BIM 2 2 2005-04-23T07:34:00Z 2005-04-23T07:34:00Z 39 24735 140994 TBMM 1174 281 173150 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22                                                                         CİLT: 80       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

81 inci Birleşim

7 Nisan 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak sevdasında yaşamlarını yitiren başta polisler olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması

B) Gündemdişi Konuşmalar

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün, Kanser Haftasına ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Van Milletvekili Mehmet Kartal'ın, Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt istasyonu kurulmasının getireceği yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması ve  Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in cevabı

3.- Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken'in, Türk Polis Teşkilâtının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilâtın içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı

C) Tezkereler ve Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe'nin (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/279)

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 31 milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak nedenlerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

V.- SEÇİMLER

A) Komısyonlarda Açik Bulunan Üyelıklere Seçım

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)

3.- Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851)

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek'in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, vatandaşlık için müracaat eden göçmenlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4561)

*Ek cevap

2.- Balıkesir Milletvekili Turhan ÇÖMEZ'in, bal üretimi ve ihracatı ile sahte bal iddialarına,

- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, bebe bisküvilerindeki bir kimyasal maddenin oranına yönelik alınacak tedbirlere,

- Diyarbakır Milletvekili Mesut DEĞER'in, Diyarbakır'a bağlı bazı ilçelerde doğrudan gelir desteği ödemelerine,

Diyarbakır'da doğrudan gelir desteği ödemelerinin durdurulmasına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/5256, 5257, 5258, 5259)


I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak yedi oturum yaptı.

Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan, Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin kuruluşunun 68 inci yıldönümünde, Türk demir-çelik sanayiinin gelişimine ve ülke ekonomisine katkısına;

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, evsel ve sanayi atıklarıyla kirlenen Gediz Nehrinin yarattığı çevre sorunlarına ve bu konuda alınması gereken tedbirlere,

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, Karaman ve Konya Ovalarındaki yeraltı su kaynaklarının telafi edilemeyecek oranda azalmasının yol açabileceği olumsuz etkilere ve bu konuda yapılması gerekenlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

5319 sayılı, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 33 üncü maddesinin,

5321 sayılı, Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun

Anayasanın 89 uncu maddesine göre bir kez daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;

Tunceli Milletvekili Hasan Güyüldar ve 34 milletvekilinin, terör nedeniyle göç eden yurttaşlarımızın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272);

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Avrupa Kıtası Habitat Global Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz'ün, TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Münir Erkal'ı Almanya'ya davetine icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresinin,

24.3.2005 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilen ve 29.3.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Devlet Bakanı Güldal Akşit ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü haklarındaki (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması konusundaki görüşmelerin 19.4.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasına; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 85 inci Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2005 Cumartesi günü saat 14.00'te toplanmasına; bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, siyasî parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin milletvekili olan genel başkanlarına 10'ar dakika süreyle söz verilmesine; bu toplantıda başka konuların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisinin,

Kabul edildiği;

Gündeminin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 134 üncü sırasında yer alan 565'e 1 inci ek sıra sayılı raporun bu kısmın 3 üncü sırasına alınmasına ilişkin CHP Grup önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;

Açıklandı.

Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, konuşmasında, şahsına sataştığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kanunlaştırılmasına İlişkin Tasarının (1/947, 1/233) (S. Sayısı: 835) kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

7 Nisan 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime  22.00'de son verildi.

 

 

Sadık Yakut

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Bayram Özçelik

 

Ahmet Küçük

 

Burdur

 

Çanakkale

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

No.: 111

II.- GELEN KÂĞITLAR

7 Nisan 2005 Perşembe

Raporlar

 

1.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı ile Özbekistan Cumhuriyeti Dış Ekonomik İlişkiler Ajansı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/970) (S. Sayısı: 853) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kore Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadî Kalkınma İşbirliği Fonu Kredilerine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/986) (S. Sayısı: 857) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)

3.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 6 Milletvekilinin; Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/409) (S. Sayısı: 858) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)

4.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/338) (S. Sayısı: 859) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Savunma Sanayiî, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/885) (S. Sayısı: 860) (Dağıtma tarihi: 7.4.2005) (GÜNDEME)

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN ve 31 Milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)

2.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN ve 23 Milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak nedenlerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.4.2005)


 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

7 Nisan 2005 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, elektronik oylama, yoklama ve konferans sisteminde meydana gelen teknik bir arıza nedeniyle, birleşime yarım saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.01


 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.33

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini; bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1.- TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un, Polis Günü münasebetiyle vatan, millet ve bayrak sevdasında yaşamlarını yitiren başta polisler olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Polis Günü münasebetiyle, vatan için, millet için, bayrak için seve seve canlarını feda etmekten kaçınmayan aziz şehitlerimizi anmak, bu vesileyle, millî duygu ve düşüncelerimi ifade ettikten sonra Meclis gündemine geçmek istiyorum.

Vatan sağ olsun diyerek evlatlarının kanını vatan topraklarına helal eden anaların, babaların, eşlerin, evlatların duyulamayan feryatlarını, acılı çığlıklarını seslendirmek ve tarih sayfasına bir not düşmek amacıyla konuşmak istiyorum.

Vatanın bütünlüğü ve Yüce Türk Milletinin bağımsızlığı uğruna hayatlarını feda ederek en yüksek mertebeye erişen aziz şehitlerimiz sayesinde bu vatan topraklarında özgür yaşayan bizler, şehitlerimize ve onların bize bıraktığı en yüce emanet olan şehit yakınlarına layık olabiliyor muyuz? Bugün, özgür yurttaşlar olarak geleceğe güvenle bakabiliyorsak, bunu, yurdu için üstlendikleri görevleri uğruna canını ortaya koymaktan kaçınmayan, ülkesine ve ulusuna inanan şehitlerimize borçlu olduğumuzu hatırlıyor muyuz? Birlik ve bütünlüğümüzün, vatan sevgimizin, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ölümsüzleşen simgeleri olan şehitlerimiz, elbette, her zaman gönüllerimizde yaşayacaktır. Unutulmamalıdır ki, milletimiz, bağımsızlıklarını, özgürlüklerini, millet olma özelliklerini muhafaza edebilmelerini, milletler arenasında onurlu bir yere sahip olmalarını ve başka milletlerden saygı görüyor olmalarını da Türk polisine borçludur.

Bunların dünyevî hiçbir kaygıları yoktur. Manevî anlamda vatanlarının bağımsızlığından, bayraklarının özgürce semalarda dalgalanmasından ve şerefli bir yaşamdan başka gıdaları da yoktur. Dinledikleri ve terennüm ettikleri şarkılarda, yazdıkları şiirlerde, bulundukları meclislerde ve attıkları her adımda görmek, işitmek, hissetmek ve söylemek istedikleri yegâne değer, vatan, millet ve bayrak sevdasıdır. Bu nedenledir ki, Mersin'de şanlı bayrağımıza yönelik hain saldırıya tek başına müdahale eden kahraman polisimiz, ödül olarak verilen parayı kabul etmeyerek şehit ailelerine bağışlamış; manevî değer ve inançların parasal karşılığının olmayacağının en veciz örneğini insanlık timsali olarak bir kez daha dünyaya ispat etmiştir. Biliyoruz ve yaşıyoruz ki, Türk polisi olan evlatlarımız vatanı bekliyor; bizler evlatlarımızı bekliyoruz. Evet, lütfen, bu derin sese kulak verelim.

Bu vesileyle, bir kez daha, başta polislerimiz olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla anıyor; dün manevî inancımızın ışığı altında diri olan şehitlerimizin, bugün manevî âlemde bizi gözlediklerini idrak ederek, onlara layık bir gelecek olalım diyerek, tüm polislerimizin bu anlamlı günlerini ve haftalarını kutluyorum. (Alkışlar)

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'e aittir.

Buyurun Sayın Erdöl.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl’ün, Kanser Haftasına ve kanserle mücadelenin önemine ilişkin gündemdışı konuşması

CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Saygıdeğer Başkan, değerli arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanser Haftası nedeniyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle tüm hastalarımıza acil şifa diliyorum; bunlarla uğraşan, canını siper ederek hastalıkla savaşan sağlık çalışanlarını da şimdiden hayırlı çalışmalarında tebrik ediyorum. Polis Haftası nedeniyle de, bu vesileyle, kıymetli polis arkadaşlarımızın haftasını tebrik ediyorum.

Bugün, aynı zamanda Dünya Sağlık Günü. Bunu da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum; çünkü, Dünya Sağlık Günü, bu yıl "her anne ve çocuk değerlidir" sloganıyla hareket etmektedir. Bunun kanserle de oldukça önemli bir bağlantısı vardır.

Düşünün, insanların en değerli varlığı olan çocuklarının kansere yakalandığını duyan bir anne-babanın yıkılışını, biz, senelerce, hekimlik hayatımız boyunca çok acıklı bir şekilde hissettik; ama, iftiharla söyleyebiliriz ki, tıptaki yeni gelişmeler, kanser hastalığında da mükemmel tedavi metotları geliştirmiş ve pek çok kanser hastalığı, şu anda, günümüzde, rahatlıkla tedavi edilebilmektedir. Bunun için de, gerçekten, sağlık çalışanlarını, tüm dünyadaki sağlık çalışanlarını kutlamak lazım.

