DÖNEM:
22 CİLT: 80 YASAMA YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
82 nci Birleşim
12 Nisan 2005 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II.- GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Muş Milletvekili Seracettin
Karayağız'ın, suyun, ülkelerin kalkınmasındaki rolüne ve memleketimizdeki su kaynaklarının
korunmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in,
Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol dolum tesislerindeki sızıntının
yarattığı çevre kirliliğine ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un cevabı
3.- Kütahya Milletvekili Alaettin
Güven'in, vefatının 417 nci yıldönümünde Mimar Sinan'ın sanatçı kişiliğine ve
eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Konya Milletvekili Nezir
Büyükcengiz'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/280)
2.- Niğde Milletvekili Erdoğan Özegen'in
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/281)
3.- Kilis Milletvekili Veli Kaya'nın Çevre
Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/282)
4.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar Kanunu Hükümlerine İstinaden
Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme İzni Kaldırılan Türkiye İmar
Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir
Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/334) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/283)
5.- Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin'in,
Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Teklifinin (2/96) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/284)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 32
milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım alanlarına etkisinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/275)
2.- Ordu Milletvekili İ. Sami Tandoğdu ve
21 milletvekilinin, ziraî mücadele ilaçlarının doğru biçimde kullanımının
sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276)
3.- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali Topuz, İzmir Milletvekili K.
Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk Koç'un, Ermeni soykırımı iddialarına
karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin
önergesi (8/20)
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (1/913) (S. Sayısı: 722)
4.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S.
Sayısı:850)
5.- Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/989)
(S. Sayısı: 861)
6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet
Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867)
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4887)
2.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
TMSF'nin el koyduğu mallara,
TMSF tarafından el konulan özel bir radyo
ve televizyon kuruluşuna,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4989, 4990)
3.- Balıkesir Milletvekili Sedat PEKEL'in,
ihalelerdeki yolsuzluk iddialarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4996)
4.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in,
görevden alınan TEDAŞ Genel Müdür Yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/4997)
5.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, tıp
fakültesi mezunu olmayan asistanların özlük haklarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5002)
6.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
diyaliz teknikerliğinin bir meslek olarak kabulüne ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5003)
7.- Uşak Milletvekili Osman
COŞKUNOĞLU'nun, Türk Telekom AŞ ile Microsoft yetkilileri arasında bir anlaşma
yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın
cevabı (7/5005)
8.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
askerî mahkemelerde basın mensuplarına uygulanan akreditasyona ilişkin sorusu
ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı (7/5006)
9.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün
işsizlik sigortası fonuna ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5039)
10.- Ankara Milletvekili Muzaffer R.
KURTULMUŞOĞLU'nun, olası bir deprem için alınan tedbirlere ve deprem
sigortasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
ERGEZEN'in cevabı (7/5053)
11.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Gemlik-Karacaali Köyünün elektrik sorununa ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5064)
12.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, enerji operasyonunda tutuklanan EÜAŞ Genel Müdür Yardımcısına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı
(7/5068)
13.- İstanbul Milletvekili Berhan
ŞİMŞEK'in, idareci kadrolarında yapılan değişikliklere ve duble yol
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in
cevabı (7/5091)
14.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, yapılması planlanan Saray-Kırklareli devlet karayoluna ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5120)
15.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Bozüyük-Adapazarı karayoluna, Bozüyük ve Bilecik için çevre yolu yapılıp
yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in
cevabı (7/5122)
16.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
duble yol çalışmalarına ve Bolu Otoyol Geçiş Tüneli için yapılan harcamaya
ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5123)
17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Avrupa Anayasası Nihai Senedinin bir maddesinde yer alan Kıbrıs'la ilgili
bildiriye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah
GÜL'ün cevabı (7/5127)
18.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
Diyanet İşleri Başkanlığının hac organizasyonuna ve özel bir seyahat şirketine
yönelik iddialara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı
(7/5128)
19.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
yerel yönetimlerin Hazineye olan borçlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali
BABACAN'ın cevabı (7/5134)
20.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, bazı sektörlerdeki gizli işsizlik oranına ve alınacak önlemlere
ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/5136)
21.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
yeniden çalışmaya başlayan emekliden "Sosyal Güvenlik Destek Primi"
kesilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5138)
22.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
felçli hastaların idrar sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/5139)
23.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün,
Köroğlu Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/5143)
24.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
SSK hastanelerinin devri ile ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5171)
25.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
patates siğili hastalığı nedeniyle ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5172)
26.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
SSK depolarında bekletildiği iddia edilen ilaçlara ve sorumlularına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5174)
27.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, SSK'lıların ilaç ihtiyacının serbest eczanelerden karşılanmasının
sonuçlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5175)
28.- Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE'nin, Yalova-Termal'de bulunan Ruhsal Rehabilitasyon Merkezinin ne zaman
hizmete açılacağına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/5182)
29.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri
SAYGUN'un, İstanbul Atatürk Havalimanındaki bagaj kontrollerine ve bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5191)
30.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
kapatılan Sinop Radar Üssüne ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi
GÖNÜL'ün cevabı (7/5194)
31.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Ordu İlindeki dip trolü avcılığına ilişkin sorusu ve Tarım ve
Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5195)
32.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in,
özelleştirme programındaki kuruluşlarda geçici statüde çalıştırılacak personele
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
ŞAHİN'in cevabı (7/5198)
33.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Mercedes Benz şirketi ile ilgili soruşturma sürecine ve bazı iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/5204)
34.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Batman TPAO Rafinerisine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/5239)
35.- Ankara Milletvekili Zekeriya
AKINCI'nın, Batıkent'in hastane ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5243)
36.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
SSK hastanelerinin depolarında bekletildiği iddia edilen ilaçlara ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5244)
37.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
ÖZKAN'ın, Antalya Tıp Fakültesi Hastanesinde bir hastanın ölümüne ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5246)
38.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
SSK'ya ait hastanelerin devriyle ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5249)
39.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Ankara Numune Hastanesi Hariciye Servisindeki ölümlere ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5253)
40.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Adana'da hastanelere kabul edilmeyen bir hastanın ölümüne ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5254)
41.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya İl merkezindeki bir binanın kullanım şekline ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5255)
42.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır'da meydana gelen uçak kazasına yönelik soruşturmaya ve
ödenen tazminata ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/5265)
43.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, Diyarbakır-Hani İlçesindeki Askerlik Şubesinin başka bir ilçeye
nakline ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi GÖNÜL'ün cevabı
(7/5266)
44.- Diyarbakır Milletvekili Mesut
DEĞER'in, orman vasfını kaybetmiş bazı tarım arazilerine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/5268)
45.- Edirne Milletvekili Rasim ÇAKIR'ın,
tarihî Edirne-Tunca Köprüsüne ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/5269)
46.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Niğde-Bor-Bahçeli Kasabasındaki Antik Roma Havuzu ve Tyana Kenti çevre
düzenleme çalışmalarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un
cevabı (7/5297)
47.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
Niğde SSK Hastanesinin kapatılacağı iddialarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı
Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/5303)
48.- Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın,
heyet raporuna bağlı reçetelerin yazımına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/5304)
49.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın,
görevde yükselme sınavı sonucu merkeze ve taşra teşkilatına yapılan atamalara
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5311)
50.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
YAKA'nın, Fethiye Devlet Hastanesinin özürlü raporları konusunda
yetkilendirilip yetkilendirilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/5392)
51.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Akseki'ye bağlı Gümüşdamla ve Kuyucak yolunun asfaltlanma çalışmalarına
ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5397)
52.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Akseki İlçesine bağlı bazı köylerin bağlantı yolunun tamamlanamama
nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı
(7/5398)
53.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
gübrenin çiftçiye ve tüketiciye maliyetine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5399)
54.- Malatya Milletvekili Muharrem
KILIÇ'ın, Köy Hizmetlerine ait bölge müdürlüklerinin yer tespitine ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5459)
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
beş oturum yaptı.
Oturum Başkanı ve TBMM Başkanvekili Sadık
Yakut, Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak sevdasında yaşamlarını
yitiren başta polisler olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine
ve yakınlarına başsağlığı dileyen bir konuşma yaptı.
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Kanser
Haftasına ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
Eskişehir Milletvekili Muharrem
Tozçöken'in, Türk Polis Teşkilatının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilatın
içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmasına İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu,
Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt istasyonu
kurulmasının getireceği yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara
ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,
Cevap verdi.
Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin
(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 31
milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde
oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin
araştırılarak (10/273),
İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23
milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak
nedenlerinin tespiti ve (10/274),
Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Açıklandı.
(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda açık bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe
Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak seçildi.
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının (1/846) (S. Sayısı: 646) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının (1/969) (S. Sayısı: 851) tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlandı; 1 inci maddesinin oylanmasından önce istem
üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 12 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.05'te son verildi.
|
|
Sadık Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram Özçelik |
|
Türkân Miçooğulları |
|
Burdur |
|
İzmir |
|
Kâtip
Üye |
|
Kâtip
Üye |
|
|
|
No.: 112 |
II.- GELEN KÂĞITLAR
8 Nisan 2005 Cuma
Tasarılar
1.- Bankacılık Kanunu
Tasarısı (1/1007) (Adalet; Avrupa Birliği Uyum; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 4.4.2005)
2.- Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu Tasarısı (1/1008) (Adalet; Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.4.2005)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve
Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/952) (S. Sayısı: 852) (Dağıtma
tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Lübnan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte
Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/972) (S. Sayısı: 854) (Dağıtma tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti
ile Amerika Devletleri Örgütü Genel Sekreterliği Arasında Çerçeve İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/983)
(S. Sayısı: 856) (Dağıtma tarihi: 8.4.2005) (GÜNDEME)
No.: 113
11 Nisan 2005 Pazartesi
Raporlar
1.- Tokat Milletvekili
Zeyid Aslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/524) (S. Sayısı: 742'ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/525) (S. Sayısı: 743'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
3.- Mersin Milletvekili
Hüseyin Güler'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/527) (S. Sayısı: 744'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
11.4.2005) (GÜNDEME)
4.- Kocaeli Milletvekili
Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/528) (S. Sayısı: 745'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
5.- İstanbul Milletvekili
Memduh Hacıoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İstanbul Milletvekili Memduh
Hacıoğlu'nun İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/549) (S. Sayısı: 746'ya 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
6.- Antalya Milletvekili
Deniz Baykal'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/557) (S. Sayısı: 747'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
11.4.2005) (GÜNDEME)
7.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/560) (S.
Sayısı: 748'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
8.- Tokat Milletvekilleri
Orhan Ziya Diren ile Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine
Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Tokat Milletvekilleri Orhan Ziya Diren
ile Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı
(3/574) (S. Sayısı: 749'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
9.- Konya Milletvekilleri
Hasan Anğı, Remzi Çetin, Kerim Özkul, Mehmet Kılıç ve Muharrem Candan'ın Yasama
Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve
Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/584) (S. Sayısı: 750'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
10.- Tokat Milletvekili
Mehmet Ergün Dağcıoğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Adana Milletvekili Ziya Yergök ve 6
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/594) (S.
Sayısı: 751'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
11.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya
ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/624)
(S. Sayısı: 767'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
12.- Ordu Milletvekili
İdris Sami Tandoğdu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/625) (S. Sayısı: 768'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005)
(GÜNDEME)
13.- Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/626) (S. Sayısı: 769'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
14.- Afyonkarahisar
Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve
İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/627) (S.
Sayısı: 770'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
15.- Sivas Milletvekili
Orhan Taş'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/629) (S. Sayısı: 771'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
16.- Niğde Milletvekili
Mahmut Uğur Çetin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/630) (S. Sayısı: 772'ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
17.- Karabük Milletvekili
Mehmet Ceylan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/631) (S. Sayısı: 773'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
18.- Karabük Milletvekili
Ali Öğüten'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/632) (S. Sayısı: 774'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
19.- Karabük Milletvekili
Hasan Bilir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/633) (S. Sayısı: 775'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
20.- Çorum Milletvekili
Ali Yüksel Kavuştu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/634) (S.
Sayısı: 776'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
21.- Adana Milletvekili
Tacidar Seyhan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/636) (S. Sayısı: 777'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
11.4.2005) (GÜNDEME)
22.- Karabük Milletvekili
Mehmet Ceylan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/637) (S. Sayısı: 778'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
23.- Kütahya Milletvekili
Soner Aksoy'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/638) (S. Sayısı: 779'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
24.- Mersin Milletvekili
Vahit Çekmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/639) (S. Sayısı: 780'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005)
(GÜNDEME)
25.- Mardin Milletvekili
Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Yılmaz Kaya ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/640) (S. Sayısı: 781'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
26.- Konya Milletvekili
Halil Ürün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu ve 4 Milletvekilinin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/642) (S. Sayısı: 782'ye 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
27.- Karabük Milletvekili
Ali Öğüten'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/643) (S. Sayısı: 783'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
28.- Mardin Milletvekili
Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Antalya Milletvekili Atila Emek ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133
üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/573) (S. Sayısı: 784'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
29.- İzmir Milletvekili
Muharrem Toprak'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine
Göre Rapora İtirazı (3/628) (S. Sayısı: 785'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
11.4.2005) (GÜNDEME)
30.- Avrupa İmar Kalkınma
Bankasının Kuruluş Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/976) (S.
Sayısı: 855) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
31.- Gelir İdaresi
Başkanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/989) (S. Sayısı: 861) (Dağıtma tarihi: 11.4.2005) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, Cumhurbaşkanının onaylamaması nedeniyle vekâleten veya tedviren
görev yapan bürokratlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4977)
2.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunca Başbakanlık ve
ilgili bakanlıklara gönderilen inceleme raporlarına ve cevaplandırılmayan soru
önergelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4979)
3.- İstanbul Milletvekili
Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, bürokrat atamaları ve yolsuzlukla mücadeleye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4981)
4.- İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, kamuoyunda "öğrenci affı" olarak bilinen kanun
teklifine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4983)
5.- Uşak Milletvekili
Osman COŞKUNOĞLU'nun, e-Devlet Projesinde kullanılacak yazılım programlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4985)
6.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, TMSF tarafından el konulan ruhsatsız bir villanın satışına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4986)
7.- Antalya Milletvekili
Osman KAPTAN'ın, TMSF'nin el koyduğu taşınmaz malların satışına ve Devletin
zararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4987)
8.- İstanbul Milletvekili
Emin ŞİRİN'in, bir hukuk bürosuna verilen işlere ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4993)
9.- Balıkesir
Milletvekili Orhan SÜR'ün, Kayseri ve Civarı Elektrik A.Ş. ye bazı ayrıcalıklar
tanındığı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4994)
10.- Balıkesir
Milletvekili Orhan SÜR'ün, bazı davaların özel hukuk bürolarına takip
ettirilmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4995)
11.- Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, yükseköğretim kurumlarındaki ikinci öğretim öğrenci katkı
paylarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4998)
12.- Uşak Milletvekili
Osman COŞKUNOĞLU'nun, Microsoft Firmasıyla anlaşma ve protokol imzalanıp
imzalanmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4999)
13.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, inşaat sektörü ile ilgili harçlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5007)
14.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, DTP Genel Başkanının yolsuzluklarla ilgili
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5015)
15.- Antalya Milletvekili
Atila EMEK'in, enerji ihalelerindeki yolsuzluklarla ilgili bazı iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5016)
16.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, internet kafelere ve uygulanan vergi oranına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5018)
17.- Mersin Milletvekili
Şefik ZENGİN'in, Muş-Malazgirt İlçesinde hayvanlara kötü muamelede bulunulduğu
iddiasına ve İlçe Belediye Başkanının beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5020)
18.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, gerçek ve tüzel kişilere kullandırılan kamu kaynaklı
kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5022)
19.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, iç ve dış borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5023)
20.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5026)
21.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, BOTAŞ'a yönelik bazı iddialara ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5027)
22.- Burdur Milletvekili
Ramazan Kerim ÖZKAN'ın, Burdur-Gölhisar Devlet Hastanesinin uzman doktor
ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5030)
23.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Kumluca-Sarnıç Tepesinde yapılan maden arama
çalışmalarına yönelik soru önergesine verilen cevaba ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5037)
24.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, armağan silahların envanter kayıtlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5047)
25.- Tekirdağ
Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, ÖTV'deki artışın bağcılık ve şarapçılıkta
yaratacağı etkilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5048)
26.- İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, e-Devlet Projesinde kullanılacak yazılım programına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5052)
27.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın bazı enerji projeleri hakkındaki
raporunun hazırlayıcılarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5065)
28.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay'ın enerji santrali projeleri hakkındaki
raporuna ve enerji sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5066)
29.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Sayıştay Raporundaki öneriler üzerine yapılan
işlemlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5067)
30.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul'da yasal olmayan bazı yapıların yıkımına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5069)
31.- İstanbul
Milletvekili Hasan AYDIN'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının Moskova
gezisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5072)
32.- Denizli Milletvekili
Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Ankara Atatürk Eğitim Hastanesi Başhekim Yardımcılığına
yapılan atamaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5085)
33.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, Dalaman Havaalanının kış aylarında da uluslararası
uçuşlara açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5089)
34.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Dünya Bankası destekli Tarımda Reform ve Uygulama Projesine
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5096)
No.: 114
12 Nisan 2005 Salı
Rapor
1.- Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in; Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Adalet Komisyonları Raporları (2/386) (S. Sayısı: 867) (Dağıtma tarihi:
12.4.2005) (GÜNDEME)
Genel Görüşme Önergesi
1.- Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu Adına, Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Ali TOPUZ,
İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL ve Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Ermeni
soykırımı iddialarına karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması konusunda Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme
açılmasına ilişkin önergesi (8/20) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2005)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL ve 32 Milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım alanlarına
etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/275) (Başkanlığa geliş tarihi:
6.4.2005)
2.- Ordu Milletvekili
İdris Sami TANDOĞDU ve 21 Milletvekilinin, zirai mücadele ilaçlarının doğru
biçimde kullanımının sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.05
12 Nisan 2005 Salı
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşimini
açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını,
teknik personel aracılığıyla, 5 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 15.11
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.22
BAŞKAN : Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER : Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
III.- YOKLAMA
BAŞKAN - Birinci Oturumda
yapılan yoklama sonucunda toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden
yoklama yapacağım ve toplantı yetersayısını arayacağım.
Yoklama işlemi için 3
dakikalık süre veriyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Sayın Başkan, süre doldu.
BAŞKAN- Sürenin dolduğunu
iddia edip; burada bulunan arkadaşlardan acaba sisteme girmeyenler varsa,
toplantıda var mı sayılıyorlar yok mu sayılıyorlar Sayın Yetenç?
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Yok sayılırlar.
BAŞKAN- Lütfen...
Lütfen... Yok sayılmazlar. Lütfen, yerinize oturunuz.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Süre doldu, Sayın Başkan; neyi bekliyoruz?
BAŞKAN- Şu anda olduğunuz
halde yok kabul ediyorsunuz kendinizi, öyle mi?
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Evet, gayet doğal.
MEHMET BEŞİR HAMİDİ
(Mardin)- CHP'nin varlığıyla yokluğu bir!
BAŞKAN- Mesela,
zatıâlinizin işaretini arayacağım burada.
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Evet, gayet doğal; demokratik hakkımı kullanıyorum.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Sayın Başkan, sonucu açıklayın.
BAŞKAN- Genel
Kuruldasınız, yok kabul ediyorsunuz; olmaz öyle şey! Lütfen...
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Yanlış iş yapıyorsunuz.
BAŞKAN- Sayın Yetenç,
hukukçusunuz, Genel Kuruldasınız ve kendi kendinizi yok kabul ediyorsunuz;
böyle bir şey kabul edilebilir mi hukuken?
MUSTAFA ERDOĞAN YETENÇ
(Manisa)- Evet, demokratik hakkımı kullanıyorum Sayın Başkan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Süre doldu, Sayın Başkan.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, süre doldu, neyi bekliyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz,
sulama ve tarım konusunda söz isteyen Muş Milletvekili Seracettin Karayağız'a
aittir.
Sayın Karayağız, buyurun.
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Muş
Milletvekili Seracettin Karayağız'ın, suyun, ülkelerin kalkınmasındaki rolüne
ve memleketimizdeki su kaynaklarının
korunmasının önemine ilişkin gündemdışı konuşması
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; suyun, ülkelerin kalkınmasındaki
rolü konusunda şahsım adına gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Konuşmama
başlamadan önce, sizleri ve televizyonları başında bizleri izleyen saygıdeğer
vatandaşları saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Su, hayatın vazgeçilmez
unsurudur. Canlıların yaşayabilmesi için de, tarımsal üretim için de, sanayi
için de, medenî bir hayat için de su, olmazsa olmazdır. Su, dünyada yaşayan tüm
canlıların hayat kaynağıdır. Bu vesileyle, su kaynaklarının bugünkü durumuna,
kullanımına, geleceğine ve suya dayalı projelere biraz değinmek istiyorum.
Gelişmiş ülkelerin hemen
hepsi su zengini ülkelerdir. Gelişmişliklerinin sırrı da, büyük ölçüde bu
zenginliklerinde yatmaktadır. Özellikle Avrupa ülkelerine baktığımızda, bol su
kaynaklarıyla ve aldıkları yağış miktarlarının fazlalığıyla dikkati çekerler.
Ülkemizdeki gelişmişlik durumlarına baktığımızda da, aynı şekilde, bol yağış
alan ve su kaynağı olup da bundan istifade eden bölgelerimizin kalkınmışlıkta
ileri fırladığını görürüz.
Gelişmiş dünya
ülkelerinin birçoğu, suya dayalı projelerini 1960-1970'li yıllarda
tamamlamışlar ve bugünkü seviyeyi yakalamışlardır.
Sürdürülebilir bir
kalkınmanın ve tarımsal üretimde verimi artırmanın itici gücü olan su,
yoksullukla mücadelenin de temel unsurudur.
Değerli milletvekilleri,
gelişmiş ülkelerin zengin, geri kalmış ülkelerin de kıt su kaynaklarına sahip
olması gerçeğini bir kenara bırakarak, geri kalmışlığımızın nedenini ideolojik
söylemlerle izah etmeye kalkarsak, yerimizde saymaya ve gelişmiş ülkelerin
peşinden koşmaya devam ederiz. Üçte 2'si sularla kaplı olan dünyamızın ancak
yüzde 2,5'i tatlısu kaynaklarıdır. Bu oranın zamansal ve mekânsal dağılımı da
eşit değildir; yani, bazı bölgeler çok fazla miktarda suya sahipken, bazı
bölgelerde de su kıtlığı çekilmektedir.
Bir de, bu kaynakların
sanayi atıklarıyla kirletilmesi ve özellikle tarımsal alanda suyun hatalı
kullanılması sebebiyle su kaynaklarında sürekli azalma görülmektedir. İşte, bu
nedenle, gelecek yirmibeş yıl içerisinde bu süreç devam ederse, şu anda su
sıkıntısı çeken 1,3 milyar kişinin iki katına çıkacağı tahmin edilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
ülkemiz, güneydeki komşularına bakıldığında su zengini bir ülke gibi görünse
de, dünya standartları açısından bakıldığında su fakiri bir ülke konumundadır
ve olan kaynakları da kullanamamaktadır. Bir ülkenin su zengini olabilmesi
için, kişi başına düşen su miktarı en az 10 000 metreküp olmalıdır. Halbuki,
ülkemizde bu rakam 1 430 metreküp
civarındadır. Birçok bölgemizin aldığı yağış oranının azlığı da dikkate alınırsa,
suyun ve tarımsal sulamanın önemi çok açık olarak kendini gösterecektir.
Türkiye'nin, bugün,
kalkınması da, kırsal kesimde yaşayanların refah seviyesini yükseltmesi de,
tarımsal üretimde verimliliğin artırılması da, su kaynaklarının korunmasına ve
bunların etkili ve ekonomik olarak kullanılmasına bağlıdır. Bunun yolu da,
tarımsal sulamalarda modern sulama sistemlerinin kullanımından ve sulama
bilincinin geliştirilmesinden geçmektedir. Ülkemizde suyun bu denli azlığına
rağmen, bilgisizlikten dolayı, tarımsal sulamalarda, bitkilerin ihtiyacının 2-3
katı fazla su verildiği bilinen bir gerçektir.
Ülkemizde, yerüstü su
kaynakları sanayiciler tarafından kirletildiği için, çiftçiler, haklı olarak,
yeraltı su kaynaklarına yöneliyorlar; bu da, yeraltı su rezervlerinin giderek
azalmasına yol açıyor. Bir örnek olarak söylemek gerekirse; onbeş yirmi yıl
önce 20-25 metreden su çekilen bölgede, bugün, ancak, 180-200 metreden su
çekilebilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
konu su olduğuna göre, 1 500 kilometrekarelik bir ovası ve içinden geçen 2
nehir ve 10'dan fazla dere olduğu halde, en geri kalmış il olan Muş'tan, yani,
ilimden söz etmeden geçemeyeceğim.
Daha önce rantabl
olmayan, gerçekleşmesi yılları alacak projelerin sadece lafı edilmiş ve ovamız,
öylece, suya hasret kalmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Karayağız.
SERACETTİN KARAYAĞIZ
(Devamla) - Biz, onun yerine, çok daha ucuza, kısa zamanda gerçekleşebilecek,
dereler üzerine göletler projesini gündeme getirdik. Bu yıl, konum ve zemin
olarak müsait olan bir yere, bir dere üzerine bir gölet yapımının başlayacağı
müjdesini, Sayın Enerji Bakanımız ve Devlet Su İşleri Genel Müdürümüzden almış
bulunmaktayız. Bu müjdeyi hemşerilerime verirken, Sayın Bakanıma ve Genel
Müdürüme buradan teşekkürü bir borç biliyorum.
Ayrıca, ilkbaharda
taşkınlara sebebiyet verip, ovamızın ve onlarca köyümüzün su altında kalmasına
neden olan Karasu Nehrinin de ıslah çalışmalarına başlanacağını ve Bulanık
Ovamızı sulayacak olan Hınıs Ulusu Sulamasının kanal çalışmalarına hız
verileceğini de müjdelemek istiyorum. Ümit ediyoruz ki, yılların ihmali, AK
Parti Hükümeti döneminde son bulacak, bu konuda önemli yatırımlar olacak ve
Türkiye'nin üçüncü büyük ovası susuz ve suya hasret konumdan kısa sürede
kurtulacaktır.
Saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Karayağız.
Gündemdışı ikinci söz,
Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol dolum tesislerinin yarattığı
çevre kirliliği hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'e aittir.
Sayın Çekmez, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Mersin
Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in Karaduvar Mahallesinde bulunan petrol
dolum tesislerindeki sızıntının yarattığı çevre kirliliğine ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali
Coşkun'un cevabı
VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Karaduvar'da yer alan petrol
dolum tesislerindeki sızıntının yeraltı sularına karışarak tüm çevreyi etkisi
altına alması sonucu bölgede yaşanan büyük çevre kirliliğine dikkatinizi çekmek
üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
petrol rafinerisi, petrol dolum tesisleri, LPG dolum tesisleri ve boru
hatlarının yoğunluk kazandığı Mersinimizin Karaduvar Mahallesinde yaşananlar,
sorumsuzluğun, tedbirsizliğin ve duyarsızlığın doğal bir sonucu olarak
karşımıza çıkmıştır. Bu durum, görevli ve yetkili kurumların organizasyonuyla
kolayca engellenebilecekken, bugün pek çok insanımızı ve çevreyi
etkileyebilecek boyutta bir felakete dönüşmüştür; bölgemiz halen çok büyük risk
altındadır.
Bugün Karaduvar'da
yaşayan 20 000 vatandaşımız, ihmal edilmenin, vatandaş olarak sesini
duyuramamanın sıkıntısını derinden duymaktadır. Buradaki insanlarımız, yaşamak
zorunda oldukları bu olumsuz çevre şartlarıyla bir nevi cezalandırılmıştır.
Karaduvar Mahallesinde
yer alan su kirliliğini araştırmak amacıyla defalarca incelemeler yapılmış,
yapılan bu incelemeler sonucunda yeraltı suyunda petrol türevleri olduğu, çok
yüksek tuzlu sular kategorisine girdiği, suda yapılan analiz neticesinde gaz
kokusu olduğu kesinlik kazanmış olmasına rağmen, maalesef, yetkililerce çözüme gidilememiştir. Söz
konusu raporlardan sadece biri olan 17 Şubat 2004 tarihli raporda, arazide
yapılan incelemelerde, çevre seralardaki bitkiler ve tulumba sularının
incelenmesi sonucunda, örneklerin tümünün petrol kokulu, sarı renkli,
elektriksel iletkenliği, tuzluluğu ve sertliğinin son derece fazla olduğu,
ayrıca yapılan arazi gözlemlerinde, seralardaki bitkilerin kuruduklarının
görüldüğü, bu kirliliğin anayoldan iç kesimlere göre daha da arttığının altı
çizilmiştir.
Değerli milletvekilleri,
bu bölgede oluşan kirliliği dar bir alanda düşünmememiz gerekir. Petrol
sızıntısı, yeraltı suyuyla karışarak denize, sızma yoluyla zamanla toprağa ve
atmosfere, sulama yoluyla mahsule yayılmaktadır. Bu bölgenin ürünleri geçmiş
yıllarda bir övünç kaynağı olarak pazara sunulurken, bugün bölgedeki üretimin
büyük zarar görmesi söz konusudur. Meydana gelen bu kirlilik nedeniyle, birçok
insan, maddî ve manevî zarar görmüştür ve görmektedir.
Şimdi, siz değerli
arkadaşlarıma soruyorum: Yaşadığınız cadde ve sokaklarda adım başı bir tankerle
karşılaşsanız, akşamları evinizin balkonuna çıktığınızda kükürtdioksit
solusanız, acaba, nasıl bir ruh halinde olurdunuz? İşte, Karaduvar
Mahallesinde, 2 965 hanede yaşayan 20 000 vatandaşımız, bu şartlarda yaşamak
zorunda bırakılmıştır. Denizi, havası, suyu ve toprağı kirlenmiş bu bölgedeki
insanların sesinin artık duyulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri,
dolum tesisleriyle yıllardır gündemde olan Karaduvar Mahallemiz, geçen yıl
Ataş'ta çıkan o korkunç yangınla hem Türkiye'nin hem de dünyanın gündemine
taşınmıştır. 52 saatte denetim altına alınabilen bu felaket, dikkatlerin
yeniden Karaduvar'a yönelmesine neden olmuştur.
Yangın üzerine birçok
açıklama yapılmış ve önlemlerin daha da artırılacağı söylenmiştir. Önlemlerin
alınması tabiî gerekli; ancak, süregelen bu kirliliğin bitirilmesi ne zaman
olacaktır? Türkiye'nin akaryakıt ihtiyacının 10 000 000 tonunun depolandığı
Mersin'in ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu burada sizlere bir kez
daha hatırlatmak istiyorum.
Çok önemli bir coğrafyada
yer alan ilimiz birçok alanda atılım yapmak üzere harekete geçmişken -bu
hamlelerin en önemlilerinden biri de turizmdir- meydana gelen bu olaylar,
bizlerin bu atılım hamlelerine sekte vuruyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, devam
edin.
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
Değerli milletvekilleri, Karaduvar Mahallemizde ekolojik bir yıkım yaşanıyor.
Toprağın altını kirli bir ağ gibi saran borulardan tüm mahallenin sularına
petrol ve türevlerinin bulaştığı, herhangi bir kuyuya kibrit çakıldığında
yandığı biliniyor. Karaduvar'da yaşayanlar, artık, temiz bir hava ve temiz bir
çevrede yaşamak istiyor.
Mevcut petrol
tesislerinin birbirine çok yakın olması, son yangın felaketinde durumun
ciddiyetini bizlere bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle, uygun yer temini ve
güvenlik önlemleri oluşturulmadan yeni tank bölgesi yapımına kesinlikle izin
verilmemelidir.
Son zamanlarda açılan
petrol tesislerinde yükleme-boşaltma yapan kara tankerlerinin sayısı bazı
günlerde ortalama 1 000 rakamlarına ulaşmaktadır. Karaduvar'da mevcut olan yol,
bu korkunç boyutta ve tehlike arz eden trafiği kaldırabilecek kapasitede
değildir.
Buradan sayın yetkilileri
uyarıyorum. Bu bölgede zincirleme kara tankeri faciası yaşanma olasılığı
fazladır. Ayrıca, Karaduvar'da her gün yüzlerce tanker ruhsatsız yıkama
tesislerinde yıkanmakta, yıkama sonrası tankerden çıkarılan petrol türevi
kirleticiler kanalizasyon sistemine verilmektedir. Günde yüzlerce tankerin
yıkandığı düşünülürse, bu akaryakıtlı suyun çevreye vereceği çok ciddî
zararları söylememe gerek olmadığı düşüncesindeyim. Buralarda kanalizasyon
şebekesine yapılan bağlantılar engellenmeli ve bu işyerine arıtma tesisi
kurulmalıdır. Bundan sonraki projelendirme, inşaat ruhsatlandırma ve işletme
safhalarında mutlaka mevcut mevzuat ve standartlara uygun malzeme kullanılmalı
ve gerekli denetimler de ilgili kurum ve kuruluşlarca büyük bir özen ve
sorumlulukla yapılmalıdır.
Karaduvar'da,
Mersinimizde ve tüm ülkemizde, arzu ettiğimiz temiz ve sağlıklı bir çevrede
yaşama ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çekmez.
Sayın Çekmez'in yapmış
olduğu gündemdışı konuşmaya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun cevap
vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Mersin
Karaduvar Mahallesindeki petrol dolum tesislerinden kaynaklanan çevre kirliliği
ve alınan önlemlere ilişkin olarak Çevre ve Orman Bakanımıza vekâleten
cevaplandırmak için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Mersin İli merkez ilçe
Karaduvar Mahallesi 6598 sokak 111 numara adresinde bulunan artezyen kuyusunda
yaşanan petrol kirliliğine ilişkin, ilk olarak, Karaduvar Mahallesi Muhtarı,
16.1.2004 tarihinde, Mersin İli Çevre ve Orman Müdürlüğümüze telefon ihbarında
bulunmuştur. Yapılan ihbara istinaden, şikâyete konu olan konutun yakınında
faaliyet gösteren Ataş Rafinerisi ile Opet ve Tuta petrolcülük firmalarının
bulunduğu bölgede İl Çevre ve Orman Müdürlüğü teknik elemanlarınca inceleme
çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda, yangın suyu depolama
tanklarında benzin karışımı tespit edildiği ve bu benzinin su kuyularından
geldiği anlaşılmıştır. Bunun üzerine, bölgede belirtilen dökülme olayının
dışında başka bir kirleticinin olup olmadığı konusunda çalışma başlatılmış,
gereği böylece ortaya çıkmıştır. Bu amaçla, petrol kirliliği şikâyetlerine
paralel olarak, aynı zamanda, bölgede yangın tehlikesinin de hâsıl olması
nedeniyle, Valilik oluruna istinaden, Büyükşehir Belediye Başkanlığı İtfaiye
Müdürlüğü, Çevre Sağlık Daire Başkanlığı, Meski Genel Müdürlüğü, İl Emniyet
Müdürlüğü, İl Savunma Müdürlüğü, İl Sağlık Müdürlüğü, İl Tarım Müdürlüğü, Sanayi
ve Ticaret İl Müdürlüğü, DSİ 6 ncı Bölge Müdürlüğü, Jeoteknik Hizmetler ve
Yeraltı Suları Şube Müdürlüğü, Devlet Su İşleri 67 nci Şube Müdürlüğü, İl Çevre
ve Orman Müdürlüğü ile bölgede faaliyet gösteren petrol şirketlerinin katılımıyla
komisyon oluşturulmuştur.
Komisyon çalışmaları
sonucunda, Tuta Petrolcülük Anonim Şirketi tesislerinde petrol tanklarının
bulunduğu sahanın drenaj sisteminin yetersiz olduğu, tankların bir kısmının
kotunun düşük olması nedeniyle etrafındaki toprak kanallarda petrol kirliliği
oluşturduğu ve sahada bulunan toplama rögarlarının yetersiz olduğu tespit
edilmiş ve gerekli tedbirlerin alınması istenmiş olup, Tuta firmasının rögar ve
drenaj sistemlerinde düzenlemeler yaptırılarak tüm saha betonlanmıştır.
Bölgedeki statik su seviyesinin 4 ilâ 7 metre arasında olduğu, kirlilik zonunun
ise, Opet Petrolcülük AŞ tank sahasının güneyi ile Tuta Petrolcülük AŞ tank
sahasının güney ve güneybatısında etkili olduğu tespit edilmiş olup, buna göre,
kirlenmenin etkilerini gidermek amacıyla, Opet ve Tuta firmalarınca kirlenmenin
yoğunlaştığı alanlardaki mevcut su kuyularından günlük olarak su çekilmesi,
çekilen suyun arıtıldıktan sonra kanalizasyon şebekesine deşarj edilmek
suretiyle bertaraf edilmesi; bu işleme, kirlilik etkileri tamamen ortadan
kalkıncaya kadar devam edilmesi kararlaştırılmıştır.
Bölgede yapılan komisyon
çalışmaları sırasında Opet ve Tuta firmalarına ait akaryakıt dolum tanklarından
benzin ve motorin numuneleri alınmış, alınan numunelerin yeraltı suyunda
bulunan kirletici petrol türeviyle benzerliğinin belirlenebilmesi amacıyla,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezi tarafından yapılan
analiz neticesine göre hazırlanan, 12.7.2004 tarih ve Pal 04 1050 referans
numaralı analiz sonucuna göre, yeraltı suyundan alınan benzin-motorin karışımı
akaryakıt numunesindeki benzin ve motorin kısımlarının, Tuta firmasına ait
olabileceği değerlendirilmiştir.
Son olarak Meski -yani,
kısa ismi açarsak, Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi
Genel Müdürlüğü- yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, ülkemizdeki yeterli
altyapıya sahip bir bilim kuruluşu tarafından uzun süreli bir çalışma yapılması
sonucunda, kirletici kaynak ve/veya kaynaklarının tamamen ortadan kaldırılarak,
temizleme yöntemlerinin de geliştirilmesi gerektiği hususunda, Hacettepe
Üniversitesi ve Tübitak ile ortak bir çalışma başlatılmıştır.
