayakta durana kadar, devlet
olarak tam destek vermeliyiz. Oysa, gerek Başbakan gerekse Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı, yeri geldikçe, nükleer santralları ciddî bir alternatif
olarak önermeye devam ediyorlar.
Geçtiğimiz aralık ayında, ülkemizdeki elektrik enerjisi
kayıplarına ve alternatif üretim olanaklarına ilişkin olarak, Enerji Bakanı
Sayın Hilmi Güler'e sunduğum yazılı bir soru önergesine, Sayın Bakan, verdiği
cevapta, ülkemizin, bugün, yüzde 72 oranında enerjide dışa bağımlı olduğunu
belirtmiş, bunun da, bir ülke için, çok büyük risk olduğunu vurgulamıştır.
Türkiye'nin, bu bağımlı ve aciz hale, doğalgaz
lobisinin etkisiyle geldiğini biliyoruz. Bir yandan hidroelektrik
santrallarının kapasitesi düşürülürken, yine, hidroelektrik santrallarının
yapılması engellenmekte, diğer yandan da, yerli kömür yerine, ithal kömüre
bağlı termik santrallar kurulmaktadır. Bunların hepsi de yüksek bedelle alım
garantisi verilen santrallardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, ulusal
enerji politikasını, ne yazık ki, bir türlü oluşturamamıştır. İthal kaynaklar
ve yabancı enerji lobilerinin girişimlerine mahkûm kaldığımız yılların
faturasını bugün ödüyoruz, daha uzun yıllar da çocuklarımız ödemeye devam
edecektir.
Türkiye, gelecek onbeş yirmi yılını ipotek altına
sokan, yap-işlet-devret modeli pahalı enerji anlaşmalarına, hazine
garantilerine, elektrik alım güvencelerine imza atmak durumunda kalmıştır.
Şimdi, Enerji Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, yani, EPDK bu
anlaşmalara çözüm aramakta, fakat, bulamamaktadır. Çünkü, anlaşmalarla öyle
güvenceler verilmiştir ki, bu yatırımları yapan şirketler, doğal olarak, devlet
güvencesiyle elde ettikleri bu haklardan vazgeçmek istememektedirler. Enerji
lobilerinin, ithal doğalgaz, ithal kömür, nükleer santral lobilerinin bugün de
yoğun bir şekilde faaliyet yürüttüğü, bilinen bir gerçektir.
Şimdi, tasarının birinci bölümüne ilişkin düşüncelerimi
belirttikten sonra ikinci bölümüne gelmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci
maddesinin sonuna 8-9 Temmuz 2004 günlerinde yapılan komisyon toplantılarında
"Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik ve
belediyelerin, sınırları içerisinde kalan yerleşim birimlerinin ısı enerjisi
ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneştermal kaynaklarından karşılamaları
esastır" şeklinde bir hükmün eklendiğini biliyoruz. Yani, yaklaşık bundan
sekiz ay önce, hükümet, yeterli jeotermal kaynak bulunan yerlerde ısınmada
jeotermali zorunlu kılan, ülkemiz için, kamu yararı için son derece önemli bir
düzenlemeyi öngörmüştür. Fakat, sekiz aydır bu düzenleme bekletilmektedir ve yürürlüğe
girmesi için hiçbir şey yapılmamıştır. Hiçbir şey yapılmadığı gibi, Çevre ve
Orman Bakanlığı, 13 Ocak 2005'te çıkardığı bir yönetmelikle, bu alanda, bir
anda, yenilenebilir tüm enerji türlerini hava kirliliğini önlemek maksadıyla
yasaklamış ve doğalgaz hattının geçtiği yerlerde doğalgazla ısınmayı zorunlu
kılmıştır. Meslek odalarıyla birlikte vermiş olduğumuz bir mücadele sonucunda,
17 Şubat 2005'te, "hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde, yenilenebilir
enerji kaynaklarının ve doğalgazın ısınma amaçlı olarak kullanımı teşvik
edilir" şeklinde değiştirilmiştir.
Bu tasarı sekiz ay askıda kalmıştır. Şimdi, siz, acil
eylem planınızda belirttiğiniz gibi enerjiyi ucuz ve güvenilir bir şekilde elde
edecek bir politika geliştiremediğiniz gibi, bir yandan, Kabineniz değişik
baskı gruplarının etkisinde kalmalı ki, sürekli birbirleriyle çelişen
düzenlemeler öngörmektesiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ülkü, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Öyle ki, Sayın Bakanın iyi niyetle desteklediği bu
tasarının, özellikle ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Babacan tarafından
pek benimsenmediğini duymaktayız.
Ülkemiz için böylesine hayırlı bir kanun tasarısı
konuşulurken bu tür çelişkileri dile getirmemin tek nedeni, ayrıntıları,
yönetmeliklerle ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının çalışmalarıyla
şekillenecek olan bu kanun tasarısının, yine önceden olduğu gibi, doğalgaz ve
ithal kömür lobilerinin çalışmalarıyla heba edilmemesidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı eğer heba edersek,
bilmeliyiz ki, çocuklarımızın paha biçilmez geleceğini de, ülkemizin paha
biçilmez güzelliklerini de heba etmiş oluruz. Bu, büyük bir sorumluluktur.
İthal enerji lobilerine de, çevreye zararlı olan fosil enerji türlerine de,
yenilenebilir enerji kaynaklarımız karşısında geçit vermemeliyiz.
Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum
ve çocuklarımıza yararlı olmasını diliyorum; ama, Başkanım müsaade ederse, bir
cümle daha belirtmek istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.
HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Buraya sık sık geldiğimizde,
özellikle ben, kendimle ilgili olan bölümde, dokunulmazlıklarla ilgili sizlere
bazı şeyler söylemeye çalışıyorum. Yani, Anayasa Komisyonuna gitmiş olan dosya
için Anayasa Komisyonunda bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz "biz
anlamayız" diyorlar; oraya başvuruyorum sonuç alamıyorum. Anayasa ve
Adalet Karma Komisyonuna başvuruyorum, sonuç alamıyorum; ama, şimdi, siz, Yüce
Heyetinize böyle başvuruyorum; (İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, başını iki sefer
kürsüye vurdu) sonuç alacağımı zannediyorum.
Sevgiler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, kişisel söz
almak istiyorum.
BAŞKAN -Sayın Kapusuz, Grup adına mı, şahsınız adına
mı?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Şahsım adına.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; şu anda, 7 nci maddeyi görüşüyoruz. 7 nci madde,
yatırım dönemi uygulamalarıyla ilgili bir düzenlemedir. Ancak, ben, biraz önce
burada kabul edilmiş önergeyle ilgili olarak Genel Kurulun bilgilenmesinin
uygun olacağından hareketle bir açıklama yapmak istiyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - O madde geçti Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi,
yenilenebilir enerji alanına giren yatırımları teşvik ediyoruz. Bu yasanın
amacı da bu. Bu amaca yönelik olarak, hükümetimiz öncelikli olarak farklı
yaklaşımları baz alarak birtakım düzenlemeler yaptı. Komisyonumuz bunun
üzerinde çalıştı. Bu konu, biraz ihtilaf konusu haline geldi. Yasa, gündeme
gelmişken uzun bir müddet tehir edilmek durumunda kalındı. Daha sonra da bu
fiyat konusu, alım konusu netleştirildi. Netleştirilen toplantıda ulaşılan
sonuç da şuydu: Bildiğiniz gibi, bu yatırımcıların ürettikleri, yatırım yapan
şirketlerin üretmiş oldukları elektrik satın alınacak; buna alım garantisi
veriliyor. Bu yatırımların ortalama maliyet olarak 7 yılda amorti olacağı esası
üzerinden de hareket ediliyor. Peki, bu alımı, yapılan elektrikler hangi fiyat
üzerinden alınacak; her yıl EPDK tarafından ilan edilen ortalama satış fiyatı
üzerinden alınacak. Fakat, arkadaşlarımız dedi ki, bu alandaki yatırımları
teşvik etmek için, bu alım bir garantidir ama, yatırımcıyı biraz daha
hızlandırmak adına, umutlandırmak adına bu 7 yıllık sürede hükümete bir yetki
verelim. Yüzde 20, artı, fiyat uygulaması uygulayabilsin. Ancak, 7 yıl
bittikten sonra yatırım maliyeti sıfır noktasına gelen bu yatırımcılar, bundan
sonraki süreçte yine elektrik üretmeye devam edecekler ve devlet de bunu
alacak; çünkü, piyasa bunu zaruri hale getiriyor. O zaman âdeta yarım sent, 1
sent gibi maliyetlerle elde edilmiş olan bu elektriği hükümet fiyat olarak -yetkisinde
olsun- yüzde 20 geriye doğru çekebilsin. Çünkü, bu yatırımcı bu alanda büyük
bir imkân yakalamış olacak, aynen HES'lerde olduğu gibi.
Malumunuz, yatırım maliyeti büyük; ama, belirli bir
müddet sonra ise üretim maliyeti çok düşük olması hasebiyle çok ucuz mal
ettiğinden dolayı yüksek kâr marjına sahip olabiliyor. Bunu dengelemek lazım.
Bunu dengelemek için de bir önerge verilsin, Bakanlar Kurulu yetkilendirilsin,
ortalama fiyat, artı yüzde 20 verilebildiği gibi yatırım süresi sonunda da
Bakanlar Kurulu yine yetkisini kullansın, ortalama fiyatın yüzde 20'sine geri
çekme imkânına da sahip olunsun. Burada bir kasıt yok, yatırımcıya yönelik bir
tavır yok, teşviki engellemeye yönelik hiçbir şey yok. Bizatihi zaten üretilen
malın alınmış olması, bizim uygulamış olduğumuz en ciddî yatırımlardan bir
tanesi. Bunların hepsi kaldırıldı. Şu anda bu alanın dışında yatırım yapanlara
böyle bir fırsat verilmiyor. Zaten şu anda yüksek maliyetle elektrik
tüketmemizin sebebi de burada. Geçmişte yüksek fiyatlarla alım garantisi
verilmiş; şu anda sanayicimiz, esnafımız, tüccarımız, vatandaşımız bunun
sıkıntısını çekiyor, maliyetini aşağıya çekemiyor. Bugün için ortalama satış
fiyatı 5,5 sent; dünya fiyatlarının çok üzerinde. Aynı şeyleri biz bundan
sonraki süreçte de yaşamaya devam edecek olursak, maliyetlerimizi aşağıya çekme
imkânına sahip olamayız. Şu anda, burada yapılmış olan yanlış sadece şudur:
Doğru, yüzde 20 verilmesini biz -Bakanlar Kuruluna yetki olarak- tasdik
ediyoruz; ama, yatırım maliyetinin sonunda yüzde 20 ortalamanın geri
çekilmesini de kabul etmek doğru olanıydı diyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.
Madde üzerinde, Komisyon adına, Komisyon Başkanı Sayın
Soner Aksoy söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Aksoy.
Süreniz 10 dakikadır Sayın Aksoy.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, kıymetli
milletvekili arkadaşlarım; biraz önceki madde üzerinde biraz garip gibi bir
durum oldu; ama, tabiî, burada şöyle bir durum var: Bu işin nezaketi itibariyle
ve doğruluğu itibariyle bizim maddeye katılmamız söz konusu oldu. Nezaketi
şudur: Bizim önergemiz ile Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi yüzde 100
tetabuk halindedir; yani, virgülü bile farklı değildir. Bizim önergemizde, AK
Partinin önergesinde Grup Başkanvekilimiz Sayın Eyüp Fatsa'nın imzası vardır,
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinde de onların Grup Başkanvekillerinin
imzası vardır. Bu kadar mutabık olunan bir önergede, tabiî, Komisyon Başkanının
yapacağı şey en doğru olan neyse ona evet demek, bir; ikincisi, Komisyondan
çıkarmış olduğumuz yasaya en uygun olan hangisiyse ona evet demektir. İşin
raconu, bir komisyon başkanına düşen görev bu olmalıdır. Tabiatıyla, biz,
Komisyondan çıkan yasaları savunmak durumundayız -çünkü, 24 arkadaşımızın
alınteri vardır- veyahut da ona en yakın olan önergeleri savunmak durumundayız.
O bakımdan, biz orada olumlu görüşle takdire bıraktık; çünkü, Sayın Eyüp
Fatsa'nın burada imzası vardı.
Bunun da sebebi, izahı şudur: Bu yasanın bütün esprisi,
bütün özelliği, bütün, teşvikle ilgili ruhu bu maddede gizlidir. Bu maddeyi
kaldırdığınız zaman teşvikle alakalı hiçbir husus, aslında, yok demektir ve bu
maddede, hükümetin getirdiği tasarıda ve Komisyonda kabul edilen tasarıda,
burada kabul edilenden çok daha fazla, üstün bir teşvik vardır. Komisyonumuz bu
üstün teşviki kabul ederek Yüce Meclise yasayı getirmiştir; ama, burada, geçen
hafta meydana gelen mutabakat dolayısıyla "artı yüzde 20" şeklinde
bir görüş belirlendi ve Sayın Komisyon üyemiz, Sayın Cumhuriyet Halk
Partililer, bunlar müşterek önerge verdiler; o zamanki tutumumuz itibariyle, bu
müşterek önergeye, tabiatıyla, benim evet demem söz konusuydu. Bu durumu işin
hem nezaketi hem de doğruluğu açısından takdirlerinize sunuyorum; çünkü, bu
yasanın ruhu budur. Yenilenebilir enerjiyi eğer teşvik edeceksek, bu maddede
müspet olan rakamın sürekliliğini sağlamak zorundayız. Haa, negatif, - 20 de
olabilir; olabilir, ben, ona bir şey demiyorum; olabilir; ancak, şunu
hatırlatmak zorundayım: Siz yatırımcı olsanız, işadamları bunu çok iyi bilir,
hem Komisyonumuzda hem Meclisimizde hem de bununla ilgili olan işadamlarıyla
yaptığım konuşmada... Eksi-artı yüzde 40'lık bir marj eğer bir fiyatta belliyse,
evvela onun fizibilite etüdü yapılamaz ve hiçbir yatırımcı böyle bir yatırıma
girmez. Deniliyor ki "efendim, biz eksiyi kullanmayacağız, 7 sene sonra
kullanacağız." Ne malum? Hiçbir müteşebbis, bunun 7 sene sonra
kullanılacağını kabul edemez.
Onun için, eksinin olmadığı bu artılı önergenin kabul
edilmiş olması, Yüce Meclisin takdiridir. Ben de bu istikamette müspet oy
kullandım. Bunu da bilgilerinize arz ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.
Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
Birinci önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Erdal
Karademir |
Orhan Ziya
Diren |
Bayram
Meral |
|
İzmir |
Tokat |
Ankara |
|
Mehmet
Vedat Yücesan |
Halil
Tiryaki |
Kemal Sağ |
|
Eskişehir |
Kırıkkale |
Adana |
|
Tacidar
Seyhan |
|
Halil
Ünlütepe |
|
Adana |
|
Afyonkarahisar |
"Madde 7.-
b) Kullanılacak elektro-mekanik, kimyasal, biyolojik ve
silikon teknolojilerine dayalı malzeme, cihaz ve ekipman, imalatlarının en az
yüzde kırkbeşinin yurt içinde gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Erdal
Karademir |
Bayram
Meral |
Mehmet
Vedat Yücesan |
|
İzmir |
Ankara |
Eskişehir |
|
Halil
Tiryaki |
Kemal Sağ |
Tacidar
Seyhan |
|
Kırıkkale |
Adana |
Adana |
|
|
Orhan Ziya
Diren |
|
|
|
Tokat |
|
"Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak
sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla azamî bin kilovatlık kurulu güce
sahip izole elektrik üretim tesisi ve şebeke destekli elektrik üretim tesisi
kuran gerçek ve tüzelkişilerden kesin projesi, planlaması master planı, ön
incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için
hizmet bedelleri alınmaz." Bu kanun kapsamında;
BAŞKAN - Bu okutacağım önerge en aykırı önergedir;
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin son fıkrasının bitişindeki "esastır" ibaresinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erdal
Karademir |
Bayram
Meral |
Mehmet
Vedat Yücesan |
|
İzmir |
Ankara |
Eskişehir |
|
Halil
Tiryaki |
Kemal Sağ |
Tacidar
Seyhan |
|
Kırıkkale |
Adana |
Adana |
|
Orhan Ziya
Diren |
|
Halil
Ünlütepe |
Tokat Afyonkarahisar
"İlgili valilik ve belediyeler imar mevzuatı
hükümlerine ek olarak TMMOB'ne bağlı ilgili meslek odasınca meslekî denetimi
gerçekleştirilen ısıtma amaçlı jeotermal ve güneş enerjisi kullanılan mekanik
tesisat projelerini yapı kullanma iznine esas olmak üzere yapı sahibinden veya
kanunî vekillerinden ister."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; küçük bir bilgilendirmede, istemeyerek de olsa,
belki arkadaşlarımız ona inanıyor, bir eksik var. Bir de, başka bir yandan,
ben, bunu size açıklamak istiyorum. Öncelikle, Sayın Kapusuz'un
değerlendirmesine ben bir karşı değerlendirmeyle cevap vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de enerji sektörünün
bütününü ele aldığınızda, bu tartışma doğru olabilir; yani, siz, eğer
Türkiye'de doğalgaz santrallarını, diğer büyük kömür santrallarını bu
değerlendirme çerçevesinde bir fiyatlandırmaya tabi tutacaksanız, Sayın
Kapusuz'un izahı tartışılabilir; birincisi bu.
İkincisi; teşvik dönemi dışında eğer bu fiyat tespitini
konuşacaksanız, teşvik dönemi dışında buna da katılabiliriz, bunu da
tartışalım; ama, bu bir teşvik yasası.
Dünyada, bu hedefler yüzde 20'ye çıkmışken, Türkiye'nin
hiç değilse 2020'de yüzde 10'luk bir vizyonu olsun istiyoruz. Yani, hedefte
başarıya ulaşılırsa, etkilenecek kesim yüzde 10'u; sektör tuttu, hükümet bunu
desteklemeye devam etti ve bu sektörün sadece yüzde 10'u bundan etkilenecek. Ne
zaman; teşvik süresi içerisinde. İşte, ayrıntı burada yatıyor. Siz, tüm enerji
üretiminin bu teşvikte tanımlanan sınırlarla belirlendiğini söylerseniz, yanlış
bir şey söylemiş olursunuz. Burada bizi dinleyen vatandaş da, buradaki teşviki
isteyenler elektrik maliyetlerini yükseltiyor diye anlayacak; hiç alakası yok.
Biz, ekstradan kimseye bir şey vermiyoruz; biz, sadece, Türkiye'nin geleceği
olan bir enerji kaynağının teşvik süresi içerisinde desteklenmesini
onaylıyoruz. Bu nedenle, söylenen şeyler, tüm enerji yapısı için
tartışılabilecek şeylerdir; ama, eğer böyle düşünürsek, bu piyasayı tıkamış oluruz,
büyük bir haksızlığa uğratmış oluruz.
Bir de, arkadaşlar, şu var: Sizler iktidarsınız;
baktınız ki, yenilenebilir enerji kaynakları aldı başını gidiyor, sektör
yatırım yapıyor ve Türkiye, malî bir kayba uğruyor; bir yasayı çıkarmak 10
dakika, 1 maddelik kanun getirirsiniz, Türkiye'de, bu yasayı düzenlersiniz; bu
kadar basit. Daha teşvik süresi başlamamış, yatırım dönemi başlamamış, bu
arkadaşlarımız kreditörlere başvurup bir yatırım döneminin finansörünü
oluşturamamış, şimdiden, teşvik sonrasındaki maliyet yükünü hesaba katarak, tüm
enerji üretimindeki dengeyi yenilenebilir enerji üzerine bindirerek, oradaki
maliyet yüksekliğinin sorumluluğunu yenilenebilir enerji kaynağından üretim
yapanların üstüne yükleyerek ulusal bir anlayışı temsil etmiş olmayız. Bu
nedenle, bunun bir teşvik olduğunu unutmayın. Gerçek yatırım maliyeti, şu anda,
3-4 milyar dolar, hazineye toplam yükü 300-400 milyon dolar. Bu kıyamet,
300-400 milyon dolar için neden kopuyor, kimlerin etkisiyle koparılıyor bir
türlü anlamıyorum?! Biz, burada, ne teşvikler çıkardık; üstelik, geçmişe dönük
çıkardık değerli arkadaşlarım. Geleceğimizden böyle bir teşviki niye
esirgiyoruz?!
Beni dikkatle dinlediğiniz için, hepinize çok teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve
teklif ederiz.
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
"Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak
sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla azamî bin kilovatlık kurulu güce
sahip izole elektrik üretim tesisi ve şebeke destekli elektrik üretim tesisi
kuran gerçek ve tüzelkişilerden kesin projesi, planlaması master planı, ön
incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için
hizmet bedelleri alınmaz." Bu kanun kapsamında;
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle, takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Karademir?..
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
İzole üretim tesisi tanımıyla, elektrik enerjisi
depolamasında akü kullanılabilen tesisler anlaşılmaktadır. Bin kilovatlık
kurulu güce kadar tesislerin şebeke desteği almadan verimli olması günümüz
teknolojik koşullarında henüz mümkün olmamaktadır. Bu nedenle küçük ve orta
ölçekli üretim tesislerinin yenilenebilir enerji kaynaklı şebeke desteği almak
zorunda olan, varlığının sürdürülmesi ve yaygınlaştırılmasının sağlanması
amacıyla bu maddede yer alan yatırım desteklerinden faydalanmalarına ortam
yaratılması hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci
maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları
"Madde 7.-
b) Kullanılacak elektro-mekanik, kimyasal, biyolojik ve
silikon teknolojilerine dayalı malzeme, cihaz ve ekipman, imalatlarının en az
yüzde kırkbeşinin yurt içinde gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Karademir?..
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik enerji üretimine
ilişkin sistemler sadece elektro-mekanik değildir. Bu sistemler günümüzde
dünyadaki teknolojik gelişmeler doğrultusunda elektro-mekanik teknolojilerinin
yanı sıra, kimyasal, biyolojik ve silikon teknolojisine dayalı uygulamaları da
kapsamaktadır. Bu teknolojileri kullanımı özellikle fotovoltaik, biogaz, akümülatör
ve benzeri yenilenebilir enerjiyle elektrik üretim sistemlerinde tüm dünyada
hızla yaygınlaşmaktadır.
Öncelikle bu maddede önerilen değişiklikle bu
uygulamaların da kapsama alınması hedeflenmiştir.
Ayrıca ülkemizin teknoloji üreten bir seviyeye ulaşması
hepimizin ortak dileğidir. Bu ortak hedefe ulaşmanın yolu ise ülkemizde
teknoloji altyapısı gelişkin ve ar-geye dayalı yerli üretim potansiyelinin
artırılmasından geçmektedir. Kanunun gerekçe bölümünde yer alan ülkemizin
yenilenebilir enerji kaynaklarındaki büyük ekonomik potansiyeli, yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik üretimi amacıyla kurulacak sistemlerde
kullanılacak yerli malzeme, cihaz ve ekipman üretilmesini özendirerek
sanayimizin ve istihdamın gelişimine itici güç oluşturmalıdır.
Bu nedenle, bu alanda kullanılacak malzeme, cihaz ve
ekipmanların en az yüzde 45'inin yurt içinde üretilmesi koşuluyla yatırımların
teşvik edilmesi öngörülmelidir. Böylelikle, örneğin, sadece rüzgâr enerjisinde
10 milyar kilovat/saat olan ekonomik potansiyelimizin kullanımına yönelik
yatırımlar için gerekli olan yaklaşık 4 milyar euro yapılacak olan yatırım
tutarının en az yüzde 45'i olan 1,8 milyar euroluk bölümünün yerli üretim
aracılığıyla ekonomimize kazandırılması hedeflenmiştir.
Bu sayede, ayrıca ülkemizin bugün en yakıcı sorunu olan
işsizliğin azaltılmasına çok önemli katkıda bulunulmuş olacaktır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.24
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma Saati:
19.35
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.-
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 8 inci maddesini okutuyorum:
Arazi ihtiyacına ilişkin uygulamalar
MADDE 8. - Orman veya Hazinenin özel mülkiyetinde ya da
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan her türlü taşınmazın bu Kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi
yapmak amacıyla kullanılması halinde, bu araziler için Çevre ve Orman Bakanlığı
veya Maliye Bakanlığı tarafından bedeli karşılığında izin verilir, kiralama
yapılır, irtifak hakkı tesis edilir veya kullanma izni verilir. Yatırım
döneminde izin, kira, irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde elli
indirim uygulanır. Orman arazilerinde ORKÖY ve Ağaçlandırma Özel Ödenek
Gelirleri alınmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına ve şahsı adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yinelenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili tasarı ve
komisyon raporu üzerinde söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
8 inci madde üzerinde CHP'nin ve kendi görüşlerime
geçmeden önce, kimi genel doğruları dikkate getirmeyi, enerji konusunda bazı
önemli noktalara değinmeyi yeğleyeceğim, önce onu söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, enerji, günümüzün ekonomik ve
toplumsal yaşamının can damarıdır ve günlük yaşamımızın ayrılmaz bir
parçasıdır. Enerji kullanımı, gelişmişliğin, ekonomik ve toplumsal gelişmişliğin
göstergesidir.
Bir nokta daha var; günümüzde, çağımızda, enerjinin
ulusal kaynaklardan üretilmesi ve kullanılması -yani, enerjinin kaynağının
ulusal olması- güvenilir, sürekli ve ucuz sağlanması temel ilkelerdir. Bu
nedenlerle, getirilen yasa tasarısını olumlu bulduğumuzu ve bunun önemli bir
ilk adım olduğunu söylemek isterim.
Bu çerçevede şunu da söyleyeyim ki, yenilenebilir
enerji, adı üstünde, Türkiye'nin rüzgârından, güneşinden, biyokütlesinden -yani
bitkilerinden- jeotermal ve diğer kaynaklarından elde edileceği için, doğal
olarak bizimdir, doğal olarak yerlidir, ulusaldır. Ancak, getirilen yasa
tasarısının kimi teşviklerinin yetersiz olacağı, küçük kuruluşları
kurtarmayacağı ve küçük işletmeleri yeterince özendirmediği de bir gerçektir.
Hemen bu noktada şunu söyleyeyim: Yinelenebilir enerji
ve diğer enerji kaynaklarının teknolojilerinin yerli üretilmesi, yüksek fiyatla
eski üretim birimi almanın yerine yerli teknolojinin getirilmesi, özellikle
rüzgâr ve güneş enerjisi konusunda Türkiye'nin teknoloji üretimine, kendi
teknolojisini üretmeye yönelmesi -eğer bu alanlarda başarılı olunmak
isteniyorsa- kaçınılmazdır, zorunludur ve gereklidir.
Bu meselenin, bu konunun, bir de Avrupa Birliği boyutu
var. O boyut şudur: 1997'de Avrupa Birliği, yinelenebilir enerji kaynakları
(beyaz enerji) bildirisiyle, birlik içinde, 2010 yılına kadar toplam enerji
üretiminin yüzde 12'sinin bu kaynaklardan, yinelenebilir kaynaklardan
sağlanmasını amaçlamaktadır. Bilindiği gibi, henüz imzalamadığımız Kyoto Protokolü,
iyi ki bu yılın 16 şubatında yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği, bu protokol
gereğince, sera gazı salınım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 8
oranında azaltmayı amaçlamaktadır. Bütün bu nedenlerle, biz, bu tasarının,
gerekli destekler sağlanarak yürürlüğe konmasından memnun olacağımızı yinelemek
isterim. Bu çerçevede, tasarının 8 inci maddesinde yer alan, arazi ihtiyacına
ilişkin uygulamalar ve burada verilecek teşviklerde kolaylık getirilmesini de
desteklediğimizi belirtmek isterim.
Bu noktalara değindikten sonra, değerli arkadaşlar,
asıl değinmek istediğim, kimi, önemli saydığım noktalar var. Önce, şunu
söyleyeyim: Önceleri, bu kürsüden, Enerji Bakanlığı üzerine yaptığım bir
konuşmada bir söz almıştım ve orada şunu söylemiştim Sayın Bakan: Yasalar ne
ölçüde yeterli olursa olsun, sonuçta, bunu uygulayacak olan bürokrattır,
bürokratlardır, uygulayıcılardır. O nedenle, sizin, iki konuda duyarlı olmanız;
üzerinde, o yıllarda karabulutlar dolaşan, dedikodular üretilen veya doğrusuyla
yanlışıyla, rüşvet ve yolsuzluğa bulaştığı öne sürülen Bakanlığınızın aklanması
ve olumlu iş yapması için gereklidir demiştim, hatırlarsanız. Bunlardan bir
tanesi, atayacağınız bürokratların dürüstlüğü ve güvenilirliği olmalıydı;
belirleyici ölçüt, işin başı o olmalıdır demiştim. İkincisi de,
görevlendirdiğiniz yeni bürokratın üretkenliği, verimi, niteliği, en az,
görevden aldıklarınız düzeyinde olmalı ki, ileriye dönük iş yapabilesiniz
demiştim.
Sayın Bakan, üzgünüm; bu konuda kamuoyuna yansıyanlar,
ortaya atılan tartışmalar ve ileri sürülenler, uygulamanın hiç de bu ilkeler
doğrultusunda olmadığını kanıtlıyor. Böyle olmasını siz de istemezdiniz
sanıyorum, ben de istemezdim. Cumhurbaşkanı tarafından dört kez bir genel
müdürün veto edilmesinin -ve öbür arkadaşlarının- ağır sorumluluğu, üzülerek
belirteyim sizin üzerinizdedir ve bunun böyle olmaması gerektiğini siz de, ben
de çok iyi biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, kuşkusuz "biz, rüşvetin ve
yolsuzluğun üstüne gidiyoruz, bunu kapatmıyoruz" demek önemlidir ve
olumludur; ama, bu, yeterli değildir. Neden yeterli değildir; çünkü, siz, oraya
daha üretken, daha başarılı, daha doğru dürüst ve etkin ve verimli iş yapmak
için geldiniz. Ülkemizin de, hepimizin de beklentisi budur. Gerek elektrik
üretiminde, dağıtımında gerekse doğalgaz konusunda benzer bir durum vardır.
Yani, buradaki bürokratların etkinliği, verimli çalışması, ihaleler ve benzeri
konularda Bakanlığınızın çok daha olumlu, çok daha etkili, çok daha verimli
çalışması gerektiğini düşünüyorum.
