BIM 2 5 2005-05-04T06:34:00Z 2005-05-04T06:34:00Z 47 30334 172904 TBMM 1440 345 212338 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

  DÖNEM : 22                               CİLT : 81                             YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

85 inci Birleşim

19 Nisan 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                                    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, Kutlu Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış ve sevgi elçisi Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümünde, köy enstitülerinin Türkiye'nin toplumsal kalkınma projesi yönünden önemine ve yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Ankara'nın ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin sorunları ile buralarda yaşayan köylülerin ve çiftçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle, çağdaş cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen bu eğitim kurumlarının verdiği hizmetlere ilişkin konuşması

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Letonya Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'in resmî davetlisi olarak Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/801)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un Rusya Federasyonuna resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine  ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/802)

3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/287)

4.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/803)

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

VI.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulubü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/12)

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, KİT'lerde çalışan işçi ve sözleşmeli personele ve personel hareketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4637)

*Ek Cevap

2.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4869)

3.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, yargı mensupları ve öğretmenlere yönelik dizüstü bilgisayar projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4984)

4.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Denizli Acıpayam Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5099)

5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi sürecine yönelik iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5103)

6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, sahte rakı sorununa ve alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5105)

7.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bazı vergilerin gelir, gider ve artış oranlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5154)

8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğüne ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü binasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5158)

9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, şarap sektöründeki vergi oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5159)

10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, sahte rakı üretimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5160)

11.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, alkollü içeceklere uygulanan yüksek vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5161)

12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Tekel ürünlerinin vergi oranına ve ürünlerin uluslararası tanıtımına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5163)

13.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, kontrol dışı alkollü içecek üretimine ve denetimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5164)

14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Telsime yönelik bazı iddialara ve Türk Telekom'un denetimine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5190)

15.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, SEKA fabrikasının kapatılmasına ve Emniyet Teşkilatına personel alımına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5209)

16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Konut Edindirme Yardımı kesintilerine ve yapılacak düzenlemeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5212)

17.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, İstanbul'daki bir orman arazisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5224)

18.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mardin-Kızıltepe'de meydana gelen olaydan sorumlu tutulan polislere ve güvenlik sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5226)

19.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, belediyelerin atıksu bedeli tahsil etmelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5234)

20.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Atatürk Eğitim Hastanesindeki bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5252)

21.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Tarımsal Destekleme Programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5275)

22.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, sokak çocuklarına yönelik politika ve önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/5276)

23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, Antakya Tütün İşleme Merkezindeki tütün işleme makinasının kullanılmamasına ve Tekeldeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5286)

24.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, özelleştirilen belediye hizmetlerinin denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5296)

25.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Kaman Toprak Mahsulleri Ofisinden, bazı firmalara düşük fiyatla buğday satıldığı iddialarına,

- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Zengen Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin bir projesinin programa alınmadığı iddiasına,

- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, tarım ve hayvancılık sektörlerindeki çalışmalara,

Niğde'de hayvan tesliminde yolsuzluk yapan firmalara,

- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, bağcılık ve şarapçılık sektörünün sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5307, 5308, 5309, 5310, 5312)

26.- Bursa Milletvekili Ertuğrul YALÇINBAYIR'ın, bir atamaya ve atama hakkındaki mahkeme kararına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5314)

27.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bartın'da Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasının olumsuz sonuçlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5315)

28.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İzmir Halkapınar Kapalı Spor Salonu İnşaatı ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5320)

29.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çankırı Vali Yardımcılığına yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5327)

30.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanının malvarlığı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı  (7/5374)

31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bilardolu kahvehane işletmelerinden alınan eğlence vergisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5375)

32.- Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in, Sivas-Zara'daki Çakrı Tuzlasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5376)

33.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, EBK Kayseri Kombinasının özelleştirilmesiyle yaşanan işsizlik sorununa ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5378)

34.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki bazı hizmet gruplarının maaş artışlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5382)

35.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5389)

36.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir Sağlık İşleri İl Müdürlüğü Birimi olarak hizmete açılan binaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5390)

37.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, SSK hastanelerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5395)

38.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, meyve sebze üreticilerine verilen doğrudan gelir desteğinin kaldırılma nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5396)

39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Ankara-Konya arası Hızlı Tren Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5400)

40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Osmangazi Başaran Mahallesine bir PTT şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5401)

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Boğazların güvenliği için oluşturulan VTS sistemine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5402)

42.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, LPG'li araçların ve LPG dolum istasyonlarının denetimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/5403)

43.- Zonguldak Milletvekili Nadir SARAÇ'ın, Türkiye Jokey Klubünce düzenlenen at yarışlarından elde edilen gelirlerden pay aktarımına,

- İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, Bakanlığın faaliyet alanına giren hizmetlerdeki sorunlarına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/5430, 5431)

44.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın, teknik elemanların ücret yetersizliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5457)

45.- İzmir Milletvekili K.Kemal ANADOL'un, Başbakanlık Müsteşarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5465)

46.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Başbakanlık Müsteşarı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5471)

47.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Çankırı İline atanan bir vali yardımcısına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5482)

48.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, SSK'lıların tedavileriyle ilgili düzenlemelere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5485)

49.- Bursa Milletvekili Mehmet KÜÇÜKAŞIK'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5490)

50.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, tarımsal desteğe, gelirlere ve tarım nüfusunun millî gelirdeki payına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5491)

51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Turkcell hisselerinin satışıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5496)

52.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Başbakanlık Müsteşarının bir şahısla birlikte bir kitapta intihal yaptığıyla ilgili haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5499)

53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, eczacıların ilaç bedellerini zamanında alamamasından kaynaklanan mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5509)

54.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, kamu kurumlarınca alınan ilaçların eczacılara geri ödemesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5510)

55.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, Bakanlığa devredilen SSK hastanesi eczanelerinde bulunan ilaçlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5566)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya, misyonerlik ve diğer olumsuz propagandalara  karşı en etkin gücümüz olan din ve millî tarih şuurumuzun Papa II. Jean Paul'ün ölümü vesilesiyle daha ciddî anlamda yorumlanmasının faydalı olacağına,

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik, Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne,

Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, Ankara-Erzurum demiryolu hattının kısaltılmasının yolcu ve yük taşımacılığı ile çevre illerin kalkınmasına yapacağı olumlu etkilere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İspanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi, kabul edildi.

Dilekçe Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/989) (S. Sayısı: 861) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.

19 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.48'de son verildi.

 

Nevzat Pakdil

 

 

Başkanvekili

 

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

Türkân Miçooğulları

 

Kırklareli

İzmir

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

Bayram Özçelik

 

 

Burdur

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

No.: 117

II.- GELEN KÂĞITLAR

15 Nisan 2005 Cuma

Tasarılar

1.- Meslekî Eğitim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1010) (Adalet ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1011) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

Teklifler

1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek ile 30 Milletvekilinin; 24.5.1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tâbi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/423) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

2.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın; Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/424) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

3.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber ile 4 Milletvekilinin; İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/425) (Adalet ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

4.- Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz ile Reha Denemeç'in; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/426) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

5.- Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması Hakkında İçtüzük Teklifi (2/427) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

6.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu ile 18 Milletvekilinin; Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/428) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)

Tezkereler

1.- Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/798) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

2.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir Erkal'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/799) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

3.- İstanbul Milletvekili Yahya Baş'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/800) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)

Raporlar

1.- 23.3.2005 tarihli ve 5319 Sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1004) (S. Sayısı: 868) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S. Sayısı: 869) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ile Hatay Milletvekili Sadullah Ergin'in; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/420) (S. Sayısı: 870) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)

 

No.: 118

18 Nisan 2005 Pazartesi

Raporlar

1.- 2006 Yılı Programının Hazırlanmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1003) (S. Sayısı: 872) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)

2.- 24.3.2005 Tarihli ve 5321 Sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1005) (S. Sayısı: 873) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım, Aralık 2004 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/14) (S. Sayısı: 874) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Kütahya-Emet İlçesi öğretmenevinde bir gazetenin alımının yasaklandığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1526) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2003-2005 yıllarında bankaların toplam mevduatı ile karşılıksız çek ve protestolu senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5617) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, sahte ve taklit gıda üretimine ve sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5618) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

3.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Doğrudan Gelir Desteği ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5619) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

4.- Kırıkkale Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale'deki çiftçilerin tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5620) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

5.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak ERTEN'in, inşaat ihalelerinin TCK kapsamına alınmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5621) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

6.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararlarının uygulanmadığı iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5622) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

7.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Millî Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan kanun ve KHK'lerin kaldırılmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5623) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

8.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, işkenceyi önlemek için yapılan işlemlere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5624) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

9.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, devredilen SSK'ya ait sağlık tesislerinin ilaç ve diğer giderlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5625) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

10.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sağlık Bakanlığına devredilen SSK'ya ait sağlık tesisi dışındaki taşınmazlara ve kurumda kalan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5626) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

11.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği arasındaki Kamu İlaç Alım Protokolüne ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5627) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürünün spor tesisleri ile ilgili beyanına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5628) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, futbol sahalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5629) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ Yönetim Kurulunun karar defterindeki bir ifadeye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5630) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

15.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, nükleer santrallerle ilgili basında çıkan bir demecine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5631) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

16.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, nükleer enerji santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5632) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

17.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Çüngüş İlçesi ile Adıyaman Gerger İlçesini bağlayan köprünün ne zaman yapılacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5633) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

18.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, son on yılda saldırıya uğrayan taksi şoförlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5634) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

19.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, taksi şoförlerinin karşılaştıkları olaylar sonrasında maddi ve manevi kayıplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5635) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

20.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, işkenceyi önlemek için yapılan idari düzenlemelere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5636) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

21.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rus turistlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5637) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

22.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5638) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

23.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, kapalı durumdaki Sinop Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5639) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

24.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2003-2004 yıllarında zarar eden şirketlere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5640) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

25.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, tahsil edilemeyen vergilere ve işini terk eden mükelleflere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5641) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

26.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, 2005 yılı Bütçe Uygulama Talimatında yer alan Eşdeğer İlaç Uygulamasına dahil ilaç ve kan ürünlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5642) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

27.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, oğlunun ticari faaliyetlerinin açıklanıp açıklanmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5643) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

28.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, okullarda Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan personele ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5644) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

29.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Halk Eğitim Merkezi Kültür Salonunda uygulanan bir programa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5645) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

30.- Kars Milletvekili Selami YİĞİT'in, SSK hastanelerinin devrinden sonraki personel atamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5646) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

31.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, 2004 yılında sağlık kurumlarında kullanılan protez giderlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5647) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

32.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Vakıf Gureba Hastanesi Radyoloji Bölümünün kötü koşullarda hizmet verdiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5648) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Toprak Mahsulleri Ofisindeki mahsul miktarı ile yeni dönemde alım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5649) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)

34.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, posta dağıtıcılarına yıpranma tazminatı ödenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5650) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

35.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Çermik-Bircemal Köyü Muhtarlığına köy evi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5651) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya-Dedeköy'ün sulama kanallarındaki sorunlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4843)

2.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, yurt dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5100)

3.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, bir konuşmasındaki medyaya yönelik ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5101)

4.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5102)

5.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, bir konuşmasındaki memurlara yönelik ifadelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5107)

6.- Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Başbakanlık binalarının tadilat, yenileme ve finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5108)

7.- Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, Çanakkale-Biga-Çan ilçelerine doğalgaz getirilmesi ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5109)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de yaşanan su baskınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5110)

9.- Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut KOÇAK'ın, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili faaliyetlere karşı alınacak önlemlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5124)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetedeki röportajında verdiği bazı beyanlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5126)

11.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, gurbetçilerin döviz akışındaki düşüşe ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5135)

12.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, özel bir şirketin elektrik ihracına ve enerji piyasasındaki düzenlemelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5141)

13.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Raporunda adı geçen bürokratlarla ilgili bazı değerlendirmelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5142)

14.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, otobüs şirketlerinin AŞTİ servislerinin kaldırılması kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5144)

15.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, renk körlerine silah ruhsatlarıyla ilgili sağlık kurulu raporu verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5145)

16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, sahte rakı üretim yerlerinin tespiti yönündeki çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5146)

17.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, İstanbul-Silivri İlçesinde iki yerel gazetenin kapatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5147)

18.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, sahte rakı üretimine yönelik alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5148)

19.- Balıkesir Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5149)

20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TELSİM ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5151)

21.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, oto galerilerine yönelik genelgenin uygulanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5152)

22.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sahte rakı sorununa ve alınacak önlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5153)

23.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğüne ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü binasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5158)

24.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Akkuş İlçesi Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5173)

25.- Edirne Milletvekili Nejat GENCAN'ın, Kütahya-Emet Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5183)


No: 119

19 Nisan 2005 Salı

Teklifler

1.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/429) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

2.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/430) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)

3.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/431) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

19 Nisan 2005 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, sözde Ermeni soykırımı hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.

Sayın Elekdağ?.. Yok.

Değerli milletvekilleri, ikinci gündemdışı söz hakkı, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen, Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'e aittir.

Buyurun Sayın Alaettin Güven. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, Kutlu Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış ve sevgi elçisi Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1989 yılından beri kutlanmakta olan, bu yıl da, yarından itibaren kutlanmaya başlanacak olan, sevgililer sevgilisi Peygamberimizin doğumunu kutladığımız Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; haftanın, hepimize, ülkemiz insanlarına ve tüm insanlığa hayırlara vesile olması dileklerimle, sizleri ve şahsınızda Yüce Milletimizi sevgiyle selamlıyor, en derin saygılarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yaratılan her insan kutludur; her doğum da, kutlu bir doğumdur. Bazı doğumlar vardır, değişimi, dönüşümü ve gelişimi de beraber getirir; çağlar onunla çağdaşlaşır, zaman onunla onurlanır, tarih onunla bir anlam kazanır.

İşte, bu doğumların en önde gelenlerinden biridir Hazreti Peygamberin doğumu, veladeti. Nasıl olmasın ki; O, rahmet ve sevgi peygamberidir; O'nun ikliminde yaratılanı sevmek vardır, Yaradan'dan ötürü; O'nun ufkunda tüm varlıklara merhamet vardır, sahibinden ötürü. O "giremezsiniz cennete iman etmedikçe, iman etmiş olamazsınız birbirinizi sevmedikçe" diyordu. O, inancı, toplumsal barışın temel taşı, sevgiyi her işin başı yapıyordu.

O'nun gönlünde bedduaya yer olmadı; tüm insanlara iyilikler, güzellikler dileğinin duası vardı; kendisini taşa tutan, düşmanlık edenlere bile.

O, insanı insan yapan, erdemlerin ve değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti.

İnsanlık iyi ile doğruyu, güzel ile çirkini, onun penceresinden bakarak, daha berrak görme şansına sahip oldu.

O’nun getirdiği Kur'an, tercih etme hakkını ve iradeyi insana bıraktı. Geleceğe ait bilgi ve ahret öğretisi de böylece bir anlam kazandı.

O, örnek bir kişilikti.

O’nu örnek almak demek, tarihe gitmek ve gömülmek değil, O'nu tanımak, bilmek ve sevmek demektir. İnsanlığın huzur ve mutluluğu için, O'nun yaptığı kutlu çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, yaşam tarzını ve çizgisini davranışlarımızın rehberi kılmak, O'nu anlamanın ta kendisi olsa gerektir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; O, yüceler yücesi, insan hayatına ve insan haklarına çok değer verirdi. Sağlığını titizlikle korur, sağlığın insanlara bağışlanmış en önde gelen nimetlerden olduğunu söylerdi. Temizdi. Temiz olanı yer, temiz olanı giyerdi. Temizliği ve temiz olanları çok severdi. Aç olanı doyurur, açığı giydirirdi.

Cesurdu, doğru sözlü, vefalı, yumuşak huylu ve insanlarla iyi geçinirdi. Verdiği sözü tutar, dürüstlükten ayrılmazdı. Şakayla da olsa yalan söylemezdi. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Yanlışları, yanlışlıkları kimseyi kırmadan düzeltirdi. Muhatabının sözünü kesmez, konuşması bitinceye kadar dinlerdi.

Kimsenin gizli hallerini araştırmaz, kendisini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı.

Bağışlayıcıydı. İntikam almayı düşünmezdi.

Zengin-fakir, büyük-küçük ayırımı yapmadan insanları eşit tutardı.

Cömertti. İkram etmeyi çok severdi.

Muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş çevirmezdi.

Bütün işlerini tam bir düzen ve disiplin içinde yapardı.

Vakti en büyük hazine bilir, boşa geçirmezdi.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; edebiyatımızda kişiye özel tek edebî tür naattır. Naat, peygamberi ve davranışlarını öven şiirlerdir. Genelde sevgi halesi ve yumağı oluştururlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAETTİN GÜVEN (Devamla)- İzninizle...

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla)- Yunus Emre, dilindeki aşk peygamberini,

"Arayı arayı bulsam izini,

İzinin tozuna sürsem yüzümü,

Hak nasip eylese görsem yüzünü,

Ya Muhammed, canım arzular seni"

Dizelerinde;

Mevlana, dilindeki rahmet peygamberini,

"Ben sağ olduğum müddetçe Kur'an'ın kölesiyim,

Ben Muhammed muhtarın yolunun tozuyum"

Dizelerinde dillendirirken;

O'nu, Hacı Bektaş Veli'nin dilinde eşsiz baba ve insan peygamber olarak keşfeder dururuz çağlar boyunca.

Fuzulî, Su kasidesinde,

"Hak-i payine yetemdir, ömrlerdür muttasıl

Başını daşdan daşa urup, gezer avare su"

Diyerek, ona kavuşmayı;

Süleyman Çelebi, Mevlidinde,

"Ey gönüller derdinin dermanı sen,

Ey yaradılmışların sultanı sen"

Diyerek, onun yüceliğini;

Yavuz Sultan Selim Han,

"Kimse sensiz bulamaz hakka vüsûl,

Feyz-i lütfunla olur merd-i kabûl"

Diyerek, kabulünü;

Bağdatlı Ruhi,

"Görse cemalini gözüm,

Payine sürsem yüzüm"

Diyerek, ona vurgunluğunu;

Sezai Karakoç,

"Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli,

Hafıza seni anmak ödevinde,

Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli.

Sen Eskimoların ısınması, sevgililer mahşeri"

Diyerek, onun evrenselliğini dile getirir.

Ne Arif Nihat Asya,

"Bulutlar kanat, rüzgâr kanat,

Hızır kanat, Cibril kanat,

Nisan kanat, Bahar kanat,

Ayetlerini ezber bilen,

Yapraklar kanat...

Açılsın göklerin kapıları,

Açılsın perdeler kat kat!"

Diyerek, sevgi yumağına katılırken, dünya edebiyatının abide isimlerinden Alman Şairi Goethe de,

"Çiçeklenir ayak bastığı yerler,

Ve nefesiyle yeşerir çimenler.

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar,

Ovaları doldurur gümüş ışıklar.

Kardeş, ayırma bizi koynundan,

Kollarını açmış bekliyor Yaradan"

Diyerek, Kutlu Doğuma iştirak eder.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; güzeller güzeli, rahmet, bereket, merhamet, barış ve sevgi elçisi Peygamberi anmak ve anlamaya vesile olması temennisiyle, Kutlu Doğum Haftanızı tebrik eder, sözlerime son verirken, Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi sevgiyle selamlar, saygılarımı sunarak teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Dilinize sağlık Sayın Mehmet Alaettin Güven; sağ olun.

B) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle, çağdaş cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen bu eğitim kurumlarının verdiği hizmetlere ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 17 Nisan, eğitim tarihimizin parlak bir sayfası olan köy enstitülerinin kuruluşunun yıldönümü; bu yıl, 65 inci yıldönümü.

Çağdaş cumhuriyetimizin en önemli reformu, eğitim alanındaki reformudur. Bu alanda, Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Hasan Âli Yücel gibi devlet adamları öncü görev üstlenmişlerdir.

Köy enstitülerinin kurucusu, köy enstitülerinin babası İsmail Hakkı Tonguç'un yaşam öyküsü de ilginçtir. Silistre Vilayeti -Tuna boyunda- Tutrakan Beldesi Tataratmaca Köyünden, Balkan Harbinin hemen arkasından okuma yazmayı ancak öğrenebilmiş bir çocuk... Harp yetimi bir çocuk, İsmail Hakkı Tonguç. Çoğu zaman yürüyerek, kervanlara katılarak, günler, haftalar süren bir yolculukla İstanbul'a geliyor. Fırsatını buluyor, Maarif Nazırının yanına çıkıyor ve okumak istediğini söylüyor. Halkına ve ülkesine hizmet etmek için okumak istediğini söylüyor, günün Eğitim Bakanı, kendisini Kastamonu Öğretmen Okuluna gönderiyor. Yine, çoğu zaman yürüyerek, kervanlara katılarak, günler, haftalar sonra Kastamonu'ya varıyor, oradaki öğretmen okulunun kısa süre içinde en iyi öğrencilerinden biri oluyor.

Öğretmen okulunu bitirdikten sonra, Birinci Dünya Harbi sürerken, yükseköğrenim için Almanya'ya gönderiliyor. Pedagoji alanında iş, beceri geliştirme, eğitim teknikleri alanında başarılı bir yükseköğrenim görüyor. Türkiye'ye dönüyor, çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla birlikte eğitim seferberliğinde yer alıyor, Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında görev yapıyor.

Atatürk devrimlerinin hızla yapıldığı bir dönemde, harf devrimi de yapılmış; ama, okuma yazma oranı ülkede yüzde 3, öğretmen açığı had safhada. Mustafa Kemal Atatürk'ün önerisiyle, askerde okuma yazma öğrenmiş onbaşılık, çavuşluk yapmış insanların, yurttaşlarımızın askerî sicillerden tespiti yapılıyor. 8 000'e yakın aliler okulu mezunu bulunuyor ve onlar toplanıyor, İsmail Hakkı Tonguç'un yönetiminde kısa süreli, hızlı bir eğitimden geçip köy eğitmenleri olarak yurt sathına yayılıyorlar, görevlendiriliyorlar.

Onların üç yıllık köy okullarında okuttuğu öğrencilerin üzerine, İsmail Hakkı Tonguç'un şantiye şefliğinde köy enstitüleri kuruluyor. Yurdun dörtbir tarafında bu köy enstitüleri onbinlerce öğretmen yetiştiriyor, sağlıkçı yetiştiriyor, ziraatçı yetiştiriyor, kırsal alanda ihtiyaç duyulan demircilik, arıcılık, marangozluk, balıkçılık gibi meslek alanlarında bilgi, beceri birikimine kavuşuyorlar. Bu okullarda usta öğreticiler de görev alıyor. Bunlardan birisi Âşık Veysel. Böylelikle folklorumuz, halk oyunlarıyla, halk müziğiyle gün yüzüne çıkıyor. Bu okullarda Rönesansın, reformun, aydınlanma dönemi Avrupasının felsefesini aktaran, uygarlık birikimini aktaran; güzel sanat dallarında, felsefede, edebiyatta çok ciddî bilgi birikimini köylerden gelen genç dimağlar alıyorlar. Resim, heykel gibi, opera, bale gibi, çoksesli Batı müziği gibi alanlarda Anadolu'nun, Trakya'nın yetenekli evlatları yetişme imkânı buluyorlar ve bu imkânlardan dolayı bugün Türk edebiyatında, resminde, heykelinde, müziğinde, operasında, balesinde köy enstitüsü kökenli pek çok sanatçıyı görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu enstitüler bize özgü eğitim kurumlarıdır; Türkiye'nin o günkü koşullarından pratik yaklaşarak, pragmatik yaklaşarak çıkarılmış bir eğitim modelidir. Nasıl İsmail Hakkı Tonguç, Tonguç Baba, büyük zorluklarla kendi kendini inşa ettiyse, okuma imkânı yarattıysa, Türkiye de, büyük zorluklara rağmen, kısıtlara rağmen böylesine bir modeli ortaya çıkarmış ve dünyaya örnek olmuştur. Nasıl biz Ulusal Kurtuluş Savaşıyla dünyada mazlum milletlere örnek olduysak, köy enstitüleriyle de örnek olduk.

Maalesef, bu özgün, ilerlemeci, üretime yönelik, kalkınmaya yönelik, aydınlanmaya yönelik proje 1954'te durduruldu. Keşke köy enstitüleri kapatılmasa, arkasından öğretmen okulları da kapatılmasa, onlar geliştirilerek bugüne getirilseydi. Bugün de bu tür eğitim kurumlarına çok ihtiyacımız var, hem de daha gelişmişlerine. Kırsal alanda olsun kentsel alanda olsun, böylesine ilerlemeci, üretime yönelik, insan kişiliğini geliştirmeye yönelik köy enstitülerini, kent enstitülerini daha gelişmiş halleriyle kurmak durumundayız, bu konularda projeler geliştirmek durumundayız.