Ayrıca, bölgedeki tüm
petrol tesislerinin atık sularının bertaraf edilmesi amacıyla ayrı bir
kanalizasyon hattı kurulması, bu hattın, petrol sanayii atık sularını, petrol
dolum tesisleri ve benzerlerini arıtacak ve bertaraf edecek kapasiteye sahip
endüstriyel arıtma tesisiyle birlikte projelendirilmesi ve yapılacak olan tüm
iş ve işlemler sırasında oluşacak ekonomik bedelin karşılanması yönünde,
gerekirse, bölgedeki petrol şirketlerinin de, kapasiteleri ve atıksu debileri
nazarı dikkate alınarak, katkıda bulunmalarının sağlanması hususunda Meski
Genel Müdürlüğü nezdinde çalışmalar yürütülmektedir.
Yukarıda sayılan
çalışmaların yanında, Ataş yangınında karşılaşılan problemler, yöredeki petrol
dolum tesisleriyle ilgili sıkıntının şu anda görünenden daha önemli boyutlarda
olduğunu göstermiştir. Bu sıkıntının daha büyük boyutlara çıkmaması için, çevre
düzeni planı yapılıncaya kadar bölgede yeni dolum tesislerine müsaade
edilmemesi, bu süre içerisinde de mevcut hatalı yapılmış tesislerin ıslahı, GSM
ruhsatları, lisans işlemlerinin tamamlanarak koruma bantlarının düzenli hale
getirilmesi, hem tesislerin hem vatandaşın can ve mal güvenliğinin sağlanması
için gerekli diğer tedbirlerin alınması konusunda ilgililere ve teşkilatımıza
gerekli talimatlar verilmiştir.
Arkadaşımızın bu konuda
gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyoruz; hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
Gündemdışı üçüncü söz,
Mimar Sinan'ın vefatının 417 nci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven'e aittir.
Sayın Güven, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven'in, vefatının 417 nci yıldönümünde Mimar Sinan'ın
sanatçı kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; milletlerin hafızası,
tarih sahnesinin unutulmazlar hanesinde yerini alan, mimarlık sanatımızın
yüzakı, kendi şadırvanından aptes alan, kendi mihrabında namaz kılan Mimar
Sinan'ın, vefatının 417 nci yıldönümünde aramızda olmasını istedim; bu
vesileyle Yüce Meclisimizin siz değerli üyelerini ve şahsınızda yüce
milletimizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor, Mimar Sinan'a ve tüm
önden gidenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; insanlık ailesinin her bireyinin ortak arzu ve
isteği, ölümsüzlüktür, sürekli anılmak, sürekli yaşamaktır. Kalıcı olmanın, iz
bırakmanın tek koşulu, kalıcı işler yapmak, kalıcı eserler bırakmaktır. Şairin
ifadesiyle:
"Ölüm bize ne ırak,
Ne yakın bize ölüm;
Biz ölümsüzlüğü tattık,
Ne yapsın bize ölüm"
diyen ve ölümsüzlüğü tadan ve yaşayan yüce şahsiyetlerle dolup taşar şanlı
tarihimiz. İşte, bu ender şahsiyetlerden biri de Mimar Sinan'dır.
Osmanlı tarihinin en
yüksek çağı kabul edilen 16 ncı Yüzyılı Türkler için âdeta özümleyen dört ad
vardır: Kanuni, İstanbul, Süleymaniye ve bunları görsel bir simgeye dönüştüren
Sinan.
Mimar Sinan, 1490 yılında
Kayseri'nin Ağırnas Köyünde doğdu. İstanbul'a geldikten sonra, dülgerlik ve
yapıcılık öğrendi. Yavuz Selim'in Çaldıran Seferinde, orduyla, Sivas, Erzurum,
Amasya ve Tebriz gibi şehirlerdeki mimarî eserleri inceleme fırsatı buldu. Ordu
içinde asıl şöhretini, yapıcılıktaki büyük hüneri sayesinde kazandı. Mimar
Sinan, Boğdan Seferinde, Prut Nehri üzerinde, onüç gün içinde mükemmel bir
köprü yapmayı başardı. 1529 yılında Mimarbaşı oldu.
Mimar Sinan, aralarında
Arif Nihat Asya'nın;
"Tatsın, yarınlar da
çiçeklerini,
Yazıların, çinilerin
solmasın,
Ey Süleymaniye,
Süleymaniye,
Başımızdan kubben eksik
olmasın" temennisiyle terennüm ettiği Süleymaniye ve
"Selimlerden kalma
muhterem miras,
Sinanlardan kalma şanlı
hediye,
Kuvvetin tuğrası, sanatın
mührü,
Kubbeler kubbesi bir
Selimiye" diyerek ifade ettiği, anlamını dile getirdiği Selimiye gibi,
dünyanın en muhteşem abideleri kabul edilen, birçoğu cami, 600 kadar mimarî
eseri Osmanlı toprakları üzerinde inşa etti.
Sinan'ın yapıtlarında,
durmadan kendini aşma, daha iyiye, daha güzele varma çabası görülür. En büyük
amacı, "işte, bu yaptığım eser en iyisi" diyebilmekti; fakat, arka
arkaya meydana getirdiği eserlerden en görkemlisi olan Edirne'deki Selimiye
Camii için bile, "işte, en iyisi" diyemedi. En iyiye, en güzel
ulaşmak için hep çalıştı. Bütün yapıtları, birbirini aşan birer sanat eseridir.
Kendi anlatımına göre,
sanat yaşamını üç bölüme ayırır. Buna göre Sinan, Şehzade Camiini çıraklık,
Süleymaniye Camiini kalfalık, Selimiye Camiini ustalık devrinin eserleri olarak
nitelendirir. Mimar Sinan'ın eserlerinin bir özelliği de, kimin için
yapılmışsa, o kişiyi çeşitli yönleriyle yansıtmasıdır. Örneğin, Kanuni Sultan
Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan adına yaptığı Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan
Camii, ince ve zarif görünümüyle; Süleymaniye, Kanuni Sultan Süleyman'ın
görkemini yansıtmasıyla ün kazanmıştır. Edirne'deki Selimiye'de, II. Selim'in
şair ruhunu anlatan incecik, zarif minareler vardır. Her minarede bulunan üç
şerefeye üç ayrı merdivenden çıkılması, dünya mimarisinde o güne kadar uygulanmamış
bir işlemdi.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Güven, devam ediniz.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)
- Teşekkür ederim.
Sinan'ın eserleri, gün
görmüş, hoşgörülü bilge kişiler gibidir; yüzyıllar ötesinden, sabırlı,
ağırbaşlı, eşsiz güzellikleriyle bize bakarlar. Yeryüzünde bu duyguyu veren az
sayıda sanat yapıtı vardır. Yağmurlar, rüzgârlar, seller, depremler, bu
eserlerin güzelliğini, sağlamlığını, inceliğini bozamamıştır. Sinan'ın
büyüklüğü, yapılarının ölmezliği, buradan gelmektedir.
Koca Sinan'ın, Afyon,
Ankara, Bağdat, Basra, Bolu, Bosna, Budin, Bursa, Çorum, Diyarbakır, Edirne,
Eskişehir, Halep, Hatay, Hersek, Isparta, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Kefe,
Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kudüs, Kütahya, Manisa, Medine, Mekke, Sakarya,
Sivas, Sofya, Şam, Kerkük, Tekirdağ, Van Şehirlerinde bilinen 315 eseri vardır.
Tüm eserlerinin 600'e yakın olduğu kabul edilirse, Mimar, bir yüzyıla yakın
yaşamış olduğuna göre, bu rakam, Mimar için çok düşündürücüdür. Kaba bir
hesapla, Mimarbaşılığından ölümüne kadar geçen zaman dilimi içinde, her iki
ayda bir eser yapması gerekir. Bu tempo, insanüstü bir hızı gerektirmektedir.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; ülkemiz yeni Sinanlar yetiştirmeye uygun birikim ve iklime
sahiptir. Bize düşen, kültür, sanat, bilim ve emeğin bu iklimde serpilip boy
atmasını sağlamaktır derken, Sinan'a yine Arifçe seslenerek: "Kutlu olsun
başarın gayrı Sinan, 'seni her dil anacak her yerde' dedi tarih; sana sümbül
getirip, bunu açtırdı elin mermerde" diyor; kendi köprüsünden geçen, kendi
sebilinden içen, açınca kanatlarını kendi kubbesinde uçan Sinan'a Allah'tan,
tekrar, rahmet dilerken, Yüce Meclise sevgi ve saygılarımla teşekkürlerimi
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güven.
Biz de, 417 nci ölüm
yıldönümünde, yüce mimarımız Mimar Sinan'ı rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
Mekânı cennet olsun.
Sayın milletvekilleri
gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Komisyondan istifa
önergeleri vardır; ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Konya
Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/280)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Üyesi bulunduğum Dilekçe
Komisyonundan istifa ediyorum.
Bilgilerinizi ve gereğini
arz ederim.
Saygılarımla. 7.4.2005
Nezir Büyükcengiz
Konya
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
2.- Niğde
Milletvekili Erdoğan Özegen'in Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/281)
12.4.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Dilekçe Komisyonu üyeliği
görevimden istifa ediyorum.
Gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Erdoğan Özegen
Niğde
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
3.- Kilis
Milletvekili Veli Kaya'nın Çevre Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/282)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yürütmekte olduğum Çevre
Komisyonu üyeliğimden, verimli olamadığım düşüncesiyle istifa ediyorum. 7.4.2005
Veli Kaya
Kilis
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına dair 2 önerge vardır; okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 32 milletvekilinin, sanayi kirliliğinin tarım
alanlarına etkisinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/275)
30.3.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizdeki tarım
alanlarının çevrelerinde bulunan sanayi alanları, fabrikalar ve santrallardan
etkilenme durumları ve tarım alanlarının sanayi kirliliğinden etkilenmemesi
için yapılması gerekenlerin araştırılıp, bu konuyla ilgili Yüce Meclisimizin ve
halkımızın bilgilendirilmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1.-Kemal Demirel (Bursa)
2.-Necati Uzdil (Osmaniye)
3.-Osman Özcan (Antalya)
4.-Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
5.-Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
6.-Gürol Ergin (Muğla)
7.-Mehmet Işık (Giresun)
8.-Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
9.-Fahrettin Üstün (Muğla)
10.-Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
11.-Mehmet Boztaş (Aydın)
12.-Erdal Karademir (İzmir)
13.-Mustafa Özyürek (Mersin)
14.-Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
15.-Erol Tınastepe (Erzincan)
16.-Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
17.-İzzet Çetin (Kocaeli)
18.-Orhan Eraslan (Niğde)
19.-Nadir Saraç (Zonguldak)
20.-Ali Rıza Bodur (İzmir)
21.-Nurettin Sözen (Sivas)
22.-Hakkı Ülkü (İzmir)
23.-Muharrem Kılıç (Malatya)
24.-Mehmet Ziya Yergök (Adana)
25.-Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
26.-İnal Batu (Hatay)
27.-Mevlüt Coşkuner (Isparta)
28.-Ali Cumhur Yaka (Muğla)
29.-Ali Arslan (Muğla)
30.-Hasan Güyüldar (Tunceli)
31.-Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
32.-Türkân Miçooğulları (İzmir)
33.-Bülent Baratalı (İzmir)
Gerekçe: Ülkemiz sahip
olduğu toprak genişliği ve iklim potansiyelinin getirdiği özellikler sayesinde
"tarım ülkesi" olarak bilinen ülkeler arasındadır. Bölgesel
farklılıklar ve iklim özellikleri beraberinde, çeşitliliği ve toprak zenginliğini
de getirmektedir.
Sahip olduğumuz tarım
alanlarından, en üst düzeyde verim alabilmek için, gerekli bakım, denetim ve
koruyucu önlemlerin de alınması gerekmektedir.
Son yıllarda, ülkemizde,
sürekli olarak tarım sektörünün geri gittiği ve hak ettiği değeri alamadığı
yönünde bir kanı yerleşmiştir; ancak, bunun sebepleri ve getireceği
olumsuzluklarla ilgili olarak halkımız yeterince aydınlatılmamaktadır.
Sanayiin gelişmesi
elbette ki istenen bir olaydır; ancak, sanayiin gelişmesi için tarım alanları
feda edilmemelidir. Sanayi alanlarının yapılanma aşamasında, çevre korunmasıyla
ilgili, gerekli önlemler alınmalı ve arıtma sistemleri yaygınlaştırılarak,
etkin kullanımı sağlanmalıdır.
Bu arada, sanayileşmenin
beraberinde getirdiği ekolojik dengedeki bozulmalar ile havada, suda ve
toprakta meydana gelen kirlenmenin de önüne geçilmelidir.
Sanayileşmeyle birlikte
yaşanan ekolojik kirlilik düzeyinin belirlenmesi ve tarım alanlarının bu tür
kimyasal kirleticilerden etkilenmesinin en alt düzeye çekilmesi için en kısa
sürede gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
1.Ülkemizdeki tarım
alanları çevrelerinde bulunan sanayi alanları ve fabrikaların tarım alanlarında
yaratabileceği olumsuz etkilerin neler olduğu,
2.Toprakta, havada ve
suda meydana gelebilecek kirliliklerin belirlenmesiyle ilgili uygulanan
yöntemlerin neler olduğu,
3.Ülkemizdeki tarım
alanlarının kimyasal maddelerden etkilenme düzeyi,
4.Ülkemizdeki tarım
alanlarının ne kadarının yakın çevresinde kimyasal kirliliğe sebep olabilecek
fabrika, termik santral vb kirleticilerin bulunduğu,
5. Sanayi atıklarının
tarıma verdiği zararların ne düzeyde olduğu,
6. Bu konuyla ilgili
yürürlükte olan mevzuatların durumu belirlemesi konularının araştırılması
gerektiği düşüncesindeyiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2.- Ordu
Milletvekili İ. Sami Tandoğdu ve 21 milletvekilinin, ziraî mücadele ilaçlarının
doğru biçimde kullanımının sağlanması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/276)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de ziraî mücadele
ilaçlarının kullanımında zaman zaman yanlışlar yapıldığı, bu ilaçların uygun
olmayan zamanlarda, gerekenden fazla miktarda ve tekniğine uygun olmayan
biçimlerde kullanılmasından ötürü toplumda kanser vakalarının arttığı şeklinde
görüş ve düşünceler, gerek basında ve gerekse ilgili sağlık kuruluşlarının
açıklamalarında sıkça yer almaktadır.
Türkiye'de Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış 2 610 ziraî mücadele ilacından yaklaşık 2 000 adedi
üretilmekte ve piyasada bulunmaktadır.
Ülkemizde pestisit
tüketimi gelişmiş ülkelere göre oldukça düşük olup yılda yaklaşık 13 000 ton
kadardır. Bu miktar, ABD'de 293 000, İtalya'da 43 000, Fransa'da 41 000,
İngiltere'de 30 000, Almanya'da 25 000 ve Yunanistan'da 32 000 tondur. Ancak,
beslenmemizde ve dışsatımımızda büyük yeri olan sebze ve meyvelerin entansif
biçimde üretildiği Akdeniz, Ege gibi bölgelerin tüketimi Türkiye ortalamasının
çok üzerindedir. Türkiye'de genel olarak az pestisit tüketilmesine karşın, en
yoğun tüketilen pestisitler çevre ve sağlık açısından önemli riskler
taşımaktadır. AB ve ABD ise, çevreyi ve sağlığı olabildiğince az etkileme potansiyelindeki "düşük
riskli" pestisitlere yönelmektedir.
Modern dünyada insan
sağlığı ve çevre büyük önem kazanmıştır. Tıp çevrelerindeki yaygın görüşe göre,
henüz kanıtlanamamış olmakla birlikte, besinlerimizdeki ziraî mücadele ilacı
kalıntıları, vücudun bağışıklık sistemini bozmakta; şişme ve yağlanma yanında
hücreleri zayıflatarak kansere neden olmaktadırlar. Araştırmalar, anne sütünde
bile pestisit kalıntısı bulunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkemizin AB'ye girme
girişimlerinin yoğunluk kazandığı ve birçok gelişmiş ülkeye ciddî ölçülerde
tarım ürünü dışsatımımızın sürdüğü günümüzde, sağlığı, çevreyi ve
dışticaretimizi koruyabilmek amacıyla, tarım ilacı kullanımı bilinçli ve
kontrollü yapılmalıdır.
AB'nin yiyecekler ve
yemler konusunda Hızlı Alarm Sistemi yoluyla internetten yayınladığı raporda, AB
ülkelerine Türkiye'den giden ürünlerin uygun bulunmayan partiler açısından
sayısı oldukça yüksektir ve bu sayı 2003'te 2002'ye oranla artış göstermiştir.
Türkiye bu konuda 2002'de 93 ülke arasında üçüncülükten, 2003'te 97 ülke
arasında ikinciliğe yükselmiştir.
Ülkemizin sebze, meyve
dışsatımını çok yakından ilgilendiren diğer bir konu, EUREPGAP Protokolüdür. Bu
protokole göre, EUREPGAP Sertifikası olmayan kuruluşların AB ülkelerine sebze,
meyve gönderebilme olasılığı kalmamaktadır. Bu protokolü, ancak, çevreye ve
sağlığa zarar vermeden üretebilen ve ürettikleri ürünlerde çevre ve sağlık
açısından zararlı kalıntılar ya da bulaşmalar olmayan kuruluşlar alabilecektir.
1 Ocak 2005'ten itibaren de ülkemizde EUREPGAP Sertifikasına sahip olmayan
kuruluşlar AB'ye sebze, meyve gönderemeyeceklerdir.
Yurdumuzda ziraî mücadele
ilacı kullanımının araştırılması, ziraî mücadele ilaçlarının doğru amaçla,
gerekli miktarda ve uygun zamanda kullanımı için alınacak önlemlerin
belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması
açılmasını arz ederiz.
1- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
2- Gürol Ergin (Muğla)
3- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
4- Mehmet Boztaş (Aydın)
5- Fahrettin Üstün (Muğla)
6- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
7- Erdal Karademir (İzmir)
8- Nadir Saraç (Zonguldak)
9- Nurettin Sözen (Sivas)
10- Kemal Demirel (Bursa)
11- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
12- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
13- Hakkı Ülkü (İzmir)
14- Muharrem Kılıç (Malatya)
15- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
16- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
17- İnal Batu (Hatay)
18- Ali Arslan (Muğla)
19- Hasan Güyüldar (Tunceli)
20- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
21- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
22-Türkân Miçooğulları (İzmir)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Bir genel görüşme
önergesi vardır; okutuyorum:
3.-
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili
Ali Topuz, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve Samsun Milletvekili Haluk
Koç'un, Ermeni soykırımı iddialarına karşı gerçeklerin ortaya çıkarılması
konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/20)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Çeşitli ülkelerdeki bazı
Ermeni grupların, 1915 yılında cereyan eden tehcir olayının 90 ıncı yıldönümünü
vesile sayarak o tarihte Ermenilere karşı soykırım yapıldığı iddiasıyla ülkemiz
aleyhinde yoğun bir suçlama kampanyası başlattıkları görülmektedir. Bu iddianın
hiçbir somut ve bilimsel kanıtının ortaya konulamamasına rağmen, Birinci Dünya
Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu aleyhinde yayınlanan bazı propaganda
kitapları esas alınarak yürütülen bu kampanyalara karşı, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, 1915 yılında cereyan eden olayların ilgili bütün ülkelerin
tarihçilerinin katılımıyla tarafsız ve bilimsel bir yaklaşımla ele alınıp
gerçeklerin ortaya çıkarılması için bir girişim başlatmasının yararlı olacağına
inanıyoruz. Türkiye, yıllar önce, devlet arşivlerini açarak bilim adamlarının
araştırmalarına olanak sağlamıştır. Şimdi, başta Ermenistan olmak üzere, bütün
ülkelerin arşivlerini açarak bu konuda yapılacak bilimsel araştırmalara
yardımcı olmalarını bekliyoruz.
Ayrıca, Birinci Dünya
Savaşında İngiliz Propaganda Bakanlığı tarafından Vikont Bryce ve Arnold
Toynbee'ye yazdırılan ve Mavi Kitap olarak adlandırılan kitabın dünyadaki
radikal Ermeni gruplar arasında hâlâ ülkemiz aleyhine bir kanıt gibi
kullanılmasına karşı, bu kitabın bir savaş propaganda belgesi olduğunun dünyaya
açıklanması için İngiliz Avam Kamarası nezdinde iktidar ve muhalefet
partilerinin ortak tutumunu yansıtan bir mektubun derhal gönderilerek bir
girişim yapılmasının da uygun olacağı düşünülmektedir.
Bu propaganda
belgelerinin daha sonraki yıllarda Ermeni militanlarının Türk diplomatlarına
karşı yürüttükleri terör eylemlerine gerekçe olarak gösterilmesi TBMM'nin bu
konuda bir girişim başlatmasını zorunlu kılan sebeplerden biridir.
Halkımızın millî duygularını
rencide eden gerçekdışı iddialara karşı Yüce Meclisin düşünce ve tepkilerini
yansıtacak bir deklarasyon yayımlanması da çok yararlı olacaktır.
Bütün bu düşüncelerle,
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca genel görüşme
açılmasını arz ederiz.
|
Ali
Topuz |
Kemal
Anadol |
Haluk
Koç |
|
İstanbul |
İzmir |
Samsun |
|
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
CHP Grup
Başkanvekili |
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerine
alacak ve genel görüşme açılıp
açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
V.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No: 144 Tarihi:12.4.2005
Genel Kurulun 12.4.2005
Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek bu birleşimde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinin,
13.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin; gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 27 nci sırasında yer alan 722 sıra sayılı Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair
Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 210 uncu sırasında yer alan 850
sıra sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 4 üncü sırasına, 11.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 861
sıra sayılı Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 5 inci sırasına, 12.4.2005 tarihli
gelen kâğıtlarda yayımlanan 867 sıra sayılı Mera Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, 48 saat geçmeden, 6 ncı sırasına
alınmasının; Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına
Dair Öngörüşmeler" kısmının 214 üncü sırasında yer alan Türkler ile
Ermeniler arasındaki tarihî ilişkiler konusundaki (8/19) esas numaralı genel
görüşme önergesi ile 12.4.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve okunmuş
bulunan aynı konudaki (8/20) esas numaralı genel görüşme önergesinin
öngörüşmelerinin 13.4.2005 Çarşamba günkü birleşimde ve birlikte yapılmasının
ve görüşmelerin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşmelerine devam olunmasının; Genel Kurulun 12.4.2005 Salı günü 15.00-22.00,
13.4.2005 Çarşamba günü 14.00-23.00 ve 14.4.2005 Perşembe günü de 14.00-20.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin Genel Kurulun onayına sunulması
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
Sadık
Yakut |
|
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı
V. |
|
|
Salih
Kapusuz |
|
Ali
Topuz |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
|
CHP
Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
4.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Bankalar
Kanunu Hükümlerine İstinaden Bankacılık İşlemleri Yapma ve Mevduat Kabul Etme
İzni Kaldırılan Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. Hakkında Tesis Edilecek Bazı
İşlemler Hakkındaki Kanuna Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/334)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/283)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(2/334) esas numaralı
kanun teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre gündeme alınmasını arz ve
teklif ederim.
Ahmet Ersin
İzmir
BAŞKAN - Sayın Ersin, söz
istiyorsunuz; buyurun.
Sayın Ersin, süreniz 5
dakika.
AHMET ERSİN (İzmir) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; İmar Bankasından hazine bonosu alıp da yirmiiki aydan beri
alacaklarına kavuşamayan bonozedelerin dramı hakkında, bu dramın sona
erdirilmesi hakkında ve bu alacakların ödenmesi hakkında verdiğim kanun
teklifiyle ilgili, Sayın Meclisi bilgilendirmek istiyorum ve bu teklifin
gündeme alınmasını da ayrıca talep ediyorum. Bu anlamda, Sevgili Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
aslında, İmar Bankasıyla ilgili macera, 1984 yılında, Uzan Grubunun bu bankayı
satın almasıyla başladı. Bir miktar, geçmişinden bahsetmek istiyorum; banka,
20.6.1994 tarihinden itibaren, bankacılık işlemlerinden uzaklaştığı
gerekçesiyle, Hazine Müsteşarlığınca yakın gözetim altında tutulmaya
başlanmıştır. Bu arada, 25.10.1990 tarihinde, bankanın borsa üyelik belgesi SPK
tarafından iptal edilmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun
faaliyete başladığı 31.8.2000 tarihinden itibaren, bankacılıkla ilgili denetim
ve işlemlerdeki yetki Hazine Müsteşarlığından BDDK'ya geçmiştir. Bankanın
bankacılık faaliyetlerinde ortaya çıkan zafiyeti nedeniyle, BDDK tarafından,
İmar Bankası yönetimine, 17.7.2001 tarihinde, veto yetkisine de sahip bir üye
atanmış ve daha sonra bu üye sayısı ikiye çıkarılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
İmar Bankası yönetiminde, biri veto yetkisine sahip iki BDDK görevlisi olduğu
halde, 20 Ekim 2002 tarihinden itibaren elkonulduğu 3.7.2003 tarihine kadar
hazine bonosu ve devlet tahvili satmaya başlamıştır; hem de tezgâh altından
değil, gazete ve televizyonlarda yoğun reklam ve ilanlarla bu satışlar
yapılmıştır. Türkiye'de, hiç kimse, bu bono ve tahvil satışlarından haberim
yoktu diyemez.
Sayın milletvekilleri,
BDDK'nın görevleri arasında, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların
düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve önemli
ekonomik zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek
bulunmaktadır; BDDK'nın başta gelen görevlerinden birisi budur.
Bir bankanın yetkisi
olmadığı halde, hazine bonosu, devlet tahvili satışı yapması, tasarruf
sahiplerinin haklarını tehlikeye sokan bir durumdur. Dolayısıyla, BDDK'nın,
İmar Bankasındaki, yetkisiz, bono, tahvil satışına engel olması ve devletin
kefaletine güvenerek bankadan bono, tahvil alan tasarruf sahiplerini koruması
gerekirdi, görevi gereği bunu yapması gerekiyordu. BDDK, bu görevini
yapmamıştır. Sadece BDDK değil, Hazine, Merkez Bankası, SPK ve İMKB ile ilgili
bakan ve hükümet de bu duruma seyirci kaldı. Yani, bugün yaşanan bonozede dramı
ve 22 000'den fazla vatandaşımızın
mağduriyeti, birden çok devlet kurumu ve yetkililerinin kusurları ve görev
ihmalinin sonucudur.
Sayın milletvekilleri,
peki, bu durumda vatandaş ne yapsın?! Türkiye'de, Hazine var, Merkez Bankası
var, SPK var, İMKB var, ilgili bakan var, hükümet var, devletin bankalara olan
kefaleti var. Bütün bu kurumlar ve kişiler uyumuşsa, yapılan yoğun ve çarpıcı
reklam ve ilanlar bu kişi ve kurumları uyandırmamışsa, devletin bonosunu,
tahvilini satın aldığını sanan 22 000'den fazla vatandaşımız ne yapsın?!
Onların suçu ne?! Türkiye'de, kaç kişi, bankada hesap açarken, bankadan bono,
tahvil alırken, o bankanın malî durumunu ve yetkisini araştırıyor?! Kaldı ki,
İmar Bankası olayında, bono, tahvil alanlar mağdur edilirken, aynen tasarruf
mevduatı sahipleri gibi, ilk kez TMSF'nin garanti kapsamına alınan ticarî mevduat
sahipleri olmuştur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ersin,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
AHMET ERSİN (Devamla) -
Tamamlıyorum.
Bu ticarî mevduat
sahipleri ne maksatla korunmuş ve bunlar için özel yasal düzenleme nasıl
yapılabilmiştir? Bu konuda korunanlar kimlerdir? Yine, 1 Ocak 2001 tarihinden
İmar Bankasına elkonulduğu tarihe kadar, tasarruf mevduatının garanti
kapsamındaki sınırı 50 milyar TL idi; ancak, elkonulma günüyle beraber, BDDK,
bu limiti bir yıllık süre için sınırsıza çekti; ama, dört ay sonra tekrar 50
milyara döndü. Değerli milletvekilleri, BDDK bu kararları neden aldı? Bundan
kimler yararlandı? Bu sorular, hep karanlıkta kaldı.
Sayın milletvekilleri,
Başbakanlık Teftiş Kurulu, 9.1.2004 tarihli raporunda, İmar Bankasının yetkisiz
ve karşılıksız bono ve tahvil satışı yapmasında, BDKK yetkililerinin görevi
ihmal suçu işlediklerini tespit etmiştir. Bu durum dahi, İmar Bankasından bono,
tahvil alan vatandaşlarımızın, yetkililerin görevlerini yapmaması sonucunda
mağdur edildiğini gösteriyor.
İmar bonozedelerinin
yirmiki aydan beri yaşadığı dram, devletin ve görevlilerin ihmalinin sonucudur.
Vatandaşlar, bonoları işportadan değil, devletin denetimi ve gözetimi altındaki
bankadan aldı. Bonolar işporta tezgâhında değil, büyük reklamlarla, ilanlarla
bankada satıldı. Devlet ve kurumları, kendi ihmalinin bedelini vatandaşa
ödetemez. Türkiye genelinde 22 000'in üzerindeki vatandaşımızın dramı artık
sona erdirilmelidir.
Bonozedelerin
alacaklarının ödenmesiyle ilgili, 28 Ekim 2004 tarihinde verdiğim kanun
teklifinin doğrudan gündeme alınmasının kabul edilmesini rica ediyorum ve beni
dinlediğiniz için, bonozedelere yardımcı olacağınızı umarak, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ersin.
Sayın milletvekilleri,
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine
göre verilmiş diğer önergeyi okutuyorum:
5.- Kocaeli
Milletvekili İzzet Çetin'in, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/96) doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi (4/284)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
7.3.2003 tarihli ve
(2/96) esas numaralı 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında
Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifim İçişleri Komisyonunda
görüşülmek üzere beklemektedir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi gereğince, kanun teklifimiz, komisyonda
kırkbeş gün içerisinde sonuçlandırılamadığından, doğrudan Genel Kurul gündemine
alınmasını arz ederim.
İzzet Çetin
Kocaeli
BAŞKAN - Sayın Çetin,
buyurun.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
İçtüzükte öngörülen süre içerisinde komisyonda görüşülemeyen Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifimin doğrudan
Meclis gündemine alınması istemim üzerine söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
onsekiz gün sonra, ülkemizde, yine 1 Mayıs yaşayacağız. Tabiî, 1 Mayıslar,
ülkemizde, nedense hep bir korku günü, bir telaş günü -Emniyet güçleri
açısından da çalışanlar açısından da halkımız tarafından da- bir tasa günü
olarak anılır hale geldi. Oysa, geriye doğru baktığımızda 1 Mayısların,
dünyada, taa 1800'lü yıllardan itibaren kutlanmaya başlandığını, 2 nci
Enternasyonalle birlikte, işçilerin, birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak
bütün dünyada kutlanır olduğunu biliyoruz. Cumhuriyetin kurulmasından önce,
Osmanlı döneminde bile, 1 Mayıslar ülkemizde kutlanmaya başlandı. İlk 1 Mayıs,
1909'da Üsküp ve Selanik'te kutlanıyor; daha sonra, 1920 yılında, İstanbul işgal
altındayken, İstanbul'da işgalcilerle birlikte hareket eden o dönemki Osmanlı
hükümetinin tüm baskılarına rağmen, 1 Mayıslar kutlanageliyor. Bilahara, 1925
yılında birtakım önlemler alınıyor, Takriri Sükûn Kanunuyla birlikte 1 Mayısın
özü değiştirilerek bahar ve çiçek bayramı haline getiriliyor. İleriki yıllara
baktığımızda da, ülkemizde 1 Mayıslar kutlanageldi. Tabiî, dünyada ilk
yıllarında olduğu gibi, ülkemizde de, zaman zaman toplumu geren, gerginlik konusu
haline getiren birtakım provokasyonlar sonucu yurttaşlarımızın yaşamını
yitirdiğine de tanık olduk. Yani, 1 Mayısın tatil yapılma istemi dünyada hangi
gerekçelere dayanıyor ise, Türkiye'de de aynı gerekçelere dayandırılageliyor.
Değerli arkadaşlarım,
yüzelli yıla varan bir süre içerisinde kutlanan 1 Mayısların özüne
bakıldığında, işçilerin çalışma ve yaşama koşullarındaki kötülükleri
düzeltebilmek için, 8 saatlik işgünü istemleriyle; yani, çalışma ilişkilerinin
kurallara bağlanması istemleriyle yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve bugün de,
baktığımız zaman, yine, hem ülkemizde hem dünyanın pek çok yerinde hem 1
Mayıslar kutlanıyor hem de çalışma koşulları bu küresel politikalar sonucunda
çalışanların aleyhine gelişmeler gösteriyor.
Bir yandan, işçiler işten
atılıyor, diğer yandan, ücretler baskı altına alınıyor. İş Yasası
değiştiriliyor; işçilerin yararına bir değişiklik yok. Biz, bir taraftan da
bakıyoruz, Avrupa Birliğine girebilmek için, demokratikleşme adına bazı yasal
düzenlemeler gerçekleştiriyoruz. İstesek de istemesek de, eğer Avrupa Birliğine
gerçekten girecek isek, bir gün bize yine diyecekler "1 Mayısı da çağdaş
ülkeler seviyesine getiriniz."
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, 1 Mayıs bu yıl cumartesi gününe rastlayacak; ama, gazetelere baktığınız
zamana, daha bugünden birtakım yerlere, işte, vilayetler tarafından, illerde
valilikler tarafından gösterilen yerler dışında da talepler var. Yavaş yavaş
gerginlik yeniden belki de tırmanacak. Onun için, böyle bir hassas dönemde, hem
bu Parlamentoya yakışan hem de pek çok yasal düzenlemeyi gerçekleştiren bu
Meclisin değerli üyelerine yakışan, 1 Mayısın, bütün dünyada olduğu gibi,
ülkemizde de özüne uygun bir şekilde kutlanabilmesi, gerginlik günü olmaktan
çıkarılabilmesi için bunun yasallaştırılması.
Tabiî, bugün, ülkemizde
çalışanların sorunları çok ağır değerli arkadaşlarım. Bakınız, pazar günü,
Kocaeli'nden gelirken Düzce'ye uğradım. Düzce'de Ağaç-İş Sendikamız, Kombassan
Holdinge ait Divapan Entegre Ağaç Panel Sanayiinde örgütlenmiş. Yetki tespit
işlemlerinde bulunmuş. Gitmiş, işveren itiraz etmiş Çalışma Bakanlığından
aldığı yetkiye, Yargıtay yetkiyi onamış 30 Mart tarihi itibariyle; ama, siz
misiniz sendikal haklarınızı, işçi haklarınızı kullanacak olan deyip, 195
kişinin çalıştığı işyerinden 54 işçiyi kapının önüne koymuş.
Düzce'de, Atatürk
Heykelinin önünde işçiler oturma eylemi yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çetin,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Toparlıyorum.
Yani, bu çağda, halen,
Türkiye'de, hukuk tanımaz anlayışlar var. İşçilerin, son derece haklı talepleri
olan çalışma hakkını, örgütlenme hakkını kullanmaları fiilen engelleniyor.
Fiilen de ülkemizde yasama organı, her ne hikmetse, cumhuriyetten bugüne kadar
geçen süre içerisinde, özellikle çokpartili yaşama geçtiğimiz günden bugüne
kadar, çalışanlar lehine pek çok düzenlemeler yapıldığı dönemler de olmasına
rağmen, 1 Mayısı, gerginlik günü olmaktan çıkarıp, ülkemizde çalışanların,
işçilerin, köylülerin, gençlerin bir şenlik havası içinde -dili, dini, ırkı ne
olursa olsun tüm çalışanların- özgürce bir tatil havasında kutlaması hep
engellenegeldi.
Değerli arkadaşlarım,
yapacak çok işimiz var. Bakın, Avrupa Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı
önümüze gelecek önümüzdeki haftalarda, konuşacağız; çalışanlarla ilgili
Sendikalar Yasası, Toplu İş Sözleşmesi Yasası hazırlıkları hükümetiniz
tarafından tamamlanma aşamasına geldi, konuşacağız; sosyal güvenlik alanındaki
yasal tekliflerinizi konuşacağız; ama, bütün bunları konuşurken, tüm
çalışanların, yıllardan bu yana 1 Mayısın tatil olmasına ilişkin beklentilerine
cevap verecek olan bu teklifimizin, Mecliste doğrudan gündeme alınmasına olumlu
katkı yapmanızı diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz
gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
2.- Esnaf
ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
(x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Tasarının 1 inci
maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
Kapsam
MADDE 2.- Bu Kanun, esnaf
ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar
tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşları
olan birlik, federasyon ve Konfederasyon hakkında uygulanır.
BAŞKAN - 2 nci madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Eskişehir Milletvekili
Sayın Vedat Yücesan; buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Yücesan, konuşma
süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 2
nci maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ve şahsımın görüşlerini
belirtmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, konuşmama başlamadan önce,
Grubum ve şahsım adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, yaklaşık 5 000 000 esnaf ve sanatkârımızı ilgilendiren,
içerisinde çok önemli değişiklikleri barındıran bir kanun tasarısını
görüşmekteyiz.
Malumunuz üzere, esnaf ve
sanatkârların örgütlenmesi ve sicillerinin tutulması 1924 yılına kadar
dayanmaktadır. Daha sonra, bazı yasal düzenlemeler yapılmış olsa da, esnaf ve
sanatkârları, meslek kuruluşlarını gerçek kimliğine kavuşturan yasa, 1964
yılında yürürlüğe giren 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu olmuştur. Bu
kanun, 1964 yılından 2005 yılına kadar geçen kırkbir yıllık sürede, değişen
koşullara uyum sağlamak amacıyla birkaç kez değişikliğe uğramıştır.
(x) 851 S. Sayılı Basmayazı 7.4.2005 tarihli 81 inci
Birleşim Tutanağına eklidir.
Bu çerçevede, esnaf ve
sanatkârlar, meslek kuruluşları ve bağlı üyeleri, bu kanun kapsamında bir sıkıntı
yaşamadan faaliyetlerini devam ettirmişlerdir. Ancak, AB'ye uyum sürecinde bazı
düzenlemelerin yapılması amacıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bir tasarı
hazırlanmış ve ilgili meslek kuruluşuyla üzerinde çalışılarak mutabakata
varılmıştır.
