DÖNEM:
22 CİLT: 83 YASAMA YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
95 inci Birleşim
5 Mayıs 2005 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- İstanbul Milletvekili Berhan
Şimşek'in, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
Balandı'nın, Anneler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kastamonu Milletvekili Musa
Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
B) Çeşİtlİ İşler
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir
Adalet Bakanı Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Erzurum Milletvekili Mücahit
Daloğlu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)
2.- (10/238) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/817)
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ile
Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Abdullah Gül'ün Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/819)
V.-
ÖNERİLER
A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI.-
SEÇİMLER
A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm
1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846)
(S. Sayısı: 646)
4.- 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir
İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1019) (S. Sayısı : 888)
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI Sorular ve CevaplarI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Maliye Bakanı hakkında düzenlenen dosyaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/5116)
2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
özel bir finans kurumunun yöneticileri hakkındaki yargılamanın sonucuna ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5118)
3.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
Mardin-Kızıltepe'de meydana gelen olaydan sorumlu tutulan polislere ve olayla
ilgili davaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5215)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ'ye ait bir taşınmazın RTÜK'e devir bedeline
ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/5332)
5.- İstanbul Milletvekili Bihlun
TAMAYLIGİL'in, otomatik meteoroloji istasyonu alımı için yapılan ihalede
yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5338)
6.- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in,
Mersin Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5451)
7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
İş Bankası-Telekom İtalya Mobil (İŞ-TİM) şirketine kaynak aktarılmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5466)
8.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın,
Mersin Ulaştırma Bölge Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/5495)
9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, çifte
vatandaşlık nedeniyle Alman vatandaşlığından çıkarılma işlemi başlatılan
Türklere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/5533)
10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Bölgesel Kalkınma Ajansları Kanun Tasarısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5592)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman
Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5602)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan'a bağlı ilçe ve köylerdeki telefon santrallarının arızalanmasına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5616)
13.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, 2005 yılı Bütçe Uygulamaları Talimatında yer alan eşdeğer ilaç
uygulamasına dahil ilaç ve kan ürünlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5642)
14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5809)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
üç oturum yaptı.
Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, öğrenci
seçme sınavı öncesinde lise son sınıf öğrencilerinin karşılaştıkları sorunlara,
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, sözde
Ermeni soykırım iddialarına,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar'ın, sütün
insan sağlığına olan yararlarına, süt üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ
cevap verdi.
Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve
Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporu (3/213) (S.
Sayısı: 496) okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde, raporun
kesinleşeceği açıklandı.
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 33
milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim'de yaşanan olayların araştırılması
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/280) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep
ve sürelerle izinli sayılmalarına,
Kars Milletvekili Zeki Karabayır'a ödenek
ve yolluğunun verilmesine,
İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul
edildi;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 60 ıncı sırasında yer alan
470'e 1 inci ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 4 üncü sırasına
alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği açıklandı.
Samsun Milletvekili Haluk Koç, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Ankara
Milletvekilleri Salih Kapusuz ile Reha Denemeç'in, Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/426) (S. Sayısı: 877), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı.
4 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646), tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
5 Mayıs 2005 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.55'te son verildi.
|
|
Nevzat
Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Ahmet
Küçük |
|
Kırklareli |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 130
II.- GELEN KÂĞITLAR
5 Mayıs 2005
Perşembe
Raporlar
1.- 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir
İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89
uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1019)
(S. Sayısı: 888) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)
2.- Er Kazanından İaşe Edileceklere
İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma
Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 889) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)
3.- Mesleki Eğitim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/1010) (S. Sayısı: 892) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)
4.- İzmir Milletvekili Zekeriya Akçam'ın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu (2/414) (S. Sayısı: 893) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle yaşanan
sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1531) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
2.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, sözleşmeli personel alımına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1532) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN'ın, turizm gelirleriyle ilgili basında yer alan açıklamalarına
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5813) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.4.2005)
2.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bir ithalatçı firmaya ÖTV tahakkuku yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5861) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.4.2005)
3.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5862) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
4.- Ankara Milletvekili
Yakup KEPENEK'in, vekâleten atanan kamu yöneticilerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5863) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
5.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde armağan edilen silahlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5864) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
6.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bir milletvekiliyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
7.- Samsun Milletvekili
Haluk KOÇ'un, Devlet iç borç senetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5866) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
8.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, İstanbul'daki Patrikhanenin durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5867) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.4.2005)
9.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Türk vatandaşlarının çifte vatandaşlık ile ilgili sorunlarına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/5868) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
10.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, Bulgaristan sınırından yurda giriş yapan vatandaşların
yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/5869) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
11.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, yurtdışında yaşayan vatandaşların oy kullanabilmelerine
yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/5870) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
12.- Ankara Milletvekili
Mehmet TOMANBAY'ın, EGS Bank hisselerinin Egeser Giyim Şirketine devrine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/5871) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
13.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bir firmayla imzaladığı anlaşmanın
detaylarının internette yayınlanmamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5872) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.4.2005)
14.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, gümrüklerde kontrollerin yeterli olup olmadığına ve hayali
ihracat iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/5873) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)
15.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2004 yılı ithalat ve ihracat rakamlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5874) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.4.2005)
16.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, İran ve Suriye'den karpuz ithaline ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5875) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.4.2005)
17.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, dış ticaret politikasına ve hedeflerine ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5876) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.4.2005)
18.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, SSK Başkanlığınca bazı hastanelere ödenen
sağlık harcamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5877) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
19.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, SSK'nın Sağlık Bakanlığına ve eczanelere yaptığı
ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5878) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
20.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, SSK'lı bir hastanın tedavisi için gerekli işitme cihazının
temin edilmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5879) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
21.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, ağaç dikiminin özendirilmesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5880) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
22.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, Tuz Gölündeki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5881) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
23.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları
içinde çalışan halk otobüslerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5882) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
24.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, ülkemizde yaşanan kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
25.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara-Mamak Belediyesinde görevli bazı personelin başka
kurumlarda görevlendirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5884) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
26.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, müze ziyaretçilerine ve elde edilen gelirlere ilişkin Kültür
ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5885) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
27.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, dağ turizmine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5886) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
28.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, özelleştirilmesi planlanan kurum ve kuruluşlara ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5887) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
29.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelire ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5888) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
30.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, 2000 yılından bugüne kadar özelleştirilen kurum ve
kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5889) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2005)
31.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bazı
hastanelere ödenen sağlık harcamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5890) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
32.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, çiftçilerin traktörlerini yenileyebilmeleri için ÖTV ve hurda
indirimi sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5891)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
33.- Isparta Milletvekili
Mevlüt COŞKUNER'in, bazı vergi dairesi çalışanlarının görev yerlerinin
değiştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5892)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
34.- Trabzon Milletvekili
Asım AYKAN'ın, basında yer alan milletvekili maaşlarıyla ilgili
değerlendirmelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
35.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, kayıtdışı ekonomiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5894) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
36.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim okulları müfredatındaki zorunlu ders kapsamına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5895) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.4.2005)
37.- İstanbul Milletvekili
Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, deprem gerekçesiyle Bilim Kurulunca yıktırılan
İstanbul-Kartal-Eczacıbaşı İlköğretim Okulunun yeniden inşasına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5896) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
38.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, bazı kamu çalışanlarının eş durumundan tayinlerinde gösterilen
kolaylığın kaldırılacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5897) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
39.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün yaptığı bir ihaleye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5898) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
40.- Mersin Milletvekili
Hüseyin ÖZCAN'ın, bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5899) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
41.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Buca Kadın Doğum Hastanesi ve Çocuk Bakımevinin hizmete
açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5900) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.4.2005)
42.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, ambulansların adının cankurtaran olarak değiştirilip
değiştirilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
43.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır Devlet Hastanesi çalışanlarından
mesai kontrol amacıyla parmak izi alınması uygulamasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5902) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
44.- Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Tekirdağ'daki süt üretimi ve pazarlanmasına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5903) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.4.2005)
45.- Isparta Milletvekili
Mevlüt COŞKUNER'in, bal üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5904) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
46.- İzmir Milletvekili
Sedat UZUNBAY'ın, süt üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
47.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, meraları kullananlardan ot bedeli alınmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5906) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
48.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, üretici birliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5907) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
49.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, havaalanlarındaki personele ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
50.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, kullanıma kapalı havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
51.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, PTT BANK şubelerinden BAĞ-KUR ve Ziraat Bankası işlemlerinin
yapılabilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5910)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)
52.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5911) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18.4.2005)
53.- Samsun Milletvekili
Musa UZUNKAYA'nın, sporda hakem hataları ve şike iddialarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/5912) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)
54.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, "Millî Egemenlik" konulu hutbeye ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5913) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.4.2005)
55.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, 2004 yılı tüketim harcamalarına ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5914) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.4.2005)
56.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, organize sanayi bölgelerinde imar affı uygulanmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5915) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20.4.2005)
57.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5916) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)
58.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, danışmanları arasında bir profesörün
bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5917)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
59.- Erzincan
Milletvekili Erol TINASTEPE'nin, Cumhurbaşkanlığınca geri gönderilen atama
kararnamelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5918) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.4.2005)
60.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, yeni TCK yasasıyla basın özgürlüğünün kısıtlandığı iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5919) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.4.2005)
61.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5920) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.4.2005)
62.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, adli sicil affı öngören kanun teklifine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5921) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
63.- Artvin Milletvekili
Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Samsun-Sarp Karadeniz Sahil Yoluna ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5922) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
64.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.4.2005)
65.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, çevrenin ve ormanların korunmasını sağlayıcı
çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
66.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Gediz Nehrindeki kirliliğin önlenmesi amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5925) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
67.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/5926) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
68.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, bir teknik direktöre karşı yapılan eyleme ilişkin Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5927)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
69.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bedensel engelli vatandaşlarımızın spor karşılaşmalarını
izleyebilecek olanakların sağlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5928) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.4.2005)
70.- Balıkesir
Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2003-2004 yıllarında TRT tarafından satın alınan
film ve dizilere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/5929) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
71.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/5930) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
72.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5931) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.4.2005)
73.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Koruma Hizmetleri Yönetmeliğine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5932) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.4.2005)
74.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, belediyelerde stratejik plan
uygulamasıyla ilgili genelgelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5933) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
75.- Bursa Milletvekili
Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki bazı yolsuzluk
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5934)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
76.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Çevre ve Orman Bakanlığı çalışanlarının ekonomik durumlarının
iyileştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
77.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5936) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
78.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Emlak Vergisine ilave katkı payı tahakkuk
ettirileceği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5937) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
79.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5938)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
80.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Genelkurmay Başkanının yaptığı bir konuşmaya
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5939) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.4.2005)
81.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Fatsa İlçesindeki Hatipli İlköğretim Okulunun
bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5940) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
82.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5941) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
83.- Denizli Milletvekili
Mustafa GAZALCI'nın, okullarda öğretim birliğine aykırı etkinlikler yapıldığı
iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5942)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
84.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Temel Eğitime Destek Programına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5943) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
85.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, İzmir-Ödemiş Devlet Hastanesinde meydana gelen bir olaya
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5944) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.4.2005)
86.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Şanlıurfa-Birecik Devlet Hastanesi Müdürü hakkındaki bazı
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5945) (Başkanlığa
geliş tarihi: 25.4.2005)
87.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5946) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.4.2005)
88.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, İzmit İli ve çevresinden alınan yumurta örneklerinde
yüksek derecede dioksin bulunduğu haberlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5947) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
89.- İzmir Milletvekili
Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, mazot ve gübre fiyatlarının indirilmesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.4.2005)
90.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, çiftçilerin ekonomik sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5949) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
91.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, süt fiyatlarına ve süt üretiminin
yetersizliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5950) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
92.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5951) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.4.2005)
93.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, demiryollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5952) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
94.- Artvin Milletvekili
Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Batum Havaalanının ortak kullanıma açılmasına yönelik
bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5953) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
95.- Kırşehir
Milletvekili Mikail ARSLAN'ın, Kayseri-Yamula Barajı inşaatına ve etkilerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5954)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
96.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi
(7/5955) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
97.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi
(7/5956) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
98.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER)
yazılı soru önergesi (7/5957) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
99.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD'nin Diyarbakır'da bir konsolosluk açacağı
iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5958) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)
100.- Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, şirket kurma işlemlerinde bürokrasinin azaltılması
çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5959) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
101.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, kısıtlamaya tabi bir ilacın kısıtlama kalktıktan sonra
SSK'ya maliyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5960) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
102.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin
Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5961) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
5 Mayıs 2005 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 4 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz,
Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin olarak söz isteyen İstanbul
Milletvekili Berhan Şimşek'e aittir.
Sayın Şimşek, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.-
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine
ilişkin gündemdışı konuşması
BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)-
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6 Mayıs 1972'de idam cezaları infaz edilen
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anısına ve Türkiye'nin demokratikleşme sürecine
ilişkin gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan'ın Anayasayı zorla değiştirme suçlamasıyla idamlarının
infazının 33 üncü yıldönümündeyiz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanmalarının
bağımsız bir mahkeme tarafından yapılmadığı ve sonucun siyasî bir karar olduğu
hukukçular tarafından yıllardır dile getirilmektedir. Doğal hâkim güvencesi ve
evrensel hukuk kuralları gözetilmeden verilen bu haksız idam kararı, alelacele,
6.5.1972 tarihinde infaz edilmiştir.
Mahkemelerin idam cezası
vermesinde siyasî konjonktür etkili olmaktadır. İdamlar, darbe hukukunun ve
diktatörlerin bir cezalandırma yöntemidir. Mahkeme savcısının "onlar
mahkemeye iyi davransalardı, indirim uygulanır, cezaları müebbede
çevrilirdi" şeklinde yıllar sonra söylediği sözler, bu yargılama sürecinin
ne kadar önyargılı, hukukdışı olduğunu ortaya koymaktadır.
Meclisin, idam kararının
infazına yönelik aldığı kararda büyük etkisi olan dönemin Başbakanı, cezanın
infazından yıllar sonra yaptığı bir açıklamada, mahcup bir ifadeyle "biz,
bu cezanın infazına oy verdik, o günkü şartlar onu gerektiriyordu"
demiştir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Deniz Gezmiş ve arkadaşları kimseyi öldürmemiş; Deniz Gezmiş
ve arkadaşlarının idam cezaları, maalesef, Meclis kararıyla infaz edilmiş ve
kesinleşmiştir. 1972 yılında, İsmet Paşa ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının idam cezalarının infazına ilişkin Meclisin almış olduğu kararın
yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuşlar, bu
çabalar da sonuç vermemiştir.
Deniz Gezmiş ve
arkadaşlarının kuşağı, daha iyiye ulaşmak için, memleketi, halkı uğruna kendini
hiçe sayabilen, şu anda sahip olduğumuz ve vazgeçemeyeceğimiz haklarımız için
kendilerini ateşe atabilmiş, haksızlığa isyan etmiş bir kuşaktır. Anayasayı
zorla değiştirmek suçlamasıyla idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları "bu
Anayasayla memleket yönetilemez" diyen dönemin başbakanına karşı,
Anayasaya sahip çıkmak için, Samsun'dan Ankara'ya, tam bağımsızlık ve Mustafa
Kemal Atatürk yürüyüşünü düzenlemişlerdir. Mamak Cezaevinde, 12 Mart muhtırası
sonrası, özgürlükçü 1961 Anayasasının değiştirilmesini protesto için ölüm
oruçlarına gitmişlerdir.
Ulusal kurtuluş
mücadelesi vermiş bir ülkenin çocukları, maalesef, bu mücadeleden sonra, elli
yıl sonra, tam bağımsız Türkiye istedikleri için idam edildiler. Tam bağımsız
Türkiye talebiyle, Türkiye'nin üslerinin kullanılmasına karşı çıkmışlar,
Türkiye'nin siyasal ve ekonomik bağımsızlığını talep etmişlerdir. Hırsızlığın,
yolsuzluğun, yoksulluğun, savurganlığın bitmesini istemişler, demokrasi ve
adalet talep etmişlerdir. Bu talepleri ve özlemleri nedeniyle idam edildiler.
Türkiye, bu idam
cezalarının infazıyla, bir kuşağı ve o kuşağın iddialarını yok etti. Bu
idamlar, aynı zamanda, bu özlemlerin idam edilmesiydi. Bir kuşağın bu
özlemlerini yok etmek, Türkiye'ye pahalıya mal oldu. Türkiye, hâlâ, o kuşağın
iddialarını yok etmenin acı bedelini ödüyor.
Ülkemizde, yaşadığımız
yoksulluğun, yolsuzluğun, vurgunların, siyasal ve iktisadî bağımsızlığı savunan
politikalardan uzaklaşılmasının temelinde bu idamlar yatmaktadır.
Bu idam cezalarının
infazı için, merkez sağ partiler, maalesef, o dönem büyük çaba harcadılar ve
elli yıldır Türkiye'yi idare ediyorlar; Türkiye'nin geldiği şekil ve şemail de
ortadadır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezalarının yerine
getirilmesine dair kanunun yürürlükten kaldırılması için, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun vermiş olduğu kanun teklifi Adalet Komisyonu gündeminde adalet
beklemektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu kanun teklifi, bir itibar
talebi, bir itibar iadesi değildir, 2 Mayıs 1972 tarihinde Meclis tarafından
alınan yanlış bir kararın düzeltilmesi, geri alınması talebidir. Anayasaya
bağlılık ve tam bağımsızlık için Mustafa Kemal Atatürk yürüyüşü düzenleyen
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının itibar iadesine ihtiyaçları yoktur. Onların bu
toplumda itibarları vardır ve yaşıyordur.
Sağ bir partiye mensup
bir milletvekili arkadaşımız, geçenlerde bir gazeteye vermiş olduğu röportajda
"solcuların çoğunu o zaman vatan hani görürdük, şimdi anlıyoruz ki,
vatansevermişler" diyor.
Bu teklifin kanunlaşması,
idam cezaları ve cezaların infazının toplumsal vicdanda yarattığı tahribatı
giderecek ve toplumsal barışa katkı sağlayacaktır. Madem idam cezasını hukuk
sistemimizden çıkardık, bu kanun teklifini tarihimizle barışmak adına,
demokratikleşmek adına kanunlaştıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Birkaç cümlem kaldı, toparlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Şimşek,
lütfen...
BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) -
Savunma avukatı Halit Çelenk'in ifade ettiği gibi, onlar genç yaşlarına rağmen,
onlar küçük yaşlarına rağmen, hiçbir zaman, küçük cari hesapların adamları
olmadılar; büyük Türkiye, bağımsız Türkiye talebinde bulundular.
Tarihin ölümsüzleri
arasında yer alan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını, ülkemizin birliği, bütünlüğü
ve özgürlüğü için yaşamını feda eden tüm yurttaşlarımızı saygıyla, rahmetle
anıyorum.
Bu konuşmama fırsat
verdiği için Sayın Başkana çok teşekkür ediyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Şimşek.
B) ÇEŞİTLİ İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Adalet Bakanı Tayeb
Belaiz ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoşgeldiniz” denilmesi
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ülkemizi ziyaret etmekte olan Cezayir Adalet Bakanı
Sayın Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyet şu anda Adalet Bakanımız Cemil Çiçek
Beyle beraber Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar; kendilerine Yüce
Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)
Gündemdışı ikinci söz, Anneler
Günü münasebetiyle söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'ya
aittir.
Sayın Balandı, buyurun.
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
2.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı’nın, Anneler
Gününe ilişkin gündemdışı konuşması
REYHAN BALANDI
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mayıs Anneler Günü
dolayısıyla, Allah'ın, yüreklerini tarifsiz bir duygu ve sınırsız bir sevgiyle
doldurduğu annelerimizle ilgili konuşmaktan duyduğum gururu ifade ederek
sözlerime başlamak istiyorum.
Türkiye gibi ülkeler için
tarihin her dönemi zor, her dönemi sıkıntılıdır. Bu coğrafya, uzun yıllardır
umut ile kaygı arasında gidip gelmektedir. Geçmişten bugüne, ekonomik
zorluklardan, eğitimdeki sıkıntılardan, toplumsal gelişmelere ve dışpolitikaya
kadar sıkıntısı hiç eksik olmamıştır. İnsanımız mutsuz, umutsuzdur. Oysa,
dünyada eşi olmayan bir şekilde "Anadolu" adıyla anılan, adını o
kutsal varlıklardan alan bu topraklar, ne yazık ki, önce analarımızın acılarına,
analarımızın gözyaşlarına, analarımızın ağıtlarına, itilip kakılmalarına sahne
olmuştur.
"Anaların hakkı
kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne
denmez
Kan uykudan gece kalkar
gücenmez
Emzirdi, salladı, uyuttu
Anam
Anam doğurdu beni Sivas
İlinde
Sivrialan Köyünde tarla
yolunda
Azığı sırtında orak
elinde
Taşlı tarlalarda avuttu
Anam
Çocuğuydum Anam bana ders
verdi
Okumamı çalışmamı öngördü
Milletine bağlı ol da dur
dedi
Vatan sevgisini giyitti
Anam"
Aşık Veysel'in bu dizelerindeki gibi, kelimelerle
anlatılmayan fedakârlık ve karşılıksız sevgiyi tarif eden tek varlıktır anne.
"Bir erkeği eğitmek,
bir bireyi eğitmek; bir kadını eğitmek bir toplumu eğitmektir" sözünden
yola çıkarak, annelerimizin mutlu ve sağlıklı olması, sudaki halkalar gibi,
toplumun bütün fertlerinin ve gelecek
nesillerin de mutlu ve sağlıklı olması demektir.
Anadolu, mutsuz analarla
dolu. Anadolu, mutsuz çocuklarla dolu.
Anadolu, evladının karnı tok, sırtı pek büyüsün diye, yarı aç, yarı çıplak
gezen, şehit olan evladına ağıt yakan analarla dolu. Anadolu, cahillik ve
yoksulluktan annelerinden ayrı kalmış, birtakım şartlar nedeniyle, hayat
mücadelesi nedeniyle annesiz kalmış evlatlarla
dolu.
"Şuram acıyor işte
şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim
ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor
anne.
Hem de her gün acıyor
anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin
saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula
getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü 'hadi
yavrum sınıfa' dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım, hiç de
utanmadım.
Öğretmen 'ne oldu' dedi.
'Düştüm, dizim çok
acıyor' dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol
yanım çok acıyordu anne.
Senin adın geçince sol
yanım acıyor anne.
Hiçbir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp
ağlıyorum.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de
rüyama gel, beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol
yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor
anne."
Bedirhan Gökçe, annenin
değerini ne güzel anlatmış şiirinde.
Günümüzde tüketim çılgınlığı
haline dönüştürülen böylesi özel günlerde, özellikle de Anneler Gününde,
evlatsız kalmış analara, anasız kalmış evlatlara, özellikle şehit annelerine,
yetiştirme yurdundaki evlatlarımıza maddî yardımda ya da manevî destekte
bulunarak, annelerimize en güzel hediyeleri verebiliriz. Annelerimizin adına
dikeceğimiz bir fidan, dünyadaki bütün hediyelerden daha değerlidir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu ülkeye adını veren analarımıza vereceği en büyük armağan, hatta,
ödemek zorunda olduğu borç ise "ülkemiz Anadolu, Meclisimiz baba
dolu" sözlerinden bu Parlamentoyu kurtarmaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisine,
seksenbeş yılda yakalayamadığı oranda bayan milletvekili girmesini sağlayan Ulu
Önder Atatürk'ün ve annesi Zübeyde Hanımın manevî huzurlarında saygıyla
eğiliyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisini ilk fırsatta yüzde 4,6 kadın oranından kurtarmak, bu Meclisin
Atatürk'e ve Türk kadınlarına borcudur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Balandı,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
REYHAN BALANDI (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.
Avrupa Birliği
raporlarında, ülkemiz, kadın hakları konusunda, 76 ülke arasında sondan üçüncü
sıradadır.
Şimdi, size, daha dün
gazetelere yansıyan bir annenin dramını kısaca okumak istiyorum:
"Çok Geziyor Diye
Burnunu Kestiler
Diyarbakır'da, üç yıl
önce, 12 yaşındayken tecavüze uğrayıp hamile kalan R.G., tecavüzcüsüyle imam
nikahıyla evlendirildi. Ancak, R.G.'nin nikahsız eşi, iki yıl önce, 7 yaşındaki
erkek çocuğa tecavüz etmek suçundan hapse girdi. Eşinin ailesiyle birlikte
yaşayan 15 yaşındaki R.G.'nin burnu, dışarıda fazla gezdiği ve kendi ailesine
sık gittiği gerekçesiyle, iddiaya göre, kayınpederi ve kayınbiraderleri
tarafından, el ve ayakları bağlanarak, ekmek bıçağıyla kesildi."
Sayın milletvekilleri,
bu, ülkemizin büyük bir ayıbı ve dramı. Bu ne ilk haber bu şekilde
duyduğumuz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Balandı,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız. Metinleri okuyorsunuz da... Lütfen
efendim.
Buyurun.
REYHAN BALANDI (Devamla)
- Bitireceğim efendim.
Sayın milletvekilleri, bu
konuda, özellikle, ben, Doğru Yol Partisi milletvekili olarak, Adalet ve
Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin bayan milletvekillerine birer
mektup gönderdim. Bu konular, kesinlikle, kadın sorunları özellikle,
partilerüstü bir durum olmakla birlikte, elbirliğiyle bu ayıbımızı gidermek
mecburiyetindeyiz. Bu mektupları değerlendireceklerine ve elbirliğiyle, hep
birlikte, bu konularda, kadına karşı şiddetle ilgili araştırma komisyonu
kurulacağına dair inancım tamdır. Bunu özellikle söylemek istiyorum.
Bütün ilahî dinlerde,
Allah'a kulluktan sonra, en önemli davranış, anne ve babaya iyi muameledir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed "Allah'ın en çok sevdiği amel, vaktinde
kılınan namazdan sonra, anne ve babaya iyi davranmaktır" buyurmuşlardır.
Ancak, dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır ki, anneler, çaresizlikten,
eğitimsizlikten ve hayat şartlarından dolayı fedakâr...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Balandı,
sözünüzü ikinci defa uzattım. Eğer, elinizdeki bütün metinleri okuyacaksanız,
olmaz. Lütfen, teşekkürünüzü alayım.
Buyurun efendim.
REYHAN BALANDI (Devamla)
- Tamam, selam vereceğim ve ayrılacağım Sayın Başkan.
Bu duygularla, hepinize
teşekkür ediyorum. Öncelikle, devletin bekası için her gün dua eden
annelerimizin ve sevgili annemin de Anneler Gününü kutluyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Balandı.
Gündemdışı üçüncü söz,
Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'na aittir.
Sayın Sıvacıoğlu,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu’nun, Kastamonu
Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
MUSA SIVACIOĞLU
(Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; zaman baskısını
fazla sevmiyorum; ama, inşallah, süresi içerisinde bitirmeye çalışacağım.
Kastamonu Abdurrahmanpaşa
Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce
Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Kastamonu'nun çok eskilere dayanan bir tarihi var.
Gaslar, Kimmerler, Sümerler, Lidyalılar, Danişmentliler, Anadolu beylikleri ve
Osmanlılar olmak üzere, birçok medeniyete beşiklik yapmış, o tarihten günümüze
kadar da, tarihî eserleri ve ilim adamlarının kültürünü hazinesinde
barındırmıştır.
İlim ve kültür şehri
Kastamonu, Osmanlılar zamanında 35 medrese ve günümüze kadar gelen 4 medresesi
de, halen, şu veya bu şekilde, faaliyetine devam etmektedir.
İlk idadî, 1873 yılında
İstanbul'da, daha sonra da Mora'da açılmış, Kastamonu İdadîsinin temeli de 3
Mart 1885 tarihinde atılmıştır. İnşaatın temeli Abdurrahman Paşa tarafından
bizzat atılmış, istinaf mahkemesi üyesi Ahmet Mahir Efendi dua etmiş, Rum
Metropoliti Konstantin bir konuşma yapmış, halk, memurlar, diğer eşraf olmak
üzere, o gün, âdeta, sevinçlerine sevinç katılmıştır.
Okulun programına
baktığımızda, Arapça, Farsça, Fransızca gibi lisan dersleri, fizik, kimya,
hesap gibi pozitif bilimler; resim gibi güzel sanatlara yönelik dersler
okutulmuştur. Çok enteresandır, diplomalar da Osmanlıca ve Fransızca olarak
düzenlenmektedir.
Müdürlerine baktığımız
zaman, ilk müdür Celal Beyden, günümüze kadar 40 müdür, 120 yıllık tarihinde 40
müdür görev yapmış, son müdürün, şu anda, müdür olanın görev süresi de 30
yıldır; yani, 1976 yılından bu yana görevini burada sürdürmektedir.
10 000 mezun vermiş,
bilimadamı, teknik adam, idareci, siyasetçi, hukukçu, eğitimci, askerî erkân,
işadamı gibi önemli şahsiyetleri bu lise yetiştirmiştir. İsmail Habip Sevük,
Ahmet Talat Onay, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Zeki Ömer Defne, Abdülbaki
Gölpınarlı, Hikmet Dizdaroğlu gibi araştırmacı şair ve yazarlar yetiştirmiştir.
Yine, şairlerden "Bu Vatan Kimin" şiirinin yazarı "Bu vatan,
toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda
kendini tarihe verenlerindir" diyen Orhan Şaik Gökyay ve yine "Ey
mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/ Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son
örtüsü/ Işık ışık, dalga dalga Bayrağım, senin destanını okudum, senin
destanını yazacağım/ Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım/ Seni
selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım" diyen Arif Nihat Asya, bu
okulun öğrencisi ve buranın mezunudur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu yıl, lisemizin 120 nci yılı, önceki yıllarda olduğu gibi,
törenlerle kutlanmış, eğitim tarihine unutulmaz bir sayfa daha ilave etmiştir.
Lisemizin Anadolu'da
kurulan ilk lise olması, ülkemizin kalkınmasına ve kültürüne, yetiştirdiği
şahsiyetlerle katkıda bulunması, Kastamonu'nun olduğu kadar, ülkemizin
gözbebeği haline gelmiş;
Kuvvet bizde, iman bizim
İlim bizde, irfan bizim
Yurda feda bu can bizim
Âşıkız, aşkımız bu vatan
bizim
Diyen lise marşındaki
mana, pratikte de mezun ettiği şahsiyetlerle Anadolu toprağı ve semalarında
yükselmiştir.
Sevinçle söylemek
istiyorum; Millî Eğitim Bakanımız da bu yıl bu törenlere katılmış, ayrıca,
Kastamonu'nun eğitimi âdeta bir check-up'tan geçirilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Sıvacıoğlu,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
MUSA SIVACIOĞLU
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Burada yeri gelmişken...
120 yıllık tarihi olan eğitim binamız, maalesef, içler acısı bir görüntü
halindeydi. Yani, 1885'te ilk yapılan lise binamız. Bu bina 1956-57'de Kız
Öğretmen Okulu, 70-71 tarihlerinde Ticaret Lisesi, 1975 yılında da defterdarlık
binası olarak kullanılmış, daha sonra da terk edilmiş, metruk bir vaziyetteydi.
Üzerindeki kitabesi halen orijinal bir halde durmaktadır.
Burada, huzurlarınızda,
Sayın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Abdüllatif Şener'e özellikle
teşekkür etmek istiyorum. 2003 yılında buraya para ayrılmıştı. 600 milyar lira
gibi bir parayla bu binanın restorasyonuna Gazi Üniversitesi şu anda
başlamıştır. Huzurlarınızda Gazi Üniversitesi Rektörü hemşerimiz Sayın Kadri
Yamaç'a da ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Tabiî ki, ilde görev yapan Valimiz,
diğer bürokratlarımız, sivil toplum örgütlerine...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MUSA SIVACIOĞLU
(Devamla)- Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun o zaman.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Mehmet Yıldırım'a yok mu?!
MUSA SIVACIOĞLU
(Devamla)- Evet, Muhalefet Partisine mensup Mehmet Yıldırım'a, diğer
milletvekili arkadaşlarıma, bu işte katkısı bulunan tüm Kastamonululara,
işadamlarına, sivil örgütlere, hepsine; bu işte tuzu, biberi olan, isimlerini
zikretmekte vakit bulamadığım tüm dostlarımıza, arkadaşlarımıza,
hemşerilerimize teşekkür ediyorum.
Kastamonu teşvik
kapsamına alınacağı için, ayrıca, tüm Kastamonulu işadamlarımızı da, oraya
yatırım yapmaya çağırıyorum.
İlaveten, Sayın Başkan,
yarın, Kastamonu Evliyalarını Anma Kültür ve Turizm Haftası da başlamak
üzeredir; hepinizi davet ediyorum.
Bu vesileyle, Yüce
Meclisi tekrar selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sıvacıoğlu.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Komisyondan istifa
önergesi vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu’nun Dilekçe
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim. 4.5.2005
Mücahit
Daloğlu
Erzurum
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Akaryakıt kaçakçılığının
ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararın araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/238) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına
dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:
2.- (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/817)
3.5.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Akaryakıt kaçakçılığının
ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararın araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/238) esas numaralı Meclis
Araştırma Komisyonu 16.2.2005 tarihinde göreve başlamıştır. Anayasa ve İçtüzük
gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan
Komisyonumuz 16 Mayıs 2005 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre istenmesine karar
vermiştir.
Gereğini bilgilerinize
arz ederim.
Vahit
Kiler
Komisyon
Başkanı
Bitlis
BAŞKAN - İçtüzüğün 105
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde
bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince,
komisyona bir aylık eksüre verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu
arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/818)
4
Mayıs 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu
kurulması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım.
4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün
Cezayir’e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/819)
4.5.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle
birlikte 9-10 Nisan 2005 tarihlerinde Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Naci Aslan (Ağrı)
Ahmet İnal (Batman)
Nezir Nasıroğlu (Batman)
İbrahim Hakkı Birlik (Şırnak)
Abdullah Veli Seyda (Şırnak)
Mehmet Kartal (Van)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
CHP Grubu önerisi 5.5.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun,
5.5.2005 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Haluk
Koç
Samsun
CHP
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 735 sıra sayısının, bu
kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin lehinde
Samsun Milletvekili Haluk Koç.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sonra da ben konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Koç,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi
üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, dün
de çok konuştuk, uyumlu bir Meclis çalışmasını, hepimizin ortak görevi olarak,
vücuda getirmek zorunda olduğumuzu söyledik. Değişik zamanlarda, Cumhuriyet
Halk Partisinin, Anamuhalefet Partisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemiyle ilgili bazı teklifleri oluyor -bunları üzülerek söylüyorum-
hiçbirisinin, İktidar Partisinden Danışma Kuruluna katılan grup başkanvekili
arkadaşlarımız tarafından kabul edilmediğini görüyoruz. Yani, tamam, bir tanesi
öyle, iki tanesi öyle, üç tanesi öyle; peki, hiçbir tanesi de, acaba, gündemin
önüne alınıp, görüşülmesi yönünde bir destek verilemez mi diye, kendi kendime
de düşünüyorum.
Peki, ne getirmişiz
bugün, gündemin 4 üncü sırasında görüşülmek üzere; gündemin 4 üncü sırasında
görüşülmek üzere, Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun ve 24
milletvekillinin, Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda yapılması gereken
değişiklikle ilgili bir kanun tasarısı getirmişiz. Bu, daha önce, hepinizin
oybirliğiyle, 37 nci maddeden Genel Kurul gündemine alınan bir kanun tasarısı.
Tek bir şey. Ne istiyoruz muhtarlar için?
Değerli arkadaşlarım,
biz, muhtar deyince, genellikle, bizi dinleyen yurttaşlarımızın bir kısmı da
genellikle, büyük kentlerimizin gelişmiş ilçelerinin çok varlıklı semtlerinde
muhtarlık görevi yapan muhtar arkadaşlarımız geliyor. Anadolu'nun gerçeğinin
böyle olmadığını, bilhassa, Anadolu illerinden gelen milletvekili arkadaşlarım
-benim gibi- çok çok iyi biliyorlar. Muhtarlar, çok yoğun bir şekilde, son
dönemde, sıkıntı yaşıyorlar. Bunu, değişik kereler paylaştık. Hatta,
"torba yasa" olarak adlandırdığımız yasanın görüşülmesi sırasında, 9
uncu madde görüşülürken, muhtarlarla ilgili, hiç olmazsa kendilerine ödenen
aylığın, ödedikleri Bağ-Kur primi düzeyine çıkması ve hatta, asgarî ücrete
endekslenmesi konusunda önergeler verdik. "Bunlara biz de
katılıyoruz" dedi sayın grup başkanvekili arkadaşım; fakat, önerge
geldiğinde, katılması sözde kaldı, bir türlü olumlu oy noktasına taşınmadı.
Değerli arkadaşlarım,
ben, muhtarlarımızın, bilhassa kırsal alandaki muhtarlarımızın, Anadolu'daki
muhtarların, ne koşullar altında çalıştığını sizlere anlatmayacağım; ama, şöyle
söyleyeyim: Bugün ülkemizde 35 000 köy muhtarlığımız var, 17 000 mahalle
muhtarlığı var. Bunların büyük çoğunluğu da, Anadolu'da, bu Teşvik Yasasıyla
iyice bunalacak olan illerde, ilçelerde, merkez mahallelerde muhtarlık
yapıyorlar. Toplam 52 000 muhtarlık var. Bu 52 000 muhtarlığın, yaklaşık 47
000-48 000'i çok büyük sıkıntı altında.
Muhtar nedir? Köycülüğün
varlığıyla birlikte, cumhuriyet yıllarında çok büyük görevler yüklendi
muhtarlara. Yani, kamu idaresinin kılcal damarı olarak yorumlayabiliriz
muhtarları, yaptıkları görevler bakımından. Hemen hemen her konu -bilhassa
çokpartili siyasî yaşama geçtikten sonra- muhtarlara çok daha farklı görev
nitelikleri yüklendi. Kalkınmanın öncüleri olarak, köylüye hizmete özendirici
rol oynadılar. Ayrıca, Türk demokrasisinin çokpartili yaşamda gelişmesi için
büyük bir heyecanla, her biri çalıştılar. Yani, hem demokratik yaşamın en alt
noktalarında katılımcılığı sağladılar, demokrasinin kurumsallaşması için büyük
katkılar verdiler hem de değişik görevlerle kamu adına donatıldılar.
Değerli arkadaşlarım,
peki, muhtarlarımız bizden ne istiyor? O kadar çok faks var ki. Bunlar size de
geliyor, biliyorum. O kadar çok istek var ki. Mesela, muhtarlarımızın
istedikleri, hiç olmazsa, aldıkları ücretin Bağ-Kur primlerini ödeyebilme
durumu. Bugün -ben sayısını tam bilmiyorum; ama, kendi seçim bölgemden
biliyorum; çünkü, geçen hafta boyunca 9 gün bütün ilçelerimde dolaştım ve
muhtar dernekleriyle her gittiğim ilçede toplantı yaptım- feryat ne biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım -bunların aynısı sizin de başınızda- muhtarların yarısı
Bağ-Kur primini ödeyemediği için, şu anda, kendisi ve ailesi sağlık
güvencesinden yoksun durumda. Ben bir hekimim, buradaki bireysel ilişkilerimle
kendi bölgemden gelen muhtarlarımın sağlık sorunlarını halletmeye çalışıyorum;
ama, bireysel çözüm, toplumsal çözüme hiçbir zaman katkıda bulunmuyor. Bunu,
mutlaka halletmek zorundayız. Eğer muhtarı, demin söylediğim gelişme çerçevesi
içerisinde konumlandırıyorsak, mutlaka muhtarların taleplerine dikkat etmemiz
gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
biraz sonra çıkacak bazı arkadaşlarımız, söyleyecek; biz bunu yapacağız, biz
bunu hazırlıyoruz, şu aşamada, bu aşamada diyecek. Ben çok açık söylüyorum;
tıpkı emniyet görevlileriyle ilgili, özlük hakları konusunda talepler dile
getirildiğinde, Sayın İçişleri Bakanımızın "daha ben iki senelik bakanım,
daha miadım çok yeni" dediği gibi "biz bunları hazırlıyoruz"
dediği gibi, artık, hiç kimse kuru laf istemiyor. Meclisiz, yasama yetkimiz
var. Bunu muhalefet getirdi demeyin. Siz de oy verirseniz yasalaşır, siz de oy
verirseniz gündeme gelir. Gelin, hep beraber yapalım ve bunun getirisini, bunun
istediğimiz sonuçlara ulaşmasını, tüm Meclis olarak sağlamış olalım. Bu, benim
sizden talebim.
Peki, muhtarlar ne
istiyorlar? Bakın, bu hafta başında, çok sayıda muhtarımız, hem beni ziyaret
etti hem Sayın Eyüp Fatsa'yı ziyaret ettiler. Birtakım talepleri var ve
içlerinde ağlayanlar var, içlerinde ağlayanlar var. Ben, öğlen yemeğine davet
ettim muhtarlarımızı. "Bugün, şu saatte görüşmemiz var, biz yarın da
buradayız, yarınki öğlen yemeğini hiç olmazsa burada yiyelim"; dediler
bunu muhtarlarımız.
Değerli arkadaşlarım,
bunun sosyal boyutunu yansıtmaya çalışıyorum. Yani, buraya gelen temsilciler,
bir öğlen yemek parasını dahi düşünebilecek durumdalar; bunu size arz etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
katılımcılık dedik. Muhtarların belediye meclislerinde, il genel meclislerinde,
temsilcilerinin -ki, kendileri seçimle derneklerinin başına geliyorlar- temsil
edilmesinin önünde bir engel olabilir mi? Bence olmamalı. Yani, bunu bir yasal
düzenlemeye kavuşturmak zorundayız, bu maddî hakların dışında.
Yine, aynı şekilde,
asgarî ücrete endekslenmesi maaşların. Bunu yapmak zorundayız. Eğer biz muhtarı
en uçta görev yapan, en uçta yük yüklenmiş bir kamu görevlisi olarak
görüyorsak, hele Anadolu'nun değişik yerlerinde, arazi anlaşmazlığından adlî
vakaya kadar her türlü sorunla muhtar uğraşıyorsa, muhtar, büyük kentlerdeki
gelişmiş mahallelerin muhtarlarının çok çok dışında iş riskine açıksa
-Anadolu'da böyledir- güvenlik sorunu yaşıyorsa birçok yerde, muhtarlarımızın
hak ettiği bir sosyal güvenlik şemsiyesi, biz onlara, bu Meclis olarak açalım.
Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun teklifi de, zaten bu içerikte.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, muhtarların Bağ-Kur primlerinden dolayı icra takiplerinin kaldırılması
gerekiyor. Ben, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Başesgioğlu, şu anda
Bağ-Kur primi ödemekte olan 6 000 000 küsur kişinin prim ödeyemediğinden ya da
üzerindeki prim faizi borcu yüzünden sağlık hizmetlerinden faydalanamadığını
kendisi açıkladı; resmî rakam bu. O zaman, muhtarların üzerindeki bu yükü,
mutlaka kaldırmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
muhtarlar derneğinin -hep söylüyorum, katılımcı demokrasi diyoruz- mutlaka,
kamu yararına dernek olarak yapılandırılması için de adım atmamız gerekiyor.
Sizler de aynı şekilde, seçim bölgelerinize gittiğiniz zaman, ilçenizdeki,
ilinizdeki muhtarlar derneğini mutlaka ziyaret ediyorsunuz, muhtarlarımızla
görüşüyorsunuz, konuşuyorsunuz, bu talepler size de iletiliyor. Lütfen,
bunları, bu kanun tasarısının gündeme alınmasını hep beraber sağlayalım. Belki,
oradakilere söylediklerim, içeriğinde, önergelerle katkı da yapabiliriz; ama,
gelin, bunu, bu dönem yapalım.
"Efendim, bir
hazırlık aşaması var; o hazırlık aşamasından geçtikten sonra biz bunu
getireceğiz." Getirmiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bakın, İçişleri
Bakanı, sekiz ay oldu "hemen bir iki ay içerisinde emniyet görevlilerinin
özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısını getireceğiz" demişti, sekiz ay
oldu. Ben tekrar bekliyorum Sayın Aksu'nun buraya oturmasını, tekrar
hatırlatacağım kendisine ve tutanaktaki tarihi de çıkartacağım, sözlerinin
cevaplarını da çıkartacağım.
Onun için, mutlaka, bunun
gündeme alınması konusunda, ne olur, bir de muhalefetin bir teklifini, bir yasa
teklifini, bir kanun tasarısı teklifini gündemde öne alalım, bu önergemizi
kabul edin. Bu önergemizi kabul edin; hep reddederek olmuyor bu konu.
Ben, bu konuda, sizlerin
mutlaka duyarlı davranacağınıza inanıyorum ve Genel Kurulu, olumlu oy
vereceğinizi umarak, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Önerinin lehinde, Malatya
Milletvetvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekillerim; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bu, Meclis tutanakları, 5
Kasım 2003... 5 Kasım 2003'te, benim gündemdışı konuşmama Başbakan Yardımcım ve
Devlet Bakanım Sayın Mehmet Ali Şahin Beyin cevabını okuyorum: "Sayın
Aslanoğlu, gündemdışı konuşmasıyla, uzun süredir üzerinde çalıştığımız,
Bakanlar Kurulu olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmeye karar
verdiğimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek ve intikal etmek üzere olan
muhtarlarla ilgili olarak açıklama yapma fırsatı vermiş olduğu için kendisine
teşekkür ediyorum." 5 Kasım 2003 ve 2004 yılı bütçe görüşmelerinde yine bu
konuyu dile getirdiğimde, Sayın İçişleri Bakanım "hemen hazırlıyoruz, 3000
göstergeden 5000 göstergeye -burada, aynen o da burada- Sayın Aslanoğlu'nun değerlendirmesine
aynen katılıyorum. Gerçekten, biraz önce saymış olduğum sorumluluklar
karşısında muhtarlarımızın almış oldukları ödeneği yeterli görmek asla mümkün
değildir. İşte, bu nedenle, İçişleri Bakanlığımız, yeni yasal düzenlemeler
amacıyla Maliye Bakanlığımıza bir yazı göndererek 3000 olan göstergeyi en
azından 5000 göstergeye yükseltilmesi yolunda öneride bulunmuştur." Tabiî,
bunlar, 2003 yılının ve Sayın Bakanlarımın burada verdiği cevaplar.
Daha sonra, yine bu
konuyu gündeme getirdiğimizde, Yüce Meclisin
-ben hepinize teşekkür ediyorum, tüm milletvekillerime- oluruyla bu
kanun teklifinin direkt Meclis gündemine alınması yönünde Yüce Meclis karar
verdi. Ben, herkese teşekkür ediyorum, iktidar ve muhalefetiyle; ama, aradan
yine altı ay geçti. Altı aydır, maalesef -defalarca söyledik- yine
getirilmiyor. En son, burada torba yasa görüşülürken, muhtarlarla ilgili bir
düzenlemede, özellikle muhtarların özlük haklarının o yasada geçirilmesi için
yine önerge verdik. Hiç unutmuyorum ben. "En kısa sürede getiriyoruz,
bunun hazırlıkları bitti" dediler; ama, yine iki ay geçti.
Tabiî, üç yıl oldu
arkadaşlar; yani, temmuz ayında Meclis kapandığında üç yasama yılını
geçireceğiz. Üç yıldır, taa ilk Meclis açıldığından itibaren hep aynı şeyleri
dinliyoruz. İnanın, eğer Yüce Meclisin bir bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin bir
bakanı kalkıp "hemen getiriyoruz" diye söz veriyorsa, biz kime
inanacağız arkadaşlar?! Ama, aradan üç yıl geçiyor. Olmaz!.. Yani, Türkiye
Cumhuriyetinin bakanına inanmayacağım, kime inanacağım ben?! Kime inanacak bu
insanlar?! Çok bir şey istemiyoruz. Sağ olun, hepiniz kabul ettiniz. Bunun
iktidarı muhalefeti yok; ekmek... Muhtarlarımız bizden bir şey istemiyor. Bizim
cebimize, bizim ağzımıza bir lokma koyun demiyor. Sadece dedikleri
"cebimizden çıkan Bağ-Kur primini ödeyemiyoruz" diyorlar. 101 000 000
maaş veriyorsunuz, 160 000 000 Bağ-Kur primi, minimum, kestiriyorsunuz. İki,
bir de cebimizden harcadığımız para işin cabası. Ayrıca, herkes muhtar
seçildiğinde Bağ-Kura üye olmak zorunda. Şu anda, muhtarların yüzde 50'si
Bağ-Kurla icralık.
Saygıdeğer
milletvekilleri, siz hiç devlet hastanesine gittiniz mi? Kızım rahatsız olduğu
için birbuçuk aydır İstanbul'daki üniversite hastanelerine gidiyorum. Allah
kimseyi hasta etmesin. Herkese Allah sağlık versin. Bu muhtarlarımız Bağ-Kur
primi borçlarını ödeyemedikleri için, çoluğu çocuğu, hiç kimseyi, hiçbir sosyal
güvenlik penceresinden, çatısından hastaneye götüremiyor. 1 cc kan, bir torba
kan kaç para biliyor musunuz; 300 000 000. Bir ameliyatta kullanılan tıbbî
aletin bedeli 3 milyar.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Geçinemiyorlar, geçinemiyorlar...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Peki, bu insanlarımız, bizim muhtarımız hasta olmuyor mu,
muhtarımızın çocukları hasta olmuyor mu? Bunlar bizim insanımız değil mi?!
Bunlar bizim insanımız değil mi?! Yani, bunun siyaseti olmaz, ekmeğin siyaseti
olmaz; ama, maalesef... Kim getirirse getirsin, bu soruna kim çözüm bulursa
bulsun... 52 000 insan var. Bazı milletvekillerimiz, işte "efendim Ankara,
İstanbul, İzmir'de çok para alıyorlar." Efendim, onlara başka bir
pencereden bakalım, başka bir çözüm getirelim; ama, 52 000 muhtarın 50 000'i
geçinemiyor arkadaşlar.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Kastamonu'da alan yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Onun için, gelin, çok değerli milletvekilleri, bu bir ekmek ve
hastalık, Bağ-Kur primi icralık.
Size bir şey daha
söyleyeyim. Tabiî, devlet parasını alacak, nerede bulursa alacak da, en son
muhtarların Bağ-Kur prim alacakları için ödenen doğrudan gelir desteklerine,
bankaya para gittiğinde, ne kadar muhtar varsa hepsine icra kanalıyla bloke
kondu, muhtarsa eğer. Yazıktır!.. Yani, bunlar bizim insanımız, bizim her
şeyimiz. Her yere gittiğimizde saygıyla eğiliyoruz önlerinde; saygıdeğer
muhtarımız diyoruz. Üç yıl geçti arkadaşlar. Ben, buradan, torba yasada yine bu
konuda konuşurken, ben geleceğine inanmıyorum dedim de, Sayın Fatsa
"inanmıyorsan, inanacaksın" dedi. Hakikaten üç ay geçti yine; ama, bu
dönem de geçiyor. Üç yıl biz bu insanların sorununa çözüm bulamadıysak, ben
öldükten sonra bana çözüm bulmuşsun ne işe yarar?! Öldürmeyelim bu insanları.
Üç yıl geçti arkadaşlar. Çok zor bir konu değil. Ekmeğin ve bunların,
hastalık... Bunun için, arkadaşlar... Onun için, ben, hepinizden, bir kez daha,
istirham ediyorum. Yüce Meclis karar verdi, bunu Meclis gündemine doğrudan
alalım dedi. Eğer Yüce Meclis iradesine saygı gösteriyorsak, neden bunu
görüşmüyoruz?!
Benim, sizden, hepinizden
istirhamım... Bunlar bizim insanımız. Muhtarın siyaseti olmaz arkadaşlar.
Sadece Bağ-Kur prim borçları, hastane giderleri için, rica ediyorum; ceplerine
bir şey koymayalım. Gelin, bu yasayı, bu Meclisten, hep birlikte... Bu onur tüm
Meclisin olsun, bu onur tüm milletvekillerinin olsun ve oraya gittiğimizde, en
azından, karşılarında, önlerinde kafamızı eğmeyelim, kafamızı dik tutalım, bu
Yüce Meclis bunu yaptı diyelim arkadaşlar.
Ben, hepinizden, bir kez
daha... İşin asla bir siyasî boyutu olmaksızın, sadece ekmek için, sadece
muhtarların ve ailelerinin sağlık giderleri için, gelin, bu Meclis hep birlikte
bu soruna çözüm bulsun. Hepinize teşekkür ediyorum. Bu soruna hep birlikte
duyarlı olursak çok mutlu olacağım; aksi halde, bir türlü gelmiyor. Size de,
bak, burada okudum. 2003 yılı arkadaşlar, iki bakanım çıkıyor cevap veriyor.
Ben, bir kez daha, hepinizden, istirham ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Önerinin aleyhinde, Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Alkışlayın!.. Yarın muhtarlar gelince görürsünüz!..
AHMET IŞIK (Konya) - Ne
yapacağımıza siz karar veremezsiniz beyefendi. Davranışlarımızı siz ölçüp
tartamazsınız. Milletvekiliyim, istediğim gibi davranabilirim.
BAŞKAN - Sayın Işık,
Sayın Tiryaki; lütfen...
Buyurun Sayın Fatsa.
AHMET IŞIK (Konya) -
Alkışlarımıza karışıyor.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun Danışma Kurulu talebi, Meclis Genel
Kurulunun bugünkü programını, gündemini yeniden düzenlemek ve Meclis Gündeminin
182 nci sırasında bulunan, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, muhtarların özlük haklarının yeniden düzenlenmesiyle ilgili
kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine dayanarak gündemin 4 üncü sırasına
alınmasıyla ilgili bir Danışma Kurulu teklifiydi. Tabiî, bizim de AK Parti
Grubu olarak bir Danışma Kurulu talebimiz oldu, aynı şekilde gündemin 4 üncü
sırasında yer almak üzere.
Başkanlıkta bir mutabakat
sağlanamadı. Dolayısıyla, her iki grup da Danışma Kurulu önerisini Genel Kurula
getirdi. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun bu konudaki talebiyle
ilgili, Danışma Kurulu talebiyle ilgili görüşmeleri yapıyoruz.
Değerli arkadaşlar,
üzerinde konuştuğumuz, yaklaşık 53 000 köy ve mahalle muhtarımızın yapmış
olduğu fedakâr hizmetlerin karşısında, gerçekten, bulundukları köyde ve
mahallede vatandaşın 24 saat, her işiyle gece gündüz uğraşan, her konusuna
koşan, yardımcı olmaya çalışan bir akil adam pozisyonunda milletin işini
halletmeye çalışan muhtarlarımızın özlük haklarının yeniden düzenlenmesidir.
Elbette ki, demokrasinin
uçbeyleri gibi, Türkiye'nin her tarafına kılcal damar gibi yayılmış, gerçekten,
fedakârlık içerisinde görev yapan muhtarlarımızla ilgili, üzerinde hiçbir
siyasî polemiğe gerek duymadan -eğer böyle bir şey olsa, en azından, bu
fedakârlık içerisinde görev yapan insanlara, muhtarlara saygısızlık olur- hiç
kimsenin üzerinde siyasî polemik yapmaması gereken önemli bir konudur, hassas
bir konudur, en azından muhtarlarımızı rencide eder, incitir. Tabiî, daha önce
de, burada, Sayın Grup Başkanvekili arkadaşımız Sayın Koç, yine Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun da ifade ettiği gibi, değişik
gerekçelerle Meclisin gündeminde görüşülmüş, talepler gelmiş, istekler
konuşulmuş, buna karşılık, birtakım yasal düzenlemeler yapılacağına dair sözler
de verilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, takdir edersiniz ki, muhtarlarımızla ilgili sıkıntı, bu dönemde başlamış
bir sıkıntı değildir. Belki, muhtarlık müessesesinin ihdas edildiği tarihten
itibaren, bugüne kadar gündemde olan, herkesin çözülmesi noktasında çok şey
söylediği, ama, kimsenin çözme noktasında da bir adım atmadığı bir meseledir.
Daha, 827 sıra sayılı torba kanun olarak bildiğimiz -yürürlüğe de girdi-
kanunun 9 uncu maddesinde, özellikle, muhtarlarımızın maddî sıkıntılarının
giderilmesi noktasında, en azından, almış oldukları ücretlerin 1 kat artırılması
kadar, Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmiştir. Tabiî, bu yeterli değildir.
Muhtarlarımızın yapmış olduğu hizmetlerin ve gayretlerin karşılığı olarak, bunu
yeterli görmek mümkün değildir.
Daha önce de bir
vesileyle bu Genel Kurulda ifade ettim, Sayın Koç da biraz önce ifade etti;
geçtiğimiz hafta, Türkiye Muhtarlar Federasyonu Başkanı, Yönetim Kurulu
üyeleri, her bir bölgeyi temsilen bölgelerden gelmiş muhtar arkadaşlarımız
-sayıları yaklaşık 50'nin üzerinde- bu konuyla ilgili bir çalışmanın olup
olmadığını, özlük haklarıyla ilgili yaşadıkları sıkıntıların giderilip
giderilmeyeceği konusunda, bunun dışında da farklı taleplerle beraber geldiler,
iktidar ve muhalefet grubunu da ziyaret ederek, taleplerini illettiler. Ben, o
gün de ifade ettim, daha önce bu Meclisin Genel Kurulunda da ifade ettiğim
için, huzurlarınızda bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
muhtarlarımızın özlük haklarını düzenleyen kanun tasarısı, Bakanlar Kurulumuzun
imzasındadır ve önündedir. Hükümetimiz, bununla ilgili bir çalışma yapmış, daha
önce de ifade ettiğim gibi, en az asgarî ücret esas alınmak suretiyle -en az
asgarî ücret esas alınmak suretiyle- diğer, özellikle Bağ-Kur prim borçlarından
dolayı yaşadıkları sıkıntıların da... Geriye dönük borçların da bir takvime
bağlanması, iyileştirilmesini de ihtiva edebilecek şekilde ve muhtarlarımızın
diğer sıkıntı ve taleplerini de dikkate alan önemli bir çalışma yapılmış,
taslak, Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmiş, inanıyorum ki, önümüzdeki ilk
Bakanlar Kurulu toplantılarından birinde, bu, Bakanlar Kurulundan geçerek,
Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecektir.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Bakanlar Kurulu, sizi de bizi de kandırıyor; iki yıl oldu.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, olup bitenleri sizlerle paylaşıyorum.
Bakın, orada da ifade
edildiği gibi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in,
yine, İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu'nun ifade ettikleri gibi, bu,
bizim gündemimizdedir ve mutlaka, bununla ilgili bir yasal düzenlemenin
yapılacağı ifade edilmiş ve o yasal düzenlemenin altyapısı hazırlanmış, taslak,
tasarı olarak Bakanlar Kurulunun gündemine gelmiştir. İnşallah, ilk Bakanlar
Kurulu toplantısında imzalanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine de
gelecek. Ben inanıyorum ki, inşallah, Meclis tatile girmeden önce,
yetiştirebilirsek; eğer yetiştiremezsek, mutlaka dördüncü yasama yılı
içerisinde bunu kanunlaştırarak, muhtarlarımızın bu haklı beklentileri ve
yaşadıkları bu mağduriyet giderilecektir. Bunu, Sayın Başbakanımız, Sayın
İçişleri Bakanımız, yine partimizin değişik kademelerinde görev yapan
yetkililer ve Grup Başkanvekilleri olarak bizler de, hem Genel Kurulla hem de
kamuoyuyla paylaştık, bu sözümüzün de arkasındayız. İnşallah, en kısa zamanda
-belki, yetiştirebilirsek- Meclis tatile girmeden önce, muhtarlarımızın bu
beklentilerine cevap verecek düzenleme Mecliste kanunlaşmış olacaktır.
Sadece alacakları
ücretlerle ilgili değil, bu tasarı, muhtarların görev ve sorumluluklarını,
yetkilerini yeniden tarif eden bir yasa tasarısıdır. Yine, daha önce, Kamu
Reformu Yasa Tasarısı çerçevesinde, hatırlanacağı üzere, mahalle muhtarlarımızın
bulundukları belediyelerin meclislerinde, yine köy muhtarlarımızın da il genel
meclislerinde, kendi meselelerini, yapmak istedikleri hizmetleri ve öncelikleri
ifade edebilmeleri için de bu toplantılara katılmalarını da geçmişte yapılan
düzenlemelerle temin etmiştik. Elbette ki, bunlar da yeterli değildir.
İnşallah, geniş manada bir yasal düzenleme önümüze gelecek ve kısa zamanda
kanunlaşmış olacaktır. Bundan dolayı bir çalışma olduğu ve Bakanlar Kurulunun
gündemine geldiği için ve kısa zamanda da Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk
edileceği ortada olduğu için, biz, bugün, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun
vermiş olduğu bu teklifi -aslında, özünde karşı olmadığımız, fevkalade iyi
niyetle ve samimiyetle hazırlandığına da inandığımız bu teklifi- eğer...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Fatsa, tamamlayınız konuşmanızı.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan, bitiriyorum.
...mümkünse, komisyon
geri çekip, öbür hükümet tasarısıyla beraber birleştirme imkânı olursa, orada
birleştirerek, yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde birlikte
görüşme imkânı olabilir.
Bundan dolayı, biz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun bu teklifine bugün olumlu cevap veremiyoruz.
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Fatsa.
Önerinin aleyhinde,
Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman.
Sayın Akman, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)-
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup
önerisinin aleyhinde söz aldım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
gündeme alınması arzu edilen, Malatya Milletvekili Mevlüt Fırat Aslanoğlu'nun
kanun teklifiyle alakalı, bir milletvekili olarak benim de bazı çalışmalarım
oldu ve komisyon olarak bazı çalışmalarım oldu; bunlarla alakalı, Genel Kurula
bazı bilgiler arz etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, her
şeyden önce, konuşmacı arkadaşlardan değinen olmadığı için ifade etmek isterim
ki, geçtiğimiz günlerde Genel Kurulda kabul edilen ve torba yasa olarak
adlandırılan yasanın maddelerinden bir tanesi muhtarların sosyal haklarıyla
ilgili bir düzenlemeydi ve burada getirilen düzenlemenin evveliyatında da,
elbette ki, muhtarlarımızın serzenişleri, yakınışları ve bazı talepleriyle
beraber, bir de, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi tüzelkişiliği adına
komisyonumuza yapılan başvurular neticesinde, Dilekçe Komisyonu olarak, bir gün
taraflarla toplanarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı
ve İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve milletvekillerimizle beraber bu durumu
enine boyuna tartışıp, neticede vardığımız bir karardan sonra yapılan bir yasal
çalışmaydı bu.
Yapmış olduğumuz bu
çalışmada, biz, özetle şu sonuçlara vardık: Yaklaşık 52 000 köy ve mahalle
muhtarımızın bulunduğunu, bunların yaklaşık yarısının, yani 26 142 kişinin
Bağ-Kurla ilişkili olduğunu, ama, bunların dışındakilerin, yaklaşık 27 000
civarında muhtarın da ya Sosyal Sigortalar Kurumuyla ya da emekli sıfatıyla
Emekli Sandığıyla bir şekilde ilişkili oldukları neticesine vardık.
Tabiî, takdir edilir ki,
bunun yanı sıra, muhtarlar arasında sosyoekonomik anlamda farklılığı meydana
getiren bir diğer kriter de, örneğin, büyük şehirlerimizde, İstanbul'da,
Ankara'da yaşayan, muhtarlık yapan; ki, bunlar bazen 30 000, 40 000, 50 000
nüfuslu mahalleleri idare eden muhtarlar olabiliyorlar ve muamele başına almış
oldukları ufak tefek de olsa paralar neticesi âdeta birer kurum haline
gelebiliyorlar; yani, neredeyse bir dönersermaye düzeyinde parası olan birer
müessese haline gelebiliyorlar ve bu muhtarlarımızın da, ilaveten herhangi bir
ücrete filan da ihtiyaçları yok. Arzulandığı takdirde, yani, kendi sigorta
bedellerini de rahatlıkla yatırabilecek durumdalar.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Grup Başkanvekilimiz Eyüp Fatsa, Bakanlar Kurulumuzda ayrıca muhtarların
durumlarını etraflıca ele alan bir yasa tasarısı çalışması olduğunu ifade etti;
ben, şahsen, bundan yeni haberdar oldum. Sayın Mevlüt Fırat Aslanoğlu'nun
teklifini de almayı arzuladım; ama, basılıp dağıtılmamış öğrendiğim kadarıyla.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Dağıtıldı, dağıtıldı.
BAŞKAN - Sayın Akman...
YAHYA AKMAN (Devamla) -
Efendim?
BAŞKAN - Mevlüt Fırat
değil, Ferit Mevlüt Aslanoğlu.
YAHYA AKMAN (Devamla) -
Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Özür diliyorum.
Onun kanun teklifine de
rastlayamadık. Yani, Mecliste basılıp dağıtılmamış; onun için, ne içerikte
geldiğini bilmiyorum; ama, ben, şunu ifade etmek istiyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Burada, burada; Grubumuza geldi, size iletiyorum.
YAHYA AKMAN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum.
Evet, görüldüğü kadarıyla
çok kısa, çok fazla detaylı bir şey değil, detaylı bir düzenleme getirmiyor;
ama, bizim, torba kanunda getirmiş olduğumuz düzenlemeyle, Maliye Bakanlığının
ve İçişleri Bakanlığının önerisiyle, muhtarlarımıza, şu anda almış oldukları
ücretin 2 misline kadar ücretlerini artırma imkânı getirilmektedir; bu,
seyyanen bir artıştır. Yani, burada, muhtarlarımızın çok detaylı bir yasal
düzenleme yapılmadan maaşlarının ve sosyal haklarının düzenlenmesinin belli
zorlukları vardır değerli arkadaşlarım. Yani, bunlar hangi sigorta şirketiyle
ilişkilendirilecek, ne kadar kesinti yapılacak, toplamda ne kadar para
ödenecek, yani, bir devlet memuru gibi veya bir SSK'lı gibi özel bir
düzenlemeye ihtiyaç var. Diğer türlü düzenlemenin olabilmesi, ancak seyyanen
bir artışın olmasıyla mümkündür ki, bu, hüküm altına alınmıştır. Burada bizim
yaptığımız çalışmalarda edindiğimiz bilgilere göre, zaten, bu bakanlıklarımız,
sosyoekonomik gelişmişliklerini, şehir ve köy farklılıklarını da dikkate almak
suretiyle, muhtarlıklar arasında bir ayırıma gidecek ve yaptığı bu ayırımdan
sonra da, örneğin, ücra köylerdeki muhtarlarımız, eğer, herhangi bir sigorta
şirketiyle de özellikle ilişkili filan değillerse, bugünkü şartlarda yaklaşık
230 000 000 lira civarında bir maaşa kavuşmuş olacaklar ki, bu, şu günkü
şartlarda, hiç olmazsa, bu arkadaşlarımızın Bağ-Kur primlerini karşılayabilecekleri
bir rakamı ifade ediyor ve şu şartlarda da böyle bir düzenleme yapılmıştır.
Öyle zannediyorum, Bakanlıkta bu anlamdaki çalışmalar da devam ediyor; ama,
daha detaylı bir çalışma da var ise, elbette ki, muhtarlarımız adına da,
milletvekilleri olarak da hepimiz bundan memnuniyet duyarız. Ben, bu durumları
açıklamak ve açıklık getirmek maksadıyla söz aldım Değerli Başkanım.
Grup Başkanvekilimiz
Sayın Eyüp Fatsa'nın da ifade etmiş olduğu gibi, zaten Sayın Aslanoğlu'nun
teklifine benzer mahiyetteki bir teklif kanunlaştı.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Nerede kanunlaştı?!.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Nerede kanunlaştı?!.
YAHYA AKMAN (Devamla) -
Ayrıca, daha kapsamlı bir kanun tasarısının gelmiş olduğunu da öğrenmiş
olduğumuzdan dolayı, bunun bugünkü şartlarda gündeme alınmasına, ben de,
şahsen, ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.
Biz de, elbette ki,
muhtarlarımızın durumuna hassasiyet gösteriyoruz, onların içerisinde
bulundukları zor durumların da farkındayız; ama, bu, yıllardır gelmiş olan bir
süreçtir.
İnşallah, birçok
sektörde, birçok alanda olduğu gibi, birçok kişinin, özellikle dargelirli
insanlarımızın sorunlarına çözüm bulan AK Parti Hükümeti, bu anlamda,
dargelirli kabul edilen muhtarlarımızın da sorununa bu iktidar dönemi
içerisinde çözüm bulacaktır diye temenni ediyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akman.
Sayın milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım.
2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
5.5.2005 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün
19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Eyüp
Fatsa
AK
Parti Grubu Başkanvekili
Öneri:
Gelen kâğıtlar listesinde
yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan "888 sıra sayılı 14.4.2005 tarihli ve
5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin" 48 saat geçmeden gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 4 üncü
sırasına alınması önerilmiştir.
BAKAN - Önerinin lehinde,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa.
Sayın Fatsa, buyurun.(AK
Parti sıralarından alkışlar)
EYÜP FATSA (Ordu)- Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerimizin lehinde
söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu
önerimizle, Meclisin çalışma gününü ve saatlerini yeniden düzenlemiyoruz.
Sadece, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir maddesi bir kere daha
görüşülsün diye iade edilen Gelir
İdaresi Kanununun 28 inci maddesinin, bugünkü
gündemin 4 üncü sırasına
alınmasını ve aynı saatler içerisinde de Meclisin çalışma saatini tamamlamasını
teklif ettik.
Tabiî, Danışma Kurulundan
çıktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç,
haklı olarak "keşke, bunu salı günü getirseydiniz, gündemle alakalı bir
itirazımız da yoktu, orada bunu gündeme alır, bugün de böyle bir Danışma Kurulu
önerisiyle bir araya gelmiş olmazdık" dedi. Elbette ki, ben, bunun haklı
bir talep olduğunu da ifade etmek istiyorum.
Ancak, salı günü biz
Danışma Kurulu yaparken, henüz, bu Gelir İdaresi Kanunuyla ilgili tasarı, Plan
ve Bütçe Komisyonunda görüşülememişti. Ne zaman görüşülebileceğini, nasıl, ne
zaman basılıp gündeme gelebileceğini, doğrusunu isterseniz, salı gününden de
tespit etme imkânımız yoktu. Ancak, dün, Plan ve Bütçe Komisyonumuz çalışarak
bunu görüştü, basımı tamamlandı ve dağıtıldı. Ancak, bugün, 48 saat geçmeden,
işin aciliyetine, özelliğine ve önemine binaen, gündeme alınmasını istedik.
Gelir İdaresi Kanununun
ilgili 28 inci maddesinin içeriğiyle ilgili zaten çok şey söylendi, konuşuldu,
yazıldı. Dün de, geniş geniş, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü, savunanlar,
karşı çıkanlar görüşlerini ifade etti. Ben, bunları bir kere daha tekrar etmek
suretiyle huzurlarınızı işgal etmek istemiyorum.
Gelir İdaresi Kanununun,
bugünkü çalışma takvimimizde gündemin 4 üncü sırasına alınmasıyla ilgili
Danışma Kurulu teklifimizin Yüce Heyetiniz tarafından kabulünü arz ediyor,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Fatsa.
Önerinin aleyhinde, İzmir
Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup
önerisi aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Az önce Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili arkadaşımın da ifade ettiği gibi, üzerinde
konuşmak istediğim yasa, onun da konuştuğu yasa, Gelir İdaresi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanundur.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki önemli görevi var diğer görevlerinin
yanında; bir tanesi yasaları yapmak, bir tanesi de denetimi yapmak. Bunları
yaparken, önce, iki tane yol gösterici metin var önümüzde. Bunlardan bir tanesi
Anayasa, diğeri de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü.
Anayasada, yasama
meclisinin, kuvvetler ayrılığından bir tanesi olan yasamanın, nasıl çalışacağı,
neleri yapacağı belli. Özellikle, bunları yaparken, hangi kurallara, hangi
kaidelere bağlı olacağı da belli.
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası da, diğer anayasalar gibi, bir kurucu yasadır; constitution veya eski
deyimiyle, esas teşkilat yasasıdır; devletin temelini oluşturan, herkesin
uyması gereken ve bundan sonraki yasaların ve yasalara dayalı olarak çıkacak
olan tüzüklerin, yönetmeliklerin ve genelgelerin esas uyması gereken bir esas
teşkilat kanunudur.
Şimdi, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü de, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini
yaparken uyması gereken kurallar ve kaideler bütünüdür.
Şimdi iki gruptan oluşmuş
olan bir Meclisimiz var; yani, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve ona bağlı
olarak da İçtüzüğe hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu uyacaktır hem de
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu uyacaktır.
Şimdi, özellikle,
İçtüzükte, 36 ncı ve 52 nci maddelerde, yasaların, komisyonlarda ve burada,
Genel Kurulda, nasıl görüşüleceğine dair kaideler vazedilmiş. Ne deniliyor bu
kaidelerde; komisyonlara sevk edilen herhangi bir şeyin, bir teklifin, bir
tasarının veya diğer kâğıtların görüşülebilmesi için komisyon üyelerine 48 saat
önceden bunlar dağıtılır.
Buna dayalı olarak da,
buna mümasil olarak da, yine, 52 nci maddesinde, Genel Kurulda, bir teklifin,
bir tasarının görüşülebilmesi için, milletvekillerine bunların bastırılıp
dağıtılması ve bu dağıtılma süresinden itibaren de 48 saat geçmesi
gerekmektedir.
Şimdi, bu kurallar,
hepimizin uyacağı kurallardır. Burada bu böyle olmamış; Adalet ve Kalkınma
Partisi, kendince önemli gerekçeler göstererek, özellikle İçtüzüğün bu 52 nci
maddesine aykırı bir öneri getirmiş.
Biz buna karşıyız değerli
arkadaşlar. Zaten, ben, 36 ncı madde gereğince de, komisyonlarda beklemesi
gereken bu süre içinde, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak, pazartesi günü
akşam geldiğimde, bu yasanın tekrar komisyonda görüşüleceğini o zaman öğrenmiş
bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, yani,
hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda bu yasalar görüşülürken, bütün milletvekillerimizin
bilgilerini, becerilerini ve görüşlerini yansıtacak bir zaman kesitinin, bir
zaman süresinin verilmediğini görmekteyiz. Bunu son derece yanlış bulmaktayım.
Şimdi, diğeri de,
sanıyorum, biraz sonra görüşeceğimiz bu Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesinde de, Sayın Cumhurbaşkanının kanunu
geri gönderme, yani taliki veto yetkisiyle bir kez daha Genel Kurula geri
gönderme gerekçeleri üzerinde de burada görüşmeler yapılacaktır.
Şimdi, diğer konu, gelir
idaresi kurulurken iyi bir gelir idaresi kurulmuş mudur, güçlü bir gelir
idaresi kurulmuş mudur, gelir idaresi siyasîlerin etkisinden uzak olarak mı
kurulmuştur veya siyasîlerin müdahalesine açık olarak mı kurulmuştur; bunu,
değerli arkadaşlarım, benden sonra tartışacaklar.
Burada, Sayın
Cumhurbaşkanı, geri gönderme gerekçesinde, özellikle 28 inci maddedeki
atamalardan, yani, başkanın yapacağı başkan yardımcıları ve diğer atamalardan
bahsederken... Aynen maddede olduğu gibi, şöyle okumak istiyorum: "Başkan
yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve gelirler
kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.04.1981 tarihli ve
2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları Başkan
tarafından yapılır. Başkan bu yetkilerini gerekli gördüğü takdirde alt
kademelere devredebilir" denilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu
atamaların, yürütmenin başı olması nedeniyle, hani Anayasanın 104 üncü
maddesindeki yetkilerine dayanarak ve yürütmenin başı olması nedeniyle, bunun
bir kararnameyle olmasını istemektedir; yani, yürütmenin başı, denetimi ve
gözetimi yapacak olan Sayın Cumhurbaşkanı, burada, bu düzenlemenin, yani 28
inci maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemenin, Anayasanın başta 8 inci
maddesi olmak üzere, 104 üncü maddesine aykırı olduğunu ifade etmektedir.
Tam 4,5 sayfa, değerli
arkadaşlar, gerekçe yazmıştır ve dikkatleri ve itinaları üzerine çekmiştir
değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu kadar önemli bir konuda, Sayın Cumhurbaşkanının
tam 5 sayfaya yakın bir gerekçeyle, bir kez daha görüşülmesi için Sayın Meclise
gönderdiği bir kanun hakkında, bizler, ne komisyonlarda ne de Genel Kurulda,
bekleme süreleri olan ve herkesin bağlı olması gereken 48 saatlik süreleri
beklemeden geçiriyoruz.
Değerli arkadaşlar, buna,
Cumhuriyet Halk Partisi karşı. Neden karşı; çünkü, Meclise olan saygınlığı
nedeniyle, Meclise verdiği değer nedeniyle ve milletvekillerine ayrı ayrı
verdiği değer nedeniyle karşı. Hep beraber demiyor muyuz, değerli arkadaşlar,
21 inci Yüzyıl bir katılım çağıdır. Nerede kaldı milletvekillerinin veya nerede
kaldı parti gruplarının katılımı, bilgilerini, becerilerini, deneyimlerini ve
tecrübelerini buraya yansıtması?!
Sizler, bu önergeyle, bu
arkadaşlarımızın bilgilerini, becerilerini ve katkı koyma düşüncelerini ve
gayretlerini, değerli arkadaşlar, hiçe sayıyorsunuz. Niçin hiçe sayıyorsunuz;
nedeni belli değil; yani, bir an önce yasa çıksın diye. Peki, bu salı günü
çıkamaz mıydı, değerli arkadaşlarım, zaten 1 maddelik bir yasa.
O nedenle, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak, komisyonlarda ve Genel Kurulda beklemeden önümüze
getirilen bu yasanın, burada, süre geçmeden konuşulmasını, tartışılmasını doğru
bulmuyoruz değerli arkadaşlarım.
İkincisi, doğru
bulmadığımız bir konu ise, yasaların herkesi bağlayacağı konusudur.
Değerli arkadaşlar, şu
elimde gördüğünüz Anayasa 1982 tarihinde halkoyuna sunuldu ve ezici bir
çoğunluk alarak halk tarafından kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Şimdi, bu yasa
herkes için geçerli. Bu yasa herkes için geçerliyken, bu yasanın sağından
solundan, arkasından dolanarak veya kafanızın arkasındaki düşüncelerle bu
Anayasaya dolanarak bir şeyler yapmak mümkün değildir değerli arkadaşlar.
Beğenseniz de beğenmeseniz de, Sayın Cumhurbaşkanını takdir etseniz de
etmeseniz de, Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasanın 104 üncü maddesi gereğince,
yetkilerini, halkoyuna sunulmuş ve kabul edilmiş olan Anayasadan almaktadır.
Hem Anayasayı hem de Sayın Cumhurbaşkanını içimize sindirmek zorundayız değerli
arkadaşlar.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)-
Ne alakası var?
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- Çok alakalı bir olay değerli arkadaşlar.
Hem Anayasayı hem de
Sayın Cumhurbaşkanını içimize sindirmek zorundayız. Eğer Anayasayı ve Sayın
Cumhurbaşkanını içimize sindirmiyorsak, bunun yolları vardır.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)-
Nerden çıkarıyorsunuz?! Durup dururken nerden çıkarıyorsunuz?!
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- İsterseniz, gelin burada konuşun.
BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)-
Hayır, yani...
BAŞKAN- Sayın Özçelik...
Sayın Baratalı, lütfen
Genel Kurula hitap eder misiniz.
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- Siz konuşmak istiyorsanız, gelin burada konuşun.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)-
İstismar ediyorsunuz ama.
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- İstismar etmiyorum, doğruları söylemeye çalışıyorum.
BAŞKAN- Sayın Baratalı,
lütfen Genel Kurula hitap ediniz.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)-
O makamı istismar etmemek lazım.
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- Sizin için istismar olan konu, bizim için vazgeçilmez bir konu
olabilir. Bunu kabul edeceksiniz arkadaşlar. Uzlaşma, çoğulculuk, pülüralizm,
katkı, beraber çalışma, bunları gerektirir. Siz gelin buraya, başka bir şey
söyleyin değerli arkadaşlar. Biz de sizi dinleyelim.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya)- İtham ediyorsunuz.
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- İtham etmiyorum.
RECEP KORAL (İstanbul)-
Niye sindiremediğinizi de söyleseniz...
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- Sindiremezseniz, yapılacak şeyler var diyorum. Nedir yapılacak olan
şeyler; Anayasayı değiştirmektir. Yani, Anayasaya dolanarak, üzülerek,
kırılarak falan siyasî iktidar yürütülmez. Siyasî iktidar gereğini yapar; toplar
Meclisi, gücü varsa -ki, vardır- Anayasayı değiştirir ve gereği geldiği zaman
da Sayın Cumhurbaşkanıyla olan kozlarını paylaşır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Baratalı,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
BÜLENT BARATALI
(Devamla)- Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle bu öneriye
katılmadığımızı ifade ediyor, hepinize değerli milletvekilleri, saygı ve
sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Önerinin aleyhinde,
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum;
AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları sırasında, her hafta -salı, çarşamba,
hatta, bazen, artık, perşembe günleri de olmaya başladı- grupların önerileri,
önümüze, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geliyor.
Geçen hafta da üç kez
gündem değişikliği söz konusu oldu ve ben, yine, o önerilerle ilgili, burada
geldim söz aldım "siz, cuma ve cumartesi günleri Türkiye Büyük Millet
Meclisini çalıştırmak istiyorsunuz ve bununla ilgili bir önerge getirdiniz;
ancak, ben burada iddia ediyorum ve diyorum ki, cuma ve cumartesi günleri
Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştıracak yeterli sayıda milletvekilini,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunda hazır bulunduramayacaksınız"
diye, tutanaklara geçmesi için konuşma yaptım ve cuma günü...
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar) - Yalan söyledin...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Lütfen, sayın hangi milletvekiliyse, "onu yalan söyledin" diyen
Sayın Milletvekili, tutanaklar buradadır.
Cuma günü, daha sizin
getirdiğiniz ilk gün, maalesef, burada, 30 kişi olmuş olması nedeniyle, Türkiye
Büyük Millet Meclisi cuma günü çalışmalarına ara vermek mecburiyetinde kaldı.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Saat kaçta?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Saat 19.00'da, cuma günü... Daha çalışma süremizin tamamlanmasına süre varken
ve getirdiğiniz öneride de "cumartesi günü de çalışalım" demiştiniz.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Kaldırmıştık.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, çarşamba günü "cumartesi çalışalım" diyorsunuz, perşembe
günü kaldırıyorsunuz.
Ben şunu söylemek
istiyorum değerli milletvekilleri: Elbette, gruplar buraya önerileriyle
gelecekler, Danışma Kurulu toplanacak; Danışma Kurulunda uzlaşma olabilir veya
olmayabilir; ancak, ben, şunun altını çizmek istiyorum: Ne olur, bundan sonraki
Danışma Kurulu önerilerine sahip çıkın, getirdiğiniz önerinin arkasında durun.
Benim, burada Sayın Meclis Başkanvekilimizden de bir istirhamım olacak, Meclis
Başkanı adına burada bulundukları için: Bu Danışma Kurulu önerilerini,
toplantılarının neticelerini, lütfen, grubu olmayan siyasî partiler de var,
onlara da bu Danışma Kurulu önerilerinin neticelerini bildirirseniz, bizlerin
de, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde hangi konu görüşülecek, hangi tasarı
öncelikle ele alınacak veya grupların önerisi nelerdir, bunu bilmemiz,
öğrenmemiz lazım. Bunu niçin söylüyorum; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyelerinin Anayasadaki birinci görevi kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak;
milletvekillerinin aslî görevi bu. Böyle aslî bir göreve sahip olan
milletvekili, Danışma Kurulu önerisiyle ne getirilip ne götürüldüğünü Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonuna girdiğinde öğrenirse, Anayasanın
kendisine yüklemiş olduğu bu görevi, bihakkın yerine getirmesinin mümkün
olamayacağı inancındayım.
Meclis Başkanımız,
Danışma Kuruluna başkanlık yapıyor, İçtüzüğün 14 üncü maddesinin 5 inci
fıkrasına göre ve yine -İçtüzüğün 52 nci maddesine göre de- 48 saat geçmeden
kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülebilmesine
imkân sağlayan İçtüzüğün bir 52 nci maddesi var. Elbette 52 nci maddeyi de
zaman zaman kullanmak, çalıştırmak gerekmektedir. Ancak, sık sık buna
başvurulursa, sık sık bu tür öneriler Meclis gündemine gelecek olursa, her
zaman söylüyoruz, çıkarılan kanunların Anayasaya uygunluğu noktasında ciddî
zaaflar ortaya çıkmakta ve bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmaları, maalesef, sekteye uğramaktadır. Şimdi, bu önerinin lehinde olmak
üzere, Sayın Grup Başkanvekili geldiler burada bir konuşma yaptılar; dediler
ki: "İşin aciliyetine ve önemine binaen 48 saat geçmeden bu kanun
tasarısının, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesini arzu
ettik." Ben isterdim ki, Sayın Grup Başkanvekilinin, lehinde konuştuğu
için, bu önerinin altında imzası olduğu için, işin önemi ve aciliyeti nedir,
niçin 48 saat geçmeden bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi
gerekmektedir hususunu bizlere iyi bir şekilde anlatıp, bizleri ikna etmesi
gerekmekteydi. Ancak, saate de baktım, sadece 3 dakika konuştu ve işin önemi ve
aciliyetine binaen, biz, bunu 48 saat geçmeden burada görüşmemiz lazım...
Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu kanun önemli bir kanun. Niye önemli bir kanun; çünkü, uzun
zamandan beri IMF'yle yapılacak olan stand-by görüşmeleri üç kanun üzerinde
kilitlendi; bunlardan birisi de, işte, 48 saat geçmeden gündeme getirdiğiniz
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun. Bunu niye
söylüyorum; çünkü, bu, aylarca, kamuoyunda, IMF'nin bir isteğidir, stand-by
anlaşması imzalanmadan diğer üç kanun gibi bunun da mutlaka Türkiye Büyük
Millet Meclisinden geçirilmesi gerekmektedir şeklindeki düşüncelerden ortaya
çıkarıyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, elbette IMF'yle bir stand-by anlaşması yapabilirsiniz, onlarla
çeşitli görüşmeler yapabilirsiniz; ancak, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, gerekçesini
de dikkatle okuyacak olursak, hakikaten, çok ciddî itirazların ileri sürüldüğü,
çok ciddî gerekçelerin ileri sürüldüğü bir kanunu 48 saat geçmeden Meclis
gündemine getiriyorsanız, bunun sebeplerinin, öneminin, aciliyetinin,
zaruretinin, burada, bizlere, bütün milletvekillerine ve kamuoyuna, mutlaka
dört dörtlük izah edilme mecburiyeti vardır.
Şimdi, bu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda görüşülürken, çok ilginçtir, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Şahin'in de ifadeleri var; dün ve bugün gazetelerde ayrıntılı
olarak yer aldı. Şimdi, Türk Ceza Yasasının ertelenmesiyle ilgili kanun 31 Mart
günü saat 17.30'da, burada, görüşülürken ve 24.00'e kadar Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından onaylanmadığı takdirde, Türkiye'de, çok ciddî sıkıntıların olacağı
bir kanun görüşülürken, Cumhurbaşkanı, 5 saat içerisinde bunu onaylayıp, Resmî
Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanıp yürürlüğe girerken, Sayın Cumhurbaşkanı
büyük bir görev yerine getiriyor; Türkiye'de, ortamı, toplumu, büyük ölçüde
rahatlatıyor; adlî teşkilatları, büyük bir kaos içerisindeyken, onlar
rahatlıyor; ancak, Gelir İdaresi Yasasıyla ilgili kanunu veto ettiğinde, Sayın
Mehmet Ali Şahin, çıkacak "Sayın Cumhurbaşkanı, bazen yargıç, bazen
Cumhurbaşkanı olarak hüküm ifade ediyor, hüküm veriyor, kanunları geri gönderiyor"
şeklinde bir ifadede bulunursanız, öncelikle, o Cumhurbaşkanlığı makamına
karşı, bu bir haksızlık, bu bir yanlış yargılama olacağını ifade etmek
istiyorum.
Şimdi, değerli
milletvekilleri, biraz sonra, bu, sizin oylarınızla, mutlaka, buradan geçecek
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecek; ancak, biraz önce,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da getirdiği bir öneri vardı; hakikaten, 60
000 civarında muhtarımızı o kadar çok yakından ilgilendiren bir konuydu ki,
bunun da, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme alınıp, ele alınıp,
bu meselenin de çözüme kavuşturulması gerekmekteydi; ancak, Gelir İdaresi
Yasası çok önemli, acil; ama, iş muhtarlara geldi mi, muhtarlar bu vaziyette
devam etsinler, 110 000 000 lira maaş almaya devam etsinler, Bağ-Kur primlerini
bile ödeyememekte sıkıntı içerisinde devam etsinler düşüncesinin de doğru olmadığı
inancındayım.
MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU
(Tokat) - Değişti o; haberin yok senin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, torba kadroyla da ilgili bir yanlış ifadede bulundu; elimde torba
kadro; onunla ilgili, hemen okuyorum: "Gösterge rakamını muhtarlıkların
bulunduğu yerleşim biriminin idarî yapısı ve nüfusu gibi kriterleri ayrı ayrı
veya birlikte dikkate almak suretiyle, İçişleri Bakanlığının görüşü ve Maliye
Bakanlığının teklifi üzerine, 1 katına kadar farklı olarak belirlemeye Bakanlar
Kurulu yetkilidir."
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) -
Aynısını söyledi Sayın Bakan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Evet, ben de aynısını söylüyorum; yani, yapılan iş, hangi yerleşim
birimlerinde, hangi muhtarlıkların göstergelerinin, ne şekilde olacağı, nasıl
tespit edileceği, kriterlerin neler olacağı, daha İçişleri Bakanlığı tarafından
tespit edilecek, Maliye Bakanlığına bildirilecek, daha sonra Bakanlar Kurulu
tarafından bu konu çözüme kavuşturulacak.
Değerli milletvekilleri,
ikibuçuk yıl geçti. Bakınız, süreler çok hızlı ilerliyor. Yarın, bakarsınız,
bir anda seçimle de karşı karşıya kalınabilir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O nedenle, geliniz, böyle, toplumun geniş kesimlerini ve hayatî önemi haiz
olan kurumların başında olan insanların görev yaptıkları yerlerdeki değerli
vatandaşlarımızın da durumlarını rahatlatacak, onları maddî bakımdan
ferahlatacak tedbirlerin alınması noktasında hepimiz aynı duyarlılığı
gösterelim.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
AK Parti Grup önerisi
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı...
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.41
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.57
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
V.- ÖNERİLER (Devam)
A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)
2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
AKParti Grubu önerisi (Devam)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verdiği önerisinin
oylamasında karar yetersayısı bulanamamıştı.
Şimdi, öneriyi tekrar
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
Sayın milletvekilleri,
Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.
Oylama için 3 dakika süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
VI.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim
BAŞKAN - İnsan Haklarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1
üyelik için, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu aday gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere’nin Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
2 nci sırada yer alan,
Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
3 üncü sırada yer alan,
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)
(X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Tasarının tümü üzerinde,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.
Şimdi söz sırası,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'a
ait.
Buyurun Sayın Seyhan.
(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
On aydır beklenen,
komisyonumuzun büyük önem verdiği bir kanun tasarısı. Bu kanun tasarısında
emeği geçen hem Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma hem
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Tasarının bu haliyle
geçmesini umut ederek, biz bu tasarıyı, on ay önce buraya indirdik; ancak, on
aydır bekliyoruz. Gönül isterdi ki, Türkiye bir on ay kazansın; Türkiye,
geleceğe dönük enerji politikasını bir an önce yerine getirmiş olsun; ama, on
ay geçti, bugüne geldik.
Bugün, bizim beklentimiz
şudur değerli arkadaşlarım: Bu tasarının, komisyonda kabul edildiği gibi
geçmesi; çünkü, biz, hem Adalet ve Kalkınma Partili komisyon üyeleri hem
Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleriyle, bu tasarı üzerinde bir uzlaşmaya
vardık; fakat, bu uzlaşma, Meclise inecek bir uzlaşma haline dönüşmedi. Bu
süreçte farklı öneriler gelmeye başlandı, bizim dışımızda tartışılmaya başladı
ve bugüne kadar uzadı.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, bize gelen gerekçede, denildi ki, Hazine bu kanuna muhalif.
Neden; hazineye yük getiriyor. Ben, şimdi, hazine görevlilerine, orada, yetkili
Bakana dahi soruyorum: Bu kanun Bakanlar Kurulundan geçerken, gerçekten, siz,
hazineye ne kadar yük getireceğini bilmiyor muydunuz?! Peki, biz komisyonda
görüşürken, Hazinenin yetkilileri neredeydi değerli arkadaşlar?! Madem yük
getirecekti, orada görüş bildirmekten imtina edenler, daha sonra bu kanunun
önünü on ay niye tıkadılar; yazık değil mi bu ülkeye?! Mademki yenilenebilir
enerji kaynakları bu ülkenin vazgeçilmezi, mademki dünyanın vazgeçilmezi,
mademki sürdürülebilir bir kalkınma anlayışının gereği, neden farkında
olmadınız?! Bunlar, hep, olmasını istemediğimiz şeyler.
Şimdi, bunun sonrasında
gelişmeler de oldu. Sayın Bakanla görüşmemde "bunu çok yapmak isterdik;
ama, alelacele oldu" dendi. Şimdi, değişiklik önergeleri var ellerinde;
bizle, bu konuda bir uzlaşı içerisine girmek istiyorlar. Komisyonda da bunun
farkında olunabilirdi, orada olunmadı; geldi, komisyonun altında bir komisyon
oluşmuş gibi, ilgili bakanlarla yeniden toplantı yapıldı Türkiye Büyük Millet
Meclisinde; denildi ki "teşvikini şöyle düzenleyelim... Buradaki teşvik
hazineyi yük altına sokar." Peki, komisyonda uzlaşma aradığınız Cumhuriyet
Halk Partisiyle, daha sonra Mecliste veya dışarıda yaptığınız toplantılarda
neden bir uzlaşmaya gitmek istemediniz, bizi oraya niye almadınız? Ulusal bir
sorun değil mi Türkiye'nin enerji sorunu? Bizim orada da olmamız lazımdı. Bir
eleştirimiz de odur arkadaşlar.
En önemli şeyi sizinle
paylaşmak istiyorum. Lütfen, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım dikkatle
dinlesinler. Ben sizden de yardım istiyorum. Bu Meclis hepimizin.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanı Meclis ortamının huzurunu engelliyor; lütfen,
uyarın.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Biz, burada, bu kanunun dışında konuştuğumuz zaman bize "lütfen, maddeye
gelir misiniz" diyorsunuz, bizi uyarıyorsunuz değil mi; evet. Şimdi, biz,
yenilenebilir enerji kanununu getirdik. Sayın Bakan bu kanuna bir geçici madde
ilave etmek istediğini bizimle paylaştı. Sağ olsun, tevazu gösterdi.
"Böyle bir şeye Türkiye'nin ihtiyacı var" dedi; ama, getirmek
istediği maddenin yenilenebilir enerji kanunuyla uzaktan yakından hiçbir
alakası yok. Şimdi, bizlere ve bana bu kürsüde "maddeye gelin" diyen
arkadaşlarımı Sayın Bakana "lütfen, kanuna gelin" demeye davet
ediyorum. Kanuna gelsin, kanunun içeriğini bozmasın. O madde Türkiye için
gerekliyse -24 komisyon üyesi var- verin kanun teklifinizi, haftaya komisyon
başkanı burada toplasın komisyonu, görüşelim. Kendi gruplarımızdan da rica
edelim, haftaya yine görüşelim bu Mecliste. Günübirlik, Türkiye için çok büyük
önem arz eden konuları, biz, diğer kanunun arasında şunu da geçiriverelim
diyerek bir alışkanlık haline getirirsek, bu Meclisin işlerliğinden söz
edilebilir mi arkadaşlar?! Bunu yapmayalım. Biz buna karşıyız. Desteklediğimiz
bir kanunun içerisine henüz üzerinde mutabakata varmadığımız bir geçici maddeyi
koyarak her şeyi mahvetmeyelim. Burada duyarlılığa çağırıyoruz.
Yenilenebilir enerji
kaynakları ve kanunu bu ülkenin vazgeçilmezidir, gurur kaynağıdır; bunun
çıkması lazım. Hidrolik santralların desteklenmesi lazım. Yenilenebilir
enerjideki rüzgâr enerjisinin, güneşin, jeotermalin desteklenmesi lazım; dünya
buna yöneliyor. Yaşanabilecek bir çevre isteyen herkes, gelecek nesli düşünen
herkes, hazineye getireceği yüke bakmaksızın, yatırım maliyetine bakmaksızın
yenilenebilir enerjiye bir vizyon koyuyor. Bizim vizyon koyan ülkelerden
neyimiz eksik allahaşkına?! 2020'de 50 megavata kadar hidrolikler yenilenebilir
enerjiye alınıyor, öyle sayılıyor, kabul ediliyor. Üstündekileri sayarsak,
bizim oranımız çok yüksek; ama, onlar yenilenebilir enerji kapsamında kabul
edilmiyor; ama, o kapsamda kabul edilenleri yüzde 25'e çıkarmayı hedefleyen
ülkeler var. Orada şunu düşünmek lazım: Sayın Seyhan, böyle söylüyorsunuz; ama,
Türkiye'nin rüzgâr kapasitesi, güneş kapasitesi, jeotermal kapasitesi, 50
megavatlık hidrolik kapasitesi bu derece bir yenilenebilir enerji üretimine
uygun mu, yüzde 25 kapasitemizi kaldırır mı derseniz, vallahi, bu konuda eğitim
yapmış, liyakat sahibi herkes, Türkiye'nin, Avrupa'nın en iyi rüzgâr alan
üçüncü ülkesi olduğunu söylüyor, en iyi jeotermal kaynakları olan ülkelerinden
biri olduğunu söylüyor, en iyi hidrolik kaynaklara sahip ülke olduğunu
söylüyor. Şimdi, dünyada söylenenlerin hepsini yok sayıp, biz, enerji
çeşitliliğinden yanayız, yenilenebilir enerjinin -ülke ekonomisi çok iyi
durumda değil- ekonomiye yük getirmesini de göze alamıyoruz diyerek onu bir
kenara itmek, hiçbir siyasî dönemde kabul edilebilecek bir şey değildir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, Hazineye de birkaç lafım var. Deniliyor ki, bu kanun, 300-400 milyon
dolar hazineye yük getiriyor. Yatırım maliyeti ne kadar; 3-4 milyar dolar. 3-4
milyar dolarlık bir yatırımın hazineye getirdiği yük 300-400 milyon dolarsa, bu
devlet en başarılı projeyi gündeme getirmiş demektir. Teşvikin aslî unsuru
budur. Zaten en düşük limitle teşvik ediyorsunuz. Aldığınız karar siyasîyse
siyasî, ekonomikse ekonomik; bunun arkasında hiç düşünmeden durmak lazım. Açın
önünü, daha fazla verin, biz arkanızdayız; ama, engellemeyin.
Şimdi, bu kanun çıkacak.
Benim endişem şu: Önergelerle, kanun çıktığında yatırımcıyı hareketsiz hale
getirebilecek birtakım kısıtlamalar koyarsak, çıkardığımız kanunun bir anlamı
kalmayacak. Ben istiyorum ki, kanun işlerlik kazanır halde çıksın. Elbette ki
enerji politikalarına baktığımızda, artık mühendis olmasına gerek yok, iki
yıllık teknikere sor, diyor ki, benim ülkemin enerjisi temiz olsun, sürekli
olsun, güvenilir olsun, ucuz olsun. Bunu herkes biliyor ve herkes şunu çok iyi
biliyor ki, bu ülkedeki enerji kaynaklarıyla ülkenin tamamının şu anda elektrik
enerjisini ve diğer enerjisini kontrol etmek mümkün değil. Enerjide çeşitlilik
için, dışalım yapmak gerekli. Bunu herkes kabul ediyor. Bu kaynaklar yetse de
kullansak diyen arkadaşlarımız çok; ama, yapmamız gereken şudur: Eğer sizin
elinizde ulusal kaynağınız varsa, maksimum düzeyde onu kullandıktan sonra
uluslararası kaynaklardan yararlanmak zorundasınız; aksi halde stratejik bir
hata yapmış olursunuz. Bu ülkenin rüzgârı var, bu ülkenin kömürü var. Olsun,
ısıl değeri açısından, temizlik açısından, yanma hızı açısından diğer kömürler
daha verimli olsa dahi, eğer ulusal kaynağımız varsa, maliyeti ne olursa olsun,
bizim ulusal kaynağı kullanmamız lazım; çünkü, o kaynağı kullandığınız zaman
istihdam yaratıyorsunuz; bir. Ülkedeki yerli kaynakları kullanıp oradaki
yeraltı zenginliklerimizin kapasitesini ve verimliliğini açığa çıkarıyorsunuz;
iki. Ona dönük teknolojiyi geliştirip bir ekistihdam ve katmadeğer
yaratıyorsunuz; üç. Bunların hepsi herkes tarafından biliniyor, herkesin eli
kolu bağlı. Biz dayamışız kendimizi aldığımız doğalgaza. Deniliyor ki, bir kere
aldık; yap-işlet-devretler var, yap-işletler var; bunların hepsini yok sayıp,
ulusal anlamda kendimizi niye malî bir krize sokalım; o da doğru, sokmayın;
ama, bu ülkenin yeni enerji ihtiyacı var, bu enerji ihtiyacını hiç değilse
ulusal kaynaklara dayandırın, o projeyi, o vizyonu ona yükleyin. Yeniden
doğalgaz alım anlaşmaları yaparak ülkeyi dışalım yükü altına sokacağınıza,
yerel kaynaklarınızı doğru tespit edip, hiç değilse elektrik enerjisinde o
kaynaklarınızı kullanın; ama, vizyona bakıyorsunuz...
MEHMET KARTAL (Van) -
Atatürk Barajında 8 türbinden sadece 1 tanesi çalışıyor.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Yine, vizyona bakıyorsunuz, vizyonda böyle bir şey yok. Nasılsa doğalgaz
alıyoruz, hidrolik santralların performansını düşürün, buradan aldığımız
doğalgaza ekpara ödemeyelim diye maksimum kullanma düzeyinde kullanmayı
sağlayın... Peki, Türkiye'nin geleceğe dönük vizyonu ne olacak değerli
arkadaşlar?!
Şimdi, bir özelleştirme
çıktı. BOTAŞ'ın elindeki hisseler özelleştirilecek. Pardon, daha açık
anlatayım. Yapmış olduğu doğalgaz anlaşmaları devredilecek. Gelecek önerge de bunun
üzerine. Doğalgaz Piyasası Kanununda da zaten bununla ilgili bir madde var,
satış yetkisi. Bu olay tıkanmış, satamıyorlar, yasal bir engel var, onu
kaldırmak istiyorlar; kabul. Ülkedeki kontratların bir kısmı devredilebilir;
çok doğru; ama, arkadaşlar, bakın, biz, bir kere, alırken hata yaptık. Bu
ülkenin yüzde 60'ını götürdük Rusya'ya dayadık doğalgazının; en büyük stratejik
hata. Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde dışalım doğalgazda yüzde 30'un üstüne
çıkmamıştır, bizde yüzde 60. Siz yapmamış olsanız dahi, bu böyle, bu gerçek.
Vanayı kapadı mı, topla, tüfekle, tankla bu ülkeye girmesine gerek yok;
doğalgazla beslenen enerji tesisleriniz durdu ve sanayi tesisleriniz durdu,
hiçbir şey yapamazsınız, kesildiği zaman İstanbul'un yarısı elektriksiz kaldı.
Peki, devrettiniz
doğalgazı, özel sektör anlaşamadı, onlar devleti kendilerine garantör
almışlardı veya yürütemedi. Siz yeni doğalgaz anlaşmalarında özel sektörü
teşvik edin, onlar ülkeye getirsinler, serbest piyasayı hareketlendirsinler,
ben bu ülkede bir anlaşmazlık olduğunda devreye girebilecek yeni doğalgaz
tesislerini göreyim, bu kanunu önce ben imzalayayım; ama, önümü görmeden, bu
kontrat devirlerinin hepsine gönül rahatlığıyla evet diyemiyorum. O sorumluluğu
alamam ben. Bu ülkenin sanayii durursa, bu ülkenin askeri, vatandaşı, sanayi
tesisi elektriksiz kalırsa biz bunun altından kalkamayız. Alternatif kaynaklar
gelir, bu iş onunla yapılır.
Stratejik rezervini BOTAŞ
koruyor... Devletin stratejik rezervi koruma hakkı vardır, bunun böyle olması
lazım zaten. Ancak, değerli arkadaşlarım, stratejik rezervi bloke altında
tutmanız, ülkedeki sanayi alanında veya enerji alanında yapılmış tesislerin
sürgit bir şekilde sorunsuz gideceği anlamına gelmez. Arkasında şimdilik devlet
olmak zorunda. Onun için, burada kontrat devirlerinde çok dikkatli olması lazım
değerli arkadaşların.
Anlıyorum ki kararlılar,
bunu böyle yapacaklar. Ne kadar yapacaklarına dikkatli olsunlar lütfen. Bu ülke
hepimizin, bu ulus hepimizin. Biz buna gönül rahatlığıyla evet diyemeyiz;
çünkü, alternatifi oluşturulmamıştır; ama, bu ülkenin başına kontrat devrinden
dolayı bir sorun gelirse, hiçbir iktidar bunun altından kalkamaz.
Değerli arkadaşlarım,
geliyorum yenilenebilir enerjiye. Çok kısa bir zamanım kaldı; ama, diğer
maddelerde konuşacağım. Teşvik deniyor... Enerji Bakanımıza, Sayın Bakanımıza
bir şey daha hatırlatmak istiyorum. Yahu, allahaşkına, şu Türkiye'yi teşvik
cenneti yapacağız dediniz, öyle şeyleri teşvik eder oldunuz ki, ne teşvik
teşvike benzedi, ne sektör sektöre benzedi, ne ne yaptığımızı bilir hale
geldik. Yazıktır!
Dün Meclise bir kararname
yollanmış. 24 kişi çalıştık, komisyonda Maden Kanununu çıkardık, özellikle biz
2 nci, 3 üncü grup madenleri ayırıp nelere teşvik vereceğimizi belirledik.
Allah'tan korkun! Kuma, çakıla ve taş kırmaya teşvik geliyor, Meclise. Böyle
bir anlayış olur mu?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Taş
kırma ocakları da Samsun'da kapatıldı.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Yani, biz duble yol yapılıyor diye, oraya kırılan taşa da teşvik mi
vereceğiz?! İnanın bana, diğer madenciler toplanıp çakıla verdiğimiz teşvikten
doğan parayla çakıl alır, kafamıza atarlar! Böyle madencilik anlayışı olur mu?!
Böyle teşvik olur mu?! Aralarında denge yokmuş! Mağduriyet oluyormuş bazı
sektörlere! Arkadaşlar, olacak... Sizin, öncelikli sektörünüz yok mu?!
Öncelikli sektörü olmayan bir tane ülke örneği verin, hepiniz buradasınız. Dünyada
bir ülke verin, öncelikli sektörü olmayıp sektörlerinin tamamına teşvik veren.
Üçüncü dünya ülkelerinde bile bulamadım ben. Yok böyle bir şey. Nereden çıkardınız?!
Biri kulağınıza güzel söyleyince, hoş mu geliyor, anlamıyorum.
Bakın, burada, yine,
yenilenebilir enerjiye teşvike ses çıkıyordu ya -komisyon başkanına da verdim,
Hazine bunu görmüyor herhalde, bazılarına bakıyor- turizmde, inşa halinde
olanlar dahil, geriye dönük sekiz aylık teşvik veriliyor! Maliyetini, oturup
kendileri hesaplasınlar. Turizmi teşvik edin; bu "geriye dönük"
alışkanlığından vazgeçin. Her şeyi geriye dönük işletmeye başladık. Kimin
yararlandığı çok önemli. Bunun faturasını, Türkiye pahalı öder. Eğer teşvik
edecekseniz, önce aslî sektörleri edin.
Geliyoruz, bu rüzgâr,
güneş, jeotermal enerjiye. 3 dakikam kaldı... Bunları destekleyelim arkadaşlar;
yalnız, ayakta dursunlar. Sayın Yıldız, dün, güzel bir konuşma yaptı; ama,
katılmadığımız yerler var; birim maliyetinin, nükleer enerjiye yakın olarak 2
000-2 500 civarında olduğunu söyledi. İkimizden birinin hesap makinesinde bir
hata var; biz, 900 ilâ 1 300 civarında görüyoruz dünyada. Neyi örnek aldı, neyi
ortalama aldı, bilmiyorum; böyle değil. Hidrolik konusuna gelince; kendisiyle
de mutabakata vardık. Yatırım maliyetleri açısından da, performansları
açısından da, hidrolik ile rüzgâr arasında farklılık vardır; yaklaşık yüzde
30'luk bir kapasite farklılığı oluşur, her zaman böyle kabul edilir. Şimdi,
böyle bir kapasite farklılığı varken, hidrolik ile rüzgârı aynı kefede
değerlendiremezsiniz; rüzgârı korumanız lazım. Eğer yapacaksanız, yük mü
getirecek; getirsin, hidrolik temiz midir; temizdir. "Türkiye'deki
ortalama satış fiyatını baz alıyoruz" deniliyor. İşte, elimde, Yüksek
Denetleme Kurulunun Meclise sunduğu rapor var. "Hidrolikler hesaplanırken,
gerçek maliyetlerle hesaplanmamıştır" diye, bütçe görüşülürken Sayın
Bakana verilmiş. "Kömür hesaplanırken, çevresel etkenler, filtrelizasyon
bunun içerisine alınmamıştır" diye Bakana sunulmuş. O zaman, ortaya
çıkardığınız maliyetler -Yüksek Denetleme Kurulu size bu raporu verdiğine göre-
doğru maliyetler değil. Bu maliyetler üzerinden yola çıkıp, siz bir baz
alırsanız, Türkiye yanılgıya düşer. Gerçeği görmek lazım, doğru teşvik vermek
lazım.
Daha önce, bir öneri
vardı "yüzde 20 altı, yüzde 20 üstü" deniliyordu. Ne etti arkadaşlar;
yüzde 40, alım garantisi için. "Ortalama satış fiyatının yüzde 20 eksiği,
yüzde 20 fazlası olabilir" deniliyordu. Bu ne demektir biliyor musunuz; bu
ülkede yüzde 40'lık bir istikrarsızlık bekleniyor, olabilecek istikrarsızlığa
göre, yüzde 20 aşağı inebiliriz, yüzde 20 yukarı çıkabiliriz.
MUSTAFA
ELİTAŞ (Kayseri) - "Gelişmelere göre" doğru olabilir;
"istikrarsızlık" demek doğru değil.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Arkadaşlar; yani, hangi gelişme yüzde 40'ı kaldırır? Yani, bir adama, kredi
alacağınız yere diyorsunuz ki "bana bir kredi ver, benim alım garantim, ya
80 lira ya 120 lira" adamı kapıdan kovarlar. Böyle bir planlama olur mu;
mümkün değil.
Geliyoruz ortalama satış
fiyatına: "Ortalama satış fiyatı, TETAŞ satış fiyatı" diyorlar, Sayın
Yıldız da öyle dedi. Doğru, şimdi öyle görünüyor, aşağı yukarı. Peki, beş yıl
sonra bu özelleştirme olduğunda, devredildiğinde ne olacak; neyi baz
alacaksınız; yatırımcı ile devleti karşı karşıya mı getireceksiniz, böyle şey
olur mu? Daha önemli bir bazın alınması, en azından rüzgâr için iletim
masraflarının... Almanya'da yüzde beş alınır, İsviçre'de sıfır alınır...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
İsviçre'de yüzde sıfır
alınıyor. "İletim maliyetlerinin yüzde 20'sini öder"
diyebilmelisiniz. Peki, yenilenebilir enerji kaynakları arasında ayırımcılık
olmuyor mu? Eğer bu kaynakları istiyorsanız, birbirleriyle rekabet gücünü
oluşturabilmek için, sektörler arasında maliyet farklılığı varsa maliyeti
dengelemek zorundasınız. Hani, siz, doğalgaz kullanan seramikçiler ile
diğerlerini dengelemediniz mi teşvik verip, şimdi niye rüzgâr ile hidroliği
dengelemiyorsunuz? Bu çelişkiyi kimseye anlatamayız.
Rica ediyorum, eğer
önerileriniz varsa Sayın Bakanım, bizimle onları paylaşın, mümkünse bu kanuna
geçici madde eklemeyin, gönül rahatlığıyla biz oy verelim ve ülkemize bir kanun
kazandıralım.
Beni dinleyen ve bu
kanuna destek veren bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Komisyon adına, Komisyon
Başkanı Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy.
Buyurun Sayın Aksoy. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Muhterem Başkan, çok değerli milletvekili kardeşlerim; sözlerime başlarken
hepinize en derin sevgiler ve saygılar sunarım.
Komisyon olarak söz
almaktaki maksadım, yasanın ehemmiyetine binaendir. Hakikaten, ülkemizde, bu
konuda çok yeterli bilgi birikimleri olmadığı gibi, farklı anlayış ve kavram
karmaşası da söz konusu. Bu itibarla, bir birliğe, beraberliğe girilmesi ve
özellikle son derece önemli olan bu noktada, enerji noktasında Parlamentomuzda
belli bir konsensüsün de olması gerektiğine inanıyorum. Bu düşünceyle söz almış
bulunuyorum.
Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı, enerji politikamız açısından, bence, gururla, iftiharla getirilebilen
en önemli yasalarımızdan biridir; çünkü, millî kaynaklarımızı değerlendirme
noktasında ve enerji politikasında çok ciddî bir adımı işgal etmektedir.
Biliyorsunuz, enerji
politikaları, ülkelerin gelecekleriyle alakalı olan bir hadisedir. Kalkınma
sürecini başlatmış bir ülke için de, çok önemli bir politikadır. Enerjide arz
güvenliği dediğimiz çok önemli bir hadise söz konusudur. Arz güvenliğini
sağlayabilmek, sürekli, ucuz, devamlı ve kaliteli enerjiyi sanayicimize,
halkımıza takdim edebilmek, bir hükümetin, bir iktidarın en önemli
görevlerinden biridir. Bunun için de, iktidarların, bu fonksiyonu en iyi
şekilde yerine getirebilmesi için enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi gerekir,
enerji kaynaklarını güvenilir kaynaklara doğru götürmesi ve alternatifleri
artırması gerekir. Bütün dünya bu istikamette cereyan etmektedir ve
çalışmalarını buna göre planlamaktadır. Özellikle, 1973 petrol krizinden sonra
meydana gelen yüksek fiyat, enerjide çok ciddî bir arz güvenliğinin her zaman
olabileceğini ortaya koymuş ve ülkelerin, bu istikamette ciddî tedbirler
almasını gerektirdiği ortaya çıkmıştır. Bunun için, bütün ülkeler, enerjiyle
alakalı, özellikle fosil kaynakların egemenliğine son verecek bir çalışma
çerçevesine girmişlerdir.
1973 yılına kadar, çok
bol bulunan, çok kolay temin edilen fosil kaynaklar, enerjide egemenliğini
sürdürmüş; fakat, 73 kriziyle bu egemenlik, ülkeleri krize sokması itibariyle,
sanayii ve insanları müşkül duruma düşürmüş ve bunun üzerinde çok ciddî
düşünülmesi gerektiği daha bilinçli bir şekilde anlaşılmıştır. Arkasından,
çevrecilerin fosil enerji aleyhine yapmış oldukları girişimler de bir çevre
bilincini oluşturmuştur. Bunlar bir araya gelince, insanlar, yenilenebilir
dediğimiz kendi özgün değerlerine dönerek elektrik üretmeye, enerji üretmeye
karar vermişlerdir ve bu istikamette çok ciddî politikalar ortaya koymuşlardır.
Mesela, bununla alakalı, dünyadan çeşitli örnekler verebiliriz. Bunların
başında, bizim entegre olmayı düşündüğümüz AB ülkeleri gelmektedir. AB
ülkelerinde yenilenebilir enerjinin sadece enerji olarak payı 2030 yılında
yüzde 12, elektrik olarak da payı yüzde 26 mertebelerinde olacaktır. Elektrikteki
payını yüzde 26'ya 2030 yılında çıkarmayı hedeflemişlerdir ve bu istikamette
çalışmaktadırlar.
Arkadaşlar, bu
yenilenebilir enerjiler, bildiğiniz gibi, küçük su kaynaklarının harekete
geçirilmesi, çok büyük hidrolik santralların dışında, 50 megavata kadar olan
-10 ve 50 megavat civarında olan- su kaynaklarıdır ki, Türkiye'de bu imkânlar
değerlendirildiği takdirde, biz, 10 000 megavat gücünde bir enerjiyi 2010
yılına kadar veya önümüzdeki yıllarda teşvik etme imkânımız olursa,
formaliteleri ve bürokrasiyi uygun bir hale getirebilirsek, küçük su
kaynaklarından, 10 000 megavat gücünde bir güç potansiyelini harekete
geçirebiliriz. 10 000 megavat güç, bugün Türkiye'nin şu anda kullanmakta olduğu
gücün üçte 1'i mertebesindedir. Bu, sadece küçük su kaynakları için söylenmiş
olan bir husustur. Yani, bizim, ayrıca, hidrolik potansiyelimiz vardır, o da
bir temiz enerjidir; ama, biz, onu konuşmuyoruz burada, küçük hidrolik su
kaynaklarını konuşuyoruz.
Muhterem kardeşlerim,
bunun ötesinde, yıllardır, yüzyıllardır hatta, Anadolu'nun üzerinden esmekte
olan rüzgâr vardır. Bu rüzgâr, çok önemli bir potansiyeldir. Son zamanlarda,
Batılılar, bu rüzgârdan çok büyük enerji elde etmişler ve kullanmaktadırlar. Bu
enerjiyle alakalı, rüzgâr enerjisiyle alakalı birtakım dedikodular vardır; çok
ses yapıyor, kuşları öldürüyor vesaire; bunların hepsi fosil yakıt
kullananların lobisinin söylemiş olduğu laflardır. Bunların hiçbirine itibar
etmeyiniz muhterem kardeşlerim. Asıl olan, bizim, esmekte olan rüzgârımızı
ticarîleştirmektir, esmekte olan rüzgârımızdan enerji üretmektir ve
yararlanmaktır.
Batılılar, sinekten yağ
çıkarmayı hesap eden, 1 kuruşu bile lüzumsuz harcamayı düşünmeyen insanlar,
bugün, kalkmışlar, denizin ortasında metrelerce, kilometrelerce ileriye giderek
off-shore'da rüzgârdan enerji üreten tarlalar üretmişlerdir. Bir kanadın
uzunluğu 32 metre olan bir rüzgâr türbini döndüğü zaman, meydana gelen alanın
her 4 metrekaresinden bir hanenin enerjisini bir yıl içerisinde temin etmek
mümkündür. Dolayısıyla, bu, rüzgârdan enerji üretme meselesi son derece
temizdir, son derece güzeldir ve yararlıdır.
Demektedirler ki, rüzgâr
bazen esiyor bazen esmiyor, enterkonekte sistemde problemler çıkarıyor.
Arkadaşlar, bunun için teknik düzenekler vardır. Ayrıca, bir yere bir tane
rüzgâr türbini koymuyorsunuz, bir tarlaya koyuyorsunuz veya başka yerlere de
kuruyorsunuz. Bir yerde esmiyorsa rüzgâr öbür yerde esiyor. Zaten, rüzgâr
haritaları var, yıl içerisinde rüzgâr esim saatlerini gösteren rüzgâr
haritaları yapılmış; bu haritalar çerçevesi içerisinde bu yatırımlar yapılıyor.
Bunları yapan insanlar, dağların başına tırmanıp milyonlar, milyarlar döken bu
insanlar herhalde akılsız insanlar değildir.
Rüzgâr enerjisi ötesinde,
başka enerji türleri de var; mesela, jeotermal enerji. Bugün, Türkiye,
jeotermal enerji yönünden de dünyanın sayılı, yerküre içerisindeki yüzde 5'lik
alan içerisinde yer alan bir ülkedir. Böyle konumda olan bir ülkede, jeotermal
enerji olarak... Türkiye, sadece geleneksel yöntemler itibariyle jeotermal
enerjiden yararlanmaktadır. Bunun yanında, bizim, sanayi mamulü üretiminde,
soğutmada, ısıtmada, elektrik üretiminde, kurutmada, seracılıkta ve
balıkçılıkta jeotermal enerjiyi kullanabilecek pek çok geniş sahalarımız
mevcuttur ve buna ait potansiyelimiz de vardır.
Muhterem kardeşlerim, bu
potansiyelleri çıkarmak ve bunlardan yararlanmak niçin teşvik edilmesin?
Birisinin şuraya gelip ayakkabı fabrikası kurmasını, salça fabrikası kurmasını
teşvik ediyoruz da, bütün sanayiin ana maddesi, ana girdisi olan elektriği,
enerjiyi üretecek olan ana tesiste teşvikte neden çekimser davranıyoruz? Niye
birtakım tereddütler ve istifhamlar oluşuyor?
Arkadaşlar, fosil
üreticilerinin egemenliği yine devam etsin istiyor birtakım düşünce sahipleri.
Biz, zaten fosile bir noktada muhtacız; ama, bir yönden de, kendi
özkaynaklarımızı almak suretiyle, dövizden tasarruf etmek istiyoruz. Kendi
kaynaklarımızı almak istiyoruz.
İşte, biraz önce Sayın
Tacidar Bey bahsetti "yarın, vanaları kapattığı zaman ne
yapacaksınız" dedi. Arz güvenliği diye bir hadise var. Grev oldu ne
yapacaksınız? Lokavt oldu ne yapacaksınız? Yenilenebilir enerjide böyle şeyler
yok arkadaşlar; kesilmesi yok, lokavtı yok, grevi yok, vanası yok, geldisi yok,
gittisi yok, kullandığın maddenin maliyeti yok... Bu, kendi özdeğerlerimiz,
kendi özvarlığımız. Enerji Bakanlığımız, değerli uzmanlarla beraber düşünmüşler
taşınmışlar, bir sene uğraşmışlar ve bunun teşvik edilmesini öngören, mükemmele
yakın bir yasayı hazırlayıp getirmişler, Başbakanlıktan geçirmişler.
Başbakanlıkta koordinasyon toplantısı yapılmış, bütün müsteşarlar toplanmış;
lehte, aleyhte konuşmalar yapılmış, maddeler süzülmüş gelmiş, komisyonumuza
intikal etmiş. Bu, bir teklif de değil. Bir kardeşimizin kıymetli bir görüşü de
olabilir; o da değil. Bu, hükümetimizin bir tasarısıdır ve hükümetimizin
tasarısı görüşülürken, biz, komisyonumuzda, herkese açık olarak bunun
görüşmesini yaptık, herkesi de davet ettik. Herkes, eteğindeki taşı döksün,
varsa bildiği, gelsin anlatsın dedik. Geldiler; anlattık, konuştuk; ama,
maalesef, bir sene önce, bu yasa, Meclise geldikten sonra, bazı kişiler
tarafından durduruldu. Komisyon olarak bu noktada üzüntü içerisinde olduğumuzu,
şahsım ve arkadaşlarım adına ifade etmeden geçemeyeceğim. Doğrusu, bundan sonra
böyle hadiselerin olmasını da gönlüm istememektedir. Onun için, burada, bu
ifadeyi izhar etmek zorunda kaldım.
Arkadaşlar, eğer, bir
fikrimiz, bir düşüncemiz varsa, bunları yasa tasarısı hazırlanırken ortaya
koyalım. Olmadı; komisyonlar açıktır, özgürce her şey orada tartışılabilir. Hele, hükümetten gelen yasayı, iktidar
milletvekilleri olarak komisyondaki arkadaşlarımız çok daha dikkatli bir
şekilde değerlendiriyorlar, çok daha özenle ele alıyorlar. Bu bakımdan,
yenilenebilir enerjinin bir senelik bir inkıtası olmuştur. Bunun da memlekete
faydası olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunlar şahsî kanaatlerimdir. Fakat,
her şeye rağmen, şu anda böyle bir tasarıyı getirmiş olmanın gururu ve
mutluluğu içerisindeyim; çünkü, milletimize ait, milletimizin denizini,
havasını, suyunu kirletmeden, insanını
kirletmeden, temel insan hakkı olan çevreden etkilenmeden temiz enerji
üretme yolunu açmış bulunuyoruz. Denizini, suyunu, havasını, rüzgârını,
jeotermal kaynaklarını, artıklarını ticarîleştirmek, enerji gibi bir değere
ulaştırmak istiyoruz
Bu bakımdan, şu anda
yapmış olduğumuz yasanın son derece önemli olduğuna inanıyorum. Biliyorsunuz,
çevrecilerin iddialarında da büyük haklılık payı vardır. Dünyada, sera gazları
dediğimiz bir hadise, emisyon değerlerinin artışı, bütün dünya için çok önemli
bir ekolojik felaket halinde değerlendirilmektedir. Bugünkü bilim adamları,
çevre şartları itibariyle, ekolojik bir felakete gittiğimizi ifade
etmektedirler. Ben, bu yaşıma kadar, Türkiye'de, 50 metre yüksekliğindeki hortumun
bir kamyonu alıp da bir yerden bir başka yere götürdüğünü hiç görmemiştim; ama,
geçen sene, Çubuk'ta bu hadiseyi yaşadık ve Senirkent'te, Hatay'da, Bartın'da,
Rize'de, Antalya'da beklenmedik sel hadiseleri meydana geldi.
İklim değişmelerinin
olduğunu artık bilim kabul etmektedir ve şu ana kadar, dünya sıcaklığında yarım
derece bir yükselme olmuştur. Eğer, önlemler alınmazsa, 2020 yılında sıcaklık
artışının daha fazla olacağı, 1 derece daha artış göstereceği ve dünyadaki su
seviyesinin 1 metre yükseleceği ifade edilmektedir. Su seviyesinin 1 metre
yükselmesi pek çok şehrin sular altında kalması demektir. Gelecekle alakalı
olan bu konuya karşı asla duyarsız olamayız.
Ayrıca, biz, AB'yle
yapmış olduğumuz müzakerelerde de yenilenebilir enerjiye özen göstereceğimiz
hakkında taahhütlerde bulunuyoruz ve 24 Mayıs 2004 tarihinde de İklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine imza atmış bir ülkeyiz.
Bir diğer husus, Kyoto
Anlaşmasının devreye girmesidir. Kyoto Protokolü, Rusya'nın imza atmasıyla,
yüzde 55'i tamamladığı için, uygulamaya geçme noktasına gelmiştir ve önümüzdeki
yıllarda, biz imzalamasak da, Amerika imzalamasa da, yaptırımlara başlayacaktır
arkadaşlar. Bunu da yakinen bilmek zorundayız.
