BIM 2 3 2005-05-30T12:33:00Z 2005-05-30T12:33:00Z 73 45765 260861 TBMM 2173 521 320355 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22       CİLT : 82              YASAMA YILI : 3

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

89 uncu Birleşim

26 Nisan 2005 Salı

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Elazığ Milletvekili Şemsettin Murat'ın, Kardeşlik Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, Muş İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ait Başkanlık tezkeresi (3/807)

2.- Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'in ismen davet edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/336) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288)

4.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/319) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/289)

5.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın Başkanlık Divanınca geçerli olduğu tespit edilmiş bulunan milletvekilliğinden istifasını içeren önergesi (4/290)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark'a Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873)

4.- Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 869)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Dünya Bankası destekli bir proje kapsamında hâkimlere verilen dizüstü bilgisayarlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5009)

2.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK'da sürdürülen ilaç yolsuzluğu soruşturmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5056)

3.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Batıkent'e 2 nci Ziraat Bankası şubesi açılmasına ve Batıkent'in ilçe yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5205)

4.- İzmir Milletvekili Türkân MİÇOOĞULLARI'nın, AB ile müzakere sürecinde ülkemizi temsil edecek heyete ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/5214)

5.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, çocuk ıslahevlerinde eğitim ve öğretim programları uygulanıp uygulanmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5217)

6.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Bucak İlçesindeki bazı beldeler ile Kestel Ovasındaki su baskınlarına yönelik alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5220)

7.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devri nedeniyle personel istihdamında yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5305)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Şanlıurfa'da kamulaştırılan arazilere ve bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5335)

9.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara-Ayaş karayolunun genişletilmesiyle ilgili projelere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5339)

10.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bir ilimize yönelik olası deprem açıklamasına ve gerekli önlemlerin alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5341)

11.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki-Gündoğmuş yolunun yapım çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5342)

12.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolunun yapım çalışmalarındaki aksaklıklara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5343)

13.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Türkiye İş Kurumu Ankara Şube Müdürlüğü yöneticileri hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5345)

14.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı MİT personelinin üniversite diplomaları ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/5358)

15.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA'nın, Çanakkale Şehitleri Anma Gününde bir kutlama mesajının okunmama nedenine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5372)

16.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmamasını öngören genelgenin kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5385)

17.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Muş Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5386)

18.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, YÖK tarafından denkliği onaylanmış bir okulun adının Talim Terbiye Kurulu Kararının listesinde olmayışına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5387)

19.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birliğine bağlı esnafın kredi borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5416)

20.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Damal İlçesinde hükümet konağı yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5419)

21.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Karadeniz Sahil Yolu Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5420)

22.- Ankara Milletvekili Yılmaz ATEŞ'in, Karayolları Genel Müdürlüğüne ait bir araziye ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5421)

23.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, deprem sonrası güçlendirme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5422)

24.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, yurdumuzda yaşayan Ahıska Türklerinin mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5435)

25.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan-Damal İlçesinin Millî Eğitim Müdürü atamasının ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/5444)

26.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, Çanakkale Savaşı gazilerine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5458)

27.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Bağ-Kurlu çiftçilerin sağlık hizmetlerinden yararlanma durumlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5460)

28.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, Allianoi Antik Kentinin korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5462)

29.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, pamuk primi ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5464)

30.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, ülkemizde yetiştirilen zeytin türlerine ve korunmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5513)

31.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, kurulması düşünülen kırsal kalkınma genel müdürlüğüne ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5570)

32.- Tokat Milletvekili Resul TOSUN'un, 2001-2004 yıllarında Eximbank'ın firmalara kullandırdığı kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5578)

33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, yapılan atamalara ve atanan personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/5606)

34.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rus turistlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5637)

35.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, oğlunun ticarî faaliyetlerinin açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5643)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açıldı.

İstiklâl Marşı okundu;

Genel Kurulu ziyaret eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Genel Kurulun 6.4.2005 tarihli 80 inci Birleşiminde alınan karar uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 85 inci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması, günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla:

TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın sunuş konuşmasından sonra;

AK Parti Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,

CHP Genel Başkanı ve Meclis Grubu Başkanı Deniz Baykal,

ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu,

DYP Genel Başkanı Mehmet Kemal Ağar,

HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk,

Birer konuşma yaptılar.

26 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.43'te son verildi.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Başkan

 

 

Harun Tüfekci

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Konya

 

Kırklareli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


No.: 122

II.- GELEN KÂĞITLAR

25 Nisan 2005  Pazartesi

Raporlar

1.- Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz ile Reha Denemeç'in; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/426) (S. Sayısı: 877) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısı ve Çevre ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları Raporları (1/949) (S. Sayısı: 878) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Tarım Sigortaları Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/865) (S. Sayısı: 879) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)

4.- Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, GAP Bölgesinde Yatırımların Özendirilmesi ve İstihdam Yaratılması Hakkında Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri; Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 3 Milletvekilinin, Adalarda Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanun Teklifi; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 69 Milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Harun Akın ve 50 Milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 Milletvekilinin, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım ve 15 Milletvekilinin, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Yatırımların ve İstihdamın Özendirilmesi ve Bölgesel Dengesizliklerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi; Kahramanmaraş Milletvekilleri Mehmet Yılmazcan, Hanefi Mahçiçek ile Mehmet Ali Bulut'un, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Kastamonu Milletvekilleri Musa Sıvacıoğlu, Hakkı Köylü ile Sinan Özkan'ın, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Konya Milletvekili Hasan Angı'nın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sakarya Milletvekilleri Ayhan Sefer Üstün, Erol Aslan Cebeci, Hasan Ali Çelik, Süleyman Gündüz ile Recep Yıldırım'ın, 29.1.2004 Tarih ve 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 Milletvekilinin, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/966, 2/219, 2/271, 2/274, 2/286, 2/349, 2/350, 2/366, 2/371, 2/374, 2/387, 2/388, 2/389, 2/390, 2/391) (S. Sayısı: 880) (Dağıtma tarihi: 25.4.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat Bölge Cezaevi inşaatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1527) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

2.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat-Turhal İlçesine adliye binası yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1528) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, Bakanlık müsteşarının atanma şekline ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1529) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

4.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya'daki DİM Çayının korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1530) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İslam Özel Sektörünün Geliştirilmesi Kurumunun kuruluş anlaşmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5653) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz A.Ş. hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5654) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

3.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, akaryakıta yapılan zamlara ve ÖTV oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5655) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

4.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, meşrubat üreten şirketlere tatlandırıcı üretimi izni verilmesinin reddedildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5656) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

5.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin KOÇYİĞİT'in, Diyarbakır-Bismil-Sinan köylülerinin arazi sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5657) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

6.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5658) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 2002 yılı itibariyle kişi başına düşen iç ve dış borç miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5659) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

8.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, bazı meslek gruplarındaki kişilere Trafik Ceza Tutanağı düzenlenmesine yönelik genelgeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5660) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, iş takibi için randevu talep eden gazetecilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5661) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

10.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Başbakanlık konutu ve merkez binada yapılan tadilata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5662) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

11.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, özelleştirme kapsamındaki fabrikalarda çalışan işçilerin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5663) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, IMF'nin Türkiye'nin ekonomik politikaları üzerindeki etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5664) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

13.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, son günlerde yaşanan şiddet olaylarına ve alınan tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5665) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

14.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, TCK'nın basınla ilgili hükümlerini yeniden düzenleme çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5666) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

15.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, gizli yönetmelik iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5667) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

16.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, F tipi cezaevinin maliyetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5668) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

17.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların aldıkları keşif ücretlerindeki dengesizliklere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5669) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

18.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların tedavi giderlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5670) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

19.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların maaşlarında düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5671) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

20.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, hâkim ve savcıların maaşlarındaki farklı uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5672) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

21.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5673) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

22.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5674) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

23.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5675) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

24.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5676) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

25.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Van ve Kırıkkale illerinde yapılan F tipi cezaevlerinin maliyetine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5677) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

26.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5678) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

27.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5679) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

28.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5680) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

29.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, memur ve işçi maaşlarından Konut Edindirme Yardımı adı altında kesilen paralara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5681) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

30.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Polatlı'nın Uzunbeyli ile Gökpınar köyleri arasındaki yol onarımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5682) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

31.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Bolu Dağı Geçişi ve Tüneli inşaatına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5683) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

32.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5684) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

33.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Yenişehir Devlet Hastanesinin BAĞ-KUR'dan alacaklarının tahsiline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5685) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

34.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devri ile ilgili sözleşmenin feshedilebileceğine dair açıklamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5686) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

35.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İlindeki işsizlik oranına ve çözümüne ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5687) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

36.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya BAĞ-KUR İl Müdürlüğü telefon        santralının yenilenme ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5688) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

37.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5689) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

38.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5690) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5691) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5692) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

41.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Ege Denizi ve Akdenizin kıyısındaki yerleşim bölgelerinin çevre kirliliğinden korunması yönündeki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5693) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

42.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, fidan üretimi ve dikimine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5694) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

43.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5695) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

44.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5696) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

45.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5697) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

46.- Yozgat Milletvekili Mehmet ERDEMİR'in, bir vatandaşın AİHM'ne yaptığı başvuruyla ilgili savunmaya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5698) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

47.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, milletvekili lojmanlarının ABD vatandaşlarına verileceği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5699) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

48.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5700) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

49.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5701) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

50.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5702) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

51.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5703) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

52.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5704) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

53.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, naylon fatura düzenlemek ve hayali ihracat yapmakla suçlanan özel finans kuruluşları hakkında yapılan işlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5705) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

54.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5706) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

55.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5707) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

56.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5708) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

57.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5709) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

58.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5710) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

59.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5711) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

60.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5712) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

61.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SSK hastanelerinin devriyle ortaya çıkan maliyet artışına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5713) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

62.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ve bu alana yapılacak yatırımların desteklenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5714) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

63.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 2003-2005 yılları arasında tespit edilen iç ve dış borç stoklarına ve faiz ödemelerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5715) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

64.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5716) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

65.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5717) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

66.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5718) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

67.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5719) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

68.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5720) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

69.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5721) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

70.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5722) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

71.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5723) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

72.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Türkiye-Irak sınırında ikinci bir kapının açılması çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5724) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

73.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5725) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

74.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5726) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

75.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5727) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

76.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5728) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

77.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5729) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

78.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5730) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

79.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5731) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

80.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5732) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

81.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısına atfedilen bir açıklamaya ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5733) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

82.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5734) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

83.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5735) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

84.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/5736) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

85.- Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, Mavi Akım Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5737) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

86.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, doğalgazın BOTAŞ çıkış fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5738) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

87.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5739) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

88.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Diyarbakır-Kulp-Akçaşehir Köyünün elektrik sorunu ile elektriği olmayan köy ve mezra sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5740) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

89.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, mazotun rafineri çıkış ve tüketiciye ulaşım fiyatına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5741) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

90.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5742) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

91.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5743) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

92.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Doğu Anadolu'da kurulan mobil santrallere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5744) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

93.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, elektrik piyasasıyla ilgili bir yönetmeliğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5745) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

94.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5746) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

95.- Kastamonu Milletvekili Mehmet YILDIRIM'ın, Boyabat Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5747) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

96.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kapkaç olaylarına ve alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5748) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

97.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Ankara-Çubuk-Akkuzulu Köyünün su ve asfaltlama ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5749) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

98.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5750) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

99.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5751) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

100.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5752) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

101.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Pendik'te fay hattı üzerinde akaryakıt istasyonu kurma izni verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5753) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

102.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya merkezdeki bir mesire ormanının turizm alanı ilan edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5754) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

103.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5755) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

104.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5756) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

105.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, kütüphanelerdeki bilgisayar kullanımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5757) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

106.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, il halk kütüphanelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5758) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

107.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5759) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

108.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5760) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

109.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5761) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

110.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, müzelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5762) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

111.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, resmî kurum ilanlarının yerel gazetelerde yayımlanma ücretlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5763) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

112.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5764) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

113.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Eti Alüminyum A.Ş.’nin İzmir ve Antalya'daki taşınmazlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5765) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

114.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5766) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

115.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5767) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

116.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, TEKEL'in özelleştirilmesiyle tütün üreticisinin karşılaştığı sorunlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5768) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

117.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Mavi Akım Projesiyle ilgili zeyilname imzalanıp imzalanmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5769) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

118.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5770) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

119.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat İlindeki yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5771) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

120.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, öğretmenlere dizüstü bilgisayar satışına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5772) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

121.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5773) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

122.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Diyarbakır-Kulp-Akçaşer ve Kayacık köylerinin okul ihtiyacına ve okulu olmayan köy sayısına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5774) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

123.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, ilköğretim müfettişlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5775) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

124.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5776) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

125.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5777) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

126.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, eski eğitim enstitüsü müdürlerinin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5778) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

127.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İLKSAN üyelikleri iptal edilen öğretmenlerin aidatlarını eksik aldıkları iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5779) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

128.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, dış kaynaklı kredilerle finanse edilen projelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5780) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

129.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5781) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

130.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, askerlik süresi ile ilgili beyanına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5782) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

131.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, Afganistan'daki Türk askerlerine ve askerlik süresine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5783) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

132.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5784) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

133.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5785) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

134.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5786) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

135.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, MED-PULS adlı şirkete ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5787) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

136.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5788) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

137.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Devlet memurları için kullandığı iddia edilen bir ifadeye ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5789) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

138.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5790) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

139.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5791) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

140.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5792) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

141.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta- Gelendost İlçesi Sağlık Ocağının kapatılma ve Devlet Hastanesi inşaatının durdurulma nedenlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5793) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

142.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara Sağlık Müdürlüğünün bir ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5794) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

143.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, bazı ilaç firmalarının yaptığı fiyat indirimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5795) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

144.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK hastanelerinin devrinden sonra yaşanan sorunlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5796) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

145.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Eşdeğer İlaç Listesine alınan ilaçlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5797) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

146.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5798) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

147.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl Sağlık Müdürlüğünce yapılan ihalelerde Devletin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5799) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

148.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5800) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

149.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5801) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

150.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5802) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

151.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, Manisa'da yaşanan don olayına ve zarar gören çiftçilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5803) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

152.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu Arıcılık Araştırma Enstitüsüne ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5804) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

153.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Manisa ve ilçelerinde yaşanan don felaketinden zarar gören çiftçilere yapılacak yardıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5805) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.4.2005)

154.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5806) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

155.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bakanlık ve bağlı kuruluşlarında vekaleten ve asaleten görev yapan idari personele ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5807) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

156.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5808) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

157.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İlinin kalkınmasına yönelik yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5809) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

158.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, TCDD'ye ait kızaklama ünitesinin işletme ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5810) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

159.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Acil Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5811) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

160.- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ'nin, Gökova ve Bodrum koylarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5814) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

161.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Basın İlan Kurumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5815) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

162.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Kalecik İlçesi Göl Köyünün bazı sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5816) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

163.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, özelleştirilmesi düşünülen TEKEL'e ait Tuz İşletmelerinde çalışan işçilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5817) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

164.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, TEKEL'e bağlı Tuz İşletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5818) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

165.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Ankara-Kalecik-Kızılkaya Köyünde bulunan taş ocağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5819) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

166.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, hazine arazilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5820) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

167.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlar Kurulu Kararıyla Kızılay'a yapılan yönetici atamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5821) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

168.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kırmızı bültenle aranan bir şahsın Türkiye'ye iadesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5822) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

169.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Atatürk'e ait vasiyete ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5823) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

170.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Uludağ'daki bitki türlerinin korunmasıyla ilgili çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5824) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

171.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5825) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

172.- İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, İzmir İlinde SSK'lı vatandaşların sağlık karnesi almada yaşadıkları sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5826) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

173.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'da ilaç alımında yolsuzluk yapıldığı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5827) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

174.- Mersin Milletvekili Mustafa ÖZYÜREK'in, ticari taksi plakalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5828) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

175.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, Bursa İlinde ticari araçlara getirilen tahdit uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5829) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

176.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, özel kişi veya kuruluşlara ait müzelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5830) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

177.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bakanlığın uzun metrajlı filmler için verdiği kredilere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5831) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

178.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, TEKEL'in alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5832) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

179.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, TEKEL'in, alkollü içkiler bölümünün özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5833) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

180.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa Yıldırım Kız Meslek Lisesinde Türk bayrağı ile birlikte Avrupa Birliği bayrağının göndere çekilme nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5834) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

181.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, ilköğretim Türkçe ders kitaplarında yapılan değişikliklere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5835) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

182.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Devlet üniversitesi hukuk fakültelerinde görev yapan öğretim üyelerinin avukatlık yapıp yapamayacaklarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5836) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

183.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, Ankara-Yenimahalle İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünce okul müdürlüklerine gönderilen bir yazıya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5837) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

184.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın köy enstitülerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5838) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

185.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'lıların tüp bebek yardımından yararlanıp yararlanmayacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5839) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

186.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, diyaliz bölümü mezunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5840) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

187.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya Güney ve Burçaklar Köyü sağlık ocaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5841) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

188.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Doğanhisar İlçesi Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5842) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

189.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5843) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

190.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2003-2004 yıllarında doğal afetlerden etkilenen çiftçilere ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden alınan kredilere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5844) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

191.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, tarım meslek liselerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5845) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

192.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, TMO'dan Dahilde İşleme İzin Belgesiyle buğday satın alanların denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5846) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

193.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya-Mahmutlar Beldesinde kedi ve köpeklerin zehirlendiği iddialarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5847) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

194.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Gündoğmuş-Çamlıalan Köyü ile Köprülü arasındaki yolun yeniden yapılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5848) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

195.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Ulusal Biyogüvenlik Kanun Tasarısı Taslağı çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5849) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

196.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yataklı tren ücretlerine yapılan zamma ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5850) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

197.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, İstanbul, İzmir ve Antalya havalimanı ihalesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5851) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

198.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir Adnan Menderes Havalimanından direkt yurtdışı seferlerinin ne zaman başlayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5852) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

199.- İzmir Milletvekili Hakkı AKALIN'ın, Ilısu Barajı ihalesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5853) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

200.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Merkez İlçesinin Cumhuriyet Mahallesinde iki kavşakta sinyalizasyon sistemi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5854) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

201.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonunun gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5855) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

202.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, amatör futbol müsabakalarının yapıldığı sahalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5856) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.4.2005)

203.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, AB müzakerelerini yürütecek başmüzakereciye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5857) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

204.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Doğanhisar İlçesinde yeniden bir askerlik şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5858) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

205.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa-Alaşehir İlçesinde gümrük müdürlüğü açılması ile ilgili bir çalışma olup olmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5859) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)

206.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2005 yılı Bütçesinden esnafa ayrılan paya ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5860) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.4.2005)


No.: 123

26 Nisan 2005 Salı 

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/931) (S. Sayısı: 881) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Büyük Cemahiriyesi Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/941) (S. Sayısı: 882) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Tarım Alanında Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/962) (S. Sayısı: 883) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna Hersek Bakanlar Kurulu Arasında Turizm Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/987) (S. Sayısı: 884) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ekonomik İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/1000) (S. Sayısı: 885) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

6.- Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay ile Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ve 34 Milletvekilinin; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/59, 2/281) (S. Sayısı: 886) (Dağıtma tarihi: 26.4.2005) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesindeki tablolara ve müzenin restorasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5112)

2.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki SSK ve BAĞ-KUR prim borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5199)

3.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankasının Yıllık Genel Kurul Toplantısı İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5200)

4.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankası 38 inci Yıllık Genel Kurul Toplantısı İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5201)

5.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Asya Kalkınma Bankası 38 inci Yıllık Genel Kurul Toplantısı İhalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5202)

6.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, kaçak alkollü içeceklerin üretimine yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5203)

7.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ÇEAŞ imtiyaz sözleşmesinin iptaline ve uluslararası bir bankayla yapılan anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5206)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, ÇEAŞ'ın imtiyaz sözleşmesinin iptaline ve uluslararası bir bankayla imzalanan anlaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5207)

9.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, ülkemizin sosyal ve ekonomik sorunlarına ve alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5208)

10.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, kaçak alkollü içki ve tütün üretimine yönelik alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5210)

11.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, Cumhuriyet Gazetesinde bir yazı dizisinin yayımının durdurulmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5213)

12.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, DSİ'nin gölet projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5218)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkiye'de petrol çıkarılmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5219)

14.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Bergama'da Yortanlı Barajının sular altında bırakacağı antik kentin korunmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5221)

15.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale-Gelibolu İlçesi Çokal Barajı inşaatına ve sulama projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5222)

16.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, Cudi Dağı çevresinde maden veya petrol aranmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5223)

17.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, ulaşım koordinasyon merkeziyle ilgili yönetmelik hazırlık çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5227)

18.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Gümüşhane-Şiran İlçesinde yaşanan bir olaya ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5230)

19.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Gümüşhane-Şiran İlçesinde PKK terör örgütü ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5231)

20.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, bir vatandaşın ölüm nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5233)

21.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, AŞTİ'deki otobüs firmalarının şehiriçi servislerinin kaldırılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5235)

22.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, ticari taksi şoförlerinin güvenliğine yönelik alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5237)

23.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 3.11.2002'den itibaren affedilen veya silinen vergi borçlarına ve mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5238)

24.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanlığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5245)

25.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bebe bisküvilerindeki bir kimyasal maddenin oranının tespitine yönelik analiz sonuçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5247)

26.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Ünye-Esenyurt Beldesi Sağlık Ocağının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5251)

27.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunuyla kurulan uzlaşma komisyonuna ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5262)

28.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkiye ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki vize uygulamasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5263)

29.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Belediyeler Kanununun geçici 7 nci maddesinde Bakanlar Kuruluna verilen bir yetkiye ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5267)

30.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, bir uçak yolculuğu esnasında Millî Eğitim Bakanının kendilerine anlattığı bir fıkraya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5273)

31.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova'daki AKSA Fabrikası hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5274)

32.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, özelleştirmeyle ilgili işlemlerin yargı kararıyla iptaline ve yeni yöntemler geliştirilip geliştirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5278)

33.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, TOKİ'den blok satış yöntemiyle konut talep eden milletvekilleri olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5279)

34.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali ÖZPOLAT'ın, hükümetin basına yönelik tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5280)

35.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, 5033 sayılı Kanunun bankalar ve finans kuruluşlarınca uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5281)

36.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, yaptığı bir konuşmaya ve basına yönelik tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5282)

37.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Bitlis-Tatvan'da 1994 yılında işlenen bir cinayete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5283)

38.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Danıştay, İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen bir kararın uygulanmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5284)

39.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kara Kuvvetleri Komutanının terörle ilgili ifadelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5285)

40.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, ABD Büyükelçiliği diplomatlarının bir ziyaretine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5288)

41.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB nezdindeki sivil toplum kuruluşları içinde Türkiye'yi temsilen büro olup olmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5289)

42.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, yabancı basında sözde Ermeni soykırımı iddiasıyla ilgili çıkan yazılara ve gösterilen tepkiye ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5290)

43.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Mavikent Belediyesindeki kaçak bir inşaata ve alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5291)

44.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Anfa Altınpark İşletmesinin güvenlik ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5292)

45.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, terörle mücadelenin gerilediği iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5295)

46.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, 2004 yılında Emekli Sandığı ile ilgilendirilen personel sayısına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5300)

47.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Emekli Sandığına ait Efes Otelinin finansman sorunlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5301)

48.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, Emek Oteller Zinciriyle ilgili sorularına verilen cevaplara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5302)

49.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Tunus'ta yapılacak bir kongreye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5306)

50.- Eskişehir Milletvekili Cevdet SELVİ'nin, Eskişehir İli Anadolu Üniversitesi Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5313)

51.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, üzüm bağcılığıyla ilgili bir projeye ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5318)

52.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, 2004 yılında elma ve patates ihracatındaki teşvik priminden yararlanan firmalara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad TÜZMEN) yazılı soru önergesi (7/5319)

53.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolu Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5321)

54.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, TMSF'ye geçen kuruluşlardaki gayrimenkullere ve çalışanlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5322)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

26 Nisan 2005 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 4 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 4 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır ve verilen süre dolmadan bu çoğunluk sağlanmış olduğundan, arkadaşlarımızın, herhangi bir pusula vermelerine de ihtiyaç yoktur; bu hususu da açıklamış olayım.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, Başkanlığı mı dinliyoruz birbirimizle mi konuşuyoruz; nasıl söz vereceğim arkadaşımıza ve arkadaşımız nasıl hitap edecek Genel Kurula?! Lütfen, arkadaşlarımız yerlerine otursunlar ve sükûneti rica ediyorum.

Gündemdışı ilk söz, Kardeşlik Haftası münasebetiyle, Elazığ Milletvekili Sayın Şemsettin Murat'a aittir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Elazığ Milletvekili Şemsettin Murat'ın, Kardeşlik Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması

ŞEMSETTİN MURAT (Elazığ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Nisan-4 Mayıs tarihleri arası, Kardeşlik Haftası olarak ilan edilmiş. Ben de bu haftayı anmak adına kısa bir konuşma yapmak üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Kardeşlik ifadesi, esas itibariyle, insanların birbirlerini sevmelerini, birbirlerinin hak ve hukukuna saygılı olmalarını, ihtiyaç halinde birbirlerine yardım etmelerini anlatan özet bir ifadedir...

BAŞKAN - Sayın Murat, bir dakikanızı rica ediyorum.

Grup Başkanvekillerimizden de rica ediyorum, bütün Genel Kurulumuzun çok değerli milletvekillerinden rica ediyorum; konuşma anlaşılamayacak kadar uğultu var, sükûnet olmazsa konuşmayı başlatmayacağım. Rica ediyorum arkadaşlar...

Buyurun.

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Ve kardeşlik, insanlar arasındaki sevginin bir tezahürüdür. Sanırım, Kardeşlik Haftasını belirleyenler de insanlar arasındaki sevgi ve saygı duygularını geliştirmeyi amaçlamışlardır.

Bizim inancımızda en büyük sevgi, Yaratanımızadır; sonra onun yarattığı bütün canlılara ve özellikle yaratılanların en şereflisi olan insanadır.

Gönlünde, ister kendini Yaratana, isterse yaratılmışlara sevgi duyan, başkalarının menfaatini kendi menfaatinden üstün tutan, gerektiğinde her türlü fedakârlıktan kaçınmayan ve bu özelliği yaşamının bir simgesi olarak taşıyabilen insan, mutlu olur ve olumlu düşünenler için hayat güzelliklerle doludur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temelinde kardeşlik duygusu ve sevgi bulunan toplumlar, düşmanlık ve kinden uzak kalarak çevrelerine sevgi dağıtmayı başarmışlardır.

Geçmişte toplumumuzda, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş Veli gibi zatlar kardeşlik ve sevgi bağlarını oluşturmada zamanın önderleri olmuşlardır.

Yunus Emre şöyle ifade etmektedir: "Gönül çalabın tahtı/ çalap gönüle baktı/iki cihan bedbahttı/ kim gönül yıktıysa" ve Hacı Bektaş Veli ise şöyle haykırmaktadır: "Sevgi varken nefret niye/hoşgörü varken bağnazlık niye/özgürlük varken tutsaklık niye/adalet varken haksızlık niye."

Kendi inancını içtenlikle yaşamak, başka inanç ve düşüncelere hoşgörüyle bakmak, hepsinin kaynağı sevgidir. Sevginin yüce bir değer olduğunu Mevlana Hazretleri şöyle izah etmektedir: Sevgiyle acılar tatlı olur, sevgiden bakırlar altın olur, bulanık sular durulur, dertler şifa bulur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun önemli bir değişim yaşadığı ve şekillendiği günümüzde insanlarımız arasında kardeşliğin ve sevginin çok çok önemli olduğunu hatırlatmayı bir görev addediyorum. Özellikle bazı dış güçlerin halkımız arasına nifak tohumları ekme gayretleri, ayrıca birtakım şer güçlerin iftira kampanyalarıyla dünya kamuoyunda geçmişimizi karalama ve bazı devletler nezdinde ülkemize yönelik asılsız ve mesnetsiz iddialarla âdeta bir Haçlı akını başlatmayı hedefleyen çalışmaları karşısında bizlerin de aramızdaki her türlü düşünce ve fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp, ülkemiz için, insanlarımız için ve geleceğimiz için el ele gönül gönüle kardeşlik duygularıyla birlik ve beraberliğimizi her zamankinden daha etkin hale getirme mecburiyetimiz olduğunu düşünüyorum. Sanırım bugün buna çok ihtiyaç duyacağımız gündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayın efendim.

ŞEMSETTİN MURAT (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Büyük Türk düşünürü Ahmet Yesevi'nin dediği gibi sevgi tohumları ekelim ki, sevgi çınarları yetişsin.

Hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Murat.

Gündemdışı ikinci söz isteği, Ağrı İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun 87 nci yılı münasebetiyle, Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan'a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

2.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İlinin Düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun 87 nci yıldönümüyle ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ortaasya'dan gelen kavimlerin Anadolu'ya girişleri sırasında Ağrı bir geçiş oluşturmuş, dolayısıyla, birçok medeniyete sahne olmuştur; ancak, bu medeniyetler Ağrı'yı bir giriş kapısı olarak gördüklerinden, burada çok köklü bir uygarlık oluşturamamışlardır. Bölgede egemenlik kurdukları sanılan Hititlerin güçlerini yitirmeleri üzerine, MÖ 1340-1200 tarihleri arasında Hurriler bölgeye yerleşmişlerdir. Hurriler, krallık merkezi olan Urfa'dan uzak olan Ağrı'yı ellerinde tutamamışlardır. En köklü uygarlığı Urartular oluşturmuş, Urartunun, Van Gölünün kuzey ve kuzeydoğusundaki ülkeler üzerinde, Kral İspuini (MÖ 825-810) döneminde seferler başlamış, Kral Menua (MÖ 810-786) döneminde bu akınlar daha da ağırlık kazanmıştır. Kuzeye ve kuzeydoğuya giden yollar üzerinde inşa edilen kaleler, buraya yapılan seferlerin önceden planlandığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, Ağrı Dağının yamaçlarında Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin arasında ele geçen bir Urartu yazıtı Kral Menua'nın bu bölgedeki egemenliğinin kesin kanıtıdır. MÖ 712 yıllarında Kızılırmak boylarına kadar uzanan Kimmerler, Ağrı'da geçici de olsa bir hâkimiyet kurmuşlardır. Medler (MÖ 708-555) Asur Devletinin yıkılmasıyla birlikte bir yayılma sürecine girmiş, bunun sonucu olarak da Ağrı ve çevresini topraklarına katmışlardır.

Medlerin yıkılmasıyla birlikte Persler, Büyük İskender'in Pers Kralı III. Darius'u (MÖ 331) yenerek Anadolu'yu ele geçirdiği zamana kadar yaklaşık ikiyüz yıl kadar bölgede yaşamışlardır.

Büyük İskender'in ölümü üzerine oluşan boşluktan faydalanan Ermeniler bölgeyi ele geçirmişlerdir.

Doğu Anadoluya gelip yerleşen ilk Türk topluluğu, MÖ  680 yılında bölgeye gelen Sakalardır; Murat Nehri ve Doğubeyazıt çevrelerine kısa sürede yerleşmişlerdir. Daha sonraları Arsaklılar ve Artaksıyaslı Krallığı Ağrı ve çevresine hâkim olmuştur.

Bölge, Hz. Osman zamanında İslam orduları tarafından fethedilmiş, 872 yılına değin Abbasilerin kontrolü altında kalan Ağrı, daha sonra Bizans'ın kontrolüne geçmiştir.

1071 Malazgirt Savaşı sonrası bölgeye Türk boyları gelmeye başlamış, Ağrı, yüzyıla yakın bir süre Sökmenli Devletinin sınırları içine girmiştir.

1027-1225 yılları arasında Ani Atabekleri, 1239'da Cengizliler, 1256-1358 yılları arasında İlhanlılar ve Celayirliler Ağrı'da hüküm sürmüşlerdir.

İlhanlılar, bazen, kurultaylarını Ağrı Dağı eteğinde yapmış, Anadolu ve İran'ı buradan yönetmişlerdir.

1393'te Moğol Hakanı Aksak Timur, Ağrı bölgesini ele geçirmiştir.

1405-1468 tarihleri arasında Ağrı, Karakoyunlu toprakları içinde yer almış, Karakoyunlular yıkılınca, Ağrı, Akkoyunluların egemenliğine geçmiştir.

Ağrı, Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran Savaşı sonrası Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir.

Kâzım Karabekir Paşa zamanında Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse olarak adlandırılmıştır.

Nuh Tufanıyla ilgisinden dolayı, Tevrat'ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla, Ağrı'ya Batılılar tarafından "Ararat" da denilmektedir.

1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il merkezi olmuştur.

5137 metre yüksekliğiyle Türkiye'nin en büyük dağı olan Ağrı Dağından dolayı da Ağrı adını almıştır.

Aradan geçen uzun zaman zarfında 1914 yılında başlayan Rus saldırısı ve arkasından gelen işgal, bölgemize yokluk, sefalet, ıstırap ve ölüm getirmiş; 1917'deki Rus ihtilaliyle iç karışıklık sonucu, Ağrı ve çevresini Ruslar, Ermenilere bırakmıştır. Yıllardır savaş içinde en yakınlarını ve en sevdiklerini Rus-Ermeni işgalinde kaybeden, ciğeri yanmış, zulüm görmüş insanlar olarak perişan olan halkımız, il ve ilçelerimizi kahramanca savunan 7 nci ve 11 inci Hamidiye Süvari Aşiret Alayı yerli milis kuvvetlerine katılarak kahramanca ve şiddetli bir şekilde çarpışmışlardır.

Değerli milletvekilleri, kahramanca savunma yapan halkımız, Ermenileri güneyden kuzeye doğru kovalayarak, 14 Nisan 1918'de Patnos, Tutak, Hamur, Diyadin, Taşlıçay ve Doğubeyazıt'ı, 15 Nisan 1918'de Ağrı İlimizi, 16 Nisanda da Eleşkirt'i terk etmek zorunda bırakmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslan, mikrofonu açıyorum; tamamlayın efendim.

NACİ ASLAN (Devamla) - Böylece, kahraman halkımız, bu topraklarımızı bir daha geri dönmemek suretiyle Aras Nehrinin kuzeyine, Gümrü'ye kadar sürülen, kovalanan Ermenilerden temizlemiş oldular. Bu hareketle, henüz Anadolu'da Kurtuluş Savaşı başlamadan, Ağrı bölgemiz ve halkımız, düşman işgalinden kurtulmuş, ebedî hürriyet ve istiklaline kavuşmuştur.

Değerli milletvekilleri, düşman işgalinden kurtuluş günleri, yıllardan beri küçük çocuklarımızın gözü önünde sis bombaları altında, bir tarafta öldürülen bir tarafta öldüren silah sesleri altında kutlanmaktadır. Bu, her ortamda dile getirdiğimiz barış, kardeşlik görüntüleriyle ters düşmektedir. Benim buradan sizlere teklifim, artık bu tip kurtuluş günlerini, eğlencelerle, kültürel alışverişlerle, şenlik içerisinde kutlayarak, barış ve kardeşlik görüntülerini küçüklerimize sunmaktır.

Bu acı günlerimizde il ve ilçelerimizi kahramanca savunan tüm vatanseverlerimizi huzurunuzda şükran, minnet ve rahmetle anarken, tekrar barış ve kardeşlik temennisi duygularımın gerçekleşebilmesi ümidiyle, tüm Ağrı halkının kurtuluş gününü kutluyorum.