Bakanlıkça hazırlanan
tasarı, meslek kuruluşlarınca mutabakat noktasına getirildikten sonra, ne yazık
ki, altkomisyonda yapılan değişikliklerle tanınmaz hale gelmiştir. Altkomisyon
çalışmaları sırasında, toplantılara konfederasyon temsilcileri alınmamış, esnafın
demokratik hak ve isteklerini ifade edebileceği en kutsal mekân olan Mecliste
engel çıkarılmıştır.
Ancak, tasarının
getirdiği hükümlere baktığımızda, odalar, birlikler, federasyonlar ve
konfederasyonlar için kabul edilmesi güç yeni hükümler içerdiği görülmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kanun tasarısıyla, öncelikle, meri kanunda anlaşılabilir bir
esnaf tanımının olmayışı düşünülerek esnaf tanımı yapılmaktadır. Esnaf tanımını
oluşturmada ve oluşturma sürecinde ise, uygulamada yaşanan problemler ile Türk
Ticaret Kanununda yapılan esnaf ve tacir tanımları gözönünde bulundurulmuştur.
Tasarının 2 nci
maddesinde "bu Kanun, esnaf ve
sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar
tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşları
olan birlik, federasyon ve konfederasyon hakkında uygulanır"
denilmektedir.
Bu kapsam çerçevesinde
getirilen düzenlemelerin bütününe bakacak olursak; esnaf ve sanatkârların hangi
ihtiyaçlarının karşılandığını, teşkilatta esnaf temsilcilerini de katılıma alan
düzenlemelerin neler olduğunu görmekte zorlanıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bir
sistemle ilgili düzenleme yapılacağı zaman bu sistemin tüm taraflarını gözetmek
gerekmektedir. Teoride uygun olan gerçeklerin uygulama aşamasında
yaratabileceği sıkıntıları öngörmek için, mutlaka, ilgili tarafları
dinlemelisiniz.
Sanayi Komisyonu üyesi
olmam sıfatıyla, odalardan, esnaf ve sanatkârlardan, özellikle şoför esnafından
benimle görüşenler ve düşüncelerini aktaranlar oldu. Görüştüğümde, herkes,
esnaf ve sanatkârın böyle bir yasaya ihtiyaç duyduğunu, bunu olumlu
karşıladıklarını belittiler; fakat, birçok konuda da çekincelerini dile
getirdiler. Üzülerek belirtmek istiyorum ki, esnaf tanımı yapılırken şoförlerin
tanım kapsamına dahil edilmemesi, gelecekte birçok sıkıntının yaşanmasına sebep
olacaktır. Hükümetin sunduğu tasarıda esnaf ve sanatkârların tanımında
"geçimini şoförlükle temin eden kimseler" ibaresine de yer
verilmişti. Maalesef, bütün itirazlarımıza rağmen, komisyonda, esnaf ve
sanatkâr tanımından şoförler çıkarılmıştır.
Bu düzenlemenin anlamı
nedir diye bakıyoruz; bu düzenlenin anlamını bilmiyor musunuz değerli
arkadaşlar; her geçen gün daha da zorlaşan, içinden çıkılmaz bir durum alan
hayat şartlarıyla mücadele eden, geçim savaşı veren ve evine bir lokma ekmek
götürme dışında başka düşüncesi olmayan bu insanlara deniliyor ki, şoför
kardeşim, sen esnaf değilsin, sen sanatkâr değilsin. Açık ifadeyle, bu
insanlarımız dışlanmaktadır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, şu anda, Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odasına kayıtlı
olanlar arasında, daha önceden araba sahibi olup da maddî imkânsızlık nedeniyle
arabasını, minibüsünü satan; ancak, sicil kaydı bulunduğu için Bağ-Kurlu olan
kişiler bulunmaktadır. Bu kişilerin sayısı da oldukça fazladır. Şimdi, şoför,
esnaf olarak kabul edilmeyince, odada bulunan bu arkadaşlarımızın tümünün kaydı
silinecektir; dolayısıyla, Bağ-Kuru sona erecektir. Bir başka deyişle,
insanlarımız, sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına itilmiş olacaktır. Herhangi
giderici bir düzenleme yapılmadan, bu kişilerin sosyal güvenlikten mahrum
bırakılmaları büyük sıkıntılara yol açacaktır.
Diğer taraftan, 4925
sayılı Karayolu Taşıma Kanununa göre, şoförlük yapmak isteyen kişilerin SRC
türü belge alma zorunluluğu bulunmaktadır. Ayrıca, 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanununu değiştiren 4199 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi gereğince,
şehiriçi ve şehirlerarası yollarda ticarî amaçla yolcu ve yük taşımacılığı
yapmak isteyenlerin, sürücü belgeleri dışında ticarî taşıt kullanma belgelerine
sahip olmaları veya bu belgeye sahip olanları taşıtlarında şoför olarak çalıştırmaları
zorunluluğu getirilmiştir.
Bu belgeye sahip olmayan
şoförlerin ticarî amaçla yolcu ve yük taşımacılığı yapamayacakları
belirtilmiştir. Şoförlerin bu belgeleri alabilmeleri için, öncelikle, odaya
kayıt olmaları gerekmektedir. Şoförler, esnaf olarak kabul etmediğimiz için, bu
belge için nereye müracaat edeceklerdir?
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ifade etmeye çalıştığım nedenler, şoförlerin esnaf olduğunu,
esnaf tanımı içerisinde yer almaları gerektiğini gösteren emarelerdir.
Şoförlere esnaf tanımı içerisinde yer verilmemesi, kayıt içinde çalışan bu
insanların kayıt dışına itilmelerine sebep olacaktır.
Diğer taraftan, araçlarda
şoförlük yapacak olanlar SSK'lı olarak çalışmak mecburiyetinde kalacağından,
araç sahipleri, bunun getireceği ekmaliyeti yüklenmek istemeyeceklerdir,
araçlarında kendileri çalışarak ya da başka şekilde bu durumu bertaraf etmeye
çalışacaklardır. Bu durum ise, en büyük sorunumuz olan işsizlik oranını daha da
yükseltecektir.
Değerli arkadaşlar,
yaklaşık 5 700 000 kişiyi ilgilendiren önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz;
bu insanlarımız, nüfusumuzun yüzde 20'sini teşkil ediyor. Bu nedenle,
sıkıntılara yol açmayacak en iyi kanunî düzenlemeyi yapmakla mükellefiz. Eğer,
bir yanlışlıkta direnirsek, o eksikliğin ya da yanlışlığın yol açacağı
sorunları görmezden gelirsek, hele bir yürürlüğe girsin de sıkıntı yaşanırsa, o
zaman, tekrar ele alırız ve düzeltiriz mantığıyla hareket edersek, bu
uygulamalar, insanlarımızı mağdur edecektir; Türkiye gerçekleriyle örtüşmeyen
bu değişiklikler, toplumsal yapımızda derin yaralar açacaktır. Bunun önüne
geçmeli, eksikliklerimizi, yanlışlıkları hep beraber düzeltmeliyiz.
Bu yaklaşım
doğrultusunda, şoförlerle ilgili arz ettiğim sorunu çözümlemek üzere,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ilgili maddenin görüşmeleri sırasında bir
önerge sunacağız. Adalet ve Kalkınma Partili değerli arkadaşlarım, umarım, hassasiyet
gösterip, şoförlerimizin bu mağduriyetinin giderilmesinde katkı sağlarlar diye
düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; esnaf tanımındaki önemli eksiklikler dışında, esnaf ve
sanatkârlar meslek kuruluşları yöneticilerinin, aynı anda birkaç odada görev
alarak, yüksek miktarda gelir elde etmelerinin önlenmesi; birlik, oda,
federasyon, konfederasyon başkanlığı için iki dönem sınırlamasının getirilmesi;
bu kuruluşların yöneticilerinin niteliklerinin yükseltilebilmesi amacıyla
organlara seçilme şartlarının yeniden düzenlenmesi ile sicil ve meslek
kuruluşlarıyla ilgili işlemlerinin elektronik ortamda yerine getirilmesinin
hüküm altına alınması yerinde uygulamalardır; ancak, esnaf ve sanatkârların
mensup oldukları meslek kuruluşlarının yapısı düzeltilirken, bu kuruluşların
üyelerinin desteklenmesine yönelik somut adımlar da en kısa zamanda
atılmalıdır.
Değerli arkadaşlarım,
sosyoekonomik şartların farklılaştığı günümüzde, esnafın meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırıcı ve onları rahatlatıcı bir düzenlemenin yapılması zaruret arz
etmektedir. Türkiye'deki işletmelerin yüzde 98,8'ini oluşturan, insanlarımızın
yüzde 46'sının istihdam edildiği ve toplam üretimin yüzde 37'sini
gerçekleştiren esnaf ve sanatkârlarımız, bugüne kadar, birçok sıkıntıyla karşı
karşıya kalmıştır, yaşanan ekonomik krizlerden en çok etkilenen kesim olmuştur.
Bu kesimdeki insanlarımız, maalesef, ihmal edilmişlerdir. Üzerimize düşen
görev, esnaf ve sanatkârların sıkıntılarını çözümlemek amacıyla işbirliğine
yönelmektir.
Ekonomik ve sosyal
hayatın temel taşlarından olan esnaf ve sanatkârlarımızın desteklenmesi,
sorunlarının çözümlenmesi, ülkemizin yarınlarını müreffeh kılacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
belirttiğim hususların dikkate alınmasını temenni eder, hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yücesan.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.
Sayın Seyhan, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Maddeyle bağlantılı
olduğu için meseleye bir başka husustan gireceğim. Sayın Grup Başkanvekilimiz
ve Sayın Bakanımız da dikkatle dinlerse... Mutabakat ve Meclisin düzgün, doğru
ve verimli çalışması açısından çok önemli bir husus bu.
Değerli arkadaşlar, on ay
önce bir yenilenebilir enerji kanunu indirdik Meclise, komisyonun
mutabakatıyla. On ay bekledi. Bu da hükümet tasarısı, kanun teklifi değil;
yani, bütün bakanlar bu hususu biliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisine indi,
geriye alındı. Gerekçe; Hazineye yük getirir, Hazineden sorumlu Bakan izin
vermiyor. Bir mutabakat bekletildi. Çok tartışıldı, nükleer lobisi, doğalgaz
lobisi, her neyse, buna girmeyeceğim. Ben başka bir şeye bakıyorum. Burada bir
mutabakat var. Dört defa dile getirdikten sonra Sayın Bakanı aradım
"göreve geldiğiniz günden beri yenilenebilir enerji konusunda bir şeyler
söylüyorsunuz; ya söylediğinizin arkasında durun ya da bu söyleminizden
vazgeçin; lütfen, rica ediyorum, kanunda değişiklik istiyorsanız yardımcı
olalım; ama, bu kanunu getirin" dedim. Gayet düzgün bir siyasî talep.
Sayın Bakan da nezaket gösterdi: "Peki, grup başkanvekillerinizle konuşun,
1 maddede değişiklik yapalım. Bir şeyler eklemek istiyorum, bana yardımcı olun,
bu kanunu geçirelim." Grup Başkanvekilimizi aradık. Gündeme geldi. Grup,
geçen hafta onu acil olarak ön sıralara çekti. Bu kanunun önünde o vardı; ama,
ne yazık ki, pazartesi günü, bu kanunu geriye çekme kararını yine Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu kendi içerisinde aldı. Salı günü de, Hazineden sorumlu
Bakanın katıldığı bir toplantı yaptılar, bizim komisyon üyelerimiz de içinde.
Arkadaşlar, haydi ben kötü bir şey söylemeyeyim, siyasî nezaketten de
çıkmayayım; allahaşkına, bu duruma getirecekseniz, niye bizle mutabakat
aradınız?! Biz neyiz, söyler misiniz?! Yani, biz neyiz?! Ne yapmaya
çalışıyorsunuz?! Madde ekleyelim, tamam; tartışalım, tamam... Biz, devlet adamı
ciddiyetinde bunu götürüyoruz. Niye bizi o toplantıya çağırmadınız? Birinci
komisyon mutabakatına çağırıyorsunuz, getirelim diye mutabakata çağırıyorsunuz,
grupta da mutabakata varıyorsunuz, ek bir toplantı yapılıyorsa, düzeltme
gerekiyorsa, niye biz yokuz orada?! Böyle mutabakat olur mu?!
FARUK ÇELİK (Bursa)-
Yenilenebilir enerji gelecek. O zaman orada konuşalım bunları.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)-
Efendim, bununla bağlantılı... Bir dinler misiniz lütfen. Devam ediyor. Bakın,
ben süremi aşmıyorum. Lütfedip dinlerseniz... Haklı ya da haksız deyin. Ben
herhangi bir siyasî nezaketsizlik yapmadım. Lütfen tahammül gösterin.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya)-
O da gündemde, gelecek.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)-
Efendim, tahammül gösterirseniz nereye geleceğimi anlayacaksınız. Burada
karşılıklı mı konuşacağız?!
BAŞKAN- Sayın Seyhan,
buyurun lütfen.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, şimdi aynı şey burada oldu; Buna getiriyorum.
Sayın Bakan, daha önce
bizimle bir mutabakat aradı. Doğru, vardık; ama, indi, komisyonda bu değişti.
"Benim elimde değil, komisyonun takdiri" dedi. Doğru, komisyonda
değişti. Fakat, Sayın Bakan diyor ki: "Ben 3 maddesinde sizin söylediklerinize
katılıyorum. Grubumuza da götürdüm bunu." İyi güzel de, biz... Burada da
Sayın Bakan nezaket gösterdi. Çok teşekkür ediyorum, beni aradı; komisyondan
sonra aradı ama. Hakikaten, büyük nezaket. "Bu maddelerde değişiklik
yapmak istiyoruz, bize yardımcı olur musunuz" dedi. Ben de hay hay dedim.
Önergenin niteliğini bana söyledi, aynı yönde üç önerge hazırladım; ama, bu
kanun tasarısı gündeme geldiğinde "biz bu önergelere katılmayız"
sesleri yükselmeye başladı.
Şimdi, arkadaşlar, onu neden
anlattım; bunun için. Hani, bu, kısmen ortaya çıkmış bir davranış biçimi değil;
bu, artık, bir anlayış halini almaya başladı. Eğer, bir ucunda bizi
tutuyorsanız, diğer ucunda bizi niye tutmuyorsunuz?! Bu esnaf bizim esnafımız
değil mi?! Yenilenebilir enerjiye yatırım yapacaklar bizim insanlarımız değil
mi?! Bizim, bu insanlara bir düşmanlığımız mı var?! Sonra, bu mutabakat
arayışının tarafıyız; ama, yönlendiricisi değiliz. Yani, Türkiye'de kötü bir
anlayış ortaya çıkmaya başladı. Kamuoyunda genel kanı bu yönde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, 1
dakikalık süre içerisinde konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Devamla)
- Arkadaşlar, bakın, Türkiye'de şöyle bir kanı var; çok dikkat etmemiz lazım:
Bu Meclis, üç yıldır, geçmişte parlamenterin üzerindeki gölgeyi kaldırmaya
çalışıyor; ama, artık, halk diyor ki: Siyaset yapanların yüzde 80'i, inandığını
söylemiyor; onların içerisinde yüzde 20'si inandığını söylüyor; yüzde 20'nin
yüzde 80'i de dediğini yapmıyor.
Lütfen, buna uygun bir
şey yapmayın. Gelin, siz söylediğinizi yapın; hem bizi hem kamuoyunu bu etkiden
kurtaralım.
Çok teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, madde üzerinde bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısı 2 nci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram Meral |
İsmet Atalay |
Abdulaziz Yazar |
|
Ankara |
İstanbul |
Hatay |
|
Ramazan Kerim
Özkan |
Nadir Saraç |
Necati Uzdil |
|
Burdur |
Zonguldak |
Osmaniye |
|
Mehmet Boztaş |
Osman Özcan |
Kemal Demirel |
|
Aydın |
Antalya |
Bursa |
"Kapsam
Madde 2 - Bu kanun, esnaf
ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanlar ve esnaf ve sanatkârlar
tarafından kurulan esnaf ve sanatkârlar odaları, bu odaların üst kuruluşları
olan birlik, federasyon ve konfederasyon ile bunların üyeleri hakkında
uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?..
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Metnin başında "esnaf ve sanatkârlar" olarak
üyeler belirlendiğinden, mükerrer oluyor; onun için katılmıyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Hükümet ve Komisyon önergeye katılmıyor.
Önerge sahipleri?..
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yaşadığımız ekonomik kriz
ve piyasa daralmasının olumsuz etkileri, özellikle, esnaf ve sanatkâr açısından
devam etmektedir. Nitekim, son dokuz yılda esnaf ve sanatkârlarımız açısından
yarattığı olumsuz sonuçları da vurgularsak, 1995 yılından itibaren 2004 yılı
ortalarına kadar 978 882 kayıtlı esnaf ve sanatkâr batarken, son ikibuçuk
yılda, ilk kez, batan esnaf sayısı, yeni açılan işyeri sayısını aşmıştır. 1995
yılında açılan işletme sayısına göre kapanma oranı yüzde 52, 1996'da yüzde 40,
1998'de yüzde 39, 1999'da ise yüzde 38 iken, bu oran, 2001'de yüzde 106,
2002'de ise yüzde 112, 2003'te ise yüzde 103'e yükseldi. İçinde bulunduğumuz
yıl ise başabaş gidiyor. 1995 yılından bu yana her yıl ortalama 180 000 ile 225
000 yeni işyeri açılırken, bu sayı, nüfus artışına ve işsizliğe rağmen 120
000'lere geriledi. 2000 yılından itibaren batan esnaf sayısı ise yıllık 100
000'leri aşmaya başladı. Açıkça söylemek gerekirse, 2004 yılında bu olumsuz gidişin
hızı bir parça yavaşlamış gözükse de sürüyor. Mantıksız ve haksız vergi
salınması da bu olumsuzluğu daha da artırıyor. Resmî rakamlar bunu açıkça
ortaya koyuyor. Dahası, gerçek batan esnaf sayısının son dokuz yılda 1,3 milyon
civarında olduğunu belirtmek zorundayız. Çünkü, elimizdeki rakamlar, esnaf ve
sanatkâr sicilinden kaydını sildirenlere aittir. Sildirenlerin en az yarısı
kadar esnaf ve sanatkâr, kayıt sildirme ücreti ödememek için, işyerini
kapattığı, battığı halde kayıt sicilini sildirmiyor. Durum bu kadar açık.
Üstelik esnaf ve sanatkârlar gibi küçük işletmeler, ne yazık ki devletçe yok
sayılmaya devam ediliyor, oysa bu olumsuz gidişin faturasının çok daha ağır
biçimde ülkeye çıkacağını bilmek gerekir.
Bütün bu nedenlerle kanun
tasarısının kapsam başlıklı bu maddesine "üyeleri" ibaresi eklenerek
bu kanunun yalnızca esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarını değil, aynı zamanda
bu kuruluşlara üye durumundaki esnaf ve sanatkârları da kapsamına alması
sağlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmemiştir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Soru soracağım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sorular var efendim.
BAŞKAN - Sayın Özkan, ben
sehven atlamışım. Yalnız, ben önergeyi okutmadan önce sizin de müdahale etmeniz
gerekirdi. Bir dahaki maddeyi görüşürken soru sorma hakkınızı kullanacaksınız.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Maddeyi oylamadınız Sayın Başkan.
BAŞKAN - Maddeyi
oylayacağım, bir dakika efendim.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Soru sormak hakkımız var, o yüzden...
BAŞKAN - Görüşmelerden
hemen sonra... Ben buradaki ifadeleri görmedim, arkadaşlarım da ikaz etmediler.
Dolayısıyla, önergeyi okutmuş oldum; işlem geçmiş oldu.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - Tamam Sayın
Başkanım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur, birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.54
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.10
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
851 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Esnaf
ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 2 nci
maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi 2 nci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
Tanımlar
MADDE 3.- Bu Kanunun
uygulanmasında;
a) Esnaf ve sanatkâr:
İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve
Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek
kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî
çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini
kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme
hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat
sahibi kimseleri,
b) Bakanlık: Sanayi ve
Ticaret Bakanlığını,
c) Genel Müdürlük: Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğünü,
d) Oda: Esnaf ve
sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odalarını,
e) İhtisas odası: Aynı
meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il
merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odalarını,
f) Karma oda: İhtisas
odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve
sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odaları,
g) Şube: Birlik tarafından
oda kurulamayan ilçelerde açılacak ve buradaki esnaf ve sanatkârların
işlemlerini yürütecek hizmet birimlerini,
h) İrtibat bürosu:
İhtisas odalarının ve ilçelerdeki karma odaların çalışma bölgeleri içerisinde
açacakları büroları,
ı) Birlik: Aynı ilde
kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, aralarındaki dayanışmayı temin etmek
ve bu odaların il genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde çalışmalarını ve
gelişmelerini sağlamak ve o ilin esnaf ve sanatkârlarını temsil etmek amacıyla
il merkezlerinde kuracakları esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerini,
j) Federasyon: Aynı
meslek dalında kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, üyelerinin meslekî
yönden ihtiyaçlarını karşılamak, çalışmalarını ve gelişmelerini ülke genelinde
işbirliği ve ahenk içerisinde yapabilmelerini sağlamak amacıyla, kuracakları
esnaf ve sanatkârlar federasyonlarını,
k) Konfederasyon: Esnaf
ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve federasyonları arasında birliği temin,
gelişme ve ilerlemeyi sağlamak ve genel olarak esnaf ve sanatkârların
çalışmalarını meslekî yönden ve kamu yararına uygun olacak şekilde düzenlemek
ve bu hususta gerekli görülecek her türlü tedbiri almak ve teşebbüste bulunmak,
meslekî eğitimlerini geliştirmek, esnaf ve sanatkârları yurt çapında ve
uluslararası düzeyde temsil etmek, sorunlarının çözümü için ulusal ve
uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak, ulusal
ekonomideki gelişmelere paralel olarak lüzumlu görülecek meslekî tedbirleri
almak ve Bakanlık tarafından esnaf ve sanatkârlarla ilgili verilecek görevleri
yapmak üzere kurulan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunu,
l) Esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşları: Oda, birlik, federasyon ve Konfederasyonu,
m) Sicil: Bulunduğu il
idari sınırları içerisinde çalışmak üzere birlik bünyesinde ayrı bir birim
olarak kurulan Esnaf ve Sanatkâr Sicili Müdürlüğünü,
n) Sicil Gazetesi:
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesini,
o) Asgari ücret: Onaltı
yaşından büyük işçiler için uygulanan brüt asgari ücreti,
p) Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr
veri tabanı: Esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının işlemlerinin ve verilecek
hizmetlerin elektronik ortamda yapılmasını sağlayan sistemi,
İfade eder.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ve şahsı adına Bayram Meral, AK Parti Grubu
adına Ahmet Rıza Acar, şahsı adına Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan söz
istemişlerdir.
Sayın Meral, ilkönce,
isterseniz, Sayın Acar'a söz vereyim; çünkü, sizin şahsınız adına da söz
isteğiniz var; kesmeyeyim...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Peki efendim.
BAŞKAN - Sayın Acar,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET RIZA ACAR (Aydın) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri;
hepinizi en içten sevgi ve hürmetle selamlıyorum efendim.
Bugün, Türkiye'de çok
önemli ve yaygın bir hizmeti yürüten, üreten ve tüm milletimize hizmet veren
bir kesimin kanununu konuşuyoruz; 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu. Esnaf
ve sanatkârlarımızın önemini burada anlatmayı hiç düşünmüyorum, önemini bütün
milletimiz bilmektedir; ama, esnaf ve sanatkârın tanımı üzerinde biraz durmak
istiyorum. Bu "esnaf" tanımına hem kanunda vazettiğimiz şekilde
bakmak hem de üniversitelerimizde bu konuda bir görüş var mıdır diye sizin takdirlerinize
sunmak istiyorum.
Efendim, "esnaf;
kendi emeği ve sermayesini kullanan, yanında az sayıda kalfa, çırak ve işçi
çalıştıran, tüccar ya da sanayici olarak nitelendirilemeyecek kadar küçük
ciroya sahip meslek mensuplarına denir." Kaynak: Küçük İktisat Sözlüğü,
Hacettepe Üniversitesi Elektronik Kütüphanesi.
Peki, bizim tanımımız
nedir; kanunda "ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve
Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen
esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini
sermayesiyle birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya
sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde
vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile
vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler" olarak tarif
ediyoruz. Bakınız, üniversiteyle birlik ve beraberliği burada da yakalamış
oluyoruz.
Ayrıca, lügat manasına
baktığımızda, "küçük sermaye ve sanat sahibi” olarak tarif edilmektedir,
Türk Dil Kurumunda. Hatta, bununla ilgili olarak rahmetli Sait Faik'in bir
özdeyişi var: "Kendileri balıkçı olmayıp da balık satan esnafı severim"
diyor Sait Faik. Yine, sanatçıyla ilgili olarak da; bir işi ustalıkla yapan
usta, mahir; iki, el ile yaptığı işi kendisine meslek edinen işçi veya usta.
Ömer Seyfettin'in de bununla ilgili bir sözü var: "Eseri takdir edilmeyen
bir sanatkâr elemi duydum" diyor Ömer Seyfettin; yani, sanatkârın eseri
takdir edilmezse, elemi yaşadığını ifade ediyor.
İşte bu anlamda, bu
kanunu, bugün, altkomisyonumuzda, üstkomisyonumuzda, muhalefet partimizin
milletvekillerinin de dahil olduğu bir komisyon çalışmasıyla, en iyi ve en
güzel şekilde getirdiğimizi düşünüyorum. Halbuki, bir demokratik düşünce
içerisinde, şu olmalı mıydı diye ifade etmek istiyorum; denmeliydi ki:
Türkiyemiz üçüncü bin yılda, 21 inci Yüzyılda, esnaf ve sanatkârlarıyla yaptığı
kanunu... Beyler, biz, bu anlayış içerisinde, Türkiye'nin ileri hedeflerine,
Türkiye'nin demokratik hedeflerine, Türkiye'nin hukuk ve onun üstünlüğüyle
ilgili tavır ve davranışlarına ve de bu konuda yaptığı yasaları dikkate
aldığımız zaman, Avrupa Birliği sürecini de dikkate aldığımızda, bu kanunu,
gelin, beraberce, en demokratik, en hukukî bir biçimde, en iyi hizmeti üreten
ve de en güzel bir şekliyle, hep beraber yapalım demeliydi bu birliklerin, bu
esnafların temsilcileri diye düşünüyorum; ama, komisyona gelindi; bu, Anayasaya
aykırı, bu, Anayasaya aykırı... Herkes, kendini, bir başka kurumun yerine
koyuyor; bunun da çok doğru olmadığını, bilhassa, ifade etmek istiyorum.
Efendim, bu kanunda
eleştirilerin en önemli üç dört boyutu var. Bunlardan bir tanesi, şoförlerin
esnaf kabul edilmemesi üzerinde yoğunlaşan... İki, doğal delegelik talebinin
isteği. Üçüncüsü, maaşlarla ilgili, söylenmeyen, getirilen bazı kıstaslar.
Dördüncüsü, görevlerin de iki dönemle sınırlandırılması. Bu dördüncüyü Odalar
Birliği Kanununda da yaptık; onunla paralellik arz etmesi yönüyle
değerlendirdik.
Yine, şoförlerin esnaf
olarak kabul edilmesi veya edilmemesiyle ilgili konunun özü ve esası şudur: Bir
defa, taksi, otobüs, kamyon, minibüs ve benzeri araç sahipleri veya bu araçları
kiralayarak işletenler, basit usulde vergilendirilenler, ayrıca işletme hesabı
esasına göre defter tuttukları için, bunlar zaten şofördürler, bunlar zaten
esnaftırlar.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Odaları bile kapanıyor, Sayın Vekilim!..
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Hayır efendim, o size öyle geliyor.
Ama, benim yanımda
çalışan, sizin yanınızda çalışan, bakanın makam şoförü, bunların esnaf olarak
kabul edilmesi isteniyor. Beyler, Avrupa Topluluğuna gidiyoruz; Türkiye'nin
envanterini en sağlıklı biçimde çıkarmak mecburiyetindeyiz. Esnaflarla ilgili
envanterlerimizi, tacirlerle ilgili envanterlerimizi, bütün diğer ekonomik
envanterlerimizi, sosyal envanterlerimizi, insanlarımızın demografik yapısına
varıncaya kadar envanterlerimizi en güzel şekilde çıkarmak mecburiyetindeyiz.
Türkiye'yi, önümüzdeki süreç içerisinde Avrupa Birliğine yerleştirdiğimizde, o
Avrupa Birliğine girdiğimiz zaman, orada kalıcı bir itibara sahip olmanın
yollarından en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum; ki, orada, ekonomik olarak
değil, demokrasimizle, insan haklarımızla, hukukun üstünlüğüyle, müteşebbislik
hürriyetinin gelişmesiyle bulunacağız. Doğru ve donanımlı yetişmiş
gençlerimizle, kültürümüzle, sanatımızla ve inançlarımızla orada daha dik
duracağız. Ekonomik meseleyle gelindiği zaman; onun bir süreci vardır, on yıl,
yirmi yıl, otuz yıl sürebilir. Eğer bir örnek vermek gerekirse, Avrupa
Topluluğunda her iki kişiden bir kişinin arabası var. Bizde, nüfusu
dondursanız, araçların eskimesini dondursanız, bunun için en az yirmibeş otuz
yıla ihtiyacınız var, senede 1 000 000 aracı bu insanlarımıza takdim etmekle...
Şimdi, biz bunu da
çözelim dedik; ama, kabul görmedi. Nasıl çözecektik; esnaflarımızın yanında
çalışan -olur veya olmaz- çırak, usta, kalfa ve şoförlerin de ihtiyarî olarak,
serbest bir biçimde, kendilerinin, yani işyeri sahiplerinin bağlı bulunduğu
odalarda, odaların bünyesinde ihtiyarî olarak orada bulunsunlar; ayrıca, aidat
ödemesinler ve de benzer farklı şeyleri getirelim dedik; ama, bu kabul görmedi,
bunu, bilhassa burada ifade etmek mecburiyetindeyim.
Doğal delegelik
meselesine gelince: Doğal delegelik, herkes bir alt kademeden delege olarak
seçilip gelecek, yani yönetim kuruluna girecek, yönetim kurulu başkanı olacak,
bu şekilde gelecek; ama, halihazırda, şu anda, birliklerde, odalarda, federasyonlarda,
konfederasyonlarda görev yapanların, hiçbir şekliyle demokratik olmayan, bir
nevi kendilerine has özel imtiyaz kabul edilen bir anlayışla delege olmaları
arzusu vardır. Bunu da, bugün, demokratik yapılanmasını hızla genişleten,
Avrupa Topluluğuyla bütünleşen bir ülkede böyle bir olayı kabullenmek, imtiyazı
vermek hiç doğru değildir diye düşünüyorum.
Efendim, maaşlara
gelince: İçimizde, iki, birlik ve federasyon başkanlığı yapmış arkadaşımız,
yine CHP'den iki arkadaşımızın bulunduğu birlik ve yine bu kurumlarda görev
yapmış arkadaşımızla -bizden de vardı- bütün bunlar bir mutabakat içerisinde
hazırlandı ve aramızda en ufacık bir tartışmanın, münakaşanın... Evvela, bu
kanun tasarısında muhalefet şerhinin de bulunmadığını bilhassa ifade etmek
isterim. O zaman biz neyi düşünüyoruz?.. Bakın, bu ülkenin, artık, bugün böyle
bir Parlamento yapısı var, bu Parlamento yapısını benimsemiş bir millet var.
Ben, iki partili bir Parlamentodan hoşnutum, iki partili Parlamentodan yarın
beğenmediklerimi değiştireceğim, yerine muhalefeti getireceğim diye bir anlayış
var. İyi araştırırsanız, iyi incelerseniz, iyi analiz ederseniz, ben bunu
görüyorum; çünkü, gittiğimiz yerlerde görüştüğümüz insanlarda bunu algılıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Acar,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Bitiriyorum efendim.
Ayrıca, ben şunu da ifade
etmeden geçmeyeceğim: 3 Kasım seçimlerinden önce her yerde, her mekânda,
kahvede, meydanda; iki siyasî parti var Parlamentoya girecek, barajı aşacak;
birisi biz -o da iktidar olacağız- ikincisi de Cumhuriyet Halk Partisidir;
diğerleri imkânı yok geçemeyecekler diye, beraber çalıştığımız milletvekili
arkadaşlarıma, seçilmeme ihtimalini gözönüne alanlara moral verdiğimi iyi
hatırlıyorum.
Bu düşünceler içerisinde,
kanunun 21 inci Yüzyıla uygun bir biçimde yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca, kısaca, şunları
da söylemek istiyorum efendim: Bakın, esnaflarımıza verilen çeşitli kredilerden
bahsetmeyeceğim; 13 çeşit kredi var; ama, elimde TESKOMB'un şahsıma yazmış
olduğu bir yazıdan kısaca okumak istiyorum: "Esnaf ve sanatkârlar kredi
kefalet kooperatifleri aracılığıyla esnaf ve sanatkârlarımıza kullandırılan
krediler, 2000 yılı baz alınarak aşağıda verilmektedir:
2000 yılı sonu itibariyle
420 trilyon lira; 2001 yılı 50 trilyon lira, 2002 yılı 75 trilyon lira,
1.1.2003 tarihinde 153 trilyon lira, 31.12.2003 tarihi itibariyle 690 trilyon
lira, 31.12.2004 tarihi itibariyle 1 katrilyon 202 trilyon lira, 25.3.2005
tarihi itibariyle 1 katrilyon 362 milyon Türk Lirasıdır."
Bir de, bunlara, hele
2003, 2004, 2005 tarihleri itibariyle bu verilen kredilerin geriye döndüğü
oranda ilave ettiğiniz zaman, bu yıl asgarî 2 katrilyon liraya ulaşacaktır.
Yeterli midir; değildir.
Şoför esnafımız için araç
kredilerini getiren bir hükümet olarak, bir Bakanlık olarak da, bu
arkadaşlarımızın sıkıntılarını, onları araç kredileriyle destekleyerek, onların
şoförlük mesleğini esas itibariyle esnaflık seviyesinde yürütmeleri imkânını
sağlayacağız, sağlıyoruz da.
Yine, 1 katrilyon 100
milyon liranın üzerinde bir kullanım meydana getirilen 300 000 esnaf ve
sanatkâra kredi kullandırılmış, yaklaşık 150 000 kişiye ek ihtiyaç... Bu benim
yazım değil, TESKOMB'un (Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet
Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği) tarafıma yazdığı, bilgi olarak
istediğim yazıdır.
Burada, faizlere
değinecek olursak; 10.3.2002'de yüzde 52; 28.3.2003'te yüzde 47; 15.5.2004'te
yüzde 44; 15.7.2003'te yüzde 30; bugün yüzde 18; 1.1.2005'ten itibaren yüzde
18'dir. Limitler, 10 milyar liradan 15 milyar liraya çıkarılmış, yakında 25
milyar liraya çıkarılacaktır. 2003 yılına kadar prim borcu olanlara kredi bile
kullandırılmıyordu; bunların hepsi, tamamen kaldırıldı.
BAŞKAN - Sayın Acar,
teşekkür etmiştiniz!..
AHMET RIZA ACAR (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Efendim, iş kuran esnaf
ve sanatkârlara baktığımız zaman, 2003'te 100 000, 2004'te 200 000, toplam 300
000 olarak belirtiliyor.
Ben, bu duygu ve
düşünceler içerisinde, 3 - 5 tane arabası olan taksi sahiplerinin ticaret
odalarına üye olmaları gerektiğini, onların kiraya verdikleri taksilerinde
görev yapanların da esnaf olmaları gerektiğini, bunun standardının da hem
ülkemiz standardı hem de Avrupa Birliği standardı olduğunu düşünüyorum.
Bunları size iletiyor,
hepinizi en içten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Acar.
Madde üzerinde, şahsı ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM
ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısıyla ilgili, şahsım ve Grubum adına söz almış bulunmaktayım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben, bazen, bu AK Parti niye işçiye, memura, emekliye böyle hor bakıyor diye
düşünürken, bir de baktım ki, buna esnafı da dahil ettiniz. Sizi kutluyorum!..
Ama, dahil etmedikleriniz de var; IMF'nin himayesine aldıklarını dahil
edemiyorsunuz; devleti hortumlayan, milyarlarca doların üzerine yatanları
kapsam içine alamıyorsunuz. Gücünüz memura yetiyor, emekliye yetiyor, çiftçiye
yetiyor, esnafa yetiyor, yetiyor da yetiyor...
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, TESK, yani, esnaf ve sanatkârlar, bugün, 13 federasyon, 82 birlik, 3 501
odadan müteşekkil, 5 000 000'luk kitleyi temsil eden bir kuruluş. Bugüne kadar,
bu teşkilatın mensupları, ülkemiz içerisinde büyük hizmetler götürmüşlerdir; sabahın
erken saatinden, gecenin geç saatlerine kadar, müşterisine hizmet etmiştir,
devlete karşı sorumluluğunu yerine getirmiştir.
Bugün bir yasa
çıkarıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bütün bu kurulları yönetenler toplanmış,
yani, 3 500 kişi bir araya gelmiş, bu yasayla ilgili düşüncelerini açıklamış;
bundan rahatsız olduklarını, getireceği sakıncaları ortaya koymuş, sizlere
düşüncelerini bildirmişler; sizin illerinizden gelenler sizlere anlatmışlar ki,
sıkıntınızı anlıyorum, mehter takımı gibi bir geriye bir ileriye gidip
geliyorsunuz, oy kullanmanızdan belli. Ne diyor; şoför istemiyor, terzi
istemiyor, bakkal istemiyor, fırıncı istemiyor, kasap istemiyor, lokantacı
istemiyor, kahveci istemiyor, bunların başkanları istemiyor; kimin için
çıkarıyorsunuz bu yasayı?! Kimin için çıkarıyorsunuz bu yasayı?! İstemiyor!..
