BIM 2 8 2005-06-02T09:16:00Z 2005-06-02T09:16:00Z 67 46709 266243 TBMM 2218 532 326965 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 83       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

96 ncı Birleşim

10 Mayıs 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin 728 inci yıldönümüne, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Özürlüler Haftası münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıflar Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24 milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)

2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı, hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/2)

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın Amerika Birleşik Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)

2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/823)

3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/321) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/292)

4.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/347) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/293)

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ

1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)

4.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440) (S. Sayısı: 896)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, resmî araç sayısı ile bakım, onarım ve akaryakıt harcamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/4581)

2.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK hastanelerindeki sağlık personeli tayinlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5446)

3.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, İstanbul İl Sağlık Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5448)

4.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, IMF ve Dünya Bankasından alınan kredilere ve iç ve dış borçlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/5478)

5.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bir gözü görmeyen kişilere sürücü belgesi verilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5529)

6.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamu kurum ve kuruşlarının fatura ödemelerinin kredi kartıyla tahsiline ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5557)

7.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, kamyoncu esnafının vergi borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5558)

8.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kamu çalışanlarının kurumlara ve illere göre dağılımı konusunda yaptığı açıklamaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/5577)

9.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, gülyağı üretim sektörünün korunmasına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/5600)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/5607)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5608)

12.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5611)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5615)

14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sağlık Bakanlığına devredilen SSK'ya ait sağlık tesisi dışındaki taşınmazlara ve kurumda kalan personele ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5626)

15.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, okullarda Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan personele ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5644)

16.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Halk Eğitim Merkezi Kültür Salonunda uygulanan bir programa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5645)

17.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Türkiye-Irak sınırında ikinci bir kapının açılması çalışmalarına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere,

- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekâleten ve asaleten görev yapan idarî personele,

Bursa İlindeki yatırım projelerine,

Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5724, 5725, 5726, 5727, 5728)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekâleten ve asaleten görev yapan idarî personele,

Bursa İlindeki yatırım projelerine,

Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına,

İlişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/5734, 5735, 5736)

19.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının Ege karasularıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili İsmail ALPTEKİN'in cevabı (7/5812)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine,

Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı, Anneler Gününe,

Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Adalet Bakanı Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

(10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık,

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 735 sıra sayılı komisyon raporunun, bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 888 sıra sayılı 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin AK Parti Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği,

Açıklandı.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri,

3 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646) görüşmelerine devam olunarak 4 üncü maddesine kadar kabul edildi; verilen aradan sonra,

İlgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından;

Ertelendi.

4 üncü sırasına alınan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun (1/1019) (S. Sayısı: 888), görüşmeleri tamamlanarak, elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

10 Mayıs 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.00'de son verildi.

Nevzat Pakdil

Başkanvekili

 

Mehmet Daniş

Ahmet Küçük

 

Çanakkale

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Türkân Miçooğulları

 

Kırklareli

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                          No.: 131

6 Mayıs 2005 Cuma

Tasarı

1.- Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1025) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2005)

Teklif

1.- Bursa Milletvekili Şevket Orhan ile Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali'nin;  2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/461) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm; Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.5.2005)

 

                                                       9 Mayıs 2005 Pazartesi                                                No.: 132

Tezkereler

 

1.- Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/820) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

2.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/821) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

Raporlar

1.- Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanunu ve Millî Savunma Bakanlığı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarına Bağlı Kurumlarda Döner Sermaye Teşkili ve İşletilmesine İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/1002, 1/351, 1/960) (S. Sayısı: 891) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ile 193 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/435) (S. Sayısı: 894) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)

3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440) (S. Sayısı: 896) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)

4.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/441) (S. Sayısı: 897) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)

5.- Çorum Milletvekili Muzaffer Külcü ile 3 Milletvekilinin; Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/442) (S. Sayısı: 898) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Abdulaziz YAZAR'ın, İskenderun Körfezinde batan MV Ulla adlı gemiye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1533) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Manavgat Irmağındaki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1534) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rize-Fırtına Vadisindeki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1535) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, resmi araç sayısı ile bakım, onarım ve akaryakıt harcamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4581) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Ege karasularıyla ilgili bir açıklamasına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5812) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

3.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli'nin havaalanı ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5962) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

4.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, gıda siciline kayıtlı olan ve olmayan işletme sayısına ve denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5963) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

5.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, Osmaniye İli ve ilçelerinde yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5964) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

6.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, kamu personeline verilen yabancı dil tazminatıyla ilgili düzenlemede Bulgarca'nın ayrı bir uygulamaya tâbi tutulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5965) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AİHM'de açılan köy boşaltma davalarına ve "Köye Dönüş Projesi"ne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5966) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

8.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, yoksul öğrencilere yapılacak yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5967) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

9.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Meclisin denetim faaliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5968) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

10.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yabancı sermaye girişine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5969) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

11.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir-Seferihisar-Doğanbey'deki Uluslararası Tıp Kongresi Merkezinin satış ihalesine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5970) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

12.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, Kilis'de Telekom bayiliği iptal edilen bir şahsın intihar ettiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5971) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

13.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, bazı resmi törenlere bir siyasi partinin davet edilmediği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5972) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, 2003 Bingöl depreminden zarar gören konutlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5973) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

15.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Pirinçlik yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5974) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

16.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kapatılan tapu sicil müdürlüklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5975) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

17.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, BAĞ-KUR primlerini ödeyemeyen çiftçi ve esnafın sağlık hizmetlerinden yararlanıp yararlanmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5976) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5977) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5978) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

20.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5979) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

21.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'nın bazı ilaçlarla ilgili uygulamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5980) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

22.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Majezik isimli ilacın kısıtlamasının kaldırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5981) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

23.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, KİAŞ'ta meydana gelen iş kazasına ve bazı yönetmeliklerin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5982) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5983) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

25.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, bazı bürokratlarla ilgili iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5984) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

26.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında yaşanan deniz kazalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5985) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

27.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2000-2005 yıllarındaki nüfus, dış borç ve milli gelir artışına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5986) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

28.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2003-2004 yıllarındaki iç ve dış borç ödemelerine ve yatırımlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5987) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

29.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Mardin-Ceylanpınar ile Viranşehir sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5988) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

30.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Büyükkadı Köyü-Abdioğlu Mezrasının elektrik ihtiyacına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5989) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5990) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

32.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'ın gaz kontrat devri ihalesinin ertelenmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5991) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

33.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Harran Ovası sulama çalışmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5992) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin zarara uğratıldığı iddialarına ve sorumlularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5993) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

35.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Emniyetin tabanca alım ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5994) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

36.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, muhtarların bilgisayar edinebilmelerinde kolaylık sağlanıp sağlanmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5995) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

37.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, TKİ'nin Hazineden tahsil edemediği alacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5996) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

38.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Emekli Sandığına ait Büyük Efes Oteline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5997) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Karatay İlçesinde bir ilköğretim müdür yardımcısı hakkında hukuk dışı uygulamalar yapıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5998) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

 40.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun alacaklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5999) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

41.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ilçe milli eğitim müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6000) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

42.- Osmaniye Milletvekili Necati UZDİL'in, üniversitelerin kurulması için belirlenen kriterlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6001) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

43.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Çıldır Şehit Er Taner Karadeniz Çok Programlı Lisesinde yaşanan sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

44.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa'da görülen bazı salgın hastalıklara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

45.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır Devlet Hastanesinde personelin mesai takibinde parmak izi alınacağı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

46.- Zonguldak Milletvekili Harun AKIN'ın, çernobil faciasının Karadeniz Bölgesindeki etkilerine ve artan kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

47.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, SSK hastanelerinin devrinden sonra ortaya çıkan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

48.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Chrysler 300 M araçlarının fren sistemlerinin Türk standartlarına uygunluğuna ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

50.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa İli ve çevresindeki kent gelişim planlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

51.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Nevşehir'in sulama suyu sorununa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6010) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

52.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, İzmir-Bandırma demiryolu hattı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinde 2005 yılı için planlanan yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

54.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinde 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

56.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, infaz koruma memurlarının sosyal haklarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

57.- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa İlinde GAP spor oyunlarının geliştirilmesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/6016) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.4.2005)

58.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, DİE'nin gelir dağılımı araştırmaları olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

59.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, İsrail Büyükelçiliğimizin güvenlik sorununa ve yeni bir bina alınıp alınmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

60.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline yapılacak yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.4.2005)

61.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kredi kartları ile yapılan harcamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.4.2005)

Gensoru Önergesi

1.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM ve 23 Milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı, Hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi GÜLER hakkında Anayasanın 99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005) (Dağıtma tarihi: 9.5.2005)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk Lirasının ABD Doları karşısındaki değerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5324)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde vekâleten yapılan görevlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5326)

3.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, bağ ürünlerine yapılan zamlara ve bağ yetiştiricilerinin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5329)

4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İETT'nin açtığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5331)

5.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, isteği dışında görev yeri değiştirilen memurlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5337)

6.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star TV'ye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5404)

7.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancı sermayenin ulusal radyo ve televizyonlardaki yayın payının yükseltilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5407)

8.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, soruşturma geçirdiği halde kamu bankalarında yönetici olarak görev yapanlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5408)

9.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, görevlendirme ve vekâlet yoluyla görev yapan üst düzey bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5409)

10.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Başkentte yaşanan su kesintilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5410)

11.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İncirlik Üssünün Amerikan uçaklarının lojistik faaliyetlerini desteklemek için açılacağı iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5427)

12.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, 17 Aralık 2004 tarihli zirvede sözü edilen, Türkiye'nin imzalayacağı protokolün içeriğine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5428)

13.- Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, Emniyet Genel Müdürlüğüne 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde yapılan başvurulara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5432)

14.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Balıkesir İl Jandarma Komutanlığının bir operasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5437)

15.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, üniversite ve diğer eğitim kurumlarının kalite standardına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5439) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.3.2005)

16.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, en iyi üniversite sıralamasında Türkiye'nin durumuna ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5442)

17.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Yortanlı Baraj Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5461)

18.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, basında yer alan bir açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5463)

19.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Başbakana ve bakanlara yurt dışı seyahatlerinde eşlik eden milletvekillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5468)

20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, sanayide kullanılan doğalgaz fiyatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5469)

21.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, yabancı yatırımlara ve borçların yeniden yapılandırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5470)

22.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İl sınırında bulunan Metsamor Nükleer Sant-raline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5472)

23.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İGDAŞ ile ilgili dava dosyasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5475)

24.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2003 ve 2004 yıllarındaki trafo yangınlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5479)

25.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, elektrik fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5480)

26.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ankara Büyükşehir Belediyesince kamulaştırılan bir arsaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5483)

27.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, misyonerlik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5484)

28.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bazı ilâç fiyatlarında indirim yapılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5486)

29.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, hayvancılıkla ilgili destek ve teşvik uygulamalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5489)

30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, sanayide kullanılan doğalgaz fiyatlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5500)

31.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bir firmaya bor öğütme tesisi kurduracağı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5501)

32.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bor öğütme kapasitesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5502)

33.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Bandırma Hidrojen Peroksit A.Ş.'deki hisselerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5503)

34.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Göle-Yeniköy'deki Kura Nehri ve Yeniköy Köprüsünün onarımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5505)

35.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, THY uçaklarının yedek parça durumlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5520)

                                                          10 Mayıs 2005 Salı                                                         No.: 133

Tasarılar

1.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü Kurucu Belgesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/1026) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

2.- WİPO Telif Hakları Andlaşmasına Katılmamızın Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı (1/1027) (Avrupa Birliği Uyum; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

3.- Gülhane Askeri Tıp Akademisi Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/1028) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Millî Savunma  Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

4.- Özürlüler Hakkında ve Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1029) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler; Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

Teklifler

1.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın; Türk Tekniker Odaları Birliği Kanunu Teklifi (2/462) (Adalet ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.5.2005)

2.- Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Enformasyon, Strateji ve Koordinasyon Kurulu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/463) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

3.- Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ile Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın; Avukatlık Kanununun Geçici 20 nci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/464) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.5.2005)

4.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; Ödeme Gücü Olmayan Vatandaşların Tedavi Giderlerinin Yeşil Kart Verilerek Devlet Tarafından Karşılanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/465) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)

5.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün; 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/466) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)

6.- Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut'un; 5.3.1973 Tarih ve 584 Karar Numaralı Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına İlişkin İçtüzük Teklifi (2/467) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)

Rapor

1.- Türkiye İstatistik Kanunu Tasarısı, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 219 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında 219 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci Maddesinin (d) Fıkrasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/820, 1/62, 1/124, 1/153) (S. Sayısı: 890) (Dağıtma tarihi: 10.5.2005) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Konya Milletvekili Orhan ERDEM ve 24 Milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.5.2005)

BİRİNCİ OTURUM

10 Mayıs 2005 Salı

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşimini açıyorum.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre'yi anma etkinlikleri münasebetiyle söz isteyen, Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'e aittir.

Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Türkçenin Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından yeniden devlet dili ilan edilişinin 728 inci yıldönümüne, 45 inci Karaman Türk Dil Bayramına ve Yunus Emre'yi anma etkinliklerine ilişkin gündemdışı konuşması

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkçenin yeniden devlet dili oluşunun 728 inci yılı ve 45 inci Karaman Türk Dil Bayramı etkinlikleriyle ilgili olarak gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir iletişim aracı olarak dil, insanlar arasında duygu, düşünce ve inanç birliğini oluşturan ortak bir bağdır. Kültürün temel unsurlarından biri olan dil, toplumsal yapıyı güçlendiren öğelerin başında gelir. Millî kimliğin ayrılmaz bir parçası olan dil, kültür ve tarihimizi gelecek kuşaklara aktararak ortak bir bilincin oluşmasını sağlar. Atatürk "Türk Dili, Türk Milletinin kalbidir, zihnidir" veciz sözleriyle, Türkçenin millî kimlik ve birlik açısından önemini vurgulamıştır.

Karamanoğlu Mehmet Bey, 728 yıl önce yayınladığı ünlü fermanıyla "bugünden sonra, hiç kimse, sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk Dilinden başka bir dil kullanmaya" demek suretiyle, Türkçenin Anadolu topraklarında köklü bir çınar haline gelmesinde öncü olmuştur. Gönüllerin sultanı ve dost yüreklerin şairi Yunus Emre ise, berrak dili, sevgi ve hoşgörüsüyle, bu çınara can suyu vermiştir.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Atatürk tarafından gerçekleştirilen Harf İnkılabıyla, güzel Türkçemizin kullanımı yaygınlaşarak toplumumuzun eğitim düzeyinin yükselmesi sağlanmıştır. Böylece, Türkçemiz, kendi öz değerlerine dayanan, evrensel kavramları karşılayan bir dil haline gelmiştir. Cumhuriyetten günümüze büyük bir gelişme gösteren Türkçemiz, maalesef, çok sayıda yabancı kelimenin boyunduruğu altına girmiştir. Dilimizde yaşanan bu yozlaşmaya karşı toplumsal olarak mücadele etmeli ve Türkçenin doğru kullanılmasına özen göstermeliyiz.

Dilimizi yabancı kelimelerin istilasından kurtarmak için, başta eğitim kurumlarımız olmak üzere, basınımızdan yazarlarımıza, yöneticilerimizden vatandaşlarımıza kadar her kesime önemli görevler düşmektedir. Bir taraftan dilimizi yabancı kelimelerden arındırırken, diğer taraftan da zenginleştirilmesine ve yaygınlaştırılmasına katkıda bulunmalıyız. Zira, Türkçeye sahip olmak demek, Türkiye'ye sahip olmaktır. Köklü bir tarihin, cumhuriyeti kuran kahramanların bize en kıymetli mirası olan dilimizi korumaya ve yaygınlaştırmaya hep birlikte gayret etmeliyiz.

Karaman'da her yıl yapılan ve uluslararası nitelik kazanan etkinlikler boyunca, ağzımızda anamızın ak sütü kadar helal olan Türkçemizle ilgili bilimsel toplantılar yapılmakta, Türk dünyasından temsilcilerin katıldığı etkinliklerde değişik Türk topluluklarının kültürleri tanıtılmakta, siyasette, medyada, bilim dünyasında Türkçeyi doğru ve güzel kullanan kişilere ödüller verilmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kültür Bakanlığı, Türk Dil Kurumu, Karaman Valiliği ve Belediye Başkanlığının işbirliğiyle düzenlenen 45 inci Karaman Türk Dil Bayramı törenleri kapsamında Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türk Dil Kurumunda ve Karaman'da Türkçemizle ilgili değişik toplantılar yapılmaktadır. Dil Bayramı törenleri ise 13 Mayıs Cuma günü Karaman'da gerçekleştirilecektir. Bütün milletvekili arkadaşlarımı bu törenler için Karaman'a davet ediyorum.

Türkçeyi yeniden devlet dili olarak ilan eden Karamanoğlu Mehmet Bey adına ilimizde bir üniversitenin kurulması yolunda çabalarımız devam etmektedir. Ayrıca, kurulacak üniversite bünyesinde dil enstitüsü kurulmasıyla dilimizin problemlerinin bilimsel olarak ele alınması gerektiğine inanıyoruz. Hükümetimizi ve Meclisimizin siz değerli üyelerini, Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesi çabamıza destek olmaya davet ediyorum.

Sözlerime son verirken, Yunus'un en yalın ve etkileyici biçimde dile getirdiği "Gelin, tanış olalım/İşi kolay kılalım/Sevelim, sevilelim/ Dünya kimseye kalmaz" barış ve sevgi mesajını anlamaya, anlatmaya ve yaşatmaya çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akgün.

Gündemdışı ikinci söz, Özürlüler Haftası münasebetiyle söz isteyen Muğla Milletvekili Ali Arslan'a aittir.

Buyurun Sayın Arslan.

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, Özürlüler Haftası münasebetiyle, özürlülerin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ ARSLAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası nedeniyle söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, özürlülük, doğuştan ya da sonradan yaşanan bir sağlık sorunu nedeniyle bedenin yapı ve fonksiyonlarında bozulma sonucu kişinin yaşam aktivitelerinin kısıtlanması ve bunun sonucu olarak da toplumsal yaşama katılımının engellenmesi halidir deniyor.

Değerli arkadaşlarım, 2002 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 97 000 kişi üzerinde yapılan bir araştırma sonucu, ülkemizde 8 000 000 civarında, toplumun yüzde 12,3'ünü kapsayan özürlü yurttaşımızın olduğu tespit edilmiş. Gene yapılan araştırmalara göre, bu özürlü yurttaşlarımız, sağlık, eğitim, rehabilitasyon ve istihdam olanaklarından, maalesef, özürlü olmayan yurttaşlarımız kadar yararlanamıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu yurttaşlarımıza hizmet götürme konusunda devletimizi özürlü. Uzun yıllardan beri evlerinde saklanan, gizlenen, toplum olarak da görmezlikten geldiğimiz bu yurttaşlarımız, son yıllarda, özellikle son on yıldan beri sivil toplum örgütlerinde örgütlenerek, Anayasanın da kendilerine verdiği hakları, insan olmanın, yurttaş olmanın verdiği hakları talep ediyorlar ve son on yılda gerçekten önemli kazanımlar da elde ettiler. Ancak, bu hakların yasal bir çerçeveye oturtulması gerekiyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi de, bu yurttaşlarımızın -tüm toplumun olduğu gibi- seslerine kulak vererek, özellikle seçim öncesinden beri, özürlü yurttaşlarımızın sorunlarına sahip çıkacaklarını ve bir yasayı çıkaracaklarını vaat ettiler, bu konuda çalışmalar yapıldı. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz yıl bir televizyon programında sevgili Lokman Ayva'yla, bu yasanın hemen geleceği konusunda sevincimizi birlikte paylaştığımız hatırlıyorum.

91 maddelik bir yasa teklifi hazırlandı ve geçtiğimiz temmuz ayında da yasalaşacağına söz verildi. Beklentimiz oydu; ancak, bir süre sonra gördük ki, bir el, bu yasayı geri çekti. Daha önceden hazırlanan, daha önceki dönemlerde hazırlanan, sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla hazırlanan, gerçekten mükemmel olduğuna inandığımız yasa geri çekildi.

Şimdi, bir hafta önce, bu tasarının tekrar geri getirildiğini görüyoruz; ama, maalesef, önümüzdeki günlerde, bu tasarı, özellikle malî hükümleri budanmış, 41 maddelik bir tasarı halinde önümüze konulacak. Bu haliyle, bu tasarının, özürlü yurttaşlarımızın derdine çare olması mümkün değildir. Olsa olsa, Erbakan Hocanın deyimiyle, bir pansuman tedbirler demeti olabilir, bir iyi dilek yasası olabilir. O açıdan, özürlü yurttaşlarımızın ihtiyacını karşılamaktan son derece uzak bir yasa tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, konunun takipçisiyiz. Bu konuda, bizim de, bilim çevreleriyle, konuyla ilgili sivil toplum örgütleriyle ve daha önceden yapılan çalışmalarla şekillendirdiğimiz bir özürlüler yasa teklifimiz var; 91 maddelik bir yasa teklifi bu. Bu teklifle, özürlülüğün önlenmesine yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini getirmeye, sağlamaya çalışıyoruz. Yine bu yasa teklifiyle, sosyal güvencesi olan ya da olmayan tüm özürlü yurttaşlarımızın eğitim giderlerinin karşılanmasını öngörüyoruz. Özürlü yurttaşlarımızın ailelerine ve kendilerine çeşitli vergi kolaylıkları getirilmesini sağlıyoruz. Özürlülere asgarî geçim sağlayacak bir gelir düzeyini getirecek bir düzenleme getiriyoruz. Belediyelere, özürlülerin meslekî rehabilitasyonu ve ulaşımla ilgili sorunlarını çözmek üzere yükümlülükler getiriyoruz ve buna benzer, özürlülerin yaşamını destekleyecek çok önemli hükümler taşıyan bir teklif. Önümüzdeki günlerde, Cumhuriyet Halk Partisinin hazırlamış olduğu bu teklif, dilerim gündeme gelecek ve bu konuda sizlerden destek bekliyorum.

Değerli arkadaşlarım, özürlülüğün üçte 1'i, doğuştan olan rahatsızlıklar nedeniyle oluşuyor; geri kalan üçte 2'si de, sonradan olma sağlık sorunları nedeniyle ortaya çıkıyor. Trafik kazalarının artık alıştığımız, bizleri çok üzen halini hepimiz biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, buyurun; tamamlayabilir misiniz.

ALİ ARSLAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her gün, yüzlerce yurttaşımız canını kaybediyor, yine çok sayıda yurttaşımız özürlü hale geliyor. Yine, hepinizin bildiği gibi, güzel ülkemiz çok önemli bir deprem kuşağında bulunuyor; hepimizin depremle ilgili riski var. Yani, söylemek istediğim, bugün sağlıklı gibi görünüyoruz; ancak, her an, Allah göstermesin, özürlü yurttaşlar haline dönme olasılığımız çok yüksek bir toplumda yaşıyoruz. Değerli arkadaşlarım, o açıdan, bu sorunu, bu Meclisin mutlaka çözmesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, özürlü yurttaşlarımızın çok büyük bir korkusu; yapılan araştırmaya göre yüzde 70'i "ailem öldükten sonra ben ne olurum" korkusu taşıyor. Yine, diğer taraftan da, ailelerin büyük bir kâbusu, geceleri uykularını kaçıran, yaşamı kendilerine zehir eden korkusu da "biz öldükten sonra çocuğumuz ne olacak" korkusu. O açıdan, biz, bu sorunu mutlaka çözmeliyiz. Cumhuriyet Halk Partisinin yasa teklifinde de, sosyal güvencesi olan ya da olmayan özürlülerin bakımı ve koruma altına alınması yükümlülüğü getiren hükümler var. Aileleriyle birlikte toplumun üçte 1'ini oluşturan çok zor durumdaki bu yurttaşlarımızın sorunlarının çözümü konusunda, bu Meclisin üzerine düşen görevi yapacağına inanıyorum.

Bu duygularımla sözlerimi tamamlarken, binbir güçlükle sıkıntı içinde yaşayan özürlü yurttaşlarımıza, sosyal yardımlaşma, dayanışma ve şefkat duyguları çok yüksek olan yüce ulusumuza, milletimize ve Yüce Heyetinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

Gündemdışı üçüncü söz, Vakıflar Haftası münasebetiyle söz isteyen, Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'ya aittir.

Buyurun Sayın Kavuştu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun, Vakıflar Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vakıflar Haftası münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle sözlerime başlarken, milletimizin ve Yüce Heyetinizin Vakıflar Haftasını tebrik ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıf, Meydan Larousse'da hukukî anlamıyla "Tüzelkişiliğe sahip olmak üzere bir malın belirli bir amaca tahsisi, menfaatından faydalanmak üzere bir mülkü Allah'ın mülkü sayma" olarak tarif edilir. Türk Medenî Kanunundaki ifadesiyle "Vakıflar, gerçek veya tüzelkişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca tahsis etmeleriyle oluşan tüzelkişiliğe sahip mal topluluklarıdır." Bu tarif gereği bir vakfın oluşabilmesi için, tahsis edilecek mal varlığı, bu mal varlığının tahsisi ve sürekliliği gerekmektedir. Yine, vakfın amacının, hukuka uygun, belirli ve anlaşılabilir olması lazımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mezopotamya'da, eski Arap toplumlarında, Mısır'da, Bizans'ta ve Roma'da vakfa benzer müesseseler bulunmaktaysa da, vakıfların etkin hizmet etmesi İslamın doğuşuyla başlamıştır. İslam medeniyetinde vakıfların doğuş ve gelişmesinde birçok siyasî, ekonomik ve sosyal şartlar söz konusudur. İslamın fetihler yoluyla hızla yayılıp, refah seviyesinin yükselmesi, vakıfların kurulması için gerekli ekonomik ortamı hazırlamıştır. İslamın, hayır ve yardımlaşmayı teşvik eden temel ilkeleri, ahiret hayatına yönelik telkinleri, bir dinî ve hayrî müessese olarak vakıfların gelişmesini sağlamıştır.

Özellikle Peygamber Efendimizin vakfetmeyi teşvik eden hadislerinin yanı sıra bizzat kendisi de vakıf kurması, vakıf düşüncesinin yerleşip gelişmesinde büyük etken olmuştur. Peygamber Efendimizin ashabının da çeşitli vakıflar kurması, Müslümanlara örnek olmuş ve insanlığa hizmet etmiştir.

Vakıf müessesesinin hukukî temelleri de Peygamber Efendimiz döneminde atılmıştır. Vakıf kuranlardan kendi vakfına bizzat nezaret edenlerin ilki de Hazreti Ebubekir'dir. Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde vakıflar, büyük gelişme gösterdi ve çok genişledi. Abbasiler döneminde özellikle vakıf hukuku tanzim edildi; vakıfların idaresi için "Vakıflar Nezareti" adı altında bütün vakıfları kontrol eden ve onları düzene bağlayan bir teşkilat kuruldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vakıflar, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de geniş yelpazede yaptıkları büyük hizmetlerle kâmil seviyeye ulaşmışlardır. Osmanlı İmparatorluğunda vakıflar, çok büyük bir etki alanına sahip olmuş ve günümüzde devletin yerine getirdiği birçok hizmeti vakıflar görmüştür. Bu nedenle, özellikle Batılı tarihçiler, Osmanlı devleti için "vakıf cenneti" tabirini kullanmışlardır.

Devlet Planlama Teşkilatı, gerek Osmanlı döneminde ve gerekse öncesinde kurulan vakıfların sayısını 50 000 olarak tahmin etmektedir. Bu dönemlerdeki vakıf hizmetlerinde "insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır; malın en hayırlısı, Allah yolunda harcanandır ve vakfın en hayırlısı da, insanların en çok duydukları ihtiyacı karşılayandır" prensibi hareket noktası olmuştur. Bu sayede vakıflar, toplumsal hizmetin zirvesine ulaşmıştır.

Vakıf kurumuyla benzerlik gösteren başkaca sosyal yardımlaşma kurumları da bulunmaktadır; ancak, yüzyıllar boyunca vakfın sınırlarını çizen ve muhtevasını belirleyen temel prensipler olmuştur. Bu prensipler, onu diğer sosyal yardım kurumlarından ayırt etmiştir. Bu nitelikler, aynı zamanda vakfı, kökünü maziden alan, ama, günümüzün sosyal ihtiyaçlarına da cevap verebilecek bir yapıya kavuşturmuştur. Bu sayede vakıflar, sosyal güvenlik kurumlarının en gelişmişi, en kapsamlısı ve en sistemli olanı haline getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet döneminde vakıflar, yalnız dinî ve hayrî amaçlarla sınırlı kalmamış, ticarî sahalara da el atmıştır. 5 Haziran 1935 tarihinde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kavuştu toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Devamla) - ...yürürlüğe giren 2762 sayılı Vakıflar Kanunuyla, vakıflar, yönetim biçimlerine göre; mazbut vakıflar, mülhak vakıflar ve cemaat ve esnaf vakıfları olmak üzere üçe ayrılmıştır.

Ayrıca, Türk Medenî Kanununa göre kurulan ve sayıları 4 500 olan yeni vakıflar vardır. Mevcut 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, artık günümüz ihtiyaçlarına ve toplumun taleplerine cevap verememektedir. Dolayısıyla, hükümetimiz tarafından yeni vakıflar kanunu hazırlanmaktadır. Hazırlanmakta olan bu yeni kanunun, toplumun talep ve duyarlılıklarına cevap verecek bir yapıda ve vakıf ruhuna uygun bir şekilde hazırlanacağına yürekten inanıyorum.

Vakıflar Haftasının, milletimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kavuştu.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Kâtip Üyenin oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır, okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 24 milletvekilinin, Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunmasıyla ilgili alınması gereken önlemlerin araştırılması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/281)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hızla gelişen ülkemizde, dünyada olduğu gibi artık kendi doğal varlıklarını ve zenginliklerini istediği gibi kullanma, israf etmek lüksüne sahip değildir. Ülkemiz bir tarım ülkesidir; ancak, son yıllarda gerek erozyona gerekse bilinçsizce atıklarımızın göle, nehre ve denize akıtmalarımız sonucu çölleşme ile karşı karşıyayız. Yapılan araştırmalar sonucu yakın bir zamanda çöl haline gelecek bir dünyada topraklarımızın kıymetini bilmeli, bugünden gereken önlemi almalıyız. Bugün ülkemizde de hızlı bir gelişme esnasında kaynaklar sonsuz olarak kabul edilmiş ve kullanmışızdır. Doğal çevrenin önemli bir parçası olan göllerin korunması ve yararlı hale getirilmesi lüzumu artık tartışılmayan bir konudur; ancak, bu lüzumu gereklerini yapma tüm çevre konularında olduğu gibi kolay değildir. Özellikle Türkiye gibi gelişme aşamasındaki ülkeler için çevre sorunları zaman zaman lüks bile görülmekte, iş, ekseri gönüllü kuruluşların gayretine terk edilmektedir.

Akşehir Gölü, Akşehir Ovasının kuzeyinde Sultan Dağlarının kuzeydoğu kenarı ile Emir Dağları arasında yer alır. Akşehir Gölünün alanı 35 300 hektardır. Maksimum derinlik 7 m'dir. Ancak son yıllarda 2-3 m'ye kadar düşmüştür. Akşehir Gölü Akarçay Kapalı Havzasında yer alan Eber Gölü'yle bağlantısı olan bir göldür. Sular tatlı organik maddelerce zengin ötrofik bir göldür. Kuzey kıyıları dışında gölün tüm kıyıları 1-2 km genişliğinde çok sık kamış ve sazla, göl içindeki aynalar ise nilüferlerle kaplı tektonik bir göldür. Gölün tamamı sazlıklarla çevrelenmiştir. Su seviyesi yıllara göre son derece değişkendir. Göl güneyinde ise geniş meyve bahçeleri bulunur. Batı ve doğu kısımları ise tarım alanlarıyla çevrilidir.

Akşehir İlçesi kendine has bir iklim yapısına sahiptir. Bunun sebebi de Akşehir Gölüdür. İç Anadolu karasal bir iklime sahip iken, Akşehir Gölü sayesinde oluşan mikro klima sayesinde birçok ürün yetiştirilmektedir. Bu bölgeye özgü şekil, lezzet ve kaliteye sahip Akşehir kirazı meşhurdur. Akşehir kirazı, Akşehir napolyonu veya 0900 Ziraat olarak bilinir, Türk Patent Enstitüsünce Akşehir Kirazı adıyla tescil edilmiştir. Ayrıca balıkçılık ve kamış üretimi bölge halkının diğer geçim kaynaklarıdır. Gölde sazlık alanların bulunması özellikle su kuşları açısından son derece uygun üreme, beslenme, sığınma ve konaklama ortamı oluşturmaktadır. 200'den fazla kuş türü tespit edilmiştir.

Akşehir Gölü sınırları ve etkilediği mikro klima iklimi sayesinde, Akşehir-Tuzlukçu ve Afyon-Sultandağı, Çay İlçeleri ile 10 belde ve çok sayıda köylerin geçimini sağlayan meyvecilik, balıkçılık, kamış üretimi ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinin yetiştirilmesi gerçekleştirilmektedir.

200 000 nüfusun geçimini ve geleceğini etkileyen Akşehir Gölünün kirliliğinin önlenmesi ve korunması ile ilgili tedbirlerin alınması ve yasal düzenlemelerin oluşturulması amacıyla Anayasanın 98, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1.- Orhan Erdem (Konya)

2.- Mustafa Ünaldı (Konya)

3.- Ahmet Işık (Konya)

4.- Ahmet Büyükakkaşlar (Konya)

5.- Metin Kaşıkoğlu (Düzce)

6.- Muharrem Candan (Konya)

7- Halil Ürün (Konya)

8- Remzi Çetin (Konya)

9- Mehmet Kılıç (Konya)

10- Ali Sezal (Kahramanmaraş)

11- Abdullah Çetinkaya (Konya)

12- Saffet Benli (Mersin)

13- Kerim Özkul (Konya)

14- Mustafa Çakır (Samsun)

15- Ali Temür (Giresun)

16- Harun Tüfekci (Konya)

17- İbrahim Hakkı Birlik (Şırnak)

18- Ahmet Koca (Afyonkarahisar)

19- Halil Aydoğan (Afyonkarahisar)

20- Özkan Öksüz (Konya)

21- Mevlüt Akgün (Karaman)

22- Mehmet Emin Murat Bilgiç (Isparta)

23- Cavit Torun (Diyarbakır)

24- İsmail Ericekli (Çankırı)

25- Ali Ayağ (Edirne)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir gensoru önergesi vardır.

Önerge, daha önce bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, önergeyi okutuyorum:

2.- Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 milletvekilinin, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığı, hazineyi zarara uğrattığı ve görevini ihmal ettiği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Enerji Bakanlığındaki usulsüzlük ve yolsuzluk iddiaları büyük boyutlara ulaşmıştır. Mavi Akım başta olmak üzere, Rusya'dan gaz alımlarında, hazine zarara uğratılmıştır. Bazı şirketlere mahsuplaşma ve tarife belirleme işlemleriyle haksız kazanç sağlanmıştır. Parti yandaşları kamuda üst yönetimlere yerleştirilmiş, bazıları yolsuzluk iddiasıyla tutuklanmıştır.

Rusya'dan iki ayrı hat ve dört farklı fiyatla gaz alınmaktayken, 19 Kasım 2003 anlaşmasıyla "tek fiyat"a geçilmiştir. Bakan anlaşmaları tek fiyata indirerek, ülkeyi kâra geçirdiklerini söyleyerek, kamuoyunu yanıltmıştır. Şöyle ki; batı hattından alınan gaz fiyatları indirilmiş, Mavi Akımdaysa artırılmıştır. Anlaşmaların farklı süreleri ve her birinden alınacak toplam gaz miktarları hesaplandığında, milyarlarca dolarlık kamu zararı oluştuğu görülmektedir.

Batı hattından doğrudan Gazexport'tan alım, Kasım 2003'ten sonra, 8 yıl sürecektir. Alınacak toplam gaz miktarı ise 47 milyar metreküptür. İndirim, 1 000 metreküpte 9,81 dolardır. Turusgaz anlaşmasıyla, 18 yılda, 138 milyar metreküp gaz alınacaktır. İndirim 14,81 dolardır. Oysa, Mavi Akımdan, 24 yılda, toplam 342,5 milyar metreküp alınacaktır. Birim fiyat artışı 15,33 dolardır. Kasım 2003 değerleriyle Mavi Akımdaki zarar 5,3 milyar dolar olup, toplam zarar 2,9 milyar dolardır. Bakan, gerçeği saklamaktadır.

Mavi Akımla aldığımız gazı Rusların yüksek fiyatla faturalandırmaları üzerine, konu tahkime götürülmüştür. Enerji Bakanı, yetkisini aşıp, Gasprom'la doğrudan görüşerek, "tahkimi askıya aldırdıklarını, anlaşmaların koşullarını gözden geçireceklerini" açıklamıştır.

Anlaşma, Kasım 2003'te imzalanmışken, fiyat artırımı, 10 ay geriden başlatılarak, yeni bir zarar oluşturulmuştur. Ayrıca, sınır basınçları düşürülerek, BOTAŞ'a ek işletme maliyeti getirilmiştir.

EPDK, "teknik ve ekonomik sorumluluk BOTAŞ'a ait olmak ve ülke hazinesine ilave malî yük getirilmemek koşuluyla" anlaşmaların onaylanabileceğini bildirmiştir. Bu karara rağmen anlaşmaların imzalanması, ciddî kamu zararına yol açmıştır.

