BIM 2 4 2005-06-02T08:58:00Z 2005-06-02T08:58:00Z 70 47876 272895 TBMM 2274 545 335134 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 83       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

95 inci Birleşim

5 Mayıs 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'nın, Anneler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'nun, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) Çeşİtlİ İşler

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Adalet Bakanı Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)

2.- (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/817)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/819)

V.- ÖNERİLER

A) Sİyasî Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- SEÇİMLER

A) Komİsyonlarda AçIk Bulunan Üyelİklere Seçİm

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)

4.- 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1019) (S. Sayısı : 888)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Maliye Bakanı hakkında düzenlenen dosyaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5116)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özel bir finans kurumunun yöneticileri hakkındaki yargılamanın sonucuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5118)

3.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mardin-Kızıltepe'de meydana gelen olaydan sorumlu tutulan polislere ve olayla ilgili davaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5215)

4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Türkiye Denizcilik İşletmeleri AŞ'ye ait bir taşınmazın RTÜK'e devir bedeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5332)

5.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, otomatik meteoroloji istasyonu alımı için yapılan ihalede yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5338)

6.- Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, Mersin Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5451)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İş Bankası-Telekom İtalya Mobil (İŞ-TİM) şirketine kaynak aktarılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5466)

8.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Mersin Ulaştırma Bölge Müdürlüğüne ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5495)

9.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, çifte vatandaşlık nedeniyle Alman vatandaşlığından çıkarılma işlemi başlatılan Türklere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5533)

10.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Bölgesel Kalkınma Ajansları Kanun Tasarısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5592)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5602)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'a bağlı ilçe ve köylerdeki telefon santrallarının arızalanmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5616)

13.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, 2005 yılı Bütçe Uygulamaları Talimatında yer alan eşdeğer ilaç uygulamasına dahil ilaç ve kan ürünlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5642)

14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5809)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Manisa Milletvekili Ufuk Özkan, öğrenci seçme sınavı öncesinde lise son sınıf öğrencilerinin karşılaştıkları sorunlara,

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, sözde Ermeni soykırım iddialarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Aksaray Milletvekili Ahmet Yaşar'ın, sütün insan sağlığına olan yararlarına, süt üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Recep Akdağ cevap verdi.

Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon raporu (3/213) (S. Sayısı: 496) okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde, raporun kesinleşeceği açıklandı.

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 33 milletvekilinin, 1 Mayıs 1977 tarihinde İstanbul Taksim'de yaşanan olayların araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/280) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Bazı milletvekillerinin belirtilen sebep ve sürelerle izinli sayılmalarına,

Kars Milletvekili Zeki Karabayır'a ödenek ve yolluğunun verilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 60 ıncı sırasında yer alan 470'e 1 inci ek sıra sayılı komisyon raporunun bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Samsun Milletvekili Haluk Koç, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz ile Reha Denemeç'in, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/426) (S. Sayısı: 877), görüşmeleri tamamlanarak, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

4 üncü sırasında bulunan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646), tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

5 Mayıs 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.55'te son verildi.

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Ahmet Küçük

 

Kırklareli

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 130

II.- GELEN KÂĞITLAR

5 Mayıs 2005  Perşembe

 

Raporlar

1.-    14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1019)
(S. Sayısı: 888) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)

2.-               Er Kazanından İaşe Edileceklere İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/778) (S. Sayısı: 889) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)

3.-       Mesleki Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/1010) (S. Sayısı: 892) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)

4.-           İzmir Milletvekili Zekeriya Akçam'ın; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/414) (S. Sayısı: 893) (Dağıtma tarihi: 5.5.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle yaşanan sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1531) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

2.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, sözleşmeli personel alımına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1532) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, turizm gelirleriyle ilgili basında yer alan açıklamalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5813) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

2.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bir ithalatçı firmaya ÖTV tahakkuku yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5861) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

3.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, bir konuşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5862) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

4.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, vekâleten atanan kamu yöneticilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5863) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde armağan edilen silahlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5864) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

6.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, bir milletvekiliyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5865) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

7.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Devlet iç borç senetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5866) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'daki Patrikhanenin durumuna ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5867) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)

9.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Türk vatandaşlarının çifte vatandaşlık ile ilgili sorunlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5868) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

10.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, Bulgaristan sınırından yurda giriş yapan vatandaşların yaşadıkları sıkıntılara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5869) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

11.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, yurtdışında yaşayan vatandaşların oy kullanabilmelerine yönelik çalışmalara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5870) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

12.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, EGS Bank hisselerinin Egeser Giyim Şirketine devrine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5871) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF'nin bir firmayla imzaladığı anlaşmanın detaylarının internette yayınlanmamasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5872) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gümrüklerde kontrollerin yeterli olup olmadığına ve hayali ihracat iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5873) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)

15.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2004 yılı ithalat ve ihracat rakamlarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5874) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)

16.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, İran ve Suriye'den karpuz ithaline ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5875) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

17.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, dış ticaret politikasına ve hedeflerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5876) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

18.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, SSK Başkanlığınca bazı hastanelere ödenen sağlık harcamalarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5877) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

19.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, SSK'nın Sağlık Bakanlığına ve eczanelere yaptığı ödemelere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5878) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

20.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, SSK'lı bir hastanın tedavisi için gerekli işitme cihazının temin edilmemesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5879) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

21.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ağaç dikiminin özendirilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5880) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

22.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Tuz Gölündeki kirlenmeye ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5881) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

23.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ankara Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde çalışan halk otobüslerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5882) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ülkemizde yaşanan kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

25.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Ankara-Mamak Belediyesinde görevli bazı personelin başka kurumlarda görevlendirildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5884) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

26.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, müze ziyaretçilerine ve elde edilen gelirlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5885) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

27.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, dağ turizmine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5886) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

28.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, özelleştirilmesi planlanan kurum ve kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5887) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

29.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, özelleştirme uygulamalarından elde edilen gelire ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5888) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

30.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2000 yılından bugüne kadar özelleştirilen kurum ve kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5889) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

31.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce bazı hastanelere ödenen sağlık harcamalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5890) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

32.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, çiftçilerin traktörlerini yenileyebilmeleri için ÖTV ve hurda indirimi sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5891) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

33.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, bazı vergi dairesi çalışanlarının görev yerlerinin değiştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5892) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

34.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, basında yer alan milletvekili maaşlarıyla ilgili değerlendirmelere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5893) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

35.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kayıtdışı ekonomiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5894) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

36.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim okulları müfredatındaki zorunlu ders kapsamına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5895) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

37.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, deprem gerekçesiyle Bilim Kurulunca yıktırılan İstanbul-Kartal-Eczacıbaşı İlköğretim Okulunun yeniden inşasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5896) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, bazı kamu çalışanlarının eş durumundan tayinlerinde gösterilen kolaylığın kaldırılacağı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5897) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

39.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün yaptığı bir ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5898) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

40.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5899) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

41.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Buca Kadın Doğum Hastanesi ve Çocuk Bakımevinin hizmete açılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5900) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

42.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, ambulansların adının cankurtaran olarak değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5901) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

43.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır Devlet Hastanesi çalışanlarından mesai kontrol amacıyla parmak izi alınması uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5902) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

44.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, Tekirdağ'daki süt üretimi ve pazarlanmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5903) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

45.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, bal üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5904) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

46.- İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, süt üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5905) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

47.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, meraları kullananlardan ot bedeli alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5906) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

48.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, üretici birliklerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5907) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, havaalanlarındaki personele ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

50.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kullanıma kapalı havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

51.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, PTT BANK şubelerinden BAĞ-KUR ve Ziraat Bankası işlemlerinin yapılabilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5910) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

52.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5911) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)

53.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, sporda hakem hataları ve şike iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5912) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.4.2005)

54.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, "Millî Egemenlik" konulu hutbeye ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5913) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

55.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, 2004 yılı tüketim harcamalarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5914) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

56.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, organize sanayi bölgelerinde imar affı uygulanmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5915) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.4.2005)

57.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, akaryakıt kaçakçılığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5916) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2005)

58.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, danışmanları arasında bir profesörün bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5917) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

59.- Erzincan Milletvekili Erol TINASTEPE'nin, Cumhurbaşkanlığınca geri gönderilen atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5918) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

60.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, yeni TCK yasasıyla basın özgürlüğünün kısıtlandığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5919) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

61.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5920) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

62.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, adli sicil affı öngören kanun teklifine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5921) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

63.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Samsun-Sarp Karadeniz Sahil Yoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5922) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

64.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5923) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

65.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, çevrenin ve ormanların korunmasını sağlayıcı çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5924) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

66.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Gediz Nehrindeki kirliliğin önlenmesi amacıyla verilen Meclis araştırması önergesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5925) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

67.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5926) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

68.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, bir teknik direktöre karşı yapılan eyleme ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5927) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

69.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bedensel engelli vatandaşlarımızın spor karşılaşmalarını izleyebilecek olanakların sağlanmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5928) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

70.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, 2003-2004 yıllarında TRT tarafından satın alınan film ve dizilere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5929) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5930) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

72.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5931) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

73.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Koruma Hizmetleri Yönetmeliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5932) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

74.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, belediyelerde stratejik plan uygulamasıyla ilgili genelgelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5933) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

75.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa Büyükşehir Belediyesindeki bazı yolsuzluk iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5934) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

76.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Çevre ve Orman Bakanlığı çalışanlarının ekonomik durumlarının iyileştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5935) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

77.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5936) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

78.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Emlak Vergisine ilave katkı payı tahakkuk ettirileceği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5937) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

79.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5938) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

80.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Genelkurmay Başkanının yaptığı bir konuşmaya ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5939) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

81.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Fatsa İlçesindeki Hatipli İlköğretim Okulunun bazı ihtiyaçlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5940) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

82.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5941) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

83.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, okullarda öğretim birliğine aykırı etkinlikler yapıldığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5942) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

84.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Temel Eğitime Destek Programına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5943) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

85.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, İzmir-Ödemiş Devlet Hastanesinde meydana gelen bir olaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5944) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

86.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Şanlıurfa-Birecik Devlet Hastanesi Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5945) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

87.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5946) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

88.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, İzmit İli ve çevresinden alınan yumurta örneklerinde yüksek derecede dioksin bulunduğu haberlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5947) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

89.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, mazot ve gübre fiyatlarının indirilmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5948) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

90.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, çiftçilerin ekonomik sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5949) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

91.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, süt fiyatlarına ve süt üretiminin yetersizliğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5950) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

92.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İline ayrılan yatırımlara ve ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5951) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

93.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, demiryollarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5952) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

94.- Artvin Milletvekili Yüksel ÇORBACIOĞLU'nun, Batum Havaalanının ortak kullanıma açılmasına yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5953) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

95.- Kırşehir Milletvekili Mikail ARSLAN'ın, Kayseri-Yamula Barajı inşaatına ve etkilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5954) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

96.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5955) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

97.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5956) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

98.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Düzce İlinde gerçekleştirilen yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5957) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

99.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ABD'nin Diyarbakır'da bir konsolosluk açacağı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5958) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.4.2005)

100.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, şirket kurma işlemlerinde bürokrasinin azaltılması çalışmalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5959) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

101.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kısıtlamaya tabi bir ilacın kısıtlama kalktıktan sonra SSK'ya maliyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5960) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)

102.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5961) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

5 Mayıs 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 4 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin olarak söz isteyen İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'e aittir.

Sayın Şimşek, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'in, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin gündemdışı konuşması

BERHAN ŞİMŞEK (İstanbul)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 6 Mayıs 1972'de idam cezaları infaz edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anısına ve Türkiye'nin demokratikleşme sürecine ilişkin gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın Anayasayı zorla değiştirme suçlamasıyla idamlarının infazının 33 üncü yıldönümündeyiz. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanmalarının bağımsız bir mahkeme tarafından yapılmadığı ve sonucun siyasî bir karar olduğu hukukçular tarafından yıllardır dile getirilmektedir. Doğal hâkim güvencesi ve evrensel hukuk kuralları gözetilmeden verilen bu haksız idam kararı, alelacele, 6.5.1972 tarihinde infaz edilmiştir.

Mahkemelerin idam cezası vermesinde siyasî konjonktür etkili olmaktadır. İdamlar, darbe hukukunun ve diktatörlerin bir cezalandırma yöntemidir. Mahkeme savcısının "onlar mahkemeye iyi davransalardı, indirim uygulanır, cezaları müebbede çevrilirdi" şeklinde yıllar sonra söylediği sözler, bu yargılama sürecinin ne kadar önyargılı, hukukdışı olduğunu ortaya koymaktadır.

Meclisin, idam kararının infazına yönelik aldığı kararda büyük etkisi olan dönemin Başbakanı, cezanın infazından yıllar sonra yaptığı bir açıklamada, mahcup bir ifadeyle "biz, bu cezanın infazına oy verdik, o günkü şartlar onu gerektiriyordu" demiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Deniz Gezmiş ve arkadaşları kimseyi öldürmemiş; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam cezaları, maalesef, Meclis kararıyla infaz edilmiş ve kesinleşmiştir. 1972 yılında, İsmet Paşa ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam cezalarının infazına ilişkin Meclisin almış olduğu kararın yürürlüğünün durdurulması ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuşlar, bu çabalar da sonuç vermemiştir.

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının kuşağı, daha iyiye ulaşmak için, memleketi, halkı uğruna kendini hiçe sayabilen, şu anda sahip olduğumuz ve vazgeçemeyeceğimiz haklarımız için kendilerini ateşe atabilmiş, haksızlığa isyan etmiş bir kuşaktır. Anayasayı zorla değiştirmek suçlamasıyla idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşları "bu Anayasayla memleket yönetilemez" diyen dönemin başbakanına karşı, Anayasaya sahip çıkmak için, Samsun'dan Ankara'ya, tam bağımsızlık ve Mustafa Kemal Atatürk yürüyüşünü düzenlemişlerdir. Mamak Cezaevinde, 12 Mart muhtırası sonrası, özgürlükçü 1961 Anayasasının değiştirilmesini protesto için ölüm oruçlarına gitmişlerdir.

Ulusal kurtuluş mücadelesi vermiş bir ülkenin çocukları, maalesef, bu mücadeleden sonra, elli yıl sonra, tam bağımsız Türkiye istedikleri için idam edildiler. Tam bağımsız Türkiye talebiyle, Türkiye'nin üslerinin kullanılmasına karşı çıkmışlar, Türkiye'nin siyasal ve ekonomik bağımsızlığını talep etmişlerdir. Hırsızlığın, yolsuzluğun, yoksulluğun, savurganlığın bitmesini istemişler, demokrasi ve adalet talep etmişlerdir. Bu talepleri ve özlemleri nedeniyle idam edildiler.

Türkiye, bu idam cezalarının infazıyla, bir kuşağı ve o kuşağın iddialarını yok etti. Bu idamlar, aynı zamanda, bu özlemlerin idam edilmesiydi. Bir kuşağın bu özlemlerini yok etmek, Türkiye'ye pahalıya mal oldu. Türkiye, hâlâ, o kuşağın iddialarını yok etmenin acı bedelini ödüyor.

Ülkemizde, yaşadığımız yoksulluğun, yolsuzluğun, vurgunların, siyasal ve iktisadî bağımsızlığı savunan politikalardan uzaklaşılmasının temelinde bu idamlar yatmaktadır.

Bu idam cezalarının infazı için, merkez sağ partiler, maalesef, o dönem büyük çaba harcadılar ve elli yıldır Türkiye'yi idare ediyorlar; Türkiye'nin geldiği şekil ve şemail de ortadadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm cezalarının yerine getirilmesine dair kanunun yürürlükten kaldırılması için, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu kanun teklifi Adalet Komisyonu gündeminde adalet beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Şimşek, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu kanun teklifi, bir itibar talebi, bir itibar iadesi değildir, 2 Mayıs 1972 tarihinde Meclis tarafından alınan yanlış bir kararın düzeltilmesi, geri alınması talebidir. Anayasaya bağlılık ve tam bağımsızlık için Mustafa Kemal Atatürk yürüyüşü düzenleyen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının itibar iadesine ihtiyaçları yoktur. Onların bu toplumda itibarları vardır ve yaşıyordur.

Sağ bir partiye mensup bir milletvekili arkadaşımız, geçenlerde bir gazeteye vermiş olduğu röportajda "solcuların çoğunu o zaman vatan hani görürdük, şimdi anlıyoruz ki, vatansevermişler" diyor.

Bu teklifin kanunlaşması, idam cezaları ve cezaların infazının toplumsal vicdanda yarattığı tahribatı giderecek ve toplumsal barışa katkı sağlayacaktır. Madem idam cezasını hukuk sistemimizden çıkardık, bu kanun teklifini tarihimizle barışmak adına, demokratikleşmek adına kanunlaştıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Birkaç cümlem kaldı, toparlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Şimşek, lütfen...

BERHAN ŞİMŞEK (Devamla) - Savunma avukatı Halit Çelenk'in ifade ettiği gibi, onlar genç yaşlarına rağmen, onlar küçük yaşlarına rağmen, hiçbir zaman, küçük cari hesapların adamları olmadılar; büyük Türkiye, bağımsız Türkiye talebinde bulundular.

Tarihin ölümsüzleri arasında yer alan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını, ülkemizin birliği, bütünlüğü ve özgürlüğü için yaşamını feda eden tüm yurttaşlarımızı saygıyla, rahmetle anıyorum.

Bu konuşmama fırsat verdiği için Sayın Başkana çok teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şimşek.

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Adalet Bakanı Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyete Başkanlıkça “Hoşgeldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ülkemizi ziyaret etmekte olan Cezayir Adalet Bakanı Sayın Tayeb Belaiz ve beraberindeki heyet şu anda Adalet Bakanımız Cemil Çiçek Beyle beraber Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar; kendilerine Yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Gündemdışı ikinci söz, Anneler Günü münasebetiyle söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı'ya aittir.

Sayın Balandı, buyurun.

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan Balandı’nın, Anneler Gününe ilişkin gündemdışı konuşması

REYHAN BALANDI (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mayıs Anneler Günü dolayısıyla, Allah'ın, yüreklerini tarifsiz bir duygu ve sınırsız bir sevgiyle doldurduğu annelerimizle ilgili konuşmaktan duyduğum gururu ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Türkiye gibi ülkeler için tarihin her dönemi zor, her dönemi sıkıntılıdır. Bu coğrafya, uzun yıllardır umut ile kaygı arasında gidip gelmektedir. Geçmişten bugüne, ekonomik zorluklardan, eğitimdeki sıkıntılardan, toplumsal gelişmelere ve dışpolitikaya kadar sıkıntısı hiç eksik olmamıştır. İnsanımız mutsuz, umutsuzdur. Oysa, dünyada eşi olmayan bir şekilde "Anadolu" adıyla anılan, adını o kutsal varlıklardan alan bu topraklar, ne yazık ki, önce analarımızın acılarına, analarımızın gözyaşlarına, analarımızın ağıtlarına, itilip kakılmalarına sahne olmuştur.

 

"Anaların hakkı kolay ödenmez

Analara ne yakışmaz ne denmez

Kan uykudan gece kalkar gücenmez

Emzirdi, salladı, uyuttu Anam

 

Anam doğurdu beni Sivas İlinde

Sivrialan Köyünde tarla yolunda

Azığı sırtında orak elinde

Taşlı tarlalarda avuttu Anam

Çocuğuydum Anam bana ders verdi

Okumamı çalışmamı öngördü

Milletine bağlı ol da dur dedi

Vatan sevgisini giyitti Anam"

Aşık Veysel'in  bu dizelerindeki gibi, kelimelerle anlatılmayan fedakârlık ve karşılıksız sevgiyi tarif eden tek varlıktır anne.

"Bir erkeği eğitmek, bir bireyi eğitmek; bir kadını eğitmek bir toplumu eğitmektir" sözünden yola çıkarak, annelerimizin mutlu ve sağlıklı olması, sudaki halkalar gibi, toplumun bütün fertlerinin ve gelecek  nesillerin de mutlu ve sağlıklı olması demektir.

Anadolu, mutsuz analarla dolu. Anadolu,  mutsuz çocuklarla dolu. Anadolu, evladının karnı tok, sırtı pek büyüsün diye, yarı aç, yarı çıplak gezen, şehit olan evladına ağıt yakan analarla dolu. Anadolu, cahillik ve yoksulluktan annelerinden ayrı kalmış, birtakım şartlar nedeniyle, hayat mücadelesi nedeniyle annesiz kalmış evlatlarla  dolu.

"Şuram acıyor işte şuram demiştim de

Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne

Bak şimdi söylüyorum

Şuram işte,

Sol yanım çok acıyor anne.

Hem de her gün acıyor anne her gün.

Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.

Elinden tutup okula getirdi.

Yakası da danteldi.

Zil çalınca öptü 'hadi yavrum sınıfa' dedi.

Ben de ağladım,

Ağladım, hiç de utanmadım.

Öğretmen 'ne oldu' dedi.

'Düştüm, dizim çok acıyor' dedim.

Yalan söyledim anne.

Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.

Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.

Hiçbir şey yutamıyorum.

Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.

Ben gidiyorum anne,

Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel, beni öp.

Mutlaka gel anne,

Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.

Sol yanım acıyor anne."

Bedirhan Gökçe, annenin değerini ne güzel anlatmış şiirinde.

Günümüzde tüketim çılgınlığı haline dönüştürülen böylesi özel günlerde, özellikle de Anneler Gününde, evlatsız kalmış analara, anasız kalmış evlatlara, özellikle şehit annelerine, yetiştirme yurdundaki evlatlarımıza maddî yardımda ya da manevî destekte bulunarak, annelerimize en güzel hediyeleri verebiliriz. Annelerimizin adına dikeceğimiz bir fidan, dünyadaki bütün hediyelerden daha değerlidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu ülkeye adını veren analarımıza vereceği en büyük armağan, hatta, ödemek zorunda olduğu borç ise "ülkemiz Anadolu, Meclisimiz baba dolu" sözlerinden bu Parlamentoyu kurtarmaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisine, seksenbeş yılda yakalayamadığı oranda bayan milletvekili girmesini sağlayan Ulu Önder Atatürk'ün ve annesi Zübeyde Hanımın manevî huzurlarında saygıyla eğiliyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisini ilk fırsatta yüzde 4,6 kadın oranından kurtarmak, bu Meclisin Atatürk'e ve Türk kadınlarına borcudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Balandı, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

REYHAN BALANDI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.

Avrupa Birliği raporlarında, ülkemiz, kadın hakları konusunda, 76 ülke arasında sondan üçüncü sıradadır.

Şimdi, size, daha dün gazetelere yansıyan bir annenin dramını kısaca okumak istiyorum:

"Çok Geziyor Diye Burnunu Kestiler

Diyarbakır'da, üç yıl önce, 12 yaşındayken tecavüze uğrayıp hamile kalan R.G., tecavüzcüsüyle imam nikahıyla evlendirildi. Ancak, R.G.'nin nikahsız eşi, iki yıl önce, 7 yaşındaki erkek çocuğa tecavüz etmek suçundan hapse girdi. Eşinin ailesiyle birlikte yaşayan 15 yaşındaki R.G.'nin burnu, dışarıda fazla gezdiği ve kendi ailesine sık gittiği gerekçesiyle, iddiaya göre, kayınpederi ve kayınbiraderleri tarafından, el ve ayakları bağlanarak, ekmek bıçağıyla kesildi."

Sayın milletvekilleri, bu, ülkemizin büyük bir ayıbı ve dramı. Bu ne ilk haber bu şekilde duyduğumuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Balandı, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız. Metinleri okuyorsunuz da... Lütfen efendim.

Buyurun.

REYHAN BALANDI (Devamla) - Bitireceğim efendim. 

Sayın milletvekilleri, bu konuda, özellikle, ben, Doğru Yol Partisi milletvekili olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin bayan milletvekillerine birer mektup gönderdim. Bu konular, kesinlikle, kadın sorunları özellikle, partilerüstü bir durum olmakla birlikte, elbirliğiyle bu ayıbımızı gidermek mecburiyetindeyiz. Bu mektupları değerlendireceklerine ve elbirliğiyle, hep birlikte, bu konularda, kadına karşı şiddetle ilgili araştırma komisyonu kurulacağına dair inancım tamdır. Bunu özellikle söylemek istiyorum. 

Bütün ilahî dinlerde, Allah'a kulluktan sonra, en önemli davranış, anne ve babaya iyi muameledir. Peygamberimiz Hazreti Muhammed "Allah'ın en çok sevdiği amel, vaktinde kılınan namazdan sonra, anne ve babaya iyi davranmaktır" buyurmuşlardır. Ancak, dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır ki, anneler, çaresizlikten, eğitimsizlikten ve hayat şartlarından dolayı fedakâr...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Balandı, sözünüzü ikinci defa uzattım. Eğer, elinizdeki bütün metinleri okuyacaksanız, olmaz. Lütfen, teşekkürünüzü alayım.

Buyurun efendim.

REYHAN BALANDI (Devamla) - Tamam, selam vereceğim ve ayrılacağım Sayın Başkan.

Bu duygularla, hepinize teşekkür ediyorum. Öncelikle, devletin bekası için her gün dua eden annelerimizin ve sevgili annemin de Anneler Gününü kutluyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Balandı.

Gündemdışı üçüncü söz, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu'na aittir.

Sayın Sıvacıoğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu’nun, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; zaman baskısını fazla sevmiyorum; ama, inşallah, süresi içerisinde bitirmeye çalışacağım.

Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesinin 120 nci kuruluş yıldönümü nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kastamonu'nun çok eskilere dayanan bir tarihi var. Gaslar, Kimmerler, Sümerler, Lidyalılar, Danişmentliler, Anadolu beylikleri ve Osmanlılar olmak üzere, birçok medeniyete beşiklik yapmış, o tarihten günümüze kadar da, tarihî eserleri ve ilim adamlarının kültürünü hazinesinde barındırmıştır.

İlim ve kültür şehri Kastamonu, Osmanlılar zamanında 35 medrese ve günümüze kadar gelen 4 medresesi de, halen, şu veya bu şekilde, faaliyetine devam etmektedir.

İlk idadî, 1873 yılında İstanbul'da, daha sonra da Mora'da açılmış, Kastamonu İdadîsinin temeli de 3 Mart 1885 tarihinde atılmıştır. İnşaatın temeli Abdurrahman Paşa tarafından bizzat atılmış, istinaf mahkemesi üyesi Ahmet Mahir Efendi dua etmiş, Rum Metropoliti Konstantin bir konuşma yapmış, halk, memurlar, diğer eşraf olmak üzere, o gün, âdeta, sevinçlerine sevinç katılmıştır.

Okulun programına baktığımızda, Arapça, Farsça, Fransızca gibi lisan dersleri, fizik, kimya, hesap gibi pozitif bilimler; resim gibi güzel sanatlara yönelik dersler okutulmuştur. Çok enteresandır, diplomalar da Osmanlıca ve Fransızca olarak düzenlenmektedir.

Müdürlerine baktığımız zaman, ilk müdür Celal Beyden, günümüze kadar 40 müdür, 120 yıllık tarihinde 40 müdür görev yapmış, son müdürün, şu anda, müdür olanın görev süresi de 30 yıldır; yani, 1976 yılından bu yana görevini burada sürdürmektedir.

10 000 mezun vermiş, bilimadamı, teknik adam, idareci, siyasetçi, hukukçu, eğitimci, askerî erkân, işadamı gibi önemli şahsiyetleri bu lise yetiştirmiştir. İsmail Habip Sevük, Ahmet Talat Onay, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Zeki Ömer Defne, Abdülbaki Gölpınarlı, Hikmet Dizdaroğlu gibi araştırmacı şair ve yazarlar yetiştirmiştir. Yine, şairlerden "Bu Vatan Kimin" şiirinin yazarı "Bu vatan, toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda kendini tarihe verenlerindir" diyen Orhan Şaik Gökyay ve yine "Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/ Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/ Işık ışık, dalga dalga Bayrağım, senin destanını okudum, senin destanını yazacağım/ Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım/ Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım" diyen Arif Nihat Asya, bu okulun öğrencisi ve buranın mezunudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl, lisemizin 120 nci yılı, önceki yıllarda olduğu gibi, törenlerle kutlanmış, eğitim tarihine unutulmaz bir sayfa daha ilave etmiştir.

Lisemizin Anadolu'da kurulan ilk lise olması, ülkemizin kalkınmasına ve kültürüne, yetiştirdiği şahsiyetlerle katkıda bulunması, Kastamonu'nun olduğu kadar, ülkemizin gözbebeği haline gelmiş;

Kuvvet bizde, iman bizim

İlim bizde, irfan bizim

Yurda feda bu can bizim

Âşıkız, aşkımız bu vatan bizim

Diyen lise marşındaki mana, pratikte de mezun ettiği şahsiyetlerle Anadolu toprağı ve semalarında yükselmiştir.

Sevinçle söylemek istiyorum; Millî Eğitim Bakanımız da bu yıl bu törenlere katılmış, ayrıca, Kastamonu'nun eğitimi âdeta bir check-up'tan geçirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Sıvacıoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

Burada yeri gelmişken... 120 yıllık tarihi olan eğitim binamız, maalesef, içler acısı bir görüntü halindeydi. Yani, 1885'te ilk yapılan lise binamız. Bu bina 1956-57'de Kız Öğretmen Okulu, 70-71 tarihlerinde Ticaret Lisesi, 1975 yılında da defterdarlık binası olarak kullanılmış, daha sonra da terk edilmiş, metruk bir vaziyetteydi. Üzerindeki kitabesi halen orijinal bir halde durmaktadır.

Burada, huzurlarınızda, Sayın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Abdüllatif Şener'e özellikle teşekkür etmek istiyorum. 2003 yılında buraya para ayrılmıştı. 600 milyar lira gibi bir parayla bu binanın restorasyonuna Gazi Üniversitesi şu anda başlamıştır. Huzurlarınızda Gazi Üniversitesi Rektörü hemşerimiz Sayın Kadri Yamaç'a da ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Tabiî ki, ilde görev yapan Valimiz, diğer bürokratlarımız, sivil toplum örgütlerine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)- Teşekkür edeceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun o zaman.

HALUK KOÇ (Samsun)- Mehmet Yıldırım'a yok mu?!

MUSA SIVACIOĞLU (Devamla)- Evet, Muhalefet Partisine mensup Mehmet Yıldırım'a, diğer milletvekili arkadaşlarıma, bu işte katkısı bulunan tüm Kastamonululara, işadamlarına, sivil örgütlere, hepsine; bu işte tuzu, biberi olan, isimlerini zikretmekte vakit bulamadığım tüm dostlarımıza, arkadaşlarımıza, hemşerilerimize teşekkür ediyorum.

Kastamonu teşvik kapsamına alınacağı için, ayrıca, tüm Kastamonulu işadamlarımızı da, oraya yatırım yapmaya çağırıyorum.

İlaveten, Sayın Başkan, yarın, Kastamonu Evliyalarını Anma Kültür ve Turizm Haftası da başlamak üzeredir; hepinizi davet ediyorum.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi tekrar selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sıvacıoğlu.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu’nun Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gereğini arz ederim.  4.5.2005

                             Mücahit Daloğlu

                                          Erzurum

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararın araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2.- (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/817)

                                          3.5.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararın araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/238) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu 16.2.2005 tarihinde göreve başlamıştır. Anayasa ve İçtüzük gereği kendisine verilen 3 aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz 16 Mayıs 2005 tarihinden itibaren 1 aylık eksüre istenmesine karar vermiştir.

Gereğini bilgilerinize arz ederim.

                                      Vahit Kiler

                        Komisyon Başkanı

                                               Bitlis

BAŞKAN - İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, komisyona bir aylık eksüre verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/818)

                                 4 Mayıs 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Slovenya Parlamentosu arasında parlamentolararası dostluk grubu kurulması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

4.- Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün Cezayir’e yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/819)    

                                          4.5.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 9-10 Nisan 2005 tarihlerinde Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                        Recep Tayyip Erdoğan

                                         Başbakan

Liste:

Naci Aslan                                (Ağrı)

Ahmet İnal                                (Batman)

Nezir Nasıroğlu                                (Batman)

İbrahim Hakkı Birlik                                (Şırnak)

Abdullah Veli Seyda                                (Şırnak)

Mehmet Kartal                                (Van)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi                                                                                                       5.5.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun, 5.5.2005 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Haluk Koç

                                            Samsun

                        CHP Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 735 sıra sayısının, bu kısmın 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin lehinde Samsun Milletvekili Haluk Koç.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sonra da ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, dün de çok konuştuk, uyumlu bir Meclis çalışmasını, hepimizin ortak görevi olarak, vücuda getirmek zorunda olduğumuzu söyledik. Değişik zamanlarda, Cumhuriyet Halk Partisinin, Anamuhalefet Partisinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemiyle ilgili bazı teklifleri oluyor -bunları üzülerek söylüyorum- hiçbirisinin, İktidar Partisinden Danışma Kuruluna katılan grup başkanvekili arkadaşlarımız tarafından kabul edilmediğini görüyoruz. Yani, tamam, bir tanesi öyle, iki tanesi öyle, üç tanesi öyle; peki, hiçbir tanesi de, acaba, gündemin önüne alınıp, görüşülmesi yönünde bir destek verilemez mi diye, kendi kendime de düşünüyorum.

Peki, ne getirmişiz bugün, gündemin 4 üncü sırasında görüşülmek üzere; gündemin 4 üncü sırasında görüşülmek üzere, Malatya Milletvekili Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun ve 24 milletvekillinin, Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda yapılması gereken değişiklikle ilgili bir kanun tasarısı getirmişiz. Bu, daha önce, hepinizin oybirliğiyle, 37 nci maddeden Genel Kurul gündemine alınan bir kanun tasarısı. Tek bir şey. Ne istiyoruz muhtarlar için?

Değerli arkadaşlarım, biz, muhtar deyince, genellikle, bizi dinleyen yurttaşlarımızın bir kısmı da genellikle, büyük kentlerimizin gelişmiş ilçelerinin çok varlıklı semtlerinde muhtarlık görevi yapan muhtar arkadaşlarımız geliyor. Anadolu'nun gerçeğinin böyle olmadığını, bilhassa, Anadolu illerinden gelen milletvekili arkadaşlarım -benim gibi- çok çok iyi biliyorlar. Muhtarlar, çok yoğun bir şekilde, son dönemde, sıkıntı yaşıyorlar. Bunu, değişik kereler paylaştık. Hatta, "torba yasa" olarak adlandırdığımız yasanın görüşülmesi sırasında, 9 uncu madde görüşülürken, muhtarlarla ilgili, hiç olmazsa kendilerine ödenen aylığın, ödedikleri Bağ-Kur primi düzeyine çıkması ve hatta, asgarî ücrete endekslenmesi konusunda önergeler verdik. "Bunlara biz de katılıyoruz" dedi sayın grup başkanvekili arkadaşım; fakat, önerge geldiğinde, katılması sözde kaldı, bir türlü olumlu oy noktasına taşınmadı.

Değerli arkadaşlarım, ben, muhtarlarımızın, bilhassa kırsal alandaki muhtarlarımızın, Anadolu'daki muhtarların, ne koşullar altında çalıştığını sizlere anlatmayacağım; ama, şöyle söyleyeyim: Bugün ülkemizde 35 000 köy muhtarlığımız var, 17 000 mahalle muhtarlığı var. Bunların büyük çoğunluğu da, Anadolu'da, bu Teşvik Yasasıyla iyice bunalacak olan illerde, ilçelerde, merkez mahallelerde muhtarlık yapıyorlar. Toplam 52 000 muhtarlık var. Bu 52 000 muhtarlığın, yaklaşık 47 000-48 000'i çok büyük sıkıntı altında.

Muhtar nedir? Köycülüğün varlığıyla birlikte, cumhuriyet yıllarında çok büyük görevler yüklendi muhtarlara. Yani, kamu idaresinin kılcal damarı olarak yorumlayabiliriz muhtarları, yaptıkları görevler bakımından. Hemen hemen her konu -bilhassa çokpartili siyasî yaşama geçtikten sonra- muhtarlara çok daha farklı görev nitelikleri yüklendi. Kalkınmanın öncüleri olarak, köylüye hizmete özendirici rol oynadılar. Ayrıca, Türk demokrasisinin çokpartili yaşamda gelişmesi için büyük bir heyecanla, her biri çalıştılar. Yani, hem demokratik yaşamın en alt noktalarında katılımcılığı sağladılar, demokrasinin kurumsallaşması için büyük katkılar verdiler hem de değişik görevlerle kamu adına donatıldılar.

Değerli arkadaşlarım, peki, muhtarlarımız bizden ne istiyor? O kadar çok faks var ki. Bunlar size de geliyor, biliyorum. O kadar çok istek var ki. Mesela, muhtarlarımızın istedikleri, hiç olmazsa, aldıkları ücretin Bağ-Kur primlerini ödeyebilme durumu. Bugün -ben sayısını tam bilmiyorum; ama, kendi seçim bölgemden biliyorum; çünkü, geçen hafta boyunca 9 gün bütün ilçelerimde dolaştım ve muhtar dernekleriyle her gittiğim ilçede toplantı yaptım- feryat ne biliyor musunuz değerli arkadaşlarım -bunların aynısı sizin de başınızda- muhtarların yarısı Bağ-Kur primini ödeyemediği için, şu anda, kendisi ve ailesi sağlık güvencesinden yoksun durumda. Ben bir hekimim, buradaki bireysel ilişkilerimle kendi bölgemden gelen muhtarlarımın sağlık sorunlarını halletmeye çalışıyorum; ama, bireysel çözüm, toplumsal çözüme hiçbir zaman katkıda bulunmuyor. Bunu, mutlaka halletmek zorundayız. Eğer muhtarı, demin söylediğim gelişme çerçevesi içerisinde konumlandırıyorsak, mutlaka muhtarların taleplerine dikkat etmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, biraz sonra çıkacak bazı arkadaşlarımız, söyleyecek; biz bunu yapacağız, biz bunu hazırlıyoruz, şu aşamada, bu aşamada diyecek. Ben çok açık söylüyorum; tıpkı emniyet görevlileriyle ilgili, özlük hakları konusunda talepler dile getirildiğinde, Sayın İçişleri Bakanımızın "daha ben iki senelik bakanım, daha miadım çok yeni" dediği gibi "biz bunları hazırlıyoruz" dediği gibi, artık, hiç kimse kuru laf istemiyor. Meclisiz, yasama yetkimiz var. Bunu muhalefet getirdi demeyin. Siz de oy verirseniz yasalaşır, siz de oy verirseniz gündeme gelir. Gelin, hep beraber yapalım ve bunun getirisini, bunun istediğimiz sonuçlara ulaşmasını, tüm Meclis olarak sağlamış olalım. Bu, benim sizden talebim.

Peki, muhtarlar ne istiyorlar? Bakın, bu hafta başında, çok sayıda muhtarımız, hem beni ziyaret etti hem Sayın Eyüp Fatsa'yı ziyaret ettiler. Birtakım talepleri var ve içlerinde ağlayanlar var, içlerinde ağlayanlar var. Ben, öğlen yemeğine davet ettim muhtarlarımızı. "Bugün, şu saatte görüşmemiz var, biz yarın da buradayız, yarınki öğlen yemeğini hiç olmazsa burada yiyelim"; dediler bunu muhtarlarımız.

Değerli arkadaşlarım, bunun sosyal boyutunu yansıtmaya çalışıyorum. Yani, buraya gelen temsilciler, bir öğlen yemek parasını dahi düşünebilecek durumdalar; bunu size arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, katılımcılık dedik. Muhtarların belediye meclislerinde, il genel meclislerinde, temsilcilerinin -ki, kendileri seçimle derneklerinin başına geliyorlar- temsil edilmesinin önünde bir engel olabilir mi? Bence olmamalı. Yani, bunu bir yasal düzenlemeye kavuşturmak zorundayız, bu maddî hakların dışında.

Yine, aynı şekilde, asgarî ücrete endekslenmesi maaşların. Bunu yapmak zorundayız. Eğer biz muhtarı en uçta görev yapan, en uçta yük yüklenmiş bir kamu görevlisi olarak görüyorsak, hele Anadolu'nun değişik yerlerinde, arazi anlaşmazlığından adlî vakaya kadar her türlü sorunla muhtar uğraşıyorsa, muhtar, büyük kentlerdeki gelişmiş mahallelerin muhtarlarının çok çok dışında iş riskine açıksa -Anadolu'da böyledir- güvenlik sorunu yaşıyorsa birçok yerde, muhtarlarımızın hak ettiği bir sosyal güvenlik şemsiyesi, biz onlara, bu Meclis olarak açalım. Sayın Mevlüt Aslanoğlu'nun teklifi de, zaten bu içerikte.

Değerli arkadaşlarım, bakın, muhtarların Bağ-Kur primlerinden dolayı icra takiplerinin kaldırılması gerekiyor. Ben, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Başesgioğlu, şu anda Bağ-Kur primi ödemekte olan 6 000 000 küsur kişinin prim ödeyemediğinden ya da üzerindeki prim faizi borcu yüzünden sağlık hizmetlerinden faydalanamadığını kendisi açıkladı; resmî rakam bu. O zaman, muhtarların üzerindeki bu yükü, mutlaka kaldırmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlar derneğinin -hep söylüyorum, katılımcı demokrasi diyoruz- mutlaka, kamu yararına dernek olarak yapılandırılması için de adım atmamız gerekiyor. Sizler de aynı şekilde, seçim bölgelerinize gittiğiniz zaman, ilçenizdeki, ilinizdeki muhtarlar derneğini mutlaka ziyaret ediyorsunuz, muhtarlarımızla görüşüyorsunuz, konuşuyorsunuz, bu talepler size de iletiliyor. Lütfen, bunları, bu kanun tasarısının gündeme alınmasını hep beraber sağlayalım. Belki, oradakilere söylediklerim, içeriğinde, önergelerle katkı da yapabiliriz; ama, gelin, bunu, bu dönem yapalım.

