BIM 2 3 2005-04-28T07:00:00Z 2005-04-28T07:00:00Z 67 43494 247918 TBMM 2065 495 304460 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 80       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

82 nci Birleşim

12 Nisan 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, suyun, ülkelerin kalkınmasındaki rolüne ve  memleketimizdeki su kaynaklarının korunmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol dolum tesislerindeki sızıntının yarattığı çevre kirliliğine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, vefatının 417 nci yıldönümünde Mimar Sinan'ın sanatçı kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/280)

2.- Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/281)

3.- Kilis Milletvekili Veli Kaya'nın Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/282)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/334) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/283)

5.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/96) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/284)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 32 milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım alanlarına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/275)

2.- Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu ve 21 milletvekilinin, ziraî mücadele ilaçlarının doğru biçimde kullanımının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276)

3.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ermeni soykırımı iddialarına karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/20)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 722)

4.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S. Sayısı:850)

5.- Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/989) (S. Sayısı: 861)

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4887)

2.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TMSF'nin el koyduğu mallara,

TMSF tarafından el konulan özel bir radyo ve televizyon kuruluşuna,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4989, 4990)

3.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in, ihalelerdeki yolsuzluk iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4996)

4.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in, görevden alınan TEDAŞ Genel Müdür Yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4997)

5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, tıp fakültesi mezunu olmayan asistanların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5002)

6.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, diyaliz teknikerliğinin bir meslek olarak kabulüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5003)

7.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Türk Telekom AŞ ile Microsoft yetkilileri arasında bir anlaşma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5005)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, askerî mahkemelerde basın mensuplarına uygulanan akreditasyona ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5006)

9.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün işsizlik sigortası fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5039)

10.- Ankara Milletvekili Muzaffer R. KURTULMUŞOĞLU'nun, olası bir deprem için alınan tedbirlere ve deprem sigortasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5053)

11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Karacaali Köyünün elektrik sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5064)

12.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, enerji operasyonunda tutuklanan EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5068)

13.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, idareci kadrolarında yapılan değişikliklere ve duble yol çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5091)

14.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, yapılması planlanan Saray-Kırklareli devlet karayoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5120)

15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bozüyük-Adapazarı karayoluna, Bozüyük ve Bilecik için çevre yolu yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5122)

16.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, duble yol çalışmalarına ve Bolu Otoyol Geçiş Tüneli için yapılan harcamaya ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5123)

17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Avrupa Anayasası Nihai Senedinin bir maddesinde yer alan Kıbrıs'la ilgili bildiriye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GÜL'ün cevabı (7/5127)

18.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, Diyanet İşleri Başkanlığının hac organizasyonuna ve özel bir seyahat şirketine yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/5128)

19.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, yerel yönetimlerin Hazineye olan borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/5134)

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, bazı sektörlerdeki gizli işsizlik oranına ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5136)

21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, yeniden çalışmaya başlayan emekliden "Sosyal Güvenlik Destek Primi" kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5138)

22.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, felçli hastaların idrar sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5139)

23.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Köroğlu Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5143)

24.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, SSK hastanelerinin devri ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5171)

25.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, patates siğili hastalığı nedeniyle ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5172)

26.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, SSK depolarında bekletildiği iddia edilen ilaçlara ve sorumlularına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5174)

27.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, SSK'lıların ilaç ihtiyacının serbest eczanelerden karşılanmasının sonuçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5175)

28.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova-Termal'de bulunan Ruhsal Rehabilitasyon Merkezinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5182)

29.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, İstanbul Atatürk Havalimanındaki bagaj kontrollerine ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5191)

30.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, kapatılan Sinop Radar Üssüne ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5194)

31.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İlindeki dip trolü avcılığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5195)

32.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, özelleştirme programındaki kuruluşlarda geçici statüde çalıştırılacak personele ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5198)

33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Mercedes Benz şirketi ile ilgili soruşturma sürecine ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5204)

34.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Batman TPAO Rafinerisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5239)

35.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, Batıkent'in hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5243)

36.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, SSK hastanelerinin depolarında bekletildiği iddia edilen ilaçlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5244)

37.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Antalya Tıp Fakültesi Hastanesinde bir hastanın ölümüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5246)

38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, SSK'ya ait hastanelerin devriyle ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5249)

39.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Ankara Numune Hastanesi Hariciye Servisindeki ölümlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5253)

40.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Adana'da hastanelere kabul edilmeyen bir hastanın ölümüne ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5254)

41.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya İl merkezindeki bir binanın kullanım şekline ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5255)

42.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasına yönelik soruşturmaya ve ödenen tazminata ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5265)

43.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır-Hani İlçesindeki Askerlik Şubesinin başka bir ilçeye nakline ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5266)

44.- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, orman vasfını kaybetmiş bazı tarım arazilerine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5268)

45.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın, tarihî Edirne-Tunca Köprüsüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5269)

46.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor-Bahçeli Kasabasındaki Antik Roma Havuzu ve Tyana Kenti çevre düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/5297)

47.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde SSK Hastanesinin kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5303)

48.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, heyet raporuna bağlı reçetelerin yazımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5304)

49.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, görevde yükselme sınavı sonucu merkeze ve taşra teşkilatına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5311)

50.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Fethiye Devlet Hastanesinin özürlü raporları konusunda yetkilendirilip yetkilendirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5392)

51.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki'ye bağlı Gümüşdamla ve Kuyucak yolunun asfaltlanma çalışmalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5397)

52.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki İlçesine bağlı bazı köylerin bağlantı yolunun tamamlanamama nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5398)

53.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, gübrenin çiftçiye ve tüketiciye maliyetine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5399)

54.- Malatya Milletvekili Muharrem KILIÇ'ın, Köy Hizmetlerine ait bölge müdürlüklerinin yer tespitine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5459)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak sevdasında yaşamlarını yitiren başta polisler olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Kanser Haftasına ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken'in, Türk Polis Teşkilatının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilatın içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,

Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt istasyonu kurulmasının getireceği yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,

Cevap verdi.

Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 31 milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin araştırılarak (10/273),

İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak nedenlerinin tespiti ve (10/274),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Açıklandı.

(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak seçildi.

Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanmasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 12 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.05'te son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

 

Türkân Miçooğulları

 

Burdur

 

İzmir

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

                 No.: 112

II.- GELEN KÂĞITLAR

8 Nisan 2005 Cuma

Tasarılar

1.- Bankacılık Kanunu Tasarısı (1/1007) (Adalet; Avrupa Birliği Uyum; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2005)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı (1/1008) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2005)

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852) (Dağıtma tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti ile Lübnan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/972) (S. Sayısı: 854) (Dağıtma tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Devletleri Örgütü Genel Sekreterliği Arasında Çerçeve İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/983) (S. Sayısı: 856) (Dağıtma tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)

 

 

 

                                                                         No.: 113

11 Nisan 2005 Pazartesi

Raporlar

1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/524) (S. Sayısı: 742'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/525) (S. Sayısı: 743'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/527) (S. Sayısı: 744'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

4.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/528) (S. Sayısı: 745'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

5.- İstanbul Milletvekili Memduh Hacıoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İstanbul Milletvekili  Memduh Hacıoğlu'nun  İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/549) (S. Sayısı: 746'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

6.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/557) (S. Sayısı: 747'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

7.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/560) (S. Sayısı: 748'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

8.- Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren ile Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren ile Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/574) (S. Sayısı: 749'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

9.- Konya Milletvekilleri Hasan Anğı, Remzi Çetin, Kerim Özkul, Mehmet Kılıç ve Muharrem Candan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/584) (S. Sayısı: 750'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

10.- Tokat Milletvekili Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/594) (S. Sayısı: 751'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

11.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/624) (S. Sayısı: 767'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

12.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun  İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/625) (S. Sayısı: 768'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

13.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/626) (S. Sayısı: 769'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

14.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın  Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya  ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/627) (S. Sayısı: 770'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

15.- Sivas Milletvekili Orhan Taş'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/629) (S. Sayısı: 771'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

16.- Niğde Milletvekili Mahmut Uğur Çetin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/630) (S. Sayısı: 772'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

17.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/631) (S. Sayısı: 773'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

18.- Karabük Milletvekili Ali Öğüten'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/632) (S. Sayısı: 774'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

19.- Karabük Milletvekili Hasan Bilir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/633) (S. Sayısı: 775'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

20.- Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/634) (S. Sayısı: 776'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

21.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/636) (S. Sayısı: 777'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

22.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/637) (S. Sayısı: 778'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

23.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/638) (S. Sayısı: 779'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

24.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/639) (S. Sayısı: 780'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

25.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/640) (S. Sayısı: 781'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

26.- Konya Milletvekili Halil Ürün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/642) (S. Sayısı: 782'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

27.- Karabük Milletvekili Ali Öğüten'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/643) (S. Sayısı: 783'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

28.- Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/573) (S. Sayısı: 784'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

29.- İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/628) (S. Sayısı: 785'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

30.- Avrupa İmar Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S. Sayısı: 855) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

31.- Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/989) (S. Sayısı: 861) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Cumhurbaşkanının onaylamaması nedeniyle vekâleten veya tedviren görev yapan bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4977)

2.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunca Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara gönderilen inceleme raporlarına ve cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4979)

3.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bürokrat atamaları ve yolsuzlukla mücadeleye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4981)

4.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, kamuoyunda "öğrenci affı" olarak bilinen kanun teklifine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4983)

5.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, e-Devlet Projesinde kullanılacak yazılım programlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4985)

6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, TMSF tarafından el konulan ruhsatsız bir villanın satışına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4986)

7.- Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, TMSF'nin el koyduğu taşınmaz malların satışına ve Devletin zararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4987)

8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir hukuk bürosuna verilen işlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4993)

9.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, Kayseri ve Civarı Elektrik A.Ş. ye bazı ayrıcalıklar tanındığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4994)

10.- Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR'ün, bazı davaların özel hukuk bürolarına takip ettirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4995)

11.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, yükseköğretim kurumlarındaki ikinci öğretim öğrenci katkı paylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4998)

12.- Uşak Milletvekili Osman COŞKUNOĞLU'nun, Microsoft Firmasıyla anlaşma ve protokol imzalanıp imzalanmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4999)

13.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, inşaat sektörü ile ilgili harçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5007)

14.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, DTP Genel Başkanının yolsuzluklarla ilgili iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5015)

15.- Antalya Milletvekili Atila EMEK'in, enerji ihalelerindeki yolsuzluklarla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5016)

16.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, internet kafelere ve uygulanan vergi oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5018)

17.- Mersin Milletvekili Şefik ZENGİN'in, Muş-Malazgirt İlçesinde hayvanlara kötü muamelede bulunulduğu iddiasına ve İlçe Belediye Başkanının beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5020)

18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, gerçek ve tüzel kişilere kullandırılan kamu kaynaklı kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5022)

19.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, iç ve dış borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5023)

20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5026)

21.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'a yönelik bazı iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5027)

22.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5030)

23.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Sarnıç Tepesinde yapılan maden arama çalışmalarına yönelik soru önergesine verilen cevaba ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5037)

24.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, armağan silahların envanter kayıtlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5047)

25.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, ÖTV'deki artışın bağcılık ve şarapçılıkta yaratacağı etkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5048)

26.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, e-Devlet Projesinde kullanılacak yazılım programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5052)

27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın bazı enerji projeleri hakkındaki raporunun hazırlayıcılarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5065)

28.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın enerji santrali projeleri hakkındaki raporuna ve enerji sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5066)

29.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay Raporundaki öneriler üzerine yapılan işlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5067)

30.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da yasal olmayan bazı yapıların yıkımına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5069)

31.- İstanbul Milletvekili Hasan AYDIN'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Moskova gezisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5072)

32.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Ankara Atatürk Eğitim Hastanesi Başhekim Yardımcılığına yapılan atamaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5085)

33.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Dalaman Havaalanının kış aylarında da uluslararası uçuşlara açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5089)

34.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Dünya Bankası destekli Tarımda Reform ve Uygulama Projesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5096)

 

 

 

                                                                         No.: 114

12 Nisan 2005 Salı

Rapor

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Dağıtma tarihi: 12.4.2005) (GÜNDEME)

Genel Görüşme Önergesi

1.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ, İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Ermeni soykırımı iddialarına karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/20) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL ve 32 Milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım alanlarına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/275) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

2.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU ve 21 Milletvekilinin, zirai mücadele ilaçlarının doğru biçimde kullanımının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

 

 

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.05

12 Nisan 2005 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşimini açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.11


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.22

BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Birinci Oturumda yapılan yoklama sonucunda toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden yoklama yapacağım ve toplantı yetersayısını arayacağım.

Yoklama işlemi için 3 dakikalık süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Sayın Başkan, süre doldu.

BAŞKAN- Sürenin dolduğunu iddia edip; burada bulunan arkadaşlardan acaba sisteme girmeyenler varsa, toplantıda var mı sayılıyorlar yok mu sayılıyorlar Sayın Yetenç?

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Yok sayılırlar.

BAŞKAN- Lütfen... Lütfen... Yok sayılmazlar. Lütfen, yerinize oturunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Süre doldu, Sayın Başkan; neyi bekliyoruz?

BAŞKAN- Şu anda olduğunuz halde yok kabul ediyorsunuz kendinizi, öyle mi?

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Evet, gayet doğal.

MEHMET BEŞİR HAMİDİ (Mardin)- CHP'nin varlığıyla yokluğu bir!

BAŞKAN- Mesela, zatıâlinizin işaretini arayacağım burada.

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Evet, gayet doğal; demokratik hakkımı kullanıyorum.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan, sonucu açıklayın.

BAŞKAN- Genel Kuruldasınız, yok kabul ediyorsunuz; olmaz öyle şey! Lütfen...

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)-  Yanlış iş yapıyorsunuz.

BAŞKAN- Sayın Yetenç, hukukçusunuz, Genel Kuruldasınız ve kendi kendinizi yok kabul ediyorsunuz; böyle bir şey kabul edilebilir mi hukuken?

MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ (Manisa)- Evet, demokratik hakkımı kullanıyorum Sayın Başkan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Süre doldu, Sayın Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, süre doldu, neyi bekliyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, sulama ve tarım konusunda söz isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'a aittir.

Sayın Karayağız, buyurun.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, suyun, ülkelerin kalkınmasındaki rolüne ve  memleketimizdeki su kaynaklarının korunmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; suyun, ülkelerin kalkınmasındaki rolü konusunda şahsım adına gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlamadan önce, sizleri ve televizyonları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşları saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Su, hayatın vazgeçilmez unsurudur. Canlıların yaşayabilmesi için de, tarımsal üretim için de, sanayi için de, medenî bir hayat için de su, olmazsa olmazdır. Su, dünyada yaşayan tüm canlıların hayat kaynağıdır. Bu vesileyle, su kaynaklarının bugünkü durumuna, kullanımına, geleceğine ve suya dayalı projelere biraz değinmek istiyorum.

Gelişmiş ülkelerin hemen hepsi su zengini ülkelerdir. Gelişmişliklerinin sırrı da, büyük ölçüde bu zenginliklerinde yatmaktadır. Özellikle Avrupa ülkelerine baktığımızda, bol su kaynaklarıyla ve aldıkları yağış miktarlarının fazlalığıyla dikkati çekerler. Ülkemizdeki gelişmişlik durumlarına baktığımızda da, aynı şekilde, bol yağış alan ve su kaynağı olup da bundan istifade eden bölgelerimizin kalkınmışlıkta ileri fırladığını görürüz.

Gelişmiş dünya ülkelerinin birçoğu, suya dayalı projelerini 1960-1970'li yıllarda tamamlamışlar ve bugünkü seviyeyi yakalamışlardır.

Sürdürülebilir bir kalkınmanın ve tarımsal üretimde verimi artırmanın itici gücü olan su, yoksullukla mücadelenin de temel unsurudur.

Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkelerin zengin, geri kalmış ülkelerin de kıt su kaynaklarına sahip olması gerçeğini bir kenara bırakarak, geri kalmışlığımızın nedenini ideolojik söylemlerle izah etmeye kalkarsak, yerimizde saymaya ve gelişmiş ülkelerin peşinden koşmaya devam ederiz. Üçte 2'si sularla kaplı olan dünyamızın ancak yüzde 2,5'i tatlısu kaynaklarıdır. Bu oranın zamansal ve mekânsal dağılımı da eşit değildir; yani, bazı bölgeler çok fazla miktarda suya sahipken, bazı bölgelerde de su kıtlığı çekilmektedir.

Bir de, bu kaynakların sanayi atıklarıyla kirletilmesi ve özellikle tarımsal alanda suyun hatalı kullanılması sebebiyle su kaynaklarında sürekli azalma görülmektedir. İşte, bu nedenle, gelecek yirmibeş yıl içerisinde bu süreç devam ederse, şu anda su sıkıntısı çeken 1,3 milyar kişinin iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, güneydeki komşularına bakıldığında su zengini bir ülke gibi görünse de, dünya standartları açısından bakıldığında su fakiri bir ülke konumundadır ve olan kaynakları da kullanamamaktadır. Bir ülkenin su zengini olabilmesi için, kişi başına düşen su miktarı en az 10 000 metreküp olmalıdır. Halbuki, ülkemizde bu rakam   1 430 metreküp civarındadır. Birçok bölgemizin aldığı yağış oranının azlığı da dikkate alınırsa, suyun ve tarımsal sulamanın önemi çok açık olarak kendini gösterecektir.

Türkiye'nin, bugün, kalkınması da, kırsal kesimde yaşayanların refah seviyesini yükseltmesi de, tarımsal üretimde verimliliğin artırılması da, su kaynaklarının korunmasına ve bunların etkili ve ekonomik olarak kullanılmasına bağlıdır. Bunun yolu da, tarımsal sulamalarda modern sulama sistemlerinin kullanımından ve sulama bilincinin geliştirilmesinden geçmektedir. Ülkemizde suyun bu denli azlığına rağmen, bilgisizlikten dolayı, tarımsal sulamalarda, bitkilerin ihtiyacının 2-3 katı fazla su verildiği bilinen bir gerçektir.

Ülkemizde, yerüstü su kaynakları sanayiciler tarafından kirletildiği için, çiftçiler, haklı olarak, yeraltı su kaynaklarına yöneliyorlar; bu da, yeraltı su rezervlerinin giderek azalmasına yol açıyor. Bir örnek olarak söylemek gerekirse; onbeş yirmi yıl önce 20-25 metreden su çekilen bölgede, bugün, ancak, 180-200 metreden su çekilebilmektedir.

Değerli milletvekilleri, konu su olduğuna göre, 1 500 kilometrekarelik bir ovası ve içinden geçen 2 nehir ve 10'dan fazla dere olduğu halde, en geri kalmış il olan Muş'tan, yani, ilimden söz etmeden geçemeyeceğim.

Daha önce rantabl olmayan, gerçekleşmesi yılları alacak projelerin sadece lafı edilmiş ve ovamız, öylece, suya hasret kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karayağız.

SERACETTİN KARAYAĞIZ (Devamla) - Biz, onun yerine, çok daha ucuza, kısa zamanda gerçekleşebilecek, dereler üzerine göletler projesini gündeme getirdik. Bu yıl, konum ve zemin olarak müsait olan bir yere, bir dere üzerine bir gölet yapımının başlayacağı müjdesini, Sayın Enerji Bakanımız ve Devlet Su İşleri Genel Müdürümüzden almış bulunmaktayız. Bu müjdeyi hemşerilerime verirken, Sayın Bakanıma ve Genel Müdürüme buradan teşekkürü bir borç biliyorum.

Ayrıca, ilkbaharda taşkınlara sebebiyet verip, ovamızın ve onlarca köyümüzün su altında kalmasına neden olan Karasu Nehrinin de ıslah çalışmalarına başlanacağını ve Bulanık Ovamızı sulayacak olan Hınıs Ulusu Sulamasının kanal çalışmalarına hız verileceğini de müjdelemek istiyorum. Ümit ediyoruz ki, yılların ihmali, AK Parti Hükümeti döneminde son bulacak, bu konuda önemli yatırımlar olacak ve Türkiye'nin üçüncü büyük ovası susuz ve suya hasret konumdan kısa sürede kurtulacaktır.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Karayağız.

Gündemdışı ikinci söz, Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol dolum tesislerinin yarattığı çevre kirliliği hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'e aittir.

Sayın Çekmez, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol dolum tesislerindeki sızıntının yarattığı çevre kirliliğine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Karaduvar'da yer alan petrol dolum tesislerindeki sızıntının yeraltı sularına karışarak tüm çevreyi etkisi altına alması sonucu bölgede yaşanan büyük çevre kirliliğine dikkatinizi çekmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, petrol rafinerisi, petrol dolum tesisleri, LPG dolum tesisleri ve boru hatlarının yoğunluk kazandığı Mersinimizin Karaduvar Mahallesinde yaşananlar, sorumsuzluğun, tedbirsizliğin ve duyarsızlığın doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır. Bu durum, görevli ve yetkili kurumların organizasyonuyla kolayca engellenebilecekken, bugün pek çok insanımızı ve çevreyi etkileyebilecek boyutta bir felakete dönüşmüştür; bölgemiz halen çok büyük risk altındadır.

Bugün Karaduvar'da yaşayan 20 000 vatandaşımız, ihmal edilmenin, vatandaş olarak sesini duyuramamanın sıkıntısını derinden duymaktadır. Buradaki insanlarımız, yaşamak zorunda oldukları bu olumsuz çevre şartlarıyla bir nevi cezalandırılmıştır.

Karaduvar Mahallesinde yer alan su kirliliğini araştırmak amacıyla defalarca incelemeler yapılmış, yapılan bu incelemeler sonucunda yeraltı suyunda petrol türevleri olduğu, çok yüksek tuzlu sular kategorisine girdiği, suda yapılan analiz neticesinde gaz kokusu olduğu kesinlik kazanmış olmasına rağmen, maalesef,  yetkililerce çözüme gidilememiştir. Söz konusu raporlardan sadece biri olan 17 Şubat 2004 tarihli raporda, arazide yapılan incelemelerde, çevre seralardaki bitkiler ve tulumba sularının incelenmesi sonucunda, örneklerin tümünün petrol kokulu, sarı renkli, elektriksel iletkenliği, tuzluluğu ve sertliğinin son derece fazla olduğu, ayrıca yapılan arazi gözlemlerinde, seralardaki bitkilerin kuruduklarının görüldüğü, bu kirliliğin anayoldan iç kesimlere göre daha da arttığının altı çizilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu bölgede oluşan kirliliği dar bir alanda düşünmememiz gerekir. Petrol sızıntısı, yeraltı suyuyla karışarak denize, sızma yoluyla zamanla toprağa ve atmosfere, sulama yoluyla mahsule yayılmaktadır. Bu bölgenin ürünleri geçmiş yıllarda bir övünç kaynağı olarak pazara sunulurken, bugün bölgedeki üretimin büyük zarar görmesi söz konusudur. Meydana gelen bu kirlilik nedeniyle, birçok insan, maddî ve manevî zarar görmüştür ve görmektedir.

Şimdi, siz değerli arkadaşlarıma soruyorum: Yaşadığınız cadde ve sokaklarda adım başı bir tankerle karşılaşsanız, akşamları evinizin balkonuna çıktığınızda kükürtdioksit solusanız, acaba, nasıl bir ruh halinde olurdunuz? İşte, Karaduvar Mahallesinde, 2 965 hanede yaşayan 20 000 vatandaşımız, bu şartlarda yaşamak zorunda bırakılmıştır. Denizi, havası, suyu ve toprağı kirlenmiş bu bölgedeki insanların sesinin artık duyulması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, dolum tesisleriyle yıllardır gündemde olan Karaduvar Mahallemiz, geçen yıl Ataş'ta çıkan o korkunç yangınla hem Türkiye'nin hem de dünyanın gündemine taşınmıştır. 52 saatte denetim altına alınabilen bu felaket, dikkatlerin yeniden Karaduvar'a yönelmesine neden olmuştur.

Yangın üzerine birçok açıklama yapılmış ve önlemlerin daha da artırılacağı söylenmiştir. Önlemlerin alınması tabiî gerekli; ancak, süregelen bu kirliliğin bitirilmesi ne zaman olacaktır? Türkiye'nin akaryakıt ihtiyacının 10 000 000 tonunun depolandığı Mersin'in ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu burada sizlere bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Çok önemli bir coğrafyada yer alan ilimiz birçok alanda atılım yapmak üzere harekete geçmişken -bu hamlelerin en önemlilerinden biri de turizmdir- meydana gelen bu olaylar, bizlerin bu atılım hamlelerine sekte vuruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin.

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Karaduvar Mahallemizde ekolojik bir yıkım yaşanıyor. Toprağın altını kirli bir ağ gibi saran borulardan tüm mahallenin sularına petrol ve türevlerinin bulaştığı, herhangi bir kuyuya kibrit çakıldığında yandığı biliniyor. Karaduvar'da yaşayanlar, artık, temiz bir hava ve temiz bir çevrede yaşamak istiyor.

Mevcut petrol tesislerinin birbirine çok yakın olması, son yangın felaketinde durumun ciddiyetini bizlere bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle, uygun yer temini ve güvenlik önlemleri oluşturulmadan yeni tank bölgesi yapımına kesinlikle izin verilmemelidir.

Son zamanlarda açılan petrol tesislerinde yükleme-boşaltma yapan kara tankerlerinin sayısı bazı günlerde ortalama 1 000 rakamlarına ulaşmaktadır. Karaduvar'da mevcut olan yol, bu korkunç boyutta ve tehlike arz eden trafiği kaldırabilecek kapasitede değildir.

Buradan sayın yetkilileri uyarıyorum. Bu bölgede zincirleme kara tankeri faciası yaşanma olasılığı fazladır. Ayrıca, Karaduvar'da her gün yüzlerce tanker ruhsatsız yıkama tesislerinde yıkanmakta, yıkama sonrası tankerden çıkarılan petrol türevi kirleticiler kanalizasyon sistemine verilmektedir. Günde yüzlerce tankerin yıkandığı düşünülürse, bu akaryakıtlı suyun çevreye vereceği çok ciddî zararları söylememe gerek olmadığı düşüncesindeyim. Buralarda kanalizasyon şebekesine yapılan bağlantılar engellenmeli ve bu işyerine arıtma tesisi kurulmalıdır. Bundan sonraki projelendirme, inşaat ruhsatlandırma ve işletme safhalarında mutlaka mevcut mevzuat ve standartlara uygun malzeme kullanılmalı ve gerekli denetimler de ilgili kurum ve kuruluşlarca büyük bir özen ve sorumlulukla yapılmalıdır.

Karaduvar'da, Mersinimizde ve tüm ülkemizde, arzu ettiğimiz temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çekmez.

Sayın Çekmez'in yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Mersin Karaduvar Mahallesindeki petrol dolum tesislerinden kaynaklanan çevre kirliliği ve alınan önlemlere ilişkin olarak Çevre ve Orman Bakanımıza vekâleten cevaplandırmak için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Mersin İli merkez ilçe Karaduvar Mahallesi 6598 sokak 111 numara adresinde bulunan artezyen kuyusunda yaşanan petrol kirliliğine ilişkin, ilk olarak, Karaduvar Mahallesi Muhtarı, 16.1.2004 tarihinde, Mersin İli Çevre ve Orman Müdürlüğümüze telefon ihbarında bulunmuştur. Yapılan ihbara istinaden, şikâyete konu olan konutun yakınında faaliyet gösteren Ataş Rafinerisi ile Opet ve Tuta petrolcülük firmalarının bulunduğu bölgede İl Çevre ve Orman Müdürlüğü teknik elemanlarınca inceleme çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda, yangın suyu depolama tanklarında benzin karışımı tespit edildiği ve bu benzinin su kuyularından geldiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine, bölgede belirtilen dökülme olayının dışında başka bir kirleticinin olup olmadığı konusunda çalışma başlatılmış, gereği böylece ortaya çıkmıştır. Bu amaçla, petrol kirliliği şikâyetlerine paralel olarak, aynı zamanda, bölgede yangın tehlikesinin de hâsıl olması nedeniyle, Valilik oluruna istinaden, Büyükşehir Belediye Başkanlığı İtfaiye Müdürlüğü, Çevre Sağlık Daire Başkanlığı, Meski Genel Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Savunma Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Tarım Müdürlüğü, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü, DSİ 6 ncı Bölge Müdürlüğü, Jeoteknik Hizmetler ve Yeraltı Suları Şube Müdürlüğü, Devlet Su İşleri 67 nci Şube Müdürlüğü, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile bölgede faaliyet gösteren petrol şirketlerinin katılımıyla komisyon oluşturulmuştur.

Komisyon çalışmaları sonucunda, Tuta Petrolcülük Anonim Şirketi tesislerinde petrol tanklarının bulunduğu sahanın drenaj sisteminin yetersiz olduğu, tankların bir kısmının kotunun düşük olması nedeniyle etrafındaki toprak kanallarda petrol kirliliği oluşturduğu ve sahada bulunan toplama rögarlarının yetersiz olduğu tespit edilmiş ve gerekli tedbirlerin alınması istenmiş olup, Tuta firmasının rögar ve drenaj sistemlerinde düzenlemeler yaptırılarak tüm saha betonlanmıştır. Bölgedeki statik su seviyesinin 4 ilâ 7 metre arasında olduğu, kirlilik zonunun ise, Opet Petrolcülük AŞ tank sahasının güneyi ile Tuta Petrolcülük AŞ tank sahasının güney ve güneybatısında etkili olduğu tespit edilmiş olup, buna göre, kirlenmenin etkilerini gidermek amacıyla, Opet ve Tuta firmalarınca kirlenmenin yoğunlaştığı alanlardaki mevcut su kuyularından günlük olarak su çekilmesi, çekilen suyun arıtıldıktan sonra kanalizasyon şebekesine deşarj edilmek suretiyle bertaraf edilmesi; bu işleme, kirlilik etkileri tamamen ortadan kalkıncaya kadar devam edilmesi kararlaştırılmıştır.

Bölgede yapılan komisyon çalışmaları sırasında Opet ve Tuta firmalarına ait akaryakıt dolum tanklarından benzin ve motorin numuneleri alınmış, alınan numunelerin yeraltı suyunda bulunan kirletici petrol türeviyle benzerliğinin belirlenebilmesi amacıyla, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezi tarafından yapılan analiz neticesine göre hazırlanan, 12.7.2004 tarih ve Pal 04 1050 referans numaralı analiz sonucuna göre, yeraltı suyundan alınan benzin-motorin karışımı akaryakıt numunesindeki benzin ve motorin kısımlarının, Tuta firmasına ait olabileceği değerlendirilmiştir.

Son olarak Meski -yani, kısa ismi açarsak, Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü- yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, ülkemizdeki yeterli altyapıya sahip bir bilim kuruluşu tarafından uzun süreli bir çalışma yapılması sonucunda, kirletici kaynak ve/veya kaynaklarının tamamen ortadan kaldırılarak, temizleme yöntemlerinin de geliştirilmesi gerektiği hususunda, Hacettepe Üniversitesi ve Tübitak ile ortak bir çalışma başlatılmıştır.

Ayrıca, bölgedeki tüm petrol tesislerinin atık sularının bertaraf edilmesi amacıyla ayrı bir kanalizasyon hattı kurulması, bu hattın, petrol sanayii atık sularını, petrol dolum tesisleri ve benzerlerini arıtacak ve bertaraf edecek kapasiteye sahip endüstriyel arıtma tesisiyle birlikte projelendirilmesi ve yapılacak olan tüm iş ve işlemler sırasında oluşacak ekonomik bedelin karşılanması yönünde, gerekirse, bölgedeki petrol şirketlerinin de, kapasiteleri ve atıksu debileri nazarı dikkate alınarak, katkıda bulunmalarının sağlanması hususunda Meski Genel Müdürlüğü nezdinde çalışmalar yürütülmektedir.

Yukarıda sayılan çalışmaların yanında, Ataş yangınında karşılaşılan problemler, yöredeki petrol dolum tesisleriyle ilgili sıkıntının şu anda görünenden daha önemli boyutlarda olduğunu göstermiştir. Bu sıkıntının daha büyük boyutlara çıkmaması için, çevre düzeni planı yapılıncaya kadar bölgede yeni dolum tesislerine müsaade edilmemesi, bu süre içerisinde de mevcut hatalı yapılmış tesislerin ıslahı, GSM ruhsatları, lisans işlemlerinin tamamlanarak koruma bantlarının düzenli hale getirilmesi, hem tesislerin hem vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanması için gerekli diğer tedbirlerin alınması konusunda ilgililere ve teşkilatımıza gerekli talimatlar verilmiştir.

Arkadaşımızın bu konuda gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyoruz; hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Gündemdışı üçüncü söz, Mimar Sinan'ın vefatının 417 nci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'e aittir.

Sayın Güven, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, vefatının 417 nci yıldönümünde Mimar Sinan'ın sanatçı kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; milletlerin hafızası, tarih sahnesinin unutulmazlar hanesinde yerini alan, mimarlık sanatımızın yüzakı, kendi şadırvanından aptes alan, kendi mihrabında namaz kılan Mimar Sinan'ın, vefatının 417 nci yıldönümünde aramızda olmasını istedim; bu vesileyle Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini ve şahsınızda yüce milletimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Mimar Sinan'a ve tüm önden gidenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; insanlık ailesinin her bireyinin ortak arzu ve isteği, ölümsüzlüktür, sürekli anılmak, sürekli yaşamaktır. Kalıcı olmanın, iz bırakmanın tek koşulu, kalıcı işler yapmak, kalıcı eserler bırakmaktır. Şairin ifadesiyle:

"Ölüm bize ne ırak,

Ne yakın bize ölüm;

Biz ölümsüzlüğü tattık,

Ne yapsın bize ölüm" diyen ve ölümsüzlüğü tadan ve yaşayan yüce şahsiyetlerle dolup taşar şanlı tarihimiz. İşte, bu ender şahsiyetlerden biri de Mimar Sinan'dır.

Osmanlı tarihinin en yüksek çağı kabul edilen 16 ncı Yüzyılı Türkler için âdeta özümleyen dört ad vardır: Kanuni, İstanbul, Süleymaniye ve bunları görsel bir simgeye dönüştüren Sinan.

Mimar Sinan, 1490 yılında Kayseri'nin Ağırnas Köyünde doğdu. İstanbul'a geldikten sonra, dülgerlik ve yapıcılık öğrendi. Yavuz Selim'in Çaldıran Seferinde, orduyla, Sivas, Erzurum, Amasya ve Tebriz gibi şehirlerdeki mimarî eserleri inceleme fırsatı buldu. Ordu içinde asıl şöhretini, yapıcılıktaki büyük hüneri sayesinde kazandı. Mimar Sinan, Boğdan Seferinde, Prut Nehri üzerinde, onüç gün içinde mükemmel bir köprü yapmayı başardı. 1529 yılında Mimarbaşı oldu.

Mimar Sinan, aralarında Arif Nihat Asya'nın;

"Tatsın, yarınlar da çiçeklerini,

Yazıların, çinilerin solmasın,

Ey Süleymaniye, Süleymaniye,

Başımızdan kubben eksik olmasın" temennisiyle terennüm ettiği Süleymaniye ve

"Selimlerden kalma muhterem miras,

Sinanlardan kalma şanlı hediye,

Kuvvetin tuğrası, sanatın mührü,

Kubbeler kubbesi bir Selimiye" diyerek ifade ettiği, anlamını dile getirdiği Selimiye gibi, dünyanın en muhteşem abideleri kabul edilen, birçoğu cami, 600 kadar mimarî eseri Osmanlı toprakları üzerinde inşa etti.

