DÖNEM
: 22 CİLT : 81 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
86 ncı Birleşim
20 Nisan 2005 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMA
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Tokat İlinin sorunları ile özelleştirilmesi istenilen Tokat sigara fabrikasının
üretim durumuna ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Antalya Milletvekili Osman Akman'ın,
Turizm Haftası münasebetiyle, Antalya'nın gelişen turizm potansiyeli ile buna
bağlı olarak artan sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması
3.- İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu'nun, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı çalışmalarına bir an evvel
başlanılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Belçika Temsilciler Meclisi Başkanının
TBMM Dışişleri Komisyonunu Belçika'ya resmî davetine icabet edecek Parlamento
heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/804)
2.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Belçika'ya yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/805)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının 2004 Ekim, Kasım ve Aralık
ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu raporu (5/14) (S. Sayısı : 874)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Ek-lenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Ek-lenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
4.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)
VI.-
ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
2.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine
ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sivas Milletvekili Nurettin Sözen'in,
Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın,
Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle
konuşması
3.- Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin af niteliği taşıyıp taşımadığı;
oylanmasında nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı hakkında
IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazILI Sorular ve CevaplarI
1.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya-Ereğli adliye binası inşaatına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK'in cevabı (7/5057)
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
adlî sicil kaydı talebi karşılığında bağış alınmasına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/5115)
3.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, bazı il ve ilçelerdeki olaylara yönelik alınacak tedbirlere ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5228)
4.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, 3201 Sayılı Emniyet Teşkalatı Kanununda değişiklik yapılmasının
düşünülüp düşünülmediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/5229)
5.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Eskişehir-Mahmudiye İlçesinde bir vatandaşın öldürülmesine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5232)
6.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
İstanbul'daki olaylarda polisin şiddet kullanmasına ve alınacak tedbirlere
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5236)
7.- İzmir Milletvekili Vezir AKDEMİR'in,
Menemen Devlet Hastanesinin atıksu kanalları olmadan açıldığına ve yetkililer
hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/5242)
8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
Kültür Sanat-Sen Genel Başkanının gözaltına alınmasına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5293)
9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
otomatik meteoroloji istasyonu ihalesine ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5347)
10.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, LPG'li araçların denetimsiz trafiğe çıkmasının engellenmesine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5369)
11.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
terör örgütü lideri hakkında AİHM'de verilen karara ve yeniden yargılanıp
yargılanmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/5405)
12.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
millî sporcuların eğitim ve istihdamına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5453)
13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Nilüfer-Görükle Belde Belediyesinin çöp konteynırı ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5523)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Ali
Dinçer, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle, çağdaş
cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen bu eğitim
kurumlarının verdiği hizmetlere ilişkin bir konuşma yaptı.
Kütahya Milletvekili Alaettin Güven, Kutlu
Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış ve sevgi elçisi Hazreti Peygamber’in
kişiliğine,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, köy
enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümünde köy enstitülerinin Türkiye'nin
toplumsal kalkınma projesi yönünden önemine ve yaptığı hizmetlere,
Ankara Milletvekili Oya Araslı, Ankara'nın
ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin sorunları ile buralarda yaşayan köylülerin
ve çiftçilerin içinde bulundukları sıkıntılara,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Genel Kurulu ziyaret eden Letonya
Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denildi.
Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı
David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'in resmî davetlisi olarak
Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento heyetini oluşturmak üzere
Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris
Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un Rusya Federasyonuna
resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık,
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un,
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık,
Tezkereleri kabul edildi.
Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi okundu; soruların geri verildiği bildirildi.
Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günkü
birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alan (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 20.4.2005 Çarşamba
günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine; gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 253 üncü
sırasında yer alan 868 sıra sayılı 23.3.2005 tarihli ve 5319 sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve
Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince
Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek
üzere geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasına; Genel
Kurulun 19.4.2005 Salı günü 15.00-20.00, 20.4.2005 Çarşamba günü 14.00-22.00, 21.4.2005
Perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine
ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edildi.
Milletvekili lojmanlarında Mustafa
Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi amacıyla,
Genel Kurulun 8.2.2005 tarihli 55 inci Birleşiminde kurulan (10/185) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasî parti gruplarınca
gösterilen adaylar seçildiler.
Başkanlıkça, Komisyonun başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve
yere ilişkin duyuruda bulunuldu.
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu
ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı
hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını
engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca görevlerini kötüye
kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin
(9/12), öngörüşmelerini müteakiben yapılan gizli oylama sonucunda, kabul
edilmediği açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Adalet ve
Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/386) (S. Sayısı:
867) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.
20 Nisan 2005 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.48'de son verildi.
Ali
Dinçer |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Harun
Tüfekci |
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Konya |
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Mehmet
Daniş |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
No.: 120
II.- GELEN
KÂĞITLAR
20 Nisan
2005 Çarşamba
Raporlar
1.- Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Çevre Komisyonu Raporu (1/322) (S. Sayısı: 871) (Dağıtma
tarihi: 20.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik ile 13 Milletvekilinin; Çeşitli
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (2/422) (S. Sayısı: 875) (Dağıtma tarihi:
20.4.2005) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
20 Nisan
2005 Çarşamba
Açılma
Saati: 14.00
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
Kâtip
Üyeler: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşimini açıyorum.
III.- Y O K
L A M A
BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağız.
Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine
basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik
sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden
yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama
pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde
Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim
Konuşma süreleri 5'er dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Tokat İli ve Tokat
Sigara Fabrikasının sorunları hakkında söz isteyen, Tokat Milletvekili Feramus
Şahin'e attir.
Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GündemdIşI Konuşmalar
1.- Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Tokat İlinin sorunları ile özelleştirilmesi
istenilen Tokat sigara fabrikasının üretim durumuna ilişkin gündemdışı
konuşması
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Tokat İlimizin ve Tokat Sigara Fabrikasının
sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Tokat İlimiz, 9 958 kilometrekarelik
yüzölçümüyle, 12 ilçeye, 636 köye, 54 belediyeye sahip, Yeşilırmak havzası
içerisinde bereketli topraklar üzerinde yer almaktadır. İlimizin bu yapısından
dolayı, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 75'i geçimini tarımsal faaliyetlerden
sağlamaktadır. Bu istihdam göstergesiyle, yani tarımda çalışan nüfus oranı
itibariyle Tokat, 81 il içerisinde 6 ncı sırada bulunmaktadır; ancak, ne yazık
ki, son yıllarda, ülkemizin tüm tarım kesiminde olduğu gibi, Tokatlı tarım
üreticilerimiz de perişan durumdadır. Bu gerçeği, sık sık seçim bölgesine giden
bütün milletvekillerimiz kabul edecektir.
İlimizin sosyoekonomik açıdan iki önemli
ürünü vardır; şekerpancarı ve tütün. İkisi de can çekişir duruma gelmiştir. Bu
iki ürüne bağlı sanayi tesislerimiz olan Turhal Şeker Fabrikası ve Tokat Sigara
Fabrikası, ilimizin en temel kamu yatırımlarıdır; ancak, hem bu iki önemli tarım
ürününde ve hem de iki önemli sanayi tesisinde tüm Tokatlıları şaşırtan
gelişmeler, gerilemeler yaşanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, 59 uncu hükümetin
uyguladığı ekonomi politikaları sonucunda şekerpancarı üretiminde uygulanan
kotalarla, üretim nişasta bazlı şeker sanayii lehine daraltılmış, geçimini
şekerpancarı üretiminden sağlayan çiftçilerimiz kaderlerine terk edilmiştir.
Şimdi, sormak gerekir; 2000 yılında
Tokat'ta 960 000 ton olan şekerpancarı kotası, hangi gıda üreten şirketler
grubunun daha fazla tatlandırıcı üretebilmesi için 2005 yılında 680 000 tona
düşürülmüştür? Geçtiğimiz günlerde basına da yansıdı; bugünkü iktidara yakın,
hatta Sayın Başbakanla iş ilişkisi olduğu bilinen bir grup, kotaları da aşan
bir şekilde kontrolsüz olarak tatlandırıcı ürettiği için, diğer tatlandırıcı
üreticileri tarafından şikâyet edilmiştir.
Şimdi, ister istemez insan düşünüyor;
genelde ülkemizin, özelde Tokat'ın şekerpancarı üreticileri, bu firmanın
kârlarını artırabilmesi için mi feda ediliyor?! Seçim meydanlarında ve iktidara
geldikten sonra çiftçiye dönük olarak en çok kullandığınız ucuz mazot
uygulamasını unuttunuz. Şimdi, çiftçi, mazotun ucuzundan vazgeçti, zam yapmayın
diye feryat ediyor. Bir defaya mahsus olmak üzere verdiğiniz mazot parası
çiftçinin hiçbir derdine derman olmadı.
2000 yılında 426 671 lira olan mazotun
litre fiyatı, iktidarınızla birlikte, bugün 1 900 000 lirayı bulmuştur.Tarla
parası olarak bilinen ve üretimle hiçbir ilgisi olmayan doğrudan gelir desteği
paraları bile zamanında verilemiyor. Geçen yılın paralarının dağıtımını ancak
bu sene tamamlayabildiniz. Çiftçi, üretim sezonunu, yani, masraf sezonunu
çoktan açtı; şimdi, sizden, bu tarla paralarının verilmesini bekliyor. Bu
paraları ne zaman ödeyeceksiniz?
Buğday üreticilerinin durumunu ise hepiniz
biliyorsunuz. Üretim için kullandığı girdilerin bedelini bile karşılayamayacak
duruma gelmişlerdir.
Türkiye'deki kaçak etten dolayı
besicilerin durumuyla ilgili söyleyecek bir şey bulamıyorum; perişan
durumdalar.
Tarımla ilgili kamu yatırımları neredeyse
durmuştur. Devlet Su İşlerinin 2005 yatırımları incelendiğinde açıkça
görülecektir ki, pek çok projeye kaynak dahi ayrılmamıştır. Bu yatırım
planıyla, Tokat, âdeta proje çöplüğü haline gelmiştir. Tokat için hayatî
önemdeki Güzelce ve Süreyyabey Barajlarının durumu hangi aşamadadır? Bu iki çok
önemli projeye ayırdığınız ödenek komik değil midir?! Almus-Akarçay Sulama
Projesini ayırdığınız komik parayla mı bitireceksiniz?!
Her seferinde hiç beğenmeyerek andığınız
57 nci hükümet döneminde bile -yani, 2001 yılında- Tokat'ın kamu yatırımlarında
tarım sektörünün payı yüzde 11,5 iken, sizin döneminizde, 2004 yılında yüzde
1'e düşmüştür.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin ve lütfen toparlayın.
FERAMUS ŞAHİN (Devamla) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; ilimizin, az önce de belirtmiş olduğum gibi,
ikinci temel tarımsal ürünü tütündür. İlimizde kurulu sigara fabrikasını bu
hükümet satmak istiyor. Sigara fabrikasını satıp, sigara pazarını ve tütün
üreticilerini yabancı tekellerin insafına mı bırakmak istiyorsunuz?!
Şimdi, hükümete buradan sormak istiyorum.
Tokat sigara fabrikasında deneme niteliğinde üretilen son derece kaliteli ve
yabancı sigaralarla rekabet edebilecek iki sigaranın -yani, Fors ve Kariyerin-
üretimine neden başlanmıyor? Bu sigaraların üretimini kim ya da kimler
engelliyor? Bu sigaraların üretiminin durdurulmasından kimler kazançlı çıkacak?
Tokat halkı, hükümetten, bu sorulara cevap beklemektedir.
Tokat'ta kurulu iki önemli kamu
fabrikasının faaliyetlerinin kısıtlanması esnafımızı da zor durumda
bırakmıştır. Özellikle taşımacılık yapan esnafımız, bu sıkıntılarını, sürekli
olarak, bana ve diğer Tokat milletvekillerine aktarmaktadırlar. Çoğu esnafımız
Bağ-Kur primlerini bile ödeyemez durumdadır. Tokat esnafı, bu fabrikaların
işlevsizleştirilmesini değil canlandırılmasını, Tokat ekonomisine ve ülke
ekonomisine eskisi gibi katkıda bulunmasını istemektedirler.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz mart
ayı başlarında yaşanan yoğun yağışlarda, başta Turhal İlçemiz olmak üzere pek
çok yerleşim merkezimiz taşkınlardan zarar görmüştür, çok miktarda maddî hasar
meydana gelmiştir. Hasar gören köylerimizin durumu ne haldedir haberiniz var
mı?! Hemşerilerimizin can ve mal güvenliğini bu doğal afetlerden koruyacak yatırımlar
ise kaplumbağa hızından bile düşük ilerlemektedir. Bir an önce taşkın kontrol
ve önleme yatırımlarının tamamlanması gerekmektedir.
Tokat'ta ulaşım sorunları da orta yerde
durmaktadır. Yine, buradan, hükümete sormak istiyorum. Tokat çevre yolu yapımına
ne zaman başlayacaksınız; yine, Ankara-Tokat ulaşımını rahatlatacak olan
Zile-Alaca yolunu ne zaman bitireceksiniz? Büyük reklam ve tanıtım
kampanyalarıyla yaptığınız duble yolların son halini gelip gördünüz mü hiç, ne
durumda?! Yılan hikâyesine dönen Tokat-Turhal duble yolunu ne zaman
tamamlayacaksınız; Tokat Havaalanını kullanıma ne zaman açacaksınız?
Değerli milletvekilleri, bütün dünyada
bacasız sanayi olarak bilinen ve tanıtımı için büyük kaynaklar harcanan kültür
ve turizm alanında da bu hükümetin yaklaşımı ortadadır. Zengin bir Türk kültürü
mirasına sahip olan Tokat'ta turizm bugün maalesef istenilen noktada değildir.
İlimiz, Selçuklular, Danişmentliler, İlhanlılar, Osmanlılar ve cumhuriyet
dönemine ait birçok esere sahiptir; ancak, bu eserlerin tanıtılması anlamında
gerekli yatırımlar ve harcamalar yapılmamaktadır; örneğin, her fırsatta
icraatlarını beğenmediğiniz 57 nci hükümet döneminde bile Tokat'ta turizme
yatırım yapılırken, hükümetiniz döneminde 2003 ve 2004 yıllarında turizm için
hiçbir yatırım yapılmamıştır.
Konuşmamı bitirirken ünlü seyyah Evliya
Çelebi'nin Tokat'a ilişkin bir
gözlemini aktarmak istiyorum. Seyahatnamesinde şöyle diyor Tokat halkı için:
"Gariplere dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, selim ve halim
insanlardır." Tokat insanı o gün öyle olduğu gibi bugün de böyledir.
Bu insanlar, Ankara'dan hizmet ve yatırım
bekliyorlar. Bu vesileyle Yüce Meclisi, tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Değerli milletvekili
arkadaşımız, Sayın Başbakanımızı açıkça itham ederek bir şirkette ortak olduğu
veya bir şirketle ilişki içerisinde olduğu...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Ortak saikiyle
suçlamadı.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bakınız, Sayın
Milletvekilinin, konuştuğu şahıs Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı; eğer elinde bir
delil varsa, bir iddia varsa çıkıp açık ve net bir şekilde burada ifade
etmesini istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Özellikle, tutanaklardan bakılıp, Değerli
Milletvekili arkadaşımızın bu konuda açık ve net ifade kullanmasını istirham
ediyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Tokat Milletvekili Sayın Resul Tosun,
yerinizden kısa bir söz talebiniz var; pek kısa olmak kaydıyla, İçtüzük 60'a
göre size söz veriyorum.
Buyurun Sayın Resul Tosun.
RESUL TOSUN (Tokat) - Çok teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli Tokat Milletvekilimiz Feramus
Şahin Bey bazı konulara temas ettiler. Tokat Milletvekili olmamız
hasebiyle... Zannediyorum bazı
bilgilere eksik ulaşmış. Geçtiğimiz haftalarda Turhal'da vuku bulan afetle
ilgili olarak, hükümetimiz acilen o gün hemen bölgeye 100 milyar, ertesi gün
150 milyar göndermiş. O hafta sonunda da İçişleri Bakanımız ve Bayındırlık
Bakanımız ile 5 Tokat milletvekili birlikte bölgeye hareket etmiş ve afet
yerini, afet mekânlarını yerinde görmüş, gereken müdahale zamanında
yapılmıştır. Arkadaşımızın, zannediyorum bilgisi yoktu; çünkü, henüz o bölgeye
gittiğini biz işitmedik.
Doğrudan gelir desteğine gelince, önceki
yıllarda verilemeyen, sadece Tokatımızda iki yıl içerisinde 71 trilyon,
çiftçimize doğrudan gelir desteği, mazot desteği ve alternatif ürün desteği
ödenmiştir. İlçelere göre de...
BAŞKAN - Anlaşıldı; ama, pek kısa olacak.
RESUL TOSUN (Tokat) - Bir cümle, Sayın
Başkanım.
BAŞKAN - Kelime ekonomisiyle, pek kısa.
RESUL TOSUN (Tokat) - İlçelere göre aydan
aya ödeme yapılmaktadır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sayın Başkan,
hükümet adına cevap veriyor; ben de söz istiyorum.
BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı...
RESUL TOSUN (Tokat) - Son olarak,
Tokat-Turhal yolumuzu yine Bayındırlık Bakanımızla son teftişimizde... Bu
senenin ekim ayında Tokat-Turhal yolunun asfaltı da bitecektir.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan,
hükümet adına cevap veriyor.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar.
Sayın arkadaşımızın söylediği sözler
arasında Sayın Feramus Şahin'i ilgilendiren bir tek söz var. Tokat'a
gitmediğiyle ilgili bir beyanatta bulundu.
RESUL TOSUN (Tokat) - Tokat'a değil, afet
bölgesine...
BAŞKAN - Tokat'a da... Neyse, Tokat'a
veya...
RESUL TOSUN (Tokat) - Afet bölgesine...
BAŞKAN - Tokat'a veya afet bölgesine diğer
milletvekillerinin, diğer ilgililerin gidip gitmediğiyle ilgili tam anlamıyla
herhangi başka bir milletvekilinin tespit yapması mümkün değildir, sürekli
orada beklemesi gerekir.
RESUL TOSUN (Tokat) - Eğer gittilerse,
sözümü geri alıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
Anlaşılmıştır...
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Gitmişler de ne
yapmışlar! Ne değişti afet bölgesinde, ne oldu?!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Tekel işçilerinin
yürüyüşünde neredeydiniz pekala?!
RESUL TOSUN (Tokat) - Oradaydım.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Yazıtepe'de uçan
köprünün yerine köprü mü yapmışlar, tahrip olan yerlerde tamir mi yapmışlar, ne
yapmışlar bugüne kadar?!
BAŞKAN - Anlaşıldı, teşekkür ederiz.
Karşılıklı tartışmayı keselim arkadaşlar.
Gündemdışı ikinci söz...
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hayır, ne yaptınız
gittiniz de; 2 bakan götürdünüz, ne değişti orada?!
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sayın
Başkan, böyle oturum olmaz!
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım
arkadaşlar, böyle bir usul yok. Böyle, karşılıklı konuşarak, karşılıklı
bağırarak...
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Başkanım, bize
dönerek niye söylüyorsunuz; konuşan onlar!
NAİL KAMACI (Antalya) - Siz gündemdışı
konuşmaya cevap veriyorsunuz, siz hükümet misiniz?!
BAŞKAN - Kardeşim, siz niye alınıyorsunuz;
ben, Genel Kurula bakıyorum...
NAİL KAMACI (Antalya) - Bakan mı
arkadaşımız?!
BAŞKAN - ...herkese bakıyorum, bu arada
sizi de görüyorum, gayet doğal. Uyarıyı herkese yapıyorum, alınmanıza gerek
yok.
Sayın milletvekilleri, Meclis
çalışmalarında böyle bir usul yok. Karşılıklı bağırarak, çağırarak, konuşarak
Meclis çalışmalarını sürdürmemiz mümkün değildir.
NAİL KAMACI (Antalya) - Sayın Başkan,
hükümet adına konuşma hakkına sahip değiller ki!
BAŞKAN - O nedenle, sükûneti temin
etmenizi rica ediyorum, sakin olun.
Şimdi, gündemdışı ikinci söz, Turizm
Haftası münasebetiyle söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Osman Akman'a
aittir.
Buyurun Sayın Akman. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Ayrıca, Antalya'da, Antalya turizmine ve
Türk turizmine hizmet edecek olan ikinci büyük yabancı terminalinin açılması,
ülkemize hayırlı, uğurlu olsun diyoruz.
2.- Antalya
Milletvekili Osman Akman'ın, Turizm Haftası münasebetiyle, Antalya'nın gelişen
turizm potansiyeli ile buna bağlı olarak artan sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
OSMAN AKMAN (Antalya) - Çok teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri,
Turizm Haftası nedeniyle şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Toplumda turizm bilincini geliştirmek, iç
turizmi canlandırmak ve halkın turizm hareketlerine katılımını sağlamak
amacıyla, her yıl 15-22 Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan Turizm
Haftasını, bu yıl 29 uncu kez kutluyoruz. Dünyada, bir yılda, 700-800 milyon
civarında insan 500-600 milyar dolar para harcayarak seyahat etmektedir. Her
yıl yüzde 17 artışla dünyada önemli bir sektör haline gelmiştir. Sektörler
arasında dünyada üçüncü sıradadır. Bu artış hızıyla, çok yakın bir gelecekte,
ilk sıraya yükseleceği kuşkusuzdur. Bizim inancımızda da, imkânı olanlar için
hac ibadeti, tarihî yerlerin görülmesi ve seyahat edilmesi vardır.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye'de
turizm, kültürü, doğayı, tarihi, denizi, kumu, güneşi, Anadolu'nun güzel
insanlarının hoşgörüsünü, misafirperverliğini bir bütün olarak, bozmadan,
değiştirmeden, koruyarak, güzelleştirerek kazanca dönüştürme sanatı ve
becerisidir. Ülkemiz, bahsedilen bu imkânlara fazlasıyla sahiptir. Dünya
üzerinde, 23 uygarlığın iz bırakarak geçtiği Türkiyemiz gibi ikinci bir ülke
yoktur. Böylesi bir kültür mirası, bütün dünya milletleri için çok değerli bir
hazinedir. Bu tarihsel mirasın bu denli çeşitliliğe varabildiği bir başka
Akdeniz ülkesi hemen hemen yok gibidir. Bütün dünyanın bildiği, tanıdığı,
imparatorluklara başkentlik yapmış olan İstanbul -turizm için ne aransa
barındıran, gururumuz İstanbul- Erzurum, Konya, Kapadokya, Edirne, Denizli,
Bursa, İzmir, dinler mozaiği Urfa ve Mardin ve de Büyük Önder Atatürk'ün "hiç
şüphesiz dünyanın en güzel şehri" dediği Antalyamız. 81 ilimizden
hangisine bakarsanız, her birinde saymakla bitiremeyeceğiniz tarihî, doğal,
kültürel güzelliklerimiz.
FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) - Adıyaman
da var...
OSMAN AKMAN (Devamla) - Adıyaman'ı da
unutmadık.
Değerli arkadaşlar, turizm deyince,
biliyorum, hepinizin aklına Antalya geliyor, Antalya denilince de turizm. Yani,
deniz kenarında dinlenenler, güneşlenenler, yüzenler, tatil yapanlar, hoş
günler geçirenler, güzellikler vesaire vesaire... Elbette, Antalya, turizmin
başkenti. Antalya İlimiz, çok sayıda yabancı ve yerli turist ağırlıyor. Mesela,
geçen yıl, 2004 yılında Antalyamıza gelen yabancı turist sayısı 6 257 000.
Türkiye'ye gelen yabancı turist sayısının 17,2 milyon olduğunu düşünürsek, Antalya'nın
birinci sırada olduğunu hemen görürüz, hemen dikkatimizi çeker. İkinci sırayı 3
500 000'e yaklaşan turist sayısıyla İstanbul almakta; üçüncü sırayı ise, 2 500
000'i az geçen turist sayısıyla Muğla almaktadır.
Ülkemize, dolayısıyla Antalya'ya gelen
turistlerin yüzde 65-70'i Avrupa Birliği ülkelerinden, özellikle en çok
Almanya'dan, sonra da Rusya'dan gelmektedir. Bu yılın ilk üç ayında Antalya'ya
685 000 yabancı turist gelmiştir. 2004 yılının rakamlarına baktığımızda 172 000
artış vardır; yani, bu yılın ilk üç ayında turist sayısı yüzde 33,5 artmıştır.
Turistin çokluğu ve artışıyla Antalya olarak, Türkiye olarak iftihar ediyoruz.
Yine, yılda 3 000 000'un üzerinde yerli
turist ilimizi ziyaret ediyor. Bir de -Antalyamız, 80 ilden göç alan bir şehir-
başka illerden Antalya'ya yerleşenler, Antalya'da çalışanlar ve Antalyalıların
evlerinde ağırladıkları misafir turistlerimiz... Elbette, Antalyamıza turistin
çok gelmesinde, başta Kültür ve Turizm Bakanlığının, turizm acentelerinin,
yerli tur operatörlerinin, işletme sahiplerinin, kısaca turizmcilerin payı
büyük; kendilerini kutluyor ve teşekkür ediyorum. Ancak, gerçekten, Antalya
dünyanın en güzel şehridir; insanlarımızın misafirperverliği, güneş, deniz,
kum, tarih, doğal güzellikler, şelaleler, rafting yapılan akarsularımız...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akman, devam edin ve
toparlayın lütfen.
OSMAN AKMAN (Devamla) - ...mağaralar, kaya
mezarlarımız -Demre'de olmak üzere- dağ turizmi ve kayak, otomobil sporları,
velhasıl, Antalya'nın hemen hemen her ilçesinde, her beldesinde, neredeyse her
köyünde ayrı bir engin doğal güzellik, ayrı bir tarihsel derinlik; saymakla
bitmez.
Değerli arkadaşlar, 2000 nüfus sayımına
göre Antalya'nın nüfusu 1 720 000. Antalya'ya gelen yerli-yabancı turistleri,
misafir ettiklerimizi ve Antalya'nın yıllık nüfus artışını hesapladığımız
zaman, şu an itibariyle, Antalya'nın nüfusunu en az 3 000 000 olarak kabul
etmek gerekir, mevcut durum bu. Ancak, altyapı, 2000 nüfus sayımı, yani 1 720
000 nüfusa göre planlanıyor ve belirleniyor. Bu nedenle, zaman zaman, bazı
devlet kurumlarında kuyruklar, izdihamlar, sıralarda kavgalar yaşanabiliyor.
Fizikî mekân yetersizliği ve birçok kurumda personel açığı var. Özel bankalarda
bile zaman zaman gerçekten izdihamlar görebiliyoruz.
Son yıllarda, özellikle, başta Antalya
olmak üzere, sokak çocukları meselesi var. Şu anda pilot il içerisine alındı.
Turizmi destekleyen ilgili kurumların bağlı bulunduğu Sağlık, Tarım, Çalışma,
Maliye, Bayındırlık, İçişleri Bakanlıklarının bu durumları dikkate aldığını
biliyorum ve bundan sonra da konuya ilgilerinin artarak devam edeceğine inancım
tamdır. Bunu, Başbakanımızın hemen hemen her ay Antalya'ya gelişinden ve
Antalya'da yapılan yatırımlardan, yapılan tesis açmalardan net olarak görebiliriz.
En son, biliyorsunuz, biraz önce Sayın Meclis Başkanvekilimizin de ifade ettiği
gibi, pazar günü, havaalanı ikinci terminal açılışı, Kumluca Devlet
Hastanemizin açılışı yapılmıştı. Bu tesislerimizin açılışlarını saymakla
bitiremeyiz.
Değerli arkadaşlar, önümüzde, şimdi üçüncü
olan; fakat, yakın gelecekte kesinlikle birinci olacağına inandığımız turizm
sektörünün, hiç şüphesiz eksikleri ve yapılması gerekenleri vardır. Bu konuda
Kültür ve Turizm Bakanlığının ve hükümetin çalışmalarını biliyorum. Mesela,
turizmle ilgili yeterli envanterin henüz tamamlanamamış olması, ayrıca, şu anda
turizmde KDV'nin Türkiye'de yüzde 18, turizm anlamıyla rakip ülkelerde KDV
oranının yüzde 8 ve 10 oluşu; her şey dahil sistemi nedeniyle, gelen
turistlerin, özellikle yabancı turistlerin, bizim insanımızın
misafirperverliğini ve onlara olan ikramlarını yeterince görememiş olmaları...
Ki, bunu çok önemsiyorum; çünkü, Türkiye'ye gelip, kendi memleketlerine
döndükten sonra yabancı turistlerin, başka devletlerin insanlarının,
mensuplarının, gerçekten, Türkiye'yle ilgili fikirleri çok değişiyor. Her şey
dahil (all inclusive) biraz açılır, gelen turistlerimiz eğer halkın arasına
karıştırılır, bizim insanımızın ve diğer bütün tarihsel, kültürel
derinliklerimizin görülmesi sağlanırsa, çok daha iyi olur.
Ayrıca, meslek birlikleri yasasıyla
ilgili, hükümetin çalışmaları var. Rehberlik yasasıyla ilgili çalışmalar var.
İnşallah, kısa sürede tamamlanacaktır. Turizm faaliyetlerinin oniki aya ve
bütün Türkiye'ye yayılmasıyla ilgili çalışmaları var Kültür ve Turizm
Bakanlığının.
Ayrıca, Antalya için, özellikle üzerinde
durduğumuz Antalya milletvekilleri olarak, Antalya'daki turistik ve diğer
işletmelerin vergi kaydının Antalya dışında olması nedeniyle -Antalya için özel
konuşuyorum bu noktada- belediyelerin ve özel idare payının kaybı oluyor
Antalya'da. Bilmiyorum, Yüce Heyetiniz olarak, şirketin bulunduğu yere verginin
yatırılmasıyla ilgili bir çalışmayı hep beraber yaparız inşallah.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu
düşüncelerle, Yüce Heyetinizi, tekrar, selamlarken, Kutlu Doğum Haftası ve
Mevlit Kandilinin Heyetimiz, ülkemiz, tüm İslam âlemi ve bütün insanlık için
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Sekizinci
Beş Yıllık Kalkınma Planı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu'na aittir.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
Süreniz 5 dakika.
3.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı
çalışmalarına bir an evvel başlanılmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ben, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı üzerinde söz
almış bulunuyorum. Henüz üzerinde hiçbir çalışma başlatılmamış olan ve gelecek yılbaşından
itibaren Anayasa gereği yürürlüğe girmesi gereken dokuzuncu beş yıllık kalkınma
planı üzerinde söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, yıllardır,
ülkemizde, neoliberal ekonomi politikaları eşliğinde bir talan ve sömürge
düzeni sürdürülmektedir. Üretim ekonomisi devredışı bırakılmakta, teknolojik
yapılanma ve çağın sektörlerine yatırım dışlanmakta, piyasalarda tekelci yapı
aşılamamaktadır. Kamunun finansman aracına dönüştürülen içborçlanmayla, bir
avuç rantiye kesimi için, yüksek reel faizli vergisiz bir cennet
yaratılmaktadır. Sosyal devlet geriletilmekte, emek sömürüsü ve gelir
dağılımında bozukluk tırmandırılmakta, tarım desteksiz, çiftçi ve güçsüzler
korumasız bırakılmaktadır. Avrupa Birliğiyle üyelik sürecinde, ülkemizin
vazgeçilmez kırmızı çizgileri kırılmakta, IMF'yle, teslimiyetçi ilişkiler
sürdürülmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu çarpık yapı, bu
bozuk düzen sürdürülemez. Bu sürecin sonu kaostur. Bu ilişki ve politikaların
sonunda, bu süreçle, Türkiye, düzlüğe taşınamaz. Türkiye, ulusal birikimleri ve
üretici güçleri dışlayan, yüksek reel faizle beslenen neoliberal ekonomik
düzene mahkûm kılınamaz. Sosyal duyarlılıktan yoksun, sadece borç üreten IMF
programı Türkiye'nin tek seçeneği olamaz.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin yeni bir
vizyona ve atılıma ihtiyacı vardır. Türkiye, artık, kendi ulusal programını,
ulusal değişim programını yaşama geçirmelidir; zira, vizyonu olmayan toplumlar
çağı paylaşamazlar, geçmişe tutsak kalırlar. Avrupa Birliğiyle tam üyelik gibi
çok önemli bir dönemeçten geçmekte olan Türkiye'nin, bu kısırlığı paylaşma, bu
sığlığı taşıma lüksü olamaz; ancak, Türkiye, ne yazık ki, son yıllarda vizyon
kısırlığı ve ufuk sığlığı yaşamaktadır. Hükümet, içeriden ve dışarıdan
kurgulanan bu vizyonsuz sığ yapıya, âdeta, teslim olmuş vaziyettedir. AKP
Hükümetiyle, ekonomimiz, âdeta, okyanusta dümensiz kalan bir gemi gibi rotasız
yalpalanmaktadır.
Şimdi, Hükümete bu kürsüden sormak
istiyorum: Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planını yapmaya niyetiniz yok mu? Bu
sığlığı aşmak, ekonomimizi kuşatan kıskacı kırmak için en etkin araç olan
stratejik planlamayı niye rafa kaldırıyorsunuz?
Bilindiği gibi, Anayasanın 166 ncı
maddesi, kalkınma girişimlerinin plana göre sürdürülmesini öngörmektedir. Bu
amaçla, kırküç yıl evvel Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş ve geçen dönemde, 8
adet, beşer yıllık kalkınma planları hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Sekizinci Beş Yıllık Planın uygulama dönemi, hükümet umursamasa dahi, dikkate
almasa dahi, bu yıl sona erecektir. Demek ki, gelecek yılbaşından itibaren yeni
bir kalkınma planına ihtiyaç vardır; dokuzuncu beş yıllık kalkınma planının
başlatılması gerekmektedir. Oysa, hükümette ve Devlet Planlama Teşkilatında
rüzgâr esmemekte, hiçbir hazırlığın izleri görülmemektedir.
Bundan evvel, Sekizinci Beş Yıllık Planda,
92 adet özel ihtisas komisyonu raporu planın uygulamaya geçmesinden bir yıl
evvel hazırlanmış ve içinde bulunduğumuz günlerde plan tamamlanarak Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tartışmaya açılmıştı. Şimdi, önümüzde sekiz ay var. Ne
zaman özel ihtisas komisyonlarını başlatacaksınız? Ne zaman tamamlayacaksınız?
Ne zaman planı hazırlayacaksınız? Ne zaman burada kabul edeceğiz? Ondan sonra,
ne zaman, o planı temel alarak, 2006-2008 dönemi üç yıllık program bütçe
uygulamasının temel makro büyüklüklerini belirleyeceksiniz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Belli ki, IMF
ve Avrupa Birliği arasında sıkışmış bulanan hükümet, anayasal bir görev olan
kendi ulusal planını hazırlama iddiası ve iradesinden yoksundur. Oysa, biraz
evvel belirttiğim gibi, ancak dokuzuncu beş yıllık kalkınma planının Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabulünden sonra 2006 yılı programının ve ona bağlı
olarak -aynı zamanda Kamu Malî Yönetimi Yasasının gereği olarak- üç yıllık
bütçe dengesi ile 2006 yılı bütçesinin hazırlanmasına geçilebilir.
Avrupa Birliğince sağlanacak olan, AB ile
ekonomik ve sosyal uyumu sağlamaya yönelik katılım öncesi malî yardımların
kullanımında temel teşkil etmek üzere, hükümetin, âdeta, Türkiye Büyük Millet
Meclisinden kaçırarak hazırlamış olduğu 2004-2006 dönemine ait ulusal kalkınma
planının, 2006 yılına ait makro büyüklüklere temel teşkil etmesi düşünülemez.
Bu belgenin AB'ye tam üyelik dışındaki hedefleri ve iddiaları, ekonomimizin
yönlendirilmesine temel teşkil edemez.
Türkiye, örgütlü kesim temsilcilerinin
katkısı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla, AB ile eşit koşullarda
tam üyelik perspektifini de kapsayan, 2005-2023 dönemini kapsayan bir atılım ve
yeniden yapılanma stratejisini, perspektifini, burada, bu Yüce Mecliste
tartışarak kabul etmelidir. 2006-2010 dönemini kapsayacak olan dokuzuncu beş
yıllık kalkınma planı, bu uzun vadeli strateji ve perspektifin temel çerçevesi
içerisinde ele alınmalı ve hızla hazırlanmalıdır. 2006-2008 dönemini kapsayacak
üç yıllık konsolide bütçe de, onun genel dengesi de, bu makro hedefler üzerine
inşa edilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, dokuzuncu beş yıllık
kalkınma planının büyüme stratejisi, kamu ve özel kesim üretim kalelerinde
teknolojik yapılanma, çağın ileri kilit sektörlerinde yoğunlaşma, dışrekabet
gücü ve verimlilikte atılım temellerinde, stratejik ve bölgesel planlama
eşliğinde sürdürülebilir bir çerçeveye oturtulmalıdır. Dokuzuncu beş yıllık
kalkınma planı, örgütlü ve dışrekabet gücü yüksek, sosyal piyasa düzeni eşliğinde,
verimli ve teknolojik düzeyi yeterli üretim ekonomisine geçilmesini, AB'ye tam
üyelik iddiamızın, ulusal duyarlılıklarımızdan ödün vermeden, eşitlik
koşullarında kararlılıkla sürdürülmesini öngörmelidir.
Değerli arkadaşlarım, dokuzuncu beş yıllık
kalkınma planı, gelecek on yıl süresince, yıllık ortalama reel yüzde 7'lik bir
büyüme hızına ulaşılmasının, on yıl sonra, sadece büyümeden kaynaklanacak gayri
safî millî hâsılanın ve devlet bütçesinin; yani, toplumsal refahın ikiye
katlanmasının, gelecek on yıl boyunca, her yıl ortalama 1 000 000 ek istihdam
yaratılmasının, on yıl sonunda gerçek işsizlik oranının yüzde 5'in altına
çekilmesinin hedeflerini içermelidir.
Dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı,
gelecek on yıl boyunca, konsolide bütçede, gayrî safî millî hâsılanın yüzde 3'ü
oranında faizdışı fazla yaratılarak, bütçenin asgarî yüzde 10'unun yatırım ve
teknolojik yapılanmaya, diğer bir yüzde 10'unun ise, bölgesel, sosyo ekonomik
kalkınmaya ayrılmasını hedef almalıdır.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ALGAN HALCALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ancak
böylelikle, Mustafa Kemal Atatürk'ün çizmiş olduğu çağdaş uygarlıkları aşma
yolunda, ulusal onurunu, bütünlüğünü koruyarak, demokrasisini geliştirerek,
işsizlik, eşitsizlik ve yoksulluğu aşarak, yoluna başı dik olarak devam
edebilir.
Hükümete hâkim olan, günü kurtaralım,
bizden sonrası tufan, kim öle kim kala mantığı kesinlikle ülkemizin çıkış
yolunu oluşturamaz. Hükümeti bu konuda uyarmayı, bir siyasetçi ve bir eski
planlamacı olarak görev biliyorum. Hükümete, derhal, dokuzuncu beş yıllık
kalkınma planı çalışmalarına başlaması için bu yüce kürsüden çağrıda
bulunuyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
Bugün yorucu bir çalışma programımız
olacak, saat 22.00'ye kadar. Kâtip arkadaşların yerinden okumalarında büyük
yarar var. Bunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Kâtip arkadaşımız yerinden okuyabilir.
Lütfen okuyun.
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Belçika
Temsilciler Meclisi Başkanının TBMM Dışişleri Komisyonunu Belçika'ya resmî
davetine icabet edecek Parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca
isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/804)
19 Nisan 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Belçika Temsilciler Meclisi Başkanının
vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin 25-27 Nisan 2005 tarihleri arasında
Belçika'ya resmî bir ziyarette bulunması, Genel Kurulun 12 Ekim 2004 tarihli 4
üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi
uyarınca, heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu
isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Mehmet Dülger (Antalya)
V. Haşim Oral (Denizli)
Aziz Akgül (Diyarbakır)
İnal Batu (Hatay)
Mehmet Denizolgun (İstanbul)
BAŞKAN- Bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun raporu vardır; okutup, bilgilerinize
sunacağım.
Lütfen okuyun.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2004 Ekim, Kasım ve Aralık ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/14) (S. Sayısı : 874) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
2004 yılı Ekim ayı
başında mevcut para : 4 740 269 753 596.-TL
2004 yılı
Ekim-Kasım-Aralık aylarında
Ziraat Bankasının aldığı
para : 67 332 481 610 106.-TL
+
Toplam
: 72 072 751 363 702.-TL
2004 yılı
Ekim-Kasım-Aralık aylarında
Ziraat Bankasının
harcadığı para : 67 238 164 746 622.-TL
2005 yılı Ocak ayı
başında Bankada
mevcut para : 4 834 586 617 080.-TL
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2004 yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları
incelendi;
2004 yılı Ekim ayında
Ziraat Bankasındaki mevcut para 4 740 269 753 596.- TL'dir. Ekim-Kasım-Aralık
dönemi itibariyle Hazineden 67 332 481 610 106.- TL alınarak Bankadaki toplam
para 72 072 751 363 702.- TL olmuştur. Mevcut paradan bu üç aylık dönemde
yapılan harcamalar 67 238 164 746 622.- TL, kalan paramız 4 834 586 617 080.- TL
olup saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu
görülmüştür.
Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
|
Başkan |
Kâtip |
Denetçi |
|
İsmail Özgün |
Mustafa Cumur |
Mehmet Emin Tutan |
|
Balıkesir |
Trabzon |
Bursa |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Saffet Benli |
Ahmet Işık |
Mustafa Zeydan |
|
Mersin |
Konya |
Hakkâri |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Fetani Battal |
Mustafa Yılmaz |
Ahmet Sırrı Özbek |
|
Bayburt |
Gaziantep |
İstanbul |
|
Üye |
|
Üye |
|
İsmet Atalay |
|
Vezir Akdemir |
|
İstanbul |
|
İzmir |
|
(Muhalif) |
|
|
(x) 874 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza
sunacağım:
IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler ve Önergeler (Devam)
2.-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/805)
19.4.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Brüksel'de yapılan Avrupa
Halk Partisi Zirvesine katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle
birlikte 21-23 Mart 2005 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Ekli Liste:
Ömer Çelik (Adana)
Akif Gülle (Amasya)
Egemen Bağış (İstanbul)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup
oylarınıza sunacağım.
VI.-
ÖNERİLER
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun
20.4.2005 Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları
arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin,
İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Haluk Koç
Samsun
Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler" kısmının 152 nci sırasında yer alan 578/1 ek sıra sayısının
bu kısmın 4 üncü sırasına, 222 nci sırasında yer alan 745/1 ek sıra sayısının
bu kısmın 5 inci sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Öneri lehinde 2
kişiye, aleyhinde, yine 2 milletvekiline söz verme imkânımız var.
Lehte söz alanlar, Konya
Milletvekili Sayın Atilla Kart ile Kocaeli Milletvekili Sayın Sefa Sirmen.
Aleyhte söz isteyen, şimdilik yok.
Söz süreleri 10'ar
dakika.
Önce, Sayın Atilla Kart;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Danışma
Kuruluna sunmuş olduğu Grup gündem önerisi hakkında görüşlerimi beyan etmek
üzere söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum
Değerli arkadaşlarım,
dokunulmazlık dosyalarını Genel Kurul gündemine getirmeye devam ediyoruz. Bunu
polemik ve siyasî istismar konusu olsun diye yapmıyoruz. Siyasetin saygınlığı
ve tutarlılığı adına bu konuyu ısrarla takip etmenin önemine yürekten
inanıyoruz, milletvekilliği sorumluluğunun gereği olduğuna inanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'yi yöneten kadrolar hakkında acaba bu dokunulmazlık dosyalarında ne
gibi suçlamalar yapılıyor? Bu suçlamaların ciddiyeti ve içeriği nedir? Suçlama
yapılan bu kadrolar ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bu dar
kadroyla ilgili gerçekler nelerdir? Bu kadro etrafında nasıl bir yapılanma
vardır? Bu yapılanma, sadece eş dost ilişkilerine mi dayanıyor? Bu ilişkilerin
etrafında hangi unsurlar hâkim? Bu kadrolar hakkında, neden, özellikle de
görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık,
zimmet, sahtecilik ve benzeri suçlamalar yapılıyor? Bu kadroları haksız yere
hedef alan birileri mi var? Böyle bir durum yoksa, bu kadrolar hakkında neden
bu kadar ağır suçlamalar yapılıyor? Kamuoyuna dokunulmazlıkla ilgili olarak
verilmiş olan vaatler konusunda bu kadar büyük çelişkiler içinde olunmasının
sebebi nedir? Yoksa, bu kadronun endişelenmesini ve dokunulmazlık zırhına
bürünmesini gerektiren kişisel ve siyasî kaygılar mı var?