Bu noktayı vurguladıktan sonra, ben, Partimin verdiği
gensoru önergesi ve onun içeriğinin üzerinde duracak değilim; o, ayrı bir
tartışma konusudur; ama, şu kadarını söyleyeyim; gerek orada söylenenler ve
söylenmeyenler gerek kamuoyuna yansıyanlar ve yansımayanlar, Bakanlığınızın bu çerçevedeki
çalışmalarının gözden geçirilmesini, yenilenmesini, yinelenmesini ve
düzeltilmesini gerektiriyor. Örneğin, geçenlerde, bir köşe yazarının sözünü
ettiği TPAO'nun, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Trakya'da bir şirkete
doğalgaz satışında 1,5 trilyon liralık bir alacağı varken mahkemelik olması ve
sonrasında Başbakanın ya da sizin müdahalenizle o kesilen doğalgazın yeniden
açılmasının sonuçlarını ben de, kamuoyu da merak etmektedir; çünkü, söz konusu
şirket iflas etmiştir ve TPAO, 3 trilyon lira dolayında alacaklıyken şirket
ortadan yok olmuştur. Şimdi, bunlar büyük kayıplardır Sayın Bakan; bunlar,
olmaması gereken kayıplardır. Bu yasayı desteklerken bu tür eksiklerin
giderilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.
Burada üzerinde durulması gereken, yine Bakanlığınızın
uygulamalarında uyuşamadığım bir noktanın önemle altını çizmek istiyorum. Sayın
Bakan, yıllardır Türkiye'de nükleer enerji yapımı tartışılıyor; ısrarla,
yeniden, ısıtılıp ısıtılıp üç nükleer santralın ihalesinin yapılacağı gündemde tutuluyor.
Burada, önce şunu söyleyeyim; benim doğum yerim Doğu Karadenizde, Çernobil
faciasının, yirmi yıl sonra bile, ondokuz yıl sonra bile olumsuz, yıkıcı
etkilerinin insana ve doğaya verdiği zararların sonuçlarını acıyla yaşıyoruz.
Nükleer santralların gelişmiş ekonomilerde, gelişmiş ülkelerde hızla
azaltıldığını, siz de, ben de biliyoruz. Burada iddia edilen iki şey var;
birincisi şu: Nükleer santral yapılmazsa Türkiye nükleer teknolojide geri kalır
deniyor Sayın Bakan; bu doğru değil. Neden doğru değil; nükleer teknolojide,
tıpta, başka alanlarda ilerlemenin yolu mutlaka santral yapımından geçmiyor. Bu
işi bilen bilir ya da bu işi izleyenler bilir ki, pek çok gelişmiş ülke nükleer
teknolojiden üreterek yararlanıyor; ama, bunu, mutlaka, elektrik üretimi
nükleer santral yaparak değil, başka yollarla yapıyor.
İkinci önemli sav, önemli iddia şudur: Türkiye'nin
enerji alanında planlı programlı gelişmesi için, daha doğrusu, geleceğin enerji
ihtiyaçlarını, ülkenin, toplumun, karşılayabilmek için nükleer santrala ihtiyaç
vardır deniyor. Bu da çok doğru bir yaklaşım değildir. Burada çok tartışıldı,
çok söylendi; bu yasa bağlamında, başka yasalar bağlamında da söylendi;
Türkiye, hidrolik enerji kaynağının, şimdi getirilen yinelenebilir enerji
kaynaklarının, kömürün ve benzerlerinin ne ölçüde tam kullanımını sağlıyor da, onlar tükendi mi de sıra nükleere
geliyor?! Bu doğru değil.
O nedenle, şunu vurgulamak istiyorum: Nükleer enerjiye
geçmeden önce, çok uzun araştırmalara, düşünmeye ve her şeyden önce, gerek kuruluş
yeri, gerek bu işin teknolojisi ve hepsinden önemlisi, nükleer atık sorununa
dünya çözüm bulamazken, Türkiye'nin nasıl çözüm bulacağının açıklık
kazanmasına, netleşmesine gereksinim vardır diye düşünüyorum.
Bütün bu nedenler ve şu anda görüşmekte olduğumuz yasa,
Sayın Bakan, bizi bir tek noktaya götürüyor. O nokta şudur: İkibuçuk yılı aşkın
bir süredir hükümetsiniz. Ben, taa başında sizin ve hükümetiniz başarılı
olmasını isteyen bir arkadaşınızım; ama, size, her zaman, uyarımızı ve
eleştirimizi de yaparken aynı zamanda şunu söyledik: Türkiye'nin ihtiyacı olan,
hemen her alanda ihtiyacı olan en önemli konulardan, işlerden biri enerji
alanının... Öbürlerini, ulusalı bir tarafa bırakalım; dokuzuncu beş yıllık
-veya yedi yıllık- kalkınma planını bir yıl ertelediniz -ben, onun büyük bir
başarısızlık olduğunu düşünüyorum hükümet açısından- onu da bir tarafa
bırakalım; enerjiye gelelim. Hükümetinizin, Türkiye'nin geleceğine yönelik,
Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal gelişmesini esas alan bir enerji, ulusal enerji
planlamasını henüz kamuoyunun bilgisine sunduğunuzu, ben, sanmıyorum. Böyle bir
hazırlık yapmanızı ve bütün bu çalışmalarınızı, yinelenebilir enerji dahil,
bütün enerji programlarınızı, enerjinizi bu alana yerleştirmenizi ve bu bütünün
içinde, yani, ulusal enerji planı bütünü içinde ele almanızı yeğlerdim. O
çerçevede çözüm aramanız daha doğru olurdu diye düşünüyorum; çünkü, en önemli
eksiklik budur.
Son olarak, daha doğrusu, bu bağlamda vurgulamak
istediğim bir nokta da, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, bu konuda,
yinelenebilir enerji konusunda ve diğer alanlarda, Türkiye, kendi üretim
teknolojisini üretmedikçe, yapmadıkça başarılı olma şansı yoktur. Hep dışarıdan
satın alarak, hep Fransız, Alman, Amerikan nükleer örneğinde olduğu gibi
firmalardan, sürekli değişen teknolojiyi satın alarak Türkiye'nin enerji
sorununu çözme olanağı bulamayacağız, bulamazsınız diye düşünüyorum.
Bir noktayı daha vurgulamak isterim; Türkiye'nin
aydınlanması için çalışan, az ücretle, büyük güçlüklerle çalışan insanlara, mühendislere,
teknisyenlere ve işçilere minnet ve şükran duygularımı iletiyorum; yasanın
hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın
Hilmi Güler söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Kepenek Hocaya bazı açıklamalar yapmak için söz
almış bulunuyorum, konuyla da ilgisi açısından. Aslında, birkaç noktaya
değindi; bunlar da açıklanmaya ihtiyacı olan konular. Bir tanesi, bu yolsuzluk,
usulsüzlük diye bahsettiğiniz noktalar. Biz, orada yapılması gerekeni geciktirmeden
ve çok ciddî olarak yaptık ve üzerine ciddî olarak gittik ve biz, orada,
halının altına süpürmedik olayı ve bu, aslında, şu anda da yargı sürecinde
olduğu için, yargıya saygımızdan dolayı konuşmuyoruz; bunu özellikle bilesiniz;
ama, aynı saygıyı da, biz, başkalarından da bekliyoruz; çünkü, yargı, üzerinde
ciddiyetle durmamız gereken ciddî bir konu ve titrediğimiz bir konu. Orada hiç
kimsenin etkilenmesini istemeyiz ve sizler de iyi bilirsiniz ki, suçu ispat
olunmadıkça herkes masumdur; ama, biz şunu yapıyoruz: Ciddiyetle üzerine
gidiyoruz ve o arkadaşlarımız, aynı zamanda, üretim rekorları kıran
arkadaşlardır, ciddî arkadaşlardır ve bir tanesi, o bahsettiğiniz kişi de dört
defa dönmüş değildir; yani, dört defa değil, belki, orada, zaman zaman yararlandığınız
basın organlarında da bunlar böyle çarpıtılmış olarak oluyor; ama, doğrusu
ikidir ve bu iki de, öyle bir bilgi geldiği için ikinci defa gönderilmiştir;
yoksa, insan reddedileceğini bile bile bir yere göndermez. Öyle bir bilgi
gelmiştir ve ona göre de gönderilmiştir. Diğer arkadaşımız ise reddedilmeden
gitmiştir ve hiç beklemeden de onaylanmıştır. Yani, burada, şu veya bu şekilde
izah etmek de doğru değil; çünkü, makamlara, üst makamlara da saygımız var.
Neticede, biz öneriyoruz, sorumluluk da bize aittir.
Kaldı ki, vekâlet filan diye bahsettiğiniz şeyler...
Şöyle, merak ettim, Sayın Baykal'ın da Enerji Bakanlığı zamanındaki şeyleri;
orada da 3 tane müsteşar yardımcısı vekâleten atanmış. Yani, bu vekâlet
müessesesi olabiliyor. 3 tane müsteşar yardımcısı vekâleten atanmıştır. O zaman
da, Sayın Baykal mutlaka onu belli bir esbabımucibeyle, gerekçeyle yapmıştır;
onu da saygıyla karşılıyoruz; çünkü, neticede, işlerin beklemeye tahammülü
yoktur, herkesin de uygun arkadaşlarla çalışma arzusu vardır; çünkü, sonuçta,
hepimiz mesulüz; iyi de olsa, kötü de olsa o sorumluluk benimdir.
Gelelim nükleer meseleye. Aslında yenilenebilir
enerjiyle nükleerin uyuşmadığının ben farkındayım; ama, Sayın Kepenek hakikaten
benim çok sevdiğim, saydığım bir hocamızdır, büyüğümüzdür; ona açıklamak
açısından bunları söylemeyi uygun görüyorum.
Nükleer enerji, özellikle petrol fiyatlarının çok
yükseldiği günümüzde pek çok ülkenin tekrar rağbet ettiği bir enerji konusu.
Karadeniz'de -ben de Karadenizliyim sizin gibi- o bahsettiğiniz kanser
konularıyla nükleer enerjinin hâlâ bağlantısını tıp şu ana kadar bulamıyor;
ama, hakikaten, kanserde artış var; ama, bu kanserdeki artış ile bunun
arasındaki ilişkileri -ben de mühendis olduğum için, anlayamadığım için- tabiî
ki doktorlara, hekimlere sormamız lazım. Ancak, size şunu ifade edeyim, atık
sorun da çözülmüş vaziyette ve bugün, nükleer enerji konusunda en fazla hassas
olmasını beklediğimiz, umduğumuz İskandinav ülkelerinde de büyük bir ilgi var.
Finlandiya bir tanesini kuruyor. İsveç daha evvel durdurma kararı aldığı
nükleer enerjiye tekrar giriyor. Fransa yüzde 78'ini nükleer enerjiden
üretiyor. Keşke, biz de Fransa gibi, 70'li yıllarda ani, o kararı, o isabetli
kararı alsaydık da, gemileri denizden döndürmeseydik spot alımlarla, Akdeniz'de,
böyle, kepçeyle balık avlar gibi petrol gemilerini döndürmeseydik de, o zaman
keşke nükleer enerji kararını alsaydık; çünkü, etrafımızda zaten nükleer enerji
var; bizim, devekuşu gibi kafamızı kuma gömmeyle bundan kurtulmuyorsunuz.
Ermenistan'da var, Ukrayna'da var, Romanya'da var, Bulgaristan'da var, hepsinde
var yani. Neticede, bizim de bunu yapmamız lazım. Aksi takdirde, ben burada bir
felaket tellallığı -eskiler gibi- yapmak istemiyorum; hani karanlıkta
kalacağız, şöyle olacak, böyle olacak demiyoruz; ama, bizim hesabımıza göre
2009-2010 yıllarında, arz ve talepte, talebin karşılanması için yeni bir
yatırım yapılması gerekecek, biraz daha fazla yapılması gerekecek. Bunun da
yolları var. Dediğim gibi, arzu ederseniz, cebinizde bol para varsa elektrik
satın alırsınız veyahut daha evvel olduğu gibi doğalgaz alırsınız, petrol
alırsınız, hatta kömür alırsınız. Şu anda İskenderun'daki santral kömürle
çalışıyor, biliyorsunuz. Bunlar alınırken de sizler yine hayattaydınız Sayın
Hocam, hem de etkin, yetkin yerlerdeydiniz; dolayısıyla, bunlar hepimizin
hayatta olduğu dönemlerde gerçekleşti.
Şimdi de bizim yapacağımız şey şu: Bizim yaptığımız
hesaba göre, biz, yaklaşık 5 000 megavatlık -sayıyı misal olsun diye veriyoruz-
2015 yılına kadar yapılmasında yarar olduğunu, planlayarak, hesaplayarak
görüyoruz; ama, Allah bize eğer petrol verir, doğalgaz verir -şu anda biz
Akçakoca'da doğalgaz sondajını yapıyoruz ve dakikası dakikasına takip ediyorum,
525 metreye indik- bakarsınız bulursunuz, hesaplarımızı gözden geçiririz.
Bunlar dogma değil, yani, dediğim gibi.
Kömür seferberliği yapıyoruz; tekrar, bütün Türkiye'yi
karış karış yeniden tarıyoruz, acaba belli derinliklerde kömür var mı diye;
eğer bulursak başımızın üstünde yeri var.
Su seferberliği... Bildiğimiz, DSİ'nin mevcut su
kaynakları dışında acaba yeni su kaynaklarımız var mı diye suyu da şimdi
arıyoruz. Tıpkı petrol arar gibi, su ve jeotermal kaynakları arıyoruz.
Bu arada, petrol konusunda da, dediğim gibi, Artvin'de
-memleketinize çok yakın- orada da sondaj yapacağız, denizden 40 mil açıkta;
ama, biz var veya yok demiyoruz, bütün mesele sondajla belli olacak. Orada 4
500-5 000 metre deniz seviyesinden aşağıya ineceğiz. Bulursak ne âlâ, o zaman
hesaplarımızı yeniden gözden geçiririz.
Yani kim ister riske girmeyi; ama, size şunu
söyleyeyim, teknoloji çok gelişti. Biliyorsunuz, bıçak ekmek de keser, adam da
keser. Dolayısıyla, bizim yapacağımız şey, bu teknolojiyi insanın hizmetine
uygun bir halde kullanmak. Hepimiz mühendisiz, hepimiz hesap kitap biliyoruz,
buna göre de yaparız; çünkü, dünyada şu anda 441 tanesi çalışıyor, 31 tanesi
inşa halinde ve üstelik de etrafımızda var.
Keşke, Fransa gibi, biz de yapsaydık da, fazlamızı
satsaydık. Hani bir zamanlar toprağı mı vereceksiniz, şu mu olacakmış, bu mu
olacakmış, plan mı pilav mı hesabı yaparken, keşke nükleer santrala girseydik
de fazlasını satıp, onun parasıyla petrol alsaydık. Bunları yapmadık. Şimdi,
petrol fiyatları yükseldi ve herkes sıraya girdi. İsterseniz, belki istediğiniz
zaman bu santralları alma imkânınız da olamayabilir; yani, erken gelir oturur
misali. Onun için, biz bunları yapacağız.
Ayrıca, atık meselesi de çözülmüş vaziyette. Size şöyle
söyleyeyim: Normal olarak, 2 500-3 000 megavatlık bir santralın atığını 2-3
metreküplük alanlara gömebiliyorsunuz ve bu atıkları sizden almak isteyenler de
var; yani, getirin bana, ben bu atığı proses edeyim diyenler de var. O
bakımdan, atık da sorun değil. Bunlar, aslında, birtakım lobilerin ortaya
attıkları iddialar. Eğer öyle olsa, hiç kimse, 441 tanesini çalıştırmaz ve size
şunu söyleyeyim: Biz de çevreye son derece saygılı insanlarız; hiç kimse,
hayatını, geleceğini, çoluğunu çocuğunu tehlikeye atmak istemez. Şu anda o 441
taneyi durdursak, öyle bir imkânımız olsa elimizde, şu andaki karbondioksit miktarının
ikiye katlanacağını hesap ediyor bilim adamları; yani, hesap edin, bir tarafta
karbondioksit var... Mesela, ben, Sayın Erdal İnönü'nün -iyi bir fizikçidir,
çok iyi bir fizikçidir ve üstelik de sosyal demokrattır; ama- çok iyi biliyorum
ki, nükleer enerjide çok olumlu görüşleri var; yani, bunun, siyasî görüşle
filan da alakası yok; bu, bir ekonomik meseledir, çevre sorunudur. Bunu
çözdükten sonra... Üstelik de, karbondioksit emisyonu olmayan yeni bir sahadır.