Sinan'ın yapıtlarında, durmadan kendini aşma, daha iyiye, daha güzele varma çabası görülür. En büyük amacı, "işte, bu yaptığım eser en iyisi" diyebilmekti; fakat, arka arkaya meydana getirdiği eserlerden en görkemlisi olan Edirne'deki Selimiye Camii için bile, "işte, en iyisi" diyemedi. En iyiye, en güzel ulaşmak için hep çalıştı. Bütün yapıtları, birbirini aşan birer sanat eseridir.

Kendi anlatımına göre, sanat yaşamını üç bölüme ayırır. Buna göre Sinan, Şehzade Camiini çıraklık, Süleymaniye Camiini kalfalık, Selimiye Camiini ustalık devrinin eserleri olarak nitelendirir. Mimar Sinan'ın eserlerinin bir özelliği de, kimin için yapılmışsa, o kişiyi çeşitli yönleriyle yansıtmasıdır. Örneğin, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan adına yaptığı Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii, ince ve zarif görünümüyle; Süleymaniye, Kanuni Sultan Süleyman'ın görkemini yansıtmasıyla ün kazanmıştır. Edirne'deki Selimiye'de, II. Selim'in şair ruhunu anlatan incecik, zarif minareler vardır. Her minarede bulunan üç şerefeye üç ayrı merdivenden çıkılması, dünya mimarisinde o güne kadar uygulanmamış bir işlemdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Güven, devam ediniz.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sinan'ın eserleri, gün görmüş, hoşgörülü bilge kişiler gibidir; yüzyıllar ötesinden, sabırlı, ağırbaşlı, eşsiz güzellikleriyle bize bakarlar. Yeryüzünde bu duyguyu veren az sayıda sanat yapıtı vardır. Yağmurlar, rüzgârlar, seller, depremler, bu eserlerin güzelliğini, sağlamlığını, inceliğini bozamamıştır. Sinan'ın büyüklüğü, yapılarının ölmezliği, buradan gelmektedir.

Koca Sinan'ın, Afyon, Ankara, Bağdat, Basra, Bolu, Bosna, Budin, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Halep, Hatay, Hersek, Isparta, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Kefe, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kudüs, Kütahya, Manisa, Medine, Mekke, Sakarya, Sivas, Sofya, Şam, Kerkük, Tekirdağ, Van Şehirlerinde bilinen 315 eseri vardır. Tüm eserlerinin 600'e yakın olduğu kabul edilirse, Mimar, bir yüzyıla yakın yaşamış olduğuna göre, bu rakam, Mimar için çok düşündürücüdür. Kaba bir hesapla, Mimarbaşılığından ölümüne kadar geçen zaman dilimi içinde, her iki ayda bir eser yapması gerekir. Bu tempo, insanüstü bir hızı gerektirmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemiz yeni Sinanlar yetiştirmeye uygun birikim ve iklime sahiptir. Bize düşen, kültür, sanat, bilim ve emeğin bu iklimde serpilip boy atmasını sağlamaktır derken, Sinan'a yine Arifçe seslenerek: "Kutlu olsun başarın gayrı Sinan, 'seni her dil anacak her yerde' dedi tarih; sana sümbül getirip, bunu açtırdı elin mermerde" diyor; kendi köprüsünden geçen, kendi sebilinden içen, açınca kanatlarını kendi kubbesinde uçan Sinan'a Allah'tan, tekrar, rahmet dilerken, Yüce Meclise sevgi ve saygılarımla teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Biz de, 417 nci ölüm yıldönümünde, yüce mimarımız Mimar Sinan'ı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Mekânı cennet olsun.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyondan istifa önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/280)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonundan istifa ediyorum.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Saygılarımla. 7.4.2005

                                                        Nezir Büyükcengiz

                                                                             Konya

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2.- Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/281)

                                                                        12.4.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu üyeliği görevimden istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                              Erdoğan Özegen

                                                                               Niğde

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

3.- Kilis Milletvekili Veli Kaya'nın Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/282)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yürütmekte olduğum Çevre Komisyonu üyeliğimden, verimli olamadığım düşüncesiyle istifa ediyorum.                                                                 7.4.2005

                                                                        Veli Kaya

                                                                                Kilis

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına dair 2 önerge vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 32 milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım alanlarına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/275)

                                                                        30.3.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizdeki tarım alanlarının çevrelerinde bulunan sanayi alanları, fabrikalar ve santrallardan etkilenme durumları ve tarım alanlarının sanayi kirliliğinden etkilenmemesi için yapılması gerekenlerin araştırılıp, bu konuyla ilgili Yüce Meclisimizin ve halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1.-Kemal Demirel                                 (Bursa)

2.-Necati Uzdil                                 (Osmaniye)

3.-Osman Özcan                                (Antalya)

4.-Halil Ünlütepe                                (Afyonkarahisar)

5.-Mehmet Vedat Melik                                (Şanlıurfa)

6.-Gürol Ergin                                (Muğla)

7.-Mehmet Işık                                (Giresun)

8.-Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

9.-Fahrettin Üstün                                (Muğla)

10.-Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

11.-Mehmet Boztaş                                (Aydın)

12.-Erdal Karademir                                (İzmir)

13.-Mustafa Özyürek                                (Mersin)

14.-Mehmet Uğur Neşşar                                (Denizli)

15.-Erol Tınastepe                                (Erzincan)

16.-Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

17.-İzzet Çetin                                (Kocaeli)

18.-Orhan Eraslan                                (Niğde)

19.-Nadir Saraç                                (Zonguldak)

20.-Ali Rıza Bodur                                (İzmir)

21.-Nurettin Sözen                                (Sivas)

22.-Hakkı Ülkü                                (İzmir)

23.-Muharrem Kılıç                                (Malatya)

24.-Mehmet Ziya Yergök                                (Adana)

25.-Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

26.-İnal Batu                                (Hatay)

27.-Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

28.-Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

29.-Ali Arslan                                (Muğla)

30.-Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

31.-Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

32.-Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

33.-Bülent Baratalı                                (İzmir)

Gerekçe: Ülkemiz sahip olduğu toprak genişliği ve iklim potansiyelinin getirdiği özellikler sayesinde "tarım ülkesi" olarak bilinen ülkeler arasındadır. Bölgesel farklılıklar ve iklim özellikleri beraberinde, çeşitliliği ve toprak zenginliğini de getirmektedir.

Sahip olduğumuz tarım alanlarından, en üst düzeyde verim alabilmek için, gerekli bakım, denetim ve koruyucu önlemlerin de alınması gerekmektedir.

Son yıllarda, ülkemizde, sürekli olarak tarım sektörünün geri gittiği ve hak ettiği değeri alamadığı yönünde bir kanı yerleşmiştir; ancak, bunun sebepleri ve getireceği olumsuzluklarla ilgili olarak halkımız yeterince aydınlatılmamaktadır.

Sanayiin gelişmesi elbette ki istenen bir olaydır; ancak, sanayiin gelişmesi için tarım alanları feda edilmemelidir. Sanayi alanlarının yapılanma aşamasında, çevre korunmasıyla ilgili, gerekli önlemler alınmalı ve arıtma sistemleri yaygınlaştırılarak, etkin kullanımı sağlanmalıdır.

Bu arada, sanayileşmenin beraberinde getirdiği ekolojik dengedeki bozulmalar ile havada, suda ve toprakta meydana gelen kirlenmenin de önüne geçilmelidir.

Sanayileşmeyle birlikte yaşanan ekolojik kirlilik düzeyinin belirlenmesi ve tarım alanlarının bu tür kimyasal kirleticilerden etkilenmesinin en alt düzeye çekilmesi için en kısa sürede gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

1.Ülkemizdeki tarım alanları çevrelerinde bulunan sanayi alanları ve fabrikaların tarım alanlarında yaratabileceği olumsuz etkilerin neler olduğu,

2.Toprakta, havada ve suda meydana gelebilecek kirliliklerin belirlenmesiyle ilgili uygulanan yöntemlerin neler olduğu,

3.Ülkemizdeki tarım alanlarının kimyasal maddelerden etkilenme düzeyi,

4.Ülkemizdeki tarım alanlarının ne kadarının yakın çevresinde kimyasal kirliliğe sebep olabilecek fabrika, termik santral vb kirleticilerin bulunduğu,

5. Sanayi atıklarının tarıma verdiği zararların ne düzeyde olduğu,

6. Bu konuyla ilgili yürürlükte olan mevzuatların durumu belirlemesi konularının araştırılması gerektiği düşüncesindeyiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2.- Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu ve 21 milletvekilinin, ziraî mücadele ilaçlarının doğru biçimde kullanımının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye'de ziraî mücadele ilaçlarının kullanımında zaman zaman yanlışlar yapıldığı, bu ilaçların uygun olmayan zamanlarda, gerekenden fazla miktarda ve tekniğine uygun olmayan biçimlerde kullanılmasından ötürü toplumda kanser vakalarının arttığı şeklinde görüş ve düşünceler, gerek basında ve gerekse ilgili sağlık kuruluşlarının açıklamalarında sıkça yer almaktadır.

Türkiye'de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış 2 610 ziraî  mücadele ilacından yaklaşık 2 000 adedi üretilmekte ve piyasada bulunmaktadır.

Ülkemizde pestisit tüketimi gelişmiş ülkelere göre oldukça düşük olup yılda yaklaşık 13 000 ton kadardır. Bu miktar, ABD'de 293 000, İtalya'da 43 000, Fransa'da 41 000, İngiltere'de 30 000, Almanya'da 25 000 ve Yunanistan'da 32 000 tondur. Ancak, beslenmemizde ve dışsatımımızda büyük yeri olan sebze ve meyvelerin entansif biçimde üretildiği Akdeniz, Ege gibi bölgelerin tüketimi Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Türkiye'de genel olarak az pestisit tüketilmesine karşın, en yoğun tüketilen pestisitler çevre ve sağlık açısından önemli riskler taşımaktadır. AB ve ABD ise, çevreyi ve sağlığı olabildiğince  az etkileme potansiyelindeki "düşük riskli" pestisitlere yönelmektedir.

Modern dünyada insan sağlığı ve çevre büyük önem kazanmıştır. Tıp çevrelerindeki yaygın görüşe göre, henüz kanıtlanamamış olmakla birlikte, besinlerimizdeki ziraî mücadele ilacı kalıntıları, vücudun bağışıklık sistemini bozmakta; şişme ve yağlanma yanında hücreleri zayıflatarak kansere neden olmaktadırlar. Araştırmalar, anne sütünde bile pestisit kalıntısı bulunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizin AB'ye girme girişimlerinin yoğunluk kazandığı ve birçok gelişmiş ülkeye ciddî ölçülerde tarım ürünü dışsatımımızın sürdüğü günümüzde, sağlığı, çevreyi ve dışticaretimizi koruyabilmek amacıyla, tarım ilacı kullanımı bilinçli ve kontrollü yapılmalıdır.

AB'nin yiyecekler ve yemler konusunda Hızlı Alarm Sistemi yoluyla internetten yayınladığı raporda, AB ülkelerine Türkiye'den giden ürünlerin uygun bulunmayan partiler açısından sayısı oldukça yüksektir ve bu sayı 2003'te 2002'ye oranla artış göstermiştir. Türkiye bu konuda 2002'de 93 ülke arasında üçüncülükten, 2003'te 97 ülke arasında ikinciliğe yükselmiştir.

Ülkemizin sebze, meyve dışsatımını çok yakından ilgilendiren diğer bir konu, EUREPGAP Protokolüdür. Bu protokole göre, EUREPGAP Sertifikası olmayan kuruluşların AB ülkelerine sebze, meyve gönderebilme olasılığı kalmamaktadır. Bu protokolü, ancak, çevreye ve sağlığa zarar vermeden üretebilen ve ürettikleri ürünlerde çevre ve sağlık açısından zararlı kalıntılar ya da bulaşmalar olmayan kuruluşlar alabilecektir. 1 Ocak 2005'ten itibaren de ülkemizde EUREPGAP Sertifikasına sahip olmayan kuruluşlar AB'ye sebze, meyve gönderemeyeceklerdir.

Yurdumuzda ziraî mücadele ilacı kullanımının araştırılması, ziraî mücadele ilaçlarının doğru amaçla, gerekli miktarda ve uygun zamanda kullanımı için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1- İdris Sami Tandoğdu                                (Ordu)

2- Gürol Ergin                                (Muğla)

3- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

4- Mehmet Boztaş                                (Aydın)

5- Fahrettin Üstün                                (Muğla)

6- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

7- Erdal Karademir                                (İzmir)

8- Nadir Saraç                                (Zonguldak)

9- Nurettin Sözen                                (Sivas)

10- Kemal Demirel                                (Bursa)

11- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

12- Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

13- Hakkı Ülkü                                (İzmir)

14- Muharrem Kılıç                                (Malatya)

15- Mehmet Ziya Yergök                                (Adana)

16- Feridun Ayvazoğlu                                (Çorum)

17- İnal Batu                                (Hatay)

18- Ali Arslan                                (Muğla)

19- Hasan Güyüldar                                (Tunceli)

20- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

21- Halil Ünlütepe                                (Afyonkarahisar)

22-Türkân Miçooğulları                                (İzmir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

3.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ermeni soykırımı iddialarına karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/20)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Çeşitli ülkelerdeki bazı Ermeni grupların, 1915 yılında cereyan eden tehcir olayının 90 ıncı yıldönümünü vesile sayarak o tarihte Ermenilere karşı soykırım yapıldığı iddiasıyla ülkemiz aleyhinde yoğun bir suçlama kampanyası başlattıkları görülmektedir. Bu iddianın hiçbir somut ve bilimsel kanıtının ortaya konulamamasına rağmen, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde yayınlanan bazı propaganda kitapları esas alınarak yürütülen bu kampanyalara karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, 1915 yılında cereyan eden olayların ilgili bütün ülkelerin tarihçilerinin katılımıyla tarafsız ve bilimsel bir yaklaşımla ele alınıp gerçeklerin ortaya çıkarılması için bir girişim başlatmasının yararlı olacağına inanıyoruz. Türkiye, yıllar önce, devlet arşivlerini açarak bilim adamlarının araştırmalarına olanak sağlamıştır. Şimdi, başta Ermenistan olmak üzere, bütün ülkelerin arşivlerini açarak bu konuda yapılacak bilimsel araştırmalara yardımcı olmalarını bekliyoruz.

Ayrıca, Birinci Dünya Savaşında İngiliz Propaganda Bakanlığı tarafından Vikont Bryce ve Arnold Toynbee'ye yazdırılan ve Mavi Kitap olarak adlandırılan kitabın dünyadaki radikal Ermeni gruplar arasında hâlâ ülkemiz aleyhine bir kanıt gibi kullanılmasına karşı, bu kitabın bir savaş propaganda belgesi olduğunun dünyaya açıklanması için İngiliz Avam Kamarası nezdinde iktidar ve muhalefet partilerinin ortak tutumunu yansıtan bir mektubun derhal gönderilerek bir girişim yapılmasının da uygun olacağı düşünülmektedir.

Bu propaganda belgelerinin daha sonraki yıllarda Ermeni militanlarının Türk diplomatlarına karşı yürüttükleri terör eylemlerine gerekçe olarak gösterilmesi TBMM'nin bu konuda bir girişim başlatmasını zorunlu kılan sebeplerden biridir.

Halkımızın millî duygularını rencide eden gerçekdışı iddialara karşı Yüce Meclisin düşünce ve tepkilerini yansıtacak bir deklarasyon yayımlanması da çok yararlı olacaktır.

Bütün bu düşüncelerle, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme açılmasını arz ederiz.

 

Ali Topuz

Kemal Anadol

Haluk Koç

 

İstanbul

İzmir

Samsun

 

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

CHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerine alacak  ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 144                                                Tarihi:12.4.2005

Genel Kurulun 12.4.2005 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin, 13.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 27 nci sırasında yer alan 722 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 210 uncu sırasında yer alan 850 sıra sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 4 üncü sırasına, 11.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 861 sıra sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 5 inci sırasına, 12.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, 6 ncı sırasına alınmasının; Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 214 üncü sırasında yer alan Türkler ile Ermeniler arasındaki tarihî ilişkiler konusundaki (8/19) esas numaralı genel görüşme önergesi ile 12.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve okunmuş bulunan aynı konudaki (8/20) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin 13.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde ve birlikte yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerine devam olunmasının; Genel Kurulun 12.4.2005 Salı günü 15.00-22.00, 13.4.2005 Çarşamba günü 14.00-23.00 ve 14.4.2005 Perşembe günü de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı V.

 

 

Salih Kapusuz

 

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/334) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/283)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/334) esas numaralı kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre gündeme alınmasını arz ve teklif ederim.

                                                                    Ahmet Ersin

                                                                               İzmir

BAŞKAN - Sayın Ersin, söz istiyorsunuz; buyurun.

Sayın Ersin, süreniz 5 dakika.

AHMET ERSİN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İmar Bankasından hazine bonosu alıp da yirmiiki aydan beri alacaklarına kavuşamayan bonozedelerin dramı hakkında, bu dramın sona erdirilmesi hakkında ve bu alacakların ödenmesi hakkında verdiğim kanun teklifiyle ilgili, Sayın Meclisi bilgilendirmek istiyorum ve bu teklifin gündeme alınmasını da ayrıca talep ediyorum. Bu anlamda, Sevgili Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında, İmar Bankasıyla ilgili macera, 1984 yılında, Uzan Grubunun bu bankayı satın almasıyla başladı. Bir miktar, geçmişinden bahsetmek istiyorum; banka, 20.6.1994 tarihinden itibaren, bankacılık işlemlerinden uzaklaştığı gerekçesiyle, Hazine Müsteşarlığınca yakın gözetim altında tutulmaya başlanmıştır. Bu arada, 25.10.1990 tarihinde, bankanın borsa üyelik belgesi SPK tarafından iptal edilmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun faaliyete başladığı 31.8.2000 tarihinden itibaren, bankacılıkla ilgili denetim ve işlemlerdeki yetki Hazine Müsteşarlığından BDDK'ya geçmiştir. Bankanın bankacılık faaliyetlerinde ortaya çıkan zafiyeti nedeniyle, BDDK tarafından, İmar Bankası yönetimine, 17.7.2001 tarihinde, veto yetkisine de sahip bir üye atanmış ve daha sonra bu üye sayısı ikiye çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, İmar Bankası yönetiminde, biri veto yetkisine sahip iki BDDK görevlisi olduğu halde, 20 Ekim 2002 tarihinden itibaren elkonulduğu 3.7.2003 tarihine kadar hazine bonosu ve devlet tahvili satmaya başlamıştır; hem de tezgâh altından değil, gazete ve televizyonlarda yoğun reklam ve ilanlarla bu satışlar yapılmıştır. Türkiye'de, hiç kimse, bu bono ve tahvil satışlarından haberim yoktu diyemez.

Sayın milletvekilleri, BDDK'nın görevleri arasında, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve önemli ekonomik zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek bulunmaktadır; BDDK'nın başta gelen görevlerinden birisi budur.

Bir bankanın yetkisi olmadığı halde, hazine bonosu, devlet tahvili satışı yapması, tasarruf sahiplerinin haklarını tehlikeye sokan bir durumdur. Dolayısıyla, BDDK'nın, İmar Bankasındaki, yetkisiz, bono, tahvil satışına engel olması ve devletin kefaletine güvenerek bankadan bono, tahvil alan tasarruf sahiplerini koruması gerekirdi, görevi gereği bunu yapması gerekiyordu. BDDK, bu görevini yapmamıştır. Sadece BDDK değil, Hazine, Merkez Bankası, SPK ve İMKB ile ilgili bakan ve hükümet de bu duruma seyirci kaldı. Yani, bugün yaşanan bonozede dramı ve       22 000'den fazla vatandaşımızın mağduriyeti, birden çok devlet kurumu ve yetkililerinin kusurları ve görev ihmalinin sonucudur.

Sayın milletvekilleri, peki, bu durumda vatandaş ne yapsın?! Türkiye'de, Hazine var, Merkez Bankası var, SPK var, İMKB var, ilgili bakan var, hükümet var, devletin bankalara olan kefaleti var. Bütün bu kurumlar ve kişiler uyumuşsa, yapılan yoğun ve çarpıcı reklam ve ilanlar bu kişi ve kurumları uyandırmamışsa, devletin bonosunu, tahvilini satın aldığını sanan 22 000'den fazla vatandaşımız ne yapsın?! Onların suçu ne?! Türkiye'de, kaç kişi, bankada hesap açarken, bankadan bono, tahvil alırken, o bankanın malî durumunu ve yetkisini araştırıyor?! Kaldı ki, İmar Bankası olayında, bono, tahvil alanlar mağdur edilirken, aynen tasarruf mevduatı sahipleri gibi, ilk kez TMSF'nin garanti kapsamına alınan ticarî mevduat sahipleri olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ersin, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

AHMET ERSİN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Bu ticarî mevduat sahipleri ne maksatla korunmuş ve bunlar için özel yasal düzenleme nasıl yapılabilmiştir? Bu konuda korunanlar kimlerdir? Yine, 1 Ocak 2001 tarihinden İmar Bankasına elkonulduğu tarihe kadar, tasarruf mevduatının garanti kapsamındaki sınırı 50 milyar TL idi; ancak, elkonulma günüyle beraber, BDDK, bu limiti bir yıllık süre için sınırsıza çekti; ama, dört ay sonra tekrar 50 milyara döndü. Değerli milletvekilleri, BDDK bu kararları neden aldı? Bundan kimler yararlandı? Bu sorular, hep karanlıkta kaldı.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlık Teftiş Kurulu, 9.1.2004 tarihli raporunda, İmar Bankasının yetkisiz ve karşılıksız bono ve tahvil satışı yapmasında, BDKK yetkililerinin görevi ihmal suçu işlediklerini tespit etmiştir. Bu durum dahi, İmar Bankasından bono, tahvil alan vatandaşlarımızın, yetkililerin görevlerini yapmaması sonucunda mağdur edildiğini gösteriyor.

İmar bonozedelerinin yirmiki aydan beri yaşadığı dram, devletin ve görevlilerin ihmalinin sonucudur. Vatandaşlar, bonoları işportadan değil, devletin denetimi ve gözetimi altındaki bankadan aldı. Bonolar işporta tezgâhında değil, büyük reklamlarla, ilanlarla bankada satıldı. Devlet ve kurumları, kendi ihmalinin bedelini vatandaşa ödetemez. Türkiye genelinde 22 000'in üzerindeki vatandaşımızın dramı artık sona erdirilmelidir.

Bonozedelerin alacaklarının ödenmesiyle ilgili, 28 Ekim 2004 tarihinde verdiğim kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini rica ediyorum ve beni dinlediğiniz için, bonozedelere yardımcı olacağınızı umarak, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş diğer önergeyi okutuyorum:

5.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/96) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/284)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

7.3.2003 tarihli ve (2/96) esas numaralı 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifim İçişleri Komisyonunda görüşülmek üzere beklemektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, kanun teklifimiz, komisyonda kırkbeş gün içerisinde sonuçlandırılamadığından, doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

                                                                      İzzet Çetin

                                                                            Kocaeli

BAŞKAN - Sayın Çetin, buyurun.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzükte öngörülen süre içerisinde komisyonda görüşülemeyen Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifimin doğrudan Meclis gündemine alınması istemim üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, onsekiz gün sonra, ülkemizde, yine 1 Mayıs yaşayacağız. Tabiî, 1 Mayıslar, ülkemizde, nedense hep bir korku günü, bir telaş günü -Emniyet güçleri açısından da çalışanlar açısından da halkımız tarafından da- bir tasa günü olarak anılır hale geldi. Oysa, geriye doğru baktığımızda 1 Mayısların, dünyada, taa 1800'lü yıllardan itibaren kutlanmaya başlandığını, 2 nci Enternasyonalle birlikte, işçilerin, birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak bütün dünyada kutlanır olduğunu biliyoruz. Cumhuriyetin kurulmasından önce, Osmanlı döneminde bile, 1 Mayıslar ülkemizde kutlanmaya başlandı. İlk 1 Mayıs, 1909'da Üsküp ve Selanik'te kutlanıyor; daha sonra, 1920 yılında, İstanbul işgal altındayken, İstanbul'da işgalcilerle birlikte hareket eden o dönemki Osmanlı hükümetinin tüm baskılarına rağmen, 1 Mayıslar kutlanageliyor. Bilahara, 1925 yılında birtakım önlemler alınıyor, Takriri Sükûn Kanunuyla birlikte 1 Mayısın özü değiştirilerek bahar ve çiçek bayramı haline getiriliyor. İleriki yıllara baktığımızda da, ülkemizde 1 Mayıslar kutlanageldi. Tabiî, dünyada ilk yıllarında olduğu gibi, ülkemizde de, zaman zaman toplumu geren, gerginlik konusu haline getiren birtakım provokasyonlar sonucu yurttaşlarımızın yaşamını yitirdiğine de tanık olduk. Yani, 1 Mayısın tatil yapılma istemi dünyada hangi gerekçelere dayanıyor ise, Türkiye'de de aynı gerekçelere dayandırılageliyor.

Değerli arkadaşlarım, yüzelli yıla varan bir süre içerisinde kutlanan 1 Mayısların özüne bakıldığında, işçilerin çalışma ve yaşama koşullarındaki kötülükleri düzeltebilmek için, 8 saatlik işgünü istemleriyle; yani, çalışma ilişkilerinin kurallara bağlanması istemleriyle yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve bugün de, baktığımız zaman, yine, hem ülkemizde hem dünyanın pek çok yerinde hem 1 Mayıslar kutlanıyor hem de çalışma koşulları bu küresel politikalar sonucunda çalışanların aleyhine gelişmeler gösteriyor.

Bir yandan, işçiler işten atılıyor, diğer yandan, ücretler baskı altına alınıyor. İş Yasası değiştiriliyor; işçilerin yararına bir değişiklik yok. Biz, bir taraftan da bakıyoruz, Avrupa Birliğine girebilmek için, demokratikleşme adına bazı yasal düzenlemeler gerçekleştiriyoruz. İstesek de istemesek de, eğer Avrupa Birliğine gerçekten girecek isek, bir gün bize yine diyecekler "1 Mayısı da çağdaş ülkeler seviyesine getiriniz."

Değerli arkadaşlarım, tabiî, 1 Mayıs bu yıl cumartesi gününe rastlayacak; ama, gazetelere baktığınız zamana, daha bugünden birtakım yerlere, işte, vilayetler tarafından, illerde valilikler tarafından gösterilen yerler dışında da talepler var. Yavaş yavaş gerginlik yeniden belki de tırmanacak. Onun için, böyle bir hassas dönemde, hem bu Parlamentoya yakışan hem de pek çok yasal düzenlemeyi gerçekleştiren bu Meclisin değerli üyelerine yakışan, 1 Mayısın, bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de özüne uygun bir şekilde kutlanabilmesi, gerginlik günü olmaktan çıkarılabilmesi için bunun yasallaştırılması.

Tabiî, bugün, ülkemizde çalışanların sorunları çok ağır değerli arkadaşlarım. Bakınız, pazar günü, Kocaeli'nden gelirken Düzce'ye uğradım. Düzce'de Ağaç-İş Sendikamız, Kombassan Holdinge ait Divapan Entegre Ağaç Panel Sanayiinde örgütlenmiş. Yetki tespit işlemlerinde bulunmuş. Gitmiş, işveren itiraz etmiş Çalışma Bakanlığından aldığı yetkiye, Yargıtay yetkiyi onamış 30 Mart tarihi itibariyle; ama, siz misiniz sendikal haklarınızı, işçi haklarınızı kullanacak olan deyip, 195 kişinin çalıştığı işyerinden 54 işçiyi kapının önüne koymuş.

Düzce'de, Atatürk Heykelinin önünde işçiler oturma eylemi yapıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, konuşmanızı tamamlar mısınız.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Toparlıyorum.

Yani, bu çağda, halen, Türkiye'de, hukuk tanımaz anlayışlar var. İşçilerin, son derece haklı talepleri olan çalışma hakkını, örgütlenme hakkını kullanmaları fiilen engelleniyor. Fiilen de ülkemizde yasama organı, her ne hikmetse, cumhuriyetten bugüne kadar geçen süre içerisinde, özellikle çokpartili yaşama geçtiğimiz günden bugüne kadar, çalışanlar lehine pek çok düzenlemeler yapıldığı dönemler de olmasına rağmen, 1 Mayısı, gerginlik günü olmaktan çıkarıp, ülkemizde çalışanların, işçilerin, köylülerin, gençlerin bir şenlik havası içinde -dili, dini, ırkı ne olursa olsun tüm çalışanların- özgürce bir tatil havasında kutlaması hep engellenegeldi.

Değerli arkadaşlarım, yapacak çok işimiz var. Bakın, Avrupa Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı önümüze gelecek önümüzdeki haftalarda, konuşacağız; çalışanlarla ilgili Sendikalar Yasası, Toplu İş Sözleşmesi Yasası hazırlıkları hükümetiniz tarafından tamamlanma aşamasına geldi, konuşacağız; sosyal güvenlik alanındaki yasal tekliflerinizi konuşacağız; ama, bütün bunları konuşurken, tüm çalışanların, yıllardan bu yana 1 Mayısın tatil olmasına ilişkin beklentilerine cevap verecek olan bu teklifimizin, Mecliste doğrudan gündeme alınmasına olumlu katkı yapmanızı diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının 1 inci maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2.- Bu Kanun, esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşları olan birlik, federasyon ve Konfederasyon hakkında uygulanır.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Vedat Yücesan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Yücesan, konuşma süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, yaklaşık 5 000 000 esnaf ve sanatkârımızı ilgilendiren, içerisinde çok önemli değişiklikleri barındıran bir kanun tasarısını görüşmekteyiz.

Malumunuz üzere, esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve sicillerinin tutulması 1924 yılına kadar dayanmaktadır. Daha sonra, bazı yasal düzenlemeler yapılmış olsa da, esnaf ve sanatkârları, meslek kuruluşlarını gerçek kimliğine kavuşturan yasa, 1964 yılında yürürlüğe giren 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu olmuştur. Bu kanun, 1964 yılından 2005 yılına kadar geçen kırkbir yıllık sürede, değişen koşullara uyum sağlamak amacıyla birkaç kez değişikliğe uğramıştır.

 

                      

(x) 851 S. Sayılı Basmayazı 7.4.2005 tarihli 81 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Bu çerçevede, esnaf ve sanatkârlar, meslek kuruluşları ve bağlı üyeleri, bu kanun kapsamında bir sıkıntı yaşamadan faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Ancak, AB'ye uyum sürecinde bazı düzenlemelerin yapılması amacıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tasarı hazırlanmış ve ilgili meslek kuruluşuyla üzerinde çalışılarak mutabakata varılmıştır.

Bakanlıkça hazırlanan tasarı, meslek kuruluşlarınca mutabakat noktasına getirildikten sonra, ne yazık ki, altkomisyonda yapılan değişikliklerle tanınmaz hale gelmiştir. Altkomisyon çalışmaları sırasında, toplantılara konfederasyon temsilcileri alınmamış, esnafın demokratik hak ve isteklerini ifade edebileceği en kutsal mekân olan Mecliste engel çıkarılmıştır.

Ancak, tasarının getirdiği hükümlere baktığımızda, odalar, birlikler, federasyonlar ve konfederasyonlar için kabul edilmesi güç yeni hükümler içerdiği görülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun tasarısıyla, öncelikle, meri kanunda anlaşılabilir bir esnaf tanımının olmayışı düşünülerek esnaf tanımı yapılmaktadır. Esnaf tanımını oluşturmada ve oluşturma sürecinde ise, uygulamada yaşanan problemler ile Türk Ticaret Kanununda yapılan esnaf ve tacir tanımları gözönünde bulundurulmuştur.

Tasarının 2 nci maddesinde  "bu Kanun, esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşları olan birlik, federasyon ve konfederasyon hakkında uygulanır" denilmektedir.

Bu kapsam çerçevesinde getirilen düzenlemelerin bütününe bakacak olursak; esnaf ve sanatkârların hangi ihtiyaçlarının karşılandığını, teşkilatta esnaf temsilcilerini de katılıma alan düzenlemelerin neler olduğunu görmekte zorlanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bir sistemle ilgili düzenleme yapılacağı zaman bu sistemin tüm taraflarını gözetmek gerekmektedir. Teoride uygun olan gerçeklerin uygulama aşamasında yaratabileceği sıkıntıları öngörmek için, mutlaka, ilgili tarafları dinlemelisiniz.

Sanayi Komisyonu üyesi olmam sıfatıyla, odalardan, esnaf ve sanatkârlardan, özellikle şoför esnafından benimle görüşenler ve düşüncelerini aktaranlar oldu. Görüştüğümde, herkes, esnaf ve sanatkârın böyle bir yasaya ihtiyaç duyduğunu, bunu olumlu karşıladıklarını belittiler; fakat, birçok konuda da çekincelerini dile getirdiler. Üzülerek belirtmek istiyorum ki, esnaf tanımı yapılırken şoförlerin tanım kapsamına dahil edilmemesi, gelecekte birçok sıkıntının yaşanmasına sebep olacaktır. Hükümetin sunduğu tasarıda esnaf ve sanatkârların tanımında "geçimini şoförlükle temin eden kimseler" ibaresine de yer verilmişti. Maalesef, bütün itirazlarımıza rağmen, komisyonda, esnaf ve sanatkâr tanımından şoförler çıkarılmıştır.

Bu düzenlemenin anlamı nedir diye bakıyoruz; bu düzenlenin anlamını bilmiyor musunuz değerli arkadaşlar; her geçen gün daha da zorlaşan, içinden çıkılmaz bir durum alan hayat şartlarıyla mücadele eden, geçim savaşı veren ve evine bir lokma ekmek götürme dışında başka düşüncesi olmayan bu insanlara deniliyor ki, şoför kardeşim, sen esnaf değilsin, sen sanatkâr değilsin. Açık ifadeyle, bu insanlarımız dışlanmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odasına kayıtlı olanlar arasında, daha önceden araba sahibi olup da maddî imkânsızlık nedeniyle arabasını, minibüsünü satan; ancak, sicil kaydı bulunduğu için Bağ-Kurlu olan kişiler bulunmaktadır. Bu kişilerin sayısı da oldukça fazladır. Şimdi, şoför, esnaf olarak kabul edilmeyince, odada bulunan bu arkadaşlarımızın tümünün kaydı silinecektir; dolayısıyla, Bağ-Kuru sona erecektir. Bir başka deyişle, insanlarımız, sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına itilmiş olacaktır. Herhangi giderici bir düzenleme yapılmadan, bu kişilerin sosyal güvenlikten mahrum bırakılmaları büyük sıkıntılara yol açacaktır.

Diğer taraftan, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununa göre, şoförlük yapmak isteyen kişilerin SRC türü belge alma zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununu değiştiren 4199 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi gereğince, şehiriçi ve şehirlerarası yollarda ticarî amaçla yolcu ve yük taşımacılığı yapmak isteyenlerin, sürücü belgeleri dışında ticarî taşıt kullanma belgelerine sahip olmaları veya bu belgeye sahip olanları taşıtlarında şoför olarak çalıştırmaları zorunluluğu getirilmiştir.