Şimdi, bununla alakalı
küçük bir misal arz etmek istiyorum. Sadece rüzgâr enerjisiyle alakalı çok
ciddî bir potansiyele sahibiz, 40 000 megavatlık bir güce sahibiz, bunu meydana
getirebiliriz. Bu, potansiyel olarak gözüküyor; ama, teknik olarak bunu 10 000
megavat ürettiğimizi düşünelim, 10 000 megavat da hidrolikten enerji
ürettiğimizi düşünecek olursak, farz edelim 2010 yılında bu iki kaynağı; yani,
küçük su kaynağını ve sadece rüzgârı 20 000 megavat olarak devreye soktuğumuz takdirde,
bakınız, çevreye salınan gazlardan ne kadar büyük, atmosferimiz yararlanmış,
insanlarımız yararlanmış olacaktır.
Arkadaşlar, bunu, şunun
için söylüyorum: Bilim adamları iddia etmektedirler ki, kanser, bir çevre
hastalığıdır. Biz, atalarımızdan, dedelerimizden kanser diye bir hastalık
duymadık. Kanser bir çevre hastalığıdır. Bilim adamları da bu istikamette
kanıtlı beyanlarda bulunuyorlar.
Sera gazı emisyon
değerleri itibariyle, eğer bu söylediğim enerjileri yenilenebilir enerjiden
üretebilecek olursak, 2010 yılında, sadece karbondioksit yoluyla, bir yılda,
260 000 ton kükürtdioksit çevreye salmamış olacağız; ayrıca, azotdioksit olarak
da bir yılda 144 000 ton azotdioksit çevreye salmamış olacağız; karbondioksit
gibi zararlı bir emisyon değerini de 36 000 000 ton olarak salmamış olacağız.
Bütün bunları toplayın ve
on yılla çarpın, yirmi yılla çarpın, işte, şu kadar milyon ton sera gazını siz
salmamış olacaksınız ve geleceğiniz, nesliniz daha sağlıklı bir ortamda
yaşayacak.
Eğer bunlar yapılmadığı
takdirde, zaten, 2008 yılında, Türkiye enerjisi arz ve talep itibariyle balans
oluyor ve 2009 yılında, güvenilir bir enerji kaynağı desteği kalmıyor.
Mecburen, yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır. Hatta, 2009 yılında, bugün
lisans almış olan yatırımlar yapılmış dahi olsa, güvenilir bir destek kalmamış
oluyor. O zaman ne olacak; 2012 yıllarında nükleer enerji kullanmak zorunda
kalacağız.
Bakınız, geçen gün,
İsviçre Sanayi Komisyonu, 16 kişi olduğu gibi bize geldi ve İsviçre'de 11
nükleer santral merkezinin bulunduğunu ifade ettiler ve nükleer santralların
hepsini kapatmaya karar verdiklerini ifade ettiler.
Size, bununla alakalı,
dünyadaki çeşitli gelişmeleri ve bu istikametteki çeşitli değerleri açıklamam
mümkündür; ama, çok az bir vaktim kaldı. Sadece şunu söylemek istiyorum: Enerji
üretiminde kömür kullanımı, sadece Avrupa'da, 2030 yılına kadar, sadece yüzde
0,6 bir artış gösterecektir. Yine, 2030 yılına kadar, petrolden enerji üretimi,
yüzde -4 olarak, azalmaya devam edecektir. AB ülkeleri, artık, petrolden
elektrik üretiminden vazgeçmiş durumdadırlar. Sadece doğalgazdan enerji üretimi
her yıl yüzde 3,7 oranında artacaktır. Nükleer santral olarak da, AB ülkeleri,
2030 yılına kadar, her yıl yüzde 2 oranında azaltma yapacaklar ve bugünkü
nükleer enerji güçlerini yarı yarıya indireceklerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) -
Sayın Başkanım, 1 dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN - 1 dakika ilave
ettim şu anda.
Buyurun.
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) -
AB ülkelerinde, hidrolik enerji, biyomas, biyokütle, rüzgâr ve diğer
enerjilerin 2030 yılına kadar yıllık artış ortalaması yüzde 9 mertebesindedir
ve burada, 2030 yılında, AB ülkelerinde elektrik üretiminin yüzde 26 olduğu
ifade edilmektedir. Dünya Enerji Ajansının yapmış olduğu çok sağlıklı bir
araştırmanın sonuçlarıdır.
Muhterem kardeşlerim,
vaktimiz dolmuştur. Çok önemli olan bu yasa tasarısına karşı çok büyük alaka ve
destek göstereceğiniz inancıyla, hepinize en derin sevgiler, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aksoy.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, gerçekten,
ülkemizin enerji politikasına ilişkin çok önemli bir kanunu, şu an, görüşüyoruz
ve kanunun genel hatlarına baktığımız zaman, bu kanun tasarısı, özel sektör
tarafından üretilecek olan, özel sektör tarafından üretilen yenilenebilir
enerji kaynaklarından; yani, rüzgâr, su, güneş enerjisi, hidrolik ve benzeri
yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisini satın alma
garantisini getiriyor. Yedi yıl veya on yıl, özel sektör ürettiği elektrik
enerjisini devlete satacak, devlet de, o elektrik enerjisini alma garantisini
bu kanunla vermiş olacak.
Tabiî ki, tasarı, Türkiye
Büyük Millet Meclisine, 28.6.2004 tarihinde geldi; aradan onbir ay geçti. Yani,
gerçekten, bu kadar önemli, hassas bir mevzu niye Türkiye Büyük Millet Meclisinde
onbir ay bekledi diye düşünmek lazım; fakat, Hazineden sorumlu Bakan Ali
Babacan, ilkönce, bu kanun tasarısına karşı çıktılar ve "eğer, bu tasarıyı
yasalaştırır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirirsek, bu, hazineye çok
büyük yükler getirecektir; bu yükün altından kalkamayacağız" şeklinde
ifadeleri olmuştu ve onbir aydan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde -ne
yapıyor- kanun bekliyor.
Aynı zamanda, kanun ne
getiriyor; beraberinde, işte, rezervuarlı tesislerin, barajlı tesislerin,
hidroelektrik santrallarının kamulaştırma bedelini yine Hazine öder deniliyor
13 üncü maddede; ona biraz sonra geleceğim.
Bugün, bu tasarı, onbir
ay sonra, kanunlaşmak üzere, Meclisten geçmek üzere önümüze geldi. Şimdi,
değerli arkadaşlar, verilere bakıyoruz, Türkiye'nin şu an kurulu elektrik gücü
36 000 megavat ve Türkiye'nin ihtiyaç anında tükettiği maksimum enerji miktarı
da 22 000 megavat. Türkiye'nin şu an elektrik enerjisi konusunda 14 000 megavat
elektrik enerjisi fazlası var. Çok şükür, iyi bir şey. Ve bazı ülkelere
elektrik de ihraç ediyoruz, elektrik enerjisi de satıyoruz. Bu da çok güzel bir
şey. Fakat, yani, stand-by anlaşması yapıyoruz, IMF'den 10 milyar dolar borç
para alacağız, birtakım iç borçlanmalara ve dış borçlanmalara gidiyoruz ve
maalesef, Enerji Bakanlığı, Hazineden sorumlu Bakanlık, durduğu yerde, böyle,
alım garantileri, elektrik enerjisi alım garantisi vererek kendi kendini
sıkıntıya sokuyor, parasal açıdan, kaynak açısından kendini riske atıyor diye
düşünüyorum.
Tabiî ki, desteklenmeli midir;
desteklenmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi
desteklenmelidir. Bunlar, ülkenin çıkarları doğrultusunda ele alınan
meselelerdir. Bunlar, bizim özkaynaklarımızdır, Türkiye'nin kaynaklarıdır. Bu
kaynakların kullanılması gerekmektedir. Fakat, vergi muafiyeti şeklinde
olabilir bu, KDV indirimi şeklinde olabilir, bedelsiz arsa tahsisi şeklinde
olabilir, vergi indirimi şeklinde olabilir. Avrupa Birliği ülkeleri böyle
yapıyor; yani, desteklerken, özel sektöre bu noktada yardımcı olurken,
yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine ilişkin destekleri bu
şekilde veriyor; ama, hiçbir Avrupa ülkesi, yenilenebilir enerji kaynaklarından
üretilecek olan elektrik enerjisine alım garantisi getirmiyor, alım garantisi
vermiyor; özel sektöre, ben senden bunu yedi yıl süreyle alacağım, ben senden
bunu on yıl süreyle alacağım şeklinde bir yükümlülüğün, ekonomisini de,
hazinesini de sıkıntıya sokacak bir yükümlülüğün de altına girmiyor; bunu da
ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bakıyoruz, kamunun,
devletin elektrik santralları zaten verimsiz çalışıyor, yüzde 60 kapasiteyle
çalışıyor. Şu an, kamuya ait elektrik santrallarımızın, yani, fosil
kaynaklardan üretim yapan -kömür, petrol, doğalgaz gibi kaynaklardan- fosil
kaynaklardan elektrik enerjisi üreten, kamunun, kendi malımızın kapasiteleri
yüzde 65 oranında, yüzde 65 kapasiteyle çalışıyor.
Eğer, hazinenin çok
parası var ise, eğer para ve kaynak sıkıntımız yok ise, gelin, bunların
rehabilitasyonunu yapalım. Gelin, daha etkin bir şekilde çalışmalarını
sağlayalım. Onları, yüzde 60 veya yüzde 65 kapasiteyle değil, yüzde 100
kapasiteyle çalışan duruma getirelim.
Bunlar, bizim kamunun
kaynakları, kendi kaynaklarımız, kendi elektrik santrallarımız; ama, bir
taraftan, bakıyorsunuz, kamunun elektrik santralları yüzde 60, yüzde 65
kapasiteyle, atıl kapasiteyle, düşük kapasiteyle çalışırken; ama, bir de
bakıyorsunuz, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek elektrik
enerjisine uzun vadeli alım garantisi getirerek, ekonomik ve parasal açıdan
kendimizi sıkıntıya sokuyoruz. Bu da ayrıca bir çelişki; bunu da bilgilerinize
arz etmek istiyorum.
Tabiî ki, hükümetten
gelen kanun tasarısında, bakıyoruz, 13 üncü madde yok. Ben, bunu Taner Beyle de
görüştüm, konuştum; verdikleri bilgilere teşekkür ediyorum, ifade ediyorum;
dolayısıyla, onlara inandığımı, güvendiğimi teyit etmek istiyorum. Fakat, biz,
kamulaştırma bedelini öderken, rezervuarlı, sanırım, Türkiye'de Yamula
Barajından başka yok. Yani, herhalde, sadece, kamulaştırmasını ödeyeceğimiz
rezervuarlı baraj Kızılırmak üzerinde kurulu olan Yamula Barajı. Onun dışında,
kamulaştırmasını ödeyeceğimiz, 13 üncü maddeyle... Komisyona tasarı geldiğinde
13 üncü madde yoktu, komisyondaki görüşmeler esnasında 13 üncü madde konulmuş
ve rezervuarlı, barajlı su havzası şeklinde elektrik enerjisi üreten elektrik
santrallarımıza kamulaştırma bedelini ödüyoruz; ama, Sayın Bakanıma soruyorum,
kaç tane barajın veya Türkiye'de kaç tane rezervuarlı barajın kamulaştırma
bedelini ödüyoruz, bunların hazineye yükü ne kadar- Yamula Barajına ödeyeceğimiz
paranın 55 000 000 dolar veya 80 000 000 dolar civarında hazineye yük
getireceğini biliyorum; ama, bunun dışında- Türkiye'de bu şekilde kaç tane
barajımız var, kaç tane barajın kamulaştırma bedelini ödeyeceğiz ve kaç yüz
milyon dolar hazineye yük getirecek; bu da bizim merak ettiğimiz, Sayın
Bakanımızdan öğrenmek istediğimiz ayrı bir konu.
Biz, geçen yıl Sayın
Enerji Bakanımızın yanına gittik, dedik ki, Sayın Bakanım, biz, Amik Ovasında
Reyhanlı Barajını çok arzuluyoruz. Reyhanlı Barajı 1995 yılında
projelendirilmiş ve devlet yatırım programına alınmış bir proje, bu barajı hayata
geçirelim, temellerini atalım. Amik Ovasında çiftçi şu an tarlasını, ürününü,
arazisini sulayacak suyu bulamamaktadır. Yeraltı suları tükenmiştir. Daha önce
30 metreden, 40 metreden su çıkarırken, bugün, 250-300 metre derinlikten enerjiyle
su çıkarmaktadır ve dolayısıyla, enerji maliyetleri çiftçinin belini
kırmaktadır; bize bu noktada yardımcı olun, on yıldan beri beklenen Reyhanlı
barajının temelini atalım ve bu hizmet de iktidarın hizmeti olsun...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Amik Ovasındaki milyonlarca çiftçiyi suyla buluşturalım, onlar araziden,
topraktan bir iki ürün daha fazla alabilsinler dedik; ama, bu noktada,
maalesef, bırakın Amik Ovasındaki Reyhanlı Barajına para alabilmeyi, Tarım
Bakanımıza -hazine arazileri var Amik Ovasında- Reyhanlı Barajını yapacağımız,
bölgedeki şahıs arazileri ile oradaki TİGEM'in ve hazine arazilerinin takasını
yapalım, en azından kamulaştırma sorununu böyle çözelim; kamulaştırma sorununu
çözmek işin yarısını, yüzde 50'sini bitirmek anlamına gelir dedik; ama, Tarım
Bakanımızdan da bu barajın başlatılması ve yapılmasına ilişkin hiçbir destek
alamadığımızı ifade etmek istiyorum. Maalesef, on yıldan beri, Reyhanlı Barajının
yapılması, büyük bir özlemle, büyük bir hasretle beklenmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
Genel Kurula teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Değerli arkadaşlar, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini
destekleyelim; ama, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi destekleyelim;
hazineyi, ekonomiyi, kaynaklarımızı parasal açıdan sıkıntıya sokacak şekilde
olmasın diyorum ve beni dinlediğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum ve
hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının, ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını temenni
ediyorum. İnşallah, bu kanun tasarısı burada kanunlaştıktan sonra, Türkiye'nin
çok büyük bir potansiyele sahip olduğu kaynaklarını harekete geçirip, hem ülke
ekonomisine hem de ülke insanına büyük faydalar getirir.
Değerli milletvekilleri,
bu başlangıçtaki güzel temennilerden sonra, şunu da ifade etmekten kendimi
alamıyorum: Bu kanun, 15.6.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunuluyor ve 28.6.2004 tarihinde de komisyonlara havale ediliyor.
Yaklaşık onbir ay öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen bir
kanun tasarısı bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilemedi. Bunun sebeplerini de, burada, mutlaka tartışmamız lazım. Genel
gerekçeye bakınca, hakikaten, son derece iyi niyetle, güzel duygularla,
üzerinde çalışılmış, hazırlanmış bir kanun tasarısı; ancak, ne gariptir ki, bu
kadar güzel genel gerekçelere sahip olan ve uygulandığında da, ülkeye,
hakikaten büyük katkılar sağlayacak olan bir kanun tasarısı, hangi gerekçeyle,
hangi nedenle, onbir ay süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilememiştir?
Tabiî, bu konuyla ilgili,
basında, televizyonda, yalanlanmayan, inkâr edilmeyen birçok sözler yer aldı.
Mesela, Sayın Ali Babacan'ın şu sözleri, basında ve televizyonda, çeşitli
kereler yer aldı; Sayın Babacan'ın ifadelerinin şu olduğu söylendi: "Ben,
uluslararası petrol şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle görüştüm. Amerikan
Enerji Ajansıyla da görüştüm. Yenilenebilir enerji olayı çok önemli bir şey
değil Türkiye için. Daha önemli yatırımlar var. Buna öncelik vermeye gerek
yok."
Ben, bu sözlere inanmak
istemiyorum; ancak, bunlar, aylar öncesinde Türkiye'nin gündeminde yer alan
sözler. Eğer bir Sayın Bakan, Türkiye için çok yararlı olacak bir kanun
tasarısının, uluslararası petrol şirketlerinin arzusu istikametinde, onların
yönlendirmesi neticesinde Türkiye için faydalı olamayabileceğini ifade
ediyorsa, bunun üzerinde çok ciddî ölçüde durmamız gerektiği inancındayım.
Elbette, uluslararası petrol şirketleri, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de
de yenilenebilir enerji kaynaklarından istifade etmemizin önüne geçmek için bir
gayret içerisinde olabilirler. Bunu yapmaları, kendileri açısından son derece
tabiî, doğal; ancak, bir Sayın Bakanın, bunu, bu şekilde ifade etmiş olması...
Ülke menfaatlarını savunma noktasında en ön sırada olması gereken bir bakanın
bu ifadelerinin söylenmemiş olduğunu, yanlış olduğunu, yanlış değerlendirmeler
olduğunu kabul etmek istiyorum.
Niye bunu söylüyorum;
çünkü, yenilenebilir enerji kaynakları açısından, Türkiye, hakikaten, son
derece büyük bir potansiyele sahip. Yaklaşık 2 600 saat civarında güneş
enerjisinden istifade eden bir ülke. Rüzgâr enerjisi bakımından, Avrupa'da,
İrlanda'dan sonra ikinci sırada olan bir ülke ve çok çarpıcı bir örnek, örneğin
Norveç, petrol ihraç eden bir ülke; ancak, elektrik üretiminin yüzde 100'ünü
hidrolik santrallardan elde ediyor. Kendisi petrol ihraç ediyor, petrol
rezervleri son derece fazla olan bir ülke; ancak, petrol ihraç eden bir ülke,
elektrik enerjisini hidrolik santrallardan sağlıyor. Mesela, Danimarka,
elektrik üretiminin yüzde 20'sini rüzgâr enerjisinde sağlıyor ve yine Yunanistan'da,
komşumuzda, bu rakamlar son derece yüksek oranlarda.
İşte, şimdi, Türkiye,
böyle bir potansiyel yakaladı; böyle bir güce sahip olan bir ülke, getirilebilen
bir kanun tasarısıyla da ayaklarını sağlam olarak yere basmak üzere; ancak, bu
konuyla ilgili eleştireceğimiz, eksik gördüğümüz bazı hususların olduğunu da
ifade etmek istiyorum. Mesela, Almanya, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
ilgili kanunu yürürlüğe koyduktan sonra, bunun toplam enerji içerisindeki
payını yüzde 8'lere ulaştırmıştır.
Dünya ve Türkiye
kirleniyor, çevre açısından hiç arzu etmediğimiz neticelerle karşı karşıyayız.
Çevremiz, geleceğimiz, gelecek nesillere emanet olarak bırakacağımız bir şey
değil, onlardan emanet olarak tertemiz onlara bırakmamız gereken bir çevre.
Öyleyse, biz de ülke olarak, Türkiye olarak güneş enerjisini, rüzgâr
enerjisini, jeotermalimizi, hidrolik kaynaklarımızı, eğer ciddî bir şekilde
harekete geçirebilirsek, bunlardan azamî ölçüde yararlanmanın yollarını bulabilirsek,
ben, öyle inanıyorum ki, önümüzdeki onbeş yirmi yıl içerisinde bu sahada çok
ileri gitmiş olan bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacağız.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, bu kanun tasarısı, eğer arzu ettiğimiz şekilde buradan geçer ve
eleştirdiğim hususlar burada değerlendirilir, ele alınacak olursa, bunun
neticesinde Türkiye'nin enerji noktasında dışa bağımlılığı azalacak. İşte, kıt
kaynakların nerelere, nasıl harcandığını hepimiz biliyoruz. İşte, petrol
fiyatları 50 doların üzerine çıkınca, enflasyondaki bir miktar yükselmeyi,
petrol fiyatlarındaki artışla izah ediyoruz; ancak, hemen şunun da altını
çizmek istiyorum: Bakınız, dünyadaki petrol fiyatları, reel olarak, hâlâ
1980'deki fiyatların çok altındadır değerli milletvekilleri. 1980 yılındaki
petrol fiyatlarının, reel olarak hâlâ altındayız ve 1980 yılındaki petrol
fiyatlarını reel olarak 2005 yılına yuvarlayacak olursak, buna tekabül eden
rakam 85 dolar civarındadır.
Değerli milletvekilleri,
işte, dışa bağımlılığın azalacağı, kaynak çıkışının azalacağı ve sera gazı
emisyonlarının azalacağı bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacağız ve bunun
neticesinde, eğer bu kaynakları harekete geçirecek olursak, Türkiye'deki
istihdamın artacağını da, hep beraber büyük bir mutlulukla göreceğiz ve her
şeyden önemlisi, fosil rezervlerinin de, eğer bu kaynaklar harekete geçirilecek
olursa, bunların muhafazası ve ileride çok acil ihtiyaçlar ortaya çıktığında
bunların kullanılması da son derece olumlu olacaktır.
Sayın Tacidar Seyhan da
bahsettiler, bu artı eksi 5 (euro) sent meselesi hakikaten son derece
önemlidir, üzerinde ciddî bir şekilde durulması gerekmektedir. Ben, Sayın
Bakanımdan da, özellikle bu konunun üzerinde yoğunlaşmalarını kendilerinden
istirham ediyorum. Bu şekildeki bir belirsizliğin, Türkiye'ye yatırım yapacak
olanların önünü keseceğini ve yatırım açısından bir belirsizlikle ülkemizi
karşı karşıya bırakacağına inanıyorum. Yine, bununla ilgili iletim ve dağıtım
katkı paylarının, bu yatırımları yapanlar tarafından muaf tutulmasının da son
derece yararlı olacağını ifade ediyorum.
Dün, Sayın Taner
Yıldız'ın konuşmalarındaki bazı rakamlarda da, tabiî, birçoğu son derece doğru;
ama, bir iki rakamda mutabık olmadığımızı da ifade etmek istiyorum ve şunu da
ifade etmeden geçmek istemiyorum: Bu son düzenlemeyle, Devlet Su İşlerine ait
olan barajların, herhangi bir ödeme yapılmadan, Elektrik ve Üretim Anonim
Şirketi Genel Müdürlüğüne devri meselesinin de...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Bu konuyla ilgili olarak,
buna niye ihtiyaç duydukları, niçin böyle bir düzenleme getirdikleri hususunda,
hem bizleri aydınlatma hem de kamuoyunu aydınlatma noktasında Sayın Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanımızdan bir bilgi istirham ediyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DYP ve bağımsızlar sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım Sayın Koç.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.12
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.25
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesi oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddelere
geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ
AMAÇLI KULLANIMINA İLİŞKİN KANUN TASARISI
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Tanımlar ve
Kısaltmalar
Amaç
MADDE 1. - Bu Kanunun
amacı; yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı
kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli
biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı
emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve
bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün
geliştirilmesidir.
BAŞKAN - Tasarının 1 inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Ali Arıkan,
Eskişehir Milletvekili; şahısları adına Hasan Anğı, Konya, Hasan Ali Çelik,
Sakarya, Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekilleri...
Sayın Anğı, konuşacak
mısınız madde üzerinde?
Sayın Çelik?..
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
- Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - İlk söz, Mehmet
Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekili...
Sayın Arıkan, buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 646
sıra sayılı yenilenebilir enerji kaynakları kanunu tasarısının 1 inci
maddesinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplumların kalkınmasında
başlıca unsurlardan birisi enerjidir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl içinde yaşam
düzeyinin sürekli yükselmesi, kişi başına enerji tüketimini de artırmıştır. Günümüzde,
güvenilir, ucuz ve temiz enerji temini, bütün ülkeler için enerji politikasının
vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır. Bununla beraber, önümüzdeki
yıllarda enerji temininde çevresel etkileri de mutlaka gözönünde bulundurmak
mecburiyetindeyiz. Sürdürülebilir enerji politikalarının en önemli enerjisinin
verimli kullanımı ve çevreye zarar vermeyen enerji teknolojisini tercih
etmeliyiz.
Bugün, dünya nüfusunun
yüzde 80'i, az gelişmiş bölgelerde yoksul bir yaşam sürdürmektedir. Dünyada
üretilen enerjinin yüzde 70'i, dünyanın yüzde 20'sini kapsayan endüstrisi
gelişmiş ülkelerce tüketilmektedir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük
bir kısmı fosil yakıtlarından elde edilmektedir. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi
fosil yakıtlar, işletim maliyetlerinin yüksek olmasına rağmen, ilk yatırım
maliyetlerinin ucuzluğu ve üretim teknolojilerinin gelişmiş olması nedeniyle
yaygın olarak kullanılmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Arıkan,
bir beş saniyenizi rica edebilir miyim...
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, lütfen, sohbetlerimizi kesersek hatibi dinleme imkânımız hâsıl
olacaktır. İstirham ediyorum...
Buyurun Sayın Arıkan.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Devamla) - Ancak, özellikle son yıllarda, dünya ülkelerinde, tek enerji
kaynağına bağlı kalmamak gerektiği düşüncesi hâkim olmuş ve enerji güvenliği
kavramı ortaya çıkmıştır. Yine, son yıllarda ortaya çıkan çevre bilinci, fosil
yakıtlara dayalı enerji üretimi ve tüketiminin bölgesel ve küresel seviyede
çevreye zararlı olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. Yenilenebilir enerjide
böyle bir problem yoktur ve çevre dostu bir enerjidir.
Avrupa Birliği ülkeleri
ve Amerika Birleşik Devletlerinde yenilenebilir enerji kaynakları (hidrolik,
rüzgâr) elektrik enerjisi üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle
20 nci Yüzyılda, Batı toplumlarında, "kullan-at" anlayışı nedeniyle
fazla miktarda enerji tüketilmekte, bunun karşılığı olarak da çevre kirliliği
yaratılmaktadır. Bugün, dünyada, sürdürülebilir enerji kullanımı, gıda üretimi,
ormancılık ve demografi modellerine doğru ilerleme, geniş kapsamlı toplumsal
sorunları yaratmaktadır.
Politik ve sosyal
değişimlerin yanı sıra, ekonomik sistemlerin de radikal şekilde elden
geçirilmesi gerekmektedir. Ekonomik göstergelerden çıkan sonuç ne olursa olsun,
yoksulların sayısının arttığı bir dünya ekonomisine başarılı demek mümkün
değildir. Dünyada ticaret politikalarının çevre üzerindeki etkilerine, yakın
zamanlara kadar yeterince ilgi gösterilmemiştir. Artık, günümüzde, çevre
açısından sürdürülebilir bir dünya kurmak gerektiği ortaya çıkmıştır. Tarım ya
da sanayi devrimi gibi, çevre devrimi de, kaçınılmaz olmuştur. Aslında,
dünyada, sürdürülebilir yaşam hedefine ulaşılması, ekonomik kalkınma yönünden
değiştirilmesine bağlıdır. Sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan şartlardan
birisi de, çevrenin mutlaka korunmasıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliği, çevrenin korunması ve sürdürülebilir
enerjiye katkıları, arz güvenliği ve yerel istihdam yaratarak sosyal
bütünleşmeye katkı sağlaması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının
öncelikli olarak geliştirilmesini gerekli görmektedir. Orta dönemde ise,
yenilenebilir enerji üretiminde bu hedefe ulaşılmanın sağlanması için Avrupa
Birliği Komisyonu iç elektrik piyasasında yenilenebilir enerji kaynaklarından
elektrik üretimini teşvik eden bir direktif yayınlamıştır. Söz konusu direktif,
2010 yılına kadar topluluğun tamamında yenilenebilir enerji kaynaklarından
üretilen elektriğin toplam elektrik
tüketiminin yüzde 22,1'ine ulaştırılmasını hedeflemektedir. Yine bu direktifte,
2020 yılına kadar genel enerji üretimi içinde yenilenebilir enerji payının
yüzde 12'ye ulaşması hedeflenmiştir.
Dünyamızda meydana gelen
çevre kirliliğinin atmosferde önemli değişikliklere yol açması sebebiyle,
Birleşmiş Milletler öncülüğünde, 1992 yılında, İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi imzaya açılmıştır. Türkiye de 2003 yılında bu sözleşmeyi
imzalamıştır.
Yine, Avrupa Birliğine
girmeye çalıştığımız bugünlerde yenilenebilir enerji ülkemiz için büyük önem
taşımaktadır. Gerek enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması gerekse arz
güvenliğinin sağlanması bakımından yenilenebilir enerji kullanımı, ülkemiz
ulusal enerji politikası açısından son derece önemlidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları,
hidroelektrik enerjisi, jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi,
deniz dalgası enerjisi ve biyomas enerjileridir. Ülkemiz 126 milyar
kilovat/saat, yani, ekonomik olarak yapılabilir potansiyeliyle, Avrupa ekonomik
potansiyelinin yaklaşık yüzde 15'ine sahip bulunmaktadır. Ülkemizde
hidroelektrik santrallar, yenilenebilir olmaları, yerli doğal kaynak
kullanımları, işletme bakım giderlerinin düşük olması, fizikî ömürlerinin uzun
oluşu, en az düzeyde olumsuz çevresel etki oluşturmaları, kırsal kesimlerde
ekonomik ve sosyal yapıyı canlandırması gibi nedenlerle diğer enerji üretim
tesislerine göre daha üstündür.
Türkiye, jeotermal
kaynaklar ve mineralli sular açısından oldukça zengindir; ancak, daha çok, bu
kaynaklar geleneksel olarak kaplıca ve içmece olarak kullanılmaktadır. Son
yıllarda, bu kaynaklarımız, il ve ilçelerimizde konut ısıtmacılığında
kullanılmaktadır. Ülkemizde zengin olarak bulunan jeotermal kaynaklar ile aynı
jeolojik sistem içerisinde bulunan mineralli sulardan, mutlaka, daha fazla
yararlanmamız gerekmektedir. Bu alanda, gerek kaynağın değiştirilmesi gerekse
mevzuat bakımından yatırımcılara daha iyi çalışma ortamı sunulması için
hazırlanmış olan kanun tasarısının da bir an önce kabul edilmesi gerekmektedir.
Ülkemiz, coğrafî konumu
nedeniyle, sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli açısından diğer birçok
ülkeye göre daha şanslı bulunmaktadır. Ülkemizde güneş enerjisi kullanımı,
yaygın olarak güneş enerjisi sıcak su sistemleri ve bir miktar da güneş pili
uygulamaları şeklinde kullanılmaktadır. Dünyada ise, düşük sıcaklıkta ısı
enerjisi üreten birçok sistem uygulamaya konulmuştur. Hindistan, Çin gibi bazı
ülkelerde yemek pişirmek için güneş enerjisi yaygın olarak kullanılmaktadır.
Birçok ülkenin rüzgâr potansiyelinden yararlanmaya yönelik yoğun çalışmaları
bulunmaktadır. Dünya kurulu güç sıralamasında ilk sıralarda yer alan Almanya,
İspanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Danimarka'nın yanı sıra, Hindistan,
Hollanda, İngiltere ve İtalya'da rüzgâr türbinleri ticarî olarak etkinliklerini
sürdürmektedir. Bu ülkelerden Danimarka, elektrik enerjisinin yüzde 10'unu
rüzgâr enerjisinden elde etmekte olup, 2030 yılında bu oranı yüzde 50'ye
çıkarmayı hedeflemiştir.
Yapılan ölçümlere göre
ülkemizde rüzgâr enerjisi potansiyeli, Ege, Marmara, Doğu Akdeniz bölgelerinde
yüksek seviyededir. Ülkemizin bugünkü koşullarında rüzgâr enerjisi teknik
potansiyelinin 88 000 megavat, ekonomik potansiyelinin ise 10 000 megavat
civarında olduğu tespit edilmiştir.
Bugün, dünyada, hidrojen
en çok umut vaat eden bir enerji kaynağıdır. Hidrojenin, fosil ve nükleer
yakıtlar dışındaki imkânlarla, özellikle yeni ve yenilenebilir enerji
kaynakları kullanılarak sudan üretimi üzerinde durulmaktadır. Hidrojen, emin ve
kontrol edilebilir bir yakıttır; dünya da teknolojiyi kullanan düzeyine
ulaşmıştır.
Amerika Birleşik
Devletleri, 2005 yılında, ülke genelinde, toplam enerji tüketiminin yüzde
10'unun hidrojenle karşılanmasını planlamıştır. Hidrojene 21 inci Yüzyılın
yakıtı olarak bakılmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerce, hidrojen enerjisine
dayalı araçların seri üretimine geçileceği yönünde açıklamalar yapılmaktadır.
Yine, gelişmiş ülkelerde, ticarî ve endüstriyel boyutta hidrojen enerjisi
kullanımını öngören proje kamuoyuyla paylaşılmaktadır.
Ülkemizde hidrojen
üretimi konusunda yeterli bir faaliyet yoktur. Aslında, ülkemizde bulunan
zengin bor mineralleri, bu enerjinin üretimi için bir fırsattır. Bor minerali,
kendisinden enerji üretilebilen elementler içerisinde -litre başına 92,7
megajul- yanma enerjisinde birinci sırada yer alan bir elementtir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; fosil esaslı enerji kaynaklarının kullanımı, kaçınılmaz
olarak, çevrede ve atmosferde kirlilik meydana getirmektedir. Yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının ise, bu kirlilikleri yok denecek kadar azdır.
Bu enerji kaynakları temizdir; atmosferi kirletmez; yakıt maliyetleri yoktur;
ithale dayalı diğer fosil kaynaklara karşı temin güvenliği ve avantajına
sahiptir; kırsal alanda oluşturduğu iş ve altyapı imkânları sayesinde
sosyoekonomik gelişmeye katkı sağlamaktadır.
Yenilenebilir enerji
kaynaklarının yatırım maliyetleri, fosil kaynaklı teknolojilere göre daha
yüksek; ancak, işletme maliyetleri son derece düşüktür. Dünya üzerinde fosil
kökenli enerji kaynaklarının tükenmekte olması...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıkan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Devamla) - ...fosil ve nükleer enerji kaynaklarının çevre üzerindeki olumsuz
etkileri nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarının mutlaka kullanılması
gerekmektedir.
Öte yandan, Avrupa
Birliği, genel enerji tüketimi içerisindeki ortalama yenilenebilir enerji
kaynakları payının 2010 yılına kadar 2 katına çıkarılarak yüzde 12 seviyesine
ulaşmasını hedeflemektedir.
Yenilenebilir enerji
kaynaklarının bir an önce geliştirilip gerçekleştirilmesi, ülkemiz açısından da
büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde yenilenebilir kaynaklarımızın büyük
potansiyeline rağmen, bundan yeterince faydalanamamaktayız. Bugüne kadar
yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların, gerek ülkenin özkaynakları olması
ve enerji bağımlılığının azaltılması gerekse çevrenin korunması, istihdam ve
yerli teknoloji oluşturulmasına katkı sağlaması ve yenilenebilir kaynakların
mevcut piyasa şartları içinde diğer enerji üretim sistemleriyle rekabetinin zor
olması nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın ulusal bir politika
oluşturularak desteklenmesi gerekmektedir. Bunları yapabilmek için kanunî bir
düzenleme yapmak zorundayız. Bu kanunla, yenilenebilir kaynak alanlarının
belirlenmesi...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Arıkan,
mikrofonunuzu açıyorum; lütfen, bu arada teşekkürünüzü yapınız.
Buyurun.
MEHMET ALİ ARIKAN
(Devamla) - Özellikle bu kanundan sonra, hükümetin, yenilenebilir enerji
konusunu öncelikle ele alıp ulusal politika haline getirmesini bekliyoruz.
Bu vesileyle, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyor; kanunun, milletimize ve memleketimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Arıkan.
Madde üzerinde, Hükümet
adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devrim niteliğinde bir
yasa daha çıkarıyoruz. Bu kanunun ülkemiz için, insanlarımız için hayırlı
olmasını diliyorum; çünkü, yenilenebilir enerji, gerçekten, hem çevre dostu
olarak hem de girdilerinin herhangi bir şekilde karşılığının olmaması, havayı
kirletmemesi -bilhassa karbondioksit açısından- son derece önemli. Bu bakımdan,
bu yasa çıktığı zaman, gerçekten, ülkemiz devrimci nitelikte bir yasaya, yine,
bizim vasıtamızla kavuşmuş olacak; Maden Yasası, Bor Araştırma Enstitüsü,
Petrol Piyasası Yasası, LPG Yasası gibi.
Bu bakımdan, biz,
gördüğünüz gibi, bilim ve teknoloji ne diyorsa, ekonomi ve maliye ne diyorsa,
çevre şartları neyi gerektiriyorsa bunları yapıyoruz. Bunu yaparken de, gayet
sessiz, sakin, sunî gündemlerle oyalanmadan, tam hedefe vuran çalışmalar
yapıyoruz. Zaten, bundan dolayıdır ki, zaman zaman birtakım reaksiyonlarla da
karşılaşıyoruz.
Yenilenebilir enerji,
bütün dünyanın kabul ettiği ve birtakım lobilerin engellemeye çalıştığı -şu veya
bu şekilde- bir yasa. Ancak, biz burada kararlı tutumumuzu gayet cesurca ve
bilinçli bir şekilde sürdürdük ve geç de olsa bu yasayı çıkarıyoruz.
Şimdi, bunu yaptığımız
zaman ülkemiz çok şey kazanacak. Bu, sadece bir enerji değil, aynı zamanda bir
yatırım, aynı zamanda bir yabancı sermayenin ülkemize gelişi; işsizlikle
mücadele için, bölgesel farklılıklar için son derece önemli. İcabında bir dağın
başında kuracağımız bir rüzgâr santralıyla veya en azından türbiniyle çok
rahatlıkla o bölgedeki üretimi yapmak mümkün, seracılık yapmak mümkün.
Sırasında -Karadenizi düşünün- adam tepede, dağda tekne yapıyor bir tek keseriyle
beraber, icabında orada elektrik enerjisini hiç değilse kendi tesisi için
kullanması mümkün. Enterkonnekte sisteme de bağlayarak, bunu, mevcut ulusal
hatlarımızda millî bir kaynak olarak kullanmamız da tabiî ki mümkün ve zaten,
bu yasa da büyük ölçüde bunu gerçekleştirecek.
Bu enerji -yanlış
anlaşılmasın diye de- sadece bir rüzgâr enerjisi gibi kabulleniliyor; aslında
bu bir rüzgâr enerjisi yasası değil. Orada bile 3-4 tane dernek bu işi takip
etti; ama, şunu gördük ki, orada bile farklı görüşler oluşabilmekte. Bundan
dolayı da gecikmeler oldu şu veya bu sebepten. Ancak, yenilenebilir enerji,
aslında hidrolik enerji başta olmak üzere, küçük hidroelektrik santralları,
HES'ler başta olmak üzere, güneş, jeotermal, biomas, akıntı dahil olmak üzere,
bu enerjilerden faydalanılan son derece faydalı bir üretim kaynağı.
Şimdi, bunu biz tabiî ki
çok önemsiyoruz; çünkü, bizim birincil enerji kaynağımız olan -ihtiyacımızın da
yüzde 12'si ki- 10 000 000 ton petrol eşdeğerine karşı, biz bu yenilenebilir
enerjiden yararlanıyoruz. Bu bakımdan önemli ve bütün dünyada da Avrupa
Birliğinde de teşvik edilen bir yasa bu, enerji türü. Dolayısıyla, bu enerji
türünü, biz de, gayet tabiî ki, teşvik edeceğiz ve bununla sadece enerji
ihtiyacımızı değil, karbondioksit emisyonuna karşı da ciddî bir adım atmış
olacağız.
Biraz önce, sunî
gündemlerden bahsettim.
Beyler, arkadaşlar,
değerli milletvekilleri; dünyanın en önemli meselelerinden bir tanesi, hiç
şüphesiz enerji. Bunun için harpler oluyor, bunun için çatışmalar oluyor, bunun
için birliktelikler oluyor. Biz ise, sunî gündemlerle vakit kaybediyoruz,
ülkemizin geleceğini kaybediyoruz. Bu, aynı zamanda, ülkemizin bekası için de
son derece önemli. Bugün, öyle bir akıntıyla, bir yerlere doğru gidiyoruz ki,
yarın bizim kömür santrallarımızı bile bize kullandırmayabilirler, Kyoto
Protokolü vesaire bahane edilerek.
Büyük hidrosantralların,
büyük barajların yapılmasına karşı korkunç bir akım var dünyada; çünkü, bunlar,
unlarını elemişler, eleklerini asmışlar. Şu anda, 50 megavatın üzerindeki
barajların yapılmasına karşı, korkunç bir temayül var ve biz, geçen sene,
Almanya'daki toplantıda, bu oyunu bozduk; başı biz çektik, Hindistan'la,
Brezilya'yla, diğer üçüncü dünya ülkeleri de başta olmak üzere, hepsiyle ortak
harekete girdik ve bu oyunu bozduk. Ne yazık ki, bunları, esas, karbondioksitle
filan mücadele etmesi gereken çevreciler yapıyor. Yani, biz, çevreye son derece
saygılıyız; ama, çevreye saygılı olmak ile bu yatırımlara karşı çıkan
insanların kullandığı kavram olan çevreciliği çok iyi ayırt etmemiz lazım. Bu
barajları bize yaptırtmama noktasında, böyle bir gayret var; ama, biz, burada,
tabiî ki, doğru bildiğimizde gideceğiz. Dosdoğru giden insan, mutlaka eğrileri
keser. Bizim de burada esas amacımız eğrileri kesmek değil. Biz, dosdoğru
gidiyoruz; ama, önümüze eğri çıkan kim varsa da, bunları kesip biçiyoruz.
Burada da böyle yapacağız; çünkü, kalkınmakta olan ülkelerin enerji
ihtiyacında, mutlaka, yerli kaynaklarına çok ağırlık vermesi lazım ve biz de
bunu yapıyoruz ve yenilenebilir enerjiyle ilgili hükümetimiz döneminde, 200 000
000 dolarlık da ayrıca teşvik çıkardık. Bu, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası
vasıtasıyla veriliyor. Yani, bu yasa çıkmadan önce de, biz, yenilenebilir
enerjiyle ilgili, parasını hazır ettik. Zaten, en önemli şey parayı temin
etmektir; bunu yaptık. Şimdi de, bunların projelendirilmesiyle beraber, bu
yasanın çıkmasıyla beraber, büyük bir patlama olacağına inanıyoruz, özellikle
yatırımlar konusunda ve bu noktada da, dediğim gibi, kararlı bir şekilde
çalışmaları sürdürüyoruz.
