DÖNEM:
22
CİLT: 80 YASAMA YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
81 inci Birleşim
7 Nisan 2005 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III.-
YOKLAMALAR
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari
1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un,
Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak sevdasında yaşamlarını yitiren
başta polisler olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve
yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması
B) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün,
Kanser Haftasına ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın,
Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt istasyonu
kurulmasının getireceği yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı
3.- Eskişehir Milletvekili Muharrem
Tozçöken'in, Türk Polis Teşkilâtının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilâtın
içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir Aksu'nun cevabı
C) Tezkereler ve Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Mehmet
Yüksektepe'nin (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/279)
D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve
Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 31
milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde
oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273)
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23
milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak
nedenlerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)
V.-
SEÇİMLER
A) Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım
1.- (10/128) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim
VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846)
(S. Sayısı: 646)
3.- Esnaf ve Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)
VII.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Bayram Ali
Meral'in, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek'in, konuşmasında, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
VIII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Bülent
BARATALI'nın, vatandaşlık için müracaat eden göçmenlere ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4561)
*Ek cevap
2.- Balıkesir Milletvekili Turhan
ÇÖMEZ'in, bal üretimi ve ihracatı ile sahte bal iddialarına,
- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın,
bebe bisküvilerindeki bir kimyasal maddenin oranına yönelik alınacak
tedbirlere,
- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in,
Diyarbakır'a bağlı bazı ilçelerde doğrudan gelir desteği ödemelerine,
Diyarbakır'da doğrudan gelir desteği
ödemelerinin durdurulmasına,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5256, 5257, 5258, 5259)
I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
yedi oturum yaptı.
Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan,
Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin kuruluşunun 68 inci yıldönümünde, Türk
demir-çelik sanayiinin gelişimine ve ülke ekonomisine katkısına;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, evsel ve
sanayi atıklarıyla kirlenen Gediz Nehrinin yarattığı çevre sorunlarına ve bu
konuda alınması gereken tedbirlere,
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Karaman
ve Konya Ovalarındaki yeraltı su kaynaklarının telafi edilemeyecek oranda
azalmasının yol açabileceği olumsuz etkilere ve bu konuda yapılması
gerekenlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
5319 sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 33 üncü maddesinin,
5321 sayılı, Emniyet Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun
Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir kez
daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;
Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar ve 34
milletvekilinin, terör nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272);
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis
araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı;
Avrupa Kıtası Habitat Global
Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz'ün, TBMM Çevre Komisyonu
Başkanı Münir Erkal'ı Almanya'ya davetine icabetine ilişkin Başkanlık
tezkeresinin,
24.3.2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına verilen ve 29.3.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan
Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarındaki
(9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü
maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması konusundaki görüşmelerin
19.4.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun
85 inci Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve
günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme
yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2005 Cumartesi günü
saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanına, siyasî parti grupları başkanlarına ve grubu
bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin milletvekili olan genel
başkanlarına 10'ar dakika süreyle söz verilmesine; bu toplantıda başka
konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisinin,
Kabul edildiği;
Gündeminin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 134 üncü
sırasında yer alan 565'e 1 inci ek sıra sayılı raporun bu kısmın 3 üncü
sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra,
kabul edilmediği;
Açıklandı.
Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Denizli
Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir
açıklamada bulundu.
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan ve görüşmelerine
devam olunan, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Kanunlaştırılmasına İlişkin Tasarının (1/947, 1/233) (S. Sayısı: 835) kabul
edilip kanunlaştığı açıklandı.
7 Nisan 2005 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.00'de son verildi.
|
|
Sadık
Yakut |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Bayram
Özçelik |
|
Ahmet
Küçük |
|
Burdur |
|
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No.: 111
II.- GELEN KÂĞITLAR
7 Nisan 2005 Perşembe
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Özbekistan
Cumhuriyeti Dış Ekonomik İlişkiler Ajansı Arasında İşbirliği Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/970) (S. Sayısı: 853) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadî Kalkınma İşbirliği
Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/986) (S. Sayısı: 857) (Dağıtma
tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)
3.- Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 6 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/409) (S.
Sayısı: 858) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)
4.- Diyarbakır
Milletvekili Cavit Torun'un; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/338) (S. Sayısı: 859)
(Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Savunma
Sanayiî, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/885) (S.
Sayısı: 860) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN ve 31 Milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin
denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz
etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/273) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)
2.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN ve 23 Milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların
araştırılarak nedenlerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274) (Başkanlığa geliş
tarihi: 6.4.2005)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.00
7 Nisan 2005 Perşembe
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81 inci Birleşimini açıyorum.
Sayın milletvekilleri,
elektronik oylama, yoklama ve konferans sisteminde meydana gelen teknik bir
arıza nedeniyle, birleşime yarım saat ara veriyorum.
Kapanma Saati: 14.01
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.33
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Elektronik
cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama için 3 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekillerinin,
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari
1.- TBMM
Başkanvekili Sadık Yakut'un, Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak
sevdasında yaşamlarını yitiren başta polisler olmak üzere tüm şehitlere
Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Polis Günü münasebetiyle, vatan için, millet için, bayrak için
seve seve canlarını feda etmekten kaçınmayan aziz şehitlerimizi anmak, bu
vesileyle, millî duygu ve düşüncelerimi ifade ettikten sonra Meclis gündemine
geçmek istiyorum.
Vatan sağ olsun diyerek
evlatlarının kanını vatan topraklarına helal eden anaların, babaların, eşlerin,
evlatların duyulamayan feryatlarını, acılı çığlıklarını seslendirmek ve tarih
sayfasına bir not düşmek amacıyla konuşmak istiyorum.
Vatanın bütünlüğü ve Yüce
Türk Milletinin bağımsızlığı uğruna hayatlarını feda ederek en yüksek mertebeye
erişen aziz şehitlerimiz sayesinde bu vatan topraklarında özgür yaşayan bizler,
şehitlerimize ve onların bize bıraktığı en yüce emanet olan şehit yakınlarına
layık olabiliyor muyuz? Bugün, özgür yurttaşlar olarak geleceğe güvenle
bakabiliyorsak, bunu, yurdu için üstlendikleri görevleri uğruna canını ortaya
koymaktan kaçınmayan, ülkesine ve ulusuna inanan şehitlerimize borçlu
olduğumuzu hatırlıyor muyuz? Birlik ve bütünlüğümüzün, vatan sevgimizin,
bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ölümsüzleşen simgeleri olan şehitlerimiz,
elbette, her zaman gönüllerimizde yaşayacaktır. Unutulmamalıdır ki, milletimiz,
bağımsızlıklarını, özgürlüklerini, millet olma özelliklerini muhafaza
edebilmelerini, milletler arenasında onurlu bir yere sahip olmalarını ve başka
milletlerden saygı görüyor olmalarını da Türk polisine borçludur.
Bunların dünyevî hiçbir
kaygıları yoktur. Manevî anlamda vatanlarının bağımsızlığından, bayraklarının
özgürce semalarda dalgalanmasından ve şerefli bir yaşamdan başka gıdaları da
yoktur. Dinledikleri ve terennüm ettikleri şarkılarda, yazdıkları şiirlerde,
bulundukları meclislerde ve attıkları her adımda görmek, işitmek, hissetmek ve
söylemek istedikleri yegâne değer, vatan, millet ve bayrak sevdasıdır. Bu
nedenledir ki, Mersin'de şanlı bayrağımıza yönelik hain saldırıya tek başına
müdahale eden kahraman polisimiz, ödül olarak verilen parayı kabul etmeyerek
şehit ailelerine bağışlamış; manevî değer ve inançların parasal karşılığının
olmayacağının en veciz örneğini insanlık timsali olarak bir kez daha dünyaya
ispat etmiştir. Biliyoruz ve yaşıyoruz ki, Türk polisi olan evlatlarımız vatanı
bekliyor; bizler evlatlarımızı bekliyoruz. Evet, lütfen, bu derin sese kulak
verelim.
Bu vesileyle, bir kez
daha, başta polislerimiz olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle,
şükranla anıyor; dün manevî inancımızın ışığı altında diri olan şehitlerimizin,
bugün manevî âlemde bizi gözlediklerini idrak ederek, onlara layık bir gelecek
olalım diyerek, tüm polislerimizin bu anlamlı günlerini ve haftalarını
kutluyorum. (Alkışlar)
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'e
aittir.
Buyurun Sayın Erdöl.
B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Kanser Haftasına
ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı konuşması
CEVDET ERDÖL (Trabzon) -
Saygıdeğer Başkan, değerli arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kanser Haftası nedeniyle
gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle tüm hastalarımıza acil şifa
diliyorum; bunlarla uğraşan, canını siper ederek hastalıkla savaşan sağlık
çalışanlarını da şimdiden hayırlı çalışmalarında tebrik ediyorum. Polis Haftası
nedeniyle de, bu vesileyle, kıymetli polis arkadaşlarımızın haftasını tebrik
ediyorum.
Bugün, aynı zamanda Dünya
Sağlık Günü. Bunu da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum; çünkü, Dünya Sağlık
Günü, bu yıl "her anne ve çocuk değerlidir" sloganıyla hareket
etmektedir. Bunun kanserle de oldukça önemli bir bağlantısı vardır.
Düşünün, insanların en
değerli varlığı olan çocuklarının kansere yakalandığını duyan bir anne-babanın
yıkılışını, biz, senelerce, hekimlik hayatımız boyunca çok acıklı bir şekilde
hissettik; ama, iftiharla söyleyebiliriz ki, tıptaki yeni gelişmeler, kanser
hastalığında da mükemmel tedavi metotları geliştirmiş ve pek çok kanser
hastalığı, şu anda, günümüzde, rahatlıkla tedavi edilebilmektedir. Bunun için
de, gerçekten, sağlık çalışanlarını, tüm dünyadaki sağlık çalışanlarını
kutlamak lazım.
Kansere pek çok şey sebep
olabilmektedir arkadaşlar; çevresel faktörler, kimyasal faktörler, fiziksel
faktörler, özellikle radyasyon, virüsler, beslenme alışkanlıkları, sigara,
alkol ve benzerleri. Bunların içerisinde özellikle akciğer kanserine yol açan
asbest, arsenik, krom, nikel sayılmakla birlikte, sigara da kanserleri, akciğer
kanserlerini oldukça önemli oranda artırmaktadır. Bu, çok önemli bir bulgudur.
Arkadaşlar, bir diğer
söyleyeceğim, özellikle alkolün ağız boşluğu, ağız kavitesindeki kanserlere,
yemek borusundaki kanserlere ve karaciğer kanserlerine yol açabildiği. Bu
nedenle, özellikle yiyecek içeceklerimize ve kötü alışkanlık sahibi olan
-yakınımızda olan- insanlara mutlaka müdahale etmemiz lazım, onları uyarmamız
lazım. Özellikle sigara içmememiz ve yanımızdakilere de içirmememiz lazım.
Bakınız, ben, size bir
misal vereceğim. Mesela, kanserojen olan polonyum gibi, radon gibi, metanol
gibi, tolüen gibi, aseton, naftalin, arsenik, amonyak vesaire gibi pek çok
zararlı maddeleri ihtiva eden bir içeceği, bir sigarayı, bir insana, özellikle
kanser yaptığını bile bile nasıl tavsiye edebiliriz? Nasıl, yanımızdaki
insanlara "aman bunu içme" demekten kendimizi alıkoyabiliriz?
Düşünün, çok sevdiğiniz
küçücük bir kediniz var. Bu kedinize, siz, gidiyorsunuz, bir mama alıyorsunuz
ve bu mamada şu yazıyor: Aman, sakın, bunda iki ayrı mama var; bir tanesinin
muhtevasında kanser yapan maddeler var, bir diğeri de normal mama. Siz kanser
yapan mamayı kedinize alabilir misiniz veya kuşunuza alabilir misiniz?! Onun
için, yavrularınızı, kanser yapabilecek sigara illetinden ve alkol illetinden
mutlaka arındırmanız lazım; anne-baba olarak, hekim olarak, herkese düşen
toplumsal bir görevdir.
Bu, toplumsal bir
hastalık ve toplumsal savaş gerektiren bir hastalıktır. Bütün herkesin,
topyekûn, mutlaka bu zararlı alışkanlıklarla mücadele etmesi gerekir. Kanser
Haftası nedeniyle buna bir daha dikkatinizi çekmek istedim; çünkü, özellikle,
bugün, Dünya Sağlık Örgütünün sloganı olan "her anne ve çocuk
değerlidir" perspektifinden bakacak olursanız, mesela, sigara içen
herhangi bir kişinin yanında bir hamile anne adayının olduğunu düşünün;
korunmasız, savunmasız bir yavru, sırf zevk alıyorum diye bir diğerinin,
annesinin yanında oturan kişinin sigarasından çıkan dumanla zehirlenecek veya
bir küçük yavru annesinin elini tutmuş, yolda yürürken veya bir toplantıda
otururken, kapalı ortamda otururken, yanında birisi keyif alıyorum diye sigara
içecek, ondan, belki, onun kanser olmasına sebep olabilecek bir durum ortaya
çıkacak. Bunlara...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Erdöl,
lütfen toparlayın.
Buyurun Sayın Erdöl.
CEVDET ERDÖL (Devamla) -
Demek ki, arkadaşlar, bu, çok önemli toplumsal bir sorun. Mutlaka, kanserle
savaş yapalım derken, ilk önümüze alacağımız referans noktalarından biri,
sigarayla ve alkolle ve tabiî ki diğer zararlılarla mücadele etmek. Kanserle
savaşın temelinde bu yatmakta.
Bu vesileyle, Kanser
Haftası münasebetiyle, kanserle uğraşan sağlık çalışanlarını ve polislik
mesleğinde uğraşı veren tüm polis arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, başarılar
diliyorum, çalışmalarında, vazifelerinde hayırlı sonuçlar almalarını temenni
ediyorum; tüm kanser hastalarımıza ve ayrıca diğer hastalarımızın hepsine acil
şifalar diliyorum. Sizlere de sağlıklı, mutlu günler diliyorum efendim.
Teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erdöl.
Gündemdışı ikinci söz,
Van-İran Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak akaryakıt istasyonu kurulması
hakkında söz isteyen Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.
Buyurun Sayın Kartal. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Kartal, süreniz 5
dakikadır.
2.- Van Milletvekili Mehmet Kartal’ın, Van-Kapıköy Sınır
Ticaret Merkezinde İran’la ortak akaryakıt istasyonu kurulmasının getireceği
yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı
MEHMET KARTAL (Van) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt
istasyonu kurulmasıyla ilgili görüşlerimi bildirmek üzere huzurunuzdayım;
saygılar sunuyorum.
Değerli milletvekilleri,
ülkemize sınır ticareti yoluyla girişine izin verilmeyen mal ve eşyaların büyük
bir kısmının kaçak yollarla sokulduğu bilinen bir gerçektir. Bu ürünlerin
başında, denizyoluyla sokulan benzin, motorin gelmektedir.
Ekonomik bir olgu olan
kaçakçılığın özünde farklılıklar olduğu bilinmektedir. Kaçak giren petrol,
ülkemizde tüketilen petrolün yüzde 30'u kadardır. Burada devletin ciddî şekilde
vergi kaybı vardır.
Kaçakçılığı tek başına
kolluk kuvvetlerine havale etmek yetmiyor. Tamamen ortadan kaldıramayız. Aynı
zamanda, ekonomik kurallarla da çelişmektedir. Kaçakçılığı önlemek, yöre
halkının maddî olarak rahatlamasını sağlamak, devletin ciddî vergi kaybını
önlemek için ÖTV ve KDV'de belirli indirimler yapılarak makul bir fiyat
oluşturulması kanaatindeyim; örneğin, uçak şirketlerine uygulandığı gibi.
Sayın milletvekilleri,
Van Valiliğinin bir önerisi var. Van Valiliği, İran resmî heyetleriyle yapılan
mülakatlar sonucu, Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak akaryakıt istasyonu
kurulmasını önermektedir. Van trafiğine kayıtlı araçlara belirli günlerde depo
hacmine göre akaryakıt verilmesi talep edilmektedir. Zaten, ülkemiz, petrolün
yüzde 70'ini dışarıdan ithal etmektedir. Bu istasyonun kurulması sayesinde,
yöre halkı biraz daha rahatlayıp ucuz mazot temin edecektir. Bizler, seçim
öncesi, meydanlarda, bu halka ucuz mazot sözü verdik; bu vesileyle, bu
politikanıza hiç olmazsa sahip çıkın.
Teklif akaryakıt
olduğunda, sadece Dış Ticaret Müsteşarlığının değil, aynı zamanda, Maliye
Bakanlığının, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının, bu hususta hassasiyet
göstermesi gerekmektedir. Van Valiliğinin defalarca müracaatı, Hazine
Müsteşarlığınca cevapsız kalmaktadır. Bu hususu -bakanlarımız da burada- bu
vesileyle, çok yakın zamanda ele almalarını bekliyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Vanlı hemşerilerimden biraz evvel telefonla bir not aldım. Van Gölüne adını
veren ilimizde kurulması gereken Sahil Başkanlığının, Bitlis ve Tatvan yöresine
kaydırılması görüşülüyormuş, konuşuluyormuş. Hemşerilerim, Vanımız için büyük
önem arz eden Sahil Başkanlığının başka bir ile kaydırılmasına... İktidara 5
milletvekili, 1 de bakan veren ilimizi üzmüştür. Bunu, huzurlarınızda beyan
ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Van, Ağrı, Hakkâri, Şırnak Valilikleri, bölgenin ortak geçim
kaynağı olan hayvancılığı yeniden canlandırmak üzere, bir kanun teklifini
Başbakanlığa sunmuşlardır. Bu valilerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MEHMET KARTAL (Devamla) -
Bölge halkı, bu yasanın bir an evvel çıkarılması için büyük bir umutla
beklemektedir. Yapılacak olan yasal düzenlemeyle, bölgede hayvancılık
sektörünün canlanması sağlanmış olacaktır. Kanun hükümleri ve getirilecek
teşvikler, bölgenin tekrar hayvancılık üssü olmasını sağlayacak, ülke
ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.
Bu illerimizde, bacası
tüten fabrikalar yoktur. Van, Hakkâri, Ağrı ve Şırnak İllerimizin, hepsinin
ortak geçim kaynağı hayvancılıktır. Bu iller, çok büyük göç almıştır. Bu
illerde, işsizlik had safhadadır. Bölge halkı, bu kanun tasarısını Sayın
Başbakanımızdan beklemektedir.
Bu vesileyle, Yüce
Meclise saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Kartal,
teşekkür ediyorum.
Gündemdışı konuşmaya,
Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen cevap vereceklerdir; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI KÜRŞAD
TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van Milletvekili
Sayın Mehmet Kartal'ın gündeme getirdiği Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak
akaryakıt istasyonu kurulması konusunda söz almış bulunuyorum.
Bilindiği üzere, komşu
ülkelerle ticaretimizin artırılması özellikle üzerinde durduğumuz ve yoğun bir
şekilde mesai harcadığımız hususların başında gelmektedir. Bu kapsamda, sınır
ticaretini bir düzene oturtacak, kurumsallaşmış bir yapıya kavuşturacak, sınır
ticaret merkezlerini kurmak üzere yasal altyapıyı oluşturacak Gümrük Kanunu
değişikliği ve Bakanlar Kurulu kararı 2003 yılında çıkarılmıştır. Bugün,
halihazırda, İran sınırında, Kapıköy, Esendere ve Sarısu Kapılarında, sınır
ticaret merkezleri faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Suriye'yle, Gürcistan'la yer
konusunda sürdürülen görüşmelerin neticelenmesiyle, bu ülke sınırlarında da
sınır ticaret merkezleri hizmet vermeye başlayacaktır.
Sınır ticaret
merkezlerini kurarken amacımız belliydi; özellikle, ülkemizin azgelişmiş
bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bölge halkının gelir ve
refah seviyesini artırmak, buralarda ürün çeşitliliği ve istihdama katkı
sağlamak ve bu sayede, bölgelerimizin ekonomik ve altyapı farklılıklarını
gidermek ve sınır ticaretinin kontrol ve denetiminin daha etkin bir şekilde
yapılmasını sağlamak.
Bildiğiniz gibi, geçmiş
yıllarda uygulanan sınır ticareti sistemi, motorin ticaretine imkân tanıması
nedeniyle -kolay kazanç elde edilen bu ticarî faaliyet- zaman içerisinde sınır
ticareti sistemini dejenere etmiş ve sınır ticareti, illegal olarak yapılan
petrol ürünleri ticaretiyle özdeşleşir hale gelmiştir. Bu nedenle, sınır
bölgelerimizdeki ekonomik faaliyetlerin tercihli ticaretten faydalanılarak
geliştirilmesini öngören sınır ticareti uygulaması devam ettirilememiştir. Bu
olumsuz gelişmeler dikkate alınarak, sınır ticaret merkezlerinin kuruluş
aşamasında, ağırlıklı olarak, bölgedeki ekonomik aktiviteleri artırıcı ticarî
faaliyetlere izin verilmesi esas alınmıştır.
Öte yandan, sınır ticaret
merkezlerinin kuruluş aşamasında ilgili bakanlık ve kuruluşlarımızla yapılan
titiz çalışmalar sonucunda, bu bölgelerde akaryakıt ticaretine hiçbir şekilde
izin verilmemesi konusunda ortak karar almıştır kurumlar.
Geçtiğimiz yıl, sınır
ticaret merkezlerinin işleyişi açısından, bir anlamda deneme yılı olmuştur.
Mevcut ve yeni açılacak merkezlerin, daha etkin hizmet vermesi için, işleyişi
sürekli takip edilmektedir. Halihazırda, sınır ticaret merkezlerinin
işleyişiyle ilgili uygulamadan kaynaklanan sorunların ve alınacak tedbirlerin
tespiti için, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı yetkililerinden
oluşan bir komisyon tarafından, bölge valiliklerinin ve yerel idarelerin
talepleri doğrultusunda, bir çalışma başlatılmıştır. Bu komisyon, ithalata konu
il kotalarının artırılması -yani, ilgili ilin kotasının artırılması veya azaltılması
konusunda- ürün yelpazesinin genişletilmesi -buradaki ürün çeşidinin
artırılması konusunda- idarî mekanizmadaki iyileştirilmeler ve ithalatta alınan
vergi oranları, teknik mevzuat uygulamasının basitleştirilmesi, gözetim ve
koruma önlemlerine tabi ürünlerin ithalata konu edilebilmesi, yolcu beraberi,
günübirlik geçişlerin sınır ticaret merkezleri üzerinden yapılması ve sınır
ticaret merkezleri altyapılarının ve bağlantı yollarının, fizikî altyapının
iyileştirilmesi... Bu komisyon, bu konudaki çalışmalarını, önümüzdeki onbeş gün
içerisinde tamamlayacaktır.
Sonuç olarak, ortak
akaryakıt istasyonları kurulması önerisi -ilgili bakanlık, diğer bakanlıklar ve
kuruluşlarımızla- üzerinde tekrar çalışılacak ve esas, bunun ötesinde, sınır
ticaret merkezlerinin daha aktif ve daha etkin bir hale getirilmesi için
bahsettiğim tedbirleri alacağız.