Bu belgeye sahip olmayan şoförlerin ticarî amaçla yolcu ve yük taşımacılığı yapamayacakları belirtilmiştir. Şoförlerin bu belgeleri alabilmeleri için, öncelikle, odaya kayıt olmaları gerekmektedir. Şoförler, esnaf olarak kabul etmediğimiz için, bu belge için nereye müracaat edeceklerdir?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade etmeye çalıştığım nedenler, şoförlerin esnaf olduğunu, esnaf tanımı içerisinde yer almaları gerektiğini gösteren emarelerdir. Şoförlere esnaf tanımı içerisinde yer verilmemesi, kayıt içinde çalışan bu insanların kayıt dışına itilmelerine sebep olacaktır.

Diğer taraftan, araçlarda şoförlük yapacak olanlar SSK'lı olarak çalışmak mecburiyetinde kalacağından, araç sahipleri, bunun getireceği ekmaliyeti yüklenmek istemeyeceklerdir, araçlarında kendileri çalışarak ya da başka şekilde bu durumu bertaraf etmeye çalışacaklardır. Bu durum ise, en büyük sorunumuz olan işsizlik oranını daha da yükseltecektir.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık 5 700 000 kişiyi ilgilendiren önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz; bu insanlarımız, nüfusumuzun yüzde 20'sini teşkil ediyor. Bu nedenle, sıkıntılara yol açmayacak en iyi kanunî düzenlemeyi yapmakla mükellefiz. Eğer, bir yanlışlıkta direnirsek, o eksikliğin ya da yanlışlığın yol açacağı sorunları görmezden gelirsek, hele bir yürürlüğe girsin de sıkıntı yaşanırsa, o zaman, tekrar ele alırız ve düzeltiriz mantığıyla hareket edersek, bu uygulamalar, insanlarımızı mağdur edecektir; Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen bu değişiklikler, toplumsal yapımızda derin yaralar açacaktır. Bunun önüne geçmeli, eksikliklerimizi, yanlışlıkları hep beraber düzeltmeliyiz.

Bu yaklaşım doğrultusunda, şoförlerle ilgili arz ettiğim sorunu çözümlemek üzere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ilgili maddenin görüşmeleri sırasında bir önerge sunacağız. Adalet ve Kalkınma Partili değerli arkadaşlarım, umarım, hassasiyet gösterip, şoförlerimizin bu mağduriyetinin giderilmesinde katkı sağlarlar diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf tanımındaki önemli eksiklikler dışında, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları yöneticilerinin, aynı anda birkaç odada görev alarak, yüksek miktarda gelir elde etmelerinin önlenmesi; birlik, oda, federasyon, konfederasyon başkanlığı için iki dönem sınırlamasının getirilmesi; bu kuruluşların yöneticilerinin niteliklerinin yükseltilebilmesi amacıyla organlara seçilme şartlarının yeniden düzenlenmesi ile sicil ve meslek kuruluşlarıyla ilgili işlemlerinin elektronik ortamda yerine getirilmesinin hüküm altına alınması yerinde uygulamalardır; ancak, esnaf ve sanatkârların mensup oldukları meslek kuruluşlarının yapısı düzeltilirken, bu kuruluşların üyelerinin desteklenmesine yönelik somut adımlar da en kısa zamanda atılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, sosyoekonomik şartların farklılaştığı günümüzde, esnafın meslekî faaliyetlerini kolaylaştırıcı ve onları rahatlatıcı bir düzenlemenin yapılması zaruret arz etmektedir. Türkiye'deki işletmelerin yüzde 98,8'ini oluşturan, insanlarımızın yüzde 46'sının istihdam edildiği ve toplam üretimin yüzde 37'sini gerçekleştiren esnaf ve sanatkârlarımız, bugüne kadar, birçok sıkıntıyla karşı karşıya kalmıştır, yaşanan ekonomik krizlerden en çok etkilenen kesim olmuştur. Bu kesimdeki insanlarımız, maalesef, ihmal edilmişlerdir. Üzerimize düşen görev, esnaf ve sanatkârların sıkıntılarını çözümlemek amacıyla işbirliğine yönelmektir.

Ekonomik ve sosyal hayatın temel taşlarından olan esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi, sorunlarının çözümlenmesi, ülkemizin yarınlarını müreffeh kılacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle, belirttiğim hususların dikkate alınmasını temenni eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yücesan.

Madde üzerinde, şahsı adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Sayın Seyhan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle bağlantılı olduğu için meseleye bir başka husustan gireceğim. Sayın Grup Başkanvekilimiz ve Sayın Bakanımız da dikkatle dinlerse... Mutabakat ve Meclisin düzgün, doğru ve verimli çalışması açısından çok önemli bir husus bu.

Değerli arkadaşlar, on ay önce bir yenilenebilir enerji kanunu indirdik Meclise, komisyonun mutabakatıyla. On ay bekledi. Bu da hükümet tasarısı, kanun teklifi değil; yani, bütün bakanlar bu hususu biliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisine indi, geriye alındı. Gerekçe; Hazineye yük getirir, Hazineden sorumlu Bakan izin vermiyor. Bir mutabakat bekletildi. Çok tartışıldı, nükleer lobisi, doğalgaz lobisi, her neyse, buna girmeyeceğim. Ben başka bir şeye bakıyorum. Burada bir mutabakat var. Dört defa dile getirdikten sonra Sayın Bakanı aradım "göreve geldiğiniz günden beri yenilenebilir enerji konusunda bir şeyler söylüyorsunuz; ya söylediğinizin arkasında durun ya da bu söyleminizden vazgeçin; lütfen, rica ediyorum, kanunda değişiklik istiyorsanız yardımcı olalım; ama, bu kanunu getirin" dedim. Gayet düzgün bir siyasî talep. Sayın Bakan da nezaket gösterdi: "Peki, grup başkanvekillerinizle konuşun, 1 maddede değişiklik yapalım. Bir şeyler eklemek istiyorum, bana yardımcı olun, bu kanunu geçirelim." Grup Başkanvekilimizi aradık. Gündeme geldi. Grup, geçen hafta onu acil olarak ön sıralara çekti. Bu kanunun önünde o vardı; ama, ne yazık ki, pazartesi günü, bu kanunu geriye çekme kararını yine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu kendi içerisinde aldı. Salı günü de, Hazineden sorumlu Bakanın katıldığı bir toplantı yaptılar, bizim komisyon üyelerimiz de içinde. Arkadaşlar, haydi ben kötü bir şey söylemeyeyim, siyasî nezaketten de çıkmayayım; allahaşkına, bu duruma getirecekseniz, niye bizle mutabakat aradınız?! Biz neyiz, söyler misiniz?! Yani, biz neyiz?! Ne yapmaya çalışıyorsunuz?! Madde ekleyelim, tamam; tartışalım, tamam... Biz, devlet adamı ciddiyetinde bunu götürüyoruz. Niye bizi o toplantıya çağırmadınız? Birinci komisyon mutabakatına çağırıyorsunuz, getirelim diye mutabakata çağırıyorsunuz, grupta da mutabakata varıyorsunuz, ek bir toplantı yapılıyorsa, düzeltme gerekiyorsa, niye biz yokuz orada?! Böyle mutabakat olur mu?!

FARUK ÇELİK (Bursa)- Yenilenebilir enerji gelecek. O zaman orada konuşalım bunları.

TACİDAR SEYHAN (Devamla)- Efendim, bununla bağlantılı... Bir dinler misiniz lütfen. Devam ediyor. Bakın, ben süremi aşmıyorum. Lütfedip dinlerseniz... Haklı ya da haksız deyin. Ben herhangi bir siyasî nezaketsizlik yapmadım. Lütfen tahammül gösterin.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)- O da gündemde, gelecek.

TACİDAR SEYHAN (Devamla)- Efendim, tahammül gösterirseniz nereye geleceğimi anlayacaksınız. Burada karşılıklı mı konuşacağız?!

BAŞKAN- Sayın Seyhan, buyurun lütfen.

TACİDAR SEYHAN (Devamla)- Değerli arkadaşlar, şimdi aynı şey burada oldu; Buna getiriyorum.

Sayın Bakan, daha önce bizimle bir mutabakat aradı. Doğru, vardık; ama, indi, komisyonda bu değişti. "Benim elimde değil, komisyonun takdiri" dedi. Doğru, komisyonda değişti. Fakat, Sayın Bakan diyor ki: "Ben 3 maddesinde sizin söylediklerinize katılıyorum. Grubumuza da götürdüm bunu." İyi güzel de, biz... Burada da Sayın Bakan nezaket gösterdi. Çok teşekkür ediyorum, beni aradı; komisyondan sonra aradı ama. Hakikaten, büyük nezaket. "Bu maddelerde değişiklik yapmak istiyoruz, bize yardımcı olur musunuz" dedi. Ben de hay hay dedim. Önergenin niteliğini bana söyledi, aynı yönde üç önerge hazırladım; ama, bu kanun tasarısı gündeme geldiğinde "biz bu önergelere katılmayız" sesleri yükselmeye başladı.

Şimdi, arkadaşlar, onu neden anlattım; bunun için. Hani, bu, kısmen ortaya çıkmış bir davranış biçimi değil; bu, artık, bir anlayış halini almaya başladı. Eğer, bir ucunda bizi tutuyorsanız, diğer ucunda bizi niye tutmuyorsunuz?! Bu esnaf bizim esnafımız değil mi?! Yenilenebilir enerjiye yatırım yapacaklar bizim insanlarımız değil mi?! Bizim, bu insanlara bir düşmanlığımız mı var?! Sonra, bu mutabakat arayışının tarafıyız; ama, yönlendiricisi değiliz. Yani, Türkiye'de kötü bir anlayış ortaya çıkmaya başladı. Kamuoyunda genel kanı bu yönde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, 1 dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, Türkiye'de şöyle bir kanı var; çok dikkat etmemiz lazım: Bu Meclis, üç yıldır, geçmişte parlamenterin üzerindeki gölgeyi kaldırmaya çalışıyor; ama, artık, halk diyor ki: Siyaset yapanların yüzde 80'i, inandığını söylemiyor; onların içerisinde yüzde 20'si inandığını söylüyor; yüzde 20'nin yüzde 80'i de dediğini yapmıyor.

Lütfen, buna uygun bir şey yapmayın. Gelin, siz söylediğinizi yapın; hem bizi hem kamuoyunu bu etkiden kurtaralım.

Çok teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısı 2 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Meral

İsmet Atalay

Abdulaziz Yazar

 

Ankara

İstanbul

Hatay

 

Ramazan Kerim  Özkan

Nadir Saraç

 Necati Uzdil

 

Burdur

Zonguldak

Osmaniye

 

Mehmet Boztaş

Osman Özcan

Kemal Demirel

 

Aydın

Antalya

Bursa

"Kapsam

Madde 2 - Bu kanun, esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları, bu odaların üst kuruluşları olan birlik, federasyon ve konfederasyon ile bunların üyeleri hakkında uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Metnin başında "esnaf ve sanatkârlar" olarak üyeler belirlendiğinden, mükerrer oluyor; onun için katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.

Önerge sahipleri?..

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yaşadığımız ekonomik kriz ve piyasa daralmasının olumsuz etkileri, özellikle, esnaf ve sanatkâr açısından devam etmektedir. Nitekim, son dokuz yılda esnaf ve sanatkârlarımız açısından yarattığı olumsuz sonuçları da vurgularsak, 1995 yılından itibaren 2004 yılı ortalarına kadar 978 882 kayıtlı esnaf ve sanatkâr batarken, son ikibuçuk yılda, ilk kez, batan esnaf sayısı, yeni açılan işyeri sayısını aşmıştır. 1995 yılında açılan işletme sayısına göre kapanma oranı yüzde 52, 1996'da yüzde 40, 1998'de yüzde 39, 1999'da ise yüzde 38 iken, bu oran, 2001'de yüzde 106, 2002'de ise yüzde 112, 2003'te ise yüzde 103'e yükseldi. İçinde bulunduğumuz yıl ise başabaş gidiyor. 1995 yılından bu yana her yıl ortalama 180 000 ile 225 000 yeni işyeri açılırken, bu sayı, nüfus artışına ve işsizliğe rağmen 120 000'lere geriledi. 2000 yılından itibaren batan esnaf sayısı ise yıllık 100 000'leri aşmaya başladı. Açıkça söylemek gerekirse, 2004 yılında bu olumsuz gidişin hızı bir parça yavaşlamış gözükse de sürüyor. Mantıksız ve haksız vergi salınması da bu olumsuzluğu daha da artırıyor. Resmî rakamlar bunu açıkça ortaya koyuyor. Dahası, gerçek batan esnaf sayısının son dokuz yılda 1,3 milyon civarında olduğunu belirtmek zorundayız. Çünkü, elimizdeki rakamlar, esnaf ve sanatkâr sicilinden kaydını sildirenlere aittir. Sildirenlerin en az yarısı kadar esnaf ve sanatkâr, kayıt sildirme ücreti ödememek için, işyerini kapattığı, battığı halde kayıt sicilini sildirmiyor. Durum bu kadar açık. Üstelik esnaf ve sanatkârlar gibi küçük işletmeler, ne yazık ki devletçe yok sayılmaya devam ediliyor, oysa bu olumsuz gidişin faturasının çok daha ağır biçimde ülkeye çıkacağını bilmek gerekir.

Bütün bu nedenlerle kanun tasarısının kapsam başlıklı bu maddesine "üyeleri" ibaresi eklenerek bu kanunun yalnızca esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarını değil, aynı zamanda bu kuruluşlara üye durumundaki esnaf ve sanatkârları da kapsamına alması sağlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Soru soracağım.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sorular var efendim.

BAŞKAN - Sayın Özkan, ben sehven atlamışım. Yalnız, ben önergeyi okutmadan önce sizin de müdahale etmeniz gerekirdi. Bir dahaki maddeyi görüşürken soru sorma hakkınızı kullanacaksınız.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Maddeyi oylamadınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Maddeyi oylayacağım, bir dakika efendim.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Soru sormak hakkımız var, o yüzden...

BAŞKAN - Görüşmelerden hemen sonra... Ben buradaki ifadeleri görmedim, arkadaşlarım da ikaz etmediler. Dolayısıyla, önergeyi okutmuş oldum; işlem geçmiş oldu.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Tamam Sayın Başkanım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.10

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

851 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 2 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi 2 nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri,

b) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

c) Genel Müdürlük: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünü,

d) Oda: Esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odalarını,

e) İhtisas odası: Aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odalarını,

f) Karma oda: İhtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odaları,

g) Şube: Birlik tarafından oda kurulamayan ilçelerde açılacak ve buradaki esnaf ve sanatkârların işlemlerini yürütecek hizmet birimlerini,

h) İrtibat bürosu: İhtisas odalarının ve ilçelerdeki karma odaların çalışma bölgeleri içerisinde açacakları büroları,

ı) Birlik: Aynı ilde kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, aralarındaki dayanışmayı temin etmek ve bu odaların il genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde çalışmalarını ve gelişmelerini sağlamak ve o ilin esnaf ve sanatkârlarını temsil etmek amacıyla il merkezlerinde kuracakları esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerini,

j) Federasyon: Aynı meslek dalında kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, üyelerinin meslekî yönden ihtiyaçlarını karşılamak, çalışmalarını ve gelişmelerini ülke genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde yapabilmelerini sağlamak amacıyla, kuracakları esnaf ve sanatkârlar federasyonlarını,

k) Konfederasyon: Esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve federasyonları arasında birliği temin, gelişme ve ilerlemeyi sağlamak ve genel olarak esnaf ve sanatkârların çalışmalarını meslekî yönden ve kamu yararına uygun olacak şekilde düzenlemek ve bu hususta gerekli görülecek her türlü tedbiri almak ve teşebbüste bulunmak, meslekî eğitimlerini geliştirmek, esnaf ve sanatkârları yurt çapında ve uluslararası düzeyde temsil etmek, sorunlarının çözümü için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak, ulusal ekonomideki gelişmelere paralel olarak lüzumlu görülecek meslekî tedbirleri almak ve Bakanlık tarafından esnaf ve sanatkârlarla ilgili verilecek görevleri yapmak üzere kurulan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunu,

l) Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşları: Oda, birlik, federasyon ve Konfederasyonu,

m) Sicil: Bulunduğu il idari sınırları içerisinde çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim olarak kurulan Esnaf ve Sanatkâr Sicili Müdürlüğünü,

n) Sicil Gazetesi: Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesini,

o) Asgari ücret: Onaltı yaşından büyük işçiler için uygulanan brüt asgari ücreti,

p) Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanı: Esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının işlemlerinin ve verilecek hizmetlerin elektronik ortamda yapılmasını sağlayan sistemi,

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına Bayram Meral, AK Parti Grubu adına Ahmet Rıza Acar, şahsı adına Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan söz istemişlerdir.

Sayın Meral, ilkönce, isterseniz, Sayın Acar'a söz vereyim; çünkü, sizin şahsınız adına da söz isteğiniz var; kesmeyeyim...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Peki efendim.

BAŞKAN - Sayın Acar, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi en içten sevgi ve hürmetle selamlıyorum efendim.

Bugün, Türkiye'de çok önemli ve yaygın bir hizmeti yürüten, üreten ve tüm milletimize hizmet veren bir kesimin kanununu konuşuyoruz; 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu. Esnaf ve sanatkârlarımızın önemini burada anlatmayı hiç düşünmüyorum, önemini bütün milletimiz bilmektedir; ama, esnaf ve sanatkârın tanımı üzerinde biraz durmak istiyorum. Bu "esnaf" tanımına hem kanunda vazettiğimiz şekilde bakmak hem de üniversitelerimizde bu konuda bir görüş var mıdır diye sizin takdirlerinize sunmak istiyorum.

Efendim, "esnaf; kendi emeği ve sermayesini kullanan, yanında az sayıda kalfa, çırak ve işçi çalıştıran, tüccar ya da sanayici olarak nitelendirilemeyecek kadar küçük ciroya sahip meslek mensuplarına denir." Kaynak: Küçük İktisat Sözlüğü, Hacettepe Üniversitesi Elektronik Kütüphanesi.

Peki, bizim tanımımız nedir; kanunda "ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesiyle birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler" olarak tarif ediyoruz. Bakınız, üniversiteyle birlik ve beraberliği burada da yakalamış oluyoruz.

Ayrıca, lügat manasına baktığımızda, "küçük sermaye ve sanat sahibi” olarak tarif edilmektedir, Türk Dil Kurumunda. Hatta, bununla ilgili olarak rahmetli Sait Faik'in bir özdeyişi var: "Kendileri balıkçı olmayıp da balık satan esnafı severim" diyor Sait Faik. Yine, sanatçıyla ilgili olarak da; bir işi ustalıkla yapan usta, mahir; iki, el ile yaptığı işi kendisine meslek edinen işçi veya usta. Ömer Seyfettin'in de bununla ilgili bir sözü var: "Eseri takdir edilmeyen bir sanatkâr elemi duydum" diyor Ömer Seyfettin; yani, sanatkârın eseri takdir edilmezse, elemi yaşadığını ifade ediyor.

İşte bu anlamda, bu kanunu, bugün, altkomisyonumuzda, üstkomisyonumuzda, muhalefet partimizin milletvekillerinin de dahil olduğu bir komisyon çalışmasıyla, en iyi ve en güzel şekilde getirdiğimizi düşünüyorum. Halbuki, bir demokratik düşünce içerisinde, şu olmalı mıydı diye ifade etmek istiyorum; denmeliydi ki: Türkiyemiz üçüncü bin yılda, 21 inci Yüzyılda, esnaf ve sanatkârlarıyla yaptığı kanunu... Beyler, biz, bu anlayış içerisinde, Türkiye'nin ileri hedeflerine, Türkiye'nin demokratik hedeflerine, Türkiye'nin hukuk ve onun üstünlüğüyle ilgili tavır ve davranışlarına ve de bu konuda yaptığı yasaları dikkate aldığımız zaman, Avrupa Birliği sürecini de dikkate aldığımızda, bu kanunu, gelin, beraberce, en demokratik, en hukukî bir biçimde, en iyi hizmeti üreten ve de en güzel bir şekliyle, hep beraber yapalım demeliydi bu birliklerin, bu esnafların temsilcileri diye düşünüyorum; ama, komisyona gelindi; bu, Anayasaya aykırı, bu, Anayasaya aykırı... Herkes, kendini, bir başka kurumun yerine koyuyor; bunun da çok doğru olmadığını, bilhassa, ifade etmek istiyorum.

Efendim, bu kanunda eleştirilerin en önemli üç dört boyutu var. Bunlardan bir tanesi, şoförlerin esnaf kabul edilmemesi üzerinde yoğunlaşan... İki, doğal delegelik talebinin isteği. Üçüncüsü, maaşlarla ilgili, söylenmeyen, getirilen bazı kıstaslar. Dördüncüsü, görevlerin de iki dönemle sınırlandırılması. Bu dördüncüyü Odalar Birliği Kanununda da yaptık; onunla paralellik arz etmesi yönüyle değerlendirdik.

Yine, şoförlerin esnaf olarak kabul edilmesi veya edilmemesiyle ilgili konunun özü ve esası şudur: Bir defa, taksi, otobüs, kamyon, minibüs ve benzeri araç sahipleri veya bu araçları kiralayarak işletenler, basit usulde vergilendirilenler, ayrıca işletme hesabı esasına göre defter tuttukları için, bunlar zaten şofördürler, bunlar zaten esnaftırlar.

ATİLA EMEK (Antalya) - Odaları bile kapanıyor, Sayın Vekilim!..

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Hayır efendim, o size öyle geliyor.

Ama, benim yanımda çalışan, sizin yanınızda çalışan, bakanın makam şoförü, bunların esnaf olarak kabul edilmesi isteniyor. Beyler, Avrupa Topluluğuna gidiyoruz; Türkiye'nin envanterini en sağlıklı biçimde çıkarmak mecburiyetindeyiz. Esnaflarla ilgili envanterlerimizi, tacirlerle ilgili envanterlerimizi, bütün diğer ekonomik envanterlerimizi, sosyal envanterlerimizi, insanlarımızın demografik yapısına varıncaya kadar envanterlerimizi en güzel şekilde çıkarmak mecburiyetindeyiz. Türkiye'yi, önümüzdeki süreç içerisinde Avrupa Birliğine yerleştirdiğimizde, o Avrupa Birliğine girdiğimiz zaman, orada kalıcı bir itibara sahip olmanın yollarından en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum; ki, orada, ekonomik olarak değil, demokrasimizle, insan haklarımızla, hukukun üstünlüğüyle, müteşebbislik hürriyetinin gelişmesiyle bulunacağız. Doğru ve donanımlı yetişmiş gençlerimizle, kültürümüzle, sanatımızla ve inançlarımızla orada daha dik duracağız. Ekonomik meseleyle gelindiği zaman; onun bir süreci vardır, on yıl, yirmi yıl, otuz yıl sürebilir. Eğer bir örnek vermek gerekirse, Avrupa Topluluğunda her iki kişiden bir kişinin arabası var. Bizde, nüfusu dondursanız, araçların eskimesini dondursanız, bunun için en az yirmibeş otuz yıla ihtiyacınız var, senede 1 000 000 aracı bu insanlarımıza takdim etmekle...

Şimdi, biz bunu da çözelim dedik; ama, kabul görmedi. Nasıl çözecektik; esnaflarımızın yanında çalışan -olur veya olmaz- çırak, usta, kalfa ve şoförlerin de ihtiyarî olarak, serbest bir biçimde, kendilerinin, yani işyeri sahiplerinin bağlı bulunduğu odalarda, odaların bünyesinde ihtiyarî olarak orada bulunsunlar; ayrıca, aidat ödemesinler ve de benzer farklı şeyleri getirelim dedik; ama, bu kabul görmedi, bunu, bilhassa burada ifade etmek mecburiyetindeyim.

Doğal delegelik meselesine gelince: Doğal delegelik, herkes bir alt kademeden delege olarak seçilip gelecek, yani yönetim kuruluna girecek, yönetim kurulu başkanı olacak, bu şekilde gelecek; ama, halihazırda, şu anda, birliklerde, odalarda, federasyonlarda, konfederasyonlarda görev yapanların, hiçbir şekliyle demokratik olmayan, bir nevi kendilerine has özel imtiyaz kabul edilen bir anlayışla delege olmaları arzusu vardır. Bunu da, bugün, demokratik yapılanmasını hızla genişleten, Avrupa Topluluğuyla bütünleşen bir ülkede böyle bir olayı kabullenmek, imtiyazı vermek hiç doğru değildir diye düşünüyorum.

Efendim, maaşlara gelince: İçimizde, iki, birlik ve federasyon başkanlığı yapmış arkadaşımız, yine CHP'den iki arkadaşımızın bulunduğu birlik ve yine bu kurumlarda görev yapmış arkadaşımızla -bizden de vardı- bütün bunlar bir mutabakat içerisinde hazırlandı ve aramızda en ufacık bir tartışmanın, münakaşanın... Evvela, bu kanun tasarısında muhalefet şerhinin de bulunmadığını bilhassa ifade etmek isterim. O zaman biz neyi düşünüyoruz?.. Bakın, bu ülkenin, artık, bugün böyle bir Parlamento yapısı var, bu Parlamento yapısını benimsemiş bir millet var. Ben, iki partili bir Parlamentodan hoşnutum, iki partili Parlamentodan yarın beğenmediklerimi değiştireceğim, yerine muhalefeti getireceğim diye bir anlayış var. İyi araştırırsanız, iyi incelerseniz, iyi analiz ederseniz, ben bunu görüyorum; çünkü, gittiğimiz yerlerde görüştüğümüz insanlarda bunu algılıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Acar, konuşmanızı tamamlar mısınız.

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Ayrıca, ben şunu da ifade etmeden geçmeyeceğim: 3 Kasım seçimlerinden önce her yerde, her mekânda, kahvede, meydanda; iki siyasî parti var Parlamentoya girecek, barajı aşacak; birisi biz -o da iktidar olacağız- ikincisi de Cumhuriyet Halk Partisidir; diğerleri imkânı yok geçemeyecekler diye, beraber çalıştığımız milletvekili arkadaşlarıma, seçilmeme ihtimalini gözönüne alanlara moral verdiğimi iyi hatırlıyorum.

Bu düşünceler içerisinde, kanunun 21 inci Yüzyıla uygun bir biçimde yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca, kısaca, şunları da söylemek istiyorum efendim: Bakın, esnaflarımıza verilen çeşitli kredilerden bahsetmeyeceğim; 13 çeşit kredi var; ama, elimde TESKOMB'un şahsıma yazmış olduğu bir yazıdan kısaca okumak istiyorum: "Esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet kooperatifleri aracılığıyla esnaf ve sanatkârlarımıza kullandırılan krediler, 2000 yılı baz alınarak aşağıda verilmektedir:

2000 yılı sonu itibariyle 420 trilyon lira; 2001 yılı 50 trilyon lira, 2002 yılı 75 trilyon lira, 1.1.2003 tarihinde 153 trilyon lira, 31.12.2003 tarihi itibariyle 690 trilyon lira, 31.12.2004 tarihi itibariyle 1 katrilyon 202 trilyon lira, 25.3.2005 tarihi itibariyle 1 katrilyon 362 milyon Türk Lirasıdır."

Bir de, bunlara, hele 2003, 2004, 2005 tarihleri itibariyle bu verilen kredilerin geriye döndüğü oranda ilave ettiğiniz zaman, bu yıl asgarî 2 katrilyon liraya ulaşacaktır. Yeterli midir; değildir.

Şoför esnafımız için araç kredilerini getiren bir hükümet olarak, bir Bakanlık olarak da, bu arkadaşlarımızın sıkıntılarını, onları araç kredileriyle destekleyerek, onların şoförlük mesleğini esas itibariyle esnaflık seviyesinde yürütmeleri imkânını sağlayacağız, sağlıyoruz da.

Yine, 1 katrilyon 100 milyon liranın üzerinde bir kullanım meydana getirilen 300 000 esnaf ve sanatkâra kredi kullandırılmış, yaklaşık 150 000 kişiye ek ihtiyaç... Bu benim yazım değil, TESKOMB'un (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği) tarafıma yazdığı, bilgi olarak istediğim yazıdır.

Burada, faizlere değinecek olursak; 10.3.2002'de yüzde 52; 28.3.2003'te yüzde 47; 15.5.2004'te yüzde 44; 15.7.2003'te yüzde 30; bugün yüzde 18; 1.1.2005'ten itibaren yüzde 18'dir. Limitler, 10 milyar liradan 15 milyar liraya çıkarılmış, yakında 25 milyar liraya çıkarılacaktır. 2003 yılına kadar prim borcu olanlara kredi bile kullandırılmıyordu; bunların hepsi, tamamen kaldırıldı.

BAŞKAN - Sayın Acar, teşekkür etmiştiniz!..

AHMET RIZA ACAR (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Efendim, iş kuran esnaf ve sanatkârlara baktığımız zaman, 2003'te 100 000, 2004'te 200 000, toplam 300 000 olarak belirtiliyor.

Ben, bu duygu ve düşünceler içerisinde, 3 - 5 tane arabası olan taksi sahiplerinin ticaret odalarına üye olmaları gerektiğini, onların kiraya verdikleri taksilerinde görev yapanların da esnaf olmaları gerektiğini, bunun standardının da hem ülkemiz standardı hem de Avrupa Birliği standardı olduğunu düşünüyorum.

Bunları size iletiyor, hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Acar.

Madde üzerinde, şahsı ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili, şahsım ve Grubum adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, bazen, bu AK Parti niye işçiye, memura, emekliye böyle hor bakıyor diye düşünürken, bir de baktım ki, buna esnafı da dahil ettiniz. Sizi kutluyorum!.. Ama, dahil etmedikleriniz de var; IMF'nin himayesine aldıklarını dahil edemiyorsunuz; devleti hortumlayan, milyarlarca doların üzerine yatanları kapsam içine alamıyorsunuz. Gücünüz memura yetiyor, emekliye yetiyor, çiftçiye yetiyor, esnafa yetiyor, yetiyor da yetiyor...

Değerli arkadaşlarım, şimdi, TESK, yani, esnaf ve sanatkârlar, bugün, 13 federasyon, 82 birlik, 3 501 odadan müteşekkil, 5 000 000'luk kitleyi temsil eden bir kuruluş. Bugüne kadar, bu teşkilatın mensupları, ülkemiz içerisinde büyük hizmetler götürmüşlerdir; sabahın erken saatinden, gecenin geç saatlerine kadar, müşterisine hizmet etmiştir, devlete karşı sorumluluğunu yerine getirmiştir.

Bugün bir yasa çıkarıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bütün bu kurulları yönetenler toplanmış, yani, 3 500 kişi bir araya gelmiş, bu yasayla ilgili düşüncelerini açıklamış; bundan rahatsız olduklarını, getireceği sakıncaları ortaya koymuş, sizlere düşüncelerini bildirmişler; sizin illerinizden gelenler sizlere anlatmışlar ki, sıkıntınızı anlıyorum, mehter takımı gibi bir geriye bir ileriye gidip geliyorsunuz, oy kullanmanızdan belli. Ne diyor; şoför istemiyor, terzi istemiyor, bakkal istemiyor, fırıncı istemiyor, kasap istemiyor, lokantacı istemiyor, kahveci istemiyor, bunların başkanları istemiyor; kimin için çıkarıyorsunuz bu yasayı?! Kimin için çıkarıyorsunuz bu yasayı?! İstemiyor!.. Ne yapıyorsunuz şimdi?!

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Değişim, değişim...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hipermarket dediniz, süpermarket dediniz, bakkalları bitirdiniz; bakkallar sigara satıyor, gazete satıyor. Hazır giyim dediniz, terzileri bitirdiniz; hormonlu etleri getirttirdiniz -göz yumuyorsunuz halen daha- kasapları bitirdiniz, hayvancılıkla ilgilenenleri bitirdiniz. Şimdi, gele gele, sıra, şoföre geldi, esnafa geldi. Bakınız, değerli arkadaşlarım, şoför...

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Yöneticisine geldi, yöneticisine.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yöneticisine geldi değil mi?! Derdin o! Yöneticisine geldi! Yazıklar olsun sana! Bunu sen söyleme bari! "Yöneticisine geldi..." Şimdi, yasayı kimin için çıkardıklarınızı, AK Parti milletvekilinin, hem de yıllardır oda başkanlığı yapmış bir zatın ağzından duyuyorsunuz.

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Değişim... Değişim...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - "Sıra yöneticisine geldi" diyor. Benim bildiğim şoför, benim bildiğim esnaf onurunu korur, yöneticisine sahip çıkar. Gücünüz yetmeyecek ona, ona gücünüz yetmeyecek; hiç merak etmeyin.

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Değişim... Değişim...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, yasanın kime çıktığını, değerli arkadaşlarım, duydunuz mu? Yöneticisine çıkıyor.

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Değişim... Değişim...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir kişiyle uğraşmak, birkaç kişiyle uğraşmak bir Meclisin işi mi değerli arkadaşlarım?! Hiç oluyor mu?! Bu zihniyet nedir biliyor musun; bu zihniyet, kişiyi hedef alıyorsanız, Madımak Otelini yakma zihniyetidir bu, Madımak Otelini yakma zihniyetidir bu.

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Bunun konuyla ne alakası var?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Evet, bu zihniyet odur öyle söylerse... Bu zihniyet odur...

FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne alakası var?! Haddini bil sen!..

BAŞKAN - Sayın Meral...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu zihniyet odur... Bu zihniyet odur...

BAŞKAN - Sayın Meral, müsaade eder misiniz...

HASAN KARA (Kilis) - Takımın konfeksiyon mu, terzi mi?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Terzi... Terzi... Konfeksiyon değil. Herhalde takımdan anlamıyorsun. Gözlerin görmüyor.

HASAN KARA (Kilis) - Markasını gösterir misin?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sen kalk arkasını göster. Terbiyeli konuş! Otur orada!

HASAN KARA (Kilis)- Ne?!

BAŞKAN - Sayın Meral...

HASAN KARA (Kilis) - Terbiyeli konuş!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Arkasını göster, markasını göster!.. Otur orada! Çocuklaşma!

HASAN KARA (Kilis) - Ne demek çocuklaşma?! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, Sayın Acar burada konuşuyor...

BAŞKAN - Sayın Meral...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, Başkanım...

BAŞKAN - Müsaade ederseniz... Bakınız, konuşmanız arasında, Türkiye'de birkısım kaosa sebebiyet vermiş, yanlış anlaşılmalar olmuş olan bir olayı, burada, bu konuyla irtibatlandırmanız son derece yanlış. Bu hususta bir tashih yapmanızı, düzeltme yapmanızı istirham ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Daha da açmamı istiyor musun?

BAŞKAN - Efendim?..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - "Kişiye münhasır yasa çıkarılıyor" diyor. Kim o kişi; Derviş Günday. Kim o Derviş Günday, Sayın Başkanım?

RECEP GARİP (Adana) - Niye bağırıyorsun?!.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Niye bağırmayacağım?

Kim bu Derviş Günday? Kimi kastediyorsan kalk söyle burada. Gel... Gel... Gel de burada söyle. Yakışmıyor sana!

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) - Sayın Başkan, Meclisi azarlama hakkı yok Sayın Vekilin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Acar burada dört maddeden, şu maddeden bahsetti.

Bakınız, biz, günlerdir, grup başkanvekillerimiz, yöneticilerimiz, uzun uzun burada konuşuyoruz, diyoruz ki, burada iki maddeyi düzeltin, bu yasa tasarısı gönül hoşluğuyla geçsin. Maalesef, biraz önce Sayın Milletvekilimin buyurduğu gibi, onun konuşması da böyle uluorta bir konuşma değildir; o, deneyimli birisidir. Öyle, uluorta konuşma kabul etmem onun konuştuğunu; yıllarını toplumsal ilişkilere vermiş bir adamdır. "Kişiye çıkarıyoruz bu yasayı" diyor. Kişiye yasa olur mu değerli arkadaşlarım?! Kendi kulağınızdan duyuyorsunuz; iftira etmiyorum herhalde...