Ben, herkese tavsiye ediyorum.
Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi okutuyorum:
BEŞİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Uygulamaların koordinasyonu
MADDE 9. - Bakanlık, bu Kanunda belirtilen temel
ilkelerin ve yükümlülüklerin uygulanması, yönlendirilmesi, izlenmesi,
değerlendirilmesi ve alınacak tedbirlerin plânlanmasında koordinasyonu sağlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarının 9 uncu
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce,
Grubum ve şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin
sanayileşmesinde, kalkınmasında ve gelişmişlik düzeylerinin artmasında elektrik
enerjisinin etkisi büyüktür. Kullanım kolaylığı, temizliği, atık bırakmaması
nedeniyle, elektrik enerjisi tüketiminin genel enerji tüketimi içindeki payı,
sanayileşmiş ülkeler de dahil olmak üzere, tüm dünyada hızla artmaktadır.
İkincil bir enerji olan elektrik enerjisi, birincil enerji kaynakları olan
kömür, sıvı yakıt, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanarak
elde edilmektedir.
Elektrik enerjisi tüketimi ve üretimi, 1973 petrol
krizine kadar petrole dayalı olarak gerçekleştirilmekteydi. Bu üretim biçiminin
benimsenmesinde, petrolün sınırsız ve ucuz olacağına ilişkin piyasada hâkim
olan genel bakış açısının rolü büyüktü. 1974 petrol kriziyle başlayan süreç,
petrolün sonsuz bir kaynak olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede,
gelişmiş ülkeler, elektrik enerjisi üretiminde artan maliyetlerin sınaî üretimi
zorlaması nedeniyle, ciddî önlemler almışlardır. Krizin aşılmasıyla birlikte,
petrol fiyatları düşmesine rağmen, petrole dayalı elektrik enerjisi üretimi
riskli olarak kabul edilmiş ve bu metotla elektrik üretiminden bir kaçış
yaşanmıştır. Enerji politikalarının belirlenmesinde ulusal kaynakların daha
etkin kullanımı önplana alınmıştır. Bu nedenle, ülkeler, elektrik enerjisi
üretiminde güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına
yönelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, yapılan araştırmalar neticesinde
dünya enerji ihtiyacının yüzde 38,5'ini karşılayan petrolün 41 yıl, yüzde
23,7'sini karşılayan doğalgazın 62 yıl, yüzde 224,7'sini karşılayan kömürün ise
230 yıl rezerv kullanım süresi bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Fosil kökenli bu
yakıtlarla ilgili bilimsel gerçekler, ülkelerin yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız kazandırmıştır.
Fosil yakıtların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini
azaltmak amacıyla 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolüyle birçok ülkeye yükümlülükler
getirilmiştir. Söz konusu yükümlülükler, çevre dostu olan yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelimi artıran bir diğer önemli faktördür. Kyoto Protokolüyle
Avrupa Birliği, hem Birlik olarak hem de üye ülkeler açısından sera gazı
salınımlarını yüzde 8 azaltacağını kabul etmiştir. Bu taahhüt, yenilenebilir
enerji kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Avrupa Birliği, 2020 yılına kadar üye ülkelerde
üretilen brüt enerjinin yüzde 12'sinin ve elektrik enerjisinin yüzde 22'sinin
yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini Birlik ülkelerine hedef olarak
koymuştur. Elektrik enerjisi hedefinin yüzde 22'yle sınırlandırılması, doğal
sebeplerden ve daha fazla su ile rüzgâr gücü oluşturulamamasından
kaynaklanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, yenilenebilir enerji
kaynakları açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğumuz
zengin potansiyeli kullanım oranlarımız ise, maalesef, oldukça düşük düzeyde
seyretmektedir. Ülke olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladığımız
elektrik enerjisinin, toplam elektrik üretimimiz içindeki payı çok düşüktür. Bu
somut gerçeğin yanı sıra, ne yazık ki, enerji ihtiyacımızı karşılama bakımından
dış ülkelere bağımlı durumdayız.
2003 yılı kasım ayı ile 2004 yılı kasım ayı arasındaki
dönem verilerine göre, elektrik enerjisi üretimimizin yarısından fazlası ithal
kaynaklardan karşılanmaktadır. Bu çerçevede, 135 939 000 000 kilovata ulaşan
ilgili dönemlerdeki üretimin; 71 043 197 000 kilovatı ithal kaynaklardan, 64
906 820 000 kilovatı da yerli kaynaklardan elde edilmiştir. Oransal anlamda,
ithal kaynakların toplam elektrik enerjisi üretimindeki payı, 52,3'e
ulaşmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bilimsel araştırmalar,
Türkiye'nin elektrik enerjisi ihtiyacının en az 2 mislini yenilenebilir enerji
kaynaklarından karşılayabileceğini ortaya çıkarmıştır. Kullanım oranlarına
baktığımızda, ülkemiz enerji tüketimi içinde, hidrolik enerji dışındaki
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım payı sadece 8,9'dur. Rüzgâr, güneş,
hidrolik gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin olan ülkemizin,
bu potansiyelinin kullanılmaması kabul edilemez. Ülkemizi dışa bağımlılıktan
kurtarmak için, bu kaynakların değerlendirilmesine yönelik çalışmalara hız
verilmelidir. Benimsenecek olan temel yaklaşımlarla, hidrolik enerjinin genel
üretimdeki payı artırılarak, su potansiyelinin kullanımı maksimum seviyeye
çıkarılmalıdır.
Diğer taraftan, araştırmalar, ülkemizin rüzgâr
potansiyelinin 83 000 megavat olduğunu göstermektedir; bu kapasite, yıllık 250
milyar kilovat üretim demektir. Bu açıdan, rüzgâr potansiyelimizden üretim
sürecinde yararlanmanın yollarını araştırmalıyız.
Su ve rüzgâr dışında, yüzey sıcaklığı 40 derecenin
üzerindeki 140 jeotermal saha, değerlendirmemiz gereken bir diğer önemli kaynağımızdır.
Bugün değerlendirilebilir potansiyel 31 000 megavattır. Elektrik üretimi
açısından jeotermal potansiyelimizse 4 500 megavattır; bunun ancak yüzde
2,97'si değerlendirilmektedir.
Güneş enerjisi uygulamaları açısından da ülkemiz
oldukça uygun bir coğrafî konuma sahiptir.
Bu kaynakların yanı sıra, Türkiye, biyokütle enerjisi
bakımından da zengin potansiyele sahip ülkelerden birisidir.
Değerli arkadaşlarım, yine, istatistiklere göre,
ülkemizde, 12,8 milyon ton petrole eşdeğer biyokütle enerjisi potansiyeli
bulunmaktadır. Bu potansiyel, ülke enerji ihtiyacının yüzde 40'ını
karşılayabilecek düzeydedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir
enerji kaynaklarımızın büyük bir kısmı değerlendirilmeyi beklemektedir. Bugüne
kadar yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların, gerek ülkenin özkaynakları
olması ve dışa bağımlılığı azaltması gerekse çevrenin korunması, istihdam ve
yerli teknoloji oluşturulmasına ilişkin katkıları gözardı edilmemelidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının, diğer enerji üretim sistemleriyle
rekabetinin zor olması nedeniyle, bu kaynaklar, ulusal bir politika
oluşturularak desteklenmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir
enerji kaynaklarının geniş çapta kullanımını engelleyen faktörlerin başında, bu
enerjilerin kesikli olması ve depolanamaması gelmektedir. Bu enerjiler ile son
kullanıcı arasında bir bağlayıcıya, yani sentetik bir yakıta gerek
duyulmaktadır. Uzun yıllara dayanan araştırmalar bu bağlayıcının, ideal yakıt
olarak kabul edilen hidrojen olduğunu göstermiştir.
Bu açıdan, yenilenebilir enerji kaynakları yönünden son
derece zengin olan ülkemizin bu kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanmak
için, geleceğin elementi olarak sunulan hidrojen enerjisine yönelik çalışmalara
da önem vermeliyiz diyorum.
Değerli milletvekilleri, hidrojen, dünyada en bol
bulunan elementler arasında 9 uncu sırada yer almaktadır. Toplam dünya
kütlesinin yaklaşık yüzde 1'i hidrojendir; evrende en bol bulunan elementtir ve
evrenin tüm madde kütlesinin yüzde 75'ini oluşturur. Bu durum, hidrojeni, en
uygun enerji kaynağı yapmaktadır. Tamamen zehirsiz bir gaz olan hidrojen,
bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine
sahiptir. Kömür, doğalgaz gibi fosil kaynakların yanı sıra, su ve biyokütleden
de elde edilen hidrojen, yerel olarak üretimi mümkün, kolayca ve güvenli olarak
her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, ulaşım
araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfaklarımıza kadar her alanda
yararlanılabilecek bir enerji kaynağıdır.
Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri,
hidrojeni, geleceğin enerjisi olarak kabul etmekte ve 1,7 milyar dolarlık
kaynağı bu alandaki çalışmalara ayırmaktadır. Avrupa Birliği ise, 5 milyar
euroyu bu yöndeki çalışmalara tahsis etmektedir. Otomotiv sektörünün önde gelen
üreticileri, hidrojen yakıtlı otomobil projelerine her sene milyonlarca dolar
harcamaktadır. Ülke olarak, bizler de, geleceğe ilişkin enerji planlarımızda
hidrojen enerjisine ağırlık vermeliyiz. Bilimsel anlamda araştırma-geliştirme
altyapımız uygun olup, ülkemiz bu konuda uluslararası çalışmalar gerçekleştiren
saygın bilim adamlarına sahiptir. Bu çerçevede dünyada tek olan Birleşmiş
Milletler Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezinin 2004 yılında
İstanbul'da faaliyete geçmesi sevindiricidir.
Değerli milletvekilleri, hidrojen enerjisinin önündeki
en önemli sorun, hidrojenin patlayıcı özelliğidir. Bu sorunun çözümü sürecinde
bor elementi önplana çıkmaktadır. Sodyumborhidrür, belli koşullarda yanmayan,
ancak, istendiğinde hidrojeni açığa çıkaran bir önemli özelliğe sahiptir. Bu
bağlamda, Türkiye'de bol miktarda bulunan bor madeni, hidrojenin patlayıcı
özelliğinin kontrol altına alınmasında anahtar konuma sahip durumdadır.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz üzere, bor
rezervlerinin üçte 2'si ülkemizde bulunmaktadır. Gelecekte petrolden hidrojene
geçiş, bor madeninin piyasasını daha da artıracak, bu mineralden elde
edilebilecek geliri büyütecektir. Bu açıdan elimizdeki bor madenini işlemek
üzere gerekli yatırımlara bir an önce başlamalıyız. Bor madenini sahiplenmek
üzere, toplumun tüm kesimleri olarak güç birliğine yönelmeliyiz. Kaynaklarımız
sınırsız değildir, onları iyi değerlendirmeli, kısa vadeli düşünmemeliyiz.
Sadece bor değil, toryum, volfram gibi son derece önemli madenlerimizden
optimum biçimde yararlanmanın yollarını araştırmalıyız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Değerli Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Yücesan, toparlayabilirsiniz.
Buyurun.
MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ulusal kaynaklarını geliştirdikleri teknolojilerle daha fazla
kullanan ülkeler, gelecekte daha etkin konumda olacaktır. Bu çerçevede, enerji
üretiminin 3 katını tüketen ülkemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarından
yararlanmak üzere planlama ve koordinasyon faaliyetlerine gereken önemi
vermeliyiz.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının, enerjide kaynak
çeşitliliğini sağlayarak ülkemizi enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtaracağına
olan inancımla, yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yücesan.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Bolu
Milletvekili Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Çok şükür, bu kanun bugün
Meclisten çıkacak. Bu kanunun ülkemize hayırlı olması noktasında hepimizin
ortak bir kanaati var. İnşallah da hayırlı olacak.
Ancak, aşağı yukarı onbir ay önce bu kanun tasarısı
komisyonumuzdan çıktı -tabiî ben onbir ay önce bu komisyonda olmadığım için o
günkü tartışmaları pek bilmiyorum- onbir ay sonra ancak Genel Kurula gelebildi.
Bu konuda CHP Grubu adına konuşan Tacidar Bey arkadaşımız da bunun sorumlusunun
genellikle Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız Ali Babacan olduğunu söyledi.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun gecikmesinde hiçbir
fayda yoktu. Tacidar Beye o konuda katılıyorum. Ancak, geçmiş dönemlerde panik
ortamlarında çıkarılan bazı kanunlar şu anda bizim için çok büyük sıkıntı
yaratmakta ve bizler bugün enerji konusunda çok ciddî bir şekilde bir bedel
ödemekteyiz ve bu bedelleri önümüzdeki aşağı yukarı yirmi yıl daha ödeme
durumunda kalacağız, öyle gözüküyor. Bir örnekleme yapacak olursak, hepiniz
hatırlarsınız, 1996 ve 1997 yıllarında gazetelerde "önümüzdeki yıllarda
Türkiye karanlığa gömülecek" başlıklarını o zamanlar hepimiz okumuştuk ve
bir panik yaratılmıştı o günlerde. Onların arkasından çok süratli bir şekilde
1998'de Mavi Akım doğalgaz anlaşmaları onun arkasından batı hattından yapılan
anlaşmalar ve bunu takip eden, Azerbaycanla yapılan anlaşmalar ve İranla
yapılan anlaşmaları görüyoruz ve öyle bir noktaya geldik ki, o dönemde çok
süratli bir şekilde doğalgaza dayalı santrallar kuruldu. Bunun yanında kömür
santralları kuruldu, mobil santrallar kuruldu. Öyle bir noktaya geldi ki, biz,
tükettiğimizden daha fazla elektrik enerjisi üretir hale geldik ve burada bazı
örneklere bakacak olursak 2004 yılında, TEDAŞ'ın rakamlarına bakıyoruz,
yap-işlet modeliyle yapılan, doğalgazla çalışan santrallardan aşağı yukarı 6
sente, yani 5,76 sente elektrik alırken, yap-işlet-devretlerden 10 sent gibi
rakamlara bizler elektrik alıyoruz ve dolayısıyla bunlar da bizim şu andaki
ortalama fiyatlarımızı oldukça yükseltti ve o günün yapılan yanlış
anlaşmalarının neticesini bugün halen daha çekmekteyiz. Hatta öyle santrallar
yapıldı ki, bunlardan bir tanesi de Konya Ilgın'da, şu anda tahkime gitti,
büyük bir ihtimalle de, inşallah kaybetmeyiz ki, kaybedeceğiz gibi görünüyor ve
büyük de bir bedel ödemekle karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla, o gün
yapılan anlaşmalar neticesinde bugün Türkmenistan'dan, biz, 3,4 sente elektrik
enerjisi alıyoruz ve belki bu elektrik enerjisini daha fazla miktarlarda almış
olsak ortalama fiyatlarımızı biraz daha düşürebiliriz. O bakımdan, bu anlaşma,
belki bu kanun maddesi biraz gecikti bugüne kadar; ama, enine boyuna tartışıldı
ve neticesi itibariyle en güzel şekilde bu kanunun bugün çıkacağını umuyorum;
inşallah, hayırlı olacaktır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yenilenebilir enerji
kaynaklarının ülkemize sağlayacağı faydaları benden önce bu kürsüye gelen
arkadaşlarımız anlattılar, bunun üzerinde fazla durmak istemiyorum. Bu kanun
mutlaka desteklenmeli; desteklenmediği zaman da 2020 yılına göre yapılan bazı
projeksiyonlarda ise, eğer bu kanun çıkmazsa, yüzde 20'si ancak yerli
kaynaklara dayanacak, yüzde 80'i de yabancı kaynaklara dayalı olarak elektrik
üreteceğiz. Bu, ülkemiz için oldukça sıkıntılı bir durum.