Teftiş Kurulu raporlarına, Cumhurbaşkanının vetolarına karşın, irticai faaliyetleri bilinen, liyakatsiz, ehliyetsiz yandaşlar, "AKP'ye yakınlık" tek ölçüt alınarak, Enerji Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının yönetimlerine yerleştirilmiştir. Böylece, Bakan, Enerji Bakanlığında partizanca bir kadrolaşmaya girişmiştir. Bazı bürokratlar tutuklanmış ve yargılanmaktadır. İktidara yakın "işadamlarının" bürokratlar ve siyasilerle, gazetelere de yansıyan ihale pazarlıklarıysa, ibret vericidir. Öyle anlaşılıyor ki, olayın siyasî ucunda, Bakan ve yakın çevresiyle, AKP yönetiminin kilit isimleri vardır.

Bakanın icraatları bunlarla bitmemektedir. TETAŞ, Teftiş Kurulu incelemeleri sonucunda AKTAŞ'la, Kayseri ve Civarı Elektrik şirketleri aleyhine 1990-1997 mahsuplaşması için, toplam 1,44 katrilyon TL'lik alacak tahakkuk ettirmiş ve önceki iktidar döneminde dava açmıştır. 1998-2002 döneminde ise 567 trilyon TL ek alacak belirlenmiştir. Bunlar için de dava açılacakken, Bakan bu aşamada, "mahsuplaşma kriterlerinin yeniden gözden geçirilmesi" talimatı vermiştir. Böylece, açılmış davanın seyri değiştirilmiş, yeni dava engellenmiş ve kamu alacakları tahsil edilmeyerek, yeni bir yolsuzluğun önü açılmıştır.

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı DDK, Ova Elektriğin işlettiği Gebze santralının tarife hesaplarında, kamu aleyhine yanlışlık saptamış ve gereğini ETKB'ye bildirmiştir. Bakanlık, tahsilat için "olurunu" TETAŞ'a iletmiş, TETAŞ da hesaplanan 66 trilyon TL'lik faturayı firmaya göndermiş ve fatura kesinleşmiştir. Ancak, firmanın girişimi üzerine Bakan, "acele" talimatıyla, Enerji İşleri Genel Müdürlüğüne gönderdiği bir yazıyla, "firmayla müzakerelerin sürdürülmesini ve faturanın iptalini" istemiştir.

Öne sürülen bu iddialar karşısında, Bakanın görevini ihmal ettiği, sorumluluğunun gereğini yapmadığı, yetkilerini aştığa, kamu hazinesini zarara uğrattığı, kamu gelirlerinin talanına seyirci kaldığı açıktır. Bu nedenlerle, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler hakkında Anayasanın 99 uncu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 106 ncı maddeleri uyarınca, gensoru açılmasını saygılarımızla arz ederiz.

Eşref Erdem (Ankara)

Mehmet Boztaş (Aydın)

Hasan Ören (Manisa)

Gürol Ergin (Muğla)

Feramus Şahin (Tokat)

Zekeriya Akıncı (Ankara)

Nadir Saraç (Zonguldak)

Muharrem Kılıç (Malatya)

Engin Altay (Sinop)

Tuncay Ercenk (Antalya)

Rasim Çakır (Edirne)

Ali Rıza Gülçiçek (İstanbul)

Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul)

Muzaffer R.Kurulmuşoğlu (Ankara)

Bayram Ali Meral (Ankara)

Mustafa Yılmaz (Gaziantep)

Mehmet Işık (Giresun)

Şevket Gürsoy (Adıyaman)

Muharrem İnce (Yalova)

Abdulkadir Ateş (Gaziantep)

Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)

Ramazan Kerim Özkan (Burdur)

Nezir Büyükcengiz (Konya)

Tacidar Seyhan (Adana)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra belirlenecek, oylarınıza sunulacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın Amerika Birleşik Devletlerine resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/822)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Başkanı Dennis Hastert'ın davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Amerika Birleşik Devletleri'ne resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN- Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Vatikan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/823)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Papa II. John Paul'ün cenaze törenine katılmak üzere bir heyetle birlikte 7-8 Nisan 2005 tarihinde Vatikan'a yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

              LİSTE

Akif Gülle (Amasya)

Egemen Bağış (İstanbul)

İrfan Gündüz (İstanbul)

Nükhet Hotar Göksel (İzmir)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, bir siyasî parti grubunun katılmaması nedeniyle toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                 Sadullah Ergin

                                              Hatay

                        AK Parti Grup Başkanvekili

Öneri:

9.5.2005 tarihli gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 896, 897 ve 898 sıra sayılı kanun tekliflerinin 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla; 4, 5 ve 6 ncı sıralarına alınması, Genel Kurulun 10 Mayıs 2005 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerin görüşülmesi ve 11 Mayıs 2005 Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesi, 10 Mayıs 2005 Salı günü Genel Kurulun saat 22.00'ye kadar, 11 Mayıs 2005 Çarşamba ile 12 Mayıs 2005 Perşembe günleri de saat 14.00-21.00 saatleri arasında çalışması, 17 Mayıs 2005 Salı günkü birleşimin saat 14.00'te başlaması,

Önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin lehinde söz isteyen, Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; AK Parti Grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum; Meclisin çalışma saatleri ve programıyla ilgili, gündemiyle ilgili Grup önerimizin biraz sonra oylarınıza sunulması dolayısıyla, içeriğiyle ilgili bilgi sunmak istiyorum.

Biz, geçen haftadan yapılmış olan Danışma Kurullarında oluşturduğumuz grup önerisinin üzerine, Türk Ceza Kanununun yürürlüğünün 1 Haziran 2005 tarihine ertelenmesinden mütevellit, şu anda Adalet Komisyonunda bir kısmı görüşülen ve bir kısmı da geçmiş olan kanun tekliflerimizden 3 tanesini bugünkü çalışma programına almak istiyoruz.

Gerekçesi hepinizce malum. Daha önce, burada, iktidar ve muhalefet milletvekillerince, gruplarınca yapılan çalışma sonunda, bildiğiniz gibi, yaklaşık seksen yıldır Türkiyemizde uygulanan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve onun ekleri Ceza Muhakameleri Kanunu, İnfaz Kanunu gibi, Türkiye'nin temel yasalarından, hem Avrupa Birliği uyum sürecine uygun olarak hem de çağımızın gereklerini yerine getirmek üzere, düzenlemeler yapmak üzere önemli bir adım atılmış idi. Bu adım atılır iken, bu yasaların dışında, özel kanunlarda, Türk Ceza Kanunundaki hükümlerle çelişen maddeleri olan yasalarda düzenleme yapabilmek ve oluşabilecek yasal boşlukları doldurmak maksadıyla, bildiğiniz gibi, nisanda yürürlüğe girmesi gereken Türk Ceza Yasasının yürürlüğünü önümüzdeki 1 Haziran tarihine ertelemiş idik. Dolayısıyla, bugün görüşülmesini istediğimiz 896 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda değişiklik öngören teklif, yine, 897 sıra sayılı değişik kanunlarda değişiklik öngören teklif ve 898 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda değişiklik öngören teklif, bu zaruretten kaynaklanan bir konumdan dolayı bugün huzurlarınıza getirilmiştir. Bir an önce, bunları Genel Kurulun olurundan, tasdikinden geçirip, 1 Haziranda da tüm bu kanunlarımızın hep beraber yürürlüğe girmesini arzu etmekteyiz.

Bu maksatla, bugün, bu Danışma Kurulu önerisinde ittifak sağlayamadığımızdan dolayı grup önerisi olarak bunu önünüze getirdik.

Hepinizin desteğini bekliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Önerinin lehinde söz isteyen, Adana Milletvekili Sayın Recep Garip?..

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Konuşmayacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Vazgeçti.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz aldım.

Değerli milletvekilleri, artık, alışkanlık haline geldi; her hafta, salı, çarşamba ve perşembe günleri, İktidar Partisinin bir önerisi, burada, görüşülüp, konuşulup, oylanıyor. İşte, biraz sonra da, yine, yeni bir grup önerisini burada oylayacağız.

Ancak, bu öneriyle ilgili olarak, biraz önce, AK Parti Grubu adına konuşan Sayın Grup Başkanvekilinin kendisinden, bu üç kanun teklifinin, bugün mutlaka görüşülmesi gerektiğine dair doyurucu bir açıklama dinlemedik. Sadece, genel cümlelerle, Ceza Kanununun yürürlük tarihinin 1 Haziran 2005 tarihi olduğunu zikrederek, bunların da daha önce çıkarılması lazım geldiğini ifade etti. Bugün ayın 10'u; daha önümüzde 21 günlük bir süre var ve bu kanun teklifleri, dün akşam saat 18.50 civarında basıldı ve gönderilebildiği kadarıyla milletvekillerine ulaştırılmaya çalışıldı ve benim de elime, bu üç kanun teklifiyle ilgili basılmış olan metin, bugün saat 13.00 civarında geçti ve tahmin ediyorum, bütün milletvekillerimize de aynı saatte ulaştı. Şimdi, milletvekillerimiz, bugün saat 13.00'te ellerine ulaşan bu kanun teklifleri üzerinde çalışacaklar, araştırma yapacaklar, inceleme yapacaklar ve bu kanun tekliflerinin burada görüşülmesine katkı sağlayacaklar.

Sayın milletvekillerim, bunun olması mümkün mü?! Bir milletvekili, şimdi, bu üç kanun teklifi üzerinde, burada, nasıl bir katkı sağlayabilecek, nasıl destek verecek bunların kanunlaşmasıyla ilgili olarak?!

İçtüzüğün 52 nci maddesinde 48 saat geçmeden görüşülmesiyle ilgili bir hüküm mevcut; ama, artık, bu hüküm o kadar sıkça kullanılıyor ki, aşağı yukarı bütün kanun tekliflerinin, tasarılarının görüşülmesiyle ilgili bu yola başvurulmaya başlandı. Yine, geçen hafta da, burada, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisiyle ilgili, ben, çıktım, konuştum; orada da 48 saat geçmeden Meclis gündemine gelen bir kanun teklifiyle karşı karşıya kaldık, şimdi de önümüzde üç tane kanun teklifi var.

Değerli milletvekilleri, 52 nci madde böyle bir şeye cevaz veriyor. Haa, bu ne zaman kullanılabilir; memleketimiz, ülkemiz, milletimiz için hayatî önemi haiz olan kanunlar olabilir, mutlaka 48 saat beklenmemesi gereken kanun teklifleri, tasarıları olabilir, zaman çok önemli olabilir, 48 saat içerisinde bunların mutlaka kanunlaşması gerekir; o zaman, 52 nci maddeyi hep beraber kullanalım. Ancak, şimdi, bakıyorum, 896, 897 ve 898 sıra sayılı kanun tekliflerinin 48 saat geçmeden görüşülmesi ve kanunlaşmasıyla ilgili, önümüzde hiçbir somut gerekçe yok arkadaşlar. Sayın Grup Başkanvekili, konuşmasında, hiçbir somut gerekçe ileri süremedi; niçin 48 saat öncesinde bunların görüşülmesi lazım geldiğine dair, bizleri ikna edici bir konuşma olmadı ve şimdi, bizler, her hafta aynı şeyle tekrar karşılaşıyoruz arkadaşlar.

Bunun mutlaka önüne geçmek lazım. Milletvekillerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına yeterli zaman ayırabilmesi lazım. Bu kanun tekliflerinin, tasarılarının, yeterli süre öncesinden itibaren milletvekillerinin bilgisine sunulması lazım. Geçen hafta da Meclise gelince bununla ilgili bir bilgi sahibi olduk; şimdi geldik, yine aynı şekilde, 48 saat geçmeden bunların görüşülmesiyle ilgili bilgi sahibiyiz.

Değerli milletvekilleri, o bakımdan, ne olur, sizlerden istirham ediyoruz, İktidar Partisinden istirham ediyoruz; bu üç kanun teklifi, perşembe günü de görüşülse, bundan ne Meclisin ne ülkenin ne de insanlarımızın hiçbir kaybı yok, hiçbir kaybı söz konusu değil. Perşembe günü, 48 saat geçiyor, perşembe günü, bunu, burada, rahatlıkla görüşebilirdik; ancak, bu şekilde olmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve milletvekili olarak bizim kaybımız var. Ben, şimdi, bu üç kanun teklifiyle ilgili yeterli bir hazırlık içerisinde değilim, yeterli bir bilgi birikimim yok, bilgi sahibi değilim, üzerinde herhangi bir çalışmam yok.

Şimdi, milletvekillerinin birinci önceliği, Türkiye Büyük Millet Meclisinde -açalım, Anayasanın ilgisi maddesinde- kanun yapmak; birinci görevi, milletvekillerinin bu. Birinci görevi bu olan milletvekillerine, bu imkânı sağlayamıyorsak, bu imkânı veremiyorsak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sağlıklı çalıştığına dair bir şey söylersek, bu söz havada kalır değerli milletvekilleri.

Bakınız, şimdi, yatırımların ve istihdamın teşvikiyle ilgili bir kanun var. Çok uzun zamandan beri Türkiye'nin gündeminde. Hükümet, bu kanun tasarısının Türkiye için çok önemli olduğunu iddia ediyor, ifade ediyor. Şimdi, bakınız, o kanun tasarısı bugün yok; ama, üç ayrı kanun teklifi bugün önümüzde. Yatırımların ve istihdamın teşviki, hani çok önemliydi! Hani, Türkiye için yatırımları, istihdamı teşvik etmek, Türkiye'nin kalkınmasında, gelişmesinde, işsizliğin önlenmesinde, doğrudan yabancı yatırımların Türkiye'ye gelmesinde son derece büyük önemi vardı, bunu söylüyorduk! Esnaf ve sanatkârlarla ilgili kanun, bir ay önce, ne iddialarla Meclisin gündemine geldi; ama, bakıyoruz, bugün, o da, yok; ama, nereden geldiği ve nasıl geçtiği ve nasıl şekillendiği belli olmadan milletvekillerinin bilgisi olmadan üç kanun teklifi, bugün Meclisin gündeminde.

Değerli milletvekilleri, bizim, Meclisi çok iyi çalıştırmamız lazım. Kanunlarla ilgili olarak milletvekillerine yeterli zaman tanımamız lazım. Bakınız, bu aceleden dolayı, Cumhurbaşkanlığından dönen kanun sayısı, geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde fazla.

Evet, hızlı çalışalım, çok çalışalım; ama, hızlı çalışalım, çok çalışalım derken, maalesef, yanlış yapma noktasında da ciddî hatalarla karşı karşıya kalıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu nedenle, ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup önerisi aleyhinde söz aldım. Grup Başkanvekilimiz, tekrar sizlerden istirham ediyoruz, ne olur, bundan sonra her hafta salı günü bu şekilde önerilerle karşımıza gelmeyiniz. Çok acilse, mutlaka görüşülmesi gerekiyorsa, mutlaka 48 saat içerisinde çıkması gerekiyorsa, biz sizlerle beraberiz. Geliniz ikna ediniz, açıklayınız, bu kanunları 48 saat geçmeden görüşmemiz lazımdır deyin, biz de kabul edelim, oylarımızla destekleyelim; ama, bu üçünde de, maalesef, Sayın Grup Başkanvekilimiz, hiçbir doyurucu açıklamada bulunmadınız, bizi tatmin edecek hiçbir açıklamanız olmadı. Sadece de 3 dakika civarında konuştunuz. O 3 dakika civarında yaptığınız konuşmadan da Grup önerinize çok ciddî bir şekilde sahip çıktığınız inancı bende hâkim olmadı, mevcut olmadı. Daha önceki önerilerinizde daha doyurucu gerekçelerle çıkıyordunuz; ama, ben öyle inanıyorum ki, bugün bu gerekçeleri sizin de içinize sindirerek, benimseyerek bu kürsüye gelmediğinizi anlamış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ben, bu nedenle bu önerinin aleyhinde söz aldım. Aleyhinde söz almam, bu kanun tekliflerinin içeriğiyle ilgili değil arkadaşlar, muhtevasıyla ilgili değil. Tek itirazım, ben, bugün saat 13.00'te bunlara sahip oldum ve bunların basılması da -tekrar ediyorum- dün akşam 18.50 itibariyledir ve 18.50 itibariyle baskıdan çıkmıştır. Bu kadar kısa süre içerisinde bunların incelenmesi, araştırılması, bunlara katkı yapılmasının, bir milletvekili olarak imkânı olmadığını ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Önerinin lehinde söz isteyen, Adana Milletvekili Recep Garip...

Buyurun Sayın Garip.

RECEP GARİP (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Grup önerimiz üzerine lehinde konuşmak için söz aldım; hepinize saygılar sunuyorum.

Biraz önceki sözcü arkadaşımızın ifadelendirdiği ifadelerden ve daha önceki süreç içerisinde de dikkat etmiş olduğumuz bir konu var, o da şu: Özellikle, ikibuçuk yıldan bu yana AK Parti İktidarının getirmiş olduğu yasal düzenlemelerde, hukuksal hazırlıklarda, Genel Kurula hangi tür maddeyi getirirse getirsin, yasal düzenlemeyi getirirse getirsin, nedense "hiç imkân tanınmamıştır, hiç çalışma imkânları bulunmamıştır, zaman kendilerine bırakılmamıştır, 48 saat geçmeden getirilmiştir, alelacele getirilmiştir" falan gibi bir sürü ifadelerle sürekli yüklemlerde bulunuyorlar.

Ben, birazcık insaflı olunmasından yana olduğumu düşünüyorum. Özellikle, bu ikibuçuk yıllık süreç, Türkiye, Genel Kurul olarak, milletvekilleri olarak en yoğun çalışmış olduğumuz dönemdir. Ciddî tahliller yapılırsa, geçmiş dönemlerdeki Meclisin çalışma ufkuyla, yasama dönemleriyle, bizim sürecimizin, çok ciddî, bereketli bir çalışmayla yol aldığını söylemekte de yarar görüyorum.

Şimdi, Türkiye çalışmayı gerektiriyor, Türkiye zor şartlardan bugünlere geldi. Dolayısıyla, bu anlamda da, yaz tatiline girmeden, mutlak surette, önümüzde birikmiş olan, çalışılması gereken, hazırlanması gereken yasal düzenlemeler var. Bunlar, Danışma Kurulu, siyasî parti grupları arasında, arzu ederiz ki, oybirliğiyle sağlansın ve buradaki bütün görüşmeler, ortak aklın ürünü olarak, tartışmalar da yapılarak devam etsin.

646 sıra sayılı Yenilebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Kanun Tasarısı...

HALUK KOÇ (Samsun) - Yenilenebilir yenilebilir!..

RECEP GARİP (Devamla) - Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Kanun Tasarısı 14 maddeden oluşuyor ve 4 üncü madde itibariyle devam edilecek. 896 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlük ve uygulama şeklindeki değişiklik, yine, gündemde. 897, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik ve Türk Ceza Kanununun yürürlük ve uygulama şekli hakkında görüşmeler devam edecek.

Şimdi, ikibuçuk yıllık süre içerisindeki bütün bu söylemlerden sonra şunu ifadelendirmekte yarar görüyorum: Muhalefet etmenin mutlak surette haklı gerekçeleri olmalı ve mutlaka erdemlilik vasıfları üzerinde de kendisini teyit etmelidir. Muhalefet yapmak için muhalefet etmek yerine, Türkiye'nin önündeki sıkıntıları... yirmi yıldan bu yana, otuz yıldan bu yana yapılması gereken kanunlar, yasal düzenlemeler yapılmıyor ve bütün bunların hepsini, uzun yıllardan bu yana bekleyip duran yasal çalışmaları şimdi yapmak için gece gündüz gayret ediyoruz.

Elbette ki, Genel Kurulun iki görevi vardır; bunlardan bir tanesi yasama, diğeri denetim görevidir. Yasama ve denetim görevini mutlak surette her birimizin yerine getirmek için gayret ettiğimizi mutlak surette belirlemeliyim; ama, gelin, bundan sonraki süreçte muhalefet etmek istediğiniz konularda sonuna kadar muhalefet edin; ama, Anadolu insanının gözünün içine baktığınız zaman, onlar, sizi teyit etsinler, onlar size "doğru yapıyor" desinler. Bu konuda Anadolu insanının, size, bu anlamda, doğru baktığını düşünmüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu yoğun çalışmalarda, ulusumuzun önünü açabilecek, demokrasinin oturmasını sağlayacak kanun düzenlemelerini, mutlaka, bir an evvel yapmakta yarar görüyorum. Özellikle, 48 saat geçmeden yasal çalışmaların getirildiğinden bahsediliyor; bütün yasalar için söylemek mümkün değil; ama, ara ara, mutlaka, 48 saat dolmadan getirilmiş olan, mecburiyetin getirmiş olduğu, zorunluluğun getirmiş olduğu, Cumhurbaşkanlığına gidip gelecek olan süreç itibariyle hesaplandığı zaman, bunların içerisinde mutlaka bu hesabın iyi yapılarak gelmesi gerektiği konusunda da biraz daha realist bakmanın doğru olduğunu düşünmekteyim.

Ben, bu duygularla, özellikle, lehte oy kullanacağımı belirtiyor, hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Garip.

Önerinin...

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, önerinin aleyhinde...

BAŞKAN - Daha önce aleyhinde söz istendi.

Önerinin aleyhinde söz isteyen Samsun Milletvekili Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gündemi belirlemek üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun getirdiği grup önerisinin aleyhinde söz aldım; hepinizi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kapusuz da yerine oturursa belki anlamı olur konuşmanın.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, İçtüzük, madde 52: "Genel Kurulda bekletilme süresi

Genel Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça dağıtımı tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden görüşülemez." Bu, İçtüzükte çok açık bir şekilde hükme bağlanmış.

Şimdi, bu konuda, değişik zaman dilimlerinde, konunun aciliyeti bakımından -daha önceki benzer gündemlerde örnekler de vermiştik -acil bir bütçe yasasının yetişmesi gerekir, bir ek gerekir; Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili bir uluslararası anlaşmanın onaylanması gerekir veya Türkiye'de sosyal, ekonomik, kültürel yaşamı etkileyecek çok acil bir yasa teklifi, tasarısı vardır; bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinin herhangi bir karşı koyuşu olmamıştır, yardımı olmuştur; fakat, bu iş, eski deyimle itiyat yani, alışkanlık haline getirilirse, artık, saygınlığı kalmıyor; yani, tekrar bir acil durum söz konusu olduğunda, bunun aciliyetini açıklama konusunda arkadaşlarımızın düştüğü sıkıntıya düşme durumu ortaya çıkıyor. Ben bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Recep Garip çok güzel belirttiler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki temel görevi var; bir tanesi yasama, bir tanesi denetim. Bakın, şu elinizdeki Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin lütfen birinci sayfasını çevirin ve orada Danışma Kurulu Önerisi var, isterseniz birlikte okuyalım; 11 Aralık 2002 tarihinde -yani, seçimler olup Meclis 14 Kasımda yemin ettikten sonra, hemen bir ay sonra 8 inci Birleşimde kabul edilen Danışma Kurulu Önerisi: "Genel Kurulun toplantı günlerinden salı gününün denetim konularına (Anayasanın süreye bağladığı konular hariç), çarşamba ve perşembe günlerinin de Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşlerin görüşülmesine ayrılması, salı ve çarşamba günlerinde birleşimin başında bir saat süreyle sözlü soruların görüşülmesi, sunuşlar ve işaret oyu ile yapılacak seçimlerin her gün yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür." Tarih 11 Aralık 2002.

Değerli arkadaşlarım, şu 3 üncü Yasama Yılına bir bakalım. 3 üncü Yasam Yılında hangi salı gününü biz denetime ayırdık?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Denetime ayırdığımız günler var; denetime ayırdığımız günleri söyleyeceğim ben size. Sözlü sorular birikmiş, sözlü sorularla ilgili denetim bölümünde İçtüzük, madde 98'in bir bölümünü okuyorum: "Sözlü sorular, önergenin Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa sevk tarihinden itibaren beş gün sonra gündeme alınır.

Sözlü soruların cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluluklar hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde, birleşimin başında ve birer saatten az olmamak şartıyla, belli bir süre ayrılır."

Değerli arkadaşlar, şimdi biz açıkça İçtüzük ihlali yapıyoruz ve sürekli hale getiriyoruz bu ihlali.

Toplu yanıt verme dönemi başladı 3 üncü Yasama Yılında. Ben hatırlıyorum; birikmiş sorulara ilgili, bakanlar... Alt alta yazılarak... Burada bir saat soru okunuyor, kimin ne sorduğu belli değil, o soruya kimin muhatap olduğu belli değil, bakan beyler ellerinde klasörlerle çıkıyorlar, şu sayılı sorunun cevabı şu, şu sorunun cevabı şu... Soruyu soran kişi bütün bunların sonunda bire bir değil, yakalayabilirse bir açıklama isteyebiliyor. Yani, böyle bir denetim süreci yaşıyoruz. Ben bunu -ben de bu Meclisin üyesiyim- bu Meclisin tümüne dönük bir özeleştiri olarak dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, denetimin diğer kısmına bakalım isterseniz. Denetimin Genel Kurulu ilgilendirmeyen kısımlarında da aksaklığımız var. Bu vesileyle buna da değinmek gerekiyor. Yazılı soru... Yazılı soru mekanizması da maalesef, denetim mekanizması içerisinde, iktidarınız döneminde iyi işletilmiyor değerli arkadaşlarım.

"Yazılı soruların cevabı, Başbakanlık veya ait olduğu Bakanlık eliyle başkanlığa sunulur. Başkan, bu cevabı, derhal soru sahibine iletir. Cevap, ayrıca, soru metniyle birlikte Başkanlıkça alındığı günkü veya bir sonraki birleşim tutanağının arkasına eklenir. Yazılı sorular Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa gönderildiği tarihten itibaren en geç onbeş gün içinde cevaplandırılır."

Değerli arkadaşlarım, bunun için, son paragrafta da "hükümet, yazılı sorunun cevabını, gereken bilgilerin derlenebilmesi için, Başkanlığa bilgi vermek suretiyle bir ayı geçmemek suretiyle geciktirebilir."

Benim, şu anda, birsürü yazılı sorum bu bir ay da dolmasına rağmen, hiçbir şekilde karşılık bulmamıştır. Kaldı ki, burada, Sayın bakanların, kanun maddeleri görüşüldükten sonra, soru-cevap kısmında, kendisine iletilen sorularla ilgili "ben, bunların şu kısmına yazılı yanıt vereceğim" sözlerinin birçoğu da -hepsi değil- havada kalmıştır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, eğri oturalım düz konuşalım. "Yasama görevi var" dedi Sayın Garip; doğru. "Denetim görevi var" dedi; doğru. Denetim görevini ne şekilde yaptığımız da ortada. Bakın, bir araştırma komisyonu kurulması önergesi 29 Martta bu kürsüde konuşuldu, bu çatı altında konuşuldu, kabul edildi; bugün 10 Mayıs. Gruptan istedikleri üye sayısını biz hemen bildirdik. 10 Mayısta, daha bugün okunup, oylanacak; birbuçuk ay sonra...

Değerli arkadaşlarım, bu konuda, mutlaka, özen göstermemiz, dikkat etmemiz gerekiyor. Salı günlerinin... Efendim, çok sıkıştı gündem, önümüzde şu var, önümüzde Ceza Kanunu var... Aynı Ceza Kanununu, eylül ayının 14'ünde olağanüstü toplantı yapıp, belirli bir mutabakat zemininde üç günde, 6 Ekim raporu öncesinde Avrupa Birliğinin beklentilerine dönük olarak bu Meclis çıkardı; 29 Eylülde Sayın Cumhurbaşkanı onayladı, girdi yürürlüğe; 1 Nisanda gireceği ifade edildi. Ondan sonra, 1 Nisana yakın, son gün, 31 Mart günü, burada, tekrar ertelendi. Şimdi, tekrar yumurta kapıya geliyor.

Bakın, değerli arkadaşlarım, tekrar uyarıyorum; şimdi 3 eki geldi. Yukarıda, altkomisyonda tartışmalar devam ediyor. İstenilen, üzerinde tartışma yapılan boyutların çok dışında birtakım isteklerle karşılaşıyor arkadaşlarımız altkomisyonda. Yani, kendi bindiğimiz dalı tekrar kendimiz kesmek gibi bir yanlışın içine düşüyoruz ve ondan sonra, 29, 30, 31 Mayısta tekrar bir ağır mesaiyle karşı karşıya kalırsak -1 Hazirana yetiştirebilmek için- hiç şaşırmayın. Ben, Sayın Bakana -onu, hiçbir zaman üzmek istemedim- Sayın Adalet Bakanına, burada, o gün, 31 Mart günü döndüm "Sayın Bakan, 1 Haziran diyorsunuz; emin misiniz Sayın Bakan" dedim. Yine, aynı sürece giriyoruz gibi geliyor değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Sayın Garip'e bir iki ufak yanıt vererek sözlerimi bitireceğim ve aleyhinde olduğumu ifade edeceğim. Sayın Garip "Anadolu insanı bunları bekliyor" dedi. Anadolu insanı bekliyor Sayın Garip, bekliyor; ama, Anadolu insanı bu çabuklaştırılmış yasama dönemi trafiği içerisinde bazı şeyleri de beklemiyor. Sosyal boyutta olan beklentilerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak olumlu destek verdiğimizi biliyorsunuz. Türkiye'nin beklentilerine, hedeflediği çağdaşlaşma yolunda Türkiye'nin beklentilerine, anayasa değişikliği olsun, genel, o boyutlu yasalar olsun, Cumhuriyet Halk Partisinin destek verdiğini biliyorsunuz.

Ama "Anadolu insanı" dediniz, ben ona bir bölüm daha ekleyeyim: Anadolu ve Trakya insanı diyeyim, orada da insanımız var.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Orası da Anadolu...

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, orası da Anadolu. Adı "Trakya" diye geçtiği için ifade ediyorum ve şunu söyleyeyim: Anadolu insanı, bakın, Vergi Usul Kanununda, el çabukluğu marifet, birtakım usulsüzlüklerin affedilmesini beklemiyor Sayın Garip. Yani, Anadolu insanının beklemediği çok konu da var ve bu konuda, bu olumsuz beklentilere dönük de, tabiî ki, biz, muhalefet görevimizi yerine getireceğiz.

Değerli arkadaşlarım, son bir konu daha. Üzüntülerimi bir konuda sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü... Buna itirazınız olabilir, iktidarda bulunmanın getirdiği konumdan, o pencereden bunu değerlendirebilirsiniz.

Bir arkadaşımızın, Erzurum Milletvekili Sayın Akbulut'un bir İçtüzük değişiklik teklifi verdiğini ben basından öğrendim; bugün çok geniş bir şekilde var. İşte, kanun tasarı ve tekliflerinin tümü hakkında konuşmaların grup adına 20 dakikadan 12 dakikaya, maddelerdeki grup konuşmalarının 10 dakikadan 7 dakikaya, şahıs konuşmalarının 5 dakikadan 3 dakikaya indirilmesi gibi birtakım kısıtlayıcı öngörüler... Herhalde, İktidar Partisi Grup Yönetim Kurulundan bu İçtüzük değişiklik teklifi geçti ki, basına yansıdı; eğer, geçmediyse, Sayın Kapusuz "böyle bir niyetimiz yok" deyip tartışmalara nokta koyar.

Değerli arkadaşlarım, yarın bu İçtüzük size de lazım olacak; bunun faydasını, Sayın Kapusuz ve arkadaşları, geçen dönemde -burada geçen dönem de milletvekili olan arkadaşlarımız var- İçtüzüğün muhalefete tanıdığı tüm hakların -o zaman- nasıl kullanıldığını çok iyi biliyorlar ve zaman zaman, kişisel sohbetlerimizde de arkadaşlarımız bunu iletiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Biz, yapıcı olmanın peşindeyiz; ama, iki şey rica ediyoruz:

Bir; bu Meclisin yasama görevinin saygınlığının zedelenmemesi için, bir madde geçirilirken asgarî karar yetersayısının bulunması.

İkincisi ise; muhalefetin söz söyleme... Bakın, 1 gruplu muhalefet; Anamuhalefet Partisi var, diğer partilerin grubu yok. 1 gruplu bir muhalefet yapısında, muhalefetin sesine tahammül etmeyi de içinize sindirebilmek...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bu kadar tahammül ediyoruz, sabahtan beri dinliyoruz; rahatsızlığımız yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ben, demin belirttiğim hususlar çerçevesinde...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Rahatsızlığımız yok, dinliyoruz sizi.

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kapusuz, herhalde yerinden söz almak istiyor Sayın Başkan; derdi var, anlatacak; onu duymakta ben de merak ediyorum; çünkü, kürsü hakkını kullanmadılar, diğer Grup Başkanvekili arkadaşımız ve Adana Milletvekili kullandı; Sayın Kapusuz'a da yerinden söz verirseniz, ifadelerini ben de duyabilirim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Teşekkür ederim!

HALUK KOÇ (Devamla) - Çünkü, bağırıyor, kulağıma gelmiyor, yetişmiyor; yorulmasın.

Hepinize saygılarımı sunuyorum ve bu grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı saygıyla ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın Koç, konuşmanız sırasında belirttiğiniz komisyon, 29.3.2005 tarihinde kurulmuştur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Evet, 76 ncı Birleşimde.

BAŞKAN - Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi 6.4.2005 tarihinde listesini Başkanlığa bildirmişlerdir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bugün 10 Mayıs.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi ise, 25.4.2005 tarihinde bildirmişlerdir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, geç kalmışlar.

BAŞKAN - Bu açıklamayı, Başkanlığı ilgilendirdiği için yapıyorum.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine görev verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/321) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/292)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum 2/321 esas numaralı "Memurlar ile Diğer kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

BAŞKAN - Önerge üzerinde, teklif sahibi, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Dursun Akdemir ve tarafımdan verilen Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifim üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklifimizi, Iğdır Milletvekilimizle beraber, 15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Yaklaşık yedi ay sonra, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine alınmasıyla ilgili talebimiz üzerine, bugün, sizlere, bu kanun teklifimizle ilgili bilgi vermek için buradayız.

Tabiî, bununla ilgili sözlerime başlamadan önce, aynı mahiyette, bizim kanun teklifimizden beş ay sonra, hükümetin de bir kanun tasarısının olduğunu ifade etmek istiyorum. Hükümet de, bizim kanun teklifimizden tam beş ay sonra, hemen hemen cümleleri ve kelimeleri de birbirine benzer mahiyette olan, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin disiplin affıyla ilgili tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sundu.

Tabiî, burada hemen şunu söylemeden geçemeyeceğim: Milletvekilleri olarak, İçtüzüğün bize vermiş olduğu bir yetkiyi kullanarak, kanun teklifleri veriyoruz. Her ne hikmetse, muhalefet olarak bizim vermiş olduğumuz kanun tekliflerinin komisyonlarda görüşülmesi bile mümkün olmadığı halde, İktidar Partisi milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin, sizler de biliyorsunuz, onlarcası, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, ilgili komisyonlardan geçerek, birçoğu da kanunlaşarak yürürlüğe girdi; ancak...

RECEP KORAL (İstanbul) - O kadar farkımız olsun...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili "o kadar farkımız olsun" meselesini ben kabul etmiyorum. Eğer, getirilen kanun teklifi, milletimizin, memleketimizin menfaatınaysa, onların yararınaysa, onlara bir şeyler getiriyorsa, bunun, İktidar Partisi milletvekili tarafından veya muhalefet partisi milletvekili tarafından verildiğine bakılmaksızın Meclis gündemine gelmesinde, eğer Meclis tasvip ediyorsa da kanunlaşmasında fayda var.

Şimdi, bizim getirmiş olduğumuz, memurlarla ilgili bir disiplin affı. Şimdi, ben de yıllarca kamu görevinde bulundum. Memurlarımızın bir kısmı, ellerinde olmayan sebeplerle, maalesef, disiplin cezası alabiliyorlar; bir kısmına verilen cezalar haklı veya haksız olabiliyor, onu tartışmak istemiyorum; ancak, memur, şevkini kıran, çalışma azmini sıkıntıya sokan, verimini azaltan bir disiplin cezası almışsa, ondan sonra, o memurdan çok daha fazla verim elde edebilmenin yollarını araştırmak lazım.

Büyük çoğunluğu memurlarımızın, yapmış olduğu bu yanlışlıktan dolayı pişmanlık içerisinde olanlardır. İşte, bizim kanun teklifimiz, devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar, nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, yüz kızartıcı suçlar, resmî ihalelere, alım ve satımlara fesat karıştırmak gibi, devlet memurluğuyla ilişiği kesilmesini gerektiren suçlar dışındaki suçlara bir kez, bir seferlik bir af mahiyetindedir. Geçmişte de 1985'te, 1992'de ve 1999 yıllarında, benzer mahiyette, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aflar çıkmış ve onbinlerce kamu görevlisi bundan istifade etmiştir. İşte, getirmiş olduğumuz bu disiplin affı da aynı mahiyette olan ve kamu görevlilerimizin geçmişte yapmış oldukları fiiller karşısında almış oldukları disiplin cezalarının ortadan kaldırılmasına yönelik bir düzenlemedir. Bunun memurlarımıza maddî bir menfaatı söz konusu değildir. Sadece sicillerinden bu disiplin cezalarının silinmesi söz konusudur.

Şimdi, hükümetimiz, 2004 yılında memur sendikalarıyla yapmış olduğu görüşmede memur sendikalarımıza bir söz vermişti. Disiplin affını getireceğini ifade etmişti hükümetimiz ve o sözün arkasında durdu. Bizim teklifimizden sonra, beş ay sonra bu kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etti; ancak, henüz, bu, komisyonlarda görüşülmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, tamamlayabilir misiniz...