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Seviliyorsa, kazanır gelir...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, şimdi, nedir bu...

Müsaade eder misiniz...

Bakınız, sayın milletvekilleri, ben, geçende, kırk bohçalı yasa görüşülürken, işçilerin iş aktinin feshiyle ilgili bir konuyu açık açık izah ettim burada; bir türlü size anlatamadım. Gitti, tekrar geri geldi, tekriri müzakere açtınız, o maddeyi geri çıkardınız; hatırlıyor musunuz? Yarın, bunlar, ya Anayasa Mahkemesinden ya da Cumhurbaşkanından dönecek, burada bir daha görüşeceğiz.

Şimdi, Sayın Acar burada konuştu. Sanayi odası başkanlığını, ticaret odası başkanlığını yaptığını söylüyorsun.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, şoförün tarifini yapıyor; diyor ki: "Bedenen..." Arkasından, ekonomik şeyini ilave ediyoruz.

Benim bir zamanlar bir arkadaşım vardı, bir metni okuyor. Şimdi, metnin üst tarafı farklı, altında izahı var. Şimdi, o dönemde -Allah rahmet eylesin- genel başkanı diyor ki: "Altını da oku, alt tarafını da oku." Döndü "niye okuyacağım; orası işime geliyordu, orasını okudum."

Şimdi, Sayın Başkan, Sayın Acar, senin bir tarafı işine geliyor, onu söylüyorsun. Şimdi, şoför, eski usule göre gitmiyor, kurs alıyor değerli dostlarım, kursa gidiyor; üç kuruş parası var mı, yok mu... Kurs alıyor. Bunların içerisinde üniversitede okuyan gençlerimiz de var. Nasıl bu defter tutacak, nasıl şey yapacak?! Bu, bir gün çalışıyor, ikinci günü belki işini bulamıyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin en önemli sorunu işsizlik değil mi?

Şimdi, burada, 1 000 000'a yakın insanı safdışı bırakmak kime ne kazandırıyor?! Yani, yıllardır geldi bir şey yok da, bugün ne oldu?! Yani, iki gün iş bulup çalışan bir şoförle niye uğraşıyoruz?! Bu bize ne kazandırır değerli arkadaşlarım? Hiç olmazsa, gidiyor bir takside gece çalışıyor, iki gün, üç gün çalışıyor, harçlığını çıkarıyor veya evine bir şey götürüyor. Şimdi, bunun elini kolunu bağlamak, bunu safdışı bırakmak, bunu işinden etmek size ne kazandırıyor?! Siz, işçiye, işsize iş bulmaya mı geldiniz, yoksa müesseseleri kapatıp ondan sonra vatandaşları sokağın dışına bırakmaya mı geldiniz?!

Bu kadar bocalama olmaz değerli arkadaşlarım. Televizyonu izliyoruz; yeridir, yeri değildir, Allah selamet versin, Turizm Bakanı... Ya bu ülkeye kimin geldiğini, kimin gittiğini niye araştırıyorsun? Ondan sonra da kalkıyorsun, özür diliyorsun. Beyler, özür dileyen, Türkiye Cumhuriyetinin Bakanıdır, senin Bakanın olduğu kadar benim de Bakanımdır. Benim, onun zaafa düşmesine gönlüm razı olmaz. Yıllardır, ben burada oturdum, "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı" dedim, yurtdışına gittim, onu savundum. Ben, ülkemi seven, ülkeme saygı duyan bir insanım.

Şimdi, ikinci konu: Efendim, sayın konfederasyon başkanı gitsin, yeniden delege olsun, geri gelsin. Olay o; yasanın ana konusu o. Sayın Acar söylediği için söylüyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım...

KERİM ÖZKUL (Konya) - Tüketici kooperatifleri var, onların başkanları...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, muhterem arkadaşım, orada onların birlikleri var, 30 kişi kendi arasında seçiyor, burada 8 000 kişi, 10 000 kişi. Yapmayın bunu muhterem arkadaşlarım.

KERİM ÖZKUL (Konya) - Tamam, iş bitecek.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kardeşim, sen de biliyorsun da laf olsun!.. Laf olsun padişahım!..

Şimdi, ne olacak; ben konfederasyon başkanıyım; bana diyorsunuz ki, git, dört sene konfederasyon başkanlığı yaptın, git yeniden delege ol, gel, seçilirsen seçil. Farzımuhal ki, gittin de seçilemedin değerli arkadaşlarım... Gittin de seçilemedin; ben buradaki dört senenin hesabını vermeyecek miyim, nasıl vereceğim?

Beyler, bunları düşünün. Bakın, biraz fikrinizle, aklınızla arkadaşlık edin, hissinizle değil. Ne olur, şöyle biraz kafanıza alın bu konuları; bu adam bir şey söylüyor. Geçen söyledim, geri getirdiniz, benim dediğimi yaptınız. Şimdi, bu adam seçilemedi, ben seçilemedim; kongreye giremiyorum değerli arkadaşlarım, dört senenin hesabını yapamıyorum.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye) - Giremeyeceksin tabiî!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kardeşim, tamam, senin istediğin o; kabul ediyorum da... Ama, Allah, hiçbir zaman haine fırsat vermemiştir. Hain, hiçbir zaman ummamıştır, bir yerde tökezlemiştir; tökezleyeceksiniz. Böyle şey mi olur ya?! "Seçilmesin" diyor. Ya, kardeşim, ben, burada, ciddî bir şey konuşuyorum, "seçilmesin" diyor. Ya seçilmiş; zorla mı seçildi?!

Şimdi, burada, uğraşılan konu, şoförlerin elinden işini almak, ondan sonra, bir zatı veya oradaki zatları safdışı bırakmak.

ALAATTİN BÜYÜKKAYA (İstanbul) - Ne alakası var?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, değerli arkadaşlarım, vatandaşın beklentilerine cevap verin. Geçen hafta Ankara'daki bazı ilçeleri kısa bir dolaştım, oturdum, vatandaşla konuştum. Gidin, gidin, biraz arkadaşlara gidin. Dünkü gününüzü arayacaksınız! Adam, tarımı çökerttiniz, pamuğu çökerttiniz, patatesi çökerttiniz, efendime söyleyeyim, soğanı çökerttiniz...

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Sevinin siz de!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bunları taşıyan arabalar boş oturuyor. Gidin onların kooperatifine; diyorlar ki: "Boş oturuyoruz, işimiz yok."

Bir şey daha var biliyor musun; sanayie gidiyorsun, sanayie; adam diyor ki: "Gidin kırsal yörelere, sanayime bir tane araba gelip bakımını yaptırmıyor." Bunu vatandaş söylüyor; ben de size aktarıyorum.

Şimdi, bunları bırakmışız, milyonlarca insan işsiz, bunu bırakmışız, şoförleri nasıl ezeriz, bunları deftere tabi nasıl tutarız?! Bakınız, bir zamanlar, yine bir iktidar -içinizde bunu çok iyi bilen vardır- kuyumcuları deftere tabi tutmak da istemedi; dedi ki: "Sattıklarınızı bir deftere yazın." Onlar, o iktidardan öyle bir hesap sordu ki, yıllarca aklı başına gelmedi. Bu esnaf da, bu onurlu esnaf da, gün gelecek size öyle bir hesap soracak ki, aklınız ömür boyu başınıza gelmeyecek; çünkü, siz, bırakmışsınız hortumcuları, bırakmışsınız talancıları, bırakmışsınız kendi yöneticilerinizin içine düştüğü tezadı, ondan sonra, şoförü nasıl ezerim, esnafı nasıl yok ederim, yıllardır esnafın hakkını hukukunu savunan bir zatı nasıl oradan al aşağı ederim. Bu o kadar kolay değil değerli arkadaşlarım. Bir yerlerde yaptınız; ama, esnaf ona benzemez, işçi ona benzemez. Ben de bir zaman Türk-İş Başkanıyken o dönemin siyasî partileri çok dalış yaptı; ama, oradan yuhalanarak çıktılar; ben üzüldüm, ben utandım onların adına. Yarın sizin akıbetiniz de o olacaktır; hiç unutmayın. Benim eğer bildiğim o şoförse, benim bildiğim onurlu esnafsa, onun hakkını, hukukunu koruyan temsilcisini namusu gibi koruyacaktır; sizin bu yaptığınızın da hesabını çok ağır soracaktır.

RECEP GARİP (Adana) - Kışkırtmaya devam et sen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kışkırtma o zaman sen de.

RECEP GARİP (Adana) - Sen kışkırtıyorsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Kolayı var; sen de kışkırtma.

RECEP GARİP (Adana) - Sen polemik yapıyorsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Allah allah... Lafa bak!..

RECEP GARİP (Adana) - 10 dakikadır polemik yapıyorsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, sen burada, çıkacaksın...

RECEP GARİP (Adana) - Ne ilgisi var?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sen burada, çıkacaksın, şimdi...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, hatibe müdahale etmesinler.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bakınız, sayın sözcü şurada, çıktı, kooperatifleri anlattı, bu kadar kredi verdik... Şu yakınınızda değerli arkadaşlarım, verdiğiniz kredilere bakın; sevsinler kredinizi.

Bakınız, çiftçilere icra şoku. Şunlar hep sizin marifetiniz; buyurun, buyurun... Tebrik ederim sizi!..

Bakınız, hani kredi vermiştiniz, çiftçinin yüzünü güldürmüştünüz, esnafın yüzünü güldürmüştünüz?! Şoföre kredi veriyordunuz, araba aldırıyordunuz; adamın elinden direksiyonunu alıyorsunuz. Nasıl bir şey alacak; direksiyonunu alıyorsunuz, direksiyonu...

Arkadaşlar, bunların içerisinde, üniversitede okuyup, geceleri bazen çalışıp harçlığını çıkaran insanlar var. Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz.

Şimdi, burada, bakınız, hiç tahrip etmediğiniz yer kaldı mı?! Yapayım derken bozuyorsunuz. Esnafı, şoförü yıktınız, işçiyi yıktınız. Emekli ucuz ekmek almak için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, sürenizi uzattım; lütfen, bu süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Emekliler, vatandaşın birçoğu ucuz ekmek kuyruğunda; geceleri pazarlardan o kalan domatesleri, elmaları, portakalları topluyorlar. Bunu siz de görüyorsunuz da, bu da sizin içinizde; ama, fakat, böyle, kusura bakma; yani, ağzım varmıyor; ama, bazı arkadaşlarımız bunlara gülümsüyorlar orada; ama, unutma bir gün vatandaş senin haline de gülecek, hiç acele etme. Bir gün bu Meclisten çantanı alıp giderken, sen kendi haline mi güldün, vatandaşın haline mi güldün, sana o vatandaş  gösterecek.

Şimdi, muhterem arkadaşlarım, dünya kadar insan yoksulluğun pençesinde. Biz diyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Avrupa Birliği yutturmacasını bırakın. Bir zamanlar gümrük birliğine de burada çiğköfteler atıldı, vatandaş uyutuldu.

HAMZA ALBAYRAK (Amasya) - Vatandaş başımızın tacı.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu uyutmayı bırakın. Bunu, ruhunu sizin -özür dilerim, kabalığımı hoş görün- bakanlarınızdan bu işi daha iyi bilirim. Uzun yıllar, ben, Türkiye-Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesinde Türkiye'yi temsil ettim, yönetiminde bulundum. Avrupa Birliğine mi gireceksiniz?! Bırakın  bunları da, kendi ülkemizde ne yapacağız, 1919'ların ruhunu nasıl canlandıracağız?!. Kişiyeri bırakın, kişilerle uğraşmayı bırakın, ülkenin sorunlarıyla uğraşın. Ülkenin sorunlarıyla uğraşın ki, biz de sizin yanınızda olalım. Birlikte güç verelim.

DURDU MEHMET KASTAL (Osmaniye)  - İşte, ülkenin sorunu bu.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Avrupalı pişirmiş orada döneri, sen de gidip yiyeceksin; var mı öyle bir şey?! Adamlar ne dümenler çeviriyorlar, görüyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunları bir tarafa koyun. Bu yasada bazı önergeler verdik. Bakınız, gelin, nereden dönersek oradan kârdır. Komisyon Başkanınız... Yani, burada Sayın Acar dedi ki: "Burada itiraz bile yazılmamış." Hangi maddeleriyse... Yahu, söz verdiniz, Bakanınız orada -kusura bakmayın- huzursuz oluyor, rahatsız oluyor; bizim de bir şey söylemeye ağzımız varmıyor, onun ne niyette olduğunu  biliyoruz; ama, dedik de, dedik, burada arkadaşımın dediği gibi. Bir kişi için yasa çıkarıyoruz. Bunu, sizin en yetkili, işi bilen milletvekillerinizden birisi söylüyor. Bir kişi için yasa çıkarıyorsanız... Bu Türkiye'de Anayasa var, bu Türkiye'de Cumhurbaşkanı var; onlarla birlikte, o kişiyi seçen haysiyetli, onurlu esnaf var, şoför var. Yarın, inanıyorum onlara, onlar sizi mahcup edecektir değerli arkadaşlarım ve bir gün gelecek bunların hesabını çok ağır ödeyeceksiniz. Bugün çoğunluğunuz var parmak kaldırıyorsunuz, yasaları geçiriyorsunuz; ama, o yasalar bir yerlerden dönüp gelecektir. Ben bir kez daha tekrar ediyorum değerli arkadaşlarım. İki madde üzerinde, iki, fazla istemiyoruz, bir şoförler, bir de doğal delegelik, ki, bu, sendikalarda var, bütün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, mikrofonunuzu açıyorum, lütfen teşekkür ediniz.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkan, benden önceki konuşmacıya 3 dakika fazla konuşma süresi verdiniz.

BAŞKAN - Sayın Meral, Grubunuza bakıp sorar mısınız, size kaç dakikalık ilave yaptım; 3 dakikalık ilave yaptım.

Lütfen, buyurun efendim.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Verdi, verdi...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Görmedi, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Başkanın adaletine güveniniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Teşekkür ederim.

İki madde üzerinde değerli arkadaşlarım. Bu iki madde çözülürse, bu yasada aramızda büyük ölçüde... O ücretten mücretten vazgeçtik, iki dönem, üç dönem seçilmez iki dönem seçilir, ona da evet dedik. Bir şoförlerle ilgili bir de doğal delegelikle ilgili, buna bir çözüm bulun değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, uygun buluyorsanız, 10 dakika şey versin, hiçbir sorunumuz kalmaz bunu çözeriz.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, izin verir misiniz...

Sayın Meral Hükümetimizi kastederek, gücümüzün sadece memura, esnafa ve köylüye yettiğini...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yalan mı!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...ve dolayısıyla, Hükümet olarak bunları ezdiğimizi söyledi.

İzin verirseniz, Hükümet adına açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Maliye Bakanı da anlatır inşallah!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın Meral, Hükümetimizi kastederek, Hükümetimizin sadece memura gücünün yettiğini, esnafa, köylüye, çiftçiye gücünün yettiğini ifade etti.

Bizim neye gücümüz yetiyor, şu ana kadar neye gücümüz yetti, izin verirseniz bu soruya cevap vermek istiyorum ve ayrıca "hipermarketleri, süpermarketleri açtınız bakkalları sıkıntıya soktunuz, onların kapanmasına yol açtınız, hazır giyimi icat ettiniz terzileri bitirdiniz" dedi. Ben, Sayın Meral'e bir şey sormak istiyorum; eğer kredi kartıyla alışveriş yapıyorlarsa, kredi kartı ekstrelerini görmek istiyorum; mahalle bakkalından mı alışveriş yapmış, süpermarketten mi alışveriş yapıyor; bunu görmek istiyorum; şurada getirin, gösterin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ben de size soruyorum aynı şeyi!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Mahalle bakkalından hiç alışveriş yaptınız mı, Sayın Meral?

HASAN KARA (Kilis) - Mahalle bakkalını bilir mi o?!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz ki, toplumumuzun en önemli kesimi esnafımızdır. Esnafımız, kendi ekonomik imkânlarını seferber ederek, kimi bakkal dükkânı açar, eğer mesleğiyse marangoz dükkânı açar, değişik mesleklerle iştigal ederek karnını doyurmaya, geçimini temin etmeye çalışır. Bu esnafımızın hükümetimizden beklentisi, devletten en önemli beklentisi, eğer parası kâfi gelmiyorsa, kredi talebinde bulunmaktır ve ucuz kredi temin ederek çarkını döndürmektir. Hükümet olarak, bizim, esnafımızın, çiftçimizin, köylümüzün sorunlarını çözmeye, şu ana kadar gücümüz yetti; bundan sonra da sorunlarını çözmeye, Allah'ın izniyle, gücümüz yetmeye devam edecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Peki, ne yaptık? Bakın, 2002 yılında, Türkiye'de, esnafa verilen toplam kredi 154 trilyon liraydı. Biz geldik, 2003 yılında, esnafa ödenen bu 154 trilyon lira kredi, 686 trilyon liraya çıktı; 4 misli. Kredi faizi, 2002 yılında yüzde 52 idi; 2003'te yüzde 30'a indi. 2004'te, esnafa ödenen kredi, 1 katrilyon 164 trilyon liraya çıktı; faiz de yüzde 25'e indi. 2005'te, bu yıl, esnafımıza 2 katrilyon Türk Lirası kredi vereceğiz; faiz de yüzde 18'e indi. İşte, esnafa sahip çıkmak budur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Biz göreve geldiğimizde, çiftçilerimizin kredi borçları ve faizleri çok birikmişti, ödeyemez hale gelmişlerdi, 3 katrilyon liraya yakın kredi borçları vardı faizleriyle birlikte; 1 katrilyon lirasını sildik, geriye kalan 1,9 katrilyon lirasını, 36 ay vadeye yayarak ödeme kolaylığı getirdik. Doğru mu? (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri, alkışlar) Tarım kredi faiz oranları, biz göreve geldiğimizde yüzde 59'du, şimdi yüzde 19'dur. İşte, hizmet budur.

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) - Bunlara gücümüz yetiyor işte, Sayın Bakanım.

ATİLA EMEK (Antalya) - 50 000 esnaf kepenk kapatıyor!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Hükümetimiz, 2003 ve 2004 yıllarında, doğrudan gelir desteği ve ucuz mazot desteği olarak, tarım kesimine 5,7 katrilyon lira destek sağlamıştır; bunun sadece 640 trilyon lirası mazot desteğidir. Daha önce, tarım kesimi böyle bir destek görmemişti. Ayrıca, tarımsal girdilerde KDV oranını yüzde 18'den 1'e indirdik. Doğru mu? Doğru mu? (AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri, alkışlar)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Ne zaman ödendi efendim?!

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Pardon, Sayın Bakan, ne zaman ödendi?!

ATİLA EMEK (Antalya) - Çekirdek alamıyorlar, çekirdek!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - "Bu Hükümet esnafa, tarım kesimine ne yapıyor?.." İşte cevapları.

Arkadaşlar, 2002 yılında, Türkiye'de, 6 300 adet traktör vardı; 2003 yılında, bu 16 000'e çıktı, 2004'te 30 000'e çıktı. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu, tarım kesiminin, bizim iktidarımız döneminde nasıl desteklendiğini gösteren çarpıcı örneklerden biridir.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bunları köylerde söylerseniz, halk cevap verir!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çiftçilerimizin, özellikle sulama yaparak çiftçilik yapan vatandaşlarımızın 1995 yılından beri birikmiş elektrik borçları vardı, toplam 660 trilyon lira idi; ekfaiz uygulamasına gitmeden, yeniden yapılandırdık ve 36 ay taksit imkânı tanıdık. Şimdi, bir de, sulama elektrik paralarını peşin ödeyenlere avantaj sağlıyoruz, 115 lira yerine 100 lira ödeyecek; çünkü, onların peşin ödemelerini, aksatmadan ödemelerini de teşvik etmemiz gerekiyordu, Hükümet olarak bunu da yaptık.

Değerli arkadaşlarım, pamuk ve yağlı tohumlu bitkilere, 2003 yılında 282 trilyon prim ödedik; 2004 yılı için de, 2005'te ödenmek üzere 600 trilyon lira prim ödemesi kararını aldık, bunu da, kuşkusuz ki zamanında ödeyeceğiz.

Hayvancılığa, 2002'de 75 trilyon lira destek sağlanmıştı; 2003'te, yüzde 68 artışla 130 trilyon liraya çıkardık; 2004 yılında ise, bu sektöre, kooperatifler kanalıyla 540 trilyon liralık kaynak aktardık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İşte, gücümüzün neye yettiğini cevaplandırmak için bu açıklamaları yapma ihtiyacını hissettim. Aslında, tüm kamuoyu, esnafımız, halkımız bunu biliyor; ama, bir kez daha hatırlatma ihtiyacını hissettim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Meral, buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, fazla zamanınızı almayacağım, söz veriyorum...

BAŞKAN - Efendim?..

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sorduklarına cevap vereceğim, başka hiçbir şey söylemeyeceğim; söz.

BAŞKAN - Şimdi, müsaade eder misiniz...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, izah edeyim.

BAŞKAN - Sayın Meral...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Soru sordu, cevap verecek.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bırakın, göstersin...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Soru sordu canım!..

BAŞKAN - Efendim, bir dakika müsaade edin...

Sayın Bakanın söylediği sözler aynen şu: "Sayın Meral bakkaldan yaptığı alışveriş ekstrelerini gösterebilir mi; bakkaldan alışveriş yaptı mı" dedi.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, izah edeyim...

BAŞKAN - Ekstre mi göstereceksiniz?

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - O zaman, bırakın, gösterecek...

ATİLA EMEK (Antalya) - Sataşmaya da mahal vermeyecek.

HASAN KARA (Kilis) - Ekstre istedik, Sayın Meral.

BAŞKAN - Arkadaşlar müsaade eder misiniz...

Sayın Meral, size 1 dakikalık süre vereceğim; buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - 2 dakika olsun.

BAŞKAN - 1 dakikalık süreniz başlıyor; buyurun Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkana teşekkür ediyoruz.

Bugün, Sayın Genel Başkanımız Mecliste bir konuşma yaptı, dedi ki, 50 000 esnaf iflas etmiş -bir partinin genel başkanı söylüyor- 163 000 esnaf, kaydını sildirmiş. Sayın Bakanımız böyle oldu diyor ya... Bunları ben söylemiyorum, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, devletten aldığı kayıtlardan söylüyor.

İkinci bir konu: Şunu verdik, bunu verdik ya, şunlar ne Sayın Bakan? "Borçlu çiftçiler ayaklandı" diyor, "kooperatifler icraya verdi" bir. İki... Ben, açık bir adamım. Zaten... Şunu söylemek istiyorum...

Bitiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, son zamanlara kadar hiç kredi kartı kullanmadım; yıllardır yurt dışına gittim, yurt dışında bir kez olsun kredi kartı kullanmadım. Son zamanlar, benzin aldığım zaman, şu son zamanlar benzin aldığım zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, teşekkür ederim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Üç ayda bir ücret almaya alışamadık. Hiçbir zaman...

Sayın Bakanım, şu üzerimdeki de terzinin.

BAŞKAN - Sayın Meral, süreniz doldu efendim, buyurun.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun söz talebi vardır.

Komisyon Başkanı, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Çok Muhterem Başkanım, çok değerli milletvekili kardeşlerim; yasanın en önemli maddesi 3 üncü madde; bir de, Sayın Meral'in ifade ettiği gibi, 19 uncu maddedir. Bu maddeler, Komisyonumuzda, diğer maddelerde olduğu gibi, gayet objektif, tartışması rahat yapılmak suretiyle, tarafların bütün fikirleri alınması suretiyle ortaya konulmuş, hiçbir öngörü veya önyargıyla hareket edilmemiş, gayet açık ve seçik olarak yazılmıştır. Biz, burada -hani, memlekete hizmet etmekten bahsetti Sayın Meral- gerçekten, memlekete hizmet etme düşüncesiyle, yasalarda, bu iki maddede önemli değişikliği yaptık. Bunlardan bir tanesi, biraz önce Sayın Acar'ın da ifade ettiği gibi, tamamen esnaf tarifine uygun bir tarif getirdik. Yani, birisi, ben esnafım der, de bu tarife girmezse, bu mümkün değil. Yani, bütün esnafımızı kapsayan bir tarifi, hem milletler hukuk düzeninden hem büyük ansiklopedilerden hem de bilim adamlarından yararlandığımız bir tarifi getirdik. Bu tarifte Komisyonda da müttefik olduk, arkadaşlarımızın da bir itirazı yok. Zaten, demokrasilerde, insanların esnaf olarak faaliyeti sırasında bir defter tutmaları, basit usul de olsa, gayet normaldir ve bu arkadaşların seçme ve seçilme haklarının olması da normaldir, bir vergi numarasının olması, vergi vermeleri de gayet doğaldır. Zaten, demokrasilerde, vergi verenlerin daha ziyade, kendi dertlerini sivil toplumlarda ifade etmeleri de en normal bir haldir.

Bizim bu hali dışlayan, bu halin dışında bıraktığımız bir kesim yok. Arkadaşlar şoförleri dillendiriyorlar; ama, bu, bizim esnaf tarifimizin dışında kalan bir hadise olduğu için değil. Onlar, belli bir grubu tatmin etme bakımından böyle değerlendiriyorlar. Biz ise, herkesi tatmin eden bir yasa getiriyoruz. Belirli bir grup, belirli bir şahıs, belirli bir zümre için çıkarılmış bir hal söz konusu değildir; esnaf kim ise onu içine almaktadır. Bu, tamamen demokratiktir.

19 uncu madde ise -geldiği zaman da göreceksiniz- tamamen antidemokratik olan, şu ana kadar devam etmekte olan bir hususu, yine demokratik bir zemine oturttu ki, bu, artık, demokrasiyle buraya gelmiş, önseçimleri geçmiş, sonra halkın huzurunda milletvekili olmuş, sıralamaya girmiş, buraya gelmiş bir arkadaşımızın savunacağı bir şey asla olamaz; çünkü, o madde imtiyaz sağlıyor, bazılarına imtiyaz sağlıyor. Demokraside imtiyaz diye bir şey yoktur ve herkes eşit şartlardadır. Şurada bir milletvekilinin bir başka milletvekiline üstünlüğü var mı; böyle bir şey olabilir mi?! Bir genel kurulda, seçim yapmadan evvel bir 20 kişilik gruba imtiyaz tanınabilir mi?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Sendikalarda öyle değil mi?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla)- Eğer öyleyse, o da yanlış.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Yıllardır öyle kardeşim.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla)- Ben, onu bilmiyorum. O da yanlış; onu da antidemokratik buluyorum. Böyle demokratik bir hali, Cumhuriyet Halk Partisinin bizden önce savunması gerekir. Nitekim, Komisyondaki arkadaşlarımız muhalefet şerhi bile koymadılar; gayet vakur, gayet güzel bir şekilde arkadaşlarımız bunları kabul ettiler ve bu iki madde, bu yasanın çatısını oluşturur... Şimdi, bazı yerlere belki şirin gözükmek için vesaire için, obstrüksiyon yapıyorlar, önerge veriyorlar. Arkadaşlar, bu doğru değil.

Bizim savunup geldiğimiz bir tek şey var burada; CHP de bunu savunuyor. Adalet ve demokrasiyi savunmuyor muyuz biz? Bu iki madde eğer adalet ve demokrasiye aykırıysa, gelin, burada ifade edin lütfen; adil bir şekilde, bu yasa için verdiğiniz bütün önergeleri ben kabul edeceğim; bunu ilan ediyorum burada. Yalnız ki, adalete ve demokrasiye aykırı olsun. Bizim getirdiğimiz, lütfen, tatmin olun, adalete ve demokrasiye aykırı değildir; bir sivil toplum örgütünde demokratik bir çıtayı yükseltme hadisesidir ve esnaflarımızın önünü açma olayıdır.

Saygıyla arz ederim efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Sayın Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısının üzerinde en çok ihtilaf çıktığı maddesini görüşüyoruz. Yalnız, bu maddeye geçmeden önce, biraz önce Sayın Bakanımızın burada ifade etmiş olduğu bazı hususlara cevap vermek istiyorum.

2003 ve 2004 yılında Türkiye'de 40 000 esnaf iflas etmiş Sayın Bakanım. Sayın Bakanım Ali Coşkun'un imzasıyla gelen ve rakamlarının verildiği 40 000 esnafın iflas ettiğini bildiren bir yazı; Sayın Ali Coşkun'un imzasıyla gelen bir yazı. Eğer esnaflarımız bu kadar iyiyse, Türkiye bu kadar iyi idiyse, bu 40 000 esnafımız hangi sebeple, hangi gerekçeyle iflas etmişlerdir?

Yine, Sayın Bakan diyor ki: "Faizleri yüzde 19'a getirdik." Peki, ben buradan sormak istiyorum; enflasyon yüzde 8, faizler yüzde 19, bu yüzde 11 reel faiz ne oluyor Sayın Bakanım? Bu yüzde 11 reel faiz esnafın sırtından çıkmıyor mu? Siz, esnafa ucuz kredi veriyoruz derken, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen oranda bir yüzde 11 reel faizi esnafın sırtına nasıl yüklüyorsunuz? Hep örnek veriliyor 2002. 2002, çok istisna bir yıl. Traktör satışı 2004'te 30 000 olmuş. Bir de, 1998'e gelin Sayın Bakanım. 1998'de de 48 000 traktör satılmış bu ülkede. 2002'deki o olağanüstü dönemi kıyaslayıp, geçmiş yılları yok farz ederseniz, yanlış değerlendirmeler yaparsınız.

Bakınız, doğrudan gelir desteği dediler. Sayın Başbakan, bayram öncesi, Ankara'da, toplantıda, doğrudan gelir desteğinin nisan ayına kadar bütün Türkiye'de tamamının ödeneceğini söyledi; ama, ben, şimdi, Sayın Bakana soruyorum: 2005'in nisan ayındayız. 2004'ün doğrudan gelir desteğinin ne kadarı şu ana kadar ödenmiştir? Lütfen, gelsinler, benim konuşmamdan sonra, bu kürsüden izah etsinler.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkanım, maddeyle ne alakası var?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz, biraz önce, sizin arkadaşınız da geldi, burada, maddeyle hiç alakası olmayan birçok husustan bahsetti.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Madde... Madde...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O zaman niye rahatsız olmuyorsunuz da, şimdi Ümmet Kandoğan konuşurken rahatsız oluyorsunuz?!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Başkanlık müdahale edecek...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Aydın Milletvekilimiz Sayın Ahmet Acar geldiler, burada, esnafın tanımını bizlere okumaya çalıştılar. Çok araştırmışlar, çok uğraşmışlar, çok zahmet etmişler; yalnız, bu kanun tasarısının altında Sayın Başbakanın imzası var, bütün bakanların imzası var. Siz, öncelikle, o esnaf tanımını Sayın Başbakana ve ilgili bakanlara iletmeniz lazımdı. Sayın Başbakan ve sayın bakanlar, sizin tanımladığınız bu esnaf tabirini bilmiyorlar mıydı, bilmeden mi bu kanun tasarısının altına imza attılar, bilmeden mi 3 üncü maddeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sundular?!. Öncelikle, siz, Sayın Başbakanın ve sayın bakanların, esnaf tabirine, tanımına karşı bir açıklama yapıyorsunuz.

Bakın, burada diyor ki: "Geçimini şoförlükle temin eden ibaresi, belli bir mesleğe ayırımcılık olmaması için madde metninden çıkarılmıştır." İbare aynen böyle. Bakın, ben Denizli Milletvekiliyim, Denizli'den ne kadar faks aldım. Denizli Esnaf ve Sanatkârları Odaları Birliği adına Başkan Musa Çelikkol, Tavas Şoförler Odası Başkanı, Çivril Şoförler Odası Başkanı, Acıpayam Şoförler Odası Başkanı, Kale Şoförler Odası Başkanı, Güney Şoförler Odası Başkanı, Sarayköy Şoförler Odası Başkanı; bütün bunlar Denizli'den bize faks göndermişler; diyorlar ki: "Bu 3 üncü maddeyle ilgili olarak şoför esnafı ciddî manada mağdur oluyor." Bunu ifade ediyorlar, bunu anlatıyorlar ve bununla ilgili, geliniz, bu kanun tasarısındaki bu maddeyle ilgili, burada bir konsensüs sağlayalım. Bakınız, bu milyonlara ulaşan şoför esnafı, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, mevcut durumlarını kaybedecekler ve sonlarının ne olacağı belirsiz bir ortama doğru sürüklenecekler. Bu kadar şoför esnafının feryat ettiği bir dönemde, siz, kulaklarınızı bu feryatlara tıkarsanız, yarın, bunun hesabını onlara vermekte ciddî manada zorlanırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben Sayın Bakanımdan da istirham ediyorum; gelsinler, burada, bu 3 üncü maddeyle ilgili Türkiye'yi aydınlatsınlar, 1 000 000 şoför esnafımızı aydınlatsınlar, milletvekillerimizi aydınlatsınlar. Niçin?.. Hükümet tasarısının altında sizin de imzanız var Sayın Bakanım. Orada o imzayı attıktan sonra, bugün, burada, bu kanun tasarısının farklı bir şekilde Meclisin önüne gelmesini içinize sindirebiliyor musunuz?! Geliniz, bunu açıklayınız, bizleri tatmin ediniz; bizler de, sizlerin bu açıklamalarından sonra, ikna olalım.

Son olarak bir şey söylemek istiyorum esnafın durumuyla ilgili. Yeni bir kamuoyu araştırması yapıldı değerli milletvekilleri; rakamları okuyorum, sadece rakamları vereceğim: Bu kamuoyu araştırmalarına katılanların yüzde 48'i "durgunluk var Türkiye'de, işlerimiz kötü, durgunluk var; ancak, belki iyileşebilir" diyor -iyileşecek demiyor, "iyileşebilir" diyor- yüzde 15,5'i "işler bundan sonra açılmaz" diyor, yüzde 9'u "işler daha kötü olacak" diyor ve yüzde 27,5'i de "etkin önlem alınmazsa sıkıntılar artacak" diyor.

İşte, Türkiye'deki esnafın, işadamının hali budur. Bu araştırmaya kulak verin sayın milletvekilleri; bu araştırmayı yok sayamazsınız, bu araştırmayı biz kabul etmiyoruz diyemezsiniz.

İşte, basında da, televizyonda da görüyorsunuz; esnafın ciddî manada sıkıntısı var. İşsizlik had safhada, durgunluk had safhada; piyasada para yok. Esnaf, siftah yapamadan işyerlerini kapatır hale gelmiştir.

Ben, bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla selamlıyor; Sayın Başkanıma da müsamahalarından dolayı şükranlarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sanayi üretimi yüzde 15 artmış; bak!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O geçen seneki şubat ayı, bayrama denk geldi.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurun lütfen...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Geçen sene şubat ayı bayrama denk geldi, o artış ondan dolayı Sayın Milletvekilim.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Bak, bu da gazeteden kupür!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Rakamları daha iyi inceleyin.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, buyurunuz.

Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Ümmet Kandemir'in...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Kandoğan...

BAŞKAN - Kandoğan...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Fark etmez.

...konuşmasında, yanlış anlaşılmaması için, iki hususu aydınlığa kavuşturmak istiyorum:

Bahsettiği esnafın iflas etme konusu, şeffaf yönetimimizin bir ifadesi olarak, Iğdır Milletvekili Prof. Dr. Dursun Akdemir'in yazılı sualine verilmiş cevaptan alınmıştır. Burada 2002, 2003, 2004'ün şubat ayına kadar olan kapanma sebebi olarak belirtilmiştir, 41 562. Şimdi, bunu yıllara serdiğimiz zaman, birçok rakamla karşı karşıya kalırız.

