BIM BIM 2 6 2005-05-05T12:30:00Z 2005-05-05T12:30:00Z 76 46607 265663 TBMM 2213 531 326252 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 81                                                                             YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

86 ncı Birleşim

20 Nisan 2005 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat İlinin sorunları ile özelleştirilmesi istenilen Tokat sigara fabrikasının üretim durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, Turizm Haftası münasebetiyle, Antalya'nın gelişen turizm potansiyeli ile buna bağlı olarak artan sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı çalışmalarına bir an evvel başlanılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Belçika Temsilciler Meclisi Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonunu Belçika'ya resmî davetine icabet edecek Parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/804)

2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/805)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2004 Ekim, Kasım ve Aralık  ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/14) (S. Sayısı : 874)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Ek-lenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Ek-lenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)

VI.- ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin af niteliği taşıyıp taşımadığı; oylanmasında nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı hakkında

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazILI Sorular ve CevaplarI

1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya-Ereğli adliye binası inşaatına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5057)

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, adlî sicil kaydı talebi karşılığında bağış alınmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5115)

3.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, bazı il ve ilçelerdeki olaylara yönelik alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5228)

4.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, 3201 Sayılı Emniyet Teşkalatı Kanununda değişiklik yapılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5229)

5.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Eskişehir-Mahmudiye İlçesinde bir vatandaşın öldürülmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5232)

6.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, İstanbul'daki olaylarda polisin şiddet kullanmasına ve alınacak tedbirlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5236)

7.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in, Menemen Devlet Hastanesinin atıksu kanalları olmadan açıldığına ve yetkililer hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5242)

8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Kültür Sanat-Sen Genel Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5293)

9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, otomatik meteoroloji istasyonu ihalesine ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5347)

10.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, LPG'li araçların denetimsiz trafiğe çıkmasının engellenmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5369)

11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, terör örgütü lideri hakkında AİHM'de verilen karara ve yeniden yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5405)

12.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, millî sporcuların eğitim ve istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5453)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Nilüfer-Görükle Belde Belediyesinin çöp konteynırı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5523)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Ali Dinçer, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle, çağdaş cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen bu eğitim kurumlarının verdiği hizmetlere ilişkin bir konuşma yaptı.

Kütahya Milletvekili Alaettin Güven, Kutlu Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış ve sevgi elçisi Hazreti Peygamber’in kişiliğine,

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümünde köy enstitülerinin Türkiye'nin toplumsal kalkınma projesi yönünden önemine ve yaptığı hizmetlere,

Ankara Milletvekili Oya Araslı, Ankara'nın ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin sorunları ile buralarda yaşayan köylülerin ve çiftçilerin içinde bulundukları sıkıntılara,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Genel Kurulu ziyaret eden Letonya Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'in resmî davetlisi olarak Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un Rusya Federasyonuna resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine  ilişkin Başkanlık,

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık,

Tezkereleri kabul edildi.

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günkü birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alan (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 20.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 253 üncü sırasında yer alan 868 sıra sayılı 23.3.2005 tarihli ve 5319 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince  Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek  üzere geri gönderme  tezkeresinin  bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına; Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günü 15.00-20.00, 20.4.2005 Çarşamba günü 14.00-22.00, 21.4.2005 Perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edildi.

Milletvekili lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 8.2.2005 tarihli 55 inci Birleşiminde kurulan (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildiler.

Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin (9/12), öngörüşmelerini müteakiben yapılan gizli oylama sonucunda, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/386) (S. Sayısı: 867) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

20 Nisan 2005 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.48'de son verildi.

Ali Dinçer

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Harun Tüfekci

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Konya

Kırklareli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Mehmet Daniş

 

 

Çanakkale

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

          No.: 120

II.- GELEN KÂĞITLAR

20 Nisan 2005 Çarşamba

Raporlar

1.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871) (Dağıtma tarihi: 20.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile 13 Milletvekilinin; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/422) (S. Sayısı: 875) (Dağıtma tarihi: 20.4.2005) (GÜNDEME)


BİRİNCİ OTURUM

20 Nisan 2005 Çarşamba

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

Kâtip Üyeler: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim

Konuşma süreleri 5'er dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Tokat İli ve Tokat Sigara Fabrikasının sorunları hakkında söz isteyen, Tokat Milletvekili Feramus Şahin'e attir.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat İlinin sorunları ile özelleştirilmesi istenilen Tokat sigara fabrikasının üretim durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Tokat İlimizin ve Tokat Sigara Fabrikasının sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tokat İlimiz, 9 958 kilometrekarelik yüzölçümüyle, 12 ilçeye, 636 köye, 54 belediyeye sahip, Yeşilırmak havzası içerisinde bereketli topraklar üzerinde yer almaktadır. İlimizin bu yapısından dolayı, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 75'i geçimini tarımsal faaliyetlerden sağlamaktadır. Bu istihdam göstergesiyle, yani tarımda çalışan nüfus oranı itibariyle Tokat, 81 il içerisinde 6 ncı sırada bulunmaktadır; ancak, ne yazık ki, son yıllarda, ülkemizin tüm tarım kesiminde olduğu gibi, Tokatlı tarım üreticilerimiz de perişan durumdadır. Bu gerçeği, sık sık seçim bölgesine giden bütün milletvekillerimiz kabul edecektir.

İlimizin sosyoekonomik açıdan iki önemli ürünü vardır; şekerpancarı ve tütün. İkisi de can çekişir duruma gelmiştir. Bu iki ürüne bağlı sanayi tesislerimiz olan Turhal Şeker Fabrikası ve Tokat Sigara Fabrikası, ilimizin en temel kamu yatırımlarıdır; ancak, hem bu iki önemli tarım ürününde ve hem de iki önemli sanayi tesisinde tüm Tokatlıları şaşırtan gelişmeler, gerilemeler yaşanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 59 uncu hükümetin uyguladığı ekonomi politikaları sonucunda şekerpancarı üretiminde uygulanan kotalarla, üretim nişasta bazlı şeker sanayii lehine daraltılmış, geçimini şekerpancarı üretiminden sağlayan çiftçilerimiz kaderlerine terk edilmiştir.

Şimdi, sormak gerekir; 2000 yılında Tokat'ta 960 000 ton olan şekerpancarı kotası, hangi gıda üreten şirketler grubunun daha fazla tatlandırıcı üretebilmesi için 2005 yılında 680 000 tona düşürülmüştür? Geçtiğimiz günlerde basına da yansıdı; bugünkü iktidara yakın, hatta Sayın Başbakanla iş ilişkisi olduğu bilinen bir grup, kotaları da aşan bir şekilde kontrolsüz olarak tatlandırıcı ürettiği için, diğer tatlandırıcı üreticileri tarafından şikâyet edilmiştir.

Şimdi, ister istemez insan düşünüyor; genelde ülkemizin, özelde Tokat'ın şekerpancarı üreticileri, bu firmanın kârlarını artırabilmesi için mi feda ediliyor?! Seçim meydanlarında ve iktidara geldikten sonra çiftçiye dönük olarak en çok kullandığınız ucuz mazot uygulamasını unuttunuz. Şimdi, çiftçi, mazotun ucuzundan vazgeçti, zam yapmayın diye feryat ediyor. Bir defaya mahsus olmak üzere verdiğiniz mazot parası çiftçinin hiçbir derdine derman olmadı.

2000 yılında 426 671 lira olan mazotun litre fiyatı, iktidarınızla birlikte, bugün 1 900 000 lirayı bulmuştur.Tarla parası olarak bilinen ve üretimle hiçbir ilgisi olmayan doğrudan gelir desteği paraları bile zamanında verilemiyor. Geçen yılın paralarının dağıtımını ancak bu sene tamamlayabildiniz. Çiftçi, üretim sezonunu, yani, masraf sezonunu çoktan açtı; şimdi, sizden, bu tarla paralarının verilmesini bekliyor. Bu paraları ne zaman ödeyeceksiniz?

Buğday üreticilerinin durumunu ise hepiniz biliyorsunuz. Üretim için kullandığı girdilerin bedelini bile karşılayamayacak duruma gelmişlerdir.

Türkiye'deki kaçak etten dolayı besicilerin durumuyla ilgili söyleyecek bir şey bulamıyorum; perişan durumdalar.

Tarımla ilgili kamu yatırımları neredeyse durmuştur. Devlet Su İşlerinin 2005 yatırımları incelendiğinde açıkça görülecektir ki, pek çok projeye kaynak dahi ayrılmamıştır. Bu yatırım planıyla, Tokat, âdeta proje çöplüğü haline gelmiştir. Tokat için hayatî önemdeki Güzelce ve Süreyyabey Barajlarının durumu hangi aşamadadır? Bu iki çok önemli projeye ayırdığınız ödenek komik değil midir?! Almus-Akarçay Sulama Projesini ayırdığınız komik parayla mı bitireceksiniz?!

Her seferinde hiç beğenmeyerek andığınız 57 nci hükümet döneminde bile -yani, 2001 yılında- Tokat'ın kamu yatırımlarında tarım sektörünün payı yüzde 11,5 iken, sizin döneminizde, 2004 yılında yüzde 1'e düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin ve lütfen toparlayın.

FERAMUS ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ilimizin, az önce de belirtmiş olduğum gibi, ikinci temel tarımsal ürünü tütündür. İlimizde kurulu sigara fabrikasını bu hükümet satmak istiyor. Sigara fabrikasını satıp, sigara pazarını ve tütün üreticilerini yabancı tekellerin insafına mı bırakmak istiyorsunuz?!

Şimdi, hükümete buradan sormak istiyorum. Tokat sigara fabrikasında deneme niteliğinde üretilen son derece kaliteli ve yabancı sigaralarla rekabet edebilecek iki sigaranın -yani, Fors ve Kariyerin- üretimine neden başlanmıyor? Bu sigaraların üretimini kim ya da kimler engelliyor? Bu sigaraların üretiminin durdurulmasından kimler kazançlı çıkacak? Tokat halkı, hükümetten, bu sorulara cevap beklemektedir.

Tokat'ta kurulu iki önemli kamu fabrikasının faaliyetlerinin kısıtlanması esnafımızı da zor durumda bırakmıştır. Özellikle taşımacılık yapan esnafımız, bu sıkıntılarını, sürekli olarak, bana ve diğer Tokat milletvekillerine aktarmaktadırlar. Çoğu esnafımız Bağ-Kur primlerini bile ödeyemez durumdadır. Tokat esnafı, bu fabrikaların işlevsizleştirilmesini değil canlandırılmasını, Tokat ekonomisine ve ülke ekonomisine eskisi gibi katkıda bulunmasını istemektedirler.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz mart ayı başlarında yaşanan yoğun yağışlarda, başta Turhal İlçemiz olmak üzere pek çok yerleşim merkezimiz taşkınlardan zarar görmüştür, çok miktarda maddî hasar meydana gelmiştir. Hasar gören köylerimizin durumu ne haldedir haberiniz var mı?! Hemşerilerimizin can ve mal güvenliğini bu doğal afetlerden koruyacak yatırımlar ise kaplumbağa hızından bile düşük ilerlemektedir. Bir an önce taşkın kontrol ve önleme yatırımlarının tamamlanması gerekmektedir.

Tokat'ta ulaşım sorunları da orta yerde durmaktadır. Yine, buradan, hükümete sormak istiyorum. Tokat çevre yolu yapımına ne zaman başlayacaksınız; yine, Ankara-Tokat ulaşımını rahatlatacak olan Zile-Alaca yolunu ne zaman bitireceksiniz? Büyük reklam ve tanıtım kampanyalarıyla yaptığınız duble yolların son halini gelip gördünüz mü hiç, ne durumda?! Yılan hikâyesine dönen Tokat-Turhal duble yolunu ne zaman tamamlayacaksınız; Tokat Havaalanını kullanıma ne zaman açacaksınız?

Değerli milletvekilleri, bütün dünyada bacasız sanayi olarak bilinen ve tanıtımı için büyük kaynaklar harcanan kültür ve turizm alanında da bu hükümetin yaklaşımı ortadadır. Zengin bir Türk kültürü mirasına sahip olan Tokat'ta turizm bugün maalesef istenilen noktada değildir. İlimiz, Selçuklular, Danişmentliler, İlhanlılar, Osmanlılar ve cumhuriyet dönemine ait birçok esere sahiptir; ancak, bu eserlerin tanıtılması anlamında gerekli yatırımlar ve harcamalar yapılmamaktadır; örneğin, her fırsatta icraatlarını beğenmediğiniz 57 nci hükümet döneminde bile Tokat'ta turizme yatırım yapılırken, hükümetiniz döneminde 2003 ve 2004 yıllarında turizm için hiçbir yatırım yapılmamıştır.

Konuşmamı bitirirken ünlü seyyah Evliya Çelebi'nin  Tokat'a ilişkin bir gözlemini aktarmak istiyorum. Seyahatnamesinde şöyle diyor Tokat halkı için: "Gariplere dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, selim ve halim insanlardır." Tokat insanı o gün öyle olduğu gibi bugün de böyledir.

Bu insanlar, Ankara'dan hizmet ve yatırım bekliyorlar. Bu vesileyle Yüce Meclisi, tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Değerli milletvekili arkadaşımız, Sayın Başbakanımızı açıkça itham ederek bir şirkette ortak olduğu veya bir şirketle ilişki içerisinde olduğu...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ortak saikiyle suçlamadı.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bakınız, Sayın Milletvekilinin, konuştuğu şahıs Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı; eğer elinde bir delil varsa, bir iddia varsa çıkıp açık ve net bir şekilde burada ifade etmesini istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Özellikle, tutanaklardan bakılıp, Değerli Milletvekili arkadaşımızın bu konuda açık ve net ifade kullanmasını istirham ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun, yerinizden kısa bir söz talebiniz var; pek kısa olmak kaydıyla, İçtüzük 60'a göre size söz veriyorum.

Buyurun Sayın Resul Tosun.

RESUL TOSUN (Tokat) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Tokat Milletvekilimiz Feramus Şahin Bey bazı konulara temas ettiler. Tokat Milletvekili olmamız hasebiyle...  Zannediyorum bazı bilgilere eksik ulaşmış. Geçtiğimiz haftalarda Turhal'da vuku bulan afetle ilgili olarak, hükümetimiz acilen o gün hemen bölgeye 100 milyar, ertesi gün 150 milyar göndermiş. O hafta sonunda da İçişleri Bakanımız ve Bayındırlık Bakanımız ile 5 Tokat milletvekili birlikte bölgeye hareket etmiş ve afet yerini, afet mekânlarını yerinde görmüş, gereken müdahale zamanında yapılmıştır. Arkadaşımızın, zannediyorum bilgisi yoktu; çünkü, henüz o bölgeye gittiğini biz işitmedik.

Doğrudan gelir desteğine gelince, önceki yıllarda verilemeyen, sadece Tokatımızda iki yıl içerisinde 71 trilyon, çiftçimize doğrudan gelir desteği, mazot desteği ve alternatif ürün desteği ödenmiştir. İlçelere göre de...

BAŞKAN - Anlaşıldı; ama, pek kısa olacak.

RESUL TOSUN (Tokat) - Bir cümle, Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Kelime ekonomisiyle, pek kısa.

RESUL TOSUN (Tokat) - İlçelere göre aydan aya ödeme yapılmaktadır.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan, hükümet adına cevap veriyor; ben de söz istiyorum.

BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı...

RESUL TOSUN (Tokat) - Son olarak, Tokat-Turhal yolumuzu yine Bayındırlık Bakanımızla son teftişimizde... Bu senenin ekim ayında Tokat-Turhal yolunun asfaltı da bitecektir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, hükümet adına cevap veriyor.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar.

Sayın arkadaşımızın söylediği sözler arasında Sayın Feramus Şahin'i ilgilendiren bir tek söz var. Tokat'a gitmediğiyle ilgili bir beyanatta bulundu.

RESUL TOSUN (Tokat) - Tokat'a değil, afet bölgesine...

BAŞKAN - Tokat'a da... Neyse, Tokat'a veya...

RESUL TOSUN (Tokat) - Afet bölgesine...

BAŞKAN - Tokat'a veya afet bölgesine diğer milletvekillerinin, diğer ilgililerin gidip gitmediğiyle ilgili tam anlamıyla herhangi başka bir milletvekilinin tespit yapması mümkün değildir, sürekli orada beklemesi gerekir.

RESUL TOSUN (Tokat) - Eğer gittilerse, sözümü geri alıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Anlaşılmıştır...

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Gitmişler de ne yapmışlar! Ne değişti afet bölgesinde, ne oldu?!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Tekel işçilerinin yürüyüşünde neredeydiniz pekala?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Oradaydım.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yazıtepe'de uçan köprünün yerine köprü mü yapmışlar, tahrip olan yerlerde tamir mi yapmışlar, ne yapmışlar bugüne kadar?!

BAŞKAN - Anlaşıldı, teşekkür ederiz.

Karşılıklı tartışmayı keselim arkadaşlar.

Gündemdışı ikinci söz...

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır, ne yaptınız gittiniz de; 2 bakan götürdünüz, ne değişti orada?!

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, böyle oturum olmaz!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar, böyle bir usul yok. Böyle, karşılıklı konuşarak, karşılıklı bağırarak...

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Başkanım, bize dönerek niye söylüyorsunuz; konuşan onlar!

NAİL KAMACI (Antalya) - Siz gündemdışı konuşmaya cevap veriyorsunuz, siz hükümet misiniz?!

BAŞKAN - Kardeşim, siz niye alınıyorsunuz; ben, Genel Kurula bakıyorum...

NAİL KAMACI (Antalya) - Bakan mı arkadaşımız?!

BAŞKAN - ...herkese bakıyorum, bu arada sizi de görüyorum, gayet doğal. Uyarıyı herkese yapıyorum, alınmanıza gerek yok.

Sayın milletvekilleri, Meclis çalışmalarında böyle bir usul yok. Karşılıklı bağırarak, çağırarak, konuşarak Meclis çalışmalarını sürdürmemiz mümkün değildir.

NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan, hükümet adına konuşma hakkına sahip değiller ki!

BAŞKAN - O nedenle, sükûneti temin etmenizi rica ediyorum, sakin olun.

Şimdi, gündemdışı ikinci söz, Turizm Haftası münasebetiyle söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Osman Akman'a aittir.

Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Antalya'da, Antalya turizmine ve Türk turizmine hizmet edecek olan ikinci büyük yabancı terminalinin açılması, ülkemize hayırlı, uğurlu olsun diyoruz.

2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın, Turizm Haftası münasebetiyle, Antalya'nın gelişen turizm potansiyeli ile buna bağlı olarak artan sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

OSMAN AKMAN (Antalya) - Çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, Turizm Haftası nedeniyle şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Toplumda turizm bilincini geliştirmek, iç turizmi canlandırmak ve halkın turizm hareketlerine katılımını sağlamak amacıyla, her yıl 15-22 Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan Turizm Haftasını, bu yıl 29 uncu kez kutluyoruz. Dünyada, bir yılda, 700-800 milyon civarında insan 500-600 milyar dolar para harcayarak seyahat etmektedir. Her yıl yüzde 17 artışla dünyada önemli bir sektör haline gelmiştir. Sektörler arasında dünyada üçüncü sıradadır. Bu artış hızıyla, çok yakın bir gelecekte, ilk sıraya yükseleceği kuşkusuzdur. Bizim inancımızda da, imkânı olanlar için hac ibadeti, tarihî yerlerin görülmesi ve seyahat edilmesi vardır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de turizm, kültürü, doğayı, tarihi, denizi, kumu, güneşi, Anadolu'nun güzel insanlarının hoşgörüsünü, misafirperverliğini bir bütün olarak, bozmadan, değiştirmeden, koruyarak, güzelleştirerek kazanca dönüştürme sanatı ve becerisidir. Ülkemiz, bahsedilen bu imkânlara fazlasıyla sahiptir. Dünya üzerinde, 23 uygarlığın iz bırakarak geçtiği Türkiyemiz gibi ikinci bir ülke yoktur. Böylesi bir kültür mirası, bütün dünya milletleri için çok değerli bir hazinedir. Bu tarihsel mirasın bu denli çeşitliliğe varabildiği bir başka Akdeniz ülkesi hemen hemen yok gibidir. Bütün dünyanın bildiği, tanıdığı, imparatorluklara başkentlik yapmış olan İstanbul -turizm için ne aransa barındıran, gururumuz İstanbul- Erzurum, Konya, Kapadokya, Edirne, Denizli, Bursa, İzmir, dinler mozaiği Urfa ve Mardin ve de Büyük Önder Atatürk'ün "hiç şüphesiz dünyanın en güzel şehri" dediği Antalyamız. 81 ilimizden hangisine bakarsanız, her birinde saymakla bitiremeyeceğiniz tarihî, doğal, kültürel güzelliklerimiz.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Adıyaman da var...

OSMAN AKMAN (Devamla) - Adıyaman'ı da unutmadık.

Değerli arkadaşlar, turizm deyince, biliyorum, hepinizin aklına Antalya geliyor, Antalya denilince de turizm. Yani, deniz kenarında dinlenenler, güneşlenenler, yüzenler, tatil yapanlar, hoş günler geçirenler, güzellikler vesaire vesaire... Elbette, Antalya, turizmin başkenti. Antalya İlimiz, çok sayıda yabancı ve yerli turist ağırlıyor. Mesela, geçen yıl, 2004 yılında Antalyamıza gelen yabancı turist sayısı 6 257 000. Türkiye'ye gelen yabancı turist sayısının 17,2 milyon olduğunu düşünürsek, Antalya'nın birinci sırada olduğunu hemen görürüz, hemen dikkatimizi çeker. İkinci sırayı 3 500 000'e yaklaşan turist sayısıyla İstanbul almakta; üçüncü sırayı ise, 2 500 000'i az geçen turist sayısıyla Muğla almaktadır.

Ülkemize, dolayısıyla Antalya'ya gelen turistlerin yüzde 65-70'i Avrupa Birliği ülkelerinden, özellikle en çok Almanya'dan, sonra da Rusya'dan gelmektedir. Bu yılın ilk üç ayında Antalya'ya 685 000 yabancı turist gelmiştir. 2004 yılının rakamlarına baktığımızda 172 000 artış vardır; yani, bu yılın ilk üç ayında turist sayısı yüzde 33,5 artmıştır. Turistin çokluğu ve artışıyla Antalya olarak, Türkiye olarak iftihar ediyoruz.

Yine, yılda 3 000 000'un üzerinde yerli turist ilimizi ziyaret ediyor. Bir de -Antalyamız, 80 ilden göç alan bir şehir- başka illerden Antalya'ya yerleşenler, Antalya'da çalışanlar ve Antalyalıların evlerinde ağırladıkları misafir turistlerimiz... Elbette, Antalyamıza turistin çok gelmesinde, başta Kültür ve Turizm Bakanlığının, turizm acentelerinin, yerli tur operatörlerinin, işletme sahiplerinin, kısaca turizmcilerin payı büyük; kendilerini kutluyor ve teşekkür ediyorum. Ancak, gerçekten, Antalya dünyanın en güzel şehridir; insanlarımızın misafirperverliği, güneş, deniz, kum, tarih, doğal güzellikler, şelaleler, rafting yapılan akarsularımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akman, devam edin ve toparlayın lütfen.

OSMAN AKMAN (Devamla) - ...mağaralar, kaya mezarlarımız -Demre'de olmak üzere- dağ turizmi ve kayak, otomobil sporları, velhasıl, Antalya'nın hemen hemen her ilçesinde, her beldesinde, neredeyse her köyünde ayrı bir engin doğal güzellik, ayrı bir tarihsel derinlik; saymakla bitmez.

Değerli arkadaşlar, 2000 nüfus sayımına göre Antalya'nın nüfusu 1 720 000. Antalya'ya gelen yerli-yabancı turistleri, misafir ettiklerimizi ve Antalya'nın yıllık nüfus artışını hesapladığımız zaman, şu an itibariyle, Antalya'nın nüfusunu en az 3 000 000 olarak kabul etmek gerekir, mevcut durum bu. Ancak, altyapı, 2000 nüfus sayımı, yani 1 720 000 nüfusa göre planlanıyor ve belirleniyor. Bu nedenle, zaman zaman, bazı devlet kurumlarında kuyruklar, izdihamlar, sıralarda kavgalar yaşanabiliyor. Fizikî mekân yetersizliği ve birçok kurumda personel açığı var. Özel bankalarda bile zaman zaman gerçekten izdihamlar görebiliyoruz.

Son yıllarda, özellikle, başta Antalya olmak üzere, sokak çocukları meselesi var. Şu anda pilot il içerisine alındı. Turizmi destekleyen ilgili kurumların bağlı bulunduğu Sağlık, Tarım, Çalışma, Maliye, Bayındırlık, İçişleri Bakanlıklarının bu durumları dikkate aldığını biliyorum ve bundan sonra da konuya ilgilerinin artarak devam edeceğine inancım tamdır. Bunu, Başbakanımızın hemen hemen her ay Antalya'ya gelişinden ve Antalya'da yapılan yatırımlardan, yapılan tesis açmalardan net olarak görebiliriz. En son, biliyorsunuz, biraz önce Sayın Meclis Başkanvekilimizin de ifade ettiği gibi, pazar günü, havaalanı ikinci terminal açılışı, Kumluca Devlet Hastanemizin açılışı yapılmıştı. Bu tesislerimizin açılışlarını saymakla bitiremeyiz.

Değerli arkadaşlar, önümüzde, şimdi üçüncü olan; fakat, yakın gelecekte kesinlikle birinci olacağına inandığımız turizm sektörünün, hiç şüphesiz eksikleri ve yapılması gerekenleri vardır. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının ve hükümetin çalışmalarını biliyorum. Mesela, turizmle ilgili yeterli envanterin henüz tamamlanamamış olması, ayrıca, şu anda turizmde KDV'nin Türkiye'de yüzde 18, turizm anlamıyla rakip ülkelerde KDV oranının yüzde 8 ve 10 oluşu; her şey dahil sistemi nedeniyle, gelen turistlerin, özellikle yabancı turistlerin, bizim insanımızın misafirperverliğini ve onlara olan ikramlarını yeterince görememiş olmaları... Ki, bunu çok önemsiyorum; çünkü, Türkiye'ye gelip, kendi memleketlerine döndükten sonra yabancı turistlerin, başka devletlerin insanlarının, mensuplarının, gerçekten, Türkiye'yle ilgili fikirleri çok değişiyor. Her şey dahil (all inclusive) biraz açılır, gelen turistlerimiz eğer halkın arasına karıştırılır, bizim insanımızın ve diğer bütün tarihsel, kültürel derinliklerimizin görülmesi sağlanırsa, çok daha iyi olur.

Ayrıca, meslek birlikleri yasasıyla ilgili, hükümetin çalışmaları var. Rehberlik yasasıyla ilgili çalışmalar var. İnşallah, kısa sürede tamamlanacaktır. Turizm faaliyetlerinin oniki aya ve bütün Türkiye'ye yayılmasıyla ilgili çalışmaları var Kültür ve Turizm Bakanlığının.

Ayrıca, Antalya için, özellikle üzerinde durduğumuz Antalya milletvekilleri olarak, Antalya'daki turistik ve diğer işletmelerin vergi kaydının Antalya dışında olması nedeniyle -Antalya için özel konuşuyorum bu noktada- belediyelerin ve özel idare payının kaybı oluyor Antalya'da. Bilmiyorum, Yüce Heyetiniz olarak, şirketin bulunduğu yere verginin yatırılmasıyla ilgili bir çalışmayı hep beraber yaparız inşallah.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu düşüncelerle, Yüce Heyetinizi, tekrar, selamlarken, Kutlu Doğum Haftası ve Mevlit Kandilinin Heyetimiz, ülkemiz, tüm İslam âlemi ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Hacaloğlu.

Süreniz 5 dakika.

3.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı çalışmalarına bir an evvel başlanılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı üzerinde söz almış bulunuyorum. Henüz üzerinde hiçbir çalışma başlatılmamış olan ve gelecek yılbaşından itibaren Anayasa gereği yürürlüğe girmesi gereken dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, yıllardır, ülkemizde, neoliberal ekonomi politikaları eşliğinde bir talan ve sömürge düzeni sürdürülmektedir. Üretim ekonomisi devredışı bırakılmakta, teknolojik yapılanma ve çağın sektörlerine yatırım dışlanmakta, piyasalarda tekelci yapı aşılamamaktadır. Kamunun finansman aracına dönüştürülen içborçlanmayla, bir avuç rantiye kesimi için, yüksek reel faizli vergisiz bir cennet yaratılmaktadır. Sosyal devlet geriletilmekte, emek sömürüsü ve gelir dağılımında bozukluk tırmandırılmakta, tarım desteksiz, çiftçi ve güçsüzler korumasız bırakılmaktadır. Avrupa Birliğiyle üyelik sürecinde, ülkemizin vazgeçilmez kırmızı çizgileri kırılmakta, IMF'yle, teslimiyetçi ilişkiler sürdürülmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu çarpık yapı, bu bozuk düzen sürdürülemez. Bu sürecin sonu kaostur. Bu ilişki ve politikaların sonunda, bu süreçle, Türkiye, düzlüğe taşınamaz. Türkiye, ulusal birikimleri ve üretici güçleri dışlayan, yüksek reel faizle beslenen neoliberal ekonomik düzene mahkûm kılınamaz. Sosyal duyarlılıktan yoksun, sadece borç üreten IMF programı Türkiye'nin tek seçeneği olamaz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yeni bir vizyona ve atılıma ihtiyacı vardır. Türkiye, artık, kendi ulusal programını, ulusal değişim programını yaşama geçirmelidir; zira, vizyonu olmayan toplumlar çağı paylaşamazlar, geçmişe tutsak kalırlar. Avrupa Birliğiyle tam üyelik gibi çok önemli bir dönemeçten geçmekte olan Türkiye'nin, bu kısırlığı paylaşma, bu sığlığı taşıma lüksü olamaz; ancak, Türkiye, ne yazık ki, son yıllarda vizyon kısırlığı ve ufuk sığlığı yaşamaktadır. Hükümet, içeriden ve dışarıdan kurgulanan bu vizyonsuz sığ yapıya, âdeta, teslim olmuş vaziyettedir. AKP Hükümetiyle, ekonomimiz, âdeta, okyanusta dümensiz kalan bir gemi gibi rotasız yalpalanmaktadır.

Şimdi, Hükümete bu kürsüden sormak istiyorum: Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planını yapmaya niyetiniz yok mu? Bu sığlığı aşmak, ekonomimizi kuşatan kıskacı kırmak için en etkin araç olan stratejik planlamayı niye rafa kaldırıyorsunuz?

Bilindiği gibi, Anayasanın 166 ncı maddesi, kalkınma girişimlerinin plana göre sürdürülmesini öngörmektedir. Bu amaçla, kırküç yıl evvel Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve geçen dönemde, 8 adet, beşer yıllık kalkınma planları hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Sekizinci Beş Yıllık Planın uygulama dönemi, hükümet umursamasa dahi, dikkate almasa dahi, bu yıl sona erecektir. Demek ki, gelecek yılbaşından itibaren yeni bir kalkınma planına ihtiyaç vardır; dokuzuncu beş yıllık kalkınma planının başlatılması gerekmektedir. Oysa, hükümette ve Devlet Planlama Teşkilatında rüzgâr esmemekte, hiçbir hazırlığın izleri görülmemektedir.

Bundan evvel, Sekizinci Beş Yıllık Planda, 92 adet özel ihtisas komisyonu raporu planın uygulamaya geçmesinden bir yıl evvel hazırlanmış ve içinde bulunduğumuz günlerde plan tamamlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışmaya açılmıştı. Şimdi, önümüzde sekiz ay var. Ne zaman özel ihtisas komisyonlarını başlatacaksınız? Ne zaman tamamlayacaksınız? Ne zaman planı hazırlayacaksınız? Ne zaman burada kabul edeceğiz? Ondan sonra, ne zaman, o planı temel alarak, 2006-2008 dönemi üç yıllık program bütçe uygulamasının temel makro büyüklüklerini belirleyeceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Belli ki, IMF ve Avrupa Birliği arasında sıkışmış bulanan hükümet, anayasal bir görev olan kendi ulusal planını hazırlama iddiası ve iradesinden yoksundur. Oysa, biraz evvel belirttiğim gibi, ancak dokuzuncu beş yıllık kalkınma planının Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünden sonra 2006 yılı programının ve ona bağlı olarak -aynı zamanda Kamu Malî Yönetimi Yasasının gereği olarak- üç yıllık bütçe dengesi ile 2006 yılı bütçesinin hazırlanmasına geçilebilir.

Avrupa Birliğince sağlanacak olan, AB ile ekonomik ve sosyal uyumu sağlamaya yönelik katılım öncesi malî yardımların kullanımında temel teşkil etmek üzere, hükümetin, âdeta, Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçırarak hazırlamış olduğu 2004-2006 dönemine ait ulusal kalkınma planının, 2006 yılına ait makro büyüklüklere temel teşkil etmesi düşünülemez. Bu belgenin AB'ye tam üyelik dışındaki hedefleri ve iddiaları, ekonomimizin yönlendirilmesine temel teşkil edemez.

Türkiye, örgütlü kesim temsilcilerinin katkısı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla, AB ile eşit koşullarda tam üyelik perspektifini de kapsayan, 2005-2023 dönemini kapsayan bir atılım ve yeniden yapılanma stratejisini, perspektifini, burada, bu Yüce Mecliste tartışarak kabul etmelidir. 2006-2010 dönemini kapsayacak olan dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı, bu uzun vadeli strateji ve perspektifin temel çerçevesi içerisinde ele alınmalı ve hızla hazırlanmalıdır. 2006-2008 dönemini kapsayacak üç yıllık konsolide bütçe de, onun genel dengesi de, bu makro hedefler üzerine inşa edilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planının büyüme stratejisi, kamu ve özel kesim üretim kalelerinde teknolojik yapılanma, çağın ileri kilit sektörlerinde yoğunlaşma, dışrekabet gücü ve verimlilikte atılım temellerinde, stratejik ve bölgesel planlama eşliğinde sürdürülebilir bir çerçeveye oturtulmalıdır. Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı, örgütlü ve dışrekabet gücü yüksek, sosyal piyasa düzeni eşliğinde, verimli ve teknolojik düzeyi yeterli üretim ekonomisine geçilmesini, AB'ye tam üyelik iddiamızın, ulusal duyarlılıklarımızdan ödün vermeden, eşitlik koşullarında kararlılıkla sürdürülmesini öngörmelidir.

Değerli arkadaşlarım, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı, gelecek on yıl süresince, yıllık ortalama reel yüzde 7'lik bir büyüme hızına ulaşılmasının, on yıl sonra, sadece büyümeden kaynaklanacak gayri safî millî hâsılanın ve devlet bütçesinin; yani, toplumsal refahın ikiye katlanmasının, gelecek on yıl boyunca, her yıl ortalama 1 000 000 ek istihdam yaratılmasının, on yıl sonunda gerçek işsizlik oranının yüzde 5'in altına çekilmesinin hedeflerini içermelidir.

Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı, gelecek on yıl boyunca, konsolide bütçede, gayrî safî millî hâsılanın yüzde 3'ü oranında faizdışı fazla yaratılarak, bütçenin asgarî yüzde 10'unun yatırım ve teknolojik yapılanmaya, diğer bir yüzde 10'unun ise, bölgesel, sosyo ekonomik kalkınmaya ayrılmasını hedef almalıdır.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ALGAN HALCALOĞLU  (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ancak böylelikle, Mustafa Kemal Atatürk'ün çizmiş olduğu çağdaş uygarlıkları aşma yolunda, ulusal onurunu, bütünlüğünü koruyarak, demokrasisini geliştirerek, işsizlik, eşitsizlik ve yoksulluğu aşarak, yoluna başı dik olarak devam edebilir.

Hükümete hâkim olan, günü kurtaralım, bizden sonrası tufan, kim öle kim kala mantığı kesinlikle ülkemizin çıkış yolunu oluşturamaz. Hükümeti bu konuda uyarmayı, bir siyasetçi ve bir eski planlamacı olarak görev biliyorum. Hükümete, derhal, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı çalışmalarına başlaması için bu yüce kürsüden çağrıda bulunuyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

Bugün yorucu bir çalışma programımız olacak, saat 22.00'ye kadar. Kâtip arkadaşların yerinden okumalarında büyük yarar var. Bunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kâtip arkadaşımız yerinden okuyabilir.

Lütfen okuyun.

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Belçika Temsilciler Meclisi Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonunu Belçika'ya resmî davetine icabet edecek Parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/804)

19 Nisan 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Belçika Temsilciler Meclisi Başkanının vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin 25-27 Nisan 2005 tarihleri arasında Belçika'ya resmî bir ziyarette bulunması, Genel Kurulun 12 Ekim 2004 tarihli 4 üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

Mehmet Dülger                                (Antalya)

V. Haşim Oral                                (Denizli)

Aziz Akgül                                (Diyarbakır)

İnal Batu                                (Hatay)

Mehmet Denizolgun                                (İstanbul)

BAŞKAN- Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun raporu vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.

Lütfen okuyun.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2004 Ekim, Kasım ve Aralık  ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/14) (S. Sayısı : 874) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2004 yılı Ekim ayı başında mevcut para                        : 4 740 269 753 596.-TL

2004 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında                

Ziraat Bankasının aldığı para                        : 67 332 481 610 106.-TL

                                                                                                    +

                                                                                                                    

                        Toplam : 72 072 751 363 702.-TL

 

2004 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para         : 67 238 164 746 622.-TL

2005 yılı Ocak ayı başında Bankada

mevcut para                                   : 4 834 586 617 080.-TL

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2004 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları incelendi;

2004 yılı Ekim ayında Ziraat Bankasındaki mevcut para 4 740 269 753 596.- TL'dir. Ekim-Kasım-Aralık dönemi itibariyle Hazineden 67 332 481 610 106.- TL alınarak Bankadaki toplam para 72 072 751 363 702.- TL olmuştur. Mevcut paradan bu üç aylık dönemde yapılan harcamalar 67 238 164 746 622.- TL, kalan paramız 4 834 586 617 080.- TL olup saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

 

Başkan

Kâtip

Denetçi

 

İsmail Özgün

Mustafa Cumur

Mehmet Emin Tutan

 

Balıkesir

Trabzon

Bursa

 

Üye

Üye

Üye

 

Saffet Benli

Ahmet Işık

Mustafa Zeydan

 

Mersin

Konya

Hakkâri

 

Üye

Üye

Üye

 

Fetani Battal

Mustafa Yılmaz

Ahmet Sırrı Özbek

 

Bayburt

Gaziantep

İstanbul

 

Üye

 

Üye

 

İsmet Atalay

 

Vezir Akdemir

 

İstanbul

 

İzmir

 

(Muhalif)

 

 

                               

(x) 874 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)

2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/805)

19.4.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Brüksel'de yapılan Avrupa Halk Partisi Zirvesine katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte 21-23 Mart 2005 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Ekli Liste:

Ömer Çelik (Adana)

Akif Gülle (Amasya)

Egemen Bağış (İstanbul)

Şaban Dişli (Sakarya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 20.4.2005 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                       Haluk Koç

                                                                            Samsun

                                                          Grup Başkanvekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 152 nci sırasında yer alan 578/1 ek sıra sayısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 222 nci sırasında yer alan 745/1 ek sıra sayısının bu kısmın 5 inci sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneri lehinde 2 kişiye, aleyhinde, yine 2 milletvekiline söz verme imkânımız var.

Lehte söz alanlar, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart ile Kocaeli Milletvekili Sayın Sefa Sirmen. Aleyhte söz isteyen, şimdilik yok.

Söz süreleri 10'ar dakika.

Önce, Sayın Atilla Kart; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma Kuruluna sunmuş olduğu Grup gündem önerisi hakkında görüşlerimi beyan etmek üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum

Değerli arkadaşlarım, dokunulmazlık dosyalarını Genel Kurul gündemine getirmeye devam ediyoruz. Bunu polemik ve siyasî istismar konusu olsun diye yapmıyoruz. Siyasetin saygınlığı ve tutarlılığı adına bu konuyu ısrarla takip etmenin önemine yürekten inanıyoruz, milletvekilliği sorumluluğunun gereği olduğuna inanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi yöneten kadrolar hakkında acaba bu dokunulmazlık dosyalarında ne gibi suçlamalar yapılıyor? Bu suçlamaların ciddiyeti ve içeriği nedir? Suçlama yapılan bu kadrolar ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bu dar kadroyla ilgili gerçekler nelerdir? Bu kadro etrafında nasıl bir yapılanma vardır? Bu yapılanma, sadece eş dost ilişkilerine mi dayanıyor? Bu ilişkilerin etrafında hangi unsurlar hâkim? Bu kadrolar hakkında, neden, özellikle de görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık, zimmet, sahtecilik ve benzeri suçlamalar yapılıyor? Bu kadroları haksız yere hedef alan birileri mi var? Böyle bir durum yoksa, bu kadrolar hakkında neden bu kadar ağır suçlamalar yapılıyor? Kamuoyuna dokunulmazlıkla ilgili olarak verilmiş olan vaatler konusunda bu kadar büyük çelişkiler içinde olunmasının sebebi nedir? Yoksa, bu kadronun endişelenmesini ve dokunulmazlık zırhına bürünmesini gerektiren kişisel ve siyasî kaygılar mı var?