Türk Milleti çok vefakârdır; çoğumuzun olduğu gibi ben de ilkokuldan itibaren, hatta Orta Doğu Teknik Üniversitesindeki öğretimimde bile, köy enstitüsü mezunlarından eğitim aldım, onlardan çok şey öğrendim.

Hepimizin, milletimizin, köy enstitüsünü kuran İsmail Hakkı Tonguç'a, Tonguç Babaya, onun arkadaşlarına, oradan mezun olan değerli öğretmenlere minnettar olduğunu düşünüyorum ve saygılarımı sunma durumundayım. İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşlarının anılarının önünde en derin saygılarımla eğiliyorum. (Alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gündemdışı ikinci söz, Köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir. Bir köy enstitüsü mezunu olarak, bir öğretmen olarak Sayın Gazalcı'yı bu konuda dinleyeceğiz.

Buyurun Sayın Gazalcı. (Alkışlar)

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Zaten siz anlattınız Sayın Başkanım, Mustafa Beye bir şey kalmadı.

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümünde, köy enstitülerinin Türkiye'nin toplumsal kalkınma projesi yönünden önemine ve yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilinin, bu Meclisin tutanaklarına bu güzel sözleri, köy enstitüleriyle ilgili güzel açıklamaları geçirmiş olmasından büyük mutluluk duyuyorum, Sayın Başkana teşekkür ediyorum hem söz verdiği için hem de bu güzel girişi yaptığı için.

Türkiye Cumhuriyetinin en önemli, unutulmaz eserlerinden biri olan köy enstitüleri, bundan altmışbeş yıl önce 17 Nisan 1940'ta Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi.

Köy enstitüleri kurulduğu zaman, Türkiye nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Bu yüzde 80 nüfusun yüzde 75'i eğitim olanaklarından yoksundu; yalnız eğitim olanaklarından yoksun değil, köyde, ekonomik, sosyal, kültürel yaşam da çok geriydi. Bu büyük kitleye, uygarlığın, eğitimin ışığını bir an önce götürmek, köyde yaşayan insanı eğitim yoluyla bilinçlendirmek, uyandırmak için, alışılmış eğitim dizgesinin dışında köy enstitüleri uygulaması getirildi. Köy enstitüleri sistemi 1935'te nüfusu az, küçük köylere üç yıllık okullarda eğitmenlik yapmak için eğitmen yetiştirmekle başladı; sonra köy öğretmen okulları açıldı. Bu denemeler başarılı olunca, köydeki ilkokuldan bölge okullarına, yurdun her köşesinde dengeli olarak dağıtılmış 21 köy enstitüsüne ve bunlara öğretmen, rehber yetiştiren Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne, öğretmenlerin emekli olmalarını sağlayan, dayanışmalarını sağlayan İLKSAN'a kadar uzanan bir köy enstitüleri sistemi kuruldu.

Köy enstitüleri, İkinci Dünya Savaşının güç koşullarında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün koruyuculuğunda, Millî Eğitim Bakanları Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ve daha yüzlerce yönetici öğretmenin, öğrencinin çalışmasıyla ortaya çıkan bir sistemdir. Yerli ve yabancı ünlü eğitimcilerden, kendisinden önce eğitim alanında yapılmış önerilerden yararlanarak ülke gerçeklerine akılcı bir biçimde oturtulmuş köy enstitülerinde, laik, demokratik, bilimsel, katılımcı, parasız, üretici, sanat ve iş eğitim ilkelerini uygulayan bir sistem uygulanıyordu. İş içinde iş aracılığıyla, iş eğitimiyle, bozkırlar yeşerterek, binlerce yapı yaparak, insanımızı bilinçlendirerek, bugün de geçerliliğini koruyan çağdaş, ilerici, üretici bir eğitim sergilendi.

İçine aldığı insanı eleyip harcamadan, çok amaçlı program uygulayarak, kısa süre içinde köy enstitülerinden 15 943 erkek, 1 398 kız olmak üzere toplam 17 341 öğretmen, 29'u kadın, 8 675 eğitmen, 1 599 sağlık memuru yetişti.

Öğrenciler, devlete yük olmadan, kendi elleriyle dağlardan kendi sularını getirdiler, elektrik santrallarını döşediler, çevrenin özelliklerine göre balık tuttular, sebze, meyve yetiştirdiler, hayvan yetiştirdiler. İnsanca ürettiler, insanca eğlendiler. İnsanı insan eden eğitim yoluyla ellerini, beyinlerini donattılar; işi bilgiye, bilgiyi işe dönüştürdüler.

Köy enstitüleri, kuruldukları yerde, her alanda birer bölgesel gelişme projesi, bütün Türkiye'de de toplumsal kalkınma projesi olarak uygulandı. Bu okullardan, her yönüyle donanımlı, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını bilen, onlara kendi olanakları içinde çözümler üreten insanlar yetişti. Onların arasından çeşitli kademelerde ülke yönetimine katılmış, iz bırakan bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları çıktı. Onların arasından demokratik kitle örgütlerine önderlik eden, çoğu profesörlüğe kadar ulaşıp bilimsel çalışmalar yapan bilim insanları çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Türkiye ve dünya yazınında yer alan Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Ali Yüce, Pakize Türkoğlu, Osman Bolulu, Adnan Binyazar, Osman Şahin gibi binlerce yazar çıktı.

Halkın eğitim yoluyla bilinçlenmesinden, gelişmesinden korkanlar, asılsız karalamalarla, önce, köy enstitüsü ilkelerini yozlaştırdılar. Hasan Âli Yücel'i ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'u görevden uzaklaştırdılar. Bu okulların beyni sayılan yüksek köy enstitüleri kapatıldı; 1954'te de temelli kapatılarak klasik öğretmen okullarına dönüştürüldü.

Halkımıza olduğu gibi, bu eğitim kurumlarının kurucularına ve bu okulu bitirenlere akıl almaz acılar çektirildi. Askerliklerini yedek subay olarak yapma hakları alınarak çavuş yapıldılar; Ümit Kaftancıoğlu gibi terörde, Selahattin Şimşek gibi göreve giderken Zap Suyunda boğulan ve canını veren insanlar çıktı bu kurumun içinden.

Köy enstitülerinin kuruluşunun üzerinden altmışbeş yıl geçmiş olmasına karşın, bu kurumlarda uygulanan ilkeler bugün de günceldir, çağdaştır; çünkü, köy enstitüleri, üretici, insan merkezli, laik, bilimsel, parasız eğitim ilkelerini, bütün dünyanın kabul ettiği çağdaş eğitim ilkelerini uyguluyordu. Bundan dolayı, köy enstitüsü modelinden ve ilkelerinden bugün de yararlanılabilir. Arazileriyle, yapılarıyla, ağaçlarıyla hazır bekleyen eski köy enstitülerinin yerlerinde birer eğitim fakülteleri açılabilir. Eski yüksek köy enstitüsünün bulunduğu Hasanoğlan'da da, o eğitim fakültelerinin eşgüdümünü yapan bir eğitim üniversitesi kurulabilir.

Ayrıca, ülkemizin ve insanlığın bu başarılı uygulamadan, sistemden sürekli yararlanması için özerk ve bağımsız çalışan köy enstitüleri ve İsmail Hakkı Tonguç araştırma kurumu yapılabilir. Batı'da örnekleri görüldüğü gibi, İsviçre'de Pestalozzi için yapılanlar gibi.

Bugün, her yönden bozuk eğitim sistemine karşı yüzde yüz ulusal buluşumuz köy enstitüleri düşüncesini, ilkelerini sürekli yaşatmak ve bu okulların kuruluş yasasının çıktığı günü, 17 Nisanı, resmî tatil yapmadan, eğitim bayramı olarak kutlamak gerekir. Bu konuda verilmiş yasa önerimiz Genel Kurulun gündemindedir, ele alınmasını ve yasalaşmasını diliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım; Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 11 Eylül 2003 günü yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında "dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan köy enstitüsü uygulamalarını, tarafsız bir gözle, bilimsel bir analize tabi tutmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle, yeni bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, biz nasıl yararlanabiliriz diye araştırılmasını istedim" demesine karşın, ikibuçuk yıllık AKP uygulamaları, gerek eğitim gerekse tarım alanında, köy enstitülerinde uygulanan anlayışın ve ilkelerin tam tersidir. Millî Eğitim Bakanı uygulamaları ve kadrolaşması sonucunda, öğretim birliği, bu süre içinde, biraz daha bozulmuştur; laik, demokratik özünden uzaklaşarak, eğitimin niteliği düşürülmüştür, daha da paralı bir duruma getirilmiştir.

Köy enstitülerinde resim, müzik, beden eğitimi gibi dersler en önemli derslerdi; sanat ve iş eğitimi içinde üretim temeldi. AKP'nin, ilköğretimin 4 üncü sınıfından sonra, yani, 4, 5, 6, 7, 8 inci sınıflarda resim, müzik, beden eğitimi gibi dersleri seçmeli dersler sınıfına sokmasını kaygıyla karşılıyoruz; yani, zorunlu derslerden çıkarıp seçmeli yapmasını, eğitim sistemimiz açısından son derece sakıncalı buluyoruz ve Sayın Başbakanın 2003 yılında söyledikleriyle bir çelişki olarak görüyoruz. Pilot okullara yazı gitmiştir bu konuda. Dileriz bundan vazgeçilir ve resim, müzik, beden eğitimi gibi insan kişiliğini oluşturan, sanat eğitiminin yapıldığı dersleri seçmeli dersler yapıp, çocukların eğitim alması engellenmemeli diye düşünüyorum.

Köy enstitüsü sisteminin her aşamasında çalışan, yüzbinlerce öğrenci yetiştiren, çevreyi yeşerten, başta o kurumlarda çalışan öğretmenler olmak üzere, hizmet veren bütün kişileri, eski bakanları, İnönü'yü, Yücel'i, Tonguç'u saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimi, Gönen Öğretmen Okulunda öğretmenim olan Sayın Özbek İncebayraktar'ın Köy Enstitüleri adlı şiiriyle bitirmek istiyorum:

Köy Enstitüleri

Onlar,

Köy çocuklarıydı.

Geldiler,

Yalın ayakları

Ve

Yırtık mintanlarıyla geldiler.

Gönen'e, İvriz'e, Kepirtepe'ye.

Unutulmuştular bin yıldır;

Ferhat oldular,

Yardılar İdris Dağını,

Gürül gürül akıttılar suyunu,

Hasanoğlan'a.

Köroğlu oldular,

Kafa tuttular Bolu Beylerine.

Yıktılar saltanatını ağaların.

Horon teptiler Beşikdüzü'nde kol kola.

Halay çektiler Yıldızeli'nde türkülerle.

Diz vurdular Ortaklar'da efece.

Siz,

Her gece,

Mehtaba çıkarken Heybeli'de,

Onlar

Duvar ördüler,

Çatı çattılar

Yıldızlara bakarak yaz geceleri,

Harman yerlerinde yattılar.

Kazma salladılar yorulmadan.

Kerpiç döktüler,

Kerpiç.

Sızlanmadılar hiç.

Yakıştı nasırlı ellerine,

Kitap ve çekiç.

Başladı yurt harmanında imece.

Bir gece,

Karanlık izlerinden gizlice,

Brütüsler çıktı ansızın.

Çektiler zehirli hançerlerini,

Vurdular sırtlarından haince...

Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,

Kalkınmış bir Türkiye gelir,

Köy Enstitüleri denince.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, son derece önemli bir konu olduğu için, Sayın Gazalcı'ya toleranslı davrandım.

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, eğitim sorununun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz; 600 000'e yakın kız çocuğumuzun hâlâ eğitim imkânlarından yoksun olduğu bir Türkiye'de yaşıyoruz ve eğitimin sadece okuma yazma öğretmek olmadığını, beceri öğretmek, meslek öğretmek olduğunu, ekonominin ihtiyaç duyduğu her alanda nitelikli insangücü yetiştirmek olduğunu da biliyoruz. Köy enstitüleri de, bu konuda, Türkiye Cumhuriyetinin dünyaya örnek projelerinden, modellerinden biri. Bunu, bugün, muhalefet de söylüyor, iktidarın başı Sayın Başbakan da söylüyor. Hepimizin bir araya gelip, Türkiye'nin eğitim sorunlarının çözümüyle ilgili çok değerli projeler, modeller üretmemiz mümkün. Bu da, çok önemli bir konu. O nedenle, ben bu konuda hem kendim bir girizgâh yapmak, yol gösterme durumunda oldum hem de Sayın Gazalcı'ya daha geniş bir konuşma çerçevesi, imkânı tanımak durumunda oldum. Hoşgörüyle karşılamış olacağınıza inanıyorum. Bilinçli olan bütün parlamenterlerin bunu hoşgörüyle karşılayacağı inancıyla hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekillerimiz, üçüncü gündemdışı sözü, Ankara Milletvekili Oya Araslı'ya veriyoruz. Kendisi, Ankara İlinin sorunlarıyla ilgili konuşacaklar.

Sayın Araslı, buyurun, kürsüde biraz bekleyin, bir konuğumuz var; konuğumuzu takdim ettikten sonra size söz hakkı tanıyacağım.

C) ÇEŞİTLİ İŞLER

1.- Genel Kurulu ziyaret eden Letonya Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'la birlikte, ülkemizin konuğu olan Letonya Cumhurbaşkanı Sayın  Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyet Meclisimizi ziyaret ediyorlar. Kendilerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına "hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)

Buyurun Sayın Araslı.

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Ankara'nın ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin sorunları ile buralarda yaşayan köylülerin ve çiftçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması

OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Ankara'nın merkez dışındaki ilçelerinde yaşanan kimi sorunları dile getirmek için söz almış bulunuyorum.

Ankara'nın başkent olması nedeniyle, ilçe ve köylerinde, diğer illerden çok daha az sorun yaşandığı kanısı oldukça yaygındır; ama, bu yanlış bir kanıdır. Ankara'nın merkezinde bile suyu ve kanalizasyonu yetersiz olan köylerimiz vardır. Adlarını mı istiyorsunuz; vereyim. Yakup Abdal, Beytepe, Karataş, bu olayın en güzel örneklerini oluşturmaktadır ve Ankara'nın tüm dış ilçelerinde, bu ilçelere bağlı köylerde, köylümüz perişandır.

Buğday fiyatları 215 000-280 000 lira civarında oynamakta ve bu fiyatlardan yapılan satışlar, çiftçinin yüzünü güldürmemektedir; çünkü, bu fiyatlar üç yıldır yerinde saymaktadır; ama, ilaç, gübre, tohumluk gibi giderlerin, girdilerin fiyatları her gün biraz daha yükselmektedir. Bu durumda çiftçi, neredeyse, toprağını ekmekten vazgeçmeyi düşünmeye başlamıştır.

Pancardaki kotalar çiftçiyi pancar ekiminden vazgeçmeye itmiş; ancak, pancar yerine seçilen diğer ekim maddelerinde ise, hükümet uygun bir yönlendirme yapmadığı için, çiftçi tam bir felaketle karşılaşmıştır. Bunun en çarpıcı örneği, Polatlı İlçemizde, soğan ekicisi çiftçilerimiz tarafından yaşanmaktadır. Binbir umutla ektikleri soğanı bu çiftçiler satamamaktadır ve çöplükler, çürüyen soğanlarla dolmuş durumdadır.

Sebze üreten ilçelerimiz, örneğin Beypazarı, doyurucu bir fiyatla ürününü satamamanın yanı sıra, bir soğuk hava deposu olmadığı için, ürününün çürümesinden de ayrıca zarara uğramaktadır. Çiftçinin kredi alması da, koşulların ağırlaştırılması nedeniyle hemen hemen imkânsızlaşmıştır.

Adalet ve Kalkınma Partisi, köylüden ve çiftçiden yana olduğunu söyleyerek, onlar için cennet benzeri bir yaşam vaat ederek oy almış; ama, aldığı oylarla geldiği iktidarında, köylüyü ve çiftçiyi unutmuş ve köylüye, çiftçiye bir yeryüzü cehennemi koşulları yaşatmaya başlamıştır.

İlçelerimizin köylerinin büyük kısmında içmesuyu ve kanalizasyon yetersiz, yollar bakımsızdır. Sulu tarım bakımından önem taşıyan sulama göletleri ve kanalları yetersizdir. Uruş, Gürsöğüt, Kargı, Peçenek barajlarının yaşama geçirilmesi umutla beklenmektedir; ama, hâlâ, bu konuda herhangi bir çözüm ortaya konulmamıştır.

Birkısım ilçelerimizde büyük projelerle yapımına başlanmış kamu binalarının bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı ise tamamlanmamış vaziyette kaderine bomboş terk edilmiştir. Elmadağ İlçemizde, bunun örnekleri çok yoğun bir biçimde görülmektedir. Bu binaların, bir işe yaratılması zamanı gelmiştir, hatta, geçmektedir.

Köylerimizde ve ilçelerimizde genç nüfusun sayısı hızla artmaktadır; ama, hükümet, bu genç insanlara iş alanı yaratmakta âciz kalmaktadır. Mevcut işyerlerinin bir kısmının kapatılacağına ilişkin duyumlar da büyük üzüntü yaratmaktadır. Elmadağ Çaykur Paketleme Fabrikasının taşınacağı konusu da üzüntü yaratan hususların başında gelmektedir. Ankara Valiliği, sekizinci arıcılık projesini uygulamaya koymayı gündemine almıştır; ancak, bu projenin uygulamaya geçilmesinden önce, bundan önceki yedi projede karşılaşılan güçlük ve zararların, bu projenin uygulanmasında mutlaka gözönünde tutulması gerekmektedir; çünkü, yapılan bilimsel araştırmalar, karşılaşılan güçlük ve başarısızlıkların arı hastalıkları ve parazitlerden doğduğunu ortaya koymaktadır. Bu hastalık ve parazitlerin önü alınmadıkça, bunlarla ilgili önlemler yürürlüğe konulmadıkça, yapılacak arı dağıtımları, yine, projenin başarısızlık ve zararla sona ermesine yol açacaktır. Kamunun, halkımızın, bu tür zararları kaldıracak gücü ve takati artık kalmamıştır. Böyle bir toplumda, bu tür projeleri altyapısını hazırlamadan uygulamaya koymak, âdeta cinayet işlemekle eşdeğerdedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

OYA ARASLI (Devamla) - Hasanoğlan'da, İdris Dağı yeşil kuşak orman çalışması bölgesi, Ankara'nın temiz hava aldığı akciğeridir. Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, Akyüz Kireç Şirketine, bu bölgedeki kayalıklarda mermer aranması için ruhsat verilmesi, bölge sakinlerini son derece rahatsız etmiştir. Mermer rastlanmayan bölgede mermer aranması için bu şirkete verilen ruhsatın taşocağı ve mıcır tesisi işletilmesi amacıyla kullanılabileceğinden şiddetle endişe edilmekte, binbir emekle ağaçlandırılan bu bölgenin, bu tür bir kullanımla tahrip edileceğinden ve emeklerin boşa gideceğinden korkulmaktadır. Tüm umutlar, ilgili bakanlıkların bu konuda alacağı önlemlere ve ilimize sahip çıkmasına bağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu dile getirdiklerim, ilimizin sorunlarından sadece bir nefeste sıralayabildiğimiz bir demettir. Ankara olarak, hükümetin ilgisini, ilimizin, çiftçimizin, köylümüzün, kentlimizin sorunlarına çözüm getirmesini bekliyoruz. Köylümüze, kentlimize, çiftçimize, Adalet ve Kalkınma Partisinin oy isterken vaat ettiklerini, iktidarında yerine getirmesini bekliyoruz. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin halkımıza borcudur. Borcunu ödemeyen iktidar, hükümet olamaz. Ankara İli olarak, hükümetimizin, vaatlerini, bize yapmış olduğu vaatleri yerine getirerek, hükümetini, hiç değilse, vaatlerini tutmamış olmak durumundan kurtarmasını bekliyoruz.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Daha önce, siz değerli milletvekillerinin oyuna başvurmak istiyoruz.

Kâtip üyelerin, yerinden okumalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'in resmî davetlisi olarak Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/801)

15 Nisan 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'ın ortak davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Avustralya'ya resmî ziyarette bulunması, Genel Kurulun 8 Mart 2005 tarihindeki 67 nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Liste:

Adı Soyadı                  Seçim İli

Ali Ayağ                      Edirne

Şükrü Önder                     Yalova

Ali Cumhur Yaka              Muğla

BAŞKAN - İsimlerle birlikte bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; onu da okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un Rusya Federasyonuna resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine  ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/802)

15 Nisan 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un vaki davetlerine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Rusya Federasyonuna resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır; okutuyorum:

3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/287)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 330 ve 348 inci sıralarında yer alan (6/1484 ve 1503) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Feridun Fikret Baloğlu

           Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

4.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/803)

18.4.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un, Berlin'de düzenlenen ITB Berlin Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-14 Mart 2005 tarihlerinde Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

         Başbakan

Liste:

Mustafa Tuna                                (Ankara)

Semiha Öyüş                                (Aydın)

Ali İbiş                                (İstanbul)

Mehmet Parlakyiğit                                (Kahramanmaraş)

Abdulkadir Kart                                (Rize)

Recep Yıldırım                                (Sakarya)

Mustafa Demir                                (Samsun)

Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

BAŞKAN - Okutup oylarınıza sunacağım dediğim Başbakanlık tezkeresini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 145                                19.4.2005

Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günkü birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer alan (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 20.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 253 üncü sırasında yer alan 868 sıra sayılı 23.3.2005 tarihli ve 5319 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 4 üncü sırasına alınmasının; Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günü 15.00-20.00, 20.4.2005 Çarşamba günü 14.00-22.00, 21.4.2005 Perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Faruk Çelik               Haluk Koç

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1.- (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Milletvekili lojmanlarında Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 8.2.2005 tarihli 55 inci Birleşiminde kurulan (10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup oylarınıza sunacağım.

Milletvekili Lojmanlarında Mustafa Güngör'ün Öldürülmesinin Aydınlatılması ve Sorumluların Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyeleri Aday Listesi:

AK Parti:

Ersönmez Yarbay                                 (Ankara)

Mustafa Dündar                                (Bursa)

Mehmet Salih Erdoğan                                 (Denizli)

Mehmet Ali Bulut                                 (Kahramanmaraş)

Sinan Özkan                                 (Kastamonu)

Ramazan Can                                 (Kırıkkale)

Hasan Kara                                 (Kilis)

Ahmet Çağlayan                                 (Uşak)

Cumhuriyet Halk Partisi:

Halil Ünlütepe                                 (Afyonkarahisar)

Yılmaz Kaya                                 (İzmir)

Mehmet Siyam Kesimoğlu                                 (Kırklareli)

İlyas Sezai Önder                                 (Samsun)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 20.4.2005 Çarşamba günü, yani yarın, saat 13.30'da, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Salonu arkasındaki eski Cumhurbaşkanlığı Salonunda bulunan meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca plazma ekranda ilan edilecektir.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

VI.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulubü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/12)

BAŞKAN - Bu görüşmede sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma açılması istenmiş bulunan Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'ye söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 29.3.2005 tarihli 76 ncı Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak, Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.

Tevfik Akbak konuşmaktan vazgeçti.

Şimdi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu kürsüye davet ediyoruz.

Bu arada, önerge sahiplerinden de konuşmak isteyen olabilir de; fakat, şimdiye kadar bize talep gelmedi, şahıslar adına konuşma talebi geldi.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siz, önerge sahibi olarak mı konuşmak istiyorsunuz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet, önerge sahibi olarak.

BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, gerçekten de, toplumun yoksul kesimlerine hizmet götüren ve bu çerçevede sınırlı bütçesini olabildiğince iyi kullanması gereken bir kurum.

Şimdi size anlatacağım olay, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir bakanın, bazılarının lehine olarak, yargı kararını işleme koymaması, birilerini koruması ve trilyonlarca liralık gelir kaybına uğratmasıdır Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu.