Bu soruları tartışmamız,
irdelememiz gerekiyor. İşte, bunları, değerli arkadaşlarım, kamuoyunun bilmesi
gerekiyor, yargı zemini içinde, kamuoyunun bunları öğrenmesi gerekiyor. Gelinen
noktada, dokunulmazlık kavramının ve mevcut İçtüzüğün kötüye kullanılması, eylemli
olarak ihlal edilmesi ve bu dosya içeriklerinin kamuoyu tarafından öğrenilmesi
engellendiği içindir ki, zorunlu olarak, Grup gündem önerisi yoluyla bunları
kamuoyu gündemine getiriyoruz. Gerçeklerin öğrenilmesi adına bunları dile
getirmeye ve anlatmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSKİ mülkiyetinde bulunan, yani, Su ve
Kanalizasyon İdaresi mülkiyetinde veya tasarrufunda bulunan 15 adet taşınmazı,
yönetim kurulunun kararıyla Su Vakfına kiralar. Kiralama işlemini yapanlar
kimlerdir; kiralama işlemini Büyükşehir Belediye Başkanı ve İSKİ Yönetim Kurulu
Başkanı olarak görev yapan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Ali Müfit
Gürtuna, İSKİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, İSKİ Yönetim Kurulu Üyeleri
Selami Oğuz, Prof. Dr. Hasan Zuhuri Sarıkaya, Mehmet Zeki Sayın ile Musa Ordu
ismindeki kişilerdir. Bu kişilerden Zeki Sayın'ın Kamu Bankaları Yönetim Kurulu
Başkanı olarak görev yaptığını kamuoyu gayet yakından biliyor. Bu görevlilerin
muhtelif yönetim kurulu kararlarında imzaları var; yani, İSKİ Yönetim Kurulu
Başkanı ve üyesi olarak kararları var. Bu görevliler, İSKİ mülkiyetindeki
taşınmazları, yukarıda ifade edildiği gibi, Su Vakfına kiralıyorlar.
İlginç olan husus,
değerli arkadaşlarım, bu kişiler, aynı zamanda Su Vakfının yönetiminde de
görevliler; yani, sözleşmenin her iki tarafında da görevleri var; hem İSKİ
Yönetim Kurulu Başkanı ve üyesi olarak hem de kiralama yaptıkları Su Vakfının
yöneticisi olarak. Aralarında profesörlerin de bulunduğu ve İSKİ Yönetim Kurulu
gibi önemli sayılacak bir kurumda görev yapan bu kişilerin, böylesine hukuk
tanımaz, böylesine hukuka aykırı bir işlem yapmalarının nasıl bir gerekçesi,
nasıl bir açıklaması olabilir, nasıl bir izahı olabilir?! Diğer suç ve çıkar
ilişkilerine ilişkin ciddî iddiaların araştırılması ve değerlendirilmesi bir
tarafa, salt bu olay bile, açık bir şekilde, başlı başına görevi kötüye
kullanma niteliğindedir. Elbette, bunun suç aşamasına varıp varmadığı
yargılamayla anlaşılabilecek bir husustur.
Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu uygulamaya pek de şaşırmamak gerekiyor, pek de yadırgamamak
gerekiyor; çünkü, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Büyükşehir Belediye Başkanlığı
döneminde benzer uygulamaların sıkça yapıldığını görüyoruz ve biliyoruz. Amasya
Milletvekili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Akif
Gülle'yle ilgili olan ve Genel Kurul gündeminde bulunan (3/100) esas numaralı
dosyada da benzer durumun olduğunu çok iyi biliyoruz. İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin harita yapım işini protokolle BELBİM AŞ'ye vermesinden sonra, bu
kararı alan Büyükşehir yetkilileri, BELBİM AŞ adına da o protokolü imzalamaktan
kaçınmamışlardır.
Değerli arkadaşlarım, bu
nedir biliyor musunuz; bu, -tekrar, en hafif ifadesiyle söylüyorum- kural
tanımazlıktır, bu, hukuk tanımazlıktır, bu, kendini hukukun üstünde ve dışında
zannetmektir.
Bakın, sadece 3 dosyadan
söz ediyorum değerli arkadaşlarım. Bu kadroyla, bu dar siyasî kadroyla ilgili
olan 3 tane dosyadan söz ediyorum. BELBİM olayında kamuyu 321 milyar, İGDAŞ
olayında kamuyu 170 trilyon, Akbil olayında kamuyu 146 trilyon zarara uğrattığı
yolunda yargılama dosyaları bulunan bu siyasî kadronun İSKİ olayındaki yol ve
yöntemleri sıkça kullandığı, bu dosyalardan da anlaşılıyor.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Başbakan, Ağrı Milletvekili Cemal Kaya'nın istifasıyla ilgili olarak
"onurlu bir davranış" değerlendirmesini yaptılar. Sayın Başbakan ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekibi hakkında yapılan suçlamalar, kabul etmek gerekir ki, Sayın Cemal Kaya ile ilgili
suçlamalarla aynı nitelikte olan ve milletvekili seçilmeye engel teşkil eden
suçlamalardır. Üstelik, bu dosyaların önemli bir bölümünde, Cemal Kaya olayında
olduğu gibi, fezlekeyle sınırlı olmayan, yargılama aşamasına ve daha da ötesi
karar aşamasına varan dosyalar ve bulgular vardır değerli arkadaşlarım. Bakın,
orada sadece fezleke var; burada ise, yargılama dosyaları var, mahkeme
kararları var değerli arkadaşlarım.
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Beraat kararları var...
ATİLLA KART (Devamla) -
Bu dosyalarda, mahkeme ve mahkûmiyet kararları var değerli arkadaşlarım; bana
isim söyletmeyin! Bursa ve Giresun Milletvekilleri diyorum... Mahkeme kararları
var, değerli arkadaşlarım... Mahkûmiyet kararları var değerli arkadaşlarım...
O zaman, ne yapmak
gerekiyor; aynı onurlu davranışı, haklarında böylesine ağır suçlamalar bulunan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bu kadronun da yapması gerekmez mi,
değerli arkadaşlarım?!
Biz, Sayın Başbakan ve
arkadaşlarından istifa etmelerini beklemiyoruz, toplumun beklentisini
seslendiriyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) -
Endüstri Holding var mı?
ATİLLA KART (Devamla) -
Değerli arkadaşım, bu anlattıklarımın içinde, o sizin dediklerinizin de cevabı
var dikkatle dinlerseniz.
Gelin, İçtüzüğü eylemli
olarak ihlal etmeyin, yargılamanın önünü açın, Meclisin saygınlığını daha fazla
ihlal etmeyin -Sayın Başbakanın deyimiyle- bu onurlu davranışı gösterin,
sistemin ve hukukun önünü tıkamayın.
Değerli arkadaşlarım,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli siyasî kadro, bir taraftan
dokunulmazlık zırhına bürünüp diğer taraftan da siyasî muarızlarına saldırıyor.
Nasıl saldırıyor; biraz evvel bir arkadaşımızın yaptığı gibi saldırıyor.
Haklarında yargılama dosyası bulunanların yargılanmasının önünü kesiyorsunuz,
haklarında hiçbir dosya bulunmayanlara suçlama atfediyorsunuz! Böyle bir mantık
olabilir mi değerli arkadaşlarım, böyle bir mantık olabilir mi?! Böyle bir
insaf duygusu olabilir mi?! Bir taraftan bu zırha bürüneceksiniz, diğer
taraftan da muarızlarınızın yargılanma hakkını engelleyeceksiniz, tamamen
kişisel ve siyasî kaygılarınız için başkalarının savunma hakkını
engelleyeceksiniz!
Gelin, biraz sonra
yapılacak oylamayla, hem Sayın Başbakanla ve hem de Yuvacık olayıyla ilgili
olarak yargılamanın önünü açalım değerli arkadaşlarım. Bakın, ne yaptık burada;
aylarca Yuvacık olayını dile getirdik. Kocaeli Milletvekili Sayın Muzaffer
Baştopçu umarım buradadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
ATİLLA KART (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Yuvacık olayıyla ilgili
olarak araştırma komisyonları kurduk; aylarca tartıştık, raporlar hazırladık
"Yuvacık olayında sorumlu olanlar yargılanmalıdır" dedik. Buyurun,
değerli arkadaşlarım, dosya önünüzde; o arkadaşlarımızın yargılanmasının önünü
açalım. Niye açmıyoruz?.. Açmadığımız zaman, hiç olmazsa, bundan böyle susun,
değerli arkadaşlarım. Bundan böyle konuşmaya hakkınız sizin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hadi canım sen de!.. Niye yokmuş?!
ATİLLA KART (Devamla) -
Bundan böyle, konuşmaya hakkınız yok değerli arkadaşım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sen mi konuşacaksın?!
BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim arkadaşlar.
ATİLLA KART (Devamla) -
Bakın, değerli arkadaşlarım, gelinen süreçte, bunları halen yapmıyorsanız,
gelişigüzel bir şekilde "hadi canım" diyorsanız, bunları yapmaktan
ısrarla kaçınıyorsanız, yolsuzlukla mücadelede samimî olduğunuza kimseyi
inandıramazsınız.
Kamuoyu, haklı olarak şu
sonuca varacaktır: Yolsuzluğa bulaştığı yolunda ciddî deliller ve dosyalar
bulunan dar bir siyasî kadro, İstanbul Büyükşehir Belediyesi merkezli bir
siyasî kadro, yolsuzlukla mücadele edemez; bu, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Gelin, değerli
arkadaşlarım, dar bir siyasî kadronun bu yanlışlarına ve hukuk tanımazlıklarına
yardımcı olmayalım, temiz siyaset ve temiz toplumun önünü açalım.
AHMET YENİ (Samsun) -
İSKİ skandalı...
ATİLLA KART (Devamla)-
Toplumsal talep ve baskı karşısında, bu sosyal süreci daha fazla
durduramazsınız, değerli arkadaşlarım.
Bu düşüncelerle, bu
değerlendirmelerle, Genel Kurulu bir defa daha sağduyulu değerlendirme yapmaya
davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İki belediyeye sahip çıkamıyorsunuz, konuşuyorsunuz.
BAŞKAN - Yerinizde
konuşmak bir usul değil. Burada, lehte söz alan arkadaşlarımız kalkıp lehte
konuşuyorlar, aleyhte söz alma hakkı da var; yerinizden konuşacağınıza, usule
uygun bir şekilde, aleyhte söz alıp konuşabilirsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Biz nasıl konuşacağımızı biliriz, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lehte ikinci söz
hakkı, Kocaeli Milletvekili Sayın Sefa Sirmen'e ait.
Buyurun Sayın Sirmen.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
MEHMET SEFA SİRMEN
(Kocaeli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önce Yüce Heyeti
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Biraz evvel Sayın Kart'ın ifade ettiği gibi,
ben de Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisinin lehinde söz almak için
huzurlarınızdayım.
Daha evvel, burada,
birbuçuk yıl evvel Meclisi meşgul ettik. Uzun uzun, Yuvacık Barajını araştırma
komisyonu kurarak inceledik. Araştırma komisyonu görevini tamamladı. Normal
şartlarda, soruşturma komisyonu kurulması gerekirken, ne hikmetse, birbuçuk
yıldır, dosyalar bekletiliyor. Herhalde, gerek görülmedi soruşturma komisyonu
kurulması ihtiyacı hissedilmedi. Sadece, araştırma komisyonu, şahsımla ilgili
ve bürokratlarla ilgili, müteahhit firmayla ilgili suç duyurusunda bulundu
cumhuriyet savcılığına ve benim, Yuvacık Barajıyla ilk defa bir fezlekem oldu
Türkiye Büyük Millet Meclisinde; çünkü, ben, Yuvacık Barajıyla ilgili bugüne
kadar ne yargılandım ne hakkımda dava açıldı ne soruşturma açıldı. Hatta,
soruşturma açılmasına izin vermeyen Danıştay kararları var. Buna rağmen, ilk
defa, Yuvacık Barajıyla ilgili bir konu, fezleke Türkiye Büyük Millet Meclisine
geldi.
Şimdi, geldi, komisyon
bizi çağırdı. Komisyona dedik ki, biz dokunulmazlığımızın kaldırılmasını
istiyoruz, kaldırın. Komisyon, erteleme kararı aldı. Sayın Başbakan, bir
vilayetimizde, "Cumhuriyet Halk Partisinin geçmişi kirli" diye bir
laf etti. Tabiî, boyundan büyük laf etti. Lafın altından kalkamadı.
"Yuvacık'a bakın" dedi. Gelin, Başbakan, Yuvacık'a bakalım. Yuvacık'a
baktığımız zaman o Yuvacık'ın altından, tek suçlu varsa, o da Sayın Tayyip
Erdoğan çıkacaktır.
AHMET YENİ (Samsun) -
Allah allah!..
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Bunu ben söylemiyorum, belgeler söylüyor. Çünkü, Yuvacık Barajı
uluslararası bir projedir. Bu projenin üç ayağı vardır. Yap-işlet-devret
formülüyle yapılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 100 000 000 metreküp su
almayı taahhüt etmiştir. Buna, Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan dahil. Bu
taahhütlerini yerine getiremediği için...
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Öyle bir taahhüt yok, Başkan.
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Var efendim. Belgeler, hepsi elimizde; gösterdik, sizlere dağıttık,
bütün milletvekillerine dağıttık. Neyse, olmadığını gelip burada açıklarsınız.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Komisyonun raporu...
BAŞKAN - Karşılıklı
konuşmayalım.
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Ama, buna rağmen, bu projeyi Hazineye yük etmek sorumlusu, sadece
ve sadece o dönemin belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, ona bağlı
kuruluşu İSKİ ve dolayısıyla da, onun Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tayyip
Erdoğan'dır.
O zaman buradayız hepimiz
birden... Tarafsız bir bilim kurulu gelsin, Yuvacık Barajını incelesin,
irdelesin, sonuçlarını hepimize açıklasın. Bütün yetkiler elinizde; Başbakansınız,
hükümetsiniz, devletsiniz; bütün bilgiler, belgeler elinizde. Neden laf atıp
kaçıyorsunuz?! Lafı atıp kaçmayın.
Bakın, bu iktidarın,
iktidar olurken bu millete verdiği en önemli söz, yolsuzlukla mücadeleydi.
Köylünün, işçinin, memurun, esnafın umudu olarak buraya geldi; ama, bu ikibuçuk
yıl içinde, köylüye, çiftçiye sırtınızı
döndünüz; işçiyi, memuru yok saydınız; dul, yetim, gazi, emekli, bunların hiç
lafı bile edilmiyor; muhtarları yok sayarak mahalleleri tamamen partili
temsilcilerinize bıraktınız. Ee, yolsuzlukla mücadelede geçmiş dönemde
başbakanlık yapmış bazı bakanları Yüce Divana gönderdiniz; ama, siz, kendi
hesabınızı vermekten çekiniyorsunuz, dokunulmazlık zırhını korumaya devam
ediyorsunuz. Sayın Başbakan, hem meydanlarda hem de televizyonlarda yetmiş milyonun huzurunda "ilk
yapacağımız iş dokunulmazlıkların kaldırılması" diye söz vermiş değil mi;
bunu, yapmadı.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Yok
öyle bir şey!..
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Tabiî, bu tasarruf size ait. Adalet ve Kalkınma Partisinin
mensupları kendileriyle ilgili kararları kendi iradelerine göre verebilirler;
ama, en azından Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partili
milletvekilleriyle ilgili, dosyası olan -benim gibi- arkadaşların, dosyalarının
yargıda işleme devam etmesi için, dokunulmazlıkla ilgili kaldırma taleplerini
lütfen desteklesinler; bizlerin dokunulmazlıklarını kaldırsınlar. Biz, bu
konuda rahatsız oluyoruz; sizlerle aynı kefeye konulmaktan da doğrusu hiç
huzurlu değiliz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
FEHMİ HÜSREV KUTLU
(Adıyaman) - Sizin hakkınızda değil ki!
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Çünkü, Sayın Başbakan, dört yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesinde
belediye başkanlığı yaptı. Burada, bugüne kadar -birçok, burada belediye başkanlığı
yapan arkadaşlar da var- hiçbir belediye başkanı hakkında -hatta üç dönem; ben
üç dönem yaptım- kitap yazılmadı yolsuzlukla, suçlarla ilgili...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Destanlar yazıldı!..
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Ama, Sayın Başbakanın hakkında "El Tayyip" diye kitap
yazıldı.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Destan yazıldı!..
BAŞKAN - Yerinizden
müdahale etmeyin arkadaşlar. Siz de söz alıp konuşma hakkına sahipsiniz.
Yerinizden müdahale etmeyin; usule uygun davranın.
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Bakın "El Tayyip" diye kitabı, Mehmet Bölük diye bir
mimar arkadaşımız toplumla paylaştı. Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan, bu
arkadaşımızı dava etti bu iddialarla ilgili ve o arkadaşımız beraat etti; yani,
o kitapta yer alan iddiaların suçlamalarının doğru olduğunu mahkemeler bile
kabul etti.
Bugün, sizin kendi
arkadaşlarınız arasında enerji yolsuzluğu ve ondan rahatsız olan milletvekili
arkadaşlarınız, bürokratların, baskı yapıldığı, artık gazetelere kadar
yansımaya başladı. Yani, bu yolsuzluk konusunda mücadele etmek için buralara
geldiniz; ama, kendi getirdiğiniz kadrolar yolsuzluğun tam içine boğuldu, tam
içine düştü. Bunu yakından takip eden, sizin mensubu olduğunuz partiye ait
arkadaşlar yavaş yavaş AKP'yi terk etmeye başladı.
Bakın, gelişiniz çok hızlıydı,
geliş trendiniz... Adalet ve Kalkınma Partisi, hakikaten, beş ayda kuruldu,
geldi, iktidar oldu, devam ediyor. Şimdi, ikibuçuk yıl geçti, gidiş trendiniz
de hızlandı; aynı geliş trendinizdeki gibi hızla gideceksiniz! Bir gün
gelecek...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sizin gidişiniz nasıl?!
BAŞKAN - Lütfen...
Lütfen...
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Sayın Başkan, burada, çıkar konuşursunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Siz
de gidiyorsunuz gibi bir hal var ama!..
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Bir gün gelecek, önümüzdeki günlerde... Bugün, işte,
dokunulmazlıkları kaldırmıyorsunuz, belli, çoğunluğunuza güveniyorsunuz...
AHMET YENİ (Samsun) -
Halkın çoğunluğu bu, halkın çoğunluğu...
MEHMET SEFA SİRMEN
(Devamla) - Birilerini, siyasî bir kadro olarak, hesap vermek için Yüce Divana
gönderdiniz; ama, birileri de gelecek, buradan, bugün engel olanlar, er geç
hesabını verecek, gerekirse Yüce Divana da gidecek.
O nedenle, bugün,
Cumhuriyet Halk Partisi, Danışma Kurulunda kabul ettiremediği dokunulmazlıkla
ilgili dosyaların Meclis tarafından kararlaştırılması için önergesini Meclise
sunmuştur. Biraz sonra bunların oylamasını yapacağız.
Ben, Sefa Sirmen olarak,
sizlerden rica ediyorum; Sayın Başbakanla ilgili dosyayı erteleyebilirsiniz;
ama, benimle ilgili dosyaya lütfen destek verin, dokunulmazlığımızı kaldırın,
yargı çalışmaya başlasın, herkes hesabını yargıda versin.
Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk
Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu önerisi aleyhinde söz isteyenler,
Tokat Milletvekili Sayın Zeyid Aslan ve Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik.
Önce Sayın Zeyid Aslan.
Buyurun Sayın Aslan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Sanıyorum, bir yıldan
beridir, çarşamba günlerinin birinci gündem maddesini Meclise gelen
dokunulmazlıklarla ilgili, artık, klasik ve teamül haline dönüştürdük.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Kaldırın, bu iş bitsin.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Tabiî, Meclisin gündemini, elbette ki, milletvekilleri belirleyecektir, Meclis
belirleyecektir. Bu noktada, asla, bizim bir rahatsızlığımız, bizim bir
sıkıntımız yoktur.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
O zaman, kaldırın...
BAŞKAN - Yerinizden
müdahale etmeyin arkadaşlar; hatibi dinleyelim.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Ama, bir şeyi de ifade etmek istiyorum, bir şeyin de altını çizmekte fayda var.
Hiçbir şekilde, tanınan haklar suiistimal edilemez, edilmemesi gerekir; Meclis
İçtüzüğümüzde de var. Bunu, sayın grup başkanvekilleri çok daha iyi bilirler.
Meclisteki gündemi siyasî sebeplerle sürekli oluşturmak, Meclis İçtüzüğüne
aykırı bir hükümdür. Bunu açıp bakarlarsa, kendileri de bunu rahatlıkla
göreceklerdir.
Özellikle bir yıldan
beridir, belli bir noktaya odaklanmak suretiyle, ki, bu nokta da, Sayın
Başbakanımızın daha önce belediye başkanlığı yaptığı İstanbul Büyükşehir
Belediyesinde geçmiş dönemde açılan soruşturmalar ve davaların
yoğunlaştırıldığı dokunulmazlık dosyalarının, sürekli, burada tartışma haline
geldiğini görüyoruz.
22 nci Dönemde Meclise
gelen dokunulmazlık dosyalarına baktığımızda sayısının yaklaşık 120 civarında
olduğunu, bu dosyalardan zannediyorum 12 kadarının, biraz önce ve ısrarla,
sürekli olarak "dar bir kadro, dar bir kadro" diye Atilla Beyin ifade
ettiği 12 dosyanın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde o dönemde bürokrat olarak
çalışmış arkadaşlardan oluştuğunu görüyoruz.
ATİLLA KART (Konya) -
Daha fazla var, 25 civarında.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Geriye kalan yaklaşık 100'ün üzerindeki dosyanın ise, bunlardan 50 tanesinin,
hepimizin her zaman karşı karşıya kalabileceği -ki, birçoğu, yine, hem
Cumhuriyet Halk Partisinden hem AK Partiden milletvekili arkadaşlarımızın- işte
6'da bitmesi gereken konuşmaların 6'yı beş geçe bitmesinden; yani, seçim
yasakları diyebileceğimiz, aslında, bugüne kadar, Türkiye'de bu suçtan dolayı
bir tane dahi insanın mahkûm olmadığı; ama, mahkemelerin sürekli meşgul
edildiği bir suçtan dolayı 50'nin üzerinde dosyanın oluştuğunu görüyoruz;
geriye kalan yaklaşık 50'ye yakın dosyanın da 240 ıncı maddeden oluştuğunu
görüyoruz ki, burada, bürokrasiden, memuriyetten gelen birçok arkadaş var;
mutlaka memuriyetinin herhangi bir noktasında 240'la karşı karşıya kalması,
memurların, çok doğal bir sonuç. Kaldı ki, 240 ıncı maddeden de Türkiye'de
mahkûm olanların sayısı, istatistiklere bakıldığında görüleceği üzere çok az.
Yani, Meclisteki mevcut dokunulmazlık dosyalarının büyük bir çoğunluğunun
neticesinin çok önceden belli olduğunu hepimiz biliyoruz ve isnat edilen suçlamaların
da, artık, her siyasetçinin başına gelebilecek klasik suçlamalar olduğunu
görüyoruz.
Değerli arkadaşlar,
elbette, hiç kimsenin, işlediği bir suç
sebebiyle yargıdan uzak kalmasını hiçbirimizin tasvip etmesi mümkün değil; ama,
burada hepimiz yasama faaliyeti yapıyoruz. Bu Meclis bugün de kurulmadı.
Bunlar, defalarca buraya çıkan arkadaşlarımız tarafından ifade edildi. 1920
yılından beri bu Meclis çalışıyor, 1920 yılından beri de dokunulmazlıklar
sürekli olarak var.
Ben, burada polemiğe
girerek, neden siz daha önce bunları kaldırmadınız; gücünüz varken
kaldırmadınız diye aynı tartışmayı yeniden açmak istemiyorum. Her ne kadar, siz
her çıktığınızda aynı sözleri söyleseniz de, biz her çıktığımızda aynı sözleri
söylemeyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, dokunulmazlığın
felsefesine baktığımız zaman hepimiz biliyoruz ki, dokunulmazlık,
milletvekillerinin şahıslarına, kişilere verilmiş bir hak değildir.
Dokunulmazlık, Meclisin manevî şahsiyetine, yasama faaliyetine tanınan bir
haktır. Bu iki ayırımın çok iyi yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu Meclisten
binlerce milletvekili geldi geçti. Milletvekili oldukları süreç içerisinde,
bugün olduğu gibi onlar için de dokunulmazlıkla ilgili yığınlarca fezlekeler
geldi geçti. Onların milletvekillikleri bitti, sivil hayatlarına döndüler,
dokunulmazlıkları kalmadı. Ben şimdi soruyorum, hatırlayabiliyor musunuz,
hatırlayabiliyor musunuz binlerce dokunulmazlık dosyası gelip sivil hayata
döndüklerinde mahkûm olup cezaevine giden bir eski milletvekili?
AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul)
- Zaman aşımına uğruyor da onun için girmiyor. Ne konuşuyorsun orada!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Eğer, arkadaşım, hukuku biliyorsanız, iyi biliyorsanız...
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Biliyorum tabiî. Senin gibilere ders veririm.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
arkadaşlar.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
...burada zaman aşımının durduğunu da çok iyi bilmeniz lazım.
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Zaman aşımı dolduruyor, ondan sonra güle güle...
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Şimdi, ben, özellikle Atilla Beyin, ısrarla, İstanbul Büyükşehir Belediyesi
bürokratları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bürokratları dediği ve bugün
gündeme getirdiği Su Vakfıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığına Sayın Başbakanımız 1994 yılında seçildi, 1998
yılının kasım ayına kadar da bu görevini ifa etti.
1995 yılından itibaren
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde sürekli müfettişler yer almaya başladı,
sürekli soruşturmalar açtılar; taa ki milletvekili oluncaya kadar. Yani, Mart
2003 yılına kadar Tayyip Beyle ilgili ve Tayyip Beyin birlikte çalıştığı
bürokratlarla ilgili sayısız soruşturma ve dosyalar açıldı.
Şimdi ben şunu sormak
istiyorum, ki, bu dosyaların sayısı gerçekten sınırsızdır. Belki daha
bilemediğiniz, göremediğiniz çok dosya var. Açılan yüzlerce dosyadan bugüne
kadar mahkûmiyetle sonuçlanmış bir tane dosya yoktur. Bir tane dosya yoktur.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLLA KART (Konya) -
Yanlış bilgi veriyorsun.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
1994 yılında Belediye Başkanı olmasıyla birlikte, kurak bir kenti su şehri
haline getirmesi, ki, ondan önce belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşımız da
burada oturuyor. İstanbul'da 1994 öncesi yaşayanlar suyun ne demek olduğunu çok
daha iyi bilirler.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sen cahil cühelasın!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
... çok daha iyi bilirler... Ben de İstanbul'da o dönemlerde yaşadım.
Bizler, camilerin
çeşmelerinden omzumuzda bidonlarla, taharet yapmak için su taşıyorduk. O
günlerden, bugün ola ki bir tamirat çalışması sebebiyle su kesintisinde
"eyvah ne oluyor" denildiği günlere geldik çok şükür... Çok şükür... Bunları İstanbul'da yaşayanlar çok iyi
biliyorlar.
İşte, gerek yaşanamayan
bir şehri yaşanabilir bir şehir haline dönüştüren, halkla kurduğu o sıcak ve
sevgi diyaloğuyla insanların kalbine taht kuran Tayyip Erdoğan'ın, bugün
başbakanlığa geleceğini o gün orada görenler, bir şekilde bu gidişatı durdurmak
için harekete geçtiler. Olduk olmadık ne varsa, hesap uzmanlarından, mülkiye
müfettişlerinden, kontrolöründen ne varsa, belediyeye yığdılar. Günlerce, aylarca,
yıllarca bütün evrakları didik didik ettiler.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Yağcılık sağcılıktan daha kötüdür!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Ne buldular?! Ne buldular?!
Bakın arkadaşlar, bu
açılan...
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Kaldırın dokunulmazlıkları gitsin!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Sayın Başbakanımızı, bir şiirle mahkûm ettiler, Başkanlıktan uzaklaştırdılar.
Ondan sonra, bu çalışmalarını çok daha hızlandırdılar. İşin içine yargıya da
soktular ve haksız tutuklamalar, haksız gözaltılar, işkenceler, yargısız
infazlar, bunların hepsine maruz kalındı. Hatırlayın o günleri, hatırlayın;
bütün gazetelerin manşetleri, tam sayfaları, İstanbul Büyükşehir
Belediyesindeki sözde yolsuzluklarla ilgiliydi. Sayısız gözaltılar oldu,
sayısız gözaltılar; ama, hiçbir belediye bürokratı, bir gün bile cezaevinde
mahkûm olarak yatmadı; mahkûm olarak yatmadı; bunun altını özellikle çiziyorum.
ATİLLA KART (Konya) -
Yargılamanın önünü açın kardeşim niye açmıyorsunuz?! Onu yargı değerlendirsin,
siz değil!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Dokunulmazlığa gel!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Şimdi, yüzlerce dava açılan bu bürokrat arkadaşlardan, benim hatırlayabildiğim
kadarıyla, sadece 7-8 tanesi burada, belki o kadar da yok. Geride, yüzlerce,
dokunulmazlığı bulunmayan, milletvekili olmayan bürokrat var; peki, onların
hangisi mahkûm oldu?! Soruyorum, bir tane isim söyleyin; bunların hangisi
mahkûm oldu?!
ATİLLA KART (Konya) -
Albayraklar var!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Var mı bir isim?!. Var mı bir isim?!.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Albayraklar mahkûm oldu.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Biraz önce saydınız Sayın Atilla Bey; biraz önce 5 tane isim saydınız; Zeki
Sayın dediniz, Veysel Eroğlu dediniz, Zuhuri Sarıkaya dediniz; işte, isimleri
hatırlamıyorum, 5 tane isim saydınız, Su Vakfının Yönetim Kurulu üyeleri. Bunların
hangisi dokunulmazlık sahibi?! Peki, bunlarla ilgili açılmış bir dava varsa,
mahkûm mu oldular, neredeler?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
SABRİ VARAN (Gümüşhane) -
Helal olsun sana!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Arkadaşlar, burada, sürekli olarak siyasî şov yaparak, AK Partinin halkla
kurduğu gönül köprüsünü yıkmaya, sizin her çarşamba günü burada yaptığınız
konuşmaların yetmeyeceğinin altını özellikle çizmek istiyorum (AK Parti
sıralarından alkışlar) ve AK Parti, bu davaların gölgesinde 3 Kasım seçimlerine
gitti.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen, Sayın Aslan.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Özellikle, AK Partinin Tayyip Erdoğan sevdasıyla halkın sevdasının birleştiğini
görenler ve bu rüzgârın ülkeyi geleceğe taşıyacağını görenler...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Başbakan yok; yağ çekmeye gerek yok!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
...bu dosyaların hepsini, çarşaf çarşaf, el altından basına pas ettiler ve
seçim öncesinde, gerek broşür yaptırarak gerek basının sayfalarını sürekli meydanlara
da dağıtarak, AK Partinin gelişine engel olmaya çalıştılar.
Arkadaşlar, yargı,
mahkemeler Türk Milleti adına karar verir. Türk Milleti, 3 Kasımda bu dosyalara
kararını vermiş ve beraatla sonuçlandırmıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Yargının siyasetle ne alakası var?!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Hiç boşa uğraşmayın, hiç boşa çabalamayın ve sürekli, Meclisin gündemini de, bu
tür siyasî şovlarla zaman kaybettirerek, gerçek gündeminden uzaklaştırarak,
halkın çözüm bekleyen sorunlarını geciktirmeyin diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sözen.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sayın Başkan, dönemimle ilgili olarak, yanlış ve eksik bilgiler verildi.
Bunları düzeltmek istiyorum. Sataşma dolayısıyla söz almak istiyorum.
EYÜP FATSA (Ordu) -
Sataşma yok...
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar...
Sayın Sözen, spesifik
olarak, dar bir çerçeve içinde, size yönelik sataşmayla ilgili gerekçeleri dile
getirebilirseniz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Hangi sataşma, Sayın Başkan?!
BAŞKAN - Ben de dinledim
konuşmacıyı; ama, karar vermemiz için, size söz vermemiz için, sizin,
talebinizi bir çerçeve içinde bize aktarmanız gerekiyor.
Buyurun, söyleyin.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Dönemime ait uygulamaları ve susuzluk meselesini istismar ederek yanlış
bilgilendirmiştir. Meclis ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmiştir.
BAŞKAN - Anlaşıldı,
buyurun Sayın Sözen.
Belediye Başkanlığı
yaptığınız dönemle ilgili, şahsınıza yönelik yanlış değerlendirmeler nedeniyle
sataşmadan size söz veriyorum.
Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, zabıtları açın bakın, bir sözüm bile yok...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -
Hiçbir sataşma yok ki!..
BAŞKAN - Lütfen, dinleyin
arkadaşlar. Dinleyin arkadaşlar...
AHMET YENİ (Samsun) -
İSKİ skandalı...
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Bizi o kara günlere götürmeyin, Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Sözen. (AK Parti sıralarından gürültüler)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Sivas
Milletvekili Nurettin Sözen'in, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın,
konuşmasında, sahsına sataşması nedeniyle konuşması
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Senin babaların da bilmez, ağaların da bilmez...
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; talihsiz bir şekilde, Genel Kurulun işgalinden söz
ediliyor. Oysa, bir milletvekili, burada, 1990'ları gündeme getirmek suretiyle
sizi meşgul etmiş oluyor ve siz de alkışlarınızla bu suça, bu meşguliyete, bu
gereksiz eyleme katılmış oluyorsunuz. Bir kere, gelelim...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) -
Yalan mı?
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Müsaade edin efendim... Müsaade edin efendim...
Benim dönemime ait,
susuzluk meselesinden başlayarak, bazı bilgileri sunmak istiyorum; bu yanlış
bilgilerin tutanaklara geçmesini doğru bulmuyorum. Türkiye'de, İstanbul'da su
sistemi barajlar esasına dayanmaktadır.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum) - Yağmur bombası atılmadı mı?
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Anlatacağım, hepsini anlatacağım. Acele etmeyin, merakınız varsa anlatacağım,
bunu daha evvel de söylemiştim; ama, bir kez daha anlatacağım.
Dünyada büyük kentlerde
sular büyük su kaynaklarının üzerine kurulur, İstanbul'da su ise barajlar
esasına dayanır. Barajlardaki sular ise Tanrıdan gelecek rahmetlerle dolar.
Eğer o dönemde, tarihin bir cilvesi olarak, bir talihsizliği olarak sular
gelmemişse ve barajda su yeterince birikmemişse bunun sorumlusu yönetici
değildir. (AK Parti sıralarından gürültüler)
Şimdi, burada dikkat
edilmesi gereken...
AHMET YENİ (Samsun) -
İSKİ skandalı?!.
BAŞKAN - Dinleyin
arkadaşlar, lütfen.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Sizin kısır bakışınız ve bilgisizliğiniz yüzünden... Konuşan arkadaşımı
kastediyorum. Bunun, böyle bir olay karşısında ne yapıldığını sorgulamak
önemlidir; gereği yapılmış mıdır yapılmamış mıdır diye düşünmek önemlidir ve
dönemimizde, bu konuda -o dönemi yaşayan arkadaşlar vardır- hiçbir dönemde ve
hiçbir kimsenin yapmadığı önlemler alınmıştır. Yalova'dan dünyanın en büyük
tankeriyle su taşınmıştır. Türkiye'de ilk defa yağmur bombası kullanılmış,
Teknik Üniversitenin danışmanlığı içinde kullanılmış ve yüzde 25 su
sağlanmıştır. Göller ve barajlar birbirine bağlanmıştır ve iddia ediyorum,
belgeler burada, dönemimizde 5 000 kilometre su borusu döşenmiştir, Tayyip
Beyin dönemi 2 000 kilometreyi geçmemektedir.
Şimdi, söylüyorum,
dönemimde yapılan 10 tane projeden bahsedeceğim. Sayın Başbakanın da belediye
başkanı olduğu dönemde bir tek projeyi, buraya, kalkıp söyleyeceksiniz.
Metro... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Dinleyin
arkadaşlar, dinleyin... Karşılıklı konuşmayın, hatibe müdahale etmeyin.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Hak ettiniz bunu... Lütfen dinleyin, dinlemesini öğrenin. Dinleyin. Benim
dönemimi eleştiriyorsunuz...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan...
NURETTİN SÖZEN (Devamla)
- Cevap verirsiniz; müsaade edin efendim.
Sayın Başkan, sataşma
hakkımı kullanıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu)- Sayın
Başkan, burada İstanbul Büyükşehir Belediyesinin uygulamalarını konuşmuyoruz.
BAŞKAN- Beyler, değerli
milletvekilleri, sayın milletvekilleri, böyle, yerinizden bağırarak,
birbirinizin sesini bastırarak, ne konuşulduğunu, ne söylendiğini anlamamızın
mümkün olmadığı bir ortamı yaratarak sağlıklı bir tartışma olabilir mi?
EYÜP FATSA (Ordu)-
Sataşma konusu bu değil.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Sataşma konusu belediye başkanlığı dönemimdir.
BAŞKAN- Öncelikle, usul
gereği, hatibi dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Sözen.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Sataşma konusu, belediye başkanlığı dönemimdeki icraattır. Bunu eleştirdiniz,
yanlış bilgiler verdiniz; ben de düzeltiyorum. Düzeltiyorum...
AHMET YENİ (Samsun)-
Göknel olayı!..
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Türkiye'de, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak benim dönemimde, İstanbul
Metrosu başlatılmıştır.
AHMET YENİ (Samsun)- İSKİ olayı!..
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Benim dönemimde...
BAŞKAN- Lütfen...
Lütfen...
ZEYİD ASLAN (Tokat)-
Benim hiçbir sözümde bu yok.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Sataşma!
BAŞKAN- Sayın Sözen,
lütfen, sataşmayla ilgili konuyla sınırlı kalın.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Sayın Başkan, konuyla sınırlı kalıyorum efendim; icraatımla ilgili kısaca bilgi
veriyorum.
AHMET YENİ (Samsun)-
Göknel olayını anlat!
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Benim dönemimde doğalgaz
başlatılmıştır, benim dönemimde 2 500 otobüs alınmıştır, benim dönemimde
darülaceze yapılmıştır...
SUAT KILIÇ (Samsun)-
İSKİ'den bahset!
BAŞKAN- Sayın Sözen...
NURETTİN SÖZEN
(Devamla)- ... benim zamanımda kongre
sarayı yapılmıştır.
SUAT KILIÇ (Samsun)- Sen
İSKİ'den bahset.
BAŞKAN- Sayın Sözen...
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Kalkıp ve gelin, şuraya gelin de, Dalan'ın...
BAŞKAN- Sayın Sözen,
sataşma su konusuyla ilgiliydi, o konuda kalın lütfen. Allah allah!..
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Sadece su değil efendim, dönemimin tamamı eleştirildi Sayın Başkan. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Müsaade edin efendim, ben
İSKİ skandalı dolayısıyla yargı önünde hesap verdim. Gelsin, Başbakan da burada
hesap versin. Eğer, gücü yetiyorsa, yüreği varsa, yargının önüne çıksın ve
hesap versin. (CHP sıralarından alkışlar) Ben, hesabımı verdim buraya geldim,
hesabımı verdim buraya geldim.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, hepinize örnek olsun, bütün devlet adamlarına örnek olsun. Bir genel
müdürün suiistimal şüphesi karşısında İçişleri Bakanına aynı gün telgraf
çekerek müfettiş isteyen, en ufak bir şüphe çıktıktan sonra da, başsavcılığa
dilekçe vererek soruşturma açılmasını isteyen bir belediye başkanıyım.
BAŞKAN- Sayın Sözen,
lütfen toparlayalım artık.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devlet adamı gösterin bana ki, kendi bünyesi
içerisinde olacak bir yolsuzluk karşısında yargıya başvursun, güvenliğe
başvursun, teftişe başvursun. Aynı şeyi size de tavsiye ediyorum, siz de yapın
bu işleri (CHP sıralarından alkışlar) yargıya çıkın, yargının önüne çıkın,
savcının ve yargının önüne çıkın ve hesap verin. Hesap vermeyen insanların
başkalarını suçlama hakları yoktur.
BAŞKAN- Toparlayalım
lütfen.
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Benim 10 tane projenin bir tanesini de Sayın Başbakan için, gelin, burada
söyleyin.
AHMET YENİ (Samsun)-
Olmaz zaten, İSKİ skandalı gibi olmaz!
NURETTİN SÖZEN (Devamla)-
Saygılar sunuyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin CHP Grubu önerisi
BAŞKAN - Aleyhte ikinci
söz, Bursa Milletvekili, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın
Faruk Çelik'e ait.
Değerli arkadaşlarım...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, İstanbullular adına söz istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler,
"otur yerine" sesleri)
BAŞKAN - Böyle bir usul
yok.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Deminkinde de yoktu...
BAŞKAN - Şimdi, bakın,
usul gereği, İçtüzük gereği Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisi aleyhinde
Sayın Çelik'i kürsüye çağırdım. Kendisi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili. Bundan önceki bütün tartışmaları, görüşmeleri izledi; o da
konuşacak, onu da sükûnetle izlememiz gerekiyor. Usuldışı, yerinden
müdahalelerle hatibin dinlenilmesini engellemek doğru değil. Hep birlikte, hep
bir ağızdan bağırarak ne dediğimizin duyulmadığı bir ortamı, etkin ve verimli
bir tartışma ortamı olarak kabul etmemiz
mümkün mü; değil.
Lütfen, Sayın Faruk
Çelik'i de, daha önce uyardığım gibi -bütün arkadaşlarımı uyarıyorum- dikkatle
dinleyelim. Tartışmaları demokratik ortamda, objektif bir şekilde, yansız bir
şekilde sonuçlandıralım.
Buyurun Sayın Çelik.
Süreniz 10 dakika.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisinin
Grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Sayın
Sözen az önce burada konuştular; Meclisi haksız yere işgal etmememiz
gerektiğini, Meclisin zamanını israf etmememiz gerektiğini söylediler. Doğru
söylüyorlar; ama, bu işgali siz yapıyorsunuz, biz yapmıyoruz. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Bu, gerçekten, biraz
sonra söyleyeceğim anlamsız konuları, tartışılması gereken değil, çözülmesi
gereken konuları getirip tartıştırıyorsunuz ve milletin zamanını çalıyorsunuz;
bu bir. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Yolsuzlukla mücadele bu mu? İnsaf edin!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
İki...
Dinleyin, bakın,
dinleyin.
Sayın Sözen'i, burada,
ibretle ve dikkatle hepimiz izledik. Bu telaş ne Sayın Sözen, nedir bu telaş;
bu panik ne yani? (AK Parti sıralarından alkışlar)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Meclisin gündeminde bunlar. Paniğin kimde olduğu belli...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bunu, gerçekten, ben...
BAŞKAN - Sayın Çelik,
siz, İktidar Partisinin Grup Başkanvekilisiniz; sürekli bir isimden veya bazı
isimlerden bahsederek, tekrar tekrar sataşma nedeni yaratmama deneyimine,
birikimine sahipsiniz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Hayır, sataşma değil efendim, burada konuşulanlardan bahsediyorum, Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Buna dikkat
etmenizi rica ediyorum.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Ben dikkat ediyorum.
Bu telaş neden?