Bu soruları tartışmamız, irdelememiz gerekiyor. İşte, bunları, değerli arkadaşlarım, kamuoyunun bilmesi gerekiyor, yargı zemini içinde, kamuoyunun bunları öğrenmesi gerekiyor. Gelinen noktada, dokunulmazlık kavramının ve mevcut İçtüzüğün kötüye kullanılması, eylemli olarak ihlal edilmesi ve bu dosya içeriklerinin kamuoyu tarafından öğrenilmesi engellendiği içindir ki, zorunlu olarak, Grup gündem önerisi yoluyla bunları kamuoyu gündemine getiriyoruz. Gerçeklerin öğrenilmesi adına bunları dile getirmeye ve anlatmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSKİ mülkiyetinde bulunan, yani, Su ve Kanalizasyon İdaresi mülkiyetinde veya tasarrufunda bulunan 15 adet taşınmazı, yönetim kurulunun kararıyla Su Vakfına kiralar. Kiralama işlemini yapanlar kimlerdir; kiralama işlemini Büyükşehir Belediye Başkanı ve İSKİ Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Ali Müfit Gürtuna, İSKİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İSKİ Yönetim Kurulu Üyeleri Selami Oğuz, Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, Mehmet Zeki Sayın ile Musa Ordu ismindeki kişilerdir. Bu kişilerden Zeki Sayın'ın Kamu Bankaları Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığını kamuoyu gayet yakından biliyor. Bu görevlilerin muhtelif yönetim kurulu kararlarında imzaları var; yani, İSKİ Yönetim Kurulu Başkanı ve üyesi olarak kararları var. Bu görevliler, İSKİ mülkiyetindeki taşınmazları, yukarıda ifade edildiği gibi, Su Vakfına kiralıyorlar.

İlginç olan husus, değerli arkadaşlarım, bu kişiler, aynı zamanda Su Vakfının yönetiminde de görevliler; yani, sözleşmenin her iki tarafında da görevleri var; hem İSKİ Yönetim Kurulu Başkanı ve üyesi olarak hem de kiralama yaptıkları Su Vakfının yöneticisi olarak. Aralarında profesörlerin de bulunduğu ve İSKİ Yönetim Kurulu gibi önemli sayılacak bir kurumda görev yapan bu kişilerin, böylesine hukuk tanımaz, böylesine hukuka aykırı bir işlem yapmalarının nasıl bir gerekçesi, nasıl bir açıklaması olabilir, nasıl bir izahı olabilir?! Diğer suç ve çıkar ilişkilerine ilişkin ciddî iddiaların araştırılması ve değerlendirilmesi bir tarafa, salt bu olay bile, açık bir şekilde, başlı başına görevi kötüye kullanma niteliğindedir. Elbette, bunun suç aşamasına varıp varmadığı yargılamayla anlaşılabilecek bir husustur.

Değerli arkadaşlarım, aslında, bu uygulamaya pek de şaşırmamak gerekiyor, pek de yadırgamamak gerekiyor; çünkü, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde benzer uygulamaların sıkça yapıldığını görüyoruz ve biliyoruz. Amasya Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Akif Gülle'yle ilgili olan ve Genel Kurul gündeminde bulunan (3/100) esas numaralı dosyada da benzer durumun olduğunu çok iyi biliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin harita yapım işini protokolle BELBİM AŞ'ye vermesinden sonra, bu kararı alan Büyükşehir yetkilileri, BELBİM AŞ adına da o protokolü imzalamaktan kaçınmamışlardır.

Değerli arkadaşlarım, bu nedir biliyor musunuz; bu, -tekrar, en hafif ifadesiyle söylüyorum- kural tanımazlıktır, bu, hukuk tanımazlıktır, bu, kendini hukukun üstünde ve dışında zannetmektir.

Bakın, sadece 3 dosyadan söz ediyorum değerli arkadaşlarım. Bu kadroyla, bu dar siyasî kadroyla ilgili olan 3 tane dosyadan söz ediyorum. BELBİM olayında kamuyu 321 milyar, İGDAŞ olayında kamuyu 170 trilyon, Akbil olayında kamuyu 146 trilyon zarara uğrattığı yolunda yargılama dosyaları bulunan bu siyasî kadronun İSKİ olayındaki yol ve yöntemleri sıkça kullandığı, bu dosyalardan da anlaşılıyor.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakan, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın istifasıyla ilgili olarak "onurlu bir davranış" değerlendirmesini yaptılar. Sayın Başbakan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekibi hakkında yapılan  suçlamalar, kabul etmek gerekir ki, Sayın Cemal Kaya ile ilgili suçlamalarla aynı nitelikte olan ve milletvekili seçilmeye engel teşkil eden suçlamalardır. Üstelik, bu dosyaların önemli bir bölümünde, Cemal Kaya olayında olduğu gibi, fezlekeyle sınırlı olmayan, yargılama aşamasına ve daha da ötesi karar aşamasına varan dosyalar ve bulgular vardır değerli arkadaşlarım. Bakın, orada sadece fezleke var; burada ise, yargılama dosyaları var, mahkeme kararları var değerli arkadaşlarım.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Beraat kararları var...

ATİLLA KART (Devamla) - Bu dosyalarda, mahkeme ve mahkûmiyet kararları var değerli arkadaşlarım; bana isim söyletmeyin! Bursa ve Giresun Milletvekilleri diyorum... Mahkeme kararları var, değerli arkadaşlarım... Mahkûmiyet kararları var değerli arkadaşlarım...

O zaman, ne yapmak gerekiyor; aynı onurlu davranışı, haklarında böylesine ağır suçlamalar bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bu kadronun da yapması gerekmez mi, değerli arkadaşlarım?!

Biz, Sayın Başbakan ve arkadaşlarından istifa etmelerini beklemiyoruz, toplumun beklentisini seslendiriyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) - Endüstri Holding var mı?

ATİLLA KART (Devamla) - Değerli arkadaşım, bu anlattıklarımın içinde, o sizin dediklerinizin de cevabı var dikkatle dinlerseniz.

Gelin, İçtüzüğü eylemli olarak ihlal etmeyin, yargılamanın önünü açın, Meclisin saygınlığını daha fazla ihlal etmeyin -Sayın Başbakanın deyimiyle- bu onurlu davranışı gösterin, sistemin ve hukukun önünü tıkamayın.

Değerli arkadaşlarım, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli siyasî kadro, bir taraftan dokunulmazlık zırhına bürünüp diğer taraftan da siyasî muarızlarına saldırıyor. Nasıl saldırıyor; biraz evvel bir arkadaşımızın yaptığı gibi saldırıyor. Haklarında yargılama dosyası bulunanların yargılanmasının önünü kesiyorsunuz, haklarında hiçbir dosya bulunmayanlara suçlama atfediyorsunuz! Böyle bir mantık olabilir mi değerli arkadaşlarım, böyle bir mantık olabilir mi?! Böyle bir insaf duygusu olabilir mi?! Bir taraftan bu zırha bürüneceksiniz, diğer taraftan da muarızlarınızın yargılanma hakkını engelleyeceksiniz, tamamen kişisel ve siyasî kaygılarınız için başkalarının savunma hakkını engelleyeceksiniz!

Gelin, biraz sonra yapılacak oylamayla, hem Sayın Başbakanla ve hem de Yuvacık olayıyla ilgili olarak yargılamanın önünü açalım değerli arkadaşlarım. Bakın, ne yaptık burada; aylarca Yuvacık olayını dile getirdik. Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer Baştopçu umarım buradadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Yuvacık olayıyla ilgili olarak araştırma komisyonları kurduk; aylarca tartıştık, raporlar hazırladık "Yuvacık olayında sorumlu olanlar yargılanmalıdır" dedik. Buyurun, değerli arkadaşlarım, dosya önünüzde; o arkadaşlarımızın yargılanmasının önünü açalım. Niye açmıyoruz?.. Açmadığımız zaman, hiç olmazsa, bundan böyle susun, değerli arkadaşlarım. Bundan böyle konuşmaya hakkınız sizin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hadi canım sen de!.. Niye yokmuş?!

ATİLLA KART (Devamla) - Bundan böyle, konuşmaya hakkınız yok değerli arkadaşım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen mi konuşacaksın?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

ATİLLA KART (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım, gelinen süreçte, bunları halen yapmıyorsanız, gelişigüzel bir şekilde "hadi canım" diyorsanız, bunları yapmaktan ısrarla kaçınıyorsanız, yolsuzlukla mücadelede samimî olduğunuza kimseyi inandıramazsınız.

Kamuoyu, haklı olarak şu sonuca varacaktır: Yolsuzluğa bulaştığı yolunda ciddî deliller ve dosyalar bulunan dar bir siyasî kadro, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bir siyasî kadro, yolsuzlukla mücadele edemez; bu, eşyanın tabiatına aykırıdır.

Gelin, değerli arkadaşlarım, dar bir siyasî kadronun bu yanlışlarına ve hukuk tanımazlıklarına yardımcı olmayalım, temiz siyaset ve temiz toplumun önünü açalım.

AHMET YENİ (Samsun) - İSKİ skandalı...

ATİLLA KART (Devamla)- Toplumsal talep ve baskı karşısında, bu sosyal süreci daha fazla durduramazsınız, değerli arkadaşlarım.

Bu düşüncelerle, bu değerlendirmelerle, Genel Kurulu bir defa daha sağduyulu değerlendirme yapmaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İki belediyeye sahip çıkamıyorsunuz, konuşuyorsunuz.

BAŞKAN - Yerinizde konuşmak bir usul değil. Burada, lehte söz alan arkadaşlarımız kalkıp lehte konuşuyorlar, aleyhte söz alma hakkı da var; yerinizden konuşacağınıza, usule uygun bir şekilde, aleyhte söz alıp konuşabilirsiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz nasıl konuşacağımızı biliriz, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lehte ikinci söz hakkı, Kocaeli Milletvekili Sayın Sefa Sirmen'e ait.

Buyurun Sayın Sirmen. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

MEHMET SEFA SİRMEN (Kocaeli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önce Yüce Heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Biraz evvel Sayın Kart'ın ifade ettiği gibi, ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin lehinde söz almak için huzurlarınızdayım.

Daha evvel, burada, birbuçuk yıl evvel Meclisi meşgul ettik. Uzun uzun, Yuvacık Barajını araştırma komisyonu kurarak inceledik. Araştırma komisyonu görevini tamamladı. Normal şartlarda, soruşturma komisyonu kurulması gerekirken, ne hikmetse, birbuçuk yıldır, dosyalar bekletiliyor. Herhalde, gerek görülmedi soruşturma komisyonu kurulması ihtiyacı hissedilmedi. Sadece, araştırma komisyonu, şahsımla ilgili ve bürokratlarla ilgili, müteahhit firmayla ilgili suç duyurusunda bulundu cumhuriyet savcılığına ve benim, Yuvacık Barajıyla ilk defa bir fezlekem oldu Türkiye Büyük Millet Meclisinde; çünkü, ben, Yuvacık Barajıyla ilgili bugüne kadar ne yargılandım ne hakkımda dava açıldı ne soruşturma açıldı. Hatta, soruşturma açılmasına izin vermeyen Danıştay kararları var. Buna rağmen, ilk defa, Yuvacık Barajıyla ilgili bir konu, fezleke Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi.

Şimdi, geldi, komisyon bizi çağırdı. Komisyona dedik ki, biz dokunulmazlığımızın kaldırılmasını istiyoruz, kaldırın. Komisyon, erteleme kararı aldı. Sayın Başbakan, bir vilayetimizde, "Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişi kirli" diye bir laf etti. Tabiî, boyundan büyük laf etti. Lafın altından kalkamadı. "Yuvacık'a bakın" dedi. Gelin, Başbakan, Yuvacık'a bakalım. Yuvacık'a baktığımız zaman o Yuvacık'ın altından, tek suçlu varsa, o da Sayın Tayyip Erdoğan çıkacaktır.

AHMET YENİ (Samsun) - Allah allah!..

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Bunu ben söylemiyorum, belgeler söylüyor. Çünkü, Yuvacık Barajı uluslararası bir projedir. Bu projenin üç ayağı vardır. Yap-işlet-devret formülüyle yapılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 100 000 000 metreküp su almayı taahhüt etmiştir. Buna, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan dahil. Bu taahhütlerini yerine getiremediği için...

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Öyle bir taahhüt yok, Başkan.

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Var efendim. Belgeler, hepsi elimizde; gösterdik, sizlere dağıttık, bütün milletvekillerine dağıttık. Neyse, olmadığını gelip burada açıklarsınız.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Komisyonun raporu...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Ama, buna rağmen, bu projeyi Hazineye yük etmek sorumlusu, sadece ve sadece o dönemin belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ona bağlı kuruluşu İSKİ ve dolayısıyla da, onun Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tayyip Erdoğan'dır.

O zaman buradayız hepimiz birden... Tarafsız bir bilim kurulu gelsin, Yuvacık Barajını incelesin, irdelesin, sonuçlarını hepimize açıklasın. Bütün yetkiler elinizde; Başbakansınız, hükümetsiniz, devletsiniz; bütün bilgiler, belgeler elinizde. Neden laf atıp kaçıyorsunuz?! Lafı atıp kaçmayın.

Bakın, bu iktidarın, iktidar olurken bu millete verdiği en önemli söz, yolsuzlukla mücadeleydi. Köylünün, işçinin, memurun, esnafın umudu olarak buraya geldi; ama, bu ikibuçuk yıl içinde, köylüye,  çiftçiye sırtınızı döndünüz; işçiyi, memuru yok saydınız; dul, yetim, gazi, emekli, bunların hiç lafı bile edilmiyor; muhtarları yok sayarak mahalleleri tamamen partili temsilcilerinize bıraktınız. Ee, yolsuzlukla mücadelede geçmiş dönemde başbakanlık yapmış bazı bakanları Yüce Divana gönderdiniz; ama, siz, kendi hesabınızı vermekten çekiniyorsunuz, dokunulmazlık zırhını korumaya devam ediyorsunuz. Sayın Başbakan, hem meydanlarda hem  de televizyonlarda yetmiş milyonun huzurunda "ilk yapacağımız iş dokunulmazlıkların kaldırılması" diye söz vermiş değil mi; bunu, yapmadı.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yok öyle bir şey!..

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Tabiî, bu tasarruf size ait. Adalet ve Kalkınma Partisinin mensupları kendileriyle ilgili kararları kendi iradelerine göre verebilirler; ama, en azından Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleriyle ilgili, dosyası olan -benim gibi- arkadaşların, dosyalarının yargıda işleme devam etmesi için, dokunulmazlıkla ilgili kaldırma taleplerini lütfen desteklesinler; bizlerin dokunulmazlıklarını kaldırsınlar. Biz, bu konuda rahatsız oluyoruz; sizlerle aynı kefeye konulmaktan da doğrusu hiç huzurlu değiliz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Sizin hakkınızda değil ki!

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Çünkü, Sayın Başbakan, dört yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesinde belediye başkanlığı yaptı. Burada, bugüne kadar -birçok, burada belediye başkanlığı yapan arkadaşlar da var- hiçbir belediye başkanı hakkında -hatta üç dönem; ben üç dönem yaptım- kitap yazılmadı yolsuzlukla, suçlarla ilgili...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Destanlar yazıldı!..

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Ama, Sayın Başbakanın hakkında "El Tayyip" diye kitap yazıldı.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Destan yazıldı!..

BAŞKAN - Yerinizden müdahale etmeyin arkadaşlar. Siz de söz alıp konuşma hakkına sahipsiniz. Yerinizden müdahale etmeyin; usule uygun davranın.

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Bakın "El Tayyip" diye kitabı, Mehmet Bölük diye bir mimar arkadaşımız toplumla paylaştı. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, bu arkadaşımızı dava etti bu iddialarla ilgili ve o arkadaşımız beraat etti; yani, o kitapta yer alan iddiaların suçlamalarının doğru olduğunu mahkemeler bile kabul etti.

Bugün, sizin kendi arkadaşlarınız arasında enerji yolsuzluğu ve ondan rahatsız olan milletvekili arkadaşlarınız, bürokratların, baskı yapıldığı, artık gazetelere kadar yansımaya başladı. Yani, bu yolsuzluk konusunda mücadele etmek için buralara geldiniz; ama, kendi getirdiğiniz kadrolar yolsuzluğun tam içine boğuldu, tam içine düştü. Bunu yakından takip eden, sizin mensubu olduğunuz partiye ait arkadaşlar yavaş yavaş AKP'yi terk etmeye başladı.

Bakın, gelişiniz çok hızlıydı, geliş trendiniz... Adalet ve Kalkınma Partisi, hakikaten, beş ayda kuruldu, geldi, iktidar oldu, devam ediyor. Şimdi, ikibuçuk yıl geçti, gidiş trendiniz de hızlandı; aynı geliş trendinizdeki gibi hızla gideceksiniz! Bir gün gelecek...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sizin gidişiniz nasıl?!

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Sayın Başkan, burada, çıkar konuşursunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz de gidiyorsunuz gibi bir hal var ama!..

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Bir gün gelecek, önümüzdeki günlerde... Bugün, işte, dokunulmazlıkları kaldırmıyorsunuz, belli, çoğunluğunuza güveniyorsunuz...

AHMET YENİ (Samsun) - Halkın çoğunluğu bu, halkın çoğunluğu...

MEHMET SEFA SİRMEN (Devamla) - Birilerini, siyasî bir kadro olarak, hesap vermek için Yüce Divana gönderdiniz; ama, birileri de gelecek, buradan, bugün engel olanlar, er geç hesabını verecek, gerekirse Yüce Divana da gidecek.

O nedenle, bugün, Cumhuriyet Halk Partisi, Danışma Kurulunda kabul ettiremediği dokunulmazlıkla ilgili dosyaların Meclis tarafından kararlaştırılması için önergesini Meclise sunmuştur. Biraz sonra bunların oylamasını yapacağız.

Ben, Sefa Sirmen olarak, sizlerden rica ediyorum; Sayın Başbakanla ilgili dosyayı erteleyebilirsiniz; ama, benimle ilgili dosyaya lütfen destek verin, dokunulmazlığımızı kaldırın, yargı çalışmaya başlasın, herkes hesabını yargıda versin.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu önerisi aleyhinde söz isteyenler, Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan ve Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik.

Önce Sayın Zeyid Aslan.

Buyurun Sayın Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sanıyorum, bir yıldan beridir, çarşamba günlerinin birinci gündem maddesini Meclise gelen dokunulmazlıklarla ilgili, artık, klasik ve teamül haline dönüştürdük.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Kaldırın, bu iş bitsin.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Tabiî, Meclisin gündemini, elbette ki, milletvekilleri belirleyecektir, Meclis belirleyecektir. Bu noktada, asla, bizim bir rahatsızlığımız, bizim bir sıkıntımız yoktur.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - O zaman, kaldırın...

BAŞKAN - Yerinizden müdahale etmeyin arkadaşlar; hatibi dinleyelim.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Ama, bir şeyi de ifade etmek istiyorum, bir şeyin de altını çizmekte fayda var. Hiçbir şekilde, tanınan haklar suiistimal edilemez, edilmemesi gerekir; Meclis İçtüzüğümüzde de var. Bunu, sayın grup başkanvekilleri çok daha iyi bilirler. Meclisteki gündemi siyasî sebeplerle sürekli oluşturmak, Meclis İçtüzüğüne aykırı bir hükümdür. Bunu açıp bakarlarsa, kendileri de bunu rahatlıkla göreceklerdir.

Özellikle bir yıldan beridir, belli bir noktaya odaklanmak suretiyle, ki, bu nokta da, Sayın Başbakanımızın daha önce belediye başkanlığı yaptığı İstanbul Büyükşehir Belediyesinde geçmiş dönemde açılan soruşturmalar ve davaların yoğunlaştırıldığı dokunulmazlık dosyalarının, sürekli, burada tartışma haline geldiğini görüyoruz.

22 nci Dönemde Meclise gelen dokunulmazlık dosyalarına baktığımızda sayısının yaklaşık 120 civarında olduğunu, bu dosyalardan zannediyorum 12 kadarının, biraz önce ve ısrarla, sürekli olarak "dar bir kadro, dar bir kadro" diye Atilla Beyin ifade ettiği 12 dosyanın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde o dönemde bürokrat olarak çalışmış arkadaşlardan oluştuğunu görüyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Daha fazla var, 25 civarında.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Geriye kalan yaklaşık 100'ün üzerindeki dosyanın ise, bunlardan 50 tanesinin, hepimizin her zaman karşı karşıya kalabileceği -ki, birçoğu, yine, hem Cumhuriyet Halk Partisinden hem AK Partiden milletvekili arkadaşlarımızın- işte 6'da bitmesi gereken konuşmaların 6'yı beş geçe bitmesinden; yani, seçim yasakları diyebileceğimiz, aslında, bugüne kadar, Türkiye'de bu suçtan dolayı bir tane dahi insanın mahkûm olmadığı; ama, mahkemelerin sürekli meşgul edildiği bir suçtan dolayı 50'nin üzerinde dosyanın oluştuğunu görüyoruz; geriye kalan yaklaşık 50'ye yakın dosyanın da 240 ıncı maddeden oluştuğunu görüyoruz ki, burada, bürokrasiden, memuriyetten gelen birçok arkadaş var; mutlaka memuriyetinin herhangi bir noktasında 240'la karşı karşıya kalması, memurların, çok doğal bir sonuç. Kaldı ki, 240 ıncı maddeden de Türkiye'de mahkûm olanların sayısı, istatistiklere bakıldığında görüleceği üzere çok az. Yani, Meclisteki mevcut dokunulmazlık dosyalarının büyük bir çoğunluğunun neticesinin çok önceden belli olduğunu hepimiz biliyoruz ve isnat edilen suçlamaların da, artık, her siyasetçinin başına gelebilecek klasik suçlamalar olduğunu görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, elbette, hiç kimsenin, işlediği bir  suç sebebiyle yargıdan uzak kalmasını hiçbirimizin tasvip etmesi mümkün değil; ama, burada hepimiz yasama faaliyeti yapıyoruz. Bu Meclis bugün de kurulmadı. Bunlar, defalarca buraya çıkan arkadaşlarımız tarafından ifade edildi. 1920 yılından beri bu Meclis çalışıyor, 1920 yılından beri de dokunulmazlıklar sürekli olarak var.

Ben, burada polemiğe girerek, neden siz daha önce bunları kaldırmadınız; gücünüz varken kaldırmadınız diye aynı tartışmayı yeniden açmak istemiyorum. Her ne kadar, siz her çıktığınızda aynı sözleri söyleseniz de, biz her çıktığımızda aynı sözleri söylemeyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, dokunulmazlığın felsefesine baktığımız zaman hepimiz biliyoruz ki, dokunulmazlık, milletvekillerinin şahıslarına, kişilere verilmiş bir hak değildir. Dokunulmazlık, Meclisin manevî şahsiyetine, yasama faaliyetine tanınan bir haktır. Bu iki ayırımın çok iyi yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu Meclisten binlerce milletvekili geldi geçti. Milletvekili oldukları süreç içerisinde, bugün olduğu gibi onlar için de dokunulmazlıkla ilgili yığınlarca fezlekeler geldi geçti. Onların milletvekillikleri bitti, sivil hayatlarına döndüler, dokunulmazlıkları kalmadı. Ben şimdi soruyorum, hatırlayabiliyor musunuz, hatırlayabiliyor musunuz binlerce dokunulmazlık dosyası gelip sivil hayata döndüklerinde mahkûm olup cezaevine giden bir eski milletvekili?

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Zaman aşımına uğruyor da onun için girmiyor. Ne konuşuyorsun orada!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Eğer, arkadaşım, hukuku biliyorsanız, iyi biliyorsanız...

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Biliyorum tabiî. Senin gibilere ders veririm.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - ...burada zaman aşımının durduğunu da çok iyi bilmeniz lazım.

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Zaman aşımı dolduruyor, ondan sonra güle güle...

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Şimdi, ben, özellikle Atilla Beyin, ısrarla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bürokratları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bürokratları dediği ve bugün gündeme getirdiği Su Vakfıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına Sayın Başbakanımız 1994 yılında seçildi, 1998 yılının kasım ayına kadar da bu görevini ifa etti.

1995 yılından itibaren İstanbul Büyükşehir Belediyesinde sürekli müfettişler yer almaya başladı, sürekli soruşturmalar açtılar; taa ki milletvekili oluncaya kadar. Yani, Mart 2003 yılına kadar Tayyip Beyle ilgili ve Tayyip Beyin birlikte çalıştığı bürokratlarla ilgili sayısız soruşturma ve dosyalar açıldı.

Şimdi ben şunu sormak istiyorum, ki, bu dosyaların sayısı gerçekten sınırsızdır. Belki daha bilemediğiniz, göremediğiniz çok dosya var. Açılan yüzlerce dosyadan bugüne kadar mahkûmiyetle sonuçlanmış bir tane dosya yoktur. Bir tane dosya yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLLA KART (Konya) - Yanlış bilgi veriyorsun.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - 1994 yılında Belediye Başkanı olmasıyla birlikte, kurak bir kenti su şehri haline getirmesi, ki, ondan önce belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşımız da burada oturuyor. İstanbul'da 1994 öncesi yaşayanlar suyun ne demek olduğunu çok daha iyi bilirler.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sen cahil cühelasın!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - ... çok daha iyi bilirler... Ben de İstanbul'da o dönemlerde yaşadım.

Bizler, camilerin çeşmelerinden omzumuzda bidonlarla, taharet yapmak için su taşıyorduk. O günlerden, bugün ola ki bir tamirat çalışması sebebiyle su kesintisinde "eyvah ne oluyor" denildiği günlere geldik  çok şükür... Çok şükür... Bunları İstanbul'da yaşayanlar çok iyi biliyorlar.

İşte, gerek yaşanamayan bir şehri yaşanabilir bir şehir haline dönüştüren, halkla kurduğu o sıcak ve sevgi diyaloğuyla insanların kalbine taht kuran Tayyip Erdoğan'ın, bugün başbakanlığa geleceğini o gün orada görenler, bir şekilde bu gidişatı durdurmak için harekete geçtiler. Olduk olmadık ne varsa, hesap uzmanlarından, mülkiye müfettişlerinden, kontrolöründen ne varsa, belediyeye yığdılar. Günlerce, aylarca, yıllarca bütün evrakları didik didik ettiler.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yağcılık sağcılıktan daha kötüdür!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Ne buldular?! Ne buldular?!

Bakın arkadaşlar, bu açılan...

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Kaldırın dokunulmazlıkları gitsin!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Sayın Başbakanımızı, bir şiirle mahkûm ettiler, Başkanlıktan uzaklaştırdılar. Ondan sonra, bu çalışmalarını çok daha hızlandırdılar. İşin içine yargıya da soktular ve haksız tutuklamalar, haksız gözaltılar, işkenceler, yargısız infazlar, bunların hepsine maruz kalındı. Hatırlayın o günleri, hatırlayın; bütün gazetelerin manşetleri, tam sayfaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki sözde yolsuzluklarla ilgiliydi. Sayısız gözaltılar oldu, sayısız gözaltılar; ama, hiçbir belediye bürokratı, bir gün bile cezaevinde mahkûm olarak yatmadı; mahkûm olarak yatmadı; bunun altını özellikle çiziyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Yargılamanın önünü açın kardeşim niye açmıyorsunuz?! Onu yargı değerlendirsin, siz değil!

ATİLA EMEK (Antalya) - Dokunulmazlığa gel!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Şimdi, yüzlerce dava açılan bu bürokrat arkadaşlardan, benim hatırlayabildiğim kadarıyla, sadece 7-8 tanesi burada, belki o kadar da yok. Geride, yüzlerce, dokunulmazlığı bulunmayan, milletvekili olmayan bürokrat var; peki, onların hangisi mahkûm oldu?! Soruyorum, bir tane isim söyleyin; bunların hangisi mahkûm oldu?!

ATİLLA KART (Konya) - Albayraklar var!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Var mı bir isim?!. Var mı bir isim?!.

ATİLA EMEK (Antalya) - Albayraklar mahkûm oldu.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Biraz önce saydınız Sayın Atilla Bey; biraz önce 5 tane isim saydınız; Zeki Sayın dediniz, Veysel Eroğlu dediniz, Zuhuri Sarıkaya dediniz; işte, isimleri hatırlamıyorum, 5 tane isim saydınız, Su Vakfının Yönetim Kurulu üyeleri. Bunların hangisi dokunulmazlık sahibi?! Peki, bunlarla ilgili açılmış bir dava varsa, mahkûm mu oldular, neredeler?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

SABRİ VARAN (Gümüşhane) - Helal olsun sana!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Arkadaşlar, burada, sürekli olarak siyasî şov yaparak, AK Partinin halkla kurduğu gönül köprüsünü yıkmaya, sizin her çarşamba günü burada yaptığınız konuşmaların yetmeyeceğinin altını özellikle çizmek istiyorum (AK Parti sıralarından alkışlar) ve AK Parti, bu davaların gölgesinde 3 Kasım seçimlerine gitti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen, Sayın Aslan.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Özellikle, AK Partinin Tayyip Erdoğan sevdasıyla halkın sevdasının birleştiğini görenler ve bu rüzgârın ülkeyi geleceğe taşıyacağını görenler...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Başbakan yok; yağ çekmeye gerek yok!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - ...bu dosyaların hepsini, çarşaf çarşaf, el altından basına pas ettiler ve seçim öncesinde, gerek broşür yaptırarak gerek basının sayfalarını sürekli meydanlara da dağıtarak, AK Partinin gelişine engel olmaya çalıştılar.

Arkadaşlar, yargı, mahkemeler Türk Milleti adına karar verir. Türk Milleti, 3 Kasımda bu dosyalara kararını vermiş ve beraatla sonuçlandırmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Yargının siyasetle ne alakası var?!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Hiç boşa uğraşmayın, hiç boşa çabalamayın ve sürekli, Meclisin gündemini de, bu tür siyasî şovlarla zaman kaybettirerek, gerçek gündeminden uzaklaştırarak, halkın çözüm bekleyen sorunlarını geciktirmeyin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sözen.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sayın Başkan, dönemimle ilgili olarak, yanlış ve eksik bilgiler verildi. Bunları düzeltmek istiyorum. Sataşma dolayısıyla söz almak istiyorum.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sataşma yok...

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Sayın Sözen, spesifik olarak, dar bir çerçeve içinde, size yönelik sataşmayla ilgili gerekçeleri dile getirebilirseniz.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hangi sataşma, Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Ben de dinledim konuşmacıyı; ama, karar vermemiz için, size söz vermemiz için, sizin, talebinizi bir çerçeve içinde bize aktarmanız gerekiyor.

Buyurun, söyleyin.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Dönemime ait uygulamaları ve susuzluk meselesini istismar ederek yanlış bilgilendirmiştir. Meclis ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir.

BAŞKAN - Anlaşıldı, buyurun Sayın Sözen.

Belediye Başkanlığı yaptığınız dönemle ilgili, şahsınıza yönelik yanlış değerlendirmeler nedeniyle sataşmadan size söz veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, zabıtları açın bakın, bir sözüm bile yok...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hiçbir sataşma yok ki!..

BAŞKAN - Lütfen, dinleyin arkadaşlar. Dinleyin arkadaşlar...

AHMET YENİ (Samsun) - İSKİ skandalı...

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Bizi o kara günlere götürmeyin, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sözen. (AK Parti sıralarından gürültüler)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle konuşması

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Senin babaların da bilmez, ağaların da bilmez...

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; talihsiz bir şekilde, Genel Kurulun işgalinden söz ediliyor. Oysa, bir milletvekili, burada, 1990'ları gündeme getirmek suretiyle sizi meşgul etmiş oluyor ve siz de alkışlarınızla bu suça, bu meşguliyete, bu gereksiz eyleme katılmış oluyorsunuz. Bir kere, gelelim...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yalan mı?

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Müsaade edin efendim... Müsaade edin efendim...

Benim dönemime ait, susuzluk meselesinden başlayarak, bazı bilgileri sunmak istiyorum; bu yanlış bilgilerin tutanaklara geçmesini doğru bulmuyorum. Türkiye'de, İstanbul'da su sistemi barajlar esasına dayanmaktadır.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum) - Yağmur bombası atılmadı mı?

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Anlatacağım, hepsini anlatacağım. Acele etmeyin, merakınız varsa anlatacağım, bunu daha evvel de söylemiştim; ama, bir kez daha anlatacağım.

Dünyada büyük kentlerde sular büyük su kaynaklarının üzerine kurulur, İstanbul'da su ise barajlar esasına dayanır. Barajlardaki sular ise Tanrıdan gelecek rahmetlerle dolar. Eğer o dönemde, tarihin bir cilvesi olarak, bir talihsizliği olarak sular gelmemişse ve barajda su yeterince birikmemişse bunun sorumlusu yönetici değildir. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Şimdi, burada dikkat edilmesi gereken...

AHMET YENİ (Samsun) - İSKİ skandalı?!.

BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar, lütfen.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Sizin kısır bakışınız ve bilgisizliğiniz yüzünden... Konuşan arkadaşımı kastediyorum. Bunun, böyle bir olay karşısında ne yapıldığını sorgulamak önemlidir; gereği yapılmış mıdır yapılmamış mıdır diye düşünmek önemlidir ve dönemimizde, bu konuda -o dönemi yaşayan arkadaşlar vardır- hiçbir dönemde ve hiçbir kimsenin yapmadığı önlemler alınmıştır. Yalova'dan dünyanın en büyük tankeriyle su taşınmıştır. Türkiye'de ilk defa yağmur bombası kullanılmış, Teknik Üniversitenin danışmanlığı içinde kullanılmış ve yüzde 25 su sağlanmıştır. Göller ve barajlar birbirine bağlanmıştır ve iddia ediyorum, belgeler burada, dönemimizde 5 000 kilometre su borusu döşenmiştir, Tayyip Beyin dönemi 2 000 kilometreyi geçmemektedir.

Şimdi, söylüyorum, dönemimde yapılan 10 tane projeden bahsedeceğim. Sayın Başbakanın da belediye başkanı olduğu dönemde bir tek projeyi, buraya, kalkıp söyleyeceksiniz. Metro... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar, dinleyin... Karşılıklı konuşmayın, hatibe müdahale etmeyin.

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Hak ettiniz bunu... Lütfen dinleyin, dinlemesini öğrenin. Dinleyin. Benim dönemimi eleştiriyorsunuz...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...

NURETTİN SÖZEN (Devamla) - Cevap verirsiniz; müsaade edin efendim.

Sayın Başkan, sataşma hakkımı kullanıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu)- Sayın Başkan, burada İstanbul Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarını konuşmuyoruz.

BAŞKAN- Beyler, değerli milletvekilleri, sayın milletvekilleri, böyle, yerinizden bağırarak, birbirinizin sesini bastırarak, ne konuşulduğunu, ne söylendiğini anlamamızın mümkün olmadığı bir ortamı yaratarak sağlıklı bir tartışma olabilir mi?

EYÜP FATSA (Ordu)- Sataşma konusu bu değil.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Sataşma konusu belediye başkanlığı dönemimdir.

BAŞKAN- Öncelikle, usul gereği, hatibi dinleyeceğiz.

Buyurun Sayın Sözen.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Sataşma konusu, belediye başkanlığı dönemimdeki icraattır. Bunu eleştirdiniz, yanlış bilgiler verdiniz; ben de düzeltiyorum. Düzeltiyorum...

AHMET YENİ (Samsun)- Göknel olayı!..

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Türkiye'de, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak benim dönemimde, İstanbul Metrosu başlatılmıştır.

AHMET YENİ (Samsun)-  İSKİ olayı!..

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Benim dönemimde...

BAŞKAN- Lütfen... Lütfen...

ZEYİD ASLAN (Tokat)- Benim hiçbir sözümde bu yok.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Sataşma!

BAŞKAN- Sayın Sözen, lütfen, sataşmayla ilgili konuyla sınırlı kalın.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Sayın Başkan, konuyla sınırlı kalıyorum efendim; icraatımla ilgili kısaca bilgi veriyorum.

AHMET YENİ (Samsun)- Göknel olayını anlat!

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Benim dönemimde doğalgaz  başlatılmıştır, benim dönemimde 2 500 otobüs alınmıştır, benim dönemimde darülaceze yapılmıştır...

SUAT KILIÇ (Samsun)- İSKİ'den bahset!

BAŞKAN- Sayın Sözen...

NURETTİN SÖZEN (Devamla)-  ... benim zamanımda kongre sarayı yapılmıştır.

SUAT KILIÇ (Samsun)- Sen İSKİ'den bahset.

BAŞKAN- Sayın Sözen...

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Kalkıp ve gelin, şuraya gelin de, Dalan'ın...

BAŞKAN- Sayın Sözen, sataşma su konusuyla ilgiliydi, o konuda kalın lütfen. Allah allah!..

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Sadece su değil efendim, dönemimin tamamı eleştirildi Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Müsaade edin efendim, ben İSKİ skandalı dolayısıyla yargı önünde hesap verdim. Gelsin, Başbakan da burada hesap versin. Eğer, gücü yetiyorsa, yüreği varsa, yargının önüne çıksın ve hesap versin. (CHP sıralarından alkışlar) Ben, hesabımı verdim buraya geldim, hesabımı verdim buraya geldim.

Değerli arkadaşlarım, bakın, hepinize örnek olsun, bütün devlet adamlarına örnek olsun. Bir genel müdürün suiistimal şüphesi karşısında İçişleri Bakanına aynı gün telgraf çekerek müfettiş isteyen, en ufak bir şüphe çıktıktan sonra da, başsavcılığa dilekçe vererek soruşturma açılmasını isteyen bir belediye başkanıyım.

BAŞKAN- Sayın Sözen, lütfen toparlayalım artık.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devlet adamı gösterin bana ki, kendi bünyesi içerisinde olacak bir yolsuzluk karşısında yargıya başvursun, güvenliğe başvursun, teftişe başvursun. Aynı şeyi size de tavsiye ediyorum, siz de yapın bu işleri (CHP sıralarından alkışlar) yargıya çıkın, yargının önüne çıkın, savcının ve yargının önüne çıkın ve hesap verin. Hesap vermeyen insanların başkalarını suçlama hakları yoktur.

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen.

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Benim 10 tane projenin bir tanesini de Sayın Başbakan için, gelin, burada söyleyin.

AHMET YENİ (Samsun)- Olmaz zaten, İSKİ skandalı gibi olmaz!

NURETTİN SÖZEN (Devamla)- Saygılar sunuyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi

BAŞKAN - Aleyhte ikinci söz, Bursa Milletvekili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Faruk Çelik'e ait.

Değerli arkadaşlarım...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, İstanbullular adına söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler, "otur yerine" sesleri)

BAŞKAN - Böyle bir usul yok.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Deminkinde de yoktu...

BAŞKAN - Şimdi, bakın, usul gereği, İçtüzük gereği Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde Sayın Çelik'i kürsüye çağırdım. Kendisi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili. Bundan önceki bütün tartışmaları, görüşmeleri izledi; o da konuşacak, onu da sükûnetle izlememiz gerekiyor. Usuldışı, yerinden müdahalelerle hatibin dinlenilmesini engellemek doğru değil. Hep birlikte, hep bir ağızdan bağırarak ne dediğimizin duyulmadığı bir ortamı, etkin ve verimli bir tartışma ortamı olarak kabul etmemiz  mümkün mü; değil.

Lütfen, Sayın Faruk Çelik'i de, daha önce uyardığım gibi -bütün arkadaşlarımı uyarıyorum- dikkatle dinleyelim. Tartışmaları demokratik ortamda, objektif bir şekilde, yansız bir şekilde sonuçlandıralım.

Buyurun Sayın Çelik.

Süreniz 10 dakika.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Sözen az önce burada konuştular; Meclisi haksız yere işgal etmememiz gerektiğini, Meclisin zamanını israf etmememiz gerektiğini söylediler. Doğru söylüyorlar; ama, bu işgali siz yapıyorsunuz, biz yapmıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bu, gerçekten, biraz sonra söyleyeceğim anlamsız konuları, tartışılması gereken değil, çözülmesi gereken konuları getirip tartıştırıyorsunuz ve milletin zamanını çalıyorsunuz; bu bir. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) - Yolsuzlukla mücadele bu mu? İnsaf edin!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin lütfen.

FARUK ÇELİK (Devamla) - İki...

Dinleyin, bakın, dinleyin.

Sayın Sözen'i, burada, ibretle ve dikkatle hepimiz izledik. Bu telaş ne Sayın Sözen, nedir bu telaş; bu panik ne yani? (AK Parti sıralarından alkışlar)

ATİLA EMEK (Antalya) - Meclisin gündeminde bunlar. Paniğin kimde olduğu belli...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bunu, gerçekten, ben...

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz, İktidar Partisinin Grup Başkanvekilisiniz; sürekli bir isimden veya bazı isimlerden bahsederek, tekrar tekrar sataşma nedeni yaratmama deneyimine, birikimine sahipsiniz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Hayır, sataşma değil efendim, burada konuşulanlardan bahsediyorum, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buna dikkat etmenizi rica ediyorum.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Ben dikkat ediyorum.

Bu telaş neden?

ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyalardan bahsedelim Sayın Başkan. Dosyalar var Sayın Başkan.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, Sayın Sözen, burada, Yalova'dan su gelmiş, bomba atılmış, bulut oluşmuş, o gitmiş, bu gelmiş... Güzel... Netice ne? Neticede, İstanbul'da su yok Sayın Sözen. Bunu bütün Türkiye biliyor; su yok ve siz, işin başındasınız. Burada, bir şeyi söylerken, delillerinizin de sağlam olması gerekiyor. İstanbul, susuz, kavruluyordu ve siz, orada belediye başkanıydınız. Mış'larla ilgili çok şey üretebilirsiniz; buna milletimiz karar verir; milletimiz de, 1994 yılında, çok sağlıklı ve doğru bir karar verdi (AK Parti sıralarından alkışlar) ve kamu vicdanı diye bir şey var. Siz, efendim, şurada şöyle aklandık, burada böyle yazdık, oraya, İçişleri Bakanlığına yazı gönderdim... Ne derseniz deyin, 1994 öncesi dönemle ilgili, kamu vicdanı, İstanbul Belediyesi yolsuzlukların merkezidir diyebiliyor.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Sizin belediyeniz... Hepsi sizin döneminize ait. Bir tane bile dosya yok.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyiniz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Onun için, sizi, seçimlerde, bu şekilde bir neticeyle karşı karşıya bıraktılar.