Kansere pek çok şey sebep olabilmektedir arkadaşlar; çevresel faktörler, kimyasal faktörler, fiziksel faktörler, özellikle radyasyon, virüsler, beslenme alışkanlıkları, sigara, alkol ve benzerleri. Bunların içerisinde özellikle akciğer kanserine yol açan asbest, arsenik, krom, nikel sayılmakla birlikte, sigara da kanserleri, akciğer kanserlerini oldukça önemli oranda artırmaktadır. Bu, çok önemli bir bulgudur.

Arkadaşlar, bir diğer söyleyeceğim, özellikle alkolün ağız boşluğu, ağız kavitesindeki kanserlere, yemek borusundaki kanserlere ve karaciğer kanserlerine yol açabildiği. Bu nedenle, özellikle yiyecek içeceklerimize ve kötü alışkanlık sahibi olan -yakınımızda olan- insanlara mutlaka müdahale etmemiz lazım, onları uyarmamız lazım. Özellikle sigara içmememiz ve yanımızdakilere de içirmememiz lazım.

Bakınız, ben, size bir misal vereceğim. Mesela, kanserojen olan polonyum gibi, radon gibi, metanol gibi, tolüen gibi, aseton, naftalin, arsenik, amonyak vesaire gibi pek çok zararlı maddeleri ihtiva eden bir içeceği, bir sigarayı, bir insana, özellikle kanser yaptığını bile bile nasıl tavsiye edebiliriz? Nasıl, yanımızdaki insanlara "aman bunu içme" demekten kendimizi alıkoyabiliriz?

Düşünün, çok sevdiğiniz küçücük bir kediniz var. Bu kedinize, siz, gidiyorsunuz, bir mama alıyorsunuz ve bu mamada şu yazıyor: Aman, sakın, bunda iki ayrı mama var; bir tanesinin muhtevasında kanser yapan maddeler var, bir diğeri de normal mama. Siz kanser yapan mamayı kedinize alabilir misiniz veya kuşunuza alabilir misiniz?! Onun için, yavrularınızı, kanser yapabilecek sigara illetinden ve alkol illetinden mutlaka arındırmanız lazım; anne-baba olarak, hekim olarak, herkese düşen toplumsal bir görevdir.

Bu, toplumsal bir hastalık ve toplumsal savaş gerektiren bir hastalıktır. Bütün herkesin, topyekûn, mutlaka bu zararlı alışkanlıklarla mücadele etmesi gerekir. Kanser Haftası nedeniyle buna bir daha dikkatinizi çekmek istedim; çünkü, özellikle, bugün, Dünya Sağlık Örgütünün sloganı olan "her anne ve çocuk değerlidir" perspektifinden bakacak olursanız, mesela, sigara içen herhangi bir kişinin yanında bir hamile anne adayının olduğunu düşünün; korunmasız, savunmasız bir yavru, sırf zevk alıyorum diye bir diğerinin, annesinin yanında oturan kişinin sigarasından çıkan dumanla zehirlenecek veya bir küçük yavru annesinin elini tutmuş, yolda yürürken veya bir toplantıda otururken, kapalı ortamda otururken, yanında birisi keyif alıyorum diye sigara içecek, ondan, belki, onun kanser olmasına sebep olabilecek bir durum ortaya çıkacak. Bunlara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erdöl, lütfen toparlayın.

Buyurun Sayın Erdöl.

CEVDET ERDÖL (Devamla) - Demek ki, arkadaşlar, bu, çok önemli toplumsal bir sorun. Mutlaka, kanserle savaş yapalım derken, ilk önümüze alacağımız referans noktalarından biri, sigarayla ve alkolle ve tabiî ki diğer zararlılarla mücadele etmek. Kanserle savaşın temelinde bu yatmakta.

Bu vesileyle, Kanser Haftası münasebetiyle, kanserle uğraşan sağlık çalışanlarını ve polislik mesleğinde uğraşı veren tüm polis arkadaşlarımızı tebrik ediyorum, başarılar diliyorum, çalışmalarında, vazifelerinde hayırlı sonuçlar almalarını temenni ediyorum; tüm kanser hastalarımıza ve ayrıca diğer hastalarımızın hepsine acil şifalar diliyorum. Sizlere de sağlıklı, mutlu günler diliyorum efendim.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdöl.

Gündemdışı ikinci söz, Van-İran Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak akaryakıt istasyonu kurulması hakkında söz isteyen Van Milletvekili Mehmet Kartal'a aittir.

Buyurun Sayın Kartal. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kartal, süreniz 5 dakikadır.

2.- Van Milletvekili Mehmet Kartal’ın, Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran’la ortak akaryakıt istasyonu kurulmasının getireceği yararlara ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı

MEHMET KARTAL (Van) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van-Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde İran'la ortak akaryakıt istasyonu kurulmasıyla ilgili görüşlerimi bildirmek üzere huzurunuzdayım; saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemize sınır ticareti yoluyla girişine izin verilmeyen mal ve eşyaların büyük bir kısmının kaçak yollarla sokulduğu bilinen bir gerçektir. Bu ürünlerin başında, denizyoluyla sokulan benzin, motorin gelmektedir.

Ekonomik bir olgu olan kaçakçılığın özünde farklılıklar olduğu bilinmektedir. Kaçak giren petrol, ülkemizde tüketilen petrolün yüzde 30'u kadardır. Burada devletin ciddî şekilde vergi kaybı vardır.

Kaçakçılığı tek başına kolluk kuvvetlerine havale etmek yetmiyor. Tamamen ortadan kaldıramayız. Aynı zamanda, ekonomik kurallarla da çelişmektedir. Kaçakçılığı önlemek, yöre halkının maddî olarak rahatlamasını sağlamak, devletin ciddî vergi kaybını önlemek için ÖTV ve KDV'de belirli indirimler yapılarak makul bir fiyat oluşturulması kanaatindeyim; örneğin, uçak şirketlerine uygulandığı gibi.

Sayın milletvekilleri, Van Valiliğinin bir önerisi var. Van Valiliği, İran resmî heyetleriyle yapılan mülakatlar sonucu, Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak akaryakıt istasyonu kurulmasını önermektedir. Van trafiğine kayıtlı araçlara belirli günlerde depo hacmine göre akaryakıt verilmesi talep edilmektedir. Zaten, ülkemiz, petrolün yüzde 70'ini dışarıdan ithal etmektedir. Bu istasyonun kurulması sayesinde, yöre halkı biraz daha rahatlayıp ucuz mazot temin edecektir. Bizler, seçim öncesi, meydanlarda, bu halka ucuz mazot sözü verdik; bu vesileyle, bu politikanıza hiç olmazsa sahip çıkın.

Teklif akaryakıt olduğunda, sadece Dış Ticaret Müsteşarlığının değil, aynı zamanda, Maliye Bakanlığının, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının, bu hususta hassasiyet göstermesi gerekmektedir. Van Valiliğinin defalarca müracaatı, Hazine Müsteşarlığınca cevapsız kalmaktadır. Bu hususu -bakanlarımız da burada- bu vesileyle, çok yakın zamanda ele almalarını bekliyoruz.

Sayın milletvekilleri, Vanlı hemşerilerimden biraz evvel telefonla bir not aldım. Van Gölüne adını veren ilimizde kurulması gereken Sahil Başkanlığının, Bitlis ve Tatvan yöresine kaydırılması görüşülüyormuş, konuşuluyormuş. Hemşerilerim, Vanımız için büyük önem arz eden Sahil Başkanlığının başka bir ile kaydırılmasına... İktidara 5 milletvekili, 1 de bakan veren ilimizi üzmüştür. Bunu, huzurlarınızda beyan ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van, Ağrı, Hakkâri, Şırnak Valilikleri, bölgenin ortak geçim kaynağı olan hayvancılığı yeniden canlandırmak üzere, bir kanun teklifini Başbakanlığa sunmuşlardır. Bu valilerimize huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET KARTAL (Devamla) - Bölge halkı, bu yasanın bir an evvel çıkarılması için büyük bir umutla beklemektedir. Yapılacak olan yasal düzenlemeyle, bölgede hayvancılık sektörünün canlanması sağlanmış olacaktır. Kanun hükümleri ve getirilecek teşvikler, bölgenin tekrar hayvancılık üssü olmasını sağlayacak, ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacaktır.

Bu illerimizde, bacası tüten fabrikalar yoktur. Van, Hakkâri, Ağrı ve Şırnak İllerimizin, hepsinin ortak geçim kaynağı hayvancılıktır. Bu iller, çok büyük göç almıştır. Bu illerde, işsizlik had safhadadır. Bölge halkı, bu kanun tasarısını Sayın Başbakanımızdan beklemektedir.

Bu vesileyle, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kartal, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen cevap vereceklerdir; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI KÜRŞAD TÜZMEN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Van Milletvekili Sayın Mehmet Kartal'ın gündeme getirdiği Kapıköy Sınır Ticaret Merkezinde ortak akaryakıt istasyonu kurulması konusunda söz almış bulunuyorum.