Ne yapıyorsunuz şimdi?!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Değişim, değişim...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Hipermarket dediniz, süpermarket dediniz, bakkalları bitirdiniz;
bakkallar sigara satıyor, gazete satıyor. Hazır giyim dediniz, terzileri
bitirdiniz; hormonlu etleri getirttirdiniz -göz yumuyorsunuz halen daha-
kasapları bitirdiniz, hayvancılıkla ilgilenenleri bitirdiniz. Şimdi, gele gele,
sıra, şoföre geldi, esnafa geldi. Bakınız, değerli arkadaşlarım, şoför...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Yöneticisine geldi, yöneticisine.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yöneticisine geldi değil mi?! Derdin o! Yöneticisine geldi!
Yazıklar olsun sana! Bunu sen söyleme bari! "Yöneticisine geldi..."
Şimdi, yasayı kimin için çıkardıklarınızı, AK Parti milletvekilinin, hem de
yıllardır oda başkanlığı yapmış bir zatın ağzından duyuyorsunuz.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Değişim... Değişim...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - "Sıra yöneticisine geldi" diyor. Benim bildiğim şoför,
benim bildiğim esnaf onurunu korur, yöneticisine sahip çıkar. Gücünüz
yetmeyecek ona, ona gücünüz yetmeyecek; hiç merak etmeyin.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Değişim... Değişim...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, yasanın kime çıktığını, değerli arkadaşlarım, duydunuz mu?
Yöneticisine çıkıyor.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Değişim... Değişim...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bir kişiyle uğraşmak, birkaç kişiyle uğraşmak bir Meclisin işi mi
değerli arkadaşlarım?! Hiç oluyor mu?! Bu zihniyet nedir biliyor musun; bu
zihniyet, kişiyi hedef alıyorsanız, Madımak Otelini yakma zihniyetidir bu,
Madımak Otelini yakma zihniyetidir bu.
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Bunun konuyla ne alakası var?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Evet, bu zihniyet odur öyle söylerse... Bu zihniyet odur...
FARUK ÇELİK (Bursa) - Ne
alakası var?! Haddini bil sen!..
BAŞKAN - Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bu zihniyet odur... Bu zihniyet odur...
BAŞKAN - Sayın Meral,
müsaade eder misiniz...
HASAN KARA (Kilis) -
Takımın konfeksiyon mu, terzi mi?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Terzi... Terzi... Konfeksiyon değil. Herhalde takımdan
anlamıyorsun. Gözlerin görmüyor.
HASAN KARA (Kilis) -
Markasını gösterir misin?
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sen kalk arkasını göster. Terbiyeli konuş! Otur orada!
HASAN KARA (Kilis)- Ne?!
BAŞKAN - Sayın Meral...
HASAN KARA (Kilis) -
Terbiyeli konuş!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Arkasını göster, markasını göster!.. Otur orada! Çocuklaşma!
HASAN KARA (Kilis) - Ne
demek çocuklaşma?! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, Sayın Acar burada konuşuyor...
BAŞKAN - Sayın Meral...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, Başkanım...
BAŞKAN - Müsaade
ederseniz... Bakınız, konuşmanız arasında, Türkiye'de birkısım kaosa sebebiyet
vermiş, yanlış anlaşılmalar olmuş olan bir olayı, burada, bu konuyla
irtibatlandırmanız son derece yanlış. Bu hususta bir tashih yapmanızı, düzeltme
yapmanızı istirham ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Daha da açmamı istiyor musun?
BAŞKAN - Efendim?..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - "Kişiye münhasır yasa çıkarılıyor" diyor. Kim o kişi;
Derviş Günday. Kim o Derviş Günday, Sayın Başkanım?
RECEP GARİP (Adana) -
Niye bağırıyorsun?!.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Niye bağırmayacağım?
Kim bu Derviş Günday?
Kimi kastediyorsan kalk söyle burada. Gel... Gel... Gel de burada söyle.
Yakışmıyor sana!
FAHRİ ÇAKIR (Düzce) -
Sayın Başkan, Meclisi azarlama hakkı yok Sayın Vekilin.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Acar burada dört maddeden, şu maddeden
bahsetti.
Bakınız, biz, günlerdir,
grup başkanvekillerimiz, yöneticilerimiz, uzun uzun burada konuşuyoruz, diyoruz
ki, burada iki maddeyi düzeltin, bu yasa tasarısı gönül hoşluğuyla geçsin.
Maalesef, biraz önce Sayın Milletvekilimin buyurduğu gibi, onun konuşması da
böyle uluorta bir konuşma değildir; o, deneyimli birisidir. Öyle, uluorta
konuşma kabul etmem onun konuştuğunu; yıllarını toplumsal ilişkilere vermiş bir
adamdır. "Kişiye çıkarıyoruz bu yasayı" diyor. Kişiye yasa olur mu
değerli arkadaşlarım?! Kendi kulağınızdan duyuyorsunuz; iftira etmiyorum
herhalde...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Seviliyorsa, kazanır gelir...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, şimdi, nedir bu...
Müsaade eder misiniz...
Bakınız, sayın
milletvekilleri, ben, geçende, kırk bohçalı yasa görüşülürken, işçilerin iş
aktinin feshiyle ilgili bir konuyu açık açık izah ettim burada; bir türlü size
anlatamadım. Gitti, tekrar geri geldi, tekriri müzakere açtınız, o maddeyi geri
çıkardınız; hatırlıyor musunuz? Yarın, bunlar, ya Anayasa Mahkemesinden ya da
Cumhurbaşkanından dönecek, burada bir daha görüşeceğiz.
Şimdi, Sayın Acar burada
konuştu. Sanayi odası başkanlığını, ticaret odası başkanlığını yaptığını
söylüyorsun.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım, şoförün tarifini yapıyor; diyor ki: "Bedenen..."
Arkasından, ekonomik şeyini ilave ediyoruz.
Benim bir zamanlar bir
arkadaşım vardı, bir metni okuyor. Şimdi, metnin üst tarafı farklı, altında
izahı var. Şimdi, o dönemde -Allah rahmet eylesin- genel başkanı diyor ki:
"Altını da oku, alt tarafını da oku." Döndü "niye okuyacağım; orası
işime geliyordu, orasını okudum."
Şimdi, Sayın Başkan,
Sayın Acar, senin bir tarafı işine geliyor, onu söylüyorsun. Şimdi, şoför, eski
usule göre gitmiyor, kurs alıyor değerli dostlarım, kursa gidiyor; üç kuruş
parası var mı, yok mu... Kurs alıyor. Bunların içerisinde üniversitede okuyan
gençlerimiz de var. Nasıl bu defter tutacak, nasıl şey yapacak?! Bu, bir gün
çalışıyor, ikinci günü belki işini bulamıyor değerli arkadaşlarım. Türkiye'nin
en önemli sorunu işsizlik değil mi?
Şimdi, burada, 1 000
000'a yakın insanı safdışı bırakmak kime ne kazandırıyor?! Yani, yıllardır
geldi bir şey yok da, bugün ne oldu?! Yani, iki gün iş bulup çalışan bir
şoförle niye uğraşıyoruz?! Bu bize ne kazandırır değerli arkadaşlarım? Hiç
olmazsa, gidiyor bir takside gece çalışıyor, iki gün, üç gün çalışıyor,
harçlığını çıkarıyor veya evine bir şey götürüyor. Şimdi, bunun elini kolunu
bağlamak, bunu safdışı bırakmak, bunu işinden etmek size ne kazandırıyor?! Siz,
işçiye, işsize iş bulmaya mı geldiniz, yoksa müesseseleri kapatıp ondan sonra
vatandaşları sokağın dışına bırakmaya mı geldiniz?!
Bu kadar bocalama olmaz
değerli arkadaşlarım. Televizyonu izliyoruz; yeridir, yeri değildir, Allah
selamet versin, Turizm Bakanı... Ya bu ülkeye kimin geldiğini, kimin gittiğini
niye araştırıyorsun? Ondan sonra da kalkıyorsun, özür diliyorsun. Beyler, özür
dileyen, Türkiye Cumhuriyetinin Bakanıdır, senin Bakanın olduğu kadar benim de
Bakanımdır. Benim, onun zaafa düşmesine gönlüm razı olmaz. Yıllardır, ben
burada oturdum, "Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı" dedim, yurtdışına
gittim, onu savundum. Ben, ülkemi seven, ülkeme saygı duyan bir insanım.
Şimdi, ikinci konu:
Efendim, sayın konfederasyon başkanı gitsin, yeniden delege olsun, geri gelsin.
Olay o; yasanın ana konusu o. Sayın Acar söylediği için söylüyorum.
Şimdi, değerli
arkadaşlarım...
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Tüketici kooperatifleri var, onların başkanları...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, muhterem arkadaşım, orada onların birlikleri var, 30 kişi
kendi arasında seçiyor, burada 8 000 kişi, 10 000 kişi. Yapmayın bunu muhterem
arkadaşlarım.
KERİM ÖZKUL (Konya) -
Tamam, iş bitecek.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, sen de biliyorsun da laf olsun!.. Laf olsun padişahım!..
Şimdi, ne olacak; ben
konfederasyon başkanıyım; bana diyorsunuz ki, git, dört sene konfederasyon
başkanlığı yaptın, git yeniden delege ol, gel, seçilirsen seçil. Farzımuhal ki,
gittin de seçilemedin değerli arkadaşlarım... Gittin de seçilemedin; ben
buradaki dört senenin hesabını vermeyecek miyim, nasıl vereceğim?
Beyler, bunları düşünün.
Bakın, biraz fikrinizle, aklınızla arkadaşlık edin, hissinizle değil. Ne olur,
şöyle biraz kafanıza alın bu konuları; bu adam bir şey söylüyor. Geçen
söyledim, geri getirdiniz, benim dediğimi yaptınız. Şimdi, bu adam seçilemedi,
ben seçilemedim; kongreye giremiyorum değerli arkadaşlarım, dört senenin
hesabını yapamıyorum.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - Giremeyeceksin tabiî!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kardeşim, tamam, senin istediğin o; kabul ediyorum da... Ama,
Allah, hiçbir zaman haine fırsat vermemiştir. Hain, hiçbir zaman ummamıştır,
bir yerde tökezlemiştir; tökezleyeceksiniz. Böyle şey mi olur ya?! "Seçilmesin"
diyor. Ya, kardeşim, ben, burada, ciddî bir şey konuşuyorum,
"seçilmesin" diyor. Ya seçilmiş; zorla mı seçildi?!
Şimdi, burada, uğraşılan
konu, şoförlerin elinden işini almak, ondan sonra, bir zatı veya oradaki
zatları safdışı bırakmak.
ALAATTİN BÜYÜKKAYA
(İstanbul) - Ne alakası var?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, değerli arkadaşlarım, vatandaşın beklentilerine cevap
verin. Geçen hafta Ankara'daki bazı ilçeleri kısa bir dolaştım, oturdum,
vatandaşla konuştum. Gidin, gidin, biraz arkadaşlara gidin. Dünkü gününüzü arayacaksınız!
Adam, tarımı çökerttiniz, pamuğu çökerttiniz, patatesi çökerttiniz, efendime
söyleyeyim, soğanı çökerttiniz...
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı)
- Sevinin siz de!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bunları taşıyan arabalar boş oturuyor. Gidin onların kooperatifine;
diyorlar ki: "Boş oturuyoruz, işimiz yok."
Bir şey daha var biliyor
musun; sanayie gidiyorsun, sanayie; adam diyor ki: "Gidin kırsal yörelere,
sanayime bir tane araba gelip bakımını yaptırmıyor." Bunu vatandaş
söylüyor; ben de size aktarıyorum.
Şimdi, bunları
bırakmışız, milyonlarca insan işsiz, bunu bırakmışız, şoförleri nasıl ezeriz,
bunları deftere tabi nasıl tutarız?! Bakınız, bir zamanlar, yine bir iktidar
-içinizde bunu çok iyi bilen vardır- kuyumcuları deftere tabi tutmak da
istemedi; dedi ki: "Sattıklarınızı bir deftere yazın." Onlar, o
iktidardan öyle bir hesap sordu ki, yıllarca aklı başına gelmedi. Bu esnaf da,
bu onurlu esnaf da, gün gelecek size öyle bir hesap soracak ki, aklınız ömür
boyu başınıza gelmeyecek; çünkü, siz, bırakmışsınız hortumcuları, bırakmışsınız
talancıları, bırakmışsınız kendi yöneticilerinizin içine düştüğü tezadı, ondan
sonra, şoförü nasıl ezerim, esnafı nasıl yok ederim, yıllardır esnafın hakkını
hukukunu savunan bir zatı nasıl oradan al aşağı ederim. Bu o kadar kolay değil
değerli arkadaşlarım. Bir yerlerde yaptınız; ama, esnaf ona benzemez, işçi ona
benzemez. Ben de bir zaman Türk-İş Başkanıyken o dönemin siyasî partileri çok
dalış yaptı; ama, oradan yuhalanarak çıktılar; ben üzüldüm, ben utandım onların
adına. Yarın sizin akıbetiniz de o olacaktır; hiç unutmayın. Benim eğer
bildiğim o şoförse, benim bildiğim onurlu esnafsa, onun hakkını, hukukunu
koruyan temsilcisini namusu gibi koruyacaktır; sizin bu yaptığınızın da
hesabını çok ağır soracaktır.
RECEP GARİP (Adana) -
Kışkırtmaya devam et sen.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kışkırtma o zaman sen de.
RECEP GARİP (Adana) - Sen
kışkırtıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Kolayı var; sen de kışkırtma.
RECEP GARİP (Adana) - Sen
polemik yapıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Allah allah... Lafa bak!..
RECEP GARİP (Adana) - 10
dakikadır polemik yapıyorsun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Şimdi, sen burada, çıkacaksın...
RECEP GARİP (Adana) - Ne
ilgisi var?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sen burada, çıkacaksın, şimdi...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, hatibe müdahale etmesinler.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bakınız, sayın sözcü şurada, çıktı, kooperatifleri anlattı, bu
kadar kredi verdik... Şu yakınınızda değerli arkadaşlarım, verdiğiniz kredilere
bakın; sevsinler kredinizi.
Bakınız, çiftçilere icra
şoku. Şunlar hep sizin marifetiniz; buyurun, buyurun... Tebrik ederim sizi!..
Bakınız, hani kredi
vermiştiniz, çiftçinin yüzünü güldürmüştünüz, esnafın yüzünü güldürmüştünüz?!
Şoföre kredi veriyordunuz, araba aldırıyordunuz; adamın elinden direksiyonunu
alıyorsunuz. Nasıl bir şey alacak; direksiyonunu alıyorsunuz, direksiyonu...
Arkadaşlar, bunların
içerisinde, üniversitede okuyup, geceleri bazen çalışıp harçlığını çıkaran
insanlar var. Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz.
Şimdi, burada, bakınız,
hiç tahrip etmediğiniz yer kaldı mı?! Yapayım derken bozuyorsunuz. Esnafı,
şoförü yıktınız, işçiyi yıktınız. Emekli ucuz ekmek almak için...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
sürenizi uzattım; lütfen, bu süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Emekliler, vatandaşın
birçoğu ucuz ekmek kuyruğunda; geceleri pazarlardan o kalan domatesleri,
elmaları, portakalları topluyorlar. Bunu siz de görüyorsunuz da, bu da sizin
içinizde; ama, fakat, böyle, kusura bakma; yani, ağzım varmıyor; ama, bazı
arkadaşlarımız bunlara gülümsüyorlar orada; ama, unutma bir gün vatandaş senin
haline de gülecek, hiç acele etme. Bir gün bu Meclisten çantanı alıp giderken,
sen kendi haline mi güldün, vatandaşın haline mi güldün, sana o vatandaş gösterecek.
Şimdi, muhterem
arkadaşlarım, dünya kadar insan yoksulluğun pençesinde. Biz diyoruz ki
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu Avrupa Birliği yutturmacasını bırakın. Bir
zamanlar gümrük birliğine de burada çiğköfteler atıldı, vatandaş uyutuldu.
HAMZA ALBAYRAK (Amasya) -
Vatandaş başımızın tacı.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Bu uyutmayı bırakın. Bunu, ruhunu sizin -özür dilerim, kabalığımı
hoş görün- bakanlarınızdan bu işi daha iyi bilirim. Uzun yıllar, ben,
Türkiye-Avrupa Birliği Karma İstişare Komitesinde Türkiye'yi temsil ettim,
yönetiminde bulundum. Avrupa Birliğine mi gireceksiniz?! Bırakın bunları da, kendi ülkemizde ne yapacağız,
1919'ların ruhunu nasıl canlandıracağız?!. Kişiyeri bırakın, kişilerle
uğraşmayı bırakın, ülkenin sorunlarıyla uğraşın. Ülkenin sorunlarıyla uğraşın
ki, biz de sizin yanınızda olalım. Birlikte güç verelim.
DURDU MEHMET KASTAL
(Osmaniye) - İşte, ülkenin sorunu bu.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Avrupalı pişirmiş orada döneri, sen de gidip yiyeceksin; var mı
öyle bir şey?! Adamlar ne dümenler çeviriyorlar, görüyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
bunları bir tarafa koyun. Bu yasada bazı önergeler verdik. Bakınız, gelin,
nereden dönersek oradan kârdır. Komisyon Başkanınız... Yani, burada Sayın Acar
dedi ki: "Burada itiraz bile yazılmamış." Hangi maddeleriyse... Yahu,
söz verdiniz, Bakanınız orada -kusura bakmayın- huzursuz oluyor, rahatsız
oluyor; bizim de bir şey söylemeye ağzımız varmıyor, onun ne niyette
olduğunu biliyoruz; ama, dedik de,
dedik, burada arkadaşımın dediği gibi. Bir kişi için yasa çıkarıyoruz. Bunu,
sizin en yetkili, işi bilen milletvekillerinizden birisi söylüyor. Bir kişi
için yasa çıkarıyorsanız... Bu Türkiye'de Anayasa var, bu Türkiye'de
Cumhurbaşkanı var; onlarla birlikte, o kişiyi seçen haysiyetli, onurlu esnaf
var, şoför var. Yarın, inanıyorum onlara, onlar sizi mahcup edecektir değerli
arkadaşlarım ve bir gün gelecek bunların hesabını çok ağır ödeyeceksiniz. Bugün
çoğunluğunuz var parmak kaldırıyorsunuz, yasaları geçiriyorsunuz; ama, o yasalar
bir yerlerden dönüp gelecektir. Ben bir kez daha tekrar ediyorum değerli
arkadaşlarım. İki madde üzerinde, iki, fazla istemiyoruz, bir şoförler, bir de
doğal delegelik, ki, bu, sendikalarda var, bütün...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
mikrofonunuzu açıyorum, lütfen teşekkür ediniz.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkan, benden önceki konuşmacıya 3 dakika fazla konuşma
süresi verdiniz.
BAŞKAN - Sayın Meral,
Grubunuza bakıp sorar mısınız, size kaç dakikalık ilave yaptım; 3 dakikalık
ilave yaptım.
Lütfen, buyurun efendim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Verdi, verdi...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Görmedi, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Başkanın
adaletine güveniniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
İki madde üzerinde
değerli arkadaşlarım. Bu iki madde çözülürse, bu yasada aramızda büyük
ölçüde... O ücretten mücretten vazgeçtik, iki dönem, üç dönem seçilmez iki
dönem seçilir, ona da evet dedik. Bir şoförlerle ilgili bir de doğal delegelikle
ilgili, buna bir çözüm bulun değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, uygun
buluyorsanız, 10 dakika şey versin, hiçbir sorunumuz kalmaz bunu çözeriz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, izin verir misiniz...
Sayın Meral Hükümetimizi
kastederek, gücümüzün sadece memura, esnafa ve köylüye yettiğini...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Yalan mı!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - ...ve dolayısıyla, Hükümet olarak
bunları ezdiğimizi söyledi.
İzin verirseniz, Hükümet
adına açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Maliye Bakanı da anlatır inşallah!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz alan Sayın
Meral, Hükümetimizi kastederek, Hükümetimizin sadece memura gücünün yettiğini,
esnafa, köylüye, çiftçiye gücünün yettiğini ifade etti.
Bizim neye gücümüz
yetiyor, şu ana kadar neye gücümüz yetti, izin verirseniz bu soruya cevap
vermek istiyorum ve ayrıca "hipermarketleri, süpermarketleri açtınız
bakkalları sıkıntıya soktunuz, onların kapanmasına yol açtınız, hazır giyimi
icat ettiniz terzileri bitirdiniz" dedi. Ben, Sayın Meral'e bir şey sormak
istiyorum; eğer kredi kartıyla alışveriş yapıyorlarsa, kredi kartı ekstrelerini
görmek istiyorum; mahalle bakkalından mı alışveriş yapmış, süpermarketten mi
alışveriş yapıyor; bunu görmek istiyorum; şurada getirin, gösterin. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ben de size soruyorum aynı şeyi!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Mahalle bakkalından hiç alışveriş
yaptınız mı, Sayın Meral?
HASAN KARA (Kilis) -
Mahalle bakkalını bilir mi o?!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kuşkusuz ki,
toplumumuzun en önemli kesimi esnafımızdır. Esnafımız, kendi ekonomik
imkânlarını seferber ederek, kimi bakkal dükkânı açar, eğer mesleğiyse marangoz
dükkânı açar, değişik mesleklerle iştigal ederek karnını doyurmaya, geçimini
temin etmeye çalışır. Bu esnafımızın hükümetimizden beklentisi, devletten en
önemli beklentisi, eğer parası kâfi gelmiyorsa, kredi talebinde bulunmaktır ve
ucuz kredi temin ederek çarkını döndürmektir. Hükümet olarak, bizim,
esnafımızın, çiftçimizin, köylümüzün sorunlarını çözmeye, şu ana kadar gücümüz
yetti; bundan sonra da sorunlarını çözmeye, Allah'ın izniyle, gücümüz yetmeye
devam edecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Peki, ne yaptık? Bakın,
2002 yılında, Türkiye'de, esnafa verilen toplam kredi 154 trilyon liraydı. Biz
geldik, 2003 yılında, esnafa ödenen bu 154 trilyon lira kredi, 686 trilyon
liraya çıktı; 4 misli. Kredi faizi, 2002 yılında yüzde 52 idi; 2003'te yüzde
30'a indi. 2004'te, esnafa ödenen kredi, 1 katrilyon 164 trilyon liraya çıktı;
faiz de yüzde 25'e indi. 2005'te, bu yıl, esnafımıza 2 katrilyon Türk Lirası
kredi vereceğiz; faiz de yüzde 18'e indi. İşte, esnafa sahip çıkmak budur. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Biz göreve geldiğimizde,
çiftçilerimizin kredi borçları ve faizleri çok birikmişti, ödeyemez hale
gelmişlerdi, 3 katrilyon liraya yakın kredi borçları vardı faizleriyle
birlikte; 1 katrilyon lirasını sildik, geriye kalan 1,9 katrilyon lirasını, 36
ay vadeye yayarak ödeme kolaylığı getirdik. Doğru mu? (AK Parti sıralarından
"Doğru" sesleri, alkışlar) Tarım kredi faiz oranları, biz göreve
geldiğimizde yüzde 59'du, şimdi yüzde 19'dur. İşte, hizmet budur.
MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı)
- Bunlara gücümüz yetiyor işte, Sayın Bakanım.
ATİLA EMEK (Antalya) - 50
000 esnaf kepenk kapatıyor!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Hükümetimiz, 2003
ve 2004 yıllarında, doğrudan gelir desteği ve ucuz mazot desteği olarak, tarım
kesimine 5,7 katrilyon lira destek sağlamıştır; bunun sadece 640 trilyon lirası
mazot desteğidir. Daha önce, tarım kesimi böyle bir destek görmemişti. Ayrıca,
tarımsal girdilerde KDV oranını yüzde 18'den 1'e indirdik. Doğru mu? Doğru mu?
(AK Parti sıralarından "Doğru" sesleri, alkışlar)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Ne zaman ödendi efendim?!
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Pardon, Sayın Bakan, ne zaman ödendi?!
ATİLA EMEK (Antalya) -
Çekirdek alamıyorlar, çekirdek!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - "Bu Hükümet esnafa, tarım kesimine
ne yapıyor?.." İşte cevapları.
Arkadaşlar, 2002 yılında,
Türkiye'de, 6 300 adet traktör vardı; 2003 yılında, bu 16 000'e çıktı, 2004'te
30 000'e çıktı. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu,
tarım kesiminin, bizim iktidarımız döneminde nasıl desteklendiğini gösteren
çarpıcı örneklerden biridir.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bunları köylerde söylerseniz, halk cevap verir!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN
YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, çiftçilerimizin,
özellikle sulama yaparak çiftçilik yapan vatandaşlarımızın 1995 yılından beri
birikmiş elektrik borçları vardı, toplam 660 trilyon lira idi; ekfaiz
uygulamasına gitmeden, yeniden yapılandırdık ve 36 ay taksit imkânı tanıdık.
Şimdi, bir de, sulama elektrik paralarını peşin ödeyenlere avantaj sağlıyoruz,
115 lira yerine 100 lira ödeyecek; çünkü, onların peşin ödemelerini, aksatmadan
ödemelerini de teşvik etmemiz gerekiyordu, Hükümet olarak bunu da yaptık.
Değerli arkadaşlarım,
pamuk ve yağlı tohumlu bitkilere, 2003 yılında 282 trilyon prim ödedik; 2004
yılı için de, 2005'te ödenmek üzere 600 trilyon lira prim ödemesi kararını
aldık, bunu da, kuşkusuz ki zamanında ödeyeceğiz.
Hayvancılığa, 2002'de 75
trilyon lira destek sağlanmıştı; 2003'te, yüzde 68 artışla 130 trilyon liraya
çıkardık; 2004 yılında ise, bu sektöre, kooperatifler kanalıyla 540 trilyon
liralık kaynak aktardık. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İşte, gücümüzün neye
yettiğini cevaplandırmak için bu açıklamaları yapma ihtiyacını hissettim.
Aslında, tüm kamuoyu, esnafımız, halkımız bunu biliyor; ama, bir kez daha
hatırlatma ihtiyacını hissettim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkanım, fazla zamanınızı almayacağım, söz veriyorum...
BAŞKAN - Efendim?..
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sorduklarına cevap vereceğim, başka hiçbir şey söylemeyeceğim; söz.
BAŞKAN - Şimdi, müsaade
eder misiniz...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, izah edeyim.
BAŞKAN - Sayın Meral...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Soru sordu, cevap verecek.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - Bırakın, göstersin...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Soru sordu canım!..
BAŞKAN - Efendim, bir
dakika müsaade edin...
Sayın Bakanın söylediği
sözler aynen şu: "Sayın Meral bakkaldan yaptığı alışveriş ekstrelerini
gösterebilir mi; bakkaldan alışveriş yaptı mı" dedi.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, izah edeyim...
BAŞKAN - Ekstre mi
göstereceksiniz?
FERİDUN FİKRET BALOĞLU
(Antalya) - O zaman, bırakın, gösterecek...
ATİLA EMEK (Antalya) -
Sataşmaya da mahal vermeyecek.
HASAN KARA (Kilis) -
Ekstre istedik, Sayın Meral.
BAŞKAN - Arkadaşlar
müsaade eder misiniz...
Sayın Meral, size 1
dakikalık süre vereceğim; buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- 2 dakika olsun.
BAŞKAN - 1 dakikalık
süreniz başlıyor; buyurun Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkana teşekkür ediyoruz.
Bugün, Sayın Genel
Başkanımız Mecliste bir konuşma yaptı, dedi ki, 50 000 esnaf iflas etmiş -bir
partinin genel başkanı söylüyor- 163 000 esnaf, kaydını sildirmiş. Sayın
Bakanımız böyle oldu diyor ya... Bunları ben söylemiyorum, Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Başkanı, devletten aldığı kayıtlardan söylüyor.
İkinci bir konu: Şunu
verdik, bunu verdik ya, şunlar ne Sayın Bakan? "Borçlu çiftçiler
ayaklandı" diyor, "kooperatifler icraya verdi" bir. İki... Ben,
açık bir adamım. Zaten... Şunu söylemek istiyorum...
Bitiriyorum.
Değerli arkadaşlarım,
ben, son zamanlara kadar hiç kredi kartı kullanmadım; yıllardır yurt dışına
gittim, yurt dışında bir kez olsun kredi kartı kullanmadım. Son zamanlar,
benzin aldığım zaman, şu son zamanlar benzin aldığım zaman...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral,
teşekkür ederim.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Üç ayda bir ücret almaya alışamadık. Hiçbir zaman...
Sayın Bakanım, şu
üzerimdeki de terzinin.
BAŞKAN - Sayın Meral,
süreniz doldu efendim, buyurun.
Teşekkür ederim.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun söz talebi vardır.
Komisyon Başkanı, Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Çok Muhterem Başkanım, çok değerli milletvekili kardeşlerim; yasanın en önemli
maddesi 3 üncü madde; bir de, Sayın Meral'in ifade ettiği gibi, 19 uncu
maddedir. Bu maddeler, Komisyonumuzda, diğer maddelerde olduğu gibi, gayet
objektif, tartışması rahat yapılmak suretiyle, tarafların bütün fikirleri
alınması suretiyle ortaya konulmuş, hiçbir öngörü veya önyargıyla hareket
edilmemiş, gayet açık ve seçik olarak yazılmıştır. Biz, burada -hani, memlekete
hizmet etmekten bahsetti Sayın Meral- gerçekten, memlekete hizmet etme
düşüncesiyle, yasalarda, bu iki maddede önemli değişikliği yaptık. Bunlardan
bir tanesi, biraz önce Sayın Acar'ın da ifade ettiği gibi, tamamen esnaf
tarifine uygun bir tarif getirdik. Yani, birisi, ben esnafım der, de bu tarife
girmezse, bu mümkün değil. Yani, bütün esnafımızı kapsayan bir tarifi, hem milletler
hukuk düzeninden hem büyük ansiklopedilerden hem de bilim adamlarından
yararlandığımız bir tarifi getirdik. Bu tarifte Komisyonda da müttefik olduk,
arkadaşlarımızın da bir itirazı yok. Zaten, demokrasilerde, insanların esnaf
olarak faaliyeti sırasında bir defter tutmaları, basit usul de olsa, gayet
normaldir ve bu arkadaşların seçme ve seçilme haklarının olması da normaldir,
bir vergi numarasının olması, vergi vermeleri de gayet doğaldır. Zaten,
demokrasilerde, vergi verenlerin daha ziyade, kendi dertlerini sivil toplumlarda
ifade etmeleri de en normal bir haldir.
Bizim bu hali dışlayan,
bu halin dışında bıraktığımız bir kesim yok. Arkadaşlar şoförleri
dillendiriyorlar; ama, bu, bizim esnaf tarifimizin dışında kalan bir hadise
olduğu için değil. Onlar, belli bir grubu tatmin etme bakımından böyle
değerlendiriyorlar. Biz ise, herkesi tatmin eden bir yasa getiriyoruz. Belirli
bir grup, belirli bir şahıs, belirli bir zümre için çıkarılmış bir hal söz
konusu değildir; esnaf kim ise onu içine almaktadır. Bu, tamamen demokratiktir.
19 uncu madde ise
-geldiği zaman da göreceksiniz- tamamen antidemokratik olan, şu ana kadar devam
etmekte olan bir hususu, yine demokratik bir zemine oturttu ki, bu, artık,
demokrasiyle buraya gelmiş, önseçimleri geçmiş, sonra halkın huzurunda
milletvekili olmuş, sıralamaya girmiş, buraya gelmiş bir arkadaşımızın
savunacağı bir şey asla olamaz; çünkü, o madde imtiyaz sağlıyor, bazılarına
imtiyaz sağlıyor. Demokraside imtiyaz diye bir şey yoktur ve herkes eşit şartlardadır.
Şurada bir milletvekilinin bir başka milletvekiline üstünlüğü var mı; böyle bir
şey olabilir mi?! Bir genel kurulda, seçim yapmadan evvel bir 20 kişilik gruba
imtiyaz tanınabilir mi?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Sendikalarda öyle değil mi?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Devamla)-
Eğer öyleyse, o da yanlış.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Yıllardır öyle kardeşim.
SANAYİ,
TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER
AKSOY (Devamla)- Ben, onu bilmiyorum. O da yanlış; onu da antidemokratik
buluyorum. Böyle demokratik bir hali, Cumhuriyet Halk Partisinin bizden önce savunması
gerekir. Nitekim, Komisyondaki arkadaşlarımız muhalefet şerhi bile koymadılar;
gayet vakur, gayet güzel bir şekilde arkadaşlarımız bunları kabul ettiler ve bu
iki madde, bu yasanın çatısını oluşturur... Şimdi, bazı yerlere belki şirin
gözükmek için vesaire için, obstrüksiyon yapıyorlar, önerge veriyorlar.
Arkadaşlar, bu doğru değil.
Bizim savunup geldiğimiz
bir tek şey var burada; CHP de bunu savunuyor. Adalet ve demokrasiyi savunmuyor
muyuz biz? Bu iki madde eğer adalet ve demokrasiye aykırıysa, gelin, burada
ifade edin lütfen; adil bir şekilde, bu yasa için verdiğiniz bütün önergeleri
ben kabul edeceğim; bunu ilan ediyorum burada. Yalnız ki, adalete ve
demokrasiye aykırı olsun. Bizim getirdiğimiz, lütfen, tatmin olun, adalete ve
demokrasiye aykırı değildir; bir sivil toplum örgütünde demokratik bir çıtayı
yükseltme hadisesidir ve esnaflarımızın önünü açma olayıdır.
Saygıyla arz ederim
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Aksoy.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Sayın Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun tasarısının üzerinde en çok ihtilaf çıktığı maddesini
görüşüyoruz. Yalnız, bu maddeye geçmeden önce, biraz önce Sayın Bakanımızın
burada ifade etmiş olduğu bazı hususlara cevap vermek istiyorum.
2003 ve 2004 yılında
Türkiye'de 40 000 esnaf iflas etmiş Sayın Bakanım. Sayın Bakanım Ali Coşkun'un
imzasıyla gelen ve rakamlarının verildiği 40 000 esnafın iflas ettiğini
bildiren bir yazı; Sayın Ali Coşkun'un imzasıyla gelen bir yazı. Eğer
esnaflarımız bu kadar iyiyse, Türkiye bu kadar iyi idiyse, bu 40 000 esnafımız
hangi sebeple, hangi gerekçeyle iflas etmişlerdir?
Yine, Sayın Bakan diyor
ki: "Faizleri yüzde 19'a getirdik." Peki, ben buradan sormak
istiyorum; enflasyon yüzde 8, faizler yüzde 19, bu yüzde 11 reel faiz ne oluyor
Sayın Bakanım? Bu yüzde 11 reel faiz esnafın sırtından çıkmıyor mu? Siz, esnafa
ucuz kredi veriyoruz derken, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen oranda bir
yüzde 11 reel faizi esnafın sırtına nasıl yüklüyorsunuz? Hep örnek veriliyor
2002. 2002, çok istisna bir yıl. Traktör satışı 2004'te 30 000 olmuş. Bir de, 1998'e
gelin Sayın Bakanım. 1998'de de 48 000 traktör satılmış bu ülkede. 2002'deki o
olağanüstü dönemi kıyaslayıp, geçmiş yılları yok farz ederseniz, yanlış değerlendirmeler
yaparsınız.
Bakınız, doğrudan gelir
desteği dediler. Sayın Başbakan, bayram öncesi, Ankara'da, toplantıda, doğrudan
gelir desteğinin nisan ayına kadar bütün Türkiye'de tamamının ödeneceğini
söyledi; ama, ben, şimdi, Sayın Bakana soruyorum: 2005'in nisan ayındayız.
2004'ün doğrudan gelir desteğinin ne kadarı şu ana kadar ödenmiştir? Lütfen,
gelsinler, benim konuşmamdan sonra, bu kürsüden izah etsinler.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkanım, maddeyle ne alakası var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Kapusuz, biraz önce, sizin arkadaşınız da geldi, burada, maddeyle hiç
alakası olmayan birçok husustan bahsetti.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Madde... Madde...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O zaman niye rahatsız olmuyorsunuz da, şimdi Ümmet Kandoğan konuşurken
rahatsız oluyorsunuz?!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Başkanlık müdahale edecek...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, Aydın Milletvekilimiz Sayın Ahmet Acar geldiler,
burada, esnafın tanımını bizlere okumaya çalıştılar. Çok araştırmışlar, çok
uğraşmışlar, çok zahmet etmişler; yalnız, bu kanun tasarısının altında Sayın
Başbakanın imzası var, bütün bakanların imzası var. Siz, öncelikle, o esnaf
tanımını Sayın Başbakana ve ilgili bakanlara iletmeniz lazımdı. Sayın Başbakan
ve sayın bakanlar, sizin tanımladığınız bu esnaf tabirini bilmiyorlar mıydı,
bilmeden mi bu kanun tasarısının altına imza attılar, bilmeden mi 3 üncü
maddeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sundular?!. Öncelikle, siz, Sayın
Başbakanın ve sayın bakanların, esnaf tabirine, tanımına karşı bir açıklama
yapıyorsunuz.
Bakın, burada diyor ki:
"Geçimini şoförlükle temin eden ibaresi, belli bir mesleğe ayırımcılık
olmaması için madde metninden çıkarılmıştır." İbare aynen böyle. Bakın,
ben Denizli Milletvekiliyim, Denizli'den ne kadar faks aldım. Denizli Esnaf ve
Sanatkârları Odaları Birliği adına Başkan Musa Çelikkol, Tavas Şoförler Odası
Başkanı, Çivril Şoförler Odası Başkanı, Acıpayam Şoförler Odası Başkanı, Kale
Şoförler Odası Başkanı, Güney Şoförler Odası Başkanı, Sarayköy Şoförler Odası
Başkanı; bütün bunlar Denizli'den bize faks göndermişler; diyorlar ki: "Bu
3 üncü maddeyle ilgili olarak şoför esnafı ciddî manada mağdur oluyor."
Bunu ifade ediyorlar, bunu anlatıyorlar ve bununla ilgili, geliniz, bu kanun tasarısındaki
bu maddeyle ilgili, burada bir konsensüs sağlayalım. Bakınız, bu milyonlara
ulaşan şoför esnafı, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, mevcut durumlarını
kaybedecekler ve sonlarının ne olacağı belirsiz bir ortama doğru sürüklenecekler.
