DÖNEM : 22 CİLT : 82 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
89 uncu Birleşim
26
Nisan 2005 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR
1.- Elazığ Milletvekili
Şemsettin Murat'ın, Kardeşlik Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Ağrı Milletvekili
Naci Aslan'ın, Ağrı İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Muş Milletvekili
Seracettin Karayağız'ın, Muş İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Akdeniz Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ait Başkanlık
tezkeresi (3/807)
2.- Akdeniz-Avrupa
Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına Ankara
Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'in ismen davet
edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808)
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/336) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288)
4.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in,
Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/319) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/289)
5.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın
Başkanlık Divanınca geçerli olduğu tespit edilmiş bulunan milletvekilliğinden
istifasını içeren önergesi (4/290)
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda
Başbakanı Helen Clark'a Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı
Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca
Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
4.- Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S.
Sayısı: 869)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Uşak Milletvekili Osman
COŞKUNOĞLU'nun, Dünya Bankası destekli bir proje kapsamında hâkimlere verilen
dizüstü bilgisayarlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/5009)
2.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, SSK'da sürdürülen ilaç yolsuzluğu soruşturmasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5056)
3.- Ankara Milletvekili Zekeriya
AKINCI'nın, Batıkent'e 2 nci Ziraat Bankası şubesi açılmasına ve Batıkent'in
ilçe yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5205)
4.- İzmir Milletvekili Türkân
MİÇOOĞULLARI'nın, AB ile müzakere sürecinde ülkemizi temsil edecek heyete
ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
GÜL'ün cevabı (7/5214)
5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
çocuk ıslahevlerinde eğitim ve öğretim programları uygulanıp uygulanmadığına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5217)
6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak İlçesindeki bazı beldeler ile Kestel Ovasındaki su
baskınlarına yönelik alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5220)
7.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devri nedeniyle personel istihdamında yaşanan
sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5305)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Şanlıurfa'da kamulaştırılan arazilere ve bedellerinin ne zaman ödeneceğine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı
(7/5335)
9.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Ankara-Ayaş karayolunun genişletilmesiyle ilgili projelere ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5339)
10.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in,
bir ilimize yönelik olası deprem açıklamasına ve gerekli önlemlerin alınıp
alınmadığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in
cevabı (7/5341)
11.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Akseki-Gündoğmuş yolunun yapım çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5342)
12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolunun yapım çalışmalarındaki aksaklıklara ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5343)
13.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, Türkiye İş Kurumu Ankara Şube Müdürlüğü yöneticileri hakkındaki
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5345)
14.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
bazı MİT personelinin üniversite diplomaları ile ilgili iddialara ilişkin
sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı
(7/5358)
15.- Gaziantep Milletvekili Ahmet
YILMAZKAYA'nın, Çanakkale Şehitleri Anma Gününde bir kutlama mesajının okunmama
nedenine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5372)
16.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmamasını öngören
genelgenin kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/5385)
17.- Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE'nin, Muş Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5386)
18.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un,
YÖK tarafından denkliği onaylanmış bir okulun adının Talim Terbiye Kurulu
Kararının listesinde olmayışına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/5387)
19.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliğine bağlı
esnafın kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5416)
20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan-Damal İlçesinde hükümet konağı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu
ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5419)
21.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
YILDIRIM'ın, Karadeniz Sahil Yolu Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5420)
22.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in,
Karayolları Genel Müdürlüğüne ait bir araziye ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5421)
23.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
deprem sonrası güçlendirme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5422)
24.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
yurdumuzda yaşayan Ahıska Türklerinin mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5435)
25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Ardahan-Damal İlçesinin Millî Eğitim Müdürü atamasının ne zaman yapılacağına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5444)
26.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın,
Çanakkale Savaşı gazilerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
GÖNÜL'ün cevabı (7/5458)
27.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
Bağ-Kurlu çiftçilerin sağlık hizmetlerinden yararlanma durumlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı
(7/5460)
28.- İzmir Milletvekili Muharrem
TOPRAK'ın, Allianoi Antik Kentinin korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve
Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5462)
29.- İzmir Milletvekili K. Kemal
ANADOL'un, pamuk primi ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5464)
30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
ülkemizde yetiştirilen zeytin türlerine ve korunmasına ilişkin sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5513)
31.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, kurulması düşünülen kırsal kalkınma genel müdürlüğüne ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5570)
32.- Tokat Milletvekili Resul TOSUN'un,
2001-2004 yıllarında Eximbank'ın firmalara kullandırdığı kredilere ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5578)
33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Beşir ATALAY'ın cevabı (7/5606)
34.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Rus turistlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5637)
35.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, oğlunun ticarî faaliyetlerinin açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5643)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açıldı.
İstiklâl Marşı okundu;
Genel Kurulu ziyaret eden Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'e Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Genel Kurulun 6.4.2005 tarihli 80 inci
Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun
85 inci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün
önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla:
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sunuş
konuşmasından sonra;
AK Parti Genel Başkanı ve Meclis Grubu
Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,
CHP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı
Deniz Baykal,
ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu,
DYP Genel Başkanı Mehmet Kemal Ağar,
HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk,
Birer konuşma yaptılar.
26 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 15.43'te son verildi.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
|
Başkan |
|
|
Harun
Tüfekci |
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Konya |
|
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 122
II.- GELEN KÂĞITLAR
25 Nisan 2005
Pazartesi
Raporlar
1.- Ankara
Milletvekilleri Salih Kapusuz ile Reha Denemeç'in; Türkiye Bilimsel ve Teknik
Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/426) (S.
Sayısı: 877) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonları Raporları (1/949) (S. Sayısı: 878) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005)
(GÜNDEME)
3.- Tarım Sigortaları
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)
4.- Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması
Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir
Milletvekili Turhan Çömez ve 3 Milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel
Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 Milletvekilinin, Yatırımların
ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın
ve 50 Milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 Milletvekilinin,
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili
Mehmet Yıldırım ve 15 Milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin
Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet
Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu,
Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Angı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer
Üstün, Erol Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep
Yıldırım'ın, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12
Milletvekilinin, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274,
2/286, 2/349, 2/350, 2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391)
(S. Sayısı: 880) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Tokat Milletvekili
Feramus ŞAHİN'in, Tokat Bölge Cezaevi inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1527) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
2.- Tokat Milletvekili
Feramus ŞAHİN'in, Tokat-Turhal İlçesine adliye binası yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1528) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.4.2005)
3.- Balıkesir
Milletvekili Sedat PEKEL'in, Bakanlık müsteşarının atanma şekline ilişkin
İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1529) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
4.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya'daki DİM Çayının korunmasına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1530) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.4.2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, İslam Özel Sektörünün Geliştirilmesi Kurumunun kuruluş
anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5653) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2005)
2.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Mercedes Benz A.Ş. hakkındaki bazı iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5654) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
3.- Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN'ın, akaryakıta yapılan zamlara ve ÖTV oranına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5655) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
4.- İzmir Milletvekili K.
Kemal ANADOL'un, meşrubat üreten şirketlere tatlandırıcı üretimi izni
verilmesinin reddedildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5656) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
5.- Diyarbakır
Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Bismil-Sinan köylülerinin arazi
sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5657) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.4.2005)
6.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5658) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
7.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, 2002 yılı itibariyle kişi başına düşen iç ve dış borç
miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5659) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
8.- Mersin Milletvekili
Şefik ZENGİN'in, bazı meslek gruplarındaki kişilere Trafik Ceza Tutanağı
düzenlenmesine yönelik genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5660) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
9.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, iş takibi için randevu talep eden gazetecilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5661) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
10.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, Başbakanlık konutu ve merkez binada yapılan tadilata ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5662) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
11.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, özelleştirme kapsamındaki fabrikalarda çalışan işçilerin
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5663) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2005)
12.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, IMF'nin Türkiye'nin ekonomik politikaları
üzerindeki etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5664)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
13.- İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, son günlerde yaşanan şiddet olaylarına ve alınan tedbirlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5665) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.4.2005)
14.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, TCK'nın basınla ilgili hükümlerini yeniden düzenleme
çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5666)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
15.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, gizli yönetmelik iddialarına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5667) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
16.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, F tipi cezaevinin maliyetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
17.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların aldıkları keşif ücretlerindeki
dengesizliklere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5669)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
18.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların tedavi giderlerine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5670) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.4.2005)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların maaşlarında düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5671)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
20.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların maaşlarındaki farklı
uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5672)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
21.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5673) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
22.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
23.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5675) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
24.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
25.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, Van ve Kırıkkale illerinde yapılan F tipi cezaevlerinin
maliyetine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5677) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
26.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5678) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
27.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5679) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
28.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5680) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
29.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, memur ve işçi maaşlarından Konut Edindirme Yardımı adı altında
kesilen paralara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5681) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.4.2005)
30.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Polatlı'nın Uzunbeyli ile Gökpınar köyleri arasındaki yol
onarımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5682)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
31.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Bolu Dağı Geçişi ve Tüneli inşaatına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5683) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2005)
32.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5684) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
33.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir Devlet Hastanesinin BAĞ-KUR'dan alacaklarının
tahsiline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5685) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
34.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devri ile ilgili sözleşmenin
feshedilebileceğine dair açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5686) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
35.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İlindeki işsizlik oranına ve çözümüne ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5687) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.4.2005)
36.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, Antalya BAĞ-KUR İl Müdürlüğü telefon santralının yenilenme ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5688) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.4.2005)
37.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5689) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
38.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5690) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
39.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5691) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
40.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5692) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
41.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ege Denizi ve Akdenizin kıyısındaki yerleşim
bölgelerinin çevre kirliliğinden korunması yönündeki çalışmalara ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5693) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
42.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, fidan üretimi ve dikimine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5694) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
43.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5695) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
44.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5696) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
45.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5697) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
46.- Yozgat Milletvekili
Mehmet ERDEMİR'in, bir vatandaşın AİHM'ne yaptığı başvuruyla ilgili savunmaya
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/5698) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
47.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, milletvekili lojmanlarının ABD vatandaşlarına verileceği
iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5699) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
48.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Dışişleri
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5700) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.4.2005)
49.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/5701) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
50.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5702) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
51.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı
soru önergesi (7/5703) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
52.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/5704) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
53.- Mersin Milletvekili
Mustafa ÖZYÜREK'in, naylon fatura düzenlemek ve hayali ihracat yapmakla
suçlanan özel finans kuruluşları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi
(7/5705) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
54.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5706) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.4.2005)
55.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5707)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
56.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif
ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5708) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
57.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi
(7/5709) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
58.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet
Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5710) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
59.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5711)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
60.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5712) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
61.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SSK hastanelerinin devriyle ortaya çıkan maliyet artışına
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5713)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
62.- İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve bu alana
yapılacak yatırımların desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/5714) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
63.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, 2003-2005 yılları arasında tespit edilen iç ve dış borç
stoklarına ve faiz ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/5715) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
64.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5716) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
65.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/5717) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
66.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5718) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
67.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi
(7/5719) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
68.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5720) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
69.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru
önergesi (7/5721) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
70.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5722) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
71.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi
(7/5723) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
72.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Türkiye-Irak sınırında ikinci bir kapının açılması
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi
(7/5724) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
73.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5725) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
74.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/5726) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
75.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5727) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
76.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi
(7/5728) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
77.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet
Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5729) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
78.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/5730) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
79.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5731) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
80.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi
(7/5732) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
81.- Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısına
atfedilen bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru
önergesi (7/5733) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
82.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru
önergesi (7/5734) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
83.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından
(Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5735) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.4.2005)
84.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi
(7/5736) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
85.- Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, Mavi Akım Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5737) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
86.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, doğalgazın BOTAŞ çıkış fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5738) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
87.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5739) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
88.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Diyarbakır-Kulp-Akçaşehir Köyünün elektrik sorunu ile
elektriği olmayan köy ve mezra sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5740) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
89.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, mazotun rafineri çıkış ve tüketiciye ulaşım fiyatına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5741) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.4.2005)
90.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5742) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
91.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5743) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
92.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, Doğu Anadolu'da kurulan mobil santrallere ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5744) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2005)
93.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, elektrik piyasasıyla ilgili bir yönetmeliğe ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5745) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.4.2005)
94.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5746) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
95.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Boyabat Barajı ve Hidroelektrik Santralı
Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5747) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
96.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, kapkaç olaylarına ve alınacak önlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5748) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
97.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, Ankara-Çubuk-Akkuzulu Köyünün su ve asfaltlama ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5749) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.4.2005)
98.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5750) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
99.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5751)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
100.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5752) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
101.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, Pendik'te fay hattı üzerinde akaryakıt istasyonu kurma izni
verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5753) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.4.2005)
102.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya merkezdeki bir mesire ormanının turizm
alanı ilan edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5754)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
103.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5755)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
104.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5756) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.4.2005)
105.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, kütüphanelerdeki bilgisayar kullanımına ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5757) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2005)
106.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, il halk kütüphanelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5758) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
107.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5759) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
108.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5760) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
109.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5761) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
110.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, müzelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5762) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
111.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, resmî kurum ilanlarının yerel gazetelerde yayımlanma
ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5763) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2005)
112.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5764) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
113.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Eti Alüminyum A.Ş.’nin İzmir ve Antalya'daki taşınmazlarına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5765) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2005)
114.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5766)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
115.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5767) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
116.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, TEKEL'in özelleştirilmesiyle tütün üreticisinin karşılaştığı
sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5768) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.4.2005)
117.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Akım Projesiyle ilgili zeyilname imzalanıp
imzalanmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5769)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
118.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5770)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
119.- Tokat Milletvekili
Feramus ŞAHİN'in, Tokat İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5771) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
120.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, öğretmenlere dizüstü bilgisayar satışına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5772) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.4.2005)
121.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5773) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
122.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Diyarbakır-Kulp-Akçaşer ve Kayacık köylerinin
okul ihtiyacına ve okulu olmayan köy sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5774) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
123.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, ilköğretim müfettişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5775) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
124.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
125.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5777) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
126.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, eski eğitim enstitüsü müdürlerinin özlük haklarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5778) (Başkanlığa geliş tarihi:
13.4.2005)
127.- Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, İLKSAN üyelikleri iptal edilen öğretmenlerin
aidatlarını eksik aldıkları iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
128.- Antalya
Milletvekili Osman KAPTAN'ın, dış kaynaklı kredilerle finanse edilen projelere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5780) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13.4.2005)
129.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5781)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
130.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, askerlik süresi ile ilgili beyanına ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5782) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
131.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, Afganistan'daki Türk askerlerine ve askerlik süresine
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5783) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.4.2005)
132.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
133.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5785) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
134.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5786)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
135.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, MED-PULS adlı şirkete ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5787) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
136.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5788) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12.4.2005)
137.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Devlet memurları için kullandığı iddia edilen
bir ifadeye ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5789)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
138.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5790) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
139.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5791) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
140.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5792) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
141.- Isparta
Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta- Gelendost İlçesi Sağlık Ocağının
kapatılma ve Devlet Hastanesi inşaatının durdurulma nedenlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5793) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
142.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara Sağlık Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5794) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
143.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, bazı ilaç firmalarının yaptığı fiyat indirimine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5795) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2005)
144.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devrinden sonra yaşanan sorunlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5796) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.4.2005)
145.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Eşdeğer İlaç Listesine alınan ilaçlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5797) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
146.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5798) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
147.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Konya İl Sağlık Müdürlüğünce yapılan ihalelerde Devletin zarara
uğratıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5799)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
148.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5800)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
149.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5801) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
150.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5802)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
151.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, Manisa'da yaşanan don olayına ve zarar gören çiftçilere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5803) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2005)
152.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsüne ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5804) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.4.2005)
153.- Manisa Milletvekili
Ufuk ÖZKAN'ın, Manisa ve ilçelerinde yaşanan don felaketinden zarar gören
çiftçilere yapılacak yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5805) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)
154.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5806) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
155.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev
yapan idari personele ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5807) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
156.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5808) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
157.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan
ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5809) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
158.- Hatay Milletvekili
Gökhan DURGUN'un, TCDD'ye ait kızaklama ünitesinin işletme ihalesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5810) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2005)
159.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5811) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.4.2005)
160.- İstanbul
Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ'nin, Gökova ve Bodrum koylarının denetimine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5814) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
161.- Ardahan
Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Basın İlan Kurumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5815) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
162.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, Kalecik İlçesi Göl Köyünün bazı sorunlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5816) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
163.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, özelleştirilmesi düşünülen TEKEL'e ait Tuz İşletmelerinde
çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5817)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
164.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, TEKEL'e bağlı Tuz İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5818) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
165.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, Ankara-Kalecik-Kızılkaya Köyünde bulunan taş ocağına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5819) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
166.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, hazine arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5820) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
167.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlar Kurulu Kararıyla Kızılay'a
yapılan yönetici atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5821)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
168.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kırmızı bültenle aranan bir şahsın Türkiye'ye
iadesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5822) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.4.2005)
169.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Atatürk'e ait vasiyete ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5823) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
170.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Uludağ'daki bitki türlerinin korunmasıyla ilgili çalışmalara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5824) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.4.2005)
171.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı
çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5825)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
172.- İzmir Milletvekili
Hakkı AKALIN'ın, İzmir İlinde SSK'lı vatandaşların sağlık karnesi almada
yaşadıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5826) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
173.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'da ilaç alımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5827)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
174.- Mersin Milletvekili
Mustafa ÖZYÜREK'in, ticari taksi plakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5828) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
175.- Bursa Milletvekili
Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa İlinde ticari araçlara getirilen tahdit uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5829) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.4.2005)
176.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, özel kişi veya kuruluşlara ait müzelere ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5830) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
177.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bakanlığın uzun metrajlı filmler için
verdiği kredilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5831) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
178.- Manisa Milletvekili
Ufuk ÖZKAN'ın, TEKEL'in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5832) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
179.- Manisa Milletvekili
Ufuk ÖZKAN'ın, TEKEL'in, alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5833) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
180.- Bursa Milletvekili
Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Yıldırım Kız Meslek Lisesinde Türk bayrağı ile
birlikte Avrupa Birliği bayrağının göndere çekilme nedenine ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5834) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
181.- Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim Türkçe ders kitaplarında yapılan
değişikliklere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5835)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
182.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Devlet üniversitesi hukuk
fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinin avukatlık yapıp yapamayacaklarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5836) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15.4.2005)
183.- Kırşehir
Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, Ankara-Yenimahalle İlçe Millî Eğitim
Müdürlüğünce okul müdürlüklerine gönderilen bir yazıya ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5837) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
184.- İzmir Milletvekili
Türkan MİÇOOĞULLARI'nın köy enstitülerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5838) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
185.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'lıların tüp bebek yardımından yararlanıp
yararlanmayacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5839)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
186.- İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, diyaliz bölümü mezunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5840) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
187.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya Güney ve Burçaklar Köyü
sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
188.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Konya-Doğanhisar İlçesi Devlet Hastanesinin uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5842) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.4.2005)
189.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
190.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, 2003-2004 yıllarında doğal afetlerden etkilenen çiftçilere
ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5844) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
191.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, tarım meslek liselerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5845) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
192.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, TMO'dan Dahilde İşleme İzin Belgesiyle buğday satın alanların
denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5846)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
193.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya-Mahmutlar Beldesinde
kedi ve köpeklerin zehirlendiği iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5847) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
194.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Gündoğmuş-Çamlıalan Köyü ile
Köprülü arasındaki yolun yeniden yapılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5848) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
195.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı
çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5849) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
196.- Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yataklı tren ücretlerine yapılan zamma ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5850) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
197.- Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN'in, İstanbul, İzmir ve Antalya havalimanı ihalesiyle
ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5851) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
198.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, İzmir Adnan Menderes Havalimanından direkt yurtdışı
seferlerinin ne zaman başlayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5852) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
199.- İzmir Milletvekili
Hakkı AKALIN'ın, Ilısu Barajı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5853) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
200.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Merkez İlçesinin Cumhuriyet Mahallesinde iki
kavşakta sinyalizasyon sistemi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5854) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.4.2005)
201.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun gelirlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5855)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
202.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, amatör futbol müsabakalarının yapıldığı sahalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/5856) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)
203.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, AB müzakerelerini yürütecek başmüzakereciye ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5857)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
204.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Konya-Doğanhisar İlçesinde yeniden bir askerlik şubesi açılıp
açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
205.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Alaşehir İlçesinde gümrük müdürlüğü açılması ile
ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN)
yazılı soru önergesi (7/5859) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)
206.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2005 yılı Bütçesinden esnafa ayrılan paya
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5860) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15.4.2005)
No.: 123
26 Nisan 2005 Salı
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında
İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/931) (S. Sayısı: 881) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında
Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/941) (S. Sayısı: 882) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005)
(GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında
Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/962) (S. Sayısı: 883) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005)
(GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Bosna Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Turizm Alanında İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/987) (S. Sayısı: 884) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliğine Dair
Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1000) (S. Sayısı: 885) (Dağıtma tarihi:
26.4.2005) (GÜNDEME)
6.- Ankara Milletvekili
Ersönmez Yarbay ile Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 34 Milletvekilinin;
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/59, 2/281)
(S. Sayısı: 886) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili K.
Kemal ANADOL'un, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesindeki tablolara ve
müzenin restorasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5112)
2.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki SSK ve BAĞ-KUR prim
borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5199)
3.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankasının Yıllık Genel Kurul
Toplantısı İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5200)
4.- Diyarbakır Milletvekili
Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankası 38 inci Yıllık Genel Kurul Toplantısı
İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5201)
5.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankası 38 inci Yıllık Genel Kurul
Toplantısı İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5202)
6.- Balıkesir
Milletvekili Sedat PEKEL'in, kaçak alkollü içeceklerin üretimine yönelik
denetimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5203)
7.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, ÇEAŞ imtiyaz sözleşmesinin iptaline ve uluslararası bir bankayla
yapılan anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5206)
8.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, ÇEAŞ'ın imtiyaz sözleşmesinin iptaline ve uluslararası bir
bankayla imzalanan anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5207)
9.- Tunceli Milletvekili
V. Sinan YERLİKAYA'nın, ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarına ve alınacak
önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5208)
10.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kaçak alkollü içki ve tütün üretimine yönelik
alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5210)
11.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Cumhuriyet Gazetesinde bir yazı dizisinin
yayımının durdurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5213)
12.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, DSİ'nin gölet projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5218)
13.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Türkiye'de petrol çıkarılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5219)
14.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, İzmir-Bergama'da Yortanlı Barajının sular altında bırakacağı
antik kentin korunmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5221)
15.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale-Gelibolu İlçesi Çokal Barajı inşaatına
ve sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5222)
16.- Adana Milletvekili
Atilla BAŞOĞLU'nun, Cudi Dağı çevresinde maden veya petrol aranmasına ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5223)
17.- Bursa Milletvekili
Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, ulaşım koordinasyon merkeziyle ilgili yönetmelik hazırlık
çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5227)
18.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Gümüşhane-Şiran İlçesinde yaşanan bir olaya
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5230)
19.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Gümüşhane-Şiran İlçesinde PKK terör örgütü ile
ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5231)
20.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, bir vatandaşın ölüm nedenine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5233)
21.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, AŞTİ'deki otobüs firmalarının şehiriçi servislerinin
kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5235)
22.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, ticari taksi şoförlerinin güvenliğine yönelik alınacak tedbirlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5237)
23.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 3.11.2002'den itibaren affedilen veya silinen vergi
borçlarına ve mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5238)
24.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanlığına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5245)
25.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, bebe bisküvilerindeki bir kimyasal maddenin oranının
tespitine yönelik analiz sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5247)
26.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Ünye-Esenyurt Beldesi Sağlık Ocağının personel
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5251)
27.- İzmir Milletvekili
Bülent BARATALI'nın, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla kurulan
uzlaşma komisyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru
önergesi (7/5262)
28.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Türkiye ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki vize
uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5263)
29.- İzmir Milletvekili
Bülent BARATALI'nın, Belediyeler Kanununun geçici 7 nci maddesinde Bakanlar
Kuruluna verilen bir yetkiye ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı
soru önergesi (7/5267)
30.- İstanbul
Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, bir uçak yolculuğu esnasında Millî Eğitim
Bakanının kendilerine anlattığı bir fıkraya ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5273)
31.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, Yalova'daki AKSA Fabrikası hakkındaki iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5274)
32.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, özelleştirmeyle ilgili işlemlerin yargı kararıyla iptaline ve
yeni yöntemler geliştirilip geliştirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5278)
33.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TOKİ'den blok satış yöntemiyle konut talep eden
milletvekilleri olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5279)
34.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, hükümetin basına yönelik tutumuna ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5280)
35.- İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, 5033 sayılı Kanunun bankalar ve finans kuruluşlarınca
uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5281)
36.- İstanbul
Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yaptığı bir konuşmaya ve basına yönelik tutumuna
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5282)
37.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Bitlis-Tatvan'da 1994 yılında işlenen bir cinayete ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5283)
38.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Danıştay, İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca
verilen bir kararın uygulanmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5284)
39.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kara Kuvvetleri Komutanının terörle ilgili
ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5285)
40.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, ABD Büyükelçiliği diplomatlarının bir ziyaretine ilişkin
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5288)
41.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB nezdindeki sivil toplum kuruluşları içinde
Türkiye'yi temsilen büro olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/5289)
42.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, yabancı basında sözde Ermeni soykırımı
iddiasıyla ilgili çıkan yazılara ve gösterilen tepkiye ilişkin Dışişleri Bakanı
ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5290)
43.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Mavikent Belediyesindeki kaçak bir inşaata ve
alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5291)
44.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, Anfa Altınpark İşletmesinin güvenlik ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5292)
45.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, terörle mücadelenin gerilediği iddialarına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5295)
46.- Tekirdağ
Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, 2004 yılında Emekli Sandığı ile ilgilendirilen
personel sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5300)
47.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, Emekli Sandığına ait Efes Otelinin finansman sorunlarına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5301)
48.- Iğdır Milletvekili
Yücel ARTANTAŞ'ın, Emek Oteller Zinciriyle ilgili sorularına verilen cevaplara
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5302)
49.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Tunus'ta yapılacak bir kongreye ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5306)
50.- Eskişehir
Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, Eskişehir İli Anadolu Üniversitesi Havaalanına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5313)
51.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, üzüm bağcılığıyla ilgili bir projeye ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5318)
52.- Niğde Milletvekili
Orhan ERASLAN'ın, 2004 yılında elma ve patates ihracatındaki teşvik priminden
yararlanan firmalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru
önergesi (7/5319)
53.- İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolu Projesine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5321)
54.- Iğdır Milletvekili
Yücel ARTANTAŞ'ın, TMSF'ye geçen kuruluşlardaki gayrimenkullere ve çalışanlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/5322)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 15.00
26 Nisan
2005 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili
İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
89 uncu Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 4 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 4 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır ve verilen süre dolmadan bu
çoğunluk sağlanmış olduğundan, arkadaşlarımızın, herhangi bir pusula
vermelerine de ihtiyaç yoktur; bu hususu da açıklamış olayım.
Görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce üç
sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
Sayın milletvekilleri...
Sayın milletvekilleri, Başkanlığı mı dinliyoruz birbirimizle mi konuşuyoruz;
nasıl söz vereceğim arkadaşımıza ve arkadaşımız nasıl hitap edecek Genel
Kurula?! Lütfen, arkadaşlarımız yerlerine otursunlar ve sükûneti rica ediyorum.
Gündemdışı ilk söz,
Kardeşlik Haftası münasebetiyle, Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat'a
aittir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Elazığ
Milletvekili Şemsettin Murat'ın, Kardeşlik Haftasına ilişkin gündemdışı
konuşması
ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisan-4 Mayıs tarihleri arası,
Kardeşlik Haftası olarak ilan edilmiş. Ben de bu haftayı anmak adına kısa bir
konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum.
Kardeşlik ifadesi, esas
itibariyle, insanların birbirlerini sevmelerini, birbirlerinin hak ve hukukuna
saygılı olmalarını, ihtiyaç halinde birbirlerine yardım etmelerini anlatan özet
bir ifadedir...
BAŞKAN - Sayın Murat, bir
dakikanızı rica ediyorum.
Grup
Başkanvekillerimizden de rica ediyorum, bütün Genel Kurulumuzun çok değerli
milletvekillerinden rica ediyorum; konuşma anlaşılamayacak kadar uğultu var,
sükûnet olmazsa konuşmayı başlatmayacağım. Rica ediyorum arkadaşlar...
Buyurun.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Ve kardeşlik, insanlar arasındaki sevginin bir tezahürüdür. Sanırım,
Kardeşlik Haftasını belirleyenler de insanlar arasındaki sevgi ve saygı
duygularını geliştirmeyi amaçlamışlardır.
Bizim inancımızda en
büyük sevgi, Yaratanımızadır; sonra onun yarattığı bütün canlılara ve özellikle
yaratılanların en şereflisi olan insanadır.
Gönlünde, ister kendini
Yaratana, isterse yaratılmışlara sevgi duyan, başkalarının menfaatini kendi
menfaatinden üstün tutan, gerektiğinde her türlü fedakârlıktan kaçınmayan ve bu
özelliği yaşamının bir simgesi olarak taşıyabilen insan, mutlu olur ve olumlu
düşünenler için hayat güzelliklerle doludur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; temelinde kardeşlik duygusu ve sevgi bulunan toplumlar,
düşmanlık ve kinden uzak kalarak çevrelerine sevgi dağıtmayı başarmışlardır.
Geçmişte toplumumuzda,
Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli gibi zatlar kardeşlik ve sevgi bağlarını
oluşturmada zamanın önderleri olmuşlardır.
Yunus Emre şöyle ifade
etmektedir: "Gönül çalabın tahtı/ çalap gönüle baktı/iki cihan bedbahttı/
kim gönül yıktıysa" ve Hacı Bektaş Veli ise şöyle haykırmaktadır:
"Sevgi varken nefret niye/hoşgörü varken bağnazlık niye/özgürlük varken
tutsaklık niye/adalet varken haksızlık niye."
Kendi inancını içtenlikle
yaşamak, başka inanç ve düşüncelere hoşgörüyle bakmak, hepsinin kaynağı
sevgidir. Sevginin yüce bir değer olduğunu Mevlana Hazretleri şöyle izah
etmektedir: Sevgiyle acılar tatlı olur, sevgiden bakırlar altın olur, bulanık
sular durulur, dertler şifa bulur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumumuzun önemli bir değişim yaşadığı ve şekillendiği
günümüzde insanlarımız arasında kardeşliğin ve sevginin çok çok önemli olduğunu
hatırlatmayı bir görev addediyorum. Özellikle bazı dış güçlerin halkımız
arasına nifak tohumları ekme gayretleri, ayrıca birtakım şer güçlerin iftira
kampanyalarıyla dünya kamuoyunda geçmişimizi karalama ve bazı devletler
nezdinde ülkemize yönelik asılsız ve mesnetsiz iddialarla âdeta bir Haçlı akını
başlatmayı hedefleyen çalışmaları karşısında bizlerin de aramızdaki her türlü
düşünce ve fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp, ülkemiz için, insanlarımız
için ve geleceğimiz için el ele gönül gönüle kardeşlik duygularıyla birlik ve
beraberliğimizi her zamankinden daha etkin hale getirme mecburiyetimiz olduğunu
düşünüyorum. Sanırım bugün buna çok ihtiyaç duyacağımız gündür.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
tamamlayın efendim.
ŞEMSETTİN MURAT (Devamla)
- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Büyük Türk düşünürü Ahmet
Yesevi'nin dediği gibi sevgi tohumları ekelim ki, sevgi çınarları yetişsin.
Hepinizi, tekrar,
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Murat.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, Ağrı İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun 87 nci yılı münasebetiyle,
Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan'a aittir.
Buyurun Sayın Aslan. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
2.- Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun 87
nci yıldönümüyle ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ortaasya'dan gelen
kavimlerin Anadolu'ya girişleri sırasında Ağrı bir geçiş oluşturmuş,
dolayısıyla, birçok medeniyete sahne olmuştur; ancak, bu medeniyetler Ağrı'yı
bir giriş kapısı olarak gördüklerinden, burada çok köklü bir uygarlık
oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititlerin güçlerini
yitirmeleri üzerine, MÖ 1340-1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir.
Hurriler, krallık merkezi olan Urfa'dan uzak olan Ağrı'yı ellerinde
tutamamışlardır. En köklü uygarlığı Urartular oluşturmuş, Urartunun, Van
Gölünün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerinde, Kral İspuini (MÖ 825-810)
döneminde seferler başlamış, Kral Menua (MÖ 810-786) döneminde bu akınlar daha
da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen
kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir.
Değerli milletvekilleri,
Ağrı Dağının yamaçlarında Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen
bir Urartu yazıtı Kral Menua'nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır. MÖ
712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı'da geçici de
olsa bir hâkimiyet kurmuşlardır. Medler (MÖ 708-555) Asur Devletinin
yıkılmasıyla birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak da Ağrı
ve çevresini topraklarına katmışlardır.
Medlerin yıkılmasıyla
birlikte Persler, Büyük İskender'in Pers Kralı III. Darius'u (MÖ 331) yenerek
Anadolu'yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık ikiyüz yıl kadar bölgede
yaşamışlardır.
Büyük İskender'in ölümü
üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir.
Doğu Anadoluya gelip
yerleşen ilk Türk topluluğu, MÖ 680
yılında bölgeye gelen Sakalardır; Murat Nehri ve Doğubeyazıt çevrelerine kısa
sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı Ağrı
ve çevresine hâkim olmuştur.
Bölge, Hz. Osman
zamanında İslam orduları tarafından fethedilmiş, 872 yılına değin Abbasilerin
kontrolü altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans'ın kontrolüne geçmiştir.
1071 Malazgirt Savaşı
sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamış, Ağrı, yüzyıla yakın bir süre
Sökmenli Devletinin sınırları içine girmiştir.
1027-1225 yılları arasında
Ani Atabekleri, 1239'da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar ve
Celayirliler Ağrı'da hüküm sürmüşlerdir.
İlhanlılar, bazen,
kurultaylarını Ağrı Dağı eteğinde yapmış, Anadolu ve İran'ı buradan
yönetmişlerdir.
1393'te Moğol Hakanı Aksak
Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir.
1405-1468 tarihleri
arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular
yıkılınca, Ağrı, Akkoyunluların egemenliğine geçmiştir.
Ağrı, Yavuz Sultan Selim
tarafından Çaldıran Savaşı sonrası Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı
döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise
olarak değiştirilmiştir.
Kâzım Karabekir Paşa
zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse olarak adlandırılmıştır.
Nuh Tufanıyla ilgisinden
dolayı, Tevrat'ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu
sanılması dolayısıyla, Ağrı'ya Batılılar tarafından "Ararat" da
denilmektedir.
1834 yılında bucak, 1869
yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur.
5137 metre yüksekliğiyle
Türkiye'nin en büyük dağı olan Ağrı Dağından dolayı da Ağrı adını almıştır.
Aradan geçen uzun zaman
zarfında 1914 yılında başlayan Rus saldırısı ve arkasından gelen işgal,
bölgemize yokluk, sefalet, ıstırap ve ölüm getirmiş; 1917'deki Rus ihtilaliyle
iç karışıklık sonucu, Ağrı ve çevresini Ruslar, Ermenilere bırakmıştır.
Yıllardır savaş içinde en yakınlarını ve en sevdiklerini Rus-Ermeni işgalinde
kaybeden, ciğeri yanmış, zulüm görmüş insanlar olarak perişan olan halkımız, il
ve ilçelerimizi kahramanca savunan 7 nci ve 11 inci Hamidiye Süvari Aşiret
Alayı yerli milis kuvvetlerine katılarak kahramanca ve şiddetli bir şekilde
çarpışmışlardır.
Değerli milletvekilleri,
kahramanca savunma yapan halkımız, Ermenileri güneyden kuzeye doğru kovalayarak,
14 Nisan 1918'de Patnos, Tutak, Hamur, Diyadin, Taşlıçay ve Doğubeyazıt'ı, 15
Nisan 1918'de Ağrı İlimizi, 16 Nisanda da Eleşkirt'i terk etmek zorunda
bırakmışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslan,
mikrofonu açıyorum; tamamlayın efendim.
NACİ ASLAN (Devamla) -
Böylece, kahraman halkımız, bu topraklarımızı bir daha geri dönmemek suretiyle
Aras Nehrinin kuzeyine, Gümrü'ye kadar sürülen, kovalanan Ermenilerden
temizlemiş oldular. Bu hareketle, henüz Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başlamadan,
Ağrı bölgemiz ve halkımız, düşman işgalinden kurtulmuş, ebedî hürriyet ve
istiklaline kavuşmuştur.
Değerli milletvekilleri,
düşman işgalinden kurtuluş günleri, yıllardan beri küçük çocuklarımızın gözü
önünde sis bombaları altında, bir tarafta öldürülen bir tarafta öldüren silah
sesleri altında kutlanmaktadır. Bu, her ortamda dile getirdiğimiz barış,
kardeşlik görüntüleriyle ters düşmektedir. Benim buradan sizlere teklifim,
artık bu tip kurtuluş günlerini, eğlencelerle, kültürel alışverişlerle, şenlik
içerisinde kutlayarak, barış ve kardeşlik görüntülerini küçüklerimize
sunmaktır.