ATİLA EMEK (Antalya) -
Dosyalardan bahsedelim Sayın Başkan. Dosyalar var Sayın Başkan.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, Sayın Sözen, burada, Yalova'dan su gelmiş, bomba atılmış, bulut oluşmuş,
o gitmiş, bu gelmiş... Güzel... Netice ne? Neticede, İstanbul'da su yok Sayın
Sözen. Bunu bütün Türkiye biliyor; su yok ve siz, işin başındasınız. Burada,
bir şeyi söylerken, delillerinizin de sağlam olması gerekiyor. İstanbul, susuz,
kavruluyordu ve siz, orada belediye başkanıydınız. Mış'larla ilgili çok şey
üretebilirsiniz; buna milletimiz karar verir; milletimiz de, 1994 yılında, çok
sağlıklı ve doğru bir karar verdi (AK Parti sıralarından alkışlar) ve kamu
vicdanı diye bir şey var. Siz, efendim, şurada şöyle aklandık, burada böyle
yazdık, oraya, İçişleri Bakanlığına yazı gönderdim... Ne derseniz deyin, 1994
öncesi dönemle ilgili, kamu vicdanı, İstanbul Belediyesi yolsuzlukların
merkezidir diyebiliyor.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) -
Sizin belediyeniz... Hepsi sizin döneminize ait. Bir tane bile dosya yok.
BAŞKAN - Lütfen müdahale
etmeyiniz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Onun için, sizi, seçimlerde, bu şekilde bir neticeyle karşı karşıya bıraktılar.
BAŞKAN - Sayın Çelik, siz
de, CHP Grup önerisi aleyhinde söz aldınız; o konuda konuşmalarınızı
yönlendirin.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Tabiî efendim.
Sayın Başbakan ise
-projesi var mıydı yok muydu- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan
sonra Türkiye'ye mal oldu; sonunda da, geldi, bu yüce çatı altında, Türkiye
Cumhuriyetinin Başbakanı olarak şu anda Türkiye'ye hizmete devam ediyor Sayın
Sözen. O mukayeseyi milletimiz yapıyor. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bir diğer konu Yuvacık
Barajıyla ilgili. Sayın Sirmen'i dikkatle dinledim.
ATİLLA KART (Konya) -
Savunmanızı merakla takip ediyoruz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, Sayın Sirmen "Başbakanın, tamam, dokunulmazlığını kaldırmayın; ama,
benim dokunulmazlığımı kaldırın" diyor; talebi bu.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Kaldırılır diye korkmayın...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, oraya geleceğim de, bizim de bir tavsiyemiz var İktidar Partisi
olarak: Sayın Cemal Kaya'yı tenkit ediyorsunuz. Davranışı onurlu bir davranış.
Tüm bürokratlar Yuvacık Barajıyla ilgili yargılanıyor; kimisi tutuklu. O halde,
Sayın Sirmen, yapacağınız en doğru şey, istifa edin ve yargıya geçin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Sayın Başbakan da yapsın. Çok güzel bir laf!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Başbakan da istifa etsin.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Başbakan da istifa etsin, Enerji Bakanı da istifa etsin... Emsal... Emsal...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Çelik, Başbakanı zora soktunuz; Grup Başkanvekilliğiniz tehlikeye
girdi, Grup Başkanvekilliğiniz zora girdi!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, dokunulmazlığı kaldırsanız bile, milletvekilliği sıfatınız burada
yargılanmanıza yine bir engel teşkil eder. En onurlu davranışınız... Madem bu
kadar sıkıntılarınız var ve kendinizi bunlardan çok uzak hissediyorsunuz, o
halde istifa edin ve yargı, kararını versin diyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Dosyası olanlar istifa etsin; haydi, buyurun!
ATİLLA KART (Konya) -
Komik oluyorsunuz!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Milletvekilliği dokunulmazlığının
kaldırılmasının oylamasında göreceğiz sizi.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlar...
BAŞKAN - Sayın Çelik,
siz, lütfen, aleyhinde söz aldığınız grup önerisiyle ilgili konuşun; başka bir
milletvekilinin ne yapmasıyla ilgili tavsiyeleri ortaya koymak başka bir
milletvekiline düşmez. Her milletvekili, burada, kendi kararını kendisi alır;
siz, konuya dönün lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, dokunulmazlıkla ilgili, Sayın Kart, ısrarla diyor ki: "Gündeme
getirmeye devam edeceğiz."
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Tabiî ki!..
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Sayın Kart, getirmeyin, getirmeyin bunu, çözelim.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Buyurun...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Çözelim bunu, niye çözmüyorsunuz?! Neden çözümden yana değilsiniz?!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- Allah Allah!..
ATİLA EMEK (Antalya) -
Buyurun... Buyurun...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet,
buyurun, anayasa değişikliğini yapalım diyoruz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Dilimizde tüy bitti!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Çelişki içindesiniz!
ATİLLA KART (Konya) -
Sizi kutluyorum, gerçekten kutluyorum(!) Bravo(!)
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakın, sizinle anayasa değişikliği olmayacak; çünkü, sizin, 12 Eylülden kalan
Anayasadaki bazı bölümleri de kaldırma gibi bir düşünceniz yok; çünkü, zaten,
son zamanlarda Avrupa Birliği süreciyle ilgili takındığınız tavır da, doğrusu,
bizleri de endişelendiriyor. Daha çok ulusalcılardan ulusalcı bir noktaya
geldiniz. (CHP sıralarından "Aa" sesleri, gürültüler)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Evet... Ne demek ulusalcı?! Mandacı olmayacağız, ulusalcı olacağız.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Tabiî ki ulusalcı olacağız.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Dolayısıyla, Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisi
her gün biraz daha kan kaybediyor. Bunu da açıkça buradan ifade etmek
istiyorum.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Kendinize bakın, kendinize...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakın, defalarca bu kürsüden söyledik; 83 üncü madde de dahil, geliniz...
Uzlaşma komisyonu neden çıkmış biliyor musunuz?
ATİLA EMEK (Antalya) - O
dönemde uzlaşma komisyonu mu vardı, Sayın Başkan?!
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Neden biliyor musunuz, neden? Anayasa değişikliği yapıyorsunuz, toplumsal
mutabakata ihtiyaç var, yetmiş milyonu ilgilendiren bir düzenleme bu. Bu
düzenlemeyle ilgili yalnız komisyon boyutunu yeterli görmemiş geçmiş dönemler.
Önden bir çalışma yapılsın, sağlıklı bir değerlendirme yapılsın, sonra,
komisyona, grupların -kaç grup varsa Mecliste- uzlaşması neticesinde, bir
millet uzlaşması, millet mutabakatı şeklinde gelsin ve bu konu komisyonlardan
seri bir şekilde Genel Kurula indirilsin.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
O zaman 6 grup vardı, şimdi 2 grup var...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Burada çelişkili gördüğünüz şey nedir, yanlış olan şey nedir? Altı aydır, sekiz
aydır bunu konuşacağımıza, iki hafta içerisinde halledeceğimiz bir iştir; ama,
dert, dert...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Teklifi verdik Meclis Başkanlığına, imzalayın, uzatmayın.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
arkadaşlar.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Tekrar ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin anayasa değişikliği meselesi, derdi
diye bir derdi yok. Cumhuriyet Halk Partisi bunun siyasetini yapmakla meşgul;
ama, artık bilin ki, milletimiz bu tavrınızı çok iyi keşfetti, iyi tespit etti
ve şimdi de değerlendiriyor.
MEHMET IŞIK (Giresun) -
Şimdi kaldıralım, hemen kaldıralım.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Şimdi, Sayın Kart bir cümle daha kullandı, çok dikkatimi çekti; haksız yere bu
kadroları -Sayın Başbakanımızı ve İstanbul Belediyesinde hizmetlerini sunarken
mevcut kadroları kastederek- hedef alan birileri mi var? Sayın Kart, onu size
soruyorum. Sayın Başbakanın hayatı, siyasî hayatı bu anlamda da incelemeye
değer. Öyle tahmin ediyorum ki, hukuk bilginize çok şeyler katacaktır; o
inançtayım ben. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu kadar...
Bu süre içerisinde,
bakın, 1994-1999 yılları arasında, ondan sonra çok iktidar değişti, kimler
geldi kimler geçti; ama, Sayın Başbakan, dikkat edin, yolsuzluktan değil
şiirden mahkûm oldu, Sayın Kart, şiir okuduğu için mahkûm oldu. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Sayın Başbakan 2003 yılına kadar milletvekili değildi.
Bir mahkûmiyet varsa, yargı bugünden itibaren değil, dün de yargı vardı; 1994-2003...
Az önce arkadaşımız ifade ettiler.
Az önce burada saydınız;
Veysel Eroğlu, Zeki Sayın, Hasan Zuhuri, Selami Oğuz gibi yazabildiğim
isimlerden hangisinin dokunulmazlığı var, hiçbirisinin yok; ama, bakınız, gerek
olayın içeriği itibariyle gerekse yaklaşımınız itibariyle, bu sorunu çözme diye
bir dert yok. Burada, acaba, Başbakanı biraz karalayabilir miyiz... Ya, bunlar
toplumun moral değerlerini de bozmaya dönük şeylerdir; bunların Cumhuriyet Halk
Partisine de bir faydası yok.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Toplumun moralini siz bozuyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Bakınız, siyasetin yüceltilmesi, siyasetin değer kaybetmemesi, kurumların değer
kaybetmemesi anlamında atılması gereken adımlar bunlar değildir; çok daha
farklı şeyler yapmamız gerekiyor, çok daha şeffaf olmamız gerekiyor; ama, ne
yaptığınızı, ne yapacağınızı, burada, maalesef, bizim gibi, net ve açık bir
şekilde ortaya koyamıyorsunuz. Gelecek hafta da başka dosyalar getireceksiniz.
Ne olacak; zaman kaybı olup gidecek.
Zamanı israf etmeye hakkımız
yok; milletin zamanını da, Meclisin zamanını da israf etmeye hiçbirimizin hakkı
yok diyorum.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Yani, sonuç itibariyle, kaldırmayacaksınız...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Yani, sonuç itibariyle, diyorum ki, size de bu konuda mahkûm değiliz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Devamla) -
AK Parti Grubu olarak biz, belki de, çok yakın zamanda, önünüze... Anayasa
değişikliği tekliflerinin nasıl olması gerektiği, nasıl Meclisin huzuruna
gelinmesi gerektiği konusunda çalışmalarımız devam ediyor; günü, saati, vakti
gelince, bu değişiklikleri, artık, sizinle de konuşma ihtiyacı duymadan...
Çünkü, milletin istediği mutabakata Cumhuriyet Halk Partisi yanaşmıyor.
Anayasanın ruhu gereği sağlanması gereken mutabakata yanaşmıyorsunuz. O halde,
bizim, iktidar olarak, gerekli çalışmalarımızı Yüce Meclisin çatısı altında
sürdüreceğimizi ifade ediyorum.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- O zaman, bu partinin ömrü yetmeyecek Sayın Çelik, ikibuçuk yıl oldu.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun önerisi kabul edilmemiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım.
2.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulunun 20.4.2005
Çarşamba günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Faruk Çelik
Bursa
AK Parti Grup Başkanvekili
Öneri:
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 257
nci sırasında yer alan 873 sıra sayılı geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 6
ncı sırasına, 254 üncü sırasında yer alan 869 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 7 nci sırasına, 255 inci sırasında yer alan 870 sıra sayılı kanun
teklifinin bu kısmın 8 inci sırasına, gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve
bastırılarak dağıtılan 875 sıra sayılı kanun tasarısının 48 saat geçmeden bu
kısmın 9 uncu sırasına alınması önerilmiştir.
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu önerisi üzerinde söz isteyenler?..
Lehte iki milletvekilimiz
söz alabilir, aleyhte iki milletvekilimiz söz alabilir ve 10'ar dakika
konuşabilir.
Aleyhinde söz isteyen?..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Aleyhte.
OYA ARASLI (Ankara) -
Aleyhte.
BAŞKAN - Sayın Koç ve
Sayın Araslı aleyhte.
Lehte söz isteyen?..
EYÜP FATSA (Ordu)- Lehte
söz istiyorum.
BAŞKAN- Peki.
Önce söz istemi...
HALUK KOÇ (Samsun)-
Tüzükte, önce lehte konuşma vardır. Lehte konuşma öncedir İçtüzükte.
ATİLLA KART (Konya)-
Önergesinin gerekçesini açıklaması gerekir Sayın Başkan. Önergesinin
gerekçesini açıklayacak ki, arkadaşlar savunma yapacak.
HALUK KOÇ (Samsun)-
İçtüzükte önce lehte konuşma vardır.
ATİLLA KART (Konya)- Gerekçesini
açıklaması gerekir, Sayın Başkan. Gerekçeye karşı belki de konuşmayacak.
EYÜP FATSA (Ordu)-
İçtüzük, ilk sözü kim istediyse o konuşur diyor.
BAŞKAN- İçtüzük 61'e göre
"söz, kayıt ve istem sırasına göre verilir" deniliyor. İstem sırasına
göre önce söz hakkı, aleyhte söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkanvekili Samsun Milletvekili Sayın Haluk Koç'ta.
Buyurun Sayın Koç.
Süreniz 10 dakika.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın
Başkan, teşekkür ediyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Adalet ve Kalkınma Partisinin bugünkü Genel Kurul gündemini belirleyen grup
önerisinin aleyhinde söz aldım. Tekrar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
konudaki aleyhte oyumuzu belli edeceğiz oylama sırasına geçildiği zaman; ama,
ben, bazı üzüntülerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Yani, bir Cumhuriyet Halk
Partisi, bir Adalet ve Kalkınma Partisi sözcüsü şeklinde değil de, konuya yalın
bir milletvekili sıfatıyla yaklaşmak istiyorum. Zaten, İçtüzük de bunu
emrediyor, bunu amir kılıyor. Çünkü, bakın, burada bir siyasî partinin aynı
konuda getirdiği, bir Danışma Kurulu uzlaşmazlığı üzerine getirdiği grup
önerisini sürekli olarak reddederek -dokunulmazlıklarla ilgili- yani, fiilî bir
İçtüzük değişikliği yaratmış oluyorsunuz. Bu, çok ciddî bir sorun. Değerli
arkadaşlarım bunları değerlendirecektir, hukukçu milletvekilleri var. Fiilî bir
İçtüzük değişikliği yaratmış oluyorsunuz.
Yani, bu konuda, değerli
arkadaşım -yerinde yok, ilk konuşan sözcü arkadaşım- konuyu bir hak suiistimali
olarak nitelendirdi. Tam tersine, hak suiistimalinin sorumlusu, muhatabı siz
olma durumunda kalıyorsunuz. Ben, bu konudaki çelişkinize önce dikkat çekmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben, Sayın Çelik'le çok iyi anlaşan bir Grup Başkanvekiliyim. İkibuçuk yıldır
-üç yılı tamamlayacağız- o da, ben de, partilerimizin grup başkanvekilleri
olarak görev yapıyoruz. Kendisine de saygı duyuyorum; ama, konuşurken, bu sefer
Sayın Çelik'e biraz, biraz değil epey dokunduracağım, epey dokunduracağım,
nezaket ölçüleri içerisinde, bir sataşmaya sebebiyet vermeden, Sayın Çelik'in
zor durumda kaldığı bazı noktaları, kendisiyle yüzleşebilmesi açısından gündeme
getireceğim.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisinin, zamanı çalma gibi bir talebi yok, bir eylemi de
yok. Türkiye'nin yararına, bu ülkede sorunlarına çözüm bekleyen insanların
yararına ne getirdiniz de biz hayır dedik?! Ne zaman bir mesai cetveli çizdiniz
de biz hayır dedik?!
FATİH ARIKAN
(Kahramanmaraş) - 2/B...
HALUK KOÇ (Devamla) -
2/B, size göre öyledir, bize göre bir talandır, Sayın Milletvekili. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Evet, o, halkın lehine değildir.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Koç...
Değerli arkadaşlarımız,
böyle, karşılıklı konuşma usulümüz yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, Sayın Çelik, önce şunu çok iyi bilin. Sayın Kuzu burada; buna çok
sevindim, burada gördüğüme.
Bakın, iki partili bir
Parlamentoda çalıştığımızı görüyoruz. Grubu olan siyasî parti olarak
söylüyorum. Uzlaşma komisyonu, İçtüzükte ve Anayasada karşılığını bulan bir
komisyon değildir. Çokpartili Parlamento gruplarının olduğu dönemde geniş bir
mutabakat sağlayabilmek için toplanan ve faydalı da olan bir komisyon, ihtiyarî
bir komisyon. Şu anda, iki partili yapıda en geniş komisyon neresi biliyor
musunuz; Adalet ve Anayasa ortak komisyonu, iki partinin en geniş üyelerle
katıldığı ve bu konuda bir mutabakat sağlayacak en geniş komisyondur. Bu, kaçış
noktası, bir. Bunu hiç gündeme getirmeyin. Kaldı ki, en büyük çelişkiniz...
Bakın, değişik anayasa paketleri geldi.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmesinin önündeki engeller, Cumhuriyet Halk
Partisinin de oylarıyla burada kaldırıldı. Doğru bir girişim yaptık, milletin
tercihine saygılı olduk ve o konuda doğru davrandık. Eleştirilere rağmen bunu
savunuyoruz; olması gereken oydu, milletin kararına saygılı olmalıydık ve bunun
önündeki engelleri kaldırmak zorundaydık. Burada uzlaşma komisyonu kurduk mu
Sayın Çelik?! 169-170 ormanla ilgili anayasa değişikliklerini buraya -özür
dileyerek söylüyorum kelimeyi ve bir
daha da ifade etmeyeceğim- bu Meclise dayatan anlayış, acaba o zaman,
bir uzlaşma komisyonu kuralım da gelin bunda bir mutabakata varalım dedi mi
Sayın Çelik?! Nerede kaldı bu samimiyet?! Demek ki, işinize geldiği zaman
uzlaşma komisyonuna bir cansimidi gibi sarılacaksınız, işinize gelmediği zaman
ben, işimi dayatarak yaparım diyeceksiniz. Yani, şimdi, çözelim, anayasa
değişikliği...
Sayın Çelik ve diğer
arkadaşlarıma da aynı şekilde seslenmek istiyorum. Bakın, biz, sayın
milletvekillerinin önündeki sorgulanabilme ve yargılanabilme engellerinin
kaldırılmasını istiyoruz, o kişinin yasama görevini yapmasından alıkonulmasını
istemiyoruz; ama, haklı da bir suç isnat edilmiş, şu veya bu... Ben o dönem
belediyesi bu dönem belediyesi, o kadro bu kadro girmiyorum, her şey evraklarda
var, onları tekrar etmeye gerek yok. Böyle bir suç isnat edilmiş. Nerede isnat
edilmiş; savcıların fezlekelerinde bu suçlama yapılmış. Bu suçlamayı Cumhuriyet
Halk Partisi yapmıyor arkadaşlarım, bunu sayın savcılar yapıyor, ilgili
savcılar yapıyor, fezlekelerde var bu suç. Bu suçların dökümünü istiyor
musunuz, hukukî deyimlerle istiyor musunuz? Siyasî deyim değil, hukukî deyim
kullanıyorum: "Evrakta sahtecilik", "zimmete para
geçirmek", "ihaleye fesat karıştırmak", "kalpazanlık..."
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Allah Allah!..
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, kalpazanlık... Akbil dosyasını açarsanız, hukukî karşılığının kalpazanlık
olduğunu görürsünüz. Değerli arkadaşlarım, bunlar benim deyimlerim değil,
savcıların deyimleri.
Şimdi, peki, 83 ve 100'ü
biz niye değiştirelim diyoruz. 83 ve 100'ü değiştirelim; o kişi başbakan da
olsun, o kişi bakan da olsun, o kişi milletvekili olsun; ama, sorgulanabilsin;
ama, yargılanabilsin, tıpkı bu ülkenin normal vatandaşları gibi. Eğer,
yargılama sonucunda kesinleşmiş bir hükümle karşı karşıya kalırsa da, o hükmün
gereğini yerine getirsin. Bu kadar açık söylediğimiz, Sayın Çelik. Bunu
kaçırmaya, göçürtmeye, dolandırmaya hiç gerek yok.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi "mahkûmiyetle sonuçlanan hiçbir dava yoktur" dediniz. Bu konuda
bir cümle söyleyeceğim: Albayraklar dosyasını açın, mahkûmiyet kararını
bulursunuz. Albayraklar dosyasını açın, mahkûmiyet kararını bulursunuz. Bir
şeyi söylerken -değerli Tokat Milletvekili arkadaşımın da duymasını isterdim,
dışarıda herhalde- eğer bu konuda belgelere dayalı konuşmak istiyorsa, biraz
daha çalışması gerekiyor arkadaşımızın; ama, ayaküstü bir görevlendirme
yaptıysanız, tabiî ki elinde bu belgeler olmuyor. Bu da çok acı bir durum.
Değerli arkadaşlarım,
Cumhuriyet Halk Partisi siyasî bir şov yapmıyor, Cumhuriyet Halk Partisi siyasî
bir gösteriş peşinde değil; Cumhuriyet Halk Partisi, milletin istediğini burada
dile getiriyor. Millet ne istiyor değerli arkadaşlarım; millet yolsuzluk
illetinden bıkmış durumda, millet yolsuzluktan bıkmış durumda ve bu yolsuzluğun
siyaset ayağı varsa, siyasetçinin dokunulmazlık zırhının kalkarak bu ayağın
kırılmasını istiyor. Cumhuriyet Halk Partisi onu istiyor. Onun için Sefa
Sirmen, burada, çıkıyor, yüreklice "benim dokunulmazlığımı kaldırın"
diyor. Bu kadar açık.
AHMET YENİ (Samsun) -
İstifası gerekir.
HALUK KOÇ (Devamla) -
İstifa etmesi gerekenleri ben size söyleyeyim: Sayın Başbakan onurlu yolu,
herhalde, aynanın karşısında kendisine söyleyecek, Maliye Bakanı Sayın
Unakıtan'a söyleyecek, kayıp trilyon davasında İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir
Aksu'ya, Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'e söyleyecek, Enerji Bakanımıza
söyleyecek. Bakın, burada oturuyorlar.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Sebebini açıklayacağım.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bakanlığında
fırtınalar kopuyor, Bakanlığında fırtınalar kopuyor, Sayın Enerji Bakanı
suspus...
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) - Biraz sonra cevabını açıklayacağız.
HALUK KOÇ (Devamla) -
İstifa etmesi gerekenler var. Bakın yol gösteriyor Sayın Başbakan. Siz de bir
kere daha teyit ediyorsunuz bu yolu. Çok teşekkür ediyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Biz yargılanmak isteyenleri istifaya davet ediyoruz.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Ünal Bey, siz susun... Ünal Bey, siz susun; çünkü... Sizinle ilgili ben başka
bir şey söylemeyeceğim. Yani, buraya çıkın, konuşun. Bakın, 10 dakikadan 2 tane
söz hakkınız var; çıkın, konuşun. Böyle, arada kimse anlayamıyor söylediğinizi;
çıkın, mertçe konuşun, biz de duyalım.
BAŞKAN - Siz, konuşmanıza
devam edin Sayın Koç. Biz uyarırız, sizin uyarmanıza gerek yok.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, değerli arkadaşlarım... Bakın, eğer, bu şekilde giderse değerli
arkadaşlarım, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi, tümü, Adalet ve Kalkınma Partisi
de Cumhuriyet Halk Partisi de, tümümüz toplumun önünde bir zan altında
kalıyoruz. Bu zan altında kalma işini artık bitirelim, artık bitirelim...
Herkes gitsin, hesabını versin. Hiç kimseyle bizim bir derdimiz yok, Sayın
Başbakanla da yok, diğerleriyle de yok; ama, bu tip fezlekelerle karşı karşıya
olan arkadaşlarımız varsa görevlerini yapsınlar, sorgulanabilsinler,
yargılanabilsinler; yani, 83 ve 100'ün önünü açalım. Eğer, dediğim gibi,
kesinleşmiş bir hükümle karşı karşıya kalırlarsa, onun gereğini yapalım. Bu
Meclisi hep beraber yüceltelim.
Bunu, bir arkadaşınız
olarak, sizden samimiyetle rica ediyorum. Basit, iki parti arasındaki siyasî
çekişme noktasına bunu taşımayalım. Bakın, gün gelecek hepimiz bunun altında
kalacağız, gün gelecek hepimiz bunun altında kalacağız. Bu bir samimî çağrıdır.
Sayın Kuzu burada...
BURHAN KUZU (İstanbul) -
Burada...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Uzlaşma komisyonunun fiilî halini söylüyorum; Anayasa-Adalet ortak komisyonu.
Sayın Kuzu, çağırın komisyonu...
BURHAN KUZU (İstanbul) -
Komisyona üye verin...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Sayın Kuzu, komisyonu çağırın, toplayın.
83 ve 100 için Cumhuriyet
Halk Partisinin verdiği önerge ortada, aldığı ortada, karar ortada. Siz,
çağırın... Uzlaşma komisyonu diyorsunuz. İşte, Sayın Kuzu burada, uzlaşma
komisyonu başkanı...
BURHAN KUZU (İstanbul) -
Üye verin, toplayalım.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Üyelerimizin tümü burada, Adalet ve Anayasa Komisyonu üyelerimiz.
BURHAN KUZU (İstanbul) -
3 üye lazım...
HALUK KOÇ (Devamla) -
İçinden 3 kişi isteyin, 3 kişi verelim efendim. En geniş şekliyle burada.
BURHAN KUZU (İstanbul) -
Kendiniz seçin, gönderin.
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, bir şeye çok üzüldüm; onu ifade etmek
istiyorum. Yani, Sayın Çelik öyle bir noktaya getirdi ki... Bunu söylemek
istemiyordum; ama, biraz vicdanım kanıyor bu konuda.
Türkiye'nin ulusal
çıkarlarını savunmak, Sayın Çelik, sadece Cumhuriyet Halk Partisinin görevi
değil. Öyle bir söz söylediniz ki... Lütfen, tutanaklardan bakın. Beni
dinlemiyorsunuz; ama, lütfen, tutanaklardan bakın. Belki yanlış anlama oldu;
onu bir tashih etme imkânı olur. Türkiye'nin ulusal çıkarlarını korumak sadece
Cumhuriyet Halk Partisinin görevi değil.
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Ulusalcı...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşım, şimdi, Avrupa Birliği, evet çağdaş, kurallı bir toplum
yapısıdır. Çağdaş, kurallı bir toplum yapısına hep beraber gitmek istiyoruz;
ama, lütfen...
ALİM TUNÇ (Uşak) -
Ulusalcılık...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Ulusalcılığın karşıtı mandacılıktır!
BAŞKAN - Lütfen
arkadaşlar, hatibi dinleyelim; karşılıklı konuşmayalım.
HALUK KOÇ (Devamla)
- Lütfen şu duruma düşmeyelim, bakın şu
duruma düşmeyelim: "Efendim, 3 000 dolarlık yıllık geliri olan bir ülkenin
ne ulusal çıkarı olurmuş" diyen yeni dünya düzeni akademisinden mezun
olanlarla Türkiye'nin ulusal çıkarlarını tartışmada aynı safta olalım.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yanlış algılama var.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Aynı safta olalım.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, yanlış anlamışsınız!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi içeriden ve dışarıdan kuşatanlar var; bunları
söyleyenlere "dinozor" diyorlar; biz, memnuniyetle o dinozor
suçlamasını kabul ediyoruz, memnuniyetle kabul ediyoruz. (CHP sıralarından
alkışlar) Ve bu, bizim ortak davamız olmalı; Türkiye'nin ulusal çıkarları,
sadece Cumhuriyet Halk Partisinin savunacağı şeyler değildir.
Sonra, bakın, Hoca ne
diyor biliyor musunuz, Sayın Erbakan: "Bizim çocuklara ne oldu yahu, bu
kadar kısa zamanda nasıl değiştiler bu kadar" diyor.
Saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisi aleyhinde ikinci söz talebi, Ankara
Milletvekili Sayın Oya Araslı'ya ait.
Buyurun Sayın Araslı.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
OYA ARASLI (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu önerisinin aleyhinde olduğumu sözlerime başlarken ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, dün, biz, gündemimizi belirledik, hangi
yasalara öncelik verileceğini tespit ettik, bir sıraya koyduk; sözcü
arkadaşlarımız buna göre hazırlandılar, hangi konuda çalışma yapacaklarıyla
ilgili incelemelerini tamamladılar. Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili katkıdan söz ediyordu. Bu koşullarda, kim, yasama Meclisindeki bu
çalışmalara nasıl bir katı verebilir?! Yalnız muhalefet partisi grubu
milletvekilleri için bunu söylemiyorum, İktidar Partisi Grubunun
milletvekilleri de sabah evlerinden çıktıkları zaman, öğleden sonra Mecliste
hangi yasayı görüşeceklerini bilemiyorlar; hangi verimden söz ediyorsunuz?!
Sayın Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekili, bu koşullar altında, bu
Mecliste yapılacak hangi çalışma hangi verimi sağlayabilir?! (CHP sıralarından alkışlar)
Neyi görüşeceğini bilemiyor milletvekilleri! Siz de, burada kalkmışsınız,
Meclisin zamanının israfından, muhalefet partisi grubunun katkı vermediğinden
söz ediyorsunuz. Nasıl bir katkı istiyorsunuz? Biz, size, hukukun genel
ilkelerine uygun her anayasa değişikliği için, her yasa önerisi için katkı
verdik; ama, siz, katkıdan, sadece, sizin söylediklerinize katılmamızı, sizin
söylediğiniz doğrultuda oy vermemizi anlıyorsanız, böyle bir şeyin olması
mümkün değil. Bizim görüşlerimiz açısından, aramızda kilometrelerce fark var.
Görüşlerimize uymayan hiçbir yasa teklifi ve yasa tasarısı üzerinde size katkı
vermeyebiliriz, vermeyiz de; ama, uyarılarda bulunuruz yaptığınız yanlışlar
için, size yanlışlarınızı düzeltme yolu gösteririz, ki, bu katkıyı her zaman
yapıyoruz; ama, bu bağlamda yaptığımız katkılara zerre kadar kulak
vermiyorsunuz.
Biraz önce, bir değerli
arkadaşım, burada, Meclisin zamanının israf edildiğinden söz etti. Şöyle bir
bakın, arkanıza dönün, önünüze konulan gündeme bakın, neleri görüştüğümüzü
şöyle bir anımsayın.Biz burada, ikinci kere görüşülmek üzere Cumhurbaşkanının
veto ettiği tasarıları görüşüyoruz. Eğer zamanında yapmış olduğumuz ikazlara
kulak vermiş olsaydınız, bunu yapmayacaktık ve zaman israf etmeyecektik. Şimdi
ben soruyorum; zamanı israf eden Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa Cumhuriyet
Halk Partisinin çok haklı, çok yerinde ikazlarına kulak asmayan, asmamakta ayak
direyen sizler mi?! (CHP sıralarından alkışlar)
Bir ithamda bulunurken,
ağzınızdan çıkan sözün nerelere gittiğini çok iyi tartmanız lazım ve zaman
israfından söz ederken, ne için bu terimi kullandığınıza bir bakın. "Hadi
canım sende" diyor oradan bir arkadaşımız. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri üzerindeki töhmetin kaldırılmasını istemek "hadi canım sende"
diye, insanın elinin tersiyle itebileceği bir olay mıdır?! (CHP sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bu,
sadece dosyada adı yazılı olanları değil, bireysel olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyesi sıfatını taşıyan hepimizi ilgilendiren bir durum. Ben, üzerinde
şaibe bulunan, kuşku bulunan milletvekili kavramı içerisinde algılanmak
istemiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Oya Araslı olarak istemiyorum. Şurada
bulunan arkadaşlarımın hiçbirisi istemiyor ve siz "yargılanmak
istiyorum" diyen insana engel olmak suretiyle, onun en doğal hakkı olan
yargılanma hakkının önünü tıkıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
aklanmasının, vatandaşın gözünde, üzerinde toz bulunmayan bir görünüme
girmesinin karşısında duruyorsunuz ve bunu istediğimiz zaman da dokunulmazlık
dosyalarına öncelik verilsin dediğimiz zaman da bunu vakit israfı olarak
adlandırıyorsunuz. Adalete zaman ayırmak, adaletin gerçekleşmesi için zaman
sarf etmek, zaman israfı mı değerli arkadaşlarım?! Adalet, temizlenmek, temiz
toplum, suçun ortaya çıkması, sizin için bu kadar önemsiz "hadi canım sen
de" diye elin tersiyle bir kenara itilecek şeyler mi?! Eğer böyle ise,
daha çok yürünecek yolumuz var Türkiye olarak demokrasi çizgisinde.
Toplum temizlik istiyor;
siz de, biz de, toplumun temizlik beklentisine yanıt vereceğimizi vaat ederek
oylar aldık. "Oy aldık geldik buraya" diyorsunuz; o oyların
temelinde, çok övündüğünüz o yüzde 50'ye yaklaşan çoğunluğun temelinde, size
verilen oyların temelinde, bu beklentinin karşılanmasına duyulan özlem var;
ama, siz ne yaptınız; elinizin tersiyle bu özlemi karşılamak gereğini bir
kenara ittiniz, dolu dizgin devam ediyorsunuz ve bir Grup Başkanvekili, bunu
nasıl söyleyebiliyor, hayretle ve üzüntüyle karşıladım: "İstifa
ediniz" diyor.
Değerli arkadaşlarım,
istifa, kişisel bir çözüm yoludur. İstifa edilir veya edilmez; ama, Anayasa
bunu, size, kişisel olmayan, objektif biçimde çözme yolları göstermiştir. Siz,
bu yolların işlemesinin önünü tıkıyorsunuz, Anayasanın işlemesine engel
oluyorsunuz. Bir anlamda, fiilen Anayasayı değiştiriyorsunuz, fiilen İçtüzüğü
değiştiriyorsunuz. Bunların hesabını, kime ve nasıl vereceksiniz? Ve bizim bir
arkadaşımıza istifa öneren Sayın Grup Başkanvekiline, ben, bunu sormak
istiyorum O fezlekelerde adı bulunan grubunun üyelerine de aynı öneriyi yapmayı
düşünüyor mu? (CHP sıralarından alkışlar) Yani, Başbakanına ve onun dışında
birtakım bakanlarına ve birtakım milletvekili arkadaşlarına da, çok beğenmiş
olduğu bu çözüm yolunu, acaba, bugün, burada, bu konu gündeme gelmeden önce, ön
alarak önerebildi mi?
Değerli arkadaşlarım,
bunları bir kenara bırakın. Toplumun, adalet, öncelikle karşılanmasını gerekli
gördüğü bir ihtiyacıdır. Bize vekâletini verirken, bu ihtiyacın giderilmesini
de, bizden beklediklerinin listesinin başına koydu. Biz, bunun gerçekleşmesi
için, tüm gönlümüzle ve tüm gücümüzle katkı vermeye hazırız ve her toplantıda
getirdiğimiz bu önerilerle, bunun gerçekleşmesi amacına hizmet ediyoruz; ama,
siz, elinizin tersiyle bu imkânı bir kenara itiyorsunuz ve milletvekili,
arkalarında birtakım dosyalar, fezlekelerde birtakım iddialar, o vaziyette
kalsın diyorsunuz. Telaşınız ne arkadaşlar? Niye bu dosyaların gündeme
gelmemesi olayının arkasına saklanıp, kendinizce, anlayamadığımız,
çözemediğimiz bir rahatlığı yaşamaya çalışıyorsunuz? Kuşkunuz yoksa, çıkınız
ortaya, siz de temizleniniz, bizden temize çıkma durumunda olacak
arkadaşlarımız da temizlensin, dokunulmazlığının kaldırılması istenen; toplumca
rahat edelim. Neden korkuyoruz? Ve Meclisin şaibeli halde kalmasından ne
bekliyoruz? Anlayamadığımız o.
Demin, burada, Adalet ve
Kalkınma Partisinin Grup Başkanvekili kalktı; "biz, çoğunluğuz, hesabımızı
millete veririz" filan dedi. Ee, o zaman, siz, hesabınızı verme yeri
olarak, sadece oy sandığını görüyorsanız, yargı organlarını kapatalım mı arkadaşlar
bu mantığın sonunda? Bu oraya varır çünkü, bu oraya varır. Siz, hesap
vereceğiniz yer olarak orayı görüyorsanız, yargı organına, hâkime vereceğiniz
hesabı da orada vermeyi amaçlıyorsanız, bu çok yanlıştır.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Siz hâkim misiniz?
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
arkadaşlar; hatibi dinleyelim.
OYA ARASLI (Devamla) -
Ben hâkim değilim; ama, sizi hâkim sıfatıyla yargılayacak var; onun önünde
oturup hesabınızı verin diyoruz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Görevinizi yapın. Böyle konuşamazsınız!
OYA ARASLI (Devamla) -
Konuşuyorum değerli arkadaşım. Niye konuşuyorsun diye soruyorsun; milletin bana
verdiği oya dayanarak, vekâlete dayanarak konuşuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Bana da oy verdi; sadece size mi oy verdi?! (CHP sıralarından gürültüler)
OYA ARASLI (Devamla) - O
dedi ki "yolsuzlukların hesabını sor." Ben de, yolsuzlukların
hesabının sorulması için bu kürsüdeyim. Ama siz alışıksınız...
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Öyle konuşamazsın! (CHP sıralarından gürültüler)
ATİLA EMEK (Antalya) -
Niye tepki gösteriyorsunuz? Sizden mi öğrenecek konuşmayı?!
OYA ARASLI (Devamla) -
Siz, herkese vaatte bulundunuz; köylüye vaatte bulundunuz, sersefil ettiniz;
kentliye vaatte bulundunuz, sersefil ettiniz "temiz toplum
yaratacağız" dediniz; ama, hakkında fezleke bulunanların aklanmasına,
yargılanmasına kapıyı kapatmak istiyorsunuz.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Hakaret edemezsin! (CHP sıralarından gürültüler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Demin kabul etmediniz, şimdi konuşuyorsunuz!
ATİLA EMEK (Antalya) - Ne
oluyor; vicdanın rahat değil; değil mi?
BAŞKAN - Lütfen...
Lütfen...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Çıksın, konuşsun Sayın Başkan.
OYA ARASLI (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, çoğunluk olmak çok önemli bir şeydir; ama...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Araslı.
Değerli milletvekilleri,
kendi aranızda konuşursanız, birbirinize söz yöneltirseniz yüksek sesle, siz
kendi söylediklerinizi de duyamazsınız ve burada, kürsü özgürlüğüyle
düşüncelerini açıklama gibi en kutsal siyasî görevlerden birini yapan hatibi
dinleme olanağından Genel Kurulu mahrum kılarsınız. Bunu yapmamamız gerekiyor.
Birbirimizi dinlemeyi bilmemiz lazım önce.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Millete saygılı olun biraz; buna hakkınız yok, Sayın Aykan.
ASIM AYKAN (Trabzon) -
Hakaret edemez.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Gerçekler hakaret mi geliyor size?! Gerçek bu, gerçek...
BAŞKAN - Lütfen
arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyin, karşılıklı konuşmayın; değerli hatibi,
Değerli Milletvekilini, Sayın Araslı'yı dinleyelim.
Buyurun Sayın Araslı.
OYA ARASLI (Devamla) -
Gerçekleri duymak size hakaret gibi geliyorsa, o benim çözeceğim sorun değil;
o, sizin, kendi kendinize çözeceğiniz ve çözmek zorunda olduğunuz bir sorun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım,
bütün dünya parlamentolarında -Türkiye dahil- ben, çoğunluğum, istediğimi
yaparım zihniyetiyle aldığı oyun cazibesine kapılıp birtakım işler yapmaya
kalkışan pek çok siyasî partiler, pek çok siyasî parti grupları oldu; ama,
buralarda oturan insanlar, milletvekili sıfatı taşıyan insanlar, hukukun genel
ilkelerine, anayasaya aykırı olarak, aldıkları o oyu, o çoğunluğu
değerlendiremezler; bu gerçeği bilmek lazım. Bu gerçeği görmek istemeyenler, bu
gerçeği bilmek istemeyenler, maalesef, her zaman, fevkalade acı bir sonla
karşılaştılar, hüsrana uğradılar. Ben, değerli arkadaşlarıma -tarih bu
olayların örnekleriyle doludur- biraz tarih okumalarını tavsiye ediyorum.
"Millet bize oy
verdi" diyorsunuz; ama, köylere çıkın, kentlere çıkın ve orada, milletin,
şu gün itibariyle sizin için neler söylediğine kulak verin; ben, sadece bunu
tavsiye etmek istiyorum.
Saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubunun önerisi lehinde söz isteyenler: Sayın Eyüp Fatsa, bir
de, ben, Bekir Bozdağ'ın söz talebine tanık oldum. Devam ediyor mu söz
isteminiz?
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Benim söz talebim yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Başka, lehte söz
isteyen var mı?
O zaman, bir kişi; Sayın
Eyüp Fatsa.
Buyurun Sayın Fatsa. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Parti Grubumuzun vermiş olduğu
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bugün, hem muhalefet partisine mensup
arkadaşlarımızın hem de İktidar Partisine mensup arkadaşlarımızın iki ayrı
Danışma Kurulu önerisi vardı. Biraz önce, muhalefet partisine mensup
milletvekili arkadaşlarımızın veya grubun vermiş olduğu öneri tartışıldı,
oylandı ve gündeme alınmaması uygun görüldü Genel Kurul tarafından. Şimdi, biz,
kendi grubumuzun getirmiş olduğu öneriyi tartışıyoruz; ama, tartışmalar hâlâ
birinci öneri üzerinde devam ediyor. Maalesef, bu gündemin, bizim getirmiş
olduğumuz önerinin aleyhinde söz alan arkadaşlar da ilk reddedilen öneriyi
tartışmanın ötesinde gündemle ilgili bir şey söylemediler.
Değerli arkadaşlar, ben
sondan başlıyorum. Sayın Araslı'yı dikkatle dinledim. Bir şey söyleyeceğim. Hiç
yorum yapmıyorum. Sayın Araslı, kaç dönem milletvekilisiniz; yargı
dokunulmazlığı, yasama dokunulmazlığı ilk defa mı aklınıza geldi? Neredeydiniz
şimdiye kadar?
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Allah Allah!.. Ne alakası var?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Var... Var... Bir şey soruyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bunu kargalar bile biliyor.
BAŞKAN - Sayın Fatsa, bu
üslup yerine, daha yapıcı bir üslup seçebilirsiniz.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin... Sayın Başkan, biraz önceki üslubu burada izlediniz. Lütfen...
FAHRETTİN POYRAZ
(Bilecik) - Ne var üslupta?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Üslupta bir şey yok.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Fatsa...
Öyle de, değerli
arkadaşlarım...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Ben soruyorum...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Fatsa...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Tamam da Sayın Başkan, yanlışlık bunun neresinde?!
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Fatsa... Her milletvekilimiz diğer milletvekillerinin performansıyla ilgili
soru sorarsa olur mu bu iş?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Eğer, yasama dokunulmazlığından kaynaklanan bir sıkıntı varsa, Sayın Araslı ilk
defa bu Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda görev yapan bir milletvekili değil
ki!
OYA ARASLI (Ankara) -
Pişman olacaksınız bu soruyu sorduğunuza.
BAŞKAN - Buyurun devam
edin; ama, her milletvekili performansıyla ilgili, geçmiş parlamenter
çalışmasıyla ilgili soru sormayla zaman öldürmenin anlamı yok.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Müsaade edin...
BAŞKAN - Buyurun, konuyla
ilgili görüşün.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Koç "Türkiye'nin menfaatına ne getirdiniz" dedi. Bunun
yorumunu, kamuoyunun vicdanına ve idrakine bırakıyorum. Bunu kamuoyu
değerlendiriyor Sayın Koç. 3 Kasım 2002 öncesi Türkiye ile bugün içinde
yaşadığımız Türkiye aynı Türkiye değil; bunu dünya da görüyor, Türkiye de
görüyor. Ama, siz görmek istemiyorsanız... Zaten, görmeyi beceremediğiniz için
elli yıldan beri size bu millet bu görevleri vermedi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Göremiyorsanız, görmek istemiyorsanız, milletin suçu ne, bizim suçumuz ne?!
Zaman çalma... Zaman
çalmıyoruz. Bakın, çok kolay, çok kolay...