Yalnız, şu hususu açıklamak istiyorum: Biz, ilk defa, cumhuriyet tarihinde e-esnaf projesini gerçekleştirdiğimizi burada sizlere arz ettik. Burada, 3 443 255 aktif üye var, 2 283 353 pasif üye var. Bunlar 2003 yılında taranmaya başlandı. Rakam da oradan geliyor. Taradığınız zaman, çalışmayan esnafı araştırıyorsunuz "ben çalışmıyorum" diyor. Neden çalışmıyorsun; beyannamesinde "iflas ettim, onun için" diyor.

Şimdi, biz, bu yasa çıktıktan sonra, bu pasif üyeleri, odalarla, birliklerle, federasyonla ve konfederasyonla tek tek elden geçiriyoruz. Olabilir ki, bu 2 000 000'un içinden 500 000 daha çıkabilir. Yani, bu dönemde kapanmış, iflas etmiş demek değil. Bunlar, taa on yıllık, yirmi yıllık meseleden beri pasif üyeler. Bunu açıklığa kavuşturmak istedim; bir.

İkincisi; değerli arkadaşımız "hükümet tasarısının altında imzalarınız var" diyor. Evet, biz bu imzalara hâlâ sahibiz; ama, konuşmamda da söyledim, komisyonlar Meclise niyabeten görev yapan kurumlardır. Komisyon üyeleri kendi kararlarıyla altkomisyon kurmuşlardır. Altkomisyonda birkaç madde değişmiştir. Ana komisyonda da bunlar kabul edilmiştir ve Meclise gelmiştir. Şimdi, ben, Hükümeti temsilen, bir üye olarak, eğer komisyonun aldığı karara saygısızlık edersem, Meclisin kararına da saygısızlık etmiş olurum.

Onun için, en son takdir Genel Kurulundur; lütfen, bunu çarpıtmayalım.

Saygılarımla. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Siz buna katılıyor musunuz Sayın Bakan? Bu şekliyle, bu haliyle bu maddeye katılıyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Oral, buyurun efendim, Sayın Bakana soru soracaksınız.

V.HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım, bu yasayla, şoför, esnaf ve sanatkâr takımından çıkarılacak. Yani, biz onu anlıyoruz. Zaten, bütün panik de o yüzden yaşanıyor; yani "bizi esnaflıktan çıkarıyorsunuz" diyor şoför esnafı. Demin Sayın Ümmet Kandoğan'ın gösterdiği faksların aynıları bize de geldi ve ben de, sıram gelince, konuyla ilgili düşüncelerimi, Denizli Esnaf Odasının düşüncelerini, Türkiye Esnaf Odasının düşüncelerini, hepsini arz edeceğim size.

Tabiî, bunlar esnaflıktan çıkınca, bunların Bağ-Kurlulukları var, bu Bağ-Kurlulukları bitecek. Peki, bunlar, bu şoför esnafı, hangi sosyal güvenlik şemsiyesinin altına girecekler?

Bir de, siz de çok iyi bilirsiniz ki, şoför esnafı, Türkiye'nin en örgütlü esnaflarındandır. Şimdi, bunlar, çocuk okuturlar, ihtiyaçlı insanlar için çocuk okuturlar, kendi esnaflarına kredi verirler, hastaları olduğu zaman hastalarını en uygun şekilde ilgili yerlere aktarırlar. Yani, kendi içlerinde bunlar dinamiklerini sağlamışlardır ve açıkça söylemek gerekirse, çok da başarılı olmuşlardır. Böyle başarılı bir organizasyonun yıpranması veya bu organizasyonun dağıtılması hangi amaca yöneliktir; bundan siz ne bekliyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

507 sayılı Yasaya göre, kırkbir yıldır esnaf ve sanatkâr sayılan,  cefakâr, vefakâr, emeklerini katık eden, bir parça demiri rotil yapan, krank yapan, çan yapan, çapa yapan, bir kucak kamışı eğer yapan, semer yapan, bakır bir levhayı çanağa, çömleğe, kazana dönüştüren, bir parça kütüğü mobilyaya, dolaba, sehpaya dönüştüren esnafların, Bağ-Kur primlerini, sosyal haklarını, sorunlarını, ekonomilerini iyileştirmek, çözüm bulmak yerine, 1,5 milyona yakın insan, yeni düzenlemeyle esnaflıktan çıkarılmaktadır. Özellikle, esnaf ve sanatkârların yanlarında çalışan kalfaları, çırakları ve şoförleri mağdur eden bu düzenlemeyi değiştirmeyi veya geri çekmeyi düşünüyor musunuz?

Benzer meslekî kuruluşların yasalarında meslek tanımı yapılırken vergiyle hiçbir ilişkilendirme yapılmadığı halde, esnafın meslekî tanımlamasına ilişkin düzenlemede, hiç yeri olmadığı halde, vergiyle ilgili hükümler konulmasının mantığını açıklar mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Ercenk, buyurun.

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum.

Şimdi, bu rakamlar konusunda birtakım çelişkiler ortaya çıkıyor. Bendeki rakamda, 2003 ve 2005 yılında 197 000 esnaf dükkânını kapatmış olarak görünüyor. Bu sayının, odalara kayıtlı olan 2 850 000 esnafın yüzde 7'si oranında olduğu söyleniyor ve yine ocak ayında, işine son veren, yani, dükkânını kapatan esnaf sayısı 1 016. Bu rakamları Sayın Bakanın takdirlerine arz ediyorum.

Şimdi, ekonominin dinamosu esnaf kesiminin işyeri kapatmasını önleyecek -sayı şu veya bu olabilir- tedbirleri almayı düşünüyorlar mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercenk.

Sayın Küçükaşık, buyurun.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Sağ olun Başkan.

Ben, Sayın Mehmet Ali Şahin'e sormak istiyorum. Verdiği rakamlar vardı...

BAŞKAN - Hayır, hükümete, buraya soracaksınız.

MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa) - Şunu sorayım: "600 trilyon mazot desteği 2005 yılında ödendi" dedi. Kime ödenmiş? Türkiye'de, ben, mazot desteği ödenmiş bir çiftçi görmedim.

İkincisi; doğrudan gelir desteği denildi. Sayın Başbakan, kurban bayramı öncesinde, Türkiye'deki bütün oda başkanlarını, birlik başkanlarını Ankara'ya çağırdı ve aynen şöyle söyledi: "2005 yılında, doğrudan gelir desteği, bir defada ve peşin olarak, şubat - nisan ayları içerisinde ödenecek." Küçük ilçelere, 3 000 - 4 000 çiftçisi olan ilçelere 16 000 000 liradan ödendi; fakat, büyük ilçelere, bir defada ödenecek paranın 10 000 000'u ödendi dekar başına, geri kalan 6 000 000 lirası ödenmedi. Başbakanın sözü; "bir defada ödeyeceğiz" dedi. Geri kalan ne zaman ödenecek? Ben bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçükaşık.

Sayın Meral; buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkanım, müsaadenizle Sayın Bakanıma iki sorum olacaktır. Birçok yasa görüşüldüğünde, sivil toplum örgütleriyle ittifak sağlandı, karşılıklı görüş alışverişi yapıldı. Bugün, 13 federasyon, 82 birlik, 3 501 oda başkanı ortaklaşa bir bildiri yayınladı; bu yasadan şikâyetçi olduklarını söyledi, kendi görüşlerinin alınmadığını söyledi. Bu konuda Bakanımız ne düşünüyor? Bu bir.

İkincisi; ben konuşurken, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu, bu yasanın bir kişi için çıkarıldığını söyledi. Bu bir kişinin kim olduğunu öğrenmek istiyorum; bir. Bunun doğruluk derecesi nedir? Sayın Bakanımdan bunu öğrenmek istiyorum; iki.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Meral.

Sayın Işık; buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Gerek kanun hükmündeki kararnamelerle gerekse de kanunlarla yapılan değişikliklerde, 507 sayılı Kanunu esaslı bir düzenleme haline getirmekte yetersiz kaldığı gibi, farklı yorumlamalar ve çelişkilere neden olduğu da görülmektedir. Yürürlükteki mevzuatın, esnaf ve sanatkârların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek disiplin ve ahlakını korumakla birlikte, sağlıklı bir şekilde örgütlenmelerini sağlamak amaçlarını gerçekleştirmediği ifade edilmektedir. Görüşülmekte olan tasarıyla bu sorunlar hangi ölçüde aşılmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Bakanım, sözlü mü yazılı mı cevap vereceksiniz; buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki maddelerde verdiğim bilgileri, değerli vaktinizi almamak için, tekrar anlatmak istemiyorum; ancak, şu hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hangi esnaf ve sanatkârın hangi odayı kurabileceğinin Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun kararında olduğunu arz ettim. Nitekim, 11.6.2002 tarih, 24782 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan... Bakın, konulara göre hangi odaların kurulacağı belirtilmiş. Bundan sonra da böyle olacak. İmalat ve tamiratla ilgili meslek kolları, madenî eşya, makine imalciliği ve tamirciliği konusunda 66 oda belirlenmiş. Oto ve diğer motorlu taşıt aracı imal ve tamirciliğinde 34 oda, elektrik ve elektronik aletleri imal ve tamirciliğinde 16 oda, metalden başka madenlerden eşya imalciliği konusunda 14 oda, ağaçtan mamul eşya imalatçılığı ve tamirciliğinde 35 oda, deri ve deriden mamul eşya imalciliği ve tamirciliğinde 11 oda, yapı sanatlarında 23 oda, her türlü dokuma, giyim, mensucat, örgülük eşya imalciliği ve tamirciliğinde 36 oda, kâğıt ve basımla ilgili sanatlarda 12 oda, spor alet ve sıhhî malzeme imalciliği ve tamirciliğinde 9 oda, gıda maddeleri imalciliğinde 28 oda, lastik, plastik, polyester ve benzeri maddelerden her türlü eşya imalciliğinde 20 oda, cam mamulleri imalciliğinde 6 oda, muhtelif meslek kolları konusunda 21 oda, hizmetle ilgili meslek kolları, gıda maddeleriyle ilgili hizmetlerde 2 oda olmak üzere... Devam ediyor, 25'e kadar. Ulaştırma hizmetlerinde 14 oda, barınma, dinlenme, eğlenme hizmetlerinde 16 oda, temizlik ve sağlık hizmetlerinde 9 oda, giyim ve kuşamla ilgili hizmetlerde 11 oda, muhtelif konularda tam 78 oda kurulabileceği karara bağlanmış.

Şoförlük konusuna gelince; mahkeme safhalarını sizlere arz ettim, tekrar etmek istemiyorum. Halk Partili arkadaşların ellerinde de belgeler var. 5 ilde de, mahkemelerin bazıları yürütmeyi durdurma kararı verdi, bazıları devam ediyor; diğer yürütmeyi durdurma kararı verilen mahkemelerin de sonuçları belli olmadı.

Bu bakımdan, biz, hükümetten gelen tasarıda böyle bir kısıtlama koymadık; ancak, tekrar söylüyorum, komisyonda değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik, Genel Kurulda kabul edilir ya da reddedilir, bu, tamamen Genel Kurulun yetkileri dahilindedir. Genel Kurulun iradesi hakkında herhangi bir beyanda bulunmak istemiyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin "Esnaf ve Sanatkâr" kavramının tanımıyla ilgili (a) bendinin sonuna "...ile geçimini sınırlı olarak kamyonculuk ve şoförlükle temin eden kimseleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Ali Meral

Ramazan Kerim Özkan

Abdulaziz Yazar

 

Ankara

Burdur

Hatay

 

Şefik Zengin

Mustafa Gazalcı

M. Cevdet Selvi

 

Mersin

Denizli

Eskişehir

 

Ali Oksal

Uğur Aksöz

 

 

Mersin

Adana

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 3 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Ali Meral

Ramazan Kerim Özkan

Abdulaziz Yazar

 

Ankara

Burdur

Hatay

 

Ali Oksal

M. Cevdet Selvi

Uğur Aksöz

 

Mersin

Eskişehir

Adana

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hükümet tasarısı ile komisyon tasarısı arasında tamamen zıt fark olduğu için, takdire bırakıyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısıyla esnaf ve sanatkârların çalışma koşulları ve geleneksel iş ilişkileri altüst edilmekte, şoförler başta olmak üzere, esnaf ve sanatkârların yanlarında çalışanlar, esnaf ve sanatkâr tanımından dışlanmaktadır.

Tasarının 3 üncü maddesinde yer alan esnaf ve sanatkâr tanımı, bu meslek mensuplarını basit usulde vergilendirilenler ve işletme esasına göre deftere tabi olanlarla sınırlı tutmaktadır. Oysa, esnaf ve sanatkârlık, aynı doktorluk ve mühendislik gibi belirli teorik ve pratik eğitimlerle kazanılan ve belgeyle kanıtlanan bir meslektir. Muhasebe defteri tutmak ve/veya vergiye tabi olmak, bir mesleğin belirleyici unsuru olamaz. Meslek kavramı, çeşitli beceri ve yeteneklere sahip olmayı gerektirir. Bir mesleği, muhasebe defteri tutmakla ve/veya vergi mükellefi olmakla sınırlandıran başka hiçbir meslekî kanun yoktur. Türk Ticaret Kanunu taciri, Odalar ve Borsalar Kanunu sanayiciyi tanımlarken belirli meslekî nitelikleri esas almış ve muhasebe defteri tutmak ve vergi mükellefi olmak gibi vergi kanunlarının konusu olan düzenlemelere meslekî tanımlarda yer vermemiştir.

Bu tanımla, esnaf ve sanatkârların yanlarında çalışan çırak, kalfa, usta konumundaki 2 000 000'u aşkın meslek mensubu esnaf ve sanatkâr tanımından çıkarılmış ve işçi kategorisine dahil edilmiştir.

Bu düzenlemeyle birlikte bir terzi kalfası, bir ondalıkçı şoför, bir berber ustası artık esnaf sayılmayacak ve işçi kapsamına gireceklerdir. Oysa, esnaf ve sanatkârların iş ilişkileri işçi-patron ilişkisi değildir. Esnaf ve sanatkâr işletmelerinde bu işletmenin sahibi konumundaki esnaf ve sanatkârlar ile yanlarında çalışan çırak, kalfa ve ustaların ilişkisi, evlat-baba ilişkisidir. Esnaf ve sanatkâr işletmelerinde çalışma sabah ezanıyla başlar, akşam iş bitimine kadar devam eder. Bu meslek mensuplarının işçi konumuna getirilmesi, İş Kanununun öngördüğü kısıtlamalar ile hakların bu meslek mensupları için de geçerli olması anlamına gelir ki, bunu ülkemizin sosyal yapısının ve esnaf ve sanatkâr işletmelerinin malî yapılarının kaldırabilme olanağı yoktur. Düşününüz, esnafın yanında çalışan bir usta veya kalfa, bu kanunla işçi konumuna girdiğinde günde 8 saatten fazla çalışmayacak veya bu durumlarda fazla mesai talebinde bulunacaktır. Kıdem tazminatı talepleri ve sendikalaşma girişimlerinin beraberinde getireceği toplusözleşme talepleri, esnaf işletmeleri için yeni yükler oluşturacaktır. Bugün ayakta durmakta bile güçlük çeken bu işletmelerin, yeni yükleri kaldırabilme güçleri ve takatleri yoktur. Düzenleme, işsizliğin had safhada olduğu bir dönemde yeni işsizler yaratacaktır.

Esnaf ve sanatkârlık mesleğini yalnızca esnaf işletmesinin sahibi konumundakilerle sınırlayan bu tanım, Türk hukuk sisteminde benzeri de bulunmayan ayrık ve çarpık bir meslekî tanım niteliğindedir.

Tasarıdaki bu düzenlemeyle yaklaşık 1 000 000 şoför esnafı, esnaf tanımı kapsamı dışında bırakılmaktadır. Bunun sonucunda bugüne kadar Bağ-Kur Yasası gereğince sosyal güvenlik hakları kazanan ve bu haklarını devam ettiren 1 000 000 şoför esnafı sosyal güvenlik kapsamı dışına itilmektedir. Kırkbir yıl önce çıkarılan 507 sayılı Yasayla esnaf kapsamında değerlendirilen ve bu nedenle sosyal güvenlik haklarına sahip olan 1 000 000 şoför esnafı bu tasarıyla Bağ-Kurlu olma ve bunu devam ettirme hakkından mahrum bırakılmaktadır. Bu insanların geriye dönük uygulama yaratacak şekilde sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılmasının hukukî ve mantıklı bir açıklaması yoktur.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Hükümetin takdire bıraktığı, Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin "Esnaf ve Sanatkâr" kavramının tanımı ile ilgili (a) bendinin sonuna, "... ile geçimini sınırlı olarak kamyonculuk ve şoförlükle temin eden kimseleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Bayram Ali Meral (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Son sekiz yıldır tanık olduğumuz zincirleme ekonomik krizler, esnaf ve sanatkârlarımıza uzunca bir süre sıkıntı ve fedakârlıklar süreci yaşattı, halen de yaşatıyor. Ekonomik konumları gereği zaten güçlükle ayakta duran esnaf ve sanatkârlarımız, bu uzun ekonomik özveri dönemi nedeniyle bugün, maalesef yok olma noktasındadırlar.

1997 yılından bu yana piyasalardan çekilen esnaf ve sanatkârlarımızın sayısı 800 000'lere ulaştı. İşyerini kapattığı halde kaydını sildirmeyenlerle birlikte gerçek sayı 1 000 000'u çoktan aştı. Bu bir acı rekordur ve durumun vahametini ortaya koymaktadır. İçinde bulunduğumuz yangının da en çarpıcı açıklamasıdır. Nüfus artışına ve işsizliğin patlama noktasında olmasına karşın yeni işyerlerinin açılışı da giderek azalmaktadır. 1995 yılından bu yana her yıl ortalama 180 000 ile 225 000 yeni işyeri açılırken bu sayı 2000'li yıllarda 120 000'lere kadar düşmüş, aynı dönemde kapanan esnaf işyeri sayısı ise yılda 100 000'leri aşmaya başlamıştır. Dahası, ilk kez, kapanan işyeri sayısı yeni açılan işyeri sayısını geçmiştir.

Ülkemizin en temel sorunlarının başında kayıtdışı ekonomi geliyor ve giderek yaygınlaşan bu yapı, yarattığı haksız rekabet sonucunda, kayıtiçi ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü kayıtdışı üretimin yaygınlaşması, başta kamu gelirlerindeki kayıp olmak üzere, hem çeşitli sosyal olumsuzlukların kaynağını oluşturuyor hem de kayıtiçinde kalmak için çaba harcayan firmalar açısından çok önemli bir haksız rekabet yaratıyor, dahası, bu tip kayıtdışı çalışmaların takipsiz bırakılması, yeni yatırımcıları da kayıtdışılığa özendiriyor.

Bir yandan ücret maliyetlerinin yüksekliği, bir yandan genel maliyetleri düşürme çabası, pek çok firmayı kayıtdışına itiyor. Firmalar bir yandan yeni işçi alımlarında kayıtsız istihdama yöneliyor, bir yandan da çalıştırdığı işçisiyle bu yönde anlaşıyor. Bu arada, özellikle büyük kentlerde çok sayıda ve genellikle çeşitli hizmet sektörlerinde düşük ücretle kaçak yabancı işçi istihdamı yaygınlaşıyor. Kısaca, ülkemizin başına gelecek her türlü musibetin kaynağı bu kayıtdışı ekonomi. Bunlar malumu ilan, hepimiz biliyoruz. Bunların çözüm yollarını da biliyoruz. Eğer kayıtdışına savaş ilan edeceksek, o işe Maliye Bakanlığından başlamak zorundayız. İlk reform bu bakanlığımızda yapılmalı. Maliye artık bir gelir bakanlığı değil, bir ekonomi bakanlığına dönüştürülmelidir; mekanik bakış açısından, yıllardır yerleşmiş saplantılarından kurtarılmalıdır. Liman satanla banka hortumlayanı, simit satanla buzdolabı satanı, mahallenin bakkalı ile hipermarket sahibini bir tutmaktan vazgeçmelidir.

Hep beraber, kayıtdışı ekonomi için bir seferberliği, hemen bugün, şu andan itibaren başlatmak zorundayız. Devletin yakasına "aş" diye "iş" diye "okul" diye "ev" diye yapışmayan, sınırlı sermayesiyle tuttuğu iş ile, tersine devletle dolaylı/dolaysız gelir sağlayan, istihdam yaratan esnaf için, sizlerden, vazgeçtik katkıyı, desteği, hiç olmazsa göz yummanızı bekliyoruz.

Devlet artık 100 kişiden 1 lira almak yerine 1 000 000 kişiden 10 lira almayı kabul etmelidir. Vergi sistemimiz topaldır, haksızdır, yanlıştır. Hükümetimizden, vergi tabanını daha da daraltacak ve kayıtdışılığa özendirecek önlemlerden vazgeçmesini bekliyoruz.

Bu bağlamda, başta şoför esnafı olmak üzere kimi meslek mensuplarını kayıtdışına iten bu maddenin düzeltilmesi ve tarihî bir yanlışın önüne geçilmesi amacıyla bu önerge hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Oylamaya geçtim yalnız!

Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Nasıl çoğunluk var?!

BAŞKAN - 4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ KISIM

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları

BİRİNCİ BÖLÜM

Esnaf ve Sanatkârlar Odası

Odaların kuruluşu

MADDE 4.- Odalar, oda kurulmak istenen yerde çalışmakta olan sanat, hizmet ve meslek sahipleri ile esnaftan en az beşyüz kişinin isteği ve Bakanlık izni ile kurulur. Oda unvanında esnaf, sanatkâr veya esnaf ve sanatkâr ibaresi yer alır.

Oda kuruluşu ile ilgili olarak mülki idare amirliğine verilecek müracaat dilekçesine Bakanlık tarafından Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında hazırlanmış örneğine uygun düzenlenen oda kuruluş tutanağı ve oda ana sözleşmesi eklenir. Ayrıca oda kurucu üyelerinin tüm bilgilerinin eksiksiz olarak Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanına girişi yapılır. Oda kuruluş tutanağı ve ana sözleşmesi, sicil müdürünün gözetiminde tanzim ve imza edilir. Oda kuruluş işlemlerinin gerçeğe uygun olup olmamasından sicil müdürü sorumludur.

Mülki idare amirliği onbeş gün içinde kuruluş talebini inceler ve görüşü ile birlikte kuruluş belgelerini noksansız olarak Bakanlığa gönderir. Bakanlık kuruluş talebi hakkında ilgili birliğin görüşünü alır. Bakanlık bir ay içinde kuruluş için izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda kurulmuş sayılır.

Kurulan odanın üyeleri arasında olup diğer odalardan ayrılmış olanların eski odalarındaki üyeliği sona erer ve dosyası üyesi olduğu yeni kurulan odaya bir ay içinde devredilir.

Karma odalarda, odanın talebi ve birliğin onayı ile meslek komiteleri kurulabilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahit Çekmez.

Sayın Çekmez, buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının bu maddesinde, esnaf ve sanatkârlar odalarının kuruluşu ve mevcudiyetlerini devam ettirebilmeleri için hizmet ve meslek sahipleriyle esnaftan en az 500 kişinin istekli olmasıyla kurulacak odaların idarî ve malî yönden daha güçlü kılınması amaçlanmıştır. Öncelikle, şuna karar verelim: Bizler ne yapmak istiyoruz; esnaf ve sanatkârları destekleyip, ekonomik ve sosyal hayatımızın temel taşları olduklarını onlara hissettirmek mi, yoksa, bu kesimi bu tür yasalarla tamamen kontrol altına almak mı? Kontrol altına almaktan neyi kastediyorum; devletten tek kuruş almadan, tamamen kendi kaynaklarıyla bünyelerinde toplanan gelirlerle -bu gelirlerin neler olduğu tasarıda da mevcuttur- yine, esnaf ve sanatkâr için çalışan bu üst kuruluşlara kıstaslar getirmek suretiyle, onları birbirleriyle karşı karşıya getirerek huzursuzluk mu yaratıyoruz?! Bizlerin yapması gereken, esnaf ve sanatkârın sorunlarını tespit etmek ve bunlara çözüm aramak; niçin, esnafın vergi sorunundan, Bağ-Kur sorunundan bahsetmiyoruz?!

Esnafa kredi kullandırıyoruz; bu kullandırılan kredinin faizlerini düşürdüğümüzü ifade ediyoruz. Ekonomik düzen içerisinde, diğer faizlerin düşmesini müteakip, esnafın kullandığı bu kredilerin de faizleri diğerleri seviyesine inmiş durumda; yani, düşük değil, aynı seviyede. Daha dün, Merkez Bankası gecelik faizlerde 0,50 puanlık bir indirime gitti; yine, borç verme faiz oranını yüzde 19,50'den yüzde 19'a çekti. Bu nedenle, esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi faizlerini daha da aşağıya çekmemiz gerekiyor.

Her şeyden önce, esnafın bu krediyi niçin kullandığını bilmemiz çok önemli. Çoğunuz, bu krediyi, esnafın işini geliştirmek için aldığını düşünebilir; ama, maalesef, durum hiç de öyle değil. Esnaf, ödeyemediği vergisi, Bağ-Kur primleri için kredi kullanıyor; yanındaki ustanın, çırağın maaşını verebilmek için kredi kullanıyor; dükkânın kirasını, elektrik, su, telefon ücretlerini ödeyebilmek için kredi kullanıyor. Yani, devletinden aldığı krediyle, yine, devlete olan borcunu ödüyor.

Esnaf ve sanatkârlar, önce, devlete olan yükümlülüklerini yerine getirebilmek için gayret sarf ediyorlar. İnanın, birçoğu, bayramlarda olsun, çocuğunun üzerine yeni bir kıyafet alamıyor; ama, devlete olan borcunu son kuruşuna kadar ödüyor.

Önceki yasama yılında, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından verilen, esnaf ve sanatkârlarımızın mevcut durumu, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasına yönelik önergesi Genel Kurulda görüşülerek reddedildi. Gerekçe olarak Sayın Haluk İpek'in AKP Grubu adına konuşmasının son bölümünü aynen aktarıyorum: "AK Parti Grubu, esnaf ve sanatkârımızın problemlerinin araştırılarak sürüncemede bırakılmasını değil, zaten bilinen bu problemlerin fiilen çözülmesini istemekte ve bu yolda büyük adımlar atmaktadır" demişti.

Bunun üzerine, bu sorunları aşmak için ne yapıldı bir bakalım: Esnaf ve sanatkârı, vergi matrahlarını artırmak yönünde sıkıştırdınız; onları vergi kaçıran bir grup olarak gördünüz; esnafın devletten aldığı kredileri geri ödediğini, ödeyemeyenlerin de ödemek için nasıl bir çaba harcadığını unuttunuz; ama, bazılarının hortumladığı milyarlarca doları almaktan da vazgeçtiniz. Bu esnaf ve sanatkarın birçoğunu zor durumda bırakan hipermarketlerle ilgili sorunlara, daha önce, tasarının tümü üzerinde konuşmamda değindim. Konuşmamda, Sayın Bakanıma, bu tasarının ne zaman Meclise geleceğini sordum; Sayın Bakanım, sorduğum soruya cevap verdi; verdi vermesine de, yine benim istediğim tarihi veremedi; sadece, tasarının, Başkanlıktan, revize edilmek üzere, 2 Mart 2005 tarihinde Bakanlığa geri çekildiğini belirtti. Sayın Bakana, yine her şeye rağmen, iyi niyetinden dolayı teşekkür ediyorum.

Tasarının bu maddesinde bahsedilen odalar kurulacaktır; fakat, büyük işletmelerle rekabet yapamadıkları için birer birer kapanma durumunda kalacak olan esnaf ve sanatkârın kayıt olacakları meslek kuruluşları da, üye bulamadıkları için, maddî olarak da güçlenemeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, esnafın sorunları devam ediyor. Söz edilen ekonomik büyümelerden, artık, esnafımız hep etkilensin, onlar da biz büyüdük diyebilsin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çekmez.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu ve şahsı adına, İrfan Gündüz?.. Yok.

Şahsı adına, Çankırı Milletvekili Tevfik Akbak; Sayın Akbak.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Akbak, süreniz 5 dakika.

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz esnaflarımızla ilgili yasa, hakikaten, bizim, 3 Kasım öncesi "hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözümüzün bir noktada tecellisidir. Biz, elli yıldır var olan bu yasaları değiştirmeye, esnafımızı rahatlatmaya, zaten, seçim meydanlarında söz vermiştik. Maalesef, üzülerek müşahede ediyorum ki, muhalefet mensubu arkadaşlarımız, Türkiye'deki bu güzellikleri görmemekte ısrar ediyorlar; fakat, az önce, bu yasa görüşülürken, seçim bölgem Çankırı'dan gelen esnaf telefonları, bizim doğru yolda olduğumuzu, yapılanların güzel olduğunu, muhalefetin sadece derdinin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu; dolayısıyla, burada, bir iki maddeye takılmak yerine, esnafımızın rahatladığının, Türkiye'deki bu güzel değişim ve gelişimin esnafa da sirayet ettiğinin farkındalar. Yalnız, yine, üzüldüğüm bir nokta var ki, Türkiye'deki bu gelişimi, bu değişimi fark etmemek noktasında, maalesef muhalefet ısrar ediyor; ama, yine değerli seçmenimin birisinin ifadesi üzerine "muhalefet söz üretir, iktidar icraat yapar. Biz, sizleri takdir ediyoruz, çalışmalarınızı tasvip ediyoruz, sizin bu çalışmalarınız ülkenin yararınadır. Zaten, sandığa gelindiğinde de bu ortaya çıkacaktır" şeklinde ifade ettiler.

Ben, bu yasanın milletimiz için, hakikaten, özellikle kapıdan çıktığımız anda her gün karşılaştığımız bakkalımız için, terzimiz için, berberimiz için yararlı olduğuna inanıyorum ve değişiklik neticesi, esnafımızın daha güzel günlerde, daha iyi, daha gelirli günlerde olacağına inanıyorum ve bu vesileyle, siz değerli Meclisimizin üyelerini ve ekranları başında meseleyi yakından izleyen esnaf kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akbak, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CENGİZ KAPTANOĞLU (İstanbul) - Değerli Meclis üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, Sayın Meral burada olsun isterdim ve sözlerimin de bir kısmı, çoğu ona ait olacak.

Bir kere, ben, Türkiye'de denizcilik sektörü adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün mensuplarına teşekkür ediyorum. O gün burada yoktum; olmak isterdim. Kişiye ait kanun burada çıkmaz...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Çıktı, çıktı...

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - ... ve iftihar edeceğiniz kanun çıktı. Bakın, gün gelecek, bunun ne kadar hayırlara vesile olduğunu göreceksiniz. Anayasaya aykırı denildi, Sayın Cumhurbaşkanımız onayladı. Onun için, onu bir söyleyeyim.

İki; hele, Sayın Meral, bir zihniyetten bahsetti. Ben o Madımak zihniyetlerinden filan anlamam. Ben öyle zihniyetleri de bilmem. Ben karınca da ezmem.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişi dediğin kim?

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - O, sana ait! Siz aynaya bakacaksınız, zatıâliniz aynaya bakacaksınız, kendinizi göreceksiniz!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - O da yanlış.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişi için yasa çıkıyor mu çıkmıyor mu? lafını yalama!

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Er geç anlayacaksın; yakışmıyor, yakışmıyor.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hiç endişe etme...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yalama; yalama erkeksen!..

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Söylersin, cevabını alırsın.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Lafını yalama!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Dedin mi demedin mi; kayıtlar orada; yalama; erkeksen yalama!

Tek kişi kim, tek kişi?!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Kayıtlara bakarsın...

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen oturur musunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Niye yalıyorsun lafını?!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Ben Madımak isminden bahsetmedim. Ne dedim...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişi kim, tek kişi?

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Bakın, ne dedim, onu söyleyeceğim, acele etme.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bayram Meral mi, Ahmet mi; kim?..

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yakışmadı size, yakışmadı.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Acele etme, onu söyleyeceğim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Söyle.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Size yakışmadı bu, size yakışmıyor bu, bu tarz hiç  yakışmıyor size.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Onu söyleyeceğim. Bu bir değişim ve gelişimdir dedim.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - ... O kişi gitmiş, yerine başkası gelmiş.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Değişim ve gelişim derken, ben 57 yaşımı bitirdim, hemen hemen 18 yaşından beri siyaset yapıyorum.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Daha nasıl bilmiyorsun Madımak olayını?!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Bu Esnaf ve Sanatkârlar Federasyonunda...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Madımak olayını nasıl bilmiyorsun?!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - ... bahsi geçen arkadaşlar benim çok yakınımdır. Hepsiyle siyaset de yaptım...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun!..

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - ... çoğuna da "ağabey" dedim.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun!..

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Fakat, bu feryat ne?! Bırakın heyecanımızı tazeleyelim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Vay, vay, vay!..

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Nasıl Odalar Birliği Kanununu... Ben 7 kere seçilerek geldim. Ben hiç sandıktan korkmadım ömrümde. Ben, siyasete de ön yoklamayla girmiş, üye ile yapılan ön yoklamaya girmiş, siyasette derece almış arkadaşınızım.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun, tebrik ediyoruz!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Bakın, ben ne diyorum: Türkiye, gelişim ve değişim istiyor. Bu arkadaşlarımızın hepsini kendi üyeleri takdir etsin. Ben, genel başkansa da, diğer arkadaşlar da, 3 500 başkan, 82 diğer başkan, bunların çoğu benim arkadaşım...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişi kim, tek kişi?.. Bırak, demagoji yapma!

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - ... onlarla dirsek dirseğe siyaset yaptım. Şimdi, onun için, siz...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişiden bahset, o tek kişi kim?

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır, tek kişiyle hiç ilgimiz yok.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Demagoji yapma, demagojiyi bırak; onları okuma bana.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hiç ilgisi yok. Beni herkes tanır. Bu arkadaş da...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Tek kişi kim?

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Ben tek kişi demedim, zabıtlara bakarsınız.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, maddeyle ilgisi ne?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Tek kişi kim; çıkarırım, bunlar duydu, şuradakiler...

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Hayır, zabıtlara bakarsınız.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hepsi duydu burada, canlı şahit.

CENGİZ KAPTANOĞLU (Devamla) - Ben o zaptı size yollayacağım. Onun için hiç... Er meydanına bütün arkadaşlarımız çıksın, demokrasiden ve sandıktan korkmasın ve dolayısıyla, oradaki seçimlerde aldığı neticelerle derecesini alsın. Eğer yine takdir ediliyorsa, hepsi yine başkan olsun; sandıktan çıkan, bizim baş tacımızdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaptanoğlu.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun, bravo(!)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - "Tek kişi" dedi mi demedi mi? Neyi alkışlıyorsunuz?! Dedi mi demedi mi? Hepinizin yanında söyledi. Ayıp, ayıp! Yakışmıyor size!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Oral, buyurun.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Başkanım, yine, konumuz... Bu arada, demin konuşan AKP'li milletvekili arkadaşım, Çankırı'dan kendisine methiyeler geldiğini söyledi. Hemen ondan sonra Denizli Çivril'den beni aradılar "biz, AKP'li milletvekillerimizi Çivril'e de, Denizli'ye de bekliyoruz, onları alkışlamak için bekliyoruz” dediler!.. Bu mesajı da iletmiş olayım sizlere.