Bu acı günlerimizde il ve
ilçelerimizi kahramanca savunan tüm vatanseverlerimizi huzurunuzda şükran,
minnet ve rahmetle anarken, tekrar barış ve kardeşlik temennisi duygularımın
gerçekleşebilmesi ümidiyle, tüm Ağrı halkının kurtuluş gününü kutluyorum.
Bu fırsatı yakalamışken
-Sayın Başbakanımıza bir soru önergesiyle Ağrı Yazıcı Barajının ödeneği
konusunda bir soru yöneltmiştim- Sayın Başbakanımıza huzurunuzda çok teşekkür
ediyorum. 3,4 trilyon bir ödenek ayrılmışken, Ağrı Yazıcı Barajı için 10
trilyon daha ayrılma noktasında Devlet Planlama Teşkilatına emir buyurduğu
için, Ağrı halkı adına, minnettarlıklarımı, şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar)
Ayrıca, değerli
dostlarım, Sayın Başkanım; bana müsaade ederseniz, ben, bir öğrencimin, bir
yazısını okumak istiyorum -çok önemlidir, Ağrı Meclis Başkanı bir öğrencimiz-
bakın, değerli büyüklerim, şöyle diyor:
"Sayın büyüklerimiz, sevgili arkadaşlar; her şeyden önce, bir
ülkenin kalkınması, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması ancak eğitimle
mümkündür. Ülkemizde bugüne kadar yürütülen millî eğitim politikaları, ülkemizi
ve insanlarımızı çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıramamış, ülkemizin geri
kalmasında ve toplumun kaosa sürüklenmesinde de önemli bir etken olmuştur.
Ülkemizin millî eğitim
politikasının panoramasına şöyle bir bakacak olursak, her vatandaşımızın 7
yaşına gelen çocuğu temel eğitime başlatılmakta ve azamî 11 yıl süreyle bu
öğrenimini sürdürmektedir. Lise öğreniminden sonra üniversite sınavlarını
kazananlar eğitimlerine devam edip, kazanamayanlardan erkek olanlar askere
gönderilmekte, kızlar ise tek alternatifleri olan evlendirilmeyle karşı karşıya
kalmaktadırlar. Askerlik hizmetini yapan ve üniversiteyi bitiren gençlerimiz,
maalesef, işsizler ordusuna katılmakta, bu sayı her yıl 1 000 000 civarına
ulaşmaktadır.
11 yıllık bu eğitim
süreci tam bir fiyaskoyla sonuçlandığından, binbir zahmet ve sıkıntıyla
üniversiteden mezun olan gençlerimiz de, iş bulamama sıkıntısıyla, sonu belli
olmayan bir karanlığa sürüklenmektedirler. Bu nedenle, her türlü musibete,
çaresizliğe açık olan insanlarımız, iç ve dış mihrakların kirli emellerine alet
olmakta ve piyon olarak kullanılmaktadırlar. Oysaki, verilen eğitim yeterli
olsaydı, bugün, sokaklarda, balici, tinerci, gaspçı, hırsızlık ve fuhuş
bataklığına saplanan çocuklarımız olur muydu?! Bu insanlarımızın, aldığı iyi
bir eğitimi, mesleği, evine götüreceği bir ekmeği olsaydı, bunları yaparlar
mıydı?! Suçlu bu çocuklar mı, yoksa, biz miyiz?! Toplum olarak bizler,
bataklıkları kurutacağımız yerde sürekli sineklerle uğraştığımızdan, ne yazık
ki, bir türlü kalıcı çözüm üretemiyoruz.
Değerli devlet
büyüklerimize sesleniyorum; gelin, ülkemizin geleceği gençlerimizi karanlıklardan
aydınlıklara çıkaralım. Yaygın eğitim kurumlarını yeniden yapılandırarak, bu
eğitim kurumlarını bir meslek kuruluşu haline dönüştürecek olursak,
sokaklardaki milyonlarca işsiz gencimizi, bu şekilde kazanacağımıza yürekten
inanıyorum.
İl öğrenci temsilcisi
olduğum Ağrı, turistik yerleriyle, doğal güzellikleriyle, tarihî eserleriyle
göz dolduran, ülkemizi İran'a Gürbulak Sınır Kapısıyla bağlayan, ülkemizin can
damarlarından biridir. Bu özelliklerine rağmen, ne yazıktır ki, İlimiz Ağrı,
dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Kamboçya'daki herhangi bir şehirden
farksız. Bir il düşünün ki, insanları, Dağı, İshakpaşa Sarayı, meteor
çukuru..."
BAŞKAN - Sayın Aslan,
tamamlayın, hepsini okumanız şart değil.
NACİ ASLAN (Devamla) - Bu
şekilde dileğini dile getiriyor.
Bir de, ülkemizde gelişen
bu son olaylarla ilgili bir cümle söylemek istiyorum: Politik platformlarını
kaybeden siyasî örgütler, partiler, ülkemizi, 1980'lerden sonra sürüklenmiş
olduğu o karanlıklara bir daha geri götürmek istiyorlar. Oysaki, hamdolsun,
bugün çok verimli ve olumlu bir süreç içerisinde, insanlarımızın ve ülkemizin
mutluluğu yönünde bir gayret sarf etmekteyiz. Şunları herkes iyi bilsin ki,
ülkemizde, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle her insanımız kardeştir; bu topraklar
bizimdir. Bizim, vazgeçilmez üç kırmızı çizgimiz vardır. Bunun birincisi,
kanımızla boyadığımız Türkiye Cumhuriyetinin ay yıldızlı bayrağıdır; ikincisi,
Başkenti Ankara'dır; üçüncüsü, resmî dilimiz Türkçe'dir ve Türkiye kimliği
altında herkes kültürünü, edebiyatını ve kişiliğini, vatandaşlık sorumluluğu
içerisinde sürdürecektir. (Alkışlar)
Beni dinlediğiniz için,
tekrar, Yüce Meclise saygılarımı arz ediyorum.
Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aslan.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, Muş İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü münasebetiyle, Muş
Milletvekili Sayın Seracettin Karayağız'a aittir.
Buyurun Sayın
Karayağız.(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3.- Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, Muş İlinin düşman işgalinden
kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muş İlimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve televizyonları başında
bizi dinleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Malazgirt Ovasında Romen Diyojen
komutasındaki Bizans ordularını bozguna uğratmasıyla Türk ve İslam ülkesi
haline gelen Anadolu'nun ilk kapısıdır Muş. Selçuklular Anadolu'yu fethettikten
sonra, bölgede bulunan Müslüman, Kürt, Arap veya gayrimüslim Ermeni, Süryani ve
Rum gibi tüm unsurları kendi vatandaşı olarak kabul etmiştir. Bunların dinî
veya kültürel hiçbir değerlerine dokunmadan sekizyüzelli yıl adaletle idare
eden Selçuklu ve daha sonra Osmanlı Devleti toprakları Birinci Dünya Savaşı
sırasında işgale uğramıştır.
Doğu Anadolu Bölgesini
işgal eden Rus kuvvetlerinin de tahriki ve desteğiyle örgütlenen Ermeni
çeteleri, yüzyıllarca içlerinde sakladıkları kinlerini kusmaya başlamış ve
savunmasız Doğu Anadolu halkına her türlü vahşeti sergilemişlerdir.
En güçlü olduğu
dönemlerde Ermenilerin hiçbir değerine dokunmayan Osmanlının, bütün dünyanın
kendisine saldırdığı bir zamanda onlara saldırarak kendi içerisinde yeni bir
düşman cephesi oluşturmasını hangi akıl ve izan sahibi kabul edebilir?!
Değerli milletvekilleri,
gerçekte, Ermenilerin Doğu Anadoluda yaptıkları katliam da değil, tam bir
vahşettir. İnsanları bilek ve ayaklarından duvarlara çivilemek, kafa derilerini
yüzerek dağ başlarında ölüme terk etmek, bebeğini annesinin gözü önünde
parçalayarak köpeklere atmak, hamile kadınların bebekleri üzerinde iddiaya
girerek karınlarını süngülemek, insanları ahırlara ve binalara doldurarak ateşe
vermek, Ermeni çetelerinin yaptıkları sıradan işlerdi.
İki amcası Ermeniler
tarafından şehit edilmiş birisi olarak diyorum ki, Osmanlı, eğer bir soykırım
uygulamak isteseydi, bunu sekizyüzelli yıllık bir zaman sürecinde yapardı da
kimsenin ruhu bile duymazdı; ancak, böyle bir anlayış, ne inancımıza ne de
insanlık erdemine uyan bir anlayış değildir, olmamıştır; böyle bir iddiayı
büyük bir hakaret olarak kabul ediyor ve reddediyoruz.
Müttefikimiz olan
Almanlarla birlikte yenik sayılıp, teslim olan ve silah bırakan Osmanlı Ordusu
içinden çıkan kahramanlar, bu işin henüz bitmediğini, hatta yeni başladığını
bütün dünyaya ilan edecek ve destanlar yazacaklardı. Bu ülkenin Mecnunları,
Keremleri, Ferhatları dağları delerek, âdeta imkânsız denileni başarıyorlar ve
bütün dünya mazlumlarına örnek oluyorlardı.
Mustafa Kemal Paşanın
Samsun'da yaktığı kurtuluş meşalesi, İsmet Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Fevzi
Paşa, Topal Osman, Şükrü Paşa ve daha nicelerinin olağanüstü gayretiyle,
mücadelesiyle destanlaşarak, bütün Anadolu'ya yayılıyordu.
Değerli milletvekilleri,
başörtülü kadınlarımız da erkeğinin yanında kurtuluş mücadelesine bütün gücüyle
katılıyor, mermi dolduruyor, cephane taşıyor, sağanak yağmur yağdığında ise,
bebeğinin üzerindeki örtüyü çekerek top mermisinin üzerine örtüyordu.
Kahramanmaraş'ta,
Müslüman kadının başörtüsünden rahatsızlık duyarak ona uzanan Fransız eli,
Maraş halkı tarafından kırılıp, şehir düşman işgalinden kurtuluyordu.
Bursa'da, Osman Gazinin
türbesini hayasızca çiğneyen Rum subayına gerekli cevap veriliyor ve İzmir'de
denize dökülüyordu.
18 Şubat 1916'da işgale
uğrayan Muş İlimiz, Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki kuvvetlere halkın da
destek vermesiyle, 30 Nisan 1917'de, düşman işgalinden ve katliamlardan
kurtulmuştur.
Muş gibi düşman işgaline
uğrayan diğer illerimiz, Bitlis, Van, Şanlıurfa, Gaziantep, Malatya, Elazığ,
Bursa, Bandırma, İstanbul ve bütün işgal edilmiş Anadolu şehirleri, Mustafa Kemal
Paşanın önderliğinde kendi kurtuluş mücadelesini veriyor ve Haçlı zihniyetli
Hıristiyan işgalcileri topraklarından kovarak, yüzyıllarca olduğu gibi, İslam
ülkesi kalmaya devam ediyordu.
Değerli milletvekilleri,
Muş İlimiz, coğrafî olarak çok güzelliğe sahip olmasına rağmen, yılların ihmali
yüzünden, maalesef, layık olduğu konuma gelememiştir. Geçen yıl, Köy
Hizmetleri, Millî Eğitim ve diğer müdürlüklerimizin yoğun ve gayretli
çalışmalarına rağmen, halen, susuz, okulsuz ve elektriksiz birçok köyümüzün olduğunu
söylemek, bir milletvekili olarak bana ağır geliyor; ancak, yılların ihmalini
birkaç yılda telafi etmenin mümkün olmadığını da kabul etmek gerekiyor.
Komşu vilayetlerle
bağlantımızı sağlayan yolların kısaltılıp genişletilmesi, bizi sevindiren çalışmalardır.
Yine, sağlık sorunlarının üzerine gidilerek yeni ve modern bir hastaneye
kavuşmamız, doktor ihtiyacımızın büyük ölçüde karşılanması, eksik dersliklere
bir miktar ilave edilmesi, elektriksiz köylerimizin bir kısmının elektriğe
kavuşması, halkımızı ve bizleri memnun eden güzel çalışmalardır.
Değerli milletvekilleri,
her yıl taşarak Muş Ovasının ve köylerimizin sular altında kalmasına ve
zamanında ekim yapılmasına engel olan Karasu Nehrinin ıslah çalışmalarının, bu
yıl, Devlet Su İşleri tarafından başlatılacağını sevinçle karşılamaktayız. Fert
başına millî geliri 1 500 doların altında olan illerle ilgili teşvikin, diğer
vilayetlere olduğu gibi, Muşumuza da yatırımları davet edeceği ümidindeyiz.
Ülke olarak, AK Parti
Hükümetiyle yakalamış olduğumuz istikrar, güven ve ekonomideki gelişmelerin,
bütün illerimiz gibi, Muş İlimize de yansıyacağı ümidini hiç kaybetmiyor, biraz
sabırlı olmamız gerektiğini biliyoruz; ancak, geçmiş dönemlerde olduğu gibi,
ülkemizdeki gelişme ve istikrarı içine sindiremeyen güçlerin olduğu da bir
gerçektir. Bu istikrarı bozmak isteyenlerin bayat senaryoları, artık kimsenin
ilgisini çekmemektedir.
Bu mahfillerin, geçmişte
olduğu gibi, bugün ve yarın da halkımızdan gerekli dersi alacağını
hatırlatıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Karayağız.
Sayın milletvekilleri,
gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.
Gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Kâtip Üyemizin, sunuşları
oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Akdeniz
Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu
oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ait
Başkanlık tezkeresi (3/807)
25
Nisan 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini
temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday
gösterilen üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık
Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Tacidar Seyhan (Adana)
Eşref Erdem (Ankara)
Mahfuz Güler (Bingöl)
Murat Yıldırım (Çorum)
Zeki Karabayır (Kars)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi var; okutup, oylarınıza sunacağım.
2.-
Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına
Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'in
ismen davet edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808)
22
Nisan 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Dışişleri Bakanlığının,
21 Mart 2005 tarihli ve 118625 sayılı yazısında, Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün
18-19 Mayıs 2005 tarihleri arasında Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB
Beşinci Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili
Mehmet Dülger'i ismen davet ettiği bildirilmektedir.
Söz konusu davete icabet
edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine
sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısı aranmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 15.38
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 15.48
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
2.-
Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci
Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet
Dülger'in ismen davet edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808) (Devam)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısı arayacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin biraz önce okunan tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No.: 146 26.4.2005
Genel Kurulun 26.4.2005
Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek
bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 27.4.2005
Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 5 inci sırasında yer alan 869 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 6 ncı
sırasında yer alan 870 sıra sayılı 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin 5 inci sırasına, 256 ncı sırasında yer alan 872 sıra sayılı 2006
Yılı Programının Hazırlanmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı sırasına,
25.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Türkiye Bilimsel
ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, 7 nci sırasına, aynı tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat
geçmeden, 10 uncu sırasına, gündemin 258 inci sırasında yer alan 876 sıra
sayılı 5325 sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin
11 inci sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının
12 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 854 sıra sayılı kanun tasarısının
13 üncü sırasına alınmasının; Genel Kurulun 26.4.2005 Salı günü 15.00-22.00;
27.4.2005 Çarşamba günü 14.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesinin ve 28.4.2005 Perşembe günü de Genel Kurulun saat 12.00'de
toplanmasının, Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
İrfan Gündüz K. Kemal Anadol
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulu
Önerisi hakkında, aleyhte iki söz isteği var; Malatya Milletvekili Sayın
Süleyman Sarıbaş ve Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
Süreniz 10 dakika.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulunun
bugün Genel Kurula sunduğu kararı aleyhine söz almış bulunuyorum; sözlerime
başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, anlaşılıyor ki, bu Danışma Kurulumuzla, Anamuhalefet Partimiz ve İktidar Partimiz, 876 sıra sayılı siyasî partilere yardımı öngören, 2820 sayılı Yasanın geçici 16 ncı maddesini kaldıran kanun teklifini görüşmek üzere irade beyanında buluşmuşlardır. Geçmişten beri, Cumhuriyet Halk Partimizin, bu 22 nci Dönemde bir kurgusu vardı. Bu kurgu, Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilen yasaların, Sayın Cumhurbaşkanının yüksek hukukçuluğuna güvenilerek, enine boyuna tartışılması ve Anayasaya aykırılıktan çıkarılması noktasında bir kurgu kurmuşlardı ve sürekli olarak da, Sayın Cumhurbaşkanının veto ederek gönderdiği yasaların mutlaka geçirilmemesi gerektiği, Anayasaya aykırı olacağı, Anayasa Mahkemesinden döneceği noktasında milletle bütünleşen bir taahhütleri vardı. İlk defa, Anamuhalefet Partimiz, bu kurgusundan vazgeçti; yani, herhalde, Anamuhalefet Partimiz, Sayın Cumhurbaşkanının da artık çok büyük hukukçu olmadığını, onun da vetolarının siyasî olduğunu kabullenmiş gibi bir anlayışın içine girdi. Aslında, bu, kendileri açısından da hakikaten ileri bir anlayış.(!)
Şimdi, demokrasilerde
iktidar her rejimde var. Geçenlerde de söyledim, iktidar her rejimde var; ama,
demokrasiyi demokrasi kılan, o demokrasilerde muhalefetin olması. Daha da ileri
kılan demokrasiyi, çoğunlukların, azınlık haklarının korunduğu bir sistemi
hâkim kılması. Sayın Cumhurbaşkanımız da, nihayet, bu veto gerekçesinde, siyasî
partilere yardımın süreç içerisinde gelişme gösterdiğini ve siyasetin,
demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partilere devlet yardımının
yapılmasının zaruret olduğu noktasından veto etmiştir ve -bir şey daha
belirtmiştir Sayın Cumhurbaşkanımız- bunun bir kurallar bütünü halinde yeniden
düzenlenmesinde fayda olacağını da ortaya koymuştur; ancak, ne yazık ki, gerek
İktidar Partimiz gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, Anamuhalefet Partimiz, bu
kanunu birlikte yürütme kararı almışlar ve kendilerinden başka kimsenin bu
Mecliste sesinin çıkmaması için her türlü elbirliğini, işbirliğini bir gayret
içerisinde yerine getirmektedirler.
Şimdi, gündemimize
baktığımız zaman, gündemimizde köylüyü ilgilendiren, gündemimizde esnafı
ilgilendiren, gündemimizde 56 000 muhtarımızı ilgilendiren, gündemimizde
siyaseti ilgilendiren siyasî etik yasası gibi çok önemli yasalar varken, sadece
demokrasinin sesini kısmak noktasında anlaşan her iki partimizin demokrasi
anlayışını da milletin şahitliğine havale etmek istiyorum.
Konu, para değil. Bu
parayı, biz, almayacağımızı da, buradan açık seçik beyan edebiliriz. Konu,
İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin çoğunluklarına dayanarak
demokraside azınlıkların haklarını nasıl gasbettiklerinin, nasıl onu gözardı
ettiklerinin demokrasi açısından irdelenme meselesidir.
Daha üç gün evvel
kutladığımız egemenlik bayramımızda, egemenliğin milletin iradesine
dayandığını, millet iradesinin de Parlamentoda milletvekilleri vasıtasıyla
temsil edildiğini, Parlamentoda çoğunluğu ele geçirenlerin diğer haklara da
saygı göstermesi gerektiğini, hem burada beyan ettiler liderler hem de her iki
partimizin de parti programında, maalesef, var. Demek ki, siyasî ikbal ve
siyasî çıkar söz konusu olduğunda, siyasî partilerimiz, ikbal uğruna, çıkar
uğruna, kendi programlarına yazdıkları ana ilkelerden de vazgeçme noktasında
hemen bir irade birliği, bir bütünlük gösterebiliyorlar.
Ben isterdim ki, bu
birlik, bu bütünlük, perşembe günü burada okunan Danışma Kurulu önerisinde
ileri sürülen siyasî etik yasasında olsun. Siyasî etik yasasında
anlaşamayanlar, muhtarların maaşlarının düzeltilmesinde anlaşamayanlar, esnafın
örgütlü durumunun siyasetin bulaşması noktasında, esnafı susturma noktasında
görüşülecek kanunda anlaşamayanlar, birliği gösteremeyenler, siyasetin sesini
kısma noktasında bu birliği gayet rahat gösterdiler.
Değerli arkadaşlarım,
ülkenin hakiki gündemi bu değildir. Ülkenin hakiki gündemi, bugün inim inim
inleyen köylümüzdür; ektiği ürünün bedelini alamayan, yaptığı masrafı
çıkaramayan köylümüzdür. Ülkenin hakiki gündemi, üniversiteyi bitirip,
askerliğini bitirip kahve köşelerinde, iş isteyen, aş isteyen gençlerimizdir.
Ülkenin hakiki gündemi, 120 000 000 lira maaş aldığı halde 240 000 000 lira Bağ-Kur primi ödeyen
muhtarlarımızın burada bulunan tasarısıdır. Ülkenin gündemi, federasyonlara
siyaset sokmak, sendikalara siyaset sokmak, esnaf derneklerini, esnaf
birliklerini, esnaf konfederasyonlarını susturmak, siyaset sokmak değil;
ülkenin gündemi, dış dayatmalara karşı ülkenin millî birlik ve beraberliğini
korumaktır.
Bakın, Kıbrıs'ı, kulağı
ters göstererek, bir oldubittiyle, Güney Kıbrıs Devletini Kıbrıs'ın tüm
temsilcisi olarak tanımak gibi önemli bir gündem varken, ülkenin gündemi, bu
hususları dillendirecek siyasî partileri, kamuoyu oluşturacak ve kamu görevi
görecek siyasî partileri yakıt parasız, su parasız, elektrik parasız bırakmak
değildir. Bu bakımdan, önünüzde, kiliselerin ekümenlik hakları var, önünüzde
azınlık vakıflarının katrilyonlar değerindeki mallarının iadesi var.
Şimdi, bütün bunlar
varken, sadece siyasî partilerin paralarını kesmek bu ülkelerin hakiki
gündemiyse, bunu, milletin hakemliğine bırakıyorum. İktidar Partimiz 32 trilyon
lira almış, hele Anamuhalefet Partimiz 18 trilyon lira almış ki, elli senedir
bu Anamuhalefet Partimizin ülkeye çaktığı 18 kuruşluk çivi de yok.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Yapma ya!..
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Evet, bir tane eseri yok; köprüsü yok, barajı yok, yolu yok. Bir
tane çivisi yok; ama, 18 trilyon lirayı, kendine verilen bir mükafat gibi
cebine koyabiliyor.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne demek?!.
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Şeker fabrikalarını baban mı yaptı?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Sen 18 trilyonu cebine koyarken, nasıl demokrasi anlayışıdır ki...
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Ülkeyi soydunuz siz, başka bir şey yapmadınız.
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
eğer konuşmanızı Danışma Kurulu önerisi üzerine hasretmezseniz, konuşmanızı
keseceğim.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Efendim, Danışma Kurulu önerisi ülkenin gündemini belirleyen bir
öneridir. Ben ülkenin gündemini anlatıyorum Sayın Başkan. Ülkenin gündemi bu değil.
BAŞKAN - Efendim, siz
bunun üzerinde konuşun lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Evet, ülkenin gündemi üzerinde konuşuyorum ben.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Ülkenin gündemi bu mu?!
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ayıp be!
BAŞKAN - Efendim, ben sizi
konuya dönmeye davet ediyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Ülkenin gündemini belirliyorsunuz ve ben ülkenin gündemi hakkında
konuşuyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Sarıbaş,
İçtüzük açık, sizi davet ediyorum.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Sayın Başkan, ülkenin gündemini belirlemiyor mu bu?! Ben, ülkenin gündemi
hakkında konuşmuyor muyum?! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Devam edin
efendim konuşmanıza.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Hangi Partinin Genel Başkanı Yüce Divanda yargılanıyor; mensubu olduğun
Partinin Genel Başkanı yargılanıyor!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Sayın Başkan, bakınız, ben AK Partinin içinden geldim. Onların
demokrasi anlayışını biliyorum; çünkü, iktidarların demokrasiye ihtiyacı yok.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yeni mi öğrendin?! İkibuçuk yıl orada durdun geldin.
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Onların her yaptığı kendilerince makul.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Günaydın!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - Ama, bu ülkede demokrasiyi savunması gereken Anamuhalefet Partisi.
Ne hazindir ki, bu öneri, Anamuhalefet Partisinin işbirliğiyle, koltuk
değnekliğiyle çıkan bir öneri; bunu ifade etmek istiyorum.
Ülkenin hakikî
gündemlerini getirseydiniz, mesela, Sayın Anadol, muhtar maaşlarını
getirseydiniz...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya)
- Getirdik, görmedin mi?!
SÜLEYMAN SARIBAŞ
(Devamla) - ...mesela, Sayın Anadol, geçen hafta gündeme alınmayan siyasî etik
yasasını getirseydiniz saygı duyardım.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Getirdik, oy vermedin sen!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla)
- Ama, demokrasinin sesini kısmak için getirdiğiniz öneriye katılmak mümkün
değil.
Bu bakımdan, bu bağlamda
bunun hukuka uygun olmadığını, ülkenin hakikî gündemi olmadığını belirtiyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sarıbaş.
İkinci aleyhe söz isteği,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz 10 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
her hafta salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimizde, bir Danışma
Kurulu önerisini, anlaşılmış veya anlaşılamamış bir tarzda, önümüzde buluyoruz.
Bu haftaki Danışma Kurulu
önerisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekillerinin anlaşarak önümüze getirmiş oldukları bir Danışma Kurulu
önerisi. Tabiî, bizim grubumuz olmaması nedeniyle, bu önerileri biz ancak
Meclis Genel Kuruluna geldiğimizde öğrenme fırsatı buluyoruz ve her hafta,
Danışma Kurulu önerileri karşısında sukutu hayale uğruyoruz. Bir hafta önce
veya iki hafta önce, üç hafta önce, çok önemlidir diye öneri içerisine
yerleştirilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi önerilen, ancak,
değişik nedenlerle görüşülemeyen bazı kanun tasarılarının, bu haftaki öneri
içerisinde yer almadığını görünce şaşkınlığımız iyice artıyor. İki hafta, üç
hafta önce, Türkiye'nin hayatî önemini haizdir diye önümüze getirilen tasarılar
bu öneriler içerisinde yer almıyor.
Şimdi, bu haftaki öneriye
bakıyoruz. Bu haftaki önerinin içerisinde, TÜBİTAK'la ilgili bir kanun
tasarısının da yer aldığını görüyorum ve çok enteresandır, 48 saat geçmeden,
bunun, Danışma Kurulu önerisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
geldiğini de öğreniyorum. Biraz önce, TÜBİTAK'la ilgili, ilgililere sordum;
maddeler üzerinde veya tümü üzerinde söz almak istiyorum dedim. Bana söylenen,
TÜBİTAK'la ilgili kanun tasarısının tümü ve maddeler üzerindeki, şahıslar adına
bütün konuşmaların doldurulduğu ifade ediliyor. Bakınız, bir Danışma Kurulu
önerisi bugün bizim önümüze geliyor; hangi kanun tasarısını görüşeceğimizi
burada öğreniyoruz ve o kanun tasarısı üzerinde konuşma yapmak istiyorum;
ancak, öğreniyorum ki, bütün konuşmalar kapatılmış, doldurulmuş. Bu,
demokrasinin neresinde yer alıyor Sayın Grup Başkanvekilim; size soruyorum;
yani, alelacele getireceksiniz, iki grup anlaşacak; biz, bu kanun tasarısı
üzerinde Mecliste katkı yapmak isteyeceğiz; ancak, daha Danışma Kurulu önerisi
burada kabul edilmeden, o kanun tasarısı üzerindeki bütün konuşmalar
doldurulacak! Böyle bir demokrasi anlayışını kabul etmenin mümkün olmadığını
sizlerin takdirine sunmak istiyorum.
Cumhuriyet Halk
Partisinin Grubu var; grup adına konuşma hakkı var. Sizin korkunuz, Doğru Yol
Partisi milletvekillerinden midir sayın milletvekilleri?! Bunu açıklıkla sormak
istiyorum. Yaptığınız bu işlem, Cumhuriyet Halk Partisinin konuşmasını
engellemeye yönelik herhangi bir işlem değil; yapılan bu işlem, Doğru Yol
Partisi adına Ümmet Kandoğan veya bir başka milletvekilimiz gelip burada
konuşursa, onun konuşmasının önünü kesmek maksadıyla yapılan bir uygulamadır.
Onun akabinde, Yatırımların Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması...
O da, 48 saat geçmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesiyle ilgili,
bu önerinin içerisinde o da yer alıyor. Onu da sordum; o kanun tasarısıyla da
ilgili bütün konuşmalar doldurulmuş sayın milletvekilleri! Böyle bir demokrasi
anlayışı, böyle bir kanun yapma mantığıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
geçen kanunların 32 tanesinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri
gönderilmesinin altında yatan sebep böylelikle ortaya çıkıyor. Siz, muhalefeti
konuşturmadan buradan bu kanunları geçirmek istiyorsanız, buna bizim söyleyecek
herhangi bir sözümüz olamaz. Niçin bu endişe? Niçin bu korku? Biz de biliyoruz
ki, geçen sefer de söyledim, müsademe-i efkârdan, barika-i hakikat doğar. Biz,
burada, kanunları etraflıca tartışacağız, konuşacağız, müzakere edeceğiz,
doğrularda birleşeceğiz, bir ortak akılda, aynı noktada buluşacağız ve
Meclisten geçecek olan kanunlar, böyle olursa sağlıklı olacak. Ancak 30
kişiyle, 40 kişiyle buradan geçen kanunların akıbetini görüyoruz veya gece
yarısı, son dakika önergeleriyle, kimsenin farkında olmadan yapılan
değişikliklerle geçen kanunların akıbetini hepimiz biliyoruz.
Değerli milletvekilleri,
öyleyse, bu gündemin tespitinde, elimizi vicdanımıza koyacağız. Biraz önce
konuşan hatip de, Türkiye'nin gündemiyle ilgili hususlarda bazı sözler söyledi.
Bakınız, öyle hassas, öyle kritik noktalardan geçiyoruz ki, Sayın Başbakan bile
Avrupa Birliğinin bazı çevrelerinin Türkiye'yi bölmeye çalıştıklarını ifade
ediyor.
Geçen hafta, bakınız,
bütün dünyada Türkiye aleyhine yapılan faaliyetlerin, gayretlerin hangi
noktalara ulaştığını görüyorsunuz ve yine, geçen hafta içerisinde Avrupa'daki
birçok ülkede parlamentoya sunulan kanun tasarılarının, altını çizmek
istiyorum, sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlerle ilgili, o ülkelerde
kanunlarına ceza hükümleri yerleştirmek için meclislerini faaliyete geçirdiler.
Avrupa'nın birçok ülkesinde Türk Bayrakları yakıldı, ayaklar altına alındı ve
âdeta bir noktadan başlanmış hissini veren bütün bu olaylar, ardı ardına,
Türkiye'nin iktidar olma noktasında en zayıf dönemine rastlıyor.
Bakınız, iktidar olmak
ayrı, muktedir olmak ayrı. Geçen hafta Sayın Genelkurmay Başkanının, özellikle
hükümete de yönelik olarak söylemiş olduğu sözler karşısında, İktidar
Partisinin genel başkan yardımcısının "çok dengeli, çok güzel sözler"
lafından başka hiçbir şeyin söylenmediği günümüzde, bir Anayasa Mahkemesi
Başkanının konuşması karşısında bütün bakanlarımız sıraya geçti.
Ben de karşıyım Anayasa
Mahkemesi Başkanının yapmış olduğu konuşmaya; ancak, bütün bunlar, bütün bu
olup bitenler, son dönemdeki, iktidarın girmiş olduğu aczin bir neticesidir,
onun bir sonucudur. Ben istiyorum ki, hükümetimizin, bütün bu gelişen olaylar
karşısında, içte ve dışta ülkenin sıkıntılarını artırmaya çalışan bütün bu
olaylar karşısında dik bir duruş sergilemesi lazım geliyordu. Türkiye Büyük
Millet Meclisi aynı duyarlılığı göstermek mecburiyetinde.
Bakınız, Polonya Meclisi,
yine geçen hafta, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak bir karar aldı ve
bunun kınanmasıyla ilgili bir karar aldı. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak bütün bunlarla mücadele etmemiz gerekirken "TÜBİTAK Kanununda,
yatırımların teşvikiyle ilgili kanunlarda Doğru Yol Partisinin veya
muhalefetinin sesini nasıl kısarız, onları nasıl konuşturmayız, bu kanunları
buralardan alelacele nasıl geçiririz"in hesabını yapmanın muhasebesini,
mutlaka, vicdanlarınızda yapmak mecburiyetindesiniz ve bunun izahını da
mutlaka, kamuoyuna, Türk Milletine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de yapmak
mecburiyetindesiniz.
Bakınız, bütün
göstergeler son dönemde olumsuzluğa geçiyor. İşte, işsizlik rakamları
açıklandı. Dünyada büyüme rekoru kırıldı derken, işte, üç aylık işsizlik
rakamları yüzde 11,5. Ben, bir ekonomistin, bir iktisatçının gelip, bu
kürsüden, yüzde 9,9 büyümenin karşılığı olarak işsizliğin nasıl arttığının bir
açıklamasını istiyorum değerli milletvekilleri. Geliniz, burada, bunu
açıklayınız; dünyada bunu açıklayacak iktisatçı yok.
Bakınız, yine, tüketici
güven endeksi son ayda 3,2 puan azalarak, son yılların en düşük seviyesine
ulaşmış. İthalat, dünyada rekor kırarak, geçen sene yüzde 40 artmış, dışticaret
açığı dünyada rekor kırarak 35 milyar dolara ulaşmış, carî açık 15,6 milyar
dolara ulaşmış ve bütün bunları alt alta koyacak olursanız, vahim tablo
kendiliğinden ortaya çıkıyor.
HALİL AYDOĞAN
(Afyonkarahisar)- Enflasyon, faiz oranlarını söyle!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)-
Yatırım yapma yönünden dünyanın en riskli 7 nci ülkesi Türkiye; 1 inci sırada
da Irak var, önümüzde 5 ülke daha var. Doğrudan yabancı yatırım, sadece 330 000 000 dolar 2004 yılında. O kadar çok
övündüğünüz, o kadar çok reklamını, propagandasını yaptığınız bir konuda bile,
2004 yılında Türkiye'ye giren doğrudan yabancı yatırım 330 000 000 dolar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Kandoğan,
bakın, size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)-
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2002 yılında yüzde 70 iken, şimdi, 2004
yılında yüzde 64'lere düşmüş, yüzde 63'lere düşmüş. Tarımda alınan pay -gayri
safî millî hâsılanın- 2002'de yüzde 14 iken, bugün yüzde 11'ler seviyesinde.
Tarıma ayrılan kaynak her geçen gün küçülüyor. Tarımdaki büyüme, son yıllarda,
maalesef, yerini küçülmeye bıraktı. Dünyanın en borçlu 5 inci ülkesi. Bakınız,
144 ülke arasında dünyanın en borçlu 5 inci ülkesi ve yine, geçen hafta
içerisinde gazetelerde manşet oldu, hayalî ihracatın arttığı söylendi. Biz,
bunu unutmuştuk. Bakınız, yeniden Türkiye'nin gündeminde, Gelirler İdaresinin
yapmış olduğu bir resmî açıklama, hayalî ihracatın arttığı söyleniyor. Gelir
dağılımı bozuluyor. En üst gelir grubu -yüzde 20'si- 2002'de yüzde 45,3
alırken, şimdi yüzde 47,6'ya çıkmış; en düşük gelir grubunda yüzde 6,5'ten
yüzde 6,3'e düşmüş.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben de teşekkür etmek istiyorum müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Şimdi, Danışma
Kurulu önerisinin lehinde, İzmir Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; burada, Danışma Kurulu önerisi
Yüksek Meclisin takdirine sunuldu, biraz sonra oylanacak ve onun müzakeresini
yapıyoruz. Bu, eski tabirle vakayi adiye bir olay. Meclisin gündeminin
belirlenmesi için -sık sık- bu Meclisin yaptığı en sık işlemlerden biri.