"Efendim, bir hazırlık aşaması var; o hazırlık aşamasından geçtikten sonra biz bunu getireceğiz." Getirmiyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bakın, İçişleri Bakanı, sekiz ay oldu "hemen bir iki ay içerisinde emniyet görevlilerinin özlük haklarıyla ilgili kanun tasarısını getireceğiz" demişti, sekiz ay oldu. Ben tekrar bekliyorum Sayın Aksu'nun buraya oturmasını, tekrar hatırlatacağım kendisine ve tutanaktaki tarihi de çıkartacağım, sözlerinin cevaplarını da çıkartacağım.

Onun için, mutlaka, bunun gündeme alınması konusunda, ne olur, bir de muhalefetin bir teklifini, bir yasa teklifini, bir kanun tasarısı teklifini gündemde öne alalım, bu önergemizi kabul edin. Bu önergemizi kabul edin; hep reddederek olmuyor bu konu.

Ben, bu konuda, sizlerin mutlaka duyarlı davranacağınıza inanıyorum ve Genel Kurulu, olumlu oy vereceğinizi umarak, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Önerinin lehinde, Malatya Milletvetvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer milletvekillerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, Meclis tutanakları, 5 Kasım 2003... 5 Kasım 2003'te, benim gündemdışı konuşmama Başbakan Yardımcım ve Devlet Bakanım Sayın Mehmet Ali Şahin Beyin cevabını okuyorum: "Sayın Aslanoğlu, gündemdışı konuşmasıyla, uzun süredir üzerinde çalıştığımız, Bakanlar Kurulu olarak ve Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk etmeye karar verdiğimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmek ve intikal etmek üzere olan muhtarlarla ilgili olarak açıklama yapma fırsatı vermiş olduğu için kendisine teşekkür ediyorum." 5 Kasım 2003 ve 2004 yılı bütçe görüşmelerinde yine bu konuyu dile getirdiğimde, Sayın İçişleri Bakanım "hemen hazırlıyoruz, 3000 göstergeden 5000 göstergeye -burada, aynen o da burada- Sayın Aslanoğlu'nun değerlendirmesine aynen katılıyorum. Gerçekten, biraz önce saymış olduğum sorumluluklar karşısında muhtarlarımızın almış oldukları ödeneği yeterli görmek asla mümkün değildir. İşte, bu nedenle, İçişleri Bakanlığımız, yeni yasal düzenlemeler amacıyla Maliye Bakanlığımıza bir yazı göndererek 3000 olan göstergeyi en azından 5000 göstergeye yükseltilmesi yolunda öneride bulunmuştur." Tabiî, bunlar, 2003 yılının ve Sayın Bakanlarımın burada verdiği cevaplar.

Daha sonra, yine bu konuyu gündeme getirdiğimizde, Yüce Meclisin  -ben hepinize teşekkür ediyorum, tüm milletvekillerime- oluruyla bu kanun teklifinin direkt Meclis gündemine alınması yönünde Yüce Meclis karar verdi. Ben, herkese teşekkür ediyorum, iktidar ve muhalefetiyle; ama, aradan yine altı ay geçti. Altı aydır, maalesef -defalarca söyledik- yine getirilmiyor. En son, burada torba yasa görüşülürken, muhtarlarla ilgili bir düzenlemede, özellikle muhtarların özlük haklarının o yasada geçirilmesi için yine önerge verdik. Hiç unutmuyorum ben. "En kısa sürede getiriyoruz, bunun hazırlıkları bitti" dediler; ama, yine iki ay geçti.

Tabiî, üç yıl oldu arkadaşlar; yani, temmuz ayında Meclis kapandığında üç yasama yılını geçireceğiz. Üç yıldır, taa ilk Meclis açıldığından itibaren hep aynı şeyleri dinliyoruz. İnanın, eğer Yüce Meclisin bir bakanı, Türkiye Cumhuriyetinin bir bakanı kalkıp "hemen getiriyoruz" diye söz veriyorsa, biz kime inanacağız arkadaşlar?! Ama, aradan üç yıl geçiyor. Olmaz!.. Yani, Türkiye Cumhuriyetinin bakanına inanmayacağım, kime inanacağım ben?! Kime inanacak bu insanlar?! Çok bir şey istemiyoruz. Sağ olun, hepiniz kabul ettiniz. Bunun iktidarı muhalefeti yok; ekmek... Muhtarlarımız bizden bir şey istemiyor. Bizim cebimize, bizim ağzımıza bir lokma koyun demiyor. Sadece dedikleri "cebimizden çıkan Bağ-Kur primini ödeyemiyoruz" diyorlar. 101 000 000 maaş veriyorsunuz, 160 000 000 Bağ-Kur primi, minimum, kestiriyorsunuz. İki, bir de cebimizden harcadığımız para işin cabası. Ayrıca, herkes muhtar seçildiğinde Bağ-Kura üye olmak zorunda. Şu anda, muhtarların yüzde 50'si Bağ-Kurla icralık.

Saygıdeğer milletvekilleri, siz hiç devlet hastanesine gittiniz mi? Kızım rahatsız olduğu için birbuçuk aydır İstanbul'daki üniversite hastanelerine gidiyorum. Allah kimseyi hasta etmesin. Herkese Allah sağlık versin. Bu muhtarlarımız Bağ-Kur primi borçlarını ödeyemedikleri için, çoluğu çocuğu, hiç kimseyi, hiçbir sosyal güvenlik penceresinden, çatısından hastaneye götüremiyor. 1 cc kan, bir torba kan kaç para biliyor musunuz; 300 000 000. Bir ameliyatta kullanılan tıbbî aletin bedeli 3 milyar.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Geçinemiyorlar, geçinemiyorlar...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Peki, bu insanlarımız, bizim muhtarımız hasta olmuyor mu, muhtarımızın çocukları hasta olmuyor mu? Bunlar bizim insanımız değil mi?! Bunlar bizim insanımız değil mi?! Yani, bunun siyaseti olmaz, ekmeğin siyaseti olmaz; ama, maalesef... Kim getirirse getirsin, bu soruna kim çözüm bulursa bulsun... 52 000 insan var. Bazı milletvekillerimiz, işte "efendim Ankara, İstanbul, İzmir'de çok para alıyorlar." Efendim, onlara başka bir pencereden bakalım, başka bir çözüm getirelim; ama, 52 000 muhtarın 50 000'i geçinemiyor arkadaşlar.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Kastamonu'da alan yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onun için, gelin, çok değerli milletvekilleri, bu bir ekmek ve hastalık, Bağ-Kur primi icralık.

Size bir şey daha söyleyeyim. Tabiî, devlet parasını alacak, nerede bulursa alacak da, en son muhtarların Bağ-Kur prim alacakları için ödenen doğrudan gelir desteklerine, bankaya para gittiğinde, ne kadar muhtar varsa hepsine icra kanalıyla bloke kondu, muhtarsa eğer. Yazıktır!.. Yani, bunlar bizim insanımız, bizim her şeyimiz. Her yere gittiğimizde saygıyla eğiliyoruz önlerinde; saygıdeğer muhtarımız diyoruz. Üç yıl geçti arkadaşlar. Ben, buradan, torba yasada yine bu konuda konuşurken, ben geleceğine inanmıyorum dedim de, Sayın Fatsa "inanmıyorsan, inanacaksın" dedi. Hakikaten üç ay geçti yine; ama, bu dönem de geçiyor. Üç yıl biz bu insanların sorununa çözüm bulamadıysak, ben öldükten sonra bana çözüm bulmuşsun ne işe yarar?! Öldürmeyelim bu insanları. Üç yıl geçti arkadaşlar. Çok zor bir konu değil. Ekmeğin ve bunların, hastalık... Bunun için, arkadaşlar... Onun için, ben, hepinizden, bir kez daha, istirham ediyorum. Yüce Meclis karar verdi, bunu Meclis gündemine doğrudan alalım dedi. Eğer Yüce Meclis iradesine saygı gösteriyorsak, neden bunu görüşmüyoruz?!

Benim, sizden, hepinizden istirhamım... Bunlar bizim insanımız. Muhtarın siyaseti olmaz arkadaşlar. Sadece Bağ-Kur prim borçları, hastane giderleri için, rica ediyorum; ceplerine bir şey koymayalım. Gelin, bu yasayı, bu Meclisten, hep birlikte... Bu onur tüm Meclisin olsun, bu onur tüm milletvekillerinin olsun ve oraya gittiğimizde, en azından, karşılarında, önlerinde kafamızı eğmeyelim, kafamızı dik tutalım, bu Yüce Meclis bunu yaptı diyelim arkadaşlar.

Ben, hepinizden, bir kez daha... İşin asla bir siyasî boyutu olmaksızın, sadece ekmek için, sadece muhtarların ve ailelerinin sağlık giderleri için, gelin, bu Meclis hep birlikte bu soruna çözüm bulsun. Hepinize teşekkür ediyorum. Bu soruna hep birlikte duyarlı olursak çok mutlu olacağım; aksi halde, bir türlü gelmiyor. Size de, bak, burada okudum. 2003 yılı arkadaşlar, iki bakanım çıkıyor cevap veriyor. Ben, bir kez daha, hepinizden, istirham ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Önerinin aleyhinde, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Alkışlayın!.. Yarın muhtarlar gelince görürsünüz!..

AHMET IŞIK (Konya) - Ne yapacağımıza siz karar veremezsiniz beyefendi. Davranışlarımızı siz ölçüp tartamazsınız. Milletvekiliyim, istediğim gibi davranabilirim.

BAŞKAN - Sayın Işık, Sayın Tiryaki; lütfen...

Buyurun Sayın Fatsa.

AHMET IŞIK (Konya) - Alkışlarımıza karışıyor.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kurulu önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun Danışma Kurulu talebi, Meclis Genel Kurulunun bugünkü programını, gündemini yeniden düzenlemek ve Meclis Gündeminin 182 nci sırasında bulunan, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, muhtarların özlük haklarının yeniden düzenlenmesiyle ilgili kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine dayanarak gündemin 4 üncü sırasına alınmasıyla ilgili bir Danışma Kurulu teklifiydi. Tabiî, bizim de AK Parti Grubu olarak bir Danışma Kurulu talebimiz oldu, aynı şekilde gündemin 4 üncü sırasında yer almak üzere.

Başkanlıkta bir mutabakat sağlanamadı. Dolayısıyla, her iki grup da Danışma Kurulu önerisini Genel Kurula getirdi. Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun bu konudaki talebiyle ilgili, Danışma Kurulu talebiyle ilgili görüşmeleri yapıyoruz.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz, yaklaşık 53 000 köy ve mahalle muhtarımızın yapmış olduğu fedakâr hizmetlerin karşısında, gerçekten, bulundukları köyde ve mahallede vatandaşın 24 saat, her işiyle gece gündüz uğraşan, her konusuna koşan, yardımcı olmaya çalışan bir akil adam pozisyonunda milletin işini halletmeye çalışan muhtarlarımızın özlük haklarının yeniden düzenlenmesidir.

Elbette ki, demokrasinin uçbeyleri gibi, Türkiye'nin her tarafına kılcal damar gibi yayılmış, gerçekten, fedakârlık içerisinde görev yapan muhtarlarımızla ilgili, üzerinde hiçbir siyasî polemiğe gerek duymadan -eğer böyle bir şey olsa, en azından, bu fedakârlık içerisinde görev yapan insanlara, muhtarlara saygısızlık olur- hiç kimsenin üzerinde siyasî polemik yapmaması gereken önemli bir konudur, hassas bir konudur, en azından muhtarlarımızı rencide eder, incitir. Tabiî, daha önce de, burada, Sayın Grup Başkanvekili arkadaşımız Sayın Koç, yine Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun da ifade ettiği gibi, değişik gerekçelerle Meclisin gündeminde görüşülmüş, talepler gelmiş, istekler konuşulmuş, buna karşılık, birtakım yasal düzenlemeler yapılacağına dair sözler de verilmiştir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, takdir edersiniz ki, muhtarlarımızla ilgili sıkıntı, bu dönemde başlamış bir sıkıntı değildir. Belki, muhtarlık müessesesinin ihdas edildiği tarihten itibaren, bugüne kadar gündemde olan, herkesin çözülmesi noktasında çok şey söylediği, ama, kimsenin çözme noktasında da bir adım atmadığı bir meseledir. Daha, 827 sıra sayılı torba kanun olarak bildiğimiz -yürürlüğe de girdi- kanunun 9 uncu maddesinde, özellikle, muhtarlarımızın maddî sıkıntılarının giderilmesi noktasında, en azından, almış oldukları ücretlerin 1 kat artırılması kadar, Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmiştir. Tabiî, bu yeterli değildir. Muhtarlarımızın yapmış olduğu hizmetlerin ve gayretlerin karşılığı olarak, bunu yeterli görmek mümkün değildir.

Daha önce de bir vesileyle bu Genel Kurulda ifade ettim, Sayın Koç da biraz önce ifade etti; geçtiğimiz hafta, Türkiye Muhtarlar Federasyonu Başkanı, Yönetim Kurulu üyeleri, her bir bölgeyi temsilen bölgelerden gelmiş muhtar arkadaşlarımız -sayıları yaklaşık 50'nin üzerinde- bu konuyla ilgili bir çalışmanın olup olmadığını, özlük haklarıyla ilgili yaşadıkları sıkıntıların giderilip giderilmeyeceği konusunda, bunun dışında da farklı taleplerle beraber geldiler, iktidar ve muhalefet grubunu da ziyaret ederek, taleplerini illettiler. Ben, o gün de ifade ettim, daha önce bu Meclisin Genel Kurulunda da ifade ettiğim için, huzurlarınızda bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, muhtarlarımızın özlük haklarını düzenleyen kanun tasarısı, Bakanlar Kurulumuzun imzasındadır ve önündedir. Hükümetimiz, bununla ilgili bir çalışma yapmış, daha önce de ifade ettiğim gibi, en az asgarî ücret esas alınmak suretiyle -en az asgarî ücret esas alınmak suretiyle- diğer, özellikle Bağ-Kur prim borçlarından dolayı yaşadıkları sıkıntıların da... Geriye dönük borçların da bir takvime bağlanması, iyileştirilmesini de ihtiva edebilecek şekilde ve muhtarlarımızın diğer sıkıntı ve taleplerini de dikkate alan önemli bir çalışma yapılmış, taslak, Bakanlar Kurulunun gündemine getirilmiş, inanıyorum ki, önümüzdeki ilk Bakanlar Kurulu toplantılarından birinde, bu, Bakanlar Kurulundan geçerek, Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecektir.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Bakanlar Kurulu, sizi de bizi de kandırıyor; iki  yıl oldu.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, olup bitenleri sizlerle paylaşıyorum.

Bakın, orada da ifade edildiği gibi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcımız Sayın Mehmet Ali Şahin'in, yine, İçişleri Bakanımız Sayın Abdülkadir Aksu'nun ifade ettikleri gibi, bu, bizim gündemimizdedir ve mutlaka, bununla ilgili bir yasal düzenlemenin yapılacağı ifade edilmiş ve o yasal düzenlemenin altyapısı hazırlanmış, taslak, tasarı olarak Bakanlar Kurulunun gündemine gelmiştir. İnşallah, ilk Bakanlar Kurulu toplantısında imzalanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine de gelecek. Ben inanıyorum ki, inşallah, Meclis tatile girmeden önce, yetiştirebilirsek; eğer yetiştiremezsek, mutlaka dördüncü yasama yılı içerisinde bunu kanunlaştırarak, muhtarlarımızın bu haklı beklentileri ve yaşadıkları bu mağduriyet giderilecektir. Bunu, Sayın Başbakanımız, Sayın İçişleri Bakanımız, yine partimizin değişik kademelerinde görev yapan yetkililer ve Grup Başkanvekilleri olarak bizler de, hem Genel Kurulla hem de kamuoyuyla paylaştık, bu sözümüzün de arkasındayız. İnşallah, en kısa zamanda -belki, yetiştirebilirsek- Meclis tatile girmeden önce, muhtarlarımızın bu beklentilerine cevap verecek düzenleme Mecliste kanunlaşmış olacaktır.

Sadece alacakları ücretlerle ilgili değil, bu tasarı, muhtarların görev ve sorumluluklarını, yetkilerini yeniden tarif eden bir yasa tasarısıdır. Yine, daha önce, Kamu Reformu Yasa Tasarısı çerçevesinde, hatırlanacağı üzere, mahalle muhtarlarımızın bulundukları belediyelerin meclislerinde, yine köy muhtarlarımızın da il genel meclislerinde, kendi meselelerini, yapmak istedikleri hizmetleri ve öncelikleri ifade edebilmeleri için de bu toplantılara katılmalarını da geçmişte yapılan düzenlemelerle temin etmiştik. Elbette ki, bunlar da yeterli değildir. İnşallah, geniş manada bir yasal düzenleme önümüze gelecek ve kısa zamanda kanunlaşmış olacaktır. Bundan dolayı bir çalışma olduğu ve Bakanlar Kurulunun gündemine geldiği için ve kısa zamanda da Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edileceği ortada olduğu için, biz, bugün, Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun vermiş olduğu bu teklifi -aslında, özünde karşı olmadığımız, fevkalade iyi niyetle ve samimiyetle hazırlandığına da inandığımız bu teklifi- eğer...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Fatsa, tamamlayınız konuşmanızı.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum.

...mümkünse, komisyon geri çekip, öbür hükümet tasarısıyla beraber birleştirme imkânı olursa, orada birleştirerek, yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde birlikte görüşme imkânı olabilir.

Bundan dolayı, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun bu teklifine bugün olumlu cevap veremiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

Önerinin aleyhinde, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman.

Sayın Akman, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa)- Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gündeme alınması arzu edilen, Malatya Milletvekili Mevlüt Fırat Aslanoğlu'nun kanun teklifiyle alakalı, bir milletvekili olarak benim de bazı çalışmalarım oldu ve komisyon olarak bazı çalışmalarım oldu; bunlarla alakalı, Genel Kurula bazı bilgiler arz etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, her şeyden önce, konuşmacı arkadaşlardan değinen olmadığı için ifade etmek isterim ki, geçtiğimiz günlerde Genel Kurulda kabul edilen ve torba yasa olarak adlandırılan yasanın maddelerinden bir tanesi muhtarların sosyal haklarıyla ilgili bir düzenlemeydi ve burada getirilen düzenlemenin evveliyatında da, elbette ki, muhtarlarımızın serzenişleri, yakınışları ve bazı talepleriyle beraber, bir de, bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi tüzelkişiliği adına komisyonumuza yapılan başvurular neticesinde, Dilekçe Komisyonu olarak, bir gün taraflarla toplanarak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yetkilileriyle ve milletvekillerimizle beraber bu durumu enine boyuna tartışıp, neticede vardığımız bir karardan sonra yapılan bir yasal çalışmaydı bu.

Yapmış olduğumuz bu çalışmada, biz, özetle şu sonuçlara vardık: Yaklaşık 52 000 köy ve mahalle muhtarımızın bulunduğunu, bunların yaklaşık yarısının, yani 26 142 kişinin Bağ-Kurla ilişkili olduğunu, ama, bunların dışındakilerin, yaklaşık 27 000 civarında muhtarın da ya Sosyal Sigortalar Kurumuyla ya da emekli sıfatıyla Emekli Sandığıyla bir şekilde ilişkili oldukları neticesine vardık.

Tabiî, takdir edilir ki, bunun yanı sıra, muhtarlar arasında sosyoekonomik anlamda farklılığı meydana getiren bir diğer kriter de, örneğin, büyük şehirlerimizde, İstanbul'da, Ankara'da yaşayan, muhtarlık yapan; ki, bunlar bazen 30 000, 40 000, 50 000 nüfuslu mahalleleri idare eden muhtarlar olabiliyorlar ve muamele başına almış oldukları ufak tefek de olsa paralar neticesi âdeta birer kurum haline gelebiliyorlar; yani, neredeyse bir dönersermaye düzeyinde parası olan birer müessese haline gelebiliyorlar ve bu muhtarlarımızın da, ilaveten herhangi bir ücrete filan da ihtiyaçları yok. Arzulandığı takdirde, yani, kendi sigorta bedellerini de rahatlıkla yatırabilecek durumdalar.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Grup Başkanvekilimiz Eyüp Fatsa, Bakanlar Kurulumuzda ayrıca muhtarların durumlarını etraflıca ele alan bir yasa tasarısı çalışması olduğunu ifade etti; ben, şahsen, bundan yeni haberdar oldum. Sayın Mevlüt Fırat Aslanoğlu'nun teklifini de almayı arzuladım; ama, basılıp dağıtılmamış öğrendiğim kadarıyla.

HALUK KOÇ (Samsun) - Dağıtıldı, dağıtıldı.

BAŞKAN - Sayın Akman...

YAHYA AKMAN (Devamla) - Efendim?

BAŞKAN - Mevlüt Fırat değil, Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Özür diliyorum.

Onun kanun teklifine de rastlayamadık. Yani, Mecliste basılıp dağıtılmamış; onun için, ne içerikte geldiğini bilmiyorum; ama, ben, şunu ifade etmek istiyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Burada, burada; Grubumuza geldi, size iletiyorum.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Evet, görüldüğü kadarıyla çok kısa, çok fazla detaylı bir şey değil, detaylı bir düzenleme getirmiyor; ama, bizim, torba kanunda getirmiş olduğumuz düzenlemeyle, Maliye Bakanlığının ve İçişleri Bakanlığının önerisiyle, muhtarlarımıza, şu anda almış oldukları ücretin 2 misline kadar ücretlerini artırma imkânı getirilmektedir; bu, seyyanen bir artıştır. Yani, burada, muhtarlarımızın çok detaylı bir yasal düzenleme yapılmadan maaşlarının ve sosyal haklarının düzenlenmesinin belli zorlukları vardır değerli arkadaşlarım. Yani, bunlar hangi sigorta şirketiyle ilişkilendirilecek, ne kadar kesinti yapılacak, toplamda ne kadar para ödenecek, yani, bir devlet memuru gibi veya bir SSK'lı gibi özel bir düzenlemeye ihtiyaç var. Diğer türlü düzenlemenin olabilmesi, ancak seyyanen bir artışın olmasıyla mümkündür ki, bu, hüküm altına alınmıştır. Burada bizim yaptığımız çalışmalarda edindiğimiz bilgilere göre, zaten, bu bakanlıklarımız, sosyoekonomik gelişmişliklerini, şehir ve köy farklılıklarını da dikkate almak suretiyle, muhtarlıklar arasında bir ayırıma gidecek ve yaptığı bu ayırımdan sonra da, örneğin, ücra köylerdeki muhtarlarımız, eğer, herhangi bir sigorta şirketiyle de özellikle ilişkili filan değillerse, bugünkü şartlarda yaklaşık 230 000 000 lira civarında bir maaşa kavuşmuş olacaklar ki, bu, şu günkü şartlarda, hiç olmazsa, bu arkadaşlarımızın Bağ-Kur primlerini karşılayabilecekleri bir rakamı ifade ediyor ve şu şartlarda da böyle bir düzenleme yapılmıştır. Öyle zannediyorum, Bakanlıkta bu anlamdaki çalışmalar da devam ediyor; ama, daha detaylı bir çalışma da var ise, elbette ki, muhtarlarımız adına da, milletvekilleri olarak da hepimiz bundan memnuniyet duyarız. Ben, bu durumları açıklamak ve açıklık getirmek maksadıyla söz aldım Değerli Başkanım.

Grup Başkanvekilimiz Sayın Eyüp Fatsa'nın da ifade etmiş olduğu gibi, zaten Sayın Aslanoğlu'nun teklifine benzer mahiyetteki bir teklif kanunlaştı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Nerede kanunlaştı?!.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Nerede kanunlaştı?!.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Ayrıca, daha kapsamlı bir kanun tasarısının gelmiş olduğunu da öğrenmiş olduğumuzdan dolayı, bunun bugünkü şartlarda gündeme alınmasına, ben de, şahsen, ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.

Biz de, elbette ki, muhtarlarımızın durumuna hassasiyet gösteriyoruz, onların içerisinde bulundukları zor durumların da farkındayız; ama, bu, yıllardır gelmiş olan bir süreçtir.

İnşallah, birçok sektörde, birçok alanda olduğu gibi, birçok kişinin, özellikle dargelirli insanlarımızın sorunlarına çözüm bulan AK Parti Hükümeti, bu anlamda, dargelirli kabul edilen muhtarlarımızın da sorununa bu iktidar dönemi içerisinde çözüm bulacaktır diye temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akman.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 5.5.2005 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                     Eyüp Fatsa

                        AK Parti Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan "888 sıra sayılı 14.4.2005 tarihli ve 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin" 48 saat geçmeden gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 4 üncü sırasına alınması önerilmiştir.

BAKAN - Önerinin lehinde, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa.

Sayın Fatsa, buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)

EYÜP FATSA (Ordu)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulu önerimizin lehinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu önerimizle, Meclisin çalışma gününü ve saatlerini yeniden düzenlemiyoruz. Sadece, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir maddesi bir kere daha görüşülsün  diye iade edilen Gelir İdaresi Kanununun 28 inci maddesinin, bugünkü  gündemin 4 üncü  sırasına alınmasını ve aynı saatler içerisinde de Meclisin çalışma saatini tamamlamasını teklif ettik.

Tabiî, Danışma Kurulundan çıktığımız zaman, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç, haklı olarak "keşke, bunu salı günü getirseydiniz, gündemle alakalı bir itirazımız da yoktu, orada bunu gündeme alır, bugün de böyle bir Danışma Kurulu önerisiyle bir araya gelmiş olmazdık" dedi. Elbette ki, ben, bunun haklı bir talep olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Ancak, salı günü biz Danışma Kurulu yaparken, henüz, bu Gelir İdaresi Kanunuyla ilgili tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülememişti. Ne zaman görüşülebileceğini, nasıl, ne zaman basılıp gündeme gelebileceğini, doğrusunu isterseniz, salı gününden de tespit etme imkânımız yoktu. Ancak, dün, Plan ve Bütçe Komisyonumuz çalışarak bunu görüştü, basımı tamamlandı ve dağıtıldı. Ancak, bugün, 48 saat geçmeden, işin aciliyetine, özelliğine ve önemine binaen, gündeme alınmasını istedik.

Gelir İdaresi Kanununun ilgili 28 inci maddesinin içeriğiyle ilgili zaten çok şey söylendi, konuşuldu, yazıldı. Dün de, geniş geniş, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü, savunanlar, karşı çıkanlar görüşlerini ifade etti. Ben, bunları bir kere daha tekrar etmek suretiyle huzurlarınızı işgal etmek istemiyorum.

Gelir İdaresi Kanununun, bugünkü çalışma takvimimizde gündemin 4 üncü sırasına alınmasıyla ilgili Danışma Kurulu teklifimizin Yüce Heyetiniz tarafından kabulünü arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

Önerinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım; bu nedenle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Az önce Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili arkadaşımın da ifade ettiği gibi, üzerinde konuşmak istediğim yasa, onun da konuştuğu yasa, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanundur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iki önemli görevi var diğer görevlerinin yanında; bir tanesi yasaları yapmak, bir tanesi de denetimi yapmak. Bunları yaparken, önce, iki tane yol gösterici metin var önümüzde. Bunlardan bir tanesi Anayasa, diğeri de Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü.

Anayasada, yasama meclisinin, kuvvetler ayrılığından bir tanesi olan yasamanın, nasıl çalışacağı, neleri yapacağı belli. Özellikle, bunları yaparken, hangi kurallara, hangi kaidelere bağlı olacağı da belli.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da, diğer anayasalar gibi, bir kurucu yasadır; constitution veya eski deyimiyle, esas teşkilat yasasıdır; devletin temelini oluşturan, herkesin uyması gereken ve bundan sonraki yasaların ve yasalara dayalı olarak çıkacak olan tüzüklerin, yönetmeliklerin ve genelgelerin esas uyması gereken bir esas teşkilat kanunudur.

Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü de, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin faaliyetlerini yaparken uyması gereken kurallar ve kaideler bütünüdür.

Şimdi iki gruptan oluşmuş olan bir Meclisimiz var; yani, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve ona bağlı olarak da İçtüzüğe hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu uyacaktır hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu uyacaktır.

Şimdi, özellikle, İçtüzükte, 36 ncı ve 52 nci maddelerde, yasaların, komisyonlarda ve burada, Genel Kurulda, nasıl görüşüleceğine dair kaideler vazedilmiş. Ne deniliyor bu kaidelerde; komisyonlara sevk edilen herhangi bir şeyin, bir teklifin, bir tasarının veya diğer kâğıtların görüşülebilmesi için komisyon üyelerine 48 saat önceden bunlar dağıtılır.

Buna dayalı olarak da, buna mümasil olarak da, yine, 52 nci maddesinde, Genel Kurulda, bir teklifin, bir tasarının görüşülebilmesi için, milletvekillerine bunların bastırılıp dağıtılması ve bu dağıtılma süresinden itibaren de 48 saat geçmesi gerekmektedir.

Şimdi, bu kurallar, hepimizin uyacağı kurallardır. Burada bu böyle olmamış; Adalet ve Kalkınma Partisi, kendince önemli gerekçeler göstererek, özellikle İçtüzüğün bu 52 nci maddesine aykırı bir öneri getirmiş.

Biz buna karşıyız değerli arkadaşlar. Zaten, ben, 36 ncı madde gereğince de, komisyonlarda beklemesi gereken bu süre içinde, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak, pazartesi günü akşam geldiğimde, bu yasanın tekrar komisyonda görüşüleceğini o zaman öğrenmiş bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, yani, hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda bu yasalar görüşülürken, bütün milletvekillerimizin bilgilerini, becerilerini ve görüşlerini yansıtacak bir zaman kesitinin, bir zaman süresinin verilmediğini görmekteyiz. Bunu son derece yanlış bulmaktayım.

Şimdi, diğeri de, sanıyorum, biraz sonra görüşeceğimiz bu Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesinde de, Sayın Cumhurbaşkanının kanunu geri gönderme, yani taliki veto yetkisiyle bir kez daha Genel Kurula geri gönderme gerekçeleri üzerinde de burada görüşmeler yapılacaktır.

Şimdi, diğer konu, gelir idaresi kurulurken iyi bir gelir idaresi kurulmuş mudur, güçlü bir gelir idaresi kurulmuş mudur, gelir idaresi siyasîlerin etkisinden uzak olarak mı kurulmuştur veya siyasîlerin müdahalesine açık olarak mı kurulmuştur; bunu, değerli arkadaşlarım, benden sonra tartışacaklar.

Burada, Sayın Cumhurbaşkanı, geri gönderme gerekçesinde, özellikle 28 inci maddedeki atamalardan, yani, başkanın yapacağı başkan yardımcıları ve diğer atamalardan bahsederken... Aynen maddede olduğu gibi, şöyle okumak istiyorum: "Başkan yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve gelirler kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.04.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları Başkan tarafından yapılır. Başkan bu yetkilerini gerekli gördüğü takdirde alt kademelere devredebilir" denilmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu atamaların, yürütmenin başı olması nedeniyle, hani Anayasanın 104 üncü maddesindeki yetkilerine dayanarak ve yürütmenin başı olması nedeniyle, bunun bir kararnameyle olmasını istemektedir; yani, yürütmenin başı, denetimi ve gözetimi yapacak olan Sayın Cumhurbaşkanı, burada, bu düzenlemenin, yani 28 inci maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemenin, Anayasanın başta 8 inci maddesi olmak üzere, 104 üncü maddesine aykırı olduğunu ifade etmektedir.

Tam 4,5 sayfa, değerli arkadaşlar, gerekçe yazmıştır ve dikkatleri ve itinaları üzerine çekmiştir değerli arkadaşlarım. Şimdi, bu kadar önemli bir konuda, Sayın Cumhurbaşkanının tam 5 sayfaya yakın bir gerekçeyle, bir kez daha görüşülmesi için Sayın Meclise gönderdiği bir kanun hakkında, bizler, ne komisyonlarda ne de Genel Kurulda, bekleme süreleri olan ve herkesin bağlı olması gereken 48 saatlik süreleri beklemeden geçiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, buna, Cumhuriyet Halk Partisi karşı. Neden karşı; çünkü, Meclise olan saygınlığı nedeniyle, Meclise verdiği değer nedeniyle ve milletvekillerine ayrı ayrı verdiği değer nedeniyle karşı. Hep beraber demiyor muyuz, değerli arkadaşlar, 21 inci Yüzyıl bir katılım çağıdır. Nerede kaldı milletvekillerinin veya nerede kaldı parti gruplarının katılımı, bilgilerini, becerilerini, deneyimlerini ve tecrübelerini buraya yansıtması?!

Sizler, bu önergeyle, bu arkadaşlarımızın bilgilerini, becerilerini ve katkı koyma düşüncelerini ve gayretlerini, değerli arkadaşlar, hiçe sayıyorsunuz. Niçin hiçe sayıyorsunuz; nedeni belli değil; yani, bir an önce yasa çıksın diye. Peki, bu salı günü çıkamaz mıydı, değerli arkadaşlarım, zaten 1 maddelik bir yasa.

O nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, komisyonlarda ve Genel Kurulda beklemeden önümüze getirilen bu yasanın, burada, süre geçmeden konuşulmasını, tartışılmasını doğru bulmuyoruz değerli arkadaşlarım.

İkincisi, doğru bulmadığımız bir konu ise, yasaların herkesi bağlayacağı konusudur.

Değerli arkadaşlar, şu elimde gördüğünüz Anayasa 1982 tarihinde halkoyuna sunuldu ve ezici bir çoğunluk alarak halk tarafından kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Şimdi, bu yasa herkes için geçerli. Bu yasa herkes için geçerliyken, bu yasanın sağından solundan, arkasından dolanarak veya kafanızın arkasındaki düşüncelerle bu Anayasaya dolanarak bir şeyler yapmak mümkün değildir değerli arkadaşlar. Beğenseniz de beğenmeseniz de, Sayın Cumhurbaşkanını takdir etseniz de etmeseniz de, Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasanın 104 üncü maddesi gereğince, yetkilerini, halkoyuna sunulmuş ve kabul edilmiş olan Anayasadan almaktadır. Hem Anayasayı hem de Sayın Cumhurbaşkanını içimize sindirmek zorundayız değerli arkadaşlar.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)- Ne alakası var?

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Çok alakalı bir olay değerli arkadaşlar.

Hem Anayasayı hem de Sayın Cumhurbaşkanını içimize sindirmek zorundayız. Eğer Anayasayı ve Sayın Cumhurbaşkanını içimize sindirmiyorsak, bunun yolları vardır.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)- Nerden çıkarıyorsunuz?! Durup dururken nerden çıkarıyorsunuz?!

BÜLENT BARATALI (Devamla)- İsterseniz, gelin burada konuşun.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)- Hayır, yani...

BAŞKAN- Sayın Özçelik...

Sayın Baratalı, lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Siz konuşmak istiyorsanız, gelin burada konuşun.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)- İstismar ediyorsunuz ama.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- İstismar etmiyorum, doğruları söylemeye çalışıyorum.

BAŞKAN- Sayın Baratalı, lütfen Genel Kurula hitap ediniz.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)- O makamı istismar etmemek lazım.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Sizin için istismar olan konu, bizim için vazgeçilmez bir konu olabilir. Bunu kabul edeceksiniz arkadaşlar. Uzlaşma, çoğulculuk, pülüralizm, katkı, beraber çalışma, bunları gerektirir. Siz gelin buraya, başka bir şey söyleyin değerli arkadaşlar. Biz de sizi dinleyelim.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya)- İtham ediyorsunuz.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- İtham etmiyorum.

RECEP KORAL (İstanbul)- Niye sindiremediğinizi de söyleseniz...

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Sindiremezseniz, yapılacak şeyler var diyorum. Nedir yapılacak olan şeyler; Anayasayı değiştirmektir. Yani, Anayasaya dolanarak, üzülerek, kırılarak falan siyasî iktidar yürütülmez. Siyasî iktidar gereğini yapar; toplar Meclisi, gücü varsa -ki, vardır- Anayasayı değiştirir ve gereği geldiği zaman da Sayın Cumhurbaşkanıyla olan kozlarını paylaşır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Baratalı, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Değerli arkadaşlar, bu duygu ve düşüncelerle bu öneriye katılmadığımızı ifade ediyor, hepinize değerli milletvekilleri, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Önerinin aleyhinde, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; AK Parti Grup önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları sırasında, her hafta -salı, çarşamba, hatta, bazen, artık, perşembe günleri de olmaya başladı- grupların önerileri, önümüze, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geliyor.

Geçen hafta da üç kez gündem değişikliği söz konusu oldu ve ben, yine, o önerilerle ilgili, burada geldim söz aldım "siz, cuma ve cumartesi günleri Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmak istiyorsunuz ve bununla ilgili bir önerge getirdiniz; ancak, ben burada iddia ediyorum ve diyorum ki, cuma ve cumartesi günleri Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştıracak yeterli sayıda milletvekilini, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunda hazır bulunduramayacaksınız" diye, tutanaklara geçmesi için konuşma yaptım ve cuma günü...

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) - Yalan söyledin...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Lütfen, sayın hangi milletvekiliyse, "onu yalan söyledin" diyen Sayın Milletvekili, tutanaklar buradadır.

Cuma günü, daha sizin getirdiğiniz ilk gün, maalesef, burada, 30 kişi olmuş olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi cuma günü çalışmalarına ara vermek mecburiyetinde kaldı.

RECEP KORAL (İstanbul) - Saat kaçta?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Saat 19.00'da, cuma günü... Daha çalışma süremizin tamamlanmasına süre varken ve getirdiğiniz öneride de "cumartesi günü de çalışalım" demiştiniz.

RECEP KORAL (İstanbul) - Kaldırmıştık.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, çarşamba günü "cumartesi çalışalım" diyorsunuz, perşembe günü kaldırıyorsunuz.

Ben şunu söylemek istiyorum değerli milletvekilleri: Elbette, gruplar buraya önerileriyle gelecekler, Danışma Kurulu toplanacak; Danışma Kurulunda uzlaşma olabilir veya olmayabilir; ancak, ben, şunun altını çizmek istiyorum: Ne olur, bundan sonraki Danışma Kurulu önerilerine sahip çıkın, getirdiğiniz önerinin arkasında durun. Benim, burada Sayın Meclis Başkanvekilimizden de bir istirhamım olacak, Meclis Başkanı adına burada bulundukları için: Bu Danışma Kurulu önerilerini, toplantılarının neticelerini, lütfen, grubu olmayan siyasî partiler de var, onlara da bu Danışma Kurulu önerilerinin neticelerini bildirirseniz, bizlerin de, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde hangi konu görüşülecek, hangi tasarı öncelikle ele alınacak veya grupların önerisi nelerdir, bunu bilmemiz, öğrenmemiz lazım. Bunu niçin söylüyorum; çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin Anayasadaki birinci görevi kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; milletvekillerinin aslî görevi bu. Böyle aslî bir göreve sahip olan milletvekili, Danışma Kurulu önerisiyle ne getirilip ne götürüldüğünü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonuna girdiğinde öğrenirse, Anayasanın kendisine yüklemiş olduğu bu görevi, bihakkın yerine getirmesinin mümkün olamayacağı inancındayım.

Meclis Başkanımız, Danışma Kuruluna başkanlık yapıyor, İçtüzüğün 14 üncü maddesinin 5 inci fıkrasına göre ve yine -İçtüzüğün 52 nci maddesine göre de- 48 saat geçmeden kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülebilmesine imkân sağlayan İçtüzüğün bir 52 nci maddesi var. Elbette 52 nci maddeyi de zaman zaman kullanmak, çalıştırmak gerekmektedir. Ancak, sık sık buna başvurulursa, sık sık bu tür öneriler Meclis gündemine gelecek olursa, her zaman söylüyoruz, çıkarılan kanunların Anayasaya uygunluğu noktasında ciddî zaaflar ortaya çıkmakta ve bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmaları, maalesef, sekteye uğramaktadır. Şimdi, bu önerinin lehinde olmak üzere, Sayın Grup Başkanvekili geldiler burada bir konuşma yaptılar; dediler ki: "İşin aciliyetine ve önemine binaen 48 saat geçmeden bu kanun tasarısının, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesini arzu ettik." Ben isterdim ki, Sayın Grup Başkanvekilinin, lehinde konuştuğu için, bu önerinin altında imzası olduğu için, işin önemi ve aciliyeti nedir, niçin 48 saat geçmeden bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi gerekmektedir hususunu bizlere iyi bir şekilde anlatıp, bizleri ikna etmesi gerekmekteydi. Ancak, saate de baktım, sadece 3 dakika konuştu ve işin önemi ve aciliyetine binaen, biz, bunu 48 saat geçmeden burada görüşmemiz lazım...