Bilindiği üzere, komşu ülkelerle ticaretimizin artırılması özellikle üzerinde durduğumuz ve yoğun bir şekilde mesai harcadığımız hususların başında gelmektedir. Bu kapsamda, sınır ticaretini bir düzene oturtacak, kurumsallaşmış bir yapıya kavuşturacak, sınır ticaret merkezlerini kurmak üzere yasal altyapıyı oluşturacak Gümrük Kanunu değişikliği ve Bakanlar Kurulu kararı 2003 yılında çıkarılmıştır. Bugün, halihazırda, İran sınırında, Kapıköy, Esendere ve Sarısu Kapılarında, sınır ticaret merkezleri faaliyete geçmiş bulunmaktadır. Suriye'yle, Gürcistan'la yer konusunda sürdürülen görüşmelerin neticelenmesiyle, bu ülke sınırlarında da sınır ticaret merkezleri hizmet vermeye başlayacaktır.

Sınır ticaret merkezlerini kurarken amacımız belliydi; özellikle, ülkemizin azgelişmiş bölgeleri olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bölge halkının gelir ve refah seviyesini artırmak, buralarda ürün çeşitliliği ve istihdama katkı sağlamak ve bu sayede, bölgelerimizin ekonomik ve altyapı farklılıklarını gidermek ve sınır ticaretinin kontrol ve denetiminin daha etkin bir şekilde yapılmasını sağlamak.

Bildiğiniz gibi, geçmiş yıllarda uygulanan sınır ticareti sistemi, motorin ticaretine imkân tanıması nedeniyle -kolay kazanç elde edilen bu ticarî faaliyet- zaman içerisinde sınır ticareti sistemini dejenere etmiş ve sınır ticareti, illegal olarak yapılan petrol ürünleri ticaretiyle özdeşleşir hale gelmiştir. Bu nedenle, sınır bölgelerimizdeki ekonomik faaliyetlerin tercihli ticaretten faydalanılarak geliştirilmesini öngören sınır ticareti uygulaması devam ettirilememiştir. Bu olumsuz gelişmeler dikkate alınarak, sınır ticaret merkezlerinin kuruluş aşamasında, ağırlıklı olarak, bölgedeki ekonomik aktiviteleri artırıcı ticarî faaliyetlere izin verilmesi esas alınmıştır.

Öte yandan, sınır ticaret merkezlerinin kuruluş aşamasında ilgili bakanlık ve kuruluşlarımızla yapılan titiz çalışmalar sonucunda, bu bölgelerde akaryakıt ticaretine hiçbir şekilde izin verilmemesi konusunda ortak karar almıştır kurumlar.

Geçtiğimiz yıl, sınır ticaret merkezlerinin işleyişi açısından, bir anlamda deneme yılı olmuştur. Mevcut ve yeni açılacak merkezlerin, daha etkin hizmet vermesi için, işleyişi sürekli takip edilmektedir. Halihazırda, sınır ticaret merkezlerinin işleyişiyle ilgili uygulamadan kaynaklanan sorunların ve alınacak tedbirlerin tespiti için, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Gümrük Müsteşarlığı yetkililerinden oluşan bir komisyon tarafından, bölge valiliklerinin ve yerel idarelerin talepleri doğrultusunda, bir çalışma başlatılmıştır. Bu komisyon, ithalata konu il kotalarının artırılması -yani, ilgili ilin kotasının artırılması veya azaltılması konusunda- ürün yelpazesinin genişletilmesi -buradaki ürün çeşidinin artırılması konusunda- idarî mekanizmadaki iyileştirilmeler ve ithalatta alınan vergi oranları, teknik mevzuat uygulamasının basitleştirilmesi, gözetim ve koruma önlemlerine tabi ürünlerin ithalata konu edilebilmesi, yolcu beraberi, günübirlik geçişlerin sınır ticaret merkezleri üzerinden yapılması ve sınır ticaret merkezleri altyapılarının ve bağlantı yollarının, fizikî altyapının iyileştirilmesi... Bu komisyon, bu konudaki çalışmalarını, önümüzdeki onbeş gün içerisinde tamamlayacaktır.

Sonuç olarak, ortak akaryakıt istasyonları kurulması önerisi -ilgili bakanlık, diğer bakanlıklar ve kuruluşlarımızla- üzerinde tekrar çalışılacak ve esas, bunun ötesinde, sınır ticaret merkezlerinin daha aktif ve daha etkin bir hale getirilmesi için bahsettiğim tedbirleri alacağız.

Bu nedenle, hepinize teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Gündemdışı üçüncü söz, Polis Haftası münasebetiyle söz isteyen, Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken'e aittir.

Buyurun Sayın Tozçöken. (Alkışlar)

3.- Eskişehir Milletvekili Muharrem Tozçöken’in, Türk Polis Teşkilâtının 160 ıncı kuruluş yıldönümünde Teşkilâtın içinde bulunduğu sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun cevabı

MUHARREM TOZÇÖKEN (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10 Nisan 2005 tarihi, Türk Polis Teşkilatının 160 ıncı kuruluş yıldönümüdür, bu vesileyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Meclis Başkanımız Sadık Yakut Beyin veciz konuşması dolayısıyla da duygulandığımı ifade etmek istiyorum.

Bilindiği üzere devletin aslî ve birinci görevi, bireylerin güvenliğini ve kamu düzenini sağlamaktır. Bu bakımdan, güvenlik hizmetleri, diğer hizmetlerin önkoşuludur. Türk Polis Teşkilatı, İçişleri Bakanlığına bağlı kuruluşları olan Jandarma ve Sahil Güvelik Teşkilatlarıyla beraber yüzaltmış yıldan beri, büyük bir özveriyle, başarıyla bu görevini sürdürmektedir.

Yine, Türk Polis Teşkilatının, diğer polis teşkilatları içerisinde saygın bir yeri vardır. Vatanın bölünmez bütünlüğü için yüzlerce şehit veren, gazi veren Emniyet Teşkilatının, yılların biriktirdiği büyük sorunları bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, iş güçlüğü, iş riski ve en çok ve en fazla stresi olan bir meslek olmasına rağmen, bir insanın kaldıramayacağı kadar mesai sürelerinin fazla olmasıdır. Bir memur haftada 40 saat çalışırken, polisin haftada 72 saat çalışmış olması, bayram ve tatillerde daha fazla mesai yapması, yıllardan beri devam eden bir uygulama idi. Mesleğin içinden gelen İçişleri Bakanımız, göreve gelir gelmez, ilk genelgeyle polisin mesaisinin haftada 40 saat olarak düzenlenmesini sağlamıştır. İnşallah, bu genelge, Kamu Personeli Yasa Tasarısında da yerini bulacaktır.

Diğer taraftan, Avrupa Birliği ülkelerinde polis, işin stresi gereği haftada 38 saat çalışmakta olup, fazla çalıştıkları süre için, normal zamanlarda aldıkları ücretin 2 katı kadar ücret almaktadırlar. Polisimizin maddî haklarının düzeltilmesi ve mesai sürelerinin kısaltılarak topluma daha sağlıklı hizmet vermesi çalışmalarının hükümetimiz tarafından devam ettiğine ve Kamu Personeli Yasa Tasarısıyla eşit işe eşit ücret ilkesinin gerçekleşeceğine olan inancım tamdır.

Polislerimizin halen 4 üncü dereceden itibaren almakta oldukları ekgöstergelerin, diğer memurlarda olduğu gibi 8 inci dereceden başlaması, inanıyorum ki, emeklilerimizi ve çalışanlarımızı memnun edecektir.

Bugün, hiçbir polis, yaş haddi gelmedikçe emekli olamamaktadır; çünkü, emekli olduklarında maaşları yarı yarıya düşmektedir.

Bekçilerimizin yardımcı hizmetler sınıfından çıkarılarak emniyet hizmetleri sınıfına alınmasının bu yasa tasarıyla sağlanacağına inanıyorum.

Son ikibuçuk yıl içinde hükümetimizin, ülkemizi hangi noktalardan alıp ne kadar güzel noktalara getirdiği, hepimizin malumlarıdır. İnşallah, polisimizin maddî ve diğer sorunlarının düzeltilmesi konusunda, başta Sayın Başbakanımızın, hükümet üyelerinin ve siz değerli milletvekillerimizin duyarlılığına inanıyoruz.

Sizleri, bu duygularla, tekrar, saygıyla selamlıyor, Polis Teşkilatımızın 160 ıncı Kuruluş Yıldönümünü kutluyor, hepinize, tekrar, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Tozçöken.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY(Bayburt) - Sayın Başkan...

BAŞKAN- Buyurun Sayın Güney.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt)- Polis Günümüz dolayısıyla müsaade ederseniz, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre kısa bir söz istiyorum...

BAŞKAN- Sayın Güney, sisteme girer misiniz...

İçtüzüğün 60 ıncı maddesi gereğince, çok kısa bir açıklama için, buyurun Sayın Güney.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de, feragat ve çok büyük özveriyle çalışan Polis Teşkilatımızın ve mensuplarının bu 160 ıncı yıldönümünü içtenlikle kutluyorum. Bu vesileyle, birkaç önemli noktayı da kısaca ifade etmek istiyorum.