Olay, 22 Ağustos 2001'de başlıyor. Dönemin Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici, Tarım Bakanlığına bir yazı yazarak diyor ki: "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Türkiye Jokey Kulübünün hâsılatından yüzde 1 pay gelmesi lazım." Bunun üzerine ilgililer itiraz ediyorlar. İtiraz, Ankara 6. İdare Mahkemesinde görüşülüyor. 23.10.2002 tarihinde mahkeme şu kararı veriyor; aynen okuyorum değerli arkadaşlar: "Korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan davacı idare gelirleri arasında müşterek bahislerden elde edilecek gelirler sayıldığına göre, müşterek bahis niteliğinde olduğu tartışmasız bulunan at yarışlarından davacı kuruma pay aktarılması amacın da bir gereğidir." Karar, Ankara 6. İdare Mahkemesinde oybirliğiyle alınıyor.

Bu karar uyarınca, kararın idareye tebliğ tarihinden itibaren Türkiye Jokey Kulübünün, hâsılatından yüzde 1 pay kesip ilgili idareye yatırması lazım; ama, böyle olmuyor. Önce olay Danıştaya taşınıyor; deniyor ki: Biz bunu Danıştaya götüreceğiz. Olur; Türkiye bir hukuk devletidir, elbette Danıştaya da gidilecektir. Danıştaya -25.3.2003 tarihinde Danıştay 1. Dairesi karar veriyor- Ankara 6. İdare Mahkemesinin verdiği kararın yürütümünün durdurulmasıyla ilgili dava açılıyor. Danıştay şu kararı veriyor, aynen okuyorum: "Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, temyizen incelenen kararın yürütülmesinin durdurulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden istemin reddine 25.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."

Şimdi, değerli milletvekilleri, mahkemeye gidiyorsunuz, SHÇEK'in lehine karar veriyor. Bu kararın yürütümünün durdurulmasını istiyorsunuz; Danıştay "hayır, kararı uygulayın; vaktimiz var, esastan sonra görüşürüz" diyor; fakat, bu arada bir şeyler oluyor. O ara Sayın Güldal Akşit'in makamına bir avukat geliyor tarihsiz bir dilekçeyle. Dilekçe şu, değerli arkadaşlar. Bu dilekçede Sayın Bakandan bir talepte bulunuluyor; deniyor ki: "Ankara 6. İdare Mahkemesi bir karar verdi; bu karar bizim aleyhimize çıktı; ama, bu kararı, Danıştay esastan karar verinceye kadar uygulamayın. Ayrıca, kararı uygulamayan Tarım Bakanlığı bürokratları hakkında da suç duyurusunda bulunmayın." Sayın Bakan, bunun altına kendi el yazısıyla bir not düşüyor: "SHÇEK Genel Müdürlüğüne, ilginin talebi doğrultusunda gereğini. 4.8.2003"

Şimdi, Sayın Bakana buradan soruyorum, eğer gelip burada konuşacak ve benim sorumu da yanıtlayacaksa:

1.- Bu gelen avukat kimdir?

2.- Bu avukatın ortak olduğu hukuk bürosunda bir bakanınızın oğlu görev yapmakta mıdır?

3.- Bu bakanın avukat olan oğlu, Türkiye Jokey Kulübünün yönetim kurulu kararıyla kendilerine danışman olarak seçilmiş midir?

4.- İçişleri Bakanlığı Türkiye Jokey Kulübü hakkında soruşturma açmadan önce mi, acaba bu avukat arkadaşla sözleşme imzalanmıştır?

Eğer, Sayın Bakanın elinde bu belgeler yoksa, bana başvurursa, ben bu belgeleri kendisine sunarım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, Sayın Bakan bu haberler gazetede yer aldıktan sonra... Tabiî, gazeteciler haklı olarak Sayın Bakana soruyorlar, yani, nedir bu olay diye. Sayın Bakanın Hürriyet muhabirinin sorusu üzerine verdiği yanıt: "Notu -yani, az önce okuduğum onayın altındaki notu- kurumu zarara uğratmamak için yazdığını söyledi. Davanın kaybedilmesi durumunda tahsil edilen paranın faiziyle geri ödenmesi zorunda kalınacağını ve bunun da kurumu zor duruma sokacağını belirten Akşit şöyle konuştu: 'Hem idarî mahkeme hem Danıştay paranın bize ödenmesi gerektiğine karar verdi. Bu parayı alabiliriz; fakat, Jokey Kulübünün müdahil durumu sonuçlanmadı -sonunda da diyor ki- eğer davayı kazanırsak, parayı çatır çatır alırım.'" Sayın Bakanım, siz bu parayı çatır çatır almadınız, çıtır çıtır yedirdiniz, kusura bakmayın!

Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, bir bakan, Türkiye Cumhuriyeti bakanlık koltuğunda oturan bir bakan, yargı kararını uygulamıyor, "yargı kararı uygulamayanlar hakkında suç duyurusunda bulunmayın" diyor; yani, açıkça hukuku ve yargı kararlarını ayaklar altına almaktan çekinmiyor. Peki, bu Sayın Bakan, bu onayı hangi evraktan geçirdi acaba? Bu yazının genel evraka girişi yoktur arkadaşlar. Çıkışı vardır; aynı gün Çocuk Esirgeme Kurumuna gitmiş.

Niye acaba Sayın Bakan bu kadar heyecanlanıyor? Niye acaba böyle bir gereği duydu? Sayın Bakan acaba kendisine sormadı mı; ya, bu ülkede yargı kararlarını uygulamamak suçtur. Altını çiziyorum, yargı kararlarını uygulamamak suçtur. Sayın Bakanın, ben bunu bilmiyorum demesi mümkün mü?!

Şimdi, Sayın Bakanın belki bilgisi az olur. Ben Sayın Bakana bir Danıştay kararı okumak istiyorum değerli arkadaşlar. Danıştay kararı, çok yeni bir karar. Karar, 24.1.2005 tarihinde verilmiş; şöyle deniliyor: "Özellikle belirtmek gerekmektedir ki, idarî yargı kararını uygulamamak, Anayasanın 138 inci ve 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddelerinin kesin emridir. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre, idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu açık hükme rağmen yargı kararlarına uymayı, bu kararların gereklerine göre davranmayı açık ya da üstü örtülü olarak reddedenler, uygulama görevini geç ve kötü yapanlar, suç işlemiş olurlar." Yani, Sayın Bakan suç işledi.

Belki, Sayın Bakanın bilgisi yoktur; yine, Sayın Bakana bir bilgi daha vereyim. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının bir örneğini okuyayım size Sayın Bakan; dikkatinizi çekerim: "Yürütmenin durdurulması kararını yerine getirmeyen kamu görevlisinin hukukî sorumluluğu yönüne gidilebilmesi için, ilgilinin açmış olduğu iptal davası sonucunun beklenmesine gerek yoktur." Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun verdiği karar; yani, siz, Sayın Bakan, o yürütmeyi durdurma kararını, ilgili mahkeme kararını uygulamak zorundasınız; sizin, geciktirmeye ne gücünüz var ne haddiniz var; kusura bakmayın! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, ben, Danıştay kararını okudum, Yargıtay kararını okudum. Diyeceksiniz ki, yahu, Danıştay, Yargıtay, taraflıdır bunlar, taraflı değildir, tartışabilirsiniz; ama, daha önemli bir şey oluyor, çok daha önemli bir şey oluyor. Karar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna gidince, SHÇEK Genel Müdürlüğü Tarım Bakanlığına bir yazı yazıyor. Ne diyor; şöyle diyor: SHÇEK paylarının Kasım 2001 tarihi itibariyle ivedilikle ilgili banka hesaplarına yatırılmasını, aksi takdirde cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacaklarını bildiriyor; yani, SHÇEK Genel Müdürü "kararı uygulayın" diyor; ama, bunu, bu kararı, aynen Tarım Bakanlığı da, yine bu uygulamanın Anayasaya, yasalara aykırı olduğunu, süratle uygulanması gerektiğini -elimde çok sayıda yazı var, bütün bu yazılarda- Tarım Bakanlığı da istiyor; ama, Jokey Kulübü, Tarım Bakanlığına bir yazı yazıyor; dikkatinizi çekerim. Bakın, yazıda ne diyor: "Yönetim Kurulumuzda alınan kararlar doğrultusunda, Ankara 6. İdare Mahkemesi kararının uygulanmaması ve ilgililer hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmaması hususunda Devlet Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunulmaktadır."

Değerli arkadaşlar, yani, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; Sayın Bakanın hukuk devleti anlayışı!.. Yani "biz, bu yargı kararlarını uygulamayacağız, siz hiç meraklanmayın, bu yazıları da yazıyorsunuz; ama, siz bu kararları uygulamıyorsanız uygulamayın; ama, zaten, biz, bu girişimlerde bulunuyoruz, Sayın Bakanı ikna edeceğiz" diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Nitekim, Sayın Bakanı ikna etmişler. Sayın Bakan "bırakın mahkeme kararlarını, siz, ilgilinin talebi doğrultusunda görev yapın" diyor. Böyle hukuk devleti olabilir mi arkadaşlar?! Ve bu olay medyaya yansıdıktan sonra, Sayın Bakan -ben anlamıyorum- hâlâ koltuğunda oturmayı sürdürüyor. Onurlu bir bakan -altını çiziyorum- bu ortamda, görevini derhal bırakır. Adalet ve Kalkınma Partisinde çok sayıda değerli milletvekili, o koltuğu doldurabilecek yetenektedir, hukuk bilgisiyle, birikimiyle ve kültürüyle. Kusura bakmayın, eğer böyle sizi rahatsız ediyorsa, ben böyle konuşurum. Hukuku bilmeyen hiçbir kişi, hiçbir yurttaş, bakanlık koltuğuna -kusura bakmayın- oturamaz ve işgal edemez.

Bakın, size bir örnek daha vereceğim. Sizin milletvekiliniz, Sayın Tekin Börü -yok, ayrıldı Sayın Tekin Börü- acaba, Sayın Bakanı görünce selam verecek mi vermeyecek mi diye merak ediyordum. Burada mı efendim?

TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Burada...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Mutlu olurum burada olursa.

"Adı yolsuzluğa karışmış, kamuyu zarara uğratmış kişilere ben selam vermiyorum, gördüğüm yerde kafamı çeviriyorum. Parti gereğini yapar, yapmaz; ama, ben, kendi vicdanımın gereğini yapıyorum. Ben, siyasete, yolsuzlukla, hırsızlıkla mücadele için geldim. Partim bunun için söz verdi ve bu kadar oy aldı. Bunun aksine hareket etme lüksümüz yok" diyor.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Tekin Börü'yü kutluyorum. Umuyorum, sizin de, bu tür yolsuzluklara çanak tutma göreviniz yoktur; kusura bakmayın, evet...

Şimdi, bir başka konu. Tabiî, burada, Türkiye Cumhuriyetinin  cumhuriyet savcılarını göreve davet etme görevim de var ayrıca; çünkü, cumhuriyet savcıları, yargı kararlarının uygulanmamasından dolayı, Sayın Bakan ve onun bürokratları başta olmak üzere, soruşturma açmak zorundadırlar. Buradan, cumhuriyet savcılarına bildiriyorum.

BAŞKAN - Kemal Bey, toparlayalım lütfen.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkan.

Devlet Memurları Kanununun 11 inci maddesini okuyorum değerli arkadaşlar: "Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmaya mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir."

Bir paragraf daha var aynı maddede: "Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz." SHÇEK Genel Müdürü suç işlemiştir Sayın Bakanla beraber, Sayın Bakanın yasadışı emrini yerine getirmekle beraber. Sayın Bakan, bu kürsüye çıkıp, lütfen, konuşmasın, istifa etsin, Yüce Meclisi de gereksiz bir oylamadan kurtarmış olur.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şahıslar adına söz isteyenlerde ilk söz hakkı, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'da.

Buyurun Sayın Zeyid Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle, bugün, burada, Meclis önergesine konu olan hadiseyi şöyle bir kısaca özetlemek istiyorum:

1953 yılında, at yarışları düzenlenmesi ve düzenlenen yarışlarda müşterek bahis oynanmasına ilişkin bir kanun çıkıyor ve at yarışlarını düzenleme ve müşterek bahis oynanmasına ilişkin yetki de Tarım Bakanlığına veriliyor. Yıllarca bu şekilde uygulandıktan sonra, 1980 yılında, yine, aynı kanunun içerisinde yer alan bir yetkiye dayanmak suretiyle, Bursa İlinde oynanan at yarışları ve müşterek bahse ilişkin olarak Türkiye Jokey Kulübüne 30 yıllığına yetki devri yapılıyor. Bilahara, 1993 yılında, yine, at yarışları oynanan değişik illerdeki at yarışlarının oynatılması yetkisi ve müşterek bahis oynanma yetkisi de, aynı şekilde 20 yıllığına Türkiye Jokey Kulübüne devrediliyor.

Yine, 1988 yılında, Tarım Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla, diğer illerde oynanan at yarışları ve müşterek bahislere ilişkin yetki Tarım Bakanlığından Türkiye Jokey Kulübüne devrediliyor, bazı yetkiler yine Tarım Bakanlığı bünyesinde kalmak üzere.

Yine, soruşturma önergesinin içerisinde olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 1983 yılında bir kanunla kuruluyor ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun içerisinde, 18 inci maddesinde "gelirler" başlığı altında, kanunla kurulmuş olan Spor-Toto, Millî Piyango gibi kuruluşların hâsılatından elde edilecek yüzde 1 payın da SHÇEK gelirleri arasında sayıldığını görüyoruz.

Soruşturma önergesine konu kuruluşları ve kurumları bu şekilde özetledikten sonra, soruşturma önergesinin içeriği hususunda sizlerle bazı şeyleri paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce de söylediğim gibi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu 1983 yılında kuruluyor. 18 inci maddesi o gün de aynı şekilde yürürlükte. 2001 yılına kadar, buradan elde edilen hâsılat, müşterek bahislerden elde edilen hâsılatın yüzde 1'lik kısmının Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna devredileceğine ilişkin herhangi bir çalışma yapılmıyor. 2001 yılında -ben, buradan tebrik ediyorum- SHÇEK kapsamındaki Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Başkanlığı bir şekilde uyanıyor ve buradan da bizim yüzde 1'lik bir pay almamız gerekiyor diyerek bir tartışma başlatıyor. Başlayan tartışma bir hukuk tartışmasına dönüşüyor. Çünkü, bu konuda SHÇEK tarafından ve SHÇEK'in bağlı olduğu Devlet Bakanlığı tarafından Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yapılan yazışmalarda, olayın Tarım Bakanlığı tarafından Türkiye Jokey Kulübüne devredilmesiyle birlikte, artık, yetkinin Jokey Kulübünde olduğunu ve Jokey Kulübünün de kanunla kurulan bir kuruluş olmadığını, bu nedenle yüzde 1'lik hâsılatın alınamayacağı şeklinde karşılıklı idarî yazışmalardan sonuç alınamaması üzerine, SHÇEK tarafından, 2002 yılında idarî yargıya başvuruluyor.

Burada, ciddî anlamda bir hukuk boşluğu, ciddî anlamda bir hukuk uyuşmazlığı var. Bu dosyayı inceleyenler -mutlaka, 62 arkadaşımız imza atarken buna ilişkin dosyayı ayrıntılarıyla incelemişlerdir- göreceklerdir ki, sayfalar dolu yazışmalar... Bu yazışmalarda, tabiî, bir şeyi daha keşfediyoruz, maalesef, bizim, özellikle kamu kurumlarında anlaşılabilir bir dil kullanılmamasının sonucu olarak, ben, bir hukukçu olarak bile bu yazıları okuduğumda, ne demek istediklerini anlamakta inanın güçlük çekiyorum. Bir kelimeyle ifade edilecek bir hususun 5 sayfayla, 6 sayfayla birsürü rakamlar ve sayılara boğulmak suretiyle anlaşılmaz hale getirilmesi, olayın nihayetinde bir idarî yargıya taşınmasını zorunlu kılıyor.

2002 yılında olay idarî yargıya taşınıyor. Ankara 6. İdare Mahkemesi çok süratli ve hızlı bir şekilde, altı ay gibi kısa bir sürede karara bağlıyor ve Türkiye Jokey Kulübüne devredilen bu yetki kapsamında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının da aynı şekilde yüzde 1'lik payın, hâsılatın SHÇEK'e ödenmesine dair bir karar veriyor.

Tabiî, bu karar, daha önceki yapılan yazışmalar sonucunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından verilen kararın veya yapılan işlemin iptali. Aslında, işin hukuk detayına, hukuk tekniğine girdiğinizde, kararın içerisinde de biryığın yanlışlar var. "Anılan işlemin iptaline" deniliyor; ortada yapılan bir işlem yok ki iptal olsun. İdare mahkemesi kararının içerisinde bile hukuk hatalarını görüyorsunuz, yazışmalarda hukuk hatalarını görüyorsunuz.

Ortada bu derece ciddî anlamda bir hukuk uyuşmazlığının, hukuk ihtilafının olduğu bir konunun, idarî yargının da üst mercii olan Danıştay tarafından gözden geçirilmesinin elzem olduğuna bir hukukçu olarak karar veriyorsunuz. Hepiniz bilirsiniz ki, iki kamu kurumu arasındaki hukuk ihtilaflarının iki tür çözüm mercii vardır. Bunlardan birincisi, idarî yargıya gidersiniz; idarî yargının, nihayetinde -Danıştaydan geçer ya da geçmez- kesin hüküm ifade edecek bir sonucunu alırsınız veya Başbakanlık aracılığıyla, iki kurum arasındaki bu hukuk uyuşmazlığını, bu hukuk ihtilafını, Danıştaya görüş sormak, Danıştayın görüşünü almak suretiyle çözersiniz. Yani, her iki halde de, aslında, böyle bir işlemin, böyle bir hukuk ihtilafının, böyle bir hukuk uyuşmazlığının mutlaka Danıştayın gözetiminden, denetiminden geçmesi gerektiği sonucuna varırsınız.

Şimdi, gelelim olayımıza. İdare mahkemesi, 2002 yılının onuncu ayında bir karar vermiş. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bunu temyiz etmiş. Soruşturma önergesinin, CHP tarafından can alıcı noktası diye niteleyebileceğimiz, avukatların dilekçesine kadar zaten SHÇEK tarafından herhangi bir işlem yapılmamış, herhangi bir icraî işlem yapılmamış, herhangi bir savcılık soruşturması ya da savcılığa yönelik bir suç duyurusunda bulunulmamış; yani, aradan on ay geçmiş. Bu on aylık süreç içerisinde zaten SHÇEK'in hukuk müşavirliği bir işlem ihdas etmemiş. Yani, burada, Sayın Güldal Akşit'e bu dilekçe geldiğinde... Ki, orada, bir hukukçu olarak, bir şeyi de ifade etmek istiyorum, yani, bunu ifade etmek için hukukçu olmaya da gerek yok: Bir bakanın, bir genel müdürün, bir kurum amirinin kendisine gelen dilekçeyi ilgili yere göndermesini, bilgi notu, ilgi notu diye nitelendirmek kadar yanlış bir şey olamaz. Bu, bir havaledir.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır efendim...

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu bir havaledir. (CHP sıralarından gürültüler)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Havale değil.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Altını tekrar çiziyorum; bütün kurum amirleri, kendilerine gelen dilekçeyi ilgili yere havale ederler.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Başvurucunun isteği doğrultusunda deniliyor.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bunun adı bir havaledir, Sayın Kılıçdaroğlu.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bu da üçüncü yöntem!..

YILMAZ KAYA (İzmir) - Nerede yazıyor?

ATİLLA KART (Konya) - Hangi yasada var? Yasal dayanağı yok.

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar; müdahale etmeden dinleyelim.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, burada, iki tercih yapma hakkına sahiptir Devlet Bakanlığı ve SHÇEK; ya Danıştayın kararını bekleyerek olabilecek mağduriyetleri engelleyici, bekletici mesele yapabilir, ya da bunu beklemez, icraî işlem yapar, tahsil yoluna gider, neticede Danıştayın kararı olumsuz çıkarsa, bunu faiziyle geri öder. Bu konuda takdir hakkı vardır; altını çizerek söylüyorum, bu bir takdir hakkıdır.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Hangi kitapta yazıyor?

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu bir takdir hakkıdır.

ATİLLA KART (Konya) - Niye yürütmenin durdurulması talebinde bulunuyorlar?

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Sizler de biliyorsunuz Atilla Bey, siz de avukatsınız; inanıyorum ki, mutlaka, kurumlara ilişkin davalarınız da olmuştur. Türkiye'de teamül haline gelen bir hadise vardır; o da, kurumlara yönelik davalarda ya da kurumların birbiri arasındaki davalarda temyiz sonucu kesinleşmeden, kesin hüküm halini almadan işlem yapılmaz; bu, Türkiye'nin bir teamülüdür; bu, bugünün hadisesi değildir. Bu nedenle, Devlet Bakanlığı, bu konuda takdir hakkını, Danıştay kararının beklenmesi yönünde kullanmıştır; bunun da, hukuka aykırı hiçbir tarafı, kanuna aykırı hiçbir tarafı yoktur. Bunu, görevi kötüye kullanmak olarak değerlendirmek, tamamen hukukdışı, hukuku bilmeme, hukuku anlamama ya da hukuku kasıtlı olarak başka bir yöne çekmekten başka hiçbir şey değildir.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Hukuk değil o, guguk!..

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Olayın bir diğer tarafında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı var. Ben, Kılıçdaroğlu'nu da dinledim; bir cümleyle dahi Tarım ve Köyişleri Bakanlığından bahsetmedi; zaten, bahsedebilecek durum yok. Neticede, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konuda, hukuk adına yapılması gereken tüm işlemleri yapmış ve hiçbir şekilde, hukuken sorumlu tutulabilecek bir eylemin içinde değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, özellikle AK Parti Grubundaki arkadaşlarıma söylüyorum: Ben bir hukukçuyum, ondört yıl avukatlık yaptım, bu dosyayı da satır satır başından sonuna inceledim. Her iki Bakanlığımızla ilgili olarak, kesinlikle, hiçbir hukuka aykırılık yoktur, görevi kötüye kullanma suçunu isnat edebileceğiniz en ufak bir eylem ve işlem burada bulunmamaktadır. Benim gönlüm rahat, sizin de gönlünüz rahat olsun.

Son olarak bir şeyi söylemek istiyorum. Konuşmamın başında özellikle bir şeye değindim, dedim ki, 1983 yılında SHÇEK kuruldu; 2001 yılına kadar, hiçbir Allah'ın kulu, burada SHÇEK'in hakkını koruyacak işlemde bulunmadı; bunun içinde, 1991-1995 yıllarında, önce SHP, sonra CHP olarak devam eden koalisyon ortaklığı da dahil. Bu ortaklığın içerisinde Çocuk Esirgeme Kurumunun bağlı olduğu Devlet Bakanlığı sizdeydi; ne yaptınız allahaşkına?! (CHP sıralarından gürültüler)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Ne ilgisi var yahu!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Niye bu yetimin, öksüzün, garibin hakkını savunmak için düşünmeye bile yeltenmediniz?! (CHP sıralarından gürültüler)

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - En azından şunu yapmadık!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

Siz de toparlayın lütfen.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - En azından şunu yapmadık! Ne ilgisi var!..

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ne alakası var!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Eğer bir görevi kötüye kullanma arıyorsanız, açın defterleri geriye doğru, 1991-1995 yıllarını, size bağlı Devlet Bakanı olarak çalışanlar, neden 1983 yılında kurulan ve 18 inci maddesinde "pay hâsılatı" olarak yer alan bu konuyu takip etmedi; yetimin, öksüzün, garibin hakkını aramak için çalışma yapmadı?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Siz mi aradınız?! Siz mi aradınız?! Yargı kararlarını bile uygulamıyorsunuz!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bugün, en azından yargısal bir kararın sonucunu beklemek suretiyle -ki, bundan onbeş gün önce bu yargısal karar da kesin hüküm olarak artık çıkmıştır; Danıştay, 30 Mart tarihinde bu husustaki kararını vermiştir- biz, Devlet Bakanlığımız, SHÇEK aracılığıyla bu konunun takibini yapıyoruz ve 2001 yılından -ki, geride kalan onsekiz yılı, maalesef, tahsil edemeyeceğiz; bu konuda geçmiş dönemlerde sizin de içinde bulundunuz koalisyon hükümetleri dönemlerinde hiçbir eylem ve işlem yapılmadığı için artık onu tahsil etme imkânımız da kalmadı- bugüne ve bundan sonra devam edecek tüm tahsilatlar için gereği yapılacaktır.

Gereğiyle ilgili işlemler başlamıştır; bu konuda da kimsenin endişesi olmasın diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Beceremedin!

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Baratalı, süreniz 10 dakikadır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Eski hesabı ne zaman vereceksiniz, haydi bakalım?!