Bu kadar şoför esnafının feryat ettiği bir dönemde, siz, kulaklarınızı bu
feryatlara tıkarsanız, yarın, bunun hesabını onlara vermekte ciddî manada
zorlanırsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben Sayın Bakanımdan da istirham ediyorum; gelsinler, burada, bu 3 üncü
maddeyle ilgili Türkiye'yi aydınlatsınlar, 1 000 000 şoför esnafımızı
aydınlatsınlar, milletvekillerimizi aydınlatsınlar. Niçin?.. Hükümet
tasarısının altında sizin de imzanız var Sayın Bakanım. Orada o imzayı attıktan
sonra, bugün, burada, bu kanun tasarısının farklı bir şekilde Meclisin önüne
gelmesini içinize sindirebiliyor musunuz?! Geliniz, bunu açıklayınız, bizleri
tatmin ediniz; bizler de, sizlerin bu açıklamalarından sonra, ikna olalım.
Son olarak bir şey
söylemek istiyorum esnafın durumuyla ilgili. Yeni bir kamuoyu araştırması
yapıldı değerli milletvekilleri; rakamları okuyorum, sadece rakamları
vereceğim: Bu kamuoyu araştırmalarına katılanların yüzde 48'i "durgunluk
var Türkiye'de, işlerimiz kötü, durgunluk var; ancak, belki iyileşebilir"
diyor -iyileşecek demiyor, "iyileşebilir" diyor- yüzde 15,5'i
"işler bundan sonra açılmaz" diyor, yüzde 9'u "işler daha kötü
olacak" diyor ve yüzde 27,5'i de "etkin önlem alınmazsa sıkıntılar
artacak" diyor.
İşte, Türkiye'deki
esnafın, işadamının hali budur. Bu araştırmaya kulak verin sayın
milletvekilleri; bu araştırmayı yok sayamazsınız, bu araştırmayı biz kabul
etmiyoruz diyemezsiniz.
İşte,
basında da, televizyonda da görüyorsunuz; esnafın ciddî manada sıkıntısı var.
İşsizlik had safhada, durgunluk had safhada; piyasada para yok. Esnaf, siftah
yapamadan işyerlerini kapatır hale gelmiştir.
Ben, bu duygu ve
düşüncelerle, sizleri saygıyla selamlıyor; Sayın Başkanıma da müsamahalarından
dolayı şükranlarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Sanayi üretimi yüzde 15 artmış; bak!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- O geçen seneki şubat ayı, bayrama denk geldi.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurun lütfen...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Geçen sene şubat ayı bayrama denk geldi, o artış ondan dolayı Sayın
Milletvekilim.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa)
- Bak, bu da gazeteden kupür!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Rakamları daha iyi inceleyin.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
buyurunuz.
Sayın Bakanım, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın
Ümmet Kandemir'in...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Kandoğan...
BAŞKAN - Kandoğan...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Fark etmez.
...konuşmasında, yanlış
anlaşılmaması için, iki hususu aydınlığa kavuşturmak istiyorum:
Bahsettiği esnafın iflas
etme konusu, şeffaf yönetimimizin bir ifadesi olarak, Iğdır Milletvekili Prof.
Dr. Dursun Akdemir'in yazılı sualine verilmiş cevaptan alınmıştır. Burada 2002,
2003, 2004'ün şubat ayına kadar olan kapanma sebebi olarak belirtilmiştir, 41
562. Şimdi, bunu yıllara serdiğimiz zaman, birçok rakamla karşı karşıya
kalırız.
Yalnız, şu hususu açıklamak
istiyorum: Biz, ilk defa, cumhuriyet tarihinde e-esnaf projesini
gerçekleştirdiğimizi burada sizlere arz ettik. Burada, 3 443 255 aktif üye var,
2 283 353 pasif üye var. Bunlar 2003 yılında taranmaya başlandı. Rakam da
oradan geliyor. Taradığınız zaman, çalışmayan esnafı araştırıyorsunuz "ben
çalışmıyorum" diyor. Neden çalışmıyorsun; beyannamesinde "iflas
ettim, onun için" diyor.
Şimdi, biz, bu yasa
çıktıktan sonra, bu pasif üyeleri, odalarla, birliklerle, federasyonla ve
konfederasyonla tek tek elden geçiriyoruz. Olabilir ki, bu 2 000 000'un içinden
500 000 daha çıkabilir. Yani, bu dönemde kapanmış, iflas etmiş demek değil.
Bunlar, taa on yıllık, yirmi yıllık meseleden beri pasif üyeler. Bunu açıklığa
kavuşturmak istedim; bir.
İkincisi; değerli
arkadaşımız "hükümet tasarısının altında imzalarınız var" diyor.
Evet, biz bu imzalara hâlâ sahibiz; ama, konuşmamda da söyledim, komisyonlar
Meclise niyabeten görev yapan kurumlardır. Komisyon üyeleri kendi kararlarıyla
altkomisyon kurmuşlardır. Altkomisyonda birkaç madde değişmiştir. Ana
komisyonda da bunlar kabul edilmiştir ve Meclise gelmiştir. Şimdi, ben,
Hükümeti temsilen, bir üye olarak, eğer komisyonun aldığı karara saygısızlık
edersem, Meclisin kararına da saygısızlık etmiş olurum.
Onun için, en son takdir
Genel Kurulundur; lütfen, bunu çarpıtmayalım.
Saygılarımla. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Siz buna katılıyor musunuz Sayın Bakan? Bu şekliyle, bu haliyle bu maddeye
katılıyor musunuz?
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Oral, buyurun
efendim, Sayın Bakana soru soracaksınız.
V.HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, bu yasayla, şoför, esnaf ve sanatkâr takımından çıkarılacak.
Yani, biz onu anlıyoruz. Zaten, bütün panik de o yüzden yaşanıyor; yani
"bizi esnaflıktan çıkarıyorsunuz" diyor şoför esnafı. Demin Sayın Ümmet
Kandoğan'ın gösterdiği faksların aynıları bize de geldi ve ben de, sıram
gelince, konuyla ilgili düşüncelerimi, Denizli Esnaf Odasının düşüncelerini,
Türkiye Esnaf Odasının düşüncelerini, hepsini arz edeceğim size.
Tabiî, bunlar esnaflıktan
çıkınca, bunların Bağ-Kurlulukları var, bu Bağ-Kurlulukları bitecek. Peki,
bunlar, bu şoför esnafı, hangi sosyal güvenlik şemsiyesinin altına girecekler?
Bir de, siz de çok iyi
bilirsiniz ki, şoför esnafı, Türkiye'nin en örgütlü esnaflarındandır. Şimdi,
bunlar, çocuk okuturlar, ihtiyaçlı insanlar için çocuk okuturlar, kendi
esnaflarına kredi verirler, hastaları olduğu zaman hastalarını en uygun şekilde
ilgili yerlere aktarırlar. Yani, kendi içlerinde bunlar dinamiklerini
sağlamışlardır ve açıkça söylemek gerekirse, çok da başarılı olmuşlardır. Böyle
başarılı bir organizasyonun yıpranması veya bu organizasyonun dağıtılması hangi
amaca yöneliktir; bundan siz ne bekliyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oral.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum, aracılığınızla Sayın Bakana sormak
istiyorum.
507 sayılı Yasaya göre,
kırkbir yıldır esnaf ve sanatkâr sayılan,
cefakâr, vefakâr, emeklerini katık eden, bir parça demiri rotil yapan,
krank yapan, çan yapan, çapa yapan, bir kucak kamışı eğer yapan, semer yapan,
bakır bir levhayı çanağa, çömleğe, kazana dönüştüren, bir parça kütüğü
mobilyaya, dolaba, sehpaya dönüştüren esnafların, Bağ-Kur primlerini, sosyal
haklarını, sorunlarını, ekonomilerini iyileştirmek, çözüm bulmak yerine, 1,5
milyona yakın insan, yeni düzenlemeyle esnaflıktan çıkarılmaktadır. Özellikle,
esnaf ve sanatkârların yanlarında çalışan kalfaları, çırakları ve şoförleri
mağdur eden bu düzenlemeyi değiştirmeyi veya geri çekmeyi düşünüyor musunuz?
Benzer meslekî
kuruluşların yasalarında meslek tanımı yapılırken vergiyle hiçbir
ilişkilendirme yapılmadığı halde, esnafın meslekî tanımlamasına ilişkin
düzenlemede, hiç yeri olmadığı halde, vergiyle ilgili hükümler konulmasının
mantığını açıklar mısınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özkan.
Sayın Ercenk, buyurun.
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana bir soru yöneltmek istiyorum.
Şimdi, bu rakamlar
konusunda birtakım çelişkiler ortaya çıkıyor. Bendeki rakamda, 2003 ve 2005
yılında 197 000 esnaf dükkânını kapatmış olarak görünüyor. Bu sayının, odalara
kayıtlı olan 2 850 000 esnafın yüzde 7'si oranında olduğu söyleniyor ve yine
ocak ayında, işine son veren, yani, dükkânını kapatan esnaf sayısı 1 016. Bu
rakamları Sayın Bakanın takdirlerine arz ediyorum.
Şimdi, ekonominin
dinamosu esnaf kesiminin işyeri kapatmasını önleyecek -sayı şu veya bu
olabilir- tedbirleri almayı düşünüyorlar mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ercenk.
Sayın Küçükaşık, buyurun.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Sağ olun Başkan.
Ben, Sayın Mehmet Ali
Şahin'e sormak istiyorum. Verdiği rakamlar vardı...
BAŞKAN - Hayır, hükümete,
buraya soracaksınız.
MEHMET KÜÇÜKAŞIK (Bursa)
- Şunu sorayım: "600 trilyon mazot desteği 2005 yılında ödendi" dedi.
Kime ödenmiş? Türkiye'de, ben, mazot desteği ödenmiş bir çiftçi görmedim.
İkincisi; doğrudan gelir
desteği denildi. Sayın Başbakan, kurban bayramı öncesinde, Türkiye'deki bütün
oda başkanlarını, birlik başkanlarını Ankara'ya çağırdı ve aynen şöyle söyledi:
"2005 yılında, doğrudan gelir desteği, bir defada ve peşin olarak, şubat -
nisan ayları içerisinde ödenecek." Küçük ilçelere, 3 000 - 4 000 çiftçisi
olan ilçelere 16 000 000 liradan ödendi; fakat, büyük ilçelere, bir defada
ödenecek paranın 10 000 000'u ödendi dekar başına, geri kalan 6 000 000 lirası
ödenmedi. Başbakanın sözü; "bir defada ödeyeceğiz" dedi. Geri kalan
ne zaman ödenecek? Ben bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Küçükaşık.
Sayın Meral; buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkanım, müsaadenizle Sayın Bakanıma iki sorum olacaktır. Birçok yasa
görüşüldüğünde, sivil toplum örgütleriyle ittifak sağlandı, karşılıklı görüş
alışverişi yapıldı. Bugün, 13 federasyon, 82 birlik, 3 501 oda başkanı
ortaklaşa bir bildiri yayınladı; bu yasadan şikâyetçi olduklarını söyledi,
kendi görüşlerinin alınmadığını söyledi. Bu konuda Bakanımız ne düşünüyor? Bu
bir.
İkincisi; ben konuşurken,
İstanbul Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu, bu yasanın bir kişi için
çıkarıldığını söyledi. Bu bir kişinin kim olduğunu öğrenmek istiyorum; bir.
Bunun doğruluk derecesi nedir? Sayın Bakanımdan bunu öğrenmek istiyorum; iki.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Meral.
Sayın Işık; buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Gerek kanun hükmündeki kararnamelerle gerekse de
kanunlarla yapılan değişikliklerde, 507 sayılı Kanunu esaslı bir düzenleme
haline getirmekte yetersiz kaldığı gibi, farklı yorumlamalar ve çelişkilere
neden olduğu da görülmektedir. Yürürlükteki mevzuatın, esnaf ve sanatkârların
meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini
kolaylaştırmak, meslek disiplin ve ahlakını korumakla birlikte, sağlıklı bir
şekilde örgütlenmelerini sağlamak amaçlarını gerçekleştirmediği ifade
edilmektedir. Görüşülmekte olan tasarıyla bu sorunlar hangi ölçüde
aşılmaktadır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Işık.
Sayın Bakanım, sözlü mü
yazılı mı cevap vereceksiniz; buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önceki
maddelerde verdiğim bilgileri, değerli vaktinizi almamak için, tekrar anlatmak
istemiyorum; ancak, şu hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, hangi
esnaf ve sanatkârın hangi odayı kurabileceğinin Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve
Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun kararında olduğunu arz ettim.
Nitekim, 11.6.2002 tarih, 24782 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan... Bakın,
konulara göre hangi odaların kurulacağı belirtilmiş. Bundan sonra da böyle
olacak. İmalat ve tamiratla ilgili meslek kolları, madenî eşya, makine
imalciliği ve tamirciliği konusunda 66 oda belirlenmiş. Oto ve diğer motorlu
taşıt aracı imal ve tamirciliğinde 34 oda, elektrik ve elektronik aletleri imal
ve tamirciliğinde 16 oda, metalden başka madenlerden eşya imalciliği konusunda
14 oda, ağaçtan mamul eşya imalatçılığı ve tamirciliğinde 35 oda, deri ve
deriden mamul eşya imalciliği ve tamirciliğinde 11 oda, yapı sanatlarında 23
oda, her türlü dokuma, giyim, mensucat, örgülük eşya imalciliği ve
tamirciliğinde 36 oda, kâğıt ve basımla ilgili sanatlarda 12 oda, spor alet ve
sıhhî malzeme imalciliği ve tamirciliğinde 9 oda, gıda maddeleri imalciliğinde
28 oda, lastik, plastik, polyester ve benzeri maddelerden her türlü eşya
imalciliğinde 20 oda, cam mamulleri imalciliğinde 6 oda, muhtelif meslek
kolları konusunda 21 oda, hizmetle ilgili meslek kolları, gıda maddeleriyle
ilgili hizmetlerde 2 oda olmak üzere... Devam ediyor, 25'e kadar. Ulaştırma
hizmetlerinde 14 oda, barınma, dinlenme, eğlenme hizmetlerinde 16 oda, temizlik
ve sağlık hizmetlerinde 9 oda, giyim ve kuşamla ilgili hizmetlerde 11 oda,
muhtelif konularda tam 78 oda kurulabileceği karara bağlanmış.
Şoförlük konusuna
gelince; mahkeme safhalarını sizlere arz ettim, tekrar etmek istemiyorum. Halk
Partili arkadaşların ellerinde de belgeler var. 5 ilde de, mahkemelerin
bazıları yürütmeyi durdurma kararı verdi, bazıları devam ediyor; diğer
yürütmeyi durdurma kararı verilen mahkemelerin de sonuçları belli olmadı.
Bu bakımdan, biz,
hükümetten gelen tasarıda böyle bir kısıtlama koymadık; ancak, tekrar
söylüyorum, komisyonda değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik, Genel Kurulda
kabul edilir ya da reddedilir, bu, tamamen Genel Kurulun yetkileri dahilindedir.
Genel Kurulun iradesi hakkında herhangi bir beyanda bulunmak istemiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sırasına göre
okutup, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 3 üncü
maddesinin "Esnaf ve Sanatkâr" kavramının tanımıyla ilgili (a)
bendinin sonuna "...ile geçimini sınırlı olarak kamyonculuk ve şoförlükle
temin eden kimseleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram
Ali Meral |
Ramazan
Kerim Özkan |
Abdulaziz
Yazar |
|
Ankara |
Burdur |
Hatay |
|
Şefik
Zengin |
Mustafa
Gazalcı |
M.
Cevdet Selvi |
|
Mersin |
Denizli |
Eskişehir |
|
Ali
Oksal |
Uğur
Aksöz |
|
|
Mersin |
Adana |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 3 üncü
maddesinin (a) bendinde yer alan "basit usulde vergilendirilenler ve
işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf
bulunan" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
Bayram
Ali Meral |
Ramazan
Kerim Özkan |
Abdulaziz
Yazar |
|
Ankara |
Burdur |
Hatay |
|
Ali
Oksal |
M.
Cevdet Selvi |
Uğur
Aksöz |
|
Mersin |
Eskişehir |
Adana |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Hükümet tasarısı ile komisyon tasarısı arasında tamamen
zıt fark olduğu için, takdire bırakıyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısıyla esnaf ve sanatkârların çalışma koşulları
ve geleneksel iş ilişkileri altüst edilmekte, şoförler başta olmak üzere, esnaf
ve sanatkârların yanlarında çalışanlar, esnaf ve sanatkâr tanımından
dışlanmaktadır.
Tasarının 3 üncü
maddesinde yer alan esnaf ve sanatkâr tanımı, bu meslek mensuplarını basit
usulde vergilendirilenler ve işletme esasına göre deftere tabi olanlarla
sınırlı tutmaktadır. Oysa, esnaf ve sanatkârlık, aynı doktorluk ve mühendislik
gibi belirli teorik ve pratik eğitimlerle kazanılan ve belgeyle kanıtlanan bir
meslektir. Muhasebe defteri tutmak ve/veya vergiye tabi olmak, bir mesleğin
belirleyici unsuru olamaz. Meslek kavramı, çeşitli beceri ve yeteneklere sahip
olmayı gerektirir. Bir mesleği, muhasebe defteri tutmakla ve/veya vergi mükellefi
olmakla sınırlandıran başka hiçbir meslekî kanun yoktur. Türk Ticaret Kanunu
taciri, Odalar ve Borsalar Kanunu sanayiciyi tanımlarken belirli meslekî
nitelikleri esas almış ve muhasebe defteri tutmak ve vergi mükellefi olmak gibi
vergi kanunlarının konusu olan düzenlemelere meslekî tanımlarda yer
vermemiştir.
Bu tanımla, esnaf ve
sanatkârların yanlarında çalışan çırak, kalfa, usta konumundaki 2 000 000'u
aşkın meslek mensubu esnaf ve sanatkâr tanımından çıkarılmış ve işçi
kategorisine dahil edilmiştir.
Bu düzenlemeyle birlikte
bir terzi kalfası, bir ondalıkçı şoför, bir berber ustası artık esnaf
sayılmayacak ve işçi kapsamına gireceklerdir. Oysa, esnaf ve sanatkârların iş
ilişkileri işçi-patron ilişkisi değildir. Esnaf ve sanatkâr işletmelerinde bu
işletmenin sahibi konumundaki esnaf ve sanatkârlar ile yanlarında çalışan
çırak, kalfa ve ustaların ilişkisi, evlat-baba ilişkisidir. Esnaf ve sanatkâr
işletmelerinde çalışma sabah ezanıyla başlar, akşam iş bitimine kadar devam
eder. Bu meslek mensuplarının işçi konumuna getirilmesi, İş Kanununun öngördüğü
kısıtlamalar ile hakların bu meslek mensupları için de geçerli olması anlamına
gelir ki, bunu ülkemizin sosyal yapısının ve esnaf ve sanatkâr işletmelerinin
malî yapılarının kaldırabilme olanağı yoktur. Düşününüz, esnafın yanında
çalışan bir usta veya kalfa, bu kanunla işçi konumuna girdiğinde günde 8
saatten fazla çalışmayacak veya bu durumlarda fazla mesai talebinde
bulunacaktır. Kıdem tazminatı talepleri ve sendikalaşma girişimlerinin
beraberinde getireceği toplusözleşme talepleri, esnaf işletmeleri için yeni
yükler oluşturacaktır. Bugün ayakta durmakta bile güçlük çeken bu işletmelerin,
yeni yükleri kaldırabilme güçleri ve takatleri yoktur. Düzenleme, işsizliğin
had safhada olduğu bir dönemde yeni işsizler yaratacaktır.
Esnaf ve sanatkârlık
mesleğini yalnızca esnaf işletmesinin sahibi konumundakilerle sınırlayan bu
tanım, Türk hukuk sisteminde benzeri de bulunmayan ayrık ve çarpık bir meslekî
tanım niteliğindedir.
Tasarıdaki bu
düzenlemeyle yaklaşık 1 000 000 şoför esnafı, esnaf tanımı kapsamı dışında
bırakılmaktadır. Bunun sonucunda bugüne kadar Bağ-Kur Yasası gereğince sosyal
güvenlik hakları kazanan ve bu haklarını devam ettiren 1 000 000 şoför esnafı
sosyal güvenlik kapsamı dışına itilmektedir. Kırkbir yıl önce çıkarılan 507
sayılı Yasayla esnaf kapsamında değerlendirilen ve bu nedenle sosyal güvenlik
haklarına sahip olan 1 000 000 şoför esnafı bu tasarıyla Bağ-Kurlu olma ve bunu
devam ettirme hakkından mahrum bırakılmaktadır. Bu insanların geriye dönük
uygulama yaratacak şekilde sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılmasının
hukukî ve mantıklı bir açıklaması yoktur.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Hükümetin takdire bıraktığı, Komisyonun katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısının 3 üncü
maddesinin "Esnaf ve Sanatkâr" kavramının tanımı ile ilgili (a)
bendinin sonuna, "... ile geçimini sınırlı olarak kamyonculuk ve şoförlükle
temin eden kimseleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Bayram Ali Meral (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Son sekiz yıldır tanık
olduğumuz zincirleme ekonomik krizler, esnaf ve sanatkârlarımıza uzunca bir
süre sıkıntı ve fedakârlıklar süreci yaşattı, halen de yaşatıyor. Ekonomik
konumları gereği zaten güçlükle ayakta duran esnaf ve sanatkârlarımız, bu uzun
ekonomik özveri dönemi nedeniyle bugün, maalesef yok olma noktasındadırlar.
1997 yılından bu yana
piyasalardan çekilen esnaf ve sanatkârlarımızın sayısı 800 000'lere ulaştı.
İşyerini kapattığı halde kaydını sildirmeyenlerle birlikte gerçek sayı 1 000
000'u çoktan aştı. Bu bir acı rekordur ve durumun vahametini ortaya
koymaktadır. İçinde bulunduğumuz yangının da en çarpıcı açıklamasıdır. Nüfus
artışına ve işsizliğin patlama noktasında olmasına karşın yeni işyerlerinin
açılışı da giderek azalmaktadır. 1995 yılından bu yana her yıl ortalama 180 000
ile 225 000 yeni işyeri açılırken bu sayı 2000'li yıllarda 120 000'lere kadar
düşmüş, aynı dönemde kapanan esnaf işyeri sayısı ise yılda 100 000'leri aşmaya
başlamıştır. Dahası, ilk kez, kapanan işyeri sayısı yeni açılan işyeri sayısını
geçmiştir.
Ülkemizin en temel
sorunlarının başında kayıtdışı ekonomi geliyor ve giderek yaygınlaşan bu yapı,
yarattığı haksız rekabet sonucunda, kayıtiçi ekonomiyi de çökertiyor. Çünkü
kayıtdışı üretimin yaygınlaşması, başta kamu gelirlerindeki kayıp olmak üzere,
hem çeşitli sosyal olumsuzlukların kaynağını oluşturuyor hem de kayıtiçinde
kalmak için çaba harcayan firmalar açısından çok önemli bir haksız rekabet
yaratıyor, dahası, bu tip kayıtdışı çalışmaların takipsiz bırakılması, yeni
yatırımcıları da kayıtdışılığa özendiriyor.
Bir yandan ücret
maliyetlerinin yüksekliği, bir yandan genel maliyetleri düşürme çabası, pek çok
firmayı kayıtdışına itiyor. Firmalar bir yandan yeni işçi alımlarında kayıtsız
istihdama yöneliyor, bir yandan da çalıştırdığı işçisiyle bu yönde anlaşıyor.
Bu arada, özellikle büyük kentlerde çok sayıda ve genellikle çeşitli hizmet
sektörlerinde düşük ücretle kaçak yabancı işçi istihdamı yaygınlaşıyor. Kısaca,
ülkemizin başına gelecek her türlü musibetin kaynağı bu kayıtdışı ekonomi.
Bunlar malumu ilan, hepimiz biliyoruz. Bunların çözüm yollarını da biliyoruz.
Eğer kayıtdışına savaş ilan edeceksek, o işe Maliye Bakanlığından başlamak
zorundayız. İlk reform bu bakanlığımızda yapılmalı. Maliye artık bir gelir
bakanlığı değil, bir ekonomi bakanlığına dönüştürülmelidir; mekanik bakış
açısından, yıllardır yerleşmiş saplantılarından kurtarılmalıdır. Liman satanla
banka hortumlayanı, simit satanla buzdolabı satanı, mahallenin bakkalı ile
hipermarket sahibini bir tutmaktan vazgeçmelidir.
Hep beraber, kayıtdışı
ekonomi için bir seferberliği, hemen bugün, şu andan itibaren başlatmak
zorundayız. Devletin yakasına "aş" diye "iş" diye
"okul" diye "ev" diye yapışmayan, sınırlı sermayesiyle
tuttuğu iş ile, tersine devletle dolaylı/dolaysız gelir sağlayan, istihdam
yaratan esnaf için, sizlerden, vazgeçtik katkıyı, desteği, hiç olmazsa göz
yummanızı bekliyoruz.
Devlet artık 100 kişiden
1 lira almak yerine 1 000 000 kişiden 10 lira almayı kabul etmelidir. Vergi
sistemimiz topaldır, haksızdır, yanlıştır. Hükümetimizden, vergi tabanını daha
da daraltacak ve kayıtdışılığa özendirecek önlemlerden vazgeçmesini bekliyoruz.
Bu bağlamda, başta şoför
esnafı olmak üzere kimi meslek mensuplarını kayıtdışına iten bu maddenin
düzeltilmesi ve tarihî bir yanlışın önüne geçilmesi amacıyla bu önerge
hazırlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Oylamaya geçtim
yalnız!
Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Karar
yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Nasıl çoğunluk var?!
BAŞKAN - 4 üncü maddeyi
okutuyorum:
İKİNCİ KISIM
Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları
BİRİNCİ BÖLÜM
Esnaf ve Sanatkârlar
Odası
Odaların kuruluşu
MADDE 4.- Odalar, oda
kurulmak istenen yerde çalışmakta olan sanat, hizmet ve meslek sahipleri ile
esnaftan en az beşyüz kişinin isteği ve Bakanlık izni ile kurulur. Oda
unvanında esnaf, sanatkâr veya esnaf ve sanatkâr ibaresi yer alır.
Oda kuruluşu ile ilgili
olarak mülki idare amirliğine verilecek müracaat dilekçesine Bakanlık
tarafından Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veri tabanında hazırlanmış örneğine
uygun düzenlenen oda kuruluş tutanağı ve oda ana sözleşmesi eklenir. Ayrıca oda
kurucu üyelerinin tüm bilgilerinin eksiksiz olarak Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr
veri tabanına girişi yapılır. Oda kuruluş tutanağı ve ana sözleşmesi, sicil
müdürünün gözetiminde tanzim ve imza edilir. Oda kuruluş işlemlerinin gerçeğe
uygun olup olmamasından sicil müdürü sorumludur.
Mülki idare amirliği
onbeş gün içinde kuruluş talebini inceler ve görüşü ile birlikte kuruluş
belgelerini noksansız olarak Bakanlığa gönderir. Bakanlık kuruluş talebi
hakkında ilgili birliğin görüşünü alır. Bakanlık bir ay içinde kuruluş için
izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda kurulmuş sayılır.
Kurulan odanın üyeleri
arasında olup diğer odalardan ayrılmış olanların eski odalarındaki üyeliği sona
erer ve dosyası üyesi olduğu yeni kurulan odaya bir ay içinde devredilir.
Karma odalarda, odanın
talebi ve birliğin onayı ile meslek komiteleri kurulabilir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahit Çekmez.
Sayın Çekmez, buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA VAHİT
ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tasarının bu maddesinde, esnaf ve sanatkârlar odalarının kuruluşu ve
mevcudiyetlerini devam ettirebilmeleri için hizmet ve meslek sahipleriyle
esnaftan en az 500 kişinin istekli olmasıyla kurulacak odaların idarî ve malî
yönden daha güçlü kılınması amaçlanmıştır. Öncelikle, şuna karar verelim:
Bizler ne yapmak istiyoruz; esnaf ve sanatkârları destekleyip, ekonomik ve
sosyal hayatımızın temel taşları olduklarını onlara hissettirmek mi, yoksa, bu
kesimi bu tür yasalarla tamamen kontrol altına almak mı? Kontrol altına
almaktan neyi kastediyorum; devletten tek kuruş almadan, tamamen kendi
kaynaklarıyla bünyelerinde toplanan gelirlerle -bu gelirlerin neler olduğu tasarıda
da mevcuttur- yine, esnaf ve sanatkâr için çalışan bu üst kuruluşlara kıstaslar
getirmek suretiyle, onları birbirleriyle karşı karşıya getirerek huzursuzluk mu
yaratıyoruz?! Bizlerin yapması gereken, esnaf ve sanatkârın sorunlarını tespit
etmek ve bunlara çözüm aramak; niçin, esnafın vergi sorunundan, Bağ-Kur
sorunundan bahsetmiyoruz?!
Esnafa kredi
kullandırıyoruz; bu kullandırılan kredinin faizlerini düşürdüğümüzü ifade
ediyoruz. Ekonomik düzen içerisinde, diğer faizlerin düşmesini müteakip,
esnafın kullandığı bu kredilerin de faizleri diğerleri seviyesine inmiş durumda;
yani, düşük değil, aynı seviyede. Daha dün, Merkez Bankası gecelik faizlerde
0,50 puanlık bir indirime gitti; yine, borç verme faiz oranını yüzde 19,50'den
yüzde 19'a çekti. Bu nedenle, esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi faizlerini
daha da aşağıya çekmemiz gerekiyor.
Her şeyden önce, esnafın
bu krediyi niçin kullandığını bilmemiz çok önemli. Çoğunuz, bu krediyi, esnafın
işini geliştirmek için aldığını düşünebilir; ama, maalesef, durum hiç de öyle
değil. Esnaf, ödeyemediği vergisi, Bağ-Kur primleri için kredi kullanıyor;
yanındaki ustanın, çırağın maaşını verebilmek için kredi kullanıyor; dükkânın
kirasını, elektrik, su, telefon ücretlerini ödeyebilmek için kredi kullanıyor.
Yani, devletinden aldığı krediyle, yine, devlete olan borcunu ödüyor.
Esnaf ve sanatkârlar,
önce, devlete olan yükümlülüklerini yerine getirebilmek için gayret sarf
ediyorlar. İnanın, birçoğu, bayramlarda olsun, çocuğunun üzerine yeni bir
kıyafet alamıyor; ama, devlete olan borcunu son kuruşuna kadar ödüyor.
Önceki yasama yılında,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri tarafından verilen, esnaf ve
sanatkârlarımızın mevcut durumu, sorunlarını ve çözüm yollarını tespit etmek
amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasına yönelik önergesi
Genel Kurulda görüşülerek reddedildi. Gerekçe olarak Sayın Haluk İpek'in AKP
Grubu adına konuşmasının son bölümünü aynen aktarıyorum: "AK Parti Grubu,
esnaf ve sanatkârımızın problemlerinin araştırılarak sürüncemede bırakılmasını
değil, zaten bilinen bu problemlerin fiilen çözülmesini istemekte ve bu yolda
büyük adımlar atmaktadır" demişti.
Bunun üzerine, bu
sorunları aşmak için ne yapıldı bir bakalım: Esnaf ve sanatkârı, vergi
matrahlarını artırmak yönünde sıkıştırdınız; onları vergi kaçıran bir grup
olarak gördünüz; esnafın devletten aldığı kredileri geri ödediğini, ödeyemeyenlerin
de ödemek için nasıl bir çaba harcadığını unuttunuz; ama, bazılarının
hortumladığı milyarlarca doları almaktan da vazgeçtiniz. Bu esnaf ve sanatkarın
birçoğunu zor durumda bırakan hipermarketlerle ilgili sorunlara, daha önce,
tasarının tümü üzerinde konuşmamda değindim. Konuşmamda, Sayın Bakanıma, bu
tasarının ne zaman Meclise geleceğini sordum; Sayın Bakanım, sorduğum soruya
cevap verdi; verdi vermesine de, yine benim istediğim tarihi veremedi; sadece, tasarının,
Başkanlıktan, revize edilmek üzere, 2 Mart 2005 tarihinde Bakanlığa geri
çekildiğini belirtti. Sayın Bakana, yine her şeye rağmen, iyi niyetinden dolayı
teşekkür ediyorum.
Tasarının bu maddesinde
bahsedilen odalar kurulacaktır; fakat, büyük işletmelerle rekabet yapamadıkları
için birer birer kapanma durumunda kalacak olan esnaf ve sanatkârın kayıt
olacakları meslek kuruluşları da, üye bulamadıkları için, maddî olarak da
güçlenemeyecektir.
Değerli arkadaşlarım,
esnafın sorunları devam ediyor. Söz edilen ekonomik büyümelerden, artık,
esnafımız hep etkilensin, onlar da biz büyüdük diyebilsin.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çekmez.
Madde üzerinde, AK Parti
Grubu ve şahsı adına, İrfan Gündüz?.. Yok.
Şahsı adına, Çankırı
Milletvekili Tevfik Akbak; Sayın Akbak.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Akbak, süreniz 5
dakika.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 4 üncü
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım.
Değerli arkadaşlar, görüşmekte
olduğumuz esnaflarımızla ilgili yasa, hakikaten, bizim, 3 Kasım öncesi
"hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözümüzün bir noktada
tecellisidir. Biz, elli yıldır var olan bu yasaları değiştirmeye, esnafımızı
rahatlatmaya, zaten, seçim meydanlarında söz vermiştik. Maalesef, üzülerek
müşahede ediyorum ki, muhalefet mensubu arkadaşlarımız, Türkiye'deki bu
güzellikleri görmemekte ısrar ediyorlar; fakat, az önce, bu yasa görüşülürken,
seçim bölgem Çankırı'dan gelen esnaf telefonları, bizim doğru yolda olduğumuzu,
yapılanların güzel olduğunu, muhalefetin sadece derdinin üzüm yemek değil,
bağcıyı dövmek olduğunu; dolayısıyla, burada, bir iki maddeye takılmak yerine,
esnafımızın rahatladığının, Türkiye'deki bu güzel değişim ve gelişimin esnafa
da sirayet ettiğinin farkındalar. Yalnız, yine, üzüldüğüm bir nokta var ki,
Türkiye'deki bu gelişimi, bu değişimi fark etmemek noktasında, maalesef
muhalefet ısrar ediyor; ama, yine değerli seçmenimin birisinin ifadesi üzerine
"muhalefet söz üretir, iktidar icraat yapar. Biz, sizleri takdir ediyoruz,
çalışmalarınızı tasvip ediyoruz, sizin bu çalışmalarınız ülkenin yararınadır.
Zaten, sandığa gelindiğinde de bu ortaya çıkacaktır" şeklinde ifade
ettiler.
Ben, bu yasanın
milletimiz için, hakikaten, özellikle kapıdan çıktığımız anda her gün
karşılaştığımız bakkalımız için, terzimiz için, berberimiz için yararlı
olduğuna inanıyorum ve değişiklik neticesi, esnafımızın daha güzel günlerde,
daha iyi, daha gelirli günlerde olacağına inanıyorum ve bu vesileyle, siz
değerli Meclisimizin üyelerini ve ekranları başında meseleyi yakından izleyen
esnaf kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Akbak,
teşekkür ediyorum.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Cengiz Kaptanoğlu; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CENGİZ KAPTANOĞLU
(İstanbul) - Değerli Meclis üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben, Sayın
Meral burada olsun isterdim ve sözlerimin de bir kısmı, çoğu ona ait olacak.
Bir kere, ben, Türkiye'de
denizcilik sektörü adına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün mensuplarına
teşekkür ediyorum. O gün burada yoktum; olmak isterdim. Kişiye ait kanun burada
çıkmaz...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Çıktı, çıktı...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - ... ve iftihar edeceğiniz kanun çıktı. Bakın, gün gelecek, bunun ne
kadar hayırlara vesile olduğunu göreceksiniz. Anayasaya aykırı denildi, Sayın
Cumhurbaşkanımız onayladı. Onun için, onu bir söyleyeyim.
İki; hele, Sayın Meral,
bir zihniyetten bahsetti. Ben o Madımak zihniyetlerinden filan anlamam. Ben
öyle zihniyetleri de bilmem. Ben karınca da ezmem.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişi dediğin kim?
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - O, sana ait! Siz aynaya bakacaksınız, zatıâliniz aynaya
bakacaksınız, kendinizi göreceksiniz!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
O da yanlış.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişi için yasa çıkıyor mu çıkmıyor mu? lafını yalama!
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Er geç anlayacaksın; yakışmıyor, yakışmıyor.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hiç endişe etme...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Yalama; yalama erkeksen!..
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Söylersin, cevabını alırsın.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Lafını yalama!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hayır.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Dedin mi demedin mi; kayıtlar orada; yalama; erkeksen yalama!
Tek kişi kim, tek kişi?!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Kayıtlara bakarsın...
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen oturur musunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Niye yalıyorsun lafını?!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Ben Madımak isminden bahsetmedim. Ne dedim...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişi kim, tek kişi?
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Bakın, ne dedim, onu söyleyeceğim, acele etme.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Bayram Meral mi, Ahmet mi; kim?..
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Yakışmadı size, yakışmadı.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Acele etme, onu söyleyeceğim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Söyle.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Size yakışmadı bu, size yakışmıyor bu, bu tarz hiç yakışmıyor size.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Onu söyleyeceğim. Bu bir değişim ve gelişimdir dedim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
... O kişi gitmiş, yerine başkası gelmiş.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Değişim ve gelişim derken, ben 57 yaşımı bitirdim, hemen hemen 18
yaşından beri siyaset yapıyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Daha nasıl bilmiyorsun Madımak olayını?!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Bu Esnaf ve Sanatkârlar Federasyonunda...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Madımak olayını nasıl bilmiyorsun?!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - ... bahsi geçen arkadaşlar benim çok yakınımdır. Hepsiyle siyaset
de yaptım...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun!..
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - ... çoğuna da "ağabey" dedim.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun!..
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Fakat, bu feryat ne?! Bırakın heyecanımızı tazeleyelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Vay, vay, vay!..
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Nasıl Odalar Birliği Kanununu... Ben 7 kere seçilerek geldim. Ben
hiç sandıktan korkmadım ömrümde. Ben, siyasete de ön yoklamayla girmiş, üye ile
yapılan ön yoklamaya girmiş, siyasette derece almış arkadaşınızım.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun, tebrik ediyoruz!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Bakın, ben ne diyorum: Türkiye, gelişim ve değişim istiyor. Bu
arkadaşlarımızın hepsini kendi üyeleri takdir etsin. Ben, genel başkansa da,
diğer arkadaşlar da, 3 500 başkan, 82 diğer başkan, bunların çoğu benim
arkadaşım...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişi kim, tek kişi?.. Bırak, demagoji yapma!
