DÖNEM : 22 CİLT : 81 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
85 inci Birleşim
19 Nisan 2005 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kütahya Milletvekili Alaettin
Güven'in, Kutlu Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış ve sevgi elçisi
Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Denizli Milletvekili Mustafa
Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümünde, köy
enstitülerinin Türkiye'nin toplumsal kalkınma projesi yönünden önemine ve
yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Ankara Milletvekili Oya Araslı'nın, Ankara'nın
ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin sorunları ile buralarda yaşayan
köylülerin ve çiftçilerin içinde bulundukları sıkıntılara ilişkin gündemdışı
konuşması
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, köy
enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle, çağdaş cumhuriyetin
temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen bu eğitim kurumlarının verdiği
hizmetlere ilişkin konuşması
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Genel Kurulu ziyaret eden Letonya
Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki heyete Başkanlıkça
"Hoşgeldiniz" denilmesi
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı
David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'in resmî davetlisi olarak
Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento heyetini oluşturmak üzere
Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/801)
2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris
Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un Rusya Federasyonuna
resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/802)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına
ilişkin önergesi (4/287)
4.- Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un
Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/803)
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- (9/12) esas numaralı Meclis
soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular
ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine ve gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.- (10/185) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonuna üye seçimi
VI.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.- İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulubü tarafından düzenlenen
at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay
almasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet
Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/12)
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
KİT'lerde çalışan işçi ve sözleşmeli personele ve personel hareketine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/4637)
*Ek Cevap
2.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılan davalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4869)
3.- Uşak Milletvekili Osman
COŞKUNOĞLU'nun, yargı mensupları ve öğretmenlere yönelik dizüstü bilgisayar
projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/4984)
4.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, Denizli Acıpayam Ovası Sulama Projesine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5099)
5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Seydişehir Eti Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesi sürecine yönelik
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/5103)
6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
sahte rakı sorununa ve alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5105)
7.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, bazı vergilerin gelir, gider ve artış oranlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5154)
8.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un,
İzmir Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğüne ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
binasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5158)
9.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
şarap sektöründeki vergi oranına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5159)
10.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, sahte rakı üretimine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5160)
11.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın,
alkollü içeceklere uygulanan yüksek vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5161)
12.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Tekel ürünlerinin vergi oranına ve ürünlerin uluslararası tanıtımına ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5163)
13.- İstanbul Milletvekili Mehmet
SEVİGEN'in, kontrol dışı alkollü içecek üretimine ve denetimine ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5164)
14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Telsime yönelik bazı iddialara ve Türk Telekom'un denetimine ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5190)
15.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
SEKA fabrikasının kapatılmasına ve Emniyet Teşkilatına personel alımına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5209)
16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Konut Edindirme Yardımı kesintilerine ve yapılacak düzenlemeye
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5212)
17.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın,
İstanbul'daki bir orman arazisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/5224)
18.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
Mardin-Kızıltepe'de meydana gelen olaydan sorumlu tutulan polislere ve güvenlik
sorununa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5226)
19.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, belediyelerin atıksu bedeli tahsil etmelerine ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5234)
20.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, Atatürk Eğitim Hastanesindeki bazı uygulamalara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5252)
21.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, Tarımsal Destekleme Programına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5275)
22.- Tekirdağ Milletvekili Enis
TÜTÜNCÜ'nün, sokak çocuklarına yönelik politika ve önlemlere ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/5276)
23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
Antakya Tütün İşleme Merkezindeki tütün işleme makinasının kullanılmamasına ve
Tekeldeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5286)
24.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
özelleştirilen belediye hizmetlerinin denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5296)
25.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, Kaman Toprak Mahsulleri Ofisinden, bazı firmalara düşük
fiyatla buğday satıldığı iddialarına,
- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Zengen Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin bir projesinin programa alınmadığı
iddiasına,
- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
tarım ve hayvancılık sektörlerindeki çalışmalara,
Niğde'de hayvan tesliminde yolsuzluk yapan
firmalara,
- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün,
bağcılık ve şarapçılık sektörünün sorunlarına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5307, 5308, 5309, 5310, 5312)
26.- Bursa Milletvekili Ertuğrul
YALÇINBAYIR'ın, bir atamaya ve atama hakkındaki mahkeme kararına ilişkin sorusu
ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5314)
27.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Bartın'da Ulaştırma Bölge Müdürlüğünün kaldırılmasının olumsuz
sonuçlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/5315)
28.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, İzmir Halkapınar Kapalı Spor Salonu İnşaatı ihalesine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı ve Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı
(7/5320)
29.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Çankırı Vali Yardımcılığına yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5327)
30.- Samsun Milletvekili Musa
UZUNKAYA'nın, Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanının malvarlığı hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5374)
31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
bilardolu kahvehane işletmelerinden alınan eğlence vergisine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5375)
32.- Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in,
Sivas-Zara'daki Çakrı Tuzlasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5376)
33.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, EBK Kayseri Kombinasının özelleştirilmesiyle yaşanan işsizlik
sorununa ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5378)
34.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki bazı hizmet
gruplarının maaş artışlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/5382)
35.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi hakkındaki
bazı iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5389)
36.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, Eskişehir Sağlık İşleri İl Müdürlüğü Birimi olarak hizmete açılan
binaya ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5390)
37.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
SSK hastanelerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/5395)
38.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
meyve sebze üreticilerine verilen doğrudan gelir desteğinin kaldırılma nedenine
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5396)
39.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Ankara-Konya arası Hızlı Tren Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5400)
40.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Osmangazi Başaran Mahallesine bir PTT şubesi açılıp açılmayacağına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5401)
41.- İstanbul Milletvekili Mehmet
SEVİGEN'in, Boğazların güvenliği için oluşturulan VTS sistemine ilişkin sorusu
ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5402)
42.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
LPG'li araçların ve LPG dolum istasyonlarının denetimine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/5403)
43.- Zonguldak Milletvekili Nadir
SARAÇ'ın, Türkiye Jokey Klubünce düzenlenen at yarışlarından elde edilen
gelirlerden pay aktarımına,
- İstanbul Milletvekili Güldal
OKUDUCU'nun, Bakanlığın faaliyet alanına giren hizmetlerdeki sorunlarına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal
AKŞİT'in cevabı (7/5430, 5431)
44.- Trabzon Milletvekili Asım AYKAN'ın,
teknik elemanların ücret yetersizliğine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5457)
45.- İzmir Milletvekili K.Kemal ANADOL'un,
Başbakanlık Müsteşarıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5465)
46.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Başbakanlık Müsteşarı hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5471)
47.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Çankırı İline atanan bir vali yardımcısına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5482)
48.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, SSK'lıların tedavileriyle ilgili düzenlemelere ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5485)
49.- Bursa Milletvekili Mehmet
KÜÇÜKAŞIK'ın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5490)
50.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, tarımsal desteğe, gelirlere ve tarım nüfusunun millî gelirdeki
payına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı
(7/5491)
51.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Turkcell hisselerinin satışıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/5496)
52.- Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, Başbakanlık Müsteşarının bir şahısla birlikte bir kitapta intihal
yaptığıyla ilgili haberlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5499)
53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
eczacıların ilaç bedellerini zamanında alamamasından kaynaklanan
mağduriyetlerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı
(7/5509)
54.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, kamu kurumlarınca alınan ilaçların eczacılara geri ödemesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5510)
55.- Balıkesir Milletvekili Turhan
ÇÖMEZ'in, Bakanlığa devredilen SSK hastanesi eczanelerinde bulunan ilaçlara
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5566)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
iki oturum yaptı.
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya,
misyonerlik ve diğer olumsuz propagandalara
karşı en etkin gücümüz olan din ve millî tarih şuurumuzun Papa II. Jean
Paul'ün ölümü vesilesiyle daha ciddî anlamda yorumlanmasının faydalı olacağına,
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik,
Şanlıurfa'nın düşman işgalinden kurtarılışının 85 inci yıldönümüne,
Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut,
Ankara-Erzurum demiryolu hattının kısaltılmasının yolcu ve yük taşımacılığı ile
çevre illerin kalkınmasına yapacağı olumlu etkilere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
İspanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi, kabul edildi.
Dilekçe Komisyonunda açık bulunan ve
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Erzurum Milletvekili Mücahit
Daloğlu seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851)
görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının (1/989) (S.
Sayısı: 861) görüşmeleri tamamlanarak elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan
sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Ali Topuz, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle bir açıklamada bulundu.
19 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.48'de son verildi.
|
Nevzat
Pakdil |
|
|
Başkanvekili |
|
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
Türkân
Miçooğulları |
|
Kırklareli |
İzmir |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
Bayram
Özçelik |
|
|
Burdur |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
No.: 117
II.- GELEN
KÂĞITLAR
15 Nisan
2005 Cuma
Tasarılar
1.- Meslekî Eğitim Kanununda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/1010) (Adalet ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
2.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/1011) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
Teklifler
1.- Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek
ile 30 Milletvekilinin; 24.5.1983 Tarihli ve 2829 Sayılı Sosyal Güvenlik
Kurumlarına Tâbi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Geçici İki Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/423) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
2.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın;
Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/424) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
3.- Hatay Milletvekili Züheyir Amber ile 4
Milletvekilinin; İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri ile Bunların Dul ve
Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/425) (Adalet ile Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2005)
4.- Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz
ile Reha Denemeç'in; Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/426) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
5.- Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılması
Hakkında İçtüzük Teklifi (2/427) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12.4.2005)
6.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi
Terzibaşıoğlu ile 18 Milletvekilinin; Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/428) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.4.2005)
Tezkereler
1.- Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/798) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
2.- Malatya Milletvekili Ahmet Münir
Erkal'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
(3/799) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.4.2005)
3.- İstanbul Milletvekili Yahya Baş'ın
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/800)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.4.2005)
Raporlar
1.- 23.3.2005 tarihli ve 5319 Sayılı Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve
Anayasanın 89 ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1004) (S. Sayısı: 868) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/1006) (S.
Sayısı: 869) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)
3.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Salih Kapusuz ile Hatay Milletvekili
Sadullah Ergin'in; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/420) (S. Sayısı: 870) (Dağıtma tarihi: 15.4.2005) (GÜNDEME)
No.: 118
18 Nisan 2005 Pazartesi
Raporlar
1.- 2006 Yılı Programının
Hazırlanmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/1003)
(S. Sayısı: 872) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)
2.- 24.3.2005 Tarihli ve
5321 Sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve
Anayasanın 89 uncu ve 104 üncü Maddeleri Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha
Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/1005) (S. Sayısı: 873) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım, Aralık 2004 Ayları Hesabına Ait Türkiye
Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/14) (S. Sayısı:
874) (Dağıtma tarihi: 18.4.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergesi
1.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Kütahya-Emet İlçesi öğretmenevinde bir gazetenin
alımının yasaklandığı iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1526) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 2003-2005 yıllarında bankaların toplam
mevduatı ile karşılıksız çek ve protestolu senet sayısına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5617) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
2.- Afyonkarahisar
Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, sahte ve taklit gıda üretimine ve sonuçlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5618) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.4.2005)
3.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Doğrudan Gelir Desteği ödemelerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5619) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
4.- Kırıkkale
Milletvekili Halil TİRYAKİ'nin, Kırıkkale'deki çiftçilerin tarım kredi
kooperatiflerine olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5620) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
5.- İzmir Milletvekili
Abdurrezzak ERTEN'in, inşaat ihalelerinin TCK kapsamına alınmadığı iddiasına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5621) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.4.2005)
6.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu kararlarının uygulanmadığı
iddialarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5622) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.4.2005)
7.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Millî Güvenlik Konseyi döneminde çıkarılan kanun
ve KHK'lerin kaldırılmasına yönelik çalışma olup olmadığına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5623) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
8.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, işkenceyi önlemek için yapılan işlemlere ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5624) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2005)
9.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, devredilen SSK'ya ait sağlık tesislerinin ilaç ve diğer
giderlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5625) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
10.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Sağlık Bakanlığına devredilen SSK'ya ait sağlık tesisi
dışındaki taşınmazlara ve kurumda kalan personele ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5626) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.4.2005)
11.- Kars Milletvekili
Selami YİĞİT'in, Maliye Bakanlığı ile Türk Eczacılar Birliği arasındaki Kamu
İlaç Alım Protokolüne ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5627) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
12.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürünün spor
tesisleri ile ilgili beyanına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5628) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.4.2005)
13.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, futbol sahalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5629) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2005)
14.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ Yönetim Kurulunun karar defterindeki bir
ifadeye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5630) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
15.- İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, nükleer santrallerle ilgili basında çıkan bir demecine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5631)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
16.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, nükleer enerji santrallerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5632) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
17.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Çüngüş İlçesi ile Adıyaman Gerger
İlçesini bağlayan köprünün ne zaman yapılacağına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5633) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2005)
18.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, son on yılda saldırıya uğrayan taksi şoförlerine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5634) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.4.2005)
19.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, taksi şoförlerinin karşılaştıkları olaylar sonrasında maddi
ve manevi kayıplarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5635)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
20.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, işkenceyi önlemek için yapılan idari düzenlemelere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5636) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2005)
21.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Rus turistlerle ilgili bir açıklamasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5637) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2005)
22.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/5638) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.4.2005)
23.- Sinop Milletvekili
Engin ALTAY'ın, kapalı durumdaki Sinop Müzesine ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5639) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
24.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, 2003-2004 yıllarında zarar eden şirketlere ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5640) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
25.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, tahsil edilemeyen vergilere ve işini terk eden mükelleflere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5641) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.4.2005)
26.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, 2005 yılı Bütçe Uygulama Talimatında yer alan Eşdeğer İlaç
Uygulamasına dahil ilaç ve kan ürünlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5642) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
27.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, oğlunun ticari faaliyetlerinin açıklanıp
açıklanmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5643)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
28.- Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN'ın, okullarda Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan personele ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5644) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.4.2005)
29.- Edirne Milletvekili
Rasim ÇAKIR'ın, Edirne Halk Eğitim Merkezi Kültür Salonunda uygulanan bir
programa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5645)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
30.- Kars Milletvekili
Selami YİĞİT'in, SSK hastanelerinin devrinden sonraki personel atamalarına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5646) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.4.2005)
31.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, 2004 yılında sağlık kurumlarında kullanılan protez giderlerine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5647) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.4.2005)
32.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Vakıf Gureba Hastanesi Radyoloji Bölümünün kötü
koşullarda hizmet verdiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5648) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
33.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Seydişehir Toprak Mahsulleri Ofisindeki mahsul miktarı ile yeni
dönemde alım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5649) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2005)
34.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, posta dağıtıcılarına yıpranma tazminatı ödenmesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5650) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.4.2005)
35.- Diyarbakır
Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Çermik-Bircemal Köyü Muhtarlığına köy
evi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5651) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya-Dedeköy'ün sulama kanallarındaki sorunlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4843)
2.- Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, yurt dışı gezilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5100)
3.- Antalya Milletvekili
Osman ÖZCAN'ın, bir konuşmasındaki medyaya yönelik ifadelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5101)
4.- İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5102)
5.- Aydın Milletvekili
Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, bir konuşmasındaki memurlara yönelik ifadelere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5107)
6.- Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Vedat MELİK'in, Başbakanlık binalarının tadilat, yenileme
ve finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5108)
7.- Çanakkale
Milletvekili İsmail ÖZAY'ın, Çanakkale-Biga-Çan ilçelerine doğalgaz getirilmesi
ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5109)
8.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Bulgaristan'ın baraj kapaklarını açması sonucu Edirne'de
yaşanan su baskınlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5110)
9.- Afyonkarahisar
Milletvekili Mahmut KOÇAK'ın, Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili faaliyetlere
karşı alınacak önlemlere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/5124)
10.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetedeki röportajında verdiği bazı beyanlara
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/5126)
11.- Tekirdağ
Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, gurbetçilerin döviz akışındaki düşüşe
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5135)
12.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, özel bir şirketin elektrik ihracına ve enerji piyasasındaki
düzenlemelere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5141)
13.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Raporunda
adı geçen bürokratlarla ilgili bazı değerlendirmelere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5142)
14.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, otobüs şirketlerinin AŞTİ servislerinin
kaldırılması kararına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5144)
15.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, renk körlerine silah ruhsatlarıyla ilgili sağlık kurulu raporu
verilmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5145)
16.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, sahte rakı üretim yerlerinin tespiti yönündeki
çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5146)
17.- İzmir Milletvekili
Yılmaz KAYA'nın, İstanbul-Silivri İlçesinde iki yerel gazetenin kapatılmasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5147)
18.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, sahte rakı üretimine yönelik alınacak tedbirlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5148)
19.- Balıkesir
Milletvekili Ali Kemal DEVECİLER'in, oto galerilerine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5149)
20.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TELSİM ile ilgili iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5151)
21.- Karaman Milletvekili
Mevlüt AKGÜN'ün, oto galerilerine yönelik genelgenin uygulanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5152)
22.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, sahte rakı sorununa ve alınacak önlemlere ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5153)
23.- İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, İzmir Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğüne ve Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğü binasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5158)
24.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Akkuş İlçesi Devlet Hastanesinin uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5173)
25.- Edirne Milletvekili
Nejat GENCAN'ın, Kütahya-Emet Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5183)
19 Nisan
2005 Salı
Teklifler
1.- Kastamonu Milletvekili Hakkı
Köylü'nün; Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/429) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
2.- Kastamonu Milletvekili Hakkı
Köylü'nün; Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Coğrafi
İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Markaların Korunması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
(2/430) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji; Plan ve
Bütçe ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
3.- Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/431) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma
Saati : 15.00
19 Nisan
2005 Salı
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER : Harun TÜFEKCİ (Konya), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85
inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, sözde Ermeni soykırımı
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ'a aittir.
Sayın Elekdağ?.. Yok.
Değerli milletvekilleri, ikinci gündemdışı
söz hakkı, Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle söz isteyen, Kütahya Milletvekili
Alaettin Güven'e aittir.
Buyurun Sayın Alaettin Güven. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven'in, Kutlu Doğum Haftası ile rahmet, bereket, barış
ve sevgi elçisi Hazreti Peygamberin kişiliğine ilişkin gündemdışı konuşması
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 1989 yılından beri kutlanmakta olan, bu yıl
da, yarından itibaren kutlanmaya başlanacak olan, sevgililer sevgilisi
Peygamberimizin doğumunu kutladığımız Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle
gündemdışı söz almış bulunuyorum; haftanın, hepimize, ülkemiz insanlarına ve
tüm insanlığa hayırlara vesile olması dileklerimle, sizleri ve şahsınızda Yüce
Milletimizi sevgiyle selamlıyor, en derin saygılarımı sunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; yaratılan her insan kutludur; her doğum da, kutlu bir doğumdur.
Bazı doğumlar vardır, değişimi, dönüşümü ve gelişimi de beraber getirir; çağlar
onunla çağdaşlaşır, zaman onunla onurlanır, tarih onunla bir anlam kazanır.
İşte, bu doğumların en önde gelenlerinden
biridir Hazreti Peygamberin doğumu, veladeti. Nasıl olmasın ki; O, rahmet ve
sevgi peygamberidir; O'nun ikliminde yaratılanı sevmek vardır, Yaradan'dan
ötürü; O'nun ufkunda tüm varlıklara merhamet vardır, sahibinden ötürü. O
"giremezsiniz cennete iman etmedikçe, iman etmiş olamazsınız birbirinizi
sevmedikçe" diyordu. O, inancı, toplumsal barışın temel taşı, sevgiyi her
işin başı yapıyordu.
O'nun gönlünde bedduaya yer olmadı; tüm
insanlara iyilikler, güzellikler dileğinin duası vardı; kendisini taşa tutan,
düşmanlık edenlere bile.
O, insanı insan yapan, erdemlerin ve
değerlerin odaklandığı bir şahsiyetti.
İnsanlık iyi ile doğruyu, güzel ile
çirkini, onun penceresinden bakarak, daha berrak görme şansına sahip oldu.
O’nun getirdiği Kur'an, tercih etme
hakkını ve iradeyi insana bıraktı. Geleceğe ait bilgi ve ahret öğretisi de
böylece bir anlam kazandı.
O, örnek bir kişilikti.
O’nu örnek almak demek, tarihe gitmek ve gömülmek
değil, O'nu tanımak, bilmek ve sevmek demektir. İnsanlığın huzur ve mutluluğu
için, O'nun yaptığı kutlu çağrıyı güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, yaşam
tarzını ve çizgisini davranışlarımızın rehberi kılmak, O'nu anlamanın ta
kendisi olsa gerektir.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; O, yüceler yücesi, insan hayatına ve insan haklarına çok değer
verirdi. Sağlığını titizlikle korur, sağlığın insanlara bağışlanmış en önde
gelen nimetlerden olduğunu söylerdi. Temizdi. Temiz olanı yer, temiz olanı
giyerdi. Temizliği ve temiz olanları çok severdi. Aç olanı doyurur, açığı
giydirirdi.
Cesurdu, doğru sözlü, vefalı, yumuşak
huylu ve insanlarla iyi geçinirdi. Verdiği sözü tutar, dürüstlükten ayrılmazdı.
Şakayla da olsa yalan söylemezdi. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmazdı. Yanlışları,
yanlışlıkları kimseyi kırmadan düzeltirdi. Muhatabının sözünü kesmez, konuşması
bitinceye kadar dinlerdi.
Kimsenin gizli hallerini araştırmaz,
kendisini ilgilendirmeyen konularla meşgul olmazdı.
Bağışlayıcıydı. İntikam almayı düşünmezdi.
Zengin-fakir, büyük-küçük ayırımı yapmadan
insanları eşit tutardı.
Cömertti. İkram etmeyi çok severdi.
Muhtaçları gözetir, kimseyi eli boş
çevirmezdi.
Bütün işlerini tam bir düzen ve disiplin
içinde yapardı.
Vakti en büyük hazine bilir, boşa
geçirmezdi.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; edebiyatımızda kişiye özel tek edebî tür naattır. Naat,
peygamberi ve davranışlarını öven şiirlerdir. Genelde sevgi halesi ve yumağı
oluştururlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)- İzninizle...
BAŞKAN- Toparlayalım lütfen.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)- Yunus Emre,
dilindeki aşk peygamberini,
"Arayı arayı bulsam izini,
İzinin tozuna sürsem yüzümü,
Hak nasip eylese görsem yüzünü,
Ya Muhammed, canım arzular seni"
Dizelerinde;
Mevlana, dilindeki rahmet peygamberini,
"Ben sağ olduğum müddetçe Kur'an'ın
kölesiyim,
Ben Muhammed muhtarın yolunun
tozuyum"
Dizelerinde dillendirirken;
O'nu, Hacı Bektaş Veli'nin dilinde eşsiz
baba ve insan peygamber olarak keşfeder dururuz çağlar boyunca.
Fuzulî, Su kasidesinde,
"Hak-i payine yetemdir, ömrlerdür
muttasıl
Başını daşdan daşa urup, gezer avare
su"
Diyerek, ona kavuşmayı;
Süleyman Çelebi, Mevlidinde,
"Ey gönüller derdinin dermanı sen,
Ey yaradılmışların sultanı sen"
Diyerek, onun yüceliğini;
Yavuz Sultan Selim Han,
"Kimse sensiz bulamaz hakka vüsûl,
Feyz-i lütfunla olur merd-i kabûl"
Diyerek, kabulünü;
Bağdatlı Ruhi,
"Görse cemalini gözüm,
Payine sürsem yüzüm"
Diyerek, ona vurgunluğunu;
Sezai Karakoç,
"Göz seni görmeli, ağız seni
söylemeli,
Hafıza seni anmak ödevinde,
Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli.
Sen Eskimoların ısınması, sevgililer
mahşeri"
Diyerek, onun evrenselliğini dile getirir.
Ne Arif Nihat Asya,
"Bulutlar kanat, rüzgâr kanat,
Hızır kanat, Cibril kanat,
Nisan kanat, Bahar kanat,
Ayetlerini ezber bilen,
Yapraklar kanat...
Açılsın göklerin kapıları,
Açılsın perdeler kat kat!"
Diyerek, sevgi yumağına katılırken, dünya
edebiyatının abide isimlerinden Alman Şairi Goethe de,
"Çiçeklenir ayak bastığı yerler,
Ve nefesiyle yeşerir çimenler.
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar,
Ovaları doldurur gümüş ışıklar.
Kardeş, ayırma bizi koynundan,
Kollarını açmış bekliyor Yaradan"
Diyerek, Kutlu Doğuma iştirak eder.
Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; güzeller güzeli, rahmet, bereket, merhamet, barış ve sevgi elçisi
Peygamberi anmak ve anlamaya vesile olması temennisiyle, Kutlu Doğum Haftanızı
tebrik eder, sözlerime son verirken, Yüce Meclisimizi ve yüce milletimizi
sevgiyle selamlar, saygılarımı sunarak teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Dilinize sağlık Sayın Mehmet
Alaettin Güven; sağ olun.
B) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI
1.- TBMM
Başkanvekili Ali Dinçer'in, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü
münasebetiyle, çağdaş cumhuriyetin temellerinin atılmasında önemli rol üstlenen
bu eğitim kurumlarının verdiği hizmetlere ilişkin konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 17
Nisan, eğitim tarihimizin parlak bir sayfası olan köy enstitülerinin
kuruluşunun yıldönümü; bu yıl, 65 inci yıldönümü.
Çağdaş cumhuriyetimizin en önemli reformu,
eğitim alanındaki reformudur. Bu alanda, Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Hasan
Âli Yücel gibi devlet adamları öncü görev üstlenmişlerdir.
Köy enstitülerinin kurucusu, köy
enstitülerinin babası İsmail Hakkı Tonguç'un yaşam öyküsü de ilginçtir.
Silistre Vilayeti -Tuna boyunda- Tutrakan Beldesi Tataratmaca Köyünden, Balkan
Harbinin hemen arkasından okuma yazmayı ancak öğrenebilmiş bir çocuk... Harp
yetimi bir çocuk, İsmail Hakkı Tonguç. Çoğu zaman yürüyerek, kervanlara
katılarak, günler, haftalar süren bir yolculukla İstanbul'a geliyor. Fırsatını
buluyor, Maarif Nazırının yanına çıkıyor ve okumak istediğini söylüyor. Halkına
ve ülkesine hizmet etmek için okumak istediğini söylüyor, günün Eğitim Bakanı,
kendisini Kastamonu Öğretmen Okuluna gönderiyor. Yine, çoğu zaman yürüyerek,
kervanlara katılarak, günler, haftalar sonra Kastamonu'ya varıyor, oradaki
öğretmen okulunun kısa süre içinde en iyi öğrencilerinden biri oluyor.
Öğretmen okulunu bitirdikten sonra,
Birinci Dünya Harbi sürerken, yükseköğrenim için Almanya'ya gönderiliyor.
Pedagoji alanında iş, beceri geliştirme, eğitim teknikleri alanında başarılı
bir yükseköğrenim görüyor. Türkiye'ye dönüyor, çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin
kuruluşuyla birlikte eğitim seferberliğinde yer alıyor, Millî Eğitim Bakanlığı
kadrolarında görev yapıyor.