Tabiî, burada, biz, bütün
bunları yaparken, bizden önceki Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının dışında
bir politika uyguluyoruz. Eskiden, Bakanlıkla ilgili zam filan kararlarını
Hazine alırmış; birtakım yatırım konularını DPT üstlenmiş, petrolle ilgili zam
ve fiyat ayarlamalarını da Maliye Bakanlığı yapmış. Şimdi, biz, Bakanlığa sahip
çıktık ve bir bütün halinde olayı ele alıyoruz. Bizim, bakanlık anlayışımızda,
Türkiye Kömür İşletmeleri, Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri, DSİ, Elektrik İşleri
Etüt İdaresi, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, hepsi bir bütün. Ondan dolayı da,
biz, enerjiye bir sistem bütünlüğü içinde bakıyoruz. Bu sistem bütünlüğü içinde
baktığımız zaman da, işte, enerjide, özellikle elektrik enerjisinde, yaklaşık
otuz aydır, elektrik fiyatlarında, enflasyonu da eğer gözönüne alırsak, devamlı
indirim yaptık -fiyatın sabit kalması da indirimdir- sanayide ise ayrıca yaptık.
Dolayısıyla, her hafta, her ay otomatik elektrik zamları vardı, hatırlarsınız.
Hatta, bir ara, karanlıkta kalmaktan filan bahsediliyordu. Hepimiz, jeneratör
aldık, hatırlarsınız ve kullanmadığımız jeneratörler. Ben bile 2 tane jeneratör
aldım ve hiç kullanmadım; çünkü, böyle bir karanlık hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Mobil santrallar kuruldu. Biz, o mobil santralları durdurduk ve oradan dolayı
da kazançlarımız oldu.
Şimdi, ben, size bir
grafik göstereceğim. TEFE dediğimiz Toptan Eşya Fiyat Endeksi, normal olarak,
tarım fiyatları, maden fiyatları, imalat fiyatları ve enerji fiyatlarıyla
tespit edilir. Enerji fiyatıyla ilgili şu grafiğe bakınız: Normal TEFE'nin
eğrisi şudur. Enerji fiyatları yükseldikçe TEFE'yi yukarıya itiyor, enerji
fiyatları düştükçe TEFE'yi aşağı indiriyor. Sadece enerjideki böyle. Tarımın
içerisinde de yine enerji var, imalatta da yine enerji var, maden içinde de
yine enerji var. Dolayısıyla, enerji burada enflasyonun düşmesindeki en önemli
etkenlerden bir tanesi; ama, biz bunları pek anlatmıyoruz, bunu, sadece sizlere
hitap ederken söyleme imkânımız oluyor; çünkü, kömür dağıtıyoruz 1,5 milyon
ton, onu valilik dağıtıyor zannediyor halkımız. Halbuki, o, Türkiye Kömür
İşletmelerinin kömürleri tek tek çıkarılıyor, kırılıyor, yıkanıyor,
paketleniyor ve geçen sene 7 500 000 kişiye dağıtıldı. Bu seneki hedefimiz 10
000 000 kişidir ve işte, olayın sosyal boyutu. Şu anda, yani, geçtiğimiz kış 7
500 000 kişi soğuktan etkilenmeden, sıcak odalarında oturdular ve bizim yerli
kömürümüzü kullandılar. 13 000 kişi ilave istihdamdan yararlandı, kömür
fiyatları 50 dolar düştü. Bu, böyle.
Diğer taraftan, yerli
elektrik enerjisiyle ilgili -çünkü, biz, olayı bir bütün olarak görüyoruz- biz
gelmeden önce -yine, grafiği burada- yerli enerjinin oranı yüzde 38'di, ithalin
62'ydi; şu anda, her ikisini de 50, 50 yaptık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu, son derece önemli bir şeydir ve biz, bunu,
dediğim gibi, çok bilinçli, sistematik, bilimsel ve teknik çalışmalar yaparak
yaptık. Şimdi, yenilenebilir enerjide de bunu yapacağız. Zaten, bizim
enerjimizin büyük bir kısmı hâlâ yenilenebilir; ama, bu yenilenebilir enerji
diye bahsettiğimiz barajlar, suyumuzun, hâlâ, yüzde 35'ini kullanıyor; ama,
biz, cumhuriyetin 100 üncü yıldönümünde yüzde 100'ünü de, inşallah, kullanmış
olacağız.
Biraz sonra, sırası
gelince, diğer çalışmaları da sizler... Bilhassa, arkadaşlarımızın sorduğu
sorular var.
Sayın Başkan, onlara
cevap verebilir miyim; yoksa, bana fırsat verir misiniz?
Bir tanesi, DSİ'nin
barajlarının EÜAŞ'a parasız verilmesiyle ilgili soruydu.
HARUN AKIN (Zonguldak) -
Parası ödendi mi Sayın Bakan?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, neticede "bunu biz parasız
verdik" derken, burada DSİ'nin barajı, yine milletin barajıydı; EÜAŞ da
milletin barajı. Dolayısıyla, biz, bunu eğer parayla vermiş olsaydık, bir para
konacaktı oraya, o da maliyete yansıyacaktı. Dolayısıyla, orada verilen şeyin,
her ikisi de kamu kuruluşu olduğu için, bir farkı yok diye düşünüyoruz.
Tacidar Beyin
taşocaklarıyla ilgili bir sorusu vardı.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
sorularla ilgili olarak tekrar milletvekili arkadaşlarımız cihaza girmişler,
soru-cevap kısmında onları cevaplayabilirsiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, tamam; teşekkür ederim.
Saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Madde üzerinde, şahsı
adına Konya Milletvekili Hasan Anğı.
Buyurun Sayın Anğı. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ANĞI (Konya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına
İlişkin Kanun Tasarısı hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının geneli üzerinde
yapılan konuşmalardan da net bir şekilde gördüğümüz gibi, böyle bir yasa
düzenlemesine ülkemizin ihtiyacı vardı. Komisyonumuzdaki görüşmeleri geçtiğimiz
yıl temmuz ayında tamamlanan; ama, bugüne kadar görüşülemeyen bu tasarının
bugün Meclis gündemine gelmiş olması oldukça önemli.
Dünyadaki uygulamaları,
Türkiye'nin, yenilenebilir kaynaklarını öncelikli sıraya almasında AK Parti
İktidarının millî kaynaklara öncelik vermesi başlığı, bugünkü bu tasarının da
gündemimize gelmesini gerçekleştirmiştir. Böyle bir tasarının hazırlanıp
önümüze gelmesine emek veren bütün bürokrat arkadaşlarımıza, sivil toplum
örgütü üyelerine ve başta Enerji Bakanımız olmak üzere bütün Kabine üyelerine
ve Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.
Hem uluslararası
yükümlülüklerimizin yerine gelmesine hem de Türkiye'nin mevcut bu
potansiyelinin en iyi şekilde kullanılabilmesine fırsat verecek bu tasarının
hepimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Anğı.
Şahsı adına, Sakarya
Milletvekili Hasan Ali Çelik.
Buyurun Sayın Çelik. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüştüğümüz kanun
tasarısını, esasında, ben, ismiyle bir ifade etmek istiyorum. Yenilenebilir,
tekrarlanabilir, yeşil veya temiz, çevre yönüyle de önemsenebilen ve hayatımız
için, geleceğimiz için daha fazla kullanmamız gereken bir enerji türünün
elektrik enerjisi amaçlı kullanımına ilişkin bir kanun tasarısı üzerinde
konuşuyoruz. Yani, bu enerji kullanılıyor, yenilenebilir enerji hayatımızda
var; ama, bu tasarı, elektrik enerjisi kullanımına yönelik bir amacı içeren ve
bunu, ülkemiz kaynaklarının daha verimli kullanımını ortaya koymaya çalışan bir
kanun tasarısıdır.
Amaç, gerek hükümet
tasarısında gerekse komisyonumuzda yaptığımız katkılarla, çok açık ve çok etkin
biçimde, anlaşılır biçimde ortaya konulmuştur. Ben, amaçla ilgili madde
üzerinde konuştuğum için bunları ifade etmek istiyorum. Aynen, hükümet
tasarısındaki ifadesiyle: "Bu kanunun amacı, yenilenebilir enerji
kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması,
bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması,
ayrıca, kaynak çeşitliliğinin artırılması..." Dünyada birçok enerji türü
-elektrik enerjisi kullanımı amaçlı- vardır; nükleer enerji bunlardan
birisidir, doğalgaz bunlardan bir tanesidir, fosil yakıtlar, yenilenebilir
enerji bunlardan bir tanesidir; ama, baktığımız zaman, Türkiye'de bir kolun
veya bir iki kolun eksik olduğunu görüyoruz. Yenilenebilir enerji de bunlardan
bir tanesidir. Dolayısıyla, kaynak çeşitliliğinin artırılması da söz konusudur
ve burada bu ele alınmıştır.
Ayrıca, uluslararası
sözleşmelerden doğan bir yükümlülüğümüz var bizim. Uluslararası sözleşmelerde
demişiz ki biz, kirletici bileşenlerin, emisyonların çevreye atılması çok doğru
değildir. Artık, hayatımızı bizler kontrol altına almalıyız. Ülkelerin ve
insanlığın güvenliğini, daha rahat yaşamasını bir teminat altına almalıyız.
Bunun için de, çevreye sera gazı atımı, yani, fosil yakıtların yakılmasından
elde edilen gaz yoğunluğunun minimize edilmesini ortaya koymaya söz vermişiz
uluslararası bir anlaşmayla. Bu, Kyoto Sözleşmesi diye ifade ettiğimiz,
Japonya'nın bir kentinde 1997 yılında yapılan bir sözleşmede vardır ve biz de
bunların içerisinde beraberce olmuşuz, biz de buna katılacağız demişiz. Dolayısıyla,
çevreyi kirletmeme sözü vermişiz. O yüzden, biraz da, yenilenebilir
kaynaklardan, temiz kaynaklardan enerji üretme mecburiyetimizi de ortaya
koyuyoruz ve bunu da, bu kanunun getirilmesiyle, bu tasarıyla beraber daha da
zenginleştireceğiz.
Aynı zamanda, hayatımızda
kullandığımız atıkların, her türlü atığın, evsel atıkların, çeşitli ağaçların,
çeşitli bitkilerin atıklarının da kullanılması ve bunlardan enerji elde
edilmesi; elde edilen enerji türünün de elektrik üretiminde kullanılması söz
konusu hale getirilmiştir ki, ileriki maddelerde özellikle bu konu da çok
vurgulanması gerekir. Ben, şahsen, detaylandırmayacağım bu amaç maddesinde
bunu; ama, bu da, ar-ge harcamalarında, özellikle biyokütle enerjisinin üretilmesinde
yapılacak ar-ge harcamaları, bu kanunun kapsamında, cidden, etkili biçimde ele
alınmıştır. Aslında, tarifini bu amaç maddesinde söyledim; ama, bakıyoruz,
tasarı, yine, bütünüyle, bu enerjinin elde edilmesi dışa bağımlılığı azaltacak
diyor. Bu tasarının bize kazandırdıklarıyla, ülkemizin dışa bağımlı elektrik
üreten bir ülke olması da kısmen azalacak. Bakıyoruz ki, doğalgaz kullana
kullana yüzde 44'lerin üzerine çıkmışız, para ödeye ödeye elektrik üretiyoruz;
ama, kendi özkaynaklarımızdan, gerek bitkisel gerek güneş gerekse jeotermal,
rüzgâr, hidrolik gibi... Birçok küçük hidrolik enerji kaynağımız var. 15
kilometrekareden küçük rezervuarlı hidrolik santrallardan enerji elde etmek, bu
tasarıyla bir avantaj elde edici hale getirilmiştir. Bunlardan, enerjinin daha
altı yedi yıl sürekli alınabilir müşterisi vardır. Bu tasarıyla buna bir fiyat
teminatı getirilmiştir kısmen.
Yine, beraberinde, bu
tasarıyla, bizim enerjimizde, örneğin, -söylemek istiyorum- birçok dere
yataklarımız var, boşa akan sularımız var. Biz, bunları da enerjiye katıp,
üretimde, insanlığın hizmetinde, ülkemizin hizmetinde kendi özkaynaklarımızı
değerlendirip kullanmayı amaçlıyoruz. İnşallah, bu kanun, kısa zamanda çıkar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çelik,
buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.
HASAN ALİ ÇELİK (Devamla)
- Ülkemiz insanına, ülkemize yerli kaynakların daha fazla fayda getireceğine
inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
Sayın Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, bu yasaya,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, başka bir değişiklik önergesi, aleyhte
olabilecek bir unsur eklenmediği sürece destek olduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Arada yoklama isteyişimin nedeni, yasama organının yasama faaliyetine
saygıyı aramaktan dolayıdır. Onu, bir kere ifade edeyim ve Sayın Bakana şu
soruyu yöneltiyorum...
SONER AKSOY (Kütahya) -
Soru nedir?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, soruya geçiyorum. Bir cümle konuşmama müsaade etmiyorsunuz.
Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz
Baykal da sordu bu soruyu, tarihini söyleyeyim; 19 Nisan ve ben, basın
toplantısında da sordum ertesi gün, 20 Nisan. Bugüne kadar kamuoyuna bu
sorulara dönük bir açıklamanız olmadı; ama, bugün Meclis huzurundasınız. Sorum
şu: Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan doğalgazla ilgili olarak fiyatlandırma
modelini değiştirdiniz mi Sayın Bakan -bu bir; müsaade edin- ve bu model değişikliğinden
dolayı Türkiye ciddî oranda bir kayba uğradı mı?
Eğer bu sorulara yeterli
cevap olmazsa, sonraki maddelerde daha detaylı sorular gelecek.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Sayın Özdoğan, buyurun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum)
- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım,
aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum: Türkiye'de,
rüzgâr enerjisinden elektrik üretimi genelde denizden karaya ve karadan denize
doğru olan rüzgârlardan istifade edilerek düşünülmüş ve dolayısıyla, rüzgâr
çiftlikleri, deniz kenarında olan bölgelerde kurulmuştur; fakat, dağlık
bölgelerde de rüzgâr enerjisi potansiyelinin varlığı ihmal edilmiştir. Şimdi,
dağlık bölgelerde rüzgâr enerjisinden faydalanmak için büyük potansiyel olup,
rüzgâr enerjisi ekonomisi rüzgâr çiftliğinin üreteceği enerjiye bağlıdır. Bu
nedenle, yüksek rüzgâr enerjisine sahip konumların çok iyi belirlenmesi
gerekir. Erzurum yöresinde yüksek rüzgâr hızına sahip alanların varlığı da bilinmektedir.
Bu bağlamda şu soruyu soruyorum: Dağlık bölgelerde ve Erzurum'da rüzgâr
çiftliği kurmayı düşünüyor musunuz? Birinci sorum bu.
İkinci sorum da,
Türkiye'de, kaç adet rüzgâr çiftliği projesi bulunmaktadır? Bu projelerin
toplam kapasitesi kaç megavattır?
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özdoğan.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru sormak
istiyorum.
Sayın Bakanım, Erfelek
Karasu Barajı, 2005 yılı içerisinde bitirilmesi öngörülen projelerinizden;
teşekkür ediyorum; ancak, bu, çok büyük bir baraj, sulama amaçlı, bildiğiniz
gibi. Bu barajda elektrik türbini ilavesiyle ilgili bir proje çalışması var
mıdır, olabilir mi ya da niye olmasın? Birinci sorum budur.
İkinci sorum şu: Ondokuz
yıl önceki Çernobil nükleer felaketinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen,
özellikle seçim bölgem Sinop'ta ve Karadeniz Bölgemizin bütün illerinde ve
ilaveten Trakya yöremizde bu felaketin acıları yeni yeni, maalesef, meyvesini
veriyor ve neredeyse her gün, Ankara'dan Sinop'a, kanser vakasından ölen
kişinin cenazesini gönderiyoruz. Bakanlığınızın, Sinop İli İnceburun mevkiinde
ve Mersin İli Akkuyu mevkiinde bir nükleer santral kurulmasına yönelik bir
çalışması, bir hazırlığı var mıdır? Sinop İlinde yürütülen 4 baraj inşaatından
sadece Erfelek Karasu Barajının ödeneğinin olması, diğer Boyabat, Saraydüzü,
Durağan Barajlarımıza ödenek verilmemesi de, bu nükleer santral için gerekli olan tatlı suyun bu barajdan sağlanacağı yönünde söylentilere yol
açmıştır. Sinop halkı, buradan, sizin ağzınızdan, Sinop'a nükleer santral
yapılmayacağını duymak istiyor.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Sayın Bakanım,
buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -Şimdi, birinci soruya, Sayın Koç'un sorusuna
cevap vereceğim; eğer, dinlerse tabiî; Sayın Koç dilerse, cevap vereceğim.
NAİL KAMACI (Antalya)-
Dinleyecek de, Grup Başkanvekili
arkadaşınız bırakmıyor; izin verirse dinleyecek.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -Artık bilemiyorum; yani, karşılıklı saygı
meselesi olduğu için.
Şimdi, Sayın Koç, ben bu
bilgileri Sayın Genel Başkanınıza sunmak üzere kendisinden randevu istedim.
Eski bir Enerji Bakanı olarak ve işin de nezaketi icabı ve merak ettiği için
bunu kendilerine sunmak istedim; ancak, nedense, o mümkün olmadı. Sonra, sayın
birkaç milletvekiliyle, sizin Cumhuriyet Halk Partisinden, onlarla yine
yineledim bunu. Kendilerine bu işin inceliğini, detaylarını, sadece Mavi Akımda
değil, diğer anlaşmalardaki birtakım karışıklıkları, zor anlaşılan meseleleri
-buna yolsuzluk da diyebilirsiniz, usulsüzlük de diyebilirsiniz- onları
anlatmak istedim; ama, Sayın Genel Başkanınız, bu cevap alma, en azından bilgi
alma şansını bana tanımadı; bu bir.
HALUK KOÇ (Samsun)- Genel
Başkan, kamuoyuna açıklayın diye soruyor size, kendisine değil ki; kamuoyuna...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, şimdi, önce kendilerine izah edin;
çünkü, bu işin içinde hassas birtakım noktalar var; en azından, bu Bakanlığa
emeği geçmiş saygıdeğer bir bakan olarak da, eski bir Enerji Bakanı olarak da
kendilerine bunu arz etmek istedim; ama, fırsat olmadı.
Size şunu söyleyeyim: Bu
görüşmeler, BOTAŞ ile Gasprom arasında
-Gasexport arasında- olan ilişkilerdir. Görüşmeler olmuştur, en ufak bir zarar
olmamıştır; tam tersine, belki sizin anlamakta zorluk çektiğiniz, belki de izah
etmeye fırsat olmadığı için...
HALUK KOÇ (Samsun) -İzah
edecek fırsatı siz yaratacaksınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Bundan dolayıdır ki, bakınız, biz 30 aydır elektriğe zam yapmayarak,
indirim yapmamızın sebebi de, kömüre filan bir bütün halinde baktığımız için,
doğalgaza, Mavi Akıma, Turusgaza...
Dikkat ederseniz, hiç
Turusgazı konuşmuyorsunuz, Turusgazda ne olup bittiğini hiç merak etmiyorsunuz.
Sizin elinize verilen o dokümanlar... Pek çok kaynağı dolaşarak bize de o
bilgiler geldi; ama, onların iltifat etmediği bir kaynaktı. Ancak, siz bunu
aldınız ve bunu, belli bir şekilde, belki de, bizim pek tasvip etmeyeceğimiz
siyasî bir malzeme olarak kullanmak istediniz; ama, ben orada da sizleri
uyarmak için görüşme talep ettim; fakat, dikkat ediniz, hep Mavi Akım konuşuluyor,
Turusgaz konuşulmuyor, diğer, batı yakasından gelen gazlar konuşulmuyor, orada
çok farklı gelen şeyler konuşulmuyor. Ben size bunların hepsini açıklamaya
hazırım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, kürsü burada...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunu zaten yapacağız. Belki, bunu, sizden
kapalı bir oturum isteyerek de yapabilirim; çünkü, burada, ülkemizin,
milletimizin çıkarları da söz konusudur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kapalı oturuma gerek yok.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Tabiî ki, halkımız için gizlilik açısından
söylemiyorum; onu her şekilde zaten açıklayacağız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsü burada... Kürsü burada...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Zaten açıklayacağız, kesin kararlıyız. Biz
hiçbir şeyin gizli kalmasını istemiyoruz. Bizim alnımız açık. Üstelik, biz,
başarıyla yaptığımız bir çalışmanın millete anlatarak zevkini tatma fırsatını
bile siyasî bir menfaat olarak görmedik, ülkemizin çıkarını gördük Sayın Koç.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, kürsü burada...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Geçen sefer de, siz, burada, mikrofonu...
Sizin kendi üslubunuz var, bir tarzınız var, o üslupla burada konuştunuz, ben
ona dahi cevap vermek istemedim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, cevap verin...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - En sonunda, grup başkanvekilimiz, gayet
nazik bir şekilde, size gereken cevabı verdi.
Size ben şunu
söylüyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsü burada efendim, kürsü burada...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakınız Sayın Koç, istediğiniz yerde,
istediğiniz şekilde sizinle konuşmaya hazırım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kürsü burada... Ben çıkacağım, biraz sonra konuşacağım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -
İstediğiniz gibi konuşun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Siz
de çıkın, bana cevap verin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakınız, biz bu işi çok iyi biliyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sinirlenmeyin, sinirlenmeyin...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, kesinlikle ben sinirlenmem.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sinirlenmeyin efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, sizin yaptığınız haksızlığa karşı
normal tepkimi gösteriyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bilgi verin. Bilgi istiyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, veriyorum size.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sinirlenmeyin... Çıkın, bilgi verin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, sizin en büyüğünüz Genel Başkanınız;
ben onu seçtim, tamam mı; çünkü, siz bu konuları anlayabilecek bir kimse değilsiniz;
anlatabildim mi. (CHP sıralarından gürültüler, AK Parti sıralarından alkışlar)
NAİL KAMACI (Antalya) -
Olmadı bu...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Bu konuşma olmadı, Sayın Bakan...
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Özür dilesin...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunu özellikle söylüyorum size; çünkü, siz,
daha çok, işi demagojik boyuta sokmaya çalışan birisiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bakanım...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ama, ben size Zeynep Hanımın yaptığını da
yapmak istemem.
BAŞKAN - Sayın Bakan...
Sayın Güler... Sayın Bakanım...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kaldı ki, ikinci bir şey daha söyleyeyim
size...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
müsaade eder misiniz...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, bu konunun...
BAŞKAN - Bir 5 saniye
müsaade eder misiniz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, bakınız, ama, bu konu
yenilenebilir enerjiyken... Bunun için, ben, zaten, bir hazırlık içinde
olduklarını biliyorum. Zaten, ben, onun gereken cevabını, o gün, gereken
dozajda vereceğimi de biliyorum; ama, şimdi, bayram değil seyran değil...
Sayın Koç, yani, tarzınız
bu zaten sizin! (CHP sıralarından "Oo" sesleri) Anlatabildim mi;
sizin tarzınız... Şahsınız olarak söylüyorum; Grubu tenzih ederek söylüyorum.
Mesele bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
müsaade eder misiniz...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Hakaret etmek alkışlanacak bir şeyse, mesele olmaz; yani, öyle olacaksa, bundan
sonra böyle olsun.
BAŞKAN - Sayın Kamacı,
lütfen...
Sayın Bakanım,
konuşmalarınız sırasında, bazı kelimelerin, belki, farkında olmadan, sürçülisan
olarak, incitici bir şekilde olduğu kanaati vardır; mesela, anlayamamak,
bilememek gibi. Tahmin ediyorum, onlar, herhalde, kazaen çıkmış olsa gerek. O
hususu da bir tashih ederseniz...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, estağfurullah... Ben incinmedim Sayın Başkanım.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, ben, bunun teknik bir konu
olduğunu söyledim. Ben de onun tıp konusunda söylediklerini anlamakta zorluk
çekebilirim. Mesele budur.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, ben, hiçbir zaman alınmadım; sadece, bir cevap hakkı doğdu, onu
kullanmak istiyorum efendim; gayet açık.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
tamamlandı mı efendim?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, daha, sorulara cevaplar var; eğer
müsaade ederseniz, vereceğim.
BAŞKAN - O zaman, diğer
maddede devam edelim; çünkü, süre doldu, o bakımdan söylüyorum; 10 dakikalık
süreyi tamamladık ya...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ama, yani, dikkat ederseniz, bu konu,
Türkiye'nin geleceğini karartan anlaşmalardır. Bunu, böyle, bir dakikada, iki
dakikada geçiremeyiz; bir dakikada, iki dakikada, ayaküstü, böyle, ara
sorularla geçiremeyiz. Bunun hesabını herkesin vermesi lazım. Anlatabildim
mi?!. Bunu özellikle söylüyorum.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sinirlenme, sinirlenme...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sinirlenmem...
BAŞKAN - Sayın Bakanım...
Saygıdeğer arkadaşlarım...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, icabında, mizahla da cevap veririm
size; ama, bu konu, sinirlenilecek bir konu. Bu, millî bir tepkidir. Tamam
mı?!.
BAŞKAN - Sayın Bakanım...
Saygıdeğer arkadaşlar...
Sayın Koç, oturursanız...
Lütfen...
Sayın Bakanım, her madde
üzerinde, hükümet adına 10 dakikalık konuşma hakkınız vardır; memnuniyetle, o
hakkınızı kullanabilirsiniz. Ayrıca, eğer, milletvekili arkadaşlarımız sizlere
soru sormak isterlerse, 5 dakikasını soru, 5 dakikasını cevap olarak kullanma
durumumuz vardır, orada da cevap verebilirsiniz veyahut da sorulara yazılı
cevap da verebilirsiniz; bu, tamamen sizin takdirinizde olan bir husustur; biz,
o hususta, herhangi bir şey demiyoruz.
Evet, Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, ben, Sayın Bakana hiçbir zaman kızmıyorum, alınmıyorum da; ama,
konuşmasının üslubunu bütün arkadaşlarımız dinledi. Ben, bir cevap hakkı
doğduğunu düşünüyorum. O cevap hakkını kullanmak istiyorum, Sayın Başkanım.
BAŞKAN - O zaman, o
konuyla ilgili olarak, mikrofonunuzu açayım, yerinizden açıklama yapın Sayın
Koç. Lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bakın, gayet rahatım, hiçbir şekilde alınmıyorum. Parlamentodayız
ve cevap hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın
Bakan oturduğu yerden bu konuşmalara...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Yaa...
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, ne yaptım?!..
BAŞKAN - Lütfen...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Bakan oturuyorsa, Sayın Koç da mı oturarak konuşmak zorunda efendim?!.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, müsaade ederseniz, en doğal hakkımı kullanmak istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, oturduğunuz yerden açıklamanızı yaparsanız, memnun olacağım, lütfen.
Daha sonraki konuşmalar sırasında yine size söz hakkı vereceğim.
Mikrofonunuz açık Sayın
Koç; buyurun efendim.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Anladığını anlatacak işte!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Gülümseyerek sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Bakanın, çok kısa bir soru karşısında, yani, alışılagelmedik şekilde bir
hiddet gösterdiğine tanık oluyorum. Böyle masaya vurma ya da karşısındaki
insanı yaralayıcı birtakım sözlerle Parlamentoda konuşma adabına ben hiç
alışkın değildim Sayın Bakan için. Bu, bir sıkıntısı olduğunu gösteriyor bu
konuda. Ben, şimdi, o sıkıntıya cevap vermek istiyorum.
Şimdi, bakın...
BAŞKAN - Sayın Koç,
şahsınızla ilgili olan konuşmaya cevap verirseniz, çok memnun olacağım.
Lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Tabiî ki, şahsımla ilgili ve konuyla ilgili, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Ama, konuyla
ilgili çok konuşulacak, biraz sonra grup adına konuşabilirsiniz, diğer
açıklamalar olabilir.
Çok kısa şekilde,
buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bakın, en doğal hakkımı kullanmak istiyorum ve gayet de
rahatım...
BAŞKAN - Biz de, kullanın
diyoruz zaten, mikrofonunuz açık.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakanın bu kadar sinirlenmesini gerektirecek bir şey olmadığını
düşünüyorum, sorularım çok net ve açık.
Bakın, şimdi, Mavi Akım
dosyasıyla ilgili ciddî bir tablo olduğu ortada, Sayın Bakanın hiddetinden bu
anlaşılıyor. Şimdi, burada, soruyoruz; Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan
doğalgazla ilgili olarak -soru çok açık- fiyatlandırma modelini değiştirdiniz
mi ve bu model Türkiye'yi bir zarara uğrattı mı? Yani, bunda sinirlenecek bir
şey yok. Eğer, haklılığınız varsa, bunu, çıkar, benim gibi gülümseyerek bir iki
cümleyle anlatırsınız; bu bir.
Şimdi, bakın, Sayın
Enerji Bakanı diyor ki: "Ben özel görüşme talep ettim." Bu soruyu
Sayın Genel Başkan Deniz Baykal da, ben de, ertesi gün basın toplantısında
Sayın Enerji Bakanına soruyoruz ve kamuoyuna açıklamasını istiyoruz. Yani, özel
bilgi istemiyoruz kendisinden. Kamuoyu bu bilgileri paylaşsın istiyoruz, bilsin
istiyoruz. Yani, şimdi burada -özür dileyerek söylüyorum- özel bir görüşme
talebimiz olmadı Sayın Bakanla. Kamuoyu bilgilensin istiyoruz.
Şimdi bakın, bu hükümet
geldikten sonra, kendisinden önce hazırlanmış olan Mavi Akım Projesindeki fiyat
modelini değiştirdi mi değiştirmedi mi Sayın Bakan? Değişen bu modelden dolayı
hazine kaybı oldu mu olmadı mı Sayın Bakan?
İki soru. Bakın, özel
bilgi değil. Lütfen, çıkın kürsüye, bunları söyleyin. Gizli oturumdan
bahsediyorsunuz. Ne oluyor allahaşkına yahu?! Hangi gizli oturum?!
AHMET YENİ (Samsun)-
Enerji Kanununda var, Sayın Koç.
BAŞKAN- Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Samsun)-
Efendim, müsaade edin.
BAŞKAN- Hayır. Bakınız,
bu hususlarda, sataşma gerekçesiyle çok kısa bir açıklama hususu vardır.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Efendim, daha bitmedi. Müsaade edin.
BAŞKAN- Sayın Koç,
maddeler devam edecek. Grup Başkanvekili bir arkadaşımızsınız. Hem kürsüde bu
konuları konuşabilirsiniz hem de ayrıca soru sorabilirsiniz. Çok kısa olarak
tamamlarsanız...
HALUK KOÇ (Samsun)-
Efendim, kürsüde değil, burada sorayım. Sayın Bakan belki o sırada biraz daha
rahatlar, biraz daha sakinleşir, ona göre cevap verir. Ben çok rahatım; ama,
müsaade edin, tamamlayayım.
BAŞKAN- Hayır, zaman
tamamlandı. Çok kısa bir açıklamaydı, yaptığınızı tahmin ediyorum. İzninizle
diğer maddelere devam edelim.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Bakın, şunu da söyleyeyim, bitireyim.
BAŞKAN- Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun)-
Bakın, eğer model değiştiyse... Değişmesi için önceden tahkime gitme kararı
almış olan BOTAŞ, Sayın Bakan, Gasprom yetkilileriyle oturup anlaştıktan sonra
tahkime gitmekten vazgeçtiğini ilan etti. Peki, BOTAŞ kendi kararını kendisi
alacak. Değil mi?.. "Tahkime gitmekten vazgeçtik" dediler ve sonra da
bu modeli kabul ettiler. Sayın Bakan, ne oluyor allahaşkına?! Sayın Bakan, hiç
sinirlenmeden anlatın. Bakın, biz çok rahatız. Özel bilgi de istemiyoruz.
Kamuoyuna bunu açıklayın. Ve şu anda Yüce Divanda görülen davalardan bir
tanesinin buna benzer bir dava olduğunu hatırlatmak istiyorum size.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Sayın Koç,
teşekkür ediyorum.
RECEP KORAL (İstanbul)-
Kanunla ne alakası var bunun?!
HALUK KOÇ (Samsun)- Ben
soruyorum. Hakkım benim.
RECEP KORAL (İstanbul)-
Soru önergesi verirsiniz, gelir gündeme.
BAŞKAN- Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2. - Bu Kanun;
yenilenebilir enerji kaynak alanlarının korunması, bu kaynaklardan elde edilen
elektrik enerjisinin belgelendirilmesi ve bu kaynakların kullanımına ilişkin
usul ve esasları kapsar.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve şahsı
adına Kayseri Milletvekili Taner Yıldız ve Zonguldak Milletvekili Sayın Harun
Akın...
Sayın Akın, konuşmanızı
birleştirerek size söz veriyorum; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HARUN
AKIN (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve
şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
özünde, ülkemiz için önemli ve faydalı bir kanun görüştüğümüzü ifade ederek,
Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısının bugüne kadar neden geciktiğini, önemini
ve endişelerimizi içeren bir hazırlığım olduğunu ifade ederek konuşmalarıma
devam etmek istiyorum.
Avrupa Birliği ülkeleri,
Kyoto Protokolü çerçevesinde, 2002/358 EC
AB direktifiyle, karbondioksit emisyon oranını 2012 yılına kadar mevcut
duruma göre yüzde 8 düşürmeyi hedeflemektedir. Herhangi bir önlem alınmadığı
takdirde, 2010 yılında karbondioksit emisyon oranının mevcut duruma göre yüzde
50 daha fazla olacağı bildirilmektedir. Bu nedenle, AB ülkelerinde,
yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapılması teşvik edilmektedir.
Avrupa Birliği Komisyonu,
yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin teşvik edilmesi
konusunda Avrupa Birliği Yenilenebilir Direktifini yayımlamıştır. Söz konusu
direktif, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin, 2010 yılına
kadar, ülke bazında tüketiminin yüzde 12'sine, AB genelinde tüketimin yüzde
22,1'ine ulaşılmasını hedeflemektedir. Yani, AB hedefi yüzde 22,1'dir.
Türkiye'nin mevcut durumuna bakıldığında, 2003 yılı değerleriyle yenilenebilir
enerji kaynaklarının üretilen elektrik enerjisinin tüketimindeki payı yüzde 25
civarındadır. Yani, Türkiye'de, bugün itibariyle, 2010 yılı AB hedefi aşılmış
bulunmaktadır. Bu durum gözönüne alındığında, AB 2010 yılı hedefinin aşılmış
bulunduğu, bu değerin üzerinde bulunulması ve yine 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunuyla getirilen rekabetçi ortama dayalı liberal elektrik
piyasasının oluşturulması hedeflenmiş iken, bugün Yüce Meclis gündemine
getirilen bu teşvik kanununun acil gerekliliğini takdirlerinize bırakıyorum.
Bilindiği üzere, söz
konusu kanun tasarısı geçtiğimiz yasama döneminde Meclis gündemine getirilmiş,
Genel Kurulda görüşülmekteyken hükümet tarafından geri çekilmiştir.
Ülke elektrik enerjisi
üretiminin dışa bağımlılıktan kurtarılarak yerli kaynaklarla üretime
yönelinmesi elbette ki desteklenecek bir uygulamadır. Ancak, bu politika ve
hedefler belirlenirken ülke elektrik enerjisi talebinin kesintisiz, güvenilir,
sürekli ve ucuz maliyetlerle karşılanması, yani arz güvenliğinin sağlanması ve
kaynak çeşitlendirilmesi gözardı edilmeyecek önemli bir husustur.
Kanunun, Meclis
gündeminde olmasına ve Genel Kurulda görüşülüyor olmasına rağmen, hükümet
tarafından geri çekilmesi nedeni hakkında aylarca basında çeşitli haberler yer
almıştı.
Daha önce Meclis
gündemindeyken geri çekilen kanun tasarısının geri çekilme nedeni, verilmesi
öngörülen alım ve fiyat garantisidir. Geçen süre zarfında fiyat garantisi
verilmemesi yönünde Hazine Müsteşarlığı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını
ikna etmiş gözükmekteydi.
Elbette ki, yerli
kaynaklarla üretim yapılması ve elektrik enerjisi üretiminde dışa bağımlılığın
azalması için, yerli kaynaklar olan kömür, hidrolik, rüzgâr, jeotermal ve güneş
enerjisinin desteklenmesi önemlidir. Ancak, bu destek, fiyat garantisi
verilerek yapılmamalıdır. Zira, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunuyla,
rekabetçi ve liberal, şeffaf bir elektrik piyasasının oluşturulması
hedeflenmiştir. Verilecek her fiyat garantisinin, oluşturulması hedeflenen bu piyasanın
oluşumunu olumsuz etkileyeceği aşikârdır; ancak, görünen odur ki, fiyat
garantisi konusunda hükümet ile yatırımcı arasında pazarlıklar ve lobiler
aylarca sürmüştür. Bundan önceki siyasî iktidarlar döneminde alım ve fiyat garantisi
verilerek yaptırılan yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri
projeleri konusunda, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay
Başkanlığı tarafından hazırlanan raporlar varken, yine, geçmiş dönemlerde 4628
sayılı Kanun yürürlüğe girmeden o günün mevzuatına göre yapılan ve alım garantisi
verilen projeler eleştirilmekteyken, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının
bugünün şartları ve mevzuatına rağmen, 4628 sayılı Kanunla, rekabetçi ortama
dayanan liberal bir elektrik piyasasının oluşturulması hüküm altına alınmışken,
getirilen kanun tasarısında fiyat garantisi verilmesini istemesi, anlaşılabilir
ve izah edilebilir değildir.
Yerli kaynakların teşvik
edilebilmesi için projelere finansman sağlanmasını teminen belirli bir süreyle
ve yatırım geri dönüş süresini geçmemek kaydıyla alım garantisi verilmesi makul
görülmekle birlikte, belirli bir fiyat üzerinden fiyat garantisi verilmesi
uygun değildir. Hükümet tarafından getirilen kanun tasarısında fiyat garantisi
verilmesi yönünde hükümler bulunmasını yadırgadığımı belirtmek isterim.
Bu kanunla getirilen
düzenlemelerden birisi de, rüzgâr santrallarının da teşvik edilmesidir.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına arz güvenliği açısından bakıldığında,
dengesiz üretim yapan, yenilenebilir kaynaklardan, yani rüzgâr ve hidroelektrik
santral, HES'lerden elektrik enerjisi üretilebilir olmakla birlikte,
programlanamayan bu tür üretim tesisleriyle elektrik enerjisi tüketim talebinin
güvenilir olarak karşılanması mümkün değildir. Şöyle bir benzetme yapmak
gerekirse değerli arkadaşlar, diyelim ki, 11 kişiden oluşan bir futbol
takımında 2 oyuncu rüzgârdan oluşuyor; bu 2 oyuncunun sahaya girip çıkmaları
belirsiz olduğu için, yani bu 2 oyuncu istediği zaman maça girip istediği zaman
oyundan çıktığı için, siz, saha kenarında 2 adet yedek oyuncu bulundurmak
zorundasınız, yani sıcak yedeğinizin olması zorunludur. Bu nedenlerdir ki,
sistem içerisinde yer alacak rüzgâr santrallarının olması gerektiği ölçüde planlanması,
yatırım maliyetleri ve sistem güvenliği açısından önem arz etmektedir. İletişim
sisteminin arz güvenliği ve kalite kriterleri sağlanarak işletilebilmesi için,
maksimum talebin konvansiyonel üretim santrallarından karşılanacak şekilde yedeklenmesi
zorunludur. Bunun için de, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan
santralların tamamına yakın miktarın konvansiyonel üretim santrallarıyla
yedeklenmesi gereklidir. Özellikle rüzgâr enerjisi santralları, yapıları
gereği, sisteme bağlandıkları noktada elektrik enerjisi kalitesi üzerinde
gerilim değişimi, fliker harmonik gibi bazı bozucu etkiler yapmaktadır. Bu
etkilerin, aynı noktadaki müşteriler için izin verilen limitler içinde
kalmasını sağlayabilmek amacıyla, bağlantı kapasitelerine bazı kısıtlar
getirilmesi zorunluluğu vardır. AB ülkelerinde, bu kısıtlara ilişkin belirli
bir standart belirlenmemiş olup, her ülkede değişik uygulamalar bulunmaktadır.
Diğer bir teknik husus
ise şudur: Rüzgâr santralları, çoğunlukla asenkron rüzgâr türbinlerine sahip
olduklarından, gerilim regülasyonuna katkıda bulunamadıkları gibi, üretim
yaparken ihtiyaç duydukları reaktif enerjiyi de şebekeden çekerek, gerilim
düşümüne neden olmaktadırlar. Enterkonnekte sisteme rüzgâr santrallarının
bağlanmasında bozucu etkilerin yanı sıra, diğer bir unsur da, bağlantı
noktalarındaki iletim kapasitesinin yetersiz kalabilmesidir. Rüzgâr potansiyelleri,
yerleşim merkezlerinden uzak bölgeler olup, bu bölgeler, iletim şebekesinin en
zayıf olduğu noktalardır. Ülkemiz iletim şebekesi, bu bölgelere başka
noktalardan, bölgenin tüketim ihtiyacı kadar güç ve enerji taşıyabilecek
şekilde tasarlanmıştır. Bu nedenle, iletim sistemine büyük güçte rüzgâr
santralı bağlanması durumunda, üretilecek elektrik enerjisini sistemin güçlü
tüketim noktalarına taşıyabilmek için yeni iletim tesisi gerekecektir. Bu
durumda, kamu tarafından işletilen iletim hatlarında büyük yatırım ihtiyacı
doğmaktadır.
Kısaca özetlemek
gerekirse, sistemde ani gerilim ve frekans dalgalanmalarını önlemek amacıyla,
sistem döner yedeğini aşmayacak kadar kurulu güçte rüzgâr santralının tersine
izin verilmesi gereklidir. Ancak, getirilen kanun teklifinde, bu uygulamanın
esas, usul ve sınırları hükmü altına alınmamıştır. Bakanlığın, ilgili
kuruluşların, kanunla aldıkları yetkiyi kullanma kriterleri belli değildir.
Elektrik sistemi
içerisinde dengesiz ve değişken üretim olan yenilenebilir enerji kaynaklı
üretim tesisleri arttıkça, kontrolsüz ve programlanmayan üretim de
artacağından, bu konuya ilişkin verilen yan hizmetlerin kullanım maliyeti de
yükselecektir.
Bu ilaveye gelen maliyet
artışlarında nedenlerinin sorgulanması ve bu maliyetin kimler tarafından
üstlenileceği de hüküm altına alınmalıdır. Daha açık ifade etmem gerekirse, bu
maliyet artışlarının, tüketiciden değil "sebep olan öder" prensibi
içerisinde, santral yapımcılarından ve işleticilerinden alınması gerekmektedir.
Kanunda bununla ilgili de
bir düzenleme mevcut değildir. Özellikle UCTE enterkonneksiyonunun ağının
ortasında olmayan ve güçlü enterkonneksiyon hatlarıyla bağlanarak senkron
paralel çalışma imkânı bulunmayan ülkemizde, rüzgâr santralları ile barajsız
HES'lerle yapılacak üretimin kontrolsüzce artması durumunda, elektrik
enerjisinin arz güvenliğinin ve kalitesinin sağlanması için gerekli sıcak yedek
maliyeti karşılanmaz derecede yükselebilecektir.