Bu fırsatı yakalamışken -Sayın Başbakanımıza bir soru önergesiyle Ağrı Yazıcı Barajının ödeneği konusunda bir soru yöneltmiştim- Sayın Başbakanımıza huzurunuzda çok teşekkür ediyorum. 3,4 trilyon bir ödenek ayrılmışken, Ağrı Yazıcı Barajı için 10 trilyon daha ayrılma noktasında Devlet Planlama Teşkilatına emir buyurduğu için, Ağrı halkı adına, minnettarlıklarımı, şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar)

Ayrıca, değerli dostlarım, Sayın Başkanım; bana müsaade ederseniz, ben, bir öğrencimin, bir yazısını okumak istiyorum -çok önemlidir, Ağrı Meclis Başkanı bir öğrencimiz- bakın, değerli büyüklerim, şöyle diyor:  "Sayın büyüklerimiz, sevgili arkadaşlar; her şeyden önce, bir ülkenin kalkınması, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşması ancak eğitimle mümkündür. Ülkemizde bugüne kadar yürütülen millî eğitim politikaları, ülkemizi ve insanlarımızı çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıramamış, ülkemizin geri kalmasında ve toplumun kaosa sürüklenmesinde de önemli bir etken olmuştur.

Ülkemizin millî eğitim politikasının panoramasına şöyle bir bakacak olursak, her vatandaşımızın 7 yaşına gelen çocuğu temel eğitime başlatılmakta ve azamî 11 yıl süreyle bu öğrenimini sürdürmektedir. Lise öğreniminden sonra üniversite sınavlarını kazananlar eğitimlerine devam edip, kazanamayanlardan erkek olanlar askere gönderilmekte, kızlar ise tek alternatifleri olan evlendirilmeyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Askerlik hizmetini yapan ve üniversiteyi bitiren gençlerimiz, maalesef, işsizler ordusuna katılmakta, bu sayı her yıl 1 000 000 civarına ulaşmaktadır.

11 yıllık bu eğitim süreci tam bir fiyaskoyla sonuçlandığından, binbir zahmet ve sıkıntıyla üniversiteden mezun olan gençlerimiz de, iş bulamama sıkıntısıyla, sonu belli olmayan bir karanlığa sürüklenmektedirler. Bu nedenle, her türlü musibete, çaresizliğe açık olan insanlarımız, iç ve dış mihrakların kirli emellerine alet olmakta ve piyon olarak kullanılmaktadırlar. Oysaki, verilen eğitim yeterli olsaydı, bugün, sokaklarda, balici, tinerci, gaspçı, hırsızlık ve fuhuş bataklığına saplanan çocuklarımız olur muydu?! Bu insanlarımızın, aldığı iyi bir eğitimi, mesleği, evine götüreceği bir ekmeği olsaydı, bunları yaparlar mıydı?! Suçlu bu çocuklar mı, yoksa, biz miyiz?! Toplum olarak bizler, bataklıkları kurutacağımız yerde sürekli sineklerle uğraştığımızdan, ne yazık ki, bir türlü kalıcı çözüm üretemiyoruz.

Değerli devlet büyüklerimize sesleniyorum; gelin, ülkemizin geleceği gençlerimizi karanlıklardan aydınlıklara çıkaralım. Yaygın eğitim kurumlarını yeniden yapılandırarak, bu eğitim kurumlarını bir meslek kuruluşu haline dönüştürecek olursak, sokaklardaki milyonlarca işsiz gencimizi, bu şekilde kazanacağımıza yürekten inanıyorum.

İl öğrenci temsilcisi olduğum Ağrı, turistik yerleriyle, doğal güzellikleriyle, tarihî eserleriyle göz dolduran, ülkemizi İran'a Gürbulak Sınır Kapısıyla bağlayan, ülkemizin can damarlarından biridir. Bu özelliklerine rağmen, ne yazıktır ki, İlimiz Ağrı, dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Kamboçya'daki herhangi bir şehirden farksız. Bir il düşünün ki, insanları, Dağı, İshakpaşa Sarayı, meteor çukuru..."

BAŞKAN - Sayın Aslan, tamamlayın, hepsini okumanız şart değil.

NACİ ASLAN (Devamla) - Bu şekilde dileğini dile getiriyor.

Bir de, ülkemizde gelişen bu son olaylarla ilgili bir cümle söylemek istiyorum: Politik platformlarını kaybeden siyasî örgütler, partiler, ülkemizi, 1980'lerden sonra sürüklenmiş olduğu o karanlıklara bir daha geri götürmek istiyorlar. Oysaki, hamdolsun, bugün çok verimli ve olumlu bir süreç içerisinde, insanlarımızın ve ülkemizin mutluluğu yönünde bir gayret sarf etmekteyiz. Şunları herkes iyi bilsin ki, ülkemizde, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle her insanımız kardeştir; bu topraklar bizimdir. Bizim, vazgeçilmez üç kırmızı çizgimiz vardır. Bunun birincisi, kanımızla boyadığımız Türkiye Cumhuriyetinin ay yıldızlı bayrağıdır; ikincisi, Başkenti Ankara'dır; üçüncüsü, resmî dilimiz Türkçe'dir ve Türkiye kimliği altında herkes kültürünü, edebiyatını ve kişiliğini, vatandaşlık sorumluluğu içerisinde sürdürecektir. (Alkışlar)

Beni dinlediğiniz için, tekrar, Yüce Meclise saygılarımı arz ediyorum.

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, Muş İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü münasebetiyle, Muş Milletvekili Sayın Seracettin Karayağız'a aittir.

Buyurun Sayın Karayağız.(AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, Muş İlinin düşman işgalinden kurtarılışının 88 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muş İlimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 88 inci yıldönümü münasebetiyle şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, sizleri ve televizyonları başında bizi dinleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1071 yılında Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Malazgirt Ovasında Romen Diyojen komutasındaki Bizans ordularını bozguna uğratmasıyla Türk ve İslam ülkesi haline gelen Anadolu'nun ilk kapısıdır Muş. Selçuklular Anadolu'yu fethettikten sonra, bölgede bulunan Müslüman, Kürt, Arap veya gayrimüslim Ermeni, Süryani ve Rum gibi tüm unsurları kendi vatandaşı olarak kabul etmiştir. Bunların dinî veya kültürel hiçbir değerlerine dokunmadan sekizyüzelli yıl adaletle idare eden Selçuklu ve daha sonra Osmanlı Devleti toprakları Birinci Dünya Savaşı sırasında işgale uğramıştır.

Doğu Anadolu Bölgesini işgal eden Rus kuvvetlerinin de tahriki ve desteğiyle örgütlenen Ermeni çeteleri, yüzyıllarca içlerinde sakladıkları kinlerini kusmaya başlamış ve savunmasız Doğu Anadolu halkına her türlü vahşeti sergilemişlerdir.

En güçlü olduğu dönemlerde Ermenilerin hiçbir değerine dokunmayan Osmanlının, bütün dünyanın kendisine saldırdığı bir zamanda onlara saldırarak kendi içerisinde yeni bir düşman cephesi oluşturmasını hangi akıl ve izan sahibi kabul edebilir?!

Değerli milletvekilleri, gerçekte, Ermenilerin Doğu Anadoluda yaptıkları katliam da değil, tam bir vahşettir. İnsanları bilek ve ayaklarından duvarlara çivilemek, kafa derilerini yüzerek dağ başlarında ölüme terk etmek, bebeğini annesinin gözü önünde parçalayarak köpeklere atmak, hamile kadınların bebekleri üzerinde iddiaya girerek karınlarını süngülemek, insanları ahırlara ve binalara doldurarak ateşe vermek, Ermeni çetelerinin yaptıkları sıradan işlerdi.

İki amcası Ermeniler tarafından şehit edilmiş birisi olarak diyorum ki, Osmanlı, eğer bir soykırım uygulamak isteseydi, bunu sekizyüzelli yıllık bir zaman sürecinde yapardı da kimsenin ruhu bile duymazdı; ancak, böyle bir anlayış, ne inancımıza ne de insanlık erdemine uyan bir anlayış değildir, olmamıştır; böyle bir iddiayı büyük bir hakaret olarak kabul ediyor ve reddediyoruz.

Müttefikimiz olan Almanlarla birlikte yenik sayılıp, teslim olan ve silah bırakan Osmanlı Ordusu içinden çıkan kahramanlar, bu işin henüz bitmediğini, hatta yeni başladığını bütün dünyaya ilan edecek ve destanlar yazacaklardı. Bu ülkenin Mecnunları, Keremleri, Ferhatları dağları delerek, âdeta imkânsız denileni başarıyorlar ve bütün dünya mazlumlarına örnek oluyorlardı.

Mustafa Kemal Paşanın Samsun'da yaktığı kurtuluş meşalesi, İsmet Paşa, Kâzım Karabekir Paşa, Fevzi Paşa, Topal Osman, Şükrü Paşa ve daha nicelerinin olağanüstü gayretiyle, mücadelesiyle destanlaşarak, bütün Anadolu'ya yayılıyordu.

Değerli milletvekilleri, başörtülü kadınlarımız da erkeğinin yanında kurtuluş mücadelesine bütün gücüyle katılıyor, mermi dolduruyor, cephane taşıyor, sağanak yağmur yağdığında ise, bebeğinin üzerindeki örtüyü çekerek top mermisinin üzerine örtüyordu.

Kahramanmaraş'ta, Müslüman kadının başörtüsünden rahatsızlık duyarak ona uzanan Fransız eli, Maraş halkı tarafından kırılıp, şehir düşman işgalinden kurtuluyordu.

Bursa'da, Osman Gazinin türbesini hayasızca çiğneyen Rum subayına gerekli cevap veriliyor ve İzmir'de denize dökülüyordu.

18 Şubat 1916'da işgale uğrayan Muş İlimiz, Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki kuvvetlere halkın da destek vermesiyle, 30 Nisan 1917'de, düşman işgalinden ve katliamlardan kurtulmuştur.

Muş gibi düşman işgaline uğrayan diğer illerimiz, Bitlis, Van, Şanlıurfa, Gaziantep, Malatya, Elazığ, Bursa, Bandırma, İstanbul ve bütün işgal edilmiş Anadolu şehirleri, Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde kendi kurtuluş mücadelesini veriyor ve Haçlı zihniyetli Hıristiyan işgalcileri topraklarından kovarak, yüzyıllarca olduğu gibi, İslam ülkesi kalmaya devam ediyordu.

Değerli milletvekilleri, Muş İlimiz, coğrafî olarak çok güzelliğe sahip olmasına rağmen, yılların ihmali yüzünden, maalesef, layık olduğu konuma gelememiştir. Geçen yıl, Köy Hizmetleri, Millî Eğitim ve diğer müdürlüklerimizin yoğun ve gayretli çalışmalarına rağmen, halen, susuz, okulsuz ve elektriksiz birçok köyümüzün olduğunu söylemek, bir milletvekili olarak bana ağır geliyor; ancak, yılların ihmalini birkaç yılda telafi etmenin mümkün olmadığını da kabul etmek gerekiyor.

Komşu vilayetlerle bağlantımızı sağlayan yolların kısaltılıp genişletilmesi, bizi sevindiren çalışmalardır. Yine, sağlık sorunlarının üzerine gidilerek yeni ve modern bir hastaneye kavuşmamız, doktor ihtiyacımızın büyük ölçüde karşılanması, eksik dersliklere bir miktar ilave edilmesi, elektriksiz köylerimizin bir kısmının elektriğe kavuşması, halkımızı ve bizleri memnun eden güzel çalışmalardır.

Değerli milletvekilleri, her yıl taşarak Muş Ovasının ve köylerimizin sular altında kalmasına ve zamanında ekim yapılmasına engel olan Karasu Nehrinin ıslah çalışmalarının, bu yıl, Devlet Su İşleri tarafından başlatılacağını sevinçle karşılamaktayız. Fert başına millî geliri 1 500 doların altında olan illerle ilgili teşvikin, diğer vilayetlere olduğu gibi, Muşumuza da yatırımları davet edeceği ümidindeyiz.

Ülke olarak, AK Parti Hükümetiyle yakalamış olduğumuz istikrar, güven ve ekonomideki gelişmelerin, bütün illerimiz gibi, Muş İlimize de yansıyacağı ümidini hiç kaybetmiyor, biraz sabırlı olmamız gerektiğini biliyoruz; ancak, geçmiş dönemlerde olduğu gibi, ülkemizdeki gelişme ve istikrarı içine sindiremeyen güçlerin olduğu da bir gerçektir. Bu istikrarı bozmak isteyenlerin bayat senaryoları, artık kimsenin ilgisini çekmemektedir.

Bu mahfillerin, geçmişte olduğu gibi, bugün ve yarın da halkımızdan gerekli dersi alacağını hatırlatıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karayağız.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Kâtip Üyemizin, sunuşları oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelere ait Başkanlık tezkeresi (3/807)

                                 25 Nisan 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

Tacidar Seyhan       (Adana)

Eşref Erdem                      (Ankara)

Mahfuz Güler                    (Bingöl)

Murat Yıldırım                  (Çorum)

Zeki Karabayır                      (Kars)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi var; okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'in ismen davet edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808)

                                 22 Nisan 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının, 21 Mart 2005 tarihli ve 118625 sayılı yazısında, Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün 18-19 Mayıs 2005 tarihleri arasında Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'i ismen davet ettiği bildirilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısı aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.38

 

 

 

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.48

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2.- Akdeniz-Avrupa Enstitüsünün Madrid'de gerçekleştireceği Türkiye-AB Beşinci Konferansına Ankara Milletvekili Reha Denemeç ile Antalya Milletvekili Mehmet Dülger'in ismen davet edildiklerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/808) (Devam)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin biraz önce okunan tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.: 146                          26.4.2005

Genel Kurulun 26.4.2005 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 27.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 5 inci sırasında yer alan 869 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 6 ncı sırasında yer alan 870 sıra sayılı 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 5 inci sırasına, 256 ncı sırasında yer alan 872 sıra sayılı 2006 Yılı Programının Hazırlanmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı sırasına, 25.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 877 sıra sayılı Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, 7 nci sırasına, aynı tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 880 sıra sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, 10 uncu sırasına, gündemin 258 inci sırasında yer alan 876 sıra sayılı 5325 sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresinin 11 inci sırasına, 16 ncı sırasında yer alan 796 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 854 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına alınmasının; Genel Kurulun 26.4.2005 Salı günü 15.00-22.00; 27.4.2005 Çarşamba günü 14.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin ve 28.4.2005 Perşembe günü de Genel Kurulun saat 12.00'de toplanmasının, Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

İrfan Gündüz                                   K. Kemal Anadol

AK Parti Grubu Başkanvekili                                CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulu Önerisi hakkında, aleyhte iki söz isteği var; Malatya Milletvekili Sayın Süleyman Sarıbaş ve Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan.

Buyurun Sayın Sarıbaş.

Süreniz 10 dakika.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Danışma Kurulunun bugün Genel Kurula sunduğu kararı aleyhine söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, anlaşılıyor ki, bu Danışma Kurulumuzla, Anamuhalefet Partimiz ve İktidar Partimiz, 876 sıra sayılı siyasî partilere yardımı öngören, 2820 sayılı Yasanın geçici 16 ncı maddesini kaldıran kanun teklifini görüşmek üzere irade beyanında buluşmuşlardır. Geçmişten beri, Cumhuriyet Halk Partimizin, bu 22 nci Dönemde bir kurgusu vardı. Bu kurgu, Sayın Cumhurbaşkanınca veto edilen yasaların, Sayın Cumhurbaşkanının yüksek hukukçuluğuna güvenilerek, enine boyuna tartışılması ve Anayasaya aykırılıktan çıkarılması noktasında bir kurgu kurmuşlardı ve sürekli olarak da, Sayın Cumhurbaşkanının veto ederek gönderdiği yasaların mutlaka geçirilmemesi gerektiği, Anayasaya aykırı olacağı, Anayasa Mahkemesinden döneceği noktasında milletle bütünleşen bir taahhütleri vardı. İlk defa, Anamuhalefet Partimiz, bu kurgusundan vazgeçti; yani, herhalde, Anamuhalefet Partimiz, Sayın Cumhurbaşkanının da artık çok büyük hukukçu olmadığını, onun da vetolarının siyasî olduğunu kabullenmiş gibi bir anlayışın içine girdi. Aslında, bu, kendileri açısından da hakikaten ileri bir anlayış.(!)

Şimdi, demokrasilerde iktidar her rejimde var. Geçenlerde de söyledim, iktidar her rejimde var; ama, demokrasiyi demokrasi kılan, o demokrasilerde muhalefetin olması. Daha da ileri kılan demokrasiyi, çoğunlukların, azınlık haklarının korunduğu bir sistemi hâkim kılması. Sayın Cumhurbaşkanımız da, nihayet, bu veto gerekçesinde, siyasî partilere yardımın süreç içerisinde gelişme gösterdiğini ve siyasetin, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partilere devlet yardımının yapılmasının zaruret olduğu noktasından veto etmiştir ve -bir şey daha belirtmiştir Sayın Cumhurbaşkanımız- bunun bir kurallar bütünü halinde yeniden düzenlenmesinde fayda olacağını da ortaya koymuştur; ancak, ne yazık ki, gerek İktidar Partimiz gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, Anamuhalefet Partimiz, bu kanunu birlikte yürütme kararı almışlar ve kendilerinden başka kimsenin bu Mecliste sesinin çıkmaması için her türlü elbirliğini, işbirliğini bir gayret içerisinde yerine getirmektedirler.

Şimdi, gündemimize baktığımız zaman, gündemimizde köylüyü ilgilendiren, gündemimizde esnafı ilgilendiren, gündemimizde 56 000 muhtarımızı ilgilendiren, gündemimizde siyaseti ilgilendiren siyasî etik yasası gibi çok önemli yasalar varken, sadece demokrasinin sesini kısmak noktasında anlaşan her iki partimizin demokrasi anlayışını da milletin şahitliğine havale etmek istiyorum.

Konu, para değil. Bu parayı, biz, almayacağımızı da, buradan açık seçik beyan edebiliriz. Konu, İktidar Partisi ile Anamuhalefet Partisinin çoğunluklarına dayanarak demokraside azınlıkların haklarını nasıl gasbettiklerinin, nasıl onu gözardı ettiklerinin demokrasi açısından irdelenme meselesidir.

Daha üç gün evvel kutladığımız egemenlik bayramımızda, egemenliğin milletin iradesine dayandığını, millet iradesinin de Parlamentoda milletvekilleri vasıtasıyla temsil edildiğini, Parlamentoda çoğunluğu ele geçirenlerin diğer haklara da saygı göstermesi gerektiğini, hem burada beyan ettiler liderler hem de her iki partimizin de parti programında, maalesef, var. Demek ki, siyasî ikbal ve siyasî çıkar söz konusu olduğunda, siyasî partilerimiz, ikbal uğruna, çıkar uğruna, kendi programlarına yazdıkları ana ilkelerden de vazgeçme noktasında hemen bir irade birliği, bir bütünlük gösterebiliyorlar.

Ben isterdim ki, bu birlik, bu bütünlük, perşembe günü burada okunan Danışma Kurulu önerisinde ileri sürülen siyasî etik yasasında olsun. Siyasî etik yasasında anlaşamayanlar, muhtarların maaşlarının düzeltilmesinde anlaşamayanlar, esnafın örgütlü durumunun siyasetin bulaşması noktasında, esnafı susturma noktasında görüşülecek kanunda anlaşamayanlar, birliği gösteremeyenler, siyasetin sesini kısma noktasında bu birliği gayet rahat gösterdiler.

Değerli arkadaşlarım, ülkenin hakiki gündemi bu değildir. Ülkenin hakiki gündemi, bugün inim inim inleyen köylümüzdür; ektiği ürünün bedelini alamayan, yaptığı masrafı çıkaramayan köylümüzdür. Ülkenin hakiki gündemi, üniversiteyi bitirip, askerliğini bitirip kahve köşelerinde, iş isteyen, aş isteyen gençlerimizdir. Ülkenin hakiki gündemi, 120 000 000 lira maaş aldığı halde    240 000 000 lira Bağ-Kur primi ödeyen muhtarlarımızın burada bulunan tasarısıdır. Ülkenin gündemi, federasyonlara siyaset sokmak, sendikalara siyaset sokmak, esnaf derneklerini, esnaf birliklerini, esnaf konfederasyonlarını susturmak, siyaset sokmak değil; ülkenin gündemi, dış dayatmalara karşı ülkenin millî birlik ve beraberliğini korumaktır.

Bakın, Kıbrıs'ı, kulağı ters göstererek, bir oldubittiyle, Güney Kıbrıs Devletini Kıbrıs'ın tüm temsilcisi olarak tanımak gibi önemli bir gündem varken, ülkenin gündemi, bu hususları dillendirecek siyasî partileri, kamuoyu oluşturacak ve kamu görevi görecek siyasî partileri yakıt parasız, su parasız, elektrik parasız bırakmak değildir. Bu bakımdan, önünüzde, kiliselerin ekümenlik hakları var, önünüzde azınlık vakıflarının katrilyonlar değerindeki mallarının iadesi var.

Şimdi, bütün bunlar varken, sadece siyasî partilerin paralarını kesmek bu ülkelerin hakiki gündemiyse, bunu, milletin hakemliğine bırakıyorum. İktidar Partimiz 32 trilyon lira almış, hele Anamuhalefet Partimiz 18 trilyon lira almış ki, elli senedir bu Anamuhalefet Partimizin ülkeye çaktığı 18 kuruşluk çivi de yok.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Yapma ya!..

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Evet, bir tane eseri yok; köprüsü yok, barajı yok, yolu yok. Bir tane çivisi yok; ama, 18 trilyon lirayı, kendine verilen bir mükafat gibi cebine koyabiliyor.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne demek?!.

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Şeker fabrikalarını baban mı yaptı?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sen 18 trilyonu cebine koyarken, nasıl demokrasi anlayışıdır ki...

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş...

ATİLA EMEK (Antalya) - Ülkeyi soydunuz siz, başka bir şey yapmadınız.

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, eğer konuşmanızı Danışma Kurulu önerisi üzerine hasretmezseniz, konuşmanızı keseceğim.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Efendim, Danışma Kurulu önerisi ülkenin gündemini belirleyen bir öneridir. Ben ülkenin gündemini anlatıyorum Sayın Başkan. Ülkenin gündemi bu değil.

BAŞKAN - Efendim, siz bunun üzerinde konuşun lütfen.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Evet, ülkenin gündemi üzerinde konuşuyorum ben.

ATİLA EMEK (Antalya) - Ülkenin gündemi bu mu?!

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ayıp be!

BAŞKAN - Efendim, ben sizi konuya dönmeye davet ediyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ülkenin gündemini belirliyorsunuz ve ben ülkenin gündemi hakkında konuşuyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Sarıbaş, İçtüzük açık, sizi davet ediyorum.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ülkenin gündemini belirlemiyor mu bu?! Ben, ülkenin gündemi hakkında konuşmuyor muyum?! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Devam edin efendim konuşmanıza.

ATİLA EMEK (Antalya) - Hangi Partinin Genel Başkanı Yüce Divanda yargılanıyor; mensubu olduğun Partinin Genel Başkanı yargılanıyor!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, bakınız, ben AK Partinin içinden geldim. Onların demokrasi anlayışını biliyorum; çünkü, iktidarların demokrasiye ihtiyacı yok.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yeni mi öğrendin?! İkibuçuk yıl orada durdun geldin.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Onların her yaptığı kendilerince makul.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Günaydın!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ama, bu ülkede demokrasiyi savunması gereken Anamuhalefet Partisi. Ne hazindir ki, bu öneri, Anamuhalefet Partisinin işbirliğiyle, koltuk değnekliğiyle çıkan bir öneri; bunu ifade etmek istiyorum.

Ülkenin hakikî gündemlerini getirseydiniz, mesela, Sayın Anadol, muhtar maaşlarını getirseydiniz...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Getirdik, görmedin mi?!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - ...mesela, Sayın Anadol, geçen hafta gündeme alınmayan siyasî etik yasasını getirseydiniz saygı duyardım.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Getirdik, oy vermedin sen!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Ama, demokrasinin sesini kısmak için getirdiğiniz öneriye katılmak mümkün değil.

Bu bakımdan, bu bağlamda bunun hukuka uygun olmadığını, ülkenin hakikî gündemi olmadığını belirtiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sarıbaş.

İkinci aleyhe söz isteği, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın.

Buyurun Sayın Kandoğan.

Süreniz 10 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Danışma Kurulu önerisi aleyhinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, her hafta salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiğimizde, bir Danışma Kurulu önerisini, anlaşılmış veya anlaşılamamış bir tarzda, önümüzde buluyoruz.

Bu haftaki Danışma Kurulu önerisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekillerinin anlaşarak önümüze getirmiş oldukları bir Danışma Kurulu önerisi. Tabiî, bizim grubumuz olmaması nedeniyle, bu önerileri biz ancak Meclis Genel Kuruluna geldiğimizde öğrenme fırsatı buluyoruz ve her hafta, Danışma Kurulu önerileri karşısında sukutu hayale uğruyoruz. Bir hafta önce veya iki hafta önce, üç hafta önce, çok önemlidir diye öneri içerisine yerleştirilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi önerilen, ancak, değişik nedenlerle görüşülemeyen bazı kanun tasarılarının, bu haftaki öneri içerisinde yer almadığını görünce şaşkınlığımız iyice artıyor. İki hafta, üç hafta önce, Türkiye'nin hayatî önemini haizdir diye önümüze getirilen tasarılar bu öneriler içerisinde yer almıyor.

Şimdi, bu haftaki öneriye bakıyoruz. Bu haftaki önerinin içerisinde, TÜBİTAK'la ilgili bir kanun tasarısının da yer aldığını görüyorum ve çok enteresandır, 48 saat geçmeden, bunun, Danışma Kurulu önerisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldiğini de öğreniyorum. Biraz önce, TÜBİTAK'la ilgili, ilgililere sordum; maddeler üzerinde veya tümü üzerinde söz almak istiyorum dedim. Bana söylenen, TÜBİTAK'la ilgili kanun tasarısının tümü ve maddeler üzerindeki, şahıslar adına bütün konuşmaların doldurulduğu ifade ediliyor. Bakınız, bir Danışma Kurulu önerisi bugün bizim önümüze geliyor; hangi kanun tasarısını görüşeceğimizi burada öğreniyoruz ve o kanun tasarısı üzerinde konuşma yapmak istiyorum; ancak, öğreniyorum ki, bütün konuşmalar kapatılmış, doldurulmuş. Bu, demokrasinin neresinde yer alıyor Sayın Grup Başkanvekilim; size soruyorum; yani, alelacele getireceksiniz, iki grup anlaşacak; biz, bu kanun tasarısı üzerinde Mecliste katkı yapmak isteyeceğiz; ancak, daha Danışma Kurulu önerisi burada kabul edilmeden, o kanun tasarısı üzerindeki bütün konuşmalar doldurulacak! Böyle bir demokrasi anlayışını kabul etmenin mümkün olmadığını sizlerin takdirine sunmak istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin Grubu var; grup adına konuşma hakkı var. Sizin korkunuz, Doğru Yol Partisi milletvekillerinden midir sayın milletvekilleri?! Bunu açıklıkla sormak istiyorum. Yaptığınız bu işlem, Cumhuriyet Halk Partisinin konuşmasını engellemeye yönelik herhangi bir işlem değil; yapılan bu işlem, Doğru Yol Partisi adına Ümmet Kandoğan veya bir başka milletvekilimiz gelip burada konuşursa, onun konuşmasının önünü kesmek maksadıyla yapılan bir uygulamadır. Onun akabinde, Yatırımların Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması... O da, 48 saat geçmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesiyle ilgili, bu önerinin içerisinde o da yer alıyor. Onu da sordum; o kanun tasarısıyla da ilgili bütün konuşmalar doldurulmuş sayın milletvekilleri! Böyle bir demokrasi anlayışı, böyle bir kanun yapma mantığıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen kanunların 32 tanesinin Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmesinin altında yatan sebep böylelikle ortaya çıkıyor. Siz, muhalefeti konuşturmadan buradan bu kanunları geçirmek istiyorsanız, buna bizim söyleyecek herhangi bir sözümüz olamaz. Niçin bu endişe? Niçin bu korku? Biz de biliyoruz ki, geçen sefer de söyledim, müsademe-i efkârdan, barika-i hakikat doğar. Biz, burada, kanunları etraflıca tartışacağız, konuşacağız, müzakere edeceğiz, doğrularda birleşeceğiz, bir ortak akılda, aynı noktada buluşacağız ve Meclisten geçecek olan kanunlar, böyle olursa sağlıklı olacak. Ancak 30 kişiyle, 40 kişiyle buradan geçen kanunların akıbetini görüyoruz veya gece yarısı, son dakika önergeleriyle, kimsenin farkında olmadan yapılan değişikliklerle geçen kanunların akıbetini hepimiz biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, öyleyse, bu gündemin tespitinde, elimizi vicdanımıza koyacağız. Biraz önce konuşan hatip de, Türkiye'nin gündemiyle ilgili hususlarda bazı sözler söyledi. Bakınız, öyle hassas, öyle kritik noktalardan geçiyoruz ki, Sayın Başbakan bile Avrupa Birliğinin bazı çevrelerinin Türkiye'yi bölmeye çalıştıklarını ifade ediyor.

Geçen hafta, bakınız, bütün dünyada Türkiye aleyhine yapılan faaliyetlerin, gayretlerin hangi noktalara ulaştığını görüyorsunuz ve yine, geçen hafta içerisinde Avrupa'daki birçok ülkede parlamentoya sunulan kanun tasarılarının, altını çizmek istiyorum, sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlerle ilgili, o ülkelerde kanunlarına ceza hükümleri yerleştirmek için meclislerini faaliyete geçirdiler. Avrupa'nın birçok ülkesinde Türk Bayrakları yakıldı, ayaklar altına alındı ve âdeta bir noktadan başlanmış hissini veren bütün bu olaylar, ardı ardına, Türkiye'nin iktidar olma noktasında en zayıf dönemine rastlıyor.

Bakınız, iktidar olmak ayrı, muktedir olmak ayrı. Geçen hafta Sayın Genelkurmay Başkanının, özellikle hükümete de yönelik olarak söylemiş olduğu sözler karşısında, İktidar Partisinin genel başkan yardımcısının "çok dengeli, çok güzel sözler" lafından başka hiçbir şeyin söylenmediği günümüzde, bir Anayasa Mahkemesi Başkanının konuşması karşısında bütün bakanlarımız sıraya geçti.

Ben de karşıyım Anayasa Mahkemesi Başkanının yapmış olduğu konuşmaya; ancak, bütün bunlar, bütün bu olup bitenler, son dönemdeki, iktidarın girmiş olduğu aczin bir neticesidir, onun bir sonucudur. Ben istiyorum ki, hükümetimizin, bütün bu gelişen olaylar karşısında, içte ve dışta ülkenin sıkıntılarını artırmaya çalışan bütün bu olaylar karşısında dik bir duruş sergilemesi lazım geliyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi aynı duyarlılığı göstermek mecburiyetinde.

Bakınız, Polonya Meclisi, yine geçen hafta, sözde Ermeni soykırımıyla ilgili olarak bir karar aldı ve bunun kınanmasıyla ilgili bir karar aldı. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bütün bunlarla mücadele etmemiz gerekirken "TÜBİTAK Kanununda, yatırımların teşvikiyle ilgili kanunlarda Doğru Yol Partisinin veya muhalefetinin sesini nasıl kısarız, onları nasıl konuşturmayız, bu kanunları buralardan alelacele nasıl geçiririz"in hesabını yapmanın muhasebesini, mutlaka, vicdanlarınızda yapmak mecburiyetindesiniz ve bunun izahını da mutlaka, kamuoyuna, Türk Milletine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de yapmak mecburiyetindesiniz.

Bakınız, bütün göstergeler son dönemde olumsuzluğa geçiyor. İşte, işsizlik rakamları açıklandı. Dünyada büyüme rekoru kırıldı derken, işte, üç aylık işsizlik rakamları yüzde 11,5. Ben, bir ekonomistin, bir iktisatçının gelip, bu kürsüden, yüzde 9,9 büyümenin karşılığı olarak işsizliğin nasıl arttığının bir açıklamasını istiyorum değerli milletvekilleri. Geliniz, burada, bunu açıklayınız; dünyada bunu açıklayacak iktisatçı yok.

Bakınız, yine, tüketici güven endeksi son ayda 3,2 puan azalarak, son yılların en düşük seviyesine ulaşmış. İthalat, dünyada rekor kırarak, geçen sene yüzde 40 artmış, dışticaret açığı dünyada rekor kırarak 35 milyar dolara ulaşmış, carî açık 15,6 milyar dolara ulaşmış ve bütün bunları alt alta koyacak olursanız, vahim tablo kendiliğinden ortaya çıkıyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar)- Enflasyon, faiz oranlarını söyle!.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Yatırım yapma yönünden dünyanın en riskli 7 nci ülkesi Türkiye; 1 inci sırada da Irak var, önümüzde 5 ülke daha var. Doğrudan yabancı yatırım, sadece   330 000 000 dolar 2004 yılında. O kadar çok övündüğünüz, o kadar çok reklamını, propagandasını yaptığınız bir konuda bile, 2004 yılında Türkiye'ye giren doğrudan yabancı yatırım 330 000 000 dolar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Kandoğan, bakın, size 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- İhracatın ithalatı karşılama oranı 2002 yılında yüzde 70 iken, şimdi, 2004 yılında yüzde 64'lere düşmüş, yüzde 63'lere düşmüş. Tarımda alınan pay -gayri safî millî hâsılanın- 2002'de yüzde 14 iken, bugün yüzde 11'ler seviyesinde. Tarıma ayrılan kaynak her geçen gün küçülüyor. Tarımdaki büyüme, son yıllarda, maalesef, yerini küçülmeye bıraktı. Dünyanın en borçlu 5 inci ülkesi. Bakınız, 144 ülke arasında dünyanın en borçlu 5 inci ülkesi ve yine, geçen hafta içerisinde gazetelerde manşet oldu, hayalî ihracatın arttığı söylendi. Biz, bunu unutmuştuk. Bakınız, yeniden Türkiye'nin gündeminde, Gelirler İdaresinin yapmış olduğu bir resmî açıklama, hayalî ihracatın arttığı söyleniyor. Gelir dağılımı bozuluyor. En üst gelir grubu -yüzde 20'si- 2002'de yüzde 45,3 alırken, şimdi yüzde 47,6'ya çıkmış; en düşük gelir grubunda yüzde 6,5'ten yüzde 6,3'e düşmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de teşekkür etmek istiyorum müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Şimdi, Danışma Kurulu önerisinin lehinde, İzmir Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Kemal Anadol; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; burada, Danışma Kurulu önerisi Yüksek Meclisin takdirine sunuldu, biraz sonra oylanacak ve onun müzakeresini yapıyoruz. Bu, eski tabirle vakayi adiye bir olay. Meclisin gündeminin belirlenmesi için -sık sık- bu Meclisin yaptığı en sık işlemlerden biri.