Atatürk devrimlerinin hızla yapıldığı bir
dönemde, harf devrimi de yapılmış; ama, okuma yazma oranı ülkede yüzde 3,
öğretmen açığı had safhada. Mustafa Kemal Atatürk'ün önerisiyle, askerde okuma
yazma öğrenmiş onbaşılık, çavuşluk yapmış insanların, yurttaşlarımızın askerî
sicillerden tespiti yapılıyor. 8 000'e yakın aliler okulu mezunu bulunuyor ve
onlar toplanıyor, İsmail Hakkı Tonguç'un yönetiminde kısa süreli, hızlı bir
eğitimden geçip köy eğitmenleri olarak yurt sathına yayılıyorlar,
görevlendiriliyorlar.
Onların üç yıllık köy okullarında okuttuğu
öğrencilerin üzerine, İsmail Hakkı Tonguç'un şantiye şefliğinde köy enstitüleri
kuruluyor. Yurdun dörtbir tarafında bu köy enstitüleri onbinlerce öğretmen
yetiştiriyor, sağlıkçı yetiştiriyor, ziraatçı yetiştiriyor, kırsal alanda
ihtiyaç duyulan demircilik, arıcılık, marangozluk, balıkçılık gibi meslek
alanlarında bilgi, beceri birikimine kavuşuyorlar. Bu okullarda usta
öğreticiler de görev alıyor. Bunlardan birisi Âşık Veysel. Böylelikle
folklorumuz, halk oyunlarıyla, halk müziğiyle gün yüzüne çıkıyor. Bu okullarda
Rönesansın, reformun, aydınlanma dönemi Avrupasının felsefesini aktaran,
uygarlık birikimini aktaran; güzel sanat dallarında, felsefede, edebiyatta çok
ciddî bilgi birikimini köylerden gelen genç dimağlar alıyorlar. Resim, heykel
gibi, opera, bale gibi, çoksesli Batı müziği gibi alanlarda Anadolu'nun,
Trakya'nın yetenekli evlatları yetişme imkânı buluyorlar ve bu imkânlardan
dolayı bugün Türk edebiyatında, resminde, heykelinde, müziğinde, operasında,
balesinde köy enstitüsü kökenli pek çok sanatçıyı görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu enstitüler bize
özgü eğitim kurumlarıdır; Türkiye'nin o günkü koşullarından pratik yaklaşarak,
pragmatik yaklaşarak çıkarılmış bir eğitim modelidir. Nasıl İsmail Hakkı
Tonguç, Tonguç Baba, büyük zorluklarla kendi kendini inşa ettiyse, okuma imkânı
yarattıysa, Türkiye de, büyük zorluklara rağmen, kısıtlara rağmen böylesine bir
modeli ortaya çıkarmış ve dünyaya örnek olmuştur. Nasıl biz Ulusal Kurtuluş
Savaşıyla dünyada mazlum milletlere örnek olduysak, köy enstitüleriyle de örnek
olduk.
Maalesef, bu özgün, ilerlemeci, üretime
yönelik, kalkınmaya yönelik, aydınlanmaya yönelik proje 1954'te durduruldu.
Keşke köy enstitüleri kapatılmasa, arkasından öğretmen okulları da kapatılmasa,
onlar geliştirilerek bugüne getirilseydi. Bugün de bu tür eğitim kurumlarına
çok ihtiyacımız var, hem de daha gelişmişlerine. Kırsal alanda olsun kentsel
alanda olsun, böylesine ilerlemeci, üretime yönelik, insan kişiliğini
geliştirmeye yönelik köy enstitülerini, kent enstitülerini daha gelişmiş
halleriyle kurmak durumundayız, bu konularda projeler geliştirmek durumundayız.
Türk Milleti çok vefakârdır; çoğumuzun
olduğu gibi ben de ilkokuldan itibaren, hatta Orta Doğu Teknik
Üniversitesindeki öğretimimde bile, köy enstitüsü mezunlarından eğitim aldım,
onlardan çok şey öğrendim.
Hepimizin, milletimizin, köy enstitüsünü
kuran İsmail Hakkı Tonguç'a, Tonguç Babaya, onun arkadaşlarına, oradan mezun
olan değerli öğretmenlere minnettar olduğunu düşünüyorum ve saygılarımı sunma
durumundayım. İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşlarının anılarının önünde en derin
saygılarımla eğiliyorum. (Alkışlar)
Değerli milletvekilleri, gündemdışı ikinci
söz, Köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci yıldönümü münasebetiyle söz
isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya aittir. Bir köy enstitüsü
mezunu olarak, bir öğretmen olarak Sayın Gazalcı'yı bu konuda dinleyeceğiz.
Buyurun Sayın Gazalcı. (Alkışlar)
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Zaten siz
anlattınız Sayın Başkanım, Mustafa Beye bir şey kalmadı.
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
2.- Denizli
Milletvekili Mustafa Gazalcı'nın, köy enstitülerinin kuruluşunun 65 inci
yıldönümünde, köy enstitülerinin Türkiye'nin toplumsal kalkınma projesi
yönünden önemine ve yaptığı hizmetlere ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sayın
Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanvekilinin, bu Meclisin tutanaklarına bu güzel sözleri, köy enstitüleriyle
ilgili güzel açıklamaları geçirmiş olmasından büyük mutluluk duyuyorum, Sayın
Başkana teşekkür ediyorum hem söz verdiği için hem de bu güzel girişi yaptığı
için.
Türkiye Cumhuriyetinin en önemli,
unutulmaz eserlerinden biri olan köy enstitüleri, bundan altmışbeş yıl önce 17
Nisan 1940'ta Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi.
Köy enstitüleri kurulduğu zaman, Türkiye nüfusunun
yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Bu yüzde 80 nüfusun yüzde 75'i eğitim
olanaklarından yoksundu; yalnız eğitim olanaklarından yoksun değil, köyde,
ekonomik, sosyal, kültürel yaşam da çok geriydi. Bu büyük kitleye, uygarlığın,
eğitimin ışığını bir an önce götürmek, köyde yaşayan insanı eğitim yoluyla
bilinçlendirmek, uyandırmak için, alışılmış eğitim dizgesinin dışında köy
enstitüleri uygulaması getirildi. Köy enstitüleri sistemi 1935'te nüfusu az,
küçük köylere üç yıllık okullarda eğitmenlik yapmak için eğitmen yetiştirmekle
başladı; sonra köy öğretmen okulları açıldı. Bu denemeler başarılı olunca,
köydeki ilkokuldan bölge okullarına, yurdun her köşesinde dengeli olarak
dağıtılmış 21 köy enstitüsüne ve bunlara öğretmen, rehber yetiştiren Hasanoğlan
Yüksek Köy Enstitüsüne, öğretmenlerin emekli olmalarını sağlayan,
dayanışmalarını sağlayan İLKSAN'a kadar uzanan bir köy enstitüleri sistemi
kuruldu.
Köy enstitüleri, İkinci Dünya Savaşının
güç koşullarında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün koruyuculuğunda, Millî Eğitim
Bakanları Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı
Tonguç ve daha yüzlerce yönetici öğretmenin, öğrencinin çalışmasıyla ortaya
çıkan bir sistemdir. Yerli ve yabancı ünlü eğitimcilerden, kendisinden önce
eğitim alanında yapılmış önerilerden yararlanarak ülke gerçeklerine akılcı bir
biçimde oturtulmuş köy enstitülerinde, laik, demokratik, bilimsel, katılımcı,
parasız, üretici, sanat ve iş eğitim ilkelerini uygulayan bir sistem
uygulanıyordu. İş içinde iş aracılığıyla, iş eğitimiyle, bozkırlar yeşerterek,
binlerce yapı yaparak, insanımızı bilinçlendirerek, bugün de geçerliliğini
koruyan çağdaş, ilerici, üretici bir eğitim sergilendi.
İçine aldığı insanı eleyip harcamadan, çok
amaçlı program uygulayarak, kısa süre içinde köy enstitülerinden 15 943 erkek,
1 398 kız olmak üzere toplam 17 341 öğretmen, 29'u kadın, 8 675 eğitmen, 1 599
sağlık memuru yetişti.
Öğrenciler, devlete yük olmadan, kendi
elleriyle dağlardan kendi sularını getirdiler, elektrik santrallarını döşediler,
çevrenin özelliklerine göre balık tuttular, sebze, meyve yetiştirdiler, hayvan
yetiştirdiler. İnsanca ürettiler, insanca eğlendiler. İnsanı insan eden eğitim
yoluyla ellerini, beyinlerini donattılar; işi bilgiye, bilgiyi işe
dönüştürdüler.
Köy enstitüleri, kuruldukları yerde, her
alanda birer bölgesel gelişme projesi, bütün Türkiye'de de toplumsal kalkınma
projesi olarak uygulandı. Bu okullardan, her yönüyle donanımlı, içinde yaşadığı
toplumun sorunlarını bilen, onlara kendi olanakları içinde çözümler üreten
insanlar yetişti. Onların arasından çeşitli kademelerde ülke yönetimine
katılmış, iz bırakan bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları çıktı.
Onların arasından demokratik kitle örgütlerine önderlik eden, çoğu profesörlüğe
kadar ulaşıp bilimsel çalışmalar yapan bilim insanları çıktı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Türkiye ve
dünya yazınında yer alan Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet
Başaran, Ali Yüce, Pakize Türkoğlu, Osman Bolulu, Adnan Binyazar, Osman Şahin
gibi binlerce yazar çıktı.
Halkın eğitim yoluyla bilinçlenmesinden,
gelişmesinden korkanlar, asılsız karalamalarla, önce, köy enstitüsü ilkelerini
yozlaştırdılar. Hasan Âli Yücel'i ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'u görevden
uzaklaştırdılar. Bu okulların beyni sayılan yüksek köy enstitüleri kapatıldı;
1954'te de temelli kapatılarak klasik öğretmen okullarına dönüştürüldü.
Halkımıza olduğu gibi, bu eğitim
kurumlarının kurucularına ve bu okulu bitirenlere akıl almaz acılar çektirildi.
Askerliklerini yedek subay olarak yapma hakları alınarak çavuş yapıldılar; Ümit
Kaftancıoğlu gibi terörde, Selahattin Şimşek gibi göreve giderken Zap Suyunda
boğulan ve canını veren insanlar çıktı bu kurumun içinden.
Köy enstitülerinin kuruluşunun üzerinden
altmışbeş yıl geçmiş olmasına karşın, bu kurumlarda uygulanan ilkeler bugün de
günceldir, çağdaştır; çünkü, köy enstitüleri, üretici, insan merkezli, laik,
bilimsel, parasız eğitim ilkelerini, bütün dünyanın kabul ettiği çağdaş eğitim
ilkelerini uyguluyordu. Bundan dolayı, köy enstitüsü modelinden ve ilkelerinden
bugün de yararlanılabilir. Arazileriyle, yapılarıyla, ağaçlarıyla hazır
bekleyen eski köy enstitülerinin yerlerinde birer eğitim fakülteleri
açılabilir. Eski yüksek köy enstitüsünün bulunduğu Hasanoğlan'da da, o eğitim
fakültelerinin eşgüdümünü yapan bir eğitim üniversitesi kurulabilir.
Ayrıca, ülkemizin ve insanlığın bu
başarılı uygulamadan, sistemden sürekli yararlanması için özerk ve bağımsız
çalışan köy enstitüleri ve İsmail Hakkı Tonguç araştırma kurumu yapılabilir.
Batı'da örnekleri görüldüğü gibi, İsviçre'de Pestalozzi için yapılanlar gibi.
Bugün, her yönden bozuk eğitim sistemine
karşı yüzde yüz ulusal buluşumuz köy enstitüleri düşüncesini, ilkelerini
sürekli yaşatmak ve bu okulların kuruluş yasasının çıktığı günü, 17 Nisanı,
resmî tatil yapmadan, eğitim bayramı olarak kutlamak gerekir. Bu konuda
verilmiş yasa önerimiz Genel Kurulun gündemindedir, ele alınmasını ve
yasalaşmasını diliyoruz.
Sayın milletvekilleri, Sayın Başkanım;
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 11 Eylül 2003 günü yaptığı "Ulusa
Sesleniş" konuşmasında "dünya eğitim tarihi bakımından da çok
orijinal bir girişim olan köy enstitüsü uygulamalarını, tarafsız bir gözle,
bilimsel bir analize tabi tutmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle, yeni
bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, biz nasıl
yararlanabiliriz diye araştırılmasını istedim" demesine karşın, ikibuçuk
yıllık AKP uygulamaları, gerek eğitim gerekse tarım alanında, köy enstitülerinde
uygulanan anlayışın ve ilkelerin tam tersidir. Millî Eğitim Bakanı uygulamaları
ve kadrolaşması sonucunda, öğretim birliği, bu süre içinde, biraz daha
bozulmuştur; laik, demokratik özünden uzaklaşarak, eğitimin niteliği
düşürülmüştür, daha da paralı bir duruma getirilmiştir.
Köy enstitülerinde resim, müzik, beden
eğitimi gibi dersler en önemli derslerdi; sanat ve iş eğitimi içinde üretim
temeldi. AKP'nin, ilköğretimin 4 üncü sınıfından sonra, yani, 4, 5, 6, 7, 8
inci sınıflarda resim, müzik, beden eğitimi gibi dersleri seçmeli dersler
sınıfına sokmasını kaygıyla karşılıyoruz; yani, zorunlu derslerden çıkarıp
seçmeli yapmasını, eğitim sistemimiz açısından son derece sakıncalı buluyoruz
ve Sayın Başbakanın 2003 yılında söyledikleriyle bir çelişki olarak görüyoruz.
Pilot okullara yazı gitmiştir bu konuda. Dileriz bundan vazgeçilir ve resim,
müzik, beden eğitimi gibi insan kişiliğini oluşturan, sanat eğitiminin
yapıldığı dersleri seçmeli dersler yapıp, çocukların eğitim alması
engellenmemeli diye düşünüyorum.
Köy enstitüsü sisteminin her aşamasında
çalışan, yüzbinlerce öğrenci yetiştiren, çevreyi yeşerten, başta o kurumlarda
çalışan öğretmenler olmak üzere, hizmet veren bütün kişileri, eski bakanları,
İnönü'yü, Yücel'i, Tonguç'u saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimi, Gönen Öğretmen Okulunda
öğretmenim olan Sayın Özbek İncebayraktar'ın Köy Enstitüleri adlı şiiriyle
bitirmek istiyorum:
Köy Enstitüleri
Onlar,
Köy çocuklarıydı.
Geldiler,
Yalın ayakları
Ve
Yırtık mintanlarıyla geldiler.
Gönen'e, İvriz'e, Kepirtepe'ye.
Unutulmuştular bin yıldır;
Ferhat oldular,
Yardılar İdris Dağını,
Gürül gürül akıttılar suyunu,
Hasanoğlan'a.
Köroğlu oldular,
Kafa tuttular Bolu Beylerine.
Yıktılar saltanatını ağaların.
Horon teptiler Beşikdüzü'nde kol kola.
Halay çektiler Yıldızeli'nde türkülerle.
Diz vurdular Ortaklar'da efece.
Siz,
Her gece,
Mehtaba çıkarken Heybeli'de,
Onlar
Duvar ördüler,
Çatı çattılar
Yıldızlara bakarak yaz geceleri,
Harman yerlerinde yattılar.
Kazma salladılar yorulmadan.
Kerpiç döktüler,
Kerpiç.
Sızlanmadılar hiç.
Yakıştı nasırlı ellerine,
Kitap ve çekiç.
Başladı yurt harmanında imece.
Bir gece,
Karanlık izlerinden gizlice,
Brütüsler çıktı ansızın.
Çektiler zehirli hançerlerini,
Vurdular sırtlarından haince...
Aydınlık bir Türkiye gelir aklıma,
Kalkınmış bir Türkiye gelir,
Köy Enstitüleri denince.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, son
derece önemli bir konu olduğu için, Sayın Gazalcı'ya toleranslı davrandım.
Değerli arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri, eğitim sorununun ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz;
600 000'e yakın kız çocuğumuzun hâlâ eğitim imkânlarından yoksun olduğu bir
Türkiye'de yaşıyoruz ve eğitimin sadece okuma yazma öğretmek olmadığını, beceri
öğretmek, meslek öğretmek olduğunu, ekonominin ihtiyaç duyduğu her alanda
nitelikli insangücü yetiştirmek olduğunu da biliyoruz. Köy enstitüleri de, bu
konuda, Türkiye Cumhuriyetinin dünyaya örnek projelerinden, modellerinden biri.
Bunu, bugün, muhalefet de söylüyor, iktidarın başı Sayın Başbakan da söylüyor.
Hepimizin bir araya gelip, Türkiye'nin eğitim sorunlarının çözümüyle ilgili çok
değerli projeler, modeller üretmemiz mümkün. Bu da, çok önemli bir konu. O
nedenle, ben bu konuda hem kendim bir girizgâh yapmak, yol gösterme durumunda
oldum hem de Sayın Gazalcı'ya daha geniş bir konuşma çerçevesi, imkânı tanımak
durumunda oldum. Hoşgörüyle karşılamış olacağınıza inanıyorum. Bilinçli olan
bütün parlamenterlerin bunu hoşgörüyle karşılayacağı inancıyla hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekillerimiz, üçüncü
gündemdışı sözü, Ankara Milletvekili Oya Araslı'ya veriyoruz. Kendisi, Ankara
İlinin sorunlarıyla ilgili konuşacaklar.
Sayın Araslı, buyurun, kürsüde biraz
bekleyin, bir konuğumuz var; konuğumuzu takdim ettikten sonra size söz hakkı
tanıyacağım.
C) ÇEŞİTLİ
İŞLER
1.- Genel
Kurulu ziyaret eden Letonya Cumhurbaşkanı Vaire Vike Freiberga ve beraberindeki
heyete Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Bülent Arınç'la birlikte, ülkemizin konuğu
olan Letonya Cumhurbaşkanı Sayın Vaire
Vike Freiberga ve beraberindeki heyet Meclisimizi ziyaret ediyorlar. Kendilerine,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına "hoşgeldiniz" diyorum. (Alkışlar)
Buyurun Sayın Araslı.
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)
3.- Ankara
Milletvekili Oya Araslı'nın, Ankara'nın ilçeleri ve bu ilçelere bağlı köylerin
sorunları ile buralarda yaşayan köylülerin ve çiftçilerin içinde bulundukları
sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşması
OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Ankara'nın merkez dışındaki
ilçelerinde yaşanan kimi sorunları dile getirmek için söz almış bulunuyorum.
Ankara'nın başkent olması nedeniyle, ilçe
ve köylerinde, diğer illerden çok daha az sorun yaşandığı kanısı oldukça
yaygındır; ama, bu yanlış bir kanıdır. Ankara'nın merkezinde bile suyu ve
kanalizasyonu yetersiz olan köylerimiz vardır. Adlarını mı istiyorsunuz;
vereyim. Yakup Abdal, Beytepe, Karataş, bu olayın en güzel örneklerini
oluşturmaktadır ve Ankara'nın tüm dış ilçelerinde, bu ilçelere bağlı köylerde,
köylümüz perişandır.
Buğday fiyatları 215 000-280 000 lira
civarında oynamakta ve bu fiyatlardan yapılan satışlar, çiftçinin yüzünü
güldürmemektedir; çünkü, bu fiyatlar üç yıldır yerinde saymaktadır; ama, ilaç,
gübre, tohumluk gibi giderlerin, girdilerin fiyatları her gün biraz daha
yükselmektedir. Bu durumda çiftçi, neredeyse, toprağını ekmekten vazgeçmeyi
düşünmeye başlamıştır.
Pancardaki kotalar çiftçiyi pancar
ekiminden vazgeçmeye itmiş; ancak, pancar yerine seçilen diğer ekim
maddelerinde ise, hükümet uygun bir yönlendirme yapmadığı için, çiftçi tam bir
felaketle karşılaşmıştır. Bunun en çarpıcı örneği, Polatlı İlçemizde, soğan
ekicisi çiftçilerimiz tarafından yaşanmaktadır. Binbir umutla ektikleri soğanı
bu çiftçiler satamamaktadır ve çöplükler, çürüyen soğanlarla dolmuş durumdadır.
Sebze üreten ilçelerimiz, örneğin
Beypazarı, doyurucu bir fiyatla ürününü satamamanın yanı sıra, bir soğuk hava
deposu olmadığı için, ürününün çürümesinden de ayrıca zarara uğramaktadır.
Çiftçinin kredi alması da, koşulların ağırlaştırılması nedeniyle hemen hemen
imkânsızlaşmıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi, köylüden ve
çiftçiden yana olduğunu söyleyerek, onlar için cennet benzeri bir yaşam vaat
ederek oy almış; ama, aldığı oylarla geldiği iktidarında, köylüyü ve çiftçiyi
unutmuş ve köylüye, çiftçiye bir yeryüzü cehennemi koşulları yaşatmaya
başlamıştır.
İlçelerimizin köylerinin büyük kısmında
içmesuyu ve kanalizasyon yetersiz, yollar bakımsızdır. Sulu tarım bakımından
önem taşıyan sulama göletleri ve kanalları yetersizdir. Uruş, Gürsöğüt, Kargı,
Peçenek barajlarının yaşama geçirilmesi umutla beklenmektedir; ama, hâlâ, bu
konuda herhangi bir çözüm ortaya konulmamıştır.
Birkısım ilçelerimizde büyük projelerle
yapımına başlanmış kamu binalarının bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı ise
tamamlanmamış vaziyette kaderine bomboş terk edilmiştir. Elmadağ İlçemizde,
bunun örnekleri çok yoğun bir biçimde görülmektedir. Bu binaların, bir işe
yaratılması zamanı gelmiştir, hatta, geçmektedir.
Köylerimizde ve ilçelerimizde genç nüfusun
sayısı hızla artmaktadır; ama, hükümet, bu genç insanlara iş alanı yaratmakta
âciz kalmaktadır. Mevcut işyerlerinin bir kısmının kapatılacağına ilişkin
duyumlar da büyük üzüntü yaratmaktadır. Elmadağ Çaykur Paketleme Fabrikasının
taşınacağı konusu da üzüntü yaratan hususların başında gelmektedir. Ankara
Valiliği, sekizinci arıcılık projesini uygulamaya koymayı gündemine almıştır;
ancak, bu projenin uygulamaya geçilmesinden önce, bundan önceki yedi projede
karşılaşılan güçlük ve zararların, bu projenin uygulanmasında mutlaka gözönünde
tutulması gerekmektedir; çünkü, yapılan bilimsel araştırmalar, karşılaşılan
güçlük ve başarısızlıkların arı hastalıkları ve parazitlerden doğduğunu ortaya
koymaktadır. Bu hastalık ve parazitlerin önü alınmadıkça, bunlarla ilgili
önlemler yürürlüğe konulmadıkça, yapılacak arı dağıtımları, yine, projenin
başarısızlık ve zararla sona ermesine yol açacaktır. Kamunun, halkımızın, bu
tür zararları kaldıracak gücü ve takati artık kalmamıştır. Böyle bir toplumda,
bu tür projeleri altyapısını hazırlamadan uygulamaya koymak, âdeta cinayet
işlemekle eşdeğerdedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
OYA ARASLI (Devamla) - Hasanoğlan'da,
İdris Dağı yeşil kuşak orman çalışması bölgesi, Ankara'nın temiz hava aldığı
akciğeridir. Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından, Akyüz Kireç Şirketine, bu
bölgedeki kayalıklarda mermer aranması için ruhsat verilmesi, bölge sakinlerini
son derece rahatsız etmiştir. Mermer rastlanmayan bölgede mermer aranması için
bu şirkete verilen ruhsatın taşocağı ve mıcır tesisi işletilmesi amacıyla
kullanılabileceğinden şiddetle endişe edilmekte, binbir emekle ağaçlandırılan
bu bölgenin, bu tür bir kullanımla tahrip edileceğinden ve emeklerin boşa
gideceğinden korkulmaktadır. Tüm umutlar, ilgili bakanlıkların bu konuda
alacağı önlemlere ve ilimize sahip çıkmasına bağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
dile getirdiklerim, ilimizin sorunlarından sadece bir nefeste
sıralayabildiğimiz bir demettir. Ankara olarak, hükümetin ilgisini, ilimizin,
çiftçimizin, köylümüzün, kentlimizin sorunlarına çözüm getirmesini bekliyoruz.
Köylümüze, kentlimize, çiftçimize, Adalet ve Kalkınma Partisinin oy isterken
vaat ettiklerini, iktidarında yerine getirmesini bekliyoruz. Bu, Adalet ve
Kalkınma Partisinin halkımıza borcudur. Borcunu ödemeyen iktidar, hükümet
olamaz. Ankara İli olarak, hükümetimizin, vaatlerini, bize yapmış olduğu
vaatleri yerine getirerek, hükümetini, hiç değilse, vaatlerini tutmamış olmak
durumundan kurtarmasını bekliyoruz.
Saygılar sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme
geçiyoruz.
Daha önce, siz değerli milletvekillerinin
oyuna başvurmak istiyoruz.
Kâtip üyelerin, yerinden okumalarını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları
vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
D)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.-
Avustralya Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul
Calvert'in resmî davetlisi olarak Avustralya'ya resmî ziyarette bulunacak olan
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, beraberindeki parlamento
heyetini oluşturmak üzere Gruplarınca isimleri bildirilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/801)
15 Nisan 2005
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış
İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi
uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Avustralya
Temsilciler Meclisi Başkanı David Hawker ve Senato Başkanı Paul Calvert'ın
ortak davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle, Avustralya'ya
resmî ziyarette bulunması, Genel Kurulun 8 Mart 2005 tarihindeki 67 nci
Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca,
heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel
Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Liste:
Adı Soyadı Seçim İli
Ali Ayağ Edirne
Şükrü Önder Yalova
Ali Cumhur Yaka Muğla
BAŞKAN - İsimlerle birlikte bilgilerinize
sunulmuştur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının
bir tezkeresi daha vardır; onu da okutup oylarınıza sunacağım.