Bu işlemler yapılırken,
elbette, gündemin düzenlenmesi konusunda Danışma Kurulunun hazırladığı metnin
lehinde, aleyhinde konuşmalar yapılması kadar doğal bir şey yok; ama, burada,
içinde birçok, Cumhuriyet Halk Partisinin de lehinde, aleyhinde olduğu çeşitli
yasalar bulunan -biraz sonra anlatacağım onları, görüşlerimizi- bir metnin
içinden bir yasa cımbızla çekilerek, bu Danışma Kurulu metninin tümü sanki
siyasî partilere Hazineden yapılan yardımla ilgili yasanın görüşülmesiymiş gibi
bir izlenim yaratıldı ve Meclise Adalet ve Kalkınma Partisinden giren, ama,
biraz önce, bu kürsüde, Anavatan Partisi adına konuşan arkadaşımız
düşüncelerini söyledi; katılırım, katılmam, saygı duyarım elbette; ama,
Cumhuriyet Halk Partisine haksızlık yapmasına, Grubum adına, şahsım adına,
Cumhuriyet Halk Partisi adına izin vermem. Haddini bilecek herkes! (CHP
sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı 18 trilyon lira
anasının ak sütü gibi... Seçime girerek aldığı oy oranında aldığı Hazine
yardımını küçümseyerek, onu gayri meşru göstererek, ondan sonra da "bu
memlekete 18 tane çivi çakmamıştır Cumhuriyet Halk Partisi" demek cüretini
gösteren arkadaşımı şiddetle kınıyorum, teessüf ediyorum kendisine. (CHP
sıralarından alkışlar)
Şu konuştuğumuz, çatısı
altında bulunduğumuz Meclisin temeli 1937 yılında atılmıştır, Büyük Atatürk'ün
yaşadığı dönemde atılmıştır. Şöyle karşıya bakmasını tavsiye ederim; Emniyet
Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Yargıtay, Millî Savunma Bakanlığı,
Genelkurmay Başkanlığı, arkadaki binalar, hepsinin temeli Cumhuriyet Halk
Partisinin iktidarı döneminde atılmış, bitirilmiştir; şu anda içinde
çalıştığımız Mecliste konuşabiliyorsa arkadaş, Cumhuriyet Halk Partisinin
attığı ve bitirdiği temeller, inşaatlar ve hizmetler nedeniyle bu kürsüde
konuşuyor.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığını, bunlar satıyorlar.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Daha da ötesi, takipçisi olduklarını söyledikleri Sayın Merhum Özal, devlet
demiryolları için, tren yolları için "bunlar ancak komünist ülkelerde
olurlar, inen bineni kontrol etmek için demiryolları yapılmıştır" diye
istihza ettiği demiryollarını "demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan"
diye Onuncu Yıl Marşı besteleyen ve Türkiye'yi demir ağlarla donatan, döşeyen
Cumhuriyet Halk Partisine yapılan bu haksızlığı şiddetle reddediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) -
150 ton altınla verdik Hazineyi bunlara, şimdi bomboş.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
-Değerli arkadaşlar, böyle bir konu burada tartışılırken iş buralara
vardırılmamalı, haksızlık yapılmamalı; eğer bu tartışma başlarsa, bitmez.
Bana verilen 10 dakikalık
sürede bitmez Cumhuriyet Halk Partisinin bu memlekete yaptığı hizmetleri
anlatmaya kalkarsam; yani, siz, Lozan'dan mı şikâyetçisiniz, yani Montrö
Antlaşmasından mı şikâyetçisiniz, Kıbrıs Barış Harekâtından mı
şikâyetçisiniz?!. Hepsinde Cumhuriyet Halk Partisinin imzası var, damgası var;
yani, Toprak Mahsulleri Ofisinden PTT'ye, Denizcilik Bankasından Denizcilik
İşletmesine, Hava Yollarına kadar bu ülkede ne kadar KİT varsa, iğneden uçağa,
bisikletten kamyona kadar...
Makine Kimya tesisleri...
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Vur, oraya da vur!
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Ordumuza silah temin eden, hâlâ devam eden Makine Kimya tesisleri kimin eseri
arkadaşlar?! Ayıp değil mi, 18 trilyon aldık diye, bize "18 çivi
çakmadınız bu memlekete" demek haksızlık değil mi arkadaşlar?!
Ayrıca, bu Danışma Kurulu
metninde teşvik yasası var. Elbette, bazı maddelerine muhalefetimizi,
çekincelerimizi söyleyeceğiz; ama, hepsine muhalefet edeceğiz diye, milletin
beklediği, illerin özlediği bir teşvik yasasını, bizim, bu Mecliste
görüştürmeyerek, bu Meclisin gündemini tıkamaya hakkımız var mı?!
Yenilenebilir enerji
kaynakları... Devamlı iktidarı eleştiriyoruz, niye hâlâ gündemine sokmadınız
Meclisin diye. Israrla, yenilenebilir enerji kaynaklarının bu Mecliste
görüşülmesini ve yasalaşmasını istiyoruz biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak;
ona da mı hayır diyelim?!
Haa, arada TÜBİTAK
varmış! Şimdi göreceksiniz TÜBİTAK konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
sözcülerinin bu gelen tasarıya nasıl muhalefet ettiklerini, Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini bilimsel olarak burada nasıl izah ettiklerini biraz sonra
duyacaksınız. TÜBİTAK'a, gelen tasarıya evet deme gibi bir tutumu yok
Cumhuriyet Halk Partisinin; tam tersine, eskiden çizgisi neyse onu da şimdi
sürdürecek, çekincelerini söyleyecek, Anayasaya aykırılık iddialarını burada
dile getirecek; ama, işi, sadece... Yani, bir parti seçime girmiş arkadaşlar,
yüzde 6,99 rey almış; o, Hazineden yardım alamayacak; ama, siz, çeşitli
sebeplerle -beni ilgilendirmez- Adalet ve Kalkınma Partisinin iç sorunları
nedeniyle istifa etmişsiniz -edebilirsiniz, özgür iradenizdir- başka bir
partiye geçmişsiniz...
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- CHP'den de istifa edenler var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Veya CHP'den istifa etmişler; aynı şey; yani, herhangi bir partiden istifadan
bahsediyorum arkadaşlar.
AHMET YENİ (Samsun) -
CHP'den de var.
K. KEMAL ANADOL (Devamla)
- Bir şey demiyorum; var; olabilir, özgür iradesidir; ama, ondan sonra
"biz, üç kişi, beş kişi bir araya geldik, falanca partiye katıldık, ille
de bize para vereceksiniz..." Böyle şey olmaz arkadaşlar, yok böyle şey. Böyle
bir mecburiyet de yok; ama, gündem sadece bundan ibaretmiş gibi, bu kürsüden ve
bizi televizyondan izleyen insanları, halkımızı yanıltmaya da kimsenin hakkı
olmadığını söylemek istiyorum.
TÜBİTAK yasa tasarısı
gibi tasarıya da, sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisinin karşı olduğunu,
olacağını ifade edeceğini bir daha belirtiyorum, Yüce Meclise saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Anadol.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.
BAŞKAN - İstanbul
Milletvekili ve AK Parti Grup Başkanvekili Sayın İrfan Gündüz; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin sevgi ve
saygılarımla selamlıyorum.
Aslında, hiç kimseden
saklı ve gizli bir şey yapmadık, dün basınımıza da bu gündemi dağıttık; sadece
salının gündemini değil, çarşambanın gündemini de, perşembenin gündemini de
dağıttık. Esasında ilgisizlikleri buradandır ki, burada, gelip, polemik yaparak
"efendim, bizim hiç haberimiz yok; geldim, söz istediğim anda buna muttali
oldum" demek, bana göre, büyük garabet ve gaflettir.
Öbür taraftan, bu
gündemle ilgili meseleler de, bir kısmı geçen haftalardan beri Meclisimizde
görüşülmesine devam edilen kanun tasarılarıdır; bir kısmı yarım kalmıştır,
onlar bugün gündeme geliyor.
Şimdi, burada, bakın, 10
000 tane polis alımıyla ilgili kanun var. Bu, çiftçiyi, köylüyü, esnafı,
milleti ilgilendirmiyor mu?! Burada, şimdi, arkadaşımız kalkmış diyor ki
"İşsizlik çığ gibi büyüyor" bu 10 000 kişi alınarak, bu işsizlik
azalmayacak mı? Peki, gelip bunları niye söylemiyorsunuz?
2004 yılında, işsizlik
oranı, geçen senenin ilk üç ayında yüzde 12,5 iken, bu senenin, 2005'in ilk üç
ayında yüzde 11,5'tir. Yüzde 1 azalma da var; hiç olmazsa bunu da görün.
Öbür taraftan, 2003
yılının içinde, enflasyon liginde, dünyada, Türkiye, ilk 5'in içerisindeyken,
2004'te ilk 8'deyken, şimdi, 30'uncu sıraya gerilemiştir. Bu hayat pahalılığı,
köylüyü, milleti, çiftçiyi, esnafı, aziz milletimizi ilgilendirmiyor mu?! Niye
bu başarıyı söylemiyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Muğla) -
Hangi başarı?!. Millet aç! Aç!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Kan ağlıyor millet! Poğaça yiyen, zengin addediyor kendini!
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) -
O yüzden, eğer, biz, muhalefeti susturmak isteseydik, siz, bu Danışma Kurulu
teklifiyle ilgili, gelip de burada konuşma imkânı bulamazdınız.
O yüzden, burada, üç
günlük bir program bütün kamuoyuna iletilmişken, kalkıp, gerçekten, bunun
içerisinden cımbızla çeker gibi, Siyasî Partiler Kanununu gündeme taşımak, bu
da bir polemik konusudur.
O yüzden, her parti,
milletten aldığı destekle, milletten aldığı icazetle, seçimde milletin
kendisine verdiği emanette söz sahibi olur. Millet, size, bir partinin
şemsiyesi altında bu yetkiyi vermiş ve aynı zamanda, siyasî partilere yardım
da, seçimlerde alınan oya göre verilir ve oya göre değerlendirilir; ama,
sonradan, evdeki hesap çarşıya uymamış, kendi şahsî çıkarlarınız, şahsî
hesaplarınız ya da hesabî duygularınızla partinizden ayrılmışsınız, üç kişi bir
araya gelerek, biz şirket kurduk, buyurun, para verin der gibi, bunu isteme
cesaretini nasıl gösteriyorsunuz?
Önümüzde seçim var,
geliyor; işte o seçimlerde millet size bu hakkı verirse, o zaman, rahat rahat
alın, ananızın ak sütü gibi helal olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama,
milletin vermediği bir yetkiyi almaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Öbür taraftan, diğer
gündemlere baktığınız zaman, bugün, 9 172 adet, camilerimizde görevli, geçici
kadroda görev yapan din görevlileri var. Bu 10 000 kişiye kadro verelim,
bunlara asalet verelim, zaten üçte 2 maaşını alıyorlar. Peki, bunlar köylü
çocuğu değil mi, bunlar esnaf çocuğu değil mi?! Gündemde bu var.
Böyle aristokrat bir
gündemle değil, gerçekten demokrat bir gündemle geldik ve biz, bunları,
gerçekten, Anamuhalefet Partimizin değerli Grup Başkanvekiliyle konuşarak,
anlaşarak getirdik. Burada, anlaşarak derken, her kanuna bizim gibi oy
kullanacaklar anlamında söylemiyorum.
İktidarların görevi,
milletin huzurunda ve bu kürsüden doğruları haykırarak, doğrularını
savunmaktır; muhalefetin görevi de, gerekçeleriyle beraber -işi polemiği
dökerek değil ama- bizim yanlışımızı söyleyerek, yanlışımızı göstermek ve
iktidarı doğru yapmaya zorlamak olmalıdır. O yüzden, böyle, ikide bir, milletin
huzurunda demagojik konuşmalar yaparak, tek başına, çıkıp, çığırtkanlık yaparak
milletin gündemini saptırmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur.
O yüzden, demokrasilerde,
ancak, eğer millet icazet verirse konuşma hakkına sahipsiniz; millet
vermiyorsa, milletin vermediği yetkiyi hiç kimse kendi başına kullanamaz.
Demokrasilerde, kerameti kendinden menkul otoritelere yer yoktur.
Demokrasilerde bir tek güç var; o da, milletten icazet alarak gelip seçilenler
konuşur ve seçilenlerin dediği hayata geçer; millet adına icraatı onlar
yaparlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)
O yüzden, demokrasiyi
tanımlarken de böyle diyorlar; demokrasi, atanmışlarca değil, seçilmişlerce
yönetilen bir sistemin, bir rejimin adıdır. O yüzden, milletin verdiği yetkiyi
kullanmaya kalkma yanlışlığına biz burada dur diyeceğiz.
O yüzden, ben, bu duygu
ve düşüncelerle, bugün, yarın, hatta, bu hafta sonu... Bizim, cuma ve cumartesi
de çalışma programımız var; bu çerçevede milletin derdine derman olmaya
çalışıyoruz. Konuyla ilgili, çok güzel, önemli kanunlar var; yenilenebilir
enerji kaynaklarıyla ilgili kanun var, esnaf ve sanatkârlarla ilgili kanun var.
İnşallah, onu, bu hafta yasalaştırarak milletimizin hizmetine sunacağız.
Danışma Kurulumuzun
kararının yerinde ve olumlu olduğunu tekrar arz ediyorum.
Hepinize en derin hürmet
ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Gündüz.
Danışma Kurulu önerisi
üzerinde lehte ve aleyhte konuşmalar tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
oylamaya geçmeden önce, Danışma Kurulu önerisini okuyan Değerli Kâtip Üye
arkadaşımızın "28.4.2005 Perşembe günü de Genel Kurulun saat 14.00'te
toplanmasının" diyeceğine "saat 12.00'de" diye bir zuhul var.
Bunu, zabıtlara geçirme bakımından açıklıyorum "saat 14.00'te toplanmasına"
şeklinde düzeltiyorum ve Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
1 inci gündeme alma
önergesini okutuyorum:
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/336) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2.11.2004 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum (2/336) esas numaralı
"Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim"
Başkanlıkça havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini
arz ederim. 10.1.2005
Saygılarımla.
Dursun
Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Önerge sahibi
olarak, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Teşekkürler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2.11.2004 tarihinde
sunmuş olduğum, ancak, ilgili komisyonda bugüne kadar görüşülmeyen (2/336)
sayılı, Iğdır İlinde "Iğdır Üniversitesi" adıyla bir üniversite
kurulmasına dair kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan
gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce Yüce Meclisi ve sizleri
saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizin az gelişmişlik zincirinin kırılması, gelişmiş ülkeler arasında hak
ettiği yeri alabilmesi için, öncelikle bilim ve bilim yuvası olan
üniversitelere gereken önemin verilmesi gereklidir. Bunu hepiniz biliyorsunuz.
Dünyada gelişmişlik
göstergelerinden birinin gene eğitim ve öğretim olduğu malumlarınızdır.
Türkiyemizde 77 üniversite vardır. Bunların 53'ü devlet, 24'ü vakıf
üniversitesidir. Ama, dünyaya bakarsak, Amerika Birleşik Devletlerinde 3 300
üniversite, Japonya'da 458 üniversite, Güney Kore'de 258 üniversite vardır
arkadaşlar. Bu sayıya dikkat edecek olursak, ülkemizdeki yükseköğretim
çağındaki gençler arasında okullaşmanın da düşük olduğunu göreceğiz; Türkiye'de
bu rakam yüzde 15'tir; Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 60, Güney Kore'de
yüzde 38, Fransa'da yüzde 35, İspanya'da yüzde 40 ve Japonya'da yüzde 30'dur.
Bu veriler irdelendiğinde, ülkemizin gerek üniversite sayısı bakımından gerekse
yüksekokullaşması bakımından, üniversitelerimize ayrılan ekonomik değer
bakımından çok eksiklerimizin olduğu ortaya çıkar.
Sayın milletvekili
arkadaşlarım, gündeme alınmasını talep ettiğim husus, Iğdır'da "Iğdır
Üniversitesi" adı altında bir üniversite kurulmasıdır.
Iğdır, Türkiye'nin
doğusunda, üç ülkeyle sınırı olan, stratejik öneme sahip bir ilimizdir. Değerli
arkadaşlarım, Iğdır'ın Sürmeli Çukuru, dünyanın en eski yerleşme yerlerinden
birisidir. Aynı zamanda, efsanevî önemi bakımından, dünyaya ikinci defa
insanoğlunun buradan dağıldığı, söylenen bir gerçektir. Tarihî değeri açısından
Sürmeli Çukuru, Sürmeli Şehri, dünyanın en eski yerleşme birimidir.
Dolayısıyla, Iğdır, İpek Yolu üzerindedir ve Türkiye'nin, dünya açısından
önemli stratejik noktasıdır. Bu nedenle, Iğdır İlinin ekonomisi tarıma ve
hayvancılığa dayanmakta olup, doğunun Çukurovası olarak değerlendirilen bu
yöre, tahılın dışında yetiştirmiş olduğu çeşitli meyve türleri ve meyvecilik
alanında, yine, Türkiye'nin önemli merkezlerinden biridir.
Kalkınmada geri kalmış
illere üniversitelerin kazandıracakları çok önemli faydalar vardır. Türkiye'nin
önemli sorunlarından birisi de göç olayıdır. Kalifiye işgücünün ve bilginin
ülkemiz genelinde homojen olarak dağılmaması, nüfus hareketlerinin önemli bir
sebebi olarak ortaya çıkar. Bu itibarla, bölgenin kalkınmasında ve göçlerin
önlenmesinde üniversiteler büyük öneme sahiplerdir.
Değerli arkadaşlarım,
Ağrı Dağının henüz kullanılmayan inanç turizmiyle ilgili doğa sporlarını, kış
turizmiyle ilgili zengin varlığını ve Iğdır Ovasının, muazzam, uyuyan tarım ve
hayvancılık potansiyelini harekete geçirmek, birlik ve bütünlüğün sağlanmasına
önemli katkılar sağlayacaktır. Bunu etkileyecek bir ışığa, bir bilgi çıkışına
ihtiyaç vardır. Bu da, Iğdır'da kurulacak olan üniversite olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; genel anlamda ülkemizde büyük merkezlere göçü
durdurmanın önemli bir yolu da, göç veren bölgelerde cazibe merkezleri
oluşturulmasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, tamamlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın;
buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Doğu Anadolu Bölgesinde Iğdır'ın cazibe merkezi haline getirilmesini,
devletimizin uzun vadedeki çıkarına uygun düşecek şekilde hükümetin istekli
hale gelmesini buradan temenni ediyorum.
Sayın Grup Başkanvekili
Profesör İrfan Gündüz Beyin de belirttiği gibi "doğruları her zaman
destekleyeceğiz" diye biraz önce söylemişti. Bu nedenle, Iğdır'a kurulacak
üniversite doğru bir karar olarak durmakta; kendilerinin desteğini bekliyoruz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; ben, burada sizlerin engin sağduyusuna ve
yurtseverlik zenginliğinize sesleniyorum ve destek diliyorum. Iğdır'da, Iğdır
Üniversitesi adı altında bir dostluk üniversitesi kurulması, kanun teklifime
desteğinizi ve doğrudan gündeme almanızı diliyorum.
Ben, ülkemizin birliği ve
bütünlüğü adına bunu istiyorum. Yurdumuzun doğu ile batısı arasındaki
gelişmişlik farkının azaltılması adına talep ediyorum. Doğudan batıya doğru
göçün azaltılması adına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir; maksat anlaşılmıştır.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Arkadaşlar, ya evet ya hayır!..
Yani, kabul etmeyenler dedim...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, biraz önce Grup Başkanvekili "evet" demişti; bu
nedenle, AK Parti Grubunun gerçekten sözünde durmadığını ben şikâyet ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Kabul
edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
4.-
İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/319) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/289)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
27.9.2004 tarih ve 23735
numaralı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, TBMM
İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması
konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.
Hürmetlerimle. 15.3.2005
Emin Şirin
İstanbul
BAŞKAN - Sayın Şirin'in
söz isteği var; buyurun efendim.
Süreniz 5 dakika.
EMİN ŞİRİN (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunundaki bir değişiklikle ilgili
olarak vermiş olduğum kanun teklifi komisyonda görüşülmediği için, İçtüzüğün 37
nci maddesi uyarınca Genel Kurulda gündeme alınması konusunda söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konu hakkında irticalen
ve kısa konuşacağım. Konu hepimizi çok yakından alakadar eder, aktüel bir konu;
yabancılara mal satışı meselesi.
Sizlerden özellikle,
lütfen, dinlemenizi ve konuya önem vermenizi rica edeceğim. Zira, belki
tesadüfen, bugün Anayasa Mahkemesinin kararı açıklandı. Anayasa Mahkemesi,
yabancılara mal satışı meselesini iptal etti ve Genel Kurulumuza, Meclisimize
de bu konuyu düzenlemesi için, yürütmeyi durdurmayla beraber, üç aylık bir süre
tanıdı. Yani, temmuz ayının 20'sine kadar, biz, yabancılara mal mülk satışına
devam etmek istiyorsak, gayrimenkul satışına, Genel Kurul olarak bir kanun
çıkarmamız lazım. Aksi takdirde bu satışlar iptal edilmiş vaziyette.
Benim vermiş olduğum
kanun teklifi 9 uncu aydan, yani tesadüfen bugün Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı gününe geldi. Bunu gündeme aldığınız takdirde, özellikle iktidar ve
muhalefet partilerinin, komisyonda bunu görüşmek, teklifleri birleştirmek ve
tekrar temmuz ayına kadar bir kanun çıkarma imkânı olacak.
Benim kanun teklifi
vermemdeki gaye, belirli bazı huzursuzlukları ve toplumda ortaya çıkan bazı
gerginlikleri ortadan kaldırabilmek içindi. Yabancılara mal satışını
düzenleyen, daha doğrusu, belediye hudutları dışında yabancılara mal satışına
mâni olan kanun, 422 sayılı Kanun, devrim kanunu niteliğinde ve Lozan
Antlaşmasının uygulama kanunlarından biriydi. Zaman içinde şartlar değişti, biz
yabancılara mal satılabilme hükmünü, burada yapılan değişikliklerle getirdik.
Burada, toplumda bazı
gerginliklerin ve huzursuzlukların çıktığını da görüyoruz. Özellikle ziraî
alanların satışında bazı problemler var. Benim dikkatinize getirdiğim teklif,
gayrimenkul satışlarını, ev olarak bir imkân tanıyan, turizm yatırımlarına imkân
tanıyan, sanayi yatırımlarına imkân tanıyan; ancak, sadece ziraî alanları satış
yerine kiralama imkânı verdiren bir teklif. Bu konunun gündeme alınması,
önümüzdeki üç ay içinde zaten görüşülmesi gerektiğine göre, sizin
takdirlerinize arz ettiğim bir konu.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve bağımsızlar sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Şirin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Gündemin "Oylaması
Yapılacak İşler" kısmına geçiyorum.
Ağrı Milletvekili Cemal
Kaya'nın milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü,
İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince üyeliğinin düşmesinin oylamasını
yapacağız.
İstifanın geçerli olduğu
Başkanlık Divanınca tespit edilmiştir.
İstifa tezkeresini
okutuyorum:
5.- Ağrı
Milletvekili Cemal Kaya'nın Başkanlık Divanınca geçerli olduğu tespit edilmiş
bulunan milletvekilliğinden istifasını içeren önergesi (4/290)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Hakkımda basın yayın
organlarında çıkan haberler ve soruşturma yapılabilmesi yönünde fezleke
hazırlandığı yönündeki duyumlarım nedeniyle kendimi bağımsız yargı organları
huzurunda savunabilmek, suçsuzluğumu ispatlamak ve de fazlasıyla haksız
saldırıya uğratılmış olan kişilik haklarımı koruyabilmek adına, üyesi olmaktan
büyük onur duyduğum Yüce Meclisimizin 22 nci Dönem milletvekilliğinden istifamı
arz ve gereğini talep ederim.
Belki de, sırf, kendini
yargı organları huzurunda yargılatabilmek ve suçsuzluğunu ispatlatabilmek gerekçesiyle
milletvekilliğinden istifa etmek, siyasî geleneğimizde bir ilk olabilir; ancak,
bana güvenerek oy vermek suretiyle onurlandıran seçmenlerin, kendimin, ailemin,
çocuklarımın onuru, şeref ve haysiyeti adına bu tür bir davranışta bulunma
zorunluluğu duydum. Dilerim, bu istifa beyanımla birlikte, şahsım kullanılarak,
şahsım üzerinden yolsuzluk siyaseti yapılarak, milyonlarca vatandaşımızın
güvenine ve beklentisine sahip, ülkemizi, aydınlık, mutlu, kalkınmış ve huzurlu
yarınlara ulaştıracağına yürekten inandığım, mensubu olduğum Adalet ve Kalkınma
Partisinin yıpratılması çabalarına bir son verilir. Yine dilerim ki, bu
davranışım, hakkımda, siyasî çıkar kaygılarıyla hakarette bulunan, hukuku,
bireysel hakları hiçe sayan ve haksız ithamlarda bulunan birçok insan için
örnek bir davranış olarak algılanır.
Gereğini takdirlerinize
saygılarımla arz ve talep ederim.
Adalet
ve Kalkınma Partisi Ağrı Milletvekili
Cemal
Kaya
BAŞKAN - Şimdi, biraz
önce dinlediğiniz istifa önergesini Yüce Heyetin oyuna sunacağım: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiş; bu sonuca göre, Ağrı Milletvekili
Cemal Kaya'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği düşmüştür.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.45
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 16.55
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince, sözlü sorular ile
diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Ertelenmiştir.
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3.-
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
(x) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Kanunun tümü üzerinde, şahsı adına,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilen Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun üzerinde düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.
Öncelikle, bu Kanun, mart ayı içerisinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş ve burada kanunlaşarak Sayın
Cumhurbaşkanına gönderilmişti. Geçen ayki toplantı tutanaklarını inceledim; hem
benim hem de muhalefet partisi milletvekillerinin bu konuyla ilgili olarak, bu
Kanunun Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilebileceğini, birçok
eksikliklerin, yanlışlıkların bulunduğuyla ilgili ifadelerin ne kadar doğru ve
gerçek olduğu, yaklaşık birbuçuk ay sonra, bir kez daha, gözler önüne
gelmiştir.
Bu kanunla ilgili olarak, gerekçede,
Türkiye'de nüfus başına düşen polis sayısının az olduğu, toplumdaki suç
niteliklerinin değiştiği ve bu nedenle, bunlarla ilgili etkili tedbirlerin
alınabilmesi için böyle bir kanun hazırlandığı ifade edilmişti; ancak, hem
benim hem diğer milletvekillerinin yapmış olduğu konuşmalarda, bunun, çok
alelacele hazırlandığı, hatta, İçişleri Komisyonunda mutlaka görüşülmesi
gerekirken, o komisyona sevk edildiği halde, o komisyonda görüşülmeden, Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülerek Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildiği,
tarafımdan ifade edilmişti. Şimdi, geriye dönüp baktığımızda, bu iddialarımızın
ne kadar doğru olduğu, bizlerin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya
çıktı. İşte, birbuçuk ay sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeniden, aynı
kanunu tekrar görüşüyor, tekrar tartışıyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi için
hayatî önemi haiz olan zaman, burada, lüzumsuz bir şekilde harcanmaya devam
ediliyor.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla, 2005
yılı içerisinde, sadece 2 000 polis memuru aday olarak alınacak. Gerekçede çok
söylendiği gibi, 2005 yılı içerisinde 10 000 polis memurunun alınması ve
böylelikle, Türkiye'deki asayişin, gasbın, kapkaçın, hırsızlığın önüne
geçilecekmiş gibi verilen intibaın da doğru olmadığı, kanunun tümü çok ciddî ve
titiz bir şekilde incelenilirse, yine, ortaya çıkacaktır. Ben, geçen sefer de
söylemiştim; şimdi, 2005 yılında, eğer bu kanun burada kanunlaşıp Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanır ve yürürlüğe girerse -birsürü de ön
prosedür lazım- sadece 2 000 kişi alınabilecek. 2 000 kişinin 81 ile bölümü, 24
polis memurudur. Şimdi, siz, çok iddialı bir şekilde getirdiğiniz bir kanunla,
illere, sadece 24 polis artırımı sağlayabilecekseniz, bununla, Türkiye'de son dönemlerde
ortaya çıkan gasbın, kapkaçın, hırsızlığın ve asayişi bozucu hareketlerin önüne
geçeceğiz şeklinde bir iddiayla yola çıkmanızın yanlışlığı kendiliğinden ortaya
çıkacaktır.
Altı ay içerisinde, polislik gibi son
derece önemli bir meslek için yetersiz bir sürede eğiteceğiniz polislerin
beline silah koyarak, asayişi önleme görevini onlara vererek, çok önemli bir
görevle onları görevlendirirseniz... Bu altı aylık sürenin son derece yetersiz
olduğunu bütün uzmanlar, bütün bilim adamları ve tarafsız olan her kişi
rahatlıkla ifade etmektedir. Siz, vereceğiniz hangi eğitimle -altı aylık
eğitimle- suç şekillerinin günümüzde çok değiştiği, çok şekillendiği ve
uluslararası boyutlara ulaşan suç şebekelerinin ortaya çıktığı bir dönemde,
altı ay içerisinde bunları polis memuru yaparak, bunlarla asayişin temini
noktasında büyük başarılara imza atacağınızı nasıl söyleyebilirsiniz?! Bu altı
aylık süre, cumartesi-pazar günlerini çıkaracak olursanız, sadece 120 güne
tekabül etmektedir. Geçmişte, değişik meslek gruplarının bu kadar kısa süreli
eğitimlerle mesleğe alınmasının, ülkemize ne kadar büyük zararlar verdiğinin
gözden uzak tutulmamasının altını çizmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, dünyadaki bütün
gelişmiş ülkelerde, polislik mesleğine alınanların yetiştirilme süreleri
ortalama iki yıl civarındadır. Zaten, geçen sefer Emniyet Teşkilatı Kanununda
yapılan, polislerin dokuz aylık olan eğitimlerini -yetersiz olması nedeniyle-
iki yıla çıkaran bir değişiklik şu anda yürürlüktedir. Geçmişte, kısa bir süre
önce dokuz aylık eğitimi yetersiz görüp iki yıllık eğitime geçilen bir ülkede,
bugün ne oldu ki, altı ay içerisinde, siz, aldığınız insanları eğiterek
polislik mesleğine intisap etmelerini sağlayacaksınız.
Değerli milletvekilleri, polislerimiz çok
zor şartlar altında görev yapan ve hayatlarını bu ülke için feda etmekten
çekinmeyen ve yine dünya üzerindeki bütün ülkelerdeki polis teşkilatları
incelendiğinde, bizim inançlarımıza göre, memleketi ve milleti için hayatını
feda eden, şehit olan başka hiçbir ülkenin polis teşkilatı yoktur. Bu, sadece
Türkiye'deki polislere has olan bir özelliktir. Şöyle, otuz kırk yıllık geçmiş
dönemleri bir gözönüne alacak olursak, polislerimizin, Türkiye'nin birlik ve
beraberliği için, bölünmez bütünlüğü için, cumhuriyetimiz için, vatanımız için,
bayrağımız için hangi tür fedakârlıkları yaptıklarına hepimiz çok canlı olarak
şahit olduk ve bunun karşılığında da canlarını ve mallarını, her şeylerini
memleket için feda eden polis kardeşlerimizi gördük. Ben, mesleğimden dolayı,
şehit olan polis mensuplarımızı, maalesef, büyük bir üzüntüyle, gözyaşları
içerisinde gören bir milletvekiliyim. İşte, bu kadar önemli olan bir mesleğin
mensuplarının, siz, sosyal ve özlük haklarını iyileştirmeden, onların
morallerini yükseltmeden, onların çalışma şartlarını iyileştirmeden, maaşlarını
günümüz şartlarına uydurmadan, 2 000 polis değil, 4 000 polis de almaya
çalışsanız, maalesef, alacağınız netice çok sağlıklı olmayacaktır.
Bakınız, polislerimiz yılda 1 700 saat
fazla mesai yapmaktadırlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir yılda bu kadar çok
fazla mesai yapan ikinci bir teşkilat yoktur ve bu kadar fazla mesai yapan
polislerimiz, emekli olduklarında, komik denilecek olan ücretlerle hayatlarını
devam ettirmenin gayreti ve fedakârlığı içerisindedirler. İşte, otuz yıllık bir
başkomiser, eğer bugün emekli olacak olursa, emekli aylığı 550 000 000 liradır.
550 000 000 lirayla, otuz yıl memlekete hizmet etmiş olan bir polis
memurumuzun, bir başkomiserin, çoluk çocuğuyla zor şartlar içerisinde hayatının
devamını sağlamasının mümkün olup olmadığının takdirlerini sizlere bırakıyorum.
İşte, öncelikle yapılması gereken budur; polislerimizin sosyal ve özlük
haklarının düzeltilmesidir, imkânlarının artırılmasıdır.
Hep örnek veriyoruz, Avrupa Birliğiyle
ilgili olarak, rakamları alıyoruz, onları Türkiye'ye uyarlamaya çalışıyoruz.
İşte, bakın, Avrupa Birliği ülkelerindeki polisin çalışma saati, sosyal ve
özlük hakları, maaşları ile Türkiye'dekini kıyaslamanın imkânı yok.
Bu kadar zor şartlar içerisinde çalışan
polislerimizin üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturarak, en küçük bir olayda
dahi polislerin görevden uzaklaştırıldığı, açığa alındıkları bir ortamda, hele
hele yeni Ceza Kanununun polislerle ilgili sıkıntı uygulamalarından sonra, bu
meslek mensuplarının, meslekteki çalışmalarının, gayretlerinin, şevklerinin
hangi noktalara doğru indiğinin takdirlerini de sizlere bırakmak istiyorum.
Polislerimizin askerlik meselesi var.
Geliniz, bunları yaparken, böyle kanunları getirirken, polislerimizin askerlik
meselesini de bu kanunun içerisinde çözmenin yolunu bulalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, size 1 dakika
eksüre veriyorum, sözlerinizi toplayınız lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yine, aynı
şekilde, çarşı ve mahalle bekçilerimiz çok zor şartlar altında görev
yapmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, çok kritik, çok sıkıntılı günlerden
geçiyoruz. Bakınız, geçen sefer de söylemiştim, şimdi de söylemek istiyorum.
Kara Kuvvetleri Komutanımız, geçenlerde yapmış olduğu bir açıklamayla, Türkiye'deki
bölücü terör örgütünün, terör açısından, 1999 yılından daha iyi durumda
olduğunu ve maalesef, güvenlik güçlerimizin 1999 seviyesinden daha düşük
noktada olduğunu ifade etmişti ve ben de, gelip, bunu, bu kürsülerden
söylemiştim ve bakınız, geçenlerde, bölücü terör örgütüyle yapılan
çatışmalarda, maalesef, 1 üsteğmenimiz, 2 uzman çavuşumuz, 1 korucumuz hayatını
kaybetti. Çok zor, sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Terörle ilgili, illerimizde
ortaya çıkan olayları hep birlikte gördük.
Bütün bunların üstesinden gelebilmenin
yolu, Emniyet Teşkilatımıza, güvenlik güçlerimize sahip çıkmak, onların
durumlarını iyileştirmektir. Onları günün şartlarına uygun maaş ve özlük
haklarıyla donatmamız gerektiği inancımı ifade etmek istiyorum.
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
Mersin'deki bir olayı önleyen bir güvenlik görevlimize, bir polisimize 24 maaş
ikramiye verildiği, çok büyük, süslü sözlerle ifade edildi. Ben şunu söylemek
istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, son cümlenizi
alayım.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem
efendim.
24 maaşlık ikramiyenin tutarı 1,5 milyar
liradır arkadaşlar; ama, polis memurumuz, bir disiplin suçu işlediğinde
-ikramiye alırken, çıplak maaş üzerinden hesaplanan ikramiyeyi alırken-
disiplin suçlarında, aldığı maaşın bir bölümü üzerinden ceza ödemek durumunda
kalmaktadır.
Bunun da, bir an önce düzeltilmesinde
fayda mülahaza ettiğimi ifade ediyor, tüm Emniyet Teşkilatımızı saygıyla
selamlıyor, görevlerinde başarılar diliyorum. (Bağımsızlar sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Soru - cevap kısmına geçiyoruz.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanına şu soruları yöneltmek
istiyorum:
Avrupa Birliği standartlarına uygun
olarak, her 250 kişiye 1 polis düşecek şekilde polis sayımızı artırmak için
yasa çıkarıyoruz. Çok doğru; ama, bugün, başta İstanbul olmak üzere büyük
kentlerimizde ve Anadolu'nun birçok yerlerinde kriminal terör belası çığ gibi
büyümektedir. Bu kriminal terör belasını, sadece kişi başına düşen polis
sayısıyla izah etmek mümkün değildir; çünkü, kahraman Türk polisinin canla,
başla çalıştığını çok iyi biliyoruz. Polisin en önemli eksiği, arkasında siyasî
iradenin olmayışıdır. Polisin 6 Mart olaylarında nasıl yalnız bırakıldığını hep
birlikte gördük. Bundan sonra da, İstanbul ve her yerde, kapkaç, hırsızlık ve
cinayetler çığ gibi büyüdü. Eşkiyanın dağda yapamadıklarını, adi hırsızlar
cadde ortasında, şehrin göbeğinde, ellerini kollarını sallayarak yapıyorlar.
Halk, canından bizar duruma düştü.
Bu bağlamda, şu soruları yöneltmek
istiyorum: Sayın Bakanım, bu kriminal terör olayları, skandal boyutunu da
aşmıştır. Sizin siyasî ikbaliniz, halkın emniyetinden ve canından daha mı
önemlidir?! Bu nedenle Bakanlıktan istifa etmeyi düşünüyor musunuz?
İkinci sorum: Sayın Başbakan, bu vahim
olaylar karşısında...
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bir dakikanızı
alabilir miyim.
Soru ve cevap, İçtüzükte açık... Bakınız,
sözünüzü kesmedim; bir milletvekilimizin sözünü kesmeyi arzu etmem. Siz, soru
sormuyorsunuz, yerinizden konuşma yapıyorsunuz. Soru, İçtüzüğümüze göre, kısa,
öz ve net... Lütfen, sorunuzu sorun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim,
sorularımı soruyorum.
BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu sorun efendim.
Yorum ve konuşma, İçtüzüğümüzde yoktur.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - İkinci soruyu
soruyorum efendim; saygılar sunuyorum.
İkinci sorum: Sayın Başbakan bu vahim
olaylar karşısında, sizin Bakanlıktan istifanızı istedi mi; siz de bu istek
karşısında direndiniz mi?