Bu işlemler yapılırken, elbette, gündemin düzenlenmesi konusunda Danışma Kurulunun hazırladığı metnin lehinde, aleyhinde konuşmalar yapılması kadar doğal bir şey yok; ama, burada, içinde birçok, Cumhuriyet Halk Partisinin de lehinde, aleyhinde olduğu çeşitli yasalar bulunan -biraz sonra anlatacağım onları, görüşlerimizi- bir metnin içinden bir yasa cımbızla çekilerek, bu Danışma Kurulu metninin tümü sanki siyasî partilere Hazineden yapılan yardımla ilgili yasanın görüşülmesiymiş gibi bir izlenim yaratıldı ve Meclise Adalet ve Kalkınma Partisinden giren, ama, biraz önce, bu kürsüde, Anavatan Partisi adına konuşan arkadaşımız düşüncelerini söyledi; katılırım, katılmam, saygı duyarım elbette; ama, Cumhuriyet Halk Partisine haksızlık yapmasına, Grubum adına, şahsım adına, Cumhuriyet Halk Partisi adına izin vermem. Haddini bilecek herkes! (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı 18 trilyon lira anasının ak sütü gibi... Seçime girerek aldığı oy oranında aldığı Hazine yardımını küçümseyerek, onu gayri meşru göstererek, ondan sonra da "bu memlekete 18 tane çivi çakmamıştır Cumhuriyet Halk Partisi" demek cüretini gösteren arkadaşımı şiddetle kınıyorum, teessüf ediyorum kendisine. (CHP sıralarından alkışlar)

Şu konuştuğumuz, çatısı altında bulunduğumuz Meclisin temeli 1937 yılında atılmıştır, Büyük Atatürk'ün yaşadığı dönemde atılmıştır. Şöyle karşıya bakmasını tavsiye ederim; Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Yargıtay, Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, arkadaki binalar, hepsinin temeli Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarı döneminde atılmış, bitirilmiştir; şu anda içinde çalıştığımız Mecliste konuşabiliyorsa arkadaş, Cumhuriyet Halk Partisinin attığı ve bitirdiği temeller, inşaatlar ve hizmetler nedeniyle bu kürsüde konuşuyor.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığını, bunlar satıyorlar.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Daha da ötesi, takipçisi olduklarını söyledikleri Sayın Merhum Özal, devlet demiryolları için, tren yolları için "bunlar ancak komünist ülkelerde olurlar, inen bineni kontrol etmek için demiryolları yapılmıştır" diye istihza ettiği demiryollarını "demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan" diye Onuncu Yıl Marşı besteleyen ve Türkiye'yi demir ağlarla donatan, döşeyen Cumhuriyet Halk Partisine yapılan bu haksızlığı şiddetle reddediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - 150 ton altınla verdik Hazineyi bunlara, şimdi bomboş.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) -Değerli arkadaşlar, böyle bir konu burada tartışılırken iş buralara vardırılmamalı, haksızlık yapılmamalı; eğer bu tartışma başlarsa, bitmez.

Bana verilen 10 dakikalık sürede bitmez Cumhuriyet Halk Partisinin bu memlekete yaptığı hizmetleri anlatmaya kalkarsam; yani, siz, Lozan'dan mı şikâyetçisiniz, yani Montrö Antlaşmasından mı şikâyetçisiniz, Kıbrıs Barış Harekâtından mı şikâyetçisiniz?!. Hepsinde Cumhuriyet Halk Partisinin imzası var, damgası var; yani, Toprak Mahsulleri Ofisinden PTT'ye, Denizcilik Bankasından Denizcilik İşletmesine, Hava Yollarına kadar bu ülkede ne kadar KİT varsa, iğneden uçağa, bisikletten kamyona kadar...

Makine Kimya tesisleri...

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Vur, oraya da vur!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Ordumuza silah temin eden, hâlâ devam eden Makine Kimya tesisleri kimin eseri arkadaşlar?! Ayıp değil mi, 18 trilyon aldık diye, bize "18 çivi çakmadınız bu memlekete" demek haksızlık değil mi arkadaşlar?!

Ayrıca, bu Danışma Kurulu metninde teşvik yasası var. Elbette, bazı maddelerine muhalefetimizi, çekincelerimizi söyleyeceğiz; ama, hepsine muhalefet edeceğiz diye, milletin beklediği, illerin özlediği bir teşvik yasasını, bizim, bu Mecliste görüştürmeyerek, bu Meclisin gündemini tıkamaya hakkımız var mı?!

Yenilenebilir enerji kaynakları... Devamlı iktidarı eleştiriyoruz, niye hâlâ gündemine sokmadınız Meclisin diye. Israrla, yenilenebilir enerji kaynaklarının bu Mecliste görüşülmesini ve yasalaşmasını istiyoruz biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak; ona da mı hayır diyelim?!

Haa, arada TÜBİTAK varmış! Şimdi göreceksiniz TÜBİTAK konusunda Cumhuriyet Halk Partisi sözcülerinin bu gelen tasarıya nasıl muhalefet ettiklerini, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini bilimsel olarak burada nasıl izah ettiklerini biraz sonra duyacaksınız. TÜBİTAK'a, gelen tasarıya evet deme gibi bir tutumu yok Cumhuriyet Halk Partisinin; tam tersine, eskiden çizgisi neyse onu da şimdi sürdürecek, çekincelerini söyleyecek, Anayasaya aykırılık iddialarını burada dile getirecek; ama, işi, sadece... Yani, bir parti seçime girmiş arkadaşlar, yüzde 6,99 rey almış; o, Hazineden yardım alamayacak; ama, siz, çeşitli sebeplerle -beni ilgilendirmez- Adalet ve Kalkınma Partisinin iç sorunları nedeniyle istifa etmişsiniz -edebilirsiniz, özgür iradenizdir- başka bir partiye geçmişsiniz...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - CHP'den de istifa edenler var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Veya CHP'den istifa etmişler; aynı şey; yani, herhangi bir partiden istifadan bahsediyorum arkadaşlar.

AHMET YENİ (Samsun) - CHP'den de var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir şey demiyorum; var; olabilir, özgür iradesidir; ama, ondan sonra "biz, üç kişi, beş kişi bir araya geldik, falanca partiye katıldık, ille de bize para vereceksiniz..." Böyle şey olmaz arkadaşlar, yok böyle şey. Böyle bir mecburiyet de yok; ama, gündem sadece bundan ibaretmiş gibi, bu kürsüden ve bizi televizyondan izleyen insanları, halkımızı yanıltmaya da kimsenin hakkı olmadığını söylemek istiyorum.

TÜBİTAK yasa tasarısı gibi tasarıya da, sonuna kadar Cumhuriyet Halk Partisinin karşı olduğunu, olacağını ifade edeceğini bir daha belirtiyorum, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Anadol.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili ve AK Parti Grup Başkanvekili Sayın İrfan Gündüz; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Aslında, hiç kimseden saklı ve gizli bir şey yapmadık, dün basınımıza da bu gündemi dağıttık; sadece salının gündemini değil, çarşambanın gündemini de, perşembenin gündemini de dağıttık. Esasında ilgisizlikleri buradandır ki, burada, gelip, polemik yaparak "efendim, bizim hiç haberimiz yok; geldim, söz istediğim anda buna muttali oldum" demek, bana göre, büyük garabet ve gaflettir.

Öbür taraftan, bu gündemle ilgili meseleler de, bir kısmı geçen haftalardan beri Meclisimizde görüşülmesine devam edilen kanun tasarılarıdır; bir kısmı yarım kalmıştır, onlar bugün gündeme geliyor.

Şimdi, burada, bakın, 10 000 tane polis alımıyla ilgili kanun var. Bu, çiftçiyi, köylüyü, esnafı, milleti ilgilendirmiyor mu?! Burada, şimdi, arkadaşımız kalkmış diyor ki "İşsizlik çığ gibi büyüyor" bu 10 000 kişi alınarak, bu işsizlik azalmayacak mı? Peki, gelip bunları niye söylemiyorsunuz?

2004 yılında, işsizlik oranı, geçen senenin ilk üç ayında yüzde 12,5 iken, bu senenin, 2005'in ilk üç ayında yüzde 11,5'tir. Yüzde 1 azalma da var; hiç olmazsa bunu da görün.

Öbür taraftan, 2003 yılının içinde, enflasyon liginde, dünyada, Türkiye, ilk 5'in içerisindeyken, 2004'te ilk 8'deyken, şimdi, 30'uncu sıraya gerilemiştir. Bu hayat pahalılığı, köylüyü, milleti, çiftçiyi, esnafı, aziz milletimizi ilgilendirmiyor mu?! Niye bu başarıyı söylemiyorsunuz?

GÜROL ERGİN (Muğla) - Hangi başarı?!. Millet aç! Aç!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Kan ağlıyor millet! Poğaça yiyen, zengin addediyor kendini!

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - O yüzden, eğer, biz, muhalefeti susturmak isteseydik, siz, bu Danışma Kurulu teklifiyle ilgili, gelip de burada konuşma imkânı bulamazdınız.

O yüzden, burada, üç günlük bir program bütün kamuoyuna iletilmişken, kalkıp, gerçekten, bunun içerisinden cımbızla çeker gibi, Siyasî Partiler Kanununu gündeme taşımak, bu da bir polemik konusudur.

O yüzden, her parti, milletten aldığı destekle, milletten aldığı icazetle, seçimde milletin kendisine verdiği emanette söz sahibi olur. Millet, size, bir partinin şemsiyesi altında bu yetkiyi vermiş ve aynı zamanda, siyasî partilere yardım da, seçimlerde alınan oya göre verilir ve oya göre değerlendirilir; ama, sonradan, evdeki hesap çarşıya uymamış, kendi şahsî çıkarlarınız, şahsî hesaplarınız ya da hesabî duygularınızla partinizden ayrılmışsınız, üç kişi bir araya gelerek, biz şirket kurduk, buyurun, para verin der gibi, bunu isteme cesaretini nasıl gösteriyorsunuz?

Önümüzde seçim var, geliyor; işte o seçimlerde millet size bu hakkı verirse, o zaman, rahat rahat alın, ananızın ak sütü gibi helal olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ama, milletin vermediği bir yetkiyi almaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Öbür taraftan, diğer gündemlere baktığınız zaman, bugün, 9 172 adet, camilerimizde görevli, geçici kadroda görev yapan din görevlileri var. Bu 10 000 kişiye kadro verelim, bunlara asalet verelim, zaten üçte 2 maaşını alıyorlar. Peki, bunlar köylü çocuğu değil mi, bunlar esnaf çocuğu değil mi?! Gündemde bu var.

Böyle aristokrat bir gündemle değil, gerçekten demokrat bir gündemle geldik ve biz, bunları, gerçekten, Anamuhalefet Partimizin değerli Grup Başkanvekiliyle konuşarak, anlaşarak getirdik. Burada, anlaşarak derken, her kanuna bizim gibi oy kullanacaklar anlamında söylemiyorum.

İktidarların görevi, milletin huzurunda ve bu kürsüden doğruları haykırarak, doğrularını savunmaktır; muhalefetin görevi de, gerekçeleriyle beraber -işi polemiği dökerek değil ama- bizim yanlışımızı söyleyerek, yanlışımızı göstermek ve iktidarı doğru yapmaya zorlamak olmalıdır. O yüzden, böyle, ikide bir, milletin huzurunda demagojik konuşmalar yaparak, tek başına, çıkıp, çığırtkanlık yaparak milletin gündemini saptırmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur.

O yüzden, demokrasilerde, ancak, eğer millet icazet verirse konuşma hakkına sahipsiniz; millet vermiyorsa, milletin vermediği yetkiyi hiç kimse kendi başına kullanamaz. Demokrasilerde, kerameti kendinden menkul otoritelere yer yoktur. Demokrasilerde bir tek güç var; o da, milletten icazet alarak gelip seçilenler konuşur ve seçilenlerin dediği hayata geçer; millet adına icraatı onlar yaparlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

O yüzden, demokrasiyi tanımlarken de böyle diyorlar; demokrasi, atanmışlarca değil, seçilmişlerce yönetilen bir sistemin, bir rejimin adıdır. O yüzden, milletin verdiği yetkiyi kullanmaya kalkma yanlışlığına biz burada dur diyeceğiz.

O yüzden, ben, bu duygu ve düşüncelerle, bugün, yarın, hatta, bu hafta sonu... Bizim, cuma ve cumartesi de çalışma programımız var; bu çerçevede milletin derdine derman olmaya çalışıyoruz. Konuyla ilgili, çok güzel, önemli kanunlar var; yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili kanun var, esnaf ve sanatkârlarla ilgili kanun var. İnşallah, onu, bu hafta yasalaştırarak milletimizin hizmetine sunacağız.

Danışma Kurulumuzun kararının yerinde ve olumlu olduğunu tekrar arz ediyorum.

Hepinize en derin hürmet ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gündüz.

Danışma Kurulu önerisi üzerinde lehte ve aleyhte konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, oylamaya geçmeden önce, Danışma Kurulu önerisini okuyan Değerli Kâtip Üye arkadaşımızın "28.4.2005 Perşembe günü de Genel Kurulun saat 14.00'te toplanmasının" diyeceğine "saat 12.00'de" diye bir zuhul var. Bunu, zabıtlara geçirme bakımından açıklıyorum "saat 14.00'te toplanmasına" şeklinde düzeltiyorum ve Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

1 inci gündeme alma önergesini okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/336) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/288)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2.11.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum (2/336) esas numaralı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.                 10.1.2005

                                    Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

BAŞKAN - Önerge sahibi olarak, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2.11.2004 tarihinde sunmuş olduğum, ancak, ilgili komisyonda bugüne kadar görüşülmeyen (2/336) sayılı, Iğdır İlinde "Iğdır Üniversitesi" adıyla bir üniversite kurulmasına dair kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin az gelişmişlik zincirinin kırılması, gelişmiş ülkeler arasında hak ettiği yeri alabilmesi için, öncelikle bilim ve bilim yuvası olan üniversitelere gereken önemin verilmesi gereklidir. Bunu hepiniz biliyorsunuz.

Dünyada gelişmişlik göstergelerinden birinin gene eğitim ve öğretim olduğu malumlarınızdır. Türkiyemizde 77 üniversite vardır. Bunların 53'ü devlet, 24'ü vakıf üniversitesidir. Ama, dünyaya bakarsak, Amerika Birleşik Devletlerinde 3 300 üniversite, Japonya'da 458 üniversite, Güney Kore'de 258 üniversite vardır arkadaşlar. Bu sayıya dikkat edecek olursak, ülkemizdeki yükseköğretim çağındaki gençler arasında okullaşmanın da düşük olduğunu göreceğiz; Türkiye'de bu rakam yüzde 15'tir; Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 60, Güney Kore'de yüzde 38, Fransa'da yüzde 35, İspanya'da yüzde 40 ve Japonya'da yüzde 30'dur. Bu veriler irdelendiğinde, ülkemizin gerek üniversite sayısı bakımından gerekse yüksekokullaşması bakımından, üniversitelerimize ayrılan ekonomik değer bakımından çok eksiklerimizin olduğu ortaya çıkar.

Sayın milletvekili arkadaşlarım, gündeme alınmasını talep ettiğim husus, Iğdır'da "Iğdır Üniversitesi" adı altında bir üniversite kurulmasıdır.

Iğdır, Türkiye'nin doğusunda, üç ülkeyle sınırı olan, stratejik öneme sahip bir ilimizdir. Değerli arkadaşlarım, Iğdır'ın Sürmeli Çukuru, dünyanın en eski yerleşme yerlerinden birisidir. Aynı zamanda, efsanevî önemi bakımından, dünyaya ikinci defa insanoğlunun buradan dağıldığı, söylenen bir gerçektir. Tarihî değeri açısından Sürmeli Çukuru, Sürmeli Şehri, dünyanın en eski yerleşme birimidir. Dolayısıyla, Iğdır, İpek Yolu üzerindedir ve Türkiye'nin, dünya açısından önemli stratejik noktasıdır. Bu nedenle, Iğdır İlinin ekonomisi tarıma ve hayvancılığa dayanmakta olup, doğunun Çukurovası olarak değerlendirilen bu yöre, tahılın dışında yetiştirmiş olduğu çeşitli meyve türleri ve meyvecilik alanında, yine, Türkiye'nin önemli merkezlerinden biridir.

Kalkınmada geri kalmış illere üniversitelerin kazandıracakları çok önemli faydalar vardır. Türkiye'nin önemli sorunlarından birisi de göç olayıdır. Kalifiye işgücünün ve bilginin ülkemiz genelinde homojen olarak dağılmaması, nüfus hareketlerinin önemli bir sebebi olarak ortaya çıkar. Bu itibarla, bölgenin kalkınmasında ve göçlerin önlenmesinde üniversiteler büyük öneme sahiplerdir.

Değerli arkadaşlarım, Ağrı Dağının henüz kullanılmayan inanç turizmiyle ilgili doğa sporlarını, kış turizmiyle ilgili zengin varlığını ve Iğdır Ovasının, muazzam, uyuyan tarım ve hayvancılık potansiyelini harekete geçirmek, birlik ve bütünlüğün sağlanmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Bunu etkileyecek bir ışığa, bir bilgi çıkışına ihtiyaç vardır. Bu da, Iğdır'da kurulacak olan üniversite olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; genel anlamda ülkemizde büyük merkezlere göçü durdurmanın önemli bir yolu da, göç veren bölgelerde cazibe merkezleri oluşturulmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın; buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Doğu Anadolu Bölgesinde Iğdır'ın cazibe merkezi haline getirilmesini, devletimizin uzun vadedeki çıkarına uygun düşecek şekilde hükümetin istekli hale gelmesini buradan temenni ediyorum.

Sayın Grup Başkanvekili Profesör İrfan Gündüz Beyin de belirttiği gibi "doğruları her zaman destekleyeceğiz" diye biraz önce söylemişti. Bu nedenle, Iğdır'a kurulacak üniversite doğru bir karar olarak durmakta; kendilerinin desteğini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, burada sizlerin engin sağduyusuna ve yurtseverlik zenginliğinize sesleniyorum ve destek diliyorum. Iğdır'da, Iğdır Üniversitesi adı altında bir dostluk üniversitesi kurulması, kanun teklifime desteğinizi ve doğrudan gündeme almanızı diliyorum.

Ben, ülkemizin birliği ve bütünlüğü adına bunu istiyorum. Yurdumuzun doğu ile batısı arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması adına talep ediyorum. Doğudan batıya doğru göçün azaltılması adına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir; maksat anlaşılmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Arkadaşlar, ya evet ya hayır!.. Yani, kabul etmeyenler dedim...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, biraz önce Grup Başkanvekili "evet" demişti; bu nedenle, AK Parti Grubunun gerçekten sözünde durmadığını ben şikâyet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

4.- İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/319) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/289)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

27.9.2004 tarih ve 23735 numaralı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, TBMM İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

Hürmetlerimle.                                                15.3.2005

                                                                      Emin Şirin

                                                         İstanbul

BAŞKAN - Sayın Şirin'in söz isteği var; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

EMİN ŞİRİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tapu Kanunundaki bir değişiklikle ilgili olarak vermiş olduğum kanun teklifi komisyonda görüşülmediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca Genel Kurulda gündeme alınması konusunda söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu hakkında irticalen ve kısa konuşacağım. Konu hepimizi çok yakından alakadar eder, aktüel bir konu; yabancılara mal satışı meselesi.

Sizlerden özellikle, lütfen, dinlemenizi ve konuya önem vermenizi rica edeceğim. Zira, belki tesadüfen, bugün Anayasa Mahkemesinin kararı açıklandı. Anayasa Mahkemesi, yabancılara mal satışı meselesini iptal etti ve Genel Kurulumuza, Meclisimize de bu konuyu düzenlemesi için, yürütmeyi durdurmayla beraber, üç aylık bir süre tanıdı. Yani, temmuz ayının 20'sine kadar, biz, yabancılara mal mülk satışına devam etmek istiyorsak, gayrimenkul satışına, Genel Kurul olarak bir kanun çıkarmamız lazım. Aksi takdirde bu satışlar iptal edilmiş vaziyette.

Benim vermiş olduğum kanun teklifi 9 uncu aydan, yani tesadüfen bugün Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gününe geldi. Bunu gündeme aldığınız takdirde, özellikle iktidar ve muhalefet partilerinin, komisyonda bunu görüşmek, teklifleri birleştirmek ve tekrar temmuz ayına kadar bir kanun çıkarma imkânı olacak.

Benim kanun teklifi vermemdeki gaye, belirli bazı huzursuzlukları ve toplumda ortaya çıkan bazı gerginlikleri ortadan kaldırabilmek içindi. Yabancılara mal satışını düzenleyen, daha doğrusu, belediye hudutları dışında yabancılara mal satışına mâni olan kanun, 422 sayılı Kanun, devrim kanunu niteliğinde ve Lozan Antlaşmasının uygulama kanunlarından biriydi. Zaman içinde şartlar değişti, biz yabancılara mal satılabilme hükmünü, burada yapılan değişikliklerle getirdik.

Burada, toplumda bazı gerginliklerin ve huzursuzlukların çıktığını da görüyoruz. Özellikle ziraî alanların satışında bazı problemler var. Benim dikkatinize getirdiğim teklif, gayrimenkul satışlarını, ev olarak bir imkân tanıyan, turizm yatırımlarına imkân tanıyan, sanayi yatırımlarına imkân tanıyan; ancak, sadece ziraî alanları satış yerine kiralama imkânı verdiren bir teklif. Bu konunun gündeme alınması, önümüzdeki üç ay içinde zaten görüşülmesi gerektiğine göre, sizin takdirlerinize arz ettiğim bir konu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve bağımsızlar sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Şirin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmına geçiyorum.

Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle Anayasanın 84 üncü, İçtüzüğün 135 ve 136 ncı maddeleri gereğince üyeliğinin düşmesinin oylamasını yapacağız.

İstifanın geçerli olduğu Başkanlık Divanınca tespit edilmiştir.

İstifa tezkeresini okutuyorum:

5.- Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın Başkanlık Divanınca geçerli olduğu tespit edilmiş bulunan milletvekilliğinden istifasını içeren önergesi (4/290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hakkımda basın yayın organlarında çıkan haberler ve soruşturma yapılabilmesi yönünde fezleke hazırlandığı yönündeki duyumlarım nedeniyle kendimi bağımsız yargı organları huzurunda savunabilmek, suçsuzluğumu ispatlamak ve de fazlasıyla haksız saldırıya uğratılmış olan kişilik haklarımı koruyabilmek adına, üyesi olmaktan büyük onur duyduğum Yüce Meclisimizin 22 nci Dönem milletvekilliğinden istifamı arz ve gereğini talep ederim.

Belki de, sırf, kendini yargı organları huzurunda yargılatabilmek ve suçsuzluğunu ispatlatabilmek gerekçesiyle milletvekilliğinden istifa etmek, siyasî geleneğimizde bir ilk olabilir; ancak, bana güvenerek oy vermek suretiyle onurlandıran seçmenlerin, kendimin, ailemin, çocuklarımın onuru, şeref ve haysiyeti adına bu tür bir davranışta bulunma zorunluluğu duydum. Dilerim, bu istifa beyanımla birlikte, şahsım kullanılarak, şahsım üzerinden yolsuzluk siyaseti yapılarak, milyonlarca vatandaşımızın güvenine ve beklentisine sahip, ülkemizi, aydınlık, mutlu, kalkınmış ve huzurlu yarınlara ulaştıracağına yürekten inandığım, mensubu olduğum Adalet ve Kalkınma Partisinin yıpratılması çabalarına bir son verilir. Yine dilerim ki, bu davranışım, hakkımda, siyasî çıkar kaygılarıyla hakarette bulunan, hukuku, bireysel hakları hiçe sayan ve haksız ithamlarda bulunan birçok insan için örnek bir davranış olarak algılanır.

Gereğini takdirlerinize saygılarımla arz ve talep ederim.

                        Adalet ve Kalkınma Partisi Ağrı Milletvekili

                                    Cemal Kaya

BAŞKAN - Şimdi, biraz önce dinlediğiniz istifa önergesini Yüce Heyetin oyuna sunacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiş; bu sonuca göre, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği düşmüştür.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.45


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.55

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (x) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Kanunun tümü üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Öncelikle, bu Kanun, mart ayı içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş ve burada kanunlaşarak Sayın Cumhurbaşkanına gönderilmişti. Geçen ayki toplantı tutanaklarını inceledim; hem benim hem de muhalefet partisi milletvekillerinin bu konuyla ilgili olarak, bu Kanunun Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilebileceğini, birçok eksikliklerin, yanlışlıkların bulunduğuyla ilgili ifadelerin ne kadar doğru ve gerçek olduğu, yaklaşık birbuçuk ay sonra, bir kez daha, gözler önüne gelmiştir.

Bu kanunla ilgili olarak, gerekçede, Türkiye'de nüfus başına düşen polis sayısının az olduğu, toplumdaki suç niteliklerinin değiştiği ve bu nedenle, bunlarla ilgili etkili tedbirlerin alınabilmesi için böyle bir kanun hazırlandığı ifade edilmişti; ancak, hem benim hem diğer milletvekillerinin yapmış olduğu konuşmalarda, bunun, çok alelacele hazırlandığı, hatta, İçişleri Komisyonunda mutlaka görüşülmesi gerekirken, o komisyona sevk edildiği halde, o komisyonda görüşülmeden, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildiği, tarafımdan ifade edilmişti. Şimdi, geriye dönüp baktığımızda, bu iddialarımızın ne kadar doğru olduğu, bizlerin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. İşte, birbuçuk ay sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeniden, aynı kanunu tekrar görüşüyor, tekrar tartışıyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi için hayatî önemi haiz olan zaman, burada, lüzumsuz bir şekilde harcanmaya devam ediliyor.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla, 2005 yılı içerisinde, sadece 2 000 polis memuru aday olarak alınacak. Gerekçede çok söylendiği gibi, 2005 yılı içerisinde 10 000 polis memurunun alınması ve böylelikle, Türkiye'deki asayişin, gasbın, kapkaçın, hırsızlığın önüne geçilecekmiş gibi verilen intibaın da doğru olmadığı, kanunun tümü çok ciddî ve titiz bir şekilde incelenilirse, yine, ortaya çıkacaktır. Ben, geçen sefer de söylemiştim; şimdi, 2005 yılında, eğer bu kanun burada kanunlaşıp Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yayımlanır ve yürürlüğe girerse -birsürü de ön prosedür lazım- sadece 2 000 kişi alınabilecek. 2 000 kişinin 81 ile bölümü, 24 polis memurudur. Şimdi, siz, çok iddialı bir şekilde getirdiğiniz bir kanunla, illere, sadece 24 polis artırımı sağlayabilecekseniz, bununla, Türkiye'de son dönemlerde ortaya çıkan gasbın, kapkaçın, hırsızlığın ve asayişi bozucu hareketlerin önüne geçeceğiz şeklinde bir iddiayla yola çıkmanızın yanlışlığı kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Altı ay içerisinde, polislik gibi son derece önemli bir meslek için yetersiz bir sürede eğiteceğiniz polislerin beline silah koyarak, asayişi önleme görevini onlara vererek, çok önemli bir görevle onları görevlendirirseniz... Bu altı aylık sürenin son derece yetersiz olduğunu bütün uzmanlar, bütün bilim adamları ve tarafsız olan her kişi rahatlıkla ifade etmektedir. Siz, vereceğiniz hangi eğitimle -altı aylık eğitimle- suç şekillerinin günümüzde çok değiştiği, çok şekillendiği ve uluslararası boyutlara ulaşan suç şebekelerinin ortaya çıktığı bir dönemde, altı ay içerisinde bunları polis memuru yaparak, bunlarla asayişin temini noktasında büyük başarılara imza atacağınızı nasıl söyleyebilirsiniz?! Bu altı aylık süre, cumartesi-pazar günlerini çıkaracak olursanız, sadece 120 güne tekabül etmektedir. Geçmişte, değişik meslek gruplarının bu kadar kısa süreli eğitimlerle mesleğe alınmasının, ülkemize ne kadar büyük zararlar verdiğinin gözden uzak tutulmamasının altını çizmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyadaki bütün gelişmiş ülkelerde, polislik mesleğine alınanların yetiştirilme süreleri ortalama iki yıl civarındadır. Zaten, geçen sefer Emniyet Teşkilatı Kanununda yapılan, polislerin dokuz aylık olan eğitimlerini -yetersiz olması nedeniyle- iki yıla çıkaran bir değişiklik şu anda yürürlüktedir. Geçmişte, kısa bir süre önce dokuz aylık eğitimi yetersiz görüp iki yıllık eğitime geçilen bir ülkede, bugün ne oldu ki, altı ay içerisinde, siz, aldığınız insanları eğiterek polislik mesleğine intisap etmelerini sağlayacaksınız.

Değerli milletvekilleri, polislerimiz çok zor şartlar altında görev yapan ve hayatlarını bu ülke için feda etmekten çekinmeyen ve yine dünya üzerindeki bütün ülkelerdeki polis teşkilatları incelendiğinde, bizim inançlarımıza göre, memleketi ve milleti için hayatını feda eden, şehit olan başka hiçbir ülkenin polis teşkilatı yoktur. Bu, sadece Türkiye'deki polislere has olan bir özelliktir. Şöyle, otuz kırk yıllık geçmiş dönemleri bir gözönüne alacak olursak, polislerimizin, Türkiye'nin birlik ve beraberliği için, bölünmez bütünlüğü için, cumhuriyetimiz için, vatanımız için, bayrağımız için hangi tür fedakârlıkları yaptıklarına hepimiz çok canlı olarak şahit olduk ve bunun karşılığında da canlarını ve mallarını, her şeylerini memleket için feda eden polis kardeşlerimizi gördük. Ben, mesleğimden dolayı, şehit olan polis mensuplarımızı, maalesef, büyük bir üzüntüyle, gözyaşları içerisinde gören bir milletvekiliyim. İşte, bu kadar önemli olan bir mesleğin mensuplarının, siz, sosyal ve özlük haklarını iyileştirmeden, onların morallerini yükseltmeden, onların çalışma şartlarını iyileştirmeden, maaşlarını günümüz şartlarına uydurmadan, 2 000 polis değil, 4 000 polis de almaya çalışsanız, maalesef, alacağınız netice çok sağlıklı olmayacaktır.

Bakınız, polislerimiz yılda 1 700 saat fazla mesai yapmaktadırlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir yılda bu kadar çok fazla mesai yapan ikinci bir teşkilat yoktur ve bu kadar fazla mesai yapan polislerimiz, emekli olduklarında, komik denilecek olan ücretlerle hayatlarını devam ettirmenin gayreti ve fedakârlığı içerisindedirler. İşte, otuz yıllık bir başkomiser, eğer bugün emekli olacak olursa, emekli aylığı 550 000 000 liradır. 550 000 000 lirayla, otuz yıl memlekete hizmet etmiş olan bir polis memurumuzun, bir başkomiserin, çoluk çocuğuyla zor şartlar içerisinde hayatının devamını sağlamasının mümkün olup olmadığının takdirlerini sizlere bırakıyorum. İşte, öncelikle yapılması gereken budur; polislerimizin sosyal ve özlük haklarının düzeltilmesidir, imkânlarının artırılmasıdır.

Hep örnek veriyoruz, Avrupa Birliğiyle ilgili olarak, rakamları alıyoruz, onları Türkiye'ye uyarlamaya çalışıyoruz. İşte, bakın, Avrupa Birliği ülkelerindeki polisin çalışma saati, sosyal ve özlük hakları, maaşları ile Türkiye'dekini kıyaslamanın imkânı yok.

Bu kadar zor şartlar içerisinde çalışan polislerimizin üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturarak, en küçük bir olayda dahi polislerin görevden uzaklaştırıldığı, açığa alındıkları bir ortamda, hele hele yeni Ceza Kanununun polislerle ilgili sıkıntı uygulamalarından sonra, bu meslek mensuplarının, meslekteki çalışmalarının, gayretlerinin, şevklerinin hangi noktalara doğru indiğinin takdirlerini de sizlere bırakmak istiyorum.

Polislerimizin askerlik meselesi var. Geliniz, bunları yaparken, böyle kanunları getirirken, polislerimizin askerlik meselesini de bu kanunun içerisinde çözmenin yolunu bulalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, size 1 dakika eksüre veriyorum, sözlerinizi toplayınız lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yine, aynı şekilde, çarşı ve mahalle bekçilerimiz çok zor şartlar altında görev yapmaktadırlar. Değerli milletvekilleri, çok kritik, çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Bakınız, geçen sefer de söylemiştim, şimdi de söylemek istiyorum. Kara Kuvvetleri Komutanımız, geçenlerde yapmış olduğu bir açıklamayla, Türkiye'deki bölücü terör örgütünün, terör açısından, 1999 yılından daha iyi durumda olduğunu ve maalesef, güvenlik güçlerimizin 1999 seviyesinden daha düşük noktada olduğunu ifade etmişti ve ben de, gelip, bunu, bu kürsülerden söylemiştim ve bakınız, geçenlerde, bölücü terör örgütüyle yapılan çatışmalarda, maalesef, 1 üsteğmenimiz, 2 uzman çavuşumuz, 1 korucumuz hayatını kaybetti. Çok zor, sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Terörle ilgili, illerimizde ortaya çıkan olayları hep birlikte gördük.

Bütün bunların üstesinden gelebilmenin yolu, Emniyet Teşkilatımıza, güvenlik güçlerimize sahip çıkmak, onların durumlarını iyileştirmektir. Onları günün şartlarına uygun maaş ve özlük haklarıyla donatmamız gerektiği inancımı ifade etmek istiyorum.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Mersin'deki bir olayı önleyen bir güvenlik görevlimize, bir polisimize 24 maaş ikramiye verildiği, çok büyük, süslü sözlerle ifade edildi. Ben şunu söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, son cümlenizi alayım.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Son cümlem efendim.

24 maaşlık ikramiyenin tutarı 1,5 milyar liradır arkadaşlar; ama, polis memurumuz, bir disiplin suçu işlediğinde -ikramiye alırken, çıplak maaş üzerinden hesaplanan ikramiyeyi alırken- disiplin suçlarında, aldığı maaşın bir bölümü üzerinden ceza ödemek durumunda kalmaktadır.

Bunun da, bir an önce düzeltilmesinde fayda mülahaza ettiğimi ifade ediyor, tüm Emniyet Teşkilatımızı saygıyla selamlıyor, görevlerinde başarılar diliyorum. (Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Soru - cevap kısmına geçiyoruz.

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanına şu soruları yöneltmek istiyorum:

Avrupa Birliği standartlarına uygun olarak, her 250 kişiye 1 polis düşecek şekilde polis sayımızı artırmak için yasa çıkarıyoruz. Çok doğru; ama, bugün, başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerimizde ve Anadolu'nun birçok yerlerinde kriminal terör belası çığ gibi büyümektedir. Bu kriminal terör belasını, sadece kişi başına düşen polis sayısıyla izah etmek mümkün değildir; çünkü, kahraman Türk polisinin canla, başla çalıştığını çok iyi biliyoruz. Polisin en önemli eksiği, arkasında siyasî iradenin olmayışıdır. Polisin 6 Mart olaylarında nasıl yalnız bırakıldığını hep birlikte gördük. Bundan sonra da, İstanbul ve her yerde, kapkaç, hırsızlık ve cinayetler çığ gibi büyüdü. Eşkiyanın dağda yapamadıklarını, adi hırsızlar cadde ortasında, şehrin göbeğinde, ellerini kollarını sallayarak yapıyorlar. Halk, canından bizar duruma düştü.

Bu bağlamda, şu soruları yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, bu kriminal terör olayları, skandal boyutunu da aşmıştır. Sizin siyasî ikbaliniz, halkın emniyetinden ve canından daha mı önemlidir?! Bu nedenle Bakanlıktan istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

İkinci sorum: Sayın Başbakan, bu vahim olaylar karşısında...

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, bir dakikanızı alabilir miyim.

Soru ve cevap, İçtüzükte açık... Bakınız, sözünüzü kesmedim; bir milletvekilimizin sözünü kesmeyi arzu etmem. Siz, soru sormuyorsunuz, yerinizden konuşma yapıyorsunuz. Soru, İçtüzüğümüze göre, kısa, öz ve net... Lütfen, sorunuzu sorun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Efendim, sorularımı soruyorum.

BAŞKAN - Lütfen, sorunuzu sorun efendim. Yorum ve konuşma, İçtüzüğümüzde yoktur.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - İkinci soruyu soruyorum efendim; saygılar sunuyorum.

İkinci sorum: Sayın Başbakan bu vahim olaylar karşısında, sizin Bakanlıktan istifanızı istedi mi; siz de bu istek karşısında direndiniz mi?

Üçüncü sorum: Her gün işlenen ve normal boyutlarını fazlasıyla aşan bu kriminal terör olayları, vicdanen sizi rahatsız ediyor mu?

Dördüncü sorum: Millî güvenliğimizi tehdit eder boyutlara ulaşan kriminal terör olayları nedeniyle Bakanlıktan istifa etmeniz, girmek için yoğun çaba harcadığımız AB standartlarına uygun mu?