Bu nedenle, hepinize
teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
teşekkür ediyorum.
Gündemdışı üçüncü söz,
Polis Haftası münasebetiyle söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Muharrem
Tozçöken'e aittir.
Buyurun Sayın Tozçöken.
(Alkışlar)
3.- Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken’in, Türk Polis
Teşkilâtının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilâtın içinde bulunduğu
sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun
cevabı
MUHARREM TOZÇÖKEN
(Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Nisan 2005 tarihi, Türk
Polis Teşkilatının 160 ıncı kuruluş yıldönümüdür, bu vesileyle gündemdışı söz
almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Meclis Başkanımız
Sadık Yakut Beyin veciz konuşması dolayısıyla da duygulandığımı ifade etmek
istiyorum.
Bilindiği üzere devletin
aslî ve birinci görevi, bireylerin güvenliğini ve kamu düzenini sağlamaktır. Bu
bakımdan, güvenlik hizmetleri, diğer hizmetlerin önkoşuludur. Türk Polis
Teşkilatı, İçişleri Bakanlığına bağlı kuruluşları olan Jandarma ve Sahil
Güvelik Teşkilatlarıyla beraber yüzaltmış yıldan beri, büyük bir özveriyle,
başarıyla bu görevini sürdürmektedir.
Yine, Türk Polis
Teşkilatının, diğer polis teşkilatları içerisinde saygın bir yeri vardır.
Vatanın bölünmez bütünlüğü için yüzlerce şehit veren, gazi veren Emniyet
Teşkilatının, yılların biriktirdiği büyük sorunları bulunmaktadır. Bunlardan
birincisi, iş güçlüğü, iş riski ve en çok ve en fazla stresi olan bir meslek
olmasına rağmen, bir insanın kaldıramayacağı kadar mesai sürelerinin fazla
olmasıdır. Bir memur haftada 40 saat çalışırken, polisin haftada 72 saat
çalışmış olması, bayram ve tatillerde daha fazla mesai yapması, yıllardan beri
devam eden bir uygulama idi. Mesleğin içinden gelen İçişleri Bakanımız, göreve
gelir gelmez, ilk genelgeyle polisin mesaisinin haftada 40 saat olarak
düzenlenmesini sağlamıştır. İnşallah, bu genelge, Kamu Personeli Yasa
Tasarısında da yerini bulacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa
Birliği ülkelerinde polis, işin stresi gereği haftada 38 saat çalışmakta olup,
fazla çalıştıkları süre için, normal zamanlarda aldıkları ücretin 2 katı kadar
ücret almaktadırlar. Polisimizin maddî haklarının düzeltilmesi ve mesai
sürelerinin kısaltılarak topluma daha sağlıklı hizmet vermesi çalışmalarının
hükümetimiz tarafından devam ettiğine ve Kamu Personeli Yasa Tasarısıyla eşit
işe eşit ücret ilkesinin gerçekleşeceğine olan inancım tamdır.
Polislerimizin halen 4
üncü dereceden itibaren almakta oldukları ekgöstergelerin, diğer memurlarda
olduğu gibi 8 inci dereceden başlaması, inanıyorum ki, emeklilerimizi ve
çalışanlarımızı memnun edecektir.
Bugün, hiçbir polis, yaş
haddi gelmedikçe emekli olamamaktadır; çünkü, emekli olduklarında maaşları yarı
yarıya düşmektedir.
Bekçilerimizin yardımcı
hizmetler sınıfından çıkarılarak emniyet hizmetleri sınıfına alınmasının bu
yasa tasarıyla sağlanacağına inanıyorum.
Son ikibuçuk yıl içinde
hükümetimizin, ülkemizi hangi noktalardan alıp ne kadar güzel noktalara
getirdiği, hepimizin malumlarıdır. İnşallah, polisimizin maddî ve diğer
sorunlarının düzeltilmesi konusunda, başta Sayın Başbakanımızın, hükümet
üyelerinin ve siz değerli milletvekillerimizin duyarlılığına inanıyoruz.
Sizleri, bu duygularla,
tekrar, saygıyla selamlıyor, Polis Teşkilatımızın 160 ıncı Kuruluş Yıldönümünü
kutluyor, hepinize, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Tozçöken.
ÜLKÜ GÖKALP
GÜNEY(Bayburt) - Sayın Başkan...
BAŞKAN- Buyurun Sayın
Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt)- Polis Günümüz dolayısıyla müsaade ederseniz, İçtüzüğün 60 ıncı
maddesine göre kısa bir söz istiyorum...
BAŞKAN- Sayın Güney,
sisteme girer misiniz...
İçtüzüğün 60 ıncı maddesi
gereğince, çok kısa bir açıklama için, buyurun Sayın Güney.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Ben de, feragat ve çok
büyük özveriyle çalışan Polis Teşkilatımızın ve mensuplarının bu 160 ıncı
yıldönümünü içtenlikle kutluyorum. Bu vesileyle, birkaç önemli noktayı da
kısaca ifade etmek istiyorum.
Polisimizin özlük
haklarında mutlaka iyileştirme yapılmalıdır. Emniyet Teşkilatı personel kanunu
mutlaka çıkarılmalıdır. Polislerin mevcut ekgöstergeleri mutlaka artırılmalı,
polise verilen 4 üncü dereceden ekgösterge, sağlık, eğitim ve askerî personelin
ekgöstergeleri gibi 8 inci dereceden başlatılmalıdır. Fazla mesai ücretleri
yeniden düzenlenmelidir.
Ayrıca, askerliğini
yapmamış takriben 5 000 civarındaki amir ve memur sınıfındaki polislerimizin
askerliği için bir çözüm getirilmelidir. Bu da, kısa dönemli bir temel eğitimle
mümkündür. Bu, mutlaka yapılmalıdır. Kanımca, en önemli konu...
BAŞKAN- Sayın Güney...
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt)- Son cümlelerimi söyleyeceğim.
Daha önce, burada, Yüce
Mecliste bir kanun çıkardık. Bu kanun da, 4 yıllık yükseköğretim kurumu
mezunlarının altı ay süreli kursa tabi tutularak polisliğe atanmasıyla
ilgiliydi.
Değerli arkadaşlarım, bu
kanun son derece sakıncalıdır. Bunun en önemli sakıncası şudur: Polis
mesleğinin ve polisliğin kalitesini düşürecektir. İkincisi, emniyet mensupları
arasında ikilik yaratacaktır.
Bu kanun, hepinizin
bildiği gibi, haklı olarak, Sayın Reisicumhur tarafından Meclisimize iade
edilmiştir. Umarım ki, değerli İçişleri Bakanımız ve bizler, burada çalışan
arkadaşlarımız, hizmet veren arkadaşlarımız, bu düzenlemeyi yaparlar.
Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Güney.
Sayın Kandoğan, İçtüzüğün
60 ıncı maddesi gereğince, çok kısa olarak; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun
160 ıncı yıldönümünü, ben de, en iyi dileklerimle kutlamak istiyorum.
Gündemdışı bir söz
talebim olmuştu; ancak, bunu alamadım. Yüzaltmış yıldan beri ülkemize büyük
hizmetleri bulunan bu teşkilatın mensuplarını gönülden kutlamak istiyorum;
çünkü, yıllardan beri, ülkenin birlik ve beraberliği için, bölünmez bütünlüğü
için canlarını feda etmekten çekinmeyen polislerimizin moralinin en üst seviyede
olması hepimizin arzusudur. Bizim milletimiz, polisine "polis amca"
bekçisine de, yine kendisinin en yakını olan "bekçi baba" hitaplarını
uygun gören bir millettir. Polislerimiz de yüzaltmış yıldan beri bu hitaplara
uygun olarak çalışmaktadırlar; ancak, biraz önce, Sayın Bakan Ülkü Güney de
güzelce izah ettiler, polislerimizin içinde bulundukları sıkıntıların da çok
kısa süre içerisinde giderilmesi hepimizin en büyük arzusudur. Özellikle içinde
bulunduğumuz günler, hassas günlerdir, kritik günlerdir.
BAŞKAN - Sayın
Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Toparlıyorum.
Dün, Trabzon'da bir anda
meydana gelen olay polisimizin sağduyusuyla kısa sürede önlenmiştir. O
bakımdan, Polis Teşkilatımız, geçmişte olduğu gibi bugün de, yine, birlik ve
beraberliğimizin en büyük teminatıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle,
bütün polislerimizin 160 ıncı kuruluş yıldönümlerini gönülden kutluyor,
kendilerine de sonsuz başarılar diliyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Gündemdışı konuşmaya,
Hükümet adına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
İÇİŞLERİ BAKANI
ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Muharrem Tozçöken'in "10 Nisan Polis Haftası"
konulu gündemdışı konuşması ve bilahara, Sayın Ülkü Güney ve Sayın Ümmet
Kandoğan'ın da yerlerinden buna yapmış oldukları ilaveler dolayısıyla bana da
bu imkânı, bu fırsatı verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum ve
konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Modern Türkiye
Cumhuriyetine Osmanlıdan miras birkaç devlet kurumundan birisi de Türk Polis
Teşkilatı olduğu hepimizin malumudur. Polis unvanıyla 10 Nisan 1845 yılında
İstanbul'da faaliyete başlayan Emniyet Teşkilatımızın sahip olduğu imkân ve
kabiliyetleri ile bugün geldiği nokta arasında mukayese dahi edilmeyecek fark
olduğu şüphesizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, Türk Polis Teşkilatı, eğitilmiş insangücü, modern araç
ve gereçleriyle ülkemizin yüzakı bir kuruluş haline gelmiştir. Amacımız,
personel sayısı 200 000'i bulan Emniyet Teşkilatımızı geldiği seviyeden daha da
ileri götürmektir. 21 inci Yüzyıla uyum ve kendini yenileme konusunda devamlı
olarak arayış ve gelişim içindeyiz. Esas gayesi ülkemizin huzur ve güvenini
sağlamak olan Emniyet Teşkilatımız, Jandarmamız ve Sahil Güvenlik
Komutanlığımızla beraber, kesintisiz 24 saat içgüvenlik hizmeti veren birkaç
kamu kurumundan birisidir. Bu ayırıcı vasfıyla polisimiz, devletin bütünlüğünü,
genel güvenliği, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasını, suç
işlenmesinin önlenmesini, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığı ve insan
haklarına saygıyı kendisine şiar edinmiştir. İşte, bu nedenle de, polisin
eğitimine öncelik vererek, personelimizi Avrupa Birliği standartları
seviyesinde yetiştirmeye gayret etmekteyiz; çünkü, biliyoruz ki, insan
haklarına saygı ve demokrasi, 21 inci Yüzyılın en önemli siyasal mekanizmaları
olarak insanlık tarihinde yerini alacaktır.
Bizim öngördüğümüz yeni
polis tipi, disiplinli, çalışkan, halkla ilişkilere önem veren, sorun çözücü,
çağın gelişmelerini takip eden ve uyum gösteren, insan haklarına saygılı ve
yardımsever kişilik yapısına sahip olacaktır. Bu çerçevede alınması gereken
bütün tedbirleri alıyor ve 21 inci Yüzyıl anlayışına uygun polis
yetiştiriyoruz.
Oluşturduğumuz eğitim
altyapısıyla, bir yandan, polis kaynağını polis meslek yüksekokullarına ve
akademisine kaydırırken, öte yandan da, teşkilatımızın mevcut eğitim kalitesini
yükseltmek üzere, 10 Aralık 2002 tarihinde, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ile
Emniyet Genel Müdürlüğümüz arasında imzalan protokollerle, polisimize, iki
yıllık polis meslek eğitimi önlisans programına katılabilme imkânı sağladık. Bu
programa, 2003-2004 eğitim-öğretim döneminde 43 413, 2004-2005 eğitim-öğretim
döneminde 21 548 olmak üzere, toplam 64 961 polisimiz kayıt yaptırmıştır. Bu
vesileyle, Polis Teşkilatında, ileriki yıllarda, yükseköğrenim almayan personel
hemen hemen kalmayacaktır.
Yine, Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün hizmetiçi eğitim etkinliklerini gerçekleştirebileceği teknoloji
tabanlı bir eğitim ortamını geliştirmek ve uygulamak amacıyla, yine, Emniyet
Genel Müdürlüğü Uzaktan Eğitim (e-öğrenme) Projesi, 23.2.2005 tarihinde Orta
Doğu Teknik Üniversitesiyle işbirliği yapılarak bir protokole bağlanmıştır.
Proje tamamlandığında, yıllık 3 000 000 dolar tasarruf sağlanacak ve her
görevliye de web ortamında ulaşılabilecektir. Böylece, halkımızın huzuruna daha
nitelikli bir polis imajıyla çıkmayı hedefliyoruz.
İyi yetiştirilmiş personelin,
amaca uygun sevk ve idaresi için tedbirler geliştirmeyi de ihmal etmiyoruz.
Vatandaş odaklı kamu hizmeti anlayışıyla hazırladığımız Toplum Destekli
Polislik Projesi, bu tedbirler paketinin ilk aşamasıdır. Bu bakımdan,
polis-halk ilişkilerini karşılıklı olarak geliştirmek amacıyla, vatandaş
taleplerini öne çıkartan bir yaklaşımla hareket ediyoruz.
Suç ve suçlularla
mücadelede, vatandaşın desteğini alan, halkın polise karşı güven duygusunu
geliştiren hizmet politikaları üretiyoruz. Bu şekilde, suçlulukla daha iyi
mücadele edileceğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bekçi babalarla
sağladığımız, sağlamaya çalıştığımız alan hâkimiyetini, artık, teknolojik
imkânlardan faydalanarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Buna bağlı olarak da,
çeşitli projeler geliştirip uygulamaya koyuyoruz. Bu projelerden birisi ve
önemlisi POLNET diye adlandırdığımız Polis Bilgi Sistemi Projesidir. Bu proje,
polisin görevinin gerekli kıldığı her türden bilgiye en hızlı, kolay ve
güvenilir şekilde ulaşmasını sağlayacak modern bir bilgi sistemi olarak
tanımlanabilir. POLNET, ulusal ve uluslararası tüm bilgi ağları ve bilgi
bankalarına entegre olabileceği düşünülerek tasarlanmış, ülkemizin bilgi
toplumu olmasını sağlayacak önemli projelerden biridir. Emniyet Teşkilatına
bilgi işlem hizmeti verilmesi amacıyla kurulan ve bilgisayar sistemleri ile
bilgi sistemlerinin tamamını kapsayan POLNET, bünyesinde 39 farklı projeyi
barındırmaktadır. Bu projemiz, 2003 yılı e-TR ödülleri yarışması e-devlet
kategorisinde ilk büyük ödüle layık görülmüştür.
Diğer bir önemli projemiz
de MOBESA (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyon Projesi)'dır. Bu proje, Emniyet
Genel Müdürlüğü araçları için tasarlanmış, iletişim altyapısı olarak GPRS
teknolojisini kullanan yazılım ve mobil donanım birimlerinden oluşan coğrafî
bilgi sistemleri ve bilgi yönetim sistemlerinin entegrasyonudur. MOBESA
Projemiz 2001 yılından beri Diyarbakır İlinde kullanılmaktadır. NATO zirvesi
sırasında İstanbul'da bir müddet denendi. İstanbul için bunun hazırlıkları
tamamlandı, bir yıldan beri çalışılıyor. Bu içinde bulunduğumuz nisan ayı
sonunda inşallah İstanbul'da faaliyete geçirilecektir. Diğer büyük illerimizde
de bu projenin çalışmaları yapılmaktadır.
Ayrıca, yine, bu MOBESA
Projemiz de, 2001-2002 yılı interpro bilim ödülleri mobil uygulamalar birincisi
olarak ödül almış bir projedir.
Bir başka projemiz ise,
Trafik Bilgi Sistemi Projesidir.
Tabiî, bir önemli
projemiz, ki, son günlerde güncel olan konuları da ihtiva eden Asayiş
Projemizdir. Bu projeyle -ki, geçtiğimiz ay bu proje uygulamaya başlatıldı-
ülke genelinde işlenen bütün asayiş olaylarının veri bankası oluşturularak suç
haritalarının hazırlanmasını sağlamayı ve bu bilgileri kullanarak polisimizin
önleme hizmetlerindeki başarı oranını yükseltmeyi amaçlamaktayız.
Yine, Asayiş Projesinin
veritabanını kullanarak, Suç Analiz Merkezi Projesi vasıtasıyla da dijital
haritalar kullanılarak, ülke genelinde meydana gelen olayların sayısal
haritaları, suç haritaları, suç analizi ve suç-suçlu profilleri de
oluşturulacaktır.
Böylelikle, hangi suçlar,
hangi zamanlarda ve kimler tarafından işlenmektedir bilgisine bilimsel olarak
da sahip olunacaktır.
İllerimizde oluşturulacak
suç analiz merkezleriyle, araç takibi ve yönlendirilmesi, sorgulama yapılması,
araçlardan bilgisayar yardımıyla telsiz üzerinden bilgi bankasına ulaşılarak
olay yerinde sorgulama yapılmasına da imkân sağlanacaktır.
Yine, AFIS olarak
adlandırdığımız Otomatik Parmak İzi Teşhis Sistemi Projesi de uzun zamandan
beri teşkilatımızda kullanılmaktadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım,
bilindiği gibi, Hükümetimizin üzerinde ısrarla durduğu ve gerçekleştirdiği
reformların en önemlilerinden birisi, değişmez gibi gözüken Türk Ceza Kanunu ve
Ceza Muhakemesi Kanunu Yüce Heyetinizin büyük bir desteğiyle yeniden düzenlendi
ve yürürlüğe girecek.
Elbette ki, sadece
kanunları çıkarmak yetmiyor; bu çıkan kanunları uygulayıcı personele iyi bir
şekilde de anlatmak gerekiyor. İşte, bununla ilgili olarak, Adalet Akademisi
öğretim görevlilerinden de istifade etmek suretiyle, amir sınıfımız da dahil
olmak üzere, polislerimiz için eğitim kursları düzenledik. Şimdiye kadar
düzenlenen, TCK ve CMK ile ilgili kurslarda eğitilen emniyet mensubumuzun
sayısı 40 000'i geçmiştir; ancak, yine, Adalet Bakanlığımız Eğitim Daire
Başkanlığı hâkim ve savcılarımızın katkılarıyla önümüzdeki dönemde de bu
kursları devam ettireceğiz.
İnsan hakları konusuna da
Hükümet olarak çok önem veriyoruz. Daha işin başında, hükümet programımızı
açıklar açıklamaz "işkenceye sıfır tolerans" sloganıyla bakışımızı
açıkça ortaya koyduk. Bu denli iddialı bir yaklaşımı ortaya koymak, elbette ki,
Hükümetimizin güvenci, sağduyu sahibi ve iyi eğitilmiş polis gücünün varlığı ve
güvenlik güçlerimizin varlığı olmuştur. Avrupa Birliği karar otoriteleri de
dahil olmak üzere, önyargılı olmayan herkes, bu konuda bizi takdir ediyor ve
Türkiye'de, kesinlikle sistematik işkencenin olmadığını kabul ediyorlar.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tüm bunlarla birlikte, polisimizin maddî ve manevî
moralini yüksek tutmaya çalışıyoruz. Göreve gelir gelmez, Bakanlık görevine
başlar başlamaz verdiğim ilk talimat -ki, biraz önce değerli arkadaşım da
belirttiler- bütün valilerimize gönderdiğim, emniyet müdürlerimize gönderdiğim
genelgeyle, polisimizin çalışma süresinin haftada 40 saati aşmaması için tedbir
almalarını istedim. Yine, polis mesleğinin tabiatından kaynaklanan stres
ortamını dağıtmak üzere, polislerimiz ve aileleri için, spor, sanat ve diğer
sosyal aktiviteler için, uygun zaman ve zemin oluşturulmasını istedik. Gelişmiş
Batı ülkelerindeki güvenlik birimlerinin kişi başına düşen oranına ulaşmak
için, yasal mevzuat değişiklikleri de dahil, büyük bir gayret içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; polis mesleğinin bazı sorunlarının yasal altyapıyla
düzeltilebileceğini biliyoruz. Hükümetimiz, polisimizin, modern araç ve gereç
durumu, bilişim teknolojilerinden yararlanması, özlük haklarının
iyileştirilmesi ve emeklilik başta olmak üzere, diğer tüm alanlardaki eksiklik
ve sorunlarının çözümü konusunda, yasal mevzuat değişiklikleri de dahil, büyük
bir gayret ve heyecanla çalışmaktadır. İnşallah, bunları, yakın bir zamanda da
gerçekleştireceğiz. Ayrıca, çarşı ve mahalle bekçilerimizin durumlarıyla ilgili
çalışmalarımız da devam etmektedir.
Bakınız, polisimiz için,
emniyet mensuplarımız için, çok büyük bir projeyi daha hayata geçirdik.
Bununla, kira öder gibi düşük taksitler ödeyerek, ödeme planı uzun vadeye
dayalı olarak, polisimizin mutlaka evsahibi olmasını istiyoruz ve bununla
ilgili olarak da, Emniyet Genel Müdürlüğümüz ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
arasında -birlikte yürüttüğümüz çalışmaların ilki- 8.6.2004 tarihinde bu
protokol imzalandı. 768 konuttan oluşan bu ilk etap inşaatlara başlandı ve
inşallah, Temmuz 2005'te bu konutları polislerimize teslim edeceğiz.
Yine, ikinci etapta -ki,
geçen hafta bunun protokolünü de imzaladık- TOKİ'yle yapılan görüşmelerde,
Ankara-Eryaman'da tekrar 360, Bursa- Nilüfer'de 240 adet olmak üzere, toplam
600 adet konutun yapımıyla ilgili olarak da protokol imzalandı. Bu konutlardan
Ankara-Eryaman'da olanlar 31 Ekim 2005, Bursa-Nilüfer'de olanlar 31 Aralık 2005
tarihinde teslim edilecektir.
Tabiî, bu çalışmalar
bununla bitmiyor, devam ediyor. İleriki günlerde de Toplu Konut İdaresiyle,
yine, işbirliği halinde, Ankara-Eskişehir Yolunda, İstanbul-Halkalı ve
İzmir'de, ihtiyacı olan emniyet mensuplarımızı aynı yolla konut sahibi
yapabilmek için, yine, Toplu Konut İdaresi ile Polis Bakım ve Yardım Sandığının
imzalayacağı protokollerle, inşallah, bütün polislerimizi, bütün emniyet mensuplarımızı
evsahibi, konutsahibi yapmanın gayreti içerisindeyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Emniyet Teşkilatımız,ülkemizin güzide bir kurumudur. Sahip
olduğu birikimiyle, pek çok ülkeden meslektaşlarına eğitim verecek seviyeye
gelmiş, kendisine gıptayla bakılan güzel bir yuvadır. Teşkilatın bugünkü
başarısını yakalaması için emeğini esirgemeyen herkese ve bütün mensuplarımıza,
huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle, özellikle
temel gayemiz olan vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması ve ülkemizde emniyet
ve asayişin sağlanması uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan
rahmet diliyorum; gazilerimize, tekrar, geçmiş olsun diyorum. Elbette ki, biz,
şehit mensuplarımıza sadece rahmet dilemekle kalmıyoruz; şehitlerimizin eş,
çocuk ve ailelerine de devletimizin her türlü yardımını sunmaya çalışıyoruz.