2.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi
Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov'un ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey
Mironov'un Rusya Federasyonuna resmî davetine beraberinde parlamento heyetiyle
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/802)
15 Nisan 2005
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent
Arınç'ın, Rusya Federasyonu Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Boris Grizlov
ve Federasyon Konseyi Başkanı Sergey Mironov'un vaki davetlerine icabet etmek
üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Rusya Federasyonuna resmî ziyarette
bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair bir tezkere vardır; okutuyorum:
3.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1484 ve 6/1503) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/287)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 330 ve 348 inci sıralarında yer alan (6/1484 ve 1503) esas numaralı
sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri
verilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine
göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
4.- Kültür
ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un Almanya'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/803)
18.4.2005
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un,
Berlin'de düzenlenen ITB Berlin Turizm Fuarına katılmak ve görüşmelerde
bulunmak üzere bir heyetle birlikte 11-14 Mart 2005 tarihlerinde Almanya'ya
yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini
arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste:
Mustafa Tuna (Ankara)
Semiha Öyüş (Aydın)
Ali İbiş (İstanbul)
Mehmet Parlakyiğit (Kahramanmaraş)
Abdulkadir Kart (Rize)
Recep Yıldırım (Sakarya)
Mustafa Demir (Samsun)
Hasan Güyüldar (Tunceli)
BAŞKAN - Okutup oylarınıza sunacağım
dediğim Başbakanlık tezkeresini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır;
okutup, oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- (9/12)
esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından
sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı
ve tekliflerinin görüşülmesine ve gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 145 19.4.2005
Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günkü
birleşiminde, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer
alan (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin; 20.4.2005 Çarşamba
günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin "Kanun Tasarı
ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 253 üncü
sırasında yer alan 868 sıra sayılı 23.3.2005 tarihli ve 5319 sayılı Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve
Anayasanın 89 ve 104 üncü maddeleri gereğince Cumhurbaşkanınca bir daha
görüşülmek üzere geri gönderme tezkeresinin bu kısmın 4 üncü sırasına
alınmasının; Genel Kurulun 19.4.2005 Salı günü 15.00-20.00, 20.4.2005 Çarşamba
günü 14.00-22.00, 21.4.2005 Perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Faruk Çelik Haluk
Koç
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Seçim" kısmına
geçiyoruz.
V.-
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1.-
(10/185) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi
BAŞKAN - Milletvekili lojmanlarında
Mustafa Güngör'ün öldürülmesinin aydınlatılması ve sorumluların belirlenmesi
amacıyla, Genel Kurulun 8.2.2005 tarihli 55 inci Birleşiminde kurulan (10/185)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti
gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere
dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup oylarınıza
sunacağım.
Milletvekili Lojmanlarında Mustafa
Güngör'ün Öldürülmesinin Aydınlatılması ve Sorumluların Belirlenmesi Amacıyla
Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyeleri Aday Listesi:
AK Parti:
Ersönmez Yarbay (Ankara)
Mustafa Dündar (Bursa)
Mehmet Salih Erdoğan (Denizli)
Mehmet Ali Bulut (Kahramanmaraş)
Sinan Özkan (Kastamonu)
Ramazan Can (Kırıkkale)
Hasan Kara (Kilis)
Ahmet Çağlayan (Uşak)
Cumhuriyet Halk Partisi:
Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
Yılmaz Kaya (İzmir)
Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli)
İlyas Sezai Önder (Samsun)
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş
bulunan sayın üyelerin, 20.4.2005 Çarşamba günü, yani yarın, saat 13.30'da,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Salonu arkasındaki eski Cumhurbaşkanlığı
Salonunda bulunan meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonun toplantı yer ve saati, ayrıca
plazma ekranda ilan edilecektir.
Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak
İşler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü
tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumunun pay almasını engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi
uyarınca görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal
Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Anayasanın 100 üncü ve
İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin
önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.
VI.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1.-
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey
Kulubü tarafından düzenlenen at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumunun pay almasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları
iddiasıyla, Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü
haklarında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/12)
BAŞKAN - Bu görüşmede sırasıyla, önergeyi
verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine,
şahısları adına üç üyeye ve son olarak da hakkında soruşturma açılması istenmiş
bulunan Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'ye
söz verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.
Meclis soruşturması önergesi, Genel
Kurulun 29.3.2005 tarihli 76 ncı Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın
üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.
Şahısları adına söz alan sayın
milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, Çankırı
Milletvekili Tevfik Akbak, Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı.
Tevfik Akbak konuşmaktan vazgeçti.
Şimdi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nu kürsüye
davet ediyoruz.
Bu arada, önerge sahiplerinden de konuşmak
isteyen olabilir de; fakat, şimdiye kadar bize talep gelmedi, şahıslar adına
konuşma talebi geldi.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siz, önerge
sahibi olarak mı konuşmak istiyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet,
önerge sahibi olarak.
BAŞKAN - İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu, gerçekten de, toplumun yoksul kesimlerine hizmet
götüren ve bu çerçevede sınırlı bütçesini olabildiğince iyi kullanması gereken
bir kurum.
Şimdi size anlatacağım olay, Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde bir bakanın, bazılarının lehine olarak, yargı kararını
işleme koymaması, birilerini koruması ve trilyonlarca liralık gelir kaybına
uğratmasıdır Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu.
Olay, 22 Ağustos 2001'de başlıyor. Dönemin
Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici, Tarım Bakanlığına bir yazı yazarak diyor ki:
"Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna Türkiye Jokey Kulübünün
hâsılatından yüzde 1 pay gelmesi lazım." Bunun üzerine ilgililer itiraz
ediyorlar. İtiraz, Ankara 6. İdare Mahkemesinde görüşülüyor. 23.10.2002
tarihinde mahkeme şu kararı veriyor; aynen okuyorum değerli arkadaşlar:
"Korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer
kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan
davacı idare gelirleri arasında müşterek bahislerden elde edilecek gelirler
sayıldığına göre, müşterek bahis niteliğinde olduğu tartışmasız bulunan at
yarışlarından davacı kuruma pay aktarılması amacın da bir gereğidir."
Karar, Ankara 6. İdare Mahkemesinde oybirliğiyle alınıyor.
Bu karar uyarınca, kararın idareye tebliğ
tarihinden itibaren Türkiye Jokey Kulübünün, hâsılatından yüzde 1 pay kesip
ilgili idareye yatırması lazım; ama, böyle olmuyor. Önce olay Danıştaya
taşınıyor; deniyor ki: Biz bunu Danıştaya götüreceğiz. Olur; Türkiye bir hukuk
devletidir, elbette Danıştaya da gidilecektir. Danıştaya -25.3.2003 tarihinde
Danıştay 1. Dairesi karar veriyor- Ankara 6. İdare Mahkemesinin verdiği kararın
yürütümünün durdurulmasıyla ilgili dava açılıyor. Danıştay şu kararı veriyor,
aynen okuyorum: "Temyiz dilekçesinde ileri sürülen hususlar, temyizen
incelenen kararın yürütülmesinin durdurulmasını gerektirecek nitelikte
görülmediğinden istemin reddine 25.3.2003 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi."
Şimdi, değerli milletvekilleri, mahkemeye
gidiyorsunuz, SHÇEK'in lehine karar veriyor. Bu kararın yürütümünün
durdurulmasını istiyorsunuz; Danıştay "hayır, kararı uygulayın; vaktimiz
var, esastan sonra görüşürüz" diyor; fakat, bu arada bir şeyler oluyor. O
ara Sayın Güldal Akşit'in makamına bir avukat geliyor tarihsiz bir dilekçeyle.
Dilekçe şu, değerli arkadaşlar. Bu dilekçede Sayın Bakandan bir talepte bulunuluyor;
deniyor ki: "Ankara 6. İdare Mahkemesi bir karar verdi; bu karar bizim
aleyhimize çıktı; ama, bu kararı, Danıştay esastan karar verinceye kadar
uygulamayın. Ayrıca, kararı uygulamayan Tarım Bakanlığı bürokratları hakkında
da suç duyurusunda bulunmayın." Sayın Bakan, bunun altına kendi el
yazısıyla bir not düşüyor: "SHÇEK Genel Müdürlüğüne, ilginin talebi
doğrultusunda gereğini. 4.8.2003"
Şimdi, Sayın Bakana buradan soruyorum,
eğer gelip burada konuşacak ve benim sorumu da yanıtlayacaksa:
1.- Bu gelen avukat kimdir?
2.- Bu avukatın ortak olduğu hukuk
bürosunda bir bakanınızın oğlu görev yapmakta mıdır?
3.- Bu bakanın avukat olan oğlu, Türkiye
Jokey Kulübünün yönetim kurulu kararıyla kendilerine danışman olarak seçilmiş
midir?
4.- İçişleri Bakanlığı Türkiye Jokey
Kulübü hakkında soruşturma açmadan önce mi, acaba bu avukat arkadaşla sözleşme
imzalanmıştır?
Eğer, Sayın Bakanın elinde bu belgeler
yoksa, bana başvurursa, ben bu belgeleri kendisine sunarım.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, Sayın
Bakan bu haberler gazetede yer aldıktan sonra... Tabiî, gazeteciler haklı
olarak Sayın Bakana soruyorlar, yani, nedir bu olay diye. Sayın Bakanın
Hürriyet muhabirinin sorusu üzerine verdiği yanıt: "Notu -yani, az önce
okuduğum onayın altındaki notu- kurumu zarara uğratmamak için yazdığını
söyledi. Davanın kaybedilmesi durumunda tahsil edilen paranın faiziyle geri
ödenmesi zorunda kalınacağını ve bunun da kurumu zor duruma sokacağını belirten
Akşit şöyle konuştu: 'Hem idarî mahkeme hem Danıştay paranın bize ödenmesi
gerektiğine karar verdi. Bu parayı alabiliriz; fakat, Jokey Kulübünün müdahil
durumu sonuçlanmadı -sonunda da diyor ki- eğer davayı kazanırsak, parayı çatır
çatır alırım.'" Sayın Bakanım, siz bu parayı çatır çatır almadınız, çıtır
çıtır yedirdiniz, kusura bakmayın!
Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, bir
bakan, Türkiye Cumhuriyeti bakanlık koltuğunda oturan bir bakan, yargı kararını
uygulamıyor, "yargı kararı uygulamayanlar hakkında suç duyurusunda
bulunmayın" diyor; yani, açıkça hukuku ve yargı kararlarını ayaklar altına
almaktan çekinmiyor. Peki, bu Sayın Bakan, bu onayı hangi evraktan geçirdi
acaba? Bu yazının genel evraka girişi yoktur arkadaşlar. Çıkışı vardır; aynı
gün Çocuk Esirgeme Kurumuna gitmiş.
Niye acaba Sayın Bakan bu kadar heyecanlanıyor?
Niye acaba böyle bir gereği duydu? Sayın Bakan acaba kendisine sormadı mı; ya,
bu ülkede yargı kararlarını uygulamamak suçtur. Altını çiziyorum, yargı
kararlarını uygulamamak suçtur. Sayın Bakanın, ben bunu bilmiyorum demesi
mümkün mü?!
Şimdi, Sayın Bakanın belki bilgisi az
olur. Ben Sayın Bakana bir Danıştay kararı okumak istiyorum değerli arkadaşlar.
Danıştay kararı, çok yeni bir karar. Karar, 24.1.2005 tarihinde verilmiş; şöyle
deniliyor: "Özellikle belirtmek gerekmektedir ki, idarî yargı kararını
uygulamamak, Anayasanın 138 inci ve 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun
28 inci maddelerinin kesin emridir. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve
vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre, idare gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur. Bu açık hükme rağmen yargı kararlarına uymayı, bu kararların
gereklerine göre davranmayı açık ya da üstü örtülü olarak reddedenler, uygulama
görevini geç ve kötü yapanlar, suç işlemiş olurlar." Yani, Sayın Bakan suç
işledi.
Belki, Sayın Bakanın bilgisi yoktur; yine,
Sayın Bakana bir bilgi daha vereyim. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel
Kurulu kararının bir örneğini okuyayım size Sayın Bakan; dikkatinizi çekerim:
"Yürütmenin durdurulması kararını yerine getirmeyen kamu görevlisinin
hukukî sorumluluğu yönüne gidilebilmesi için, ilgilinin açmış olduğu iptal
davası sonucunun beklenmesine gerek yoktur." Yargıtay İçtihadı Birleştirme
Büyük Genel Kurulunun verdiği karar; yani, siz, Sayın Bakan, o yürütmeyi
durdurma kararını, ilgili mahkeme kararını uygulamak zorundasınız; sizin,
geciktirmeye ne gücünüz var ne haddiniz var; kusura bakmayın! (CHP sıralarından
alkışlar)
Şimdi, ben, Danıştay kararını okudum,
Yargıtay kararını okudum. Diyeceksiniz ki, yahu, Danıştay, Yargıtay, taraflıdır
bunlar, taraflı değildir, tartışabilirsiniz; ama, daha önemli bir şey oluyor,
çok daha önemli bir şey oluyor. Karar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna gidince, SHÇEK Genel Müdürlüğü Tarım Bakanlığına bir yazı yazıyor. Ne
diyor; şöyle diyor: SHÇEK paylarının Kasım 2001 tarihi itibariyle ivedilikle
ilgili banka hesaplarına yatırılmasını, aksi takdirde cumhuriyet savcılığına
suç duyurusunda bulunacaklarını bildiriyor; yani, SHÇEK Genel Müdürü "kararı
uygulayın" diyor; ama, bunu, bu kararı, aynen Tarım Bakanlığı da, yine bu
uygulamanın Anayasaya, yasalara aykırı olduğunu, süratle uygulanması
gerektiğini -elimde çok sayıda yazı var, bütün bu yazılarda- Tarım Bakanlığı da
istiyor; ama, Jokey Kulübü, Tarım Bakanlığına bir yazı yazıyor; dikkatinizi
çekerim. Bakın, yazıda ne diyor: "Yönetim Kurulumuzda alınan kararlar
doğrultusunda, Ankara 6. İdare Mahkemesi kararının uygulanmaması ve ilgililer
hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmaması hususunda Devlet Bakanlığı
nezdinde girişimlerde bulunulmaktadır."
Değerli arkadaşlar, yani, bu ne perhiz, bu
ne lahana turşusu; Sayın Bakanın hukuk devleti anlayışı!.. Yani "biz, bu
yargı kararlarını uygulamayacağız, siz hiç meraklanmayın, bu yazıları da
yazıyorsunuz; ama, siz bu kararları uygulamıyorsanız uygulamayın; ama, zaten,
biz, bu girişimlerde bulunuyoruz, Sayın Bakanı ikna edeceğiz" diyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Nitekim,
Sayın Bakanı ikna etmişler. Sayın Bakan "bırakın mahkeme kararlarını, siz,
ilgilinin talebi doğrultusunda görev yapın" diyor. Böyle hukuk devleti
olabilir mi arkadaşlar?! Ve bu olay medyaya yansıdıktan sonra, Sayın Bakan -ben
anlamıyorum- hâlâ koltuğunda oturmayı sürdürüyor. Onurlu bir bakan -altını
çiziyorum- bu ortamda, görevini derhal bırakır. Adalet ve Kalkınma Partisinde
çok sayıda değerli milletvekili, o koltuğu doldurabilecek yetenektedir, hukuk
bilgisiyle, birikimiyle ve kültürüyle. Kusura bakmayın, eğer böyle sizi
rahatsız ediyorsa, ben böyle konuşurum. Hukuku bilmeyen hiçbir kişi, hiçbir
yurttaş, bakanlık koltuğuna -kusura bakmayın- oturamaz ve işgal edemez.
Bakın, size bir örnek daha vereceğim.
Sizin milletvekiliniz, Sayın Tekin Börü -yok, ayrıldı Sayın Tekin Börü- acaba,
Sayın Bakanı görünce selam verecek mi vermeyecek mi diye merak ediyordum.
Burada mı efendim?
TURHAN ÇÖMEZ (Balıkesir) - Burada...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Mutlu
olurum burada olursa.
"Adı yolsuzluğa karışmış, kamuyu
zarara uğratmış kişilere ben selam vermiyorum, gördüğüm yerde kafamı
çeviriyorum. Parti gereğini yapar, yapmaz; ama, ben, kendi vicdanımın gereğini
yapıyorum. Ben, siyasete, yolsuzlukla, hırsızlıkla mücadele için geldim. Partim
bunun için söz verdi ve bu kadar oy aldı. Bunun aksine hareket etme lüksümüz
yok" diyor.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Sayın Tekin
Börü'yü kutluyorum. Umuyorum, sizin de, bu tür yolsuzluklara çanak tutma
göreviniz yoktur; kusura bakmayın, evet...
Şimdi, bir başka konu. Tabiî, burada,
Türkiye Cumhuriyetinin cumhuriyet
savcılarını göreve davet etme görevim de var ayrıca; çünkü, cumhuriyet
savcıları, yargı kararlarının uygulanmamasından dolayı, Sayın Bakan ve onun
bürokratları başta olmak üzere, soruşturma açmak zorundadırlar. Buradan,
cumhuriyet savcılarına bildiriyorum.
BAŞKAN - Kemal Bey, toparlayalım lütfen.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Hemen
toparlıyorum Sayın Başkan.
Devlet Memurları Kanununun 11 inci
maddesini okuyorum değerli arkadaşlar: "Devlet memuru amirinden aldığı
emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine
getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu
emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmaya mecburdur. Ancak emrin yerine
getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir."
Bir paragraf daha var aynı maddede:
"Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine
getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz." SHÇEK Genel Müdürü suç işlemiştir
Sayın Bakanla beraber, Sayın Bakanın yasadışı emrini yerine getirmekle beraber.
Sayın Bakan, bu kürsüye çıkıp, lütfen, konuşmasın, istifa etsin, Yüce Meclisi
de gereksiz bir oylamadan kurtarmış olur.
Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, şahıslar
adına söz isteyenlerde ilk söz hakkı, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'da.
Buyurun Sayın Zeyid Aslan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve 62
milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen at yarışı
hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay almasını
engelleyerek Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesi uyarınca görevlerini kötüye
kullandıkları iddiasıyla, Devlet Bakanı Sayın Güldal Akşit ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci
maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde
şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, bugün,
burada, Meclis önergesine konu olan hadiseyi şöyle bir kısaca özetlemek
istiyorum:
1953 yılında, at yarışları düzenlenmesi ve
düzenlenen yarışlarda müşterek bahis oynanmasına ilişkin bir kanun çıkıyor ve
at yarışlarını düzenleme ve müşterek bahis oynanmasına ilişkin yetki de Tarım
Bakanlığına veriliyor. Yıllarca bu şekilde uygulandıktan sonra, 1980 yılında,
yine, aynı kanunun içerisinde yer alan bir yetkiye dayanmak suretiyle, Bursa
İlinde oynanan at yarışları ve müşterek bahse ilişkin olarak Türkiye Jokey
Kulübüne 30 yıllığına yetki devri yapılıyor. Bilahara, 1993 yılında, yine, at
yarışları oynanan değişik illerdeki at yarışlarının oynatılması yetkisi ve
müşterek bahis oynanma yetkisi de, aynı şekilde 20 yıllığına Türkiye Jokey
Kulübüne devrediliyor.
Yine, 1988 yılında, Tarım Bakanlığının
teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla, diğer illerde oynanan at yarışları ve
müşterek bahislere ilişkin yetki Tarım Bakanlığından Türkiye Jokey Kulübüne
devrediliyor, bazı yetkiler yine Tarım Bakanlığı bünyesinde kalmak üzere.
Yine, soruşturma önergesinin içerisinde
olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, 1983 yılında bir kanunla
kuruluyor ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun içerisinde, 18
inci maddesinde "gelirler" başlığı altında, kanunla kurulmuş olan
Spor-Toto, Millî Piyango gibi kuruluşların hâsılatından elde edilecek yüzde 1
payın da SHÇEK gelirleri arasında sayıldığını görüyoruz.
Soruşturma önergesine konu kuruluşları ve
kurumları bu şekilde özetledikten sonra, soruşturma önergesinin içeriği
hususunda sizlerle bazı şeyleri paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, biraz önce de
söylediğim gibi, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu 1983 yılında
kuruluyor. 18 inci maddesi o gün de aynı şekilde yürürlükte. 2001 yılına kadar,
buradan elde edilen hâsılat, müşterek bahislerden elde edilen hâsılatın yüzde
1'lik kısmının Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna devredileceğine ilişkin
herhangi bir çalışma yapılmıyor. 2001 yılında -ben, buradan tebrik ediyorum-
SHÇEK kapsamındaki Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Başkanlığı bir şekilde
uyanıyor ve buradan da bizim yüzde 1'lik bir pay almamız gerekiyor diyerek bir
tartışma başlatıyor. Başlayan tartışma bir hukuk tartışmasına dönüşüyor. Çünkü,
bu konuda SHÇEK tarafından ve SHÇEK'in bağlı olduğu Devlet Bakanlığı tarafından
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına yapılan yazışmalarda, olayın Tarım Bakanlığı
tarafından Türkiye Jokey Kulübüne devredilmesiyle birlikte, artık, yetkinin
Jokey Kulübünde olduğunu ve Jokey Kulübünün de kanunla kurulan bir kuruluş
olmadığını, bu nedenle yüzde 1'lik hâsılatın alınamayacağı şeklinde karşılıklı
idarî yazışmalardan sonuç alınamaması üzerine, SHÇEK tarafından, 2002 yılında
idarî yargıya başvuruluyor.
Burada, ciddî anlamda bir hukuk boşluğu,
ciddî anlamda bir hukuk uyuşmazlığı var. Bu dosyayı inceleyenler -mutlaka, 62
arkadaşımız imza atarken buna ilişkin dosyayı ayrıntılarıyla incelemişlerdir-
göreceklerdir ki, sayfalar dolu yazışmalar... Bu yazışmalarda, tabiî, bir şeyi
daha keşfediyoruz, maalesef, bizim, özellikle kamu kurumlarında anlaşılabilir
bir dil kullanılmamasının sonucu olarak, ben, bir hukukçu olarak bile bu
yazıları okuduğumda, ne demek istediklerini anlamakta inanın güçlük çekiyorum.
Bir kelimeyle ifade edilecek bir hususun 5 sayfayla, 6 sayfayla birsürü
rakamlar ve sayılara boğulmak suretiyle anlaşılmaz hale getirilmesi, olayın
nihayetinde bir idarî yargıya taşınmasını zorunlu kılıyor.
2002 yılında olay idarî yargıya taşınıyor.
Ankara 6. İdare Mahkemesi çok süratli ve hızlı bir şekilde, altı ay gibi kısa
bir sürede karara bağlıyor ve Türkiye Jokey Kulübüne devredilen bu yetki
kapsamında Tarım ve Köyişleri Bakanlığının da aynı şekilde yüzde 1'lik payın,
hâsılatın SHÇEK'e ödenmesine dair bir karar veriyor.
Tabiî, bu karar, daha önceki yapılan
yazışmalar sonucunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından verilen kararın
veya yapılan işlemin iptali. Aslında, işin hukuk detayına, hukuk tekniğine girdiğinizde,
kararın içerisinde de biryığın yanlışlar var. "Anılan işlemin
iptaline" deniliyor; ortada yapılan bir işlem yok ki iptal olsun. İdare
mahkemesi kararının içerisinde bile hukuk hatalarını görüyorsunuz, yazışmalarda
hukuk hatalarını görüyorsunuz.
Ortada bu derece ciddî anlamda bir hukuk
uyuşmazlığının, hukuk ihtilafının olduğu bir konunun, idarî yargının da üst
mercii olan Danıştay tarafından gözden geçirilmesinin elzem olduğuna bir
hukukçu olarak karar veriyorsunuz. Hepiniz bilirsiniz ki, iki kamu kurumu
arasındaki hukuk ihtilaflarının iki tür çözüm mercii vardır. Bunlardan
birincisi, idarî yargıya gidersiniz; idarî yargının, nihayetinde -Danıştaydan
geçer ya da geçmez- kesin hüküm ifade edecek bir sonucunu alırsınız veya
Başbakanlık aracılığıyla, iki kurum arasındaki bu hukuk uyuşmazlığını, bu hukuk
ihtilafını, Danıştaya görüş sormak, Danıştayın görüşünü almak suretiyle
çözersiniz. Yani, her iki halde de, aslında, böyle bir işlemin, böyle bir hukuk
ihtilafının, böyle bir hukuk uyuşmazlığının mutlaka Danıştayın gözetiminden,
denetiminden geçmesi gerektiği sonucuna varırsınız.
Şimdi, gelelim olayımıza. İdare mahkemesi,
2002 yılının onuncu ayında bir karar vermiş. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bunu
temyiz etmiş. Soruşturma önergesinin, CHP tarafından can alıcı noktası diye
niteleyebileceğimiz, avukatların dilekçesine kadar zaten SHÇEK tarafından
herhangi bir işlem yapılmamış, herhangi bir icraî işlem yapılmamış, herhangi
bir savcılık soruşturması ya da savcılığa yönelik bir suç duyurusunda bulunulmamış;
yani, aradan on ay geçmiş. Bu on aylık süreç içerisinde zaten SHÇEK'in hukuk
müşavirliği bir işlem ihdas etmemiş. Yani, burada, Sayın Güldal Akşit'e bu
dilekçe geldiğinde... Ki, orada, bir hukukçu olarak, bir şeyi de ifade etmek
istiyorum, yani, bunu ifade etmek için hukukçu olmaya da gerek yok: Bir
bakanın, bir genel müdürün, bir kurum amirinin kendisine gelen dilekçeyi ilgili
yere göndermesini, bilgi notu, ilgi notu diye nitelendirmek kadar yanlış bir
şey olamaz. Bu, bir havaledir.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim...
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu bir havaledir.
(CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Havale
değil.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Altını tekrar
çiziyorum; bütün kurum amirleri, kendilerine gelen dilekçeyi ilgili yere havale
ederler.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Başvurucunun
isteği doğrultusunda deniliyor.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bunun adı bir
havaledir, Sayın Kılıçdaroğlu.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Bu da üçüncü
yöntem!..
YILMAZ KAYA (İzmir) - Nerede yazıyor?
ATİLLA KART (Konya) - Hangi yasada var?
Yasal dayanağı yok.
BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar; müdahale
etmeden dinleyelim.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, burada, iki tercih yapma hakkına sahiptir Devlet Bakanlığı ve
SHÇEK; ya Danıştayın kararını bekleyerek olabilecek mağduriyetleri engelleyici,
bekletici mesele yapabilir, ya da bunu beklemez, icraî işlem yapar, tahsil
yoluna gider, neticede Danıştayın kararı olumsuz çıkarsa, bunu faiziyle geri
öder. Bu konuda takdir hakkı vardır; altını çizerek söylüyorum, bu bir takdir
hakkıdır.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Hangi kitapta
yazıyor?
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu bir takdir
hakkıdır.
ATİLLA KART (Konya) - Niye yürütmenin
durdurulması talebinde bulunuyorlar?
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Sizler de biliyorsunuz
Atilla Bey, siz de avukatsınız; inanıyorum ki, mutlaka, kurumlara ilişkin
davalarınız da olmuştur. Türkiye'de teamül haline gelen bir hadise vardır; o
da, kurumlara yönelik davalarda ya da kurumların birbiri arasındaki davalarda
temyiz sonucu kesinleşmeden, kesin hüküm halini almadan işlem yapılmaz; bu,
Türkiye'nin bir teamülüdür; bu, bugünün hadisesi değildir. Bu nedenle, Devlet
Bakanlığı, bu konuda takdir hakkını, Danıştay kararının beklenmesi yönünde
kullanmıştır; bunun da, hukuka aykırı hiçbir tarafı, kanuna aykırı hiçbir
tarafı yoktur. Bunu, görevi kötüye kullanmak olarak değerlendirmek, tamamen
hukukdışı, hukuku bilmeme, hukuku anlamama ya da hukuku kasıtlı olarak başka
bir yöne çekmekten başka hiçbir şey değildir.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Hukuk değil o,
guguk!..