Eğer samimîyseniz, yasama
dokunulmazlığının sınırlandırılmasında samimîyseniz, Anayasanın 83 ve 101 inci
maddeleriyle ilgili taleplerinizde gerçekten samimîyseniz, ben, Allahaşkına,
size sormak istiyorum; eğer, bunu, yolsuzlukların önlenmesi adına
söylüyorsanız, birtakım suiistimallerin son bulması adına soruyorsanız ve talep
ediyorsanız değerli arkadaşlar, eğer bunda da iddianız bütün yolsuzlukların ve
suiistimallerin sorumlusu seçilmiş milletvekilleri gibi bir noktadan hareket
ederseniz, doğru bir tespit yapmış olmazsınız. Eğer gerçekten sizin iddia
ettiğiniz gibiyse, yahu, bu ülkede tek başına yolsuzluk yapmayı becerebilecek
kaç tane milletvekili çıkmıştır?! Eğer, yargıda ve diğer yasama dokunulmazlığı
veya dokunulmazlık kullanan bürokratlar da kendisine partner bulamazsa, siz,
bürokratların ve diğer yasama dokunulmazlığından veya dokunulmazlık zırhıyla
kendisini güvence altına almış kişi ve kurumların dokunulmazlığının
kaldırılmasından ve sınırlandırılmasından niye rahatsızlık duyuyorsunuz?! Niye
rahatsızlık duyuyorsunuz değerli arkadaşlar?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Niye
duyalım canım?!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Buyurun; eğer samimîyseniz...
Bakın, burada grubunuz
adına konuşan arkadaş, bir sayın milletvekili arkadaşım da ifade etti, dedi ki:
"Bütün milletin gözü önünde, Sayın Başbakan, 3 Kasım seçimleri öncesinde
bunu kamuoyuna deklare etti." Bizim kamuoyuna deklare ettiğimiz, Sayın
Başbakanın kamuoyuna deklare ettiği, parti programımızda çerçevesi çizilmiş bir
dokunulmazlıktır. Bunu, daha önce burada okudum; tekrar etmek istemiyorum. Bu,
58 inci ve 59 uncu hükümetin programlarında da yer almıştı ve yine de sözümüzdeyiz.
Buyurun; eğer, dokunulmazlık konusunda samimîyseniz, hemen, bugün, verin uyum
komisyonuna üyeyi...
HALUK KOÇ (Samsun) - Yok
öyle bir şey.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Siz aşağıya getirin konuyu.
EYÜP FATSA (Devamla) -
...yasama, yürütme, yargı adına kim dokunulmazlık kullanıyorsa, hepsinin yasama
dokunulmazlığını ve dokunmasını sınırlandıralım, dokunulmazlığını
sınırlandıralım.
Değerli arkadaşlar,
konuşmak başka şey, yapmak başka şey. Halep oradaysa, arşın buradadır; buyurun,
çıkalım, verin üyeyi, beraberce bunu tespit edelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Getirin değişikliği, aslanlar gibi oy verelim.
EYÜP FATSA (Devamla) -
"Efendim, siz, 2/B, 25 yaş ve diğer anayasa değişiklikleriyle ilgili bizim
görüşümüze başvurdunuz mu" denildi. Kardeşim, Sayın Koç, Sayın Koç, Sayın
Koç, sizin, bu, seçim beyannamenizde olan bir meseledir. Sizin kamuoyuna
deklare ettiğiniz meseleyi biz sizin önünüze getirdik ve siz, kamuoyuna deklare
etmek suretiyle oy istediğiniz, vatandaştan, halktan destek istediğiniz, söz
verdiğiniz konuların arkasında durmadınız ki!..
OYA ARASLI (Ankara) -
Allah Allah!.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Durdunuz mu bunların arkasında?!.. 2/B sizin programınızda yok mu?.. 25 yaş
sınırı yok mu?!.. Yok mu?!.. Yok mu Sayın Başkan?!..
OYA ARASLI (Ankara) - Allah
Allah!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Dokunulmazlık var mı sizin programınızda?
OYA ARASLI (Ankara) - Onu
açık söyleyin. "Yok" diyor.
EYÜP FATSA (Devamla) -
2/B yok mu Sayın Başkan?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Dokunulmazlık var mı programınızda?
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Başkan, 25 yaş, seçilme yaşı yok mu?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Talan yok, talan.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Talan yok!
BAŞKAN - Bu, usulde yok;
karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar... Karşılıklı konuşmayalım.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakın, açık ve net bir şekilde söylüyorum...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
Bizim programımızda yalan ve talan yok!
BAŞKAN - Hatibi
dinleyelim... Karşılıklı konuşmayalım...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Açık ve net olarak söylüyorum: Eğer gerçekten bu konuda samimîyseniz, talebiniz
samimîyse, gerçekten yasama dokunulmazlığından kaynaklanan birtakım
endişeleriniz varsa, bakın, bir kere daha bu kürsüden ifade ediyorum: Buyurun,
uyum komisyonunu birlikte çalıştıralım; ilk gündeme alacağı mesele de
Anayasanın 83 üncü maddesi olsun...
ATİLA EMEK (Antalya) - O
uyum komisyonuyla mı değiştirdik Anayasayı!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Komisyon Başkanı orada.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Ama, kim dokunulmazlık kullanıyorsa, kim dokunulmazlık zırhıyla kendini koruma
altın almışsa, herkesin dokunulmazlığı sınırlandırılsın. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Eğer siz, bakın Sayın
Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, ben duyuyorum.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sayın Koç, eğer, siz, bunu sadece, seçilmiş insanların, milletvekillerinin
dokunulmazlığının kaldırılması veya sınırlandırılmasıyla sınırlandırmak
istiyorsanız, bu, sadece, bu ülkede mafyanın işini kolaylaştırır ve işlerini
kolaylaştırır.
Bir diğer husus,
teferruatına girmek istemiyorum çok fazla.
OYA ARASLI (Ankara) -
Biraz açıklasanız da anlasak!
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, burada, Sayın Enerji Bakanımızla alakalı, Sayın Koç bir
iddiada bulundu. Sayın Enerji Bakanıyla beraber ben aynı ilin milletvekiliyim
ve kendisiyle de aynı ilin milletvekili olmaktan büyük bir onur duyuyorum. Her
şeyine, ama, her şeyine kefil olduğum, kendime de örnek aldığım bir
ağabeyimdir, milletvekili arkadaşım, bakanımın olmasının ötesinde...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Ordu'da bir şey yok canım, Enerji Bakanlığında var.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yargıya intikal etmiş bir meseledir. Devlet adamı ciddiyeti
ve sorumluluğuyla hareket ediyor; ama, bir şey söylemek istiyorum bu konuda.
OYA ARASLI (Ankara) -
İzin vermiyorsunuz ki...
BAŞKAN - Lütfen, müdahale
etmeyelim arkadaşlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu
konuda bir şey söylemek istiyorum; herkes kendi kapısının önünü temiz tutarsa
bir mesele kalmaz.
OYA ARASLI (Ankara) -
Tabiî ki...
YILMAZ KAYA (İzmir) - O
zaman başlayın.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Biz, çiğ aş yemedik, karnımız ağrımıyor; bir.
OYA ARASLI (Ankara) -
Kaçmayın o zaman!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
İkincisi, hiç hayatta dolmayı çift çift yemedik; ama, dolmayı çift çift yemeye
alışkın olanların bazı vehimleri, bazı sıkıntıları varsa, o, onların kendi
meseleleridir, kendi meseleleridir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, son
söz olarak şunu söyleyeyim: İş, Sayın Başbakan ve onun geçmişte Büyükşehir
Belediyesindeki çalışma arkadaşlarının birtakım icraatlarıyla ilgili yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılmasından hareketle bunlar konuşuldu.
Arkadaşlarımız ifade etti; Sayın Başbakan ve arkadaşları, dokuz sene bu süreci
yasama dokunulmazlığı olmadan kullandılar, olmadan kullandılar, ihtiyaç da
duymadılar.
OYA ARASLI (Ankara) -
Sonra ihtiyaç hâsıl oldu!..
EYÜP FATSA (Devamla) -
Kimsenin de iddia edilen konularla ilgili mahkûm olmadığını biraz önce
arkadaşlarımız ifade ettiler.
Değerli arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Albayraklar?!.
BAŞKAN - Sayın Fatsa,
süreniz doldu; toparlayın lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) -
Sözlerimi toparlıyorum.
Hesabını hem yargıda hem
de millet vicdanında vererek gelmişlerdir, vererek gelmişlerdir. Onun için,
aslı astarı olmayan bir konu üzerinde, artık, milleti ve bu kürsüyü daha fazla
meşgul etmenin kimseye bir faydası yoktur. Haa, eğer şundan rahatsız
oluyorsanız, şunu bekliyorsanız bunu da açıkça söyleyin; yani, bize rağmen
yargı bunları nasıl beraat ettirir diye bir düşünceniz varsa, siz, onu, gelin,
buradan açıkça söyleyin, açıkça söyleyin.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar)
- Daha yargıya gitmedi ki...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yasama dokunulmazlığı, kısaca dokunulmazlıkların
sınırlandırılmasıyla alakalı düşüncemiz, tavrımız, açık ve nettir, samimîdir.
Bunu parti programımıza yazdık, 58 inci ve 59 uncu hükümetin hükümet
programlarında da bunlar vardır. Her sözcümüz, partimiz adına konuşan herkes de
aynı şeyi ifade etmiştir. Ben de bir kere daha ifade ediyorum; eğer gerçekten
samimîyseniz, gerçekten bunu istiyorsanız, arkadaşlar, hiç zaman kaybına gerek
yok.
Şimdi, siz, diyorsunuz
ki, "efendim, Adalet Komisyonu var, Anayasa Komisyonu var, karma komisyon
var, toplansınlar, bu meseleyi halletsinler."
OYA ARASLI (Ankara) -
Sevk edin... Sevk edin...
EYÜP FATSA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bak, anayasal metinler, toplumsal mutabakat metinleridir.
Önce sizinle bizim bu konuda mutabakata varmış olmamız gerekir.
Ben, arkadaşlarımızın,
Danışma Kurulu önerimizin lehinde rey vereceği, oy kullanacağı düşüncesiyle,
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, önce bir açıklama yapayım.
Şimdi, burada, Divanda,
Divan Üyeleri olarak biz, Genel Kurula baktığımız zaman, böyle genel bakıyoruz;
ama, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu milletvekillerinin sayısı çok olduğu
için, onlara, bizim karşımızdaki yarım yayda ayrılan kısım daha fazla, öyle
genel baktığımız zaman, elbette daha çok onları görüyoruz. Beri tarafa da
bakıyoruz. Uyarılarımız Genel Kurula yönelik olduğunda, bütün Genel Kurulu
karşımıza alıp uyarı yaptığımız zaman, bazı arkadaşlarımız "sadece niye
bize bakıyorsunuz, bizi uyarıyorsunuz" diyor. Bu, geometrinin gereği,
buradaki doğal yapının gereği.
Bir başka olay, değerli
arkadaşlarım, benim gibi endüstri mühendisi olan başka milletvekili
arkadaşlarımız var bu Genel Kurulda. Bizim meslekte öğrendiğimiz, en kısa süre
içinde en etkin ve en verimli çalışmayı yapmaktır. Burada da bir yasama süreci
yaşıyoruz. Burada da mümkün olduğu kadar kısa süre içinde en etkin ve en
verimli yasama sürecinin gerçekleşmesi için çaba sarf ediyoruz, uyarılarımız o
yönde oluyor; öyle alın. Bazen, konuşurken arkadaşlarımıza, süreyi uzatacak
sataşmalara meydan vermemeleri için uyarıda bulunuyoruz anında. Biraz önce,
Eyüp Beye de böyle bir uyarıda bulundum.
Şimdi, Eyüp Bey
Parlamentoya gelmeden önce Parlamentodaydı ve uzun yıllar siyasî hayatı olan
değerli bir politikacıdır Sayın Oya Araslı. Ben konuşması sırasında
anımsarsanız Eyüp Beyi uyardım. Her milletvekili, konuşması sırasında, başka
milletvekillerinin daha önceki parlamenter çalışmalarıyla ilgili performansını
sorarsa, bu işin arkası gelmez dedim.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Efendim, sataşma var mı?
BAŞKAN - Bu uyarımın
doğru olduğu da ortaya çıktı ve bir anayasa hukuku profesörü olarak, deneyimli
bir politikacı, parlamenter olarak Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı Divana
başvurdu:
"Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa, yapmakta olduğu konuşmasında adımdan söz
ederek sataşmada bulunmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 69 uncu
maddesi çerçevesinde açıklama yapmak ve cevap vermek isteğimi saygıyla
bilgilerinize sunar, gereğini arz ederim" diyor.
Yani, "daha önce
dokunulmazlıklarla ilgili ne yaptınız parlamenterlik döneminizde; şimdi mi
aklınıza geldi" gibi cümlelerle konuyu ele alınca Sayın Eyüp Fatsa, doğal
olarak, Sayın Oya Araslı'ya söz hakkı ortaya çıkıyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kabul, kabul Başkanım, gelsin.
EYÜP FATSA (Ordu) - O
kadar izaha gerek yok, çağırın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Oya Araslı'ya
bu nedenle söz veriyorum. Kısa bir süre içinde, sadece sataşmayla ilgili konuda
görüşlerinizi açıklamanızı rica ediyorum.
Buyurun Sayın Araslı.
(CHP sıralarından alkışlar)
VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ankara
Milletvekili Oya Araslı'nın, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması
OYA ARASLI (Ankara) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Böyle bir bağlamda kürsüye
çıkarak değerli vakitlerinizi almak istemezdim; ama, doğrudan adım kullanılarak
bana bir soru yöneltildi. Acaba, bu soruyu yönelten arkadaşım, gazete okumaz
mıydı, Meclis çalışmalarını gereğince takip etmez miydi gibi hayret dolu bir
düşünce zihnime doğdu.
İkinci dönem
milletvekilliği yapıyorum Sayın Grup Başkanvekili ve geçen dönemde de aynı konu
çok dikkatimi çekti. Bu konuda anayasa değişikliği önerilerinin hazırlık
çalışmalarına katkı verdim. Her vesileyle anayasa değişikliği bu konuda gündeme
geldiği zaman çalışmalar yaptım. Son aşamasına kadar, acaba bu anayasa
değişikliği gerçekleşebilir mi diye mücadele verdim. O günleri anımsayanlar
zaten böyle bir soru sormazlar, anımsamayanlar da Türkiye Büyük Millet Meclisi
zabıtlarını inceledikleri zaman bu sorunun yanıtını, bir daha böyle sorular
sormayacak biçimde anlamış, görmüş olurlar.
Milletvekilli
dokunulmazlığının sınırlandırılması konusu yalnız benim değil, mensup olduğum
parti olan Cumhuriyet Halk Partisinin her zaman gündeminde ön sırada oldu ve
ben de bir Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olduğum için, buna, Partim gibi
önplanda yer vererek, her fırsatta bu doğrultuda çalışmalar yaptım; ama,
Grubumuzun sayısı bir anayasa değişikliği önerisi vermeye yetmediği için ve
anayasa değişikliğini gerçekleştirmeye yetmediği için, bu girişimlerimizi sona
erdirmek mümkün olamadı; ama, hiçbir zaman bu girişimlerden geri de durmadık,
hep gündemde bunu taze korumaya çalıştık.
Neden mi; nedeni şu:
Çünkü, ilkönce Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesinin üzerinde kuşku olmaması
gerektiğine inanıyoruz. Başkalarında olabilir; ama, eğer bizlerin üzerinde
kuşku kalırsa, başkalarına hesap sormak, başkalarına yargı yolu açmak yollarına
giderken, bizim başımız öne eğik kalır. Bunu düşündüğümüz zaman, önce kendi
başımızı dik tutup, kendimize hesap sormak, sonra da başkalarına hesap
sorabilmek imkânını elimizde tutmak için hep bunu gündeme taşıdık.
Biz önem veriyoruz; birey
olarak da, Parti olarak da buna çok önem veriyoruz; ama, başkaları yargıya,
Meclisin temiz kalmasına, yapılan birtakım usulsüzlüklerin, yolsuzlukların
hesap sorulmadan bırakılmasına gönlünü yatırabilir, bunda sakınca görmeyebilir;
buna harcanan vakti vakit israfı olarak görebilir; ama, biz, onlardan değiliz,
aramızdaki fark da bu.
Ayrıca, şunu söyleyeyim;
her kaç oy alırsak alalım, bu, bizim, yolsuzluk iddialarına, birtakım asıllı ve
asılsız suç isnatlarına duyarsız kalmamız için bir mazeret oluşturmamalıdır; bu
da, hem birey olarak görüşüm hem Grubumun paylaştığı görüştür. Hiçbir zaman,
bunlardan geri kalmadım.
BAŞKAN - Toparlayın
lütfen.
OYA ARASLI (Devamla) -
Türkiye için ne yaptığıma gelince; bilmem bir değer ifade eder mi; ama, Anayasa
Mahkemesine açılan, sizin burada çıkarırken, çoğunluğunuza, bu Anayasaya
aykırıdır diye ikazda bulunduğumuz kanunlarla, kanun teklifleriyle ilgili
Anayasa Mahkemesine iptal davası açılırken, bu dönem de bundan önce aynı şeyi
yaptığımızda da, katkı vermiş olmaktan onur duyuyorum. Doğrusu, aldığımız iptal
kararlarının da Türkiye'yi çok büyük kötülüklerden koruduğuna inanıyorum.
Eğer sizin için bir önem
ifade ediyorsa, bize ayırdığınız dar fırsatlar içerisinde bile, buraya gelen
her yasa teklif ve tasarısını inceleyip, getirisine ve götürüsüne zaman
harcamış, fikir oluşturmuş olmayı bir hizmet olarak görüyorum. Eğer sizin için
bir anlamı varsa, burada gördüğüm hataları dile getirip, sizleri ve Türkiye'yi
birtakım yanlışlardan korumayı bir görev biliyorum ve verdiğim vaatler için,
seçilirken verdiğim vaatlerin arkasında durmayı bir görev biliyorum.
Ben, temiz bir toplum
vaadiyle kendime ve partime oy istedim; burada onun gereğini yapıyorum. Dilerim
ki, aynı vaatlerle oy toplamış olanlar da bu vaatlerin gereğini yaparlar ve
bunun yanında, topluma vermiş oldukları diğer vaatleri de tutarlar.
Çok teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, bir cümleyle, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun.
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın
Başkan, ben, Sayın Araslı'nın ilim adamı ve hukukçu kimliğine saygı duyarım.
Asla "Türkiye için ne yaptın" diye böyle bir ifadede bulunmadım...
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
"Dokunulmazlıklar için ne yaptınız" dediniz.
EYÜP FATSA (Ordu) - ...
eğer, böyle anlaşıldıysa, çok özür diliyorum.
BAŞKAN - Evet,
anlaşıldı...
EYÜP FATSA (Ordu) - Ben "yasama
dokunulmazlığıyla ilgili hangi çalışmayı yaptınız, bugüne kadar, siz, bu
Parlamentoda yine bulundunuz" dedim. Yani, o dönemlerde niye bunları
gündeme getirmediniz diye ifade ettim. Yoksa, ilim adamı kimliğine, hukukçu
kimliğine ve bu kimliğiyle yapmış olduğu bütün çalışmalara saygı duyarım,
hürmet ederim. Yani, yanlış anlaşıldıysa, o konuda Sayın Araslı'dan özür
diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Anlaşıldı...
Sayın Fatsa, ben, Sayın
Araslı'yla, sizin Parlamentoda ilk defa bulunduğunuz 21 inci Dönemden önce, 20
nci Dönemde de birlikte olma onurunu yaşadım; o zaman da, dokunulmazlıkla
ilgili konularda, biraz önce kendi dile getirdiği konularda titiz çalışmalar
yaptığına tanık oldum. Sizin açıklamanız da yeterlidir; teşekkür ediyorum, sağ
olun.
VI.-
ÖNERİLER (Devam)
A) SİyasÎ Partİ Grubu Önerİlerİ (Devam)
2.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin AKParti Grubu önerisi
(Devam)
BAŞKAN - Şimdi, değerli
arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İçtüzüğün
19 uncu maddesine göre verdiği öneriyi, üzerindeki görüşmeler tamamlandığı
için, oylarınıza sunuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağız.
Kabul eden arkadaşlar...
Sayın lütfen
arkadaşlar...
HALUK KOÇ (Samsun) - 10
dakika sonra tamam olurlar!..
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, kâtip arkadaşlarımız sayıyor, sayarken içeriye girenler de
sayılacak tabiî.
Kabul etmeyenler... Öneri
kabul edilmiştir.
Birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 16.37
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 16.57
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun
teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden,
teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Geçen defa, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeleri önemli ölçüde tamamladık; ama, tümü üzerinde, Hükümet adına söz
isteyen Sayın Bakanın konuşma yapması mümkün olmamıştı.
Şimdi, Sayın Bakanla görüşmelere
başlıyoruz.
Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
(x) 867 S. Sayılı
Basmayazı 19.4.2005 tarihli 85 inci Birleşim Tutanağa eklidir.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya)- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Mera Kanununun geçici 3 üncü
maddesiyle ilgili olarak hazırlanan kanun teklifiyle ilgili görüşmelere dün
başlanmıştı bildiğiniz gibi. Bu konuda geneli hakkındaki görüşmeler tamamlandı
büyük ölçüde; muhalefet partimiz ve teklifi veren arkadaşlar konuyla ilgili
düşüncelerini ifade ettiler. Konu, Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle
ilgili değişiklikler konusunda hüküm ihtiva etmekle birlikte, tarım sektörüyle
ilgili değerlendirmelere geldi. Ben, daha çok, konuşmamı o noktada
yoğunlaştırmıştım; ancak, dün buna cevap verme imkânı kalmayınca çalışma süresi
sona erdiğinden dolayı, bugüne erteledik. Bugün, sanıyorum, bu kanun teklifi
görüşülürken, maddelerle ilgili konularda, yine, iktidar ve muhalefet partimize
mensup arkadaşlar görüşlerini dile getirecekler. Dolayısıyla, ben, bu cevap
hakkımı, bu görüşmelerden sonra, sektörün bir genel değerlendirilmesi yönünde
kullanmayı arzu ediyorum.
Bu teklifin, kısaca, bizi ilgilendiren
yönü itibariyle birkaç cümle söylemek istiyorum; o da, 2004 yılı haziran ayında
çıkardığımız yasada, yani, mevcut Mera Yasasında getirdiğimiz o günkü
değişiklikler içerisinde geçici 3 üncü maddeye bir hüküm eklenmişti ve burada,
meraların tahsisi konusunda dört şart getirilerek, belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde kalanlar, 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar
planları içerisinde bulunanlar, yerleşim yeri olarak işgal edilmiş olanlar,
dördüncüsü ise, mera olarak kullanımı teknik yönden mümkün olmayacak durumda
olanlar için tahsis amacında bir değişiklik imkânı sağlanıyordu; ancak, Kanunun
ifade ediliş tarzında birkısım yanlış anlamalara yol açtığı, hukukî sorunlara
yol açtığı ifade edilerek Sayın Faruk Çelik ve arkadaşları tarafından bir
değişiklik önergesi verilmiştir. Zaten, mevcut kanun da, 2004 yılı haziran
ayındaki değişikliği anafikir itibariyle değiştirmedi; sadece, izahta bir
kolaylık ve sorunların çözümüne katkı amacını taşıdığı için, bununla ilgili konunun ifadesini ve izahını
ancak bu kadar yapmakla yetiniyorum. Sektörle ilgili değerlendirmeyi,
arkadaşlarımın görüşlerini aldıktan sonra yerine getirmeye çalışacağım.
Ben, katkılarınız için teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, teklifin
tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.03
ÜÇÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.10
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Teklifin maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini
yeniden oylarınıza sunacağım ve tekrar karar yetersayısını arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.11
DÖRDÜNCÜ
OTURUM
Açılma
Saati: 17.25
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı teklifin görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
ÊBAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, teklifin maddelerine geçilmesini
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Teklifin maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
vardır, teklifin maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MERA
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
MADDE 1.- 25.2.1998 tarihli ve 4342 sayılı
Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Geçici Madde 3.- Belediye ve mücavir
alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar
plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak kullanımı
teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı
değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki
taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil
edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar
hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu
nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları
aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera olarak
sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve
henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm
uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan
Hazine adına tescil edilmesi gerekirken doğrudan gerçek ya da özel hukuk tüzel
kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan,
taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden
hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu
hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan
davalarda Hazine adına tesciline veya mera olarak sınırlandı-rılmasına ve özel
siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu
nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre
önceki zilyetlerine veya kanuni mirasçılarına devredilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına söz
isteyenler; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Erdal
Karademir, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Faruk
Çelik.
Şahısları adına söz isteyenler; İzmir
Milletvekili Erdal Karademir, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir'in. (CHP sıralarından alkışlar)
Şahsı adına da söz talebi var; ikisini bir
arada değerlendireceğiz.
Konuşma süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Yasa Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve
şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, AKP Bursa
Milletvekili ve Grup Başkanvekili Faruk Çelik tarafından Büyük Millet Meclisine
gönderilen Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle, 4342
sayılı Mera Yasasında olumsuz değişiklikler öngörülmekte ve meraların yanı sıra,
yaylaklar ve kışlaklar da imara açılarak, üzerindeki kaçak yapılar ve işgaller
bağışlanmaktadır.
Bilindiği üzere, Türkiye Büyük Millet
Meclisine gönderilen yasa teklifinde, sadece işgal edilen meraların tahsis
amacının değiştirilmesi öngörülürken, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda,
meraların yanı sıra, yaylaklar, kışlaklar...
BAŞKAN - Erdal Bey, ara verir misiniz...
Şimdi, başta, size, konuşma sürelerinizi
birleştirerek, 15 dakika konuşma süresi verme durumunda olduğumu söyledim; ama,
düzeltmem gerekiyor. Sizden sonra, Sayın Faruk Çelik'in 10 dakikalık konuşma
süresi var. O da konuştuktan sonra, size, ikinci defa, şahsınız adına, 5 dakika
verebiliyoruz. Şimdi, 10 dakika görüşeceksiniz. İçtüzük gereği böyle bir
zorunluluk var; bunu duyurmak için, uyarmak için sözünüzü kestim; kusura
bakmayın.
Buyurun.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Bu yasa tasarısında, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonunda, meraların yanı sıra, yaylaklar ve kışlaklar gibi
alanlarımızın da işgalcilerin hizmetine ve mülkiyetine sunulması karara
bağlanmış, daha sonra ise, tasarı Adalet Komisyonunda görüşülürken, yaylaklar
ve kışlaklar tekrar tasarıdan çıkarılmıştır.
AKP İktidarı, mera, yaylak ve kışlakların
taşınmaz kamu malları olmasını dikkate almamakta, bu tür kamu mallarının özel
mülkiyete konu dahi olamayacağını bilmezden gelmektedir ve herkesin ortak ve
genel yararlanmasına sunulan bu ortak değerlerimiz, kamu yararına kullanmak bir
yana, işgal edenlere, işgale hazır bekleyenlere terk veya teslim edilmektedir.
Böylelikle, AKP İktidarı, Mera Yasasında öngördüğü değişiklikle, meraları işgal
edenlere af getirmektedir.
Değerli arkadaşlarım, 26 Mayıs 2004
tarihinde, Mera Yasası görüşülürken ifade ettiğim gibi, ülkemizde, ne zaman bir
ekonomik kriz dönemi yaşansa, hemen kamu mallarının satışı gündeme getirilmekte
ve bu tür yasa tasarıları Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşınmaktadır. Her şeyi parayla değerlendiren ve ölçütü para olan AKP İktidarı,
âdeta, ormana yapılan işgali, kıyılara yapılan işgali, meralarımıza yapılan
işgali, nerede doğal ve kültürel değerlerimiz varsa bunlara yapılan işgalleri
ve tahribatı destekler bir konumdadır.
Bu tür tahribat yasalarını
getirebilenlerden, elbette, birileri, bir gün hesap soracaktır ve bu kişiler,
önce, bu talana ve tahribata göz yumanların, bunları destekleyenlerin ve
bunları yasallaştıranların kendi çocukları olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunda ülke yüzölçümünün yüzde 56'sını -yani, 44 000 000
hektar- oluşturan mera arazileri günümüzde 12 300 000 hektara düşmüş ve ülkemiz
yüzölçümünün yüzde 16'sını oluşturacak seviyeye kadar gerilemiştir. Oysa,
meralar, yaylaklar ve kışlaklar, yalnızca hayvancılık sektörünün gelişmesinde
değil, aynı zamanda, su ve rüzgâr erozyonu nedeniyle kaybettiğimiz toprak
kayıplarının önlenmesi ve doğal güzelliklerimizin korunması bakımından da
önemli doğal servetlerimiz arasındadır.
İktidara geldiği günden bu yana af
kanunları dışında kayda değer politikalar üretemeyen AKP İktidarının, tarımda
yaşanan ve köylüyü perişan eden sıkıntılara ve sorunlara karşı sessiz kalması
da dikkat çekicidir.
AKP İktidarı, bundan bir yıl önce, 27
Mayıs 2004 tarihli 5178 sayılı Yasayla 4342 sayılı Mera Kanununun 14 üncü
maddesinde yapmış olduğu bir değişiklik ve bu kanuna eklemiş olduğu geçici 3
üncü maddeyle, imara aykırı yapılar ve yerleşimler nedeniyle mera vasfı bozulan
arazilerde Mera Kanunu uygulamalarına son verilerek, bu yerlerin, işgalciler
lehine ve belirli bir bedel karşılığı, açılacak davalardan vazgeçilmesini ve
Hazine adına alınmış mahkeme kararlarının uygulanmamasını da sağlayarak,
işgalcilere devrini öngörmüştür. AKP'nin bu girişiminin Anayasanın 45 inci
maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından
Anayasa Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Aradan bir yıl bile geçmeden,
hakkında Anayasa Mahkemesinde açılmış bir iptal davası olmasına rağmen, AKP
İktidarı, ihtiyacı karşılamadığını ileri sürerek, Mera Kanununda yaptığı bu
değişikliği tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımıştır. Bu
yaklaşım bile, AKP İktidarının, yasaları hazırlarken ne kadar gelişigüzel
davrandığının ve sorunu yaşayan ve çözümünü bilenlerin görüşlerini dikkate
almadığının da bir kanıtıdır.
Değerli arkadaşlarım, sözü edilen bu yeni
değişiklikle, Hazinenin mera işgalcilerine dava açmasının önü kesilmektedir.
Ayrıca, daha önce, Hazine lehine kesinleşmiş bulunan mahkeme kararları etkisiz
hale getirilerek, mahkemeyi kaybetmiş olsalar bile, işgalcilere bu yerlerin
mülkiyetini elde etme imkânı sağlanmaktadır. Böylece, yargıyı devre dışı
bırakan bu uygulamaların büyük bir karmaşaya yol açmasının yolu da
açılmaktadır.
Anayasanın 45 inci maddesinde
"devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını
ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak
bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla
uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını
kolaylaştırır" denilmektedir. Bu amaçla, 25 Şubat 1998 tarihinde 4342
sayılı Mera Kanunu çıkarılmış ve meraların devletin hüküm ve tasarrufu altında
oldukları belirtilmiştir.
Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 27.2.1997
tarihli kararı ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.11.1999 tarihli
kararlarında da belirtildiği gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18 inci
maddesi ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 713 üncü maddesi, meraların imar
ve ihya yoluyla zilyetliğe dayalı olarak tapuya tescil edilemeyeceği
öngörülmektedir. Orta malı niteliğinde olan mera vasfındaki araziler özel
siciline yazılarak sınırlandırılmakta, çıplak mülkiyeti Hazineye, yararlanma
hakkı mera olarak belediyelere bırakılsa bile, bu taşınmazların mera
niteliğinin değiştirilmesi ile çıplak mülkiyetinin Hazineden belediyeye geçmesi
de olanaksız bulunmaktadır. AKP İktidarı, yukarıda ifade edilen Anayasa ve
yargı kararlarına rağmen, getirdiği yasa tasarılarıyla meraları özel mülkiyete
dönüştürerek hızla elden çıkarılmasının önünü açmakta ve öngördüğü imar affıyla
Anayasaya ve Yargıtay kararlarına aykırı davranmakta ısrar etmektedir.
Bu yasa tasarıları Anayasaya aykırı
olmakla beraber, iptal edilinceye kadar yürürlükte kalacakları süre içinde pek
çok yasadışı uygulamayı aklayarak ve yasaya aykırı eylemde bulunanları
ödüllendirerek belli çevrelere mesaj verilmektedir. AKP İktidarı, Anayasamızın
2 nci maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine aykırı olarak hükümet
olma ve icraat yapmayı bir marifet olarak öngörmekte ve yargıyı bertaraf ederek
devredışı bırakmakla demokrasiyi ve hukukdışı özlemlerini tatmin etmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 45 inci
maddesi, devlete, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı
kullanılmasının ve tarım arazilerinin şehirleşme nedeniyle yok edilmesinin
önlenmesi görevini vermiştir. AKP Hükümeti tarafından Mera Kanununda yapılmak
istenen değişiklikle, uygulama imar planlarıyla mera niteliğinin değiştirilmesi
ve bu arazilerin yapılaşmaya açılması ve üzerindeki kaçak yapı sahiplerine de
devri planlanmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarı, mera, yaylak ve kışlaklarda
yapılacak imar planlarıyla bu yerlerin tahsislerinin değiştirilmesi ve
işgalcilere mülkiyet devriyle rant sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır ve
Türkiye, hayvancılığımız için olmazsa olmaz sayılan ve elde avuçta kalan
sınırlı meraları, yaylakları ve kışlakları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
kalacaktır.
Değerli arkadaşlarım, artık, AKP İktidarı,
işi daha ileriye götürerek, kişiye özel ya da adrese teslim yasa tekliflerini
hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşımaya başlamıştır. Bu
tasarı da böylesi bir yasa tasarısıdır, bu tasarı da bu tür yasalardan sadece
birisidir; adrese teslim yasası diyebiliriz.
30.3.2005 tarihinde, Başbakan Sayın Recep
Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması talebiyle vermiş olduğum yazılı soru önergemde,
AKP Bursa Milletvekili Faruk Çelik tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine
getirilen Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin, 4342
sayılı Mera Yasasında olumsuz değişiklikler öngördüğünü belirtmiş,
meralarımızın, yaylaklarımızın ve kışlaklarımızın bozulmasından korunması ve
sürdürülebilirliğinin sağlanarak gelecek kuşaklara taşınması gerekirken,
herkesin ortak ve genel yararlanmalarına açık ve özel mülkiyete konu olmayan bu
tür alanlarımızın hızla elden çıkarılmasına yol açacak düzenlemelerin Türkiye Büyük
Millet Meclisinin önüne getirilmesinin nedenlerini sormuştum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sürem bitti...
BAŞKAN - Erdal Bey, toparlayın lütfen;
daha sonra, 5 dakika yine söz hakkınız var.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Tamam.
Şimdilik burada kesiyorum. Bu soru
önergemle ilgili görüşlerimi de diğer konuşmamda ifade edeceğim.
Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Mera Kanununun geçici 3 üncü
maddesiyle ilgili verdiğim teklifin 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, konuya duyarlı
olan arkadaşlarımız veya binlerce, milyonlarca vatandaşımız bunu dikkatle
izliyor. Bir sayın milletvekilimiz şimdi buradan ayrıldılar; aynen ifadesi şu:
"Sayın Çelik, bir teklif getirdi..." Çok önemli değişiklikler içeren
bir teklif getirmişiz; ama, getirdiğimiz teklifle ilgili bir tek cümle yok.
Yani, ne getirmişiz, çıkın söyleyin buradan! Kaçak göçek bir şey yok ki burada!
Deyin ki, "siz, Mera Kanununun... "
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Çelik,
işgalcilere af getiriyorsunuz!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bir dakika
efendim, konuşurken ben sizi dinledim saygıyla.
Mera Yasasının 3 üncü maddesinde öyle bir
değişiklik yaptınız ki, her şey altüst oldu veya Mera Yasasıyla ilgili öyle bir
değişiklik teklifi getirdiniz ki, tümden olayı değiştirdiniz gibi bir şey
söyleyin. Böyle bir durum yok. Olanı... Sizin soru önergelerinizi aldım,
bakınız, ben; o kadar afakî şeyler var ki!.. Ayağı yere basmayan, rasgele
şeyler, popülist cümleler...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Niye cevap
vermediniz?!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Yani, kime mesaj
veriyorsunuz, anlamıyorum. Bakınız, biz...
MEHMET ALİ ARIKAN (Eskişehir) - Türk
Milletine mesaj veriyor.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Efendim, lütfen...
Lütfen, Sayın Başkan, ben, gayet sükûnetle dinledim arkadaşı...
BAŞKAN - Siz de, Sayın Çelik, sataşmalara
meydan vermeyecek şekilde, sadece maddeyle ilgili konuşun.
Değerli arkadaşlar...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - CHP sıralarına
dönmesin mi!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Sataşma yok
efendim.
Bakınız, hepimiz milletvekiliyiz; milletin
sorunlarına karşı duyarsız kalamayız. Ortada, bakın, bu Mera Yasasının geçici 3
üncü maddesiyle ilgili çok ciddî bir problem var.
BAŞKAN - Sayın Çelik, Genel Kurula hitap
edin.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Evet, Genel Kurula
hitap ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Herhangi bir milletvekilini
muhatap alarak konuşursanız, karşılıklı konuşma olur.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Hayır efendim,
Genel Kurula hitap ediyorum ben.
BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin.
Siz de, karışmayın arkadaşlar.
Zaten, 5 dakikalık konuşma hakkınız var
Erdal bey, o zaman söylersiniz söyleyeceğinizi.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, bakınız, bu
geçici 3 üncü maddede üç şart var dedim: Bir; belediye sınırları içerisinde
olacak bu mera. İki; 1.1.2003'ten önce kesinleşmiş imar planları içerisinde
olacak, planlar yapılmış olacak; bizim iktidarımızdan önceki dönemleri içeren
bir düzenleme. Başka; mera vasfını kaybetmiş olacak. Mera vasfını kaybetmiş mi
kaybetmemiş mi?..
Bakınız, benim seçim bölgemle ilgili şu
haritayı sizin önünüze koyuyorum...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bu hale
getirenlerden niye hesap sormadınız?!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bu hale
getirilmesinin sorumlusu ne sizsiniz ne biziz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - İşgal edilirken
neredeydiniz?
BAŞKAN - Sayın Karademir, müdahale
etmeyin.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bu hale gelmiş,
bakınız.
Bakınız, mera diye tanımladığımız yer
buralar.
Bakınız, arkadaşlarımız kürsüye çıkıyor,
burada bazı değerlendirmeler yapıyorlar. Diyorlar ki, üzerinde inşaat yapılan
meraları mera olmaktan çıkaracaksınız... Teklifimizin bununla alakası yok, hiç
ilgisi yok.
Başka bir iddia; kaçak inşaat yapanlara af
getiriyorsunuz diyorsunuz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Evet.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Tam tersi.
Bakınız, şu anda bu mera vasıflı arazi üzerine bina inşa edenler, yeni Ceza
Yasası gereği mutlaka ruhsat almak zorundalar. Kaçak yapılaşmayı engelleyen bir
düzenlemedir bu. Şu anda ruhsat veremiyor belediyeler. Çünkü, bir taraftan mera
diye Millî Emlak iddiada bulunuyor, davayı kazanmış; belediye plan yapmış,
belediye işlem yapamıyor, Millî Emlak işlem yapamıyor. Vaziyet böyle
kilitlenmiş durumda. Yalnız Bursa'da -dün Ümmet Bey soruyor- yalnız Bursa'da
250 000 kişiyi direkt ilgilendiren bir olay. Türkiye'nin birçok yerinde belki 3
- 4 milyon insanı ilgilendiren bir durumla karşı karşıyayız. Bununla ilgili bir
düzenleme yapılmış; ama, işlemeyen yönünü ben, neticede, bütün bürokrasiyle,
hukuk çevreleriyle istişare ettikten sonra, bu kilitlenmiş, açmaza girmiş,
milyonları ilgilendiren durumu çözebilmek için çok ufak bir değişiklik... Onu
da arz edeceğim biraz sonra. Yaptığımız, burada iddia edildiği gibi kaçak
inşaatlara af filan, mera arazilerini, yeni arazileri talan etmek gibi bir
niyet nasıl olabilir?! 1.1.2003'ten ötesini ilgilendiren, kesinleşmiş imar
planları yapılan yerlerden bahsediyoruz. Ayrıca, şu şekilde ifade ediliyor:
Özel hukuk tüzelkişilerine, yani şahıslara siz mera vasıflı yerleri peşkeş
çekeceksiniz iddiasında bulunuyor arkadaşlar.
Bakın arkadaşlar, 3194 sayılı İmar
Kanununun 11 inci maddesi, bu tür tahribatı yapan maddedir; şehirleri açmaza
sokan durum bu durum. 1994-1998 yılları arasında belediye başkanları, birçok
ilimizde, bu 11 inci madde gereği planlar yapmışlar. Bu planların neticesinde
de bu yerler özel, yani şahıslar üzerine tescil edilmiş.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Olabilir.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, 11 inci
maddeye göre plan yapılmış, arsalar üretilmiş ve neticede de böyle bir tablo
ortaya çıkmış.
Şimdi, Hazine adına tescil edilmesi
gerekirken, gerçek ya da özel hukuk tüzelkişiler hak sahibi olmuşlar. Bu, fiilî
durum. Keşke olmasaydı bu durum; ama, böyle bir fiilî durumla karşı karşıya
yüzbinler.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Bak sen!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Hazine dava açmış
ve Hazine davayı kazanmış. Şimdi biz diyoruz ki, kamuya, belediyelere ve kamu
kurumlarına bedelsiz devrini öngörüyor geçici 3 üncü madde. Orada eksik olan,
özel hukuk tüzelkişiler net bir şekilde ifade edilmemiş. Kanunun ruhunda,
yürürlükteki yasanın ruhunda olmasına rağmen "özel hukuk
tüzelkişiler" ifadesi kullanılmadığı için, bürokrasi veya uygulayıcılar
uygulamakta sıkıntı yaşıyorlar. Problem bu. Bizim getirdiğimiz tek bir şey var:
Tüzelkişinin içinde aslında özel hukuk tüzelkişiliği de vardır; ama, bunun
ortaya konmasıyla açıklık kazandırılıyor ve özel hukuk tüzelkişilerine, emlak
ve rayiç bedellerinin toplamının yarı bedeliyle...
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Niye yarı?
FARUK ÇELİK (Devamla)- Efendim, yarı
değil. Bakın, emlak ve rayiç bedelin toplamının yarısı. Yanlış
değerlendiriyorsunuz.
Dün de bir arkadaşımız çıktı burada
"rayiç bedelin yarısı" dedi. Böyle bir şey yok. "Emlak ve rayiç
bedelinin toplamının yarısı."
Efendim, bu uygun bulunmuyorsa bu
değişiklik yapılabilir. Yani, bu bedeli ödeyecekler daha fazla bedel ödesinler,
biz buna karşı değiliz ki! Bizim buradaki derdimiz sorunu çözmek. Yoksa, başka
bir şey değil.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Kaçak binalar ne
oluyor, Sayın Çelik?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bakınız, Sayın
Başkan, sizin başkanlığınız da dahil, diğer belediye başkanları dönemi de
dahil, kaçak yapılan binalar, şehir kirliliği, çevre kirliliği, birçok
sıkıntılar oluşturdu. Bu sorunu çözmek ve planlı bir yapılaşmaya geçmek için bu
düzenleme şarttır.
NURETTİN SÖZEN (Sivas) - Onları yasal
kılacaksınız; onun için.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Nasıl yasal
kılacaksınız?..
BAŞKAN - Bir dakika... Böyle bir usul yok.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Sizin bir
çözümünüz varsa, buyurun söyleyin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çelik, Sayın Sözen,
karşılıklı konuşmayın.
Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Çelik.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi "teklif
çok kısa sürede Genel Kurulun gündemine geldi" deniliyor. Teklif,
milyonları ilgilendiren bir teklif. Halkı ilgilendiren sorunun bir an önce
Meclise gelmesinden daha tabiî ne olabilir?! O halde, milletvekili... Ben,
tekliflerin daha yoğun bir şekilde görüşülmesinden yanayım; ama, sorun çözen
tekliflerden bahsediyorum. Yoksa, rasgele, keyfî, teklif vermek için teklif
değil. Milyonları, yüzbinleri ilgilendiren teklifi getiriniz ve bu sorunu,
diğer sorunlarla hep birlikte çözelim. "Çok az kişiyi ilgilendiren yasa
hemen de gündeme gelivermiş..." "Çok az kişi" nasıl
diyebilirsiniz arkadaşlar; lütfen! Gidin, şehirleri gezin ve bu konuda
belediyelerin, bu konuda Hazinenin, devletin kurumlarının nasıl bir açmazın
içerisinde olduklarını, yargı -Millî Emlak- belediye arasında çözümsüzlüklerin
nasıl yaygın olduğunu hep beraber göreceğiz. Onun için, burada, olayı, hiç
başka tarafa çekmeye gerek yok.