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yavuz hırsız ev sahibini bastırıyor!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - O hesabı da soracağız sizden...

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, ben sükûneti bekliyorum, siz de süreme bakın lütfen.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayı ve aramızda konuşmayı kesersek, daha uygun bir ortamda Sayın Bülent Baratalı'yı dinleme olanağı buluruz.

Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. Ben de, görüşülmekte olan soruşturma önergesi hakkında, şahsım adına, düşündüklerimi Yüce Meclise ileteceğim; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu soruşturma önergesiyle, bir bakan hakkında denetim yapıyor Meclis. Bu, bir denetim önergesi. Anayasamızın 100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci maddesinden destek alan, dayanak bulan bir denetim hakkını kullanıyoruz.

Konumuz, SHÇEK'in yasal hakkı olan ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinde vücut bulan bir gelirin, bir payın, yasaya aykırı olarak, bu Kuruma aktarılmamasıdır. 18 inci maddede, bu Kurumun görevlerini yapabilmesi için ihtiyacı olan akçalı olanaklar içinde -(h) fıkrasında şöyle söylemiş kanun koyucu- kanunla kurulmuş olan Spor-Toto, Millî Piyango gibi şans oyunları tertip eden kuruluşların aylık hâsılatlarının yüzde 1'inin kuruma aktarılmasıyla elde edilecek gelirleri de sayılmış.

Yine, (k) fıkrasında, bu lazımeyi yerine getirmeyenler hakkında yüzde 5 aylık gecikme faiziyle, bunların tahsilini olanak içinde bırakmıştır.

Olayımızda ise, yine, bu 2000'li tarihlerde bir dava açılmış; çünkü, Türkiye Jokey Kulübü, bu madde gereğince yatırması gereken payları yatırmadığı için, Çocuk Esirgeme Kurumu, 2002 yılında bir dava açmış; Ankara 6. İdare Mahkemesinde, 2002/1337 sayılı kararla, bu kurumun talebi haklı görülmüş ve Türkiye Jokey Kulübünün aylık hâsılatından -iddia gibi, talep gibi- Genel Müdürlüğe pay verilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

Davalı, bu iptal kararından sonra, otuz gün içinde, düşünmüş taşınmış; ya kararı yerine getirecek ya da yasal olan temyize gidecektir; temyiz mercii Danıştay. Nitekim, ikinci yol tercih edilmiş ve davalı, Danıştaya gitmiş temyiz olarak. Danıştay da, verdiği kararla -10. Daire, 25.3.2003 tarihli 2003/636 sayılı kararla- yürürlüğün durdurulması talebini oybirliğiyle reddetmiştir; yani, şimdi, artık, davalı idarenin elinde, uyulması gereken, yasal, mahkemeden geçmiş olan bir karar vardır.

Şimdi, benden önce konuşan arkadaşımız, takdir hakkından bahsetti. Takdir hakkı çok göreceli bir kavram değil; takdir hakkının kullanılmasının yasal sınırları vardır. Eğer, bir idare mahkemesi ve onun üzerindeki bir mahkeme, bunu, takdir hakkının sınırlarını sınırlandırmış ise; yani "buna uymanız gerekiyor" dese, ona uymak zorundasınız.

Eğer buna uymazsanız, Anayasamızın 125 inci maddesi gereği ve kanunsuz emri düzenleyen yine Anayasanın 137 nci maddesi gereği ve yine bunların yaptırımını ortaya koyan Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi gereğince, görevinizi kötüye kullanmış olursunuz.

Şimdi, burada, iki tane görevi kötüye kullanma durumu var. Bir tanesi, görevi yapmamaktan ve yaptırmamaktan kaynaklanan bir görevi kötüye kullanma var; ikincisi de, mahkeme kararlarını uygulamamaktan dolayı bir görevi kötüye kullanma kararı var.

Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki görevi kötüye kullanma suçu, mahsus kast altında işlenen bir suçtur; yani, suçlu, bu işi, bilerek, bilinçaltında yapar. Bu da aynı; işte, bu konuda verilmiş olan mahkeme kararlarını uygulamamak ve bunlara direnmek, bir mahsus kast altında suç işlemekten ibaret bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, diğeri, bu, Jokey Kulübünün ödemesi gereken paranın ödenmesi sıralarında -arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, Sayın Kılıçdaroğlu'nun- Bakanın önüne bir dilekçe geliyor. Bu dilekçede, bu paraların ödenmemesi gerektiğini ve ödenmemeden dolayı meydana gelen olaylarda, suç talebinde, suçluluk talebinde bulunmaması; yani, bunları uygulamayanlar hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaması isteniyor. "Saygılarımla" diyor Türkiye Jokey Kulübü Vekili Mahmut Savaş; ama, görüyoruz ki, değerli arkadaşlar, şu anda Kabinede görev yapan bir arkadaşımızın da çocuğu bu avukatlar grubunun içerisinde.

Şimdi, ancak, şöyle diyor: "Açıklanan nedenler doğrultusunda, Ankara 6. İdare Mahkemesi, 23.10.2002 gün, 2002/456 esas, 2002/1377 karar sayılı kararının uygulanması talebinin karar kesinleşinceye kadar ertelenmesini ve yine açıklanan nedenlerle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında, kararın uygulanmaması sebebiyle cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmamasını emir ve müsaadelerinize arz ederim."

Şimdi, böyle bir dilekçenin altına Sayın Bakanın yazdığı yazıyı sizlerin takdirlerine sunuyorum; yani, burada Sayın Bakanın yazdığı yazılı ifade bir evrak havale ifadesi değildir. Bu ifade, bir emir ve buyurma ifadesidir. Bakın, Sayın Bakan, 4.8.2003 tarihinde aynen şöyle söylüyor: "SHÇEK Genel Müdürlüğüne; ilgilinin talebi doğrultusunda gereğini yapınız." Şimdi, bu bir emir, bu bir buyurma. Şimdi, bu basit bir havale yazısı değil. Emir veren, yapılması istenilen kesin bir emir bu. Ne diyor: "İlgilinin talebi doğrultusunda gereğini..." Oysa, bunu yazacağına, kaşenin altına, falan makama diye, SHÇEK Genel Müdürlüğüne yazsaydı, Sayın Bakan, bunlardan, hem Anayasa gereği hem de Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi gereği sorumlu olmazdı; ama, ifade açık, gayret açık; düşünce açık. 240 ıncı madde de aynen böyle söylüyor: "Görevi kötüye kullanma suçu mahsus kast altında işlenen bir suçtur."

Efendim, yürütmenin durdurulması kararları takdire tabi bir olay değil. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargı erkinin en önemli unsurudur. Bu kararı uygulamayanlar hakkında kesin hüküm verilir değerli arkadaşlar. Aynen, Sayın Başbakanın, Darülacezede uygulamadığı bir mahkeme kararından, oniki ay hapse mahkûm olması gibi bir olaydır bu. O zaman da, mahkeme, Sayın Başbakanı, İstanbul Belediye Başkanı iken, bu konulardan yargılamış ve oniki ay hapse mahkûm etmiştir.

Tabiî, Çocuk Esirgeme Kurumuna, kimsesizlere, yoksul, evsiz barksızlara harcanması gereken para, şu anda Jokey Kulübünde bulunmaktadır. Bunun mertebesi 25 trilyon lira civarındadır, faizsiz. Bu, fakir fukaraya -Başbakanın ifadesinde söylediği gibi- garip gurebaya, tüyü bitmemiş yetime gideceğine, şu anda, Türkiye Jokey Kulübü tarafından bu değerlendirilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bunları, ben, sizlerin vicdanlarına sunuyorum. Ben, sizlere bunu arz ediyorum. Sayın Bakan, bu Bakanlığı taşıyamamaktadır. Aynen Urla Barbaros Çocuk Köyünde olduğu gibi. Bakın, orada ortalık ayağa kalktı, 20'ye yakın insan tutuklandı; ama, ne yazık ki, ne kadar üzücü ki, burada ikaz etmemize karşın, Sayın Bakan, Manisa'dan müdürü İzmir'e tayin etti ve ağır cezada daha yargılanma başlamadan -hukukçu arkadaşlar çok iyi bilir- tensiple bütün sanıklar tahliye edildi, değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla)- 2 dakika da alacağım var Sayın Başkan; geç başladım; biliyorsunuz, sükûnet yoktu. İzin verirseniz...

BAŞKAN- Devam edin; sürenizi vereceğiz.

BÜLENT BARATALI (Devamla)- Şimdi, Jokey Kulübü, madem bunu uygulamayacaktınız, neden yargıya gitti, neden yürürlüğü durdurma kararlarını istedi?! İşte burada sorumlular ortadadır. Yani, burada sorumlu, bir defa, siyasî olarak Sayın Bakandır, onun arkasından SHÇEK'in Genel Müdürüdür; ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanıdır ve onun bürokratlarıdır. Neden; Sayın Tarım Bakanı da, bu kanuna aykırılıkları, hukuka aykırılıkları sessizce izlemiş ve gereğini yapmamış; dolayısıyla, Anayasanın 125, 137 ve Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddelerini ihlal etmiştir.

Değerli arkadaşlar, şimdi bunu böyle ifade ettikten sonra, bakın, şöyle bitirmeye çalışıyorum. Garip gureba, fakir fukara, tüyü bitmemiş yetim hakkı, vatan ve millet edebiyatı yapanların düştüğü durum hepimizin gözü önündedir. Bunu ibretle izliyoruz, izlemeye devam edeceğiz. Halkımız da bunu merakla ve ibretle izliyor, bakalım ne sonuç çıkacak Meclisten diye.

"Damardan gireceğiz, yolsuzlukların kökünü kazıyacağız" diyenlerin durumunu biraz sonra, değerli arkadaşlarım -vicdanlarına seslendim az önce- vereceğiniz oylarla göreceğiz.

"Yolsuzlukların damarına gireceğiz" diyenlere, halkına böyle söz verenlere bir bakın. Yolsuzluk damarına gireceklerine, bir avukatın cüzdanına girip, bunu özel olarak şişiriyorlar ve buradaki kamu çıkarını özel bir çıkara yeğliyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aynen "ak enerji yolsuzluğu" gibi, bu yolsuzluktan doğan çocuk da, nesebi sahih bir çocuktur. Bu çocuğun anası babası bellidir. Bu çocuğun anası ve babası AKP İktidarının kendisidir. Aynen ak enerji yolsuzluğu gibi nesebi tartışılmayacak şekilde bir yolsuzluktur bize göre ve bunun kararı, şimdi kucağına verilmiş olan Sayın Başbakanın elindedir.

Yine, ikibuçuk yıldır uğraşmasına karşın, çiftçiye verilecek ucuz mazotun rengini tutturamayanları, elinde enjektörle damar arayan, nedense, bir türlü damar bulamayan Sayın Başbakanı ibretle ve şaşkınlıkla izliyoruz.

Sayın Başbakanım, elinizdeki enjektörü, lütfen, belli olan iki isme, iki ismin damarlarına batırınız. Biz tavrınızı izliyoruz; ya elinizdeki enjektörle damardan girin ya da bundan sonra gariban, garip gureba ve tüyü bitmemiş yetim, millet ve vatan edebiyatını bırakın; bu, olmuyor çünkü. Çünkü, bu olayda, tüyü bitmemiş olan çocuklarımızın, bakıma muhtaç olanların, kimsesizlerin hakkı yenmiştir ve Jokey Kulübünü zenginleştirmek uğruna hakları yenmiştir.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Jokey Kulübü, iflas etti, merak etmeyin.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bu nedenle, üzeri örtülemeyecek kadar açıkta bulunan bu işi örtmeyin; gelin, hep beraber, vicdanlarımızın ve ettiğimiz yeminin sesini dinleyip arkadaşlarımızın verdiği bu konudaki önergeyi destekleyelim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aziz Akgül, Diyarbakır Milletvekili, şahsı adına üçüncü söz hakkı.

Buyurun Sayın Akgül; söz sizin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında bir gelirin bir kamu kurumundan diğer bir kamu kurumuna aktarılmasıyla ilgili bir ihtilaf üzerine, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri bir soruşturma önergesi vererek, bunun bir yolsuzluk şeklinde değerlendirilmesini öne sürmektedirler.

Açıkçası, burada, Cumhuriyet Halk Partisinin değerli sözcülerinin ortaya koyduğu değerlendirmeye baktığımızda, ciddî manada gerçeğin saptırıldığını görebiliyoruz. Bunu iki noktada, müsaadenizle, ortaya koymak istiyorum.

Efendim, burada, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu katma bütçeli bir idare. Dolayısıyla, buradan elde edilecek, yani Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Türkiye Jokey Kulübüne bir protokolle devretmiş olduğu yüzde 1'lik hâsılatın tahsil edildikten sonra geleceği yer hazinedir. Dolayısıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun kendi bütçesine aktarılmış gibi, ilave bir meblağ gibi görülen bu meblağ, aslında, bütçeye aktarılacak, hazineye aktarılacak olan bir meblağ. Aynı zamanda, bu kurum, hazineden de bu meblağı almaktadır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sizin bildiğiniz gibi değil; SHÇEK Yasasını açın okuyun, öyle gelin.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Siz maliyeci olarak bunu en iyi bilenlerdensiniz, Sayın Kılıçdaroğlu.

Dolayısıyla, burada, iki kamu kurumu arasındaki ihtilaftan kaynaklanan bir gelir transferi meselesi vardır. Burada bir yolsuzluk, bir suiistimal veya görevi kötüye kullanmayla ilgili zerre kadar bir işlem yoktur.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bakın, burada, Ankara 6. İdare Mahkemesi, zaten, kararında çok net bir şekilde bir ihtilafın varlığından bahsediyor. Kararın ikinci sayfasında aynen şöyle diyor: "Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından at yarışlarından elde edilen aylık hâsılatın yüzde 1'inin, 2828 sayılı Kanunun 18/h maddesi uyarınca kurumlarına aktarılması isteğiyle yapılan başvurunun, at yarışları düzenleme yetkisi devredilen Türkiye Jokey Kulübünün kanunla kurulmamış olduğu gerekçesiyle reddedildiği; böylece, iki kurum arasında bu gelir transferiyle ilgili bir ihtilaf var. Çocuk Esirgeme Kurumu, bunun, yüzde 1'in kendilerine aktarılmasını istiyor; diğer kurum, yani Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ise Türkiye Jokey Kulübe şu anda kanunla kurulmuş bir kuruluş olmadığı için, bunun transferinin hukuken mümkün olmayacağı şeklinde bir mütalaa getiriyor. Böylece, iki kamu kurumu arasında bir ihtilaf oluşmuştur, bir hukuk davası vardır; dolayısıyla, Çocuk Esirgeme Kurumu, bununla ilgili, biliyorsunuz, 6. İdare Mahkemesine gidiyor Tarım ve Köyişleri Bakanlığı aleyhine; oradan Çocuk Esirgeme Kurumunun lehine karar çıkmasına rağmen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bunu temyiz ediyor.

Yine, Sayın Kılıçdaroğlu devlette genel müdür olarak görev almıştır; bu tür davalarda, iki kamu kurumu arasındaki davalarda nihai neticenin alınması beklenir ve bunu en iyi bilenlerden birisi de Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Dolayısıyla, bu şekilde bir teamül de bütün kamu kurumları arasında yerleşik bir teamül olarak görülür.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır efendim.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Yürütmeyi durdurma reddedilmiş.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Ne olmuş; sizin burada verdiğiniz soruşturma önergesinin tarihi 24 Mart 2005; aslında altı gün daha bekleseniz, yani Danıştaydan karar çıkmış olsa -ki, 30 Marta bu karar çıkmış durumda- dolayısıyla böyle bir soruşturma önergesinin verilmesine de gerek yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Faizi kim ödeyecek?

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Zaten Danıştayın aldığı kararla -ki, gerekçeli karar henüz neticelenmedi- gerekçeli karar ortaya çıktıktan sonra faiziyle birlikte bunlar tahsil edilir; yalnız, burada hepimizin dikkat etmesi gereken husus; faiziyle birlikte tahsil edilecek olan meblağ sanki birilerinin şu anda cebinde, yani üçüncü şahısların cebinde. Dolayısıyla, burada bir yolsuzluk yapılmış üçüncü şahıslara ve ondan sonra da bu yolsuzluğun üzerine gidiyoruz...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet, aynen öyle; Jokey Kulübünün cebinde.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Kesinlikle böyle bir şey... Olan ne, biliyor musunuz; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesinde. Çünkü, Jokey Kulübünün bütün bütçesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kontrolünde ve onun onayıyla bütçe onaylanıyor; nereye yatırım yapacağını, hangi kuruşun nereye harcanacağını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı belirliyor. Zaten öyle olduğu için, Çocuk Esirgeme Kurumunun açtığı dava, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla alakalı. Onun için, iki kurum arasında ihtilaf olabilir; zaten, öyle anlaşılıyor ki, burada, kanundan gelen muğlak bir anlaşmazlıktan dolayı bir durum ortaya çıkmış ve dolayısıyla, bunun çözümüne yönelik olarak da mahkeme nihaî kararını vermiştir şu anda.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır efendim!..

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bu mahkeme kararından sonra, burada, faiziyle birlikte bu tahsil edilecek. Yalnız, burada dikkat etmemiz gereken husus, sanki, faiziyle beraber tahsil edeceğimiz meblağ nereden gelecek biliyor musunuz; hazineden alınacak, tekrar hazineye girecek; iki tane kamu kurumu; yani, burada, sizin üzerinde özellikle durduğunuz, sanki, birilerinin menfaat elde ettiği şeklindeki anlayış kesinlikle yanlıştır, kesinlikle bir çarpıtmadır ve bunu, açıkçası... Sayın Kılıçdaroğlu, sizleri çok yakından bildiğim için, özellikle vergilerin tasarruflu kullanılması noktasında sizinle beraber yaptığımız çalışmalardan da biliyorum; çok hassassınız bu noktalarda; ama, burada, tüyü bitmemiş yetimin hakkının kaybıyla ilgili zerre kadar bir husus yok; aynı zamanda Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili... Bakın, hep böyle, özellikle, o özürlü, gerçekten korunmaya muhtaç çocukları önplana çıkarmak suretiyle bir hassasiyet, böyle bir ortam oluşturuluyor. Onun da, hükümetimizin 2002 yılından bugüne kadar oraya ayırdığı bütçe rakamlarını verdiğimiz zaman, dikkat edecek ve göreceksiniz ki, bizler, gerçekten çok hassas bir şekilde buna dikkat ediyoruz ve dolayısıyla, Çocuk Esirgeme Kurumunun gelirlerine yönelik olarak da zerre kadar bir değerlendirme yok. Katma bütçeli olan bir idarenin gelirleri nasıl tesis edilir Sayın Kılıçdaroğlu? Bunları en iyi bilenlerden bir tanesi sizsiniz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Yarışlardan gelecek yüzde 1'lerle...

BAŞKAN - Sayın Akgül, siz, Genel Kurula hitap edin, şahsa değil.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Efendim, bununla ilgili, zaten, oradaki meblağlar da Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının bütçesinde yer alan değerler. Onlarla ilgili herhangi bir kayıp yok. Faizleriyle beraber, bunlar, 2001 yılından itibaren tahsil edilip, hazineye devredilecektir.

Şimdi, ben, size, Çocuk Esirgeme Kurumuna, hükümetimiz döneminde aktarılmış olan, bütçeye aktarılmış olan veya bütçe rakamlarını vermek istiyorum.

2002 yılında Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bütçesi 121 trilyon 619 milyar.  Biz, biliyorsunuz, 3 Kasım 2002'de seçilip geldikten sonra, oraya çok fazla müdahale etmedik; o, geçmiş hükümetin rakamı; ama, bizim bütçemizde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ayırdığımız meblağ ise, bakın, yaklaşık yüzde 80 mertebesinde artırılmış meblağ bu ve 229 trilyon 993 milyar liraya çıkarmışız bunu. 2004 yılında 297 trilyon 828 milyar liraya çıkarmışız, 2005 yılında 350 trilyon 580 milyar liraya çıkarmışız. Dolayısıyla, burada ima edildiği veya açıkçası ifade edilmek istenen, bu yavrularımızın, özürlü ve bakıma muhtaç çocuklarımızın bakımına yönelik olarak herhangi bir noksanlık oluşturulmamıştır; onun aksine, bütçedeki rakamlar artırılarak devam ettirilmiştir.

Şimdi, efendim, bu soruşturma önergesinde öne sürülen diğer bazı hususlar var; onları da ben, müsaadenizle, bilgilerinize sunmak istiyorum.

Soruşturma önergesindeki bir diğer değerlendirmede, ilk derece mahkemesi kararının uygulanmaması nedeniyle fakir fukaranın, yetimin, öksüzün ihtiyaçlarında kullanılacak gelirin azaltıldığı ifade ediliyor. Biraz evvel, bunu, bütçedeki artış rakamlarını tek tek vermek suretiyle, bunun kesinlikle gerçekleşmediği noktasında da ifade ettim.

Bir diğer husus; fakir fukaranın, yetimin, öksüzün ihtiyaçlarında kullanılacak paranın tahsil edilmediği iddiası, tamamen bir saptırma ve polemikten ibarettir. Tartışma, ihtilaf konusu bedelin, Tarım Bakanlığının kontrolündeki bütçede mi yoksa genel bütçede mi olacağı noktasındaki bir değerlendirmedir. Zaten, bununla ilgili mahkemeye gidilmiştir.

Diğer bir değerlendirme; öteden beri at yarışlarından elde edilen gelirlerden Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna pay ödendiği. Sanki, böyle bir pay alınmış da daha evvel, bizim hükümetimiz döneminde, şu veya bu şekilde bunun engellendiği şeklinde bir değerlendirme yapılmış ve bunun sonradan durdurulduğu izlenimi uyandırılmak isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bugüne kadar at yarışlarından elde edilen gelirlerden Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna hiçbir ödeme yapılmamıştır. Zaten, 2002 yılındaki bu talep de, ihtilaf ve farklı yaklaşımlar sebebiyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca reddedilmiş, mahkeme noktasında da neticelendirilmiş ve bu neticelenen duruma göre de, bunlar faizleriyle birlikte tahsil edilerek hazineye irat kaydedilecektir. Bunları, üzerinde durarak, tekrar tekrar ifade etmek istiyorum. Katma bütçeli bir idare Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu; dolayısıyla, buradan, Tarım Bakanlığından elde edilecek olan gelir, yine hazineye devredilmiş olacaktır; yani, farklı herhangi bir şey yok; paranın bir cepten alınıp bir başka cebe transferinden başka bir husus değil.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Niye dava açılıyor o zaman?!

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Efendim, burada açılan dava, sadece Çocuk Esirgeme Kurumunun kendisine böyle bir payın aktarılması gerektiği yönündeki bir dava; başka herhangi bir husus yok.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Siz de beğenmiyorsunuz ve uygulamıyorsunuz!

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Alınacak olan bu meblağ da, katma bütçeli bir değerleme olduğu için, hazineye devredilecektir.

BAŞKAN - Aziz Bey, lütfen Genel Kurula hitap edin; karşılıklı konuşmayın.

Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Ben, son olarak...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sonuçta kararı siz veriyorsunuz!

BAŞKAN - Sayın Yılmaz Kaya, hatibi dinleyin.

Siz de Genel Kurula hitap edin.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, iki kamu kurumu arasındaki tamamen hukukî ihtilaftan ortaya çıkan bu durum karşısında, herhangi bir yolsuzluktan veyahut da görevi kötüye kullanmaktan söz etmek mümkün değil; çünkü, burada, tamamen hukukî bir ihtilaf vardır; bu ihtilaf da 30 Mart 2005 tarihinde neticelenmiştir Danıştayın verdiği kararla, bu karar doğrultusunda her iki kurum işlem yapacaktır.

Burada, ben, son olarak şunu söylemek istiyorum açıkçası; biz, israfı, gereksiz, amaçsız ve yararsız bir işlem olarak tarif ediyoruz. Buradaki, şu anda 30 Mart 2005'ten sonra, özellikle Danıştaydaki karar neticelendikten sonra, bu soruşturma önergesinin gereksiz, amaçsız ve yararsız bir soruşma önergesi olduğunu ve herhangi bir kamu yararı gözeterek verilmediği hususunda kanaatim hâsıl olmuştur.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ait olmayan ve ona, onunmuş gibi atfolunan birtakım düşünceler ifade edilmiştir. İçtüzük madde 69'a göre, Sayın Kılıçdaroğlu'na söz, cevap hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Koç, bu, kişisel bir konu, Sayın Kılıçdaroğlu'yla ilgili.