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Olayın bir diğer
tarafında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı var. Ben, Kılıçdaroğlu'nu da dinledim;
bir cümleyle dahi Tarım ve Köyişleri Bakanlığından bahsetmedi; zaten,
bahsedebilecek durum yok. Neticede, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konuda,
hukuk adına yapılması gereken tüm işlemleri yapmış ve hiçbir şekilde, hukuken
sorumlu tutulabilecek bir eylemin içinde değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben, özellikle AK Parti Grubundaki arkadaşlarıma söylüyorum: Ben
bir hukukçuyum, ondört yıl avukatlık yaptım, bu dosyayı da satır satır başından
sonuna inceledim. Her iki Bakanlığımızla ilgili olarak, kesinlikle, hiçbir hukuka
aykırılık yoktur, görevi kötüye kullanma suçunu isnat edebileceğiniz en ufak
bir eylem ve işlem burada bulunmamaktadır. Benim gönlüm rahat, sizin de
gönlünüz rahat olsun.
Son olarak bir şeyi söylemek istiyorum.
Konuşmamın başında özellikle bir şeye değindim, dedim ki, 1983 yılında SHÇEK
kuruldu; 2001 yılına kadar, hiçbir Allah'ın kulu, burada SHÇEK'in hakkını
koruyacak işlemde bulunmadı; bunun içinde, 1991-1995 yıllarında, önce SHP,
sonra CHP olarak devam eden koalisyon ortaklığı da dahil. Bu ortaklığın
içerisinde Çocuk Esirgeme Kurumunun bağlı olduğu Devlet Bakanlığı sizdeydi; ne
yaptınız allahaşkına?! (CHP sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Ne ilgisi var
yahu!
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Niye bu yetimin,
öksüzün, garibin hakkını savunmak için düşünmeye bile yeltenmediniz?! (CHP
sıralarından gürültüler)
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - En azından şunu
yapmadık!
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.
Siz de toparlayın lütfen.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - En azından şunu
yapmadık! Ne ilgisi var!..
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Ne alakası var!
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Eğer bir görevi
kötüye kullanma arıyorsanız, açın defterleri geriye doğru, 1991-1995 yıllarını,
size bağlı Devlet Bakanı olarak çalışanlar, neden 1983 yılında kurulan ve 18
inci maddesinde "pay hâsılatı" olarak yer alan bu konuyu takip
etmedi; yetimin, öksüzün, garibin hakkını aramak için çalışma yapmadı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Siz mi
aradınız?! Siz mi aradınız?! Yargı kararlarını bile uygulamıyorsunuz!
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bugün, en azından
yargısal bir kararın sonucunu beklemek suretiyle -ki, bundan onbeş gün önce bu
yargısal karar da kesin hüküm olarak artık çıkmıştır; Danıştay, 30 Mart
tarihinde bu husustaki kararını vermiştir- biz, Devlet Bakanlığımız, SHÇEK
aracılığıyla bu konunun takibini yapıyoruz ve 2001 yılından -ki, geride kalan
onsekiz yılı, maalesef, tahsil edemeyeceğiz; bu konuda geçmiş dönemlerde sizin
de içinde bulundunuz koalisyon hükümetleri dönemlerinde hiçbir eylem ve işlem
yapılmadığı için artık onu tahsil etme imkânımız da kalmadı- bugüne ve bundan
sonra devam edecek tüm tahsilatlar için gereği yapılacaktır.
Gereğiyle ilgili işlemler başlamıştır; bu
konuda da kimsenin endişesi olmasın diyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Beceremedin!
BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, İzmir
Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Baratalı, süreniz 10 dakikadır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Eski hesabı ne
zaman vereceksiniz, haydi bakalım?!
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Yavuz hırsız ev
sahibini bastırıyor!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - O hesabı da
soracağız sizden...
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan,
ben sükûneti bekliyorum, siz de süreme bakın lütfen.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, karşılıklı
konuşmayı ve aramızda konuşmayı kesersek, daha uygun bir ortamda Sayın Bülent
Baratalı'yı dinleme olanağı buluruz.
Buyurun Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (İzmir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Ben de, görüşülmekte olan soruşturma önergesi
hakkında, şahsım adına, düşündüklerimi Yüce Meclise ileteceğim; hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu soruşturma önergesiyle, bir
bakan hakkında denetim yapıyor Meclis. Bu, bir denetim önergesi. Anayasamızın
100 üncü maddesi ve İçtüzüğün 107 nci maddesinden destek alan, dayanak bulan
bir denetim hakkını kullanıyoruz.
Konumuz, SHÇEK'in yasal hakkı olan ve 2828
sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesinde
vücut bulan bir gelirin, bir payın, yasaya aykırı olarak, bu Kuruma
aktarılmamasıdır. 18 inci maddede, bu Kurumun görevlerini yapabilmesi için
ihtiyacı olan akçalı olanaklar içinde -(h) fıkrasında şöyle söylemiş kanun
koyucu- kanunla kurulmuş olan Spor-Toto, Millî Piyango gibi şans oyunları
tertip eden kuruluşların aylık hâsılatlarının yüzde 1'inin kuruma
aktarılmasıyla elde edilecek gelirleri de sayılmış.
Yine, (k) fıkrasında, bu lazımeyi yerine
getirmeyenler hakkında yüzde 5 aylık gecikme faiziyle, bunların tahsilini
olanak içinde bırakmıştır.
Olayımızda ise, yine, bu 2000'li
tarihlerde bir dava açılmış; çünkü, Türkiye Jokey Kulübü, bu madde gereğince
yatırması gereken payları yatırmadığı için, Çocuk Esirgeme Kurumu, 2002 yılında
bir dava açmış; Ankara 6. İdare Mahkemesinde, 2002/1337 sayılı kararla, bu
kurumun talebi haklı görülmüş ve Türkiye Jokey Kulübünün aylık hâsılatından
-iddia gibi, talep gibi- Genel Müdürlüğe pay verilmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
Davalı, bu iptal kararından sonra, otuz
gün içinde, düşünmüş taşınmış; ya kararı yerine getirecek ya da yasal olan
temyize gidecektir; temyiz mercii Danıştay. Nitekim, ikinci yol tercih edilmiş
ve davalı, Danıştaya gitmiş temyiz olarak. Danıştay da, verdiği kararla -10.
Daire, 25.3.2003 tarihli 2003/636 sayılı kararla- yürürlüğün durdurulması
talebini oybirliğiyle reddetmiştir; yani, şimdi, artık, davalı idarenin elinde,
uyulması gereken, yasal, mahkemeden geçmiş olan bir karar vardır.
Şimdi, benden önce konuşan arkadaşımız, takdir
hakkından bahsetti. Takdir hakkı çok göreceli bir kavram değil; takdir hakkının
kullanılmasının yasal sınırları vardır. Eğer, bir idare mahkemesi ve onun
üzerindeki bir mahkeme, bunu, takdir hakkının sınırlarını sınırlandırmış ise;
yani "buna uymanız gerekiyor" dese, ona uymak zorundasınız.
Eğer buna uymazsanız, Anayasamızın 125
inci maddesi gereği ve kanunsuz emri düzenleyen yine Anayasanın 137 nci maddesi
gereği ve yine bunların yaptırımını ortaya koyan Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesi gereğince, görevinizi kötüye kullanmış olursunuz.
Şimdi, burada, iki tane görevi kötüye
kullanma durumu var. Bir tanesi, görevi yapmamaktan ve yaptırmamaktan
kaynaklanan bir görevi kötüye kullanma var; ikincisi de, mahkeme kararlarını
uygulamamaktan dolayı bir görevi kötüye kullanma kararı var.
Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesindeki
görevi kötüye kullanma suçu, mahsus kast altında işlenen bir suçtur; yani,
suçlu, bu işi, bilerek, bilinçaltında yapar. Bu da aynı; işte, bu konuda
verilmiş olan mahkeme kararlarını uygulamamak ve bunlara direnmek, bir mahsus
kast altında suç işlemekten ibaret bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, diğeri, bu, Jokey
Kulübünün ödemesi gereken paranın ödenmesi sıralarında -arkadaşlarımın da ifade
ettiği gibi, Sayın Kılıçdaroğlu'nun- Bakanın önüne bir dilekçe geliyor. Bu
dilekçede, bu paraların ödenmemesi gerektiğini ve ödenmemeden dolayı meydana
gelen olaylarda, suç talebinde, suçluluk talebinde bulunmaması; yani, bunları
uygulamayanlar hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaması
isteniyor. "Saygılarımla" diyor Türkiye Jokey Kulübü Vekili Mahmut
Savaş; ama, görüyoruz ki, değerli arkadaşlar, şu anda Kabinede görev yapan bir
arkadaşımızın da çocuğu bu avukatlar grubunun içerisinde.
Şimdi, ancak, şöyle diyor: "Açıklanan
nedenler doğrultusunda, Ankara 6. İdare Mahkemesi, 23.10.2002 gün, 2002/456
esas, 2002/1377 karar sayılı kararının uygulanması talebinin karar
kesinleşinceye kadar ertelenmesini ve yine açıklanan nedenlerle, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı yetkilileri hakkında, kararın uygulanmaması sebebiyle
cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmamasını emir ve müsaadelerinize
arz ederim."
Şimdi, böyle bir dilekçenin altına Sayın
Bakanın yazdığı yazıyı sizlerin takdirlerine sunuyorum; yani, burada Sayın
Bakanın yazdığı yazılı ifade bir evrak havale ifadesi değildir. Bu ifade, bir
emir ve buyurma ifadesidir. Bakın, Sayın Bakan, 4.8.2003 tarihinde aynen şöyle
söylüyor: "SHÇEK Genel Müdürlüğüne; ilgilinin talebi doğrultusunda
gereğini yapınız." Şimdi, bu bir emir, bu bir buyurma. Şimdi, bu basit bir
havale yazısı değil. Emir veren, yapılması istenilen kesin bir emir bu. Ne
diyor: "İlgilinin talebi doğrultusunda gereğini..." Oysa, bunu
yazacağına, kaşenin altına, falan makama diye, SHÇEK Genel Müdürlüğüne yazsaydı,
Sayın Bakan, bunlardan, hem Anayasa gereği hem de Türk Ceza Kanununun 240 ıncı
maddesi gereği sorumlu olmazdı; ama, ifade açık, gayret açık; düşünce açık. 240
ıncı madde de aynen böyle söylüyor: "Görevi kötüye kullanma suçu mahsus
kast altında işlenen bir suçtur."
Efendim, yürütmenin durdurulması kararları
takdire tabi bir olay değil. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargı erkinin en
önemli unsurudur. Bu kararı uygulamayanlar hakkında kesin hüküm verilir değerli
arkadaşlar. Aynen, Sayın Başbakanın, Darülacezede uygulamadığı bir mahkeme
kararından, oniki ay hapse mahkûm olması gibi bir olaydır bu. O zaman da,
mahkeme, Sayın Başbakanı, İstanbul Belediye Başkanı iken, bu konulardan
yargılamış ve oniki ay hapse mahkûm etmiştir.
Tabiî, Çocuk Esirgeme Kurumuna, kimsesizlere,
yoksul, evsiz barksızlara harcanması gereken para, şu anda Jokey Kulübünde
bulunmaktadır. Bunun mertebesi 25 trilyon lira civarındadır, faizsiz. Bu, fakir
fukaraya -Başbakanın ifadesinde söylediği gibi- garip gurebaya, tüyü bitmemiş
yetime gideceğine, şu anda, Türkiye Jokey Kulübü tarafından bu
değerlendirilmektedir.
Değerli arkadaşlar, bunları, ben, sizlerin
vicdanlarına sunuyorum. Ben, sizlere bunu arz ediyorum. Sayın Bakan, bu
Bakanlığı taşıyamamaktadır. Aynen Urla Barbaros Çocuk Köyünde olduğu gibi.
Bakın, orada ortalık ayağa kalktı, 20'ye yakın insan tutuklandı; ama, ne yazık
ki, ne kadar üzücü ki, burada ikaz etmemize karşın, Sayın Bakan, Manisa'dan
müdürü İzmir'e tayin etti ve ağır cezada daha yargılanma başlamadan -hukukçu
arkadaşlar çok iyi bilir- tensiple bütün sanıklar tahliye edildi, değerli
arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla)- 2 dakika da
alacağım var Sayın Başkan; geç başladım; biliyorsunuz, sükûnet yoktu. İzin
verirseniz...
BAŞKAN- Devam edin; sürenizi vereceğiz.
BÜLENT BARATALI (Devamla)- Şimdi, Jokey
Kulübü, madem bunu uygulamayacaktınız, neden yargıya gitti, neden yürürlüğü
durdurma kararlarını istedi?! İşte burada sorumlular ortadadır. Yani, burada
sorumlu, bir defa, siyasî olarak Sayın Bakandır, onun arkasından SHÇEK'in Genel
Müdürüdür; ayrıca, Tarım ve Köyişleri Bakanıdır ve onun bürokratlarıdır. Neden;
Sayın Tarım Bakanı da, bu kanuna aykırılıkları, hukuka aykırılıkları sessizce
izlemiş ve gereğini yapmamış; dolayısıyla, Anayasanın 125, 137 ve Türk Ceza
Kanununun 240 ıncı maddelerini ihlal etmiştir.
Değerli arkadaşlar, şimdi bunu böyle ifade
ettikten sonra, bakın, şöyle bitirmeye çalışıyorum. Garip gureba, fakir fukara,
tüyü bitmemiş yetim hakkı, vatan ve millet edebiyatı yapanların düştüğü durum
hepimizin gözü önündedir. Bunu ibretle izliyoruz, izlemeye devam edeceğiz.
Halkımız da bunu merakla ve ibretle izliyor, bakalım ne sonuç çıkacak Meclisten
diye.
"Damardan gireceğiz, yolsuzlukların
kökünü kazıyacağız" diyenlerin durumunu biraz sonra, değerli arkadaşlarım
-vicdanlarına seslendim az önce- vereceğiniz oylarla göreceğiz.
"Yolsuzlukların damarına
gireceğiz" diyenlere, halkına böyle söz verenlere bir bakın. Yolsuzluk
damarına gireceklerine, bir avukatın cüzdanına girip, bunu özel olarak
şişiriyorlar ve buradaki kamu çıkarını özel bir çıkara yeğliyorlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
aynen "ak enerji yolsuzluğu" gibi, bu yolsuzluktan doğan çocuk da,
nesebi sahih bir çocuktur. Bu çocuğun anası babası bellidir. Bu çocuğun anası
ve babası AKP İktidarının kendisidir. Aynen ak enerji yolsuzluğu gibi nesebi
tartışılmayacak şekilde bir yolsuzluktur bize göre ve bunun kararı, şimdi
kucağına verilmiş olan Sayın Başbakanın elindedir.
Yine, ikibuçuk yıldır uğraşmasına karşın,
çiftçiye verilecek ucuz mazotun rengini tutturamayanları, elinde enjektörle
damar arayan, nedense, bir türlü damar bulamayan Sayın Başbakanı ibretle ve
şaşkınlıkla izliyoruz.
Sayın Başbakanım, elinizdeki enjektörü,
lütfen, belli olan iki isme, iki ismin damarlarına batırınız. Biz tavrınızı
izliyoruz; ya elinizdeki enjektörle damardan girin ya da bundan sonra gariban,
garip gureba ve tüyü bitmemiş yetim, millet ve vatan edebiyatını bırakın; bu,
olmuyor çünkü. Çünkü, bu olayda, tüyü bitmemiş olan çocuklarımızın, bakıma
muhtaç olanların, kimsesizlerin hakkı yenmiştir ve Jokey Kulübünü
zenginleştirmek uğruna hakları yenmiştir.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Jokey Kulübü,
iflas etti, merak etmeyin.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bu nedenle,
üzeri örtülemeyecek kadar açıkta bulunan bu işi örtmeyin; gelin, hep beraber,
vicdanlarımızın ve ettiğimiz yeminin sesini dinleyip arkadaşlarımızın verdiği
bu konudaki önergeyi destekleyelim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Aziz Akgül, Diyarbakır
Milletvekili, şahsı adına üçüncü söz hakkı.
Buyurun Sayın Akgül; söz sizin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel
Müdürlüğü ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında bir gelirin bir kamu
kurumundan diğer bir kamu kurumuna aktarılmasıyla ilgili bir ihtilaf üzerine,
Cumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri bir soruşturma önergesi
vererek, bunun bir yolsuzluk şeklinde değerlendirilmesini öne sürmektedirler.
Açıkçası, burada, Cumhuriyet Halk
Partisinin değerli sözcülerinin ortaya koyduğu değerlendirmeye baktığımızda,
ciddî manada gerçeğin saptırıldığını görebiliyoruz. Bunu iki noktada, müsaadenizle,
ortaya koymak istiyorum.
Efendim, burada, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu katma bütçeli bir idare. Dolayısıyla, buradan elde edilecek,
yani Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Türkiye Jokey Kulübüne bir protokolle
devretmiş olduğu yüzde 1'lik hâsılatın tahsil edildikten sonra geleceği yer
hazinedir. Dolayısıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun kendi
bütçesine aktarılmış gibi, ilave bir meblağ gibi görülen bu meblağ, aslında,
bütçeye aktarılacak, hazineye aktarılacak olan bir meblağ. Aynı zamanda, bu
kurum, hazineden de bu meblağı almaktadır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sizin
bildiğiniz gibi değil; SHÇEK Yasasını açın okuyun, öyle gelin.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Siz maliyeci olarak
bunu en iyi bilenlerdensiniz, Sayın Kılıçdaroğlu.
Dolayısıyla, burada, iki kamu kurumu
arasındaki ihtilaftan kaynaklanan bir gelir transferi meselesi vardır. Burada
bir yolsuzluk, bir suiistimal veya görevi kötüye kullanmayla ilgili zerre kadar
bir işlem yoktur.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bakın, burada,
Ankara 6. İdare Mahkemesi, zaten, kararında çok net bir şekilde bir ihtilafın
varlığından bahsediyor. Kararın ikinci sayfasında aynen şöyle diyor:
"Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından at yarışlarından
elde edilen aylık hâsılatın yüzde 1'inin, 2828 sayılı Kanunun 18/h maddesi
uyarınca kurumlarına aktarılması isteğiyle yapılan başvurunun, at yarışları
düzenleme yetkisi devredilen Türkiye Jokey Kulübünün kanunla kurulmamış olduğu
gerekçesiyle reddedildiği; böylece, iki kurum arasında bu gelir transferiyle
ilgili bir ihtilaf var. Çocuk Esirgeme Kurumu, bunun, yüzde 1'in kendilerine
aktarılmasını istiyor; diğer kurum, yani Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ise Türkiye
Jokey Kulübe şu anda kanunla kurulmuş bir kuruluş olmadığı için, bunun
transferinin hukuken mümkün olmayacağı şeklinde bir mütalaa getiriyor. Böylece,
iki kamu kurumu arasında bir ihtilaf oluşmuştur, bir hukuk davası vardır;
dolayısıyla, Çocuk Esirgeme Kurumu, bununla ilgili, biliyorsunuz, 6. İdare
Mahkemesine gidiyor Tarım ve Köyişleri Bakanlığı aleyhine; oradan Çocuk
Esirgeme Kurumunun lehine karar çıkmasına rağmen Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
bunu temyiz ediyor.
Yine, Sayın Kılıçdaroğlu devlette genel
müdür olarak görev almıştır; bu tür davalarda, iki kamu kurumu arasındaki
davalarda nihai neticenin alınması beklenir ve bunu en iyi bilenlerden birisi
de Sayın Kılıçdaroğlu'dur. Dolayısıyla, bu şekilde bir teamül de bütün kamu
kurumları arasında yerleşik bir teamül olarak görülür.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Yürütmeyi durdurma
reddedilmiş.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Ne olmuş; sizin
burada verdiğiniz soruşturma önergesinin tarihi 24 Mart 2005; aslında altı gün daha
bekleseniz, yani Danıştaydan karar çıkmış olsa -ki, 30 Marta bu karar çıkmış
durumda- dolayısıyla böyle bir soruşturma önergesinin verilmesine de gerek yok.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Faizi kim
ödeyecek?
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Zaten Danıştayın aldığı
kararla -ki, gerekçeli karar henüz neticelenmedi- gerekçeli karar ortaya
çıktıktan sonra faiziyle birlikte bunlar tahsil edilir; yalnız, burada
hepimizin dikkat etmesi gereken husus; faiziyle birlikte tahsil edilecek olan
meblağ sanki birilerinin şu anda cebinde, yani üçüncü şahısların cebinde.
Dolayısıyla, burada bir yolsuzluk yapılmış üçüncü şahıslara ve ondan sonra da
bu yolsuzluğun üzerine gidiyoruz...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet,
aynen öyle; Jokey Kulübünün cebinde.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Kesinlikle böyle
bir şey... Olan ne, biliyor musunuz; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
bütçesinde. Çünkü, Jokey Kulübünün bütün bütçesi Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının kontrolünde ve onun onayıyla bütçe onaylanıyor; nereye yatırım
yapacağını, hangi kuruşun nereye harcanacağını Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
belirliyor. Zaten öyle olduğu için, Çocuk Esirgeme Kurumunun açtığı dava, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığıyla alakalı. Onun için, iki kurum arasında ihtilaf
olabilir; zaten, öyle anlaşılıyor ki, burada, kanundan gelen muğlak bir
anlaşmazlıktan dolayı bir durum ortaya çıkmış ve dolayısıyla, bunun çözümüne
yönelik olarak da mahkeme nihaî kararını vermiştir şu anda.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim!..
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bu mahkeme kararından
sonra, burada, faiziyle birlikte bu tahsil edilecek. Yalnız, burada dikkat
etmemiz gereken husus, sanki, faiziyle beraber tahsil edeceğimiz meblağ nereden
gelecek biliyor musunuz; hazineden alınacak, tekrar hazineye girecek; iki tane
kamu kurumu; yani, burada, sizin üzerinde özellikle durduğunuz, sanki,
birilerinin menfaat elde ettiği şeklindeki anlayış kesinlikle yanlıştır,
kesinlikle bir çarpıtmadır ve bunu, açıkçası... Sayın Kılıçdaroğlu, sizleri çok
yakından bildiğim için, özellikle vergilerin tasarruflu kullanılması noktasında
sizinle beraber yaptığımız çalışmalardan da biliyorum; çok hassassınız bu
noktalarda; ama, burada, tüyü bitmemiş yetimin hakkının kaybıyla ilgili zerre
kadar bir husus yok; aynı zamanda Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili... Bakın, hep
böyle, özellikle, o özürlü, gerçekten korunmaya muhtaç çocukları önplana
çıkarmak suretiyle bir hassasiyet, böyle bir ortam oluşturuluyor. Onun da,
hükümetimizin 2002 yılından bugüne kadar oraya ayırdığı bütçe rakamlarını
verdiğimiz zaman, dikkat edecek ve göreceksiniz ki, bizler, gerçekten çok
hassas bir şekilde buna dikkat ediyoruz ve dolayısıyla, Çocuk Esirgeme
Kurumunun gelirlerine yönelik olarak da zerre kadar bir değerlendirme yok.
Katma bütçeli olan bir idarenin gelirleri nasıl tesis edilir Sayın
Kılıçdaroğlu? Bunları en iyi bilenlerden bir tanesi sizsiniz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) -
Yarışlardan gelecek yüzde 1'lerle...
BAŞKAN - Sayın Akgül, siz, Genel Kurula
hitap edin, şahsa değil.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Efendim, bununla
ilgili, zaten, oradaki meblağlar da Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının bütçesinde
yer alan değerler. Onlarla ilgili herhangi bir kayıp yok. Faizleriyle beraber,
bunlar, 2001 yılından itibaren tahsil edilip, hazineye devredilecektir.
Şimdi, ben, size, Çocuk Esirgeme Kurumuna,
hükümetimiz döneminde aktarılmış olan, bütçeye aktarılmış olan veya bütçe
rakamlarını vermek istiyorum.
2002 yılında Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumunun bütçesi 121 trilyon 619 milyar. Biz, biliyorsunuz, 3 Kasım 2002'de seçilip geldikten sonra, oraya
çok fazla müdahale etmedik; o, geçmiş hükümetin rakamı; ama, bizim bütçemizde
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna ayırdığımız meblağ ise, bakın,
yaklaşık yüzde 80 mertebesinde artırılmış meblağ bu ve 229 trilyon 993 milyar
liraya çıkarmışız bunu. 2004 yılında 297 trilyon 828 milyar liraya çıkarmışız,
2005 yılında 350 trilyon 580 milyar liraya çıkarmışız. Dolayısıyla, burada ima
edildiği veya açıkçası ifade edilmek istenen, bu yavrularımızın, özürlü ve
bakıma muhtaç çocuklarımızın bakımına yönelik olarak herhangi bir noksanlık
oluşturulmamıştır; onun aksine, bütçedeki rakamlar artırılarak devam
ettirilmiştir.
Şimdi, efendim, bu soruşturma önergesinde
öne sürülen diğer bazı hususlar var; onları da ben, müsaadenizle, bilgilerinize
sunmak istiyorum.
Soruşturma önergesindeki bir diğer
değerlendirmede, ilk derece mahkemesi kararının uygulanmaması nedeniyle fakir
fukaranın, yetimin, öksüzün ihtiyaçlarında kullanılacak gelirin azaltıldığı
ifade ediliyor. Biraz evvel, bunu, bütçedeki artış rakamlarını tek tek vermek
suretiyle, bunun kesinlikle gerçekleşmediği noktasında da ifade ettim.
Bir diğer husus; fakir fukaranın, yetimin,
öksüzün ihtiyaçlarında kullanılacak paranın tahsil edilmediği iddiası, tamamen
bir saptırma ve polemikten ibarettir. Tartışma, ihtilaf konusu bedelin, Tarım
Bakanlığının kontrolündeki bütçede mi yoksa genel bütçede mi olacağı
noktasındaki bir değerlendirmedir. Zaten, bununla ilgili mahkemeye gidilmiştir.
Diğer bir değerlendirme; öteden beri at
yarışlarından elde edilen gelirlerden Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna pay ödendiği. Sanki, böyle bir pay alınmış da daha evvel, bizim
hükümetimiz döneminde, şu veya bu şekilde bunun engellendiği şeklinde bir
değerlendirme yapılmış ve bunun sonradan durdurulduğu izlenimi uyandırılmak
isteniyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bugüne kadar at
yarışlarından elde edilen gelirlerden Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna hiçbir ödeme yapılmamıştır. Zaten, 2002 yılındaki bu talep de, ihtilaf
ve farklı yaklaşımlar sebebiyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca reddedilmiş,
mahkeme noktasında da neticelendirilmiş ve bu neticelenen duruma göre de,
bunlar faizleriyle birlikte tahsil edilerek hazineye irat kaydedilecektir. Bunları,
üzerinde durarak, tekrar tekrar ifade etmek istiyorum. Katma bütçeli bir idare
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu; dolayısıyla, buradan, Tarım
Bakanlığından elde edilecek olan gelir, yine hazineye devredilmiş olacaktır;
yani, farklı herhangi bir şey yok; paranın bir cepten alınıp bir başka cebe
transferinden başka bir husus değil.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Niye dava açılıyor o
zaman?!