Bizim geçici 3 üncü madde, mera vasfını
kaybeden yerlerin belediyelere, kamu kurumlarına bedelsiz devrini öngörüyor;
zaten yürürlükte; bu yürürlükte. Özel hukuk tüzelkişilere ise emlak ve rayiç
bedelinin yarısıyla tescilini öngörüyor. Tek yaptığımız şey -bakın, özellikle
basa basa söylüyorum- "özel hukuk tüzelkişiliği" kelimesini,
tabirini, deyimini buraya koyup, uygulayıcıları sıkıntıdan kurtarmaktır.
Uygulayıcıların sıkıntısı nedir?..
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Devamla) -Sayın Başkan,
bitiriyorum...
BAŞKAN - Buyurun, devam edin lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi,
uygulayıcılar diyorlar ki: Tüzelkişilik kavramı, belediyeleri, kamu
kurumlarını, özel hukuk tüzelkişiliğini ilgilendiriyor. Şimdi, biz, özel hukuk
tüzelkişiye emlak ve rayiç bedelinin toplamının yarısından verirken, orada da "tüzel"
ibaresi kullanıldığı için, belediyelere de, kamu kurumlarına da, yine, yarı
bedelle mi vereceğiz diye bir çelişki var. Bunu gidermenin tek yolu, bu
tüzelkişi kavramını "özel hukuk tüzelkişi" diye ikinci bölümünde,
ikinci paragrafında netleştirmek. Bunun ne meranın talanıyla ne başka bir
olayla izahı, bağdaştırılması... Bu iddiaların burada ortaya konmasını son
derece gülünç bir olay diye değerlendiriyorum.
Kaldı ki, mevcut yasa, Mera Yasası
yürürlükte, geçici 3 üncü madde daha sonra çıkmış, o da yürürlükte. Bunlara
itiraza da saygı duyuyorum, bu ayrı bir şey; ama, bugün, sorun çözsün diye
gelen bu düzenlemeler sorun çözmüyorsa, milyonların beklentisine... Dediğim
gibi, o üç şart içerisinde, yeni bir alan ihdas ederek değil, belediye
sınırları içerisinde, 2003'ten önce planları yapılmış, mera vasfını kaybetmiş,
gösterdiğim gibi her taraf inşa haline getirilmiş -yağmalanmış deyin, buna da
saygı duyuyorum- bunlar yapılmış; ama, Türkiye, böyle gelmiş böyle gidemez, bir
noktada noktayı koymamız gerekiyor. İşte, bu düzenleme, bu noktayı koyma
düzenlemesidir ve inanıyorum ki, milyonlarca insanın, bu yargı ile yerel
yöneticiler arasına sıkışmış olan insanın sorununa Yüce Meclis bir çözüm bulmuş
olacak diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum; çok teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına söz
isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Karademir; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum..
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Faruk
Çelik arkadaşımız biraz önce buraya çıktı ve Bursa'da binlerce ailenin, insanın
sorunlarına çözüm getirdiklerini söyledi; bu, bir gerçek değildir arkadaşlar.
Önce, şu sorulara cevap aramak zorundayız.
Anayasamız gereği devletin koruması altında olan bu yerler vasfını nasıl
yitiriyor?! Bunu, Sayın Çelik'in burada açıklamasını isterim. Burayı korumakla
görevli devletin yöneticileri, başta valilerden kaymakamlara belediye
başkanlarına kadar koruması gereken insanlar korumayarak nasıl yok edildiğini
bize izah etsinler. Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi şu mu arkadaşlar:
Yasalarla korumamız gereken alanların tahrip edilmesini seyrederek, sonra
buraları işgal edenleri, gelip burada sorun vardır, bunları çözmek anlamında mı
bu Parlamento görev yapmaktadır?! Bu Parlamentonun öncelikle görevi, ülkenin
doğal zenginliklerini korumaktır, meralarını korumaktır, kışlaklarını
korumaktır; bir kere, bu konuda sorumlu olmak zorundayız. Yine, bu kanun
tasarısı, bildiğiniz gibi...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Erdal Bey, siz
teklifi okumamışsınız, Mera Kanununu okumamışsınız; onlar bunun dışında.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Efendim, siz
bu Mera Kanununu getirdikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bunu
Anayasa Mahkemesine götürdük. Henüz, buradan, Anayasa Mahkemesine götürülmüş
bir yasanın aynı maddesi, hatta getirilirken çözüm getirmiyor diyerek, tekrar,
bu önerinin, 3 üncü maddenin değiştirilmiş olması bile, sizlerin bir yasaya
saygısı olmadığını gösterir.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - İzmir Belediye
Başkanına sordun mu?
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Bu sorun,
Bursa'nın sorunu değil arkadaşlar; meralar, yaylaklar, kışlaklar Türkiye'nin
her yerinde var. Sordum, soru önergemde sordum; cevap vermediniz. Keşke bu soru
önergelerindeki cevapları, bu yasayı Meclise taşımadan önce getirmiş olsaydınız
da, biz de, belki ona uygun davranış içinde olurduk.
Değerli arkadaşlarım, bakınız...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Belediye
başkanları teşekkür ediyor bize.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar;
hatibi dinleyelim.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Şimdi, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'a sorduğum sorulardan bir kısmını sizlerle paylaşmak
istiyorum. Herkesin ortak ve genel yararlarına açık ve özel mülkiyete konu
olmayan bu tür alanlarımızın hızla elden çıkarılmasına yol açacak
düzenlemelerin Büyük Millet Meclisinin önüne getirilmesinin nedenlerini sordum.
Önergemde, tasarının, Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde kalan
Özlüce, Ertuğrul, Alaattinbey Köyleri meralarının -bu meralar onlardır- Emir
Kooperatifine devri ve toplu konut amacıyla tahsisiyle bir ilgisinin bulunup
bulunmadığını sordum; buna, henüz cevap alamadım.
Yine, evvelce açılan davalarda, Hazine
adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmalarına karar
verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarına konu kaç adet taşınmaz bulunduğunu,
bunların illere göre dağılımını -bakınız, Bursa değil, Türkiye'den
bahsediyorum- eğer, söz konusu yasa değişikliği Türkiye Büyük Millet Meclisinde
kabul edilerek yürürlüğe girdiğinde hangi kooperatifler ve kişilerin bundan
yararlanacağını sordum.
AHMET RICA ACAR (Aydın) - Bütün
kooperatifler...
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sizin için,
zaten, ülke gitmiş...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Ülke ayakta,
dimdik...
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Yine, eğer,
söz konusu 4342 sayılı Mera Yasasının 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına göre,
muhtar ve belediye başkanlarının, mera, yaylak ve kışlaklara tecavüz olduğu
takdirde, Bakanlık, valilik veya kaymakamlığa bildirmekle yükümlü kılınmış
olmalarına karşın, Bakanlık, valilik ve kaymakamlıklara kaç adet ihbar ve
başvuruda bulunduğu ve bunlarla, ilgili ne tür işlemler yapıldığını sordum;
henüz, tabiî, cevap alamadık.
Değerli arkadaşlarım, içeriğinden de
görüleceği gibi, söz konusu talan ve tahribat yasası, sorunun yanıtı gelmeden,
alelacele, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Genel Kuruluna getirilmiş oldu. Bu
yaklaşım olumsuzdur. Aynı zamanda, bu yasa tasarısı, bildiğiniz gibi, Anayasa
Mahkemesinde görüşülmektedir. Bu tasarıyla... Bu tasarı, bir sipariş
tasarısıdır. Bu tasarı, adrese teslim yasasıdır. Bu tasarı, işgale, talana, ortaya
çıkan fiilî duruma karşın, yasal kılıf giydirme çabasıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
ERDAL KARADEMİR (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum.
7.4.2005 tarihli Adalet Komisyonu
raporlarında, AKP İktidarının Türkiye Büyük Millet Meclisine taşıdıkları
yasaların, kime ve hangi amaca hizmet ettiğini görmek, bu komisyon raporlarında
mevcuttur. Teklifin kaynağını oluşturan Bursa İli sınırları içindeki meraların
Bursa'daki bazı kooperatiflere devrinin yapıldığı; ancak, ortaya çıkan hukukî
durum sonunda kapı kapı hâkim arandığı anlaşılmıştır. Yasadışılığa alet olan
bir hâkimin bu olaydan dolayı mahkûm olduğu ve meslekten ihraç edildiği, söz
konusu komisyon raporlarında da mevcuttur.
Değerli arkadaşlarım, Adalet Komisyonunda
Yargıtay 14. Daire Başkanı Sayın İzzet Karakaş'ın rapora yansıyan bilgileri,
bizce, meralardan, yaylalardan ve kışlaklardan rant beklentisi içinde
bulunanların vicdanlarına yazılmalıdır diye düşünüyorum. Sayın Karakaş, AKP'nin
katkılarıyla Mayıs 2004 tarihinde değiştirilen Mera Yasasının geçici 3 üncü
maddesinin yürürlüğünden bu yana 1 816 513 dekar alanın mera vasfından
çıkarıldığını ifade etmektedir. Yasanın mimarı olan AKP İktidarı, ortaya çıkan
bu eseriyle ne kadar gurur duysa azdır!
Değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti
bir hukuk devletidir. Yasaları devredışı bırakarak, yasal olmayan biçimde
ortaya çıkan kaçak yapılara ve işgallere, toplumun gözünün içine baka baka af
getirme arayışı sakıncalı ve tehlikelidir. Bu tür yaklaşımlar, doğal ve
kültürel kaynaklarımız ve varlıklarımızda onarılmayacak adaletsizliklere yol
açacak ve işgalcileri özendirecektir. Yasal olmayan bu tür uygulama biçimlerine
itibar edilen bir ülkede, hukuk ve kamu düzeninden söz edilemez. Hükümetimizin
görevi, hukuku ve kamu düzenini tesis etmektir. AKP İktidarının görevi,
yasalara uymayanlara karşı gereğini yapmaktır, yasalara uymayanları
ödüllendirmek değil.
Bu yasa teklifi, aynı şekilde, bir af
yasası niteliğindedir ve oylamasında da nitelikli çoğunluk aranmalıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, çok
ağır bir ithamda bulundu arkadaşımız "sipariş yasa" diye. Müsaade
ederseniz, çok kısa bir açıklama...
BAŞKAN - Yani, talebiniz ne?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Yani, sipariş bir
yasayı bir parti Grup Başkanvekili Yüce Heyete getiriyorsa...
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Değil mi?!
BAŞKAN - Hayır, hayır... Sizin...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Millet adına
sipariş, doğrudur; milletin siparişidir bu.
BAŞKAN - Bir dakika... Dinleyin
arkadaşlar...
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Mafya adına
sipariş.
BAŞKAN - Dinleyin... Dinleyin...
Sayın Çelik, 69 uncu maddeye göre sataşma
var diye söz istiyorsunuz?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Evet.
BAŞKAN - Sataşmayla ilgili konuşmadan
pasajlarla sataşma iddianızı aktarabilir misiniz?
FARUK ÇELİK (Bursa) - Efendim, çok kısa
bir şekilde; sipariş bir yasadan bahsetti sayın konuşmacı; bir.
İki, seçim bölgemle ilgili -ne derece
biliyorlar, onu da bilemiyorum- bizzat, çok ciddî iddialarda bulundular.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bileceğim tabiî;
ben Türkiye milletvekiliyim.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Ayrıca, bu hisseli, hileli parsel
satışlarıyla bu olayı bağlantı kurdular. Bunlarla ilgili kısa bir açıklama
talebim var efendim.
BAŞKAN - Biz de izledik Sayın Karademir'in
konuşmalarını. Sizin söylediğiniz konular da onun konuşmalarının içeriğinde
var. Konuyla ilgili açıklama yapmak üzere, sataşma nedeniyle, 69 uncu maddeye
göre kısa bir süre söz veriyorum size.
Buyurun; sözlerinizi kısa süre içerisinde
tamamlarsanız iyi olur.
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
3.- Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, İzmir Milletvekili Erdal Karademir'in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
FARUK ÇELİK (Bursa) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Bir kere, bu yasa, doğru, bir sipariş
yasasıdır; ama, milletin bir siparişidir bakınız. Ben, muhalefetiyle iktidarıyla bütün
arkadaşlarımızı, bu yaşanan sorunu... Duyarlı olmayabilirsiniz; ama, bu yaşanan
sorunun ne olduğunu merak ediyorsanız, bir bakınız, neyi ilgilendiriyor. Dünden
yine bir cümle aklımda kaldı, villalardan bahsetti arkadaşlarımız. Gidiniz bu
alanları bir görünüz; yani, bu perişanlığı bir görünüz. Bu açmazlar, ancak olsa
olsa milletin siparişi olarak değerlendirilebilir.
Şimdi, sayın konuşmacı Bursa'dan
bahsettiler; Bursa'nın Özlüce ve benzeri yerleşim birimlerinden bahsettiler,
kooperatiflerden bahsettiler. Doğrudur, orada da özel hukuk tüzelkişilerine ait
tescil edilmiş yerler var, orada da belediyelere tescil edilmiş yerler var ve
Millî Emlak daha sonra da kazanmış "bunların tümü bana aittir" diyor.
Zaten, bunu çözmek için uğraşıyoruz.
Şimdi, özel hukuk tüzelkişisine, siz
tapuyu vermişsiniz, ev yapmış vatandaş; Millî Emlak diyor ki, senin değil artık
bu, benim oldu. Kamuya vermişsiniz, belediyeye; Millî Emlak, belediyeye diyor
ki, şimdi, bu yer benim oldu. Bu açmazı çözmek için konuşuyoruz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Şimdi öyle.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Kaldı ki, Erdal
Bey, bahsettiğiniz belediye, Cumhuriyet Halk Partisinin belediyesi,
bahsettiğiniz yerlerdeki belediye başkanı. Eğer orada bir artı sağlanacaksa,
siyaseten bakacak olursak, ki, bu işin bir siyasî yönü yok...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Siyasî rant için
konuşmuyoruz, ülkenin yararları için konuşuyoruz.
FARUK ÇELİK (Devamla) - ... o da, oradaki
rekreasyon alanları için devredilecek.
Efendim, bedelsiz devredilecek, tüm
alanlar Cumhuriyet Halk Partisi belediyesine verilecek, o da arkadaşımıza
hizmet sunacak. Burada bir siyasî amaç yok, bakınız, bütün belediyeleri ve
bütün yerleri ilgilendiriyor.
Bir diğer konu, şimdi, hileli, hisseli
parsel satışları ile bu konuyu karıştırmak da son derece yanlış. Hileli hisse
satışları, bakınız, şöyle bir safahattan geçmiş: Mahkeme kararları alınmış çok
seri olarak, işte sizin anlattığınız usullerle.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Mahkeme mahkeme
dolaşmışlar mı?
FARUK ÇELİK (Devamla) - Mahkemeler
bulunmuş, hâkimler bulunmuş...
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Evet...
FARUK ÇELİK (Devamla) - ...ve bakın, bu
konuda farklı bir şey düşünmüyoruz.
ORHAN ERASLAN (Niğde) - Ama, hemşerin var,
mafya şefi.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder
misiniz...
BAŞKAN - Bir dakika; dinleyin
arkadaşlar...
FARUK ÇELİK (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar,
hileli, hisseli parsel satışları olayının bununla ne ilgisi var, ben, onu
anlatmaya çalışıyorum. Ne olmuş, hileli, hisseli parsel satışlarında; mahkeme
kararları, uygun zeminler ayarlanmış ve mahkeme kararları çok kısa bir şekilde
alınmış. Sonra, davalar açılıyor, davalar kabul ediliyor, çok seri olarak,
davalar kazanılıyor, karar imzalanıyor...
BAŞKAN - Sayın Çelik, toparlayın lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum
efendim.
Karar hemen imzalanıyor, yetmedi; temyize
gitmeyeceğine dair de imzalar alınıyor, bunlar da hallediliyor ve bu da
yetmedi; tapuya tesciller yapılıyor, belki bir hafta, on günlük süre
içerisinde, çok seri bir şekilde bunlar bitiriliyor. Ne oluyor ondan sonra;
onlarca avukat veya hâkim, yargıya, mahkeme kapılarına düşüyor.
Arkadaşlar, bu bahsettiğiniz hileli,
hisseli parsel satışıyla bizim anlattığımız meselenin hiçbir ilgisi yok.
Son cümle olarak söylüyorum;
belediyelerin, üzerinde plan yaptıkları, İmar Kanununun 11 inci maddesi gereği
plan yaptıkları, daha sonra da Millî Emlakin belediyelerden aldığı ve açmaza
giren yerlerle ilgili kamuya bedelsiz, özel hukuk kişilerine ise emlak ve rayiç
bedellerinin toplamının yarısı bedelle satışının tescilini uygun bulan bir
düzenlemedir bu. Burada bizim yaptığımız, tek bir kelime değişikliğidir, bunun
ötesinde hiçbir şey yoktur. Zaten yasa yürürlüktedir.
Bu olayı, bir ezberci mantığıyla burada
takdim etmeye kalkarsak yazık ederiz. Lütfen olayı iyice araştıralım ve
sağlıklı bir yasama görevimizi yerine getirelim diyorum.
Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Denizli Milletvekili Sayın Ümmet
Kandoğan şahsı adına söz istedi.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz 5 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte
olan kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi
açıklayacağım.
Bu kanun teklifinin 1 inci maddesiyle
ilgili görüşüme geçmeden önce, sizleri bir yıl geriye götürmek istiyorum. Bir
yıl önce, meralarla ilgili bu kanun, hükümet tasarısı olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündemine gelmiş, hükümet tasarısı...
Hükümet tasarısının geçici 3 üncü
maddesini -şu anda görüşmekte olduğumuz maddeyi- okuyorum: "Belediye ve
mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen
imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera olarak
kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerlerin tahsis amacı değiştirilerek
Hazine adına tescilleri yapılır." Madde bu kadar. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda da,
aynen madde benimseniyor, kabul ediliyor, hiçbir değişiklik yok ve yine, aynı
madde, Plan ve Bütçe Komisyonunda da hiç değiştirilmeden, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine geliyor. Hükümet tasarısında yok, Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu raporunda yok, Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda yok. Ne
oluyor; bu kanun tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken, 5 inci
maddeye gelindiğinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih
Kapusuz ve 6 milletvekili, o anda bir önerge veriyorlar. Önergede, bakınız...
HASAN ANĞI (Konya) - Dün söyledin, dün
anlattın bunları...
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim lütfen, hatibi
dinleyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - O anda verilen
önergede, eskiden, hükümet tasarısı, iki komisyon raporunda geldiği şeklinden
değiştirilerek, meraları işgal eden özel şahıslarla ilgili olarak, bu
işgallerini meşru hale getirecek ve emlak ve rayiç bedellerinin toplamının
yarısı kadar bedel ödedikleri takdirde, işgal ettikleri bu meraların kendi
adlarına tahsis edileceği hükmü getirilmiş.
Peki, sayın milletvekilleri, soruyorum;
bu, madem bu kadar önemliydi, bu kadar, binlerce insanı ilgilendiriyordu, niçin
hükümet tasarısında, niçin iki komisyonda, ilgili arkadaşların bunun tasarı
içerisine yerleştirilmesi konusunda bir gayretleri yok; tam, burada, oylamaya
geçilmeden önce, bir grup başkanvekili ve 6 milletvekili tarafından, Meclisin
önüne getiriliyor? Eğer, bu, komisyonlarda görüşülmüş, tartışılmış olmuş
olsaydı, kesinlikle, bu madde, geçici madde, bu şekliyle Türkiye Büyük Millet
Meclisinden geçmezdi.
Niye bunu söylüyorum; şunun için
söylüyorum: Çünkü, Sayın Faruk Çelik de yeni teklifinde, gerekçesinde diyor ki:
"Bu taşınmazların rayiç bedelleri, şehrin merkezinde bulunmaları nedeniyle
oldukça yüksek olduğundan, gerek belediyelerce ve gerekse şahıslarca ödenmesi
mümkün değil."
Peki, sayın milletvekilleri, ben size
şimdi sormak istiyorum; rayiç bedeli, değeri bu kadar yüksek olan yerleri işgal
eden, tecavüz eden insanları biz niye ödüllendiriyoruz?! Bakınız, ne diyor...
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Parasını alıyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Parasını
almıyorsun.
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Almıyor muyuz; ne
yapıyoruz?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Rayiç bedel ile
emlak bedeli yan yana gelince sizi yanıltmasın. Açın, sorun bakalım; emlak
bedelleri nedir oralarda, ne gösterilmiştir, rayiç bedeller nedir.
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bedava mı
veriyoruz?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geliniz, bu
maddede bir değişiklik yapalım. Gerçek rayiç bedeli neyse, bu vatandaşlar eğer
mağdursa, bunları mağduriyetlerinden kurtarmak istiyorsak, gelsinler, bugünkü
rayiç bedellerinden bunların karşılığını, bedellerini ödesinler, bunları onlara
verelim.
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bugüne kadar hiç
para alınmamış.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ama, siz, kötü
bir kapı açıyorsunuz. Kötü bir kapı açıyorsunuz. Yanlış bir uygulama
yapıyorsunuz. Haksız yere buralara tecavüz edenleri ödüllendiriyorsunuz. Gerçek
bedelin yarısını almaya çalışmakla onların belki üç beş oyunu alma gayreti
yolunda belki başarılı olabilirsiniz; ama, burada yetmiş milyon insanın
vicdanını sızlatıyorsunuz.
MUSTAFA TUNA (Ankara) - Bedelini alıyoruz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Oradaki
meraların üzerinde Hakkâri'deki vatandaşın da, Trabzon'daki vatandaşın da,
Edirne'deki vatandaşın da hakkı var. Siz, hangi hak ve yetkiyle, bugünkü rayiç
bedelinin yarısı oranında, emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı
oranında bir bedelle bunları onlara veriyorsunuz? Bu yetkiyi siz kimden
aldınız?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu yetkiyi... Bakın,
Ümmet Bey, konuyu anlamamak için uğraşıyorsunuz.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
Sayın Kandoğan, toparlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu yetkiyi siz
kimden aldınız? Ben size söylüyorum...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Heyecanlı
oluyor; anlat, anlat!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Aydın
Milletvekili, heyecanlı olduğunu söylüyorsun; ama, bu konu son derece önemli
bir konu. Eğer, bu konu hükümet tasarısında, komisyonlarda geçmiş olsaydı ve
buraya o şekliyle gelmiş olsaydı, ben, inanıyorum ki, Aydın Milletvekili olarak
siz de bunun aleyhinde oy kullanacaktınız.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Önce emlak
değerini öğren; nasıl oluştuğunu öğren.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun için,
değerli milletvekilleri, her zaman yaptığınız gibi, gizlice geçirmeye
çalıştığınız bazı kanunlarda olduğu gibi, bunda da, son anda, hiçbir
milletvekilinin bilgisi olmadan ve bu gerekçeyle ilgili olarak bu önergeyi
veren arkadaşların da herhangi bir konuşması olmadan buradan geçmiş. Bakınız
"önergeye katılıyor musunuz" diyor, Komisyon Başkanı
"katılmıyoruz" diyor. Sayın Bakana soruyor Meclis Başkanvekili
"katılıyor musunuz" diyor, "katılıyoruz" diyor; sadece
önergenin gerekçesini okutuyor; ama, gerekçede de bu konuyla ilgili ciddî
manada bir açıklama yok. İşte, o günkü tutanaklar elimde. O tutanaklardan almış
olduğum bilgilerle size bu bilgileri ulaştırmaya çalışıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu memleket
hepimizin, bu topraklar hepimizin, şehirler hepimizin. Bütün bunların üzerinde
tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır; fakir fukaranın, garip gurebanın hakkı
vardır. Eğer, siz, bu durumun düzeltilemez olduğu inancındaysanız, bunların
gerçek rayiç bedelleri neyse bugünkü bedelleri üzerinden alırlar, paralarını
öderler ve siz de gönül rahatlığıyla, vicdan rahatlığıyla "evet, bunlar
buraları işgal etmişler; ancak, bunun çözümü mümkün değil; bununla beraber,
biz, buraların gerçek bedelini bunlardan tahsil ettik" diye bu kanunla
ilgili gönül rahatlığı içerisinde
oylarınızı kullanabilirsiniz.
Ben, bu duygu ve düşüncelerle, getirilen
bu kanun teklifinin geçmişten yanlış başladığını ve Meclisin önüne yanlış bir
şekilde getirildiğini ifade etmek istiyorum.
Bir hususu daha bilgilerinize sunmak
istiyorum: Sayın Faruk Çelik, ismimi vermeden, benim... Dün bu kanun teklifinin
bu kadar kısa süre içerisinde nasıl komisyona geldiğini, komisyonlardan geçip
nasıl Meclise geldiğini hayretle izlediğimi ifade etmiştim. Sayın Faruk Çelik
"bu çok geniş kesimleri ilgilendiren bir kanun teklifidir" dedi. Ancak,
600 000 öğrenciyi ilgilendiren ve aileleriyle birlikte 2,5 milyon insanı
ilgilendiren öğrencilerle ilgili benim de verdiğim bir kanun teklifi vardı;
ama, beş ay süreyle Meclisin gündemine gelmedi, komisyonlara gelmedi. Ne zaman
ki, Adalet ve Kalkınma Partisi o kanun teklifinin benzerini sevk etti, benim
kanun teklifimle birleştirerek o kanun teklifi buraya geldi.
BAŞKAN - Lütfen toparlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben şunu
söylemek istiyorum: Bir grup başkanvekilinin komisyonlar üzerinde bu kadar etkili
olmaması lazım geldiğine inanıyorum. Eğer, komisyonlar hakkıyla adaletli bir
şekilde toplumun her kesimini ilgilendiren kanun tekliflerinin komisyonlarına
gelmesini istiyorlarsa, buyurun...
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - İktidar kim?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - ...hem benim
hem Doğru Yol Partili milletvekili arkadaşlarımın hem de Cumhuriyet Halk
Partili milletvekillerinin onlarca kanun teklifi aylardan beri oralarda
beklemektedir.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, toparlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bunların da bir
an önce Meclis gündemine gelmesi hepimizin en büyük arzusudur.
Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla
selamlıyorum. (Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde
üzerinde 10 dakikalık soru-yanıt işlemi yapacağız.
İlk sırada soru sormak isteyen
milletvekilimiz, Sayın İbrahim Özdoğan.
Buyurun Sayın Özdoğan.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Başkan,
saygılarımı arz ederek, aracılığınızla, Sayın Bakanımıza şu soruları yöneltmek
istiyorum.
867 sıra sayılı teklifle, Mera Kanununda
yapılacak değişiklikle, köylü ve hayvancılığa büyük darbe vurulacağı ortadadır.
Bu değişiklikle, meraların işgali büyük bir hızla artacak ve hayvancılığımızın
en büyük varlık sebebi olan meraların sınırları iyice daraltılacaktır.
Hükümetin, köylüye ve besiciye hiç de iyi gözle bakmadığını ve bugün belediye
başkanlıklarının kahir ekseriyetinin İktidar Partisinde olduğunu gözönünde
bulundurursak, belediyelere bedava veya çok ucuz fiyatla devredilecek meraların
arsa olarak iktidar yandaşlarına nasıl peşkeş çekileceği ortadadır. Zaten,
hükümet, kaçak hayvancılığı es geçtiği için, köylü ve besici perişan olmuş,
meflûç duruma gelmiştir. Çıkaracağınız bu kanunla köylüyü tamamen
öldüreceksiniz.
Sayın Bakan...
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Ne soruyor ya!
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, soruyu sorun;
çünkü, başka arkadaşlar da var.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Hemen
soruyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakan, zaten köylülerimiz sizin
kendilerine bakış açınızı çok iyi biliyorlar; çünkü "gözünüzü toprak
doyursun" diyen sizsiniz.
BAŞKAN - Soru sorun lütfen.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Bakan,
bu bağlamda şu soruları soruyorum:
Bir: ikibuçuk yıllık Bakanlığınız
döneminde çiftçiyi perişan ettiniz. Çıkaracağınız bu mera yasasıyla köylüyü
iyice perişan edip rantiyecilerin göbeklerini biraz daha fazla şişireceksiniz.
AHMET YENİ (Samsun) - Ne biçim soru ya!
BAŞKAN - Bir dakika...
Sayın Özdoğan, lütfen soruyu sorun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Bu durum sizin
vicdanınızı hiç sızlatmıyor mu?
İki: Grubunuzda Tarım Bakanlığı yapacak
çok ehil insanlar var. Bu nedenle, istifa edip koltuğunuzu daha ehil bir
arkadaşa bırakmakla, köylüyü, çiftçiyi rahatlatmayı düşünüyor musunuz?
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Böyle soru mu
olur?!
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Yoksa, sizin
siyasî ikbaliniz, köylünün perişanlıktan kurtulup refaha erişmesinden daha mı
önemli?
BAŞKAN - Sayın Özdoğan, sorularınız
konuyla ilgili olsun.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın
Başkanım, son soruyu soruyorum:
Doğrudan gelir desteği paralarının çoğu
dağıtılmamıştır. Doğuda şimdi ekim zamanıdır, köylü perişandır. Bu paraları ne
zaman dağıtmayı düşünüyorsunuz?
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Sayın Fahrettin Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Birinci sorum: İşgal edilen mera alanı ne kadardır?
İkinci sorum: Bu alanlarda birden fazla
evi olanlar ile tek evi olanlar arasında haksızlığa neden olmuyor mu?
Üçüncü sorum: Kaç milyon kişiyi
ilgilendiriyor?
BAŞKAN - Bitti mi?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Birinci soru
anlaşılmadı zannedersem; işgal edilen mera alanı ne kadardır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Anlaşıldı, tamam.
Sayın Mustafa Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkan,
Sayın Bakandan aşağıdaki soruların yanıtlanmasını diliyorum.
Niteliği düşen meraların, belediyelere
bedelsiz, özel ve tüzelkişilere kolaylık gösterilerek verilmesi ne amaca
yöneliktir; yani, onun üstündeki işgalcilere mi?.. Nedir buradaki temel amaç?
Bir Tarım Bakanı olarak, hayvancılığı, tarımı, köylüleri düşünen bir Bakan
olarak, bundan, sizin Bakanlığınız ve sizin savunduğunuz kişiler ne
kazanacaktır? Doğrudan tarıma katkısı nedir?
İki; güç durumda olan hayvancılık, bu
yasadan sonra... Bu yasanın kötüye kullanıldığını düşünün, nasıl oralar
merayken işgal edilmişse, şimdi oralar örnek gösterilerek, asıl meralar da,
mera niteliği yok denilip işgal edilecek. Şimdi belki işgal edilmektedir bu
yasa çıkıyor diye. Bundan hayvancılık daha kötü duruma...
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVELİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Tarihi var, tarihi...
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Efendim, müdahale
etmeyin. Komisyon üyesi... Soruları yanıtlayın siz.
...Daha zararlı duruma gelmez mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bursa Milletvekili Sayın Mehmet
Küçükaşık; buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Teklifte, daha
önceki haliyle de, Bursa'da, gerçekten de, bu merayla ilgili vatandaşların
sorunu olduğu doğru; ama, Sayın Faruk Çelik'in vermiş olduğu teklifte sadece
mera varken, yaylak ve kışlaklar yok iken, acaba Tarım ve Köyişleri
Komisyonunda yaylak ve kışlakları dahil ederek, sanki tüm yaylak ve kışlakların
ve meraların bazılarına peşkeş çekileceği hissini niçin uyandırdığınızı ben
sormak istiyorum, öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Soru sorma işlemi bitti.
Yanıt için Sayın Bakana söz veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Efendim, bununla ilgili ne kadar sürem var benim?
BAŞKAN - 5 dakika süreniz var, Sayın
Bakan.
5 dakika soru, 5 dakika yanıt.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilkönce, Sayın İbrahim
Özdoğan'ın üslubunu yadırgadığımı belirterek başlamak istiyorum. Bu kıymetli
arkadaşımız, bizimle birlikte yaklaşık ikibuçuk yıl bu salonda müşterek hareket
etti. O gün Tarım Bakanının köylülere böyle bir söz söylediğini veya
söylemediğini herhalde çok merak etmedi; ama, şimdi soruyor ve diyor ki:
"Böyle bir söz söyledi."
Ben daha önce de açıkladım; ama, lütfen,
biraz insafla dinleyin. Bu lafı söylemediğimi on defa söyledim. Ben, o toplumun
o kesiminden geliyorum. Ben, İç Anadolunun bozkırlarında okuma yazma bilmeyen
bir ailenin, çiftçilikle uğraşan bir ailenin çocuğuyum. Ben, o kesime
baktığımda, o ailemin fertlerini onların arasında görüyorum. Ben, o lafı onlara
söylemedim. Ben, "insanoğlu" dedim. İnsanoğlu çoğu tercih eder,
fazlaya taliptir, genel karakteri budur, mizacı budur. Çoğun peşinde koşarız;
sen ve ben, sanayicisi, köylüsü dahil; bu, genel bir davranış tarzımızdır
bizim. Dolayısıyla dedim ki, insanoğlunun -bu cümle devamında- gözünü az da
doyurmaz, çok da doyurmaz; bu lafı da söyledim; ama, ben çiftçiye yönelik
söylemedim.
Şimdi, bu arkadaşımızın söylemesi bu
bakımdan garip. Yoksa, sizlerin söylemesi... Hani bir malzeme verdiğimin ben
farkındayım; ama, ben o insanlara demedim, demiyorum; çünkü, bana ait de bir
özellik bu, size ait olduğu gibi. Dolayısıyla, arkadaşıma bu bakımdan sadece
üzüntümü ifade ediyorum. Onun dışında söylediği ifadelere gelince. Kendisi,
yanılmıyorsam Erzurum Milletvekili. Kaçakçılık konusunda Tarım Bakanlığının
yaptığı mücadeleyi, muhtemelen, muhalefet partimize mensup arkadaşlarımız da takip ediyorlar
ve görüyorlar; ama,
piyasa, 2005 yılının
başında, 20 Ocakta yaşadığımız Kurban Bayramında hepimize çok net bir
şey gösterdi. Piyasada karkas ağırlıkla ilgili fiyat 7 000 000 iken, kurbanla
ilgili fiyatlar onun üzerinde gerçekleşti ve Türkiye'de bu işin ticaretini
yapan insanlar ellerindeki malları büyükşehirlerde sattılar, döndüler ve biz de
çok büyük bir keyif aldık bu olaydan; çünkü, hayvancık sektörü 2005'in başında
sürdürülebilir hale geldi.
Şimdi, kalkıp, böyle bir konuda olumlu bir
gelişme varken, bu sektörü -beni değil rahatsız eden taraf- rahatsız edecek bir
açıklamayı, doğulu bir milletvekili olarak, Erzurum milletvekili olarak niçin
söylüyorsun ve nasıl söylüyorsun?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Iğdır, Erzurum sürdüremiyor ama.
İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) - Sayın Bakanım,
içinden geldim...
BAŞKAN - Müdahale etmeyin; dinleyin
lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Lütfen İbrahim Bey, lütfen...
Onun dışında, şu tarımla ilgili konularda
darbe vurduk... Hükümetin, köylüye, çiftçiye iyi bakmadığını söylediniz.
Arkadaşlar, bununla ilgili konuda size bir
hedef söyleyeyim: Hükümetimizin hayvancılıkla ilgili konudaki hedefi çok açık,
çok net. Türkiye, 2005-2013 yılları arasında hayvancılık sektörüyle ilgili bir
stratejiyi uygulamaya koydu ve hedefi şu: Üye olduğumuz gün, Avrupa Birliği
bünyesinde sürdürülebilir bir hayvancılık sektörü. Bunun anlamı ne biliyor
musunuz; tam bir meydan okumadır. Yani, bugün Türkiye üye olsa,
sürdürülemeyecek, Avrupa Birliğinin ortak politikalarına uymayacak en temel
sektör, hayvancılık sektörüdür; ama, vazgeçmiyoruz ve diyoruz ki, bu sektörü o
gün, üye olduğumuz gün rekabetçi bir karaktere kavuşturalım ve bunun için de
2004 bütçesine nispetle 2005'te tam 3 katı kaynak ayırdık ve İbrahim Özdoğan
Beye tekrar dönerek söylüyorum, Erzurum'u da pilot il ilan ettik. Yüzde 3'ün
altında olan sunî döllenmeyle ilgili hayvan ıslahını o kadar önemli bir yapı
değişikliğiyle artıracağız ki, orada 1 500, 2 000 olan tohumlamayı 100 000'e
çıkaracağız, 70 000'e çıkaracağız ve dolayısıyla, bu konuda çok büyük bir
program yürürlükte.
BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonu elinizle
tutmayın. Serbest bırakın yukarı doğru, öyle konuşun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Bunun ne gibi bir mahzuru var Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sesiniz duyulmuyor. İki mikrofonu
birden elinizle kavrayınca yan tarafa alıyorsunuz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Tamam efendim. Ben de acaba elim titriyor da, görüntüyü mü bozuyor
demiştim.
BAŞKAN - Hayır. Sağınıza doğru
konuşuyorsunuz, sesiniz duyulmuyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Tamam efendim. Teşekkür ederim.
Dolayısıyla, tarımla, hayvancılıkla ilgili
konuda, özellikle hayvancılıkla ilgili konuda, inşallah 2005'te, özellikle doğu
bölgemizdeki insanlarımız ve milletvekili arkadaşlarımız başta olmak üzere,
yaptığımız çalışmayı görecekler ve bu sektörü sürdürülebilir hale getirmeye
devam edeceğiz. Önündeki engellerle de mücadele edeceğiz, kaçakçılık dahil, süt
fiyatlarındaki düşme dahil.
Bununla ilgili çözüm arayışlarımızı
herkesle paylaşarak sürdürüyoruz. Orhan Diren Bey başta olmak üzere, konuyla
ilgili milletvekillerimizin hepsinin görüşünü alıyoruz. Sektör temsilcileriyle
bir aradayız. Dolayısıyla, köylüye ve çiftçiye baktığımız bakış, baktığımız
yer, onun gelecekte daha iyi olması yönünde bir hazırlıktır. Bu niyeti
taşıyoruz.
Peki, tarım sektöründe, size gelen
şikâyetler bize gelmiyor mu; tabiî geliyor; ama, arkadaşlar, tarım sektörünün
içinde bulunduğu durumu düşünürseniz, sorunun bitmesi mümkün mü?! Ama azaltmak,
ama iyileştirmek... Bu konuda yasal düzenlemeler peşpeşe geliyor. Plan ve Bütçe
Komisyonunda bugün görüşülüp geçen kanun tasarısı, Tarım Ürünleri Sigorta Yasa
Tasarısıdır. Tarım Komisyonunda biten tasarı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanma
Yasa Tasarısıdır. Önümüzdeki hafta görüşülecek kanun tasarısı, Tarım Çerçeve
Kanunu Tasarısıdır. Tarımla ilgili en temel kanunlar, Meclisimizin
gündemindedir. Dolayısıyla, baktığımız yer, o sektörü geliştirmektir. Niyet
budur, gayret bu yöndedir; takdir de Meclisimizin saygıdeğer üyelerinindir.
Ben, diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.
Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde
üzerinde 3 adet önerge var. Ayrıca, 1 inci maddenin af niteliğinde olmasından
dolayı, nitelikli çoğunluk gerekir talebi var Sayın Haluk Koç'tan.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Hayır Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Bunları da görüşmek üzere, şimdi,
birleşime 1 saat yemek arası veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.32
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 19.33
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı teklif üzerindeki
görüşmelere devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Sayın milletvekilleri, 1 inci madde
üzerinde 3 adet önerge var. Önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım,
sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasının son cümlesindeki "zilyetlerine" ifadesinin "kayıt
maliklerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Orhan Yıldız |
Zafer Hıdıroğlu |
Fatma Şahin |
|
Artvin |
Bursa |
Gaziantep |
|
Cahit Can |
Enver Yılmaz |
Cavit Torun |
|
Sinop |
Ordu |
Diyarbakır |
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına
Görüşülmekte olan 867 sayılı teklifin 1
inci maddesinin ikinci paragrafındaki "emlak ve rayiç bedellerinin
toplamının yarısı üzerinden" ibaresinin "emlak ve rayiç bedellerinin
toplamı üzerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Orhan Ziya Diren |
|
Malatya |
|
Tokat |
|
Mehmet Vedat Yücesan |
|
Gürol Ergin |
|
Eskişehir |
|
Muğla |
BAŞKAN - Şimdi, görüşmekte olduğumuz
maddeye en aykırı olan üçüncü önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 867 sıra sayalı teklifin
1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Erdal Karademir |
Muharrem Kılıç |
Ramazan Kerim Özkan |
|
İzmir |
Malatya |
Burdur |
|
Mustafa Gazalcı |
|
Fahrettin Üstün |
|
Denizli |
|
Muğla |
"Madde 1- 25.02.1998
tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutalım, yoksa?..
Önerge sahipleri...
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçeyi okutalım.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
"Gerekçe:
Mera Kanununun 27.05.2004 gün ve 5178
sayılı Kanunla eklenen geçici 3 üncü maddesinin uygulanması ülkemizdeki
meraların büyük ölçüde yok olmasına, tarım ve hayvancılığımızın zarar görmesine
neden olduğundan, geçici 3 üncü maddenin kanun metninden çıkarılması yararlı
olacaktır."
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının
aranmasını istiyorum.
BAŞKAN - Karar yetersayısı arayarak
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler. Karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati. 19.38
ALTINCI
OTURUM
Açılma
Saati: 19.58
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı teklif üzerindeki
görüşmelere devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
1 inci madde üzerinde verilen İzmir
Milletvekili Erdal Karademir ve arkadaşlarının önergesinin oylaması sırasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir; karar yetersayısı vardır.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 867 sayılı teklifin 1
inci maddesinin ikinci paragrafındaki "emlak ve rayiç bedellerinin
toplamının yarısı üzerinden" ibaresinin "emlak ve rayiç bedellerinin
toplamı üzerinden" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET
HİLMİ GÜLER (Ordu) - Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, gerekçeyi mi
okutalım; yoksa, önerge üzerinde konuşmak mı istiyorsunuz?..
HALUK KOÇ (Samsun) - Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Hukuka aykırı işgallerin önüne geçmek
amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin
ikinci fıkrasının son cümlesindeki "zilyetlerine" ifadesinin
"kayıt maliklerine" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Zafer Hıdıroğlu (Bursa) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ RECEP ÖZEL
(Isparta) - Katılıyoruz efendim; takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi mi okuyalım?..
ORHAN YILDIZ (Artvin) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Konuşmak istiyorsunuz Orhan Bey.
Buyurun.
ORHAN YILDIZ (Artvin) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyorum.
Zilyetlik, genel anlamda, menkul ve
gayrimenkul mal üzerinde fiilî hâkimiyeti ifade eder. Bu anlamda, zilyetlik,
bir hukukî işlemle tesis edilebileceği gibi, hukuka aykırı bir işlemle de,
yani, haksız bir fiille de zilyetlik oluşabilir.
Bu nedenle, kanun koyucu, zilyetliğe çok
istisnaî durumlarda bazı sonuçlar yüklemiştir. Örneğin, Medenî Kanunun 713 üncü
maddesi, 777 nci maddesi buna bir örnektir. Yani, kazandırıcı zaman aşımı ile
mülkiyeti düzenleyen maddeler buna bir örnektir. Zilyetlik ilişkisi, doğal
olarak mülkiyet hakkıyla birlikte görülür; ama, mülkiyet hakkından başka şahsî
haklardan da zilyetlik ilişkisi kaynaklanabilir; örneğin, ariyet ilişkisi,
vedia ilişkisi, yani kira ilişkisi gibi hukukî işlemlerden de zilyetlik
doğabilir. Biz, kısaca, malik sıfatıyla zilyetliğe "aslî zilyetlik"
diyoruz, malik sıfatıyla olmayan zilyetliğe de "feri zilyetlik"
diyoruz; yani, kira ilişkisinden doğan zilyetlik, bir feri zilyetliktir.