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu kanun önemli bir kanun. Niye önemli bir kanun; çünkü, uzun zamandan beri IMF'yle yapılacak olan stand-by görüşmeleri üç kanun üzerinde kilitlendi; bunlardan birisi de, işte, 48 saat geçmeden gündeme getirdiğiniz Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun. Bunu niye söylüyorum; çünkü, bu, aylarca, kamuoyunda, IMF'nin bir isteğidir, stand-by anlaşması imzalanmadan diğer üç kanun gibi bunun da mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirilmesi gerekmektedir şeklindeki düşüncelerden ortaya çıkarıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, elbette IMF'yle bir stand-by anlaşması yapabilirsiniz, onlarla çeşitli görüşmeler yapabilirsiniz; ancak, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, gerekçesini de dikkatle okuyacak olursak, hakikaten, çok ciddî itirazların ileri sürüldüğü, çok ciddî gerekçelerin ileri sürüldüğü bir kanunu 48 saat geçmeden Meclis gündemine getiriyorsanız, bunun sebeplerinin, öneminin, aciliyetinin, zaruretinin, burada, bizlere, bütün milletvekillerine ve kamuoyuna, mutlaka dört dörtlük izah edilme mecburiyeti vardır.

Şimdi, bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, çok ilginçtir, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin'in de ifadeleri var; dün ve bugün gazetelerde ayrıntılı olarak yer aldı. Şimdi, Türk Ceza Yasasının ertelenmesiyle ilgili kanun 31 Mart günü saat 17.30'da, burada, görüşülürken ve 24.00'e kadar Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadığı takdirde, Türkiye'de, çok ciddî sıkıntıların olacağı bir kanun görüşülürken, Cumhurbaşkanı, 5 saat içerisinde bunu onaylayıp, Resmî Gazetenin mükerrer sayısında yayımlanıp yürürlüğe girerken, Sayın Cumhurbaşkanı büyük bir görev yerine getiriyor; Türkiye'de, ortamı, toplumu, büyük ölçüde rahatlatıyor; adlî teşkilatları, büyük bir kaos içerisindeyken, onlar rahatlıyor; ancak, Gelir İdaresi Yasasıyla ilgili kanunu veto ettiğinde, Sayın Mehmet Ali Şahin, çıkacak "Sayın Cumhurbaşkanı, bazen yargıç, bazen Cumhurbaşkanı olarak hüküm ifade ediyor, hüküm veriyor, kanunları geri gönderiyor" şeklinde bir ifadede bulunursanız, öncelikle, o Cumhurbaşkanlığı makamına karşı, bu bir haksızlık, bu bir yanlış yargılama olacağını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, biraz sonra, bu, sizin oylarınızla, mutlaka, buradan geçecek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecek; ancak, biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da getirdiği bir öneri vardı; hakikaten, 60 000 civarında muhtarımızı o kadar çok yakından ilgilendiren bir konuydu ki, bunun da, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme alınıp, ele alınıp, bu meselenin de çözüme kavuşturulması gerekmekteydi; ancak, Gelir İdaresi Yasası çok önemli, acil; ama, iş muhtarlara geldi mi, muhtarlar bu vaziyette devam etsinler, 110 000 000 lira maaş almaya devam etsinler, Bağ-Kur primlerini bile ödeyememekte sıkıntı içerisinde devam etsinler düşüncesinin de doğru olmadığı inancındayım.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Değişti o; haberin yok senin!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, torba kadroyla da ilgili bir yanlış ifadede bulundu; elimde torba kadro; onunla ilgili, hemen okuyorum: "Gösterge rakamını muhtarlıkların bulunduğu yerleşim biriminin idarî yapısı ve nüfusu gibi kriterleri ayrı ayrı veya birlikte dikkate almak suretiyle, İçişleri Bakanlığının görüşü ve Maliye Bakanlığının teklifi üzerine, 1 katına kadar farklı olarak belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir."

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Aynısını söyledi Sayın Bakan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, ben de aynısını söylüyorum; yani, yapılan iş, hangi yerleşim birimlerinde, hangi muhtarlıkların göstergelerinin, ne şekilde olacağı, nasıl tespit edileceği, kriterlerin neler olacağı, daha İçişleri Bakanlığı tarafından tespit edilecek, Maliye Bakanlığına bildirilecek, daha sonra Bakanlar Kurulu tarafından bu konu çözüme kavuşturulacak.

Değerli milletvekilleri, ikibuçuk yıl geçti. Bakınız, süreler çok hızlı ilerliyor. Yarın, bakarsınız, bir anda seçimle de karşı karşıya kalınabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O nedenle, geliniz, böyle, toplumun geniş kesimlerini ve hayatî önemi haiz olan kurumların başında olan insanların görev yaptıkları yerlerdeki değerli vatandaşlarımızın da durumlarını rahatlatacak, onları maddî bakımdan ferahlatacak tedbirlerin alınması noktasında hepimiz aynı duyarlılığı gösterelim.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

AK Parti Grup önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı...

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.41

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.57

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AKParti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verdiği önerisinin oylamasında karar yetersayısı bulanamamıştı.

Şimdi, öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğu için elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere’nin Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

2 nci sırada yer alan, Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

3 üncü sırada yer alan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılan konuşma tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan'a ait.

Buyurun Sayın Seyhan. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

On aydır beklenen, komisyonumuzun büyük önem verdiği bir kanun tasarısı. Bu kanun tasarısında emeği geçen hem Adalet ve Kalkınma Partili milletvekili arkadaşlarıma hem Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Tasarının bu haliyle geçmesini umut ederek, biz bu tasarıyı, on ay önce buraya indirdik; ancak, on aydır bekliyoruz. Gönül isterdi ki, Türkiye bir on ay kazansın; Türkiye, geleceğe dönük enerji politikasını bir an önce yerine getirmiş olsun; ama, on ay geçti, bugüne geldik.

Bugün, bizim beklentimiz şudur değerli arkadaşlarım: Bu tasarının, komisyonda kabul edildiği gibi geçmesi; çünkü, biz, hem Adalet ve Kalkınma Partili komisyon üyeleri hem Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyeleriyle, bu tasarı üzerinde bir uzlaşmaya vardık; fakat, bu uzlaşma, Meclise inecek bir uzlaşma haline dönüşmedi. Bu süreçte farklı öneriler gelmeye başlandı, bizim dışımızda tartışılmaya başladı ve bugüne kadar uzadı.

Bakın, değerli arkadaşlarım, bize gelen gerekçede, denildi ki, Hazine bu kanuna muhalif. Neden; hazineye yük getiriyor. Ben, şimdi, hazine görevlilerine, orada, yetkili Bakana dahi soruyorum: Bu kanun Bakanlar Kurulundan geçerken, gerçekten, siz, hazineye ne kadar yük getireceğini bilmiyor muydunuz?! Peki, biz komisyonda görüşürken, Hazinenin yetkilileri neredeydi değerli arkadaşlar?! Madem yük getirecekti, orada görüş bildirmekten imtina edenler, daha sonra bu kanunun önünü on ay niye tıkadılar; yazık değil mi bu ülkeye?! Mademki yenilenebilir enerji kaynakları bu ülkenin vazgeçilmezi, mademki dünyanın vazgeçilmezi, mademki sürdürülebilir bir kalkınma anlayışının gereği, neden farkında olmadınız?! Bunlar, hep, olmasını istemediğimiz şeyler.

Şimdi, bunun sonrasında gelişmeler de oldu. Sayın Bakanla görüşmemde "bunu çok yapmak isterdik; ama, alelacele oldu" dendi. Şimdi, değişiklik önergeleri var ellerinde; bizle, bu konuda bir uzlaşı içerisine girmek istiyorlar. Komisyonda da bunun farkında olunabilirdi, orada olunmadı; geldi, komisyonun altında bir komisyon oluşmuş gibi, ilgili bakanlarla yeniden toplantı yapıldı Türkiye Büyük Millet Meclisinde; denildi ki "teşvikini şöyle düzenleyelim... Buradaki teşvik hazineyi yük altına sokar." Peki, komisyonda uzlaşma aradığınız Cumhuriyet Halk Partisiyle, daha sonra Mecliste veya dışarıda yaptığınız toplantılarda neden bir uzlaşmaya gitmek istemediniz, bizi oraya niye almadınız? Ulusal bir sorun değil mi Türkiye'nin enerji sorunu? Bizim orada da olmamız lazımdı. Bir eleştirimiz de odur arkadaşlar.

En önemli şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Lütfen, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım dikkatle dinlesinler. Ben sizden de yardım istiyorum. Bu Meclis hepimizin.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Maliye Bakanı Meclis ortamının huzurunu engelliyor; lütfen, uyarın.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Biz, burada, bu kanunun dışında konuştuğumuz zaman bize "lütfen, maddeye gelir misiniz" diyorsunuz, bizi uyarıyorsunuz değil mi; evet. Şimdi, biz, yenilenebilir enerji kanununu getirdik. Sayın Bakan bu kanuna bir geçici madde ilave etmek istediğini bizimle paylaştı. Sağ olsun, tevazu gösterdi. "Böyle bir şeye Türkiye'nin ihtiyacı var" dedi; ama, getirmek istediği maddenin yenilenebilir enerji kanunuyla uzaktan yakından hiçbir alakası yok. Şimdi, bizlere ve bana bu kürsüde "maddeye gelin" diyen arkadaşlarımı Sayın Bakana "lütfen, kanuna gelin" demeye davet ediyorum. Kanuna gelsin, kanunun içeriğini bozmasın. O madde Türkiye için gerekliyse -24 komisyon üyesi var- verin kanun teklifinizi, haftaya komisyon başkanı burada toplasın komisyonu, görüşelim. Kendi gruplarımızdan da rica edelim, haftaya yine görüşelim bu Mecliste. Günübirlik, Türkiye için çok büyük önem arz eden konuları, biz, diğer kanunun arasında şunu da geçiriverelim diyerek bir alışkanlık haline getirirsek, bu Meclisin işlerliğinden söz edilebilir mi arkadaşlar?! Bunu yapmayalım. Biz buna karşıyız. Desteklediğimiz bir kanunun içerisine henüz üzerinde mutabakata varmadığımız bir geçici maddeyi koyarak her şeyi mahvetmeyelim. Burada duyarlılığa çağırıyoruz.

Yenilenebilir enerji kaynakları ve kanunu bu ülkenin vazgeçilmezidir, gurur kaynağıdır; bunun çıkması lazım. Hidrolik santralların desteklenmesi lazım. Yenilenebilir enerjideki rüzgâr enerjisinin, güneşin, jeotermalin desteklenmesi lazım; dünya buna yöneliyor. Yaşanabilecek bir çevre isteyen herkes, gelecek nesli düşünen herkes, hazineye getireceği yüke bakmaksızın, yatırım maliyetine bakmaksızın yenilenebilir enerjiye bir vizyon koyuyor. Bizim vizyon koyan ülkelerden neyimiz eksik allahaşkına?! 2020'de 50 megavata kadar hidrolikler yenilenebilir enerjiye alınıyor, öyle sayılıyor, kabul ediliyor. Üstündekileri sayarsak, bizim oranımız çok yüksek; ama, onlar yenilenebilir enerji kapsamında kabul edilmiyor; ama, o kapsamda kabul edilenleri yüzde 25'e çıkarmayı hedefleyen ülkeler var. Orada şunu düşünmek lazım: Sayın Seyhan, böyle söylüyorsunuz; ama, Türkiye'nin rüzgâr kapasitesi, güneş kapasitesi, jeotermal kapasitesi, 50 megavatlık hidrolik kapasitesi bu derece bir yenilenebilir enerji üretimine uygun mu, yüzde 25 kapasitemizi kaldırır mı derseniz, vallahi, bu konuda eğitim yapmış, liyakat sahibi herkes, Türkiye'nin, Avrupa'nın en iyi rüzgâr alan üçüncü ülkesi olduğunu söylüyor, en iyi jeotermal kaynakları olan ülkelerinden biri olduğunu söylüyor, en iyi hidrolik kaynaklara sahip ülke olduğunu söylüyor. Şimdi, dünyada söylenenlerin hepsini yok sayıp, biz, enerji çeşitliliğinden yanayız, yenilenebilir enerjinin -ülke ekonomisi çok iyi durumda değil- ekonomiye yük getirmesini de göze alamıyoruz diyerek onu bir kenara itmek, hiçbir siyasî dönemde kabul edilebilecek bir şey değildir.

Değerli arkadaşlar, bakın, Hazineye de birkaç lafım var. Deniliyor ki, bu kanun, 300-400 milyon dolar hazineye yük getiriyor. Yatırım maliyeti ne kadar; 3-4 milyar dolar. 3-4 milyar dolarlık bir yatırımın hazineye getirdiği yük 300-400 milyon dolarsa, bu devlet en başarılı projeyi gündeme getirmiş demektir. Teşvikin aslî unsuru budur. Zaten en düşük limitle teşvik ediyorsunuz. Aldığınız karar siyasîyse siyasî, ekonomikse ekonomik; bunun arkasında hiç düşünmeden durmak lazım. Açın önünü, daha fazla verin, biz arkanızdayız; ama, engellemeyin.

Şimdi, bu kanun çıkacak. Benim endişem şu: Önergelerle, kanun çıktığında yatırımcıyı hareketsiz hale getirebilecek birtakım kısıtlamalar koyarsak, çıkardığımız kanunun bir anlamı kalmayacak. Ben istiyorum ki, kanun işlerlik kazanır halde çıksın. Elbette ki enerji politikalarına baktığımızda, artık mühendis olmasına gerek yok, iki yıllık teknikere sor, diyor ki, benim ülkemin enerjisi temiz olsun, sürekli olsun, güvenilir olsun, ucuz olsun. Bunu herkes biliyor ve herkes şunu çok iyi biliyor ki, bu ülkedeki enerji kaynaklarıyla ülkenin tamamının şu anda elektrik enerjisini ve diğer enerjisini kontrol etmek mümkün değil. Enerjide çeşitlilik için, dışalım yapmak gerekli. Bunu herkes kabul ediyor. Bu kaynaklar yetse de kullansak diyen arkadaşlarımız çok; ama, yapmamız gereken şudur: Eğer sizin elinizde ulusal kaynağınız varsa, maksimum düzeyde onu kullandıktan sonra uluslararası kaynaklardan yararlanmak zorundasınız; aksi halde stratejik bir hata yapmış olursunuz. Bu ülkenin rüzgârı var, bu ülkenin kömürü var. Olsun, ısıl değeri açısından, temizlik açısından, yanma hızı açısından diğer kömürler daha verimli olsa dahi, eğer ulusal kaynağımız varsa, maliyeti ne olursa olsun, bizim ulusal kaynağı kullanmamız lazım; çünkü, o kaynağı kullandığınız zaman istihdam yaratıyorsunuz; bir. Ülkedeki yerli kaynakları kullanıp oradaki yeraltı zenginliklerimizin kapasitesini ve verimliliğini açığa çıkarıyorsunuz; iki. Ona dönük teknolojiyi geliştirip bir ekistihdam ve katmadeğer yaratıyorsunuz; üç. Bunların hepsi herkes tarafından biliniyor, herkesin eli kolu bağlı. Biz dayamışız kendimizi aldığımız doğalgaza. Deniliyor ki, bir kere aldık; yap-işlet-devretler var, yap-işletler var; bunların hepsini yok sayıp, ulusal anlamda kendimizi niye malî bir krize sokalım; o da doğru, sokmayın; ama, bu ülkenin yeni enerji ihtiyacı var, bu enerji ihtiyacını hiç değilse ulusal kaynaklara dayandırın, o projeyi, o vizyonu ona yükleyin. Yeniden doğalgaz alım anlaşmaları yaparak ülkeyi dışalım yükü altına sokacağınıza, yerel kaynaklarınızı doğru tespit edip, hiç değilse elektrik enerjisinde o kaynaklarınızı kullanın; ama, vizyona bakıyorsunuz...

MEHMET KARTAL (Van) - Atatürk Barajında 8 türbinden sadece 1 tanesi çalışıyor.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Yine, vizyona bakıyorsunuz, vizyonda böyle bir şey yok. Nasılsa doğalgaz alıyoruz, hidrolik santralların performansını düşürün, buradan aldığımız doğalgaza ekpara ödemeyelim diye maksimum kullanma düzeyinde kullanmayı sağlayın... Peki, Türkiye'nin geleceğe dönük vizyonu ne olacak değerli arkadaşlar?!

Şimdi, bir özelleştirme çıktı. BOTAŞ'ın elindeki hisseler özelleştirilecek. Pardon, daha açık anlatayım. Yapmış olduğu doğalgaz anlaşmaları devredilecek. Gelecek önerge de bunun üzerine. Doğalgaz Piyasası Kanununda da zaten bununla ilgili bir madde var, satış yetkisi. Bu olay tıkanmış, satamıyorlar, yasal bir engel var, onu kaldırmak istiyorlar; kabul. Ülkedeki kontratların bir kısmı devredilebilir; çok doğru; ama, arkadaşlar, bakın, biz, bir kere, alırken hata yaptık. Bu ülkenin yüzde 60'ını götürdük Rusya'ya dayadık doğalgazının; en büyük stratejik hata. Hiçbir Avrupa Birliği ülkesinde dışalım doğalgazda yüzde 30'un üstüne çıkmamıştır, bizde yüzde 60. Siz yapmamış olsanız dahi, bu böyle, bu gerçek. Vanayı kapadı mı, topla, tüfekle, tankla bu ülkeye girmesine gerek yok; doğalgazla beslenen enerji tesisleriniz durdu ve sanayi tesisleriniz durdu, hiçbir şey yapamazsınız, kesildiği zaman İstanbul'un yarısı elektriksiz kaldı.

Peki, devrettiniz doğalgazı, özel sektör anlaşamadı, onlar devleti kendilerine garantör almışlardı veya yürütemedi. Siz yeni doğalgaz anlaşmalarında özel sektörü teşvik edin, onlar ülkeye getirsinler, serbest piyasayı hareketlendirsinler, ben bu ülkede bir anlaşmazlık olduğunda devreye girebilecek yeni doğalgaz tesislerini göreyim, bu kanunu önce ben imzalayayım; ama, önümü görmeden, bu kontrat devirlerinin hepsine gönül rahatlığıyla evet diyemiyorum. O sorumluluğu alamam ben. Bu ülkenin sanayii durursa, bu ülkenin askeri, vatandaşı, sanayi tesisi elektriksiz kalırsa biz bunun altından kalkamayız. Alternatif kaynaklar gelir, bu iş onunla yapılır.

Stratejik rezervini BOTAŞ koruyor... Devletin stratejik rezervi koruma hakkı vardır, bunun böyle olması lazım zaten. Ancak, değerli arkadaşlarım, stratejik rezervi bloke altında tutmanız, ülkedeki sanayi alanında veya enerji alanında yapılmış tesislerin sürgit bir şekilde sorunsuz gideceği anlamına gelmez. Arkasında şimdilik devlet olmak zorunda. Onun için, burada kontrat devirlerinde çok dikkatli olması lazım değerli arkadaşların.

Anlıyorum ki kararlılar, bunu böyle yapacaklar. Ne kadar yapacaklarına dikkatli olsunlar lütfen. Bu ülke hepimizin, bu ulus hepimizin. Biz buna gönül rahatlığıyla evet diyemeyiz; çünkü, alternatifi oluşturulmamıştır; ama, bu ülkenin başına kontrat devrinden dolayı bir sorun gelirse, hiçbir iktidar bunun altından kalkamaz.

Değerli arkadaşlarım, geliyorum yenilenebilir enerjiye. Çok kısa bir zamanım kaldı; ama, diğer maddelerde konuşacağım. Teşvik deniyor... Enerji Bakanımıza, Sayın Bakanımıza bir şey daha hatırlatmak istiyorum. Yahu, allahaşkına, şu Türkiye'yi teşvik cenneti yapacağız dediniz, öyle şeyleri teşvik eder oldunuz ki, ne teşvik teşvike benzedi, ne sektör sektöre benzedi, ne ne yaptığımızı bilir hale geldik. Yazıktır!

Dün Meclise bir kararname yollanmış. 24 kişi çalıştık, komisyonda Maden Kanununu çıkardık, özellikle biz 2 nci, 3 üncü grup madenleri ayırıp nelere teşvik vereceğimizi belirledik. Allah'tan korkun! Kuma, çakıla ve taş kırmaya teşvik geliyor, Meclise. Böyle bir anlayış olur mu?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Taş kırma ocakları da Samsun'da kapatıldı.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Yani, biz duble yol yapılıyor diye, oraya kırılan taşa da teşvik mi vereceğiz?! İnanın bana, diğer madenciler toplanıp çakıla verdiğimiz teşvikten doğan parayla çakıl alır, kafamıza atarlar! Böyle madencilik anlayışı olur mu?! Böyle teşvik olur mu?! Aralarında denge yokmuş! Mağduriyet oluyormuş bazı sektörlere! Arkadaşlar, olacak... Sizin, öncelikli sektörünüz yok mu?! Öncelikli sektörü olmayan bir tane ülke örneği verin, hepiniz buradasınız. Dünyada bir ülke verin, öncelikli sektörü olmayıp sektörlerinin tamamına teşvik veren. Üçüncü dünya ülkelerinde bile bulamadım ben. Yok böyle bir şey. Nereden çıkardınız?! Biri kulağınıza güzel söyleyince, hoş mu geliyor, anlamıyorum.

Bakın, burada, yine, yenilenebilir enerjiye teşvike ses çıkıyordu ya -komisyon başkanına da verdim, Hazine bunu görmüyor herhalde, bazılarına bakıyor- turizmde, inşa halinde olanlar dahil, geriye dönük sekiz aylık teşvik veriliyor! Maliyetini, oturup kendileri hesaplasınlar. Turizmi teşvik edin; bu "geriye dönük" alışkanlığından vazgeçin. Her şeyi geriye dönük işletmeye başladık. Kimin yararlandığı çok önemli. Bunun faturasını, Türkiye pahalı öder. Eğer teşvik edecekseniz, önce aslî sektörleri edin.

Geliyoruz, bu rüzgâr, güneş, jeotermal enerjiye. 3 dakikam kaldı... Bunları destekleyelim arkadaşlar; yalnız, ayakta dursunlar. Sayın Yıldız, dün, güzel bir konuşma yaptı; ama, katılmadığımız yerler var; birim maliyetinin, nükleer enerjiye yakın olarak 2 000-2 500 civarında olduğunu söyledi. İkimizden birinin hesap makinesinde bir hata var; biz, 900 ilâ 1 300 civarında görüyoruz dünyada. Neyi örnek aldı, neyi ortalama aldı, bilmiyorum; böyle değil. Hidrolik konusuna gelince; kendisiyle de mutabakata vardık. Yatırım maliyetleri açısından da, performansları açısından da, hidrolik ile rüzgâr arasında farklılık vardır; yaklaşık yüzde 30'luk bir kapasite farklılığı oluşur, her zaman böyle kabul edilir. Şimdi, böyle bir kapasite farklılığı varken, hidrolik ile rüzgârı aynı kefede değerlendiremezsiniz; rüzgârı korumanız lazım. Eğer yapacaksanız, yük mü getirecek; getirsin, hidrolik temiz midir; temizdir. "Türkiye'deki ortalama satış fiyatını baz alıyoruz" deniliyor. İşte, elimde, Yüksek Denetleme Kurulunun Meclise sunduğu rapor var. "Hidrolikler hesaplanırken, gerçek maliyetlerle hesaplanmamıştır" diye, bütçe görüşülürken Sayın Bakana verilmiş. "Kömür hesaplanırken, çevresel etkenler, filtrelizasyon bunun içerisine alınmamıştır" diye Bakana sunulmuş. O zaman, ortaya çıkardığınız maliyetler -Yüksek Denetleme Kurulu size bu raporu verdiğine göre- doğru maliyetler değil. Bu maliyetler üzerinden yola çıkıp, siz bir baz alırsanız, Türkiye yanılgıya düşer. Gerçeği görmek lazım, doğru teşvik vermek lazım.

Daha önce, bir öneri vardı "yüzde 20 altı, yüzde 20 üstü" deniliyordu. Ne etti arkadaşlar; yüzde 40, alım garantisi için. "Ortalama satış fiyatının yüzde 20 eksiği, yüzde 20 fazlası olabilir" deniliyordu. Bu ne demektir biliyor musunuz; bu ülkede yüzde 40'lık bir istikrarsızlık bekleniyor, olabilecek istikrarsızlığa göre, yüzde 20 aşağı inebiliriz, yüzde 20 yukarı çıkabiliriz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - "Gelişmelere göre" doğru olabilir; "istikrarsızlık" demek doğru değil.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Arkadaşlar; yani, hangi gelişme yüzde 40'ı kaldırır? Yani, bir adama, kredi alacağınız yere diyorsunuz ki "bana bir kredi ver, benim alım garantim, ya 80 lira ya 120 lira" adamı kapıdan kovarlar. Böyle bir planlama olur mu; mümkün değil.

Geliyoruz ortalama satış fiyatına: "Ortalama satış fiyatı, TETAŞ satış fiyatı" diyorlar, Sayın Yıldız da öyle dedi. Doğru, şimdi öyle görünüyor, aşağı yukarı. Peki, beş yıl sonra bu özelleştirme olduğunda, devredildiğinde ne olacak; neyi baz alacaksınız; yatırımcı ile devleti karşı karşıya mı getireceksiniz, böyle şey olur mu? Daha önemli bir bazın alınması, en azından rüzgâr için iletim masraflarının... Almanya'da yüzde beş alınır, İsviçre'de sıfır alınır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

İsviçre'de yüzde sıfır alınıyor. "İletim maliyetlerinin yüzde 20'sini öder" diyebilmelisiniz. Peki, yenilenebilir enerji kaynakları arasında ayırımcılık olmuyor mu? Eğer bu kaynakları istiyorsanız, birbirleriyle rekabet gücünü oluşturabilmek için, sektörler arasında maliyet farklılığı varsa maliyeti dengelemek zorundasınız. Hani, siz, doğalgaz kullanan seramikçiler ile diğerlerini dengelemediniz mi teşvik verip, şimdi niye rüzgâr ile hidroliği dengelemiyorsunuz? Bu çelişkiyi kimseye anlatamayız.

Rica ediyorum, eğer önerileriniz varsa Sayın Bakanım, bizimle onları paylaşın, mümkünse bu kanuna geçici madde eklemeyin, gönül rahatlığıyla biz oy verelim ve ülkemize bir kanun kazandıralım.

Beni dinleyen ve bu kanuna destek veren bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Komisyon adına, Komisyon Başkanı Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy.

Buyurun Sayın Aksoy. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Muhterem Başkan, çok değerli milletvekili kardeşlerim; sözlerime başlarken hepinize en derin sevgiler ve saygılar sunarım.

Komisyon olarak söz almaktaki maksadım, yasanın ehemmiyetine binaendir. Hakikaten, ülkemizde, bu konuda çok yeterli bilgi birikimleri olmadığı gibi, farklı anlayış ve kavram karmaşası da söz konusu. Bu itibarla, bir birliğe, beraberliğe girilmesi ve özellikle son derece önemli olan bu noktada, enerji noktasında Parlamentomuzda belli bir konsensüsün de olması gerektiğine inanıyorum. Bu düşünceyle söz almış bulunuyorum.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı, enerji politikamız açısından, bence, gururla, iftiharla getirilebilen en önemli yasalarımızdan biridir; çünkü, millî kaynaklarımızı değerlendirme noktasında ve enerji politikasında çok ciddî bir adımı işgal etmektedir.

Biliyorsunuz, enerji politikaları, ülkelerin gelecekleriyle alakalı olan bir hadisedir. Kalkınma sürecini başlatmış bir ülke için de, çok önemli bir politikadır. Enerjide arz güvenliği dediğimiz çok önemli bir hadise söz konusudur. Arz güvenliğini sağlayabilmek, sürekli, ucuz, devamlı ve kaliteli enerjiyi sanayicimize, halkımıza takdim edebilmek, bir hükümetin, bir iktidarın en önemli görevlerinden biridir. Bunun için de, iktidarların, bu fonksiyonu en iyi şekilde yerine getirebilmesi için enerji kaynaklarını çeşitlendirmesi gerekir, enerji kaynaklarını güvenilir kaynaklara doğru götürmesi ve alternatifleri artırması gerekir. Bütün dünya bu istikamette cereyan etmektedir ve çalışmalarını buna göre planlamaktadır. Özellikle, 1973 petrol krizinden sonra meydana gelen yüksek fiyat, enerjide çok ciddî bir arz güvenliğinin her zaman olabileceğini ortaya koymuş ve ülkelerin, bu istikamette ciddî tedbirler almasını gerektirdiği ortaya çıkmıştır. Bunun için, bütün ülkeler, enerjiyle alakalı, özellikle fosil kaynakların egemenliğine son verecek bir çalışma çerçevesine girmişlerdir.

1973 yılına kadar, çok bol bulunan, çok kolay temin edilen fosil kaynaklar, enerjide egemenliğini sürdürmüş; fakat, 73 kriziyle bu egemenlik, ülkeleri krize sokması itibariyle, sanayii ve insanları müşkül duruma düşürmüş ve bunun üzerinde çok ciddî düşünülmesi gerektiği daha bilinçli bir şekilde anlaşılmıştır. Arkasından, çevrecilerin fosil enerji aleyhine yapmış oldukları girişimler de bir çevre bilincini oluşturmuştur. Bunlar bir araya gelince, insanlar, yenilenebilir dediğimiz kendi özgün değerlerine dönerek elektrik üretmeye, enerji üretmeye karar vermişlerdir ve bu istikamette çok ciddî politikalar ortaya koymuşlardır. Mesela, bununla alakalı, dünyadan çeşitli örnekler verebiliriz. Bunların başında, bizim entegre olmayı düşündüğümüz AB ülkeleri gelmektedir. AB ülkelerinde yenilenebilir enerjinin sadece enerji olarak payı 2030 yılında yüzde 12, elektrik olarak da payı yüzde 26 mertebelerinde olacaktır. Elektrikteki payını yüzde 26'ya 2030 yılında çıkarmayı hedeflemişlerdir ve bu istikamette çalışmaktadırlar.

Arkadaşlar, bu yenilenebilir enerjiler, bildiğiniz gibi, küçük su kaynaklarının harekete geçirilmesi, çok büyük hidrolik santralların dışında, 50 megavata kadar olan -10 ve 50 megavat civarında olan- su kaynaklarıdır ki, Türkiye'de bu imkânlar değerlendirildiği takdirde, biz, 10 000 megavat gücünde bir enerjiyi 2010 yılına kadar veya önümüzdeki yıllarda teşvik etme imkânımız olursa, formaliteleri ve bürokrasiyi uygun bir hale getirebilirsek, küçük su kaynaklarından, 10 000 megavat gücünde bir güç potansiyelini harekete geçirebiliriz. 10 000 megavat güç, bugün Türkiye'nin şu anda kullanmakta olduğu gücün üçte 1'i mertebesindedir. Bu, sadece küçük su kaynakları için söylenmiş olan bir husustur. Yani, bizim, ayrıca, hidrolik potansiyelimiz vardır, o da bir temiz enerjidir; ama, biz, onu konuşmuyoruz burada, küçük hidrolik su kaynaklarını konuşuyoruz.

Muhterem kardeşlerim, bunun ötesinde, yıllardır, yüzyıllardır hatta, Anadolu'nun üzerinden esmekte olan rüzgâr vardır. Bu rüzgâr, çok önemli bir potansiyeldir. Son zamanlarda, Batılılar, bu rüzgârdan çok büyük enerji elde etmişler ve kullanmaktadırlar. Bu enerjiyle alakalı, rüzgâr enerjisiyle alakalı birtakım dedikodular vardır; çok ses yapıyor, kuşları öldürüyor vesaire; bunların hepsi fosil yakıt kullananların lobisinin söylemiş olduğu laflardır. Bunların hiçbirine itibar etmeyiniz muhterem kardeşlerim. Asıl olan, bizim, esmekte olan rüzgârımızı ticarîleştirmektir, esmekte olan rüzgârımızdan enerji üretmektir ve yararlanmaktır.

Batılılar, sinekten yağ çıkarmayı hesap eden, 1 kuruşu bile lüzumsuz harcamayı düşünmeyen insanlar, bugün, kalkmışlar, denizin ortasında metrelerce, kilometrelerce ileriye giderek off-shore'da rüzgârdan enerji üreten tarlalar üretmişlerdir. Bir kanadın uzunluğu 32 metre olan bir rüzgâr türbini döndüğü zaman, meydana gelen alanın her 4 metrekaresinden bir hanenin enerjisini bir yıl içerisinde temin etmek mümkündür. Dolayısıyla, bu, rüzgârdan enerji üretme meselesi son derece temizdir, son derece güzeldir ve yararlıdır.

Demektedirler ki, rüzgâr bazen esiyor bazen esmiyor, enterkonekte sistemde problemler çıkarıyor. Arkadaşlar, bunun için teknik düzenekler vardır. Ayrıca, bir yere bir tane rüzgâr türbini koymuyorsunuz, bir tarlaya koyuyorsunuz veya başka yerlere de kuruyorsunuz. Bir yerde esmiyorsa rüzgâr öbür yerde esiyor. Zaten, rüzgâr haritaları var, yıl içerisinde rüzgâr esim saatlerini gösteren rüzgâr haritaları yapılmış; bu haritalar çerçevesi içerisinde bu yatırımlar yapılıyor. Bunları yapan insanlar, dağların başına tırmanıp milyonlar, milyarlar döken bu insanlar herhalde akılsız insanlar değildir.

Rüzgâr enerjisi ötesinde, başka enerji türleri de var; mesela, jeotermal enerji. Bugün, Türkiye, jeotermal enerji yönünden de dünyanın sayılı, yerküre içerisindeki yüzde 5'lik alan içerisinde yer alan bir ülkedir. Böyle konumda olan bir ülkede, jeotermal enerji olarak... Türkiye, sadece geleneksel yöntemler itibariyle jeotermal enerjiden yararlanmaktadır. Bunun yanında, bizim, sanayi mamulü üretiminde, soğutmada, ısıtmada, elektrik üretiminde, kurutmada, seracılıkta ve balıkçılıkta jeotermal enerjiyi kullanabilecek pek çok geniş sahalarımız mevcuttur ve buna ait potansiyelimiz de vardır.

Muhterem kardeşlerim, bu potansiyelleri çıkarmak ve bunlardan yararlanmak niçin teşvik edilmesin? Birisinin şuraya gelip ayakkabı fabrikası kurmasını, salça fabrikası kurmasını teşvik ediyoruz da, bütün sanayiin ana maddesi, ana girdisi olan elektriği, enerjiyi üretecek olan ana tesiste teşvikte neden çekimser davranıyoruz? Niye birtakım tereddütler ve istifhamlar oluşuyor?

Arkadaşlar, fosil üreticilerinin egemenliği yine devam etsin istiyor birtakım düşünce sahipleri. Biz, zaten fosile bir noktada muhtacız; ama, bir yönden de, kendi özkaynaklarımızı almak suretiyle, dövizden tasarruf etmek istiyoruz. Kendi kaynaklarımızı almak istiyoruz.

İşte, biraz önce Sayın Tacidar Bey bahsetti "yarın, vanaları kapattığı zaman ne yapacaksınız" dedi. Arz güvenliği diye bir hadise var. Grev oldu ne yapacaksınız? Lokavt oldu ne yapacaksınız? Yenilenebilir enerjide böyle şeyler yok arkadaşlar; kesilmesi yok, lokavtı yok, grevi yok, vanası yok, geldisi yok, gittisi yok, kullandığın maddenin maliyeti yok... Bu, kendi özdeğerlerimiz, kendi özvarlığımız. Enerji Bakanlığımız, değerli uzmanlarla beraber düşünmüşler taşınmışlar, bir sene uğraşmışlar ve bunun teşvik edilmesini öngören, mükemmele yakın bir yasayı hazırlayıp getirmişler, Başbakanlıktan geçirmişler. Başbakanlıkta koordinasyon toplantısı yapılmış, bütün müsteşarlar toplanmış; lehte, aleyhte konuşmalar yapılmış, maddeler süzülmüş gelmiş, komisyonumuza intikal etmiş. Bu, bir teklif de değil. Bir kardeşimizin kıymetli bir görüşü de olabilir; o da değil. Bu, hükümetimizin bir tasarısıdır ve hükümetimizin tasarısı görüşülürken, biz, komisyonumuzda, herkese açık olarak bunun görüşmesini yaptık, herkesi de davet ettik. Herkes, eteğindeki taşı döksün, varsa bildiği, gelsin anlatsın dedik. Geldiler; anlattık, konuştuk; ama, maalesef, bir sene önce, bu yasa, Meclise geldikten sonra, bazı kişiler tarafından durduruldu. Komisyon olarak bu noktada üzüntü içerisinde olduğumuzu, şahsım ve arkadaşlarım adına ifade etmeden geçemeyeceğim. Doğrusu, bundan sonra böyle hadiselerin olmasını da gönlüm istememektedir. Onun için, burada, bu ifadeyi izhar etmek zorunda kaldım.

Arkadaşlar, eğer, bir fikrimiz, bir düşüncemiz varsa, bunları yasa tasarısı hazırlanırken ortaya koyalım. Olmadı; komisyonlar açıktır, özgürce her  şey orada tartışılabilir. Hele, hükümetten gelen yasayı, iktidar milletvekilleri olarak komisyondaki arkadaşlarımız çok daha dikkatli bir şekilde değerlendiriyorlar, çok daha özenle ele alıyorlar. Bu bakımdan, yenilenebilir enerjinin bir senelik bir inkıtası olmuştur. Bunun da memlekete faydası olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunlar şahsî kanaatlerimdir. Fakat, her şeye rağmen, şu anda böyle bir tasarıyı getirmiş olmanın gururu ve mutluluğu içerisindeyim; çünkü, milletimize ait, milletimizin denizini, havasını, suyunu kirletmeden, insanını  kirletmeden, temel insan hakkı olan çevreden etkilenmeden temiz enerji üretme yolunu açmış bulunuyoruz. Denizini, suyunu, havasını, rüzgârını, jeotermal kaynaklarını, artıklarını ticarîleştirmek, enerji gibi bir değere ulaştırmak istiyoruz 

Bu bakımdan, şu anda yapmış olduğumuz yasanın son derece önemli olduğuna inanıyorum. Biliyorsunuz, çevrecilerin iddialarında da büyük haklılık payı vardır. Dünyada, sera gazları dediğimiz bir hadise, emisyon değerlerinin artışı, bütün dünya için çok önemli bir ekolojik felaket halinde değerlendirilmektedir. Bugünkü bilim adamları, çevre şartları itibariyle, ekolojik bir felakete gittiğimizi ifade etmektedirler. Ben, bu yaşıma kadar, Türkiye'de, 50 metre yüksekliğindeki hortumun bir kamyonu alıp da bir yerden bir başka yere götürdüğünü hiç görmemiştim; ama, geçen sene, Çubuk'ta bu hadiseyi yaşadık ve Senirkent'te, Hatay'da, Bartın'da, Rize'de, Antalya'da beklenmedik sel hadiseleri meydana geldi.

İklim değişmelerinin olduğunu artık bilim kabul etmektedir ve şu ana kadar, dünya sıcaklığında yarım derece bir yükselme olmuştur. Eğer, önlemler alınmazsa, 2020 yılında sıcaklık artışının daha fazla olacağı, 1 derece daha artış göstereceği ve dünyadaki su seviyesinin 1 metre yükseleceği ifade edilmektedir. Su seviyesinin 1 metre yükselmesi pek çok şehrin sular altında kalması demektir. Gelecekle alakalı olan bu konuya karşı asla duyarsız olamayız.

Ayrıca, biz, AB'yle yapmış olduğumuz müzakerelerde de yenilenebilir enerjiye özen göstereceğimiz hakkında taahhütlerde bulunuyoruz ve 24 Mayıs 2004 tarihinde de İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine imza atmış bir ülkeyiz.

Bir diğer husus, Kyoto Anlaşmasının devreye girmesidir. Kyoto Protokolü, Rusya'nın imza atmasıyla, yüzde 55'i tamamladığı için, uygulamaya geçme noktasına gelmiştir ve önümüzdeki yıllarda, biz imzalamasak da, Amerika imzalamasa da, yaptırımlara başlayacaktır arkadaşlar. Bunu da yakinen bilmek zorundayız.

Şimdi, bununla alakalı küçük bir misal arz etmek istiyorum. Sadece rüzgâr enerjisiyle alakalı çok ciddî bir potansiyele sahibiz, 40 000 megavatlık bir güce sahibiz, bunu meydana getirebiliriz. Bu, potansiyel olarak gözüküyor; ama, teknik olarak bunu 10 000 megavat ürettiğimizi düşünelim, 10 000 megavat da hidrolikten enerji ürettiğimizi düşünecek olursak, farz edelim 2010 yılında bu iki kaynağı; yani, küçük su kaynağını ve sadece rüzgârı 20 000 megavat olarak devreye soktuğumuz takdirde, bakınız, çevreye salınan gazlardan ne kadar büyük, atmosferimiz yararlanmış, insanlarımız yararlanmış olacaktır.