Üçüncü sorum: Her gün işlenen ve normal
boyutlarını fazlasıyla aşan bu kriminal terör olayları, vicdanen sizi rahatsız
ediyor mu?
Dördüncü sorum: Millî güvenliğimizi tehdit
eder boyutlara ulaşan kriminal terör olayları nedeniyle Bakanlıktan istifa
etmeniz, girmek için yoğun çaba harcadığımız AB standartlarına uygun mu?
Beşinci sorum: Türk çiftçisini perişan
eden kaçak hayvancılığı neden önlemediniz veya önleyemediniz? Sebeplerini
soruyorum; kaçak hayvancılığı neden önleyemediniz?
Saygılar sunuyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Başka, soru sormak isteyen bir
milletvekilimiz var; ancak, ona geçmeden önce... İçtüzüğümüzde, soru, sadece
görüşülmekte olan konularla ilgilidir. Sayın Özdoğan, sorularınızın bir
kısmının, konularla hiç ilgisi yok ve kişisel. Bu bakımdan, o soruların
cevaplandırılması gibi bir durum İçtüzüğümüze göre yoktur.
Buyurun Sayın Tunç.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Teşekkür ederim
Başkanım.
Sayın Bakanım, son günlerde, biraz önce
sayın vekilimin de söylediği gibi, kapkaç olayları ve hırsızlık olaylarının
artışı genel anlamda eskiden de vardı; ancak, bugün için terörde ve birkısım
asayiş olaylarındaki başarıdan dolayı mı bu önplana çıktı, onu öğrenmek
istiyorum. Böyle bir araştırma var mı? Önceki hırsızlık ve kapkaç olayları ile
bugün olan kapkaç ve hırsızlık olayları arasında belirli bir artış var mı yok
mu, bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tunç.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sizin de ifade buyurduğunuz gibi, konuyla
ilgili olmayan soruları cevaplamayacağım; ilgili olan kısma geçeceğim.
Bunlardan da, kriminal terörün arttığı bu
dönem, dördüncü sorusu arkadaşımızın, AB'ye girmek konusunda bir tereddüt var
mı; hayır. Biz, Avrupa Birliğine tam üyelik için, bütün kurumlarımız olduğu
gibi güvenlik güçlerimiz de hazırdır ve bütün hazırlıklarını yapmaya devam
ediyorlar. O bakımdan, en ufak bir endişemiz yoktur.
"Kriminal terör sizi rahatsız ediyor
mu" dedi. Elbette ki, olaylar hepimizi üzer. Ancak, şunu ifade edeyim ki,
bu olayların üstesinden gelecek güçtedir güvenlik güçlerimiz; bundan hiç
kimsenin endişesi olmasın.
Hayvan kaçakçılığı konusunda da,
bildiğiniz gibi, Hükümetimiz bu konu üzerinde de ciddiyetle durmaktadır. Biz,
en son olarak, birkaç ay önce Tarım Bakanımızla da Diyarbakır İlimizde
valilerimiz, jandarma komutanlarımız, il tarım müdürlerimiz, kaymakamlar, bütün
ilgililerle bir toplantı yaptık; verilen emirlerin, alınan kararların
uygulamasını görüştük ve inanıyorum ki, bu tedbirler ve bu uygulama sonunda da
hayvan kaçakçılığı, sıfır nokta diyemeyeceğim; ama, bayağı azalmıştır.
Sayın Tunç, şunu ifade edeyim: Gerçekten,
polisimiz, güvenlik güçlerimiz, terörle mücadelede, uyuşturucu madde
kaçakçılığıyla mücadelede, insan kaçakçılığı, insan ticaretiyle mücadelede,
malî suçlarla mücadelede olağanüstü başarı göstermişlerdir ve göstermeye de
devam ediyorlar. Bu, rakamlarla ifade ediliyor ve uluslararası bu olayları
takip eden kuruluşların da görüşleri bu yöndedir; ancak, son zamanlarda bizleri
üzen olayların da üzerine Hükümet olarak gitmekteyiz, Bakanlık olarak
gitmekteyiz. Aldığımız önlemler, sadece... Bugün, burada, görüşülmekte olan,
polis sayısını artırmayı, yalnız başına bir tedbir olarak düşünmüyoruz; bu,
tedbirlerden birisidir; çünkü, ben -bu kanun burada ikinci kez görüşülüyor-
komisyonlarda görüşülürken de ifade ettim, burada birinci defa görüşülürken de
ifade ettim; polis sayımızda ciddî bir eksilme vardır; bu, bizden
kaynaklanmıyor. Geçmiş dönemde polis okullarının, 1 yıllık olan polis okullarının,
yılda 10 000 mezun veren polis okullarının, polis meslek yüksekokullarına
dönüştürülmesi ve 10 000 mezundan 4 500'e sayının düşmesi, bir yıl -2001
yılında dönüştürüldü- 2002 yılında da hiç mezun vermedi polis yüksekokulları;
bir boşluk da oradan kaynaklandı. Bunun yanında, meslekten emekli olanları da
ilave ederseniz, önemli bir açık meydana geldi. Biz, bu yasayla bu polis
eksikliğini gidermenin gayreti içerisindeyiz; ama, bunu yaparken de eğitim
kalitesini ve seviyesini yükseltmenin gayreti içerisindeyiz.
Bakın, 4 yıllık yüksekokul veya fakülte
mezunlarını alıp, en az 6 aylık bir yoğun polis eğitimi verdikten sonra bunları
kadrolara tayin edeceğiz.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, kanunun tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Talebiniz, elbette ki oylama ve
sayım sırasında nazara alınacaktır.
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.20
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma
Saati: 17.34
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Kanunun maddelerine geçilmesi için yapılan
oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, kanunun maddelerine geçilmesini
tekrar oylarınıza sunup karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır ve kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
EMNİYET
TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN
MADDE 1.- 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı
Emniyet Teşkilatı Kanununun 13 üncü maddesinde sayılan görev unvanlarından 2
nci meslek derecesine "Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü", 3 üncü meslek derecesine "Polis Meslek
Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı" ibareleri eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
Sayın Kart, süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 873 sıra sayılı
tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, tasarı, hızla artan
gasp, kapkaç gibi suçlarla etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve genel
asayişin temini amacıyla getiriliyor. Bu amaca ulaşmak için de, polis sayısının
hızla artırılması gereğinden söz ediliyor. Bu sebeple, 10 000'i polis memuru
olan, toplam 10 480 kişi için kadro ihdas edilmek isteniliyor. Bu amaç ve
gerekçeyle getirilen tasarının 3 üncü maddesinde ise, 2005 yılı için geçerli
olmak ve toplam 2 000'i geçmemek üzere kadro ihdası yetkisi veriliyor. Altı ay
süreyle eğitim verilecek polis memuru sayesinde tasarının amacına ulaşacağından
söz ediliyor.
Değerli arkadaşlarım, gelinen süreçte,
yine, siyasî iktidarın kanun yapma tekniğindeki iki temel çarpıklığı gösteren
dramatik bir uygulamayla karşı karşıyayız. Toplumun güvenliğini ilgilendiren
böylesine önemli bir konuda alelacele hazırlanan bir tasarı söz konusu. Sayın
Cumhurbaşkanının ayrıntılı ve somut gerekçelerini hiçbir şekilde karşılamayan
bir tasarı söz konusu. Meclis Başkanının havalesine rağmen Anayasa Komisyonunda
görüşülmeyen bir tasarı söz konusu. Biraz sonra açıklayacağım sebeplerle,
Anayasaya ciddî anlamda aykırılıkları olan bir tasarı söz konusu. Buna rağmen,
Meclis Başkanının yapmış olduğu havaleye rağmen Anayasa Komisyonuna bu
tasarının havale edilmediğini, görüşülmediğini görüyoruz. Bütün bunların
devamında ise, yine tasarıyı fırsat bilerek, kararlı bir şekilde kadrolaşma
zemini yaratmak isteyen bir anlayış ve uygulamayla karşı karşıyayız. Böyle bir
anlayış ve uygulamanın doğal sonucu olarak da, polisin teknik işlevini ve
özelliğini yok eden; onu, polislik mesleğini rutin görev yapan bir kamu
görevlisi olarak gören ve işin esasını çözmekten son derece uzak olan bir
tasarı söz konusu.
Değerli arkadaşlarım, gerekçede de ifade
ediliyor; Avrupa Birliği ülkelerinde 1 polise düşen vatandaş sayısı 250,
Türkiye'de ise 300-302 seviyesinde. Diğer meslek gruplarında bu oranların 1'e
5, 1'e 10 seviyesinde olduğunu gözönüne aldığımız zaman, aslında sorunun
esasının polis memuru sayısı olmadığı açıkça görülüyor, açıkça anlaşılıyor.
Sorunun esası nedir; sorunun esası,
polislik mesleğindeki teknik ve hiyerarşik yapılanmayı daha da geliştirmekten
geçen kıdem ve liyakati esas alan, teknik ve objektif uygulamaları esas alan
bir anlayışı hayata geçirmektir değerli arkadaşlarım. Sayın Cumhurbaşkanının
veto gerekçesinde, bütün bu hususların son derece ayrıntılı ve tutarlı olarak
tespit edildiğini görüyoruz.
Hükümet olarak, bir taraftan acil bir şekilde
polis memuru ihtiyacından söz ediyoruz; diğer taraftan ise, 2005 yılı için
sadece 2 000 polis alımına karar veriyoruz ve 10 000 polis memuru alımını da
belli olmayan bir şekilde zamana yayıyoruz. Bu mekanizmayı da üstelik sürekli
hale getiriyoruz. Bu, tutarsızlıktır değerli arkadaşlarım; bu, ciddî olmayan
bir uygulamadır.
Böyle bir anlayışın ve işbu tasarının,
suçu önlemek için polis açığının ivedi olarak kapatılması amacıyla
bağdaşmayacağı açıktır. Keza, bu düzenlemeyle, iki yılda yaklaşık 4 000 polis
memurunun alınacağı planlandığına göre, iki yıldan sonraki açığın, 2 yıllık
eğitim ve öğretim veren polis meslek yüksekokullarının sayısı ve kapasitesi
artırılmak suretiyle karşılanacağı da gayet açıktır. O zaman, böyle bir tasarı
getirmenin anlamının olmadığı, dayanağının olmadığı kendiliğinden ortaya
çıkıyor.
Değerli arkadaşlarım, polis ihtiyacının
yeterli meslekî eğitim-öğretim görmemiş, gerekli meslekî nitelikleri kazanmamış
kişilerle karşılanması herhalde düşünülemez. Bu tarz bir düzenleme, hizmet gerekleriyle
bağdaşmadığı gibi, kamu huzurunu ve kamu düzeninin daha da bozulması sonucunu
yaratacaktır değerli arkadaşlarım. Mevcut hiyerarşik yapıdaki aksaklıklar daha
da artacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Sayın
Cumhurbaşkanının vetosu, tasarının sağduyulu olarak değerlendirilmesi ve
yeniden incelenmesi için aslında bir fırsat olmuştur. Demokrasilerde
yanlışlarda ısrar ve inat olmaz. Yanlış bir tasarının değişik aşamalarda
düzeltilmesi veya geri alınması yolu her zaman mümkündür. Demokrasiyi keyfî ve
otoriter yönetimlerden ayıran temel özellik de budur değerli arkadaşlarım.
Önümüze bu fırsat gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının vetosunu bu çerçeve içinde
yorumlamak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanının vetosu, öncelikle iktidara bu
yanlışları düzeltme olanağı vermiştir, bunu yaratmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor değerli
arkadaşlarım; bunu biraz daha irdelemek, biraz daha açmak istiyorum. Tekrara
girmeden, önemli gördüğüm paragrafları bilgilerinize sunmak ve
değerlendirmenize sunmak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı, polis mesleğine
gireceklerin eğitim süresini 9 aydan 2 yıla çıkaran 4652 sayılı Polis
Yükseköğretim Yasasından söz ediyor. Bakın, bu yasada, Polis Yükseköğretim
Yasasında, iki üç yıl evvel çıkardığımız bu yasada, polislik mesleğine
alınacakların eğitim durumlarını, meslekî niteliklerini genel olarak
düzenlemişiz. Sayın Cumhurbaşkanı bu yasaya atıfta bulunarak, burada, suç ve
suçluyla etkili bir şekilde mücadele edilmesinin, ancak, meslekî eğitim
düzeyinin yükselmesiyle mümkün olacağını, 4652 sayılı Yasada da bu düzenlemenin
getirildiğini ifade ediyor. Dört yıl süreli yükseköğretim kurumlarının pek
çoğunda, polislik mesleğiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili eğitimöğretim
yapılmadığından, bu okulları bitirenlerin altı ay gibi bir süre içinde kısa bir
eğitimden geçirilerek polis memurluğuna atanmalarının sorunun çözümü için
yeterli olamayacağının; çünkü, polislik mesleğinin çok özel ve uzun süreli
eğitim verilmesini gerektiren bir disiplin mesleği olduğunun altını çiziyor
Sayın Cumhurbaşkanı.
BAŞKAN - Sayın Kart, bir dakikanızı rica
ediyorum efendim.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Genel
Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark'a Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizde
konuk olarak bulunan Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark, Meclis Başkanımız
Sayın Bülent Arınç'la birlikte, şu anda, Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.
Kendilerine, Yüce Meclisimiz adına
"hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
(Devam)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı,
bu tasarıda bir hususa daha dikkati çekiyor. Bu tasarıyla, iki yılda yaklaşık 4
000 polis memurunun alınacağı planlandığına göre ve böylece, iki yıllık ihtiyaç
öyle veya böyle karşılandığına göre, artık bunu sürekli hale getirmek
anlamsızdır; çünkü, iki yıldan sonraki açığı, 2 yıllık eğitim-öğretim veren
polis meslek yüksekokullarının sayısını ve kapasitesini artırmak suretiyle
karşılayabiliriz. Böylece de, daha nitelikli, daha meslekî eğitim görmüş olan
polis memuru ihtiyacını karşılamış oluruz diyor Sayın Cumhurbaşkanı.
Bir diğer önemli tespiti ise şu noktada
yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı: Getirilen tasarıyla yaş sınırlaması getirildiğini
ifade ettikten sonra, bu tasarıda, öğrencilerin ve bitirilen okulların
niteliklerine ilişkin hiçbir kurala, hiçbir düzenlemeye yer verilmeden, eğitime
alınacak öğrencilerde aranacak şartların ve mezun oldukları okulların
niteliklerinin, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesini,
Anayasanın amir hükümlerine aykırı bir düzenleme olarak görüyor. Bunu biraz
daha açmak istiyorum. Böyle bir düzenlemenin, Anayasanın 128 inci maddesine açıkça
aykırı olduğunu tespit ediyor. Gerçekten de, Anayasanın 128 inci maddesinin
ikinci fıkrasına bakıyoruz, şu düzenlemeyi yaptığını görüyoruz:
"Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve
yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri
yasayla düzenlenir" deniliyor. Anayasanın 128 inci maddesi, bu konuda,
Türkiye Büyük Millet Meclisine yetki veriyor değerli arkadaşlarım; ama,
getirilen bu tasarıda ise, biz ne yapıyoruz?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Devamla) - Getirilen
tasarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetki alanı içinde olan
yasa yapma yetkisini fiilen İçişleri Bakanlığına bırakıyoruz, İçişleri
Bakanlığının yönetmelik düzenlemesiyle yasa yetkisini veriyoruz ve böyle bir
düzenleme, herhalde, Anayasanın 6, 7 ve diğer ilgili maddelerine açıkça
aykırıdır değerli arkadaşlarım. O sebeple, bu tasarıda hiçbir değişiklik
yapmadan bu düzenlemede ısrar etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisini beyhude
yere çalıştırmaktan başka bir anlama gelmez değerli arkadaşlarım.
Ben, tasarıyla ilgili diğer
değerlendirmelerimi 4 üncü maddede ayrıca anlatacağım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteği
var; Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder.
Buyurun Sayın Önder. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri, Parlamentomuzu teşrif eden Saygıdeğer konuk
Başbakanımız ve heyeti, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, gerçekten önemli bir tasarıyı
görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin ve bağımsız milletvekillerimizin itiraz
ettiği bir iki noktada sizleri aydınlatmak istiyorum. Neden 10 000 polis değil
de 2 000 polis alınıyor, hemen ona geçeceğim; çünkü, zaman çok kısıtlı.
Değerli arkadaşlarım, 10 000 polis
alınması kararlaştırılmıştır; doğrudur, üniversite mezunu polis adayı
alınacaktır; ancak, Türkiye'de, şu an mevcut 26 tane polis okulu vardır. Bu
polis okulları, 2 yıllık yüksekeğitim vermektedir. Halen 12 500 öğrenci bu
polis okullarında eğitim görmektedir. Bu alacağımız 10 000 öğrenciyi evvela
nerede okutacağız; onun bir hesabını yapmak lazım. Bu haziran sonunda 6 500
öğrenci mezun olacaktır, geri kalan 6 500 öğrenci -ki, soru-cevap kısmında
Sayın Bakan da bunu bir nebze açıkladı- bir yıl daha bu okula devam edecektir.
Ancak 2 000 polis alırsınız ki, geri kalan bazı okulları da hizmetiçi eğitimde
kullanmak şartıyla. Eğer, tekrardan bunları, 10 000 polisi alacağım derseniz,
yeni binalara ihtiyaç duyacağız.
Bugün, artık, yatılı polis okulları
gerçekten devlete büyük külfet getirmektedir. Şu an okuyan 12 500 öğrencinin
devlete olan maliyeti 73-74 trilyon civarındadır. Benim şahsen gönlüm şunu arzu
ediyor; Sayın Bakanıma da buradan seslenmek istiyorum: Bu yasayı daha da
değiştirelim. Bugün, üniversitelerin hepsinde yüksekokullar vardır.
Üniversitelerin bünyesinde polis meslek yüksekokulları kurmak şartıyla polisi
biraz daha geliştirelim, artı, üniversiteyle olan bağlantımızı güçlendirelim.
İşin özünde bu vardır; yani, hiçbir zaman, bir siyasî düşünce, gelecekle ilgili
bir program yoktur.
Yine, değerli bir milletvekilimizin
değindiği ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da geri gönderdiği gerekçe "altı
aylık bir eğitim yeterli değildir, iki sene okuması lazım" şeklinde.
Ancak, bugün, İngiltere'de polis okullarına alınan öğrenciler liseden sonra
birbuçuk yıl okumaktadır. Altı ay eğitim görmektedir, altı aydan sonra geri
kalan bir yılı, kadroda, uygulamalı eğitimden geçirilmektedir. Zaten, bizim de
yapmak istediğimiz budur. Altı ay eğitim, geri kalan kısmı da kadroda, asaleti
tasdik oluncaya kadar aday memur olarak görevlendirilmek suretiyle hizmete
sunmaktır.
Saygıdeğer milletvekilleri, alınacak olan
2 000 polis memurunun 81 vilayete dağılmasıyla bütün olaylar önlenmiş olacak
değildir. Bu, ileriye yönelik bir programdır. Bugün, İstanbuluna da, İzmirine
de, Ankarasına da, belli aşamalarda, belli polis sayıları gönderilecektir.
Aldığımız 2 000 polisi 24'er kişi olarak dağıtmak suretiyle bir ilin asayişine
büyük çapta katkı sağlanacağı kesinlikle söylenemez; bu, gayet doğaldır; ama, 2
000 polisi, bir İstanbul'a, bir Ankara'ya verdiğiniz takdirde, o illerde,
sorunu olan illerde büyük çapta faydalı olacağı düşüncesindeyiz.
Yapmak istediğimiz düzenlemeyle, siyasî
bir geleceği düşünmekten ziyade, Emniyet Teşkilatına katkıda bulunmak ve
üniversite mezunu polislerimizin, üniversite mezunu polis adaylarımızın kısa
sürede mesleğe dahil edilmesi suretiyle, teşkilata bir ivme kazandırmaktır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Sayın Koçyiğit, buyurun; sorunuzu sorun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)- Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın İçişleri Bakanıma bir soru sormak istiyorum.
Sayın Bakanım, son yıllarda, özellikle,
başta büyük şehirlerimiz olmak üzere, tüm kentlerimizde gasp, hırsızlık ve
kapkaç olayları oldukça artarak, âdeta, sistemi tehdit eder boyutlara ulaşmış
bulunmaktadır.
Bu olayların önlenmesi için polisiye
tedbirler yanında, ayrıca, ekonomik ve sosyal önlemleri de almayı düşünüyor
musunuz?
Yine, bununla ilgili olarak, eskiden
olduğu gibi, mahalle ve gece bekçiliği sistemine geri dönmeyi düşünüyor
musunuz?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, başka soru yok; buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî ki, biz, bu asayiş
olaylarına sadece güvenlik penceresinden bakmıyoruz. Bilhassa, gasp, kapkaç,
madde bağımlısı çocukların karıştığı olayları çok yönlü olarak görüyoruz ve bu
maksatla ki, Sayın Başbakanımızın talimatıyla, 5 bakan arkadaşımızdan oluşan
bir ekip kurduk, hem sokak çocuklarıyla, sokakta yaşamak zorunda kalan
çocuklarla ilgilenmek hem bu olayları önlemek üzere. Yani, olayın sosyal,
ekonomik, kültürel boyutları da düşünülmektedir. Bunun yanında, sosyal
politikalara ağırlık verdik. Ailelerin durumunu düzeltmek, çocukların sokakta
değil de ailelerinin yanında büyüyüp eğitimlerine devam edebilme imkânını
bulabilmek, madde bağımlısı haline gelmemek, kötü alışkanlıklara sahip olmamak
için de gerekli tedbirleri almak üzere bu 5 sayın bakandan oluşan
arkadaşlarımızla çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca, bütün bakanlıklarımız, bütün
kamu kurum ve kuruluşlarıyla da bu konuyla yakinen ilgilenmektedirler.
Gece bekçiliği müessesesine gelince;
tabiî, geçmiş dönemlerde, belki, iletişim imkânlarının, bilişim imkânlarının
yaygın olmadığı dönemlerde gece bekçileri bir görev ifa etmiş, bir fonksiyon
ifa etmişlerdir; ama, biz, şimdi, alan hâkimiyetini teknolojinin imkânlarından
istifade etmek suretiyle doldurmanın gayreti içerisindeyiz. Onun içindir ki,
bakın, İstanbul İlimizde çok gelişmiş bir sistemi inşallah bu ayın sonu ve
önümüzdeki mayısın ilk haftalarında hizmete açacağız. Adına MOBESE (Mobil
Elektronik Sistem Entegrasyon Projesi) dediğimiz projemiz, daha önce
Diyarbakır'da uygulandı, NATO zirvesi sırasında İstanbulumuzda uygulandı, şimdi
tüm İstanbul İlimizde uygulanacak bir sistemdir.
Bu projenin içerisinde mobil sorgulama
var, nezarethanelerin kontrolü ve iyileştirilmesi var, plaka tanımı var,
çalıntı arabaları takip sistemi var, dokümantasyon bölümü var, polis merkezleri
bilgisayar ağı var, POLNET'ten istifade etme var. Bütün muhtarlıklar bu sisteme
bağlanmış olacaktır.
Bu, İstanbul'da kuracağımız MOBESE'nin
benzerleri için büyük şehirlerimizin birçoğu da hazırlıklarını yapıyorlar;
örneğin, Ankara, İzmir, Eskişehir, Balıkesir gibi illerimiz de -birçok ilimiz-
bunun hazırlığını yapıyor.
Böylece, alan hâkimiyetini biz
teknolojinin imkânlarından istifade etmek üzere, bilişim imkânlarından istifade
etmek üzere doldurma gayreti içerisindeyiz ki, inşallah, bunu da başaracağız.
Teşekkürler efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Çerçeve 2 nci maddeyi ve bağlı ek madde
24'ü okutuyorum:
MADDE 2.- 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki ek
maddeler eklenmiştir.
EK MADDE 24.- Emniyet Teşkilatının polis
memuru ihtiyacını karşılamak üzere, Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak
suretiyle İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile polis
meslek eğitim merkezleri açılabilir.
En az dört yıllık yüksek öğretim
kurumlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim
kurumlarından mezun olup, sınav tarihi itibarıyla 27 yaşından gün almayan erkek
ve bayanlar ile askerliğini yapmış 29 yaşından gün almamış erkek adaylar
arasında yapılacak seçme sınavında başarılı olanlar, altı aydan az olmamak
üzere polis meslek eğitimine alınırlar.
Polis meslek eğitim merkezlerinde
eğitim-öğretim, parasız yatılı ve üniformalı olup, öğrencilerin iaşe, ibate ve
sağlık giderleri ile diğer istihkakları Devletçe karşılanır. Ayrıca,
öğrencilere polis meslek yüksek okulu öğrencilerine ödenen miktar kadar harçlık
ödenir.
Polis meslek eğitim merkezlerindeki
eğitim-öğretim süresi içerisinde; giriş şartlarını taşımadıkları sonradan
anlaşılanlar, eğitim ve öğretimini başarı ile tamamlayamayanlar, sağlık ve
disiplin yönünden polis olamayacağına yetkili kurullarca karar verilenlerin
polis meslek eğitim merkezleri ile ilişikleri kesilir. Sağlık veya ölüm
dışındaki nedenlerle ilişiği kesilenlerden, ödenen harçlık ve yapılan masraflar
kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir.
Polis meslek eğitim merkezlerinde
eğitimlerini başarı ile tamamlayanlar, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına aday
polis memuru olarak atanırlar. Bu şekilde atananlar, atanma tarihinden itibaren
altı yıl süreyle başka kurumlara nakil yoluyla atanamazlar. Bu süre zarfında
memuriyetten çekilen, çekilmiş sayılan, meslekten veya memuriyetten çıkarma
cezası alan ve aslî memurluğa atanamayarak ilişiği kesilenler, mecburi hizmet
sürelerinin kalan her yılı için, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını
tazminat olarak ödemek zorundadırlar.
Polis meslek eğitim merkezlerinin kuruluş
ve çalışma usûl ve esasları; bu merkezlerde eğitime alınacak öğrencilerde
aranacak şartlar, mezun oldukları okulların nitelikleri, yapılacak sınavlar,
disiplin ve eğitim-öğretimle ilgili konular, öğrenciliğin sona ermesi, tazminat
ve yükümlülük esasları ile giyecekleri kıyafetler ve diğer hususlar İçişleri
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu söz
istemişlerdir.
Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.
Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan; buyurun.
Sayın Kandoğan, süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz madde, Sayın
Cumhurbaşkanı tarafından, gerekçesinde çok uzun bir şekilde ifade edilen ve
Anayasaya aykırı olduğu Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ileri sürülen bir madde.
Bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda, daha
önce Meclisten geçen haliyle aynen kabul edilerek -bugün de kabul edilirse-
Sayın Cumhurbaşkanının önüne bir kez daha gidecek olan bir madde.
Ancak, ben, burada, hemen şunu ifade etmek
istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, bu maddeyi, Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 128 inci
maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye
Büyük Millet Meclisine göndermiş. Büyük bir ihtimalle -buradan aynen geçecek
olursa- Sayın Cumhurbaşkanının, bununla ilgili, Anayasa Mahkemesine bir
müracaatı söz konusu olabilir. Ancak, bizler ve hükümet, bu kanunun bir an önce
çıkıp, yürürlüğe girmesini arzu ediyorsa, 2 000 polis alımıyla 2005 yılı
içerisinde emniyet hizmetlerinde ciddî iyileşmeler, düzenlemeler olacağı
inancındaysa ve bu kanunun Türkiye için lüzumlu ve gerekli olduğuna inanıyorsa,
bu madde görüşülürken, Sayın Bakanın, sayın milletvekillerinin, bu maddenin,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmemesi bakımından,
burada ciddî bir şekilde tartışılmasında fayda mülahaza ediyorum.
Bakınız, bu kanun, yaklaşık birbuçuk ay
önce burada görüşüldü ve Cumhurbaşkanına gönderildi; eğer aynen geçecek olursa,
Sayın Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine gitme durumu olabilir. Böylelikle,
bu kanunun hayata geçmesi, yürürlüğe girmesi uzun zaman alabilir; ancak, ben,
Sayın İçişleri Bakanından ve bununla ilgili gerekçeden öğrendiğim kadarıyla,
bunun geçmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Öyleyse, değerli
milletvekilleri...
Bakınız, söylenen de şudur; Sayın
Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bu öğrencilerin hangi okul mezunlarından
seçilebileceği hususu yönetmeliğe değil, burada kanun görüşülürken kanunun
içerisine derç edilsin, yerleştirilsin."
Bunun ne sakıncası olabilir değerli
milletvekilleri?! Yani, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, İçişleri Bakanlığı
bu okulların hangi okullar olduğunu tespit edecek; şimdi de yapabilirdi, bugüne
kadar da yapabilirdi. Hangi okulların olacağı, yine, kimleri, hangi okulları
istiyorlarsa bu kanunun içerisine yerleştirip Meclisin huzuruna getirilir ve
bizler de bilirdik ki hangi okul mezunları bu altı aylık eğitimden geçtikten
sonra polis olabilecekler. Bu, çok zor bir şey değil veya yapılması kolay
olmayan bir hadise de değil.
Sayın Cumhurbaşkanının çok açık ve net
itirazları var. Bütün bunlar orta yerde dururken, biz, hâlâ, bu kanun geçtikten
sonra İçişleri Bakanlığı bir yönetmelik hazırlasın... Şimdi de yapabilirdi
İçişleri Bakanlığı, bizim önümüze de getirilebilirdi, bu kanunun içerisinde de
yer alabilirdi; sizler ve bizler, hangi okul mezunlarının polis olabileceğini
kanunun içerisinde görür ve oylarımızı da o şekilde kullanabilirdik; ancak,
vakit henüz geçmiş değil, bizler, şu anda verilecek bir önergeyle, bunun hangi
okullar olabileceği noktasında bir fikir birliği içerisinde olabiliriz.
Ancak, Sayın Cumhurbaşkanının, bu
gerekçesinin içerisinde, geçmiş dönemde fen, anadolu ve imam-hatip lisesini bitirenlerin
polis olamamalarıyla ilgili bir Anayasa Mahkemesi kararından bahsetmesini de
ilginç buluyorum.
Türkiye'de, nedense, imam-hatip liselerine
karşı müthiş bir önyargı olduğuna bu okul mezunlarına karşı, maalesef, hâlâ,
belirli kesimlerin kuşkuyla, önyargıyla yaklaşmalarının da çok yanlış olduğuna
inanıyorum. Niçin, bir imam-hatip lisesi mezunu bir polis olamasın, polislik
mesleğini diğer okul mezunları kadar güzel, rahat, başarılı bir şekilde
yapamasın?! Bunun açıklamasını da mutlaka yapmak durumundayız.
Bakınız, bir hususun da altını çizmek
istiyorum: Üç yıldır burada görüşülüyor, meslek liseleri mezunları, maalesef,
diğer okul mezunlarının, düz lise mezunlarının karşısında, hâlâ, eşitsiz bir
şekilde üniversite imtihanlarına giriyor. Bakınız, süre çok daraldı. Geçen sene
de bu konu bu Mecliste tartışılmıştı. Tekrar, tüm milletvekillerine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kandoğan,
tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tekrar, bu
konunun, bütün milletvekillerimizce ciddî bir şekilde ele alınıp, üniversite
imtihanıyla ilgili sürenin sonlarına yaklaştığımız bir dönemde, bu haksızlığın,
bu eşitsizliğin bu üniversite imtihanında halledilmesi gerektiği inancındayım.
Tekrar ediyorum, bunun, hangi okul
mezunlarının polis olacağı meselesinin İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak bir
yönetmelikle belirlenmesi aynen geçecek olursa, bu kanunun hayata geçmesi zaman
alabilir, gecikebilir, Anayasa Mahkemesinden geri dönebilir. O halde, burada
söylenen gerekçeler doğrultusunda, bu kanun Türkiye için önemliyse, bu kanun
asayiş için önemliyse, bu kanun gasp, kapkaç, hırsızlık için önemliyse,
geliniz, bunun, tekrar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa Mahkemesine
götürülmeden, onaylanacak bir tarza getirilmesi noktasında hep beraber gayret
edelim.
Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, söz
istiyorum.
BAŞKAN - Grup adına mı, şahsınız adına mı?
EYÜP FATSA (Ordu) - Şahsım adına.
BAŞKAN - Şahsınız adına.
Kumkumoğlu hakkını kullanamadığı için,
şahsı adına ikinci bir söz isteği mümkün.
Sayın Fatsa, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, 873 sıra sayılı
kanunun 2 nci maddesinin ek 24 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bu ek 24 üncü maddede, alınması düşünülen,
polis teşkilatımıza kazandırılması düşünülen gençlerimizin eğitim durumları,
askerlik yapmamışsa hangi yaşta, askerlik yapmışsa hangi yaşta olacağına dair
bir düzenleme var.
Tabiî, bu kanun, aynı zamanda, Sayın
Cumhurbaşkanımız tarafından, bir kere daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük
Millet Meclisine gönderilmiş bir kanundur.
Elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanının
düşüncelerine saygı duyarız. Bu, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geriye
gönderilen kanunlarla ilgili, genelde, muhalefet adına söz alan arkadaşlarımız,
bu geriye gönderiş gerekçelerini, sanki, ilk defa Türkiye Büyük Millet
Meclisine bir kanun Cumhurbaşkanı tarafından geriye gönderilmiş ve ilk defa bir
uygulama yapılıyormuş gibi bir argümanla sunuyorlar. Doğrusunu isterseniz, bu
Meclisin çalıştığı süre içerisinde, ilk Meclisten bugüne kadar, bu tür
uygulamalar olmuştur. Elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanı ile Genel Kurulun aynı
şeyleri, aynı şekilde anlamamış olmaları da veya ifade etmemiş olmaları da
demokrasinin ve farklı düşüncelerin, farklı anlayışların da bir gereğidir. Aynı
şeyleri düşünmüş olsaydık, zaten bu sıkıntılar olmazdı diye düşünüyorum.
Bir diğer husus; deniliyor ki:
"Efendim, burada, bu yasada, hangi okullardan, hangi öğrenciler, ne
şekilde alınacak, bu belli olmalıydı." Arkadaşlar, ölçüler konulmuş; 4
yıllık yüksekokul mezunu öğrencilerdir. Bu öğrencilerin hiçbirisi, uyruk olarak,
bizim komşu ülkelerimizden gelen insanlar olmayacaktır; bu ülkenin millî
sınırları içerisinde, bu ülkenin üniversitelerinde, yüksekokullarında okuyan
öğrencilerdir. Dolayısıyla, bunun adının şu üniversite olması, şu yüksekokul
olmasının anlamı nedir? Ben, doğrusunu isterseniz, bunu anlamakta zorlanıyorum.
Kendi okullarımızdan mezun ettiğimiz, kendi eğitim kurumlarımızdan, kendi
yetiştirmiş olduğumuz hocalarımız, profesörlerimiz, rektörlerimiz,
dekanlarımızın, mezun olmuştur, yüksekokulu bitirmiştir, bu belgeye, bu
bilgiye, bu sertifikaya hak kazanmıştır diye altına imza attığı bizim
çocuklarımızın hangi okuldan olmasının ne anlamı var; doğrusunu isterseniz,
bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bu önyargı nedir, bu itiraz nedir; doğrusunu
isterseniz, bunu anlamakta, sadece biz değil, Türk kamuoyu da, Türk toplumu da
zorluk çekiyor. Bunların hepsi, bizim okullarımızdan mezun olmuş, eğer yurt
dışında başka bir okulu bitirmişse, bizim yükseköğretim kurumlarımız tarafından
denkliği kabul edilen öğrencilerimizdir; yine bu ülkenin vatandaşlarıdır, yine
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bu önyargıyı, doğrusunu isterseniz, Türk
Halkı da, bizler de, sağduyu sahibi insanlarda da anlamakta zorluk çekiyoruz.
Efendim, bu 10 000 olur, 15 000 olur, 2
000 olur... Efendim, biz, bunu kendi kendimize ortaya koyduk filan değil; polis
teşkilatımızın, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün talebi üzerine ortaya konulan bir
düşüncedir. Yani, neye ihtiyacı var, ne kadar ihtiyacı var; herhalde, bu
kurumun içerisinde olanlar, bu kurumu sevk ve idare edenler, bunun üzerinde söz
söyleyenlerden daha iyi bilir, daha iyi bilir... Bir talep gelmiş, bu talep
üzerine de bir düzenleme yapılmış.
Doğrusunu isterseniz, şu Genel Kurulda
Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne gelip millet adına söz söyleyen
arkadaşlarımızın milletimizin bu konulardaki hassasiyetini de hesaba katarak bu
kürsüden konuşmaları, en azından, millete saygı açısından önemlidir diye
düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Fatsa.
Ek 24 üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Ek 25 inci maddeyi okutuyorum:
EK MADDE 25. - Polis meslek eğitim
merkezleri için ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190
sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Emniyet Genel
Müdürlüğüne ait bölümüne eklenmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya.
Sayın Kaya, şahsınız adına da söz
isteğiniz var, birleştiriyorum.
Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 873 sıra sayılı
24.3.2005 tarihli ve 5321 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun ek 25 inci maddesi ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, aslında, bildiğiniz
üzere, bu yasa, geçen hafta perşembe günü görüşülmek üzere gündeme alınmıştı;
ama, malum, o gün, Meclis biraz hareketliydi ve yasanın görüşmeleri bugüne
kaldı. O gün, bu madde üzerinde konuşma yapmak üzere Meclise girdiğimde,
Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini açtım. Bu yasa, Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminde 5 inci sırada, daha sonra Parti Grubumuzun bastırdığı
gündemi açtım, o gündemde 4 üncü sırada; merak ettim, Adalet ve Kalkınma
Partisinin gündemine baktım, orada da 2 nci sırada.
Değerli arkadaşlar, ben, üzerinde çalışma
yapıp, konuşma hazırlamak istediğim yasada, şu konuştuğum ek 25 inci maddede
hazırlık yapıp, araştırma yapmaya kalksam, sadece önümde 1 maddelik bir yasa
vardı, görüşülmeden, o yasa görüşüldükten sonra da bu yasaya sıra geliyordu.
Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu Meclise
girdiğimizden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi, ne acıdır ki, ne
gariptir ki, bu şekilde oluşuyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi ben size soruyorum:
Yani, gündemin bu şekilde oluşması sonucu, çalışma yapan arkadaşların, söz alan
arkadaşların yeterli çalışma yaparak buraya çıkamadıkları, kürsüye
çıkamadıkları gün gibi aşikârken, bu şekilde yasa yapılması doğru mudur diye
soruyorum.
Ben, daha önce burada yaptığım
konuşmalarda ve üyesi bulunduğum Anayasa Komisyonu görüşmelerinde de bunu
birçok defa söyledim. Ben, milletvekili seçilmeden önce serbest avukatlık
yapmaktaydım. İnanın, bana bir müvekkilim gelip herhangi bir konuda,
"sözleşme yapmanızı istiyorum, bunu iki saat sonra alabilir miyim"
dediğinde, ben bunu hiçbir zaman kabul etmedim. Bu konuda yeterli incelemeyi
yapmam gerekiyor. Daha sonra uygulamada sorun çıktığı takdirde ben sorumlu
olurum. İnceleyeyim, araştırayım, daha sonra vereyim dedim ve bu tarzı
uyguladım. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasa yapılırken bile bu
hassasiyet maalesef gösterilmiyor.
Arkadaşlar, böyle yapılmazsa ne oluyor
-biz daha önce de hep söyledik- böyle yapılmayan, eksik görüşme, eksik
inceleme, eksik danışma sonucu yapılan yasalar Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
geri gönderilmekte veya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmekte ve aynı
yasaları biz ikinci defa görüşmekteyiz. Sayın AKP Grup başkanvekilleri buna
şiddetle karşı çıkıyorlar "Meclisin işi bu değil mi, niye siz bunu kabul
etmiyorsunuz" diyorlar; ama, aynı yasayı ikinci defa görüşmenin değerli
arkadaşlarım -ve yarıya yakını bu şekilde geliyor, Anayasa Mahkemesi iptal
kararları da dahil- doğru olduğuna inanmıyorum. Meclisin mesaisini daha önce
görüştüğü yasalar hakkında tekrar harcamasının doğru olduğuna inanmıyorum.
Nitekim, bu yasa da Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmiştir.
Bakın, biz bunları daha önce söyledik.
Sayın Cumhurbaşkanı, geri gönderme tezkeresinde ne diyor: "Yönetim, kolluk
hizmetleriyle ilgili alanda, anayasal hak ve özgürlüklere karışma, onları
kısıtlama, zor kullanma, hatta, gerektiğinde silah kullanma yetkisiyle
donatılmıştır. Bunun için, yönetimin, kolluk alanındaki tutum ve
davranışlarının, diğer alanlara oranla çok daha sıkı denetim altında olması
zorunludur."
Biraz önce de belirttiğim gibi, biz, bu
yasanın görüşmeleri sırasında, hem Genel Kurulda hem de komisyonda, Partimize
mensup arkadaşlarımız tarafından bu kaygıları dile getirmiş ve günü kurtarmaya
yönelik bir yasa yapılmaya çalışıldığını, kapsamlı olarak, enine boyuna
tartışılmadan bir yasa çıkarılmaya çalışıldığını söylemişiz değerli
arkadaşlarım.
Bakın, daha önceki görüşmelerimizde ne
demişiz: Plansız bir çalışmayla, polisin, insan kaynağındaki ihtiyaçlarını
bilmeden, kentleşme hızını dikkate almadan, sadece polis sayısını artırmak için
yapılan çalışmaların yarar yerine zarar getirdiğini... Sizin hükümetinizden
önceki sağ iktidarlar da benzer bir yaklaşımla soruna baktıkları için, sözde,
onlar da eğitim kalitesini artırmak istemişler ve aynı eğitimi, aynı
eğitmenlerle, aynı eğitim felsefesiyle ve aynı ders araçlarıyla, 1 yıllık
eğitimi 2 yıla çıkarmışlar ve polis eğitiminin kalitesini artırıyoruz demişler.
Oysa, bu yapılanlar, toplumu yanıltmak, daha değişik bir deyimle, kendilerini
kandırmaktan öteye geçememiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı, bakın, bu konuda da
ne diyor: "Kamu düzenini sağlamak yönünden toplum yaşamında önemli yer
tutan kolluk hizmetlerinde etkinliğin ve kaliteli hizmet sunmanın ancak
nitelikli eğitimle gerçekleştirilebileceği açıktır. Bu nedenle, Türk Polis
Teşkilatının yönetici kademesi, ortaöğretim üzerine 4 yıllık eğitim öğretim
yapan Polis Akademisine bağlı fakültelerde; polis memurları ise, yine
ortaöğretim üzerine 2 yıllık eğitim öğretim yapan ve Polis Akademisine bağlı
meslek yüksekokullarında yetiştirilmektedir. Polis memurlarını yetiştiren polis
okulları, 9 aylık eğitim veren kurumlar iken, bu eğitim yeterli görülmeyerek,
sözü edilen okullar, 25.4.2001 günlü 4652 sayılı Yasayla 2 yıl süreli eğitim
öğretim yapan meslek okullarına dönüştürülmüşlerdir."
Değerli arkadaşlar, bu yasayla 4 yıllık
yükseköğretim kurumlarını bitirenlere açılacak polis meslek eğitim
merkezlerinde verilecek en az 6 aylık eğitim sonucu polis memurluğuna atanma
olanağı getirilmektedir; bunu anlayabilmek mümkün değildir. Biraz önce Adalet
ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkanvekili "yani, ne var bunda, 4 yıl
eğitim almışlar, bunun üzerine de 6 ay meslek eğitimi alacaklar, bu diplomayı
alanlara bu diplomayı Türk okulları vermiştir, bunlar dışarıdan
gelmemişler" gibi bir ifade kullandı. Şimdi, ben soruyorum; örneğin, bir
jeoloji mühendisi, örneğin, bir güzel sanatlar fakültesi mezunu, bir su
ürünleri mühendisi, bir meteoroloji mühendisi 6 aylık bir eğitimden sonra polis
olabilecektir; bu doğru bir tavır mıdır? Ama, bakın, son komisyon toplantısında
hükümet adına yapılan açıklamalarda kafalardaki bu kuşkular sözde gideriliyor
ve endişe edilmesine gerek olmadığı yönünde telkinde bulunuluyor. Nasıl mı; 4
yıllık fakülte mezunlarından, sadece, hukuk ve idarî bilimler fakülteleri
mezunlarının alınacağı şeklinde hükümet yetkililerinin beyanları var.
Değerli arkadaşlarım, biz, burada yasa
yapıyoruz, yasalar yazılı metinlerdir. Şimdi, biz, yazılı metinlere bu
hükümleri koymayacağız, Sayın Bakan komisyonda diyecek ki "ben bu konuda
size garanti veriyorum, bana güvenin, ben kefil oluyorum, hukuk fakültelerinden
ve idarî bilimler fakültesi mezunlarından alacağız." Böyle uygulama olur
mu arkadaşlar?! Yani, madem o kadar güveniyorsunuz ve uygulama konusunda da
yapacağınız uygulama bu, o zaman, açalım kanunu, "sadece hukuk fakültesi
mezunları ve idarî bilimler fakültesi mezunları seçilir ve bunlar 6 aylık
eğitime tabi tutulur" hükmünü koyarız, kafalardaki bu konudaki kuşkular da
giderilmiş olur; ama, nedendir bilinmez, ısrarla bu hükmün yasaya konulmasından
kaçınılmakta, ısrarla bunun doğru olduğu savunulmakta, ısrarla yasada bu konuda
müphem bir alan bırakılmak istenmekte, bu konu ısrarla boş bırakılmak
istenmekte. Benim aklıma şu geliyor: Yani, bu konudaki toplumsal tepkilere
karşı "ya işte bu konuda bir hüküm yok." Yani sorduklarında
"öyle de olabilir, böyle de olabilir; yani sizin dediğiniz de doğru, sizin
dediğiniz de doğru" şeklinde cevap verebilme imkânı sağlama adına mı acaba
bu konu boş bırakılmakta, bu alan boş bırakılmaktadır?
Değerli arkadaşlar, yine, yasanın
gerekçesinde şöyle bir ifadeye rastlıyoruz: 2 yıllık eğitim veren bu polis
okullarının yeteri kadar polis yetiştiremediklerini, oysa toplumda suç ve suçlu
sayısının arttığı, suç türlerinin arttığı, bunlarla mücadele edebilmenin en
birinci yolunun bu yasayı getirmekle bir an önce polis yetiştirmek ve artan suç
ve suçlu türlerini, suçları bastırabilmek olduğu söylenmektedir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi bu gerekçeye
de inanmak bana zor geliyor. Çünkü, şu anda birinci sınıf emniyet müdürü olduğu
halde, kıdem ve liyakatları uygun olan, en ufak bir disiplin cezası bulunmayan;
ama, siyasî iktidara hoş görünme kaygısı olmayan ve sırf bu nedenle APK'da
bekletilen, daha açık anlatımla, kızakta tutulan yüzlerce emniyet görevlisinden
yararlanılabilir bu konuda; ama, söylediğimiz gibi, amaç başka. Bu insanlar
orada haksızca bekletilecek, onlardan yararlanılmayacak; ama, diğer yandan da,
toplumsal beklenti acımasızca kullanılıp, fırsattan istifade yeniden kadrolaşma
içine girilecektir. Burada da her hazırlanan yasa tasarısında görüleceği üzere,
kadrolaşmanın zemini hazırlanmaya çalışılıyor değerli arkadaşlarım ve
dikkatlice tasarının müphem yanlarının fazla olmasına, kafalarda şüphe ve kuşku
doğduğunda da, biraz önce belirttiğim gibi, her iki tarafa da olumlu cevaplar
verilebilmesinin altyapısı hazırlanmaktadır.
Bakın, bu kuşku, geri gönderme tezkeresine
de yansımış olup bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı tezkerede neler demektedir:
"Fakültelerin esas öğrenci kaynağı polis kolejidir. İhtiyaç halinde, genel
lise, erkek teknik öğretim, kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine
bağlı okul mezunları arasından yönetmelikle belirlenecek şartları taşıyan
öğrenciler de fakülteye alınabilirler" hükmü 4652 sayılı Kanunun 15 inci
maddesinde ifade edilerek, polis meslek yüksekokulları ile fakültenin öğrenci
kaynakları açık biçimde belirtilerek sınırlandırılmıştır.
Bu düzenlemelerde, fen, anadolu ve
imam-hatip liselerini bitirenlere yer verilmemesinin Anayasaya aykırılığı
iddiasıyla Anayasa Mahkemesine dava açılmış, Anayasa Mahkemesi, 12 Şubat 2004
tarih ve esas 2001/349 karar 2004/4 sayılı kararında, yasada öngörülen okulları
bitirenlerin emniyet hizmetlerinin gereklerine daha uygun olduğu gerekçesiyle
davayı reddetmiştir."
Bu karardan da anlaşılacağı üzere polis
mesleğiyle ilgili eğitim-öğretim kurumlarına alınacak öğrencilerin bitirdikleri
okulun, hizmetin gerekleri de gözönünde bulundurularak yasada belirlenmesi
gerektiği bir zorunluluktur; ancak, nedense bu yasada bu belirlilikten
özellikle kaçınılmakta ve biraz önce de belirttiğim gibi bir belirsizlik içinde
o amaç sağlanmak istenmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
yasanın gerekçesinde de çok önemli olan; ancak, çıkarılmak istenen yasayla
çelişen birçok ifadeyi de görebiliyoruz. Gerekçede denmiş ki: "Bu yasanın
çıkarılmasının amacı; ülkemizde polis başına düşen nüfus sayısı yüksek
olduğundan suç ve suçluyla mücadele zorlaşmıştır." Yine, toplumdaki suç
sayısında ve suç türlerinde artış olduğundan bahsedilmiş "ve bu nedenle de
suç ve suçluyla mücadele zorlaşmıştır" denmektedir.
Tüm bunlara katılmak mümkün olmakla
birlikte artan suç sayısı ve suç türüyle mücadelenin yolunun eğitim süresini
kısaltmak ve kalitesini düşürmekle mümkün olamayacağı gayet açıktır. Bakın,
aynı gerekçelerle çıkarılan ve Sayın Cumhurbaşkanının da geri gönderme
tezkeresinde bahsettiği ve polis mesleğine gireceklerin eğitim süresini dokuz
aydan iki yıla çıkararak eğitim kurumuna meslek yüksekokulu statüsünü kazandıran
4652 sayılı Polis Yükseköğretim Yasasının gerekçesinde yine suç sayıları ve
türlerindeki gelişme, değişme ve artıştan söz edilerek bununla savaşımın ancak
polisin meslekî eğitim düzeyinin yükseltilmesiyle olanaklı bulunduğu
belirtilmiştir. Dört yıl süreli yükseköğretim kurumlarının çoğunda polis
mesleğiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili eğitim, öğretim
yapılamadığından, bu okulları bitirenlerin altı ay gibi çok kısa bir eğitimden
geçirilerek polis memurluğuna atanmaları, sorunun çözümü için yeterli
olmayacaktır; çünkü, polislik, çok özel ve uzun süreli eğitim verilmesini
gerektiren bir meslektir. Ne kadar haklı bir geri gönderme gerekçesi...
Yine, yasanın gerekçesinde, polis açığını
kapatmanın amaçlandığı belirtildiği halde, 10 000 polisin hemen alınmayacağı,
2005 yılında 2 000 polisin alınacağı söylenmektedir.
Değerli arkadaşlar, hani büyük bir polis
açığı vardı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın Kaya, buyurun tamamlayın
konuşmanızı efendim.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, 5
dakika konuşana da 1 dakika eksüre veriyorsunuz, 15 dakika konuşana da... Biraz
daha hoşgörünüze sığınarak...
BAŞKAN - Buyurun, 2 dakika veriyorum.
YILMAZ KAYA (Devamla) - Peki Sayın
Başkanım.
Hani suç sayısı ve suç türü artmıştı? O
zaman, neden bu açık birden kapatılmıyor? İki yıllık polis okullarının mezun
ettikleri polislerle, bu yasayla sağlanmak istenilen nicelikle ilgili amaç
zaten sağlanmaktadır. O zaman, neden bu yasa çıkarılmak istenmektedir? Bu husus
geri gönderme tezkeresinde de belirtilmiş olup, çok haklı bir iade
gerekçesidir; ama, değerli arkadaşlarım, en önemlisi, polis açığını kapatmak
amacıyla ilgisiz alanlardan alınacak kişilerin kısa süreli eğitimi sonucu bu
açığın kapatılması düşünülmesine rağmen, yani, geçici bir uygulamayı temine
yönelik olması gereken bir düzenleme kalıcı olarak düşünülmekte ve geçici
olduğunu gösteren tek bir emareye, tek bir ifadeye bu yasada rastlanmamaktadır.
Yani, bu yapılan yasa her yanıyla sakat bir yasa olup, aynen kabul edilmesi halinde,
bu kez de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi kesin olan bir yasadır.
Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe
Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın karşı oy yazılarında da
belirtildiği üzere, yasayla hangi yükseköğretim kurumundan mezun olanların
polisliğe kabul edileceğine dair yer verilmediğinden, getirilen tek kuralın en
az 4 yıllık yükseköğretim kurumu koşulu olduğundan, bu kural, tek başına,
polislik mesleğini seçecek olanlar için yeterli ve objektif bir kural
olmadığından, toplumun güven duyacağı polisin çok iyi eğitilmesi gerektiğinden
ve bu yasayla eğitim alanı belirsiz okullardan sınavla seçilecek kişilerin 6
aylık eğitim sonrasında polis olarak atanmaları öngörüldüğünden, yasayla,
alınacakların 6 yıllık süre için bir başka kuruma geçmesi engellendiğinden, iyi
eğitim almış polislerin, başta özlük haklarının yetersizliği olmak üzere
çeşitli nedenlerle meslekten ayrılacak olmalarından, buna karşın, iyi eğitim
almamış polislerin meslekte kalmaya devam edecek olmalarından, bu yasanın
Meclise sevk gerekçesinin "polis açığının acilen giderilmesi" olduğu,
yapılan düzenlemenin geçici olması gerektiği halde bu özelliğin bulunmamasından
ve daha birçok sebepten dolayı tekrar söylüyorum, bu yasa, kesinlikle, Anayasa
Mahkemesi tarafından iptal edilecek bir yasadır. Gelin, bu yasayı geri çekin,
daha doğru, daha düzgün bir yasayı, yeniden ve birlikte, uzlaşma içinde
hazırlayalım.
Belirttiğim nedenlerle bu yasaya ret oyu
vereceğimizi belirtir; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Yalova
Milletvekili Sayın Şükrü Önder'e ait.
Buyurun.
ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; ek 25 inci madde üzerinde söz aldım; hepinize saygıyla
selamlıyorum.
Az evvelki konuşmamda da ifade etmiştim;
polis okullarımız, 2001 senesinde çıkan bir yasayla, Polis Akademisinin YÖK'e
bağlanması dolayısıyla Polis Akademisine bağlandılar ve polisin almış olduğu
dokuz aylık eğitimi iki yıla çıkardık, doğrudur; ancak, bu, lise mezunları için
geçerlidir. Yani, biz lise mezunu polis almıyoruz, üniversite mezunu polis
alıyoruz. Üniversite mezunu polislerin altı ay eğitim görmesinde bir sakınca
yok.
Yine, az evvel ifade ettim; bugün,
İspanya'da, yeni alınan bir kararla, beş ay -lise mezunu polis adayı- eğitim
görmek suretiyle mezun verebilmektedirler, Amerika'da altı ayda eğitim
yapmaktadırlar. Keza, İngiltere'de -yine ifade ettim, tekrar ifade etme
gereğini hissediyorum- birbuçuk yıldır; ama, şartlar olağanüstüyse, eğer ki
acil bir takviyeye ihtiyaç varsa, bu altı aya kadar düşmekte, geri kalan bir
senesini kadro içerisinde uygulamalı eğitim yapmak suretiyle tamamlamaktadır.
Şimdi, takıldığımız bir konu, genelde
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimizin itiraz ettiği konu, neden okul
isimleri belirtilmiyor? Değerli milletvekilleri, üniversite mezunu onlarca,
binlerce işsizimiz var, gençlerimiz var. Sadece hukuk fakültesi desek, bunun
altından çıkılacak gibi değil. Neden çıkacak gibi değiliz; sayıyı tamamlamamız
mümkün değildir, 10 000 hukuk fakültesi mezununun gelip de polis olmak için
hiçbir zaman için, ben, müracaat edeceğini tahmin etmiyorum. Siyasalı okuyan
bir arkadaşımızın hedefi, hariciyedir veyahut da başka bir konudur. Hukuku
okuyan bir arkadaşımızın hedefi, mutlaka, hâkim olmaktır, savcı olmaktır, mülkî
amir olmaktır. Şimdi, bunların ötesinde, eğer ki herhangi bir sınavı
kazanmamışsa... Yani, bizim endişemiz bir yerde de şu: İş bulamayan insanların
gelip de sadece polislik mesleğine müracaat etmesi. Bir iki üniversiteye
bağlarsak, ancak bu durumla karşı karşıya kalabiliriz. Kaldı ki, toplumun her
kesimine hitap etmek için, üniversite mezunlarını isim koymadan, üniversite
mezunu şeklinde yorumlamak bana göre gayet doğaldır. Ben, bu yasanın bu şekliyle
uygun olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, ifade ettiğim gibi, gerek
Avrupa'da gerek Amerika'da bazı polis okulları, altı ay eğitim verdikten sonra
mezunlarını kadroya göndermek suretiyle teşkilatını takviye etmektedir.
Yine bir noktanın altını çizmek istiyorum.
10 000 polis neden 2 000 polis olarak hemen alınıyor, 10 000'i alınmıyor
denildi. 26 polis okulunda okuyan 12 500 öğrenci var. Bu öğrenciler mezun
olacak ki, boşalan okullarda eğitim yapılsın. Ya yeni okul ihdas edeceksiniz
veyahut da bu öğrencilerin okuması için yeni yer arayışına gireceksiniz.
Gerekçe budur.
Bu nedenle, yasanın bu şekliyle çıkmasında
fayda mülahaza ediyorum; Grubum adına, hepinize teşekkürlerimi ve saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Önder.
Madde üzerindeki konuşmalar
tamamlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, buyurun, sorunuzu
sorun efendim.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanına şu suali tevcih etmek
istiyorum: Avrupa Birliğine girmek için hayat standartlarımızı değiştirdiğimiz,
yasalarımızı değiştirdiğimiz bu dönemde, altı ayda polis yetiştirme işinin
Avrupa standartlarına uygun olduğunu Sayın Bakanımız düşünüyorlar mı? Bu bir.
İkincisi de şu: Esas polis okulları olan
Polis Akademisinden yetişen polislerimiz, komiserlerimiz, emniyet amirlerimiz.
Bunun yanında, çeşitli fakültelerden gelecek olan, altı ayda yetişmiş olan
polislerimiz de bu makamlara gelecekler. Acaba, polislerimiz ve polis amirleri
arasında bir ikilik oluşur mu; yani, kışlalı-okullu psikolojisi oluşur mu?
Bu sualleri tevcih ediyorum. Saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, Sayın Özdoğan'a teşekkür ediyorum,
önemli bir konuya değindi; Avrupa Birliği ülkelerinde altı ay eğitim süresi
yeterli mi diye sordu.
Değerli arkadaşlarım, bakın, ben, önce,
Türkiye'den örnek vermek istiyorum. Bizde polis okulları, ilk, dokuz ay eğitim
esasına göre açılmışken, bu süre, uzun bir zaman, asla dokuz aya çıkarılmadan,
çok kısa sürelerde uygulanmıştır. Ben vaktinizi fazla almayayım. Yusuf Kahraman
Polis Okulu, yıl 1971, bir ay dokuz günde, hem de ortaokul mezunları polis
olmuş. Bursa Polis Okulu...
YILMAZ KAYA (İzmir) - Yanlış bir örnek...
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Ben, olanı söylüyorum; yani, ben, buna... Şimdi, öyle olsun diye, katiyen,
bir iddiamız yok; iki yıla çıkarılmış olmasını da önemli bir aşama görüyorum,
buna da önem veriyoruz ve ben, Bakanlık görevine başladığım zaman 20 tane polis
meslek yüksekokulu vardı, iki yıl içerisinde, ben, bunun sayısını 26'ya
çıkardım ve artıracağız da; yani, bizde, polis memurları için temel kaynak,
elbette ki, polis yüksekokulları olacak. 4 500 mezun, ilk, 2003 yılında aldık.
Şimdi, bu yıl, inşallah, 6 500, önümüzdeki yıl 7 000... Yani, polis meslek
yüksekokulları asıl hedefimiz. Bunların sayısını artıracağız. Bu gayret
içerisindeyiz. Ama, bakın, geçmiş yıllarda, üniversite mezunu, lise mezunu değil,
çoğunluğu ortaokul mezunu olanlar, Bursa Polis Okulunda, 1972 yılında üç ay,
Rüştü Ünsal Polis Okulunda, 1973 yılında beş ay yirmisekiz gün, Ankara Polis
Okulunda, 1975 yılında altı ay dört gün... Bakın, bu böyle gidiyor; iki ay on
gün, üç ay, üç ay, dört ay, yedi ay; en son 1982'de Şükrü Balcı Polis Okulunda
dokuz ay sekiz gün...
Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerine gelelim.
Bakın, Yalova Milletvekilimiz Sayın Şükrü Önder arkadaşımız söylediler, ben de
tekrarlıyorum: İngiltere'de eğitim süresi, lise mezunları için, normal
şartlarda, sekiz ay okul, ondan sonra da onsekiz ay staj. Bizde de staj dönemi
var; atanan polis memurları, iki ay staj döneminden geçtikten sonra asil
polisliğe geçebiliyorlar. İngiltere'de sekiz ay okul, onsekiz ay staj.
Dikkatinizi çekiyorum; ama, bu, hep ihtiyaçtan dolayı altı ay uygulanıyor
şimdi. Lise mezunları İngiltere'de altı aylık okul eğitiminden geçiyor. İspanya
örneğini verdi. İspanya'da bir yıl okul, bir yıl staj; ancak, zorunlu hallerde,
gerektiğinde, ki, şu andaki durum, beş ay okul eğitiminden geçiyorlar.
Onun için, değerli arkadaşlarım, biz, 4
yıllık fakülte ve yüksekokul mezunlarını alıp 6 aylık temel polis eğitimi
veriyoruz ve bunlar polis memuru olarak atanacaklar, iki yıl aday olacaklar ve
bu iki yıl içerisinde staj görmüş olacaklar, artı, hizmetiçi eğitimden
geçirilecekler. Biz, 2004 yılı içerisinde 105 000 emniyet mensubunu hizmetiçi
eğitimden geçirmişiz. Bu hizmetiçi eğitime de ağırlık veriyoruz.
İkinci sorusuna gelince arkadaşımızın:
Yani, altı ay, yüksekokul mezunları için yeterlidir; çünkü, yoğun olarak polis
temel konuları işlenecektir. Bunlara artık hukuk vermeyeceğiz; çünkü, mezun
oldukları okullardan, umumiyetle, hukuk temel eğitimi almışlardır; genel
kültür, dilbilgisi, edebiyat, bunları okuyup gelmişlerdir.
Şimdi, polis akademisinden yetişenlerle
bunlar arasında bir ikilik olur mu; olmaz değerli arkadaşlarım. Bakın, bizde
yıllardır iki tane kaynağımız var; polis memurları için polis okulları idi,
polis amirleri için, eskiden polis enstitüsü idi, sonra polis akademisi oldu,
daha sonra üniversite oldu ve üniversiteye bağlı güvenlik bilimleri fakültemiz
var. Şimdi amirlerimiz güvenlik bilimleri fakültesinden yetişiyorlar. Bunun
kaynağı polis kolejidir.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlayabilir
misiniz; süreniz doldu.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Evet.
Polis kolejinden sonra polis akademisine
giriliyor.
Polis memurlarımız için ikinci bir kaynak
da, polis okulları idi, şimdi polis yüksekokulları kaynak oldu. Biz, şimdi,
meslek yüksekokullarından, polis eğitim merkezlerinden 4 yıllık yükseköğrenim
görmüş olanları da alacağız. Bir ikilik, bir problem olmaz; çünkü, şu anda,
halihazırda, polisimizde 10 540 kişi, polis memuru 4 yıllık yüksek eğitim
kurumu mezunu olup, polislik görevi yapmaktadırlar. Onun için bir sıkıntı
olmaz. Şu anda görev yapan 2 yıllık polis meslek yüksekokulu mezunu sayısı da
32 000 kişiymiş.
Arz ediyorum efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Değerli, soru kısmı geçtiği için,
inşallah, başka bir maddede size söz vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmı da
tamamlanmış olduğundan, ek madde 25'i, ekli 1 sayılı cetvelle birlikte
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 2 nci
maddeyi ek madde 24 ve 25'le birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.40
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 18.49
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Kanunun 3 üncü maddesini okutuyorum:
MADDE 3.- 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 21.- Bu Kanun uyarınca polis
meslek eğitim merkezlerinde eğitimlerini başarı ile tamamlayanların Emniyet
Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak atanmaları, 2005 yılı için
geçerli olmak ve toplam (2.000) adedi geçmemek üzere, 5277 sayılı 2005 Malî
Yılı Bütçe Kanununun 25 inci maddesinin (a) fıkrasındaki (48.000) adet
sınırlamasına tâbi olmaksızın gerçekleştirilebilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın 89 ve
104 üncü maddeleri gereğince bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 5321
sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici
21 inci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
ileteceğim; bu nedenle, Grubum ve şahsım adına sizleri ve Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanunla, Emniyet Teşkilatımıza, yönetici ve polis memuru
olarak 10 480 adet daha, yeni kadro istenmekte ve ihdası istenmektedir.
Emniyet Teşkilatımızın yapısı, teşkilatın
içinde bulunduğu sıkıntılar, personel yetersizliği, araç gereç yetersizliği,
teknolojik araç gereç yetersizliği, polis memurlarımızın akçalı sıkıntıları,
geçim sıkıntısı, maaşlarının yetersizliği; Türkiye'deki polis sayısının
yetersizliği, özellikle büyük şehirlerimizdeki polis sayısının yetersizliği ve
daha çok buralarda bu yetersizliğin hissedilmesi; polis memurlarımızın geçim
sıkıntısı nedeniyle büyük kentlere gitmek istememesi; tayin ve terfilerde
objektif kriterlerden uzaklaşma, siyasallaşma; emeklilik maaşının, özellikle
aktif görev yapılma sırasına göre çok azalması, yarıdan fazlalara inmesi
emeklilik maaşının; uzun çalışma saatleri nedeniyle, polislerimizin, sosyal
yaşamdan ve aile yaşamından kopmaları ve bilgi çağının gereği olarak, polislik
anlayışındaki yeni gelişmeler, değişmelerin ortaya çıkardığı dinamikler ve
bunların ışığında polislik görevinin ve işlevinin değişmesi, gelişen
teknolojinin yeni suç türlerini ortaya çıkardığını, elektronik ortamda işlenen
dolandırıcılık, sahtecilik, hırsızlık, organize suçların, suçun işlenme
vasıtalarının değiştiğini, tüm bunlarla savaşabilmek için, polisin iyi bir
eğitim alması ve eğitim süresinin de buna dayalı olarak yeterli olması
gerektiğini hepimiz bilmekteyiz. İşte, bu nedenlerle, polis yönetici kademesi
için polis akademisi ve bağlı fakülteleri kurulmuş, burada da dört yıl eğitim
süresi belirlenmiştir.
Polis memuru yetiştirmek üzere de, polis
meslek okulları kurulmuş ve burada da, yeterli süre olan iki yıl
belirlenmiştir. Böylece, polis okullarındaki eğitime akademik nitelik
kazandırılarak, gücünü otoritesinden değil, saygınlığından alan polisler
yetiştirmek hedeflenmiştir. Ayrıca, hem polis akademisine ve hem de meslek
yüksekokullarına kaynaklar da sayılmıştır. Polis meslek yüksekokullarına, ÖSYM
tarafından yapılan sınavla, genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim,
ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları alınır. Fakültelerin ise,
esas öğrenci kaynağı polis kolejleridir; ancak, kaynak yetersiz bulunduğunda ve
ihtiyaç halinde, genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim, ticaret ve
turizm öğretimine bağlı okul mezunları alınır. Bu, polis memuru olabilmek için
bitirilmesi gerekli olan meslek yüksekokulunun iki seneye çıkarılmasıyla
ilgili, 4652 sayılı kanunun gerekçesinde aynen böyle sayılmıştır; yani, bu
kanun, ancak bu okulları bitirenleri polis memuru olarak, kaynak olarak kabul
etmektedir. Bunların dışında, özellikle fen, anadolu ve imam-hatip lisesini
bitirenler bu kanun aleyhine Anayasa Mahkemesine gitmişler; Anayasa Mahkemesi
de verdiği gerekçeli kararda, fen lisesi, anadolu lisesi ve imam-hatip lisesi
mezunlarının kaynak içinde olamayacağını karara bağlamıştır. Yani, az önceki
bir konuşmacı arkadaşımız, Sayın Kandoğan, sadece imam-hatip liselerini
söyledi; ama, Anayasa Mahkemesi kararında, fen lisesini ve anadolu lisesini
bitiremeyenlerin de polis meslek yüksekokullarına giremeyeceği, Anayasa Mahkemesi
kararlarına bağlanmış bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
daha önce kabul edilen kanunların gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararları
ışığında önümüzdeki konuyu incelersek, yeni yasada, yani, şu anda görüşmekte
olduğumuz yasada, 5231 sayılı Yasada, okul ayırımı gözetilmemiştir; yani,
kullanılması mümkün olmayan kaynak, yasa bu haliyle kalırsa
kullanılabilecektir. Bir başka deyişle, anadolu, imam-hatip, fen liselerinden
mezun olup da 4 yıllık yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar mesleğe
alınabilecektir. Böyle bir düzenleme yapmak, az önce söylediğim 4652 sayılı
Kanunun konuluş amacına, ratio legis'ine aykırı bulunmaktadır ve bu
kaynaklardan çıkıp da, yani, kullanılması mümkün olmayan, olası olmayan
kaynaklardan çıkıp da bunun üzerine 4 yıllık yükseköğretimi bitiren
öğrencilerimizin, bu yeni kanunla, hızlandırılmış polis olarak yetiştirilmesi,
Anayasal olarak pek mümkün görünmemektedir.
Ayrıca, eğitim-öğretim süresinin altı ay
gibi kısa bir süre için değerlendirilmesi pek mümkün değildir, olağanüstü
sakıncalıdır. Silahlı Kuvvetler de, zaman zaman, harp okulu kaynağının yanında
sözleşmeli subay almaktadırlar; ama, bu sürenin en az iki yıl olması
planlanmıştır. Bunlar, harp okullarında, aynen harp okulu öğrencileri gibi,
onların yaptığı bütün sınavlardan geçerler ve Menteş'te de en az altı aylık
önemli bir silah eğitimi alırlar. Belki, buna uydurulabilirdi; o zaman
sakıncası da kalmayabilirdi.
Yine, bu 4 yıllık yüksekokul mezunları
farklı disiplinlerden geleceklerdir. Kabul edilmelidir ki, farklı
disiplinlerden gelen arkadaşlarımızın, adayların altı ay gibi kısa bir sürede
meslekî bir disipline uymaları beklenmemelidir. Bu da, ayrıca, bu kanunun bir
sakıncasıdır. Suç tanımlarının ve işlenme vasıtalarının değişmesi, onlarla
mücadele için, bu süreç, eğitim ve öğretim için yeterli değildir.
Değerli arkadaşlar, özellikle, elektronik
suçlar daha çok bilgiyi, daha çok beceriyi gerektirmektedir. Şimdi, edebiyat
fakültesi mezunu bir arkadaşımızı eğer bu okullara kabul edersek ve altı ay içinde
bunları yetiştirmeye çalışırsak, bu arkadaşlarımızın organize suçlarla,
organize suç örgütleriyle ve dolandırıcılık, hırsızlık, rüşvet, irtikap gibi
yine de elektronik ortamda işlenebilecek olan... Yani, suçun ve suç vasfının
değiştirildiği bugünlerde bunlarla mücadele edebilmeleri için, bu altı aylık
süre de yeterli değildir.
Eğitim süresinin kısalığı, polislik
mesleğinde olması gereken kaliteyi çok düşürecektir. Ayrıca, burada polis
memuru olan arkadaşlarımızın, hepimizin bildiği gibi, altı yıllık bir bekleme
süreleri vardır. Altı yıl sonunda bu arkadaşlarımızın yığınsal bir şekilde
başka bir kuruma geçmeleri de önlenemeyecektir. Yasa, polis açığının ivedilikle
giderilmesi için getirilmişse de, ancak sürekliliği görülmektedir; yani,
istediğimiz ve gereksinme olan polis açığını bir defada gidermeyecek; ama,
temadi edecektir ve yasanın sürekliliği devam edecektir. Bu da, sakıncalıdır.