Beşinci sorum: Türk çiftçisini perişan eden kaçak hayvancılığı neden önlemediniz veya önleyemediniz? Sebeplerini soruyorum; kaçak hayvancılığı neden önleyemediniz?

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Başka, soru sormak isteyen bir milletvekilimiz var; ancak, ona geçmeden önce... İçtüzüğümüzde, soru, sadece görüşülmekte olan konularla ilgilidir. Sayın Özdoğan, sorularınızın bir kısmının, konularla hiç ilgisi yok ve kişisel. Bu bakımdan, o soruların cevaplandırılması gibi bir durum İçtüzüğümüze göre yoktur.

Buyurun Sayın Tunç.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanım, son günlerde, biraz önce sayın vekilimin de söylediği gibi, kapkaç olayları ve hırsızlık olaylarının artışı genel anlamda eskiden de vardı; ancak, bugün için terörde ve birkısım asayiş olaylarındaki başarıdan dolayı mı bu önplana çıktı, onu öğrenmek istiyorum. Böyle bir araştırma var mı? Önceki hırsızlık ve kapkaç olayları ile bugün olan kapkaç ve hırsızlık olayları arasında belirli bir artış var mı yok mu, bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

Sayın Bakan, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sizin de ifade buyurduğunuz gibi, konuyla ilgili olmayan soruları cevaplamayacağım; ilgili olan kısma geçeceğim.

Bunlardan da, kriminal terörün arttığı bu dönem, dördüncü sorusu arkadaşımızın, AB'ye girmek konusunda bir tereddüt var mı; hayır. Biz, Avrupa Birliğine tam üyelik için, bütün kurumlarımız olduğu gibi güvenlik güçlerimiz de hazırdır ve bütün hazırlıklarını yapmaya devam ediyorlar. O bakımdan, en ufak bir endişemiz yoktur.

"Kriminal terör sizi rahatsız ediyor mu" dedi. Elbette ki, olaylar hepimizi üzer. Ancak, şunu ifade edeyim ki, bu olayların üstesinden gelecek güçtedir güvenlik güçlerimiz; bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.

Hayvan kaçakçılığı konusunda da, bildiğiniz gibi, Hükümetimiz bu konu üzerinde de ciddiyetle durmaktadır. Biz, en son olarak, birkaç ay önce Tarım Bakanımızla da Diyarbakır İlimizde valilerimiz, jandarma komutanlarımız, il tarım müdürlerimiz, kaymakamlar, bütün ilgililerle bir toplantı yaptık; verilen emirlerin, alınan kararların uygulamasını görüştük ve inanıyorum ki, bu tedbirler ve bu uygulama sonunda da hayvan kaçakçılığı, sıfır nokta diyemeyeceğim; ama, bayağı azalmıştır.

Sayın Tunç, şunu ifade edeyim: Gerçekten, polisimiz, güvenlik güçlerimiz, terörle mücadelede, uyuşturucu madde kaçakçılığıyla mücadelede, insan kaçakçılığı, insan ticaretiyle mücadelede, malî suçlarla mücadelede olağanüstü başarı göstermişlerdir ve göstermeye de devam ediyorlar. Bu, rakamlarla ifade ediliyor ve uluslararası bu olayları takip eden kuruluşların da görüşleri bu yöndedir; ancak, son zamanlarda bizleri üzen olayların da üzerine Hükümet olarak gitmekteyiz, Bakanlık olarak gitmekteyiz. Aldığımız önlemler, sadece... Bugün, burada, görüşülmekte olan, polis sayısını artırmayı, yalnız başına bir tedbir olarak düşünmüyoruz; bu, tedbirlerden birisidir; çünkü, ben -bu kanun burada ikinci kez görüşülüyor- komisyonlarda görüşülürken de ifade ettim, burada birinci defa görüşülürken de ifade ettim; polis sayımızda ciddî bir eksilme vardır; bu, bizden kaynaklanmıyor. Geçmiş dönemde polis okullarının, 1 yıllık olan polis okullarının, yılda 10 000 mezun veren polis okullarının, polis meslek yüksekokullarına dönüştürülmesi ve 10 000 mezundan 4 500'e sayının düşmesi, bir yıl -2001 yılında dönüştürüldü- 2002 yılında da hiç mezun vermedi polis yüksekokulları; bir boşluk da oradan kaynaklandı. Bunun yanında, meslekten emekli olanları da ilave ederseniz, önemli bir açık meydana geldi. Biz, bu yasayla bu polis eksikliğini gidermenin gayreti içerisindeyiz; ama, bunu yaparken de eğitim kalitesini ve seviyesini yükseltmenin gayreti içerisindeyiz.

Bakın, 4 yıllık yüksekokul veya fakülte mezunlarını alıp, en az 6 aylık bir yoğun polis eğitimi verdikten sonra bunları kadrolara tayin edeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, kanunun tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Talebiniz, elbette ki oylama ve sayım sırasında nazara alınacaktır.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.20


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.34

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Kanunun maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, kanunun maddelerine geçilmesini tekrar oylarınıza sunup karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır ve kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

EMNİYET TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN

MADDE 1.- 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 13 üncü maddesinde sayılan görev unvanlarından 2 nci meslek derecesine "Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdürü",   3 üncü meslek derecesine "Polis Meslek Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı" ibareleri eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

Sayın Kart, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 873 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarı, hızla artan gasp, kapkaç gibi suçlarla etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve genel asayişin temini amacıyla getiriliyor. Bu amaca ulaşmak için de, polis sayısının hızla artırılması gereğinden söz ediliyor. Bu sebeple, 10 000'i polis memuru olan, toplam 10 480 kişi için kadro ihdas edilmek isteniliyor. Bu amaç ve gerekçeyle getirilen tasarının 3 üncü maddesinde ise, 2005 yılı için geçerli olmak ve toplam 2 000'i geçmemek üzere kadro ihdası yetkisi veriliyor. Altı ay süreyle eğitim verilecek polis memuru sayesinde tasarının amacına ulaşacağından söz ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, gelinen süreçte, yine, siyasî iktidarın kanun yapma tekniğindeki iki temel çarpıklığı gösteren dramatik bir uygulamayla karşı karşıyayız. Toplumun güvenliğini ilgilendiren böylesine önemli bir konuda alelacele hazırlanan bir tasarı söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanının ayrıntılı ve somut gerekçelerini hiçbir şekilde karşılamayan bir tasarı söz konusu. Meclis Başkanının havalesine rağmen Anayasa Komisyonunda görüşülmeyen bir tasarı söz konusu. Biraz sonra açıklayacağım sebeplerle, Anayasaya ciddî anlamda aykırılıkları olan bir tasarı söz konusu. Buna rağmen, Meclis Başkanının yapmış olduğu havaleye rağmen Anayasa Komisyonuna bu tasarının havale edilmediğini, görüşülmediğini görüyoruz. Bütün bunların devamında ise, yine tasarıyı fırsat bilerek, kararlı bir şekilde kadrolaşma zemini yaratmak isteyen bir anlayış ve uygulamayla karşı karşıyayız. Böyle bir anlayış ve uygulamanın doğal sonucu olarak da, polisin teknik işlevini ve özelliğini yok eden; onu, polislik mesleğini rutin görev yapan bir kamu görevlisi olarak gören ve işin esasını çözmekten son derece uzak olan bir tasarı söz konusu.

Değerli arkadaşlarım, gerekçede de ifade ediliyor; Avrupa Birliği ülkelerinde 1 polise düşen vatandaş sayısı 250, Türkiye'de ise 300-302 seviyesinde. Diğer meslek gruplarında bu oranların 1'e 5, 1'e 10 seviyesinde olduğunu gözönüne aldığımız zaman, aslında sorunun esasının polis memuru sayısı olmadığı açıkça görülüyor, açıkça anlaşılıyor.

Sorunun esası nedir; sorunun esası, polislik mesleğindeki teknik ve hiyerarşik yapılanmayı daha da geliştirmekten geçen kıdem ve liyakati esas alan, teknik ve objektif uygulamaları esas alan bir anlayışı hayata geçirmektir değerli arkadaşlarım. Sayın Cumhurbaşkanının veto gerekçesinde, bütün bu hususların son derece ayrıntılı ve tutarlı olarak tespit edildiğini görüyoruz.

Hükümet olarak, bir taraftan acil bir şekilde polis memuru ihtiyacından söz ediyoruz; diğer taraftan ise, 2005 yılı için sadece 2 000 polis alımına karar veriyoruz ve 10 000 polis memuru alımını da belli olmayan bir şekilde zamana yayıyoruz. Bu mekanizmayı da üstelik sürekli hale getiriyoruz. Bu, tutarsızlıktır değerli arkadaşlarım; bu, ciddî olmayan bir uygulamadır.

Böyle bir anlayışın ve işbu tasarının, suçu önlemek için polis açığının ivedi olarak kapatılması amacıyla bağdaşmayacağı açıktır. Keza, bu düzenlemeyle, iki yılda yaklaşık 4 000 polis memurunun alınacağı planlandığına göre, iki yıldan sonraki açığın, 2 yıllık eğitim ve öğretim veren polis meslek yüksekokullarının sayısı ve kapasitesi artırılmak suretiyle karşılanacağı da gayet açıktır. O zaman, böyle bir tasarı getirmenin anlamının olmadığı, dayanağının olmadığı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlarım, polis ihtiyacının yeterli meslekî eğitim-öğretim görmemiş, gerekli meslekî nitelikleri kazanmamış kişilerle karşılanması herhalde düşünülemez. Bu tarz bir düzenleme, hizmet gerekleriyle bağdaşmadığı gibi, kamu huzurunu ve kamu düzeninin daha da bozulması sonucunu yaratacaktır değerli arkadaşlarım. Mevcut hiyerarşik yapıdaki aksaklıklar daha da artacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanının vetosu, tasarının sağduyulu olarak değerlendirilmesi ve yeniden incelenmesi için aslında bir fırsat olmuştur. Demokrasilerde yanlışlarda ısrar ve inat olmaz. Yanlış bir tasarının değişik aşamalarda düzeltilmesi veya geri alınması yolu her zaman mümkündür. Demokrasiyi keyfî ve otoriter yönetimlerden ayıran temel özellik de budur değerli arkadaşlarım. Önümüze bu fırsat gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının vetosunu bu çerçeve içinde yorumlamak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanının vetosu, öncelikle iktidara bu yanlışları düzeltme olanağı vermiştir, bunu yaratmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor değerli arkadaşlarım; bunu biraz daha irdelemek, biraz daha açmak istiyorum. Tekrara girmeden, önemli gördüğüm paragrafları bilgilerinize sunmak ve değerlendirmenize sunmak istiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı, polis mesleğine gireceklerin eğitim süresini 9 aydan 2 yıla çıkaran 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Yasasından söz ediyor. Bakın, bu yasada, Polis Yükseköğretim Yasasında, iki üç yıl evvel çıkardığımız bu yasada, polislik mesleğine alınacakların eğitim durumlarını, meslekî niteliklerini genel olarak düzenlemişiz. Sayın Cumhurbaşkanı bu yasaya atıfta bulunarak, burada, suç ve suçluyla etkili bir şekilde mücadele edilmesinin, ancak, meslekî eğitim düzeyinin yükselmesiyle mümkün olacağını, 4652 sayılı Yasada da bu düzenlemenin getirildiğini ifade ediyor. Dört yıl süreli yükseköğretim kurumlarının pek çoğunda, polislik mesleğiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili eğitimöğretim yapılmadığından, bu okulları bitirenlerin altı ay gibi bir süre içinde kısa bir eğitimden geçirilerek polis memurluğuna atanmalarının sorunun çözümü için yeterli olamayacağının; çünkü, polislik mesleğinin çok özel ve uzun süreli eğitim verilmesini gerektiren bir disiplin mesleği olduğunun altını çiziyor Sayın Cumhurbaşkanı.

BAŞKAN - Sayın Kart, bir dakikanızı rica ediyorum efendim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark'a Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemizde konuk olarak bulunan Yeni Zelanda Başbakanı Helen Clark, Meclis Başkanımız Sayın Bülent Arınç'la birlikte, şu anda, Meclisimizi teşrif etmiş bulunuyorlar.

Kendilerine, Yüce Meclisimiz adına "hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanı, bu tasarıda bir hususa daha dikkati çekiyor. Bu tasarıyla, iki yılda yaklaşık 4 000 polis memurunun alınacağı planlandığına göre ve böylece, iki yıllık ihtiyaç öyle veya böyle karşılandığına göre, artık bunu sürekli hale getirmek anlamsızdır; çünkü, iki yıldan sonraki açığı, 2 yıllık eğitim-öğretim veren polis meslek yüksekokullarının sayısını ve kapasitesini artırmak suretiyle karşılayabiliriz. Böylece de, daha nitelikli, daha meslekî eğitim görmüş olan polis memuru ihtiyacını karşılamış oluruz diyor Sayın Cumhurbaşkanı.

Bir diğer önemli tespiti ise şu noktada yapıyor Sayın Cumhurbaşkanı: Getirilen tasarıyla yaş sınırlaması getirildiğini ifade ettikten sonra, bu tasarıda, öğrencilerin ve bitirilen okulların niteliklerine ilişkin hiçbir kurala, hiçbir düzenlemeye yer verilmeden, eğitime alınacak öğrencilerde aranacak şartların ve mezun oldukları okulların niteliklerinin, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesini, Anayasanın amir hükümlerine aykırı bir düzenleme olarak görüyor. Bunu biraz daha açmak istiyorum. Böyle bir düzenlemenin, Anayasanın 128 inci maddesine açıkça aykırı olduğunu tespit ediyor. Gerçekten de, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrasına bakıyoruz, şu düzenlemeyi yaptığını görüyoruz: "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri yasayla düzenlenir" deniliyor. Anayasanın 128 inci maddesi, bu konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisine yetki veriyor değerli arkadaşlarım; ama, getirilen bu tasarıda ise, biz ne yapıyoruz?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun Sayın Kart.

ATİLLA KART (Devamla) - Getirilen tasarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetki alanı içinde olan yasa yapma yetkisini fiilen İçişleri Bakanlığına bırakıyoruz, İçişleri Bakanlığının yönetmelik düzenlemesiyle yasa yetkisini veriyoruz ve böyle bir düzenleme, herhalde, Anayasanın 6, 7 ve diğer ilgili maddelerine açıkça aykırıdır değerli arkadaşlarım. O sebeple, bu tasarıda hiçbir değişiklik yapmadan bu düzenlemede ısrar etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisini beyhude yere çalıştırmaktan başka bir anlama gelmez değerli arkadaşlarım.

Ben, tasarıyla ilgili diğer değerlendirmelerimi 4 üncü maddede ayrıca anlatacağım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kart.

Madde üzerinde, şahsı adına söz isteği var; Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder.

Buyurun Sayın Önder. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Parlamentomuzu teşrif eden Saygıdeğer konuk Başbakanımız ve heyeti, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, gerçekten önemli bir tasarıyı görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin ve bağımsız milletvekillerimizin itiraz ettiği bir iki noktada sizleri aydınlatmak istiyorum. Neden 10 000 polis değil de 2 000 polis alınıyor, hemen ona geçeceğim; çünkü, zaman çok kısıtlı.

Değerli arkadaşlarım, 10 000 polis alınması kararlaştırılmıştır; doğrudur, üniversite mezunu polis adayı alınacaktır; ancak, Türkiye'de, şu an mevcut 26 tane polis okulu vardır. Bu polis okulları, 2 yıllık yüksekeğitim vermektedir. Halen 12 500 öğrenci bu polis okullarında eğitim görmektedir. Bu alacağımız 10 000 öğrenciyi evvela nerede okutacağız; onun bir hesabını yapmak lazım. Bu haziran sonunda 6 500 öğrenci mezun olacaktır, geri kalan 6 500 öğrenci -ki, soru-cevap kısmında Sayın Bakan da bunu bir nebze açıkladı- bir yıl daha bu okula devam edecektir. Ancak 2 000 polis alırsınız ki, geri kalan bazı okulları da hizmetiçi eğitimde kullanmak şartıyla. Eğer, tekrardan bunları, 10 000 polisi alacağım derseniz, yeni binalara ihtiyaç duyacağız.

Bugün, artık, yatılı polis okulları gerçekten devlete büyük külfet getirmektedir. Şu an okuyan 12 500 öğrencinin devlete olan maliyeti 73-74 trilyon civarındadır. Benim şahsen gönlüm şunu arzu ediyor; Sayın Bakanıma da buradan seslenmek istiyorum: Bu yasayı daha da değiştirelim. Bugün, üniversitelerin hepsinde yüksekokullar vardır. Üniversitelerin bünyesinde polis meslek yüksekokulları kurmak şartıyla polisi biraz daha geliştirelim, artı, üniversiteyle olan bağlantımızı güçlendirelim. İşin özünde bu vardır; yani, hiçbir zaman, bir siyasî düşünce, gelecekle ilgili bir program yoktur.

Yine, değerli bir milletvekilimizin değindiği ve Sayın Cumhurbaşkanımızın da geri gönderdiği gerekçe "altı aylık bir eğitim yeterli değildir, iki sene okuması lazım" şeklinde. Ancak, bugün, İngiltere'de polis okullarına alınan öğrenciler liseden sonra birbuçuk yıl okumaktadır. Altı ay eğitim görmektedir, altı aydan sonra geri kalan bir yılı, kadroda, uygulamalı eğitimden geçirilmektedir. Zaten, bizim de yapmak istediğimiz budur. Altı ay eğitim, geri kalan kısmı da kadroda, asaleti tasdik oluncaya kadar aday memur olarak görevlendirilmek suretiyle hizmete sunmaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınacak olan 2 000 polis memurunun 81 vilayete dağılmasıyla bütün olaylar önlenmiş olacak değildir. Bu, ileriye yönelik bir programdır. Bugün, İstanbuluna da, İzmirine de, Ankarasına da, belli aşamalarda, belli polis sayıları gönderilecektir. Aldığımız 2 000 polisi 24'er kişi olarak dağıtmak suretiyle bir ilin asayişine büyük çapta katkı sağlanacağı kesinlikle söylenemez; bu, gayet doğaldır; ama, 2 000 polisi, bir İstanbul'a, bir Ankara'ya verdiğiniz takdirde, o illerde, sorunu olan illerde büyük çapta faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

Yapmak istediğimiz düzenlemeyle, siyasî bir geleceği düşünmekten ziyade, Emniyet Teşkilatına katkıda bulunmak ve üniversite mezunu polislerimizin, üniversite mezunu polis adaylarımızın kısa sürede mesleğe dahil edilmesi suretiyle, teşkilata bir ivme kazandırmaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

Sayın Koçyiğit, buyurun; sorunuzu sorun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır)- Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın İçişleri Bakanıma bir soru sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, son yıllarda, özellikle, başta büyük şehirlerimiz olmak üzere, tüm kentlerimizde gasp, hırsızlık ve kapkaç olayları oldukça artarak, âdeta, sistemi tehdit eder boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.

Bu olayların önlenmesi için polisiye tedbirler yanında, ayrıca, ekonomik ve sosyal önlemleri de almayı düşünüyor musunuz?

Yine, bununla ilgili olarak, eskiden olduğu gibi, mahalle ve gece bekçiliği sistemine geri dönmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Bakanım, başka soru yok; buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; tabiî ki, biz, bu asayiş olaylarına sadece güvenlik penceresinden bakmıyoruz. Bilhassa, gasp, kapkaç, madde bağımlısı çocukların karıştığı olayları çok yönlü olarak görüyoruz ve bu maksatla ki, Sayın Başbakanımızın talimatıyla, 5 bakan arkadaşımızdan oluşan bir ekip kurduk, hem sokak çocuklarıyla, sokakta yaşamak zorunda kalan çocuklarla ilgilenmek hem bu olayları önlemek üzere. Yani, olayın sosyal, ekonomik, kültürel boyutları da düşünülmektedir. Bunun yanında, sosyal politikalara ağırlık verdik. Ailelerin durumunu düzeltmek, çocukların sokakta değil de ailelerinin yanında büyüyüp eğitimlerine devam edebilme imkânını bulabilmek, madde bağımlısı haline gelmemek, kötü alışkanlıklara sahip olmamak için de gerekli tedbirleri almak üzere bu 5 sayın bakandan oluşan arkadaşlarımızla çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca, bütün bakanlıklarımız, bütün kamu kurum ve kuruluşlarıyla da bu konuyla yakinen ilgilenmektedirler.

Gece bekçiliği müessesesine gelince; tabiî, geçmiş dönemlerde, belki, iletişim imkânlarının, bilişim imkânlarının yaygın olmadığı dönemlerde gece bekçileri bir görev ifa etmiş, bir fonksiyon ifa etmişlerdir; ama, biz, şimdi, alan hâkimiyetini teknolojinin imkânlarından istifade etmek suretiyle doldurmanın gayreti içerisindeyiz. Onun içindir ki, bakın, İstanbul İlimizde çok gelişmiş bir sistemi inşallah bu ayın sonu ve önümüzdeki mayısın ilk haftalarında hizmete açacağız. Adına MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyon Projesi) dediğimiz projemiz, daha önce Diyarbakır'da uygulandı, NATO zirvesi sırasında İstanbulumuzda uygulandı, şimdi tüm İstanbul İlimizde uygulanacak bir sistemdir.

Bu projenin içerisinde mobil sorgulama var, nezarethanelerin kontrolü ve iyileştirilmesi var, plaka tanımı var, çalıntı arabaları takip sistemi var, dokümantasyon bölümü var, polis merkezleri bilgisayar ağı var, POLNET'ten istifade etme var. Bütün muhtarlıklar bu sisteme bağlanmış olacaktır.

Bu, İstanbul'da kuracağımız MOBESE'nin benzerleri için büyük şehirlerimizin birçoğu da hazırlıklarını yapıyorlar; örneğin, Ankara, İzmir, Eskişehir, Balıkesir gibi illerimiz de -birçok ilimiz- bunun hazırlığını yapıyor.

Böylece, alan hâkimiyetini biz teknolojinin imkânlarından istifade etmek üzere, bilişim imkânlarından istifade etmek üzere doldurma gayreti içerisindeyiz ki, inşallah, bunu da başaracağız.

Teşekkürler efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çerçeve 2 nci maddeyi ve bağlı ek madde 24'ü okutuyorum:

MADDE 2.- 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

EK MADDE 24.- Emniyet Teşkilatının polis memuru ihtiyacını karşılamak üzere, Maliye Bakanlığı ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile polis meslek eğitim merkezleri açılabilir.

En az dört yıllık yüksek öğretim kurumlarından veya bunlara denkliği kabul edilen yurt dışındaki yüksek öğretim kurumlarından mezun olup, sınav tarihi itibarıyla 27 yaşından gün almayan erkek ve bayanlar ile askerliğini yapmış 29 yaşından gün almamış erkek adaylar arasında yapılacak seçme sınavında başarılı olanlar, altı aydan az olmamak üzere polis meslek eğitimine alınırlar.

Polis meslek eğitim merkezlerinde eğitim-öğretim, parasız yatılı ve üniformalı olup, öğrencilerin iaşe, ibate ve sağlık giderleri ile diğer istihkakları Devletçe karşılanır. Ayrıca, öğrencilere polis meslek yüksek okulu öğrencilerine ödenen miktar kadar harçlık ödenir.

Polis meslek eğitim merkezlerindeki eğitim-öğretim süresi içerisinde; giriş şartlarını taşımadıkları sonradan anlaşılanlar, eğitim ve öğretimini başarı ile tamamlayamayanlar, sağlık ve disiplin yönünden polis olamayacağına yetkili kurullarca karar verilenlerin polis meslek eğitim merkezleri ile ilişikleri kesilir. Sağlık veya ölüm dışındaki nedenlerle ilişiği kesilenlerden, ödenen harçlık ve yapılan masraflar kanunî faizi ile birlikte tahsil edilir.

Polis meslek eğitim merkezlerinde eğitimlerini başarı ile tamamlayanlar, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak atanırlar. Bu şekilde atananlar, atanma tarihinden itibaren altı yıl süreyle başka kurumlara nakil yoluyla atanamazlar. Bu süre zarfında memuriyetten çekilen, çekilmiş sayılan, meslekten veya memuriyetten çıkarma cezası alan ve aslî memurluğa atanamayarak ilişiği kesilenler, mecburi hizmet sürelerinin kalan her yılı için, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını tazminat olarak ödemek zorundadırlar.

Polis meslek eğitim merkezlerinin kuruluş ve çalışma usûl ve esasları; bu merkezlerde eğitime alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, mezun oldukları okulların nitelikleri, yapılacak sınavlar, disiplin ve eğitim-öğretimle ilgili konular, öğrenciliğin sona ermesi, tazminat ve yükümlülük esasları ile giyecekleri kıyafetler ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu söz istemişlerdir.

Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.

Şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

Sayın Kandoğan, süreniz 5 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, gerekçesinde çok uzun bir şekilde ifade edilen ve Anayasaya aykırı olduğu Sayın Cumhurbaşkanı tarafından ileri sürülen bir madde.

Bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda, daha önce Meclisten geçen haliyle aynen kabul edilerek -bugün de kabul edilirse- Sayın Cumhurbaşkanının önüne bir kez daha gidecek olan bir madde.

Ancak, ben, burada, hemen şunu ifade etmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanı, bu maddeyi, Anayasanın 6 ncı, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş. Büyük bir ihtimalle -buradan aynen geçecek olursa- Sayın Cumhurbaşkanının, bununla ilgili, Anayasa Mahkemesine bir müracaatı söz konusu olabilir. Ancak, bizler ve hükümet, bu kanunun bir an önce çıkıp, yürürlüğe girmesini arzu ediyorsa, 2 000 polis alımıyla 2005 yılı içerisinde emniyet hizmetlerinde ciddî iyileşmeler, düzenlemeler olacağı inancındaysa ve bu kanunun Türkiye için lüzumlu ve gerekli olduğuna inanıyorsa, bu madde görüşülürken, Sayın Bakanın, sayın milletvekillerinin, bu maddenin, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmemesi bakımından, burada ciddî bir şekilde tartışılmasında fayda mülahaza ediyorum.

Bakınız, bu kanun, yaklaşık birbuçuk ay önce burada görüşüldü ve Cumhurbaşkanına gönderildi; eğer aynen geçecek olursa, Sayın Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine gitme durumu olabilir. Böylelikle, bu kanunun hayata geçmesi, yürürlüğe girmesi uzun zaman alabilir; ancak, ben, Sayın İçişleri Bakanından ve bununla ilgili gerekçeden öğrendiğim kadarıyla, bunun geçmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Öyleyse, değerli milletvekilleri...

Bakınız, söylenen de şudur; Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Bu öğrencilerin hangi okul mezunlarından seçilebileceği hususu yönetmeliğe değil, burada kanun görüşülürken kanunun içerisine derç edilsin, yerleştirilsin."

Bunun ne sakıncası olabilir değerli milletvekilleri?! Yani, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, İçişleri Bakanlığı bu okulların hangi okullar olduğunu tespit edecek; şimdi de yapabilirdi, bugüne kadar da yapabilirdi. Hangi okulların olacağı, yine, kimleri, hangi okulları istiyorlarsa bu kanunun içerisine yerleştirip Meclisin huzuruna getirilir ve bizler de bilirdik ki hangi okul mezunları bu altı aylık eğitimden geçtikten sonra polis olabilecekler. Bu, çok zor bir şey değil veya yapılması kolay olmayan bir hadise de değil.

Sayın Cumhurbaşkanının çok açık ve net itirazları var. Bütün bunlar orta yerde dururken, biz, hâlâ, bu kanun geçtikten sonra İçişleri Bakanlığı bir yönetmelik hazırlasın... Şimdi de yapabilirdi İçişleri Bakanlığı, bizim önümüze de getirilebilirdi, bu kanunun içerisinde de yer alabilirdi; sizler ve bizler, hangi okul mezunlarının polis olabileceğini kanunun içerisinde görür ve oylarımızı da o şekilde kullanabilirdik; ancak, vakit henüz geçmiş değil, bizler, şu anda verilecek bir önergeyle, bunun hangi okullar olabileceği noktasında bir fikir birliği içerisinde olabiliriz.

Ancak, Sayın Cumhurbaşkanının, bu gerekçesinin içerisinde, geçmiş dönemde fen, anadolu ve imam-hatip lisesini bitirenlerin polis olamamalarıyla ilgili bir Anayasa Mahkemesi kararından bahsetmesini de ilginç buluyorum.

Türkiye'de, nedense, imam-hatip liselerine karşı müthiş bir önyargı olduğuna bu okul mezunlarına karşı, maalesef, hâlâ, belirli kesimlerin kuşkuyla, önyargıyla yaklaşmalarının da çok yanlış olduğuna inanıyorum. Niçin, bir imam-hatip lisesi mezunu bir polis olamasın, polislik mesleğini diğer okul mezunları kadar güzel, rahat, başarılı bir şekilde yapamasın?! Bunun açıklamasını da mutlaka yapmak durumundayız.

Bakınız, bir hususun da altını çizmek istiyorum: Üç yıldır burada görüşülüyor, meslek liseleri mezunları, maalesef, diğer okul mezunlarının, düz lise mezunlarının karşısında, hâlâ, eşitsiz bir şekilde üniversite imtihanlarına giriyor. Bakınız, süre çok daraldı. Geçen sene de bu konu bu Mecliste tartışılmıştı. Tekrar, tüm milletvekillerine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kandoğan, tamamlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tekrar, bu konunun, bütün milletvekillerimizce ciddî bir şekilde ele alınıp, üniversite imtihanıyla ilgili sürenin sonlarına yaklaştığımız bir dönemde, bu haksızlığın, bu eşitsizliğin bu üniversite imtihanında halledilmesi gerektiği inancındayım.

Tekrar ediyorum, bunun, hangi okul mezunlarının polis olacağı meselesinin İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenmesi aynen geçecek olursa, bu kanunun hayata geçmesi zaman alabilir, gecikebilir, Anayasa Mahkemesinden geri dönebilir. O halde, burada söylenen gerekçeler doğrultusunda, bu kanun Türkiye için önemliyse, bu kanun asayiş için önemliyse, bu kanun gasp, kapkaç, hırsızlık için önemliyse, geliniz, bunun, tekrar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasa Mahkemesine götürülmeden, onaylanacak bir tarza getirilmesi noktasında hep beraber gayret edelim.

Bu duygularla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Grup adına mı, şahsınız adına mı?

EYÜP FATSA (Ordu) - Şahsım adına.

BAŞKAN - Şahsınız adına.

Kumkumoğlu hakkını kullanamadığı için, şahsı adına ikinci bir söz isteği mümkün.

Sayın Fatsa, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 873 sıra sayılı kanunun 2 nci maddesinin ek 24 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu ek 24 üncü maddede, alınması düşünülen, polis teşkilatımıza kazandırılması düşünülen gençlerimizin eğitim durumları, askerlik yapmamışsa hangi yaşta, askerlik yapmışsa hangi yaşta olacağına dair bir düzenleme var.

Tabiî, bu kanun, aynı zamanda, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, bir kere daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş bir kanundur.

Elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanının düşüncelerine saygı duyarız. Bu, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geriye gönderilen kanunlarla ilgili, genelde, muhalefet adına söz alan arkadaşlarımız, bu geriye gönderiş gerekçelerini, sanki, ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun Cumhurbaşkanı tarafından geriye gönderilmiş ve ilk defa bir uygulama yapılıyormuş gibi bir argümanla sunuyorlar. Doğrusunu isterseniz, bu Meclisin çalıştığı süre içerisinde, ilk Meclisten bugüne kadar, bu tür uygulamalar olmuştur. Elbette ki, Sayın Cumhurbaşkanı ile Genel Kurulun aynı şeyleri, aynı şekilde anlamamış olmaları da veya ifade etmemiş olmaları da demokrasinin ve farklı düşüncelerin, farklı anlayışların da bir gereğidir. Aynı şeyleri düşünmüş olsaydık, zaten bu sıkıntılar olmazdı diye düşünüyorum.

Bir diğer husus; deniliyor ki: "Efendim, burada, bu yasada, hangi okullardan, hangi öğrenciler, ne şekilde alınacak, bu belli olmalıydı." Arkadaşlar, ölçüler konulmuş; 4 yıllık yüksekokul mezunu öğrencilerdir. Bu öğrencilerin hiçbirisi, uyruk olarak, bizim komşu ülkelerimizden gelen insanlar olmayacaktır; bu ülkenin millî sınırları içerisinde, bu ülkenin üniversitelerinde, yüksekokullarında okuyan öğrencilerdir. Dolayısıyla, bunun adının şu üniversite olması, şu yüksekokul olmasının anlamı nedir? Ben, doğrusunu isterseniz, bunu anlamakta zorlanıyorum. Kendi okullarımızdan mezun ettiğimiz, kendi eğitim kurumlarımızdan, kendi yetiştirmiş olduğumuz hocalarımız, profesörlerimiz, rektörlerimiz, dekanlarımızın, mezun olmuştur, yüksekokulu bitirmiştir, bu belgeye, bu bilgiye, bu sertifikaya hak kazanmıştır diye altına imza attığı bizim çocuklarımızın hangi okuldan olmasının ne anlamı var; doğrusunu isterseniz, bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Bu önyargı nedir, bu itiraz nedir; doğrusunu isterseniz, bunu anlamakta, sadece biz değil, Türk kamuoyu da, Türk toplumu da zorluk çekiyor. Bunların hepsi, bizim okullarımızdan mezun olmuş, eğer yurt dışında başka bir okulu bitirmişse, bizim yükseköğretim kurumlarımız tarafından denkliği kabul edilen öğrencilerimizdir; yine bu ülkenin vatandaşlarıdır, yine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bu önyargıyı, doğrusunu isterseniz, Türk Halkı da, bizler de, sağduyu sahibi insanlarda da anlamakta zorluk çekiyoruz.

Efendim, bu 10 000 olur, 15 000 olur, 2 000 olur... Efendim, biz, bunu kendi kendimize ortaya koyduk filan değil; polis teşkilatımızın, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün talebi üzerine ortaya konulan bir düşüncedir. Yani, neye ihtiyacı var, ne kadar ihtiyacı var; herhalde, bu kurumun içerisinde olanlar, bu kurumu sevk ve idare edenler, bunun üzerinde söz söyleyenlerden daha iyi bilir, daha iyi bilir... Bir talep gelmiş, bu talep üzerine de bir düzenleme yapılmış.

Doğrusunu isterseniz, şu Genel Kurulda Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne gelip millet adına söz söyleyen arkadaşlarımızın milletimizin bu konulardaki hassasiyetini de hesaba katarak bu kürsüden konuşmaları, en azından, millete saygı açısından önemlidir diye düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Fatsa.

Ek 24 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Ek 25 inci maddeyi okutuyorum:

EK MADDE 25. - Polis meslek eğitim merkezleri için ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Emniyet Genel Müdürlüğüne ait bölümüne eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya.

Sayın Kaya, şahsınız adına da söz isteğiniz var, birleştiriyorum.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 873 sıra sayılı 24.3.2005 tarihli ve 5321 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun ek 25 inci maddesi ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, aslında, bildiğiniz üzere, bu yasa, geçen hafta perşembe günü görüşülmek üzere gündeme alınmıştı; ama, malum, o gün, Meclis biraz hareketliydi ve yasanın görüşmeleri bugüne kaldı. O gün, bu madde üzerinde konuşma yapmak üzere Meclise girdiğimde, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini açtım. Bu yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde 5 inci sırada, daha sonra Parti Grubumuzun bastırdığı gündemi açtım, o gündemde 4 üncü sırada; merak ettim, Adalet ve Kalkınma Partisinin gündemine baktım, orada da 2 nci sırada.