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - ... onlarla dirsek dirseğe siyaset yaptım. Şimdi, onun için, siz...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişiden bahset, o tek kişi kim?
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hayır, tek kişiyle hiç ilgimiz yok.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Demagoji yapma, demagojiyi bırak; onları okuma bana.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hiç ilgisi yok. Beni herkes tanır. Bu arkadaş da...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Tek kişi kim?
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Ben tek kişi demedim, zabıtlara bakarsınız.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, maddeyle ilgisi ne?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Tek kişi kim; çıkarırım, bunlar duydu, şuradakiler...
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Hayır, zabıtlara bakarsınız.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hepsi duydu burada, canlı şahit.
CENGİZ KAPTANOĞLU
(Devamla) - Ben o zaptı size yollayacağım. Onun için hiç... Er meydanına bütün
arkadaşlarımız çıksın, demokrasiden ve sandıktan korkmasın ve dolayısıyla,
oradaki seçimlerde aldığı neticelerle derecesini alsın. Eğer yine takdir
ediliyorsa, hepsi yine başkan olsun; sandıktan çıkan, bizim baş tacımızdır.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaptanoğlu.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Helal olsun, bravo(!)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- "Tek kişi" dedi mi demedi mi? Neyi alkışlıyorsunuz?! Dedi mi demedi
mi? Hepinizin yanında söyledi. Ayıp, ayıp! Yakışmıyor size!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 10 dakika süreyle soru-cevap işlemi
yapılacaktır.
Sayın Oral, buyurun.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Başkanım, yine, konumuz... Bu arada, demin konuşan AKP'li milletvekili
arkadaşım, Çankırı'dan kendisine methiyeler geldiğini söyledi. Hemen ondan
sonra Denizli Çivril'den beni aradılar "biz, AKP'li milletvekillerimizi
Çivril'e de, Denizli'ye de bekliyoruz, onları alkışlamak için bekliyoruz”
dediler!.. Bu mesajı da iletmiş olayım sizlere.
Sayın Bakanım, şimdi, bu
şoförlerin, yaklaşık 1 200 000 şoför esnafının odalardan çıkarılmasından sonra,
bunların sendikalara üye olma zorunluluğu hâsıl olacak. Sendikalara üye olmak
zorunda kalacaklar bunlar.
Peki, bu şoför esnafının
sendikaya üye olmasından sonra, bunların iş talepleri... Türkiye'de,
biliyorsunuz, sendikalara üye olmak kadar, sendikalı işyerinde çalışmak da
oldukça zor. Bunlar nasıl işe girecekler; yani, işverenlerin büyük bir kısmı
diyecek ki "kardeşim, sen sendikalısın, kusura bakma, ben seni işe
alamam." Bununla ilgili bir önleminiz olacak mı?
Bir de, biraz önce bir
milletvekili arkadaşımın da söylediği, benim de doğrulayacağım, Türkiye'deki
esnafın yaklaşık yüzde 60'ı, yüzde 70'i, bugünkü koşullardan şikâyetçi. Siz,
bunu nasıl yorumluyorsunuz? Gerçekten esnafın "şikâyetçiyiz şikâyetçiyiz,
ümitsiziz" dediği bir ortam için, siz, esnafa nasıl bir ümit vermek
istiyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum, Sayın Oral.
Sayın Işık, buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza, vasıtanızla, şu soruyu
tevcih etmek istiyorum.
Sayın Başkanım, e-esnaf
ve sanatkâr uygulamasıyla, üyelerin büyük oranda elektronik ortama girişleri
sağlanmış olup, kanunun yürürlüğe girmesiyle de bütün bilgilerin, bir yıl
içerisinde, tamamen sağlıklı bir yapıya kavuşturulacağı ifade edilmektedir. Söz
konusu değişikliğin, sağlıklı veritabanının oluşmasına ve meslek örgütlerinin
yapısal değişimine katkısı ne olacaktır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim,
Sayın Işık.
Sayın Çekmez, buyurun.
VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) -
Teşekkür ederim.
Esnafın, kredi kefalet
kooperatiflerinden kullandığı kredilerin gecikme faizlerine af getirilmesini
olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Esnaf adına teşekkür ederim.
Sayın Bakanıma sorum
şudur: Halen, esnaf ve sanatkârımız, yüzde 18 faizle kredi kullanmaktadır. Bu
faiz, halen çok yüksektir. Hükümet, bu kesimin sıkıntısını giderecek bir faiz
indirimine gidecek midir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çekmez.
Sayın Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakandan öğrenmek
istiyorum, bu yasa tasarısı, esnaf kesiminde, özellikle örgütlü esnaf kesiminde
büyük tepkilere yol açtı. Bunu hazırlarken, esnaf odalarından,
konfederasyonlardan yeterli görüş alındı mı? Altkomisyonda, çok kısa bir
dinlemenin dışında, onlar niçin bu tasarıya karşılar?.. Milyonlarca esnafın
örgütü, kendisi için getirilen bir tasarıya karşı çıkıyor ve bildiriler var
elimizde! Bunun hazırlığı sırasında onların katkısı alınmadı mı?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gazalcı.
Sayın Bakanım, buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu,
şoförlerin oda kurup kuramayacaklarına bir açıklık getirmem gerekti artık, 3
üncü madde geçtiği için.
Ulaştırma hizmetlerini
okuyorum; hangi kesim oda kurabilir:
Motorsuz taşıt aracı
sürücülüğü, şoförlük odası, motorlu araçlarla karayolu taşımacılığı; deniz, göl
ve nehir taşımacılığı ve işletmeciliği; arazi taşıtı işletmeciliği; oto
kurtarıcı ve çekme aracı işletmeciliği; minibüsçülük, nakliyecilik, nakliye
ambarı işletmeciliği; otobüsçülük, otopark yerleri, garaj işletmeciliği; servis
aracı işletmeciliği -taksi sahipleri vardı; daha önce arz ettiğim gibi, mahkeme
kararıyla, bu "taksicilik" olarak değişmişti; daha doğrusu, Danıştay
8. Daire görüşleri doğrultusunda, bu taksiciliğe de itiraz edildiği için, şu
anda, yürütmeyi durdurma kararları ve mahkeme devam ediyor- kamyonculuk,
kamyonetçilik, iş makine operatörleri.
3 üncü maddenin
geçmesiyle, burada, sadece vergi mükellefi şartı aranmış oldu: Eskiden, bu
aranmıyordu; ticarî araç kullanan ve geçimini şoförlükle temin edenler üye
olabiliyordu. Bu konu, 3 üncü maddede ihtilaf konusu oldu.
E-esnaf projesi ne
sağlayacak? E-esnaf projesi, bundan sonra bu ihtilafları aradan kaldıracak ve
esnafın haklarını daha sağlıklı olarak devam ettireceğiz. Kongrelerde de,
Internet ortamında alınan hazırun cetveliyle kongreler yapılacağı için, bu
iddialar ortadan kalkmış olacak.
Esnaf kredisi, genel
olarak, şu anda, Halk Partisinde yüzde 18; fakat, zannediyorum, değerli
arkadaşımız, getirilen affı dile getirdi. Bu aftan, 170 000 esnaf yararlanıyor.
Burada, herhangi bir şekilde, Hazineye yük, bütçeye yük mevzubahis değildir.
Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri ve Birlikleri Merkez
Birliğinin Yönetim Kurulunun Bakanlığımıza müracaatı ve onayıyla temerrüt
faizleri kaldırılıp, basit faizle bu konu değerlendirilmiş, Bakanlığımız onay
vermiştir ve böylece yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Yasa hazırlanırken esnaf
ve sanatkâr odalarının, esnaf ve sanatkârlar odalar birliklerinin, illerdeki
esnaf ve sanatkârlar federasyonlarının, Türkiye Esnaf Sanatkârları
Konfederasyonunun görüşleri dışında 52 kurum ve kuruluştan -sivil toplum
kuruluşundan- görüş alınmış, bazı vilayetlerde valilerle, belediye
başkanlarıyla, ticaret odalarıyla ve özellikle, teftiş kurulunun, şimdiye kadar
konfederasyona bağlı odalar, federasyonlarda yapmış olduğu teftişlerin
raporlarındaki sorunlar da dikkate alınarak bu yasa hazırlanmıştır. En son da
Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı ziyaret edilerek -Sayın Topuz da o
toplantıdaydı Grup Başkanvekili olarak- bu yasada mutabık kalınmıştı; ancak,
sevk edildikten sonra, daha önce söylediğim gibi, komisyonda, altkomisyonda
değişmiştir.
Bilgilerinize sunarım.
Saygılarımla.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sizin bir kabahatiniz yok, altkomisyonun...
BAŞKAN - Açıklamalarınız
için teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun Tasarısının 4 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının son bölümünde "Bakanlık bir ay içinde kuruluş
için izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda kurulmuş sayılır"
hükmündeki "bir ay" ibaresinin "altmış gün" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram Meral |
Ramazan Kerim Özkan |
İsmet Atalay |
|
Ankara |
Burdur |
İstanbul |
|
Kemal Demirel |
Abdulaziz Yazar |
|
|
Bursa |
Hatay |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HASAN ALİ ÇELİK
(Sakarya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, daha önce Meclisten geçen, konfederasyon ve
oda seçimlerini erteleyen yasaya göre, haziran ayından itibaren seçimler
başlayacak. Bu seçimlere kadar listelerin temize çıkıp askıya girebilmesi için
bir ay içinde halledilmesi gerekiyor. Onun için, biz, katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Özel yasalarda getirilmek
istenen düzenlemelerin, temel yasalarla mümkün olduğunca çelişmemesi temel
hukuk prensibidir. Bu bağlamda, tasarının "Odaların kuruluşu"
başlıklı 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının son kısmındaki "Bakanlık bir
ay içinde kuruluş için izin verip vermediğini bildirmediği takdirde oda
kurulmuş sayılır" ibaresindeki bir aylık öngörülen süre 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 7 ve 10/2 nci maddelerine aykırıdır.
Temel yasa niteliğindeki
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun Dava açma ile ilgili süreler
başlıklı 7 nci maddesinde idarenin eylem ve işlemlerine karşı açılacak
davalarda altmış günlük süre öngörülmüştür. Ayrıca, aynı yasanın İdarî
makamların sükûtu başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında
"ilgililer haklarında idarî davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin
yapılması için idarî makamlara başvurabilirler" hükmü düzenlenmiş, ikinci
fıkrasında ise "altmış gün içinde bir cevap verilmez ise istek reddedilmiş
sayılır" hükmü getirilmiştir. Temel yasa niteliğindeki İdarî Yargılama
Usulü Kanununun bu düzenlemelerinde idarenin sükûtu halinde ilgili talebi
altmış gün geçtikten sonra reddettiği anlamının çıkacağı anlaşılmaktadır.
Hukuk sistemimizde
idarenin eylem ve işlemleri hakkında yargı yoluna müracaat etmenin
önkoşullarından biri de dava açma süreleridir. Bu süreler hak düşürücü
sürelerdir. Yasada belirtilen süre içerisinde idarenin eylem ve işlemleri hakkında
yargı yoluna müracaat edilmemesi halinde bir daha bu konuda yargıya müracaat
etme hakkı düşmüş olmaktadır.
Bu nedenlerle, idarenin
genel olarak kendisine yapılan bir başvuru karşısında suskun kalması halinde
dava açma süresi için altmış günlük sürenin geçmesi 2577 sayılı İdarî Yargılama
Usulü Kanununun 10 uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu tasarıyla sürenin
kısaltılması halinde "dava açma" gibi en önemli bir hak birden fazla
yasal düzenlemeler nedeniyle kullanılamaz, takip edilemez hali gelebilir. Bu
şekilde sürelerin özel yasalarla kısaltılması veya uzatılması idarî eylem ve
işlemlerin denetimine ilişkin bütünlüğü de bozar.
Bu açıklamaların ışığında
madde metninde yer alan "bir ay" ibaresi genel yasa niteliğindeki
2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 10/2 nci maddesindeki düzenlemeye
paralel olarak "altmış gün" olarak düzenlenmelidir.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
Odaların çalışma bölgesi
MADDE 5.- Odaların
çalışma bölgesi, bulundukları ilçenin idari sınırlarıdır.
Birden fazla ilçe bulunan
büyükşehir il merkezlerinde kurulan odaların çalışma bölgesi büyükşehre dahil
ilçelerin idari sınırlarıdır.
Aynı çalışma bölgesinde,
faaliyet konusu aynı olan birden fazla oda kurulamaz.
Çalışma bölgesi odaların
faaliyet sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyetleri
çalışma bölgesi ile sınırlandırılamaz.
Odalar, her türlü
sorumluluk kendilerine ait olmak kaydıyla çalışma bölgesi içinde birlikten izin
alarak irtibat bürosu açabilirler.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonu 5 500 000 üyesi ve çalışanıyla nüfusumuzun yaklaşık
25 000 000'unu oluşturan büyük bir kesimini içine almaktadır. Toplumsal ve ekonomik
yapımızın ana dayanak noktası olan esnaf ve sanatkârlarımız, kendisine has
üretim tarzıyla, tarihî olarak, Ahilikten gelip günümüzde geliştirilmesine özen
gösterilmesi gereken önemli unsurlardan biridir. Görüştüğümüz kanun tasarısının
bu derecede büyük bir kitleyi ilgilendirmesi, aslında, ne kadar hassas ve
önemli bir konu olduğunu ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri,
küreselleşme sürecinin olumsuz etkilerinin azaltılması için insan kaynaklarına
yatırım yapılması, yani, işgücünün niteliğinin artırılması gelişmiş ülkeler
tarafından kullanılan en önemli araçlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüzde nitelikli işgücü fizikî sermayenin önüne geçmiştir. Eğitilmiş ve iyi
yetiştirilmiş işgücü, küresel ekonomide, rekabet gücünün korunmasında çok
önemli bir unsur olarak kabul edilmektedir; çünkü, işletmelerin rekabet gücü,
sahip olduğu işgücünün dünyada sürmekte olan küreselleşme nedeniyle ekonomik
işletmelerde yapısal dönüşüm sıkıntısı ortaya çıkmaktadır. Bu sıkıntıların
bizim ülkemizde yansıması daha da ağır olmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki ekonomik
gelişmelerin ve göstergelerin iyi gözükmesine rağmen, pek de iyi olduğu
söylenemez. Bahsedilen bu ekonomik büyüme sadece rakamlarda kalmaktadır. Asıl
gerçek olan, ticarî hayatta büyük bir durgunluğun hâkim olmasıdır. Bu
durgunluğu da en fazla hisseden esnaf kesimidir.
TESK'in 2005 yılı sadece
ocak ayındaki terkin verilerine göre en büyük terkin 1 016 terkle bakkallarda
görülmektedir. Diğer meslek gruplarında da önemli ölçüde terkinin olduğu görülmektedir.
Bu yasanın oldukça kritik öneminin olduğu ve hepimizin daha dikkatli ve özenle
davranmasının gerektiği ortadadır.
Terkin tehlikesini de
kahvecilerimizin, terzilerimizin, minibüsçülerimizin, şoförlerimizin,
kuaförlerimizin, lokantacılarımızın, taksicilerimizin sıkıntılı ve risk altında
olmasından anlıyoruz. Daha net anlamanız için, son iki yıl içinde daha önceki
yıllara göre işyeri açma oranı yüzde 7 azalmıştır.
Sayın milletvekilleri,
dünya KOBİ işletmeciliğine doğru gitme çabası içerisine girerken, Türkiye bu
yönde gitmemektedir. Oysaki, üretim ve yatırımın temelini oluşturan esas unsur
küçük ve orta ölçekli işletmelerdir. Aramalı üretmekteki en büyük katkıyı
sağlayan bu işletmelere destek verilerek, Avrupa Birliğine giriş sürecinde de
KOBİ'lerin aramal olarak üretimine destek verilmelidir.
Avrupa Birliğine giriş
sürecinde AB uyum yasalarıyla ilgili Türkiye genelindeki tüm esnaflarımızın
bilgilendirilmesi, ola ki, doğacak sıkıntıların giderilmesi için çok önemlidir.
Bu yüzden, üzerinde çalıştığımız yasal düzenlemelerin yanında, AB'nin esnaf ve
küçük esnafları özendirme modeli ve uygulamaları konusunda pratik çalışmaları
yürürlüğe koymalıyız.
Bu kanunun pratikte ve en
kısa zamanda olumlu sonuçlar doğurması mümkün değildir. Bütün Türkiye genelinde
esnaflarımızın rekabet koşullarına uygun bir yapı içerisine girebilmeleri ve
ürünlerini daha iyi pazarlamaları için, birlik ve odaların aktif katılımı ve
ilgili kamu kurum, kuruluşların desteğiyle ortak bir program yürütülmelidir.
İddia edilen ekonomik
büyümenin, aslında, toplumsal kesime hiçbir yansıması olmamıştır. Esnafın bugün
çok büyük sıkıntı içinde olduğu görülmektedir. Birçok esnaf, özellikle, aldığı
malın karşılığı olan çekleri ödeyememektedir. Esnaflarımız devletten de gerekli
desteği, maalesef, alamamaktadır. Uygulanan kredi faizleri ise esnafın
kaldıramayacağı orandadır. Kredi faizlerinin, mutlaka, ödenebilir bir seviyeye
çekilmesi gerekiyor. Esnaflarımız, sigorta, Bağ-Kur primlerini ödeyememektedir.
Özellikle, size, seçim
bölgem olan Aydın'dan bahsetmek istiyorum. Aydın Esnaf Odası Başkanımız Sayın
Hulusi Akşit'in verdiği rakamlara göre, bir yıl içerisinde, Aydın'da 3 000
işyeri kepenk indirmiştir arkadaşlar. Türkiye genelinde, bir yıl içerisinde 53
000 işyeri kapanmıştır. Bu rakamlar gerçekten ürkütücüdür. Yine, Aydın
esnafından gelen fakslar... Hepsini buraya getiremedim arkadaşlar. Şoförlerimiz
kan ağlamaktadır. İktidar milletvekillerine sormaktadır "niçin, biz esnaf
sayılmıyoruz, 1 200 000 şoför esnafımız Bağ-Kur kapsamından çıkarılmaktadır?"
Arkadaşlar, size soruyorlar, mantıklı bir açıklama istiyorlar. Esnafımız, az
önce "iktidar, bir düğme krizine takıldı, gidiyor" dedi. "Bu
düğmeye kim bastı, dış güçler mi bastı" diye soruyorlar. "Hayır, bu
düğmeye esnaf basmıştır" diyor esnafımız. Bu düğmeye çiftçi basmıştır, bu
düğmeye şoförler basmıştır arkadaşlar. Yakında, düğmeye basan pimini de çeker.
Sayın milletvekilleri,
küçük esnaf, Türk ekonomisinin üretimindeki ana unsurdur. KOBİ'leri gözardı
etmemiz, ekonominin belkemiğini bükmektir. Bu açıdan, KOBİ'lerin
kurumsallaşmasını sağlamak, ekonomiyi de rayına oturtabilmek için çok önemlidir.
Bir de, bölgesel teşvik
konusuna gelmek istiyorum. Bölgesel teşvik, yapılan en büyük hatalardan
biridir. Bir an önce bunun değiştirilmesi, Türkiye genelinde devlet
desteklerinin verilmesi gerekiyor; çünkü, bölgesel veya kısmî teşvikler haksız
rekabete neden olmaktadır.
Bu kanun tasarısı,
kurumların üstyapısını belirlemeye yöneliktir. Oysa, ekonominin omurgasının
sağlam olabilmesi için esnaf ve sanatkârlarımızın ayakta durmalarına yönelik
tedbirlerin alınması esas olmalıdır. Kurumların üstyapısını belirlemekle
beraber, esnaflarımız için koruyucu ve işlerinin devamlılığını sağlayıcı bir
sistemin oluşturulması, toplumsal sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Değerli milletvekilleri,
esnaf ve sanatkârlar üzerindeki vergi yükünün ağırlığı herkes tarafından
hissedilmektedir ve bilinmektedir; bu yükün hafifletilebilmesi için gerekli
düzenlemeleri yapmalısınız; vergilendirme sistemini tabana yaymak zorundasınız,
toplumsal adaleti sağlayıcı hale getirmeniz şarttır; ekonomik ve malî
politikaları tekrar gözden geçirmek zorundasınız, yatırım, istihdam, vergi ve
teşvik boyutuyla bir bütün olarak ele almanız gerekmektedir; asıl üzerinde
durması gereken, iktidarın, bu konudur.
Kanun teklifi
içerisindeki esnaf ve sanatkârların, meslek odaları birlikleri, federasyonlar
ve konfederasyon üyelerinin çalışma yönetiminin şeffaflaştırılması amacı
güdülmelidir. Bu çerçevedeki
çalışmaların hem kendileri tarafından denetlenmesi önemli olmakla birlikte, iş
denetim sürecinin kurumsallaştırılması çok önemlidir. Bu yasada önemli olan
yönetim, denetim ve meslekiçi eğitim faaliyetlerine yönelik işlemlerin
kolaylaştırılması ve disiplin altına alınması önşart olmalıdır.
Değerli milletvekilleri,
birçok küçük beldede esnaf ve sanatkâr odaları kurulamıyor. Bundan dolayı, oda
şubeleri de büyük bir yükümlülük ve sorumluluk altına girmektedir. Bu konudaki
sıkıntılarını, idarî ve organizasyon sorunlarını gidermek için esnaf odalarının
kurulamadığı küçük beldelerde, oda adına temsilci atanması gerekmektedir.
Esnaf ve sanatkârların
faaliyetlerini daha işler hale getirmek için bu yasayla yapılan düzenleme,
esnafların işlerini ve faaliyetlerini aktifleştirmek ve önlerine çıkan
engellerin giderilmesini sağlamak mümkün değildir. Bunları yaparken, bürokratik
işlemler de had safhadadır arkadaşlar.
Esnafımız ekonominin
temel taşıdır, esnafımız ekonominin omurgasıdır. Esnaf, üretileni tüketiciye
sunan ve bunu yaparken de istihdam olanağını sağlayan, dolayısıyla, işsizliği
azaltan ana unsurdur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çerçioğlu,
buyurun, devam edin.
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla)
- Ekonomiye böylesine katkıda bulunan esnaflarımızın sorunlarına çözüm üretmek
hepimizin temel görevidir.
Biz, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu konuda son derece duyarlıyız. Esnaflarımızın sorunlarının
çözümünde her zaman yanlarındayız. Bu tasarı, sizlerin de takdir edeceği gibi,
esnafımızın, bakkalımızın, şoförümüzün, terzimizin, kuaförün sorunlarını
çözmekten oldukça uzaktır.
Çok değerli arkadaşlar,
gelin, bu tasarıyı geri çekin.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çerçioğlu.
Şahsı adına, Çankırı
Milletvekili Sayın Tevfik Akbak; buyurun.
TEVFİK AKBAK (Çankırı) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 5 inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
doğrusu, anlamakta zorlanmaya başladım. Değerli muhalefet sözcüleri, halen, ya
esnaflığın ne olduğunu bilmiyorlar ya hiç esnafla konuşmamışlar.
Şimdi, esnaf, vergi
mükellefi olmadığı süre içerisinde, ya SSK'lı olmalı ki işçi statüsünde olsun
ya da Bağ-Kurlu olmalı ki esnaf olsun. Özellikle Sayın Meral'in bir sendika
temsilcisi olarak burada bulunması... Mevcut şoförlerin Bağ-Kurlu olmayıp,
esnaf statüsünden çıktıkları zaman SSK'lı olması yasa gereği zaten. Bu ne
demektir; vergi mükellefi olmayan şoförlerin ki, az önce, ben, şunu da, bir not
olarak sizlere arz etmek istiyorum. Manisa Milletvekilimiz Ufuk Beye
-kendisiyle Akaryakıt Araştırma Komisyonunda beraber çalışıyoruz- sizin
çalıştırdığınız şoförler esnaf mı, SSK'lı mı dedim. "Benim çalıştırdığım
şoförlerim SSK'lıdır, esnaf değildir" dedi; çünkü, bu bir realite.
Dolayısıyla, yanımızda çalışan şoförlerin, esnaf olma noktasındaki ısrarları,
sadece, o esnafların, esnaf olarak şoförlerin bulunması, sadece oylarına talip
olan belirli kişilerin zorlamasıdır.
Dolayısıyla, burada söz
alan değerli arkadaşlarımız, bir önceki yasaya göre, hazırlanan bu yasada,
hiçbir maddesi, hiçbir fıkrası, mevcut fiilî devam eden yasaya göre esnafın
aleyhine değildir arkadaşlar. Bu yasadan çiftçi memnundur, bu yasadan berber
memnundur, şoför memnundur. Sadece memnun olmayan belirli kesim vardır, bunu
da, halkımız ibretle bizi izliyor. Onun için, bu yasa üzerinde daha fazla
konuşup Yüce Meclisi meşgul etmek istemiyorum; ama, inşallah...
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Gel, beraber esnafı bir dolaşalım bakalım!..
TEVFİK AKBAK (Devamla) -
Değerli arkadaşım, ben hem esnafım hem de esnafın içerisinden geliyorum...
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Kızılcahamam'da idin!...
TEVFİK AKBAK (Devamla) -
İşin bir garip tarafı, ne yazık ki, esnaf olmayanlar burada söz alıyor, işin
garip tarafı o. Hani damdan düşenin halini damdan düşen bilir. Ben esnaflığın
ne olduğunu biliyorum. Yanımda çalıştırdığım ustabaşımın esnaf olması
noktasında hiç kimsenin gayreti yok. Çalıştırdığım boyacı ustasının esnaf
olması noktasında hiç kimsenin ısrarı yok. Sadece, şoförlere takıldı;
dolayısıyla, bunun neden, niçin yapıldığını aziz milletimiz gayet iyi biliyor. Ben,
sizin yerinizde olsam, bu ısrardan vazgeçerim, milletimin isteğine kulak
veririm ve milletin hayrına çıkan bir yasaya da evet derim diye düşünüyorum.
NECATİ UZDİL (Osmaniye)-
Gel beraber gidelim, gezelim esnafı!..
BAŞKAN- Sayın Uzdil...
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
Değerli kardeşim, ben samimî olarak söylüyorum; daha geçen hafta, Çankırımızda
esnafların oluşturmuş olduğu Yaren Odasının toplantısındaydık.
ATİLA EMEK (Antalya) -
Çankırı esnafı kan ağlıyor; geçen hafta ben de oradaydım Sayın Vekil...
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Pancarları niye yaktı Çankırı esnafı?!
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, lütfen...
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
Türkiye'deki bu gelişimi, Türkiye'deki yüzde 70 faizin yüzde 10'lara indiğini,
Türkiye'de yüzde 15'in yüzde 70'ten daha küçük olduğunu...
ATİLA EMEK (Antalya)- Ben
de oradaydım Sayın Vekil.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- Pancarları ateşe verdiler, yaktılar!
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
...Türkiye'de artan ihracattan, Türkiye'de düşen enflasyondan herkesin haberi
var.
Tabiî, doğrusu, siz
bunları zaten kabul etmiş olsaydınız yerlerimiz farklı olurdu. Onun için,
milletimiz bunu güzel izliyor ve diyor ki: Hiç kendinizi yormayın...
ATİLA EMEK (Antalya)-
Esnafa telefon açalım...
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, az önce konuşan sözcü arkadaşımın "esnafa ne
verdiniz" sözünü... Hani bir an için, Allah için aklınızı başınıza
toplayın...
ATİLA EMEK (Antalya)- Ne
demek?! Ne diyorsun yahu?!
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
Bu hükümet eğer verseydi... Hani çıkıp da seçim meydanlarında "kim ne
veriyorsa, üç kuruş fazlası" diyenler gibi olup da milletin imkânlarını
çarçur etmek gibi bir gayemiz yok. Türkiye artık kendine gelmiştir. Milletimiz
de bu gelişmenin çok iyi farkındadır.
ATİLA EMEK (Antalya)-
Sayın Vekilim, esnaf kefalet kooperatiflerinin kongresine gidin.
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri...
TEVFİK AKBAK (Devamla)-
Korkunun ecele faydası yoktur. Türkiye'de her şey yerine oturmaktadır.
Esnafımız da bundan memnundur, çiftçimiz de memnundur, memurumuz da
memnundur... Elbette, bu kadar güzel gelişme karşısında muhalefetin memnuniyetsizliği
de bizim doğru yolda olduğumuzun işaretidir diyorum ve hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
"Bravo!" sesleri, alkışlar [!])
BAŞKAN- Teşekkür ederim.
Madde üzerinde, şahsı
adına Tokat Milletvekili Zeyid Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Aslan.
Sayın Aslan, lütfen,
Genel Kurula hitap ediniz.
Buyurun efendim.
ZEYİD ASLAN (Tokat) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu Tasarısının 5 inci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi belirtmek üzere
söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, geçen
hafta başladık, bugün devam ediyoruz ve öyle gözüküyor ki, bu hafta içerisinde
de bu kanun tasarısını görüşmeye devam edeceğiz.
Gerek geçen hafta
tasarının geneli üzerinde yapılan konuşmalarda gerekse şu ana kadarki
geldiğimiz maddeler üzerinde yapılan görüşmelerde ve özellikle, muhalefet
partisinin, soru kısmında Sayın Bakanımıza yönelttiği sorulardan da anlaşılıyor
ki, 78 maddeden ibaret olan bu tasarının sadece birkaç maddesi üzerine
özellikle yoğunlaşıldığı hepimiz tarafından görülüyor.
Peki, nedir bu maddeler;
bunlardan bir tanesi şu ana kadar geçti ve yoğun tartışmalar yaşandı, esnafın
tanımı.
Değerli arkadaşlar, biraz
önce çıkan arkadaşımız da bahsetti ve daha önce, yine AK Parti Grubu adına
konuşma yapan arkadaşlarımız da, esnafın tanımıyla ilgili, burada, aradaki
anlaşmazlığın ana nitelikleri üzerinde durdular. Bütün esnaf kesimlerini bir
kenara bıraktık, sadece ve sadece, esnaf kesiminin içerisinde yer alan
şoförlerle ilgili tartışmayı sürdürmeye devam ediyoruz. Muhalefet partisi
ısrarla aynı şeyi söylüyor, doğal olarak, biz de, inandığımız ve doğru olduğunu
bildiğimiz şeyi tekrarlıyoruz.
Bir şeyi söylemek
istiyorum; söylendi, tekrarda yine fayda var. Neden, esnaf kesiminin içerisinde
sadece şoför kesimini konuşuyoruz da, esnafın diğer kesimlerini, esnafın
yanında çalışan diğer kısımları, ustabaşının, kalfasının, çırağının esnaf olup
olamayacağıyla ilgili bir tartışmayı yapmıyoruz?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Berberi de konuşalım, marangozu da konuşalım...
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, aramızda hukukçu arkadaşlarımız var. Bunu, şoför
özelleştirildiği için şoföre yönelik olarak söylüyorum. Vergiye tabi olarak,
taksici veya bir başka araç sahibi olarak, bir esnafın yanında, esnaf
niteliğini kazanmış kişinin yanında hizmet akdine bağlı olarak -altını
özellikle çizerek söylüyorum- çalışan şoförleri aynı statüde değerlendirmek, o
gerçekten vergisini ödeyen meslek sahibi olmuş gerçek esnaflara bir haksızlık
olmayacak mıdır? Eğer, onları, hizmet akdine dayalı olarak çalışan bu şoförleri
esnaf kabul edeceksek, o zaman, yine, hizmet akdine dayalı olarak diğer
kesimlerde çalışan işçileri de, ustabaşını da, çırağı da, kalfayı da aynı
şekilde esnaf tanımı içerisine almamız gerekiyor. Ben merak ediyorum -sayısı 1
200 000 olarak ifade ediliyor- acaba, buradan sürekli mesaj vermek suretiyle bu
1 200 000 şoförümüzün oylarına mı talip olacaksınız?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Evet, talibiz, 1 200 000 şoförün oyuna talibiz.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bir şeyi söylemek istiyorum. Burada kullandığınız üsluplarla, altını çizerek
söylüyorum, o şoförlerden hiçbirisinin oyunu alabilme şansına sahip
olamazsınız.
NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) -
Nereden biliyorsun, müneccim misin sen!..
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bu nedenle, bu söyleminizden vazgeçin ve doğru olan söylemin peşine düşün.
İkinci olarak, önümüzdeki
maddelerde geleceğini tahmin ediyorum ve en çok tartışılacak konulardan birisi,
odaların, birliklerin, federasyonun seçimlerinde mevcut yöneticilere ekstra bir
imtiyaz, hak tanınmasını ortadan kaldıran yasaya dışarıdaki bir grup çıkarcı
gibi, burada, maalesef, onlara destek olan, onların savunuculuğunu yapan,
onların avukatlığını yapan arkadaşları görmekten de büyük bir üzüntü duyduğumu
ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Biraz saygılı konuş, saygılı!.. Ne demek çıkarcı?! Ayıp, ayıp! Çıkarcı, ne
demek?!
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Siz ki, katılımcı demokrasiye inanan, çoğulcu demokrasiye inanan, tabandan
tavana bir demokratik anlayışa inanan ve yıllardan beri, kuruluşundan beri bunu
savunan bir siyasî parti olarak, bugün, tabandan tavana gidecek bir seçim
anlayışına karşı çıkmanızı gerçekten anlamıyorum. Diyorum ki, arkadaşlar,
bırakın, gerçek esnafın savunucusu olun. Esnafın sorunlarına çözüm üreten insanlar
olalım, esnafın sorunlarına çözüm üreten siyaset anlayışını burada konuşalım.
Yoksa, üç beş tane, bir yerlere oturmuş, milyarlarca lira maaş alan, her
iştirakinden, her kurumundan ayrı ayrı ücret alan, maaş alan ve bununla bir
nevi derebeylik kurmuş olanların avukatlığını yapmayın, milletin avukatlığını
yapın, gerçek esnafın avukatlığını yapın. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Hortumculardan bahset, Maliye Bakanından bahset.
BAŞKAN - Sayın Aslan,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Meclisi de bıktırdınız. Biraz önce yerimden de bunu ifade etmeye çalıştım. Bu
Mecliste, bu Grup, sizi, gerçekten sabırla dinliyor, sükûnetle dinliyor; ama,
siz, bugüne kadar bu kürsüye çıkan her AK Partiliye oturduğunuz yerden, bazen
de külhanbeyi bir şekilde ayağa kalkarak laf atmaya devam ediyorsunuz. Millet
sizi seyrediyor Sayın Başkan.
BAYRAM ELİ MERAL (Ankara)
- Ama, saygılı konuş. Burada olmayan bir insan hakkında böyle konuşamazsın.
ZEYİD ASLAN (Devamla) -
Bugün burada görüşmelerine devam ettiğimiz bu yasa tasarısının, esnaf
kesimimizin örgütlü birliğine, örgütlülüğüne çok daha fazlasıyla güç katacağına
inanıyorum.
Bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslan.
Madde üzerinde 10 dakika
süreyle soru-cevap işlemi yapılacaktır.
Sayın Haşim Oral, buyurun
efendim.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Sayın Bakanım, bu arada, size soru sorarken, biraz önce konuşan arkadaşımı da
bir şekilde uyarmak istiyorum.
Bugün burada olmayan
esnaf kefalet yöneticileri çıkarcı veya bunlar kendi çıkarları için
bulundukları konfederasyonu kullanan insanlar değillerdir. Burada olmayan
insanlar için kullanılan bu tabirlerin bir milletvekili tarafından özellikle
kullanılmasından da utandığımı açıkça söylemek isterim. Çünkü, onlarla ilgili
bir duyumunuz varsa lütfen bunu hukukî mercilere götürün hesap sorsunlar, hep
birlikte biz de bunun hesabını soralım; ama, siz, onlara, çıkarcı deme hakkına
sahip değilsiniz.
Şimdi "gerçek
esnafın savunucusu olalım" tezine de katılıyorum. Biraz önce sizinle
konuşurken, beni, Çivril'den Gürpınar Esnaf Odası Başkanı aradı "bizim,
yaklaşık 500 milyar civarında kredi talebimiz olmasına rağmen bize bu ay
gelmedi, yaklaşık 50 -60 milyar lira para geliyor; esnafın hali bu,
fecaat" diyor ve Çankırı milletvekili arkadaşıma da "acaba, biz de,
Çivril'den, Bozkurt'tan, Çardak'tan Çankırı'ya gitsek, orada iş açsak mı acaba
onlar gibi iyi olmak için" diye bir öneri de sunuyorlar. Yani, gerçek
esnafın savunucusu olarak da bunları size söylüyoruz. Bu konuda, sizden, esnaf
ışık bekliyor Sayın Bakanım.
Bu arada, mevcut odaların
kuruluşunu 100 kişiden 201'e çıkarıyoruz.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) -
Soru, Başkan!..
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Şimdi, 201'e çıkarıyoruz. Halbuki, müktesep hak diye bir şey vardır; mevcut
odalar konumlarını korusunlar, bundan sonra kurulacak odalar konusunda da böyle
bir tespit, böyle bir ihtiyaç doğarsa, bunu yerine getirebilesiniz; yani,
eskiler olduğu gibi kalsın; ama, yeni odalar kurulacaksa, bu konuda, sizin
öneriniz, bence kayda değerdir. Açıkça söylemek gerekirse, esnafın hakkını
savunan bir partinin temsilcisi olarak, dışarıdaki, esnafın da, esnaf
konfederasyonunun başındakilerin de savunucusu olmak gibi bir sorumluluğumuz
var ve Denizli esnafının kan ağladığını söylemek gibi bir sorumluluğumuz var.
Odaları yönetenlerin, özellikle, 100 kişiyle kurulmuş odaların 100 kişi
kalmasında fayda var ve yeni kurulacak odalar için, bunları, ayrıca
isteyebiliriz diye düşünüyorum.
Ben, şimdi, Sayın
Bakanımdan, esnaf için, ufacık bir ümit, ufacık bir ışık, esnaf için ufacık bir
gülümseme getirecek bir haber istiyorum, bekliyorum. Sayın Bakanım, siz
gülüyorsunuz, Allah güldürsün, inşallah esnafımız da güler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oral.