Polisimizin özlük haklarında mutlaka iyileştirme yapılmalıdır. Emniyet Teşkilatı personel kanunu mutlaka çıkarılmalıdır. Polislerin mevcut ekgöstergeleri mutlaka artırılmalı, polise verilen 4 üncü dereceden ekgösterge, sağlık, eğitim ve askerî personelin ekgöstergeleri gibi 8 inci dereceden başlatılmalıdır. Fazla mesai ücretleri yeniden düzenlenmelidir.

Ayrıca, askerliğini yapmamış takriben 5 000 civarındaki amir ve memur sınıfındaki polislerimizin askerliği için bir çözüm getirilmelidir. Bu da, kısa dönemli bir temel eğitimle mümkündür. Bu, mutlaka yapılmalıdır. Kanımca, en önemli konu...

BAŞKAN- Sayın Güney...

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt)- Son cümlelerimi söyleyeceğim.

Daha önce, burada, Yüce Mecliste bir kanun çıkardık. Bu kanun da, 4 yıllık yükseköğretim kurumu mezunlarının altı ay süreli kursa tabi tutularak polisliğe atanmasıyla ilgiliydi.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun son derece sakıncalıdır. Bunun en önemli sakıncası şudur: Polis mesleğinin ve polisliğin kalitesini düşürecektir. İkincisi, emniyet mensupları arasında ikilik yaratacaktır.

Bu kanun, hepinizin bildiği gibi, haklı olarak, Sayın Reisicumhur tarafından Meclisimize iade edilmiştir. Umarım ki, değerli İçişleri Bakanımız ve bizler, burada çalışan arkadaşlarımız, hizmet veren arkadaşlarımız, bu düzenlemeyi yaparlar.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güney.

Sayın Kandoğan, İçtüzüğün 60 ıncı maddesi gereğince, çok kısa olarak; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 160 ıncı yıldönümünü, ben de, en iyi dileklerimle kutlamak istiyorum.

Gündemdışı bir söz talebim olmuştu; ancak, bunu alamadım. Yüzaltmış yıldan beri ülkemize büyük hizmetleri bulunan bu teşkilatın mensuplarını gönülden kutlamak istiyorum; çünkü, yıllardan beri, ülkenin birlik ve beraberliği için, bölünmez bütünlüğü için canlarını feda etmekten çekinmeyen polislerimizin moralinin en üst seviyede olması hepimizin arzusudur. Bizim milletimiz, polisine "polis amca" bekçisine de, yine kendisinin en yakını olan "bekçi baba" hitaplarını uygun gören bir millettir. Polislerimiz de yüzaltmış yıldan beri bu hitaplara uygun olarak çalışmaktadırlar; ancak, biraz önce, Sayın Bakan Ülkü Güney de güzelce izah ettiler, polislerimizin içinde bulundukları sıkıntıların da çok kısa süre içerisinde giderilmesi hepimizin en büyük arzusudur. Özellikle içinde bulunduğumuz günler, hassas günlerdir, kritik günlerdir.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Toparlıyorum.

Dün, Trabzon'da bir anda meydana gelen olay polisimizin sağduyusuyla kısa sürede önlenmiştir. O bakımdan, Polis Teşkilatımız, geçmişte olduğu gibi bugün de, yine, birlik ve beraberliğimizin en büyük teminatıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, bütün polislerimizin 160 ıncı kuruluş yıldönümlerini gönülden kutluyor, kendilerine de sonsuz başarılar diliyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Gündemdışı konuşmaya, Hükümet adına, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Muharrem Tozçöken'in "10 Nisan Polis Haftası" konulu gündemdışı konuşması ve bilahara, Sayın Ülkü Güney ve Sayın Ümmet Kandoğan'ın da yerlerinden buna yapmış oldukları ilaveler dolayısıyla bana da bu imkânı, bu fırsatı verdikleri için kendilerine teşekkür ediyorum ve konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Modern Türkiye Cumhuriyetine Osmanlıdan miras birkaç devlet kurumundan birisi de Türk Polis Teşkilatı olduğu hepimizin malumudur. Polis unvanıyla 10 Nisan 1845 yılında İstanbul'da faaliyete başlayan Emniyet Teşkilatımızın sahip olduğu imkân ve kabiliyetleri ile bugün geldiği nokta arasında mukayese dahi edilmeyecek fark olduğu şüphesizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Türk Polis Teşkilatı, eğitilmiş insangücü, modern araç ve gereçleriyle ülkemizin yüzakı bir kuruluş haline gelmiştir. Amacımız, personel sayısı 200 000'i bulan Emniyet Teşkilatımızı geldiği seviyeden daha da ileri götürmektir. 21 inci Yüzyıla uyum ve kendini yenileme konusunda devamlı olarak arayış ve gelişim içindeyiz. Esas gayesi ülkemizin huzur ve güvenini sağlamak olan Emniyet Teşkilatımız, Jandarmamız ve Sahil Güvenlik Komutanlığımızla beraber, kesintisiz 24 saat içgüvenlik hizmeti veren birkaç kamu kurumundan birisidir. Bu ayırıcı vasfıyla polisimiz, devletin bütünlüğünü, genel güvenliği, başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunmasını, suç işlenmesinin önlenmesini, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığı ve insan haklarına saygıyı kendisine şiar edinmiştir. İşte, bu nedenle de, polisin eğitimine öncelik vererek, personelimizi Avrupa Birliği standartları seviyesinde yetiştirmeye gayret etmekteyiz; çünkü, biliyoruz ki, insan haklarına saygı ve demokrasi, 21 inci Yüzyılın en önemli siyasal mekanizmaları olarak insanlık tarihinde yerini alacaktır.

Bizim öngördüğümüz yeni polis tipi, disiplinli, çalışkan, halkla ilişkilere önem veren, sorun çözücü, çağın gelişmelerini takip eden ve uyum gösteren, insan haklarına saygılı ve yardımsever kişilik yapısına sahip olacaktır. Bu çerçevede alınması gereken bütün tedbirleri alıyor ve 21 inci Yüzyıl anlayışına uygun polis yetiştiriyoruz.

Oluşturduğumuz eğitim altyapısıyla, bir yandan, polis kaynağını polis meslek yüksekokullarına ve akademisine kaydırırken, öte yandan da, teşkilatımızın mevcut eğitim kalitesini yükseltmek üzere, 10 Aralık 2002 tarihinde, Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğümüz arasında imzalan protokollerle, polisimize, iki yıllık polis meslek eğitimi önlisans programına katılabilme imkânı sağladık. Bu programa, 2003-2004 eğitim-öğretim döneminde 43 413, 2004-2005 eğitim-öğretim döneminde 21 548 olmak üzere, toplam 64 961 polisimiz kayıt yaptırmıştır. Bu vesileyle, Polis Teşkilatında, ileriki yıllarda, yükseköğrenim almayan personel hemen hemen kalmayacaktır.

Yine, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün hizmetiçi eğitim etkinliklerini gerçekleştirebileceği teknoloji tabanlı bir eğitim ortamını geliştirmek ve uygulamak amacıyla, yine, Emniyet Genel Müdürlüğü Uzaktan Eğitim (e-öğrenme) Projesi, 23.2.2005 tarihinde Orta Doğu Teknik Üniversitesiyle işbirliği yapılarak bir protokole bağlanmıştır. Proje tamamlandığında, yıllık 3 000 000 dolar tasarruf sağlanacak ve her görevliye de web ortamında ulaşılabilecektir. Böylece, halkımızın huzuruna daha nitelikli bir polis imajıyla çıkmayı hedefliyoruz.

İyi yetiştirilmiş personelin, amaca uygun sevk ve idaresi için tedbirler geliştirmeyi de ihmal etmiyoruz. Vatandaş odaklı kamu hizmeti anlayışıyla hazırladığımız Toplum Destekli Polislik Projesi, bu tedbirler paketinin ilk aşamasıdır. Bu bakımdan, polis-halk ilişkilerini karşılıklı olarak geliştirmek amacıyla, vatandaş taleplerini öne çıkartan bir yaklaşımla hareket ediyoruz.

Suç ve suçlularla mücadelede, vatandaşın desteğini alan, halkın polise karşı güven duygusunu geliştiren hizmet politikaları üretiyoruz. Bu şekilde, suçlulukla daha iyi mücadele edileceğine inanıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bekçi babalarla sağladığımız, sağlamaya çalıştığımız alan hâkimiyetini, artık, teknolojik imkânlardan faydalanarak gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Buna bağlı olarak da, çeşitli projeler geliştirip uygulamaya koyuyoruz. Bu projelerden birisi ve önemlisi POLNET diye adlandırdığımız Polis Bilgi Sistemi Projesidir. Bu proje, polisin görevinin gerekli kıldığı her türden bilgiye en hızlı, kolay ve güvenilir şekilde ulaşmasını sağlayacak modern bir bilgi sistemi olarak tanımlanabilir. POLNET, ulusal ve uluslararası tüm bilgi ağları ve bilgi bankalarına entegre olabileceği düşünülerek tasarlanmış, ülkemizin bilgi toplumu olmasını sağlayacak önemli projelerden biridir. Emniyet Teşkilatına bilgi işlem hizmeti verilmesi amacıyla kurulan ve bilgisayar sistemleri ile bilgi sistemlerinin tamamını kapsayan POLNET, bünyesinde 39 farklı projeyi barındırmaktadır. Bu projemiz, 2003 yılı e-TR ödülleri yarışması e-devlet kategorisinde ilk büyük ödüle layık görülmüştür.