Şimdi, özellikle 4342 sayılı Mera
Kanununda değişiklik yapan 5178 sayılı Yasada, aslında, malik tanımı bilinçli
olarak kullanılmıştır; yani, bir yanlışlıktan kaynaklanan bir şey değildir;
fakat, malik tabiri, burada, aslında tam anlamı yansıtmamaktadır; yasa
koyucunun buradaki maksadı, kayıt malikidir. Bunun nedeni şu: Aslında, kanun
koyucu, madde uygulamasını dar tutmak istiyor; çünkü, kayıt maliki olmayan
kişiler de, bu kayıtlı taşınmazlar üzerinde zilyet olabilir; yani, bu
taşınmazlar haksız işgal altında tutulabilirler, kayıt maliki farklı, zilyeti
farklı olabilir. Yasa koyucu burada şunu istiyor; bir hukukî işlemle kayıt
maliki olan kişi bu haktan istifade etsin, yani cebirle, işgalle bu taşınmaza
zilyet olan kişi bu haktan istifade etmesin diyor; çünkü, zilyet, bir bedel
ödeyerek, yani kayıt maliki, sonuçta bir bedel ödeyerek o taşınmaza sahip
olmuştur, yani karşılığını ödemiştir; ama, daha sonra, Hazinenin dava açması
sonucu, bu kayıt, tapu kaydı iptal edilmiştir. Yani, sonuçta, bir haklı neden
söz konusu; yasa da bu kişilere bir hak tanımak istiyor; yoksa, bu meralarda
bütün işgal eden zilyetlere bu hak verilmek istenmemiştir. O yüzden, yasada
zilyet kelimesinin kullanılması bizce doğru değil. Ne yapılması lazım; doğal
olarak, eğer, amaç, bu hakkı vermekse kayıt maliklerine, yani, temel ilişki
sakat da olsa, netice itibariyle, tapu kaydını bir hukukî ilişkiyle kazanmış
olan kişiye bu hakkı vermek lazım. Eğer zilyet kelimesini kullanırsak şu
sakınca da ortaya çıkabilir; yani, tapu malikinin dışında olan kişiler, bu
mala, yani, bu tapulu, kayıtlı taşınmaza zilyet olabilirler. Bu kişiler bu
haktan niye istifade etsin?!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Ev yapmışsa ne
olacak?
ORHAN YILDIZ (Devamla) - Olabilir...
Veya tapulu bir taşınmaza, bir başkası,
yani, tapulu bir taşınmaza, tapu dışı yolla zilyet olmuş olabilir; yani, bu
kişi bu haktan niye istifade etsin; eğer, kişi, iyi niyetliyse, bedelini öder,
tapuda bu mala sahip olur; yani, kötü niyetli olan zilyetlere, burada, bir
mükâfat vermemek lazım; yani, burada, bizim görüşümüz bu. Yani, bir kişi,
tapunun iptal edileceğini bile bile, bu taşınmaza zilyet olabilir; nasıl olsa
ileride bir yasa çıkar, biz bu malın tapusunu alabiliriz diye ve biz zilyet
kelimesini kullanırsak, bu kişiyi de bu haktan istifade ettirmiş oluruz; ki,
bu, kanımca doğru olmaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ORHAN YILDIZ (Devamla) - O nedenle, biz,
yasa metninden "zilyet" kelimesinin çıkarılarak "kayıt
maliki" ibaresinin konulmasının daha faydalı olacağını düşünüyoruz; çünkü,
dediğim gibi, bu kayıt malikleri, kötü niyetli değil en azından, yani, bir
hukukî ilişkiye dayanarak bu tapuyu almışlar, bedelini ödemişlerdir.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Üçüncü şahıslar
ev yapmışsa?.. Bursa'da Yıldırım'da ev sahiplerinden para alınamıyor.
BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar...
ORHAN YILDIZ (Devamla) - Yani, bakın,
şimdi...
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Ev yapan
binlerce insandan bahsediyoruz; ne olacak; ikinci kere para mı istenecek?..
BAŞKAN - Dinleyin... Müdahale
etmeyin... Dinleyin...
ORHAN YILDIZ (Devamla) - Bakın, şimdi,
tapuyu alamamışlar demek farklı bir şey, tapunun geçersiz olması demek farklı bir
şey. Demin, Grup Başkanvekilimiz de aynı şeyi ifade ettiler. Belediyeler;
bakın, bu taşınmazlar, belediyeler tarafından ilgili kişilere satılmış
olabilir. Daha sonra, bu satın alan kişiler, üçüncü kişilere, yine tapu yoluyla
devretmiş olabilir. Bu insanlar bunun bedelini ödemişlerdir, niçin mağdur
olsunlar?! Aynı şekilde, kadastroyla bu taşınmaza sahip olan bir kişi, yani,
neticede tapusunu alan bir kişi, üçüncü kişilere devretmiş olabilir. Bu kişiler
iyi niyetli olabilirler; ama, burada önemli olan nokta, bu devrin, mutlaka,
hukukî işlemle yapılmış olması lazım; yani, normal zilyetliğin burada
uygulanmaması lazım. Eğer uygularsak, dediğim gibi, kötü niyetli olan kişileri
mükâfatlandırmış oluruz. Şunu diyebilirsiniz: Bu tapulu olan taşınmaz, haricî
satışla, normal bir satış sözleşmesiyle satılmış olabilir. Ama, o zaman,
kişinin bunun sonuçlarına da katlanması lazım. O zaman, bu yanlış işlemi biz
mükâfatlandırmış oluruz. Buna da imkân verilmemesi lazım diye düşünüyorum ben.
O nedenle "kayıt maliki" ibaresinin kullanılması bence daha doğrudur.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, maddeyi oylamadan
önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Samsun Milletvekili Haluk Koç
tarafından Başkanlığa ulaştırılan bir başvuru var.
Bu başvuruyu okuyorum:
"Görüşülmekte olan 867 sıra sayılı
kanun teklifinin 1 inci maddesi ve tümünün oylanması öncesinde nitelikli
çoğunluk aranması gerekmektedir. İlgili madde ve yasa teklifinin tümü af
niteliği taşımaktadır.
Saygılarımla arz ederim.
Haluk Koç
Samsun
Milletvekili
Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili"
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bir usul tartışması açılması gerekiyor. Burada varılacak olan
karara göre oylama yapılmasının daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Ben, usul
tartışması açılmasını talep ediyorum efendim.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, şimdi, bu düzenleme herhangi bir af getirmiyor. Bir imar affı
değil, hiçbir şey değil. Bu düzenleme...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, 63 üncü madde...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Müsaade eder misiniz...
BAŞKAN - Bir dakika...
Tek tek konuşun.
Buyurun Faruk Bey.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bu
geçici 3 üncü maddeyle ilgili düzenleme 2004 yılında yapılmış. Bugün yapılan
değişiklik, maddenin özüyle ilgili hiçbir değişiklik getirmiyor. Dolayısıyla,
2004 yılında geçici 3 üncü madde Genel Kurulda kabul edilirken, nitelikli
çoğunluk aranmamıştı, tutanaklar elimizde. Bugün aranmasının gerekçesini neyle
izah edeceksiniz?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, bu görüşleri ifade edelim...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Onun için, usul tartışmasına gerek yok.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bakın, 63 üncü madde...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Maddenin oylanmasını
talep ediyorum, Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 63 üncü madde, görüşmeye yer olup olmaması dahi, ilk tanımlama
dahi, ilk tanımlama cümlesi dahi bir usul tartışması açılmasını gerektiriyor.
Birçok noktada böyle yapıldı, bunlar geri döndü...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayır efendim, hayır...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bu
Mecliste fazla çalışmaktan şikâyet ediliyor, ikinci kez görüşülüyor. Yani,
bunun netliğe, açıklığa kavuşturulması gerekiyor burada.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Gayet net bir konu. Bu konu, aynı şekilde görüşülmüş.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Çelik, size göre net, bize göre muallakta olan noktaları var; bir
görüştür bu.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, bize göre değil...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Çelik'in...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, Yüce Meclis...
BAŞKAN - Bir dakika...
Tek tek konuşun.
FARUK ÇELİK (Bursa) - ...
2004 yılında, 7.5.2004 tarihinde, aynı maddeyi, aynı gerekçeyle, aynı içerikle
kabul etmiş ve nitelikli çoğunluk aranmamış.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Bunun karşısında değişen ne ki, böyle bir taleple karşı karşıya kalıyoruz?
BAŞKAN - Bir dakika sayın
milletvekilleri... Bir dakikanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
daha önceki uygulamalar ve burada yapılan tartışmalarda, Divanda yapılan
tartışmalarda, nitelikli çoğunluk aranması gerekir mi gerekmez mi yolunda
yapılan tartışmalarda, gerekmediği yönünde bir eğilim belirdi; fakat, sayın
grup başkanvekilleri ve sayın milletvekilleri bu konuyu usulen gündeme
getirdiler ve bir usul tartışması açtılar. Biz bu işi sağlıklı bir şekilde
sonuca bağlamak için Genel Kurulun takdirine götüreceğiz.
Usul tartışması açıyoruz;
yani, Başkanlığın tutumunu tartışmaya açıyoruz, usul tartışmaya açıyoruz, usul
tartışmasına.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bakın, sizi rahatlatmak için bir cümle okumak istiyorum: "Bu
yolda bir istemde bulunulursa, onar dakikadan fazla sürmemek şartıyla, lehte ve
aleyhte en çok ikişer kişiye söz verilir." Yani, bu cümle, sizin bir
takdir yetkiniz olmadığını gösteriyor usul tartışması talebinde.
BAŞKAN - Tabii, tabiî...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sizin belirttiğiniz
gibi, usul tartışmasını açıyorum.
Siz söz istiyor musunuz
Haluk Bey?
HALUK KOÇ (Samsun) - Oya
Hanım konuşacaklar.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben de istiyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Oya
Araslı, Sayın Ümmet Kandoğan.
Sizi dinliyorum şimdi
Sayın Çelik; buyurun.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Efendim, bizi dinlemeden hüküm veriyorsunuz.
BAŞKAN - Hayır.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Öyle efendim.
Siz diyorsunuz ki, ben,
bununla ilgili usul tartışması açıyorum diyorsunuz. Sayın Koç'un okuduğu bu
metin bir haklı gerekçeye dayanırsa, usul tartışması açarsınız. Bir haklı
gerekçe yok ki.
Sizin de ifadenize göre,
diyorsunuz ki, geçmişteki uygulamalarda, bununla ilgili bir usul tartışması ve
nitelikli çoğunluk aranmadığını ifade ediyorsunuz. Tekrar, burada, haklı bir
gerekçeye dayanmayan bir usul tartışmasını neden yapıyorsunuz?
BAŞKAN - Şimdi, bir defa,
Sayın Çelik, bunu, geçmişteki uygulamaların aynı olarak göstermek mümkün değil.
Siz, niye bu yasa önerisini getirdiniz; geçmişteki geçen yasa önerisinde, yasa
modelinde eksikler vardı, onları gidermek için; yani, değişiklik
getiriyorsunuz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Devam eden davaların düşürülmesi için.
BAŞKAN - Bu getirdiğiniz
değişiklikle birlikte, bizim tutumumuz, Başkanlık Divanının tutumu tartışma
konusu oluyor; bunu açıklığa kavuşturmak için, biz, usul tartışması açıyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, takdir sizin.
BAŞKAN - Başkanlık
Divanının lehinde söz isteyenler, aleyhinde söz isteyenler diyorum. Aleyhinde,
Sayın Oya Araslı, Sayın Ümmet Kandoğan...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Lehinde, lehinde...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Başkanlığın tutumunun aleyhinde konuşacaksınız, lehinde ise gerek yok ki.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Başkanlığın tutumu değil; bakın, bir konuyu görüşmeye yer olup olmaması...
Başkanın tutumuyla ilgili değil.
BAŞKAN -Sayın Oya Araslı,
Sayın Ümmet Kandoğan... Lehinde?..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, sizin tutumunuz arkadaşlarımız tarafından doğru anlaşılsın. Siz,
tutumunuzun ne olduğunu bir daha ifade edin, ona göre söz alsınlar. Lütfen...
BAŞKAN - Salih Bey, biz
bunu açıkladık; arkadaşlarımızın da feraseti uygundur; anladılar.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bir daha tekrar eder misiniz.
BAŞKAN - Tutumumuzun
aleyhinde söz istiyorlar.
Lehinde söz isteyen var
mı?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Yozgat Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ konuşacak efendim.
BAŞKAN - Lehinde iki kişi
de söz alabilir.
Sadece Bekir Bey mi söz
alıyor?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Evet efendim.
BAŞKAN - İlk söz, Sayın
Oya Araslı'ya aittir.
Buyurun Sayın Araslı. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
VIII.- USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1.- Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesinin af
niteliği taşıyıp taşımadığı; oylanmasında nitelikli çoğunluk aranıp
aranmayacağı hakkında
OYA ARASLI (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Önümüzde, af niteliği
taşıyan bir metin var, bir kanun teklifi var. Anayasamızın 87 nci maddesinde,
Türkiye Büyük Millet Meclisine, genel ve özel af kararı alma yetkisi
verilmiştir. Ne var ki, bu yetkinin kullanımı, özel bir karar yetersayısına
bağlanmıştır; bu da, beşte 3 oranında çoğunluktur. Aynı doğrultuda
İçtüzüğümüzün bir düzenleme yaptığı da görülmektedir; orada da, içinde af hükmü
bulunan kanunların ilgili maddesinin ve tümünün oylanmasında beşte 3 çoğunluk
aranması öngörülmüştür.
Görüşmekte olduğumuz yasa
teklifine baktığımız zaman, burada, yargı organlarının vermiş olduğu kararları
ortadan kaldırıcı nitelikte birtakım düzenlemeler yapıldığını görmekteyiz. Bu tür
düzenlemelerin adının aftan başka bir şey olamayacağı, herkesin kabul etmesi
gereken bir husustur. Bu nedenle, burada, beşte 3 çoğunluğun aranması bir
gerekliliktir.
Bundan önce benzer bir
yasa uygulamasında, Yüce Meclis, farklı bir tutum izlemiş olabilir. Bana göre
bu, bir yanlıştır; yanlış ne zaman fark edilirse ondan dönülmesi gerekir.
Burada da, daha önce bu düzenlemeye benzerliği de kuşku yaratan bir düzenlemede
yapılan uygulamayı esas alıp, adımlarımızı onun üzerine dayalı olarak atmak,
birtakım zincirleme yanlışlıkları da beraberinde getirecektir.
Bu konuda, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun bundan önceki uygulamalarda da birtakım uyarıları oldu.
Burada tartışmalar da açıldı, beşte 3 çoğunluk uygulanmaması gerektiğine
ilişkin kararlar alınan durumlar da oldu; ama, sonunda, bizim dediğimiz
doğrultuda, Cumhurbaşkanlığı katından yasaların geriye gönderildiğini ve ikinci
kere burada görüşüldüğünü, beşte 3 çoğunluğun tamamlandığını hepimiz de
biliyoruz, bu olayların canlı tanığıyız hepimiz.
Biraz önce, oturumun
başlarında, Yüce Meclisin vaktini israf etmemesi konusunda, her iki gruptan da
ortaklaşa dilekler ifade edildi burada. Eğer biz burada beşte 3 çoğunluk
gereğini yerine getirmezsek, korkarım, bu yasa, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından
benzerlerine yapılan muameleyle karşı karşıya kalır ve tekrar görüşülmek üzere
Yüce Meclise iade edilir.
Bizden uyarması; uyarıya
uymak veya uymamak sizin elinizde; ama, hangi düzenleme, verilmiş olan bir
mahkeme kararını etkisiz hale getirecek nitelikte ise, o düzenlemenin af
niteliği taşıdığından asla ve kat'a kuşku duyulmaması gerekir. Burada da metin
hepimizin önünde; verilmiş olan mahkeme kararını sıfırlıyor, âdeta onu
değiştiriyor, hükümsüz kılıyor. Buna, aftan başka ne ad verebiliriz değerli
arkadaşlarım?!
Hepimizin bildiği gibi,
bu Yüce Meclis toplantıları çok pahalıya çalışan bir mekanizma. Bizim burada
tasarrufa azamî özeni göstermemiz gerekiyor; zamandan tasarrufa ve maliyetten
tasarrufa azamî özeni göstermemiz gerekiyor. Fakir bir ülkenin insanlarıyız,
fakir bir ülkenin milletvekilleriyiz. Kuruşun hesabını burada yapmamız lazım.
Kuruşun israf edilmemesi için gerekli önlemleri burada almamız lazım.
Yasaların, iki kere, Cumhurbaşkanı tarafından iade edilmesi, görüşmenin
maliyetini iki kat artırıyor, zaman israfı ortaya çıkarıyor. Hele hele Anayasa
Mahkemesine gidildiği zaman, iptal nedeniyle bu yasaları tekrar gözden
geçirmek, tekrar görüşmek, oylamaya sunmak gerektiği zaman, bu maliyet birkaç
kez daha artıyor.
Bir yandan israftan ve
israfın önlenmesinden söz ederken, bir yandan israfa yol açacak birtakım
tavırlar içerisine girilmesi, hiç kimseye kazanç getirmez, yüce ulusumuzun dar
olan imkânlarının heder edilmesinden başka bir sonuç da yaratmaz. Azamî özeni
göstermemiz gerekiyor. Bakın, insanlarımız sersefil vaziyette. Çiftçimize
doğrudan gelir desteği bile ödeyemiyoruz. Niye ödeyemiyoruz; malî
imkânlarımızın yetersizliği nedeniyle. Bu yetersizlik nedeniyle, insanlarımızın
yüzü, köyde de, kentte de, giderek, gülmez oluyor. Halbuki, bizim görevimiz,
insanlarımızın yüzünü güldürmek; toplumumuza yeni imkânlar hazırlamak; az olan
imkânlarımızdan, çok sevindirici olan çok sonuçlar yaratmak. Böyle bir tavır
benimsersek, bu hedefe ulaşabilir miyiz; Yüce Meclis asıl amacını yerine
getirebilir mi, gerçekleştirebilir mi?!
Onun için, benim sizlere
önerim, direnmekten vazgeçelim; dediğim dedik anlayışından, "ben bir kere
bu görüşe angaje oldum, adımımı geri atamam" yaklaşımlarından vazgeçelim;
burada tartışalım. Bu hususları tartışmakta zerre kadar sakınca yok. Demin,
ben, Grup Başkanvekili arkadaşım Sayın Kapusuz'un, Sayın Çelik'in tavırlarını
hayretle izledim. Yani, bir usul hatasından söz ediliyor. Bunu, gelip burada
tartışmakta ne sakınca olabilir Sayın Kapusuz?! Daha sonra tekrar iade edilip
tekrar görüşme gereği hâsıl olacağına, burada tartışalım; siz de görüşlerinizi
söyleyiniz, biz de görüşlerimizi söyleyelim, doğruyu bulalım. Bunu yaptığımız
zaman, yanlış ortaya çıkmaz; ama, görüşmezsek, söylemezsek... Siz söylüyorsunuz
"katkı sağlayın" diyorsunuz. Biz de muhalefet olarak burada bir
yanlış var, katkı sağlayalım, tartışalım diyoruz. Bunu tartışmakta ne sakınca
olabilir?!
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bir
sakınca yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hiçbir sakıncası yok.
OYA ARASLI (Devamla) -
Tartışa tartışa doğruları buluruz ve en azından, bu, çok ciddî olarak
tartışmamız gereken bir husus...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Salih Bey çok laf atıyor.
BAŞKAN - Lütfen...
OYA ARASLI (Devamla) -
...çünkü, şekil bakımından gerekli yetersayıyla kabul edilmemiş bir kanun, yok
hükmünde bir kanundur, kabul edilmemiş hükmünde bir kanundur.
Bakınız, biraz önce
buraya gelip dediniz ki: "Bu kanunun çıkmasında acelemiz var; insanların
sorunları var, ıstırap çekiyor." İnsanların bu kanunla ilgili hakikaten
sorunları var mı; ıstırap çeken, bu meralarda yaşayan zavallı köylülerimiz mi
orada inşaat yapan, yoksa oraya yatırım yapmış olan bir kesim mi; bunu
bilemeyiz; ama, geldiniz "acelemiz var" dediniz, oyladınız; ona
hürmet ediyoruz; ama, dediğiniz gibi, bu sorunun bir aciliyeti varsa, o zaman
bu kanunun kabulünde de, gerekli bütün şekil koşullarını yerine getirmek için
hepimiz birbirinden daha özenli hareket etmek için yarışa girmeliyiz.
O nedenle, bizim
görüşümüz, burada beşte 3 çoğunluğun aranması gereğidir; çünkü, burada,
hakikaten, yargının vermiş olduğu bir karara müdahale var. Aslında,
tartışılacak olursa, burada kuvvetler ayrılığına aykırı bir durum da var. Siz,
yasama organı olarak çıkıyorsunuz, yargı organına, onun vermiş olduğu kararlara
bir müdahalede bulunuyorsunuz. Halbuki, Anayasamıza göre, kuvvetler ayrılığına
göre, yasamanın yargıya müdahale imkânı yoktur; ama, mademki Anayasamız bu
konuda bir istisna tanımıştır, bir af yetkisi gereği getirmiştir, bunu
Anayasanın 87 nci maddesinde ve İçtüzüğümüzde düzenlemiştir, o zaman bu
olabilir; ama, ancak ve ancak Anayasanın öngörmüş olduğu özel çoğunlukla, yani
beşte 3 çoğunlukla olabilir diyoruz ve oylamamızı buna göre yapmamız gereğini
bir kere daha dikkatlerinize sunuyoruz; bu önerimizi dikkate alacağınızı
umuyoruz.
Saygılar sunarım Sayın
Başkan ve sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ümmet
Kandoğan; aleyhinde.
Süreniz 10 dakika Ümmet
Bey.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Meclis
Başkanvekilimizin bu usul tartışmasını açmasından dolayı da kendilerine
şükranlarımı sunmak istiyorum; çünkü, yapılacak olan bu usul tartışmasından
sonra, belki, yapılabilecek olan bir yanlışlığın önünü kesme imkânımız
olacaktır.
Sayın Oya Araslı, bu
konuyla ilgili hukukî gerekçelerini söylediler. Anayasanın 87 nci maddesi ve
İçtüzüğün 92 nci maddesi, çok açık ve net bir şekilde, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerini bağlayacak şekilde, afla ilgili konularda Türkiye Büyük
Millet Meclisinde nitelikli çoğunluk aranması gerektiğini sarih bir ifadeyle
bizlere gösteriyor.
Değerli milletvekilleri,
şimdi müsademe-i efkârdan barika-i hakikat doğar. Fikir ayrılıklarından, fikir
tartışmalarından, güzellikler, hakikat güneşi ortaya çıkar. Şimdi, getirilen bu
kanun teklifiyle ilgili birçok eleştirilerimiz oldu; ancak, bu kanun teklifini
ciddî ve dikkatli bir şekilde okuyacak olursak, bunun çok açık ve net bir
şekilde bir af olduğu görülecektir. Bunu nereden söylüyoruz; çok açık bir
ifade: "Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç
bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerince
Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir."
Bir dava açılıyor; bu
davayla ilgili karşı taraf bu söylenenleri yerine getirdiğinde, dava açılmadan
vazgeçiliyor; yani, ortada bir tecavüz var, bir müdahale var, bir el koyma var,
hakkı olmayan bir yerin gasbı var ve bununla ilgili getirilen kanun teklifinde,
burada söylenen hususlar yerine getirilirse, Hazinece dava açılmaktan
vazgeçileceği ifade ediliyor, dava açılmaz deniliyor.
Yine, henüz dava
açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır; yani, öyle bir hüküm getiriyor ki
Sayın Çelik'in buraya getirmiş olduğu kanun teklifi, dava açmaktan bile
Hazineyi vazgeçiriyor. Bu nedir arkadaşlar, bu nasıl bir uygulamadır?! Siz, yetkisi,
hakkı olmadığı halde bir yeri gasbeden insanlarla ilgili olarak bir hüküm
getiriyorsunuz ve bu hükmün uygulanması noktasında da Hazinece dava
açılmasından vazgeçiriyorsunuz ve dava açılmamış olanlarla ilgili hiç dava
açmıyorsunuz.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Nerede gasp; nereden çıktı?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, durum böyle iken ve mahkemelerce verilmiş olan kararlar var iken, siz,
o kararları yok sayan bir uygulama getiriyorsunuz. Bağımsız yargının vermiş
olduğu kararlara yasama organı müdahale ediyor. Bağımsız yargı organlarının
vermiş olduğu kararları yok sayıyorsunuz, keenlemyekün addediyorsunuz. Böyle bir uygulama bir af
niteliği olmaz da hangi uygulama af niteliğinde olur?!
Demin, usul tartışması
başlangıcından önce, Sayın Faruk Çelik "bu kanun tasarısı geçen sene
görüşüldü, geçen sene aynı madde, geçici 3 üncü madde geçti; o zaman beşte 3
nitelikli çoğunluğu niye aramadınız, niye nitelikli çoğunluk istiyoruz
demediniz" diye bizlerin tarafına döndü, itirazda bulundu. Ben, demin, bu
konuyla ilgili görüşlerimi açıkladım.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
"Siz demediniz" demedim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Şimdi, bakınız, bu madde, Meclis Genel Kuruluna nasıl gelmiş, demin anlattım.
Şimdi, hükümet tasarısında olmayan bir madde, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda
olmayan bir madde, Bütçe Plan Komisyonunda olmayan bir madde, son anda, gece
yarısı, maddenin sonuna gelindiği bir anda, bir önergeyle Meclise gelmiş. Hangi
milletvekili bu değişiklik önergesini okudu, inceledi, araştırdı da, nitelikli
çoğunluk gerektiren...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Cumhurbaşkanına saygısızlık yapmayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
-...bir uygulama olup olmadığı noktasında bir karar verme durumuna geldi?!
Benim de itirazım zaten bunaydı sayın milletvekilleri.
BAŞKAN - Sayın Çelik,
özellikle sizin müdahale etmemeniz lazım. Sayın Kapusuz...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Cumhurbaşkanına bir saygısızlık söz konusu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, saygısızlık meselesi değil.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Tabiî, efendim...
BAŞKAN - Hatibi
dinleyelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanı birçok geri göndermelerinde "tutanaklarda
bahsedildiği gibi" veya "milletvekillerinin ifade ettiği gibi"
ibareler kullanarak geri gönderiyor; ama, bu getirilen değişiklik önergesi,
maddenin son anında, oylamadan önce ve hiçbir AK Partili milletvekilinin de
-iddia ediyorum- bilgisi olmadan, alelacele buradan geçirilmeye çalışılan ve bu
şekliyle buradan geçen bir kanun tasarısının bir madde metni arkadaşlar.
Elbette, ben demin de
söyledim, önerge okunmuş, "katılıyor musunuz", komisyon başkanı
"katılmıyoruz", bakan "katılıyoruz", "önergenin
gerekçesini okuyalım" deniyor. Gerekçesinde de, bakın okuyorum
gerekçesini: "4342 sayılı Kanuna bir geçici madde eklenmek suretiyle, belediye
mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve yerleşim yeri olarak işgal edilen,
geri dönüşümü ve mera olarak kullanımı teknik olarak kesinlikle mümkün olmayan
ve belediyece imar planları hazırlanan alanların tahsis amacı değiştirilerek
Hazine adına tescilleriyle ilgililerine devri öngörülmüştür." Peki, bu
gerekçede var mı bir şey; bunların Hazinece dava açılmayacağı, davalar
açılmışsa durdurulacağı veya emlak bedeli ve rayiç bedeli toplamının yarısının
alınacağı şeklinde gerekçenizde de bir bilgi yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Metinde var, metinde.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, metin bende de var Sayın Kapusuz; siz vermişsiniz onu.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ben verdim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye çıkıp, gelip bu kürsüde o değişiklik önergenizle ilgili Meclisi
aydınlatmadınız? Gece yarısı, kanunun görüşmesinin sonuna gelindiği bir anda, 6
milletvekilini yanınıza alıp da, niçin o önerge... Gelip, burada
milletvekillerini niye aydınlatmadınız, bizleri niye aydınlatmadınız? Hiçbir
milletvekilinin getirdiğiniz o önergeyle ilgili bir bilgi sahibi olması mümkün
değil. 1 dakika içerisinde geçmiş sayın milletvekilleri. O 1 dakika içerisinde
hangi milletvekili bunun ne getirip ne götürdüğünü, beşte 3 nitelikli çoğunluk
gerekip gerekmediğini nasıl anlayacak, anlamanız mümkün mü sayın milletvekilleri?!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Herkesi kendiniz gibi görmeyin!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Anlamanız mümkün mü?
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Kendiniz gibi ne görüyorsunuz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Hayır, şöyle oluyor Sayın Çelik, işte, şimdi, şurada 30 kişi var, 40 kişi var, 50 kişi var. Madde oylanırken,
sayın milletvekilleri, belki karar yetersayısı istenir, toplantı yetersayısı
istenir diye dışarıdan parmaklarını kaldırarak içeri giriyorlar. Şimdi, böyle
bir ortamda getirilen bu değişiklik önergesinin nitelikli çoğunluk gerekip
gerekmediği konusunda hiçbir milletvekilinin bilgisinin olması mümkün mü?
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
O zaman neredeydin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye bu önerge, Sayın Kapusuz, hükümet tasarısı içerisinde yok, Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonu raporunda yok, Plan ve Bütçe Komisyonu raporunda yok?
Son anda, burada, maddeye bir önerge şeklinde ilave ediliyor.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Sen neredeydin?!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin
arkadaşlar.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben hep buradayım Sayın Acar; ama, Aydınlılar seni çok merak ediyor; sen ne
zaman bu kürsülerde olacaksın, ne zaman bu kanunlarla ilgili katkı yapacaksın,
merak ediyorlar.
AHMET RIZA ACAR (Aydın)
- Sen neredeydin onu söyle!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, hep buradayım. Bak, bugün Genel Kurul saat 14.00'te açıldı, bu saate
kadar ben buradayım. Doktorda randevum vardı, randevuma bile gidemedim; sırf bu
maddede, bu kanun tasarılarında katkım olsun diye buradayım. Benim kadar bu
Meclise devam eden kaç milletvekili var? İşte görüyoruz sıraları...
AHMET YENİ (Samsun) -
Buradayız, burada.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- 30, 40, 50 kişiyle bu Mecliste kanunlar geçiyor.
Dün utandım, bir konuk
cumhurbaşkanı buraya geldi Sayın Meclis Başkanımızla beraber. Burada, saydım, o
anda 30 kişi vardı. Sayın Meclis Başkanı, belki, hayatının en sıkıntılı anını
yaşadı. Sormuştur o Cumhurbaşkanı Meclisinizde bu kadar kişi mi var veya 50
kişiyse Meclisiniz, bu kadar koltuğu niye yaptırdınız diye mutlaka sormuştur.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, bunun usulle ne alakası var?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Meclise saygısızlık bu, Sayın Başkan...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri...
BAŞKAN - Konuya gelelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, onun için bu kanunlar, işte böyle gece yarısı,
alelacele, kimsenin bilgisi olmadan bu Meclisten geçiyor.
Demin de söyledim, şimdi
de söylüyorum; buralarda, tüyü bitmedik yetimlerin hakkı vardır, memleketin
yetmiş milyon insanının hakkı vardır. Buralara tecavüz edilmiştir, tecavüze
uğramıştır. Yetkileri olmadığı halde, buralar işgal edilmiştir. İşgal edilen
yerlerle ilgili olarak bunun gerçek bedeli, değeri neyse, bunların, mutlaka,
işgalcilerden alınması gerekmektedir. Eğer, bugün bunu yapmazsak, ben iddia
ediyorum ki -işte, kanunla mücavir alan sınırları içinde demişiz- bundan sonra,
şu anda mücavir alan sınırları dışarısında olan meralar da, bugünden itibaren
işgal edilmeye başlanır. Nasıl olsa, iki üç yıl sonra, oralar da, imar
planları, mücavir alanlar içerisine ayrılır, bizler de geliriz yarı bedeline,
rayiç bedelinin yarısı oranında bir bedel öderiz ve hakkımız olmadığı halde
gasbederiz, tecavüz ederiz diye düşünce içerisine girebilirler.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Benim itirazım bunadır. Bu bir aftır. Af olması nedeniyle de, mutlaka,
nitelikli çoğunluk gerektiren bir uygulama olması lazım geldiği inancımı ifade
ediyorum.
Eğer bu kanun çok
önemliyse Sayın Çelik, geliniz, bunun buradan nitelikli çoğunlukla geçmesi
noktasında siz de gayret gösterin. Onbeş gün sonra, yirmi gün sonra Sayın
Cumhurbaşkanından geri dönmesi halinde bu kanun teklifini yeniden görüşmek
mecburiyetinde kalmayalım.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, konuşan arkadaşlarımızı dinlersek, müdahale etmezsek, daha
kısa süre içinde, daha etkin ve verimli Meclis çalışması yaparız.
Karşılıklı tartışmalar,
maksadını aşan ifadeleri de ortaya çıkarıyor. Disiplin ortadan kalkınca, ölçü
de kaçabiliyor. Şimdi, Sayın Ümmet Kandoğan "benim kadar Meclise devam
eden başka milletvekili var mı" dedi yahut "yok" dedi.
AHMET YENİ (Samsun) - Var
tabiî!..
BAŞKAN - Yani, her
milletvekilinin... Nasıl yurtseverlik konusunda kimse kimseyle yarışamayacaksa,
herkes bir diğeri kadar yurtseverse bu ülkede, bu Parlamentoda da bütün
milletvekilleri, her biri, bir diğeri kadar Parlamento çalışmalarına titizlikle
katılan milletvekilleridir. Öyle bakmak gerekiyor; bu şekilde yarışmaya sokmaya
gerek yok işi.
Şimdi, lehte, Yozgat
Milletvekili Sayın Bekir Bozdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık Divanı, görüşülmekte olan
teklifin 1 inci maddesinin nitelikli çoğunluk aranmadan oylanması gerektiği
yönünde tutumu olduğunu beyan ettiğinden, Sayın Başkanlık Divanının tutumunun
lehinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Başkanlık Divanına teşekkürlerimi
arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri,
burada nitelikli çoğunluk aranıp aranmayacağı konusundaki ihtilafın daha iyi
anlaşılabilmesi için, şu anda görüşmekte olduğumuz madde ile halen yürürlükte
bulunan geçici 3 üncü madde arasındaki farkların ne olduğuna iyi bakmak
lazımdır. Geçici 3 üncü madde ile şu anda görüştüğümüz madde arasında temelde
iki fark vardır. Bunlardan biri, madde metninde geçen ücretsizlik kavramından
doğan ihtilaftır. Bunu, kimileri, ücretsizlikten maksadın tapu harçları
olduğunu ve üçüncü cümlede geçen tüzelkişi kelimesinde bir açıklık bulunmaması
nedeniyle, belediyelere devredilecek yerlerin veya kamu kurum ve kuruluşlarına
devredilecek yerlerin bedelini kapsamadığını ileri sürüyorlar. Öte yandan,
belediye yetkilileri de, buradaki kastın, tamamen bedel mukabili ücretsizlik
olduğunu, ilgili alanın bedeliyle ilgili olduğunu ileri sürüyorlar. Bu noktada,
uygulamada bir ihtilaf var.
Öte yandan, bunun üçüncü
cümlesinde tüzelkişi ifadesi kullanılıyor. Bilirsiniz ki tüzelkişi kelimesi bir
üst kelime olarak, hem özel hukuk tüzelkişilerini hem de kamu hukuku
tüzelkişilerini kapsamaktadır. Yukarıda, belediye veya kamu kurum ve
kuruluşlarına ücretsiz devirden bahsedilirken, aşağıda, tüzelkişilere veya
gerçek kişilere emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinde bir
bedelle tescilini yapacağına dair ifadenin bulunması, burada, belediyeleri veya
kamu kurum ve kuruluşlarını kapsamadığı yönündeki anlayışı kuvvetlendiren bir
durum ortaya çıkmaktadır.
İşte, yasa koyucunun,
esasında, ikinci cümledeki ücretsizlik ifadesiyle kastı, buradaki devrin,
ilgili alanların bedelleri mukabili ücretsiz devri olduğu halde, üçüncü
cümledeki tüzelkişi ifadesinin gereği gibi ifade edilememiş olması, iki cümle
arasında bir çelişki ve uygulamada da büyük bir sıkıntı meydana getirmiştir.
İşte, yapılan bir
düzenlemeyle, ikinci cümledeki "ücretsiz olarak" kelimesi madde
metninden çıkarılarak, yerine "tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen
devam eder" ifadesi konuluyor. Üçüncü cümledeki "tüzelkişiler"
yerine de "özel hukuk tüzelkişileri" ifadesi konulmak suretiyle, yasa
koyucunun geçici 3 üncü maddede esas iradesine uygun olarak bir teknik düzeltme
yapılmıştır. Bunun dışında, bu maddede yeni olarak ifade edilen herhangi bir
şey yoktur.
Diğer bir konuya gelince,
mahkeme kararlarıyla ilgili, burada benden önce konuşan değerli hatiplerin
ifade ettiği konuya gelince, ben, şu anda yürürlükte bulunan madde ile
huzurlarınızda görüştüğümüz madde arasındaki farkı sizlere okumak suretiyle
dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Çünkü, burada yeni getirilen herhangi bir
hüküm yoktur, yenisinde olan ifadeler, sadece geçici 3 üncü maddede olan
ifadelerin anlaşılır bir Türkçeyle ifadesinden, daha görünür hale
getirilmesinden başka hiçbir şey değildir.
Bakın, okuyorum geçici 3
üncü maddenin ilgili cümlelerini: "Ancak, ilgili belediye veya kamu kurum
ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların, dava konusu olup olmadığına
bakılmaksızın, ücretsiz olarak tescilleri aynen ibka edilir." Burada
davadan bahis var mı?! Dava konusu mu değil mi, buna bakılmaksızın tescilleri
ibka edilir. "Hazine adına tescil edilmesi gerekirken, gerçek veya
tüzelkişilere tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin açılan davalardan -yine,
davalardan- emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden
taşınmazların halen maliki olan kişilerce Hazineye bedelinin ödenmesi kaydıyla
vazgeçilir. Evvelce açılan davalarda Hazine lehine kesinleşen kararlara -burada
bahsi geçen kesinleşen kararlar, mahkeme kararlarıdır- konu olan taşınmazların
tapuları aynı esaslara göre, önceki maliklerine veya kanunî mirasçılarına
devredilir." Yürürlükte olan maddede dava, kesinleşen hükümle ilgili konu
aynen budur.
Şimdi, huzurlarınızda
olandaki kısmı okuyorum, dikkatinizi de çekmek istiyorum: "Ancak, bu
nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına
tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder.
Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece
bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve
kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera
olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen,
kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da
aynı hüküm uygulanır."
Şimdi, ikisini mukayese
ettiğiniz takdirde, ikisi arasında sadece cümlelerin daha anlaşılır, daha güzel
bir Türkçe ile ifadesinden başka bir fark yoktur; özde aynıdır, manada aynıdır,
yeni bir şey getirilmemektedir bu konuda. Yeni bir şey getirilmediği için de,
yürürlükte olan bir yasayla ilgili af niteliğindedir şeklinde bir iddiada
bulunulması doğru bir şey değildir; çünkü, yeni bir şey olmuş olsa, o zaman
belki bu iddia üzerinde daha fazla konuşulabilirdi.
Öte yandan, değerli
arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konudaki hassasiyetini hepimiz
biliyoruz; CHP'li arkadaşlarımızın da bu konudaki hassasiyetini hepimiz
biliyoruz. Bütün çıkan yasaların Anayasaya uyarlılığı, bu Meclisin çatısı
altında bulunan herkesin başta gelen görevidir.
Bakın, bu maddeyle ilgili
26.5.2004 tarihinde Meclisimizde yapılan görüşmeler sırasında, 5 inci maddeyle
ilave edilen geçici 3 üncü maddenin görüşmeleri sırasında Başkan şöyle
söylüyor: "Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir."
Burada, kesinlikle, bu
bir af niteliğindedir, ortada bulunan, kesinleşen veya halen devam eden
mahkemelere veya mahkeme kararlarına bir müdahale vardır, onları hükümsüz kılma
gayreti vardır diye herhangi bir iddia söz konusu değildir. CHP'nin yetkin
hukukçuları olduğunu biz gayet iyi biliyoruz, onların bunu vaktinde
göremeyeceğini söylemek de doğru değildir. Ben, görebilecek yetkinlikte çok
değerli hukukçuları olduğuna inanıyorum. O zaman böylesi bir iddia dile
getirilmemiş, aradan zaman geçmiş, bu maddenin uygulanmasındaki sorunu giderici
bir düzenleme yapılmak için huzurlarınıza gelindiğinde bu iddia
dillendiriliyor. Doğru bir iddia değil.
Öte yandan, Sayın
Cumhurbaşkanımız da, biliyorsunuz, bu konularda çok hassas. Öğrenci affıyla
ilgili yasal düzenleme Meclisimizden geçip Sayın Cumhurbaşkanının huzuruna
gittiği zaman bu konuda nitelikli çoğunluk aranması gerektiğine dair
değerlendirmede bulunmuş ve iade etmişti. Aynı yasa, bu yasa da Sayın
Cumhurbaşkanımızın huzuruna gitmiş vaktiyle, titizliğini biliyoruz, bu konu
Sayın Cumhurbaşkanımızın onayından geçmiş ve Sayın Cumhurbaşkanı burada
nitelikli çoğunluk aranması gerektiği hususunda herhangi bir değerlendirmeyle
yasayı veto edip Meclise iade etmemiştir. Bu nedenle de burada böylesi bir
durum söz konusu değildir.
Ayrıca, Anayasanın 87 nci
maddesi üzerinde daha önce de Meclisimizde tartışma yapılmıştı. Anayasamızın 87
nci maddesi üzerinde 2001 yılında yapılan değişiklikle şu hüküm oradan
çıkarılmıştı. Daha önceki metinde şu vardı: "Anayasanın 14 üncü
maddesindeki fiillerden hüküm giyenler hariç olmak üzere genel ve özel af
çıkarmaya...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bekir Bey,
süreniz doldu, lütfen toparlayın!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Bitiriyorum efendim.
Anayasanın 87 nci
maddesinde yapılan bu değişiklikle, Anayasanın 14 üncü maddesindeki
fiillerden hüküm giyenler hariç olmak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının beşte 3 çoğunluğunun kararıyla genel veya özel af ilanına karar
almaya Türkiye Büyük Millet Meclisini yetkili ve görevli görmüştür.
Burada dikkatinizi bir noktaya
çekmek istiyorum; o da, madde metninden çıkarılan 14 üncü maddeye aykırı
fiillerden hüküm giymekten bahsediyor. Hüküm giymek, hepimiz çok iyi biliyoruz
ki, maddî ceza hukuku anlamında bir suçun işlendiğine dair ilgililer hakkında
açılmış bir dava sonucunda yapılan yargılamayla verilen kararın kesinleşmesiyle
mümkün hale gelen bir husustur. Onun için de, burada, yasa koyucunun kastı,
maddî anlamda ceza hukuku kapsamına giren suçlarla ilgili, afla ilgili bir
husustur; ancak, bu Anayasa değişikliğinden sonra, bu konu ihtilaflı bir hale
gelmiştir. Bu ihtilaf da haklı bir ihtilaftır; çünkü, maddenin lafzî yorumuna
baktığınız zaman "bu, maddî ceza hukuku anlamındaki affı kapsar"
diyenler de haklı, "hayır, bu, onun dışındaki afları da kapsar"
diyenler de haklıdır. Ben, bu nedenle, Meclisimizin, bundan sonra yapacağı
Anayasa değişikliklerinde bu maddeye açıklık getirmesinde fayda olacağı
kanaatindeyim; eğer, böyle bir açıklık getirilirse, bu gibi tartışmalar da
tamamen ortadan kalkar.
Ben, bu nedenle, yasanın
bu maddesinin nitelikli çoğunluğa ihtiyaç duymayan bir madde olduğunu ifade
ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Ankara
Milletvekili Sayın Salih Kapusuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Kapusuz.
Süreniz 10 dakika.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarken,
mübarek kandillerinizi de tebrik ediyorum.