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz de, CHP Grup önerisi aleyhinde söz aldınız; o konuda konuşmalarınızı yönlendirin.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Tabiî efendim.

Sayın Başbakan ise -projesi var mıydı yok muydu- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra Türkiye'ye mal oldu; sonunda da, geldi, bu yüce çatı altında, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olarak şu anda Türkiye'ye hizmete devam ediyor Sayın Sözen. O mukayeseyi milletimiz yapıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bir diğer konu Yuvacık Barajıyla ilgili. Sayın Sirmen'i dikkatle dinledim.

ATİLLA KART (Konya) - Savunmanızı merakla  takip ediyoruz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, Sayın Sirmen "Başbakanın, tamam, dokunulmazlığını kaldırmayın; ama, benim dokunulmazlığımı kaldırın" diyor; talebi bu.

ATİLA EMEK (Antalya) - Kaldırılır diye korkmayın...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, oraya geleceğim de, bizim de bir tavsiyemiz var İktidar Partisi olarak: Sayın Cemal Kaya'yı tenkit ediyorsunuz. Davranışı onurlu bir davranış. Tüm bürokratlar Yuvacık Barajıyla ilgili yargılanıyor; kimisi tutuklu. O halde, Sayın Sirmen, yapacağınız en doğru şey, istifa edin ve yargıya geçin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başbakan da yapsın. Çok güzel bir laf!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Başbakan da istifa etsin.

ATİLA EMEK (Antalya) - Başbakan da istifa etsin, Enerji Bakanı da istifa etsin... Emsal... Emsal...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Çelik, Başbakanı zora soktunuz; Grup Başkanvekilliğiniz tehlikeye girdi, Grup Başkanvekilliğiniz zora girdi!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, dokunulmazlığı kaldırsanız bile, milletvekilliği sıfatınız burada yargılanmanıza yine bir engel teşkil eder. En onurlu davranışınız... Madem bu kadar sıkıntılarınız var ve kendinizi bunlardan çok uzak hissediyorsunuz, o halde istifa edin ve yargı, kararını versin diyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) - Dosyası olanlar istifa etsin; haydi, buyurun!

ATİLLA KART (Konya) - Komik oluyorsunuz!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Milletvekilliği dokunulmazlığının  kaldırılmasının oylamasında göreceğiz sizi.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Çelik, siz, lütfen, aleyhinde söz aldığınız grup önerisiyle ilgili konuşun; başka bir milletvekilinin ne yapmasıyla ilgili tavsiyeleri ortaya koymak başka bir milletvekiline düşmez. Her milletvekili, burada, kendi kararını kendisi alır; siz, konuya dönün lütfen.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, dokunulmazlıkla ilgili, Sayın Kart, ısrarla diyor ki: "Gündeme getirmeye devam edeceğiz."

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Tabiî ki!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - Sayın Kart, getirmeyin, getirmeyin bunu, çözelim.

ATİLA EMEK (Antalya) - Buyurun...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Çözelim bunu, niye çözmüyorsunuz?! Neden çözümden yana değilsiniz?!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Allah Allah!..

ATİLA EMEK (Antalya) - Buyurun... Buyurun...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, buyurun, anayasa değişikliğini yapalım diyoruz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Dilimizde tüy bitti!

ATİLA EMEK (Antalya) - Çelişki içindesiniz!

ATİLLA KART (Konya) - Sizi kutluyorum, gerçekten kutluyorum(!) Bravo(!)

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakın, sizinle anayasa değişikliği olmayacak; çünkü, sizin, 12 Eylülden kalan Anayasadaki bazı bölümleri de kaldırma gibi bir düşünceniz yok; çünkü, zaten, son zamanlarda Avrupa Birliği süreciyle ilgili takındığınız tavır da, doğrusu, bizleri de endişelendiriyor. Daha çok ulusalcılardan ulusalcı bir noktaya geldiniz. (CHP sıralarından "Aa" sesleri, gürültüler)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Evet... Ne demek ulusalcı?! Mandacı olmayacağız, ulusalcı olacağız.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Tabiî ki ulusalcı olacağız.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Dolayısıyla, Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi her gün biraz daha kan kaybediyor. Bunu da açıkça buradan ifade etmek istiyorum.

ATİLA EMEK (Antalya) - Kendinize bakın, kendinize...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakın, defalarca bu kürsüden söyledik; 83 üncü madde de dahil, geliniz... Uzlaşma komisyonu neden çıkmış biliyor musunuz?

ATİLA EMEK (Antalya) - O dönemde uzlaşma komisyonu mu vardı, Sayın Başkan?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Neden biliyor musunuz, neden? Anayasa değişikliği yapıyorsunuz, toplumsal mutabakata ihtiyaç var, yetmiş milyonu ilgilendiren bir düzenleme bu. Bu düzenlemeyle ilgili yalnız komisyon boyutunu yeterli görmemiş geçmiş dönemler. Önden bir çalışma yapılsın, sağlıklı bir değerlendirme yapılsın, sonra, komisyona, grupların -kaç grup varsa Mecliste- uzlaşması neticesinde, bir millet uzlaşması, millet mutabakatı şeklinde gelsin ve bu konu komisyonlardan seri bir şekilde Genel Kurula indirilsin.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - O zaman 6 grup vardı, şimdi 2 grup var...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Burada çelişkili gördüğünüz şey nedir, yanlış olan şey nedir? Altı aydır, sekiz aydır bunu konuşacağımıza, iki hafta içerisinde halledeceğimiz bir iştir; ama, dert, dert...

ATİLA EMEK (Antalya) - Teklifi verdik Meclis Başkanlığına, imzalayın, uzatmayın.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Tekrar ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin anayasa değişikliği meselesi, derdi diye bir derdi yok. Cumhuriyet Halk Partisi bunun siyasetini yapmakla meşgul; ama, artık bilin ki, milletimiz bu tavrınızı çok iyi keşfetti, iyi tespit etti ve şimdi de değerlendiriyor.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Şimdi kaldıralım, hemen kaldıralım.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, Sayın Kart bir cümle daha kullandı, çok dikkatimi çekti; haksız yere bu kadroları -Sayın Başbakanımızı ve İstanbul Belediyesinde hizmetlerini sunarken mevcut kadroları kastederek- hedef alan birileri mi var? Sayın Kart, onu size soruyorum. Sayın Başbakanın hayatı, siyasî hayatı bu anlamda da incelemeye değer. Öyle tahmin ediyorum ki, hukuk bilginize çok şeyler katacaktır; o inançtayım ben. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kadar...

Bu süre içerisinde, bakın, 1994-1999 yılları arasında, ondan sonra çok iktidar değişti, kimler geldi kimler geçti; ama, Sayın Başbakan, dikkat edin, yolsuzluktan değil şiirden mahkûm oldu, Sayın Kart, şiir okuduğu için mahkûm oldu. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Başbakan 2003 yılına kadar milletvekili değildi. Bir mahkûmiyet varsa, yargı bugünden itibaren değil, dün de yargı vardı; 1994-2003... Az önce arkadaşımız ifade ettiler.

Az önce burada saydınız; Veysel Eroğlu, Zeki Sayın, Hasan Zuhuri, Selami Oğuz gibi yazabildiğim isimlerden hangisinin dokunulmazlığı var, hiçbirisinin yok; ama, bakınız, gerek olayın içeriği itibariyle gerekse yaklaşımınız itibariyle, bu sorunu çözme diye bir dert yok. Burada, acaba, Başbakanı biraz karalayabilir miyiz... Ya, bunlar toplumun moral değerlerini de bozmaya dönük şeylerdir; bunların Cumhuriyet Halk Partisine de bir faydası yok.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Toplumun moralini siz bozuyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, siyasetin yüceltilmesi, siyasetin değer kaybetmemesi, kurumların değer kaybetmemesi anlamında atılması gereken adımlar bunlar değildir; çok daha farklı şeyler yapmamız gerekiyor, çok daha şeffaf olmamız gerekiyor; ama, ne yaptığınızı, ne yapacağınızı, burada, maalesef, bizim gibi, net ve açık bir şekilde ortaya koyamıyorsunuz. Gelecek hafta da başka dosyalar getireceksiniz. Ne olacak; zaman kaybı olup gidecek.

Zamanı israf etmeye hakkımız yok; milletin zamanını da, Meclisin zamanını da israf etmeye hiçbirimizin hakkı yok diyorum.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Yani, sonuç itibariyle, kaldırmayacaksınız...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, sonuç itibariyle, diyorum ki, size de bu konuda mahkûm değiliz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK ÇELİK (Devamla) - AK Parti Grubu olarak biz, belki de, çok yakın zamanda, önünüze... Anayasa değişikliği tekliflerinin nasıl olması gerektiği, nasıl Meclisin huzuruna gelinmesi gerektiği konusunda çalışmalarımız devam ediyor; günü, saati, vakti gelince, bu değişiklikleri, artık, sizinle de konuşma ihtiyacı duymadan... Çünkü, milletin istediği mutabakata Cumhuriyet Halk Partisi yanaşmıyor. Anayasanın ruhu gereği sağlanması gereken mutabakata yanaşmıyorsunuz. O halde, bizim, iktidar olarak, gerekli çalışmalarımızı Yüce Meclisin çatısı altında sürdüreceğimizi ifade ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman, bu partinin ömrü yetmeyecek Sayın Çelik, ikibuçuk yıl oldu.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 20.4.2005 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                     Faruk Çelik

                                                                               Bursa

                                                        AK Parti Grup Başkanvekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 257 nci sırasında yer alan 873 sıra sayılı geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 6 ncı sırasına, 254 üncü sırasında yer alan 869 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 255 inci sırasında yer alan 870 sıra sayılı kanun teklifinin bu kısmın 8 inci sırasına, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 875 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden bu kısmın 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde söz isteyenler?..

Lehte iki milletvekilimiz söz alabilir, aleyhte iki milletvekilimiz söz alabilir ve 10'ar dakika konuşabilir.

Aleyhinde söz isteyen?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Aleyhte.

OYA ARASLI (Ankara) - Aleyhte.

BAŞKAN - Sayın Koç ve Sayın Araslı aleyhte.

Lehte söz isteyen?..

EYÜP FATSA (Ordu)- Lehte söz istiyorum.

BAŞKAN- Peki.

Önce söz istemi...

HALUK KOÇ (Samsun)- Tüzükte, önce lehte konuşma vardır. Lehte konuşma öncedir İçtüzükte.

ATİLLA KART (Konya)- Önergesinin gerekçesini açıklaması gerekir Sayın Başkan. Önergesinin gerekçesini açıklayacak ki, arkadaşlar savunma yapacak.

HALUK KOÇ (Samsun)- İçtüzükte önce lehte konuşma vardır.

ATİLLA KART (Konya)- Gerekçesini açıklaması gerekir, Sayın Başkan. Gerekçeye karşı belki de konuşmayacak.

EYÜP FATSA (Ordu)- İçtüzük, ilk sözü kim istediyse o konuşur diyor.

BAŞKAN- İçtüzük 61'e göre "söz, kayıt ve istem sırasına göre verilir" deniliyor. İstem sırasına göre önce söz hakkı, aleyhte söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'ta.

Buyurun Sayın Koç.

Süreniz 10 dakika.

HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünkü Genel Kurul gündemini belirleyen grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu konudaki aleyhte oyumuzu belli edeceğiz oylama sırasına geçildiği zaman; ama, ben, bazı üzüntülerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani, bir Cumhuriyet Halk Partisi, bir Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü şeklinde değil de, konuya yalın bir milletvekili sıfatıyla yaklaşmak istiyorum. Zaten, İçtüzük de bunu emrediyor, bunu amir kılıyor. Çünkü, bakın, burada bir siyasî partinin aynı konuda getirdiği, bir Danışma Kurulu uzlaşmazlığı üzerine getirdiği grup önerisini sürekli olarak reddederek -dokunulmazlıklarla ilgili- yani, fiilî bir İçtüzük değişikliği yaratmış oluyorsunuz. Bu, çok ciddî bir sorun. Değerli arkadaşlarım bunları değerlendirecektir, hukukçu milletvekilleri var. Fiilî bir İçtüzük değişikliği yaratmış oluyorsunuz.

Yani, bu konuda, değerli arkadaşım -yerinde yok, ilk konuşan sözcü arkadaşım- konuyu bir hak suiistimali olarak nitelendirdi. Tam tersine, hak suiistimalinin sorumlusu, muhatabı siz olma durumunda kalıyorsunuz. Ben, bu konudaki çelişkinize önce dikkat çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, Sayın Çelik'le çok iyi anlaşan bir Grup Başkanvekiliyim. İkibuçuk yıldır -üç yılı tamamlayacağız- o da, ben de, partilerimizin grup başkanvekilleri olarak görev yapıyoruz. Kendisine de saygı duyuyorum; ama, konuşurken, bu sefer Sayın Çelik'e biraz, biraz değil epey dokunduracağım, epey dokunduracağım, nezaket ölçüleri içerisinde, bir sataşmaya sebebiyet vermeden, Sayın Çelik'in zor durumda kaldığı bazı noktaları, kendisiyle yüzleşebilmesi açısından gündeme getireceğim.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin, zamanı çalma gibi bir talebi yok, bir eylemi de yok. Türkiye'nin yararına, bu ülkede sorunlarına çözüm bekleyen insanların yararına ne getirdiniz de biz hayır dedik?! Ne zaman bir mesai cetveli çizdiniz de biz hayır dedik?!

FATİH ARIKAN (Kahramanmaraş) - 2/B...

HALUK KOÇ (Devamla) - 2/B, size göre öyledir, bize göre bir talandır, Sayın Milletvekili. (AK Parti sıralarından gürültüler) Evet, o, halkın lehine değildir.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Koç...

Değerli arkadaşlarımız, böyle, karşılıklı konuşma usulümüz yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Çelik, önce şunu çok iyi bilin. Sayın Kuzu burada; buna çok sevindim, burada gördüğüme.

Bakın, iki partili bir Parlamentoda çalıştığımızı görüyoruz. Grubu olan siyasî parti olarak söylüyorum. Uzlaşma komisyonu, İçtüzükte ve Anayasada karşılığını bulan bir komisyon değildir. Çokpartili Parlamento gruplarının olduğu dönemde geniş bir mutabakat sağlayabilmek için toplanan ve faydalı da olan bir komisyon, ihtiyarî bir komisyon. Şu anda, iki partili yapıda en geniş komisyon neresi biliyor musunuz; Adalet ve Anayasa ortak komisyonu, iki partinin en geniş üyelerle katıldığı ve bu konuda bir mutabakat sağlayacak en geniş komisyondur. Bu, kaçış noktası, bir. Bunu hiç gündeme getirmeyin. Kaldı ki, en büyük çelişkiniz... Bakın,  değişik anayasa paketleri geldi. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmesinin önündeki engeller, Cumhuriyet Halk Partisinin de oylarıyla burada kaldırıldı. Doğru bir girişim yaptık, milletin tercihine saygılı olduk ve o konuda doğru davrandık. Eleştirilere rağmen bunu savunuyoruz; olması gereken oydu, milletin kararına saygılı olmalıydık ve bunun önündeki engelleri kaldırmak zorundaydık. Burada uzlaşma komisyonu kurduk mu Sayın Çelik?! 169-170 ormanla ilgili anayasa değişikliklerini buraya -özür dileyerek söylüyorum kelimeyi ve bir  daha da ifade etmeyeceğim- bu Meclise dayatan anlayış, acaba o zaman, bir uzlaşma komisyonu kuralım da gelin bunda bir mutabakata varalım dedi mi Sayın Çelik?! Nerede kaldı bu samimiyet?! Demek ki, işinize geldiği zaman uzlaşma komisyonuna bir cansimidi gibi sarılacaksınız, işinize gelmediği zaman ben, işimi dayatarak yaparım diyeceksiniz. Yani, şimdi, çözelim, anayasa değişikliği...

Sayın Çelik ve diğer arkadaşlarıma da aynı şekilde seslenmek istiyorum. Bakın, biz, sayın milletvekillerinin önündeki sorgulanabilme ve yargılanabilme engellerinin kaldırılmasını istiyoruz, o kişinin yasama görevini yapmasından alıkonulmasını istemiyoruz; ama, haklı da bir suç isnat edilmiş, şu veya bu... Ben o dönem belediyesi bu dönem belediyesi, o kadro bu kadro girmiyorum, her şey evraklarda var, onları tekrar etmeye gerek yok. Böyle bir suç isnat edilmiş. Nerede isnat edilmiş; savcıların fezlekelerinde bu suçlama yapılmış. Bu suçlamayı Cumhuriyet Halk Partisi yapmıyor arkadaşlarım, bunu sayın savcılar yapıyor, ilgili savcılar yapıyor, fezlekelerde var bu suç. Bu suçların dökümünü istiyor musunuz, hukukî deyimlerle istiyor musunuz? Siyasî deyim değil, hukukî deyim kullanıyorum: "Evrakta sahtecilik", "zimmete para geçirmek", "ihaleye fesat karıştırmak", "kalpazanlık..."

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Allah Allah!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, kalpazanlık... Akbil dosyasını açarsanız, hukukî karşılığının kalpazanlık olduğunu görürsünüz. Değerli arkadaşlarım, bunlar benim deyimlerim değil, savcıların deyimleri.

Şimdi, peki, 83 ve 100'ü biz niye değiştirelim diyoruz. 83 ve 100'ü değiştirelim; o kişi başbakan da olsun, o kişi bakan da olsun, o kişi milletvekili olsun; ama, sorgulanabilsin; ama, yargılanabilsin, tıpkı bu ülkenin normal vatandaşları gibi. Eğer, yargılama sonucunda kesinleşmiş bir hükümle karşı karşıya kalırsa da, o hükmün gereğini yerine getirsin. Bu kadar açık söylediğimiz, Sayın Çelik. Bunu kaçırmaya, göçürtmeye, dolandırmaya hiç gerek yok.

Değerli arkadaşlarım, şimdi "mahkûmiyetle sonuçlanan hiçbir dava yoktur" dediniz. Bu konuda bir cümle söyleyeceğim: Albayraklar dosyasını açın, mahkûmiyet kararını bulursunuz. Albayraklar dosyasını açın, mahkûmiyet kararını bulursunuz. Bir şeyi söylerken -değerli Tokat Milletvekili arkadaşımın da duymasını isterdim, dışarıda herhalde- eğer bu konuda belgelere dayalı konuşmak istiyorsa, biraz daha çalışması gerekiyor arkadaşımızın; ama, ayaküstü bir görevlendirme yaptıysanız, tabiî ki elinde bu belgeler olmuyor. Bu da çok acı bir durum.

Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi siyasî bir şov yapmıyor, Cumhuriyet Halk Partisi siyasî bir gösteriş peşinde değil; Cumhuriyet Halk Partisi, milletin istediğini burada dile getiriyor. Millet ne istiyor değerli arkadaşlarım; millet yolsuzluk illetinden bıkmış durumda, millet yolsuzluktan bıkmış durumda ve bu yolsuzluğun siyaset ayağı varsa, siyasetçinin dokunulmazlık zırhının kalkarak bu ayağın kırılmasını istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi onu istiyor. Onun için Sefa Sirmen, burada, çıkıyor, yüreklice "benim dokunulmazlığımı kaldırın" diyor. Bu kadar açık.

AHMET YENİ (Samsun) - İstifası  gerekir.

HALUK KOÇ (Devamla) - İstifa etmesi gerekenleri ben size söyleyeyim: Sayın Başbakan onurlu yolu, herhalde, aynanın karşısında kendisine söyleyecek, Maliye Bakanı Sayın Unakıtan'a söyleyecek, kayıp trilyon davasında İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu'ya, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'e söyleyecek, Enerji Bakanımıza söyleyecek. Bakın, burada oturuyorlar.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sebebini açıklayacağım.

HALUK KOÇ (Devamla) - Bakanlığında fırtınalar kopuyor, Bakanlığında fırtınalar kopuyor, Sayın Enerji Bakanı suspus...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Biraz sonra cevabını açıklayacağız.

HALUK KOÇ (Devamla) - İstifa etmesi gerekenler var. Bakın yol gösteriyor Sayın Başbakan. Siz de bir kere daha teyit ediyorsunuz bu yolu. Çok teşekkür ediyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biz yargılanmak isteyenleri istifaya davet ediyoruz.

HALUK KOÇ (Devamla) - Ünal Bey, siz susun... Ünal Bey, siz susun; çünkü... Sizinle ilgili ben başka bir şey söylemeyeceğim. Yani, buraya çıkın, konuşun. Bakın, 10 dakikadan 2 tane söz hakkınız var; çıkın, konuşun. Böyle, arada kimse anlayamıyor söylediğinizi; çıkın, mertçe konuşun, biz de duyalım.

BAŞKAN - Siz, konuşmanıza devam edin Sayın Koç. Biz uyarırız, sizin uyarmanıza gerek yok.

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlarım... Bakın, eğer, bu şekilde giderse değerli arkadaşlarım, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, tümü, Adalet ve Kalkınma Partisi de Cumhuriyet Halk Partisi de, tümümüz toplumun önünde bir zan altında kalıyoruz. Bu zan altında kalma işini artık bitirelim, artık bitirelim... Herkes gitsin, hesabını versin. Hiç kimseyle bizim bir derdimiz yok, Sayın Başbakanla da yok, diğerleriyle de yok; ama, bu tip fezlekelerle karşı karşıya olan arkadaşlarımız varsa görevlerini yapsınlar, sorgulanabilsinler, yargılanabilsinler; yani, 83 ve 100'ün önünü açalım. Eğer, dediğim gibi, kesinleşmiş bir hükümle karşı karşıya kalırlarsa, onun gereğini yapalım. Bu Meclisi hep beraber yüceltelim.

Bunu, bir arkadaşınız olarak, sizden samimiyetle rica ediyorum. Basit, iki parti arasındaki siyasî çekişme noktasına bunu taşımayalım. Bakın, gün gelecek hepimiz bunun altında kalacağız, gün gelecek hepimiz bunun altında kalacağız. Bu bir samimî çağrıdır.

Sayın Kuzu burada...

BURHAN KUZU (İstanbul) - Burada...

HALUK KOÇ (Devamla) - Uzlaşma komisyonunun fiilî halini söylüyorum; Anayasa-Adalet ortak komisyonu. Sayın Kuzu, çağırın komisyonu...

BURHAN KUZU (İstanbul) - Komisyona üye verin...

HALUK KOÇ (Devamla) - Sayın Kuzu, komisyonu çağırın, toplayın.

83 ve 100 için Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önerge ortada, aldığı ortada, karar ortada. Siz, çağırın... Uzlaşma komisyonu diyorsunuz. İşte, Sayın Kuzu burada, uzlaşma komisyonu başkanı...

BURHAN KUZU (İstanbul) - Üye verin, toplayalım.

HALUK KOÇ (Devamla) - Üyelerimizin tümü burada, Adalet ve Anayasa Komisyonu üyelerimiz.

BURHAN KUZU (İstanbul) - 3 üye lazım...

HALUK KOÇ (Devamla) - İçinden 3 kişi isteyin, 3 kişi verelim efendim. En geniş şekliyle burada.

BURHAN KUZU (İstanbul) - Kendiniz seçin, gönderin.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

HALUK KOÇ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bir şeye çok üzüldüm; onu ifade etmek istiyorum. Yani, Sayın Çelik öyle bir noktaya getirdi ki... Bunu söylemek istemiyordum; ama, biraz vicdanım kanıyor bu konuda.

Türkiye'nin ulusal çıkarlarını savunmak, Sayın Çelik, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin görevi değil. Öyle bir söz söylediniz ki... Lütfen, tutanaklardan bakın. Beni dinlemiyorsunuz; ama, lütfen, tutanaklardan bakın. Belki yanlış anlama oldu; onu bir tashih etme imkânı olur. Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumak sadece Cumhuriyet Halk Partisinin görevi değil.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ulusalcı...

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşım, şimdi, Avrupa Birliği, evet çağdaş, kurallı bir toplum yapısıdır. Çağdaş, kurallı bir toplum yapısına hep beraber gitmek istiyoruz; ama, lütfen...

ALİM TUNÇ (Uşak) - Ulusalcılık...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Ulusalcılığın karşıtı mandacılıktır!

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, hatibi dinleyelim; karşılıklı konuşmayalım.

HALUK KOÇ (Devamla) -  Lütfen şu duruma düşmeyelim, bakın şu duruma düşmeyelim: "Efendim, 3 000 dolarlık yıllık geliri olan bir ülkenin ne ulusal çıkarı olurmuş" diyen yeni dünya düzeni akademisinden mezun olanlarla Türkiye'nin ulusal çıkarlarını tartışmada aynı safta olalım.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yanlış algılama var.

HALUK KOÇ (Devamla) - Aynı safta olalım.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, yanlış anlamışsınız!

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan kuşatanlar var; bunları söyleyenlere "dinozor" diyorlar; biz, memnuniyetle o dinozor suçlamasını kabul ediyoruz, memnuniyetle kabul ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Ve bu, bizim ortak davamız olmalı; Türkiye'nin ulusal çıkarları, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin savunacağı şeyler değildir.

Sonra, bakın, Hoca ne diyor biliyor musunuz, Sayın Erbakan: "Bizim çocuklara ne oldu yahu, bu kadar kısa zamanda nasıl değiştiler bu kadar" diyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisi aleyhinde ikinci söz talebi, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı'ya ait.

Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

OYA ARASLI (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinin aleyhinde olduğumu sözlerime başlarken ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, dün, biz, gündemimizi belirledik, hangi yasalara öncelik verileceğini tespit ettik, bir sıraya koyduk; sözcü arkadaşlarımız buna göre hazırlandılar, hangi konuda çalışma yapacaklarıyla ilgili incelemelerini tamamladılar. Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili katkıdan söz ediyordu. Bu koşullarda, kim, yasama Meclisindeki bu çalışmalara nasıl bir katı verebilir?! Yalnız muhalefet partisi grubu milletvekilleri için bunu söylemiyorum, İktidar Partisi Grubunun milletvekilleri de sabah evlerinden çıktıkları zaman, öğleden sonra Mecliste hangi yasayı görüşeceklerini bilemiyorlar; hangi verimden söz ediyorsunuz?! Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekili, bu koşullar altında, bu Mecliste yapılacak hangi çalışma hangi verimi sağlayabilir?! (CHP sıralarından alkışlar) Neyi görüşeceğini bilemiyor milletvekilleri! Siz de, burada kalkmışsınız, Meclisin zamanının israfından, muhalefet partisi grubunun katkı vermediğinden söz ediyorsunuz. Nasıl bir katkı istiyorsunuz? Biz, size, hukukun genel ilkelerine uygun her anayasa değişikliği için, her yasa önerisi için katkı verdik; ama, siz, katkıdan, sadece, sizin söylediklerinize katılmamızı, sizin söylediğiniz doğrultuda oy vermemizi anlıyorsanız, böyle bir şeyin olması mümkün değil. Bizim görüşlerimiz açısından, aramızda kilometrelerce fark var. Görüşlerimize uymayan hiçbir yasa teklifi ve yasa tasarısı üzerinde size katkı vermeyebiliriz, vermeyiz de; ama, uyarılarda bulunuruz yaptığınız yanlışlar için, size yanlışlarınızı düzeltme yolu gösteririz, ki, bu katkıyı her zaman yapıyoruz; ama, bu bağlamda yaptığımız katkılara zerre kadar kulak vermiyorsunuz.

Biraz önce, bir değerli arkadaşım, burada, Meclisin zamanının israf edildiğinden söz etti. Şöyle bir bakın, arkanıza dönün, önünüze konulan gündeme bakın, neleri görüştüğümüzü şöyle bir anımsayın.Biz burada, ikinci kere görüşülmek üzere Cumhurbaşkanının veto ettiği tasarıları görüşüyoruz. Eğer zamanında yapmış olduğumuz ikazlara kulak vermiş olsaydınız, bunu yapmayacaktık ve zaman israf etmeyecektik. Şimdi ben soruyorum; zamanı israf eden Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa Cumhuriyet Halk Partisinin çok haklı, çok yerinde ikazlarına kulak asmayan, asmamakta ayak direyen sizler mi?! (CHP sıralarından alkışlar)

Bir ithamda bulunurken, ağzınızdan çıkan sözün nerelere gittiğini çok iyi tartmanız lazım ve zaman israfından söz ederken, ne için bu terimi kullandığınıza bir bakın. "Hadi canım sende" diyor oradan bir arkadaşımız. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri üzerindeki töhmetin kaldırılmasını istemek "hadi canım sende" diye, insanın elinin tersiyle itebileceği bir olay mıdır?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu, sadece dosyada adı yazılı olanları değil, bireysel olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi sıfatını taşıyan hepimizi ilgilendiren bir durum. Ben, üzerinde şaibe bulunan, kuşku bulunan milletvekili kavramı içerisinde algılanmak istemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Oya Araslı olarak istemiyorum. Şurada bulunan arkadaşlarımın hiçbirisi istemiyor ve siz "yargılanmak istiyorum" diyen insana engel olmak suretiyle, onun en doğal hakkı olan yargılanma hakkının önünü tıkıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aklanmasının, vatandaşın gözünde, üzerinde toz bulunmayan bir görünüme girmesinin karşısında duruyorsunuz ve bunu istediğimiz zaman da dokunulmazlık dosyalarına öncelik verilsin dediğimiz zaman da bunu vakit israfı olarak adlandırıyorsunuz. Adalete zaman ayırmak, adaletin gerçekleşmesi için zaman sarf etmek, zaman israfı mı değerli arkadaşlarım?! Adalet, temizlenmek, temiz toplum, suçun ortaya çıkması, sizin için bu kadar önemsiz "hadi canım sen de" diye elin tersiyle bir kenara itilecek şeyler mi?! Eğer böyle ise, daha çok yürünecek yolumuz var Türkiye olarak demokrasi çizgisinde.

Toplum temizlik istiyor; siz de, biz de, toplumun temizlik beklentisine yanıt vereceğimizi vaat ederek oylar aldık. "Oy aldık geldik buraya" diyorsunuz; o oyların temelinde, çok övündüğünüz o yüzde 50'ye yaklaşan çoğunluğun temelinde, size verilen oyların temelinde, bu beklentinin karşılanmasına duyulan özlem var; ama, siz ne yaptınız; elinizin tersiyle bu özlemi karşılamak gereğini bir kenara ittiniz, dolu dizgin devam ediyorsunuz ve bir Grup Başkanvekili, bunu nasıl söyleyebiliyor, hayretle ve üzüntüyle karşıladım: "İstifa ediniz" diyor.

Değerli arkadaşlarım, istifa, kişisel bir çözüm yoludur. İstifa edilir veya edilmez; ama, Anayasa bunu, size, kişisel olmayan, objektif biçimde çözme yolları göstermiştir. Siz, bu yolların işlemesinin önünü tıkıyorsunuz, Anayasanın işlemesine engel oluyorsunuz. Bir anlamda, fiilen Anayasayı değiştiriyorsunuz, fiilen İçtüzüğü değiştiriyorsunuz. Bunların hesabını, kime ve nasıl vereceksiniz? Ve bizim bir arkadaşımıza istifa öneren Sayın Grup Başkanvekiline, ben, bunu sormak istiyorum O fezlekelerde adı bulunan grubunun üyelerine de aynı öneriyi yapmayı düşünüyor mu? (CHP sıralarından alkışlar) Yani, Başbakanına ve onun dışında birtakım bakanlarına ve birtakım milletvekili arkadaşlarına da, çok beğenmiş olduğu bu çözüm yolunu, acaba, bugün, burada, bu konu gündeme gelmeden önce, ön alarak önerebildi mi?

Değerli arkadaşlarım, bunları bir kenara bırakın. Toplumun, adalet, öncelikle karşılanmasını gerekli gördüğü bir ihtiyacıdır. Bize vekâletini verirken, bu ihtiyacın giderilmesini de, bizden beklediklerinin listesinin başına koydu. Biz, bunun gerçekleşmesi için, tüm gönlümüzle ve tüm gücümüzle katkı vermeye hazırız ve her toplantıda getirdiğimiz bu önerilerle, bunun gerçekleşmesi amacına hizmet ediyoruz; ama, siz, elinizin tersiyle bu imkânı bir kenara itiyorsunuz ve milletvekili, arkalarında birtakım dosyalar, fezlekelerde birtakım iddialar, o vaziyette kalsın diyorsunuz. Telaşınız ne arkadaşlar? Niye bu dosyaların gündeme gelmemesi olayının arkasına saklanıp, kendinizce, anlayamadığımız, çözemediğimiz bir rahatlığı yaşamaya çalışıyorsunuz? Kuşkunuz yoksa, çıkınız ortaya, siz de temizleniniz, bizden temize çıkma durumunda olacak arkadaşlarımız da temizlensin, dokunulmazlığının kaldırılması istenen; toplumca rahat edelim. Neden korkuyoruz? Ve Meclisin şaibeli halde kalmasından ne bekliyoruz? Anlayamadığımız o.

Demin, burada, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekili kalktı; "biz, çoğunluğuz, hesabımızı millete veririz" filan dedi. Ee, o zaman, siz, hesabınızı verme yeri olarak, sadece oy sandığını görüyorsanız, yargı organlarını kapatalım mı arkadaşlar bu mantığın sonunda? Bu oraya varır çünkü, bu oraya varır. Siz, hesap vereceğiniz yer olarak orayı görüyorsanız, yargı organına, hâkime vereceğiniz hesabı da orada vermeyi amaçlıyorsanız, bu çok yanlıştır.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Siz hâkim misiniz?

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar; hatibi dinleyelim.

OYA ARASLI (Devamla) - Ben hâkim değilim; ama, sizi hâkim sıfatıyla yargılayacak var; onun önünde oturup hesabınızı verin diyoruz.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Görevinizi yapın. Böyle konuşamazsınız!

OYA ARASLI (Devamla) - Konuşuyorum değerli arkadaşım. Niye konuşuyorsun diye soruyorsun; milletin bana verdiği oya dayanarak, vekâlete dayanarak konuşuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) - Bana da oy verdi; sadece size mi oy verdi?! (CHP sıralarından gürültüler)

OYA ARASLI (Devamla) - O dedi ki "yolsuzlukların hesabını sor." Ben de, yolsuzlukların hesabının sorulması için bu kürsüdeyim. Ama siz alışıksınız...

ASIM AYKAN (Trabzon) - Öyle konuşamazsın! (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) - Niye tepki gösteriyorsunuz? Sizden mi öğrenecek konuşmayı?!

OYA ARASLI (Devamla) - Siz, herkese vaatte bulundunuz; köylüye vaatte bulundunuz, sersefil ettiniz; kentliye vaatte bulundunuz, sersefil ettiniz "temiz toplum yaratacağız" dediniz; ama, hakkında fezleke bulunanların aklanmasına, yargılanmasına kapıyı kapatmak istiyorsunuz.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Hakaret edemezsin! (CHP sıralarından gürültüler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Demin kabul etmediniz, şimdi konuşuyorsunuz!

ATİLA EMEK (Antalya) - Ne oluyor; vicdanın rahat değil; değil mi?

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

ATİLA EMEK (Antalya) - Çıksın, konuşsun Sayın Başkan.

OYA ARASLI (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çoğunluk olmak çok önemli bir şeydir; ama...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Araslı.

Değerli milletvekilleri, kendi aranızda konuşursanız, birbirinize söz yöneltirseniz yüksek sesle, siz kendi söylediklerinizi de duyamazsınız ve burada, kürsü özgürlüğüyle düşüncelerini açıklama gibi en kutsal siyasî görevlerden birini yapan hatibi dinleme olanağından Genel Kurulu mahrum kılarsınız. Bunu yapmamamız gerekiyor. Birbirimizi dinlemeyi bilmemiz lazım önce.

ATİLA EMEK (Antalya) - Millete saygılı olun biraz; buna hakkınız yok, Sayın Aykan.

ASIM AYKAN (Trabzon) - Hakaret edemez.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Gerçekler hakaret mi geliyor size?! Gerçek bu, gerçek...

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin, karşılıklı konuşmayın; değerli hatibi, Değerli Milletvekilini, Sayın Araslı'yı dinleyelim.

Buyurun Sayın Araslı.

OYA ARASLI (Devamla) - Gerçekleri duymak size hakaret gibi geliyorsa, o benim çözeceğim sorun değil; o, sizin, kendi kendinize çözeceğiniz ve çözmek zorunda olduğunuz bir sorun. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bütün dünya parlamentolarında -Türkiye dahil- ben, çoğunluğum, istediğimi yaparım zihniyetiyle aldığı oyun cazibesine kapılıp birtakım işler yapmaya kalkışan pek çok siyasî partiler, pek çok siyasî parti grupları oldu; ama, buralarda oturan insanlar, milletvekili sıfatı taşıyan insanlar, hukukun genel ilkelerine, anayasaya aykırı olarak, aldıkları o oyu, o çoğunluğu değerlendiremezler; bu gerçeği bilmek lazım. Bu gerçeği görmek istemeyenler, bu gerçeği bilmek istemeyenler, maalesef, her zaman, fevkalade acı bir sonla karşılaştılar, hüsrana uğradılar. Ben, değerli arkadaşlarıma -tarih bu olayların örnekleriyle doludur- biraz tarih okumalarını tavsiye ediyorum.

"Millet bize oy verdi" diyorsunuz; ama, köylere çıkın, kentlere çıkın ve orada, milletin, şu gün itibariyle sizin için neler söylediğine kulak verin; ben, sadece bunu tavsiye etmek istiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisi lehinde söz isteyenler: Sayın Eyüp Fatsa, bir de, ben, Bekir Bozdağ'ın söz talebine tanık oldum. Devam ediyor mu söz isteminiz?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Benim söz talebim yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Başka, lehte söz isteyen var mı?

O zaman, bir kişi; Sayın Eyüp Fatsa.

Buyurun Sayın Fatsa. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Parti Grubumuzun vermiş olduğu Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, hem muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın hem de İktidar Partisine mensup arkadaşlarımızın iki ayrı Danışma Kurulu önerisi vardı. Biraz önce, muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımızın veya grubun vermiş olduğu öneri tartışıldı, oylandı ve gündeme alınmaması uygun görüldü Genel Kurul tarafından. Şimdi, biz, kendi grubumuzun getirmiş olduğu öneriyi tartışıyoruz; ama, tartışmalar hâlâ birinci öneri üzerinde devam ediyor. Maalesef, bu gündemin, bizim getirmiş olduğumuz önerinin aleyhinde söz alan arkadaşlar da ilk reddedilen öneriyi tartışmanın ötesinde gündemle ilgili bir şey söylemediler.

Değerli arkadaşlar, ben sondan başlıyorum. Sayın Araslı'yı dikkatle dinledim. Bir şey söyleyeceğim. Hiç yorum yapmıyorum. Sayın Araslı, kaç dönem milletvekilisiniz; yargı dokunulmazlığı, yasama dokunulmazlığı ilk defa mı aklınıza geldi? Neredeydiniz şimdiye kadar?

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Allah Allah!.. Ne alakası var?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Var... Var... Bir şey soruyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bunu kargalar bile biliyor.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, bu üslup yerine, daha yapıcı bir üslup seçebilirsiniz.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin... Sayın Başkan, biraz önceki üslubu burada izlediniz. Lütfen...

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ne var üslupta?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Üslupta bir şey yok.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa...

Öyle de, değerli arkadaşlarım...

EYÜP FATSA (Devamla) - Ben soruyorum...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa...

EYÜP FATSA (Devamla) - Tamam da Sayın Başkan, yanlışlık bunun neresinde?!

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa... Her milletvekilimiz diğer milletvekillerinin performansıyla ilgili soru sorarsa olur mu bu iş?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Eğer, yasama dokunulmazlığından kaynaklanan bir sıkıntı varsa, Sayın Araslı ilk defa bu Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda görev yapan bir milletvekili değil ki!

OYA ARASLI (Ankara) - Pişman olacaksınız bu soruyu sorduğunuza.

BAŞKAN - Buyurun devam edin; ama, her milletvekili performansıyla ilgili, geçmiş parlamenter çalışmasıyla ilgili soru sormayla zaman öldürmenin anlamı yok.

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin...

BAŞKAN - Buyurun, konuyla ilgili görüşün.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Koç "Türkiye'nin menfaatına ne getirdiniz" dedi. Bunun yorumunu, kamuoyunun vicdanına ve idrakine bırakıyorum. Bunu kamuoyu değerlendiriyor Sayın Koç. 3 Kasım 2002 öncesi Türkiye ile bugün içinde yaşadığımız Türkiye aynı Türkiye değil; bunu dünya da görüyor, Türkiye de görüyor. Ama, siz görmek istemiyorsanız... Zaten, görmeyi beceremediğiniz için elli yıldan beri size bu millet bu görevleri vermedi. (AK Parti sıralarından alkışlar) Göremiyorsanız, görmek istemiyorsanız, milletin suçu ne, bizim suçumuz ne?!

Zaman çalma... Zaman çalmıyoruz. Bakın, çok kolay, çok kolay...