Sayın Akdemir, buyurun
efendim.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma sormak
istiyorum. Sayın Bakanım -kendisinin söylemesiyle- onbinlerce esnafımız iflas
etmiştir. Bu iflasın nedenlerini acaba Sayın Bakanımız araştırdılar mı? Bana
göre, tek nedeni -büyük nedeni yani- Bağ-Kur ve SSK prim borçlarını ödemeyen
esnaflarımız, esnaflara verilen krediden yararlanmak istiyorlar. Bu kredinin
faizlerinin çok yüksek olmasından dolayı...
Sayın Bakan dinlemiyor ki
zaten. Kime soracağımı ben de bilemiyorum.
Lütfen, Sayın Başkanım,
bu soruları sorarken, Sayın Bakanımızı meşgul etmemelerine dikkat etmelerini
rica ediyorum.
BAŞKAN -Sayın Kapusuz,
milletvekillerimiz Sayın Bakana soru yöneltiyor; lütfen...
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Özellikle bu işin ciddiyetinin olmadığı çıkıyor ortaya. Sayın Bakanımıza soru
soruyoruz; ama, bir başkası devreye giriyor.
Sayın Bakanım, tekrar
ediyorum sorumu: Bu esnaf ve kefaletlerin kullanmış olduğu kredi faizlerinin
çok yüksek olduğu görülmektedir. Bu kredinin düşürülmesini düşünüyor musunuz?
Enflasyonun yüzde 8
civarında olduğunu söylüyorsunuz; ama, krediler yüzde 18, yüzde 19
civarındadır; aradaki reel fark bayağı yüksek bir rakamdır. Bu rakamı aşağıya
çekmeyi düşünüyor musunuz?
Bir de, hiç esnafla yüz
yüze, göz göze veya yakinen temasta bulundunuz mu? Esnafların memnuniyetini
söylüyorlar arkadaşlarımız. Acaba, bu sıkıntı çeken esnaflar sadece
sosyaldemokratlar mıdır, sizdekiler de böyle midir değil midir? Bize denk
gelenlerin hepsi şikâyetçi. Bu söylemlere karşılık, acaba, ben mi yanlış
yaşıyorum, hangi ülkede yaşıyorum, nerede yaşıyoruz?! Hangi esnaf memnun, hangi
memur memnun, kimler memnun; bunu söyler misiniz Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum Sayın
Bakanım.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, soru-cevap süresinin 5 dakikası soru, 5 dakikası
cevaba aittir; ama, şu anda, iki arkadaşımız bu süreyi kullandı.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Ama, meşgul ettiler Sayın Bakanımızı...
BAŞKAN - Ben, şu anda,
Sayın Gazalcı'ya ve Sayın Seyhan'a söz hakkı vereceğim; ama, daha seri
kullanmalarını istirham ediyorum.
Sayın Gazalcı, buyurun
efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Gerçi, Sayın Bakana
sorduğumuz sorulara, tam doyurucu yanıtlar alamıyoruz; ama, biz, sormaya devam
edeceğiz.
Bu yasa tasarısıyla,
esnafın durumunu rahatlatacak, yükünü azaltacak bir somut getiri var mıdır?
Her ay esnafın taşındığı
vergi dairesi ve bürokrasi, bu yasayla azalıyor mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı,
teşekkür ediyorum nezaketinize.
Sayın Seyhan, buyurun
efendim.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana,
aracılığınızla, sormak istiyorum; az önce Adalet ve Kalkınma Partisi
milletvekili, dışarıda, yönetim kademelerinde yer alan bazı çıkarcılar olduğunu,
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bazı milletvekillerinin de bu
çıkarcıların savunucusu olduğunu söyledi. Yöneticilerin doğal delege
sayılmasıyla ilgili kabul edilen maddede yapılan konuşmada bunlar dile
getirildi. Ancak, Sayın Bakan da, bu maddede bizim taleplerimizi doğru
bulduğunu defalarca söyledi. Gerçekten şunu soruyorum: Çıkarcılar var mıdır;
yoksa, bizim gibi kendisi de düşünüyor ise, bu çıkarcıların savunucusu
olabilmeyi bu çatının altında kendisi de kabul edebiliyor mu? Arkadaşımız bu
konuda bir yanılgı içerisinde midir? Kendisinin cevaplamasını istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Sayın Işık, sisteme şu
anda yeni girdiniz; bakınız, şu anda 2 dakika 48 saniye var cevap verme süresi;
onun için, affınızı istirham edeyim.
AHMET IŞIK (Konya) -
Tamam efendim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kısa kısa, suallere
cevap arz edeceğim.
Esnaf kredileri
yetmeyebilir; söylediğim gibi, 2002 yılında 153 trilyon lira yüzde 59 faizle
kullandırılmış krediye karşılık, bizim aldığımız önlemlerle, 2 katrilyon lirayı
geçmiş durumda, faizi de yüzde 18'e indirdik. Ancak, takdir edersiniz ki, yine
bu Yüce Meclisten geçen bir yasayla kamu bankaları özerkleştirildi, üç yıl
içinde de özelleştirme şartı var kanunda. Dolayısıyla, biz, Hükümet olarak,
bankalara herhangi bir emredici durumda değiliz; o bakımdan, imkânlar
değerlendiriliyor. Şu anda bankaların imkânları bu kadar; dolayısıyla, 400
milyar talebe karşı 50-60 milyar lira gittiği doğrudur...
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
O da gelmemiş, Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Ama, Denizli'nin, İstanbul'dan sonra -İstanbul nüfusu
en yüksek il olduğu halde- ikinci sırada en çok esnaf kredisi kullanan bir
ilimiz olduğunu da takdirlerinize sunuyorum.
Oda kuruluş sayısına
gelince; eski yasaya göre, 200 kişiyle oda kurulabiliyordu, 100'ün altına
düşünce oda kapanıyordu; şimdi, 500 kişiyle kurulacak ve 200'ün altına düştüğü
zaman kapanacak. Bu tür durumlarda da, esnaflar, karma odalarda birleşecek,
yine, oda mensubu olacak; ama, müstakil oda olmayacak, en yakın odaya üye
olacaklar.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) -
Bir kazanılmış hak değil mi Sayın Bakan?! Daha önceden kazanılmış hak...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, takdir böyle gelişti.
Kredi faizleri,
söylediğim gibi, yüzde 18'e inmiş durumda, daha da aşağı indirmek için
çalışıyoruz; enflasyona bağlı olarak inecek. Reel faizler de yüzde 10'nun
altına düştü; yıllardır, otuz yıldır... Bu bakımdan, 18 olan faiz, masraflarıyla
beraber, maksimum 19,5'e mal oluyor ve bundan, esnaf memnun. 800 000 esnaf, bu
krediden kullanma imkânına kavuşmuş durumda. Siz, esnafın memnuniyetini
öğrenebilmek için, lütfen, esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatiflerine,
birliklerine ya da merkez birliğine bir telefon edin, esnafın mutluluğunu
oradan öğreneceksiniz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) -
Siz inanıyor musunuz, Sayın Bakan?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim, kimler memnun oradan ortaya çıkacak.
"Yasa tasarısıyla,
somut destek var mı" dedi bir arkadaşımız. Arkadaşlar, bu, esnaf teşvik
yasası değil; bu, meslek odaları yasası. Tabiî ki, esnafın önünü açan, çağdaş
bir yasa geliyor; ama, burada, herhangi bir şekilde teşvik yok.
Sayın Tacidar Seyhan'ın
"doğal delegeliğin kabulü, dışarıdaki çıkarlarla ortak olarak ifade
edildi" konusunda -tam anlayabildiysem- yani, böyle söylendiği, bir AK
Parti milletvekilinin... Ben, tam muttali olmadım, özür dilerim. Böyle bir
düşüncemiz yok. Hükümet tasarısında da, söylediğim gibi, başkan ve yönetim
kurulu üyeleri, kendi genel kurulunda delege olabilirdi; fakat, komisyonun
takdiri bunu değiştirmiştir; şimdi, Meclisin takdirine kalmıştır.
Teşekkür ederim.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Bizim soru ne oldu?.. Benim sorum vardı.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Soru-cevap işlemi
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 5 inci
maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Bayram Meral |
İsmet Atalay |
Abdulaziz Yazar |
|
Ankara |
İstanbul |
Hatay |
|
Ramazan Kerim Özkan |
Nadir Saraç |
Necati Uzdil |
|
Burdur |
Zonguldak |
Osmaniye |
|
Osman Özcan |
Kemal Demirel |
Mehmet Boztaş |
|
Antalya |
Bursa |
Aydın |
"Çalışma bölgesi
odaların çalışma sınırlarını belirler, esnaf ve sanatkârların meslekî
faaliyetleri de üyesi bulundukları odaların çalışma bölgesi ile
sınırlıdır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SANAYİ, TİCARET, ENERJİ,
TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) -
Katılmıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Değerli Başkanım, birinci imza Değerli Bayram Meral'e
ait olduğu için arz ediyorum. Zannediyorum, gerekçe ile bu talep tamamen zıt.
Onun için, mesela İstanbul'u ele alalım; Beyoğlu'nda şoförlük yapan bir kimse
-şoförler üzerinde çok durulduğu için söylüyorum- Üsküdar'a müşteri götürdüğü
zaman, Üsküdar'dan dönüşte müşteri alamıyor. Onun için, devamlılık arz etmeyen
hallerde, başka bölgelerde de esnafın çalışmasını engellemeyi biz mahzurlu
bulduk. Onun için, biz buna katılmıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bilindiği üzere esnaf ve
sanatkârlar daha çok emek yoğun işlerle iştigal etmektedirler. Hem emeği ve hem
de küçük sermayesiyle faaliyet gösteren esnaf ve sanatkârlar da bulunmakla
birlikte, bunların sayısı daha azdır. Esnaf ve sanatkârların üyesi bulundukları
odaların çalışma sınırlarının dışında da ticarî faaliyetlerini sürdürmeleri ve
bunu istisnaî olmaktan çıkararak devamlı hale getirmeleri bu kanunun 8 inci
maddesinin (a) bendi hükmüyle çeliştiği gibi, o yerde bulunan ve o yerdeki
odaya kayıtlı bulunan ve aynı meslek dalında faaliyet gösteren diğer esnaf ve
sanatkârlar için pazar ve müşteri kaybına sebep olmakta, aynı zamanda haksız
rekabet de yaratmaktadır. Dolayısıyla, yapılan bu düzenlemeyle esnaf ve
sanatkârlar korunacağı yerde, onların faaliyet alanları daraltılmakta,
kazançları azaltılmaktadır. Diğer taraftan, bu uygulama meslek mensuplarını ve
meslek odalarını karşı karşıya getirmekte, özellikle seyyar pazarcı esnafının
ticarî faaliyet gösterebilmesi için birden fazla meslek odasına kayıt
yaptırması dayatmasıyla karşı karşıya gelmesine ortam hazırlamaktadır. Esnaflar
ve onların üyesi bulundukları odalar arasında çekişme ve sıkıntılara yol
açabilecek böylesi bir düzenlemenin ortadan kaldırılabilmesi için bu fıkra
hükmünün yukarıda önerdiğimiz şekilde değiştirilmesi zorunlu bulunmaktadır.
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
5 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma Saati: 19.41
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.04
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
851 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.- Esnaf
ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşmeleri
ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir Madde
Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/913) (S.Sayısı: 722) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 722 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın söz talepleri vardır.
İlk konuşmacı, AK Parti
Grubu adına Sakarya Milletvekili Hasan Ali Çelik.
Sayın Çelik, buyurun
efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HASAN ALİ ÇELİK (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 722 sıra
sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna Bir
Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı hakkında, AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım.
Kısaltılmış adı KOBİ
olan, bütün ülkelerde endüstrinin belkemiğini oluşturan küçük ve orta ölçekteki
işletmelerin tanımlanmasını kolaylaştıran, bu yasa tasarısının en kısa
tarifidir.
KOBİ nedir, nasıl
tanımlanır diyerek, konuyla ilgili, alakalı kişilere sormuş olsak bile,
halihazır durum itibariyle tek bir KOBİ tarifini elde etmemiz, duymamız mümkün
değildir. Daha da ötesi, kamu kurum ve kuruluşlarının arasında bile tek bir
KOBİ tarifi diye ortak bir dil yoktur; dolayısıyla, bu ortak dil olmaması, KOBİ
tanımındaki çok çeşitlilikten dolayı da, özellikle KOBİ'lerin çeşitli
şekillerdeki ihtiyaçları, desteklenmeleri, zaman zaman karışıklıklara veya destekteki
eksikliklere sebebiyet vermektedir.
(x) 722 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Küçük ve Orta Ölçekli
Sanayii Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), Halk Bankası, Hazine, Dış
Ticaret Müsteşarlığı, Eximbank, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Planlama
Teşkilatı gibi birçok kuruluş, bu farklı tanımlamalar sebebiyle -birbirinden
farklı, birbirinden ayrı KOBİ tarifi sebebiyle- sanayiciyi de imalatçıyı da
zaman zaman zor durumda bırakmaktadır. O yüzden, bu yasa tasarısıyla, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı, hazırladığı çalışmayı Bakanlar Kurulunun yürürlüğe
koymasıyla bir tekdüzelik elde edecek ve böylece de KOBİ'ler, daha düzenli bir
faaliyeti, daha etkin bir desteği beraberinde kazanmış olacaklardır.
Tabiî, birçok ülkede de
bu farklılıklar vardır. Avrupa Birliği ülkelerinde de bu farklılıklar vardı;
ancak, şimdi Avrupa Birliği süreci içerisinde bir bütünlük sağlanması
açısından, bir çerçeve içerisinde, Avrupa Birliğinde tanımlanan KOBİ tarifine
giren çerçeve içerisinde ülkemizde de bir KOBİ tanımının oluşturulması ve bu
ortak KOBİ tanımının da kullanılır hale getirilmesi, işletmelerin bu düzeyde
değerlendirilmesi ve sınıflandırılması hakikaten ihtiyaç haline gelmiştir. Bu
sebeple, bugün görüşmekte olduğumuz bu tasarıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
hazırladığı bir uygulamayı, yönetmeliği Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe
koymak suretiyle yeniden disiplin altına alacaktır.
Tabiî, burada
"kriterler nedir" diye, belki, sorulabilir. İşletmelerin çalışan
sayısı, bütün dünyada çok önemle üzerinde durulan bir kriterdir. Yine,
işletmelerin net satış hâsılatları ve malî bilanço tutarlarının dikkate
alındığı kriterler, KOBİ tanımında birçok ülkede de ele alınan temel
kriterlerdendir.
Yine, Devlet İstatistik
Enstitüsünün son yaptığı çalışmaya göre, fikir vermesi açısından şunları ifade
etmek istiyorum ben: Ülkemizde 1 720 598 adet işletme var. Bunlar, sadece
imalat boyutlu işletme değil sektörel anlamda, farklı sektörlerdeki işletmeler.
Bunların içerisinde 246 899 adet imalat sanayiine hizmet eden işletme var. Bu
246 899 işletmenin de 245 260 adedi -ki, yüzde 99'a yakınıdır- KOBİ niteliğiyle
nitelendirilebilecek boyuttaki işletmelerdir; imalat sanayiinde olup, KOBİ
sayılabilecek işletmelerdir. Bunların çok çok büyük bölümü de, dikkat
edildiğinde, Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi, az sayıda insan çalıştıran;
ama, istihdamın önemli bölümünü oluşturan ve çok sayıda işletmeden meydana
gelmiş faaliyetlerdir. Örnek olarak; Almanya'da, 2 200 000 adet işletmede,
işletme başına ortalama istihdam 9 kişi, Fransa'da, 1 900 000 işletmede,
işletme başına ortalama istihdam 7 kişi, İtalya'da, 3 900 000 işletmede,
işletme başına ortalama 4 kişilik istihdam mevcut; ama, en büyük istihdam,
ülkelerin oluşturduğu, iş hayatında oluşturduğu en büyük istihdam, bu küçük
işletmeler, orta boy işletmeler veya mikro işletmeler dediğimiz işletmelerde
mevcuttur.
Avrupa Birliği üyesi
ülkelerin ortalamasında da bu işletmelerin istihdam ortalaması 6 kişi olarak
görülmektedir.
Avrupa Birliği Konseyi,
KOBİ tanımında, çalışan sayısı, malî bilanço tutarları, net satış hâsılatları
dikkate alınarak yaptığı tanımlamalarda, buna göre de, mikro işletmeler diye
tanımladığı bir boyut, küçük işletmeler diye tanımladığı bir boyut ve orta
büyüklükteki işletmeler diye tanımladığı bir boyut vardır ki, bunların hepsinin
kendine göre bir özelliği vardır. 9 kişiye kadar olanları mikro işletmeler
olarak ifade etmiş ve bunlar, küçük sermayeli işletmelerdir.
Yine, bununla birlikte,
bu mikro işletmeler istihdama en fazla faydası olan, en fazla üretime katkısı
olan, en dinamik yapıya sahip olan faaliyet türlerini oluşturmaktadır. Dünyada
ve Avrupa Birliğinde, yine, ülkemizde de en çok yapılan işletme türü bu tür
işletmeler.
KOBİ tanım ve
sınıflandırmalarında kullanılan kriterlerin bırakın ülkelere göre farklılık
oluşturmasını, aynı ülkenin kurum ve kuruluşlarında, bunu da geçelim, örneğin,
ticaret-sanayi odalarına baktığımız zaman, ticaret sanayi odalarının bölgesel
farklılıklarında bile farklı KOBİ tanımları vardır. Örneğin, gelişmiş bir
bölgesinde ülkemizin, KOBİ diye ifade ettiğimizde, efendim, 3 kişinin çalıştığı
bir işletmeye, tanımlamada mikro diyebileceğimiz gibi, küçük işletme de
diyebiliyoruz; ama, 100 kişinin çalıştığı bir işletmeye orta boy bir işletme
diyebileceğimiz gibi, bu, bazı yerlerde ve Avrupa Birliği standartlarına
baktığımızda "küçük işletme" diye de ifade edilir hale gelmektedir.
Dolayısıyla, farklılıklar vardır. Bu farklılıklar, sadece bölgesel değil,
yıllar yılı da değişiyor. Örneğin, cumhuriyet tarihinden bu yana sanayiin
gelişmesine baktığımız zaman, sanayiin yıllar itibariyle bu gelişiminde,
sanayide kullanılan motor gücü de zaman zaman bir kriter olarak ele alınmış,
çalışan zaman zaman kriter olarak ele alınmış; ama, yıllar geçtikçe,
endüstriler geliştikçe, ülkemizin de sanayii geliştikçe, KOBİ'ler daha fazla
önem kazanmış ve bu küçük işletmelerin, mikro işletmelerin yerini, git gide
büyüyen ve büyüklüğü de 0 ilâ 10'a kadar, 10 ilâ 50 arası, 100 arası, 150 arası
kişiyi çalıştıran işletmelere doğru dönmüş ve bu sınıflandırma, zaman zaman, bu
sınıflar arasında, bu çalışanlar arasında kalmıştır.
Yine, mevcut yasalar ve
mevzuatlarla, bir işletme sahibi, işletmesini büyütmek, yeni teknolojiler
uygulamak, dünya pazarlarında yer edinmek ve pay elde edebilmek amacıyla,
rekabet edebilir bir durumda olmalıdır. Bunları da sağlayabilmek için, bilgiyle
destek, işletmelerin yine işlemlerinin azaltılmasıyla destek, bürokrasinin
azaltılmasıyla destek, işletmelerarası dayanışmayla destek, yani, bir
birliktelikle, bir entegrasyonla destek gibi destekler KOBİ tanımı içerisinde
zaman zaman yer alan ve belki de yapılması gereken faaliyetlerden birkaçıdır.
Bu ekonomideki en dinamik
olan sektör KOBİ, hakikaten yapı taşlarını oluşturmaktadır bütün dünyada,
ekonominin, endüstrinin; bunların işletme sahiplerinin karşılaştıkları yönetim
ve finansman zorluklarının ortadan kaldırılması da yine bu tanımla kısmen
alakalıdır.
Avrupa Konseyinin 16-17
Haziran 1997 tarihinde Amsterdam'da yapılan zirvesinde de belirtildiği gibi,
işletmelere külfet yaratan gereksiz mevzuatın ortadan kaldırılmasını, mevcut
mevzuatın basitleştirilmesini, eksik mevzuatın tamamlanmasını ve aynı konuda
birden çok mevzuatın birleştirilmesini sağlayarak, işletmelerin rekabet
güçlerinin artırılması amacıyla "İş Ortamlarını Basitleştirme Görev
Gücü" adlı bir çalışma grubu da kurulmuştu.
Bilgi teknolojilerinin
mesafeleri yok ettiği çağımızda, rekabet ortamında, dünyanın bir ucundaki
rakibiyle rekabet edebilmek, güç kazanmak KOBİ'lerimiz için son derece
önemlidir. Bunun için sürekli yeni politika ve stratejiler üretmek, koordinasyon
sağlamak, KOBİ'lerin gücünü artıran faaliyetlerdir.
40'ın üzerinde kamu kurum
ve kuruluşunun bütçelerindeki ödeneklerin KOBİ'ler tarafından kullandırılması,
bir tanım standardıyla daha etkin ve mümkün hale gelebilecektir. Çeşitli
şekillerde desteklenen KOBİ'ler, çevre dostu ve sürdürülebilir bir kalkınmanın
sağlanması, işletmelerin rekabet güçlerinin korunması ve geliştirilmesi ile
yeni pazarlara açılıma da güç katacaktır.
Avrupa Birliği Küçük
İşletmeler Sözleşmesi de "küçük işletmelerin iş ve fikirlerinin gelişmesi,
işlerin gelişmesi ve üremesi temelinde anahtar rol oynar. Sistem aşırı
bürokrasiyle yüklenirse ilk sıkıntıya düşecek olan küçük işletmelerdir"
der.
Kırtasiyecilik anlayışı
terk edildiğinde girişimcilerden ilk başarı elde edenler, ekonomiyi başarılı
bir şekilde büyütenler küçük işletmeler olacaktır. Onun için, mümkün olan en
iyi iş ortamını oluşturmak bizim görevimizdir. Daha dinamik bir yapıya sahip
olmakla birlikte, daha esnek karar verme ve karar alma mekanizmasına sahip olan
küçük işletmeler tam bir ekonomi lokomotifidir. İşte, bugüne kadar çıkmış
birçok yasada, Ticaret-Sanayi Odaları Kanununda, Teşviki Sanayi Kanununda, Halk
Bankası Kanununda, İş Kanununda, Odalar ve Borsalar Birliği Kanununda, Türk
Ticaret Kanununda, Sanayi Sicili Kanununda, Esnaf ve Sanatkârlar Kanununda,
çırak, kalfalık, ustalıkla ilgili kanunlarda; yani, birçok kanunda farklı
farklı tanımlar, birçok kurumda farklı farklı tanımlar, netice itibariyle bir
karışıklığa da sebebiyet vermektedir. İşte, ortak bir devlet diliyle ortaya
koymaya çalıştığımız bu tasarıda, artık, Sanayi Bakanlığının hazırladığı bu
çalışmada, bir yönetmelik taslağında, düzenlemesinde, KOBİ, dünyadaki bütün bu
gelişmelere, ülkemizdeki farklılıklara, ülkenin gelişen şartlarına bağlı olarak
hem çalışan hem çalıştırılan, kullanılan makine gücü hem sermayesi gözönüne
alınmak suretiyle işletmelerin bir sınıflandırılması sağlanacak, mikro, küçük
ve orta büyüklükteki işletme tasnifi yapıldıktan sonra, KOBİ tanımı içerisinde
bunların düzenlemesi yapılacak ve sonuç olarak da, Avrupa Birliğine daha uyumlu
bir KOBİ tanımlamasının ülkemizdeki endüstrinin lokomotifi olan KOBİ'lere güç
vermesi ortaya konulmuş olacaktır.
Ben, bu vesileyle, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığımızın hazırladığı ve Hükümetimizin yürürlüğe koyacağı bu
tasarının faydaya sebebiyet vereceğine, son derece faydalı gelişmelerle, ülke
ekonomisindeki bu işletmelerin, KOBİ'lerin gücüne güç katacağına ve onların
ortak bir dille anılmasına vesile olacağına, böylece, ülkemizdeki sanayi
kuruluşlarının ben neyim diye kendi kendini sorgulamasını, kurumdan kuruma
farklı cevaplar almasını değil, ben şuyum ve buna göre de Hazineden destek,
Halk Bankasından destek, devletimden destek alabilirim diye, kendini tanıyarak
yola çıkmasını sağlayacağına katkısı büyük olacaktır der, bu tasarıya güç
veren, destek veren herkesi kutlar, şimdiden teşekkür eder, saygılar sunarım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çelik.
Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA TACİDAR
SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, tasarıyla,
yönetmelik çerçevesinde KOBİ'lerin tanımı düzenlenmeye çalışılıyor ve sektör
rahatlatılmaya çalışılıyor; çok doğal. Bu yönetmelikte, arkadaşlarımızın doğru
dürüst bir tanımlama yapacaklarından hiçbir kuşkumuz yok, hiçbir şüphemiz yok.
Görevlerini yapan arkadaşlarımızın liyakat sahibi olduğunu da düşünüyoruz.
Burada, ulusal bir tavır içerisinde davranıp, sektörün sorunlarını çözmeye
çalışacaklarına da inanıyoruz.
Avrupa Birliği dediler.
Ben birkaç çelişkiyi anlatmak istiyorum. Hep soruna değiniyorum, bu beni
üzüyor; ama, bu kanun komisyonda görüşülürken biz dedik ki, Avrupa Birliği
ülkelerinde, kanunda kriterler tanımlanmış, ayrıntılar yönetmeliğe
bırakılmış.
Arkadaşlar, o ülkelerin
büyük bir çoğunluğunda durum böyle. Yani, bütününün, böyle ciddî bir meselenin
yönetmeliğe bırakıldığı ülke sayısı son derece azdır. Bunu arkadaşlarım da
biliyor, kabul etti, biz de biliyoruz; ancak, bize denildi ki, orada, savunmada
"ya, bu üç ay sürer, biz de bunu hemen çıkarmak istiyoruz, sektörün
sorunları var." Üç ay sürer denilen tarihe bir bakar mısınız; 23.12.2004.
Yönetmelik üç ay sürer; kabul edilen kanun onikinci ayda çıkmış komisyondan,
biz dördüncü aydayız. Ya ben saymayı unuttum ya da hesaplama yapılırken
arkadaşlar bir hata yapıyor.
Arkadaşlar, ben
milletvekiliyim, görev yapıyorum, hangi kanuna onay verdiğimi bilmek isterim.
KOBİ'nin kriteri tanımlanacak ki, ben, o KOBİ'nin, ülke sanayiinde dengeli bir
kalkınmayı sağlayıp sağlayamayacağı konusunda fikir sahibi olayım, rekabet
gücümüzü artırıp artıramayacağı konusunda fikir sahibi olayım, yapılacak olan
teşvik ve kredilendirmeden KOBİ'lerin ne şekilde faydalanacağı, hangi sorunları
yaşayacağı konusunda fikir sahibi olayım.
Şimdi, biz, neyi
onaylayacağız; yetkililere güveni onaylayacağız; "bu arkadaşlarımız, bu
işi, iyi ve hakkıyla, layıkıyla yapar" onu onaylayacağız.
Sayın Başbakan her
defasında "bürokrasiyi aşamıyoruz" diyor; Sayın Başbakan diyor; ben
de katılıyorum, hakikaten aşamıyoruz. Biz ne yapıyoruz?.. Geçti üzerinden üç
ay.. Beş ay bekletecektiniz. Getirin kanunda ayrıntıyı önümüze, neye onay verdiğimi
ben bilmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar,
hakikaten doğru, her bankanın KOBİ tanımı ayrı; devlet yönetmelik çıkarıyor,
yasa çıkarıyor, bir türlü bankada o işi aşamıyorsunuz. Pratikte, uygulamada ne
yapıldığını görmek istiyorum ben. Ben kredi vereceğim ve sanayide, ticarette
denge yaratacağım, KOBİ'lerin rekabet gücünü artıracağım.
Arkadaşlar, bakın,
Türkiye, çok büyük yatırımları olan bir ülke; ama, KOBİ'leri çok fazla olan bir
ülke. Bizi kalkındıran şey, piyasadaki
ekonomik dengeyi koruyan şey KOBİ'lerin üstünden geçiyor, en büyük istihdam KOBİ'lerin
üzerinde. Hatta, atölye kapsamında çalışan, daha sonra sektörel olarak kendini
geliştiren birdolu firma var. Biz, bunu sağlamalıyız; onların büyümesini,
gelişmesini, rekabet gücünü artırmasını... Sanayileşme, büyüme bizim en büyük
hedefimiz. Sizin de hedefiniz olabilir; ama, burada, hedef konusundaki
tanımlama yönetmeliğe bırakılmış. Bu, son derece yanlıştır, eksiktir.
Ben, kendi adıma,
buradaki yasama görevimi devretmek istemiyorum. İstemiyorum ya!.. Kriterleri
belirleyin, bürokratlarımız da o kriterler çerçevesinde KOBİ'nin tanımını
yapsın. Hocam anlattı. Madem, KOBİ'nin tanımı bu kadar ciddîydi, bu kadar
evrenseldi, bu kadar önemliydi ve madem, Hocam Sayın Çelik'in dediği gibi,
bilgi teknolojileri mesafeleri kaldırdı, süreleri kaldırdı, beş aydır, niye,
kaldırıp, bunu da tanımlamaya sokamadık?! Bu kadar teknik adam, bu kadar ay
içerisinde Türkiye'ye uygun bir KOBİ tanımını yapamadı mı?!
Arkadaşlar, bu doğru
değil. Biz, buna oy vereceğiz, kabul edeceğiz, güveneceğiz. Tekrar söylüyorum:
Burada görev yapacak bürokratların şahıslarıyla ilgili söylemiyorum; buradaki
işlem yanlış, burada uygulanan yöntem yanlış; doğru değil. Biz, bürokrasiyi,
dışarıdan, dolaylı olarak şekillendirmek için burada değiliz; biz, bu ülkeye,
başı sonu belli yasalar yapmak için buradayız. O nedenle, buradaki sınırları
aşmamalıyız.
KOBİ'lerin rekabet gücünü
artırmaya varız, teşvike varız, sanayileşmeye varız, yüksek teknolojiye varız
ve makul olan her kanunu desteklemeye varız; ama, ne olduğu belli olmayan
kanunlarla lütfen bakanlarımız ya da bakanlıklarımızdaki bürokratlarımız bizim
önümüze gelmesinler. Onlara güveniyor, doğruyu yapacaklarına inanıyor, sizlere
ve bu konuda çalışma yapacak arkadaşlara şimdiden teşekkür ediyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Seyhan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ
HAKKINDA KANUNA BİR EK MADDE EKLENMESİNE İLİŞKİN KANUN TASARISI
MADDE 1. - 8.1.1985
tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1. - Küçük
ve orta büyüklükteki işletmelerin tanımlanmasına, niteliklerine,
sınıflandırılmasına ve uygulamalarına ilişkin esaslar; net satış hâsılatları,
malî bilanço tutarları ve çalışan sayıları dikkate alınarak Bakanlıkça
hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmelikle belirlenir.
Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler kısaca "KOBİ" olarak
adlandırılır.
Kurum ve kuruluşların
KOBİ'lere ilişkin uygulamalarında birinci fıkra uyarınca yürürlüğe konulan
yönetmelik hükümleri esas alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?... Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S. Sayısı: 850) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 850 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıltılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
AK Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin söz istemişlerdir.
İlk söz, AK Parti Grubu
adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'ye aittir.
Sayın Yüksektepe,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET YÜKSEKTEPE (Denizli)- Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 850 sıra sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasıyla İlgili Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hepimiz
bilmekteyiz ki, bu Yüce Mecliste bugüne kadar birçok sosyal içerikli yasayı
beraberce geçirdik, beraberce çıkardık. Bugün burada konuştuğumuz,
görüşeceğimiz bu yasa tasarısı da, bu anlamda, sosyal içerikli, insan odaklı,
çok hayatî bir yasa tasarısı.
Değerli arkadaşlar, AK
Parti Hükümeti olarak, temel olarak insan eksenli bir siyaseti ve hizmet
politikasını temel almış bulunmaktayız. Bu çerçevede bu yasa tasarısını ele
almak istiyorum.
Bu yasa tasarısını ele
alırken üç ana başlık altında düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Burada özellikle birinci konu, bu yasa tasarısının hazırlanmasında
sendikalarımızın ortaya koyduğu, sendika temsilcilerimizin ortaya koyduğu
onurlu duruştur. Buradan kendilerine şükranlarımı sunmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi,
Sendikalar Yasasında, yasal olarak zorunlu bir biçimde işçi ücretlerinden
kesilen ve biriken nakit paralar var. Bu paraları sendika temsilcileri, kendi
aileleri ve üyelerinin sosyal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yüzde 10'una
kadar bir rakamı kullanabilmektedirler. Biz bu tasarıyla, öncelikle bu rakamı
yüzde 25'e çıkarıyoruz. Bu da, tamamen, sendikalarımızın kendi talepleridir.
Özellikle, burada, sendika başkanlarına ve yöneticilerine teşekkür etmek
istiyorum.
Temel olarak, bu
tasarının içeriğinde sosyal bir dayanışma ruhunun olduğunu söylemiştim.
Özellikle, bu biriken tasarruflardan, kullanılmayan tasarruflardan, başta okul
olmak üzere, sağlıkla ilgili, spor tesisleriyle ilgili, konutla ilgili ve
rehabilitasyonla ilgili, birçok kamusal yararı olan faaliyet içerisinde bu
paraları kullanabilecekler.
Bununla birlikte, hiç
kimsenin arzu etmediği, yurt dışında veya yurt içinde insanlığın her an
karşılaşabileceği doğal afetler, yangın, sel ve deprem gibi durumlarda da, bu
tasarıyla sendikalarımıza, genel kurul kararıyla -bunun altını çizmek
istiyorum- bu biriken paraların yüzde 25'i oranında harcama yetkisi veriyoruz.
(x) 850 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Şimdi, bizim bir
düsturumuz var: "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." Düşünün,
eğitim alanında, tabiî ki, bilişim toplumunu, bilgi toplumunu yakalamak için
bugüne kadar çok büyük gayret ve çaba harcadık. Bunun başında, eğitime yüzde yüz
destek kampanyası gelmektedir. Yine de -bunu buradan itiraf etmek durumundayım-
birçok okulumuzda -bir eğitimci olarak da bunu üzülerek söylemek istiyorum-
birçok sınıfımızda, hâlâ, 40 kişilik, 50 kişilik, 60 kişilik sınıflarda eğitim
öğretim gören öğrencilerimiz var, yavrularımız var ve ikili öğretim gören
öğrencilerimiz var.
İşte, bu tasarıyla, bu
biriken paraların, bilgi toplumuna geçiş sürecinde sendikalarımızın da
katkısını alarak, onların desteğini alarak, onların sosyal dayanışma ruhuyla
heyecanını da katarak, toplumumuzu, çocuklarımızı, gençlerimizi, daha eğitimli,
daha birikimli, kendine daha güvenen bir toplum haline getirmek için bu katkıyı
sağlıyorlar.
Yine, bunun dışında,
depremde, sel felaketinde ve diğer afetlerde hiç kimsenin arzu etmediği
olaylarla karşılaştığımızda, gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında onların
yardımına koşmak için en ön safta yer almak arzusunda olan sendikalarımızın, bu
arzularını yerine getirmeleri için önünü açmış durumdayız. Tabiî ki, bizim
milletimiz hayırseverdir, yardımlaşır, kadirşinastır. Bu duygularını, bu
hassasiyetlerini ortaya koyabilmeleri için onlara bu imkânı sağlamaktayız.
Yine, bir diğer konu,
belki eleştirilen konulardan bir tanesi, neden yüzde 25? Değerli arkadaşlar, bu
yüzde 25 rakamı, kesinlikle, mutlaka ve mutlaka kullanılacaktır, harcanacak
değildir; üst limit olarak yüzde 25... Yine, onların teklifi; burada yüzde
5'ini kullanabilirler, ihtiyaç hasıl olduğunda yüzde 10'unu kullanabilirler,
yüzde 15'ini kullanabilirler veya yüzde 20'sini kullanabilirler. Ancak, rakam
ne olursa olsun yüzde 25'i aşamayacaklar ve bu rakamı da, harcayabilecekleri
tutarı da mutlaka genel kurullarının denetiminden geçirmek durumundalar.
Ben daha fazla sözü
uzatmak istemiyorum. Burada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımıza, onun
çalışanlarına, yine, sendikalarımıza, komisyon üyesi arkadaşlarımıza ve
hükümetimize teşekkür ediyorum. İnşallah, bu yasa hayırlara vesile olur.
Umuyoruz, olumlu bir şekilde kullanılacaktır. Bu duygularla hepinize teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Yüksektepe, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sendikalar
Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, ülkemizde çalışma yaşamı bir hayli sıkıntılı. 2003 yılında yapılan 1475
sayılı Yasadaki değişiklik yerini 4857 sayılı Yasaya bıraktı, hepiniz
biliyorsunuz. Çalışma ilişkilerinde bir düzelme ne yazık ki görülmüyor. Yasanın
etkileri bugün ve bugünden sonra kendisini daha iyi hissettirecek.
Şimdi, ülkemizdeki
örgütlenme özgürlüğünün önüne açabilmek için Sendikalar Kanunu ve ona bağlı
olarak Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda da değişiklik yapılmak
üzere Çalışma Bakanlığınca hazırlık yapıldığı yine hepimiz tarafından bilinen
bir gerçek. Bugün görüşmekte olduğumuz Sendikalar Kanununun 33 üncü maddesinin
sekizinci fıkrasındaki değişiklik sadece bir talep üzerine gerçekleşen bir
değişiklik. Ben burada arzulardım ki, böyle bir hüküm, gerçekten, biraz sonra
açıklayacağım bazı katılmadığım bölümleri olmakla birlikte Türkiye'deki
eğitimin içinde bulunduğu durum ve ülkemizdeki eğitim seviyesinin düşüklüğü
gözönüne alındığında, eğer varsa, işçi ve işveren sendikalarının fonları, yani
bütçelerindeki atıl duran kaynakların eğitime seferber olmasına karşı çıkmak
pek mümkün gözükmüyor; ama, tabiî, eğitim sistemimizi bir bütün olarak ele
aldığımız zaman ben sendikalara biraz haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Şöyle:
Yani, ülkemizde bugün eğitimde birlik esas olması gerekir; Millî Eğitim Temel
Kanununun bütün okullarımızda geçerli olması gerekir. Tabiî, kanunla kurulmuş
özel okullar, vakıf okulları, üniversiteler mevcut, hatta daha ileriye gidecek
olursak, ülkemizde bugün vakıf okulları yanında cemaatlerin, tarikatların da
okulları var ve onlar okullarını Millî Eğitim Bakanlığına devretme gibi bir
yükümlülük altında tutulmamış.