Şimdi, Sayın Başkanlık,
kendi tutumunu açık bir dille ifade etti. Değerli muhalefet sözcüsü
milletvekili arkadaşlarımız da, Başkanlığın tutumunun aleyhinde söz aldılar;
bendeniz ise lehinde söz aldım. Başkanlık doğru yapmaktadır; burada bir
nitelikli çoğunluk aramaya ihtiyaç yoktur. Açıkça şunu ifade etmek istiyorum
değerli arkadaşlar...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bu
söylediklerin geri döndü, Sayın Kapusuz!
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Elbette, biz, usul tartışması açılmaması diye bir yolu bugüne kadar da şu anda
da talep etmedik; ama, Başkanlığın tutumunun anlaşılması için, arkadaşlarımız
konuya muttali olsunlar, eğer, taleplerini de doğru yaparlarsa, buradaki
tartışma doğru bir zeminde olur diye yerimizden ikazda bulunduk. Bulunduğumuz
ikaz, sadece hatırlatma çerçevesindedir. Yoksa, biz, Sayın Hocamız Oya Araslı
başta olmak üzere, burada konuşma yapan arkadaşların usul noktasında
söyleyeceklerini kıskandığımız falan yok. Elbette, biz, katılımı önemsiyoruz,
katkılarınızı da müspet anlamda bekliyoruz.
Değerli arkadaşlar,
tartıştığımız şey, af yasasının nasıl çıkacağı hususu değildir. Elbette, affın
nasıl, af ihtiva eden bir kanunun nasıl çıkacağıyla ilgili hem Anayasada hem de
İçtüzükte, biraz önce konuşmacıların söylediği usul uygulanır. Tartışma konusu
bu değil. Biz, diyoruz ki, bu yasa af ihtiva etmiyor. Dolayısıyla, 2004 yılında
çıkarılmış olan bu yasanın, tekraren, o zaman, anayasada bir değişiklik
yapmadan, aynı yasayı, bugün, biraz daha uygulamadaki sıkıntıları açıklığa
kavuşturmak adına, yeniden, Genel Kurulun önüne getirmiş olmamız, Anayasada
yapılan bir değişiklik de yoksa, dün aranmayan şeyin bugün aranması için bir
zaruretin olmadığı açık bir şekilde bellidir.
Dolayısıyla, biz,
şimdi... Değerli bir arkadaşımız burada konuşuyor: "Efendim, siz, bu
yasayı çıkartırken önerge verdiniz..." Değerli arkadaşlar, bu kürsü, çok
hatibe söz imkânı verdiği gibi, birçoklarının da yok olmasının sebebi haline
gelmiştir. Bu kürsüyü istediğiniz gibi kullanabilirsiniz, bu yetkiniz var; ama,
kullanırken, eğer, hassasiyet göstermezseniz, arkadaşlarınıza, içinde
bulunduğunuz kuruma saygısızlık yaparsanız, bu kürsü sizi bir gün çarpar. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Her aklınıza gelen şeyi burada ifade etmek, bu
kürsüyü kullanma hakkının doğru kullanıldığı anlamına da gelmez.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
daha dikkatli bir üslup gerekiyor, daha nazik...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet efendim.
Bir başka şeyi daha
söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar, yasama faaliyetlerinin nasıl yapılacağı
Anayasamızda, yasalarda, İçtüzükte ve burada uygulama olarak bilinen
teamüllerle bilinmektedir. İhtisas komisyonları çalışır; teklif veyahut da
tasarı komisyonun gündemine geldiğinde milletvekili arkadaşlarımız katkı
verirler; bunun da yolu önerge vermektir. Genel Kurula bir husus gelir,
elbette, ihtisas komisyonunun dışında, uygun olan, olmayan, farklı düşünülen,
Genel Kurulun değiştirme arzusu da yine önergeyle gündeme gelir.
Arkadaşlarımız, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız, eğer önergeye gerek
yoksa, son anda verilen önergelerle birtakım hususlar ters yüz ediliyor;
anlaşılmıyorsa, niçin veriliyor?!.. Sonra, bu usul niye ihdas edilmiş?!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sizin verdiğiniz o zamanki önergede bir yanlışlık yok.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, şimdi, biz bir önerge vermişiz arkadaşlarımızla beraber; önerge
verilmiş, evet, Genel Kurulda okunmuş. Bu Genel Kuruldaki her mümtaz arkadaşım
her şeyi anlayabilecek vasıf ve kabiliyettedir, önerge gerekirse izah edilir,
değilse gerekçesi okunur; daha sonra da, Genel Kurulun oyuna sunulur; uygun
görülürse kabul edilir, değilse reddedilmiş olunur. Bunun yasama görevinin bir
esası olduğunu unutmak, bunu yanlışmış, bir suç işlenmiş gibi takdim etmek, ben
inanıyorum ki, bu kürsüyü iyi kullanmamanın veyahut da ne konuştuğuna dikkat
etmemenin bir sonucu olarak orta yere çıkar.
Bir diğer husus; yasama,
yürütme ve yargı, kuvvetler ayrılığı bizde esastır. Değerli arkadaşlar, eğer
bir husus yasamaya gelmişse, yürütmenin bir talebiyle ilgili olabilir, şu anda
mahkemelerimizin, yargının görev alanında bulunan, gündeminde olan bir kanun
maddesi olarak da, uygulama olarak da ne olabilir, mahkemelik olabilir. Peki,
biz, mahkemeye intikal etmiş bir temel konuyla ilgili olarak, yasama olarak
elimizi kolumuzu bağlı mı tutacağız arkadaşlar?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Biraz karıştı sanki.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bir düzenleme yapmayacak mıyız; şimdiye kadar ilk defa mı böyle bir düzenleme
yapılıyor?!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Kapusuz, biraz karıştı.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Açık ve net bir şey daha söylüyorum; mahkemede bulunan bir husus, yasama
gündemi olmaz mı arkadaşlar?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Biraz karıştı kuvvetler ayrılığı.
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Koç, müdahale etmeyin.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Evet, bakınız, bu konuyla ilgili olarak...
ATİLA EMEK (Antalya) - O
zaman af oluyor, Sayın Başkan.
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Arkadaşlarım, açık ve net olarak şunu ifade etmek istiyorum; burada, yıllardan
beri bu ve benzeri düzenlemeler yasama alanına görev olarak verilmiş ve gereği
de yapılmıştır. Onun için, bir konu yargıya intikal etmişse, yasama buna
dokunamaz... Böyle bir şey, elbette, mümkün değildir.
OYA ARASLI (Ankara) - O,
ayrı bir şey...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Bir diğer husus -değerli arkadaşım biraz önce söyledi- bu kanun buradan geçmiş,
Genel Kurul onaylamış, daha sonra, Cumhurbaşkanı incelemiş ve yürürlüğe girmiş;
ama, uygulamadaki bir sıkıntının açığa kavuşması için, bu konuyu, yeniden
tanzim ediyoruz, özünde bir değişiklik yapmıyoruz; dolayısıyla, biz, bu yasada
af ihtiva eden bir hükmün bulunmadığını, bir kez daha, burada, ifade etmek
mecburiyetinde kaldık.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Demin öyle söylemediniz...
SALİH KAPUSUZ (Devamla) -
Dolayısıyla, açık ve net, bu yasada af ihtiva eden bir hüküm söz konusu
değildir. Onun için, Sayın Başkanın ve Başkanlığın tutumu yerindedir; burada,
nitelikli çoğunluk aramaya gerek, ihtiyaç yoktur.
Biz inanıyoruz ki, bu
yasa, bir öncesinde, nasıl ki, Genel Kuruldan geçmiş, Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından da onaylanmışsa, yine, aynı şekilde, bunun yürürlüğe girmesi
konusunda bir endişemizin olmadığını ifade ediyor, Başkanlığın tutumunun
lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Kapusuz öğrenci affında da aynı tezleri savunmuştu; ama...
BAŞKAN - Bir dakika...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
talebinizle ilgili değerlendirmeyi bu oturum içinde yapacağız; ama, şimdi...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayır efendim, öyle bir sataşma yok...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Nereden biliyorsunuz?!..
BAŞKAN - Şimdi, değerli
milletvekilleri, sayın milletvekilleri, tutumumuzla ilgili usul tartışması
bitti.
Şimdi, 1 inci madde ile
yasa önerisinin tümünde nitelikli çoğunluk, kabulde nitelikli çoğunluk gerekli
mi değil mi konusunda Genel Kurulun görüşünü alacağız.
FARUK ÇELİK (Bursa)
- Başkanlık Divanının...
BAŞKAN - Şimdi, Divan
olarak ortaya koyduğumuz tutumda, 1 inci madde ile tümünün oylanması sırasında
nitelikli çoğunluk gerekmez diyenler, gerekir diyenler oylanacak.
Gerekmez diyenler lütfen
ellerini kaldırsınlar...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Başkanlık Divanının görüşü istikametinde oy kullananlar...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Evet, Başkanlığın tutumunun lehinde oy kullanıyoruz...
BAŞKAN - Anlattık onu...
1 inci madde ile tümünün
oylanmasında nitelikli çoğunluk gerekir düşüncesinde olan arkadaşlarımız
oylarını versinler...
Şimdi, sözün özü
"kabul edenler, etmeyenler" diye oylamış oluyoruz. Tutumumuzu kabul
edenler, etmeyenler diye...
Kabul edenler çoğunlukta,
kabul etmeyenler azınlıkta kaldılar. Nitelikli oy çokluğu gerekmiyor bu
oylamada ve tümünün oylamasında. Böyle bir karar Genel Kuruldan çıktı. Bu
doğrultuda işlem yapılacaktır.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Şimdi, kabul
edilen önerge doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu arada, daha önce
söylediğim gibi Ümmet Beye, onun başvurusunu da bilginize sunmak istiyorum:
"Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
AK Parti Grup
Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz şahsımı kastederek 'arkadaşlara saygısızlık
yaparsan bu kürsü seni çarpar' diyerek şahsıma sataşmıştır. 69 uncu maddeye
göre söz istiyorum."
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- İsim yok, adres belli değil...
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar... Hep birlikte konuşarak bu konuda karar üretmek mümkün değil.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Adres yok...
BAŞKAN - Bu konuda
Başkanlık gerekli kararı verecektir.
Sayın Kapusuz'un
konuşması sırasında isim geçmedi; ama, ben, Sayın Kapusuz'u, konuşması
sırasında, daha usturuplu, daha nazik bir dil kullanması gerektiği konusunda
uyardım.
UFUK ÖZKAN (Manisa) - O
tarafa bakarak konuştu, Sayın Başkan.
BAŞKAN - O da daha sonra
üslubunu bu uyarı doğrultusunda düzeltti. İsim de vermediği için sataşma olduğu
kanaatinde değilim. O nedenle, Sayın Kandoğan'a söz veremiyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Biz de mi saygısızlık yapacağız?!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
hatip genel olarak konuştu, isim vermedi ve genel olarak da böyle bir üslupla
görüşemeyeceğini, milletvekillerini böyle bir üslupla nitelendiremeyeceğini
söyledim, uyardım. O da uyarımın gereği olarak...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Peki, niçin uyarmak ihtiyacını hissettiniz, Sayın Başkan?!
BAŞKAN - ... nezaketine
geri döndü.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, niye uyarmak ihtiyacı hissettiniz?!
BAŞKAN - Genele yönelik
uyardım.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Hayır efendim, niye uyarmak ihtiyacı hissettiniz; demek ki, kullandığı üslup
bir milletvekiline sataşma sayılabilecek nitelikteydi.
BAŞKAN - Başkanlık
gerekli gördüğü zaman konuşmacıları nezaket kuralları içine çağırır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Demek ki nezaket kuralları içinde konuşmadı.
BAŞKAN - O görevi
Başkanlık gerektiği zaman yapar, yapıyor da. Size karşı da yaparız, başka
milletvekili arkadaşlara karşı da yaparız.
Şimdi, 2 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün söz
istemiştir.
Buyurun Sayın Üstün.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN
ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde söz
aldım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa teklifi yağmur hızıyla geldi, büyük bir organizasyon; içinde imar affı,
çıkar çevreleri, büyük alanları kapatanlar ve talancılar da olduğu
düşüncesindeyiz. Bu nedenle kamuoyunun ve medyanın, özellikle Bursa'daki bu
alanla ilgili, dikkatini çekmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
20.1.2004 tarihinde Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, AK Parti Seçim Bildirgesinde, mera ıslahı
yapılarak Mera Kanununa işlerlik kazandırılacağı, yem bitkileri ekiminin teşvik
edileceği, entegre hayvancılık işletmelerinin kurulmasının destekleneceği gibi
başlıyor. Evet, meralara işlerlik kazandırılıyor; meralarımız yapılaşmaya açılıyor!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Nerede açılıyor?
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Tabiî, olayın hukukî boyutu, af konusu gündeme geldi; ama, bunun yanında, bu
kanun teklifinin Anayasaya aykırılık durumu da söz konusu.
Mera, yaylak ve
kışlaklar, hayvancılık alt sektörünün kaliteli kabayem ihtiyacını karşılayan en
önemli doğal kaynaklar olmaları yanında, kırsal kesimde istihdam yaratan ve
sürdürülebilir çevre için erozyonu ve toprak kaybını önleyen en önemli
değerlerdir.
Mera, yaylak ve
kışlaklar, hayvancılık sektörünün en önemli girdisini sağlamasına rağmen,
yıllar itibariyle işgal edilerek, 44 000 000 hektardan 12,3 milyon hektara
kadar düşmüştür.
Meralarda meydana gelen
bu azalmalar ve yem bitkileri ekilişlerinin geliştirilememesi nedeniyle,
hayvancılıkta istenilen gelişme sağlanamamıştır. Tabiî ki, getirilen bu
kanunun, ne merayla ne de hayvancılıkla ilgisi vardır. Bu nedenle, halen önemli
miktarda et ve süt açığı bulunmaktadır.
Kayıtlara düşmesi
açısından söylüyorum, Anayasamızın 45 inci maddesi der ki: "Devlet, çayır
ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle görevlidir."
Bu hüküm kapsamında, 4342
sayılı Mera Kanunu 28 Şubat 1998 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Mera Kanununun uygulamaya konulmasıyla, meralarda tecavüzler önemli oranda
azalmış; hatta, mera varlığının teknik ekiplerce yapılan etkin ve bilinçli
tespit çalışmaları sonucu, mera alanlarında artışlar dahi görülmeye
başlanmıştı. Örneğin, 11 000 köy ve belediyede 5 000 000 hektar mera tespiti
yapılmış, ülkemizde 35 000 civarında köy veya belediye bulunduğuna göre, bu
artış trendi açıkça görülmektedir. 12,3 milyon hektar mera mevcut, buna göre,
köy ve belediyelerin yüzde 30'u tespit edilirken, kayıtlı meraların yüzde 50'si
tespit edilmiştir.
Mera Kanunuyla bu olumlu
çalışmalar yürütülürken, kamuoyunda meraların korunması ve geliştirilmesi için
belli bir bilinç oluşmaya, yüzyıllık sorun çözülmeye başlanmışken, Toprak
Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Tasarısının 25 inci ve 26 ncı maddeleri
yasalaştığı takdirde, bu çalışmalar olumsuz yönde etkilenecek, meraların
korunması zorlaşacak ve bu meralar hızla yok olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, az
önce, Antalya - Elmalı'dan Turan Bozkurt isimli bir vatandaş aradı; der ki:
"Eymir, Düdenköy ve Pirhasanlar Köylerine ait meralar, bir siyasî
tarafından işgal edildi." Yani, bu yasa teklifi yasalaştığı takdirde, mera
alanlarının işgal edilmesinin önüne geçilebileceğini kimse düşünmesin.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Çok
ayıp ediyorsun!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Hayır Başkanım...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Teklifi oku bakalım; hiç alakası var mı?!
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Tabiî, bu mera yasası adı altında geldi, iki ayaklılarla ilgili; bir de işin
dört ayaklı...
BAŞKAN - Sayın Üstün, bir
dakika.
Sayın Çelik, Grup
Başkanvekili olarak özellikle, sizin yerinizden müdahale etmemenizde büyük
yarar var. Daha derli toplu, daha etkin ve verimli bir çalışma yapabilmemiz
için, en çok titizlik göstermesi gereken kişilerin başında siz geliyorsunuz.
Arka arkaya, konuşmacıya, hatibe laf atmanız, onun sözlerinin arasına girmeniz
doğru olmuyor. Lütfen...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Ayıp, bir grup başkanvekiline yakışmıyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, bir cümle söyleyebilir miyim?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Böyle bir usul yok Sayın Başkan.
BAŞKAN - Böyle bir usul yok.
Siz de söz aldınız, siz de konuşacaksınız.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, teklif benim teklifim. Böyle bir ifade kullanabilir mi bir
milletvekili?! Teklifi okumadan konuşuyorlar.
BAŞKAN - Siz de söz
aldınız, siz de konuşacaksınız; bütün söyleyeceklerinizi not edin, sıra size
geldiği zaman hepsini söyleyin. Daha kısa süre içinde, daha etkin, daha verimli
herkes düşüncelerini anlatmış olur.
Buyurun Sayın Üstün.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Tarih boyunca olduğu gibi, 21 inci Yüzyılda da gıdaların stratejik bir ürün
olduğu gerçeği iyice ortaya çıkmış, toplumların sosyal ve siyasal yapılarını ve
davranışlarını, beslenmeye ilişkin yöntemlerini etkileyerek değiştirmenin
mümkün olduğu anlaşılmış; bunun için birçok ülke, ulusal stratejilerinde,
halkının beslenmesine ağırlık vermeye başlamıştır.
Hayvansal proteinlerin
insan beslenmesinde taşıdığı önemi anlayan toplumlar ya da gelişmiş dediğimiz
ülkeler, hayvansal gıdaların tüketimini artırarak sağlıklı ve dengeli beslenen
bir toplum yaratmaya özen göstermişlerdir ve bu tutumlarını özenle
sürdürmektedirler. Türkiye'de ise, geri kalmış ülkelerdeki gibi, hâlâ bitkisel
ağırlıklı beslenme devam etmekte, hayvansal ürün ağırlıklı beslenen gelişmiş
ülkelerin tam tersi bir durum sergilenmektedir.
Toplumların yeterli ve
dengeli beslenebilmesi için, insanların günlük protein ihtiyacının en az yüzde
50'sini hayvansal proteinlerden karşılaması gerekmektedir; çünkü, beslenmede,
hayvansal proteinler ile bitkisel proteinler arasında denge kurulmadığı
takdirde, gizli açlık, yalancı tokluk, kötü veya yetersiz beslenme gibi
deyimlerle anılan ve tahıl/yoğun beslenmeye dayalı yetersizlikler
görülmektedir. Bunlardan en tehlikelisi de, buğdaya dayalı beslenmeye bağlı
glütenler, zaman içinde bireylerin bedensel ve düşünsel faaliyetlerinin
azalmasına yol açarak, psikolojik sorunları artırmaktadır.
Gelişmiş dediğimiz
ülkelerde, günlük toplam protein tüketiminin yüzde 60'a yakını, gelişmekte olan
ülkelerde ise yüzde 20 civarında bir oranı hayvansal kaynaklı proteinlerdir.
Toplumlarda yetenekli ve yaratıcı bireylerin gelişmesi, ancak yeterli hayvansal
protein tüketimiyle mümkündür.
Hayvancılık sektörü,
beslenmenin yanında, ulusal sanayie hammadde sağlamasıyla önemlidir. Et, süt,
yumurta, yün, deri, tiftik, ipek ve hayvansal maddeleri işleyen dokuma, giyim,
gıda sanayi kolları, hayvancılığa bağımlıdır. Bu ürünlerin yerini tutacak
hammaddeler, özellikle gıdalar, başka kaynaklardan karşılanamaz.
Şu an, ülkemiz çalışan
nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si bu sektörde istihdam edilmektedir. Hayvancılık sektöründe
makine, enerji, akaryakıt, döviz girdileri diğer sektörlere göre oldukça
düşüktür. İşsizlik sorununun çözümünde en ucuz istihdam maliyetine sahip
sektör, hayvancılık sektörüdür.
Yukarıda sayılan
nedenlerden dolayı, hayvancılık, toplumların vazgeçemeyeceği üretim
biçimlerinden biridir. Toplumlar, insanlarına daha sağlıklı ve daha iyi bir
yaşam sağlamanın çabalarını sürdürmektedirler ve sürdüreceklerdir.
Hayvancılık sektörünün
dördüncü ve en önemli sorunu ise yem sorunudur. Bu durum özellikle değerlendirilmelidir.
Hayvancılık sektöründe girdilerin yaklaşık yüzde 70'ini yem oluşturur.
Ülkemizin, hayvan varlığına göre hesaplandığında 30 000 000 ton civarında
kabayem açığı var. Ayçiçeği, soya, mısır, tane yemlerde dışa bağımlıyız. Tarım
alanlarında yem bitkileri ekiliş alanları daha yüzde 5'ler seviyesinde. Oysa,
iyi bir hayvancılık için, tarım alanlarının en az yüzde 30-40'ında yem bitkisi
üretmemiz gerekiyor.
Cumhuriyetin ilk
yıllarında 45 000 000 hektar olan mera
varlığımızın talanı sonucunda 13 000 000 hektarın altına düşmüş; bunun temel
nedeni de, bu konunun millî bir servet olarak görülmemiş olmasıdır. Bu yüzden,
tarım alanı olarak kullanılmış, yapılaşmaya açılmış, kısacası talan edilmiş ve
ülke toprakları tamamen erozyona açık hale getirilmiştir.
Kabayemin en önemli
kaynaklarından birisi meralardır. 4342 sayılı Mera Kanunu 1998 yılında
yayımlandığında hepimiz çok sevinmiştik. O zamanki politikacılarımız hedef
belirlemişlerdi. Beş yılda 15 000 000 hektar çayır ve mera alanı tespit ve
tahdidi yapılacak, on yılda da tüm meralarda ıslah çalışmaları tamamlanacaktı;
ancak, aradan geçen bunca zamanda tespit ve tahdit çalışması yapılan alan yüzde
5 civarında, ıslah çalışmaları ise bu miktarın yüzde 5'ini bile bulmamaktadır.
Mera Kanununun 1 inci
maddesi, kanunun amacını tanımlarken tasarlanan bir sürü amacı sıralar ve
"gerektiğinde kullanım amacının değiştirilmesini sağlamaktır" diye
sona erer. İşte, bu amaç, kanunun tüm amaçlarının önüne geçti ve bütün mera
alanlarında tahsis amacı değişikliği gereklilikleri doğurdu. Tarım Bakanlığının
taşra teşkilatında yüzlerce teknik eleman, zorunlu olarak, emlak tespit bürosu
memurları haline getirildi. Meranın bulunduğu köylerde hayvancılık
yapılamıyorsa, mera olabilecek alanların, genellikle, daha önce mera yapısını bozan
kişilere başka amaçla, tarla, villa yeri, çiftlik, kır evi gibi tescilli
taleplerinden başlarını alamaz; kadimden beri mera olarak kullanılan alanların
imar, taşocağı, maden, karayolu, turizm, enerji, eğitim, güvenlik ve benzeri
kullanım için alternatif alanlar değerlendirilmeden tahsis amacı
değişiklikleriyle uğraşmaktan; meralarda tespit, tahdit, ıslah ve mera olarak
tahsisi için yapmaları gerekenleri yapamaz duruma getirilmişlerdir.
Mücavir alanların
genişletilmesi ve Mera Kanununda değişiklik yapan 5178 sayılı Kanunla yapılan
son düzenlemelerle, kanun, meraların satışına ve peşkeşine çanak tutar hale
geldi. Mera Kanunu, meraların korunmasına ve ıslahına değil, meraların satışına
ve talanına hizmet etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika Sayın
Üstün, bekleyin kürsüde.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde söz alanların isimlerini sunarken Başkanlık Divanı olarak bir
eksiğimiz oldu; kusurumuza bakmayın, özür dileriz. Tüm söz alanları okumamız
gerekiyordu, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Muğla
Milletvekili Fahrettin Üstün'ün adını okuduk. Halbuki, şahısları adına söz
alanlar da vardı. Gecikerek de olsa onların listesini sunuyorum: Birinci sırada
Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün, ikinci sırada Bursa Milletvekili Faruk
Çelik, üçüncü sırada Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan, dördüncü sırada
Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Şimdi, Grup adına 10
dakikalık konuşma süresi tamamlandı. Sizin, ayrıca şahsınız adına söz isteminiz
de olduğu için, 5 dakikalık şahsınız adına konuşma süreniz var. Şu anda, bu
süreyi, ilk sırada olduğunuz için, kullanabilirsiniz.
Mikrofon sizin; buyurun.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Meralarımızın talanına
göz yumarak hayvancılığımızın sonunu getirdiğimiz gibi, sahip olduğumuz
yüzlerce çeşit endemik bitki çeşidinin yok oluşuna da çanak tutuyoruz. Herkes,
meraları, sadece çıkarlarına göre kullanabileceği ya da üzerinde biraz ot
yetişen yeryüzü parçası olarak algılıyor. Oysa, meralar, gen kaynaklarının ve
suyun çağı olarak tanımlanan 21 inci Yüzyılda yüzlerce çeşit gen kaynağının
yetiştiği alanlardır. Yıllardır özelleştirilen SEK, Et ve Balık Kurumu ve Yem
Sanayiinin ardından meraların bu şekilde tahribi ve mera amacının dışına
çıkarılması, hayvancılığın da tamamen yok olmasına neden olacaktır. Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 45 inci maddesi gereği, devlet, tarım arazileri ile
çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle yükümlüdür.
Yukarıda sözünü ettiğim
ve şu an burada görüşülen konu, koruma ve tahribin ötesinde, meraların tamamen
elden çıkarılması yönünde işlenmektedir. Bu durum, açıkça var olan Anayasanın
ihlalidir. Bu sürecin durdurulması gerekiyor. Hayvancılığımız ve ülkemizin
geleceği için yapılması gereken, yeterli denetim ve kayıt sistemlerinin
oluşturularak Mera Kanununun asıl amacı olan tespit, tahdit ve ıslah
çalışmalarının bir an önce bitirilmesidir.
Meraların köy tüzelkişiliklerine devri,
köylülerin üretim yönüne göre birliklerde veya kooperatiflerde örgütlenmesi ve
ortaklar mülkiyetinde üretimin kayıt altına alınmasıyla sağlıklı üretim
yapılabilecek alanların ve sürülerin oluşturulması eşzamanlı olarak
gerçekleştirilebilir.
Tüm bu sayılan
nedenlerle, meraların yapılaşmaya açılması yeni vurgunlara neden olacak, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı bu tespitlerle uğraşmaktan tespit, tahdit ve ıslah
çalışmalarını bitiremeyecektir. Yine, bu yüzden, kabayem kaynakları yok olacak,
hayvancılık tamamen bitecek ve biz, çocuklarımızı besleyemeyeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, en
son, Türkiye'de gündemde olan balla ilgili bir durum var. Rezidü analizleri
sonucunda, Tarım Bakanlığının kontrol laboratuvarlarında yapılması gereken
rezidü analizlerinin, yeterli cihazların olmaması nedeniyle yapılamadığı ve
günlük 16 -18 bin ton olan ihracatın 300 kilogramlara kadar düştüğü de bir
gerçektir.
Hayvancılık sorunları
elbette bu kadar da değildir. Ben geçenlerde burada yaptığım bir konuşmada, AKP
kapatmak ve satmak için mi iktidar oldu demiştim. Evet, bu sözümü yine
tekrarlıyorum: Kapatmak ve satmak için mi iktidarsınız? Yani, dininiz, imanınız
para mı?
Yüce Heyeti saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkanım, lütfen... Bu ne demek!..
AHMET IŞIK (Konya) -
"Dininiz, imanınız para mı" diyor, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan "dininiz, imanınız para mı" diyor; böyle bir laf olur
mu?!.
BAŞKAN - Anlamadım?..
AHMET IŞIK (Konya) -
"Dininiz, imanınız para" diyor, Sayın Başkan.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI
(İzmir) - Ne var; atasözü efendim, atasözü.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
"Dininiz, imanınız para mı" diyor. Bu laf söylenir mi?!.
BAŞKAN - Nasıl
söylediğini izleyemedik.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Söylediğim gibi söyledi... Ayıptır ya!.. Bu kadar saygısızlık olmaz!..
BAŞKAN - Eğer kastını
aşan bir anlam varsa...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kastı aşan... Lütfen özür dilesin...
BAŞKAN - Atasözünde,
kastını aşan bir anlam varsa sözlerinizin arasında, onu kabul etmek mümkün
değil tabiî.
RESUL TOSUN (Tokat) -
Sayın Başkan, özür dilemesi gerekiyor.
BAŞKAN - Büyük olasılıkla
kastını aşan bir anlam olmadığını; olduysa, özür dilediğinizi belirtmek
durumunda olabilirsiniz, değil mi?
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Özür dilesin Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamam, anlaşıldı
arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Efendim,
ne anlaşıldı!.. Özür dilesin efendim...
BAŞKAN - Değerli
arkadaşlar, biraz önce Sayın Üstün'e
yönelik konuştuk...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Kürsüden dilesin, halk duysun, millet duysun!.. Yok öyle!..
BAŞKAN - Böyle bir usul
yok... Böyle bir usul yok.
AHMET RIZA ACAR (Aydın) -
Var, var...
BAŞKAN - Meclisi, Genel
Kurulu Başkanlık Divanı yönetiyor ve sizin uyarınız üzerine biz kendisine
yöneldik ve ondan... Kastını aşan bir anlam anlaşılıyorsa özür dilediğini
belirtti...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Duymadık biz!
BAŞKAN - Bana söyledi;
ben de size aktardım.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Hayır efendim, kürsüden...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, yerinden...
BAŞKAN - Genel Kurulu
yöneten kişi olarak bu işi yapmak durumundayız.
AHMET IŞIK (Konya) -
Mikrofondan söylesin, Sayın Başkan.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Özür dilediğini duysun herkes!.. Koskoca bir gruba böyle söylenemez!.. Bu kadar
saygısızlık olmaz!
AHMET IŞIK (Konya) -
Mikrofondan söylesin, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizin talebiniz
usul dahilinde değil; gereken yapıldı.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Millet duysun...
BAŞKAN - Şimdi, şahsı
adına söz isteyen Sayın Faruk Çelik söz istemini geri çekti.
Üçüncü sırada olan Sayın
Mehmet Emin Tutan, ikinci sıraya geldi.
Bursa Milletvekili Sayın
Mehmet Emin Tutan'ı kürsüye davet ediyoruz.
Buyurun Sayın Tutan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Her şeyden önce, bizden
önce konuşan değerli arkadaşımızın bir sürçülisan ettiğine inanmak istiyorum.
Bizlerin dini de bellidir, imanı da bellidir. (AK Parti sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Böyle mübarek bir gecede, böyle bir söz,
bu Meclisin mehabetine yakışmadı.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Kendi dinini açıklasın o zaman.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Gerçekten, çok üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, bizden önce konuşan muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız, sürekli
olarak, yasayla amaçlanan şeyin yağmacılık olduğunu söylediler, işgal olduğunu
söylediler. O da yetmedi, arkadaşımız, bize, burada, meracılığı anlattı,
hayvancılığı anlattı, besiciliği anlattı. Oysa, yasa maddesini okusaydı,
bunların hiçbirini söylemezdi; çünkü, maddede, çok açık şu söyleniyor:
"Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 1.1.2003
tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal
edilerek" diyerek devam ediyor.
Bir kere, şunu anlaması
lazım bu arkadaşımızın; şu anda yürürlükteki Zabıta Kanununa göre, belediye
sınırları içerisinde hayvancılık yapmak zaten yasak.
Değerli arkadaşlar, bu
yasa hakkında herhalde biraz daha konuşmamız lazım. Neyi amaçlıyor yasa;
1.1.2003'ten önce belediyelerce 18 inci madde uygulaması yapılarak, şüyulanması
bitirilen yerleri anlatıyor. Belediyeler, şüyulamayı yaparken, meraların
vasfını düşünmeden yaptılar bu şüyulamayı ve bu şüyulamayı ve bu şüyulama
yapılırken Hazine de itiraz etti; itiraz edince de, mahkemeler şüyulamaları
iptal etti.
Şüyulamanın ruhunda...
Belediyecilik yapan arkadaşlarımız bilirler; özel, tüzel, kamu ayırımı
yapılmadan harman yapılır. Bu dağıtım esnasında hazine ve şahıs yerleri
birbirine karıştırılmıştır. Burada, dolayısıyla, hiçbir yağmalama söz konusu
değildir.
Sürekli olarak Bursa'dan
bahsediliyor. Önergeyi veren, kanun teklifini veren Grup Başkanvekilimiz Bursa
Milletvekili olduğu için, Bursa'da yağmalamadan söz ediliyor; ama, ben çok
merak ediyorum; Cumhuriyet Halk Partisinin Bursa'dan milletvekili yok mu
allahaşkına?! Bakıyorum, hep diğer yörelerin milletvekilleri konuşuyor
Bursa'dan bahsederken. Nerede Cumhuriyet Halk Partili Bursa milletvekillerimiz?
Onlar anlatsınlar bu yağmalamayı, madem varsa.
MEHMET YILDIRIM
(Kastamonu) - Başkanlık Divanında. Arkanı dön, bak.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Ben, Sayın Başkanımı çok iyi tanıyorum.
BAŞKAN - Sayın Mehmet
Emin Tutan, bütün Bursa milletvekilleri, 16'sı birden herhangi bir konuda
konuşma durumunda olamayabilir. Hele benim gibi Divanda olan, yansız bir
şekilde Genel Kurulu yönetmek durumundaysa zaten müdahil olamaz.
Kaldı ki, hatırlatayım,
belki siz yoktunuz, sorularıyla, başka türlü katılmalarıyla Sayın Mehmet
Küçükaşık, Bursa Milletvekili olarak bu tartışma sürecine katıldı, görüşlerini
de açıkladı. Bütün bunlar olmasaydı bile...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, böyle bir usul var mı?!
BAŞKAN - Bütün bunlar
olmasaydı bile...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Madem söz keseceksiniz...
BAŞKAN - Bir dakika
dinleyin de usulle ilgili olup olmadığını anlayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Amma yansız yönetiyorsunuz! Hayret bir şey!
BAŞKAN - Bütün bunlar
olmasa bile, bu şekilde konuşmak, diğer milletvekilleriyle ilgili ithamda
bulunacak şekilde konuşmak nezaket kurallarına aykırı. Ben de Başkan olarak,
Meclisi yöneten Başkan olarak, bu konuda sizi uyarıyorum.
İSMAİL BİLEN (Manisa) -
Sayın Başkan, aynı hassasiyeti diğer arkadaşlarda da gösterin.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Sayın Başkan, benim, burada, kastım, Bursa milletvekillerini
kınamak değil; aksine, siz de çok iyi bilirsiniz ki, Bursa dendiğinde, biz,
Cumhuriyet Halk Partisi -Adalet ve Kalkınma Partisi ayırımı yapmadan, 16
milletvekili birlikte hareket ederiz.
Ben şunu kastetmek
istiyorum: Bursa'da bu olayın ne olduğunu en iyi biz Bursalılar biliyoruz. Bu
anlamda söyledim; yoksa, burada, şahsınızın da, diğer Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarınızın da, bizlerden bu konuda ayrı düşünmediğini
biliyorum.
Şimdi, bu nereden çıktı;
bakın, özelikle Bursa'nın Yıldırım İlçesi var. Tabiî Bursalı arkadaşlar
biliyor; ama, Bursa hakkında konuşan birçok arkadaşım bunu bilmiyor; çünkü,
Bursa'da yaşamıyorlar. Ben, Bursa'nın Yıldırım İlçesinde doğdum, büyüdüm;
oranın ilçe başkanlığını yaptım, geçen dönem yine oranın belediye meclis
üyeliğini yaptım.
Şimdi, arkadaşlar,
Yıldırım'dan bahsedeyim size: 1998 yılında burada bu şüyulama işlemi
yapılmıştır ve 1998 yılında, o anda mevcut belediye ANAP'lıydı. 1999'da seçim
oldu, DSP'li belediye geldi; yani, bu işte, ne AK Partinin ne de CHP'nin,
hiçbirimizin günahı yok.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Sayın Başkanım, izin verirseniz devam edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - 1998 yılında şüyulama bitirilmiş, tescil yapılmış ve tapular
dağıtılmıştır. Bu arada Millî Emlak dava açıyor, Millî Emlakin açtığı dava 2001
yılında sonuçlanıyor. 1998 ile 2001 yılları arasında tapular dağıtılmıştır
değerli arkadaşlar ve sadece, Bursa Yıldırım İlçesinde bu dağıtılan tapulara
istinaden 4 500 tane mülkiyet el değiştirdi sayın milletvekilleri. Devletin
dağıttığı tapuya istinaden yapılmıştır
bunlar. Şimdi, siz, tapusunu verdiğiniz insanlara burada işgalci diyorsunuz,
hortumcu diyorsunuz.
Tabiî, bizi şimdi,
Yıldırım'da oturan, Yavuzselim'de oturan, Arabayatağı'nda oturan arkadaşlarımız
izliyorlar, hayretle izliyorlar hem de; benim kendi mülküme ben nasıl işgalci
olurum diyorlar.
Değerli arkadaşlarım,
olay budur. Bu yüzden, hazine, vatandaş ve belediye birbirine düşmüştür. Burada
kusuru olmayan bir kurum varsa, o da vatandaştır. O günkü belediye, o günkü
idare bu kusuru maalesef yapmıştır; ama, mağdur olan vatandaştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Aynen hazine bonosu gibi!
MEHMET EMİN TUTAN
(Devamla) - Bizlerin de bugün yaptığımız, bu mağduriyeti gidermektir.
Hakikaten, eğer burada vatandaşımıza siz, hırsız derseniz, yağmacı derseniz; en
hafif deyimiyle onlara haksızlık ve saygısızlık etmiş olursunuz.
Bir konuyu daha
söyleyeyim; mera alanından elde edilmiş olan belediye yerleri değerli
arkadaşlar, tamamen kamuya tahsis edilmiştir. Benim belediye meclis üyesi
olduğum dönemde, maalesef, bu yörelerde bir okul yeri ayıramadık, bir park yeri
ayıramadık. O dediğim yörelerde 70 kişilik sınıflarda okuyor çocuklar, 250
000'e yakın vatandaş yaşıyor oralarda.
Bu yarayı, bizler,
elbette ki, o yörenin milletvekilleri olarak içimizde hissettik ve çözümü için
buraya getirdik. Burada kamuya ayrılmış olan yerlerin hiçbir şekilde, hiç
kimseye satışı söz konusu değildir, ancak yine kamuya tahsis edilecektir.
Bizler, yedi yıldır bu
vatandaşın çözülemeyen sorunlarını çözmek için huzurlarınıza getirdik.
Katkılarınız için teşekkür ediyor ve Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Madde üzerinde
soru-yanıt bölümüne geçiyoruz.
Soru sorma durumunda olan
arkadaşlarımıza, sorularını sormak üzere tek tek söz vereceğiz.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, konuşmalar bitti mi?
BAŞKAN - Sayın Ümmet
Kandoğan, şahısları adına iki kişinin söz hakkı vardı; o iki milletvekilimiz de
konuştular. Üçüncü sıradaydınız, size o nedenle söz verme imkânımız olmadı,
İçtüzük müsaade etmediği için. Yoksa, canı gönülden size de söz hakkı vermek
isterdik; ama, şimdi, mesela, isterseniz soru sorma hakkınız var, o hakkı
kullanabilirsiniz.
Malatya Milletvekili Muharrem
Kılıç, buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, getirilen
bu düzenlemede "Hazine adına tescil edilmesi gerekirken doğrudan gerçek ya
da özel hukuk tüzelkişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece
açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı
üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla
vazgeçilir" deniliyor. Yani, şimdi, mera vasfı ortadan kaldırılıyor, bu
taşınmazların Hazineye ait olduğu belirlenmiş oluyor. Artık Hazineye ait olan
bir taşınmaz malın özel hukuk tüzelkişilerine veya özel şahıslara satışı söz
konusu.
Sayın Bakanım, daha önce
de, hazine arazilerinin, Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin
düzenlemeler yapılmıştı; ancak, o düzenlemelerde, hiçbir şekilde, taşınmazların
emlak ve rayiç bedelinin yarısı gibi bir ibare yoktu. Mevcut taşınmazların
rayiç bedelinin ödenmesiyle, sadece bu ödemede taksitlerle ödeme şeklinde bir
imkân tanınıyordu, o şekilde kolaylık gösteriliyordu; ancak, bu şekilde bir
satış yöntemiyle, acaba, vatandaşlar arasında bir eşitsizlik yaratılmayacak mı?
Bence, bu, Anayasamızın eşitlik ilkelerine aykırı bir düzenlemedir. Bunu
cevaplandırırsanız çok memnun olacağım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Erdal
Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bakana sormak istiyorum;
gerçi, Bakanımız burada olmadığı için...
Bu yasa teklifinin
yürürlüğe girmesiyle beraber, şu ana kadar Hazineye açılmış, Hazine adına
tesciline ve mera, yayla, kışlak olarak sınırlandırılmalarına karar verilen ve
kesinleşen mahkeme kararlarına konu kaç adet taşınmaz bulunduğunu ve bunların
illere göre dağılımı nedir, bunu öğrenmek istiyorum.
Yine, bu yasa teklifi,
bildiğimiz gibi, ülkemizin her yerinde geçen bir yasa teklifi; ama, konu,
nedense, Bursa İline mahsus gibi görülüyor. Eğer, bu yasa teklifi Bursa İline
mahsussa, bu teklifi getiren arkadaşlardan şunu yapmalarını rica ediyorum, bunu
yapmaları gerekir: "Bu, Bursa'ya özel bir yasa teklifi" desinler, ona
göre konuşalım.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan?..
DEVLET BAKANI BEŞİR
ATALAY (Ankara) - Sayın Başkan, bunlara yazılı cevap vereceğiz.
BAŞKAN - Soru-cevap kısmı
bitti; sorular soruldu, Sayın Bakan yazılı yanıtlayacaklarını belirttiler.
2 nci maddeyi...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - ...oylarınıza
sunuyorum; karar yetersayısı arayacağız: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Karar yetersayısını bulmamız zor; o yüzden, bulunabilecek bir süre için,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 21.35
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 21.39
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86 ncı Birleşiminin
Yedinci Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı teklif
üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Adalet
ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Teklifin 2 nci maddesinin
oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. 2 nci maddeyi yeniden oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - 3 üncü madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan;
şahısları adına Niğde Milletvekili Orhan Eraslan, Yozgat Milletvekili Bekir
Bozdağ söz istemişlerdir.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsı adına Niğde Milletvekili Sayın Eraslan; buyurun.
Konuşma süreniz 15
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA ORHAN
ERASLAN (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Görüşülmekte olan 867
sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
gecenin bu saatinde önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz. Tek maddeden ibaret
olan bir teklif; ama, tek maddeden ibaret olmasına rağmen, boyutuyla ters
orantılı da önemli bir yasa teklifini görüşüyoruz; Anayasaya aykırı bir
düzenleme yapıyoruz; toplumun geleceğini yok etme çabası içerisindeyiz; bazı
şeyler başka şeylere örtülerek öteleniyor, gözden uzak tutuluyor.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, teklif sahibi Sayın Faruk Çelik Adalet ve Kalkınma Partisinin çok
kıymetli bir Grup Başkanvekili; şahsen ben de kendisini sever sayarım; kendi
şahsiyetine de anlatacağım şeyleri uygun düşürmem. O, eminim ki bunu fark
etmeden yaptı, nereye geldiğinin farkında değil, öyle inanıyorum ya da gönlüm
öyle istiyor.
Bir süre önce, ben
avukatlık yaptığım yıllarda, Bursa'dan, başka ilden değil, Bursa'dan, bir grup
dosyayla hâkim aramaya geldiler Niğde'ye. Bir grup hazine arazisine, meraya
tescil kararı vermek için hâkim arıyorlar. Bir hâkim bulmuşlar, benim ilçemin
hâkimini bulmuşlar, hatırı sayılır da bir para teklif etmişler. Bunu, benim
ilçemin hâkimi de, bana, bir ağabey hukukçu olarak sordu. Sakın ha böyle bir
şey yapma dedim. Onu önledik. Kayseri'nin Yeşilhisar İlçesinde bir hâkimi bulmuşlar
-tanımıyorum kendisini- ve çok sayıda, yanlış hatırlamıyorsam 400 parsel hazine
arazisi ve meranın tescilini buna yaptırmışlar, Bursa'daki gayrimenkul için.