Şehitlerimizin eşleri, çocukları ve aileleri, bize onların kutsal emanetidir;
onlarla ilgili her türlü çalışmayı yapmak, imkânları kullanmak boynumuzun
borcudur.
Emniyet Teşkilatımızın ve
tüm vatandaşlarımızın Polis Haftasını tekrar tebrik ediyorum, başarılı
çalışmalarının devamını temenni ediyorum, bütün Emniyet Teşkilatı
mensuplarımızın gözlerinden öpüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Kâtip Üyenin sunuşları
oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
(10/128) esas numaralı
Meclis Araştırması Komisyonundan bir istifa önergesi vardır; okutuyorum:
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe’nin (10/128) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi
(4/279)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
(10/128) esas numaralı
geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının
araştırılmasıyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğinin yapılmasını arz
ederim.
Mehmet Yüksektepe
Denizli
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Meclis araştırması
açılmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:
D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve
Meclıs Araştirmasi Önergelerı
1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 31 milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği
tesislerinin denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine
olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Kültür balığı
yetiştiriciliği ile off-shore orkinos ve benzeri tesislerin, kurulduğu çevrede
denizin ekolojik dengesini bozduğu ve yoğun kirlilik yarattığına ilişkin
tartışmalar yıllardan beri devam etmektedir.
Kültür balıkçılığının
yapıldığı Avrupa ülkelerinde, besi balığı üretme çiftlikleri ile orkinos
tesislerinin açık denizlerde konuşlanmalarına izin verilirken, ülkemizde, tam
tersi, kıyıya çok yakında, koylarda ve yerleşim alanlarında kurulmaktadır.
Üstelik, ciddî şekilde görüntü ve çevre kirliliği yaratan bu çiftliklerin yoğun
olarak kurulduğu bölgelerin, arkeolojik ve doğal SİT alanları olması ve bu
alanlarda balık çiftliği kurulmasına onay verilmesi, tarihe ve doğaya olan
ilgisizliğin göstergesidir. Kaldı ki, yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan
Ege ve Akdeniz kıyıları ve koylarını âdeta istila eden balık çiftlikleri,
yarattıkları görüntü ve deniz kirliliğiyle, iç ve dış turizmi de olumsuz
etkilemektedir.
Su ürünleri
yetiştiriciliği tesislerine, ön izin ve proje onayı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
tarafından verilmektedir. Ancak, projeler, yöre halkının mutabakatı ve ÇED
raporları alınmadan onaylanmaktadır. Nitekim, bu tesislerin yoğun olduğu
yerlerde, yöre halkı ve çevre koruma dernekleri, sık sık protesto eylemleri
yapmaktadır. Plansızlık ve denetimsizlikten, sektörde bir başıboşluk
yaşanmaktadır.
Sunulan nedenlerle, ciddî
bir çevre sorunu haline gelen besi balığı üretme çiftlikleri ile orkinos ve
benzeri tesislerin deniz dibi ve yüzeyinde yarattığı kirlenme ve görüntü
kirliliği ile bu durumun iç ve dış turizme olan olumsuz etkilerinin tespiti
için Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104
üncü maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.
1- Ahmet Ersin (İzmir)
2- Necati Uzdil (Osmaniye)
3- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
4- Orhan Eraslan (Niğde)
5- Mehmet Işık (Giresun)
6- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
7- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
8- Türkân Miçooğulları (İzmir)
9- Erdal Karademir (İzmir)
10- Mustafa Özyürek (Mersin)
11- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
12- Erol Tınastepe (Erzincan)
13- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
14- İzzet Çetin (Kocaeli)
15- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
16- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
17- Fahrettin Üstün (Muğla)
18- Gürol Ergin (Muğla)
19- Mehmet Boztaş (Aydın)
20- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
21- Nadir Saraç (Zonguldak)
22- Kemal Demirel (Bursa)
23- Nurettin Sözen (Sivas)
24- Hakkı Ülkü (İzmir)
25- Muharrem Kılıç (Malatya)
26- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
27- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
28- İnal Batu (Hatay)
29- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
30- Ali Arslan (Muğla)
31- Hasan Güyüldar (Tunceli)
32- Bülent Baratalı (İzmir)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin,
suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak nedenlerinin tespiti ve
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/274)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde gitgide büyüyen
bir asayiş sorunu yaşanmaktadır. Başta İstanbul olmak üzere, son yıllarda büyük
göç almış illerin hemen tümünde aynı sorunun yaşandığını gözlemlemekteyiz.
Artan suç olaylarında
polisiye tedbirler yetmemekte, suç olaylarındaki artmaya karşın suçluların
yakalanma oranları düşmektedir. Resmî istatistikler bu durumu ortaya koyarken,
özellikle mala karşı işlenen suçların önemli bir kısmı "nasıl olsa
yakalanmıyor, bir sonuç alınmıyor" anlayışıyla mağdurlar tarafından
emniyete bile intikal ettirilmemektedir. Bu da suçlardaki artışın
istatistiklerdekinden çok daha büyük oranlarda olduğu gerçeğini doğuruyor.
Ülkede suç patlaması yaşanırken,
özellikle mala karşı işlenen suçlarda sıklıkla yaralanma ve ölüm olaylarının da
arttığı görülmektedir. Her gün yazılı ve görsel medyada bu tür olayları korku,
üzüntü ve dehşet içinde izliyoruz.
İşsizliğin önemli bir
sorun olduğu ülkemizde özel güvenlik elemanı yetiştiren şirketler
güvenlikçiliğin "tek iş güvencesi olan meslek" olarak reklamını
yapıyor.
Vatandaşlarımız can ve
mal güvenliklerinin giderek azalması ile derin bir endişe, huzursuzluk duymakta
ve bu sorunun çözümü için devletten, hükümetten, Meclisinden acil önlemler
beklemektedir.
Vatandaş tarafından
asayiş sorunu en büyük problem olarak görülmekte, asayiş sorunlarındaki
patlama, can ve mal güvenliğinin kalmaması halkın birincil gündem maddesini
oluşturmaktadır.
Devletin varlık nedeninin
ve öncelikli görevinin vatandaşlarının can ve mal güvenliklerini korumak
gerçeğinden hareketle can ve mal güvenliğine yönelen gerek organize nitelikte
ve gerekse bireysel nitelikteki suçları önlemenin, yok etmenin ne kadar önemli
olduğu ortadadır.
Günümüzde çağdaş dünyada,
devlet idaresinin, kamu idaresinin, hükümet faaliyetlerinin ve hatta siyasî
rejimlerin başarılı olup olmadığını ölçmede kullanılan kriterlerin en başında,
o toplumdaki suç ve suçluluk oranları gelir. Eğer bir toplumda suç oranları
yüksekse ve bu oran aşağıya çekilemiyorsa, o toplumun iyi idare edildiğini ve
toplumun sağlıklı bir yapıya sahip olduğunu iddia edebilmek mümkün değildir.
Yüksek suç ve suçluluk
oranları toplumda devletin sorgulanmasına yol açmakta, devlete olan güven duygusunu
yok etmekte ve böylece hem devleti hem de toplumu dejenere etmektedir. Bu
anlamda devlet her şeyden önce huzur ve güven ortamının sağlanmasından
sorumludur.
Bu gerekçelerle günümüzde
halkın öncelikli sorunu haline gelen, başta mala karşı işlenen suçlar olmak
üzere, suç ve suçluluk oranlardaki artışların araştırılarak, nedenlerinin
tespiti ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.
1- Canan Arıtman (İzmir)
2- Mustafa Özyürek (Mersin)
3- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
4- Erol Tınastepe (Erzincan)
5- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
6- Osman Özcan (Antalya)
7- Feridun Fikret Baloğlu (Antalya)
8- İzzet Çetin (Kocaeli)
9- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
10- Orhan Eraslan (Niğde)
11- Mehmet Boztaş (Aydın)
12- Mehmet Mesut
Özakcan (Aydın)
13- Kemal Demirel (Bursa)
14- Nurettin Sözen (Sivas)
15- Hakkı Ülkü (İzmir)
16- Muharrem Kılıç (Malatya)
17- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
18- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
19- İnal Batu (Hatay)
20- Ali Arslan (Muğla)
21- Hasan Güyüldar (Tunceli)
22- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
23- Türkân Miçoğulları (İzmir)
24- Bülent Baratalı (İzmir)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V.- SEÇİMLER
A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM
1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda
açık bulunan üyeliğe seçim
BAŞKAN - Geleneksel Türk
el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak el
sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/128) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak aday
gösterilmiştir.
Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına
geçiyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim
Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - 1 inci sırada
yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz
gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.
2.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet olmadığı için, erteliyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Nükleer lobisi faaliyette, nükleer lobisi!..
BAŞKAN - Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine
başlıyoruz.
3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 851 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahit Çekmez,
AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Hasan Anğı. Şahsı adına söz isteyenler;
Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan.
Şimdi, tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili
Sayın Vahit Çekmez; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 20
dakikadır.
CHP GRUBU ADINA VAHİT
ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 851
sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hakkında
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının e-esnaf ve sanatkâr veritabanı kayıtlarına göre
3 443 255 aktif üye sayısıyla toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturan esnaf
ve sanatkârlarımız -ki, güncelleme işlemleri tamamlandığında bu rakamın daha da
artacağını düşünüyorum- ülke çapında istihdamı azımsanmayacak bir katkı
sağlayan, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının
iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin kurulmasında önemli bir
unsurdur.
Yukarıda aktif üye sayısı
vererek açıkladığım rakam, yanlarında ve meslek kuruluşlarında çalıştırılanlar ile
aile fertlerini de gözönüne aldığımızda 20 000 000 ile 25 000 000'u
bulmaktadır; yani, toplam nüfusumuzun yüzde 30'unu bu kesim oluşturmaktadır. Bu
kesim, devletinden iş istemeyen, özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke
çapında kendi yarattığı istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye
katkıları yönüyle de devlete önemli katkı sağlamaktadır.
Esnaf ve sanatkârlar,
sadece ekonomik ve ticarî bir fonksiyona sahip olmakla birlikte, tarihî bir
misyona da sahiptirler. Tarih boyunca her toplumda, özellikle de sosyal ve
ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge
ve istikrar unsuru olmuş; bunu da yakın geçmişimizde defalarca kanıtlamıştır.
Bu özelliğiyle toplumun diğer kesimlerine de örnek olmaktadır. Bu nedenle, esnaf
ve sanatkârların sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz
önem ve etkinlikleri nedeniyle, daha verimli çalışabilmeleri ve gelişmeleri
için hükümet politikalarıyla gerekli destekler verilmelidir. Söz konusu
destekler kredi şeklinde veriliyor diyebilirsiniz. Esnaf ve sanatkârın büyük
çoğunluğu krediyi alırken işini geliştirmek için değil, o anki zor durumundan
kurtulmak amacıyla almaktadır. Söz konusu kredileri geri ödemek dahi onlar için
bir kapanma sebebi olmaktadır. Zaten, bu kredi miktarları da yeterli değildir.
Gelişmiş ülkelere baktığımızda, işletmelere verilen toplam kredinin Japonya'da
yüzde 50'si, Fransa'da yüzde 48'i, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 43'ü
küçük işletmelere kullandırılırken, Türkiye'de bu oran ise yüzde 4 civarındadır.
2002 yılında açılan işyerleri 122 393, kapanan 117 600; yüzde olarak
baktığımızda, yüzde 96'sı kapanmıştır. 2003 yılında açılan 141 291, kapanan 104
400; yüzde olarak, yüzde 74'ü kapanmıştır. 2004 yılında ise açılan 146 095,
kapanan 92 700; yüzde olarak, yüzde 63'ü kapanmıştır.
Bu rakamları neden
verdiğime gelince; devlet yatırım yapmıyor veya yapamıyor; sebeplerini
biliyoruz. Hükümet, vergi politikası gereği, vergi gelirini artırma yolunda,
yine esnaf ve sanatkârı kuşatmış durumda. İşsizlik almış başını gidiyor. Biraz
olsun sermayeye sahip olan kişiler, esnaf ve sanatkârlığı umut kapısı olarak
görüyor. Devletime yük olmadan geçimimi temin ederim düşüncesiyle, 5 000
nüfuslu bir ilçede 200 berber, 20 fırın, 250 kahvehane açılıyor; açılıyor açılmasına;
ama, çalıştırın bakalım! Bu insanlar ne kazanacak ve neyin vergisini verecek?!
Ekmeğini kazanma gayreti içinde azmini ve emeğini ortaya koyan bu insanlar,
Bağ-Kura borçlu oldukları için tedavi olamıyor, işyeri sahibi oldukları için
yeşilkart alamıyor.
Ahilikte işyeri açılması
arz-talep doğrultusunda olurdu; isteyen istediği yerde, istediği işletmeyi
kuramıyordu. Günümüzde gelişmiş ülkeler de bu sistemi dikkate alıyor. Bizlerin
bu konuda eksiği ise çok fazla. Plansız kurulan küçük işletmeler, maalesef,
belli bir süre sonra kapanmak zorunda kalıyor. Burada herkese bir sorumluluk
düşüyor. Bu sorumluluk, esnafın belli bir plan çerçevesinde faaliyette
bulunmasını sağlamaktır.
Esnafın içinde olan ve
onların sıkıntılarını bilen birisi olarak söylüyorum, gidin dolaşın esnafı,
çoğunluğundan şu cevapları alacaksınız: İşlerinin geçen senelere göre
azaldığını, ekonomik gelişmelere göre canlanacağını düşündükleri satışlarının
beklentilerin çok altında seyrettiğini, vergilerini ödeyemediklerini, Bağ-Kur
primlerini ödeyemediklerini duyacaksınız. Büyüme hızıyla rekor kırıyor
dediğiniz ekonomi nerede?! Neden esnaf bu büyümeden hiç etkilenmedi?!
Değerli arkadaşlarım, hiç
bölgenizdeki esnafı ziyaret ediyor musunuz?
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ)
(Adana) - Evet...
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
Gittiğinizde gözlerindeki umut ışığını görebiliyor musunuz? Eminim ki,
gittiğiniz esnafa, sabretmesi gerektiğini, onların beklentilerinin yakında
gerçekleşeceğini söylüyorsunuzdur. Hem kendinizi hem de sizden bir ümit
bekleyen o insanlardan artık gerçekleri saklamayın, ekonominin iyiye
gideceğini, işlerin düzeleceğini söylemekten vazgeçin. Ekonomi iyiye de gitse,
gördük ki, esnafın durumunda bir değişiklik olmuyor. Ülkemizde bakkaldan kimler
alışveriş eder; dargelirli işçi, memur, emekli. Onlar da, artık, veresiye
defterlerini kapatamadıkları için bakkala selam vermez oldu, hepsi daha kötü
bir şekilde kredi kartı batağına saplanmış durumda.
Değerli milletvekilleri,
son zamanlarda, birçok kuruluşumuz, şu veya bu sebeplerle özelleştiriliyor. Bu
özelleştirilmelerde, ülkemizin kaynaklarıyla, hepimizin vergileriyle kurulan
birçok tesis yok pahasına satılıyor ve yine görüyoruz ki, bu kuruluşumuza
yabancılar talip oluyor. Soruyorum sizlere, tamamen millî kaynaklarımızla
kurulan ve yıllardır ülke ekonomisine katkıda bulunan ve halen ekonominin
katalizörü görevini üstlenen bir TÜPRAŞ'ı, Petkim'i, Ereğli Demir-Çeliği,
Tekeli veya havayolunu, et kombinasını, süt fabrikasını neden yabancılar almak
istiyor?
Endüstri Bölgeleri
Kanununda yapılan değişiklikle bölgesel ve sektörel teşvikler etkinleştirilmiş,
doğrudan yabancı sermayenin önü açılmıştır. Burada yanlış anlaşılmasın, ben
yabancı sermayenin karşısında da değilim. Gelsinler, yatırım yapmak
istiyorlarsa yasalarımız mevcut, yenilerini kursunlar; ama, durum öyle değil.
Görüldüğü gibi, bizler, yabancı sermayeyi çekelim derken, ulusal varlıklarımız,
şirketlerimiz, sanayi tesislerimiz el değiştiriyor. Farkında değiliz ya da
farkındayız; fakat, siyasî hesaplar uğruna ses çıkaramıyoruz.
Peki, bu yabancı
şirketlerin önlenemez büyümeleri karşısında sektörde kendi yağıyla kavrulmaya
çalışan esnaf ve sanatkârlar ne yapacak, onların karşısında nasıl dimdik ayakta
duracak; tabiî, duramayacak, dükkânını, tamirhanesini, imalathanesini kapatmak
zorunda kalacak. Sonuç; işsizler ordusuna yeni neferler ve sosyal patlama.
Değerli arkadaşlarım, son
yıllarda şehir merkezlerinde boy gösteren hiper ve grossmarketler bile
onbinlerce küçük esnaf ve sanatkârın yok olmasına neden olmamış mıdır. Binlerce
bakkal, kasap, manav, terzi ve daha niceleri işyerlerini kapatmak zorunda
kalmamış mıdır. Ekonomik hayatın can damarını oluşturan esnaf ve
sanatkârlarımızın ekonomik hayatlarını bitirme yolunda katalizör rolü oynayan
hipermarketler, sadece ekonominin dinamizmini ortadan kaldırmayıp, toplumu
sosyal açıdan da çıkmaza sokmaktadır. Onları belli bir şekle sokmak, kurallar
içinde kalmalarını sağlamakla yükümlü kimi kurum ve kuruluşlar ile yerel
yönetimler, hatta devlet, tersine, bu girişimleri teşvik belgesiyle
özendirmektedir. Esnaf ve sanatkârların büyük mağazaların haksız rekabetinden
korunmasına yönelik hazırlandığı bizzat Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız
tarafından geçen yılki bütçe görüşmelerinde de ifade edilen hipermarketler ve
grossmarketlerle ilgili yasa tasarısı henüz ortada yok. Şayet, Sayın Bakanımın
dediği gibi tasarı hazırsa, neyi bekliyorsunuz; sevk edin Meclise, hep birlikte
görüşelim.
Bu tasarıyla, esnafın
haksız rekabeti önlenecek, ödemelere belli bir disiplin getirilecek, en
önemlisi de belirli büyüklükteki mağazaların, şehircilik açısından, trafik
açısından yoğunluk arz eden bölgelerde, esnafın yoğun olarak bulunduğu yerlerde
kurulmaması konusunda önlemler getirilecektir. Sayın Bakanım, bu yasa
tasarısının hazırlıkları sırasında, Almanya, Fransa, Amerika, hatta Polonya ve
Macaristan'da da durumu incelediklerini, Türkiye'de 50'ye yakın vali, belediye
başkanı, esnaf kuruluşlarıyla toplantılar yaptıklarını, bu hiper ve grossmarket
sahipleriyle de görüşülerek herkesin uzlaştığı bir tasarı hazırladıklarını
söylemişti. Tam iki yıl geçti; ne olacağı belli değil.
Bu yasa tasarısının
gündeme gelmemesi dolayısıyla, kasaptan manava, mobilyacıdan oyuncakçıya kadar
birçok sektör olumsuz etkilenmekte ve birer birer dükkânlar kapatılmaktadır.
Büyük marketler, birkaç ürünü ucuza satmakta ve bu açığı diğer ürünlerden
karşılamaktadır. Hatta, malı alırken dahi, çok büyük miktarlarda alım
yaptığından, küçük esnaftan daha ucuza mal etmektedir. Küçük esnafın, maalesef,
bu şansı yoktur. Bazı büyük marketler, gıda ürünlerinde bile oniki aya varan
taksitlendirmeler yapıyor. Bu, tek dayanağı borç defteri olan bakkallara
vurulan son darbedir. Bu yıl işyerini kapatan esnafın sayısı geçtiğimiz yıllara
göre azalmasına karşın, önlenememektedir. Kapanan kepenkler, işsizler ordumuzun
sayısını her geçen gün artırmaktadır. Bu yasa tasarının ne zaman Meclisimizin
gündemine alınacağını Sayın Bakanımıza sormak istiyorum ve biliyorum ki, bana
net bir cevap veremeyecek. Bu tür büyük marketler tüm şehirlerimizde
yaygınlaştıktan sonra, yasa tasarısı belki gündeme gelir; fakat, iş işten
geçmiş olmaz mı sevgili arkadaşlar?!
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak,
dayanağını Anayasadan alan esnaf ve sanatkârlar oda, birlik, federasyon ve
konfederasyonunu verimli çalışacak bir yönetim yapısına kavuşturacak, ayrıca
demokratik bir katılım ortamı sağlayacak olan kanun tasarısının genel
gerekçesinde yer alan birkaç maddeye değineceğim.
Tasarının genel
gerekçesine baktığımızda "esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve
yanlarında çalıştırdıkları çırak, kalfa ve ustaların meslekî eğitimleri ile
ahilik prensiplerine yönelik kanunların yarım asrı aşan tatbikatı ve esnaf ve
sanatkâr kesiminin bizzat başvuruları, esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarının yöneticilerinden ve yanlarında çalıştırdıklarından gelen şikâyet
ve talepler ile bu kuruluşlarda bakanlık denetim elemanlarının yaptıkları
denetim sonucu, yürürlükteki mevzuatın; esnaf ve sanatkârların meslekî ve
teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek
disiplin ve ahlakını korumak ile birlikte sağlıklı bir şekilde örgütlenmelerini
sağlamak amaçlarını gerçekleştiremediği görülmüş, bu amaçları gerçekleştirmek
üzere, bütün bunları bünyesinde bulunduran, elektronik ortamda her türlü bilgiye
ulaşılabilen şeffaf bir yönetim için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına gerek
duyulmuştur" denilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
tasarıyla, esnaf ve sanatkârların çalışma koşulları ve geleneksel iş ilişkileri
altüst edilmiş durumdadır. Tasarının bazı maddelerinin bu şekliyle yasalaşması
halinde, esnaf ve sanatkârlarımızın geleneksel yapısı ve iş düzeni bozulacak;
dolayısıyla, bahsedilen hedeflere ulaşılamayacaktır.
Yine bu kanun
tasarısıyla, esnaf ve sanatkârların birbirleri ve kuruluşları arasında mevcut
olan huzursuzlukların giderilmesi, esnaf ve sanatkârlar hakkında gerçek
bilgilere ulaşılması ve bunların ülke düzeyindeki dağılımı ve sayıların doğru
olarak tespit edilmesi, esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının maddî bakımdan
güçlendirilmesi gibi amaçlardan bahsedilmektedir. Şüphesiz, tamamına
katılıyorum; ama, sevgili arkadaşlar, tüm bunların başarılabilmesi için her
şeyden önce, esnaf ve sanatkâr olmalıdır. Olmayan bir şeyin kanununu yapsak ne
olur yapmasak ne olur?! Bizler de, bu kanun tasarısının amaçlarında belirtilen,
yukarıda bahsettiğim, esnaf ve sanatkâr hakkında gerçek bilgilere ulaşmış
olacağız; ancak, bir farkla, kapanma nedenleri olarak değil, sadece kapanan
sayı olarak. Bu tasarı, yasalaştıktan sonra, gerçekten de elektronik ortamda
bize birçok istatistikî bilgiyi verecek; ancak, kapanış sebeplerini vermesi
açısından ışık tutamayacaktır.