Diğer bir önemli projemiz de MOBESA (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyon Projesi)'dır. Bu proje, Emniyet Genel Müdürlüğü araçları için tasarlanmış, iletişim altyapısı olarak GPRS teknolojisini kullanan yazılım ve mobil donanım birimlerinden oluşan coğrafî bilgi sistemleri ve bilgi yönetim sistemlerinin entegrasyonudur. MOBESA Projemiz 2001 yılından beri Diyarbakır İlinde kullanılmaktadır. NATO zirvesi sırasında İstanbul'da bir müddet denendi. İstanbul için bunun hazırlıkları tamamlandı, bir yıldan beri çalışılıyor. Bu içinde bulunduğumuz nisan ayı sonunda inşallah İstanbul'da faaliyete geçirilecektir. Diğer büyük illerimizde de bu projenin çalışmaları yapılmaktadır.

Ayrıca, yine, bu MOBESA Projemiz de, 2001-2002 yılı interpro bilim ödülleri mobil uygulamalar birincisi olarak ödül almış bir projedir.

Bir başka projemiz ise, Trafik Bilgi Sistemi Projesidir.

Tabiî, bir önemli projemiz, ki, son günlerde güncel olan konuları da ihtiva eden Asayiş Projemizdir. Bu projeyle -ki, geçtiğimiz ay bu proje uygulamaya başlatıldı- ülke genelinde işlenen bütün asayiş olaylarının veri bankası oluşturularak suç haritalarının hazırlanmasını sağlamayı ve bu bilgileri kullanarak polisimizin önleme hizmetlerindeki başarı oranını yükseltmeyi amaçlamaktayız.

Yine, Asayiş Projesinin veritabanını kullanarak, Suç Analiz Merkezi Projesi vasıtasıyla da dijital haritalar kullanılarak, ülke genelinde meydana gelen olayların sayısal haritaları, suç haritaları, suç analizi ve suç-suçlu profilleri de oluşturulacaktır.

Böylelikle, hangi suçlar, hangi zamanlarda ve kimler tarafından işlenmektedir bilgisine bilimsel olarak da sahip olunacaktır.

İllerimizde oluşturulacak suç analiz merkezleriyle, araç takibi ve yönlendirilmesi, sorgulama yapılması, araçlardan bilgisayar yardımıyla telsiz üzerinden bilgi bankasına ulaşılarak olay yerinde sorgulama yapılmasına da imkân sağlanacaktır.

Yine, AFIS olarak adlandırdığımız Otomatik Parmak İzi Teşhis Sistemi Projesi de uzun zamandan beri teşkilatımızda kullanılmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bilindiği gibi, Hükümetimizin üzerinde ısrarla durduğu ve gerçekleştirdiği reformların en önemlilerinden birisi, değişmez gibi gözüken Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu Yüce Heyetinizin büyük bir desteğiyle yeniden düzenlendi ve yürürlüğe girecek.

Elbette ki, sadece kanunları çıkarmak yetmiyor; bu çıkan kanunları uygulayıcı personele iyi bir şekilde de anlatmak gerekiyor. İşte, bununla ilgili olarak, Adalet Akademisi öğretim görevlilerinden de istifade etmek suretiyle, amir sınıfımız da dahil olmak üzere, polislerimiz için eğitim kursları düzenledik. Şimdiye kadar düzenlenen, TCK ve CMK ile ilgili kurslarda eğitilen emniyet mensubumuzun sayısı 40 000'i geçmiştir; ancak, yine, Adalet Bakanlığımız Eğitim Daire Başkanlığı hâkim ve savcılarımızın katkılarıyla önümüzdeki dönemde de bu kursları devam ettireceğiz.

İnsan hakları konusuna da Hükümet olarak çok önem veriyoruz. Daha işin başında, hükümet programımızı açıklar açıklamaz "işkenceye sıfır tolerans" sloganıyla bakışımızı açıkça ortaya koyduk. Bu denli iddialı bir yaklaşımı ortaya koymak, elbette ki, Hükümetimizin güvenci, sağduyu sahibi ve iyi eğitilmiş polis gücünün varlığı ve güvenlik güçlerimizin varlığı olmuştur. Avrupa Birliği karar otoriteleri de dahil olmak üzere, önyargılı olmayan herkes, bu konuda bizi takdir ediyor ve Türkiye'de, kesinlikle sistematik işkencenin olmadığını kabul ediyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tüm bunlarla birlikte, polisimizin maddî ve manevî moralini yüksek tutmaya çalışıyoruz. Göreve gelir gelmez, Bakanlık görevine başlar başlamaz verdiğim ilk talimat -ki, biraz önce değerli arkadaşım da belirttiler- bütün valilerimize gönderdiğim, emniyet müdürlerimize gönderdiğim genelgeyle, polisimizin çalışma süresinin haftada 40 saati aşmaması için tedbir almalarını istedim. Yine, polis mesleğinin tabiatından kaynaklanan stres ortamını dağıtmak üzere, polislerimiz ve aileleri için, spor, sanat ve diğer sosyal aktiviteler için, uygun zaman ve zemin oluşturulmasını istedik. Gelişmiş Batı ülkelerindeki güvenlik birimlerinin kişi başına düşen oranına ulaşmak için, yasal mevzuat değişiklikleri de dahil, büyük bir gayret içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; polis mesleğinin bazı sorunlarının yasal altyapıyla düzeltilebileceğini biliyoruz. Hükümetimiz, polisimizin, modern araç ve gereç durumu, bilişim teknolojilerinden yararlanması, özlük haklarının iyileştirilmesi ve emeklilik başta olmak üzere, diğer tüm alanlardaki eksiklik ve sorunlarının çözümü konusunda, yasal mevzuat değişiklikleri de dahil, büyük bir gayret ve heyecanla çalışmaktadır. İnşallah, bunları, yakın bir zamanda da gerçekleştireceğiz. Ayrıca, çarşı ve mahalle bekçilerimizin durumlarıyla ilgili çalışmalarımız da devam etmektedir.

Bakınız, polisimiz için, emniyet mensuplarımız için, çok büyük bir projeyi daha hayata geçirdik. Bununla, kira öder gibi düşük taksitler ödeyerek, ödeme planı uzun vadeye dayalı olarak, polisimizin mutlaka evsahibi olmasını istiyoruz ve bununla ilgili olarak da, Emniyet Genel Müdürlüğümüz ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı arasında -birlikte yürüttüğümüz çalışmaların ilki- 8.6.2004 tarihinde bu protokol imzalandı. 768 konuttan oluşan bu ilk etap inşaatlara başlandı ve inşallah, Temmuz 2005'te bu konutları polislerimize teslim edeceğiz.

Yine, ikinci etapta -ki, geçen hafta bunun protokolünü de imzaladık- TOKİ'yle yapılan görüşmelerde, Ankara-Eryaman'da tekrar 360, Bursa- Nilüfer'de 240 adet olmak üzere, toplam 600 adet konutun yapımıyla ilgili olarak da protokol imzalandı. Bu konutlardan Ankara-Eryaman'da olanlar 31 Ekim 2005, Bursa-Nilüfer'de olanlar 31 Aralık 2005 tarihinde teslim edilecektir.

Tabiî, bu çalışmalar bununla bitmiyor, devam ediyor. İleriki günlerde de Toplu Konut İdaresiyle, yine, işbirliği halinde, Ankara-Eskişehir Yolunda, İstanbul-Halkalı ve İzmir'de, ihtiyacı olan emniyet mensuplarımızı aynı yolla konut sahibi yapabilmek için, yine, Toplu Konut İdaresi ile Polis Bakım ve Yardım Sandığının imzalayacağı protokollerle, inşallah, bütün polislerimizi, bütün emniyet mensuplarımızı evsahibi, konutsahibi yapmanın gayreti içerisindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilatımız,ülkemizin güzide bir kurumudur. Sahip olduğu birikimiyle, pek çok ülkeden meslektaşlarına eğitim verecek seviyeye gelmiş, kendisine gıptayla bakılan güzel bir yuvadır. Teşkilatın bugünkü başarısını yakalaması için emeğini esirgemeyen herkese ve bütün mensuplarımıza, huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

Bu vesileyle, özellikle temel gayemiz olan vatanın bölünmez bütünlüğünün korunması ve ülkemizde emniyet ve asayişin sağlanması uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum; gazilerimize, tekrar, geçmiş olsun diyorum. Elbette ki, biz, şehit mensuplarımıza sadece rahmet dilemekle kalmıyoruz; şehitlerimizin eş, çocuk ve ailelerine de devletimizin her türlü yardımını sunmaya çalışıyoruz. Şehitlerimizin eşleri, çocukları ve aileleri, bize onların kutsal emanetidir; onlarla ilgili her türlü çalışmayı yapmak, imkânları kullanmak boynumuzun borcudur.