Değerli arkadaşlar, ben, üzerinde çalışma yapıp, konuşma hazırlamak istediğim yasada, şu konuştuğum ek 25 inci maddede hazırlık yapıp, araştırma yapmaya kalksam, sadece önümde 1 maddelik bir yasa vardı, görüşülmeden, o yasa görüşüldükten sonra da bu yasaya sıra geliyordu.

Değerli arkadaşlarım, maalesef, bu Meclise girdiğimizden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi, ne acıdır ki, ne gariptir ki, bu şekilde oluşuyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi ben size soruyorum: Yani, gündemin bu şekilde oluşması sonucu, çalışma yapan arkadaşların, söz alan arkadaşların yeterli çalışma yaparak buraya çıkamadıkları, kürsüye çıkamadıkları gün gibi aşikârken, bu şekilde yasa yapılması doğru mudur diye soruyorum.

Ben, daha önce burada yaptığım konuşmalarda ve üyesi bulunduğum Anayasa Komisyonu görüşmelerinde de bunu birçok defa söyledim. Ben, milletvekili seçilmeden önce serbest avukatlık yapmaktaydım. İnanın, bana bir müvekkilim gelip herhangi bir konuda, "sözleşme yapmanızı istiyorum, bunu iki saat sonra alabilir miyim" dediğinde, ben bunu hiçbir zaman kabul etmedim. Bu konuda yeterli incelemeyi yapmam gerekiyor. Daha sonra uygulamada sorun çıktığı takdirde ben sorumlu olurum. İnceleyeyim, araştırayım, daha sonra vereyim dedim ve bu tarzı uyguladım. Ama, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasa yapılırken bile bu hassasiyet maalesef gösterilmiyor.

Arkadaşlar, böyle yapılmazsa ne oluyor -biz daha önce de hep söyledik- böyle yapılmayan, eksik görüşme, eksik inceleme, eksik danışma sonucu yapılan yasalar Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmekte veya Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmekte ve aynı yasaları biz ikinci defa görüşmekteyiz. Sayın AKP Grup başkanvekilleri buna şiddetle karşı çıkıyorlar "Meclisin işi bu değil mi, niye siz bunu kabul etmiyorsunuz" diyorlar; ama, aynı yasayı ikinci defa görüşmenin değerli arkadaşlarım -ve yarıya yakını bu şekilde geliyor, Anayasa Mahkemesi iptal kararları da dahil- doğru olduğuna inanmıyorum. Meclisin mesaisini daha önce görüştüğü yasalar hakkında tekrar harcamasının doğru olduğuna inanmıyorum. Nitekim, bu yasa da Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri gönderilmiştir.

Bakın, biz bunları daha önce söyledik. Sayın Cumhurbaşkanı, geri gönderme tezkeresinde ne diyor: "Yönetim, kolluk hizmetleriyle ilgili alanda, anayasal hak ve özgürlüklere karışma, onları kısıtlama, zor kullanma, hatta, gerektiğinde silah kullanma yetkisiyle donatılmıştır. Bunun için, yönetimin, kolluk alanındaki tutum ve davranışlarının, diğer alanlara oranla çok daha sıkı denetim altında olması zorunludur."

Biraz önce de belirttiğim gibi, biz, bu yasanın görüşmeleri sırasında, hem Genel Kurulda hem de komisyonda, Partimize mensup arkadaşlarımız tarafından bu kaygıları dile getirmiş ve günü kurtarmaya yönelik bir yasa yapılmaya çalışıldığını, kapsamlı olarak, enine boyuna tartışılmadan bir yasa çıkarılmaya çalışıldığını söylemişiz değerli arkadaşlarım.

Bakın, daha önceki görüşmelerimizde ne demişiz: Plansız bir çalışmayla, polisin, insan kaynağındaki ihtiyaçlarını bilmeden, kentleşme hızını dikkate almadan, sadece polis sayısını artırmak için yapılan çalışmaların yarar yerine zarar getirdiğini... Sizin hükümetinizden önceki sağ iktidarlar da benzer bir yaklaşımla soruna baktıkları için, sözde, onlar da eğitim kalitesini artırmak istemişler ve aynı eğitimi, aynı eğitmenlerle, aynı eğitim felsefesiyle ve aynı ders araçlarıyla, 1 yıllık eğitimi 2 yıla çıkarmışlar ve polis eğitiminin kalitesini artırıyoruz demişler. Oysa, bu yapılanlar, toplumu yanıltmak, daha değişik bir deyimle, kendilerini kandırmaktan öteye geçememiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı, bakın, bu konuda da ne diyor: "Kamu düzenini sağlamak yönünden toplum yaşamında önemli yer tutan kolluk hizmetlerinde etkinliğin ve kaliteli hizmet sunmanın ancak nitelikli eğitimle gerçekleştirilebileceği açıktır. Bu nedenle, Türk Polis Teşkilatının yönetici kademesi, ortaöğretim üzerine 4 yıllık eğitim öğretim yapan Polis Akademisine bağlı fakültelerde; polis memurları ise, yine ortaöğretim üzerine 2 yıllık eğitim öğretim yapan ve Polis Akademisine bağlı meslek yüksekokullarında yetiştirilmektedir. Polis memurlarını yetiştiren polis okulları, 9 aylık eğitim veren kurumlar iken, bu eğitim yeterli görülmeyerek, sözü edilen okullar, 25.4.2001 günlü 4652 sayılı Yasayla 2 yıl süreli eğitim öğretim yapan meslek okullarına dönüştürülmüşlerdir."

Değerli arkadaşlar, bu yasayla 4 yıllık yükseköğretim kurumlarını bitirenlere açılacak polis meslek eğitim merkezlerinde verilecek en az 6 aylık eğitim sonucu polis memurluğuna atanma olanağı getirilmektedir; bunu anlayabilmek mümkün değildir. Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkanvekili "yani, ne var bunda, 4 yıl eğitim almışlar, bunun üzerine de 6 ay meslek eğitimi alacaklar, bu diplomayı alanlara bu diplomayı Türk okulları vermiştir, bunlar dışarıdan gelmemişler" gibi bir ifade kullandı. Şimdi, ben soruyorum; örneğin, bir jeoloji mühendisi, örneğin, bir güzel sanatlar fakültesi mezunu, bir su ürünleri mühendisi, bir meteoroloji mühendisi 6 aylık bir eğitimden sonra polis olabilecektir; bu doğru bir tavır mıdır? Ama, bakın, son komisyon toplantısında hükümet adına yapılan açıklamalarda kafalardaki bu kuşkular sözde gideriliyor ve endişe edilmesine gerek olmadığı yönünde telkinde bulunuluyor. Nasıl mı; 4 yıllık fakülte mezunlarından, sadece, hukuk ve idarî bilimler fakülteleri mezunlarının alınacağı şeklinde hükümet yetkililerinin beyanları var.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada yasa yapıyoruz, yasalar yazılı metinlerdir. Şimdi, biz, yazılı metinlere bu hükümleri koymayacağız, Sayın Bakan komisyonda diyecek ki "ben bu konuda size garanti veriyorum, bana güvenin, ben kefil oluyorum, hukuk fakültelerinden ve idarî bilimler fakültesi mezunlarından alacağız." Böyle uygulama olur mu arkadaşlar?! Yani, madem o kadar güveniyorsunuz ve uygulama konusunda da yapacağınız uygulama bu, o zaman, açalım kanunu, "sadece hukuk fakültesi mezunları ve idarî bilimler fakültesi mezunları seçilir ve bunlar 6 aylık eğitime tabi tutulur" hükmünü koyarız, kafalardaki bu konudaki kuşkular da giderilmiş olur; ama, nedendir bilinmez, ısrarla bu hükmün yasaya konulmasından kaçınılmakta, ısrarla bunun doğru olduğu savunulmakta, ısrarla yasada bu konuda müphem bir alan bırakılmak istenmekte, bu konu ısrarla boş bırakılmak istenmekte. Benim aklıma şu geliyor: Yani, bu konudaki toplumsal tepkilere karşı "ya işte bu konuda bir hüküm yok." Yani sorduklarında "öyle de olabilir, böyle de olabilir; yani sizin dediğiniz de doğru, sizin dediğiniz de doğru" şeklinde cevap verebilme imkânı sağlama adına mı acaba bu konu boş bırakılmakta, bu alan boş bırakılmaktadır?

Değerli arkadaşlar, yine, yasanın gerekçesinde şöyle bir ifadeye rastlıyoruz: 2 yıllık eğitim veren bu polis okullarının yeteri kadar polis yetiştiremediklerini, oysa toplumda suç ve suçlu sayısının arttığı, suç türlerinin arttığı, bunlarla mücadele edebilmenin en birinci yolunun bu yasayı getirmekle bir an önce polis yetiştirmek ve artan suç ve suçlu türlerini, suçları bastırabilmek olduğu söylenmektedir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi bu gerekçeye de inanmak bana zor geliyor. Çünkü, şu anda birinci sınıf emniyet müdürü olduğu halde, kıdem ve liyakatları uygun olan, en ufak bir disiplin cezası bulunmayan; ama, siyasî iktidara hoş görünme kaygısı olmayan ve sırf bu nedenle APK'da bekletilen, daha açık anlatımla, kızakta tutulan yüzlerce emniyet görevlisinden yararlanılabilir bu konuda; ama, söylediğimiz gibi, amaç başka. Bu insanlar orada haksızca bekletilecek, onlardan yararlanılmayacak; ama, diğer yandan da, toplumsal beklenti acımasızca kullanılıp, fırsattan istifade yeniden kadrolaşma içine girilecektir. Burada da her hazırlanan yasa tasarısında görüleceği üzere, kadrolaşmanın zemini hazırlanmaya çalışılıyor değerli arkadaşlarım ve dikkatlice tasarının müphem yanlarının fazla olmasına, kafalarda şüphe ve kuşku doğduğunda da, biraz önce belirttiğim gibi, her iki tarafa da olumlu cevaplar verilebilmesinin altyapısı hazırlanmaktadır.

Bakın, bu kuşku, geri gönderme tezkeresine de yansımış olup bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı tezkerede neler demektedir: "Fakültelerin esas öğrenci kaynağı polis kolejidir. İhtiyaç halinde, genel lise, erkek teknik öğretim, kız teknik öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından yönetmelikle belirlenecek şartları taşıyan öğrenciler de fakülteye alınabilirler" hükmü 4652 sayılı Kanunun 15 inci maddesinde ifade edilerek, polis meslek yüksekokulları ile fakültenin öğrenci kaynakları açık biçimde belirtilerek sınırlandırılmıştır.

Bu düzenlemelerde, fen, anadolu ve imam-hatip liselerini bitirenlere yer verilmemesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine dava açılmış, Anayasa Mahkemesi, 12 Şubat 2004 tarih ve esas 2001/349 karar 2004/4 sayılı kararında, yasada öngörülen okulları bitirenlerin emniyet hizmetlerinin gereklerine daha uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddetmiştir."

Bu karardan da anlaşılacağı üzere polis mesleğiyle ilgili eğitim-öğretim kurumlarına alınacak öğrencilerin bitirdikleri okulun, hizmetin gerekleri de gözönünde bulundurularak yasada belirlenmesi gerektiği bir zorunluluktur; ancak, nedense bu yasada bu belirlilikten özellikle kaçınılmakta ve biraz önce de belirttiğim gibi bir belirsizlik içinde o amaç sağlanmak istenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasanın gerekçesinde de çok önemli olan; ancak, çıkarılmak istenen yasayla çelişen birçok ifadeyi de görebiliyoruz. Gerekçede denmiş ki: "Bu yasanın çıkarılmasının amacı; ülkemizde polis başına düşen nüfus sayısı yüksek olduğundan suç ve suçluyla mücadele zorlaşmıştır." Yine, toplumdaki suç sayısında ve suç türlerinde artış olduğundan bahsedilmiş "ve bu nedenle de suç ve suçluyla mücadele zorlaşmıştır" denmektedir.

Tüm bunlara katılmak mümkün olmakla birlikte artan suç sayısı ve suç türüyle mücadelenin yolunun eğitim süresini kısaltmak ve kalitesini düşürmekle mümkün olamayacağı gayet açıktır. Bakın, aynı gerekçelerle çıkarılan ve Sayın Cumhurbaşkanının da geri gönderme tezkeresinde bahsettiği ve polis mesleğine gireceklerin eğitim süresini dokuz aydan iki yıla çıkararak eğitim kurumuna meslek yüksekokulu statüsünü kazandıran 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Yasasının gerekçesinde yine suç sayıları ve türlerindeki gelişme, değişme ve artıştan söz edilerek bununla savaşımın ancak polisin meslekî eğitim düzeyinin yükseltilmesiyle olanaklı bulunduğu belirtilmiştir. Dört yıl süreli yükseköğretim kurumlarının çoğunda polis mesleğiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili eğitim, öğretim yapılamadığından, bu okulları bitirenlerin altı ay gibi çok kısa bir eğitimden geçirilerek polis memurluğuna atanmaları, sorunun çözümü için yeterli olmayacaktır; çünkü, polislik, çok özel ve uzun süreli eğitim verilmesini gerektiren bir meslektir. Ne kadar haklı bir geri gönderme gerekçesi...

Yine, yasanın gerekçesinde, polis açığını kapatmanın amaçlandığı belirtildiği halde, 10 000 polisin hemen alınmayacağı, 2005 yılında 2 000 polisin alınacağı söylenmektedir.

Değerli arkadaşlar, hani büyük bir polis açığı vardı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın Kaya, buyurun tamamlayın konuşmanızı efendim.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Sayın Başkan, 5 dakika konuşana da 1 dakika eksüre veriyorsunuz, 15 dakika konuşana da... Biraz daha hoşgörünüze sığınarak...

BAŞKAN - Buyurun, 2 dakika veriyorum.

YILMAZ KAYA (Devamla) - Peki Sayın Başkanım.

Hani suç sayısı ve suç türü artmıştı? O zaman, neden bu açık birden kapatılmıyor? İki yıllık polis okullarının mezun ettikleri polislerle, bu yasayla sağlanmak istenilen nicelikle ilgili amaç zaten sağlanmaktadır. O zaman, neden bu yasa çıkarılmak istenmektedir? Bu husus geri gönderme tezkeresinde de belirtilmiş olup, çok haklı bir iade gerekçesidir; ama, değerli arkadaşlarım, en önemlisi, polis açığını kapatmak amacıyla ilgisiz alanlardan alınacak kişilerin kısa süreli eğitimi sonucu bu açığın kapatılması düşünülmesine rağmen, yani, geçici bir uygulamayı temine yönelik olması gereken bir düzenleme kalıcı olarak düşünülmekte ve geçici olduğunu gösteren tek bir emareye, tek bir ifadeye bu yasada rastlanmamaktadır. Yani, bu yapılan yasa her yanıyla sakat bir yasa olup, aynen kabul edilmesi halinde, bu kez de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi kesin olan bir yasadır.

Değerli arkadaşlarım, Plan ve Bütçe Komisyonundaki Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın karşı oy yazılarında da belirtildiği üzere, yasayla hangi yükseköğretim kurumundan mezun olanların polisliğe kabul edileceğine dair yer verilmediğinden, getirilen tek kuralın en az 4 yıllık yükseköğretim kurumu koşulu olduğundan, bu kural, tek başına, polislik mesleğini seçecek olanlar için yeterli ve objektif bir kural olmadığından, toplumun güven duyacağı polisin çok iyi eğitilmesi gerektiğinden ve bu yasayla eğitim alanı belirsiz okullardan sınavla seçilecek kişilerin 6 aylık eğitim sonrasında polis olarak atanmaları öngörüldüğünden, yasayla, alınacakların 6 yıllık süre için bir başka kuruma geçmesi engellendiğinden, iyi eğitim almış polislerin, başta özlük haklarının yetersizliği olmak üzere çeşitli nedenlerle meslekten ayrılacak olmalarından, buna karşın, iyi eğitim almamış polislerin meslekte kalmaya devam edecek olmalarından, bu yasanın Meclise sevk gerekçesinin "polis açığının acilen giderilmesi" olduğu, yapılan düzenlemenin geçici olması gerektiği halde bu özelliğin bulunmamasından ve daha birçok sebepten dolayı tekrar söylüyorum, bu yasa, kesinlikle, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilecek bir yasadır. Gelin, bu yasayı geri çekin, daha doğru, daha düzgün bir yasayı, yeniden ve birlikte, uzlaşma içinde hazırlayalım.

Belirttiğim nedenlerle bu yasaya ret oyu vereceğimizi belirtir; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder'e ait.

Buyurun.

ŞÜKRÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ek 25 inci madde üzerinde söz aldım; hepinize saygıyla selamlıyorum.

Az evvelki konuşmamda da ifade etmiştim; polis okullarımız, 2001 senesinde çıkan bir yasayla, Polis Akademisinin YÖK'e bağlanması dolayısıyla Polis Akademisine bağlandılar ve polisin almış olduğu dokuz aylık eğitimi iki yıla çıkardık, doğrudur; ancak, bu, lise mezunları için geçerlidir. Yani, biz lise mezunu polis almıyoruz, üniversite mezunu polis alıyoruz. Üniversite mezunu polislerin altı ay eğitim görmesinde bir sakınca yok.

Yine, az evvel ifade ettim; bugün, İspanya'da, yeni alınan bir kararla, beş ay -lise mezunu polis adayı- eğitim görmek suretiyle mezun verebilmektedirler, Amerika'da altı ayda eğitim yapmaktadırlar. Keza, İngiltere'de -yine ifade ettim, tekrar ifade etme gereğini hissediyorum- birbuçuk yıldır; ama, şartlar olağanüstüyse, eğer ki acil bir takviyeye ihtiyaç varsa, bu altı aya kadar düşmekte, geri kalan bir senesini kadro içerisinde uygulamalı eğitim yapmak suretiyle tamamlamaktadır.

Şimdi, takıldığımız bir konu, genelde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerimizin itiraz ettiği konu, neden okul isimleri belirtilmiyor? Değerli milletvekilleri, üniversite mezunu onlarca, binlerce işsizimiz var, gençlerimiz var. Sadece hukuk fakültesi desek, bunun altından çıkılacak gibi değil. Neden çıkacak gibi değiliz; sayıyı tamamlamamız mümkün değildir, 10 000 hukuk fakültesi mezununun gelip de polis olmak için hiçbir zaman için, ben, müracaat edeceğini tahmin etmiyorum. Siyasalı okuyan bir arkadaşımızın hedefi, hariciyedir veyahut da başka bir konudur. Hukuku okuyan bir arkadaşımızın hedefi, mutlaka, hâkim olmaktır, savcı olmaktır, mülkî amir olmaktır. Şimdi, bunların ötesinde, eğer ki herhangi bir sınavı kazanmamışsa... Yani, bizim endişemiz bir yerde de şu: İş bulamayan insanların gelip de sadece polislik mesleğine müracaat etmesi. Bir iki üniversiteye bağlarsak, ancak bu durumla karşı karşıya kalabiliriz. Kaldı ki, toplumun her kesimine hitap etmek için, üniversite mezunlarını isim koymadan, üniversite mezunu şeklinde yorumlamak bana göre gayet doğaldır. Ben, bu yasanın bu şekliyle uygun olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca, ifade ettiğim gibi, gerek Avrupa'da gerek Amerika'da bazı polis okulları, altı ay eğitim verdikten sonra mezunlarını kadroya göndermek suretiyle teşkilatını takviye etmektedir.

Yine bir noktanın altını çizmek istiyorum. 10 000 polis neden 2 000 polis olarak hemen alınıyor, 10 000'i alınmıyor denildi. 26 polis okulunda okuyan 12 500 öğrenci var. Bu öğrenciler mezun olacak ki, boşalan okullarda eğitim yapılsın. Ya yeni okul ihdas edeceksiniz veyahut da bu öğrencilerin okuması için yeni yer arayışına gireceksiniz. Gerekçe budur.

Bu nedenle, yasanın bu şekliyle çıkmasında fayda mülahaza ediyorum; Grubum adına, hepinize teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Önder.

Madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, buyurun, sorunuzu sorun efendim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın İçişleri Bakanına şu suali tevcih etmek istiyorum: Avrupa Birliğine girmek için hayat standartlarımızı değiştirdiğimiz, yasalarımızı değiştirdiğimiz bu dönemde, altı ayda polis yetiştirme işinin Avrupa standartlarına uygun olduğunu Sayın Bakanımız düşünüyorlar mı? Bu bir.

İkincisi de şu: Esas polis okulları olan Polis Akademisinden yetişen polislerimiz, komiserlerimiz, emniyet amirlerimiz. Bunun yanında, çeşitli fakültelerden gelecek olan, altı ayda yetişmiş olan polislerimiz de bu makamlara gelecekler. Acaba, polislerimiz ve polis amirleri arasında bir ikilik oluşur mu; yani, kışlalı-okullu psikolojisi oluşur mu?

Bu sualleri tevcih ediyorum. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özdoğan.

Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, Sayın Özdoğan'a teşekkür ediyorum, önemli bir konuya değindi; Avrupa Birliği ülkelerinde altı ay eğitim süresi yeterli mi diye sordu.

Değerli arkadaşlarım, bakın, ben, önce, Türkiye'den örnek vermek istiyorum. Bizde polis okulları, ilk, dokuz ay eğitim esasına göre açılmışken, bu süre, uzun bir zaman, asla dokuz aya çıkarılmadan, çok kısa sürelerde uygulanmıştır. Ben vaktinizi fazla almayayım. Yusuf Kahraman Polis Okulu, yıl 1971, bir ay dokuz günde, hem de ortaokul mezunları polis olmuş. Bursa Polis Okulu...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Yanlış bir örnek...

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Ben, olanı söylüyorum; yani, ben, buna... Şimdi, öyle olsun diye, katiyen, bir iddiamız yok; iki yıla çıkarılmış olmasını da önemli bir aşama görüyorum, buna da önem veriyoruz ve ben, Bakanlık görevine başladığım zaman 20 tane polis meslek yüksekokulu vardı, iki yıl içerisinde, ben, bunun sayısını 26'ya çıkardım ve artıracağız da; yani, bizde, polis memurları için temel kaynak, elbette ki, polis yüksekokulları olacak. 4 500 mezun, ilk, 2003 yılında aldık. Şimdi, bu yıl, inşallah, 6 500, önümüzdeki yıl 7 000... Yani, polis meslek yüksekokulları asıl hedefimiz. Bunların sayısını artıracağız. Bu gayret içerisindeyiz. Ama, bakın, geçmiş yıllarda, üniversite mezunu, lise mezunu değil, çoğunluğu ortaokul mezunu olanlar, Bursa Polis Okulunda, 1972 yılında üç ay, Rüştü Ünsal Polis Okulunda, 1973 yılında beş ay yirmisekiz gün, Ankara Polis Okulunda, 1975 yılında altı ay dört gün... Bakın, bu böyle gidiyor; iki ay on gün, üç ay, üç ay, dört ay, yedi ay; en son 1982'de Şükrü Balcı Polis Okulunda dokuz ay sekiz gün...

Şimdi, Avrupa Birliği ülkelerine gelelim. Bakın, Yalova Milletvekilimiz Sayın Şükrü Önder arkadaşımız söylediler, ben de tekrarlıyorum: İngiltere'de eğitim süresi, lise mezunları için, normal şartlarda, sekiz ay okul, ondan sonra da onsekiz ay staj. Bizde de staj dönemi var; atanan polis memurları, iki ay staj döneminden geçtikten sonra asil polisliğe geçebiliyorlar. İngiltere'de sekiz ay okul, onsekiz ay staj. Dikkatinizi çekiyorum; ama, bu, hep ihtiyaçtan dolayı altı ay uygulanıyor şimdi. Lise mezunları İngiltere'de altı aylık okul eğitiminden geçiyor. İspanya örneğini verdi. İspanya'da bir yıl okul, bir yıl staj; ancak, zorunlu hallerde, gerektiğinde, ki, şu andaki durum, beş ay okul eğitiminden geçiyorlar.

Onun için, değerli arkadaşlarım, biz, 4 yıllık fakülte ve yüksekokul mezunlarını alıp 6 aylık temel polis eğitimi veriyoruz ve bunlar polis memuru olarak atanacaklar, iki yıl aday olacaklar ve bu iki yıl içerisinde staj görmüş olacaklar, artı, hizmetiçi eğitimden geçirilecekler. Biz, 2004 yılı içerisinde 105 000 emniyet mensubunu hizmetiçi eğitimden geçirmişiz. Bu hizmetiçi eğitime de ağırlık veriyoruz.

İkinci sorusuna gelince arkadaşımızın: Yani, altı ay, yüksekokul mezunları için yeterlidir; çünkü, yoğun olarak polis temel konuları işlenecektir. Bunlara artık hukuk vermeyeceğiz; çünkü, mezun oldukları okullardan, umumiyetle, hukuk temel eğitimi almışlardır; genel kültür, dilbilgisi, edebiyat, bunları okuyup gelmişlerdir.

Şimdi, polis akademisinden yetişenlerle bunlar arasında bir ikilik olur mu; olmaz değerli arkadaşlarım. Bakın, bizde yıllardır iki tane kaynağımız var; polis memurları için polis okulları idi, polis amirleri için, eskiden polis enstitüsü idi, sonra polis akademisi oldu, daha sonra üniversite oldu ve üniversiteye bağlı güvenlik bilimleri fakültemiz var. Şimdi amirlerimiz güvenlik bilimleri fakültesinden yetişiyorlar. Bunun kaynağı polis kolejidir.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, toparlayabilir misiniz; süreniz doldu.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Evet.

Polis kolejinden sonra polis akademisine giriliyor.

Polis memurlarımız için ikinci bir kaynak da, polis okulları idi, şimdi polis yüksekokulları kaynak oldu. Biz, şimdi, meslek yüksekokullarından, polis eğitim merkezlerinden 4 yıllık yükseköğrenim görmüş olanları da alacağız. Bir ikilik, bir problem olmaz; çünkü, şu anda, halihazırda, polisimizde 10 540 kişi, polis memuru 4 yıllık yüksek eğitim kurumu mezunu olup, polislik görevi yapmaktadırlar. Onun için bir sıkıntı olmaz. Şu anda görev yapan 2 yıllık polis meslek yüksekokulu mezunu sayısı da 32 000 kişiymiş.

Arz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Değerli, soru kısmı geçtiği için, inşallah, başka bir maddede size söz vereceğim.

Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, soru-cevap kısmı da tamamlanmış olduğundan, ek madde 25'i, ekli 1 sayılı cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 2 nci maddeyi ek madde 24 ve 25'le birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.40


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.49

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Kanunun 3 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3.- 3201 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 21.- Bu Kanun uyarınca polis meslek eğitim merkezlerinde eğitimlerini başarı ile tamamlayanların Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak atanmaları, 2005 yılı için geçerli olmak ve toplam (2.000) adedi geçmemek üzere, 5277 sayılı 2005 Malî Yılı Bütçe Kanununun 25 inci maddesinin (a) fıkrasındaki (48.000) adet sınırlamasına tâbi olmaksızın gerçekleştirilebilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanınca, Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 5321 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun geçici 21 inci maddesiyle ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ileteceğim; bu nedenle, Grubum ve şahsım adına sizleri ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanunla, Emniyet Teşkilatımıza, yönetici ve polis memuru olarak 10 480 adet daha, yeni kadro istenmekte ve ihdası istenmektedir.

Emniyet Teşkilatımızın yapısı, teşkilatın içinde bulunduğu sıkıntılar, personel yetersizliği, araç gereç yetersizliği, teknolojik araç gereç yetersizliği, polis memurlarımızın akçalı sıkıntıları, geçim sıkıntısı, maaşlarının yetersizliği; Türkiye'deki polis sayısının yetersizliği, özellikle büyük şehirlerimizdeki polis sayısının yetersizliği ve daha çok buralarda bu yetersizliğin hissedilmesi; polis memurlarımızın geçim sıkıntısı nedeniyle büyük kentlere gitmek istememesi; tayin ve terfilerde objektif kriterlerden uzaklaşma, siyasallaşma; emeklilik maaşının, özellikle aktif görev yapılma sırasına göre çok azalması, yarıdan fazlalara inmesi emeklilik maaşının; uzun çalışma saatleri nedeniyle, polislerimizin, sosyal yaşamdan ve aile yaşamından kopmaları ve bilgi çağının gereği olarak, polislik anlayışındaki yeni gelişmeler, değişmelerin ortaya çıkardığı dinamikler ve bunların ışığında polislik görevinin ve işlevinin değişmesi, gelişen teknolojinin yeni suç türlerini ortaya çıkardığını, elektronik ortamda işlenen dolandırıcılık, sahtecilik, hırsızlık, organize suçların, suçun işlenme vasıtalarının değiştiğini, tüm bunlarla savaşabilmek için, polisin iyi bir eğitim alması ve eğitim süresinin de buna dayalı olarak yeterli olması gerektiğini hepimiz bilmekteyiz. İşte, bu nedenlerle, polis yönetici kademesi için polis akademisi ve bağlı fakülteleri kurulmuş, burada da dört yıl eğitim süresi belirlenmiştir.

Polis memuru yetiştirmek üzere de, polis meslek okulları kurulmuş ve burada da, yeterli süre olan iki yıl belirlenmiştir. Böylece, polis okullarındaki eğitime akademik nitelik kazandırılarak, gücünü otoritesinden değil, saygınlığından alan polisler yetiştirmek hedeflenmiştir. Ayrıca, hem polis akademisine ve hem de meslek yüksekokullarına kaynaklar da sayılmıştır. Polis meslek yüksekokullarına, ÖSYM tarafından yapılan sınavla, genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim, ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları alınır. Fakültelerin ise, esas öğrenci kaynağı polis kolejleridir; ancak, kaynak yetersiz bulunduğunda ve ihtiyaç halinde, genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim, ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları alınır. Bu, polis memuru olabilmek için bitirilmesi gerekli olan meslek yüksekokulunun iki seneye çıkarılmasıyla ilgili, 4652 sayılı kanunun gerekçesinde aynen böyle sayılmıştır; yani, bu kanun, ancak bu okulları bitirenleri polis memuru olarak, kaynak olarak kabul etmektedir. Bunların dışında, özellikle fen, anadolu ve imam-hatip lisesini bitirenler bu kanun aleyhine Anayasa Mahkemesine gitmişler; Anayasa Mahkemesi de verdiği gerekçeli kararda, fen lisesi, anadolu lisesi ve imam-hatip lisesi mezunlarının kaynak içinde olamayacağını karara bağlamıştır. Yani, az önceki bir konuşmacı arkadaşımız, Sayın Kandoğan, sadece imam-hatip liselerini söyledi; ama, Anayasa Mahkemesi kararında, fen lisesini ve anadolu lisesini bitiremeyenlerin de polis meslek yüksekokullarına giremeyeceği, Anayasa Mahkemesi kararlarına bağlanmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce kabul edilen kanunların gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararları ışığında önümüzdeki konuyu incelersek, yeni yasada, yani, şu anda görüşmekte olduğumuz yasada, 5231 sayılı Yasada, okul ayırımı gözetilmemiştir; yani, kullanılması mümkün olmayan kaynak, yasa bu haliyle kalırsa kullanılabilecektir. Bir başka deyişle, anadolu, imam-hatip, fen liselerinden mezun olup da 4 yıllık yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar mesleğe alınabilecektir. Böyle bir düzenleme yapmak, az önce söylediğim 4652 sayılı Kanunun konuluş amacına, ratio legis'ine aykırı bulunmaktadır ve bu kaynaklardan çıkıp da, yani, kullanılması mümkün olmayan, olası olmayan kaynaklardan çıkıp da bunun üzerine 4 yıllık yükseköğretimi bitiren öğrencilerimizin, bu yeni kanunla, hızlandırılmış polis olarak yetiştirilmesi, Anayasal olarak pek mümkün görünmemektedir.

Ayrıca, eğitim-öğretim süresinin altı ay gibi kısa bir süre için değerlendirilmesi pek mümkün değildir, olağanüstü sakıncalıdır. Silahlı Kuvvetler de, zaman zaman, harp okulu kaynağının yanında sözleşmeli subay almaktadırlar; ama, bu sürenin en az iki yıl olması planlanmıştır. Bunlar, harp okullarında, aynen harp okulu öğrencileri gibi, onların yaptığı bütün sınavlardan geçerler ve Menteş'te de en az altı aylık önemli bir silah eğitimi alırlar. Belki, buna uydurulabilirdi; o zaman sakıncası da kalmayabilirdi.

Yine, bu 4 yıllık yüksekokul mezunları farklı disiplinlerden geleceklerdir. Kabul edilmelidir ki, farklı disiplinlerden gelen arkadaşlarımızın, adayların altı ay gibi kısa bir sürede meslekî bir disipline uymaları beklenmemelidir. Bu da, ayrıca, bu kanunun bir sakıncasıdır. Suç tanımlarının ve işlenme vasıtalarının değişmesi, onlarla mücadele için, bu süreç, eğitim ve öğretim için yeterli değildir.

Değerli arkadaşlar, özellikle, elektronik suçlar daha çok bilgiyi, daha çok beceriyi gerektirmektedir. Şimdi, edebiyat fakültesi mezunu bir arkadaşımızı eğer bu okullara kabul edersek ve altı ay içinde bunları yetiştirmeye çalışırsak, bu arkadaşlarımızın organize suçlarla, organize suç örgütleriyle ve dolandırıcılık, hırsızlık, rüşvet, irtikap gibi yine de elektronik ortamda işlenebilecek olan... Yani, suçun ve suç vasfının değiştirildiği bugünlerde bunlarla mücadele edebilmeleri için, bu altı aylık süre de yeterli değildir.

Eğitim süresinin kısalığı, polislik mesleğinde olması gereken kaliteyi çok düşürecektir. Ayrıca, burada polis memuru olan arkadaşlarımızın, hepimizin bildiği gibi, altı yıllık bir bekleme süreleri vardır. Altı yıl sonunda bu arkadaşlarımızın yığınsal bir şekilde başka bir kuruma geçmeleri de önlenemeyecektir. Yasa, polis açığının ivedilikle giderilmesi için getirilmişse de, ancak sürekliliği görülmektedir; yani, istediğimiz ve gereksinme olan polis açığını bir defada gidermeyecek; ama, temadi edecektir ve yasanın sürekliliği devam edecektir. Bu da, sakıncalıdır.

Şimdi, bu, bir devşirme anlayışıdır. Bu anlayışla, polis devşirerek polisin saygınlığını, polisin otoritesini, polisin değişen suç ve suç vasfındaki konumu karşısında bunlarla mücadele edebilmesi olanağını sağlayamayız.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, bu yasayı böyle kabul edersek, polis meslek yüksekokulları ile Polis Akademisi ve bağlı fakültelerde bir asker disiplini içinde yetişen arkadaşlarımıza da büyük haksızlık etmiş oluruz. Sivil üniversitelerde ve fakültelerde özgürlük ortamı içinde dört yıl geçiren arkadaşlarımız, polis akademisinde farklı bir disiplin içinde ve askerce bir disiplin içinde geçirilen süre kadar sıkılmayacaklardır, çeşitli şekillerde hafta mezunlarından kısıtlanmayacaklardır ve bu arkadaşlarımız, bu haliyle polis akademisinde yetişen arkadaşlarımız karşısında eşitlik, adalet, nısfet kaidelerine uygun bir şekilde davranış içinde olamayacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, bu yasa, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamakla görevli ve bunun için de gerektiğinde silah kullanma yetkisine sahip olan polisimizin saygınlığını artırmayacak, bilakis azaltacaktır. Bu yasa, polisimizi, 21 inci Yüzyılın koşullarına, bu milenyum çağına, bilgi çağına taşımayacak, AB'ye de hiç taşımayacaktır. Böyle bir düzenlemede, güvenlik hizmetlerinin gereklerine uygun eleman alınmasının önü de tıkanacaktır. Doğrusu ise, eğitimli, güven duyulan, siyasî mücadelelerden uzak, mesleğini seven, mutlu bir polis için, köklü çözüm, polis okullarının sayısını artırmak ve bu okullarda eğitimin kalitesini yükseltmektir. Birden bu okulların sayısını artıramazsak, mevcut olan, Sayın Bakanın da girişimiyle sayıları 26'ya çıkan bu okullarımızda, belki, daha da uzun bir sürede, hızlandırılmış bir eğitim, ikili eğitim yaparak, bunları yapabileceğimizi düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunun diğer bir düzenlemesi de, 5277 sayılı ve 2005 malî yılı bütçesinin daha mürekkebi bile kurumadan bu bütçe kanununun ortadan kaldırılması ve kanunî deyimiyle bütçe kanununun arkasına dolanmasıdır. Biz, 2005 yılı bütçesini bir malî disiplin içinde daha üç ay önce kabul ettik. Sanıyorum, sayın bakan arkadaşlarımız daha iyi bilir, belki, ilk ödeneklerin serbest bırakılması bile henüz daha yaşanmadı. 48 000 kamu elemanıyla sınırlandırmışız idareyi, şimdi 2 000 veriyoruz. Bunun arkasından, hemen gelecek olan bir kanunla 9 300 daha vereceğiz, sanıyorum Diyanet için vereceğiz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Onları kadroya geçirmiyoruz, asalete geçiriyoruz; zaten çalışıyor onlar.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Sayın Kapusuz, isterseniz söz alın, benden sonra cevap verin efendim; sanıyorum böyle bir yöntem var.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Yok; katkı için...