Sayın Kılıçdaroğlu, 69 uncu maddeye göre söz istiyorsunuz; gerekçenizi söyleyebilir misiniz?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Tabiî efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Mecliste avukatlık olmaz efendim; kendisi istesin sözü.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Şu gerekçeyle...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sizi ilgilendiren bir konu yok.

BAŞKAN - Biz, Divan olarak gerekli müdahaleyi yapıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - 69 uncu maddeye göre...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - İyi ki söyledin ha!.. İyi ki söyledin!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - 69 uncu maddeye göre...

Efendim, biz, prosedüre belki uygun olur diye söyledik.

BAŞKAN - Mikrofonunuzu açalım, yerinizden, mikrofonunuzu açalım, öyle konuşun; herkes duysun. Mikrofonunuz açıldı herhalde...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet; teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

69 uncu maddeye göre "ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan hükümet, komisyon, siyasî parti grubu veya milletvekilleri açıklama yapabilir veya cevap verebilir" diye...

BAŞKAN - 69 uncu maddeyi biliyoruz; ama...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Benim görüşümü...

BAŞKAN -  ...siz, niye söz istiyorsunuz onu anlatın bize.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın Akgül, hazineye aktarılan bir paradan söz etti. Benim de o konuyu ileri sürdüğümü ve bildiğimi söyledi. Burada, hazineye aktarılan bir para söz konusu değil, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna aktarılması gereken bir para var. Bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Peki... Ben de Sayın Akgül'ün konuşmasını yakından takip ettim. Bu söylediğiniz konuda ve başka konularda size atıfta bulundu.

Buyurun, çok kısa bir süre içinde, yerinizden, bu konuyla ilgili... İsterseniz kürsüye de gelebilirsiniz; ama, yerinizden de yapabilirsiniz açıklamayı.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Nasıl takdir ederseniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun o zaman, kürsüden yapın; fakat, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, sadece, biraz önce de belirttiğiniz konuya açıklık getirmek üzere konuşmanızı rica ediyorum ve bu süre çok kısa olacak, 2-3 dakika içinde bitirmenizi rica ediyorum.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, çok kısa, Sayın Akgül, konuşmasını yaparken, kamu kuruluşundan aldığı paranın bir başka kamu kuruluşuna aktarılacağını ifade etti. Bu sefer davaya taraf Tarım Bakanlığı, artı, Türkiye Jokey Kulübü de var; niye Türkiye Jokey Kulübünü ısrarla görmek istemiyor arkadaşlarımız?! Hazineye devredilecek deniliyor...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hayır, öyle değil...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hanımefendi, sizin de Jokey Kulübüyle ilginiz var mı bilmiyorum; ama, çıkıp kürsüde konuşursanız seviniriz.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Yarış Atı Sahipleri ve Yetiştiricileri Derneği Başkanıyım...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şöyle bir, Türkiye Jokey Kulübünün internet sitesine girerseniz, o sitede, toplanan at yarışları hâsılatının nerelere dağıtıldığını görürsünüz; burada hazine diye bir şey yoktur. Dolayısıyla, hazineye devredilecek değil, doğrudan doğruya Çocuk Esirgeme Kurumunun kendi kuruluş yasasının gereği olarak, bahis oyunlarından oraya yüzde 1 pay aktarılması öngörülüyor. Amaç, yoksulları, kimsesiz çocukları korumak. Biz, bu amacın altını çizmek istedik.

Yine, Sayın Akgül, bunun, mutlaka, nihaî karar kesinleştikten sonra yerine getirileceğini söyledi. Adlî yargıda Sayın Akgül'ün dediği doğrudur; ama, idarî yargıda böyle bir kural söz konusu değil. Böyle bir kural olmadığı için, adlî yargıda olmayan, ama idarî yargıda olan yürütmeyi durdurma kararı vardır. Niye yürütmeyi durdurma istiyor, niye acaba?! Çünkü, o kararı uygulayın diyor mahkeme. Siz, o kararı ısrarla uygulamıyorsunuz, yürütmeyi durdurma kararına rağmen. Bu, suç değil mi arkadaşlar?!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son söz, haklarında soruşturma açılması istenilen Devlet Bakanı Güldal Akşit ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'ye aittir.

Hanımefendilere öncelik ve protokol gereği, önce Sayın Güldal Akşit'i kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Akşit. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını engellediğimiz iddiasıyla benim ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyi görüşmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Ben de, sizleri bilgilendirmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, konunun içyüzünü ve tarafımızca yapılmış herhangi bir engelleme olmadığını, bir suiistimal olmadığını değerli önerge sahiplerinin de bildiğine eminim; ancak, bu önerge vesilesiyle hem konu hakkında sizleri bilgilendirmek hem de sosyal hizmetler konusunda -eğer vakit müsait olursa- siz değerli milletvekili arkadaşlarıma bilgi vermek üzere huzurlarınızdayım.

Öncelikle, Meclis soruşturması önergesinde bahsi geçen konunun kısaca yasal boyutunun 2001 yılından bugüne kadar bu yönde yürütülen çalışmaları ve Meclis soruşturmasında yer alan, yanlış yorumlara sebebiyet veren mesnetsiz iddiaları sırasıyla cevaplamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1953 yılında kabul edilen At Yarışları Hakkında Kanun, at yarışları yapma ve müşterek bahis düzenleme yetkisini Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermiştir ve aynı kanunla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu yetkisini, at yetiştirme ve ıslahını teşvik gayesiyle kurulmuş olan kamuya yararlı derneklere devredebileceğini de düzenlemiş bulunmaktadır. Bu konudaki gerekli yasal düzenleme -incelemek isteyen olursa- buradadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da, kanunun kendisine verdiği bu yetkiyi kullanarak, muhtelif tarihlerde ve muhtelif şehirlerde at yarışı ve müşterek bahis düzenleme yetkisini Bakanlar Kurulu kararlarıyla ki, bu Bakanlar Kurulu kararlarının tarihleri 1980, 1993 ve 1998 tarihleridir... Yalnız, burada şu hususa dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye Jokey Kulübü, bu yetkiyi devralmakla, tamamen bağımsız hareket eden bir dernek olarak görülmemelidir; çünkü, gerek yukarıda belirttiğim kanun ve gerekse devri düzenleyen Bakanlar Kurulu kararı, Türkiye Jokey Kulübüne, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla yapılacak protokol hükümlerine ve Bakanlıkça verilecek direktiflere uyma mecburiyetini de getirmiş bulunmaktadır.

Şimdi, konunun, Bakanlığıma bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu ilgilendiren yönünü, sizlere kısaca arz etmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesi, kurumun gelirlerini düzenlemektedir. Bu maddeye göz attığımızda, bu gelirler arasında -okuyorum- kanunla kurulmuş Spor Toto, Millî Piyango gibi şans oyunları tertip eden kuruluşların aylık hâsılatlarının yüzde 1'inin de kuruma gelir olarak aktarılmasının yer aldığı görülmektedir.

18 inci maddede yer alan bu ifadeye dayanarak, yasal düzenlemenin yapıldığı 1983 yılından itibaren bugüne dek, gerek Millî Piyango İdaresince gerek Spor Toto Teşkilatı tarafından, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna yüzde 1 pay ödenmeye başlanmış ve devam etmektedir; ancak, bu tarihten 2001 yılına kadar, at yarışlarıyla ilgili olarak herhangi bir talep, ödeme, yazışma gündeme gelmemiştir; taa ki, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından, bu uygulamanın at yarışlarını da kapsaması gerektiği düşüncesiyle yazışma başlatılıncaya kadar, ki, bu tarih de 22.8.2001 tarihidir.

Bu tarihte yapılan, başlatılan yazışmayla talepte bulunulmuş Tarım ve Köyişleri Bakanlığından; ancak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bu talebinin reddi üzerine -ki, buradaki gerekçede, ben, size aynen ifade edeceğim- yasal yola başvurulmuş ve idarî dava açılmış bulunmaktadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı cevabî yazısında -bizim ilk müracaatımızda, Kurumun ilk müracaatında- bu konudaki haklarını -yani, at yarışı düzenleme haklarını- yirmi yıllığına Türkiye Jokey Kulübüne devrettiğini ve Türkiye Jokey Kulübünün de, yasada belirtildiği gibi -buraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum- kanunla kurulmuş bir kurum olmadığından bahisle, yüzde 1 payın Çocuk Esirgeme Kurumuna ödenmesinin mümkün olmadığını bildirmiştir. Yazışmalarla bir neticeye varılamaması üzerine de, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından, 27.3.2002 tarihinde, Ankara 6. İdare Mahkemesine müracaatla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı aleyhine, yüzde 1 payın ödenmemesine ilişkin idarî işlemin iptali talebiyle dava açılmış bulunmaktadır. Yani,  değerli arkadaşlarım, açılan dava, biraz evvel değerli konuşmacıların ifade ettiği gibi, bir alacak davası değildir, bir idarî işlemin iptali davasıdır ve davanın tarafları da, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır.

Ankara 6. İdare Mahkemesi, kendisine, idarî işlemin iptali talebiyle açılan bu davayı, 23 Ekim 2002 tarihinde karara bağlamış ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun talebini kabul ederek, haklı bularak, konunun, kanunun -yani, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun- gelirleri düzenleyen 18 inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini mütalaa etmiş ve at yarışları ve müşterek bahis oyunlarından yüzde 1 payın ödenmesine, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının idarî işleminin iptaline oybirliğiyle karar vermiştir.

Bu kararda da, bazı hususlara dikkatinizi çekmek istiyorum.

Birincisi, görüleceği üzere, bu yargılamada, davacı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumudur -yani, iddia edildiği gibi farklı bir kurum yok- davalı ise, Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır; yani, tek davalı söz konusudur. Türkiye Jokey Kulübü -dikkatlerinizi çekiyorum- o aşamada, ne davanın tarafı ne de müdahilidir.

Bir diğer önemli husus da, kararın son paragrafını aynen okumak istiyorum, gerekçe kısmını geçiyorum: "Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline..." Yani, burada, şu kadar alacağın Sosyal Hizmetler Kurumuna ödenmesi ya da şu kadar lira alacaklıdır şeklinde bir alacak davası söz konusu değildir, bir idarî işlemin iptali söz konusudur. Bu husus, şuna işaret etmektedir: Karar verildikten hemen sonra icraî işleme geçilecek bir alacak davasının ortada olmadığıdır; bunu, özellikle belirtmek istiyorum. Görmek isteyen arkadaşlarıma, burada, kararı inceleme fırsatını verebilirim; ama, kendilerinin, zannediyorum, bu konuda incelemesi olacaktır.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Karar bizde var Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Görüldüğü üzere, Türkiye Jokey Kulübü, taraf ya da davaya katılan taraf değildir. Ankara İdare Mahkemesince verilen karar ise, meblağı belli olan bir alacağa ilişkin olmayıp, sadece, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesindeki, biraz önce belirtmiş olduğum, at yarışları ve müşterek bahis oyunlarının da, Millî Piyango ve Spor Toto gibi şans oyunlarından sayılması gerektiğine dair bir karardır. İcraî işlem başlatılabilmesi için, öncelikle, ödenmesi gereken meblağın tespiti gereklidir. Yani, kararın doğrudan icraya konulabilmesi mümkün değildir arkadaşlarım.

Nitekim, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu da, kendilerine...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen, Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - ...21 Ocak 2003 tarihinde tebliğ edilen 23.10.2002 tarihli bu karar üzerine, 28 Ocak 2003 tarihinde, yani, 7 gün içinde, muhatap davalı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yazdığı resmî yazıyla, verilen idarî yargı kararı gereği ödenmesi gereken yüzde 1 payın hesaplanarak belirtilen banka hesap numaralarına yatırılmasını talep etmişlerdir; yani, otuz gün içinde bir işlem yapılmamış olduğu iddiası da mesnetsizdir. Bu noktada, Meclis soruşturması önergesindeki iddialara dönecek olursak, tekrar vurgulamak adına, kurumun otuz günlük süre içinde hiçbir işlem yapmadığı iddiası tamamen asılsız ve hukukî dayanaktan yoksundur; çünkü, görüldüğü üzere, infaz için gerekli işlem başlatılmıştır.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasındaki yazışma süreci devam ederken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu kez, 5 Şubat 2003 tarihinde Danıştaya müracaatla temyiz talebinde bulunmuştur, SHÇEK lehine verilen kararı temyiz etmiştir ve henüz bu temyiz aşaması devam ederken Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu temyiz müracaatından yaklaşık bir ay sonra, Türkiye Jokey Kulübü, 4.3.2003 tarihinde Danıştaya başvurarak bu aşamada davaya katılma ve yürütmenin durdurulmasını talep etmiş müracaatta bulunmuştur.

Burada, tabiî, bir hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu, talep yapılan, müracaat yapılan daire, Sayın Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi 1. Daire değil, 10. Dairedir. Belli ki, bu husus gözlerinden kaçmış ya da çok hâkim olmadıkları için dosyaya, dilekçenin de kurumumuzda, Bakanlığımızda hemen işlem görmediği gibi bir iddiaya saplandı. Halbuki, 4.8.2003 tarihinde kurumumuza verilen bu dilekçe aynı gün havale edilmiştir ve resmî kayıtlara girmiştir Sayın Kılıçdaroğlu.

Danıştay 10. Dairesi ise Türkiye Jokey Kulübünün davaya katılma talebini -ki, bu talebin kendisine intikalinden yaklaşık onaltı ay sonra- 18.6.2004 tarihinde kabul etmiştir. Bakın, müracaat tarihi, temyiz tarihi 4.3.2003'tür. Danıştayın bu talebi değerlendirme tarihi ise 18.6.2004'tür; yani, onaltı ay sonradır. Danıştayın, Türkiye Jokey Kulübünün davaya müdahale talebini kabulünden önce de, 4.8.2003 tarihinde, Türkiye Jokey Kulübü, Bakanlığıma müracaatla 4.3.2003 tarihinde davaya katılma ve yürütmeyi durdurma talebinde bulunduklarından bahisle ve ekine de bu dilekçelerinin, Danıştay 10. Dairesinden aldıkları derkenar yazısını koyarak; yani, bu müracaatlarını belgeleyen resmî yazıyı koyarak yapılan idarî işlemin karar kesinleşinceye kadar, dava kesinleşinceye kadar durdurulması talebinde bulunmuşlardır.

Burada da bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bakanlığıma verilen dilekçenin, gerek muhalefet partisi gerekse medya tarafından iddia edildiği gibi, özel bir hukuk bürosunun bir rica mektubu olmadığıdır; tamamen resmî nitelikli bir dilekçedir. Bu dilekçe, bir kurumun -ki, bu kurumun hangisi olduğu önemli değildir; önemli olan dilekçe hakkının kullanılmasıdır- resmî vekilleri tarafından ve yine aynı vekiller tarafından Danıştaydan alınan derkenar yazısını da ihtiva eden ekiyle birlikte Bakanlığımıza verilen resmî bir dilekçedir.

Sorarım size değerli arkadaşlarım; siz benim yerimde olsaydınız, konu hakkında ilk defa bu dilekçeyle bilgi sahibi olsaydınız ve davanın, ne bundan önceki safahatını ne ayrıntılarını hiç bilmiyor olsaydınız, siz bu dilekçeyi ilgili kuruma aynı gün havale etmeyip de ne yapardınız?!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Böyle havale etmezdim Sayın Bakanım. İlgilinin talebi doğrultusunda işlem yaparak havale etmezdim. "SHÇEK Genel Müdürlüğüne" der, Bakan olarak...

BAŞKAN - Sayın Bakanı dinleyelim lütfen.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Ki, bu havaleden benim kastım, dilekçeyi, geçen safahat gözönüne alınarak talebin uygunluğunun değerlendirilmesi ve hukukî sürecin devamı için gereğinin yapılmasıdır; çünkü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yüzlerce dava dosyasına -örneğin, 2003 yılında 423 dosya vardır, 2004 yılında 459 dava dosyası vardır- benim, bir Bakan olarak, kurumun sanki avukatı ya da hukuk müşaviri gibi, bu dosyaların tamamına her ayrıntısıyla vâkıf olmam mümkün değildir. Bu hususu takdirlerinize sunuyorum. Az evvel arz ettiğim ve belgelediğim hususları birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye Jokey Kulübü vekillerinin resmî dilekçesinin özel bir avukatlık bürosunun yazılı talebi olarak değerlendirilmesi, yine benim resmî havalemin de bu yazının altına düşülmüş bir not olarak değerlendirilmesi...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır efendim, talimat olarak.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - ...ve üstelik bu havalenin de, yorum ve hayal sınırları zorlanarak, yasaya aykırı işlem talimatı olarak ifade edilmesi...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet, aynen öyle.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - ...ne gerçekle ne de iyi niyet kurallarıyla bağdaşmamaktadır arkadaşlar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Tümüyle gerçeğe uygun.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlar, çünkü, şayet benim yasaya aykırı işlem yapma talimatı vermek gibi bir niyetim olsaydı... ya da varsayalım ki, ben böyle bir talimat verdim, anlaşılamaz bir talimat verdim, yetkililerin, kurum yetkililerinin, gerek Anayasa gerekse Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümleri gereğince bu konuda beni uyarma ve konunun açıklanmasını isteme hakları her zaman mevcuttur ve mevcut idi; ancak, bu konuda bana ulaşan ne bir talep ne de bu konuda herhangi bir açıklama talebi olmamıştır.

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Toparlayacağım.

BAŞKAN - Sağ olun.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Dolayısıyla, soruşturma önergesinde bir nevi yargısız infaza gidilmiş, talimatın yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ve bu talimat yüzünden de SHÇEK'in bugüne kadar Türkiye Jokey Kulübünden alması gereken alacağını almadığı, hatta 1 trilyon liralık -aylık 1 trilyon lira; bakın, telaffuz edilen rakam budur- gelir kaybına uğratıldığının ifade edilmesi, tamamen haksız, insafsız ve dayanaksızdır. Arz ettiğim gibi, bu, bir talimat değil, bir havaledir.

Değerli arkadaşlarım, henüz icraî yolla tahsil aşamasına gelmemiş, hatta rakam olarak dahi belirlenmemiş, belli olmayan, temyiz süreci devam eden bir alacağı, üstelik nasıl tespit edildiğini anlayamadığımız bir şekilde, sanki ortada Türkiye Jokey Klübünün SHÇEK Genel Müdürlüğüne aylık 1 trilyon lira ödemesine dair bir yargı kararı varmışçasına ve bu tahsilat işlemi de benim bu talimatımla durdurulmuşçasına bir iddiada bulunmak ne kadar haksız ve hukukî dayanaktan yoksundur; bunu değerli takdirlerinize sunuyorum.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Hâsılatın yüzde 1'ini tespit etmek çok zor değil.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Ortada henüz başlatılmış bir tahsilat işlemi ya da karşı tarafça yapılan bir ödeme işlemi yoktur ki engellensin Sayın Kılıçdaroğlu, yoktur ki durdurulsun. Hani, ortada bir meblağ olur da tahsilatı başlar; ama, bunu durdurmaya gidersiniz, bunu engellemeye gidersiniz ya da bu trilyonlar -nasıl hesapladılarsa- bir başka kişinin ya da kurumun cebine gider. Böyle bir işlem yoktur; bunun yapılmasına da asla göz yummayız zaten.

Öyle zannediyorum ki, soruşturma önergesinde imzası bulunan değerli milletvekili arkadaşlarım bu hususları gözden kaçırdıklarına göre, ya dosya kendilerine tam ulaştırılmadı ya da bu hususu inceleyecek vakti bulamadılar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hepsi var Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Öte yandan, hakları olmasına rağmen yasaya aykırılık konusunda bir tereddüt hâsıl olmuş ise, bunu gidermek ve kurumu zarara uğratmamak adına, sahip oldukları yasal haklarını kullanmaksızın ve üstelik kendi yetkilerini de aşarak yoruma giden ve buna dayalı olarak işlem tesis etme girişiminde bulunan kurum yetkilileri hakkında da gerekli işlemler başlatılmıştır. Bu hususu da kısaca bilgilerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, konunun bir başka boyutu da -burada, sizlere arz etmek istiyorum- devletin iki resmî kurumu arasında parasal konuda bir anlaşmazlık temyiz aşamasında iken, alacağın tahsilinde herhangi bir risk olmaması da dikkate alınarak, icra takibi başlatılmamasının ciddî bir eksiklik olmadığı kanaatini taşıdığımı ifade etmek istiyorum.

Şöyle ki, artık temyiz aşamasına gelmiş bir ihtilafta ve üstelik yasal faiziyle birlikte tahsil edilebilecek bir alacak henüz karar kesinleşmeden devletin iki resmî kurumunun, yani, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının -çünkü, 18.6.2004 tarihine kadar, yani, Danıştay tarafından müdahil olarak davaya katılma talepleri kabul edilinceye kadar davanın yasal tarafları Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır- birbirlerine karşı icraî yollara başvurması, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunması gibi bir teamüle çok sık rastlanılamamaktadır; tam aksine, bu gibi durumlarda, kararın kesinleşmesi beklenilmektedir; çünkü, ortada bir kayıp söz konusu değildir.

Öyle zannediyorum ki, benim bu olaya vâkıf olduğum tarihe kadar geçen yaklaşık on aylık süre içinde suç duyurusunda bulunma ve benzeri herhangi bir yola başvurulmamış olmasının... Çünkü, karar verildikten on ay sonra ben olaya vâkıf oldum değerli milletvekili arkadaşlarım; yani, o on aylık sürenin hesabı bende değil; ama, eminim ki, o zaman da, bu sebeple, yani, temyiz aşamasının sonunun beklenmesinin daha basiretli bir hareket tarzı olacağı düşüncesiyle bu yola gidilmemiştir.

BAŞKAN - Sayın Akşit, lütfen toparlayalım; sürenizi misliyle aştınız.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Sayın Başkan, biliyorum; ama, bu önemli bir konu; arz etmeme müsaade edin.

Nitekim, 30 Mart 2005 tarihi itibariyle Danıştay 10. Dairesi kararını vermiş, temyiz incelemesini tamamlamış ve Ankara 6. İdare Mahkemesinin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu lehine vermiş olduğu kararı, yani, idarî işlemin iptali kararını onamıştır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu da, kararın yazılma sürecini beklemeksizin, 8.4.2005 tarihinde, Danıştaydan aldığı derkenar yazısına dayanarak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve davaya katılan Türkiye Jokey Kulübü nezdinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ödemeleri gereken payın -ki, bu rakam bizim tarafımızdan halen bilinmemektedir, karşı tarafça belirlenmek durumundadır- miktarının tespiti ile kurumumuz hesabına yatırılmasını talep etmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu açıklamalarımın ardından kısaca olayı özetleyerek bitirmek istiyorum. İlgili kanun maddesinin, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında farklı yorumlanmasından sonra konu yargıya intikal etmiş ve 30 Mart tarihi itibariyle de neticelenmiştir. Ortada bir para kaybı söz konusu değildir; yasal faiziyle tahsil edilecek olan bir alacak söz konusudur. Ancak, yargı sürecinin hiçbir aşamasında, yani, ne benden önce konuyla ilgili bakanlar tarafından ne de benim tarafımdan tahsilatın durdurulması veya engellenmesi yönünde bir girişimde bulunulmamıştır; aksine, idarî süreç içerisinde tahsilatın gerçekleştirilmesi için gerekli yazışmalar başlatılmıştır.

Bu vesileyle, bir konuyu daha bilgilerinize sunmak istiyorum. Yasal süreci gözönüne aldığınızda bu süreç içerisinde benim bu Bakanlığa atanma tarihim 5 Mayıs 2003'tür, yani, Ankara 6. İdare Mahkemesinin kararından yaklaşık yedi ay sonradır. Olaya muttali olmam ise, yine, Türkiye Jokey Kulübünün soruşturma önergesine konu resmî dilekçesiyledir ki, bu tarih de 4.8.2003'tür ve yine, benim bu Bakanlığa atanma tarihimden yaklaşık on ay sonraya tekabül etmektedir ve gelinen son nokta da, Çocuk Esirgeme Kurumunun herhangi bir şekilde zarara uğratılmış olması söz konusu değildir. Konuyla ilgili Çocuk Esirgeme Kurumunun görüşü yargı tarafından benimsenmiş ve Danıştay tarafından onaylanmıştır.