Emniyet Teşkilatımızın ve tüm vatandaşlarımızın Polis Haftasını tekrar tebrik ediyorum, başarılı çalışmalarının devamını temenni ediyorum, bütün Emniyet Teşkilatı mensuplarımızın gözlerinden öpüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Kâtip Üyenin sunuşları oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonundan bir istifa önergesi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Denizli Milletvekili Mehmet Yüksektepe’nin (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/279)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(10/128) esas numaralı geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılmasıyla ilgili Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                          Mehmet Yüksektepe

                                                                            Denizli

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

D) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 31 milletvekilinin, su ürünleri yetiştiriciliği tesislerinin denizlerde oluşturduğu kirlilik ile bu durumun ülke turizmine olumsuz etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/273)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür balığı yetiştiriciliği ile off-shore orkinos ve benzeri tesislerin, kurulduğu çevrede denizin ekolojik dengesini bozduğu ve yoğun kirlilik yarattığına ilişkin tartışmalar yıllardan beri devam etmektedir.

Kültür balıkçılığının yapıldığı Avrupa ülkelerinde, besi balığı üretme çiftlikleri ile orkinos tesislerinin açık denizlerde konuşlanmalarına izin verilirken, ülkemizde, tam tersi, kıyıya çok yakında, koylarda ve yerleşim alanlarında kurulmaktadır. Üstelik, ciddî şekilde görüntü ve çevre kirliliği yaratan bu çiftliklerin yoğun olarak kurulduğu bölgelerin, arkeolojik ve doğal SİT alanları olması ve bu alanlarda balık çiftliği kurulmasına onay verilmesi, tarihe ve doğaya olan ilgisizliğin göstergesidir. Kaldı ki, yerli ve yabancı turistlerin gözdesi olan Ege ve Akdeniz kıyıları ve koylarını âdeta istila eden balık çiftlikleri, yarattıkları görüntü ve deniz kirliliğiyle, iç ve dış turizmi de olumsuz etkilemektedir.

Su ürünleri yetiştiriciliği tesislerine, ön izin ve proje onayı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından verilmektedir. Ancak, projeler, yöre halkının mutabakatı ve ÇED raporları alınmadan onaylanmaktadır. Nitekim, bu tesislerin yoğun olduğu yerlerde, yöre halkı ve çevre koruma dernekleri, sık sık protesto eylemleri yapmaktadır. Plansızlık ve denetimsizlikten, sektörde bir başıboşluk yaşanmaktadır.

Sunulan nedenlerle, ciddî bir çevre sorunu haline gelen besi balığı üretme çiftlikleri ile orkinos ve benzeri tesislerin deniz dibi ve yüzeyinde yarattığı kirlenme ve görüntü kirliliği ile bu durumun iç ve dış turizme olan olumsuz etkilerinin tespiti için Anayasanın 98  ve İçtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını talep ederiz.

  1- Ahmet Ersin            (İzmir)

  2- Necati Uzdil    (Osmaniye)

  3- Hüseyin Ekmekcioğlu                 (Antalya)

  4- Orhan Eraslan        (Niğde)

  5- Mehmet Işık           (Giresun)

  6- Mevlüt Coşkuner   (Isparta)

  7- Ramazan Kerim Özkan                   (Burdur)

  8- Türkân Miçooğulları                      (İzmir)

  9- Erdal Karademir    (İzmir)

10- Mustafa Özyürek   (Mersin)

11- Mehmet Uğur Neşşar                   (Denizli)

12- Erol Tınastepe                (Erzincan)

13- Feridun Fikret Baloğlu                 (Antalya)

14- İzzet Çetin                                                  (Kocaeli)

15- Mehmet Vedat Melik                (Şanlıurfa)

16- Halil Ünlütepe     (Afyonkarahisar)

17- Fahrettin Üstün         (Muğla)

18- Gürol Ergin           (Muğla)

19- Mehmet Boztaş        (Aydın)

20- Mehmet Mesut Özakcan                    (Aydın)

21- Nadir Saraç    (Zonguldak)

22- Kemal Demirel       (Bursa)

23- Nurettin Sözen           (Sivas)

24- Hakkı Ülkü             (İzmir)

25- Muharrem Kılıç        (Malatya)

26- Mehmet Ziya Yergök                    (Adana)

27- Feridun Ayvazoğlu                   (Çorum)

28- İnal Batu                      (Hatay)

29- Ali Cumhur Yaka                    (Muğla)

30- Ali Arslan                                                    (Muğla)

31- Hasan Güyüldar (Tunceli)

32- Bülent Baratalı        (İzmir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, suç ve suçluluk oranlarındaki artışların araştırılarak nedenlerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde gitgide büyüyen bir asayiş sorunu yaşanmaktadır. Başta İstanbul olmak üzere, son yıllarda büyük göç almış illerin hemen tümünde aynı sorunun yaşandığını gözlemlemekteyiz.

Artan suç olaylarında polisiye tedbirler yetmemekte, suç olaylarındaki artmaya karşın suçluların yakalanma oranları düşmektedir. Resmî istatistikler bu durumu ortaya koyarken, özellikle mala karşı işlenen suçların önemli bir kısmı "nasıl olsa yakalanmıyor, bir sonuç alınmıyor" anlayışıyla mağdurlar tarafından emniyete bile intikal ettirilmemektedir. Bu da suçlardaki artışın istatistiklerdekinden çok daha büyük oranlarda olduğu gerçeğini doğuruyor.

Ülkede suç patlaması yaşanırken, özellikle mala karşı işlenen suçlarda sıklıkla yaralanma ve ölüm olaylarının da arttığı görülmektedir. Her gün yazılı ve görsel medyada bu tür olayları korku, üzüntü ve dehşet içinde izliyoruz.

İşsizliğin önemli bir sorun olduğu ülkemizde özel güvenlik elemanı yetiştiren şirketler güvenlikçiliğin "tek iş güvencesi olan meslek" olarak reklamını yapıyor.

Vatandaşlarımız can ve mal güvenliklerinin giderek azalması ile derin bir endişe, huzursuzluk duymakta ve bu sorunun çözümü için devletten, hükümetten, Meclisinden acil önlemler beklemektedir.

Vatandaş tarafından asayiş sorunu en büyük problem olarak görülmekte, asayiş sorunlarındaki patlama, can ve mal güvenliğinin kalmaması halkın birincil gündem maddesini oluşturmaktadır.

Devletin varlık nedeninin ve öncelikli görevinin vatandaşlarının can ve mal güvenliklerini korumak gerçeğinden hareketle can ve mal güvenliğine yönelen gerek organize nitelikte ve gerekse bireysel nitelikteki suçları önlemenin, yok etmenin ne kadar önemli olduğu ortadadır.

Günümüzde çağdaş dünyada, devlet idaresinin, kamu idaresinin, hükümet faaliyetlerinin ve hatta siyasî rejimlerin başarılı olup olmadığını ölçmede kullanılan kriterlerin en başında, o toplumdaki suç ve suçluluk oranları gelir. Eğer bir toplumda suç oranları yüksekse ve bu oran aşağıya çekilemiyorsa, o toplumun iyi idare edildiğini ve toplumun sağlıklı bir yapıya sahip olduğunu iddia edebilmek mümkün değildir.

Yüksek suç ve suçluluk oranları toplumda devletin sorgulanmasına yol açmakta, devlete olan güven duygusunu yok etmekte ve böylece hem devleti hem de toplumu dejenere etmektedir. Bu anlamda devlet her şeyden önce huzur ve güven ortamının sağlanmasından sorumludur.

Bu gerekçelerle günümüzde halkın öncelikli sorunu haline gelen, başta mala karşı işlenen suçlar olmak üzere, suç ve suçluluk oranlardaki artışların araştırılarak, nedenlerinin tespiti ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılması hususunda gereğini saygılarımızla arz ederiz.

  1- Canan Arıtman       (İzmir)

  2- Mustafa Özyürek   (Mersin)

  3- Mehmet Uğur Neşşar                  (Denizli)

  4- Erol Tınastepe               (Erzincan)

  5- Ali Cumhur Yaka                   (Muğla)

  6- Osman Özcan      (Antalya)

  7- Feridun Fikret Baloğlu                (Antalya)

  8- İzzet Çetin                                                 (Kocaeli)

  9- Mevlüt Coşkuner   (Isparta)

10- Orhan Eraslan        (Niğde)

11- Mehmet Boztaş        (Aydın)

12- Mehmet Mesut Özakcan                     (Aydın)

13- Kemal Demirel       (Bursa)

14- Nurettin Sözen           (Sivas)

15- Hakkı Ülkü                                             (İzmir)

16- Muharrem Kılıç        (Malatya)

17- Mehmet Ziya Yergök                   (Adana)

18- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)

19- İnal Batu                      (Hatay)

20- Ali Arslan                    (Muğla)

21- Hasan Güyüldar  (Tunceli)

22- Hüseyin Ekmekcioğlu                (Antalya)

23- Türkân Miçoğulları  (İzmir)

24- Bülent Baratalı        (İzmir)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V.- SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1.- (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak el sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/128) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boşalan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Ankara Milletvekili Remziye Öztoprak aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan kanun teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/846) (S. Sayısı: 646)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet olmadığı için, erteliyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Nükleer lobisi faaliyette, nükleer lobisi!..