Arkadaşlar, bunu, şunun için söylüyorum: Bilim adamları iddia etmektedirler ki, kanser, bir çevre hastalığıdır. Biz, atalarımızdan, dedelerimizden kanser diye bir hastalık duymadık. Kanser bir çevre hastalığıdır. Bilim adamları da bu istikamette kanıtlı beyanlarda bulunuyorlar.

Sera gazı emisyon değerleri itibariyle, eğer bu söylediğim enerjileri yenilenebilir enerjiden üretebilecek olursak, 2010 yılında, sadece karbondioksit yoluyla, bir yılda, 260 000 ton kükürtdioksit çevreye salmamış olacağız; ayrıca, azotdioksit olarak da bir yılda 144 000 ton azotdioksit çevreye salmamış olacağız; karbondioksit gibi zararlı bir emisyon değerini de 36 000 000 ton olarak salmamış olacağız.

Bütün bunları toplayın ve on yılla çarpın, yirmi yılla çarpın, işte, şu kadar milyon ton sera gazını siz salmamış olacaksınız ve geleceğiniz, nesliniz daha sağlıklı bir ortamda yaşayacak.

Eğer bunlar yapılmadığı takdirde, zaten, 2008 yılında, Türkiye enerjisi arz ve talep itibariyle balans oluyor ve 2009 yılında, güvenilir bir enerji kaynağı desteği kalmıyor. Mecburen, yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç vardır. Hatta, 2009 yılında, bugün lisans almış olan yatırımlar yapılmış dahi olsa, güvenilir bir destek kalmamış oluyor. O zaman ne olacak; 2012 yıllarında nükleer enerji kullanmak zorunda kalacağız.

Bakınız, geçen gün, İsviçre Sanayi Komisyonu, 16 kişi olduğu gibi bize geldi ve İsviçre'de 11 nükleer santral merkezinin bulunduğunu ifade ettiler ve nükleer santralların hepsini kapatmaya karar verdiklerini ifade ettiler.

Size, bununla alakalı, dünyadaki çeşitli gelişmeleri ve bu istikametteki çeşitli değerleri açıklamam mümkündür; ama, çok az bir vaktim kaldı. Sadece şunu söylemek istiyorum: Enerji üretiminde kömür kullanımı, sadece Avrupa'da, 2030 yılına kadar, sadece yüzde 0,6 bir artış gösterecektir. Yine, 2030 yılına kadar, petrolden enerji üretimi, yüzde -4 olarak, azalmaya devam edecektir. AB ülkeleri, artık, petrolden elektrik üretiminden vazgeçmiş durumdadırlar. Sadece doğalgazdan enerji üretimi her yıl yüzde 3,7 oranında artacaktır. Nükleer santral olarak da, AB ülkeleri, 2030 yılına kadar, her yıl yüzde 2 oranında azaltma yapacaklar ve bugünkü nükleer enerji güçlerini yarı yarıya indireceklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksoy, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) - Sayın Başkanım, 1 dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN - 1 dakika ilave ettim şu anda.

Buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla) - AB ülkelerinde, hidrolik enerji, biyomas, biyokütle, rüzgâr ve diğer enerjilerin 2030 yılına kadar yıllık artış ortalaması yüzde 9 mertebesindedir ve burada, 2030 yılında, AB ülkelerinde elektrik üretiminin yüzde 26 olduğu ifade edilmektedir. Dünya Enerji Ajansının yapmış olduğu çok sağlıklı bir araştırmanın sonuçlarıdır.

Muhterem kardeşlerim, vaktimiz dolmuştur. Çok önemli olan bu yasa tasarısına karşı çok büyük alaka ve destek göstereceğiniz inancıyla, hepinize en derin sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, gerçekten, ülkemizin enerji politikasına ilişkin çok önemli bir kanunu, şu an, görüşüyoruz ve kanunun genel hatlarına baktığımız zaman, bu kanun tasarısı, özel sektör tarafından üretilecek olan, özel sektör tarafından üretilen yenilenebilir enerji kaynaklarından; yani, rüzgâr, su, güneş enerjisi, hidrolik ve benzeri yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisini satın alma garantisini getiriyor. Yedi yıl veya on yıl, özel sektör ürettiği elektrik enerjisini devlete satacak, devlet de, o elektrik enerjisini alma garantisini bu kanunla vermiş olacak.

Tabiî ki, tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisine, 28.6.2004 tarihinde geldi; aradan onbir ay geçti. Yani, gerçekten, bu kadar önemli, hassas bir mevzu niye Türkiye Büyük Millet Meclisinde onbir ay bekledi diye düşünmek lazım; fakat, Hazineden sorumlu Bakan Ali Babacan, ilkönce, bu kanun tasarısına karşı çıktılar ve "eğer, bu tasarıyı yasalaştırır ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirirsek, bu, hazineye çok büyük yükler getirecektir; bu yükün altından kalkamayacağız" şeklinde ifadeleri olmuştu ve onbir aydan beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde -ne yapıyor- kanun bekliyor.

Aynı zamanda, kanun ne getiriyor; beraberinde, işte, rezervuarlı tesislerin, barajlı tesislerin, hidroelektrik santrallarının kamulaştırma bedelini yine Hazine öder deniliyor 13 üncü maddede; ona biraz sonra geleceğim.

Bugün, bu tasarı, onbir ay sonra, kanunlaşmak üzere, Meclisten geçmek üzere önümüze geldi. Şimdi, değerli arkadaşlar, verilere bakıyoruz, Türkiye'nin şu an kurulu elektrik gücü 36 000 megavat ve Türkiye'nin ihtiyaç anında tükettiği maksimum enerji miktarı da 22 000 megavat. Türkiye'nin şu an elektrik enerjisi konusunda 14 000 megavat elektrik enerjisi fazlası var. Çok şükür, iyi bir şey. Ve bazı ülkelere elektrik de ihraç ediyoruz, elektrik enerjisi de satıyoruz. Bu da çok güzel bir şey. Fakat, yani, stand-by anlaşması yapıyoruz, IMF'den 10 milyar dolar borç para alacağız, birtakım iç borçlanmalara ve dış borçlanmalara gidiyoruz ve maalesef, Enerji Bakanlığı, Hazineden sorumlu Bakanlık, durduğu yerde, böyle, alım garantileri, elektrik enerjisi alım garantisi vererek kendi kendini sıkıntıya sokuyor, parasal açıdan, kaynak açısından kendini riske atıyor diye düşünüyorum.

Tabiî ki, desteklenmeli midir; desteklenmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi desteklenmelidir. Bunlar, ülkenin çıkarları doğrultusunda ele alınan meselelerdir. Bunlar, bizim özkaynaklarımızdır, Türkiye'nin kaynaklarıdır. Bu kaynakların kullanılması gerekmektedir. Fakat, vergi muafiyeti şeklinde olabilir bu, KDV indirimi şeklinde olabilir, bedelsiz arsa tahsisi şeklinde olabilir, vergi indirimi şeklinde olabilir. Avrupa Birliği ülkeleri böyle yapıyor; yani, desteklerken, özel sektöre bu noktada yardımcı olurken, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine ilişkin destekleri bu şekilde veriyor; ama, hiçbir Avrupa ülkesi, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek olan elektrik enerjisine alım garantisi getirmiyor, alım garantisi vermiyor; özel sektöre, ben senden bunu yedi yıl süreyle alacağım, ben senden bunu on yıl süreyle alacağım şeklinde bir yükümlülüğün, ekonomisini de, hazinesini de sıkıntıya sokacak bir yükümlülüğün de altına girmiyor; bunu da ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bakıyoruz, kamunun, devletin elektrik santralları zaten verimsiz çalışıyor, yüzde 60 kapasiteyle çalışıyor. Şu an, kamuya ait elektrik santrallarımızın, yani, fosil kaynaklardan üretim yapan -kömür, petrol, doğalgaz gibi kaynaklardan- fosil kaynaklardan elektrik enerjisi üreten, kamunun, kendi malımızın kapasiteleri yüzde 65 oranında, yüzde 65 kapasiteyle çalışıyor.

Eğer, hazinenin çok parası var ise, eğer para ve kaynak sıkıntımız yok ise, gelin, bunların rehabilitasyonunu yapalım. Gelin, daha etkin bir şekilde çalışmalarını sağlayalım. Onları, yüzde 60 veya yüzde 65 kapasiteyle değil, yüzde 100 kapasiteyle çalışan duruma getirelim.

Bunlar, bizim kamunun kaynakları, kendi kaynaklarımız, kendi elektrik santrallarımız; ama, bir taraftan, bakıyorsunuz, kamunun elektrik santralları yüzde 60, yüzde 65 kapasiteyle, atıl kapasiteyle, düşük kapasiteyle çalışırken; ama, bir de bakıyorsunuz, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilecek elektrik enerjisine uzun vadeli alım garantisi getirerek, ekonomik ve parasal açıdan kendimizi sıkıntıya sokuyoruz. Bu da ayrıca bir çelişki; bunu da bilgilerinize arz etmek istiyorum.

Tabiî ki, hükümetten gelen kanun tasarısında, bakıyoruz, 13 üncü madde yok. Ben, bunu Taner Beyle de görüştüm, konuştum; verdikleri bilgilere teşekkür ediyorum, ifade ediyorum; dolayısıyla, onlara inandığımı, güvendiğimi teyit etmek istiyorum. Fakat, biz, kamulaştırma bedelini öderken, rezervuarlı, sanırım, Türkiye'de Yamula Barajından başka yok. Yani, herhalde, sadece, kamulaştırmasını ödeyeceğimiz rezervuarlı baraj Kızılırmak üzerinde kurulu olan Yamula Barajı. Onun dışında, kamulaştırmasını ödeyeceğimiz, 13 üncü maddeyle... Komisyona tasarı geldiğinde 13 üncü madde yoktu, komisyondaki görüşmeler esnasında 13 üncü madde konulmuş ve rezervuarlı, barajlı su havzası şeklinde elektrik enerjisi üreten elektrik santrallarımıza kamulaştırma bedelini ödüyoruz; ama, Sayın Bakanıma soruyorum, kaç tane barajın veya Türkiye'de kaç tane rezervuarlı barajın kamulaştırma bedelini ödüyoruz, bunların hazineye yükü ne kadar- Yamula Barajına ödeyeceğimiz paranın 55 000 000 dolar veya 80 000 000 dolar civarında hazineye yük getireceğini biliyorum; ama, bunun dışında- Türkiye'de bu şekilde kaç tane barajımız var, kaç tane barajın kamulaştırma bedelini ödeyeceğiz ve kaç yüz milyon dolar hazineye yük getirecek; bu da bizim merak ettiğimiz, Sayın Bakanımızdan öğrenmek istediğimiz ayrı bir konu.

Biz, geçen yıl Sayın Enerji Bakanımızın yanına gittik, dedik ki, Sayın Bakanım, biz, Amik Ovasında Reyhanlı Barajını çok arzuluyoruz. Reyhanlı Barajı 1995 yılında projelendirilmiş ve devlet yatırım programına alınmış bir proje, bu barajı hayata geçirelim, temellerini atalım. Amik Ovasında çiftçi şu an tarlasını, ürününü, arazisini sulayacak suyu bulamamaktadır. Yeraltı suları tükenmiştir. Daha önce 30 metreden, 40 metreden su çıkarırken, bugün, 250-300 metre derinlikten enerjiyle su çıkarmaktadır ve dolayısıyla, enerji maliyetleri çiftçinin belini kırmaktadır; bize bu noktada yardımcı olun, on yıldan beri beklenen Reyhanlı barajının temelini atalım ve bu hizmet de iktidarın hizmeti olsun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Amik Ovasındaki milyonlarca çiftçiyi suyla buluşturalım, onlar araziden, topraktan bir iki ürün daha fazla alabilsinler dedik; ama, bu noktada, maalesef, bırakın Amik Ovasındaki Reyhanlı Barajına para alabilmeyi, Tarım Bakanımıza -hazine arazileri var Amik Ovasında- Reyhanlı Barajını yapacağımız, bölgedeki şahıs arazileri ile oradaki TİGEM'in ve hazine arazilerinin takasını yapalım, en azından kamulaştırma sorununu böyle çözelim; kamulaştırma sorununu çözmek işin yarısını, yüzde 50'sini bitirmek anlamına gelir dedik; ama, Tarım Bakanımızdan da bu barajın başlatılması ve yapılmasına ilişkin hiçbir destek alamadığımızı ifade etmek istiyorum. Maalesef, on yıldan beri, Reyhanlı Barajının yapılması, büyük bir özlemle, büyük bir hasretle beklenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, Genel Kurula teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini destekleyelim; ama, Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi destekleyelim; hazineyi, ekonomiyi, kaynaklarımızı parasal açıdan sıkıntıya sokacak şekilde olmasın diyorum ve beni dinlediğiniz için hepinizi saygıyla selamlıyorum ve hepinize teşekkür ediyorum; sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının, ülkemize ve milletimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. İnşallah, bu kanun tasarısı burada kanunlaştıktan sonra, Türkiye'nin çok büyük bir potansiyele sahip olduğu kaynaklarını harekete geçirip, hem ülke ekonomisine hem de ülke insanına büyük faydalar getirir.

Değerli milletvekilleri, bu başlangıçtaki güzel temennilerden sonra, şunu da ifade etmekten kendimi alamıyorum: Bu kanun, 15.6.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunuluyor ve 28.6.2004 tarihinde de komisyonlara havale ediliyor. Yaklaşık onbir ay öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen bir kanun tasarısı bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilemedi. Bunun sebeplerini de, burada, mutlaka tartışmamız lazım. Genel gerekçeye bakınca, hakikaten, son derece iyi niyetle, güzel duygularla, üzerinde çalışılmış, hazırlanmış bir kanun tasarısı; ancak, ne gariptir ki, bu kadar güzel genel gerekçelere sahip olan ve uygulandığında da, ülkeye, hakikaten büyük katkılar sağlayacak olan bir kanun tasarısı, hangi gerekçeyle, hangi nedenle, onbir ay süreyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilememiştir?

Tabiî, bu konuyla ilgili, basında, televizyonda, yalanlanmayan, inkâr edilmeyen birçok sözler yer aldı. Mesela, Sayın Ali Babacan'ın şu sözleri, basında ve televizyonda, çeşitli kereler yer aldı; Sayın Babacan'ın ifadelerinin şu olduğu söylendi: "Ben, uluslararası petrol şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle görüştüm. Amerikan Enerji Ajansıyla da görüştüm. Yenilenebilir enerji olayı çok önemli bir şey değil Türkiye için. Daha önemli yatırımlar var. Buna öncelik vermeye gerek yok."

Ben, bu sözlere inanmak istemiyorum; ancak, bunlar, aylar öncesinde Türkiye'nin gündeminde yer alan sözler. Eğer bir Sayın Bakan, Türkiye için çok yararlı olacak bir kanun tasarısının, uluslararası petrol şirketlerinin arzusu istikametinde, onların yönlendirmesi neticesinde Türkiye için faydalı olamayabileceğini ifade ediyorsa, bunun üzerinde çok ciddî ölçüde durmamız gerektiği inancındayım. Elbette, uluslararası petrol şirketleri, bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de yenilenebilir enerji kaynaklarından istifade etmemizin önüne geçmek için bir gayret içerisinde olabilirler. Bunu yapmaları, kendileri açısından son derece tabiî, doğal; ancak, bir Sayın Bakanın, bunu, bu şekilde ifade etmiş olması... Ülke menfaatlarını savunma noktasında en ön sırada olması gereken bir bakanın bu ifadelerinin söylenmemiş olduğunu, yanlış olduğunu, yanlış değerlendirmeler olduğunu kabul etmek istiyorum.

Niye bunu söylüyorum; çünkü, yenilenebilir enerji kaynakları açısından, Türkiye, hakikaten, son derece büyük bir potansiyele sahip. Yaklaşık 2 600 saat civarında güneş enerjisinden istifade eden bir ülke. Rüzgâr enerjisi bakımından, Avrupa'da, İrlanda'dan sonra ikinci sırada olan bir ülke ve çok çarpıcı bir örnek, örneğin Norveç, petrol ihraç eden bir ülke; ancak, elektrik üretiminin yüzde 100'ünü hidrolik santrallardan elde ediyor. Kendisi petrol ihraç ediyor, petrol rezervleri son derece fazla olan bir ülke; ancak, petrol ihraç eden bir ülke, elektrik enerjisini hidrolik santrallardan sağlıyor. Mesela, Danimarka, elektrik üretiminin yüzde 20'sini rüzgâr enerjisinde sağlıyor ve yine Yunanistan'da, komşumuzda, bu rakamlar son derece yüksek oranlarda.

İşte, şimdi, Türkiye, böyle bir potansiyel yakaladı; böyle bir güce sahip olan bir ülke, getirilebilen bir kanun tasarısıyla da ayaklarını sağlam olarak yere basmak üzere; ancak, bu konuyla ilgili eleştireceğimiz, eksik gördüğümüz bazı hususların olduğunu da ifade etmek istiyorum. Mesela, Almanya, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili kanunu yürürlüğe koyduktan sonra, bunun toplam enerji içerisindeki payını yüzde 8'lere ulaştırmıştır.

Dünya ve Türkiye kirleniyor, çevre açısından hiç arzu etmediğimiz neticelerle karşı karşıyayız. Çevremiz, geleceğimiz, gelecek nesillere emanet olarak bırakacağımız bir şey değil, onlardan emanet olarak tertemiz onlara bırakmamız gereken bir çevre. Öyleyse, biz de ülke olarak, Türkiye olarak güneş enerjisini, rüzgâr enerjisini, jeotermalimizi, hidrolik kaynaklarımızı, eğer ciddî bir şekilde harekete geçirebilirsek, bunlardan azamî ölçüde yararlanmanın yollarını bulabilirsek, ben, öyle inanıyorum ki, önümüzdeki onbeş yirmi yıl içerisinde bu sahada çok ileri gitmiş olan bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacağız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bu kanun tasarısı, eğer arzu ettiğimiz şekilde buradan geçer ve eleştirdiğim hususlar burada değerlendirilir, ele alınacak olursa, bunun neticesinde Türkiye'nin enerji noktasında dışa bağımlılığı azalacak. İşte, kıt kaynakların nerelere, nasıl harcandığını hepimiz biliyoruz. İşte, petrol fiyatları 50 doların üzerine çıkınca, enflasyondaki bir miktar yükselmeyi, petrol fiyatlarındaki artışla izah ediyoruz; ancak, hemen şunun da altını çizmek istiyorum: Bakınız, dünyadaki petrol fiyatları, reel olarak, hâlâ 1980'deki fiyatların çok altındadır değerli milletvekilleri. 1980 yılındaki petrol fiyatlarının, reel olarak hâlâ altındayız ve 1980 yılındaki petrol fiyatlarını reel olarak 2005 yılına yuvarlayacak olursak, buna tekabül eden rakam 85 dolar civarındadır.

Değerli milletvekilleri, işte, dışa bağımlılığın azalacağı, kaynak çıkışının azalacağı ve sera gazı emisyonlarının azalacağı bir Türkiye'yle karşı karşıya kalacağız ve bunun neticesinde, eğer bu kaynakları harekete geçirecek olursak, Türkiye'deki istihdamın artacağını da, hep beraber büyük bir mutlulukla göreceğiz ve her şeyden önemlisi, fosil rezervlerinin de, eğer bu kaynaklar harekete geçirilecek olursa, bunların muhafazası ve ileride çok acil ihtiyaçlar ortaya çıktığında bunların kullanılması da son derece olumlu olacaktır.

Sayın Tacidar Seyhan da bahsettiler, bu artı eksi 5 (euro) sent meselesi hakikaten son derece önemlidir, üzerinde ciddî bir şekilde durulması gerekmektedir. Ben, Sayın Bakanımdan da, özellikle bu konunun üzerinde yoğunlaşmalarını kendilerinden istirham ediyorum. Bu şekildeki bir belirsizliğin, Türkiye'ye yatırım yapacak olanların önünü keseceğini ve yatırım açısından bir belirsizlikle ülkemizi karşı karşıya bırakacağına inanıyorum. Yine, bununla ilgili iletim ve dağıtım katkı paylarının, bu yatırımları yapanlar tarafından muaf tutulmasının da son derece yararlı olacağını ifade ediyorum.

Dün, Sayın Taner Yıldız'ın konuşmalarındaki bazı rakamlarda da, tabiî, birçoğu son derece doğru; ama, bir iki rakamda mutabık olmadığımızı da ifade etmek istiyorum ve şunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum: Bu son düzenlemeyle, Devlet Su İşlerine ait olan barajların, herhangi bir ödeme yapılmadan, Elektrik ve Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğüne devri meselesinin de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bu konuyla ilgili olarak, buna niye ihtiyaç duydukları, niçin böyle bir düzenleme getirdikleri hususunda, hem bizleri aydınlatma hem de kamuoyunu aydınlatma noktasında Sayın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızdan bir bilgi istirham ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve bağımsızlar sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım Sayın Koç.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan Sarıçam (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesi oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, maddelere geçilmesini tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARININ ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ AMAÇLI KULLANIMINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Tanımlar ve Kısaltmalar

Amaç

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, kaynak çeşitliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının azaltılması, atıkların değerlendirilmesi, çevrenin korunması ve bu amaçların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulan imalat sektörünün geliştirilmesidir.

BAŞKAN - Tasarının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekili; şahısları adına Hasan Anğı, Konya, Hasan Ali Çelik, Sakarya, Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekilleri...

Sayın Anğı, konuşacak mısınız madde üzerinde?

Sayın Çelik?..

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - İlk söz, Mehmet Ali Arıkan, Eskişehir Milletvekili...

Sayın Arıkan, buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 646 sıra sayılı yenilenebilir enerji kaynakları kanunu tasarısının 1 inci maddesinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumların kalkınmasında başlıca unsurlardan birisi enerjidir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl içinde yaşam düzeyinin sürekli yükselmesi, kişi başına enerji tüketimini de artırmıştır. Günümüzde, güvenilir, ucuz ve temiz enerji temini, bütün ülkeler için enerji politikasının vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır. Bununla beraber, önümüzdeki yıllarda enerji temininde çevresel etkileri de mutlaka gözönünde bulundurmak mecburiyetindeyiz. Sürdürülebilir enerji politikalarının en önemli enerjisinin verimli kullanımı ve çevreye zarar vermeyen enerji teknolojisini tercih etmeliyiz.

Bugün, dünya nüfusunun yüzde 80'i, az gelişmiş bölgelerde yoksul bir yaşam sürdürmektedir. Dünyada üretilen enerjinin yüzde 70'i, dünyanın yüzde 20'sini kapsayan endüstrisi gelişmiş ülkelerce tüketilmektedir. Dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük bir kısmı fosil yakıtlarından elde edilmektedir. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlar, işletim maliyetlerinin yüksek olmasına rağmen, ilk yatırım maliyetlerinin ucuzluğu ve üretim teknolojilerinin gelişmiş olması nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Arıkan, bir beş saniyenizi rica edebilir miyim...

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen, sohbetlerimizi kesersek hatibi dinleme imkânımız hâsıl olacaktır. İstirham ediyorum...

Buyurun Sayın Arıkan.

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - Ancak, özellikle son yıllarda, dünya ülkelerinde, tek enerji kaynağına bağlı kalmamak gerektiği düşüncesi hâkim olmuş ve enerji güvenliği kavramı ortaya çıkmıştır. Yine, son yıllarda ortaya çıkan çevre bilinci, fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi ve tüketiminin bölgesel ve küresel seviyede çevreye zararlı olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. Yenilenebilir enerjide böyle bir problem yoktur ve çevre dostu bir enerjidir.

Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletlerinde yenilenebilir enerji kaynakları (hidrolik, rüzgâr) elektrik enerjisi üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle 20 nci Yüzyılda, Batı toplumlarında, "kullan-at" anlayışı nedeniyle fazla miktarda enerji tüketilmekte, bunun karşılığı olarak da çevre kirliliği yaratılmaktadır. Bugün, dünyada, sürdürülebilir enerji kullanımı, gıda üretimi, ormancılık ve demografi modellerine doğru ilerleme, geniş kapsamlı toplumsal sorunları yaratmaktadır.

Politik ve sosyal değişimlerin yanı sıra, ekonomik sistemlerin de radikal şekilde elden geçirilmesi gerekmektedir. Ekonomik göstergelerden çıkan sonuç ne olursa olsun, yoksulların sayısının arttığı bir dünya ekonomisine başarılı demek mümkün değildir. Dünyada ticaret politikalarının çevre üzerindeki etkilerine, yakın zamanlara kadar yeterince ilgi gösterilmemiştir. Artık, günümüzde, çevre açısından sürdürülebilir bir dünya kurmak gerektiği ortaya çıkmıştır. Tarım ya da sanayi devrimi gibi, çevre devrimi de, kaçınılmaz olmuştur. Aslında, dünyada, sürdürülebilir yaşam hedefine ulaşılması, ekonomik kalkınma yönünden değiştirilmesine bağlıdır. Sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan şartlardan birisi de, çevrenin mutlaka korunmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Avrupa Birliği, çevrenin korunması ve sürdürülebilir enerjiye katkıları, arz güvenliği ve yerel istihdam yaratarak sosyal bütünleşmeye katkı sağlaması nedeniyle yenilenebilir enerji kaynaklarının öncelikli olarak geliştirilmesini gerekli görmektedir. Orta dönemde ise, yenilenebilir enerji üretiminde bu hedefe ulaşılmanın sağlanması için Avrupa Birliği Komisyonu iç elektrik piyasasında yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini teşvik eden bir direktif yayınlamıştır. Söz konusu direktif, 2010 yılına kadar topluluğun tamamında yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen  elektriğin toplam elektrik tüketiminin yüzde 22,1'ine ulaştırılmasını hedeflemektedir. Yine bu direktifte, 2020 yılına kadar genel enerji üretimi içinde yenilenebilir enerji payının yüzde 12'ye ulaşması hedeflenmiştir.

Dünyamızda meydana gelen çevre kirliliğinin atmosferde önemli değişikliklere yol açması sebebiyle, Birleşmiş Milletler öncülüğünde, 1992 yılında, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi imzaya açılmıştır. Türkiye de 2003 yılında bu sözleşmeyi imzalamıştır.

Yine, Avrupa Birliğine girmeye çalıştığımız bugünlerde yenilenebilir enerji ülkemiz için büyük önem taşımaktadır. Gerek enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması gerekse arz güvenliğinin sağlanması bakımından yenilenebilir enerji kullanımı, ülkemiz ulusal enerji politikası açısından son derece önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ülkemizin yenilenebilir enerji kaynakları, hidroelektrik enerjisi, jeotermal enerji, güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, deniz dalgası enerjisi ve biyomas enerjileridir. Ülkemiz 126 milyar kilovat/saat, yani, ekonomik olarak yapılabilir potansiyeliyle, Avrupa ekonomik potansiyelinin yaklaşık yüzde 15'ine sahip bulunmaktadır. Ülkemizde hidroelektrik santrallar, yenilenebilir olmaları, yerli doğal kaynak kullanımları, işletme bakım giderlerinin düşük olması, fizikî ömürlerinin uzun oluşu, en az düzeyde olumsuz çevresel etki oluşturmaları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal yapıyı canlandırması gibi nedenlerle diğer enerji üretim tesislerine göre daha üstündür.

Türkiye, jeotermal kaynaklar ve mineralli sular açısından oldukça zengindir; ancak, daha çok, bu kaynaklar geleneksel olarak kaplıca ve içmece olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda, bu kaynaklarımız, il ve ilçelerimizde konut ısıtmacılığında kullanılmaktadır. Ülkemizde zengin olarak bulunan jeotermal kaynaklar ile aynı jeolojik sistem içerisinde bulunan mineralli sulardan, mutlaka, daha fazla yararlanmamız gerekmektedir. Bu alanda, gerek kaynağın değiştirilmesi gerekse mevzuat bakımından yatırımcılara daha iyi çalışma ortamı sunulması için hazırlanmış olan kanun tasarısının da bir an önce kabul edilmesi gerekmektedir.

Ülkemiz, coğrafî konumu nedeniyle, sahip olduğu güneş enerjisi potansiyeli açısından diğer birçok ülkeye göre daha şanslı bulunmaktadır. Ülkemizde güneş enerjisi kullanımı, yaygın olarak güneş enerjisi sıcak su sistemleri ve bir miktar da güneş pili uygulamaları şeklinde kullanılmaktadır. Dünyada ise, düşük sıcaklıkta ısı enerjisi üreten birçok sistem uygulamaya konulmuştur. Hindistan, Çin gibi bazı ülkelerde yemek pişirmek için güneş enerjisi yaygın olarak kullanılmaktadır. Birçok ülkenin rüzgâr potansiyelinden yararlanmaya yönelik yoğun çalışmaları bulunmaktadır. Dünya kurulu güç sıralamasında ilk sıralarda yer alan Almanya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri ve Danimarka'nın yanı sıra, Hindistan, Hollanda, İngiltere ve İtalya'da rüzgâr türbinleri ticarî olarak etkinliklerini sürdürmektedir. Bu ülkelerden Danimarka, elektrik enerjisinin yüzde 10'unu rüzgâr enerjisinden elde etmekte olup, 2030 yılında bu oranı yüzde 50'ye çıkarmayı hedeflemiştir.

Yapılan ölçümlere göre ülkemizde rüzgâr enerjisi potansiyeli, Ege, Marmara, Doğu Akdeniz bölgelerinde yüksek seviyededir. Ülkemizin bugünkü koşullarında rüzgâr enerjisi teknik potansiyelinin 88 000 megavat, ekonomik potansiyelinin ise 10 000 megavat civarında olduğu tespit edilmiştir.

Bugün, dünyada, hidrojen en çok umut vaat eden bir enerji kaynağıdır. Hidrojenin, fosil ve nükleer yakıtlar dışındaki imkânlarla, özellikle yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak sudan üretimi üzerinde durulmaktadır. Hidrojen, emin ve kontrol edilebilir bir yakıttır; dünya da teknolojiyi kullanan düzeyine ulaşmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri, 2005 yılında, ülke genelinde, toplam enerji tüketiminin yüzde 10'unun hidrojenle karşılanmasını planlamıştır. Hidrojene 21 inci Yüzyılın yakıtı olarak bakılmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerce, hidrojen enerjisine dayalı araçların seri üretimine geçileceği yönünde açıklamalar yapılmaktadır. Yine, gelişmiş ülkelerde, ticarî ve endüstriyel boyutta hidrojen enerjisi kullanımını öngören proje kamuoyuyla paylaşılmaktadır.

Ülkemizde hidrojen üretimi konusunda yeterli bir faaliyet yoktur. Aslında, ülkemizde bulunan zengin bor mineralleri, bu enerjinin üretimi için bir fırsattır. Bor minerali, kendisinden enerji üretilebilen elementler içerisinde -litre başına 92,7 megajul- yanma enerjisinde birinci sırada yer alan bir elementtir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fosil esaslı enerji kaynaklarının kullanımı, kaçınılmaz olarak, çevrede ve atmosferde kirlilik meydana getirmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının ise, bu kirlilikleri yok denecek kadar azdır. Bu enerji kaynakları temizdir; atmosferi kirletmez; yakıt maliyetleri yoktur; ithale dayalı diğer fosil kaynaklara karşı temin güvenliği ve avantajına sahiptir; kırsal alanda oluşturduğu iş ve altyapı imkânları sayesinde sosyoekonomik gelişmeye katkı sağlamaktadır.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının yatırım maliyetleri, fosil kaynaklı teknolojilere göre daha yüksek; ancak, işletme maliyetleri son derece düşüktür. Dünya üzerinde fosil kökenli enerji kaynaklarının tükenmekte olması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arıkan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - ...fosil ve nükleer enerji kaynaklarının çevre üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarının mutlaka kullanılması gerekmektedir.

Öte yandan, Avrupa Birliği, genel enerji tüketimi içerisindeki ortalama yenilenebilir enerji kaynakları payının 2010 yılına kadar 2 katına çıkarılarak yüzde 12 seviyesine ulaşmasını hedeflemektedir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının bir an önce geliştirilip gerçekleştirilmesi, ülkemiz açısından da büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde yenilenebilir kaynaklarımızın büyük potansiyeline rağmen, bundan yeterince faydalanamamaktayız. Bugüne kadar yeterince değerlendirilemeyen bu kaynakların, gerek ülkenin özkaynakları olması ve enerji bağımlılığının azaltılması gerekse çevrenin korunması, istihdam ve yerli teknoloji oluşturulmasına katkı sağlaması ve yenilenebilir kaynakların mevcut piyasa şartları içinde diğer enerji üretim sistemleriyle rekabetinin zor olması nedeniyle, yenilenebilir enerji kaynaklarımızın ulusal bir politika oluşturularak desteklenmesi gerekmektedir. Bunları yapabilmek için kanunî bir düzenleme yapmak zorundayız. Bu kanunla, yenilenebilir kaynak alanlarının belirlenmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arıkan, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen, bu arada teşekkürünüzü yapınız.

Buyurun.

MEHMET ALİ ARIKAN (Devamla) - Özellikle bu kanundan sonra, hükümetin, yenilenebilir enerji konusunu öncelikle ele alıp ulusal politika haline getirmesini bekliyoruz.

Bu vesileyle, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyor; kanunun, milletimize ve memleketimize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arıkan.

Madde üzerinde, Hükümet adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Mehmet Hilmi Güler. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devrim niteliğinde bir yasa daha çıkarıyoruz. Bu kanunun ülkemiz için, insanlarımız için hayırlı olmasını diliyorum; çünkü, yenilenebilir enerji, gerçekten, hem çevre dostu olarak hem de girdilerinin herhangi bir şekilde karşılığının olmaması, havayı kirletmemesi -bilhassa karbondioksit açısından- son derece önemli. Bu bakımdan, bu yasa çıktığı zaman, gerçekten, ülkemiz devrimci nitelikte bir yasaya, yine, bizim vasıtamızla kavuşmuş olacak; Maden Yasası, Bor Araştırma Enstitüsü, Petrol Piyasası Yasası, LPG Yasası gibi.

Bu bakımdan, biz, gördüğünüz gibi, bilim ve teknoloji ne diyorsa, ekonomi ve maliye ne diyorsa, çevre şartları neyi gerektiriyorsa bunları yapıyoruz. Bunu yaparken de, gayet sessiz, sakin, sunî gündemlerle oyalanmadan, tam hedefe vuran çalışmalar yapıyoruz. Zaten, bundan dolayıdır ki, zaman zaman birtakım reaksiyonlarla da karşılaşıyoruz.

Yenilenebilir enerji, bütün dünyanın kabul ettiği ve birtakım lobilerin engellemeye çalıştığı -şu veya bu şekilde- bir yasa. Ancak, biz burada kararlı tutumumuzu gayet cesurca ve bilinçli bir şekilde sürdürdük ve geç de olsa bu yasayı çıkarıyoruz.

Şimdi, bunu yaptığımız zaman ülkemiz çok şey kazanacak. Bu, sadece bir enerji değil, aynı zamanda bir yatırım, aynı zamanda bir yabancı sermayenin ülkemize gelişi; işsizlikle mücadele için, bölgesel farklılıklar için son derece önemli. İcabında bir dağın başında kuracağımız bir rüzgâr santralıyla veya en azından türbiniyle çok rahatlıkla o bölgedeki üretimi yapmak mümkün, seracılık yapmak mümkün. Sırasında -Karadenizi düşünün- adam tepede, dağda tekne yapıyor bir tek keseriyle beraber, icabında orada elektrik enerjisini hiç değilse kendi tesisi için kullanması mümkün. Enterkonnekte sisteme de bağlayarak, bunu, mevcut ulusal hatlarımızda millî bir kaynak olarak kullanmamız da tabiî ki mümkün ve zaten, bu yasa da büyük ölçüde bunu gerçekleştirecek.

Bu enerji -yanlış anlaşılmasın diye de- sadece bir rüzgâr enerjisi gibi kabulleniliyor; aslında bu bir rüzgâr enerjisi yasası değil. Orada bile 3-4 tane dernek bu işi takip etti; ama, şunu gördük ki, orada bile farklı görüşler oluşabilmekte. Bundan dolayı da gecikmeler oldu şu veya bu sebepten. Ancak, yenilenebilir enerji, aslında hidrolik enerji başta olmak üzere, küçük hidroelektrik santralları, HES'ler başta olmak üzere, güneş, jeotermal, biomas, akıntı dahil olmak üzere, bu enerjilerden faydalanılan son derece faydalı bir üretim kaynağı.

Şimdi, bunu biz tabiî ki çok önemsiyoruz; çünkü, bizim birincil enerji kaynağımız olan -ihtiyacımızın da yüzde 12'si ki- 10 000 000 ton petrol eşdeğerine karşı, biz bu yenilenebilir enerjiden yararlanıyoruz. Bu bakımdan önemli ve bütün dünyada da Avrupa Birliğinde de teşvik edilen bir yasa bu, enerji türü. Dolayısıyla, bu enerji türünü, biz de, gayet tabiî ki, teşvik edeceğiz ve bununla sadece enerji ihtiyacımızı değil, karbondioksit emisyonuna karşı da ciddî bir adım atmış olacağız.

Biraz önce, sunî gündemlerden bahsettim.

Beyler, arkadaşlar, değerli milletvekilleri; dünyanın en önemli meselelerinden bir tanesi, hiç şüphesiz enerji. Bunun için harpler oluyor, bunun için çatışmalar oluyor, bunun için birliktelikler oluyor. Biz ise, sunî gündemlerle vakit kaybediyoruz, ülkemizin geleceğini kaybediyoruz. Bu, aynı zamanda, ülkemizin bekası için de son derece önemli. Bugün, öyle bir akıntıyla, bir yerlere doğru gidiyoruz ki, yarın bizim kömür santrallarımızı bile bize kullandırmayabilirler, Kyoto Protokolü vesaire bahane edilerek.

Büyük hidrosantralların, büyük barajların yapılmasına karşı korkunç bir akım var dünyada; çünkü, bunlar, unlarını elemişler, eleklerini asmışlar. Şu anda, 50 megavatın üzerindeki barajların yapılmasına karşı, korkunç bir temayül var ve biz, geçen sene, Almanya'daki toplantıda, bu oyunu bozduk; başı biz çektik, Hindistan'la, Brezilya'yla, diğer üçüncü dünya ülkeleri de başta olmak üzere, hepsiyle ortak harekete girdik ve bu oyunu bozduk. Ne yazık ki, bunları, esas, karbondioksitle filan mücadele etmesi gereken çevreciler yapıyor. Yani, biz, çevreye son derece saygılıyız; ama, çevreye saygılı olmak ile bu yatırımlara karşı çıkan insanların kullandığı kavram olan çevreciliği çok iyi ayırt etmemiz lazım. Bu barajları bize yaptırtmama noktasında, böyle bir gayret var; ama, biz, burada, tabiî ki, doğru bildiğimizde gideceğiz. Dosdoğru giden insan, mutlaka eğrileri keser. Bizim de burada esas amacımız eğrileri kesmek değil. Biz, dosdoğru gidiyoruz; ama, önümüze eğri çıkan kim varsa da, bunları kesip biçiyoruz. Burada da böyle yapacağız; çünkü, kalkınmakta olan ülkelerin enerji ihtiyacında, mutlaka, yerli kaynaklarına çok ağırlık vermesi lazım ve biz de bunu yapıyoruz ve yenilenebilir enerjiyle ilgili hükümetimiz döneminde, 200 000 000 dolarlık da ayrıca teşvik çıkardık. Bu, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası vasıtasıyla veriliyor. Yani, bu yasa çıkmadan önce de, biz, yenilenebilir enerjiyle ilgili, parasını hazır ettik. Zaten, en önemli şey parayı temin etmektir; bunu yaptık. Şimdi de, bunların projelendirilmesiyle beraber, bu yasanın çıkmasıyla beraber, büyük bir patlama olacağına inanıyoruz, özellikle yatırımlar konusunda ve bu noktada da, dediğim gibi, kararlı bir şekilde çalışmaları sürdürüyoruz.

Tabiî, burada, biz, bütün bunları yaparken, bizden önceki Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının dışında bir politika uyguluyoruz. Eskiden, Bakanlıkla ilgili zam filan kararlarını Hazine alırmış; birtakım yatırım konularını DPT üstlenmiş, petrolle ilgili zam ve fiyat ayarlamalarını da Maliye Bakanlığı yapmış. Şimdi, biz, Bakanlığa sahip çıktık ve bir bütün halinde olayı ele alıyoruz. Bizim, bakanlık anlayışımızda, Türkiye Kömür İşletmeleri, Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri, DSİ, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, hepsi bir bütün. Ondan dolayı da, biz, enerjiye bir sistem bütünlüğü içinde bakıyoruz. Bu sistem bütünlüğü içinde baktığımız zaman da, işte, enerjide, özellikle elektrik enerjisinde, yaklaşık otuz aydır, elektrik fiyatlarında, enflasyonu da eğer gözönüne alırsak, devamlı indirim yaptık -fiyatın sabit kalması da indirimdir- sanayide ise ayrıca yaptık. Dolayısıyla, her hafta, her ay otomatik elektrik zamları vardı, hatırlarsınız. Hatta, bir ara, karanlıkta kalmaktan filan bahsediliyordu. Hepimiz, jeneratör aldık, hatırlarsınız ve kullanmadığımız jeneratörler. Ben bile 2 tane jeneratör aldım ve hiç kullanmadım; çünkü, böyle bir karanlık hiçbir zaman gerçekleşmedi. Mobil santrallar kuruldu. Biz, o mobil santralları durdurduk ve oradan dolayı da kazançlarımız oldu.