Şimdi, bu, bir devşirme anlayışıdır. Bu
anlayışla, polis devşirerek polisin saygınlığını, polisin otoritesini, polisin değişen
suç ve suç vasfındaki konumu karşısında bunlarla mücadele edebilmesi olanağını
sağlayamayız.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, bu yasayı
böyle kabul edersek, polis meslek yüksekokulları ile Polis Akademisi ve bağlı
fakültelerde bir asker disiplini içinde yetişen arkadaşlarımıza da büyük
haksızlık etmiş oluruz. Sivil üniversitelerde ve fakültelerde özgürlük ortamı
içinde dört yıl geçiren arkadaşlarımız, polis akademisinde farklı bir disiplin
içinde ve askerce bir disiplin içinde geçirilen süre kadar sıkılmayacaklardır,
çeşitli şekillerde hafta mezunlarından kısıtlanmayacaklardır ve bu
arkadaşlarımız, bu haliyle polis akademisinde yetişen arkadaşlarımız karşısında
eşitlik, adalet, nısfet kaidelerine uygun bir şekilde davranış içinde
olamayacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sonuç olarak, bu yasa, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamakla görevli ve bunun
için de gerektiğinde silah kullanma yetkisine sahip olan polisimizin
saygınlığını artırmayacak, bilakis azaltacaktır. Bu yasa, polisimizi, 21 inci
Yüzyılın koşullarına, bu milenyum çağına, bilgi çağına taşımayacak, AB'ye de
hiç taşımayacaktır. Böyle bir düzenlemede, güvenlik hizmetlerinin gereklerine
uygun eleman alınmasının önü de tıkanacaktır. Doğrusu ise, eğitimli, güven
duyulan, siyasî mücadelelerden uzak, mesleğini seven, mutlu bir polis için,
köklü çözüm, polis okullarının sayısını artırmak ve bu okullarda eğitimin
kalitesini yükseltmektir. Birden bu okulların sayısını artıramazsak, mevcut
olan, Sayın Bakanın da girişimiyle sayıları 26'ya çıkan bu okullarımızda,
belki, daha da uzun bir sürede, hızlandırılmış bir eğitim, ikili eğitim
yaparak, bunları yapabileceğimizi düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
kanunun diğer bir düzenlemesi de, 5277 sayılı ve 2005 malî yılı bütçesinin daha
mürekkebi bile kurumadan bu bütçe kanununun ortadan kaldırılması ve kanunî
deyimiyle bütçe kanununun arkasına dolanmasıdır. Biz, 2005 yılı bütçesini bir
malî disiplin içinde daha üç ay önce kabul ettik. Sanıyorum, sayın bakan
arkadaşlarımız daha iyi bilir, belki, ilk ödeneklerin serbest bırakılması bile
henüz daha yaşanmadı. 48 000 kamu elemanıyla sınırlandırmışız idareyi, şimdi 2
000 veriyoruz. Bunun arkasından, hemen gelecek olan bir kanunla 9 300 daha
vereceğiz, sanıyorum Diyanet için vereceğiz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Onları kadroya
geçirmiyoruz, asalete geçiriyoruz; zaten çalışıyor onlar.
BÜLENT BARATALI (Devamla)- Sayın Kapusuz,
isterseniz söz alın, benden sonra cevap verin efendim; sanıyorum böyle bir
yöntem var.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Yok; katkı için...
BÜLENT BARATALI (Devamla)- Teşekkür
ediyorum ikazınız için.
Bunun arkasından, sanıyorum, sözleşmeli
personel olarak atadığımız veterinerler, onun arkasından, ziraat mühendisleri
ve sağlık görevlileri gelecektir. Bu, bizim yaptığımız bütçeyi daha üç ay bile
tamamlanmadan ortadan kaldıran bir tasarruftur.
Şimdi, bütçenin güvenilirliğinden
bahsediyoruz, bütçenin denkliğinden bahsediyoruz, bir de bütçenin
saydamlığından bahsediyoruz. Şimdi yaptığımız şey, bütün bunları ortadan
kaldırmak olacaktır.
Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan, hepimiz
biliyoruz ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da verdiği destekle, bir
malî disiplin sağlayabilmek için, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu
çıkardık; ama, daha bu kanun yürürlüğe girmeden, biz, şimdi, bu çıkardığımız
kanunları hep beraber burada deliyoruz ve kevgire çeviriyoruz.
Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu da,
geçen hafta burada Meclisi yöneten başkanımızın bir haftalık üretim süresi
içerisinde ancak 1 maddeyle, 1 maddenin kabulüyle süresinin tamamlandığı
söylendi, hararetli tartışmalar yapıldı.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; İktidar
Partisi de, Anayasaya aykırı kanunlar getirerek, bana göre, Meclisin zamanını
ve bu halkın zamanını iyi kullanmıyor. Bakınız, Anayasaya aykırı olduğunu bile
bile, biz, kanunun hiçbir maddesini, virgülünü değiştirmeden, şimdi burada, hem
komisyonlarda hem burada görüşüyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanının haklı
taleplerine karşın bu Kanunu değiştirmiyoruz. Öyle sanıyorum ki, geçen hafta
Sayın Ali Dinçer'e haksızlık yaptık. Esas haksızlığı yapanın da İktidar
Partisinin Grubu olduğunu düşünüyorum. Anayasaya aykırı kanunlar getirerek bu
haksızlığı yapmaya devam ediyorlar. Benim bir önerim var; önce Anayasayı
değiştirelim, ondan sonra yeni anayasaya göre bu kanunları getirebilirsiniz
diye düşünüyorum. Millî iradeyi sanıyorum belirtebilirsiniz; bu millî irade
yeniden tecelli eder. 1982 Anayasasının millî iradesi şimdi devam ederken
bunları yapamazsınız diye düşünüyorum. Bir kez daha, zaman harcamadan,
halkımızın isteklerinin yerine getirilmesi konusunda değerli arkadaşlarımı
anlayışa davet ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum
Sayın Başkan. Anlayışınıza teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanıyla
zıtlaşıyoruz; ama, hepimiz bilmeliyiz ki, Anayasamızın 104 üncü maddesinde
Sayın Cumhurbaşkanının yetkileri sayılırken, kanun yapmada aynen bizim gibi bir
aktör olduğunu göreceğiz. Nasıl bir aktördür; talikî veto yetkisi vardır,
halkoyuna kanunları götürme yetkisi vardır. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı
yürütmenin başıdır, ama, aynı zamanda, kanun yapmada da önemli bir yetkisi
vardır. Anayasanın uygulanmasını ve devletin düzenli çalışmasını gözetir Sayın
Cumhurbaşkanı. Görüşmekte olduğumuz kanunda da Sayın Cumhurbaşkanı Anayasaya
aykırılık bulmuş ve kanunu, bir kez daha görüşülmek üzere geri göndermiştir,
iyice inceleyin, bunu ortadan kaldırın diye.
Değerli arkadaşlar, az önce söyledim, siz
ne yapıyorsunuz -yani, İktidar Partisi Grubu- bunları gözardı ediyor ve ısrar
ediyorsunuz. Bu tavır, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasına katkı
koyan bir tavır değildir; zaman, enerji ve kaynak kaybıdır; demokrasinin
gelişmesinin önünü açan bir davranış değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu
anda yürürlükte bulunan 1982 Anayasasının karşısında ve daha önce kabul edilen
4652 sayılı Polis Yükseköğretim Yasasının karşısında ve onların amir hükümleri
ve konuluş nedenleri karşısında, bu kanunun, iyi hazırlanmadığını, aceleye
getirildiğini, buradan yetişecek olan polislerimizin, mesleğin saygınlığını
artırmada yararlı olamayacağını düşünüyoruz ve bu düşüncelerle, bu kanuna
olumlu oy vermeyeceğimizi ifade ediyoruz.
Bu düşüncelerle, hepinize saygı ve
selamlarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Baratalı.
Sayın Bakan söz istemiştir.
Buyurun Sayın Bakan.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sizleri saygıyla selamlıyorum;
Yüce Meclisin siz değerli üyelerini iki konuda bilgilendirmek için söz almış
bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, burada konuşan
değerli arkadaşlarım, Anayasanın 128 inci maddesinden bahisle, birtakım
konuların yasaya yazılması gerektiği konusunda ifadelerde bulundular. Bakın,
Anayasanın ilgili maddesinin ikinci fıkrası, yani, 128 inci maddenin ilgili
fıkrası aynen şöyle: "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." Değerli arkadaşlarım, bakın,
burada, memur ve diğer kamu görevlilerinden bahsedilmektedir. Bizim, polis
eğitim merkezlerine aldıklarımız, öğrenci, polis öğrencisi; öğrenci bunlar.
Onun içindir ki, bakın burada hep sözünü ettiğimiz 4652 sayılı Polis
Yükseköğretim Kanununun 30 uncu maddesinin (f) bendinde, bu konu bu şekilde
düzenlenmiş; yani, kanun, bu konuda yönetmelik çıkarma yetkisini de İçişleri
Bakanlığına bırakmış; çünkü, bunlar öğrenci. Bunlar ne zaman memur olacak; okul
bitip, atadığımız zaman, devlet memurluğuna atamış olacağız, ilgili yasaların
aradığı, istediği şartları o zaman arayacağız; bunlar, şimdi öğrenci.
Bakın, 4652 sayılı Polis Yükseköğretim
Kanununun 30 uncu maddesinin (f) bendinde, polis meslek yüksek okullarının
kuruluş, çalışma, disiplin ve eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak
öğrencilerde aranacak şartlar, yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve
işleyişine ilişkin esaslar ve diğer hususların, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Biz, bu yasaya da, görüşmekte
olduğumuz yasaya da, buradan esinlenerek aynı maddeyi koyduk. O bakımdan, bunu,
arkadaşlarımın bilgisine sunmak istedim.
Değerli arkadaşlarım, ikinci bir konu
şudur: Bu yıl 2 000 kişiyi alacağız. Her yıl 2 000 kişi 2 000 kişi mi alacaksınız; hayır,
değerli arkadaşlarım, bu yıl niye 2 000 kişi aldık; imkânlarımızı -fizik,
mekan- çok zorladık, sıkıştırdık, 2 000 kişilik kapasite bulduğumuz için, bu
yıl 2 000 kişi aldık; ama, hedefimiz, önümüzdeki yıl geri kalan bu 8 000 kişiyi
de almak. Bir altı ay içerisinde hepsini alıp, tamamlamak; hedefimiz o. Bu yıl,
tabiî, yasa çok sıkışıklığa gelince, ancak 2 000 öğrencinin eğitim göreceği
imkân hazırlanabildi, onun için de, 2 000 kişiyi bu yıl alıyoruz. Hedefimiz,
söylediğim gibi, inşallah, önümüzdeki yıl 8 000 kişinin tümünü alıp, hepsini
birden mezun edip, ondan sonra da polis memur adayı olarak okullara
atanmalarını sağlamaktır; çünkü, ihtiyacımız var, ihtiyacımız olduğu için de
yıllara bölmeyeceğiz. Biz, bütün illerimize yazılar yazdık, boş binalar var mı
diye tespitini istedik. İşte, bu altı ay içinde bunlar eğitime başlayınca, biz,
o boş olan binaları da hazırlarsak, 8 000 kişiyi birden alacağız.
Bakın, biraz önce bir soruya verdiğim
cevapta söyledim. Biz Hükümete geldiğimiz zaman, İçişleri Bakanı olduğum zaman,
20 polis meslek yüksekokulu vardı, 26'ya çıkardık; ama, sayısını artıracağız.
Bu yıl bitmek üzere olan inşaatlarımız var, tamamlanacak. Yani, asıl kaynağı
polis meslek yüksekokulu olarak kabul ediyor ve bunların sayısının
artırılmasına gayret ediyoruz. İki yıldır bunların kapasitelerinin
artırılmasına gayret ettik; sıkıştırdık, 150 kişi alınan okullara, zorlayarak
175 kişi aldırdık ki, bu yıl daha fazla mezun verelim diye arkadaşlarım.
Bilgilerinize sunuyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Şahsı adına, Kilis Milletvekili Sayın Veli
Kaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
VELİ KAYA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, epey zamandan
beri tartışıyoruz, polis mesleğinin ince noktalarından polislerin özlük
haklarına değin birsürü şeyi konuştuk; fakat, şunu söylemek isterim ki, Yüce
Parlamentoda sadece iki polis kökenli emniyet müdürü arkadaşımız, bir de
naçizane ben polis memurluğu yapmış birisi olarak teşkilatın sorunlarını bilen
üç arkadaşınız var. Burada polis mesleğini bilmeyen arkadaşlarım, o mesleğin
sadece dışarıdan görünümüyle onları yargılayanlar onlar hakkında burada hüküm
vermeye kalkarlarsa, değerli arkadaşlarım, yanlış yaparız; polis mesleği çok zor
bir meslektir.
Şimdi, polis mesleğinin okullarını
sınırlandırmak gibi, Emniyet Teşkilatının, Emniyet Genel Müdürlüğünün
görevlerini sınırlandırmak çok büyük bir hata olur.
Şimdi, arkadaşımın birisi dedi ki:
"Su ürünleri mühendisinin ne gereği var poliste." Çok gereği var.
Arkeoloğun bile çok gereği var Emniyet Teşkilatında.
Arkadaşlar, Emniyet Teşkilatı hayatımızın
her noktasına kadar girmiş önemli bir teşkilat. Şunu kabul edelim ki, Emniyet
Teşkilatında istihbarat birimi gibi çok önemli bir birim var, kaçakçılık ve
organize gibi çok önemli bir birim var. Siz bilir misiniz ki, istihbaratın her
alanda görev yapması gerektiğini? Öğretmen olmayan, öğretmenlikten anlamayan,
eğitimden anlamayan bir polis memurunu o alanda nasıl görevlendireceksiniz?!
Onun için, bırakın, bu okullarla ilgili seçme hakkını İçişleri Bakanlığına,
Emniyet Genel Müdürlüğüne verelim. Niye İçişleri Bakanımıza, Emniyet
Teşkilatımıza güvenilmez; bunu da anlamakta zorluk çekiyorum. Bu teşkilat bizim
teşkilatımız, burada çalışanlar bizim yakınlarımız; kimisi oğlumuz, kimisi
kardeşimiz, kimisi yeğenimiz, akrabamız.
Şimdi, geçmiş dönemlerde... Tartışmaların
içerisinde bir de okulların menşei tartışıldı. Hangi okuldan gelmiş olması çok
mu önemli polis memurunun veya polis müdürünün?! Ben o teşkilatta çalıştığımda,
ilahiyat fakültesi mezunu komiser muavini çocuklarla çalıştım. Sizi temin
ediyorum ki, Emniyet Teşkilatı içerisinde çok başarılı harekâtların, çok
başarılı görevlerin altına imza atmış bu çocuklar. O günden bugüne kadar -1985
yılında çalıştım ben Emniyet Teşkilatında- hangi ilahiyat fakültesi mezunu veya
hangi fakülteden mezun birinin Emniyet Teşkilatı içerisinde sorun yarattığı
gündeme gelmiştir?! Böyle bir şey yok.
Bugün, AK Parti İktidarı döneminde
alınacak bu polislerin, sanki bizim yandaşlarımız olacakmış gibi imada
bulunmayı da, açıkçası, siyaset için çok lüzumlu görmüyorum. Sayın Abdülkadir
Aksu, benim polis memurluğu yaptığım dönemde de İçişleri Bakanıydı. O dönemde
de, özel sınıflar adı altında, Polis Akademisine, çok kısa süreyle, dokuz ay
süreyle komiser muavini adayları alınmıştı. O gün kimsenin sesi çıkmadı. Bugün,
aynı Bakan ve aynı statüye yakın bir alım gerçekleşecek Emniyet Teşkilatında;
yaygara koparıyoruz. Yok efendim Anayasaya aykırıymış, yok efendim altı ayda polis
yetişir miymiş?
Arkadaşlar, ben dokuz ay okudum, polis
oldum; üniversite mezunuydum.
Şimdi, polis mesleğini illa da kafamıza
taktık gidiyoruz.
Bizim güvenliğimizi koruyan askerî
teşkilata bakalım; jandarma asteğmeni -asteğmen diyorum bakınız, assubayın da
üzerinde- dört aylık kısa bir eğitimden geçtikten sonra, bizim güvenliğimizi
korumak için, rütbesini takıyor, görevinin başına gidiyor. Dört ay, sadece, bir
ana eğitim alıyor.
Diğer assubaylar da, dört aylık bir silah
eğitiminden sonra, görevinin başında; çok önemli görevleri yapıyor.
Şimdi, polis memuru arkadaşların, altı ay
gibi bir sürede, polislik mesleğinin atış eğitimi ve buna benzer meslekî,
teknik eğitimi aldıktan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.
VELİ KAYA (Devamla) - Hemen tamamlıyorum
Sayın Başkanım.
Şimdi, altı ay gibi bir süre, önemli bir
süre. Sürekli altı aylık bir eğitimle polis alalım da demiyorum; ama, altı ayda
istediğiniz polisi yetiştirirsiniz.
Değerli arkadaşlarım, bakın, ben polis
memuru olduğum zaman, sekiz dokuz ay gibi bir süre eğitim gördüm. Eğitim
gördükten sonra, polis adayı olarak başlıyorsunuz; bakınız, polis olarak değil.
Yirmi ay gibi bir sürede, adaylık süresi içerisinde, asaletinizin tasdik olması
için, o mesleğin gereği olan tüm kuralları incelikle öğrenmek durumundasınız.
Bu süre içerisinde eğer sağlığınızı bile kaybettiyseniz, asaletiniz tasdik
olmuyor; çünkü, asalet tasdik olurken bile, tam teşekküllü bir hastaneden
sağlık raporu istiyorlar.
Onun için, ben, gerek devletin bütün
makamlarına gerekse Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarıma, bu konuda tereddüte
gerek, mahal olmadığını söylüyorum; rahat etsinler. Bu alınacak çocuklar, bu
ülkede, bu ülkenin çocukları olacaktır, hiçbir problem olmayacaktır. Bu kanuna
desteklerini bekliyorum ben de.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kaya, teşekkür ediyorum.
Sayın Kaya, soru soracak mısınız?
YILMAZ KAYA (İzmir) - Soracağım efendim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakana şu
soruyu sormak istiyorum: Yasanın komisyonda görüşülmesi sırasında, hükümeti
temsilen -biraz önce konuşmamda da belirttim- "hukuk fakültesi mezunları
ve idarî bilimler fakültesi mezunları alınacaktır" denilmiştir. Oysa,
biraz önce, Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder "10 000'i
tamamlayamayacağımız endişesi olduğu için, başka fakültelerden de
alacağız" dedi.
Hükümetin gerçek niyeti nedir; yani,
sadece hukuk fakültesi ve idarî bilimler fakültesi mezunlarını mı almak, yoksa,
başka fakülteler de var mı, bu başka fakültelerin içinde ilahiyat fakültesi de
var mı?
Ayrıca, her yıl 2 000 kişi... Daha
doğrusu, Bakan biraz önce düzeltti "sadece bu yıl 2 000 kişi
alacağız" dedi. Bu söylenirken, bu işsizlik ortamında 2 000 kişinin başvurmaması
gibi bir ihtimal söz konusu olmamasına rağmen, neden bu fakülteler açıkça
belirtilmiyor? Bu bir çelişki değil midir; yani, 2 000 kişinin başvuracağı
kesin iken, böyle bir tereddüt kafada yok iken, neden bu fakülteler açıkça
belirtilmiyor?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.
Sayın Bakan, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, konu Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşüldüğünde de ifade ettim; dedim ki: Bizim, tabiî ki, tercihimiz,
öncelikle, hukuk, siyasal, idarî bilimler, kamu yönetimi, iktisat fakülteleri
gibi, hukuk da okutulmuş fakültelerden almak; ama, bunun yanında, bizim,
mühendislere ihtiyacımız var.
Biraz önce bir soruya cevap verirken de
dedim ki: Biz, alan hâkimiyetini bilişim teknolojileriyle doldurmak istiyoruz.
Yani, bugün, artık, polis memurlarımızın kucağında bilgisayar vardır. Hele
İstanbul'da kuracağımız bu sistemle, hemen hemen bütün ekipler, polis
merkezleri, hatta polis memurları, artık, bilgisayarla haberleşecekler. Onun
için, bize, elektrik mühendisi, elektronik mühendisi, bilgisayarcı, bilgisayar
programcısı da lazım. Artı, bizim polis laboratuvarlarımız var; burada kimya
mühendisi, biyolog lazım olacak, bunları da alacağız. Bizim köpek eğitim
merkezlerimiz var, veteriner hekimleri de alacağız. Yani, bakın, biraz önce de
açıklarken söyledim; bunların niteliklerini falan, biz, çıkaracağımız
yönetmelikte bunları belki uzun uzun anlatacağız; çünkü, zaman içerisinde hiç
tahmin etmediğimiz konularda ihtiyaçlar çıkabilir. Psikolog ihtiyacımız vardır,
bunu birkaç yıldır zaten alıyoruz. Şimdi, bu yolla da sağlanabilecektir. Dil
Tarihten mezun olan insanlara ihtiyaç olacaktır, lisan bilen; çünkü, bir
taraftan turizm çok iyi gelişiyor, turistik bölgelerde lisan bilen polis
memurlarına ihtiyacımız var, âmirler değil, lisan bilen memurlara da
ihtiyacımız var. Filoloji mezunları, fakültenin dil bölümünden mezun olanlar
alınacak. Bunlar, zaman içerisinde ihtiyaç duyduğumuz branşları da bu bir iki
yıl içerisinde veya bu teşkilatın... Mesela, bugün, Antalya'da yeni bir
terminal binası açıldı ve buraya bizim yeniden, en azından 300-400 tane polis
memuru vermemiz lazım ve bunların çoğu da lisan ağırlıklı olması lazım. O
bakımdan, bunları biraz evvel de izah ettiğim gibi, Polis Meslek Yüksekokulu
Yasasında da "bu konular, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir" diyor. Üstelik, biz, bunları -yine komisyonda
açıkladım- KPSS sınavından alacağız; yani, biz, Devlet Personel Dairesine
müracaat edeceğiz, KPSS'den belli bir puanın üzerinde not almış olanlardan
polis eğitim merkezlerine atamak üzere talep edeceğiz. Bunlar bir ön
mülakattan, fizik ve beden testlerinden geçecekler. Bunlar da önemli polislik
için, sadece bilgi değil, fizik görünümü, beden kabiliyeti de önemli, bu
mülakatlardan da geçirdikten sonra bunları atayacağız.
Arz ederim efendim.
BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
YILMAZ KAYA (İzmir)- Sayın Bakan ikinci
soruma cevap vermedi Sayın Başkan. Yani, tüm fakültelerden alacaksınız?..
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU
(İstanbul)- KPSS'den...
BAŞKAN- Sayın Kaya, o, bizim takdirimiz
dışında. Sayın Bakanla siz onu görüşün. Gerekirse yazılı versin.
Sayın milletvekilleri, çerçeve 3 üncü
maddenin geçici madde 21'i üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, geçici madde 21'i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Şimdi, geçici madde 21'i kabul ettik.
Çerçeve 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Kart.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun görüşlerini beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili
değerlendirmeme geçmeden evvel, iktidara mensup bazı konuşmacıların yanlış
sunuşlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Yanlış bilgilendirme yapılıyor; o
sebeple, bu konuya açıklık getirmek istiyorum.
Bakın, 4652 sayılı Polis Yükseköğretim
Kanunu, polis mesleğine alınacakların öğrenci kaynağını düzenleyen kanun.
Burada 10 uncu maddede ne diyor: Polis meslek yüksekokullarına alınacak
kişilerin genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim, ticaret ve turizm
öğretimine bağlı okul mezunları arasından yapılacak sınavla alınacağını
düzenliyor. Öyle bir sunuş yapılıyor ki değerli arkadaşlarım tarafından,
sözcüler tarafından; sanki sadece imam-hatip mezunları için bir kısıtlama
getiriliyor gibi bir sunuş yapılıyor.
Ama, değerli arkadaşlarım, öyle değil.
Bakın, bu, Anayasa Mahkemesine de konu oluyor; kanun metninden de gayet açık
bir şekilde anlaşılıyor ki, imam-hatip mezunları dışında, fen lisesi mezunları,
anadolu lisesi mezunları da bu okullara giremiyor. O zaman, bu sunuşunuz
yanlış, bu sunuşunuz kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir sunuş, değerli
arkadaşlarım!
Artık, gelinen aşamada, bazı kavramlara
dayalı olarak, bazı kurumlara dayalı olarak politika yapma alışkanlığından,
lütfen, vazgeçelim, bunlara, tenezzül etmeyelim artık.
Değerli arkadaşlarım, bu değerlendirmemi
yaptıktan sonra, tasarıyla ilgili genel değerlendirmemi sürdürmek istiyorum.
Getirilen bu tasarı -1 inci maddeyle ilgili değerlendirmede de ifade ettim-
kıdem ve liyakati esas almayan, objektif esasları gözardı eden bir anlayışla
hazırlanıyor. Getirilen tasarı, polis kaynağı ve eğitim düzeyi bakımlarından,
örgütte ayırımcılığı artıran bir özelliğe sahip. Bütünleştirici, kaynaştırıcı
ve dayanışma duygusunu artıran özelliklere sahip olması gerekirken, bütün bu
özelliklerden uzak olan bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Burada, yine, iktidara mensup bir
arkadaşımızın değerlendirmesi oldu, "polis eğitiminde maliyeti
düşürmek" gibi bir kavramdan söz etti Sayın Şükrü Önder. Böyle bir
değerlendirmeyle, değerli arkadaşlarım, etkinliği, verimi sağlayamazsınız.
Talihsiz bir değerlendirme olduğunu, hemen ifade etmek istiyorum.
Aslında, bu tasarının amacına ulaşmasının
önündeki en büyük engel, kabul etmek gerekir ki, şu, değerli arkadaşlarım:
Bizatihi Bakanlığın, haksız ve hukuka aykırı olan uygulamalarıdır. Bunları
biraz somut örneklerle de açıklamak istiyorum. Yine, daha evvelki
konuşmalarımda anlattım; ama, yeri geldiği için bir defa daha anlatacağım;
çünkü, Sayın Bakan, bu konuda hiçbir zaman, hiçbir aşamada yazılı soru
önergelerimize de tatminkâr bir cevap vermediler.
Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde bir
liste var. Bu liste, ikinci sınıf emniyet müdürlerinin terfi listesi. Bakın,
biliyorsunuz, bu terfiler, kıdem ve liyakat esaslarına göre yapılıyor. Terfi
listesinin 1 inci sırasına bakıyoruz, kıdem listesinin 294 üncü sırasındaki
kişiyi terfi listesinin 1 inci sırasına getirmişiz; terfi listesinin 2 nci
sırasına kıdem listesinin 175 inci sırasındaki kişiyi getiriyoruz; 3 üncü
sırasına 220 nci sıradaki kişiyi getiriyoruz.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan hemen
şu açıklamayı yapıyor: "Efendim, o kıdem listesinin dışında bir de liyakat
listesi var." Değerli arkadaşlarım, hepinizi insafa davet ediyorum; bu
nasıl bir liyakattir ki, kıdem listesinin 294 üncü sırasındaki kişiyi terfi
listesinin 1 inci sırasına getiriyorsunuz?! Bu, böylece devam edip gidiyor. 81
kişi içinde, yani, birinci sınıf emniyet müdürü olan 81 kişi içinde 72-73
kişinin tamamı, kıdem listesinin 150 nci sırasından sonra!
Bu nedir değerli arkadaşlarım; bu, bu
kurumun, Emniyetin arşivini yok etmektir, bu kurumun istihbaratını yok
etmektir, bu kurumun sürekliliğini yok etmektir. Orada, doğaldır ki, ne olacak;
İstanbul'daki terör olaylarında veya daha başka önemli olaylarda bir kopukluk
doğacak, bir istihbarat zafiyeti doğacak. Anlatmaya çalıştığımız bu, değerli
arkadaşlarım. Bunun anlamı şu: Bunun anlamı, o kurumun içini boşaltmaktır.
Bunun anlamı, o kurumun teknik işlevini kaybetmesidir, değerli arkadaşlarım.
Bunun başka bir açıklaması olamaz.
Şimdi, tekrar ifade edeyim. Bu nasıl bir
liyakat ölçüsüdür ki, 294 üncü, 275 inci sıradaki insanları 1 inci sıraya alıp
getiriyorsunuz. Demek ki, sizin liyakat ölçünüzde objektif ölçüler yok. Sizin
liyakat ölçünüzde kişisel ilişkiler var, sübjektif ilişkiler var veya daha
başka faktörler var. Ben, daha başka faktörleri çok fazla dillendirmek
istemiyorum; çünkü, bunu da birilerinin istismar ettiğini çok iyi biliyorum;
ama, o kavramı kullanmadan en hafif deyimiyle ifade ediyorum ki, bu sübjektif
ölçüleri kural haline getirdiğiniz içindir ki, bunları genel bir uygulama
haline getirdiğiniz içindir ki, orada Emniyet birimlerinin, Emniyet kurumunun
içini boşaltıyorsunuz Sayın Bakan. Bu kuruma, bu haksız, keyfî ve hukuka aykırı
uygulamalarla en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Bu sebepledir ki, 10 000 polis memuru değil 35 000 polis
memurunu bir defada alsanız da suç ve suçluyla mücadelede etkinliği ve verimi
sağlayamazsanız, değerli arkadaşlarım. Artık bunu görmemiz gerekiyor; bunu
sağduyuyla değerlendirmemiz gerekiyor ve Türkiye Cumhuriyetinin kaynaklarını
daha fazla da heba etmememiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım, bütün bu açıkladığım
gerekçelerle bu tasarının amacına ulaşmayacağını, ulaşmasının mümkün
olmadığını; bu tasarının amaca ulaşması isteniyorsa, kıdem ve liyakat
esaslarına uygun, objektif ve teknik esaslara uygun bir değerlendirme yapılması
gerektiğini, terfi sisteminin buna göre yapılması gerektiğini bir defa daha
önemle ifade ediyorum. Bunu yapmadığınız takdirde, siz, üç ay sonra, altı ay
sonra yine bu noktada benzer tasarıları getireceksiniz; ama, bunun anlamı kamu
kaynaklarını heba etmekten başka bir anlama gelmeyeceği gibi, mevcut emniyet
yapısını daha da işlemez hale getiren, o hiyerarşik yapıyı daha da bozan daha
da kaosa sürükleyen sonuçlar yaratacaktır. Bu kaçınılmazdır değerli
arkadaşlarım.
Bu değerlendirmelerle bu tasarıya elbette
karşı çıktığımızı, olumsuz oy vereceğimizi bir defa daha ifade ediyor, Genel
Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
Şahsı adına, Kilis Milletvekili Sayın Veli
Kaya; buyurun.
VELİ KAYA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanunda değişiklikle ilgili tekrar söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Çok fazla konuşmak istemiyorum; çünkü,
konuşulanlar konuşuldu. Kanun üzerinde, bundan birbuçuk ay önce de uzun uzun
tartışmalar yaptık.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın üzerinde durduğu iki önemli husus... "Neden altı ay
gibi kısa bir sürede polis memuru alma ihtiyacını hissetiniz" diye böyle
bir soru soruyorlar.
Şimdi, bu kürsüde ve basında, İstanbul'da,
İzmir'de, Ankara'da ve nüfusu 500 000'in üzerinde olan büyük şehirlerde, her
gün gelişen yeni suçlar ve yeni suçlularla ilgili olarak dert yandığımızı,
sızlandığımızı, müşteki olduğunuzu ben defalarca gördüm, duydum ve seyrettim.
Şimdi, İstanbul'da, her gün, basını seyrettiğimizde, her gün görmüyoruz ki,
yeni bir olayla karşılaşmayalım, televizyonda. Her gün yeni kapkaçlar, aklınıza
gelmedik yeni suçlar; bilhassa elektronik suçları ve malî şubeyi ilgilendiren
çok önemli suç çeşitleri; çünkü, teknolojiyle birlikte, gelişen insanlıkla,
gelişen dünyayla birlikte yeni suçlar ve çeşitleri ortaya çıkıyor. Bilhassa bu
kapkaç olayıyla ilgili ve tinerci çocukların ortaya saçmış oldukları terör olayıyla
ilgili yeni güvenlik tedbirlerine ihtiyaç duymadığınızı, herhalde, burada, bana
söyleyecek değilsiniz. Onun için, bu 2 000 polisin, ivedilikle büyük şehirlere
kazandırılması gerekir; ivedilikle diyorum. Bunu, bu zamana kadar, gerçi,
burada şu ana kadar kimse konuşmadı; ama, büyük şehirlerin güvenliğinin bir an
önce sağlanması için 2 000
polisin behemehal alınması lazım. Peki, behemehal nasıl alacaksınız? İki yıl
okuttuktan sonra, bu çocukları, İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlere
salıverdiğinizde, iki yıl sürede, benim büyük şehirde oturan vatandaşımın
uğradığı zarar ne olacak; canıyla, malıyla, namusuyla. Peki, onu kim
karşılayacaktı? Tabiî ki, diyeceklerdi ki, belki de, sizler de aynı şeyi
söyleyecektiniz "efendim, hükümet nerede, devlet nerede, yetkililer
nerede" diye o zaman feryadı figanlar başlayacaktı.
İşte, bu tür olayların önüne geçilebilmesi
için, değerli milletvekilleri, bu 2 000 polisin bir an önce Emniyet Teşkilatına
kazandırılması lazım. Ben, bunun gerekliliğine inanıyorum. Sağduyu içerisinde,
bu görevde... Bir an önce bu göreve başlamak için can atan işsiz çocuklarımıza
da bir çare olacaktır. Milyonları bulan işsizlerimizi hayal kırıklığına
uğratmayalım ve bu kanunu bir an önce çıkaralım diyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.
4 üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar
Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5321 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir daha
görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
polis, toplumda güven ve huzuru sağlamakla görevlidir. Yaşamımızda eğer güvene,
eğer huzura sahipsek, bunda büyük payı, bize bunu sağlayan polislerimiz
almaktadır. Polisin her alanda çağdaşlaşması da kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Polislerimizin üzerlerine düşen görevi, büyük sorunlar altında, büyük sorunlar
içerisinde yaşamalarına rağmen çözmeye çalıştığını, bu toplumda yaşayan herkes
bilmektedir, bizler de biliyoruz.
Polisimizin sayısız sorunu vardır; özlük
hakları yetersizdir, çalışma koşulları elverişsizdir; ama, polisimiz, bu
koşullar altında, özveriyle, gece gündüz, yağmur çamur, sıcak soğuk demeden
görevini yerine getirmeye çalışmaktadır.
Polisimizin eğitimi, zaman zaman başka
ülkelere baktığımızda, onlarla kıyas kabul etmeyecek bir düzeydedir; daha
nitelikli, daha çağdaş bir eğitime ihtiyacı vardır.
Ülkemizde polis başına düşen vatandaş
sayısına baktığımız zaman, çağdaş, gelişmiş ülkelerde rastlananın çok üstünde
bir yükle polisimizin karşı karşıya kaldığı görülmektedir.
Ülkemizde suç işleme oranı da çok
fazladır.
Bütün bunları birlikte düşündüğümüz zaman,
Emniyet Teşkilatımızın karşı karşıya olduğu sorunların ciddiyeti ve boyutu
olanca açıklığıyla ortaya çıkar. Bunları çözmemiz lazım, ülke olarak çözmemiz
lazım, devlet olarak çözmemiz lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümet
olarak çözmemiz lazım; ama, önceliği vermemiz gereken bir husus var ki, o da
polisimizin eğitimi. Polisimize yeterli düzeyde eğitim vermezsek, her alanda olduğu
gibi bu alanda da çağdaşlaşma çizgisini yakalayabilmemiz fevkalade zordur.
Çağdaşlaşma, ancak ve ancak nitelikli eğitimle mümkündür; bir başka deyişle,
çağdaşlaşmada gerçekleştirilmesi gereken en önemli unsurlardan birisi
eğitimdir.
Şimdi, biz, bu yasayla ne yapmaya
çalışıyoruz: Daha az eğitim görmüş olan bir kadroya, Türkiye'nin güvenliğini,
toplumun huzurunu teslim etmeye çalışıyoruz. Bundan önce polisin eğitimi
konusunda çıkarılmış olan yasalara baktığımız zaman, bunların hepsinde, polisin
eğitim süresinin, durmaksızın yükseltilmiş olduğunu görüyoruz; ama, bu yasada,
eğitim süresini kısaltıyoruz.
Sayın Başkan, dikkatimi toplamam imkânsız
bu koşullar altında; lütfen, salonun sükûnetini temin ediniz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın
milletvekilleri... Kürsüdeki hatip, gerçekten, konuşmakta zorlanıyor.
Arkadaşlarımızın, önce, yerlerine oturmalarını rica ediyorum.
Evet, buyurun efendim.
OYA ARASLI (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bugüne kadar, yasalarımızda, hep, polisin eğitim
süresini uzatmaya çalışırken, bugün, biz, bu eğitim süresini aza indirme
hazırlığı içerisindeyiz. Doğrudur, ülkenin, acilen polise ihtiyacı var; ama,
getirilen düzenleme, sadece acil bir ihtiyacı karşılamaya yönelik değil;
getirilen düzenleme, kalıcı bir düzenleme, geçici bir çözüm getirmiyor. O
nedenle, bunun üzerinde, çok dikkatle durmamız gerekir.
Değerli bir arkadaşım, kalktı "ben,
dokuz aylık eğitimden sonra polis oldum, gayet de güzel bu işi yaptım"
dedi; olabilir, kendisini takdirle karşılıyoruz; ama, bir şeyi de
hatırlatmamıza izin veriniz. Bütün meslek mensupları, kendilerinden sonra
gelenin daha nitelikli olmasını arzu ederler. Ben dört yıl eğitim gördüysem,
benden sonraki -bir hukukçu olduğum için- hukukçuların, beş yıl, altı yıl
eğitim görmesini isterim; çünkü, daha nitelikli, daha ayrıntılı bilgi edinmiş
olmanın, meslek hayatında ne büyük yararlar sağlayacağını, yaşayarak,
deneyimlerimle görmüş bulunuyorum. Bu, yalnız benim için değil, tüm meslek
mensupları için geçerli olan bir ilkedir. Dün arkadaşımıza yetmiş olan dokuz
aylık eğitim süresi, itiraf edelim ki, bugünün koşullarında, bu gelişmiş
teknoloji ortamında, bu gelişmiş dünya koşullarında artık yetersizdir. Bunun
daha uzatılması gerekmektedir. Bu açıdan, ben, kalıcı bir biçimde bu eğitim
süresini kısaltmaya yönelik bir çözümde kamu yararı olup olmadığının çok
dikkatle düşünülmesinden yanayım. Ben ve Grubum, bunda çok büyük bir kamu
yararı olmadığı görüşünde. Geçici olarak böyle bir usul gerekiyorsa
benimseyelim; ama, bunu kalıcı hale getirmekte, bizler, hiçbir kamu yararı
amacı görmüyoruz, kamu yararını karşılamaya yönelik bir çözüm olarak
nitelendirmiyoruz getirilen çözümü.