Sayın Bakanım, şimdi, bu şoförlerin, yaklaşık 1 200 000 şoför esnafının odalardan çıkarılmasından sonra, bunların sendikalara üye olma zorunluluğu hâsıl olacak. Sendikalara üye olmak zorunda kalacaklar bunlar.

Peki, bu şoför esnafının sendikaya üye olmasından sonra, bunların iş talepleri... Türkiye'de, biliyorsunuz, sendikalara üye olmak kadar, sendikalı işyerinde çalışmak da oldukça zor. Bunlar nasıl işe girecekler; yani, işverenlerin büyük bir kısmı diyecek ki "kardeşim, sen sendikalısın, kusura bakma, ben seni işe alamam." Bununla ilgili bir önleminiz olacak mı?

Bir de, biraz önce bir milletvekili arkadaşımın da söylediği, benim de doğrulayacağım, Türkiye'deki esnafın yaklaşık yüzde 60'ı, yüzde 70'i, bugünkü koşullardan şikâyetçi. Siz, bunu nasıl yorumluyorsunuz? Gerçekten esnafın "şikâyetçiyiz şikâyetçiyiz, ümitsiziz" dediği bir ortam için, siz, esnafa nasıl bir ümit vermek istiyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum, Sayın Oral.

Sayın Işık, buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza, vasıtanızla, şu soruyu tevcih etmek istiyorum.

Sayın Başkanım, e-esnaf ve sanatkâr uygulamasıyla, üyelerin büyük oranda elektronik ortama girişleri sağlanmış olup, kanunun yürürlüğe girmesiyle de bütün bilgilerin, bir yıl içerisinde, tamamen sağlıklı bir yapıya kavuşturulacağı ifade edilmektedir. Söz konusu değişikliğin, sağlıklı veritabanının oluşmasına ve meslek örgütlerinin yapısal değişimine katkısı ne olacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim, Sayın Işık.

Sayın Çekmez, buyurun.

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Teşekkür ederim.

Esnafın, kredi kefalet kooperatiflerinden kullandığı kredilerin gecikme faizlerine af getirilmesini olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Esnaf adına teşekkür ederim.

Sayın Bakanıma sorum şudur: Halen, esnaf ve sanatkârımız, yüzde 18 faizle kredi kullanmaktadır. Bu faiz, halen çok yüksektir. Hükümet, bu kesimin sıkıntısını giderecek bir faiz indirimine gidecek midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çekmez.

Sayın Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum, bu yasa tasarısı, esnaf kesiminde, özellikle örgütlü esnaf kesiminde büyük tepkilere yol açtı. Bunu hazırlarken, esnaf odalarından, konfederasyonlardan yeterli görüş alındı mı? Altkomisyonda, çok kısa bir dinlemenin dışında, onlar niçin bu tasarıya karşılar?.. Milyonlarca esnafın örgütü, kendisi için getirilen bir tasarıya karşı çıkıyor ve bildiriler var elimizde! Bunun hazırlığı sırasında onların katkısı alınmadı mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gazalcı.

Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu, şoförlerin oda kurup kuramayacaklarına bir açıklık getirmem gerekti artık, 3 üncü madde geçtiği için.

Ulaştırma hizmetlerini okuyorum; hangi kesim oda kurabilir:

Motorsuz taşıt aracı sürücülüğü, şoförlük odası, motorlu araçlarla karayolu taşımacılığı; deniz, göl ve nehir taşımacılığı ve işletmeciliği; arazi taşıtı işletmeciliği; oto kurtarıcı ve çekme aracı işletmeciliği; minibüsçülük, nakliyecilik, nakliye ambarı işletmeciliği; otobüsçülük, otopark yerleri, garaj işletmeciliği; servis aracı işletmeciliği -taksi sahipleri vardı; daha önce arz ettiğim gibi, mahkeme kararıyla, bu "taksicilik" olarak değişmişti; daha doğrusu, Danıştay 8. Daire görüşleri doğrultusunda, bu taksiciliğe de itiraz edildiği için, şu anda, yürütmeyi durdurma kararları ve mahkeme devam ediyor- kamyonculuk, kamyonetçilik, iş makine operatörleri.

3 üncü maddenin geçmesiyle, burada, sadece vergi mükellefi şartı aranmış oldu: Eskiden, bu aranmıyordu; ticarî araç kullanan ve geçimini şoförlükle temin edenler üye olabiliyordu. Bu konu, 3 üncü maddede ihtilaf konusu oldu.

E-esnaf projesi ne sağlayacak? E-esnaf projesi, bundan sonra bu ihtilafları aradan kaldıracak ve esnafın haklarını daha sağlıklı olarak devam ettireceğiz. Kongrelerde de, Internet ortamında alınan hazırun cetveliyle kongreler yapılacağı için, bu iddialar ortadan kalkmış olacak.

Esnaf kredisi, genel olarak, şu anda, Halk Partisinde yüzde 18; fakat, zannediyorum, değerli arkadaşımız, getirilen affı dile getirdi. Bu aftan, 170 000 esnaf yararlanıyor. Burada, herhangi bir şekilde, Hazineye yük, bütçeye yük mevzubahis değildir. Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri ve Birlikleri Merkez Birliğinin Yönetim Kurulunun Bakanlığımıza müracaatı ve onayıyla temerrüt faizleri kaldırılıp, basit faizle bu konu değerlendirilmiş, Bakanlığımız onay vermiştir ve böylece yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Yasa hazırlanırken esnaf ve sanatkâr odalarının, esnaf ve sanatkârlar odalar birliklerinin, illerdeki esnaf ve sanatkârlar federasyonlarının, Türkiye Esnaf Sanatkârları Konfederasyonunun görüşleri dışında 52 kurum ve kuruluştan -sivil toplum kuruluşundan- görüş alınmış, bazı vilayetlerde valilerle, belediye başkanlarıyla, ticaret odalarıyla ve özellikle, teftiş kurulunun, şimdiye kadar konfederasyona bağlı odalar, federasyonlarda yapmış olduğu teftişlerin raporlarındaki sorunlar da dikkate alınarak bu yasa hazırlanmıştır. En son da Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı ziyaret edilerek -Sayın Topuz da o toplantıdaydı Grup Başkanvekili olarak- bu yasada mutabık kalınmıştı; ancak, sevk edildikten sonra, daha önce söylediğim gibi, komisyonda, altkomisyonda değişmiştir.

Bilgilerinize sunarım.

Saygılarımla.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sizin bir kabahatiniz yok, altkomisyonun...

BAŞKAN - Açıklamalarınız için teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının son bölümünde "Bakanlık bir ay içinde kuruluş için izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda kurulmuş sayılır" hükmündeki "bir ay" ibaresinin "altmış gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Meral

Ramazan Kerim Özkan

İsmet Atalay

 

Ankara

Burdur

İstanbul

 

Kemal Demirel

Abdulaziz Yazar

 

 

Bursa

Hatay

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, daha önce Meclisten geçen, konfederasyon ve oda seçimlerini erteleyen yasaya göre, haziran ayından itibaren seçimler başlayacak. Bu seçimlere kadar listelerin temize çıkıp askıya girebilmesi için bir ay içinde halledilmesi gerekiyor. Onun için, biz, katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Özel yasalarda getirilmek istenen düzenlemelerin, temel yasalarla mümkün olduğunca çelişmemesi temel hukuk prensibidir. Bu bağlamda, tasarının "Odaların kuruluşu" başlıklı 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının son kısmındaki "Bakanlık bir ay içinde kuruluş için izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda kurulmuş sayılır" ibaresindeki bir aylık öngörülen süre 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 ve 10/2 nci maddelerine aykırıdır.

Temel yasa niteliğindeki 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun Dava açma ile ilgili süreler başlıklı 7 nci maddesinde idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılacak davalarda altmış günlük süre öngörülmüştür. Ayrıca, aynı yasanın İdarî makamların sükûtu başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında "ilgililer haklarında idarî davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idarî makamlara başvurabilirler" hükmü düzenlenmiş, ikinci fıkrasında ise "altmış gün içinde bir cevap verilmez ise istek reddedilmiş sayılır" hükmü getirilmiştir. Temel yasa niteliğindeki İdarî Yargılama Usulü Kanununun bu düzenlemelerinde idarenin sükûtu halinde ilgili talebi altmış gün geçtikten sonra reddettiği anlamının çıkacağı anlaşılmaktadır.

Hukuk sistemimizde idarenin eylem ve işlemleri hakkında yargı yoluna müracaat etmenin önkoşullarından biri de dava açma süreleridir. Bu süreler hak düşürücü sürelerdir. Yasada belirtilen süre içerisinde idarenin eylem ve işlemleri hakkında yargı yoluna müracaat edilmemesi halinde bir daha bu konuda yargıya müracaat etme hakkı düşmüş olmaktadır.

Bu nedenlerle, idarenin genel olarak kendisine yapılan bir başvuru karşısında suskun kalması halinde dava açma süresi için altmış günlük sürenin geçmesi 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 10 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu tasarıyla sürenin kısaltılması halinde "dava açma" gibi en önemli bir hak birden fazla yasal düzenlemeler nedeniyle kullanılamaz, takip edilemez hali gelebilir. Bu şekilde sürelerin özel yasalarla kısaltılması veya uzatılması idarî eylem ve işlemlerin denetimine ilişkin bütünlüğü de bozar.

Bu açıklamaların ışığında madde metninde yer alan "bir ay" ibaresi genel yasa niteliğindeki 2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 10/2 nci maddesindeki düzenlemeye paralel olarak "altmış gün" olarak düzenlenmelidir.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Odaların çalışma bölgesi

MADDE 5.- Odaların çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır.

Birden fazla ilçe bulunan büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehre dahil ilçelerin idari sınırlarıdır.

Aynı çalışma bölgesinde, faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamaz.

Çalışma bölgesi odaların faaliyet sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri çalışma bölgesi ile sınırlandırılamaz.

Odalar, her türlü sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla çalışma bölgesi içinde birlikten izin alarak irtibat bürosu açabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu 5 500 000 üyesi ve çalışanıyla nüfusumuzun yaklaşık 25 000 000'unu oluşturan büyük bir kesimini içine almaktadır. Toplumsal ve ekonomik yapımızın ana dayanak noktası olan esnaf ve sanatkârlarımız, kendisine has üretim tarzıyla, tarihî olarak, Ahilikten gelip günümüzde geliştirilmesine özen gösterilmesi gereken önemli unsurlardan biridir. Görüştüğümüz kanun tasarısının bu derecede büyük bir kitleyi ilgilendirmesi, aslında, ne kadar hassas ve önemli bir konu olduğunu ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, küreselleşme sürecinin olumsuz etkilerinin azaltılması için insan kaynaklarına yatırım yapılması, yani, işgücünün niteliğinin artırılması gelişmiş ülkeler tarafından kullanılan en önemli araçlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde nitelikli işgücü fizikî sermayenin önüne geçmiştir. Eğitilmiş ve iyi yetiştirilmiş işgücü, küresel ekonomide, rekabet gücünün korunmasında çok önemli bir unsur olarak kabul edilmektedir; çünkü, işletmelerin rekabet gücü, sahip olduğu işgücünün dünyada sürmekte olan küreselleşme nedeniyle ekonomik işletmelerde yapısal dönüşüm sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Bu sıkıntıların bizim ülkemizde yansıması daha da ağır olmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin ve göstergelerin iyi gözükmesine rağmen, pek de iyi olduğu söylenemez. Bahsedilen bu ekonomik büyüme sadece rakamlarda kalmaktadır. Asıl gerçek olan, ticarî hayatta büyük bir durgunluğun hâkim olmasıdır. Bu durgunluğu da en fazla hisseden esnaf kesimidir.

TESK'in 2005 yılı sadece ocak ayındaki terkin verilerine göre en büyük terkin 1 016 terkle bakkallarda görülmektedir. Diğer meslek gruplarında da önemli ölçüde terkinin olduğu görülmektedir. Bu yasanın oldukça kritik öneminin olduğu ve hepimizin daha dikkatli ve özenle davranmasının gerektiği ortadadır.

Terkin tehlikesini de kahvecilerimizin, terzilerimizin, minibüsçülerimizin, şoförlerimizin, kuaförlerimizin, lokantacılarımızın, taksicilerimizin sıkıntılı ve risk altında olmasından anlıyoruz. Daha net anlamanız için, son iki yıl içinde daha önceki yıllara göre işyeri açma oranı yüzde 7 azalmıştır.

Sayın milletvekilleri, dünya KOBİ işletmeciliğine doğru gitme çabası içerisine girerken, Türkiye bu yönde gitmemektedir. Oysaki, üretim ve yatırımın temelini oluşturan esas unsur küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Aramalı üretmekteki en büyük katkıyı sağlayan bu işletmelere destek verilerek, Avrupa Birliğine giriş sürecinde de KOBİ'lerin aramal olarak üretimine destek verilmelidir.

Avrupa Birliğine giriş sürecinde AB uyum yasalarıyla ilgili Türkiye genelindeki tüm esnaflarımızın bilgilendirilmesi, ola ki, doğacak sıkıntıların giderilmesi için çok önemlidir. Bu yüzden, üzerinde çalıştığımız yasal düzenlemelerin yanında, AB'nin esnaf ve küçük esnafları özendirme modeli ve uygulamaları konusunda pratik çalışmaları yürürlüğe koymalıyız.

Bu kanunun pratikte ve en kısa zamanda olumlu sonuçlar doğurması mümkün değildir. Bütün Türkiye genelinde esnaflarımızın rekabet koşullarına uygun bir yapı içerisine girebilmeleri ve ürünlerini daha iyi pazarlamaları için, birlik ve odaların aktif katılımı ve ilgili kamu kurum, kuruluşların desteğiyle ortak bir program yürütülmelidir.

İddia edilen ekonomik büyümenin, aslında, toplumsal kesime hiçbir yansıması olmamıştır. Esnafın bugün çok büyük sıkıntı içinde olduğu görülmektedir. Birçok esnaf, özellikle, aldığı malın karşılığı olan çekleri ödeyememektedir. Esnaflarımız devletten de gerekli desteği, maalesef, alamamaktadır. Uygulanan kredi faizleri ise esnafın kaldıramayacağı orandadır. Kredi faizlerinin, mutlaka, ödenebilir bir seviyeye çekilmesi gerekiyor. Esnaflarımız, sigorta, Bağ-Kur primlerini ödeyememektedir.

Özellikle, size, seçim bölgem olan Aydın'dan bahsetmek istiyorum. Aydın Esnaf Odası Başkanımız Sayın Hulusi Akşit'in verdiği rakamlara göre, bir yıl içerisinde, Aydın'da 3 000 işyeri kepenk indirmiştir arkadaşlar. Türkiye genelinde, bir yıl içerisinde 53 000 işyeri kapanmıştır. Bu rakamlar gerçekten ürkütücüdür. Yine, Aydın esnafından gelen fakslar... Hepsini buraya getiremedim arkadaşlar. Şoförlerimiz kan ağlamaktadır. İktidar milletvekillerine sormaktadır "niçin, biz esnaf sayılmıyoruz, 1 200 000 şoför esnafımız Bağ-Kur kapsamından çıkarılmaktadır?" Arkadaşlar, size soruyorlar, mantıklı bir açıklama istiyorlar. Esnafımız, az önce "iktidar, bir düğme krizine takıldı, gidiyor" dedi. "Bu düğmeye kim bastı, dış güçler mi bastı" diye soruyorlar. "Hayır, bu düğmeye esnaf basmıştır" diyor esnafımız. Bu düğmeye çiftçi basmıştır, bu düğmeye şoförler basmıştır arkadaşlar. Yakında, düğmeye basan pimini de çeker.

Sayın milletvekilleri, küçük esnaf, Türk ekonomisinin üretimindeki ana unsurdur. KOBİ'leri gözardı etmemiz, ekonominin belkemiğini bükmektir. Bu açıdan, KOBİ'lerin kurumsallaşmasını sağlamak, ekonomiyi de rayına oturtabilmek için çok önemlidir.

Bir de, bölgesel teşvik konusuna gelmek istiyorum. Bölgesel teşvik, yapılan en büyük hatalardan biridir. Bir an önce bunun değiştirilmesi, Türkiye genelinde devlet desteklerinin verilmesi gerekiyor; çünkü, bölgesel veya kısmî teşvikler haksız rekabete neden olmaktadır.

Bu kanun tasarısı, kurumların üstyapısını belirlemeye yöneliktir. Oysa, ekonominin omurgasının sağlam olabilmesi için esnaf ve sanatkârlarımızın ayakta durmalarına yönelik tedbirlerin alınması esas olmalıdır. Kurumların üstyapısını belirlemekle beraber, esnaflarımız için koruyucu ve işlerinin devamlılığını sağlayıcı bir sistemin oluşturulması, toplumsal sorumluluğumuzun bir gereğidir.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar üzerindeki vergi yükünün ağırlığı herkes tarafından hissedilmektedir ve bilinmektedir; bu yükün hafifletilebilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmalısınız; vergilendirme sistemini tabana yaymak zorundasınız, toplumsal adaleti sağlayıcı hale getirmeniz şarttır; ekonomik ve malî politikaları tekrar gözden geçirmek zorundasınız, yatırım, istihdam, vergi ve teşvik boyutuyla bir bütün olarak ele almanız gerekmektedir; asıl üzerinde durması gereken, iktidarın, bu konudur.

Kanun teklifi içerisindeki esnaf ve sanatkârların, meslek odaları birlikleri, federasyonlar ve konfederasyon üyelerinin çalışma yönetiminin şeffaflaştırılması amacı güdülmelidir. Bu  çerçevedeki çalışmaların hem kendileri tarafından denetlenmesi önemli olmakla birlikte, iş denetim sürecinin kurumsallaştırılması çok önemlidir. Bu yasada önemli olan yönetim, denetim ve meslekiçi eğitim faaliyetlerine yönelik işlemlerin kolaylaştırılması ve disiplin altına alınması önşart olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, birçok küçük beldede esnaf ve sanatkâr odaları kurulamıyor. Bundan dolayı, oda şubeleri de büyük bir yükümlülük ve sorumluluk altına girmektedir. Bu konudaki sıkıntılarını, idarî ve organizasyon sorunlarını gidermek için esnaf odalarının kurulamadığı küçük beldelerde, oda adına temsilci atanması gerekmektedir.

Esnaf ve sanatkârların faaliyetlerini daha işler hale getirmek için bu yasayla yapılan düzenleme, esnafların işlerini ve faaliyetlerini aktifleştirmek ve önlerine çıkan engellerin giderilmesini sağlamak mümkün değildir. Bunları yaparken, bürokratik işlemler de had safhadadır arkadaşlar.

Esnafımız ekonominin temel taşıdır, esnafımız ekonominin omurgasıdır. Esnaf, üretileni tüketiciye sunan ve bunu yaparken de istihdam olanağını sağlayan, dolayısıyla, işsizliği azaltan ana unsurdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çerçioğlu, buyurun, devam edin.

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) - Ekonomiye böylesine katkıda bulunan esnaflarımızın sorunlarına çözüm üretmek hepimizin temel görevidir.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu konuda son derece duyarlıyız. Esnaflarımızın sorunlarının çözümünde her zaman yanlarındayız. Bu tasarı, sizlerin de takdir edeceği gibi, esnafımızın, bakkalımızın, şoförümüzün, terzimizin, kuaförün sorunlarını çözmekten oldukça uzaktır.

Çok değerli arkadaşlar, gelin, bu tasarıyı geri çekin.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çerçioğlu.

Şahsı adına, Çankırı Milletvekili Sayın Tevfik Akbak; buyurun. 

TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, doğrusu, anlamakta zorlanmaya başladım. Değerli muhalefet sözcüleri, halen, ya esnaflığın ne olduğunu bilmiyorlar ya hiç esnafla konuşmamışlar.

Şimdi, esnaf, vergi mükellefi olmadığı süre içerisinde, ya SSK'lı olmalı ki işçi statüsünde olsun ya da Bağ-Kurlu olmalı ki esnaf olsun. Özellikle Sayın Meral'in bir sendika temsilcisi olarak burada bulunması... Mevcut şoförlerin Bağ-Kurlu olmayıp, esnaf statüsünden çıktıkları zaman SSK'lı olması yasa gereği zaten. Bu ne demektir; vergi mükellefi olmayan şoförlerin ki, az önce, ben, şunu da, bir not olarak sizlere arz etmek istiyorum. Manisa Milletvekilimiz Ufuk Beye -kendisiyle Akaryakıt Araştırma Komisyonunda beraber çalışıyoruz- sizin çalıştırdığınız şoförler esnaf mı, SSK'lı mı dedim. "Benim çalıştırdığım şoförlerim SSK'lıdır, esnaf değildir" dedi; çünkü, bu bir realite. Dolayısıyla, yanımızda çalışan şoförlerin, esnaf olma noktasındaki ısrarları, sadece, o esnafların, esnaf olarak şoförlerin bulunması, sadece oylarına talip olan belirli kişilerin zorlamasıdır.

Dolayısıyla, burada söz alan değerli arkadaşlarımız, bir önceki yasaya göre, hazırlanan bu yasada, hiçbir maddesi, hiçbir fıkrası, mevcut fiilî devam eden yasaya göre esnafın aleyhine değildir arkadaşlar. Bu yasadan çiftçi memnundur, bu yasadan berber memnundur, şoför memnundur. Sadece memnun olmayan belirli kesim vardır, bunu da, halkımız ibretle bizi izliyor. Onun için, bu yasa üzerinde daha fazla konuşup Yüce Meclisi meşgul etmek istemiyorum; ama, inşallah...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Gel, beraber esnafı bir dolaşalım bakalım!..

TEVFİK AKBAK (Devamla) - Değerli arkadaşım, ben hem esnafım hem de esnafın içerisinden geliyorum...

YILMAZ KAYA (İzmir) - Kızılcahamam'da idin!...

TEVFİK AKBAK (Devamla) - İşin bir garip tarafı, ne yazık ki, esnaf olmayanlar burada söz alıyor, işin garip tarafı o. Hani damdan düşenin halini damdan düşen bilir. Ben esnaflığın ne olduğunu biliyorum. Yanımda çalıştırdığım ustabaşımın esnaf olması noktasında hiç kimsenin gayreti yok. Çalıştırdığım boyacı ustasının esnaf olması noktasında hiç kimsenin ısrarı yok. Sadece, şoförlere takıldı; dolayısıyla, bunun neden, niçin yapıldığını aziz milletimiz gayet iyi biliyor. Ben, sizin yerinizde olsam, bu ısrardan vazgeçerim, milletimin isteğine kulak veririm ve milletin hayrına çıkan bir yasaya da evet derim diye düşünüyorum.

NECATİ UZDİL (Osmaniye)- Gel beraber gidelim, gezelim esnafı!..

BAŞKAN- Sayın Uzdil...

TEVFİK AKBAK (Devamla)- Değerli kardeşim, ben samimî olarak söylüyorum; daha geçen hafta, Çankırımızda esnafların oluşturmuş olduğu Yaren Odasının toplantısındaydık.

ATİLA EMEK (Antalya) - Çankırı esnafı kan ağlıyor; geçen hafta ben de oradaydım Sayın Vekil...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Pancarları niye yaktı Çankırı esnafı?!

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, lütfen...

TEVFİK AKBAK (Devamla)- Türkiye'deki bu gelişimi, Türkiye'deki yüzde 70 faizin yüzde 10'lara indiğini, Türkiye'de yüzde 15'in yüzde 70'ten daha küçük olduğunu...

ATİLA EMEK (Antalya)- Ben de oradaydım Sayın Vekil.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- Pancarları ateşe verdiler, yaktılar!

TEVFİK AKBAK (Devamla)- ...Türkiye'de artan ihracattan, Türkiye'de düşen enflasyondan herkesin haberi var.

Tabiî, doğrusu, siz bunları zaten kabul etmiş olsaydınız yerlerimiz farklı olurdu. Onun için, milletimiz bunu güzel izliyor ve diyor ki: Hiç kendinizi yormayın...

ATİLA EMEK (Antalya)- Esnafa telefon açalım...

TEVFİK AKBAK (Devamla)- Değerli arkadaşlar, az önce konuşan sözcü arkadaşımın "esnafa ne verdiniz" sözünü... Hani bir an için, Allah için aklınızı başınıza toplayın...

ATİLA EMEK (Antalya)- Ne demek?! Ne diyorsun yahu?!

TEVFİK AKBAK (Devamla)- Bu hükümet eğer verseydi... Hani çıkıp da seçim meydanlarında "kim ne veriyorsa, üç kuruş fazlası" diyenler gibi olup da milletin imkânlarını çarçur etmek gibi bir gayemiz yok. Türkiye artık kendine gelmiştir. Milletimiz de bu gelişmenin çok iyi farkındadır.

ATİLA EMEK (Antalya)- Sayın Vekilim, esnaf kefalet kooperatiflerinin kongresine gidin.

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri...

TEVFİK AKBAK (Devamla)- Korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye'de her şey yerine oturmaktadır. Esnafımız da bundan memnundur, çiftçimiz de memnundur, memurumuz da memnundur... Elbette, bu kadar güzel gelişme karşısında muhalefetin memnuniyetsizliği de bizim doğru yolda olduğumuzun işaretidir diyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından "Bravo!" sesleri, alkışlar [!])

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Madde üzerinde, şahsı adına Tokat Milletvekili Zeyid Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Aslan.

Sayın Aslan, lütfen, Genel Kurula hitap ediniz.

Buyurun efendim.

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta başladık, bugün devam ediyoruz ve öyle gözüküyor ki, bu hafta içerisinde de bu kanun tasarısını görüşmeye devam edeceğiz.

Gerek geçen hafta tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalarda gerekse şu ana kadarki geldiğimiz maddeler üzerinde yapılan görüşmelerde ve özellikle, muhalefet partisinin, soru kısmında Sayın Bakanımıza yönelttiği sorulardan da anlaşılıyor ki, 78 maddeden ibaret olan bu tasarının sadece birkaç maddesi üzerine özellikle yoğunlaşıldığı hepimiz tarafından görülüyor.

Peki, nedir bu maddeler; bunlardan bir tanesi şu ana kadar geçti ve yoğun tartışmalar yaşandı, esnafın tanımı.

Değerli arkadaşlar, biraz önce çıkan arkadaşımız da bahsetti ve daha önce, yine AK Parti Grubu adına konuşma yapan arkadaşlarımız da, esnafın tanımıyla ilgili, burada, aradaki anlaşmazlığın ana nitelikleri üzerinde durdular. Bütün esnaf kesimlerini bir kenara bıraktık, sadece ve sadece, esnaf kesiminin içerisinde yer alan şoförlerle ilgili tartışmayı sürdürmeye devam ediyoruz. Muhalefet partisi ısrarla aynı şeyi söylüyor, doğal olarak, biz de, inandığımız ve doğru olduğunu bildiğimiz şeyi tekrarlıyoruz.

Bir şeyi söylemek istiyorum; söylendi, tekrarda yine fayda var. Neden, esnaf kesiminin içerisinde sadece şoför kesimini konuşuyoruz da, esnafın diğer kesimlerini, esnafın yanında çalışan diğer kısımları, ustabaşının, kalfasının, çırağının esnaf olup olamayacağıyla ilgili bir tartışmayı yapmıyoruz?

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Berberi de konuşalım, marangozu da konuşalım...

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, aramızda hukukçu arkadaşlarımız var. Bunu, şoför özelleştirildiği için şoföre yönelik olarak söylüyorum. Vergiye tabi olarak, taksici veya bir başka araç sahibi olarak, bir esnafın yanında, esnaf niteliğini kazanmış kişinin yanında hizmet akdine bağlı olarak -altını özellikle çizerek söylüyorum- çalışan şoförleri aynı statüde değerlendirmek, o gerçekten vergisini ödeyen meslek sahibi olmuş gerçek esnaflara bir haksızlık olmayacak mıdır? Eğer, onları, hizmet akdine dayalı olarak çalışan bu şoförleri esnaf kabul edeceksek, o zaman, yine, hizmet akdine dayalı olarak diğer kesimlerde çalışan işçileri de, ustabaşını da, çırağı da, kalfayı da aynı şekilde esnaf tanımı içerisine almamız gerekiyor. Ben merak ediyorum -sayısı 1 200 000 olarak ifade ediliyor- acaba, buradan sürekli mesaj vermek suretiyle bu 1 200 000 şoförümüzün oylarına mı talip olacaksınız?

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Evet, talibiz, 1 200 000 şoförün oyuna talibiz.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bir şeyi söylemek istiyorum. Burada kullandığınız üsluplarla, altını çizerek söylüyorum, o şoförlerden hiçbirisinin oyunu alabilme şansına sahip olamazsınız.

NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Nereden biliyorsun, müneccim misin sen!..

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bu nedenle, bu söyleminizden vazgeçin ve doğru olan söylemin peşine düşün.

İkinci olarak, önümüzdeki maddelerde geleceğini tahmin ediyorum ve en çok tartışılacak konulardan birisi, odaların, birliklerin, federasyonun seçimlerinde mevcut yöneticilere ekstra bir imtiyaz, hak tanınmasını ortadan kaldıran yasaya dışarıdaki bir grup çıkarcı gibi, burada, maalesef, onlara destek olan, onların savunuculuğunu yapan, onların avukatlığını yapan arkadaşları görmekten de büyük bir üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Biraz saygılı konuş, saygılı!.. Ne demek çıkarcı?! Ayıp, ayıp! Çıkarcı, ne demek?!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Siz ki, katılımcı demokrasiye inanan, çoğulcu demokrasiye inanan, tabandan tavana bir demokratik anlayışa inanan ve yıllardan beri, kuruluşundan beri bunu savunan bir siyasî parti olarak, bugün, tabandan tavana gidecek bir seçim anlayışına karşı çıkmanızı gerçekten anlamıyorum. Diyorum ki, arkadaşlar, bırakın, gerçek esnafın savunucusu olun. Esnafın sorunlarına çözüm üreten insanlar olalım, esnafın sorunlarına çözüm üreten siyaset anlayışını burada konuşalım. Yoksa, üç beş tane, bir yerlere oturmuş, milyarlarca lira maaş alan, her iştirakinden, her kurumundan ayrı ayrı ücret alan, maaş alan ve bununla bir nevi derebeylik kurmuş olanların avukatlığını yapmayın, milletin avukatlığını yapın, gerçek esnafın avukatlığını yapın. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Hortumculardan bahset, Maliye Bakanından bahset.

BAŞKAN - Sayın Aslan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Meclisi de bıktırdınız. Biraz önce yerimden de bunu ifade etmeye çalıştım. Bu Mecliste, bu Grup, sizi, gerçekten sabırla dinliyor, sükûnetle dinliyor; ama, siz, bugüne kadar bu kürsüye çıkan her AK Partiliye oturduğunuz yerden, bazen de külhanbeyi bir şekilde ayağa kalkarak laf atmaya devam ediyorsunuz. Millet sizi seyrediyor Sayın Başkan.

BAYRAM ELİ MERAL (Ankara) - Ama, saygılı konuş. Burada olmayan bir insan hakkında böyle konuşamazsın.

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Bugün burada görüşmelerine devam ettiğimiz bu yasa tasarısının, esnaf kesimimizin örgütlü birliğine, örgütlülüğüne çok daha fazlasıyla güç katacağına inanıyorum.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Haşim Oral, buyurun efendim.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Sayın Bakanım, bu arada, size soru sorarken, biraz önce konuşan arkadaşımı da bir şekilde uyarmak istiyorum.

Bugün burada olmayan esnaf kefalet yöneticileri çıkarcı veya bunlar kendi çıkarları için bulundukları konfederasyonu kullanan insanlar değillerdir. Burada olmayan insanlar için kullanılan bu tabirlerin bir milletvekili tarafından özellikle kullanılmasından da utandığımı açıkça söylemek isterim. Çünkü, onlarla ilgili bir duyumunuz varsa lütfen bunu hukukî mercilere götürün hesap sorsunlar, hep birlikte biz de bunun hesabını soralım; ama, siz, onlara, çıkarcı deme hakkına sahip değilsiniz.

Şimdi "gerçek esnafın savunucusu olalım" tezine de katılıyorum. Biraz önce sizinle konuşurken, beni, Çivril'den Gürpınar Esnaf Odası Başkanı aradı "bizim, yaklaşık 500 milyar civarında kredi talebimiz olmasına rağmen bize bu ay gelmedi, yaklaşık 50 -60 milyar lira para geliyor; esnafın hali bu, fecaat" diyor ve Çankırı milletvekili arkadaşıma da "acaba, biz de, Çivril'den, Bozkurt'tan, Çardak'tan Çankırı'ya gitsek, orada iş açsak mı acaba onlar gibi iyi olmak için" diye bir öneri de sunuyorlar. Yani, gerçek esnafın savunucusu olarak da bunları size söylüyoruz. Bu konuda, sizden, esnaf ışık bekliyor Sayın Bakanım.

Bu arada, mevcut odaların kuruluşunu 100 kişiden 201'e çıkarıyoruz.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Soru, Başkan!..

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Şimdi, 201'e çıkarıyoruz. Halbuki, müktesep hak diye bir şey vardır; mevcut odalar konumlarını korusunlar, bundan sonra kurulacak odalar konusunda da böyle bir tespit, böyle bir ihtiyaç doğarsa, bunu yerine getirebilesiniz; yani, eskiler olduğu gibi kalsın; ama, yeni odalar kurulacaksa, bu konuda, sizin öneriniz, bence kayda değerdir. Açıkça söylemek gerekirse, esnafın hakkını savunan bir partinin temsilcisi olarak, dışarıdaki, esnafın da, esnaf konfederasyonunun başındakilerin de savunucusu olmak gibi bir sorumluluğumuz var ve Denizli esnafının kan ağladığını söylemek gibi bir sorumluluğumuz var. Odaları yönetenlerin, özellikle, 100 kişiyle kurulmuş odaların 100 kişi kalmasında fayda var ve yeni kurulacak odalar için, bunları, ayrıca isteyebiliriz diye düşünüyorum.

Ben, şimdi, Sayın Bakanımdan, esnaf için, ufacık bir ümit, ufacık bir ışık, esnaf için ufacık bir gülümseme getirecek bir haber istiyorum, bekliyorum. Sayın Bakanım, siz gülüyorsunuz, Allah güldürsün, inşallah esnafımız da güler.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oral.

Sayın Akdemir, buyurun efendim.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Sayın Bakanım -kendisinin söylemesiyle- onbinlerce esnafımız iflas etmiştir. Bu iflasın nedenlerini acaba Sayın Bakanımız araştırdılar mı? Bana göre, tek nedeni -büyük nedeni yani- Bağ-Kur ve SSK prim borçlarını ödemeyen esnaflarımız, esnaflara verilen krediden yararlanmak istiyorlar. Bu kredinin faizlerinin çok yüksek olmasından dolayı...

Sayın Bakan dinlemiyor ki zaten. Kime soracağımı ben de bilemiyorum.

Lütfen, Sayın Başkanım, bu soruları sorarken, Sayın Bakanımızı meşgul etmemelerine dikkat etmelerini rica ediyorum.

BAŞKAN -Sayın Kapusuz, milletvekillerimiz Sayın Bakana soru yöneltiyor; lütfen...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Özellikle bu işin ciddiyetinin olmadığı çıkıyor ortaya. Sayın Bakanımıza soru soruyoruz; ama, bir başkası devreye giriyor.

Sayın Bakanım, tekrar ediyorum sorumu: Bu esnaf ve kefaletlerin kullanmış olduğu kredi faizlerinin çok yüksek olduğu görülmektedir. Bu kredinin düşürülmesini düşünüyor musunuz?