Şimdi, ben, size bir grafik göstereceğim. TEFE dediğimiz Toptan Eşya Fiyat Endeksi, normal olarak, tarım fiyatları, maden fiyatları, imalat fiyatları ve enerji fiyatlarıyla tespit edilir. Enerji fiyatıyla ilgili şu grafiğe bakınız: Normal TEFE'nin eğrisi şudur. Enerji fiyatları yükseldikçe TEFE'yi yukarıya itiyor, enerji fiyatları düştükçe TEFE'yi aşağı indiriyor. Sadece enerjideki böyle. Tarımın içerisinde de yine enerji var, imalatta da yine enerji var, maden içinde de yine enerji var. Dolayısıyla, enerji burada enflasyonun düşmesindeki en önemli etkenlerden bir tanesi; ama, biz bunları pek anlatmıyoruz, bunu, sadece sizlere hitap ederken söyleme imkânımız oluyor; çünkü, kömür dağıtıyoruz 1,5 milyon ton, onu valilik dağıtıyor zannediyor halkımız. Halbuki, o, Türkiye Kömür İşletmelerinin kömürleri tek tek çıkarılıyor, kırılıyor, yıkanıyor, paketleniyor ve geçen sene 7 500 000 kişiye dağıtıldı. Bu seneki hedefimiz 10 000 000 kişidir ve işte, olayın sosyal boyutu. Şu anda, yani, geçtiğimiz kış 7 500 000 kişi soğuktan etkilenmeden, sıcak odalarında oturdular ve bizim yerli kömürümüzü kullandılar. 13 000 kişi ilave istihdamdan yararlandı, kömür fiyatları 50 dolar düştü. Bu, böyle.

Diğer taraftan, yerli elektrik enerjisiyle ilgili -çünkü, biz, olayı bir bütün olarak görüyoruz- biz gelmeden önce -yine, grafiği burada- yerli enerjinin oranı yüzde 38'di, ithalin 62'ydi; şu anda, her ikisini de 50, 50 yaptık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu, son derece önemli bir şeydir ve biz, bunu, dediğim gibi, çok bilinçli, sistematik, bilimsel ve teknik çalışmalar yaparak yaptık. Şimdi, yenilenebilir enerjide de bunu yapacağız. Zaten, bizim enerjimizin büyük bir kısmı hâlâ yenilenebilir; ama, bu yenilenebilir enerji diye bahsettiğimiz barajlar, suyumuzun, hâlâ, yüzde 35'ini kullanıyor; ama, biz, cumhuriyetin 100 üncü yıldönümünde yüzde 100'ünü de, inşallah, kullanmış olacağız.

Biraz sonra, sırası gelince, diğer çalışmaları da sizler... Bilhassa, arkadaşlarımızın sorduğu sorular var.

Sayın Başkan, onlara cevap verebilir miyim; yoksa, bana fırsat verir misiniz?

Bir tanesi, DSİ'nin barajlarının EÜAŞ'a parasız verilmesiyle ilgili soruydu.

HARUN AKIN (Zonguldak) - Parası ödendi mi Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, neticede "bunu biz parasız verdik" derken, burada DSİ'nin barajı, yine milletin barajıydı; EÜAŞ da milletin barajı. Dolayısıyla, biz, bunu eğer parayla vermiş olsaydık, bir para konacaktı oraya, o da maliyete yansıyacaktı. Dolayısıyla, orada verilen şeyin, her ikisi de kamu kuruluşu olduğu için, bir farkı yok diye düşünüyoruz.

Tacidar Beyin taşocaklarıyla ilgili bir sorusu vardı.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, sorularla ilgili olarak tekrar milletvekili arkadaşlarımız cihaza girmişler, soru-cevap kısmında onları cevaplayabilirsiniz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Peki, tamam; teşekkür ederim.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Madde üzerinde, şahsı adına Konya Milletvekili Hasan Anğı.

Buyurun Sayın Anğı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalardan da net bir şekilde gördüğümüz gibi, böyle bir yasa düzenlemesine ülkemizin ihtiyacı vardı. Komisyonumuzdaki görüşmeleri geçtiğimiz yıl temmuz ayında tamamlanan; ama, bugüne kadar görüşülemeyen bu tasarının bugün Meclis gündemine gelmiş olması oldukça önemli.

Dünyadaki uygulamaları, Türkiye'nin, yenilenebilir kaynaklarını öncelikli sıraya almasında AK Parti İktidarının millî kaynaklara öncelik vermesi başlığı, bugünkü bu tasarının da gündemimize gelmesini gerçekleştirmiştir. Böyle bir tasarının hazırlanıp önümüze gelmesine emek veren bütün bürokrat arkadaşlarımıza, sivil toplum örgütü üyelerine ve başta Enerji Bakanımız olmak üzere bütün Kabine üyelerine ve Başbakanımıza teşekkür ediyoruz.

Hem uluslararası yükümlülüklerimizin yerine gelmesine hem de Türkiye'nin mevcut bu potansiyelinin en iyi şekilde kullanılabilmesine fırsat verecek bu tasarının hepimize, ülkemize hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Anğı.

Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüştüğümüz kanun tasarısını, esasında, ben, ismiyle bir ifade etmek istiyorum. Yenilenebilir, tekrarlanabilir, yeşil veya temiz, çevre yönüyle de önemsenebilen ve hayatımız için, geleceğimiz için daha fazla kullanmamız gereken bir enerji türünün elektrik enerjisi amaçlı kullanımına ilişkin bir kanun tasarısı üzerinde konuşuyoruz. Yani, bu enerji kullanılıyor, yenilenebilir enerji hayatımızda var; ama, bu tasarı, elektrik enerjisi kullanımına yönelik bir amacı içeren ve bunu, ülkemiz kaynaklarının daha verimli kullanımını ortaya koymaya çalışan bir kanun tasarısıdır.

Amaç, gerek hükümet tasarısında gerekse komisyonumuzda yaptığımız katkılarla, çok açık ve çok etkin biçimde, anlaşılır biçimde ortaya konulmuştur. Ben, amaçla ilgili madde üzerinde konuştuğum için bunları ifade etmek istiyorum. Aynen, hükümet tasarısındaki ifadesiyle: "Bu kanunun amacı, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımının yaygınlaştırılması, bu kaynakların güvenilir, ekonomik ve kaliteli biçimde ekonomiye kazandırılması, ayrıca, kaynak çeşitliliğinin artırılması..." Dünyada birçok enerji türü -elektrik enerjisi kullanımı amaçlı- vardır; nükleer enerji bunlardan birisidir, doğalgaz bunlardan bir tanesidir, fosil yakıtlar, yenilenebilir enerji bunlardan bir tanesidir; ama, baktığımız zaman, Türkiye'de bir kolun veya bir iki kolun eksik olduğunu görüyoruz. Yenilenebilir enerji de bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla, kaynak çeşitliliğinin artırılması da söz konusudur ve burada bu ele alınmıştır.

Ayrıca, uluslararası sözleşmelerden doğan bir yükümlülüğümüz var bizim. Uluslararası sözleşmelerde demişiz ki biz, kirletici bileşenlerin, emisyonların çevreye atılması çok doğru değildir. Artık, hayatımızı bizler kontrol altına almalıyız. Ülkelerin ve insanlığın güvenliğini, daha rahat yaşamasını bir teminat altına almalıyız. Bunun için de, çevreye sera gazı atımı, yani, fosil yakıtların yakılmasından elde edilen gaz yoğunluğunun minimize edilmesini ortaya koymaya söz vermişiz uluslararası bir anlaşmayla. Bu, Kyoto Sözleşmesi diye ifade ettiğimiz, Japonya'nın bir kentinde 1997 yılında yapılan bir sözleşmede vardır ve biz de bunların içerisinde beraberce olmuşuz, biz de buna katılacağız demişiz. Dolayısıyla, çevreyi kirletmeme sözü vermişiz. O yüzden, biraz da, yenilenebilir kaynaklardan, temiz kaynaklardan enerji üretme mecburiyetimizi de ortaya koyuyoruz ve bunu da, bu kanunun getirilmesiyle, bu tasarıyla beraber daha da zenginleştireceğiz.

Aynı zamanda, hayatımızda kullandığımız atıkların, her türlü atığın, evsel atıkların, çeşitli ağaçların, çeşitli bitkilerin atıklarının da kullanılması ve bunlardan enerji elde edilmesi; elde edilen enerji türünün de elektrik üretiminde kullanılması söz konusu hale getirilmiştir ki, ileriki maddelerde özellikle bu konu da çok vurgulanması gerekir. Ben, şahsen, detaylandırmayacağım bu amaç maddesinde bunu; ama, bu da, ar-ge harcamalarında, özellikle biyokütle enerjisinin üretilmesinde yapılacak ar-ge harcamaları, bu kanunun kapsamında, cidden, etkili biçimde ele alınmıştır. Aslında, tarifini bu amaç maddesinde söyledim; ama, bakıyoruz, tasarı, yine, bütünüyle, bu enerjinin elde edilmesi dışa bağımlılığı azaltacak diyor. Bu tasarının bize kazandırdıklarıyla, ülkemizin dışa bağımlı elektrik üreten bir ülke olması da kısmen azalacak. Bakıyoruz ki, doğalgaz kullana kullana yüzde 44'lerin üzerine çıkmışız, para ödeye ödeye elektrik üretiyoruz; ama, kendi özkaynaklarımızdan, gerek bitkisel gerek güneş gerekse jeotermal, rüzgâr, hidrolik gibi... Birçok küçük hidrolik enerji kaynağımız var. 15 kilometrekareden küçük rezervuarlı hidrolik santrallardan enerji elde etmek, bu tasarıyla bir avantaj elde edici hale getirilmiştir. Bunlardan, enerjinin daha altı yedi yıl sürekli alınabilir müşterisi vardır. Bu tasarıyla buna bir fiyat teminatı getirilmiştir kısmen.

Yine, beraberinde, bu tasarıyla, bizim enerjimizde, örneğin, -söylemek istiyorum- birçok dere yataklarımız var, boşa akan sularımız var. Biz, bunları da enerjiye katıp, üretimde, insanlığın hizmetinde, ülkemizin hizmetinde kendi özkaynaklarımızı değerlendirip kullanmayı amaçlıyoruz. İnşallah, bu kanun, kısa zamanda çıkar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

HASAN ALİ ÇELİK (Devamla) - Ülkemiz insanına, ülkemize yerli kaynakların daha fazla fayda getireceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, bu yasaya, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, başka bir değişiklik önergesi, aleyhte olabilecek bir unsur eklenmediği sürece destek olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Arada yoklama isteyişimin nedeni, yasama organının yasama faaliyetine saygıyı aramaktan dolayıdır. Onu, bir kere ifade edeyim ve Sayın Bakana şu soruyu yöneltiyorum...

SONER AKSOY (Kütahya) - Soru nedir?

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, soruya geçiyorum. Bir cümle konuşmama müsaade etmiyorsunuz.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal da sordu bu soruyu, tarihini söyleyeyim; 19 Nisan ve ben, basın toplantısında da sordum ertesi gün, 20 Nisan. Bugüne kadar kamuoyuna bu sorulara dönük bir açıklamanız olmadı; ama, bugün Meclis huzurundasınız. Sorum şu: Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan doğalgazla ilgili olarak fiyatlandırma modelini değiştirdiniz mi Sayın Bakan -bu bir; müsaade edin- ve bu model değişikliğinden dolayı Türkiye ciddî oranda bir kayba uğradı mı?

Eğer bu sorulara yeterli cevap olmazsa, sonraki maddelerde daha detaylı sorular gelecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın Özdoğan, buyurun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum: Türkiye'de, rüzgâr enerjisinden elektrik üretimi genelde denizden karaya ve karadan denize doğru olan rüzgârlardan istifade edilerek düşünülmüş ve dolayısıyla, rüzgâr çiftlikleri, deniz kenarında olan bölgelerde kurulmuştur; fakat, dağlık bölgelerde de rüzgâr enerjisi potansiyelinin varlığı ihmal edilmiştir. Şimdi, dağlık bölgelerde rüzgâr enerjisinden faydalanmak için büyük potansiyel olup, rüzgâr enerjisi ekonomisi rüzgâr çiftliğinin üreteceği enerjiye bağlıdır. Bu nedenle, yüksek rüzgâr enerjisine sahip konumların çok iyi belirlenmesi gerekir. Erzurum yöresinde yüksek rüzgâr hızına sahip alanların varlığı da bilinmektedir. Bu bağlamda şu soruyu soruyorum: Dağlık bölgelerde ve Erzurum'da rüzgâr çiftliği kurmayı düşünüyor musunuz? Birinci sorum bu.

İkinci sorum da, Türkiye'de, kaç adet rüzgâr çiftliği projesi bulunmaktadır? Bu projelerin toplam kapasitesi kaç megavattır?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdoğan.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, Erfelek Karasu Barajı, 2005 yılı içerisinde bitirilmesi öngörülen projelerinizden; teşekkür ediyorum; ancak, bu, çok büyük bir baraj, sulama amaçlı, bildiğiniz gibi. Bu barajda elektrik türbini ilavesiyle ilgili bir proje çalışması var mıdır, olabilir mi ya da niye olmasın? Birinci sorum budur.

İkinci sorum şu: Ondokuz yıl önceki Çernobil nükleer felaketinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, özellikle seçim bölgem Sinop'ta ve Karadeniz Bölgemizin bütün illerinde ve ilaveten Trakya yöremizde bu felaketin acıları yeni yeni, maalesef, meyvesini veriyor ve neredeyse her gün, Ankara'dan Sinop'a, kanser vakasından ölen kişinin cenazesini gönderiyoruz. Bakanlığınızın, Sinop İli İnceburun mevkiinde ve Mersin İli Akkuyu mevkiinde bir nükleer santral kurulmasına yönelik bir çalışması, bir hazırlığı var mıdır? Sinop İlinde yürütülen 4 baraj inşaatından sadece Erfelek Karasu Barajının ödeneğinin olması, diğer Boyabat, Saraydüzü, Durağan Barajlarımıza ödenek verilmemesi de, bu  nükleer santral için gerekli olan  tatlı suyun bu barajdan sağlanacağı yönünde söylentilere yol açmıştır. Sinop halkı, buradan, sizin ağzınızdan, Sinop'a nükleer santral yapılmayacağını duymak istiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Sayın Bakanım, buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -Şimdi, birinci soruya, Sayın Koç'un sorusuna cevap vereceğim; eğer, dinlerse tabiî; Sayın Koç dilerse, cevap vereceğim.

NAİL KAMACI (Antalya)- Dinleyecek  de, Grup Başkanvekili arkadaşınız bırakmıyor; izin verirse dinleyecek.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -Artık bilemiyorum; yani, karşılıklı saygı meselesi olduğu için.

Şimdi, Sayın Koç, ben bu bilgileri Sayın Genel Başkanınıza sunmak üzere kendisinden randevu istedim. Eski bir Enerji Bakanı olarak ve işin de nezaketi icabı ve merak ettiği için bunu kendilerine sunmak istedim; ancak, nedense, o mümkün olmadı. Sonra, sayın birkaç milletvekiliyle, sizin Cumhuriyet Halk Partisinden, onlarla yine yineledim bunu. Kendilerine bu işin inceliğini, detaylarını, sadece Mavi Akımda değil, diğer anlaşmalardaki birtakım karışıklıkları, zor anlaşılan meseleleri -buna yolsuzluk da diyebilirsiniz, usulsüzlük de diyebilirsiniz- onları anlatmak istedim; ama, Sayın Genel Başkanınız, bu cevap alma, en azından bilgi alma şansını bana tanımadı; bu bir.

HALUK KOÇ (Samsun)- Genel Başkan, kamuoyuna açıklayın diye soruyor size, kendisine değil ki; kamuoyuna...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Evet, şimdi, önce kendilerine izah edin; çünkü, bu işin içinde hassas birtakım noktalar var; en azından, bu Bakanlığa emeği geçmiş saygıdeğer bir bakan olarak da, eski bir Enerji Bakanı olarak da kendilerine bunu arz etmek istedim; ama, fırsat olmadı.

Size şunu söyleyeyim: Bu görüşmeler, BOTAŞ ile  Gasprom arasında -Gasexport arasında- olan ilişkilerdir. Görüşmeler olmuştur, en ufak bir zarar olmamıştır; tam tersine, belki sizin anlamakta zorluk çektiğiniz, belki de izah etmeye fırsat olmadığı için...

HALUK KOÇ (Samsun) -İzah edecek fırsatı siz yaratacaksınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Bundan dolayıdır ki, bakınız,  biz 30 aydır elektriğe zam yapmayarak, indirim yapmamızın sebebi de, kömüre filan bir bütün halinde baktığımız için, doğalgaza, Mavi Akıma, Turusgaza...

Dikkat ederseniz, hiç Turusgazı konuşmuyorsunuz, Turusgazda ne olup bittiğini hiç merak etmiyorsunuz. Sizin elinize verilen o dokümanlar... Pek çok kaynağı dolaşarak bize de o bilgiler geldi; ama, onların iltifat etmediği bir kaynaktı. Ancak, siz bunu aldınız ve bunu, belli bir şekilde, belki de, bizim pek tasvip etmeyeceğimiz siyasî bir malzeme olarak kullanmak istediniz; ama, ben orada da sizleri uyarmak için görüşme talep ettim; fakat, dikkat ediniz, hep Mavi Akım konuşuluyor, Turusgaz konuşulmuyor, diğer, batı yakasından gelen gazlar konuşulmuyor, orada çok farklı gelen şeyler konuşulmuyor. Ben size bunların hepsini açıklamaya hazırım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, kürsü burada...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunu zaten yapacağız. Belki, bunu, sizden kapalı bir oturum isteyerek de yapabilirim; çünkü, burada, ülkemizin, milletimizin çıkarları da söz konusudur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kapalı oturuma gerek yok.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Tabiî ki, halkımız için gizlilik açısından söylemiyorum; onu her şekilde zaten açıklayacağız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsü burada... Kürsü burada...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Zaten açıklayacağız, kesin kararlıyız. Biz hiçbir şeyin gizli kalmasını istemiyoruz. Bizim alnımız açık. Üstelik, biz, başarıyla yaptığımız bir çalışmanın millete anlatarak zevkini tatma fırsatını bile siyasî bir menfaat olarak görmedik, ülkemizin çıkarını gördük Sayın Koç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, kürsü burada...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Geçen sefer de, siz, burada, mikrofonu... Sizin kendi üslubunuz var, bir tarzınız var, o üslupla burada konuştunuz, ben ona dahi cevap vermek istemedim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, cevap verin...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - En sonunda, grup başkanvekilimiz, gayet nazik bir şekilde, size gereken cevabı verdi.

Size ben şunu söylüyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsü burada efendim, kürsü burada...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakınız Sayın Koç, istediğiniz yerde, istediğiniz şekilde sizinle konuşmaya hazırım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsü burada... Ben çıkacağım, biraz sonra konuşacağım.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) -  İstediğiniz gibi konuşun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Siz de çıkın, bana cevap verin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakınız, biz bu işi çok iyi biliyoruz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sinirlenmeyin, sinirlenmeyin...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, kesinlikle ben sinirlenmem.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sinirlenmeyin efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, sizin yaptığınız haksızlığa karşı normal tepkimi gösteriyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bilgi verin. Bilgi istiyoruz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, veriyorum size.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sinirlenmeyin... Çıkın, bilgi verin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bakın, sizin en büyüğünüz Genel Başkanınız; ben onu seçtim, tamam mı; çünkü, siz bu konuları anlayabilecek bir kimse değilsiniz; anlatabildim mi. (CHP sıralarından gürültüler, AK Parti sıralarından alkışlar)

NAİL KAMACI (Antalya) - Olmadı bu...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Bu konuşma olmadı, Sayın Bakan...

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Özür dilesin...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Bunu özellikle söylüyorum size; çünkü, siz, daha çok, işi demagojik boyuta sokmaya çalışan birisiniz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ama, ben size Zeynep Hanımın yaptığını da yapmak istemem.

BAŞKAN - Sayın Bakan... Sayın Güler... Sayın Bakanım...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Kaldı ki, ikinci bir şey daha söyleyeyim size...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, bu konunun...

BAŞKAN - Bir 5 saniye müsaade eder misiniz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, bakınız, ama, bu konu yenilenebilir enerjiyken... Bunun için, ben, zaten, bir hazırlık içinde olduklarını biliyorum. Zaten, ben, onun gereken cevabını, o gün, gereken dozajda vereceğimi de biliyorum; ama, şimdi, bayram değil seyran değil...

Sayın Koç, yani, tarzınız bu zaten sizin! (CHP sıralarından "Oo" sesleri) Anlatabildim mi; sizin tarzınız... Şahsınız olarak söylüyorum; Grubu tenzih ederek söylüyorum. Mesele bu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz...

NAİL KAMACI (Antalya) - Hakaret etmek alkışlanacak bir şeyse, mesele olmaz; yani, öyle olacaksa, bundan sonra böyle olsun.

BAŞKAN - Sayın Kamacı, lütfen...

Sayın Bakanım, konuşmalarınız sırasında, bazı kelimelerin, belki, farkında olmadan, sürçülisan olarak, incitici bir şekilde olduğu kanaati vardır; mesela, anlayamamak, bilememek gibi. Tahmin ediyorum, onlar, herhalde, kazaen çıkmış olsa gerek. O hususu da bir tashih ederseniz...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, estağfurullah... Ben incinmedim Sayın Başkanım.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, ben, bunun teknik bir konu olduğunu söyledim. Ben de onun tıp konusunda söylediklerini anlamakta zorluk çekebilirim. Mesele budur.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, ben, hiçbir zaman alınmadım; sadece, bir cevap hakkı doğdu, onu kullanmak istiyorum efendim; gayet açık.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tamamlandı mı efendim?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır, daha, sorulara cevaplar var; eğer müsaade ederseniz, vereceğim.

BAŞKAN - O zaman, diğer maddede devam edelim; çünkü, süre doldu, o bakımdan söylüyorum; 10 dakikalık süreyi tamamladık ya...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ama, yani, dikkat ederseniz, bu konu, Türkiye'nin geleceğini karartan anlaşmalardır. Bunu, böyle, bir dakikada, iki dakikada geçiremeyiz; bir dakikada, iki dakikada, ayaküstü, böyle, ara sorularla geçiremeyiz. Bunun hesabını herkesin vermesi lazım. Anlatabildim mi?!. Bunu özellikle söylüyorum.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sinirlenme, sinirlenme...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sinirlenmem...

BAŞKAN - Sayın Bakanım... Saygıdeğer arkadaşlarım...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Ben, icabında, mizahla da cevap veririm size; ama, bu konu, sinirlenilecek bir konu. Bu, millî bir tepkidir. Tamam mı?!.

BAŞKAN - Sayın Bakanım... Saygıdeğer arkadaşlar...

Sayın Koç, oturursanız... Lütfen...

Sayın Bakanım, her madde üzerinde, hükümet adına 10 dakikalık konuşma hakkınız vardır; memnuniyetle, o hakkınızı kullanabilirsiniz. Ayrıca, eğer, milletvekili arkadaşlarımız sizlere soru sormak isterlerse, 5 dakikasını soru, 5 dakikasını cevap olarak kullanma durumumuz vardır, orada da cevap verebilirsiniz veyahut da sorulara yazılı cevap da verebilirsiniz; bu, tamamen sizin takdirinizde olan bir husustur; biz, o hususta, herhangi bir şey demiyoruz.

Evet, Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben, Sayın Bakana hiçbir zaman kızmıyorum, alınmıyorum da; ama, konuşmasının üslubunu bütün arkadaşlarımız dinledi. Ben, bir cevap hakkı doğduğunu düşünüyorum. O cevap hakkını kullanmak istiyorum, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - O zaman, o konuyla ilgili olarak, mikrofonunuzu açayım, yerinizden açıklama yapın Sayın Koç. Lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın, gayet rahatım, hiçbir şekilde alınmıyorum. Parlamentodayız ve cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Bakan oturduğu yerden bu konuşmalara...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Yaa...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, ne yaptım?!..

BAŞKAN - Lütfen...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Bakan oturuyorsa, Sayın Koç da mı oturarak konuşmak zorunda efendim?!.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, en doğal hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen, oturduğunuz yerden açıklamanızı yaparsanız, memnun olacağım, lütfen. Daha sonraki konuşmalar sırasında yine size söz hakkı vereceğim.

Mikrofonunuz açık Sayın Koç; buyurun efendim.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Anladığını anlatacak işte!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Gülümseyerek sözlerime başlamak istiyorum. Sayın Bakanın, çok kısa bir soru karşısında, yani, alışılagelmedik şekilde bir hiddet gösterdiğine tanık oluyorum. Böyle masaya vurma ya da karşısındaki insanı yaralayıcı birtakım sözlerle Parlamentoda konuşma adabına ben hiç alışkın değildim Sayın Bakan için. Bu, bir sıkıntısı olduğunu gösteriyor bu konuda. Ben, şimdi, o sıkıntıya cevap vermek istiyorum.

Şimdi, bakın...

BAŞKAN - Sayın Koç, şahsınızla ilgili olan konuşmaya cevap verirseniz, çok memnun olacağım. Lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Tabiî ki, şahsımla ilgili ve konuyla ilgili, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Ama, konuyla ilgili çok konuşulacak, biraz sonra grup adına konuşabilirsiniz, diğer açıklamalar olabilir.

Çok kısa şekilde, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın, en doğal hakkımı kullanmak istiyorum ve gayet de rahatım...

BAŞKAN - Biz de, kullanın diyoruz zaten, mikrofonunuz açık.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanın bu kadar sinirlenmesini gerektirecek bir şey olmadığını düşünüyorum, sorularım çok net ve açık.

Bakın, şimdi, Mavi Akım dosyasıyla ilgili ciddî bir tablo olduğu ortada, Sayın Bakanın hiddetinden bu anlaşılıyor. Şimdi, burada, soruyoruz; Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan doğalgazla ilgili olarak -soru çok açık- fiyatlandırma modelini değiştirdiniz mi ve bu model Türkiye'yi bir zarara uğrattı mı? Yani, bunda sinirlenecek bir şey yok. Eğer, haklılığınız varsa, bunu, çıkar, benim gibi gülümseyerek bir iki cümleyle anlatırsınız; bu bir.

Şimdi, bakın, Sayın Enerji Bakanı diyor ki: "Ben özel görüşme talep ettim." Bu soruyu Sayın Genel Başkan Deniz Baykal da, ben de, ertesi gün basın toplantısında Sayın Enerji Bakanına soruyoruz ve kamuoyuna açıklamasını istiyoruz. Yani, özel bilgi istemiyoruz kendisinden. Kamuoyu bu bilgileri paylaşsın istiyoruz, bilsin istiyoruz. Yani, şimdi burada -özür dileyerek söylüyorum- özel bir görüşme talebimiz olmadı Sayın Bakanla. Kamuoyu bilgilensin istiyoruz.

Şimdi bakın, bu hükümet geldikten sonra, kendisinden önce hazırlanmış olan Mavi Akım Projesindeki fiyat modelini değiştirdi mi değiştirmedi mi Sayın Bakan? Değişen bu modelden dolayı hazine kaybı oldu mu olmadı mı Sayın Bakan?

İki soru. Bakın, özel bilgi değil. Lütfen, çıkın kürsüye, bunları söyleyin. Gizli oturumdan bahsediyorsunuz. Ne oluyor allahaşkına yahu?! Hangi gizli oturum?!

AHMET YENİ (Samsun)- Enerji Kanununda var, Sayın Koç.

BAŞKAN- Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Samsun)- Efendim, müsaade edin.

BAŞKAN- Hayır. Bakınız, bu hususlarda, sataşma gerekçesiyle çok kısa bir açıklama hususu vardır.

HALUK KOÇ (Samsun)- Efendim, daha bitmedi. Müsaade edin.

BAŞKAN- Sayın Koç, maddeler devam edecek. Grup Başkanvekili bir arkadaşımızsınız. Hem kürsüde bu konuları konuşabilirsiniz hem de ayrıca soru sorabilirsiniz. Çok kısa olarak tamamlarsanız...

HALUK KOÇ (Samsun)- Efendim, kürsüde değil, burada sorayım. Sayın Bakan belki o sırada biraz daha rahatlar, biraz daha sakinleşir, ona göre cevap verir. Ben çok rahatım; ama, müsaade edin, tamamlayayım.

BAŞKAN- Hayır, zaman tamamlandı. Çok kısa bir açıklamaydı, yaptığınızı tahmin ediyorum. İzninizle diğer maddelere devam edelim.

HALUK KOÇ (Samsun)- Bakın, şunu da söyleyeyim, bitireyim.

BAŞKAN- Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun)- Bakın, eğer model değiştiyse... Değişmesi için önceden tahkime gitme kararı almış olan BOTAŞ, Sayın Bakan, Gasprom yetkilileriyle oturup anlaştıktan sonra tahkime gitmekten vazgeçtiğini ilan etti. Peki, BOTAŞ kendi kararını kendisi alacak. Değil mi?.. "Tahkime gitmekten vazgeçtik" dediler ve sonra da bu modeli kabul ettiler. Sayın Bakan, ne oluyor allahaşkına?! Sayın Bakan, hiç sinirlenmeden anlatın. Bakın, biz çok rahatız. Özel bilgi de istemiyoruz. Kamuoyuna bunu açıklayın. Ve şu anda Yüce Divanda görülen davalardan bir tanesinin buna benzer bir dava olduğunu hatırlatmak istiyorum size.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Sayın Koç, teşekkür ediyorum.

RECEP KORAL (İstanbul)- Kanunla ne alakası var bunun?!

HALUK KOÇ (Samsun)- Ben soruyorum. Hakkım benim.

RECEP KORAL (İstanbul)- Soru önergesi verirsiniz, gelir gündeme.

BAŞKAN- Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2. - Bu Kanun; yenilenebilir enerji kaynak alanlarının korunması, bu kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisinin belgelendirilmesi ve bu kaynakların kullanımına ilişkin usul ve esasları kapsar.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve şahsı adına Kayseri Milletvekili Taner Yıldız ve Zonguldak Milletvekili Sayın Harun Akın...

Sayın Akın, konuşmanızı birleştirerek size söz veriyorum; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HARUN AKIN (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özünde, ülkemiz için önemli ve faydalı bir kanun görüştüğümüzü ifade ederek, Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısının bugüne kadar neden geciktiğini, önemini ve endişelerimizi içeren bir hazırlığım olduğunu ifade ederek konuşmalarıma devam etmek istiyorum.

Avrupa Birliği ülkeleri, Kyoto Protokolü çerçevesinde, 2002/358 EC  AB direktifiyle, karbondioksit emisyon oranını 2012 yılına kadar mevcut duruma göre yüzde 8 düşürmeyi hedeflemektedir. Herhangi bir önlem alınmadığı takdirde, 2010 yılında karbondioksit emisyon oranının mevcut duruma göre yüzde 50 daha fazla olacağı bildirilmektedir. Bu nedenle, AB ülkelerinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapılması teşvik edilmektedir.

Avrupa Birliği Komisyonu, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin teşvik edilmesi konusunda Avrupa Birliği Yenilenebilir Direktifini yayımlamıştır. Söz konusu direktif, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektriğin, 2010 yılına kadar, ülke bazında tüketiminin yüzde 12'sine, AB genelinde tüketimin yüzde 22,1'ine ulaşılmasını hedeflemektedir. Yani, AB hedefi yüzde 22,1'dir. Türkiye'nin mevcut durumuna bakıldığında, 2003 yılı değerleriyle yenilenebilir enerji kaynaklarının üretilen elektrik enerjisinin tüketimindeki payı yüzde 25 civarındadır. Yani, Türkiye'de, bugün itibariyle, 2010 yılı AB hedefi aşılmış bulunmaktadır. Bu durum gözönüne alındığında, AB 2010 yılı hedefinin aşılmış bulunduğu, bu değerin üzerinde bulunulması ve yine 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunuyla getirilen rekabetçi ortama dayalı liberal elektrik piyasasının oluşturulması hedeflenmiş iken, bugün Yüce Meclis gündemine getirilen bu teşvik kanununun acil gerekliliğini takdirlerinize bırakıyorum.

Bilindiği üzere, söz konusu kanun tasarısı geçtiğimiz yasama döneminde Meclis gündemine getirilmiş, Genel Kurulda görüşülmekteyken hükümet tarafından geri çekilmiştir.

Ülke elektrik enerjisi üretiminin dışa bağımlılıktan kurtarılarak yerli kaynaklarla üretime yönelinmesi elbette ki desteklenecek bir uygulamadır. Ancak, bu politika ve hedefler belirlenirken ülke elektrik enerjisi talebinin kesintisiz, güvenilir, sürekli ve ucuz maliyetlerle karşılanması, yani arz güvenliğinin sağlanması ve kaynak çeşitlendirilmesi gözardı edilmeyecek önemli bir husustur.

Kanunun, Meclis gündeminde olmasına ve Genel Kurulda görüşülüyor olmasına rağmen, hükümet tarafından geri çekilmesi nedeni hakkında aylarca basında çeşitli haberler yer almıştı.

Daha önce Meclis gündemindeyken geri çekilen kanun tasarısının geri çekilme nedeni, verilmesi öngörülen alım ve fiyat garantisidir. Geçen süre zarfında fiyat garantisi verilmemesi yönünde Hazine Müsteşarlığı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını ikna etmiş gözükmekteydi.

Elbette ki, yerli kaynaklarla üretim yapılması ve elektrik enerjisi üretiminde dışa bağımlılığın azalması için, yerli kaynaklar olan kömür, hidrolik, rüzgâr, jeotermal ve güneş enerjisinin desteklenmesi önemlidir. Ancak, bu destek, fiyat garantisi verilerek yapılmamalıdır. Zira, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunuyla, rekabetçi ve liberal, şeffaf bir elektrik piyasasının oluşturulması hedeflenmiştir. Verilecek her fiyat garantisinin, oluşturulması hedeflenen bu piyasanın oluşumunu olumsuz etkileyeceği aşikârdır; ancak, görünen odur ki, fiyat garantisi konusunda hükümet ile yatırımcı arasında pazarlıklar ve lobiler aylarca sürmüştür. Bundan önceki siyasî iktidarlar döneminde alım ve fiyat garantisi verilerek yaptırılan yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri projeleri konusunda, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan raporlar varken, yine, geçmiş dönemlerde 4628 sayılı Kanun yürürlüğe girmeden o günün mevzuatına göre yapılan ve alım garantisi verilen projeler eleştirilmekteyken, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının bugünün şartları ve mevzuatına rağmen, 4628 sayılı Kanunla, rekabetçi ortama dayanan liberal bir elektrik piyasasının oluşturulması hüküm altına alınmışken, getirilen kanun tasarısında fiyat garantisi verilmesini istemesi, anlaşılabilir ve izah edilebilir değildir.

Yerli kaynakların teşvik edilebilmesi için projelere finansman sağlanmasını teminen belirli bir süreyle ve yatırım geri dönüş süresini geçmemek kaydıyla alım garantisi verilmesi makul görülmekle birlikte, belirli bir fiyat üzerinden fiyat garantisi verilmesi uygun değildir. Hükümet tarafından getirilen kanun tasarısında fiyat garantisi verilmesi yönünde hükümler bulunmasını yadırgadığımı belirtmek isterim.

Bu kanunla getirilen düzenlemelerden birisi de, rüzgâr santrallarının da teşvik edilmesidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına arz güvenliği açısından bakıldığında, dengesiz üretim yapan, yenilenebilir kaynaklardan, yani rüzgâr ve hidroelektrik santral, HES'lerden elektrik enerjisi üretilebilir olmakla birlikte, programlanamayan bu tür üretim tesisleriyle elektrik enerjisi tüketim talebinin güvenilir olarak karşılanması mümkün değildir. Şöyle bir benzetme yapmak gerekirse değerli arkadaşlar, diyelim ki, 11 kişiden oluşan bir futbol takımında 2 oyuncu rüzgârdan oluşuyor; bu 2 oyuncunun sahaya girip çıkmaları belirsiz olduğu için, yani bu 2 oyuncu istediği zaman maça girip istediği zaman oyundan çıktığı için, siz, saha kenarında 2 adet yedek oyuncu bulundurmak zorundasınız, yani sıcak yedeğinizin olması zorunludur. Bu nedenlerdir ki, sistem içerisinde yer alacak rüzgâr santrallarının olması gerektiği ölçüde planlanması, yatırım maliyetleri ve sistem güvenliği açısından önem arz etmektedir. İletişim sisteminin arz güvenliği ve kalite kriterleri sağlanarak işletilebilmesi için, maksimum talebin konvansiyonel üretim santrallarından karşılanacak şekilde yedeklenmesi zorunludur. Bunun için de, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim yapan santralların tamamına yakın miktarın konvansiyonel üretim santrallarıyla yedeklenmesi gereklidir. Özellikle rüzgâr enerjisi santralları, yapıları gereği, sisteme bağlandıkları noktada elektrik enerjisi kalitesi üzerinde gerilim değişimi, fliker harmonik gibi bazı bozucu etkiler yapmaktadır. Bu etkilerin, aynı noktadaki müşteriler için izin verilen limitler içinde kalmasını sağlayabilmek amacıyla, bağlantı kapasitelerine bazı kısıtlar getirilmesi zorunluluğu vardır. AB ülkelerinde, bu kısıtlara ilişkin belirli bir standart belirlenmemiş olup, her ülkede değişik uygulamalar bulunmaktadır.

Diğer bir teknik husus ise şudur: Rüzgâr santralları, çoğunlukla asenkron rüzgâr türbinlerine sahip olduklarından, gerilim regülasyonuna katkıda bulunamadıkları gibi, üretim yaparken ihtiyaç duydukları reaktif enerjiyi de şebekeden çekerek, gerilim düşümüne neden olmaktadırlar. Enterkonnekte sisteme rüzgâr santrallarının bağlanmasında bozucu etkilerin yanı sıra, diğer bir unsur da, bağlantı noktalarındaki iletim kapasitesinin yetersiz kalabilmesidir. Rüzgâr potansiyelleri, yerleşim merkezlerinden uzak bölgeler olup, bu bölgeler, iletim şebekesinin en zayıf olduğu noktalardır. Ülkemiz iletim şebekesi, bu bölgelere başka noktalardan, bölgenin tüketim ihtiyacı kadar güç ve enerji taşıyabilecek şekilde tasarlanmıştır. Bu nedenle, iletim sistemine büyük güçte rüzgâr santralı bağlanması durumunda, üretilecek elektrik enerjisini sistemin güçlü tüketim noktalarına taşıyabilmek için yeni iletim tesisi gerekecektir. Bu durumda, kamu tarafından işletilen iletim hatlarında büyük yatırım ihtiyacı doğmaktadır.

Kısaca özetlemek gerekirse, sistemde ani gerilim ve frekans dalgalanmalarını önlemek amacıyla, sistem döner yedeğini aşmayacak kadar kurulu güçte rüzgâr santralının tersine izin verilmesi gereklidir. Ancak, getirilen kanun teklifinde, bu uygulamanın esas, usul ve sınırları hükmü altına alınmamıştır. Bakanlığın, ilgili kuruluşların, kanunla aldıkları yetkiyi kullanma kriterleri belli değildir.

Elektrik sistemi içerisinde dengesiz ve değişken üretim olan yenilenebilir enerji kaynaklı üretim tesisleri arttıkça, kontrolsüz ve programlanmayan üretim de artacağından, bu konuya ilişkin verilen yan hizmetlerin kullanım maliyeti de yükselecektir.

Bu ilaveye gelen maliyet artışlarında nedenlerinin sorgulanması ve bu maliyetin kimler tarafından üstlenileceği de hüküm altına alınmalıdır. Daha açık ifade etmem gerekirse, bu maliyet artışlarının, tüketiciden değil "sebep olan öder" prensibi içerisinde, santral yapımcılarından ve işleticilerinden alınması gerekmektedir.

Kanunda bununla ilgili de bir düzenleme mevcut değildir. Özellikle UCTE enterkonneksiyonunun ağının ortasında olmayan ve güçlü enterkonneksiyon hatlarıyla bağlanarak senkron paralel çalışma imkânı bulunmayan ülkemizde, rüzgâr santralları ile barajsız HES'lerle yapılacak üretimin kontrolsüzce artması durumunda, elektrik enerjisinin arz güvenliğinin ve kalitesinin sağlanması için gerekli sıcak yedek maliyeti karşılanmaz derecede yükselebilecektir.

Ayrıca, arz güvenliğinin ve kalitesinin sağlanmasına neden olan çok önemli teknik sorunları da, kamu tarafından işletilen iletim sistemine yükleyecektir.

Ulusal çıkarlarımız gözönüne alınarak yapılacak üretim projeksiyonlarında en ekonomik ve en güvenilir tüketim tesislerine öncelik tanınması gerekmektedir. Arz güvenliği ve kalite kriterlerini sağlamayı engelleyecek kontrolsüz üretim tesislerinin kurulmasının teşvik edilmesi yerine, ülkemizdeki hızlı talep artışı da dikkate alınarak, talebi güvenli karşılayabilecek üretim tesislerine öncelik verilmesi gerekmektedir.