Diğer taraftan, bir değerli arkadaşımız
kalktı "bu kanundan yararlanarak, hangi okuldan alırsak alalım, okul ayırımı
yapmanın eğitim bakımından ne gibi bir farkı var" diye bir soru sordular
burada.
Değerli arkadaşlarım, bazı öyle
yükseköğrenim kurumları var ki, polislik mesleğinde gereken birtakım bilgileri,
hatta daha ayrıntılı bir biçimde veriyorlar; ama, birkısım meslek okulları var
ki, bu eğitimi diğerleri kadar çok yoğun bir biçimde vermiyorlar, dersleri
polis eğitiminden fevkalade uzak. Bir baletin, bir balerinin, bir
heykeltıraşın, bir mühendisin, bir siyasal bilgiler fakültesi mezununun ve bir
hukuk fakültesi mezununun, polislik için gerekli olan bilgilere yakınlığı
birbirinden çok farklı. Bu açıdan, böyle bir değerlendirmede biz yarar
görüyoruz ve o arkadaşlar açısından, hakikaten altı aylık bir eğitimin yeterli
olup olmayacağını takdir etmek durumunda olduğumuz için bilmek istiyoruz;
kimleri alacaksınız? Belli meslek mensupları için belki yeterli olabilir; ama,
belli yüksekokul mezunları için bu süre yeterli mi değil mi, burada bunu
müzakere etmek istiyoruz. "Birileri, elbette ki, bunun değerlendirmesini yapmıştır"
mantığı, milletvekilliği görevinin ciddiyetiyle uzaktan yakından
bağdaştıramayacağımız bir anlayış. Bir değerli arkadaşımız kalktılar, bu
yaklaşımımızı eleştirerek, milletvekilliği, millete saygıyı gerektiren bir
iştir. Bu kürsüye çıkıyorsunuz, gereken saygı, aldığınız vekâlete saygı duyun
şeklinde, bu anlama gelen birtakım sözler sarf ettiler. O vekâlete çok saygı
duyduğumuz için bilmek istiyoruz hangi okulların mensuplarını alacaksınız? Bu
altı ay gerçekten yetiştirmeye değer mi değmez mi? Burada, onun
değerlendirmesini, milletin bize verdiği vekâlet çerçevesinde yapmak
istediğimiz için soruyoruz. Bu konuşmaları onun için burada yapıyoruz. Eğer,
böyle "bilenler elbette ki takdirini yapmıştırlar" anlayışıyla burada
yasa çıkaracaksak, o bilenler kimse, gelsinler, onlar otursunlar bu sıralarda,
yasalar çıkarsınlar; o zaman bize yer kalmaz görevimizi bu anlayışla
yapacaksak. Biz, görevimizi böyle bir anlayışla yapma şiarında olmadığımız için
milletin bize verdiği vekâleti büyük bir özen, büyük bir titizlik, büyük bir
ciddiyetle ve saygıyla yerine getirme arayışında ve anlayışında olduğumuz için,
bu soruları soruyoruz, yanıtını da almak istiyoruz. Ona göre kararımızı
vereceğiz çünkü. Burada karar verme yetkisinin, milletvekilleri olarak, bizde
olduğunu biliyoruz; Anayasa öyle demiş. Anayasaya saygılıyız, milletimiz de bu
görevi yapalım diye bize oy vermiş, vekâletini vermiş. Onun gereğini yerine
getirmek için bu soruları size soruyoruz ve öğrenmek istiyoruz; hangi okullar
için bu süre yeterlidir hangileri için yetersizdir? Bunun tartışmasını
yapacağız; onun için de söyleyiniz diyoruz. Yoksa, kafanızın arkasında belli
okullara öncelik vermek, belli okullara ikincillik vermek gibi bir fikir mi
var, onu da öğrenmek istiyoruz. Eğer yanıt vermezseniz, bu konularda, biz, soru
sormaya ve yorum yapmaya devam etme durumunda kalırız. Halbuki, ayağı yere
basmayan yorumlar yapmak istemiyoruz, bu tercihi yapmış olanlardan işin
gerçeğini öğrenmeye çalışıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
sorunun yanıtının verilmesi, bu yasada verilmesi, ayrıca Anayasanın
gerektirdiği bir konu.
Bakınız, bu okullarda uygulanacak
esasları, öğrencilerle ilgili hususları, sınavları, disiplinleri ve diğer buna
benzer hususları belirleme işini, bu okullara kimin alınacağını belirleme işini
yönetmeliğe bırakmış bulunuyorsunuz. İçişleri Bakanlığı bir yönetmelik çıkarıp,
bu hususları düzenleyecek.
Anayasamız diyor ki: Yürütme, Anayasaya ve
kanunlara uygun olarak yerine getirilecek bir yetki ve görevdir ve yasama
yetkisi de yasama meclisinindir, Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
Bütün bu hükümleri birlikte okuduğumuz
zaman şu husus ortaya çıkıyor: Yürütmenin, idarenin aslî bir düzenleme yetkisi
yoktur; yani, daha önce kanunla düzenlenmemiş, esasları ortaya konulmamış bir
alanda, yürütme, yönetmelikle, tüzükle herhangi bir düzenleme yapamaz.
Siz -Anayasanın emri- bir alanı, Türkiye
Büyük Millet Meclisi olarak, önce, bir yasayla düzenleyeceksiniz, esaslarını
belirleyeceksiniz. Yalnız, yasada, yönetmelikle bu hususları düzenlemek falanca
bakanlığa aittir demek de yetmiyor. Yürütme yetkisinin verilmesi yasayla
yapıldığı zaman, yasayla aslî düzenleme gereğini karşılamıyor. Bu konuda
Anayasa Mahkemesinin çok çeşitli kararları var, sayısız kararları var. Siz,
burada, aslî düzenleme yapmadan, yürütme yetkisini doğrudan doğruya bakanlığa
veriyorsunuz ve dolayısıyla, yürütmenin aslî düzenleme yetkisi olmadığını
gösteren, Anayasanın 8 inci maddesine, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet
Meclisine ait olduğuna ve devredilemeyeceğine ilişkin 7 nci maddesine ve
Anayasadan kökenlenmeyen hiçbir devlet erki kullanılmayacağına ilişkin 6 ncı
maddesine aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz.
Sayın Bakan, kalktı "biz, burada
memur almıyoruz ki, niye 128'e atıfta bulunuluyor" dedi. Bir yararı var,
eğer, 128'deki koşullara uymadan bu okullara öğrenci alacak olursanız ve atama
zamanı o koşulları taşımadığı çıkarsa bu öğrencilerin, çok yazık olur sizin o
öğrencileri okutmak için harcadığınız zamana. O bakımdan da, bu düzenlemenin
yasada yapılması gerekiyor. Kaldı ki, Anayasanın bir 132 nci maddesi var;
burada polisle ilgili yükseköğretim kurumlarına ilişkin hususların yasayla
düzenlenmesini emrediyor. Birinden kaçtınız; ama, diğerinden kurtulmanız mümkün
değil.
Onun için, değerli arkadaşlarım, bırakınız
inatlaşmayı. Bakınız, bu memlekette bir Anayasa var, eleştiririz eleştirmeyiz,
değiştirilecek yönleri olduğunu söyleriz söylemeyiz, fikir birliğimiz olur
olmaz, bu ayrı bir husus; ama, bu Anayasa yürürlükte olan bir Anayasa, Türkiye
Cumhuriyetinin Anayasası, halihazırda yürürlükte olan ve hepimizin bu göreve
başlarken saygılı olmak konusunda yemin ettiğimiz Anayasa. O Anayasanın
hükümlerine aykırı yasa yapmak durumunda değiliz, Anayasayı beğenmeyebiliriz;
ama, Anayasa hükümlerine o Anayasa değişinceye kadar saygı göstermek
durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) - Onun için,
inatlaşmakla elimize geçecek bir şey yok. Yarın öbür gün, bu kanun, Anayasa
Mahkemesine götürülüp de orada iptal edilirse bunu bir kere daha görüşmek
zorunda kalacağız.
Bakınız, uzun zamandan beri bir yasayı bir
görüşmede çıkarmamız mümkünken, biz, iki kere, üç kere görüşüp, mesafe almak
durumundayız. Burada, zaman zaman, arkadaşlarımız "bir günde 1 maddelik
yasa görüştük" diye eleştiride bulunuyorlar; olabilir, bir günde 1 madde
çıkarabiliriz hatta çıkarmayabiliriz, tartışa tartışa bir haftada 1 madde
çıkarabiliriz; yeter ki, doğru, düzgün, kamunun yararına kanun çıkaralım
burada. Sürat, her zaman en iyisi demek değildir. Marifet olan, süratle
birlikte doğrusunu, düzgününü çıkarmaktır; bunu arayalım. Bu inatlaşmalar
nedeniyle, yasa düzenimize zamanında yasa yetiştiremediğimiz gibi, ülkemizin
zaten çok kıt olan kaynaklarını da heder ediyoruz. Halbuki, burada, sözcü arkadaşlarımız
kalkıyorlar, bu kaynakları çok tasarruf anlayışıyla kullanmamız gerektiğinden
de söz ediyorlar. Konuştuğumuzu yapalım değerli arkadaşlarım; Anayasaya uygun
hareket edelim.
Bakın, baştan çok uyarıda bulunduk;
dikkate almadınız Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak. Cumhurbaşkanımız,
Sayın Cumhurbaşkanımız iade ettiler, yine, aynı ısrarda devam ediyorsunuz. Biz
de istiyoruz ki, bir kere daha görüşmek zorunda kalmayalım, yol yakınken
yanlıştan dönelim.
Kanunun bu son maddesi üzerinde bir kere
daha sizi bu hususları düşünmeye davet etmek için söz almış bulunuyorum;
sizlere saygılarımı sunarak sözlerime son veriyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.
AK Parti Grubu ve şahsı adına, Sakarya
milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 873 sıra sayılı Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ve Anayasanın 89 uncu
ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri
gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde, AK Parti Grubu
adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu Kanunun
amacı, Emniyet Teşkilatının polis memuru ihtiyacını karşılamak olarak
açıklanmıştır.
BAŞKAN - Sayın Üstün, bir dakikanızı rica
edeceğim.
Sayın milletvekilleri, sizleri bir defa
daha ikaz etmek ihtiyacını duyuyorum. Hatibi dinleyemiyorum. Lütfen,
arkadaşlar...
Buyurun Sayın Üstün.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu ihtiyaç
var mıdır yok mudur, burada, dünden beri konuşan değerli konuşmacılar
açıkladılar; evet, bu ihtiyaç vardır. İhtiyacın 35 000 olarak belirtildiği
gözlemlenmektedir.
Bu ihtiyaç, bence, bugünkü mevcut ihtiyacı
belki belirtmiştir; şahsıma göre -bu, şu andaki, önümüzdeki yapılacak
düzenlemelerle- polis ihtiyacı bundan çok daha fazladır. Zira, polisin görev
alanının genişletilmesiyle ilgili olarak, buradaki konuşmacıların hiçbirisi
bunun üzerinde durmadı.
Bakınız, hâlâ, şurada, ileride, Orta Doğu
Teknik Üniversitesinin bulunduğu bölüm, biraz ilerisinde Bilkentin bulunduğu
bölüm, yine, şehirlerimizin birçok bölümü, belki Kızılay'a 5 kilometre mesafedeki
bölümler Emniyet Teşkilatımızın görev alanında değil, hâlâ, jandarmanın görev
alanında. Tabiî, yine, yirmi yıl önce ilçe olmuş; bu ilçelerde de Emniyet
Teşkilatı değil jandarma görev yapıyor. Bunun da belki sebebi polis
eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunları da ilave ettiğimizde, ileriki yıllarda
70 000, belki de 100 000 polis memuruna ihtiyacımız olacaktır. Bu ihtiyacımızı
mevcut düzenlemeyle karşılama imkânımız yoktur.
Değerli arkadaşlar, peki, böyle bir polis
ihtiyacımız varken, Sayın Cumhurbaşkanımız, bunu niçin iade etmiştir? İki
gerekçe ileri sürmüştür. Bunlardan bir tanesi olarak, eğitim süresinin ve
eğitim kalitesinin düşürülmesine itiraz etmiştir.
Gerçekten, eğitim süresi, eğitim kalitesi
düşüyor mu, düşmekte mi; bunu, diğer konuşmacılarımız yorumladılar. Ancak 4
yıllık fakültelerden mezun olmuş insanların kendi alanlarında uzman olarak
geldiği açıklandı. Örneğin, hukukçular, psikologlar, belki arkeoloji mezunları,
zaten, kendi alanlarında belirli bir eğitimi almış ve dört yıllık bir eğitimi
bitirmişler.
Takdir edersiniz ki, 17 yaşındaki bir
insana bazı şeyleri anlatmak, izah etmektense, yine, 22 yaşında olan, belirli
bir eğitimden geçmiş bir insana bazı şeyleri anlatmak elbette daha kolaydır. O
bakımdan, dört yıllık eğitim almış birilerine, siz, en az altı ay daha eğitim
vereceksiniz. Bunun üzerine, bir de, meslekiçi eğitimi eklediğinizde,
neredeyse, bunlar, yüksek lisans düzeyinde eğitim almış olacaklar. Polis memuru
olacak bu arkadaşlarımızın eğitim süreleri, şu Mecliste görev yapan birçok
vekilden çok daha fazla olacak. O bakımdan, eğitim süresinin azalmasıyla ilgili
bu itirazları kabul etmiyoruz.
Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanının bu
itirazı, yönetişimle alakalıdır. Hükümet, bir tercih sunuyor, böyle bir sorun
var, bu sorunu bu şekilde çözeceğim diyor. Sayın Cumhurbaşkanı da, evet, sorun
var; ama, bu sorunu böyle çözerseniz daha iyi olur diyor. Şimdi, burada, siyasî
ve hukukî sorumluluk hükümettedir arkadaşlar. Dolayısıyla, Yüce Meclisin,
sorumluluk kimdeyse onun tercihleri yönünde karar vermesi gerekir. Bakın, daha
dün, mahkemeden istediği kararı almayan bir vatandaş, elinde mahkeme kararıyla
"Adalet Bakanı açıklasın, bu karar ne biçim karar" diye, hiç
sorumluluğu olmadığı halde Sayın Adalet Bakanından hesap sormaya kalkıyor. Dolayısıyla,
İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde asayiş sorunu varsa, bunun
sorumlusu İçişleri Bakanıdır, hükümettir. O bakımdan, siyasî sorumluluğu ve
hukukî sorumluluğu olmayan bir makamın, bir çözüm noktasında ısrar etmesi,
kabul edilebilir bir durum değildir.
Sayın Cumhurbaşkanının ikinci iade
gerekçesi, Anayasaya aykırılık iddiasıdır. Bu, yapılan kanunda Anayasaya aykırı
birtakım durumların olduğunu belirtmiştir. Bunu da, Anayasanın 128 inci
maddesine dayandırmıştır değerli arkadaşlar. Anayasanın 128 inci maddesini
okuduğumuzda "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri,
atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri
ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" deniliyor. Bakın, cümlenin
başında "memurların ve diğer kamu görevlilerinin" deniliyor. Değerli
arkadaşlar, biz memur mu alıyoruz, kamu görevlisi mi alıyoruz; biz, elbette ki,
öğrenci alıyoruz. Eğer, bu mantıkla hareket ederseniz, bütün üniversitelere
alacağınız öğrencilerin bütün niteliklerini, hepsini kanunla belirlemek zorunda
kalırsınız. O bakımdan, bu gerekçenin uygun olmadığı kanaatindeyiz.
OYA ARASLI (Ankara) - Anayasa onu
gerektiriyor zaten.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın Hocam,
biz sizi dinledik, lütfen, dinler misiniz.
Kaldı ki, bakın, kanunda çok açık bir
şekilde, bunların hangi fakültelerden alınacağı belirtilmiştir, 4 yıllık
yükseköğretim kurumlarından alınacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu gerekçe
de pek uygun değildir.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Biraz zorlama
oluyor; ama, neyse...
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasanın 128 inci maddesini işaret ediyor;
ancak, Anayasamızda başka maddeler de vardır. Örneğin, Anayasanın 10 uncu
maddesi, kanun önünde eşitlik: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa
imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar." Evet, bu kanun önünde eşitlik ilkesi aynı zamanda bir
fırsat eşitliğini de içermektedir; dolayısıyla, siz, insanları önce kamplara
bölüp, sarışın, siyah, beyaz, gri deyip, ondan sonra, biz, sadece sarışınlara o
imkânı tanıyoruz demek Anayasanın 10 uncu maddesine aykırıdır.
Bakın... Bazı...
MEHMET IŞIK (Giresun) - Meslekler ne
oluyor o zaman?!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - İşte,
bunları kanunda belirtmediniz; polis okullarının çalışma usullerini mutlaka
kanunda belirtmeniz lazım, bunları yönetmeliğe bırakmayın diye bir iade
gerekçesi de vardır.
Polis Yükseköğretim Kanunu çıkmıştır 2001
yılında. Burada, yönetmelikle düzenlenecek hükümleri saymıştır bu kanun:
"Polis meslek yüksekokullarının kuruluş, çalışma, disiplin ve
eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar,
yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar ve diğer
hususlar, polis yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin okul içinde ve
dışında giyecekleri kıyafetlere ilişkin esaslar Bakanlıkça çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir."
Bu, 2001 yılındaki kanunun hangi
hususların yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin hükümleridir. Bu kanunu, ne
hikmetse, bugün bize iade eden Sayın Cumhurbaşkanı hemen onaylamıştır.
Peki, tek fark nedir; tek fark, orada,
okulları tek tek saymanız gerekir denilmiştir. Biz, bunu, yükseköğretim
kurumları olarak kanuna yerleştirmişiz.
Peki, Türkiye'de bulunan örneğin 100 tane
fakültenin tamamı alt alta sayılmış olsaydı bazıları tatmin olacak mıydı;
hayır, tatmin olmayacaklardı; diyeceklerdi ki, bakın bakalım, o fakültelere o
öğrenciler nereden gelmiş.
O kök kazıyıcılar var ya kök kazıyıcılar,
köklerine inin, bakalım o nereden gelmiş diye bunları araştıracaklardı. Bunu
tatmin etmeniz mümkün değildir arkadaşlar.
Bununla ilgili daha önce çıkan kanun
Anayasa Mahkemesine iptal için gitmiş; Anayasa Mahkemesi, hakları kısıtlayan bu
kanunun Anayasaya aykırı olmadığını söylemiş. Orada bu kanunu yapanlar bir de
hata yapmışlar; Anayasa Mahkemesi, bu, Anayasaya aykırı değil demiş.
Peki, biz hakları genişleten, özgürlükleri
daha da yücelten bir kanun çıkarmışız; bunun Anayasaya aykırı olduğunu kim
söyleyecek? Böyle bir şey söylenebilir mi?! Bütün insanlara aynı imkânı
sunmuşuz Anayasanın 10 uncu maddesine göre; buna rağmen, bu kanun, Anayasaya
aykırıdır diye iade edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bakın, o zaman Anayasa
Mahkemesi reddetmiş; ama, bir gerekçe bulunamamış, gerekçesinin içini
dolduramamış ve en son "bu tür işler yasa koyucunun takdir yetkisinde olan
bir yasama görevidir" demiş; yani, topu yasamaya atmış, topu sizlere
atmış, işin içinden çıkamamış. Böylece, siz de burada oturmuşsunuz, bir
düzenleme yapmışsınız.
OYA ARASLI (Ankara) - Niye işin içinden
çıkamasın canım?!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu, tamamen,
Meclisin görevi içerisinde bir yetkidir arkadaşlar.
Bakın, orada muhalefet şerhi de var.
Bugünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı ve arkadaşları yine muhalefet şerhi
sürmüşler, o zaman demişler ki, ey Meclis, siz, bu yaptığınız Anayasaya aykırı
kanunla bir şeyleri hedeflemiş olabilirsiniz, örtülü bir hedefiniz olabilir;
ama, sizin bu örtülü hedefiniz Anayasaya aykırı bu kanunu Anayasaya uygun hale
getirmez, hukuka uygun hale getirmez; dolayısıyla yaptığınız yanlıştır diye açıklamışlar
değerli arkadaşlar. 10 uncu maddesinden bahsedilmiş "Anayasanın 10 uncu
maddesinde yer alan eşitlik ilkesi, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca
aynı işleme bağlı tutulmasını sağlamak ve yasa karşısında dil, ırk, cinsiyet,
siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep gibi nedenlerle ayırım
yapılmamasını zorunlu kılar" denilmiş o zamanki muhalefet şerhinde. Tabiî,
muhalefet şerhinde daha başka gerekçeler de var. Mesela, siz, o çıkardığınız
kanunla, turizm okullarından polis meslek yüksekokullarına öğrenci alabilme
imkânını getirmişsiniz; spor okullarından niye bunu almadınız demiş.
Bakın arkadaşlar, ben öğretmen lisesi
mezunuyum. Beden eğitimi dersleri fazladır, anadolu lisesi olması hasebiyle
yabancı dille ilgili eğitim verir. Niçin öğretmen lisesi mezunları polis meslek
yüksekokullarına alınmaz? Bunun açıklaması yoktur. Diğer liselerden niçin
alınmaz? Yani, eğer başarılı öğrenciler ise, anadolu liseleri, fen liseleri
öğrencileri, en başarılı öğrencilerdir. Bakın, kanunun iade gerekçesi de budur
"polis meslek eğitimi bazı nitelikleriyle ilgili başarılı öğrencilerin
alınması gereken okullardır" deniyor. Anadolu liseleri, fen liseleri
öğrencileri en başarılı öğrencilerdir. Niçin... Hayır, anadolu lisesi konsaydı
şayet, anadolu imam-hatip liselerinin de bundan faydalanma imkânı vardı. Bütün
örtülü amaç buydu arkadaşlar.
O bakımdan, o zamanki Parlamento, o
zamanki hükümet, hatalı bir karar çıkarmış, hatalı bir kanun çıkarmış,
MUHARREM İNCE (Yalova) - Lise mezunlarına
iş sağlamak için çıkarılmış. Niye öyle söylüyorsun?!
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bizlerden
de, şu anda, o hatalarına ortak olmamızı istiyorlar.
Değerli arkadaşlar, bizler onların yaptığı
hatalara ortak olmayacağız. O bakımdan, bu yaptığımız kanun, her yönüyle,
Anayasaya uygundur.
Dolayısıyla, milletimize, Türkiyemize,
Polis Teşkilatımıza hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Üstün.
5 inci madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, genelini oylamadan
önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini belli etmek isteyen
milletvekillerimiz var.
Lehte söz isteği var; Tokat Milletvekili
Sayın Zeyid Aslan.
Aleyhte iki söz isteği var; Eskişehir
Milletvekili Sayın Muharrem Tozçöken ve Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı.
Ancak birer kişiye söz verebileceğimizden,
sıraya göre söz vereceğim. Eğer söz hakkını kullanmazlarsa, devam edeceğiz.
Lehte, Sayın Zeyid Aslan; buyurun.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun üzerinde, oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili
olarak, bundan yaklaşık yirmi gün önce, burada yoğun tartışmalar yaşadık ve
kanunun ne getirdiği ve ne götürdüğü hususunda, Meclisteki bütün
milletvekillerimiz de, bizleri dinleyen vatandaşlarımız da genel bilgi sahibi
oldular.
Bugün de üç saate yakın bir zamandan beri
aynı konuyu tartışıyoruz. Ben de, burada, konunun düğümlendiği iki ana noktayı
tespit ettim. Bunlardan birincisi, polis meslek yüksekokullarında iki yıllık
bir eğitimden sonra polis olunurken, bu kanunla birlikte bunun süresinin altı
aya indirilmesi.
Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın
Bakanımız da burada açıklama yaptı. Polis meslek yüksekokulları ilk mezunlarını
2003 yılında; yani, bundan iki yıl önce verdi ve sanıyorum, ikinci mezunlarını
da vermek üzere. Yani, bu kanundan önce çıkarılmış olan kanunla birlikte, şu
anda görev yapan 200 000'in üzerinde polisimizden sadece 4 500'ü polis meslek
yüksekokulu mezunu olarak görev yapıyor.
2000 yılına kadar; yani, bu kanunun
çıktığı tarihe kadar, dokuz aylık eğitimden geçmek suretiyle, ayrıca, zaman
zaman da, acil ihtiyaç durumlarında, sıkıntılı haller durumunda, Sayın
Bakanımızın da açıkladığı gibi -1971, 1973, 1975, 1977- değişik tarihlerde,
değişik zamanlarda, bu sürelerin, bir aydan dokuz aya kadar farklılıklar arz
ettiğini hepimiz görüyoruz.
Yani, eğer bir yerde sıkıntı varsa, acil
bir ihtiyaç varsa, orada farklı bir değişikliğin yapılması, geçmişte olduğu
gibi, bugün de mümkündür. Kaldı ki, geçmişten bir farkı var. Arkadaşlar, bizim,
burada, bu kanunla birlikte altı aylık eğitimden geçireceğimiz insanlar,
üniversite mezunu insanlar. Yani, onlarla aynı emsal okullardan mezun olan
insanları kaymakam yapıyoruz, hâkim yapıyoruz, savcı yapıyoruz; ama, polis
memuru yapma noktasında burada tereddütler hâsıl oluyor. Ben, bunu anlamakta,
gerçekten güçlük çekiyorum; yani, bugün, siyasal bilgiler fakültesinden, hukuk
fakültesinden, iktisadî ve idari bilimler fakültesinden veya sayısını sınırsız
şekilde sayabileceğimiz okullardan mezun olan insanları devlette idareci
yapabiliyoruz, en üst mevkilere getirebiliyoruz; ama, aynı okullardan mezun
olan insanları, memur; yani, genel idarî hizmetler içerisinde, en alt sınıf
olarak değerlendirebileceğimiz sınıfta değerlendirmekten çekiniyoruz. Bunu, ben
doğru bulmuyorum. Geçmiş dönemlerde birçok hızlı eğitimler yaşanmıştır ki,
bunu, benim yaşım itibariyle, geçmişi çok daha iyi bilme imkânım yok; ama,
1970'lerin sonunu hatırlıyorum. 1970'lerin sonunda 45 günlük hızlandırılmış
eğitimle, Cumhuriyet Halk Partisi İktidarı döneminde binlerce öğretmen,
öğretmenliğe atandı; yani, 45 gün, bakın, eğitim hizmetlerine...
MUHARREM İNCE (Yalova) - MC Hükümetleri
onun rövanşını aldı.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Türkiye'de
herkesin yetiştirildiği eğitim kurumlarına, öğretmen olarak... Her okul
mezununu, sadece 45 günlük bir eğitimden geçirdik ve hâlâ da o arkadaşlarımız,
öğretmen olarak hizmetlerine devam ediyor. Demek ki, ihtiyaç olduğu zaman,
gerek duyulduğu zaman, bu tür çalışmalar yapılabiliyor.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Aynı şeyi
yapmak istiyorsunuz!..
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu kanun, Polis Teşkilatına, ciddî anlamda, ek bir kalite de
kazandıracaktır. Niye; biraz önce bahsettik; yani, 4 yıllık üniversite mezunu
insanların polis camiasının içerisine girmesiyle birlikte, polisin de kalitesi
yükselecek.
Avrupa Birliğine giriş süreci
içerisindeyiz. Özellikle, son yıllarda polisimiz teknolojiyi çok iyi kullanmak
suretiyle, gerçekten insan haklarına saygılı bir çalışmanın içerisinde. Bunu,
üniversite mezunlarıyla birlikte daha da kaliteleştirmekte, kaliteyi daha da
yükseltmekte ne mahzur olabilir; hiçbir mahzurun olabileceğini zannetmiyorum.
İşin Anayasaya aykırılık boyutlarıyla
ilgili olarak, biraz önce, Sakarya milletvekilimiz çok geniş ve katkısı yüksek
açıklamalarda bulundu, ben o konulara tekrar girmeyeceğim.
Şunu söylemek istiyorum: Bu kanunla
birlikte, polis teşkilatımız çok daha kalitesi yüksek, güçlendirilmiş bir
çalışmayı yerine getirecektir. Hepimiz biliyoruz ki -her çıkan da burada aynı
şeyi söyledi, bir âdet oldu, biz de söyleyelim- bugün Emniyet Teşkilatımız
Türkiye'nin her köşesinde halkımızın huzurunu, güvenliğini sağlayan, fedakârca
çalışma yapan bir gruptur.
Ben bir şeyi de burada söyleyerek oyumun
rengini belirteceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Efendim, lütfen oyunuzun rengini
belirtin.
ZEYİD ASLAN (Devamla)- Türkiye'de iki
güvenlik teşkilatımız var; birisi Türk Silahlı Kuvvetleri, birisi Emniyet
Teşkilatı. Burada Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili hangi kanunu görüşürsek
görüşelim hiçbir tartışma yaşanmıyor, hepimiz oybirliğiyle buradan Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilgili kanunları çıkarıyoruz; ama, ne zaman Emniyetle ilgili bir
kanun gelse, burada tartışmaların boyutu gerçekten yükseliyor. Bu durumda da
-inanıyorum ki, sizlere de aynı tepkiler geliyordur- polis camiası, emniyet
camiası içerisindeki arkadaşlarımız rencide oluyorlar, bundan dolayı ciddî
anlamda üzülüyorlar. Onları da üzmeyelim, Polis Teşkilatına daha bir kalite
getirelim diyor ve oyumun renginin "kabul" olduğunu belirtiyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AKP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.
Kanunun aleyhinde söz isteği var.
Eskişehir Milletvekili Sayın Muharrem
Tozçöken.
Buyurun Sayın Tozçöken.
MUHARREM İNCE (Yalova)- Muharremler
sözünde durur. "Aleyhte" diyorsa, oyunu da aleyhte kullanır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Kötüye
kullanılmamalı.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir)- Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun hakkında
görüşümü belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum.
RASİM ÇAKIR (Edirne)- Aleyhte görüş...
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla)- Evet, aleyhte
söz aldım; ancak, biraz farklı konuşacağım, onu da belirteyim.
Sayın milletvekillerimiz, polisin eğitim
seviyesinin yüksek olmasını, her geçen gün biraz daha tahsil seviyesinin yüksek
olmasını uygun görmüşlerdi. Gerçekten de doğrudur, öyle olması gerekiyor. Ama,
müsaade ederseniz... Bakın, ben 1980'li yıllarda, rahmetli Özal döneminde
Emniyet Genel Müdürlüğünde Personel Daire Başkanlığı yapıyordum. O zaman,
ortaokul mezunuydu polisler ve lise mezunu olması için, yine, bir kanun
tasarısıyla lise mezunu olarak polisler alındı. Bundan bir süre önce, 2 yıllık
yüksekokul mezunu olması öngörüldü ve şu anda da, 2 yıllık yüksekokul mezunu.
Değerli arkadaşlar, bunun takdirini size
bırakıyorum. Polislerin, 4 yıllık yüksekokul mezunu olması mı daha iyidir, 2
yıllık yüksekokul mezunu olması mı daha iyidir, lise mezunu olması mı daha
iyidir, ortaokul mezunu olması mı daha iyidir, bunun takdirini sizlere
bırakıyorum.
Şu anda getirilen kanunun da bir gelişim
olduğunu söylemek mi daha doğrudur, yoksa, bunun daha geriye götürülen bir
kanun olduğunu belirtmek mi...
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Onu siz
söyleyeceksiniz; oyunuzun rengini belirtmek için söz aldınız.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Oyumun
rengini belirteceğim, merak etmeyin. (CHP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
bu, İçtüzükteki hakkın kötüye kullanılması. Yani, lehte konuşup, bunun sonunda,
benim oyum aleyhte diyecek...
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Hayır,
hayır...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle bir şey
olmaz.
OYA ARASLI (Ankara) - Sözünü kesin
efendim!
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Sayın
Başkanım, ben arkadaşlarımızı...
BAŞKAN - Sayın Başkan, İçtüzük olarak,
benim, söz isteyene sırayla söz vermek hakkım; ama...
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) -
Arkadaşlarımızı, sayın vekillerimi tek tek dinledim. Değerli Hocamın...
BAŞKAN - Sayın Tozçöken... Sayın Tozçöken,
beni dinler misiniz lütfen...
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) -
Estağfurullah... Buyurun.
BAŞKAN - Bakın, aleyhte söz aldınız;
oyunuzun şeklini, rengini, konuşmanızı ona göre Genel Kurulumuza takdim edin
lütfen.
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Tabiî.
Altı aylık süre, 4 yıllık üniversite
mezunu olan birisi için çok fazladır. Bakın, Avrupa'dan bunun örneklerini Sayın
Bakan verdi. Bundan dolayı aleyhteyim; bu, daha az süre olabilir. Şu anda,
Polis Akademisine, 4 yıllık yüksekokul mezunu olanlar 8 yıllık bir eğitimden
sonra polis amiri oluyorlar.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok, onbeş gün
bir hafta yeter!..
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Lütfen,
sözümü kesmeyin Sayın Başkan, yakışmıyor size.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Niye
karışmayalım?!
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Size yakışıyor
mu, aleyhte!..
MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Yine, 2 000
sayısı azdır; ondan dolayı da aleyhte söz aldım. Bunun -tamamen teknik bir
konudur- 2 000 mi olacak, yoksa daha mı fazla olacak; bunun takdiri doğrudan
doğruya, teknik bir konu olması dolayısıyla Sayın İçişleri Bakanlığına ve onun
değerli personeline aittir. Çünkü, belki, önümüzdeki sene poliste emekli
olanların sayısı 8 000 olacak; bunu sizin belirlemeniz, bizim belirlememiz
doğru olmaz ki. Oyumun da, bu sebeple aleyhte olacağını belirtiyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tozçöken.
Sayın Araslı, İçtüzük 60'a göre mi söz
talebiniz var?
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, tutumunuz
hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, bir
arkadaşımız burada kalktı aleyhte söz istiyorum diye, destekler mahiyette
konuşmalar yaptı ve böylece muhalefetin bir söz imkânını da ortadan kaldırmış
oldu. Bu çatı altında muhalefet ve iktidar birlikte, demokrasinin kendilerine
verdiği imkânlardan yararlanabilirlerse, bu Yüce Meclis amacına ulaşmış olur;
ama, bu şekilde sırf, lehte oy kullanacağı ve lehte görüşler taşıdığı halde
aleyhte söz isteyerek kullanmak ve onu, birtakım fikirleri sanki aleyhte
konuşuyormuş gibi arkasına gizlemek, buna da imkân tanımak öyle zannediyorum
ki, ne İçtüzüğümüzün ne Anayasamızın ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma
düzeninin tasvip edebileceği bir husustur. Bu nedenle, aleyhte konuşma
gerçekten yapılmamıştır ve aleyhteki söz talebimin karşılanmasını diliyorum.
BAŞKAN - Sayın Araslı, siz, bu
Parlamentoda benden çok eskisiniz, bu ayrı, saygı duyuyorum; bunun ötesinde,
siz, Türkiye Cumhuriyetinde hukuk üzerinde bilim adamısınız, buna büyük bir
saygı duyuyorum; ama, bu Tüzüğe göre ben hareket ediyorum. Söz isteğinin
aleyhte olduğunu söyleyen bir sayın milletvekilimizin nasıl konuşacağını benim
bilmem mümkün değil.
OYA ARASLI (Ankara) - Kesebilirdiniz
efendim!
BAŞKAN - Burada da gerekli ikazı yaptım.
Ben size 60 ıncı maddeye göre bir söz hakkı vermek istemiştim; ama, siz benim
şahsımla ilgili konuştunuz. Onu, hem sizin hem de Yüce Parlamentonun takdirine
bırakıyorum.
Ben şahsen bu kürsüde tarafsızlığımı
koruma noktasında büyük bir gayret sarf ediyorum; ama, takdir elbette ki yine
sizlerindir. Arzu ederseniz 60'a göre söz verebilirim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
OYA ARASLI (Ankara) - Kullanmak diliyorum
efendim, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu sözü almaktaki amacım, bazı Anayasaya aykırılık
savunularının fevkalade saptırılarak yapılmış olmasıdır.
Burada, kürsülerde 10 uncu maddenin
getirdiği eşitlik ilkesinden söz edildi; ama, bunu dile getiren arkadaşlarımız
bilmelidir ki, eşitlik ancak bir su damlası gibi birbirine benzeyenler arasında
söz konusu edilebilir. Bir mesleğin nitelikleri eğer bazı, birtakım
özelliklerin şart olarak aranmasını gerektiriyorsa bu nitelikleri taşımayan
kimselerle bu nitelikleri taşıyan kimseler arasında bir eşitlik bağlantısının
kurulması mümkün değildir; bu, eşitlik ilkesini yanlış anlamak olur. Polislik
mesleğinin gerektirdiği birtakım nitelikler vardır. Benim bildiğim, vücudunda
tanınmasına imkân verecek bir izin, bir yaranın bulunması polislik mesleğine
girmeye engel teşkil eden bir husustur. Şimdi, böyle bir arayış eşitlik
ilkesine aykırı mı mütalaa edilmelidir; yoksa, mesleğin gereklerinin
gerektirdiği bir husus olarak mı mütalaa edilmelidir?