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bizim kanun teklifimizin doğru olduğu, haklı olduğu, memurlarımız için bunun çıkarılması lazım geldiğini hükümet de hazırlamış olduğu kanun tasarısıyla göstermiştir. Eğer, hükümetimiz bunda samimiyse, bu disiplin affının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmesini istiyorsa, memurlarımızın yüzünü güldürmek istiyorsa, bizim vermiş olduğumuz bu kanun teklifini, sizlerin de desteğiyle, doğrudan Meclis gündemine alalım. Kanun teklifimizin beğenmediğiniz, yanlış gördüğünüz yerleri varsa onları da Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması sırasında hep beraber gözden geçirelim.

Bu kanun teklifimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınması noktasında sizlerin oylarınızı, desteklerinizi bekliyor, bu düşünceyle, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Önerge hakkında söz isteyen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Koç... Niye bu acelecilik?

Hatay Milletvekili Sayın Sadullah Ergin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Lehinde mi aleyhinde mi, Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, önerge hakkında lehte ve aleyhte diye söz isteme yok; sadece, önerge hakkında söz istiyor.

Buyurun Sayın Ergin.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Dursun Akdemir ve Sayın Ümmet Kandoğan'ın, memurlar ile diğer kamu görevlilerinin disiplin cezalarının affına yönelik kanun tekliflerinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Sayın Kandoğan da konuşmasında ifade ettiler; aynı mahiyette, biraz daha kapsamlı olarak düşünülmüş, detayları ince noktalarına varıncaya kadar, hassas dengeler de gözetilerek bir hükümet tasarısı 10.3.2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş ve Adalet Komisyonumuza sevk edilmiştir. Şu anda, hükümetin gönderdiği aynı mahiyetteki tasarı Adalet Komisyonunda görüşülmeyi beklemektedir. Takdir edersiniz ki, Adalet Komisyonumuz, Türkiye'nin yapmış olduğu hukuk reformlarından mütevellit şu anda oldukça yoğun bir tempoda çalışmaktadır. Bu, Türk Ceza Kanunu ve türevindeki yasaların komisyonun gündeminden çıkması, Genel Kurula inmesiyle beraber kamu görevlilerinin ve memurların sicil cezalarının affına dair kanun tasarısı Adalet Komisyonundan Genel Kurulumuzun önüne gelecektir.

Dolayısıyla, değerli milletvekillerimizin vermiş olduğu kanun teklifini karşılayacak bir kanun tasarısı gündemde olduğundan ve kısa bir sürede Genel Kurulun gündemine geleceğine inandığımızdan, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması taleplerine olumlu oy vermeyeceğimizi ifade ediyorum. Aynı şekilde, bundan sonra, yine, Sayın Akdemir ve Sayın Kandoğan'ın, Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile 78 ve 190 sayılı kararnameleri değiştirmeyi öngören ve Düzce İline bir üniversite kurmayı öngören bir kanun teklifleri var; bunun da doğrudan gündeme alınması talepleri vardır. Bu konuda da hükümetimiz bir geniş tasarı hazırlamaktadır; yakında o da Meclise gelecektir.

Bu nedenle, her iki doğrudan gündeme alınma tekliflerine olumlu oy kullanmayacağımızı ifade ediyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bravo!

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım Sayın Koç.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.22

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.35

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifinin (2/321) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/292) (Devam)

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge reddedilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

4.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in; Yükseköğretim Kurumları Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/347), doğrudan Gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/293)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

10.11.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum (2/347) esas numaralı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim. 10.1.2005

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi olarak Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir.

Buyurun Sayın Akdemir.

Süreniz 5 dakikadır.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Denizli Milletvekili arkadaşım Ümmet Kandoğan Beyle birlikte vermiş olduğumuz; ancak, Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülmeyen (2/347) esas numaralı Düzce İlinde "Düzce Üniversitesi" adıyla bir üniversite kurulmasına dair kanun teklifinin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz aldım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekillerine ve Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Düzce, iki metropol arasında ve ülkemizin her tarafına kolay ulaşılabilen bir coğrafî konumdadır. 1999 yılında Marmara depremi nedeniyle sıkıntılar çekmiş, ekonomik ve moral yönden bir çöküntüye uğramıştır. Halen içinde bulunduğu durumdan kurtulmak için yoğun çabalar harcanmaktadır. Bilindiği üzere, üniversiteler bilimin, aydınlanmanın ve ilerlemenin yuvasıdır. Bu bağlamda, Düzce üniversitesinin kurulması, Düzce çevresinin ekonomik, sosyal yönden kalkınmasına önemli katkılar sağlayacak, depremin yaralarının da sarılmasına büyük yardımı olacaktır.

Düzce, ulusal kültürümüzü besleyen, çok zengin kültürel mirasa sahip nadir illerimizden biridir. Bu potansiyel yeterince değerlendirilmemektedir. Üniversite, bölgenin, sosyal, sanatsal ve kültürel aktivitelerinin gelişmesine ve bu zengin kültürel mirasın işlenerek tanıtılmasına önemli destek sağlayacaktır.

Sayın milletvekili arkadaşlar, Düzce, birinci sınıf tarım arazileri, zengin ormanları, gölleri, kaplıcaları, yaylaları ve deniziyle eşsiz doğal güzelliklere sahip, dinamik ve yetişmiş insangücüne sahip olan, üniversite kenti olmaya uygun genç bir ilimizdir. Düzce'nin bu zenginliklerinin korunması ve aynı zamanda sanayileşerek ekonomik ve sosyal kalkınmasının sağlanması, ülkemiz açısından da oldukça önem arz etmektedir. Sanayide verimliliğin ve kalitenin oluşabilmesinde, modern teknolojinin kullanılabilmesinde, katmadeğeri yüksek ve ihracata yönelik üretimin, gerekli yetişmiş insangücü ve bilginin sağlanmasında büyük kaynak üniversitelerdir. Teşvik Yasası çerçevesinde Düzce İline gelecek olan yatırımlar da düşünüldüğünde, üniversitenin kurulması, Düzce'de doğal çevreyi koruma bakımından olduğu gibi, sanayileşmeye ve tarımsal kalkınmaya da oldukça büyük katkılar sağlayacaktır. Ayrıca, üniversite, sosyal ve kültürel aktiviteler ile turizm bilincinin gelişmesine, modern kentleşmeye de öncülük edecektir.

Düzce İlinin eğitim durumu gurur verici düzeydedir. İlin son sayımlara göre nüfusu 314 266 olup, okuma yazma oranı yüzde 98,1'dir. İlköğretimde 46 635, lise ve dengi okullarda 11 315 öğrenci öğrenim görmektedir. Halen, Düzce'de 2004 yılı itibariyle, Abant İzzet Baysal Üniversitesine bağlı olarak 3 fakülte, 4 yüksekokul ve 1 enstitü bulunmakta olup, fen-edebiyat fakültesinin kurulması için de Üniversite Senatosundan alınan karar YÖK'e sunulmuştur. Bununla beraber, Düzce'de şu anda 4 496 üniversite öğrencisi, 24 profesör, 10 doçent, 92 yardımcı doçent, 69 öğretim görevlisi, 15 okutman, 2 uzman ve 151 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 363 ekonomik personel bulunmaktadır. Kurulacak üniversitede, mevcut ve yeni açılacak birimleriyle, Düzce İlimize, eğitim-öğretim, araştırma, sanat ve kültür faaliyetleriyle hizmet sunulmuş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Düzce, stratejik konumu, öğrenci potansiyeli ve mevcut olan altyapısıyla temel kriterleri yakalamış bir ilimizdir. Kurulacak üniversitenin mevcut ve açılacak birimleriyle, ülkenin ve yörenin eğitim-öğretim, bilim ve kültürüne önemli katkılarda bulunacağı şüphesizdir. Düzce kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşları, kurulacak üniversitenin sosyal, kültürel ve toplum yaşamına katkı ve faydalarını bilmekte; dolayısıyla, üniversite isteğinin gerçekleşmesini heyecanla beklemektedirler.

Bu kapsamda, Düzce üniversitesiyle ilgili kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınması talebimize tüm saygıdeğer siz milletvekili arkadaşlarımızın olumlu destek vereceğini bekliyor; bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Önerge üzerinde söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Dursun Akdemir'le birlikte altı ay önce vermiş olduğumuz kanun teklifinin doğrudan Meclis gündemine alınması hususunda söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, altı ay önce, Düzce'de yaşayan vatandaşlarımızın yoğun istekleri ve talepleri üzerine, Sayın Milletvekilimizle birlikte, Düzce İlinde bir üniversite kurulmasıyla ilgili bir kanun teklifi verdik. Niçin Düzce'de böyle bir üniversite kurulması gerekiyor?.. Düzce, Anadolu'yu Avrupa'ya bağlayan ve 1999 yılında yaşamış olduğu iki büyük depremle çok ciddî sıkıntılar içerisine giren bir ilimiz. 1999 yılında meydana gelen depremin yaralarının sarılmakta olduğunu, büyük bir bölümünün sarıldığını, büyük bir memnuniyetle ve mutlulukla görüyoruz. Ancak, bu kadar büyük bir depremi yaşayan bir ilin bir üniversiteye sahip olması, o üniversite sayesinde ilin sosyal yönden, ekonomik yönden, kültürel yönden bir hareketlilik içerisine girmesi gerekiyor; ancak, depremin yaralarının tam sarılabilmesi, Düzcemize kurulacak bir üniversiteyle mümkün olacaktır.

Biliyorsunuz Türkiye'nin birçok ilinde üniversitelerimiz mevcut. O üniversitelerin o illerimizi nasıl hareketlendirdiğini, ekonomik bakımdan nasıl canlandırdığını hepimiz çok yakından biliyoruz. İşte Düzce, altyapısıyla, sosyal hayatıyla, kültürel yapısıyla, bir üniversiteye çoktan kavuşması gereken bir ilimiz. Yüzde 98'lik okuryazarlık oranıyla, Türkiye'nin en önde gelen illerinin başında ve Bolu'daki üniversitenin ilgili bölümleriyle de, üniversite hayatıyla tanışan ve üniversiteye büyük imkânlar sunan bir il. Ben, öyle inanıyorum ki, bu kanun teklifi burada hayata geçirilir ve kanunlaşırsa, Düzce'deki vatandaşlarımızın da, 7'den 70'e, bu üniversitenin kurulması noktasında, üzerlerine düşen görevi bihakkın yerine getireceklerine inanıyorum ve bunun yerine getirileceğine dair, bize, müteaddit kereler ifadelerde bulunulmuştur.

O bakımdan, bizler bundan cesaret alarak, bu üniversitenin burada kurulması yolunda bir kanun teklifi verdik; ancak, üzüntü vericidir ki, Sayın Grup Başkanvekili, bu kanun teklifimizle ilgili değil, daha önce ikimizin, Dursun Beyle beraber vermiş olduğumuz kanun teklifiyle ilgili konuşurken, Düzce üniversitesinden de bahsederek, bu konuyla ilgili bir hükümet çalışması olduğunu ve bunun o kapsamda değerlendirileceğini ve dolayısıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, bizim kanun teklifimizin doğrudan Meclis gündemine alınması karşısında oy kullanacaklarını ifade etti; ancak, daha henüz kanun teklifiyle ilgili bizim düşüncelerimiz, görüşlerimiz, önerilerimiz bu kürsüden dile getirilmeden, bir Grup Başkanvekilinin Meclis iradesi üzerine bir ipotek koymasını anlamanın ve bunu izah etmenin de haklı bir gerekçesi olduğunu zannetmiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - İsim söyleyin efendim!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kandoğan, Grup Başkanvekilinin ismini söyleyin!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, biraz önce, bütün Düzceli vatandaşlarımız izlediler, Grup Başkanvekilimizi tanıyorlar, biliyorlar; ancak, böyle bir kanun teklifi daha henüz Meclisin önüne gelmeden, daha o kanun teklifiyle ilgili görüşmeler yapılmadan, bir başka kanun teklifi üzerinde konuşurken, nedir bu aceleniz, nedir bu telaşınız; niye bunu hemen burada söylemek lüzumunu hissettiniz?!

Ben, şuna inanıyorum ki, Düzce, bu üniversite kurulmasına layık olan bir ildir, her şeyiyle layıktır; altyapısıyla layıktır, vatandaşlarıyla layıktır, bugüne kadar sosyal ve kültürel sahada gösterdiği gayretle layıktır ve ben, tekrar ifade ediyorum; bu üniversitenin kurulması noktasında, Düzcelilerin, üzerlerine düşen bütün maddî görev neyse, onu da yerine getireceklerine inanıyorum. İnşallah, sizlerin de destekleriyle, oylarıyla, bu kanun teklifimizin doğrudan Meclis gündemine alınmasını, sizlerden, özellikle Düzceliler adına istirham ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlara Üye Seçİmİ

1.- (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Bazı girişimcilerce holding adı altında gerçekleştirilen izinsiz halka arz yoluyla tasarruf sahiplerinin mağduriyetine yol açılmasının neden ve sonuçlarıyla, bu süreçte SPK'nın sorumluluğunun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 29.3.2005 tarihli 76 ncı Birleşiminde kurulan (10/16, 262) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım:

Bazı Girişimcilerce Holding Adı Altında Gerçekleştirilen İzinsiz Halka Arz Yoluyla Tasarruf Sahiplerinin Mağduriyetine Yol Açılmasının Neden ve Sonuçlarıyla Bu Süreçte SPK'nın Sorumluluğunun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelik Aday Listesi (10/16, 262)

Adı Soyadı                                Seçim Çevresi

                                 AK Parti (8)

Telat Karapınar                                (Ankara)

Mustafa Tuna                                (Ankara)

Orhan Yıldız                                (Artvin)

Hasan Aydın                                (Giresun)

Mehmet Ceylan                                (Karabük)

Özkan Öksüz                                (Konya)

Kerim Özkul                                (Konya)

Abdullah Erdem Cantimur                                (Kütahya)

                                   CHP (4)

Algan Hacaloğlu                                (İstanbul)

Bihlun Tamaylıgil                                (İstanbul)

Oğuz Oyan                                (İzmir)

Nezir Büyükcengiz                                (Konya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin,

10.5.2005 Salı günü (bugün) saat 17.15'te, Halkla İlişkiler Binası, B Blok, 2 nci Kat, 4 üncü Bankoda bulunan Meclis Araştırması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranlarda duyurulacaktır.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ve diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

 

İKİNCİ BÖLÜM

Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanlarının Belirlenmesi, Korunması, Kullanılması ile Yenilenebilir Kaynaklardan Elde Edilen Elektrik Enerjisinin Belgelendirilmesi

Kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve kullanılması

MADDE 4. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kamu veya Hazine arazilerinde yenilenebilir enerji kaynak alanlarının kullanımını ve verimliliğini etkileyici imar plânları düzenlenemez. Elektrik enerjisi üretimine yönelik jeotermal kaynak alanlarının belirlenmesi, korunması ve kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, Adana Milletvekili Gaye Erbatur.

Buyurun Sayın Erbatur.

Süreniz 10 dakikadır.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Başkan, şahsım adına da söz talebim var, ikisini birleştirebilir misiniz...

BAŞKAN - Sayın Erbatur, yalnız, Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve Kayseri Milletvekili Taner Yıldız şahsı adına söz istemişler, eğer sözlerinden vazgeçerlerse size şahsınız adına söz vereceğim.

Buyurun Sayın Erbatur.

CHP GRUBU ADINA N. GAYE ERBATUR (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlarım.

                                       

(x) 646 S. Sayılı Basmayazı 4 Mayıs 2005 tarihli 94 üncü Birleşim Tutanağına eklidir.

Yüce Meclisin gündemine getirilen kanun tasarısı, hidrojenin dışında, esas olarak, rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi ve nispeten küçük boyutlardaki hidrolik enerjiden elektrik üretimini kapsamaktadır. Fosil yakıtların birim kütleleri bazında enerji potansiyellerinin yüksekliği ve oldukça ucuz üretilebilmeleri, 20 nci Yüzyılda fosil yakıta dayalı enerji tüketimi ve bunlara dayalı ulaşım, ısıtma, sanayideki enerjiyle ilgili alan teknolojilerinin geliştirilmesine tanık olunmuştur. Ucuz ve yüksek potansiyelli fosil yakıt enerjisi, 20 nci Yüzyılda büyük bir sanayi ve teknoloji devrimini de beraberinde getirmiştir; ancak, beraberinde çok büyük çevre kirlenmesini de gündeme taşımıştır. Bunun yanı sıra, yakılırlarken başta karbondioksit olmak üzere sera gazlarını büyük miktarlarda atmosfere salıvermeleri de, küresel ısınma ve buna bağlı iklim değişiklikleri ile kutuplarda buzul erimeleri sonucu, orta vadede okyanus, deniz seviyelerinin yükselme tehlikesini ortaya çıkarmıştır.

Bütün bunlara rağmen, alternatif enerji kaynaklarının yeterince hızlı ve ekonomik olarak devreye sokulamaması nedeniyle, bugün de fosil yakıtlar, birincil enerji kaynağı olarak üretilmekte ve tüketilmektedir. Ülkemizde, birçok konuda olduğu gibi, yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve ilgili kaynaklarımızdan uygun olanların devreye sokulabilmeleri konularında da geç kalınmıştır; ancak, zararın neresinden dönülse kârdır anlayışıyla, bu kaynaklarımızı ekonomik olabilecek teknolojiler eşliğinde değerlendirme çalışmalarına hız kazandırmamız gerekmektedir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının en büyük avantajı, doğal döngü içinde yenilenmeleri ve enerjilerinden sürekli tekrar istifade edilebilmeleridir. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları Avrupa Birliği ülkelerine kıyasla oldukça yüksektir. Bugüne kadar, yenilenebilir enerji türlerinin pahalı olduğu ve çevre koruma adına fosil yakıt tüketimini düşürmenin ülkemiz açısından lüks bir yaklaşım olacağı gündemde tutulmuş ve bu kaynaklar ihmal edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisine dönüşüm teknolojileri, başta fosil yakıtlarla, hem ekonomi hem de performans açılarından yarışamazken, bu konularda yapılan ciddî araştırma yatırımları sonucu geliştirilen teknolojilerin bir kısmı, artık rekabet edebilecek duruma gelmişlerdir.

Petrol rezervlerinin sıkışmasına ve olası küresel siyasî krizlere bağlı olarak giderek yükselecek petrol fiyatları nedeniyle, bir süre sonra diğer birçok enerji teknolojisi de ekonomik olarak devreye girecektir. Diğer bir deyişle, yenilenebilir enerji kaynakları, sudan hidrojen üretimi de dahil olmak kaydıyla, kaçınılmaz olarak yakın geleceğin birincil enerjisi konumuna gelecektir.

Türkiye, sahip olduğu güneş, rüzgâr, biyokütle ve jeotermal enerji potansiyellerini ciddî ve kararlı yaklaşımlarla yeterince harekete geçirdiği zaman, enerji üretim ve tüketiminde ve ülke ekonomisi genelinde önemli bir katkı ortaya çıkarabilir. Örneğin, Devlet Planlama Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Raporunda, çok kısa bir sürede, sadece rüzgâr gücüyle çalışan 5 000 megavat kapasitede elektrik santrallarının kurulması gereğinden bahsedilmektedir. Bu rakam, Türkiye'nin toplam elektrik gereksiniminin yüzde 7'si gibi çok önemli bir orana işaret etmektedir. Buna, diğer yenilenebilir enerji türlerinde yapılacak yeni yatırımları eklediğimizde, Türkiye, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla, elektrik üretiminde, pekâlâ, Avrupa Birliğinin 2010 hedefini yakalayabilir, hatta, geçebilir.

Hepimizin bildiği gibi, enerji konusu, ulusların toplumsal yaşamında, ekonomilerinin gelişiminde, refaha ulaşmakta ve de en önemlisi ulusal güvenliğin sağlanmasında kilit rolü oynamaktadır. Günümüzde globalizm ya da küreselleşme adı verilen gelişme, bir yerde, dünya insanlığının etkileşimini, gelişimini ve kaynaşmasını gündeme getirirken, diğer taraftan, da çokuluslu şirketlerin, politikalarına hâkim oldukları emperyalist ülkeler aracılığıyla, dünya ekonomisini ve de öncelikle enerji kaynaklarını ele geçirme stratejilerini içinde barındırmaktadır. Bu durum, zaman zaman üstü örtülü, zaman zaman ise açıkça, pervasızca ve saldırganca kendini göstermektedir. Doğal kaynaklarına hâkim olamayan ve ekonomilerini yeterince geliştiremeyen toplumların, ulusal bağımsızlıklarını, sömürülme, kültürel yozlaşma ve giderek modern köleler olma yolunda kaybetmelerini gündeme getirmiştir.

Yenilenebilir enerji kaynakları, temizliği, tüketilip yok edilir olmayışları, sera gazları üretmeyerek küresel ısınmaya katkıda bulunmamaları ve günümüzün diğer hâkim enerji kaynaklarına olabildiğince, ağırlıklı olarak, seçenek oluşturarak dışa bağımlılığı azaltması gibi özellikleriyle mutlaka değerlendirilmeli ve bir an önce üretim ve tüketim oranlarını yükseltecek tedbirler alınmalıdır.

Tabiî, tüm bu stratejilerin temel yönlendiricisi ilgili kanunlar olacağına göre, bu kanunların hazırlanmasına ayrıntılı araştırma ve strateji geliştirme raporlarının temel oluşturması gerekir.

Hangi yenilenebilir enerji türleri ülkemizde hâkimdir? Nicel anlamda, yerel ve ulusal boyutlarda potansiyellerinin saptanmasına ilişkin hangi araştırmalar yapılmış ya da yaptırılmıştır? Yenilenebilir enerji kaynaklarının türüne ve potansiyellerine göre yapılacak yatırımların maliyetleri ve takiben işletme maliyetleri farklı olacağına göre, bunların tümünü aynı sepete koyup, aynı teşvik oranından yararlandırmanın bilimsel bir anlamı var mıdır?

Avrupa Birliğinin konuya nasıl yaklaştığına bakalım. 1980'li yıllarda, enerjide dışa bağımlılığı azaltma ve sera gazı salınımlarını düşürme yönünde devlet stratejileri geliştiriliyor ve buna bağlı yoğun araştırma projeleri 1990 başlarında devreye giriyor. 1997 yılında yayımlanan Beyaz Belgeyle, hedefler somutlaştırılıyor ve 2010 yılı için yenilenebilir enerjinin toplam enerji içindeki payının yüzde 12'ye çıkarılması kararlaştırılıyor. Bu süreç içinde ALTENER-I, ALTENER-II, Synergy (sinerji) ve intelligent programlarıyla, sanayi, teşviklerle yönlendiriliyor ve son olarak, 2001-77 sayılı direktifle, yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminin toplam elektrik üretimi içerisindeki payının 2010 yılında yüzde 21,1'e ulaşması hedefleniyor. Tabiî, tüm bu karar ve direktifler, yoğun araştırma, geliştirme çalışmalarının somut sonuçları üzerine kuruluyor.

Bizim kanun tasarımız ise, buna benzer çalışmalar üzerine kurulmamış gibi gözüküyor. Ne mevcut durumla ilgili tespitler ve buna göre yaptırım maddeleri var ne de ileriye dönük somut hedefler içeriyor. Bu tasarı, Avrupa Birliğine uyum sürecinde çıkarılması gerekir diye ortaya çıkarılmış gibi duruyor.

Ayrıca, ülkenin doğal kaynaklarını tamamen özel sektörün kârlılık anlayışına terk ederek ve yabancı sermayenin bu alana girişinde hiçbir ciddî denetim mekanizması uygulamayarak, toplumların bekâsında en önemli işlevlerden birini gören enerji kaynaklarının, bir kez daha, plansız programsız bir şekilde çarçur edilmesine zemin hazırlanmaktadır. Yabancı Sermaye Kanunu, 4916 sayılı Yasa ve ilgili düzenlemelerle birlikte değerlendirildiğinde, bu kolaylığı, yabancı sermayenin, sınırsızca ve doğal kaynaklara zarar verecek şekilde hoyratça değerlendirebileceğini kestirmek zor değildir.

Tasarıda, kamu kurumları olayın dışına itilerek, yönlendirici, toplumsal yararın en üst düzeyde ve hakkaniyet içinde gerçekleşebilmesi için düzenleyici ve belirli oranlarda üretim tesislerine sahip olarak, gerektiğinde, tekelleşmiş özel sektör kurumlarının aşırı kâr hırsıyla fiyatları tırmandırmasını piyasa kurallarıyla engelleyecek rolleri dışlanmıştır. Tam tersine, belirli bir grup yatırımcı, DSİ ve EİE tarafından hazırlanan projelerden hizmet bedeli alınmaması, ticarî amaçla çalışan özel sektöre devlet kurumlarından kaynak aktarılması anlamında olup, bu kurumların ekonomik anlamda zayıflatılmalarına katkıda bulunacaktır. Zaten teşvik alan bu özel yatırımcılar, bir de bu şekilde, doğrudan kamu kurumlarının sırtından ikinci bir teşvik almaktadır. Teknolojisiyle, verimliliğiyle rekabetçi piyasada ayakta durmak yerine, devletin sırtından gereksiz teşviklerle kurulan bu tesislerin ne kadar başarılı olacağı da belirsizdir.

Tasarıda, ayrıca, Devlet Su İşlerinin inşa ettiği santralların bedelsiz olarak EÜAŞ'ye devri öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbatur, şahsınız adına 5 dakika süre veriyorum; buyurun.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Bu uygulamanın yenilenebilir enerji kaynaklarının ötesinde tüm santralları kapsaması, kamuya ait elektrik üretim tesislerinin, yine, haraç mezat özel sektöre devredileceği anlamına gelmektedir.

Tasarıda öngörülen teşvikler, sadece en avantajlı bölgelerde rüzgâr ve bazı hidrolik projeleri için destek sunabilecek gibi görünmekte, buna karşılık, güneş enerjisi ve biyokütle konularında herhangi bir gelişmenin yaratılması mümkün görülmemektedir.

Tasarıda hibrit enerji türleri hiç ele alınmamıştır. Oysa, yöresel özellikler ve yenilenebilir enerji kaynaklarının niteliği de dikkate alınarak, en ekonomik olacak şekilde, hibrit enerji üretimi ve tüketimi gerçekleştirilmesi teşvik edilmeliydi ve bunun için, tasarıda özel önlemler ve tanımlar getirilmesi gerekirdi.

Özellikle bina ve endüstriyel yapıların ısıtılması konusu güneş enerjisinden bağımsız olarak düşünülemez. Yani, bu yasa, diğer yenilenebilir enerji türlerine olduğu gibi, güneş enerjisine de özel bir yer ayırmalıydı ve elektrik enerjisi üretiminin yanı sıra, ısı ve diğer enerjileri de kapsayarak, binaların mimarî tarzından tutun da, enerji yönetim sistemlerinin oluşturulmasına kadar birçok önemli konuya yer vermeliydi.

Yatırımlara tahsis edilecek araziler için alınacak bedellerin Çevre ve Orman Bakanlığı ve Maliye Bakanlığına bırakılması kayırıcı ve keyfî uygulamalara kapı açacak niteliktedir.

Tasarıda yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi, diğer tüm enerji türleriyle birlikte ele alınmalı, en azından yenilenebilir enerji türlerinin sadece elektrik üretiminde değil, her türlü değerlendirilmesi bir bütün olarak yasada yer alabilmeliydi.

Teşvik tedbirlerinin alanı genişletilerek, bu teşviklerin başlangıçta oluşturacağı ekstra maliyetin toplumsal kesimlere güçleri oranında yansıtılması temel olmalı, teşviklerin özel kurumlarca objektif bir şekilde oluşturulup denetlenmesi sağlanmalı, özellikle, kapasitesi yüksek elektrik santrallarının yatırımı ve işletmesi söz konusu olduğunda, yabancı şirketlerin bu üretim ve tüketimi Türkiye'nin menfaatlarının aksine değerlendirilmelerinin önüne geçecek devlet denetim mekanizmalarının yasada yer alması, doğal kaynakların yenilenebilir özelliklerini kaybetmeyecek nitelik ve nicelikteki teknolojilerin ve işletme koşullarının yatırımlarda esas alınması ve bunların devlet tarafından denetlenmesini sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi bu tür bir yasadan beklenendir; ancak, ne yazık ki, bu beklentilerimizin hiçbiri bu yasa tasarısında gözükmüyor.

Kalkınmanın en önemli göstergesi, kişi başına tüketilen enerji miktarıdır. Bu nedenle, kısa, orta ve uzun vadedeki ülke enerji politikalarının oluşturulması gerekmektedir. Dünyadaki enerji tüketimi ve kaynakları gözönüne alınarak oluşturulan enerji senaryoları iyi bilinmelidir. Ülkemiz için de gerçekçi potansiyel ve ihtiyaçların doğru olarak tahminlenmesi, nüfus artışlarının ve gelişen teknolojilerin iyi etüt edilmesiyle hazırlanacak senaryo ve politikalara şüphesiz gereksinim vardır. Ayrıca, oluşturulacak enerji politikalarında ülke savunmasını ve ülke üzerinde yaşayan ve yaşayacak nesillerin hayatlarını ve çevrelerini tehlikeye atmayan, temiz enerji kaynağı olarak görülen enerji sistemlerine ağırlıklı olarak yönelinmesi ve enerji tasarrufu bilincinin topluma verilmesini de kapsayacak şekilde olması bir zorunluluktur.

Türkiye'nin enerji açısından dışa bağımlılığını azaltabilmek için enerji tasarrufu, yerel kaynaklı enerjinin daha verimli ve etkin kullanımı ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji elde etmesi gereklidir. Bu kapsamda rüzgâr enerji santralları kurulması konusunda yap-işlet-devret kapsamlı girişimlerin derhal sonuçlandırılması ve hatta özendirilmesi için gerekli çalışmaların Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda;

1- Güneş pili, artı rüzgâr türbini hibrit elektrik üretim sistemlerinin kurulması teşvik edilmeli,

2- Türkiye'nin rüzgâr enerji potansiyeli yüksek olan bölgelerinde 10 000 megavat gücünde elektrik üretim şebekelerinin kurdurulabilmesi sağlanmalı,

3- Yerel teknoloji desteği geliştirilerek, güneş pillerinin Türkiye'de üretilebilmesi olanakları geliştirilebilmeli,

4- Biyokütle enerjisiyle ilgili çalışmalar kamu tarafından desteklenmeli ve özel sektör yatırımlarına düşük faizli ve uzun vadeli finansal destek sağlanmalı,

5- Ülkemiz açısından en önemlisi, ulusal enerji politikalarının realist ve ülke çıkarlarına hizmet verecek şekilde oluşması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbatur, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

N. GAYE ERBATUR (Devamla) - Yenilenebilir enerjiler kanunu taslağında yukarıdaki konular net olarak ortaya konulmadığı gibi, teşvik unsurları da ciddî olarak aşındırılmıştır; ancak, yine de, bu kanunun ülkemizin enerji sorunlarına çare olacak bir umut kapısı açmasını umuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erbatur.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:

Geçtiğimiz aylarda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bazı ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla işadamlarından ve Bakanlığınızdaki birkısım bürokrat ve çalışanlardan 18 kişi tutuklandı. Ayrıca, bu yüzden, ihale isteyen İktidar Partisine mensup bir milletvekili de milletvekilliğinden istifa etti. Üstelik, yolsuzluk iddiasıyla tutuklanan bürokratlarınız, sizin atadığınız, işin garibi de bu görevleri yapacak başka isimler yokmuş gibi vekâleten görevde tuttuğunuz isimler; çünkü, Sayın Cumhurbaşkanı bu isimlere geçit vermemişti.

Sayın Bakan, siz, Bakanlığın en yüksek ita amirisiniz. Sorum şu: Bakanlığınızdaki yolsuzluk iddialarıyla alakalı mahkeme safahatının sağlıklı ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi için Bakanlıktan istifa etmeniz daha uygun değil midir? Çünkü, mahkeme, başında bulunduğunuz Bakanlıktan bir dizi belge ve bilgi isteyecek ve tutuklanan, yargılanan bürokratlar sizin atadığınız bürokratlar.

İkinci sorum şu: Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını yürütecek başka bir isim yok mu AK Parti Grubu içerisinde?

Sayın Bakanım, diğer bir sorum da şu: Cumhuriyet Halk Partisi, hakkınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği gensoru...

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, maddeyle ilgili soru sorar mısınız.

Buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Maddeden haberi var mı acaba?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, maddeyle ilgili bu; Enerji Bakanlığını ilgilendiriyor. Enerji Bakanlığı...

BAŞKAN - Soruları maddeyle ilgili sormanız gerekir Sayın Özdoğan.

Buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, soruyorum; Enerji Bakanlığını ilgilendiriyor.

Sayın Bakanım, Cumhuriyet Halk Partisinin hakkınızda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği gensoru önergesinde, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığında usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının büyük boyutlara ulaştığı, görevinizi ihmal ettiğiniz, kamu hazinesini zarara uğrattığınız, kamu gelirlerinin talanına seyirci kaldığınız gerekçeleri sıralanıyor. Verilen bu önergede, Rusya'dan iki ayrı hat ve dört farklı fiyatla gaz alınmaktayken, 19 Kasım 2003'te tek fiyata geçildiği belirtiliyor ve sizin, ülkeyi kâra geçirdiğinizi söyleyerek kamuoyunu yanılttığınız iddia ediliyor. Ayrıca, Kasım 2003 değerleriyle, Mavi Akımdaki zararın 2,9 milyar dolar olduğu iddia ediliyor.

Sorum şu: Önergedeki bu iddialar karşısında Türk kamuoyuna neler söyleyebilirsiniz?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; vasıtanızla, Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:

Yenilenebilir enerji kaynaklarının büyük kısmının hayata geçmesindeki kısa, orta ve uzun vadeli projeler nelerdir?

Güneş enerjisi uygulamaları açısından ülkemizin coğrafya uygunluğunu değerlendirebilir misiniz?

Son sorum: Bugüne kadar özkaynakların yeterince değerlendirilememesindeki temel etkenler nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Başka soru?.. Yok.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Konu yargıya intikal ettiği için, yazılı cevap vereceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başka soru var mı?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

YEK belgesi

MADDE 5. - Yenilenebilir enerji kaynaklanndan üretilen elektrik enerjisinin iç piyasada ve uluslararası piyasalarda alım satımında kaynak türünün belirlenmesi ve takibi için üretim lisansı sahibi tüzel kişiye EPDK tarafından "Yenilenebilir Enerji Kaynak Belgesi" (YEK Belgesi) verilir.

YEK Belgesi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun.

Sayın Karademir, süreniz 10 dakikadır.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, şahsım adına da söz talebim vardı; o sürenin de eklenmesini...

BAŞKAN - Sayın Karademir, AK Parti Grubu adına ve şahıs adına söz talepleri var; vazgeçerlerse, 5 dakika daha vereceğiz.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada ve ülkemizde sanayi ve teknolojinin hızla gelişimi, nüfusun artışı, enerjiye duyulan ihtiyacı her geçen gün artırmaktadır.

İnsanoğlunun dünyadaki diğer canlılardan temel farklılıklarından en önemlisi, kültürel bir yaşam sürüyor olabilmesindendir. İnsanoğlu, yaşamını, coğrafî veya meteorolojik koşullara bağlı kılınmaksızın, dünyanın her bölgesinde sürdürmekte ve her durumda, her zaman enerjiye gereksinim duymaktadır. İnsanoğlu, bu temel davranış biçimlerinden hareketle, gereksinim duyduğu enerjiyi, kültürel düzeyine bağlı olarak üretiyor ve tüketiyor.

Bu yaşam ve tüketim biçimleri, onun için, aynı zamanda yaşamsal bir zorunluluk haline dönüşüyor. Bu zorunluluk, yaşadığı çağdaki teknoloji düzeyiyle belirleniyor.

Değerli arkadaşlarım, artık, günümüzde, bir kalp ve bir böbrek hastasının yaşaması için elektrikle çalışan cihazlara, kentsel yaşamın devamı için enerjinin birçok kaynağına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle, günümüzde, enerji, öncelikle, ticarî bir mal değil, toplumsal bir hizmet niteliği taşımaktadır ve yine bu nedenlerledir ki, Fransız Yüksek Mahkemesi, borçtan dolayı elektrik kesintisini insan hakları ihlali olarak yorumlayabilmektedir.

Enerjinin insan odaklı bir konu olduğu ve ülkemiz kalkınmasındaki önemi yadsınamaz bir gerçektir. Artık, ülkelerin kişi başına düşen yıllık enerji tüketimleri kalkınmanın en önemli göstergelerinden birisidir.

Değerli arkadaşlarım, tasarının genel gerekçelerinden de anlaşılacağı üzere, artan nüfus ve sanayileşmeden kaynaklanan enerji gereksinimi ülkemizin sınırlı kaynaklarıyla karşılanamamakta, enerji üretimi ve tüketimi arasındaki fark gittikçe büyümektedir. Bununla birlikte, geleneksel enerji üretimi yöntemleri, bugün, ciddî çevre kirliliği nedenlerini de oluşturmaktadır.

Özellikle fosil yakıtların doğaya ve canlılara verdiği onarılmaz zararların tespit edilmesiyle birlikte, fosil yakıt tüketiminin uluslararası taahhütlerle azaltılması gündeme gelmiştir. Fosil yakıtlar olarak adlandırdığımız kömür, petrol ve doğalgazın yarattığı olumsuzluklar, sadece yakın çevreyle sınırlı kalmamakta, atmosfere de yayılmaktadır.