Eğer samimîyseniz, yasama dokunulmazlığının sınırlandırılmasında samimîyseniz, Anayasanın 83 ve 101 inci maddeleriyle ilgili taleplerinizde gerçekten samimîyseniz, ben, Allahaşkına, size sormak istiyorum; eğer, bunu, yolsuzlukların önlenmesi adına söylüyorsanız, birtakım suiistimallerin son bulması adına soruyorsanız ve talep ediyorsanız değerli arkadaşlar, eğer bunda da iddianız bütün yolsuzlukların ve suiistimallerin sorumlusu seçilmiş milletvekilleri gibi bir noktadan hareket ederseniz, doğru bir tespit yapmış olmazsınız. Eğer gerçekten sizin iddia ettiğiniz gibiyse, yahu, bu ülkede tek başına yolsuzluk yapmayı becerebilecek kaç tane milletvekili çıkmıştır?! Eğer, yargıda ve diğer yasama dokunulmazlığı veya dokunulmazlık kullanan bürokratlar da kendisine partner bulamazsa, siz, bürokratların ve diğer yasama dokunulmazlığından veya dokunulmazlık zırhıyla kendisini güvence altına almış kişi ve kurumların dokunulmazlığının kaldırılmasından ve sınırlandırılmasından niye rahatsızlık duyuyorsunuz?! Niye rahatsızlık duyuyorsunuz değerli arkadaşlar?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Niye duyalım canım?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Buyurun; eğer samimîyseniz...

Bakın, burada grubunuz adına konuşan arkadaş, bir sayın milletvekili arkadaşım da ifade etti, dedi ki: "Bütün milletin gözü önünde, Sayın Başbakan, 3 Kasım seçimleri öncesinde bunu kamuoyuna deklare etti." Bizim kamuoyuna deklare ettiğimiz, Sayın Başbakanın kamuoyuna deklare ettiği, parti programımızda çerçevesi çizilmiş bir dokunulmazlıktır. Bunu, daha önce burada okudum; tekrar etmek istemiyorum. Bu, 58 inci ve 59 uncu hükümetin programlarında da yer almıştı ve yine de sözümüzdeyiz. Buyurun; eğer, dokunulmazlık konusunda samimîyseniz, hemen, bugün, verin uyum komisyonuna üyeyi...

HALUK KOÇ (Samsun) - Yok öyle bir şey.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Siz aşağıya getirin konuyu.

EYÜP FATSA (Devamla) - ...yasama, yürütme, yargı adına kim dokunulmazlık kullanıyorsa, hepsinin yasama dokunulmazlığını ve dokunmasını sınırlandıralım, dokunulmazlığını sınırlandıralım.

Değerli arkadaşlar, konuşmak başka şey, yapmak başka şey. Halep oradaysa, arşın buradadır; buyurun, çıkalım, verin üyeyi, beraberce bunu tespit edelim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Getirin değişikliği, aslanlar gibi oy verelim.

EYÜP FATSA (Devamla) - "Efendim, siz, 2/B, 25 yaş ve diğer anayasa değişiklikleriyle ilgili bizim görüşümüze başvurdunuz mu" denildi. Kardeşim, Sayın Koç, Sayın Koç, Sayın Koç, sizin, bu, seçim beyannamenizde olan bir meseledir. Sizin kamuoyuna deklare ettiğiniz meseleyi biz sizin önünüze getirdik ve siz, kamuoyuna deklare etmek suretiyle oy istediğiniz, vatandaştan, halktan destek istediğiniz, söz verdiğiniz konuların arkasında durmadınız ki!..

OYA ARASLI (Ankara) - Allah Allah!.

EYÜP FATSA (Devamla) - Durdunuz mu bunların arkasında?!.. 2/B sizin programınızda yok mu?.. 25 yaş sınırı yok mu?!.. Yok mu?!.. Yok mu Sayın Başkan?!..

OYA ARASLI (Ankara) - Allah Allah!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Dokunulmazlık var mı sizin programınızda?

OYA ARASLI (Ankara) - Onu açık söyleyin. "Yok" diyor.

EYÜP FATSA (Devamla) - 2/B yok mu Sayın Başkan?

HALUK KOÇ (Samsun) - Dokunulmazlık var mı programınızda?

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, 25 yaş, seçilme yaşı yok mu?

HALUK KOÇ (Samsun) - Talan yok, talan.

ATİLA EMEK (Antalya) - Talan yok!

BAŞKAN - Bu, usulde yok; karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar... Karşılıklı konuşmayalım.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, açık ve net bir şekilde söylüyorum...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bizim programımızda yalan ve talan yok!

BAŞKAN - Hatibi dinleyelim... Karşılıklı konuşmayalım...

EYÜP FATSA (Devamla) - Açık ve net olarak söylüyorum: Eğer gerçekten bu konuda samimîyseniz, talebiniz samimîyse, gerçekten yasama dokunulmazlığından kaynaklanan birtakım endişeleriniz varsa, bakın, bir kere daha bu kürsüden ifade ediyorum: Buyurun, uyum komisyonunu birlikte çalıştıralım; ilk gündeme alacağı mesele de Anayasanın 83 üncü maddesi olsun...

ATİLA EMEK (Antalya) - O uyum komisyonuyla mı değiştirdik Anayasayı!

HALUK KOÇ (Samsun) - Komisyon Başkanı orada.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ama, kim dokunulmazlık kullanıyorsa, kim dokunulmazlık zırhıyla kendini koruma altın almışsa, herkesin dokunulmazlığı sınırlandırılsın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Eğer siz, bakın Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, ben duyuyorum.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Koç, eğer, siz, bunu sadece, seçilmiş insanların, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması veya sınırlandırılmasıyla sınırlandırmak istiyorsanız, bu, sadece, bu ülkede mafyanın işini kolaylaştırır ve işlerini kolaylaştırır.

Bir diğer husus, teferruatına girmek istemiyorum çok fazla.

OYA ARASLI (Ankara) - Biraz açıklasanız da anlasak!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, Sayın Enerji Bakanımızla alakalı, Sayın Koç bir iddiada bulundu. Sayın Enerji Bakanıyla beraber ben aynı ilin milletvekiliyim ve kendisiyle de aynı ilin milletvekili olmaktan büyük bir onur duyuyorum. Her şeyine, ama, her şeyine kefil olduğum, kendime de örnek aldığım bir ağabeyimdir, milletvekili arkadaşım, bakanımın olmasının ötesinde...

HALUK KOÇ (Samsun) - Ordu'da bir şey yok canım, Enerji Bakanlığında var.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yargıya intikal etmiş bir meseledir. Devlet adamı ciddiyeti ve sorumluluğuyla hareket ediyor; ama, bir şey söylemek istiyorum bu konuda.

OYA ARASLI (Ankara) - İzin vermiyorsunuz ki...

BAŞKAN - Lütfen, müdahale etmeyelim arkadaşlar.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bu konuda bir şey söylemek istiyorum; herkes kendi kapısının önünü temiz tutarsa bir mesele kalmaz.

OYA ARASLI (Ankara) - Tabiî ki...

YILMAZ KAYA (İzmir) - O zaman başlayın.

EYÜP FATSA (Devamla) - Biz, çiğ aş yemedik, karnımız ağrımıyor; bir.

OYA ARASLI (Ankara) - Kaçmayın o zaman!..

EYÜP FATSA (Devamla) - İkincisi, hiç hayatta dolmayı çift çift yemedik; ama, dolmayı çift çift yemeye alışkın olanların bazı vehimleri, bazı sıkıntıları varsa, o, onların kendi meseleleridir, kendi meseleleridir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, son söz olarak şunu söyleyeyim: İş, Sayın Başbakan ve onun geçmişte Büyükşehir Belediyesindeki çalışma arkadaşlarının birtakım icraatlarıyla ilgili yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasından hareketle bunlar konuşuldu. Arkadaşlarımız ifade etti; Sayın Başbakan ve arkadaşları, dokuz sene bu süreci yasama dokunulmazlığı olmadan kullandılar, olmadan kullandılar, ihtiyaç da duymadılar.

OYA ARASLI (Ankara) - Sonra ihtiyaç hâsıl oldu!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Kimsenin de iddia edilen konularla ilgili mahkûm olmadığını biraz önce arkadaşlarımız ifade ettiler.

Değerli arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Albayraklar?!.

BAŞKAN - Sayın Fatsa, süreniz doldu; toparlayın lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Sözlerimi toparlıyorum.

Hesabını hem yargıda hem de millet vicdanında vererek gelmişlerdir, vererek gelmişlerdir. Onun için, aslı astarı olmayan bir konu üzerinde, artık, milleti ve bu kürsüyü daha fazla meşgul etmenin kimseye bir faydası yoktur. Haa, eğer şundan rahatsız oluyorsanız, şunu bekliyorsanız bunu da açıkça söyleyin; yani, bize rağmen yargı bunları nasıl beraat ettirir diye bir düşünceniz varsa, siz, onu, gelin, buradan açıkça söyleyin, açıkça söyleyin.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Daha yargıya gitmedi ki...

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yasama dokunulmazlığı, kısaca dokunulmazlıkların sınırlandırılmasıyla alakalı düşüncemiz, tavrımız, açık ve nettir, samimîdir. Bunu parti programımıza yazdık, 58 inci ve 59 uncu hükümetin hükümet programlarında da bunlar vardır. Her sözcümüz, partimiz adına konuşan herkes de aynı şeyi ifade etmiştir. Ben de bir kere daha ifade ediyorum; eğer gerçekten samimîyseniz, gerçekten bunu istiyorsanız, arkadaşlar, hiç zaman kaybına gerek yok.

Şimdi, siz, diyorsunuz ki, "efendim, Adalet Komisyonu var, Anayasa Komisyonu var, karma komisyon var, toplansınlar, bu meseleyi halletsinler."

OYA ARASLI (Ankara) - Sevk edin... Sevk edin...

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bak, anayasal metinler, toplumsal mutabakat metinleridir. Önce sizinle bizim bu konuda mutabakata varmış olmamız gerekir.

Ben, arkadaşlarımızın, Danışma Kurulu önerimizin lehinde rey vereceği, oy kullanacağı düşüncesiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, önce bir açıklama yapayım.

Şimdi, burada, Divanda, Divan Üyeleri olarak biz, Genel Kurula baktığımız zaman, böyle genel bakıyoruz; ama, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu milletvekillerinin sayısı çok olduğu için, onlara, bizim karşımızdaki yarım yayda ayrılan kısım daha fazla, öyle genel baktığımız zaman, elbette daha çok onları görüyoruz. Beri tarafa da bakıyoruz. Uyarılarımız Genel Kurula yönelik olduğunda, bütün Genel Kurulu karşımıza alıp uyarı yaptığımız zaman, bazı arkadaşlarımız "sadece niye bize bakıyorsunuz, bizi uyarıyorsunuz" diyor. Bu, geometrinin gereği, buradaki doğal yapının gereği.

Bir başka olay, değerli arkadaşlarım, benim gibi endüstri mühendisi olan başka milletvekili arkadaşlarımız var bu Genel Kurulda. Bizim meslekte öğrendiğimiz, en kısa süre içinde en etkin ve en verimli çalışmayı yapmaktır. Burada da bir yasama süreci yaşıyoruz. Burada da mümkün olduğu kadar kısa süre içinde en etkin ve en verimli yasama sürecinin gerçekleşmesi için çaba sarf ediyoruz, uyarılarımız o yönde oluyor; öyle alın. Bazen, konuşurken arkadaşlarımıza, süreyi uzatacak sataşmalara meydan vermemeleri için uyarıda bulunuyoruz anında. Biraz önce, Eyüp Beye de böyle bir uyarıda bulundum.

Şimdi, Eyüp Bey Parlamentoya gelmeden önce Parlamentodaydı ve uzun yıllar siyasî hayatı olan değerli bir politikacıdır Sayın Oya Araslı. Ben konuşması sırasında anımsarsanız Eyüp Beyi uyardım. Her milletvekili, konuşması sırasında, başka milletvekillerinin daha önceki parlamenter çalışmalarıyla ilgili performansını sorarsa, bu işin arkası gelmez dedim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Efendim, sataşma var mı?

BAŞKAN - Bu uyarımın doğru olduğu da ortaya çıktı ve bir anayasa hukuku profesörü olarak, deneyimli bir politikacı, parlamenter olarak Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı Divana başvurdu:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa, yapmakta olduğu konuşmasında adımdan söz ederek sataşmada bulunmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 69 uncu maddesi çerçevesinde açıklama yapmak ve cevap vermek isteğimi saygıyla bilgilerinize sunar, gereğini arz ederim" diyor.

Yani, "daha önce dokunulmazlıklarla ilgili ne yaptınız parlamenterlik döneminizde; şimdi mi aklınıza geldi" gibi cümlelerle konuyu ele alınca Sayın Eyüp Fatsa, doğal olarak, Sayın Oya Araslı'ya söz hakkı ortaya çıkıyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kabul, kabul Başkanım, gelsin.

EYÜP FATSA (Ordu) - O kadar izaha gerek yok, çağırın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Oya Araslı'ya bu nedenle söz veriyorum. Kısa bir süre içinde, sadece sataşmayla ilgili konuda görüşlerinizi açıklamanızı rica ediyorum.

Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OYA ARASLI (Ankara) - Teşekkür  ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Böyle bir bağlamda kürsüye çıkarak değerli vakitlerinizi almak istemezdim; ama, doğrudan adım kullanılarak bana bir soru yöneltildi. Acaba, bu soruyu yönelten arkadaşım, gazete okumaz mıydı, Meclis çalışmalarını gereğince takip etmez miydi gibi hayret dolu bir düşünce zihnime doğdu.

İkinci dönem milletvekilliği yapıyorum Sayın Grup Başkanvekili ve geçen dönemde de aynı konu çok dikkatimi çekti. Bu konuda anayasa değişikliği önerilerinin hazırlık çalışmalarına katkı verdim. Her vesileyle anayasa değişikliği bu konuda gündeme geldiği zaman çalışmalar yaptım. Son aşamasına kadar, acaba bu anayasa değişikliği gerçekleşebilir mi diye mücadele verdim. O günleri anımsayanlar zaten böyle bir soru sormazlar, anımsamayanlar da Türkiye Büyük Millet Meclisi zabıtlarını inceledikleri zaman bu sorunun yanıtını, bir daha böyle sorular sormayacak biçimde anlamış, görmüş olurlar.

Milletvekilli dokunulmazlığının sınırlandırılması konusu yalnız benim değil, mensup olduğum parti olan Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman gündeminde ön sırada oldu ve ben de bir Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olduğum için, buna, Partim gibi önplanda yer vererek, her fırsatta bu doğrultuda çalışmalar yaptım; ama, Grubumuzun sayısı bir anayasa değişikliği önerisi vermeye yetmediği için ve anayasa değişikliğini gerçekleştirmeye yetmediği için, bu girişimlerimizi sona erdirmek mümkün olamadı; ama, hiçbir zaman bu girişimlerden geri de durmadık, hep gündemde bunu taze korumaya çalıştık.

Neden mi; nedeni şu: Çünkü, ilkönce Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesinin üzerinde kuşku olmaması gerektiğine inanıyoruz. Başkalarında olabilir; ama, eğer bizlerin üzerinde kuşku kalırsa, başkalarına hesap sormak, başkalarına yargı yolu açmak yollarına giderken, bizim başımız öne eğik kalır. Bunu düşündüğümüz zaman, önce kendi başımızı dik tutup, kendimize hesap sormak, sonra da başkalarına hesap sorabilmek imkânını elimizde tutmak için hep bunu gündeme taşıdık.

Biz önem veriyoruz; birey olarak da, Parti olarak da buna çok önem veriyoruz; ama, başkaları yargıya, Meclisin temiz kalmasına, yapılan birtakım usulsüzlüklerin, yolsuzlukların hesap sorulmadan bırakılmasına gönlünü yatırabilir, bunda sakınca görmeyebilir; buna harcanan vakti vakit israfı olarak görebilir; ama, biz, onlardan değiliz, aramızdaki fark da bu.

Ayrıca, şunu söyleyeyim; her kaç oy alırsak alalım, bu, bizim, yolsuzluk iddialarına, birtakım asıllı ve asılsız suç isnatlarına duyarsız kalmamız için bir mazeret oluşturmamalıdır; bu da, hem birey olarak görüşüm hem Grubumun paylaştığı görüştür. Hiçbir zaman, bunlardan geri kalmadım.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

OYA ARASLI (Devamla) - Türkiye için ne yaptığıma gelince; bilmem bir değer ifade eder mi; ama, Anayasa Mahkemesine açılan, sizin burada çıkarırken, çoğunluğunuza, bu Anayasaya aykırıdır diye ikazda bulunduğumuz kanunlarla, kanun teklifleriyle ilgili Anayasa Mahkemesine iptal davası açılırken, bu dönem de bundan önce aynı şeyi yaptığımızda da, katkı vermiş olmaktan onur duyuyorum. Doğrusu, aldığımız iptal kararlarının da Türkiye'yi çok büyük kötülüklerden koruduğuna inanıyorum.

Eğer sizin için bir önem ifade ediyorsa, bize ayırdığınız dar fırsatlar içerisinde bile, buraya gelen her yasa teklif ve tasarısını inceleyip, getirisine ve götürüsüne zaman harcamış, fikir oluşturmuş olmayı bir hizmet olarak görüyorum. Eğer sizin için bir anlamı varsa, burada gördüğüm hataları dile getirip, sizleri ve Türkiye'yi birtakım yanlışlardan korumayı bir görev biliyorum ve verdiğim vaatler için, seçilirken verdiğim vaatlerin arkasında durmayı bir görev biliyorum.

Ben, temiz bir toplum vaadiyle kendime ve partime oy istedim; burada onun gereğini yapıyorum. Dilerim ki, aynı vaatlerle oy toplamış olanlar da bu vaatlerin gereğini yaparlar ve bunun yanında, topluma vermiş oldukları diğer vaatleri de tutarlar.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, bir cümleyle, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan, ben, Sayın Araslı'nın ilim adamı ve hukukçu kimliğine saygı duyarım. Asla "Türkiye için ne yaptın" diye böyle bir ifadede bulunmadım...

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - "Dokunulmazlıklar için ne yaptınız" dediniz.

EYÜP FATSA (Ordu) - ... eğer, böyle anlaşıldıysa, çok özür diliyorum.

BAŞKAN - Evet, anlaşıldı...

EYÜP FATSA (Ordu) - Ben "yasama dokunulmazlığıyla ilgili hangi çalışmayı yaptınız, bugüne kadar, siz, bu Parlamentoda yine bulundunuz" dedim. Yani, o dönemlerde niye bunları gündeme getirmediniz diye ifade ettim. Yoksa, ilim adamı kimliğine, hukukçu kimliğine ve bu kimliğiyle yapmış olduğu bütün çalışmalara saygı duyarım, hürmet ederim. Yani, yanlış anlaşıldıysa, o konuda Sayın Araslı'dan özür diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Anlaşıldı...

Sayın Fatsa, ben, Sayın Araslı'yla, sizin Parlamentoda ilk defa bulunduğunuz 21 inci Dönemden önce, 20 nci Dönemde de birlikte olma onurunu yaşadım; o zaman da, dokunulmazlıkla ilgili konularda, biraz önce kendi dile getirdiği konularda titiz çalışmalar yaptığına tanık oldum. Sizin açıklamanız da yeterlidir; teşekkür ediyorum, sağ olun.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)

2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AKParti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verdiği öneriyi, üzerindeki görüşmeler tamamlandığı için, oylarınıza sunuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağız.

Kabul eden arkadaşlar...

Sayın lütfen arkadaşlar...

HALUK KOÇ (Samsun) - 10 dakika sonra tamam olurlar!..

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, kâtip arkadaşlarımız sayıyor, sayarken içeriye girenler de sayılacak tabiî.

Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.57

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Geçen defa, teklifin tümü üzerindeki görüşmeleri önemli ölçüde tamamladık; ama, tümü üzerinde, Hükümet adına söz isteyen Sayın Bakanın konuşma yapması mümkün olmamıştı.

Şimdi, Sayın Bakanla görüşmelere başlıyoruz.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

                            

(x) 867 S. Sayılı Basmayazı 19.4.2005 tarihli 85 inci Birleşim Tutanağa eklidir.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle ilgili olarak hazırlanan kanun teklifiyle ilgili görüşmelere dün başlanmıştı bildiğiniz gibi. Bu konuda geneli hakkındaki görüşmeler tamamlandı büyük ölçüde; muhalefet partimiz ve teklifi veren arkadaşlar konuyla ilgili düşüncelerini ifade ettiler. Konu, Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle ilgili değişiklikler konusunda hüküm ihtiva etmekle birlikte, tarım sektörüyle ilgili değerlendirmelere geldi. Ben, daha çok, konuşmamı o noktada yoğunlaştırmıştım; ancak, dün buna cevap verme imkânı kalmayınca çalışma süresi sona erdiğinden dolayı, bugüne erteledik. Bugün, sanıyorum, bu kanun teklifi görüşülürken, maddelerle ilgili konularda, yine, iktidar ve muhalefet partimize mensup arkadaşlar görüşlerini dile getirecekler. Dolayısıyla, ben, bu cevap hakkımı, bu görüşmelerden sonra, sektörün bir genel değerlendirilmesi yönünde kullanmayı arzu ediyorum.

Bu teklifin, kısaca, bizi ilgilendiren yönü itibariyle birkaç cümle söylemek istiyorum; o da, 2004 yılı haziran ayında çıkardığımız yasada, yani, mevcut Mera Yasasında getirdiğimiz o günkü değişiklikler içerisinde geçici 3 üncü maddeye bir hüküm eklenmişti ve burada, meraların tahsisi konusunda dört şart getirilerek, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalanlar, 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planları içerisinde bulunanlar, yerleşim yeri olarak işgal edilmiş olanlar, dördüncüsü ise, mera olarak kullanımı teknik yönden mümkün olmayacak durumda olanlar için tahsis amacında bir değişiklik imkânı sağlanıyordu; ancak, Kanunun ifade ediliş tarzında birkısım yanlış anlamalara yol açtığı, hukukî sorunlara yol açtığı ifade edilerek Sayın Faruk Çelik ve arkadaşları tarafından bir değişiklik önergesi verilmiştir. Zaten, mevcut kanun da, 2004 yılı haziran ayındaki değişikliği anafikir itibariyle değiştirmedi; sadece, izahta bir kolaylık ve sorunların çözümüne katkı amacını taşıdığı için,  bununla ilgili konunun ifadesini ve izahını ancak bu kadar yapmakla yetiniyorum. Sektörle ilgili değerlendirmeyi, arkadaşlarımın görüşlerini aldıktan sonra yerine getirmeye çalışacağım.

Ben, katkılarınız için teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.03

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.10

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve tekrar karar yetersayısını arayacağım.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.11

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.25

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı teklifin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

ÊBAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MERA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1.- 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 3.- Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.

Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken doğrudan gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera olarak sınırlandı-rılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki zilyetlerine veya kanuni mirasçılarına devredilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına söz isteyenler; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Faruk Çelik.

Şahısları adına söz isteyenler; İzmir Milletvekili Erdal Karademir, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir'in. (CHP sıralarından alkışlar)

Şahsı adına da söz talebi var; ikisini bir arada değerlendireceğiz.

Konuşma süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, AKP Bursa Milletvekili ve Grup Başkanvekili Faruk Çelik tarafından Büyük Millet Meclisine gönderilen Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle, 4342 sayılı Mera Yasasında olumsuz değişiklikler öngörülmekte ve meraların yanı sıra, yaylaklar ve kışlaklar da imara açılarak, üzerindeki kaçak yapılar ve işgaller bağışlanmaktadır.

Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen yasa teklifinde, sadece işgal edilen meraların tahsis amacının değiştirilmesi öngörülürken, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, meraların yanı sıra, yaylaklar, kışlaklar...

BAŞKAN - Erdal Bey, ara verir misiniz...

Şimdi, başta, size, konuşma sürelerinizi birleştirerek, 15 dakika konuşma süresi verme durumunda olduğumu söyledim; ama, düzeltmem gerekiyor. Sizden sonra, Sayın Faruk Çelik'in 10 dakikalık konuşma süresi var. O da konuştuktan sonra, size, ikinci defa, şahsınız adına, 5 dakika verebiliyoruz. Şimdi, 10 dakika görüşeceksiniz. İçtüzük gereği böyle bir zorunluluk var; bunu duyurmak için, uyarmak için sözünüzü kestim; kusura bakmayın.

Buyurun.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu yasa tasarısında, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda, meraların yanı sıra, yaylaklar ve kışlaklar gibi alanlarımızın da işgalcilerin hizmetine ve mülkiyetine sunulması karara bağlanmış, daha sonra ise, tasarı Adalet Komisyonunda görüşülürken, yaylaklar ve kışlaklar tekrar tasarıdan çıkarılmıştır.

AKP İktidarı, mera, yaylak ve kışlakların taşınmaz kamu malları olmasını dikkate almamakta, bu tür kamu mallarının özel mülkiyete konu dahi olamayacağını bilmezden gelmektedir ve herkesin ortak ve genel yararlanmasına sunulan bu ortak değerlerimiz, kamu yararına kullanmak bir yana, işgal edenlere, işgale hazır bekleyenlere terk veya teslim edilmektedir. Böylelikle, AKP İktidarı, Mera Yasasında öngördüğü değişiklikle, meraları işgal edenlere af getirmektedir. 

Değerli arkadaşlarım, 26 Mayıs 2004 tarihinde, Mera Yasası görüşülürken ifade ettiğim gibi, ülkemizde, ne zaman bir ekonomik kriz dönemi yaşansa, hemen kamu mallarının satışı gündeme getirilmekte ve bu tür yasa tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşınmaktadır. Her şeyi parayla değerlendiren ve ölçütü para olan AKP İktidarı, âdeta, ormana yapılan işgali, kıyılara yapılan işgali, meralarımıza yapılan işgali, nerede doğal ve kültürel değerlerimiz varsa bunlara yapılan işgalleri ve tahribatı destekler bir konumdadır.

Bu tür tahribat yasalarını getirebilenlerden, elbette, birileri, bir gün hesap soracaktır ve bu kişiler, önce, bu talana ve tahribata göz yumanların, bunları destekleyenlerin ve bunları yasallaştıranların kendi çocukları olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda ülke yüzölçümünün yüzde 56'sını -yani, 44 000 000 hektar- oluşturan mera arazileri günümüzde 12 300 000 hektara düşmüş ve ülkemiz yüzölçümünün yüzde 16'sını oluşturacak seviyeye kadar gerilemiştir. Oysa, meralar, yaylaklar ve kışlaklar, yalnızca hayvancılık sektörünün gelişmesinde değil, aynı zamanda, su ve rüzgâr erozyonu nedeniyle kaybettiğimiz toprak kayıplarının önlenmesi ve doğal güzelliklerimizin korunması bakımından da önemli doğal servetlerimiz arasındadır.

İktidara geldiği günden bu yana af kanunları dışında kayda değer politikalar üretemeyen AKP İktidarının, tarımda yaşanan ve köylüyü perişan eden sıkıntılara ve sorunlara karşı sessiz kalması da dikkat çekicidir.

AKP İktidarı, bundan bir yıl önce, 27 Mayıs 2004 tarihli 5178 sayılı Yasayla 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü maddesinde yapmış olduğu bir değişiklik ve bu kanuna eklemiş olduğu geçici 3 üncü maddeyle, imara aykırı yapılar ve yerleşimler nedeniyle mera vasfı bozulan arazilerde Mera Kanunu uygulamalarına son verilerek, bu yerlerin, işgalciler lehine ve belirli bir bedel karşılığı, açılacak davalardan vazgeçilmesini ve Hazine adına alınmış mahkeme kararlarının uygulanmamasını da sağlayarak, işgalcilere devrini öngörmüştür. AKP'nin bu girişiminin Anayasanın 45 inci maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Aradan bir yıl bile geçmeden, hakkında Anayasa Mahkemesinde açılmış bir iptal davası olmasına rağmen, AKP İktidarı, ihtiyacı karşılamadığını ileri sürerek, Mera Kanununda yaptığı bu değişikliği tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımıştır. Bu yaklaşım bile, AKP İktidarının, yasaları hazırlarken ne kadar gelişigüzel davrandığının ve sorunu yaşayan ve çözümünü bilenlerin görüşlerini dikkate almadığının da bir kanıtıdır.

Değerli arkadaşlarım, sözü edilen bu yeni değişiklikle, Hazinenin mera işgalcilerine dava açmasının önü kesilmektedir. Ayrıca, daha önce, Hazine lehine kesinleşmiş bulunan mahkeme kararları etkisiz hale getirilerek, mahkemeyi kaybetmiş olsalar bile, işgalcilere bu yerlerin mülkiyetini elde etme imkânı sağlanmaktadır. Böylece, yargıyı devre dışı bırakan bu uygulamaların büyük bir karmaşaya yol açmasının yolu da açılmaktadır.

Anayasanın 45 inci maddesinde "devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır" denilmektedir. Bu amaçla, 25 Şubat 1998 tarihinde 4342 sayılı Mera Kanunu çıkarılmış ve meraların devletin hüküm ve tasarrufu altında oldukları belirtilmiştir.

Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 27.2.1997 tarihli kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.11.1999 tarihli kararlarında da belirtildiği gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18 inci maddesi ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 713 üncü maddesi, meraların imar ve ihya yoluyla zilyetliğe dayalı olarak tapuya tescil edilemeyeceği öngörülmektedir. Orta malı niteliğinde olan mera vasfındaki araziler özel siciline yazılarak sınırlandırılmakta, çıplak mülkiyeti Hazineye, yararlanma hakkı mera olarak belediyelere bırakılsa bile, bu taşınmazların mera niteliğinin değiştirilmesi ile çıplak mülkiyetinin Hazineden belediyeye geçmesi de olanaksız bulunmaktadır. AKP İktidarı, yukarıda ifade edilen Anayasa ve yargı kararlarına rağmen, getirdiği yasa tasarılarıyla meraları özel mülkiyete dönüştürerek hızla elden çıkarılmasının önünü açmakta ve öngördüğü imar affıyla Anayasaya ve Yargıtay kararlarına aykırı davranmakta ısrar etmektedir.

Bu yasa tasarıları Anayasaya aykırı olmakla beraber, iptal edilinceye kadar yürürlükte kalacakları süre içinde pek çok yasadışı uygulamayı aklayarak ve yasaya aykırı eylemde bulunanları ödüllendirerek belli çevrelere mesaj verilmektedir. AKP İktidarı, Anayasamızın 2 nci maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine aykırı olarak hükümet olma ve icraat yapmayı bir marifet olarak öngörmekte ve yargıyı bertaraf ederek devredışı bırakmakla demokrasiyi ve hukukdışı özlemlerini tatmin etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 45 inci maddesi, devlete, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasının ve tarım arazilerinin şehirleşme nedeniyle yok edilmesinin önlenmesi görevini vermiştir. AKP Hükümeti tarafından Mera Kanununda yapılmak istenen değişiklikle, uygulama imar planlarıyla mera niteliğinin değiştirilmesi ve bu arazilerin yapılaşmaya açılması ve üzerindeki kaçak yapı sahiplerine de devri planlanmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı, mera, yaylak ve kışlaklarda yapılacak imar planlarıyla bu yerlerin tahsislerinin değiştirilmesi ve işgalcilere mülkiyet devriyle rant sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır ve Türkiye, hayvancılığımız için olmazsa olmaz sayılan ve elde avuçta kalan sınırlı meraları, yaylakları ve kışlakları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Değerli arkadaşlarım, artık, AKP İktidarı, işi daha ileriye götürerek, kişiye özel ya da adrese teslim yasa tekliflerini hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımaya başlamıştır. Bu tasarı da böylesi bir yasa tasarısıdır, bu tasarı da bu tür yasalardan sadece birisidir; adrese teslim yasası diyebiliriz.

30.3.2005 tarihinde, Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması talebiyle vermiş olduğum yazılı soru önergemde, AKP Bursa Milletvekili Faruk Çelik tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, 4342 sayılı Mera Yasasında olumsuz değişiklikler öngördüğünü belirtmiş, meralarımızın, yaylaklarımızın ve kışlaklarımızın bozulmasından korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanarak gelecek kuşaklara taşınması gerekirken, herkesin ortak ve genel yararlanmalarına açık ve özel mülkiyete konu olmayan bu tür alanlarımızın hızla elden çıkarılmasına yol açacak düzenlemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirilmesinin nedenlerini sormuştum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sürem bitti...

BAŞKAN - Erdal Bey, toparlayın lütfen; daha sonra, 5 dakika yine söz hakkınız var.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Tamam.

Şimdilik burada kesiyorum. Bu soru önergemle ilgili görüşlerimi de diğer konuşmamda ifade edeceğim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle ilgili verdiğim teklifin 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, konuya duyarlı olan arkadaşlarımız veya binlerce, milyonlarca vatandaşımız bunu dikkatle izliyor. Bir sayın milletvekilimiz şimdi buradan ayrıldılar; aynen ifadesi şu: "Sayın Çelik, bir teklif getirdi..." Çok önemli değişiklikler içeren bir teklif getirmişiz; ama, getirdiğimiz teklifle ilgili bir tek cümle yok. Yani, ne getirmişiz, çıkın söyleyin buradan! Kaçak göçek bir şey yok ki burada! Deyin ki, "siz, Mera Kanununun... "

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Çelik, işgalcilere af getiriyorsunuz!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir dakika efendim, konuşurken ben sizi dinledim saygıyla.

Mera Yasasının 3 üncü maddesinde öyle bir değişiklik yaptınız ki, her şey altüst oldu veya Mera Yasasıyla ilgili öyle bir değişiklik teklifi getirdiniz ki, tümden olayı değiştirdiniz gibi bir şey söyleyin. Böyle bir durum yok. Olanı... Sizin soru önergelerinizi aldım, bakınız, ben; o kadar afakî şeyler var ki!.. Ayağı yere basmayan, rasgele şeyler, popülist cümleler...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Niye cevap vermediniz?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, kime mesaj veriyorsunuz, anlamıyorum. Bakınız, biz...

MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Türk Milletine mesaj veriyor.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, lütfen... Lütfen, Sayın Başkan, ben, gayet sükûnetle dinledim arkadaşı...

BAŞKAN - Siz de, Sayın Çelik, sataşmalara meydan vermeyecek şekilde, sadece maddeyle ilgili konuşun.

Değerli arkadaşlar...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - CHP sıralarına dönmesin mi!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Sataşma yok efendim.

Bakınız, hepimiz milletvekiliyiz; milletin sorunlarına karşı duyarsız kalamayız. Ortada, bakın, bu Mera Yasasının geçici 3 üncü maddesiyle ilgili çok ciddî bir problem var.

BAŞKAN - Sayın Çelik, Genel Kurula hitap edin.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, Genel Kurula hitap ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Herhangi bir milletvekilini muhatap alarak konuşursanız, karşılıklı konuşma olur.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Hayır efendim, Genel Kurula hitap ediyorum ben.

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin.

Siz de, karışmayın arkadaşlar.

Zaten, 5 dakikalık konuşma hakkınız var Erdal bey, o zaman söylersiniz söyleyeceğinizi.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakınız, bu geçici 3 üncü maddede üç şart var dedim: Bir; belediye sınırları içerisinde olacak bu mera. İki; 1.1.2003'ten önce kesinleşmiş imar planları içerisinde olacak, planlar yapılmış olacak; bizim iktidarımızdan önceki dönemleri içeren bir düzenleme. Başka; mera vasfını kaybetmiş olacak. Mera vasfını kaybetmiş mi kaybetmemiş mi?..

Bakınız, benim seçim bölgemle ilgili şu haritayı sizin önünüze koyuyorum...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bu hale getirenlerden niye hesap sormadınız?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bu hale getirilmesinin sorumlusu ne sizsiniz ne biziz.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - İşgal edilirken neredeydiniz?

BAŞKAN - Sayın Karademir, müdahale etmeyin.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bu hale gelmiş, bakınız.

Bakınız, mera diye tanımladığımız yer buralar.

Bakınız, arkadaşlarımız kürsüye çıkıyor, burada bazı değerlendirmeler yapıyorlar. Diyorlar ki, üzerinde inşaat yapılan meraları mera olmaktan çıkaracaksınız... Teklifimizin bununla alakası yok, hiç ilgisi yok.

Başka bir iddia; kaçak inşaat yapanlara af getiriyorsunuz diyorsunuz.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Evet.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Tam tersi. Bakınız, şu anda bu mera vasıflı arazi üzerine bina inşa edenler, yeni Ceza Yasası gereği mutlaka ruhsat almak zorundalar. Kaçak yapılaşmayı engelleyen bir düzenlemedir bu. Şu anda ruhsat veremiyor belediyeler. Çünkü, bir taraftan mera diye Millî Emlak iddiada bulunuyor, davayı kazanmış; belediye plan yapmış, belediye işlem yapamıyor, Millî Emlak işlem yapamıyor. Vaziyet böyle kilitlenmiş durumda. Yalnız Bursa'da -dün Ümmet Bey soruyor- yalnız Bursa'da 250 000 kişiyi direkt ilgilendiren bir olay. Türkiye'nin birçok yerinde belki 3 - 4 milyon insanı ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız. Bununla ilgili bir düzenleme yapılmış; ama, işlemeyen yönünü ben, neticede, bütün bürokrasiyle, hukuk çevreleriyle istişare ettikten sonra, bu kilitlenmiş, açmaza girmiş, milyonları ilgilendiren durumu çözebilmek için çok ufak bir değişiklik... Onu da arz edeceğim biraz sonra. Yaptığımız, burada iddia edildiği gibi kaçak inşaatlara af filan, mera arazilerini, yeni arazileri talan etmek gibi bir niyet nasıl olabilir?! 1.1.2003'ten ötesini ilgilendiren, kesinleşmiş imar planları yapılan yerlerden bahsediyoruz. Ayrıca, şu şekilde ifade ediliyor: Özel hukuk tüzelkişilerine, yani şahıslara siz mera vasıflı yerleri peşkeş çekeceksiniz iddiasında bulunuyor arkadaşlar.

Bakın arkadaşlar, 3194 sayılı İmar Kanununun 11 inci maddesi, bu tür tahribatı yapan maddedir; şehirleri açmaza sokan durum bu durum. 1994-1998 yılları arasında belediye başkanları, birçok ilimizde, bu 11 inci madde gereği planlar yapmışlar. Bu planların neticesinde de bu yerler özel, yani şahıslar üzerine tescil edilmiş.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Olabilir.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, 11 inci maddeye göre plan yapılmış, arsalar üretilmiş ve neticede de böyle bir tablo ortaya çıkmış.

Şimdi, Hazine adına tescil edilmesi gerekirken, gerçek ya da özel hukuk tüzelkişiler hak sahibi olmuşlar. Bu, fiilî durum. Keşke olmasaydı bu durum; ama, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya yüzbinler.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bak sen!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Hazine dava açmış ve Hazine davayı kazanmış. Şimdi biz diyoruz ki, kamuya, belediyelere ve kamu kurumlarına bedelsiz devrini öngörüyor geçici 3 üncü madde. Orada eksik olan, özel hukuk tüzelkişiler net bir şekilde ifade edilmemiş. Kanunun ruhunda, yürürlükteki yasanın ruhunda olmasına rağmen "özel hukuk tüzelkişiler" ifadesi kullanılmadığı için, bürokrasi veya uygulayıcılar uygulamakta sıkıntı yaşıyorlar. Problem bu. Bizim getirdiğimiz tek bir şey var: Tüzelkişinin içinde aslında özel hukuk tüzelkişiliği de vardır; ama, bunun ortaya konmasıyla açıklık kazandırılıyor ve özel hukuk tüzelkişilerine, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarı bedeliyle...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Niye yarı?

FARUK ÇELİK (Devamla)- Efendim, yarı değil. Bakın, emlak ve rayiç bedelin toplamının yarısı. Yanlış değerlendiriyorsunuz.

Dün de bir arkadaşımız çıktı burada "rayiç bedelin yarısı" dedi. Böyle bir şey yok. "Emlak ve rayiç bedelinin toplamının yarısı."

Efendim, bu uygun bulunmuyorsa bu değişiklik yapılabilir. Yani, bu bedeli ödeyecekler daha fazla bedel ödesinler, biz buna karşı değiliz ki! Bizim buradaki derdimiz sorunu çözmek. Yoksa, başka bir şey değil.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Kaçak binalar ne oluyor, Sayın Çelik?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, Sayın Başkan, sizin başkanlığınız da dahil, diğer belediye başkanları dönemi de dahil, kaçak yapılan binalar, şehir kirliliği, çevre kirliliği, birçok sıkıntılar oluşturdu. Bu sorunu çözmek ve planlı bir yapılaşmaya geçmek için bu düzenleme şarttır.

NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Onları yasal kılacaksınız; onun için.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Nasıl yasal kılacaksınız?..

BAŞKAN - Bir dakika... Böyle bir usul yok.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Sizin bir çözümünüz varsa, buyurun söyleyin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Çelik, Sayın Sözen, karşılıklı konuşmayın.

Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Çelik.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi "teklif çok kısa sürede Genel Kurulun gündemine geldi" deniliyor. Teklif, milyonları ilgilendiren bir teklif. Halkı ilgilendiren sorunun bir an önce Meclise gelmesinden daha tabiî ne olabilir?! O halde, milletvekili... Ben, tekliflerin daha yoğun bir şekilde görüşülmesinden yanayım; ama, sorun çözen tekliflerden bahsediyorum. Yoksa, rasgele, keyfî, teklif vermek için teklif değil. Milyonları, yüzbinleri ilgilendiren teklifi getiriniz ve bu sorunu, diğer sorunlarla hep birlikte çözelim. "Çok az kişiyi ilgilendiren yasa hemen de gündeme gelivermiş..." "Çok az kişi" nasıl diyebilirsiniz arkadaşlar; lütfen! Gidin, şehirleri gezin ve bu konuda belediyelerin, bu konuda Hazinenin, devletin kurumlarının nasıl bir açmazın içerisinde olduklarını, yargı -Millî Emlak- belediye arasında çözümsüzlüklerin nasıl yaygın olduğunu hep beraber göreceğiz. Onun için, burada, olayı, hiç başka tarafa çekmeye gerek yok.