Sonra, konusu malî sonuç doğuran ve yargıya intikal eden anlaşmazlıklarda, hukuk yollarının tamamen tüketilmesi genel kabul gören bir esastır. Özellikle, iki kamu kurumu arasında konusu malî sonuç doğuran anlaşmazlıklarda hukuk yolları beklenmeksizin hareket edilmesi, tüketilmeksizin hareket edilmesi bence basiretli bir hareket tarzı değildir. Ayrıca, iki kamu kurumu arasında bu ihtilafın tüm hukuk yollarının tüketilmesi suretiyle sonuçlandırılması hukuk devleti olmamızın da önemli bir gereğidir diye düşünüyorum.

Önemli bir diğer husus da, sürekli olarak 1 trilyon lira aylık kayıptan bahsedilmektedir. Burada bu konunun nasıl saptırıldığının da, nasıl farklı boyutlara taşındığının da bilgisini size sunmak isterim değerli arkadaşlarım. Bildiğiniz gibi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu katma bütçeli bir idaredir, 5018 sayılı Kanuna kadar. Bildiğiniz gibi kamu kurum ve kuruluşlarının bütçeleri de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmaktadır. Kurum bütçesinin gelir tahminleri de bütçelerinde gösterilmektedir. Yıl içinde gelir rakamının öngörülenden fazla ya da eksik olması, o kurumun toplam bütçe rakamını etkilememektedir. Dolayısıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun at yarışlarından alacağı paylar doğrudan Çocuk Esirgeme Kurumunun bütçesine gelir olarak yansımayıp, sadece genel bütçe gelirlerinin artmasını sağlayacak rakamlardır, bir sonraki yıl bütçesi değerlendirilirken gözönüne alınacak rakamlardır. Dolayısıyla, temyiz aşaması bitmeden, karar kesinleşmeden paranın tahsil edilip edilmemiş olmasının bir önemi yoktur; çünkü, bu para yasal faiziyle tahsil edilecektir ve hazine bütçesine gidecek, hazine kasasına girecek olan bir paradır; Sosyal Hizmetlerin kasasına direkt girecek olan bir para değildir.

Bir başka hususu da yine size vurgulamak istiyorum. Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu üstünde durduğu için söylemek istiyorum. Sürekli olarak, söz, özel bir hukuk bürosuna, hatta bir bakanın oğluna getirilerek suçlama gayreti içine girilmiştir. Türkiye Jokey Kulübünün avukatının kim olacağı veya olduğu onların bileceği iştir, vekili tutan kurumun bileceği iştir. Avukat olma hakkını elde eden herkesi avukat olarak tutabilirler. Gerekli tahsili yapan, belgesini alan herkes de, ülkemizde mevzuat çerçevesinde avukatlık yapma hakkına sahiptir ve tabiî Sayın Kılıçdaroğlu'nun merakını gidermek açısından da söyleyeyim, Kurumuma dilekçe veren, Bakanlığıma dilekçe veren kişi Mahmut Savaş isimli bir avukattır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, sürenizi 2 misliye yakın aştınız.

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Bitiriyorum, son sözümü söylüyorum.

BAŞKAN - Lütfen...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Acaba ortakları kim, Sayın Bakan?!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Bakan, ortakları kim acaba Mahmut Beyin?!

DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, ortada ciddî konular olduğunda, tabiî ki konuşacağız, tabiî ki tartışacağız; bu, çok doğaldır; ancak, ceviz kabuğunu doldurmayan bir konuyu sürekli gündemde tutarak ve sanki ortada bir yolsuzluk varmış gibi lanse ederek bu alana zarar vermeye hiç ama hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sonuç olarak, biz AK Parti olarak ve ben Bakan olarak, garibin, yetimin, öksüzün, özürlünün kurumu olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu üzerinden siyaset yapmak düşüncesinde hiç olmadım, olmadık ve olmayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, başkalarının da bu konuları saptırarak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu üzerinden siyaset yapmasına asla müsamaha gösterecek değiliz arkadaşlarım.

Bu duygu ve düşüncelerle, konuyu takdirlerinize arz ediyorum ve müsaadelerinizle, sözlerimi, kendime yaşam felsefesi edindiğim bir dörtlükle bitirmek istiyorum.

"Sen usandırma eli, el de usandırmaz seni

Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni

Desti a'dâdan soğuk su içme, kandırmaz seni."

Müstakim ol -yani, doğru ol- Hazreti Allah utandırmaz seni.”

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Allah'ı bu işe de kattınız, bakıyorum!

BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz 10 dakika; Sayın Akşit 2 misliden fazla kullandı süresini, lütfen, siz daha dikkatli davranın.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - 3 misli kullandı!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Başkanımızın uyarısına kesinlikle uyacağım, sizlerin vaktini çok almayacağım.

Burada, konunun birçok yönü ele alındı. Ben, eğer müsaade ederseniz, girişten sonra, biraz, Tarım Bakanlığı ile Jokey Kulübü ilişkisi hakkında birkaç hususu belirteceğim. Sonra da, Bakanlığımızın bu olayın gelişimiyle ilgili yerine getirdiği sorumlulukları kısaca ifade edeceğim; hepinizi saygıyla selamlıyorum ilkönce.

İstanbul Milletvekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna yüzde 1 oranında yapılacak kesintilerin ödenmemesi hakkında vermiş oldukları Meclis soruşturması önergesi için huzurunuzdayım.

6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanun uyarınca, ülkemizde at yarışlarını yapmak ve bu yarışlar üzerinde müşterek bahisler tertip etmek hak ve salahiyeti Bakanlığımıza verilmiştir. Bakanlığımızın, yine, aynı kanun uyarınca, bu hak ve salahiyetlerini başka kuruluşlara devretme imkânı bulunmaktadır; nitekim, Bakanlar Kurulunun 1993 yılında vermiş olduğu bir karar gereğince, at yetiştirme ve ıslahını teşvik gayesiyle kurulmuş ve kamu yararına çalıştığı onaylanmış olan Türkiye Jokey Kulübüne bu yetkiyi yirmi yıl süreyle devretmiştir.

Bakanlığımız ile Türkiye Jokey Kulübü arasında yapılan sözleşmeye göre, sözleşmenin hitamında veya feshinde, bilumum para, alacak ve haklar ile emval ve emlak ve tesisler aynı maksat ve gayelere tahsis edilmek üzere Bakanlığımıza devredilecektir. 6132 sayılı Kanunun 5 inci maddesi ve sözleşme hükümleri uyarınca, Bakanlığımız, bu derneğin tüm işlemlerini denetlemeye yetkilidir.

Yukarıda belirtildiği üzere, Bakanlığımıza verilen atçılık ve yarışçılıkla ilgili görevler ya doğrudan Bakanlığımız tarafından ya da Türkiye Jokey Kulübüyle birlikte yürütülmekte ve bunlara ait masraflar yarış gelirlerinden karşılanmaktadır.

Ülkemizde, halen, yedi ilde yapılan resmî programlı at yarışları üzerine müşterek bahis tertip edilmektedir. Müşterek bahislerden elde edilen gelirlerden, at yarışlarının yapılabilmesi için gerekli olan tesisler ve hipodromlar inşa edilmekte, yarışlarda dereceye giren at ve yetiştiricilerine ikramiye ve yetiştiricilik primleri dağıtılmakta, yasal olarak birçok kurum ve kuruluşa yapılması gereken kesintiler ödenmekte, damızlık atlar satın alınmakta ve yetiştiricilerin hizmetine sunulmaktadır.

Özellikle, yasal olarak birçok kurum ve kuruluşa yapılan bu kesintilerle ilgili... Ben, sadece isimlerini saymak istiyorum. Genel bütçeye vergi olarak, Savunma Sanayiine, Tanıtma Fonuna, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonuna, belediyelere, Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Fonuna ve Kızılaya bu ödemeler yapılmaktadır. 2004 yılında, kamu kurum ve kuruluşlarına, atçılık sektöründen 718 trilyon lira kaynak aktarılmıştır. Ancak, son yıllarda, diğer alanlardaki şans oyunları ve müşterek bahislerin çoğalmasının yanı sıra, at yarışlarında müşterek bahislerden yapılan yasal kesintilerin oranı yüzde 65'e kadar yükselmiştir; dolayısıyla, yarış kazananlara, oynadıklarının sadece yüzde 45'i ödenebilmektedir. Bu da, yarışseverlerin müşterek bahislere olan ilgisinin her gün biraz daha azalmasına ve ne yazık ki, kanundışı oyunlara yönelmelerine sebep olmaktadır.

Mevcut durumun iyileştirilmesi gereği ortadadır. Başbakanlıkla müştereken hazırlanan kanun taslağı kurumların görüşüne açılmıştır. Bu konuda da Yüce Meclisimizin konuyu daha düzgün bir şekilde ele almasını ve kanunlaşması konusunda yardımlarını talep ediyoruz.

Görüşülmekte olan önergedeki iddialarla ilgili olarak Bakanlığımızca yapılan iş ve işlemlerin özetini ise şu şekilde takdirlerinize arz ediyorum: Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından Bakanlığımıza gönderilen 2001 yılındaki yazıda, at yarışlarında elde edilen aylık hâsılatın yüzde 1'inin kurumlarına aktarılması talep edilmiş ve bunun için bize resmen müracaat edilmiştir. Konuyla ilgili olarak Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ve diğer ilgili birimlerin görüşlerine başvurmuş, buna göre alınan cevaplar doğrultusunda bir değerlendirme yapılmış ve anılan kulübün, elde ettiği hâsılattan pay ödeme yükümlülüğü altında bulunmadığı kanaatine varılmış ve söz konusu başvuru Bakanlığımızca reddedilmiştir. Bunun üzerine, bilindiği gibi, ilgili kurum, Ankara 6. İdare Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Bu olaydan sonra, adı geçen mahkemece, 2002 tarihinde, dava konusunu işlemin iptaline karar verilmiş olup, söz konusu karar, Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğince, öncelikle yürütmenin durdurulması istemiyle temyiz edilmiş, bunun yanında, Türkiye Jokey Kulübüne, mahkeme kararının otuz gün içerisinde uygulanması yönünde talimat verilmiştir. Danıştay 10. Dairesince 2003 tarihinde, yürütmenin durdurulması istemimiz reddedilmiştir. Ankara 6. İdare Mahkemesinin iptal kararı ile Danıştay tarafından verilen karar, Bakanlığımızca, geciktirilmeksizin, gereği yapılmak üzere, Türkiye Jokey Kulübüne tekrar bildirimde bulunulmuştur ve nihayet, Danıştay, yapılan temyiz talebimizi de reddetmiştir. İdare mahkemesi kararının onanması üzerine, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurumumuza müracaat ederek, gerekli ödemenin yapılması talebinde bulunmuş ve Bakanlığımız da, yine, bu talebin doğrultusunda, 14.4.2005 tarihinde ilgili kuruma gerekli ödemenin yapılması konusunda talimat vermiştir.

Sonuç olarak, olayın başlangıcı olan 1983 yılından bugüne kadar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu için gerek Bakanlığımız gerekse Türkiye Jokey Kulübü tarafından herhangi bir kesinti yapılmamış; diğer bir ifadeyle, yapılan bir yardımın durdurulması da böylece söz konusu değildir.

Bakanlığımızca, mahkeme kararlarının uygulanması yönünde ilgili kulübe zamanında gerekli talimatlar verilmiştir. Bu nedenle, mahkeme kararlarının uygulanmaması gibi bir durum Bakanlığımız için söz konusu değildir.

Bu vesileyle, Yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım bu kadar kısa konuşmama şaşırıyorlar ve eksüre kullanmamı istiyorlar...

BAŞKAN- Sayın Bakan, mutadı dışında, çok kısa süre içinde bitirdi; uyarımızı dikkate aldı; sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Devlet Bakanı Güldal Akşit ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Anayasanın 100 üncü maddesi hükmü gereğince, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız.

Oylamaya başlamadan önce, oylamanın yöntemiyle ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunacağım.

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki Kâtip Üye, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dahil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dahil- hükümet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dahil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dahil- adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.

Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanamayacaklardır.

Biraz bekleyin arkadaşlar! Prosedürü tamamlayalım, ondan sonra oy kullanılacak...

Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettirdikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.

Oylamada adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu anlattıklarımız, demokrasinin şeklî şartları açısından önemlidir. Oylama hakkıyla ilgili, "gizli oy, açık tasnif" hakkını elde etmekle ilgili çok uzun uğraş vermiştir özellikle Avrupa ülkeleri; ondan sonra bu hak elde edilmiştir. Bu hakkın bihakkın yerine getirilmesinde yarar vardır; o yüzden, uyarılar doğrultusunda oy kullanmanızı rica ediyoruz.

Salonda bulunan Kâtip Üye arkadaşlarımız da -sadece Divanda bulunan iki arkadaşımız değil- Bayram Bey, Yaşar Bey taraflarda, kanatlarda yerlerinizi aldınız değil mi?

Şimdi, gizli oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in yerine Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'in yerine Tarım ve Köyişleri Sayın Sami Güçlü, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in yerine İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu vekâleten oy kullanacaklardır.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Oyunu kullanılmayan sayın üye var mı? Yok.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Devlet Bakanı Güldal Akşit ile Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/12) esas numaralı önergesinin gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı:                                 408

Kabul:                                131

Ret:                                261

Çekimser:                                9

Boş:                                 7

Böylece, Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir.

Konuyla ilgili yerinden söz talebi bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'a, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre, pek kısa olmak kaydıyla, yerinden söz hakkı veriyoruz.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, bazı noktaların tutanaklara geçirilmesi açısından görüşlerimi bildirmek istiyorum.

Bir usul hatası yapıldığı kanısındayım, işlem bitmiştir; fakat, bunun tutanaklara geçmesi ve bundan sonra yapılabilecek olan benzer uygulamalarda dikkat edilmesi açısından görüşlerimi ifade edeceğim.

Şimdi, İçtüzüğün 107 nci maddesine baktığımız zaman -Meclis soruşturması açılması için önergede- ikinci paragrafta "Bu önergede; Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya bakanlıkların görevleriyle ilgili işlerden dolayı hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya bakanın" deniliyor; tekil ifade var.

İkincisi, soruşturma önergesi açılması istemi, cezaî bir sürecin başlatılması için verilen bir önergedir. Kabul edilebilir, reddedilebilir; ama bir sürecin başlangıcıdır ve suçların ve cezaların şahsîliği ilkesi, burada Anayasa Mahkemesinin, Yüce Divana gönderme kararı, eski Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Güneş Taner hakkındaki kararından sonra da dikkat edilmesi gereken bir husustu Divanınız tarafından. Çünkü, yürütme, zaten konu olduğu gibi, yargı kararlarını zaman zaman uygulamıyor; ama, yasama organını, alınan son Anayasa Mahkemesi kararında olduğu gibi, yani yargı kararını uygulamıyor noktasına düşürmememiz gerekiyordu. Bunu ifade etmek istiyorum.

Bir de, bir milletvekili olarak vicdanî bir sorumluluk paylaşmak istiyorum burada. Tabiî ki, grup kararı alınamıyor. Sayın bakanları ayrı ayrı dinledik. Lehte, aleyhte konuşan sayın milletvekillerini dinledik. Sonuçta, bu bilgiler etrafında, oylarımızla vicdanî bir karar vereceğiz. Ben, iki sayın bakan arasında bir ayırım yapma durumundayım. İkisine de beyaz verebilirim, ikisine de yeşil verebilirim, ikisine de kırmızı verebilirim veya ayrı ayrı oy kullanabilirim; yani, bunu ifade etme hakkından, bir milletvekili olarak mahrum kalıyorum bu uygulama sırasında. Bunu ifade etmek istiyorum ve son Anayasa Mahkemesi kararının, sizlerin düşüncenizde, Kanunlar Kararların belirttiği gibi, efendim, daha önceki uygulamalarda da, 14 sayın bakan hakkında ortak soruşturma önergesi açılması istenmişti, hepsi beraber oylandı ilkesinin geçerli olmayacağını düşünüyorum. Bundan sonra, belki, bir İçtüzük değişikliğine, bu yaşadıklarımız bir temel oluşturur düşüncesiyle, bunu tutanaklara geçirmek istiyorum ve bir hata yapıldığını burada ifada etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Sağ olun Sayın Koç.

Değerli milletvekilleri, biz, oylama öncesi, bu konuyu, Divan Kâtibi arkadaşlarımızla aramızda görüştük. Meclis soruşturması açılıp açılmaması konusundaki oylamanın, iki bakan hakkında ayrı ayrı yapılması gerektiği yönündeki görüşü de dinledik. Bu görüş daha önce de tartışıldı; ama, daha önce, bu konu, oylama öncesi, gruplar tarafından yahut milletvekilleri tarafından bir usul tartışması açılarak getirilebilir, oylamanın ayrı ayrı yapılması istenebilirdi, daha önce yapıldığı gibi, benzer konularda. Böyle bir talep gelmedi. Kanunlar ve Kararlardan gelen şekliyle, aramızdaki konuşmanın sonucunda, önerge, iki bakanla ilgili birlikte verildiği için, oylamanın birlikte yapılması yoluna gidildi; ancak, oylama sonuçlanmak üzereyken konu gündeme geldi. O nedenle, durum böyle cereyan etti. Bilgilerinize sunmak istedim.

Şimdi, Meclis soruşturması açılması kabul edilmediğine göre, alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesini erteliyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 867 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenler: Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; şahısları adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç.

Değerli milletvekilleri, saat 15.00'ten beri, üçbuçuk saattir ara vermeden çalıştı Meclis.

Kaldığımız yerden devam etmek üzere, birleşime 15 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.25


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.42

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

Kâtip Üyeler: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

867 sıra sayılı kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Ara vermeden önce, teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri okumuştum.

Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik söz istemini geri aldı.

Şimdi, sıra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin'de.

Buyurun Sayın Ergin.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sizleri ve Yüce Ulusumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 4342 sayılı Mera Kanunu, Türk tarımı ve Türk çiftçisi için yaşamsal önemi olan bir kanundur. Bu kanun, 25 Şubat 1998 tarihinde, günümüzden yedi yıl önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde oturuma katılan değişik siyasî partilere mensup tüm üyelerin oybirliğiyle kabul edilmiş ve bu olay, herkes tarafından devrim olarak nitelendirilmiştir. Devrim olarak nitelendirilmesinin nedeni ise, 1998 yılına kadar, cumhuriyet döneminde tarım alanında sayısız yasal düzenlemeler yapılmasına karşın, meraların korunup kullanılması hakkında herhangi bir yasal düzenleme gerçekleştirilememiş olmasıdır.

Mera Yasasının amacı nedir; Mera Yasasının amacı, mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit, tahsis, kullanım, koruma ve geliştirilmesini sağlamaktır. Bu yasanın çıkarılış nedeni, 1940 yılında 44 000 000 hektar olup, korunamadığı için 1991'de 12 000 000 hektara, 2000'li yılların başında ise 10 000 000 hektarın da altına indiği uzmanlarca belirtilen meralarımızın daha fazla azalmasını önlemektir. Bu bakımdan, Mera Yasasının çok özel amacı vardır.

Hepimizin bildiği gibi, değerli arkadaşlarım, hayvancılığımız sürekli kan kaybetmektedir ve bu kan kaybının önüne, ancak meraların korunup geliştirilmesi ile daha fazla kuru ot üretilerek geçilebilirdi. Anayasamız da 45 inci maddesinde devletimize, çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemeyi görev olarak vermiştir.

Değerli milletvekilleri, Mera Yasası, can çekişen hayvancılığı sağlıklı hale getirmek için, meralarımızı her türlü tecavüzden korumak, mera alanlarının daralmasını önlemek için çıkarıldı. Ülkemiz hayvancılığının içler acısı halini sizlere anlatmayı gereksiz görürüm. Eğer, bugün, ülkemizdeki büyük ve küçükbaş hayvan sayıları, çok değil, yirmi yıl öncesine göre yarı yarıya azalmışsa, bunda geçmiş hükümetlerin yanlış ekonomi ve tarım politikaları kadar, 1950'li yıllarda başlayan meraları tahrip anlayışının da çok ciddî etkisi olmuştur. Bütün bunları ve hayvancılığımızın içine düştüğü zavallı durumu görerek meralarımızın üzerine titrememiz gerekir. Oysa, görüyoruz ki, Mera Yasasında yapılmak istenen her değişiklik meraları korumayı değil, tam tersine, meraları amacı dışında daha kolay kullanılabilir hale getirmeyi amaçlamaktadır; tıpkı, Orman Yasasında yapılan ve yapılmak istenen her değişiklikte ormanları korumanın değil, ormanları haksız kullanıma açmanın düşünüldüğü gibi. Eğer Türk tarımının kalkınmasını istiyorsak, önce, üzerinde tarım yapılan topraklarımızı, hayvanlarımızı beslediğimiz meraları korumamız ve iyileştirilmesi için çaba göstermemiz gerekir. Oysa, sayın milletvekilleri, görüşmeye başlayacağımız bu yasa teklifiyle Mera Kanununda yapılmak istenen değişiklik meralarımızı koruyup geliştirmeyi değil, mera alanlarını daraltmayı hedeflemektedir. Bu anlayış tarzıyla, Türk tarımı yarın daha kötü duruma, Türk çiftçisi ise bugünkü zavallı durumunu arar hale gelecektir.

Değerli milletvekilleri, Mera Yasasının yürürlüğe girmesinden günümüze kadar geçen yaklaşık yedi yıllık süre içerisinde, 1 000 000 hektar kadar alanın tahsis işlemi yapılmıştır. Bu 1 000 000 hektar alanın büyük çoğunluğu da kadastro geçmiş, daha önce mera, yaylak, kışlak olarak tescili yapılmış alanlardır; yani, geçen yaklaşık altı yıllık süreçte var olan alanların, en iyi tahminle, yalnızca yüzde 10'unda tespit, tahdit ve tahsis çalışması yapılabilmiştir. Ayrıca, örneğin, mera alanı il toplam alanının yüzde 50'sinden fazla olan Erzurum ve Ağrı İllerinde tahsis işleminin tamamlandığı alanların toplamı yüzde 5'lerin bile altındadır.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza düşen görev, süreci hızlandırmak, çalışmalara ivme kazandırmak olmalıydı. Oysa, Bakanlık, üzerine düşen görevi yapacak, meraları koruyup geliştirecek yerde, Mayıs 2004'te hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bir yasa tasarısına kaynaklık yaparak, mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacının değiştirilmesine, bu alanların başka alanlarda kullanılabilmesine önayak olmuştur.

Değerli milletvekilleri, önümüze gelen yasa teklifi, ormanlarımızı 2/B alanlarını oluşturma girişimi gibi, mera alanlarında sanki bir "mera 2/B" alanları yaratmaya çalışıyor. Bu teklifle yapılmaya çalışılan, belediyelerin mücavir alanlarında bulunan ve üzerinde yasal olmayan -dikkat ediniz, yasal olmayan- inşaatlar yapılmış alanları mera olmaktan çıkarmak; meraları, yasadışı iş yapma heves ve alışkanlığında olanların doymak bilmez hırslarına teslim etmektir.

Getirilen düzenleme, aynı zamanda kaçak inşaat yapanlara af niteliğindedir.

Getirilen düzenleme, meralarımızı yerel siyasal baskılara ve sübjektif değerlendirmelere açık hale getirmektedir.

Getirilen düzenleme, meralarımız üzerinde yeni işgaller yapılmasına kapı aralamaktadır.

Yasa teklifini bu haliyle kabul etmek, yarım yüzyıl sürdürülen mera yasası çıkarma çabalarını heba etmek, hayvancılığın gelişmesini baltalamak, Türk çiftçisini kaderiyle baş başa bırakmak anlamına gelir. Yasa teklifi, Anayasamızın -daha önce söylediğim- 45 inci maddesine açıkça aykırılık taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, geçen yıl mayıs ayında getirilen yasa tasarısıyla, yeni hükümler eklenmişti Mera Yasasına. Oysa, Mera Yasasının 14 üncü maddesinin (d) bendinde imar planlarının hazırlanması için ihtiyaç duyulan mera alanlarının tahsis amacının değiştirilebileceği hükmü bulunmasına rağmen, hükümet, bu hükümle yetinmemiş, ilave imar planları yapılarak da tahsis amacı değişikliğine gidilebileceğini bu yasaya eklemiştir.

Uygulama, imar planı içinde olmayan bir mera alanının ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna gidilmesinin, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacağı ortadadır.

İstenilen, bu yasayla yapılmak istenilen, geçici 3 üncü maddeyle sağlanmaya çalışılmıştır. Bu geçici maddeyle, kanunun çıkış tarihi olan 28 Şubat 1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı içinde olup ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak ilan edilen ve Türkiye genelindeki çok geniş alanlarda yer alan meralar üzerinde tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da yasal hale getirilmesi sağlanacaktır. Nedir bu yapılar; villalardır, belli grupların kooperatif evleridir.