BAŞKAN - Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 851 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Vahit Çekmez, AK Parti Grubu adına Konya Milletvekili Hasan Anğı. Şahsı adına söz isteyenler; Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan, Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Vahit Çekmez; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının e-esnaf ve sanatkâr veritabanı kayıtlarına göre 3 443 255 aktif üye sayısıyla toplumumuzun önemli bir kesimini oluşturan esnaf ve sanatkârlarımız -ki, güncelleme işlemleri tamamlandığında bu rakamın daha da artacağını düşünüyorum- ülke çapında istihdamı azımsanmayacak bir katkı sağlayan, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin kurulmasında önemli bir unsurdur.

Yukarıda aktif üye sayısı vererek açıkladığım rakam, yanlarında ve meslek kuruluşlarında çalıştırılanlar ile aile fertlerini de gözönüne aldığımızda 20 000 000 ile 25 000 000'u bulmaktadır; yani, toplam nüfusumuzun yüzde 30'unu bu kesim oluşturmaktadır. Bu kesim, devletinden iş istemeyen, özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında kendi yarattığı istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye katkıları yönüyle de devlete önemli katkı sağlamaktadır.

Esnaf ve sanatkârlar, sadece ekonomik ve ticarî bir fonksiyona sahip olmakla birlikte, tarihî bir misyona da sahiptirler. Tarih boyunca her toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olmuş; bunu da yakın geçmişimizde defalarca kanıtlamıştır. Bu özelliğiyle toplumun diğer kesimlerine de örnek olmaktadır. Bu nedenle, esnaf ve sanatkârların sosyal, siyasal ve ekonomik dengeler üzerindeki tartışılmaz önem ve etkinlikleri nedeniyle, daha verimli çalışabilmeleri ve gelişmeleri için hükümet politikalarıyla gerekli destekler verilmelidir. Söz konusu destekler kredi şeklinde veriliyor diyebilirsiniz. Esnaf ve sanatkârın büyük çoğunluğu krediyi alırken işini geliştirmek için değil, o anki zor durumundan kurtulmak amacıyla almaktadır. Söz konusu kredileri geri ödemek dahi onlar için bir kapanma sebebi olmaktadır. Zaten, bu kredi miktarları da yeterli değildir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, işletmelere verilen toplam kredinin Japonya'da yüzde 50'si, Fransa'da yüzde 48'i, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 43'ü küçük işletmelere kullandırılırken, Türkiye'de bu oran ise yüzde 4 civarındadır. 2002 yılında açılan işyerleri 122 393, kapanan 117 600; yüzde olarak baktığımızda, yüzde 96'sı kapanmıştır. 2003 yılında açılan 141 291, kapanan 104 400; yüzde olarak, yüzde 74'ü kapanmıştır. 2004 yılında ise açılan 146 095, kapanan 92 700; yüzde olarak, yüzde 63'ü kapanmıştır.

Bu rakamları neden verdiğime gelince; devlet yatırım yapmıyor veya yapamıyor; sebeplerini biliyoruz. Hükümet, vergi politikası gereği, vergi gelirini artırma yolunda, yine esnaf ve sanatkârı kuşatmış durumda. İşsizlik almış başını gidiyor. Biraz olsun sermayeye sahip olan kişiler, esnaf ve sanatkârlığı umut kapısı olarak görüyor. Devletime yük olmadan geçimimi temin ederim düşüncesiyle, 5 000 nüfuslu bir ilçede 200 berber, 20 fırın, 250 kahvehane açılıyor; açılıyor açılmasına; ama, çalıştırın bakalım! Bu insanlar ne kazanacak ve neyin vergisini verecek?! Ekmeğini kazanma gayreti içinde azmini ve emeğini ortaya koyan bu insanlar, Bağ-Kura borçlu oldukları için tedavi olamıyor, işyeri sahibi oldukları için yeşilkart alamıyor.

Ahilikte işyeri açılması arz-talep doğrultusunda olurdu; isteyen istediği yerde, istediği işletmeyi kuramıyordu. Günümüzde gelişmiş ülkeler de bu sistemi dikkate alıyor. Bizlerin bu konuda eksiği ise çok fazla. Plansız kurulan küçük işletmeler, maalesef, belli bir süre sonra kapanmak zorunda kalıyor. Burada herkese bir sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluk, esnafın belli bir plan çerçevesinde faaliyette bulunmasını sağlamaktır.

Esnafın içinde olan ve onların sıkıntılarını bilen birisi olarak söylüyorum, gidin dolaşın esnafı, çoğunluğundan şu cevapları alacaksınız: İşlerinin geçen senelere göre azaldığını, ekonomik gelişmelere göre canlanacağını düşündükleri satışlarının beklentilerin çok altında seyrettiğini, vergilerini ödeyemediklerini, Bağ-Kur primlerini ödeyemediklerini duyacaksınız. Büyüme hızıyla rekor kırıyor dediğiniz ekonomi nerede?! Neden esnaf bu büyümeden hiç etkilenmedi?!

Değerli arkadaşlarım, hiç bölgenizdeki esnafı ziyaret ediyor musunuz?

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Evet...

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Gittiğinizde gözlerindeki umut ışığını görebiliyor musunuz? Eminim ki, gittiğiniz esnafa, sabretmesi gerektiğini, onların beklentilerinin yakında gerçekleşeceğini söylüyorsunuzdur. Hem kendinizi hem de sizden bir ümit bekleyen o insanlardan artık gerçekleri saklamayın, ekonominin iyiye gideceğini, işlerin düzeleceğini söylemekten vazgeçin. Ekonomi iyiye de gitse, gördük ki, esnafın durumunda bir değişiklik olmuyor. Ülkemizde bakkaldan kimler alışveriş eder; dargelirli işçi, memur, emekli. Onlar da, artık, veresiye defterlerini kapatamadıkları için bakkala selam vermez oldu, hepsi daha kötü bir şekilde kredi kartı batağına saplanmış durumda.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda, birçok kuruluşumuz, şu veya bu sebeplerle özelleştiriliyor. Bu özelleştirilmelerde, ülkemizin kaynaklarıyla, hepimizin vergileriyle kurulan birçok tesis yok pahasına satılıyor ve yine görüyoruz ki, bu kuruluşumuza yabancılar talip oluyor. Soruyorum sizlere, tamamen millî kaynaklarımızla kurulan ve yıllardır ülke ekonomisine katkıda bulunan ve halen ekonominin katalizörü görevini üstlenen bir TÜPRAŞ'ı, Petkim'i, Ereğli Demir-Çeliği, Tekeli veya havayolunu, et kombinasını, süt fabrikasını neden yabancılar almak istiyor?

Endüstri Bölgeleri Kanununda yapılan değişiklikle bölgesel ve sektörel teşvikler etkinleştirilmiş, doğrudan yabancı sermayenin önü açılmıştır. Burada yanlış anlaşılmasın, ben yabancı sermayenin karşısında da değilim. Gelsinler, yatırım yapmak istiyorlarsa yasalarımız mevcut, yenilerini kursunlar; ama, durum öyle değil. Görüldüğü gibi, bizler, yabancı sermayeyi çekelim derken, ulusal varlıklarımız, şirketlerimiz, sanayi tesislerimiz el değiştiriyor. Farkında değiliz ya da farkındayız; fakat, siyasî hesaplar uğruna ses çıkaramıyoruz.

Peki, bu yabancı şirketlerin önlenemez büyümeleri karşısında sektörde kendi yağıyla kavrulmaya çalışan esnaf ve sanatkârlar ne yapacak, onların karşısında nasıl dimdik ayakta duracak; tabiî, duramayacak, dükkânını, tamirhanesini, imalathanesini kapatmak zorunda kalacak. Sonuç; işsizler ordusuna yeni neferler ve sosyal patlama.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda şehir merkezlerinde boy gösteren hiper ve grossmarketler bile onbinlerce küçük esnaf ve sanatkârın yok olmasına neden olmamış mıdır. Binlerce bakkal, kasap, manav, terzi ve daha niceleri işyerlerini kapatmak zorunda kalmamış mıdır. Ekonomik hayatın can damarını oluşturan esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomik hayatlarını bitirme yolunda katalizör rolü oynayan hipermarketler, sadece ekonominin dinamizmini ortadan kaldırmayıp, toplumu sosyal açıdan da çıkmaza sokmaktadır. Onları belli bir şekle sokmak, kurallar içinde kalmalarını sağlamakla yükümlü kimi kurum ve kuruluşlar ile yerel yönetimler, hatta devlet, tersine, bu girişimleri teşvik belgesiyle özendirmektedir. Esnaf ve sanatkârların büyük mağazaların haksız rekabetinden korunmasına yönelik hazırlandığı bizzat Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanımız tarafından geçen yılki bütçe görüşmelerinde de ifade edilen hipermarketler ve grossmarketlerle ilgili yasa tasarısı henüz ortada yok. Şayet, Sayın Bakanımın dediği gibi tasarı hazırsa, neyi bekliyorsunuz; sevk edin Meclise, hep birlikte görüşelim.