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Teşekkür ediyorum ikazınız için.

Bunun arkasından, sanıyorum, sözleşmeli personel olarak atadığımız veterinerler, onun arkasından, ziraat mühendisleri ve sağlık görevlileri gelecektir. Bu, bizim yaptığımız bütçeyi daha üç ay bile tamamlanmadan ortadan kaldıran bir tasarruftur.

Şimdi, bütçenin güvenilirliğinden bahsediyoruz, bütçenin denkliğinden bahsediyoruz, bir de bütçenin saydamlığından bahsediyoruz. Şimdi yaptığımız şey, bütün bunları ortadan kaldırmak olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan, hepimiz biliyoruz ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun da verdiği destekle, bir malî disiplin sağlayabilmek için, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu çıkardık; ama, daha bu kanun yürürlüğe girmeden, biz, şimdi, bu çıkardığımız kanunları hep beraber burada deliyoruz ve kevgire çeviriyoruz.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu da, geçen hafta burada Meclisi yöneten başkanımızın bir haftalık üretim süresi içerisinde ancak 1 maddeyle, 1 maddenin kabulüyle süresinin tamamlandığı söylendi, hararetli tartışmalar yapıldı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; İktidar Partisi de, Anayasaya aykırı kanunlar getirerek, bana göre, Meclisin zamanını ve bu halkın zamanını iyi kullanmıyor. Bakınız, Anayasaya aykırı olduğunu bile bile, biz, kanunun hiçbir maddesini, virgülünü değiştirmeden, şimdi burada, hem komisyonlarda hem burada görüşüyoruz ve Sayın Cumhurbaşkanının haklı taleplerine karşın bu Kanunu değiştirmiyoruz. Öyle sanıyorum ki, geçen hafta Sayın Ali Dinçer'e haksızlık yaptık. Esas haksızlığı yapanın da İktidar Partisinin Grubu olduğunu düşünüyorum. Anayasaya aykırı kanunlar getirerek bu haksızlığı yapmaya devam ediyorlar. Benim bir önerim var; önce Anayasayı değiştirelim, ondan sonra yeni anayasaya göre bu kanunları getirebilirsiniz diye düşünüyorum. Millî iradeyi sanıyorum belirtebilirsiniz; bu millî irade yeniden tecelli eder. 1982 Anayasasının millî iradesi şimdi devam ederken bunları yapamazsınız diye düşünüyorum. Bir kez daha, zaman harcamadan, halkımızın isteklerinin yerine getirilmesi konusunda değerli arkadaşlarımı anlayışa davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Anlayışınıza teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanıyla zıtlaşıyoruz; ama, hepimiz bilmeliyiz ki, Anayasamızın 104 üncü maddesinde Sayın Cumhurbaşkanının yetkileri sayılırken, kanun yapmada aynen bizim gibi bir aktör olduğunu göreceğiz. Nasıl bir aktördür; talikî veto yetkisi vardır, halkoyuna kanunları götürme yetkisi vardır. Yani, Sayın Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır, ama, aynı zamanda, kanun yapmada da önemli bir yetkisi vardır. Anayasanın uygulanmasını ve devletin düzenli çalışmasını gözetir Sayın Cumhurbaşkanı. Görüşmekte olduğumuz kanunda da Sayın Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırılık bulmuş ve kanunu, bir kez daha görüşülmek üzere geri göndermiştir, iyice inceleyin, bunu ortadan kaldırın diye.

Değerli arkadaşlar, az önce söyledim, siz ne yapıyorsunuz -yani, İktidar Partisi Grubu- bunları gözardı ediyor ve ısrar ediyorsunuz. Bu tavır, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasına katkı koyan bir tavır değildir; zaman, enerji ve kaynak kaybıdır; demokrasinin gelişmesinin önünü açan bir davranış değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda yürürlükte bulunan 1982 Anayasasının karşısında ve daha önce kabul edilen 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Yasasının karşısında ve onların amir hükümleri ve konuluş nedenleri karşısında, bu kanunun, iyi hazırlanmadığını, aceleye getirildiğini, buradan yetişecek olan polislerimizin, mesleğin saygınlığını artırmada yararlı olamayacağını düşünüyoruz ve bu düşüncelerle, bu kanuna olumlu oy vermeyeceğimizi ifade ediyoruz.

Bu düşüncelerle, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Baratalı.

Sayın Bakan söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sizleri saygıyla selamlıyorum; Yüce Meclisin siz değerli üyelerini iki konuda bilgilendirmek için söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada konuşan değerli arkadaşlarım, Anayasanın 128 inci maddesinden bahisle, birtakım konuların yasaya yazılması gerektiği konusunda ifadelerde bulundular. Bakın, Anayasanın ilgili maddesinin ikinci fıkrası, yani, 128 inci maddenin ilgili fıkrası aynen şöyle: "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." Değerli arkadaşlarım, bakın, burada, memur ve diğer kamu görevlilerinden bahsedilmektedir. Bizim, polis eğitim merkezlerine aldıklarımız, öğrenci, polis öğrencisi; öğrenci bunlar. Onun içindir ki, bakın burada hep sözünü ettiğimiz 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanununun 30 uncu maddesinin (f) bendinde, bu konu bu şekilde düzenlenmiş; yani, kanun, bu konuda yönetmelik çıkarma yetkisini de İçişleri Bakanlığına bırakmış; çünkü, bunlar öğrenci. Bunlar ne zaman memur olacak; okul bitip, atadığımız zaman, devlet memurluğuna atamış olacağız, ilgili yasaların aradığı, istediği şartları o zaman arayacağız; bunlar, şimdi öğrenci.

Bakın, 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanununun 30 uncu maddesinin (f) bendinde, polis meslek yüksek okullarının kuruluş, çalışma, disiplin ve eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar ve diğer hususların, İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür. Biz, bu yasaya da, görüşmekte olduğumuz yasaya da, buradan esinlenerek aynı maddeyi koyduk. O bakımdan, bunu, arkadaşlarımın bilgisine sunmak istedim.

Değerli arkadaşlarım, ikinci bir konu şudur: Bu yıl 2 000 kişiyi alacağız. Her yıl 2 000 kişi        2 000 kişi mi alacaksınız; hayır, değerli arkadaşlarım, bu yıl niye 2 000 kişi aldık; imkânlarımızı -fizik, mekan- çok zorladık, sıkıştırdık, 2 000 kişilik kapasite bulduğumuz için, bu yıl 2 000 kişi aldık; ama, hedefimiz, önümüzdeki yıl geri kalan bu 8 000 kişiyi de almak. Bir altı ay içerisinde hepsini alıp, tamamlamak; hedefimiz o. Bu yıl, tabiî, yasa çok sıkışıklığa gelince, ancak 2 000 öğrencinin eğitim göreceği imkân hazırlanabildi, onun için de, 2 000 kişiyi bu yıl alıyoruz. Hedefimiz, söylediğim gibi, inşallah, önümüzdeki yıl 8 000 kişinin tümünü alıp, hepsini birden mezun edip, ondan sonra da polis memur adayı olarak okullara atanmalarını sağlamaktır; çünkü, ihtiyacımız var, ihtiyacımız olduğu için de yıllara bölmeyeceğiz. Biz, bütün illerimize yazılar yazdık, boş binalar var mı diye tespitini istedik. İşte, bu altı ay içinde bunlar eğitime başlayınca, biz, o boş olan binaları da hazırlarsak, 8 000 kişiyi birden alacağız.

Bakın, biraz önce bir soruya verdiğim cevapta söyledim. Biz Hükümete geldiğimiz zaman, İçişleri Bakanı olduğum zaman, 20 polis meslek yüksekokulu vardı, 26'ya çıkardık; ama, sayısını artıracağız. Bu yıl bitmek üzere olan inşaatlarımız var, tamamlanacak. Yani, asıl kaynağı polis meslek yüksekokulu olarak kabul ediyor ve bunların sayısının artırılmasına gayret ediyoruz. İki yıldır bunların kapasitelerinin artırılmasına gayret ettik; sıkıştırdık, 150 kişi alınan okullara, zorlayarak 175 kişi aldırdık ki, bu yıl daha fazla mezun verelim diye arkadaşlarım.

Bilgilerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahsı adına, Kilis Milletvekili Sayın Veli Kaya; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VELİ KAYA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, epey zamandan beri tartışıyoruz, polis mesleğinin ince noktalarından polislerin özlük haklarına değin birsürü şeyi konuştuk; fakat, şunu söylemek isterim ki, Yüce Parlamentoda sadece iki polis kökenli emniyet müdürü arkadaşımız, bir de naçizane ben polis memurluğu yapmış birisi olarak teşkilatın sorunlarını bilen üç arkadaşınız var. Burada polis mesleğini bilmeyen arkadaşlarım, o mesleğin sadece dışarıdan görünümüyle onları yargılayanlar onlar hakkında burada hüküm vermeye kalkarlarsa, değerli arkadaşlarım, yanlış yaparız; polis mesleği çok zor bir meslektir.

Şimdi, polis mesleğinin okullarını sınırlandırmak gibi, Emniyet Teşkilatının, Emniyet Genel Müdürlüğünün görevlerini sınırlandırmak çok büyük bir hata olur.

Şimdi, arkadaşımın birisi dedi ki: "Su ürünleri mühendisinin ne gereği var poliste." Çok gereği var. Arkeoloğun bile çok gereği var Emniyet Teşkilatında.

Arkadaşlar, Emniyet Teşkilatı hayatımızın her noktasına kadar girmiş önemli bir teşkilat. Şunu kabul edelim ki, Emniyet Teşkilatında istihbarat birimi gibi çok önemli bir birim var, kaçakçılık ve organize gibi çok önemli bir birim var. Siz bilir misiniz ki, istihbaratın her alanda görev yapması gerektiğini? Öğretmen olmayan, öğretmenlikten anlamayan, eğitimden anlamayan bir polis memurunu o alanda nasıl görevlendireceksiniz?! Onun için, bırakın, bu okullarla ilgili seçme hakkını İçişleri Bakanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne verelim. Niye İçişleri Bakanımıza, Emniyet Teşkilatımıza güvenilmez; bunu da anlamakta zorluk çekiyorum. Bu teşkilat bizim teşkilatımız, burada çalışanlar bizim yakınlarımız; kimisi oğlumuz, kimisi kardeşimiz, kimisi yeğenimiz, akrabamız.

Şimdi, geçmiş dönemlerde... Tartışmaların içerisinde bir de okulların menşei tartışıldı. Hangi okuldan gelmiş olması çok mu önemli polis memurunun veya polis müdürünün?! Ben o teşkilatta çalıştığımda, ilahiyat fakültesi mezunu komiser muavini çocuklarla çalıştım. Sizi temin ediyorum ki, Emniyet Teşkilatı içerisinde çok başarılı harekâtların, çok başarılı görevlerin altına imza atmış bu çocuklar. O günden bugüne kadar -1985 yılında çalıştım ben Emniyet Teşkilatında- hangi ilahiyat fakültesi mezunu veya hangi fakülteden mezun birinin Emniyet Teşkilatı içerisinde sorun yarattığı gündeme gelmiştir?! Böyle bir şey yok.

Bugün, AK Parti İktidarı döneminde alınacak bu polislerin, sanki bizim yandaşlarımız olacakmış gibi imada bulunmayı da, açıkçası, siyaset için çok lüzumlu görmüyorum. Sayın Abdülkadir Aksu, benim polis memurluğu yaptığım dönemde de İçişleri Bakanıydı. O dönemde de, özel sınıflar adı altında, Polis Akademisine, çok kısa süreyle, dokuz ay süreyle komiser muavini adayları alınmıştı. O gün kimsenin sesi çıkmadı. Bugün, aynı Bakan ve aynı statüye yakın bir alım gerçekleşecek Emniyet Teşkilatında; yaygara koparıyoruz. Yok efendim Anayasaya aykırıymış, yok efendim altı ayda polis yetişir miymiş?

Arkadaşlar, ben dokuz ay okudum, polis oldum; üniversite mezunuydum.

Şimdi, polis mesleğini illa da kafamıza taktık gidiyoruz.

Bizim güvenliğimizi koruyan askerî teşkilata bakalım; jandarma asteğmeni -asteğmen diyorum bakınız, assubayın da üzerinde- dört aylık kısa bir eğitimden geçtikten sonra, bizim güvenliğimizi korumak için, rütbesini takıyor, görevinin başına gidiyor. Dört ay, sadece, bir ana eğitim alıyor.

Diğer assubaylar da, dört aylık bir silah eğitiminden sonra, görevinin başında; çok önemli görevleri yapıyor.

Şimdi, polis memuru arkadaşların, altı ay gibi bir sürede, polislik mesleğinin atış eğitimi ve buna benzer meslekî, teknik eğitimi aldıktan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kaya, lütfen tamamlayın.

VELİ KAYA (Devamla) - Hemen tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, altı ay gibi bir süre, önemli bir süre. Sürekli altı aylık bir eğitimle polis alalım da demiyorum; ama, altı ayda istediğiniz polisi yetiştirirsiniz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, ben polis memuru olduğum zaman, sekiz dokuz ay gibi bir süre eğitim gördüm. Eğitim gördükten sonra, polis adayı olarak başlıyorsunuz; bakınız, polis olarak değil. Yirmi ay gibi bir sürede, adaylık süresi içerisinde, asaletinizin tasdik olması için, o mesleğin gereği olan tüm kuralları incelikle öğrenmek durumundasınız. Bu süre içerisinde eğer sağlığınızı bile kaybettiyseniz, asaletiniz tasdik olmuyor; çünkü, asalet tasdik olurken bile, tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu istiyorlar.

Onun için, ben, gerek devletin bütün makamlarına gerekse Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarıma, bu konuda tereddüte gerek, mahal olmadığını söylüyorum; rahat etsinler. Bu alınacak çocuklar, bu ülkede, bu ülkenin çocukları olacaktır, hiçbir problem olmayacaktır. Bu kanuna desteklerini bekliyorum ben de.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kaya, teşekkür ediyorum.

Sayın Kaya, soru soracak mısınız?

YILMAZ KAYA (İzmir) - Soracağım efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kaya.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakana şu soruyu sormak istiyorum: Yasanın komisyonda görüşülmesi sırasında, hükümeti temsilen -biraz önce konuşmamda da belirttim- "hukuk fakültesi mezunları ve idarî bilimler fakültesi mezunları alınacaktır" denilmiştir. Oysa, biraz önce, Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder "10 000'i tamamlayamayacağımız endişesi olduğu için, başka fakültelerden de alacağız" dedi.

Hükümetin gerçek niyeti nedir; yani, sadece hukuk fakültesi ve idarî bilimler fakültesi mezunlarını mı almak, yoksa, başka fakülteler de var mı, bu başka fakültelerin içinde ilahiyat fakültesi de var mı?

Ayrıca, her yıl 2 000 kişi... Daha doğrusu, Bakan biraz önce düzeltti "sadece bu yıl 2 000 kişi alacağız" dedi. Bu söylenirken, bu işsizlik ortamında 2 000 kişinin başvurmaması gibi bir ihtimal söz konusu olmamasına rağmen, neden bu fakülteler açıkça belirtilmiyor? Bu bir çelişki değil midir; yani, 2 000 kişinin başvuracağı kesin iken, böyle bir tereddüt kafada yok iken, neden bu fakülteler açıkça belirtilmiyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.

Sayın Bakan, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben, konu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldüğünde de ifade ettim; dedim ki: Bizim, tabiî ki, tercihimiz, öncelikle, hukuk, siyasal, idarî bilimler, kamu yönetimi, iktisat fakülteleri gibi, hukuk da okutulmuş fakültelerden almak; ama, bunun yanında, bizim, mühendislere ihtiyacımız var.

Biraz önce bir soruya cevap verirken de dedim ki: Biz, alan hâkimiyetini bilişim teknolojileriyle doldurmak istiyoruz. Yani, bugün, artık, polis memurlarımızın kucağında bilgisayar vardır. Hele İstanbul'da kuracağımız bu sistemle, hemen hemen bütün ekipler, polis merkezleri, hatta polis memurları, artık, bilgisayarla haberleşecekler. Onun için, bize, elektrik mühendisi, elektronik mühendisi, bilgisayarcı, bilgisayar programcısı da lazım. Artı, bizim polis laboratuvarlarımız var; burada kimya mühendisi, biyolog lazım olacak, bunları da alacağız. Bizim köpek eğitim merkezlerimiz var, veteriner hekimleri de alacağız. Yani, bakın, biraz önce de açıklarken söyledim; bunların niteliklerini falan, biz, çıkaracağımız yönetmelikte bunları belki uzun uzun anlatacağız; çünkü, zaman içerisinde hiç tahmin etmediğimiz konularda ihtiyaçlar çıkabilir. Psikolog ihtiyacımız vardır, bunu birkaç yıldır zaten alıyoruz. Şimdi, bu yolla da sağlanabilecektir. Dil Tarihten mezun olan insanlara ihtiyaç olacaktır, lisan bilen; çünkü, bir taraftan turizm çok iyi gelişiyor, turistik bölgelerde lisan bilen polis memurlarına ihtiyacımız var, âmirler değil, lisan bilen memurlara da ihtiyacımız var. Filoloji mezunları, fakültenin dil bölümünden mezun olanlar alınacak. Bunlar, zaman içerisinde ihtiyaç duyduğumuz branşları da bu bir iki yıl içerisinde veya bu teşkilatın... Mesela, bugün, Antalya'da yeni bir terminal binası açıldı ve buraya bizim yeniden, en azından 300-400 tane polis memuru vermemiz lazım ve bunların çoğu da lisan ağırlıklı olması lazım. O bakımdan, bunları biraz evvel de izah ettiğim gibi, Polis Meslek Yüksekokulu Yasasında da "bu konular, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir" diyor. Üstelik, biz, bunları -yine komisyonda açıkladım- KPSS sınavından alacağız; yani, biz, Devlet Personel Dairesine müracaat edeceğiz, KPSS'den belli bir puanın üzerinde not almış olanlardan polis eğitim merkezlerine atamak üzere talep edeceğiz. Bunlar bir ön mülakattan, fizik ve beden testlerinden geçecekler. Bunlar da önemli polislik için, sadece bilgi değil, fizik görünümü, beden kabiliyeti de önemli, bu mülakatlardan da geçirdikten sonra bunları atayacağız.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN- Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

YILMAZ KAYA (İzmir)- Sayın Bakan ikinci soruma cevap vermedi Sayın Başkan. Yani, tüm fakültelerden alacaksınız?..

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul)- KPSS'den...

BAŞKAN- Sayın Kaya, o, bizim takdirimiz dışında. Sayın Bakanla siz onu görüşün. Gerekirse yazılı versin.

Sayın milletvekilleri, çerçeve 3 üncü maddenin geçici madde 21'i üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, geçici madde 21'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, geçici madde 21'i kabul ettik. Çerçeve 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Kart.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili değerlendirmeme geçmeden evvel, iktidara mensup bazı konuşmacıların yanlış sunuşlarına dikkatinizi çekmek istiyorum. Yanlış bilgilendirme yapılıyor; o sebeple, bu konuya açıklık getirmek istiyorum.

Bakın, 4652 sayılı Polis Yükseköğretim Kanunu, polis mesleğine alınacakların öğrenci kaynağını düzenleyen kanun. Burada 10 uncu maddede ne diyor: Polis meslek yüksekokullarına alınacak kişilerin genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim, ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından yapılacak sınavla alınacağını düzenliyor. Öyle bir sunuş yapılıyor ki değerli arkadaşlarım tarafından, sözcüler tarafından; sanki sadece imam-hatip mezunları için bir kısıtlama getiriliyor gibi bir sunuş yapılıyor.

Ama, değerli arkadaşlarım, öyle değil. Bakın, bu, Anayasa Mahkemesine de konu oluyor; kanun metninden de gayet açık bir şekilde anlaşılıyor ki, imam-hatip mezunları dışında, fen lisesi mezunları, anadolu lisesi mezunları da bu okullara giremiyor. O zaman, bu sunuşunuz yanlış, bu sunuşunuz kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir sunuş, değerli arkadaşlarım!

Artık, gelinen aşamada, bazı kavramlara dayalı olarak, bazı kurumlara dayalı olarak politika yapma alışkanlığından, lütfen, vazgeçelim, bunlara, tenezzül etmeyelim artık.

Değerli arkadaşlarım, bu değerlendirmemi yaptıktan sonra, tasarıyla ilgili genel değerlendirmemi sürdürmek istiyorum. Getirilen bu tasarı -1 inci maddeyle ilgili değerlendirmede de ifade ettim- kıdem ve liyakati esas almayan, objektif esasları gözardı eden bir anlayışla hazırlanıyor. Getirilen tasarı, polis kaynağı ve eğitim düzeyi bakımlarından, örgütte ayırımcılığı artıran bir özelliğe sahip. Bütünleştirici, kaynaştırıcı ve dayanışma duygusunu artıran özelliklere sahip olması gerekirken, bütün bu özelliklerden uzak olan bir tasarıyla karşı karşıyayız.

Burada, yine, iktidara mensup bir arkadaşımızın değerlendirmesi oldu, "polis eğitiminde maliyeti düşürmek" gibi bir kavramdan söz etti Sayın Şükrü Önder. Böyle bir değerlendirmeyle, değerli arkadaşlarım, etkinliği, verimi sağlayamazsınız. Talihsiz bir değerlendirme olduğunu, hemen ifade etmek istiyorum.

Aslında, bu tasarının amacına ulaşmasının önündeki en büyük engel, kabul etmek gerekir ki, şu, değerli arkadaşlarım: Bizatihi Bakanlığın, haksız ve hukuka aykırı olan uygulamalarıdır. Bunları biraz somut örneklerle de açıklamak istiyorum. Yine, daha evvelki konuşmalarımda anlattım; ama, yeri geldiği için bir defa daha anlatacağım; çünkü, Sayın Bakan, bu konuda hiçbir zaman, hiçbir aşamada yazılı soru önergelerimize de tatminkâr bir cevap vermediler.

Bakın, değerli arkadaşlarım, elimde bir liste var. Bu liste, ikinci sınıf emniyet müdürlerinin terfi listesi. Bakın, biliyorsunuz, bu terfiler, kıdem ve liyakat esaslarına göre yapılıyor. Terfi listesinin 1 inci sırasına bakıyoruz, kıdem listesinin 294 üncü sırasındaki kişiyi terfi listesinin 1 inci sırasına getirmişiz; terfi listesinin 2 nci sırasına kıdem listesinin 175 inci sırasındaki kişiyi getiriyoruz; 3 üncü sırasına 220 nci sıradaki kişiyi getiriyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan hemen şu açıklamayı yapıyor: "Efendim, o kıdem listesinin dışında bir de liyakat listesi var." Değerli arkadaşlarım, hepinizi insafa davet ediyorum; bu nasıl bir liyakattir ki, kıdem listesinin 294 üncü sırasındaki kişiyi terfi listesinin 1 inci sırasına getiriyorsunuz?! Bu, böylece devam edip gidiyor. 81 kişi içinde, yani, birinci sınıf emniyet müdürü olan 81 kişi içinde 72-73 kişinin tamamı, kıdem listesinin 150 nci sırasından sonra!

Bu nedir değerli arkadaşlarım; bu, bu kurumun, Emniyetin arşivini yok etmektir, bu kurumun istihbaratını yok etmektir, bu kurumun sürekliliğini yok etmektir. Orada, doğaldır ki, ne olacak; İstanbul'daki terör olaylarında veya daha başka önemli olaylarda bir kopukluk doğacak, bir istihbarat zafiyeti doğacak. Anlatmaya çalıştığımız bu, değerli arkadaşlarım. Bunun anlamı şu: Bunun anlamı, o kurumun içini boşaltmaktır. Bunun anlamı, o kurumun teknik işlevini kaybetmesidir, değerli arkadaşlarım. Bunun başka bir açıklaması olamaz.

Şimdi, tekrar ifade edeyim. Bu nasıl bir liyakat ölçüsüdür ki, 294 üncü, 275 inci sıradaki insanları 1 inci sıraya alıp getiriyorsunuz. Demek ki, sizin liyakat ölçünüzde objektif ölçüler yok. Sizin liyakat ölçünüzde kişisel ilişkiler var, sübjektif ilişkiler var veya daha başka faktörler var. Ben, daha başka faktörleri çok fazla dillendirmek istemiyorum; çünkü, bunu da birilerinin istismar ettiğini çok iyi biliyorum; ama, o kavramı kullanmadan en hafif deyimiyle ifade ediyorum ki, bu sübjektif ölçüleri kural haline getirdiğiniz içindir ki, bunları genel bir uygulama haline getirdiğiniz içindir ki, orada Emniyet birimlerinin, Emniyet kurumunun içini boşaltıyorsunuz Sayın Bakan. Bu kuruma, bu haksız, keyfî ve hukuka aykırı uygulamalarla en büyük kötülüğü yapıyorsunuz. Bu sebepledir ki,  10 000 polis memuru değil 35 000 polis memurunu bir defada alsanız da suç ve suçluyla mücadelede etkinliği ve verimi sağlayamazsanız, değerli arkadaşlarım. Artık bunu görmemiz gerekiyor; bunu sağduyuyla değerlendirmemiz gerekiyor ve Türkiye Cumhuriyetinin kaynaklarını daha fazla da heba etmememiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu açıkladığım gerekçelerle bu tasarının amacına ulaşmayacağını, ulaşmasının mümkün olmadığını; bu tasarının amaca ulaşması isteniyorsa, kıdem ve liyakat esaslarına uygun, objektif ve teknik esaslara uygun bir değerlendirme yapılması gerektiğini, terfi sisteminin buna göre yapılması gerektiğini bir defa daha önemle ifade ediyorum. Bunu yapmadığınız takdirde, siz, üç ay sonra, altı ay sonra yine bu noktada benzer tasarıları getireceksiniz; ama, bunun anlamı kamu kaynaklarını heba etmekten başka bir anlama gelmeyeceği gibi, mevcut emniyet yapısını daha da işlemez hale getiren, o hiyerarşik yapıyı daha da bozan daha da kaosa sürükleyen sonuçlar yaratacaktır. Bu kaçınılmazdır değerli arkadaşlarım.

Bu değerlendirmelerle bu tasarıya elbette karşı çıktığımızı, olumsuz oy vereceğimizi bir defa daha ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

Şahsı adına, Kilis Milletvekili Sayın Veli Kaya; buyurun.

VELİ KAYA (Kilis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanunda değişiklikle ilgili tekrar söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Çok fazla konuşmak istemiyorum; çünkü, konuşulanlar konuşuldu. Kanun üzerinde, bundan birbuçuk ay önce de uzun uzun tartışmalar yaptık.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Sayın Cumhurbaşkanımızın üzerinde durduğu iki önemli husus... "Neden altı ay gibi kısa bir sürede polis memuru alma ihtiyacını hissetiniz" diye böyle bir soru soruyorlar.

Şimdi, bu kürsüde ve basında, İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da ve nüfusu 500 000'in üzerinde olan büyük şehirlerde, her gün gelişen yeni suçlar ve yeni suçlularla ilgili olarak dert yandığımızı, sızlandığımızı, müşteki olduğunuzu ben defalarca gördüm, duydum ve seyrettim. Şimdi, İstanbul'da, her gün, basını seyrettiğimizde, her gün görmüyoruz ki, yeni bir olayla karşılaşmayalım, televizyonda. Her gün yeni kapkaçlar, aklınıza gelmedik yeni suçlar; bilhassa elektronik suçları ve malî şubeyi ilgilendiren çok önemli suç çeşitleri; çünkü, teknolojiyle birlikte, gelişen insanlıkla, gelişen dünyayla birlikte yeni suçlar ve çeşitleri ortaya çıkıyor. Bilhassa bu kapkaç olayıyla ilgili ve tinerci çocukların ortaya saçmış oldukları terör olayıyla ilgili yeni güvenlik tedbirlerine ihtiyaç duymadığınızı, herhalde, burada, bana söyleyecek değilsiniz. Onun için, bu 2 000 polisin, ivedilikle büyük şehirlere kazandırılması gerekir; ivedilikle diyorum. Bunu, bu zamana kadar, gerçi, burada şu ana kadar kimse konuşmadı; ama, büyük şehirlerin güvenliğinin bir an önce sağlanması için         2 000 polisin behemehal alınması lazım. Peki, behemehal nasıl alacaksınız? İki yıl okuttuktan sonra, bu çocukları, İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlere salıverdiğinizde, iki yıl sürede, benim büyük şehirde oturan vatandaşımın uğradığı zarar ne olacak; canıyla, malıyla, namusuyla. Peki, onu kim karşılayacaktı? Tabiî ki, diyeceklerdi ki, belki de, sizler de aynı şeyi söyleyecektiniz "efendim, hükümet nerede, devlet nerede, yetkililer nerede" diye o zaman feryadı figanlar başlayacaktı.

İşte, bu tür olayların önüne geçilebilmesi için, değerli milletvekilleri, bu 2 000 polisin bir an önce Emniyet Teşkilatına kazandırılması lazım. Ben, bunun gerekliliğine inanıyorum. Sağduyu içerisinde, bu görevde... Bir an önce bu göreve başlamak için can atan işsiz çocuklarımıza da bir çare olacaktır. Milyonları bulan işsizlerimizi hayal kırıklığına uğratmayalım ve bu kanunu bir an önce çıkaralım diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.

4 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5321 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir daha görüşülmek üzere geri göndermesi üzerine, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polis, toplumda güven ve huzuru sağlamakla görevlidir. Yaşamımızda eğer güvene, eğer huzura sahipsek, bunda büyük payı, bize bunu sağlayan polislerimiz almaktadır. Polisin her alanda çağdaşlaşması da kaçınılmaz bir gerekliliktir. Polislerimizin üzerlerine düşen görevi, büyük sorunlar altında, büyük sorunlar içerisinde yaşamalarına rağmen çözmeye çalıştığını, bu toplumda yaşayan herkes bilmektedir, bizler de biliyoruz.

Polisimizin sayısız sorunu vardır; özlük hakları yetersizdir, çalışma koşulları elverişsizdir; ama, polisimiz, bu koşullar altında, özveriyle, gece gündüz, yağmur çamur, sıcak soğuk demeden görevini yerine getirmeye çalışmaktadır.

Polisimizin eğitimi, zaman zaman başka ülkelere baktığımızda, onlarla kıyas kabul etmeyecek bir düzeydedir; daha nitelikli, daha çağdaş bir eğitime ihtiyacı vardır.

Ülkemizde polis başına düşen vatandaş sayısına baktığımız zaman, çağdaş, gelişmiş ülkelerde rastlananın çok üstünde bir yükle polisimizin karşı karşıya kaldığı görülmektedir.

Ülkemizde suç işleme oranı da çok fazladır.

Bütün bunları birlikte düşündüğümüz zaman, Emniyet Teşkilatımızın karşı karşıya olduğu sorunların ciddiyeti ve boyutu olanca açıklığıyla ortaya çıkar. Bunları çözmemiz lazım, ülke olarak çözmemiz lazım, devlet olarak çözmemiz lazım, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümet olarak çözmemiz lazım; ama, önceliği vermemiz gereken bir husus var ki, o da polisimizin eğitimi. Polisimize yeterli düzeyde eğitim vermezsek, her alanda olduğu gibi bu alanda da çağdaşlaşma çizgisini yakalayabilmemiz fevkalade zordur. Çağdaşlaşma, ancak ve ancak nitelikli eğitimle mümkündür; bir başka deyişle, çağdaşlaşmada gerçekleştirilmesi gereken en önemli unsurlardan birisi eğitimdir.

Şimdi, biz, bu yasayla ne yapmaya çalışıyoruz: Daha az eğitim görmüş olan bir kadroya, Türkiye'nin güvenliğini, toplumun huzurunu teslim etmeye çalışıyoruz. Bundan önce polisin eğitimi konusunda çıkarılmış olan yasalara baktığımız zaman, bunların hepsinde, polisin eğitim süresinin, durmaksızın yükseltilmiş olduğunu görüyoruz; ama, bu yasada, eğitim süresini kısaltıyoruz.

Sayın Başkan, dikkatimi toplamam imkânsız bu koşullar altında; lütfen, salonun sükûnetini temin ediniz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri... Kürsüdeki hatip, gerçekten, konuşmakta zorlanıyor. Arkadaşlarımızın, önce, yerlerine oturmalarını rica ediyorum.

Evet, buyurun efendim.

OYA ARASLI (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar, yasalarımızda, hep, polisin eğitim süresini uzatmaya çalışırken, bugün, biz, bu eğitim süresini aza indirme hazırlığı içerisindeyiz. Doğrudur, ülkenin, acilen polise ihtiyacı var; ama, getirilen düzenleme, sadece acil bir ihtiyacı karşılamaya yönelik değil; getirilen düzenleme, kalıcı bir düzenleme, geçici bir çözüm getirmiyor. O nedenle, bunun üzerinde, çok dikkatle durmamız gerekir.

Değerli bir arkadaşım, kalktı "ben, dokuz aylık eğitimden sonra polis oldum, gayet de güzel bu işi yaptım" dedi; olabilir, kendisini takdirle karşılıyoruz; ama, bir şeyi de hatırlatmamıza izin veriniz. Bütün meslek mensupları, kendilerinden sonra gelenin daha nitelikli olmasını arzu ederler. Ben dört yıl eğitim gördüysem, benden sonraki -bir hukukçu olduğum için- hukukçuların, beş yıl, altı yıl eğitim görmesini isterim; çünkü, daha nitelikli, daha ayrıntılı bilgi edinmiş olmanın, meslek hayatında ne büyük yararlar sağlayacağını, yaşayarak, deneyimlerimle görmüş bulunuyorum. Bu, yalnız benim için değil, tüm meslek mensupları için geçerli olan bir ilkedir. Dün arkadaşımıza yetmiş olan dokuz aylık eğitim süresi, itiraf edelim ki, bugünün koşullarında, bu gelişmiş teknoloji ortamında, bu gelişmiş dünya koşullarında artık yetersizdir. Bunun daha uzatılması gerekmektedir. Bu açıdan, ben, kalıcı bir biçimde bu eğitim süresini kısaltmaya yönelik bir çözümde kamu yararı olup olmadığının çok dikkatle düşünülmesinden yanayım. Ben ve Grubum, bunda çok büyük bir kamu yararı olmadığı görüşünde. Geçici olarak böyle bir usul gerekiyorsa benimseyelim; ama, bunu kalıcı hale getirmekte, bizler, hiçbir kamu yararı amacı görmüyoruz, kamu yararını karşılamaya yönelik bir çözüm olarak nitelendirmiyoruz getirilen çözümü.