Bizim geçici 3 üncü madde, mera vasfını kaybeden yerlerin belediyelere, kamu kurumlarına bedelsiz devrini öngörüyor; zaten yürürlükte; bu yürürlükte. Özel hukuk tüzelkişilere ise emlak ve rayiç bedelinin yarısıyla tescilini öngörüyor. Tek yaptığımız şey -bakın, özellikle basa basa söylüyorum- "özel hukuk tüzelkişiliği" kelimesini, tabirini, deyimini buraya koyup, uygulayıcıları sıkıntıdan kurtarmaktır. Uygulayıcıların sıkıntısı nedir?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK ÇELİK (Devamla) -Sayın Başkan, bitiriyorum...

BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, uygulayıcılar diyorlar ki: Tüzelkişilik kavramı, belediyeleri, kamu kurumlarını, özel hukuk tüzelkişiliğini ilgilendiriyor. Şimdi, biz, özel hukuk tüzelkişiye emlak ve rayiç bedelinin toplamının yarısından verirken, orada da "tüzel" ibaresi kullanıldığı için, belediyelere de, kamu kurumlarına da, yine, yarı bedelle mi vereceğiz diye bir çelişki var. Bunu gidermenin tek yolu, bu tüzelkişi kavramını "özel hukuk tüzelkişi" diye ikinci bölümünde, ikinci paragrafında netleştirmek. Bunun ne meranın talanıyla ne başka bir olayla izahı, bağdaştırılması... Bu iddiaların burada ortaya konmasını son derece gülünç bir olay diye değerlendiriyorum.

Kaldı ki, mevcut yasa, Mera Yasası yürürlükte, geçici 3 üncü madde daha sonra çıkmış, o da yürürlükte. Bunlara itiraza da saygı duyuyorum, bu ayrı bir şey; ama, bugün, sorun çözsün diye gelen bu düzenlemeler sorun çözmüyorsa, milyonların beklentisine... Dediğim gibi, o üç şart içerisinde, yeni bir alan ihdas ederek değil, belediye sınırları içerisinde, 2003'ten önce planları yapılmış, mera vasfını kaybetmiş, gösterdiğim gibi her taraf inşa haline getirilmiş -yağmalanmış deyin, buna da saygı duyuyorum- bunlar yapılmış; ama, Türkiye, böyle gelmiş böyle gidemez, bir noktada noktayı koymamız gerekiyor. İşte, bu düzenleme, bu noktayı koyma düzenlemesidir ve inanıyorum ki, milyonlarca insanın, bu yargı ile yerel yöneticiler arasına sıkışmış olan insanın sorununa Yüce Meclis bir çözüm bulmuş olacak diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum; çok teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili  Sayın Erdal Karademir; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum..

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Faruk Çelik arkadaşımız biraz önce buraya çıktı ve Bursa'da binlerce ailenin, insanın sorunlarına çözüm getirdiklerini söyledi; bu, bir gerçek değildir arkadaşlar.

Önce, şu sorulara cevap aramak zorundayız. Anayasamız gereği devletin koruması altında olan bu yerler vasfını nasıl yitiriyor?! Bunu, Sayın Çelik'in burada açıklamasını isterim. Burayı korumakla görevli devletin yöneticileri, başta valilerden kaymakamlara belediye başkanlarına kadar koruması gereken insanlar korumayarak nasıl yok edildiğini bize izah etsinler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi şu mu arkadaşlar: Yasalarla korumamız gereken alanların tahrip edilmesini seyrederek, sonra buraları işgal edenleri, gelip burada sorun vardır, bunları çözmek anlamında mı bu Parlamento görev yapmaktadır?! Bu Parlamentonun öncelikle görevi, ülkenin doğal zenginliklerini korumaktır, meralarını korumaktır, kışlaklarını korumaktır; bir kere, bu konuda sorumlu olmak zorundayız. Yine, bu kanun tasarısı, bildiğiniz gibi...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Erdal Bey, siz teklifi okumamışsınız, Mera Kanununu okumamışsınız; onlar bunun dışında.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Efendim, siz bu Mera Kanununu getirdikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bunu Anayasa Mahkemesine götürdük. Henüz, buradan, Anayasa Mahkemesine götürülmüş bir yasanın aynı maddesi, hatta getirilirken çözüm getirmiyor diyerek, tekrar, bu önerinin, 3 üncü maddenin değiştirilmiş olması bile, sizlerin bir yasaya saygısı olmadığını gösterir.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - İzmir Belediye Başkanına sordun mu?

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bu sorun, Bursa'nın sorunu değil arkadaşlar; meralar, yaylaklar, kışlaklar Türkiye'nin her yerinde var. Sordum, soru önergemde sordum; cevap vermediniz. Keşke bu soru önergelerindeki cevapları, bu yasayı Meclise taşımadan önce getirmiş olsaydınız da, biz de, belki ona uygun davranış içinde olurduk.

Değerli arkadaşlarım, bakınız...

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Belediye başkanları teşekkür ediyor bize.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar; hatibi dinleyelim.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Şimdi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sorduğum sorulardan bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Herkesin ortak ve genel yararlarına açık ve özel mülkiyete konu olmayan bu tür alanlarımızın hızla elden çıkarılmasına yol açacak düzenlemelerin Büyük Millet Meclisinin önüne getirilmesinin nedenlerini sordum. Önergemde, tasarının, Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kalan Özlüce, Ertuğrul, Alaattinbey Köyleri meralarının -bu meralar onlardır- Emir Kooperatifine devri ve toplu konut amacıyla tahsisiyle bir ilgisinin bulunup bulunmadığını sordum; buna, henüz cevap alamadım.

Yine, evvelce açılan davalarda, Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmalarına karar verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına konu kaç adet taşınmaz bulunduğunu, bunların illere göre dağılımını -bakınız, Bursa değil, Türkiye'den bahsediyorum- eğer, söz konusu yasa değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girdiğinde hangi kooperatifler ve kişilerin bundan yararlanacağını sordum.

AHMET RICA ACAR (Aydın) - Bütün kooperatifler...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sizin için, zaten, ülke gitmiş...

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Ülke ayakta, dimdik...

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Yine, eğer, söz konusu 4342 sayılı Mera Yasasının 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre, muhtar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu takdirde, Bakanlık, valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılınmış olmalarına karşın, Bakanlık, valilik ve kaymakamlıklara kaç adet ihbar ve başvuruda bulunduğu ve bunlarla, ilgili ne tür işlemler yapıldığını sordum; henüz, tabiî, cevap alamadık.

Değerli arkadaşlarım, içeriğinden de görüleceği gibi, söz konusu talan ve tahribat yasası, sorunun yanıtı gelmeden, alelacele, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Genel Kuruluna getirilmiş oldu. Bu yaklaşım olumsuzdur. Aynı zamanda, bu yasa tasarısı, bildiğiniz gibi, Anayasa Mahkemesinde görüşülmektedir. Bu tasarıyla... Bu tasarı, bir sipariş tasarısıdır. Bu tasarı, adrese teslim yasasıdır. Bu tasarı, işgale, talana, ortaya çıkan fiilî duruma karşın, yasal kılıf giydirme çabasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum.

7.4.2005 tarihli Adalet Komisyonu raporlarında, AKP İktidarının Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıdıkları yasaların, kime ve hangi amaca hizmet ettiğini görmek, bu komisyon raporlarında mevcuttur. Teklifin kaynağını oluşturan Bursa İli sınırları içindeki meraların Bursa'daki bazı kooperatiflere devrinin yapıldığı; ancak, ortaya çıkan hukukî durum sonunda kapı kapı hâkim arandığı anlaşılmıştır. Yasadışılığa alet olan bir hâkimin bu olaydan dolayı mahkûm olduğu ve meslekten ihraç edildiği, söz konusu komisyon raporlarında da mevcuttur.

Değerli arkadaşlarım, Adalet Komisyonunda Yargıtay 14. Daire Başkanı Sayın İzzet Karakaş'ın rapora yansıyan bilgileri, bizce, meralardan, yaylalardan ve kışlaklardan rant beklentisi içinde bulunanların vicdanlarına yazılmalıdır diye düşünüyorum. Sayın Karakaş, AKP'nin katkılarıyla Mayıs 2004 tarihinde değiştirilen Mera Yasasının geçici 3 üncü maddesinin yürürlüğünden bu yana 1 816 513 dekar alanın mera vasfından çıkarıldığını ifade etmektedir. Yasanın mimarı olan AKP İktidarı, ortaya çıkan bu eseriyle ne kadar gurur duysa azdır!

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yasaları devredışı bırakarak, yasal olmayan biçimde ortaya çıkan kaçak yapılara ve işgallere, toplumun gözünün içine baka baka af getirme arayışı sakıncalı ve tehlikelidir. Bu tür yaklaşımlar, doğal ve kültürel kaynaklarımız ve varlıklarımızda onarılmayacak adaletsizliklere yol açacak ve işgalcileri özendirecektir. Yasal olmayan bu tür uygulama biçimlerine itibar edilen bir ülkede, hukuk ve kamu düzeninden söz edilemez. Hükümetimizin görevi, hukuku ve kamu düzenini tesis etmektir. AKP İktidarının görevi, yasalara uymayanlara karşı gereğini yapmaktır, yasalara uymayanları ödüllendirmek değil.

Bu yasa teklifi, aynı şekilde, bir af yasası niteliğindedir ve oylamasında da nitelikli çoğunluk aranmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, çok ağır bir ithamda bulundu arkadaşımız "sipariş yasa" diye. Müsaade ederseniz, çok kısa bir açıklama...

BAŞKAN - Yani, talebiniz ne?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yani, sipariş bir yasayı bir parti Grup Başkanvekili Yüce Heyete getiriyorsa...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Değil mi?!

BAŞKAN - Hayır, hayır... Sizin...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Millet adına sipariş, doğrudur; milletin siparişidir bu.

BAŞKAN - Bir dakika... Dinleyin arkadaşlar...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Mafya adına sipariş.

BAŞKAN - Dinleyin... Dinleyin...

Sayın Çelik, 69 uncu maddeye göre sataşma var diye söz istiyorsunuz?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Evet.

BAŞKAN - Sataşmayla ilgili konuşmadan pasajlarla sataşma iddianızı aktarabilir misiniz?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Efendim, çok kısa bir şekilde; sipariş bir yasadan bahsetti sayın konuşmacı; bir.

İki, seçim bölgemle ilgili -ne derece biliyorlar, onu da bilemiyorum- bizzat, çok ciddî iddialarda bulundular.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bileceğim tabiî; ben Türkiye milletvekiliyim.

FARUK ÇELİK (Bursa) -  Ayrıca, bu hisseli, hileli parsel satışlarıyla bu olayı bağlantı kurdular. Bunlarla ilgili kısa bir açıklama talebim var efendim.

BAŞKAN - Biz de izledik Sayın Karademir'in konuşmalarını. Sizin söylediğiniz konular da onun konuşmalarının içeriğinde var. Konuyla ilgili açıklama yapmak üzere, sataşma nedeniyle, 69 uncu maddeye göre kısa bir süre söz veriyorum size.

Buyurun; sözlerinizi kısa süre içerisinde tamamlarsanız iyi olur.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK ÇELİK (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir kere, bu yasa, doğru, bir sipariş yasasıdır; ama, milletin bir siparişidir bakınız. Ben,  muhalefetiyle iktidarıyla bütün arkadaşlarımızı, bu yaşanan sorunu... Duyarlı olmayabilirsiniz; ama, bu yaşanan sorunun ne olduğunu merak ediyorsanız, bir bakınız, neyi ilgilendiriyor. Dünden yine bir cümle aklımda kaldı, villalardan bahsetti arkadaşlarımız. Gidiniz bu alanları bir görünüz; yani, bu perişanlığı bir görünüz. Bu açmazlar, ancak olsa olsa milletin siparişi olarak değerlendirilebilir.

Şimdi, sayın konuşmacı Bursa'dan bahsettiler; Bursa'nın Özlüce ve benzeri yerleşim birimlerinden bahsettiler, kooperatiflerden bahsettiler. Doğrudur, orada da özel hukuk tüzelkişilerine ait tescil edilmiş yerler var, orada da belediyelere tescil edilmiş yerler var ve Millî Emlak daha sonra da kazanmış "bunların tümü bana aittir" diyor. Zaten, bunu çözmek için uğraşıyoruz.

Şimdi, özel hukuk tüzelkişisine, siz tapuyu vermişsiniz, ev yapmış vatandaş; Millî Emlak diyor ki, senin değil artık bu, benim oldu. Kamuya vermişsiniz, belediyeye; Millî Emlak, belediyeye diyor ki, şimdi, bu yer benim oldu. Bu açmazı çözmek için konuşuyoruz.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Şimdi öyle.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Kaldı ki, Erdal Bey, bahsettiğiniz belediye, Cumhuriyet Halk Partisinin belediyesi, bahsettiğiniz yerlerdeki belediye başkanı. Eğer orada bir artı sağlanacaksa, siyaseten bakacak olursak, ki, bu işin bir siyasî yönü yok...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Siyasî rant için konuşmuyoruz, ülkenin yararları için konuşuyoruz.

FARUK ÇELİK (Devamla) - ... o da, oradaki rekreasyon alanları için devredilecek.

Efendim, bedelsiz devredilecek, tüm alanlar Cumhuriyet Halk Partisi belediyesine verilecek, o da arkadaşımıza hizmet sunacak. Burada bir siyasî amaç yok, bakınız, bütün belediyeleri ve bütün yerleri ilgilendiriyor.

Bir diğer konu, şimdi, hileli, hisseli parsel satışları ile bu konuyu karıştırmak da son derece yanlış. Hileli hisse satışları, bakınız, şöyle bir safahattan geçmiş: Mahkeme kararları alınmış çok seri olarak, işte sizin anlattığınız usullerle.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Mahkeme mahkeme dolaşmışlar mı?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Mahkemeler bulunmuş, hâkimler bulunmuş...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Evet...

FARUK ÇELİK (Devamla) - ...ve bakın, bu konuda farklı bir şey düşünmüyoruz.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ama, hemşerin var, mafya şefi.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Bir dakika; dinleyin arkadaşlar...

FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, hileli, hisseli parsel satışları olayının bununla ne ilgisi var, ben, onu anlatmaya çalışıyorum. Ne olmuş, hileli, hisseli parsel satışlarında; mahkeme kararları, uygun zeminler ayarlanmış ve mahkeme kararları çok kısa bir şekilde alınmış. Sonra, davalar açılıyor, davalar kabul ediliyor, çok seri olarak, davalar kazanılıyor, karar imzalanıyor...

BAŞKAN - Sayın Çelik, toparlayın lütfen.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Karar hemen imzalanıyor, yetmedi; temyize gitmeyeceğine dair de imzalar alınıyor, bunlar da hallediliyor ve bu da yetmedi; tapuya tesciller yapılıyor, belki bir hafta, on günlük süre içerisinde, çok seri bir şekilde bunlar bitiriliyor. Ne oluyor ondan sonra; onlarca avukat veya hâkim, yargıya, mahkeme kapılarına düşüyor.

Arkadaşlar, bu bahsettiğiniz hileli, hisseli parsel satışıyla bizim anlattığımız meselenin hiçbir ilgisi yok.

Son cümle olarak söylüyorum; belediyelerin, üzerinde plan yaptıkları, İmar Kanununun 11 inci maddesi gereği plan yaptıkları, daha sonra da Millî Emlakin belediyelerden aldığı ve açmaza giren yerlerle ilgili kamuya bedelsiz, özel hukuk kişilerine ise emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı bedelle satışının tescilini uygun bulan bir düzenlemedir bu. Burada bizim yaptığımız, tek bir kelime değişikliğidir, bunun ötesinde hiçbir şey yoktur. Zaten yasa yürürlüktedir.

Bu olayı, bir ezberci mantığıyla burada takdim etmeye kalkarsak yazık ederiz. Lütfen olayı iyice araştıralım ve sağlıklı bir yasama görevimizi yerine getirelim diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan şahsı adına söz istedi.

Buyurun Sayın Kandoğan.

Süreniz 5 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklayacağım.

Bu kanun teklifinin 1 inci maddesiyle ilgili görüşüme geçmeden önce, sizleri bir yıl geriye götürmek istiyorum. Bir yıl önce, meralarla ilgili bu kanun, hükümet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş, hükümet tasarısı...

Hükümet tasarısının geçici 3 üncü maddesini -şu anda görüşmekte olduğumuz maddeyi- okuyorum: "Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır." Madde bu kadar.  Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda da, aynen madde benimseniyor, kabul ediliyor, hiçbir değişiklik yok ve yine, aynı madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda da hiç değiştirilmeden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor. Hükümet tasarısında yok, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunda yok, Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda yok. Ne oluyor; bu kanun tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, 5 inci maddeye gelindiğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz ve 6 milletvekili, o anda bir önerge veriyorlar. Önergede, bakınız...

HASAN ANĞI (Konya) - Dün söyledin, dün anlattın bunları...

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim lütfen, hatibi dinleyelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O anda verilen önergede, eskiden, hükümet tasarısı, iki komisyon raporunda geldiği şeklinden değiştirilerek, meraları işgal eden özel şahıslarla ilgili olarak, bu işgallerini meşru hale getirecek ve emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı kadar bedel ödedikleri takdirde, işgal ettikleri bu meraların kendi adlarına tahsis edileceği hükmü getirilmiş.

Peki, sayın milletvekilleri, soruyorum; bu, madem bu kadar önemliydi, bu kadar, binlerce insanı ilgilendiriyordu, niçin hükümet tasarısında, niçin iki komisyonda, ilgili arkadaşların bunun tasarı içerisine yerleştirilmesi konusunda bir gayretleri yok; tam, burada, oylamaya geçilmeden önce, bir grup başkanvekili ve 6 milletvekili tarafından, Meclisin önüne getiriliyor? Eğer, bu, komisyonlarda görüşülmüş, tartışılmış olmuş olsaydı, kesinlikle, bu madde, geçici madde, bu şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçmezdi.

Niye bunu söylüyorum; şunun için söylüyorum: Çünkü, Sayın Faruk Çelik de yeni teklifinde, gerekçesinde diyor ki: "Bu taşınmazların rayiç bedelleri, şehrin merkezinde bulunmaları nedeniyle oldukça yüksek olduğundan, gerek belediyelerce ve gerekse şahıslarca ödenmesi mümkün değil."

Peki, sayın milletvekilleri, ben size şimdi sormak istiyorum; rayiç bedeli, değeri bu kadar yüksek olan yerleri işgal eden, tecavüz eden insanları biz niye ödüllendiriyoruz?! Bakınız, ne diyor...

MUSTAFA TUNA (Ankara) - Parasını alıyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Parasını almıyorsun.

MUSTAFA TUNA (Ankara) - Almıyor muyuz; ne yapıyoruz?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Rayiç bedel ile emlak bedeli yan yana gelince sizi yanıltmasın. Açın, sorun bakalım; emlak bedelleri nedir oralarda, ne gösterilmiştir, rayiç bedeller nedir.

MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bedava mı veriyoruz?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliniz, bu maddede bir değişiklik yapalım. Gerçek rayiç bedeli neyse, bu vatandaşlar eğer mağdursa, bunları mağduriyetlerinden kurtarmak istiyorsak, gelsinler, bugünkü rayiç bedellerinden bunların karşılığını, bedellerini ödesinler, bunları onlara verelim.

MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bugüne kadar hiç para alınmamış.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, siz, kötü bir kapı açıyorsunuz. Kötü bir kapı açıyorsunuz. Yanlış bir uygulama yapıyorsunuz. Haksız yere buralara tecavüz edenleri ödüllendiriyorsunuz. Gerçek bedelin yarısını almaya çalışmakla onların belki üç beş oyunu alma gayreti yolunda belki başarılı olabilirsiniz; ama, burada yetmiş milyon insanın vicdanını sızlatıyorsunuz.

MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bedelini alıyoruz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Oradaki meraların üzerinde Hakkâri'deki vatandaşın da, Trabzon'daki vatandaşın da, Edirne'deki vatandaşın da hakkı var. Siz, hangi hak ve yetkiyle, bugünkü rayiç bedelinin yarısı oranında, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı oranında bir bedelle bunları onlara veriyorsunuz? Bu yetkiyi siz kimden aldınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu yetkiyi... Bakın, Ümmet Bey, konuyu anlamamak için uğraşıyorsunuz.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Sayın Kandoğan, toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu yetkiyi siz kimden aldınız? Ben size söylüyorum...

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Heyecanlı oluyor; anlat, anlat!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Aydın Milletvekili, heyecanlı olduğunu söylüyorsun; ama, bu konu son derece önemli bir konu. Eğer, bu konu hükümet tasarısında, komisyonlarda geçmiş olsaydı ve buraya o şekliyle gelmiş olsaydı, ben, inanıyorum ki, Aydın Milletvekili olarak siz de bunun aleyhinde oy kullanacaktınız.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Önce emlak değerini öğren; nasıl oluştuğunu öğren.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için, değerli milletvekilleri, her zaman yaptığınız gibi, gizlice geçirmeye çalıştığınız bazı kanunlarda olduğu gibi, bunda da, son anda, hiçbir milletvekilinin bilgisi olmadan ve bu gerekçeyle ilgili olarak bu önergeyi veren arkadaşların da herhangi bir konuşması olmadan buradan geçmiş. Bakınız "önergeye katılıyor musunuz" diyor, Komisyon Başkanı "katılmıyoruz" diyor. Sayın Bakana soruyor Meclis Başkanvekili "katılıyor musunuz" diyor, "katılıyoruz" diyor; sadece önergenin gerekçesini okutuyor; ama, gerekçede de bu konuyla ilgili ciddî manada bir açıklama yok. İşte, o günkü tutanaklar elimde. O tutanaklardan almış olduğum bilgilerle size bu bilgileri ulaştırmaya çalışıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu memleket hepimizin, bu topraklar hepimizin, şehirler hepimizin. Bütün bunların üzerinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır; fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı vardır. Eğer, siz, bu durumun düzeltilemez olduğu inancındaysanız, bunların gerçek rayiç bedelleri neyse bugünkü bedelleri üzerinden alırlar, paralarını öderler ve siz de gönül rahatlığıyla, vicdan rahatlığıyla "evet, bunlar buraları işgal etmişler; ancak, bunun çözümü mümkün değil; bununla beraber, biz, buraların gerçek bedelini bunlardan tahsil ettik" diye bu kanunla ilgili gönül rahatlığı içerisinde  oylarınızı kullanabilirsiniz.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, getirilen bu kanun teklifinin geçmişten yanlış başladığını ve Meclisin önüne yanlış bir şekilde getirildiğini ifade etmek istiyorum.

Bir hususu daha bilgilerinize sunmak istiyorum: Sayın Faruk Çelik, ismimi vermeden, benim... Dün bu kanun teklifinin bu kadar kısa süre içerisinde nasıl komisyona geldiğini, komisyonlardan geçip nasıl Meclise geldiğini hayretle izlediğimi ifade etmiştim. Sayın Faruk Çelik "bu çok geniş kesimleri ilgilendiren bir kanun teklifidir" dedi. Ancak, 600 000 öğrenciyi ilgilendiren ve aileleriyle birlikte 2,5 milyon insanı ilgilendiren öğrencilerle ilgili benim de verdiğim bir kanun teklifi vardı; ama, beş ay süreyle Meclisin gündemine gelmedi, komisyonlara gelmedi. Ne zaman ki, Adalet ve Kalkınma Partisi o kanun teklifinin benzerini sevk etti, benim kanun teklifimle birleştirerek o kanun teklifi buraya geldi.

BAŞKAN - Lütfen toparlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben şunu söylemek istiyorum: Bir grup başkanvekilinin komisyonlar üzerinde bu kadar etkili olmaması lazım geldiğine inanıyorum. Eğer, komisyonlar hakkıyla adaletli bir şekilde toplumun her kesimini ilgilendiren kanun tekliflerinin komisyonlarına gelmesini istiyorlarsa, buyurun...

AHMET RIZA ACAR (Aydın) -  İktidar kim?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - ...hem benim hem Doğru Yol Partili milletvekili arkadaşlarımın hem de Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin onlarca kanun teklifi aylardan beri oralarda beklemektedir.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, toparlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunların da bir an önce Meclis gündemine gelmesi hepimizin en büyük arzusudur.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla selamlıyorum. (Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakikalık soru-yanıt işlemi yapacağız.

İlk sırada soru sormak isteyen milletvekilimiz, Sayın İbrahim Özdoğan.

Buyurun Sayın Özdoğan.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan, saygılarımı arz ederek, aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruları yöneltmek istiyorum.

867 sıra sayılı teklifle, Mera Kanununda yapılacak değişiklikle, köylü ve hayvancılığa büyük darbe vurulacağı ortadadır. Bu değişiklikle, meraların işgali büyük bir hızla artacak ve hayvancılığımızın en büyük varlık sebebi olan meraların sınırları iyice daraltılacaktır. Hükümetin, köylüye ve besiciye hiç de iyi gözle bakmadığını ve bugün belediye başkanlıklarının kahir ekseriyetinin İktidar Partisinde olduğunu gözönünde bulundurursak, belediyelere bedava veya çok ucuz fiyatla devredilecek meraların arsa olarak iktidar yandaşlarına nasıl peşkeş çekileceği ortadadır. Zaten, hükümet, kaçak hayvancılığı es geçtiği için, köylü ve besici perişan olmuş, meflûç duruma gelmiştir. Çıkaracağınız bu kanunla köylüyü tamamen öldüreceksiniz.

Sayın Bakan...

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Ne soruyor ya!

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, soruyu sorun; çünkü, başka arkadaşlar da var.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hemen soruyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, zaten köylülerimiz sizin kendilerine bakış açınızı çok iyi biliyorlar; çünkü "gözünüzü toprak doyursun" diyen sizsiniz.

BAŞKAN - Soru sorun lütfen.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Bakan, bu bağlamda şu soruları soruyorum:

Bir: ikibuçuk yıllık Bakanlığınız döneminde çiftçiyi perişan ettiniz. Çıkaracağınız bu mera yasasıyla köylüyü iyice perişan edip rantiyecilerin göbeklerini biraz daha fazla şişireceksiniz.

AHMET YENİ (Samsun) - Ne biçim soru ya!

BAŞKAN - Bir dakika...

Sayın Özdoğan, lütfen soruyu sorun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bu durum sizin vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?

İki: Grubunuzda Tarım Bakanlığı yapacak çok ehil insanlar var. Bu nedenle, istifa edip koltuğunuzu daha ehil bir arkadaşa bırakmakla, köylüyü, çiftçiyi rahatlatmayı düşünüyor musunuz?

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Böyle soru mu olur?!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yoksa, sizin siyasî ikbaliniz, köylünün perişanlıktan kurtulup refaha erişmesinden daha mı önemli?

BAŞKAN - Sayın Özdoğan, sorularınız konuyla ilgili olsun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkanım, son soruyu soruyorum:

Doğrudan gelir desteği paralarının çoğu dağıtılmamıştır. Doğuda şimdi ekim zamanıdır, köylü perişandır. Bu paraları ne zaman dağıtmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Fahrettin Üstün.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birinci sorum: İşgal edilen mera alanı ne kadardır?

İkinci sorum: Bu alanlarda birden fazla evi olanlar ile tek evi olanlar arasında haksızlığa neden olmuyor mu?

Üçüncü sorum: Kaç milyon kişiyi ilgilendiriyor?

BAŞKAN - Bitti mi?  

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Birinci soru anlaşılmadı zannedersem; işgal edilen mera alanı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Anlaşıldı, tamam.

Sayın Mustafa Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakandan aşağıdaki soruların yanıtlanmasını diliyorum.

Niteliği düşen meraların, belediyelere bedelsiz, özel ve tüzelkişilere kolaylık gösterilerek verilmesi ne amaca yöneliktir; yani, onun üstündeki işgalcilere mi?.. Nedir buradaki temel amaç? Bir Tarım Bakanı olarak, hayvancılığı, tarımı, köylüleri düşünen bir Bakan olarak, bundan, sizin Bakanlığınız ve sizin savunduğunuz kişiler ne kazanacaktır? Doğrudan tarıma katkısı nedir?

İki; güç durumda olan hayvancılık, bu yasadan sonra... Bu yasanın kötüye kullanıldığını düşünün, nasıl oralar merayken işgal edilmişse, şimdi oralar örnek gösterilerek, asıl meralar da, mera niteliği yok denilip işgal edilecek. Şimdi belki işgal edilmektedir bu yasa çıkıyor diye. Bundan hayvancılık daha kötü duruma...

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVELİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Tarihi var, tarihi...

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Efendim, müdahale etmeyin. Komisyon üyesi... Soruları yanıtlayın siz.

...Daha zararlı duruma gelmez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık; buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Teklifte, daha önceki haliyle de, Bursa'da, gerçekten de, bu merayla ilgili vatandaşların sorunu olduğu doğru; ama, Sayın Faruk Çelik'in vermiş olduğu teklifte sadece mera varken, yaylak ve kışlaklar yok iken, acaba Tarım ve Köyişleri Komisyonunda yaylak ve kışlakları dahil ederek, sanki tüm yaylak ve kışlakların ve meraların bazılarına peşkeş çekileceği hissini niçin uyandırdığınızı ben sormak istiyorum, öğrenmek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Soru sorma işlemi bitti.

Yanıt için Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, bununla ilgili ne kadar sürem var benim?

BAŞKAN - 5 dakika süreniz var, Sayın Bakan.

5 dakika soru, 5 dakika yanıt.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilkönce, Sayın İbrahim Özdoğan'ın üslubunu yadırgadığımı belirterek başlamak istiyorum. Bu kıymetli arkadaşımız, bizimle birlikte yaklaşık ikibuçuk yıl bu salonda müşterek hareket etti. O gün Tarım Bakanının köylülere böyle bir söz söylediğini veya söylemediğini herhalde çok merak etmedi; ama, şimdi soruyor ve diyor ki: "Böyle bir söz söyledi."

Ben daha önce de açıkladım; ama, lütfen, biraz insafla dinleyin. Bu lafı söylemediğimi on defa söyledim. Ben, o toplumun o kesiminden geliyorum. Ben, İç Anadolunun bozkırlarında okuma yazma bilmeyen bir ailenin, çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğuyum. Ben, o kesime baktığımda, o ailemin fertlerini onların arasında görüyorum. Ben, o lafı onlara söylemedim. Ben, "insanoğlu" dedim. İnsanoğlu çoğu tercih eder, fazlaya taliptir, genel karakteri budur, mizacı budur. Çoğun peşinde koşarız; sen ve ben, sanayicisi, köylüsü dahil; bu, genel bir davranış tarzımızdır bizim. Dolayısıyla dedim ki, insanoğlunun -bu cümle devamında- gözünü az da doyurmaz, çok da doyurmaz; bu lafı da söyledim; ama, ben çiftçiye yönelik söylemedim.

Şimdi, bu arkadaşımızın söylemesi bu bakımdan garip. Yoksa, sizlerin söylemesi... Hani bir malzeme verdiğimin ben farkındayım; ama, ben o insanlara demedim, demiyorum; çünkü, bana ait de bir özellik bu, size ait olduğu gibi. Dolayısıyla, arkadaşıma bu bakımdan sadece üzüntümü ifade ediyorum. Onun dışında söylediği ifadelere gelince. Kendisi, yanılmıyorsam Erzurum Milletvekili. Kaçakçılık konusunda Tarım Bakanlığının yaptığı mücadeleyi, muhtemelen, muhalefet partimize mensup  arkadaşlarımız  da  takip  ediyorlar  ve  görüyorlar;  ama,  piyasa,  2005  yılının  başında, 20 Ocakta yaşadığımız Kurban Bayramında hepimize çok net bir şey gösterdi. Piyasada karkas ağırlıkla ilgili fiyat 7 000 000 iken, kurbanla ilgili fiyatlar onun üzerinde gerçekleşti ve Türkiye'de bu işin ticaretini yapan insanlar ellerindeki malları büyükşehirlerde sattılar, döndüler ve biz de çok büyük bir keyif aldık bu olaydan; çünkü, hayvancık sektörü 2005'in başında sürdürülebilir hale geldi.

Şimdi, kalkıp, böyle bir konuda olumlu bir gelişme varken, bu sektörü -beni değil rahatsız eden taraf- rahatsız edecek bir açıklamayı, doğulu bir milletvekili olarak, Erzurum milletvekili olarak niçin söylüyorsun ve nasıl söylüyorsun?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -  Iğdır, Erzurum sürdüremiyor ama.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Bakanım, içinden geldim...

BAŞKAN - Müdahale etmeyin; dinleyin lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Lütfen İbrahim Bey, lütfen...

Onun dışında, şu tarımla ilgili konularda darbe vurduk... Hükümetin, köylüye, çiftçiye iyi bakmadığını söylediniz.

Arkadaşlar, bununla ilgili konuda size bir hedef söyleyeyim: Hükümetimizin hayvancılıkla ilgili konudaki hedefi çok açık, çok net. Türkiye, 2005-2013 yılları arasında hayvancılık sektörüyle ilgili bir stratejiyi uygulamaya koydu ve hedefi şu: Üye olduğumuz gün, Avrupa Birliği bünyesinde sürdürülebilir bir hayvancılık sektörü. Bunun anlamı ne biliyor musunuz; tam bir meydan okumadır. Yani, bugün Türkiye üye olsa, sürdürülemeyecek, Avrupa Birliğinin ortak politikalarına uymayacak en temel sektör, hayvancılık sektörüdür; ama, vazgeçmiyoruz ve diyoruz ki, bu sektörü o gün, üye olduğumuz gün rekabetçi bir karaktere kavuşturalım ve bunun için de 2004 bütçesine nispetle 2005'te tam 3 katı kaynak ayırdık ve İbrahim Özdoğan Beye tekrar dönerek söylüyorum, Erzurum'u da pilot il ilan ettik. Yüzde 3'ün altında olan sunî döllenmeyle ilgili hayvan ıslahını o kadar önemli bir yapı değişikliğiyle artıracağız ki, orada 1 500, 2 000 olan tohumlamayı 100 000'e çıkaracağız, 70 000'e çıkaracağız ve dolayısıyla, bu konuda çok büyük bir program yürürlükte.

BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonu elinizle tutmayın. Serbest bırakın yukarı doğru, öyle konuşun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bunun ne gibi bir mahzuru var Sayın Başkan?

BAŞKAN - Sesiniz duyulmuyor. İki mikrofonu birden elinizle kavrayınca yan tarafa alıyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam efendim. Ben de acaba elim titriyor da, görüntüyü mü bozuyor demiştim.

BAŞKAN - Hayır. Sağınıza doğru konuşuyorsunuz, sesiniz duyulmuyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam efendim. Teşekkür ederim.

Dolayısıyla, tarımla, hayvancılıkla ilgili konuda, özellikle hayvancılıkla ilgili konuda, inşallah 2005'te, özellikle doğu bölgemizdeki insanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız başta olmak üzere, yaptığımız çalışmayı görecekler ve bu sektörü sürdürülebilir hale getirmeye devam edeceğiz. Önündeki engellerle de mücadele edeceğiz, kaçakçılık dahil, süt fiyatlarındaki düşme dahil.

Bununla ilgili çözüm arayışlarımızı herkesle paylaşarak sürdürüyoruz. Orhan Diren Bey başta olmak üzere, konuyla ilgili milletvekillerimizin hepsinin görüşünü alıyoruz. Sektör temsilcileriyle bir aradayız. Dolayısıyla, köylüye ve çiftçiye baktığımız bakış, baktığımız yer, onun gelecekte daha iyi olması yönünde bir hazırlıktır. Bu niyeti taşıyoruz.

Peki, tarım sektöründe, size gelen şikâyetler bize gelmiyor mu; tabiî geliyor; ama, arkadaşlar, tarım sektörünün içinde bulunduğu durumu düşünürseniz, sorunun bitmesi mümkün mü?! Ama azaltmak, ama iyileştirmek... Bu konuda yasal düzenlemeler peşpeşe geliyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda bugün görüşülüp geçen kanun tasarısı, Tarım Ürünleri Sigorta Yasa Tasarısıdır. Tarım Komisyonunda biten tasarı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasa Tasarısıdır. Önümüzdeki hafta görüşülecek kanun tasarısı, Tarım Çerçeve Kanunu Tasarısıdır. Tarımla ilgili en temel kanunlar, Meclisimizin gündemindedir. Dolayısıyla, baktığımız yer, o sektörü geliştirmektir. Niyet budur, gayret bu yöndedir; takdir de Meclisimizin saygıdeğer üyelerinindir. Ben, diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge var. Ayrıca, 1 inci maddenin af niteliğinde olmasından dolayı, nitelikli çoğunluk gerekir talebi var Sayın Haluk Koç'tan.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bunları da görüşmek üzere, şimdi, birleşime 1 saat yemek arası veriyorum.

Kapanma Saati: 18.32

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.33

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Beşinci  Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı teklif üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerinde 3 adet önerge var. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "zilyetlerine" ifadesinin "kayıt maliklerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Orhan Yıldız

Zafer Hıdıroğlu

Fatma Şahin

 

Artvin

Bursa

Gaziantep

 

Cahit Can

Enver Yılmaz

Cavit Torun

 

Sinop

Ordu

Diyarbakır

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 867 sayılı teklifin 1 inci maddesinin ikinci paragrafındaki "emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden" ibaresinin "emlak ve rayiç bedellerinin toplamı üzerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Hüseyin Ekmekcioğlu

Orhan Ziya Diren

 

Malatya

 

Tokat

 

Mehmet Vedat Yücesan

 

Gürol Ergin

 

Eskişehir

 

Muğla

BAŞKAN - Şimdi, görüşmekte olduğumuz maddeye en aykırı olan üçüncü önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 867 sıra sayalı teklifin 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Erdal Karademir

Muharrem Kılıç

Ramazan Kerim Özkan

 

İzmir

Malatya

Burdur

 

Mustafa Gazalcı

 

Fahrettin Üstün

 

Denizli

 

Muğla

"Madde 1- 25.02.1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa?.. Önerge sahipleri...

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçeyi okutalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Mera Kanununun 27.05.2004 gün ve 5178 sayılı Kanunla eklenen geçici 3 üncü maddesinin uygulanması ülkemizdeki meraların büyük ölçüde yok olmasına, tarım ve hayvancılığımızın zarar görmesine neden olduğundan, geçici 3 üncü maddenin kanun metninden çıkarılması yararlı olacaktır."

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısı arayarak önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler. Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati. 19.38

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.58

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı teklif üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

1 inci madde üzerinde verilen İzmir Milletvekili Erdal Karademir ve arkadaşlarının önergesinin oylaması sırasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 867 sayılı teklifin 1 inci maddesinin ikinci paragrafındaki "emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden" ibaresinin "emlak ve rayiç bedellerinin toplamı üzerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi mi okutalım; yoksa, önerge üzerinde konuşmak mı istiyorsunuz?..

HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Hukuka aykırı işgallerin önüne geçmek amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "zilyetlerine" ifadesinin "kayıt maliklerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Zafer Hıdıroğlu (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL (Isparta) - Katılıyoruz efendim; takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım?..

ORHAN YILDIZ (Artvin) -  Sayın Başkan...

BAŞKAN - Konuşmak istiyorsunuz Orhan Bey.

Buyurun.

ORHAN YILDIZ (Artvin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Zilyetlik, genel anlamda, menkul ve gayrimenkul mal üzerinde fiilî hâkimiyeti ifade eder. Bu anlamda, zilyetlik, bir hukukî işlemle tesis edilebileceği gibi, hukuka aykırı bir işlemle de, yani, haksız bir fiille de zilyetlik oluşabilir.

Bu nedenle, kanun koyucu, zilyetliğe çok istisnaî durumlarda bazı sonuçlar yüklemiştir. Örneğin, Medenî Kanunun 713 üncü maddesi, 777 nci maddesi buna bir örnektir. Yani, kazandırıcı zaman aşımı ile mülkiyeti düzenleyen maddeler buna bir örnektir. Zilyetlik ilişkisi, doğal olarak mülkiyet hakkıyla birlikte görülür; ama, mülkiyet hakkından başka şahsî haklardan da zilyetlik ilişkisi kaynaklanabilir; örneğin, ariyet ilişkisi, vedia ilişkisi, yani kira ilişkisi gibi hukukî işlemlerden de zilyetlik doğabilir. Biz, kısaca, malik sıfatıyla zilyetliğe "aslî zilyetlik" diyoruz, malik sıfatıyla olmayan zilyetliğe de "feri zilyetlik" diyoruz; yani, kira ilişkisinden doğan zilyetlik, bir feri zilyetliktir.

Şimdi, özellikle 4342 sayılı Mera Kanununda değişiklik yapan 5178 sayılı Yasada, aslında, malik tanımı bilinçli olarak kullanılmıştır; yani, bir yanlışlıktan kaynaklanan bir şey değildir; fakat, malik tabiri, burada, aslında tam anlamı yansıtmamaktadır; yasa koyucunun buradaki maksadı, kayıt malikidir. Bunun nedeni şu: Aslında, kanun koyucu, madde uygulamasını dar tutmak istiyor; çünkü, kayıt maliki olmayan kişiler de, bu kayıtlı taşınmazlar üzerinde zilyet olabilir; yani, bu taşınmazlar haksız işgal altında tutulabilirler, kayıt maliki farklı, zilyeti farklı olabilir. Yasa koyucu burada şunu istiyor; bir hukukî işlemle kayıt maliki olan kişi bu haktan istifade etsin, yani cebirle, işgalle bu taşınmaza zilyet olan kişi bu haktan istifade etmesin diyor; çünkü, zilyet, bir bedel ödeyerek, yani kayıt maliki, sonuçta bir bedel ödeyerek o taşınmaza sahip olmuştur, yani karşılığını ödemiştir; ama, daha sonra, Hazinenin dava açması sonucu, bu kayıt, tapu kaydı iptal edilmiştir. Yani, sonuçta, bir haklı neden söz konusu; yasa da bu kişilere bir hak tanımak istiyor; yoksa, bu meralarda bütün işgal eden zilyetlere bu hak verilmek istenmemiştir. O yüzden, yasada zilyet kelimesinin kullanılması bizce doğru değil. Ne yapılması lazım; doğal olarak, eğer, amaç, bu hakkı vermekse kayıt maliklerine, yani, temel ilişki sakat da olsa, netice itibariyle, tapu kaydını bir hukukî ilişkiyle kazanmış olan kişiye bu hakkı vermek lazım. Eğer zilyet kelimesini kullanırsak şu sakınca da ortaya çıkabilir; yani, tapu malikinin dışında olan kişiler, bu mala, yani, bu tapulu, kayıtlı taşınmaza zilyet olabilirler. Bu kişiler bu haktan niye istifade etsin?!