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Efendim, burada
açılan dava, sadece Çocuk Esirgeme Kurumunun kendisine böyle bir payın aktarılması
gerektiği yönündeki bir dava; başka herhangi bir husus yok.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Siz de
beğenmiyorsunuz ve uygulamıyorsunuz!
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Alınacak olan bu
meblağ da, katma bütçeli bir değerleme olduğu için, hazineye devredilecektir.
BAŞKAN - Aziz Bey, lütfen Genel Kurula
hitap edin; karşılıklı konuşmayın.
Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Ben, son olarak...
YILMAZ KAYA (İzmir) - Sonuçta kararı siz
veriyorsunuz!
BAŞKAN - Sayın Yılmaz Kaya, hatibi dinleyin.
Siz de Genel Kurula hitap edin.
AZİZ AKGÜL (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, iki kamu kurumu arasındaki tamamen hukukî ihtilaftan ortaya
çıkan bu durum karşısında, herhangi bir yolsuzluktan veyahut da görevi kötüye
kullanmaktan söz etmek mümkün değil; çünkü, burada, tamamen hukukî bir ihtilaf
vardır; bu ihtilaf da 30 Mart 2005 tarihinde neticelenmiştir Danıştayın verdiği
kararla, bu karar doğrultusunda her iki kurum işlem yapacaktır.
Burada, ben, son olarak şunu söylemek
istiyorum açıkçası; biz, israfı, gereksiz, amaçsız ve yararsız bir işlem olarak
tarif ediyoruz. Buradaki, şu anda 30 Mart 2005'ten sonra, özellikle
Danıştaydaki karar neticelendikten sonra, bu soruşturma önergesinin gereksiz,
amaçsız ve yararsız bir soruşma önergesi olduğunu ve herhangi bir kamu yararı
gözeterek verilmediği hususunda kanaatim hâsıl olmuştur.
Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - İçtüzüğün 69 uncu
maddesine göre, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na ait olmayan ve ona, onunmuş gibi
atfolunan birtakım düşünceler ifade edilmiştir. İçtüzük madde 69'a göre, Sayın
Kılıçdaroğlu'na söz, cevap hakkı talep ediyoruz.
BAŞKAN - Sayın Koç, bu, kişisel bir konu,
Sayın Kılıçdaroğlu'yla ilgili.
Sayın Kılıçdaroğlu, 69 uncu maddeye göre
söz istiyorsunuz; gerekçenizi söyleyebilir misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Tabiî
efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Mecliste avukatlık
olmaz efendim; kendisi istesin sözü.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Şu
gerekçeyle...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sizi ilgilendiren bir
konu yok.
BAŞKAN - Biz, Divan olarak gerekli
müdahaleyi yapıyoruz.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - 69 uncu
maddeye göre...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) - İyi ki söyledin
ha!.. İyi ki söyledin!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - 69 uncu
maddeye göre...
Efendim, biz, prosedüre belki uygun olur
diye söyledik.
BAŞKAN - Mikrofonunuzu açalım, yerinizden,
mikrofonunuzu açalım, öyle konuşun; herkes duysun. Mikrofonunuz açıldı
herhalde...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet;
teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
69 uncu maddeye göre "ileri sürmüş
olduğu görüşten farklı bir görüş kendisine atfolunan hükümet, komisyon, siyasî
parti grubu veya milletvekilleri açıklama yapabilir veya cevap verebilir"
diye...
BAŞKAN - 69 uncu maddeyi biliyoruz; ama...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Benim
görüşümü...
BAŞKAN -
...siz, niye söz istiyorsunuz onu anlatın bize.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Sayın
Akgül, hazineye aktarılan bir paradan söz etti. Benim de o konuyu ileri
sürdüğümü ve bildiğimi söyledi. Burada, hazineye aktarılan bir para söz konusu
değil, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna aktarılması gereken bir para
var. Bu konuyla ilgili açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Peki... Ben de Sayın Akgül'ün
konuşmasını yakından takip ettim. Bu söylediğiniz konuda ve başka konularda
size atıfta bulundu.
Buyurun, çok kısa bir süre içinde,
yerinizden, bu konuyla ilgili... İsterseniz kürsüye de gelebilirsiniz; ama,
yerinizden de yapabilirsiniz açıklamayı.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Nasıl
takdir ederseniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun o zaman, kürsüden yapın;
fakat, yeni bir sataşmaya mahal vermeden, sadece, biraz önce de belirttiğiniz
konuya açıklık getirmek üzere konuşmanızı rica ediyorum ve bu süre çok kısa
olacak, 2-3 dakika içinde bitirmenizi rica ediyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Değerli
arkadaşlar, çok kısa, Sayın Akgül, konuşmasını yaparken, kamu kuruluşundan
aldığı paranın bir başka kamu kuruluşuna aktarılacağını ifade etti. Bu sefer
davaya taraf Tarım Bakanlığı, artı, Türkiye Jokey Kulübü de var; niye Türkiye
Jokey Kulübünü ısrarla görmek istemiyor arkadaşlarımız?! Hazineye devredilecek
deniliyor...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Hayır, öyle
değil...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) -
Hanımefendi, sizin de Jokey Kulübüyle ilginiz var mı bilmiyorum; ama, çıkıp
kürsüde konuşursanız seviniriz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Yarış Atı
Sahipleri ve Yetiştiricileri Derneği Başkanıyım...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Şöyle bir,
Türkiye Jokey Kulübünün internet sitesine girerseniz, o sitede, toplanan at
yarışları hâsılatının nerelere dağıtıldığını görürsünüz; burada hazine diye bir
şey yoktur. Dolayısıyla, hazineye devredilecek değil, doğrudan doğruya Çocuk
Esirgeme Kurumunun kendi kuruluş yasasının gereği olarak, bahis oyunlarından
oraya yüzde 1 pay aktarılması öngörülüyor. Amaç, yoksulları, kimsesiz çocukları
korumak. Biz, bu amacın altını çizmek istedik.
Yine, Sayın Akgül, bunun, mutlaka, nihaî
karar kesinleştikten sonra yerine getirileceğini söyledi. Adlî yargıda Sayın
Akgül'ün dediği doğrudur; ama, idarî yargıda böyle bir kural söz konusu değil.
Böyle bir kural olmadığı için, adlî yargıda olmayan, ama idarî yargıda olan
yürütmeyi durdurma kararı vardır. Niye yürütmeyi durdurma istiyor, niye acaba?!
Çünkü, o kararı uygulayın diyor mahkeme. Siz, o kararı ısrarla
uygulamıyorsunuz, yürütmeyi durdurma kararına rağmen. Bu, suç değil mi
arkadaşlar?!
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son söz,
haklarında soruşturma açılması istenilen Devlet Bakanı Güldal Akşit ile Tarım
ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'ye aittir.
Hanımefendilere öncelik ve protokol
gereği, önce Sayın Güldal Akşit'i kürsüye davet ediyorum.
Buyurun Sayın Akşit. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Türkiye Jokey Kulübü tarafından düzenlenen
at yarışı hâsılatından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun pay
almasını engellediğimiz iddiasıyla benim ve Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız
hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeyi görüşmek üzere
toplanmış bulunuyoruz. Ben de, sizleri bilgilendirmek üzere söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, konunun içyüzünü ve tarafımızca
yapılmış herhangi bir engelleme olmadığını, bir suiistimal olmadığını değerli
önerge sahiplerinin de bildiğine eminim; ancak, bu önerge vesilesiyle hem konu
hakkında sizleri bilgilendirmek hem de sosyal hizmetler konusunda -eğer vakit
müsait olursa- siz değerli milletvekili arkadaşlarıma bilgi vermek üzere
huzurlarınızdayım.
Öncelikle, Meclis soruşturması önergesinde
bahsi geçen konunun kısaca yasal boyutunun 2001 yılından bugüne kadar bu yönde
yürütülen çalışmaları ve Meclis soruşturmasında yer alan, yanlış yorumlara
sebebiyet veren mesnetsiz iddiaları sırasıyla cevaplamak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 1953 yılında kabul edilen At Yarışları Hakkında Kanun, at
yarışları yapma ve müşterek bahis düzenleme yetkisini Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına vermiştir ve aynı kanunla Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu
yetkisini, at yetiştirme ve ıslahını teşvik gayesiyle kurulmuş olan kamuya yararlı
derneklere devredebileceğini de düzenlemiş bulunmaktadır. Bu konudaki gerekli
yasal düzenleme -incelemek isteyen olursa- buradadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı da, kanunun
kendisine verdiği bu yetkiyi kullanarak, muhtelif tarihlerde ve muhtelif şehirlerde
at yarışı ve müşterek bahis düzenleme yetkisini Bakanlar Kurulu kararlarıyla
ki, bu Bakanlar Kurulu kararlarının tarihleri 1980, 1993 ve 1998
tarihleridir... Yalnız, burada şu hususa dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye
Jokey Kulübü, bu yetkiyi devralmakla, tamamen bağımsız hareket eden bir dernek
olarak görülmemelidir; çünkü, gerek yukarıda belirttiğim kanun ve gerekse devri
düzenleyen Bakanlar Kurulu kararı, Türkiye Jokey Kulübüne, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıyla yapılacak protokol hükümlerine ve Bakanlıkça verilecek
direktiflere uyma mecburiyetini de getirmiş bulunmaktadır.
Şimdi, konunun, Bakanlığıma bağlı Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunu ilgilendiren yönünü, sizlere kısaca arz
etmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 18 inci maddesi, kurumun gelirlerini
düzenlemektedir. Bu maddeye göz attığımızda, bu gelirler arasında -okuyorum-
kanunla kurulmuş Spor Toto, Millî Piyango gibi şans oyunları tertip eden
kuruluşların aylık hâsılatlarının yüzde 1'inin de kuruma gelir olarak
aktarılmasının yer aldığı görülmektedir.
18 inci maddede yer alan bu ifadeye
dayanarak, yasal düzenlemenin yapıldığı 1983 yılından itibaren bugüne dek,
gerek Millî Piyango İdaresince gerek Spor Toto Teşkilatı tarafından, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna yüzde 1 pay ödenmeye başlanmış ve devam
etmektedir; ancak, bu tarihten 2001 yılına kadar, at yarışlarıyla ilgili olarak
herhangi bir talep, ödeme, yazışma gündeme gelmemiştir; taa ki, Çocuk Esirgeme Kurumu
tarafından, bu uygulamanın at yarışlarını da kapsaması gerektiği düşüncesiyle
yazışma başlatılıncaya kadar, ki, bu tarih de 22.8.2001 tarihidir.
Bu tarihte yapılan, başlatılan yazışmayla
talepte bulunulmuş Tarım ve Köyişleri Bakanlığından; ancak, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun bu talebinin
reddi üzerine -ki, buradaki gerekçede, ben, size aynen ifade edeceğim- yasal
yola başvurulmuş ve idarî dava açılmış bulunmaktadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı cevabî
yazısında -bizim ilk müracaatımızda, Kurumun ilk müracaatında- bu konudaki
haklarını -yani, at yarışı düzenleme haklarını- yirmi yıllığına Türkiye Jokey
Kulübüne devrettiğini ve Türkiye Jokey Kulübünün de, yasada belirtildiği gibi
-buraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum- kanunla kurulmuş bir kurum
olmadığından bahisle, yüzde 1 payın Çocuk Esirgeme Kurumuna ödenmesinin mümkün
olmadığını bildirmiştir. Yazışmalarla bir neticeye varılamaması üzerine de,
Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından, 27.3.2002 tarihinde, Ankara 6. İdare
Mahkemesine müracaatla, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı aleyhine, yüzde 1 payın
ödenmemesine ilişkin idarî işlemin iptali talebiyle dava açılmış bulunmaktadır.
Yani, değerli arkadaşlarım, açılan
dava, biraz evvel değerli konuşmacıların ifade ettiği gibi, bir alacak davası
değildir, bir idarî işlemin iptali davasıdır ve davanın tarafları da, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır.
Ankara 6. İdare Mahkemesi, kendisine,
idarî işlemin iptali talebiyle açılan bu davayı, 23 Ekim 2002 tarihinde karara
bağlamış ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun talebini kabul ederek,
haklı bularak, konunun, kanunun -yani, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu Kanununun- gelirleri düzenleyen 18 inci maddesi kapsamında
değerlendirilmesi gerektiğini mütalaa etmiş ve at yarışları ve müşterek bahis
oyunlarından yüzde 1 payın ödenmesine, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının idarî
işleminin iptaline oybirliğiyle karar vermiştir.
Bu kararda da, bazı hususlara dikkatinizi
çekmek istiyorum.
Birincisi, görüleceği üzere, bu
yargılamada, davacı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumudur -yani, iddia
edildiği gibi farklı bir kurum yok- davalı ise, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıdır; yani, tek davalı söz konusudur. Türkiye Jokey Kulübü
-dikkatlerinizi çekiyorum- o aşamada, ne davanın tarafı ne de müdahilidir.
Bir diğer önemli husus da, kararın son
paragrafını aynen okumak istiyorum, gerekçe kısmını geçiyorum: "Açıklanan
nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline..." Yani, burada, şu kadar
alacağın Sosyal Hizmetler Kurumuna ödenmesi ya da şu kadar lira alacaklıdır
şeklinde bir alacak davası söz konusu değildir, bir idarî işlemin iptali söz
konusudur. Bu husus, şuna işaret etmektedir: Karar verildikten hemen sonra
icraî işleme geçilecek bir alacak davasının ortada olmadığıdır; bunu, özellikle
belirtmek istiyorum. Görmek isteyen arkadaşlarıma, burada, kararı inceleme
fırsatını verebilirim; ama, kendilerinin, zannediyorum, bu konuda incelemesi
olacaktır.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Karar
bizde var Sayın Bakanım.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Görüldüğü üzere, Türkiye Jokey Kulübü, taraf ya da davaya katılan taraf
değildir. Ankara İdare Mahkemesince verilen karar ise, meblağı belli olan bir
alacağa ilişkin olmayıp, sadece, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Kanununun 18 inci maddesindeki, biraz önce belirtmiş olduğum, at yarışları ve
müşterek bahis oyunlarının da, Millî Piyango ve Spor Toto gibi şans
oyunlarından sayılması gerektiğine dair bir karardır. İcraî işlem
başlatılabilmesi için, öncelikle, ödenmesi gereken meblağın tespiti gereklidir.
Yani, kararın doğrudan icraya konulabilmesi mümkün değildir arkadaşlarım.
Nitekim, Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu da, kendilerine...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen, Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
...21 Ocak 2003 tarihinde tebliğ edilen 23.10.2002 tarihli bu karar üzerine, 28
Ocak 2003 tarihinde, yani, 7 gün içinde, muhatap davalı, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına yazdığı resmî yazıyla, verilen idarî yargı kararı gereği ödenmesi
gereken yüzde 1 payın hesaplanarak belirtilen banka hesap numaralarına
yatırılmasını talep etmişlerdir; yani, otuz gün içinde bir işlem yapılmamış
olduğu iddiası da mesnetsizdir. Bu noktada, Meclis soruşturması önergesindeki
iddialara dönecek olursak, tekrar vurgulamak adına, kurumun otuz günlük süre
içinde hiçbir işlem yapmadığı iddiası tamamen asılsız ve hukukî dayanaktan
yoksundur; çünkü, görüldüğü üzere, infaz için gerekli işlem başlatılmıştır.
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasındaki yazışma süreci devam ederken, Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı, bu kez, 5 Şubat 2003 tarihinde Danıştaya müracaatla
temyiz talebinde bulunmuştur, SHÇEK lehine verilen kararı temyiz etmiştir ve
henüz bu temyiz aşaması devam ederken Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bu temyiz
müracaatından yaklaşık bir ay sonra, Türkiye Jokey Kulübü, 4.3.2003 tarihinde
Danıştaya başvurarak bu aşamada davaya katılma ve yürütmenin durdurulmasını
talep etmiş müracaatta bulunmuştur.
Burada, tabiî, bir hususa özellikle
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu, talep yapılan, müracaat yapılan daire,
Sayın Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi 1. Daire değil, 10. Dairedir. Belli
ki, bu husus gözlerinden kaçmış ya da çok hâkim olmadıkları için dosyaya,
dilekçenin de kurumumuzda, Bakanlığımızda hemen işlem görmediği gibi bir
iddiaya saplandı. Halbuki, 4.8.2003 tarihinde kurumumuza verilen bu dilekçe
aynı gün havale edilmiştir ve resmî kayıtlara girmiştir Sayın Kılıçdaroğlu.
Danıştay 10. Dairesi ise Türkiye Jokey
Kulübünün davaya katılma talebini -ki, bu talebin kendisine intikalinden
yaklaşık onaltı ay sonra- 18.6.2004 tarihinde kabul etmiştir. Bakın, müracaat
tarihi, temyiz tarihi 4.3.2003'tür. Danıştayın bu talebi değerlendirme tarihi
ise 18.6.2004'tür; yani, onaltı ay sonradır. Danıştayın, Türkiye Jokey
Kulübünün davaya müdahale talebini kabulünden önce de, 4.8.2003 tarihinde,
Türkiye Jokey Kulübü, Bakanlığıma müracaatla 4.3.2003 tarihinde davaya katılma
ve yürütmeyi durdurma talebinde bulunduklarından bahisle ve ekine de bu
dilekçelerinin, Danıştay 10. Dairesinden aldıkları derkenar yazısını koyarak;
yani, bu müracaatlarını belgeleyen resmî yazıyı koyarak yapılan idarî işlemin
karar kesinleşinceye kadar, dava kesinleşinceye kadar durdurulması talebinde
bulunmuşlardır.
Burada da bir hususa dikkatlerinizi çekmek
istiyorum değerli arkadaşlarım. Bakanlığıma verilen dilekçenin, gerek muhalefet
partisi gerekse medya tarafından iddia edildiği gibi, özel bir hukuk bürosunun
bir rica mektubu olmadığıdır; tamamen resmî nitelikli bir dilekçedir. Bu
dilekçe, bir kurumun -ki, bu kurumun hangisi olduğu önemli değildir; önemli
olan dilekçe hakkının kullanılmasıdır- resmî vekilleri tarafından ve yine aynı
vekiller tarafından Danıştaydan alınan derkenar yazısını da ihtiva eden ekiyle
birlikte Bakanlığımıza verilen resmî bir dilekçedir.
Sorarım size değerli arkadaşlarım; siz
benim yerimde olsaydınız, konu hakkında ilk defa bu dilekçeyle bilgi sahibi
olsaydınız ve davanın, ne bundan önceki safahatını ne ayrıntılarını hiç
bilmiyor olsaydınız, siz bu dilekçeyi ilgili kuruma aynı gün havale etmeyip de
ne yapardınız?!
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Böyle
havale etmezdim Sayın Bakanım. İlgilinin talebi doğrultusunda işlem yaparak
havale etmezdim. "SHÇEK Genel Müdürlüğüne" der, Bakan olarak...
BAŞKAN - Sayın Bakanı dinleyelim lütfen.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Ki,
bu havaleden benim kastım, dilekçeyi, geçen safahat gözönüne alınarak talebin
uygunluğunun değerlendirilmesi ve hukukî sürecin devamı için gereğinin
yapılmasıdır; çünkü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yüzlerce dava
dosyasına -örneğin, 2003 yılında 423 dosya vardır, 2004 yılında 459 dava
dosyası vardır- benim, bir Bakan olarak, kurumun sanki avukatı ya da hukuk
müşaviri gibi, bu dosyaların tamamına her ayrıntısıyla vâkıf olmam mümkün
değildir. Bu hususu takdirlerinize sunuyorum. Az evvel arz ettiğim ve
belgelediğim hususları birlikte değerlendirdiğimizde, Türkiye Jokey Kulübü
vekillerinin resmî dilekçesinin özel bir avukatlık bürosunun yazılı talebi
olarak değerlendirilmesi, yine benim resmî havalemin de bu yazının altına
düşülmüş bir not olarak değerlendirilmesi...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hayır
efendim, talimat olarak.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
...ve üstelik bu havalenin de, yorum ve hayal sınırları zorlanarak, yasaya
aykırı işlem talimatı olarak ifade edilmesi...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Evet,
aynen öyle.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
...ne gerçekle ne de iyi niyet kurallarıyla bağdaşmamaktadır arkadaşlar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Tümüyle
gerçeğe uygun.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, çünkü, şayet benim yasaya aykırı işlem yapma talimatı
vermek gibi bir niyetim olsaydı... ya da varsayalım ki, ben böyle bir talimat
verdim, anlaşılamaz bir talimat verdim, yetkililerin, kurum yetkililerinin,
gerek Anayasa gerekse Devlet Memurları Kanununun ilgili hükümleri gereğince bu
konuda beni uyarma ve konunun açıklanmasını isteme hakları her zaman mevcuttur
ve mevcut idi; ancak, bu konuda bana ulaşan ne bir talep ne de bu konuda
herhangi bir açıklama talebi olmamıştır.
BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Toparlayacağım.
BAŞKAN - Sağ olun.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Dolayısıyla, soruşturma önergesinde bir nevi yargısız infaza gidilmiş,
talimatın yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ve bu talimat yüzünden de SHÇEK'in
bugüne kadar Türkiye Jokey Kulübünden alması gereken alacağını almadığı, hatta
1 trilyon liralık -aylık 1 trilyon lira; bakın, telaffuz edilen rakam budur-
gelir kaybına uğratıldığının ifade edilmesi, tamamen haksız, insafsız ve
dayanaksızdır. Arz ettiğim gibi, bu, bir talimat değil, bir havaledir.
Değerli arkadaşlarım, henüz icraî yolla
tahsil aşamasına gelmemiş, hatta rakam olarak dahi belirlenmemiş, belli
olmayan, temyiz süreci devam eden bir alacağı, üstelik nasıl tespit edildiğini
anlayamadığımız bir şekilde, sanki ortada Türkiye Jokey Klübünün SHÇEK Genel
Müdürlüğüne aylık 1 trilyon lira ödemesine dair bir yargı kararı varmışçasına
ve bu tahsilat işlemi de benim bu talimatımla durdurulmuşçasına bir iddiada
bulunmak ne kadar haksız ve hukukî dayanaktan yoksundur; bunu değerli takdirlerinize
sunuyorum.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Hâsılatın yüzde
1'ini tespit etmek çok zor değil.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Ortada henüz başlatılmış bir tahsilat işlemi ya da karşı tarafça yapılan bir
ödeme işlemi yoktur ki engellensin Sayın Kılıçdaroğlu, yoktur ki durdurulsun.
Hani, ortada bir meblağ olur da tahsilatı başlar; ama, bunu durdurmaya
gidersiniz, bunu engellemeye gidersiniz ya da bu trilyonlar -nasıl
hesapladılarsa- bir başka kişinin ya da kurumun cebine gider. Böyle bir işlem yoktur;
bunun yapılmasına da asla göz yummayız zaten.
Öyle zannediyorum ki, soruşturma
önergesinde imzası bulunan değerli milletvekili arkadaşlarım bu hususları
gözden kaçırdıklarına göre, ya dosya kendilerine tam ulaştırılmadı ya da bu
hususu inceleyecek vakti bulamadılar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Hepsi var
Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) - Öte
yandan, hakları olmasına rağmen yasaya aykırılık konusunda bir tereddüt hâsıl
olmuş ise, bunu gidermek ve kurumu zarara uğratmamak adına, sahip oldukları
yasal haklarını kullanmaksızın ve üstelik kendi yetkilerini de aşarak yoruma
giden ve buna dayalı olarak işlem tesis etme girişiminde bulunan kurum
yetkilileri hakkında da gerekli işlemler başlatılmıştır. Bu hususu da kısaca
bilgilerinize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, konunun bir başka
boyutu da -burada, sizlere arz etmek istiyorum- devletin iki resmî kurumu
arasında parasal konuda bir anlaşmazlık temyiz aşamasında iken, alacağın
tahsilinde herhangi bir risk olmaması da dikkate alınarak, icra takibi
başlatılmamasının ciddî bir eksiklik olmadığı kanaatini taşıdığımı ifade etmek
istiyorum.
Şöyle ki, artık temyiz aşamasına gelmiş
bir ihtilafta ve üstelik yasal faiziyle birlikte tahsil edilebilecek bir alacak
henüz karar kesinleşmeden devletin iki resmî kurumunun, yani, Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığının -çünkü, 18.6.2004
tarihine kadar, yani, Danıştay tarafından müdahil olarak davaya katılma
talepleri kabul edilinceye kadar davanın yasal tarafları Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır- birbirlerine karşı
icraî yollara başvurması, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunması gibi
bir teamüle çok sık rastlanılamamaktadır; tam aksine, bu gibi durumlarda, kararın
kesinleşmesi beklenilmektedir; çünkü, ortada bir kayıp söz konusu değildir.
Öyle zannediyorum ki, benim bu olaya vâkıf
olduğum tarihe kadar geçen yaklaşık on aylık süre içinde suç duyurusunda
bulunma ve benzeri herhangi bir yola başvurulmamış olmasının... Çünkü, karar
verildikten on ay sonra ben olaya vâkıf oldum değerli milletvekili
arkadaşlarım; yani, o on aylık sürenin hesabı bende değil; ama, eminim ki, o
zaman da, bu sebeple, yani, temyiz aşamasının sonunun beklenmesinin daha
basiretli bir hareket tarzı olacağı düşüncesiyle bu yola gidilmemiştir.
BAŞKAN - Sayın Akşit, lütfen toparlayalım;
sürenizi misliyle aştınız.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Sayın Başkan, biliyorum; ama, bu önemli bir konu; arz etmeme müsaade edin.
Nitekim, 30 Mart 2005 tarihi itibariyle
Danıştay 10. Dairesi kararını vermiş, temyiz incelemesini tamamlamış ve Ankara
6. İdare Mahkemesinin Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu lehine vermiş
olduğu kararı, yani, idarî işlemin iptali kararını onamıştır. Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu da, kararın yazılma sürecini beklemeksizin, 8.4.2005
tarihinde, Danıştaydan aldığı derkenar yazısına dayanarak, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı ve davaya katılan Türkiye Jokey Kulübü nezdinde Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumuna ödemeleri gereken payın -ki, bu rakam bizim
tarafımızdan halen bilinmemektedir, karşı tarafça belirlenmek durumundadır-
miktarının tespiti ile kurumumuz hesabına yatırılmasını talep etmiş
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; bu açıklamalarımın ardından kısaca olayı özetleyerek bitirmek
istiyorum. İlgili kanun maddesinin, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı arasında farklı yorumlanmasından sonra konu
yargıya intikal etmiş ve 30 Mart tarihi itibariyle de neticelenmiştir. Ortada
bir para kaybı söz konusu değildir; yasal faiziyle tahsil edilecek olan bir
alacak söz konusudur. Ancak, yargı sürecinin hiçbir aşamasında, yani, ne benden
önce konuyla ilgili bakanlar tarafından ne de benim tarafımdan tahsilatın
durdurulması veya engellenmesi yönünde bir girişimde bulunulmamıştır; aksine,
idarî süreç içerisinde tahsilatın gerçekleştirilmesi için gerekli yazışmalar
başlatılmıştır.