Diğer taraftan, bir değerli arkadaşımız kalktı "bu kanundan yararlanarak, hangi okuldan alırsak alalım, okul ayırımı yapmanın eğitim bakımından ne gibi bir farkı var" diye bir soru sordular burada.

Değerli arkadaşlarım, bazı öyle yükseköğrenim kurumları var ki, polislik mesleğinde gereken birtakım bilgileri, hatta daha ayrıntılı bir biçimde veriyorlar; ama, birkısım meslek okulları var ki, bu eğitimi diğerleri kadar çok yoğun bir biçimde vermiyorlar, dersleri polis eğitiminden fevkalade uzak. Bir baletin, bir balerinin, bir heykeltıraşın, bir mühendisin, bir siyasal bilgiler fakültesi mezununun ve bir hukuk fakültesi mezununun, polislik için gerekli olan bilgilere yakınlığı birbirinden çok farklı. Bu açıdan, böyle bir değerlendirmede biz yarar görüyoruz ve o arkadaşlar açısından, hakikaten altı aylık bir eğitimin yeterli olup olmayacağını takdir etmek durumunda olduğumuz için bilmek istiyoruz; kimleri alacaksınız? Belli meslek mensupları için belki yeterli olabilir; ama, belli yüksekokul mezunları için bu süre yeterli mi değil mi, burada bunu müzakere etmek istiyoruz. "Birileri, elbette ki, bunun değerlendirmesini yapmıştır" mantığı, milletvekilliği görevinin ciddiyetiyle uzaktan yakından bağdaştıramayacağımız bir anlayış. Bir değerli arkadaşımız kalktılar, bu yaklaşımımızı eleştirerek, milletvekilliği, millete saygıyı gerektiren bir iştir. Bu kürsüye çıkıyorsunuz, gereken saygı, aldığınız vekâlete saygı duyun şeklinde, bu anlama gelen birtakım sözler sarf ettiler. O vekâlete çok saygı duyduğumuz için bilmek istiyoruz hangi okulların mensuplarını alacaksınız? Bu altı ay gerçekten yetiştirmeye değer mi değmez mi? Burada, onun değerlendirmesini, milletin bize verdiği vekâlet çerçevesinde yapmak istediğimiz için soruyoruz. Bu konuşmaları onun için burada yapıyoruz. Eğer, böyle "bilenler elbette ki takdirini yapmıştırlar" anlayışıyla burada yasa çıkaracaksak, o bilenler kimse, gelsinler, onlar otursunlar bu sıralarda, yasalar çıkarsınlar; o zaman bize yer kalmaz görevimizi bu anlayışla yapacaksak. Biz, görevimizi böyle bir anlayışla yapma şiarında olmadığımız için milletin bize verdiği vekâleti büyük bir özen, büyük bir titizlik, büyük bir ciddiyetle ve saygıyla yerine getirme arayışında ve anlayışında olduğumuz için, bu soruları soruyoruz, yanıtını da almak istiyoruz. Ona göre kararımızı vereceğiz çünkü. Burada karar verme yetkisinin, milletvekilleri olarak, bizde olduğunu biliyoruz; Anayasa öyle demiş. Anayasaya saygılıyız, milletimiz de bu görevi yapalım diye bize oy vermiş, vekâletini vermiş. Onun gereğini yerine getirmek için bu soruları size soruyoruz ve öğrenmek istiyoruz; hangi okullar için bu süre yeterlidir hangileri için yetersizdir? Bunun tartışmasını yapacağız; onun için de söyleyiniz diyoruz. Yoksa, kafanızın arkasında belli okullara öncelik vermek, belli okullara ikincillik vermek gibi bir fikir mi var, onu da öğrenmek istiyoruz. Eğer yanıt vermezseniz, bu konularda, biz, soru sormaya ve yorum yapmaya devam etme durumunda kalırız. Halbuki, ayağı yere basmayan yorumlar yapmak istemiyoruz, bu tercihi yapmış olanlardan işin gerçeğini öğrenmeye çalışıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sorunun yanıtının verilmesi, bu yasada verilmesi, ayrıca Anayasanın gerektirdiği bir konu.

Bakınız, bu okullarda uygulanacak esasları, öğrencilerle ilgili hususları, sınavları, disiplinleri ve diğer buna benzer hususları belirleme işini, bu okullara kimin alınacağını belirleme işini yönetmeliğe bırakmış bulunuyorsunuz. İçişleri Bakanlığı bir yönetmelik çıkarıp, bu hususları düzenleyecek.

Anayasamız diyor ki: Yürütme, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilecek bir yetki ve görevdir ve yasama yetkisi de yasama meclisinindir, Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.

Bütün bu hükümleri birlikte okuduğumuz zaman şu husus ortaya çıkıyor: Yürütmenin, idarenin aslî bir düzenleme yetkisi yoktur; yani, daha önce kanunla düzenlenmemiş, esasları ortaya konulmamış bir alanda, yürütme, yönetmelikle, tüzükle herhangi bir düzenleme yapamaz.

Siz -Anayasanın emri- bir alanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, önce, bir yasayla düzenleyeceksiniz, esaslarını belirleyeceksiniz. Yalnız, yasada, yönetmelikle bu hususları düzenlemek falanca bakanlığa aittir demek de yetmiyor. Yürütme yetkisinin verilmesi yasayla yapıldığı zaman, yasayla aslî düzenleme gereğini karşılamıyor. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin çok çeşitli kararları var, sayısız kararları var. Siz, burada, aslî düzenleme yapmadan, yürütme yetkisini doğrudan doğruya bakanlığa veriyorsunuz ve dolayısıyla, yürütmenin aslî düzenleme yetkisi olmadığını gösteren, Anayasanın 8 inci maddesine, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğuna ve devredilemeyeceğine ilişkin 7 nci maddesine ve Anayasadan kökenlenmeyen hiçbir devlet erki kullanılmayacağına ilişkin 6 ncı maddesine aykırı bir düzenleme yapıyorsunuz.

Sayın Bakan, kalktı "biz, burada memur almıyoruz ki, niye 128'e atıfta bulunuluyor" dedi. Bir yararı var, eğer, 128'deki koşullara uymadan bu okullara öğrenci alacak olursanız ve atama zamanı o koşulları taşımadığı çıkarsa bu öğrencilerin, çok yazık olur sizin o öğrencileri okutmak için harcadığınız zamana. O bakımdan da, bu düzenlemenin yasada yapılması gerekiyor. Kaldı ki, Anayasanın bir 132 nci maddesi var; burada polisle ilgili yükseköğretim kurumlarına ilişkin hususların yasayla düzenlenmesini emrediyor. Birinden kaçtınız; ama, diğerinden kurtulmanız mümkün değil.

Onun için, değerli arkadaşlarım, bırakınız inatlaşmayı. Bakınız, bu memlekette bir Anayasa var, eleştiririz eleştirmeyiz, değiştirilecek yönleri olduğunu söyleriz söylemeyiz, fikir birliğimiz olur olmaz, bu ayrı bir husus; ama, bu Anayasa yürürlükte olan bir Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasası, halihazırda yürürlükte olan ve hepimizin bu göreve başlarken saygılı olmak konusunda yemin ettiğimiz Anayasa. O Anayasanın hükümlerine aykırı yasa yapmak durumunda değiliz, Anayasayı beğenmeyebiliriz; ama, Anayasa hükümlerine o Anayasa değişinceye kadar saygı göstermek durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (Devamla) - Onun için, inatlaşmakla elimize geçecek bir şey yok. Yarın öbür gün, bu kanun, Anayasa Mahkemesine götürülüp de orada iptal edilirse bunu bir kere daha görüşmek zorunda kalacağız.

Bakınız, uzun zamandan beri bir yasayı bir görüşmede çıkarmamız mümkünken, biz, iki kere, üç kere görüşüp, mesafe almak durumundayız. Burada, zaman zaman, arkadaşlarımız "bir günde 1 maddelik yasa görüştük" diye eleştiride bulunuyorlar; olabilir, bir günde 1 madde çıkarabiliriz hatta çıkarmayabiliriz, tartışa tartışa bir haftada 1 madde çıkarabiliriz; yeter ki, doğru, düzgün, kamunun yararına kanun çıkaralım burada. Sürat, her zaman en iyisi demek değildir. Marifet olan, süratle birlikte doğrusunu, düzgününü çıkarmaktır; bunu arayalım. Bu inatlaşmalar nedeniyle, yasa düzenimize zamanında yasa yetiştiremediğimiz gibi, ülkemizin zaten çok kıt olan kaynaklarını da heder ediyoruz. Halbuki, burada, sözcü arkadaşlarımız kalkıyorlar, bu kaynakları çok tasarruf anlayışıyla kullanmamız gerektiğinden de söz ediyorlar. Konuştuğumuzu yapalım değerli arkadaşlarım; Anayasaya uygun hareket edelim.

Bakın, baştan çok uyarıda bulunduk; dikkate almadınız Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu olarak. Cumhurbaşkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız iade ettiler, yine, aynı ısrarda devam ediyorsunuz. Biz de istiyoruz ki, bir kere daha görüşmek zorunda kalmayalım, yol yakınken yanlıştan dönelim.

Kanunun bu son maddesi üzerinde bir kere daha sizi bu hususları düşünmeye davet etmek için söz almış bulunuyorum; sizlere saygılarımı sunarak sözlerime son veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Araslı.

AK Parti Grubu ve şahsı adına, Sakarya milletvekili Sayın Ayhan Sefer Üstün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 873 sıra sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporu üzerinde, AK Parti Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu Kanunun amacı, Emniyet Teşkilatının polis memuru ihtiyacını karşılamak olarak açıklanmıştır.

BAŞKAN - Sayın Üstün, bir dakikanızı rica edeceğim.

Sayın milletvekilleri, sizleri bir defa daha ikaz etmek ihtiyacını duyuyorum. Hatibi dinleyemiyorum. Lütfen, arkadaşlar...

Buyurun Sayın Üstün.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu ihtiyaç var mıdır yok mudur, burada, dünden beri konuşan değerli konuşmacılar açıkladılar; evet, bu ihtiyaç vardır. İhtiyacın 35 000 olarak belirtildiği gözlemlenmektedir.

Bu ihtiyaç, bence, bugünkü mevcut ihtiyacı belki belirtmiştir; şahsıma göre -bu, şu andaki, önümüzdeki yapılacak düzenlemelerle- polis ihtiyacı bundan çok daha fazladır. Zira, polisin görev alanının genişletilmesiyle ilgili olarak, buradaki konuşmacıların hiçbirisi bunun üzerinde durmadı.

Bakınız, hâlâ, şurada, ileride, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin bulunduğu bölüm, biraz ilerisinde Bilkentin bulunduğu bölüm, yine, şehirlerimizin birçok bölümü, belki Kızılay'a 5 kilometre mesafedeki bölümler Emniyet Teşkilatımızın görev alanında değil, hâlâ, jandarmanın görev alanında. Tabiî, yine, yirmi yıl önce ilçe olmuş; bu ilçelerde de Emniyet Teşkilatı değil jandarma görev yapıyor. Bunun da belki sebebi polis eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bunları da ilave ettiğimizde, ileriki yıllarda 70 000, belki de 100 000 polis memuruna ihtiyacımız olacaktır. Bu ihtiyacımızı mevcut düzenlemeyle karşılama imkânımız yoktur.

Değerli arkadaşlar, peki, böyle bir polis ihtiyacımız varken, Sayın Cumhurbaşkanımız, bunu niçin iade etmiştir? İki gerekçe ileri sürmüştür. Bunlardan bir tanesi olarak, eğitim süresinin ve eğitim kalitesinin düşürülmesine itiraz etmiştir.

Gerçekten, eğitim süresi, eğitim kalitesi düşüyor mu, düşmekte mi; bunu, diğer konuşmacılarımız yorumladılar. Ancak 4 yıllık fakültelerden mezun olmuş insanların kendi alanlarında uzman olarak geldiği açıklandı. Örneğin, hukukçular, psikologlar, belki arkeoloji mezunları, zaten, kendi alanlarında belirli bir eğitimi almış ve dört yıllık bir eğitimi bitirmişler.

Takdir edersiniz ki, 17 yaşındaki bir insana bazı şeyleri anlatmak, izah etmektense, yine, 22 yaşında olan, belirli bir eğitimden geçmiş bir insana bazı şeyleri anlatmak elbette daha kolaydır. O bakımdan, dört yıllık eğitim almış birilerine, siz, en az altı ay daha eğitim vereceksiniz. Bunun üzerine, bir de, meslekiçi eğitimi eklediğinizde, neredeyse, bunlar, yüksek lisans düzeyinde eğitim almış olacaklar. Polis memuru olacak bu arkadaşlarımızın eğitim süreleri, şu Mecliste görev yapan birçok vekilden çok daha fazla olacak. O bakımdan, eğitim süresinin azalmasıyla ilgili bu itirazları kabul etmiyoruz.

Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanının bu itirazı, yönetişimle alakalıdır. Hükümet, bir tercih sunuyor, böyle bir sorun var, bu sorunu bu şekilde çözeceğim diyor. Sayın Cumhurbaşkanı da, evet, sorun var; ama, bu sorunu böyle çözerseniz daha iyi olur diyor. Şimdi, burada, siyasî ve hukukî sorumluluk hükümettedir arkadaşlar. Dolayısıyla, Yüce Meclisin, sorumluluk kimdeyse onun tercihleri yönünde karar vermesi gerekir. Bakın, daha dün, mahkemeden istediği kararı almayan bir vatandaş, elinde mahkeme kararıyla "Adalet Bakanı açıklasın, bu karar ne biçim karar" diye, hiç sorumluluğu olmadığı halde Sayın Adalet Bakanından hesap sormaya kalkıyor. Dolayısıyla, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde asayiş sorunu varsa, bunun sorumlusu İçişleri Bakanıdır, hükümettir. O bakımdan, siyasî sorumluluğu ve hukukî sorumluluğu olmayan bir makamın, bir çözüm noktasında ısrar etmesi, kabul edilebilir bir durum değildir.

Sayın Cumhurbaşkanının ikinci iade gerekçesi, Anayasaya aykırılık iddiasıdır. Bu, yapılan kanunda Anayasaya aykırı birtakım durumların olduğunu belirtmiştir. Bunu da, Anayasanın 128 inci maddesine dayandırmıştır değerli arkadaşlar. Anayasanın 128 inci maddesini okuduğumuzda "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" deniliyor. Bakın, cümlenin başında "memurların ve diğer kamu görevlilerinin" deniliyor. Değerli arkadaşlar, biz memur mu alıyoruz, kamu görevlisi mi alıyoruz; biz, elbette ki, öğrenci alıyoruz. Eğer, bu mantıkla hareket ederseniz, bütün üniversitelere alacağınız öğrencilerin bütün niteliklerini, hepsini kanunla belirlemek zorunda kalırsınız. O bakımdan, bu gerekçenin uygun olmadığı kanaatindeyiz.

OYA ARASLI (Ankara) - Anayasa onu gerektiriyor zaten.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Sayın Hocam, biz sizi dinledik, lütfen, dinler misiniz.

Kaldı ki, bakın, kanunda çok açık bir şekilde, bunların hangi fakültelerden alınacağı belirtilmiştir, 4 yıllık yükseköğretim kurumlarından alınacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla, bu gerekçe de pek uygun değildir.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Biraz zorlama oluyor; ama, neyse...

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, Anayasanın 128 inci maddesini işaret ediyor; ancak, Anayasamızda başka maddeler de vardır. Örneğin, Anayasanın 10 uncu maddesi, kanun önünde eşitlik: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." Evet, bu kanun önünde eşitlik ilkesi aynı zamanda bir fırsat eşitliğini de içermektedir; dolayısıyla, siz, insanları önce kamplara bölüp, sarışın, siyah, beyaz, gri deyip, ondan sonra, biz, sadece sarışınlara o imkânı tanıyoruz demek Anayasanın 10 uncu maddesine aykırıdır.

Bakın... Bazı...

MEHMET IŞIK (Giresun) - Meslekler ne oluyor o zaman?!

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - İşte, bunları kanunda belirtmediniz; polis okullarının çalışma usullerini mutlaka kanunda belirtmeniz lazım, bunları yönetmeliğe bırakmayın diye bir iade gerekçesi de vardır.

Polis Yükseköğretim Kanunu çıkmıştır 2001 yılında. Burada, yönetmelikle düzenlenecek hükümleri saymıştır bu kanun: "Polis meslek yüksekokullarının kuruluş, çalışma, disiplin ve eğitim-öğretim esasları ile bu okullara alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, yapılacak sınavlarla, enstitünün kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar ve diğer hususlar, polis yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin okul içinde ve dışında giyecekleri kıyafetlere ilişkin esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

Bu, 2001 yılındaki kanunun hangi hususların yönetmelikle düzenleneceğine ilişkin hükümleridir. Bu kanunu, ne hikmetse, bugün bize iade eden Sayın Cumhurbaşkanı hemen onaylamıştır.

Peki, tek fark nedir; tek fark, orada, okulları tek tek saymanız gerekir denilmiştir. Biz, bunu, yükseköğretim kurumları olarak kanuna yerleştirmişiz.

Peki, Türkiye'de bulunan örneğin 100 tane fakültenin tamamı alt alta sayılmış olsaydı bazıları tatmin olacak mıydı; hayır, tatmin olmayacaklardı; diyeceklerdi ki, bakın bakalım, o fakültelere o öğrenciler nereden gelmiş.

O kök kazıyıcılar var ya kök kazıyıcılar, köklerine inin, bakalım o nereden gelmiş diye bunları araştıracaklardı. Bunu tatmin etmeniz mümkün değildir arkadaşlar.

Bununla ilgili daha önce çıkan kanun Anayasa Mahkemesine iptal için gitmiş; Anayasa Mahkemesi, hakları kısıtlayan bu kanunun Anayasaya aykırı olmadığını söylemiş. Orada bu kanunu yapanlar bir de hata yapmışlar; Anayasa Mahkemesi, bu, Anayasaya aykırı değil demiş.

Peki, biz hakları genişleten, özgürlükleri daha da yücelten bir kanun çıkarmışız; bunun Anayasaya aykırı olduğunu kim söyleyecek? Böyle bir şey söylenebilir mi?! Bütün insanlara aynı imkânı sunmuşuz Anayasanın 10 uncu maddesine göre; buna rağmen, bu kanun, Anayasaya aykırıdır diye iade edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bakın, o zaman Anayasa Mahkemesi reddetmiş; ama, bir gerekçe bulunamamış, gerekçesinin içini dolduramamış ve en son "bu tür işler yasa koyucunun takdir yetkisinde olan bir yasama görevidir" demiş; yani, topu yasamaya atmış, topu sizlere atmış, işin içinden çıkamamış. Böylece, siz de burada oturmuşsunuz, bir düzenleme yapmışsınız.

OYA ARASLI (Ankara) - Niye işin içinden çıkamasın canım?!

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bu, tamamen, Meclisin görevi içerisinde bir yetkidir arkadaşlar.

Bakın, orada muhalefet şerhi de var. Bugünkü Anayasa Mahkemesi Başkanı ve arkadaşları yine muhalefet şerhi sürmüşler, o zaman demişler ki, ey Meclis, siz, bu yaptığınız Anayasaya aykırı kanunla bir şeyleri hedeflemiş olabilirsiniz, örtülü bir hedefiniz olabilir; ama, sizin bu örtülü hedefiniz Anayasaya aykırı bu kanunu Anayasaya uygun hale getirmez, hukuka uygun hale getirmez; dolayısıyla yaptığınız yanlıştır diye açıklamışlar değerli arkadaşlar. 10 uncu maddesinden bahsedilmiş "Anayasanın 10 uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesi, aynı durumda bulunan kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmasını sağlamak ve yasa karşısında dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep gibi nedenlerle ayırım yapılmamasını zorunlu kılar" denilmiş o zamanki muhalefet şerhinde. Tabiî, muhalefet şerhinde daha başka gerekçeler de var. Mesela, siz, o çıkardığınız kanunla, turizm okullarından polis meslek yüksekokullarına öğrenci alabilme imkânını getirmişsiniz; spor okullarından niye bunu almadınız demiş.

Bakın arkadaşlar, ben öğretmen lisesi mezunuyum. Beden eğitimi dersleri fazladır, anadolu lisesi olması hasebiyle yabancı dille ilgili eğitim verir. Niçin öğretmen lisesi mezunları polis meslek yüksekokullarına alınmaz? Bunun açıklaması yoktur. Diğer liselerden niçin alınmaz? Yani, eğer başarılı öğrenciler ise, anadolu liseleri, fen liseleri öğrencileri, en başarılı öğrencilerdir. Bakın, kanunun iade gerekçesi de budur "polis meslek eğitimi bazı nitelikleriyle ilgili başarılı öğrencilerin alınması gereken okullardır" deniyor. Anadolu liseleri, fen liseleri öğrencileri en başarılı öğrencilerdir. Niçin... Hayır, anadolu lisesi konsaydı şayet, anadolu imam-hatip liselerinin de bundan faydalanma imkânı vardı. Bütün örtülü amaç buydu arkadaşlar.

O bakımdan, o zamanki Parlamento, o zamanki hükümet, hatalı bir karar çıkarmış, hatalı bir kanun çıkarmış,

MUHARREM İNCE (Yalova) - Lise mezunlarına iş sağlamak için çıkarılmış. Niye öyle söylüyorsun?!

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Devamla) - Bizlerden de, şu anda, o hatalarına ortak olmamızı istiyorlar.

Değerli arkadaşlar, bizler onların yaptığı hatalara ortak olmayacağız. O bakımdan, bu yaptığımız kanun, her yönüyle, Anayasaya uygundur.

Dolayısıyla, milletimize, Türkiyemize, Polis Teşkilatımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Üstün.

5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, genelini oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini belli etmek isteyen milletvekillerimiz var.

Lehte söz isteği var; Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan.

Aleyhte iki söz isteği var; Eskişehir Milletvekili Sayın Muharrem Tozçöken ve Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı.

Ancak birer kişiye söz verebileceğimizden, sıraya göre söz vereceğim. Eğer söz hakkını kullanmazlarsa, devam edeceğiz.

Lehte, Sayın Zeyid Aslan; buyurun.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun üzerinde, oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanunla ilgili olarak, bundan yaklaşık yirmi gün önce, burada yoğun tartışmalar yaşadık ve kanunun ne getirdiği ve ne götürdüğü hususunda, Meclisteki bütün milletvekillerimiz de, bizleri dinleyen vatandaşlarımız da genel bilgi sahibi oldular.

Bugün de üç saate yakın bir zamandan beri aynı konuyu tartışıyoruz. Ben de, burada, konunun düğümlendiği iki ana noktayı tespit ettim. Bunlardan birincisi, polis meslek yüksekokullarında iki yıllık bir eğitimden sonra polis olunurken, bu kanunla birlikte bunun süresinin altı aya indirilmesi.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakanımız da burada açıklama yaptı. Polis meslek yüksekokulları ilk mezunlarını 2003 yılında; yani, bundan iki yıl önce verdi ve sanıyorum, ikinci mezunlarını da vermek üzere. Yani, bu kanundan önce çıkarılmış olan kanunla birlikte, şu anda görev yapan 200 000'in üzerinde polisimizden sadece 4 500'ü polis meslek yüksekokulu mezunu olarak görev yapıyor.

2000 yılına kadar; yani, bu kanunun çıktığı tarihe kadar, dokuz aylık eğitimden geçmek suretiyle, ayrıca, zaman zaman da, acil ihtiyaç durumlarında, sıkıntılı haller durumunda, Sayın Bakanımızın da açıkladığı gibi -1971, 1973, 1975, 1977- değişik tarihlerde, değişik zamanlarda, bu sürelerin, bir aydan dokuz aya kadar farklılıklar arz ettiğini hepimiz görüyoruz.

Yani, eğer bir yerde sıkıntı varsa, acil bir ihtiyaç varsa, orada farklı bir değişikliğin yapılması, geçmişte olduğu gibi, bugün de mümkündür. Kaldı ki, geçmişten bir farkı var. Arkadaşlar, bizim, burada, bu kanunla birlikte altı aylık eğitimden geçireceğimiz insanlar, üniversite mezunu insanlar. Yani, onlarla aynı emsal okullardan mezun olan insanları kaymakam yapıyoruz, hâkim yapıyoruz, savcı yapıyoruz; ama, polis memuru yapma noktasında burada tereddütler hâsıl oluyor. Ben, bunu anlamakta, gerçekten güçlük çekiyorum; yani, bugün, siyasal bilgiler fakültesinden, hukuk fakültesinden, iktisadî ve idari bilimler fakültesinden veya sayısını sınırsız şekilde sayabileceğimiz okullardan mezun olan insanları devlette idareci yapabiliyoruz, en üst mevkilere getirebiliyoruz; ama, aynı okullardan mezun olan insanları, memur; yani, genel idarî hizmetler içerisinde, en alt sınıf olarak değerlendirebileceğimiz sınıfta değerlendirmekten çekiniyoruz. Bunu, ben doğru bulmuyorum. Geçmiş dönemlerde birçok hızlı eğitimler yaşanmıştır ki, bunu, benim yaşım itibariyle, geçmişi çok daha iyi bilme imkânım yok; ama, 1970'lerin sonunu hatırlıyorum. 1970'lerin sonunda 45 günlük hızlandırılmış eğitimle, Cumhuriyet Halk Partisi İktidarı döneminde binlerce öğretmen, öğretmenliğe atandı; yani, 45 gün, bakın, eğitim hizmetlerine...

MUHARREM İNCE (Yalova) - MC Hükümetleri onun rövanşını aldı.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Türkiye'de herkesin yetiştirildiği eğitim kurumlarına, öğretmen olarak... Her okul mezununu, sadece 45 günlük bir eğitimden geçirdik ve hâlâ da o arkadaşlarımız, öğretmen olarak hizmetlerine devam ediyor. Demek ki, ihtiyaç olduğu zaman, gerek duyulduğu zaman, bu tür çalışmalar yapılabiliyor.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Aynı şeyi yapmak istiyorsunuz!..

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu kanun, Polis Teşkilatına, ciddî anlamda, ek bir kalite de kazandıracaktır. Niye; biraz önce bahsettik; yani, 4 yıllık üniversite mezunu insanların polis camiasının içerisine girmesiyle birlikte, polisin de kalitesi yükselecek.

Avrupa Birliğine giriş süreci içerisindeyiz. Özellikle, son yıllarda polisimiz teknolojiyi çok iyi kullanmak suretiyle, gerçekten insan haklarına saygılı bir çalışmanın içerisinde. Bunu, üniversite mezunlarıyla birlikte daha da kaliteleştirmekte, kaliteyi daha da yükseltmekte ne mahzur olabilir; hiçbir mahzurun olabileceğini zannetmiyorum.

İşin Anayasaya aykırılık boyutlarıyla ilgili olarak, biraz önce, Sakarya milletvekilimiz çok geniş ve katkısı yüksek açıklamalarda bulundu, ben o konulara tekrar girmeyeceğim.

Şunu söylemek istiyorum: Bu kanunla birlikte, polis teşkilatımız çok daha kalitesi yüksek, güçlendirilmiş bir çalışmayı yerine getirecektir. Hepimiz biliyoruz ki -her çıkan da burada aynı şeyi söyledi, bir âdet oldu, biz de söyleyelim- bugün Emniyet Teşkilatımız Türkiye'nin her köşesinde halkımızın huzurunu, güvenliğini sağlayan, fedakârca çalışma yapan bir gruptur.

Ben bir şeyi de burada söyleyerek oyumun rengini belirteceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, lütfen oyunuzun rengini belirtin.

ZEYİD ASLAN (Devamla)- Türkiye'de iki güvenlik teşkilatımız var; birisi Türk Silahlı Kuvvetleri, birisi Emniyet Teşkilatı. Burada Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili hangi kanunu görüşürsek görüşelim hiçbir tartışma yaşanmıyor, hepimiz oybirliğiyle buradan Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili kanunları çıkarıyoruz; ama, ne zaman Emniyetle ilgili bir kanun gelse, burada tartışmaların boyutu gerçekten yükseliyor. Bu durumda da -inanıyorum ki, sizlere de aynı tepkiler geliyordur- polis camiası, emniyet camiası içerisindeki arkadaşlarımız rencide oluyorlar, bundan dolayı ciddî anlamda üzülüyorlar. Onları da üzmeyelim, Polis Teşkilatına daha bir kalite getirelim diyor ve oyumun renginin "kabul" olduğunu belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AKP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Aslan.

Kanunun aleyhinde söz isteği var.

Eskişehir Milletvekili Sayın Muharrem Tozçöken.

Buyurun Sayın Tozçöken.

MUHARREM İNCE (Yalova)- Muharremler sözünde durur. "Aleyhte" diyorsa, oyunu da aleyhte kullanır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Kötüye kullanılmamalı.

MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun hakkında görüşümü belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

RASİM ÇAKIR (Edirne)- Aleyhte görüş...

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla)- Evet, aleyhte söz aldım; ancak, biraz farklı konuşacağım, onu da belirteyim.

Sayın milletvekillerimiz, polisin eğitim seviyesinin yüksek olmasını, her geçen gün biraz daha tahsil seviyesinin yüksek olmasını uygun görmüşlerdi. Gerçekten de doğrudur, öyle olması gerekiyor. Ama, müsaade ederseniz... Bakın, ben 1980'li yıllarda, rahmetli Özal döneminde Emniyet Genel Müdürlüğünde Personel Daire Başkanlığı yapıyordum. O zaman, ortaokul mezunuydu polisler ve lise mezunu olması için, yine, bir kanun tasarısıyla lise mezunu olarak polisler alındı. Bundan bir süre önce, 2 yıllık yüksekokul mezunu olması öngörüldü ve şu anda da, 2 yıllık yüksekokul mezunu.

Değerli arkadaşlar, bunun takdirini size bırakıyorum. Polislerin, 4 yıllık yüksekokul mezunu olması mı daha iyidir, 2 yıllık yüksekokul mezunu olması mı daha iyidir, lise mezunu olması mı daha iyidir, ortaokul mezunu olması mı daha iyidir, bunun takdirini sizlere bırakıyorum.

Şu anda getirilen kanunun da bir gelişim olduğunu söylemek mi daha doğrudur, yoksa, bunun daha geriye götürülen bir kanun olduğunu belirtmek mi...

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Onu siz söyleyeceksiniz; oyunuzun rengini belirtmek için söz aldınız.

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Oyumun rengini belirteceğim, merak etmeyin. (CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bu, İçtüzükteki hakkın kötüye kullanılması. Yani, lehte konuşup, bunun sonunda, benim oyum aleyhte diyecek...

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Hayır, hayır...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Böyle bir şey olmaz.

OYA ARASLI (Ankara) - Sözünü kesin efendim!

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Sayın Başkanım, ben arkadaşlarımızı...

BAŞKAN - Sayın Başkan, İçtüzük olarak, benim, söz isteyene sırayla söz vermek hakkım; ama...

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Arkadaşlarımızı, sayın vekillerimi tek tek dinledim. Değerli Hocamın...

BAŞKAN - Sayın Tozçöken... Sayın Tozçöken, beni dinler misiniz lütfen...

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Estağfurullah... Buyurun.

BAŞKAN - Bakın, aleyhte söz aldınız; oyunuzun şeklini, rengini, konuşmanızı ona göre Genel Kurulumuza takdim edin lütfen.

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Tabiî.

Altı aylık süre, 4 yıllık üniversite mezunu olan birisi için çok fazladır. Bakın, Avrupa'dan bunun örneklerini Sayın Bakan verdi. Bundan dolayı aleyhteyim; bu, daha az süre olabilir. Şu anda, Polis Akademisine, 4 yıllık yüksekokul mezunu olanlar 8 yıllık bir eğitimden sonra polis amiri oluyorlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Yok, onbeş gün bir hafta yeter!..

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Lütfen, sözümü kesmeyin Sayın Başkan, yakışmıyor size.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Niye karışmayalım?!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Size yakışıyor mu, aleyhte!..

MUHARREM TOZÇÖKEN (Devamla) - Yine, 2 000 sayısı azdır; ondan dolayı da aleyhte söz aldım. Bunun -tamamen teknik bir konudur- 2 000 mi olacak, yoksa daha mı fazla olacak; bunun takdiri doğrudan doğruya, teknik bir konu olması dolayısıyla Sayın İçişleri Bakanlığına ve onun değerli personeline aittir. Çünkü, belki, önümüzdeki sene poliste emekli olanların sayısı 8 000 olacak; bunu sizin belirlemeniz, bizim belirlememiz doğru olmaz ki. Oyumun da, bu sebeple aleyhte olacağını belirtiyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tozçöken.

Sayın Araslı, İçtüzük 60'a göre mi söz talebiniz var?

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, bir arkadaşımız burada kalktı aleyhte söz istiyorum diye, destekler mahiyette konuşmalar yaptı ve böylece muhalefetin bir söz imkânını da ortadan kaldırmış oldu. Bu çatı altında muhalefet ve iktidar birlikte, demokrasinin kendilerine verdiği imkânlardan yararlanabilirlerse, bu Yüce Meclis amacına ulaşmış olur; ama, bu şekilde sırf, lehte oy kullanacağı ve lehte görüşler taşıdığı halde aleyhte söz isteyerek kullanmak ve onu, birtakım fikirleri sanki aleyhte konuşuyormuş gibi arkasına gizlemek, buna da imkân tanımak öyle zannediyorum ki, ne İçtüzüğümüzün ne Anayasamızın ne de Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma düzeninin tasvip edebileceği bir husustur. Bu nedenle, aleyhte konuşma gerçekten yapılmamıştır ve aleyhteki söz talebimin karşılanmasını diliyorum.

BAŞKAN - Sayın Araslı, siz, bu Parlamentoda benden çok eskisiniz, bu ayrı, saygı duyuyorum; bunun ötesinde, siz, Türkiye Cumhuriyetinde hukuk üzerinde bilim adamısınız, buna büyük bir saygı duyuyorum; ama, bu Tüzüğe göre ben hareket ediyorum. Söz isteğinin aleyhte olduğunu söyleyen bir sayın milletvekilimizin nasıl konuşacağını benim bilmem mümkün değil.

OYA ARASLI (Ankara) - Kesebilirdiniz efendim!

BAŞKAN - Burada da gerekli ikazı yaptım. Ben size 60 ıncı maddeye göre bir söz hakkı vermek istemiştim; ama, siz benim şahsımla ilgili konuştunuz. Onu, hem sizin hem de Yüce Parlamentonun takdirine bırakıyorum.

Ben şahsen bu kürsüde tarafsızlığımı koruma noktasında büyük bir gayret sarf ediyorum; ama, takdir elbette ki yine sizlerindir. Arzu ederseniz 60'a göre söz verebilirim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OYA ARASLI (Ankara) - Kullanmak diliyorum efendim, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Yerinizden, buyurun.

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sözü almaktaki amacım, bazı Anayasaya aykırılık savunularının fevkalade saptırılarak yapılmış olmasıdır.

Burada, kürsülerde 10 uncu maddenin getirdiği eşitlik ilkesinden söz edildi; ama, bunu dile getiren arkadaşlarımız bilmelidir ki, eşitlik ancak bir su damlası gibi birbirine benzeyenler arasında söz konusu edilebilir. Bir mesleğin nitelikleri eğer bazı, birtakım özelliklerin şart olarak aranmasını gerektiriyorsa bu nitelikleri taşımayan kimselerle bu nitelikleri taşıyan kimseler arasında bir eşitlik bağlantısının kurulması mümkün değildir; bu, eşitlik ilkesini yanlış anlamak olur. Polislik mesleğinin gerektirdiği birtakım nitelikler vardır. Benim bildiğim, vücudunda tanınmasına imkân verecek bir izin, bir yaranın bulunması polislik mesleğine girmeye engel teşkil eden bir husustur. Şimdi, böyle bir arayış eşitlik ilkesine aykırı mı mütalaa edilmelidir; yoksa, mesleğin gereklerinin gerektirdiği bir husus olarak mı mütalaa edilmelidir?