Ayrıca, 200 kurucu üyeyle
kurulmakta olan odaları malî ve idarî yönden daha da güçlü kılmak amaçlanmış ve
bu sayı 500'e çıkarılmıştır. Büyük işletmelerle rekabet edemedikleri için birer
birer kapanacak olan esnaf ve sanatkârların kayıt olacakları meslek kuruluşları
da üye bulamadıkları gibi, maddî olarak da güçlenemeyecektir.
Değerli dostlarım,
Ahilikte bir felsefe vardır: "Sen yaşa, halkı yaşat, vatanı yaşat, devleti
yaşat." Ben de diyorum ki: Esnaf ve sanatkârı yaşat; yaşat ki, toplum
barış ve huzur içinde yaşasın, bu tasarı da uygulama alanı bulsun.
Değerli milletvekilleri,
Anayasamızın 173 üncü maddesi "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici
tedbirleri alır" demektedir; ama, görülen o ki, devlet tedbir alıyor da,
bu aldığı tedbirleri küçük esnafı daha da küçültmek için alıyor.
Esnaf ve sanatkârlarımız,
hükümetten, üretimi teşvik edecek ve adaletsiz vergi uygulamalarını düzeltecek
politikaları uygulamaya sokması hususunda bir beklenti içindedir. Bugün,
dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi, kendi kurulu sanayilerini korumakta ve
geliştirmek için gayret sarf etmektedir. Ayrıca, çeşitli adlar altında, onların
gelişmesini ve dünya rekabetinde üstünlük sağlamasını desteklemektedir.
Toplumsal barışın, gelir dağılımındaki hakça paylaşımın ve gelişmişliğin yegâne
aracı üretimdir. Bundan dolayıdır ki, yerli üretimin tüm topluma mal edilmesi,
üreten ve ürettiğini rahatça satmak isteyen esnaf ve sanatkârımızın da bu yönde
desteklenmesi gerekir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çekmez, 1
dakika eksüre veriyorum, konuşmanızı tamamlayabilirsiniz.
Buyurun.
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, üretim olmayan bir ülkede istihdam yoktur, gelir yoktur,
sosyal adalet ve huzur da yoktur. Özellikle piyasalardaki iyimserlik havası,
başta esnaf ve sanatkârımızı umutlandırmış; fakat, halen çok geniş bir kitleyi
kapsayan esnaf ve sanatkârımızın günlük yaşamlarına somut olarak yansıyan
hiçbir şey olmaması, yerini tedirginliğe bırakmıştır.
Son dönemlerde çeşitli
platformlarda, Türk vergi sistemi yeniden yapılandırılarak, vergi gelirinin
artırılmasının zorunlu olduğu sık sık gündeme getirilmektedir. Böyle bir
yeniden yapılanmada geçmişte yapılan çalışmalar da dikkate alınarak, ilgili
kesimlerin işbirliği sağlanmalı, yapılan yasal düzenlemenin uygulanabilirliği,
sürdürülebilirliği ve getirileri, bizzat bu uygulamanın muhatabı olacak olan
kesimin temsilcileriyle ve her yönüyle tartışılmalıdır.
Sonuç olarak, sınırlı
sermayesiyle, günün büyük bir bölümünü çalışarak üreten, üreterek geçiren ve
vergisini veren esnaf ve sanatkârımız, yıllarca ihmal edilmenin sonucu olarak,
birçok problemle karşı karşıya bırakılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
Son cümlelerimi söylüyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Çekmez,
buyurun.
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
Geçmişte alınan ekonomik kararların faturası da bu kesime çıkarılmıştır. Artık,
esnaf ve sanatkârlar, problemlerine çözüm beklemektedir. Şayet, bu sorunları
çözümlenmediği takdirde, çok büyük sıkıntılar bizi beklemektedir.
Değerli arkadaşlarım,
Türk esnaf ve sanatkârı, sizleri, Yüce Meclisi yanında istiyor ve
desteklerinizi istiyor.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çekmez.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Anğı, süreniz 20
dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmesine
başladığımız 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu
Tasarısının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esnaf ve sanatkâr ile
küçük işletmeler, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının
iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin korunmasında ekonomik ve sosyal
hayatın önemli unsurlarından biridir. Esnaf ve sanatkârlar, özellikle işletme
sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve
gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durduğumuz önemli bir kesimdir.
Bugün, ülkemizde esnaf ve
sanatkârlar, çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu
olan ve genellikle 1 ilâ 9 arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan bir ortaklık
yapısı içerisinde bulunmayan, ancak, yakınlarıyla adi şirket türünde ortaklık
kurmuş olan bir işletme yapısı içerisinde görülmektedir.
Bakanlık e-esnaf ve
sanatkâr veritabanı kayıtlarına göre, 3 456 050 aktif, 2 328 784 pasif olmak
üzere, toplam 5 784 834 esnaf ve sanatkâr bulunmaktadır. Yanlarındaki
çalışanları ve sicile kayıtlı olmadan faaliyet gösterenleri de
değerlendirdiğimiz zaman bu sayı hayli yükselmektedir. Bu kesimin aile fertleri
de gözönüne alındığı zaman, ülke nüfusumuzun önemli bir kısmını kapsamaktadır.
Büyük bir kısmını esnaf
ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak da nitelendirilen küçük ve
orta boy işletmeler, ülkedeki toplam işletmelerin yüzde 98'ini, istihdamın
yüzde 45'ini, üretimin yüzde 37'sini ve yatırımın da yüzde 26'sını,
katmadeğerin ise yüzde 30'unu gerçekleştirmektedir.
Tarih boyunca her
toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin
yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca
kanıtlayan esnaf ve sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında,
hızla değişen, bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen
esnek bir yapıya da sahiptirler.
Esnaf ve sanatkârların
finans problemlerine makro düzeyde çözümler aranmakta ve bu kesimin kullandığı
kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönündeki çalışmalar
da hükümetimiz tarafından sürdürülmektedir. Bu çalışmalar çerçevesinde, esnaf
ve sanatkâr kesiminin desteklenmesiyle ilgili kredilere uygulanacak faiz oranı,
2003 yılında yüzde 30, 2004 yılında yüzde 25, 5.1.2005 tarihinden itibaren ise
yüzde 18'e indirilmiştir. 2,5 milyar lira olan esnaf ve sanatkâr kredi limiti ise,
1.1.2003'te 5 milyara, 30.1.2003'te 15 milyara çıkarılmış, şimdi de 2005
yılında kredi limitinin 25 milyara çıkarma çalışmaları devam etmektedir. Esnaf
ve sanatkâr kredi ve kefalet kooperatiflerinin ortaklarından kestikleri yüzde
10'luk bloke oranı ise, 31.12.2002 tarihinde yüzde 5 iken, 1.10.2004'te yüzde
3'e düşürülmüştür. Esnaf, kefalet kooperatiflerinin takip oranı da yüzde 60'tan
yüzde 100'e çıkarılmıştır ve 31.12.2004 itibariyle, 208 585 esnaf ve sanatkâra
toplam 1,2 katrilyon civarında kredi verilmiştir.
Ayrıca, kredi talebinde
bulunan esnaf ve sanatkârlardan Bağ-Kur prim borcu bulunmadığını gösterir belge
istenmesi uygulamasına da son verilmiştir.
Ekonomik krizler
nedeniyle çeki yazılan, senedi protesto olan esnaf ve sanatkârlarımızın sicil
affı olarak bilinen düzenlemeyle Merkez Bankası kayıtları silinmiş, bankacılık
faaliyetlerinden faydalanmalarında karşılaştıkları zorluklar da böylece
aşılmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine, uzun vadeli çalışmalarımızdan birisi de, 1964 tarihinde
yürürlüğe giren ve artık, esnaf ve sanatkârların ihtiyaçlarına cevap veremeyen
507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun günün şartlarına uygun olarak esnaf
ve sanatkârlar ile esnaf ve sanatkârların kurduğu meslek teşekküllerinin Avrupa
Birliği standartlarında yeniden düzenlenmesi çalışmasıdır.
Malumlarınız bulunduğu
üzere, esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve sicillerinin tutulması, ilkönce,
1924 yılında yürürlüğe giren Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunuyla
düzenlenmiştir. Daha sonra, 1943 yılında yürürlüğe giren 4355 sayılı Ticaret ve
Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunuyla, serbest rejimle
idare vesayetinin bir arada yürütüldüğü sistem terk edilmiş ve yerine esnaf
odaları sistemi getirilmiştir.
1949 yılında 5373 sayılı
Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunuyla dernekler sistemine geçilerek,
esnaf ve sanatkârların tanımı yapılmış ve kapsamı belirtilmiştir.
En son, 4 Ağustos 1964
tarihinde yürürlüğe giren 17.7.1964 tarih ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
Kanunuyla, esnaf ve sanatkârların örgütlenmelerine, geçmiş dönemlerde ortaya
çıkan aksama ve yanlış anlaşılmalar da gözönünde tutularak, yeni düzenlemeler
getirilmiştir.
Esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşlarını gerçek kimliğine kavuşturan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar
Kanunu kırk yıllık bir yürürlük sürecindedir. Bu süreç içinde, zaman zaman,
kanun hükmünde kararnamelerle ve değişik sayılı yasalarla da bugüne kadar
birtakım değişikliklerle gelmiş. Genel olarak bakıldığında, 128 madde, 20 ek
madde ve 2 geçici maddeden oluşan, aynı zamanda kanun hazırlama teknik ve
sistematiğine uygun bir şekilde hazırlanmayan ve bir tekrarlar manzumesinden
ibaret olduğu gözlemlenen 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu, zaman içinde
gerek kanun hükmünde kararnamelerle gerekse kanunlarla yapılan değişiklikleri,
yürürlükten kaldırılan veya eklenen maddelerle, esaslı bir yasal düzenlemeye
uygun, duyulan ihtiyacı giderememiş ve aksine, farklı yorumlamalara ve
çelişkilere neden olmuştur.
Ayrıca, esnaf ve
sanatkârların örgütlenmesi ve yanlarında çalıştırdıkları çırak, kalfa ve
ustaların meslekî eğitimleriyle, ahilik prensiplerine yönelik kanunların yarım
asrı aşan tatbikatı ve esnaf ve sanatkâr kesiminin bizatihi başvuruları, esnaf
ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yöneticilerinden ve yanlarında
çalıştırdıklarından gelen şikâyet ve talepleriyle, bu kuruluşlarda bakanlığımız
denetim elemanlarının yaptıkları denetimler sonucu yürürlükteki mevzuatın,
esnaf ve sanatkârların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî
faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek disiplin ve ahlakını korumakla birlikte,
sağlıklı bir şekilde örgütlenmelerini sağlamak amaçlarını gerçekleştiremediği
görülmüştür.
Yukarıda sayılan amaçları
gerçekleştirmek üzere, bütün bunları bünyesinde bulunduran "Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanunu" adı altında, elektronik ortamda her türlü
bilgiye ulaşılan, şeffaf bir yönetim için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına
da ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç, meslek kuruluşlarının yaptıkları esnaf
şûralarında da gündeme getirilmiş, raporlarına da yansımıştır.
Yapılan bu çalışmayla,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak dayanağını Anayasanın 135
inci maddesinden alan ve esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşu olarak ifade
edilen esnaf ve sanatkârlar oda, birlik, federasyon ve konfederasyonuna, hem
daha etkili ve verimli çalışacak bir yönetim yapısının oluşturulması hem de
temel hukuk ilkeleri ve kuralları çerçevesinde demokratik bir katılım ortamı
sağlanması için, sistematik, özlü, kısa, gereksiz tekrarlardan uzak ve
anlaşılır bir biçimde yasal düzenleme yapılması hedeflenmiştir. Kanun
tasarısıyla, esnaf ve sanatkâr sicil işlemlerinin ve esnaf ve sanatkârlar
meslek kuruluşlarının işlemlerinin internet ortamında yerine getirilmesi hüküm
altına alınmıştır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa göre, Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısıyla getirilen yenilikleri sizlere
takdim etmek istiyorum.
Türk Ticaret Kanununda
yapılan "esnaf" ve "tacir" tanımları da gözönünde
bulundurularak, yeni bir esnaf tanımı yapılmıştır. Türkiyemizde milyonlarca
esnaf ve sanatkârımızın olduğunu biraz önce ifade ettik. Esnaf ve sanatkâr
kimdir, üyelik şartları nedir? Önümüze gelen yasa tasarısı, komisyon
görüşmelerine geçildiğinde, değerli Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilimiz
komisyon üyesi arkadaşımızın teklifiyle bir altkomisyon kurulması talep
edilmişti. Bu çerçevede, 5 kişilik altkomisyonda tasarı tümüyle incelemeye
alınmış, bugünün anlayışıyla tanımların netleşmesi, istisnaların ortadan
kaldırılması; bugüne kadar tasarının hazırlanma sürecinde örgütlerin ilettiği
taleplerin dışında, esnafın da sanatkârın da talep olarak bizlere ilettiği
diğer hususlar da gözönüne alınmış ve tasarı üzerinde incelemeler tamamlanıp,
esas komisyonumuza havale edilmiştir. Geçtiğimiz hafta, esas komisyonumuzun da
tasarı üzerindeki çalışmalarını tamamlamasıyla, Genel Kurulumuzun gündemine
gelmiştir.
Burada, esnaf ve sanatkâr
kavramlarını net ortaya koymak, istisnalarla bu tanımın yozlaşmasına fırsat
vermemek ve bu tanım içerisinde kalan esnaf ve sanatkârımızın e-esnaf
veritabanı içerisinde sayılarının netleşmesi, bunların yanında çalışanlarının,
ustalarının, kalfalarının, çıraklarının bu veritabanında yer bulması,
vasıflarının ortaya konulması, geleceğin dizaynında önemli bir veridir. Esnaf
ve sanatkârın bugün yanında çalışanlar, yarın, her biri kendi alanında ya
esnaf, sanatkâr olacaklar ya da bir müddet büyüdükten sonra, tüccar veya
sanayici olacaklar. Bu envantere ihtiyaç vardır.
Biraz önceki konuşmamda
ifade ettiğim, aktif ve pasif üyelerden bahsediyoruz. Kayıtlara baktığınız
zaman, mesleği bırakmış veya vefat etmiş birçok insanın esnaf ve sanatkâr üyesi
gibi göründüğü gerçeği de var. Halbuki, aktif olarak, bugün, Türkiye'de, hangi
meslek kollarında ne kadar esnafımız ve sanatkârımız var ve bunların yanında da
ne kadar çalışanımız var; bu tabloları bilmeyen hükümetlerin esnaf ve sanatkâr
için proje üretmekte zorlanacağı aşikârdır. Bugüne kadar esnaf ve
sanatkârımızın şikâyetlerine çözüm üretilememesinin altında, bu ve benzeri
başlıklar da vardır.
Geçmişte, 200 üyeyle
kurulan odaların, 100 üyenin altına düşmesi durumunda faaliyetten uzaklaşması
bahsi konmuşken, burada, yeni oda kurma sayısı 500'e getirilmiş, mevcut
odaların üye sayısının 200'ün altına inmesi durumunda, faaliyetinden uzaklaşmış
olacak, faaliyetine son verilecek; ama, 200'ün üzerinde olan odalar, müktesep
hak olarak, bu oda faaliyetlerine devam edecek.
Bu orana niye ihtiyaç
duyulmuştur? Bir örgütün güçlü olması, yönetimlerinin kendi meslek kollarındaki
esnafına, sanatkârına hizmet verebilmesi, bütçesini sağlıklı yapabilmesiyle
mümkün. Düşük sayıdaki üyeli odaların, kendi meslek örgütlerine hizmet
taşıyamadığı gibi, yukarı yapılanmalarda ciddî katkı koyamadığı gerçeği var.
Türkiye geneli gözönüne alındığı için de, bu sayıların makul olduğu, meslek
örgütleriyle yapılan görüşmelerde ortaya çıkmış, tasarıda geldiği şekliyle
yerini korumuştur.
Odalara üye olabilmek
için "vergi mükellefi olmak veya vergiden muaf olmak" ifadesini net
belirledik. Bazı istisnalar geçmişte olmuş. Esnaf veya sanatkârsanız, bir
meslek kolunda faaliyet gösterebilmeniz için, mutlaka, vergi mükellefi olmanız
gerekir. Yanınızda çalıştırdığınız insanların sosyal güvencelerini sağlamak
durumundasınız. Bir işyerinde faaliyet gösteriyorsanız, sizin yanınızda çalışan
insanlarınız da var demektir. Burada, esnaf ve sanatkârımızı bir ayrı, yanında
çalışanları bir ayrı; ama, hepsini bir bütünlük içerisinde değerlendirdik.
Yani, esnafımızı ve sanatkârımızı yanında çalışanıyla yarıştırmak değil, esnaf
ve sanatkârımızın, örgütlenmedeki seçim sisteminde kendi kendisiyle yarışması
ve tek dereceli bir seçim sistemiyle başkanını ve yönetim kurulunu seçmesi,
bunlardan oluşacak birlik yapısının, üyenin seçtiği yönetim kurulları ve başkanlarından
oluşacak bir genel kurulda birlik yönetimini ve başkanını belirlemesi. Güçlü
yapılar, üyelerine çok daha güçlü hizmet edecekleri gerçeğiyle, başkanını güçlü
kılan, örgütlerini güçlü kılan, dolayısıyla, üyesi ile örgüt arasındaki
diyaloğu güçlendiren ve hizmetlerin tabandan tavana, tavandan da tabana uyum
içinde akışabileceği bir yapıya dönüştürmekti.
Geçmiş uygulamada, mevcut
yönetimlerde olanların genel kurul delegeliğiyle ilgili başlık vardı; bununla
ilgili bazı arkadaşlarımızın itirazları olmuştu. Bir önceki seçimde, odasında
başkan veya yönetim kurulu üyesi olarak seçilip gelmiş arkadaşımız, daha sonra,
birlik, federasyon genel kurullarında, odasını temsilen yönetimlere
girebilmekte. Yönetimdeyken, bir sonraki seçimde, o odadaki başkan veya yönetim
kurulu bir başka kişilerden oluştuğu anda, yeni genel kurulda, eski seçimden
dolayı bir müktesep hak gibi, genel kurulda seçme ve seçilme haklarını elde
etmek ne kadar demokratik; onun için bu düzenlemeyi yaptık. Üyenin seçtiği
insanların, odasından birliğe, odasından federasyona, birlikten ve
federasyondan da konfederasyona taşınması; tabana dayalı, taban demokrasisinin
çatıyı oluşturması; tepe yönetimde bulunanların da hedefinin temsil ettiği
esnaf ve sanatkâr kitlesi olması, bu gücünü o meslek kollarına harcamasının
gerekliliğini ortaya koymuştur. İki dönem sınırlamasıyla da dinamik bir yapı
oluşmuştur. Bugün, bakıyoruz, birkısım meslek örgütlerinde yöneticiler,
maalesef, esnaf ve sanatkârlıktan uzaklaşmış, tamamen profesyonel bir yönetici
olarak, emri Hak vaki oluncaya kadar kalmaktadır.
Esnaf, ne tür zorluklar
yaşıyor, ne çözümler bekliyor, bunlardan uzaklaşılmakta.
BAYRAM ALİ MERAL
(Ankara)- 10 dönem milletvekilliği yapanlar var, ona da sınır getirsenize.
HASAN ANĞI (Devamla)-
Değerli arkadaşlar, siyasî partiler kendini yapılandırmalı, odalar
yapılandırmalı, meslek örgütleri kendini yapılandırmalı ki, taban tavana
taşınsın, hizmet gelişsin, "30 yaşın altında yüzde 60 nüfusumuzun var,
genç ülkeyiz" diye övündüğümüz bir yapıda, yöneticilerinin de dinamik bir
yapıda olmasını kim istemez?! (AK Parti sıralarından "Bravo"sesleri,
alkışlar)
Siyaset, bunu kırdı
hamdolsun; bu başarı, Türkiye'yi bir yerden bir yere götürüyor. Yoksa, yıllarca
Türkiye'de, bizim çocukluğumuzda, gözümüzü açtığımızdaki gördüğümüz değerli
liderler, bizim 40 yaş üstü dönemimizde ülkeyi idare eden konumlarda olurlardı.
Bir krizden çıkmadan diğerlerine girdik. Ama, bugün, hamdolsun, genç, dinamik
liderler Türkiye'yi dünyaya taşıyor, Türkiye'deki sağladığı istikrar ve güvenle
de, geleceğin umutlarını her geçen gün yeşerterek devam ettiriyor.
Esnaf ve sanatkâr meslek
kuruluşlarındaki odalarda, birliklerde, federasyonda, üye sayılarına bağlı
olarak, odadaki üyenin kıstas alındığı yönetim kurulu sayılarını belirledik.
Birlikler ve federasyonların kendilerine bağlı oda sayısına göre yönetim
kurulları belirlendi ve konfederasyon yönetim kurulu da, daha dinamik bir
yapıya kavuşturulmak için, 15 kişiye düşürüldü. 21 kişilik eski yönetim yapısı
içinde bir yürütme kurulu oluşup, 5 kişiyle yönetilen yapılar yerine 15 kişinin
bizatihi katılımla, en az ayda bir toplanacağı bir yapıyla, esnafın,
sanatkârın, kuruluşların sorunlarının her ay değerlendirilebildiği, çözüm
önerilerinin ortaya konulabildiği ve geleceğe umutla bakan bir esnaf-sanatkâr
yapısının oluşmasını hedefledik.
Yıllarca hep şu
eleştiriler de önümüze geldi: Bu kuruluşlarda bazı yöneticilerin çok yüksek
gelir elde ettikleri... Bu, zaman zaman basına da yansıdı. Araştırmamızda, oda
yöneticilerinin yüzde 99'u makulün altında gelir elde ettiği halde, çok sınırlı
sayıda bazı birlik, federasyon ve konfederasyon yöneticilerinin ise, çok yerde
görevleri olması hasebiyle her yerden ücret ve huzur hakkı almaları,
harcırahlar almaları... Ki, yurtdışı harcırahlarının günlük 750 dolar olduğunu
genel kurul kararlarıyla görmüş olmamız... Maalesef, bu ülkenin en üst düzey
yöneticisi olan Sayın Cumhurbaşkanımızın yurtdışı harcırahını, Başbakanımızın,
kamu personelinin durumunu gördüğümüz zaman, bundan hayıflandık.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Anğı, 1
dakikalık süre veriyorum, tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
HASAN ANĞI (Devamla) -
Bütün bunları, maaşları asgarî ücrete orantılı kılan -üye sayılarına bağlı
olarak- yurtdışı harcırahlarını en yüksek devlet memurunu esas alan, yurtiçi
harcırahlarını, yine, asgarî ücrete bağlı olarak belirleyen bir yapıya
dönüştürdük.
Buradaki hedefimiz şuydu:
Biraz önce ifade ettiğim gibi, yüzde 99'u bu belirlenen rakamların altındaki
tüm esnaf ve sanatkâr odalarının yöneticisi arkadaşlarımızı bir ithamdan
kurtarmaktı; diğer alanlara ise, böyle, bir genel kurulun belirleyeceği rakama
üst limit getirmekti.