Getirilen kanun tasarısıyla, yenilenebilir üretim tesislerine enerji alım garantisi öngörülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu durum, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunuyla getirilen rekabetçi ortama dayalı serbest piyasanın oluşması hedefiyle çelişmektedir.

Ayrıca, özelleştirilmesi düşünülen dağıtım şirketlerine yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri enerjilerinin alım zorluğu yanında, bir de yenilenebilir enerji kaynaklarından alım zorunluluğu getirilmektedir. Bu, liberal bir elektrik piyasasının oluşumunda ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesinde önemli bir engel teşkil edecektir. Oysa ki, yatırımlar, arz ve talebe bağlı olarak piyasadaki oluşan fiyatlara göre yatırımcılar tarafından karar verilerek yapılmalıdır; serbest ve liberal bir piyasanın gereği de budur. Siz de, her zaman, bunu böyle söylüyorsunuz. Siz, liberal ekonomi demiyor musunuz, neden devlete ve vatandaşa yük oluyorsunuz?!

Sadece elektrik enerji değildir; kömür de enerji değil midir?! Ben, kömür bölgesi milletvekiliyim; Zonguldak'ta ve ülkenin birçok bölgesinde bulunan kömürümüze bir tek kuruş yokken, bu kanunla sadece elektrik enerjisine katkı sağlanması, bizlere, yine dost işi yapıyorsunuz gibi geliyor. Alım garantisi verme mücadeleniz, sadece rüzgâr santrallarına destek sağlama arzunuz, şahsen beni kuşkulandırıyor Sayın Bakan. Zonguldak kömürüne destek denildiği zaman "yük" diyorsunuz, rüzgâr santrallarına "evet" diyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz, santrallara karşı değiliz.

Sayın Bakanım, sizin bu konudaki iştahınız gerçekten bizleri kuşkulandırıyor.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunları söylemek istiyorum: Enerji Bakanlığında işler karışık; gerçi, Sayın Bakan, bu karışıklığa son zamanlarda pek itibar etmiyor; ama, bugün, Parlamentodaki Sayın Grup Başkanvekilime olan cevabındaki gerginliği, beni endişelerimde daha da haklı hale getirmiştir. Santralları kimlerin kuracağını ve bu santralları araştırdığımı, değerli arkadaşlarım, bu Yüce Meclis çatısı altında ifade etmek istiyorum. Bu işin sonuna kadar, gerek Cumhuriyet Halk Partisi olarak gerekse şahsım, Zonguldak Milletvekili olarak takipçisi olacağımı beyan etmek istiyorum. Bunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kayıtlara geçsin diye söyleme gereği duydum.

Konumuzla ve konuşmalarımla ilgili değil, ama, Sayın Bakanın konuşmasından esinlenerek kendisine bir konuda daha cevap vermek istiyorum. Biraz evvel, Sayın Bakan, fakir ailelere kömür dağıtımıyla ilgili... Başbakan da, her zaman, hatta AK Parti kurultayında dahi, gittiği her yerde özenle "fakir ailelere kömür dağıtımı" diyor. Bu, doğru bir proje, bunun karşısında durmak mümkün değil. Ben, TKİ'nin denetimini yapan bir milletvekiliyim. Geçen hafta, KİT Komisyonu olarak TKİ'nin denetimini yaptığımızda, Sayın Genel Müdürün de bize söylemek istemediği; ama, bizim, ısrarla öğrenip, ortaya çıkardığımız bir konu vardı. Bu fakir ailelere dağıtılan kömür parası karşılığı, hazinenin, TKİ'ye 135 trilyon borcu var. Sayın Bakan, bu mücadeleden, bu hizmetten geri kalmayın; ama, hazineden de, TKİ'nin parasını, lütfen, bir an önce ödeyin. Bir tarafta, binlerce, evine kömür giden fakir aileler, bir tarafta da, bir ay sonra maaşını alamamayla karşı karşıya kalan TKİ'nin personeli. TKİ'nin, 40 trilyon, piyasaya borcu var Sayın Bakanım; müteahhitlere iş yaptırmış, borcu var. 135 trilyon, sizin söylediğiniz bu çalışmadan, sırtına yük bindirmişsiniz; EÜAŞ'tan da 190 trilyon alacağı var; böyle olursa, TKİ...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HARUN AKIN (Devamla) - TKİ, 190 trilyon EÜAŞ'tan, 135  trilyon da fakir ailelere dağıtılan kömürden gelecek parayı alamadığı takdirde, önümüzdeki ay, belki de, işçisine, binlerce işçisine, maaş ödeyememekle karşı karşıya kalacaktır. Bu durumu, Sayın Bakan söylediği için söyleme gereği duydum; bu konudaki takdiri Yüce Türk Milletine bırakıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Madde üzerinde, şahsı adına, Kayseri Milletvekili Taner Yıldız; buyurun.

TANER YILDIZ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; iktidarıyla muhalefetiyle bütün partilerin mutabık olduğu bir kanun tasarısı üzerinde görüşüyoruz. Bu, Meclis adına, aslında, çok sevindirici bir şey. Ülke menfaatlarının önplanda tutulduğu önemli kanun tasarılarından bir tanesi.

Tabiî, geneli üzerinde konuşulurken, çok ciddî katkılar koydu arkadaşlar. Özellikle, doğalgazla alakalı konular, mutlaka, enerjiyle alakalı her konu, burada, tabiî ki, gündeme gelebilecek; ister sorular safhasında ister konuşmalar safhasında; ama, zannediyorum, yine, şu anda, Meclis Genel Kurul gündeminde olan, 4646 ve 4628 sayılı Kanunlarla alakalı yapılacak değişiklikler şu anda Meclis gündeminde. Bu, aslında, doğalgazla alakalı detaylı konuların, o kanun tasarısında bütün yönleriyle, burada hem Enerji Bakanımız açısından hem de diğer arkadaşlar açısından rahatlıkla gündeme getirilebilecek bir yasa tasarısı. Zannediyorum önümüzdeki haftalarda görüşülecek.

Şimdi, özel sektör, özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı yatırım yaparken, bir yatırım süresi var, bir de işletme süresi var. Bizim, Bakanlık olarak, hükümet olarak sübvanse edeceğimiz rakam, yatırım süresince yapacakları harcamalarla alakalı, amortisman sürelerini, amortisman miktarlarını itfa edecekleri süreyle alakalı kısımdır; yani, hem ürettikleri malı, enerjiyi hazır pazara satabilecekleri ve alım garantisinin olduğu, aynı zamanda fiyat garantisiyle beraber olduğu bir noktadır.

Şimdi, burada şunu çok iyi ayırt etmemiz lazım arkadaşlar: Özel sektör ile devletin makul oranda kâr paylaşımıyla alakalı bir konudur dedik. Makul oranda paylaşmak ne demek dediğimizde; TETAŞ'ın ortalama satış fiyatından bahsediyoruz.

Şimdi, yatırım süresince finanse ettiğiniz bir yatırımcı, işletme süresinde ne yapıyor diye merak edenler için şu tabloyu öne sürmek zorundayız: Takribi yedi yıl içerisinde, yapılan yatırımı geri aldığını düşünelim. Şu anki rakamlarla 5,40 sent civarında ürettiği enerjiyi satıyor ve devlet de bunu alıyor. Peki, yedi yıl sonra ne oluyor; yatırımcılar, hemen hemen -gerek rüzgârda gerek hidroda gerek jeotermalde- yaptıkları yatırımların 1,5 sent civarında maliyetiyle beraber baş başa kalıyor. Niye peki bunu devlet paylaşmıyor? Yani, özel sektör tabiî ki desteklenecek. Bakın, altını çizerek söylüyorum, bizim, yenilenebilir enerji kaynaklarını sonuna kadar desteklememiz lazım, kendi öz kaynaklarımızdır burada. Hem yatırım açısından hem istihdam açısından hem ülke dışına çıkan para açısından; burada herhangi bir sıkıntı yok, hepimiz mutabıkız; ama, özel sektör yedinci yılın sonunda 1,5 sente mal ettiği elektriği 4,5 sente satarken, devlet onun kârına ortak olmuyor. Bunları da açık yüreklilikle konuşabilmemiz lazım. Bu, külfet, zahmet ve kâr bölüşümü ise, bu yatırımcının bir un değirmeni yapıcısıyla bir enerji sektörünün içerisindeki yatırımcının bir farkının olması lazım. Yani, yatırımcı,  seçtiği sektör üzerinde risk alacak; şu anda bütün sektörlerde, tekstilde risk alan yatırımcı gibi. O yüzden, fiyatlar üzerinde niçin daha fazla olmuyordur sorusunun cevabıdır diye düşünüyorum. Devlet, özel sektörün yaptığı yatırımların kârına ortak olmuyor; ama, yaptığı yatırımların riskine ortak oluyorsa, bu, bence, yatırımcının adına çok büyük şanstır diye düşünüyorum.

Tabiî, Sayın Seyhan, CHP Grubu adına yaptığı konuşmada çok güzel noktalara değindi, birçoğuna da katılıyoruz, bunda herhangi bir şüphemiz yok; ancak, ülke riski olarak gördüğü, artı eksi yüzde 20 fiyatın finanse edilmesiyle alakalı rakamı bir ülke riski olarak tanımladı. Hayır arkadaşlar, bunun kesinlikle ülke riskiyle alakası yok. Ülke riski, dört yıl öncesine göre düşürülmüştür. Bunu, kredibilitesinin yükselmesinden, çok rahat anlıyoruz, uluslararası para fonlarının, bizi, her ülkede olduğu gibi, derecelendirmesinden çok rahat anlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Yıldız, buyurunuz.

TANER YILDIZ (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.

Ama burada çok daha önemli bir nokta vardır, bu ülkenin ekonomik seyrinden bağımsız konulardır, tamamen tekniktir, o da şudur: TEDAŞ'ın ortalama satış fiyatının içerisinde ve bu havuza atılacak bu projelerin içerisinde yap-işlet-devretler vardır, yap-işletler vardır, işletme hakkı devirleri vardır, dışarıdan aldığımız özel sektör üretimleri vardır. Bu portföy zamanla değişebilecek. Bunu regüle edebilmek için, o fiyat esnekliği tercih edilmiştir.

Bugün, Hamidabat Santralı özelleştikten sonra, Yatağan Santralı özelleştikten sonra, 6,10 sentler civarından havuza atılan rakam ortadan çekildiğinde 5,40'tan daha yüksek olduğu için ortalama fiyat düşecektir. Bunlar, zamanla alakalı konulardır ve yedi yıl içerisinde gerçekleşebilecek konulardır.

O yüzden, ben, tamamen teknik olan konunun, ülke risklerine taşınmaması konusunu özellikle istirham ediyorum.

Bir arkadaşımız, tabiî, katkı koydu; termik santralların rehabilitasyonunun devam etmesi lazım geldiğini söyledi ve bu rehabilitasyon dururken niçin bunları yapıyoruz denildi. Evet, hem rehabilitasyon devam etmelidir hem de yenilenebilir enerji kaynaklarının yatırımına devam etmek gerekir. Biri diğerini kesmiyor, biri diğer çalışmayı bölmüyor, her iki yararlı çalışmayı da, hatta belki 7 tane çalışmayı da bir arada yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, 10 dakika süreyle soru - cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

İlk 5 dakikayı soru sormak isteyen arkadaşlar kullanacaklardır.

Ben sırasıyla söz vereceğim; yalnız, arkadaşlarımız, süreyi, uygun bir şekilde, düzenli bir şekilde kullanmazlarsa diğer arkadaşların söz hakkı kaybolacaktır. Takdirlerine sunuyorum.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Teşekkür ediyorum.

Ben, demin Sayın Bakanın cevaplayamadığı ya da cevaplamadığı sorumu yineliyorum. Cevap verirse... Sinop halkı da bu endişe içindedir. Ancak, tekraren belirteyim, Sinop halkının böyle bir projeye çok karşı olduğunu bilmenizi diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Altay.

Sayın Güyüldar, buyurun.

HASAN GÜYÜLDAR (Tunceli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Munzur Çevre Derneğiyle zatıâlinizi ziyaret ettiğimizde, Tunceli'de bitme aşamasında olan Uzunçayır Barajı ve Ovacık'taki Mercan Hidroelektrik Santralı tamamlanmak üzeredir; ancak, Tunceli, Munzur Vadisi üzerinde, Türkiye'nin en büyük, dünyanın ikinci büyük millî parkı bulunmaktadır. Endemik doğa zenginliğine sahip Munzur Vadisi üzerinde Konaktepe barajı projesi yapılması söz konusudur.

Sayın Bakanım, Munzur Vadisi üzerindeki millî parkın ve Munzur kültürünün yok olmaması için, Konaktepe barajı yerine, rüzgâr enerjisi projesiyle bu enerjiyi karşılamayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güyüldar.

Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Vasıtanızla, Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum:

Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Türkiye Ulusal Programı da, Avrupa Birliğine katılım sürecinde kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesi öngörülen çalışmaları içermektedir. Ulusal Programda, enerji kaynaklarından sağlanan enerji üretiminin artırılması, Bakanlığımızın öncelikleri arasında ne kadar yer almaktadır?

Gerek enerjide ithalat bağımlılığının azaltılması gerekse arz güvenliğinin sağlanması amacıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım artırımının Türkiye'nin enerji politikasındaki yeri nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Akdemir...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanımdan sorularım şunlardır:

Bugün, dünyada ve Türkiye'de, enerji açısından, tabiî ki hesaplamalar yapılmaktadır ve halen, çevremizde, enerji yüzünden, belki, gelecekte de savaşlar beklenmektedir. Bu nedenle, Türkiye'nin 2004 yılındaki toplam elektrik üretim ve tüketim miktarı ne kadardır? Üretim ve tüketim miktarı bakımından, dünya ortalamasına ulaşabilmiş miyiz?

İkinci sorum: Hükümetinizin enerji politikasında öncelikleriniz nelerdir; önem sıralarını açıklar mısınız?

Üçüncü sorum: Türkiye'de gelecekteki enerji sıkıntısı bekleniyor mu? Bekleniyorsa ne zaman olabilir?

Türkiye'nin Avrupa Birliğine uyum sürecinde uyum kriterlerinizi açıklar mısınız?

Bu arada, müsaadenizle, Sayın Bakanımdan beklemediğim, Sayın CHP Grup Başkanvekilinin hekim olması ve öğretim üyesi olması ve benim de hekim olmam dolayısıyla, Sayın Bakanıma, bence...

BAŞKAN - Sayın Akdemir, o zaman, buradaki bütün hekim olanlar Sayın Koç'u savunmaya kalkışırsa biz bitiremeyiz.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Bakanı ben çok seviyorum.

BAŞKAN - Efendim, sorunuz bittiyse...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sorunuz bitti mi Sayın Akdemir?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Tutanaklarda kalmasın o lafı. Bakan o lafını değiştirir diye düşünüyorum ben. İyi niyetle konuya girdim. Bakanımızın, amacını aşacak şekilde bu kelimeyi kullanmasını tıp camiası adına ben kabul etmek istemiyorum, Sayın Bakanımız da kabul etmeyecektir ve bunu düzelteceğini sanıyorum. Ben, ancak söz hakkımı burada kullanabildim Sayın Başkanım ve Bakanımızın da çok çalışkan bir Bakan olduğunu biliyorum. Niyetini aşan bir kelimeydi. O kelimeyi, öyle sanıyorum, düzeltecektir.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın İnce, bu süre içinde sorunuzu sorunuz.

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, az önceki konuşmasında, geçen yıl bütün fakir fukaraya, garip gurebaya kömür dağıtıldığını, onları üşütmediklerini ve bu kişilerin 7,5 milyon kişi olduğunu söyledi. Gelecek yıl ise 10 000 000 kişiye, 10 000 000 fakir fukaraya kömür dağıtılacağını söyledi. Buradan şu sonuç çıkarılabilir mi: İktidarınız döneminde bir yılda 2,5 milyon kişiyi daha fakir fukara, garip gureba yaptığınız anlamına gelir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İnce.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Benim sorum vardı...

BAŞKAN - Ama, soru sorma süresi doldu. Sayın Bakan, cevap verecek. 5 dakikalık süre bitti, bakarsanız...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, şimdi, Sinop ve nükleer enerjiyle ilgili düşüncelerimi söyleyeyim. Bizim yaptığımız çalışmalar içinde, biz, Türkiye'nin her tarafını inceliyoruz ve orada da neler yapılması gerekiyorsa; ki, dünyada özellikle yükselen petrol fiyatları ve teknolojideki gelişmeler... Şu anda, belki, istesek dahi sıraya gireceğiz; size onu söyleyeyim; yani, o kadar büyük bir nükleer enerjiye akım var ki ve bunun içinde ayrıca karbondioksit emisyonu yapmadığı için, sera etkisi de yok...

Bu bakımdan, başta İskandinav ülkeleri olmak üzere, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği dahil olmak üzere, İsveç dahil olmak üzere, yeni programlar hazırlıyorlar. Ben, size bunun bilgisini sunmuş olayım.

Sinop meselesine gelince... Özel bir çalışma yapmıyoruz Sinop için; ama, Türkiye genelinde...

ENGİN ALTAY (Sinop) - Biz istemiyoruz, sağ olun. Biz almayalım...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Hayır; bu, yok anlamına gelmez. Biz, orada, neresi gerekiyorsa, teknik neyi gerektiriyorsa, riskini alırız, siyasî riskini ve kârını da alarak yaparız.

Şimdi...

ENGİN ALTAY (Ordu) - Sinop halkı nükleer santral yaptırmaz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - O, ayrı mesele.

O takdirde, elektriği, petrol fiyatları belli noktaya gelirse, o zaman, ya biz doğalgaz almaya devam ederiz ya kömür ithal ederiz ya elektrik satın alırız; onu da millete sorarız, millet ne derse, onu yaparız.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Rüzgâr... Rüzgâr...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - O sizin şahsî fikriniz olarak kalır yine.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Benim şahsî fikrim değil.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, gelelim ikinci konuya.

Özellikle rüzgârla ilgili, Erzurum'la ilgili olarak söyleyeyim. Biz, Türkiye'nin -bu yasa, belki biraz geç çıkıyor ama- bütün her yerinin rüzgâr haritalarını çıkardık; nerelerde, hangi hızla esiyor, potansiyeli nedir, çıkardık. Dolayısıyla, gerek Munzur olsun   gerekse     Erzurum olsun -soru soran sayın milletvekilimiz yok herhalde- onlar için, biz, rüzgâr haritalarını da çıkardık. Hatta, tapulu mu, arazi hazineye mi ait, onları da tespit ettik; o bakımdan bir problem yok.

Onun dışında, sorduğunuz sorular içinde Sayın Işık'ın yenilenebilir enerjiyle ilgili sorduklarında... Zaten biz buna ağırlık verdiğimizi ifade ediyoruz; bütün dünyada da buna ağırlık veriliyor, teşvik ediliyor. Bazı rakamlar yanıltıcı.

Bakınız, eğer, biz, bu işi yaparsak, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak 2020 yılına kadarki enerji talebini çıkardık; bunun da hangi kaynaklardan olduğunu tespit ettik. Biz, mutlaka buna ağırlık vereceğiz ve yapılacak yatırım da yaklaşık 4 milyar dolar olacak. Bizim teşvikte verdiğimiz para, bunun yanında yüzde 4-5 civarında. Halbuki, böyle büyük bir yatırımı, bizim, mutlaka teşvik etmemiz lazım. Ancak, dediğim gibi, bazı gruplar, rüzgâr enerjisinden, güneş enerjisinden, jeotermal enerjiden, nedense, korkuyorlar. Korkunun da ecele faydası yok. Biz, bu yenilenen enerjiyi yaygınlaştıracağız; çünkü, hem tıp açısından hem çevre bilinci açısından son derece önemli bir yatırımdır. Zaten bu konuyu konuşuyoruz; zaten, bu, kanunu çıkaracağımızın ifadesidir.

Rüzgârla ilgili zaten haritaları da çıkardık; bundan sonrası, artık, yatırımcıya kalacak iştir.

Bunun dışında, kömürle ilgili olarak şunu söyleyeyim: Biz, üç senedir bu kömür dağıtımını yapıyoruz; birinci yılda 680 000 kişiye dağıttık; fakat, bunları hemen sene içinde dağıttığımız için bazılarının haberi olmadı. Geçen sene 1 050 000 ton dağıttık. Ayrıca, 800 000 tonla da piyasaya girdik, ithali önledik. Türk yerli kömürünün, Türk yerli işçisinin emeğiyle bunlar çıktı. Bu sene de bunu 1,5 milyon tona çıkaracağımızı ifade ediyorum; ama, bu 1,5 milyon dağıtılacak anlamında değil; ama, biz, 1,5 milyon tonu dağıtacakmış gibi hesabımızı yapıyoruz. Şimdiden almak isteyenler var. Eskiden almaktan çekinenler vardı. Şimdi, biz, bunları tespit ettik, onlara da vereceğiz. Bunların içinde, özellikle sosyal bir proje olduğu için de çok da tutuldu bu; fazla bir yük de getirmiyor. Biz, TKİ'ye yük olmuyoruz, hazineye yük olmuyoruz. Biz, TKİ'yi kâra geçirdik.

Biraz önce Sayın Koç'un sorduğu soruya da paralel olarak söyleyeyim. Eğer doğalgazda o anlaşmaları BOTAŞ yapmamış olsaydı, TKİ belki de kapanacaktı. Şu anda TKİ'nin harekete geçmesinde, bizim, enerjiyi bir bütün olarak ele almamızda çok büyük bir yarar var; faydası o oldu. Eskiden bunlar hep ayrı ayrı idare ediliyordu; bir genel müdürlüğün diğerinden haberi yoktu. Biz, şimdi, TTK'yı da, TKİ'yi de, DSİ'yi de bir bütün halinde çalıştırıyoruz. Hepsinin ortak proje gruplarını oluşturduk. Kaynakları ortak değerlendiriyoruz. Mesela, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığını düşünün, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, aslında, petrolle ilgilenir, doğalgazla ilgilenir; ama, sondaj yaptığı zaman eğer 2 000 metreyi deliyorsa, kestiği yerde kömüre rastlıyorsa, kömürü hemen TKİ'ye haber veriyoruz; eğer suya rastlıyorsa hemen DSİ'ye haber veriyoruz ve bundan dolayı çok kârlı, çok verimli bir sistem kurduk. Bunu özellikle ifade etmek istiyorum.

Diğer sorulara da yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, diğer soruları yazılı cevaplayacaksınız.

Sayın milletvekilleri, 2 nci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 3. - Bu Kanunda geçen;

1. Bakanlık : Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığını,

2. EPDK : Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu,

3. DSİ : Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü,

4. EİE : Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünü,

5. TEİAŞ : Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketini,

6. MTA : Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünü,

7. TETAŞ : Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketini,

8. Yenilenebilir enerji kaynakları (YEK) : Hidrolik, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarını,

9. Biyokütle : Organik atıkların yanı sıra bitkisel yağ atıkları, tarımsal hasat artıkları dahil olmak üzere, tarım ve orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları,

10. Jeotermal kaynak : Yerkabuğundaki doğal ısı nedeniyle sıcaklığı sürekli olarak bölgesel atmosferik ortalama sıcaklığın üzerinde olan, erimiş madde ve gaz içerebilen doğal su, buhar ve gazlar ile kızgın kuru kayalardan elde edilen su, buhar ve gazları,

ll. Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı onbeş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim tesisi kurulmasına uygun elektrik enerjisi üretim kaynaklarını,

12. Türkiye ortalama elektrik toptan satış fiyatı: Yılı içerisinde ülkede uygulanan ve EPDK tarafından hesap edilen elektrik toptan satış fiyatlarının ortalamasını,

İfade eder.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Haluk Koç, şahısları adına Musa Uzunkaya, Samsun, Hasan Ali Çelik, Sakarya.

Sayın Çelik?..

HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Şahsı adına da Sayın Haluk Koç'un talepleri vardı; Sayın Koç'un şahsı ve Grubu adına olan taleplerini birleştiriyorum.

Buyurun Sayın Koç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Grubum ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu maddede benim konuşmam yoktu, bir başka arkadaşımız konuşacaktı; fakat, ilk bölümde, Sayın Bakanın şahsıma yönelttiği birtakım ifadeler ve açıkta kalan bazı soruların, tekrar, milletin kürsüsünden karşılık bulmasını umut ederek söz almış bulunuyorum; tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, söz aldığım konuya ihanet etmemek için, bu yenilenebilir enerji kaynaklarının tanımının yapıldığı bu maddede, ülkemizde elektrik enerjisi üretiminde ihtiyaç duyulan biyokütle, orman ürünlerinden ve bu ürünlerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan yan ürünlerden elde edilen katı, sıvı ve gaz halindeki yakıtları; jeotermal kaynaklar, rüzgâr, hidrolik, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gelgit gibi fosil olmayan yenilenebilir enerji kaynakları tanımlanmış; bakanlık ve yetkili kurumların hangilerinin olduğu açıklanmıştır. Söylediğim gibi, yasanın tümünde, daha sonradan gelecek, farklı bir yorum getirecek bir önerge olmadığı sürece, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bunun, ülke yararına olduğunu düşünüyoruz ve desteğimizi de açıkça ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, deminki konuşmalar sırasında üzülmedim değil, üzüldüm. Üslubum farklı olabilir; ama, şu şekilde söyleyeyim: Zaman zaman, grup başkanvekili olarak bu kürsüde söz alıyorum. Benim bir arkadaşımı, bilerek ya da doğrudan hedef alarak incittiğim olmuştur; ama, çok nadirdir. Üslubuma azamî özen gösteren bir milletvekiliyim.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Hakkımızı helal ediyoruz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Estağfurullah, daha ölmedim. Merak etmeyin, uğraşacağım çok konu var. Hakkınızı, siz, yakın vadesi gelenlere helal edersiniz.

RECEP KORAL (İstanbul) - Allah uzun ömürler versin.

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, hepimize. Teşekkür ederim.

Sayın Bakanın "demagoji yapıyor" suçlamasına katılmıyorum. Ben Anamuhalefet Partisinin Grup Başkanvekiliyim. Dün de ifade ettim, belli konuların üzerinde durma görevimiz var. Bunları milletin vekili olarak yapma görevimiz var, demokrasinin muhalefete verdiği görevler çerçevesinde yapma durumumuz var. Burada herkesi memnun edecek bir üslubu bulabilmek çok zor. Benim üslubum, eğer bu üsluptan rahatsız olacakları rahatsız ediyorsa, demek ki, o konuda alınganlığı doğuracak ya da oradan o anlamı çıkaracak birtakım sıkıntılar var ki, o üslup karşılığını buluyor demektir.

Değerli arkadaşlarım "sen hekimsin bunlardan anlamazsın..." Sayın Bakan, siz belki bir tek enerji konusuna yoğunlaştınız; ama, ben, üç senedir, sosyal konulardan hukuka, sağlıktan sosyal güvenliğe, değişik konularda dersimi çalışıyorum ve bu Meclise öyle geliyorum. Buna İktidar Partisindeki arkadaşlarımız da tanıktır. Dersimi çalışmadığım zaman, hazır olmadığım zaman genellikle geride duruyorum; dersimi çalıştığım zaman da onun gereğini yerine getirecek bir birikimle buraya geliyorum; bunu bilmenizi isterim.

Şimdi, bu birikimler doğrultusunda, bakın, tekrar ediyorum, bu çok açık, milletin kürsüsünden soruyorum, hiç kızmaya gerek yok. Şimdi, Mavi Akımdan Türkiye'ye gelecek olan doğalgazla ilgili olarak bu fiyatlandırma modelini değiştirdiniz diyoruz ve bu model değişikliğinden dolayı, formül değişikliğinden dolayı Türkiye ciddî bir  kayba maruz kaldı, hazine kayba maruz kaldı diyoruz. Peki, biz, bu zarar oldu diyoruz devlete; siz "devlet bundan kazançlı çıktı" diyebiliyorsunuz; bunu açıklayın Sayın Bakan. Bunun için, ulusal güvenliği ilgilendiren, devlet sırrı olmasını gerektiren bir konu varsa, gelin, onu da açıklayın. Açık, şeffaf bir rejimdeyiz.

"Gizli oturum isteyeceğim" diye bir talebiniz oldu; ben, bunu da yadırgadım. Mecliste gizli oturumlar çok nadir yapılır; geçen dönem üç defa yaptık, üç tezkere öncesinde yaptık. Ben ona da karşıydım, ben ona da karşıydım; yani,  burada devletin güvenliğini, ulusal güvenliği ilgilendiren, devlet sırrı olabilecek ne var allahaşkına?! Eğer bizim bilmediğimiz böyle bir şey varsa, lütfen, demokratik bir rejimdeyiz, açık bir rejimdeyiz, sağından solundan bazılarının gölgelemek istediği bir rejimdeyiz. Bunun böyle olmadığını, demokratik kurumların size verdiği tüm imkânları kullanarak lütfen gelin burada açıklayın; milletin kürsüsünde cevap verin. Kızmayın, hiddetlenmeyin, masaya vurmayın, demagoji gibi, birtakım, insanı küçük düşürecek sözler etmeyin. Ben alınmadım, hiçbir konuda, o konuda da bir alınganlığım yok. Siz, belki, arkanızı dönüp bürokratınızla konuşabilirsiniz; ama, sizi rahatlatacak sözler söylüyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, hükümetin değiştirdiği bu modelle, Türkiye, belli bir miktar, hatta belirli bağımsız hukuk firmalarının da ifade ettiği gibi, 8,5 milyar dolar bir zarara uğratıldığı iddia ediliyor ve bunu da muhalefet olarak dile getiriyoruz ve soruyoruz. Şimdi, eğer uluslararası tahkime gidilmiş olsaydı, Türkiye'nin, belki, bu konuda taraf olan haklılığı kabul edilecekti; ancak, hükümet, tek taraflı olarak aldığı kararla buraya gitmekten vazgeçti. Biz bunları söylüyoruz. Böyle olmadığını söyleyin Sayın Bakan, böyle olmadığını, siz bilmiyorsunuz, bu şekildedir deyin.

Sonra, Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanı Deniz Baykal'dan özel randevu istiyorsunuz. Sayın Deniz Baykal bunları grup toplantısında sorduğu zaman kendisine özel bilgi aktarılsın diye sormadı; bunların ayyuka çıktığını, belki sizin Grubunuz içinde de konuşulduğunu; ama, bunun sayın muhatabı olarak sizi görüyor ve "lütfen bu konuda kamuoyunu bilgilendirin" diyor Deniz Baykal. Yani, özel bir bilgi istemiyor, toplumla paylaşın bu bilgileri; böyle olmadığını, çıkın, ifade edin diyor. Başka bir şey yok bunda; sinirlenecek hele hiçbir şey yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, hükümetin aldığı ve benim dediğim süreçte yaşanan olay, bu karar hâlâ geçerli mi?

Bir başka soru: Enerji Piyasası Denetleme Kurulu hükümetin talebine şarta bağlı onay vermişti. Hükümetin görevi, attığı adımın, modele yaptığı değişikliğin hazineyi zarara sokup sokmayacağını bilmek. Bunu değerlendirmek hem hükümetin hem de Enerji Piyasası Denetleme Kurulunun görevi. Şimdi, hem Kurul hem de hükümetin görevi, gerçekleri görüp, kamu yararını korumak, hazinenin belki de daha fazla zarara uğramasını önlemek.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi adına Sayın Erbaşar Özsoy -hukukçu- Enerji Piyasası Denetleme Kuruluna başvurarak, onları göreve çağırmıştır. Ülke hazinesine ilave malî yük getirmemek koşulunun ortadan kalkması nedeniyle bu anlaşmalardaki onayın yok sayılması gerektiğini onlara yazıyla bildirmiştir. Şimdi, Enerji Piyasası Denetleme Kurulundan, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yanıt bekliyoruz: Koşullu olarak verdiğiniz onay devam ediyor mu etmiyor mu? Siz de, 3 üncü maddede tanımı yapılan kuruluşların üstünde, Bakansınız, Sayın Bakan.

Evet, değerli arkadaşlarım, bakın 19 Nisan 2005 tarihinde, Sayın Baykal, grup toplantısında soruyor ve devam ediyor: "Model; yani, bu formül, değişti mi değişmedi mi? Önceden tahkime gitme kararı almış olan BOTAŞ, Sayın Bakan, Gasprom yetkilileriyle oturup anlaştıktan sonra tahkime gitmekten vazgeçtiğini ilan etti" diyor. "BOTAŞ kendi kararını kendisi alacak. Bakan gazetelere demeç verdi, ertesi gün 'tahkime gitmekten vazgeçtik' dediler ve daha sonra da bu modeli, bu formülü kabul ettiler." Yani, hazine zararına yol açan bu formül kabul edilmiş oldu. Peki, bunun yürürlüğe girmesi için Enerji Piyasası Denetleme Kurulunun onayı lazım. Enerji Piyasası Denetleme Kurulu onay verdi mi? Konuyu inceledi ve inceledikten sonra, herhalde, şöyle dedi: "Hazine zararına yol açmamak kaydıyla buna onay verebilirim" ve bunu da, Sayın Başbakana, bu Kurulun Başkanı, Başbakanlıkta yüzüne söyledi ve Sayın Başbakan sinirlenip sizi aradı mı Sayın Bakan? "Ne oluyor" diye, Sayın Başbakan, bu bilgi kendisine ulaştıktan sonra, size geriye dönüş oldu mu?

Bakın, olay söylüyorum, yer söylüyorum, kişiler söylüyorum. Sayın Bakan, bunların gizli toplantıda ne işi var? Bana kızacak ne hakkınız var? Milletin kürsüsünden, milletin vekili olarak soruyorum ve birçok soramayan insan adına da soruyorum. Bunların hesabını vereceksiniz, bunları açıklayacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, şunu söylüyorum: Yapılan bu anlaşmanın, fiyat değişikliği modelinin, hazine zararına yol açıp açmayacağını Türkiye'de söyleme hakkına, yetkisine sahip Enerji Piyasası Denetleme Kurulundan başka bir otorite var mı? O kime havale ediyor, neye havale ediyor? Yani, öyle bir şarta bağlıyor ki, o şartın varit olup olmadığını söylemesi gereken kendisi, kendisi bunun için var; kuruluşunun gereği o. "Yarın, hazine kaybı ortaya çıkabilir." Aslında bu bir itiraftır değerli arkadaşlarım, yani "zarara uğramazsa ben bunu kabul ederim..." Bu ne demek; zarara uğruyor demek.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, buna hayır diyecek siyasî güç gerekli. Şimdi, geçen gün söylediniz; çok doğal, çok doğal... Tekrar söylüyorum Sayın Bakan, bakın, Bakanlığınızda fırtınalar kopuyor, Bakanlığınızda kasırgalar esiyor. Hiçbir şey olmamış gibi... Ben, kamuoyunda buna dönük hiçbir açıklamanızı bilmiyorum. Yani, burada "ben, size cevap vermedim, o gün ayrıldım." Keşke bana cevap verseniz, işte, kürsü Sayın Bakan. Çıkın; hükümetin konuşma yetkisi var, maddelerin arasında istediğiniz kadar konuşun, cevap verin. Gizli oturuma gerek yok. Sorular çok net ve açık, cevabı da net ve açık olmalı. Vatan, millet, Sakarya'yla değil Sayın Bakan, karşılıklı, net, sorulana cevap; zarara uğratıldı mı uğratılmadı mı?..

Evet, şimdi, tabiî, burada, siyaset kurumu tekrar sorgulanır hale geliyor değerli arkadaşlarım. İşte, onun için son birbuçuk yıldır nefes tüketiyoruz. İşte, onun için nefes tüketiyoruz. Onun için, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı kalsın; ama, haklarında eğer bir iddia varsa, bu sorgulanabilsin diyoruz. Eğer o iddia bir mahkeme sürecine giderse, yargılanabilsin diyoruz. Ama, görevini yapsın, görevini yapsın, ona bir engel olmasın. Ama, bu mahkemenin sonunda hüküm netleştikten sonra, eğer milletvekilliği ya da bakanlık yapmasına engel bir sonuç ortaya çıkmışsa, onun gereği yerine getirilsin diyoruz.

Şimdi, bakın, yaşadığımız şu olayda ne kadar net karşımıza çıkıyor. Bunu, bütün millet bekliyor bizden. Bütün millet bekliyor... Yani, bir şeyleri örtmeye çaba göstererek daha fazla, yarayı, derinleştirmiş oluyoruz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, peki, bu işi siyaset ne kadar taşıyor; sorunun bir kısmı o. Siyaset ne kadar taşıyor? Şimdi, bütün bunların arkasındaki siyasî iradenin rolünü inkâr edebilir misiniz?.. Elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlarım, bu süreçler yaşanıyor. Kurul yetkilileri şartlı ifadeler veriyorlar, onaylar veriyorlar ve bunun arkasında, bu sürecin yaşanmasına siyasî irade etkili mi, değil mi; sonuna kadar etkili. Sonuna kadar etkili. Peki, o siyasî irade kim? Siyasî iradenin adresi belli; siyasî irade, şu anda hükümetteki Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Başbakanı ve Sayın Bakanı. Bunu söylemek zorundayız, bunu bilmek zorundayız ve bunu, gideceği yere uzandırmak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, 8,5 milyar dolarlık bir zarar hesaplanıyor; böyledir böyle değildir, yanılmış olabiliriz, eksik bilgimiz olabilir; ama, bunu dile getirme görevimiz var, sizin de çıkıp yanıtlama durumunuz var. Böyle olmadığını... Veya böyleyse, geçen seferki gibi, hiç karşınızdaki kişiye galiz sözler söylemeden, çok net, sessizce bu Meclisi terk etme hakkınız var, o da bir cevaptır. Yani, ben bunun altında eziliyorum, konuşamıyorum, cevap veremiyorum, kendi milletvekillerime karşı da boynum ezik kalıyor, onun için ben sessizce gideyim buradan; onu da kullanabilirsiniz Sayın Bakan, geçen gün yaptığınız gibi ve bugüne kadar yaptığınız gibi. Peki, biz, sizi nerede yakalayalım Sayın Bakan?! Yani, bunları soruyoruz kamuoyuna, cevap vermiyorsunuz. Arada, Bakanlığınızı ilgilendiren bir kanun tasarısı geldiğinde, sizi hükümet sırasında gördüğümüz zaman sorma şansımız var; çünkü, daha önce yanıt vermediniz. Şimdi soru sormayacağız da ne zaman soracağız size Sayın Bakan. Telefonla ek bilgiler de alabilirsiniz tabiî bu arada, yanıtlamak için.

Değerli arkadaşlarım, bu konularda hiç sinirlenmemek gerekiyor. Karşımızdaki insanı, onun sıfatını, kimliğini, o alanda uzman olup olmamasını dikkate alarak küçümseyici sözler söylememek gerekiyor; çünkü, siyasetin çok basit bir kuralı var, saydam siyaset, temiz siyaset, hesap verebilir bir siyaset. Konuyla hiç bilgim olmasa dahi, hiçbir ilgim olmasa dahi, temiz siyaset konusunda, hesap verebilir siyaset konusunda, şeffaf siyaset konusunda herhalde sizden çok daha öndeyim Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koç.

Hükümet adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, tabiî, artık, işin neresinden başlayayım bilemiyorum; ama, Sayın Koç, konuştuğu madde üzerinde bile -tabiî, çok iyi ders çalıştığını biliyorum ama -5 defa farklı şey kullandı; o da, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu. Onu, denetleme olduğunu ifade etti, hem de konuştuğu madde üzerinde. Ben, sadece, sizin takdirinize bırakıyorum. Şimdi, gelelim ikinci konuya. Yani, konuştuğu konuda bile, bir konuda 5 defa...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Konu anlaşılıyor değil mi sonuçta?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır... Ben, sadece bir şaka yapıyorum.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Biz, şaka değil, ciddî cevaplar bekliyoruz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Evvelden -çünkü- kızıyordum ama, şimdi artık gülmek durumundayım. Bunu bilesiniz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Mesajı aldınız yani...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, gelelim diğer konulara... Neresinden başlayayım, hani demişler ya...

NAİL KAMACI (Antalya) - Başla bir yerden.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ben, size önce bir fıkra anlatayım, bir Amerikan fıkrası. Belki sinirleri yatıştırmak bakımından iyi olur, çünkü, çok kızdınız.

Şöyle söyleyeyim: Bir Amerikalının arabası bozulmuş, tamirciye gitmiş. Tamirci bir çekiçte düzeltmiş arabayı. Borcum ne kadar demiş. Borcun 101 dolar demiş. Yahu, ne yaptın ki, bir çekiç vurdun, düzelttin. Olsa olsa 1 dolar eder, o 100 dolar da ne oluyor demiş. O 100 dolar da nereye vuracağının bilgisi demiş.

Dolayısıyla, şimdi, biz, burada nereye vuracağımızı iyi biliyoruz. Yaptığımız çalışmalar da böyle. Anlaşmalar da o şekilde. Dolayısıyla, belki o çekiç 1 dolar ediyor ama, nereye vuracağını bilmek 100 dolar ediyor. Bu da, tabiî, senelerle kazanılan bir şeydir.