İkincisi; burada, Anayasa Mahkemesi kararları eleştirilirken, Anayasa Mahkemesi işin içinden çıkamamış, işi Türkiye Büyük Millet Meclisine bırakmakta kolaylığı bulmuş" gibi birtakım ifadeler sarf edildi. Yüce Mahkemeye karşı bu yüce çatının altında bu tür sözler sarf edilmiş olmasını fevkalade üzüntüyle karşıladığımı belirtmek istiyorum. Anayasa Mahkemesinin işin içinden çıkmaması diye bir şey yoktur; Anayasa Mahkemesi, bu konuda takdir yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğunu ifade etmiştir burada. Bu, çözümsüz kalmanın getirdiği bir kolaylık arayışı değildir; Anayasanın emrettiği bir gerçeğin ifade edilmiş olmasıdır.

Bu hususları dile getirmek istedim. Bana söz etme imkânı verdiğiniz için bu hususlarda, saygılarımı ve teşekkürlerimi sunarım efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Araslı.

Sayın milletvekilleri, görüşmeler tamamlanmıştır.

Kanunun tümünü oylarınıza sunacağım.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Kanunun tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır

Birleşime 10 dakika...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bir şey arz etmek istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Kapattı... Kapattı...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bakın, biz, hiçbir arkadaşımızın konuşmasından rahatsızlık duymayız; ama, bir husus bizi hep rahatsız ediyor. Genel Kurulun huzurunda bir kez daha ikaz ediyoruz Başkanlığı. Efendim, buradaki kural neyse onu uygulayacaksınız; bir 63'e göre, bir 60'a göre ayrı ayrı söz vermek gibi bir uygulamayı yapamazsınız. Buranın bir kuralı var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, saat 21.15'te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.30


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.20

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 89 uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

873 sıra sayılı kanunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Kanunun tümünün oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, kanunun tümünü tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kanunun tümünü kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, kanun kabul edilmiştir ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 869) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 869 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.

Sayın Kart, sürenizi birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporu hakkında, raporun tümü hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve kişisel görüşlerimi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu, hem Grubum hem de şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Emniyet Teşkilatı içindeki hiyerarşik yapılanmayla ilgili olan bir tasarıyı görüşüyoruz. Bu konudaki değerlendirmeleri yapmadan evvel, tasarıyla bağlantılı olarak askerlik hizmetinin bu hiyerarşik yapı içinde rütbe kıdemine nasıl yansıdığını; bunu tartışmamız, bunu değerlendirmemiz gerekiyor. Bunu, öncelikle bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla ilgili olarak, polislik mesleğinde amir durumunda bulunan kamu görevlilerini öncelikle ikili bir tasnife tabi tutmamız gerekiyor. Birinci grup, polis kolejinden gelen, polis akademisine devam eden ve amir konumuna gelen yöneticilerin muvazzaf askerlik hizmetleri rütbe kıdemlerinde nasıl uygulanıyor; birinci grup bu. Biliyoruz ki, bu konumda olan, yani polis koleji ve devamında polis akademisinden mezun olup amir durumunda bulunan kamu görevlilerinin, amir durumundaki görevlilerin askerlik hizmetleri rütbe kıdemlerine sayılıyor. Mevcut uygulama bu yönde, bunda bir tereddüt ve ihtilaf yok. Bu durumda olanlar, askerlik hizmetlerini kurumlarından izin alarak yapıyorlar ve mesleklerini fiilen icra etmedikleri halde, askerlik süreleri meslekî kıdemlerine sayılıyor.

Değerli arkadaşlarım, ikinci grup ise... Bunun alt bölümleri var. Bunlar arasında, herhangi bir fakülteyi bitirdikten sonra askerliğini yapıp polis akademisini bitirenler var.

Yine, polis memuru iken polis akademisine gidip, polis akademisini bitirenler var.

Keza, polis memuru iken 4 yıllık herhangi bir fakülteyi bitirip, altı aylık polis amirliği kursu görüp, amir durumuna gelenler var.

Yine, özellikle 1988 yılından evvel mezun olanların tamamının askerlik hizmetinin rütbeye sayıldığını biliyoruz. Bunları da ikinci grup içinde tasnif etmek gerekiyor.

Bu tasarıyla, bu amirlerin askerlik süreleri kadar, bulundukları rütbede uzatma durumları söz konusu olabilecektir. Bu bölümü de; yani, 1988 yılına ilişkin, bu yıldan evvelki mezunların bu durumunu da ikinci grup içinde değerlendirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, sorun, işte bu noktada başlıyor. Bu durumda olanların; yani, ikinci grup altında tasnif ettiğimiz bu amirlerin, askerlik hizmetlerini ve özellikle polis amiri olmadan evvel yapmış oldukları askerlik hizmetlerini, meslekî rütbe kıdemine yansıtacak mıyız yansıtmayacak mıyız? Bu tasarının özü ve esası bu noktada yoğunlaşıyor.

Değerli arkadaşlarım, her iki grubu değerlendirdiğimizde, polis koleji ve polis akademisi mezunlarının, meslekleriyle ilgili olmayan askerlik hizmetlerinin rütbe kıdemlerine yansıtıldığını görüyoruz. Bu yansıtma işlemi, askerlik hizmeti esnasında hemen yapılıyor; yani, araya uzun bir süre girmeden, askerlik hizmetini yaparken bu arkadaşlarımız, bu kamu görevlileri, o hizmet esnasında, bu, rütbe kıdemine sayılıyor. Polis amiri olmadan evvel askerliğini yapanların bu sürelerini de, bu uygulama içinde, bu değerlendirme içinde, tekrar ifade ediyorum, polis amiri olmadan evvel askerliğini yapanların bu sürelerini de, bu durumda, rütbe kıdemine yansıtmaktan daha doğal bir şey olamaz değerli arkadaşlarım.

İşte, değerli arkadaşlarım, yürütme organı, polis amiri olmadan evvel askerliklerini yapanlar yönünden rütbe kıdemi uygulaması yapmadığı için; yani, biraz evvel açıklamasını yaptığım şekilde, bunların da askerlik hizmetlerinin rütbe kıdemine sayılması gerektiği halde, idare, bu noktada olumlu işlem tesis etmediği için, bu konu, dava yoluyla Danıştaya götürülüyor; devamında ise, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine olay intikal ediyor.

Anayasa Mahkemesi, yeni sayılabilecek bir kararla, 11 Haziran 2003 tarihli kararında şu değerlendirmeyi yapıyor değerli arkadaşlarım; aynen Anayasa Mahkemesi kararındaki ifadelerle okuyorum: "Dava dilekçesinde, polis amiri olduktan sonra yapılan askerlik hizmeti rütbe kıdeminden sayıldığı halde polis amiri olmadan önce yapılan askerlik hizmetinin rütbe kıdeminden sayılmamasının, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Yukarıda belirtildiği gibi, Anayasada öngörülen eşitlik ilkesi, aynı hukuksal durumda bulunanların farklı kurallara tabi tutulmalarına engel oluşturur. Anayasanın 72 nci maddesinde vatan hizmeti olarak nitelendirilen askerlik hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevi biçiminde düzenlenmiştir. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da askerlik hizmeti kamu hizmeti niteliğinde sayılmış, 81 ve devamı maddelerinde memuriyet öncesinde veya memuriyet sırasında yapılan askerlik hizmeti süresinin, devlet memurluğu kıdeminde değerlendirilmesi kabul edilmiştir."

Başka bir ifadeyle, değerli arkadaşlarım, kamu hizmetinin hesaplanmasında; yani, 657 sayılı Yasanın uygulanmasında da kamu görevlisi olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmeti de emeklilik süresinin hesaplanmasında nazara alınıyor; yani, bu durumda da, mevcut yasalarımızda, mevcut mevzuatımızda, kamu görevlisi olmadan önceki veya sonraki askerlik hizmetinin emeklilik hizmetine sayılması noktasında bir ayırım getirilmiyor, eşit uygulama yapılıyor.

"Askerlik hizmetinin rütbe kıdeminde sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere uygun olması koşuluyla yasama organının takdirinde olan bir husustur. Askerlik hizmetinin yerine getirilmesinde kişilerin kamu görevlisi olup olmamasının ya da yürüttüğü kamu görevinin niteliğinin farklı bir konu yarattığı kabul edilemez."

Bu ifadeyi, Anayasa Mahkemesinin bu ifadesini tekrar değerlendirmek ve biraz açmak istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesi şu tespiti yapıyor: Polis amiri olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmetinin veya polis amiri olduktan sonra yapılmış olan askerlik hizmetinin rütbe kıdemine sayılıp sayılmaması konusu yasama organının takdirinde olan bir husustur. Yasama organı, pekala "polis amiri olmadan evvel de, olduktan sonra da, yapılmış olan bu askerlik hizmetini ben rütbe kıdemine esas almıyorum" diyebilir. Bu noktada yapılabilecek bir eleştiri söz konusu olmaz; ama, polis amiri olmadan evvel yapılmış olan askerlik hizmetini rütbe kıdemine esas alıyorsanız, polis amiri olduktan sonraki askerlik hizmetini de bu rütbe kıdemine esas almak gerekir diyor; Anayasa Mahkemesinin, bu kararında özet olarak söylediği bu değerli arkadaşlarım.

"Kamu görevlisiyken askerlik yapanlardan, bir rütbeyi aldıktan sonra veya önce askerlik yapanlar aynı hukuksal durumda bulunduklarından, bunlara farklı kuralların uygulanması sonucunu doğuran dava konusu bölüm; yani, ondördüncü fıkranın, polis amiri olduktan sonra yapılan bölümü Anayasanın 10 uncu maddesinde belirtilen eşitlik ilkesine aykırıdır, iptal edilmelidir" diye, Anayasa Mahkemesi, olayı son derece somut bir şekilde, tereddüte yer vermeyecek şekilde düzenlemiş değerli arkadaşlarım.

Anayasa Mahkemesi, olayı, tekrar ifade ediyorum, çözüme bağlamış; getirilen tasarıyla ise, Anayasa Mahkemesinin bu tespitine ve Anayasanın 10 uncu maddesine aykırı uygulama yapılmak isteniliyor değerli arkadaşlarım. Hukuk devletinde böyle bir uygulama kabul edilemez. Anayasanın 138 inci maddesi karşısında böyle bir uygulamayı ve böyle bir düzenlemeyi kabul etmek mümkün değildir değerli arkadaşlarım. Tasarı, bu yönüyle, yargı kararlarının uygulanmaması ve ihlal edilmesi sonucunu doğuran bir tasarı niteliğinde olmuştur.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesinin bu tespiti ve bu kararı sebebiyledir ki, bu durumda olan polis amirlerinin Danıştaya açtıkları dava sayıları 2000'e yaklaşmış ve bu davaların aşağı yukarı tamamı davacılar lehine sonuçlanmış. 1 530 davanın 840'ı sonuçlanmış olup, bu davalardan 775'i davacılar lehine sonuçlanmış. Devam eden dava sayısı 685. İdare lehine sonuçlanmış görünen 65 dosya ise, esasa ilişkin değil, tamamen usulî sebeplerle reddedilmiş.

Değerli arkadaşlarım, idarenin yapmış olduğu haksız ve hukuka aykırı uygulamalar sebebiyledir ki, kamu görevlileri dava açmaya zorlanılmıştır. 2 000 civarındaki amir personel, bakanlıkla ihtilaflı duruma düşmüştür. Böyle bir tablonun, çalışma huzurunu ve verimini etkilemesi kaçınılmazdır ve bu davalar sebebiyle de, idarenin, yüz milyarlarca masrafa ve zarara uğradığı açık olmasına rağmen, böylesine hukuka ve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olan bir tasarıda, yargı kararlarına rağmen, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen böyle bir tasarıda ısrar edilmiş olmasını, bunu kabul etmek mümkün değil, bunu hukuk devleti anlayışı içinde kabul etmek mümkün değil.

Daha da ötesini söyleyeceğim değerli arkadaşlarım, daha da düşündürücü boyutunu şimdi size anlatacağım: Anayasa Mahkemesine kimler dava açtı biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Yani, 2001 yılında, bu tasarıyla getirilen hükmün, bu tasarıyla getirilmek istenilen hükmün Anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla kimler dava açtı biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Bunu, izninizle, bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Anayasa Mahkemesine dava açanlar arasında, Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun, Orman Bakanı Sayın Osman Pepe, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Sayın Eyüp Fatsa, Sayın Faruk Çelik ve Sayın Salih Kapusuz, İçişleri Komisyonu Başkanvekili Sayın Ali Sezal, İçişleri Komisyonu üyesi Sayın Mehmet Çiçek, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Akif Gülle, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Elkatmış, Dilekçe Komisyonu Başkanı Sayın Yahya Akman, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu var.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa Mahkemesine davayı açan bu arkadaşların dışında, Sayın İçişleri Bakanının da bu davayı açanlar arasında bulunduğunu hemen ifade ediyorum.

Düşünebiliyor musunuz değerli arkadaşlarım, bakın, bu tasarıyı bugün huzurumuza getiren hükümetin, aşağı yukarı 9-10 üyesi ve ayrıca, siyasî iktidar grubunun grup başkanvekilleri, dört yıl evvel, bu tasarının Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine iptal davası açıyorlar ve sonuç alıyorlar. O iptal dilekçesi doğrultusunda, Anayasa Mahkemesi, iptal kararı veriyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir süreçten sonra, aynı konuda yeni bir tasarı getirilmesinin, hukuk devleti ve demokrasi adına savunulabilecek bir yönü olabilir mi değerli arkadaşlarım?

Bakın, yasama görevinin temel özelliği nedir değerli arkadaşlarım; yasama görevini yaparken tutarlı olmalıyız ve güvenilir olmalıyız. Bir siyasî kadro ve İçişleri Bakanı, dört yıl içinde, böylesine önemli bir konuda, mutlak anlamda çelişkiler ve tutarsızlıklar yaşıyorsa, orada adil bir uygulama ve anlayıştan söz edemezsiniz.

Elbette, bu tasarının tartışılması aşamasında Sayın Bakan, gelip, Mecliste Genel Kurulun huzurunda bu değişikliğin gerekçesini anlatmaya çalışacaktır; ama, bu kadar somut bir konuda, bu kadar bariz bir konuda, böylesine mutlak çelişkiler içine düşülmesinin, herhalde, hiçbir inandırıcı, hiçbir tutarlı açıklaması olamaz değerli arkadaşlarım.

O sebepledir ki, biz, şu düzenlemenin yapılmasında ısrarlıyız değerli arkadaşlarım. Bu düzenleme yapılmadığı takdirde, bu tasarının, yine, Anayasa Mahkemesi prosedürü içinde yeni baştan iptal edilmesi kaçınılmaz bir hal alacaktır. Böyle bir süreç ise, yine, Meclis olarak yanlış bir yasama faaliyeti içinde olmamız sonucunu doğuracağından, buna sebebiyet vermememiz gerekiyor, buna yol açmamamız gerekiyor.

Biz, bu konuyla ilgili, bütün bu düzenlemeleri içerecek şekilde, bütün bu açıklamalarımızı kapsayacak şekilde 2 tane önerge hazırlamış durumdayız. Bu önergelerin Genel Kurul tarafından değerlendirilmesini ve mutlaka, oylama esnasında nazara alınmasını talep ediyoruz. Bu düzenleme doğrultusunda, bu önergeler doğrultusunda bir düzenleme yapıldığı takdirde, amaca uygun bir düzenlemenin yapılmış olacağını ve Anayasa Mahkemesi kararında sözü edilen o aykırılığın giderilmiş olacağını ben öncelikle ifade etmek istiyorum; ama, buna rağmen, böyle bir düzenlemede ısrar edilmesi halinde ise, bu düzenlemenin, öncelikle, Anayasa Mahkemesi kararı karşısında Cumhurbaşkanlığı makamından dönmesinin kaçınılmaz olduğunu, devamında da, yine, bu tasarıda ısrar edildiği takdirde Anayasa Mahkemesinden dönmesinin kaçınılmaz olduğunu; böyle bir sürecin ise, Emniyet Teşkilatının yapılanmasındaki hiyerarşik yapıyı daha da bozacağını, daha da bir kaosa yol açacağını önemle ifade ediyor, Genel Kurulun takdirlerine, bütün bu değerlendirmelerimizi, ihtirazî kayıtlarımızı, saygıyla sunuyoruz.

Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kart.

AK Parti Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Şükrü Önder; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Önder, zamanı iyi kullanmanızı rica ediyorum.

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞÜRKÜ ÖNDER (Yalova) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 869 sıra sayılı tasarı hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının özünü, kısmen, muhalefet milletvekili arkadaşımız izah etti; 1987 yılına kadar amirler arasında herhangi bir problem yoktu; ancak, 1987 yılından sonra amir arkadaşların gerek kısa dönem askerliği gerek uzun dönem askerliği gerek bayan amir arkadaşların Polis Akademisinden mezun olması gerekse ihtiyaca binaen, meslek içerisinde belli hizmet yılını doldurmuş polis memuru arkadaşlardan açılan sınav sonucu başarılı olanların amirliği kazanması suretiyle böyle bir sorun gündeme geldi.

Yalnız, dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var: Polis Akademisi öğrencileri akademiye alınırken -az evvel Sayın Kart da ifade etti- kaynak polis kolejidir. Dışarıdan gelen varsa, ÖSYM'den gelen varsa, askerlik yapmama şartı aranmaktadır; bu, çok önemlidir.

1991 yılından önce de, polis memuru olacak kişilerin mutlaka askerlik yapması gerekiyordu; ama, 1991 yılında yapılan bir düzenlemeyle askerlik yapma şartı kaldırıldı, meslekte de askerlik yapma imkânı tanındı.

Şimdi, Polis Akademisi öğrencisi, akademiye gireceği zaman, askerlik yapmamak şartını yerine getirmek mecburiyetinde. Akademiden mezun olduktan sonra da mecburen askere gidecek; bu hizmetin, doğal olarak, amirlik hizmetinden sayılması gerekir. Bu nereden kaynaklanmıştır; meslek içerisinde belli hizmeti tamamlayıp da başarılı görülen polis memurları, açılan sınav sonucu kazandıkları sınavdan dolayı komiser yardımcısı olarak göreve başladılar. Yalnız, kanunun bu maddesinin "amir olduktan sonra askerlik hizmetini yapanların kıdemleri rütbelerine sayılır" ibaresinden istifade etmek suretiyle idare mahkemelerine dava açtılar. Zaten, idare mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin verdiği karar doğru, biz buna itiraz etmiyoruz. Neden; askerlik tabirini şart koymuş. Ancak, Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu müteakip kararında şöyle diyor: "Askerlik hizmetinin rütbe kıdeminden sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere uygun olması koşuluyla, yasama organının takdirinde olan bir husustur." Yani, bu takdir yetkisini idareye bırakmıştır. İlle, karşı tarafın isteği doğrultusunda bir düzenleme yapma mecburiyeti yoktur. Kaldı ki, akademi mezunları, 2001 yılında yapılan bir düzenlemeyle (A) kategorisi amiri sınıfına girmişlerdir. Bunlar dört yılda bir terfi ederler. (B) kategorisi dediğimiz, meslek içerisinde açılan kursu kazanan komiser yardımcısı personeli (B) kategorisine dahildir, altı senede bir terfi ederler.

Şimdi, hedefi sadece ve sadece komiser yardımcısı olmak için polis kolejini ve akademiyi, toplam sekiz sene okuyup bir yıldız takan ile meslek içerisinde üniversiteyi bitirip -ki, takdir ettiğimiz bir konudur- ama, bir senelik bir kursu bitirmek suretiyle amir olduktan sonra akademi mezunuyla aynı, eşdeğer haklara sahip olması biraz düşünülmesi gereken bir husustur.

Şimdi, Sayın Kart, konuşmasında, bu tasarının iptalinde çok dikkat çekilmesi gereken bir noktaya değindiler; ama, ben, hemen şunu vurgulamak istiyorum: Doğrudur, bir düzenleme yapılmıştır. O günkü şartlarda bu düzenlemede birtakım aksaklıklar vardır. Mademki, Anayasada askerlik hizmeti memuriyetten sayılıyor; bunun yerine getirilmesi lazım; ancak, rütbe kıdeminden sayılmıyor. Rütbe kıdeminden sayılabilmesi için, idareye takdir yetkisi vermiş; iyi bir düzenleme yapın demiş.

Bahsettiğiniz milletvekili arkadaşlarımız, o zamanki siyasî iktidar zamanında -zannediyorum muhalefet grubuydu- dava açmışlar Anayasa Mahkemesine -Sayın Anadol tam bilemiyorum; yani, Mecliste olmadığım için aritmetiği tam bilemiyorum- bu aksaklığın düzeltilmesini istemişler ve 2003 senesinde, Anayasa Mahkemesi, arkadaşlarımızın bu talebini haklı ve yerinde görmüş, kararı vermiş; ancak, 2003 senesinden bugüne kadar, bu karar düzeltilmemiş.

Kararı düzeltmek için de, yine bu hükümette görevli olan arkadaşlarımız, kararın düzeltilmesiyle ilgili bir tasarı hazırladılar, bu tasarıyı önünüze getirdiler. Hazırlanan tasarıda, kimsenin hakkı zayi olmuyor; ancak, iki amiri gözönüne aldığımızda, hem askerlik hem yurtdışı misyon görevlerini saydıran (B) grubundaki amir arkadaşlarımız, yeri geldiğinde, (A) grubundaki, kendi sınıfındaki, eşdeğer rütbedeki arkadaşlarımızın, iki sene, üç sene, dört sene hatta beş seneye varan bir kıdemle önüne geçiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Kara Harp Okulu vardır, Hava Harp Okulu vardır, Deniz Harp Okulu vardır. Assubaylarımıza yükselme şansı tanındı. İlk etapta yüzbaşılığa kadardı, şimdi, bildiğim kadarıyla, albaylığa kadar yükselebiliyorlar; ama, assubaylıktan, subaylık sınıfına geçen arkadaşlarımızın -subayların daha doğrusu- hiçbir zaman harp okulu mezunlarının önüne geçme şansı yoktur. Burada, önlerine geçilmesin, akademi mezunlarıyla bir eşdeğerde rütbeye sahip olsunlar şeklinde bu kanun düzenlenmiştir ve tasarının son şeklinde de, fiilî çalışma süresine bu sürelerin sayılması sonucu, emsallerine göre kıdemli sayılanlar, rütbe terfilerinde, her ne sebeple olursa olsun, rütbe olarak emsallerini geçemez; yani, bunu demekle, şu an kursta bulunan, hem (A) kategorisinden hem (B) kategorisinden amir arkadaşlarımız var; geçmişte (B) kategorisinden amir arkadaşlarımız rütbelerini takmışlardır; onlarda herhangi bir sorun yok. Şu an, tasarıyla, yeni bir düzenlemeye gidilmektedir. Bu yeni düzenlemede de, (B) grubundaki amirlerin hiçbir hakkı zayi olmamaktadır; onlar da, kursu başarıyla bitirdikleri takdirde, diğer amirlerle ve diğer başkomiserlerle birlikte emniyet amiri rütbesine terfi edecektir. Eğer, bu yasal düzenleme yapılmadığı takdirde, (B) kategorisindeki amirler, başkomiserler, (A) kategorisindeki amirlerin önüne geçecek, onların kıdemli amiri durumuna gelecektir ki, bunun da, o zaman, Polis Akademisini kapatmaktan başka bir çaresi olmayacaktır.

Düzenleme bu yönüyle yapılmıştır. Düzenlemenin son derece uygun ve yasal olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki -tekrar altını çizerek söylüyorum- mevcut (B) kategorisindeki başkomiserlikten emniyet amirliğine terfi edecek amir arkadaşlarımızın da hakkı kesinlikle zayi olmamaktadır, diğer (A) kategorisindeki amir arkadaşlarımızla eşdeğer rütbeye sahip olmaktadırlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Önder.

Şahsı adına söz isteği var.

Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Eraslan; buyurun.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla ilgili söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî ki, gelen tasarı, 1 maddelik bir tasarı. Yeni bir düzenleme olmamakla birlikte, 55 inci maddede var olan, uzmanlık, master ve doktora yapan emniyet birimlerinin, Emniyet Teşkilatında çalışan kardeşlerimizin rütbe kıdeminde değerlendirilmemesi, aslında, bilimsel çalışmaya, kendini geliştirmeye yönelik, kendini biraz daha eğitime adamaya, kendini biraz daha olgunlaştırmaya ve kendini biraz daha ileri aşamaya, ileri safhaya götürmeye yönelik azimleri, maalesef kıracak niteliktedir. Bu, konuşmamın başında da dediğim gibi, yeni bir düzenleme değil, öteden beri, önceden beri, kanunun maddesinde var olan, eğitime, öğretime ve bilimsel çalışmaya bir yerde darbe indiren, onları sekteye uğratan bir maddedir.

Tabiî ki, acaba, bilimsel çalışmanın, uzmanlık, mastır ve doktora gibi bilimsel çalışmaların prim yapmadığı, bilimsel çalışmaların işe yaramadığı ve rütbe terfiinde bir müktesebat getirmediği bir ortamda, teşkilatta çalışan emniyet mensupları niye kendini biraz daha geliştirsin, niye kendisi biraz daha kafa yorarak mastır yapsın, uzmanlık yapsın, doktora yapsın. İşe yaramıyorsa bunlar, hiç kimse buna kafasını yormayacaktır ve dolayısıyla bu tür geliştirici ve bilimsel yönü olan, eğitici yönü olan bu tür faaliyetler söz konusu olmayacaktır diye düşünüyorum.

Tabiî ki, diğer kamu kuruluşlarındaki, diğer kamu dairelerindeki personele, işte, uzmanlık yaptığı zaman, doktora yaptığı zaman, mastır yaptığı zaman, kanun gereği onlara bir derece veriliyor, kanun gereği bir derece alıyorlar; ama, Emniyet Teşkilatında çalışan emniyet mensupları bunları yapmış olsalar bile, maalesef, kendilerine bir fayda, bir müktesebat sağlamadığı için, burada haksız bir rekabetten, kurumlararası haksız bir rekabetten söz etmek mümkün oluyor. Mesela, Millî Eğitim Bakanlığı, Devlet Lisan Okulunda eğitim görenlere kademe ilerlemesi veriyor. Onlar da bu haktan istifade edebiliyorlar, kademe ilerlemesi alabiliyorlar; fakat, bu madde emniyet mensuplarının önünde gerçekten çok ciddî bir engel. Daha sağlıklı hizmet görebilmeleri, kendilerini geliştirebilmeleri ve kendi işlerini daha iyi görmeleri, daha iyi motive olmaları noktasında büyük bir engeldir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmamın başında da dedim ki, kanun 1 madde. Bundan önce gelen kanun da 1 maddeydi. Şimdi hepimiz Türkiye'de 81 ilde Emniyet Teşkilatının ne kadar önemli bir görev üstlendiğini, ne kadar fedakârca çalıştığını, ne kadar ciddî ve görevinin bilinciyle işinin başında olduğunu, gece gündüz çalıştığını, toplumun huzur ve güvenliğiyle ilgili ne kadar fedakârca, ne kadar canını böyle tehlikeye atarcasına gece gündüz çalıştığını biliyoruz. Fakat, gelen 1 maddelik kanun tasarısında, Emniyet Teşkilatının, emniyet mensuplarının sosyal haklarının iyileştirilmesine ilişkin, ekonomik durumlarının iyileştirilmesine ilişkin hiçbir yasama mantığı yoktur. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri) Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, biz kapkaçın çoğaldığından, yolsuzluğun çoğaldığından ve gayrimeşru birtakım icraatların çoğaldığından bahsedeceğiz; ama, bir taraftan da, emniyet birimlerinin, emniyet güçlerinin, Emniyet Teşkilatının bunlarla mücadelesine ilişkin davalarında kendilerini güçlendirecek, kendilerini rahatlatacak daha iyi bir çalışma ortamı hazırlamaktan uzak, sosyal haklarını kendilerine teslim edici bir çalışma ortamından uzak bir kanun tasarısıyla karşı karşıya kalacağız.

Sayın İçişleri Bakanımız daha önce demişti ki: "Ben, Bakanlık görevime geldiğim zaman, Emniyet Teşkilatının, emniyet mensuplarının özlük haklarını ve sosyal haklarını iyileştiren bir kanun hazırlamayı arkadaşlarımıza söyledim ve bu çalışma sürüyor."

Yani, ne kadar zor bir çalışmadır ki, ne kadar uzun süren bir çalışmadır ki veya olağanüstü bir zorluğa sahip bir çalışmadır ki, aradan ikibuçuk yıl geçmesine rağmen, emniyet mensuplarının sosyal haklarını ve özlük haklarını iyileştirici niteliği taşıyacak bu çalışma bugüne kadar bitmemiştir. Yani, Sayın Bakanım, kendi bürokratlarınıza, kendi Emniyet Genel Müdürlüğünüzde görev yapan arkadaşlarımıza acaba, ne oldu; ben size zamanında bunu söylemiştim; ama, bugüne kadar bu niye hazırlanmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisine neden bugüne kadar inmedi şeklinde bir suali iletirseniz, biz de sizlerden bu noktada bilgilenirsek, biz de mutlu oluruz, ülkede çalışan emniyet mensupları, emniyet birimleri de bu sorunun cevabını sizin aracılığınızla ve sizin vesilenizle almış olurlar diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, emniyet mensubu arkadaşımız evine gittiği zaman, acaba, yarın ev kirasını nasıl ödeyeceğim diye düşünmemeli; ben, çocuğumun eğitim parasını nasıl temin edeceğim diye düşünmemeli; ben, su parasını, elektrik parasını, çocuğumun giysi parasını, acaba, nasıl karşılayacağım, kredi kartı taksitimi nasıl ödeyeceğim, nereden borç para bulabilirim ve ucu ucuna nasıl getirebilirim şeklindeki kaygılardan uzak, evinde rahat bir şekilde, başını yastığa koyunca gönül huzuru içerisinde yatmalıdır diye düşünüyorum.

Aslında, sadece Polis Teşkilatı için değil; bakın, Polis Teşkilatında çalışan, Emniyet Teşkilatında çalışan bir personel, emekli olduktan sonra 550 000 000 lira maaş alıyor; fakirlik sınırıyla hemen hemen aynı seviyede. Onun dışında, halihazırda çalışan, emekli olmayan, emniyet birimlerinde çalışan kardeşlerimiz, yoksulluk sınırının altında maaş alıyor ve bu parayla nasıl geçineceğim diye her gece kara kara düşünüp, yatmadan önce bir yarım saat, maalesef, hesap kitap yapmak zorunda kalıyor.

Emniyet Teşkilatının, aslında, sorunlarını bütüncül bir mantıkla düşünmek gerekiyor. Yani, ben, bugün, buraya gelirken, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin polisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin emniyet mensubu bu kanunla rahatlayacak, gerek sosyal alanda gerek diğer alanlarda özlük haklarının temini noktasında biraz rahatlayacak, biraz eskisinden daha iyi olacak ve motivasyon almış bir durumda, motive olmuş bir durumda görevine daha bir muhabbetle, daha  bir iştiyakla devam edecek bir kanun beklerken tek bir maddelik ve hiçbir şeyi düzeltemeyen, ama, öğlenden beri Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanını alan tek bir maddeyle donatılmış bir kanunla karşı karşıyayız.

Ben...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Senin gittiğin parti bu hale getirdi bu ülkeyi, biz değil!..

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

Buyurun efendim.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Efendim, söylemek istediğiniz bir şey varsa, gelirsiniz kürsüden bunları ifade edersiniz, biz de oturur sizleri dinleriz, sizin görüşlerinizden feyz alırız, görüşlerinizden istifade ederiz. Buyurun, kürsüye gelin, burada madde hakkında...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstifade et işte, söylüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, siz, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Madde hakkında 5 dakikalık söz isteme hakkınız vardır, 5 dakikalık söz hakkınızı talep edersiniz, buradan görüşlerinizi ifade edersiniz.

BAŞKAN - Sayın Eraslan, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben Sayın Bakanımızdan şunu istirham ediyorum: 81 ilin emniyet müdürlerine sorun; onlara deyin ki: Polislerinizin, amirlerinizin, komiserlerinizin sıkıntılarıyla ilgili, sorunlarıyla ilgili bir anket yapın ve bunları bizlere bildirin. Yani, tabandan tavana doğru bir bilgi akışı oluşsun ve tabanda hizmet gören emniyet güçleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, teşekkür ediyorum.

Son... Selamlamanızı yapın efendim lütfen.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Bakanlık bir anket yoluyla sorunları tespit edip...

BAŞKAN - Sayın Eraslan, bakın, mikrofonu kapatmak zorunda kalmayayım!

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Ek süre verdim... Selamlamanızı yapın.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Anket yoluyla sorunların tespit edilerek daha ciddî bir şekilde ele alınması, hem ülkemiz açısından hem de toplumun huzur ve güvenliği açısından daha uygun olacaktır diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz bitmek üzeredir; ancak, geneli üzerindeki görüşmeler tamamlanma noktasında olduğundan, Sayın Bakan da çok kısa bir açıklama talebinde bulunmuştur. Bu konuşma için sürenin uzatılmasını talep ediyor.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bakan, yerinizden, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; aslında, kanunla ilgili açıklamalarım olacaktı; ama, vaktinizi almamak için, ben...

Konuşmacı arkadaşlardan bir değerli arkadaşım, bizim de Anayasa Mahkemesine bu yasanın bazı maddeleriyle ilgili iptal konusunda gidenler arasında olduğumuzdan bahsettiler; doğrudur.

Değerli arkadaşlarım, o tarihte -3201 sayılı Kanunun, yapılan değişiklikte, bilhassa ek 23 üncü maddesiyle düzenlenen bir maddeyle- emniyet müdürlerine kadrosuzluktan dolayı emekli olma şartı getiren ve tamamıyla objektif kurallar taşımayan bu kanun maddesinin iptali asıl hedefimizdi. Bu, Emniyet Teşkilatında çok büyük bir yara açacaktı; kadrosuzluktan, birçok genç emniyet müdürümüz emekli olacaktı. Biz, bununla ilgili gittik. Nitekim, Anayasa Mahkemesi haklılığımızı kabul etti, bu maddeyi iptal etti ve bu kapsamda iptali istenen hususlardan biri olan, ayrıca bu kapsamda iptalini istediğimiz konulardan biri olan şimdi konuştuğumuz maddeyi de kısmî bir iptalde bulundu. Şimdi, kısmî bir iptal olunca, ortaya bir hukuk boşluğu çıkmış oldu. Bu konuda, yargıda farklı kararlar verildi; Danıştayın iki dairesi arasında bile farklı kararlar verildi. Bu bakımdan, böyle bir düzenlemeyle, bu hukukî boşluğu doldurmak için, biz, bu 1 maddelik tasarıyı getirdik. Amacımız buydu. Ortada bir hukukî boşluk vardı. Anayasanın eşitlik ilkesine de uygun olarak, o hukukî boşluğu doldurmak için, o kısmî iptalden dolayı... Çünkü, maddenin bir cümlesini iptal etmişti, onu doldurmak için getirdik.

Ben, dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, kendi kararında aynen şu hükme de yer vermiş: "Askerlik hizmetinin rütbe kıdeminden sayılması ya da sayılmamasına ilişkin düzenleme, anayasal ilkelere uygun olması koşuluyla yasama organının takdirinde olan bir husustur." O takdiri kullanarak bu tasarıyı getirdik. Burada bir yanlışlık yoktur. Bir hukukî boşluğu doldurmadır. Anayasa Mahkemesine gidişimizde de haklı olduğumuz ortaya çıkmıştır.

Ben, saygılarımı arz ediyorum; çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Nisan 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı geceler diliyorum.

 

Kapanma Saati: 22.05

 

+1Ê