Dosyalar hazır. Yetki kamu düzenindendir gayrimenkulde; bu şekilde. Hazine de
temyiz etmemiş süresi içerisinde.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Bursa'ya nasıl karar veriyor hâkim?..
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Dinler misiniz!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Bursa'ya nasıl karar veriyor?..
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Bursa'ya nasıl karar veriyor; işte, garip olan o; onu anlatıyorum; izin verin
de anlatayım.
400 parsel Bursa
taşınmazına Yeşilhisar mahkemesi tescil kararı veriyor. Başka mahkemeler de var
Türkiye'de, ben onları da sayabilirim. Bu hâkim mahkûm oldu, meslekten de
atıldı; fakat, herkesi görmüş. Bunun arkasında Bursalı çok ünlü bir mafya
babası var, çok ünlü; ismini söylemek istemiyorum; tahmin edersiniz, her taşın
altından çıkan önemli birisi. Rüşvetle, bu şekilde Afyon'da bir mahkemeyi
tedarik etmişler, İzmir'de bir mahkemeyi... Birçok mahkeme var; 12 kadar hâkim
var, yanlış hatırlamıyorsam. Ben Yeşilhisar'ı çok iyi biliyorum. Bu tescil
kararından sonra, bu hâkim mahkûm oldu, meslekten atıldı; fakat, bir kişiyi
görmeyi unutmuşlar ya da görememişler; namuslu bir insan evladı görülmemiş;
gösterttirmemiş kendisini; o da tapu sicil memuru. Bursa'daki gayrimenkulun
tescilinde başka yer mahkemesinin kararını görünce, bunu tescil etmiyor, imtina
ediyor tescilden; durumu ihbar ediyor. Bu olay ortaya çıktı. Demin, arkadaşım,
güzel güzel anlattı 1998 diye. 1999'da Yeşilhisar'ın tescil kararı var. Orayı,
2001'e atlayıverdi 1998'den. O, daha sonra, Hazinenin açtığı dava... Bu olay
öğrenilir öğrenilmez tescil edilenlere tapu iptal davası Hazine açtı; tescil
edilmeyenlere de gereken önlemleri aldı. Böyle bir yargılama süreci geldi.
Bu, bir yağma. Sayın Grup
Başkanvekilimiz belki bunun için yapmamıştır; bunun için yapmıştır ithamında
değilim; ama, buna da yaradığını görmek gerekir. Böyle bir şeye bunu... Yine
bana anlatılana göre, bu şekilde, 4 000 parsel, Hazineden yağmanın yapıldığı
ileri sürüldü, duyuldu. Ben, 400 parselini biliyorum, daha fazlasını
bilmiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu,
yaşanan bir olay. Türkiye'de, bunun için, hâkimler işinden oldu; bunun için
mahkûmiyetler oldu. Bunu Yargıtayda herkes biliyor, dikkatli hukuk çevrelerinde
herkes biliyor. Şimdi, böyle bir değişiklik yapıyoruz. Bu, mafya mera
arazilerini parsellesin, haramzadeler parsellesin meraları, peşkeş çeksin,
hakikaten gariban insanlar, bu sebeple mağduriyet çeksin ve biz de, bunu, nasıl
olsa fiilî duruma hukuku uydururuz, mantığının eseridir; bu noktaya doğru
geliyor. Bunu doğru bulmuyorum değerli arkadaşlarım. Bunu İktidar Partisinin
Grubuna da yakıştırmıyorum; burada yer alan arkadaşlarımızın hiçbirinin
vicdanına yakıştırmıyorum; hepimizin vicdanını kirleteceğini düşünüyorum; bu,
böyle bir olaydır. Sayın Grup Başkanvekilimiz de bunu ayrıntılı bilse, eminim
ki, böyle bir teklifi vermezdi, vereceğinden de çekiniyorum; çünkü, kendisi
sevdiğim, saydığım bir insan; ama, buraya hizmet edeceğini görmenizi istiyorum.
Zaten, enteresan bir
şekilde, henüz infaz edilmeyen... Tescil kararı verilmiş... Bakın, çok
enteresan; 1 inci maddenin son fıkrasında; tescil kararı verilmiş; ama, henüz
infaz edilmemiş...
Bütün anlatımları dikkate
alın. Efendim, zilyetlik ve mülkiyet meselesine varana kadar, burada çıkanlar
hukuken çuvallıyor; çünkü, tapulu taşınmazda mülkiyet, tapu kaydına tescille
mümkündür. Yani, nihayet, bunun zilyeti varsa, meraların da hiçbir şekilde,
şahıs adına tescili mümkün değildir; yani, var olan tescil de yok hükmündedir;
aranızda hukukçular vardır, bilir. Böyle bir şeyin bir karmaşa içerisinde
olduğunu apaçık görebilirsiniz. Böyle bir olaya hizmet eden bir değişiklik
teklifi vardır.
Değerli arkadaşlarım, bu
teklif yasalaşırsa, iki büyük sıkıntıyla karşı karşıyayız; birisi, birinci
yanı, var olan bir hukuksuzluğu örtüyoruz, var olan bir yağmayı, var olan bir
talanı kapatıyoruz; vicdanlarımızı kanatarak, yağmaya evet diyerek. Bunun
mağduru vatandaş olabilir, buna bir şey demiyorum, o başka bir şey; ama, böyle
bir yağmayı onaylıyoruz; birinci yanı bu.
İkinci yanı, yeni haksız
ve hukuksuz işgallere zemin hazırlıyoruz; diyoruz ki "yapın, biz, nasıl
olsa uydururuz."
Şimdi, şu savunma
getiriliyor: Efendim, belediye mücavir alanları içerisinde olması lazım,
belediye sınırı... Değerli arkadaşlarım, çok yakın bir zamanda, büyükşehir
yasaları değişti, pergel yasası geldi. 50 kilometreye kadar varan yerler
büyükşehir alanları içerisinde sayıldı; şehirlerine göre değişmekle... İstanbul
ve Kocaeli; tamamı büyükşehir hudutları içerisinde sayıldı. İl hududu ile
belediye hududu aynı.
Şimdi, Toplu Konut
İdaresi ile İstanbul Belediyesinin -biraz önce telefonla konuşuyordum-
öğrendiğime göre -sadece Bursa'yla sınırlı değil- bir protokolü olmuş; ne kadar
mera alanı varsa, o konuda protokol yapılmış. Bunlar doğru değil değerli
arkadaşlarım, bunlar doğru değil; buna tenezzül etmememiz lazım, Yüce Meclisin
buna geçit vermemesi lazım. Onun için diyorum toplumun geleceğini yok ediyoruz,
onun için diyorum bu ağır bir durumdur.
Şimdi, hakikaten mağdur
olan bir kooperatif olabilir, şu olabilir; Grup Başkanvekilimiz onlara çok
acımış olabilir, üzülmüş olabilir, çok halisane duygular beslemiş olabilir; bu,
başka bir şey; ama, yasanın, yasa teklifinin kapsamı zannedildiğinden geniş;
Türkiye'de büyükşehir civarlarında bulunan her türlü merayı yağmalatacak ölçü
içerisinde, mafyaya "buyurun, parçalayın, istediğinizi yapın"
diyebilecek ölçüde. Onun için...
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Ölçüyü ortaya koyun Orhan Bey.
ORHAN ERASLAN (Devamla)
-.. Efendim?..
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Benim teklifimin ölçüsünü ortaya koymanızı istiyorum Orhan Bey.
BAŞKAN - Bir dakika...
ORHAN ERASLAN (Devamla) -
Efendim, bir dinleyin Sayın Başkan; neyi soracaksanız, onu da cevaplayayım.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bakın, yakın bir zamanda Ankara'nın köylerine gittik. Kalecik'in
bir köyü Gölköy, o da büyükşehir sınırları içerisinde; köyün muhtarlığı ilga
olmuş, mahalle muhtarı olmuş, adamların merası perişan, bekçi tutamıyorlar, köy
bütçesi yapamıyorlar. İşte, bunların hepsi, buradan, oturup, mahallini görmeden
yasa yapmaların sonucu. Yine, buradan, oturup, yani, sadece -sözüm meclisten
dışarı- at gözlüğüyle önümüzdeki bir olayı görüp, etrafı ne duruma getiriyoruz
diye görmeden, meraları bu şekilde yağmaya açıyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu,
çok vahim bir durumdur.
Ayrıca, yapılan bu
düzenleme, Anayasaya da aykırıdır. Neden Anayasaya aykırıdır değerli
arkadaşlarım, onu açıklayayım. Öncelikle, Anayasamızın 45 inci maddesi, çok
açık bir şekilde, devletin, tarım arazilerini, çayır ve meraları amaç dışı
kullanmasının önüne geçeceğini, tahribini önleyeceğini düzenliyor; birincisi
bu.
Değerli arkadaşlarım,
ikinci yönü; burada, her ne kadar sizler bunun af niteliğinde olmadığını
söylediyseniz de, isnat ettiğiniz, dayanak noktası aldığınız tek şey, bizim
Anayasa Mahkemesine götürdüğümüz, daha önceki geçici 3 üncü madde. Geçici 3
üncü maddenin çıkmış olması, bunun af niteliğini ortadan kaldıran bir durum
değildir. Zaten, dikkatle okuduğunuzda, iki şey var: Bir, kaçak yapıları imarlı
hale getiriyorsunuz tapu vererek; bu, bir imar affıdır; birinci yönü bu. İki;
mahkemelerce verilen kararları yok ediyorsunuz, yok sayıyorsunuz, mahkemenin
hükmünü yok sayıyorsunuz; bu da, diğer bir yönü. Ayrıca, Anayasanın 138 inci
maddesini de okumak istiyorum size arkadaşlar. Bu kanun teklifi, Anayasanın 138
inci maddesine de çok açık şekilde aykırıdır. "Yasama ve yürütme organları
ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme
kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini
geciktiremez." Arkadaşlar, bunları değiştiriyoruz; burada, verilmiş
kararlar yok sayılır diyoruz, tescil edilmemişler henüz tescil edilemez
diyoruz, yok sayıyoruz ve mahkeme kararlarını değiştiriyoruz, değiştiriyoruz; çok
açık, 138 inci maddesine de aykırı.
Keza, değerli
arkadaşlarım, yargı tarafından verilmesi gereken bir karardır tescil kararı,
yargının vereceği bir karardır, yasamanın değil. Biz, tapu memuru değiliz; biz,
mahkeme de değiliz tescil kararı verecek. Yasama olarak, burada, tescil kararı
isteniyor bizden; meraların, özel şahıslar adına tescilinin kararı isteniyor
yasama organından; bu da ,çok açık şekilde, Anayasanın 9 uncu maddesinde ifade
edilen kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır değerli arkadaşlarım.
Bir diğer yönü de değerli
arkadaşlarım, nihayet, Mera Kanunu çıkarmışız biz. Merayı bozan eski haline
getirir, masrafı da ondan alınır demişiz. Hukuk devleti, çıkardığı yasaları
savunan devlettir; çıkardığı yasaları savunmayan devlet, hukuk devleti olamaz,
hukuk devleti olamaz. Modern devlet olabilmek, hukuk devleti olabilmek,
çıkardığınız yasaları titizlikle uygulamaya bağlıdır. Bunu uygulamayarak,
bundan, şu ya da bu biçimde dönerek, hukuk devleti olamazsınız. Türkiye
Cumhuriyeti, bir aşiret devleti değildir; Anayasasında yazılıdır, hukuk
devletidir. Biz, aşiret devleti değiliz; önümüze gelen yere çadır kuramayız;
şehirciliğin, modern şehirciliğin ilkeleri vardır. Sıkıntı nedir; arsa mı
üretmede sıkıntı çekiliyor; o zaman, imar planlarına uygun olarak arsa üretimi
yapılır. Getirin yasasını, beraber getirelim, fakire fukaraya bedelsiz
dağıtalım, yoksula bedelsiz dağıtalım, hakkı muhtel olana, evi barkı
olmayanlara bedelsiz verelim. Arsa üretelim, altyapısını getirelim. Merayı
mafyaya tırtıklattırarak, orman arazisini başkasına tırtıklattırarak,
haramzadelere peşkeş çekerek hukuk devleti olmaz! Bu, Anayasanın 2 nci
maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırıdır.
Değerli arkadaşlarım,
Anayasamıza birçok bakımdan açıkça aykırı olan ve yeni bir yağma kapısı açacak
olan ve var olan bir yağmayı meşru kılacak olan bu yasa teklifine,
vicdanlarınızı karartmayın, ret oyu verin. Ayrıca, af niteliği olduğu için -onu
da belirtmek istiyorum- nitelikli çoğunluğa da ihtiyaç vardır.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 5-6 dakika sonra çalışma süremiz sona erecek. Bu konunun, bu
işin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın Bozdağ. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 867 sıra sayılı kanun
teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bir defa, burada, bu kanun teklifinin görüşmeleri sırasında meselenin doğru bir
biçimde ortaya konulmadığı kanaatindeyim. Meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu günden bugüne kadar mülkiyet sorunlarını
çözememiş, hâlâ kadastral çalışmalarını tamamlayamamış, neresinin mera,
neresinin yaylak, neresinin otlak, neresinin kışlak, neresinin tarım arazisi
olduğu hâlâ tespit edilememiş bir ülke durumunda. Onun için de, devletimiz ne
yapmış; Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kurmuş ki, nerelerin vasfının ne
olduğu tespit edilip, tahdit edilip, kimlere ait olduğu kayıt altına alınsın;
ancak, maalesef bugüne kadar bu henüz başarılamamış.
Öte yandan, yargıya
baktığımız zaman, ilk derece mahkemelerimiz dahil, Yargıtayımız, hâlâ bugün
yüzbinlerce mülkiyet ihtilafıyla alakadar davayla meşguldür. Böylesi bir,
devlete ait kusur, böylesi bir, devletin üzerine düşeni vaktinde, doğru bir
biçimde yerine getirememiş olmasından doğan büyük hukuk ihtilafları vardır.
Onun için de, şehirleşmeler devam ederken, sınırları doğru bir biçimde
belirlenememiş yerlerde mevcut yasalarla uygun olmayan bir biçimde tasarruflar
yapıldığını görüyoruz. Bu nedenle, bu yürürlükte bulunan geçici 3 üncü maddenin
kanunlaşmasına sebep olan sorunlar ortaya çıkıyor. Nedir o; İmar Kanununun 11
inci maddesinin son fıkrasına göre, belediyenin, kesinleşen imar alanları
içerisinde kalan yerlerin mera vasfını kaybettiği ve bu yerlerin Hazine adına
tescilleri gerektiği hüküm altına alınmış. Daha sonra, bu kanun değiştirilmiş,
Mera Kanununun 35 inci maddesiyle bunun kapsamından meralar çıkarılmış; ancak,
bu arada, belediye imar planları çerçevesinde Hazine adına tescilleri yapılması
gereken bu özellikteki yerlerin yanlışlıkla belediye adına tescilleri
yapılıyor. Belediye adına tescilleri yapıldıktan sonra da, buraların
belediyeler tarafından özel kişilere satıldığını görüyorsunuz. Daha sonra da,
bu arada, Hazine, buralar benim mülkümdür, belediyenin değildir diye dava
açıyor ve yapılan yargılama sonucunda bu davaları kazanıyor; ama, bu arada,
belediyeler şüyulandırma yapmak suretiyle, satışını yaptıkları bu parselleri
dağıtıyorlar ve bu dağıtım sırasında, davaya konu yer ile mahkeme ilamındaki
yer ile tescili istenen yerler birbirini tutmadığı zaman, tapu, mahkeme
ilamının infazında sorun çıkarıyor. Sizin dava konusu ettiğiniz yerler ile
burada bahsi geçen yerler birbirinin aynısı değildir; çünkü, şu anda, buranın
kayıt maliki falandır filandır, onlara karşı dava açmanız gerekiyor diyor ve
burada, mahkeme ilamının uygulanmasının bir imkânsızlığı ortaya çıkıyor. Onun
için, burada, mahkeme kararlarının tescil imkânsızlığından bahsediliyor; yoksa,
Orhan Beyin bahsettiği gibi, hileyle hurdayla hisseli birtakım yerleri
zimmetine geçirmek isteyen, gayrimeşru yollarla devletin hukukunu dolanmak
isteyen sahtekârlara imkân vermek için değil. Mevcut, ortada bulunan bir sorunu
ve bu sorun da vatandaşın kusuruyla değil, doğrudan doğruya devletin kusuruyla
ortaya çıkan bir sorunu ortadan kaldıran bir düzenlemedir. Bu sorunu çözüyor.
Ne yapıyor; böyle yerler, belediye ve kamu tüzelkişileri adına bedelsiz tescil
yapılacak. Öte yandan, eğer gerçek veya özel hukuk tüzelkişisi buranın kayıt
malikiyse, onların adına da buraların tescili yapılacak diyor ve bu konudaki
mahkeme ilamlarının uygulanmasındaki imkânsızlığı ortadan kaldırıyor; bu bir.
İkincisi, bu,
Anayasanın...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakika Bekir
Bey.
Bekir Bey, Sayın Faruk
Çelik, sizin en fazla 2 dakika konuşacağınıza dair, sizin adınıza söz vermişti.
5 dakika doldu, süreniz de doldu. toparlayın lütfen; Faruk Beyi mahcup
etmeyelim.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar,
ayrıca, Büyükşehir Belediyesi Kanunu değişti biliyorsunuz. Tabiî, büyükşehir
belediyelerinin mücavir alanları, illerin sınırlarıyla bağlantılı olarak
değişti ve burada yapılan konuşmada, bunun bir mera yağmasına dönüşeceği;
çünkü, mücavir alan değişmesinin bunu getirdiği ifade edildi. Ancak, kanun
teklifi dikkatli bir biçimde okunduğu zaman, çok net bir şekilde görülecektir
ki, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olacak, bir; 1.1.2003
tarihinden önce kesinleşen imar planı içerisinde olacak, iki; burası işgal
edilmiş olacak, şu anda fiilen kullanılan bir yer olacak...
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
İşgal zor değil Bekir Bey; şu anda da işgal edilmeye devam ediyor; haberleri
geliyor.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Efendim ben izah ediyorum; maddenin lafzı çok açık.
Yerleşim yeri olarak
-dikkat edin, yerleşim yeri olarak- bilfiil kullanılacak, üç. Bu nedenle de,
buraların mera olarak kullanılma imkânı olmayacak ve bunun da, tabiî, bilirkişi
raporuyla tespiti söz konusu olacak. Ondan sonra, bu şartlar gerçekleştiğinde
tescil söz konusu olacak.
Burada, nerede, belediye
alanları dışında kesinleşen imar planı dışındaki yerlerin yağması, köydeki
yerin yağması, hayvanların otlağının, yaylağının yağması, meranın yağması?!
Böyle bir şey, kesinlikle söz konusu değildir.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Vebal alıyorsun, vebal...
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) -
Olan şey, bilfiil bugün yerleşim yeri olarak kullanılan yerlerin kayıt
maliklerine devri konusundaki sıkıntıyı gidermektir.
Burada bir şeyin daha
altını çizip sözlerime son veriyorum. O da, Anayasanın 45 inci maddesiyle
ilgili aykırılık iddiasıdır. Doğrudur, Anayasanın 45 inci maddesi, meraların
tahsis amacı dışında kullanılmasını ve tahribini önlemeyi devlete bir görev
olarak yüklüyor. Burada, meraların tahsis amacı dışında kullanılması söz konusu
değil. Mera Kanununun 14 üncü maddesinde, meraların tahsis amacının
değiştirilebileceğine ve ondan sonra da yeni amaca göre kullanılabileceğine
ilişkin bir düzenleme var ve bu düzenlemenin kapsamında da, belediye sınırları
içerisinde olan yerler de, 14 üncü maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde
açık bir biçimde ifade edilmiştir. Bu nedenle, burada, Anayasanın 45 inci
maddesine aykırı bir durum da söz konusu değildir.
Yasa, yerinde ve ihtiyacı
gideren bir yasadır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli
milletvekilleri, madde üzerinde soru-yanıt işlemine geçiyoruz.
Sayın Dursun Akdemir...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben, bu yasa görüşülürken,
açıklamaları dikkatle izledim. Bir önceki konuşmacı Sayın Orhan Eraslan Beyin
söylediklerine, gerçekten şaştım kaldım. Böylece, eğer bu yasalaşırsa, Orhan
Beyin ortaya attığı iddia, kanunsuzluğu, yeniden çıkaracağımız bir kanunla,
güya yasallaştırmış olacağız. Bunun, kısa sürede bu Meclise yapışıp kalmadan, tekrar
düşünülüp değerlendirilmesi lazım diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Soru sorun
lütfen.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Eraslan'ın ileri sürdüğü iddialar doğru mudur? Bu yasa teklifini getiren
arkadaşlarımız bu konu üzerinde çalıştılar mı?
Birtakım kişi ve hukukçu
töhmet altında kaldı; bu hukukçular kimlerdir, ceza alan hukukçu ve töhmet
altında kalan adliye kimdir, açıklanması lazım.
Bu iddialar
yalanlanmadan, yanlış olduğu ispat edilmeden bu kanunun yasalaşması, birsürü
yanlışı ve haksızlığı beraber getirmeyecek mi?
Bir de, vicdanları
kirletecek bir konu ortaya çıktığına göre, acaba, buradaki milletvekilleri
arkadaşlarımın vicdanları rahat olacak mı?
Daha önce planlı şekilde
çıkarcıların el koyduğu durumu şu anda yasallaştırmış olmak bu Meclise gölge
düşürmez mi?
Çoğunlukta olan AK Parti
milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Günah boynunuzda kalmayacak mı?
BAŞKAN - Maddeyle ilgili
soru sorun, lütfen...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Hep maddeyle ilgili zaten.
BAŞKAN - Soru sorun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Dolayısıyla, bu meraların bu şekilde belli şahıslar elinde yağma edilmiş
olmasını Allah da kabul etmeyecek diye düşünüyorum, kul da kabul etmez diye
düşünüyorum. Dolayısıyla, tekrar değerlendirmek ister misiniz sayın
milletvekili arkadaşlarım?
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Haluk
Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle şunu belirtmek
istiyorum: Sabırlar doldu, onu biliyorum. Bu yasa tasarısı dün başladı, tümü
üzerindeki görüşmeler, bugün de devam etti ve bütün görüşmeler boyunca her
konuşmacıyı dikkatle dinledim ben de, Sayın Akdemir gibi. İnanın, bir siyasî
parti mensubu olarak, bir sorumlu noktada kişi olarak değil, tamamen burada
söylenenleri dinleyerek çok kısa bir yorum ve peşinden de soruyu sormak
istiyorum Sayın Bakana.
Değerli arkadaşlarım,
önce birinci soru şu: Benim anlamadığım bir olay var. Altkomisyonda kanun
metninden yaylak ve kışlaklar çıkarıldı bildiğimiz kadarıyla; fakat, sonradan
tekrar ekleniyor; yani, labirent gibi birtakım işlerin içindeyiz; bir.
İkincisi, bazı semtleri
söyledi Bursa milletvekili arkadaşlarımız. Bir kısmını ben de Ankara-Bursa
arasında giderken Yıldırım'da görüyorum, biliyorum. Sayın Çelik'in gösterdiği
haritayı da aşağı yukarı tahmin ediyorum; Yıldırım çevresinde daha çok, Arabayatağı,
Ulus, Yavuzselim, Çınarönü, Mevlana
gibi mahalleler. Şimdi, burada yaşayan, bu işteki tartışmalara konu olan kötü
niyetli insanların dışında, orada bir küçük konutçuk edinmiş, bir küçük
dükkâncık edinmiş, yaşamını sürdürmeye çalışan, Türkiye'nin bilhassa Karadeniz
ve doğu bölgesinden değişik sosyal, ekonomik zorlanmalar adı altında oraya göç
etmiş insanların veya yurt dışındaki Türk toplumundan, soydaşlarımızdan oralara
göç etmiş insanların sorunlarına mutlaka çözüm bulunmalı; bu, tartışmasız; ama,
hak hukuk çiğneyerek değil Sayın Bakan; ama, kötü örnek olarak değil.
"1.1.2003" diyoruz.
Bakın, inşallah, ileriki
dönemde bu Parlamentoda görev yapacak arkadaşlarımız olacak; bunun benzerleri
gelir. "1.1.2007 tarihinden itibaren" diye bir sonraki dönemde benzer
bir yasa gelir. Kötü örnek...
BAŞKAN - Soruya gelin.
HALUK KOÇ (Samsun) - ...
Onu söylemek istiyorum. Bu yürütme maddesi.
Sayın Bakan, oradaki
mağdur insanların, sadece konut ve dükkân sahibi olan insanların sorunlarına
bir çözüm bulunsun. Sayın Eraslan önerdi; arsa üretilsin, konut yapımında
teşvik edilsin; ama, haksızlığa, hukuksuzluğa...
BAŞKAN - Soruya gelin.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Soruya geliyorum.
...yol vermemek
zorundayız. Bu, çok ciddî bir soru.
Sayın Bakana sorum şu:
Yürütmeden yükümlüsünüz Sayın Bakan. Bu dediğimiz sakıncalar, dile getirilen
eleştiriler çerçevesinde bunu yürütürken vicdanınız rahat olacak mı? Mağdur
vatandaşların sorunlarına mutlaka çözüm bulalım, hemfikirim; ama, onun yanında
-aynı tabirleri söylüyorum- üçkâğıtçısı, hırsızı, fırsatçısı, bu ülkeyi
sömüren, bu ülkenin bir açık kapısından girip de oradan varlık edinmek isteyen
insanların...
BAŞKAN - Soru... Soru,
lütfen.
HALUK KOÇ (Samsun)
-...bundan faydalanmasında, siz, yürütme olarak rahat olacak mısınız olmayacak
mısınız?
Çok merak ettiniz Sayın
Başkan, soru bu.
BAŞKAN - Peki.
Sayın Ahmet Işık,
buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Çok kısa 2 tane sorum var Sayın Başkan.
Kesinleşmiş imar planları
içinde kalan meraların tahsis amacının değiştirilmesiyle hayvancılık nasıl
etkilenecektir?
İkincisi, hayvancılığa
gereken desteğin verilmesine yönelik mera ıslahı konusunda etkin çalışmaları,
Bakanlığın, mevcut mudur?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - 10 dakikalık
sürenin 6 dakikası geçti.
Soru sorma süreci bitti.
Şimdi, Sayın Bakanın
yanıtına geçiyoruz.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından "yazılı cevap versin" sesleri)
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; yazılı vereceğim
cevaplar da var; ama, ilkönce, sözlü vereceğim cevaba da sayın grup
başkanvekilleri müsaade etsinler.
BAŞKAN - Yani,
belirtmenize gerek yok arkadaşlar; Sayın Bakan karar verir.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, burada, Sayın Atilla Koç... Sayın Haluk Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Atilla Koç görevde, ben buradayım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Affedersiniz...
Sayın Koç, meslek
hayatınız... Sayın Koç...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Buyurun efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hepimiz hayata birkısım tecrübelerden sonra burada devam
ediyoruz. Dönüp baktığınızda hepimizin yanlış yaptığımız, doğru yaptığımız
birçok şey var. Geleceğe yönelik yapacağımız şeyler, aklımız, vicdanımız,
değerlerimiz, memleketin faydası ve devamında birçok unsuru katarak çözüm aramak
sorunlara; bunlarla ilgili konularda arkadaşlarımızın getirdiği bir tekliftir;
gerekçeleri ortadadır. Meclisin kararıdır; yürütmenin buradaki tutum ve
davranışı kamu menfaatını korumak, hukuka uygun hareket etmektir. Ben, burada
böyle bir soruyu "vicdanınız rahat mı" sorusunu nasıl sorduğunuza
hayret ediyorum!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Hayret etmeyin...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayret ediyorum!.. Nasıl sorabilirsiniz böyle bir
soruyu!.. Niçin soruyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan, niçin sorduğumu anlattım. Vicdanım rahat değil benim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Yazılı vermeyin!.. Sayın Bakanım, bakın, Tarım ve Köyişleri Komisyonunda
yaylak ve kışlakları niye eklediniz o zaman? Yazılı vermeyin!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bakın...
BAŞKAN - Bir dakika...
Karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakan, sizin...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam efendim. Ben, bundan sonraki sorulara, diğer
sorulara yazılı cevap vereceğim.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Yazılı vermeyin... Olur mu öyle şey!..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Olur öyle!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sizin komisyonunuzda yaylak ve kışlakları niye eklediniz?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, bir yanlış anlama var; kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakika...
Sayın Bakan,
milletvekillerimiz soru sorma durumunda bu bölümde; siz de yanıt verme
durumundasınız. Sorulan soruyu nasıl yanıtlamak gerekiyorsa öyle
yanıtlayacaksınız, o, sizin takdiriniz; ama, niye öyle soru soruyorsunuz diye
milletvekiline soru sormak doğru değil.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, soru, yasa maddesinin daha iyi anlaşılabilmesi için soruluyor.
Vicdanının rahat olup olmadığı biçiminde soru olamaz.
BAŞKAN - Beyefendi, Sayın
Milletvekilim...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Evet?
BAŞKAN - Siz de soru
sorma süreci içinde soru sormak isteyebilirdiniz, soru sorma talebinde
bulunabilirsiniz. Konuşma durumunda da,konuşma talebinde de bulunabilirsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Soru sormak, yasaya
açıklık getirmek için olur.
BAŞKAN - Ama, böyle,usule
aykırı bir şekilde...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sorular yasaya açıklık getirmek için sorulur.
BAŞKAN - Usule aykırı bir
şekilde, Meclisin çalışmalarını zora sokacak müdahaleler doğru değil.
Değerli...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan bir yanlış anlama sonunda biraz sinirlendi. Ben o niyetle bir soru
sormadım.
(AK Parti sıralarından
"Oyla, oyla" sesleri)
BAŞKAN Bir dakika arkadaşlar...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Müsaade ederseniz, yerimden, kısa bir açıklama yapayım; yani, Bakanın
kızgınlığının yanlış olduğunu söyleyeceğim. Bunu söylemek istiyorum, kısa bir
şey.
BAŞKAN - Size, pek kısa
bir sürede meramınızı anlatmak üzere söz veriyorum.
Buyurun.
SONER AKSOY (Kütahya) -
Böyle bir usul var mı,Başkanım?!
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar...
Mikrofonunu açın Sayın
Haluk Koç'un.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, ben, Sayın
Tarım Bakanının, her zaman, çok iyi niyetli bir Bakan olduğunu özellikle
vurguluyorum. Kendisinin, zor bir dönemde, zor bir alanda görev yaptığını ve
çok iyi niyetli olduğunu her zaman vurguluyorum.
Sayın Bakana, ben,
burada, bir parti mensubu olmadan, bu tartışmalar boyunca bir vicdanî muhasebe
yaptığımı söyledim. Oradaki mağdur insanların sorunlarına mutlaka çözüm
bulunsun; ama, birtakım yağmacılara da kapı kapalı tutulsun dedim ve yürütmeyle
ilgili olduğu için de, ben, aynı vicdanî rahatsızlığı kendim duyarak, Sayın
Bakanın da bunu duyup duymadığını sordum.
Sayın Bakanı burada zora
sokacak, Sayın Bakanı burada kötüleyecek, onu cevap verirken zor duruma sokacak
hiçbir şey yok bunun içinde. Sayın Bakan, belki yanlış algılayarak, yorgunluk
içerisinde sert davrandı. Hiçbir şekilde öyle bir niyetim yok ve sorduğum soru
da çok açık.
Ben, yine tekrarlıyorum,
dinlediklerim çerçevesinde söylüyorum -bu konunun uzmanı değilim- benim
vicdanım rahat değil. Oradaki insanların sorunları çözülsün, ama, yağmaya geçit
verilmesin.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Bırak vicdanı, bırak!..
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bağırarak bir şey halledilmiyor; iyi niyetle bir şey anlatıyorum.
BAŞKAN - Lütfen...
Lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Arada maç seyredip geliyorsun, sonra da bağırıyorsun; al cevabını otur, hadi!..
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlar...
Değerli arkadaşlarım,
Meclis Başkanlığı olarak, böylesine durumlarda kısa açıklama yapmak için,
isteyen milletvekiline, Meclis Başkanlığı takdirini kullanarak, 60 ıncı maddeye
göre söz verme yetkimiz var; o yetkiyi kullanıyoruz. İçtüzük dışı, yetki dışı
bir uygulama yok.
Aynı şekilde, yazılı bir
başvuruyla, Sayın Dursun Akdemir de, yerinden, pek kısa bir süre için açıklama
yapma talebinde bulundu. Onun talebini de, eğer istemi hâlâ sürüyorsa,
karşılama durumundayız.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Ben konuşmalarımı
aktardım. Tabiî, işin bu son noktasında tekrar değerlendirmeye alınıp
alınmayacağı belli değil; ama, gerçekten, burada birtakım mahkemeler töhmet
altındadır.
BAŞKAN - Anladım.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Birtakım hukukçular burada töhmet altında kaldı.
Şimdi, onlar açıklığa
kavuşmadan bu kanunun yasalaşması, otomatikman, onları, olduğu gibi kabul
ederek, affetmiş olacak. Bir haksızlık kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Dolayısıyla, bu konuya hassasiyetlerini çekmek istiyorum milletvekili
arkadaşlarımın.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan, sağ olun.
BAŞKAN - Anlaşıldı deyip
durdurmamın sebebi, sürenin pek kısa olmasından dolayı.
Şimdi, 3 üncü maddeyi,
sayın milletvekillerinin oylarına sunuyoruz: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tümünü oylamadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, milletvekili
arkadaşlarımız oylarının rengini belli etmek için söz talebinde bulunabilirler
lehte, aleyhte.
Sayın Faruk Çelik,
lehte...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Vazgeçti.
BAŞKAN - Bir dakika
arkadaşlarım, vazgeçti demeyin. Kendisinden herhangi bir talep gelmeden, siz,
onun adına karar vermeyin; hele hiyerarşide grup başkanvekili o.
Sayın Faruk Çelik, oyunun
rengini belli etmek üzere, lehte söz istiyor.
Buyurun, Bursa
Milletvekili Sayın Faruk Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz kısa
biliyorsunuz; bu da, 2-3 dakikalık pek kısa bir süreli konuşma.
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, kanun teklifimiz üzerinde iki gündür konuşuyoruz. Vicdanınız rahat
mı? Vicdanım çok rahat. Ne yaptığımızı biliyoruz, Yüce Meclisin mesaisinin çok
verimli, millet adına değerlendirildiğinin farkındayım. Onun için, vicdanen çok
rahat olduğumuzu ifade etmek istiyorum; bir. İki, Sayın Koç'u az önce
dinlerken... Şimdi, bakınız, iki gündür tek maddelik bir yasayı burada geçirmek
için neler yaşadık, neler. Şimdi, işin sonunda, seçmene bir mesaja dönük ifadeleri kullanmak yakışık almadı.
Üstelik, hele hele yanınızda bir Bursa milletvekili otuyorsa, bu çok daha
dikkat çekiyor. Şimdi, bu olay yalnız Bursa'yı da ilgilendirmiyor, bakın göreceksiniz.
Aslında, Samsun'la da ilgili, bu olay.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Anlatacağım şimdi.
Ben de, aleyhte söz
istiyorum.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Ama, bir şey ısrarla burada gözden kaçırıldı, ne, biliyor musunuz; diyoruz ki,
arkadaşlar, kesinleşmiş imar planlarından bahsediyoruz diyoruz. Kesinleşmiş
imar planı yapılmış. Meralardan bahsediyorsunuz siz. Biz, belediye sınırları
içerisinde kesinleşmiş imar planları yapılan yerlerden bahsediyoruz. Yoksa,
biz, mera alanlarını açıyoruz, büyükşehir sınırları genişlemiş; böyle, bir şey yok. 1.1.2003'ten öncesiyle
ilgili bir yasa bu; önceki süreci düzenliyor.
Son olarak şunu
söylüyorum: Arkadaşlar, şuraya gelip, muhalefet adına konuşan arkadaşlar, bizim
teklifimizle, bakın yüzde 1 bile ilgisi olmayan konuşmalar yaptılar; yüzde 100
teklifle alakası olmayan konuşmalar. Yüzde 100, bakın... Hiçbir arkadaş, şurada
çıkıp demedi ki, ortada yürürlükte bir kanun var, bu kanunla iki kelimelik bir
değişiklik yapılıyor; bu da, uygulayıcıların işini kolaylaştırmak için yapılan
bir teklif; bunu demedi hiçbir arkadaşımız. Verilen teklif hiç konuşulmadı.
Konuşulan ne; meralar, yaylaklar, kışlaklar, olmadık şeyler. Besicilik,
hayvancılık...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Mera Kanunu ama...
FARUK ÇELİK (Devamla)
- Buna saygı duyuyorum, bunlar da
konuşulsun. Yani, tabiî ki, bu kürsüde milletvekilinin ne konuşacağının
kararını biz verecek değiliz; ama, ortada bir teklif görüşülüyor. O teklifin
amacı nedir, hedefi nedir; onunla ilgili iki kelimeyi söyleyin, sonra bunları
anlatın. Maalesef, bu konuda, bir milletvekiliniz, bir kişi dahi olsa, olayın
özüyle ilgili bir şey söylemedi; hatta, öyle bir durum oldu ki, konuşmalar,
Genel Kurula yeni gelen bir arkadaşımız, acaba ne oluyor, çıkardığımız kanunla
bir şeyler mi oluyor; yargıçlar mı tutuklanmış, yeni tutuklananlar mı var, bir
şeyler mi olacak diye bir paniğe kapılıyor. Yapmayalım...
FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Niye paniğe kapılıyor?
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Efendim, öyle. Arkadaşın sorusundan ben onu anladım, Sayın Akdemir'in
sorusundan... Kim, diyor bu yargıçlar, nasıl tutuklanmış.
Burada biz açıkça ifade
ettik arkadaşlar. Bakınız, hileli, hisseli parsel satış olayı ile bu
anlattığımız olayın hiçbir ilgisi yok, bir. Meraların imara açılması filan söz
konusu değil, iki. Bizim yaptığımız, yürürlükteki bir yasanın, yürümeyen, daha
doğrusu uygulayıcıların uygulamadıkları cümlelere açıklık getirmek. Yoksa, biz
yeni bir yasa filan da getirmiş değiliz. Tek yaptığımız bu.
Keşke bir arkadaşımız,
hele hele çok değerli muhalefete mensup hukukçu arkadaşlarımız gelip
"gelen bu teklif hakikaten doğru bir tekliftir. Uygulamadaki sıkıntıyı
gidermeye dönük bir tekliftir; ama, ben bu geçici 3 üncü maddeye karşıyım"
deseydiniz.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Aynısını söyledim.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Buna ben de saygı duyarım; ama, gelen Mera Yasasını anlatıyor. Mera Yasası, 20
nci Dönemde yasalaşmış, 20 nci Dönem... Biz, 22 nci Dönemdeyiz arkadaşlar. Bir
önceki dönem değil, 20 nci Dönemde, 1998'de Mera Kanunu bu Yüce Genel Kuruldan
çıkmış. O arkadaşların hiçbirisi yok bu yasayı çıkaranlar içinde. Onun için, burada,
maalesef, çok anlamsız, konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan konular
değerlendirildi ve Meclisin de bir hayli zamanı alındı diyorum.
Ben oyumun rengini
belirtmek için söz aldım. Oyumun renginin ne olduğunu biliyorsunuz...
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul)
- Beyaz...
FARUK ÇELİK (Devamla) -
... kabul olduğunu ifade ediyorum...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Bu konuşmalardan sonra vazgeçebilirsiniz!..
FARUK ÇELİK (Devamla) -
...ve inşallah, bu düzenleme, uygulayıcıların işini daha seri bir şekilde
yerine getirme ve bu muğlak, şehir içlerinde kilitlenmiş, Hazine adına iş
yapamaz, Hazine iş yapamaz, belediyelerin eli kolu bağlanmış durum bu şekilde
çözülür ve modern...
Bakınız, tekrar ediyorum:
Bu alanlar, bu kesinleşmiş imar planları yapılan yerlere Ceza Kanunundaki 184
üncü maddeden dolayı da artık ruhsat almak da mümkün değil. İmara uygun ruhsat
almak zorunda; dolayısıyla, çarpık yapılaşma ve kaçak yapılaşmayı bu şekilde
önleyemezsiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım
lütfen.
FARUK ÇELİK (Devamla) -
Oyumun kabul olduğunu bir kez daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.
BAŞKAN - 86 ncı maddeye
göre, aleyhte bir kişi daha konuşabilir, başka kimse konuşamaz.
Siz mi konuşmak
istiyorsunuz?
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Evet Sayın Başkan.
BAŞKAN - Erdal Bey,
oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte konuşma hakkını kullanıyor.
Buyurun Sayın Karademir.
(CHP sıralarından alkışlar)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz bu yasa teklifi, her ne
kadar, Grup Başkanvekili Sayın Çelik'in açıkladığı anlamda, meralara, onların
tahribatına yönelik olmadığını söylemiş olsa dahi, Bursa'daki olaya şu açıklığı
getirmediler: Bakınız arkadaşlar, bir yerde, belediye sınırları içinde, arazi
kimin olursa olsun, ister mera vasfında olsun ister Hazineye ait olsun,
belediyeler imar planını yapabilir ve kesinleştirilebilir.
Sayın Çelik, biraz önce,
ilk konuşmasında, burada bir fotoğraf gösterdi; yani, yapılaşmış bir fotoğraf
gösterdi. Sizlere soruyorum; bir imar planı kesinleştikten sonra, mülkiyeti
sizin olmadan konut yapma imkânınız var mı?! Burada, belediye başkanı
arkadaşlarım var. Eğer, oradaki mülkiyet, kesinleşen imar planı içindeki
mülkiyet meraysa, Hazineye aitse, oradaki mülkiyet Hazine adına tescil edilir.
Peki soruyorum, buradaki yapılaşma nasıl oldu? Yani, soruyorum, buna niçin
cevap vermiyorsunuz?!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Hayır, cevap veriyoruz.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Efendim, cevap vermediniz.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bir imar planının kesinleşmiş olması demek, herkesin oraya gidip konut
yapma gibi bir olay var mı; herkes, mülkiyeti varsa konut yapabilir. Peki, mera
vasfındaki bir yer, kimlerin, nasıl mülkiyetine geçti de oraya konut
yapabildi?!
FARUK ÇELİK (Bursa) -
Mera vasfından belediye meclisi çıkarmış.
ERDAL KARADEMİR (Devamla)
- Değerli arkadaşlarım, burada bir hukuksuzluk var. Orada imar planları
kesinleşir, orada oluşan mülkiyetin üzerine denk gelen imar adaları Hazine
adına tescil edilir. Bugün orada, Hazine adına imarlı parseller olması
gerekiyordu, konutların olmaması gerekiyordu. Eğer, siz, bu sorunu çözmek
istiyorsanız, bu hukuksuzluğu gidermek istiyorsanız, önce, o mülkiyetin nasıl
oldu da bu insanların eline geçtiğinin veya belediyenin üzerine nasıl
geçtiğinin veya bu anlamdaki sorumlular üzerinde hesap sorma anlayışını
getirmek zorundasınız.
Biz, mera konusunda, Mera
Yasasında, elbette konuşacağız, bu ülkenin değeridir meralar, bunları söyleyeceğiz;
ama, bir yıl önce, sizler aynı yasayı değiştirdiniz, bir maddeyi değiştirdiniz,
Türkiye'nin, gerçekten, hayvancılığıyla, tarımıyla önemli birçok değerini bir
şekliyle peşkeş çekmeye hazır hale geldiniz.
Bunun için, burada
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, hem oy rengimi söylemeden önce, yine
AKP'li arkadaşlarıma bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Yasa tartışmaları iki
günden beri sürüyor; konunun ne olduğunu bilmeden, dışarıda oturarak, efendim,
maçları izleyerek, sadece kapıdan girerek, ne olduğunu bilmeden el kaldırmak
doğru bir yasa çıkarma anlayışı değildir.
Bunu hatırlatarak,
oyumuzun renginin ret olacağını şu anda ifade ediyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Sizin grubunuz nerede?!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Sayın milletvekilleri,
yasa tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 21 Nisan 2005 Perşembe
günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 22.30