Enflasyonun yüzde 8 civarında olduğunu söylüyorsunuz; ama, krediler yüzde 18, yüzde 19 civarındadır; aradaki reel fark bayağı yüksek bir rakamdır. Bu rakamı aşağıya çekmeyi düşünüyor musunuz?

Bir de, hiç esnafla yüz yüze, göz göze veya yakinen temasta bulundunuz mu? Esnafların memnuniyetini söylüyorlar arkadaşlarımız. Acaba, bu sıkıntı çeken esnaflar sadece sosyaldemokratlar mıdır, sizdekiler de böyle midir değil midir? Bize denk gelenlerin hepsi şikâyetçi. Bu söylemlere karşılık, acaba, ben mi yanlış yaşıyorum, hangi ülkede yaşıyorum, nerede yaşıyoruz?! Hangi esnaf memnun, hangi memur memnun, kimler memnun; bunu söyler misiniz Sayın Bakanım?

Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap süresinin 5 dakikası soru, 5 dakikası cevaba aittir; ama, şu anda, iki arkadaşımız bu süreyi kullandı.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ama, meşgul ettiler Sayın Bakanımızı...

BAŞKAN - Ben, şu anda, Sayın Gazalcı'ya ve Sayın Seyhan'a söz hakkı vereceğim; ama, daha seri kullanmalarını istirham ediyorum.

Sayın Gazalcı, buyurun efendim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gerçi, Sayın Bakana sorduğumuz sorulara, tam doyurucu yanıtlar alamıyoruz; ama, biz, sormaya devam edeceğiz.

Bu yasa tasarısıyla, esnafın durumunu rahatlatacak, yükünü azaltacak bir somut getiri var mıdır?

Her ay esnafın taşındığı vergi dairesi ve bürokrasi, bu yasayla azalıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, teşekkür ediyorum nezaketinize.

Sayın Seyhan, buyurun efendim.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana, aracılığınızla, sormak istiyorum; az önce Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekili, dışarıda, yönetim kademelerinde yer alan bazı çıkarcılar olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bazı milletvekillerinin de bu çıkarcıların savunucusu olduğunu söyledi. Yöneticilerin doğal delege sayılmasıyla ilgili kabul edilen maddede yapılan konuşmada bunlar dile getirildi. Ancak, Sayın Bakan da, bu maddede bizim taleplerimizi doğru bulduğunu defalarca söyledi. Gerçekten şunu soruyorum: Çıkarcılar var mıdır; yoksa, bizim gibi kendisi de düşünüyor ise, bu çıkarcıların savunucusu olabilmeyi bu çatının altında kendisi de kabul edebiliyor mu? Arkadaşımız bu konuda bir yanılgı içerisinde midir? Kendisinin cevaplamasını istiyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Sayın Işık, sisteme şu anda yeni girdiniz; bakınız, şu anda 2 dakika 48 saniye var cevap verme süresi; onun için, affınızı istirham edeyim.

AHMET IŞIK (Konya) - Tamam efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kısa kısa, suallere cevap arz edeceğim.

Esnaf kredileri yetmeyebilir; söylediğim gibi, 2002 yılında 153 trilyon lira yüzde 59 faizle kullandırılmış krediye karşılık, bizim aldığımız önlemlerle, 2 katrilyon lirayı geçmiş durumda, faizi de yüzde 18'e indirdik. Ancak, takdir edersiniz ki, yine bu Yüce Meclisten geçen bir yasayla kamu bankaları özerkleştirildi, üç yıl içinde de özelleştirme şartı var kanunda. Dolayısıyla, biz, Hükümet olarak, bankalara herhangi bir emredici durumda değiliz; o bakımdan, imkânlar değerlendiriliyor. Şu anda bankaların imkânları bu kadar; dolayısıyla, 400 milyar talebe karşı 50-60 milyar lira gittiği doğrudur...

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - O da gelmemiş, Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Ama, Denizli'nin, İstanbul'dan sonra -İstanbul nüfusu en yüksek il olduğu halde- ikinci sırada en çok esnaf kredisi kullanan bir ilimiz olduğunu da takdirlerinize sunuyorum.

Oda kuruluş sayısına gelince; eski yasaya göre, 200 kişiyle oda kurulabiliyordu, 100'ün altına düşünce oda kapanıyordu; şimdi, 500 kişiyle kurulacak ve 200'ün altına düştüğü zaman kapanacak. Bu tür durumlarda da, esnaflar, karma odalarda birleşecek, yine, oda mensubu olacak; ama, müstakil oda olmayacak, en yakın odaya üye olacaklar.

V. HAŞİM ORAL (Denizli) - Bir kazanılmış hak değil mi Sayın Bakan?! Daha önceden kazanılmış hak...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, takdir böyle gelişti.

Kredi faizleri, söylediğim gibi, yüzde 18'e inmiş durumda, daha da aşağı indirmek için çalışıyoruz; enflasyona bağlı olarak inecek. Reel faizler de yüzde 10'nun altına düştü; yıllardır, otuz yıldır... Bu bakımdan, 18 olan faiz, masraflarıyla beraber, maksimum 19,5'e mal oluyor ve bundan, esnaf memnun. 800 000 esnaf, bu krediden kullanma imkânına kavuşmuş durumda. Siz, esnafın memnuniyetini öğrenebilmek için, lütfen, esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatiflerine, birliklerine ya da merkez birliğine bir telefon edin, esnafın mutluluğunu oradan öğreneceksiniz.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Siz inanıyor musunuz, Sayın Bakan?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, kimler memnun oradan ortaya çıkacak.

"Yasa tasarısıyla, somut destek var mı" dedi bir arkadaşımız. Arkadaşlar, bu, esnaf teşvik yasası değil; bu, meslek odaları yasası. Tabiî ki, esnafın önünü açan, çağdaş bir yasa geliyor; ama, burada, herhangi bir şekilde teşvik yok.

Sayın Tacidar Seyhan'ın "doğal delegeliğin kabulü, dışarıdaki çıkarlarla ortak olarak ifade edildi" konusunda -tam anlayabildiysem- yani, böyle söylendiği, bir AK Parti milletvekilinin... Ben, tam muttali olmadım, özür dilerim. Böyle bir düşüncemiz yok. Hükümet tasarısında da, söylediğim gibi, başkan ve yönetim kurulu üyeleri, kendi genel kurulunda delege olabilirdi; fakat, komisyonun takdiri bunu değiştirmiştir; şimdi, Meclisin takdirine kalmıştır.

Teşekkür ederim.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Bizim soru ne oldu?.. Benim sorum vardı.

BAŞKAN  - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Meral

İsmet Atalay

Abdulaziz Yazar

 

Ankara

İstanbul

Hatay

 

Ramazan Kerim Özkan

Nadir Saraç

Necati Uzdil

 

Burdur

Zonguldak

Osmaniye

 

Osman Özcan

Kemal Demirel

Mehmet Boztaş

 

Antalya

Bursa

Aydın

"Çalışma bölgesi odaların çalışma sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri de üyesi bulundukları odaların çalışma bölgesi ile sınırlıdır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli Başkanım, birinci imza Değerli Bayram Meral'e ait olduğu için arz ediyorum. Zannediyorum, gerekçe ile bu talep tamamen zıt. Onun için, mesela İstanbul'u ele alalım; Beyoğlu'nda şoförlük yapan bir kimse -şoförler üzerinde çok durulduğu için söylüyorum- Üsküdar'a müşteri götürdüğü zaman, Üsküdar'dan dönüşte müşteri alamıyor. Onun için, devamlılık arz etmeyen hallerde, başka bölgelerde de esnafın çalışmasını engellemeyi biz mahzurlu bulduk. Onun için, biz buna katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bilindiği üzere esnaf ve sanatkârlar daha çok emek yoğun işlerle iştigal etmektedirler. Hem emeği ve hem de küçük sermayesiyle faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar da bulunmakla birlikte, bunların sayısı daha azdır. Esnaf ve sanatkârların üyesi bulundukları odaların çalışma sınırlarının dışında da ticarî faaliyetlerini sürdürmeleri ve bunu istisnaî olmaktan çıkararak devamlı hale getirmeleri bu kanunun 8 inci maddesinin (a) bendi hükmüyle çeliştiği gibi, o yerde bulunan ve o yerdeki odaya kayıtlı bulunan ve aynı meslek dalında faaliyet gösteren diğer esnaf ve sanatkârlar için pazar ve müşteri kaybına sebep olmakta, aynı zamanda haksız rekabet de yaratmaktadır. Dolayısıyla, yapılan bu düzenlemeyle esnaf ve sanatkârlar korunacağı yerde, onların faaliyet alanları daraltılmakta, kazançları azaltılmaktadır. Diğer taraftan, bu uygulama meslek mensuplarını ve meslek odalarını karşı karşıya getirmekte, özellikle seyyar pazarcı esnafının ticarî faaliyet gösterebilmesi için birden fazla meslek odasına kayıt yaptırması dayatmasıyla karşı karşıya gelmesine ortam hazırlamaktadır. Esnaflar ve onların üyesi bulundukları odalar arasında çekişme ve sıkıntılara yol açabilecek böylesi bir düzenlemenin ortadan kaldırılabilmesi için bu fıkra hükmünün yukarıda önerdiğimiz şekilde değiştirilmesi zorunlu bulunmaktadır.

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.41


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.04

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

851 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşmeleri ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/913) (S.Sayısı: 722) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 722 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın söz talepleri vardır.

İlk konuşmacı, AK Parti Grubu adına Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik.

Sayın Çelik, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 722 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Kısaltılmış adı KOBİ olan, bütün ülkelerde endüstrinin belkemiğini oluşturan küçük ve orta ölçekteki işletmelerin tanımlanmasını kolaylaştıran, bu yasa tasarısının en kısa tarifidir.

KOBİ nedir, nasıl tanımlanır diyerek, konuyla ilgili, alakalı kişilere sormuş olsak bile, halihazır durum itibariyle tek bir KOBİ tarifini elde etmemiz, duymamız mümkün değildir. Daha da ötesi, kamu kurum ve kuruluşlarının arasında bile tek bir KOBİ tarifi diye ortak bir dil yoktur; dolayısıyla, bu ortak dil olmaması, KOBİ tanımındaki çok çeşitlilikten dolayı da, özellikle KOBİ'lerin çeşitli şekillerdeki ihtiyaçları, desteklenmeleri, zaman zaman karışıklıklara veya destekteki eksikliklere sebebiyet vermektedir.

                 

(x) 722 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), Halk Bankası, Hazine, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Eximbank, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı gibi birçok kuruluş, bu farklı tanımlamalar sebebiyle -birbirinden farklı, birbirinden ayrı KOBİ tarifi sebebiyle- sanayiciyi de imalatçıyı da zaman zaman zor durumda bırakmaktadır. O yüzden, bu yasa tasarısıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, hazırladığı çalışmayı Bakanlar Kurulunun yürürlüğe koymasıyla bir tekdüzelik elde edecek ve böylece de KOBİ'ler, daha düzenli bir faaliyeti, daha etkin bir desteği beraberinde kazanmış olacaklardır.

Tabiî, birçok ülkede de bu farklılıklar vardır. Avrupa Birliği ülkelerinde de bu farklılıklar vardı; ancak, şimdi Avrupa Birliği süreci içerisinde bir bütünlük sağlanması açısından, bir çerçeve içerisinde, Avrupa Birliğinde tanımlanan KOBİ tarifine giren çerçeve içerisinde ülkemizde de bir KOBİ tanımının oluşturulması ve bu ortak KOBİ tanımının da kullanılır hale getirilmesi, işletmelerin bu düzeyde değerlendirilmesi ve sınıflandırılması hakikaten ihtiyaç haline gelmiştir. Bu sebeple, bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, hazırladığı bir uygulamayı, yönetmeliği Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe koymak suretiyle yeniden disiplin altına alacaktır.

Tabiî, burada "kriterler nedir" diye, belki, sorulabilir. İşletmelerin çalışan sayısı, bütün dünyada çok önemle üzerinde durulan bir kriterdir. Yine, işletmelerin net satış hâsılatları ve malî bilanço tutarlarının dikkate alındığı kriterler, KOBİ tanımında birçok ülkede de ele alınan temel kriterlerdendir.

Yine, Devlet İstatistik Enstitüsünün son yaptığı çalışmaya göre, fikir vermesi açısından şunları ifade etmek istiyorum ben: Ülkemizde 1 720 598 adet işletme var. Bunlar, sadece imalat boyutlu işletme değil sektörel anlamda, farklı sektörlerdeki işletmeler. Bunların içerisinde 246 899 adet imalat sanayiine hizmet eden işletme var. Bu 246 899 işletmenin de 245 260 adedi -ki, yüzde 99'a yakınıdır- KOBİ niteliğiyle nitelendirilebilecek boyuttaki işletmelerdir; imalat sanayiinde olup, KOBİ sayılabilecek işletmelerdir. Bunların çok çok büyük bölümü de, dikkat edildiğinde, Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi, az sayıda insan çalıştıran; ama, istihdamın önemli bölümünü oluşturan ve çok sayıda işletmeden meydana gelmiş faaliyetlerdir. Örnek olarak; Almanya'da, 2 200 000 adet işletmede, işletme başına ortalama istihdam 9 kişi, Fransa'da, 1 900 000 işletmede, işletme başına ortalama istihdam 7 kişi, İtalya'da, 3 900 000 işletmede, işletme başına ortalama 4 kişilik istihdam mevcut; ama, en büyük istihdam, ülkelerin oluşturduğu, iş hayatında oluşturduğu en büyük istihdam, bu küçük işletmeler, orta boy işletmeler veya mikro işletmeler dediğimiz işletmelerde mevcuttur.

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ortalamasında da bu işletmelerin istihdam ortalaması 6 kişi olarak görülmektedir.

Avrupa Birliği Konseyi, KOBİ tanımında, çalışan sayısı, malî bilanço tutarları, net satış hâsılatları dikkate alınarak yaptığı tanımlamalarda, buna göre de, mikro işletmeler diye tanımladığı bir boyut, küçük işletmeler diye tanımladığı bir boyut ve orta büyüklükteki işletmeler diye tanımladığı bir boyut vardır ki, bunların hepsinin kendine göre bir özelliği vardır. 9 kişiye kadar olanları mikro işletmeler olarak ifade etmiş ve bunlar, küçük sermayeli işletmelerdir.

Yine, bununla birlikte, bu mikro işletmeler istihdama en fazla faydası olan, en fazla üretime katkısı olan, en dinamik yapıya sahip olan faaliyet türlerini oluşturmaktadır. Dünyada ve Avrupa Birliğinde, yine, ülkemizde de en çok yapılan işletme türü bu tür işletmeler.

KOBİ tanım ve sınıflandırmalarında kullanılan kriterlerin bırakın ülkelere göre farklılık oluşturmasını, aynı ülkenin kurum ve kuruluşlarında, bunu da geçelim, örneğin, ticaret-sanayi odalarına baktığımız zaman, ticaret sanayi odalarının bölgesel farklılıklarında bile farklı KOBİ tanımları vardır. Örneğin, gelişmiş bir bölgesinde ülkemizin, KOBİ diye ifade ettiğimizde, efendim, 3 kişinin çalıştığı bir işletmeye, tanımlamada mikro diyebileceğimiz gibi, küçük işletme de diyebiliyoruz; ama, 100 kişinin çalıştığı bir işletmeye orta boy bir işletme diyebileceğimiz gibi, bu, bazı yerlerde ve Avrupa Birliği standartlarına baktığımızda "küçük işletme" diye de ifade edilir hale gelmektedir. Dolayısıyla, farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, sadece bölgesel değil, yıllar yılı da değişiyor. Örneğin, cumhuriyet tarihinden bu yana sanayiin gelişmesine baktığımız zaman, sanayiin yıllar itibariyle bu gelişiminde, sanayide kullanılan motor gücü de zaman zaman bir kriter olarak ele alınmış, çalışan zaman zaman kriter olarak ele alınmış; ama, yıllar geçtikçe, endüstriler geliştikçe, ülkemizin de sanayii geliştikçe, KOBİ'ler daha fazla önem kazanmış ve bu küçük işletmelerin, mikro işletmelerin yerini, git gide büyüyen ve büyüklüğü de 0 ilâ 10'a kadar, 10 ilâ 50 arası, 100 arası, 150 arası kişiyi çalıştıran işletmelere doğru dönmüş ve bu sınıflandırma, zaman zaman, bu sınıflar arasında, bu çalışanlar arasında kalmıştır.

Yine, mevcut yasalar ve mevzuatlarla, bir işletme sahibi, işletmesini büyütmek, yeni teknolojiler uygulamak, dünya pazarlarında yer edinmek ve pay elde edebilmek amacıyla, rekabet edebilir bir durumda olmalıdır. Bunları da sağlayabilmek için, bilgiyle destek, işletmelerin yine işlemlerinin azaltılmasıyla destek, bürokrasinin azaltılmasıyla destek, işletmelerarası dayanışmayla destek, yani, bir birliktelikle, bir entegrasyonla destek gibi destekler KOBİ tanımı içerisinde zaman zaman yer alan ve belki de yapılması gereken faaliyetlerden birkaçıdır.

Bu ekonomideki en dinamik olan sektör KOBİ, hakikaten yapı taşlarını oluşturmaktadır bütün dünyada, ekonominin, endüstrinin; bunların işletme sahiplerinin karşılaştıkları yönetim ve finansman zorluklarının ortadan kaldırılması da yine bu tanımla kısmen alakalıdır.

Avrupa Konseyinin 16-17 Haziran 1997 tarihinde Amsterdam'da yapılan zirvesinde de belirtildiği gibi, işletmelere külfet yaratan gereksiz mevzuatın ortadan kaldırılmasını, mevcut mevzuatın basitleştirilmesini, eksik mevzuatın tamamlanmasını ve aynı konuda birden çok mevzuatın birleştirilmesini sağlayarak, işletmelerin rekabet güçlerinin artırılması amacıyla "İş Ortamlarını Basitleştirme Görev Gücü" adlı bir çalışma grubu da kurulmuştu.

Bilgi teknolojilerinin mesafeleri yok ettiği çağımızda, rekabet ortamında, dünyanın bir ucundaki rakibiyle rekabet edebilmek, güç kazanmak KOBİ'lerimiz için son derece önemlidir. Bunun için sürekli yeni politika ve stratejiler üretmek, koordinasyon sağlamak, KOBİ'lerin gücünü artıran faaliyetlerdir.

40'ın üzerinde kamu kurum ve kuruluşunun bütçelerindeki ödeneklerin KOBİ'ler tarafından kullandırılması, bir tanım standardıyla daha etkin ve mümkün hale gelebilecektir. Çeşitli şekillerde desteklenen KOBİ'ler, çevre dostu ve sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanması, işletmelerin rekabet güçlerinin korunması ve geliştirilmesi ile yeni pazarlara açılıma da güç katacaktır.

Avrupa Birliği Küçük İşletmeler Sözleşmesi de "küçük işletmelerin iş ve fikirlerinin gelişmesi, işlerin gelişmesi ve üremesi temelinde anahtar rol oynar. Sistem aşırı bürokrasiyle yüklenirse ilk sıkıntıya düşecek olan küçük işletmelerdir" der.

Kırtasiyecilik anlayışı terk edildiğinde girişimcilerden ilk başarı elde edenler, ekonomiyi başarılı bir şekilde büyütenler küçük işletmeler olacaktır. Onun için, mümkün olan en iyi iş ortamını oluşturmak bizim görevimizdir. Daha dinamik bir yapıya sahip olmakla birlikte, daha esnek karar verme ve karar alma mekanizmasına sahip olan küçük işletmeler tam bir ekonomi lokomotifidir. İşte, bugüne kadar çıkmış birçok yasada, Ticaret-Sanayi Odaları Kanununda, Teşviki Sanayi Kanununda, Halk Bankası Kanununda, İş Kanununda, Odalar ve Borsalar Birliği Kanununda, Türk Ticaret Kanununda, Sanayi Sicili Kanununda, Esnaf ve Sanatkârlar Kanununda, çırak, kalfalık, ustalıkla ilgili kanunlarda; yani, birçok kanunda farklı farklı tanımlar, birçok kurumda farklı farklı tanımlar, netice itibariyle bir karışıklığa da sebebiyet vermektedir. İşte, ortak bir devlet diliyle ortaya koymaya çalıştığımız bu tasarıda, artık, Sanayi Bakanlığının hazırladığı bu çalışmada, bir yönetmelik taslağında, düzenlemesinde, KOBİ, dünyadaki bütün bu gelişmelere, ülkemizdeki farklılıklara, ülkenin gelişen şartlarına bağlı olarak hem çalışan hem çalıştırılan, kullanılan makine gücü hem sermayesi gözönüne alınmak suretiyle işletmelerin bir sınıflandırılması sağlanacak, mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletme tasnifi yapıldıktan sonra, KOBİ tanımı içerisinde bunların düzenlemesi yapılacak ve sonuç olarak da, Avrupa Birliğine daha uyumlu bir KOBİ tanımlamasının ülkemizdeki endüstrinin lokomotifi olan KOBİ'lere güç vermesi ortaya konulmuş olacaktır.

Ben, bu vesileyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın hazırladığı ve Hükümetimizin yürürlüğe koyacağı bu tasarının faydaya sebebiyet vereceğine, son derece faydalı gelişmelerle, ülke ekonomisindeki bu işletmelerin, KOBİ'lerin gücüne güç katacağına ve onların ortak bir dille anılmasına vesile olacağına, böylece, ülkemizdeki sanayi kuruluşlarının ben neyim diye kendi kendini sorgulamasını, kurumdan kuruma farklı cevaplar almasını değil, ben şuyum ve buna göre de Hazineden destek, Halk Bankasından destek, devletimden destek alabilirim diye, kendini tanıyarak yola çıkmasını sağlayacağına katkısı büyük olacaktır der, bu tasarıya güç veren, destek veren herkesi kutlar, şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, tasarıyla, yönetmelik çerçevesinde KOBİ'lerin tanımı düzenlenmeye çalışılıyor ve sektör rahatlatılmaya çalışılıyor; çok doğal. Bu yönetmelikte, arkadaşlarımızın doğru dürüst bir tanımlama yapacaklarından hiçbir kuşkumuz yok, hiçbir şüphemiz yok. Görevlerini yapan arkadaşlarımızın liyakat sahibi olduğunu da düşünüyoruz. Burada, ulusal bir tavır içerisinde davranıp, sektörün sorunlarını çözmeye çalışacaklarına da inanıyoruz.

Avrupa Birliği dediler. Ben birkaç çelişkiyi anlatmak istiyorum. Hep soruna değiniyorum, bu beni üzüyor; ama, bu kanun komisyonda görüşülürken biz dedik ki, Avrupa Birliği ülkelerinde, kanunda kriterler tanımlanmış, ayrıntılar yönetmeliğe bırakılmış. 

Arkadaşlar, o ülkelerin büyük bir çoğunluğunda durum böyle. Yani, bütününün, böyle ciddî bir meselenin yönetmeliğe bırakıldığı ülke sayısı son derece azdır. Bunu arkadaşlarım da biliyor, kabul etti, biz de biliyoruz; ancak, bize denildi ki, orada, savunmada "ya, bu üç ay sürer, biz de bunu hemen çıkarmak istiyoruz, sektörün sorunları var." Üç ay sürer denilen tarihe bir bakar mısınız; 23.12.2004. Yönetmelik üç ay sürer; kabul edilen kanun onikinci ayda çıkmış komisyondan, biz dördüncü aydayız. Ya ben saymayı unuttum ya da hesaplama yapılırken arkadaşlar bir hata yapıyor.

Arkadaşlar, ben milletvekiliyim, görev yapıyorum, hangi kanuna onay verdiğimi bilmek isterim. KOBİ'nin kriteri tanımlanacak ki, ben, o KOBİ'nin, ülke sanayiinde dengeli bir kalkınmayı sağlayıp sağlayamayacağı konusunda fikir sahibi olayım, rekabet gücümüzü artırıp artıramayacağı konusunda fikir sahibi olayım, yapılacak olan teşvik ve kredilendirmeden KOBİ'lerin ne şekilde faydalanacağı, hangi sorunları yaşayacağı konusunda fikir sahibi olayım.

Şimdi, biz, neyi onaylayacağız; yetkililere güveni onaylayacağız; "bu arkadaşlarımız, bu işi, iyi ve hakkıyla, layıkıyla yapar" onu onaylayacağız.

Sayın Başbakan her defasında "bürokrasiyi aşamıyoruz" diyor; Sayın Başbakan diyor; ben de katılıyorum, hakikaten aşamıyoruz. Biz ne yapıyoruz?.. Geçti üzerinden üç ay.. Beş ay bekletecektiniz. Getirin kanunda ayrıntıyı önümüze, neye onay verdiğimi ben bilmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hakikaten doğru, her bankanın KOBİ tanımı ayrı; devlet yönetmelik çıkarıyor, yasa çıkarıyor, bir türlü bankada o işi aşamıyorsunuz. Pratikte, uygulamada ne yapıldığını görmek istiyorum ben. Ben kredi vereceğim ve sanayide, ticarette denge yaratacağım, KOBİ'lerin rekabet gücünü artıracağım.

Arkadaşlar, bakın, Türkiye, çok büyük yatırımları olan bir ülke; ama, KOBİ'leri çok fazla olan bir ülke. Bizi  kalkındıran şey, piyasadaki ekonomik dengeyi koruyan şey KOBİ'lerin üstünden geçiyor, en büyük istihdam KOBİ'lerin üzerinde. Hatta, atölye kapsamında çalışan, daha sonra sektörel olarak kendini geliştiren birdolu firma var. Biz, bunu sağlamalıyız; onların büyümesini, gelişmesini, rekabet gücünü artırmasını... Sanayileşme, büyüme bizim en büyük hedefimiz. Sizin de hedefiniz olabilir; ama, burada, hedef konusundaki tanımlama yönetmeliğe bırakılmış. Bu, son derece yanlıştır, eksiktir.

Ben, kendi adıma, buradaki yasama görevimi devretmek istemiyorum. İstemiyorum ya!.. Kriterleri belirleyin, bürokratlarımız da o kriterler çerçevesinde KOBİ'nin tanımını yapsın. Hocam anlattı. Madem, KOBİ'nin tanımı bu kadar ciddîydi, bu kadar evrenseldi, bu kadar önemliydi ve madem, Hocam Sayın Çelik'in dediği gibi, bilgi teknolojileri mesafeleri kaldırdı, süreleri kaldırdı, beş aydır, niye, kaldırıp, bunu da tanımlamaya sokamadık?! Bu kadar teknik adam, bu kadar ay içerisinde Türkiye'ye uygun bir KOBİ tanımını yapamadı mı?!

Arkadaşlar, bu doğru değil. Biz, buna oy vereceğiz, kabul edeceğiz, güveneceğiz. Tekrar söylüyorum: Burada görev yapacak bürokratların şahıslarıyla ilgili söylemiyorum; buradaki işlem yanlış, burada uygulanan yöntem yanlış; doğru değil. Biz, bürokrasiyi, dışarıdan, dolaylı olarak şekillendirmek için burada değiliz; biz, bu ülkeye, başı sonu belli yasalar yapmak için buradayız. O nedenle, buradaki sınırları aşmamalıyız.

KOBİ'lerin rekabet gücünü artırmaya varız, teşvike varız, sanayileşmeye varız, yüksek teknolojiye varız ve makul olan her kanunu desteklemeye varız; ama, ne olduğu belli olmayan kanunlarla lütfen bakanlarımız ya da bakanlıklarımızdaki bürokratlarımız bizim önümüze gelmesinler. Onlara güveniyor, doğruyu yapacaklarına inanıyor, sizlere ve bu konuda çalışma yapacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seyhan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNA BİR EK MADDE EKLENMESİNE İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. - 8.1.1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 1. - Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin tanımlanmasına, niteliklerine, sınıflandırılmasına ve uygulamalarına ilişkin esaslar; net satış hâsılatları, malî bilanço tutarları ve çalışan sayıları dikkate alınarak Bakanlıkça hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir. Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler kısaca "KOBİ" olarak adlandırılır.

Kurum ve kuruluşların KOBİ'lere ilişkin uygulamalarında birinci fıkra uyarınca yürürlüğe konulan yönetmelik hükümleri esas alınır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?... Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S. Sayısı: 850) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 850 sıra sayısıyla bastırılıp dağıltılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin söz istemişlerdir.

İlk söz, AK Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'ye aittir.

Sayın Yüksektepe, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli)- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 850 sıra sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimiz bilmekteyiz ki, bu Yüce Mecliste bugüne kadar birçok sosyal içerikli yasayı beraberce geçirdik, beraberce çıkardık. Bugün burada konuştuğumuz, görüşeceğimiz bu yasa tasarısı da, bu anlamda, sosyal içerikli, insan odaklı, çok hayatî bir yasa tasarısı.

Değerli arkadaşlar, AK Parti Hükümeti olarak, temel olarak insan eksenli bir siyaseti ve hizmet politikasını temel almış bulunmaktayız. Bu çerçevede bu yasa tasarısını ele almak istiyorum.

Bu yasa tasarısını ele alırken üç ana başlık altında düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada özellikle birinci konu, bu yasa tasarısının hazırlanmasında sendikalarımızın ortaya koyduğu, sendika temsilcilerimizin ortaya koyduğu onurlu duruştur. Buradan kendilerine şükranlarımı sunmak istiyorum.

Bildiğiniz gibi, Sendikalar Yasasında, yasal olarak zorunlu bir biçimde işçi ücretlerinden kesilen ve biriken nakit paralar var. Bu paraları sendika temsilcileri, kendi aileleri ve üyelerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yüzde 10'una kadar bir rakamı kullanabilmektedirler. Biz bu tasarıyla, öncelikle bu rakamı yüzde 25'e çıkarıyoruz. Bu da, tamamen, sendikalarımızın kendi talepleridir. Özellikle, burada, sendika başkanlarına ve yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum.

Temel olarak, bu tasarının içeriğinde sosyal bir dayanışma ruhunun olduğunu söylemiştim. Özellikle, bu biriken tasarruflardan, kullanılmayan tasarruflardan, başta okul olmak üzere, sağlıkla ilgili, spor tesisleriyle ilgili, konutla ilgili ve rehabilitasyonla ilgili, birçok kamusal yararı olan faaliyet içerisinde bu paraları kullanabilecekler.

Bununla birlikte, hiç kimsenin arzu etmediği, yurt dışında veya yurt içinde insanlığın her an karşılaşabileceği doğal afetler, yangın, sel ve deprem gibi durumlarda da, bu tasarıyla sendikalarımıza, genel kurul kararıyla -bunun altını çizmek istiyorum- bu biriken paraların yüzde 25'i oranında harcama yetkisi veriyoruz.

 

                          

(x) 850 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Şimdi, bizim bir düsturumuz var: "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." Düşünün, eğitim alanında, tabiî ki, bilişim toplumunu, bilgi toplumunu yakalamak için bugüne kadar çok büyük gayret ve çaba harcadık. Bunun başında, eğitime yüzde yüz destek kampanyası gelmektedir. Yine de -bunu buradan itiraf etmek durumundayım- birçok okulumuzda -bir eğitimci olarak da bunu üzülerek söylemek istiyorum- birçok sınıfımızda, hâlâ, 40 kişilik, 50 kişilik, 60 kişilik sınıflarda eğitim öğretim gören öğrencilerimiz var, yavrularımız var ve ikili öğretim gören öğrencilerimiz var.

İşte, bu tasarıyla, bu biriken paraların, bilgi toplumuna geçiş sürecinde sendikalarımızın da katkısını alarak, onların desteğini alarak, onların sosyal dayanışma ruhuyla heyecanını da katarak, toplumumuzu, çocuklarımızı, gençlerimizi, daha eğitimli, daha birikimli, kendine daha güvenen bir toplum haline getirmek için bu katkıyı sağlıyorlar.

Yine, bunun dışında, depremde, sel felaketinde ve diğer afetlerde hiç kimsenin arzu etmediği olaylarla karşılaştığımızda, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında onların yardımına koşmak için en ön safta yer almak arzusunda olan sendikalarımızın, bu arzularını yerine getirmeleri için önünü açmış durumdayız. Tabiî ki, bizim milletimiz hayırseverdir, yardımlaşır, kadirşinastır. Bu duygularını, bu hassasiyetlerini ortaya koyabilmeleri için onlara bu imkânı sağlamaktayız.

Yine, bir diğer konu, belki eleştirilen konulardan bir tanesi, neden yüzde 25? Değerli arkadaşlar, bu yüzde 25 rakamı, kesinlikle, mutlaka ve mutlaka kullanılacaktır, harcanacak değildir; üst limit olarak yüzde 25... Yine, onların teklifi; burada yüzde 5'ini kullanabilirler, ihtiyaç hasıl olduğunda yüzde 10'unu kullanabilirler, yüzde 15'ini kullanabilirler veya yüzde 20'sini kullanabilirler. Ancak, rakam ne olursa olsun yüzde 25'i aşamayacaklar ve bu rakamı da, harcayabilecekleri tutarı da mutlaka genel kurullarının denetiminden geçirmek durumundalar.

Ben daha fazla sözü uzatmak istemiyorum. Burada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza, onun çalışanlarına, yine, sendikalarımıza, komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve hükümetimize teşekkür ediyorum. İnşallah, bu yasa hayırlara vesile olur. Umuyoruz, olumlu bir şekilde kullanılacaktır. Bu duygularla hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yüksektepe, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sendikalar Kanununun  Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, ülkemizde çalışma yaşamı bir hayli sıkıntılı. 2003 yılında yapılan 1475 sayılı Yasadaki değişiklik yerini 4857 sayılı Yasaya bıraktı, hepiniz biliyorsunuz. Çalışma ilişkilerinde bir düzelme ne yazık ki görülmüyor. Yasanın etkileri bugün ve bugünden sonra kendisini daha iyi hissettirecek.

Şimdi, ülkemizdeki örgütlenme özgürlüğünün önüne açabilmek için Sendikalar Kanunu ve ona bağlı olarak Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda da değişiklik yapılmak üzere Çalışma Bakanlığınca hazırlık yapıldığı yine hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Bugün görüşmekte olduğumuz Sendikalar Kanununun 33 üncü maddesinin sekizinci fıkrasındaki değişiklik sadece bir talep üzerine gerçekleşen bir değişiklik. Ben burada arzulardım ki, böyle bir hüküm, gerçekten, biraz sonra açıklayacağım bazı katılmadığım bölümleri olmakla birlikte Türkiye'deki eğitimin içinde bulunduğu durum ve ülkemizdeki eğitim seviyesinin düşüklüğü gözönüne alındığında, eğer varsa, işçi ve işveren sendikalarının fonları, yani bütçelerindeki atıl duran kaynakların eğitime seferber olmasına karşı çıkmak pek mümkün gözükmüyor; ama, tabiî, eğitim sistemimizi bir bütün olarak ele aldığımız zaman ben sendikalara biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Şöyle: Yani, ülkemizde bugün eğitimde birlik esas olması gerekir; Millî Eğitim Temel Kanununun bütün okullarımızda geçerli olması gerekir. Tabiî, kanunla kurulmuş özel okullar, vakıf okulları, üniversiteler mevcut, hatta daha ileriye gidecek olursak, ülkemizde bugün vakıf okulları yanında cemaatlerin, tarikatların da okulları var ve onlar okullarını Millî Eğitim Bakanlığına devretme gibi bir yükümlülük altında tutulmamış.