Sonuçta, bu kirliliğin, iklim değişikliklerine yol açtığı ve dünya yaşamını tehdit etmeye başladığı bilim çevrelerince kamuoyuna duyurulmakta ve bütün ülkelerin önlem alması için çağrıda bulunmaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, 1992'de Rio Çevre Zirvesi ve ardından Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin imzaya açılması, bütün bu olumsuzluklara çözüm bulmak arayışının bir sonucudur. Ancak, pek çok ülkenin, ekolojik dengeleri ya da insan-çevre sağlığını değil, kendi ekonomik çıkarlarını gözetme yaklaşımı ortaya çıkınca, anlaşmaya yanaşmadıkları da bir gerçektir.

1997 yılında yapılan Kyoto İklim Zirvesinde ise, ABD, Kanada, Japonya, Avusturya gibi bazı ülkeler, kendi ülkelerinde sera gazı emisyonlarında indirim yapma sorumluluğunu üslenmek istememişlerdir. Bu arada, gelişmiş Avrupa Birliği ülkeleri, bir yandan kendi ülkelerinde güneş, rüzgâr gibi temiz enerji kaynaklarını kullanan enerji sistemlerini geliştirerek, Kyoto hedeflerini tutturmaya çalışırken, diğer yandan, birliğe yeni katılan Yunanistan, Portekiz, İspanya gibi ülkelerin emisyonlarının, 1990 yılına göre, yüzde 30 civarında artırılmalarına göz yummuşlardır.

Yine, bir yandan, ulusal ve ekonomik çıkarlar gözetilirken, diğer yandan da, nükleer enerji dahil olmak üzere, petrol, kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtların zararını fark edenler, standart dışı ve pazar değeri olmayan çöp teknolojilerini, bunun farkında olmayan az gelişmiş ülkelere aktarmaya başlamışlardır. Ancak, bu ülkeler, bunu yaparlarken, iklim değişikliği ve küresel kirlenmenin sonuçlarının kendilerine de döneceğini unutmuş görünmektedirler.

Dolayısıyla, dünyamızda yaşanan bu olumsuz gelişmeler, fosil ve nükleer yakıtlara alternatif doğal enerji kaynaklarını gündeme getirmiştir. Artık, bu konuda yapılan çalışmalar ve araştırmalar enerji sistemlerinin sürdürülebilir, enerji kaynaklarının yenilenebilir olmasını zorunlu kılmaktadır.

Bu nedenlerle, enerjinin çeşitlendirilmesi ve özellikle de, temiz, yenilenebilir ve yerli enerji kaynaklarına yönelinmesi ve bunun ulusal mevzuatımıza ilişkin en önemli adımı niteliğindeki bu kanun tasarısının Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınmasını olumlu bulduğumuzu vurgulamak isterim.

Doğanın kendi evrimi içinde bir sonraki gün aynen mevcut olabilen enerji kaynağı olarak tanımlanan yenilenebilir enerjiye, yani, su, güneş, rüzgâr, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir doğal kaynaklara yönelmenin bütün ülkeler için gerekli ve zorunlu olduğu artık görülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu konuda dünyadaki bazı uygulama örneklerini sizlerle de paylaşmak isterim. Bugün Norveç petrol ihraç etmekte olan bir ülke olduğu halde, elektrik üretiminin yüzde 100'ünü hidrolik santrallardan karşılamaktadır. Nüfusu 5 000 000 kişiyi bulan, yıllık tüketimi yaklaşık ülkemiz kadar olan Danimarka'da elektrik üretiminin yüzde 25'i rüzgâr enerjisinden sağlanmaktadır.

Dünyada rüzgâr enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretim endüstrisi 1980'li yıllardan bugüne yüzde 25 oranında büyümüştür. Komşumuz İran, sadece 2004 yılında, yüzde 50'sini yerli imalat olarak gerçekleştirmek kaydıyla, 160 megavat kurulu güce ulaşarak rüzgâr çiftlikleri kurmuştur.

Dünyada yılda 10 000 000 euroluk bir pazar her yıl yüzde 30 büyürken, Türkiye, maalesef bu pazarın içinde henüz yer almamıştır.

Türkiye'de sadece sıcak su amaçlı güneş enerjisi uygulamasıyla yılda 500 000 000 dolar tasarruf edilebilir.

İsrail'de, binalarda güneş enerjisi kaynaklı mekanik tesisat projeleri hazırlanıp onaylatılmadan yapı kullanma izni verilmemektedir.

Yenilenebilir enerji teknolojisinin ülkemizde gelişmesi ve üretiminin teşvikiyle her yıl 100 000 kişiye iş sahası yaratılabilir.

Değerli arkadaşlarım, peki, ülkemizde enerji verimli kullanılmakta mıdır? Bu soruya olumlu yanıt vermek, elbette olanaklı değildir. Elektrik enerjisinde santrallardan başlayarak, iletim, dağıtım ve son kullanımda yaşanan enerji kayıplarının inanılmaz boyutta olduğu, herkes tarafından bilinmektedir.

Türkiye'nin, enerji savurganlığında Avrupa'nın birinci ülkesi olduğu söylenebilir. Ülkemizde bu denli enerji kayıpları varken, devamlı yeni santrallar satın alma politikasının da, çokuluslu dev enerji şirketlerini zengin etmek dışında pek işe yaradığı da, ne yazık ki, söylenemez.

Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde, mevcut hidrolik kaynaklı 127,6 milyar kilovat/saat enerji potansiyelimizin yüzde 57'si, rüzgârda 10 milyar kilovat/saat potansiyelimizin neredeyse tamamı, jeotermal kaynak potansiyelimizin yüzde 96'sı ve sınırsız enerji kaynağı olan ve ülkemizin her bölgesinin sahip olduğu güneş enerjisi kullanılmamaktadır.

Bugün, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu kaynakların kullanımıyla elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluşturan malzeme, cihaz ve ekipmanlarının yerli üretim koşullarının oluşturulması ve hatta, bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaşmamız gerekmektedir.

Bu yasa tasarısı, tüm bu gereksinimlere cevap verecek bir çerçevede ele alınmalıdır. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun bugüne dek sürdüregeldiği özverili çalışmalarını takdirle karşılıyoruz; ancak, bazı yapıcı önerilerimizle, sözünü ettiğim çerçevenin gerçekleşmesine katkıda bulunmak istiyorum.

Sayın Başkan, şahsım adına sonra mı konuşayım?

BAŞKAN - Evet.

Tamamlayabilir misiniz Sayın Karademir.

Buyurun.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bu nedenle, meslek odalarımızın, ilgili sanayicilerin ve uzmanlarının bilgi ve deneyimlerinden faydalanarak oluşturduğumuz önerileri biraz sonraki konuşmamda sizlerle paylaşacağım.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.

Madde üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Hüsnü Ordu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSNÜ ORDU (Kütahya) - Muhterem Başkan, değerli milletvekillerimiz; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

AK Parti Grubu adına, bu kanun tasarısında, söz almış bulunuyorum.

Şimdi, öncelikle, bu kanunla ilgili önem arz eden birkaç madde başlığında bu tasarıyı toparlamayı arzu ediyorum. Bir defa, böyle bir yasaya neden ihtiyaç oldu? Demek ki, Türkiye'de böyle bir yasa ihtiyacı doğdu, biz bunu yapıyoruz. Bu konuda Türkiye'de yatırımcılar açısından mevcut 4628'de ve geçmişte 3996 ve 3096 gibi birtakım yasalar var elimizde; özel sektörün enerji üretim alanında yapabileceği yatırımlarla ilgili birtakım düzenlemeler var. Mevcut 4628'de de, en son çıkan yasada, enerji sektörüyle ilgili yatırımların özel sektör tarafından yapılması, özellikle, arzu edilmesine rağmen, şu anda en azından bu yasada görülen yenilenebilir enerji kaynakları konusunda yatırımcılar açısından böyle bir düzenleme ihtiyacı hâsıl olmuştur. Bunun sebebi, demek ki, mevcut düzenlemelerimiz yatırımcılar açısından böyle bir yasal düzenlemeyi uygun görüyor. Bu, bunun işaretidir. İkinci bir açıdan baktığımız zaman -yani, birinci açıdan, yatırımcı açısından böyle bir istikamet oluyor- gene, birtakım protokollerle Avrupa Birliği direktifleri ölçüsünde dünyadaki emisyon değerleri açısından toplam enerji üretiminde emisyon değerlerinin belli bir yüzdeye gelmesi hedefleniyor. Bu bir sebep oluyor. Dünyadaki tüketimle ilgili, enerji üretimiyle ilgili bu kaynaklar açısından, gene Avrupa Birliği direktiflerinde belirli bir yüzde, yani tüketimde belirli bir yüzde hedefleniyor. Demek ki, bu tasarının çıkışıyla ilgili üç önemli şey var. Yatırımcılar açısından, finansman temini açısından böyle bir arzu var, böyle bir ihtiyaç var; gene Avrupa Birliği direktifleri açısından, hem emisyon değerleri açısından hem de belirli bir yüzdedeki enerji üretimine katkısı açısından böyle bir yasaya, yasal düzenlemeye ihtiyaç oldu. Bu, tabiî ki, bu ihtiyaçtan kaynaklanan bir şey.

Şimdi, böyle baktığımız zaman, bu kaynakları kaynak açısından değerlendirmeyi arzu ediyorum, bir de enerji politikalarımızla ilgili bizim Türkiye'nin durumunu nazarı dikkate getirmek istiyorum. Bu kaynaklara baktığımızda, bu kanunun amacında, neler var, bu kaynaklar nelerdir; işte, küçük hidrolikler, güneş, jeotermal, biyokütle ve rüzgâr gibi.

Şimdi, burada dünyadaki bu gelişimlere baktığımız zaman, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamını araştırdığımızda, bu direktifte, özellikle bu saydığımız kaynaklar açısından şu kaynakla ilgili bu yüzdeyi yakalayacaksın, işte bu kaynakla ilgili şu emisyon değerlerini yakalayacaksın diye bir direktif yok. O zaman, tüm ülkeler, kendi ulusal kaynakları açısından teknik ve ekonomik olarak neyi arzu ediyorlarsa, hangileri kendileri açısından uygunsa, bu kaynaklarını harekete geçiriyorlar. Böyle bir gözlemle bu kaynakları incelediğimiz zaman, örneğin Avusturya'da hidrolik öne çıkıyor, yani kendi ulusal değerleri açısından, örneğin Polonya'da biyokütle öne çıkıyor, bir başka yerde bir başka kaynak öne çıkıyor; Almanya ve Danimarka'ya baktığımız zaman, rüzgâr teknolojisini de geliştirdiklerinden dolayı özellikle rüzgâr öne çıkmış; ama, buradaki oranlar son derece dikkat çekici. Örneğin, en fazla öne çıkan ülkelerden bir tanesi Almanya. Almanya'ya baktığımız zaman, kurulu gücü 100 000 megavat civarında olmasına rağmen, 14 000 megavat civarında rüzgâr teknolojisine rağmen, kurulu gücü var. Demek ki bu, yüzde 4'lere tekabül eden bir rakam; yani, değer açısından baktığımızda yüzde 4'lere tekabül ediyor.

Şimdi, ben, bu kanunu, rüzgâr açısından, kaynak çeşidi açısından, rüzgâr açısından ülkemizdeki konumunu ve dünyadaki konumunu değerlendirmek istiyorum. Burada böyle bir tehlike görüyorum.

Geçen gün NTV'yi dinliyorum, bir ilim adamımız konuşuyor; ismini bilmiyorum. O bilim adamımız "Türkiye'de öyle rüzgâr enerjisi kaynağımız var ki bunların tamamını üretime geçirsek" diyor ve 80 000 000 000-88 000 000 000 kilovatsaatlik bir rüzgâr enerjisinden bahsediyor. Bu tam hayalperestlik bir düşünce. Yani, Türkiye'de, yenilenebilir enerji kaynakları açısından tümüyle birlikte bile ele aldığımızda, bunun Türkiye'deki enerji politikalarına arz güvenliği açısından yapacağı katkı, tüm enerji dünyasındaki bilim adamları ve sektör tarafından bilinmektedir ki, son derece sınırlıdır. Bir defa bunun altını çizmek istiyorum. Ben bu bilim adamlarını dinlediğimde şunlar aklıma geliyor; diyorum ki: Acaba, bu bilim adamlarımız, bu konularda, bu tür basında ve televizyonlarda, neden bunların altını çizerek söylüyor, doğruları söylemiyor?! Bir defa bu sıkıntıyı gündeme getirmek istiyorum.

Burada orijinal bir şey var. Rüzgârla ilgili, bizim, gerek TEİAŞ'la gerekse Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunda şu anda, temmuz itibariyle, 1 269 megavat civarında bir lisans almış, altı ay süresi kalan firmalarımız var. Bir defa, buna baktığımız zaman, bu yasada da bunlar var; ancak, bunu, tekrar, burada, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Rüzgârın, kaynak açısından enerji sektörüne, iletim hatlarındaki iletim tesisleri ve trafolar açısından, bağlantı noktalarındaki teknik açıdan, sisteme getirdiği, yani, sistem operatörüne getirdiği teknik dezavantajlar vardır. Bu dezavantajları da gözönüne alarak bu yasal düzenlemelerde, hiç şüphesiz, bizim, gerek TEİAŞ'ın öngörülerinde gerekse Enerji Piyasası Düzenleme Kurulumuzun bu konularda daha dikkatli olması gereğinin altını çiziyorum.

Şimdi, buradan bir başka konuya geçiyorum. Bir defa, Sayın Bakanımızın enerji politikalarıyla ilgili yaptığı tüm faydalı hizmetler için, kendisine minnetlerimizi arz ediyoruz ve geçmiş dönemlerde de Enerji Bakanlığı yapıp, bu konuda yaptıkları katkılarla Türkiye'deki enerji politikalarına katkı veren tüm Enerji Bakanlarımızı buradan saygıyla anıyorum. Katkı veren... Ne verdiyse...

Türkiye'ye baktığımızda, enerji politikaları açısından, dünyayla değerlendirdiğimizde, OECD ülkeleriyle değerlendirdiğimizde, bütün bu olumlu gelişmelere rağmen, bizden kaynaklanmayan, ama geçmişten gelen, maalesef, OECD ülkelerinde, enerji konusunda, fiyat konusunda en pahalı ülkelerden bir tanesidir Türkiye. Fiyatlara bakalım: Sanayide 119 800; 8,68 sent 1 kilovat/saati; konutta 127 800; 9,26 sent 1 kilovat/saati; tarımsal enerjide 115 250; 8,35 sent; ticarî enerjide 151 950; 11 sent 1 kilovat/saati. Demek ki, ortada, OECD ülkelerine göre -baz aldığımızda- Türkiye'de, gerçekten, enerji fiyatlarımızın daha pahalı olduğu bir gerçeği var. Bu, bizim hatamız değil.

Bu enerji politikalarıyla ilgili, bu yenilenebilir enerji kaynağının dışında bizim ne yapmamız lazım ki, Türkiye'de, enerjiyle ilgili, gerek arz güvenliğini gerekse ucuzluğu temin etmemiz lazım? Bunda bir tek şey var. Hükümet programımızda çok açık ifade etmişiz; burada, enerji üretiminde yerli kaynakları önceleyen bir enerji politikası geliştireceğimizi ifade ediyoruz. Bu nedir, yerli kaynak diye baktığımızda Türkiye'de; bunlar -özellikle altını çiziyorum- kömür ve sudur, büyük hidroliklerdir. Demek ki, bizim -hükümet programımızda da ifade ettiğimiz gibi- bu konuda, bu politikaları geliştirmemiz lazım.

Peki, şimdi bakalım bu tasarı ne getiriyor bu yatırımcılara: Yedi yıllık bir süreçte, Türkiye'nin toplam ortalama satış fiyatının altında olmamak kaydüşartıyla, yeni bir önergeyle de -doğrudur- Bakanlar Kuruluna yüzde 20 bir fazlalık getiriyoruz; yani, yedi yıl süreyle, muhatabımıza karşı da, parekende satış lisansına sahip tüzelkişi, tedarikçi açısından... Bunlar kimlerdir diye baktığımızda, 21 bölge var. Bu 21 bölge, şayet özelleşirse, özel sektör temsilcileri olacak, şayet bu noktada bunları realize edemezsek, kamuya sahip lisans sahibi tüzelkişiler olacak; muhataplar bunlar.

Bu anlamda, gerek Hazine açısından gerekse Bakanlık açısından gerekse sistem açısından da bence bir sorun yok; çünkü, muhatabımız bizim, kesinlikle, düşünülen, özel sektör anlamında bir muhatabımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ordu, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Tamamlıyorum.

Şimdi, böyle baktığımızda, bu kaynaklar açısından, yatırımcılar açısından böyle bir zaruret olduysa şayet, yerli kaynaklar açısından da, hükümet programımızda öngördüğümüz gibi, arz güvenliğini temin eden, ucuzluğu temin eden, sürekliliği temin eden, yedi yılı bırak, ama, en azından, bence, gelecekle ilgili beş yıl, yerli kaynaklara yönelik, Türkiye'de toplam ortalama satış fiyatını geçmeyen, hatta, onun altında kalan, Bakanlar Kuruluyla artı yüzde 20 avantaj getirilmeyen, en azından yatırımcılar açısından böyle bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu burada vurgulamak istiyorum. Bu konuda, böyle bir düzenlemenin, çok yakın bir zamanda -ümit ediyorum ki- Enerji Bakanlığımız tarafından da getirilmesini arzu ediyorum; çünkü, Türkiye'ye baktığımızda, bugün eleştirdiğimiz politikalarla ilgili, enerji arzının sıkıştığı dönemlerde, maalesef, bu düzenlemeler olmadığı, bu planlamalar yapılamadığı için, bugün eleştirdiğimiz yap-işlet, yap-işlet-devret gibi 9 sente, 10 sente, 11 sente tekabül eden enerjileri almak, Hazine garantileriyle almak durumunda kaldık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ordu, lütfen, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

HÜSNÜ ORDU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

O yüzden, bu noktalara gelmememiz için, bu anlamda, yerli kaynaklarla ilgili, özellikle kömür ve suyla ilgili, yatırımcılar açısından Türkiye'deki boşluğu kapatmamız lazım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ordu, sistem bozuldu.

Teşekkür ediyorum Sayın Ordu.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.38

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 5 inci maddesi üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Erdal Karademir; buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tüm canlılar için olmazsa olmaz olan atmosferdeki oksijeni yakmaksızın enerji üretimine olanak sağlayan bu yasa tasarısında, yenilenebilir enerji kaynaklarının, elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının etkinleştirilerek yaygınlaştırılması amacıyla, bazı maddelerde değişiklik ve eklemeler yapılmasının büyük fayda sağlayacağına inanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının 6 ncı maddesinin (b) fıkrasıyla ilgili, yazılı değişiklik önergemizde de ayrıntılı olarak belirttiğimiz gerekçeler nedeniyle, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca ülkemizde -hidrolik hariç- üretilen elektrik enerjisi miktarındaki diğer -rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gelgit gibi fosili olmayan- enerji kaynaklarının payının, Avrupa Birliği Komisyonunun Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisinde de öngörülen en az yüzde 12'ye ulaşması hedeflenmelidir.

Yaşamın her alanında olduğu gibi, kendinize tanımlı bir hedef belirlemeden yol alırsanız rehavete kapılır, bu hedefe ulaşamazsınız veya ulaşmanız gereken süreden daha geç olabilir ya da hiç ulaşılamaz bir duruma gelirsiniz. Bu nedenle, tasarıya, yenilenebilir enerji kaynaklarımızla elektrik enerjisi üretiminin genel enerji üretimindeki payını artırmaya yönelik somut hedef konulmalıdır diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, yine bu tasarının 7 nci maddesinin ilk paragrafına ilişkin önergemizde, yenilenebilir enerji kaynaklı küçük ve orta ölçekli, 1 kilovat ile 1 000 kilovat arasındaki elektrik üretim tesislerinin yaygınlaştırılması hedeflenmiştir. Bugün, artık, çok küçük kurulu güce sahip tesislerin de şebekeye bağlanmasını olanaklı kılan teknolojik gelişmeler sağlanmıştır. Küçük ve orta ölçekli yenilenebilir enerji kaynaklı tesislerin yaygınlaştırılmasını hedefleyen bu önerimizin, sizler tarafından da olumlu karşılanacağını ümit ediyoruz.

Yine, bu kanun tasarısının 7 nci maddesinin (b) fıkrasına ilişkin değişiklik önerilerimizde de, yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik enerjisi üretim sistemlerinde kullanılacak malzeme, cihaz ve ekipmanların yüzde 45'inin ülkemizde üretilmesinin sağlanması ve böylelikle ülkemizin bu alanda teknoloji üretebilir bir düzeye ulaşması hedeflenmiştir. Bu öneriyle, ayrıca ülkemizin en yakıcı sorunu olan işsizliğin azaltılmasına da katkıda bulunulacaktır.

Değerli arkadaşlarım, yine kanun tasarısının 7 nci maddesinin son paragrafına yapılacak katkı niteliğindeki değişiklik önerimizle, ülkemizde zengin potansiyele sahip jeotermal enerjinin uygulamasının bilime ve tekniğe uygun olarak gerçekleştirilmesi ve halkımızın yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanımının özendirilmesi hedeflenmiştir.

Sonuç olarak, dövize borçlanarak ithal elektrik santralları kurmayı hedefleyen enerji politikaları artık ülkemizde terk edilmeli, kirletici teknolojilerin gelişmekte olan ülkelere transferi için çalışan çokuluslu enerji şirketlerine karşı ulusal enerji politikaları ortaya konulmalı, doğaya saygılı enerji kaynakları artık tercih edilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, uzun yıllardır beklenen Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda özverili çalışmalarıyla bugün gündemimize taşınan tasarıya emeği geçen tüm kişi, kurum ve kuruluşlara şimdiden teşekkür eder; katkı niteliğindeki önerilerimizin sizlerin desteğiyle yaşam bulması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanımdan sorularım şunlardır; önce bilgi verdikten sonra sorularımı soracağım.

Enerji kaynaklarının kullanımı için üretim lisansı verilmesi öncesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Çevre ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ile Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünden ve ilgili dağıtım şirketinden görüş alınacağı öngörülmektedir.

Bu kapsamda, Sayın Başbakanın şikâyet ettiği bürokrasiyi, bizzat hükümetin kendisinin yarattığı...

BAŞKAN - Sayın Akdemir, teklifte bu hüküm yok. Maddeyle ilgili soru sorar mısınız.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Bürokrasiden şikâyet edilmesi, burada belge verilmesi söz konusu, lisans verilmesi söz konusu olduğuna göre, bu lisans verilirken de, bürokrasinin fazlalığı bunu engelleyecek midir, engellemeyecek midir? Sorumun nedeni o.

Bu nedenle, Türkiye'de yatırım yapmak isteyen yabancı firmaların bu bürokrasiden vazgeçebilecekleri ya da bunu düşündüklerini kabul ediyor musunuz şeklindedir sorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın milletvekilime cevap veriyorum: Bu, eski tasarıda vardı, şimdikinde yok. Dolayısıyla, biz de onu fark ettik; yani, bürokrasinin azalması için, eski tasarıda olan maddeyi kaldırdık, yenisine koymadık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Enerjisi Üretiminde Uygulanacak Usul ve Esaslar

Uygulama esasları

MADDE 6. - Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretim ve ticaretinde lisans sahibi tüzel kişiler aşağıdaki uygulama esaslarına tâbidirler:

a) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisi, perakende satış lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından (b), (c) ve (d) bentlerindeki hükümlere göre tesis edilen ikili anlaşmalar çerçevesinde satın alınır.

b) Bu Kanun kapsamındaki uygulamalardan yararlanabilecek YEK Belgeli elektrik enerjisi miktarına ilişkin bilgiler, Bakanlık tarafından belirlenen projeksiyon çerçevesinde her yıl EPDK tarafından yayınlanır. Perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilerin her biri, bir önceki takvim yılında satışa sundukları elektrik enerjisi miktarının, ülkede sattıkları toplam elektrik enerjisi miktarına oranı kadar, EPDK tarafından ilan edilen YEK Belgeli elektrik enerjisinden satın alırlar.

Ülkede arz edilen YEK Belgeli toplam elektrik enerjisi miktarının yeterli olması halinde, perakende satış lisansı sahibi tüzel kişilerin alım yükümlülüğü bir önceki takvim yılında sattıkları elektrik enerjisi miktarının yüzde sekizinden daha az olamaz.

c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait enflasyondan arındırılmış Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatının altı Euro centin altında olması halinde, hidrolik ve jeotermal kaynaklı elektrik için yüzde onbeş, diğer yenilenebilir kaynaklı elektrik için yüzde yirmi fazlasına kadar rüzgar ve güneş için beş Euro centten az olmamak ve bütün kaynaklar için altı Euro centi geçmemek üzere, her yılın 31 ocak tarihine kadar, EPDK tarafından her bir kaynak için ayrı ayrı belirlenir ve yayımlanır.

d) 2011 yılı sonundan itibaren bu fiyat uygulaması işletmede yedi yılını tamamlamış olan YEK Belgeli elektrik enerjisi üreten tesisler için sona erer. Perakende satış şirketleri, bu Kanun kapsamında almakla yükümlü oldukları YEK Belgeli elektrik enerjisini, öncelikle işletmede yedi yılını doldurmamış olanlardan (c) bendinde belirlenen fiyat uygulamasına göre satın alır ve aldıkları elektrik enerjisi miktarı (b) bendinde belirtilen oranın altında kaldığı takdirde bu orana ulaşmak için kalan gerekli miktarı, ikili anlaşmalar çerçevesinde Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatından yüksek olmamak üzere piyasa koşullarında satın alırlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen, Nail Kamacı, Antalya Milletvekili.

Buyurun Sayın Kamacı.

Süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NAİL KAMACI (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Elektrik" kelimesini duyduğum zaman duraklıyorum. Duraklamamın nedeni, modern uygarlığın temel unsuru olan elektriğin, aynı zamanda tehlikeli bir şey olmasındandır. Elektriğin ülkemizde tehlikesi ise sadece fiziksel çarpma anlamında değildir; sık sık, siyasî, bürokratik ve ekonomik olarak da, tek tek bireyleri ve toplumları çarpabilen bir enerji biçimi olmasından kaynaklanmaktadır. Bunun çok örneğini gördük, görmekteyiz ve anlaşılan o ki, görmeye de devam edeceğiz.

Önemli bir sektörü konuşuyoruz; bu konu hakkında daha da konuşulacak, üzerinde düşünülecektir. Enerji kaynakları ve elektrik enerjisi konusunda dünyada ve ülkemizde yaşanmakta ve yaşanacak olan gelişmeleri, yakın geçmişteki gelişmeler ve dönüşümler ışığında ele almamız gerekecektir.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, öncelikle bir teşekkürü yapmam gereken bir milletvekili arkadaşımız var. Geçen hafta görüşülmesine başlandığı zaman, Sayın Komisyon Başkanının konuşmasını, hiçbir siyasî değerlendirmeye tabi tutmadan, gerçekten içten gelen bir konuşma olarak değerlendiriyorum ve bu konuşmaların daha da fazla olmasını diliyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan; çünkü, şöyle bir konuşma geçti... Aslında, bu konuşma, ertesi gün gazete manşetlerinde olmalıydı; fakat, ne hikmetse, bu önemli görüşmeleri ve konuşmaları gazetelerin manşetlerinde görme şansını yakalayamıyoruz. Nasıl oluyor da, bunlar, önemli şekilde yayınlanmıyor, onu bilmek mümkün değil. "Herkes eteğindeki taşı döksün, varsa bildiği, gelsin anlatsın dedik. Geldiler, anlattık, konuştuk; ama, maalesef, bir sene önce bu yasa Meclise geldikten sonra bazı kişiler tarafından durduruldu. Komisyon olarak bu noktada üzüntü içerisinde olduğumuzu şahsım ve arkadaşlarım adına ifade etmeden geçemeyeceğim. Doğrusu, bundan sonra böyle hadiselerin olmasını da gönlüm istememektedir." Sayın Komisyon Başkanının dileklerine aynen katılıyorum; ancak, bu, sadece, bugün, İktidar Partisi bir milletvekilinin bu kürsüde söyleyebilme cesaretini göstermesinden dolayı kendisine teşekkür etmek istiyorum.

Bu, sadece enerji sektöründe konuşulması gereken bir şey değildir. Aslında, Türkiye'de, ülkemizde bu yasalar görüşürken hangi iç güçler veya hangi dış güçler tarafından engellenmesinin de bir ifadesidir. Bu anlamda, bunun tarihe tanık olmasını istiyorum; çünkü, gerçekten, bugüne kadar yapılan çalışmaların, uyguladığımız siyasî tercihlerden sonra geldiğimiz 320 milyar dolar borcun kaynağındaki bu temel tercihler olduğundan şüphemiz yoktur. Bunu iktidarla beraber paylaştığım için kendimi mutlu sayıyorum.

Yine, aynı günkü toplantıda Sayın Enerji Bakanının bir konuşmalarını da üzülerek dinledim. Sayın Bakan, bazı kişilerin, özellikle Grup Başkanvekilimizin kendi mesleğiyle ilgili olmadığı için bilmediğini söyledi. Sayın Bakana bir şey hatırlatmak istiyorum. Yanındaki kabine arkadaşlarına baksın; o arkadaşlarının hangisinin kendi konusuyla ilgili olduğunu bulabilme şansına sahip olacaktır. Siz elektrik mühendisisiniz; tabiî ki, Enerji Bakanı olmanızdan mutluluk duyarım; ama, etrafınızdaki arkadaşlarınıza baktığınız zaman, hanginizin işletme mezunu olduğunu, hanginizin mühendis olduğunu bulma şansınız var. Onların isimlerini burada vermeyeceğim; çünkü, Sayın bakanlara karşı saygısızlık yapmış olurum.

Yine, o günkü değerlendirmelerde Sayın Bakanım "7,5 milyon kişiye kömür verdik" dedi, "önümüzdeki yıl 10 000 000 kişiye çıkaracağız" dedi. Gerçekten, Türkiye'deki hesaplamalar buna göre yapılacak olursa Türkiye'nin nüfusu 100 000 000'u geçmiş demektir. Eğer, bugünkü şartlarda bunu verebiliyorsanız, yarın devlet küçülecekse, küçüldüğünü varsaydığınız zaman, onları hangi kuruluşlar verecektir; ya dernekler verecektir ya vakıflar verecektir ya da açık toplum endüstrileri verecektir. Açık toplum endüstrilerinin verdiği yerlerdeki turuncu devrimleri görüyoruz Sayın Bakan. Ukrayna'da yaşandı, Kırgızistan'da yaşandı. Bunlar, o insanların, o halkların istemediği devrimlerdi. O yüzden, dışarıdan veya başka yerden kaynak alırken, yardım alırken çok dikkat etmek zorundayız; çünkü, Türkiye'nin bağımsız olmasına ihtiyacı vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün aynı şekilde, dün, sonuçlanan İkinci Dünya Savaşının 60 ıncı yıldönümünü kutladık; andık daha doğrusu. 40 000 000 insanın ölümüne yol açan ve insanların birbirini öldürdüğü bir savaşı yaşadık. Bu savaşların kaynağındaki o dönemin şartlarını değerlendirdiğimiz zaman, 3,5 milyon kişinin daha fazla bir araziye sahip olmasından mı kaynaklanıyor, yoksa, o dönemler içinde geleceği görüp de Ortadoğu petrollerine veya Kafkas petrollerine, yani, enerji kaynaklarına gitmesinin mi neden olduğunu iyi araştırmak lazım değerli arkadaşlar. O savaşların temel nedeni, birinci paylaşım savaşından sonra, ikinci paylaşım savaşının sonuçlarıdır. Zaten, gördüğünüz gibi, petrolün olduğu yerlerdeki sınırların hepsi düz çizgidir; yani, sanki cetvelle birileri tarafından çizilmiştir. Bu anlamda, önümüzdeki dönem içerisinde Afrika'da olan Nijerya'ya da dikkat etmek lazım; çünkü, Nijerya da petrol üreten ülkeler içerisinde etnik yapısı farklı olan bir ülkedir. Bu anlamda, Nijerya'nın da geleceği buna benzeyen bir yoruma açıktır ve geçtiğimiz dönemlerde oluşan, Ortadoğu'da birçok insanın ölmesine neden olan savaşların başlaması, sadece, acaba o ülkeye demokrasi getirmek isteyen ülkelerin demokrasi amacıyla mı yapılmıştır, yoksa, enerji kaynaklarının paylaşılması amacıyla mı yapılmıştır?!

Oradan geçiyorum... Ortadoğu'nun en önemli enerji kaynaklarından bir tanesi de su kaynaklarıdır; bir tanesi Mısır'da vardır, iki tanesi Türkiye'dedir, hatta üç tanesi... Acaba, önümüzdeki dönem Türkiye'deki enerji kaynakları da mı bu şekilde bir düzenlemeye tabi tutulacaktır?! Bunların önümüzdeki dönem içerisinde tutulmaması için şimdiden önlemini almak durumundayız. Sayın Bakan o günkü tartışmalarda çok sinirlendi, özellikle Mavi Akım Projesi konusunda.

Değerli arkadaşlar, sayılar yanlış söylemez; tutanaklar da yanlış söylemez. Size, bir soruşturma önergesi sunuyorum: 2.5.2001 Çarşamba. O günkü Fazilet Partisi tarafından Mavi Akım'la ilgili, doğalgaz projesiyle ilgili verilen bir soruşturma önergesi. Onların yanında, onun karşısında söyleyenler bugün farklı şeyler söylüyorlar. O günkü soruşturma önergesini verenleri söylüyorum: Bülent Arınç -burada olmayanları söylemiyorum; çünkü, yanlış olur- Faruk Çelik, Zeki Ergezen, Salih Kapusuz, Osman Pepe, Ergün Dağcıoğlu, Akif Gülle, Dengir Fırat. Daha birçok isim var.

Değerli arkadaşlar, Meclisteki herkesin soruşturma önergeleri vermeye hakkı vardır. Bu anlamda, bunlardan alınganlık göstermek, kızmak doğru değildir. O günlerde de aynı şekilde bu önerge sahipleri adına konuşan Rıza Güneri'nin konuşmasından sonra, Anavatan Partisi Grubu adına Beyhan Aslan konuşma yapmış. "Eften püften konuşmalar bunlar. Bunlar çok önemli şeyler değil" demişler ve bakıyorum, yine o günkü konuşmalarda şahsı adına söz alan Ayşe Nazlı Ilıcak "böyle bir soruşturma önergesi verilmiştir; çünkü, Cumhur Ersümer... -anlatıyor- Beyhan Aslan Beyefendinin buyurduğu gibi bunlar eften püften şeyler değildir" diyorlar. Bence, Sayın Bakanın yapması gereken şeyler, bu kendisiyle ilgili veyahut da yönetimle ilgili yapılan değerlendirmeleri ciddî şekilde dinlemesi ve varsa bu değerlendirmelerden bir ders çıkarması lazımdır.

Bu anlamda, geçen dönem Fazilet Partisinde yapılan işlerin bu dönem Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gensoru olarak verilmesine veya Grup Başkanvekilimizin bu konularda soru sormasına sinirlenmek doğru bir yaklaşım değildir. Bence, olsa olsa, bu yaklaşımlardan büyük bir ders çıkarmak lazım. Bu derse de hepimizin ihtiyacı var; çünkü, siyasetin yarın hangi noktaya geleceğini bilemiyorsunuz. Burada oturanlar buraya geçiyor; hatta, bütün burada oturanlar bazen siyasetin dışında kalabiliyorlar; buna çok dikkat etmek lazım.

Doğrudan doğruya enerji kaynaklarına ilişkin talepte bulunmak tepki toplayan bir konu olduğu için, Ortadoğu'nun adım adım işgaline bir kılıf uydurulması gerekmiştir. O yüzden "demokrasi eksik, insan hakları yok" gibi söylemler tamamen bahanedir. Bu konular tabiî ki önemlidir. Ülkelerin enerji kaynakları sömürülmektedir; bu, petrol olabilir, su olabilir, bor olabilir. Hele bu yönde bir de kamuoyu oluşturabildikleri takdirde -ki, bu konuda hayli başarılılar- keyfilerine deme gitsin.

Son zamanlarda petrolün varil fiyatı 60 doları gördü. Bu, bana, 1970'leri hatırlatıyor. 1970'lerde de ülkemiz ekonomik krizlerle boğuşuyordu. Sanılıyor ki, bu petrol fiyatlarını artıranlar, petrol üreten ülkeler; ama, hiç alakası yok. Belki, o ülkeler, sattıkları petrolün gerçek gelirinin çok düşük değerini alabiliyorlar. Eğer öyle olmamış olsaydı, bugün o ülkelerin hepsi refah içinde olabilirlerdi.

Bu pastanın en büyük dilimini, fosil yakıtları sektöründeki uluslararası sermaye yemektedir ve bu uluslararası sermaye-güç odakları, zaman zaman, ellerindeki gücü, gelişmekte olan ülkeleri boyunduruk altında tutarak, gelişmelerini engellemek için kullanmaktadırlar; onların giderlerini biraz daha artırarak, tasarruflarını yatırıma aktarmalarını engellemektedirler. Aynen ülkemizde olduğu gibi, gelirimizin çoğu borç faizine gitmekte, yeni yatırım yapılarak ekonomik verimliliği artırılması gereken KİT'lere özelleştirme bahanesiyle hiçbir yatırım yapılmamaktadır. Ulusal birikimlerimizle oluşturduğumuz ve artık üretim yapamayan bu kuruşları arsaları fiyatına özelleştirmekteyiz.