Netice itibariyle, biz de dersimizi iyi çalışıyoruz, emin olun, birkaç doktora yapacak kadar konuların içine girdik. Aslında, normal olarak bakanların detaya o kadar girmemesi lazım modern yöneticilikte; ancak, olayların içine çok ciddî olarak girmezsek, maalesef, gözden kaçırdığımız çok ciddî noktalar oluyor.

Bunlardan bir tanesini söyleyeyim size; şu meşhur doğalgaz eğrisi. Özellikle şu mavi grafiğe bakın. Normal olarak şöyle gitmesi gereken bir talep, birden, belli bir yılda zıplamış ve ondan sonra böyle gitmeye başlamış ve 94-95 yıllarındaki talep 33 milyar metreküp civarında olması gereken rakam, biz şu anda 2005 yılındayız, 2005 yılındaki rakam daha henüz 25 milyar metreküpe gelmedi. Burada, işte, biz, bunun üzerine gitti Bunların içinde, aynı tarihli, aynı sayılı iki farklı anlaşma çıktı karşımıza. Bunların üzerine gitmemeli miydik? Bunların detayına indiğimiz zaman, çok değişik tablolar çıktı ortaya ve gerekirse diye bahsettim ben onu. Gerekirse, eğer Meclis de uygun görürse, ben bunu o şekilde anlatırdım; ama, bunu milletten gizlemek... Millete bunları zaten açıklayacağız.

Burada yapılanlar, maalesef, çok detaylı incelemeyi gösteriyor. Aynı tarihli, aynı sayılı iki farklı anlaşmayla karşılaştık biz arkadaşlar. Bu anlaşmalarla, ülkemizin geleceği karartıldı. Benim asabiyetimin sebebi bu. Yoksa, biz, devamlı... Benim soyadım da Güler; ben, çok gülerim, gülünecek şeylere çok gülerim, biraz önce olduğu gibi; ama, kızılması gereken yere de, tabiî bir insan tepkisi olarak da kızarım. Çünkü, burada, fahiş hatalarla beraber, usulsüzlükler, yolsuzluklar var ve bunu açıkladığımız zaman, çok yeri de etkileyebilir; birincisi bu.

İkinci olarak, size şunu ifade etmek istiyorum: Biz, biraz önce... Bir de, o kelimeyi de söyleyeyim... Ben "demagoji" kelimesini de kullanmadım ayrıca; onu da söyleyeyim. Yani, hele de burada oturan değerli bir arkadaşıma karşı -kim olursa olsun- o kelimeyi kullanmayacak kadar da...

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, tebessümle karşıladım...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üstelik "galiz" kelimesine sığacak bir şey de söylemediğimi biliyorum; çünkü, hakikaten, nezaket kurallarına çok dikkat eden biriyim. Olsa olsa, söylediğim şey, teknik bir konu olduğu için söylemişimdir. Gerçekten, o formüllerin içine, biz, matematikçilerle, fizikçilerle, hatta kimyacılarla birlikte girdik. O formüllerin tariflerinde, bir katsayının, payın paydaya bölümünün matematiksel anlamda, fiziksel anlamda ne anlama geldiğini... Petrolün, ağır petrolün, kükürtlü petrolün fiyatlarının, baz fiyatlarının, hepsinin detayına girmek durumunda kaldık.

Ben, size bir şey söyleyeyim. Sadece şunu incelemenizi tavsiye edeceğim size, detayına daha sonra gireriz: Mademki her şey anlaşılmıştı da, neden tahkime gidildi? Bu sorunun cevabını lütfen açıklayınız. Mademki bir anlaşma var; bu anlaşmada, mademki taraflardan biri tahkime gitmek istedi; demek ki, orada, üzerinde anlaşılmayan çok bariz bir konu vardı; biz, onun üzerine çok ciddî olarak gittik; bunu, özellikle dikkatinize sunuyorum. O zaman şunu yapın, tahkime gidenlere sorun: Hangi formül üzerinde anlaştınız, gelin bize anlatın bunu, yanınıza kimleri alırsanız da alın; gelin de, bize, şu üzerinde anlaştığınız formülü bir anlatın; bunu bir anlatın ki, neden tahkime gittiğinizi bir anlayalım sizin. Bu soruyu temel bir soru olarak sizlere soruyorum. Size o dosyaları getirenlere de sorun. O dosyalarla beraber, aslında, aynı kareye giriliyor. Birileriyle beraber, ister istemez aynı fotoğraf karesine giriliyor. Ben, orada, sizlere bunu layık görmediğim için özel görüşme istedim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Onun için istedim sizden bunu ben; çünkü, bir Enerji ve Tabiî Kaynaklar eski Bakanı, bir genel başkanın, bazı suçlamalarla suçlanılan kişilerle aynı çerçeveye girmemesini istedim, gönlüm buna razı olmadı. Bunun için ben onu istedim. Yoksa, aynı şekilde...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, biz, kamu zararı var mı yok mu, onu soruyoruz.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - ...ben, bazı milletvekillerine de bunu ifade ettim ve Sayın Elekdağ da bu işleri iyi bilen birisidir. Sayın Elekdağ da bu işin iyi uzmanlarından birisidir.

Dikkat ederseniz Turusgaz neden hiç konuşulmuyor? 4,4 niye konuşulmuyor?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Buyurun, konuşun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Onun dışında başka rakamlar da geldi bizlere, sadece 4,4 değil. Olayı ben size şöyle ifade edeyim: Diyelim ki Turusgaz'la gelen gazın tamamına 100 deseniz, şöyle bir boru yapsanız, 4,4'ü de şu çapta bir boru olsa veya başka orandakileri diyelim. Ne idüğü belirsiz, nama yazılı birtakım hisselerden falan bahsedildi, hamilineydi, sonra nama döndü. Oradaki o boru, 24 saat boyunca, yatarken, uyurken, yemek yerken, acaba, nerelere gidiyordu? Bunların, tabiî, hepsinin izahını iyi yapmak lazım.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Siz açıklayacaksınız Sayın Bakan, biz nereden bileceğiz! Açıklayın lütfen.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunlar, tabiî, teknik konular olduğu için, bunlar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Biz nereden bilelim Sayın Bakan, siz açıklayacaksınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda... Bakınız, bizim bir özelliğimiz var; biz, hukuka saygılı insanlarız. Biz, şu anda yargı süreci süren konularda yüce Türk yargısına bu işi bırakıyoruz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - O zaman, niye söylüyorsun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Aynı, bizim Bakanlıkta olan meseleler gibi... Şu anda Sayın Savcının iddianamesinde bahsedilen konular da iddianamedir. Bir yargı süreci devam ediyor; ama, siz, bizim gösterdiğimiz saygıyı ve hassasiyeti aynı noktalarda göstermediniz; bu, nasıl oluyor?! Yani, belli bir süreç devam ettiği sürece, o konuda bana ne soruluyorsa, ben, bunları hiçbir zaman konuşmam; ama, siz, kürsülerde, Grubunuzda, basında... Biraz önce, yine, arkadaşımız hafif bir dokundurdu; ama, biz, belli bir duruşla, belli bir ciddiyetle bunun üzerine gidiyoruz.

Bakınız, biz, yemeyiz, yedirmeyiz; yemek isteyen de varsa anasını ağlatırız; onu da size söyleyeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Kaldıralım dokunulmazlıkları da görelim!

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunu da size söyleyeyim. Bu, çok kesindir.

Şimdi, gelelim diğer konulara. Bizim yaptığımız çalışmalarda her şeyimiz açık seçik, net, bu kadar açık; yani, bunu da, biz, zaten görevimiz diye yapıyoruz. Başka türlü, 30 ay elektriği... Eğer, biz...

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Bakan, İGDAŞ'ın açıklamasını yapın!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakınız, eğer, bu anlaşmalarda büyük avantajlar sağlamasaydık... Elektrikte şu anda her bir abonenin cebine 500 000 000-600 000 000 lira para girdi. Biz, bunları, şapkadan tavşan çıkararak yapmadık Sayın Koç.

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Bakan, sorulara cevap verin, sorulara!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İki soruya da kısa cevap veriyorum, ikisini de söyleyeyim: En ufacık bir zarar olmamıştır, tam tersine, çok yüklü bir kârımız olmuştur. Bu rakamları... Hepiniz matematik biliyorsunuz...

HALUK KOÇ (Samsun) - Haşa!..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Sizler de iyi matematik biliyorsunuz, bunları size açıklarız.

Bakın, başka türlü olsaydı...

HALUK KOÇ (Samsun) - Öğrendik; lisede, üniversitede biraz öğrendik!

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Biliyorsunuz tabiî, eminim; yani, ondan kesinlikle eminim. Ben, onu, teknik bir konu olduğu için söyledim; ama, dediğim gibi, sizin de sinirlenmenize hiç gerek yok. Biz, burada, neticede, bu yüce binada, bu yüce salonda doğruyu bulmak için uğraşıyoruz. Bunun için de...

Ben size şunu söyleyeyim: Başka türlü olsaydı bir ÇEAŞ-Kepez operasyonunu yapamazdınız, eğer, bu cesaret, o yürek olmasaydı. Başkaları da bunu becermek istedi; ama, halledemedi.

İkincisi; Bulgaristan'dan elektrik alınıyordu, biliyor musunuz bir zamanlar, ucuz diye.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben o konuda bir şey söylemedim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bugünkü fiyatla 4 sente geliyordu; biz, onu da kestik ve oradan da büyük avantajlar sağladık. Rakamları vermeyeceğim.

Mobil santrallar... Gittik üzerine, kestik; hem hava kirliliğine sebep oluyordu hem de pahalıya mal oluyordu.

Rusya doğalgaz görüşmelerinin tamamından son derece büyük avantaj elde ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Zaten şu anda TKİ'nin de kâr etmesinin sebebi... İşte, bu kömürleri dağıtmamızın sebebi budur; ama, ne elektrikte yaptığımızı vatandaş biliyor... Çünkü, anlatmıyoruz, bizim bunları anlatacak zamanımız yok çalışmaktan.

Kömür... Şu anda 10 000 000 kişiye vereceğiz. Bakın, bunları bilesiniz.

İkincisi; TTK'nın... Bakın, TTK'dan bahsediyorum. Zonguldaklı arkadaşım... Geçende birisi geldi, anlattım, size de anlatayım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Çok net, açık söyleyin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şu anda 18 sahada, özel sektörde Zonguldaklı işletmeciler çalışıyor, 4 tane büyük sahanın da ayrıca ihalesini yaptık. Yanı başında Ereğli var. Ereğli, Güney Afrika'dan...

ATİLLA KART (Konya) - Siz sorulara cevap verin, Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - İkisine de verdim.

En ufak bir zarar yok ve bu çalışmaları, zaten, BOTAŞ ile Gasprom ve Gazeksport yaptı. Bir değişiklik olmadı. Eğer değişiklik olmuş olsaydı tahkim meselesi olmazdı. Konuyu biraz daha iyi incelemenizde yarar var. Gerekiyorsa ben size uzman arkadaş da göndereyim, gerekiyorsa ben de geleyim anlatmaya. Ben buna hazırım. Bunu özellikle bilin.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Uzman uzmana benzemez...

HALUK KOÇ (Samsun) - Millete anlatın.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Millete de zaten... Zaten, şu, millete değil mi?! Şu anda zaten birsürü millet televizyondan seyrediyor bunu.

Bakanız, sadece konuştuğunuz bir maddede, belki de yorgunluğunuzdan, belki de hiddetinizden olduğunu tahmin ediyorum... Yani, bunu yapan kişi bu formüllerde de hata yapabilir; lütfen, bir inceleyin. Ben yine teklifimde kararlıyım, ne zaman emrederseniz, ben gelir bunları anlatırım size; tamam mı?

HALUK KOÇ (Samsun) - Estağfurullah... İşte kürsü, orada anlatın efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Ayrıca, bakın, elektrik üretiminde doğalgaz yerine kömür ve su kullanımından elde ettiğimiz rakamlar var. Bunlar milyarlarca dolarlıktır.

Ayrıca, size şunu da tavsiye edeyim: Bakınız, bu anlaşmalar yapılırken yirmibeş yıllık hesap yapılmaz. Her üç yılda bir bunlarla görüşülüyor. Şu anda, Viyana'da BOTAŞ'ın elemanları Ruslarla fiyat görüşmesi yapıyor, anlatabildim mi. Böyle basit, aritmetik... Yani, ilkokul üçüncü sınıftaki çocukların yaptığı gibi, yirmibeş yılı bir yıllık rakamla çarpıp da bu rakamlar çıkmaz. Bunların hepsinin ayrı hesapları var, ayrı standartları var.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bir eksiğiniz var mı öğretimde?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hayır, hayır, yok. Bunu özellikle bilin.

Ayrıca, bakınız, bundan sonra yapacağımız operasyonlar var, çalışmalar var. Biz, dediğim gibi, şöyle yapıyoruz, onu açıkça söyleyeyim: Biz dosdoğru gidiyoruz. Önümüze hangi eğri çıkıyorsa, hangi yanlış çıkıyorsa, onu, ister istemez, kesip biçiyoruz. Yaptığımız bu ve bunda da kararlıyız. (AK Parti sıralarından "Yolunuz açık olsun" sesleri) Bunun için de hiç darılmayın, küsmeyin; yani, bu, hem cesaret işidir hem bilgi işidir hem çalışkanlık işidir hem konuya hâkimiyet işidir. O bakımdan, bunu özellikle bilesiniz. Tamam mı... (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ne zaman isterseniz, 24 saat -geceyarısı da, sabah da, ne zaman isterseniz- bunları, rakamlarla, hem de bütün millete, 70 000 000'a da, tek tek, gerekirse ev ev, gidip, anlatırım; onu da size söyleyeyim, bunu da bilesiniz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Allah selamet versin size.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde, şahsı adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 646 sıra sayılı yenilebilir enerji kaynaklarıyla alakalı yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, müsaadenizle, ben, maddeye geçmeden önce, bir şeyin tavzihi açısından, affınıza sığınarak... Bir yerde, dünle alakalı bir konu; ama, dün dün değildir siyasette, dün bugündür ve yarındır.

Dün, talep ettiğim gündemdışı konuşmamda, Ermeni soykırım iddiasıyla alakalı konuşmamda, Sayın Başkan, beni anons ederken, daha açığı, kürsüye davet ederken "Gündemdışı ikinci söz, sözde Ermeni soykırım iddiaları hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'ya aittir" diyor. "Buyurun" diye davet ediyor ve ardından "Sayın Uzunkaya, sürenizi uygun bir durumda kullanmanızı istirham ediyorum" diyor ve onu müteakiben, Sayın Haluk Koç "Aslına dönüyorsun herhalde; öyle bir konu seçmişsin" diyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ulusal duruşu sahipleniyorsun, eski millî görüşe dönüyorsun dedim; hâşâ...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, ben, tabiî, bu cümlenin, bir hatibin kürsüye çıkmadan... Ben on yıldır bu kürsüye çıkar inerim, on yıldır ben bu kürsüyü tanırım; yani, ben, Sayın Koç'un akademik yönüne saygı duyarım; ama, siyasette, bir hatip, daha kürsüye çıkmadan... Ben, gerçi, duyamadım sözü; ama, tutanaklara girmiş ve tutanaklar tarihtir, belgedir. Neyi kastettiğini, bu kadar müşevveş, bu kadar okuyana, anlama konusunda sıkıntı meydana getirecek, sataşma mıdır -daha ileri söylüyorum- hakaret midir; ne anlama geldiğini merak ettiğim bu cümlenin, özellikle, Sayın Koç tarafından, ne anlama geldiğinin düzeltilmesini istiyorum.

HALUK KOÇ (Samsun) - Millî görüşe tekrar geri dönüyorsunuz ulusal konuları dile getirmekle, demek istedim Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Yani, bu benim Partime hakaret olur; yani, bugün, AK Parti, bu ulusal konuda duyarsız bir parti midir? Ne demek istiyorsun? Böyle bir şey olabilir mi? Mümkün mü?

HALUK KOÇ (Samsun) - Yani, sizi şimdiye kadar böyle bir tartışmada görmedim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hayır, böyle bir şey olabilir mi, mümkün mü? Yani, Adalet ve Kalkınma Partisi, Ermeni terörüyle alakalı, duygusuz, duyarsız, sadece millî görüş damarı olunca harekete... Yani, ulusalcılık sevdasıyla nereye gidildiğini bu millet çok iyi fark ediyor, hangi amaçla bunların kullanıldığını... Türkiye'de belli çevrelerin...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Her akşam buraya çıkıp, bizim asabımızı bozuyorsun, bizi tahrik ediyorsun. Ne amaçla konuşuyorsun?

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bakın, Türkiye'de belli çevrelerin, özellikle söylüyorum... Ama, bununla beni...

NAİL KAMACI (Antalya) - Enerjiye gel.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Tahrik etme! Disiplini bozuyorsun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Bakın, ben enerjiye geleceğim de...

BAŞKAN - Sayın Baloğlu... Sayın Kamacı... Sayın Uzunkaya...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ben enerjiye geleceğim de...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Konuya gel.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ben enerjiye geleceğim de, bizim enerjimizi lüzumsuz yere harcatanlara hesap sormak lazım. Niye, böyle bir sataşma var? (AK Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir sataşmanın mahalli var mı? Var mı bunun örneği; yok.

Değerli arkadaşlar, eğer, aslımla kastedilen -dediğim gibi- böyle bir millî görüş ise, ben geçmişte sahip olduğum bu değerlerden de yüksünen birisi değilim, onunla da onur duyuyorum, bu milletin millî değerleriyle; ama, bir şeyi söylüyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi, ilk defa, Türkiye Cumhuriyetinin 59 hükümeti arasında, hele hele son hükümetler döneminde, Ermeni konusunu enine boyuna gündeme alarak her zeminde tartışmak ve bu konuda da Sayın Başbakana, bütün değerlendirmelerini, hem Türkiye içerisinde hem Türkiye dışında görüştüğü, tüm diplomatik temas kurduğu kişilere, Ermenilerle olan, bu konudaki, diğer ülkelerin duygusal temaslarını kesmek, yanlıştan vazgeçirmek için, daha bugün Almanya Başbakanına, Türkiye'de dün ve bugün, aynı konudaki ikazlarını dikkate alırsanız, böyle bir değerlendirmeyi yine yapma şansınızın olmadığını düşünüyorum Sayın Koç.

NAİL KAMACI (Antalya) - Vaktin doldu.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Ama, amacınızın ne olduğunu, doğrusu, merak ettim. Amacınız sadece buysa -ben bu cümleyi anlayamadığım için soruyorum- cümlenin düzeltildiğini varsayıyorum, maksadını bilemediğim için.

HALUK KOÇ (Samsun)- Tabiî, çok mutlu oldum bu konuda.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Değerli arkadaşlar, enerjiye gelince... Sizin değerlendiremeyeceğiniz kadar geniş bir değerlendirme imkânım olduğunu da söyleyeyim.

AHMET YENİ (Samsun)- Enerjileri bitmiş!

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Değerli arkadaşlar, tabiî, Sayın Bakanımız az önce birkısım sataşmalar üzerine söz aldı. Ben o konulara girmek istemiyorum.

3 üncü maddede, bilindiği gibi... Hakikaten, artık, Türkiye, alternatif enerji kaynaklarını -sadece Türkiye değil dünya kullanıyor- kullanmalıdır. Türkiye bu konuda geç kalmıştır.

Dahasını söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, Ermeni terörünü bu ülke yaşadı. Aslında 86 yılında bir Çernobil terörü yaşadı. Ermenistan'daki bugün gayri sıhhî olan nükleer santralların, Bulgaristan ve çevremizdeki ülkelerin bağımlılığı gözönüne getirilirse...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET YENİ (Samsun)- Tam enerjiye geçeceğiz, şey oldu!

HALUK KOÇ (Samsun)- Bir dahaki maddede!..

BAŞKAN- Sayın Uzunkaya, lütfen...

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Bir 5 dakika da enerji için verirseniz memnun olurum Başkanım.

BAŞKAN- Hayır... Başka kanunlarımız var, diğer işler var.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Tamam, ben toparlayacağım Sayın Başkanım.

BAŞKAN- 1 dakika içinde toparlayınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Toparlayacağım Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, aslında Enerji Bakanlığımızın bütün değerlendirmesini ve bir anlamda enerjisini, bugün Fransa'da olduğu gibi, Avrupa ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi... Lyon'dan Marsilya'ya giderken dizi dizi nükleer santralları Fransa'da seyreder görürsünüz. En son teknolojiyle yapılmış, sızması ve benzeri tehlikeleri olmayan nükleer enerji, Türkiye'nin yarınki sorunlarını... Elbette burada biyokimya, jeotermal kaynaklar ve diğer, rüzgâr, güneş, deniz dalgalarından elde edilecek enerjilerin mutlaka değerlendirilmesi lazım. Ben mesela merak ederim. Sinop'ta zaman zaman tartışıldı nükleer enerji santralı. Ama, Sinop Kalesine, daha açığı, daha önce Amerikalıların radar olarak kullandığı o tepeye çıkarsanız, günün 24 saatinde ve yılın 12 ayında müthiş bir rüzgârın, Hollanda'da daha havaalanlarına inerken bile gördüğünüz o rüzgârla elde edilen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Uzunkaya, çalışma süremiz çok kısıtlı ve yapacağımız çok işler var. Lütfen konuşmanızı tamamlayınız. İstirham ediyorum.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN- Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)- Dolayısıyla, bu enerjileri, mutlaka alternatif ve olması gereken enerjiler olarak ele almamız gerektiğini düşünüyorum; ama, Bakanlığımız ve bürokratlarının yoğunlaşması gerektiği konu ve alan, nükleer enerji santralları, en sağlıklı hale gelecek; eğer Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtarmak istiyorsak, Türkiye'nin, gerçekten geleceğine mütedair ciddî adımlar atmak istiyorsak, mutlaka, nükleer enerji; ama, her türlü yalıtımı sağlanmış... Dediğim gibi, Ermenistan'daki şu andaki sağlıksız nükleer santrallara müdahale edebiliyor muyuz?! Allah vermesin, bir Çernobil vakası meydana gelirse, Türkiye'de nasıl bir soykırım yaşanabileceğini -değişik anlamda bunu ifade ediyorum; yoksa, böyle bir şeyi kabul ettiğim anlamında değil- bir felaketin yaşanabileceğini varsaymamak mümkün değil...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Hükümet bu konuda ne yapacak?..

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...çünkü, 1986'daki Çernobil'den, hâlâ Karadeniz Bölgesinin ve ülkenin çektiğini biliyoruz. Dolayısıyla, nükleer santrala geçilmeli ve hatta, komşularımızın da bu konuda sıhhî bir yapılanmaya geçmesi konusunda, ülkemiz, diplomatik açıdan gerekli ikazı yapmalıdır diye düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Küçükaşık, buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sayın Bakan, 1995 yılından beri yapımı devam eden Çınarcık Barajı ve Uluabat Kuvvet Tüneli ve Hidroelektrik Santralıyla ilgili sormak istiyorum.

Buradaki lisans devri anlaşması, biliyorsunuz, ihale edildi ve Akenerji aldı. Proje, başlangıçta, sadece sulama suyu ve elektrikle bağlı idi. DSİ'nin su kullanım anlaşmasını imzalamadı; fakat -Sayın Bakanım, bakıyorsanız, buradayım- Uluabat Kuvvet Tüneli ve Hidroelektrik Santralı, enerji şirketi lisansı alan şirkete verilecekti; fakat, şimdi, gittikçe öğrenmeye başladık ki "baraj ve tüm baraj yapımı da, hidroelektrik santral yapımını üstlenen firmaya verilecektir" deniliyor. Bu doğru mu değil mi?

Eğer bu yapılacaksa, su kullanım anlaşması nasıl yapılacak? Eğer, santralı ve kuvvet tünelini alan firma baraja sahip olacaksa, tarıma yönelik sulamaları ve içmesuyunu oradan nasıl temin edeceksiniz; çünkü, DSİ'den bana henüz 28.4.2005 tarihinde gelen yazıda aynen şu var, deniliyor ki: "Firma, Uluabat Kuvvet Tüneli ve HES'i kendi imkânlarıyla inşa edilecek olup, ortak tesislere, Çınarcık Barajı enerji hissesi oranında katılarak Genel Müdürlüğümüze geri ödeme yapacak olup, projenin tamamlanma süresi 1 200 gündür." Bu doğru mudur?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Küçükaşık.

Sayın Karademir...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakana sormak istiyorum; Sayın Bakan, bir hafta önce GAP Bölgesinde Atatürk Barajını gezdik. Bugün de yenilenebilir enerji kaynakları üzerine konuşuyoruz. Atatürk Barajının 8 tane elektrik ünitesi var üretimde; ama, gördük ki 1 tanesi çalışıyor. Yani, yüzde 12,5 seviyesinde elektrik enerjisi üretiyor. Sizlere soruyorum: Hem yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye'de yaygınlaşmasını istiyoruz, buna uygun hidrolik santrallarımız da mevcut; ama, bunun en azından yüzde 12,5 nispetinde kullanılmış olmasının nedeni, Türkiye'deki uygulanan enerji politikaları mıdır? Özellikle, doğalgaz kaynaklı ve satış garantisini verdiğimiz santrallerın enerjisini tüketmek öncelikli olduğundan mıdır? Merak ediyorum...

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karademir.

Sayın Işık...

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma şu sorularımı yöneltmek istiyorum:

Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarından olan hidrolik ve rüzgâr, elektrik enerjisi üretiminde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kaynakların kullanımına ülkemiz açısından bakıldığında, yenilenebilir enerji kaynakları açısından potansiyelimiz nedir? Potansiyelimize göre kullanım oranımız ne kadardır?

Diğer sorum: Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim ve tüketiminin yaygınlaştırılması, yerli kaynak olmasıyla dışa bağımlılığın ve yurtdışına gereksiz kaynak çıkışının azaltılması, yerel istihdam ve sosyoekenomik bütünleşmeye katkı sağlaması, kaynak çeşitliliği oluşturularak enerjide arz güvenliğine olumlu etkinin yaratılması, sürdürülebilir kalkınmaya ve çevreye olumlu katkılar sağlaması gibi konularda tasarının etkisi ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, izninizle Sayın Bakana iki soru yönelteceğim.

1.- Kastamonu Kırık ve Oyrak Barajlarını ne zaman programa alacaksınız? Bunlar sulama amaçlı.

2.- Taşköprü Oprucak, Taşköprü Gökırmak üzerinde kurulacak Gökçeağaç Barajı hem sulama hem enerji barajlarıdır; bunları programa almayı düşünüyor musunuz?

Yenilenebilir enerji türlerinden Kastamonu'da hangi projeleri uygulamaya koyacaksınız ve hangi türleri desteklemeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Sayın Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma iki sorum var.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun dahil olduğu üst kurulların tek bir yapıya bağlanmasını öngören bu üst kurullarla ilgili çerçeve yasa Plan ve Bütçe Komisyonunda rafa kaldırıldı. Görüşülmekte olan bu kanunla da yeni yetkiler verilirken, söz konusu görevlerin eksiksiz olarak görülebilmesi için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Teşkilat Kanununda bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Hükümet sözcüsü Sayın Uzunkaya gündeme getirdiği için, eğer Enerji Bakanlığının bilgisi varsa almak isterim; Türkiye'ye komşu olan Ermenistan'ın Metsramor Santralı eğer bir kazaya uğrayacaksa en çok etrafı ve bu arada Iğdır bölgesi çok etkilenecektir; çünkü, 16 kilometre mesafede. Sürekli bu konuda teşebbüs içinde olduğumuz halde bugüne kadar oranın riskinden hükümetin hangi düzeyde bir çalışma içinde olduğu konusunda ben bilgi edinemedim. Eğer bilginiz varsa, bu konuda aydınlatırsanız, hem bölge halkı hem de Türkiye'nin komşuları ve Türkiye rahatlamış olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, sonuncudan başlayayım. Iğdır'la ilgili, özellikle Ermenistan'ın nükleer santralını çok yakından takip ediyoruz. Sadece orayı değil, Türkiye'de 70'in üzerinde merkez var ve bunlar, bütün dünyada ne oluyor ne bitiyor, 24 saat takip ediyorlar; buna, tabiî ki, doğu sınırlarımız da dahil. Yalnız, bu nükleer santrallar -dünyada 441 tanesi çalışıyor şu anda, 31 tanesi de inşa halinde- giderek de yaygınlaşıyor. Yalnız, teknoloji çok gelişti; bu noktada en ufak bir problem yok. Eminim, Ermenistan'daki de, yine, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından ve Atom Enerjisi tarafından da kontrol ediliyor.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Ama, yerine getirilmedi.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Yok, takip ediliyor; bilesiniz diye söylüyorum.

Onun dışında, üst kurullarla ilgili çalışmalar var. Bu çalışmalar Hükümetimiz tarafından yürütülüyor. Tabiî, şu yenilenebilir enerji bile istediğimiz zamanda gündeme gelmedi. O da belli bir kaymayla... Çünkü, yoğun bir çalışma içindeyiz. Zaten, bu tip konuşmalar, biraz önceki ilgili-ilgisiz konuşmalar da çok zaman kaybına sebep olduğu için, bu tip çok önemli yasalar da maalesef geç çıkıyor. Burada, üst kurullarla ilgili düzenlemeler o şekilde.

Bunun dışında, Atatürk Barajıyla ilgili kısma hemen cevap vereyim.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sorularımla ilgili yazılı cevap mı alacağım?

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Vermediğim kısmı yazılı vereceğiz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süremiz doluyor; lütfen efendim.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yüzde 50 kapasitenin ideal olduğunu biliyoruz ama...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Şimdi, bakınız, Atatürk Barajı, iki yıldır rekorlar kırıyor, her barajımızda olduğu gibi. Fakat, bu barajlar yüzde 100 kapasiteyle 24 saat çalışmaz. Belki sizin gezdiğiniz zaman, puan saate göre, yani, pik saate göre ayarlanmış olabilir. Yani, gece, çok kullanılan zamanlar ile az kullanılan zamanlarda suyu ziyan etmemek için bazılarını durduruyoruz. Bu arada, biraz önce bahsettiğiniz gibi, doğalgazdan dolayı da bu ayarlamaları  yapıyoruz. Günlük eğrileri çizdiğiniz zaman yukarıda pikler olur, ortada ise, eğer, piklerin altını çizerseniz dikdörtgen alanı gibi bir şey çıkar. O dikdörtgen alanı, genellikle, 24 saat çalışabilecek baz yükü oluşturacak santrallar tarafından yürütülür.

Mesela, biraz önce tenkit ettiğimiz nükleer santrallar da bunun içine girer, kömür santralları aynı şekilde; ama, baraj, çok kolaylıkla ayarlanabilen üniteleri olduğu için, suyu ziyan etmemek için otomatik olarak devreye girer veya çıkar. Biz, bunda çok hassasız ve bir damla suyu dahi ziyan etmek istemiyoruz ve özellikle de barajlardan elde ettiğimiz enerjide -Atatürk Barajı da dahil olmak üzere- iki senedir rekor kırdık ve suyu da, hatta, ziyan etmemek için, belli bir emniyet payı içinde en üst seviyesine kadar elimizde tuttuk. Bundan dolayı da, zaten, elektriğe otuz aydır zam yapmadığımız gibi indirim yaptık. Şu anda bizim elektrik sudan da ucuz...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süremiz...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Çınarcık Barajıyla ilgili kısmı da yazılı olarak cevap vereyim.

Orada da uygulama yaptık, ilanla ihale ettik. DSİ'nin bu yeni uygulamaları, önümüzdeki günlerde daha da yaygınlaşacak. Aksi takdirde...

Sayın Başkan, aslında, benim zamanımdan çok alındı, farkındaysanız...

Şimdi, bu barajları, biz, özel sektöre, yapmak isteyenlere açıyoruz. Bunlar, şeffaf bir şekilde, ihaleye girip alabilirler. Aksi takdirde, DSİ'nin bu ödemelerle, bunu, on onbeş senede bitirmesi mümkün değil. Onun için, biz, (A) planından (B) planına geçmiş olduk ve bunu da uyguluyoruz.

Kastamonu'daki rüzgâr enerjisini, bundan sonra, artık, özel sektör yapacak, devlet bu tip yatırımları yapmayacak. Biz, dağıtımı da özelleştiriyoruz -Özelleştirme İdaresi- üretim de özelleşecek. Sadece iletim kamunun elinde olacak. Buna göre kendimizi ayarlayalım. Paramızı da elimizde tutup, bu tip yatırımlara kullanalım. Bunlar cazip şeyler ve teşvik ediyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin 11 nolu bendindeki "biyokütle" ibaresinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Ünal Kacır

Taner Yıldız

 

Ordu

İstanbul

Kayseri

 

Hamit Taşcı

 

Mehmet Çiçek

 

Ordu

 

Yozgat

"biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gel-git"

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılıyoruz.

EYÜP FATSA (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

3 üncü maddenin 8 inci bendiyle paralellik sağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.50

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

646 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarı ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince 4 üncü sıraya alınan, 14.4.2005 tarihli ve 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1019) (S. Sayısı : 888)  (x)(xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 888 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, 14.4.2005 tarihli ve 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesi Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayarak, bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterilen gerekçeyle birlikte, Başkanlığımıza geri gönderilmiştir. Anayasanın 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasında "Cumhurbaşkanınca kısmen uygun bulunmama durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi sadece uygun bulunmayan maddeleri görüşebilir", İçtüzüğün 81 inci maddesinin son fıkrasında ise "Cumhurbaşkanınca yayımlanması kısmen uygun bulunmayan ve bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen kanunların sadece uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesine kanunun görüşmelerine başlamadan önce Genel Kurulca görüşmesiz karar verilebilir. Bu durumda, sadece uygun bulunmayan maddelerle ilgili görüşme açılır. Kanunun tümünün oylaması her halde yapılır" hükümleri yer almaktadır. Bu hükümlere göre, geri gönderilen kanunun tümünün veya sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan maddelerinin görüşülmesi Genel Kurulun kararına bağlıdır.

Bu nedenlerle, söz konusu kanunun, sadece Cumhurbaşkanınca uygun bulunmayan 28 inci maddesinin görüşülmesini Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Atama

MADDE 28.- Başkan yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve gelirler kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları Başkan tarafından yapılır. Başkan bu yetkilerini gerekli gördüğü takdirde alt kademelere devredebilir.

Başkan kadrosuna atanmak için; hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde en az lisans düzeyinde yüksek öğrenim görmüş, Bakanlıkta veya Başkanlıkta fiilen en az üç yıl çalışmış olmak gerekir.

Başkan yardımcısı, daire başkanı ve vergi dairesi başkanı kadrolarına atanacakların; hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, işletme, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde en az lisans düzeyinde yüksek öğrenim görmüş ve Devlet memuriyetinde en az on hizmet yılını doldurmuş olanlardan; Başkanlıkta en az üç yıl yönetici düzeyinde çalışmış ya da maliye müfettişi, hesap uzmanı veya gelirler kontrolörü olması gerekir.

Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanı, daire başkanı olma niteliklerini haiz gelirler kontrolörü unvanını almış olanlar arasından atanır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, gruplar adına; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, AK Parti Grubu adına Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi; şahısları adına; Balıkesir Milletvekili Ali Osman Sali, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan ve İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'nun söz talepleri vardır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu'na aittir.

Sayın Kumkumoğlu, buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderilen 28 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, aslında çok sık karşılaştığımız bir durum, bir tartışma. Cumhurbaşkanımız, ek maddeleriyle birlikte 44 maddeden oluşan bir tasarıyı, sadece 1 maddesi nedeniyle, yeniden görüşülmek üzere, Meclise geri göndermiştir; ama, ne hikmetse, bu 1 maddelik geri gönderme gerekçeleri üzerinde sisteme dönük tartışmaların yapıldığı bir süreç yaşandı dün. Bugün, basında buna dönük çok sayıda haber var. Dün akşam televizyonların tamamına yakınında bu 1 maddelik geri gönderme gerekçesiyle ilgili olarak tartışmalar yaşandı, tartışmalar yapıldı.

Şimdi, bence, gerçekten ne yapılmak istendiğini hepimizin sorgulaması lazım. Anayasa Mahkemesi Başkanının söylediği bir iki sözün veya bir değerlendirmenin üzerinden Anayasa Mahkemesini tartışma konusu yapmak; Cumhurbaşkanının, bir kez daha görüşülebilsin, görüşülsün diye geri gönderdiği bir madde üzerinden Cumhurbaşkanlığı makamını ve onun yetkilerini tartışmak hangi amaca dönüktür?.. Kaç AKP'li arkadaşım, şu süreçte, Meclis Başkanından, Sayın Bakandan kaynaklanan, en temel kurumlarımıza dönük bu eleştirilerin hangi amaca, hangi hedefe dönük olarak bu tartışmaların yaratıldığını biliyor?... Kaç AKP'li arkadaşım, bu tartışmaların hedefinin, bu tartışmalardan amaçlanan şeyin ne olduğunu biliyor?.. Birileri bir şey...

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Biz biliyoruz!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Olabilir, ben arkadaşlarımızın bilemediğini düşünüyorum; arkadaşlarımız biliyorlarsa, aslında, daha sıkıntılı bir durumla karşı karşıyayız demektir.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) - Allah allah!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, maddeye bakalım. 44 maddeden oluşuyor kanun.

Gerekçesi, güçlü ve özerk bir Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturmak. Peki, böyle bir Gelir İdaresi Başkanlığı kurulabilmiş midir; hayır. Kurum çalışanları dahil, konuyla ilgili olan milletvekilleri dahil, geçmişte bu sorumluluğu, bu görevi üstlenmiş, bu görevlerde bulunmuş olan uzman kişiler dahil, herkes, böyle, amaçlandığı biçimiyle güçlü bir Gelir İdaresi Başkanlığı oluşturulamadığı konusunda bir mutabakat içerisindedir. Aslında, burada, amacına uygun bir düzenleme yapılamadığı için, Cumhurbaşkanının...

Mesela, bizim, Cumhurbaşkanının, bu amaca uygun; yani, güçlü bir Gelir İdaresi oluşturma amacına uygun bir düzenleme yapılamadığı için, amacına uygun olmayan bu düzenlemeyi, tümüyle, yeniden görüşülmek üzere geri gönderilmesi biçiminde bir beklentimiz vardı.

ASIM AYKAN (Trabzon) - O, hükümetin işi, o icraat...

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bizim böyle bir beklentimiz var; o, ayrı bir değerlendirme.

Bizim böyle bir beklentimiz vardı; ama, olmadı. Sayın Cumhurbaşkanı, bir başka madde nedeniyle bunu geri gönderdi. Cumhurbaşkanı, bunu, bu madde nedeniyle geri gönderince kıyametler koptu. Cumhurbaşkanlığı kurumu, bu sebeple, olağanüstü biçimde tartışma konusu haline getirildi.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının bu tür değerlendirmeler yapıp yapamama noktasında yetkisinin varlığını konuşuyoruz.

Anayasanın 8 inci maddesi, Cumhurbaşkanına, Bakanlar Kuruluyla birlikte yürütme yetkisini ortak paylaşma sorumluluğu veriyor.

89 uncu madde -maddelerden okuyalım- "Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen kanunları onbeş gün içinde yayımlar. Yayımlanmasını kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları, -kısmen veya tamamen uygun bulmadığı kanunları, herhangi bir şeye bağlı olarak değil, şahsen uygun bulmadığı kanunları, ifade o- bir daha görüşülmek üzere, bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte aynı süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir."

Sayın Cumhurbaşkanı, bir daha görüşülmek üzere, böyle bir düzenlemeyi, arkasına 5 sayfalık gerekçe koyarak... Gerekçesinin içerisinde tartışılabilecek bazı noktalar vardır, olabilir; yani, Cumhurbaşkanının yaptığı her şey mutlak anlamda doğrudur demek başka bir şeydir; ama, bu sebeple, Cumhurbaşkanlığı kurumunu, onun yetkilerini, onun, sistem içerisindeki yerini tartışma konusu haline dönüştürmek, en azından, böyle bir maddeden yola çıkarak, böyle bir maddeyi gerekçe yaparak, bu kadar önemli bir konuyu Türkiye'nin gündemine taşımaya çalışmak, siyaseten doğru bir yaklaşım biçimi değildir. Daha ileri şeyler söylemiyorum. Bir şeyi söyleyeceksek, bir şeyi yapmak niyeti içerisindeysek, neyse, hele bu kadar önemli bir konuda söylemek istediğimiz şey neyse, onu, doğrudan, kendisiyle ilgili düzenlemeler yaparak, kendisine söylemek zorundayız. Bunların arkasından, bunların üzerinden dolaşarak bir şey yapmayalım; yapamayız da.

Şimdi, şu anda, bu düzenlemeyi görüşüyoruz. Şimdi, İçtüzüğün 52 nci maddesi ne diyor; "Genel Kurula sevk edilen bir komisyon raporu veya herhangi bir metin, aksine karar alınmadıkça dağıtımı tarihinden itibaren kırksekiz saat geçmeden görüşülemez." Şimdi, Cumhurbaşkanının, sadece şahsî değerlendirmelerine bırakılmış bir sorumluluğu ve ona dönük bir değerlendirmesini eleştiren arkadaşlarımızın şu yaptığı nedir? Yani, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye kullandığımız halk ifadesine, şundan daha denk düşen, şundan daha uygun bir yaklaşım biçimi olabilir mi değerli arkadaşlar? Cumhurbaşkanının o tavrını eleştiriyorsunuz; aynı anda, aynı düzenlemeyle ilgili, kendimizin, bizi, en az Anayasa kadar bağlayan İçtüzük konusunda ortaya koyduğumuz tavır da bu.

Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanına verdiğimiz yetkiler içerisinde, bu kararnamelerle, üçlü kararnamelerle yapılması gereken atamalar konusunda verdiğimiz yetkiler içerisinde, 2451 sayılı Yasanın verdiği yetkiler içerisinde neler var: Müsteşar ve yardımcıları, genel müdür ve yardımcıları, TÜBİTAK üyeleri ve genel sekreteri -dün onu da bir şekilde çözdünüz, hallettiniz- bakanlıklardaki kurul başkanları ve üyeleri, bakanlık müfettişleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişleri, bakanlık müşavirleri, 1 inci hukuk müşavirleri, il idare şube başkanları, bölge müdürleri ve başmüdürleri.

Peki, niye başkan yardımcıları yok; çünkü, 2451 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde bu tür özerk kuruluşlar söz konusu değildi "başkan yardımcılıkları" biçimindeki bir statü de o gün tam anlamıyla oluşmuş değildi. Peki, biz, hiyerarşi içerisinde başkan yardımcılıklarını nereye koyuyoruz; genel müdür ile müsteşar yardımcısı arasında bir yerde.

Şimdi, biz, genel müdür ve müsteşar yardımcısı arasındaki bir yerdeki atamayı bakanın onayıyla gerçekleştireceğiz; ama, aynı kurumda görev yapan 1 inci hukuk müşavirini üçlü kararnameyle atayacağız. Böyle bir düzenleme olabilir mi değerli arkadaşlar?! Bir kurumdaki başkan yardımcısını bakan atayacak, aynı kurumdaki 1 inci hukuk müşavirini üçlü kararnameyle atayacağız!.. Yaptığımız düzenleme böyle bir hilkat garibesidir ve Cumhurbaşkanının buna dönük itirazını da olağanüstü sert yöntemlerle, üsluplarla tartışma konusu yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının eleştirilerinde kısmen siyaset kurumuna dönük birtakım, belki amacını aşan, çok dikkatli olduğunu düşündüğümüzde Sayın Cumhurbaşkanının, çok rahat kabul edilmemesi gereken yaklaşımları olduğu gerçeği doğrudur; ama, şimdi, şöyle de bir gerçekle karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, birkaç dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Kumkumoğlu.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

Fiilî durum şu: Şimdi, deniliyor ki: "Efendim, başka kurumlarda da bu tür atamalar var ve bu atamaları, işte, bu üst kurullarda, kurullarda başkan yardımcılıklarını, bunların atamalarını bakanlar ve Bakanlar Kurulu veya başbakan veya ilgili bakan veya başkan, ilgili kurumun başkanı yapar."

Peki, kanunlarında, kanununda üçlü kararnameyle atanması gereken kaç üst düzey yönetici şu anda görev yapıyor değerli arkadaşlarım? 300'ün üzerinde üst düzey yönetici, şu anda, üçlü kararnameyle atanması gereken 300'ün üzerinde üst düzey yönetici vekâleten görev yapıyor. Niye? Dün, çok büyük bir heyecanla, TÜBİTAK'ın üyeleriyle ilgili yapılabilecek atamalar konusunda Sayın Cumhurbaşkanını tamamen devredışı bıraktık. Niye? Yani, bu eleştirilerden, acaba, siyaset kurumunun da alması gereken birtakım değerler olması gerekmez mi?

Şimdi, biz, her vesileyle, sistemin bir şekilde üstüne kurulduğu bütün kurumları... Bunu, burada, ben, son on gün içerisinde, bir milletvekili olarak, ikinci defa tekrar etmek durumunda kalıyorum ve bundan hiçbir şekilde mutlu değilim; ama, eğer, biz, bu konuda ısrarlı bir tavrın içerisinde olursak, yani, sistemin üzerine kurulduğu bütün yapıları, her şeyi gerekçe yaparak, olur olmaz, sabah akşam, her vesileyle tartışma konusu yaparsak, bu kurumları her vesileyle yıpratmaya, her vesileyle bu kurumları devredışı bırakmaya çalışırsak, her kanunla ilgili yaptığımız düzenlemede -daha dün, TÜBİTAK'ta olduğu gibi- illâ bu kurumları, cumhuriyetin, sistemin üzerine kurgulandığı bu kurumları değişik vesilelerle devredışı bırakmaya çalışırsak, hele, bunu yapan parti, bir de 365 milletvekiliyle iktidarda bulunan ve bu kurumlarla uyumlu bir çalışma yaparak, Türkiye'nin içerisinden geçmekte olduğu bu sıkıntılı süreçte, Türkiye'nin içerideki ve dışarıdaki problemlerinin sistemin üzerine kurgulandığı, üzerine oturtulduğu, mesela yürütme görevini birlikte yapmak zorunda olduğu Sayın Cumhurbaşkanıyla bir uyum içerisinde olmak gibi bir sorumluluktan kaçıp, bütün bu kurumları devredışı bırakmaya çalışırsa, değerli arkadaşlarım, korkarım, bu tartışmalar giderek daha da sertleşir, daha da uzar, daha da yoğunlaşır. Bundan, içerisinden geçmekte olduğumuz dönemin hassasiyetleri dikkate alındığında, hiç kimsenin, Türkiye'nin de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de hiçbir faydası yoktur. Hele, İktidar Partisinin bundan hiçbir şekilde bir fayda görmesi mümkün değildir.

Ben, İktidar Partisinin, bu anlayışından, bu yaklaşımından, devletin kurumlarını yıpratmaya dönük bu tavrından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini umuyorum, diliyorum; bu anlayışla hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına, Nevşehir Milletvekili Osman Seyfi.

Sayın Seyfi, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN SEYFİ (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan ve Cumhurbaşkanlığınca, tekrar, Meclise, görüşülmek üzere iade edilen gelirler teşkilatı hakkındaki kanunun 28 inci maddesi hakkında AK Partinin görüşlerini aktarmak için söz almış bulunuyorum; hepinizi, Partim adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, her şeyden önce, gerek dün komisyonda gerekse bugün, biz, Sayın Cumhurbaşkanının yetkilerini tartışmıyoruz. Burada tartıştığımız konu, Sayın Cumhurbaşkanının tekrar görüşülmesi hususunda gönderdiği gerekçelerdir ki, bu gerekçeleri tartışmanın da, Meclisin ve milletvekillerinin en doğal hakkı olduğuna inanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, tekrar görüşülmesi istenilen 28 inci madde, başkan yardımcılarının, daire başkanlarının ve gelirler kontrolörlerinin atamasına ilişkin bir hükümdür. Nedir burada yazılı olan "Başkanın önerisi üzerine başkan yardımcıları, daire başkanları ve gelirler kontrolörleri Bakanın onayıyla atanır" deniliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, bu maddenin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek Mecliste tekrar görüşülmesini istiyor.

3,5-4 sayfalık gerekçede, özetlersek, üç hususu ileri sürüyor Sayın Cumhurbaşkanı: Birinci husus, "bu şekildeki bir atama demokratik parlamenter sisteme aykırıdır" diyor. İkinci husus, somut olarak, "Anayasanın 8, 104 ve 105 inci maddelerine aykırıdır" diyor. Üçüncü olarak da, biraz siyasî bir görüş, "kamu hizmetlerinin mahiyetine ve gereğine aykırıdır” diyor. Ben, şimdi, bu görüşleri teker teker irdelemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, demokratik parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığına dayanan, yani, yasama, yürütme, yargının kuvvetler ayrılığına dayanan ve birbirleriyle yumuşak münasebetleri olan bir rejimdir. Bunun alternatifi nedir; başkanlık ve yarı başkanlık sistemidir. Belirleyici unsurları Cumhurbaşkanına verilen yetkilerdedir. Demokratik parlamenter rejimde, cumhurbaşkanının yetkileri sınırlıdır. Cumhurbaşkanı, yaptığı işlemlerden dolayı sorumsuzdur ve sınırlı bir yetkiye sahiptir, sorumsuzdur, yetkileri sınırlıdır ve seçim usulü de değişiktir. Ancak, yarı başkanlık ve başkanlık sistemlerinde, cumhurbaşkanının yetkileri geniştir, genişletilmiştir ve genel seçimle, doğrudan doğruya halk tarafından seçilerek işbaşına gelir.

Şimdi, hal böyleyken, bizim Anayasamızda da -aynı gerekçede belirtildiği gibi- demokratik parlamenter sistem benimsenmiştir. Her ne kadar, cumhurbaşkanına, demokratik parlamenter sistemin dışına çıkan bazı yetkiler tanınmışsa da, bu, sistemin mahiyetini değiştirmemiştir. Nitekim, Cumhurbaşkanı, iade gerekçesinde de, bizim Anayasamızdaki sistemin, demokratik parlamenter bir sistem olduğunu teyit etmektedir. Orada, Cumhurbaşkanı ile bizim aramızda herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.

Yalnız, burada, varılan netice farklıdır. Demokratik parlamenter sistemde, cumhurbaşkanı, yetkilerini kullanır; ama, ne kadar kullanır; Anayasanın ve kanunların verdiği kadar kullanır, daha fazlasını kullanamaz. Bunun dışında, yorumla, kıyasla, cumhurbaşkanının yetkilerini genişletemezsiniz. Bu, gerek parlamenter sistemin mahiyetine aykırıdır gerekse hukukun üstünlüğüne, Anayasanın genel prensiplerine aykırıdır.

Burada, o halde, kanunla açıkça kendisine verilmeyen bir yetkiden bahsedilmesi, ille de tayin kararnamelerinde cumhurbaşkanının da imzasının olmasını demesi, Anayasanın, kanunların vermediği bir yetkiyi kendisine istemek olur. Dolayısıyla, bu husustaki gerekçelerini biz hukukî görmüyoruz ve yerinde de bulmuyoruz.

İkinci husus şu: Deniliyor ki -biraz önce Sayın Kumkumoğlu da bahsetti- Anayasanın 8 inci maddesi... Anayasamızın 8 inci maddesi ne diyor; yürütme yetkisinden bahsediyor "hükümetle ve Cumhurbaşkanıyla birlikte kullanılır" diyor; doğru; ama, devamı var. Devamında ne diyor: "Anayasa ve kanunlar çerçevesinde birlikte kullanılır." Anayasanın vermediği bir yetkinin, kanunların vermediği bir yetkinin birlikte kullanılması mümkün değildir.

Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanının gönderme gerekçesinde açıkladığı 104 üncü maddede de, Cumhurbaşkanının yetkileri, yasamayla ilgili yetkileri, yürütmeyle ilgili yetkileri ve yargıyla ilgili yetkileri teker teker sayılmıştır. Bunları, biraz önce söylediğim gibi, geniş şekilde yorumlayarak veyahut herhangi bir şeylere kıyaslayarak Cumhurbaşkanının yetkilerini artıramayız; aksi, Anayasaya aykırılık o zaman olur.

Diğer taraftan, 105 inci madde, cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu düzenleyen bir maddedir. Burada, cumhurbaşkanının, Anayasanın kendisine verdiği, tek başına yapacağı işleri dışında, muhakkak bir bakanın ve başbakanın imzasını, yan imzasını şart koşuyor. Bilhassa bu hükmün, cumhurbaşkanının yetkilerini genişleten bir hüküm değil, aksine, daraltan, sınırlayan bir hüküm olduğunu düşünüyoruz ki, böyledir; biraz önce bahsettiğimiz sebeplerden dolayı.

Diğer bir gerekçede, Sayın Cumhurbaşkanı, kamu hizmetlerinin gerekleriyle ilgili olmadığını, bu bakımdan Anayasaya aykırı olduğunu söylüyor.

Değerli arkadaşlarım, kamu hizmetlerinin gerekliliği çok seyyal, çok lastikli, çok uzun, ucu olmayan bir kavramdır. Bu şekildeki bir kavramla, Anayasaya uygunluk veyahut da aykırılık tespit edilemez.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Size göre, bize göre farklılığı doğar.

OSMAN SEYFİ (Devamla) - Tabiî, size göre değişir, bize göre değişir. Kaldı ki, yürütmenin ne şekilde denetleneceği, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerinde gerekse Anayasamızın 125 inci maddesinde, idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olacağını belirtmek suretiyle, idarenin ne şekilde denetleneceğini de, Anayasamız, sarih olarak, açık olarak ifade etmiştir.

Hatta, burada 125 inci maddede -galiba üçüncü fıkra; sizlerle paylaşmak istiyorum- bakın ne diyor; hep birlikte okuyalım: "Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. -Yargı dahi, idarî işlemleri hukuka uygun olup olmadığı yönünden denetler- Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem niteliğinde veya -idarenin- takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez."

Bu, Anayasanın açık hükmüdür. Anayasanın, yargıya vermediği bir hükmünü, parlamenter sistemde yetkileri sınırlı bir cumhurbaşkanına verdiği düşünülemez; bunun aksi mümkün değildir.

Kaldı ki, Anayasamızın 6 ncı maddesi de gayet açıktır. Anayasamızın 6 ncı maddesinde ne diyor: "Hiçbir organ kendisine Anayasada verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz."

Anayasada verilmeyen bir yetkiyi hiç kimse de kendisinde görmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyfi, bir dakika efendim...

Konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

OSMAN SEYFİ (Devamla) - Anayasa bizleri bağladığı gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisini bağlayacağı gibi, mahkemeleri bağlayacağı gibi, idareyi, yürütmeyi bağlayacağı gibi, elbette, Cumhurbaşkanını da bağlayacaktır değerli arkadaşlarım.

Üçüncü gerekçenin dışında bazı laflar, bazı gerekçeler ileri sürülüyor ki, gerçekten, değerli arkadaşlarım, kabul edilemeyecek gerekçeler. Siyasî istikrarın tecrübesiz olacağından, siyasî istikrarın ve devlette istikrarın ancak bürokratlarla temin edileceğinden vesaireden bahsediliyor ki, bunları ben teker teker okumayacağım. Burada tarif edilen devlet, demokratik devlet değil, bürokratik devlet. Evet, burada, bürokratik bir devletten bahsediliyor.

Değerli arkadaşlarım, siyasî iktidarların alternatifleri yine siyasî iktidarlardır, siyasî partilerin alternatifleri yine siyasî partilerdir. Nitekim, geçmişte, bizim siyasal tarihimizde, siyasal iktidarların alternatiflerinin başka kurumlar olduğunu görmekten, göstermekten, bunu lanse etmekten bu millet çok çekmiştir ve bunlardan da hiç kimse, hiçbir fayda görmemiştir.

Bu sözlerimle sözlerimi bağlıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyfi.

Madde üzerinde, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ OSMAN SALİ (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 5333 sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 28 inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasanın 28 inci maddesi başkanlık personelinin atama usulü ve atama şartlarını düzenlemiştir. Esasen, Sayın Cumhurbaşkanımızın karşı görüşleri maddenin tamamıyla ilgili değil, sadece maddenin birinci fıkrasıyla sınırlıdır.

Maddenin birinci fıkrası "başkan yardımcıları, daire başkanları, vergi dairesi başkanları ve gelirler kontrolörleri, Başkanın önerisi üzerine Bakan tarafından; 23.4.1981 tarihli ve 2451 sayılı Kanun hükümleri dışında kalan diğer personelin atamaları Başkan tarafından yapılır" diyor ve devam ediyor.

Yine aynı yasanın 34 üncü maddesiyle de idare başkanı müşterek kararnameyle atanacaktır; öyle öngörülmüştür.

Geri gönderme tezkeresinde, özetle, Gelir İdaresi başkan yardımcılarına 5300, Ankara, İstanbul ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlarına 4800, daire başkanları ile diğer vergi dairesi başkanlarına 3600 ekgösterge öngörüldü.

Yine bu görevlilerin, Başbakanlık ve bakanlıklar genel müdür yardımcısı ve üstü düzeyde makam tazminatı almaya hak kazandıkları, bu düzenlemelere göre, Gelir İdaresi başkan yardımcıları, daire başkanları ve vergi dairesi başkanlarının, hiyerarşide, genel müdür yardımcısı ve üstü düzeyde düşünüldüğü belirtilerek, Anayasanın 8, 104 ve 105 inci madde hükümlerine atıfla ve deniyor ki, "bu anayasal kurallar karşısında, birer yönetsel işlem olduğunda kuşku bulunmayan atama işlemlerinden, kurumların karar ve uygulama düzeneklerinde önemli işlev gören üst düzey kamu görevlilerine ilişkin olanlarının, hukuksal geçerlilik kazanabilmesi için  Cumhurbaşkanınca da imzalanması anayasal zorunluluktur."

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemelere göre atama usulü, üst düzey kamu görevlisi, ekgösterge kavramlarını ve Anayasanın konuyla ilgili diğer hükümlerini de değerlendirmek durumundayız.

Kamu görevlilerinin atama usulüyle ilgili, Anayasada, iki usul görmekteyiz. Birincisi, anayasal atama usulü. Örneğin, Anayasa 104'te, Genelkurmay Başkanı ile Devlet Denetleme Kurulu başkan ve üyelerinin Cumhurbaşkanınca atanacağı öngörülüyor.

Anayasanın öngördüğü İkinci atama usulü de yasal atama usulüdür. Anayasanın 128 inci maddesi "memurların ve diğer kamu görevlilerinin atanmaları kanunla düzenlenir" hükmünü taşımaktadır; hepimiz biliyoruz. Yani, kamu görevlilerinin atama usulü yasayla düzenlenmek zorundadır ve yasa, atama usulünü de serbestçe belirleyebilir. Nitekim, mevzuatımızda, Bakanlar Kurulu kararı, müşterek karar, idarî kurul kararı, başbakan, bakan, belediye başkanı, vali kararı, hiyerarşik üst amir kararı ve benzeri atama usulleri mevcuttur.

Temel atama usulü kanunu olan 2451 sayılı Kanunda, Bakanlar Kurulu ve müşterek kararla atanacaklar listelenmiş ve teşkilat kanunlarındaki özel hükümler korunmuştur.

Şimdi, 2451 sayılı Kanunda iki tane cetvel var; birisinde Bakanlar Kurulu kararıyla atanacak makamlar sayılıyor, diğerinde de müşterek kararla yapılacak atamalar belirleniyor.

Şimdi, Yüksek Din Kurulu üyeleri, örneğin, 1 sayılı cetvelde ve Bakanlar Kurulu kararıyla atanacak.  Peki, bunu 2 sayılı cetvele alırsak ne lazım gelir, anayasal bir sorun mu oluşturur; asla anayasal bir sorun söz konusu değildir. Veya TÜBİTAK Genel Sekreteri -sonra Bilim Kurulu kararıyla atanacağı düzenlendi- 2 sayılı cetvelde yer almıştır; ama, bir başka düzenlemede de, bu yetki Bilim Kuruluna verilmiştir. Ya da Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanının -işte, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştük- hükümet tasarısında, müşterek kararnameyle atanması öngörülüyordu, komisyonumuz karar verdi; dedi ki, bu, Bakanlar Kurulu kararıyla atansın, İstatistiğin Başkanı Bakanlar Kurulu kararıyla atansın. Demek ki, burada serbest bir tercih hakkımız bulunmaktadır.

Bu cetveller ve maddeler incelendiğinde -diğer maddeler var, uzatmamak için geçiyorum- hangi atama usulünün benimseneceğini tamamen yasal tercihe bırakmıştır Anayasamız; bu şekilde belirlenecektir.

Teşkilat kanunlarında da atama usulleri düzenlenmektedir, bunu hepimiz biliyoruz. Nitekim, görüştüğümüz yasa da, kendi usulünü, hukuk müşaviri dışında, kendi atama usulünü kendisi belirlemiştir, kendisi düzenlemiştir.

Demek ki, Anayasamız, atama usulünü ve tercih edilecek usullere göre, kamu görevlilerinin hangilerinin, hangi usule göre atanacağını yasaya bırakmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ OSMAN SALİ (Devamla) - Sayın Başkanım, ben hiçbir zaman süremi aşmadım; onun için, bugün müsaade istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Sali.

ALİ OSMAN SALİ (Devamla) - Tartışılması gereken diğer kavram "üst düzey kamu görevlisi" kavramıdır. Üst düzey kamu görevlisi kimdir? Günlük dilde ve literatürde çok kullandığımız kavramın anayasal ve yasal bir tanımı bulunmamaktadır arkadaşlar. Sadece, Anayasanın 128 inci maddesinde "üst kademe yöneticilerinin yetiştirilme usul ve esasları, kanunla özel olarak düzenlenir" hükmü bulunmaktadır. Anayasanın öngördüğü bu özel yasa çıksa ve bu üst kademe yöneticileri tanımlansa, bu tanımı "üst düzey kamu görevlisi" tanımı olarak da kabul edebiliriz; ancak, bu yasa, bildiğiniz gibi, çıkmadı. Diğer yandan, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, üst yönetici kavramını sisteme getirdi ve burada, müsteşarları, bağımsız genel müdürleri, belediye başkanlarını ve valileri üst yönetici olarak kabul ediyor.

Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde, 3600 ve üstü ekgöstergeye sahip kamu görevlileri üst düzey kamu görevlisi olarak kabul ediliyor ve müşterek kararla atanmaları gerektiği belirtiliyor. Ancak, yasalarımızda bu tezin çok farklı düzenlemeleri mevcuttur. Bunu hepimiz biliriz. Bir tanesi çok çarpıcı olduğu için sizlerle paylaşmak istiyorum. Özelleştirme İdaresi başkan yardımcıları, müsteşarlık başkan yardımcısı, müsteşar yardımcısı statüsündedir, ekgöstergeleri 6400'dür ve başkanın önerisi üzerine Başbakan tarafından atanır. Bunun örneklerini çoğaltabiliriz.

Şimdi, biz, yasayla, Gelir İdaresi başkan yardımcılarının ekgöstergesini 3000 olarak tespit edersek, tezkerenin yaklaşımına göre, üst düzey kamu görevlisi olmaktan çıkar ya da şube müdürlerine 3600 ekgösterge takdir edersek, yasal olarak, yine, tezkerenin yaklaşımına göre, bunlar da üst düzey yönetici olmuş olur.

Ekgösterge, kamu yönetimimizde, tezkerenin de belirttiği gibi, tezkerede de yer aldığı üzere, genel olarak hiyerarşisi olarak kabul edilmektedir; ancak, ekgösterge ile atama usulü arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Anayasamız böyle bir husus öngörmemiştir.

Değerli milletvekilleri, bu tartışmalarla şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Çok kullandığımız üst düzey kamu görevlisinin ne olduğu mevzuatta belli değildir. O zaman, üst düzey kamu görevlilerini tanımlayan bir yasa çıkarmak ve bunların yetiştirilme usul ve esaslarını da belirleyerek, bu sorunu kökten çözmek gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Özetle, bu maddenin, 28 inci maddenin birinci fıkrası Anayasaya aykırı değildir. Benim düşüncem bu şekildedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sali.

Hükümet adına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önce gruplar adına yapılan konuşmalarda da ifade edildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızca, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 maddesi tekrar görüşülmek üzere Parlamentoya geri gönderildi; 28 inci maddesi üzerinde yeniden görüşme yapıyoruz.

Biraz önce de ifade edildiği gibi, 28 inci madde, Gelir İdaresi başkan yardımcılarının, daire başkanlarının, vergi dairesi başkanlarının ve gelirler kontrolörlerinin Başkanın önerisi üzerine ilgili bakan tarafından atanmasını düzenlemektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız, başkan yardımcısı ve onun altındaki diğer kamu görevlilerinin bakan tarafından atanmasını, daha doğrusu, bunun bir kararnameyle Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmamasını Anayasaya aykırı bulmaktadır. Gerekçesi de, kendisi yürütmenin başıdır ve Anayasa kendisine böyle bir görev vermiştir ve sistemimiz bu şekildedir demektedir. Evet, gerçekten, Anayasamıza göre, Sayın Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır ve Anayasamızda yetkileri sayılmıştır.

Biz, hiçbir zaman, yürürlükte kaldığı sürece bu anayasal sistemi ve rejimi tartışmayız. Sayın Cumhurbaşkanımızın görevlerini de tartışmıyoruz, onun konumunu da tartışmıyoruz; ancak, Anayasanın bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda, böyle bir Anayasaya aykırılık sorununun isabetli olmadığı düşüncesindeyiz; çünkü, cumhurbaşkanını yürütmenin başı olarak niteleyen Anayasamızın 8 inci maddesi, yine, aynı maddede yollama yapılan özel hükümlerle ancak açıklanabilirse, bir sonuca varabiliriz.

Anayasamızın 101 inci maddesi, Cumhurbaşkanımızın tarafsızlığını, 104 üncü maddesi ise, sınırlı somut yetkilerini düzenlemektedir. Bu hükümler, Cumhurbaşkanımıza veya Cumhurbaşkanlığı makamına, yürütme iktidarına doğrudan müdahale, yönetim yetkisini doğrudan kullanma veya paylaşma, siyasalın tercihlerini önleme veya dönüştürme salahiyetlerini bu makama asla tevdi etmemektedir. Bu anlamda, yürütme yetkisi ve siyasası, Meclise ve millete karşı sorumlu olan siyasal iktidarındır. Anayasamızın bu yapısı, parlamenter sistemin de doğal bir sonucudur. Bu sistemde Cumhurbaşkanı, sorumsuz, tarafsız ve hakem organizatör konumundadır.

Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanımızın yetkileri Anayasanın 104 üncü maddesinde sayılmıştır; bunlardan bir tanesi de kararnameleri imzalamaktır. Kararnameleri imzalamak, Cumhurbaşkanımızın anayasal görevi ve yetki alanındadır; ancak, Anayasamız, kararname rejimine tabi işlemleri belirlemiş veya tahdit etmiş değildir. Hangi işlemler, hangi atamalar kararnameye bağlanacaktır, hangileri bağlanmayacaktır; bu, Anayasada belli değildir, Anayasada yazılı değildir. Hukuk düzeninin sınırları içerisinde yasa koyucu, yani, Parlamento, hangi işlem veya tasarrufların kararnameye tabi olduğunu veya hangilerinin kararname dışında tutulduğunu, yasama takdiri içerisinde yeniden düzenleyebilir, özellikle büyük atılımların, reformların, küresel rekabetlerin gerekleri içerisinde nesnel koşulları ve unsurları belirlemek kaydıyla, yeni modeller oluşturabilir Türkiye Büyük Millet Meclisi, yani, yasama organı. Yani, hangi atamalar kararnameye bağlı olacak, hangisi olmayacak, bu konudaki kararı verecek olan merci, yasama organı, yani, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Nitekim, bununla ilgili bir yasa da vardır yürürlükte; 2451 sayılı Yasa. Burada, hangi kamu görevlilerinin kararnameyle atanacakları, hangilerinin bakan onayıyla atanacakları bu kanunda belirlidir. Bu konudaki yetki, tamamen Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de, bu konuda, bu kanun görüşülürken, Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı ve diğer bürokratların atama yetkisini bakana vermiştir. Yani, Türkiye büyük Millet Meclisi, kendisine verilmiş olan bir yetkiyi kullanmıştır. O nedenle, burada bir anayasal sorun söz konusu değildir bize göre. O nedenle, 28 inci maddenin -tekrar görüşüyoruz; ama- aynen çıkmasında yarar olduğu kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımız, kuşkusuz ki, Anayasadan kaynaklanan bu yetkilerini her zaman kullanacaktır; buna saygılıyız; kendi tercihidir, geçmişte kullanmıştır. Nitekim, bazı geri göndermeleri burada haklı bulunarak, o istikamette düzenlemeler de yapılmıştır; bazı geri göndermelerinde, burada değerlendirmeler yapılmış, iştirak edilmediği için, aynen de gönderilmiştir.

Bizi, daha doğrusu beni, bir parlamenter olarak asıl rahatsız eden, biraz rencide eden, geri gönderme tezkeresindeki bazı gerekçelerdir. Nitekim, biraz önce grubu adına konuşan Sayın Kumkumoğlu da, şu cümleyi kullanmak suretiyle benim duyduğum hassasiyeti paylaştı; dediler ki: "Sayın Cumhurbaşkanımızın Meclise karşı amacını aşan ifadeleri kullandığı doğrudur." Şimdi, kendileri biraz önce konuşurken, "siz, sisteme yönelik tartışmalar yapıyorsunuz, amacınız nedir" diye sordu. Biz, Türkiye'deki mevcut anayasal sistemi falan değerlendirmiyoruz, tartışmıyoruz. Bu Anayasa yürürlükte kaldığı sürece, kuşkusuz ki, herkes ve her kurum bu anayasal sınırlar içerisinde hareket edecektir. Şunu da ifade edeyim ki, Türkiye'de rejim oturmuştur. Türkiye'de rejim tartışmalarının falan artık gereği de yoktur, lüzumu da yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ancak, değerli arkadaşlarım, şu ifadeler bir milletvekili olarak beni rahatsız etmiştir; dün de Plan ve Bütçe Komisyonunda bunları söyleme ihtiyacını duydum: "Niye bana gelmelidir bu atamalar?" Bunu açıklarken Sayın Cumhurbaşkanımız, kararnamelerin kamu yararına ve kamu hizmetine uygun olmasının ve siyasî emellere hizmet etmemesinin sağlanması; yani "siyasî iktidar -yani, bu Parlamentodan çıkan hükümet- hükümet etme erkini kullanırken, bunu siyasî emellerine hizmet etmek için kullanıyor veya kullanabilir. Bunun garantisi benim, ben önlüyorum." Şimdi, bu bizi rencide etmiştir. Bu ifade, belki, maksadını aşan bir ifade olarak -Sayın Kumkumoğlu'nun dediği gibi- değerlendirilebilir; ama, bu, beni bir parlamenter olarak üzmüştür, inanıyorum ki burada bulunan tüm milletvekili arkadaşlarımızı -iktidar-muhalefet farkı gözetmeksizin söylüyorum- üzmüştür.

Hele şu ifade: "Siyasal iktidarın uzmanlık ve hizmet alanındaki deneyim eksikliğini gidermek için ben böyle istiyorum." Yani, biz son derece tecrübesiziz, bizim deneyim eksikliğimiz var, atamalarda isabet edemeyiz, o nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız bunu sağlamak durumunda olan bir makam olarak kendisini değerlendiriyor. Tabiî ki kendi takdiridir; ama, buraya gelmiş olan siz değerli milletvekillerimiz, yani bizler, sizin içinizden çıkmış olan Hükümet, zannediyorum, kendisini her alanda en iyi şekilde yetiştirmiş, gerekli idarî deneyime sahip olan insanlardır ve dolayısıyla ülkemize hizmet etmek ve milletten almış olduğu oyun gereğini yerine getirmek için herkesten daha fazla titiz olmak mecburiyetindedir. Yani, bu Parlamentoyu ve bu Parlamentodan çıkan Hükümeti, tecrübesiz diye değerlendirmek, herhalde yakışık almamıştır. Bunu söylemek, bunu hissettirmek, herhalde, Cumhurbaşkanlığı Makamına saygısızlık olmaması gerekir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Cumhurbaşkanını da bu Parlamento seçiyor.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Şu cümle de son derece bizi rahatsız etmiştir: "Bir siyasî partinin tek başına iktidar olduğu dönemlerde kamu görevlileri siyasal güce karşı çok daha korumasız kalabileceklerinden, Cumhurbaşkanının denetim ve dengeleme görev ve yetkisi çok daha gerekli olmaktadır."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süremiz çok daraldı; lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bitiriyorum.

Yani, bir siyasî parti, şimdi olduğu gibi tek başına iktidara gelmişse, kamu görevlileri son derece korumasız kalırlar, onları korumak da benim görevimdir gibi bir gerekçeyle bunun gönderilmiş olmasını, tabiî, son derece üzüntüyle karşıladığımızı ifade etmek istiyorum.

O nedenle, geri göndermesine bir şey demiyoruz, bu kendi yetkisidir; ama, bunu gönderirken, Türkiye Büyük Millet Meclisini, millet iradesinin tecelli ettiği Parlamentoyu, kendisini seçen Parlamentoyu böylesine eleştiren, bunlar suç işlemeye veya hata yapmaya meyilli insanlardır anlamına gelebilecek değerlendirmeler yapması Meclisi yaralamıştır, millî iradeyi yaralamıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

O nedenle, bu geri gönderme gerekçesine, hem anayasal bir sorun olmadığı için hem de bu gerekçelerin parlamenter sistemle bağdaşmaması nedeniyle karşı olduğumuzu, katılmadığımızı ifade ediyorum.

Sayın Başkan uyarı yaptı, biraz önce arkadaşlarımız da söylediler; yani, başkan yardımcılarının bakan tarafından atandığı o kadar çok örnek var ki önümde. Mesela, Devlet Personel Başkan Yardımcısı; ben atıyorum, bana bağlı. Bu kanunu da biz yapmadık, öteden beri bu böyle. Size onlarca sayabilirim.

O nedenle, ortada herhangi bir anayasal sorun yoktur, herhangi bir hukukî problem yoktur; ancak, her kişi ve kurumun, 85 inci yıldönümünü iki hafta önce kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisine ve milleti burada temsil eden vekillerimize daha saygılı bir üslup kullanması, herhalde, hem sizin hem milletimizin beklentisidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışmamızın sonuna yaklaştık; sonunda bir de açık oylama yapacağız; konuşma yapacak olan arkadaşlarımız da vardır. Tasarının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar sizden -eğer yetişmezse- süre almak istiyorum.

Bu konuyu oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şahsı adına son konuşmacı, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu.

Sayın Kumkumoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanınca geri gönderilen, görüşmekte olduğumuz yasa metni üzerinde, tekrar, şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tartışmalardan da anlaşılacağı gibi, aslında, konuştuğumuz konu, Sayın Cumhurbaşkanının geri gönderdiği madde değildir; gerekçelerdir, Cumhurbaşkanlığı kurumudur ve Sayın Bakanın bütün söylemlerine rağmen, İktidar Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın tepkilerinden bile çok rahat anlaşılabilecek bir yaklaşımla, sistemin esasına dönük tartışmalarımızdır.

AHMET YENİ (Samsun) - Maddeyle ilgili konuş lütfen.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Seyfi "Cumhurbaşkanı, Anayasa ve kanunlara uygun olarak yürütme yetkisini kullanır ve yerine getirebilir" dedi. Sayın Bakan da, buna dönük ifadeler kullandı 8 inci maddeyle ilgili olarak. Peki, 8 inci maddede gerçekte ne söylüyor; "Yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından Anayasa ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir." Yani, Anayasa ve kanunlara göre yürütme yetkisini kullanmakla sorumlu olan kişi sadece Cumhurbaşkanı değildir; Bakanlar Kurulu da yetkilerini yürütme yetkisini, Cumhurbaşkanı gibi, Anayasa ve yasalar çerçevesinde kullanmak durumundadır.

AHMET YENİ (Samsun) - Herkes biliyor...

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Peki, şimdi, ben, tekrar soruyorum -bilenlere, herkes biliyor ya- bilenlere tekrar soruyorum: Şimdi, hangi sebeple?.. Bugün, kendi yasalarında kararnameyle göreve getirilmesi gereken 300'ün üzerinde üst düzey yönetici vekâleten görev yapmaktadır; hangi sebeple?! Sayın Bakan, hangi sebeple?! Efendim, bu, daha önce de olmuştur. Daha önce de olmuştur... Bizim, bu 8 inci maddeden, madem, Cumhurbaşkanına birtakım eleştirilerde bulunuyoruz; bizi kurtarır mı daha önceden de buna benzer birtakım uygulamaların var olduğunu söylemek, söyleyebilmek?!

Değerli arkadaşlarım, çok açıkça, bugün, Sayın Cumhurbaşkanı ve diğer anayasal birtakım kurumlar, ısrarla, devredışı bırakılmak istenmektedir.

Bakın, yine, Sayın Seyfi "Sistemimiz kuvvetler ayrılığı esası üzerine kurulmuştur; yasama, yürütme ve yargı. Bunlar birbirlerinin alanlarına müdahale edemezler..." Doğrudur; ama, değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasanın, biraz önce Sayın Bakanın ifade ettiği, söylediği, ama, her ne hikmetse, hiç kimsenin bir şekilde ayrıntılarıyla söyleyemediği, içinden neyi almak istiyorsa, cımbızla onu çekip almaya çalıştığı 104 üncü maddesine bir bakalım. 104 üncü madde şöyle diyor: "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."

Devamında, Cumhurbaşkanı için, yetkileri için söylüyor:

"a) Yasama ile ilgili olanlar."

"b) Yürütme alanına ilişkin olanlar."

"c) Yargı ile ilgili olanlar."

Değerli arkadaşlarım, Cumhurbaşkanının yasamayla da, yürütmeyle de, yargıyla da ilgili olarak sorumlu olduğu alanlar vardır. İsterse, Bakanlar Kurulunu istediği zaman toplantıya çağırıp, ona başkanlık edebilir. Yürütme yetkisini bu yasalar çerçevesinde, yani hükümeti hangi yasalar bağlıyorsa, Anayasanın hangi maddeleri bağlıyorsa, Cumhurbaşkanını da o çerçevede bağlayan düzenlemeler çerçevesinde, Cumhurbaşkanı yürütme yetkisini hükümetle, iktidarla birlikte kullanma hakkını, sorumluluğunu bu Anayasadan almıştır. Yani, öyle, ifade edildiği gibi, bizim, işte, şeklen orada duran, fazla yetkileri olmayan, fazla yetkiyle donatılmamış olan bir Cumhurbaşkanlığı kurumumuz yoktur; tam aksine, Cumhurbaşkanlığı kurumumuz, bu Anayasayla, hem yasama hem yürütme hem de yargı üzerinde, değişik...

RECEP KORAL (İstanbul) - Yarı başkanlık!..

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Efendim, ayrı bir şey; Anayasa öyle tarif ediyor Cumhurbaşkanını.

Şimdi, Cumhurbaşkanının bu yetkilerini kullanıyor olmasını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, 1 dakika süre veriyorum; lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurunuz efendim.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Her vesileyle, Cumhurbaşkanının bu yetkilerini, biz 350 milletvekiliyle iktidarız, ne demek Cumhurbaşkanı, üstelik de daha önceki parlamentolar tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı, ne hakla, ne münasebetle bizim yetkilerimize müdahale ediyor...

AHMET YENİ (Samsun) - Kim söyledi?! Yok öyle bir şey!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - ...bunu nasıl, hangi anlayışla devredışı bırakırız gibi bir yaklaşımla olayların üzerine gidilince, doğal olarak, Sayın Cumhurbaşkanı da, hükümete kendi yetkilerini ve sorumluluk alanlarını hatırlatan, hükümetin her vesileyle Anayasadan alınmış olan bu yetkiler konusunda, bu yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanını ve değişik anayasal kurumları devredışı bırakmaya çalışan yaklaşımlarının sonucunda, belki, nezaketen siyaset kurumuna, ama, esas itibariyle hükümete dönük çok ciddî uyarılarda bulunduğu konusunda, bir kez daha, ben, İktidar Partisine mensup milletvekili arkadaşlarımın dikkatini çekmeyi, bir milletvekili olarak, sorumluluğumun gereği olarak görüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Yorum yapmayın!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Teşekkür ederiz.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kumkumoğlu.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Dursun Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruyu sormak istiyorum: Şimdi, 28 inci maddede, başkan atanmak için, Bakanlık ya da Başkanlıkta üç yıl çalışma şartı getiriliyor. Diğer taraftan, başkan yardımcısı, daire başkanı, vergi dairesi başkanı için de, on yıl Başkanlıkta çalışma şartı var. Şimdi, buradan, şu tezat ortaya çıkmıyor mu Sayın Bakanım: Başkan yaptığınız birisine üç yıl çalışma zorunluluğu getiriyorsunuz; başkan yardımcısı, daire başkanı ya da vergi dairesi başkanı için de on yıl bir hizmet mecburiyeti koyuyorsunuz. Burada, başarılı bir insanı, alt kademeden yükseğe çıkmak için bir sınırlama var; üst kademedeki kişinin de, çok anormal bir becerisi ve hüneri var ki, üç yılda başkan olacak konuma geliyor. Bu çelişkiyi izah edebilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Maliye Bakanımız cevaplandıracak efendim.

BAŞKAN - Tamam... buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın milletvekilim, o on yıl meselesi, devlet hizmetinde on yıl, başkanlıkta on yıl değil; bir daha onu okursanız, görürsünüz.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Başkanlıkta son üç yılı geçirmesi lazım...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Son üç yıl başkanlıkta geçirmesi lazım, on yıl devlet memuriyeti yapması lazım.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Toplam on yıl devlet memuriyeti;  fakat, Başkan için bu on yılı aramıyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Başkan, en az oniki yıl devlet memurluğu var. Oraya bakarsanız... Kalması için o lazım. Dolayısıyla, burada bir çelişki söz konusu değildir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

28 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, kanunun tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, oylama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 14.4.2005 Tarihli ve 5333 Sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           194

Kabul              :                           178

Ret                  :                          16 (x)

Sayın milletvekilleri, bu oylama neticesine göre kanun kabul edilmiştir; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremiz burada dolmuştur. Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 10 Mayıs 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.00