Ayrıca, arz güvenliğinin
ve kalitesinin sağlanmasına neden olan çok önemli teknik sorunları da, kamu
tarafından işletilen iletim sistemine yükleyecektir.
Ulusal çıkarlarımız
gözönüne alınarak yapılacak üretim projeksiyonlarında en ekonomik ve en
güvenilir tüketim tesislerine öncelik tanınması gerekmektedir. Arz güvenliği ve
kalite kriterlerini sağlamayı engelleyecek kontrolsüz üretim tesislerinin
kurulmasının teşvik edilmesi yerine, ülkemizdeki hızlı talep artışı da dikkate
alınarak, talebi güvenli karşılayabilecek üretim tesislerine öncelik verilmesi
gerekmektedir.
Getirilen kanun
tasarısıyla, yenilenebilir üretim tesislerine enerji alım garantisi
öngörülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu durum, 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunuyla getirilen rekabetçi ortama dayalı serbest piyasanın oluşması
hedefiyle çelişmektedir.
Ayrıca, özelleştirilmesi
düşünülen dağıtım şirketlerine yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı
devri enerjilerinin alım zorluğu yanında, bir de yenilenebilir enerji
kaynaklarından alım zorunluluğu getirilmektedir. Bu, liberal bir elektrik
piyasasının oluşumunda ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesinde önemli bir
engel teşkil edecektir. Oysa ki, yatırımlar, arz ve talebe bağlı olarak
piyasadaki oluşan fiyatlara göre yatırımcılar tarafından karar verilerek yapılmalıdır;
serbest ve liberal bir piyasanın gereği de budur. Siz de, her zaman, bunu böyle
söylüyorsunuz. Siz, liberal ekonomi demiyor musunuz, neden devlete ve vatandaşa
yük oluyorsunuz?!
Sadece elektrik enerji
değildir; kömür de enerji değil midir?! Ben, kömür bölgesi milletvekiliyim;
Zonguldak'ta ve ülkenin birçok bölgesinde bulunan kömürümüze bir tek kuruş
yokken, bu kanunla sadece elektrik enerjisine katkı sağlanması, bizlere, yine
dost işi yapıyorsunuz gibi geliyor. Alım garantisi verme mücadeleniz, sadece
rüzgâr santrallarına destek sağlama arzunuz, şahsen beni kuşkulandırıyor Sayın
Bakan. Zonguldak kömürüne destek denildiği zaman "yük" diyorsunuz,
rüzgâr santrallarına "evet" diyorsunuz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; biz, santrallara karşı değiliz.
Sayın Bakanım, sizin bu
konudaki iştahınız gerçekten bizleri kuşkulandırıyor.
Değerli arkadaşlar, son
olarak şunları söylemek istiyorum: Enerji Bakanlığında işler karışık; gerçi,
Sayın Bakan, bu karışıklığa son zamanlarda pek itibar etmiyor; ama, bugün,
Parlamentodaki Sayın Grup Başkanvekilime olan cevabındaki gerginliği, beni
endişelerimde daha da haklı hale getirmiştir. Santralları kimlerin kuracağını
ve bu santralları araştırdığımı, değerli arkadaşlarım, bu Yüce Meclis çatısı
altında ifade etmek istiyorum. Bu işin sonuna kadar, gerek Cumhuriyet Halk
Partisi olarak gerekse şahsım, Zonguldak Milletvekili olarak takipçisi
olacağımı beyan etmek istiyorum. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı
altında kayıtlara geçsin diye söyleme gereği duydum.
Konumuzla ve
konuşmalarımla ilgili değil, ama, Sayın Bakanın konuşmasından esinlenerek
kendisine bir konuda daha cevap vermek istiyorum. Biraz evvel, Sayın Bakan,
fakir ailelere kömür dağıtımıyla ilgili... Başbakan da, her zaman, hatta AK Parti
kurultayında dahi, gittiği her yerde özenle "fakir ailelere kömür
dağıtımı" diyor. Bu, doğru bir proje, bunun karşısında durmak mümkün
değil. Ben, TKİ'nin denetimini yapan bir milletvekiliyim. Geçen hafta, KİT
Komisyonu olarak TKİ'nin denetimini yaptığımızda, Sayın Genel Müdürün de bize
söylemek istemediği; ama, bizim, ısrarla öğrenip, ortaya çıkardığımız bir konu
vardı. Bu fakir ailelere dağıtılan kömür parası karşılığı, hazinenin, TKİ'ye
135 trilyon borcu var. Sayın Bakan, bu mücadeleden, bu hizmetten geri kalmayın;
ama, hazineden de, TKİ'nin parasını, lütfen, bir an önce ödeyin. Bir tarafta,
binlerce, evine kömür giden fakir aileler, bir tarafta da, bir ay sonra maaşını
alamamayla karşı karşıya kalan TKİ'nin personeli. TKİ'nin, 40 trilyon, piyasaya
borcu var Sayın Bakanım; müteahhitlere iş yaptırmış, borcu var. 135 trilyon,
sizin söylediğiniz bu çalışmadan, sırtına yük bindirmişsiniz; EÜAŞ'tan da 190
trilyon alacağı var; böyle olursa, TKİ...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akın,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
HARUN AKIN (Devamla) -
TKİ, 190 trilyon EÜAŞ'tan, 135 trilyon
da fakir ailelere dağıtılan kömürden gelecek parayı alamadığı takdirde, önümüzdeki
ay, belki de, işçisine, binlerce işçisine, maaş ödeyememekle karşı karşıya
kalacaktır. Bu durumu, Sayın Bakan söylediği için söyleme gereği duydum; bu
konudaki takdiri Yüce Türk Milletine bırakıyorum.
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akın.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız; buyurun.
TANER YILDIZ (Kayseri) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerin
mutabık olduğu bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz. Bu, Meclis adına,
aslında, çok sevindirici bir şey. Ülke menfaatlarının önplanda tutulduğu önemli
kanun tasarılarından bir tanesi.
Tabiî, geneli üzerinde
konuşulurken, çok ciddî katkılar koydu arkadaşlar. Özellikle, doğalgazla
alakalı konular, mutlaka, enerjiyle alakalı her konu, burada, tabiî ki, gündeme
gelebilecek; ister sorular safhasında ister konuşmalar safhasında; ama,
zannediyorum, yine, şu anda, Meclis Genel Kurul gündeminde olan, 4646 ve 4628
sayılı Kanunlarla alakalı yapılacak değişiklikler şu anda Meclis gündeminde.
Bu, aslında, doğalgazla alakalı detaylı konuların, o kanun tasarısında bütün
yönleriyle, burada hem Enerji Bakanımız açısından hem de diğer arkadaşlar
açısından rahatlıkla gündeme getirilebilecek bir yasa tasarısı. Zannediyorum
önümüzdeki haftalarda görüşülecek.
Şimdi, özel sektör,
özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı yatırım yaparken, bir
yatırım süresi var, bir de işletme süresi var. Bizim, Bakanlık olarak, hükümet
olarak sübvanse edeceğimiz rakam, yatırım süresince yapacakları harcamalarla
alakalı, amortisman sürelerini, amortisman miktarlarını itfa edecekleri süreyle
alakalı kısımdır; yani, hem ürettikleri malı, enerjiyi hazır pazara
satabilecekleri ve alım garantisinin olduğu, aynı zamanda fiyat garantisiyle
beraber olduğu bir noktadır.
Şimdi, burada şunu çok
iyi ayırt etmemiz lazım arkadaşlar: Özel sektör ile devletin makul oranda kâr
paylaşımıyla alakalı bir konudur dedik. Makul oranda paylaşmak ne demek
dediğimizde; TETAŞ'ın ortalama satış fiyatından bahsediyoruz.
Şimdi, yatırım süresince
finanse ettiğiniz bir yatırımcı, işletme süresinde ne yapıyor diye merak
edenler için şu tabloyu öne sürmek zorundayız: Takribi yedi yıl içerisinde,
yapılan yatırımı geri aldığını düşünelim. Şu anki rakamlarla 5,40 sent
civarında ürettiği enerjiyi satıyor ve devlet de bunu alıyor. Peki, yedi yıl
sonra ne oluyor; yatırımcılar, hemen hemen -gerek rüzgârda gerek hidroda gerek
jeotermalde- yaptıkları yatırımların 1,5 sent civarında maliyetiyle beraber baş
başa kalıyor. Niye peki bunu devlet paylaşmıyor? Yani, özel sektör tabiî ki
desteklenecek. Bakın, altını çizerek söylüyorum, bizim, yenilenebilir enerji
kaynaklarını sonuna kadar desteklememiz lazım, kendi öz kaynaklarımızdır
burada. Hem yatırım açısından hem istihdam açısından hem ülke dışına çıkan para
açısından; burada herhangi bir sıkıntı yok, hepimiz mutabıkız; ama, özel sektör
yedinci yılın sonunda 1,5 sente mal ettiği elektriği 4,5 sente satarken, devlet
onun kârına ortak olmuyor. Bunları da açık yüreklilikle konuşabilmemiz lazım.
Bu, külfet, zahmet ve kâr bölüşümü ise, bu yatırımcının bir un değirmeni
yapıcısıyla bir enerji sektörünün içerisindeki yatırımcının bir farkının olması
lazım. Yani, yatırımcı, seçtiği sektör
üzerinde risk alacak; şu anda bütün sektörlerde, tekstilde risk alan yatırımcı
gibi. O yüzden, fiyatlar üzerinde niçin daha fazla olmuyordur sorusunun
cevabıdır diye düşünüyorum. Devlet, özel sektörün yaptığı yatırımların kârına
ortak olmuyor; ama, yaptığı yatırımların riskine ortak oluyorsa, bu, bence,
yatırımcının adına çok büyük şanstır diye düşünüyorum.
Tabiî, Sayın Seyhan, CHP
Grubu adına yaptığı konuşmada çok güzel noktalara değindi, birçoğuna da
katılıyoruz, bunda herhangi bir şüphemiz yok; ancak, ülke riski olarak gördüğü,
artı eksi yüzde 20 fiyatın finanse edilmesiyle alakalı rakamı bir ülke riski
olarak tanımladı. Hayır arkadaşlar, bunun kesinlikle ülke riskiyle alakası yok.
Ülke riski, dört yıl öncesine göre düşürülmüştür. Bunu, kredibilitesinin
yükselmesinden, çok rahat anlıyoruz, uluslararası para fonlarının, bizi, her
ülkede olduğu gibi, derecelendirmesinden çok rahat anlıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Yıldız,
buyurunuz.
TANER YILDIZ (Devamla) -
Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Ama burada çok daha
önemli bir nokta vardır, bu ülkenin ekonomik seyrinden bağımsız konulardır,
tamamen tekniktir, o da şudur: TEDAŞ'ın ortalama satış fiyatının içerisinde ve
bu havuza atılacak bu projelerin içerisinde yap-işlet-devretler vardır,
yap-işletler vardır, işletme hakkı devirleri vardır, dışarıdan aldığımız özel
sektör üretimleri vardır. Bu portföy zamanla değişebilecek. Bunu regüle
edebilmek için, o fiyat esnekliği tercih edilmiştir.
Bugün, Hamidabat Santralı
özelleştikten sonra, Yatağan Santralı özelleştikten sonra, 6,10 sentler
civarından havuza atılan rakam ortadan çekildiğinde 5,40'tan daha yüksek olduğu
için ortalama fiyat düşecektir. Bunlar, zamanla alakalı konulardır ve yedi yıl
içerisinde gerçekleşebilecek konulardır.
O yüzden, ben, tamamen
teknik olan konunun, ülke risklerine taşınmaması konusunu özellikle istirham
ediyorum.
Bir arkadaşımız, tabiî,
katkı koydu; termik santralların rehabilitasyonunun devam etmesi lazım
geldiğini söyledi ve bu rehabilitasyon dururken niçin bunları yapıyoruz
denildi. Evet, hem rehabilitasyon devam etmelidir hem de yenilenebilir enerji
kaynaklarının yatırımına devam etmek gerekir. Biri diğerini kesmiyor, biri
diğer çalışmayı bölmüyor, her iki yararlı çalışmayı da, hatta belki 7 tane
çalışmayı da bir arada yapmak gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldız.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru - cevap işlemini gerçekleştireceğiz.
İlk 5 dakikayı soru
sormak isteyen arkadaşlar kullanacaklardır.
Ben sırasıyla söz
vereceğim; yalnız, arkadaşlarımız, süreyi, uygun bir şekilde, düzenli bir
şekilde kullanmazlarsa diğer arkadaşların söz hakkı kaybolacaktır. Takdirlerine
sunuyorum.
Sayın Altay, buyurun.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Teşekkür ediyorum.
Ben, demin Sayın Bakanın
cevaplayamadığı ya da cevaplamadığı sorumu yineliyorum. Cevap verirse... Sinop
halkı da bu endişe içindedir. Ancak, tekraren belirteyim, Sinop halkının böyle
bir projeye çok karşı olduğunu bilmenizi diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Altay.
Sayın Güyüldar, buyurun.
HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, Munzur
Çevre Derneğiyle zatıâlinizi ziyaret ettiğimizde, Tunceli'de bitme aşamasında
olan Uzunçayır Barajı ve Ovacık'taki Mercan Hidroelektrik Santralı tamamlanmak
üzeredir; ancak, Tunceli, Munzur Vadisi üzerinde, Türkiye'nin en büyük,
dünyanın ikinci büyük millî parkı bulunmaktadır. Endemik doğa zenginliğine
sahip Munzur Vadisi üzerinde Konaktepe barajı projesi yapılması söz konusudur.
Sayın Bakanım, Munzur
Vadisi üzerindeki millî parkın ve Munzur kültürünün yok olmaması için,
Konaktepe barajı yerine, rüzgâr enerjisi projesiyle bu enerjiyi karşılamayı
düşünüyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güyüldar.
Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu
yöneltmek istiyorum:
Avrupa Birliği
müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı da, Avrupa
Birliğine katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen
çalışmaları içermektedir. Ulusal Programda, enerji kaynaklarından sağlanan
enerji üretiminin artırılması, Bakanlığımızın öncelikleri arasında ne kadar yer
almaktadır?
Gerek enerjide ithalat
bağımlılığının azaltılması gerekse arz güvenliğinin sağlanması amacıyla,
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım artırımının Türkiye'nin enerji
politikasındaki yeri nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Akdemir...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan sorularım şunlardır:
Bugün, dünyada ve
Türkiye'de, enerji açısından, tabiî ki hesaplamalar yapılmaktadır ve halen,
çevremizde, enerji yüzünden, belki, gelecekte de savaşlar beklenmektedir. Bu
nedenle, Türkiye'nin 2004 yılındaki toplam elektrik üretim ve tüketim miktarı
ne kadardır? Üretim ve tüketim miktarı bakımından, dünya ortalamasına
ulaşabilmiş miyiz?
İkinci sorum:
Hükümetinizin enerji politikasında öncelikleriniz nelerdir; önem sıralarını
açıklar mısınız?
Üçüncü sorum: Türkiye'de
gelecekteki enerji sıkıntısı bekleniyor mu? Bekleniyorsa ne zaman olabilir?
Türkiye'nin Avrupa
Birliğine uyum sürecinde uyum kriterlerinizi açıklar mısınız?
Bu arada, müsaadenizle,
Sayın Bakanımdan beklemediğim, Sayın CHP Grup Başkanvekilinin hekim olması ve
öğretim üyesi olması ve benim de hekim olmam dolayısıyla, Sayın Bakanıma,
bence...
BAŞKAN - Sayın Akdemir, o
zaman, buradaki bütün hekim olanlar Sayın Koç'u savunmaya kalkışırsa biz
bitiremeyiz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Bakanı ben çok seviyorum.
BAŞKAN - Efendim, sorunuz
bittiyse...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Sorunuz bitti mi
Sayın Akdemir?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Tutanaklarda kalmasın o lafı. Bakan o lafını değiştirir diye düşünüyorum ben.
İyi niyetle konuya girdim. Bakanımızın, amacını aşacak şekilde bu kelimeyi
kullanmasını tıp camiası adına ben kabul etmek istemiyorum, Sayın Bakanımız da
kabul etmeyecektir ve bunu düzelteceğini sanıyorum. Ben, ancak söz hakkımı
burada kullanabildim Sayın Başkanım ve Bakanımızın da çok çalışkan bir Bakan
olduğunu biliyorum. Niyetini aşan bir kelimeydi. O kelimeyi, öyle sanıyorum,
düzeltecektir.
Çok teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın İnce, bu süre
içinde sorunuzu sorunuz.
MUHARREM İNCE (Yalova) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, az önceki
konuşmasında, geçen yıl bütün fakir fukaraya, garip gurebaya kömür
dağıtıldığını, onları üşütmediklerini ve bu kişilerin 7,5 milyon kişi olduğunu
söyledi. Gelecek yıl ise 10 000 000 kişiye, 10 000 000 fakir fukaraya kömür
dağıtılacağını söyledi. Buradan şu sonuç çıkarılabilir mi: İktidarınız
döneminde bir yılda 2,5 milyon kişiyi daha fakir fukara, garip gureba
yaptığınız anlamına gelir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın İnce.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Benim sorum vardı...
BAŞKAN - Ama, soru sorma
süresi doldu. Sayın Bakan, cevap verecek. 5 dakikalık süre bitti, bakarsanız...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, şimdi, Sinop ve nükleer
enerjiyle ilgili düşüncelerimi söyleyeyim. Bizim yaptığımız çalışmalar içinde,
biz, Türkiye'nin her tarafını inceliyoruz ve orada da neler yapılması
gerekiyorsa; ki, dünyada özellikle yükselen petrol fiyatları ve teknolojideki
gelişmeler... Şu anda, belki, istesek dahi sıraya gireceğiz; size onu
söyleyeyim; yani, o kadar büyük bir nükleer enerjiye akım var ki ve bunun içinde
ayrıca karbondioksit emisyonu yapmadığı için, sera etkisi de yok...
Bu bakımdan, başta
İskandinav ülkeleri olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği
dahil olmak üzere, İsveç dahil olmak üzere, yeni programlar hazırlıyorlar. Ben,
size bunun bilgisini sunmuş olayım.
Sinop meselesine
gelince... Özel bir çalışma yapmıyoruz Sinop için; ama, Türkiye genelinde...
ENGİN ALTAY (Sinop) - Biz
istemiyoruz, sağ olun. Biz almayalım...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır; bu, yok anlamına gelmez. Biz, orada,
neresi gerekiyorsa, teknik neyi gerektiriyorsa, riskini alırız, siyasî riskini
ve kârını da alarak yaparız.
Şimdi...
ENGİN ALTAY (Ordu) -
Sinop halkı nükleer santral yaptırmaz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - O, ayrı mesele.
O takdirde, elektriği,
petrol fiyatları belli noktaya gelirse, o zaman, ya biz doğalgaz almaya devam
ederiz ya kömür ithal ederiz ya elektrik satın alırız; onu da millete sorarız,
millet ne derse, onu yaparız.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Rüzgâr... Rüzgâr...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - O sizin şahsî fikriniz olarak kalır yine.
ENGİN ALTAY (Sinop) -
Benim şahsî fikrim değil.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, gelelim ikinci konuya.
Özellikle rüzgârla
ilgili, Erzurum'la ilgili olarak söyleyeyim. Biz, Türkiye'nin -bu yasa, belki
biraz geç çıkıyor ama- bütün her yerinin rüzgâr haritalarını çıkardık;
nerelerde, hangi hızla esiyor, potansiyeli nedir, çıkardık. Dolayısıyla, gerek
Munzur olsun gerekse Erzurum olsun -soru soran sayın
milletvekilimiz yok herhalde- onlar için, biz, rüzgâr haritalarını da çıkardık.
Hatta, tapulu mu, arazi hazineye mi ait, onları da tespit ettik; o bakımdan bir
problem yok.
Onun dışında, sorduğunuz
sorular içinde Sayın Işık'ın yenilenebilir enerjiyle ilgili sorduklarında...
Zaten biz buna ağırlık verdiğimizi ifade ediyoruz; bütün dünyada da buna
ağırlık veriliyor, teşvik ediliyor. Bazı rakamlar yanıltıcı.
Bakınız, eğer, biz, bu
işi yaparsak, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak 2020 yılına kadarki
enerji talebini çıkardık; bunun da hangi kaynaklardan olduğunu tespit ettik.
Biz, mutlaka buna ağırlık vereceğiz ve yapılacak yatırım da yaklaşık 4 milyar
dolar olacak. Bizim teşvikte verdiğimiz para, bunun yanında yüzde 4-5
civarında. Halbuki, böyle büyük bir yatırımı, bizim, mutlaka teşvik etmemiz
lazım. Ancak, dediğim gibi, bazı gruplar, rüzgâr enerjisinden, güneş enerjisinden,
jeotermal enerjiden, nedense, korkuyorlar. Korkunun da ecele faydası yok. Biz,
bu yenilenen enerjiyi yaygınlaştıracağız; çünkü, hem tıp açısından hem çevre
bilinci açısından son derece önemli bir yatırımdır. Zaten bu konuyu
konuşuyoruz; zaten, bu, kanunu çıkaracağımızın ifadesidir.
Rüzgârla ilgili zaten
haritaları da çıkardık; bundan sonrası, artık, yatırımcıya kalacak iştir.
Bunun dışında, kömürle
ilgili olarak şunu söyleyeyim: Biz, üç senedir bu kömür dağıtımını yapıyoruz;
birinci yılda 680 000 kişiye dağıttık; fakat, bunları hemen sene içinde
dağıttığımız için bazılarının haberi olmadı. Geçen sene 1 050 000 ton dağıttık.
Ayrıca, 800 000 tonla da piyasaya girdik, ithali önledik. Türk yerli kömürünün,
Türk yerli işçisinin emeğiyle bunlar çıktı. Bu sene de bunu 1,5 milyon tona
çıkaracağımızı ifade ediyorum; ama, bu 1,5 milyon dağıtılacak anlamında değil;
ama, biz, 1,5 milyon tonu dağıtacakmış gibi hesabımızı yapıyoruz. Şimdiden
almak isteyenler var. Eskiden almaktan çekinenler vardı. Şimdi, biz, bunları
tespit ettik, onlara da vereceğiz. Bunların içinde, özellikle sosyal bir proje
olduğu için de çok da tutuldu bu; fazla bir yük de getirmiyor. Biz, TKİ'ye yük
olmuyoruz, hazineye yük olmuyoruz. Biz, TKİ'yi kâra geçirdik.
Biraz önce Sayın Koç'un
sorduğu soruya da paralel olarak söyleyeyim. Eğer doğalgazda o anlaşmaları
BOTAŞ yapmamış olsaydı, TKİ belki de kapanacaktı. Şu anda TKİ'nin harekete
geçmesinde, bizim, enerjiyi bir bütün olarak ele almamızda çok büyük bir yarar
var; faydası o oldu. Eskiden bunlar hep ayrı ayrı idare ediliyordu; bir genel
müdürlüğün diğerinden haberi yoktu. Biz, şimdi, TTK'yı da, TKİ'yi de, DSİ'yi de
bir bütün halinde çalıştırıyoruz. Hepsinin ortak proje gruplarını oluşturduk.
Kaynakları ortak değerlendiriyoruz. Mesela, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığını düşünün, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, aslında, petrolle
ilgilenir, doğalgazla ilgilenir; ama, sondaj yaptığı zaman eğer 2 000 metreyi
deliyorsa, kestiği yerde kömüre rastlıyorsa, kömürü hemen TKİ'ye haber
veriyoruz; eğer suya rastlıyorsa hemen DSİ'ye haber veriyoruz ve bundan dolayı
çok kârlı, çok verimli bir sistem kurduk. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.
Diğer sorulara da yazılı
olarak cevap vereceğim.
BAŞKAN - Sayın Bakan,
diğer soruları yazılı cevaplayacaksınız.
Sayın milletvekilleri, 2
nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 3. - Bu Kanunda
geçen;
1. Bakanlık : Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığını,
2. EPDK : Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumunu,
3. DSİ : Devlet Su İşleri
Genel Müdürlüğünü,
4. EİE : Elektrik İşleri
Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünü,
5. TEİAŞ : Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketini,
6. MTA : Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğünü,
7. TETAŞ : Türkiye
Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini,
8. Yenilenebilir enerji
kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz,
dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,
9. Biyokütle : Organik
atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak
üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya
çıkan yan ürünlerden elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları,
10. Jeotermal kaynak :
Yerkabuğundaki doğal ısı nedeniyle sıcaklığı sürekli olarak bölgesel atmosferik
ortalama sıcaklığın üzerinde olan, erimiş madde ve gaz içerebilen doğal su,
buhar ve gazlar ile kızgın kuru kayalardan elde edilen su, buhar ve gazları,
ll. Bu Kanun kapsamındaki
yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle ile kanal
veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan
hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim
kaynaklarını,
12. Türkiye ortalama
elektrik toptan satış fiyatı: Yılı içerisinde ülkede uygulanan ve EPDK
tarafından hesap edilen elektrik toptan satış fiyatlarının ortalamasını,
İfade eder.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Haluk Koç, şahısları adına Musa Uzunkaya, Samsun, Hasan Ali Çelik, Sakarya.
Sayın Çelik?..
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)
- Konuşmayacağım.
BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.
Şahsı adına da Sayın
Haluk Koç'un talepleri vardı; Sayın Koç'un şahsı ve Grubu adına olan
taleplerini birleştiriyorum.
Buyurun Sayın Koç. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz aldım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Aslında bu maddede benim
konuşmam yoktu, bir başka arkadaşımız konuşacaktı; fakat, ilk bölümde, Sayın
Bakanın şahsıma yönelttiği birtakım ifadeler ve açıkta kalan bazı soruların,
tekrar, milletin kürsüsünden karşılık bulmasını umut ederek söz almış
bulunuyorum; tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, söz aldığım konuya
ihanet etmemek için, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının tanımının yapıldığı
bu maddede, ülkemizde elektrik enerjisi üretiminde ihtiyaç duyulan biyokütle,
orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden
elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları; jeotermal kaynaklar, rüzgâr,
hidrolik, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gelgit gibi fosil olmayan
yenilenebilir enerji kaynakları tanımlanmış; bakanlık ve yetkili kurumların
hangilerinin olduğu açıklanmıştır. Söylediğim gibi, yasanın tümünde, daha
sonradan gelecek, farklı bir yorum getirecek bir önerge olmadığı sürece,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunun, ülke yararına olduğunu düşünüyoruz ve
desteğimizi de açıkça ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
deminki konuşmalar sırasında üzülmedim değil, üzüldüm. Üslubum farklı olabilir;
ama, şu şekilde söyleyeyim: Zaman zaman, grup başkanvekili olarak bu kürsüde
söz alıyorum. Benim bir arkadaşımı, bilerek ya da doğrudan hedef alarak
incittiğim olmuştur; ama, çok nadirdir. Üslubuma azamî özen gösteren bir
milletvekiliyim.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) -
Hakkımızı helal ediyoruz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Estağfurullah, daha ölmedim. Merak etmeyin, uğraşacağım çok konu var.
Hakkınızı, siz, yakın vadesi gelenlere helal edersiniz.
RECEP KORAL (İstanbul) -
Allah uzun ömürler versin.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, hepimize. Teşekkür ederim.
Sayın Bakanın
"demagoji yapıyor" suçlamasına katılmıyorum. Ben Anamuhalefet
Partisinin Grup Başkanvekiliyim. Dün de ifade ettim, belli konuların üzerinde
durma görevimiz var. Bunları milletin vekili olarak yapma görevimiz var,
demokrasinin muhalefete verdiği görevler çerçevesinde yapma durumumuz var.
Burada herkesi memnun edecek bir üslubu bulabilmek çok zor. Benim üslubum, eğer
bu üsluptan rahatsız olacakları rahatsız ediyorsa, demek ki, o konuda
alınganlığı doğuracak ya da oradan o anlamı çıkaracak birtakım sıkıntılar var
ki, o üslup karşılığını buluyor demektir.
Değerli arkadaşlarım
"sen hekimsin bunlardan anlamazsın..." Sayın Bakan, siz belki bir tek
enerji konusuna yoğunlaştınız; ama, ben, üç senedir, sosyal konulardan hukuka,
sağlıktan sosyal güvenliğe, değişik konularda dersimi çalışıyorum ve bu Meclise
öyle geliyorum. Buna İktidar Partisindeki arkadaşlarımız da tanıktır. Dersimi
çalışmadığım zaman, hazır olmadığım zaman genellikle geride duruyorum; dersimi
çalıştığım zaman da onun gereğini yerine getirecek bir birikimle buraya
geliyorum; bunu bilmenizi isterim.
Şimdi, bu birikimler
doğrultusunda, bakın, tekrar ediyorum, bu çok açık, milletin kürsüsünden
soruyorum, hiç kızmaya gerek yok. Şimdi, Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan
doğalgazla ilgili olarak bu fiyatlandırma modelini değiştirdiniz diyoruz ve bu
model değişikliğinden dolayı, formül değişikliğinden dolayı Türkiye ciddî
bir kayba maruz kaldı, hazine kayba
maruz kaldı diyoruz. Peki, biz, bu zarar oldu diyoruz devlete; siz "devlet
bundan kazançlı çıktı" diyebiliyorsunuz; bunu açıklayın Sayın Bakan. Bunun
için, ulusal güvenliği ilgilendiren, devlet sırrı olmasını gerektiren bir konu
varsa, gelin, onu da açıklayın. Açık, şeffaf bir rejimdeyiz.
"Gizli oturum
isteyeceğim" diye bir talebiniz oldu; ben, bunu da yadırgadım. Mecliste
gizli oturumlar çok nadir yapılır; geçen dönem üç defa yaptık, üç tezkere
öncesinde yaptık. Ben ona da karşıydım, ben ona da karşıydım; yani, burada devletin güvenliğini, ulusal
güvenliği ilgilendiren, devlet sırrı olabilecek ne var allahaşkına?! Eğer bizim
bilmediğimiz böyle bir şey varsa, lütfen, demokratik bir rejimdeyiz, açık bir
rejimdeyiz, sağından solundan bazılarının gölgelemek istediği bir rejimdeyiz.
Bunun böyle olmadığını, demokratik kurumların size verdiği tüm imkânları
kullanarak lütfen gelin burada açıklayın; milletin kürsüsünde cevap verin.
Kızmayın, hiddetlenmeyin, masaya vurmayın, demagoji gibi, birtakım, insanı
küçük düşürecek sözler etmeyin. Ben alınmadım, hiçbir konuda, o konuda da bir
alınganlığım yok. Siz, belki, arkanızı dönüp bürokratınızla konuşabilirsiniz;
ama, sizi rahatlatacak sözler söylüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bakın, hükümetin değiştirdiği bu modelle, Türkiye, belli bir miktar,
hatta belirli bağımsız hukuk firmalarının da ifade ettiği gibi, 8,5 milyar
dolar bir zarara uğratıldığı iddia ediliyor ve bunu da muhalefet olarak dile
getiriyoruz ve soruyoruz. Şimdi, eğer uluslararası tahkime gidilmiş olsaydı,
Türkiye'nin, belki, bu konuda taraf olan haklılığı kabul edilecekti; ancak,
hükümet, tek taraflı olarak aldığı kararla buraya gitmekten vazgeçti. Biz
bunları söylüyoruz. Böyle olmadığını söyleyin Sayın Bakan, böyle olmadığını,
siz bilmiyorsunuz, bu şekildedir deyin.
Sonra, Cumhuriyet Halk
Partisi Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal'dan özel randevu istiyorsunuz. Sayın
Deniz Baykal bunları grup toplantısında sorduğu zaman kendisine özel bilgi
aktarılsın diye sormadı; bunların ayyuka çıktığını, belki sizin Grubunuz içinde
de konuşulduğunu; ama, bunun sayın muhatabı olarak sizi görüyor ve "lütfen
bu konuda kamuoyunu bilgilendirin" diyor Deniz Baykal. Yani, özel bir
bilgi istemiyor, toplumla paylaşın bu bilgileri; böyle olmadığını, çıkın, ifade
edin diyor. Başka bir şey yok bunda; sinirlenecek hele hiçbir şey yok.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, hükümetin aldığı ve benim dediğim süreçte yaşanan olay, bu karar hâlâ
geçerli mi?
Bir başka soru: Enerji
Piyasası Denetleme Kurulu hükümetin talebine şarta bağlı onay vermişti.
Hükümetin görevi, attığı adımın, modele yaptığı değişikliğin hazineyi zarara
sokup sokmayacağını bilmek. Bunu değerlendirmek hem hükümetin hem de Enerji
Piyasası Denetleme Kurulunun görevi. Şimdi, hem Kurul hem de hükümetin görevi,
gerçekleri görüp, kamu yararını korumak, hazinenin belki de daha fazla zarara
uğramasını önlemek.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Erbaşar Özsoy -hukukçu- Enerji Piyasası
Denetleme Kuruluna başvurarak, onları göreve çağırmıştır. Ülke hazinesine ilave
malî yük getirmemek koşulunun ortadan kalkması nedeniyle bu anlaşmalardaki
onayın yok sayılması gerektiğini onlara yazıyla bildirmiştir. Şimdi, Enerji
Piyasası Denetleme Kurulundan, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yanıt
bekliyoruz: Koşullu olarak verdiğiniz onay devam ediyor mu etmiyor mu? Siz de,
3 üncü maddede tanımı yapılan kuruluşların üstünde, Bakansınız, Sayın Bakan.
Evet, değerli
arkadaşlarım, bakın 19 Nisan 2005 tarihinde, Sayın Baykal, grup toplantısında
soruyor ve devam ediyor: "Model; yani, bu formül, değişti mi değişmedi mi?
Önceden tahkime gitme kararı almış olan BOTAŞ, Sayın Bakan, Gasprom yetkilileriyle
oturup anlaştıktan sonra tahkime gitmekten vazgeçtiğini ilan etti" diyor.
"BOTAŞ kendi kararını kendisi alacak. Bakan gazetelere demeç verdi, ertesi
gün 'tahkime gitmekten vazgeçtik' dediler ve daha sonra da bu modeli, bu
formülü kabul ettiler." Yani, hazine zararına yol açan bu formül kabul
edilmiş oldu. Peki, bunun yürürlüğe girmesi için Enerji Piyasası Denetleme
Kurulunun onayı lazım. Enerji Piyasası Denetleme Kurulu onay verdi mi? Konuyu
inceledi ve inceledikten sonra, herhalde, şöyle dedi: "Hazine zararına yol
açmamak kaydıyla buna onay verebilirim" ve bunu da, Sayın Başbakana, bu
Kurulun Başkanı, Başbakanlıkta yüzüne söyledi ve Sayın Başbakan sinirlenip sizi
aradı mı Sayın Bakan? "Ne oluyor" diye, Sayın Başbakan, bu bilgi
kendisine ulaştıktan sonra, size geriye dönüş oldu mu?
Bakın, olay söylüyorum,
yer söylüyorum, kişiler söylüyorum. Sayın Bakan, bunların gizli toplantıda ne
işi var? Bana kızacak ne hakkınız var? Milletin kürsüsünden, milletin vekili
olarak soruyorum ve birçok soramayan insan adına da soruyorum. Bunların
hesabını vereceksiniz, bunları açıklayacaksınız.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, şunu söylüyorum: Yapılan bu anlaşmanın, fiyat değişikliği modelinin,
hazine zararına yol açıp açmayacağını Türkiye'de söyleme hakkına, yetkisine
sahip Enerji Piyasası Denetleme Kurulundan başka bir otorite var mı? O kime
havale ediyor, neye havale ediyor? Yani, öyle bir şarta bağlıyor ki, o şartın
varit olup olmadığını söylemesi gereken kendisi, kendisi bunun için var;
kuruluşunun gereği o. "Yarın, hazine kaybı ortaya çıkabilir." Aslında
bu bir itiraftır değerli arkadaşlarım, yani "zarara uğramazsa ben bunu
kabul ederim..." Bu ne demek; zarara uğruyor demek.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, buna hayır diyecek siyasî güç gerekli. Şimdi, geçen gün söylediniz; çok
doğal, çok doğal... Tekrar söylüyorum Sayın Bakan, bakın, Bakanlığınızda
fırtınalar kopuyor, Bakanlığınızda kasırgalar esiyor. Hiçbir şey olmamış
gibi... Ben, kamuoyunda buna dönük hiçbir açıklamanızı bilmiyorum. Yani, burada
"ben, size cevap vermedim, o gün ayrıldım." Keşke bana cevap
verseniz, işte, kürsü Sayın Bakan. Çıkın; hükümetin konuşma yetkisi var,
maddelerin arasında istediğiniz kadar konuşun, cevap verin. Gizli oturuma gerek
yok. Sorular çok net ve açık, cevabı da net ve açık olmalı. Vatan, millet,
Sakarya'yla değil Sayın Bakan, karşılıklı, net, sorulana cevap; zarara
uğratıldı mı uğratılmadı mı?..
Evet, şimdi, tabiî,
burada, siyaset kurumu tekrar sorgulanır hale geliyor değerli arkadaşlarım.
İşte, onun için son birbuçuk yıldır nefes tüketiyoruz. İşte, onun için nefes
tüketiyoruz. Onun için, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı kalsın; ama,
haklarında eğer bir iddia varsa, bu sorgulanabilsin diyoruz. Eğer o iddia bir
mahkeme sürecine giderse, yargılanabilsin diyoruz. Ama, görevini yapsın,
görevini yapsın, ona bir engel olmasın. Ama, bu mahkemenin sonunda hüküm netleştikten
sonra, eğer milletvekilliği ya da bakanlık yapmasına engel bir sonuç ortaya
çıkmışsa, onun gereği yerine getirilsin diyoruz.
Şimdi, bakın, yaşadığımız
şu olayda ne kadar net karşımıza çıkıyor. Bunu, bütün millet bekliyor bizden. Bütün
millet bekliyor... Yani, bir şeyleri örtmeye çaba göstererek daha fazla,
yarayı, derinleştirmiş oluyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, peki, bu işi siyaset ne kadar taşıyor; sorunun bir kısmı o. Siyaset ne
kadar taşıyor? Şimdi, bütün bunların arkasındaki siyasî iradenin rolünü inkâr
edebilir misiniz?.. Elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlarım, bu süreçler
yaşanıyor. Kurul yetkilileri şartlı ifadeler veriyorlar, onaylar veriyorlar ve
bunun arkasında, bu sürecin yaşanmasına siyasî irade etkili mi, değil mi;
sonuna kadar etkili. Sonuna kadar etkili. Peki, o siyasî irade kim? Siyasî
iradenin adresi belli; siyasî irade, şu anda hükümetteki Adalet ve Kalkınma
Partisinin Sayın Başbakanı ve Sayın Bakanı. Bunu söylemek zorundayız, bunu
bilmek zorundayız ve bunu, gideceği yere uzandırmak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, 8,5
milyar dolarlık bir zarar hesaplanıyor; böyledir böyle değildir, yanılmış
olabiliriz, eksik bilgimiz olabilir; ama, bunu dile getirme görevimiz var,
sizin de çıkıp yanıtlama durumunuz var. Böyle olmadığını... Veya böyleyse,
geçen seferki gibi, hiç karşınızdaki kişiye galiz sözler söylemeden, çok net,
sessizce bu Meclisi terk etme hakkınız var, o da bir cevaptır. Yani, ben bunun
altında eziliyorum, konuşamıyorum, cevap veremiyorum, kendi milletvekillerime
karşı da boynum ezik kalıyor, onun için ben sessizce gideyim buradan; onu da
kullanabilirsiniz Sayın Bakan, geçen gün yaptığınız gibi ve bugüne kadar
yaptığınız gibi. Peki, biz, sizi nerede yakalayalım Sayın Bakan?! Yani, bunları
soruyoruz kamuoyuna, cevap vermiyorsunuz. Arada, Bakanlığınızı ilgilendiren bir
kanun tasarısı geldiğinde, sizi hükümet sırasında gördüğümüz zaman sorma
şansımız var; çünkü, daha önce yanıt vermediniz. Şimdi soru sormayacağız da ne
zaman soracağız size Sayın Bakan. Telefonla ek bilgiler de alabilirsiniz tabiî
bu arada, yanıtlamak için.
Değerli arkadaşlarım, bu
konularda hiç sinirlenmemek gerekiyor. Karşımızdaki insanı, onun sıfatını,
kimliğini, o alanda uzman olup olmamasını dikkate alarak küçümseyici sözler söylememek
gerekiyor; çünkü, siyasetin çok basit bir kuralı var, saydam siyaset, temiz
siyaset, hesap verebilir bir siyaset. Konuyla hiç bilgim olmasa dahi, hiçbir
ilgim olmasa dahi, temiz siyaset konusunda, hesap verebilir siyaset konusunda,
şeffaf siyaset konusunda herhalde sizden çok daha öndeyim Sayın Bakan.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koç.
Hükümet adına, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Şimdi, tabiî, artık, işin
neresinden başlayayım bilemiyorum; ama, Sayın Koç, konuştuğu madde üzerinde
bile -tabiî, çok iyi ders çalıştığını biliyorum ama -5 defa farklı şey
kullandı; o da, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu. Onu, denetleme olduğunu ifade
etti, hem de konuştuğu madde üzerinde. Ben, sadece, sizin takdirinize
bırakıyorum. Şimdi, gelelim ikinci konuya. Yani, konuştuğu konuda bile, bir
konuda 5 defa...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Konu anlaşılıyor değil mi sonuçta?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır... Ben, sadece bir şaka
yapıyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Biz, şaka değil, ciddî cevaplar bekliyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Evvelden -çünkü- kızıyordum ama, şimdi
artık gülmek durumundayım. Bunu bilesiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Mesajı aldınız yani...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, gelelim diğer konulara...
Neresinden başlayayım, hani demişler ya...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Başla bir yerden.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size önce bir fıkra anlatayım, bir
Amerikan fıkrası. Belki sinirleri yatıştırmak bakımından iyi olur, çünkü, çok
kızdınız.
Şöyle söyleyeyim: Bir
Amerikalının arabası bozulmuş, tamirciye gitmiş. Tamirci bir çekiçte düzeltmiş
arabayı. Borcum ne kadar demiş. Borcun 101 dolar demiş. Yahu, ne yaptın ki, bir
çekiç vurdun, düzelttin. Olsa olsa 1 dolar eder, o 100 dolar da ne oluyor
demiş. O 100 dolar da nereye vuracağının bilgisi demiş.