Uluslararası sermayenin tüm sektörlerde hâkim oluş sürecinin önünü açan en temel uygulama, gelişmekte olan ülke hükümetlerine bir şekilde dayatılan uluslararası anlaşmalardır ve bu anlaşmalarla kurulan uluslararası örgütlerdir. Ülkemizde enerji ve elektrik piyasalarında yaşanan gelişmelerin asıl öznesi, Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları ve Dünya Bankasının kredi anlaşmalarıdır.

1995 yılından beri kapsama alanı gittikçe genişleyen Dünya Ticaret Örgütünün Genel Hizmet Ticareti Anlaşmasının -yani, GATS- 4 üncü başlığı, su iletim sistemleri, enerji ve atık su işleme sektörlerini kapsamaktadır. Ülkemiz, bu anlaşmayla, bütün bu sektörlerde KİT'leri özelleştirilmesi taahhüdünde bulunmuştur. Bu taahhütleri yerine getirmesi, 1980'den bu yana Dünya Bankasıyla yapılan yapısal dönüşüme ilişkin kredi anlaşmalarında hep şart koşulmuştur.

Buradan Sayın Bakana soruyorum: 31 Mayıs 2005 tarihinde Dünya Ticaret Örgütüne verilecek bu taahhüt listesi içerisinde bu anlaşmaların çerçevesi genişletilmiş midir genişletilmemiş midir? Bunu sormak istiyorum.

Bu anlaşmalar uyarınca, Türkiye'den, bütün piyasaları ulusalın da ötesinde uluslararası rekabete açması dayatılmıştır; ancak, şöyle bir uygulama getiriliyor değerli arkadaşlar: Serbest piyasa diyoruz, liberal ekonomi diyoruz; ama, bunun şartlarına Türkiye'de uyulmuyor. Şimdi, elektrik üretimi özelleştiriliyor, dağıtımı özelleştiriliyor, iletimi özelleştirilmiyor. Tabiî, iletim demek trafo demek, iletim demek enerji hatları demek. Enerji hatlarını yapmak pahalı, enerji trafolarını yapmak pahalı. Niye biz yapalım diyorlar; biz üretileni satarız, ürettiğimizi satarız. Kim yapsın bunları; bunları, yine, yetmişbeş milyon insan yapsın; yani, pastanın büyüğünü biz alalım; ama, masrafı hep beraber paylaşalım diyorlar. Böyle haksızlık olabilir mi değerli arkadaşlar?! Böyle bir şey olabilir mi?! Hem liberal ekonomi diyorsunuz hem de buna uygun işlem yapmıyorsunuz.

Ayrıca şöyle bir olay daha var: Diyorlar ki elektrik üretimi yapan şirketler, biz elektrik ürettiğimizde alım garantisi olması lazım. Değerli arkadaşlar, hangi üreticinin ürününe alım garantisi var bu ülkede veya dünyada?! Serbest piyasa ekonomisi bu değil mi?! Nerede var; tavukçulukta var mı, domatesçilikte, sebzecilikte var mı, demir-çelikte var mı?! Nereden kaynaklanıyor bu? Tabiî ki, Türkiye'de 27 000 000 aboneyi bulmuşlar, sabah akşam da zam oluyor. Böyle olduğu sürece de onların da iştahlarını kabartıyorlar. Bu anlamda iletim de onların elinde değil; çünkü, üretim ile dağıtımı yaparlar, faturalar gelir, biz ödemeye devam ederiz.

Değerli arkadaşlar, böyle bir haksızlık dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu haksızlığa Adalet ve Kalkınma Partililerin de evet diyeceğine inanmıyorum. Tasarının yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki kısmına aynen katılıyorum ve destekliyorum; ama, bu enerjinin geneli üzerinde yaptığımız eleştirilerin dikkate alınmasını istiyorum. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kamacı.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sizlere birkaç rakam vermek istiyorum: 1'in 4'ünde çalışan DSİ'deki bir mühendisin aldığı ücret 965 000 000; yine, aynı derecedeki Devlet Demiryollarındaki mühendis 1 400 000 000 lira; yine, aynı derecedeki TEDAŞ'taki bir mühendis 1 400, Bağ-Kur ve SSK'daki mühendis 1 200, TRT'de çalışan mühendis ise 1 780 YTL ücret alıyor.

Sayın Bakanım, DSİ sahipsiz mi? DSİ'de çalışan insanlar bu ülkenin... İşletmecilikte bir mantık vardır; üretmek ve katmadeğer yaratmak.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, maddeyle ilgili mi?..

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Maddeyle ilgili efendim. Yani, bu kadar, bu... Kim yapıyor bunları?! Bu işleri yapanlar var; yani, işler yapılıyor; ama, bunu yapanlar kim, Sayın Başkanım?!

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Tabiî, bu ülkede üretmek ve katmadeğer yaratmak,

Tabiî, DSİ, bu ülkenin özellikle sulama ve enerji alanındaki hakikaten çok önemli bir kurumu. Burada çalışan insanlar çok fedakârane çalışıyor. Sayın DSİ Genel Müdürünün burada çalışan arkadaşlarımın ücretlerinin çok düşük olduğunu söylemesine rağmen, özellikle hükümet defalarca "bu sorunu personel reformu kanunuyla birlikte çözeceğiz" demesine rağmen ikibuçuk yıldır; ancak, bu arada bazı kurumların çalışanlarına ayrıcalık yaptılar; örneğin bir Devlet Hava Meydanları, örneğin bir Yurtkur, örneğin bir Orman Genel Müdürlüğü gibi. Tabiî, yıllarca bu ülkeye büyük kaynak üreten DSİ ve DSİ personeli...

Değerli arkadaşlar, ilk günden itibaren konuşmaları dinliyorum. Hatta "Hazineye yük olacak" denildi. Peki doğalgaza ne ödeyeceğiz biliyor musunuz; 10 milyar dolar para ödeyeceğiz 2006 yılı sonunda. Eğer, biz kendi katmadeğerimizi yaratacak, kendi enerjimizi kendi kaynaklarımızdan yapıp, buna bir bedel ödeyeceksek, bu bedele acımayalım arkadaşlar. Bu para bizim paramız, bu üretim bizim üretimimiz. Ne zaman eğer parayı dışarıda katmadeğer yaratan ürünlerde ödersek, o zaman bu ülkede sorun doğar arkadaşlar.

Onun için, Sayın Bakanım, özellikle DSİ'de çalışan tekniker, teknisyen, mühendis gruplarına... Hakikaten bunlar son derece zor durumdalar. Bu insanlar, çok güç koşullar altında görev yapıyorlar ve bu insanlar, hakikaten 24 saat çalışıyorlar; ama, sahibimiz yok diyorlar.

Tabiî, biz baktık maddeye, bir önerge verecektik; fakat, bu yasada, ilgili yasada bir madde bulamadık, bu önergemizi verecek bir madde bulamadık; ama, bir şekilde, Bakanlığımız, mutlak, DSİ çalışanlarının sorunlarına çözüm bulamazsa, yarın bu enerjiyi üretecek insan bulamayız.

Bu açıdan, eğer, bu tasarıda, Sayın Komisyonumuz da uygun görürse, eğer ilave edilecek veya geçici bir maddeyle bir şey koyabilirsek, yeni bir madde ihdas edebilirsek, özellikle DSİ çalışanlarının maddî hakları, malî yapısı son derece kötü olan... Yine söylüyorum arkadaşlar, bir daha dikkatlerinizi çekiyorum; 1'in 4'ü bir mühendisin aldığı maaş 900 Yeni Türk Lirası, TRT'de çalışan aynı derecedeki bir mühendisin aldığı maaş 1 900 Yeni Türk Lirası. Bu kadar çok fark, bu kadar çok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, toparlar mısınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için efendim, ben, Sayın Bakanımdan ve Sayın Komisyonumdan istirham ediyorum; eğer bu tasarıda çözüm bulacak bir madde ihdas edebilirsek, en azından, biz bir önerge vereceğiz; DSİ'de çalışan arkadaşlarımızın, hiç değilse, maddî haklarında birazcık olsun iyileştirme yapalım.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Madde üzerinde 5 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın 6 ncı maddesi (c ) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sedat Uzunbay

Osman Özcan

Tacidar Seyhan

 

İzmir

Antalya

Adana

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Hasan Fehmi Güneş

Birgen Keleş

 

Antalya

İstanbul

İstanbul

"c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla % 20 oranında arttırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın 6 ncı maddesi (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Afif Demirkıran

Nükhet Hotar Göksel

 

Ordu

Batman

İzmir

 

Adem Baştürk

Taner Yıldız

Ünal Kacır

 

Kayseri

Kayseri

İstanbul

" c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu Kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; EPDK'nun belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla % 20 oranında arttırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi "c" bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu Kanun kapsamında üretilen elektrik enerjisi için iletim ve dağıtım giderlerinin toplamı, toptan satış fiyatının %10'unu geçemez."

 

Haluk Koç

Tacidar Seyhan

Vezir Akdemir

 

Samsun

Adana

İzmir

 

Mustafa Özyurt

Ali Oksal

 

 

Bursa

Mersin

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesinin "c" bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Kartal

Erdal Karademir

Tacidar Seyhan

 

Van

İzmir

Adana

 

Nejat Gencan

M. Vedat Yücesan

Harun Akın

 

Edirne

Eskişehir

Zonguldak

"Elektrik enerjisi üretim ve aktarımında uygulanan, sistem kullanım-sistem bağlantı- iletim- dağıtım- kayıp, kaçak- DSİ hizmet bedelleri ile DSİ katkı payları yüzde otuz (% 30) oranı ile uygulanır."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, en aykırı önerge olduğu için işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin" Kanun tasarısının 6 ncı maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Vedat Yücesan

Bayram Meral

Erdal Kardemir

 

Eskişehir

Ankara

İzmir

 

Orhan Ziya Diren

Kemal Sağ

Halil Tiryaki

 

Tokat

Adana

Kırklareli

b) Bu kanun kapsamındaki uygulamalardan yararlanabilecek YEK Belgeli elektrik enerjisi miktarına ilişkin bilgiler, hidrolik hariç ülke genelinde üretilen elektrik enerji miktarındaki diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının payının en az yüzde oniki hedefine ulaşılması esas alınarak bakanlık tarafından verilen projeksiyon çerçevesinde her yıl EPDK tarafından belirlenir ve uygulanır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Karademir, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bildiğiniz üzere, BM tarafından geniş bir katılımla İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDÇS) 1992 yılında Rio'da düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansında üye ülkelerin imzasına açılmıştır. Yine, 1997 yılında İDÇS çerçevesinde Kyoto'da yapılan Konferansta hazırlanan Kyoto Protokolü ile de imza sahibi ülkelere sera gazı salınımlarını kademeli olarak azaltma yükümlülüğü getirilmiştir. Bunun sağlanması için yenilenebilir enerji kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesi gerekli görülmektedir. Söz konusu İDÇS'ne ülkemizin katılımı TBMM'de 16 Ekim 2003 tarihinde kabul edilerek 21 Ekim 2003 tarihli 25266 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

AB Komisyonu "Yenilenebilir Enerji Kaynakları Beyaz Bildirisi"ni ve 2001/77/EC sayılı direktifini çıkararak 2020 yılına kadar genel enerji tüketimi içindeki yenilenebilir enerji payının yüzde 12'ye ulaşmasını hedeflemiştir.

Avrupa Birliğine katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmalar içinde, Ulusal Programın enerji konusunun yer aldığı ondördüncü bölümde, enerji alanındaki öncelikler listesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması kısa vadeli öncelikler arasında yer almaktadır.

Kanun tasarısında, gerekçesinde belirtilen ülkemizin yenilenebilir enerji kaynak potansiyelinin büyüklüğü dikkate alınarak, Enerji Bakanlığının, hidrolik enerji hariç ülke genelinde üretilen elektrik enerjisinin yüzde 12'sini baz alarak projeksiyonun geliştirilmesinin sağlanması ve böylelikle belirtilen hedefe ivedilikle ulaşılmasına ortam yaratılması amacıyla değişiklik önerilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi (c) bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                            Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları

"Elektrik enerjisi üretim ve aktarımında uygulanan, sistem kullanım - sistem bağlantı - iletim - dağıtım - kayıp, kaçak - DSİ hizmet bedelleri ile DSİ katkı payları yüzde otuz (% 30) oranı ile uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Karademir, konuşacak mısınız?

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçeyi okutun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerjilerin desteklenip geliştirilmeleri için bu kabil teşvikler zorunludur. Dünya ülkeleri, kendi yerli kaynaklarının kullanılmasını her vesileyle destekleyerek enerjide dışa bağımlılıklarını azaltmaktadırlar.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı maddesi (c) bendinin sonuna aşağıdaki metnin yeni bir fıkra olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Haluk Koç (Samsun) ve arkadaşları

"Bu Kanunun kapsamında üretilen elektrik enerjisi için iletim ve dağıtım giderlerinin toplamı, toptan satış fiyatının yüzde 10'unu geçemez."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Koç, konuşacak mısınız?

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bağlantı giderleri, kurulu güç üzerinden alınmaktadır. Üretim kapasite faktörleri düşük olan yenilenebilir enerjiler (hidrolik yüzde 30-50, rüzgâr yüzde 25-35) oransal olarak diğer fosil kaynaklarına göre çok yüksek iletim-dağıtım bedelleri ödemek zorunda kalmaktadırlar. Halbuki bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları ülkenin en ücra köşelerine yayılmış, tüketiciye en yakın mesafede ve küçük güçlerde santrallar oldukları için iletim kayıplarını en aza düşüren müspet bir etki yaratmaktadırlar.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 6 ncı maddeyle ilgili olarak, şimdi okutacağım, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve arkadaşları ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve arkadaşlarının önergeleri aynı olduğundan, işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.

Şimdi, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve arkadaşlarının önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 6 ncı maddesi (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

"c) 2011 yılı sonuna kadar bir takvim yılı içerisinde bu kanun kapsamında satın alınacak elektrik enerjisi için uygulanacak fiyat; EPDK'nın belirlediği bir önceki yıla ait Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. Bu fiyatı her yılın başında en fazla yüzde 20 oranında artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet, aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyor musunuz Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergelerini açıklamak isteyen Sayın Fatsa...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Seyhan konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Seyhan...

Buyurun Sayın Seyhan. (CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özellikle, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarım dikkatle dinlerlerse çok seviniriz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, önergeleri duydunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilinin ve benim, ayrı ayrı imzalayıp verdiğimiz önergeler; yani, bu önerge, her iki tarafın da birlikte hazırlandığı bir mutabakatın sonucudur. Bu mutabakatımıza Komisyon Başkanı da katılmıştır şu ana kadarki müzakerelerimizde ve Sayın Bakan da katılmıştır buna. Defalarca yaptığımız görüşmede Sayın Bakan bu önergeye katılacağını ifade etmiştir; ama, belki bu yıl, belki Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihinde ilk defa bir bakan geliyor, önerge safhasında bir kanuna müdahale ediyor. Buraya, kanunun niteliğini değiştirecek, genel amacını değiştirecek bir ibare ekleyerek bu kanunu farklı bir yöne çekmeye çalışıyor. Beraber şahit olduğumuz şeyler. "- yüzde 20" ibaresi koyarak, bu sektörün yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye'de yatırımını engellemek istiyor. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisine, komisyona ve millî iradeye yapılmış en büyük saygısızlıktır. Böyle bir şey görmedim. Asla böyle bir şey olmaz. Ne zaman gördünüz değerli arkadaşlarım?! Bu safhaya kadar yapılan mutabakatın burada bozulduğuna ne zaman tanık oldunuz?!

Değerli arkadaşlar, bakın, on aydır bu kanun bekliyor; bu madde yüzünden bekliyor. Bunu, hangi etki altında yaptığını burada söylemek istemiyorum; ama "Türkiye hepimizin; bu kaynağa ihtiyacımız var" diyen Enerji Bakanınızın "Türkiye hepimizin; yenilenebilir enerji kaynakları bu ülkenin vazgeçilmezidir" diyen Başbakanın ve Komisyon Başkanının sözlerini sizlere hatırlatarak, müşterek verdiğimiz bu önergeye destek istiyoruz.

Eğer, bugünden sonra, biz, bunu, siyasetin genel bir alışkanlığı haline getirirsek, sokakta, kendimizi insanlara nasıl anlatacağız?!. Hani, siyaset, keyfiyetle yapılmazdı?!. Hani, siyaset, bireysel hırsla ortaya konulan değerler silsilesi değildi; hani akıldı, hani mantıktı, hani uzlaşmaydı?!. Ben, neresine inanacağım siyasetin?!. Sektöre nasıl anlatacağız kendimizi?!. Bugünlerde, biz, yenilenebilir enerji kaynaklarında dünyanın en geri kalmış ülkesiyiz, bunu yukarıya çıkarmamız lazım derken, burada ortaya koyduğumuz siyasî irade eksikliğini nasıl savunacağız?!.

Biz şunu söyledik: Bu yasada endişeliyiz. Son anda, yasada küçük değişiklikler yapılarak, yasanın itibarının, yasanın uygulanabilmesinin ortadan kaldırılacağını görüyoruz dedik ve Hazineden sorumlu Sayın Bakanın düşüncelerini, daha önce yaptığı konuşmaları da aktardık.

Arkadaşlar, biz, bu yasanın, ne bireysel iradeden çıkan taleplere mahkûm olmasını istiyoruz ne de farklı lobilerin etkisi altında mağdur olup, Türkiye'nin önünü tıkamasını istiyoruz. Biz, bu yasayı, Adalet ve Kalkınma Partisinin duyarlı milletvekilleriyle, vatandaşa, millete, halkımızın bütünlüğüne duyduğumuz sorumluluktan, onların iradesine duyduğumuz inançtan dolayı, olduğu gibi çıkarmak istiyoruz.

Sizden ricam, bu sektörün önünü açın, bu sektörü tıkamayın. Kendi yaptığınız, kendi iradenizi ortaya koyduğunuz önergeye "hayır" diyerek, sadece kişisel bir konuma bu yasayı getirmeyin. Bu yasa, bir bakanın yasası değildir; bu yasa, Türkiye'nin yasasıdır; bu, Türkiye'nin geleceğidir, çocuklarımızın geleceğidir. Onların geleceğine, küçük bir değişiklikle engel olmamalıyız. Ben, hepinizi bu duyarlılıkta görüyorum. Hem Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekilini hem Bakanımızı hem Komisyon Başkanımızı, bugüne kadar verdikleri taahhütlerin ve burada açıkladıkları beyanların arkasında durmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Seyhan.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu kişisel bir mevzu değildir, bu toplumsal bir mevzudur. Eğer, siz, bizlerle yapmış olduğunuz mutabakatı bir kişiselleştirme olarak görüyorsanız, eğer, şimdi ortaya konulan değerleri anlamsız bir ifadenin düzeltilmesi olarak görüyorsanız, bunun üzerine çok fazla konuşmamak lazım. Bunu biz demiyoruz, bunu siz diyorsunuz. Biz, sizden, duyarlılık gösteren ve oraya imza atan arkadaşlarımız adına, bu sektöre yatırım yapacak arkadaşlarımız adına ve bizde bu duyarlılığı taşıyan, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ulusal kaynakları değerlendirmeye inanan tüm arkadaşlarımız adına destek istiyoruz.

Buna duyarlılık göstereceğinize inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, burada sizin imzanız yok.

Sayın Fatsa, Sayın Demirkıran, Sayın Hotar Göksel, Sayın Kacır, Sayın Yıldız ve Sayın Baştürk'ün imzaları var; bu sayın milletvekillerinden birisi buradaysa konuşabilir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kapusuz da imzalasın da niye bozduğunu anlatsın, öğrenelim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Söz konusu madde değişikliğiyle sağlanacak teşviklerin öngörülen liberal piyasa modeliyle uyumlu olması ve liberal piyasa oluşumunu bozucu bir etki yapmaması hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

Kabul edilen önerge doğrultusunda...

Buyurun Sayın Kapusuz?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Nasıl saydığınızı anlayamadıkki?!.

BAŞKAN- Sayın Kapusuz, sayıyı Başkanlık Divanı sayar ve sonuca karar verir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

7 nci maddeyi okutuyorum :

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Yatırım Dönemine İlişkin Uygulama Esasları

Yatırım dönemi uygulamaları

MADDE 7. - Yenilenebilir enerji kaynaklarından; hidrolik kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla azami bin kilowatlık kurulu güce sahip izole elektrik üretim tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden kesin projesi, planlaması, master planı, ön incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için hizmet bedelleri alınmaz.

Bu Kanun kapsamındaki;

a) Enerji üretim tesis yatırımları,

b) Kullanılacak elektro-mekanik sistemlerin yurt içinde imalat olarak temini,

c) Güneş pilleri ve odaklayıcılı üniteler kullanan elektrik üretim sistemleri kapsamındaki yapılacak AR-GE ve imalat yatırımları,

d) Biyokütle kaynaklarını kullanarak elektrik enerjisi veya yakıt üretimine yönelik AR-GE tesis yatırımları,

Bakanlar Kurulu kararı ile teşviklerden yararlandırılabilir.

Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik ve belediyelerin sınırları içinde kalan yerleşim birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneş termal kaynaklarından karşılamaları esastır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Hakkı Ülkü; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ülkü, aynı zamanda şahsınız adına da söz talebiniz olduğu için, süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA HAKKI ÜLKÜ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümetin, uzun süre tereddüt ettikten sonra, nihayet Genel Kurul gündemine getirdiği Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Yasa Tasarısının 7 nci maddesi ülkemiz açısından çok önemlidir ve iki bölümden oluşmaktadır. Şimdi, birinci bölümde, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçları olan enerjiyi üretecek kuruluşların, Bakanlar Kurulu kararıyla teşviklerden yararlanması ve bu kanun kapsamında yurt içinde yapılacak teknolojik yatırımlar ile ar-ge çalışmalarının desteklenmesi; ikinci bölümde, yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerde ısınmanın jeotermal ve güneştermal kaynaklardan sağlanmasının esas olması öngörülmektedir.

Bunlara geçmeden önce, yenilenebilir enerji nedir diye tariflersek kamuoyu da anlamış olur diye düşünüyorum: Yenilenebilir enerji, her gün doğan, kullanılsa da kullanılmasa da ertesi gün yeniden var olan enerji kaynağıdır; yani rüzgârdır, yani güneştir, yani jeotermaldir, yani biyokütledir.

Tasarının taşıdığı tüm özellikleri bu maddede görmek mümkün. Yine, tasarının taşıdığı kimi yetersizlikleri de bu maddede anlamak mümkün.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasından söz ettiğimizde, ezberlenmiş gibi, hemen "meseleye kapsamlı bir şekilde bakmak lazım" diyerek geçiştiren AKP Hükümeti, nedense, ülkemiz için hayatî derecede önemli olan enerji meselesine bütünsel açıdan bakamamaktadır. Hem hükümet programında hem de AKP'nin acil eylem planında, enerjiyle ilgili olarak, ulusal çıkarlarımızı korumak, enerji arzının güvenliğini ve devamlılığını sağlamak ve enerjiyi olabildiğince ucuza mal etmekten söz eden hükümetin, bugüne kadar bu yönde ciddî bir adım attığını maalesef göremedik.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Salih Kapusuz'u Meclisin dışına çıkarın lütfen.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın Kapusuz...

Buyurun, Sayın Ülkü.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bunu göremediğimiz gibi, hükümet, aksine, kimlerin etkisiyle bilemiyoruz, insanımızın ucuza ve güvenilir bir şekilde ısınmasına engel olacak düzenlemelere bile gidebilmiştir. Çevre ve Orman Bakanlığının neden olduğu bu konuya birazdan değineceğim.

Tasarının 7 nci maddesinin ilk bölümünde, kendi ihtiyacı olan enerjiyi üretecek olan kuruluşlara ve teknolojik olarak araştırma-geliştirme faaliyetinde bulunacak olan yatırımcılara destek verilmesi öngörülmektedir. Bu, öylesine önemli bir madde ki, eğer, gerektiği gibi değerlendirilir ve tam anlamıyla hayata geçirilebilirse, Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları kullanımında ve teknolojisinde dünyada lider konumuna dahi gelebilir.

Dünyada, farklı ülkelerin, farklı sektörlere tutunarak, önplana çıkmaya ve söz sahibi olmaya çalıştığını görmekteyiz. Uzakdoğu ülkelerinin, otomotivde, para piyasalarında, enformasyon teknolojilerinde, kendilerini nasıl geliştirdiklerini ve gelişmiş ülkelerle yarışabilecek konuma geldiklerini, hep birlikte gördük. Biz, neden enerji gibi son derece stratejik ve önemli bir alanda yenilenebilir kaynaklarımızı, gençlerimizi, üniversitelerimizi seferber edip, kendi enerjimizi kendimiz karşıladığımız gibi, dışarıya teknoloji satacak konuma gelmeyelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, Türkiye, yenilenebilir enerji kaynakları açısından, son derece şanslı bir coğrafyada yer alıyor. Üyesi olduğum Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği -yani, kısa adı Eurosolar- Türkiye'nin tespitlerine göre, bu derneğin tespitlerine göre, ülkemizin sahip olduğu yenilenebilir enerji kaynakları, bütün Avrupa ülkelerininkinden fazladır. Ülkemizin en az rüzgâr alan bölgeleri bile Avrupa ortalamasının üzerindedir. Oysa, bugün, gerek kaynak açısından gerekse insan potansiyeli açısından bizimle karşılaştırılamayacak kadar küçük ölçülere sahip olan Danimarka, Hollanda, Almanya ve Avusturya gibi ülkeler, bu konuda çok daha ciddî atılımlar yaparak, teknolojide de üretimde de lider konuma gelmişken, biz, henüz, basit bir şekilde jeotermalle ısınmayı bile yaygınlaştırabilmiş değiliz.

Bugün ülkemizde mevcut olan ekonomik, hidrolik kaynaklı 127 milyar kilovat/saat enerji potansiyelimizin yüzde 57'si, rüzgârda 10 000 megavat olan ekonomik potansiyelimizin neredeyse tamamı, jeotermal kaynak potansiyelimizin yüzde 96'sı, sınırsız bir enerji kaynağı olan ve ülkemizin her bölgesinin sahip olduğu güneş enerjisi, ne yazık ki, kullanılamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir enerji kaynaklarımızın kullanımının özendirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu kaynakların kullanımıyla, elektrik enerjisi üretim sistemlerini oluşturan malzeme, cihaz ve ekipmanların yerli üretim koşullarının oluşturulması ve hatta, az önce söylediğim gibi, bu alanda teknoloji üretebilir bir seviyeye ulaşmamız, eğer gerçekten istenirse, işten bile değildir. Bunun için gereken tek şey, doğru ve düzgün bir şekilde halkının çıkarlarını düşünen bir yönetim tarzıdır.

Türkiye'nin, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapacak gücü de vardır, bilgisi de vardır. Çoğu yurt dışında olsa da, bilimsel alanda, neredeyse her yıl yeni bir başarıya imza atan akademisyenlerimiz var. NASA'nın güneş pillerini dahi Türkiye'den giden kardeşlerimizin yaptığını biliyoruz. Bununla birlikte, binlerce yeni mezun genç mühendisimizin sokaklarda işsiz bir şekilde dolaştığını da görüyoruz. Yani, insan kaynağımız da, yeraltı ve yerüstü yenilenebilir enerji kaynaklarımız da şu anda atıl durumda beklemektedir.

Bu arada, yenilenebilir enerji kaynakları alanında verilecek tam desteğin yaratacağı istihdamın da, sürekli gündeme getirilen nükleer santralların 10 katı olduğunu hatırlatmakta yarar görüyorum. Bu açıdan, tasarının bu maddesinin çok önemli olduğunu ve artık, Türkiye'nin, dünyada, enerji gibi stratejik bir konuda söz sahibi olması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, yenilenebilir enerji kaynaklarının, ilk yatırım maliyetlerinin dışında, hiçbir ciddî maliyeti yoktur. Bu konuda, şimdiye kadar, maalesef, herhangi bir düzenleme yapılmadığı için, yatırımcılarımız, gerekli krediyi de, teknolojiyi de yurt dışından almak zorunda kalmışlardır; fakat, bu, eski teknolojilerin yeni teknoloji fiyatlarından satın alınması şeklinde olduğu için, ekonomik olarak, diğer enerji kaynaklarıyla rekabet edebilecek bir düzeye ulaşamamıştır.

Avrupa Birliğinde, yenilenebilir enerjiye yönelik çok ciddî çalışmalar yapılmaktadır; kullanımı için, ortak bir irade ve bir çaba vardır. Türkiye'de kimi grupların iddia ettiği gibi, Avrupa'da, çevrecilere sus payı olsun diye değil, kendi başına büyük bir değer olduğu için desteklenmektedir. Almanya, Fransa, bu nedenle, kendi nükleer ve kömür santrallarını kademeli olarak kapatırken, Türkiye'ye santral kurmayı önermektedirler. Bu durum, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini en az on yıl geriye götürecek sonuçlar doğurabileceği gibi, yurdumuz, çevre kirliliği açısından büyük bir risk altına girecek; ama, Türkiye'yi bir pazar olarak gören şimdiki bazı kafalar, fosil yakıt sektörü lobisiyle çevreye zararlı ve eski olan teknolojilerden kurtulmayı bir hedef haline getireceklerdir.

Yenilenebilir enerjiye öncelik vermek, fosil yakıt sektörünün baskısından ve tüm lobi çalışmalarından korunmak zorundayız. Çocuklarımız için, daha özgür bir Türkiye için, yenilenebilir enerji kaynaklarına, yenilenebilir enerji sektörüne, ayakta durana kadar, devlet olarak tam destek vermeliyiz. Oysa, gerek Başbakan gerekse Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı, yeri geldikçe, nükleer santralları ciddî bir alternatif olarak önermeye devam ediyorlar.

Geçtiğimiz aralık ayında, ülkemizdeki elektrik enerjisi kayıplarına ve alternatif üretim olanaklarına ilişkin olarak, Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler'e sunduğum yazılı bir soru önergesine, Sayın Bakan, verdiği cevapta, ülkemizin, bugün, yüzde 72 oranında enerjide dışa bağımlı olduğunu belirtmiş, bunun da, bir ülke için, çok büyük risk olduğunu vurgulamıştır.

Türkiye'nin, bu bağımlı ve aciz hale, doğalgaz lobisinin etkisiyle geldiğini biliyoruz. Bir yandan hidroelektrik santrallarının kapasitesi düşürülürken, yine, hidroelektrik santrallarının yapılması engellenmekte, diğer yandan da, yerli kömür yerine, ithal kömüre bağlı termik santrallar kurulmaktadır. Bunların hepsi de yüksek bedelle alım garantisi verilen santrallardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, ulusal enerji politikasını, ne yazık ki, bir türlü oluşturamamıştır. İthal kaynaklar ve yabancı enerji lobilerinin girişimlerine mahkûm kaldığımız yılların faturasını bugün ödüyoruz, daha uzun yıllar da çocuklarımız ödemeye devam edecektir.

Türkiye, gelecek onbeş yirmi yılını ipotek altına sokan, yap-işlet-devret modeli pahalı enerji anlaşmalarına, hazine garantilerine, elektrik alım güvencelerine imza atmak durumunda kalmıştır. Şimdi, Enerji Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, yani, EPDK bu anlaşmalara çözüm aramakta, fakat, bulamamaktadır. Çünkü, anlaşmalarla öyle güvenceler verilmiştir ki, bu yatırımları yapan şirketler, doğal olarak, devlet güvencesiyle elde ettikleri bu haklardan vazgeçmek istememektedirler. Enerji lobilerinin, ithal doğalgaz, ithal kömür, nükleer santral lobilerinin bugün de yoğun bir şekilde faaliyet yürüttüğü, bilinen bir gerçektir.

Şimdi, tasarının birinci bölümüne ilişkin düşüncelerimi belirttikten sonra ikinci bölümüne gelmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 7 nci maddesinin sonuna 8-9 Temmuz 2004 günlerinde yapılan komisyon toplantılarında "Yeterli jeotermal kaynakların bulunduğu bölgelerdeki valilik ve belediyelerin, sınırları içerisinde kalan yerleşim birimlerinin ısı enerjisi ihtiyaçlarını öncelikle jeotermal ve güneştermal kaynaklarından karşılamaları esastır" şeklinde bir hükmün eklendiğini biliyoruz. Yani, yaklaşık bundan sekiz ay önce, hükümet, yeterli jeotermal kaynak bulunan yerlerde ısınmada jeotermali zorunlu kılan, ülkemiz için, kamu yararı için son derece önemli bir düzenlemeyi öngörmüştür. Fakat, sekiz aydır bu düzenleme bekletilmektedir ve yürürlüğe girmesi için hiçbir şey yapılmamıştır. Hiçbir şey yapılmadığı gibi, Çevre ve Orman Bakanlığı, 13 Ocak 2005'te çıkardığı bir yönetmelikle, bu alanda, bir anda, yenilenebilir tüm enerji türlerini hava kirliliğini önlemek maksadıyla yasaklamış ve doğalgaz hattının geçtiği yerlerde doğalgazla ısınmayı zorunlu kılmıştır. Meslek odalarıyla birlikte vermiş olduğumuz bir mücadele sonucunda, 17 Şubat 2005'te, "hava kirliliğinin yoğun olduğu yerlerde, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve doğalgazın ısınma amaçlı olarak kullanımı teşvik edilir" şeklinde değiştirilmiştir.

Bu tasarı sekiz ay askıda kalmıştır. Şimdi, siz, acil eylem planınızda belirttiğiniz gibi enerjiyi ucuz ve güvenilir bir şekilde elde edecek bir politika geliştiremediğiniz gibi, bir yandan, Kabineniz değişik baskı gruplarının etkisinde kalmalı ki, sürekli birbirleriyle çelişen düzenlemeler öngörmektesiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ülkü, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Öyle ki, Sayın Bakanın iyi niyetle desteklediği bu tasarının, özellikle ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Babacan tarafından pek benimsenmediğini duymaktayız.

Ülkemiz için böylesine hayırlı bir kanun tasarısı konuşulurken bu tür çelişkileri dile getirmemin tek nedeni, ayrıntıları, yönetmeliklerle ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının çalışmalarıyla şekillenecek olan bu kanun tasarısının, yine önceden olduğu gibi, doğalgaz ve ithal kömür lobilerinin çalışmalarıyla heba edilmemesidir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı eğer heba edersek, bilmeliyiz ki, çocuklarımızın paha biçilmez geleceğini de, ülkemizin paha biçilmez güzelliklerini de heba etmiş oluruz. Bu, büyük bir sorumluluktur. İthal enerji lobilerine de, çevreye zararlı olan fosil enerji türlerine de, yenilenebilir enerji kaynaklarımız karşısında geçit vermemeliyiz.

Bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve çocuklarımıza yararlı olmasını diliyorum; ama, Başkanım müsaade ederse, bir cümle daha belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ülkü.

HAKKI ÜLKÜ (Devamla) - Buraya sık sık geldiğimizde, özellikle ben, kendimle ilgili olan bölümde, dokunulmazlıklarla ilgili sizlere bazı şeyler söylemeye çalışıyorum. Yani, Anayasa Komisyonuna gitmiş olan dosya için Anayasa Komisyonunda bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz "biz anlamayız" diyorlar; oraya başvuruyorum sonuç alamıyorum. Anayasa ve Adalet Karma Komisyonuna başvuruyorum, sonuç alamıyorum; ama, şimdi, siz, Yüce Heyetinize böyle başvuruyorum; (İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, başını iki sefer kürsüye vurdu) sonuç alacağımı zannediyorum.

Sevgiler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ülkü.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, kişisel söz almak istiyorum.

BAŞKAN -Sayın Kapusuz, Grup adına mı, şahsınız adına mı?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Şahsım adına.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda, 7 nci maddeyi görüşüyoruz. 7 nci madde, yatırım dönemi uygulamalarıyla ilgili bir düzenlemedir. Ancak, ben, biraz önce burada kabul edilmiş önergeyle ilgili olarak Genel Kurulun bilgilenmesinin uygun olacağından hareketle bir açıklama yapmak istiyorum.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - O madde geçti Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, yenilenebilir enerji alanına giren yatırımları teşvik ediyoruz. Bu yasanın amacı da bu. Bu amaca yönelik olarak, hükümetimiz öncelikli olarak farklı yaklaşımları baz alarak birtakım düzenlemeler yaptı. Komisyonumuz bunun üzerinde çalıştı. Bu konu, biraz ihtilaf konusu haline geldi. Yasa, gündeme gelmişken uzun bir müddet tehir edilmek durumunda kalındı. Daha sonra da bu fiyat konusu, alım konusu netleştirildi. Netleştirilen toplantıda ulaşılan sonuç da şuydu: Bildiğiniz gibi, bu yatırımcıların ürettikleri, yatırım yapan şirketlerin üretmiş oldukları elektrik satın alınacak; buna alım garantisi veriliyor. Bu yatırımların ortalama maliyet olarak 7 yılda amorti olacağı esası üzerinden de hareket ediliyor. Peki, bu alımı, yapılan elektrikler hangi fiyat üzerinden alınacak; her yıl EPDK tarafından ilan edilen ortalama satış fiyatı üzerinden alınacak. Fakat, arkadaşlarımız dedi ki, bu alandaki yatırımları teşvik etmek için, bu alım bir garantidir ama, yatırımcıyı biraz daha hızlandırmak adına, umutlandırmak adına bu 7 yıllık sürede hükümete bir yetki verelim. Yüzde 20, artı, fiyat uygulaması uygulayabilsin. Ancak, 7 yıl bittikten sonra yatırım maliyeti sıfır noktasına gelen bu yatırımcılar, bundan sonraki süreçte yine elektrik üretmeye devam edecekler ve devlet de bunu alacak; çünkü, piyasa bunu zaruri hale getiriyor. O zaman âdeta yarım sent, 1 sent gibi maliyetlerle elde edilmiş olan bu elektriği hükümet fiyat olarak -yetkisinde olsun- yüzde 20 geriye doğru çekebilsin. Çünkü, bu yatırımcı bu alanda büyük bir imkân yakalamış olacak, aynen HES'lerde olduğu gibi.