Bu vesileyle, bir konuyu daha
bilgilerinize sunmak istiyorum. Yasal süreci gözönüne aldığınızda bu süreç
içerisinde benim bu Bakanlığa atanma tarihim 5 Mayıs 2003'tür, yani, Ankara 6.
İdare Mahkemesinin kararından yaklaşık yedi ay sonradır. Olaya muttali olmam
ise, yine, Türkiye Jokey Kulübünün soruşturma önergesine konu resmî
dilekçesiyledir ki, bu tarih de 4.8.2003'tür ve yine, benim bu Bakanlığa atanma
tarihimden yaklaşık on ay sonraya tekabül etmektedir ve gelinen son nokta da,
Çocuk Esirgeme Kurumunun herhangi bir şekilde zarara uğratılmış olması söz
konusu değildir. Konuyla ilgili Çocuk Esirgeme Kurumunun görüşü yargı
tarafından benimsenmiş ve Danıştay tarafından onaylanmıştır.
Sonra, konusu malî sonuç doğuran ve
yargıya intikal eden anlaşmazlıklarda, hukuk yollarının tamamen tüketilmesi
genel kabul gören bir esastır. Özellikle, iki kamu kurumu arasında konusu malî
sonuç doğuran anlaşmazlıklarda hukuk yolları beklenmeksizin hareket edilmesi,
tüketilmeksizin hareket edilmesi bence basiretli bir hareket tarzı değildir.
Ayrıca, iki kamu kurumu arasında bu ihtilafın tüm hukuk yollarının tüketilmesi
suretiyle sonuçlandırılması hukuk devleti olmamızın da önemli bir gereğidir
diye düşünüyorum.
Önemli bir diğer husus da, sürekli olarak
1 trilyon lira aylık kayıptan bahsedilmektedir. Burada bu konunun nasıl
saptırıldığının da, nasıl farklı boyutlara taşındığının da bilgisini size
sunmak isterim değerli arkadaşlarım. Bildiğiniz gibi Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu katma bütçeli bir idaredir, 5018 sayılı Kanuna kadar.
Bildiğiniz gibi kamu kurum ve kuruluşlarının bütçeleri de Türkiye Büyük Millet
Meclisi tarafından yapılmaktadır. Kurum bütçesinin gelir tahminleri de
bütçelerinde gösterilmektedir. Yıl içinde gelir rakamının öngörülenden fazla ya
da eksik olması, o kurumun toplam bütçe rakamını etkilememektedir. Dolayısıyla,
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun at yarışlarından alacağı paylar
doğrudan Çocuk Esirgeme Kurumunun bütçesine gelir olarak yansımayıp, sadece
genel bütçe gelirlerinin artmasını sağlayacak rakamlardır, bir sonraki yıl
bütçesi değerlendirilirken gözönüne alınacak rakamlardır. Dolayısıyla, temyiz
aşaması bitmeden, karar kesinleşmeden paranın tahsil edilip edilmemiş olmasının
bir önemi yoktur; çünkü, bu para yasal faiziyle tahsil edilecektir ve hazine
bütçesine gidecek, hazine kasasına girecek olan bir paradır; Sosyal Hizmetlerin
kasasına direkt girecek olan bir para değildir.
Bir başka hususu da yine size vurgulamak
istiyorum. Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu üstünde durduğu için söylemek
istiyorum. Sürekli olarak, söz, özel bir hukuk bürosuna, hatta bir bakanın
oğluna getirilerek suçlama gayreti içine girilmiştir. Türkiye Jokey Kulübünün
avukatının kim olacağı veya olduğu onların bileceği iştir, vekili tutan kurumun
bileceği iştir. Avukat olma hakkını elde eden herkesi avukat olarak
tutabilirler. Gerekli tahsili yapan, belgesini alan herkes de, ülkemizde
mevzuat çerçevesinde avukatlık yapma hakkına sahiptir ve tabiî Sayın
Kılıçdaroğlu'nun merakını gidermek açısından da söyleyeyim, Kurumuma dilekçe
veren, Bakanlığıma dilekçe veren kişi Mahmut Savaş isimli bir avukattır.
BAŞKAN - Sayın Bakan, sürenizi 2 misliye
yakın aştınız.
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Bitiriyorum, son sözümü söylüyorum.
BAŞKAN - Lütfen...
KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Acaba
ortakları kim, Sayın Bakan?!
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Sayın Bakan,
ortakları kim acaba Mahmut Beyin?!
DEVLET BAKANI GÜLDAL AKŞİT (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, ortada ciddî konular olduğunda, tabiî ki konuşacağız,
tabiî ki tartışacağız; bu, çok doğaldır; ancak, ceviz kabuğunu doldurmayan bir
konuyu sürekli gündemde tutarak ve sanki ortada bir yolsuzluk varmış gibi lanse
ederek bu alana zarar vermeye hiç ama hiç kimsenin hakkı yoktur.
Sonuç olarak, biz AK Parti olarak ve ben
Bakan olarak, garibin, yetimin, öksüzün, özürlünün kurumu olan Sosyal Hizmetler
ve Çocuk Esirgeme Kurumu üzerinden siyaset yapmak düşüncesinde hiç olmadım,
olmadık ve olmayacağız. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ancak, başkalarının da
bu konuları saptırarak, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu üzerinden
siyaset yapmasına asla müsamaha gösterecek değiliz arkadaşlarım.
Bu duygu ve düşüncelerle, konuyu
takdirlerinize arz ediyorum ve müsaadelerinizle, sözlerimi, kendime yaşam
felsefesi edindiğim bir dörtlükle bitirmek istiyorum.
"Sen usandırma eli, el de usandırmaz
seni
Hilekârlık eyleme, kimse dolandırmaz seni
Desti a'dâdan soğuk su içme, kandırmaz
seni."
Müstakim ol -yani, doğru ol- Hazreti Allah
utandırmaz seni.”
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Allah'ı bu işe de
kattınız, bakıyorum!
BAŞKAN - Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Sami Güçlü; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sizin de süreniz 10 dakika; Sayın Akşit 2
misliden fazla kullandı süresini, lütfen, siz daha dikkatli davranın.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - 3 misli kullandı!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Başkanımızın
uyarısına kesinlikle uyacağım, sizlerin vaktini çok almayacağım.
Burada, konunun birçok yönü ele alındı.
Ben, eğer müsaade ederseniz, girişten sonra, biraz, Tarım Bakanlığı ile Jokey
Kulübü ilişkisi hakkında birkaç hususu belirteceğim. Sonra da, Bakanlığımızın
bu olayın gelişimiyle ilgili yerine getirdiği sorumlulukları kısaca ifade
edeceğim; hepinizi saygıyla selamlıyorum ilkönce.
İstanbul Milletvekili Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna
yüzde 1 oranında yapılacak kesintilerin ödenmemesi hakkında vermiş oldukları
Meclis soruşturması önergesi için huzurunuzdayım.
6132 sayılı At Yarışları Hakkında Kanun
uyarınca, ülkemizde at yarışlarını yapmak ve bu yarışlar üzerinde müşterek
bahisler tertip etmek hak ve salahiyeti Bakanlığımıza verilmiştir.
Bakanlığımızın, yine, aynı kanun uyarınca, bu hak ve salahiyetlerini başka
kuruluşlara devretme imkânı bulunmaktadır; nitekim, Bakanlar Kurulunun 1993
yılında vermiş olduğu bir karar gereğince, at yetiştirme ve ıslahını teşvik
gayesiyle kurulmuş ve kamu yararına çalıştığı onaylanmış olan Türkiye Jokey
Kulübüne bu yetkiyi yirmi yıl süreyle devretmiştir.
Bakanlığımız ile Türkiye Jokey Kulübü
arasında yapılan sözleşmeye göre, sözleşmenin hitamında veya feshinde, bilumum
para, alacak ve haklar ile emval ve emlak ve tesisler aynı maksat ve gayelere
tahsis edilmek üzere Bakanlığımıza devredilecektir. 6132 sayılı Kanunun 5 inci
maddesi ve sözleşme hükümleri uyarınca, Bakanlığımız, bu derneğin tüm
işlemlerini denetlemeye yetkilidir.
Yukarıda belirtildiği üzere, Bakanlığımıza
verilen atçılık ve yarışçılıkla ilgili görevler ya doğrudan Bakanlığımız
tarafından ya da Türkiye Jokey Kulübüyle birlikte yürütülmekte ve bunlara ait
masraflar yarış gelirlerinden karşılanmaktadır.
Ülkemizde, halen, yedi ilde yapılan resmî
programlı at yarışları üzerine müşterek bahis tertip edilmektedir. Müşterek
bahislerden elde edilen gelirlerden, at yarışlarının yapılabilmesi için gerekli
olan tesisler ve hipodromlar inşa edilmekte, yarışlarda dereceye giren at ve
yetiştiricilerine ikramiye ve yetiştiricilik primleri dağıtılmakta, yasal
olarak birçok kurum ve kuruluşa yapılması gereken kesintiler ödenmekte,
damızlık atlar satın alınmakta ve yetiştiricilerin hizmetine sunulmaktadır.
Özellikle, yasal olarak birçok kurum ve
kuruluşa yapılan bu kesintilerle ilgili... Ben, sadece isimlerini saymak
istiyorum. Genel bütçeye vergi olarak, Savunma Sanayiine, Tanıtma Fonuna,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonuna, belediyelere, Yükseköğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumuna, Olimpiyat Fonuna ve Kızılaya bu ödemeler yapılmaktadır. 2004
yılında, kamu kurum ve kuruluşlarına, atçılık sektöründen 718 trilyon lira
kaynak aktarılmıştır. Ancak, son yıllarda, diğer alanlardaki şans oyunları ve
müşterek bahislerin çoğalmasının yanı sıra, at yarışlarında müşterek
bahislerden yapılan yasal kesintilerin oranı yüzde 65'e kadar yükselmiştir;
dolayısıyla, yarış kazananlara, oynadıklarının sadece yüzde 45'i
ödenebilmektedir. Bu da, yarışseverlerin müşterek bahislere olan ilgisinin her
gün biraz daha azalmasına ve ne yazık ki, kanundışı oyunlara yönelmelerine
sebep olmaktadır.
Mevcut durumun iyileştirilmesi gereği
ortadadır. Başbakanlıkla müştereken hazırlanan kanun taslağı kurumların
görüşüne açılmıştır. Bu konuda da Yüce Meclisimizin konuyu daha düzgün bir
şekilde ele almasını ve kanunlaşması konusunda yardımlarını talep ediyoruz.
Görüşülmekte olan önergedeki iddialarla
ilgili olarak Bakanlığımızca yapılan iş ve işlemlerin özetini ise şu şekilde
takdirlerinize arz ediyorum: Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından Bakanlığımıza gönderilen 2001 yılındaki yazıda,
at yarışlarında elde edilen aylık hâsılatın yüzde 1'inin kurumlarına
aktarılması talep edilmiş ve bunun için bize resmen müracaat edilmiştir.
Konuyla ilgili olarak Bakanlığımız, Maliye Bakanlığı ve diğer ilgili birimlerin
görüşlerine başvurmuş, buna göre alınan cevaplar doğrultusunda bir
değerlendirme yapılmış ve anılan kulübün, elde ettiği hâsılattan pay ödeme
yükümlülüğü altında bulunmadığı kanaatine varılmış ve söz konusu başvuru
Bakanlığımızca reddedilmiştir. Bunun üzerine, bilindiği gibi, ilgili kurum,
Ankara 6. İdare Mahkemesi nezdinde dava açmıştır. Bu olaydan sonra, adı geçen
mahkemece, 2002 tarihinde, dava konusunu işlemin iptaline karar verilmiş olup,
söz konusu karar, Bakanlığımız Hukuk Müşavirliğince, öncelikle yürütmenin
durdurulması istemiyle temyiz edilmiş, bunun yanında, Türkiye Jokey Kulübüne,
mahkeme kararının otuz gün içerisinde uygulanması yönünde talimat verilmiştir.
Danıştay 10. Dairesince 2003 tarihinde, yürütmenin durdurulması istemimiz
reddedilmiştir. Ankara 6. İdare Mahkemesinin iptal kararı ile Danıştay
tarafından verilen karar, Bakanlığımızca, geciktirilmeksizin, gereği yapılmak
üzere, Türkiye Jokey Kulübüne tekrar bildirimde bulunulmuştur ve nihayet,
Danıştay, yapılan temyiz talebimizi de reddetmiştir. İdare mahkemesi kararının onanması
üzerine, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü kurumumuza
müracaat ederek, gerekli ödemenin yapılması talebinde bulunmuş ve Bakanlığımız
da, yine, bu talebin doğrultusunda, 14.4.2005 tarihinde ilgili kuruma gerekli
ödemenin yapılması konusunda talimat vermiştir.
Sonuç olarak, olayın başlangıcı olan 1983
yılından bugüne kadar, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu için gerek
Bakanlığımız gerekse Türkiye Jokey Kulübü tarafından herhangi bir kesinti
yapılmamış; diğer bir ifadeyle, yapılan bir yardımın durdurulması da böylece
söz konusu değildir.
Bakanlığımızca, mahkeme kararlarının
uygulanması yönünde ilgili kulübe zamanında gerekli talimatlar verilmiştir. Bu
nedenle, mahkeme kararlarının uygulanmaması gibi bir durum Bakanlığımız için
söz konusu değildir.
Bu vesileyle, Yüce Meclisinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Değerli milletvekilleri...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya)- Sayın Başkan, milletvekili arkadaşlarım bu kadar kısa konuşmama
şaşırıyorlar ve eksüre kullanmamı istiyorlar...
BAŞKAN- Sayın Bakan, mutadı dışında, çok
kısa süre içinde bitirdi; uyarımızı dikkate aldı; sağ olsun.
Değerli milletvekilleri, Meclis
soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi, Devlet Bakanı Güldal Akşit ile
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında Meclis soruşturması açılıp
açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Anayasanın 100 üncü maddesi hükmü
gereğince, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız.
Oylamaya başlamadan önce, oylamanın
yöntemiyle ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunacağım.
Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını
arz ediyorum:
Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan
Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki Kâtip Üye, Adana'dan başlayarak
Denizli'ye kadar -Denizli dahil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar
-İstanbul dahil- hükümet sırasındaki Kâtip Üye ise İzmir'den başlayarak
Mardin'e kadar -Mardin dahil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar
-Zonguldak dahil- adı okunan milletvekiline biri beyaz, biri yeşil, biri de
kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf
verilen milletvekilini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri, Başkanlık kürsüsünün
sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını
kullanamayacaklardır.
Biraz bekleyin arkadaşlar! Prosedürü
tamamlayalım, ondan sonra oy kullanılacak...
Vekâleten oy kullanacak bakanlar da,
yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını
kullanacaklardır.
Bildiğiniz üzere, bu pullardan beyaz olanı
kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden
üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine
işaretlettirdikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı
pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna
atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu
zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.
Oylamada adı okunmayan milletvekillerine
pul ve zarf verilmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, bu
anlattıklarımız, demokrasinin şeklî şartları açısından önemlidir. Oylama
hakkıyla ilgili, "gizli oy, açık tasnif" hakkını elde etmekle ilgili
çok uzun uğraş vermiştir özellikle Avrupa ülkeleri; ondan sonra bu hak elde
edilmiştir. Bu hakkın bihakkın yerine getirilmesinde yarar vardır; o yüzden,
uyarılar doğrultusunda oy kullanmanızı rica ediyoruz.
Salonda bulunan Kâtip Üye arkadaşlarımız
da -sadece Divanda bulunan iki arkadaşımız değil- Bayram Bey, Yaşar Bey
taraflarda, kanatlarda yerlerinizi aldınız değil mi?
Şimdi, gizli oylamaya Adana İlinden
başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına başlandı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet
Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in yerine Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım,
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik'in yerine Tarım ve Köyişleri Sayın Sami
Güçlü, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen'in yerine İçişleri Bakanı
Sayın Abdülkadir Aksu vekâleten oy kullanacaklardır.
(Oyların toplanılmasına devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu kullanılmayan sayın üye var
mı? Yok.
Kupalar kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Kemal
Kılıçdaroğlu ve 62 milletvekilinin, Devlet Bakanı Güldal Akşit ile Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107
nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin (9/12) esas
numaralı önergesinin gizli oylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 408
Kabul: 131
Ret: 261
Çekimser: 9
Boş: 7
Böylece, Meclis soruşturması açılması kabul edilmemiştir.
Konuyla ilgili yerinden söz talebi bulunan Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'a, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre,
pek kısa olmak kaydıyla, yerinden söz hakkı veriyoruz.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Ben, bazı noktaların tutanaklara geçirilmesi açısından
görüşlerimi bildirmek istiyorum.
Bir usul hatası yapıldığı kanısındayım, işlem bitmiştir;
fakat, bunun tutanaklara geçmesi ve bundan sonra yapılabilecek olan benzer
uygulamalarda dikkat edilmesi açısından görüşlerimi ifade edeceğim.
Şimdi, İçtüzüğün 107 nci maddesine baktığımız zaman -Meclis
soruşturması açılması için önergede- ikinci paragrafta "Bu önergede;
Bakanlar Kurulunun genel siyasetinden veya bakanlıkların görevleriyle ilgili
işlerden dolayı hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan veya
bakanın" deniliyor; tekil ifade var.
İkincisi, soruşturma önergesi açılması istemi, cezaî bir
sürecin başlatılması için verilen bir önergedir. Kabul edilebilir,
reddedilebilir; ama bir sürecin başlangıcıdır ve suçların ve cezaların
şahsîliği ilkesi, burada Anayasa Mahkemesinin, Yüce Divana gönderme kararı, eski
Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Güneş Taner hakkındaki kararından sonra da
dikkat edilmesi gereken bir husustu Divanınız tarafından. Çünkü, yürütme, zaten
konu olduğu gibi, yargı kararlarını zaman zaman uygulamıyor; ama, yasama
organını, alınan son Anayasa Mahkemesi kararında olduğu gibi, yani yargı
kararını uygulamıyor noktasına düşürmememiz gerekiyordu. Bunu ifade etmek
istiyorum.
Bir de, bir milletvekili olarak vicdanî bir sorumluluk
paylaşmak istiyorum burada. Tabiî ki, grup kararı alınamıyor. Sayın bakanları
ayrı ayrı dinledik. Lehte, aleyhte konuşan sayın milletvekillerini dinledik.
Sonuçta, bu bilgiler etrafında, oylarımızla vicdanî bir karar vereceğiz. Ben,
iki sayın bakan arasında bir ayırım yapma durumundayım. İkisine de beyaz
verebilirim, ikisine de yeşil verebilirim, ikisine de kırmızı verebilirim veya
ayrı ayrı oy kullanabilirim; yani, bunu ifade etme hakkından, bir milletvekili
olarak mahrum kalıyorum bu uygulama sırasında. Bunu ifade etmek istiyorum ve
son Anayasa Mahkemesi kararının, sizlerin düşüncenizde, Kanunlar Kararların
belirttiği gibi, efendim, daha önceki uygulamalarda da, 14 sayın bakan hakkında
ortak soruşturma önergesi açılması istenmişti, hepsi beraber oylandı ilkesinin
geçerli olmayacağını düşünüyorum. Bundan sonra, belki, bir İçtüzük
değişikliğine, bu yaşadıklarımız bir temel oluşturur düşüncesiyle, bunu
tutanaklara geçirmek istiyorum ve bir hata yapıldığını burada ifada etmek
istiyorum.
Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Sağ olun Sayın Koç.
Değerli milletvekilleri, biz, oylama öncesi, bu konuyu,
Divan Kâtibi arkadaşlarımızla aramızda görüştük. Meclis soruşturması açılıp
açılmaması konusundaki oylamanın, iki bakan hakkında ayrı ayrı yapılması
gerektiği yönündeki görüşü de dinledik. Bu görüş daha önce de tartışıldı; ama,
daha önce, bu konu, oylama öncesi, gruplar tarafından yahut milletvekilleri
tarafından bir usul tartışması açılarak getirilebilir, oylamanın ayrı ayrı
yapılması istenebilirdi, daha önce yapıldığı gibi, benzer konularda. Böyle bir
talep gelmedi. Kanunlar ve Kararlardan gelen şekliyle, aramızdaki konuşmanın
sonucunda, önerge, iki bakanla ilgili birlikte verildiği için, oylamanın
birlikte yapılması yoluna gidildi; ancak, oylama sonuçlanmak üzereyken konu
gündeme geldi. O nedenle, durum böyle cereyan etti. Bilgilerinize sunmak
istedim.
Şimdi, Meclis soruşturması açılması kabul edilmediğine göre,
alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan
maddeleriyle ilgili komisyon raporu gelmediğinden, teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Tasarının görüşülmesini erteliyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili
Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 867 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyenler: Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; şahısları adına, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç.
Değerli milletvekilleri, saat 15.00'ten beri, üçbuçuk
saattir ara vermeden çalıştı Meclis.
Kaldığımız yerden devam etmek üzere, birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.25
İKİNCİ OTURUM
Açılma
Saati: 18.42
BAŞKAN :
Başkanvekili Ali DİNÇER
Kâtip
Üyeler: Harun TÜFEKCİ (Konya), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 85 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
867 sıra sayılı kanun teklifinin tümü
üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
VII.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Ara vermeden önce, teklifin tümü üzerinde
söz isteyenleri okumuştum.
Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz
isteyen Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik söz istemini geri aldı.
Şimdi, sıra, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin'de.
Buyurun Sayın Ergin.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum;
sizleri ve Yüce Ulusumuzu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 4342 sayılı Mera
Kanunu, Türk tarımı ve Türk çiftçisi için yaşamsal önemi olan bir kanundur. Bu
kanun, 25 Şubat 1998 tarihinde, günümüzden yedi yıl önce, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde oturuma katılan değişik siyasî partilere mensup tüm üyelerin
oybirliğiyle kabul edilmiş ve bu olay, herkes tarafından devrim olarak
nitelendirilmiştir. Devrim olarak nitelendirilmesinin nedeni ise, 1998 yılına
kadar, cumhuriyet döneminde tarım alanında sayısız yasal düzenlemeler
yapılmasına karşın, meraların korunup kullanılması hakkında herhangi bir yasal
düzenleme gerçekleştirilememiş olmasıdır.
Mera Yasasının amacı nedir; Mera Yasasının
amacı, mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit, tahsis, kullanım, koruma ve
geliştirilmesini sağlamaktır. Bu yasanın çıkarılış nedeni, 1940 yılında 44 000
000 hektar olup, korunamadığı için 1991'de 12 000 000 hektara, 2000'li yılların
başında ise 10 000 000 hektarın da altına indiği uzmanlarca belirtilen
meralarımızın daha fazla azalmasını önlemektir. Bu bakımdan, Mera Yasasının çok
özel amacı vardır.
Hepimizin bildiği gibi, değerli
arkadaşlarım, hayvancılığımız sürekli kan kaybetmektedir ve bu kan kaybının
önüne, ancak meraların korunup geliştirilmesi ile daha fazla kuru ot üretilerek
geçilebilirdi. Anayasamız da 45 inci maddesinde devletimize, çayır ve meraların
amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemeyi görev olarak vermiştir.
Değerli milletvekilleri, Mera Yasası, can
çekişen hayvancılığı sağlıklı hale getirmek için, meralarımızı her türlü
tecavüzden korumak, mera alanlarının daralmasını önlemek için çıkarıldı.
Ülkemiz hayvancılığının içler acısı halini sizlere anlatmayı gereksiz görürüm.
Eğer, bugün, ülkemizdeki büyük ve küçükbaş hayvan sayıları, çok değil, yirmi
yıl öncesine göre yarı yarıya azalmışsa, bunda geçmiş hükümetlerin yanlış
ekonomi ve tarım politikaları kadar, 1950'li yıllarda başlayan meraları tahrip
anlayışının da çok ciddî etkisi olmuştur. Bütün bunları ve hayvancılığımızın
içine düştüğü zavallı durumu görerek meralarımızın üzerine titrememiz gerekir.
Oysa, görüyoruz ki, Mera Yasasında yapılmak istenen her değişiklik meraları
korumayı değil, tam tersine, meraları amacı dışında daha kolay kullanılabilir
hale getirmeyi amaçlamaktadır; tıpkı, Orman Yasasında yapılan ve yapılmak
istenen her değişiklikte ormanları korumanın değil, ormanları haksız kullanıma
açmanın düşünüldüğü gibi. Eğer Türk tarımının kalkınmasını istiyorsak, önce,
üzerinde tarım yapılan topraklarımızı, hayvanlarımızı beslediğimiz meraları
korumamız ve iyileştirilmesi için çaba göstermemiz gerekir. Oysa, sayın
milletvekilleri, görüşmeye başlayacağımız bu yasa teklifiyle Mera Kanununda
yapılmak istenen değişiklik meralarımızı koruyup geliştirmeyi değil, mera
alanlarını daraltmayı hedeflemektedir. Bu anlayış tarzıyla, Türk tarımı yarın
daha kötü duruma, Türk çiftçisi ise bugünkü zavallı durumunu arar hale
gelecektir.
Değerli milletvekilleri, Mera Yasasının
yürürlüğe girmesinden günümüze kadar geçen yaklaşık yedi yıllık süre
içerisinde, 1 000 000 hektar kadar alanın tahsis işlemi yapılmıştır. Bu 1 000
000 hektar alanın büyük çoğunluğu da kadastro geçmiş, daha önce mera, yaylak,
kışlak olarak tescili yapılmış alanlardır; yani, geçen yaklaşık altı yıllık
süreçte var olan alanların, en iyi tahminle, yalnızca yüzde 10'unda tespit,
tahdit ve tahsis çalışması yapılabilmiştir. Ayrıca, örneğin, mera alanı il
toplam alanının yüzde 50'sinden fazla olan Erzurum ve Ağrı İllerinde tahsis
işleminin tamamlandığı alanların toplamı yüzde 5'lerin bile altındadır.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığımıza düşen
görev, süreci hızlandırmak, çalışmalara ivme kazandırmak olmalıydı. Oysa,
Bakanlık, üzerine düşen görevi yapacak, meraları koruyup geliştirecek yerde,
Mayıs 2004'te hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bir yasa
tasarısına kaynaklık yaparak, mera, yaylak ve kışlakların tahsis amacının
değiştirilmesine, bu alanların başka alanlarda kullanılabilmesine önayak
olmuştur.
Değerli milletvekilleri, önümüze gelen
yasa teklifi, ormanlarımızı 2/B alanlarını oluşturma girişimi gibi, mera
alanlarında sanki bir "mera 2/B" alanları yaratmaya çalışıyor. Bu
teklifle yapılmaya çalışılan, belediyelerin mücavir alanlarında bulunan ve
üzerinde yasal olmayan -dikkat ediniz, yasal olmayan- inşaatlar yapılmış
alanları mera olmaktan çıkarmak; meraları, yasadışı iş yapma heves ve
alışkanlığında olanların doymak bilmez hırslarına teslim etmektir.