İçerisine mücavir alanın dahil olduğu böyle bir geçici maddeye kanun içinde yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera alanlarına yapılan inşaatlara izin verilmesinin altyapısının oluşturulmak istendiği ortadadır; çünkü, var olan Mera Yasasının 14 üncü maddesinin (d) bendi kapsamında imar uygulama planlarının hazırlanması durumunda, meralar üzerinde yerleşim yeri olarak işgal edilen yerler de olsa, bu yerler için, belediyelerin başvurusu üzerine, tahsis amacı değişikliği yapılarak hazine adına tescilleri zaten yapılmaktadır.

Bu tahsis amacı değişikliğine geçici maddede belirtilen, kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler de dahildir. Yapılan tecavüzler ve toprak alımları nedeniyle, mera vasıflı mücavir alanlar üzerinde mera özelliği kaybettirilmiş alanların eski haline getirilmesinin çok güç ve maliyeti yüksek olacağı gerekçesiyle, bu alanların, otlatmak maksadıyla kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler konumuna getirilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Şunu unutmamak gerekir: Daha önce mera vasfında olan ve mera -yem bitkisi yetişebilecek derinlikte toprağı olan her alanın teknik yönden mera olarak kullanılması mümkündür- üzerinde tahribat yapılmış olsa da, bu alanın teknik yönden ıslah edilerek kullanılabileceği ortadadır; yani, mera olarak tescil edilmiş alanlar üzerinde, kayalık yerler dışında, teknik yönden, mera olarak kullanılmayacak arazi düşünülemez. Zaten, mera ıslah projelerinin bir gayesi de, bu alanların tekrar otlatmaya açılmasını sağlamaktır. Söz konusu geçici maddeyle, üzerinde apartmanlar veya villalar yapılmış bazı mera alanlarının da o andaki durumu itibariyle, teknik olarak, otlatma maksadıyla kullanılamayacağı farz edilerek, bu yerlerin de talan edilmesi sağlanacaktır.

Burada ana amacın, mücavir alan ifadesinin geçici maddedeki metin içine konularak daha fazla rant alanı oluşturmak olduğu açıktır. Bunun sonucu olarak da daha fazla mera alanının tahrip edilmesine göz yumulacaktır. Amacın, mağdur durumda olduğu belirtilen köy ve kasabalardaki kişilerin mağduriyetini gidermek olmayıp, bazı kişi ve gruplara rant alanları oluşturmak olduğu ortadadır. Var olan durumda, köy yerleşim alanlarıyla ilgili olarak, gerekmesi halinde, köy imar planı yapılması durumunda, hiçbir bedel ödenmeden mera alanları köy yerleşim alanı olarak zaten kullanılabilmektedir. Mücavir alanlar da olsa, mera alanları içerisinde bu gibi kanunsuz yapılan yapılarla ilgili olarak, Mera Kanununun 19 ve 27 nci maddeleri uygulanıp tecavüzlere son verilmesi gerekirken, bu geçici maddeyle, yapılan tecavüzler yasal hale getirilmiştir. Şimdi, bugün yapılmak istenen daha değişiktir. Bir yıl önce getirilen geçici maddeyle bu şekilde yasadışı kullanılan alanlar hazine adına tescil edilirken, bu sefer de özel, tüzelkişilere bu yerlere sahip olma hakkı tanınmaktadır. Bu, tam anlamıyla, talana evet deme yasasıdır. Bu, tam anlamıyla, bu alanlara tecavüz edenleri affetme yasasıdır.

Değerli arkadaşlarım, eğer Türk tarımını düşünüyorsak, böyle bir yasaya evet dememiz kesinlikle mümkün olmamalıdır. Şimdi, şu soruyu sormak gerekir. Bu geçici maddenin oluşmasında acaba belli çıkar gruplarının payı var mıdır? Ayrıca, maddede belirtilen 1.1.2003 tarihinden önce mücavir alan içerisindeki mera üzerinde inşaat çukuru açarak, birkaç temel inşaat demiri atıp betonlayarak temel direk oluşturulmuş alanlarda da tahsis amacı değişikliği yapılacak mıdır? Bu işlemi yapan kişilerin de hakları herhalde kendilerine teslim edilecektir. Acaba, mücavir alanların bazı küçük beldelere yakın, bazı yayla evlerini de içine aldığı alanlar var mıdır? Belediye mücavir alanlarının otomatik olarak tahsis amacının değiştirilmesiyle, bu alanlara komşu olan özel mülkiyete sahip kişiler de, bir anda arazilerinin imar planı içine girdiğini göreceklerdir. Bu kişiler de, mera üzerinde kanunsuz kaçak yapılan inşaat sahipleri gibi muratlarına ermiş olacaklardır.

Değerli arkadaşlarım, Mera Yasasının iki yönü vardır; bunlardan birisi, hak, hukuk yönü; diğeri, hayvancılık yönüdür. Bu bakımdan, bugün ülkemizde yaşanan hayvancılık sorunları konusunda da görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi hükümetimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlerin kabul ettiği bütçede birkısım değişiklikler yaparak, doğrudan gelir desteğinin bir kısmını primlere, bir kısmını hayvancılığa aktardı; yaklaşık, 600 trilyon lira hayvancılığın geliştirilmesi için ayrıldı. Bundan, bir ziraatçı olarak mutluluk duyuyorum. Elbette ki, hayvancılığımıza ne kadar destek verilse yeridir, yapılmalıdır. Ancak, bir yandan hayvancılığa bu kadar destek verilirken, diğer yandan üreticinin ürettiği sütün fiyatının birdenbire düşmesi karşısında sessiz kalmak kesinlikle doğru değildir.

Şimdi, Tarım Bakanımın şu ifadesini sizlere okuyacağım ve bu ifadenin ne anlama geldiğini, sanıyorum, benden sonra Sayın Bakanımız sizlere anlatacaktır. Aksaraylı çiftçilere Sayın Bakan -bu, Bakanlığın internet web sayfasından alınmıştır - şöyle söylüyor: "Süt fiyatıyla ilgili bir süredir sorun yaşanıyor. Süt üretiminde hayvancılıktaki gelişmeye ve mevsimsel değişmeye bağlı olarak bir artış var. Sanayici ve üretici, üzerine düşeni yapmalıdır." Dikkat ediniz, şu cümle geliyor şimdi: "Kısa vadede büyük kârlar elde etme çabası, her iki taraf açısından da büyük sorunlar doğurur."

Değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisinin kısa vadede büyük kâr etme gibi bir amacı mı var?! Yani, şimdi, Türk çiftçisi, süt fiyatım birden bire 70 000 lira düşürüldü diye feryat ettiğinde, bu feryadın arkasında Türk çiftçisinin kısa sürede büyük gelir, kâr elde etme amacı olabilir mi?! Böyle bir cümleyi kullandığında Sayın Bakan köylüyü, çiftçiyi inim inim inleten ve topu topu hepsi 8 tane firmanın bir araya gelerek oluşturduğu süt tekeli karşısında o çiftçiyi perişan etmez mi?! O süt tekelini oluşturanlara büyük bir cesaret vermiş olmaz mı?!

Değerli Bakanım, siz Tarım Bakanısınız, siz çiftçiye sahip olmak zorundasınız. Bu, sizin aslî ve birincil görevinizdir. Sizin yapmanız gereken doğru, çiftçinin ezildiğini hissettiğiniz anda sanayiciyi makamınıza çağırıp -zaten hepsi topu topu 8 firmadır bunlar- yapılanın yanlış olduğunu, bu yanlıştan kesinlikle dönmeleri gerektiğini kendilerine ifade etmenizdir.

Şimdi soruyorum, siz milletvekillerine ve sevgili Türk Milletine soruyorum: Türk çiftçisinin süt fiyatını 500 000'den 430 000'e, 420 000'den 350 000'e, 350 000'den 250 000'e düşüren bu sanayicinin marketlerde satılan sütünün, peynirinin, yağının fiyatı düştü mü bir kuruş; yoksa, her gün zamlanan fiyatlarla mı Türk tüketicisinin karşısına çıkmaktadır bu ürünler? Öyleyse, süt fiyatının düşürülme amacı nedir?

Bakınız, öyle çarpık bir amaç ifade ediliyor ki değerli arkadaşlarım, süt üretimi artmış da onun için fiyatı düşürmüşler.

Değerli arkadaşlarım, konuyu bilenler iyi bilir, bu mevsimde her yıl süt artar. Niye artar; iki nedenden artar. Bir, belli yörelerde doğumlar bu mevsime rastlar, onun için inek sütü artar. İki, koyun ve keçi sütleri de bu mevsimde devreye girer, onun için süt her yerde artar; her yıl da artmıştır. Burada şükranla ifade etmek isterim, sizin geçmişinizi oluşturan bir partinin Tarım Bakanı Sayın Musa Demirci, böyle bir olay ortaya çıktığı zaman süt sanayicisini makamına çağırıp anında fiyatları yükselttirmiştir, anında. Bunu da söylemeyi insanlık görevi biliyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada Hükümet ve Bakanlığımız bir acz içine girmiştir. Türk çiftçisi perişan, Türk çiftçisi inim inim inliyor.

Hayvancılık bölgesinden gelen milletvekili arkadaşlarıma soruyorum, hangi partiden olurlarsa olsunlar: Çiftçi size ne söylüyor; çiftçi ağlamıyor mu; siz, onun halini görmüyor musunuz? Görmüyor musunuz arkadaşlar, beraber yaşamıyor muyuz?

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Neyi?..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Neyi... Demek ki, biz, deminden beri bir şeyler anlatırken, bir arkadaşım uyumuş. "Neyi" diye soran arkadaşım şimdi uykudan uyandı.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Günaydın!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Günaydın; evet, öğleden sonra, akşamüstü, akşam saatinde size günaydın Sayın Vekil! Siz, böyle uyumaya devam edin; ama, halk uyumuyor, bilin; çiftçi uyumuyor, bilin. Bir gün bu uykuların hesabı sorulacak. Bir bakanınız her toplantıda uyusun, siz her gün burada uyuyun, Türk çiftçisi de vay anam vay!.. (CHP sıralarından alkışlar)

Uyuyun kardeşim, uyuyun; uyanacaksınız...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Hocam, ben, size cevap vereceğim...

GÜROL ERGİN (Devamla)- Mutlaka vereceksiniz...

Efendim, bu tür bir usul var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN- Sayın Bakan, sırası geldiği zaman size söz hakkı vereceğiz, konuşacaksınız.

Usul yok böyle karşılıklı konuşma şeklinde; hatibi rahatsız etmeyelim.

GÜROL ERGİN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, şimdi Sayın Bakanım bana yanıt verecekmiş; ona bir şeyler daha söyleyeyim de, ondan sonra yanıtını tam versin.

Şimdi "Aksaray'da çiftçiler, Süt Üreticileri Birliği ve kooperatifler bize geri çevrilmeyecek bir teklifle geldi" diyor Sayın Bakan. Neymiş bu teklif; fazla sütün dökülmesi yerine öğrencilere dağıtılması konusunda öneride bulunmuşlar. "Biz de, bu konuyu Aksaray Valisi ve Belediye Başkanıyla görüştük, bir karara vardık; Aksaray'da üretilen fazla süt, valilik, belediye, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve kooperatifler aracılığıyla yoksul öğrencilere dağıtılacak" diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun.

GÜROL ERGİN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, ikibuçuk yıldır bu Mecliste hep beraberiz. Üç partili beğenmediğimiz koalisyon hükümeti zamanında var olan okullara süt dağıtma programını o zaman, niye ortadan kaldırdınız? Okullara süt dağıtma programı vardı bu ülkede; siz kaldırdınız. Şimdi, Aksaray'daki sütü -yapıp yapamayacağınız da kuşkulu da- oradaki öğrenciye vererek, Türkiye'deki süt üreticisini kurtaracaksınız!..

Değerli arkadaşlarım, tarım konusu şaka götürmeyen bir konu. Ülkenin varlığı ve geleceğiyle ilgili bir konu. Onun için, ayaküstü bir yerde bir öneri getirildi "hadi bunu burada yapalım" demekle Türk çiftçisini kurtaramazsınız. Onu, genel tarım politikaları olarak, o politikaları düzenleyerek, doğru politikalar uygulayarak kurtaracaksınız.

Bakın, şimdi, burada, sanayiciyi haklı gibi gösteren Sayın Bakanıma şunu söylüyorum: Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği belli verileri ortaya koyuyor ve diyor ki "2004 yılında, ortalama çiğ süt fiyatı Türkiye'de 437 282 lira, yani, 0,25 euro. Avrupa Birliğinde çiğ süt fiyatı 0,29 euro, ABD'de de ise 0,31 euro." Yani, hem Avrupa Birliğinde hem Amerika Birleşik Devletlerinde çiğ sütün fiyatı bizimkinden yüksek. Yani, köylü, oralarda her türlü olanağa sahip; çok daha ucuza mal ettiği sütü, bizim çiftçimizden daha yüksek fiyata sanayie veriyor.

Gelelim şimdi tüketiciye yansıyan duruma. Almanya, Ocak 2005, çiğ süt fiyatı 0,28 euro, UHT süt dediğimiz dayanıklı sütün fiyatı markette 0,50 euro. Kaç katı; 2 katının altında, yaklaşık 1,8 katı.

Değerli arkadaşlarım, gidin Gimaya; bir ünlü firmamızın paket sütünün 1 740 000 lira olduğunu göreceksiniz. Herhalde evinize süt alıyorsunuz...

Bakıp geleyim diye hiç şey yapma! Otur oturduğun yerde! Bu, bilinmeyen bir şey değil.

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edelim lütfen!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çiğ süt bizde dayanıklı süt haline getirilince 3,5 katı fiyata satılıyor, 3,5 katı...

Şimdi, burada, benim Bakanım sanayiciye demeyecek mi, ya, sen alıyorsun sütü şu fiyattan, satıyorsun bu fiyata, Avrupalı alıyor bu fiyattan, satıyor bu fiyata; nasıl oluyor bu fark, oradaki nasıl satıyor? Haa, o zaman...

BAŞKAN - Sayın Ergin, toparlayalım lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Daha önceki oturumda bir bakanımız konuşma süresinin 2,5 katı fazla konuşma süresi kullandı bu kürsüde, tam 2,5 katı...

BAŞKAN - Sayın Ergin, o bir Hanımefendi Bakandı, onun için biraz tolerans gösterdik.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Savunma başka. Siz, savunma mı yapıyorsunuz?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Biraz sesli söyle, duymuyorum.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Ne yapalım o zaman?!

BAŞKAN - Sayın Ergin, o bir Hanımefendi Bakandı, onun için biraz tolerans gösterdik.

Siz de, sürenizi...

GÜROL ERGİN (Devamla) - O zaman, biz de bir beyefendi milletvekili olarak biraz süre kullanalım.

BAŞKAN - Siz de sürenizi aştınız, lütfen toparlayın.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, sanayicinin de kendisini bir şekilde düzenlemesi gerekir, onu söylüyorum. Bakanlığımızın, çiğ süt üreticisi çiftçimize, şöyle yap derken, sanayie de böyle yap diyebilmesi gerekir, ben bunu söylemek istiyorum. Çünkü, üretici, gerçekten büyük sıkıntı içerisinde.

Değerli arkadaşlarım, bilmezsek, yanlış yaparız. İnanılmaz derecede büyük sıkıntıların içerisindeyiz.

Şimdi, bakın, Ardahan'da -bilmiyorum, Ardahan milletvekili var mı burada- 250 000 liraya düşmüş süt fiyatı, değerli arkadaşlar, ya, 250 000 lira! Erzurum'da 300 000 liraya düşmüş. Değerli arkadaşlarım, 300 000 lira!.. Böyle bir şey olabilir mi?! Yani, çiftçiyi, günde 500 ton fazla süt üretti diye, sütü biraz arttı diye bu kadar sıkıştırmak hak ve reva mıdır değerli arkadaşlarım?! Olur mu böyle bir şey?!

Sonra şunu söylüyorum: Şimdi, sanayici "70 000 lira düşürdüm; çünkü, süt çok" diyor. Sen, gene aynı miktar sütü alıyorsan, 70 000 lira niye düşürüyorsun?! Bu, tamamen bir fırsatçılık değil midir değerli arkadaşlarım?! Onun için, ben, Bakanlığımızın bu konuda mutlak surette devreye girmesi gerektiği konusunda inancımı bir kez daha ifade ediyorum. Bunu söylerken, Sayın Bakanımı suçlayıcı falan da değilim; onu da açıkça söyleyeyim. Onun da, elinden gelen çabayı göstermeye çalıştığını, ama, yetersiz kaldığını söylemek istiyorum.

Şimdi, elimde yine gazete kupürleri var. Süt Sanayicileri Birliğinin Başkanı -benim de sevgili bir dostum- Türk çiftçisini alabildiğine suçluyor, akıl almayacak şekilde suçluyor; hatta, şöyle bir örnek veriyor, diyor ki: "Türk çiftçisi tembel, otuz otuzbeş gün bile çalışmıyor; örnek, şekerpancarı üretmek istiyor. Şekerpancarı, zaman ve emek istemeyen bir üründür, bununla vakit geçirmek istiyor." Değerli arkadaşlarım, tarımı biraz bilen bilir ki, tarımda en fazla emek isteyen ürün şekerpancarıdır. İçinizde o bölgelerden gelen yok mu?!.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - 5 dakika fazla konuştunuz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşım, sen, gerçekleri duymak istemiyorsan, çıkıp gitme hakkın zaten var; onu da kullanıyorsun.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sizin de gerçekleri söylediğiniz var mı?!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Gerçek değil mi bu söylediklerim?

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Bilmiyorum...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bir tane, bir kelimede yanlış var mı?

BAŞKAN - Sayın Ergin, siz de lütfen toparlayın.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hangi rakam yanlış? Süt, Trakya'da 500 000 liradan 425 000 liraya düşmedi mi, Egede 425 000-430 000 liraya düşmedi mi, İç Anadoluda 350 000 liraya düşmedi mi, Erzurum'da 300 000 liraya düşmedi mi, Ardahan'da 250 000 liraya düşmedi mi? Yani, bu feryadı yapmak, size göre, yanlış ve boş konuşmak mı?!

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Onun için mi bunca süt kooperatifi kuruluyor; herkes zarar edecek?! Millet onun için mi kooperatif kurdu?!

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli kardeşim, işte o kooperatifler, çiftçi üretsin diye kuruldu.

BAŞKAN - Süreniz doldu Sayın Ergin, toparlayalım lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Burada, kooperatife destek veren herkesi, geçmişte ve bugün kooperatiflere hizmet veren herkesi saygıyla, şükranla anarım; ama, yapılan yanlışı söylemek görevimizdir; Türk çiftçisinin yanında olmak hepimizin görevidir. Oturduğun yerden boş boş konuşmak da hiçbir anlam ifade etmez. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, böyle usul yok, karşılıklı konuşarak...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hiçbir yanlış yoktur sözlerimde, bir tek kelime yanlış yoktur.

BAŞKAN - Zaten süre aşıldı... Lütfen...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Ama, siz, doğrudan kaçamazsınız.

O çiftçi sizi boğacak, dökülen o süt sizi boğacak.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 867 sıra sayılı kanun teklifim üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz Mera Kanunu üzerindeki değişikle ilgili sorun, aslında, 3194 sayılı İmar Kanununun 11 nci maddesinin değişiklikten önceki son cümlesinden kaynaklanmaktadır. Bu cümleye göre, belediye imar planı içerisine alınan mera vasıflı taşınmazlar, imar uygulamasına ilişkin belediye meclisinin kararından sonra mera vasfını kaybediyorlardı.

Kanunda, tescilin belediyeye mi, Hazineye mi yapılacağı konusunda ise, yargıda da çok farklı kararlarla karşı karşıya kalınmış idi. Bazen, yargı, belediyeye tescili, bazen de Hazineye tescili konusunda kararlar vermiş idi. Daha sonra, yargıdaki içtihat farlılıkları ortadan kalkınca, uygulamaya ilişkin, yani, geçmiş döneme ait uygulamaya ilişkin çok ciddî sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bunları telafi etmek için, ortadan kaldırmak için, 20 nci Dönemde -1998'de- 4342 sayılı Mera Kanunu çıktı. Bu Kanuna, 27.5.2004'te, 5178 sayılı Kanunla geçici 3 üncü madde eklenmiştir.

Geçici 3 üncü maddedeki düzenleme, üç ana şarta bağlıyor mera vasfını kaybetmiş arazilerin durumunu. Birinci olarak, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olma şartını getiriyor geçici madde. İkinci olarak, 1.1.2003'ten önce kesinleşen imar planlarının yapılması şartını getiriyor. Üçüncü olarak da, mera olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerler olarak şarta bağlıyor.

Şimdi, geçici 3 üncü madde de yürürlüğe girdi. Türkiye'nin bir ihtiyaç duyduğu... Sayın sözcüye katılıyorum, yağmalanan şehirler, yanlış uygulamalar, sorumsuz yöneticiler, maalesef, Türkiye'de şehirlerin çok olumsuz gelişmelerine zemin hazırladılar. Bu ihtiyaca binaen bu düzenlemeler yapıldı ve Cumhurbaşkanımız da, gerek Mera Yasasını gerekse geçici 3 üncü maddeyi onaylayarak yürürlüğe koydu.

Şimdi, arkadaşlar, bu düzenlemenin, yani, benim verdiğim teklifin mevcut meralarla hiçbir ilgisi yok. Mevcut meraların, Anayasamızın öngördüğü şekilde, ıslah çalışmaları, bizim dönemimizde, yani, AK Parti İktidarı döneminde daha da bir hız kazanmıştır. Bir örnek olsun diye söylüyorum; 2000- 2003 yılları arasında toplam 198 000 hektarlık mera alanı ıslah edilirken, yalnız 2004 yılında 703 000 hektarlık mera alanı ıslahı gerçekleştirildi; 2005 yılında da hedef 750 000 hektardır.

Ayrıca, imar kirliliğinin önlenmesi için ve kamu arazilerinin yağmalanmasını önlemek için, özellikle, devrim niteliğindeki Ceza Yasasında, Türk Ceza Kanununda önemli düzenlemeler getirdik; imarla ilgili olarak da, Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesini düzenledik; yasalara aykırı, ruhsatsız bina yapan, yaptırana bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngören düzenlemeyi gerçekleştirdik ve şu anda da yürürlükte; yani, yağma dönemine, AK Parti olarak, son noktayı koymuş olduk.

Devraldığımız şehirlerdeki imar kirliliği ve plan açmazlarını, mutlaka da aşmamız gerekiyor. Vatandaşlarımız, bizleri, Parlamentoya, ülkenin sorunlarını çözmek için gönderdi. Yoksa, çözümsüzlükleri çözümsüz olarak kabul edip, burada oturup ülkenin zamanını israfa hakkımızın olmadığını, burada, bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu teklifle bizim neyi amaçladığımızı ifade etmek istiyorum. Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi, amacı belli olmasına rağmen, madde metninin açık ve net ifadelerle kaleme alınmaması, mevcut sorunları, çözmekten ziyade, daha da karmaşık bir hale getirmiştir; yani, geçici 3 üncü madde, sorun çözeceğine, maalesef, sorun çözemez noktaya gelmiştir. Teklifimizle, maddede uygulayıcıları çelişkiye düşüren hususları ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır; bunun dışında hiçbir amaç yoktur; aransa da bulunamaz. Böyle bir yanlış da, öyle tahmin ediyorum ki, bir partinin Grup Başkanvekili tarafından, milletin huzurunda, Parlamentonun  huzurunda işlenemez.

Nedir bu uygulayıcıları çelişkiye sokan durum: İki noktada, yorum farklılıklarından kaynaklanan sıkıntı var. Bunlardan biri "tüzelkişi" kavramı, diğeri "ücretsizlik" kavramı. Geçici 3 üncü maddedeki iki kelime. Tüzelkişilikle, madde içerisinde, aynı anda, hem bedelsizlik öngörülüyor hem de emlak ve rayiç bedelin toplamının yarısının ödeneceği öngörüsünü ortaya koyuyor.