Malumunuz, yatırım maliyeti büyük; ama, belirli bir müddet sonra ise üretim maliyeti çok düşük olması hasebiyle çok ucuz mal ettiğinden dolayı yüksek kâr marjına sahip olabiliyor. Bunu dengelemek lazım. Bunu dengelemek için de bir önerge verilsin, Bakanlar Kurulu yetkilendirilsin, ortalama fiyat, artı yüzde 20 verilebildiği gibi yatırım süresi sonunda da Bakanlar Kurulu yine yetkisini kullansın, ortalama fiyatın yüzde 20'sine geri çekme imkânına da sahip olunsun. Burada bir kasıt yok, yatırımcıya yönelik bir tavır yok, teşviki engellemeye yönelik hiçbir şey yok. Bizatihi zaten üretilen malın alınmış olması, bizim uygulamış olduğumuz en ciddî yatırımlardan bir tanesi. Bunların hepsi kaldırıldı. Şu anda bu alanın dışında yatırım yapanlara böyle bir fırsat verilmiyor. Zaten şu anda yüksek maliyetle elektrik tüketmemizin sebebi de burada. Geçmişte yüksek fiyatlarla alım garantisi verilmiş; şu anda sanayicimiz, esnafımız, tüccarımız, vatandaşımız bunun sıkıntısını çekiyor, maliyetini aşağıya çekemiyor. Bugün için ortalama satış fiyatı 5,5 sent; dünya fiyatlarının çok üzerinde. Aynı şeyleri biz bundan sonraki süreçte de yaşamaya devam edecek olursak, maliyetlerimizi aşağıya çekme imkânına sahip olamayız. Şu anda, burada yapılmış olan yanlış sadece şudur: Doğru, yüzde 20 verilmesini biz -Bakanlar Kuruluna yetki olarak- tasdik ediyoruz; ama, yatırım maliyetinin sonunda yüzde 20 ortalamanın geri çekilmesini de kabul etmek doğru olanıydı diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Madde üzerinde, Komisyon adına, Komisyon Başkanı Sayın Soner Aksoy söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Aksoy.

Süreniz 10 dakikadır Sayın Aksoy.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; biraz önceki madde üzerinde biraz garip gibi bir durum oldu; ama, tabiî, burada şöyle bir durum var: Bu işin nezaketi itibariyle ve doğruluğu itibariyle bizim maddeye katılmamız söz konusu oldu. Nezaketi şudur: Bizim önergemiz ile Cumhuriyet Halk Partisinin önergesi yüzde 100 tetabuk halindedir; yani, virgülü bile farklı değildir. Bizim önergemizde, AK Partinin önergesinde Grup Başkanvekilimiz Sayın Eyüp Fatsa'nın imzası vardır, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesinde de onların Grup Başkanvekillerinin imzası vardır. Bu kadar mutabık olunan bir önergede, tabiî, Komisyon Başkanının yapacağı şey en doğru olan neyse ona evet demek, bir; ikincisi, Komisyondan çıkarmış olduğumuz yasaya en uygun olan hangisiyse ona evet demektir. İşin raconu, bir komisyon başkanına düşen görev bu olmalıdır. Tabiatıyla, biz, Komisyondan çıkan yasaları savunmak durumundayız -çünkü, 24 arkadaşımızın alınteri vardır- veyahut da ona en yakın olan önergeleri savunmak durumundayız. O bakımdan, biz orada olumlu görüşle takdire bıraktık; çünkü, Sayın Eyüp Fatsa'nın burada imzası vardı.

Bunun da sebebi, izahı şudur: Bu yasanın bütün esprisi, bütün özelliği, bütün, teşvikle ilgili ruhu bu maddede gizlidir. Bu maddeyi kaldırdığınız zaman teşvikle alakalı hiçbir husus, aslında, yok demektir ve bu maddede, hükümetin getirdiği tasarıda ve Komisyonda kabul edilen tasarıda, burada kabul edilenden çok daha fazla, üstün bir teşvik vardır. Komisyonumuz bu üstün teşviki kabul ederek Yüce Meclise yasayı getirmiştir; ama, burada, geçen hafta meydana gelen mutabakat dolayısıyla "artı yüzde 20" şeklinde bir görüş belirlendi ve Sayın Komisyon üyemiz, Sayın Cumhuriyet Halk Partililer, bunlar müşterek önerge verdiler; o zamanki tutumumuz itibariyle, bu müşterek önergeye, tabiatıyla, benim evet demem söz konusuydu. Bu durumu işin hem nezaketi hem de doğruluğu açısından takdirlerinize sunuyorum; çünkü, bu yasanın ruhu budur. Yenilenebilir enerjiyi eğer teşvik edeceksek, bu maddede müspet olan rakamın sürekliliğini sağlamak zorundayız. Haa, negatif, - 20 de olabilir; olabilir, ben, ona bir şey demiyorum; olabilir; ancak, şunu hatırlatmak zorundayım: Siz yatırımcı olsanız, işadamları bunu çok iyi bilir, hem Komisyonumuzda hem Meclisimizde hem de bununla ilgili olan işadamlarıyla yaptığım konuşmada... Eksi-artı yüzde 40'lık bir marj eğer bir fiyatta belliyse, evvela onun fizibilite etüdü yapılamaz ve hiçbir yatırımcı böyle bir yatırıma girmez. Deniliyor ki "efendim, biz eksiyi kullanmayacağız, 7 sene sonra kullanacağız." Ne malum? Hiçbir müteşebbis, bunun 7 sene sonra kullanılacağını kabul edemez.

Onun için, eksinin olmadığı bu artılı önergenin kabul edilmiş olması, Yüce Meclisin takdiridir. Ben de bu istikamette müspet oy kullandım. Bunu da bilgilerinize arz ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erdal Karademir

Orhan Ziya Diren

Bayram Meral

 

İzmir

Tokat

Ankara

 

Mehmet Vedat Yücesan

Halil Tiryaki

Kemal Sağ

 

Eskişehir

Kırıkkale

Adana

 

Tacidar Seyhan

 

Halil Ünlütepe

 

Adana

 

Afyonkarahisar

"Madde 7.-

b) Kullanılacak elektro-mekanik, kimyasal, biyolojik ve silikon teknolojilerine dayalı malzeme, cihaz ve ekipman, imalatlarının en az yüzde kırkbeşinin yurt içinde gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erdal Karademir

Bayram Meral

Mehmet Vedat Yücesan

 

İzmir

Ankara

Eskişehir

 

Halil Tiryaki

Kemal Sağ

Tacidar Seyhan

 

Kırıkkale

Adana

Adana

 

 

Orhan Ziya Diren

 

 

 

Tokat

 

"Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla azamî bin kilovatlık kurulu güce sahip izole elektrik üretim tesisi ve şebeke destekli elektrik üretim tesisi kuran gerçek ve tüzelkişilerden kesin projesi, planlaması master planı, ön incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için hizmet bedelleri alınmaz." Bu kanun kapsamında;

BAŞKAN - Bu okutacağım önerge en aykırı önergedir; okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin son fıkrasının bitişindeki "esastır" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erdal Karademir

Bayram Meral

Mehmet Vedat Yücesan

 

İzmir

Ankara

Eskişehir

 

Halil Tiryaki

Kemal Sağ

Tacidar Seyhan

 

Kırıkkale

Adana

Adana

 

Orhan Ziya Diren

 

Halil Ünlütepe

               Tokat                                      Afyonkarahisar

"İlgili valilik ve belediyeler imar mevzuatı hükümlerine ek olarak TMMOB'ne bağlı ilgili meslek odasınca meslekî denetimi gerçekleştirilen ısıtma amaçlı jeotermal ve güneş enerjisi kullanılan mekanik tesisat projelerini yapı kullanma iznine esas olmak üzere yapı sahibinden veya kanunî vekillerinden ister."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; küçük bir bilgilendirmede, istemeyerek de olsa, belki arkadaşlarımız ona inanıyor, bir eksik var. Bir de, başka bir yandan, ben, bunu size açıklamak istiyorum. Öncelikle, Sayın Kapusuz'un değerlendirmesine ben bir karşı değerlendirmeyle cevap vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de enerji sektörünün bütününü ele aldığınızda, bu tartışma doğru olabilir; yani, siz, eğer Türkiye'de doğalgaz santrallarını, diğer büyük kömür santrallarını bu değerlendirme çerçevesinde bir fiyatlandırmaya tabi tutacaksanız, Sayın Kapusuz'un izahı tartışılabilir; birincisi bu.

İkincisi; teşvik dönemi dışında eğer bu fiyat tespitini konuşacaksanız, teşvik dönemi dışında buna da katılabiliriz, bunu da tartışalım; ama, bu bir teşvik yasası.

Dünyada, bu hedefler yüzde 20'ye çıkmışken, Türkiye'nin hiç değilse 2020'de yüzde 10'luk bir vizyonu olsun istiyoruz. Yani, hedefte başarıya ulaşılırsa, etkilenecek kesim yüzde 10'u; sektör tuttu, hükümet bunu desteklemeye devam etti ve bu sektörün sadece yüzde 10'u bundan etkilenecek. Ne zaman; teşvik süresi içerisinde. İşte, ayrıntı burada yatıyor. Siz, tüm enerji üretiminin bu teşvikte tanımlanan sınırlarla belirlendiğini söylerseniz, yanlış bir şey söylemiş olursunuz. Burada bizi dinleyen vatandaş da, buradaki teşviki isteyenler elektrik maliyetlerini yükseltiyor diye anlayacak; hiç alakası yok. Biz, ekstradan kimseye bir şey vermiyoruz; biz, sadece, Türkiye'nin geleceği olan bir enerji kaynağının teşvik süresi içerisinde desteklenmesini onaylıyoruz. Bu nedenle, söylenen şeyler, tüm enerji yapısı için tartışılabilecek şeylerdir; ama, eğer böyle düşünürsek, bu piyasayı tıkamış oluruz, büyük bir haksızlığa uğratmış oluruz.

Bir de, arkadaşlar, şu var: Sizler iktidarsınız; baktınız ki, yenilenebilir enerji kaynakları aldı başını gidiyor, sektör yatırım yapıyor ve Türkiye, malî bir kayba uğruyor; bir yasayı çıkarmak 10 dakika, 1 maddelik kanun getirirsiniz, Türkiye'de, bu yasayı düzenlersiniz; bu kadar basit. Daha teşvik süresi başlamamış, yatırım dönemi başlamamış, bu arkadaşlarımız kreditörlere başvurup bir yatırım döneminin finansörünü oluşturamamış, şimdiden, teşvik sonrasındaki maliyet yükünü hesaba katarak, tüm enerji üretimindeki dengeyi yenilenebilir enerji üzerine bindirerek, oradaki maliyet yüksekliğinin sorumluluğunu yenilenebilir enerji kaynağından üretim yapanların üstüne yükleyerek ulusal bir anlayışı temsil etmiş olmayız. Bu nedenle, bunun bir teşvik olduğunu unutmayın. Gerçek yatırım maliyeti, şu anda, 3-4 milyar dolar, hazineye toplam yükü 300-400 milyon dolar. Bu kıyamet, 300-400 milyon dolar için neden kopuyor, kimlerin etkisiyle koparılıyor bir türlü anlamıyorum?! Biz, burada, ne teşvikler çıkardık; üstelik, geçmişe dönük çıkardık değerli arkadaşlarım. Geleceğimizden böyle bir teşviki niye esirgiyoruz?!

Beni dikkatle dinlediğiniz için, hepinize çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin ilk fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları

"Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla azamî bin kilovatlık kurulu güce sahip izole elektrik üretim tesisi ve şebeke destekli elektrik üretim tesisi kuran gerçek ve tüzelkişilerden kesin projesi, planlaması master planı, ön incelemesi veya ilk etüdü DSİ veya EİE tarafından hazırlanan projeler için hizmet bedelleri alınmaz." Bu kanun kapsamında;

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Karademir?..

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İzole üretim tesisi tanımıyla, elektrik enerjisi depolamasında akü kullanılabilen tesisler anlaşılmaktadır. Bin kilovatlık kurulu güce kadar tesislerin şebeke desteği almadan verimli olması günümüz teknolojik koşullarında henüz mümkün olmamaktadır. Bu nedenle küçük ve orta ölçekli üretim tesislerinin yenilenebilir enerji kaynaklı şebeke desteği almak zorunda olan, varlığının sürdürülmesi ve yaygınlaştırılmasının sağlanması amacıyla bu maddede yer alan yatırım desteklerinden faydalanmalarına ortam yaratılması hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 7 nci maddesinin (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                              Erdal Karademir (İzmir) ve arkadaşları

"Madde 7.-

b) Kullanılacak elektro-mekanik, kimyasal, biyolojik ve silikon teknolojilerine dayalı malzeme, cihaz ve ekipman, imalatlarının en az yüzde kırkbeşinin yurt içinde gerçekleştirilmesine yönelik yatırımlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Karademir?..

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik enerji üretimine ilişkin sistemler sadece elektro-mekanik değildir. Bu sistemler günümüzde dünyadaki teknolojik gelişmeler doğrultusunda elektro-mekanik teknolojilerinin yanı sıra, kimyasal, biyolojik ve silikon teknolojisine dayalı uygulamaları da kapsamaktadır. Bu teknolojileri kullanımı özellikle fotovoltaik, biogaz, akümülatör ve benzeri yenilenebilir enerjiyle elektrik üretim sistemlerinde tüm dünyada hızla yaygınlaşmaktadır.

Öncelikle bu maddede önerilen değişiklikle bu uygulamaların da kapsama alınması hedeflenmiştir.

Ayrıca ülkemizin teknoloji üreten bir seviyeye ulaşması hepimizin ortak dileğidir. Bu ortak hedefe ulaşmanın yolu ise ülkemizde teknoloji altyapısı gelişkin ve ar-geye dayalı yerli üretim potansiyelinin artırılmasından geçmektedir. Kanunun gerekçe bölümünde yer alan ülkemizin yenilenebilir enerji kaynaklarındaki büyük ekonomik potansiyeli, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi amacıyla kurulacak sistemlerde kullanılacak yerli malzeme, cihaz ve ekipman üretilmesini özendirerek sanayimizin ve istihdamın gelişimine itici güç oluşturmalıdır.

Bu nedenle, bu alanda kullanılacak malzeme, cihaz ve ekipmanların en az yüzde 45'inin yurt içinde üretilmesi koşuluyla yatırımların teşvik edilmesi öngörülmelidir. Böylelikle, örneğin, sadece rüzgâr enerjisinde 10 milyar kilovat/saat olan ekonomik potansiyelimizin kullanımına yönelik yatırımlar için gerekli olan yaklaşık 4 milyar euro yapılacak olan yatırım tutarının en az yüzde 45'i olan 1,8 milyar euroluk bölümünün yerli üretim aracılığıyla ekonomimize kazandırılması hedeflenmiştir.

Bu sayede, ayrıca ülkemizin bugün en yakıcı sorunu olan işsizliğin azaltılmasına çok önemli katkıda bulunulmuş olacaktır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.24

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.35

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 8 inci maddesini okutuyorum:

Arazi ihtiyacına ilişkin uygulamalar

MADDE 8. - Orman veya Hazinenin özel mülkiyetinde ya da Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan her türlü taşınmazın bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimi yapmak amacıyla kullanılması halinde, bu araziler için Çevre ve Orman Bakanlığı veya Maliye Bakanlığı tarafından bedeli karşılığında izin verilir, kiralama yapılır, irtifak hakkı tesis edilir veya kullanma izni verilir. Yatırım döneminde izin, kira, irtifak hakkı ve kullanma izni bedellerine yüzde elli indirim uygulanır. Orman arazilerinde ORKÖY ve Ağaçlandırma Özel Ödenek Gelirleri alınmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Yakup Kepenek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yinelenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili tasarı ve komisyon raporu üzerinde söz aldım; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

8 inci madde üzerinde CHP'nin ve kendi görüşlerime geçmeden önce, kimi genel doğruları dikkate getirmeyi, enerji konusunda bazı önemli noktalara değinmeyi yeğleyeceğim, önce onu söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, enerji, günümüzün ekonomik ve toplumsal yaşamının can damarıdır ve günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Enerji kullanımı, gelişmişliğin, ekonomik ve toplumsal gelişmişliğin göstergesidir.

Bir nokta daha var; günümüzde, çağımızda, enerjinin ulusal kaynaklardan üretilmesi ve kullanılması -yani, enerjinin kaynağının ulusal olması- güvenilir, sürekli ve ucuz sağlanması temel ilkelerdir. Bu nedenlerle, getirilen yasa tasarısını olumlu bulduğumuzu ve bunun önemli bir ilk adım olduğunu söylemek isterim.

Bu çerçevede şunu da söyleyeyim ki, yenilenebilir enerji, adı üstünde, Türkiye'nin rüzgârından, güneşinden, biyokütlesinden -yani bitkilerinden- jeotermal ve diğer kaynaklarından elde edileceği için, doğal olarak bizimdir, doğal olarak yerlidir, ulusaldır. Ancak, getirilen yasa tasarısının kimi teşviklerinin yetersiz olacağı, küçük kuruluşları kurtarmayacağı ve küçük işletmeleri yeterince özendirmediği de bir gerçektir.

Hemen bu noktada şunu söyleyeyim: Yinelenebilir enerji ve diğer enerji kaynaklarının teknolojilerinin yerli üretilmesi, yüksek fiyatla eski üretim birimi almanın yerine yerli teknolojinin getirilmesi, özellikle rüzgâr ve güneş enerjisi konusunda Türkiye'nin teknoloji üretimine, kendi teknolojisini üretmeye yönelmesi -eğer bu alanlarda başarılı olunmak isteniyorsa- kaçınılmazdır, zorunludur ve gereklidir.

Bu meselenin, bu konunun, bir de Avrupa Birliği boyutu var. O boyut şudur: 1997'de Avrupa Birliği, yinelenebilir enerji kaynakları (beyaz enerji) bildirisiyle, birlik içinde, 2010 yılına kadar toplam enerji üretiminin yüzde 12'sinin bu kaynaklardan, yinelenebilir kaynaklardan sağlanmasını amaçlamaktadır. Bilindiği gibi, henüz imzalamadığımız Kyoto Protokolü, iyi ki bu yılın 16 şubatında yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği, bu protokol gereğince, sera gazı salınım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 8 oranında azaltmayı amaçlamaktadır. Bütün bu nedenlerle, biz, bu tasarının, gerekli destekler sağlanarak yürürlüğe konmasından memnun olacağımızı yinelemek isterim. Bu çerçevede, tasarının 8 inci maddesinde yer alan, arazi ihtiyacına ilişkin uygulamalar ve burada verilecek teşviklerde kolaylık getirilmesini de desteklediğimizi belirtmek isterim.

Bu noktalara değindikten sonra, değerli arkadaşlar, asıl değinmek istediğim, kimi, önemli saydığım noktalar var. Önce, şunu söyleyeyim: Önceleri, bu kürsüden, Enerji Bakanlığı üzerine yaptığım bir konuşmada bir söz almıştım ve orada şunu söylemiştim Sayın Bakan: Yasalar ne ölçüde yeterli olursa olsun, sonuçta, bunu uygulayacak olan bürokrattır, bürokratlardır, uygulayıcılardır. O nedenle, sizin, iki konuda duyarlı olmanız; üzerinde, o yıllarda karabulutlar dolaşan, dedikodular üretilen veya doğrusuyla yanlışıyla, rüşvet ve yolsuzluğa bulaştığı öne sürülen Bakanlığınızın aklanması ve olumlu iş yapması için gereklidir demiştim, hatırlarsanız. Bunlardan bir tanesi, atayacağınız bürokratların dürüstlüğü ve güvenilirliği olmalıydı; belirleyici ölçüt, işin başı o olmalıdır demiştim. İkincisi de, görevlendirdiğiniz yeni bürokratın üretkenliği, verimi, niteliği, en az, görevden aldıklarınız düzeyinde olmalı ki, ileriye dönük iş yapabilesiniz demiştim.

Sayın Bakan, üzgünüm; bu konuda kamuoyuna yansıyanlar, ortaya atılan tartışmalar ve ileri sürülenler, uygulamanın hiç de bu ilkeler doğrultusunda olmadığını kanıtlıyor. Böyle olmasını siz de istemezdiniz sanıyorum, ben de istemezdim. Cumhurbaşkanı tarafından dört kez bir genel müdürün veto edilmesinin -ve öbür arkadaşlarının- ağır sorumluluğu, üzülerek belirteyim sizin üzerinizdedir ve bunun böyle olmaması gerektiğini siz de, ben de çok iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, kuşkusuz "biz, rüşvetin ve yolsuzluğun üstüne gidiyoruz, bunu kapatmıyoruz" demek önemlidir ve olumludur; ama, bu, yeterli değildir. Neden yeterli değildir; çünkü, siz, oraya daha üretken, daha başarılı, daha doğru dürüst ve etkin ve verimli iş yapmak için geldiniz. Ülkemizin de, hepimizin de beklentisi budur. Gerek elektrik üretiminde, dağıtımında gerekse doğalgaz konusunda benzer bir durum vardır. Yani, buradaki bürokratların etkinliği, verimli çalışması, ihaleler ve benzeri konularda Bakanlığınızın çok daha olumlu, çok daha etkili, çok daha verimli çalışması gerektiğini düşünüyorum.

Bu noktayı vurguladıktan sonra, ben, Partimin verdiği gensoru önergesi ve onun içeriğinin üzerinde duracak değilim; o, ayrı bir tartışma konusudur; ama, şu kadarını söyleyeyim; gerek orada söylenenler ve söylenmeyenler gerek kamuoyuna yansıyanlar ve yansımayanlar, Bakanlığınızın bu çerçevedeki çalışmalarının gözden geçirilmesini, yenilenmesini, yinelenmesini ve düzeltilmesini gerektiriyor. Örneğin, geçenlerde, bir köşe yazarının sözünü ettiği TPAO'nun, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının Trakya'da bir şirkete doğalgaz satışında 1,5 trilyon liralık bir alacağı varken mahkemelik olması ve sonrasında Başbakanın ya da sizin müdahalenizle o kesilen doğalgazın yeniden açılmasının sonuçlarını ben de, kamuoyu da merak etmektedir; çünkü, söz konusu şirket iflas etmiştir ve TPAO, 3 trilyon lira dolayında alacaklıyken şirket ortadan yok olmuştur. Şimdi, bunlar büyük kayıplardır Sayın Bakan; bunlar, olmaması gereken kayıplardır. Bu yasayı desteklerken bu tür eksiklerin giderilmesi gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Burada üzerinde durulması gereken, yine Bakanlığınızın uygulamalarında uyuşamadığım bir noktanın önemle altını çizmek istiyorum. Sayın Bakan, yıllardır Türkiye'de nükleer enerji yapımı tartışılıyor; ısrarla, yeniden, ısıtılıp ısıtılıp üç nükleer santralın ihalesinin yapılacağı gündemde tutuluyor. Burada, önce şunu söyleyeyim; benim doğum yerim Doğu Karadenizde, Çernobil faciasının, yirmi yıl sonra bile, ondokuz yıl sonra bile olumsuz, yıkıcı etkilerinin insana ve doğaya verdiği zararların sonuçlarını acıyla yaşıyoruz. Nükleer santralların gelişmiş ekonomilerde, gelişmiş ülkelerde hızla azaltıldığını, siz de, ben de biliyoruz. Burada iddia edilen iki şey var; birincisi şu: Nükleer santral yapılmazsa Türkiye nükleer teknolojide geri kalır deniyor Sayın Bakan; bu doğru değil. Neden doğru değil; nükleer teknolojide, tıpta, başka alanlarda ilerlemenin yolu mutlaka santral yapımından geçmiyor. Bu işi bilen bilir ya da bu işi izleyenler bilir ki, pek çok gelişmiş ülke nükleer teknolojiden üreterek yararlanıyor; ama, bunu, mutlaka, elektrik üretimi nükleer santral yaparak değil, başka yollarla yapıyor.

İkinci önemli sav, önemli iddia şudur: Türkiye'nin enerji alanında planlı programlı gelişmesi için, daha doğrusu, geleceğin enerji ihtiyaçlarını, ülkenin, toplumun, karşılayabilmek için nükleer santrala ihtiyaç vardır deniyor. Bu da çok doğru bir yaklaşım değildir. Burada çok tartışıldı, çok söylendi; bu yasa bağlamında, başka yasalar bağlamında da söylendi; Türkiye, hidrolik enerji kaynağının, şimdi getirilen yinelenebilir enerji kaynaklarının, kömürün ve benzerlerinin ne ölçüde tam  kullanımını sağlıyor da, onlar tükendi mi de sıra nükleere geliyor?! Bu doğru değil.

O nedenle, şunu vurgulamak istiyorum: Nükleer enerjiye geçmeden önce, çok uzun araştırmalara, düşünmeye ve her şeyden önce, gerek kuruluş yeri, gerek bu işin teknolojisi ve hepsinden önemlisi, nükleer atık sorununa dünya çözüm bulamazken, Türkiye'nin nasıl çözüm bulacağının açıklık kazanmasına, netleşmesine gereksinim vardır diye düşünüyorum.

Bütün bu nedenler ve şu anda görüşmekte olduğumuz yasa, Sayın Bakan, bizi bir tek noktaya götürüyor. O nokta şudur: İkibuçuk yılı aşkın bir süredir hükümetsiniz. Ben, taa başında sizin ve hükümetiniz başarılı olmasını isteyen bir arkadaşınızım; ama, size, her zaman, uyarımızı ve eleştirimizi de yaparken aynı zamanda şunu söyledik: Türkiye'nin ihtiyacı olan, hemen her alanda ihtiyacı olan en önemli konulardan, işlerden biri enerji alanının... Öbürlerini, ulusalı bir tarafa bırakalım; dokuzuncu beş yıllık -veya yedi yıllık- kalkınma planını bir yıl ertelediniz -ben, onun büyük bir başarısızlık olduğunu düşünüyorum hükümet açısından- onu da bir tarafa bırakalım; enerjiye gelelim. Hükümetinizin, Türkiye'nin geleceğine yönelik, Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal gelişmesini esas alan bir enerji, ulusal enerji planlamasını henüz kamuoyunun bilgisine sunduğunuzu, ben, sanmıyorum. Böyle bir hazırlık yapmanızı ve bütün bu çalışmalarınızı, yinelenebilir enerji dahil, bütün enerji programlarınızı, enerjinizi bu alana yerleştirmenizi ve bu bütünün içinde, yani, ulusal enerji planı bütünü içinde ele almanızı yeğlerdim. O çerçevede çözüm aramanız daha doğru olurdu diye düşünüyorum; çünkü, en önemli eksiklik budur.

Son olarak, daha doğrusu, bu bağlamda vurgulamak istediğim bir nokta da, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, bu konuda, yinelenebilir enerji konusunda ve diğer alanlarda, Türkiye, kendi üretim teknolojisini üretmedikçe, yapmadıkça başarılı olma şansı yoktur. Hep dışarıdan satın alarak, hep Fransız, Alman, Amerikan nükleer örneğinde olduğu gibi firmalardan, sürekli değişen teknolojiyi satın alarak Türkiye'nin enerji sorununu çözme olanağı bulamayacağız, bulamazsınız diye düşünüyorum.

Bir noktayı daha vurgulamak isterim; Türkiye'nin aydınlanması için çalışan, az ücretle, büyük güçlüklerle çalışan insanlara, mühendislere, teknisyenlere ve işçilere minnet ve şükran duygularımı iletiyorum; yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Madde üzerinde, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kepenek Hocaya bazı açıklamalar yapmak için söz almış bulunuyorum, konuyla da ilgisi açısından. Aslında, birkaç noktaya değindi; bunlar da açıklanmaya ihtiyacı olan konular. Bir tanesi, bu yolsuzluk, usulsüzlük diye bahsettiğiniz noktalar. Biz, orada yapılması gerekeni geciktirmeden ve çok ciddî olarak yaptık ve üzerine ciddî olarak gittik ve biz, orada, halının altına süpürmedik olayı ve bu, aslında, şu anda da yargı sürecinde olduğu için, yargıya saygımızdan dolayı konuşmuyoruz; bunu özellikle bilesiniz; ama, aynı saygıyı da, biz, başkalarından da bekliyoruz; çünkü, yargı, üzerinde ciddiyetle durmamız gereken ciddî bir konu ve titrediğimiz bir konu. Orada hiç kimsenin etkilenmesini istemeyiz ve sizler de iyi bilirsiniz ki, suçu ispat olunmadıkça herkes masumdur; ama, biz şunu yapıyoruz: Ciddiyetle üzerine gidiyoruz ve o arkadaşlarımız, aynı zamanda, üretim rekorları kıran arkadaşlardır, ciddî arkadaşlardır ve bir tanesi, o bahsettiğiniz kişi de dört defa dönmüş değildir; yani, dört defa değil, belki, orada, zaman zaman yararlandığınız basın organlarında da bunlar böyle çarpıtılmış olarak oluyor; ama, doğrusu ikidir ve bu iki de, öyle bir bilgi geldiği için ikinci defa gönderilmiştir; yoksa, insan reddedileceğini bile bile bir yere göndermez. Öyle bir bilgi gelmiştir ve ona göre de gönderilmiştir. Diğer arkadaşımız ise reddedilmeden gitmiştir ve hiç beklemeden de onaylanmıştır. Yani, burada, şu veya bu şekilde izah etmek de doğru değil; çünkü, makamlara, üst makamlara da saygımız var. Neticede, biz öneriyoruz, sorumluluk da bize aittir.

Kaldı ki, vekâlet filan diye bahsettiğiniz şeyler... Şöyle, merak ettim, Sayın Baykal'ın da Enerji Bakanlığı zamanındaki şeyleri; orada da 3 tane müsteşar yardımcısı vekâleten atanmış. Yani, bu vekâlet müessesesi olabiliyor. 3 tane müsteşar yardımcısı vekâleten atanmıştır. O zaman da, Sayın Baykal mutlaka onu belli bir esbabımucibeyle, gerekçeyle yapmıştır; onu da saygıyla karşılıyoruz; çünkü, neticede, işlerin beklemeye tahammülü yoktur, herkesin de uygun arkadaşlarla çalışma arzusu vardır; çünkü, sonuçta, hepimiz mesulüz; iyi de olsa, kötü de olsa o sorumluluk benimdir.

Gelelim nükleer meseleye. Aslında yenilenebilir enerjiyle nükleerin uyuşmadığının ben farkındayım; ama, Sayın Kepenek hakikaten benim çok sevdiğim, saydığım bir hocamızdır, büyüğümüzdür; ona açıklamak açısından bunları söylemeyi uygun görüyorum.

Nükleer enerji, özellikle petrol fiyatlarının çok yükseldiği günümüzde pek çok ülkenin tekrar rağbet ettiği bir enerji konusu. Karadeniz'de -ben de Karadenizliyim sizin gibi- o bahsettiğiniz kanser konularıyla nükleer enerjinin hâlâ bağlantısını tıp şu ana kadar bulamıyor; ama, hakikaten, kanserde artış var; ama, bu kanserdeki artış ile bunun arasındaki ilişkileri -ben de mühendis olduğum için, anlayamadığım için- tabiî ki doktorlara, hekimlere sormamız lazım. Ancak, size şunu ifade edeyim, atık sorun da çözülmüş vaziyette ve bugün, nükleer enerji konusunda en fazla hassas olmasını beklediğimiz, umduğumuz İskandinav ülkelerinde de büyük bir ilgi var. Finlandiya bir tanesini kuruyor. İsveç daha evvel durdurma kararı aldığı nükleer enerjiye tekrar giriyor. Fransa yüzde 78'ini nükleer enerjiden üretiyor. Keşke, biz de Fransa gibi, 70'li yıllarda ani, o kararı, o isabetli kararı alsaydık da, gemileri denizden döndürmeseydik spot alımlarla, Akdeniz'de, böyle, kepçeyle balık avlar gibi petrol gemilerini döndürmeseydik de, o zaman keşke nükleer enerji kararını alsaydık; çünkü, etrafımızda zaten nükleer enerji var; bizim, devekuşu gibi kafamızı kuma gömmeyle bundan kurtulmuyorsunuz. Ermenistan'da var, Ukrayna'da var, Romanya'da var, Bulgaristan'da var, hepsinde var yani. Neticede, bizim de bunu yapmamız lazım. Aksi takdirde, ben burada bir felaket tellallığı -eskiler gibi- yapmak istemiyorum; hani karanlıkta kalacağız, şöyle olacak, böyle olacak demiyoruz; ama, bizim hesabımıza göre 2009-2010 yıllarında, arz ve talepte, talebin karşılanması için yeni bir yatırım yapılması gerekecek, biraz daha fazla yapılması gerekecek. Bunun da yolları var. Dediğim gibi, arzu ederseniz, cebinizde bol para varsa elektrik satın alırsınız veyahut daha evvel olduğu gibi doğalgaz alırsınız, petrol alırsınız, hatta kömür alırsınız. Şu anda İskenderun'daki santral kömürle çalışıyor, biliyorsunuz. Bunlar alınırken de sizler yine hayattaydınız Sayın Hocam, hem de etkin, yetkin yerlerdeydiniz; dolayısıyla, bunlar hepimizin hayatta olduğu dönemlerde gerçekleşti.

Şimdi de bizim yapacağımız şey şu: Bizim yaptığımız hesaba göre, biz, yaklaşık 5 000 megavatlık -sayıyı misal olsun diye veriyoruz- 2015 yılına kadar yapılmasında yarar olduğunu, planlayarak, hesaplayarak görüyoruz; ama, Allah bize eğer petrol verir, doğalgaz verir -şu anda biz Akçakoca'da doğalgaz sondajını yapıyoruz ve dakikası dakikasına takip ediyorum, 525 metreye indik- bakarsınız bulursunuz, hesaplarımızı gözden geçiririz. Bunlar dogma değil, yani, dediğim gibi.

Kömür seferberliği yapıyoruz; tekrar, bütün Türkiye'yi karış karış yeniden tarıyoruz, acaba belli derinliklerde kömür var mı diye; eğer bulursak başımızın üstünde yeri var.

Su seferberliği... Bildiğimiz, DSİ'nin mevcut su kaynakları dışında acaba yeni su kaynaklarımız var mı diye suyu da şimdi arıyoruz. Tıpkı petrol arar gibi, su ve jeotermal kaynakları arıyoruz.

Bu arada, petrol konusunda da, dediğim gibi, Artvin'de -memleketinize çok yakın- orada da sondaj yapacağız, denizden 40 mil açıkta; ama, biz var veya yok demiyoruz, bütün mesele sondajla belli olacak. Orada 4 500-5 000 metre deniz seviyesinden aşağıya ineceğiz. Bulursak ne âlâ, o zaman hesaplarımızı yeniden gözden geçiririz.

Yani kim ister riske girmeyi; ama, size şunu söyleyeyim, teknoloji çok gelişti. Biliyorsunuz, bıçak ekmek de keser, adam da keser. Dolayısıyla, bizim yapacağımız şey, bu teknolojiyi insanın hizmetine uygun bir halde kullanmak. Hepimiz mühendisiz, hepimiz hesap kitap biliyoruz, buna göre de yaparız; çünkü, dünyada şu anda 441 tanesi çalışıyor, 31 tanesi inşa halinde ve üstelik de etrafımızda var.

Keşke, Fransa gibi, biz de yapsaydık da, fazlamızı satsaydık. Hani bir zamanlar toprağı mı vereceksiniz, şu mu olacakmış, bu mu olacakmış, plan mı pilav mı hesabı yaparken, keşke nükleer santrala girseydik de fazlasını satıp, onun parasıyla petrol alsaydık. Bunları yapmadık. Şimdi, petrol fiyatları yükseldi ve herkes sıraya girdi. İsterseniz, belki istediğiniz zaman bu santralları alma imkânınız da olamayabilir; yani, erken gelir oturur misali. Onun için, biz bunları yapacağız.

Ayrıca, atık meselesi de çözülmüş vaziyette. Size şöyle söyleyeyim: Normal olarak, 2 500-3 000 megavatlık bir santralın atığını 2-3 metreküplük alanlara gömebiliyorsunuz ve bu atıkları sizden almak isteyenler de var; yani, getirin bana, ben bu atığı proses edeyim diyenler de var. O bakımdan, atık da sorun değil. Bunlar, aslında, birtakım lobilerin ortaya attıkları iddialar. Eğer öyle olsa, hiç kimse, 441 tanesini çalıştırmaz ve size şunu söyleyeyim: Biz de çevreye son derece saygılı insanlarız; hiç kimse, hayatını, geleceğini, çoluğunu çocuğunu tehlikeye atmak istemez. Şu anda o 441 taneyi durdursak, öyle bir imkânımız olsa elimizde, şu andaki karbondioksit miktarının ikiye katlanacağını hesap ediyor bilim adamları; yani, hesap edin, bir tarafta karbondioksit var... Mesela, ben, Sayın Erdal İnönü'nün -iyi bir fizikçidir, çok iyi bir fizikçidir ve üstelik de sosyal demokrattır; ama- çok iyi biliyorum ki, nükleer enerjide çok olumlu görüşleri var; yani, bunun, siyasî görüşle filan da alakası yok; bu, bir ekonomik meseledir, çevre sorunudur. Bunu çözdükten sonra... Üstelik de, karbondioksit emisyonu olmayan yeni bir sahadır. Ben, herkese tavsiye ediyorum.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Uygulamaların koordinasyonu

MADDE 9. - Bakanlık, bu Kanunda belirtilen temel ilkelerin ve yükümlülüklerin uygulanması, yönlendirilmesi, izlenmesi, değerlendirilmesi ve alınacak tedbirlerin plânlanmasında koordinasyonu sağlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarının 9 uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce, Grubum ve şahsım adına hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkelerin sanayileşmesinde, kalkınmasında ve gelişmişlik düzeylerinin artmasında elektrik enerjisinin etkisi büyüktür. Kullanım kolaylığı, temizliği, atık bırakmaması nedeniyle, elektrik enerjisi tüketiminin genel enerji tüketimi içindeki payı, sanayileşmiş ülkeler de dahil olmak üzere, tüm dünyada hızla artmaktadır. İkincil bir enerji olan elektrik enerjisi, birincil enerji kaynakları olan kömür, sıvı yakıt, doğalgaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanarak elde edilmektedir.