Dolayısıyla, şimdi, biz,
burada nereye vuracağımızı iyi biliyoruz. Yaptığımız çalışmalar da böyle.
Anlaşmalar da o şekilde. Dolayısıyla, belki o çekiç 1 dolar ediyor ama, nereye
vuracağını bilmek 100 dolar ediyor. Bu da, tabiî, senelerle kazanılan bir
şeydir.
Netice itibariyle, biz de
dersimizi iyi çalışıyoruz, emin olun, birkaç doktora yapacak kadar konuların
içine girdik. Aslında, normal olarak bakanların detaya o kadar girmemesi lazım
modern yöneticilikte; ancak, olayların içine çok ciddî olarak girmezsek,
maalesef, gözden kaçırdığımız çok ciddî noktalar oluyor.
Bunlardan bir tanesini
söyleyeyim size; şu meşhur doğalgaz eğrisi. Özellikle şu mavi grafiğe bakın.
Normal olarak şöyle gitmesi gereken bir talep, birden, belli bir yılda zıplamış
ve ondan sonra böyle gitmeye başlamış ve 94-95 yıllarındaki talep 33 milyar
metreküp civarında olması gereken rakam, biz şu anda 2005 yılındayız, 2005
yılındaki rakam daha henüz 25 milyar metreküpe gelmedi. Burada, işte, biz,
bunun üzerine gitti Bunların içinde, aynı tarihli, aynı sayılı iki farklı
anlaşma çıktı karşımıza. Bunların üzerine gitmemeli miydik? Bunların detayına
indiğimiz zaman, çok değişik tablolar çıktı ortaya ve gerekirse diye bahsettim
ben onu. Gerekirse, eğer Meclis de uygun görürse, ben bunu o şekilde
anlatırdım; ama, bunu milletten gizlemek... Millete bunları zaten
açıklayacağız.
Burada yapılanlar,
maalesef, çok detaylı incelemeyi gösteriyor. Aynı tarihli, aynı sayılı iki
farklı anlaşmayla karşılaştık biz arkadaşlar. Bu anlaşmalarla, ülkemizin
geleceği karartıldı. Benim asabiyetimin sebebi bu. Yoksa, biz, devamlı... Benim
soyadım da Güler; ben, çok gülerim, gülünecek şeylere çok gülerim, biraz önce
olduğu gibi; ama, kızılması gereken yere de, tabiî bir insan tepkisi olarak da
kızarım. Çünkü, burada, fahiş hatalarla beraber, usulsüzlükler, yolsuzluklar
var ve bunu açıkladığımız zaman, çok yeri de etkileyebilir; birincisi bu.
İkinci olarak, size şunu
ifade etmek istiyorum: Biz, biraz önce... Bir de, o kelimeyi de söyleyeyim...
Ben "demagoji" kelimesini de kullanmadım ayrıca; onu da söyleyeyim.
Yani, hele de burada oturan değerli bir arkadaşıma karşı -kim olursa olsun- o
kelimeyi kullanmayacak kadar da...
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben,
tebessümle karşıladım...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üstelik "galiz" kelimesine
sığacak bir şey de söylemediğimi biliyorum; çünkü, hakikaten, nezaket
kurallarına çok dikkat eden biriyim. Olsa olsa, söylediğim şey, teknik bir konu
olduğu için söylemişimdir. Gerçekten, o formüllerin içine, biz,
matematikçilerle, fizikçilerle, hatta kimyacılarla birlikte girdik. O
formüllerin tariflerinde, bir katsayının, payın paydaya bölümünün matematiksel
anlamda, fiziksel anlamda ne anlama geldiğini... Petrolün, ağır petrolün,
kükürtlü petrolün fiyatlarının, baz fiyatlarının, hepsinin detayına girmek
durumunda kaldık.
Ben, size bir şey
söyleyeyim. Sadece şunu incelemenizi tavsiye edeceğim size, detayına daha sonra
gireriz: Mademki her şey anlaşılmıştı da, neden tahkime gidildi? Bu sorunun
cevabını lütfen açıklayınız. Mademki bir anlaşma var; bu anlaşmada, mademki
taraflardan biri tahkime gitmek istedi; demek ki, orada, üzerinde anlaşılmayan
çok bariz bir konu vardı; biz, onun üzerine çok ciddî olarak gittik; bunu,
özellikle dikkatinize sunuyorum. O zaman şunu yapın, tahkime gidenlere sorun:
Hangi formül üzerinde anlaştınız, gelin bize anlatın bunu, yanınıza kimleri
alırsanız da alın; gelin de, bize, şu üzerinde anlaştığınız formülü bir
anlatın; bunu bir anlatın ki, neden tahkime gittiğinizi bir anlayalım sizin. Bu
soruyu temel bir soru olarak sizlere soruyorum. Size o dosyaları getirenlere de
sorun. O dosyalarla beraber, aslında, aynı kareye giriliyor. Birileriyle
beraber, ister istemez aynı fotoğraf karesine giriliyor. Ben, orada, sizlere
bunu layık görmediğim için özel görüşme istedim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Onun için istedim sizden bunu ben; çünkü, bir Enerji ve Tabiî
Kaynaklar eski Bakanı, bir genel başkanın, bazı suçlamalarla suçlanılan
kişilerle aynı çerçeveye girmemesini istedim, gönlüm buna razı olmadı. Bunun
için ben onu istedim. Yoksa, aynı şekilde...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, biz, kamu zararı var mı yok mu, onu soruyoruz.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - ...ben, bazı milletvekillerine de bunu
ifade ettim ve Sayın Elekdağ da bu işleri iyi bilen birisidir. Sayın Elekdağ da
bu işin iyi uzmanlarından birisidir.
Dikkat ederseniz Turusgaz
neden hiç konuşulmuyor? 4,4 niye konuşulmuyor?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Buyurun, konuşun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun dışında başka rakamlar da geldi
bizlere, sadece 4,4 değil. Olayı ben size şöyle ifade edeyim: Diyelim ki
Turusgaz'la gelen gazın tamamına 100 deseniz, şöyle bir boru yapsanız, 4,4'ü de
şu çapta bir boru olsa veya başka orandakileri diyelim. Ne idüğü belirsiz, nama
yazılı birtakım hisselerden falan bahsedildi, hamilineydi, sonra nama döndü.
Oradaki o boru, 24 saat boyunca, yatarken, uyurken, yemek yerken, acaba,
nerelere gidiyordu? Bunların, tabiî, hepsinin izahını iyi yapmak lazım.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Siz açıklayacaksınız Sayın Bakan, biz nereden bileceğiz! Açıklayın
lütfen.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunlar, tabiî, teknik konular olduğu
için, bunlar...
HALUK KOÇ (Samsun) - Biz
nereden bilelim Sayın Bakan, siz açıklayacaksınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda... Bakınız, bizim bir özelliğimiz
var; biz, hukuka saygılı insanlarız. Biz, şu anda yargı süreci süren konularda
yüce Türk yargısına bu işi bırakıyoruz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - O zaman, niye söylüyorsun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aynı, bizim Bakanlıkta olan meseleler
gibi... Şu anda Sayın Savcının iddianamesinde bahsedilen konular da
iddianamedir. Bir yargı süreci devam ediyor; ama, siz, bizim gösterdiğimiz
saygıyı ve hassasiyeti aynı noktalarda göstermediniz; bu, nasıl oluyor?! Yani,
belli bir süreç devam ettiği sürece, o konuda bana ne soruluyorsa, ben, bunları
hiçbir zaman konuşmam; ama, siz, kürsülerde, Grubunuzda, basında... Biraz önce,
yine, arkadaşımız hafif bir dokundurdu; ama, biz, belli bir duruşla, belli bir
ciddiyetle bunun üzerine gidiyoruz.
Bakınız, biz, yemeyiz,
yedirmeyiz; yemek isteyen de varsa anasını ağlatırız; onu da size söyleyeyim.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Kaldıralım dokunulmazlıkları da görelim!
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunu da size söyleyeyim. Bu, çok
kesindir.
Şimdi, gelelim diğer
konulara. Bizim yaptığımız çalışmalarda her şeyimiz açık seçik, net, bu kadar
açık; yani, bunu da, biz, zaten görevimiz diye yapıyoruz. Başka türlü, 30 ay
elektriği... Eğer, biz...
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Bakan, İGDAŞ'ın açıklamasını yapın!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, eğer, bu anlaşmalarda büyük
avantajlar sağlamasaydık... Elektrikte şu anda her bir abonenin cebine 500 000
000-600 000 000 lira para girdi. Biz, bunları, şapkadan tavşan çıkararak
yapmadık Sayın Koç.
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Bakan, sorulara cevap verin, sorulara!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İki soruya da kısa cevap veriyorum,
ikisini de söyleyeyim: En ufacık bir zarar olmamıştır, tam tersine, çok yüklü bir
kârımız olmuştur. Bu rakamları... Hepiniz matematik biliyorsunuz...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Haşa!..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sizler de iyi matematik biliyorsunuz,
bunları size açıklarız.
Bakın, başka türlü
olsaydı...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Öğrendik; lisede, üniversitede biraz öğrendik!
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biliyorsunuz tabiî, eminim; yani, ondan
kesinlikle eminim. Ben, onu, teknik bir konu olduğu için söyledim; ama, dediğim
gibi, sizin de sinirlenmenize hiç gerek yok. Biz, burada, neticede, bu yüce
binada, bu yüce salonda doğruyu bulmak için uğraşıyoruz. Bunun için de...
Ben size şunu söyleyeyim:
Başka türlü olsaydı bir ÇEAŞ-Kepez operasyonunu yapamazdınız, eğer, bu cesaret,
o yürek olmasaydı. Başkaları da bunu becermek istedi; ama, halledemedi.
İkincisi; Bulgaristan'dan
elektrik alınıyordu, biliyor musunuz bir zamanlar, ucuz diye.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben
o konuda bir şey söylemedim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bugünkü fiyatla 4 sente geliyordu; biz,
onu da kestik ve oradan da büyük avantajlar sağladık. Rakamları vermeyeceğim.
Mobil santrallar...
Gittik üzerine, kestik; hem hava kirliliğine sebep oluyordu hem de pahalıya mal
oluyordu.
Rusya doğalgaz
görüşmelerinin tamamından son derece büyük avantaj elde ettik.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Zaten şu anda TKİ'nin de kâr etmesinin
sebebi... İşte, bu kömürleri dağıtmamızın sebebi budur; ama, ne elektrikte
yaptığımızı vatandaş biliyor... Çünkü, anlatmıyoruz, bizim bunları anlatacak
zamanımız yok çalışmaktan.
Kömür... Şu anda 10 000
000 kişiye vereceğiz. Bakın, bunları bilesiniz.
İkincisi; TTK'nın...
Bakın, TTK'dan bahsediyorum. Zonguldaklı arkadaşım... Geçende birisi geldi,
anlattım, size de anlatayım.
HALUK KOÇ (Samsun) - Çok
net, açık söyleyin.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda 18 sahada, özel sektörde Zonguldaklı
işletmeciler çalışıyor, 4 tane büyük sahanın da ayrıca ihalesini yaptık. Yanı
başında Ereğli var. Ereğli, Güney Afrika'dan...
ATİLLA KART (Konya) - Siz
sorulara cevap verin, Sayın Bakan.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İkisine de verdim.
En ufak bir zarar yok ve
bu çalışmaları, zaten, BOTAŞ ile Gasprom ve Gazeksport yaptı. Bir değişiklik
olmadı. Eğer değişiklik olmuş olsaydı tahkim meselesi olmazdı. Konuyu biraz
daha iyi incelemenizde yarar var. Gerekiyorsa ben size uzman arkadaş da
göndereyim, gerekiyorsa ben de geleyim anlatmaya. Ben buna hazırım. Bunu
özellikle bilin.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Uzman uzmana benzemez...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Millete anlatın.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Millete de zaten... Zaten, şu, millete
değil mi?! Şu anda zaten birsürü millet televizyondan seyrediyor bunu.
Bakanız, sadece
konuştuğunuz bir maddede, belki de yorgunluğunuzdan, belki de hiddetinizden
olduğunu tahmin ediyorum... Yani, bunu yapan kişi bu formüllerde de hata
yapabilir; lütfen, bir inceleyin. Ben yine teklifimde kararlıyım, ne zaman
emrederseniz, ben gelir bunları anlatırım size; tamam mı?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Estağfurullah... İşte kürsü, orada anlatın efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ayrıca, bakın, elektrik üretiminde
doğalgaz yerine kömür ve su kullanımından elde ettiğimiz rakamlar var. Bunlar
milyarlarca dolarlıktır.
Ayrıca, size şunu da
tavsiye edeyim: Bakınız, bu anlaşmalar yapılırken yirmibeş yıllık hesap
yapılmaz. Her üç yılda bir bunlarla görüşülüyor. Şu anda, Viyana'da BOTAŞ'ın
elemanları Ruslarla fiyat görüşmesi yapıyor, anlatabildim mi. Böyle basit,
aritmetik... Yani, ilkokul üçüncü sınıftaki çocukların yaptığı gibi, yirmibeş
yılı bir yıllık rakamla çarpıp da bu rakamlar çıkmaz. Bunların hepsinin ayrı
hesapları var, ayrı standartları var.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
eksiğiniz var mı öğretimde?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır, yok. Bunu özellikle bilin.
Ayrıca, bakınız, bundan
sonra yapacağımız operasyonlar var, çalışmalar var. Biz, dediğim gibi, şöyle
yapıyoruz, onu açıkça söyleyeyim: Biz dosdoğru gidiyoruz. Önümüze hangi eğri
çıkıyorsa, hangi yanlış çıkıyorsa, onu, ister istemez, kesip biçiyoruz.
Yaptığımız bu ve bunda da kararlıyız. (AK Parti sıralarından "Yolunuz açık
olsun" sesleri) Bunun için de hiç darılmayın, küsmeyin; yani, bu, hem
cesaret işidir hem bilgi işidir hem çalışkanlık işidir hem konuya hâkimiyet
işidir. O bakımdan, bunu özellikle bilesiniz. Tamam mı... (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ne zaman isterseniz, 24
saat -geceyarısı da, sabah da, ne zaman isterseniz- bunları, rakamlarla, hem de
bütün millete, 70 000 000'a da, tek tek, gerekirse ev ev, gidip, anlatırım; onu
da size söyleyeyim, bunu da bilesiniz.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Allah selamet versin size.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılar sunarım. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı
yenilebilir enerji kaynaklarıyla alakalı yasa tasarısının 3 üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
müsaadenizle, ben, maddeye geçmeden önce, bir şeyin tavzihi açısından, affınıza
sığınarak... Bir yerde, dünle alakalı bir konu; ama, dün dün değildir
siyasette, dün bugündür ve yarındır.
Dün, talep ettiğim
gündemdışı konuşmamda, Ermeni soykırım iddiasıyla alakalı konuşmamda, Sayın
Başkan, beni anons ederken, daha açığı, kürsüye davet ederken "Gündemdışı
ikinci söz, sözde Ermeni soykırım iddiaları hakkında söz isteyen Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'ya aittir" diyor. "Buyurun" diye
davet ediyor ve ardından "Sayın Uzunkaya, sürenizi uygun bir durumda
kullanmanızı istirham ediyorum" diyor ve onu müteakiben, Sayın Haluk Koç
"Aslına dönüyorsun herhalde; öyle bir konu seçmişsin" diyor.
HALUK
KOÇ (Samsun) - Ulusal duruşu sahipleniyorsun, eski millî görüşe dönüyorsun
dedim; hâşâ...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, tabiî, bu cümlenin, bir hatibin kürsüye
çıkmadan... Ben on yıldır bu kürsüye çıkar inerim, on yıldır ben bu kürsüyü
tanırım; yani, ben, Sayın Koç'un akademik yönüne saygı duyarım; ama, siyasette,
bir hatip, daha kürsüye çıkmadan... Ben, gerçi, duyamadım sözü; ama,
tutanaklara girmiş ve tutanaklar tarihtir, belgedir. Neyi kastettiğini, bu
kadar müşevveş, bu kadar okuyana, anlama konusunda sıkıntı meydana getirecek,
sataşma mıdır -daha ileri söylüyorum- hakaret midir; ne anlama geldiğini merak
ettiğim bu cümlenin, özellikle, Sayın Koç tarafından, ne anlama geldiğinin
düzeltilmesini istiyorum.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Millî görüşe tekrar geri dönüyorsunuz ulusal konuları dile getirmekle, demek
istedim Sayın Uzunkaya.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Yani, bu benim Partime hakaret olur; yani, bugün, AK Parti, bu ulusal konuda
duyarsız bir parti midir? Ne demek istiyorsun? Böyle bir şey olabilir mi?
Mümkün mü?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Yani, sizi şimdiye kadar böyle bir tartışmada görmedim.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Hayır, böyle bir şey olabilir mi, mümkün mü? Yani, Adalet ve Kalkınma Partisi,
Ermeni terörüyle alakalı, duygusuz, duyarsız, sadece millî görüş damarı olunca
harekete... Yani, ulusalcılık sevdasıyla nereye gidildiğini bu millet çok iyi
fark ediyor, hangi amaçla bunların kullanıldığını... Türkiye'de belli
çevrelerin...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Her akşam buraya çıkıp, bizim asabımızı bozuyorsun, bizi tahrik
ediyorsun. Ne amaçla konuşuyorsun?
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bakın, Türkiye'de belli çevrelerin, özellikle söylüyorum... Ama, bununla
beni...
NAİL KAMACI (Antalya) -
Enerjiye gel.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Tahrik etme! Disiplini bozuyorsun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Bakın, ben enerjiye geleceğim de...
BAŞKAN - Sayın Baloğlu...
Sayın Kamacı... Sayın Uzunkaya...
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ben enerjiye geleceğim de...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Konuya gel.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ben enerjiye geleceğim de, bizim enerjimizi lüzumsuz yere harcatanlara hesap
sormak lazım. Niye, böyle bir sataşma var? (AK Parti sıralarından alkışlar)
Böyle bir sataşmanın mahalli var mı? Var mı bunun örneği; yok.
Değerli arkadaşlar, eğer,
aslımla kastedilen -dediğim gibi- böyle bir millî görüş ise, ben geçmişte sahip
olduğum bu değerlerden de yüksünen birisi değilim, onunla da onur duyuyorum, bu
milletin millî değerleriyle; ama, bir şeyi söylüyorum: Adalet ve Kalkınma
Partisi, ilk defa, Türkiye Cumhuriyetinin 59 hükümeti arasında, hele hele son
hükümetler döneminde, Ermeni konusunu enine boyuna gündeme alarak her zeminde
tartışmak ve bu konuda da Sayın Başbakana, bütün değerlendirmelerini, hem
Türkiye içerisinde hem Türkiye dışında görüştüğü, tüm diplomatik temas kurduğu
kişilere, Ermenilerle olan, bu konudaki, diğer ülkelerin duygusal temaslarını
kesmek, yanlıştan vazgeçirmek için, daha bugün Almanya Başbakanına, Türkiye'de
dün ve bugün, aynı konudaki ikazlarını dikkate alırsanız, böyle bir
değerlendirmeyi yine yapma şansınızın olmadığını düşünüyorum Sayın Koç.
NAİL KAMACI (Antalya) -
Vaktin doldu.
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Ama, amacınızın ne olduğunu, doğrusu, merak ettim. Amacınız sadece buysa -ben
bu cümleyi anlayamadığım için soruyorum- cümlenin düzeltildiğini varsayıyorum,
maksadını bilemediğim için.
HALUK KOÇ (Samsun)- Tabiî,
çok mutlu oldum bu konuda.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, enerjiye gelince... Sizin değerlendiremeyeceğiniz kadar
geniş bir değerlendirme imkânım olduğunu da söyleyeyim.
AHMET YENİ (Samsun)-
Enerjileri bitmiş!
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, tabiî, Sayın Bakanımız az önce birkısım sataşmalar üzerine
söz aldı. Ben o konulara girmek istemiyorum.
3 üncü maddede, bilindiği
gibi... Hakikaten, artık, Türkiye, alternatif enerji kaynaklarını -sadece
Türkiye değil dünya kullanıyor- kullanmalıdır. Türkiye bu konuda geç kalmıştır.
Dahasını söyleyeyim.
Değerli arkadaşlar, Ermeni terörünü bu ülke yaşadı. Aslında 86 yılında bir
Çernobil terörü yaşadı. Ermenistan'daki bugün gayri sıhhî olan nükleer
santralların, Bulgaristan ve çevremizdeki ülkelerin bağımlılığı gözönüne
getirilirse...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
AHMET YENİ (Samsun)- Tam
enerjiye geçeceğiz, şey oldu!
HALUK KOÇ (Samsun)- Bir
dahaki maddede!..
BAŞKAN- Sayın Uzunkaya,
lütfen...
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Bir 5 dakika da enerji için verirseniz memnun olurum Başkanım.
BAŞKAN- Hayır... Başka
kanunlarımız var, diğer işler var.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Tamam, ben toparlayacağım Sayın Başkanım.
BAŞKAN- 1 dakika içinde
toparlayınız.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Toparlayacağım Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar,
aslında Enerji Bakanlığımızın bütün değerlendirmesini ve bir anlamda
enerjisini, bugün Fransa'da olduğu gibi, Avrupa ülkelerinin birçoğunda olduğu
gibi... Lyon'dan Marsilya'ya giderken dizi dizi nükleer santralları Fransa'da
seyreder görürsünüz. En son teknolojiyle yapılmış, sızması ve benzeri
tehlikeleri olmayan nükleer enerji, Türkiye'nin yarınki sorunlarını... Elbette
burada biyokimya, jeotermal kaynaklar ve diğer, rüzgâr, güneş, deniz
dalgalarından elde edilecek enerjilerin mutlaka değerlendirilmesi lazım. Ben
mesela merak ederim. Sinop'ta zaman zaman tartışıldı nükleer enerji santralı.
Ama, Sinop Kalesine, daha açığı, daha önce Amerikalıların radar olarak
kullandığı o tepeye çıkarsanız, günün 24 saatinde ve yılın 12 ayında müthiş bir
rüzgârın, Hollanda'da daha havaalanlarına inerken bile gördüğünüz o rüzgârla
elde edilen...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Uzunkaya,
çalışma süremiz çok kısıtlı ve yapacağımız çok işler var. Lütfen konuşmanızı
tamamlayınız. İstirham ediyorum.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN- Buyurun.
MUSA UZUNKAYA (Devamla)-
Dolayısıyla, bu enerjileri, mutlaka alternatif ve olması gereken enerjiler
olarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum; ama, Bakanlığımız ve
bürokratlarının yoğunlaşması gerektiği konu ve alan, nükleer enerji santralları,
en sağlıklı hale gelecek; eğer Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtarmak
istiyorsak, Türkiye'nin, gerçekten geleceğine mütedair ciddî adımlar atmak
istiyorsak, mutlaka, nükleer enerji; ama, her türlü yalıtımı sağlanmış...
Dediğim gibi, Ermenistan'daki şu andaki sağlıksız nükleer santrallara müdahale
edebiliyor muyuz?! Allah vermesin, bir Çernobil vakası meydana gelirse,
Türkiye'de nasıl bir soykırım yaşanabileceğini -değişik anlamda bunu ifade
ediyorum; yoksa, böyle bir şeyi kabul ettiğim anlamında değil- bir felaketin
yaşanabileceğini varsaymamak mümkün değil...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Hükümet bu konuda ne yapacak?..
MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
...çünkü, 1986'daki Çernobil'den, hâlâ Karadeniz Bölgesinin ve ülkenin
çektiğini biliyoruz. Dolayısıyla, nükleer santrala geçilmeli ve hatta,
komşularımızın da bu konuda sıhhî bir yapılanmaya geçmesi konusunda, ülkemiz,
diplomatik açıdan gerekli ikazı yapmalıdır diye düşünüyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sayın Bakan, 1995 yılından beri yapımı devam eden Çınarcık Barajı ve Uluabat
Kuvvet Tüneli ve Hidroelektrik Santralıyla ilgili sormak istiyorum.
Buradaki lisans devri
anlaşması, biliyorsunuz, ihale edildi ve Akenerji aldı. Proje, başlangıçta,
sadece sulama suyu ve elektrikle bağlı idi. DSİ'nin su kullanım anlaşmasını
imzalamadı; fakat -Sayın Bakanım, bakıyorsanız, buradayım- Uluabat Kuvvet
Tüneli ve Hidroelektrik Santralı, enerji şirketi lisansı alan şirkete
verilecekti; fakat, şimdi, gittikçe öğrenmeye başladık ki "baraj ve tüm
baraj yapımı da, hidroelektrik santral yapımını üstlenen firmaya
verilecektir" deniliyor. Bu doğru mu değil mi?
Eğer bu yapılacaksa, su
kullanım anlaşması nasıl yapılacak? Eğer, santralı ve kuvvet tünelini alan
firma baraja sahip olacaksa, tarıma yönelik sulamaları ve içmesuyunu oradan
nasıl temin edeceksiniz; çünkü, DSİ'den bana henüz 28.4.2005 tarihinde gelen
yazıda aynen şu var, deniliyor ki: "Firma, Uluabat Kuvvet Tüneli ve HES'i
kendi imkânlarıyla inşa edilecek olup, ortak tesislere, Çınarcık Barajı enerji
hissesi oranında katılarak Genel Müdürlüğümüze geri ödeme yapacak olup, projenin
tamamlanma süresi 1 200 gündür." Bu doğru mudur?
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Küçükaşık.
Sayın Karademir...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakana sormak istiyorum;
Sayın Bakan, bir hafta önce GAP Bölgesinde Atatürk Barajını gezdik. Bugün de
yenilenebilir enerji kaynakları üzerine konuşuyoruz. Atatürk Barajının 8 tane
elektrik ünitesi var üretimde; ama, gördük ki 1 tanesi çalışıyor. Yani, yüzde
12,5 seviyesinde elektrik enerjisi üretiyor. Sizlere soruyorum: Hem
yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye'de yaygınlaşmasını istiyoruz, buna
uygun hidrolik santrallarımız da mevcut; ama, bunun en azından yüzde 12,5
nispetinde kullanılmış olmasının nedeni, Türkiye'deki uygulanan enerji
politikaları mıdır? Özellikle, doğalgaz kaynaklı ve satış garantisini
verdiğimiz santrallerın enerjisini tüketmek öncelikli olduğundan mıdır? Merak
ediyorum...
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karademir.
Sayın Işık...
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma şu sorularımı yöneltmek
istiyorum:
Avrupa Birliği
ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde yenilenebilir enerji
kaynaklarından olan hidrolik ve rüzgâr, elektrik enerjisi üretiminde yaygın
olarak kullanılmaktadır. Bu kaynakların kullanımına ülkemiz açısından bakıldığında,
yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyelimiz nedir? Potansiyelimize
göre kullanım oranımız ne kadardır?
Diğer sorum:
Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim ve tüketiminin
yaygınlaştırılması, yerli kaynak olmasıyla dışa bağımlılığın ve yurtdışına
gereksiz kaynak çıkışının azaltılması, yerel istihdam ve sosyoekenomik bütünleşmeye
katkı sağlaması, kaynak çeşitliliği oluşturularak enerjide arz güvenliğine
olumlu etkinin yaratılması, sürdürülebilir kalkınmaya ve çevreye olumlu
katkılar sağlaması gibi konularda tasarının etkisi ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Yıldırım, buyurun.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Sayın Başkan, izninizle Sayın Bakana iki soru yönelteceğim.
1.- Kastamonu Kırık ve
Oyrak Barajlarını ne zaman programa alacaksınız? Bunlar sulama amaçlı.
2.- Taşköprü Oprucak, Taşköprü
Gökırmak üzerinde kurulacak Gökçeağaç Barajı hem sulama hem enerji
barajlarıdır; bunları programa almayı düşünüyor musunuz?
Yenilenebilir enerji
türlerinden Kastamonu'da hangi projeleri uygulamaya koyacaksınız ve hangi
türleri desteklemeyi düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yıldırım.
Sayın Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma iki sorum var.
Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulunun dahil olduğu üst kurulların tek bir yapıya bağlanmasını öngören bu
üst kurullarla ilgili çerçeve yasa Plan ve Bütçe Komisyonunda rafa kaldırıldı.
Görüşülmekte olan bu kanunla da yeni yetkiler verilirken, söz konusu görevlerin
eksiksiz olarak görülebilmesi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Teşkilat
Kanununda bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Hükümet
sözcüsü Sayın Uzunkaya gündeme getirdiği için, eğer Enerji Bakanlığının bilgisi
varsa almak isterim; Türkiye'ye komşu olan Ermenistan'ın Metsramor Santralı
eğer bir kazaya uğrayacaksa en çok etrafı ve bu arada Iğdır bölgesi çok
etkilenecektir; çünkü, 16 kilometre mesafede. Sürekli bu konuda teşebbüs içinde
olduğumuz halde bugüne kadar oranın riskinden hükümetin hangi düzeyde bir
çalışma içinde olduğu konusunda ben bilgi edinemedim. Eğer bilginiz varsa, bu
konuda aydınlatırsanız, hem bölge halkı hem de Türkiye'nin komşuları ve Türkiye
rahatlamış olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, buyurun
efendim.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, sonuncudan başlayayım. Iğdır'la
ilgili, özellikle Ermenistan'ın nükleer santralını çok yakından takip ediyoruz.
Sadece orayı değil, Türkiye'de 70'in üzerinde merkez var ve bunlar, bütün
dünyada ne oluyor ne bitiyor, 24 saat takip ediyorlar; buna, tabiî ki, doğu
sınırlarımız da dahil. Yalnız, bu nükleer santrallar -dünyada 441 tanesi
çalışıyor şu anda, 31 tanesi de inşa halinde- giderek de yaygınlaşıyor. Yalnız,
teknoloji çok gelişti; bu noktada en ufak bir problem yok. Eminim,
Ermenistan'daki de, yine, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından ve Atom
Enerjisi tarafından da kontrol ediliyor.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Ama, yerine getirilmedi.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yok, takip ediliyor; bilesiniz diye
söylüyorum.
Onun dışında, üst
kurullarla ilgili çalışmalar var. Bu çalışmalar Hükümetimiz tarafından
yürütülüyor. Tabiî, şu yenilenebilir enerji bile istediğimiz zamanda gündeme
gelmedi. O da belli bir kaymayla... Çünkü, yoğun bir çalışma içindeyiz. Zaten,
bu tip konuşmalar, biraz önceki ilgili-ilgisiz konuşmalar da çok zaman kaybına
sebep olduğu için, bu tip çok önemli yasalar da maalesef geç çıkıyor. Burada,
üst kurullarla ilgili düzenlemeler o şekilde.
Bunun dışında, Atatürk
Barajıyla ilgili kısma hemen cevap vereyim.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sorularımla ilgili yazılı cevap mı alacağım?
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Vermediğim kısmı yazılı vereceğiz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süremiz doluyor; lütfen efendim.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Yüzde 50 kapasitenin ideal olduğunu biliyoruz ama...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, bakınız, Atatürk Barajı, iki yıldır
rekorlar kırıyor, her barajımızda olduğu gibi. Fakat, bu barajlar yüzde 100
kapasiteyle 24 saat çalışmaz. Belki sizin gezdiğiniz zaman, puan saate göre,
yani, pik saate göre ayarlanmış olabilir. Yani, gece, çok kullanılan zamanlar
ile az kullanılan zamanlarda suyu ziyan etmemek için bazılarını durduruyoruz.
Bu arada, biraz önce bahsettiğiniz gibi, doğalgazdan dolayı da bu
ayarlamaları yapıyoruz. Günlük eğrileri
çizdiğiniz zaman yukarıda pikler olur, ortada ise, eğer, piklerin altını
çizerseniz dikdörtgen alanı gibi bir şey çıkar. O dikdörtgen alanı, genellikle,
24 saat çalışabilecek baz yükü oluşturacak santrallar tarafından yürütülür.
Mesela, biraz önce tenkit
ettiğimiz nükleer santrallar da bunun içine girer, kömür santralları aynı
şekilde; ama, baraj, çok kolaylıkla ayarlanabilen üniteleri olduğu için, suyu
ziyan etmemek için otomatik olarak devreye girer veya çıkar. Biz, bunda çok
hassasız ve bir damla suyu dahi ziyan etmek istemiyoruz ve özellikle de
barajlardan elde ettiğimiz enerjide -Atatürk Barajı da dahil olmak üzere- iki
senedir rekor kırdık ve suyu da, hatta, ziyan etmemek için, belli bir emniyet
payı içinde en üst seviyesine kadar elimizde tuttuk. Bundan dolayı da, zaten,
elektriğe otuz aydır zam yapmadığımız gibi indirim yaptık. Şu anda bizim
elektrik sudan da ucuz...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süremiz...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Çınarcık Barajıyla ilgili kısmı da yazılı
olarak cevap vereyim.
Orada da uygulama yaptık,
ilanla ihale ettik. DSİ'nin bu yeni uygulamaları, önümüzdeki günlerde daha da
yaygınlaşacak. Aksi takdirde...
Sayın Başkan, aslında,
benim zamanımdan çok alındı, farkındaysanız...
Şimdi, bu barajları, biz,
özel sektöre, yapmak isteyenlere açıyoruz. Bunlar, şeffaf bir şekilde, ihaleye
girip alabilirler. Aksi takdirde, DSİ'nin bu ödemelerle, bunu, on onbeş senede
bitirmesi mümkün değil. Onun için, biz, (A) planından (B) planına geçmiş olduk
ve bunu da uyguluyoruz.
Kastamonu'daki rüzgâr
enerjisini, bundan sonra, artık, özel sektör yapacak, devlet bu tip yatırımları
yapmayacak. Biz, dağıtımı da özelleştiriyoruz -Özelleştirme İdaresi- üretim de
özelleşecek. Sadece iletim kamunun elinde olacak. Buna göre kendimizi
ayarlayalım. Paramızı da elimizde tutup, bu tip yatırımlara kullanalım. Bunlar
cazip şeyler ve teşvik ediyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 646
sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin 11 nolu bendindeki
"biyokütle" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp
Fatsa |
Ünal
Kacır |
Taner
Yıldız |
|
Ordu |
İstanbul |
Kayseri |
|
Hamit
Taşcı |
|
Mehmet
Çiçek |
|
Ordu |
|
Yozgat |
"biyogaz, dalga,
akıntı enerjisi ve gel-git"
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
3 üncü maddenin 8 inci
bendiyle paralellik sağlanması amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.50
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
646 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Tasarı ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri,
alınan karar gereğince 4 üncü sıraya alınan, 14.4.2005 tarihli ve 5333 sayılı
Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın
89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun
görüşmelerine başlıyoruz.
4.- 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1019) (S. Sayısı : 888) (x)(xx)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 888 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Sayın milletvekilleri,
14.4.2005 tarihli ve 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak,
bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte,
Başkanlığımıza geri gönderilmiştir. Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci
fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye
Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir", İçtüzüğün
81 inci maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması
kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine
kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar
verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme
açılır. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır" hükümleri yer
almaktadır. Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece
Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun
kararına bağlıdır.
Bu nedenlerle, söz konusu
kanunun, sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 28 inci maddesinin
görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA
KANUN
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Çeşitli Hükümler
Atama
MADDE 28.- Başkan
yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve gelirler
kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.4.1981 tarihli ve
2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları Başkan
tarafından yapılır. Başkan bu yetkilerini gerekli gördüğü takdirde alt
kademelere devredebilir.
Başkan kadrosuna atanmak
için; hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler
fakültelerinde en az lisans düzeyinde yüksek öğrenim görmüş, Bakanlıkta veya
Başkanlıkta fiilen en az üç yıl çalışmış olmak gerekir.
Başkan yardımcısı, daire
başkanı ve vergi dairesi başkanı kadrolarına atanacakların; hukuk, siyasal
bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde en az
lisans düzeyinde yüksek öğrenim görmüş ve Devlet memuriyetinde en az on hizmet
yılını doldurmuş olanlardan; Başkanlıkta en az üç yıl yönetici düzeyinde
çalışmış ya da maliye müfettişi, hesap uzmanı veya gelirler kontrolörü olması
gerekir.
Gelirler Kontrolörleri Daire
Başkanı, daire başkanı olma niteliklerini haiz gelirler kontrolörü unvanını
almış olanlar arasından atanır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde, gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, AK Parti Grubu adına Nevşehir
Milletvekili Osman Seyfi; şahısları adına; Balıkesir Milletvekili Ali Osman
Sali, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan ve İstanbul Milletvekili Ali Kemal
Kumkumoğlu'nun söz talepleri vardır.
İlk söz, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'na aittir.
Sayın Kumkumoğlu,
buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL
KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen
28 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
aslında çok sık karşılaştığımız bir durum, bir tartışma. Cumhurbaşkanımız, ek
maddeleriyle birlikte 44 maddeden oluşan bir tasarıyı, sadece 1 maddesi
nedeniyle, yeniden görüşülmek üzere, Meclise geri göndermiştir; ama, ne
hikmetse, bu 1 maddelik geri gönderme gerekçeleri üzerinde sisteme dönük
tartışmaların yapıldığı bir süreç yaşandı dün. Bugün, basında buna dönük çok
sayıda haber var. Dün akşam televizyonların tamamına yakınında bu 1 maddelik
geri gönderme gerekçesiyle ilgili olarak tartışmalar yaşandı, tartışmalar
yapıldı.
Şimdi, bence, gerçekten
ne yapılmak istendiğini hepimizin sorgulaması lazım. Anayasa Mahkemesi
Başkanının söylediği bir iki sözün veya bir değerlendirmenin üzerinden Anayasa
Mahkemesini tartışma konusu yapmak; Cumhurbaşkanının, bir kez daha
görüşülebilsin, görüşülsün diye geri gönderdiği bir madde üzerinden
Cumhurbaşkanlığı makamını ve onun yetkilerini tartışmak hangi amaca dönüktür?..
Kaç AKP'li arkadaşım, şu süreçte, Meclis Başkanından, Sayın Bakandan kaynaklanan,
en temel kurumlarımıza dönük bu eleştirilerin hangi amaca, hangi hedefe dönük
olarak bu tartışmaların yaratıldığını biliyor?... Kaç AKP'li arkadaşım, bu
tartışmaların hedefinin, bu tartışmalardan amaçlanan şeyin ne olduğunu biliyor?..
Birileri bir şey...
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Biz biliyoruz!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Olabilir, ben arkadaşlarımızın bilemediğini düşünüyorum;
arkadaşlarımız biliyorlarsa, aslında, daha sıkıntılı bir durumla karşı
karşıyayız demektir.
HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) - Allah allah!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, maddeye bakalım. 44 maddeden oluşuyor
kanun.
Gerekçesi, güçlü ve özerk
bir Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturmak. Peki, böyle bir Gelir İdaresi
Başkanlığı kurulabilmiş midir; hayır. Kurum çalışanları dahil, konuyla ilgili
olan milletvekilleri dahil, geçmişte bu sorumluluğu, bu görevi üstlenmiş, bu
görevlerde bulunmuş olan uzman kişiler dahil, herkes, böyle, amaçlandığı
biçimiyle güçlü bir Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturulamadığı konusunda bir
mutabakat içerisindedir. Aslında, burada, amacına uygun bir düzenleme
yapılamadığı için, Cumhurbaşkanının...
Mesela, bizim,
Cumhurbaşkanının, bu amaca uygun; yani, güçlü bir Gelir İdaresi oluşturma
amacına uygun bir düzenleme yapılamadığı için, amacına uygun olmayan bu
düzenlemeyi, tümüyle, yeniden görüşülmek üzere geri gönderilmesi biçiminde bir
beklentimiz vardı.
ASIM AYKAN (Trabzon) - O,
hükümetin işi, o icraat...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bizim böyle bir beklentimiz var; o, ayrı bir değerlendirme.
Bizim böyle bir
beklentimiz vardı; ama, olmadı. Sayın Cumhurbaşkanı, bir başka madde nedeniyle
bunu geri gönderdi. Cumhurbaşkanı, bunu, bu madde nedeniyle geri gönderince
kıyametler koptu. Cumhurbaşkanlığı kurumu, bu sebeple, olağanüstü biçimde
tartışma konusu haline getirildi.
Şimdi, bakın, değerli
arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının bu tür değerlendirmeler yapıp yapamama
noktasında yetkisinin varlığını konuşuyoruz.
Anayasanın 8 inci
maddesi, Cumhurbaşkanına, Bakanlar Kuruluyla birlikte yürütme yetkisini ortak
paylaşma sorumluluğu veriyor.
89 uncu madde
-maddelerden okuyalım- "Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince
kabul edilen kanunları onbeş gün içinde yayımlar. Yayımlanmasını kısmen veya
tamamen uygun bulmadığı kanunları, -kısmen veya tamamen uygun bulmadığı
kanunları, herhangi bir şeye bağlı olarak değil, şahsen uygun bulmadığı
kanunları, ifade o- bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe
ile birlikte aynı süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
gönderir."
Sayın Cumhurbaşkanı, bir
daha görüşülmek üzere, böyle bir düzenlemeyi, arkasına 5 sayfalık gerekçe
koyarak... Gerekçesinin içerisinde tartışılabilecek bazı noktalar vardır,
olabilir; yani, Cumhurbaşkanının yaptığı her şey mutlak anlamda doğrudur demek
başka bir şeydir; ama, bu sebeple, Cumhurbaşkanlığı kurumunu, onun yetkilerini,
onun, sistem içerisindeki yerini tartışma konusu haline dönüştürmek, en
azından, böyle bir maddeden yola çıkarak, böyle bir maddeyi gerekçe yaparak, bu
kadar önemli bir konuyu Türkiye'nin gündemine taşımaya çalışmak, siyaseten
doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Daha ileri şeyler söylemiyorum. Bir şeyi
söyleyeceksek, bir şeyi yapmak niyeti içerisindeysek, neyse, hele bu kadar
önemli bir konuda söylemek istediğimiz şey neyse, onu, doğrudan, kendisiyle
ilgili düzenlemeler yaparak, kendisine söylemek zorundayız. Bunların
arkasından, bunların üzerinden dolaşarak bir şey yapmayalım; yapamayız da.
Şimdi, şu anda, bu
düzenlemeyi görüşüyoruz. Şimdi, İçtüzüğün 52 nci maddesi ne diyor; "Genel
Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya herhangi bir metin, aksine karar
alınmadıkça dağıtımı tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden görüşülemez."