Şimdi, uygulayıcılara diyorsunuz ki, geçici 3 üncü madde, belediye sınırları içerisindeki mera vasfını kaybetmiş arazilerin belediyeye bedelsiz terk edilmesini öngörüyor; fakat, cümlenin devamında "özel hukuk tüzelkişiliği" ifadesi olmadığı için, yoruma açık hale geliyor ve uygulayıcılar, uygulamakta, gerçekten, çok ciddî sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyorlar. Hâsılı, sorun çözmesi gereken bu geçici 3 üncü madde, bu metnin açık ve net anlaşılır olmamasından kaynaklanan bir sorun yumağı haline gelmiş bulunuyor.

Yorum gerektiren ikinci kelime ise "ücretsizlik" kelimesi. Bu maddedeki ücretsizlikten kasıt, tapu ve kadastro işlemlerinde, bu muamelelerdeki harçlarla ilgili bir ücretsizlik mi, yoksa, ilgili alanın kamuya ve belediyeye devriyle ilgili bir ücretsizlik mi diye içinden çıkılamıyor, uygulaması yapılamıyor. Bununla ilgili de "bedelsizlik" ifadesini getiriyoruz; bunun dışında hiçbir düzenleme yok.

Yani, netice olarak ben şunu söylüyorum: Bir sorun var, ciddî bir problem var. Şehirlerde, belki de, şu anda, bu ne oluyor, bu soruya anlam veremeyen arkadaşlarımızın bile yaşadıkları şehirlerde, bu Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle ilgili bir sorunun yaşandığını kabul etmemiz gerekiyor. Mera vasfını kaybetmiş bu yerler. Her yer konutla dolmuş, doldurulmuş. Efendim, bu yağmalanmış; doğrudur, ben buna katılıyorum. Türkiye böyle sahipsizlik dönemlerini yaşadı; ama, bakınız, biz, 1.1.2003'ten önceki imar uygulamalarını kastediyoruz; yani, AK Parti iktidara gelmeden veya geldiği günlerden önceki yanlış uygulamalara bir son vermemiz gerekiyor ve bununla ilgili de Ceza Yasasının 184 üncü maddesi, bu görüşümüzü, gerçekten, ciddî şekilde destekliyor. Bundan sonra, bu yağmaya son diyoruz ve geçmişte de, şehir merkezinde -şehirlerin merkezinde diyorum, haritalar benim elimde- mera vasıflı arazi diye binlerce konuttan oluşan yerleri, mera diye tanımlamak mümkün değil. 3194 sayılı Yasanın 11 inci maddesinin geçmişteki uygulamalarından kaynaklanan yanlışlıklarla, hatalarla yüzbinlerce vatandaşımız şu anda karşı karşıya.

Bir taraftan, Hazine dava açıyor, Hazine davayı kazanıyor; Hazine, kendi adına yapılan imar uygulamalarından dolayı geriye gidemiyor; yani, kendi üzerine tescil yapamıyor; belediyeler ise, davayı kaybettikleri için elleri kolları bağlı durumda. Bunu kim çözecek? Bunu çözmek için, geçici 3 üncü madde düzenlemesi yapılmış. Bizim, bugün, teklifle yaptığımız tek bir şey var; tüzelkişiliğe açıklık kazandırmaktır. Bunun ötesinde hiçbir şey yok. Bunun ötesinde bir şey aramak, doğrusu, yani, ciddî bir haksızlık diye değerlendiriyorum.

Ben, bu düzenlemenin, gerçekten, ülkemizde imar uygulamaları neticesinde ve yargı kararları arasına sıkışmış olan yüzbinlerce konut sahibi vatandaşımızı rahatlatacağı, bir çıkış yolu bulacakları düşüncesiyle, teklifin hayırlı olmasını diliyor, desteğinizi bekliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Buyurun Sayın Kandoğan.

Süreniz 10 dakikadır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifiyle ilgili düşüncelerimi açıklamadan önce, biraz önce, bu kanun teklifinin sahibi olan Sayın Faruk Çelik'i büyük bir üzüntüyle dinlediğimi ifade etmek istiyorum.

Sayın Çelik geldiler, burada, geçen sene bu Meclisçe kabul edilen geçici 3 üncü maddenin ne kadar kötü yazıldığını, ne kadar anlaşılmaz cümleler ihtiva ettiğini, uygulamada ne kadar ciddî problemlerin çıktığını, geçici 3 üncü maddenin, âdeta yargı organlarının elini kolunu bağlayan hükümler ihtiva ettiğini ifade etti. Ben de, kanun tasarısı geçen sene görüşülürken bu geçici 3 üncü maddeye baktım. Bu geçici 3 üncü maddenin nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldiğini merak ettim, inceledim. O kanun tasarısı görüşülürken son anda getirilen geçici 3 üncü madde, burada Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz ve 6 milletvekilinin hazırlamış oldukları bir önerge. Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesi bu değil. Sayın Kapusuz ve 6 milletvekili o anda bir önerge veriyorlar ve son anda -her zaman yapıldığı gibi- o madde görüşülürken bir önerge getiriyorlar ve o önerge, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri tarafından incelenmeden, araştırılmadan, ne olduğu anlaşılmadan -önergeyi verenlerin konuşmaları da yok; onun tutanakları elimde, onu da inceledim- oylanmış, geçmiş.

Şimdi, Sayın Çelik geliyor ve burada bir yıl önce kendi Grup Başkanvekili ve 6 milletvekilinin getirmiş olduğu bir önergeyle kanunlaşan o maddenin, ne kadar anlaşılmaz ne kadar yanlış ne kadar tutarsız olduğunu, bu kanun teklifini hazırlamasındaki gerekçeler olarak ileri sürüyor.

Ben baktım; o 7 arkadaşımızın hiçbiri hukukçu değil; isimlerini de verebilirim, hiçbiri hukukçu değil. Niye söylüyorum bunu; hakikaten, çok karışık, çok anlaşılmaz ve öyle bir fahiş hata da var ki, hiçbir hukukçunun yapmayacağı bir hata; orada "malik" ile "zilyet" karıştırılıyor arkadaşlar!

Yani, ne kadar acıdır ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşan bir geçici 3 üncü madde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili ve 6 milletvekilinin önergesiyle geçen bir metinde, bir maddede, malikin ne olduğu ile zilyedin ne olduğunu bilmeyen insanların son saniyedeki önergesiyle buradan geçiyor ve kanunlaşıyor. Bereket ki, şimdi, yeniden Adalet Komisyonuna geldiğinde Adalet Komisyonu işin farkına varıyor, "malik" kelimesini "zilyet" kelimesiyle değiştiriyor.

Bakınız, değerli milletvekilleri, ben hep şunu söylüyorum: Bu kanunlar Meclise gelirken, lütfen, acele edilmesin; incelensin, araştırılsın, açıklansın, tartışılsın, daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde, en mükemmel, mütekâmil haliyle kanunlaşsın.

Şimdi, Sayın Çelik, biraz önce, 184 üncü maddeden, Ceza Kanunundaki devrimden bahsetti kendi iktidarları döneminde; ama, ben soruyorum Sayın Çelik: Daha bundan -31 Mart günü- yirmi gün önce, o Ceza Kanununun 184 üncü maddesinin bir fıkrasının, kaçak yapılaşmalarla ilgili bir fıkrasının ertelenmesiyle ilgili bir kanun tasarısını bu Meclise siz getirmediniz mi?! Şimdi de kalkıyorsunuz, 184 üncü maddenin devrim niteliğinde olduğunu, kaçak yapılarla mücadelede mükemmel bir madde olduğunu, siz, gelip ifade ediyorsunuz. Bu ne çelişkidir Sayın Çelik?!

Değerli arkadaşlarımız, değerli milletvekilleri; şimdi, bir de meselenin bir diğer boyutu var. Sayın Çelik, bu kanun teklifini 18.2.2005 tarihinde vermiş ve onbeş gün geçmeden Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bu görüşülmüş ve rapor haline getirilmiş. Ben merak ediyorum; burada, biz, muhalefet partisi milletvekilleri olarak, onlarca kanun teklifi verdik, o kanun tekliflerimiz 45 günlük süre içerisinde Meclis gündemine gelmiyor, alınmıyor, aylarca bekliyor; ama,  bir Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanvekilinin hazırlamış olduğu bir kanun teklifi, on gün içerisinde komisyona geliyor ve çok kısa süre içerisinde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sorun çözen kanun teklifleri getireceksiniz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu nasıl bir çelişkidir?! Bu nasıl bir çelişkidir?! Onlarca kanun teklifi ve milyonlarca insanı ilgilendiren kanun teklifleri orada bekleyecek, Sayın Çelik'in çok cüzî sayıdaki insanı ilgilendiren bir kanun teklifi, bu ne güçtür, bu ne kuvvettir ki, komisyonlar üzerinde bu ne etkidir ki, onbeş gün içerisinde Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonundan rapor halinde çıkacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelecek.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bilmediğin oradan belli!.. Bilmiyorsun bu konuyu sen! Mera Kanunuyla ilgili hiçbir şey bilmediğin oradan belli! Kanunu bile okumamışsın; böyle şey olur mu!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben çok okudum...

Lütfen, Sayın Başkan... Sayın Başkan, lütfen... Lütfen...

Sayın Çelik, siz, biraz sonra gelirsiniz buraya, benim söylediklerime cevap verirsiniz. Ancak, bu merayla ilgili bu kanunu en az senin kadar bildiğimi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilleri huzurunda ve milletin huzurunda söylüyorum.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Daha bir kelime söyleyemedin kanunla ilgili!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanunu, en az senin kadar biliyorum, Sayın Çelik!

FARUK ÇELİK (Bursa) - Bilmiyorsun; bakın, şu anda daha bir kelime söyleyemedin!

BAŞKAN - Sayın Çelik, böyle bir usul yok...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - En az senin kadar biliyorum. Yalnız, bakınız... Bakınız...

BAŞKAN - Hatibi dinleyeceğiz...

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Bilmiyorsun!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Karapınar, bir şey biliyorsanız, gelin, bu kürsü açık!..

BAŞKAN - Sırası gelince siz de konuşacaksınız; bizim araya girmemize meydan vermeyin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kürsü hepinize açık, bu kürsü herkese açık. Burası, bu kürsüler, konuşmak için zaten. Bu kürsüler, görüşleriniz, düşünceleriniz, kanun yapılırken katkılarınız için burada.

TELAT KARAPINAR (Ankara) - Şov yapıyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz, kürsüye gelip konuşmayacaksınız, bir milletvekilinin bu konuyla ilgili görüşlerini yerinizden engellemeye çalışacaksınız...

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Genel Kurula konuş!

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz de şahıslara değil, Genel Kurula hitap edin.

Değerli arkadaşlar, en sert eleştirileri dahi hoşgörüyle karşılamamız gerekiyor. Konuşma sırası geldiği zaman siz de görüşlerinizi anlatırsınız; ama, kürsü özgürlüğünü alabildiğine kullanabilmeli hatip. Lütfen, müdahale etmeyin konuşmacıya.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçici 3 üncü maddeye bakıyoruz arkadaşlar. Geçici 3 üncü maddede ne var; bu meraları işgal edip üzerinde herhangi bir şekilde tasarrufta bulunanların bu tasarruflarını meşru hale getiriyoruz; meşru hale getirirken de rayiç bedelin -altını çiziyorum arkadaşlar- rayiç bedelin yarısı oranında...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Emlak ve rayiç bedelin toplamının yarısı...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - ... o kişiden bedel tahsil ediyoruz. Şimdi bunun bedeli 100 milyar liraysa, baştan, peşinen bunu 50 milyar liraya indiriyoruz.

FARUK ÇELİK (Bursa) - Okumamışsın maddeyi diyorum sana! Hiç ilgisi yok yahu! Bakın "emlak ve rayiç bedelin yarısı" diyor yahu!

BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi kanun teklifinin gerekçesini de okuyorum. Sayın Çelik diyor ki: "Bu taşınmazların rayiç bedelleri, şehrin merkezinde bulunmaları nedeniyle, oldukça yüksek olduğundan..."

Değerli milletvekilleri, biz, buralara bir şekilde tecavüz eden kişilerin bu tecavüzlerini nasıl meşru hale getiriyoruz ve bu tecavüzleri nasıl ödüllendiriyoruz? Sayın Çelik'in dediğine göre, rayiç bedelleri yüksekmiş, bunlar şehir merkezindeymişler, rayiç bedelleri yüksek olduğu için o ödenen rayiç bedellerin yarısı olan miktarı da millet ödeyemiyormuş! Böyle bir hak ve yetkiyi biz nereden alıyoruz sayın milletvekilleri?! Devletin hüküm ve tasarrufunda olan bir yeri işgal eden, oraya tecavüz eden insanlara oraları vereceğiz ve emlak ve rayiç bedelinin yarısı oranında bir bedel onlardan alarak yapacağız bunu. Bu ne demektir; bu, bundan sonra da bu tür yerlere yapılacak olan tecavüzleri teşvik etmek demektir, desteklemek demektir ve göreceksiniz önümüzdeki günlerde, bu tür kanunlar buralardan geçtikçe, böyle yerlere tecavüzlerin sayısının artacağını. Vatandaşlar, birkaç yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden yine böyle kanunların çıkabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu tür yerlere tecavüz etmeye, işgal etmeye devam edeceklerini ifade edebiliriz.

Kanun teklifinden okuyorum: "Bu, sadece Bursa ve Sakarya illeri başta olmak üzere, illerimizden gelen birçok talep..."

Değerli milletvekilleri, bunların büyük çoğunluğu villalardır. Ben biliyorum, Bursa'da da Sakarya'da da bunların büyük çoğunluğu villalardır. Bu tür yerleri, siz, emlak ve rayiç bedelinin yarısı oranında bir bedelle bu vatandaşlara tahsis noktasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bu kadar cömert davranılırsa, fakir fukaranın, yetimin hakkı, garip gurebanın hakkı bunlara peşkeş çekilirse bunun vebali ve sorumluluğu hepimizin üzerindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, benden önceki konuşmacı da Türkiye'deki meraların nerelerden nerelere geldiğini söyledi ve meralarımızın miktarını, verimliliğini artırmamız gerekirken, bu tür uygulamalarla bunların miktarını rakamsal olarak azalttığımızı da ifade etmek istiyorum.

Bakınız, hayvancılık nereden nerelere gelmiş: 1997'de 30 000 000 baş hayvan ülkemizde mevcutken 2003'te bu rakam 25 000 000'a düşmüş ve yine 1997'de 516 000 ton et üretilirken 2003'te bu rakam 366 000 tona düşmüş ve yine 2003 yılında 1 kilogram et satarak 25 kilogram yem alabilirken bir üretici şimdi 1 kilogram et satarak 19 kilogram yem alabilmektedir ve birbuçuk yıllık süre içerisinde üreticinin mağduriyeti tam yüzde 23'ler seviyesindedir. Bizler, tarımı, hayvancılığı güçlendirmemiz, desteklememiz gereken bir dönemde, meralarımızın verimli ve ıslah edilmesi gereken bir dönemde, bunun tam tersini yapmamızın büyük yanlışlıkları olduğuna inanıyorum.

Yine, Avrupa Birliğinde 1 litre çiğ sütle üretici 2,2 kilogram yem alabilmekteyken, Türkiye'de bu rakam 1 litre süte 1 kilogram yem seviyesine düşmüştür ve bütün bunlardan yola çıkarak, ben, bu Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesinin bu haliyle uygulanması halinde, devletimizin, milletimizin ciddî manada maddî kayıplar içerisine gireceğini, en azından bu emlak ve rayiç bedel meselesinin "yarısı" ibaresinin bu metinden çıkarılarak, eğer, mutlaka geçirilmesi gerekiyorsa, günün rayici, bedeli neyse onun vatandaştan alınması lazım geldiği inancımı ifade ediyor, sizleri saygıyla selamlıyor.

BAŞKAN - Şahsı adına, Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç.

Süreniz 10 dakika Muharrem Bey.

Buyurun.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, demin, Sayın AKP Grup Başkanvekili "devrim niteliğinde kanunlar yapıyoruz" dedi. Gerçekten, kanun yapmakta, Meclis, çok mükemmel çalışıyor; güzel kanunlar çıkarıyoruz. Yalnız, bu kanunların uygulanması noktasında aynı başarıyı gösteremiyoruz.

Mera alanında da, meraları korumaya yönelik, bizim kanunlarımızda, Anayasamızda çok önemli düzenlemeler var. Anayasamızın 45 inci maddesinde, devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle yükümlüdür deniliyor. Yani, Anayasa, devlete görev vermiş, meraları, çayır alanlarını koruyun diyor, hayvancılığı, tarımı destekleyin diyor.

Yine, meralarla ilgili çok güzel bir kanun yapmışız. 25.2.1998 tarihinde, gerçekte meraları, yaylakları, kışlakları düzenleyen ve korumaya yönelik çok güzel bir kanun çıkarmışız.

Bu kanunun amacına baktığımızda "Bu kanunun amacı; daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri kullanılmakta olan mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait olan otlak ve çayırların tespiti, tahdidi ile köy veya belediye tüzelkişilikleri adına tahsislerinin yapılmasını, belirlenecek kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını, bakım ve ıslahının" diye devam ediyor. Yani, amaç, meraların korunması, meraların ıslahı.

Yine, aynı kanunda, mera, yaylak ve kışlakların hukukî durumu belirlenmiş; deniliyor ki: "Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı, bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır."

Özellikle üçüncü ve dördüncü fıkralar çok önemli. "Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz." Diğer bendinde "Amaç dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera, yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacı ile yapılan masraflar sebebiyet verenlerden tahsil olunur" deniliyor.

Bu da yetmiyor değerli arkadaşlar, aynı kanunun 19 uncu maddesinde korumaya ilişkin hükümler var. "Muhtarlar ve belediye başkanları; mera, yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin korunmasından sorumludur" deniliyor.

Yani, meraları korumaya yönelik bu kadar çok kanunumuz olacak, Anayasa emredecek; ama, tüm bunlara karşın, devlet görevlileri, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar, zabıta görevini yapmayacak, meraları, yaylakları, kışlakları işgal ettireceğiz; ondan sonra da burada, geleceğiz, fakirlik edebiyatı yaparak, bazı insanların mağdur olduğundan bahisle bu sorunları çözelim diyeceğiz.

Değerli arkadaşlar, devlet yönetimi ciddiyet ister; biz, ciddî bir devletiz, kabile devleti değiliz; ciddî devletler kuralları koyarlar, koydukları kuralları da uygularlar. Burada çıkardığımız kanunlar sadece fikir jimnastiği için çıkarılmıyor veya sadece kanun yapmış olmak için çıkarılmıyor, uygulanması için çıkarılıyor; bunun, mutlaka bilinmesi gerekiyor.

Bu getirilen teklif, özünde çok fazla bir anlam ifade etmiyor. Şöyle ifade etmiyor: Bir yıl önce Mera Kanununda değişiklik yapan bir kanun çıkarmışız; o kanunu çıkarırken de, alelacele, bir önergeyle buraya bir madde eklenmiş, o madde de -demin Ümmet Beyin de belirttiği gibi- gerçekten hukuk tekniğinden uzak, hukuk bilgisinden uzak, hiçbir şekilde düzenlemesi yapılmayacak ölçüde bir düzenleme, bir garabet. Şu anda da, on ay sonra, daha bir yıl geçmeden, bu yapılan yanlışlığı düzeltmeye çalışıyoruz. Özünde önemli olan geçen yılki yanlışlığın yapılmamış olmasıdır; yoksa, şu anda görüştüğümüz kanun teklifinde fazla bir şey yok.

Değerli arkadaşlar, geçen yılki Mera Kanununda değişiklik yapan kanuna eklenen geçici 3 üncü maddenin uygulanması sırasında büyük sorunlar yaşanacağı, bu maddenin meraların tahribine yol açacağı, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi Grup sözcüleri tarafından dile getirilmiş ve bizim söylediklerimiz aynen gerçekleşmiş. Mera Kanunu, 1998 yılında yürürlüğe giriyor; 1998 yılından 2004 yılına kadar mera vasfını kaybeden arazi miktarı 283 203 dekar, altı yılda mera vasfını kaybeden arazi; ancak, değerli arkadaşlar, geçen yılki, 2004 yılında çıkarılmış olan bu kanundan sonra, on aylık süre içinde, 1 816 000 dekar mera arazisi mera vasfını kaybetmiş.

Şimdi, Faruk Çelik arkadaşımız diyor ki: "Daha önceki hükümetler döneminde birtakım yanlışlıklar yapılmış, meralar yağmalanmış, meralar talan edilmiş, meralara yapılaşma yapılmış; biz, onlardan mesul değiliz; ancak, geçmişteki bu yanlışlıklara da, bir yerde, çözüm bulmamız gerekir; biz, icra makamıyız." Ancak, değerli arkadaşlar, on aylık dönem içinde geçmiş hükümetler yönetimde değildi ki. Kanunun çıkış tarihi 2004, beşinci ay -Mera Kanununda değişiklik yapılma tarihi- on aylık süreçte, bu 1 816 000 dekar arazi mera vasfını kaybetmiş.

Bu nedenle, arkadaşlar, meralarımıza sahip çıkmazsak, tarım sektörü, hayvancılık sektörü büyük ölçüde darbe yemiş; meralar, çok ucuz bir şekilde, köylülerin hayvancılık yapmasına, hayvanlarını otlatmalarına imkân tanıyan alanlar; bu alanları ortadan kaldırırsak... Ve bu alanları da ne için ortadan kaldırıyoruz; meralara, yaylaklara, kışlaklara, efendim villa yapılsın, yazlık evler yapılsın veya dinlenme yerleri yapılsın diye; hatta, bu, Faruk Çelik arkadaşımızın kanun teklifi Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda görüşülürken, bu merayla da yetinilmemiş, yaylaklar ve kışlaklar da bu kanun teklifi kapsamına alınmıştı. Yine, Adalet Komisyonundaki görüşmeler sırasında, arkadaşlarımız, bu yaylakları ve kışlakları bu kanun metninin kapsamından çıkardılar; hiç olmazsa, kısmen bir düzelme meydana gelmiş oldu. Şimdi, buradaki tercihimiz, kanunlara uymayarak, yasadışı bir şekilde devletin mera alanlarını işgal edenlerin çıkarı mı korunacak, yoksa hayvancılıkla uğraşan, tarımla uğraşan insanların çıkarı mı korunacak veya meralar tahrip edilerek erozyona yeniden yol mu açılacak... Çünkü, meraların korunmasıyla, erozyon da büyük ölçüde önlenmiş oluyor.

Bu düzenlemeler son olacak diyor Faruk Çelik arkadaşımız, kanun teklifini açıklarken; ancak, bu son olmuyor değerli arkadaşlar. Maalesef, bizde, af hastalığı başladı; önce kanunları çıkarıyoruz, o kanunlar uygulanmıyor, suç işleniyor, arkasından diyoruz ki, bir defalık affedelim. Bir sonraki hükümet geliyor, diyor ki; benim üzerimde siyasî baskı var, benim seçim çevremden bana baskılar geliyor... Aynen Faruk Çelik arkadaşımızın "Bursa bölgesinden bana baskılar geliyor, Bursa'da çok büyük sorunlar var..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne baskı gelecek Muharrem Bey!..

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Kılıç; süremiz dolmak üzere.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Biz, bu afların sonunu getiremiyoruz. Devrim niteliğinde Ceza Kanunu yaptık diyor; ancak, o devrim niteliğindeki kanunun bile uygulamasını ertelemeye çalışıyoruz. Devrim niteliğindeki kanunda getirmiş olduğumuz imarla ilgili düzenlemeleri, 184 üncü maddeyi, daha yürürlüğe girmeden -yürürlüğe girdi o madde ama- hemen yeniden, bu imara aykırı yapılan düzenlemeler için ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin büyük çoğunluğu tarımla, hayvancılıkla geçiniyor. Bu nedenle, tarım alanlarımızın ve özellikle meralarımızın ıslah edilmesi gerekiyor, korunması gerekiyor, hayvancılığımızın artırılması gerekiyor. Hayvancılık ölme noktasında, tarım bitme noktasında. Bu nedenle, bu getirilen düzenleme, halkın çıkarına değil, belki bir grup insanın çıkarına olabilir, onların sorunlarını çözmek için getirilmiş olabilir; ancak, halkın çıkarı ile hayvancıların, çiftçinin çıkarı ile bu bir avuç insanın çıkarı karşılaştırıldığında, bence, kamunun çıkarı, halkın çıkarı, hayvancıların çıkarının önplanda tutulması gerekir.

Bu düşüncelerle, şahsım olarak, bu kanun teklifini desteklemiyorum, kabul etmiyorum.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sağ olun Sayın Kılıç.

Değerli milletvekilleri, çalışma süremiz tamamlanmak üzere. O nedenle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Nisan 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.48