Şimdi, sendikalara bakıldığı zaman bir güvensizlik var orta yerde. Tabiî, yıllardan bu yana, yanlış yönetimler, yanlış yönlendirmeler sonucunda, sendikalar, ülkemizde, neredeyse, zaman zaman, özellikle 12 Eylül 1980 yılındaki o dönemde anarşizmin ve terörizmin kaynağıymış gibi gösterilerek suçlandı, yargılandı; DİSK kapatıldı, Hak-İş kapatıldı o dönemde, diğer sendikalardan pek çoğu faaliyetten menedildi ve o korku hâlâ atılamamış olacak ki, sendikaların kurduğu okullar, sanki, demokrasimiz için, cumhuriyetimiz için, tarikatların, cemaatlerin okullarından daha tehlikeliymiş gibi "doğrudan doğruya Millî Eğitim Bakanlığına devredilecek" hükmü geliyor. Bu hüküm olmasaydı bile, sendikalar, kurmuş oldukları okulları Millî Eğitim Bakanlığına devretmek isteyeceklerdi; çünkü, sendikaların gelir getirici faaliyette bulunması, halen yasak. Tabiî, sadece sendikaların gelir getirici faaliyette bulunmaları yasak değil, örgütlenmelerinin önünde büyük engeller var. Yine, sendikalar yasasında sendikaların -bu maddenin gündemi değil; ama, ileride konuşacağız- değiştirilmesi gereken işkollarının tespitinden tutun, yetki ve toplusözleşme haklarına kadar birsürü düzenlemenin yapılması gerekiyor.

Şimdi, ben Millî Eğitim Bakanlığına devir konusunun sadece sendikalara bir dayatma olarak sunulmasını, sendikalara yapılan bir haksızlık olarak görüyorum. Tabiî sendika denildiği zaman, akla, sadece işçi sendikaları geliyor. Oysa, bizim 2821 sayılı Sendikalar Kanunumuza baktığımız zaman, işçi ve işveren sendikalarından söz eder. Ben biliyorum ki, bu kanunun teklifi  de işveren sendikalarından geldi ve kutluyorum işveren sendikalarını onbeş gün içerisinde hem Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan geçirdiler hem de Meclisin gündemine getirebildiler; sendika dediğin böyle çalışır. İşçi sendikalarının da, bunları örnek almasını diliyorum; gerçekten kutluyorum. Ben de, bu yasadaki bu hükme destek vermek istedim; ilk etapta, hükümetin tasarısı olarak komisyona gelen metni sahiplenmiştim; çünkü okulların devrinden söz ediyordu sadece metin; ama, baktık ki, komisyonda, arkadaşlarımızın önergesiyle, buraya, ilave olarak, aynen okuyorum: "Üyelik şartı aranmaksızın, nakit mevcutlarının yüzde 25'ini aşmamak kaydıyla ve genel kurul kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim, sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla aynî ve nakdî yardımda bulunmak."

Değerli arkadaşlarım, Sendikalar Kanununun daha 1 inci maddesindeki amacına bakarsanız, sendikalar, üyelerinin hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için kurulmuş örgütlerdir ve demokrasinin vazgeçilmez örgütleridir.

O amaç maddesini bir kenara bırakırsak, değişiklik yaptığımız, yapmakta olduğumuz bu 33 üncü maddenin 8 inci fıkrasından önceki 3 üncü fıkrasına bakınız: "İşçilerin veya işverenlerin meslekî bilgilerini artıracak, millî tasarruf ve yatırımın gelişmesine, reel verimliliğin artmasına hizmet edecek kurs ve konferanslar tertiplemek; sağlık ve spor tesisleri, kütüphane, basım işleri için gerekli tesisleri kurmak, işçilerin boş zamanlarını iyi ve nezih şekilde geçirmeleri için imkânlar sağlamak" deniliyor.

Şimdi, ister işçi sendikası olsun ister işveren sendikası olsun, bir spor tesisi kurmuş ise, zaten, kendisine üyeleri için bunu kurma hakkı verilmiş; bunu devretme mecburiyeti niye getiriliyor?! Sendikalar, işçilerin hak ve menfaatlarını geliştirmek, korumak için, onların sağlıklı yaşamalarını sağlamak için kurulmuş örgütlerse, eğer, bir sağlıkocağı gibi bir sağlık birimi oluşturup, 2 doktor, 3 hemşire, birkaç hastabakıcı istihdam ederek kendisine bir sağlık tesisi kurmuşsa, bunu bakanlığa devretmeye niye mecbur bırakıyorsunuz sendikaları?! İşletemez mi; aslî görevlerinden niçin menediliyor? Sayın Bakan, buranın çok önemle ele alınmasını rica ediyorum.

Yine, baktığınız zaman, aynı maddenin 6 ncı fıkrasında, sendikalar teknik ve meslekî eğitim okulları açabiliyorlar; diğer okulları da açabilirler ve isterlerse Millî Eğitime devredebilirler istemezlerse de çalıştırabilirler.

Bugün, Ticaret Odası üniversite açtı, ben de ilgiyle, gıptayla bakıyorum, izliyorum. Açsın, kursun, işletsin; sendikalara bu niye çok görülüyor; benim anlayamadığım nokta bu.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, sendikalar ve onların üyeleri işçiler -ister işçi sendikaları, ister memur sendikaları- bu ülkenin bütün yükünü çeken kesimlerin başında geliyor. 2000 Kasım ekonomik krizinden ve 2001 Şubat krizinden sonra, ülkenin bir an evvel düze çıkabilmesi için, ücretlerinden gönüllüce fedakârlık yaptılar, ücretsiz izne çıkmayı kabul ettiler, hatta bazı sendikalarımız toplusözleşmelerinde elde ettikleri ücretlerde indirimi işverenle oturup kabul ettiler. Niçin; ülkelerini sevdikleri için, onların çalıştığı işyerlerinin açık olması halinde, işlemesi halinde işlerini koruyabilecekleri için; onların yüreği yurtseverlikle dolu, onlara hiç kimsenin ama hiç kimsenin kuşkuyla bakmaya hakkı yok.

Ben, komisyondaki, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki arkadaşlarımın... Okulları, hadi ben de anlıyorum, işletemeyeceği için devretsin; ama, rehabilitasyon merkezini, spor tesisini veya sağlık birimini de devretme gibi bir yere zorlanmasını anlayabilmenin, buna katılabilmenin, katkı verebilmenin olanağını görmüyorum.

İşçi sendikalarını da buradan uyarıyorum; bakınız, iki boyutu var.

Değerli arkadaşlarım, yarın, bu hüküm, Çalışma Bakanını da zorda bırakacak. Yarın, sendikalar arasında yetki ihtilafı her zaman olabilir, o işkolunda kurulu sendikalar yetki taleplerini Çalışma Bakanlığına ilettikten sonra, Çalışma Bakanlığının, sözümona, atıyorum, herhangi bir girişimi, uluslararası ya da herhangi bir uluslararası fondan elde ettiği bir miktar kaynakla yapmış olduğu, yapmaya başladığı bir tesis için sendikalara çağrı yapsa ve "arkadaşlar, falan yerdeki tesisimizi bitiremedik; sendika olarak siz de katkı yapın, gelin o spor tesisini ya da o eğitim tesisini bitirelim" dese, (A) sendikası da 300-500 milyar liralık bir kaynak aktarsa, denilecek ki tespitinde, Çalışma Bakanlığı, sendikalardan rüşvet alıyor, rüşvetle yetki dağıtıyor noktasına gelecek. Bu, hem Çalışma Bakanını yıpratacak hem Bakanlığı yıpratacak hem sendikaları yıpratacak hem de sendikalar arasındaki işbirliğini ve daha da genel söyleyeyim, çalışma yaşamındaki huzurun bozulmasına neden olabilecek kadar tehlikeli. O nedenle, bir kere, bunun komisyondan çıktığı biçimine benim katılabilmemin olanağı yok. Eğer kabul edilecekse bu hüküm, AKP'li arkadaşlarıma söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma söylüyorum, hükümetten gelen biçimiyle kabul edilmesi, amacına daha uygundur, amacına daha iyi hizmet eder; çünkü, yani, sağlık, rehabilitasyon ve spor merkezini ya da spor tesisini sendikaların elinden almak, daha evvel, üyeleri için, 2821 sayılı Yasada kendilerine verilen yetkinin ellerinden alınması anlamına gelecektir. Nasıl yapacağız; yani, ister devreder, ister devretmez diyemezsiniz. Yarın, bir sendika, bir spor tesisi yapmaya kalksa, yasal gerekleri yerine getirip müracaat etse ilgili kuruma, hemen Çalışma Bakanının ya da Sağlık Bakanlığının ya da Millî Eğitim Bakanlığının, koşarak gidip, daha kazma vururken, sen 33 üncü maddenin 8 inci fıkrasına göre mi, yoksa, 3 üncü fıkrasına göre mi kazmayı vuruyorsun bana bir söyle bakayım sendika; ağzından 8 çıkarsa benim, yok 3'e göre yapıyorum dersen senin... Böyle düzenleme olmaz değerli arkadaşlar... Böyle düzenleme olmaz; aykırı... Daha evvel verilmiş bir yetkiyi, hakkı -yani, daha keskin bir kelime söylemek istemiyorum- yok sayarak, onu görmezlikten gelip, yeni bir düzenleme yapıyorum zannıyla, kanun teklifi, tasarısı getirmek yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Onun için, bu hükmün düzeltilmeye ihtiyacı var. Daha işin başındayız, çok da zor değil; verilecek küçücük bir önerge ya da düzeltmeyle, oradaki "sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri" kavramının madde metninden çıkarılması halinde, biz de gönül rızasıyla destek vereceğiz.

İkinci bölümüne geldiğimiz zaman -gerçekten, bütün dünyada insanlık âlemini Tanrı doğal afetlerden korusun- 17 Ağustos depreminde, uzun yıllar görev yaptığım, sendikacılık yaptığım Gölcük yerle bir oldu. O zaman, sendika genel  başkanıydım. Uluslararası üye olduğumuz Kamu Sendikaları Federasyonu -üyesi olduğum ve yönetim kurulu üyesiydim o dönemde- anında bize yardımda bulunmak istedi. Hiç unutmuyorum ve çok üzülüyorum, o günkü hükümeti de suçlamak ya da şey yapmak için değil, o acı ortamında, hemen dedim ki, bir yazıyla Başbakanlığa, Çalışma Bakanlığına: "Yabancı kuruluşlar bize, üyelerimize doğrudan yardım yapmak istiyorlar." Yardımı kabul etmek de, yapmak da Bakanlar Kurulunun iznine tabi. Yazılı bir talepte bulunmam istendi, yazılı talepte bulundum. Karar çıkmış. Tabiî, karar, Başbakanlıktan -Harb-İş Sendikası 200-300 metre mesafede olmasına rağmen- 18 günde geldi. O zamana kadar da, toplanan, yurt dışından gelen paraların Maliye Bakanlığınca irat kaydedilmesi gibi bir yanlış uygulamaya gidildiği için "hayır, biz yardım yapmayacağız, biz bilahara okul yapacağız" dediler ve Kocaeli'nde bir okul yaptı PSI.

Şimdi, geçtiğimiz aylarda yaşadığımız güneydoğu Asyadaki tsunami olayıyla birlikte, hem işçi sendikalarından hem işveren sendikalarından o bölgeye de bağış ve yardımda bulunmak isteyenler oldu; yine aynı engelle karşılaşıldı. Bunun aşılmasında yarar var. Sadece bununla da yetinilmemesi gerekir. Yasaklı demokrasi olmaz değerli arkadaşlar. Yasaklı demokrasi ayıplı demokrasidir. Onun için, çalışma yaşamında, sadece, böyle palyatif, bizim önümüze getirilen birtakım düzenlemelerle hepimizin katılacağı yasaklar değil, hepimizin içselleştirebileceği, demokratikleşmeye katkı yapabilecek, barajların, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerden tutun, Sendikalar Yasasını bir bütün olarak ele alıp, içindeki antidemokratik hükümlerin de değiştirilmesinde yarar görüyorum ve tekrar söylüyorum, bu "sağlık, rehabilitasyon ve spor tesisleri" kavramı, sendikaları da işçi-işveren, ayırımsız söylüyorum,  Çalışma Bakanlığını da yıpratacak bir terim olarak oraya girmiş. Komisyondaki arkadaşlarımdan da özür dileyerek söylüyorum, böyle bir düzenleme doğru düzenleme değil. Bunun çıkarılması halinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de destek vereceğiz. Bu düzenlemeyle, böylelikle sendikalar da, elindeki kaynakları, isterlerse, genel kurullarından alacakları kararla yaşama geçirip, ülkenin eğitim alanına da sürebilecekler.

Hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

Tasarının tümü üzerinde, Hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu söz istemiştir.

Sayın Başesgioğlu, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Hükümetimiz adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Benden önce konuşan arkadaşlarımın da ifade ettiği üzere, üzerinde konuştuğumuz tasarı, 2821 sayılı Sendikalar Kanununda değişiklik öngören bir tasarıdır. Tasarının özünde, sendika ve konfederasyonların eğitim tesisleri, sağlık, rehabilitasyon ve spor tesisleri kurabilmelerine imkân verilmekte ve bunları ilgili bakanlıklara devretmelerine yine yol açılmaktadır. Aynı zamanda, yine sözü edilen konularda, sendika ve konfederasyonlara aynî ve nakdî yardımda bulunmaları imkânı getirilmekte.

Diğer bir değişiklik ise, yurt içinde veya yurt dışında meydana gelen afet bölgelerinde konut, eğitim, sağlık veya rehabilitasyon  merkezleri yapabilmelerine imkân tanımaktadır. Özellikle son Güney Asya depreminde sendikalarımız böyle bir zorlukla karşılaştılar. Gerçekten, yardım yapma arzusunda oldukları halde, 2821 sayılı Yasanın imkân vermemesi nedeniyle, böyle bir insanî yardımı yapma imkânından yoksun kaldılar.

Değerli milletvekilleri, Sayın İzzet Çetin bazı konulara temas etti "niye bakanlıklara devretme mecburiyeti koyuyorsunuz" diye. Kendi de bir yerde ifade etti, burada ikili bir durum söz konusu. Sendika ve konfederasyonlar, sadece kendi üyelerine yönelik eğitim tesisi, rehabilitasyon merkezi, sağlık merkezi, spor tesisi yaptıkları takdirde, bunları devretme zorunluluğu yok; ama, yapmış oldukları eğitim tesisi tüm kamuya açık bir haliyle olacaksa, bunun, ilgili bakanlıklara devredilmesini öngörüyoruz. Burada, katiyen bir zorlama yok. Zaten, bu maddenin işleyebilmesi için, sendika ve konfederasyonların genel kurullarında bir kere karar alınması lazım; tamamen ihtiyarî, tamamen gönüllü bir şeye dayanıyor. Dolayısıyla, hiçbir zaman, bir bakanlık, bir sendikayı, şu eğitim tesisini, şu sağlık tesisini yap diye icbar edecek bir durum yok. Eğer, konfederasyon, kendisi böyle bir niyet taşıyorsa, bunu genel kuruluna getirecek, genel kurul kararıyla bir sağlık tesisi, bir eğitim tesisi yapılıp, bunun ilgili bakanlıklara devredilmesinin yolu açılacak.

Burada, gerek sağlıkta olsun gerekse eğitimde olsun, bu tesislerin işletilmesi gerçekten özel bir ihtisas istiyor; yani, bir bütünlük içerisinde bu sağlık ve eğitim tesislerini işletmek gerektiği düşüncesiyle, komisyondaki arkadaşlarımız da, her iki grubun temsilcileri de böyle bir değişikliğe gitmişler; biz de, Hükümet olarak, bu yapmış oldukları değişikliği benimsedik ve tasarı, bu son şekliyle huzurunuza gelmiş bulunmakta.

Dolayısıyla, dediğim gibi icbar edici bir yönü yok; tamamen konfederasyonlarımızın genel kurul iradelerine dayalı, gayet demokratik bir anlayışı yansıtmaktadır bu tasarı.

Şu ana kadar konuşan arkadaşlara ve komisyonda katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bunun, Türk sendikacılığına, eğitim ve sağlık sektörlerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

2821, 2822 sayılı yasalara ilişkin Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Bu konuda, gayet, ILO normlarına uygun, Avrupa Birliği standartlarına uygun bir Sendikalar Kanununu, inşallah, Yüce Genel Kurulun huzuruna getirme gayreti içerisindeyiz. Çalışmalarımız önemli bir aşama kaydetti; ancak, konfederasyonlarımızla bir konsensüs arayışı içerisindeyiz. Bunu tamamladığımız zaman, elbette, bunu da Yüce Meclisin huzuruna getireceğiz.

Tekrar teşekkür ediyor; hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay.

Sayın Yarbay, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, bu kanun tasarısının faydalı olmadığını ifade etmek için söz almış bulunuyorum.

Bu Mecliste bu dönem, tabiî, çok hızlı olarak kanunların çıkarılmasına devam ediliyor; dolayısıyla, kanunları yeterince inceleme ve tetkik etme imkânımız da olmuyor; çünkü, geceli gündüzlü çalışıyoruz. Aynı zamanda, tabiî, bizim bir şanssızlığımız da var; İktidar Partisi olduğumuz için vatandaşların yoğun iş talepleri de var, onlarla uğraşmaktan bu kanunlara yeterince vakit ayıramıyoruz. Ancak, Türkiye'de şu anda sendikaların yapısına bir bakmamız lazım. Şimdi, bu tasarıyı okuduğumuz zaman, ben, sendikaların ellerinde o kadar çok para var ki, nereye harcayacaklarını artık şaşırmışlar, onun için yer arıyorlar diye anlıyorum. Halbuki, Türkiye'de sendikacılık, bugün en sefil dönemini yaşıyor, en zayıf dönemini yaşıyor. Özel sektörde sadece işçilerin yüzde 8'i sendikalı, yüzde 92'si sendikalı değil. Bir kanun tasarısı gerekiyorsa, sendikaların elinde fazla bir kaynak varsa, bu kaynak, özel sektördeki işçilerin sendikalı olmalarının sağlanması için kullanılmalıdır. Eğer bu zihniyet, bu anlayış devam ederse bir müddet sonra bu sendikaların hepsi ortadan kalkacaktır.

Şimdi, sendika demek, sadece beş yıldızlı otellerde yemek vermek, yedi sekiz katlı binalar dikmek, ondan sonra grev ve lokavt yok; grev ve lokavtın olmadığı; yani, grev ve lokavt yapmayan bu sendikalar ne işe yararlar allahaşkına! Dolayısıyla, biz, kanunları çıkaralım...

Şimdi, sendikaların görevi okul yapmak değildir, sendikaların görevi, belki, kendi işçilerinin, kendi üyelerinin çocuklarına burs vermektir, doktora, mastır, yüksek lisans yaptırmaktır; yoksa, efendim Millî Eğitime katkı yapalım, işte, biz, yeterince yetiştiremiyoruz; dolayısıyla, sendikalarda biriken kaynakları da Millî Eğitime aktaralım. Böyle bir şey olamaz. Bu, sendikacılığın köküne kibrit suyu dökmedir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kaynak, daha önce yüzde 10'dur. Daha önce, bu oran yüzde 10, şimdi yüzde 25'e çıkarılmış. Bir müddet sonra, zaten, sendikalarda katılım da yok, sendikaların başkanları da değişmiyor; dolayısıyla, katılımın olmadığı bir yerde genel kurul kararları çok rahatlıkla alınabilecektir.

Bu konunun tekrar gözden geçirilmesinde yarar var; aksi takdirde, dediğim gibi, bu sendikalar, sarı sendika, sadece kamunun işyerlerinde olan sendikalardır. Şu anda sendikacılık sadece kamu işyerlerinde var, diğer işyerlerinde sendikacılık yok. Onun için, acil düzenlenmesi gereken ihtiyaç, sendikaların hayatiyetlerini devam ettirebilmek için, zayıf işkollarındaki sendikalara, mevcut kaynağı olan sendikalardan zayıf sendikalara kaynak aktarılmasıdır. Okul yapmak devletin görevidir, vatandaşın görevidir, gönüllü bağışlarla yapılabilir.

Şimdi, bir de şu hususa dikkatinizi çekmek istiyorum: "Yurtiçi ve yurtdışı afet döneminde..." Bu, bir duygu sömürüsüdür; çünkü, olay olduğu zaman, yurt dışında, yurt içinde afet olduğu zaman, efendim "sendikanın parası var, verin." Vermeyelim olmaz; çünkü, büyük bir afet var. Onun için, o afetlerde, işçiler, birer vatandaş olarak -sendika olarak değil kurum olarak değil- birer insan olarak gereken fedakârlıkları zaten yapıyorlar.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Türkiye'nin her yeri afet olmuş zaten!..

ERSÖNMEZ YARBAY (Devamla)- Sendika kaynaklarının bu şekilde başka yerlerde kullanılması uzun vadede işçi sendikalarının sonunu getirecektir; bunu ifade etmek istiyorum, takdirlerinize arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Yarbay, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SENDİKALAR KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR

KANUN TASARISI

MADDE 1.- 5.5.1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

8. Üyelik şartı aranmaksızın, nakit mevcutlarının % 25'ini aşmamak kaydıyla ve genel kurul kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim, sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmak, yurt içinde veya yurt dışında yangın, su baskını, deprem gibi tabii afetlerin vukuunda doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla afet bölgesinde konut, eğitim, sağlık veya rehabilitasyon tesisleri yapmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda bulunmak.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, AK Parti Grubu ve şahsı adına İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş... (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Ataş, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 850 sıra sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2821 sayılı Sendikalar Kanunu, sendikaların nakit gelirlerini kullanmalarına sadece Grev ve Lokavt Fonundan izin vermekte, diğer şekilde nakit gelirlerin kullanılmasına imkân tanımamaktadır. Hal böyle olunca, üye aidatlarından oluşan nakit gelirleri birikmekte ve önemli meblağlara ulaşmaktadır.

Görüştüğümüz tasarıyla, Sendikalar Kanunu değiştirilerek, sendika ve konfederasyonların biriken nakit gelirleriyle eğitim, sağlık, rehabilitasyon merkezleri ve spor tesisleri kurabilmeleri ve yurtiçi ve yurt dışında meydana gelebilecek tabiî afetlere yardım edebilmeleri sağlanmaktadır.

Sendikalar, nakit gelirlerinin yüzde 25'ini geçmemek üzere ve genel kurullarının onayıyla bahsi geçen tesisleri kurabilecek, bu tesislerin kurulabilmesi için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına aynî ve nakdî yardımda bulunabileceklerdir; yine, yurtiçi ve yurt dışında meydana gelen tabiî afetlere doğrudan katkı sağlayabilecekleri gibi, ilgili kamu kurum ve kuruluşları eliyle de yardımda bulunabileceklerdir.

Takdir edersiniz ki, tasarı hayırlı bir işe vesile olmaktadır. Özellikle okullaşma oranlarına ciddî derecede katkı sağlayacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; AK Partinin eğitime verdiği önem acil eylem planında şöyle ifade edilmektedir: "Sağlıklı bir toplum kurmanın en etkin yolunun eğitimden geçtiğinin bilincinde olarak bir yıl içinde ilk ve ortaöğretimde rehberlik etkin hale getirilerek, meslekî ve teknik eğitime ağırlık verilecek, eğitimin önündeki her türlü engel kaldırılacaktır."

Acil eylem planında da ifade edildiği üzere, hükümetimizin eğitimle ilgili çalışmalarına biraz değinmek istiyorum.

AK Parti İktidarının hazırladığı bütçeyle, tarihimizde ilk kez eğitime ayrılan pay ilk sıraya yerleşmiştir.

2003 yılı başında 150 öğrenciye 1 bilgisayar düşerken, bugün 64 öğrenciye 1 bilgisayar düşmektedir. 9 127 okulumuza internet götürülmüştür. Bu sayı, 2005 yılı sonunda 20 000'e ulaşacaktır.

AK Parti İktidarıyla, önceki yıl olduğu gibi 2004'te de, ilköğretim ders kitapları ücretsiz dağıtılmıştır.

Okula gönderilmeyen kız çocuklarına yönelik başlatılan haydi kızlar okula kampanyası çerçevesinde 75 000 kız çocuğu okula başlatılmıştır.

Yükseköğrenim bursları 45 YTL'den 110 YTL'ye çıkarılmıştır.

Eğitime yüzde yüz destek kampanyasıyla 470 okul, 219 ek bina, 8 093 derslik eğitim-öğretime kazandırılmıştır.

Değerli milletvekilleri, AK Parti Hükümeti olarak sivil toplum örgütlerimizi önemsiyoruz. Aynı duyarlılıkla bu alanda yapmış olduğumuz çalışmalar, sendika ve konfederasyonlarımızın daha etkin ve verimli çalışmalar ortaya koymalarına da zemin hazırlayacaktır.

Sendikalar, demokratikleşmenin, sosyal hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bu faaliyetlerin çok farklı alanlarda kurumsal bir biçimde ortaya konulması, uzun yıllardır sosyal ve kültürel hayatımızda varlıklarını sürdüren sendikalarımızın faaliyet alanlarını genişleteceği gibi, sosyal devlet anlayışına da büyük katkılar sağlayacaktır. Sosyal barışın korunmasında, toplumsal uzlaşmanın sağlanmasında ülkemizde sivil toplum örgütlerimiz içerisinde önemli bir yer tutan sendika ve konfederasyonlarımızın rolü büyüktür.

Yapılacak yasal düzenlemelerle, bu misyonun içerisinde, ekonomik alanda daha geniş bir alan oluşturacaktır. Bu alanın, okul, hastane, rehabilitasyon merkezleri, doğal afetler gibi toplumsal ihtiyaçların öncelikli olduğu alanlarda icra edilmesi sosyal devlet anlayışını pekiştireceği gibi, sivil toplum örgütlerimiz ile toplumun bütünleşmesine ciddî katkılar sağlayacaktır. Elbirliğiyle bu konuda atılması gereken adımları hep birlikte atmalı, çağdaşlaşmanın ve gelişimin temel göstergesi olan sosyal devlet anlayışının ülkemizde hak ettiği seviyelere gelmesinde gereken özveriyi ortaya koymalıyız.

Sonuçta, sahip olunan bu kaynaklar, milletimizin, halkımızın emeğinin bir ürünüdür ve yine, halkımıza, acil olan ihtiyaçlar konusunda hizmet olarak geri döndürülecektir.

Sendikalar, demokrasinin gelişiminde ve çalışma hayatımızda vazgeçilmez saygın birer unsurlardır. İşlev olarak daha kapsamlı, daha geniş bir alanda etkin rol üstlenmesi, sosyal hukuk devleti anlayışının toplumumuzda daha doğru, daha iyi anlaşılmasını da sağlayacaktır. Sivil toplum örgütlerimizin sosyal ve ekonomik alanlarda uzun yıllara dayanan tecrübe ve birikimlerini, içinde yaşadığımız toplumun huzur ve refahı için daha aktif bir şekilde kullanma imkânına sahip olması, toplumsal dönüşüm açısından oldukça önemlidir. Bu, ortak hedeflerin hayata geçirilmesinde, millet olarak sosyal dayanışmanın kültürel birlikteliğinin ilk ve en önemli adımları olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; refah ve mutluluk içerisinde yaşayan demokratik ve özgür bir toplum kurmanın ilk şartı, kuralların belirlenmesidir. Kuralsız bir yapı toplum düzenini ve devlet otoritesini barındıramayacağı gibi, eğitimsiz bir toplum da kuralların gerekliliğini anlayamaz ve hayatında uygulamaya geçiremez. Çağdaş ve sağlıklı bir toplum oluşturmanın temelinde, eğitimli ve donanımlı bireyler yetiştirmek yatmaktadır. Aksi takdirde, eğitimsiz bireylerin olduğu toplumlarda kuralsızlık hâkim olur ve kuralsızlığın olduğu yerde karmaşa olur, kuralsızlığın olduğu yerde tahakküm olur, kuralsızlığın olduğu yerde vurgun olur, soygun olur. Yaşadığımız ekonomik krizlerin, toplumsal çatışmaların temelinde yatan ana sebep budur.

AK Parti, iktidarda olduğu ikibuçuk yıllık süre içerisinde, bu toplumu özgür ve mutlu bir toplum haline getirecek hukukî düzenlemeleri yapmaya çalışmaktadır. Örneğin, Anayasa değişiklikleri, reform niteliğinde yasa değişiklikleri yapıyoruz. 19 uncu Dönemde 194, 20 nci Dönemde 226, 21 inci Dönemde 388 yasa çıkarılırken, 22 nci Dönemde, şu ana kadar, 528 yasa çıkarılmıştır. Bu yasalarla, ülkemizi çağdaş bir ülke haline getirmeye çalışıyoruz. Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde ve milletimizin hak ettiği temel hak ve özgürlükler ile demokrasi kriterlerini, sizlerin de desteğiyle, sosyal hayatımıza kazandırdık ve kazandırmaya devam ediyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bir hayale ulaşmak kolay olmuyor; on yıllarca önce yapılması gerekenleri ancak bugün yapabiliyoruz. Yaptığımız her reform, bu topluma büyüme olarak, eksi enflasyon olarak, artan millî gelir olarak geri dönüyor; yaptığımız her reform, bu topluma katılımcı demokrasi olarak dönüyor; yaptığımız her reform, bu topluma çağdaş yönetim olarak geri dönüyor. Bugün görüştüğümüz tasarı da daha önce yapılması gerekenlerdendir.

Sendikaların birikmiş nakitlerinin kullanılabilmesinin önünün açılması gerekiyordu. Önceki dönemde de gündeme gelmiş; ama, yasa çıkarılamamıştır. Dönemin partileri kısır çekişmelerinden kurtulup 4 maddelik bu tasarıyı geçirememişlerdir. Değişiklik yine bizlere nasip oluyor. Bu 4 maddelik tasarıyla, ülkemiz, yeni okullar, yeni hastaneler, yeni spor tesisleri kazanacaktır.

 Bu tasarının görüşmeleri sırasında söylenmeden geçilemeyecek bir söz daha vardır. İlgili bakanlığa devredilmek üzere eğitim, sağlık ve spor tesisleri kurulması, yurt dışındaki afet bölgelerine yardım edilmesi amacıyla, 2821 sayılı Kanunun değiştirilmesi, sendikalarımızın kendi teklifleridir ve dolayısıyla, takdire şayandır. Bu vesileyle, sendikalarımızı da duyarlılıklarından dolayı kutluyorum.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kimin verdiğini ben biliyorum.

MUSTAFA ATAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Çetin'in sözlerinin bir bölümünde söylemiş olduğu ifadelere katılmak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, bugüne kadar, vehme dayalı düşüncelerden çok çekmiştir ve ülkemiz, maalesef, bundan önceki dönemlerde kamplara bölünmüştür.

Bizim, Türkiye'yi bugüne getirmiş olduğumuz noktadaki gayretlerimizle, bu vehme dayalı düşüncelerden kendimizi kurtarmak ve birlik, beraberlik duygusu içerisinde, bu ülkeyi daha güzel günlere taşıyacak kanunları hep birlikte çıkarmak ve eğitime katkıda bulunan, bu ülkeye hizmet eden her kurum, kuruluş ve bireye teşekkür etmek borcumuzdur diye düşünüyorum.

Sözlerimi burada sona erdirirken, tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ataş.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Rahatsız mı oldun?! Tarikat, cemaat okullarını da aldırsana Millî Eğitim bünyesine! Onları da aldırsana Millî Eğitim bünyesine!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sendikalar da açabilir, özel okullar açabilir. Zaten, Bakan açıkladı; yani, bir mâni yok.

BAŞKAN - Lütfen, karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.

Madde üzerinde, şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya; buyurun.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın İzzet Çetin, 1 inci madde üzerindeki kaygılarını dile getirdi. Bunun üzerine, Sayın Bakanımız, çıktı, cevap verdi, Sayın İzzet Çetin'in düşündüğü gibi olmadığını söyledi; ancak, ben, bir hukukçu olarak, Sayın Çetin'le aynı kaygıları taşıyorum. Sadece, şekil ve kanun tekniği açısından yapacağım konuşmamı.

Sayın Bakan dedi ki: "Devretmek için genel kurul kararı gereklidir." Burada gerekli olan genel kurul kararı, sendikanın, ilgili bakanlıklara devretmek üzere, eğitim, sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurması konusundadır; yani, genel kurul kararı, sadece devretme konusunda değil veya devretme konusunda genel kurul kararı aranmıyor burada veya öyle anlaşılıyor. Bir anlaşmazlığa da sebep olabilir bu metin. Buradaki genel kurul kararı... Yani, sendika bu tesisleri kurmaya karar verdiğinde, ben bu tesisleri kurdum dediğinde, bu tesisler bakanlığa devredilmek zorunda oluyor. Buradaki genel kurul kararı, devretmek üzere bunları inşa etmek veya kurmaktır. Genel Kurul kararında aranması gereken özellik şudur: Ben bu tesisleri ilgili bakanlığa devretmek üzere kurayım... Yani, kurmaya başladığında da, sonuç itibariyle, bu tesislerin bakanlığa devredilmesi sonucu çıkıyor, yoksa, Sayın Bakanın dediği gibi... İşte, ben bunları kurayım; ama, daha sonradan genel kurul kararı alırım ve bunu devrederim, genel kurul kararı olmazsa da devredilmez, benim uhdemde kalır şeklinde anlaşılan bir açıklama yaptılar. Bu açıklamaya katılmak mümkün değildir. Yasa tekniği açısından anlaşılan budur. Eğer, öyle bir niyet yoksa, yani, devir konusunda genel kurul kararı aranıyorsa, bu madde düzeltilmelidir. Sayıldıktan sonra, genel kurul kararıyla tesis edilen, inşa edilen tesisler devredilebilir şeklinde düzeltilmelidir diye düşünüyorum.

Bunu arz etmek üzere, bu görüşlerimi bildirmek üzere söz aldım. Yani, bu şekliyle, niyet, Sayın Bakanın söylediği gibi olsa bile, o sonuç çıkmıyor bu maddeden. En azından, karışıklığa mahal verir, uygulamada çok büyük sorunlar yaratır diye düşünüyorum. O niyetle yapılmış bir madde ise, bu madde metninin tekrar gözden geçirilerek, benim söylediğim şekilde düzeltilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaya.

Sayın Erdöl, buyurun.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, bir düzeltme yapmak gerekiyor. Şöyle ki: Biraz önce, hatip, bu kanunun işveren sendikalarının baskısıyla gündeme alelacele getirildiğini söyledi. Buna ben katılmıyorum; çünkü, Komisyonumuza, Hükümetimiz zamanında sevk edilen ve bekleyen hiçbir tasarı yoktur, bundan önce bekleyen hiçbir tasarı yoktur; sırayla hepsini gündeme almaktayız. Bunu ifade etmek istiyorum.

Bu kanunun hazırlanışı sırasında destek veren AK Parti Grubuna ait komisyon üyelerimize ve Cumhuriyet Halk Partili komisyon üyelerimize teşekkür ediyorum. Bu meyanda, gerek işçi gerek memur gerek işveren sendikalarının da yaptığı katkılara teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 2821 sayılı Kanunun 44 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

33 üncü maddenin birinci fıkrasının (8) numaralı bendi bu madde hükümlerinden istisnadır.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum.

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/989) (S. Sayısı: 861)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Teklifin görüşülmesi ertelenmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemde sıralı diğer işlerde de komisyonların bulunamayacağı görüldüğünden, alınan karar gereğince, Türkler ile Ermeniler arasındaki tarihî ilişkiler konusundaki genel görüşme önergelerinin öngörüşmelerini yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Nisan 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma saati: 21.20