İkincisi; burada, Anayasa Mahkemesi
kararları eleştirilirken, Anayasa Mahkemesi işin içinden çıkamamış, işi Türkiye
Büyük Millet Meclisine bırakmakta kolaylığı bulmuş" gibi birtakım ifadeler
sarf edildi. Yüce Mahkemeye karşı bu yüce çatının altında bu tür sözler sarf
edilmiş olmasını fevkalade üzüntüyle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Anayasa
Mahkemesinin işin içinden çıkmaması diye bir şey yoktur; Anayasa Mahkemesi, bu
konuda takdir yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ifade
etmiştir burada. Bu, çözümsüz kalmanın getirdiği bir kolaylık arayışı değildir;
Anayasanın emrettiği bir gerçeğin ifade edilmiş olmasıdır.
Bu hususları dile getirmek istedim. Bana
söz etme imkânı verdiğiniz için bu hususlarda, saygılarımı ve teşekkürlerimi
sunarım efendim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Araslı.
Sayın milletvekilleri, görüşmeler
tamamlanmıştır.
Kanunun tümünü oylarınıza sunacağım.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Kanunun tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır
Birleşime 10 dakika...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir
şey arz etmek istiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kapattı...
Kapattı...
BAŞKAN - Buyurun efendim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bakın, biz,
hiçbir arkadaşımızın konuşmasından rahatsızlık duymayız; ama, bir husus bizi
hep rahatsız ediyor. Genel Kurulun huzurunda bir kez daha ikaz ediyoruz
Başkanlığı. Efendim, buradaki kural neyse onu uygulayacaksınız; bir 63'e göre,
bir 60'a göre ayrı ayrı söz vermek gibi bir uygulamayı yapamazsınız. Buranın
bir kuralı var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, saat
21.15'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.30
ALTINCI OTURUM
Açılma
Saati: 21.20
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
3.-
24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri
Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Kanunun tümünün oylanmasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, kanunun tümünü tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kanunun tümünü kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, kanun kabul edilmiştir ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
4.- Emniyet
Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 869) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 869 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
Sayın Kart, sürenizi birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu hakkında, raporun
tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve kişisel görüşlerimi beyan
etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, hem Grubum hem de şahsım
adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Emniyet Teşkilatı
içindeki hiyerarşik yapılanmayla ilgili olan bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu
konudaki değerlendirmeleri yapmadan evvel, tasarıyla bağlantılı olarak askerlik
hizmetinin bu hiyerarşik yapı içinde rütbe kıdemine nasıl yansıdığını; bunu
tartışmamız, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu, öncelikle bilgilerinize
sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili
olarak, polislik mesleğinde amir durumunda bulunan kamu görevlilerini öncelikle
ikili bir tasnife tabi tutmamız gerekiyor. Birinci grup, polis kolejinden
gelen, polis akademisine devam eden ve amir konumuna gelen yöneticilerin
muvazzaf askerlik hizmetleri rütbe kıdemlerinde nasıl uygulanıyor; birinci grup
bu. Biliyoruz ki, bu konumda olan, yani polis koleji ve devamında polis
akademisinden mezun olup amir durumunda bulunan kamu görevlilerinin, amir
durumundaki görevlilerin askerlik hizmetleri rütbe kıdemlerine sayılıyor.
Mevcut uygulama bu yönde, bunda bir tereddüt ve ihtilaf yok. Bu durumda
olanlar, askerlik hizmetlerini kurumlarından izin alarak yapıyorlar ve
mesleklerini fiilen icra etmedikleri halde, askerlik süreleri meslekî kıdemlerine
sayılıyor.
Değerli arkadaşlarım, ikinci grup ise...
Bunun alt bölümleri var. Bunlar arasında, herhangi bir fakülteyi bitirdikten
sonra askerliğini yapıp polis akademisini bitirenler var.
Yine, polis memuru iken polis akademisine
gidip, polis akademisini bitirenler var.
Keza, polis memuru iken 4 yıllık herhangi
bir fakülteyi bitirip, altı aylık polis amirliği kursu görüp, amir durumuna
gelenler var.
Yine, özellikle 1988 yılından evvel mezun
olanların tamamının askerlik hizmetinin rütbeye sayıldığını biliyoruz. Bunları
da ikinci grup içinde tasnif etmek gerekiyor.
Bu tasarıyla, bu amirlerin askerlik
süreleri kadar, bulundukları rütbede uzatma durumları söz konusu olabilecektir.
Bu bölümü de; yani, 1988 yılına ilişkin, bu yıldan evvelki mezunların bu
durumunu da ikinci grup içinde değerlendirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, sorun, işte bu
noktada başlıyor. Bu durumda olanların; yani, ikinci grup altında tasnif
ettiğimiz bu amirlerin, askerlik hizmetlerini ve özellikle polis amiri olmadan
evvel yapmış oldukları askerlik hizmetlerini, meslekî rütbe kıdemine yansıtacak
mıyız yansıtmayacak mıyız? Bu tasarının özü ve esası bu noktada yoğunlaşıyor.
Değerli arkadaşlarım, her iki grubu
değerlendirdiğimizde, polis koleji ve polis akademisi mezunlarının,
meslekleriyle ilgili olmayan askerlik hizmetlerinin rütbe kıdemlerine
yansıtıldığını görüyoruz. Bu yansıtma işlemi, askerlik hizmeti esnasında hemen
yapılıyor; yani, araya uzun bir süre girmeden, askerlik hizmetini yaparken bu arkadaşlarımız,
bu kamu görevlileri, o hizmet esnasında, bu, rütbe kıdemine sayılıyor. Polis
amiri olmadan evvel askerliğini yapanların bu sürelerini de, bu uygulama
içinde, bu değerlendirme içinde, tekrar ifade ediyorum, polis amiri olmadan
evvel askerliğini yapanların bu sürelerini de, bu durumda, rütbe kıdemine
yansıtmaktan daha doğal bir şey olamaz değerli arkadaşlarım.
İşte, değerli arkadaşlarım, yürütme
organı, polis amiri olmadan evvel askerliklerini yapanlar yönünden rütbe kıdemi
uygulaması yapmadığı için; yani, biraz evvel açıklamasını yaptığım şekilde,
bunların da askerlik hizmetlerinin rütbe kıdemine sayılması gerektiği halde,
idare, bu noktada olumlu işlem tesis etmediği için, bu konu, dava yoluyla
Danıştaya götürülüyor; devamında ise, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine olay
intikal ediyor.
Anayasa Mahkemesi, yeni sayılabilecek bir
kararla, 11 Haziran 2003 tarihli kararında şu değerlendirmeyi yapıyor değerli
arkadaşlarım; aynen Anayasa Mahkemesi kararındaki ifadelerle okuyorum:
"Dava dilekçesinde, polis amiri olduktan sonra yapılan askerlik hizmeti
rütbe kıdeminden sayıldığı halde polis amiri olmadan önce yapılan askerlik
hizmetinin rütbe kıdeminden sayılmamasının, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Yukarıda belirtildiği gibi, Anayasada
öngörülen eşitlik ilkesi, aynı hukuksal durumda bulunanların farklı kurallara
tabi tutulmalarına engel oluşturur. Anayasanın 72 nci maddesinde vatan hizmeti
olarak nitelendirilen askerlik hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevi biçiminde düzenlenmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da askerlik hizmeti kamu hizmeti
niteliğinde sayılmış, 81 ve devamı maddelerinde memuriyet öncesinde veya
memuriyet sırasında yapılan askerlik hizmeti süresinin, devlet memurluğu
kıdeminde değerlendirilmesi kabul edilmiştir."
Başka bir ifadeyle, değerli arkadaşlarım,
kamu hizmetinin hesaplanmasında; yani, 657 sayılı Yasanın uygulanmasında da
kamu görevlisi olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmeti de emeklilik
süresinin hesaplanmasında nazara alınıyor; yani, bu durumda da, mevcut
yasalarımızda, mevcut mevzuatımızda, kamu görevlisi olmadan önceki veya sonraki
askerlik hizmetinin emeklilik hizmetine sayılması noktasında bir ayırım
getirilmiyor, eşit uygulama yapılıyor.
"Askerlik hizmetinin rütbe kıdeminde
sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere uygun olması
koşuluyla yasama organının takdirinde olan bir husustur. Askerlik hizmetinin
yerine getirilmesinde kişilerin kamu görevlisi olup olmamasının ya da yürüttüğü
kamu görevinin niteliğinin farklı bir konu yarattığı kabul edilemez."
Bu ifadeyi, Anayasa Mahkemesinin bu
ifadesini tekrar değerlendirmek ve biraz açmak istiyorum:
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi şu
tespiti yapıyor: Polis amiri olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmetinin
veya polis amiri olduktan sonra yapılmış olan askerlik hizmetinin rütbe
kıdemine sayılıp sayılmaması konusu yasama organının takdirinde olan bir
husustur. Yasama organı, pekala "polis amiri olmadan evvel de, olduktan
sonra da, yapılmış olan bu askerlik hizmetini ben rütbe kıdemine esas
almıyorum" diyebilir. Bu noktada yapılabilecek bir eleştiri söz konusu
olmaz; ama, polis amiri olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmetini rütbe
kıdemine esas alıyorsanız, polis amiri olduktan sonraki askerlik hizmetini de
bu rütbe kıdemine esas almak gerekir diyor; Anayasa Mahkemesinin, bu kararında
özet olarak söylediği bu değerli arkadaşlarım.
"Kamu görevlisiyken askerlik
yapanlardan, bir rütbeyi aldıktan sonra veya önce askerlik yapanlar aynı
hukuksal durumda bulunduklarından, bunlara farklı kuralların uygulanması
sonucunu doğuran dava konusu bölüm; yani, ondördüncü fıkranın, polis amiri
olduktan sonra yapılan bölümü Anayasanın 10 uncu maddesinde belirtilen eşitlik
ilkesine aykırıdır, iptal edilmelidir" diye, Anayasa Mahkemesi, olayı son
derece somut bir şekilde, tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenlemiş değerli
arkadaşlarım.
Anayasa Mahkemesi, olayı, tekrar ifade
ediyorum, çözüme bağlamış; getirilen tasarıyla ise, Anayasa Mahkemesinin bu
tespitine ve Anayasanın 10 uncu maddesine aykırı uygulama yapılmak isteniliyor
değerli arkadaşlarım. Hukuk devletinde böyle bir uygulama kabul edilemez.
Anayasanın 138 inci maddesi karşısında böyle bir uygulamayı ve böyle bir
düzenlemeyi kabul etmek mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Tasarı, bu
yönüyle, yargı kararlarının uygulanmaması ve ihlal edilmesi sonucunu doğuran
bir tasarı niteliğinde olmuştur.
Bakın, değerli arkadaşlarım, Anayasa
Mahkemesinin bu tespiti ve bu kararı sebebiyledir ki, bu durumda olan polis amirlerinin
Danıştaya açtıkları dava sayıları 2000'e yaklaşmış ve bu davaların aşağı yukarı
tamamı davacılar lehine sonuçlanmış. 1 530 davanın 840'ı sonuçlanmış olup, bu
davalardan 775'i davacılar lehine sonuçlanmış. Devam eden dava sayısı 685.
İdare lehine sonuçlanmış görünen 65 dosya ise, esasa ilişkin değil, tamamen
usulî sebeplerle reddedilmiş.
Değerli arkadaşlarım, idarenin yapmış
olduğu haksız ve hukuka aykırı uygulamalar sebebiyledir ki, kamu görevlileri
dava açmaya zorlanılmıştır. 2 000 civarındaki amir personel, bakanlıkla
ihtilaflı duruma düşmüştür. Böyle bir tablonun, çalışma huzurunu ve verimini
etkilemesi kaçınılmazdır ve bu davalar sebebiyle de, idarenin, yüz milyarlarca
masrafa ve zarara uğradığı açık olmasına rağmen, böylesine hukuka ve Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırı olan bir tasarıda, yargı kararlarına rağmen, Anayasa
Mahkemesi kararlarına rağmen böyle bir tasarıda ısrar edilmiş olmasını, bunu
kabul etmek mümkün değil, bunu hukuk devleti anlayışı içinde kabul etmek mümkün
değil.
Daha da ötesini söyleyeceğim değerli
arkadaşlarım, daha da düşündürücü boyutunu şimdi size anlatacağım: Anayasa
Mahkemesine kimler dava açtı biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Yani, 2001
yılında, bu tasarıyla getirilen hükmün, bu tasarıyla getirilmek istenilen
hükmün Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla kimler dava açtı biliyor musunuz
değerli arkadaşlarım? Bunu, izninizle, bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasa
Mahkemesine dava açanlar arasında, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin,
Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun,
Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri
Sayın Eyüp Fatsa, Sayın Faruk Çelik ve Sayın Salih Kapusuz, İçişleri Komisyonu
Başkanvekili Sayın Ali Sezal, İçişleri Komisyonu üyesi Sayın Mehmet Çiçek,
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet
Fırat, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Akif Gülle,
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Elkatmış, Dilekçe
Komisyonu Başkanı Sayın Yahya Akman, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili Sayın
Mehmet Altan Karapaşaoğlu var.
Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine
davayı açan bu arkadaşların dışında, Sayın İçişleri Bakanının da bu davayı
açanlar arasında bulunduğunu hemen ifade ediyorum.
Düşünebiliyor musunuz değerli
arkadaşlarım, bakın, bu tasarıyı bugün huzurumuza getiren hükümetin, aşağı
yukarı 9-10 üyesi ve ayrıca, siyasî iktidar grubunun grup başkanvekilleri, dört
yıl evvel, bu tasarının Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa
Mahkemesine iptal davası açıyorlar ve sonuç alıyorlar. O iptal dilekçesi
doğrultusunda, Anayasa Mahkemesi, iptal kararı veriyor değerli arkadaşlarım.
Böyle bir süreçten sonra, aynı konuda yeni bir tasarı getirilmesinin, hukuk
devleti ve demokrasi adına savunulabilecek bir yönü olabilir mi değerli
arkadaşlarım?
Bakın, yasama görevinin temel özelliği
nedir değerli arkadaşlarım; yasama görevini yaparken tutarlı olmalıyız ve
güvenilir olmalıyız. Bir siyasî kadro ve İçişleri Bakanı, dört yıl içinde,
böylesine önemli bir konuda, mutlak anlamda çelişkiler ve tutarsızlıklar
yaşıyorsa, orada adil bir uygulama ve anlayıştan söz edemezsiniz.
Elbette, bu tasarının tartışılması
aşamasında Sayın Bakan, gelip, Mecliste Genel Kurulun huzurunda bu değişikliğin
gerekçesini anlatmaya çalışacaktır; ama, bu kadar somut bir konuda, bu kadar
bariz bir konuda, böylesine mutlak çelişkiler içine düşülmesinin, herhalde,
hiçbir inandırıcı, hiçbir tutarlı açıklaması olamaz değerli arkadaşlarım.
O sebepledir ki, biz, şu düzenlemenin
yapılmasında ısrarlıyız değerli arkadaşlarım. Bu düzenleme yapılmadığı
takdirde, bu tasarının, yine, Anayasa Mahkemesi prosedürü içinde yeni baştan
iptal edilmesi kaçınılmaz bir hal alacaktır. Böyle bir süreç ise, yine, Meclis
olarak yanlış bir yasama faaliyeti içinde olmamız sonucunu doğuracağından, buna
sebebiyet vermememiz gerekiyor, buna yol açmamamız gerekiyor.
Biz, bu konuyla ilgili, bütün bu
düzenlemeleri içerecek şekilde, bütün bu açıklamalarımızı kapsayacak şekilde 2
tane önerge hazırlamış durumdayız. Bu önergelerin Genel Kurul tarafından
değerlendirilmesini ve mutlaka, oylama esnasında nazara alınmasını talep
ediyoruz. Bu düzenleme doğrultusunda, bu önergeler doğrultusunda bir düzenleme yapıldığı
takdirde, amaca uygun bir düzenlemenin yapılmış olacağını ve Anayasa Mahkemesi
kararında sözü edilen o aykırılığın giderilmiş olacağını ben öncelikle ifade
etmek istiyorum; ama, buna rağmen, böyle bir düzenlemede ısrar edilmesi halinde
ise, bu düzenlemenin, öncelikle, Anayasa Mahkemesi kararı karşısında
Cumhurbaşkanlığı makamından dönmesinin kaçınılmaz olduğunu, devamında da, yine,
bu tasarıda ısrar edildiği takdirde Anayasa Mahkemesinden dönmesinin kaçınılmaz
olduğunu; böyle bir sürecin ise, Emniyet Teşkilatının yapılanmasındaki
hiyerarşik yapıyı daha da bozacağını, daha da bir kaosa yol açacağını önemle
ifade ediyor, Genel Kurulun takdirlerine, bütün bu değerlendirmelerimizi,
ihtirazî kayıtlarımızı, saygıyla sunuyoruz.
Genel Kurulu bir defa daha saygıyla
selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.
AK Parti Grubu adına
Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Sayın Önder, zamanı iyi kullanmanızı rica
ediyorum.
AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜRKÜ ÖNDER (Yalova)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 869 sıra sayılı tasarı hakkında
Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının özünü, kısmen, muhalefet
milletvekili arkadaşımız izah etti; 1987 yılına kadar amirler arasında herhangi
bir problem yoktu; ancak, 1987 yılından sonra amir arkadaşların gerek kısa
dönem askerliği gerek uzun dönem askerliği gerek bayan amir arkadaşların Polis
Akademisinden mezun olması gerekse ihtiyaca binaen, meslek içerisinde belli
hizmet yılını doldurmuş polis memuru arkadaşlardan açılan sınav sonucu başarılı
olanların amirliği kazanması suretiyle böyle bir sorun gündeme geldi.
Yalnız, dikkatinizi çekmek istediğim bir
konu var: Polis Akademisi öğrencileri akademiye alınırken -az evvel Sayın Kart
da ifade etti- kaynak polis kolejidir. Dışarıdan gelen varsa, ÖSYM'den gelen
varsa, askerlik yapmama şartı aranmaktadır; bu, çok önemlidir.
1991 yılından önce de, polis memuru olacak
kişilerin mutlaka askerlik yapması gerekiyordu; ama, 1991 yılında yapılan bir
düzenlemeyle askerlik yapma şartı kaldırıldı, meslekte de askerlik yapma imkânı
tanındı.
Şimdi, Polis Akademisi öğrencisi,
akademiye gireceği zaman, askerlik yapmamak şartını yerine getirmek mecburiyetinde.
Akademiden mezun olduktan sonra da mecburen askere gidecek; bu hizmetin, doğal
olarak, amirlik hizmetinden sayılması gerekir. Bu nereden kaynaklanmıştır;
meslek içerisinde belli hizmeti tamamlayıp da başarılı görülen polis memurları,
açılan sınav sonucu kazandıkları sınavdan dolayı komiser yardımcısı olarak
göreve başladılar. Yalnız, kanunun bu maddesinin "amir olduktan sonra
askerlik hizmetini yapanların kıdemleri rütbelerine sayılır" ibaresinden
istifade etmek suretiyle idare mahkemelerine dava açtılar. Zaten, idare
mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin verdiği karar doğru, biz buna itiraz
etmiyoruz. Neden; askerlik tabirini şart koymuş. Ancak, Anayasa Mahkemesi
vermiş olduğu müteakip kararında şöyle diyor: "Askerlik hizmetinin rütbe
kıdeminden sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere
uygun olması koşuluyla, yasama organının takdirinde olan bir husustur."
Yani, bu takdir yetkisini idareye bırakmıştır. İlle, karşı tarafın isteği
doğrultusunda bir düzenleme yapma mecburiyeti yoktur. Kaldı ki, akademi
mezunları, 2001 yılında yapılan bir düzenlemeyle (A) kategorisi amiri sınıfına
girmişlerdir. Bunlar dört yılda bir terfi ederler. (B) kategorisi dediğimiz,
meslek içerisinde açılan kursu kazanan komiser yardımcısı personeli (B)
kategorisine dahildir, altı senede bir terfi ederler.
Şimdi, hedefi sadece ve sadece komiser
yardımcısı olmak için polis kolejini ve akademiyi, toplam sekiz sene okuyup bir
yıldız takan ile meslek içerisinde üniversiteyi bitirip -ki, takdir ettiğimiz
bir konudur- ama, bir senelik bir kursu bitirmek suretiyle amir olduktan sonra
akademi mezunuyla aynı, eşdeğer haklara sahip olması biraz düşünülmesi gereken
bir husustur.
Şimdi, Sayın Kart, konuşmasında, bu
tasarının iptalinde çok dikkat çekilmesi gereken bir noktaya değindiler; ama,
ben, hemen şunu vurgulamak istiyorum: Doğrudur, bir düzenleme yapılmıştır. O
günkü şartlarda bu düzenlemede birtakım aksaklıklar vardır. Mademki, Anayasada
askerlik hizmeti memuriyetten sayılıyor; bunun yerine getirilmesi lazım; ancak,
rütbe kıdeminden sayılmıyor. Rütbe kıdeminden sayılabilmesi için, idareye
takdir yetkisi vermiş; iyi bir düzenleme yapın demiş.
Bahsettiğiniz milletvekili arkadaşlarımız,
o zamanki siyasî iktidar zamanında -zannediyorum muhalefet grubuydu- dava
açmışlar Anayasa Mahkemesine -Sayın Anadol tam bilemiyorum; yani, Mecliste
olmadığım için aritmetiği tam bilemiyorum- bu aksaklığın düzeltilmesini
istemişler ve 2003 senesinde, Anayasa Mahkemesi, arkadaşlarımızın bu talebini
haklı ve yerinde görmüş, kararı vermiş; ancak, 2003 senesinden bugüne kadar, bu
karar düzeltilmemiş.
Kararı düzeltmek için de, yine bu
hükümette görevli olan arkadaşlarımız, kararın düzeltilmesiyle ilgili bir
tasarı hazırladılar, bu tasarıyı önünüze getirdiler. Hazırlanan tasarıda, kimsenin
hakkı zayi olmuyor; ancak, iki amiri gözönüne aldığımızda, hem askerlik hem
yurtdışı misyon görevlerini saydıran (B) grubundaki amir arkadaşlarımız, yeri
geldiğinde, (A) grubundaki, kendi sınıfındaki, eşdeğer rütbedeki
arkadaşlarımızın, iki sene, üç sene, dört sene hatta beş seneye varan bir
kıdemle önüne geçiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Kara Harp
Okulu vardır, Hava Harp Okulu vardır, Deniz Harp Okulu vardır. Assubaylarımıza
yükselme şansı tanındı. İlk etapta yüzbaşılığa kadardı, şimdi, bildiğim
kadarıyla, albaylığa kadar yükselebiliyorlar; ama, assubaylıktan, subaylık
sınıfına geçen arkadaşlarımızın -subayların daha doğrusu- hiçbir zaman harp
okulu mezunlarının önüne geçme şansı yoktur. Burada, önlerine geçilmesin,
akademi mezunlarıyla bir eşdeğerde rütbeye sahip olsunlar şeklinde bu kanun
düzenlenmiştir ve tasarının son şeklinde de, fiilî çalışma süresine bu
sürelerin sayılması sonucu, emsallerine göre kıdemli sayılanlar, rütbe
terfilerinde, her ne sebeple olursa olsun, rütbe olarak emsallerini geçemez;
yani, bunu demekle, şu an kursta bulunan, hem (A) kategorisinden hem (B)
kategorisinden amir arkadaşlarımız var; geçmişte (B) kategorisinden amir
arkadaşlarımız rütbelerini takmışlardır; onlarda herhangi bir sorun yok. Şu an,
tasarıyla, yeni bir düzenlemeye gidilmektedir. Bu yeni düzenlemede de, (B)
grubundaki amirlerin hiçbir hakkı zayi olmamaktadır; onlar da, kursu başarıyla
bitirdikleri takdirde, diğer amirlerle ve diğer başkomiserlerle birlikte
emniyet amiri rütbesine terfi edecektir. Eğer, bu yasal düzenleme yapılmadığı
takdirde, (B) kategorisindeki amirler, başkomiserler, (A) kategorisindeki
amirlerin önüne geçecek, onların kıdemli amiri durumuna gelecektir ki, bunun
da, o zaman, Polis Akademisini kapatmaktan başka bir çaresi olmayacaktır.
Düzenleme bu yönüyle yapılmıştır.
Düzenlemenin son derece uygun ve yasal olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki -tekrar
altını çizerek söylüyorum- mevcut (B) kategorisindeki başkomiserlikten emniyet
amirliğine terfi edecek amir arkadaşlarımızın da hakkı kesinlikle zayi
olmamaktadır, diğer (A) kategorisindeki amir arkadaşlarımızla eşdeğer rütbeye
sahip olmaktadırlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.
Şahsı adına söz isteği var.
Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan;
buyurun.
MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili söz almış bulunmaktayım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Tabiî ki, gelen tasarı, 1 maddelik bir
tasarı. Yeni bir düzenleme olmamakla birlikte, 55 inci maddede var olan,
uzmanlık, master ve doktora yapan emniyet birimlerinin, Emniyet Teşkilatında
çalışan kardeşlerimizin rütbe kıdeminde değerlendirilmemesi, aslında, bilimsel
çalışmaya, kendini geliştirmeye yönelik, kendini biraz daha eğitime adamaya,
kendini biraz daha olgunlaştırmaya ve kendini biraz daha ileri aşamaya, ileri
safhaya götürmeye yönelik azimleri, maalesef kıracak niteliktedir. Bu,
konuşmamın başında da dediğim gibi, yeni bir düzenleme değil, öteden beri,
önceden beri, kanunun maddesinde var olan, eğitime, öğretime ve bilimsel
çalışmaya bir yerde darbe indiren, onları sekteye uğratan bir maddedir.
Tabiî ki, acaba, bilimsel çalışmanın,
uzmanlık, mastır ve doktora gibi bilimsel çalışmaların prim yapmadığı, bilimsel
çalışmaların işe yaramadığı ve rütbe terfiinde bir müktesebat getirmediği bir
ortamda, teşkilatta çalışan emniyet mensupları niye kendini biraz daha
geliştirsin, niye kendisi biraz daha kafa yorarak mastır yapsın, uzmanlık
yapsın, doktora yapsın. İşe yaramıyorsa bunlar, hiç kimse buna kafasını
yormayacaktır ve dolayısıyla bu tür geliştirici ve bilimsel yönü olan, eğitici
yönü olan bu tür faaliyetler söz konusu olmayacaktır diye düşünüyorum.
Tabiî ki, diğer kamu
kuruluşlarındaki, diğer kamu dairelerindeki personele, işte, uzmanlık yaptığı
zaman, doktora yaptığı zaman, mastır yaptığı zaman, kanun gereği onlara bir
derece veriliyor, kanun gereği bir derece alıyorlar; ama, Emniyet Teşkilatında
çalışan emniyet mensupları bunları yapmış olsalar bile, maalesef, kendilerine
bir fayda, bir müktesebat sağlamadığı için, burada haksız bir rekabetten,
kurumlararası haksız bir rekabetten söz etmek mümkün oluyor. Mesela, Millî
Eğitim Bakanlığı, Devlet Lisan Okulunda eğitim görenlere kademe ilerlemesi
veriyor. Onlar da bu haktan istifade edebiliyorlar, kademe ilerlemesi
alabiliyorlar; fakat, bu madde emniyet mensuplarının önünde gerçekten çok ciddî
bir engel. Daha sağlıklı hizmet görebilmeleri, kendilerini geliştirebilmeleri
ve kendi işlerini daha iyi görmeleri, daha iyi motive olmaları noktasında büyük
bir engeldir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
konuşmamın başında da dedim ki, kanun 1 madde. Bundan önce gelen kanun da 1
maddeydi. Şimdi hepimiz Türkiye'de 81 ilde Emniyet Teşkilatının ne kadar önemli
bir görev üstlendiğini, ne kadar fedakârca çalıştığını, ne kadar ciddî ve
görevinin bilinciyle işinin başında olduğunu, gece gündüz çalıştığını, toplumun
huzur ve güvenliğiyle ilgili ne kadar fedakârca, ne kadar canını böyle
tehlikeye atarcasına gece gündüz çalıştığını biliyoruz. Fakat, gelen 1 maddelik
kanun tasarısında, Emniyet Teşkilatının, emniyet mensuplarının sosyal
haklarının iyileştirilmesine ilişkin, ekonomik durumlarının iyileştirilmesine
ilişkin hiçbir yasama mantığı yoktur. (CHP sıralarından "Bravo"
sesleri) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, biz kapkaçın çoğaldığından,
yolsuzluğun çoğaldığından ve gayrimeşru birtakım icraatların çoğaldığından
bahsedeceğiz; ama, bir taraftan da, emniyet birimlerinin, emniyet güçlerinin,
Emniyet Teşkilatının bunlarla mücadelesine ilişkin davalarında kendilerini
güçlendirecek, kendilerini rahatlatacak daha iyi bir çalışma ortamı
hazırlamaktan uzak, sosyal haklarını kendilerine teslim edici bir çalışma
ortamından uzak bir kanun tasarısıyla karşı karşıya kalacağız.
Sayın İçişleri Bakanımız
daha önce demişti ki: "Ben, Bakanlık görevime geldiğim zaman, Emniyet
Teşkilatının, emniyet mensuplarının özlük haklarını ve sosyal haklarını
iyileştiren bir kanun hazırlamayı arkadaşlarımıza söyledim ve bu çalışma
sürüyor."
Yani, ne kadar zor bir
çalışmadır ki, ne kadar uzun süren bir çalışmadır ki veya olağanüstü bir
zorluğa sahip bir çalışmadır ki, aradan ikibuçuk yıl geçmesine rağmen, emniyet
mensuplarının sosyal haklarını ve özlük haklarını iyileştirici niteliği
taşıyacak bu çalışma bugüne kadar bitmemiştir. Yani, Sayın Bakanım, kendi
bürokratlarınıza, kendi Emniyet Genel Müdürlüğünüzde görev yapan
arkadaşlarımıza acaba, ne oldu; ben size zamanında bunu söylemiştim; ama,
bugüne kadar bu niye hazırlanmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisine neden bugüne
kadar inmedi şeklinde bir suali iletirseniz, biz de sizlerden bu noktada
bilgilenirsek, biz de mutlu oluruz, ülkede çalışan emniyet mensupları, emniyet
birimleri de bu sorunun cevabını sizin aracılığınızla ve sizin vesilenizle
almış olurlar diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar,
emniyet mensubu arkadaşımız evine gittiği zaman, acaba, yarın ev kirasını nasıl
ödeyeceğim diye düşünmemeli; ben, çocuğumun eğitim parasını nasıl temin
edeceğim diye düşünmemeli; ben, su parasını, elektrik parasını, çocuğumun giysi
parasını, acaba, nasıl karşılayacağım, kredi kartı taksitimi nasıl ödeyeceğim,
nereden borç para bulabilirim ve ucu ucuna nasıl getirebilirim şeklindeki
kaygılardan uzak, evinde rahat bir şekilde, başını yastığa koyunca gönül huzuru
içerisinde yatmalıdır diye düşünüyorum.
Aslında, sadece Polis
Teşkilatı için değil; bakın, Polis Teşkilatında çalışan, Emniyet Teşkilatında
çalışan bir personel, emekli olduktan sonra 550 000 000 lira maaş alıyor;
fakirlik sınırıyla hemen hemen aynı seviyede. Onun dışında, halihazırda
çalışan, emekli olmayan, emniyet birimlerinde çalışan kardeşlerimiz, yoksulluk
sınırının altında maaş alıyor ve bu parayla nasıl geçineceğim diye her gece
kara kara düşünüp, yatmadan önce bir yarım saat, maalesef, hesap kitap yapmak
zorunda kalıyor.
Emniyet Teşkilatının, aslında, sorunlarını
bütüncül bir mantıkla düşünmek gerekiyor. Yani, ben, bugün, buraya gelirken,
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin polisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin emniyet
mensubu bu kanunla rahatlayacak, gerek sosyal alanda gerek diğer alanlarda
özlük haklarının temini noktasında biraz rahatlayacak, biraz eskisinden daha
iyi olacak ve motivasyon almış bir durumda, motive olmuş bir durumda görevine
daha bir muhabbetle, daha bir iştiyakla
devam edecek bir kanun beklerken tek bir maddelik ve hiçbir şeyi düzeltemeyen,
ama, öğlenden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını alan tek bir
maddeyle donatılmış bir kanunla karşı karşıyayız.
Ben...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Senin gittiğin
parti bu hale getirdi bu ülkeyi, biz değil!..
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen,
konuşmanızı tamamlayın.
Buyurun efendim.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Efendim,
söylemek istediğiniz bir şey varsa, gelirsiniz kürsüden bunları ifade
edersiniz, biz de oturur sizleri dinleriz, sizin görüşlerinizden feyz alırız,
görüşlerinizden istifade ederiz. Buyurun, kürsüye gelin, burada madde
hakkında...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstifade et işte,
söylüyoruz.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, siz, Genel Kurula
hitap edin.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Madde hakkında
5 dakikalık söz isteme hakkınız vardır, 5 dakikalık söz hakkınızı talep
edersiniz, buradan görüşlerinizi ifade edersiniz.
BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, Genel
Kurula hitap edin.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli
milletvekili arkadaşlarım, ben Sayın Bakanımızdan şunu istirham ediyorum: 81
ilin emniyet müdürlerine sorun; onlara deyin ki: Polislerinizin, amirlerinizin,
komiserlerinizin sıkıntılarıyla ilgili, sorunlarıyla ilgili bir anket yapın ve
bunları bizlere bildirin. Yani, tabandan tavana doğru bir bilgi akışı oluşsun
ve tabanda hizmet gören emniyet güçleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum.
Son... Selamlamanızı yapın efendim lütfen.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bakanlık bir
anket yoluyla sorunları tespit edip...
BAŞKAN - Sayın Eraslan, bakın, mikrofonu
kapatmak zorunda kalmayayım!
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkanım,
tamamlıyorum.
BAŞKAN - Ek süre verdim... Selamlamanızı
yapın.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla) - Tamamlıyorum.
Anket yoluyla sorunların tespit edilerek
daha ciddî bir şekilde ele alınması, hem ülkemiz açısından hem de toplumun
huzur ve güvenliği açısından daha uygun olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla,
muhabbetle selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
bitmek üzeredir; ancak, geneli üzerindeki görüşmeler tamamlanma noktasında
olduğundan, Sayın Bakan da çok kısa bir açıklama talebinde bulunmuştur. Bu
konuşma için sürenin uzatılmasını talep ediyor.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın Bakan, yerinizden, buyurun.
İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, kanunla ilgili açıklamalarım
olacaktı; ama, vaktinizi almamak için, ben...
Konuşmacı arkadaşlardan bir değerli
arkadaşım, bizim de Anayasa Mahkemesine bu yasanın bazı maddeleriyle ilgili
iptal konusunda gidenler arasında olduğumuzdan bahsettiler; doğrudur.
Değerli arkadaşlarım, o tarihte -3201
sayılı Kanunun, yapılan değişiklikte, bilhassa ek 23 üncü maddesiyle düzenlenen
bir maddeyle- emniyet müdürlerine kadrosuzluktan dolayı emekli olma şartı getiren
ve tamamıyla objektif kurallar taşımayan bu kanun maddesinin iptali asıl
hedefimizdi. Bu, Emniyet Teşkilatında çok büyük bir yara açacaktı;
kadrosuzluktan, birçok genç emniyet müdürümüz emekli olacaktı. Biz, bununla
ilgili gittik. Nitekim, Anayasa Mahkemesi haklılığımızı kabul etti, bu maddeyi
iptal etti ve bu kapsamda iptali istenen hususlardan biri olan, ayrıca bu
kapsamda iptalini istediğimiz konulardan biri olan şimdi konuştuğumuz maddeyi
de kısmî bir iptalde bulundu. Şimdi, kısmî bir iptal olunca, ortaya bir hukuk
boşluğu çıkmış oldu. Bu konuda, yargıda farklı kararlar verildi; Danıştayın iki
dairesi arasında bile farklı kararlar verildi. Bu bakımdan, böyle bir
düzenlemeyle, bu hukukî boşluğu doldurmak için, biz, bu 1 maddelik tasarıyı
getirdik. Amacımız buydu. Ortada bir hukukî boşluk vardı. Anayasanın eşitlik
ilkesine de uygun olarak, o hukukî boşluğu doldurmak için, o kısmî iptalden
dolayı... Çünkü, maddenin bir cümlesini iptal etmişti, onu doldurmak için
getirdik.
Ben, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, kendi kararında
aynen şu hükme de yer vermiş: "Askerlik hizmetinin rütbe kıdeminden
sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere uygun olması
koşuluyla yasama organının takdirinde olan bir husustur." O takdiri
kullanarak bu tasarıyı getirdik. Burada bir yanlışlık yoktur. Bir hukukî
boşluğu doldurmadır. Anayasa Mahkemesine gidişimizde de haklı olduğumuz ortaya
çıkmıştır.
Ben, saygılarımı arz ediyorum; çok
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz
dolmuştur.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Nisan 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Hayırlı geceler diliyorum.
Kapanma
Saati: 22.05
+1Ê