Burada Tacidar Bey konuşurken "ciddî bir riskimiz
var" demişti; çünkü, Rusya'yla -Allah korusun- bir sıkıntımız çıktığı
zaman, vananın başında onlar var. Gerçekten böyle bir tehlikeyle karşı karşıya
da kalabilme ihtimalimiz zayıf da olsa var. Ancak, işte çıkan bu kanun
neticesinde, inşallah, gittikçe dışa bağımlılığımızı azaltacağız diye ben
düşünüyorum. Bu konuda Tacidar Beye de katılıyorum.
İnşallah, bu anlaşmalar çıktıktan sonra,
yatırımcılarımız bu konuya gerekli önemi göstereceklerdir ve önümüzdeki günlerde
fosil kaynakların tüketimi gittikçe azalacak ve bu azalma neticesinde de, daha
kolay ve daha temiz bir enerjiye az da olsa katkısı olacaktır diye düşünüyorum.
Bu arada, bir tartışma daha yapıldı biraz önce, bu
ortalama fiyatın yüzde 20 artı ve eksi noktası olması konusunda. Biz, komisyon
olarak, eksi yüzde 20'nin kalkması noktasında bir görüş bildirmiştik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Güner, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun. 1 dakika süre veriyorum.
MEHMET GÜNER (Devamla) - Ancak, tabiî, bu arada,
artı-eksi konusu düşünülürken de, burada Sayın Bakanımızın itirazını da çok
yadırgamamak gerekir; çünkü, biz, elektrik üretiminin aşağı yukarı yüzde 70'ini
doğalgazla sağlıyoruz. Doğalgaz, hepimiz biliyoruz ki, petrol fiyatlarına
bağlı, oradaki formülden kaynaklanan ve yapılan araştırmalara göre, önümüzdeki
yıllarda bu petrol fiyatlarının daha da yükseleceğini düşünürsek, hele hele,
Amerika'daki bazı basın organlarında çıkan şeylerde 100 dolara çıkabileceği
ihtimalî de var; böyle bir tehlike de var. Dolayısıyla, ortalama fiyatlarımız
bizim, oldukça yükselecek. Belki bu tedbir noktasında Sayın Bakanımız bu eksi
ifadesi de konulabilir demişti; ama, ben, bu şekilde çıktığına -şahsım olarak
söylüyorum- oldukça memnunum.
Bu kanunun hayırlı olacağını düşünüyorum ve hayırlı
olması dileğiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi okutuyorum:
Yaptırımlar
MADDE 10. - Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükümlerine aykırı
faaliyet gösteren perakende satış lisans sahibi tüzel kişilere EPDK tarafından
ikiyüzelli milyar TL idarî para cezası verilir ve aykırılığın altmış gün içinde
giderilmesi ihtar edilir.
Yukarıdaki para cezasını gerektiren fiillerin ihtara
rağmen düzeltilmemesi veya tekrarlanması halinde para cezaları her defasında
bir önceki cezanın iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu cezaların
verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini
gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz.
Ancak aynı fiil iki yıl içinde işlendiği taktirde artırılarak uygulanacak para
cezasının tutarı cezaya muhatap tüzel kişinin bir önceki malî yılına ilişkin
bilançosundaki gayrisafi gelirinin yüzde onunu aşamaz. Cezaların bu düzeye
ulaşması halinde EPDK lisansı iptal edebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsı adına söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan; buyurun.
Sayın Aslan, süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun 10
uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, ben, altı gündür bölgedeyim. Kendi ilimde olduğum
için, bir okulun temel atma töreninde bulunduk. Ağrı'nın en büyük ilçesi olan
Doğubeyazıt'ta bir genel lisenin halkın yardımıyla yapılması noktasında, A
Takımı Kaptanı Savaş Ay'ın yapmış olduğu öncülük girişiminden ötürü kendisini
kutluyorum ve Doğubeyazıt halkı ve kendi adıma saygılarımı, şükranlarımı
sunuyorum. Aynı şekilde, Patnos İlçemizde de, tekrar, bir ilköğretim okulunun
kapsamlı olarak yapılmasına önayak olduğu için tekrar teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz hızlı bir sosyal ve
ekonomik gelişim göstermektedir. Bu gelişmeye paralel olarak, gereksinim
duyulan elektrik enerjisini, öncelikle yerli enerji kaynaklarından elde etmek
üzere projeler geliştirilmeli ve gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Kesintisiz,
kaliteli, güvenilir ve ekonomik enerji elde etmek üzere hazırlanan projelerin
çevreye olumsuz etkilerinin en az olmasına dikkat edilmelidir. Elektrik
enerjisi üretiminde, fosil ve nükleer yakıtlı termik ve doğalgaz santralları
yanında hidroelektrik santrallarının yenilenebilir ve puant çalışma gibi iki
önemli özelliği mevcuttur.
Elektrik enerjisi tüketimi, ekonomik gelişmenin ve
sosyal refahın en önemli göstergelerinden biridir. Bir ülkede kişi başına düşen
elektrik enerjisi üretimi ve tüketimi, o ülkedeki hayat standardını yansıtması
bakımından büyük önem arz etmektedir. 2003 yılı başı itibariyle Türkiye'de kişi
başına elektrik enerjisi tüketiminin, brüt 1 903 kilovat/saate ulaşmasına
rağmen, bu rakamın Avrupa'da yaklaşık 6 500 kilovat/saat ve dünya ortalamasının
ise 2 350 kilovat/saat olduğu dikkate alınırsa, ülkemiz için kişi başına düşen
elektrik enerjisi tüketiminin oldukça düşük seviyede olduğu gözlenmektedir. Bu
nedenle, başta hidro enerji olmak üzere, elektrik enerjisi arzının
artırılmasının gereği ortadadır.
Ülkemizin 2004 yılı başı itibariyle tespit edilen
teknik ve ekonomik hidroelektrik enerji potansiyeli 127,6 milyar
kilovat/saattir. Bu potansiyel, en az ilk etüt seviyesindeki hidroelektrik
projeler ile ön inceleme, mastır plan, fizibilite, kesin proje, inşa ve işletme
aşamalarından oluşan 674 adet hidroelektrik projenin toplam enerji üretim
kapasitesini ifade etmektedir. Havza gelişme planlarının farklı zamanlarda
hazırlanmış olmalarından dolayı, projeler, sonraki tarihlerde ekonomik yönden
tutarsız duruma gelebilmektedir. Bununla birlikte, zaman içinde enerji fayda ve
maliyetlerinde meydana gelen değişikliklere göre, ekonomik bulunabilecek
tesislerin ilk etütlerde terk edilmiş olmalarına da rastlanılmaktadır. Bu
nedenle, havza gelişme planlarının belirli aralıklarla, özellikle enerji
faydalarına esas teşkil eden alternatif referans santral grubundaki
değişikliklerden sonra, tekrar gözden geçirilip, değerlendirilmesi uygun
olacaktır. Bunlara karşılık, su kaynaklarının geliştirilmesinde görev üstlenen
Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve Devlet Su İşleri gibi kuruluşların yapmış
oldukları yeni enerji kaynaklarının yaratılmasına yönelik ilk etüt
çalışmalarıyla, bu potansiyele her yıl ilaveler olabilmektedir. Bütün bu olumlu
ve olumsuz etkilerin de dikkate alınmasıyla, Türkiye'nin ekonomik hidroelektrik
potansiyeli yıldan yıla ufak farklılıklar göstermekle birlikte, bugün için,
127,6 milyar kilovat/saat civarında olduğu kabul edilebilir. Türkiye, 433
milyar kilovat/saat brüt teorik hidroelektrik potansiyeliyle, dünya hidroelektrik
potansiyeli içinde yüzde 1, Avrupa Birliği içinde de yüzde 15 hidroelektrik
potansiyeline sahip bulunmaktadır.
2003 yılı sonu itibariyle Türkiye'nin toplam kurulu
gücü 35 585 megavat olup, bunun 20 888 megavatı termik, 37 megavatı jeotermal
ve rüzgar, 12 578 megavatı hidrolik santrallara aittir. 2003 yılı toplam
elektrik enerjisi üretimi ise 140 580 gigavat/saat olup, bunun yüzde 74,2'si
termik, yüzde 0,1'i rüzgar ve jeotermal, yüzde 24,9'u hidroelektrik
santrallardan sağlanmıştır.
Değerli milletvekilleri, en çok üzerinde duracağım,
Türkiye'deki jeotermal durumu. Türkiye, jeotermal enerji kaynakları açısından
oldukça zengin bir ülkedir. Bu özelliği dikkate alınırsa, bazı kentlerin
jeotermal enerji kaynağından yararlanılarak ısıtılabileceği düşünülebilir.
Oysa, bu tip uygulamalar ülkemizde pek yaygın değildir. İlime bağlı Diyadin
İlçesi örnek gösterilebilir; bu nedenle, büyük önem taşımaktadır; çünkü,
Türkiye'de jeotermal enerjiden yararlanılarak kentlerin ısıtılabileceği
konusunda en kapsamlı uygulamalardan biri Diyadin İlçesinde gerçekleştirilmiş
ve bugüne değin başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Jeotermal enerji kaynağından
ısıtmada yararlanıldığı gibi, elektrik enerjisi üretiminde, sanayide ve turizm
alanında da kullanımının yaygınlaştığı görülmektedir. Jeotermal enerjinin,
Diyadin'de konutların ısıtılmasında ve yeni sanayi kuruluşlarında başarıyla
kullanılması, bu enerji kaynağına sahip yörelerdeki yerleşimler için güzel bir
örnek oluşturmaktadır.
Günümüzde yaygın olarak kullanılan petrol ve kömür gibi
enerji kaynaklarının rezervlerinin hızla azalacağı ve yakın bir gelecekte
tükeneceği, bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, yeni enerji kaynaklarının
bulunması ya da alternatif enerji kaynaklarından daha geniş ölçüde
yararlanılması yollarının araştırılması gerekmektedir. Böyle bir durumda,
jeotermal enerji, seçeneksel enerji kaynağı olarak dikkati çekmektedir.
Değerli milletvekilleri, jeotermal enerjinin klasik
enerji kaynaklarına göre en önemli üstünlüğü güneş, rüzgâr ve gelgit enerjisi
gibi tükenmez bir enerji kaynağı olmasıdır. Diğer enerji kaynaklarında sıkça
rastlanan çevreyi kirletme sorunu, bu enerji kaynağında söz konusu değildir.
Bir başka üstünlüğü ise, jeotermal enerjinin üretim maliyetinin diğer enerji
kaynaklarından oldukça düşük olmasıdır.
Son yıllarda kullanım alanları giderek çeşitlenen
jeotermal enerjinin önemi daha da artmaktadır. Nitekim, günümüzde seraların,
konutların, havaalanı pistlerinin, hayvan çiftliklerinin ve yüzme havuzlarının
ısıtılması, balık başta olmak üzere çeşitli yiyeceklerin kurutulması, deniz
suyundan tuz elde edilmesi ve elektrik enerjisi üretilmesi gibi çeşitli
faaliyet alanlarında jeotermal enerjiden yararlanılmaktadır.
Bununla birlikte, jeotermal enerjinin kullanım alanını
ve potansiyelini belirleyen en önemli etken ise, sıcaklık değeridir.
Değerli milletvekilleri, Ağrı İlimizin Diyadin
İlçesinde büyük bir alana sahip jeotermal kaynağı mevcuttur. 1998 yılında, Ağrı
Valiliği, Doğan Jeotermal Şirketi ve Maden Tetkik ve Arama, jeotermal üretimi
kuyularının açılması için sözleşme imzalamışlardır. Maden Tetkik ve Arama
mühendisleri ve ilgili şirketin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar neticesinde, 4
adet jeotermal sondajı yapılmıştır. Bu 4 sondajda da kuyulardaki akışkanın
toplam debisi 440 litre/saniyedir; ancak, yalnız bu 440 litre/saniyeden 60
litre/ saniyesi Diyadin İlçemizde kullanılmakta, geri kalan 380 litre/saniye
akışkan ise atıl durumda beklemektedir. Ayrıca, yapılan araştırmalarda, bu
kuyuların dışında jeotermal sahasının sahip olduğu büyük enerji potansiyeli bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, bu karbondioksit
jeotermometresine göre -burada bulunan çermiklerdeki isimleri belli- Köprü
Çermiğinde 90 santigrat derece, Davut Çermiğinde 96 santigrat derece ve Yılanlı
Çermiğinde de 105 santigrat derece rezervuar sıcaklığı belirlenmiştir.
Diyadin İlçemizde 29 Ekim 1998 tarihinde mikro anlamda
bu jeotermal devreye sokulmuş, makro anlamda da Ağrı İli tasarlanmıştır.
Yapılan ölçümlerde, jeotermal sahasındaki rezervin Ağrı gibi 4 ili ısıtacağı ve
Ağrı'nın bu soğuklarda makus talihini yeneceği tespit edilmiştir.
Bugün Ağrı'da 100 metrekarelik bir konutun -kışın 8 ay
hüküm sürdüğü- ısınma bedeli, fosil yakıtlarla, asgarî 2 420 000 000 TL'dir.
Jeotermal projesi için Ağrı için faaliyete geçirildiği takdirde, böylesi bir
konut, 24 saat ısınmak kaydıyla 500 000 000-600 000 000 liraya mal olmaktadır;
yani, bugünkü 500 veya 600 YTL.
Bu projenin uygulanması ve hayata geçirilmesi için
yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasa Tasarısının Yüce Meclisten geçmesi
gerekiyor ve bugün bu yasa tasarısı Yüce Meclisin gündemine gelmiştir.
Diyadin depresyonu içerisinde açılan sondaj kuyularının
yakınlarında kaplıca olarak da yararlanılan çok sayıda sıcak su kaynağı
bulunmaktadır. Yöredeki kaplıcalar içerisinde en modern olanı, Diyadin Belediye
Kaplıcasıdır. Bu kaplıcanın sularının egzama, mide ülseri, nefrit, cilt ve
deri, romatizma hastalıkları gibi çeşitli hastalıklara iyi geldiği
söylenmektedir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de konutların
ısıtılmasında jeotermal enerjiden henüz tam olarak yararlanılmamaktadır. Daha
önce de belirtildiği üzere, ülkede halen az sayıda yerleşim merkezinde
jeotermal enerjiden yararlanılarak konut ısıtılmakta, bazı yerlerde ise
konutların bu yolla ısıtılması için çalışma yapılmaktadır. Jeotermal su sıcaklığının
40 santigrat derecenin üzerinde olması halinde konutların ısıtılabileceği ve
bunun dünyada birçok örneğinin bulunduğu dikkate alınarak, Türkiye'de, yaklaşık
5 000 000 evin jeotermal enerjiden yararlanılarak ısıtılabileceği ileri
sürülmektedir. Bu tahmin gerçekleşirse, başta İzmir, Bursa, Aydın, Erzurum,
Sakarya, Denizli ve Ağrı gibi kentlerin de yer aldığı 51 kent yerleşiminin
ısıtılmasında jeotermal enerji kullanılabilecektir.