Elektrik enerjisi tüketimi ve üretimi, 1973 petrol krizine kadar petrole dayalı olarak gerçekleştirilmekteydi. Bu üretim biçiminin benimsenmesinde, petrolün sınırsız ve ucuz olacağına ilişkin piyasada hâkim olan genel bakış açısının rolü büyüktü. 1974 petrol kriziyle başlayan süreç, petrolün sonsuz bir kaynak olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu çerçevede, gelişmiş ülkeler, elektrik enerjisi üretiminde artan maliyetlerin sınaî üretimi zorlaması nedeniyle, ciddî önlemler almışlardır. Krizin aşılmasıyla birlikte, petrol fiyatları düşmesine rağmen, petrole dayalı elektrik enerjisi üretimi riskli olarak kabul edilmiş ve bu metotla elektrik üretiminden bir kaçış yaşanmıştır. Enerji politikalarının belirlenmesinde ulusal kaynakların daha etkin kullanımı önplana alınmıştır. Bu nedenle, ülkeler, elektrik enerjisi üretiminde güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, yapılan araştırmalar neticesinde dünya enerji ihtiyacının yüzde 38,5'ini karşılayan petrolün 41 yıl, yüzde 23,7'sini karşılayan doğalgazın 62 yıl, yüzde 224,7'sini karşılayan kömürün ise 230 yıl rezerv kullanım süresi bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Fosil kökenli bu yakıtlarla ilgili bilimsel gerçekler, ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız kazandırmıştır.

Fosil yakıtların çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolüyle birçok ülkeye yükümlülükler getirilmiştir. Söz konusu yükümlülükler, çevre dostu olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimi artıran bir diğer önemli faktördür. Kyoto Protokolüyle Avrupa Birliği, hem Birlik olarak hem de üye ülkeler açısından sera gazı salınımlarını yüzde 8 azaltacağını kabul etmiştir. Bu taahhüt, yenilenebilir enerji kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Avrupa Birliği, 2020 yılına kadar üye ülkelerde üretilen brüt enerjinin yüzde 12'sinin ve elektrik enerjisinin yüzde 22'sinin yenilenebilir kaynaklardan üretilmesini Birlik ülkelerine hedef olarak koymuştur. Elektrik enerjisi hedefinin yüzde 22'yle sınırlandırılması, doğal sebeplerden ve daha fazla su ile rüzgâr gücü oluşturulamamasından kaynaklanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemiz, yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Sahip olduğumuz zengin potansiyeli kullanım oranlarımız ise, maalesef, oldukça düşük düzeyde seyretmektedir. Ülke olarak, yenilenebilir enerji kaynaklarından sağladığımız elektrik enerjisinin, toplam elektrik üretimimiz içindeki payı çok düşüktür. Bu somut gerçeğin yanı sıra, ne yazık ki, enerji ihtiyacımızı karşılama bakımından dış ülkelere bağımlı durumdayız.

2003 yılı kasım ayı ile 2004 yılı kasım ayı arasındaki dönem verilerine göre, elektrik enerjisi üretimimizin yarısından fazlası ithal kaynaklardan karşılanmaktadır. Bu çerçevede, 135 939 000 000 kilovata ulaşan ilgili dönemlerdeki üretimin; 71 043 197 000 kilovatı ithal kaynaklardan, 64 906 820 000 kilovatı da yerli kaynaklardan elde edilmiştir. Oransal anlamda, ithal kaynakların toplam elektrik enerjisi üretimindeki payı, 52,3'e ulaşmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bilimsel araştırmalar, Türkiye'nin elektrik enerjisi ihtiyacının en az 2 mislini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayabileceğini ortaya çıkarmıştır. Kullanım oranlarına baktığımızda, ülkemiz enerji tüketimi içinde, hidrolik enerji dışındaki yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım payı sadece 8,9'dur. Rüzgâr, güneş, hidrolik gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin olan ülkemizin, bu potansiyelinin kullanılmaması kabul edilemez. Ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtarmak için, bu kaynakların değerlendirilmesine yönelik çalışmalara hız verilmelidir. Benimsenecek olan temel yaklaşımlarla, hidrolik enerjinin genel üretimdeki payı artırılarak, su potansiyelinin kullanımı maksimum seviyeye çıkarılmalıdır.

Diğer taraftan, araştırmalar, ülkemizin rüzgâr potansiyelinin 83 000 megavat olduğunu göstermektedir; bu kapasite, yıllık 250 milyar kilovat üretim demektir. Bu açıdan, rüzgâr potansiyelimizden üretim sürecinde yararlanmanın yollarını araştırmalıyız.

Su ve rüzgâr dışında, yüzey sıcaklığı 40 derecenin üzerindeki 140 jeotermal saha, değerlendirmemiz gereken bir diğer önemli kaynağımızdır. Bugün değerlendirilebilir potansiyel 31 000 megavattır. Elektrik üretimi açısından jeotermal potansiyelimizse 4 500 megavattır; bunun ancak yüzde 2,97'si değerlendirilmektedir.

Güneş enerjisi uygulamaları açısından da ülkemiz oldukça uygun bir coğrafî konuma sahiptir.

Bu kaynakların yanı sıra, Türkiye, biyokütle enerjisi bakımından da zengin potansiyele sahip ülkelerden birisidir.

Değerli arkadaşlarım, yine, istatistiklere göre, ülkemizde, 12,8 milyon ton petrole eşdeğer biyokütle enerjisi potansiyeli bulunmaktadır. Bu potansiyel, ülke enerji ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayabilecek düzeydedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir enerji kaynaklarımızın büyük bir kısmı değerlendirilmeyi beklemektedir. Bugüne kadar yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların, gerek ülkenin özkaynakları olması ve dışa bağımlılığı azaltması gerekse çevrenin korunması, istihdam ve yerli teknoloji oluşturulmasına ilişkin katkıları gözardı edilmemelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının, diğer enerji üretim sistemleriyle rekabetinin zor olması nedeniyle, bu kaynaklar, ulusal bir politika oluşturularak desteklenmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yenilenebilir enerji kaynaklarının geniş çapta kullanımını engelleyen faktörlerin başında, bu enerjilerin kesikli olması ve depolanamaması gelmektedir. Bu enerjiler ile son kullanıcı arasında bir bağlayıcıya, yani sentetik bir yakıta gerek duyulmaktadır. Uzun yıllara dayanan araştırmalar bu bağlayıcının, ideal yakıt olarak kabul edilen hidrojen olduğunu göstermiştir.

Bu açıdan, yenilenebilir enerji kaynakları yönünden son derece zengin olan ülkemizin bu kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanmak için, geleceğin elementi olarak sunulan hidrojen enerjisine yönelik çalışmalara da önem vermeliyiz diyorum.

Değerli milletvekilleri, hidrojen, dünyada en bol bulunan elementler arasında 9 uncu sırada yer almaktadır. Toplam dünya kütlesinin yaklaşık yüzde 1'i hidrojendir; evrende en bol bulunan elementtir ve evrenin tüm madde kütlesinin yüzde 75'ini oluşturur. Bu durum, hidrojeni, en uygun enerji kaynağı yapmaktadır. Tamamen zehirsiz bir gaz olan hidrojen, bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir. Kömür, doğalgaz gibi fosil kaynakların yanı sıra, su ve biyokütleden de elde edilen hidrojen, yerel olarak üretimi mümkün, kolayca ve güvenli olarak her yere taşınabilen, taşınması sırasında az enerji kaybı olan, ulaşım araçlarından ısınmaya, sanayiden mutfaklarımıza kadar her alanda yararlanılabilecek bir enerji kaynağıdır.

Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletleri, hidrojeni, geleceğin enerjisi olarak kabul etmekte ve 1,7 milyar dolarlık kaynağı bu alandaki çalışmalara ayırmaktadır. Avrupa Birliği ise, 5 milyar euroyu bu yöndeki çalışmalara tahsis etmektedir. Otomotiv sektörünün önde gelen üreticileri, hidrojen yakıtlı otomobil projelerine her sene milyonlarca dolar harcamaktadır. Ülke olarak, bizler de, geleceğe ilişkin enerji planlarımızda hidrojen enerjisine ağırlık vermeliyiz. Bilimsel anlamda araştırma-geliştirme altyapımız uygun olup, ülkemiz bu konuda uluslararası çalışmalar gerçekleştiren saygın bilim adamlarına sahiptir. Bu çerçevede dünyada tek olan Birleşmiş Milletler Uluslararası Hidrojen Enerji Teknolojileri Merkezinin 2004 yılında İstanbul'da faaliyete geçmesi sevindiricidir.

Değerli milletvekilleri, hidrojen enerjisinin önündeki en önemli sorun, hidrojenin patlayıcı özelliğidir. Bu sorunun çözümü sürecinde bor elementi önplana çıkmaktadır. Sodyumborhidrür, belli koşullarda yanmayan, ancak, istendiğinde hidrojeni açığa çıkaran bir önemli özelliğe sahiptir. Bu bağlamda, Türkiye'de bol miktarda bulunan bor madeni, hidrojenin patlayıcı özelliğinin kontrol altına alınmasında anahtar konuma sahip durumdadır.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz üzere, bor rezervlerinin üçte 2'si ülkemizde bulunmaktadır. Gelecekte petrolden hidrojene geçiş, bor madeninin piyasasını daha da artıracak, bu mineralden elde edilebilecek geliri büyütecektir. Bu açıdan elimizdeki bor madenini işlemek üzere gerekli yatırımlara bir an önce başlamalıyız. Bor madenini sahiplenmek üzere, toplumun tüm kesimleri olarak güç birliğine yönelmeliyiz. Kaynaklarımız sınırsız değildir, onları iyi değerlendirmeli, kısa vadeli düşünmemeliyiz. Sadece bor değil, toryum, volfram gibi son derece önemli madenlerimizden optimum biçimde yararlanmanın yollarını araştırmalıyız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Değerli Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Yücesan, toparlayabilirsiniz.

Buyurun.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal kaynaklarını geliştirdikleri teknolojilerle daha fazla kullanan ülkeler, gelecekte daha etkin konumda olacaktır. Bu çerçevede, enerji üretiminin 3 katını tüketen ülkemizde, yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmak üzere planlama ve koordinasyon faaliyetlerine gereken önemi vermeliyiz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının, enerjide kaynak çeşitliliğini sağlayarak ülkemizi enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtaracağına olan inancımla, yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yücesan.

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Bolu Milletvekili Mehmet Güner; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNER (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Çok şükür, bu kanun bugün Meclisten çıkacak. Bu kanunun ülkemize hayırlı olması noktasında hepimizin ortak bir kanaati var. İnşallah da hayırlı olacak.

Ancak, aşağı yukarı onbir ay önce bu kanun tasarısı komisyonumuzdan çıktı -tabiî ben onbir ay önce bu komisyonda olmadığım için o günkü tartışmaları pek bilmiyorum- onbir ay sonra ancak Genel Kurula gelebildi. Bu konuda CHP Grubu adına konuşan Tacidar Bey arkadaşımız da bunun sorumlusunun genellikle Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız Ali Babacan olduğunu söyledi.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun gecikmesinde hiçbir fayda yoktu. Tacidar Beye o konuda katılıyorum. Ancak, geçmiş dönemlerde panik ortamlarında çıkarılan bazı kanunlar şu anda bizim için çok büyük sıkıntı yaratmakta ve bizler bugün enerji konusunda çok ciddî bir şekilde bir bedel ödemekteyiz ve bu bedelleri önümüzdeki aşağı yukarı yirmi yıl daha ödeme durumunda kalacağız, öyle gözüküyor. Bir örnekleme yapacak olursak, hepiniz hatırlarsınız, 1996 ve 1997 yıllarında gazetelerde "önümüzdeki yıllarda Türkiye karanlığa gömülecek" başlıklarını o zamanlar hepimiz okumuştuk ve bir panik yaratılmıştı o günlerde. Onların arkasından çok süratli bir şekilde 1998'de Mavi Akım doğalgaz anlaşmaları onun arkasından batı hattından yapılan anlaşmalar ve bunu takip eden, Azerbaycanla yapılan anlaşmalar ve İranla yapılan anlaşmaları görüyoruz ve öyle bir noktaya geldik ki, o dönemde çok süratli bir şekilde doğalgaza dayalı santrallar kuruldu. Bunun yanında kömür santralları kuruldu, mobil santrallar kuruldu. Öyle bir noktaya geldi ki, biz, tükettiğimizden daha fazla elektrik enerjisi üretir hale geldik ve burada bazı örneklere bakacak olursak 2004 yılında, TEDAŞ'ın rakamlarına bakıyoruz, yap-işlet modeliyle yapılan, doğalgazla çalışan santrallardan aşağı yukarı 6 sente, yani 5,76 sente elektrik alırken, yap-işlet-devretlerden 10 sent gibi rakamlara bizler elektrik alıyoruz ve dolayısıyla bunlar da bizim şu andaki ortalama fiyatlarımızı oldukça yükseltti ve o günün yapılan yanlış anlaşmalarının neticesini bugün halen daha çekmekteyiz. Hatta öyle santrallar yapıldı ki, bunlardan bir tanesi de Konya Ilgın'da, şu anda tahkime gitti, büyük bir ihtimalle de, inşallah kaybetmeyiz ki, kaybedeceğiz gibi görünüyor ve büyük de bir bedel ödemekle karşı karşıya kalabiliriz. Dolayısıyla, o gün yapılan anlaşmalar neticesinde bugün Türkmenistan'dan, biz, 3,4 sente elektrik enerjisi alıyoruz ve belki bu elektrik enerjisini daha fazla miktarlarda almış olsak ortalama fiyatlarımızı biraz daha düşürebiliriz. O bakımdan, bu anlaşma, belki bu kanun maddesi biraz gecikti bugüne kadar; ama, enine boyuna tartışıldı ve neticesi itibariyle en güzel şekilde bu kanunun bugün çıkacağını umuyorum; inşallah, hayırlı olacaktır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemize sağlayacağı faydaları benden önce bu kürsüye gelen arkadaşlarımız anlattılar, bunun üzerinde fazla durmak istemiyorum. Bu kanun mutlaka desteklenmeli; desteklenmediği zaman da 2020 yılına göre yapılan bazı projeksiyonlarda ise, eğer bu kanun çıkmazsa, yüzde 20'si ancak yerli kaynaklara dayanacak, yüzde 80'i de yabancı kaynaklara dayalı olarak elektrik üreteceğiz. Bu, ülkemiz için oldukça sıkıntılı bir durum.

Burada Tacidar Bey konuşurken "ciddî bir riskimiz var" demişti; çünkü, Rusya'yla -Allah korusun- bir sıkıntımız çıktığı zaman, vananın başında onlar var. Gerçekten böyle bir tehlikeyle karşı karşıya da kalabilme ihtimalimiz zayıf da olsa var. Ancak, işte çıkan bu kanun neticesinde, inşallah, gittikçe dışa bağımlılığımızı azaltacağız diye ben düşünüyorum. Bu konuda Tacidar Beye de katılıyorum.

İnşallah, bu anlaşmalar çıktıktan sonra, yatırımcılarımız bu konuya gerekli önemi göstereceklerdir ve önümüzdeki günlerde fosil kaynakların tüketimi gittikçe azalacak ve bu azalma neticesinde de, daha kolay ve daha temiz bir enerjiye az da olsa katkısı olacaktır diye düşünüyorum.

Bu arada, bir tartışma daha yapıldı biraz önce, bu ortalama fiyatın yüzde 20 artı ve eksi noktası olması konusunda. Biz, komisyon olarak, eksi yüzde 20'nin kalkması noktasında bir görüş bildirmiştik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güner, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun. 1 dakika süre veriyorum.

MEHMET GÜNER (Devamla) - Ancak, tabiî, bu arada, artı-eksi konusu düşünülürken de, burada Sayın Bakanımızın itirazını da çok yadırgamamak gerekir; çünkü, biz, elektrik üretiminin aşağı yukarı yüzde 70'ini doğalgazla sağlıyoruz. Doğalgaz, hepimiz biliyoruz ki, petrol fiyatlarına bağlı, oradaki formülden kaynaklanan ve yapılan araştırmalara göre, önümüzdeki yıllarda bu petrol fiyatlarının daha da yükseleceğini düşünürsek, hele hele, Amerika'daki bazı basın organlarında çıkan şeylerde 100 dolara çıkabileceği ihtimalî de var; böyle bir tehlike de var. Dolayısıyla, ortalama fiyatlarımız bizim, oldukça yükselecek. Belki bu tedbir noktasında Sayın Bakanımız bu eksi ifadesi de konulabilir demişti; ama, ben, bu şekilde çıktığına -şahsım olarak söylüyorum- oldukça memnunum.

Bu kanunun hayırlı olacağını düşünüyorum ve hayırlı olması dileğiyle, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Yaptırımlar

MADDE 10. - Bu Kanunun 6 ncı maddesi hükümlerine aykırı faaliyet gösteren perakende satış lisans sahibi tüzel kişilere EPDK tarafından ikiyüzelli milyar TL idarî para cezası verilir ve aykırılığın altmış gün içinde giderilmesi ihtar edilir.

Yukarıdaki para cezasını gerektiren fiillerin ihtara rağmen düzeltilmemesi veya tekrarlanması halinde para cezaları her defasında bir önceki cezanın iki katı oranında artırılarak uygulanır. Bu cezaların verildiği tarihten itibaren iki yıl içinde idarî para cezası verilmesini gerektiren aynı fiil işlenmediği takdirde önceki cezalar tekrarda esas alınmaz. Ancak aynı fiil iki yıl içinde işlendiği taktirde artırılarak uygulanacak para cezasının tutarı cezaya muhatap tüzel kişinin bir önceki malî yılına ilişkin bilançosundaki gayrisafi gelirinin yüzde onunu aşamaz. Cezaların bu düzeye ulaşması halinde EPDK lisansı iptal edebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan; buyurun.

Sayın Aslan, süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun 10 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, ben, altı gündür bölgedeyim. Kendi ilimde olduğum için, bir okulun temel atma töreninde bulunduk. Ağrı'nın en büyük ilçesi olan Doğubeyazıt'ta bir genel lisenin halkın yardımıyla yapılması noktasında, A Takımı Kaptanı Savaş Ay'ın yapmış olduğu öncülük girişiminden ötürü kendisini kutluyorum ve Doğubeyazıt halkı ve kendi adıma saygılarımı, şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde, Patnos İlçemizde de, tekrar, bir ilköğretim okulunun kapsamlı olarak yapılmasına önayak olduğu için tekrar teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz hızlı bir sosyal ve ekonomik gelişim göstermektedir. Bu gelişmeye paralel olarak, gereksinim duyulan elektrik enerjisini, öncelikle yerli enerji kaynaklarından elde etmek üzere projeler geliştirilmeli ve gerekli yatırımlar yapılmalıdır. Kesintisiz, kaliteli, güvenilir ve ekonomik enerji elde etmek üzere hazırlanan projelerin çevreye olumsuz etkilerinin en az olmasına dikkat edilmelidir. Elektrik enerjisi üretiminde, fosil ve nükleer yakıtlı termik ve doğalgaz santralları yanında hidroelektrik santrallarının yenilenebilir ve puant çalışma gibi iki önemli özelliği mevcuttur.

Elektrik enerjisi tüketimi, ekonomik gelişmenin ve sosyal refahın en önemli göstergelerinden biridir. Bir ülkede kişi başına düşen elektrik enerjisi üretimi ve tüketimi, o ülkedeki hayat standardını yansıtması bakımından büyük önem arz etmektedir. 2003 yılı başı itibariyle Türkiye'de kişi başına elektrik enerjisi tüketiminin, brüt 1 903 kilovat/saate ulaşmasına rağmen, bu rakamın Avrupa'da yaklaşık 6 500 kilovat/saat ve dünya ortalamasının ise 2 350 kilovat/saat olduğu dikkate alınırsa, ülkemiz için kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketiminin oldukça düşük seviyede olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle, başta hidro enerji olmak üzere, elektrik enerjisi arzının artırılmasının gereği ortadadır.

Ülkemizin 2004 yılı başı itibariyle tespit edilen teknik ve ekonomik hidroelektrik enerji potansiyeli 127,6 milyar kilovat/saattir. Bu potansiyel, en az ilk etüt seviyesindeki hidroelektrik projeler ile ön inceleme, mastır plan, fizibilite, kesin proje, inşa ve işletme aşamalarından oluşan 674 adet hidroelektrik projenin toplam enerji üretim kapasitesini ifade etmektedir. Havza gelişme planlarının farklı zamanlarda hazırlanmış olmalarından dolayı, projeler, sonraki tarihlerde ekonomik yönden tutarsız duruma gelebilmektedir. Bununla birlikte, zaman içinde enerji fayda ve maliyetlerinde meydana gelen değişikliklere göre, ekonomik bulunabilecek tesislerin ilk etütlerde terk edilmiş olmalarına da rastlanılmaktadır. Bu nedenle, havza gelişme planlarının belirli aralıklarla, özellikle enerji faydalarına esas teşkil eden alternatif referans santral grubundaki değişikliklerden sonra, tekrar gözden geçirilip, değerlendirilmesi uygun olacaktır. Bunlara karşılık, su kaynaklarının geliştirilmesinde görev üstlenen Elektrik İşleri Etüt İdaresi ve Devlet Su İşleri gibi kuruluşların yapmış oldukları yeni enerji kaynaklarının yaratılmasına yönelik ilk etüt çalışmalarıyla, bu potansiyele her yıl ilaveler olabilmektedir. Bütün bu olumlu ve olumsuz etkilerin de dikkate alınmasıyla, Türkiye'nin ekonomik hidroelektrik potansiyeli yıldan yıla ufak farklılıklar göstermekle birlikte, bugün için, 127,6 milyar kilovat/saat civarında olduğu kabul edilebilir. Türkiye, 433 milyar kilovat/saat brüt teorik hidroelektrik potansiyeliyle, dünya hidroelektrik potansiyeli içinde yüzde 1, Avrupa Birliği içinde de yüzde 15 hidroelektrik potansiyeline sahip bulunmaktadır.

2003 yılı sonu itibariyle Türkiye'nin toplam kurulu gücü 35 585 megavat olup, bunun 20 888 megavatı termik, 37 megavatı jeotermal ve rüzgar, 12 578 megavatı hidrolik santrallara aittir. 2003 yılı toplam elektrik enerjisi üretimi ise 140 580 gigavat/saat olup, bunun yüzde 74,2'si termik, yüzde 0,1'i rüzgar ve jeotermal, yüzde 24,9'u hidroelektrik santrallardan sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, en çok üzerinde duracağım, Türkiye'deki jeotermal durumu. Türkiye, jeotermal enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Bu özelliği dikkate alınırsa, bazı kentlerin jeotermal enerji kaynağından yararlanılarak ısıtılabileceği düşünülebilir. Oysa, bu tip uygulamalar ülkemizde pek yaygın değildir. İlime bağlı Diyadin İlçesi örnek gösterilebilir; bu nedenle, büyük önem taşımaktadır; çünkü, Türkiye'de jeotermal enerjiden yararlanılarak kentlerin ısıtılabileceği konusunda en kapsamlı uygulamalardan biri Diyadin İlçesinde gerçekleştirilmiş ve bugüne değin başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Jeotermal enerji kaynağından ısıtmada yararlanıldığı gibi, elektrik enerjisi üretiminde, sanayide ve turizm alanında da kullanımının yaygınlaştığı görülmektedir. Jeotermal enerjinin, Diyadin'de konutların ısıtılmasında ve yeni sanayi kuruluşlarında başarıyla kullanılması, bu enerji kaynağına sahip yörelerdeki yerleşimler için güzel bir örnek oluşturmaktadır.

Günümüzde yaygın olarak kullanılan petrol ve kömür gibi enerji kaynaklarının rezervlerinin hızla azalacağı ve yakın bir gelecekte tükeneceği, bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, yeni enerji kaynaklarının bulunması ya da alternatif enerji kaynaklarından daha geniş ölçüde yararlanılması yollarının araştırılması gerekmektedir. Böyle bir durumda, jeotermal enerji, seçeneksel enerji kaynağı olarak dikkati çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, jeotermal enerjinin klasik enerji kaynaklarına göre en önemli üstünlüğü güneş, rüzgâr ve gelgit enerjisi gibi tükenmez bir enerji kaynağı olmasıdır. Diğer enerji kaynaklarında sıkça rastlanan çevreyi kirletme sorunu, bu enerji kaynağında söz konusu değildir. Bir başka üstünlüğü ise, jeotermal enerjinin üretim maliyetinin diğer enerji kaynaklarından oldukça düşük olmasıdır.

Son yıllarda kullanım alanları giderek çeşitlenen jeotermal enerjinin önemi daha da artmaktadır. Nitekim, günümüzde seraların, konutların, havaalanı pistlerinin, hayvan çiftliklerinin ve yüzme havuzlarının ısıtılması, balık başta olmak üzere çeşitli yiyeceklerin kurutulması, deniz suyundan tuz elde edilmesi ve elektrik enerjisi üretilmesi gibi çeşitli faaliyet alanlarında jeotermal enerjiden yararlanılmaktadır.

Bununla birlikte, jeotermal enerjinin kullanım alanını ve potansiyelini belirleyen en önemli etken ise, sıcaklık değeridir.

Değerli milletvekilleri, Ağrı İlimizin Diyadin İlçesinde büyük bir alana sahip jeotermal kaynağı mevcuttur. 1998 yılında, Ağrı Valiliği, Doğan Jeotermal Şirketi ve Maden Tetkik ve Arama, jeotermal üretimi kuyularının açılması için sözleşme imzalamışlardır. Maden Tetkik ve Arama mühendisleri ve ilgili şirketin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar neticesinde, 4 adet jeotermal sondajı yapılmıştır. Bu 4 sondajda da kuyulardaki akışkanın toplam debisi 440 litre/saniyedir; ancak, yalnız bu 440 litre/saniyeden 60 litre/ saniyesi Diyadin İlçemizde kullanılmakta, geri kalan 380 litre/saniye akışkan ise atıl durumda beklemektedir. Ayrıca, yapılan araştırmalarda, bu kuyuların dışında jeotermal sahasının sahip olduğu büyük enerji potansiyeli bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, bu karbondioksit jeotermometresine göre -burada bulunan çermiklerdeki isimleri belli- Köprü Çermiğinde 90 santigrat derece, Davut Çermiğinde 96 santigrat derece ve Yılanlı Çermiğinde de 105 santigrat derece rezervuar sıcaklığı belirlenmiştir.

Diyadin İlçemizde 29 Ekim 1998 tarihinde mikro anlamda bu jeotermal devreye sokulmuş, makro anlamda da Ağrı İli tasarlanmıştır. Yapılan ölçümlerde, jeotermal sahasındaki rezervin Ağrı gibi 4 ili ısıtacağı ve Ağrı'nın bu soğuklarda makus talihini yeneceği tespit edilmiştir.

Bugün Ağrı'da 100 metrekarelik bir konutun -kışın 8 ay hüküm sürdüğü- ısınma bedeli, fosil yakıtlarla, asgarî 2 420 000 000 TL'dir. Jeotermal projesi için Ağrı için faaliyete geçirildiği takdirde, böylesi bir konut, 24 saat ısınmak kaydıyla 500 000 000-600 000 000 liraya mal olmaktadır; yani, bugünkü 500 veya 600 YTL.

Bu projenin uygulanması ve hayata geçirilmesi için yenilenebilir Enerji Kaynakları Yasa Tasarısının Yüce Meclisten geçmesi gerekiyor ve bugün bu yasa tasarısı Yüce Meclisin gündemine gelmiştir.

Diyadin depresyonu içerisinde açılan sondaj kuyularının yakınlarında kaplıca olarak da yararlanılan çok sayıda sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Yöredeki kaplıcalar içerisinde en modern olanı, Diyadin Belediye Kaplıcasıdır. Bu kaplıcanın sularının egzama, mide ülseri, nefrit, cilt ve deri, romatizma hastalıkları gibi çeşitli hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de konutların ısıtılmasında jeotermal enerjiden henüz tam olarak yararlanılmamaktadır. Daha önce de belirtildiği üzere, ülkede halen az sayıda yerleşim merkezinde jeotermal enerjiden yararlanılarak konut ısıtılmakta, bazı yerlerde ise konutların bu yolla ısıtılması için çalışma yapılmaktadır. Jeotermal su sıcaklığının 40 santigrat derecenin üzerinde olması halinde konutların ısıtılabileceği ve bunun dünyada birçok örneğinin bulunduğu dikkate alınarak, Türkiye'de, yaklaşık 5 000 000 evin jeotermal enerjiden yararlanılarak ısıtılabileceği ileri sürülmektedir. Bu tahmin gerçekleşirse, başta İzmir, Bursa, Aydın, Erzurum, Sakarya, Denizli ve Ağrı gibi kentlerin de yer aldığı 51 kent yerleşiminin ısıtılmasında jeotermal enerji kullanılabilecektir.

Gerçekten de, Türkiye'de, 40 santigratın üzerinde sıcaklığa sahip jeotermal kaynakların bulunduğu 140 saha olup, ülkemiz jeotermal kaynakların zenginliği açısından dünyada yedinci sırada yer almaktadır. Diyadin, Türkiye'de jeotermal enerjisinden yararlanılarak kentlerin ısıtılabileceği konusuna tipik bir örnektir.

Değerli arkadaşlarım, ben, yöredeyken, 6 gün orada kaldım. Bir ara, Sayın Başbakanımıza, bir soru önergesi şeklinde, kışın çok soğuk olan illerin tabiî afet kapsamına alınması ve bunlara, doğrudan gelir desteği niteliğinde, yakacak parasının ikamet belgesine bağlanarak ödenmesini arz etmiştim.

Değerli arkadaşlar, gerçekten 8 ilçeyi ve ili gezdim. Bütün caddeler ve sokaklar, aynen, köstebek yuvasına dönmüş. Arabanızın gergi kolu, amortisörleri ve istikamet çubukları anında bozuluyor.

BAŞKAN - Sayın Aslan, maddeyle ilgili konuşur musunuz.

Buyurun.

NACİ ASLAN (Devamla) - Evet, madde zaten bu konuda, ben hemen geçeceğim.

Dolayısıyla, bu Diyadin termal suyunun Ağrı İlimize, Eleşkirt, Taşlıçay ve Doğubeyazıt İlçelerimize getirildiği takdirde, hem ekonomik yönden hem de insanlarımızın bu ısınma sorunu çözümlenecek diye düşünüyorum.

Diğer taraftan -Sayın Enerji Bakanımız buradayken- İran'dan gelen doğalgaz boru hattı Ağrı İlinin sınırları içerisinde ve hükümet konağına 1,5 kilometrede. Şimdi, ana vana oradadır; ama, ne yazıktır ki, Ağrı halkı bu doğalgazdan mahrum bırakılmıştır. Sayın Bakanımdan, tüm Ağrı halkının bir arzusu, bir ricasıdır. Böylesi soğuk bir ilin doğalgazdan mahrum bırakılması, bana göre, üvey evlat muamelesidir.

Diğer taraftan, bu termal suyunun Ağrı'ya getirilip ısıtmada kullanılması için, uzmanların yapmış olduğu tespitlere göre, kamu binalarına, kamu kuruluşlarına devletimizce, hükümetimizce gönderilen ödeneğin yarısı kadar bir ödenek gönderilirse, bütün Ağrı bu şebekeye kavuşmuş olacak ve böylece, bu soğuk ve ısınma problemi de giderilmiş olacak.

Diğer taraftan, Yazıcı Barajı; yine, Sayın Bakanımız buradayken... Sayın Başbakanın bana vermiş olduğu yazılı cevabı ben bu kürsüden okurken bütün halk umutlandı, evet bizim de barajımızın yapımı devam edecek ve topraklarımızda şekerpancarı, arpa ve buğday ekiminden başka bir uğraş alanımız olmadığı için, biz bu alanda verimimizi artıracağız ve dolayısıyla, topraklarımız su bulacak diye sevindiler. O nedenle, Sayın Başbakanımızın bana gönderdiği yazılı cevapta, Devlet Planlamadan ek ödenek çıkarılacağı taahhüdü vardır. Sayın Bakanımız da bu konuda duyarlı olmalıdır.

Ayrıca, Patnos İlçesini gezerken, var olan ve su toplamış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, toparlar mısınız.

Buyurun.

NACİ ASLAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

... çok güzel bir barajımız var. Ne yazık ki Sayın Bakanım, bütün kanaletler dökülmüş, su verilemiyor ve sulama yapılamıyor. Zatıâlinizin bölgeye veyahut da oradaki DSİ teşkilatına emir vererek, o kanaletlerin mutlak surette onarılması gerekiyor. İşte, benim arabam var, ama mazot yok, marşa basamıyorum, aynı o misal; baraj su toplamış, çalışır bir baraj, her şeyiyle mükemmel; ama, kanaletler olmadığı için sulama yapılmıyor. Patnos halkının da Bakanımızdan ve hükümetimizden ricası budur.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Çıkaracağımız bu yasanın, ülkemize, halkımıza, hükümetimize ve tüm insanlığa yararlı olması dileğiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Sayın Başkan, 10 uncu maddedeki, bu kanunun 7 nci maddesi, 6 ncı madde olacak galiba.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Evet.

BAŞKAN - Bu redakteyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, aynı fıkra içerisinde "250 milyar TL" var, o da "250 000" YTL olacak.

BAŞKAN - Sayın Başkan, oylamaya sundum.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.43

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.58

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 11 inci maddesini okutuyorum:

Yönetmelikler

MADDE 11. - Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren dört ay içerisinde, bu Kanunun 5 ve 6 ncı maddelerine ilişkin yönetmelikler EPDK tarafından, diğer yönetmelikler Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Hüsnü Ordu

Ünal Kacır

 

Ankara

Kütahya

İstanbul

 

Enver Yılmaz

Fehmi Öztunç

 

 

Ordu

Hakkâri

 

"Yönetmelikler

Madde 11.- Bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren dört ay içerisinde, bu Kanunun 5 inci maddesine ilişkin yönetmelik EPDK tarafından diğer yönetmelikler Bakanlık tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulur."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının 6 ncı maddesinde yapılan yeni düzenlemeler ile, 6 ncı madde ile ilgili yönetmelik çıkarılmasına ihtiyaç kalmamıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler.. Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 18.12.1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanuna 20.2.2001 tarihli ve 4628 sayılı Kanunun 18 inci maddesi ile eklenen ek 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Ek Madde 1. - Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş, işletmeye alınmış ve işletmeye alınacak hidroelektrik santrallerinin enerji üretimiyle ilgili kısımları ve bunların mütemmim cüzleri olan taşınmazlar; yapım maliyetleri, işletmede bulundukları süre, bu tesisler tamamlandıktan sonra Kamu Ortaklığı Fonuna aktarılan geri ödemeler ile bu tesisler için Hazine Müsteşarlığı tarafından temin edilerek Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne tahsis edilen dış kaynaklı proje kredilerinden doğan malî yükümlülükler dikkate alınarak tespit edilecek bedeller üzerinden, herhangi bir ödeme yapılmaksızın Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne devredilir. Bu tesisler için sağlanmış olan dış kredilerin enerji maksadına tekabül eden kısmına ilişkin olarak devir tarihini izleyen yıllarda Hazine Müsteşarlığı tarafından yapılacak ödemelerin Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü tarafından üstlenilmesini teminen Hazine Müsteşarlığı ile Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü arasında ikraz anlaşması yapılır.

Devre ilişkin usul ve esaslar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe girecek bir yönetmelikle belirlenir.

Devir işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - 4.12.1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanunun Kamulaştırma başlıklı 11 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 11. - Görevli şirketlerin yapacağı üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin onaylanmış tatbikat projelerine göre, kamulaştırma ihtiyacı ortaya çıktığında; rezervuarlı tesisler hariç kamulaştırma bedeli görevli şirket tarafından ödenmek kaydıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca 4650 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır. Rezervuarlı tesislerin kamulaştırma bedelleri ilgili Bakanlığın bütçesine konulacak ödenek marifetiyle Hazine tarafından ödenir.

Bu madde ile değiştirilen hüküm 3096 sayılı Kanun kapsamında sözleşmesi imzalanmış ancak işletmeye geçmemiş olan projelere uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan?.. Genel Kurulda yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında tanımlanan mevcut sözleşmeler arasında yer alan ve bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan veya yapacak olan yap-işlet-devret modeli kapsamındaki tüzel kişiler, mevcut sözleşmelerinden doğan haklarından feragat etmek şartıyla, bu Kanun kapsamındaki uygulamalardan yararlanırlar. EPDK tarafından bu projelere üretim lisansları verilir.