Bu çerçevede, tasarının
hazırlanması aşamasında emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarımıza, başta Sayın
Başbakanımız ve Sanayi Bakanımız olmak üzere Komisyon Başkanımıza, komisyon
üyesi arkadaşlarımıza hakikaten şükranlarımı arz ediyorum. Önemli, titiz bir
çalışmayla, esnaf ve sanatkârımızı geleceğe taşıyacak bu tasarı önünüze geldi.
Ben, esnaf ve sanatkâr
camiasına, ülkemize, hepimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Anğı.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu.
Buyurun Sayın Kavuştu.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Kavuştu, süreniz 10
dakikadır.
ALİ YÜKSEL KAVUŞTU
(Çorum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşmelerine başladığımız
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bilindiği üzere, ülkemizin üretim, istihdam ve katmadeğerinin
oluşturulmasında önemli katkılar sağlayan esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'ler,
iktisadî ve sosyal hayatın omurgasını oluşturmaktadır. Esnaf ve sanatkârlar ile
KOBİ'lerin, sermayenin ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının
iyileştirilmesinde çok önemli bir rolü vardır. Bu itibarla, sosyal dengelerin
korunmasında, iktisadî ve sosyal hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Bununla
birlikte, hususen, ülke geneline işletme sayılarının çokluğuyla sağladıkları
istihdam seviyesi, esnaf ve sanatkârların kalkınma ve gelişmeye yaptıkları
katkıları itibariyle de üzerinde önemle durulması gereken bir kesimdir.
Türkiye'de esnaf ve
sanatkârlar, kahir ekseriyetle, bağımsız çalışmayı tercih etmektedirler. Kendi
işlerinin patronudurlar. Genelde 1 ile 9 arasında işçi çalıştırmakta ve hukukî
açıdan bir ortaklık yapısı içinde değiller; fakat, yakınlarıyla adi şirket
hükmünde olarak kurulmuş olan bu şirketler de, ortaklık yapısı içinde
görülmektedir.
Bakanlığın oluşturduğu
e-esnaf ve sanatkâr veritabanına kayıtlı olan aktif ve pasif sayıları 6 000
000'a yakın olan esnaf ve sanatkârların sayısı, yakınlarındaki çalışanlar ve
sicil kaydı olanlar faaliyet göstermeleriyle birlikte 6 000 000'u aşmaktadır.
Esnaf ve sanatkârların aile fertlerini düşündüğümüzde, sayı, 20 000 000
civarında nüfusa ulaşmaktadır. Bu, toplum nüfusumuzun yüzde 30'luk kısmına
karşı gelmektedir.
Nicelikleri ve
nitelikleriyle toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip
olan esnaf ve sanatkâra, Anayasamızın 173 üncü maddesinde yer alan
"devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır"
amir hükmünden hareketle, gereken önem verilmelidir. Zaten, AK Parti Hükümeti
olarak bunun gereklerini kararlılıkla yapmaktayız.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bu düşünceden hareketle, esnaf ve sanatkârların finans
problemlerine makro düzeyde çözümler aranmakta ve bu kesimin kullandığı
kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönünde
hükümetimizin çalışmaları sürdürülmektedir. AK Parti Hükümeti olarak bu
çalışmalarımız çerçevesinde esnaf ve sanatkârların desteklenmesi amacıyla,
esnaf ve sanatkârların kullandığı toplam kredi hacmi 2002 yılında 154 trilyon.
Bu rakam, 2003 yılında 668 trilyon liraya, 2004 yılında ise 1 katrilyon liraya
çıkarılmıştır. 2005 yılında esnafımıza kullandırılacak kredi miktarı ise 2
katrilyon lira üzerinde gerçekleşecektir.
Kredi miktarları
artırılırken, uygulanan faiz oranları da hızla aşağı çekilmektedir. 2002
yılında yüzde 52 olan faiz oranı 2003 yılında yüzde 30'a, 2004 yılında yüzde
25'e, 2005 yılında ise yüzde 18'e indirilmiştir.
2,5 milyar olan esnaf ve
sanatkâr kredi limiti 1.1.2003'te 5 milyara, 30.1.2003'te 15 milyara
çıkarılmıştır; 2005 yılında da kredi limitini 25 milyar liraya çıkarma
çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca, kredi taleplerinde bulunan esnaf ve
sanatkârlardan, Bağ-Kur prim borcu bulunmadığını gösterir belge istenmesi
uygulamasına son verilmiştir.
AK Parti olarak, iktidara
geldiğimizde, 400 000 dolayında esnaf kepenklerini indirmiş durumdayken, sicil
affı çıkarılarak yaklaşık 825 000 esnafımız ekonomiye kazandırıldı, 36 ilimiz
de teşvik kapsamına alındı; şimdi de, Çorum İlimizin de dahil olduğu 13 ilimiz
daha teşvik kapsamına alınacaktır.
Bütün bu icraatlarımız,
AK Parti Hükümeti olarak, diğer sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi,
çilekeş esnafımız ve sanatkârımıza verdiğimiz önemin bir ifadesidir. Ayrıca,
esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının ideal ve demokratik bir yapıya
kavuşturulmasını, esnaf ve sanatkârların sağlıklı şekilde temsil edilmesinin
güçlendirilmesini arzu etmekteyiz.
Daha güçlü, daha
müreffeh, daha aydınlıklı bir geleceğin tesisinde toplumumuzun çok önemli bir
kesimini temsil eden esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının rolünün çok
büyük olduğu inancındayım. İki yıl gibi kısa bir sürede sürdürülmüş olan AK
Parti Hükümetinin desteğinin devam edeceği şüphesizdir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1964 yılında yürürlüğe giren 507 sayılı Kanunun günümüzün
şartlarında ihtiyaca cevap vermediği anlaşılmıştır. Kırk yıllık yürürlükteki
zaman zarfında -1983'ten 1997'ye kadar- 6 defa değişikliğe uğramış ve bugünkü
haline gelmiştir. Bu kanun, artık
ihtiyaca cevap vermeyerek yetersiz hale geldiği gibi, esnaf ve sanatkârlar
arasında da huzursuzluklara sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, 507 sayılı Esnaf
ve Sanatkârlar Kanununun yeniden hazırlanarak, günümüz şartlarına uygun hale
getirilmesi çalışmaları tamamlanmıştır; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları
Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır. Kanun tasarısı hazırlama çalışmalarında,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun, esnaf ve sanatkârlar
federasyonlarının, esnaf ve sanatkârlar odalar ve birliklerinin görüşleri
alınmış ve değerlendirilmiştir; ayrıca, ferdî bazda gelen görüşler de bu
çalışmalarda dikkate alınmıştır. Bu tasarı, esnaf ve sanatkârların
teşkilatlanmasındaki problemleri bertaraf edecektir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bunların yanında, esnaf ve sanatkârların, ekonomik ve sosyal
hayata olan katkılarını artırmak, bilimsel ve teknolojik yönlere kolaylıkla
uyum sağlayabilmelerini temin etmek, bu kesim hakkında verilecek kararlar için
gerçek ve doğru bilgilere kısa sürede ulaşmak, esnaf ve sanatkârlar meslek
kuruluşlarının, üyelerine yönelik hizmetleri bilgisayar ortamında yerine
getirmesini sağlamak maksadıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından
e-devlet projesi kapsamında e-esnaf ve sanatkârlar projesi hazırlanmış ve
uygulamaya konulmuştur.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye'de, AK Parti Hükümetiyle, gelişerek değişen güzel bir
hava içerisinde, kısa sürede, reform niteliğinde köklü, yapısal değişiklikler
yapmaktayız. Köklü bir geleceğe sahip olan esnaf ve sanatkârlarımızın
kurdukları meslek teşekküllerinin günün şartlarına uygun, Avrupa Birliği
standartlarında yeniden düzenlenmesi gayesiyle bu yeni kanun tasarısı
hazırlanmıştır. Dolayısıyla, bu sayede, gelişerek değişen bir Türkiye'de, esnaf
ve sanatkârlarımızın hak ettikleri yeri alacaklarına yürekten inanmaktayız.
Esnaf ve Sanatkârlar
Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının hayırlı olmasını dilerken, Yüce
Heyetimize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kavuştu.
Tasarının tümü üzerinde
Hükümet adına söz isteyen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun; buyurun.
Sayın Bakan, süreniz 20
dakikadır.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlar;
esnaf ve sanatkârlar meslek odaları ve
birlikleri federasyonu ve konfederasyonunu ilgilendiren yasa tasarısı hakkında,
kısa olarak görüşlerimi bildirmek için huzurunuza çıkmış bulunuyorum. Böylece,
Bakanlığımıza tevdi edilen iki soruyu da cevaplandırma fırsatı bulacağım.
Neden bu yasa tasarısı
geldi? Değerli arkadaşlar, 1960'lı yıllarda dernekçilikle başlayan, sonra
federasyona dönüşen ve sonra oda kurulması konusunda çıkarılan 507 sayılı
Yasayla gelişen ve konfederasyon olan bu sistem, yıllar itibariyle, çeşitli
değişikliklerle, âdeta, yamalı bir bohça haline gelmişti.
Avrupa Birliği sürecinde,
müzakere tarihlerinin başlayacağı bu yılın 3 Ekimi gelmeden, aynen, Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği Yasasını yeniden yazıp Yüce Meclisten geçirerek
yasalaştırdığımız gibi, kutsal bildiğimiz emeğiyle, varsa kısmî sermayesine
alınterini katarak ailesini geçindiren ve törelerimizin temel taşı, demokratik
rejimimizin önde gelen teminatlarından olan esnafımızın haklarının daha çağdaş
bir yasayla korunması, yanında çalışanların eğitimi ve haklarının düzenlenmesi
ve yanında çalışanlar ile aileleri hesaba katıldığı zaman 20 000 000'u aşan bu
değerli insanlarımızın haklarının düzenlenmesi bakımından, bu yasa,
Bakanlığımız tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanırken, benden önce konuşan
arkadaşların da söylediği gibi, çok geniş bir dayanışma içinde, illerde
birliklerle, odalarla, federasyonla, konfederasyonla yoğun çalışmalar
sonucunda, hatta muhalefet partimizin ve diğer partilerin de görüşleri
alınarak, bir mutabakat neticesinde bu yasa Bakanlar Kurulundan geçerek
komisyona intikal etmiş; komisyonda, altkomisyon kurulmuş, 3 temel maddede
değişiklik yapılarak, bir iki yerde de makul olan ilaveler yapılarak, bu yasa
huzurunuza gelmiş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, zaman
içinde, âdeta, bir şehrin çarpık yapılaşması gibi yapılaşmış bu sistemin bu
yasayla düzenlenebilmesi için...
Sayın Başkanım, esas
dinlemesi gereken arkadaşlar dinlemiyorlar, tartışma yapıyorlar. Rica
ediyorum...
RAMAZAN KERİM ÖZKAN
(Burdur) - Baştan alın, Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Çünkü, komisyonda söz sahibi değerli arkadaşlarımdır
bunlar; çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, evet,
bu çarpık yapılanmayı düzenleyebilmek için e-devlet başlangıcımızı, biz,
Bakanlık olarak e-esnaf olarak başlattık ve bu programı izleyenler biliyorlar,
Avrupa Birliğinde bile, Alman Federasyon Başkanının bile hayranlıkla bu
programı izlemesini parantez açarak belirtmek istiyorum. Yasa çıktıktan sonra,
şifreler kalkacaktır, herkes veri tabanına girerek istediği bilgiyi
alabilecektir; tabiî, gizli bilgiler şifreye tabidir; çünkü, bu programda,
şimdiye kadar yapılamayan, Bağ-Kur, Sosyal Sigortalar Kurumu, bankalar, Maliye,
vergi daireleri bu veritabanından istifade edebilecektir. Basına tanıttığımızda,
Sayın Tacidar Seyhan bu programı izledi; görüşlerini burada belirtirse çok
memnun olurum; diğer arkadaşlar da, AK Partiden, yoğun olarak izlediler.
Değerli arkadaşlar, böylece, esnaf, tamamen, haklarının korunması bakımından ve
doğru işlemler bakımından kayıt altına alınmış oluyor, ilk defa cumhuriyet
tarihinde.
Şimdi, şu andaki tablo
nedir; 1 konfederasyon, 13 federasyon, 82 birlik, 3 459 oda -bunlar meslek
odaları- 72 ajanlık vardı ve bu yasayla, ajanlıklar, artık, fonksiyonunu
yitirdiği için kalkacaktır. Buna paralel olarak, yasada, 200 üyenin altında oda
kurulamayacağı vazedildiği halde, ve 100 üyeye düştüğü zaman da 200'den fazla
üyeyle kurulan odaların kapatılması öngörüldüğü halde, yüzlerce oda, 20 kişi,
30 kişiyle hâlâ hayatını sürdürmektedir; dolayısıyla, şu anda, bugün
itibariyle, 100'ün altına düşmüş 125 oda tespit edilmiştir. Ayrıca, toplam 5
726 608 esnaf bu sanatkâr veritabanına kaydedilmiş, 3 443 255 tanesi taranarak
aktif üye olarak çalışmalarının yasal olarak devam ettiği tespit edilmiş, 2 283
353 üyenin de hâlâ pasif üye olduğu veritabanına işlenmiştir. Yasanın
çıkmasıyla beraber bunlar da incelenmektedir; dolayısıyla, sağlıklı bir yapı
kazanılacaktır. Artık, kongrelerde yapılan kavgalar bitecektir; çünkü,
veritabanından alınan hazırun cetvelleriyle genel kurullar yapılacaktır, bir
gün önce doldurulan defterlerdeki üyelerle değil; çünkü, maddeler geldiği zaman
bu konular tartışılacak; yasa, geniş bir yasa, okuyamamış arkadaşlar olabilir,
bunları belirtiyorum. Yani, bu, e-esnaf projesiyle, zaten bu yanlışlıklar
düzeltilecektir.
Bir başka konu: İlk defa,
yeni kayıtlar, tadilatlar, terkinler, sicil müdürlükleri kurularak
yapılacaktır. Bilindiği gibi, sicil müdürlükleri, yargı gözetiminde görev
yapmaktadır. Bugüne kadar, sadece birliklerde atanan özel memurlarla bunlar
yapılmıştır. Yani, savcı, hâkim, müracaatçı aynı şahıs olmuştur ve şikâyetler
buradan kaynaklanmaktadır. Bütün iyi niyete rağmen, esnaf vasfını taşımayan
kişilerin de üye kaydedildiği görülmektedir. Dolayısıyla, bunlar düzeltilecektir
yargı gözetiminde ve bütün kongreler yargı gözetiminde yapılacaktır.
Peki, meslek odasının
kurulmasına nasıl karar verilecektir? Yasa gereği, bilindiği gibi, Esnaf ve
Sanatkârlar ile Tacirleri ve Sanayicileri Belirleme Koordinasyon Kurulu vardır.
Bu Kurulda, hem devlet hem sivil toplum kuruluşları temsil edilmektedir.
Dolayısıyla, o konuda, o ilde veyahut da Türkiye genelinde, o meslek dalında
oda kurulup kurulmayacağı kararını bu kurul vermektedir. Nitekim, bugüne kadar
birçok karar Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra, Danıştay tarafından ya
bozulmuş, üst kurula çıkmış, orada da bazen kabul edilmiş, bazen bozulmuştur.
Dolayısıyla, bu sistem, fevkalade, yeni odaların kuruluşunu kontrol altında
yürütecek bir özelliğe kavuşmuş olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bunun
yanı sıra, 1 100 000'i aşan üye sayısıyla, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi
Kefalet Kooperatifleri Birlikleri ve Merkez Birliği bulunmaktadır. Huzurunuzda,
bu e-esnaf projesi hazırlanırken, odaların, birliklerin, federasyonun, konfederasyonun
ve esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet merkez birliklerinin ve kooperatiflerin
verdiği desteklere hasbelkader Bakan olarak şükranlarımı bildiriyorum. Eğer
onlar bu anlayışı göstermeseydi, fedakârca gece gündüz çalışmasalardı, bizim bu
seviyeye gelmemiz mümkün olmayacaktı.
İşte, bu çerçevede, yine,
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri Merkez Birliğiyle
yaptığımız çalışmaları uyum içinde sürdürdük. Bakanlar Kurulumuzun yayımladığı
kararnameler çerçevesinde, Hazinenin destekleriyle ve -huzurunuzda yine
teşekkür borçluyum- Halk Bankasının verdiği desteklerle, 30.1.2003 tarihinde
faizler yüzde 59 iken, Bağ-Kura borcu olan esnaf kredi alamazken ve kredinin
limiti 5 milyar lirayken, hükümet kararıyla, bu 5 milyar Türk Lirası 15 milyar Türk
Lirasına çıkarılmış, yüzde 59 olan faiz yüzde 18'e düşürülmüş ve yüzde 10
alınan kefalet kooperatifi için blokaj yapılan sermayenin nispeti de 3'e
düşürülmüştür. İki yıl süreye böldüğünüzde, en kısa vade için yüzde 1,5 daha
şarj gelmektedir ve şu anda esnafımız yüzde 19,5 maksimum faizle kredi
kullanmaktadır.
Bankalarımızın
imkânlarının artması ve ekonomideki gelişmelere paralel olarak enflasyonun
tekli rakamlara inmesi, reel faizlerin küçülmesi ve banka maliyetlerinin makul
seviyeye inmesiyle bu faizler daha aşağıya düşürülecek ve limitler de ilk
kademede, inşallah, imkânlar olduğunda 25 milyar liraya çıkarılacaktır.
Şimdi, bu çerçevede, ne
oldu; 2001 yılının krizinin neticesinde, 2002 yılında sadece 153 trilyon lira
kullanan esnaf, birdenbire, 2004 yılının sonunda 1 katrilyon 200 trilyon lirayı
aşan bir kredi kullandı ve kapanan kepenkler açıldı.
Değerli arkadaşlar,
esnafın sıkıntısı var. İşsizlikle de büyük sorunlarımız var; ama, lütfen,
işsizliğin giderek azaldığını ve kepenklerin de hızla açıldığını kabul edelim.
Yani, hiçbir şey olmuyor, kepenkler kapanıyor...
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Neresi; Türkiye mi Sayın Bakan?! Türkiye'den mi bahsediyorsunuz?!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bir süreç meselesi. Bakın, rakam veriyorum ben
size ve 2005 yılı itibariyle, bu rakam, şu anda, 2 katrilyon lirayı geçti; 153
trilyon liradan 2 katrilyon lira. Hangi enflasyonda; yüzde 40'lı enflasyonda
153 trilyon lira -yüzde 59 faizle- şimdi, tekli rakamda enflasyonda 2 katrilyon
lirayı geçti.
Değerli arkadaşlar, peki
risk ne oldu; kaç kişi kullandı bunu; 800 000 esnaf kullanmış. Değerli
arkadaşlar, döner sistemle daha çok kullanılacak.
Şimdi, riske gelince...
2002 yılında sayısal olarak takibe alınan üye sayısı 1 100 000'i aşan üye
içinde yüzde 23,47'yken, bakın, 2004 yılının sonunda yüzde 0,94'e düşmüş, yüzde
1'in altında.
Değerli arkadaşlar,
şimdi, doğruyu söyleyelim, yanlışı tenkit edelim. Biz de, ona göre, doğru sözde
saygıyla eğilelim.
Peki, Halk Bankasının
riski ne olmuş; Halk Bankasının riski, takipteki kredi alacakları, 2002 yılında
yüzde 41,9'ken, 2004 yılında yüzde 4,6'ya inmiş. Bunu takdirlerinize sunuyorum.
Tabiî ki, bu, aynı zamanda, ekonomik gelişmemize paralel olarak esnafın
işlerinin -tümünün iyi olmamakla beraber- iyiye gittiğinin açık delilidir.
Daha fazla vaktinizi
almak istemiyorum. Bu yasayla bir şey daha olacak; artık, sicil gazetesi
gecikerek çıkmayacak; çünkü, e-esnaf veri tabanında elektronik olarak internet
ortamında çıkmaya başlayacaktır.
Ayrıca, tabiî, 400 000'in
üzerinde kepenk açılırken, 800 000 kişi kredi kullanırken, gelişen bir şey daha
var.
Değerli arkadaşlar,
organize sanayi bölgelerine ve özellikle esnafı ilgilendiren küçük sanayi
sitelerine verdiğimiz önem, yeni tamamladığımız küçük sanayi siteleriyle 2003
yılında 9 096, 2004 yılında 14 514 kişi de esnaf yanında yeniden işe başlamış
durumda; 23 610 kişi. Dolayısıyla, esnafımızın durumu budur ve inşallah, bu
emek sahibi, alınterini azığına katan bu insanları daha onurlu bir seviyeye
getirecek bir yasayı takdirlerinizle çıkarmış olacağız ve bu, sadece iktidarın
değil, bu Yüce Meclisin ve esnafın kazancı olacaktır.
Değerli arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisinden Mersin Milletvekili Vahit Çekmez arkadaşımızın
sorduğu suale gelince; bu yıl işyeri kapatan esnafın sayısı ve oranlarını
sordu. 2001 yılında yüzde 84'lük bir oranla karşı karşıyayız, açılan ve kapanan
arasında. Bu oran, 2002 yılında yüzde 96'ya çıkmış; bizim geldikten sonra
aldığımız tedbirlerle, 2003 yılında yüzde 74'e, 2004 yılında yüzde 63'e inmiş;
2005 yılında -ocakla şubat ayının neticesini veriyorum- yüzde 55 civarında.
Giderek açılan-kapanan oran makul seviyelere inmektedir. Şunu da söyleyeyim.
Aslında, bu oranlar iki yıl içinde daha da düşüktür; ancak, söylediğim gibi,
pasif üyeler, tamamen 100'ün altında olan odalar kapatılıyor, pasif üyeler
üyelikten çıkarılıyor, dolayısıyla bunlar da kapanmış gibi gözüküyor. Belki
yasa çıktıktan sonra, bu pasif üyelerdeki düzenleme dolayısıyla, bu rakamlar da
değişebilir. Onu da, yanlış yorumlanmasın diye takdirlerinize sunuyorum.
Değerli Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bir başka soru. Vahit Çekmez arkadaşımız aynen şöyle
söyledi; büyük mağazalar kanununun hangi safhalardan geçtiğini anlattı; çok
teşekkür ediyorum. Doğrudur, 50'nin üzerinde toplantı yapılmıştır. İtalya,
Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya, Fransa'daki durumlar
incelenmiştir ve şehrin çarpık yapılaşmasını önlemek, önüne gelen süpermarket,
hipermarket, vallahi billahi süpermarket... Burada, gidin, Atakule'nin karşısında,
o cadde üzerinde "Çok Süper Market" açılmış; adı aynen böyle, Çok
Süper Market. Şimdi, apartman daireleri -trafiğin en yoğun yerinde- alınıyor 7
katlı, 8 katlı, belki taşıma duvarları da yıkılıyor, süpermarket haline
getiriliyor.