Şimdi, Cumhurbaşkanının, sadece şahsî değerlendirmelerine bırakılmış bir
sorumluluğu ve ona dönük bir değerlendirmesini eleştiren arkadaşlarımızın şu
yaptığı nedir? Yani, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye kullandığımız halk
ifadesine, şundan daha denk düşen, şundan daha uygun bir yaklaşım biçimi
olabilir mi değerli arkadaşlar? Cumhurbaşkanının o tavrını eleştiriyorsunuz;
aynı anda, aynı düzenlemeyle ilgili, kendimizin, bizi, en az Anayasa kadar
bağlayan İçtüzük konusunda ortaya koyduğumuz tavır da bu.
Şimdi, bakın,
Cumhurbaşkanına verdiğimiz yetkiler içerisinde, bu kararnamelerle, üçlü
kararnamelerle yapılması gereken atamalar konusunda verdiğimiz yetkiler
içerisinde, 2451 sayılı Yasanın verdiği yetkiler içerisinde neler var: Müsteşar
ve yardımcıları, genel müdür ve yardımcıları, TÜBİTAK üyeleri ve genel
sekreteri -dün onu da bir şekilde çözdünüz, hallettiniz- bakanlıklardaki kurul
başkanları ve üyeleri, bakanlık müfettişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
iş müfettişleri, bakanlık müşavirleri, 1 inci hukuk müşavirleri, il idare şube
başkanları, bölge müdürleri ve başmüdürleri.
Peki, niye başkan
yardımcıları yok; çünkü, 2451 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde bu tür özerk
kuruluşlar söz konusu değildi "başkan yardımcılıkları" biçimindeki
bir statü de o gün tam anlamıyla oluşmuş değildi. Peki, biz, hiyerarşi içerisinde
başkan yardımcılıklarını nereye koyuyoruz; genel müdür ile müsteşar yardımcısı
arasında bir yerde.
Şimdi, biz, genel müdür
ve müsteşar yardımcısı arasındaki bir yerdeki atamayı bakanın onayıyla
gerçekleştireceğiz; ama, aynı kurumda görev yapan 1 inci hukuk müşavirini üçlü
kararnameyle atayacağız. Böyle bir düzenleme olabilir mi değerli arkadaşlar?!
Bir kurumdaki başkan yardımcısını bakan atayacak, aynı kurumdaki 1 inci hukuk
müşavirini üçlü kararnameyle atayacağız!.. Yaptığımız düzenleme böyle bir
hilkat garibesidir ve Cumhurbaşkanının buna dönük itirazını da olağanüstü sert
yöntemlerle, üsluplarla tartışma konusu yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanının eleştirilerinde kısmen siyaset kurumuna dönük birtakım, belki
amacını aşan, çok dikkatli olduğunu düşündüğümüzde Sayın Cumhurbaşkanının, çok
rahat kabul edilmemesi gereken yaklaşımları olduğu gerçeği doğrudur; ama,
şimdi, şöyle de bir gerçekle karşı karşıyayız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Sayın Başkanım, birkaç dakika daha rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Kumkumoğlu.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Fiilî durum şu: Şimdi,
deniliyor ki: "Efendim, başka kurumlarda da bu tür atamalar var ve bu
atamaları, işte, bu üst kurullarda, kurullarda başkan yardımcılıklarını,
bunların atamalarını bakanlar ve Bakanlar Kurulu veya başbakan veya ilgili
bakan veya başkan, ilgili kurumun başkanı yapar."
Peki, kanunlarında,
kanununda üçlü kararnameyle atanması gereken kaç üst düzey yönetici şu anda
görev yapıyor değerli arkadaşlarım? 300'ün üzerinde üst düzey yönetici, şu
anda, üçlü kararnameyle atanması gereken 300'ün üzerinde üst düzey yönetici
vekâleten görev yapıyor. Niye? Dün, çok büyük bir heyecanla, TÜBİTAK'ın
üyeleriyle ilgili yapılabilecek atamalar konusunda Sayın Cumhurbaşkanını
tamamen devredışı bıraktık. Niye? Yani, bu eleştirilerden, acaba, siyaset
kurumunun da alması gereken birtakım değerler olması gerekmez mi?
Şimdi, biz, her
vesileyle, sistemin bir şekilde üstüne kurulduğu bütün kurumları... Bunu,
burada, ben, son on gün içerisinde, bir milletvekili olarak, ikinci defa tekrar
etmek durumunda kalıyorum ve bundan hiçbir şekilde mutlu değilim; ama, eğer,
biz, bu konuda ısrarlı bir tavrın içerisinde olursak, yani, sistemin üzerine
kurulduğu bütün yapıları, her şeyi gerekçe yaparak, olur olmaz, sabah akşam,
her vesileyle tartışma konusu yaparsak, bu kurumları her vesileyle yıpratmaya,
her vesileyle bu kurumları devredışı bırakmaya çalışırsak, her kanunla ilgili
yaptığımız düzenlemede -daha dün, TÜBİTAK'ta olduğu gibi- illâ bu kurumları,
cumhuriyetin, sistemin üzerine kurgulandığı bu kurumları değişik vesilelerle
devredışı bırakmaya çalışırsak, hele, bunu yapan parti, bir de 365
milletvekiliyle iktidarda bulunan ve bu kurumlarla uyumlu bir çalışma yaparak,
Türkiye'nin içerisinden geçmekte olduğu bu sıkıntılı süreçte, Türkiye'nin
içerideki ve dışarıdaki problemlerinin sistemin üzerine kurgulandığı, üzerine
oturtulduğu, mesela yürütme görevini birlikte yapmak zorunda olduğu Sayın
Cumhurbaşkanıyla bir uyum içerisinde olmak gibi bir sorumluluktan kaçıp, bütün
bu kurumları devredışı bırakmaya çalışırsa, değerli arkadaşlarım, korkarım, bu
tartışmalar giderek daha da sertleşir, daha da uzar, daha da yoğunlaşır.
Bundan, içerisinden geçmekte olduğumuz dönemin hassasiyetleri dikkate
alındığında, hiç kimsenin, Türkiye'nin de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de
hiçbir faydası yoktur. Hele, İktidar Partisinin bundan hiçbir şekilde bir fayda
görmesi mümkün değildir.
Ben, İktidar Partisinin,
bu anlayışından, bu yaklaşımından, devletin kurumlarını yıpratmaya dönük bu
tavrından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini umuyorum, diliyorum; bu anlayışla
hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Madde üzerinde, AK Parti
Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi.
Sayın Seyfi, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
OSMAN SEYFİ (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan
ve Cumhurbaşkanlığınca, tekrar, Meclise, görüşülmek üzere iade edilen gelirler
teşkilatı hakkındaki kanunun 28 inci maddesi hakkında AK Partinin görüşlerini
aktarmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi, Partim adına ve şahsım adına
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, her
şeyden önce, gerek dün komisyonda gerekse bugün, biz, Sayın Cumhurbaşkanının
yetkilerini tartışmıyoruz. Burada tartıştığımız konu, Sayın Cumhurbaşkanının
tekrar görüşülmesi hususunda gönderdiği gerekçelerdir ki, bu gerekçeleri
tartışmanın da, Meclisin ve milletvekillerinin en doğal hakkı olduğuna
inanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
tekrar görüşülmesi istenilen 28 inci madde, başkan yardımcılarının, daire
başkanlarının ve gelirler kontrolörlerinin atamasına ilişkin bir hükümdür.
Nedir burada yazılı olan "Başkanın önerisi üzerine başkan yardımcıları,
daire başkanları ve gelirler kontrolörleri Bakanın onayıyla atanır"
deniliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, bu maddenin Anayasaya aykırı olduğunu ileri
sürerek Mecliste tekrar görüşülmesini istiyor.
3,5-4 sayfalık gerekçede,
özetlersek, üç hususu ileri sürüyor Sayın Cumhurbaşkanı: Birinci husus,
"bu şekildeki bir atama demokratik parlamenter sisteme aykırıdır"
diyor. İkinci husus, somut olarak, "Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddelerine
aykırıdır" diyor. Üçüncü olarak da, biraz siyasî bir görüş, "kamu
hizmetlerinin mahiyetine ve gereğine aykırıdır” diyor. Ben, şimdi, bu görüşleri
teker teker irdelemek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
demokratik parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığına dayanan, yani, yasama,
yürütme, yargının kuvvetler ayrılığına dayanan ve birbirleriyle yumuşak
münasebetleri olan bir rejimdir. Bunun alternatifi nedir; başkanlık ve yarı
başkanlık sistemidir. Belirleyici unsurları Cumhurbaşkanına verilen
yetkilerdedir. Demokratik parlamenter rejimde, cumhurbaşkanının yetkileri
sınırlıdır. Cumhurbaşkanı, yaptığı işlemlerden dolayı sorumsuzdur ve sınırlı
bir yetkiye sahiptir, sorumsuzdur, yetkileri sınırlıdır ve seçim usulü de
değişiktir. Ancak, yarı başkanlık ve başkanlık sistemlerinde, cumhurbaşkanının
yetkileri geniştir, genişletilmiştir ve genel seçimle, doğrudan doğruya halk
tarafından seçilerek işbaşına gelir.
Şimdi, hal böyleyken,
bizim Anayasamızda da -aynı gerekçede belirtildiği gibi- demokratik parlamenter
sistem benimsenmiştir. Her ne kadar, cumhurbaşkanına, demokratik parlamenter
sistemin dışına çıkan bazı yetkiler tanınmışsa da, bu, sistemin mahiyetini
değiştirmemiştir. Nitekim, Cumhurbaşkanı, iade gerekçesinde de, bizim
Anayasamızdaki sistemin, demokratik parlamenter bir sistem olduğunu teyit
etmektedir. Orada, Cumhurbaşkanı ile bizim aramızda herhangi bir görüş ayrılığı
bulunmamaktadır.
Yalnız, burada, varılan
netice farklıdır. Demokratik parlamenter sistemde, cumhurbaşkanı, yetkilerini
kullanır; ama, ne kadar kullanır; Anayasanın ve kanunların verdiği kadar
kullanır, daha fazlasını kullanamaz. Bunun dışında, yorumla, kıyasla,
cumhurbaşkanının yetkilerini genişletemezsiniz. Bu, gerek parlamenter sistemin
mahiyetine aykırıdır gerekse hukukun üstünlüğüne, Anayasanın genel
prensiplerine aykırıdır.
Burada, o halde, kanunla
açıkça kendisine verilmeyen bir yetkiden bahsedilmesi, ille de tayin
kararnamelerinde cumhurbaşkanının da imzasının olmasını demesi, Anayasanın,
kanunların vermediği bir yetkiyi kendisine istemek olur. Dolayısıyla, bu
husustaki gerekçelerini biz hukukî görmüyoruz ve yerinde de bulmuyoruz.
İkinci husus şu:
Deniliyor ki -biraz önce Sayın Kumkumoğlu da bahsetti- Anayasanın 8 inci
maddesi... Anayasamızın 8 inci maddesi ne diyor; yürütme yetkisinden bahsediyor
"hükümetle ve Cumhurbaşkanıyla birlikte kullanılır" diyor; doğru;
ama, devamı var. Devamında ne diyor: "Anayasa ve kanunlar çerçevesinde
birlikte kullanılır." Anayasanın vermediği bir yetkinin, kanunların
vermediği bir yetkinin birlikte kullanılması mümkün değildir.
Kaldı ki, Sayın
Cumhurbaşkanının gönderme gerekçesinde açıkladığı 104 üncü maddede de,
Cumhurbaşkanının yetkileri, yasamayla ilgili yetkileri, yürütmeyle ilgili
yetkileri ve yargıyla ilgili yetkileri teker teker sayılmıştır. Bunları, biraz
önce söylediğim gibi, geniş şekilde yorumlayarak veyahut herhangi bir şeylere
kıyaslayarak Cumhurbaşkanının yetkilerini artıramayız; aksi, Anayasaya
aykırılık o zaman olur.
Diğer taraftan, 105 inci
madde, cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu düzenleyen bir maddedir. Burada,
cumhurbaşkanının, Anayasanın kendisine verdiği, tek başına yapacağı işleri
dışında, muhakkak bir bakanın ve başbakanın imzasını, yan imzasını şart
koşuyor. Bilhassa bu hükmün, cumhurbaşkanının yetkilerini genişleten bir hüküm
değil, aksine, daraltan, sınırlayan bir hüküm olduğunu düşünüyoruz ki,
böyledir; biraz önce bahsettiğimiz sebeplerden dolayı.
Diğer bir gerekçede,
Sayın Cumhurbaşkanı, kamu hizmetlerinin gerekleriyle ilgili olmadığını, bu
bakımdan Anayasaya aykırı olduğunu söylüyor.
Değerli arkadaşlarım,
kamu hizmetlerinin gerekliliği çok seyyal, çok lastikli, çok uzun, ucu olmayan
bir kavramdır. Bu şekildeki bir kavramla, Anayasaya uygunluk veyahut da
aykırılık tespit edilemez.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Size göre, bize göre farklılığı doğar.
OSMAN SEYFİ (Devamla) -
Tabiî, size göre değişir, bize göre değişir. Kaldı ki, yürütmenin ne şekilde
denetleneceği, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinde gerekse
Anayasamızın 125 inci maddesinde, idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı
denetimine tabi olacağını belirtmek suretiyle, idarenin ne şekilde
denetleneceğini de, Anayasamız, sarih olarak, açık olarak ifade etmiştir.
Hatta, burada 125 inci
maddede -galiba üçüncü fıkra; sizlerle paylaşmak istiyorum- bakın ne diyor; hep
birlikte okuyalım: "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. -Yargı dahi, idarî işlemleri hukuka uygun
olup olmadığı yönünden denetler- Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil
ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve
işlem niteliğinde veya -idarenin- takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı
kararı verilemez."
Bu, Anayasanın açık
hükmüdür. Anayasanın, yargıya vermediği bir hükmünü, parlamenter sistemde
yetkileri sınırlı bir cumhurbaşkanına verdiği düşünülemez; bunun aksi mümkün
değildir.
Kaldı ki, Anayasamızın 6
ncı maddesi de gayet açıktır. Anayasamızın 6 ncı maddesinde ne diyor:
"Hiçbir organ kendisine Anayasada verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz."
Anayasada verilmeyen bir
yetkiyi hiç kimse de kendisinde görmesin.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyfi, bir
dakika efendim...
Konuşmanızı tamamlar
mısınız.
Buyurun.
OSMAN SEYFİ (Devamla) -
Anayasa bizleri bağladığı gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bağlayacağı
gibi, mahkemeleri bağlayacağı gibi, idareyi, yürütmeyi bağlayacağı gibi,
elbette, Cumhurbaşkanını da bağlayacaktır değerli arkadaşlarım.
Üçüncü gerekçenin dışında
bazı laflar, bazı gerekçeler ileri sürülüyor ki, gerçekten, değerli
arkadaşlarım, kabul edilemeyecek gerekçeler. Siyasî istikrarın tecrübesiz
olacağından, siyasî istikrarın ve devlette istikrarın ancak bürokratlarla temin
edileceğinden vesaireden bahsediliyor ki, bunları ben teker teker okumayacağım.
Burada tarif edilen devlet, demokratik devlet değil, bürokratik devlet. Evet,
burada, bürokratik bir devletten bahsediliyor.
Değerli arkadaşlarım,
siyasî iktidarların alternatifleri yine siyasî iktidarlardır, siyasî partilerin
alternatifleri yine siyasî partilerdir. Nitekim, geçmişte, bizim siyasal
tarihimizde, siyasal iktidarların alternatiflerinin başka kurumlar olduğunu
görmekten, göstermekten, bunu lanse etmekten bu millet çok çekmiştir ve
bunlardan da hiç kimse, hiçbir fayda görmemiştir.
Bu sözlerimle sözlerimi
bağlıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyfi.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ OSMAN SALİ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanınca bir
daha görüşülmek üzere geri gönderilen 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesiyle ilgili olarak söz
almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yasanın 28 inci maddesi
başkanlık personelinin atama usulü ve atama şartlarını düzenlemiştir. Esasen,
Sayın Cumhurbaşkanımızın karşı görüşleri maddenin tamamıyla ilgili değil,
sadece maddenin birinci fıkrasıyla sınırlıdır.
Maddenin birinci fıkrası
"başkan yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve
gelirler kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.4.1981
tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları
Başkan tarafından yapılır" diyor ve devam ediyor.
Yine aynı yasanın 34 üncü
maddesiyle de idare başkanı müşterek kararnameyle atanacaktır; öyle
öngörülmüştür.
Geri gönderme
tezkeresinde, özetle, Gelir İdaresi başkan yardımcılarına 5300, Ankara,
İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlarına 4800, daire başkanları ile diğer
vergi dairesi başkanlarına 3600 ekgösterge öngörüldü.
Yine bu görevlilerin,
Başbakanlık ve bakanlıklar genel müdür yardımcısı ve üstü düzeyde makam
tazminatı almaya hak kazandıkları, bu düzenlemelere göre, Gelir İdaresi başkan
yardımcıları, daire başkanları ve vergi dairesi başkanlarının, hiyerarşide,
genel müdür yardımcısı ve üstü düzeyde düşünüldüğü belirtilerek, Anayasanın 8,
104 ve 105 inci madde hükümlerine atıfla ve deniyor ki, "bu anayasal
kurallar karşısında, birer yönetsel işlem olduğunda kuşku bulunmayan atama
işlemlerinden, kurumların karar ve uygulama düzeneklerinde önemli işlev gören
üst düzey kamu görevlilerine ilişkin olanlarının, hukuksal geçerlilik
kazanabilmesi için Cumhurbaşkanınca da
imzalanması anayasal zorunluluktur."
Değerli arkadaşlar, bu
düzenlemelere göre atama usulü, üst düzey kamu görevlisi, ekgösterge
kavramlarını ve Anayasanın konuyla ilgili diğer hükümlerini de değerlendirmek
durumundayız.
Kamu görevlilerinin atama
usulüyle ilgili, Anayasada, iki usul görmekteyiz. Birincisi, anayasal atama
usulü. Örneğin, Anayasa 104'te, Genelkurmay Başkanı ile Devlet Denetleme Kurulu
başkan ve üyelerinin Cumhurbaşkanınca atanacağı öngörülüyor.
Anayasanın öngördüğü
İkinci atama usulü de yasal atama usulüdür. Anayasanın 128 inci maddesi "memurların
ve diğer kamu görevlilerinin atanmaları kanunla düzenlenir" hükmünü
taşımaktadır; hepimiz biliyoruz. Yani, kamu görevlilerinin atama usulü yasayla
düzenlenmek zorundadır ve yasa, atama usulünü de serbestçe belirleyebilir.
Nitekim, mevzuatımızda, Bakanlar Kurulu kararı, müşterek karar, idarî kurul
kararı, başbakan, bakan, belediye başkanı, vali kararı, hiyerarşik üst amir kararı
ve benzeri atama usulleri mevcuttur.
Temel atama usulü kanunu
olan 2451 sayılı Kanunda, Bakanlar Kurulu ve müşterek kararla atanacaklar
listelenmiş ve teşkilat kanunlarındaki özel hükümler korunmuştur.
Şimdi, 2451 sayılı
Kanunda iki tane cetvel var; birisinde Bakanlar Kurulu kararıyla atanacak
makamlar sayılıyor, diğerinde de müşterek kararla yapılacak atamalar
belirleniyor.
Şimdi, Yüksek Din Kurulu
üyeleri, örneğin, 1 sayılı cetvelde ve Bakanlar Kurulu kararıyla atanacak. Peki, bunu 2 sayılı cetvele alırsak ne lazım
gelir, anayasal bir sorun mu oluşturur; asla anayasal bir sorun söz konusu
değildir. Veya TÜBİTAK Genel Sekreteri -sonra Bilim Kurulu kararıyla atanacağı
düzenlendi- 2 sayılı cetvelde yer almıştır; ama, bir başka düzenlemede de, bu
yetki Bilim Kuruluna verilmiştir. Ya da Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanının
-işte, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük- hükümet tasarısında, müşterek
kararnameyle atanması öngörülüyordu, komisyonumuz karar verdi; dedi ki, bu,
Bakanlar Kurulu kararıyla atansın, İstatistiğin Başkanı Bakanlar Kurulu
kararıyla atansın. Demek ki, burada serbest bir tercih hakkımız bulunmaktadır.
Bu cetveller ve maddeler
incelendiğinde -diğer maddeler var, uzatmamak için geçiyorum- hangi atama
usulünün benimseneceğini tamamen yasal tercihe bırakmıştır Anayasamız; bu
şekilde belirlenecektir.
Teşkilat kanunlarında da
atama usulleri düzenlenmektedir, bunu hepimiz biliyoruz. Nitekim, görüştüğümüz
yasa da, kendi usulünü, hukuk müşaviri dışında, kendi atama usulünü kendisi
belirlemiştir, kendisi düzenlemiştir.
Demek ki, Anayasamız,
atama usulünü ve tercih edilecek usullere göre, kamu görevlilerinin hangilerinin,
hangi usule göre atanacağını yasaya bırakmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALİ OSMAN SALİ (Devamla)
- Sayın Başkanım, ben hiçbir zaman süremi aşmadım; onun için, bugün müsaade
istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Sali.
ALİ OSMAN SALİ (Devamla)
- Tartışılması gereken diğer kavram "üst düzey kamu görevlisi"
kavramıdır. Üst düzey kamu görevlisi kimdir? Günlük dilde ve literatürde çok
kullandığımız kavramın anayasal ve yasal bir tanımı bulunmamaktadır arkadaşlar.
Sadece, Anayasanın 128 inci maddesinde "üst kademe yöneticilerinin
yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir" hükmü
bulunmaktadır. Anayasanın öngördüğü bu özel yasa çıksa ve bu üst kademe
yöneticileri tanımlansa, bu tanımı "üst düzey kamu görevlisi" tanımı
olarak da kabul edebiliriz; ancak, bu yasa, bildiğiniz gibi, çıkmadı. Diğer
yandan, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, üst yönetici kavramını sisteme
getirdi ve burada, müsteşarları, bağımsız genel müdürleri, belediye
başkanlarını ve valileri üst yönetici olarak kabul ediyor.
Cumhurbaşkanlığı
tezkeresinde, 3600 ve üstü ekgöstergeye sahip kamu görevlileri üst düzey kamu
görevlisi olarak kabul ediliyor ve müşterek kararla atanmaları gerektiği
belirtiliyor. Ancak, yasalarımızda bu tezin çok farklı düzenlemeleri mevcuttur.
Bunu hepimiz biliriz. Bir tanesi çok çarpıcı olduğu için sizlerle paylaşmak
istiyorum. Özelleştirme İdaresi başkan yardımcıları, müsteşarlık başkan
yardımcısı, müsteşar yardımcısı statüsündedir, ekgöstergeleri 6400'dür ve
başkanın önerisi üzerine Başbakan tarafından atanır. Bunun örneklerini
çoğaltabiliriz.
Şimdi, biz, yasayla,
Gelir İdaresi başkan yardımcılarının ekgöstergesini 3000 olarak tespit edersek,
tezkerenin yaklaşımına göre, üst düzey kamu görevlisi olmaktan çıkar ya da şube
müdürlerine 3600 ekgösterge takdir edersek, yasal olarak, yine, tezkerenin
yaklaşımına göre, bunlar da üst düzey yönetici olmuş olur.
Ekgösterge, kamu
yönetimimizde, tezkerenin de belirttiği gibi, tezkerede de yer aldığı üzere,
genel olarak hiyerarşisi olarak kabul edilmektedir; ancak, ekgösterge ile atama
usulü arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Anayasamız böyle bir husus
öngörmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu tartışmalarla şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Çok kullandığımız üst düzey
kamu görevlisinin ne olduğu mevzuatta belli değildir. O zaman, üst düzey kamu
görevlilerini tanımlayan bir yasa çıkarmak ve bunların yetiştirilme usul ve
esaslarını da belirleyerek, bu sorunu kökten çözmek gibi bir durumla karşı
karşıyayız.
Özetle, bu maddenin, 28
inci maddenin birinci fıkrası Anayasaya aykırı değildir. Benim düşüncem bu
şekildedir.
Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Sali.
Hükümet adına, Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
biraz önce gruplar adına yapılan konuşmalarda da ifade edildiği gibi, Sayın
Cumhurbaşkanımızca, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunun 1 maddesi tekrar görüşülmek üzere Parlamentoya geri gönderildi; 28 inci
maddesi üzerinde yeniden görüşme yapıyoruz.
Biraz önce de ifade
edildiği gibi, 28 inci madde, Gelir İdaresi başkan yardımcılarının, daire
başkanlarının, vergi dairesi başkanlarının ve gelirler kontrolörlerinin
Başkanın önerisi üzerine ilgili bakan tarafından atanmasını düzenlemektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, başkan yardımcısı ve onun altındaki diğer kamu görevlilerinin
bakan tarafından atanmasını, daha doğrusu, bunun bir kararnameyle
Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmamasını Anayasaya aykırı bulmaktadır. Gerekçesi
de, kendisi yürütmenin başıdır ve Anayasa kendisine böyle bir görev vermiştir
ve sistemimiz bu şekildedir demektedir. Evet, gerçekten, Anayasamıza göre,
Sayın Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır ve Anayasamızda yetkileri sayılmıştır.
Biz, hiçbir zaman,
yürürlükte kaldığı sürece bu anayasal sistemi ve rejimi tartışmayız. Sayın
Cumhurbaşkanımızın görevlerini de tartışmıyoruz, onun konumunu da
tartışmıyoruz; ancak, Anayasanın bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda,
böyle bir Anayasaya aykırılık sorununun isabetli olmadığı düşüncesindeyiz;
çünkü, cumhurbaşkanını yürütmenin başı olarak niteleyen Anayasamızın 8 inci
maddesi, yine, aynı maddede yollama yapılan özel hükümlerle ancak açıklanabilirse,
bir sonuca varabiliriz.
Anayasamızın 101 inci
maddesi, Cumhurbaşkanımızın tarafsızlığını, 104 üncü maddesi ise, sınırlı somut
yetkilerini düzenlemektedir. Bu hükümler, Cumhurbaşkanımıza veya
Cumhurbaşkanlığı makamına, yürütme iktidarına doğrudan müdahale, yönetim
yetkisini doğrudan kullanma veya paylaşma, siyasalın tercihlerini önleme veya
dönüştürme salahiyetlerini bu makama asla tevdi etmemektedir. Bu anlamda,
yürütme yetkisi ve siyasası, Meclise ve millete karşı sorumlu olan siyasal
iktidarındır. Anayasamızın bu yapısı, parlamenter sistemin de doğal bir
sonucudur. Bu sistemde Cumhurbaşkanı, sorumsuz, tarafsız ve hakem organizatör
konumundadır.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanımızın yetkileri Anayasanın 104 üncü maddesinde sayılmıştır;
bunlardan bir tanesi de kararnameleri imzalamaktır. Kararnameleri imzalamak,
Cumhurbaşkanımızın anayasal görevi ve yetki alanındadır; ancak, Anayasamız,
kararname rejimine tabi işlemleri belirlemiş veya tahdit etmiş değildir. Hangi
işlemler, hangi atamalar kararnameye bağlanacaktır, hangileri bağlanmayacaktır;
bu, Anayasada belli değildir, Anayasada yazılı değildir. Hukuk düzeninin
sınırları içerisinde yasa koyucu, yani, Parlamento, hangi işlem veya
tasarrufların kararnameye tabi olduğunu veya hangilerinin kararname dışında
tutulduğunu, yasama takdiri içerisinde yeniden düzenleyebilir, özellikle büyük
atılımların, reformların, küresel rekabetlerin gerekleri içerisinde nesnel
koşulları ve unsurları belirlemek kaydıyla, yeni modeller oluşturabilir Türkiye
Büyük Millet Meclisi, yani, yasama organı. Yani, hangi atamalar kararnameye
bağlı olacak, hangisi olmayacak, bu konudaki kararı verecek olan merci, yasama
organı, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Nitekim, bununla ilgili
bir yasa da vardır yürürlükte; 2451 sayılı Yasa. Burada, hangi kamu
görevlilerinin kararnameyle atanacakları, hangilerinin bakan onayıyla
atanacakları bu kanunda belirlidir. Bu konudaki yetki, tamamen Türkiye Büyük
Millet Meclisinindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, bu konuda, bu kanun
görüşülürken, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve diğer bürokratların atama
yetkisini bakana vermiştir. Yani, Türkiye büyük Millet Meclisi, kendisine
verilmiş olan bir yetkiyi kullanmıştır. O nedenle, burada bir anayasal sorun
söz konusu değildir bize göre. O nedenle, 28 inci maddenin -tekrar görüşüyoruz;
ama- aynen çıkmasında yarar olduğu kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Cumhurbaşkanımız, kuşkusuz ki, Anayasadan kaynaklanan bu yetkilerini her
zaman kullanacaktır; buna saygılıyız; kendi tercihidir, geçmişte kullanmıştır.
Nitekim, bazı geri göndermeleri burada haklı bulunarak, o istikamette
düzenlemeler de yapılmıştır; bazı geri göndermelerinde, burada değerlendirmeler
yapılmış, iştirak edilmediği için, aynen de gönderilmiştir.
Bizi, daha doğrusu beni,
bir parlamenter olarak asıl rahatsız eden, biraz rencide eden, geri gönderme
tezkeresindeki bazı gerekçelerdir. Nitekim, biraz önce grubu adına konuşan
Sayın Kumkumoğlu da, şu cümleyi kullanmak suretiyle benim duyduğum hassasiyeti
paylaştı; dediler ki: "Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclise karşı amacını aşan
ifadeleri kullandığı doğrudur." Şimdi, kendileri biraz önce konuşurken,
"siz, sisteme yönelik tartışmalar yapıyorsunuz, amacınız nedir" diye
sordu. Biz, Türkiye'deki mevcut anayasal sistemi falan değerlendirmiyoruz,
tartışmıyoruz. Bu Anayasa yürürlükte kaldığı sürece, kuşkusuz ki, herkes ve her
kurum bu anayasal sınırlar içerisinde hareket edecektir. Şunu da ifade edeyim
ki, Türkiye'de rejim oturmuştur. Türkiye'de rejim tartışmalarının falan artık
gereği de yoktur, lüzumu da yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ancak, değerli
arkadaşlarım, şu ifadeler bir milletvekili olarak beni rahatsız etmiştir; dün
de Plan ve Bütçe Komisyonunda bunları söyleme ihtiyacını duydum: "Niye
bana gelmelidir bu atamalar?" Bunu açıklarken Sayın Cumhurbaşkanımız,
kararnamelerin kamu yararına ve kamu hizmetine uygun olmasının ve siyasî
emellere hizmet etmemesinin sağlanması; yani "siyasî iktidar -yani, bu
Parlamentodan çıkan hükümet- hükümet etme erkini kullanırken, bunu siyasî
emellerine hizmet etmek için kullanıyor veya kullanabilir. Bunun garantisi
benim, ben önlüyorum." Şimdi, bu bizi rencide etmiştir. Bu ifade, belki,
maksadını aşan bir ifade olarak -Sayın Kumkumoğlu'nun dediği gibi-
değerlendirilebilir; ama, bu, beni bir parlamenter olarak üzmüştür, inanıyorum
ki burada bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızı -iktidar-muhalefet farkı
gözetmeksizin söylüyorum- üzmüştür.
Hele şu ifade:
"Siyasal iktidarın uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim eksikliğini
gidermek için ben böyle istiyorum." Yani, biz son derece tecrübesiziz,
bizim deneyim eksikliğimiz var, atamalarda isabet edemeyiz, o nedenle Sayın
Cumhurbaşkanımız bunu sağlamak durumunda olan bir makam olarak kendisini
değerlendiriyor. Tabiî ki kendi takdiridir; ama, buraya gelmiş olan siz değerli
milletvekillerimiz, yani bizler, sizin içinizden çıkmış olan Hükümet,
zannediyorum, kendisini her alanda en iyi şekilde yetiştirmiş, gerekli idarî
deneyime sahip olan insanlardır ve dolayısıyla ülkemize hizmet etmek ve
milletten almış olduğu oyun gereğini yerine getirmek için herkesten daha fazla
titiz olmak mecburiyetindedir. Yani, bu Parlamentoyu ve bu Parlamentodan çıkan
Hükümeti, tecrübesiz diye değerlendirmek, herhalde yakışık almamıştır. Bunu
söylemek, bunu hissettirmek, herhalde, Cumhurbaşkanlığı Makamına saygısızlık
olmaması gerekir.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Cumhurbaşkanını da bu Parlamento seçiyor.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şu cümle de son derece bizi rahatsız
etmiştir: "Bir siyasî partinin tek başına iktidar olduğu dönemlerde kamu
görevlileri siyasal güce karşı çok daha korumasız kalabileceklerinden,
Cumhurbaşkanının denetim ve dengeleme görev ve yetkisi çok daha gerekli
olmaktadır."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
süremiz çok daraldı; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bitiriyorum.
Yani, bir siyasî parti,
şimdi olduğu gibi tek başına iktidara gelmişse, kamu görevlileri son derece
korumasız kalırlar, onları korumak da benim görevimdir gibi bir gerekçeyle
bunun gönderilmiş olmasını, tabiî, son derece üzüntüyle karşıladığımızı ifade
etmek istiyorum.
O nedenle, geri
göndermesine bir şey demiyoruz, bu kendi yetkisidir; ama, bunu gönderirken,
Türkiye Büyük Millet Meclisini, millet iradesinin tecelli ettiği Parlamentoyu,
kendisini seçen Parlamentoyu böylesine eleştiren, bunlar suç işlemeye veya hata
yapmaya meyilli insanlardır anlamına gelebilecek değerlendirmeler yapması
Meclisi yaralamıştır, millî iradeyi yaralamıştır. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
O nedenle, bu geri
gönderme gerekçesine, hem anayasal bir sorun olmadığı için hem de bu gerekçelerin
parlamenter sistemle bağdaşmaması nedeniyle karşı olduğumuzu, katılmadığımızı
ifade ediyorum.
Sayın Başkan uyarı yaptı,
biraz önce arkadaşlarımız da söylediler; yani, başkan yardımcılarının bakan
tarafından atandığı o kadar çok örnek var ki önümde. Mesela, Devlet Personel
Başkan Yardımcısı; ben atıyorum, bana bağlı. Bu kanunu da biz yapmadık, öteden
beri bu böyle. Size onlarca sayabilirim.
O nedenle, ortada
herhangi bir anayasal sorun yoktur, herhangi bir hukukî problem yoktur; ancak,
her kişi ve kurumun, 85 inci yıldönümünü iki hafta önce kutladığımız Türkiye
Büyük Millet Meclisine ve milleti burada temsil eden vekillerimize daha saygılı
bir üslup kullanması, herhalde, hem sizin hem milletimizin beklentisidir.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışmamızın sonuna yaklaştık; sonunda bir de açık oylama
yapacağız; konuşma yapacak olan arkadaşlarımız da vardır. Tasarının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar sizden -eğer yetişmezse- süre almak
istiyorum.
Bu konuyu oylarınıza arz
ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şahsı adına son
konuşmacı, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu.
Sayın Kumkumoğlu, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanınca geri
gönderilen, görüşmekte olduğumuz yasa metni üzerinde, tekrar, şahsım adına söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tartışmalardan da anlaşılacağı gibi, aslında, konuştuğumuz konu, Sayın
Cumhurbaşkanının geri gönderdiği madde değildir; gerekçelerdir,
Cumhurbaşkanlığı kurumudur ve Sayın Bakanın bütün söylemlerine rağmen, İktidar
Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın tepkilerinden bile çok rahat
anlaşılabilecek bir yaklaşımla, sistemin esasına dönük tartışmalarımızdır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Maddeyle ilgili konuş lütfen.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Seyfi
"Cumhurbaşkanı, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yürütme yetkisini
kullanır ve yerine getirebilir" dedi. Sayın Bakan da, buna dönük ifadeler
kullandı 8 inci maddeyle ilgili olarak. Peki, 8 inci maddede gerçekte ne
söylüyor; "Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu
tarafından Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine
getirilir." Yani, Anayasa ve kanunlara göre yürütme yetkisini kullanmakla
sorumlu olan kişi sadece Cumhurbaşkanı değildir; Bakanlar Kurulu da yetkilerini
yürütme yetkisini, Cumhurbaşkanı gibi, Anayasa ve yasalar çerçevesinde
kullanmak durumundadır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Herkes biliyor...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Peki, şimdi, ben, tekrar soruyorum -bilenlere, herkes biliyor ya-
bilenlere tekrar soruyorum: Şimdi, hangi sebeple?.. Bugün, kendi yasalarında
kararnameyle göreve getirilmesi gereken 300'ün üzerinde üst düzey yönetici
vekâleten görev yapmaktadır; hangi sebeple?! Sayın Bakan, hangi sebeple?!
Efendim, bu, daha önce de olmuştur. Daha önce de olmuştur... Bizim, bu 8 inci
maddeden, madem, Cumhurbaşkanına birtakım eleştirilerde bulunuyoruz; bizi
kurtarır mı daha önceden de buna benzer birtakım uygulamaların var olduğunu
söylemek, söyleyebilmek?!
Değerli arkadaşlarım, çok
açıkça, bugün, Sayın Cumhurbaşkanı ve diğer anayasal birtakım kurumlar,
ısrarla, devredışı bırakılmak istenmektedir.
Bakın, yine, Sayın Seyfi
"Sistemimiz kuvvetler ayrılığı esası üzerine kurulmuştur; yasama, yürütme
ve yargı. Bunlar birbirlerinin alanlarına müdahale edemezler..." Doğrudur;
ama, değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasanın, biraz önce Sayın Bakanın ifade
ettiği, söylediği, ama, her ne hikmetse, hiç kimsenin bir şekilde
ayrıntılarıyla söyleyemediği, içinden neyi almak istiyorsa, cımbızla onu çekip
almaya çalıştığı 104 üncü maddesine bir bakalım. 104 üncü madde şöyle diyor:
"Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk
Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının
düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."
Devamında, Cumhurbaşkanı
için, yetkileri için söylüyor:
"a) Yasama ile
ilgili olanlar."
"b) Yürütme alanına
ilişkin olanlar."
"c) Yargı ile ilgili
olanlar."
Değerli arkadaşlarım,
Cumhurbaşkanının yasamayla da, yürütmeyle de, yargıyla da ilgili olarak sorumlu
olduğu alanlar vardır. İsterse, Bakanlar Kurulunu istediği zaman toplantıya
çağırıp, ona başkanlık edebilir. Yürütme yetkisini bu yasalar çerçevesinde,
yani hükümeti hangi yasalar bağlıyorsa, Anayasanın hangi maddeleri bağlıyorsa,
Cumhurbaşkanını da o çerçevede bağlayan düzenlemeler çerçevesinde,
Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini hükümetle, iktidarla birlikte kullanma hakkını,
sorumluluğunu bu Anayasadan almıştır. Yani, öyle, ifade edildiği gibi, bizim,
işte, şeklen orada duran, fazla yetkileri olmayan, fazla yetkiyle donatılmamış
olan bir Cumhurbaşkanlığı kurumumuz yoktur; tam aksine, Cumhurbaşkanlığı
kurumumuz, bu Anayasayla, hem yasama hem yürütme hem de yargı üzerinde,
değişik...
RECEP KORAL (İstanbul) -
Yarı başkanlık!..
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Efendim, ayrı bir şey; Anayasa öyle tarif ediyor Cumhurbaşkanını.
Şimdi, Cumhurbaşkanının
bu yetkilerini kullanıyor olmasını...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, 1 dakika süre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurunuz efendim.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Her vesileyle, Cumhurbaşkanının bu yetkilerini, biz 350
milletvekiliyle iktidarız, ne demek Cumhurbaşkanı, üstelik de daha önceki
parlamentolar tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, ne hakla, ne münasebetle
bizim yetkilerimize müdahale ediyor...
AHMET YENİ (Samsun) - Kim
söyledi?! Yok öyle bir şey!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - ...bunu nasıl, hangi anlayışla devredışı bırakırız gibi bir
yaklaşımla olayların üzerine gidilince, doğal olarak, Sayın Cumhurbaşkanı da,
hükümete kendi yetkilerini ve sorumluluk alanlarını hatırlatan, hükümetin her
vesileyle Anayasadan alınmış olan bu yetkiler konusunda, bu yetkilerle
donatılmış Cumhurbaşkanını ve değişik anayasal kurumları devredışı bırakmaya
çalışan yaklaşımlarının sonucunda, belki, nezaketen siyaset kurumuna, ama, esas
itibariyle hükümete dönük çok ciddî uyarılarda bulunduğu konusunda, bir kez
daha, ben, İktidar Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımın dikkatini
çekmeyi, bir milletvekili olarak, sorumluluğumun gereği olarak görüyorum.
AHMET YENİ (Samsun) -
Yorum yapmayın!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Teşekkür ederiz.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Kumkumoğlu.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.
Sayın Dursun Akdemir,
buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Şimdi,
28 inci maddede, başkan atanmak için, Bakanlık ya da Başkanlıkta üç yıl çalışma
şartı getiriliyor. Diğer taraftan, başkan yardımcısı, daire başkanı, vergi
dairesi başkanı için de, on yıl Başkanlıkta çalışma şartı var. Şimdi, buradan,
şu tezat ortaya çıkmıyor mu Sayın Bakanım: Başkan yaptığınız birisine üç yıl
çalışma zorunluluğu getiriyorsunuz; başkan yardımcısı, daire başkanı ya da
vergi dairesi başkanı için de on yıl bir hizmet mecburiyeti koyuyorsunuz.
Burada, başarılı bir insanı, alt kademeden yükseğe çıkmak için bir sınırlama
var; üst kademedeki kişinin de, çok anormal bir becerisi ve hüneri var ki, üç
yılda başkan olacak konuma geliyor. Bu çelişkiyi izah edebilir misiniz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Maliye Bakanımız cevaplandıracak
efendim.
BAŞKAN - Tamam...
buyurun.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın milletvekilim, o on yıl meselesi, devlet hizmetinde
on yıl, başkanlıkta on yıl değil; bir daha onu okursanız, görürsünüz.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Başkanlıkta son üç yılı geçirmesi lazım...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Son üç yıl başkanlıkta geçirmesi lazım, on yıl devlet
memuriyeti yapması lazım.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Toplam on yıl devlet memuriyeti; fakat,
Başkan için bu on yılı aramıyorsunuz.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Başkan, en az oniki yıl devlet memurluğu var. Oraya
bakarsanız... Kalması için o lazım. Dolayısıyla, burada bir çelişki söz konusu
değildir.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
28 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını,
oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy
pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104
üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 194
Kabul : 178
Ret : 16
(x)
Sayın milletvekilleri, bu
oylama neticesine göre kanun kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını
temenni ediyorum.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, çalışma süremiz burada dolmuştur. Sözlü soru önergeleri ile diğer
denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2005 Salı günü saat
15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 21.00