Gerçekten de, Türkiye'de, 40 santigratın üzerinde
sıcaklığa sahip jeotermal kaynakların bulunduğu 140 saha olup, ülkemiz
jeotermal kaynakların zenginliği açısından dünyada yedinci sırada yer
almaktadır. Diyadin, Türkiye'de jeotermal enerjisinden yararlanılarak kentlerin
ısıtılabileceği konusuna tipik bir örnektir.
Değerli arkadaşlarım, ben, yöredeyken, 6 gün orada
kaldım. Bir ara, Sayın Başbakanımıza, bir soru önergesi şeklinde, kışın çok
soğuk olan illerin tabiî afet kapsamına alınması ve bunlara, doğrudan gelir
desteği niteliğinde, yakacak parasının ikamet belgesine bağlanarak ödenmesini
arz etmiştim.
Değerli arkadaşlar, gerçekten 8 ilçeyi ve ili gezdim.
Bütün caddeler ve sokaklar, aynen, köstebek yuvasına dönmüş. Arabanızın gergi
kolu, amortisörleri ve istikamet çubukları anında bozuluyor.
BAŞKAN - Sayın Aslan, maddeyle ilgili konuşur musunuz.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) - Evet, madde zaten bu konuda, ben
hemen geçeceğim.
Dolayısıyla, bu Diyadin termal suyunun Ağrı İlimize,
Eleşkirt, Taşlıçay ve Doğubeyazıt İlçelerimize getirildiği takdirde, hem
ekonomik yönden hem de insanlarımızın bu ısınma sorunu çözümlenecek diye
düşünüyorum.
Diğer taraftan -Sayın Enerji Bakanımız buradayken-
İran'dan gelen doğalgaz boru hattı Ağrı İlinin sınırları içerisinde ve hükümet
konağına 1,5 kilometrede. Şimdi, ana vana oradadır; ama, ne yazıktır ki, Ağrı
halkı bu doğalgazdan mahrum bırakılmıştır. Sayın Bakanımdan, tüm Ağrı halkının
bir arzusu, bir ricasıdır. Böylesi soğuk bir ilin doğalgazdan mahrum
bırakılması, bana göre, üvey evlat muamelesidir.
Diğer taraftan, bu termal suyunun Ağrı'ya getirilip
ısıtmada kullanılması için, uzmanların yapmış olduğu tespitlere göre, kamu
binalarına, kamu kuruluşlarına devletimizce, hükümetimizce gönderilen ödeneğin
yarısı kadar bir ödenek gönderilirse, bütün Ağrı bu şebekeye kavuşmuş olacak ve
böylece, bu soğuk ve ısınma problemi de giderilmiş olacak.
Diğer taraftan, Yazıcı Barajı; yine, Sayın Bakanımız
buradayken... Sayın Başbakanın bana vermiş olduğu yazılı cevabı ben bu kürsüden
okurken bütün halk umutlandı, evet bizim de barajımızın yapımı devam edecek ve
topraklarımızda şekerpancarı, arpa ve buğday ekiminden başka bir uğraş alanımız
olmadığı için, biz bu alanda verimimizi artıracağız ve dolayısıyla,
topraklarımız su bulacak diye sevindiler. O nedenle, Sayın Başbakanımızın bana
gönderdiği yazılı cevapta, Devlet Planlamadan ek ödenek çıkarılacağı taahhüdü
vardır. Sayın Bakanımız da bu konuda duyarlı olmalıdır.
Ayrıca, Patnos İlçesini gezerken, var olan ve su
toplamış...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan, toparlar mısınız.
Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
... çok güzel bir barajımız var. Ne yazık ki Sayın
Bakanım, bütün kanaletler dökülmüş, su verilemiyor ve sulama yapılamıyor.
Zatıâlinizin bölgeye veyahut da oradaki DSİ teşkilatına emir vererek, o
kanaletlerin mutlak surette onarılması gerekiyor. İşte, benim arabam var, ama
mazot yok, marşa basamıyorum, aynı o misal; baraj su toplamış, çalışır bir
baraj, her şeyiyle mükemmel; ama, kanaletler olmadığı için sulama yapılmıyor.
Patnos halkının da Bakanımızdan ve hükümetimizden ricası budur.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Çıkaracağımız bu yasanın, ülkemize, halkımıza,
hükümetimize ve tüm insanlığa yararlı olması dileğiyle, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.
Sayın Başkan, 10 uncu maddedeki, bu kanunun 7 nci
maddesi, 6 ncı madde olacak galiba.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Evet.
BAŞKAN - Bu redakteyle birlikte maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, aynı
fıkra içerisinde "250 milyar TL" var, o da "250 000" YTL
olacak.
BAŞKAN - Sayın Başkan, oylamaya sundum.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.43
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
20.58
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 11 inci maddesini okutuyorum:
Yönetmelikler
MADDE 11. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren
dört ay içerisinde, bu Kanunun 5 ve 6 ncı maddelerine ilişkin yönetmelikler
EPDK tarafından, diğer yönetmelikler Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe
konulur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 11
inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Hüsnü Ordu |
Ünal Kacır |
|
Ankara |
Kütahya |
İstanbul |
|
Enver
Yılmaz |
Fehmi
Öztunç |
|
|
Ordu |
Hakkâri |
|
"Yönetmelikler
Madde 11.- Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren dört
ay içerisinde, bu Kanunun 5 inci maddesine ilişkin yönetmelik EPDK tarafından
diğer yönetmelikler Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu)- Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının 6 ncı maddesinde yapılan yeni düzenlemeler
ile, 6 ncı madde ile ilgili yönetmelik çıkarılmasına ihtiyaç kalmamıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12. - 18.12.1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su
İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanuna 20.2.2001 tarihli
ve 4628 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile eklenen ek 1 inci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Ek Madde 1. - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından inşa edilmiş, işletmeye alınmış ve işletmeye alınacak hidroelektrik
santrallerinin enerji üretimiyle ilgili kısımları ve bunların mütemmim cüzleri
olan taşınmazlar; yapım maliyetleri, işletmede bulundukları süre, bu tesisler
tamamlandıktan sonra Kamu Ortaklığı Fonuna aktarılan geri ödemeler ile bu tesisler
için Hazine Müsteşarlığı tarafından temin edilerek Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüne tahsis edilen dış kaynaklı proje kredilerinden doğan malî
yükümlülükler dikkate alınarak tespit edilecek bedeller üzerinden, herhangi bir
ödeme yapılmaksızın Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne
devredilir. Bu tesisler için sağlanmış olan dış kredilerin enerji maksadına
tekabül eden kısmına ilişkin olarak devir tarihini izleyen yıllarda Hazine
Müsteşarlığı tarafından yapılacak ödemelerin Elektrik Üretim Anonim Şirketi
Genel Müdürlüğü tarafından üstlenilmesini teminen Hazine Müsteşarlığı ile
Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü arasında ikraz anlaşması
yapılır.
Devre ilişkin usul ve esaslar; Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanacak ve Bakanlar
Kurulu kararı ile yürürlüğe girecek bir yönetmelikle belirlenir.
Devir işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan
muaftır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 13. - 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanunun
Kamulaştırma başlıklı 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 11. - Görevli şirketlerin yapacağı üretim, iletim
ve dağıtım tesislerinin onaylanmış tatbikat projelerine göre, kamulaştırma
ihtiyacı ortaya çıktığında; rezervuarlı tesisler hariç kamulaştırma bedeli
görevli şirket tarafından ödenmek kaydıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığınca 4650 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır. Rezervuarlı tesislerin
kamulaştırma bedelleri ilgili Bakanlığın bütçesine konulacak ödenek marifetiyle
Hazine tarafından ödenir.
Bu madde ile değiştirilen hüküm 3096 sayılı Kanun
kapsamında sözleşmesi imzalanmış ancak işletmeye geçmemiş olan projelere
uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Hatay
Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Genel Kurulda yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
kapsamında tanımlanan mevcut sözleşmeler arasında yer alan ve bu Kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan veya yapacak olan
yap-işlet-devret modeli kapsamındaki tüzel kişiler, mevcut sözleşmelerinden
doğan haklarından feragat etmek şartıyla, bu Kanun kapsamındaki uygulamalardan
yararlanırlar. EPDK tarafından bu projelere üretim lisansları verilir.
Bu kapsamda olup işletmede olan tesisler için
uygulamalardan yararlanma süresi, altı yıldan tesisin işletmede bulunduğu
sürenin çıkarılması ile hesaplanır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Var, var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kabul edildi artık.
BAŞKAN - Sayın Öğüt, maddeyi oya sundum ve "kabul
edenler" dedim, el kaldırıldı; mümkün değil.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir sonrakinde
konuşacak.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Geçici madde 2'de konuşayım.
BAŞKAN - Tamam.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2'yi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. - Perakende satış lisansı sahibi kamu
dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları
dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden rüzgar
ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 1.7.2005, diğerleri için 1.1.2006
tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine
müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım
yükümlülüğü, rüzgar ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 1.7.2005, diğerleri
için 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olan elektrik satış anlaşmalarını
yaparlar.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.
Buyurun, Sayın Öğüt.
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı yenilenebilir enerji
kaynakları üretimiyle ilgili kanun tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin büyüklüğüne göre
barajlarımız maalesef yeterli değil. İstatistiklere göre, Türkiye'ye her yıl
bir Atatürk Barajı gerekiyor; yani, Türkiye'nin her yıl yüzde 8 açığı var. Buna
rağmen, akarsularımız boşuna akıyor ve yine, buna rağmen, değerli arkadaşlar,
Türkiye, Avrupa'nın rüzgâr enerjisinde potansiyeli olan ikinci ülkesi.
Danimarka, enerjisinin yüzde 20'sini rüzgârdan elde ederken, Türkiye daha
rüzgâr enerjisinin doğru dürüst yasalarını bile çıkarmamış. O bakımdan, bu
yasayı çok önemli buluyorum; ancak, geçmiş hükümetler öyle bir şey yapmışlar ki
-değerli arkadaşlar, lütfen bunu dinleyin- yap-işlet-devret modeli getirmişler,
1987 ile 2000 yılı arasında 23 tane yap-işlet-devret modeli yaptırmışlar.
Bunlardan -bakın okuyorum- Sütçüler-Isparta
Hidroelektrik Santralını yirmi yıllığına 3,770 sente vermişler. Gönen-Balıkesir
Hidroelektrik Santralı 2,56 sente verilmiş, Birecik-Şanlıurfa Hidroelektrik Santralı
5,35 sente, Çeşme-Alaçatı-İzmir rüzgârlısı 9 sente verilmiş; yani, burada, şunu
söyleyeyim: Uluslararası elektrik enerji piyasası 3,5-4 sent ücreti; ama,
Türkiye'de, maalesef, 9 sente, 9,74 sente, 5 sente, 7 sente dengesiz bir
şekilde dağıtım yapılmış. Bu da nasıl oluyor; kimin dayısı varsa, o,
yap-işlet-devret modeliyle enerji santralı, baraj yapıyor ve Türkiye'yi soymuş.
İşte, burada belgesi.
Şimdi, burada, Türkiye için hayatî önemi olan elektrik
ve enerji politikası; ancak, Türkiye'nin stratejik anlamda önem taşıyan sınır
illerinde güçlü bir şekilde akan akarsularının, nehirlerinin üzerine, sahibi
olmadığı için, barajlar yapılmamış, elektrik, yap-işlet-devret modeliyle
devleti hortumlayanlara verilmiş, onlar hortumlamışlar, devlet batmış, bugün de
millet bu durama düşmüş.
Şimdi, Ardahan'da Kura Nehri var. Kura Nehri
Ardahan'dan geçip Gürcistan'dan Hazar Denizine dökülüyor. Burada yaklaşık
yirmibeş yıldır, Sevimli Barajı, diğer adıyla Köroğlu Barajı var; 2000 yılından
bu yana da projeleri yapılmasına rağmen, daha yapılmadı; yani, Doğu Anadoluyu,
Ardahan'ı, Kars'ı, bir yandan Ermenistan kendi sınırları içerisinde gösterip
kendi toprakları sayıyor, bizim devlet yetkilileri de, ne hikmetse,
Ardahan'daki barajı değil, köylerdeki insanlara içecek su vermiyorlar.
Ermenistan Anayasasında göstermiş, benim eyaletim diyor Ardahan, Kars. Bu
bölgede göçü durdurmak için yatırım yapması lazım devletin. Devlet adamı değil,
yani, bunu sokaktaki adam düşünüyor; ama, devletin adamı bunu düşünmüyor, şu
ana kadar düşünmemiş.
Şimdi, AK Parti Hükümetinden rica ediyorum, gelin,
sizden rica ediyorum, stratejik anlamda güvenlik açısından önemli olan
Ardahan'ın Köroğlu Barajını, diğer adıyla Sevimli Barajını derhal yapın Sayın
Bakanım. Siz Ardahan'a geldiniz, Ardahan'ı gördünüz, baraja da gittiniz
gördünüz Sayın Belediye Başkanımızla beraber. Şimdi sizden rica ediyorum,
burada söz verin, şu barajı yapalım. Bakın, inanın, baraj yapıldığı zaman ne
olacak; sadece elektrik üretimi olmuyor arkadaşlar. Baraj yapıldığı zaman, iklimi
değişiyor Ardahan'ın, bitki örtüsü değişiyor, istihdam sağlanıyor ve oradaki
insan diyor ki, devlet bana sahip çıktı; yani, düşünebiliyor musunuz
arkadaşlar, kırküç yıl Rus işgali altında kalmış, teslim olmamış; vatanına,
bayrağına, milletine bağlı bir toplum; bana hiç olmazsa bir şey yapın diyor.
Hiçbir şey yapılmamış ve göç edilmiş, insanlar gelmiş bölge boşalmış.
Ben Sayın Bakanıma, bakın, güveniyorum, rica da
ediyorum, istirham da ediyorum, bunu aciliyetten öne alın. Bakın, Ardahan Kura
Nehri üzerinde 9 tane baraj var; ben 9 baraj istemiyorum; çünkü, onun 1,5
katrilyon maliyeti var; ama, Sevimli Barajını yaparsanız, onun fazla bir
maliyeti yok.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Hesap kitap meselesi; yaparız.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hesap kitap meselesi... Bakın,
şunu söyleyeyim, kahramanlıklar yaratmış, tabyalarında şehitler yatan,
Türkiye'nin kalesi olan bir Ardahan'a hesap kitap meselesi azdır Sayın Bakanım.
Hesap kitap meselesi buralarda uygulanamaz; yani, özür diliyorum, çok önemli,
şimdi, Türkiye kaç tane uçak aldı hesap kitap yaptığınız zaman. Şahıslar, özel
şahıslar uçaklar alıyor; bunlar hesap kitap yapıldığı zaman, bir Ardahan için,
doğunun en ücra köşesinde, Ermenistan'ın kendi sınırları içerisinde gösterdiği
Ardahan halkına bir baraj yapmak, o halka büyük bir şevk verecektir. Yoksa o
insanların morali bozuluyor, artık onlar da diyor ki; kardeşim biz vatandaşsak,
devlet bize sahip çıksın. Ben nasıl burada anadan doğma, kış demeden yaz
demeden, devleti bekliyorsam sınırda, devlet de bana gelsin.
Yani, inanın, 237 köyümüz var, sular akıp gidiyor.
Ardahan İli, 81 il içerisinde temiz su anlamında yeraltı kaynakları, en çok su
olan il; 237 köyden 50 köyünde su var, gerisinde su yok arkadaşlar. Böyle bir
zulüm olmaz, böyle bir devlet olmaz, böyle bir idare olmaz, böyle bir yönetim
olmaz, böyle bir hükümet olmaz.