Bir taraftan belirli
saatlerde şehrin trafiğinden dolayı meydana gelen yoğunluğu önlemek, diğer
taraftan ekonomik yoğunluğu yüksek olan yerde esnafın, bakkalın haklarını
korumak, diğer taraftan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin bu
süpermarketlere üreterek verdiği ürünler dolayısıyla haklarını korumak...
Dolayısıyla, bu yasa bizden önce hazırlanmıştı; fakat, çok devletçi, müdahaleci
bir yasaydı. Bunu, çağdaş, Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirdik.
Burada daha birçok yenilik var.
Bakın, şimdi, çıkın, mağazalara,
yüzde 70 indirim, 10 ay, 11 ay taksit, faiz yok. Tabiî, faiz yok deyince, ben,
onurlanıyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Alan da yok!..
BAŞKAN - Sayın Meral,
lütfen...
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bir dakika... Sayın Başkan, bir dakika...
Onur duyuyorum; çünkü, bu
Hükümet, tabiî, enflasyonu düşürdü, faizler düştü; faiz almıyorlar; ama, böyle
bir şey -iş dünyasından geliyorum- bir malı yüzde 70 indireceksin, 10 ay taksit
yapacaksın; mümkün değil. Yani, burada, tüketicinin aldanmaması yönünden de
gerekli tedbirler alınmıştır.
Dolayısıyla, biz, büyük
mağazaların açılmasına karşı değiliz, Avrupa standartlarına getirmek için
yasayı 15 Şubat 2004 tarihinde Meclise sevk edilmek üzere Başbakanlığa sunduk.
Başbakanlıkta Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili yoğunluk dolayısıyla -siz
de biliyorsunuz- 17 Aralığa kadar bu işin yetiştirilmesi, 17 Aralıktan sonra
da, şimdi, 3 Ekimden önce önemli yasaların -bu da önemli ama- Avrupa Birliğinin
beklediği yasaların çıkarılması için kanunlar ve kararnameler yönünden gerekli
incelemelere vakit olmadığından, son aylar içinde yeniden yapılan itirazlar
dolayısıyla, Başbakanlıkta, bütün kesimlerin iştirak edeceği bir toplantı
yapılmış ve o toplantıda da dile getirilen hususların revize edilmesi için 2
Mart 2005 tarihinde tasarı geri çekilmiştir ve önümüzdeki hafta, inşallah,
bunlar yeniden düzenlenip Başbakanlığa sunulacaktır.
Onun için, Vahit Çekmez
arkadaşımız "ben bu suali soruyorum; ama Sayın Bakan cevap
veremeyecek" dedi. Böylece cevap vermiş oluyorum, cevap veremeyeceğimiz
bir husus da yoktur.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Tasarının tümü üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.
Buyurun Sayın Eraslan.
Sayın Eraslan, süreniz 10
dakikadır.
MEHMET ERASLAN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, esnaf ve sanatkârları
konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, muhabbetle
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, esnaf
ve sanatkârları, gerçekten, çiftçi sektörü kadar, ihracatçı sektörü kadar,
yatırımcı sektörü kadar ve diğer sektörler kadar önemsediğimizi ve çok önemli
bir organ ve önemli bir sektör olduğunu düşünüyor ve bunların tarih boyunca
haklarının korunamadığını, hukukunun korunamadığını, toplumun her zaman en
fazla ezilen, en fazla mağdur olan, en fazla mağduriyete uğratılan bir birim,
maalesef, bir işkolu olduğunu düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
taraftan esnaf ve sanatkârlarımız ülke sathına yayılmış olacak, ülke sathında
pazarlanan malları satacak, bazen mal üretip mal satacak, ekonomimize çok ciddî
katkılar sağlayacak, istihdam sağlayacak, ekonomimize yararlar sağlayacak ve
işsizliği bir nebze olsun önlemeye çalışan işkolları olacak; ama, bir taraftan da
maalesef, hem sosyal açıdan hem de ekonomik açıdan en fazla darbeyi yiyen
-çiftçi sektöründe olduğu gibi, diğer sektörlerde olduğu gibi, her sektörde
olduğu gibi- en fazla ekonomik ve sosyal yaralar alan bir işkolu, bir sektör
konumunda olacak. Bu, sadece bu döneme ait değil. Eğri oturup doğru konuşmak
gerekiyor. Bu, sadece bu döneme has bir şey değil. Bu, birçok dönemde vuku
bulmuş bir gerçek; ama, bugün artık, katlanılmaz bir çile haline gelen ekonomik
ve sosyal haksızlıklar maalesef, esnaf ve sanatkârlarımızı çileli bir konuma,
kederli, üzüntülü bir konuma getirmiştir; evlerini geçindiremeyecek seviyeye
gelmişlerdir; işlerini yürütemeyecek seviyeye gelmişlerdir; para kazanamayacak,
ceplerinden bizzat para harcayarak özsermayelerini eriten bir konuma gelmişlerdir;
bunu, hepinizin bilgilerine öncelikle arz etmek istiyorum.
Esnaf ve sanatkârlar ve
beraberinde KOBİ'ler, Türkiye'de, üretimin yüzde 37'sini oluşturmaktadır; aynı
zamanda, istihdamın da -az önce de ifade ettiğim gibi- yüzde 45'ini
oluşturmaktadır ve yine ülkemizde, sayı olarak tüm işletmeler içerisinde yüzde
95'i oluşturmaktadırlar. Böyle güçlü bir yapıya sahip -ama, potansiyel gücünden
bahsediyoruz- potansiyel gücüne sahip, istihdam potansiyeli gücüne sahip esnaf
ve sanatkârlarımızın sorunlarına birazdan değinmeye çalışacağım.
Ülkemizde, örgütlü,
örgütsüz toplam 5 710 000 esnaf ve sanatkârımız mevcut, kayıtlarda öyle
görünüyor ve tam 227 işkoluna sahip. Esnaf ve sanatkârlarımız, değişik 227
işkoluna sahip. Kimisi terzi, kimisi lokantacı, kimisi berber, kimisi bakkal,
kimisi ayakkabıcı, kimisi manifaturacı; ama, toplumla... Yani, hepimiz
biliyoruz, her zaman onlarla karşı karşıyayız, her zaman onlarla beraberiz,
toplumda onlarla iç içeyiz. Bunlar, böyle, uzaydan gelen, aydan gelen,
tanımadığımız, bilmediğimiz insanlar değil. Bunlar bu toplumu oluşturan,
Türkiye Halkını, Türk Milletini oluşturan ve 81 ilde, beldesinde, köyünde ülke
sathına yayılmış ve toplumumuzun temel dinamiği konumunda olan bir yapıya
sahipler. Hiç kimse bunlara yabancı değil, terzisiyle, berberiyle ve aynı
zamanda çok önemli bir şey, aynı zamanda peygamber mesleğini güdüyor bunlar. Bu
esnaf ve sanatkârlar deyip geçmeyelim, bunlar çok kutsal görevler. Çoluk
çocuklarının rızkını temin etmek adına, geçimini temin etmek adına, istihdam
oluşturmak ve yaratmak adına önemli şeyler yapıyorlar.
Değerli arkadaşlar;
fakat, bir o kadar da sorunları var. Az önce Sayın Bakanımız da ifade etti;
ama, şu ana kadar bir çözüm gerçekleştirilmiş değildir. Hipermarket ve
grossmarket dediğimiz, bunlara karşı değiliz, kimse bunlara karşı değil,
laflarımız da yanlış anlaşılmasın. Bunlar da çalışacaklar, hipermarketler de
çalışacaklar, grossmarketler de çalışacak, Türkiye'de çalışacak, bütün
işkolları da çalışacak, çiftçi de çalışacak, yetmişiki milyon ülke insanı,
vatan evladı da çalışacak; ama, birisi çalışırken, diğerinin hak ve hukukuna
riayet ederek çalışmalı ve haksız rekabeti önleyerek çalışmalı.
Hipermarketler,
grossmarketler... Sayın Bakanım, Allah rızası için sizden rica ediyoruz, bu
işkollarımızı biz destekleyelim, bunlarla beraberiz; ama, bunlar, mahalle
aralarından çıksın. Az önce de ifade ettiniz, hem trafik sorunlarını
beraberinde getiriyor, birçok sorunu, haksız rekabeti beraberinde getiriyor;
yani, peygamber mesleği güden bu esnafımız, bu vatandaşlarımız, bunların haksız
rekabetine maruz kalmasınlar; bunları şehir dışına çıkaralım; hem şehri
rahatlatmak adına hem mahalle aralarını rahatlatmak adına hayırlı bir iş olur
diye düşünüyorum.
Bakın, esnaf ve
sanatkârımızın 227 işkolundan 80'i bu büyük marketler dolayısıyla, maalesef,
zarar görüyor ve olumsuz bir şekilde etkileniyor. Bunların 80'i ne demek
biliyor musunuz; 227 işkolunun tam yüzde 35'i demektir. Zaten birçok sorunla
karşı karşıyalar; bu noktada da kendilerine, ben, sizden yardım talep ediyorum.
Önemli bir konu bu; büyük bir hassasiyet göstereceğinize inanıyorum.
Değerli arkadaşlar,
Bağ-Kur primleri gerçekten yüksek. Hepinizin babası var, anası var, amcası var,
teyzesi var, akrabası var; benim babam da Bağ-Kur emeklisi, 350 000 000 lira
maaş alıyor. 350 000 000 lira, maalesef, açlık sınırının da altında bir rakam;
yani, şimdi, bu adam nasıl geçinecek; hele bir de çoluk çocuğu varsa, ev kirası
varsa, elektrik parası, su parası varsa, neyle geçinecek, nasıl geçinecek; bu
mümkün mü?! Haa, bir de çalışıyor ise, maaşından yüzde 10 para kesiyoruz; yani,
350 000 000 lira para veriyoruz Bağ-Kur emeklisine, açlık sınırının altında,
350 000 000 lira para veriyoruz ve çalıştığı için, eğer çalışıyor ise... Zaten
maaşı kendisine yetse çalışmaz ki...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Kanun teklifi verdik, kabul etmediler.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Kandoğan...
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Denizli Milletvekilimiz Ümmet Bey, bir kanun teklifi verdi, dedi ki:
"Bunlar zaten gariban insanlar; bunların maaşlarının yüzde 10'unu
kesmeyelim," O da reddedildi. Tekrar söylüyorum; çalışan esnaf ve
sanatkârlarımızdan, maalesef, maaşlarından yüzde 10 dolaylarında ücret
kesiliyor; bu da acı verici bir olay.
Tabiî ki, esnaf ve
sanatkârlarımız, yanında çoluğunu çocuğunu çalıştırıyor, başkalarını
çalıştıracak hali de yok zaten, ona da gücü yetmiyor, yetmez. Aynı zamanda,
eğer, yanında bir işçi çalıştıracak ise, işçiye ödediği... Bakın, bunlar gerçek
olan şeyler, bunlar doğru olan şeyler; konuşmalarım kayıtlara geçiyor; hepiniz
oradan alabilirsiniz, oturup tekrar bunları değerlendirebiliriz.
Esnaf ve sanatkârın,
yanında çalıştıracağı işçiye -stopajıyla, vergisiyle beraber- ödeyeceği toplam
SSK primi, yine işçinin alacağı maaştan daha fazla. Bunu da bilgilerinize arz
ediyorum.
Tabiî, Anayasamıza göre,
vergi, herkesin gücü oranında katlanacağı bir yükümlülüktür. Vergi oranlarının
indirilmesi, tabana yayılması hepimizin arzusu; ama, esnaf ve sanatkârlar,
bugüne kadar vergi indiriminden istifade edememiştir, vergiler ülke sathına
yayılamamıştır, haksız bir rekabet vardır, vergilerde yanlış bir politika
vardır; vergiler, aynı şekilde, eskiden nasılsa, olduğu gibi devam etmektedir.
Bu da, ayrıca bir sorundur.
Değerli arkadaşlar, esnaf
ve sanatkârlar, devlet kapısına gelip bizlere iş verin demiyorlar, devlet
kapısına gelip bize istihdam sağlayın demiyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan, 1
dakikalık ek süre veriyorum; tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Esnaf ve sanatkârlar, sadece biz istihdam kapısıyız, Sayın Bakanım, bizlere
destek verin diyorlar; SSK primlerini düşürün diyorlar; Bağ-Kur primlerini
düşürün diyorlar; bize ucuz kredi verin, uzun vadeli kredi verin, biz bu
toplumun temel taşıyız, bu toplumun dinamikleriyiz, istihdam kapısıyız,
ekonomiyi oluşturan ve ekonomiye ciddî katkıları olan bir işkoluyuz, bir
sektörüz; bu yardımları yaparsanız daha iyi çalışırız, daha müreffeh bir hayat
süreriz diyorlar. Tabiî, Sayın Bakanımız da, orada, konuşuyor aynı zamanda, biz
de kendisine hitap ediyoruz!
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Seni dinlemiyor...
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Ve hiç kimseden iş güç istemiyorlar, sadece yardım ve ekonomik destek
istiyorlar. Aynı zamanda da kimse bizlere gölge etmesin; gölge etmeyin, başka ihsan
istemiyoruz diyorlar. Bu da, önemli bir şey.
Tabiî ki, daha önce,
Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Dursun Akdemir Beyin, Sayın Bakanımızca
cevaplandırılmak üzere sözlü soru önergesi vardı. O sözlü soru önergesini,
geçen yıl cevaplandırmışlardır ve basına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Eraslan,
tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET ERASLAN (Devamla)
- Toparlıyorum Sayın Başkan.
Ve Sayın Bakanımızın
cevabı da gazetelere yansımıştı. "Esnaf iflas ediyor." "Birbuçuk
yılda 148 000 işyeri kapandı." Sayın Bakanımızın cevapları bunlar.
"Esnaf kepenk indiriyor. AK Parti iktidar oldu, esnaf kepenk indirdi, 140
000 esnaf kepenk kapattı" gibi, maalesef, basına da böyle, duymak
istemediğimiz olumsuz şeyler yansıdı; ama, ben, Bakanımızdan, hükümetimizden,
Başbakanımızdan, Bakanlar Kurulumuzdan, çiftçinin de, esnafın da
kalkındırılması cihetinde önemli gayretler bekliyorum, önemli gayretler
istiyorum milletim adına, ülkem adına ve hepinizi bu duygularla selamlıyor,
hepinize saygılarımı ve muhabbetlerimi tekrar ifade ediyor, teşekkür ediyorum.
(DYP ve CHP sıralarından alkışlar)
AHMET SIRRI ÖZBEK
(İstanbul) - Üç yıl oldu; ama, hâlâ bir şey yok.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Eraslan.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Birleşime 15 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.35
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
851 sıra sayılı tasarı
üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabîi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ESNAF VE SANATKÂRLAR MESLEK KURULUŞLARI KANUNU TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1.- Bu Kanunun
amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve
teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak,
mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini
sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde
dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu
maksatla kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve
sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve
Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Manisa Milletvekili
Sayın Nuri Çilingir; buyurun.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA NURİ
ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 851 sıra sayılı
Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bizim
toplumumuzda esnaf ve sanatkârlık çok eskilere dayanmaktadır. Yani, bizde
Ahilik kültürü vardır. Ahilik felsefesinin temelleri 12 nci Yüzyılda atılarak,
daha sonra tüm Anadolu'ya yayılmıştır. İzleri bugüne kadar süregelmiş olan
kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik, aynı zamanda, sosyal hayat
kadar ekonomik hayatı da yönlendiren ve günümüz koşullarında bile birçok ülkede
gerçekleştirilememiş, adaletli, verimli ve son derece güzel bir sistemdir.
Ahiler, özellikle
Osmanlılar döneminde standartlara uymayarak, düşük kaliteli mal ve hizmet
üreten esnafa çeşitli cezalar vermişlerdir. Bu dönemde, günümüzde bile tam
olarak uygulanamayan, kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin
kurallarla belirlenmiştir.
Ülkemizde esnaf ve
sanatkârlarımızın örgütlenmeleri, ilkönce, 1924 yılında yürürlüğe giren Ticaret
ve Sanayi Odaları Kanunuyla düzenlenmiştir. Esnaf ve sanatkârlarımızla ilgili
olarak daha sonraki yıllarda çeşitli kanunlar çıkarılmıştır. 1964 yılında
yürürlüğe konulan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunuyla esnaf ve
sanatkârlar teşkilatı bugünkü yapısına kavuşmuştur. 1991 yılında 3741 sayılı
Kanun ile 507 sayılı Kanunda değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, esnaf ve
sanatkârlar, ülkemizde uygulanmakta olan ve kökeni aileye dayanan ikili meslek
eğitimi sisteminin işyerlerinde uygulanan pratik kısmıyla ilgili birtakım hak
ve sorumluluklar üstlenmişlerdir.
Esnaf ve sanatkârlarımız,
bugün de ülkenin ortadireği, istikrar unsuru olma özelliğini muhafaza ederek
faaliyetlerine devam etmektedir. Halen yürürlükte olan bu kanun, çok çeşitli
değişikliklere uğramasına rağmen, günümüzde ihtiyaca cevap verememektedir.
Bugün, ülkemizde, kayıtlı esnaf ve sanatkârların toplamı 5 710 907'dir.
Bunların yanlarında ve meslek kuruluşlarında çalışanlar ve aileleri dikkate
alındığında nüfusumuzun yüzde 20'lik bir kısmını temsil etmektedirler. Esnaf ve
sanatkârlarımız, çalışkanlıkları ve dürüstlükleriyle her zaman toplumumuzun
temel taşları olmuştur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemizde esnaf ve sanatkârlar, istihdam ve üretime yaptıkları katkılar
bakımından fevkalade önemlidir. Esnaf kesimimiz, devlete yük olmaz, vergisini
verir, yanında üç beş kişiyi çalıştırarak istihdama katkı sağlar, sermayesinden
çok, emeğiyle geçimini sağlar, ifade edildiği gibi, hakikaten devletin temel
direğidir. Bu bakımdan, bunların problemleri üzerinde önemle durmak gerekir.
Maalesef, bu zamana kadar uygulanan sermayeden yana, AKP'li arkadaşlarımızın
deyimiyle "rantiyeciden" yana, IMF teslimiyetçi politikalar
neticesinde esnaf ve sanatkârlarımız, nefes alamaz duruma gelmişlerdir. Ülkemizde
yaşanan krizlerden esnaf ve sanatkârlarımız fazlasıyla etkilenmiş, birçokları
dükkânlarını kapatmak zorunda kalmışlardır. Esnaflar, ekvergiyi, vergiyi,
aklımıza gelen veya gelmeyen pek çok vergiyi ve yine her gün değişen Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur primlerini ödemektedirler.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; toplumumuzun ve ekonomimizin önemli bir kesimini oluşturan
esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomideki yerinin iyi değerlendirilmesi
gerekmektedir. Mevcut sorunlarının çözümlenmesi, kredi ve teşvik sistemlerinden
en iyi şekilde yararlanmaları bu kesimin gelişip güçlenmesi bakımından büyük
önem taşımaktadır. Uygulanan ekonomik programlar göstermiştir ki, ekonomik ve
malî politikalar, ilgili kurumların koordinasyonu sağlanarak ve sosyal boyut
kesinlikle gözönünde tutularak, üretim, yatırım, istihdam, vergi ve teşvikler
bir bütün olarak ele alındığı takdirde başarıya ulaşabilmektedir. Son
dönemlerde, çeşitli platformlarda, Türk vergi sisteminin yeniden
yapılandırılarak, vergi gelirlerinin artırılmasının zorunlu olduğu gündeme
gelmektedir. Böyle bir yeniden yapılanmada, geçmişte yapılan çalışmalar da
dikkate alınarak, ilgili kesimlerle işbirliği sağlanmalıdır. Yapılan yasal
düzenlemenin uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve getirileri bizzat bu uygulamanın
muhatabı olacak olan kesimin temsilcileriyle her yönüyle tartışılmalıdır.
Yeni vergi düzenlemeleri
ve yükümlülükler getirilirken, esnaf ve sanatkârlar, sadece, kazancının belli
bir kısmını vergi olarak ödeyen kesim şeklinde değerlendirilemez. Esnaf ve
sanatkârların üretime, yatırıma, istihdama, genel anlamda gelir dağılımındaki
adaletsizliğin giderilmesine ve toplumsal barışın sağlanmasına yaptığı katkılar
gözardı edilmemelidir.
Toplumumuzda bu kadar
önemli yere sahip esnaf ve sanatkârımız bizden neler beklemektedir, neler
yapılabilir kısaca bunlara değinmek istiyorum.
Esnaf ve
sanatkârlarımızın en fazla sorun yaşadıkları alanlardan birisi vergidir.
Öncelikle, bu kesime yaşayabilecekleri, geliştirebilecekleri ve
büyüyebilecekleri bir malî ortam yaratılmalıdır. Adil bir vergi politikası
belirlenmelidir. Ekonomiyi canlandırmanın yolu, herkes tarafından bilindiği
üzere, üretimi artırmaktır. Bunun için de, üretim üzerindeki vergi yükü
azaltılmalıdır. Kayıtdışı sektörle etkin olarak mücadele edilerek, vergi tabana
yayılmalı, herkes kazancı oranında vergilendirilmelidir. Vergi mevzuatımızda
esnaf ve sanatkâr tanımı yoktur. Günümüz ekonomik koşulları dikkate alınarak,
Avrupa Birliği normları çerçevesinde esnaf ve sanatkâr tanımı vergi
yasalarımızda yer almalıdır.
Yine, esnaf ve
sanatkârlarımızın önemli bir sorunu -biraz önce arkadaşlarımız ifade etti; ama,
ben, tekrar vurgulamak istiyorum- hiper ve grossmarket olarak isimlendirilen
büyük mağazaların haksız rekabetleridir. Bu marketler, ülkemizde, 80 civarında
esnaf ve sanatkâr dalını olumsuz etkilemektedir. Meslek mensuplarımızın, kendi
işyerlerini kapatarak işçi olarak çalışmaları sonucu, toplumsal dengelerle
birlikte pek çok kültürel değerimiz de yok olmaktadır; çünkü, ısrarla
sürdürülen yeni yapılanma tarzı, ister istemez, girişimci ruhunu yok etmekte,
orta sınıfın vazgeçilmez girişimci ruhunu ücretli durumuna düşürmektedir.
Hipermarketler, mevcut
finansal güçlerini üretici aleyhine kullanarak, onlardan, çeşitli tavizler ve
indirimler istemektedirler. Reklam yapıp -bunlarla birlikte- rafın bedelini de
üretici firmalardan almaktadırlar. Buna karşılık, ülke genelinde pazarın büyük
çoğunluğunu elinde bulunduran bakkallar, üretici firmalar tarafından zincirleme
yapılan yatırımların yarısına muhatap olsalar, büyük bir değişimi
gerçekleştirebileceklerdir. Bakkallar, bir firmanın isim hakkı ve
teknolojisiyle satış yaparken, merkezî bir reklam söz konusu olduğundan, bu
firmaların hepsi, birer zincirin halkaları gibi olacaklardır.
Türkiye'de bakkal
esnafının en önemli özelliği, veresiye alışverişe imkân sağlamasıdır. Faizsiz,
kardeşin kardeşe para vermediği ortamda, bakkal esnafı, bir anlamda,
milyonlarca kişiye senetsiz, çeksiz, faizsiz kredi vermektedir.