Getirilen düzenleme, aynı zamanda kaçak
inşaat yapanlara af niteliğindedir.
Getirilen düzenleme, meralarımızı yerel
siyasal baskılara ve sübjektif değerlendirmelere açık hale getirmektedir.
Getirilen düzenleme, meralarımız üzerinde
yeni işgaller yapılmasına kapı aralamaktadır.
Yasa teklifini bu haliyle kabul etmek,
yarım yüzyıl sürdürülen mera yasası çıkarma çabalarını heba etmek,
hayvancılığın gelişmesini baltalamak, Türk çiftçisini kaderiyle baş başa
bırakmak anlamına gelir. Yasa teklifi, Anayasamızın -daha önce söylediğim- 45
inci maddesine açıkça aykırılık taşımaktadır.
Değerli arkadaşlarım, geçen yıl mayıs
ayında getirilen yasa tasarısıyla, yeni hükümler eklenmişti Mera Yasasına.
Oysa, Mera Yasasının 14 üncü maddesinin (d) bendinde imar planlarının
hazırlanması için ihtiyaç duyulan mera alanlarının tahsis amacının
değiştirilebileceği hükmü bulunmasına rağmen, hükümet, bu hükümle yetinmemiş,
ilave imar planları yapılarak da tahsis amacı değişikliğine gidilebileceğini bu
yasaya eklemiştir.
Uygulama, imar planı içinde olmayan bir
mera alanının ek bir imar planı yapılarak tahsis amacı değişikliği yoluna
gidilmesinin, bu alanlarda yapılmış olan kaçak yapıların fazla uğraşıya gerek
duyulmadan yasal hale getirilmesini sağlayacağı ortadadır.
İstenilen, bu yasayla yapılmak istenilen,
geçici 3 üncü maddeyle sağlanmaya çalışılmıştır. Bu geçici maddeyle, kanunun
çıkış tarihi olan 28 Şubat 1998 tarihine kadar belediye mücavir alanı içinde
olup ve bu tarih ile 1.1.2003 tarihleri arasında mücavir alan olarak ilan
edilen ve Türkiye genelindeki çok geniş alanlarda yer alan meralar üzerinde
tecavüz sonucu inşa edilen yapıların da yasal hale getirilmesi sağlanacaktır.
Nedir bu yapılar; villalardır, belli grupların kooperatif evleridir.
İçerisine mücavir alanın dahil olduğu
böyle bir geçici maddeye kanun içinde yer verilmesiyle, kaçak bir şekilde mera
alanlarına yapılan inşaatlara izin verilmesinin altyapısının oluşturulmak
istendiği ortadadır; çünkü, var olan Mera Yasasının 14 üncü maddesinin (d)
bendi kapsamında imar uygulama planlarının hazırlanması durumunda, meralar
üzerinde yerleşim yeri olarak işgal edilen yerler de olsa, bu yerler için,
belediyelerin başvurusu üzerine, tahsis amacı değişikliği yapılarak hazine
adına tescilleri zaten yapılmaktadır.
Bu tahsis amacı değişikliğine geçici
maddede belirtilen, kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler de dahildir.
Yapılan tecavüzler ve toprak alımları nedeniyle, mera vasıflı mücavir alanlar
üzerinde mera özelliği kaybettirilmiş alanların eski haline getirilmesinin çok
güç ve maliyeti yüksek olacağı gerekçesiyle, bu alanların, otlatmak maksadıyla
kullanımı teknik olarak mümkün olmayan yerler konumuna getirilmek istendiği
anlaşılmaktadır.
Şunu unutmamak gerekir: Daha önce mera
vasfında olan ve mera -yem bitkisi yetişebilecek derinlikte toprağı olan her
alanın teknik yönden mera olarak kullanılması mümkündür- üzerinde tahribat
yapılmış olsa da, bu alanın teknik yönden ıslah edilerek kullanılabileceği
ortadadır; yani, mera olarak tescil edilmiş alanlar üzerinde, kayalık yerler
dışında, teknik yönden, mera olarak kullanılmayacak arazi düşünülemez. Zaten,
mera ıslah projelerinin bir gayesi de, bu alanların tekrar otlatmaya açılmasını
sağlamaktır. Söz konusu geçici maddeyle, üzerinde apartmanlar veya villalar
yapılmış bazı mera alanlarının da o andaki durumu itibariyle, teknik olarak,
otlatma maksadıyla kullanılamayacağı farz edilerek, bu yerlerin de talan
edilmesi sağlanacaktır.
Burada ana amacın, mücavir alan ifadesinin
geçici maddedeki metin içine konularak daha fazla rant alanı oluşturmak olduğu
açıktır. Bunun sonucu olarak da daha fazla mera alanının tahrip edilmesine göz
yumulacaktır. Amacın, mağdur durumda olduğu belirtilen köy ve kasabalardaki
kişilerin mağduriyetini gidermek olmayıp, bazı kişi ve gruplara rant alanları
oluşturmak olduğu ortadadır. Var olan durumda, köy yerleşim alanlarıyla ilgili
olarak, gerekmesi halinde, köy imar planı yapılması durumunda, hiçbir bedel
ödenmeden mera alanları köy yerleşim alanı olarak zaten kullanılabilmektedir.
Mücavir alanlar da olsa, mera alanları içerisinde bu gibi kanunsuz yapılan
yapılarla ilgili olarak, Mera Kanununun 19 ve 27 nci maddeleri uygulanıp
tecavüzlere son verilmesi gerekirken, bu geçici maddeyle, yapılan tecavüzler
yasal hale getirilmiştir. Şimdi, bugün yapılmak istenen daha değişiktir. Bir
yıl önce getirilen geçici maddeyle bu şekilde yasadışı kullanılan alanlar
hazine adına tescil edilirken, bu sefer de özel, tüzelkişilere bu yerlere sahip
olma hakkı tanınmaktadır. Bu, tam anlamıyla, talana evet deme yasasıdır. Bu,
tam anlamıyla, bu alanlara tecavüz edenleri affetme yasasıdır.
Değerli arkadaşlarım, eğer Türk tarımını
düşünüyorsak, böyle bir yasaya evet dememiz kesinlikle mümkün olmamalıdır.
Şimdi, şu soruyu sormak gerekir. Bu geçici maddenin oluşmasında acaba belli
çıkar gruplarının payı var mıdır? Ayrıca, maddede belirtilen 1.1.2003
tarihinden önce mücavir alan içerisindeki mera üzerinde inşaat çukuru açarak,
birkaç temel inşaat demiri atıp betonlayarak temel direk oluşturulmuş alanlarda
da tahsis amacı değişikliği yapılacak mıdır? Bu işlemi yapan kişilerin de
hakları herhalde kendilerine teslim edilecektir. Acaba, mücavir alanların bazı
küçük beldelere yakın, bazı yayla evlerini de içine aldığı alanlar var mıdır?
Belediye mücavir alanlarının otomatik olarak tahsis amacının değiştirilmesiyle,
bu alanlara komşu olan özel mülkiyete sahip kişiler de, bir anda arazilerinin
imar planı içine girdiğini göreceklerdir. Bu kişiler de, mera üzerinde kanunsuz
kaçak yapılan inşaat sahipleri gibi muratlarına ermiş olacaklardır.
Değerli arkadaşlarım, Mera Yasasının iki
yönü vardır; bunlardan birisi, hak, hukuk yönü; diğeri, hayvancılık yönüdür. Bu
bakımdan, bugün ülkemizde yaşanan hayvancılık sorunları konusunda da
görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği
gibi hükümetimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizlerin kabul ettiği bütçede
birkısım değişiklikler yaparak, doğrudan gelir desteğinin bir kısmını primlere,
bir kısmını hayvancılığa aktardı; yaklaşık, 600 trilyon lira hayvancılığın
geliştirilmesi için ayrıldı. Bundan, bir ziraatçı olarak mutluluk duyuyorum.
Elbette ki, hayvancılığımıza ne kadar destek verilse yeridir, yapılmalıdır.
Ancak, bir yandan hayvancılığa bu kadar destek verilirken, diğer yandan
üreticinin ürettiği sütün fiyatının birdenbire düşmesi karşısında sessiz kalmak
kesinlikle doğru değildir.
Şimdi, Tarım Bakanımın şu ifadesini
sizlere okuyacağım ve bu ifadenin ne anlama geldiğini, sanıyorum, benden sonra
Sayın Bakanımız sizlere anlatacaktır. Aksaraylı çiftçilere Sayın Bakan -bu,
Bakanlığın internet web sayfasından alınmıştır - şöyle söylüyor: "Süt
fiyatıyla ilgili bir süredir sorun yaşanıyor. Süt üretiminde hayvancılıktaki
gelişmeye ve mevsimsel değişmeye bağlı olarak bir artış var. Sanayici ve
üretici, üzerine düşeni yapmalıdır." Dikkat ediniz, şu cümle geliyor
şimdi: "Kısa vadede büyük kârlar elde etme çabası, her iki taraf açısından
da büyük sorunlar doğurur."
Değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisinin
kısa vadede büyük kâr etme gibi bir amacı mı var?! Yani, şimdi, Türk çiftçisi,
süt fiyatım birden bire 70 000 lira düşürüldü diye feryat ettiğinde, bu
feryadın arkasında Türk çiftçisinin kısa sürede büyük gelir, kâr elde etme
amacı olabilir mi?! Böyle bir cümleyi kullandığında Sayın Bakan köylüyü,
çiftçiyi inim inim inleten ve topu topu hepsi 8 tane firmanın bir araya gelerek
oluşturduğu süt tekeli karşısında o çiftçiyi perişan etmez mi?! O süt tekelini
oluşturanlara büyük bir cesaret vermiş olmaz mı?!
Değerli Bakanım, siz Tarım Bakanısınız,
siz çiftçiye sahip olmak zorundasınız. Bu, sizin aslî ve birincil görevinizdir.
Sizin yapmanız gereken doğru, çiftçinin ezildiğini hissettiğiniz anda
sanayiciyi makamınıza çağırıp -zaten hepsi topu topu 8 firmadır bunlar-
yapılanın yanlış olduğunu, bu yanlıştan kesinlikle dönmeleri gerektiğini
kendilerine ifade etmenizdir.
Şimdi soruyorum, siz milletvekillerine ve
sevgili Türk Milletine soruyorum: Türk çiftçisinin süt fiyatını 500 000'den 430
000'e, 420 000'den 350 000'e, 350 000'den 250 000'e düşüren bu sanayicinin
marketlerde satılan sütünün, peynirinin, yağının fiyatı düştü mü bir kuruş;
yoksa, her gün zamlanan fiyatlarla mı Türk tüketicisinin karşısına çıkmaktadır
bu ürünler? Öyleyse, süt fiyatının düşürülme amacı nedir?
Bakınız, öyle çarpık bir amaç ifade
ediliyor ki değerli arkadaşlarım, süt üretimi artmış da onun için fiyatı
düşürmüşler.
Değerli arkadaşlarım, konuyu bilenler iyi
bilir, bu mevsimde her yıl süt artar. Niye artar; iki nedenden artar. Bir,
belli yörelerde doğumlar bu mevsime rastlar, onun için inek sütü artar. İki,
koyun ve keçi sütleri de bu mevsimde devreye girer, onun için süt her yerde
artar; her yıl da artmıştır. Burada şükranla ifade etmek isterim, sizin
geçmişinizi oluşturan bir partinin Tarım Bakanı Sayın Musa Demirci, böyle bir
olay ortaya çıktığı zaman süt sanayicisini makamına çağırıp anında fiyatları
yükselttirmiştir, anında. Bunu da söylemeyi insanlık görevi biliyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada
Hükümet ve Bakanlığımız bir acz içine girmiştir. Türk çiftçisi perişan, Türk
çiftçisi inim inim inliyor.
Hayvancılık bölgesinden gelen milletvekili
arkadaşlarıma soruyorum, hangi partiden olurlarsa olsunlar: Çiftçi size ne
söylüyor; çiftçi ağlamıyor mu; siz, onun halini görmüyor musunuz? Görmüyor
musunuz arkadaşlar, beraber yaşamıyor muyuz?
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Neyi?..
GÜROL ERGİN (Devamla) - Neyi... Demek ki,
biz, deminden beri bir şeyler anlatırken, bir arkadaşım uyumuş.
"Neyi" diye soran arkadaşım şimdi uykudan uyandı.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Günaydın!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Günaydın; evet,
öğleden sonra, akşamüstü, akşam saatinde size günaydın Sayın Vekil! Siz, böyle
uyumaya devam edin; ama, halk uyumuyor, bilin; çiftçi uyumuyor, bilin. Bir gün
bu uykuların hesabı sorulacak. Bir bakanınız her toplantıda uyusun, siz her gün
burada uyuyun, Türk çiftçisi de vay anam vay!.. (CHP sıralarından alkışlar)
Uyuyun kardeşim, uyuyun; uyanacaksınız...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Hocam, ben, size cevap vereceğim...
GÜROL ERGİN (Devamla)- Mutlaka
vereceksiniz...
Efendim, bu tür bir usul var mı Sayın
Başkan?
BAŞKAN- Sayın Bakan, sırası geldiği zaman
size söz hakkı vereceğiz, konuşacaksınız.
Usul yok böyle karşılıklı konuşma
şeklinde; hatibi rahatsız etmeyelim.
GÜROL ERGİN (Devamla)- Değerli
arkadaşlarım, şimdi Sayın Bakanım bana yanıt verecekmiş; ona bir şeyler daha
söyleyeyim de, ondan sonra yanıtını tam versin.
Şimdi "Aksaray'da çiftçiler, Süt
Üreticileri Birliği ve kooperatifler bize geri çevrilmeyecek bir teklifle
geldi" diyor Sayın Bakan. Neymiş bu teklif; fazla sütün dökülmesi yerine
öğrencilere dağıtılması konusunda öneride bulunmuşlar. "Biz de, bu konuyu
Aksaray Valisi ve Belediye Başkanıyla görüştük, bir karara vardık; Aksaray'da
üretilen fazla süt, valilik, belediye, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği
ve kooperatifler aracılığıyla yoksul öğrencilere dağıtılacak" diyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun.
GÜROL ERGİN (Devamla)- Değerli
arkadaşlarım, ikibuçuk yıldır bu Mecliste hep beraberiz. Üç partili
beğenmediğimiz koalisyon hükümeti zamanında var olan okullara süt dağıtma
programını o zaman, niye ortadan kaldırdınız? Okullara süt dağıtma programı
vardı bu ülkede; siz kaldırdınız. Şimdi, Aksaray'daki sütü -yapıp
yapamayacağınız da kuşkulu da- oradaki öğrenciye vererek, Türkiye'deki süt
üreticisini kurtaracaksınız!..
Değerli arkadaşlarım, tarım konusu şaka
götürmeyen bir konu. Ülkenin varlığı ve geleceğiyle ilgili bir konu. Onun için,
ayaküstü bir yerde bir öneri getirildi "hadi bunu burada yapalım"
demekle Türk çiftçisini kurtaramazsınız. Onu, genel tarım politikaları olarak,
o politikaları düzenleyerek, doğru politikalar uygulayarak kurtaracaksınız.
Bakın, şimdi, burada, sanayiciyi haklı
gibi gösteren Sayın Bakanıma şunu söylüyorum: Damızlık Sığır Yetiştiricileri
Birliği belli verileri ortaya koyuyor ve diyor ki "2004 yılında, ortalama
çiğ süt fiyatı Türkiye'de 437 282 lira, yani, 0,25 euro. Avrupa Birliğinde çiğ
süt fiyatı 0,29 euro, ABD'de de ise 0,31 euro." Yani, hem Avrupa
Birliğinde hem Amerika Birleşik Devletlerinde çiğ sütün fiyatı bizimkinden
yüksek. Yani, köylü, oralarda her türlü olanağa sahip; çok daha ucuza mal
ettiği sütü, bizim çiftçimizden daha yüksek fiyata sanayie veriyor.
Gelelim şimdi tüketiciye yansıyan duruma.
Almanya, Ocak 2005, çiğ süt fiyatı 0,28 euro, UHT süt dediğimiz dayanıklı sütün
fiyatı markette 0,50 euro. Kaç katı; 2 katının altında, yaklaşık 1,8 katı.
Değerli arkadaşlarım, gidin Gimaya; bir
ünlü firmamızın paket sütünün 1 740 000 lira olduğunu göreceksiniz. Herhalde
evinize süt alıyorsunuz...
Bakıp geleyim diye hiç şey yapma! Otur
oturduğun yerde! Bu, bilinmeyen bir şey değil.
BAŞKAN - Genel Kurula hitap edelim lütfen!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, çiğ süt bizde dayanıklı süt haline getirilince 3,5 katı fiyata
satılıyor, 3,5 katı...
Şimdi, burada, benim Bakanım sanayiciye
demeyecek mi, ya, sen alıyorsun sütü şu fiyattan, satıyorsun bu fiyata,
Avrupalı alıyor bu fiyattan, satıyor bu fiyata; nasıl oluyor bu fark, oradaki
nasıl satıyor? Haa, o zaman...
BAŞKAN - Sayın Ergin, toparlayalım lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Daha önceki
oturumda bir bakanımız konuşma süresinin 2,5 katı fazla konuşma süresi kullandı
bu kürsüde, tam 2,5 katı...
BAŞKAN - Sayın Ergin, o bir Hanımefendi
Bakandı, onun için biraz tolerans gösterdik.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Savunma başka.
Siz, savunma mı yapıyorsunuz?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Biraz sesli söyle,
duymuyorum.
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ) - Ne yapalım
o zaman?!
BAŞKAN - Sayın Ergin, o bir Hanımefendi
Bakandı, onun için biraz tolerans gösterdik.
Siz de, sürenizi...
GÜROL ERGİN (Devamla) - O zaman, biz de
bir beyefendi milletvekili olarak biraz süre kullanalım.
BAŞKAN - Siz de sürenizi aştınız, lütfen
toparlayın.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakınız, sanayicinin de kendisini bir şekilde düzenlemesi
gerekir, onu söylüyorum. Bakanlığımızın, çiğ süt üreticisi çiftçimize, şöyle
yap derken, sanayie de böyle yap diyebilmesi gerekir, ben bunu söylemek
istiyorum. Çünkü, üretici, gerçekten büyük sıkıntı içerisinde.
Değerli arkadaşlarım, bilmezsek, yanlış
yaparız. İnanılmaz derecede büyük sıkıntıların içerisindeyiz.
Şimdi, bakın, Ardahan'da -bilmiyorum,
Ardahan milletvekili var mı burada- 250 000 liraya düşmüş süt fiyatı, değerli
arkadaşlar, ya, 250 000 lira! Erzurum'da 300 000 liraya düşmüş. Değerli
arkadaşlarım, 300 000 lira!.. Böyle bir şey olabilir mi?! Yani, çiftçiyi, günde
500 ton fazla süt üretti diye, sütü biraz arttı diye bu kadar sıkıştırmak hak
ve reva mıdır değerli arkadaşlarım?! Olur mu böyle bir şey?!
Sonra şunu söylüyorum: Şimdi, sanayici
"70 000 lira düşürdüm; çünkü, süt çok" diyor. Sen, gene aynı miktar
sütü alıyorsan, 70 000 lira niye düşürüyorsun?! Bu, tamamen bir fırsatçılık
değil midir değerli arkadaşlarım?! Onun için, ben, Bakanlığımızın bu konuda
mutlak surette devreye girmesi gerektiği konusunda inancımı bir kez daha ifade
ediyorum. Bunu söylerken, Sayın Bakanımı suçlayıcı falan da değilim; onu da
açıkça söyleyeyim. Onun da, elinden gelen çabayı göstermeye çalıştığını, ama,
yetersiz kaldığını söylemek istiyorum.
Şimdi, elimde yine gazete kupürleri var.
Süt Sanayicileri Birliğinin Başkanı -benim de sevgili bir dostum- Türk
çiftçisini alabildiğine suçluyor, akıl almayacak şekilde suçluyor; hatta, şöyle
bir örnek veriyor, diyor ki: "Türk çiftçisi tembel, otuz otuzbeş gün bile
çalışmıyor; örnek, şekerpancarı üretmek istiyor. Şekerpancarı, zaman ve emek
istemeyen bir üründür, bununla vakit geçirmek istiyor." Değerli arkadaşlarım,
tarımı biraz bilen bilir ki, tarımda en fazla emek isteyen ürün
şekerpancarıdır. İçinizde o bölgelerden gelen yok mu?!.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - 5 dakika fazla
konuştunuz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşım,
sen, gerçekleri duymak istemiyorsan, çıkıp gitme hakkın zaten var; onu da
kullanıyorsun.
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Sizin de
gerçekleri söylediğiniz var mı?!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Gerçek değil mi bu
söylediklerim?
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Bilmiyorum...
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın arkadaşlar.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bir tane, bir
kelimede yanlış var mı?
BAŞKAN - Sayın Ergin, siz de lütfen
toparlayın.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Hangi rakam
yanlış? Süt, Trakya'da 500 000 liradan 425 000 liraya düşmedi mi, Egede 425
000-430 000 liraya düşmedi mi, İç Anadoluda 350 000 liraya düşmedi mi,
Erzurum'da 300 000 liraya düşmedi mi, Ardahan'da 250 000 liraya düşmedi mi?
Yani, bu feryadı yapmak, size göre, yanlış ve boş konuşmak mı?!
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Onun için mi
bunca süt kooperatifi kuruluyor; herkes zarar edecek?! Millet onun için mi
kooperatif kurdu?!
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayın.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli kardeşim,
işte o kooperatifler, çiftçi üretsin diye kuruldu.
BAŞKAN - Süreniz doldu Sayın Ergin,
toparlayalım lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Burada,
kooperatife destek veren herkesi, geçmişte ve bugün kooperatiflere hizmet veren
herkesi saygıyla, şükranla anarım; ama, yapılan yanlışı söylemek görevimizdir;
Türk çiftçisinin yanında olmak hepimizin görevidir. Oturduğun yerden boş boş
konuşmak da hiçbir anlam ifade etmez. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, böyle
usul yok, karşılıklı konuşarak...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Hiçbir yanlış
yoktur sözlerimde, bir tek kelime yanlış yoktur.
BAŞKAN - Zaten süre aşıldı... Lütfen...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Ama, siz, doğrudan
kaçamazsınız.
O çiftçi sizi boğacak, dökülen o süt sizi
boğacak.
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 867 sıra sayılı kanun teklifim
üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz
Mera Kanunu üzerindeki değişikle ilgili sorun, aslında, 3194 sayılı İmar
Kanununun 11 nci maddesinin değişiklikten önceki son cümlesinden
kaynaklanmaktadır. Bu cümleye göre, belediye imar planı içerisine alınan mera
vasıflı taşınmazlar, imar uygulamasına ilişkin belediye meclisinin kararından
sonra mera vasfını kaybediyorlardı.
Kanunda, tescilin belediyeye mi, Hazineye
mi yapılacağı konusunda ise, yargıda da çok farklı kararlarla karşı karşıya
kalınmış idi. Bazen, yargı, belediyeye tescili, bazen de Hazineye tescili
konusunda kararlar vermiş idi. Daha sonra, yargıdaki içtihat farlılıkları
ortadan kalkınca, uygulamaya ilişkin, yani, geçmiş döneme ait uygulamaya
ilişkin çok ciddî sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bunları telafi etmek için,
ortadan kaldırmak için, 20 nci Dönemde -1998'de- 4342 sayılı Mera Kanunu çıktı.
Bu Kanuna, 27.5.2004'te, 5178 sayılı Kanunla geçici 3 üncü madde eklenmiştir.
Geçici 3 üncü maddedeki düzenleme, üç ana
şarta bağlıyor mera vasfını kaybetmiş arazilerin durumunu. Birinci olarak,
belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde olma şartını getiriyor geçici
madde. İkinci olarak, 1.1.2003'ten önce kesinleşen imar planlarının yapılması
şartını getiriyor. Üçüncü olarak da, mera olarak kullanımı teknik açıdan mümkün
olmayan yerler olarak şarta bağlıyor.
Şimdi, geçici 3 üncü madde de yürürlüğe
girdi. Türkiye'nin bir ihtiyaç duyduğu... Sayın sözcüye katılıyorum, yağmalanan
şehirler, yanlış uygulamalar, sorumsuz yöneticiler, maalesef, Türkiye'de
şehirlerin çok olumsuz gelişmelerine zemin hazırladılar. Bu ihtiyaca binaen bu
düzenlemeler yapıldı ve Cumhurbaşkanımız da, gerek Mera Yasasını gerekse geçici
3 üncü maddeyi onaylayarak yürürlüğe koydu.
Şimdi, arkadaşlar, bu düzenlemenin, yani,
benim verdiğim teklifin mevcut meralarla hiçbir ilgisi yok. Mevcut meraların,
Anayasamızın öngördüğü şekilde, ıslah çalışmaları, bizim dönemimizde, yani, AK
Parti İktidarı döneminde daha da bir hız kazanmıştır. Bir örnek olsun diye söylüyorum;
2000- 2003 yılları arasında toplam 198 000 hektarlık mera alanı ıslah
edilirken, yalnız 2004 yılında 703 000 hektarlık mera alanı ıslahı
gerçekleştirildi; 2005 yılında da hedef 750 000 hektardır.
Ayrıca, imar kirliliğinin önlenmesi için
ve kamu arazilerinin yağmalanmasını önlemek için, özellikle, devrim
niteliğindeki Ceza Yasasında, Türk Ceza Kanununda önemli düzenlemeler getirdik;
imarla ilgili olarak da, Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesini düzenledik;
yasalara aykırı, ruhsatsız bina yapan, yaptırana bir yıldan beş yıla kadar
hapis cezası öngören düzenlemeyi gerçekleştirdik ve şu anda da yürürlükte;
yani, yağma dönemine, AK Parti olarak, son noktayı koymuş olduk.
Devraldığımız şehirlerdeki imar kirliliği
ve plan açmazlarını, mutlaka da aşmamız gerekiyor. Vatandaşlarımız, bizleri,
Parlamentoya, ülkenin sorunlarını çözmek için gönderdi. Yoksa, çözümsüzlükleri
çözümsüz olarak kabul edip, burada oturup ülkenin zamanını israfa hakkımızın
olmadığını, burada, bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Şimdi, bu teklifle bizim neyi
amaçladığımızı ifade etmek istiyorum. Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesi,
amacı belli olmasına rağmen, madde metninin açık ve net ifadelerle kaleme
alınmaması, mevcut sorunları, çözmekten ziyade, daha da karmaşık bir hale getirmiştir;
yani, geçici 3 üncü madde, sorun çözeceğine, maalesef, sorun çözemez noktaya
gelmiştir. Teklifimizle, maddede uygulayıcıları çelişkiye düşüren hususları
ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır; bunun dışında hiçbir amaç yoktur; aransa da
bulunamaz. Böyle bir yanlış da, öyle tahmin ediyorum ki, bir partinin Grup
Başkanvekili tarafından, milletin huzurunda, Parlamentonun huzurunda işlenemez.