Bu kapsamda olup işletmede olan tesisler için uygulamalardan yararlanma süresi, altı yıldan tesisin işletmede bulunduğu sürenin çıkarılması ile hesaplanır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Var, var.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kabul edildi artık.

BAŞKAN - Sayın Öğüt, maddeyi oya sundum ve "kabul edenler" dedim, el kaldırıldı; mümkün değil.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir sonrakinde konuşacak.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Geçici madde 2'de konuşayım.

BAŞKAN - Tamam.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2'yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - Perakende satış lisansı sahibi kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden rüzgar ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 1.7.2005, diğerleri için 1.1.2006 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım yükümlülüğü, rüzgar ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 1.7.2005, diğerleri için 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olan elektrik satış anlaşmalarını yaparlar.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt.

Buyurun, Sayın Öğüt.

CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı yenilenebilir enerji kaynakları üretimiyle ilgili kanun tasarısının geçici 2 nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin büyüklüğüne göre barajlarımız maalesef yeterli değil. İstatistiklere göre, Türkiye'ye her yıl bir Atatürk Barajı gerekiyor; yani, Türkiye'nin her yıl yüzde 8 açığı var. Buna rağmen, akarsularımız boşuna akıyor ve yine, buna rağmen, değerli arkadaşlar, Türkiye, Avrupa'nın rüzgâr enerjisinde potansiyeli olan ikinci ülkesi. Danimarka, enerjisinin yüzde 20'sini rüzgârdan elde ederken, Türkiye daha rüzgâr enerjisinin doğru dürüst yasalarını bile çıkarmamış. O bakımdan, bu yasayı çok önemli buluyorum; ancak, geçmiş hükümetler öyle bir şey yapmışlar ki -değerli arkadaşlar, lütfen bunu dinleyin- yap-işlet-devret modeli getirmişler, 1987 ile 2000 yılı arasında 23 tane yap-işlet-devret modeli yaptırmışlar.

Bunlardan -bakın okuyorum- Sütçüler-Isparta Hidroelektrik Santralını yirmi yıllığına 3,770 sente vermişler. Gönen-Balıkesir Hidroelektrik Santralı 2,56 sente verilmiş, Birecik-Şanlıurfa Hidroelektrik Santralı 5,35 sente, Çeşme-Alaçatı-İzmir rüzgârlısı 9 sente verilmiş; yani, burada, şunu söyleyeyim: Uluslararası elektrik enerji piyasası 3,5-4 sent ücreti; ama, Türkiye'de, maalesef, 9 sente, 9,74 sente, 5 sente, 7 sente dengesiz bir şekilde dağıtım yapılmış. Bu da nasıl oluyor; kimin dayısı varsa, o, yap-işlet-devret modeliyle enerji santralı, baraj yapıyor ve Türkiye'yi soymuş. İşte, burada belgesi.

Şimdi, burada, Türkiye için hayatî önemi olan elektrik ve enerji politikası; ancak, Türkiye'nin stratejik anlamda önem taşıyan sınır illerinde güçlü bir şekilde akan akarsularının, nehirlerinin üzerine, sahibi olmadığı için, barajlar yapılmamış, elektrik, yap-işlet-devret modeliyle devleti hortumlayanlara verilmiş, onlar hortumlamışlar, devlet batmış, bugün de millet bu durama düşmüş.

Şimdi, Ardahan'da Kura Nehri var. Kura Nehri Ardahan'dan geçip Gürcistan'dan Hazar Denizine dökülüyor. Burada yaklaşık yirmibeş yıldır, Sevimli Barajı, diğer adıyla Köroğlu Barajı var; 2000 yılından bu yana da projeleri yapılmasına rağmen, daha yapılmadı; yani, Doğu Anadoluyu, Ardahan'ı, Kars'ı, bir yandan Ermenistan kendi sınırları içerisinde gösterip kendi toprakları sayıyor, bizim devlet yetkilileri de, ne hikmetse, Ardahan'daki barajı değil, köylerdeki insanlara içecek su vermiyorlar. Ermenistan Anayasasında göstermiş, benim eyaletim diyor Ardahan, Kars. Bu bölgede göçü durdurmak için yatırım yapması lazım devletin. Devlet adamı değil, yani, bunu sokaktaki adam düşünüyor; ama, devletin adamı bunu düşünmüyor, şu ana kadar düşünmemiş.

Şimdi, AK Parti Hükümetinden rica ediyorum, gelin, sizden rica ediyorum, stratejik anlamda güvenlik açısından önemli olan Ardahan'ın Köroğlu Barajını, diğer adıyla Sevimli Barajını derhal yapın Sayın Bakanım. Siz Ardahan'a geldiniz, Ardahan'ı gördünüz, baraja da gittiniz gördünüz Sayın Belediye Başkanımızla beraber. Şimdi sizden rica ediyorum, burada söz verin, şu barajı yapalım. Bakın, inanın, baraj yapıldığı zaman ne olacak; sadece elektrik üretimi olmuyor arkadaşlar. Baraj yapıldığı zaman, iklimi değişiyor Ardahan'ın, bitki örtüsü değişiyor, istihdam sağlanıyor ve oradaki insan diyor ki, devlet bana sahip çıktı; yani, düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, kırküç yıl Rus işgali altında kalmış, teslim olmamış; vatanına, bayrağına, milletine bağlı bir toplum; bana hiç olmazsa bir şey yapın diyor. Hiçbir şey yapılmamış ve göç edilmiş, insanlar gelmiş bölge boşalmış.

Ben Sayın Bakanıma, bakın, güveniyorum, rica da ediyorum, istirham da ediyorum, bunu aciliyetten öne alın. Bakın, Ardahan Kura Nehri üzerinde 9 tane baraj var; ben 9 baraj istemiyorum; çünkü, onun 1,5 katrilyon maliyeti var; ama, Sevimli Barajını yaparsanız, onun fazla bir maliyeti yok.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hesap kitap meselesi; yaparız.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hesap kitap meselesi... Bakın, şunu söyleyeyim, kahramanlıklar yaratmış, tabyalarında şehitler yatan, Türkiye'nin kalesi olan bir Ardahan'a hesap kitap meselesi azdır Sayın Bakanım. Hesap kitap meselesi buralarda uygulanamaz; yani, özür diliyorum, çok önemli, şimdi, Türkiye kaç tane uçak aldı hesap kitap yaptığınız zaman. Şahıslar, özel şahıslar uçaklar alıyor; bunlar hesap kitap yapıldığı zaman, bir Ardahan için, doğunun en ücra köşesinde, Ermenistan'ın kendi sınırları içerisinde gösterdiği Ardahan halkına bir baraj yapmak, o halka büyük bir şevk verecektir. Yoksa o insanların morali bozuluyor, artık onlar da diyor ki; kardeşim biz vatandaşsak, devlet bize sahip çıksın. Ben nasıl burada anadan doğma, kış demeden yaz demeden, devleti bekliyorsam sınırda, devlet de bana gelsin.

Yani, inanın, 237 köyümüz var, sular akıp gidiyor. Ardahan İli, 81 il içerisinde temiz su anlamında yeraltı kaynakları, en çok su olan il; 237 köyden 50 köyünde su var, gerisinde su yok arkadaşlar. Böyle bir zulüm olmaz, böyle bir devlet olmaz, böyle bir idare olmaz, böyle bir yönetim olmaz, böyle bir hükümet olmaz.

Şimdi, AK Partinin kabahati demiyorum. Ben AK Partiden rica ediyorum ve istirham ediyorum: Sayın Bakanım, acilen, hesap kitap yapmadan Ardahan'a barajı istiyorum. İstirham ediyorum; çünkü, artık Ardahan bitmiş. Sizler gittiniz, teşekkür ederim, Ardahan'a kadar geldiniz gördünüz. Gelin -yemin ediyorum- barajı yapın, 2 milletvekili var, 2 de sizin olsun, önemli değil; ama, barajı yapın. Sizden rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, çok fazla uzatmak istemiyorum. Devleti geçmişte soymuşlar. Sayın Kapusuz, 23 tane yap-işlet-devret modeliyle kendi adamlarına baraj yaptırmışlar, devlet soyulmuş. Normalde 3,5-4 sent olması gereken enerjiyi 9 sente, 10 sente alıyoruz arkadaşlar. Bakın aradaki farka; bu aradaki farktan dolayı devlet soyuluyor. Orada, sınırda nöbetçilik yapan, vatanı bekleyen insanlara çok değil.

Ben, Sayın Bakanımdan ve hükümetten rica ediyorum, Ardahan'ı gözden çıkarmayın. Ardahan'ı siz gözden çıkarırsanız, değil Ardahan, Türkiye sizi gözden çıkarır. Bunu iyi düşünün. Ben istirham ediyorum, fazla da uzatmak istemiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öğüt.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Afif Demirkıran

Nükhet Hotar Göksel

 

Ordu

Batman

İzmir

 

Ünal Kacır

Taner Yıldız

Adem Baştürk

 

İstanbul

Kayseri

Kayseri

"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden 01.01.2007 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım yükümlülüğü 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış Anlaşmalarını yaparlar."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum ve işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden rüzgâr ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 01.06.2006, diğerleri için 01.01.2007 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım yükümlülüğü rüzgâr ve güneş enerjisi üretim tesisleri için 01.06.2006, diğerleri için 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış Anlaşmalarını yaparlar."

 

Vezir Akdemir

Haluk Koç

Tacidar Seyhan

 

İzmir

Samsun

Adana

 

Mustafa Özyurt

 

Ali Oksal

 

Bursa

 

Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşacak mısınız?

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özelleştirme işlemlerinin önünü açmak amacıyla maddede değişiklik önerilmiştir. Söz konusu madde değişikliğiyle, liberalizasyon hedeflerine ulaşmak üzere, YPK onayıyla istihsal ettirilen "Özelleştirme Strateji Belgesi" kapsamında öngörülen düzenlemelerle uyumlu olarak dağıtım tesislerinin özelleştirilmelerini kolaylaştırmak ve önünü açmak hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın Geçici 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                 Eyüp Fatsa (Ordu) ve arkadaşları

"Geçici Madde 2.- Perakende satış lisansı sahibi kamu dağıtım şirketleri Bakanlık ve EPDK'nın mevcut mevzuatı ve uygulamaları dışında, bu Kanunun 6 ncı maddesi kapsamındaki alım yükümlülüklerinden 01.01.2007 tarihine kadar muaftır. Ancak bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra kendilerine müracaat eden YEK belgeli üretim lisansı sahibi tüzel kişilerle alım yükümlülüğü 01.01.2007 tarihinden geçerli olacak Elektrik Satış Anlaşmalarını yaparlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılabilmeniz için yeterli sayıda üyenin olması gerekir. Bilgi anlamında...

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özelleştirme işlemlerinin önünü açmak amacıyla, maddede değişiklik önerilmiştir. Söz konusu madde değişikliğiyle, liberalizasyon hedeflerine ulaşmak üzere, YPK'nın onayıyla istihsal ettirilen "Özelleştirme Strateji Belgesi" kapsamında öngörülen düzenlemelerle uyumlu olarak dağıtım tesislerinin özelleştirilmelerini kolaylaştırmak ve önünü açmak hedeflenmiştir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 3'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 3. - Bu Kanunun 6 ncı maddesinde belirtilen projeksiyon, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Bakanlık tarafından yayımlanır. Ancak bu projeksiyon, Kanunun yürürlük tarihinden önce EPDK tarafından üretim lisansları verilmiş projeleri ve Geçici 1 inci maddede tanımlanan mevcut sözleşmeli projelerden bu Kanun kapsamında üretim lisansı alacak olan projeleri de kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 4'ü okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 4. - Mevcut sözleşmeleri çerçevesinde faaliyet gösteren ve DSİ katılım payları tarife yoluyla TETAŞ tarafından ödenen işletmedeki Yap-İşlet-Devret modeli hidroelektrik santrallerin sözleşmelerinde ABD Doları cinsinden yer alan DSİ enerji katılım payları, sözleşmede yer aldığı miktarda ödeme tarihindeki Merkez Bankası döviz kuru üzerinden her işletme yılının sonunda DSİ'ye ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Ancak, 1 adet önerge vardır; okutup, işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı"nın Geçici 4 üncü Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"4628 sayılı Kanun kapsamında kurulmuş veya kurulacak olan hidroelektrik santrallar için belirlenecek ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenecek olan enerji hissesi katılım payının hesabında esas alınacak ortak tesis bedeli, TEFE ile su kullanım anlaşmasının yapıldığı tarihe getirilmiş olan ihaleye esas ilk keşif bedelinin % 30'undan fazlasını geçemez. Proje ile ilgili kamulaştırmalar için yapılmış ve yapılacak olan ödemelerin TEFE ile su kullanım anlaşması tarihine getirilmiş bedelinin enerji hissesine düşen miktarının tamamı şirket tarafından ödenir."

 

Eyüp Fatsa

Afif Demirkıran

Nükhet Hotar Göksel

 

Ordu

Batman

İzmir

 

Ünal Kacır

Taner Yıldız

Zülfü Demirbağ

 

İstanbul

Kayseri

Elazığ

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

BAŞKAN -Sayın Kapusuz, konuşacak mısınız?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

DSİ tarafından yapılmış veya yapılmakta olan çok amaçlı tesisler kullanılarak 4628 sayılı Kanun kapsamında yapılacak santrallar için, DSİ tarafından önceden belirlenen enerji hissesine ilişkin bedellerinde meydana gelebilecek artışlar, yatırımların fizibilitelerinin kalmamasına neden olmakta veya bu tesisler için belirlenen bedellerin yüksekliği santral yapımını mümkün kılmamaktadır. Maddeye ekleme yapılarak, bu bedellere sınırlama getirilmekte ve yatırım için belirlilik ve yapılabilirlik sağlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü Maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 14.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

Buyurun, Sayın Eraslan.

MEHMET ERASLAN (Hatay)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Tabiî, yürürlük maddesinden önce burada birkaç mevzuu kısaca sizlerin bilgisine arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, kanun, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretme neticesini sırtlanıyor, devlet, bütçe bunu sırtlanıyor ve özel sektörden 7 yıl veya 10 yıl süreyle üretilecek olan elektrik enerjisini alma garantisi getiriyor. Daha önce ifade etmiştim; kamuya ait, kamunun, devletin kendi santralları, elektrik üreten hidroelektrik santralları yüzde 60, yüzde 65 kapasiteyle çalışıyor demiştim. Bunların rehabilitasyonu önemli, bunların yüzde 100 kapasiteyle çalıştırılması önemli. Bunların daha etkin bir şekilde, daha verimli bir şekilde, daha rantabl bir şekilde işletilmesi durmuş iken, Hazine olarak, ekonomi olarak böyle bir yükün altına girmektense, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi, daha farklı yöntemler; vergi indirimi, KDV indirimi, bedelsiz arsa tahsisi veya vergi muafiyeti şeklinde birtakım desteklemelerle bu işi de, özel sektörü de, enerji üretimine ilişkin özel sektörü de destekleyebiliriz demiştik.

Değerli arkadaşlar, şimdi bakıyoruz, kanun tasarısı komisyona geldiği zaman, komisyonda 13 üncü madde yoktu. Sayın Bakanımız ve Enerji Bakanlığının bürokratları, 13 üncü maddeye ilişkin bir hazırlık yapmamıştı. 13 üncü madde, komisyon görüşmeleri esnasında yerleştirilmiş, konulmuş. Şimdi bakıyoruz, 13 üncü maddede ne var; 13 üncü maddede, rezervuarlı tesislerin Hazinece kamulaştırma bedeli ödenir diyor. Rezervuarlı tesislerin kamulaştırma bedelleri, ilgili bakanlığın bütçesine konulacak ödenek marifetiyle Hazine tarafından ödenir. Yani, bir de, özel sektörün yaptığı rezervuarlı barajların kamulaştırma bedeli de, kamulaştırması da, Hazine tarafından ödenmek suretiyle artı bir yük, ikinci bir yük getirilmiş oluyor.

Şimdi, tabiî ki, bu kamulaştırma bedeli, işte, bakıyoruz, sadece Kayseri'deki Yamula Barajı için, onun dışında yok. Bilmiyorum, varsa, Sayın Bakanımız, teşekkür konuşmasında bizleri bilgilendirsinler, bunu ifade etsinler; ama, 13 üncü maddede, sadece Kayseri'deki Yamula Barajına ilişkin kamulaştırma bedelinin ödenmesi var. Ben, bunu biliyorum; ama, bu bilgim yanlış da olabilir. Sayın Bakanımdan ben bunu istirham ediyorum.

Komisyonda daha sonra eklenilen 13 üncü madde, Türkiye'de kaç tane rezervuarlı barajın kamulaştırma bedelini ödemeye ilişkin bir maddedir. Bir de, daha sonra, bu maddeyle değiştirilen hüküm, 3096 sayılı Kanun kapsamında sözleşmesi imzalanmış, ancak, işletmeye geçmemiş olan projelere uygulanır. İşletmeye geçmemiş olan ve bu hakları, bu müktesebatı bünyesinde barındıran sadece Yamula Barajı var; Kızılırmak üzerinde kurulu olan Kayseri'deki Yamula Barajı. 80 000 000 dolar... Yani, özel sektör bunu yapıyorsa, biz bu 80 000 000 doları, özel sektör adına kamulaştırma bedeli olarak niye Hazineye ödetiyoruz?!

Bu konuda, Sayın Bakanımızdan, son teşekkür konuşmasında bilgi arz edeceğim, bilgi talep edeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Buradaki amacımız, birilerini böyle haksız yere yermek ve eleştirmek cihetinde değil, buradaki amacımız, niyetimiz, sadece, kanunun bazı maddelerine ilişkin kaygılarımızı gidermektir. Özellikle 13 üncü maddeyle ilgili kaygılarımızın olduğunu ve hazineye ne kadar yük getireceğini, 13 üncü maddenin muhteviyatının Türkiye'deki kaç tane barajı ilgilendirdiğini, sadece bir barajı ilgilendirdiyse, adrese özel kanunlar, adrese özel maddeler, adrese özel komisyonlarda çalışmalar mı yapılıyor, bunların cevabını Sayın Bakanımdan istirham ediyorum ve hepinizi, tekrar, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Yürütme

Madde 15.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.30

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.33

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.

Danışma Kurulunun, Hükümetin, görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkındaki görüşünü okutuyorum:

Danışma Kurulu Önerisi

 

No:49

 

Tarih:10.5.2005

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının Genel Kurulun 10.5.2005 tarihli 96 ncı Birleşiminde kabul edilen geçici 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine dair Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanının talebi İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Sadık Yakut

 

 

TBMM Başkanı Vekili

 

Salih Kapusuz

Haluk Koç

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşü bilgilerinize sunulur.

Şimdi, Hükümetin istemini okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının Genel Kurulun 10.5.2005 tarihli 96 ncı Birleşiminde kabul edilen geçici 1 inci maddesinin halen işletmede olan yap-işlet-devret santrallarıyla ilgili yeni bir düzenleme yapılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 89 uncu maddesi gereğince yeniden görüşülmesini arz ve teklif ederiz.

                       Mehmet Hilmi Güler

                       Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

BAŞKAN - Hükümetin istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu durumda, tasarının geçici 1 inci maddesini yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunun Tasarısı"nın geçici 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Afif Demirkıran

Nükhet Hotar Göksel

 

Ordu

Batman

İzmir

 

Ünal Kacır

 

Taner Yıldız

 

İstanbul

 

Kayseri

Geçici Madde 1.- 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında tanımlanan mevcut sözleşmeler arasında yer alan ve bu kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapacak olan işletmeye girmemiş yap-işlet-devret modeli kapsamındaki tüzelkişiler mevcut sözleşmelerinden doğan haklarından feragat etmek şartıyla, bu kanun kapsamındaki uygulamalardan yararlanırlar. EPDK tarafından bu projelere üretim lisansı verilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, katılıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanun tasarısının geçici 1 inci maddesi mevcut haliyle, YİD modeliyle yapılmış bulunan ve halen işletmede olan tesisleri de kapsama almaktadır. Bu değişiklikle halen işletmede olan yap-işlet-devret santralları kapsam dışına çıkarılmış olup, Bakanlığın mevcut sözleşmelerden doğan haklarının kaybolmaması için bu santrallar konusunda halen Bakanlıkça yapılan çalışmaların sonuçlarının beklenmesi ve gerekirse daha sonra bir düzenleme yapılması amaçlanmıştır. İşletmede olan tesislerin kapsam dışına çıkarılması sonucunda, ikinci fıkraya gerek kalmadığından bu fıkra çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                          228

Kabul              :                          227

Çekimser        :                         1 (x)

Böylece, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler teşekkür konuşması yapacaktır.

Buyurun Sayın Bakanım.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize, başta Başkanlık Divanına, komisyonlara, özel sektöre ve NCO'lara teşekkür ediyorum. Devrim niteliğindeki bir yasayı çıkarmış bulunuyoruz ve bugün tarihî bir gün; o bakımdan, hepinize çok çok teşekkür ediyoruz. Ülkemiz için, milletimiz için, çocuklarımız için, geleceğimiz için hayırlı olsun; çünkü, girdisi hemen hemen bedava olan, havayı kirletmeyen, karbondioksit emisyonuna sebep olmayan ve her şeyden önce de ulusal olan, millî olan kaynaklarımızı, bundan sonra kalkınmamızın ve insanımızın hizmetine sunmuş bulunuyoruz. Bu kanuna, yasalaşması için katkıları bulunan herkese, özellikle teşekkür ediyorum; aynı zamanda muhalefet partisinin bütün mensuplarına, bütün arkadaşlarımıza ve İktidar Partisi olan AK Partiye teşekkür ediyorum.

Bu arada, Yamula Barajıyla ilgili de bir açıklama yapmak istiyorum. Burada daha evvelden yapılan bir anlaşmanın gereği olan bir durumu, burada düzeltmiş oluyoruz. Aslında, bu para, tarife şeklinde tüketiciden alınacaktı, hazineden alınmış oluyor; aslında, yine, bu da bir yerde tüketiciden çıkmış oluyor. Bu, onbeş yıl sonra da, zaten, yine yap-işlet-devret olduğu için bizlere devredilecek. O bakımdan, burada daha evvelden yapılan, 2000'li yıllarda yapılan anlaşmanın bir şekilde düzeltilmesi şeklinde bu gerçekleşmiş oluyor. Dolayısıyla, bu, bir açıklama aynı zamanda.

Hepinize tekrar teşekkür ediyorum; hayırlı olsun; saygılar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can ile 3 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/440) (S. Sayısı: 896)(xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 896 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

                                            

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 896 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve aynı zamanda şahsı adına, Artvin Milletvekili Sayın Yüksel Çorbacıoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu teklif 5 maddeden oluşuyor; 5 maddenin 1'i geçici madde. Genel olarak, 1 inci madde ve yürürlük maddesi olan 4 ve 5 inci maddeyle ilgili bir itirazımız yok; 2 ve 3 üncü maddeyle ilgili itirazlarımız var. Yalnız, 1 inci maddenin esasına ilişkin itirazımız olmamakla beraber, bu maddenin düzenlenmesiyle ilgili, sorumluları tespit açısından da bir itirazımız olacak.

1 inci maddeyle, biliyorsunuz, 1 Nisanda yürürlüğe girecek olan yasanın 1 Hazirana ertelenmesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar sonucu, 5320 sayılı Yasanın 6 ncı ve 18 inci maddelerinde bulunan "1 Nisan" ibaresi "1 Haziran" olarak değiştirilmek zorunda kalmıştır. Şimdi, bunu yapmak zorundayız; aksi halde, 18 inci maddenin birinci bendinde sayılan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası, 3005 sayılı Meşhud Suçların Muhakemesi Yasası, 466 sayılı Kanun Dışı Yakalama ve Tutuklama Sonucu Ödenecek Tazminatlara İlişkin Yasa ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle İlgili Yasanın havada kalması söz konusuydu; çünkü, mevcut Ceza Yasası bu maddeleri de içerisinde değerlendirdiği için, bu konu boşlukta kalacaktı.

Şimdi, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve üçüncü olarak da Ceza İnfaz Kanunu, biliyorsunuz, son dönemlerde çok moda, çok revaçta. Bu kanunları yaparken, ne yazık ki, zamanı iyi değerlendirelim derken, doğru dürüst yasa çalışması yapamadık, biraz yüzümüze gözümüze bulaştırdık!

Şimdi, bunların bir sorumlusu olması lazım; evet, bir sorumlusu olması lazım. Tabiî ki, bu yasaların sorumlusu başta İktidar Partisi ve hükümet; çünkü, hükümet tasarısı, İktidar Partisinin baştan sona desteklediği bir yasa. Her ne kadar muhalefet olarak bizler, Ceza Yasası, Ceza Muhakemesi Yasası ve İnfaz Yasasına, üzerimize düşen sorumluluk gereği katkı sağladı isek de, bunun sorumlusu iktidar. Eğer bu yasalarda bu eksiklikler olmasaydı, bu yasalarla eğer amaç gerçekleşmiş ve bir daha yeniden böyle düzenlemeye ihtiyaç kalmasa, doğru bir iş yapmış olsaydık, bunun takdirini, tabiî ki, iktidar üzerine alacaktı, İktidar Partisi ve hükümet üzerine alacaktı. Eğer bir eksiklik olduysa da, doğal olarak bunun sorumluluğunu da üzerine alması lazım.

Ben, her ne kadar, Avrupa müktesebatı doğrultusunda bazı yasaların çıkarılması, Avrupa Birliğine katılma konusunda eksiklerimizi giderme nedeniyle bu yasaların çıkması gerekliliğine inanıyor isem de, bunların doğru dürüst çıkarılması, bu sorunların, işin başında daha net olarak tespit edilerek, bir daha görüşmeye, bir daha bu Meclisin bu mesaiyi yapmasına gerek kalmadan bu konuların giderilmesi lazımdı; ama, bu konuda iktidar çok tecrübeli davranamadığı için, ne yazık ki, tekrar tekrar, dönüp bu yasaları düzenlemek, değiştirmek zorunda kalıyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve şahsım olarak, asıl karşı olduğumuz maddeler 2 ve 3 üncü maddeler. Ben, bunlardan, öncelikle 3 üncü maddeyi ele almak istiyorum; çünkü, 2 nci madde daha önemli, daha sorunlu bir madde. 3 üncü madde, biliyorsunuz, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ile biz, bugüne kadar 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda olan bir talebi ortadan kaldırdık. Bu da, ceza yargılamaları sırasındaki şahsî hak taleplerini bu yasayla artık kaldırdık; bu konuların, bu taleplerin hukuk mahkemelerinde dile getirilmesi gerektiğini söyledik. Ceza ile hukuku bu anlamda ayırdık. Yaptığımız düzenleme doğru; ancak, yasanın geçici maddesiyle şöyle bir düzenleme getiriyoruz: "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce ceza mahkemelerinde açılmış bulunan davalardaki şahsî hak talepleri görevsizlik kararı verilmeyerek bu mahkemelerce sonuçlandırılır" diyoruz. Gerekçesine baktığımızda ise, ceza davaları ile birlikte görülmekte olan çok sayıda şahsî hak talebinin bulunduğu ve ceza mahkemelerince görevsizlik kararı verilerek hukuk mahkemelerine bu davanın gönderilmesinin önlenmesi amaçlanmıştır. Böylelikle mahkemelerin iş yükünü azaltma amaçlanmıştır.

Yine bir moda deyim, özellikle cezayla ilgili konuların düzenlenmesinde, kanunların düzenlenmesinde, nedense, bu mahkemelerin işgücünü azaltmak çok önemli bir sorun olarak her defasında gerekçe olarak önümüze geliyor. Yani, bu, gerekçe olabilir; ancak, yaptığınız bir temel yasanın, o yasayı yaparken ortaya koyduğunuz temel bir felsefenin, daha uygulamaya dahi geçmeden bu şekilde delinmesini çok doğru bulmuyorum. Öncelikle, yaptığımız yasaya, bizim, gerekli saygıyı ve gerekli sahiplenmeyi göstermemiz lazım. Hukukçular bilir, normatif hukuk açısından hangi hukuk normunun kabul edileceği kurallarından biri de "yürürlükte olan kanun metni kabul görür" denilir; normatif hukuk bunu söyler. Şimdi, yürürlükte olan hüküm, 1 Haziran itibariyle 5271 sayılı Yasa olacak; ancak, biz, bu geçici maddeyi koymakla, bugün görülmekte olan davaların veya 1 Hazirana kadar davası açılan dosyaların tamamındaki şahsî hak taleplerini de, eski yasaya göre, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasına göre yürütmüş olacağız. Bunun çok anlaşılabilir, çok gerekçesi yok; yani, 1 inci maddeyle ilgili gerekçeyi anlamak mümkün; çünkü, ortada bir boşluk var, bunu gidermek gerekiyor; ancak, burada, sadece mahkemelerin yükünü azaltmak gerekçesiyle, bence çok önemli bir kuralı, yeni bir anlayış olarak gelen, ceza yargılamasında yeni anlayış olarak gelen hukuk taleplerinin ceza yargılamasından ayrılma kuralını böylelikle ihlal etmiş oluyoruz; bunu da, doğrusu kabul etmek bizce mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, son olarak, 2 nci maddeyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 2 nci madde şöyle: "5320 sayılı Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan 'yazılı suçlar' ibaresinden sonra gelmek üzere 'ile ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlar' ibaresi eklenmiştir."

Şimdi, öncelikle 12 nci maddeyi okumak istiyorum. 12 nci madde, aslında, kendisi bir istisna maddesi; yani, bu yasada, 5320 sayılı Yasada bile bence olması gerekmeyen bir madde. Birinci fıkrası, ikinci fıkra önemli değil. Okuyorum: "Ceza Muhakemesi Kanununun 102 nci maddesi aynı Kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yazılı suçlar bakımından 1 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe girer."

Biz, buna; yani, kanunun 250 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yazılı suçların dışında, tüm ağır ceza suçlarını da bu istisna maddesine ekliyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 102 nci maddeyle, Ceza Muhakemelerinin tutuklamaya ilişkin 110 uncu maddesini bir değerlendirmemiz lazım. Bunu değerlendirirsek, yeni yasada yapılanla, istisnaların ne anlama geldiğini daha iyi anlamış olacağız.

Eski yasada, kısaca söylemek gerekirse, bir belirsizlik vardı; tutuklama süresiyle ilgili net rakam, süre yoktu. Yeni yasada, bunu, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin gereği olarak bir süreye bağladık. Eski yasada, soruşturma aşamasında tutuklama süresi en fazla altı ay, dava açılmak suretiyle...

Özür dilerim, Sayın Başkanım, biraz sessizliği sağlayabilir misiniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Hatibin konuşması anlaşılmamaktadır; lütfen...

Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, tabiî saat 10.00'a geldi, dinlemekte de zorlanıyoruz; ama...

Çok önemli bir yasa yaptığımızı iddia ediyoruz, demokrasi açısından çok önemli bir yasa diyoruz; ama, demokrasiye önemli bir darbe vuruyoruz bu 2 nci maddeyle. O nedenle, çok önemsiyorum bu maddeyi.

Eski yasada, 110 uncu maddeye göre, soruşturma aşamasında bir kişi, en fazla altı ay tutuklu kalabilir; dava açılmak suretiyle, bu süre, en fazla iki yıl olabilir. Dava açılmış veya soruşturma bitmemiş, dava açılmış karar verilmemiş, ama mücbir ve zorunlu sebepler nedeniyle tutuklama devam ediyorsa, isnat edilen suçun alt sınırı yedi yıldan az ise, iki yıldan sonra artık tutuklama kararı veremiyorsunuz; ama, alt sınırı yedi yılın üzerinde ise veya ölüm cezasını gerektiren -eski yasada tabiî, şimdi ağırlaştırılmış müebbet hapis diyelim- bunu gerektiren suçlar söz konusu ise, bu kez, çok uzun süreyle tutuklama söz konusu olabiliyor.

BAŞKAN - Sayın Çorbacıoğlu, bir saniye.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için, Sayın Hatibin konuşmasının tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben de istiyorum!

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istemiştim.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Koç...

Buyurun, Sayın Çorbacıoğlu.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu belirsizlik o kadar büyük bir sorun ki, ülkemizde yargılaması devam edip, tutuklaması on yıl, onbir yıl, oniki yıl süren insanlar söz konusudur.

Anayasamızın 19 uncu maddesi, kişilerin özgürlük ve güvenliğiyle ilgili maddedir. 19 uncu maddeye bakarsak, bu çok önemli bir madde. Yalnız, 2001 yılında yapılan değişiklikleri söyleyeceğim. Ben bu Anayasayı, bu 12 Eylül Anayasasını bir türlü kabul edemiyorum; 12 Eylülün gölgesini üzerinde taşıyan bir Anayasayla bu ülkeyi yönetmeyi de doğru bulmuyorum; bir an önce bu Anayasanın değişmesini, bu Meclisin de bu konuda üstüne düşen görevi yapmasını öneriyorum. 2001 yılında yapılan değişikliklerle, tutuklama konusunda çok ciddî sınırlamalar getirilmiştir Anayasamızda.

Yine, biliyorsunuz, Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre, uluslararası anlaşmaların kabulü halinde Anayasaya aykırılığı iddia edilmediği gibi, bunların yasalar karşısındaki durumlarının da, hak ve özgürlükleri düzenleyen yasalar açısından uluslararası anlaşmaların, yasaların üzerinde olduğunu da hepimiz biliyoruz. Şimdi, uluslararası anlaşmalardan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesi, tutuklama süresinin ne olması gerektiğini söylüyor, makul bir süre olması gerektiğini söylüyor. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, bu anlaşma ve diğer anlaşmalara dayanarak verdiği kararlar var. Bu kararlarda, makul süreyi geçen tutuklamalarda, ilgili hükümeti, ilgili devleti tazminata mahkûm ediyor.

Şimdi, ortada, Anayasanın 19 uncu maddesi var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5 inci maddesi var ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var; biz dönüyoruz, bu 5320 sayılı Yasanın 12 nci maddesiyle, yasanın 250 nci maddesini istisna saydığımız gibi, oradaki bazı maddeleri istisna saydığımız gibi, genel olarak, tüm ağır cezalık suçları bunun içerisine koyuyoruz. Yani, yeni yasayla sınırlanan süreyi uzatıyoruz. Yeni yasadaki süre de, değerli arkadaşlar, o kadar kısa değil. Burada da ağır cezalık suçlar dışındaki cezalarda altı aylık tutuklama süresi öngörülüyor, en fazla dört ay daha uzatılabiliyor; toplam on ay. Ağır cezalık suçlarda ise bu süre iki yıl ve zorunluluk halinde bu süre üç yıl daha uzatılarak toplam beş yıla kadar gidebiliyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir yargılama beş yılda bitmeyecek, tutuklama süresi on yılları bulacak; yani, ne Anayasayla bağdaştırmak mümkün ne uluslararası anlaşmalar, altına imza attığımız anlaşmalarla ne İnsan Hakları Beyannamesiyle ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesiyle bu düzenlemeyi bağdaştırmak mümkün. Gerekçe şu: Yargıtayda elde bulunan dosyaların, bu yasa yürürlüğe girerse, sanıkları tahliye olacak; olsun efendim; yani, tutuklama, bir ceza maddesi değil ki; tutuklama, bir yargılama önlemidir. Yani, siz beş yılda bu yargılamayı tamamlayamadınız. Ee?.. Bunun cezasını, dönüyorsunuz, yine, sanığa, tutuklu vatandaşa kesiyorsunuz. Eğer, bunun sorumlusunu arıyorsanız, bunun bir cezası varsa, bunun ödenecek bir bedeli varsa, bunu, süresinde yargılamayı yapmayan veya bu konuda üzerine düşeni yerine getirmeyen devlet ve yargılama organların olması lazım bunun sorumlusu; vatandaş olur mu?! Böyle hukuk olur mu?! Peki, bu süreyi siz 2008'e kadar uzattınız; yani, bu mevcut yasayı 2008'e kadar ağır cezalık suçlarda uygulamıyoruz. Peki, 1 Hazirandaki davayla ilgili, siz, beş yılda bu yargılama süresini bitiremediğinizde -devlet aleyhine suçlar veya ağır cezalık suçlar- yine, çıkıp, yasama olarak şunu mu diyeceğiz; yahu, olmadı, bitiremedik bu yargılamayı, bunun cezası da müebbet hapsi gerektiriyor; bunu uzatalım...

Değerli arkadaşlar, yani, devletin güvenliği söz konusu, yasaların devamlılığı söz konusu. Biz, öyle, temel kuralları bu kadar delersek, istisnaları bu kadar uygularsak, sonuçta o istisnalar kural haline gelmez mi?! O zaman, devlete güven, kanunlara güven sarsılmaz mı?! Yani, olabilir; eksik yapıyor olabiliriz; hızlı yaptığımız için 1 inci maddeyi düzenleme gereği vardır; ama, 2 nci maddeyi düzenleme gereği kesinlikle yoktur. Bunu, hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil. Bu, insan haklarına da uygun değil, Anayasamıza da uygun değil, uluslararası anlaşmalara da uygun değil. O nedenle, bu yasayla ilgili, ben, özellikle 2 nci maddenin geçmemesini, 2 nci maddenin bu yasa tasarısından kesinlikle ve özellikle çıkmasını öneriyorum, talep ediyorum. Konuyla ilgili genel değerlendirmem böyle. Her ne kadar saat 22.00'yi geçtiysek, geç saate de kaldıysak da, ben de sıkıntılıydım, düşüncelerimi anlatmak zorundaydım Sayın Cevdet Erdöl.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çorbacıoğlu.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlandığı için, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 11 Mayıs 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.06