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Ev yapmışsa ne olacak?

ORHAN YILDIZ (Devamla) - Olabilir...

Veya tapulu bir taşınmaza, bir başkası, yani, tapulu bir taşınmaza, tapu dışı yolla zilyet olmuş olabilir; yani, bu kişi bu haktan niye istifade etsin; eğer, kişi, iyi niyetliyse, bedelini öder, tapuda bu mala sahip olur; yani, kötü niyetli olan zilyetlere, burada, bir mükâfat vermemek lazım; yani, burada, bizim görüşümüz bu. Yani, bir kişi, tapunun iptal edileceğini bile bile, bu taşınmaza zilyet olabilir; nasıl olsa ileride bir yasa çıkar, biz bu malın tapusunu alabiliriz diye ve biz zilyet kelimesini kullanırsak, bu kişiyi de bu haktan istifade ettirmiş oluruz; ki, bu, kanımca doğru olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ORHAN YILDIZ (Devamla) - O nedenle, biz, yasa metninden "zilyet" kelimesinin çıkarılarak "kayıt maliki" ibaresinin konulmasının daha faydalı olacağını düşünüyoruz; çünkü, dediğim gibi, bu kayıt malikleri, kötü niyetli değil en azından, yani, bir hukukî ilişkiye dayanarak bu tapuyu almışlar, bedelini ödemişlerdir.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Üçüncü şahıslar ev yapmışsa?.. Bursa'da Yıldırım'da ev sahiplerinden para alınamıyor.

BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar...

ORHAN YILDIZ (Devamla) - Yani, bakın, şimdi...

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Ev yapan binlerce insandan bahsediyoruz; ne olacak; ikinci kere para mı istenecek?..

BAŞKAN - Dinleyin... Müdahale etmeyin...  Dinleyin...

ORHAN YILDIZ (Devamla) - Bakın, şimdi, tapuyu alamamışlar demek farklı bir şey, tapunun geçersiz olması demek farklı bir şey. Demin, Grup Başkanvekilimiz de aynı şeyi ifade ettiler. Belediyeler; bakın, bu taşınmazlar, belediyeler tarafından ilgili kişilere satılmış olabilir. Daha sonra, bu satın alan kişiler, üçüncü kişilere, yine tapu yoluyla devretmiş olabilir. Bu insanlar bunun bedelini ödemişlerdir, niçin mağdur olsunlar?! Aynı şekilde, kadastroyla bu taşınmaza sahip olan bir kişi, yani, neticede tapusunu alan bir kişi, üçüncü kişilere devretmiş olabilir. Bu kişiler iyi niyetli olabilirler; ama, burada önemli olan nokta, bu devrin, mutlaka, hukukî işlemle yapılmış olması lazım; yani, normal zilyetliğin burada uygulanmaması lazım. Eğer uygularsak, dediğim gibi, kötü niyetli olan kişileri mükâfatlandırmış oluruz. Şunu diyebilirsiniz: Bu tapulu olan taşınmaz, haricî satışla, normal bir satış sözleşmesiyle satılmış olabilir. Ama, o zaman, kişinin bunun sonuçlarına da katlanması lazım. O zaman, bu yanlış işlemi biz mükâfatlandırmış oluruz. Buna da imkân verilmemesi lazım diye düşünüyorum ben. O nedenle "kayıt maliki" ibaresinin kullanılması bence daha doğrudur.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylamadan önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç tarafından Başkanlığa ulaştırılan bir başvuru var.

Bu başvuruyu okuyorum:

"Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi ve tümünün oylanması öncesinde nitelikli çoğunluk aranması gerekmektedir. İlgili madde ve yasa teklifinin tümü af niteliği taşımaktadır.

Saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                       Haluk Koç

                                                                                                                  Samsun Milletvekili

                                                                                                  Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili"

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir usul tartışması açılması gerekiyor. Burada varılacak olan karara göre oylama yapılmasının daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Ben, usul tartışması açılmasını talep ediyorum efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, şimdi, bu düzenleme herhangi bir af getirmiyor. Bir imar affı değil, hiçbir şey değil. Bu düzenleme...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, 63 üncü madde...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Bir dakika... Tek tek konuşun.

Buyurun Faruk Bey.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu geçici 3 üncü maddeyle ilgili düzenleme 2004 yılında yapılmış. Bugün yapılan değişiklik, maddenin özüyle ilgili hiçbir değişiklik getirmiyor. Dolayısıyla, 2004 yılında geçici 3 üncü madde Genel Kurulda kabul edilirken, nitelikli çoğunluk aranmamıştı, tutanaklar elimizde. Bugün aranmasının gerekçesini neyle izah edeceksiniz?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, bu görüşleri ifade edelim...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Onun için, usul tartışmasına gerek yok.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bakın, 63 üncü madde...

 FARUK ÇELİK (Bursa) - Maddenin oylanmasını talep ediyorum, Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 63 üncü madde, görüşmeye yer olup olmaması dahi, ilk tanımlama dahi, ilk tanımlama cümlesi dahi bir usul tartışması açılmasını gerektiriyor. Birçok noktada böyle yapıldı, bunlar geri döndü...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır efendim, hayır...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bu Mecliste fazla çalışmaktan şikâyet ediliyor, ikinci kez görüşülüyor. Yani, bunun netliğe, açıklığa kavuşturulması gerekiyor burada.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Gayet net bir konu. Bu konu, aynı şekilde görüşülmüş.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Çelik, size göre net, bize göre muallakta olan noktaları var; bir görüştür bu.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, bize göre değil...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Çelik'in...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, Yüce Meclis...

BAŞKAN - Bir dakika... Tek tek konuşun.

FARUK ÇELİK (Bursa) - ... 2004 yılında, 7.5.2004 tarihinde, aynı maddeyi, aynı gerekçeyle, aynı içerikle kabul etmiş ve nitelikli çoğunluk aranmamış.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bunun karşısında değişen ne ki, böyle bir taleple karşı karşıya kalıyoruz?

BAŞKAN - Bir dakika sayın milletvekilleri... Bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, daha önceki uygulamalar ve burada yapılan tartışmalarda, Divanda yapılan tartışmalarda, nitelikli çoğunluk aranması gerekir mi gerekmez mi yolunda yapılan tartışmalarda, gerekmediği yönünde bir eğilim belirdi; fakat, sayın grup başkanvekilleri ve sayın milletvekilleri bu konuyu usulen gündeme getirdiler ve bir usul tartışması açtılar. Biz bu işi sağlıklı bir şekilde sonuca bağlamak için Genel Kurulun takdirine götüreceğiz.

Usul tartışması açıyoruz; yani, Başkanlığın tutumunu tartışmaya açıyoruz, usul tartışmaya açıyoruz, usul tartışmasına.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bakın, sizi rahatlatmak için bir cümle okumak istiyorum: "Bu yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir." Yani, bu cümle, sizin bir takdir yetkiniz olmadığını gösteriyor usul tartışması talebinde.

BAŞKAN - Tabii, tabiî...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sizin belirttiğiniz gibi, usul tartışmasını açıyorum.

Siz söz istiyor musunuz Haluk Bey?

HALUK KOÇ (Samsun) - Oya Hanım konuşacaklar.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben de istiyorum.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Oya Araslı, Sayın Ümmet Kandoğan.

Sizi dinliyorum şimdi Sayın Çelik; buyurun.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Efendim, bizi dinlemeden hüküm veriyorsunuz.

BAŞKAN - Hayır.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Öyle efendim.

Siz diyorsunuz ki, ben, bununla ilgili usul tartışması açıyorum diyorsunuz. Sayın Koç'un okuduğu bu metin bir haklı gerekçeye dayanırsa, usul tartışması açarsınız. Bir haklı gerekçe yok ki.

Sizin de ifadenize göre, diyorsunuz ki, geçmişteki uygulamalarda, bununla ilgili bir usul tartışması ve nitelikli çoğunluk aranmadığını ifade ediyorsunuz. Tekrar, burada, haklı bir gerekçeye dayanmayan bir usul tartışmasını neden yapıyorsunuz?

BAŞKAN - Şimdi, bir defa, Sayın Çelik, bunu, geçmişteki uygulamaların aynı olarak göstermek mümkün değil. Siz, niye bu yasa önerisini getirdiniz; geçmişteki geçen yasa önerisinde, yasa modelinde eksikler vardı, onları gidermek için; yani, değişiklik getiriyorsunuz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Devam eden davaların düşürülmesi için.

BAŞKAN - Bu getirdiğiniz değişiklikle birlikte, bizim tutumumuz, Başkanlık Divanının tutumu tartışma konusu oluyor; bunu açıklığa kavuşturmak için, biz, usul tartışması açıyoruz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, takdir sizin.

BAŞKAN - Başkanlık Divanının lehinde söz isteyenler, aleyhinde söz isteyenler diyorum. Aleyhinde, Sayın Oya Araslı, Sayın Ümmet Kandoğan...

HALUK KOÇ (Samsun) - Lehinde, lehinde...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Başkanlığın tutumunun aleyhinde konuşacaksınız, lehinde ise gerek yok ki.

HALUK KOÇ (Samsun) - Başkanlığın tutumu değil; bakın, bir konuyu görüşmeye yer olup olmaması... Başkanın tutumuyla ilgili değil.

BAŞKAN -Sayın Oya Araslı, Sayın Ümmet Kandoğan... Lehinde?..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, sizin tutumunuz arkadaşlarımız tarafından doğru anlaşılsın. Siz, tutumunuzun ne olduğunu bir daha ifade edin, ona göre söz alsınlar. Lütfen...

BAŞKAN - Salih Bey, biz bunu açıkladık; arkadaşlarımızın da feraseti uygundur; anladılar.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bir daha tekrar eder misiniz.

BAŞKAN - Tutumumuzun aleyhinde söz istiyorlar.

Lehinde söz isteyen var mı?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ konuşacak efendim.

BAŞKAN - Lehinde iki kişi de söz alabilir.

Sadece Bekir Bey mi söz alıyor?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Evet efendim.

BAŞKAN - İlk söz, Sayın Oya Araslı'ya aittir.

Buyurun Sayın Araslı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

VIII.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin af niteliği taşıyıp taşımadığı; oylanmasında nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı hakkında

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Önümüzde, af niteliği taşıyan bir metin var, bir kanun teklifi var. Anayasamızın 87 nci maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine, genel ve özel af kararı alma yetkisi verilmiştir. Ne var ki, bu yetkinin kullanımı, özel bir karar yetersayısına bağlanmıştır; bu da, beşte 3 oranında çoğunluktur. Aynı doğrultuda İçtüzüğümüzün bir düzenleme yaptığı da görülmektedir; orada da, içinde af hükmü bulunan kanunların ilgili maddesinin ve tümünün oylanmasında beşte 3 çoğunluk aranması öngörülmüştür.

Görüşmekte olduğumuz yasa teklifine baktığımız zaman, burada, yargı organlarının vermiş olduğu kararları ortadan kaldırıcı nitelikte birtakım düzenlemeler yapıldığını görmekteyiz. Bu tür düzenlemelerin adının aftan başka bir şey olamayacağı, herkesin kabul etmesi gereken bir husustur. Bu nedenle, burada, beşte 3 çoğunluğun aranması bir gerekliliktir.

Bundan önce benzer bir yasa uygulamasında, Yüce Meclis, farklı bir tutum izlemiş olabilir. Bana göre bu, bir yanlıştır; yanlış ne zaman fark edilirse ondan dönülmesi gerekir. Burada da, daha önce bu düzenlemeye benzerliği de kuşku yaratan bir düzenlemede yapılan uygulamayı esas alıp, adımlarımızı onun üzerine dayalı olarak atmak, birtakım zincirleme yanlışlıkları da beraberinde getirecektir.

Bu konuda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bundan önceki uygulamalarda da birtakım uyarıları oldu. Burada tartışmalar da açıldı, beşte 3 çoğunluk uygulanmaması gerektiğine ilişkin kararlar alınan durumlar da oldu; ama, sonunda, bizim dediğimiz doğrultuda, Cumhurbaşkanlığı katından yasaların geriye gönderildiğini ve ikinci kere burada görüşüldüğünü, beşte 3 çoğunluğun tamamlandığını hepimiz de biliyoruz, bu olayların canlı tanığıyız hepimiz.

Biraz önce, oturumun başlarında, Yüce Meclisin vaktini israf etmemesi konusunda, her iki gruptan da ortaklaşa dilekler ifade edildi burada. Eğer biz burada beşte 3 çoğunluk gereğini yerine getirmezsek, korkarım, bu yasa, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından benzerlerine yapılan muameleyle karşı karşıya kalır ve tekrar görüşülmek üzere Yüce Meclise iade edilir.

Bizden uyarması; uyarıya uymak veya uymamak sizin elinizde; ama, hangi düzenleme, verilmiş olan bir mahkeme kararını etkisiz hale getirecek nitelikte ise, o düzenlemenin af niteliği taşıdığından asla ve kat'a kuşku duyulmaması gerekir. Burada da metin hepimizin önünde; verilmiş olan mahkeme kararını sıfırlıyor, âdeta onu değiştiriyor, hükümsüz kılıyor. Buna, aftan başka ne ad verebiliriz değerli arkadaşlarım?!

Hepimizin bildiği gibi, bu Yüce Meclis toplantıları çok pahalıya çalışan bir mekanizma. Bizim burada tasarrufa azamî özeni göstermemiz gerekiyor; zamandan tasarrufa ve maliyetten tasarrufa azamî özeni göstermemiz gerekiyor. Fakir bir ülkenin insanlarıyız, fakir bir ülkenin milletvekilleriyiz. Kuruşun hesabını burada yapmamız lazım. Kuruşun israf edilmemesi için gerekli önlemleri burada almamız lazım. Yasaların, iki kere, Cumhurbaşkanı tarafından iade edilmesi, görüşmenin maliyetini iki kat artırıyor, zaman israfı ortaya çıkarıyor. Hele hele Anayasa Mahkemesine gidildiği zaman, iptal nedeniyle bu yasaları tekrar gözden geçirmek, tekrar görüşmek, oylamaya sunmak gerektiği zaman, bu maliyet birkaç kez daha artıyor.

Bir yandan israftan ve israfın önlenmesinden söz ederken, bir yandan israfa yol açacak birtakım tavırlar içerisine girilmesi, hiç kimseye kazanç getirmez, yüce ulusumuzun dar olan imkânlarının heder edilmesinden başka bir sonuç da yaratmaz. Azamî özeni göstermemiz gerekiyor. Bakın, insanlarımız sersefil vaziyette. Çiftçimize doğrudan gelir desteği bile ödeyemiyoruz. Niye ödeyemiyoruz; malî imkânlarımızın yetersizliği nedeniyle. Bu yetersizlik nedeniyle, insanlarımızın yüzü, köyde de, kentte de, giderek, gülmez oluyor. Halbuki, bizim görevimiz, insanlarımızın yüzünü güldürmek; toplumumuza yeni imkânlar hazırlamak; az olan imkânlarımızdan, çok sevindirici olan çok sonuçlar yaratmak. Böyle bir tavır benimsersek, bu hedefe ulaşabilir miyiz; Yüce Meclis asıl amacını yerine getirebilir mi, gerçekleştirebilir mi?!

Onun için, benim sizlere önerim, direnmekten vazgeçelim; dediğim dedik anlayışından, "ben bir kere bu görüşe angaje oldum, adımımı geri atamam" yaklaşımlarından vazgeçelim; burada tartışalım. Bu hususları tartışmakta zerre kadar sakınca yok. Demin, ben, Grup Başkanvekili arkadaşım Sayın Kapusuz'un, Sayın Çelik'in tavırlarını hayretle izledim. Yani, bir usul hatasından söz ediliyor. Bunu, gelip burada tartışmakta ne sakınca olabilir Sayın Kapusuz?! Daha sonra tekrar iade edilip tekrar görüşme gereği hâsıl olacağına, burada tartışalım; siz de görüşlerinizi söyleyiniz, biz de görüşlerimizi söyleyelim, doğruyu bulalım. Bunu yaptığımız zaman, yanlış ortaya çıkmaz; ama, görüşmezsek, söylemezsek... Siz söylüyorsunuz "katkı sağlayın" diyorsunuz. Biz de muhalefet olarak burada bir yanlış var, katkı sağlayalım, tartışalım diyoruz. Bunu tartışmakta ne sakınca olabilir?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir sakınca yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hiçbir sakıncası yok.

OYA ARASLI (Devamla) - Tartışa tartışa doğruları buluruz ve en azından, bu, çok ciddî olarak tartışmamız gereken bir husus...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Salih Bey çok laf atıyor.

BAŞKAN - Lütfen...

OYA ARASLI (Devamla) - ...çünkü, şekil bakımından gerekli yetersayıyla kabul edilmemiş bir kanun, yok hükmünde bir kanundur, kabul edilmemiş hükmünde bir kanundur.

Bakınız, biraz önce buraya gelip dediniz ki: "Bu kanunun çıkmasında acelemiz var; insanların sorunları var, ıstırap çekiyor." İnsanların bu kanunla ilgili hakikaten sorunları var mı; ıstırap çeken, bu meralarda yaşayan zavallı köylülerimiz mi orada inşaat yapan, yoksa oraya yatırım yapmış olan bir kesim mi; bunu bilemeyiz; ama, geldiniz "acelemiz var" dediniz, oyladınız; ona hürmet ediyoruz; ama, dediğiniz gibi, bu sorunun bir aciliyeti varsa, o zaman bu kanunun kabulünde de, gerekli bütün şekil koşullarını yerine getirmek için hepimiz birbirinden daha özenli hareket etmek için yarışa girmeliyiz.

O nedenle, bizim görüşümüz, burada beşte 3 çoğunluğun aranması gereğidir; çünkü, burada, hakikaten, yargının vermiş olduğu bir karara müdahale var. Aslında, tartışılacak olursa, burada kuvvetler ayrılığına aykırı bir durum da var. Siz, yasama organı olarak çıkıyorsunuz, yargı organına, onun vermiş olduğu kararlara bir müdahalede bulunuyorsunuz. Halbuki, Anayasamıza göre, kuvvetler ayrılığına göre, yasamanın yargıya müdahale imkânı yoktur; ama, mademki Anayasamız bu konuda bir istisna tanımıştır, bir af yetkisi gereği getirmiştir, bunu Anayasanın 87 nci maddesinde ve İçtüzüğümüzde düzenlemiştir, o zaman bu olabilir; ama, ancak ve ancak Anayasanın öngörmüş olduğu özel çoğunlukla, yani beşte 3 çoğunlukla olabilir diyoruz ve oylamamızı buna göre yapmamız gereğini bir kere daha dikkatlerinize sunuyoruz; bu önerimizi dikkate alacağınızı umuyoruz.

Saygılar sunarım Sayın Başkan ve sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan; aleyhinde.

Süreniz 10 dakika Ümmet Bey.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Meclis Başkanvekilimizin bu usul tartışmasını açmasından dolayı da kendilerine şükranlarımı sunmak istiyorum; çünkü, yapılacak olan bu usul tartışmasından sonra, belki, yapılabilecek olan bir yanlışlığın önünü kesme imkânımız olacaktır.

Sayın Oya Araslı, bu konuyla ilgili hukukî gerekçelerini söylediler. Anayasanın 87 nci maddesi ve İçtüzüğün 92 nci maddesi, çok açık ve net bir şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini bağlayacak şekilde, afla ilgili konularda Türkiye Büyük Millet Meclisinde nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini sarih bir ifadeyle bizlere gösteriyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar. Fikir ayrılıklarından, fikir tartışmalarından, güzellikler, hakikat güneşi ortaya çıkar. Şimdi, getirilen bu kanun teklifiyle ilgili birçok eleştirilerimiz oldu; ancak, bu kanun teklifini ciddî ve dikkatli bir şekilde okuyacak olursak, bunun çok açık ve net bir şekilde bir af olduğu görülecektir. Bunu nereden söylüyoruz; çok açık bir ifade: "Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerince Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir."

Bir dava açılıyor; bu davayla ilgili karşı taraf bu söylenenleri yerine getirdiğinde, dava açılmadan vazgeçiliyor; yani, ortada bir tecavüz var, bir müdahale var, bir el koyma var, hakkı olmayan bir yerin gasbı var ve bununla ilgili getirilen kanun teklifinde, burada söylenen hususlar yerine getirilirse, Hazinece dava açılmaktan vazgeçileceği ifade ediliyor, dava açılmaz deniliyor.

Yine, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır; yani, öyle bir hüküm getiriyor ki Sayın Çelik'in buraya getirmiş olduğu kanun teklifi, dava açmaktan bile Hazineyi vazgeçiriyor. Bu nedir arkadaşlar, bu nasıl bir uygulamadır?! Siz, yetkisi, hakkı olmadığı halde bir yeri gasbeden insanlarla ilgili olarak bir hüküm getiriyorsunuz ve bu hükmün uygulanması noktasında da Hazinece dava açılmasından vazgeçiriyorsunuz ve dava açılmamış olanlarla ilgili hiç dava açmıyorsunuz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Nerede gasp; nereden çıktı?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, durum böyle iken ve mahkemelerce verilmiş olan kararlar var iken, siz, o kararları yok sayan bir uygulama getiriyorsunuz. Bağımsız yargının vermiş olduğu kararlara yasama organı müdahale ediyor. Bağımsız yargı organlarının vermiş olduğu kararları yok sayıyorsunuz, keenlemyekün  addediyorsunuz. Böyle bir uygulama bir af niteliği olmaz da hangi uygulama af niteliğinde olur?!

Demin, usul tartışması başlangıcından önce, Sayın Faruk Çelik "bu kanun tasarısı geçen sene görüşüldü, geçen sene aynı madde, geçici 3 üncü madde geçti; o zaman beşte 3 nitelikli çoğunluğu niye aramadınız, niye nitelikli çoğunluk istiyoruz demediniz" diye bizlerin tarafına döndü, itirazda bulundu. Ben, demin, bu konuyla ilgili görüşlerimi açıkladım.

FARUK ÇELİK (Bursa) - "Siz demediniz" demedim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakınız, bu madde, Meclis Genel Kuruluna nasıl gelmiş, demin anlattım. Şimdi, hükümet tasarısında olmayan bir madde, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda olmayan bir madde, Bütçe Plan Komisyonunda olmayan bir madde, son anda, gece yarısı, maddenin sonuna gelindiği bir anda, bir önergeyle Meclise gelmiş. Hangi milletvekili bu değişiklik önergesini okudu, inceledi, araştırdı da, nitelikli çoğunluk gerektiren...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Cumhurbaşkanına saygısızlık yapmayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -...bir uygulama olup olmadığı noktasında bir karar verme durumuna geldi?! Benim de itirazım zaten bunaydı sayın milletvekilleri.

BAŞKAN - Sayın Çelik, özellikle sizin müdahale etmemeniz lazım. Sayın Kapusuz...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Cumhurbaşkanına bir saygısızlık söz konusu.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, saygısızlık meselesi değil.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Tabiî, efendim...

BAŞKAN - Hatibi dinleyelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı birçok geri göndermelerinde "tutanaklarda bahsedildiği gibi" veya "milletvekillerinin ifade ettiği gibi" ibareler kullanarak geri gönderiyor; ama, bu getirilen değişiklik önergesi, maddenin son anında, oylamadan önce ve hiçbir AK Partili milletvekilinin de -iddia ediyorum- bilgisi olmadan, alelacele buradan geçirilmeye çalışılan ve bu şekliyle buradan geçen bir kanun tasarısının bir madde metni arkadaşlar.

Elbette, ben demin de söyledim, önerge okunmuş, "katılıyor musunuz", komisyon başkanı "katılmıyoruz", bakan "katılıyoruz", "önergenin gerekçesini okuyalım" deniyor. Gerekçesinde de, bakın okuyorum gerekçesini: "4342 sayılı Kanuna bir geçici madde eklenmek suretiyle, belediye mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve yerleşim yeri olarak işgal edilen, geri dönüşümü ve mera olarak kullanımı teknik olarak kesinlikle mümkün olmayan ve belediyece imar planları hazırlanan alanların tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleriyle ilgililerine devri öngörülmüştür." Peki, bu gerekçede var mı bir şey; bunların Hazinece dava açılmayacağı, davalar açılmışsa durdurulacağı veya emlak bedeli ve rayiç bedeli toplamının yarısının alınacağı şeklinde gerekçenizde de bir bilgi yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Metinde var, metinde.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, metin bende de var Sayın Kapusuz; siz vermişsiniz onu.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ben verdim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye çıkıp, gelip bu kürsüde o değişiklik önergenizle ilgili Meclisi aydınlatmadınız? Gece yarısı, kanunun görüşmesinin sonuna gelindiği bir anda, 6 milletvekilini yanınıza alıp da, niçin o önerge... Gelip, burada milletvekillerini niye aydınlatmadınız, bizleri niye aydınlatmadınız? Hiçbir milletvekilinin getirdiğiniz o önergeyle ilgili bir bilgi sahibi olması mümkün değil. 1 dakika içerisinde geçmiş sayın milletvekilleri. O 1 dakika içerisinde hangi milletvekili bunun ne getirip ne götürdüğünü, beşte 3 nitelikli çoğunluk gerekip gerekmediğini nasıl anlayacak, anlamanız mümkün mü sayın milletvekilleri?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Herkesi kendiniz gibi görmeyin!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Anlamanız mümkün mü?

FARUK ÇELİK (Bursa) - Kendiniz gibi ne görüyorsunuz!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hayır, şöyle oluyor Sayın Çelik, işte, şimdi,  şurada 30 kişi var, 40 kişi var, 50 kişi var. Madde oylanırken, sayın milletvekilleri, belki karar yetersayısı istenir, toplantı yetersayısı istenir diye dışarıdan parmaklarını kaldırarak içeri giriyorlar. Şimdi, böyle bir ortamda getirilen bu değişiklik önergesinin nitelikli çoğunluk gerekip gerekmediği konusunda hiçbir milletvekilinin bilgisinin olması mümkün mü?

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - O zaman neredeydin?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye bu önerge, Sayın Kapusuz, hükümet tasarısı içerisinde yok, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunda yok, Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda yok? Son anda, burada, maddeye bir önerge şeklinde ilave ediliyor.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sen neredeydin?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben hep buradayım Sayın Acar; ama, Aydınlılar seni çok merak ediyor; sen ne zaman bu kürsülerde olacaksın, ne zaman bu kanunlarla ilgili katkı yapacaksın, merak ediyorlar.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) -  Sen neredeydin onu söyle!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, hep buradayım. Bak, bugün Genel Kurul saat 14.00'te açıldı, bu saate kadar ben buradayım. Doktorda randevum vardı, randevuma bile gidemedim; sırf bu maddede, bu kanun tasarılarında katkım olsun diye buradayım. Benim kadar bu Meclise devam eden kaç milletvekili var? İşte görüyoruz sıraları...

AHMET YENİ (Samsun) - Buradayız, burada.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 30, 40, 50 kişiyle bu Mecliste kanunlar geçiyor.

Dün utandım, bir konuk cumhurbaşkanı buraya geldi Sayın Meclis Başkanımızla beraber. Burada, saydım, o anda 30 kişi vardı. Sayın Meclis Başkanı, belki, hayatının en sıkıntılı anını yaşadı. Sormuştur o Cumhurbaşkanı Meclisinizde bu kadar kişi mi var veya 50 kişiyse Meclisiniz, bu kadar koltuğu niye yaptırdınız diye mutlaka sormuştur.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, bunun usulle ne alakası var?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Meclise saygısızlık bu, Sayın Başkan...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri...

BAŞKAN - Konuya gelelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, onun için bu kanunlar, işte böyle gece yarısı, alelacele, kimsenin bilgisi olmadan bu Meclisten geçiyor.

Demin de söyledim, şimdi de söylüyorum; buralarda, tüyü bitmedik yetimlerin hakkı vardır, memleketin yetmiş milyon insanının hakkı vardır. Buralara tecavüz edilmiştir, tecavüze uğramıştır. Yetkileri olmadığı halde, buralar işgal edilmiştir. İşgal edilen yerlerle ilgili olarak bunun gerçek bedeli, değeri neyse, bunların, mutlaka, işgalcilerden alınması gerekmektedir. Eğer, bugün bunu yapmazsak, ben iddia ediyorum ki -işte, kanunla mücavir alan sınırları içinde demişiz- bundan sonra, şu anda mücavir alan sınırları dışarısında olan meralar da, bugünden itibaren işgal edilmeye başlanır. Nasıl olsa, iki üç yıl sonra, oralar da, imar planları, mücavir alanlar içerisine ayrılır, bizler de geliriz yarı bedeline, rayiç bedelinin yarısı oranında bir bedel öderiz ve hakkımız olmadığı halde gasbederiz, tecavüz ederiz diye düşünce içerisine girebilirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Benim itirazım bunadır. Bu bir aftır. Af olması nedeniyle de, mutlaka, nitelikli çoğunluk gerektiren bir uygulama olması lazım geldiği inancımı ifade ediyorum.

Eğer bu kanun çok önemliyse Sayın Çelik, geliniz, bunun buradan nitelikli çoğunlukla geçmesi noktasında siz de gayret gösterin. Onbeş gün sonra, yirmi gün sonra Sayın Cumhurbaşkanından geri dönmesi halinde bu kanun teklifini yeniden görüşmek mecburiyetinde kalmayalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, konuşan arkadaşlarımızı dinlersek, müdahale etmezsek, daha kısa süre içinde, daha etkin ve verimli Meclis çalışması yaparız.

Karşılıklı tartışmalar, maksadını aşan ifadeleri de ortaya çıkarıyor. Disiplin ortadan kalkınca, ölçü de kaçabiliyor. Şimdi, Sayın Ümmet Kandoğan "benim kadar Meclise devam eden başka milletvekili var mı" dedi yahut "yok" dedi.

AHMET YENİ (Samsun) - Var tabiî!..

BAŞKAN - Yani, her milletvekilinin... Nasıl yurtseverlik konusunda kimse kimseyle yarışamayacaksa, herkes bir diğeri kadar yurtseverse bu ülkede, bu Parlamentoda da bütün milletvekilleri, her biri, bir diğeri kadar Parlamento çalışmalarına titizlikle katılan milletvekilleridir. Öyle bakmak gerekiyor; bu şekilde yarışmaya sokmaya gerek yok işi.

Şimdi, lehte, Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanı, görüşülmekte olan teklifin 1 inci maddesinin nitelikli çoğunluk aranmadan oylanması gerektiği yönünde tutumu olduğunu beyan ettiğinden, Sayın Başkanlık Divanının tutumunun lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Başkanlık Divanına teşekkürlerimi arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, burada nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı konusundaki ihtilafın daha iyi anlaşılabilmesi için, şu anda görüşmekte olduğumuz madde ile halen yürürlükte bulunan geçici 3 üncü madde arasındaki farkların ne olduğuna iyi bakmak lazımdır. Geçici 3 üncü madde ile şu anda görüştüğümüz madde arasında temelde iki fark vardır. Bunlardan biri, madde metninde geçen ücretsizlik kavramından doğan ihtilaftır. Bunu, kimileri, ücretsizlikten maksadın tapu harçları olduğunu ve üçüncü cümlede geçen tüzelkişi kelimesinde bir açıklık bulunmaması nedeniyle, belediyelere devredilecek yerlerin veya kamu kurum ve kuruluşlarına devredilecek yerlerin bedelini kapsamadığını ileri sürüyorlar. Öte yandan, belediye yetkilileri de, buradaki kastın, tamamen bedel mukabili ücretsizlik olduğunu, ilgili alanın bedeliyle ilgili olduğunu ileri sürüyorlar. Bu noktada, uygulamada bir ihtilaf var.

Öte yandan, bunun üçüncü cümlesinde tüzelkişi ifadesi kullanılıyor. Bilirsiniz ki tüzelkişi kelimesi bir üst kelime olarak, hem özel hukuk tüzelkişilerini hem de kamu hukuku tüzelkişilerini kapsamaktadır. Yukarıda, belediye veya kamu kurum ve kuruluşlarına ücretsiz devirden bahsedilirken, aşağıda, tüzelkişilere veya gerçek kişilere emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinde bir bedelle tescilini yapacağına dair ifadenin bulunması, burada, belediyeleri veya kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamadığı yönündeki anlayışı kuvvetlendiren bir durum ortaya çıkmaktadır.

İşte, yasa koyucunun, esasında, ikinci cümledeki ücretsizlik ifadesiyle kastı, buradaki devrin, ilgili alanların bedelleri mukabili ücretsiz devri olduğu halde, üçüncü cümledeki tüzelkişi ifadesinin gereği gibi ifade edilememiş olması, iki cümle arasında bir çelişki ve uygulamada da büyük bir sıkıntı meydana getirmiştir.

İşte, yapılan bir düzenlemeyle, ikinci cümledeki "ücretsiz olarak" kelimesi madde metninden çıkarılarak, yerine "tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder" ifadesi konuluyor. Üçüncü cümledeki "tüzelkişiler" yerine de "özel hukuk tüzelkişileri" ifadesi konulmak suretiyle, yasa koyucunun geçici 3 üncü maddede esas iradesine uygun olarak bir teknik düzeltme yapılmıştır. Bunun dışında, bu maddede yeni olarak ifade edilen herhangi bir şey yoktur.

Diğer bir konuya gelince, mahkeme kararlarıyla ilgili, burada benden önce konuşan değerli hatiplerin ifade ettiği konuya gelince, ben, şu anda yürürlükte bulunan madde ile huzurlarınızda görüştüğümüz madde arasındaki farkı sizlere okumak suretiyle dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Çünkü, burada yeni getirilen herhangi bir hüküm yoktur, yenisinde olan ifadeler, sadece geçici 3 üncü maddede olan ifadelerin anlaşılır bir Türkçeyle ifadesinden, daha görünür hale getirilmesinden başka hiçbir şey değildir.

Bakın, okuyorum geçici 3 üncü maddenin ilgili cümlelerini: "Ancak, ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların, dava konusu olup olmadığına bakılmaksızın, ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir." Burada davadan bahis var mı?! Dava konusu mu değil mi, buna bakılmaksızın tescilleri ibka edilir. "Hazine adına tescil edilmesi gerekirken, gerçek veya tüzelkişilere tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin açılan davalardan -yine, davalardan- emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelinin ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen kararlara -burada bahsi geçen kesinleşen kararlar, mahkeme kararlarıdır- konu olan taşınmazların tapuları aynı esaslara göre, önceki maliklerine veya kanunî mirasçılarına devredilir." Yürürlükte olan maddede dava, kesinleşen hükümle ilgili konu aynen budur.

Şimdi, huzurlarınızda olandaki kısmı okuyorum, dikkatinizi de çekmek istiyorum: "Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır."

Şimdi, ikisini mukayese ettiğiniz takdirde, ikisi arasında sadece cümlelerin daha anlaşılır, daha güzel bir Türkçe ile ifadesinden başka bir fark yoktur; özde aynıdır, manada aynıdır, yeni bir şey getirilmemektedir bu konuda. Yeni bir şey getirilmediği için de, yürürlükte olan bir yasayla ilgili af niteliğindedir şeklinde bir iddiada bulunulması doğru bir şey değildir; çünkü, yeni bir şey olmuş olsa, o zaman belki bu iddia üzerinde daha fazla konuşulabilirdi.

Öte yandan, değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki hassasiyetini hepimiz biliyoruz; CHP'li arkadaşlarımızın da bu konudaki hassasiyetini hepimiz biliyoruz. Bütün çıkan yasaların Anayasaya uyarlılığı, bu Meclisin çatısı altında bulunan herkesin başta gelen görevidir.

Bakın, bu maddeyle ilgili 26.5.2004 tarihinde Meclisimizde yapılan görüşmeler sırasında, 5 inci maddeyle ilave edilen geçici 3 üncü maddenin görüşmeleri sırasında Başkan şöyle söylüyor: "Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir."

Burada, kesinlikle, bu bir af niteliğindedir, ortada bulunan, kesinleşen veya halen devam eden mahkemelere veya mahkeme kararlarına bir müdahale vardır, onları hükümsüz kılma gayreti vardır diye herhangi bir iddia söz konusu değildir. CHP'nin yetkin hukukçuları olduğunu biz gayet iyi biliyoruz, onların bunu vaktinde göremeyeceğini söylemek de doğru değildir. Ben, görebilecek yetkinlikte çok değerli hukukçuları olduğuna inanıyorum. O zaman böylesi bir iddia dile getirilmemiş, aradan zaman geçmiş, bu maddenin uygulanmasındaki sorunu giderici bir düzenleme yapılmak için huzurlarınıza gelindiğinde bu iddia dillendiriliyor. Doğru bir iddia değil.

Öte yandan, Sayın Cumhurbaşkanımız da, biliyorsunuz, bu konularda çok hassas. Öğrenci affıyla ilgili yasal düzenleme Meclisimizden geçip Sayın Cumhurbaşkanının huzuruna gittiği zaman bu konuda nitelikli çoğunluk aranması gerektiğine dair değerlendirmede bulunmuş ve iade etmişti. Aynı yasa, bu yasa da Sayın Cumhurbaşkanımızın huzuruna gitmiş vaktiyle, titizliğini biliyoruz, bu konu Sayın Cumhurbaşkanımızın onayından geçmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı burada nitelikli çoğunluk aranması gerektiği hususunda herhangi bir değerlendirmeyle yasayı veto edip Meclise iade etmemiştir. Bu nedenle de burada böylesi bir durum söz konusu değildir.

Ayrıca, Anayasanın 87 nci maddesi üzerinde daha önce de Meclisimizde tartışma yapılmıştı. Anayasamızın 87 nci maddesi üzerinde 2001 yılında yapılan değişiklikle şu hüküm oradan çıkarılmıştı. Daha önceki metinde şu vardı: "Anayasanın 14 üncü maddesindeki fiillerden hüküm giyenler hariç olmak üzere genel ve özel af çıkarmaya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bekir Bey, süreniz doldu, lütfen toparlayın!

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Anayasanın 87 nci maddesinde yapılan bu değişiklikle, Anayasanın 14 üncü maddesindeki fiillerden  hüküm  giyenler hariç olmak üzere,  Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte 3 çoğunluğunun kararıyla genel veya özel af ilanına karar almaya Türkiye Büyük Millet Meclisini yetkili ve görevli görmüştür.

Burada dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum; o da, madde metninden çıkarılan 14 üncü maddeye aykırı fiillerden hüküm giymekten bahsediyor. Hüküm giymek, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, maddî ceza hukuku anlamında bir suçun işlendiğine dair ilgililer hakkında açılmış bir dava sonucunda yapılan yargılamayla verilen kararın kesinleşmesiyle mümkün hale gelen bir husustur. Onun için de, burada, yasa koyucunun kastı, maddî anlamda ceza hukuku kapsamına giren suçlarla ilgili, afla ilgili bir husustur; ancak, bu Anayasa değişikliğinden sonra, bu konu ihtilaflı bir hale gelmiştir. Bu ihtilaf da haklı bir ihtilaftır; çünkü, maddenin lafzî yorumuna baktığınız zaman "bu, maddî ceza hukuku anlamındaki affı kapsar" diyenler de haklı, "hayır, bu, onun dışındaki afları da kapsar" diyenler de haklıdır. Ben, bu nedenle, Meclisimizin, bundan sonra yapacağı Anayasa değişikliklerinde bu maddeye açıklık getirmesinde fayda olacağı kanaatindeyim; eğer, böyle bir açıklık getirilirse, bu gibi tartışmalar da tamamen ortadan kalkar.

Ben, bu nedenle, yasanın bu maddesinin nitelikli çoğunluğa ihtiyaç duymayan bir madde olduğunu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Salih Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Kapusuz.

Süreniz 10 dakika.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarken, mübarek kandillerinizi de tebrik ediyorum.

Şimdi, Sayın Başkanlık, kendi tutumunu açık bir dille ifade etti. Değerli muhalefet sözcüsü milletvekili arkadaşlarımız da, Başkanlığın tutumunun aleyhinde söz aldılar; bendeniz ise lehinde söz aldım. Başkanlık doğru yapmaktadır; burada bir nitelikli çoğunluk aramaya ihtiyaç yoktur. Açıkça şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bu söylediklerin geri döndü, Sayın Kapusuz!