Şimdi, AK Partinin kabahati demiyorum. Ben AK Partiden
rica ediyorum ve istirham ediyorum: Sayın Bakanım, acilen, hesap kitap yapmadan
Ardahan'a barajı istiyorum. İstirham ediyorum; çünkü, artık Ardahan bitmiş.
Sizler gittiniz, teşekkür ederim, Ardahan'a kadar geldiniz gördünüz. Gelin
-yemin ediyorum- barajı yapın, 2 milletvekili var, 2 de sizin olsun, önemli
değil; ama, barajı yapın. Sizden rica ediyorum.
Değerli arkadaşlar, çok fazla uzatmak istemiyorum.
Devleti geçmişte soymuşlar. Sayın Kapusuz, 23 tane yap-işlet-devret modeliyle
kendi adamlarına baraj yaptırmışlar, devlet soyulmuş. Normalde 3,5-4 sent
olması gereken enerjiyi 9 sente, 10 sente alıyoruz arkadaşlar. Bakın aradaki
farka; bu aradaki farktan dolayı devlet soyuluyor. Orada, sınırda nöbetçilik
yapan, vatanı bekleyen insanlara çok değil.
Ben, Sayın Bakanımdan ve hükümetten rica ediyorum,
Ardahan'ı gözden çıkarmayın. Ardahan'ı siz gözden çıkarırsanız, değil Ardahan,
Türkiye sizi gözden çıkarır. Bunu iyi düşünün. Ben istirham ediyorum, fazla da
uzatmak istemiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.
Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme
alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Afif
Demirkıran |
Nükhet
Hotar Göksel |
|
Ordu |
Batman |
İzmir |
|
Ünal Kacır |
Taner
Yıldız |
Adem
Baştürk |
|
İstanbul |
Kayseri |
Kayseri |
"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi
kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları
dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden
01.01.2007 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra
kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle
alım yükümlülüğü 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış
Anlaşmalarını yaparlar."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi
kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları
dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden rüzgâr
ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 01.06.2006, diğerleri için 01.01.2007
tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine
müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım
yükümlülüğü rüzgâr ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 01.06.2006, diğerleri
için 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış Anlaşmalarını
yaparlar."
|
Vezir
Akdemir |
Haluk Koç |
Tacidar
Seyhan |
|
İzmir |
Samsun |
Adana |
|
Mustafa
Özyurt |
|
Ali Oksal |
|
Bursa |
|
Mersin |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşacak mısınız?
TACİDAR SEYHAN (Adana) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özelleştirme işlemlerinin önünü açmak amacıyla maddede
değişiklik önerilmiştir. Söz konusu madde değişikliğiyle, liberalizasyon
hedeflerine ulaşmak üzere, YPK onayıyla istihsal ettirilen "Özelleştirme
Strateji Belgesi" kapsamında öngörülen düzenlemelerle uyumlu olarak
dağıtım tesislerinin özelleştirilmelerini kolaylaştırmak ve önünü açmak
hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Eyüp Fatsa
(Ordu) ve arkadaşları
"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi
kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları
dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden
01.01.2007 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra
kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle
alım yükümlülüğü 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış
Anlaşmalarını yaparlar."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılabilmeniz için
yeterli sayıda üyenin olması gerekir. Bilgi anlamında...
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Özelleştirme işlemlerinin önünü açmak amacıyla, maddede
değişiklik önerilmiştir. Söz konusu madde değişikliğiyle, liberalizasyon
hedeflerine ulaşmak üzere, YPK'nın onayıyla istihsal ettirilen
"Özelleştirme Strateji Belgesi" kapsamında öngörülen düzenlemelerle
uyumlu olarak dağıtım tesislerinin özelleştirilmelerini kolaylaştırmak ve önünü
açmak hedeflenmiştir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 3'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunun 6 ncı maddesinde
belirtilen projeksiyon, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içerisinde Bakanlık tarafından yayımlanır. Ancak bu projeksiyon, Kanunun
yürürlük tarihinden önce EPDK tarafından üretim lisansları verilmiş projeleri
ve Geçici 1 inci maddede tanımlanan mevcut sözleşmeli projelerden bu Kanun
kapsamında üretim lisansı alacak olan projeleri de kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Geçici madde 4'ü okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 4. - Mevcut sözleşmeleri çerçevesinde
faaliyet gösteren ve DSİ katılım payları tarife yoluyla TETAŞ tarafından ödenen
işletmedeki Yap-İşlet-Devret modeli hidroelektrik santrallerin sözleşmelerinde
ABD Doları cinsinden yer alan DSİ enerji katılım payları, sözleşmede yer aldığı
miktarda ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz kuru üzerinden her işletme
yılının sonunda DSİ'ye ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Ancak, 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı"nın Geçici 4 üncü Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"4628 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş veya
kurulacak olan hidroelektrik santrallar için belirlenecek ve Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğüne ödenecek olan enerji hissesi katılım payının hesabında esas
alınacak ortak tesis bedeli, TEFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe
getirilmiş olan ihaleye esas ilk keşif bedelinin % 30'undan fazlasını geçemez.
Proje ile ilgili kamulaştırmalar için yapılmış ve yapılacak olan ödemelerin
TEFE ile su kullanım anlaşması tarihine getirilmiş bedelinin enerji hissesine
düşen miktarının tamamı şirket tarafından ödenir."
|
Eyüp Fatsa |
Afif
Demirkıran |
Nükhet
Hotar Göksel |
|
Ordu |
Batman |
İzmir |
|
Ünal Kacır |
Taner
Yıldız |
Zülfü
Demirbağ |
|
İstanbul |
Kayseri |
Elazığ |
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Katılıyoruz.
BAŞKAN -Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
DSİ tarafından yapılmış veya yapılmakta olan çok amaçlı
tesisler kullanılarak 4628 sayılı Kanun kapsamında yapılacak santrallar için,
DSİ tarafından önceden belirlenen enerji hissesine ilişkin bedellerinde meydana
gelebilecek artışlar, yatırımların fizibilitelerinin kalmamasına neden olmakta
veya bu tesisler için belirlenen bedellerin yüksekliği santral yapımını mümkün
kılmamaktadır. Maddeye ekleme yapılarak, bu bedellere sınırlama getirilmekte ve
yatırım için belirlilik ve yapılabilirlik sağlanmaktadır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü Maddeyi okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 14.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Hatay
Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun, Sayın Eraslan.
MEHMET ERASLAN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Tabiî, yürürlük maddesinden önce burada birkaç mevzuu
kısaca sizlerin bilgisine arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, kanun, yenilenebilir
enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretme neticesini sırtlanıyor, devlet,
bütçe bunu sırtlanıyor ve özel sektörden 7 yıl veya 10 yıl süreyle üretilecek
olan elektrik enerjisini alma garantisi getiriyor. Daha önce ifade etmiştim;
kamuya ait, kamunun, devletin kendi santralları, elektrik üreten hidroelektrik
santralları yüzde 60, yüzde 65 kapasiteyle çalışıyor demiştim. Bunların
rehabilitasyonu önemli, bunların yüzde 100 kapasiteyle çalıştırılması önemli.
Bunların daha etkin bir şekilde, daha verimli bir şekilde, daha rantabl bir şekilde
işletilmesi durmuş iken, Hazine olarak, ekonomi olarak böyle bir yükün altına
girmektense, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, daha farklı yöntemler;
vergi indirimi, KDV indirimi, bedelsiz arsa tahsisi veya vergi muafiyeti
şeklinde birtakım desteklemelerle bu işi de, özel sektörü de, enerji üretimine
ilişkin özel sektörü de destekleyebiliriz demiştik.
Değerli arkadaşlar, şimdi bakıyoruz, kanun tasarısı
komisyona geldiği zaman, komisyonda 13 üncü madde yoktu. Sayın Bakanımız ve
Enerji Bakanlığının bürokratları, 13 üncü maddeye ilişkin bir hazırlık
yapmamıştı. 13 üncü madde, komisyon görüşmeleri esnasında yerleştirilmiş,
konulmuş. Şimdi bakıyoruz, 13 üncü maddede ne var; 13 üncü maddede, rezervuarlı
tesislerin Hazinece kamulaştırma bedeli ödenir diyor. Rezervuarlı tesislerin
kamulaştırma bedelleri, ilgili bakanlığın bütçesine konulacak ödenek
marifetiyle Hazine tarafından ödenir. Yani, bir de, özel sektörün yaptığı
rezervuarlı barajların kamulaştırma bedeli de, kamulaştırması da, Hazine
tarafından ödenmek suretiyle artı bir yük, ikinci bir yük getirilmiş oluyor.
Şimdi, tabiî ki, bu kamulaştırma bedeli, işte,
bakıyoruz, sadece Kayseri'deki Yamula Barajı için, onun dışında yok.
Bilmiyorum, varsa, Sayın Bakanımız, teşekkür konuşmasında bizleri bilgilendirsinler,
bunu ifade etsinler; ama, 13 üncü maddede, sadece Kayseri'deki Yamula Barajına
ilişkin kamulaştırma bedelinin ödenmesi var. Ben, bunu biliyorum; ama, bu
bilgim yanlış da olabilir. Sayın Bakanımdan ben bunu istirham ediyorum.
Komisyonda daha sonra eklenilen 13 üncü madde,
Türkiye'de kaç tane rezervuarlı barajın kamulaştırma bedelini ödemeye ilişkin
bir maddedir. Bir de, daha sonra, bu maddeyle değiştirilen hüküm, 3096 sayılı
Kanun kapsamında sözleşmesi imzalanmış, ancak, işletmeye geçmemiş olan projelere
uygulanır. İşletmeye geçmemiş olan ve bu hakları, bu müktesebatı bünyesinde
barındıran sadece Yamula Barajı var; Kızılırmak üzerinde kurulu olan
Kayseri'deki Yamula Barajı. 80 000 000 dolar... Yani, özel sektör bunu
yapıyorsa, biz bu 80 000 000 doları, özel sektör adına kamulaştırma bedeli
olarak niye Hazineye ödetiyoruz?!
Bu konuda, Sayın Bakanımızdan, son teşekkür
konuşmasında bilgi arz edeceğim, bilgi talep edeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Buradaki amacımız,
birilerini böyle haksız yere yermek ve eleştirmek cihetinde değil, buradaki
amacımız, niyetimiz, sadece, kanunun bazı maddelerine ilişkin kaygılarımızı
gidermektir. Özellikle 13 üncü maddeyle ilgili kaygılarımızın olduğunu ve
hazineye ne kadar yük getireceğini, 13 üncü maddenin muhteviyatının
Türkiye'deki kaç tane barajı ilgilendirdiğini, sadece bir barajı
ilgilendirdiyse, adrese özel kanunlar, adrese özel maddeler, adrese özel komisyonlarda
çalışmalar mı yapılıyor, bunların cevabını Sayın Bakanımdan istirham ediyorum
ve hepinizi, tekrar, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.
Başka söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi okutuyorum:
Yürütme
Madde 15.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 21.30
ALTINCI
OTURUM
Açılma Saati:
21.33
BAŞKAN:
Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan
kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin
İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebi yerine
getirecektir.
Danışma Kurulunun, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun
tasarısının geçici 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi
hakkındaki görüşünü okutuyorum:
Danışma Kurulu
Önerisi
|
No:49 |
|
Tarih:10.5.2005 |
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının
Genel Kurulun 10.5.2005 tarihli 96 ncı Birleşiminde kabul edilen geçici 1 inci
maddesinin yeniden görüşülmesine dair Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının
talebi İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
Sadık
Yakut |
|
|
TBMM
Başkanı Vekili |
|
Salih
Kapusuz |
Haluk Koç |
|
AK Parti Grubu
Başkanvekili |
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize
sunulur.
Şimdi, Hükümetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının Genel
Kurulun 10.5.2005 tarihli 96 ncı Birleşiminde kabul edilen geçici 1 inci
maddesinin halen işletmede olan yap-işlet-devret santrallarıyla ilgili yeni bir
düzenleme yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 89 uncu
maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.
Mehmet Hilmi Güler
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, tasarının geçici 1 inci maddesini yeniden
müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin
Kanunun Tasarısı"nın geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Afif
Demirkıran |
Nükhet
Hotar Göksel |
|
Ordu |
Batman |
İzmir |
|
Ünal Kacır |
|
Taner
Yıldız |
|
İstanbul |
|
Kayseri |
Geçici Madde 1.- 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
kapsamında tanımlanan mevcut sözleşmeler arasında yer alan ve bu kanun
kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapacak olan işletmeye
girmemiş yap-işlet-devret modeli kapsamındaki tüzelkişiler mevcut sözleşmelerinden
doğan haklarından feragat etmek şartıyla, bu kanun kapsamındaki uygulamalardan
yararlanırlar. EPDK tarafından bu projelere üretim lisansı verilir.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Evet, katılıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe: Kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi mevcut
haliyle, YİD modeliyle yapılmış bulunan ve halen işletmede olan tesisleri de
kapsama almaktadır. Bu değişiklikle halen işletmede olan yap-işlet-devret
santralları kapsam dışına çıkarılmış olup, Bakanlığın mevcut sözleşmelerden
doğan haklarının kaybolmaması için bu santrallar konusunda halen Bakanlıkça
yapılan çalışmaların sonuçlarının beklenmesi ve gerekirse daha sonra bir
düzenleme yapılması amaçlanmıştır. İşletmede olan tesislerin kapsam dışına
çıkarılması sonucunda, ikinci fıkraya gerek kalmadığından bu fıkra
çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde
sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma
rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve
soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 228
Kabul : 227
Çekimser : 1 (x)
Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Şimdi, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi
Güler teşekkür konuşması yapacaktır.
Buyurun Sayın Bakanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER
(Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize, başta Başkanlık
Divanına, komisyonlara, özel sektöre ve NCO'lara teşekkür ediyorum. Devrim
niteliğindeki bir yasayı çıkarmış bulunuyoruz ve bugün tarihî bir gün; o
bakımdan, hepinize çok çok teşekkür ediyoruz. Ülkemiz için, milletimiz için,
çocuklarımız için, geleceğimiz için hayırlı olsun; çünkü, girdisi hemen hemen
bedava olan, havayı kirletmeyen, karbondioksit emisyonuna sebep olmayan ve her
şeyden önce de ulusal olan, millî olan kaynaklarımızı, bundan sonra
kalkınmamızın ve insanımızın hizmetine sunmuş bulunuyoruz. Bu kanuna,
yasalaşması için katkıları bulunan herkese, özellikle teşekkür ediyorum; aynı
zamanda muhalefet partisinin bütün mensuplarına, bütün arkadaşlarımıza ve
İktidar Partisi olan AK Partiye teşekkür ediyorum.
Bu arada, Yamula Barajıyla ilgili de bir açıklama
yapmak istiyorum. Burada daha evvelden yapılan bir anlaşmanın gereği olan bir durumu,
burada düzeltmiş oluyoruz. Aslında, bu para, tarife şeklinde tüketiciden
alınacaktı, hazineden alınmış oluyor; aslında, yine, bu da bir yerde
tüketiciden çıkmış oluyor. Bu, onbeş yıl sonra da, zaten, yine yap-işlet-devret
olduğu için bizlere devredilecek. O bakımdan, burada daha evvelden yapılan,
2000'li yıllarda yapılan anlaşmanın bir şekilde düzeltilmesi şeklinde bu
gerçekleşmiş oluyor. Dolayısıyla, bu, bir açıklama aynı zamanda.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum; hayırlı olsun;
saygılar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3
Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Kırıkkale
Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440) (S. Sayısı: 896)(xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 896 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
(x) Açıkoylama
kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 896 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına ve aynı zamanda şahsı adına, Artvin Milletvekili Sayın
Yüksel Çorbacıoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu teklif 5 maddeden oluşuyor; 5 maddenin 1'i
geçici madde. Genel olarak, 1 inci madde ve yürürlük maddesi olan 4 ve 5 inci
maddeyle ilgili bir itirazımız yok; 2 ve 3 üncü maddeyle ilgili itirazlarımız
var. Yalnız, 1 inci maddenin esasına ilişkin itirazımız olmamakla beraber, bu
maddenin düzenlenmesiyle ilgili, sorumluları tespit açısından da bir itirazımız
olacak.