Şimdi, sendikalara
bakıldığı zaman bir güvensizlik var orta yerde. Tabiî, yıllardan bu yana,
yanlış yönetimler, yanlış yönlendirmeler sonucunda, sendikalar, ülkemizde,
neredeyse, zaman zaman, özellikle 12 Eylül 1980 yılındaki o dönemde anarşizmin
ve terörizmin kaynağıymış gibi gösterilerek suçlandı, yargılandı; DİSK
kapatıldı, Hak-İş kapatıldı o dönemde, diğer sendikalardan pek çoğu faaliyetten
menedildi ve o korku hâlâ atılamamış olacak ki, sendikaların kurduğu okullar,
sanki, demokrasimiz için, cumhuriyetimiz için, tarikatların, cemaatlerin
okullarından daha tehlikeliymiş gibi "doğrudan doğruya Millî Eğitim
Bakanlığına devredilecek" hükmü geliyor. Bu hüküm olmasaydı bile,
sendikalar, kurmuş oldukları okulları Millî Eğitim Bakanlığına devretmek isteyeceklerdi;
çünkü, sendikaların gelir getirici faaliyette bulunması, halen yasak. Tabiî,
sadece sendikaların gelir getirici faaliyette bulunmaları yasak değil,
örgütlenmelerinin önünde büyük engeller var. Yine, sendikalar yasasında
sendikaların -bu maddenin gündemi değil; ama, ileride konuşacağız-
değiştirilmesi gereken işkollarının tespitinden tutun, yetki ve toplusözleşme
haklarına kadar birsürü düzenlemenin yapılması gerekiyor.
Şimdi, ben Millî Eğitim
Bakanlığına devir konusunun sadece sendikalara bir dayatma olarak sunulmasını,
sendikalara yapılan bir haksızlık olarak görüyorum. Tabiî sendika denildiği
zaman, akla, sadece işçi sendikaları geliyor. Oysa, bizim 2821 sayılı
Sendikalar Kanunumuza baktığımız zaman, işçi ve işveren sendikalarından söz
eder. Ben biliyorum ki, bu kanunun teklifi
de işveren sendikalarından geldi ve kutluyorum işveren sendikalarını
onbeş gün içerisinde hem Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan
geçirdiler hem de Meclisin gündemine getirebildiler; sendika dediğin böyle
çalışır. İşçi sendikalarının da, bunları örnek almasını diliyorum; gerçekten
kutluyorum. Ben de, bu yasadaki bu hükme destek vermek istedim; ilk etapta,
hükümetin tasarısı olarak komisyona gelen metni sahiplenmiştim; çünkü okulların
devrinden söz ediyordu sadece metin; ama, baktık ki, komisyonda,
arkadaşlarımızın önergesiyle, buraya, ilave olarak, aynen okuyorum:
"Üyelik şartı aranmaksızın, nakit mevcutlarının yüzde 25'ini aşmamak
kaydıyla ve genel kurul kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim,
sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla aynî ve nakdî
yardımda bulunmak."
Değerli arkadaşlarım,
Sendikalar Kanununun daha 1 inci maddesindeki amacına bakarsanız, sendikalar,
üyelerinin hak ve menfaatlarını korumak ve geliştirmek için kurulmuş
örgütlerdir ve demokrasinin vazgeçilmez örgütleridir.
O amaç maddesini bir
kenara bırakırsak, değişiklik yaptığımız, yapmakta olduğumuz bu 33 üncü
maddenin 8 inci fıkrasından önceki 3 üncü fıkrasına bakınız: "İşçilerin
veya işverenlerin meslekî bilgilerini artıracak, millî tasarruf ve yatırımın
gelişmesine, reel verimliliğin artmasına hizmet edecek kurs ve konferanslar
tertiplemek; sağlık ve spor tesisleri, kütüphane, basım işleri için gerekli
tesisleri kurmak, işçilerin boş zamanlarını iyi ve nezih şekilde geçirmeleri
için imkânlar sağlamak" deniliyor.
Şimdi, ister işçi
sendikası olsun ister işveren sendikası olsun, bir spor tesisi kurmuş ise,
zaten, kendisine üyeleri için bunu kurma hakkı verilmiş; bunu devretme
mecburiyeti niye getiriliyor?! Sendikalar, işçilerin hak ve menfaatlarını
geliştirmek, korumak için, onların sağlıklı yaşamalarını sağlamak için kurulmuş
örgütlerse, eğer, bir sağlıkocağı gibi bir sağlık birimi oluşturup, 2 doktor, 3
hemşire, birkaç hastabakıcı istihdam ederek kendisine bir sağlık tesisi
kurmuşsa, bunu bakanlığa devretmeye niye mecbur bırakıyorsunuz sendikaları?!
İşletemez mi; aslî görevlerinden niçin menediliyor? Sayın Bakan, buranın çok
önemle ele alınmasını rica ediyorum.
Yine, baktığınız zaman,
aynı maddenin 6 ncı fıkrasında, sendikalar teknik ve meslekî eğitim okulları
açabiliyorlar; diğer okulları da açabilirler ve isterlerse Millî Eğitime
devredebilirler istemezlerse de çalıştırabilirler.
Bugün, Ticaret Odası
üniversite açtı, ben de ilgiyle, gıptayla bakıyorum, izliyorum. Açsın, kursun,
işletsin; sendikalara bu niye çok görülüyor; benim anlayamadığım nokta bu.
Değerli arkadaşlarım,
gerçekten, sendikalar ve onların üyeleri işçiler -ister işçi sendikaları, ister
memur sendikaları- bu ülkenin bütün yükünü çeken kesimlerin başında geliyor.
2000 Kasım ekonomik krizinden ve 2001 Şubat krizinden sonra, ülkenin bir an
evvel düze çıkabilmesi için, ücretlerinden gönüllüce fedakârlık yaptılar,
ücretsiz izne çıkmayı kabul ettiler, hatta bazı sendikalarımız
toplusözleşmelerinde elde ettikleri ücretlerde indirimi işverenle oturup kabul
ettiler. Niçin; ülkelerini sevdikleri için, onların çalıştığı işyerlerinin açık
olması halinde, işlemesi halinde işlerini koruyabilecekleri için; onların
yüreği yurtseverlikle dolu, onlara hiç kimsenin ama hiç kimsenin kuşkuyla
bakmaya hakkı yok.
Ben, komisyondaki,
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundaki arkadaşlarımın...
Okulları, hadi ben de anlıyorum, işletemeyeceği için devretsin; ama,
rehabilitasyon merkezini, spor tesisini veya sağlık birimini de devretme gibi
bir yere zorlanmasını anlayabilmenin, buna katılabilmenin, katkı verebilmenin
olanağını görmüyorum.
İşçi sendikalarını da
buradan uyarıyorum; bakınız, iki boyutu var.
Değerli arkadaşlarım,
yarın, bu hüküm, Çalışma Bakanını da zorda bırakacak. Yarın, sendikalar
arasında yetki ihtilafı her zaman olabilir, o işkolunda kurulu sendikalar yetki
taleplerini Çalışma Bakanlığına ilettikten sonra, Çalışma Bakanlığının,
sözümona, atıyorum, herhangi bir girişimi, uluslararası ya da herhangi bir
uluslararası fondan elde ettiği bir miktar kaynakla yapmış olduğu, yapmaya
başladığı bir tesis için sendikalara çağrı yapsa ve "arkadaşlar, falan
yerdeki tesisimizi bitiremedik; sendika olarak siz de katkı yapın, gelin o spor
tesisini ya da o eğitim tesisini bitirelim" dese, (A) sendikası da 300-500
milyar liralık bir kaynak aktarsa, denilecek ki tespitinde, Çalışma Bakanlığı,
sendikalardan rüşvet alıyor, rüşvetle yetki dağıtıyor noktasına gelecek. Bu,
hem Çalışma Bakanını yıpratacak hem Bakanlığı yıpratacak hem sendikaları
yıpratacak hem de sendikalar arasındaki işbirliğini ve daha da genel
söyleyeyim, çalışma yaşamındaki huzurun bozulmasına neden olabilecek kadar
tehlikeli. O nedenle, bir kere, bunun komisyondan çıktığı biçimine benim
katılabilmemin olanağı yok. Eğer kabul edilecekse bu hüküm, AKP'li
arkadaşlarıma söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarıma
söylüyorum, hükümetten gelen biçimiyle kabul edilmesi, amacına daha uygundur,
amacına daha iyi hizmet eder; çünkü, yani, sağlık, rehabilitasyon ve spor
merkezini ya da spor tesisini sendikaların elinden almak, daha evvel, üyeleri
için, 2821 sayılı Yasada kendilerine verilen yetkinin ellerinden alınması
anlamına gelecektir. Nasıl yapacağız; yani, ister devreder, ister devretmez
diyemezsiniz. Yarın, bir sendika, bir spor tesisi yapmaya kalksa, yasal
gerekleri yerine getirip müracaat etse ilgili kuruma, hemen Çalışma Bakanının
ya da Sağlık Bakanlığının ya da Millî Eğitim Bakanlığının, koşarak gidip, daha
kazma vururken, sen 33 üncü maddenin 8 inci fıkrasına göre mi, yoksa, 3 üncü
fıkrasına göre mi kazmayı vuruyorsun bana bir söyle bakayım sendika; ağzından 8
çıkarsa benim, yok 3'e göre yapıyorum dersen senin... Böyle düzenleme olmaz
değerli arkadaşlar... Böyle düzenleme olmaz; aykırı... Daha evvel verilmiş bir
yetkiyi, hakkı -yani, daha keskin bir kelime söylemek istemiyorum- yok sayarak,
onu görmezlikten gelip, yeni bir düzenleme yapıyorum zannıyla, kanun teklifi,
tasarısı getirmek yakışmıyor değerli arkadaşlarım. Onun için, bu hükmün düzeltilmeye
ihtiyacı var. Daha işin başındayız, çok da zor değil; verilecek küçücük bir
önerge ya da düzeltmeyle, oradaki "sağlık, rehabilitasyon veya spor
tesisleri" kavramının madde metninden çıkarılması halinde, biz de gönül
rızasıyla destek vereceğiz.
İkinci bölümüne
geldiğimiz zaman -gerçekten, bütün dünyada insanlık âlemini Tanrı doğal
afetlerden korusun- 17 Ağustos depreminde, uzun yıllar görev yaptığım,
sendikacılık yaptığım Gölcük yerle bir oldu. O zaman, sendika genel başkanıydım. Uluslararası üye olduğumuz Kamu
Sendikaları Federasyonu -üyesi olduğum ve yönetim kurulu üyesiydim o dönemde-
anında bize yardımda bulunmak istedi. Hiç unutmuyorum ve çok üzülüyorum, o
günkü hükümeti de suçlamak ya da şey yapmak için değil, o acı ortamında, hemen
dedim ki, bir yazıyla Başbakanlığa, Çalışma Bakanlığına: "Yabancı
kuruluşlar bize, üyelerimize doğrudan yardım yapmak istiyorlar." Yardımı
kabul etmek de, yapmak da Bakanlar Kurulunun iznine tabi. Yazılı bir talepte
bulunmam istendi, yazılı talepte bulundum. Karar çıkmış. Tabiî, karar,
Başbakanlıktan -Harb-İş Sendikası 200-300 metre mesafede olmasına rağmen- 18
günde geldi. O zamana kadar da, toplanan, yurt dışından gelen paraların Maliye
Bakanlığınca irat kaydedilmesi gibi bir yanlış uygulamaya gidildiği için
"hayır, biz yardım yapmayacağız, biz bilahara okul yapacağız" dediler
ve Kocaeli'nde bir okul yaptı PSI.
Şimdi, geçtiğimiz aylarda
yaşadığımız güneydoğu Asyadaki tsunami olayıyla birlikte, hem işçi
sendikalarından hem işveren sendikalarından o bölgeye de bağış ve yardımda
bulunmak isteyenler oldu; yine aynı engelle karşılaşıldı. Bunun aşılmasında
yarar var. Sadece bununla da yetinilmemesi gerekir. Yasaklı demokrasi olmaz
değerli arkadaşlar. Yasaklı demokrasi ayıplı demokrasidir. Onun için, çalışma
yaşamında, sadece, böyle palyatif, bizim önümüze getirilen birtakım
düzenlemelerle hepimizin katılacağı yasaklar değil, hepimizin
içselleştirebileceği, demokratikleşmeye katkı yapabilecek, barajların,
örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerden tutun, Sendikalar Yasasını bir
bütün olarak ele alıp, içindeki antidemokratik hükümlerin de değiştirilmesinde
yarar görüyorum ve tekrar söylüyorum, bu "sağlık, rehabilitasyon ve spor
tesisleri" kavramı, sendikaları da işçi-işveren, ayırımsız
söylüyorum, Çalışma Bakanlığını da
yıpratacak bir terim olarak oraya girmiş. Komisyondaki arkadaşlarımdan da özür
dileyerek söylüyorum, böyle bir düzenleme doğru düzenleme değil. Bunun
çıkarılması halinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz de destek
vereceğiz. Bu düzenlemeyle, böylelikle sendikalar da, elindeki kaynakları,
isterlerse, genel kurullarından alacakları kararla yaşama geçirip, ülkenin
eğitim alanına da sürebilecekler.
Hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
Tasarının tümü üzerinde,
Hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu söz
istemiştir.
Sayın Başesgioğlu,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve Hükümetimiz adına saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum.
Benden önce konuşan
arkadaşlarımın da ifade ettiği üzere, üzerinde konuştuğumuz tasarı, 2821 sayılı
Sendikalar Kanununda değişiklik öngören bir tasarıdır. Tasarının özünde,
sendika ve konfederasyonların eğitim tesisleri, sağlık, rehabilitasyon ve spor
tesisleri kurabilmelerine imkân verilmekte ve bunları ilgili bakanlıklara
devretmelerine yine yol açılmaktadır. Aynı zamanda, yine sözü edilen konularda,
sendika ve konfederasyonlara aynî ve nakdî yardımda bulunmaları imkânı
getirilmekte.
Diğer bir değişiklik ise,
yurt içinde veya yurt dışında meydana gelen afet bölgelerinde konut, eğitim,
sağlık veya rehabilitasyon merkezleri
yapabilmelerine imkân tanımaktadır. Özellikle son Güney Asya depreminde
sendikalarımız böyle bir zorlukla karşılaştılar. Gerçekten, yardım yapma
arzusunda oldukları halde, 2821 sayılı Yasanın imkân vermemesi nedeniyle, böyle
bir insanî yardımı yapma imkânından yoksun kaldılar.
Değerli milletvekilleri,
Sayın İzzet Çetin bazı konulara temas etti "niye bakanlıklara devretme
mecburiyeti koyuyorsunuz" diye. Kendi de bir yerde ifade etti, burada
ikili bir durum söz konusu. Sendika ve konfederasyonlar, sadece kendi üyelerine
yönelik eğitim tesisi, rehabilitasyon merkezi, sağlık merkezi, spor tesisi
yaptıkları takdirde, bunları devretme zorunluluğu yok; ama, yapmış oldukları
eğitim tesisi tüm kamuya açık bir haliyle olacaksa, bunun, ilgili bakanlıklara
devredilmesini öngörüyoruz. Burada, katiyen bir zorlama yok. Zaten, bu maddenin
işleyebilmesi için, sendika ve konfederasyonların genel kurullarında bir kere
karar alınması lazım; tamamen ihtiyarî, tamamen gönüllü bir şeye dayanıyor.
Dolayısıyla, hiçbir zaman, bir bakanlık, bir sendikayı, şu eğitim tesisini, şu
sağlık tesisini yap diye icbar edecek bir durum yok. Eğer, konfederasyon,
kendisi böyle bir niyet taşıyorsa, bunu genel kuruluna getirecek, genel kurul
kararıyla bir sağlık tesisi, bir eğitim tesisi yapılıp, bunun ilgili
bakanlıklara devredilmesinin yolu açılacak.
Burada, gerek sağlıkta
olsun gerekse eğitimde olsun, bu tesislerin işletilmesi gerçekten özel bir
ihtisas istiyor; yani, bir bütünlük içerisinde bu sağlık ve eğitim tesislerini
işletmek gerektiği düşüncesiyle, komisyondaki arkadaşlarımız da, her iki grubun
temsilcileri de böyle bir değişikliğe gitmişler; biz de, Hükümet olarak, bu
yapmış oldukları değişikliği benimsedik ve tasarı, bu son şekliyle huzurunuza
gelmiş bulunmakta.
Dolayısıyla, dediğim gibi
icbar edici bir yönü yok; tamamen konfederasyonlarımızın genel kurul
iradelerine dayalı, gayet demokratik bir anlayışı yansıtmaktadır bu tasarı.
Şu ana kadar konuşan
arkadaşlara ve komisyonda katkısı olan herkese teşekkür ediyorum. Bunun, Türk
sendikacılığına, eğitim ve sağlık sektörlerimize hayırlı olmasını temenni
ediyorum.
2821, 2822 sayılı
yasalara ilişkin Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Bu konuda, gayet, ILO
normlarına uygun, Avrupa Birliği standartlarına uygun bir Sendikalar Kanununu,
inşallah, Yüce Genel Kurulun huzuruna getirme gayreti içerisindeyiz.
Çalışmalarımız önemli bir aşama kaydetti; ancak, konfederasyonlarımızla bir
konsensüs arayışı içerisindeyiz. Bunu tamamladığımız zaman, elbette, bunu da
Yüce Meclisin huzuruna getireceğiz.
Tekrar teşekkür ediyor;
hayırlı olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
teşekkür ediyorum.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay.
Sayın Yarbay, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, bu kanun tasarısının faydalı
olmadığını ifade etmek için söz almış bulunuyorum.
Bu Mecliste bu dönem,
tabiî, çok hızlı olarak kanunların çıkarılmasına devam ediliyor; dolayısıyla,
kanunları yeterince inceleme ve tetkik etme imkânımız da olmuyor; çünkü, geceli
gündüzlü çalışıyoruz. Aynı zamanda, tabiî, bizim bir şanssızlığımız da var;
İktidar Partisi olduğumuz için vatandaşların yoğun iş talepleri de var, onlarla
uğraşmaktan bu kanunlara yeterince vakit ayıramıyoruz. Ancak, Türkiye'de şu
anda sendikaların yapısına bir bakmamız lazım. Şimdi, bu tasarıyı okuduğumuz
zaman, ben, sendikaların ellerinde o kadar çok para var ki, nereye
harcayacaklarını artık şaşırmışlar, onun için yer arıyorlar diye anlıyorum.
Halbuki, Türkiye'de sendikacılık, bugün en sefil dönemini yaşıyor, en zayıf dönemini
yaşıyor. Özel sektörde sadece işçilerin yüzde 8'i sendikalı, yüzde 92'si
sendikalı değil. Bir kanun tasarısı gerekiyorsa, sendikaların elinde fazla bir
kaynak varsa, bu kaynak, özel sektördeki işçilerin sendikalı olmalarının sağlanması
için kullanılmalıdır. Eğer bu zihniyet, bu anlayış devam ederse bir müddet
sonra bu sendikaların hepsi ortadan kalkacaktır.
Şimdi, sendika demek,
sadece beş yıldızlı otellerde yemek vermek, yedi sekiz katlı binalar dikmek,
ondan sonra grev ve lokavt yok; grev ve lokavtın olmadığı; yani, grev ve lokavt
yapmayan bu sendikalar ne işe yararlar allahaşkına! Dolayısıyla, biz, kanunları
çıkaralım...
Şimdi, sendikaların
görevi okul yapmak değildir, sendikaların görevi, belki, kendi işçilerinin,
kendi üyelerinin çocuklarına burs vermektir, doktora, mastır, yüksek lisans
yaptırmaktır; yoksa, efendim Millî Eğitime katkı yapalım, işte, biz, yeterince
yetiştiremiyoruz; dolayısıyla, sendikalarda biriken kaynakları da Millî Eğitime
aktaralım. Böyle bir şey olamaz. Bu, sendikacılığın köküne kibrit suyu
dökmedir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kaynak, daha önce yüzde 10'dur. Daha
önce, bu oran yüzde 10, şimdi yüzde 25'e çıkarılmış. Bir müddet sonra, zaten,
sendikalarda katılım da yok, sendikaların başkanları da değişmiyor;
dolayısıyla, katılımın olmadığı bir yerde genel kurul kararları çok rahatlıkla
alınabilecektir.
Bu konunun tekrar gözden
geçirilmesinde yarar var; aksi takdirde, dediğim gibi, bu sendikalar, sarı
sendika, sadece kamunun işyerlerinde olan sendikalardır. Şu anda sendikacılık
sadece kamu işyerlerinde var, diğer işyerlerinde sendikacılık yok. Onun için,
acil düzenlenmesi gereken ihtiyaç, sendikaların hayatiyetlerini devam
ettirebilmek için, zayıf işkollarındaki sendikalara, mevcut kaynağı olan
sendikalardan zayıf sendikalara kaynak aktarılmasıdır. Okul yapmak devletin
görevidir, vatandaşın görevidir, gönüllü bağışlarla yapılabilir.
Şimdi, bir de şu hususa
dikkatinizi çekmek istiyorum: "Yurtiçi ve yurtdışı afet döneminde..."
Bu, bir duygu sömürüsüdür; çünkü, olay olduğu zaman, yurt dışında, yurt içinde
afet olduğu zaman, efendim "sendikanın parası var, verin." Vermeyelim
olmaz; çünkü, büyük bir afet var. Onun için, o afetlerde, işçiler, birer
vatandaş olarak -sendika olarak değil kurum olarak değil- birer insan olarak
gereken fedakârlıkları zaten yapıyorlar.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)-
Türkiye'nin her yeri afet olmuş zaten!..
ERSÖNMEZ YARBAY
(Devamla)- Sendika kaynaklarının bu şekilde başka yerlerde kullanılması uzun
vadede işçi sendikalarının sonunu getirecektir; bunu ifade etmek istiyorum,
takdirlerinize arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Sayın Yarbay,
teşekkür ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SENDİKALAR KANUNUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR
KANUN TASARISI
MADDE 1.- 5.5.1983
tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 33 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (8) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
8. Üyelik şartı
aranmaksızın, nakit mevcutlarının % 25'ini aşmamak kaydıyla ve genel kurul
kararıyla, ilgili bakanlıklara devretmek üzere eğitim, sağlık, rehabilitasyon
veya spor tesisleri kurmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve
nakdi yardımda bulunmak, yurt içinde veya yurt dışında yangın, su baskını,
deprem gibi tabii afetlerin vukuunda doğrudan veya yetkili makamlar
aracılığıyla afet bölgesinde konut, eğitim, sağlık veya rehabilitasyon tesisleri
yapmak veya bu amaçla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdi yardımda
bulunmak.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde, AK Parti Grubu ve şahsı adına İstanbul
Milletvekili Mustafa Ataş... (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Ataş, buyurun.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 850 sıra
sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunuyorum;
sözlerime başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
2821 sayılı Sendikalar
Kanunu, sendikaların nakit gelirlerini kullanmalarına sadece Grev ve Lokavt
Fonundan izin vermekte, diğer şekilde nakit gelirlerin kullanılmasına imkân
tanımamaktadır. Hal böyle olunca, üye aidatlarından oluşan nakit gelirleri
birikmekte ve önemli meblağlara ulaşmaktadır.
Görüştüğümüz tasarıyla,
Sendikalar Kanunu değiştirilerek, sendika ve konfederasyonların biriken nakit
gelirleriyle eğitim, sağlık, rehabilitasyon merkezleri ve spor tesisleri
kurabilmeleri ve yurtiçi ve yurt dışında meydana gelebilecek tabiî afetlere
yardım edebilmeleri sağlanmaktadır.
Sendikalar, nakit
gelirlerinin yüzde 25'ini geçmemek üzere ve genel kurullarının onayıyla bahsi
geçen tesisleri kurabilecek, bu tesislerin kurulabilmesi için ilgili kamu kurum
ve kuruluşlarına aynî ve nakdî yardımda bulunabileceklerdir; yine, yurtiçi ve
yurt dışında meydana gelen tabiî afetlere doğrudan katkı sağlayabilecekleri
gibi, ilgili kamu kurum ve kuruluşları eliyle de yardımda bulunabileceklerdir.
Takdir edersiniz ki,
tasarı hayırlı bir işe vesile olmaktadır. Özellikle okullaşma oranlarına ciddî
derecede katkı sağlayacaktır.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; AK Partinin eğitime verdiği önem acil eylem planında şöyle
ifade edilmektedir: "Sağlıklı bir toplum kurmanın en etkin yolunun
eğitimden geçtiğinin bilincinde olarak bir yıl içinde ilk ve ortaöğretimde
rehberlik etkin hale getirilerek, meslekî ve teknik eğitime ağırlık verilecek,
eğitimin önündeki her türlü engel kaldırılacaktır."
Acil eylem planında da
ifade edildiği üzere, hükümetimizin eğitimle ilgili çalışmalarına biraz
değinmek istiyorum.
AK Parti İktidarının
hazırladığı bütçeyle, tarihimizde ilk kez eğitime ayrılan pay ilk sıraya
yerleşmiştir.
2003 yılı başında 150
öğrenciye 1 bilgisayar düşerken, bugün 64 öğrenciye 1 bilgisayar düşmektedir. 9
127 okulumuza internet götürülmüştür. Bu sayı, 2005 yılı sonunda 20 000'e
ulaşacaktır.
AK Parti İktidarıyla,
önceki yıl olduğu gibi 2004'te de, ilköğretim ders kitapları ücretsiz
dağıtılmıştır.
Okula gönderilmeyen kız
çocuklarına yönelik başlatılan haydi kızlar okula kampanyası çerçevesinde 75
000 kız çocuğu okula başlatılmıştır.
Yükseköğrenim bursları 45
YTL'den 110 YTL'ye çıkarılmıştır.
Eğitime yüzde yüz destek
kampanyasıyla 470 okul, 219 ek bina, 8 093 derslik eğitim-öğretime
kazandırılmıştır.
Değerli milletvekilleri,
AK Parti Hükümeti olarak sivil toplum örgütlerimizi önemsiyoruz. Aynı
duyarlılıkla bu alanda yapmış olduğumuz çalışmalar, sendika ve
konfederasyonlarımızın daha etkin ve verimli çalışmalar ortaya koymalarına da
zemin hazırlayacaktır.
Sendikalar,
demokratikleşmenin, sosyal hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Bu
faaliyetlerin çok farklı alanlarda kurumsal bir biçimde ortaya konulması, uzun
yıllardır sosyal ve kültürel hayatımızda varlıklarını sürdüren sendikalarımızın
faaliyet alanlarını genişleteceği gibi, sosyal devlet anlayışına da büyük
katkılar sağlayacaktır. Sosyal barışın korunmasında, toplumsal uzlaşmanın
sağlanmasında ülkemizde sivil toplum örgütlerimiz içerisinde önemli bir yer
tutan sendika ve konfederasyonlarımızın rolü büyüktür.
Yapılacak yasal
düzenlemelerle, bu misyonun içerisinde, ekonomik alanda daha geniş bir alan
oluşturacaktır. Bu alanın, okul, hastane, rehabilitasyon merkezleri, doğal
afetler gibi toplumsal ihtiyaçların öncelikli olduğu alanlarda icra edilmesi
sosyal devlet anlayışını pekiştireceği gibi, sivil toplum örgütlerimiz ile
toplumun bütünleşmesine ciddî katkılar sağlayacaktır. Elbirliğiyle bu konuda
atılması gereken adımları hep birlikte atmalı, çağdaşlaşmanın ve gelişimin
temel göstergesi olan sosyal devlet anlayışının ülkemizde hak ettiği seviyelere
gelmesinde gereken özveriyi ortaya koymalıyız.
Sonuçta, sahip olunan bu
kaynaklar, milletimizin, halkımızın emeğinin bir ürünüdür ve yine, halkımıza,
acil olan ihtiyaçlar konusunda hizmet olarak geri döndürülecektir.
Sendikalar, demokrasinin
gelişiminde ve çalışma hayatımızda vazgeçilmez saygın birer unsurlardır. İşlev
olarak daha kapsamlı, daha geniş bir alanda etkin rol üstlenmesi, sosyal hukuk
devleti anlayışının toplumumuzda daha doğru, daha iyi anlaşılmasını da
sağlayacaktır. Sivil toplum örgütlerimizin sosyal ve ekonomik alanlarda uzun
yıllara dayanan tecrübe ve birikimlerini, içinde yaşadığımız toplumun huzur ve
refahı için daha aktif bir şekilde kullanma imkânına sahip olması, toplumsal
dönüşüm açısından oldukça önemlidir. Bu, ortak hedeflerin hayata
geçirilmesinde, millet olarak sosyal dayanışmanın kültürel birlikteliğinin ilk
ve en önemli adımları olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; refah ve mutluluk içerisinde yaşayan demokratik ve özgür bir
toplum kurmanın ilk şartı, kuralların belirlenmesidir. Kuralsız bir yapı toplum
düzenini ve devlet otoritesini barındıramayacağı gibi, eğitimsiz bir toplum da
kuralların gerekliliğini anlayamaz ve hayatında uygulamaya geçiremez. Çağdaş ve
sağlıklı bir toplum oluşturmanın temelinde, eğitimli ve donanımlı bireyler
yetiştirmek yatmaktadır. Aksi takdirde, eğitimsiz bireylerin olduğu toplumlarda
kuralsızlık hâkim olur ve kuralsızlığın olduğu yerde karmaşa olur,
kuralsızlığın olduğu yerde tahakküm olur, kuralsızlığın olduğu yerde vurgun
olur, soygun olur. Yaşadığımız ekonomik krizlerin, toplumsal çatışmaların
temelinde yatan ana sebep budur.
AK Parti, iktidarda
olduğu ikibuçuk yıllık süre içerisinde, bu toplumu özgür ve mutlu bir toplum
haline getirecek hukukî düzenlemeleri yapmaya çalışmaktadır. Örneğin, Anayasa
değişiklikleri, reform niteliğinde yasa değişiklikleri yapıyoruz. 19 uncu
Dönemde 194, 20 nci Dönemde 226, 21 inci Dönemde 388 yasa çıkarılırken, 22 nci
Dönemde, şu ana kadar, 528 yasa çıkarılmıştır. Bu yasalarla, ülkemizi çağdaş
bir ülke haline getirmeye çalışıyoruz. Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çerçevesinde ve milletimizin hak ettiği temel hak ve özgürlükler ile demokrasi
kriterlerini, sizlerin de desteğiyle, sosyal hayatımıza kazandırdık ve
kazandırmaya devam ediyoruz.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bir hayale ulaşmak kolay olmuyor; on yıllarca önce yapılması
gerekenleri ancak bugün yapabiliyoruz. Yaptığımız her reform, bu topluma büyüme
olarak, eksi enflasyon olarak, artan millî gelir olarak geri dönüyor;
yaptığımız her reform, bu topluma katılımcı demokrasi olarak dönüyor;
yaptığımız her reform, bu topluma çağdaş yönetim olarak geri dönüyor. Bugün
görüştüğümüz tasarı da daha önce yapılması gerekenlerdendir.
Sendikaların birikmiş
nakitlerinin kullanılabilmesinin önünün açılması gerekiyordu. Önceki dönemde de
gündeme gelmiş; ama, yasa çıkarılamamıştır. Dönemin partileri kısır
çekişmelerinden kurtulup 4 maddelik bu tasarıyı geçirememişlerdir. Değişiklik
yine bizlere nasip oluyor. Bu 4 maddelik tasarıyla, ülkemiz, yeni okullar, yeni
hastaneler, yeni spor tesisleri kazanacaktır.
Bu tasarının görüşmeleri sırasında
söylenmeden geçilemeyecek bir söz daha vardır. İlgili bakanlığa devredilmek
üzere eğitim, sağlık ve spor tesisleri kurulması, yurt dışındaki afet bölgelerine
yardım edilmesi amacıyla, 2821 sayılı Kanunun değiştirilmesi, sendikalarımızın
kendi teklifleridir ve dolayısıyla, takdire şayandır. Bu vesileyle,
sendikalarımızı da duyarlılıklarından dolayı kutluyorum.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kimin verdiğini ben biliyorum.
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Çetin'in
sözlerinin bir bölümünde söylemiş olduğu ifadelere katılmak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye, bugüne kadar, vehme dayalı düşüncelerden çok çekmiştir ve ülkemiz,
maalesef, bundan önceki dönemlerde kamplara bölünmüştür.
Bizim, Türkiye'yi bugüne
getirmiş olduğumuz noktadaki gayretlerimizle, bu vehme dayalı düşüncelerden
kendimizi kurtarmak ve birlik, beraberlik duygusu içerisinde, bu ülkeyi daha
güzel günlere taşıyacak kanunları hep birlikte çıkarmak ve eğitime katkıda
bulunan, bu ülkeye hizmet eden her kurum, kuruluş ve bireye teşekkür etmek
borcumuzdur diye düşünüyorum.
Sözlerimi burada sona
erdirirken, tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Ataş.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Rahatsız mı oldun?! Tarikat, cemaat okullarını da aldırsana Millî Eğitim
bünyesine! Onları da aldırsana Millî Eğitim bünyesine!
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) -
Sendikalar da açabilir, özel okullar açabilir. Zaten, Bakan açıkladı; yani, bir
mâni yok.
BAŞKAN - Lütfen,
karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.
Madde üzerinde, şahsı
adına, İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya; buyurun.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci
maddesi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın İzzet Çetin, 1 inci madde üzerindeki
kaygılarını dile getirdi. Bunun üzerine, Sayın Bakanımız, çıktı, cevap verdi,
Sayın İzzet Çetin'in düşündüğü gibi olmadığını söyledi; ancak, ben, bir hukukçu
olarak, Sayın Çetin'le aynı kaygıları taşıyorum. Sadece, şekil ve kanun tekniği
açısından yapacağım konuşmamı.
Sayın Bakan dedi ki:
"Devretmek için genel kurul kararı gereklidir." Burada gerekli olan
genel kurul kararı, sendikanın, ilgili bakanlıklara devretmek üzere, eğitim,
sağlık, rehabilitasyon veya spor tesisleri kurması konusundadır; yani, genel
kurul kararı, sadece devretme konusunda değil veya devretme konusunda genel
kurul kararı aranmıyor burada veya öyle anlaşılıyor. Bir anlaşmazlığa da sebep
olabilir bu metin. Buradaki genel kurul kararı... Yani, sendika bu tesisleri
kurmaya karar verdiğinde, ben bu tesisleri kurdum dediğinde, bu tesisler
bakanlığa devredilmek zorunda oluyor. Buradaki genel kurul kararı, devretmek
üzere bunları inşa etmek veya kurmaktır. Genel Kurul kararında aranması gereken
özellik şudur: Ben bu tesisleri ilgili bakanlığa devretmek üzere kurayım...
Yani, kurmaya başladığında da, sonuç itibariyle, bu tesislerin bakanlığa
devredilmesi sonucu çıkıyor, yoksa, Sayın Bakanın dediği gibi... İşte, ben
bunları kurayım; ama, daha sonradan genel kurul kararı alırım ve bunu
devrederim, genel kurul kararı olmazsa da devredilmez, benim uhdemde kalır
şeklinde anlaşılan bir açıklama yaptılar. Bu açıklamaya katılmak mümkün
değildir. Yasa tekniği açısından anlaşılan budur. Eğer, öyle bir niyet yoksa,
yani, devir konusunda genel kurul kararı aranıyorsa, bu madde düzeltilmelidir.
Sayıldıktan sonra, genel kurul kararıyla tesis edilen, inşa edilen tesisler
devredilebilir şeklinde düzeltilmelidir diye düşünüyorum.
Bunu arz etmek üzere, bu
görüşlerimi bildirmek üzere söz aldım. Yani, bu şekliyle, niyet, Sayın Bakanın
söylediği gibi olsa bile, o sonuç çıkmıyor bu maddeden. En azından, karışıklığa
mahal verir, uygulamada çok büyük sorunlar yaratır diye düşünüyorum. O niyetle
yapılmış bir madde ise, bu madde metninin tekrar gözden geçirilerek, benim
söylediğim şekilde düzeltilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kaya.
Sayın Erdöl, buyurun.
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Sayın Başkan, bir
düzeltme yapmak gerekiyor. Şöyle ki: Biraz önce, hatip, bu kanunun işveren
sendikalarının baskısıyla gündeme alelacele getirildiğini söyledi. Buna ben
katılmıyorum; çünkü, Komisyonumuza, Hükümetimiz zamanında sevk edilen ve
bekleyen hiçbir tasarı yoktur, bundan önce bekleyen hiçbir tasarı yoktur;
sırayla hepsini gündeme almaktayız. Bunu ifade etmek istiyorum.
Bu kanunun hazırlanışı
sırasında destek veren AK Parti Grubuna ait komisyon üyelerimize ve Cumhuriyet
Halk Partili komisyon üyelerimize teşekkür ediyorum. Bu meyanda, gerek işçi
gerek memur gerek işveren sendikalarının da yaptığı katkılara teşekkür
ediyorum.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 2821 sayılı
Kanunun 44 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
33 üncü maddenin birinci
fıkrasının (8) numaralı bendi bu madde hükümlerinden istisnadır.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum.
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni
ederim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
5.- Gelir İdaresi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/989) (S. Sayısı:
861)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.
6.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Bursa
Milletvekili Faruk Çelik'in, Mera Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Adalet Komisyonları Raporları (2/386)
(S. Sayısı: 867)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Teklifin görüşülmesi
ertelenmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, gündemde sıralı diğer işlerde de komisyonların bulunamayacağı
görüldüğünden, alınan karar gereğince, Türkler ile Ermeniler arasındaki tarihî
ilişkiler konusundaki genel görüşme önergelerinin öngörüşmelerini yapmak ve
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Nisan 2005 Çarşamba
günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma saati: 21.20