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Elbette, biz, usul tartışması açılmaması diye bir yolu bugüne kadar da şu anda da talep etmedik; ama, Başkanlığın tutumunun anlaşılması için, arkadaşlarımız konuya muttali olsunlar, eğer, taleplerini de doğru yaparlarsa, buradaki tartışma doğru bir zeminde olur diye yerimizden ikazda bulunduk. Bulunduğumuz ikaz, sadece hatırlatma çerçevesindedir. Yoksa, biz, Sayın Hocamız Oya Araslı başta olmak üzere, burada konuşma yapan arkadaşların usul noktasında söyleyeceklerini kıskandığımız falan yok. Elbette, biz, katılımı önemsiyoruz, katkılarınızı da müspet anlamda bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, tartıştığımız şey, af yasasının nasıl çıkacağı hususu değildir. Elbette, affın nasıl, af ihtiva eden bir kanunun nasıl çıkacağıyla ilgili hem Anayasada hem de İçtüzükte, biraz önce konuşmacıların söylediği usul uygulanır. Tartışma konusu bu değil. Biz, diyoruz ki, bu yasa af ihtiva etmiyor. Dolayısıyla, 2004 yılında çıkarılmış olan bu yasanın, tekraren, o zaman, anayasada bir değişiklik yapmadan, aynı yasayı, bugün, biraz daha uygulamadaki sıkıntıları açıklığa kavuşturmak adına, yeniden, Genel Kurulun önüne getirmiş olmamız, Anayasada yapılan bir değişiklik de yoksa, dün aranmayan şeyin bugün aranması için bir zaruretin olmadığı açık bir şekilde bellidir.

Dolayısıyla, biz, şimdi... Değerli bir arkadaşımız burada konuşuyor: "Efendim, siz, bu yasayı çıkartırken önerge verdiniz..." Değerli arkadaşlar, bu kürsü, çok hatibe söz imkânı verdiği gibi, birçoklarının da yok olmasının sebebi haline gelmiştir. Bu kürsüyü istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, bu yetkiniz var; ama, kullanırken, eğer, hassasiyet göstermezseniz, arkadaşlarınıza, içinde bulunduğunuz kuruma saygısızlık yaparsanız, bu kürsü sizi bir gün çarpar. (AK Parti sıralarından alkışlar) Her aklınıza gelen şeyi burada ifade etmek, bu kürsüyü kullanma hakkının doğru kullanıldığı anlamına da gelmez.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, daha dikkatli bir üslup gerekiyor, daha nazik...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet efendim.

Bir başka şeyi daha söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar, yasama faaliyetlerinin nasıl yapılacağı Anayasamızda, yasalarda, İçtüzükte ve burada uygulama olarak bilinen teamüllerle bilinmektedir. İhtisas komisyonları çalışır; teklif veyahut da tasarı komisyonun gündemine geldiğinde milletvekili arkadaşlarımız katkı verirler; bunun da yolu önerge vermektir. Genel Kurula bir husus gelir, elbette, ihtisas komisyonunun dışında, uygun olan, olmayan, farklı düşünülen, Genel Kurulun değiştirme arzusu da yine önergeyle gündeme gelir. Arkadaşlarımız, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız, eğer önergeye gerek yoksa, son anda verilen önergelerle birtakım hususlar ters yüz ediliyor; anlaşılmıyorsa, niçin veriliyor?!.. Sonra, bu usul niye ihdas edilmiş?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sizin verdiğiniz o zamanki önergede bir yanlışlık yok.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, şimdi, biz bir önerge vermişiz arkadaşlarımızla beraber; önerge verilmiş, evet, Genel Kurulda okunmuş. Bu Genel Kuruldaki her mümtaz arkadaşım her şeyi anlayabilecek vasıf ve kabiliyettedir, önerge gerekirse izah edilir, değilse gerekçesi okunur; daha sonra da, Genel Kurulun oyuna sunulur; uygun görülürse kabul edilir, değilse reddedilmiş olunur. Bunun yasama görevinin bir esası olduğunu unutmak, bunu yanlışmış, bir suç işlenmiş gibi takdim etmek, ben inanıyorum ki, bu kürsüyü iyi kullanmamanın veyahut da ne konuştuğuna dikkat etmemenin bir sonucu olarak orta yere çıkar.

Bir diğer husus; yasama, yürütme ve yargı, kuvvetler ayrılığı bizde esastır. Değerli arkadaşlar, eğer bir husus yasamaya gelmişse, yürütmenin bir talebiyle ilgili olabilir, şu anda mahkemelerimizin, yargının görev alanında bulunan, gündeminde olan bir kanun maddesi olarak da, uygulama olarak da ne olabilir, mahkemelik olabilir. Peki, biz, mahkemeye intikal etmiş bir temel konuyla ilgili olarak, yasama olarak elimizi kolumuzu bağlı mı tutacağız arkadaşlar?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Biraz karıştı sanki.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir düzenleme yapmayacak mıyız; şimdiye kadar ilk defa mı böyle bir düzenleme yapılıyor?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Kapusuz, biraz karıştı.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Açık ve net bir şey daha söylüyorum; mahkemede bulunan bir husus, yasama gündemi olmaz mı arkadaşlar?

HALUK KOÇ (Samsun) - Biraz karıştı kuvvetler ayrılığı.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Koç, müdahale etmeyin.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Evet, bakınız, bu konuyla ilgili olarak...

ATİLA EMEK (Antalya) - O zaman af oluyor, Sayın Başkan.

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Arkadaşlarım, açık ve net olarak şunu ifade etmek istiyorum; burada, yıllardan beri bu ve benzeri düzenlemeler yasama alanına görev olarak verilmiş ve gereği de yapılmıştır. Onun için, bir konu yargıya intikal etmişse, yasama buna dokunamaz... Böyle bir şey, elbette, mümkün değildir.

OYA ARASLI (Ankara) - O, ayrı bir şey...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Bir diğer husus -değerli arkadaşım biraz önce söyledi- bu kanun buradan geçmiş, Genel Kurul onaylamış, daha sonra, Cumhurbaşkanı incelemiş ve yürürlüğe girmiş; ama, uygulamadaki bir sıkıntının açığa kavuşması için, bu konuyu, yeniden tanzim ediyoruz, özünde bir değişiklik yapmıyoruz; dolayısıyla, biz, bu yasada af ihtiva eden bir hükmün bulunmadığını, bir kez daha, burada, ifade etmek mecburiyetinde kaldık.

HALUK KOÇ (Samsun) - Demin öyle söylemediniz...

SALİH KAPUSUZ (Devamla) - Dolayısıyla, açık ve net, bu yasada af ihtiva eden bir hüküm söz konusu değildir. Onun için, Sayın Başkanın ve Başkanlığın tutumu yerindedir; burada, nitelikli çoğunluk aramaya gerek, ihtiyaç yoktur.

Biz inanıyoruz ki, bu yasa, bir öncesinde, nasıl ki, Genel Kuruldan geçmiş, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanmışsa, yine, aynı şekilde, bunun yürürlüğe girmesi konusunda bir endişemizin olmadığını ifade ediyor, Başkanlığın tutumunun lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Kapusuz öğrenci affında da aynı tezleri savunmuştu; ama...

BAŞKAN - Bir dakika...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, talebinizle ilgili değerlendirmeyi bu oturum içinde yapacağız; ama, şimdi...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır efendim, öyle bir sataşma yok...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Nereden biliyorsunuz?!..

BAŞKAN - Şimdi, değerli milletvekilleri, sayın milletvekilleri, tutumumuzla ilgili usul tartışması bitti.

Şimdi, 1 inci madde ile yasa önerisinin tümünde nitelikli çoğunluk, kabulde nitelikli çoğunluk gerekli mi değil mi konusunda Genel Kurulun görüşünü alacağız.

FARUK ÇELİK (Bursa) -  Başkanlık Divanının...

BAŞKAN - Şimdi, Divan olarak ortaya koyduğumuz tutumda, 1 inci madde ile tümünün oylanması sırasında nitelikli çoğunluk gerekmez diyenler, gerekir diyenler oylanacak.

Gerekmez diyenler lütfen ellerini kaldırsınlar...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Başkanlık Divanının görüşü istikametinde oy kullananlar...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Evet, Başkanlığın tutumunun lehinde oy kullanıyoruz...

BAŞKAN - Anlattık onu...

1 inci madde ile tümünün oylanmasında nitelikli çoğunluk gerekir düşüncesinde olan arkadaşlarımız oylarını versinler...

Şimdi, sözün özü "kabul edenler, etmeyenler" diye oylamış oluyoruz. Tutumumuzu kabul edenler, etmeyenler diye...

Kabul edenler çoğunlukta, kabul etmeyenler azınlıkta kaldılar. Nitelikli oy çokluğu gerekmiyor bu oylamada ve tümünün oylamasında. Böyle bir karar Genel Kuruldan çıktı. Bu doğrultuda işlem yapılacaktır.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu arada, daha önce söylediğim gibi Ümmet Beye, onun başvurusunu da bilginize sunmak istiyorum:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz şahsımı kastederek 'arkadaşlara saygısızlık yaparsan bu kürsü seni çarpar' diyerek şahsıma sataşmıştır. 69 uncu maddeye göre söz istiyorum."

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - İsim yok, adres belli değil...

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar... Hep birlikte konuşarak bu konuda karar üretmek mümkün değil.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Adres yok...

BAŞKAN - Bu konuda Başkanlık gerekli kararı verecektir.

Sayın Kapusuz'un konuşması sırasında isim geçmedi; ama, ben, Sayın Kapusuz'u, konuşması sırasında, daha usturuplu, daha nazik bir dil kullanması gerektiği konusunda uyardım.

UFUK ÖZKAN (Manisa) - O tarafa bakarak konuştu, Sayın Başkan.

BAŞKAN - O da daha sonra üslubunu bu uyarı doğrultusunda düzeltti. İsim de vermediği için sataşma olduğu kanaatinde değilim. O nedenle, Sayın Kandoğan'a söz veremiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Biz de mi saygısızlık yapacağız?!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, hatip genel olarak konuştu, isim vermedi ve genel olarak da böyle bir üslupla görüşemeyeceğini, milletvekillerini böyle bir üslupla nitelendiremeyeceğini söyledim, uyardım. O da uyarımın gereği olarak...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Peki, niçin uyarmak ihtiyacını hissettiniz, Sayın Başkan?!

BAŞKAN - ... nezaketine geri döndü.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, niye uyarmak ihtiyacı hissettiniz?!

BAŞKAN - Genele yönelik uyardım.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır efendim, niye uyarmak ihtiyacı hissettiniz; demek ki, kullandığı üslup bir milletvekiline sataşma sayılabilecek nitelikteydi.

BAŞKAN - Başkanlık gerekli gördüğü zaman konuşmacıları nezaket kuralları içine çağırır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Demek ki nezaket kuralları içinde konuşmadı.

BAŞKAN - O görevi Başkanlık gerektiği zaman yapar, yapıyor da. Size karşı da yaparız, başka milletvekili arkadaşlara karşı da yaparız.

Şimdi, 2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün söz istemiştir.

Buyurun Sayın Üstün.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde söz aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa teklifi yağmur hızıyla geldi, büyük bir organizasyon; içinde imar affı, çıkar çevreleri, büyük alanları kapatanlar ve talancılar da olduğu düşüncesindeyiz. Bu nedenle kamuoyunun ve medyanın, özellikle Bursa'daki bu alanla ilgili, dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, 20.1.2004 tarihinde Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, AK  Parti Seçim Bildirgesinde, mera ıslahı yapılarak Mera Kanununa işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik edileceği, entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği gibi başlıyor. Evet, meralara işlerlik kazandırılıyor; meralarımız yapılaşmaya açılıyor!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Nerede açılıyor?

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Tabiî, olayın hukukî boyutu, af konusu gündeme geldi; ama, bunun yanında, bu kanun teklifinin Anayasaya aykırılık durumu da söz konusu.

Mera, yaylak ve kışlaklar, hayvancılık alt sektörünün kaliteli kabayem ihtiyacını karşılayan en önemli doğal kaynaklar olmaları yanında, kırsal kesimde istihdam yaratan ve sürdürülebilir çevre için erozyonu ve toprak kaybını önleyen en önemli değerlerdir.

Mera, yaylak ve kışlaklar, hayvancılık sektörünün en önemli girdisini sağlamasına rağmen, yıllar itibariyle işgal edilerek, 44 000 000 hektardan 12,3 milyon hektara kadar düşmüştür.

Meralarda meydana gelen bu azalmalar ve yem bitkileri ekilişlerinin geliştirilememesi nedeniyle, hayvancılıkta istenilen gelişme sağlanamamıştır. Tabiî ki, getirilen bu kanunun, ne merayla ne de hayvancılıkla ilgisi vardır. Bu nedenle, halen önemli miktarda et ve süt açığı bulunmaktadır.

Kayıtlara düşmesi açısından söylüyorum, Anayasamızın 45 inci maddesi der ki: "Devlet, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle görevlidir."

Bu hüküm kapsamında, 4342 sayılı Mera Kanunu 28 Şubat 1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Mera Kanununun uygulamaya konulmasıyla, meralarda tecavüzler önemli oranda azalmış; hatta, mera varlığının teknik ekiplerce yapılan etkin ve bilinçli tespit çalışmaları sonucu, mera alanlarında artışlar dahi görülmeye başlanmıştı. Örneğin, 11 000 köy ve belediyede 5 000 000 hektar mera tespiti yapılmış, ülkemizde 35 000 civarında köy veya belediye bulunduğuna göre, bu artış trendi açıkça görülmektedir. 12,3 milyon hektar mera mevcut, buna göre, köy ve belediyelerin yüzde 30'u tespit edilirken, kayıtlı meraların yüzde 50'si tespit edilmiştir.

Mera Kanunuyla bu olumlu çalışmalar yürütülürken, kamuoyunda meraların korunması ve geliştirilmesi için belli bir bilinç oluşmaya, yüzyıllık sorun çözülmeye başlanmışken, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısının 25 inci ve 26 ncı maddeleri yasalaştığı takdirde, bu çalışmalar olumsuz yönde etkilenecek, meraların korunması zorlaşacak ve bu meralar hızla yok olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, az önce, Antalya - Elmalı'dan Turan Bozkurt isimli bir vatandaş aradı; der ki: "Eymir, Düdenköy ve Pirhasanlar Köylerine ait meralar, bir siyasî tarafından işgal edildi." Yani, bu yasa teklifi yasalaştığı takdirde, mera alanlarının işgal edilmesinin önüne geçilebileceğini kimse düşünmesin.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Çok ayıp ediyorsun!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Hayır Başkanım...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Teklifi oku bakalım; hiç alakası var mı?!

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Tabiî, bu mera yasası adı altında geldi, iki ayaklılarla ilgili; bir de işin dört ayaklı...

BAŞKAN - Sayın Üstün, bir dakika.

Sayın Çelik, Grup Başkanvekili olarak özellikle, sizin yerinizden müdahale etmemenizde büyük yarar var. Daha derli toplu, daha etkin ve verimli bir çalışma yapabilmemiz için, en çok titizlik göstermesi gereken kişilerin başında siz geliyorsunuz. Arka arkaya, konuşmacıya, hatibe laf atmanız, onun sözlerinin arasına girmeniz doğru olmuyor. Lütfen...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Ayıp, bir grup başkanvekiline yakışmıyor.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Böyle bir usul yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Böyle bir usul yok. Siz de söz aldınız, siz de konuşacaksınız.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, teklif benim teklifim. Böyle bir ifade kullanabilir mi bir milletvekili?! Teklifi okumadan konuşuyorlar.

BAŞKAN - Siz de söz aldınız, siz de konuşacaksınız; bütün söyleyeceklerinizi not edin, sıra size geldiği zaman hepsini söyleyin. Daha kısa süre içinde, daha etkin, daha verimli herkes düşüncelerini anlatmış olur.

Buyurun Sayın Üstün.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Tarih boyunca olduğu gibi, 21 inci Yüzyılda da gıdaların stratejik bir ürün olduğu gerçeği iyice ortaya çıkmış, toplumların sosyal ve siyasal yapılarını ve davranışlarını, beslenmeye ilişkin yöntemlerini etkileyerek değiştirmenin mümkün olduğu anlaşılmış; bunun için birçok ülke, ulusal stratejilerinde, halkının beslenmesine ağırlık vermeye başlamıştır.

Hayvansal proteinlerin insan beslenmesinde taşıdığı önemi anlayan toplumlar ya da gelişmiş dediğimiz ülkeler, hayvansal gıdaların tüketimini artırarak sağlıklı ve dengeli beslenen bir toplum yaratmaya özen göstermişlerdir ve bu tutumlarını özenle sürdürmektedirler. Türkiye'de ise, geri kalmış ülkelerdeki gibi, hâlâ bitkisel ağırlıklı beslenme devam etmekte, hayvansal ürün ağırlıklı beslenen gelişmiş ülkelerin tam tersi bir durum sergilenmektedir.

Toplumların yeterli ve dengeli beslenebilmesi için, insanların günlük protein ihtiyacının en az yüzde 50'sini hayvansal proteinlerden karşılaması gerekmektedir; çünkü, beslenmede, hayvansal proteinler ile bitkisel proteinler arasında denge kurulmadığı takdirde, gizli açlık, yalancı tokluk, kötü veya yetersiz beslenme gibi deyimlerle anılan ve tahıl/yoğun beslenmeye dayalı yetersizlikler görülmektedir. Bunlardan en tehlikelisi de, buğdaya dayalı beslenmeye bağlı glütenler, zaman içinde bireylerin bedensel ve düşünsel faaliyetlerinin azalmasına yol açarak, psikolojik sorunları artırmaktadır.

Gelişmiş dediğimiz ülkelerde, günlük toplam protein tüketiminin yüzde 60'a yakını, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 20 civarında bir oranı hayvansal kaynaklı proteinlerdir. Toplumlarda yetenekli ve yaratıcı bireylerin gelişmesi, ancak yeterli hayvansal protein tüketimiyle mümkündür.

Hayvancılık sektörü, beslenmenin yanında, ulusal sanayie hammadde sağlamasıyla önemlidir. Et, süt, yumurta, yün, deri, tiftik, ipek ve hayvansal maddeleri işleyen dokuma, giyim, gıda sanayi kolları, hayvancılığa bağımlıdır. Bu ürünlerin yerini tutacak hammaddeler, özellikle gıdalar, başka kaynaklardan karşılanamaz.

Şu an, ülkemiz çalışan nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si bu sektörde istihdam edilmektedir. Hayvancılık sektöründe makine, enerji, akaryakıt, döviz girdileri diğer sektörlere göre oldukça düşüktür. İşsizlik sorununun çözümünde en ucuz istihdam maliyetine sahip sektör, hayvancılık sektörüdür.

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı, hayvancılık, toplumların vazgeçemeyeceği üretim biçimlerinden biridir. Toplumlar, insanlarına daha sağlıklı ve daha iyi bir yaşam sağlamanın çabalarını sürdürmektedirler ve sürdüreceklerdir.

Hayvancılık sektörünün dördüncü ve en önemli sorunu ise yem sorunudur. Bu durum özellikle değerlendirilmelidir. Hayvancılık sektöründe girdilerin yaklaşık yüzde 70'ini yem oluşturur. Ülkemizin, hayvan varlığına göre hesaplandığında 30 000 000 ton civarında kabayem açığı var. Ayçiçeği, soya, mısır, tane yemlerde dışa bağımlıyız. Tarım alanlarında yem bitkileri ekiliş alanları daha yüzde 5'ler seviyesinde. Oysa, iyi bir hayvancılık için, tarım alanlarının en az yüzde 30-40'ında yem bitkisi üretmemiz gerekiyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında  45 000 000 hektar olan mera varlığımızın talanı sonucunda 13 000 000 hektarın altına düşmüş; bunun temel nedeni de, bu konunun millî bir servet olarak görülmemiş olmasıdır. Bu yüzden, tarım alanı olarak kullanılmış, yapılaşmaya açılmış, kısacası talan edilmiş ve ülke toprakları tamamen erozyona açık hale getirilmiştir.

Kabayemin en önemli kaynaklarından birisi meralardır. 4342 sayılı Mera Kanunu 1998 yılında yayımlandığında hepimiz çok sevinmiştik. O zamanki politikacılarımız hedef belirlemişlerdi. Beş yılda 15 000 000 hektar çayır ve mera alanı tespit ve tahdidi yapılacak, on yılda da tüm meralarda ıslah çalışmaları tamamlanacaktı; ancak, aradan geçen bunca zamanda tespit ve tahdit çalışması yapılan alan yüzde 5 civarında, ıslah çalışmaları ise bu miktarın yüzde 5'ini bile bulmamaktadır.

Mera Kanununun 1 inci maddesi, kanunun amacını tanımlarken tasarlanan bir sürü amacı sıralar ve "gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır" diye sona erer. İşte, bu amaç, kanunun tüm amaçlarının önüne geçti ve bütün mera alanlarında tahsis amacı değişikliği gereklilikleri doğurdu. Tarım Bakanlığının taşra teşkilatında yüzlerce teknik eleman, zorunlu olarak, emlak tespit bürosu memurları haline getirildi. Meranın bulunduğu köylerde hayvancılık yapılamıyorsa, mera olabilecek alanların, genellikle, daha önce mera yapısını bozan kişilere başka amaçla, tarla, villa yeri, çiftlik, kır evi gibi tescilli taleplerinden başlarını alamaz; kadimden beri mera olarak kullanılan alanların imar, taşocağı, maden, karayolu, turizm, enerji, eğitim, güvenlik ve benzeri kullanım için alternatif alanlar değerlendirilmeden tahsis amacı değişiklikleriyle uğraşmaktan; meralarda tespit, tahdit, ıslah ve mera olarak tahsisi için yapmaları gerekenleri yapamaz duruma getirilmişlerdir.

Mücavir alanların genişletilmesi ve Mera Kanununda değişiklik yapan 5178 sayılı Kanunla yapılan son düzenlemelerle, kanun, meraların satışına ve peşkeşine çanak tutar hale geldi. Mera Kanunu, meraların korunmasına ve ıslahına değil, meraların satışına ve talanına hizmet etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Üstün, bekleyin kürsüde.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde söz alanların isimlerini sunarken Başkanlık Divanı olarak bir eksiğimiz oldu; kusurumuza bakmayın, özür dileriz. Tüm söz alanları okumamız gerekiyordu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün adını okuduk. Halbuki, şahısları adına söz alanlar da vardı. Gecikerek de olsa onların listesini sunuyorum: Birinci sırada Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün, ikinci sırada Bursa Milletvekili Faruk Çelik, üçüncü sırada Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan, dördüncü sırada Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Şimdi, Grup adına 10 dakikalık konuşma süresi tamamlandı. Sizin, ayrıca şahsınız adına söz isteminiz de olduğu için, 5 dakikalık şahsınız adına konuşma süreniz var. Şu anda, bu süreyi, ilk sırada olduğunuz için, kullanabilirsiniz.

Mikrofon sizin; buyurun.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meralarımızın talanına göz yumarak hayvancılığımızın sonunu getirdiğimiz gibi, sahip olduğumuz yüzlerce çeşit endemik bitki çeşidinin yok oluşuna da çanak tutuyoruz. Herkes, meraları, sadece çıkarlarına göre kullanabileceği ya da üzerinde biraz ot yetişen yeryüzü parçası olarak algılıyor. Oysa, meralar, gen kaynaklarının ve suyun çağı olarak tanımlanan 21 inci Yüzyılda yüzlerce çeşit gen kaynağının yetiştiği alanlardır. Yıllardır özelleştirilen SEK, Et ve Balık Kurumu ve Yem Sanayiinin ardından meraların bu şekilde tahribi ve mera amacının dışına çıkarılması, hayvancılığın da tamamen yok olmasına neden olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 45 inci maddesi gereği, devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle yükümlüdür.

Yukarıda sözünü ettiğim ve şu an burada görüşülen konu, koruma ve tahribin ötesinde, meraların tamamen elden çıkarılması yönünde işlenmektedir. Bu durum, açıkça var olan Anayasanın ihlalidir. Bu sürecin durdurulması gerekiyor. Hayvancılığımız ve ülkemizin geleceği için yapılması gereken, yeterli denetim ve kayıt sistemlerinin oluşturularak Mera Kanununun asıl amacı olan tespit, tahdit ve ıslah çalışmalarının bir an önce bitirilmesidir.

 Meraların köy tüzelkişiliklerine devri, köylülerin üretim yönüne göre birliklerde veya kooperatiflerde örgütlenmesi ve ortaklar mülkiyetinde üretimin kayıt altına alınmasıyla sağlıklı üretim yapılabilecek alanların ve sürülerin oluşturulması eşzamanlı olarak gerçekleştirilebilir.

Tüm bu sayılan nedenlerle, meraların yapılaşmaya açılması yeni vurgunlara neden olacak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bu tespitlerle uğraşmaktan tespit, tahdit ve ıslah çalışmalarını bitiremeyecektir. Yine, bu yüzden, kabayem kaynakları yok olacak, hayvancılık tamamen bitecek ve biz, çocuklarımızı besleyemeyeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, en son, Türkiye'de gündemde olan balla ilgili bir durum var. Rezidü analizleri sonucunda, Tarım Bakanlığının kontrol laboratuvarlarında yapılması gereken rezidü analizlerinin, yeterli cihazların olmaması nedeniyle yapılamadığı ve günlük 16 -18 bin ton olan ihracatın 300 kilogramlara kadar düştüğü de bir gerçektir.

Hayvancılık sorunları elbette bu kadar da değildir. Ben geçenlerde burada yaptığım bir konuşmada, AKP kapatmak ve satmak için mi iktidar oldu demiştim. Evet, bu sözümü yine tekrarlıyorum: Kapatmak ve satmak için mi iktidarsınız? Yani, dininiz, imanınız para mı?

Yüce Heyeti saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, lütfen... Bu ne demek!..

AHMET IŞIK (Konya) - "Dininiz, imanınız para mı" diyor, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan "dininiz, imanınız para mı" diyor; böyle bir laf olur mu?!.

BAŞKAN - Anlamadım?..

AHMET IŞIK (Konya) - "Dininiz, imanınız para" diyor, Sayın Başkan.

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Ne var; atasözü efendim, atasözü.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - "Dininiz, imanınız para mı" diyor. Bu laf söylenir mi?!.

BAŞKAN - Nasıl söylediğini izleyemedik.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Söylediğim gibi söyledi... Ayıptır ya!.. Bu kadar saygısızlık olmaz!..

BAŞKAN - Eğer kastını aşan bir anlam varsa...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kastı aşan... Lütfen özür dilesin...

BAŞKAN - Atasözünde, kastını aşan bir anlam varsa sözlerinizin arasında, onu kabul etmek mümkün değil tabiî.

RESUL TOSUN (Tokat) - Sayın Başkan, özür dilemesi gerekiyor.

BAŞKAN - Büyük olasılıkla kastını aşan bir anlam olmadığını; olduysa, özür dilediğinizi belirtmek durumunda olabilirsiniz, değil mi?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Özür dilesin Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı arkadaşlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Efendim, ne anlaşıldı!.. Özür dilesin efendim...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Üstün'e  yönelik konuştuk...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Kürsüden dilesin, halk duysun, millet duysun!.. Yok öyle!..

BAŞKAN - Böyle bir usul yok... Böyle bir usul yok.

AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Var, var...

BAŞKAN - Meclisi, Genel Kurulu Başkanlık Divanı yönetiyor ve sizin uyarınız üzerine biz kendisine yöneldik ve ondan... Kastını aşan bir anlam anlaşılıyorsa özür dilediğini belirtti...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Duymadık biz!

BAŞKAN - Bana söyledi; ben de size aktardım.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hayır efendim, kürsüden...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, yerinden...

BAŞKAN - Genel Kurulu yöneten kişi olarak bu işi yapmak durumundayız.

AHMET IŞIK (Konya) - Mikrofondan söylesin, Sayın Başkan.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Özür dilediğini duysun herkes!.. Koskoca bir gruba böyle söylenemez!.. Bu kadar saygısızlık olmaz!

AHMET IŞIK (Konya) - Mikrofondan söylesin, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sizin talebiniz usul dahilinde değil; gereken yapıldı.

SONER AKSOY (Kütahya) - Millet duysun...

BAŞKAN - Şimdi, şahsı adına söz isteyen Sayın Faruk Çelik söz istemini geri çekti.

Üçüncü sırada olan Sayın Mehmet Emin Tutan, ikinci sıraya geldi.

Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Emin Tutan'ı kürsüye davet ediyoruz.

Buyurun Sayın Tutan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, bizden önce konuşan değerli arkadaşımızın bir sürçülisan ettiğine inanmak istiyorum. Bizlerin dini de bellidir, imanı da bellidir. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Böyle mübarek bir gecede, böyle bir söz, bu Meclisin mehabetine yakışmadı.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Kendi dinini açıklasın o zaman.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Gerçekten, çok üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizden önce konuşan muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız, sürekli olarak, yasayla amaçlanan şeyin yağmacılık olduğunu söylediler, işgal olduğunu söylediler. O da yetmedi, arkadaşımız, bize, burada, meracılığı anlattı, hayvancılığı anlattı, besiciliği anlattı. Oysa, yasa maddesini okusaydı, bunların hiçbirini söylemezdi; çünkü, maddede, çok açık şu söyleniyor: "Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek" diyerek devam ediyor.

Bir kere, şunu anlaması lazım bu arkadaşımızın; şu anda yürürlükteki Zabıta Kanununa göre, belediye sınırları içerisinde hayvancılık yapmak zaten yasak.

Değerli arkadaşlar, bu yasa hakkında herhalde biraz daha konuşmamız lazım. Neyi amaçlıyor yasa; 1.1.2003'ten önce belediyelerce 18 inci madde uygulaması yapılarak, şüyulanması bitirilen yerleri anlatıyor. Belediyeler, şüyulamayı yaparken, meraların vasfını düşünmeden yaptılar bu şüyulamayı ve bu şüyulamayı ve bu şüyulama yapılırken Hazine de itiraz etti; itiraz edince de, mahkemeler şüyulamaları iptal etti.

Şüyulamanın ruhunda... Belediyecilik yapan arkadaşlarımız bilirler; özel, tüzel, kamu ayırımı yapılmadan harman yapılır. Bu dağıtım esnasında hazine ve şahıs yerleri birbirine karıştırılmıştır. Burada, dolayısıyla, hiçbir yağmalama söz konusu değildir.

Sürekli olarak Bursa'dan bahsediliyor. Önergeyi veren, kanun teklifini veren Grup Başkanvekilimiz Bursa Milletvekili olduğu için, Bursa'da yağmalamadan söz ediliyor; ama, ben çok merak ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin Bursa'dan milletvekili yok mu allahaşkına?! Bakıyorum, hep diğer yörelerin milletvekilleri konuşuyor Bursa'dan bahsederken. Nerede Cumhuriyet Halk Partili Bursa milletvekillerimiz? Onlar anlatsınlar bu yağmalamayı, madem varsa.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Başkanlık Divanında. Arkanı dön, bak.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Ben, Sayın Başkanımı çok iyi tanıyorum.

BAŞKAN - Sayın Mehmet Emin Tutan, bütün Bursa milletvekilleri, 16'sı birden herhangi bir konuda konuşma durumunda olamayabilir. Hele benim gibi Divanda olan, yansız bir şekilde Genel Kurulu yönetmek durumundaysa zaten müdahil olamaz.

Kaldı ki, hatırlatayım, belki siz yoktunuz, sorularıyla, başka türlü katılmalarıyla Sayın Mehmet Küçükaşık, Bursa Milletvekili olarak bu tartışma sürecine katıldı, görüşlerini de açıkladı. Bütün bunlar olmasaydı bile...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?!

BAŞKAN - Bütün bunlar olmasaydı bile...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Madem söz keseceksiniz...

BAŞKAN - Bir dakika dinleyin de usulle ilgili olup olmadığını anlayın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Amma yansız yönetiyorsunuz! Hayret bir şey!

BAŞKAN - Bütün bunlar olmasa bile, bu şekilde konuşmak, diğer milletvekilleriyle ilgili ithamda bulunacak şekilde konuşmak nezaket kurallarına aykırı. Ben de Başkan olarak, Meclisi yöneten Başkan olarak, bu konuda sizi uyarıyorum.

İSMAİL BİLEN (Manisa) - Sayın Başkan, aynı hassasiyeti diğer arkadaşlarda da gösterin.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Sayın Başkan, benim, burada, kastım, Bursa milletvekillerini kınamak değil; aksine, siz de çok iyi bilirsiniz ki, Bursa dendiğinde, biz, Cumhuriyet Halk Partisi -Adalet ve Kalkınma Partisi ayırımı yapmadan, 16 milletvekili birlikte hareket ederiz.

Ben şunu kastetmek istiyorum: Bursa'da bu olayın ne olduğunu en iyi biz Bursalılar biliyoruz. Bu anlamda söyledim; yoksa, burada, şahsınızın da, diğer Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarınızın da, bizlerden bu konuda ayrı düşünmediğini biliyorum.

Şimdi, bu nereden çıktı; bakın, özelikle Bursa'nın Yıldırım İlçesi var. Tabiî Bursalı arkadaşlar biliyor; ama, Bursa hakkında konuşan birçok arkadaşım bunu bilmiyor; çünkü, Bursa'da yaşamıyorlar. Ben, Bursa'nın Yıldırım İlçesinde doğdum, büyüdüm; oranın ilçe başkanlığını yaptım, geçen dönem yine oranın belediye meclis üyeliğini yaptım.

Şimdi, arkadaşlar, Yıldırım'dan bahsedeyim size: 1998 yılında burada bu şüyulama işlemi yapılmıştır ve 1998 yılında, o anda mevcut belediye ANAP'lıydı. 1999'da seçim oldu, DSP'li belediye geldi; yani, bu işte, ne AK Partinin ne de CHP'nin, hiçbirimizin günahı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz devam edeceğim.

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - 1998 yılında şüyulama bitirilmiş, tescil yapılmış ve tapular dağıtılmıştır. Bu arada Millî Emlak dava açıyor, Millî Emlakin açtığı dava 2001 yılında sonuçlanıyor. 1998 ile 2001 yılları arasında tapular dağıtılmıştır değerli arkadaşlar ve sadece, Bursa Yıldırım İlçesinde bu dağıtılan tapulara istinaden 4 500 tane mülkiyet el değiştirdi sayın milletvekilleri. Devletin dağıttığı tapuya istinaden  yapılmıştır bunlar. Şimdi, siz, tapusunu verdiğiniz insanlara burada işgalci diyorsunuz, hortumcu diyorsunuz.

Tabiî, bizi şimdi, Yıldırım'da oturan, Yavuzselim'de oturan, Arabayatağı'nda oturan arkadaşlarımız izliyorlar, hayretle izliyorlar hem de; benim kendi mülküme ben nasıl işgalci olurum diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, olay budur. Bu yüzden, hazine, vatandaş ve belediye birbirine düşmüştür. Burada kusuru olmayan bir kurum varsa, o da vatandaştır. O günkü belediye, o günkü idare bu kusuru maalesef yapmıştır; ama, mağdur olan vatandaştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Aynen hazine bonosu gibi!

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) - Bizlerin de bugün yaptığımız, bu mağduriyeti gidermektir. Hakikaten, eğer burada vatandaşımıza siz, hırsız derseniz, yağmacı derseniz; en hafif deyimiyle onlara haksızlık ve saygısızlık etmiş olursunuz.

Bir konuyu daha söyleyeyim; mera alanından elde edilmiş olan belediye yerleri değerli arkadaşlar, tamamen kamuya tahsis edilmiştir. Benim belediye meclis üyesi olduğum dönemde, maalesef, bu yörelerde bir okul yeri ayıramadık, bir park yeri ayıramadık. O dediğim yörelerde 70 kişilik sınıflarda okuyor çocuklar, 250 000'e yakın vatandaş yaşıyor oralarda.

Bu yarayı, bizler, elbette ki, o yörenin milletvekilleri olarak içimizde hissettik ve çözümü için buraya getirdik. Burada kamuya ayrılmış olan yerlerin hiçbir şekilde, hiç kimseye satışı söz konusu değildir, ancak yine kamuya tahsis edilecektir.

Bizler, yedi yıldır bu vatandaşın çözülemeyen sorunlarını çözmek için huzurlarınıza getirdik. Katkılarınız için teşekkür ediyor ve Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde soru-yanıt bölümüne geçiyoruz.

Soru sorma durumunda olan arkadaşlarımıza, sorularını sormak üzere tek tek söz vereceğiz.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, konuşmalar bitti mi?

BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan, şahısları adına iki kişinin söz hakkı vardı; o iki milletvekilimiz de konuştular. Üçüncü sıradaydınız, size o nedenle söz verme imkânımız olmadı, İçtüzük müsaade etmediği için. Yoksa, canı gönülden size de söz hakkı vermek isterdik; ama, şimdi, mesela, isterseniz soru sorma hakkınız var, o hakkı kullanabilirsiniz.

Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç, buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, getirilen bu düzenlemede "Hazine adına tescil edilmesi gerekirken doğrudan gerçek ya da özel hukuk tüzelkişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir" deniliyor. Yani, şimdi, mera vasfı ortadan kaldırılıyor, bu taşınmazların Hazineye ait olduğu belirlenmiş oluyor. Artık Hazineye ait olan bir taşınmaz malın özel hukuk tüzelkişilerine veya özel şahıslara satışı söz konusu.

Sayın Bakanım, daha önce de, hazine arazilerinin, Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin düzenlemeler yapılmıştı; ancak, o düzenlemelerde, hiçbir şekilde, taşınmazların emlak ve rayiç bedelinin yarısı gibi bir ibare yoktu. Mevcut taşınmazların rayiç bedelinin ödenmesiyle, sadece bu ödemede taksitlerle ödeme şeklinde bir imkân tanınıyordu, o şekilde kolaylık gösteriliyordu; ancak, bu şekilde bir satış yöntemiyle, acaba, vatandaşlar arasında bir eşitsizlik yaratılmayacak mı? Bence, bu, Anayasamızın eşitlik ilkelerine aykırı bir düzenlemedir. Bunu cevaplandırırsanız çok memnun olacağım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Erdal Karademir, buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakana sormak istiyorum; gerçi, Bakanımız burada olmadığı için...

Bu yasa teklifinin yürürlüğe girmesiyle beraber, şu ana kadar Hazineye açılmış, Hazine adına tesciline ve mera, yayla, kışlak olarak sınırlandırılmalarına karar verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına konu kaç adet taşınmaz bulunduğunu ve bunların illere göre dağılımı nedir, bunu öğrenmek istiyorum.

Yine, bu yasa teklifi, bildiğimiz gibi, ülkemizin her yerinde geçen bir yasa teklifi; ama, konu, nedense, Bursa İline mahsus gibi görülüyor. Eğer, bu yasa teklifi Bursa İline mahsussa, bu teklifi getiren arkadaşlardan şunu yapmalarını rica ediyorum, bunu yapmaları gerekir: "Bu, Bursa'ya özel bir yasa teklifi" desinler, ona göre konuşalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan?..

DEVLET BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, bunlara yazılı cevap vereceğiz.

BAŞKAN - Soru-cevap kısmı bitti; sorular soruldu, Sayın Bakan yazılı yanıtlayacaklarını belirttiler.

2 nci maddeyi...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - ...oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısı arayacağız: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısını bulmamız zor; o yüzden, bulunabilecek bir süre için, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.35

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.39

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Yedinci  Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı teklif üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Teklifin 2 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. 2 nci maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan; şahısları adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ söz istemişlerdir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Niğde Milletvekili Sayın Eraslan; buyurun.

Konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ORHAN ERASLAN (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, gecenin bu saatinde önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz. Tek maddeden ibaret olan bir teklif; ama, tek maddeden ibaret olmasına rağmen, boyutuyla ters orantılı da önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz; Anayasaya aykırı bir düzenleme yapıyoruz; toplumun geleceğini yok etme çabası içerisindeyiz; bazı şeyler başka şeylere örtülerek öteleniyor, gözden uzak tutuluyor.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, teklif sahibi Sayın Faruk Çelik Adalet ve Kalkınma Partisinin çok kıymetli bir Grup Başkanvekili; şahsen ben de kendisini sever sayarım; kendi şahsiyetine de anlatacağım şeyleri uygun düşürmem. O, eminim ki bunu fark etmeden yaptı, nereye geldiğinin farkında değil, öyle inanıyorum ya da gönlüm öyle istiyor.

Bir süre önce, ben avukatlık yaptığım yıllarda, Bursa'dan, başka ilden değil, Bursa'dan, bir grup dosyayla hâkim aramaya geldiler Niğde'ye. Bir grup hazine arazisine, meraya tescil kararı vermek için hâkim arıyorlar. Bir hâkim bulmuşlar, benim ilçemin hâkimini bulmuşlar, hatırı sayılır da bir para teklif etmişler. Bunu, benim ilçemin hâkimi de, bana, bir ağabey hukukçu olarak sordu. Sakın ha böyle bir şey yapma dedim. Onu önledik. Kayseri'nin Yeşilhisar İlçesinde bir hâkimi bulmuşlar -tanımıyorum kendisini- ve çok sayıda, yanlış hatırlamıyorsam 400 parsel hazine arazisi ve meranın tescilini buna yaptırmışlar, Bursa'daki gayrimenkul için. Dosyalar hazır. Yetki kamu düzenindendir gayrimenkulde; bu şekilde. Hazine de temyiz etmemiş süresi içerisinde.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bursa'ya nasıl karar veriyor hâkim?..

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Dinler misiniz!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Bursa'ya nasıl karar veriyor?..

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Bursa'ya nasıl karar veriyor; işte, garip olan o; onu anlatıyorum; izin verin de anlatayım.