1 inci maddeyle, biliyorsunuz, 1 Nisanda yürürlüğe
girecek olan yasanın 1 Hazirana ertelenmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar
sonucu, 5320 sayılı Yasanın 6 ncı ve 18 inci maddelerinde bulunan "1
Nisan" ibaresi "1 Haziran" olarak değiştirilmek zorunda
kalmıştır. Şimdi, bunu yapmak zorundayız; aksi halde, 18 inci maddenin birinci
bendinde sayılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası, 3005 sayılı Meşhud
Suçların Muhakemesi Yasası, 466 sayılı Kanun Dışı Yakalama ve Tutuklama Sonucu
Ödenecek Tazminatlara İlişkin Yasa ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle
İlgili Yasanın havada kalması söz konusuydu; çünkü, mevcut Ceza Yasası bu
maddeleri de içerisinde değerlendirdiği için, bu konu boşlukta kalacaktı.
Şimdi, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve üçüncü
olarak da Ceza İnfaz Kanunu, biliyorsunuz, son dönemlerde çok moda, çok
revaçta. Bu kanunları yaparken, ne yazık ki, zamanı iyi değerlendirelim derken,
doğru dürüst yasa çalışması yapamadık, biraz yüzümüze gözümüze bulaştırdık!
Şimdi, bunların bir sorumlusu olması lazım; evet, bir
sorumlusu olması lazım. Tabiî ki, bu yasaların sorumlusu başta İktidar Partisi
ve hükümet; çünkü, hükümet tasarısı, İktidar Partisinin baştan sona
desteklediği bir yasa. Her ne kadar muhalefet olarak bizler, Ceza Yasası, Ceza
Muhakemesi Yasası ve İnfaz Yasasına, üzerimize düşen sorumluluk gereği katkı
sağladı isek de, bunun sorumlusu iktidar. Eğer bu yasalarda bu eksiklikler
olmasaydı, bu yasalarla eğer amaç gerçekleşmiş ve bir daha yeniden böyle
düzenlemeye ihtiyaç kalmasa, doğru bir iş yapmış olsaydık, bunun takdirini,
tabiî ki, iktidar üzerine alacaktı, İktidar Partisi ve hükümet üzerine
alacaktı. Eğer bir eksiklik olduysa da, doğal olarak bunun sorumluluğunu da
üzerine alması lazım.
Ben, her ne kadar, Avrupa müktesebatı doğrultusunda
bazı yasaların çıkarılması, Avrupa Birliğine katılma konusunda eksiklerimizi
giderme nedeniyle bu yasaların çıkması gerekliliğine inanıyor isem de, bunların
doğru dürüst çıkarılması, bu sorunların, işin başında daha net olarak tespit
edilerek, bir daha görüşmeye, bir daha bu Meclisin bu mesaiyi yapmasına gerek
kalmadan bu konuların giderilmesi lazımdı; ama, bu konuda iktidar çok tecrübeli
davranamadığı için, ne yazık ki, tekrar tekrar, dönüp bu yasaları düzenlemek,
değiştirmek zorunda kalıyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve şahsım olarak, asıl
karşı olduğumuz maddeler 2 ve 3 üncü maddeler. Ben, bunlardan, öncelikle 3 üncü
maddeyi ele almak istiyorum; çünkü, 2 nci madde daha önemli, daha sorunlu bir
madde. 3 üncü madde, biliyorsunuz, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ile
biz, bugüne kadar 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda olan bir talebi
ortadan kaldırdık. Bu da, ceza yargılamaları sırasındaki şahsî hak taleplerini
bu yasayla artık kaldırdık; bu konuların, bu taleplerin hukuk mahkemelerinde
dile getirilmesi gerektiğini söyledik. Ceza ile hukuku bu anlamda ayırdık.
Yaptığımız düzenleme doğru; ancak, yasanın geçici maddesiyle şöyle bir
düzenleme getiriyoruz: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza
mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsî hak talepleri görevsizlik
kararı verilmeyerek bu mahkemelerce sonuçlandırılır" diyoruz. Gerekçesine
baktığımızda ise, ceza davaları ile birlikte görülmekte olan çok sayıda şahsî
hak talebinin bulunduğu ve ceza mahkemelerince görevsizlik kararı verilerek
hukuk mahkemelerine bu davanın gönderilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır.
Böylelikle mahkemelerin iş yükünü azaltma amaçlanmıştır.
Yine bir moda deyim, özellikle cezayla ilgili konuların
düzenlenmesinde, kanunların düzenlenmesinde, nedense, bu mahkemelerin işgücünü
azaltmak çok önemli bir sorun olarak her defasında gerekçe olarak önümüze
geliyor. Yani, bu, gerekçe olabilir; ancak, yaptığınız bir temel yasanın, o
yasayı yaparken ortaya koyduğunuz temel bir felsefenin, daha uygulamaya dahi
geçmeden bu şekilde delinmesini çok doğru bulmuyorum. Öncelikle, yaptığımız
yasaya, bizim, gerekli saygıyı ve gerekli sahiplenmeyi göstermemiz lazım.
Hukukçular bilir, normatif hukuk açısından hangi hukuk normunun kabul edileceği
kurallarından biri de "yürürlükte olan kanun metni kabul görür"
denilir; normatif hukuk bunu söyler. Şimdi, yürürlükte olan hüküm, 1 Haziran
itibariyle 5271 sayılı Yasa olacak; ancak, biz, bu geçici maddeyi koymakla,
bugün görülmekte olan davaların veya 1 Hazirana kadar davası açılan dosyaların
tamamındaki şahsî hak taleplerini de, eski yasaya göre, Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasasına göre yürütmüş olacağız. Bunun çok anlaşılabilir, çok gerekçesi yok;
yani, 1 inci maddeyle ilgili gerekçeyi anlamak mümkün; çünkü, ortada bir boşluk
var, bunu gidermek gerekiyor; ancak, burada, sadece mahkemelerin yükünü
azaltmak gerekçesiyle, bence çok önemli bir kuralı, yeni bir anlayış olarak
gelen, ceza yargılamasında yeni anlayış olarak gelen hukuk taleplerinin ceza
yargılamasından ayrılma kuralını böylelikle ihlal etmiş oluyoruz; bunu da,
doğrusu kabul etmek bizce mümkün değil.
Değerli arkadaşlar, son olarak, 2 nci maddeyle ilgili
görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 2 nci madde şöyle: "5320 sayılı
Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'yazılı suçlar'
ibaresinden sonra gelmek üzere 'ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren
suçlar' ibaresi eklenmiştir."
Şimdi, öncelikle 12 nci maddeyi okumak istiyorum. 12
nci madde, aslında, kendisi bir istisna maddesi; yani, bu yasada, 5320 sayılı
Yasada bile bence olması gerekmeyen bir madde. Birinci fıkrası, ikinci fıkra
önemli değil. Okuyorum: "Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesi aynı
Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yazılı suçlar
bakımından 1 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe girer."
Biz, buna; yani, kanunun 250 nci maddesinin birinci
fıkrasının (c) bendinde yazılı suçların dışında, tüm ağır ceza suçlarını da bu
istisna maddesine ekliyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, 102 nci maddeyle, Ceza
Muhakemelerinin tutuklamaya ilişkin 110 uncu maddesini bir değerlendirmemiz lazım.
Bunu değerlendirirsek, yeni yasada yapılanla, istisnaların ne anlama geldiğini
daha iyi anlamış olacağız.
Eski yasada, kısaca söylemek gerekirse, bir belirsizlik
vardı; tutuklama süresiyle ilgili net rakam, süre yoktu. Yeni yasada, bunu,
demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin gereği olarak bir süreye bağladık.
Eski yasada, soruşturma aşamasında tutuklama süresi en fazla altı ay, dava
açılmak suretiyle...
Özür dilerim, Sayın Başkanım, biraz sessizliği
sağlayabilir misiniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibin konuşması
anlaşılmamaktadır; lütfen...
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
tabiî saat 10.00'a geldi, dinlemekte de zorlanıyoruz; ama...
Çok önemli bir yasa yaptığımızı iddia ediyoruz, demokrasi
açısından çok önemli bir yasa diyoruz; ama, demokrasiye önemli bir darbe
vuruyoruz bu 2 nci maddeyle. O nedenle, çok önemsiyorum bu maddeyi.
Eski yasada, 110 uncu maddeye göre, soruşturma
aşamasında bir kişi, en fazla altı ay tutuklu kalabilir; dava açılmak
suretiyle, bu süre, en fazla iki yıl olabilir. Dava açılmış veya soruşturma
bitmemiş, dava açılmış karar verilmemiş, ama mücbir ve zorunlu sebepler
nedeniyle tutuklama devam ediyorsa, isnat edilen suçun alt sınırı yedi yıldan
az ise, iki yıldan sonra artık tutuklama kararı veremiyorsunuz; ama, alt sınırı
yedi yılın üzerinde ise veya ölüm cezasını gerektiren -eski yasada tabiî, şimdi
ağırlaştırılmış müebbet hapis diyelim- bunu gerektiren suçlar söz konusu ise,
bu kez, çok uzun süreyle tutuklama söz konusu olabiliyor.
BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, bir saniye.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı
için, Sayın Hatibin konuşmasının tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum Sayın Başkan.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben de istiyorum!
BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının
aranılmasını istemiştim.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Koç...
Buyurun, Sayın Çorbacıoğlu.
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu belirsizlik o
kadar büyük bir sorun ki, ülkemizde yargılaması devam edip, tutuklaması on yıl,
onbir yıl, oniki yıl süren insanlar söz konusudur.
Anayasamızın 19 uncu maddesi, kişilerin özgürlük ve
güvenliğiyle ilgili maddedir. 19 uncu maddeye bakarsak, bu çok önemli bir
madde. Yalnız, 2001 yılında yapılan değişiklikleri söyleyeceğim. Ben bu
Anayasayı, bu 12 Eylül Anayasasını bir türlü kabul edemiyorum; 12 Eylülün gölgesini
üzerinde taşıyan bir Anayasayla bu ülkeyi yönetmeyi de doğru bulmuyorum; bir an
önce bu Anayasanın değişmesini, bu Meclisin de bu konuda üstüne düşen görevi
yapmasını öneriyorum. 2001 yılında yapılan değişikliklerle, tutuklama konusunda
çok ciddî sınırlamalar getirilmiştir Anayasamızda.
Yine, biliyorsunuz, Anayasamızın 90 ıncı maddesine
göre, uluslararası anlaşmaların kabulü halinde Anayasaya aykırılığı iddia
edilmediği gibi, bunların yasalar karşısındaki durumlarının da, hak ve
özgürlükleri düzenleyen yasalar açısından uluslararası anlaşmaların, yasaların
üzerinde olduğunu da hepimiz biliyoruz. Şimdi, uluslararası anlaşmalardan,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesi, tutuklama süresinin ne
olması gerektiğini söylüyor, makul bir süre olması gerektiğini söylüyor. Yine
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, bu anlaşma ve diğer anlaşmalara dayanarak
verdiği kararlar var. Bu kararlarda, makul süreyi geçen tutuklamalarda, ilgili
hükümeti, ilgili devleti tazminata mahkûm ediyor.
Şimdi, ortada, Anayasanın 19 uncu maddesi var, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesi var ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararları var; biz dönüyoruz, bu 5320 sayılı Yasanın 12 nci
maddesiyle, yasanın 250 nci maddesini istisna saydığımız gibi, oradaki bazı
maddeleri istisna saydığımız gibi, genel olarak, tüm ağır cezalık suçları bunun
içerisine koyuyoruz. Yani, yeni yasayla sınırlanan süreyi uzatıyoruz. Yeni
yasadaki süre de, değerli arkadaşlar, o kadar kısa değil. Burada da ağır
cezalık suçlar dışındaki cezalarda altı aylık tutuklama süresi öngörülüyor, en
fazla dört ay daha uzatılabiliyor; toplam on ay. Ağır cezalık suçlarda ise bu
süre iki yıl ve zorunluluk halinde bu süre üç yıl daha uzatılarak toplam beş
yıla kadar gidebiliyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bir yargılama beş yılda
bitmeyecek, tutuklama süresi on yılları bulacak; yani, ne Anayasayla
bağdaştırmak mümkün ne uluslararası anlaşmalar, altına imza attığımız
anlaşmalarla ne İnsan Hakları Beyannamesiyle ne Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesiyle bu düzenlemeyi bağdaştırmak mümkün. Gerekçe şu: Yargıtayda elde
bulunan dosyaların, bu yasa yürürlüğe girerse, sanıkları tahliye olacak; olsun
efendim; yani, tutuklama, bir ceza maddesi değil ki; tutuklama, bir yargılama
önlemidir. Yani, siz beş yılda bu yargılamayı tamamlayamadınız. Ee?.. Bunun
cezasını, dönüyorsunuz, yine, sanığa, tutuklu vatandaşa kesiyorsunuz. Eğer,
bunun sorumlusunu arıyorsanız, bunun bir cezası varsa, bunun ödenecek bir
bedeli varsa, bunu, süresinde yargılamayı yapmayan veya bu konuda üzerine
düşeni yerine getirmeyen devlet ve yargılama organların olması lazım bunun
sorumlusu; vatandaş olur mu?! Böyle hukuk olur mu?! Peki, bu süreyi siz 2008'e
kadar uzattınız; yani, bu mevcut yasayı 2008'e kadar ağır cezalık suçlarda
uygulamıyoruz. Peki, 1 Hazirandaki davayla ilgili, siz, beş yılda bu yargılama
süresini bitiremediğinizde -devlet aleyhine suçlar veya ağır cezalık suçlar-
yine, çıkıp, yasama olarak şunu mu diyeceğiz; yahu, olmadı, bitiremedik bu
yargılamayı, bunun cezası da müebbet hapsi gerektiriyor; bunu uzatalım...
Değerli arkadaşlar, yani, devletin güvenliği söz
konusu, yasaların devamlılığı söz konusu. Biz, öyle, temel kuralları bu kadar
delersek, istisnaları bu kadar uygularsak, sonuçta o istisnalar kural haline
gelmez mi?! O zaman, devlete güven, kanunlara güven sarsılmaz mı?! Yani,
olabilir; eksik yapıyor olabiliriz; hızlı yaptığımız için 1 inci maddeyi
düzenleme gereği vardır; ama, 2 nci maddeyi düzenleme gereği kesinlikle yoktur.
Bunu, hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil. Bu, insan haklarına da uygun
değil, Anayasamıza da uygun değil, uluslararası anlaşmalara da uygun değil. O
nedenle, bu yasayla ilgili, ben, özellikle 2 nci maddenin geçmemesini, 2 nci
maddenin bu yasa tasarısından kesinlikle ve özellikle çıkmasını öneriyorum, talep
ediyorum. Konuyla ilgili genel değerlendirmem böyle. Her ne kadar saat 22.00'yi
geçtiysek, geç saate de kaldıysak da, ben de sıkıntılıydım, düşüncelerimi
anlatmak zorundaydım Sayın Cevdet Erdöl.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı
için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
üzere, 11 Mayıs 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 22.06