Nedir bu uygulayıcıları çelişkiye sokan
durum: İki noktada, yorum farklılıklarından kaynaklanan sıkıntı var. Bunlardan
biri "tüzelkişi" kavramı, diğeri "ücretsizlik" kavramı.
Geçici 3 üncü maddedeki iki kelime. Tüzelkişilikle, madde içerisinde, aynı
anda, hem bedelsizlik öngörülüyor hem de emlak ve rayiç bedelin toplamının
yarısının ödeneceği öngörüsünü ortaya koyuyor.
Şimdi, uygulayıcılara diyorsunuz ki,
geçici 3 üncü madde, belediye sınırları içerisindeki mera vasfını kaybetmiş
arazilerin belediyeye bedelsiz terk edilmesini öngörüyor; fakat, cümlenin
devamında "özel hukuk tüzelkişiliği" ifadesi olmadığı için, yoruma
açık hale geliyor ve uygulayıcılar, uygulamakta, gerçekten, çok ciddî
sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyorlar. Hâsılı, sorun çözmesi
gereken bu geçici 3 üncü madde, bu metnin açık ve net anlaşılır olmamasından
kaynaklanan bir sorun yumağı haline gelmiş bulunuyor.
Yorum gerektiren ikinci kelime ise
"ücretsizlik" kelimesi. Bu maddedeki ücretsizlikten kasıt, tapu ve
kadastro işlemlerinde, bu muamelelerdeki harçlarla ilgili bir ücretsizlik mi,
yoksa, ilgili alanın kamuya ve belediyeye devriyle ilgili bir ücretsizlik mi
diye içinden çıkılamıyor, uygulaması yapılamıyor. Bununla ilgili de
"bedelsizlik" ifadesini getiriyoruz; bunun dışında hiçbir düzenleme
yok.
Yani, netice olarak ben şunu söylüyorum:
Bir sorun var, ciddî bir problem var. Şehirlerde, belki de, şu anda, bu ne
oluyor, bu soruya anlam veremeyen arkadaşlarımızın bile yaşadıkları şehirlerde,
bu Mera Kanununun geçici 3 üncü maddesiyle ilgili bir sorunun yaşandığını kabul
etmemiz gerekiyor. Mera vasfını kaybetmiş bu yerler. Her yer konutla dolmuş,
doldurulmuş. Efendim, bu yağmalanmış; doğrudur, ben buna katılıyorum. Türkiye
böyle sahipsizlik dönemlerini yaşadı; ama, bakınız, biz, 1.1.2003'ten önceki
imar uygulamalarını kastediyoruz; yani, AK Parti iktidara gelmeden veya geldiği
günlerden önceki yanlış uygulamalara bir son vermemiz gerekiyor ve bununla
ilgili de Ceza Yasasının 184 üncü maddesi, bu görüşümüzü, gerçekten, ciddî
şekilde destekliyor. Bundan sonra, bu yağmaya son diyoruz ve geçmişte de, şehir
merkezinde -şehirlerin merkezinde diyorum, haritalar benim elimde- mera vasıflı
arazi diye binlerce konuttan oluşan yerleri, mera diye tanımlamak mümkün değil.
3194 sayılı Yasanın 11 inci maddesinin geçmişteki uygulamalarından kaynaklanan
yanlışlıklarla, hatalarla yüzbinlerce vatandaşımız şu anda karşı karşıya.
Bir taraftan, Hazine dava açıyor, Hazine
davayı kazanıyor; Hazine, kendi adına yapılan imar uygulamalarından dolayı
geriye gidemiyor; yani, kendi üzerine tescil yapamıyor; belediyeler ise, davayı
kaybettikleri için elleri kolları bağlı durumda. Bunu kim çözecek? Bunu çözmek
için, geçici 3 üncü madde düzenlemesi yapılmış. Bizim, bugün, teklifle
yaptığımız tek bir şey var; tüzelkişiliğe açıklık kazandırmaktır. Bunun
ötesinde hiçbir şey yok. Bunun ötesinde bir şey aramak, doğrusu, yani, ciddî
bir haksızlık diye değerlendiriyorum.
Ben, bu düzenlemenin, gerçekten, ülkemizde
imar uygulamaları neticesinde ve yargı kararları arasına sıkışmış olan
yüzbinlerce konut sahibi vatandaşımızı rahatlatacağı, bir çıkış yolu
bulacakları düşüncesiyle, teklifin hayırlı olmasını diliyor, desteğinizi
bekliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Şahsı adına, Denizli Milletvekili
Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
Süreniz 10 dakikadır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifiyle ilgili düşüncelerimi
açıklamadan önce, biraz önce, bu kanun teklifinin sahibi olan Sayın Faruk
Çelik'i büyük bir üzüntüyle dinlediğimi ifade etmek istiyorum.
Sayın Çelik geldiler, burada, geçen sene
bu Meclisçe kabul edilen geçici 3 üncü maddenin ne kadar kötü yazıldığını, ne
kadar anlaşılmaz cümleler ihtiva ettiğini, uygulamada ne kadar ciddî
problemlerin çıktığını, geçici 3 üncü maddenin, âdeta yargı organlarının elini
kolunu bağlayan hükümler ihtiva ettiğini ifade etti. Ben de, kanun tasarısı
geçen sene görüşülürken bu geçici 3 üncü maddeye baktım. Bu geçici 3 üncü
maddenin nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldiğini merak ettim,
inceledim. O kanun tasarısı görüşülürken son anda getirilen geçici 3 üncü
madde, burada Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Salih Kapusuz
ve 6 milletvekilinin hazırlamış oldukları bir önerge. Yani, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine gelen kanun tasarısının geçici 3 üncü maddesi bu
değil. Sayın Kapusuz ve 6 milletvekili o anda bir önerge veriyorlar ve son anda
-her zaman yapıldığı gibi- o madde görüşülürken bir önerge getiriyorlar ve o
önerge, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri tarafından
incelenmeden, araştırılmadan, ne olduğu anlaşılmadan -önergeyi verenlerin
konuşmaları da yok; onun tutanakları elimde, onu da inceledim- oylanmış,
geçmiş.
Şimdi, Sayın Çelik geliyor ve burada bir
yıl önce kendi Grup Başkanvekili ve 6 milletvekilinin getirmiş olduğu bir
önergeyle kanunlaşan o maddenin, ne kadar anlaşılmaz ne kadar yanlış ne kadar
tutarsız olduğunu, bu kanun teklifini hazırlamasındaki gerekçeler olarak ileri
sürüyor.
Ben baktım; o 7 arkadaşımızın hiçbiri
hukukçu değil; isimlerini de verebilirim, hiçbiri hukukçu değil. Niye
söylüyorum bunu; hakikaten, çok karışık, çok anlaşılmaz ve öyle bir fahiş hata
da var ki, hiçbir hukukçunun yapmayacağı bir hata; orada "malik" ile
"zilyet" karıştırılıyor arkadaşlar!
Yani, ne kadar acıdır ki, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde kanunlaşan bir geçici 3 üncü madde, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili ve 6 milletvekilinin önergesiyle geçen bir metinde,
bir maddede, malikin ne olduğu ile zilyedin ne olduğunu bilmeyen insanların son
saniyedeki önergesiyle buradan geçiyor ve kanunlaşıyor. Bereket ki, şimdi,
yeniden Adalet Komisyonuna geldiğinde Adalet Komisyonu işin farkına varıyor,
"malik" kelimesini "zilyet" kelimesiyle değiştiriyor.
Bakınız, değerli milletvekilleri, ben hep
şunu söylüyorum: Bu kanunlar Meclise gelirken, lütfen, acele edilmesin;
incelensin, araştırılsın, açıklansın, tartışılsın, daha sonra Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, en mükemmel, mütekâmil haliyle kanunlaşsın.
Şimdi, Sayın Çelik, biraz önce, 184 üncü
maddeden, Ceza Kanunundaki devrimden bahsetti kendi iktidarları döneminde; ama,
ben soruyorum Sayın Çelik: Daha bundan -31 Mart günü- yirmi gün önce, o Ceza
Kanununun 184 üncü maddesinin bir fıkrasının, kaçak yapılaşmalarla ilgili bir
fıkrasının ertelenmesiyle ilgili bir kanun tasarısını bu Meclise siz
getirmediniz mi?! Şimdi de kalkıyorsunuz, 184 üncü maddenin devrim niteliğinde
olduğunu, kaçak yapılarla mücadelede mükemmel bir madde olduğunu, siz, gelip
ifade ediyorsunuz. Bu ne çelişkidir Sayın Çelik?!
Değerli arkadaşlarımız, değerli
milletvekilleri; şimdi, bir de meselenin bir diğer boyutu var. Sayın Çelik, bu
kanun teklifini 18.2.2005 tarihinde vermiş ve onbeş gün geçmeden Tarım, Orman
ve Köyişleri Komisyonunda bu görüşülmüş ve rapor haline getirilmiş. Ben merak
ediyorum; burada, biz, muhalefet partisi milletvekilleri olarak, onlarca kanun
teklifi verdik, o kanun tekliflerimiz 45 günlük süre içerisinde Meclis
gündemine gelmiyor, alınmıyor, aylarca bekliyor; ama, bir Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkanvekilinin hazırlamış
olduğu bir kanun teklifi, on gün içerisinde komisyona geliyor ve çok kısa süre
içerisinde de Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geliyor.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sorun çözen kanun
teklifleri getireceksiniz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu nasıl bir
çelişkidir?! Bu nasıl bir çelişkidir?! Onlarca kanun teklifi ve milyonlarca
insanı ilgilendiren kanun teklifleri orada bekleyecek, Sayın Çelik'in çok cüzî
sayıdaki insanı ilgilendiren bir kanun teklifi, bu ne güçtür, bu ne kuvvettir
ki, komisyonlar üzerinde bu ne etkidir ki, onbeş gün içerisinde Tarım Orman ve
Köyişleri Komisyonundan rapor halinde çıkacak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelecek.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bilmediğin oradan
belli!.. Bilmiyorsun bu konuyu sen! Mera Kanunuyla ilgili hiçbir şey bilmediğin
oradan belli! Kanunu bile okumamışsın; böyle şey olur mu!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben çok
okudum...
Lütfen, Sayın Başkan... Sayın Başkan,
lütfen... Lütfen...
Sayın Çelik, siz, biraz sonra gelirsiniz
buraya, benim söylediklerime cevap verirsiniz. Ancak, bu merayla ilgili bu
kanunu en az senin kadar bildiğimi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
milletvekilleri huzurunda ve milletin huzurunda söylüyorum.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Daha bir kelime
söyleyemedin kanunla ilgili!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanunu, en
az senin kadar biliyorum, Sayın Çelik!
FARUK ÇELİK (Bursa) - Bilmiyorsun; bakın,
şu anda daha bir kelime söyleyemedin!
BAŞKAN - Sayın Çelik, böyle bir usul
yok...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - En az senin
kadar biliyorum. Yalnız, bakınız... Bakınız...
BAŞKAN - Hatibi dinleyeceğiz...
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Bilmiyorsun!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
Karapınar, bir şey biliyorsanız, gelin, bu kürsü açık!..
BAŞKAN - Sırası gelince siz de
konuşacaksınız; bizim araya girmemize meydan vermeyin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kürsü
hepinize açık, bu kürsü herkese açık. Burası, bu kürsüler, konuşmak için zaten.
Bu kürsüler, görüşleriniz, düşünceleriniz, kanun yapılırken katkılarınız için
burada.
TELAT KARAPINAR (Ankara) - Şov yapıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Siz, kürsüye
gelip konuşmayacaksınız, bir milletvekilinin bu konuyla ilgili görüşlerini
yerinizden engellemeye çalışacaksınız...
ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) - Genel Kurula
konuş!
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, siz de şahıslara
değil, Genel Kurula hitap edin.
Değerli arkadaşlar, en sert eleştirileri
dahi hoşgörüyle karşılamamız gerekiyor. Konuşma sırası geldiği zaman siz de
görüşlerinizi anlatırsınız; ama, kürsü özgürlüğünü alabildiğine kullanabilmeli
hatip. Lütfen, müdahale etmeyin konuşmacıya.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçici 3 üncü
maddeye bakıyoruz arkadaşlar. Geçici 3 üncü maddede ne var; bu meraları işgal
edip üzerinde herhangi bir şekilde tasarrufta bulunanların bu tasarruflarını
meşru hale getiriyoruz; meşru hale getirirken de rayiç bedelin -altını
çiziyorum arkadaşlar- rayiç bedelin yarısı oranında...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Emlak ve rayiç
bedelin toplamının yarısı...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - ... o kişiden
bedel tahsil ediyoruz. Şimdi bunun bedeli 100 milyar liraysa, baştan, peşinen
bunu 50 milyar liraya indiriyoruz.
FARUK ÇELİK (Bursa) - Okumamışsın maddeyi
diyorum sana! Hiç ilgisi yok yahu! Bakın "emlak ve rayiç bedelin
yarısı" diyor yahu!
BAŞKAN - Sayın Çelik, lütfen...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, şimdi kanun teklifinin gerekçesini de okuyorum. Sayın Çelik
diyor ki: "Bu taşınmazların rayiç bedelleri, şehrin merkezinde bulunmaları
nedeniyle, oldukça yüksek olduğundan..."
Değerli milletvekilleri, biz, buralara bir
şekilde tecavüz eden kişilerin bu tecavüzlerini nasıl meşru hale getiriyoruz ve
bu tecavüzleri nasıl ödüllendiriyoruz? Sayın Çelik'in dediğine göre, rayiç
bedelleri yüksekmiş, bunlar şehir merkezindeymişler, rayiç bedelleri yüksek
olduğu için o ödenen rayiç bedellerin yarısı olan miktarı da millet
ödeyemiyormuş! Böyle bir hak ve yetkiyi biz nereden alıyoruz sayın
milletvekilleri?! Devletin hüküm ve tasarrufunda olan bir yeri işgal eden,
oraya tecavüz eden insanlara oraları vereceğiz ve emlak ve rayiç bedelinin
yarısı oranında bir bedel onlardan alarak yapacağız bunu. Bu ne demektir; bu,
bundan sonra da bu tür yerlere yapılacak olan tecavüzleri teşvik etmek
demektir, desteklemek demektir ve göreceksiniz önümüzdeki günlerde, bu tür
kanunlar buralardan geçtikçe, böyle yerlere tecavüzlerin sayısının artacağını.
Vatandaşlar, birkaç yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinden yine böyle
kanunların çıkabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu tür yerlere tecavüz
etmeye, işgal etmeye devam edeceklerini ifade edebiliriz.
Kanun teklifinden okuyorum: "Bu,
sadece Bursa ve Sakarya illeri başta olmak üzere, illerimizden gelen birçok
talep..."
Değerli milletvekilleri, bunların büyük
çoğunluğu villalardır. Ben biliyorum, Bursa'da da Sakarya'da da bunların büyük
çoğunluğu villalardır. Bu tür yerleri, siz, emlak ve rayiç bedelinin yarısı
oranında bir bedelle bu vatandaşlara tahsis noktasında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, bu kadar cömert davranılırsa, fakir fukaranın, yetimin hakkı,
garip gurebanın hakkı bunlara peşkeş çekilirse bunun vebali ve sorumluluğu
hepimizin üzerindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, benden
önceki konuşmacı da Türkiye'deki meraların nerelerden nerelere geldiğini
söyledi ve meralarımızın miktarını, verimliliğini artırmamız gerekirken, bu tür
uygulamalarla bunların miktarını rakamsal olarak azalttığımızı da ifade etmek
istiyorum.
Bakınız, hayvancılık nereden nerelere
gelmiş: 1997'de 30 000 000 baş hayvan ülkemizde mevcutken 2003'te bu rakam 25
000 000'a düşmüş ve yine 1997'de 516 000 ton et üretilirken 2003'te bu rakam
366 000 tona düşmüş ve yine 2003 yılında 1 kilogram et satarak 25 kilogram yem
alabilirken bir üretici şimdi 1 kilogram et satarak 19 kilogram yem
alabilmektedir ve birbuçuk yıllık süre içerisinde üreticinin mağduriyeti tam
yüzde 23'ler seviyesindedir. Bizler, tarımı, hayvancılığı güçlendirmemiz,
desteklememiz gereken bir dönemde, meralarımızın verimli ve ıslah edilmesi
gereken bir dönemde, bunun tam tersini yapmamızın büyük yanlışlıkları olduğuna
inanıyorum.
Yine, Avrupa Birliğinde 1 litre çiğ sütle
üretici 2,2 kilogram yem alabilmekteyken, Türkiye'de bu rakam 1 litre süte 1
kilogram yem seviyesine düşmüştür ve bütün bunlardan yola çıkarak, ben, bu Mera
Kanununun geçici 3 üncü maddesinin bu haliyle uygulanması halinde,
devletimizin, milletimizin ciddî manada maddî kayıplar içerisine gireceğini, en
azından bu emlak ve rayiç bedel meselesinin "yarısı" ibaresinin bu
metinden çıkarılarak, eğer, mutlaka geçirilmesi gerekiyorsa, günün rayici,
bedeli neyse onun vatandaştan alınması lazım geldiği inancımı ifade ediyor,
sizleri saygıyla selamlıyor.
BAŞKAN - Şahsı adına, Cumhuriyet Halk
Partisi Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç.
Süreniz 10 dakika Muharrem Bey.
Buyurun.
MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun teklifiyle ilgili olarak şahsım adına söz almış
bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, demin, Sayın AKP Grup
Başkanvekili "devrim niteliğinde kanunlar yapıyoruz" dedi. Gerçekten,
kanun yapmakta, Meclis, çok mükemmel çalışıyor; güzel kanunlar çıkarıyoruz.
Yalnız, bu kanunların uygulanması noktasında aynı başarıyı gösteremiyoruz.
Mera alanında da, meraları korumaya
yönelik, bizim kanunlarımızda, Anayasamızda çok önemli düzenlemeler var.
Anayasamızın 45 inci maddesinde, devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların
amaçdışı kullanılmasını ve tahribini önlemekle yükümlüdür deniliyor. Yani,
Anayasa, devlete görev vermiş, meraları, çayır alanlarını koruyun diyor,
hayvancılığı, tarımı destekleyin diyor.
Yine, meralarla ilgili çok güzel bir kanun
yapmışız. 25.2.1998 tarihinde, gerçekte meraları, yaylakları, kışlakları
düzenleyen ve korumaya yönelik çok güzel bir kanun çıkarmışız.
Bu kanunun amacına baktığımızda "Bu
kanunun amacı; daha önce çeşitli kanunlarla tahsis edilmiş veya kadimden beri
kullanılmakta olan mera, yaylak, kışlak ve kamuya ait olan otlak ve çayırların
tespiti, tahdidi ile köy veya belediye tüzelkişilikleri adına tahsislerinin
yapılmasını, belirlenecek kurallara uygun bir şekilde kullandırılmasını, bakım
ve ıslahının" diye devam ediyor. Yani, amaç, meraların korunması,
meraların ıslahı.
Yine, aynı kanunda, mera, yaylak ve
kışlakların hukukî durumu belirlenmiş; deniliyor ki: "Mera, yaylak ve
kışlakların kullanma hakkı, bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu
yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır."
Özellikle üçüncü ve dördüncü fıkralar çok
önemli. "Mera, yaylak ve kışlaklar; özel mülkiyete geçirilemez, amacı
dışında kullanılamaz, zaman aşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz."
Diğer bendinde "Amaç dışı kullanılmak suretiyle vasıfları bozulan mera,
yaylak ve kışlakları tekrar eski konumuna getirmek amacı ile yapılan masraflar
sebebiyet verenlerden tahsil olunur" deniliyor.
Bu da yetmiyor değerli arkadaşlar, aynı
kanunun 19 uncu maddesinde korumaya ilişkin hükümler var. "Muhtarlar ve
belediye başkanları; mera, yaylak ve kışlakların ve sınır işaretlerinin
korunmasından sorumludur" deniliyor.
Yani, meraları korumaya yönelik bu kadar
çok kanunumuz olacak, Anayasa emredecek; ama, tüm bunlara karşın, devlet
görevlileri, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar, zabıta
görevini yapmayacak, meraları, yaylakları, kışlakları işgal ettireceğiz; ondan
sonra da burada, geleceğiz, fakirlik edebiyatı yaparak, bazı insanların mağdur
olduğundan bahisle bu sorunları çözelim diyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, devlet yönetimi
ciddiyet ister; biz, ciddî bir devletiz, kabile devleti değiliz; ciddî
devletler kuralları koyarlar, koydukları kuralları da uygularlar. Burada
çıkardığımız kanunlar sadece fikir jimnastiği için çıkarılmıyor veya sadece
kanun yapmış olmak için çıkarılmıyor, uygulanması için çıkarılıyor; bunun,
mutlaka bilinmesi gerekiyor.
Bu getirilen teklif, özünde çok fazla bir
anlam ifade etmiyor. Şöyle ifade etmiyor: Bir yıl önce Mera Kanununda
değişiklik yapan bir kanun çıkarmışız; o kanunu çıkarırken de, alelacele, bir
önergeyle buraya bir madde eklenmiş, o madde de -demin Ümmet Beyin de
belirttiği gibi- gerçekten hukuk tekniğinden uzak, hukuk bilgisinden uzak,
hiçbir şekilde düzenlemesi yapılmayacak ölçüde bir düzenleme, bir garabet. Şu
anda da, on ay sonra, daha bir yıl geçmeden, bu yapılan yanlışlığı düzeltmeye
çalışıyoruz. Özünde önemli olan geçen yılki yanlışlığın yapılmamış olmasıdır;
yoksa, şu anda görüştüğümüz kanun teklifinde fazla bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, geçen yılki Mera
Kanununda değişiklik yapan kanuna eklenen geçici 3 üncü maddenin uygulanması
sırasında büyük sorunlar yaşanacağı, bu maddenin meraların tahribine yol
açacağı, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi Grup sözcüleri tarafından dile
getirilmiş ve bizim söylediklerimiz aynen gerçekleşmiş. Mera Kanunu, 1998
yılında yürürlüğe giriyor; 1998 yılından 2004 yılına kadar mera vasfını
kaybeden arazi miktarı 283 203 dekar, altı yılda mera vasfını kaybeden arazi;
ancak, değerli arkadaşlar, geçen yılki, 2004 yılında çıkarılmış olan bu
kanundan sonra, on aylık süre içinde, 1 816 000 dekar mera arazisi mera vasfını
kaybetmiş.
Şimdi, Faruk Çelik arkadaşımız diyor ki:
"Daha önceki hükümetler döneminde birtakım yanlışlıklar yapılmış, meralar
yağmalanmış, meralar talan edilmiş, meralara yapılaşma yapılmış; biz, onlardan
mesul değiliz; ancak, geçmişteki bu yanlışlıklara da, bir yerde, çözüm bulmamız
gerekir; biz, icra makamıyız." Ancak, değerli arkadaşlar, on aylık dönem
içinde geçmiş hükümetler yönetimde değildi ki. Kanunun çıkış tarihi 2004,
beşinci ay -Mera Kanununda değişiklik yapılma tarihi- on aylık süreçte, bu 1 816
000 dekar arazi mera vasfını kaybetmiş.
Bu nedenle, arkadaşlar, meralarımıza sahip
çıkmazsak, tarım sektörü, hayvancılık sektörü büyük ölçüde darbe yemiş;
meralar, çok ucuz bir şekilde, köylülerin hayvancılık yapmasına, hayvanlarını
otlatmalarına imkân tanıyan alanlar; bu alanları ortadan kaldırırsak... Ve bu
alanları da ne için ortadan kaldırıyoruz; meralara, yaylaklara, kışlaklara,
efendim villa yapılsın, yazlık evler yapılsın veya dinlenme yerleri yapılsın
diye; hatta, bu, Faruk Çelik arkadaşımızın kanun teklifi Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonunda görüşülürken, bu merayla da yetinilmemiş, yaylaklar ve
kışlaklar da bu kanun teklifi kapsamına alınmıştı. Yine, Adalet Komisyonundaki
görüşmeler sırasında, arkadaşlarımız, bu yaylakları ve kışlakları bu kanun
metninin kapsamından çıkardılar; hiç olmazsa, kısmen bir düzelme meydana gelmiş
oldu. Şimdi, buradaki tercihimiz, kanunlara uymayarak, yasadışı bir şekilde
devletin mera alanlarını işgal edenlerin çıkarı mı korunacak, yoksa
hayvancılıkla uğraşan, tarımla uğraşan insanların çıkarı mı korunacak veya
meralar tahrip edilerek erozyona yeniden yol mu açılacak... Çünkü, meraların
korunmasıyla, erozyon da büyük ölçüde önlenmiş oluyor.
Bu düzenlemeler son olacak diyor Faruk
Çelik arkadaşımız, kanun teklifini açıklarken; ancak, bu son olmuyor değerli
arkadaşlar. Maalesef, bizde, af hastalığı başladı; önce kanunları çıkarıyoruz,
o kanunlar uygulanmıyor, suç işleniyor, arkasından diyoruz ki, bir defalık
affedelim. Bir sonraki hükümet geliyor, diyor ki; benim üzerimde siyasî baskı
var, benim seçim çevremden bana baskılar geliyor... Aynen Faruk Çelik
arkadaşımızın "Bursa bölgesinden bana baskılar geliyor, Bursa'da çok büyük
sorunlar var..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne baskı gelecek
Muharrem Bey!..
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Kılıç; süremiz
dolmak üzere.
MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Biz, bu afların
sonunu getiremiyoruz. Devrim niteliğinde Ceza Kanunu yaptık diyor; ancak, o
devrim niteliğindeki kanunun bile uygulamasını ertelemeye çalışıyoruz. Devrim
niteliğindeki kanunda getirmiş olduğumuz imarla ilgili düzenlemeleri, 184 üncü
maddeyi, daha yürürlüğe girmeden -yürürlüğe girdi o madde ama- hemen yeniden,
bu imara aykırı yapılan düzenlemeler için ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin büyük
çoğunluğu tarımla, hayvancılıkla geçiniyor. Bu nedenle, tarım alanlarımızın ve
özellikle meralarımızın ıslah edilmesi gerekiyor, korunması gerekiyor,
hayvancılığımızın artırılması gerekiyor. Hayvancılık ölme noktasında, tarım
bitme noktasında. Bu nedenle, bu getirilen düzenleme, halkın çıkarına değil,
belki bir grup insanın çıkarına olabilir, onların sorunlarını çözmek için
getirilmiş olabilir; ancak, halkın çıkarı ile hayvancıların, çiftçinin çıkarı
ile bu bir avuç insanın çıkarı karşılaştırıldığında, bence, kamunun çıkarı,
halkın çıkarı, hayvancıların çıkarının önplanda tutulması gerekir.
Bu düşüncelerle, şahsım olarak, bu kanun
teklifini desteklemiyorum, kabul etmiyorum.
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Sağ olun Sayın Kılıç.
Değerli milletvekilleri, çalışma süremiz
tamamlanmak üzere. O nedenle, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 20 Nisan 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.48