400 parsel Bursa taşınmazına Yeşilhisar mahkemesi tescil kararı veriyor. Başka mahkemeler de var Türkiye'de, ben onları da sayabilirim. Bu hâkim mahkûm oldu, meslekten de atıldı; fakat, herkesi görmüş. Bunun arkasında Bursalı çok ünlü bir mafya babası var, çok ünlü; ismini söylemek istemiyorum; tahmin edersiniz, her taşın altından çıkan önemli birisi. Rüşvetle, bu şekilde Afyon'da bir mahkemeyi tedarik etmişler, İzmir'de bir mahkemeyi... Birçok mahkeme var; 12 kadar hâkim var, yanlış hatırlamıyorsam. Ben Yeşilhisar'ı çok iyi biliyorum. Bu tescil kararından sonra, bu hâkim mahkûm oldu, meslekten atıldı; fakat, bir kişiyi görmeyi unutmuşlar ya da görememişler; namuslu bir insan evladı görülmemiş; gösterttirmemiş kendisini; o da tapu sicil memuru. Bursa'daki gayrimenkulun tescilinde başka yer mahkemesinin kararını görünce, bunu tescil etmiyor, imtina ediyor tescilden; durumu ihbar ediyor. Bu olay ortaya çıktı. Demin, arkadaşım, güzel güzel anlattı 1998 diye. 1999'da Yeşilhisar'ın tescil kararı var. Orayı, 2001'e atlayıverdi 1998'den. O, daha sonra, Hazinenin açtığı dava... Bu olay öğrenilir öğrenilmez tescil edilenlere tapu iptal davası Hazine açtı; tescil edilmeyenlere de gereken önlemleri aldı. Böyle bir yargılama süreci geldi.

Bu, bir yağma. Sayın Grup Başkanvekilimiz belki bunun için yapmamıştır; bunun için yapmıştır ithamında değilim; ama, buna da yaradığını görmek gerekir. Böyle bir şeye bunu... Yine bana anlatılana göre, bu şekilde, 4 000 parsel, Hazineden yağmanın yapıldığı ileri sürüldü, duyuldu. Ben, 400 parselini biliyorum, daha fazlasını bilmiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu, yaşanan bir olay. Türkiye'de, bunun için, hâkimler işinden oldu; bunun için mahkûmiyetler oldu. Bunu Yargıtayda herkes biliyor, dikkatli hukuk çevrelerinde herkes biliyor. Şimdi, böyle bir değişiklik yapıyoruz. Bu, mafya mera arazilerini parsellesin, haramzadeler parsellesin meraları, peşkeş çeksin, hakikaten gariban insanlar, bu sebeple mağduriyet çeksin ve biz de, bunu, nasıl olsa fiilî duruma hukuku uydururuz, mantığının eseridir; bu noktaya doğru geliyor. Bunu doğru bulmuyorum değerli arkadaşlarım. Bunu İktidar Partisinin Grubuna da yakıştırmıyorum; burada yer alan arkadaşlarımızın hiçbirinin vicdanına yakıştırmıyorum; hepimizin vicdanını kirleteceğini düşünüyorum; bu, böyle bir olaydır. Sayın Grup Başkanvekilimiz de bunu ayrıntılı bilse, eminim ki, böyle bir teklifi vermezdi, vereceğinden de çekiniyorum; çünkü, kendisi sevdiğim, saydığım bir insan; ama, buraya hizmet edeceğini görmenizi istiyorum.

Zaten, enteresan bir şekilde, henüz infaz edilmeyen... Tescil kararı verilmiş... Bakın, çok enteresan; 1 inci maddenin son fıkrasında; tescil kararı verilmiş; ama, henüz infaz edilmemiş...

Bütün anlatımları dikkate alın. Efendim, zilyetlik ve mülkiyet meselesine varana kadar, burada çıkanlar hukuken çuvallıyor; çünkü, tapulu taşınmazda mülkiyet, tapu kaydına tescille mümkündür. Yani, nihayet, bunun zilyeti varsa, meraların da hiçbir şekilde, şahıs adına tescili mümkün değildir; yani, var olan tescil de yok hükmündedir; aranızda hukukçular vardır, bilir. Böyle bir şeyin bir karmaşa içerisinde olduğunu apaçık görebilirsiniz. Böyle bir olaya hizmet eden bir değişiklik teklifi vardır.

Değerli arkadaşlarım, bu teklif yasalaşırsa, iki büyük sıkıntıyla karşı karşıyayız; birisi, birinci yanı, var olan bir hukuksuzluğu örtüyoruz, var olan bir yağmayı, var olan bir talanı kapatıyoruz; vicdanlarımızı kanatarak, yağmaya evet diyerek. Bunun mağduru vatandaş olabilir, buna bir şey demiyorum, o başka bir şey; ama, böyle bir yağmayı onaylıyoruz; birinci yanı bu.

İkinci yanı, yeni haksız ve hukuksuz işgallere zemin hazırlıyoruz; diyoruz ki "yapın, biz, nasıl olsa uydururuz."

Şimdi, şu savunma getiriliyor: Efendim, belediye mücavir alanları içerisinde olması lazım, belediye sınırı... Değerli arkadaşlarım, çok yakın bir zamanda, büyükşehir yasaları değişti, pergel yasası geldi. 50 kilometreye kadar varan yerler büyükşehir alanları içerisinde sayıldı; şehirlerine göre değişmekle... İstanbul ve Kocaeli; tamamı büyükşehir hudutları içerisinde sayıldı. İl hududu ile belediye hududu aynı.

Şimdi, Toplu Konut İdaresi ile İstanbul Belediyesinin -biraz önce telefonla konuşuyordum- öğrendiğime göre -sadece Bursa'yla sınırlı değil- bir protokolü olmuş; ne kadar mera alanı varsa, o konuda protokol yapılmış. Bunlar doğru değil değerli arkadaşlarım, bunlar doğru değil; buna tenezzül etmememiz lazım, Yüce Meclisin buna geçit vermemesi lazım. Onun için diyorum toplumun geleceğini yok ediyoruz, onun için diyorum bu ağır bir durumdur.

Şimdi, hakikaten mağdur olan bir kooperatif olabilir, şu olabilir; Grup Başkanvekilimiz onlara çok acımış olabilir, üzülmüş olabilir, çok halisane duygular beslemiş olabilir; bu, başka bir şey; ama, yasanın, yasa teklifinin kapsamı zannedildiğinden geniş; Türkiye'de büyükşehir civarlarında bulunan her türlü merayı yağmalatacak ölçü içerisinde, mafyaya "buyurun, parçalayın, istediğinizi yapın" diyebilecek ölçüde. Onun için...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ölçüyü ortaya koyun Orhan Bey.

ORHAN ERASLAN (Devamla) -.. Efendim?..

FARUK ÇELİK (Bursa) - Benim teklifimin ölçüsünü ortaya koymanızı istiyorum Orhan Bey.

BAŞKAN - Bir dakika...

ORHAN ERASLAN (Devamla) - Efendim, bir dinleyin Sayın Başkan; neyi soracaksanız, onu da cevaplayayım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, yakın bir zamanda Ankara'nın köylerine gittik. Kalecik'in bir köyü Gölköy, o da büyükşehir sınırları içerisinde; köyün muhtarlığı ilga olmuş, mahalle muhtarı olmuş, adamların merası perişan, bekçi tutamıyorlar, köy bütçesi yapamıyorlar. İşte, bunların hepsi, buradan, oturup, mahallini görmeden yasa yapmaların sonucu. Yine, buradan, oturup, yani, sadece -sözüm meclisten dışarı- at gözlüğüyle önümüzdeki bir olayı görüp, etrafı ne duruma getiriyoruz diye görmeden, meraları bu şekilde yağmaya açıyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu, çok vahim bir durumdur.

Ayrıca, yapılan bu düzenleme, Anayasaya da aykırıdır. Neden Anayasaya aykırıdır değerli arkadaşlarım, onu açıklayayım. Öncelikle, Anayasamızın 45 inci maddesi, çok açık bir şekilde, devletin, tarım arazilerini, çayır ve meraları amaç dışı kullanmasının önüne geçeceğini, tahribini önleyeceğini düzenliyor; birincisi bu.

Değerli arkadaşlarım, ikinci yönü; burada, her ne kadar sizler bunun af niteliğinde olmadığını söylediyseniz de, isnat ettiğiniz, dayanak noktası aldığınız tek şey, bizim Anayasa Mahkemesine götürdüğümüz, daha önceki geçici 3 üncü madde. Geçici 3 üncü maddenin çıkmış olması, bunun af niteliğini ortadan kaldıran bir durum değildir. Zaten, dikkatle okuduğunuzda, iki şey var: Bir, kaçak yapıları imarlı hale getiriyorsunuz tapu vererek; bu, bir imar affıdır; birinci yönü bu. İki; mahkemelerce verilen kararları yok ediyorsunuz, yok sayıyorsunuz, mahkemenin hükmünü yok sayıyorsunuz; bu da, diğer bir yönü. Ayrıca, Anayasanın 138 inci maddesini de okumak istiyorum size arkadaşlar. Bu kanun teklifi, Anayasanın 138 inci maddesine de çok açık şekilde aykırıdır. "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." Arkadaşlar, bunları değiştiriyoruz; burada, verilmiş kararlar yok sayılır diyoruz, tescil edilmemişler henüz tescil edilemez diyoruz, yok sayıyoruz ve mahkeme kararlarını değiştiriyoruz, değiştiriyoruz; çok açık, 138 inci maddesine de aykırı.

Keza, değerli arkadaşlarım, yargı tarafından verilmesi gereken bir karardır tescil kararı, yargının vereceği bir karardır, yasamanın değil. Biz, tapu memuru değiliz; biz, mahkeme de değiliz tescil kararı verecek. Yasama olarak, burada, tescil kararı isteniyor bizden; meraların, özel şahıslar adına tescilinin kararı isteniyor yasama organından; bu da ,çok açık şekilde, Anayasanın 9 uncu maddesinde ifade edilen kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır değerli arkadaşlarım.

Bir diğer yönü de değerli arkadaşlarım, nihayet, Mera Kanunu çıkarmışız biz. Merayı bozan eski haline getirir, masrafı da ondan alınır demişiz. Hukuk devleti, çıkardığı yasaları savunan devlettir; çıkardığı yasaları savunmayan devlet, hukuk devleti olamaz, hukuk devleti olamaz. Modern devlet olabilmek, hukuk devleti olabilmek, çıkardığınız yasaları titizlikle uygulamaya bağlıdır. Bunu uygulamayarak, bundan, şu ya da bu biçimde dönerek, hukuk devleti olamazsınız. Türkiye Cumhuriyeti, bir aşiret devleti değildir; Anayasasında yazılıdır, hukuk devletidir. Biz, aşiret devleti değiliz; önümüze gelen yere çadır kuramayız; şehirciliğin, modern şehirciliğin ilkeleri vardır. Sıkıntı nedir; arsa mı üretmede sıkıntı çekiliyor; o zaman, imar planlarına uygun olarak arsa üretimi yapılır. Getirin yasasını, beraber getirelim, fakire fukaraya bedelsiz dağıtalım, yoksula bedelsiz dağıtalım, hakkı muhtel olana, evi barkı olmayanlara bedelsiz verelim. Arsa üretelim, altyapısını getirelim. Merayı mafyaya tırtıklattırarak, orman arazisini başkasına tırtıklattırarak, haramzadelere peşkeş çekerek hukuk devleti olmaz! Bu, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırıdır.

Değerli arkadaşlarım, Anayasamıza birçok bakımdan açıkça aykırı olan ve yeni bir yağma kapısı açacak olan ve var olan bir yağmayı meşru kılacak olan bu yasa teklifine, vicdanlarınızı karartmayın, ret oyu verin. Ayrıca, af niteliği olduğu için -onu da belirtmek istiyorum- nitelikli çoğunluğa da ihtiyaç vardır.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 5-6 dakika sonra çalışma süremiz sona erecek. Bu konunun, bu işin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 

Buyurun Sayın Bozdağ. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 867 sıra sayılı kanun teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir defa, burada, bu kanun teklifinin görüşmeleri sırasında meselenin doğru bir biçimde ortaya konulmadığı kanaatindeyim. Meseleyi doğru ortaya koymak lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu günden bugüne kadar mülkiyet sorunlarını çözememiş, hâlâ kadastral çalışmalarını tamamlayamamış, neresinin mera, neresinin yaylak, neresinin otlak, neresinin kışlak, neresinin tarım arazisi olduğu hâlâ tespit edilememiş bir ülke durumunda. Onun için de, devletimiz ne yapmış; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kurmuş ki, nerelerin vasfının ne olduğu tespit edilip, tahdit edilip, kimlere ait olduğu kayıt altına alınsın; ancak, maalesef bugüne kadar bu henüz başarılamamış.

Öte yandan, yargıya baktığımız zaman, ilk derece mahkemelerimiz dahil, Yargıtayımız, hâlâ bugün yüzbinlerce mülkiyet ihtilafıyla alakadar davayla meşguldür. Böylesi bir, devlete ait kusur, böylesi bir, devletin üzerine düşeni vaktinde, doğru bir biçimde yerine getirememiş olmasından doğan büyük hukuk ihtilafları vardır. Onun için de, şehirleşmeler devam ederken, sınırları doğru bir biçimde belirlenememiş yerlerde mevcut yasalarla uygun olmayan bir biçimde tasarruflar yapıldığını görüyoruz. Bu nedenle, bu yürürlükte bulunan geçici 3 üncü maddenin kanunlaşmasına sebep olan sorunlar ortaya çıkıyor. Nedir o; İmar Kanununun 11 inci maddesinin son fıkrasına göre, belediyenin, kesinleşen imar alanları içerisinde kalan yerlerin mera vasfını kaybettiği ve bu yerlerin Hazine adına tescilleri gerektiği hüküm altına alınmış. Daha sonra, bu kanun değiştirilmiş, Mera Kanununun 35 inci maddesiyle bunun kapsamından meralar çıkarılmış; ancak, bu arada, belediye imar planları çerçevesinde Hazine adına tescilleri yapılması gereken bu özellikteki yerlerin yanlışlıkla belediye adına tescilleri yapılıyor. Belediye adına tescilleri yapıldıktan sonra da, buraların belediyeler tarafından özel kişilere satıldığını görüyorsunuz. Daha sonra da, bu arada, Hazine, buralar benim mülkümdür, belediyenin değildir diye dava açıyor ve yapılan yargılama sonucunda bu davaları kazanıyor; ama, bu arada, belediyeler şüyulandırma yapmak suretiyle, satışını yaptıkları bu parselleri dağıtıyorlar ve bu dağıtım sırasında, davaya konu yer ile mahkeme ilamındaki yer ile tescili istenen yerler birbirini tutmadığı zaman, tapu, mahkeme ilamının infazında sorun çıkarıyor. Sizin dava konusu ettiğiniz yerler ile burada bahsi geçen yerler birbirinin aynısı değildir; çünkü, şu anda, buranın kayıt maliki falandır filandır, onlara karşı dava açmanız gerekiyor diyor ve burada, mahkeme ilamının uygulanmasının bir imkânsızlığı ortaya çıkıyor. Onun için, burada, mahkeme kararlarının tescil imkânsızlığından bahsediliyor; yoksa, Orhan Beyin bahsettiği gibi, hileyle hurdayla hisseli birtakım yerleri zimmetine geçirmek isteyen, gayrimeşru yollarla devletin hukukunu dolanmak isteyen sahtekârlara imkân vermek için değil. Mevcut, ortada bulunan bir sorunu ve bu sorun da vatandaşın kusuruyla değil, doğrudan doğruya devletin kusuruyla ortaya çıkan bir sorunu ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu sorunu çözüyor. Ne yapıyor; böyle yerler, belediye ve kamu tüzelkişileri adına bedelsiz tescil yapılacak. Öte yandan, eğer gerçek veya özel hukuk tüzelkişisi buranın kayıt malikiyse, onların adına da buraların tescili yapılacak diyor ve bu konudaki mahkeme ilamlarının uygulanmasındaki imkânsızlığı ortadan kaldırıyor; bu bir.

İkincisi, bu, Anayasanın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika Bekir Bey.

Bekir Bey, Sayın Faruk Çelik, sizin en fazla 2 dakika konuşacağınıza dair, sizin adınıza söz vermişti. 5 dakika doldu, süreniz de doldu. toparlayın lütfen; Faruk Beyi mahcup etmeyelim.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, Büyükşehir Belediyesi Kanunu değişti biliyorsunuz. Tabiî, büyükşehir belediyelerinin mücavir alanları, illerin sınırlarıyla bağlantılı olarak değişti ve burada yapılan konuşmada, bunun bir mera yağmasına dönüşeceği; çünkü, mücavir alan değişmesinin bunu getirdiği ifade edildi. Ancak, kanun teklifi dikkatli bir biçimde okunduğu zaman, çok net bir şekilde görülecektir ki, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olacak, bir; 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planı içerisinde olacak, iki; burası işgal edilmiş olacak, şu anda fiilen kullanılan bir yer olacak...

ORHAN ERASLAN (Niğde) - İşgal zor değil Bekir Bey; şu anda da işgal edilmeye devam ediyor; haberleri geliyor.

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Efendim ben izah ediyorum; maddenin lafzı çok açık.

Yerleşim yeri olarak -dikkat edin, yerleşim yeri olarak- bilfiil kullanılacak, üç. Bu nedenle de, buraların mera olarak kullanılma imkânı olmayacak ve bunun da, tabiî, bilirkişi raporuyla tespiti söz konusu olacak. Ondan sonra, bu şartlar gerçekleştiğinde tescil söz konusu olacak.

Burada, nerede, belediye alanları dışında kesinleşen imar planı dışındaki yerlerin yağması, köydeki yerin yağması, hayvanların otlağının, yaylağının yağması, meranın yağması?! Böyle bir şey, kesinlikle söz konusu değildir.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Vebal alıyorsun, vebal...

BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Olan şey, bilfiil bugün yerleşim yeri olarak kullanılan yerlerin kayıt maliklerine devri konusundaki sıkıntıyı gidermektir.

Burada bir şeyin daha altını çizip sözlerime son veriyorum. O da, Anayasanın 45 inci maddesiyle ilgili aykırılık iddiasıdır. Doğrudur, Anayasanın 45 inci maddesi, meraların tahsis amacı dışında kullanılmasını ve tahribini önlemeyi devlete bir görev olarak yüklüyor. Burada, meraların tahsis amacı dışında kullanılması söz konusu değil. Mera Kanununun 14 üncü maddesinde, meraların tahsis amacının değiştirilebileceğine ve ondan sonra da yeni amaca göre kullanılabileceğine ilişkin bir düzenleme var ve bu düzenlemenin kapsamında da, belediye sınırları içerisinde olan yerler de, 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde açık bir biçimde ifade edilmiştir. Bu nedenle, burada, Anayasanın 45 inci maddesine aykırı bir durum da söz konusu değildir.

Yasa, yerinde ve ihtiyacı gideren bir yasadır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde soru-yanıt işlemine geçiyoruz.

Sayın Dursun Akdemir...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, bu yasa görüşülürken, açıklamaları dikkatle izledim. Bir önceki konuşmacı Sayın Orhan Eraslan Beyin söylediklerine, gerçekten şaştım kaldım. Böylece, eğer bu yasalaşırsa, Orhan Beyin ortaya attığı iddia, kanunsuzluğu, yeniden çıkaracağımız bir kanunla, güya yasallaştırmış olacağız. Bunun, kısa sürede bu Meclise yapışıp kalmadan, tekrar düşünülüp değerlendirilmesi lazım diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Soru sorun lütfen.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Eraslan'ın ileri sürdüğü iddialar doğru mudur? Bu yasa teklifini getiren arkadaşlarımız bu konu üzerinde çalıştılar mı?

Birtakım kişi ve hukukçu töhmet altında kaldı; bu hukukçular kimlerdir, ceza alan hukukçu ve töhmet altında kalan adliye kimdir, açıklanması lazım.

Bu iddialar yalanlanmadan, yanlış olduğu ispat edilmeden bu kanunun yasalaşması, birsürü yanlışı ve haksızlığı beraber getirmeyecek mi?

Bir de, vicdanları kirletecek bir konu ortaya çıktığına göre, acaba, buradaki milletvekilleri arkadaşlarımın vicdanları rahat olacak mı?

Daha önce planlı şekilde çıkarcıların el koyduğu durumu şu anda yasallaştırmış olmak bu Meclise gölge düşürmez mi?

Çoğunlukta olan AK Parti milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Günah boynunuzda kalmayacak mı?

BAŞKAN - Maddeyle ilgili soru sorun, lütfen...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Hep maddeyle ilgili zaten.

BAŞKAN - Soru sorun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Dolayısıyla, bu meraların bu şekilde belli şahıslar elinde yağma edilmiş olmasını Allah da kabul etmeyecek diye düşünüyorum, kul da kabul etmez diye düşünüyorum. Dolayısıyla, tekrar değerlendirmek ister misiniz sayın milletvekili arkadaşlarım?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Haluk Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Sabırlar doldu, onu biliyorum. Bu yasa tasarısı dün başladı, tümü üzerindeki görüşmeler, bugün de devam etti ve bütün görüşmeler boyunca her konuşmacıyı dikkatle dinledim ben de, Sayın Akdemir gibi. İnanın, bir siyasî parti mensubu olarak, bir sorumlu noktada kişi olarak değil, tamamen burada söylenenleri dinleyerek çok kısa bir yorum ve peşinden de soruyu sormak istiyorum Sayın Bakana.

Değerli arkadaşlarım, önce birinci soru şu: Benim anlamadığım bir olay var. Altkomisyonda kanun metninden yaylak ve kışlaklar çıkarıldı bildiğimiz kadarıyla; fakat, sonradan tekrar ekleniyor; yani, labirent gibi birtakım işlerin içindeyiz; bir.

İkincisi, bazı semtleri söyledi Bursa milletvekili arkadaşlarımız. Bir kısmını ben de Ankara-Bursa arasında giderken Yıldırım'da görüyorum, biliyorum. Sayın Çelik'in gösterdiği haritayı da aşağı yukarı tahmin ediyorum; Yıldırım çevresinde daha çok, Arabayatağı, Ulus,  Yavuzselim, Çınarönü, Mevlana gibi mahalleler. Şimdi, burada yaşayan, bu işteki tartışmalara konu olan kötü niyetli insanların dışında, orada bir küçük konutçuk edinmiş, bir küçük dükkâncık edinmiş, yaşamını sürdürmeye çalışan, Türkiye'nin bilhassa Karadeniz ve doğu bölgesinden değişik sosyal, ekonomik zorlanmalar adı altında oraya göç etmiş insanların veya yurt dışındaki Türk toplumundan, soydaşlarımızdan oralara göç etmiş insanların sorunlarına mutlaka çözüm bulunmalı; bu, tartışmasız; ama, hak hukuk çiğneyerek değil Sayın Bakan; ama, kötü örnek olarak değil. "1.1.2003" diyoruz.

Bakın, inşallah, ileriki dönemde bu Parlamentoda görev yapacak arkadaşlarımız olacak; bunun benzerleri gelir. "1.1.2007 tarihinden itibaren" diye bir sonraki dönemde benzer bir yasa gelir. Kötü örnek...

BAŞKAN - Soruya gelin.

HALUK KOÇ (Samsun) - ... Onu söylemek istiyorum. Bu yürütme maddesi.

Sayın Bakan, oradaki mağdur insanların, sadece konut ve dükkân sahibi olan insanların sorunlarına bir çözüm bulunsun. Sayın Eraslan önerdi; arsa üretilsin, konut yapımında teşvik edilsin; ama, haksızlığa, hukuksuzluğa...

BAŞKAN - Soruya gelin.

HALUK KOÇ (Samsun) - Soruya geliyorum.

...yol vermemek zorundayız. Bu, çok ciddî bir soru.

Sayın Bakana sorum şu: Yürütmeden yükümlüsünüz Sayın Bakan. Bu dediğimiz sakıncalar, dile getirilen eleştiriler çerçevesinde bunu yürütürken vicdanınız rahat olacak mı? Mağdur vatandaşların sorunlarına mutlaka çözüm bulalım, hemfikirim; ama, onun yanında -aynı tabirleri söylüyorum- üçkâğıtçısı, hırsızı, fırsatçısı, bu ülkeyi sömüren, bu ülkenin bir açık kapısından girip de oradan varlık edinmek isteyen insanların...

BAŞKAN - Soru... Soru, lütfen.

HALUK KOÇ (Samsun) -...bundan faydalanmasında, siz, yürütme olarak rahat olacak mısınız olmayacak mısınız?

Çok merak ettiniz Sayın Başkan, soru bu.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Ahmet Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Çok kısa 2 tane sorum var Sayın Başkan.

Kesinleşmiş imar planları içinde kalan meraların tahsis amacının değiştirilmesiyle hayvancılık nasıl etkilenecektir?

İkincisi, hayvancılığa gereken desteğin verilmesine yönelik mera ıslahı konusunda etkin çalışmaları, Bakanlığın, mevcut mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - 10 dakikalık sürenin 6 dakikası geçti.

Soru sorma süreci bitti.

Şimdi, Sayın Bakanın yanıtına geçiyoruz.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından "yazılı cevap versin" sesleri)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; yazılı vereceğim cevaplar da var; ama, ilkönce, sözlü vereceğim cevaba da sayın grup başkanvekilleri müsaade etsinler.

BAŞKAN - Yani, belirtmenize gerek yok arkadaşlar; Sayın Bakan karar verir.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, burada, Sayın Atilla Koç... Sayın Haluk Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Atilla Koç görevde, ben buradayım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Affedersiniz...

Sayın Koç, meslek hayatınız... Sayın Koç...

HALUK KOÇ (Samsun) - Buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hepimiz hayata birkısım tecrübelerden sonra burada devam ediyoruz. Dönüp baktığınızda hepimizin yanlış yaptığımız, doğru yaptığımız birçok şey var. Geleceğe yönelik yapacağımız şeyler, aklımız, vicdanımız, değerlerimiz, memleketin faydası ve devamında birçok unsuru katarak çözüm aramak sorunlara; bunlarla ilgili konularda arkadaşlarımızın getirdiği bir tekliftir; gerekçeleri ortadadır. Meclisin kararıdır; yürütmenin buradaki tutum ve davranışı kamu menfaatını korumak, hukuka uygun hareket etmektir. Ben, burada böyle bir soruyu "vicdanınız rahat mı" sorusunu nasıl sorduğunuza hayret ediyorum!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayret etmeyin...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayret ediyorum!.. Nasıl sorabilirsiniz böyle bir soruyu!.. Niçin soruyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, niçin sorduğumu anlattım. Vicdanım rahat değil benim.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Yazılı vermeyin!.. Sayın Bakanım, bakın, Tarım ve Köyişleri Komisyonunda yaylak ve kışlakları niye eklediniz o zaman? Yazılı vermeyin!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bakın...

BAŞKAN - Bir dakika... Karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Bakan, sizin...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam efendim. Ben, bundan sonraki sorulara, diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Yazılı vermeyin... Olur mu öyle şey!..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Olur öyle!

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sizin komisyonunuzda yaylak ve kışlakları niye eklediniz?

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, bir yanlış anlama var; kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika...

Sayın Bakan, milletvekillerimiz soru sorma durumunda bu bölümde; siz de yanıt verme durumundasınız. Sorulan soruyu nasıl yanıtlamak gerekiyorsa öyle yanıtlayacaksınız, o, sizin takdiriniz; ama, niye öyle soru soruyorsunuz diye milletvekiline soru sormak doğru değil.

Değerli arkadaşlarım, şimdi...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, soru, yasa maddesinin daha iyi anlaşılabilmesi için soruluyor. Vicdanının rahat olup olmadığı biçiminde soru olamaz.

BAŞKAN - Beyefendi, Sayın Milletvekilim...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Evet?

BAŞKAN - Siz de soru sorma süreci içinde soru sormak isteyebilirdiniz, soru sorma talebinde bulunabilirsiniz. Konuşma durumunda da,konuşma talebinde de bulunabilirsiniz.

 ÜNAL KACIR (İstanbul) - Soru sormak, yasaya açıklık getirmek için olur.

BAŞKAN - Ama, böyle,usule aykırı bir şekilde...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sorular yasaya açıklık getirmek için sorulur.

BAŞKAN - Usule aykırı bir şekilde, Meclisin çalışmalarını zora sokacak müdahaleler doğru değil.

Değerli...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan bir yanlış anlama sonunda biraz sinirlendi. Ben o niyetle bir soru sormadım.

(AK Parti sıralarından "Oyla, oyla" sesleri)

BAŞKAN  Bir dakika arkadaşlar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Müsaade ederseniz, yerimden, kısa bir açıklama yapayım; yani, Bakanın kızgınlığının yanlış olduğunu söyleyeceğim. Bunu söylemek istiyorum, kısa bir şey.

BAŞKAN - Size, pek kısa bir sürede meramınızı anlatmak üzere söz veriyorum.

Buyurun.

SONER AKSOY (Kütahya) - Böyle bir usul var mı,Başkanım?!

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Mikrofonunu açın Sayın Haluk Koç'un. 

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, ben, Sayın Tarım Bakanının, her zaman, çok iyi niyetli bir Bakan olduğunu özellikle vurguluyorum. Kendisinin, zor bir dönemde, zor bir alanda görev yaptığını ve çok iyi niyetli olduğunu her zaman vurguluyorum.

Sayın Bakana, ben, burada, bir parti mensubu olmadan, bu tartışmalar boyunca bir vicdanî muhasebe yaptığımı söyledim. Oradaki mağdur insanların sorunlarına mutlaka çözüm bulunsun; ama, birtakım yağmacılara da kapı kapalı tutulsun dedim ve yürütmeyle ilgili olduğu için de, ben, aynı vicdanî rahatsızlığı kendim duyarak, Sayın Bakanın da bunu duyup duymadığını sordum.

Sayın Bakanı burada zora sokacak, Sayın Bakanı burada kötüleyecek, onu cevap verirken zor duruma sokacak hiçbir şey yok bunun içinde. Sayın Bakan, belki yanlış algılayarak, yorgunluk içerisinde sert davrandı. Hiçbir şekilde öyle bir niyetim yok ve sorduğum soru da çok açık.

Ben, yine tekrarlıyorum, dinlediklerim çerçevesinde söylüyorum -bu konunun uzmanı değilim- benim vicdanım rahat değil. Oradaki insanların sorunları çözülsün, ama, yağmaya geçit verilmesin.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Bırak vicdanı, bırak!..

HALUK KOÇ (Samsun) - Bağırarak bir şey halledilmiyor; iyi niyetle bir şey anlatıyorum.

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Arada maç seyredip geliyorsun, sonra da bağırıyorsun; al cevabını otur, hadi!..

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Değerli arkadaşlarım, Meclis Başkanlığı olarak, böylesine durumlarda kısa açıklama yapmak için, isteyen milletvekiline, Meclis Başkanlığı takdirini kullanarak, 60 ıncı maddeye göre söz verme yetkimiz var; o yetkiyi kullanıyoruz. İçtüzük dışı, yetki dışı bir uygulama yok. 

Aynı şekilde, yazılı bir başvuruyla, Sayın Dursun Akdemir de, yerinden, pek kısa bir süre için açıklama yapma talebinde bulundu. Onun talebini de, eğer istemi hâlâ sürüyorsa, karşılama durumundayız.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ben konuşmalarımı aktardım. Tabiî, işin bu son noktasında tekrar değerlendirmeye alınıp alınmayacağı belli değil; ama, gerçekten, burada birtakım mahkemeler töhmet altındadır.

BAŞKAN - Anladım.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Birtakım hukukçular burada töhmet altında kaldı.

Şimdi, onlar açıklığa kavuşmadan bu kanunun yasalaşması, otomatikman, onları, olduğu gibi kabul ederek, affetmiş olacak. Bir haksızlık kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Dolayısıyla, bu konuya hassasiyetlerini çekmek istiyorum milletvekili arkadaşlarımın.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun.

BAŞKAN - Anlaşıldı deyip durdurmamın sebebi, sürenin pek kısa olmasından dolayı.

Şimdi, 3 üncü maddeyi, sayın milletvekillerinin oylarına sunuyoruz: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, milletvekili arkadaşlarımız oylarının rengini belli etmek için söz talebinde bulunabilirler lehte, aleyhte.

Sayın Faruk Çelik, lehte...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Vazgeçti.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım, vazgeçti demeyin. Kendisinden herhangi bir talep gelmeden, siz, onun adına karar vermeyin; hele hiyerarşide grup başkanvekili o.

Sayın Faruk Çelik, oyunun rengini belli etmek üzere, lehte söz istiyor.

Buyurun, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz kısa biliyorsunuz; bu da, 2-3 dakikalık pek kısa bir süreli konuşma.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kanun teklifimiz üzerinde iki gündür konuşuyoruz. Vicdanınız rahat mı? Vicdanım çok rahat. Ne yaptığımızı biliyoruz, Yüce Meclisin mesaisinin çok verimli, millet adına değerlendirildiğinin farkındayım. Onun için, vicdanen çok rahat olduğumuzu ifade etmek istiyorum; bir. İki, Sayın Koç'u az önce dinlerken... Şimdi, bakınız, iki gündür tek maddelik bir yasayı burada geçirmek için neler yaşadık, neler. Şimdi, işin sonunda, seçmene bir mesaja  dönük ifadeleri kullanmak yakışık almadı. Üstelik, hele hele yanınızda bir Bursa milletvekili otuyorsa, bu çok daha dikkat çekiyor. Şimdi, bu olay yalnız Bursa'yı da ilgilendirmiyor, bakın göreceksiniz. Aslında, Samsun'la da ilgili, bu olay.

HALUK KOÇ (Samsun) - Anlatacağım şimdi.

Ben de, aleyhte söz istiyorum.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Ama, bir şey ısrarla burada gözden kaçırıldı, ne, biliyor musunuz; diyoruz ki, arkadaşlar, kesinleşmiş imar planlarından bahsediyoruz diyoruz. Kesinleşmiş imar planı yapılmış. Meralardan bahsediyorsunuz siz. Biz, belediye sınırları içerisinde kesinleşmiş imar planları yapılan yerlerden bahsediyoruz. Yoksa, biz, mera alanlarını açıyoruz, büyükşehir sınırları genişlemiş;  böyle, bir şey yok. 1.1.2003'ten öncesiyle ilgili bir yasa bu; önceki süreci düzenliyor.

Son olarak şunu söylüyorum: Arkadaşlar, şuraya gelip, muhalefet adına konuşan arkadaşlar, bizim teklifimizle, bakın yüzde 1 bile ilgisi olmayan konuşmalar yaptılar; yüzde 100 teklifle alakası olmayan konuşmalar. Yüzde 100, bakın... Hiçbir arkadaş, şurada çıkıp demedi ki, ortada yürürlükte bir kanun var, bu kanunla iki kelimelik bir değişiklik yapılıyor; bu da, uygulayıcıların işini kolaylaştırmak için yapılan bir teklif; bunu demedi hiçbir arkadaşımız. Verilen teklif hiç konuşulmadı. Konuşulan ne; meralar, yaylaklar, kışlaklar, olmadık şeyler. Besicilik, hayvancılık...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Mera Kanunu ama...

FARUK ÇELİK (Devamla) -  Buna saygı duyuyorum, bunlar da konuşulsun. Yani, tabiî ki, bu kürsüde milletvekilinin ne konuşacağının kararını biz verecek değiliz; ama, ortada bir teklif görüşülüyor. O teklifin amacı nedir, hedefi nedir; onunla ilgili iki kelimeyi söyleyin, sonra bunları anlatın. Maalesef, bu konuda, bir milletvekiliniz, bir kişi dahi olsa, olayın özüyle ilgili bir şey söylemedi; hatta, öyle bir durum oldu ki, konuşmalar, Genel Kurula yeni gelen bir arkadaşımız, acaba ne oluyor, çıkardığımız kanunla bir şeyler mi oluyor; yargıçlar mı tutuklanmış, yeni tutuklananlar mı var, bir şeyler mi olacak diye bir paniğe kapılıyor. Yapmayalım...

FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Niye paniğe kapılıyor?

FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, öyle. Arkadaşın sorusundan ben onu anladım, Sayın Akdemir'in sorusundan... Kim, diyor bu yargıçlar, nasıl tutuklanmış.

Burada biz açıkça ifade ettik arkadaşlar. Bakınız, hileli, hisseli parsel satış olayı ile bu anlattığımız olayın hiçbir ilgisi yok, bir. Meraların imara açılması filan söz konusu değil, iki. Bizim yaptığımız, yürürlükteki bir yasanın, yürümeyen, daha doğrusu uygulayıcıların uygulamadıkları cümlelere açıklık getirmek. Yoksa, biz yeni bir yasa filan da getirmiş değiliz. Tek yaptığımız bu.

Keşke bir arkadaşımız, hele hele çok değerli muhalefete mensup hukukçu arkadaşlarımız gelip "gelen bu teklif hakikaten doğru bir tekliftir. Uygulamadaki sıkıntıyı gidermeye dönük bir tekliftir; ama, ben bu geçici 3 üncü maddeye karşıyım" deseydiniz.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Aynısını söyledim.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Buna ben de saygı duyarım; ama, gelen Mera Yasasını anlatıyor. Mera Yasası, 20 nci Dönemde yasalaşmış, 20 nci Dönem... Biz, 22 nci Dönemdeyiz arkadaşlar. Bir önceki dönem değil, 20 nci Dönemde, 1998'de Mera Kanunu bu Yüce Genel Kuruldan çıkmış. O arkadaşların hiçbirisi yok bu yasayı çıkaranlar içinde. Onun için, burada, maalesef, çok anlamsız, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan konular değerlendirildi ve Meclisin de bir hayli zamanı alındı diyorum.

Ben oyumun rengini belirtmek için söz aldım. Oyumun renginin ne olduğunu biliyorsunuz...

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Beyaz...

FARUK ÇELİK (Devamla) - ... kabul olduğunu ifade ediyorum...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Bu konuşmalardan sonra vazgeçebilirsiniz!..

FARUK ÇELİK (Devamla) - ...ve inşallah, bu düzenleme, uygulayıcıların işini daha seri bir şekilde yerine getirme ve bu muğlak, şehir içlerinde kilitlenmiş, Hazine adına iş yapamaz, Hazine iş yapamaz, belediyelerin eli kolu bağlanmış durum bu şekilde çözülür ve modern...

Bakınız, tekrar ediyorum: Bu alanlar, bu kesinleşmiş imar planları yapılan yerlere Ceza Kanunundaki 184 üncü maddeden dolayı da artık ruhsat almak da mümkün değil. İmara uygun ruhsat almak zorunda; dolayısıyla, çarpık yapılaşma ve kaçak yapılaşmayı bu şekilde önleyemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Oyumun kabul olduğunu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN - 86 ncı maddeye göre, aleyhte bir kişi daha konuşabilir, başka kimse konuşamaz.

Siz mi konuşmak istiyorsunuz?

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Erdal Bey, oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte konuşma hakkını kullanıyor.

Buyurun Sayın Karademir. (CHP sıralarından alkışlar)

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz bu yasa teklifi, her ne kadar, Grup Başkanvekili Sayın Çelik'in açıkladığı anlamda, meralara, onların tahribatına yönelik olmadığını söylemiş olsa dahi, Bursa'daki olaya şu açıklığı getirmediler: Bakınız arkadaşlar, bir yerde, belediye sınırları içinde, arazi kimin olursa olsun, ister mera vasfında olsun ister Hazineye ait olsun, belediyeler imar planını yapabilir ve kesinleştirilebilir.

Sayın Çelik, biraz önce, ilk konuşmasında, burada bir fotoğraf gösterdi; yani, yapılaşmış bir fotoğraf gösterdi. Sizlere soruyorum; bir imar planı kesinleştikten sonra, mülkiyeti sizin olmadan konut yapma imkânınız var mı?! Burada, belediye başkanı arkadaşlarım var. Eğer, oradaki mülkiyet, kesinleşen imar planı içindeki mülkiyet meraysa, Hazineye aitse, oradaki mülkiyet Hazine adına tescil edilir. Peki soruyorum, buradaki yapılaşma nasıl oldu? Yani, soruyorum, buna niçin cevap vermiyorsunuz?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır, cevap veriyoruz.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Efendim, cevap vermediniz.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bir imar planının kesinleşmiş olması demek, herkesin oraya gidip konut yapma gibi bir olay var mı; herkes, mülkiyeti varsa konut yapabilir. Peki, mera vasfındaki bir yer, kimlerin, nasıl mülkiyetine geçti de oraya konut yapabildi?!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Mera vasfından belediye meclisi çıkarmış.

ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada bir hukuksuzluk var. Orada imar planları kesinleşir, orada oluşan mülkiyetin üzerine denk gelen imar adaları Hazine adına tescil edilir. Bugün orada, Hazine adına imarlı parseller olması gerekiyordu, konutların olmaması gerekiyordu. Eğer, siz, bu sorunu çözmek istiyorsanız, bu hukuksuzluğu gidermek istiyorsanız, önce, o mülkiyetin nasıl oldu da bu insanların eline geçtiğinin veya belediyenin üzerine nasıl geçtiğinin veya bu anlamdaki sorumlular üzerinde hesap sorma anlayışını getirmek zorundasınız.

Biz, mera konusunda, Mera Yasasında, elbette konuşacağız, bu ülkenin değeridir meralar, bunları söyleyeceğiz; ama, bir yıl önce, sizler aynı yasayı değiştirdiniz, bir maddeyi değiştirdiniz, Türkiye'nin, gerçekten, hayvancılığıyla, tarımıyla önemli birçok değerini bir şekliyle peşkeş çekmeye hazır hale geldiniz.

Bunun için, burada Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hem oy rengimi söylemeden önce, yine AKP'li arkadaşlarıma bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Yasa tartışmaları iki günden beri sürüyor; konunun ne olduğunu bilmeden, dışarıda oturarak, efendim, maçları izleyerek, sadece kapıdan girerek, ne olduğunu bilmeden el kaldırmak doğru bir yasa çıkarma anlayışı değildir.

Bunu hatırlatarak, oyumuzun renginin ret olacağını şu anda ifade ediyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sizin grubunuz nerede?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, yasa tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Nisan 2005 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.30