Bakkallarda, müşteriye
yakınlık, memnuniyet ve hizmet avantajı vardır. Aslında, bu, bizim kültürümüzün
de bir parçasıdır. Hipermarketlerse, demir arabalarıyla tüketim felsefesini
aşılamaktadır. Artık, dünyada, insan ilişkileri önem kazanmaya başlamıştır.
Önüne bir metal araba koyup, robot gibi kasiyerin önünden geçme modası Amerika
ve Avrupa'da güncelliğini yitirmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, mekanik
ve metalik hayata neden oldukları için hipermarketlere savaş açmaktadır.
Kişilerin, dolayısıyla dükkânların, daha huzurlu ve insancıl ortamlar yarattığı
bir gerçektir. Yeni açılan süpermarketlerin, kendi halindeki küçük alışveriş
merkezlerini silip süpürdüğü ve komşuluğu öldürdüğü söylenmektedir. Kaldı ki,
bizim kültürümüzde bakkalın özel bir yeri bulunmaktadır, bunu mutlaka
korumalıyız. Bu süreç böyle devam ederse, yakında ekmek almaya gidecek bakkal
da bulamayacağız. Avrupa ülkelerinde titizlikle kent merkezinin dışında tutulan
bu büyük alışveriş merkezleri, ülkemizin belli başlı metropollerinde, bugün,
mahalle aralarına kadar girmiştir. Bu durum, esnaf ve sanatkârlarımızın muhatap
olduğu haksız rekabetin yanı sıra çağdaş şehircilik anlayışına da aykırıdır.
Esnaf ve sanatkârın
yıllardır yararlandıkları Türkiye Halk Bankasının uygun faizli kredi
uygulamaları bankanın yeniden yapılandırılması gerekçesiyle işlevselliğini
yitirmiştir. Avrupa Birliğinin, esnaf ve küçük işletmeleri özendirme modeli ve
uygulaması ülkemizde de yürürlüğe konulmalıdır. Türkiye Halk Bankasının
misyonu, esnaf ve sanatkâr ile KOBİ'lerin ihtisas bankası olarak yeniden
belirlenmelidir.
SSK ve Bağ-Kura prim
borçlarının ödenebilmesi için yeni bir düzenleme yapılmalıdır.
Değerli arkadaşlar, biz,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkımızın yararına olan bütün kanunlara destek
vermekteyiz. Bazı eksikleri olmasına rağmen, çıkarılacak olan bu yasayla esnaf
ve sanatkârlarımız kendi kanunlarına kavuşmuş olacaklardır. Bu sayede esnaf ve
sanatkârımızın gerek örgütlenmeleri gerekse diğer konulardaki çalışmaları belli
bir düzen içine girmiş olacaktır. Bu yasadan sonra, yukarıda bahsettiğim konularda
da hükümetin duyarlı olmasını bekliyoruz. Gerek esnaf ve sanatkârlarımızın
gerekse halkımızın yararına olan düzenlemelerin bir an önce Yüce Meclise
getirilerek görüşülmesi gerektiğini bir kez daha yinelemek istiyorum.
Biraz önce Sayın Bakanın
ifade etmiş olduğu büyük mağazalarla ilgili kanunun da bir an önce
getirilmesini bekliyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çilingir.
Madde üzerinde, AK Parti
Grubu adına söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek.
Sayın milletvekilleri,
Sayın Özlek, Sayın Çilingir'e söz verildikten sonra Grup adına söz talebinde
bulunmuştur, bunun için Sayın Çilingir 15 dakika süre kullandı.
Buyurun Sayın Özlek.
AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan
851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
hakkında görüşlerimi belirtmek için huzurunuzdayım; hepinize saygılar
sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, bir
ömür esnaf ve sanatkâr temsilciliklerinde bulundum; yani, başkanlıklarını
yürüttüm. Bunun içerisinde, yirmibeş küsur sene esnaf odası başkanlığı, on
küsur sene de federasyon başkanlığı yaptım. Yeni düzenlenen bu yasa tasarısı
hakkında çok hadiseler cereyan ediyor üç gündür. İşin esası şu: Ben, komisyonda
olduğum için, yasa tasarısını baştan sona inceledim; esas esnaf dediğimiz
marangozu, terziyi, lokantacıyı, pastacıyı ilgilendiren tek bir madde yok. Ne
var burada -78 madde, 14 de geçici madde, toplam 100 küsur madde- üst
kademedekiler, yöneticiler hakkında, böyle yönetir şöyle yönetir, yönetim
kurulu bu kadar mı olsun şu kadar mı olsun; fakat, demirci hakkında tek bir söz
yok, fırıncı hakkında da tek bir madde yok; peki, bu, nasıl bir esnaf ve
sanatkâr yasası?! (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar) Gönül böyle arzu
etmiyordu. Biz, böyle bir yasayı beklemiyorduk. Siz, bu yasayla, fırıncıya ne
verebiliyorsunuz, demirciye ne verebiliyorsunuz?! 30 000 000 oydan
bahsediliyor, 30 000 000 kişiden bahsediliyor. Siz bu insanlara ne veriyorsunuz
Allahaşkına?! Yönetici bu kadar maaş alsın, yönetici şöyle gitsin, yönetici
böyle seçilsin; Ahmet usta, Mehmet usta hakkında tek bir kelime yok, bir nokta,
bir virgül de yok. Ne o; biz yasa çıkardık!.. Ben, altkomisyondaydım, üstkomisyondaydım;
bununla ilgili hiçbir şey görmedim. Bulduğumuz bazı yanlışları düzeltmeye
çalıştık, onda da kıyametler kopuyor. Şimdi, ben, burada, sizin huzurunuzda
esnaf ve sanatkârlara -bugün bütün esnaf ve sanatkâr camiası televizyonları
başında bizi izliyor- sesleniyorum ve diyorum ki, sizin hakkınızda tek virgül
yok; ama, sizi yönetenler hakkında var! (CHP ve Bağımsızlar sıralarından
alkışlar)
Değerli arkadaşlar, şu
süpermarketlerin haline bakın, biraz evvelki konuşmacı kardeşim de ifade etti.
Şimdi, bir sanatkâr, bir meslek sahibi bir işyeri açmak için ruhsat... Ruhsat
için de deniliyor ki, siz, esnaf belgesini getirin. Bir market açılıyor, içinde
kasap var, bakkal var, manav var, manifaturacı var; yani, her türden var. Peki,
bunun hangisinin meslek belgesini istedin, nasıl ruhsat verdin buraya?! Adam
içeride berberlik yapıyor, terzilik yapıyor, mobilya satıyor, lokantası var,
kuruyemişçisi var... İşte, esnafın yüzde 40'ı, yüzde 50'si kapandı; sebep bu
arkadaşlar. Siz, bunun hakkında... Sayın Bakanıma söylüyorum: Bir düzenleme
yaptınız ki... Bir sokakta 4 tane lokanta olamaz, 5 tane manifaturacı olamaz.
Niye kapanıyor bu işyerleri? Adamın babasından kalmış, şöyle veya böyle, bir
işte ekmek yiyor. Arkasından birisi geliyor; tam bitişiğinde, son derece güzel
bir dekorla yeni bir işyeri açıyor ve öteki mahvoluyor, o da kapanıyor,
gidiyor. Bir önlem yok, bir tedbir yok; o onu kollamış, öbürü onu kollamış...
Efendim, yok, maaş şöyle olsun böyle olsun... Yahu, Allah'tan korkun!
Türkiye'de, bir Başbakan 6,5 milyar lira maaş alıyor, bir esnaf başkanı 28
milyar lira maaş alıyor; olur mu böyle bir şey yahu?!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sen de aldın zamanında.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Kuruşunu ispat edemezsin, Başkan.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Yıllardır sen de aldın.
BAŞKAN - Sayın Bayram...
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Kuruşunu ispat edemezsin. Konuşursam senin hakkında...
BAŞKAN - Lütfen Sayın
Bayram...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sen de esnaf başkanı değil miydin?!
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Bak, senin hakkında konuşmak istemiyorum.
EYÜP AYAR (Kocaeli) - Sen
ne aldın sen, onu da söyle?
BAŞKAN - Lütfen sayın
milletvekilleri...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Benim saçımın bir teli kadar olsan keşke.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben, milletvekilliği yeminini yaparken, kendi kendime de
bir karar aldım; kesinlikle CHP'yle en ufak bir sürtüşmem olmayacak; hele o
milletvekili, kesinlikle... Ama, şimdi, sen oradan bana laf attın, dostum
olmana rağmen haksız bir laf ettin. Eğer, vallahi, senin hakkında konuşursam,
sen burada oturamazsın.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Bildiğini söyle...
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Ama konuşmuyorum senin hakkında, yemin etmişim.
BAŞKAN - Sayın Özlek...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Söylemezsen günahım boynuna...
BAŞKAN - Sayın Bayram,
lütfen...
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
CHP'ye yok; ama, senin hakkında konuşursam, çok kötü olursun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sen kimsin de benim hakkımda konuşuyorsun?!
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Otur yerine!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Saygısızlık yapma!
BAŞKAN - Sayın Bayram,
lütfen...
Sayın Özlek, Genel Kurula
hitap eder misiniz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Bildiğini söyle, ispata çağırıyorum.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Otur! Türkiye seni tanıyor. Otur!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Ben de seni tanıyorum.
BAŞKAN - Sayın Özlek...
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Otur yerine Allahaşkına!
BAŞKAN - Genel Kurula
hitap eder misiniz Sayın Özlek.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Sayın Başkanım, Genel Kurula şunu hitap etmek istiyorum: O, söz atılan kişi; yani,
ben, Ankara'da, sekiz sene üst üste Ankara vergi şampiyonu olmuşum; acaba,
Bayram Meral hayatında bir kuruş vergi vermiş mi?!.
BAŞKAN -Sayın Özlek...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, sataşma olacak...
BAŞKAN - Lütfen Sayın Özlek, sataşmaya meydan
vermeyelim.
MEHMET ÖZLEK (Devamla)
-Benim CHP'yle en ufak bir şeyim yok. Ben, kendi kendime söz vermişim; hiçbir
CHP'li milletvekiliyle en ufak bir çatışmam
olmayacak.
BAŞKAN - Sayın Özlek,
madde üzerinde konuşur musunuz lütfen.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Evet, Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, işin
özüne gelelim; hakikaten kepenkler kapanıyor; ama niye kapanıyor; biraz evvel
size arz ettiğim gibi, bir sokakta 4 tane işyeri var, 5 incisine izin
veriliyor. Verilmemeli; oraya bir standart getirilmeli, işin sıkıntısı burada.
Yasaya bakın, esnaflar hakkında bir şey yok, esnafı yönetenler hakkında
iyileştirmeler var; olay bu. Ben, oranın içinden geliyorum, kırk senemi verdim
oraya, kırk sene esnaf yöneticiliği yaptım.
Efendim, şu, vergiden
muaf olsun; bu, vergiden muaf olmasın; bu işyeri işçileri oy kullansın; ama, bu
kullanmasın; garsonlar kullanmasın; ama, şoförler kullansın. Yahu, şoför de
benim şoförüm. Ben, o camiadan gelen insanım; şunu doğru dürüst yapsın, hepsi
kullansın. Yani, sanki, AK Parti esnafın karşısındaymış gibi görülüyor.
Değerli arkadaşlar,
hakikaten, Türkiye'de, ben bir tek sektörü söyleyeyim -lokantacılar sektörünü-
150 000 civarındadır; 50 000 civarında pastane var ve bunun yüzde 90'ı AK
Partiye oy vermiş insanlar. Ben oradan gelen bir insanım. Biz, nasıl, esnafın
karşısında yer alırmışız, alabilir miyiz; almamız için akıl fukarası olmamız
lazım; akıl fukarası da olmadığımıza göre... Esnaf bizim esnafımız, CHP'nin de
esnafı, AK Partinin de esnafı. Yani, esnafın
karşısında gibi, bir milletvekilini veya bir partiyi göstermek son
derece yanlış bir şey.
Evet, arkadaşlar, yeni
hazırlanan yasada birçok yanlışlıklar var; biz bunları düzelttik. Bunları
düzeltirken de ne kimseyi hedef aldık; ne isim bazında ne görüş bazında...
Bildiğimiz doğruları gerçekleştirdik. Yani, biz, CHP'li arkadaşlarla da mutabık
kaldık bir yerde.
Ama, şimdi, Adana
Milletvekili Tacidar kardeşim -özüne, sözüne, doğruluğuna, kendime nasıl
güveniyorsam ona da güveniyorum, onun dürüstlüğüne de güveniyorum- çıkacak
biraz sonra burada konuşacak. Ee, bu tabiî, siyaset yapıyor bu adam; siyasetçe
de konuşacak biraz. Biz, bunu da kabul ediyoruz. Biz CHP'yle anlaşarak bunu
yaptık.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Hayır efendim, anlaşmadık.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Canım, bir iki madde hariç, sevgili dostum bir iki madde hariç; onu da, şimdi,
siz, gelip burada ifade edeceksiniz yahu.
Bakın, şimdi, siz,
hakikaten değerli bir kardeşimizsiniz, bu işi de bilen bir insansınız...
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Sağ ol.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Siz de buradan geliyorsunuz; ama, biz, bir iki madde hariç hepsinde mutabıktık
yani; bunun aksini iddia etme. Altkomisyonda da beraberdik. Altkomisyonun
ikinci başkanını CHP'den ben seçtim. Biz dedik ki, bu arkadaş olsun, hakkaniyet
olsun; başkan bizden, başkan yardımcısı da CHP'den olsun. Bizim CHP ile uzaktan
yakından bir şeyimiz yok, bir sürtüşmemiz de yok; ben beş aydır o
komisyondayım, en ufak bir sürtüşmemiz olmamıştır.
Konuşulan da esnaf
yasası, hiçbir parti de esnafa karşı değil ve olamaz da zaten. Ben, kendimden
bahsediyorum; ben, oradan gelmeyim; ufak bir yanlış yaparsam geldiğim camiaya,
yani, ben hıyanet mi yapmış olacağım; hayır; ama, yanlışları da düzeltmemiz
lazım. AK Partinin de yaptığı budur, sizin de yaptığınız budur. Siz de bir yanlış
yapmadınız ki; ama, çıkın burada konuşun. Tabiî, siyaset yapıyorsunuz, bazı
çizgilerde yürüyeceksiniz, ona da bir itirazımız yok.
Şimdi, Tacidar kardeşim,
biz, ya iki ya üç maddede "üstkomisyon karar versin" dedik; hepsinde,
tümünde anlaşarak geldik buraya biz. Biz, sizden de çok memnunuz, en ufak bir
şeyimiz de olmadı orada; şimdi, burada değişik mecralara çekmenin âlemi yok.
Esnafa, hakikaten,
demirci Mehmet ustaya, terzi Ahmet ustaya bir şey verelim. Bu yasayla bir şey
vermiyoruz arkadaşlar. Bu yasada böyle bir şey yok. Acaba, iki sene daha mı
yapsınlar dört sene daha mı yapsınlar; oyu böyle mi kullansınlar şöyle mi
kullansınlar; başka bir şey var mı bu yasada?!
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Bizim de itirazımız o zaten!
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Üstadım, gelin beraber olalım yani. Beraberiz Allah'a şükür, ayrısı gayrısı da
yok, esnaf da hepimizin esnafı; ama, hakikaten, alınteri döken insanların
hakkını arayalım burada; otuz senedir, kırk senedir oraya çöreklenmiş
insanların değil, esnafın hakkını arayalım. Ben sözü uzatmayacağım.
Değerli arkadaşlar,
herkesin başımızın üzerinde yeri var. Meclis herkesin Meclisidir; ama, esnaf
camiası çok kıymetli bir camiadır. Her zaman, her şart altında, devletinin,
hükümetinin yanında olmuştur, vergisini zamanında ödemiştir, hortumlamaya
girmemiştir, teröre girmemiştir, hiçbir yanlışa bulaşmamıştır; ama, hep de
tokadı o yemiştir.
MEHMET VEDAT YÜCESAN
(Eskişehir) - Sen ne yaptın?..
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Değerli dostum, ben, size saygı diyorum, sen ne diyorsun; gözünü sevdiğim,
Allahaşkına yahu?!
BAŞKAN - Sayın Özlek,
lütfen...
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
O zaman sol tarafa mı dönelim?! Ben böyle bir şey yapamam ya!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özlek,
teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
MEHMET ÖZLEK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, yeni düzenleme, eksiğiyle fazlasıyla, yanlışıyla
doğrusuyla, esnaf camiamıza hayırlı uğurlu olsun.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özlek.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bayram.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Efendim, hakkımda çok ciddî iddialarda bulundu...
BAŞKAN - Hangi konuda
konuşacaksınız, Sayın Bayram?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Milletvekilinin söylediklerine cevap vereceğim, başka bir şey yok Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Sayın Bayram,
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, çok kısa bir açıklama yapar mısınız. Aynı
zamanda, yeni bir sataşmaya da mahal vermeyin lütfen.
Buyurun.
VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Şanlıurfa
Milletvekili Mehmet Özlek’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir konuyu özellikle
bilmenizi istiyorum. Ben, bir kuruluşun yıllarca genel başkanlığını yaptım.
Geçmişte kıyasıya mücadele ettiğim, karşımdaki bir konfederasyonun
yetkililerine 12 Eylül döneminde laf söylendi, ona karşı çıktım. Şimdi, burada,
sayın, değerli dostum, -doğrudur, oturmuşuzdur, bir sofrada yemek yemişizdir-
öyle bir konuya geldi ki... Otuz seneye yakın görev yaptığını söylüyor. Otuz
senelik görevi sırasında birlikte mesai harcadığı arkadaşları vardır; iyi
yapmışlardır, yanlış yapmışlardır, harcırah almışlarsa birlikte almışlardır,
ücret almışlarsa birlikte almışlardır. Ben oradayken iyi, ben gittikten sonra
batarsa batsın düşüncesini hiçbir zaman içime sindirmedim, sindiremiyorum. Eğer
sindirirsem, yıllardır arkadaşlarıma karşı duyduğum duyguda, gösterdiğim
sevgide yanlış bir hareket yaptığımı kabul ederim.
Değerli Arkadaşım, burada
şimdi şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Ben, bundan dolayı, orada,
zatıâlinize, Sayın Milletvekilim, tepki gösterdim. Şimdi, burada ne döndüğünü,
kimin üzerinde kara bulut estirilmeye çalışıldığını sen de biliyorsun ben de
biliyorum. Sen mukaddes topraklara ayak bastın, elini vicdanına koyasın; kim
için olduğunu biliyorsun. Ben de, oraya gitmedim; ama, ben de oraya ayak
bastım; ikimiz de biliyoruz neyin ne olduğunu. Şimdi birbirimize burada şike
yapmayalım Sayın Hacım.
Efendim, burada diyorsun
ki "ben konuşursam..."
AHMET IŞIK (Konya) -
Gitmeden nasıl ayak bastın?!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Ben Mescidi Aksa'da Peygamber Efendimizin ayak bastığı ize yüzümü
sürdüm. Sen oralara git de ondan sonra konuş! Sen git oralara da ondan sonra
konuş!
BAŞKAN - Sayın Bayram,
tamamlar mısınız lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yıllardır, bir kuruluşun genel başkanıydım, o
dönemin hükümetlerine karşı tavır koydum, temsil ettiğim toplumun hakkını
savundum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayram,
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz aldınız ve çok kısa bir konuşma
yapacaksınız... Lütfen tamamlar mısınız.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Sayın Başkan, söylenen laf kısa değildi ki, nasıl kısa konuşayım!
BAŞKAN -Sayın Bayram, 1
dakika süre veriyorum.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Rica ederim Sayın Başkan...
BAŞKAN - 1 dakika süre
veriyorum.
Buyurun Sayın Bayram.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Yani, yenilir içilir bir laf mıydı?! Çok rica ediyorum. Burada,
bütün kamuoyu nezdinde, söylediği lafın derecesinin ne olduğunu bilen bir
insansın, yargıçsın ayrıca.
BAŞKAN - Sayın Bayram,
burada İçtüzük hükümlerine göre karar veriyoruz.
Buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - O zaman sen sözünü kesseydin!
BAŞKAN - Lütfen,
"sen" diye hitap edemezsiniz, Sayın Bayram!
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla) - Efendim, özür dilerim, neyse, karıştırıyoruz bazen, kusura bakma.
Değerli arkadaşlarım, o
dönemin hükümetlerine karşı temsil ettiğim toplumun hakkını, hukukunu korudum,
yeri geldi hükümetlerle taban tabana zıt oldum. Belki iktidarı bırakıp giden
birçok iktidar, sorumluluğunun bir bölümünü bize yükledi. Eğer benim bir kusurum,
kabahatim olmuş olsaydı, bir kötü niyetim olsaydı, görevimde bir suiistimalim
olsaydı, devletin müfettişleri, işbaşındaki iktidarlar benim anamı ağlatırdı.
Dimdik duruyorum Allah'a şükür burada! Alnım ak, yüzüm açık! Veremeyeceğim tek
bir hesabım yoktur ve size de yakıştıramadım bu lafı! Hiç yakıştıramadım size!
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)-
Maksadım sözünüzü kesmek değil kesinlikle...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Yakıştıramadım böyle bir lafı size!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Özlek...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Söylenecek laf vardır, söylenmeyecek laf vardır. Yakıştıramadım
size.
BAŞKAN- Sayın Bayram,
teşekkür ediyorum.
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)-
Sevgili Bayram, benim oradan 25 kuruş aldığımı ispat edebilir misin?..
BAŞKAN- Sayın Özlek,
lütfen...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Nereye kaçacağız?.. Nereye kaçacağız?..
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)-
Maaş aldığımı ispat edebilir misin?..
BAŞKAN- Sayın Özlek...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Bakınız, ben başka bir şey söyleyeyim: Şunu aldın, bunu aldın
demiyorum...
BAŞKAN- Sayın
Bayram!..
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)-
Ama, öyle söyledin oradan...
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Ben senin defterini mi tutuyordum?!
MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)-
Bilmiyorsan, niye söylüyorsun?!
BAŞKAN- Sayın Bayram,
kürsüyü terk eder misiniz lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Aldın almadın, ben ne bileceğim! Senin defterini ben mi tutuyordum,
bordronu ben mi yapıyordum?! Arkadaşın alıyor, sen almıyorsun...
BAŞKAN- Sayın Bayram!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Değerli arkadaşlarım, bu Meclisin, bu kamuoyunun nezdinde bu gibi
laflar konuşulamaz.
BAŞKAN- Sayın Meral!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Siz iktidarsınız.
Allahaşkına -benim görev yaptığım iki yer var- bütün vebali günahı boynunuza;
gönderin müfettişleri, denetlesin; ondan sonra böyle konuşmayın!
BAŞKAN- Sayın Meral!..
BAYRAM ALİ MERAL
(Devamla)- Onurumla görev yaptığım otuz senenin hesabını verdim. Bundan dolayı
da gururluyum. Türk Halkına saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Meral.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)
BAŞKAN - Madde üzerinde
şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce,
Türkiye'de 5 000 000'un üzerindeki esnafın, yanlarında çalışanlarla beraber,
aileleriyle beraber Türkiye'nin yaklaşık yüzde 30-35'ini ilgilendiren bir kanun
tasarısını görüşüyoruz; ancak, Mecliste şu anda 50 civarında milletvekili bu
kanun tasarısının görüşülmesini izliyor.
NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) - Konuya geç!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Milletvekili, niye rahatsız oluyorsunuz?! Burada, 549 milletvekili var.
30 000 000 insanı direkt olarak ilgilendiren bir kanun tasarısı görüşülürken,
Meclisin salonunda, sıralarında 50 milletvekilinin mi olması lazım geliyor?!
Bu, sizi rahatsız etmiyor mu?!
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Beni rahatsız ediyor; ben bundan şiddetli bir şekilde rahatsız oluyorum. Bu,
neyi gösteriyor; Meclisin yorulduğunu, milletvekillerinin ilgisinin, alakasının
olmadığını...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Başkan, bunları söylemeyeceğiz de neleri söyleyeceğiz?..
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
bir saniye... Sayın Kandoğan, burada, hiçbir sayın milletvekili arkadaşımız,
İçtüzüğün verdiği hakkı kötüye kullanamaz.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Efendim, biraz sonra oylama yapacağız, karar yetersayısı yok.
BAŞKAN - Hayır; maddeyle
ilgili söz aldınız, maddeyle ilgili konuşmak zorundasınız.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir kanun görüşülüyor burada. Biz kalkıp karar yetersayısı mı isteyelim?!
Yani, bu kadar önemli bir kanun görüşülürken, Meclisin sıralarının böyle mi
olması lazım?!
Biraz önce Sayın Bakan
konuştu -kendi konuşması sırasında 30 kişi yoktu, 3 arkadaşımız da orada
ayaktaydı- ve "esas dinlemesi gerekenler ayakta" diye, 3
milletvekiline hitap etti.
Sayın Bakan, burada, 549
milletvekilinin de dinlemesi gerekiyor bu kanunu. Niçin, sadece, siz, ayırıp, 3
milletvekilinin dinlemesi lazım, ilgilenmesi lazımdır diye bir konuşma lüzumunu
hissediyorsunuz?! Bütün milletvekillerinin bu kanun tasarısı üzerine burada
bulunmaları ve görüşlerini, düşüncelerini açıklamaları gerekiyor. Sonra da
kalkıyoruz, biz esnafın yanındayız, esnafla beraberiz!.. Esnaf, bu ülkenin
çimentosu, birlik ve beraberliğinin teminatı, cumhuriyetin teminatı; yıllardan
beri ülkemizdeki birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda üzerine düşeni
bihakkın yerine getiren insanlar. 5 000 000 küsur esnafı ilgilendiriyor bu
kanun. Sonra da kalkıyoruz, burada 30 kişiyle kanun görüşüyoruz! Sadece bu
kanunda değil, bütün kanunlarda böyle.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, kırk yıldan beri geçerli olan bir kanun; eskimişti, birhayli
değişikliklere uğradığı için bütünlüğü de kalmamıştı ve böyle bir kanun
Türkiye'nin ihtiyacıydı, getirilmesi gerekiyordu; ancak, biraz önce AK Parti
Grubu adına konuşan bir milletvekilimiz de bu kanunla ilgili çok ciddî
eleştirilerde bulundu; komisyonda görev almış olmasına rağmen, katılmadığı,
eksik bulduğu birhayli husus olduğunu ifade etti.
Değerli milletvekilleri,
şimdi, benim elimde rakamlar var. 2003'ün birinci ayından 2003'ün sonuncu ayına
kadar -Bakan Beyin ifadeleridir- 34 000 esnaf iflas etmiş Türkiye'de.
Dikkatinizi çekmek istiyorum, bir yılda 34 000 esnaf iflas etmiş ve 140 000
esnaf bu üç yıllık süre içerisinde kepenk kapatmış; ama, sonra geliyoruz,
burada, esnafın çok iyi durumda olduğunu, esnafın çok rahat olduğunu, AK Parti
İktidarları döneminde ekonomik bakımdan rahatlatıldığını söylüyoruz. Benim
elimde, Dünya Gazetesinin 13 ilde -dikkatinizi çekmek istiyorum, bu iller de
Türkiye'nin en gelişmiş illeridir- yaptığı bir araştırma var. Araştırmanın
neticesi elimde. Bakınız, Bursa'daki Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı ne
diyor: "Piyasada durgunluk var. Talepte ciddî azalma var. Esnaf ve
sanatkârımız, tek kelimeyle, perişan durumda." Bursa'nın Esnaf ve
Sanatkârlar Odası Başkanı bunu söylüyor. Trabzon: "Durgunluk yaşanıyor.
Yüksek yerlerde havalar iyi; ama, tabanda fevkalade sıkıntı var. Sosyal
patlamaya doğru gidiyoruz." Esnaf Birlikleri Başkanı bunu söylüyor. Adana:
"Piyasada mevcut bir durgunluk var." Durgunluğun olmadığını,
sıkıntının olmadığını, ciddî problemlerin olmadığını söyleyen bir tek oda
başkanı yok; ama, biz burada geliyoruz, esnafın çok iyi durumda olduğunu
söylüyoruz.
Sayın Bakan yüzde 19
faizle esnafa kredi verdiklerini söylüyor. Bu seneki enflasyon oranınız nedir,
hesapladığınız; yüzde 8; çıkarın oradan, yüzde 11 reel faiz... Sayın Bakanın
bir konuşmasını ben geçen sefer burada tutanaklardan okumuştum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
tamamlayabilir misiniz.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tamamlıyorum.
Sayın Bakan diyor ki:
"Bir ülkede reel faiz yüzde 10'un üzerinde ise o ülke tamamen iflas etmiş
durumdadır." Bu, Sayın Bakanın, Mecliste yapmış olduğu konuşmanın
tutanaklarından almış olduğum cümlesi. Şimdi buraya geldi Sayın Bakan,
esnaflarla ilgili, yüzde 19 faizle esnafa kredi verdiklerini söylüyor. Yüzde 11
reel faiz, Sayın Bakan!.. Siz diyorsunuz ki, ülke tamamen iflas etmiştir. Ülke
iflas ediyorsa, yüzde 11 reel faiz ödeyen esnaf iflas etmez mi?!. İflas etmez
mi?!.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Faizlerin nereden nereye geldiğini söylesene!
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Şahin...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Reel faiz yüzde 40'tan indi oraya; sen Türkiye'de yaşamıyor musun?!
BAŞKAN - Sayın Kacır...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben Sayın Bakanın tutanaklara geçmiş olan bir ifadesini okuyorum.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Nereden nereye geldiğini söyle!..
BAŞKAN - Sayın Şahin...
Sayın Şahin...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- İfadesi aynen böyle.
Sayın Bakan, gelir...
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Nereden nereye geldiğini söyle...
BAŞKAN - Lütfen, Sayın
Şahin!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Sayın Şahin, bir görüşünüz varsa, gelin buraya... Gelin...
Bakın, Denizli ne diyor;
"batıyoruz" diyor. Denizli batıyorsa arkadaş...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Tekstilin, ihracatın merkezi olan Denizli batıyorsa, Türkiye'de çok ciddî
sıkıntılar var demektir.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
teşekkür ediyorum...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Maddeler üzerinde
görüşlerimizi daha sonra açıklamaya devam edeceğiz.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde Hükümet
adına söz isteyen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun.
Buyurun Sayın Bakan.
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Faizler yüzde 40'tan yüzde 19'a gelmiş; dilin varmıyor; bunu söyleyemiyorsun!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Yahu, ciddîye almayın şunu!
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) -
Bu kadar taraflı olabilir!..
BAŞKAN - Sayın Şahin!..
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Hanımefendiye söz verin de kürsüden konuşsun.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Fatma Hanım haklı; dün burada bağırıyordun, bugün orada bağırıyorsun!
Bağırmaktan başka bir şey yaptığın yok!
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Ben her zaman her yerde bağırırım!.. Her yerde bağırırım!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
İşin gücün bağırmak; bağırmaktan başka bir şey yaptığın yok!
BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Orada da yanlışlıkları söyledim, burada da söylüyorum... Her yerde
söylerim...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.15
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 18.25
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
851 sıra sayılı tasarı
üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.
VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
1 inci madde üzerinde,
Hükümet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; öncelikle,
böylesine önemli bir yasada, daha 1 inci maddede Meclisteki havanın
gerilmesinin, bu Yüce Meclisin havasına yakışmadığını hepiniz takdir edersiniz.
O bakımdan, şu anda bu yasadan Hükümet adına sorumlu bir bakanınız olarak, hassaten
sükûnetle bu yasanın görüşülmesini takdirlerinize arz ediyorum.
Bu vesileyle, iktidar
milletvekili Sayın Mehmet Özlek Beyin, belki ifade eksiği olarak -hoşgörünüze
sığınıyorum onun adına, bir yanlışlık varsa ben özür diliyorum- "Esnaf ve
Sanatkârlar Kanununda demirci yok, fırıncı yok, bu nasıl esnaf yasası"
demesi de fevkalade yanlış. Çünkü, bu yasa hükümetin yasasıdır arkadaşlar. Bu
yasa, Meclise niyabeten görev yapan komisyondan geçmiş bir yasadır; buna böyle
bir sualle yaklaşmak fevkalade yanlıştır; onu da belirtmek isterim. Kaldı ki,
bu Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu meslek kuruluşları kanunu olup, burada,
meslekler sayılmaz; çünkü bu -konuşmamda da belirttim- meslekleri belirleyen,
esnaf, sanatkâr, tüccar, sanayici tarifini yapan koordinasyon kurulunun
görevidir. Dolayısıyla, hangi meslek dalı esnaf odası kurmaya yeterlidir; bu
kurul bunu belirler, Resmî Gazetede Başbakanlık kanalıyla yayımlanır, ondan
sonra kurulur. Nitekim, Ankara'da, Adana'da, Edirne'de, İstanbul'da başlatılan
bir hareketle, 2002 yılından beri -ilgili maddede söyleyeceğim- böyle
ihtilaflar olmuş; Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odası varken, taksi
sahiplerini oradan çekip alalım, dolayısıyla, bunu parçalayalım hareketleri
olmuştur; bir tanesi de Ankara'da olmuştur ve buna karar veren komisyonun
kararı Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay 8. Dairesinin görüşü
"mülk sahibi olmak demek esnaf olmak demek değildir... "Örnek olarak
da ben söylüyorum; diyelim ki, bir kişinin 20 tane otomobili var, çalıştırıyor;
o, tüccardır, ticaret yapan bir insandır. Dolayısıyla, ikinci karar olarak, 8.
Dairenin yorumuna bağlı olarak Taksiciler Odası kurulmasına, yine, komisyon
karar verdi, 2004 tarihinde. Şu anda, 5 yerde -il olarak- mahkeme devam
etmektedir ve bizim Bakanlığın verdiği onay, yürütmeyi durdurma kararıyla
durdurulmuştur. Yani, emek ile kısmî sermayenin ya da geçimini sadece o yoldan
temin eden insanın esnaf olması, yasalarla, mahkeme kararlarıyla belirlenmiş
durumda. Dolayısıyla, daha 1 inci maddede, bu esnafın kapsamı, yasanın kapsamı
anlatılırken, bu gerginliklere meydan verilmemesini diliyorum. Bunun bir teşvik
yasası olmadığını, bunun büyük mağazalar yasası olmadığını bir kez daha
takdirlerinize arz ediyorum ve sükûnetle bu yasayı tartışalım. Anlaşamadığımız
noktalar olabilir; Yüce Meclisin kararı en son karardır. Bundan sonra Sayın
Cumhurbaşkanına gidecektir. Hukukî bir düzen eksikliği varsa, onun iade hakkı
vardır, Anayasa yolu vardır. Onun için, burada münakaşa ederek, gerginliğe
sebebiyet verilmemesini tekrar takdirlerinize sunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Soru... Soru var.
BAŞKAN - Buyurun, Sayın
Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Konunun komisyonda ve
altkomisyonda görüşülmesi süreciyle ilgili, o bölümde görev alan arkadaşlarımız
çeşitli bilgiler aktardılar. Şimdi, konunun Genel Kurula gelme aşamasında
birtakım sıkıntıların olduğunu görüyoruz.
Ben, Sayın Bakana,
aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, bugün, Türkiye
Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanının ve 81 il başkanının, esnaf ve
sanatkârlar odası başkanının yaptıkları ortak açıklamadan haberiniz var mı?
Eğer, bilginiz yoksa, size takdim edebilirim; fakat, içindeki bir bölümü
söylüyorum ve soru olarak da bunu size yöneltiyorum.
Katkı ve mutabakatımız
alınmadan, bir oldubittiyle son şekli verilen meslek kuruluşumuzun teşkilat
kanunu, bizimle doğrudan, böylesine hayatî bir kanunu izlememize fırsat
verilmediği gerekçesiyle, hükümetin tamamen kendi siyasî düşüncelerine yakın
kişilerin teslim alma girişimi şeklinde değerlendirdiği yönünde basın
açıklamaları var.
Sayın Bakanım, şimdi,
esnaflarla ilgili çok çeşitli sorunlar var. Bunlar, eğer, bu kanunu çekmez, bu
kanunun bu şekilde çıkması konusunda ısrarınızı sürdürürseniz, Cumhuriyet Halk
Partisi grup sözcüleri tarafından, bu tasarının 70 küsur maddesi ve geçici 11
maddesinde, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu sorunlar, her maddede dile
getirilecektir ve bu konuyla ilgili görüşler, burada, esnafların...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Soru mu soruyorsunuz?!
HALUK KOÇ (Samsun) - Soru
soruyorum Sayın Kapusuz. Eğer, gerekirse, Meclise de, çıkıp konuşabilirim de.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Anlamak istiyorum da onun için.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Soruyu anlarsınız... Kulaklarınızı açın, Türkçe konuşuyorum, anlarsınız.
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın
Bakana soru sorar mısınız.
Lütfen, Sayın Kapusuz...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakanım, bu kanunu çekmeyi düşünüyor musunuz; mutabakat arayacak mısınız
esnaf kuruluşları arasında, yoksa bu konudaki siyasî inadınızı sürdürerek bu kanunun
bu şekilde çıkmasına çalışacak mısınız?
Sayın Kapusuz, soru bu;
siz de anlamışsınızdır herhalde.
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Koç.
Sayın Seyhan, buyurun.
TACİDAR SEYHAN (Adana) -
Teşekkür ediyorum; Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakan, Cumhuriyet
Halk Partisiyle defalarca bu kanun üzerinde birlikte mutabakat yapmak üzere
ilişki kurmak istemiş ve bizlere ulaşmıştır; bu konudaki girişimleri için çok
teşekkür ediyorum öncelikle. Biz, Sayın Bakanla bu kanunun komisyona gelmiş
bölümü üzerinde belli bir mutabakat içerisindeydik; ancak, komisyonda, Sayın
Bakana rağmen, bu maddelerde kanunun tamamına olmasa da büyük bir bölümüne
tesir edecek değişiklik yapılmıştır. Vardığımız mutabakatı hâlâ kanunun
taşıdığını düşünüyor mu; bu mutabakat konusunda Cumhuriyet Halk Partisiyle
dayanışmayı sürdürmeyi düşünüyor mu?
İkincisi, "TESK'le
mutabakat içerisinde bu kanunu getirdik" diye bir açıklama yapmıştı
komisyonda; ben de, TESK'e bu kanunun 2 defa gittiğini ve görüşüldüğünü
biliyorum. Ancak, kanunun bugünkü haliyle TESK'le bir mutabakat içerisinde
olduğunu düşüyorlar mı, yoksa yapılan değişiklikle hem Cumhuriyet Halk
Partisiyle hem de TESK'le olan mutabakat bozulmuş mudur?
Üçüncüsü, elinde mahkeme
kararı varken, bir maddede esnaf tanımında yapılan değişikliğin bu mahkeme
kararına rağmen yapılmasını doğru buluyor mu; bu mahkeme kararını da öncelikli
olarak değerlendirerek, burada yapılacak düzeltme için Partimizin verdiği önergeye
destek vermeyi düşünüyor mu?
Bu konudaki düşüncelerini
rica ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan.
Başka soru?.. Yok.
Buyurun Sayın Bakan.
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; öncelikle,
vaktinizi almamak için, biraz önceki konuşmamda, Sayın Ümmet Kandoğan'ın, bir
yanılgı olarak belirttiği hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum. "Yüzde 10
faizle, o ülke iflas etmiştir" şeklindeki yorumu, tamamen, eksik bir
bilgidir. Benim, Bütçe Komisyonunda, bütçe kanunu görüşülürken, Partim adına,
geçen dönem yaptığım konuşmada, borç oranı yüzde 98 olan bir ülke, Avrupa
Birliği standartlarına, OECD, Dünya Bankası, IMF görüşlerine göre, bir ülkenin
kamu borçlarının toplamı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 60'ının üzerinde
olursa müflis gözüyle bakarlar dediğim doğrudur. Borçların çevrilebilmesi,
ülkenin bu borç yükü altından kalkması ve bütçedeki faizlerin, yüksek faiz
yüksek enflasyon baskısının düzelmesi için, reel faizlerin yüzde 10'lar
seviyesine inmesi gerektiğini söylemiştim -zabıtlardan okuyabilir- aynı
fikrimde ısrar ediyorum. Nitekim, bu program, o şekilde uygulanmaktadır.
Teşekkür ederim.
Sayın Haluk Koç, basın
bülteninden bahsetti; teşekkür ederim, önümde. Bunu dikkatle okursak, son şekli
verilen, meslekî kuruluşlarımızın teşkilat kanununa karşı da "görüşümüz
alınmamıştır" diyor. Biz, Hükümet tarafından Büyük Millet Meclisine sevk
edilen şekliyle, hem konfederasyonun hem konfederasyona bağlı birimlerin hem
bakanlıkların hem de 50'ye yakın sivil toplum kuruluşunun ve kurum ve kuruluşun
görüşünü alarak sevk ettik, mutabıktık. Bu arada, diğer siyasî partilerin
görüşleriyle mutabakat sağlamadan, Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk
Partisiyle de mutabakat sağlamıştık. Komisyona geldikten sonra, Cumhuriyet Halk
Partisi üyesinin teklifiyle altkomisyona alınmış; büyük bir yasa -daha rahat
gözden geçirelim diye- Sayın Tacidar Seyhan'ın teklifiyle, görüş uygun
karşılanmıştır. Ben, Bakan olarak, Bakanlık adına "altkomisyona gerek yok,
vakit kaybı olur" dediğim halde, komisyona saygılıyız, demin de söylediğim
gibi, komisyon, Meclise niyabeten görev yapan bir kurumdur. Dolayısıyla,
altkomisyonda ve üstkomisyonda değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin
bazıları düzeltme, daha anlaşılır şekle geldiği için şükran borçluyum, teşekkür
ediyorum; fakat, 3 ana temel maddede, hükümetin mutabık kaldığı tasarı ile şu
anda -mutabakat sağlanmayan 3 temel konuda- Meclise indiğinde, mutabakat
sağlanmamış durumdadır, bir. Onu Tacidar Bey de sordu.
Esnaf tarifinde, eskiden
beri geçimini şoförlükten temin edenler esnaf odası kurabildiği ve üye
olabildiği halde, bu tarifte şoför çıkarılmıştır; ancak, şu kayıt vardır:
Vergiye tabi olmak şartı aranmıştır; götürü vergi veyahut da basit usulle
vergiye tabi ise, oda kurabilir diye. Birincisi bu.
İkincisi, genel kurullar
yapıldığı anda başkan ve yönetim kurulu üyeleri genel kurulda tabiî delegedir
konusu kaldırılmıştır, yeniden delege seçilsin diye. Oysaki, delege seçimi
yoktur. O zaman yönetim kurulunda; yani bir federasyon başkanı veyahut
konfederasyon başkanının, mensup olduğu odada, en azından yönetime seçilmesi
lazım, kendi genel kurulunda delege olabilmesi için. Dolayısıyla, ikinci husus
budur.
Üçüncü husus da,
konfederasyon da pek durmamaktadır.
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Genel Başkan Üsküdar'dan delege olacak yani!
SANAYİ VE TİCARET BAKANI
ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim "iki yerden maaş alsın" sözü
"iştiraklerinden" olarak çıkmıştır. Oysaki, bu kere odalara maaş
almak için çeşitli iştirakler kurma yolu açılacağı için "en az iki
yerden" diye değiştirelim dedik. Onda fazla bir ihtilafımız da yok.
Dolayısıyla, bu konuları
açıklamış bulunuyorum.
Sayın Tacidar Seyhan
madde madde sordu. Mutabakat Cumhuriyet Halk Partisiyle sağlanmıştı, komisyonda
değişti; ama, komisyonun kararına da saygılı olma durumundayız; çünkü, komisyon
değiştirmiş ve komisyon değiştirdikten sonra, tabiî ki konfederasyon ile
komisyon muhatap olup bir mutabakat sağlamadığını ben biliyorum. Ben, Bakan
olarak, konfederasyonla saatlerce bu konuyu tartıştık, bu 3 maddede eğer
anlaşma olursa, diğerlerinde herhangi bir itirazları olmadığını söylemişlerdir;
ama, tekrar söylüyorum, komisyonun kararına herkes saygılı olmak durumundadır.
O bakımdan, ben de, Hükümet adına, Hükümetten gelen tasarıya rağmen, komisyondaki
değişikliği tabiî ki burada tartışma durumundayız.
Mahkeme kararına gelince:
Mahkeme kararını... Arkadaşlarımız "bu mahkemenin son durumu nedir"
diye sordu. Şoförler ve otomobilciler odasından ayrılmak isteyen bazı taksi
sahipleri oda kurmak istediler ve bu odayı birinci seferinde Danıştay bozdu,
tekrar mahkemeye gidildi. Bu kere, biz kuruldan, taksiciler olarak çıkardık
-biraz önce de söyledim- fakat, şimdi taksiciler odasına da itirazlar oldu, 5
şehirde mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dolayısıyla mahkemenin
durumu da budur. Arkadaşların elinde de belge vardır.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
III.- YOKLAMA
(CHP sıralarından bir
grup milletvekili ayağa kalktı.)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır; ancak,
maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, bu talebi yerine
getireceğim.
Önce talepte bulunanları
tespit ediyoruz.
Sayın Anadol, Sayın
Özkan, Sayın Çakır, Sayın Koç, Sayın Yıldırım, Sayın Meral, Sayın Deveciler,
Sayın Seyhan, Sayın Durgun, Sayın Gazalcı, Sayın Parlakyiğit, Sayın Karademir,
Sayın Özcan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Ersin, Sayın Hacaloğlu, Sayın Değerli,
Sayın Tütüncü, Sayın Kaya, Sayın Coşkuner, Sayın Küçükaşık.
Yoklama için 3 dakika
süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik
cihaza girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.47
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 19.00
BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI
(İzmir)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
851 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine devam edeceğiz.
1 inci maddenin
oylanmasından önce istenen yoklama sonucunda toplantı yetersayısı
bulunamamıştı.
Şimdi, yoklama işlemini
tekrarlayacağım.
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Yoklama için 3
dakika süre veriyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, ikinci kez yapılan yoklama işlemi sonucunda da toplantı
yetersayısı bulunamadığından, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 19.05