Bu tasarıyla, esnafın haksız rekabeti önlenecek, ödemelere belli bir disiplin getirilecek, en önemlisi de belirli büyüklükteki mağazaların, şehircilik açısından, trafik açısından yoğunluk arz eden bölgelerde, esnafın yoğun olarak bulunduğu yerlerde kurulmaması konusunda önlemler getirilecektir. Sayın Bakanım, bu yasa tasarısının hazırlıkları sırasında, Almanya, Fransa, Amerika, hatta Polonya ve Macaristan'da da durumu incelediklerini, Türkiye'de 50'ye yakın vali, belediye başkanı, esnaf kuruluşlarıyla toplantılar yaptıklarını, bu hiper ve grossmarket sahipleriyle de görüşülerek herkesin uzlaştığı bir tasarı hazırladıklarını söylemişti. Tam iki yıl geçti; ne olacağı belli değil.

Bu yasa tasarısının gündeme gelmemesi dolayısıyla, kasaptan manava, mobilyacıdan oyuncakçıya kadar birçok sektör olumsuz etkilenmekte ve birer birer dükkânlar kapatılmaktadır. Büyük marketler, birkaç ürünü ucuza satmakta ve bu açığı diğer ürünlerden karşılamaktadır. Hatta, malı alırken dahi, çok büyük miktarlarda alım yaptığından, küçük esnaftan daha ucuza mal etmektedir. Küçük esnafın, maalesef, bu şansı yoktur. Bazı büyük marketler, gıda ürünlerinde bile oniki aya varan taksitlendirmeler yapıyor. Bu, tek dayanağı borç defteri olan bakkallara vurulan son darbedir. Bu yıl işyerini kapatan esnafın sayısı geçtiğimiz yıllara göre azalmasına karşın, önlenememektedir. Kapanan kepenkler, işsizler ordumuzun sayısını her geçen gün artırmaktadır. Bu yasa tasarının ne zaman Meclisimizin gündemine alınacağını Sayın Bakanımıza sormak istiyorum ve biliyorum ki, bana net bir cevap veremeyecek. Bu tür büyük marketler tüm şehirlerimizde yaygınlaştıktan sonra, yasa tasarısı belki gündeme gelir; fakat, iş işten geçmiş olmaz mı sevgili arkadaşlar?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak, dayanağını Anayasadan alan esnaf ve sanatkârlar oda, birlik, federasyon ve konfederasyonunu verimli çalışacak bir yönetim yapısına kavuşturacak, ayrıca demokratik bir katılım ortamı sağlayacak olan kanun tasarısının genel gerekçesinde yer alan birkaç maddeye değineceğim.

Tasarının genel gerekçesine baktığımızda "esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve yanlarında çalıştırdıkları çırak, kalfa ve ustaların meslekî eğitimleri ile ahilik prensiplerine yönelik kanunların yarım asrı aşan tatbikatı ve esnaf ve sanatkâr kesiminin bizzat başvuruları, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yöneticilerinden ve yanlarında çalıştırdıklarından gelen şikâyet ve talepler ile bu kuruluşlarda bakanlık denetim elemanlarının yaptıkları denetim sonucu, yürürlükteki mevzuatın; esnaf ve sanatkârların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek disiplin ve ahlakını korumak ile birlikte sağlıklı bir şekilde örgütlenmelerini sağlamak amaçlarını gerçekleştiremediği görülmüş, bu amaçları gerçekleştirmek üzere, bütün bunları bünyesinde bulunduran, elektronik ortamda her türlü bilgiye ulaşılabilen şeffaf bir yönetim için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına gerek duyulmuştur" denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, esnaf ve sanatkârların çalışma koşulları ve geleneksel iş ilişkileri altüst edilmiş durumdadır. Tasarının bazı maddelerinin bu şekliyle yasalaşması halinde, esnaf ve sanatkârlarımızın geleneksel yapısı ve iş düzeni bozulacak; dolayısıyla, bahsedilen hedeflere ulaşılamayacaktır.

Yine bu kanun tasarısıyla, esnaf ve sanatkârların birbirleri ve kuruluşları arasında mevcut olan huzursuzlukların giderilmesi, esnaf ve sanatkârlar hakkında gerçek bilgilere ulaşılması ve bunların ülke düzeyindeki dağılımı ve sayıların doğru olarak tespit edilmesi, esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarının maddî bakımdan güçlendirilmesi gibi amaçlardan bahsedilmektedir. Şüphesiz, tamamına katılıyorum; ama, sevgili arkadaşlar, tüm bunların başarılabilmesi için her şeyden önce, esnaf ve sanatkâr olmalıdır. Olmayan bir şeyin kanununu yapsak ne olur yapmasak ne olur?! Bizler de, bu kanun tasarısının amaçlarında belirtilen, yukarıda bahsettiğim, esnaf ve sanatkâr hakkında gerçek bilgilere ulaşmış olacağız; ancak, bir farkla, kapanma nedenleri olarak değil, sadece kapanan sayı olarak. Bu tasarı, yasalaştıktan sonra, gerçekten de elektronik ortamda bize birçok istatistikî bilgiyi verecek; ancak, kapanış sebeplerini vermesi açısından ışık tutamayacaktır.

Ayrıca, 200 kurucu üyeyle kurulmakta olan odaları malî ve idarî yönden daha da güçlü kılmak amaçlanmış ve bu sayı 500'e çıkarılmıştır. Büyük işletmelerle rekabet edemedikleri için birer birer kapanacak olan esnaf ve sanatkârların kayıt olacakları meslek kuruluşları da üye bulamadıkları gibi, maddî olarak da güçlenemeyecektir.

Değerli dostlarım, Ahilikte bir felsefe vardır: "Sen yaşa, halkı yaşat, vatanı yaşat, devleti yaşat." Ben de diyorum ki: Esnaf ve sanatkârı yaşat; yaşat ki, toplum barış ve huzur içinde yaşasın, bu tasarı da uygulama alanı bulsun.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızın 173 üncü maddesi "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" demektedir; ama, görülen o ki, devlet tedbir alıyor da, bu aldığı tedbirleri küçük esnafı daha da küçültmek için alıyor.

Esnaf ve sanatkârlarımız, hükümetten, üretimi teşvik edecek ve adaletsiz vergi uygulamalarını düzeltecek politikaları uygulamaya sokması hususunda bir beklenti içindedir. Bugün, dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi, kendi kurulu sanayilerini korumakta ve geliştirmek için gayret sarf etmektedir. Ayrıca, çeşitli adlar altında, onların gelişmesini ve dünya rekabetinde üstünlük sağlamasını desteklemektedir. Toplumsal barışın, gelir dağılımındaki hakça paylaşımın ve gelişmişliğin yegâne aracı üretimdir. Bundan dolayıdır ki, yerli üretimin tüm topluma mal edilmesi, üreten ve ürettiğini rahatça satmak isteyen esnaf ve sanatkârımızın da bu yönde desteklenmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çekmez, 1 dakika eksüre veriyorum, konuşmanızı tamamlayabilirsiniz.

Buyurun.

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, üretim olmayan bir ülkede istihdam yoktur, gelir yoktur, sosyal adalet ve huzur da yoktur. Özellikle piyasalardaki iyimserlik havası, başta esnaf ve sanatkârımızı umutlandırmış; fakat, halen çok geniş bir kitleyi kapsayan esnaf ve sanatkârımızın günlük yaşamlarına somut olarak yansıyan hiçbir şey olmaması, yerini tedirginliğe bırakmıştır.

Son dönemlerde çeşitli platformlarda, Türk vergi sistemi yeniden yapılandırılarak, vergi gelirinin artırılmasının zorunlu olduğu sık sık gündeme getirilmektedir. Böyle bir yeniden yapılanmada geçmişte yapılan çalışmalar da dikkate alınarak, ilgili kesimlerin işbirliği sağlanmalı, yapılan yasal düzenlemenin uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve getirileri, bizzat bu uygulamanın muhatabı olacak olan kesimin temsilcileriyle ve her yönüyle tartışılmalıdır.

Sonuç olarak, sınırlı sermayesiyle, günün büyük bir bölümünü çalışarak üreten, üreterek geçiren ve vergisini veren esnaf ve sanatkârımız, yıllarca ihmal edilmenin sonucu olarak, birçok problemle karşı karşıya bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Son cümlelerimi söylüyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Çekmez, buyurun.

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - Geçmişte alınan ekonomik kararların faturası da bu kesime çıkarılmıştır. Artık, esnaf ve sanatkârlar, problemlerine çözüm beklemektedir. Şayet, bu sorunları çözümlenmediği takdirde, çok büyük sıkıntılar bizi beklemektedir.

Değerli arkadaşlarım, Türk esnaf ve sanatkârı, sizleri, Yüce Meclisi yanında istiyor ve desteklerinizi istiyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çekmez.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Anğı, süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ANĞI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmesine başladığımız 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının tümü üzerinde AK Parti Grubu adına görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esnaf ve sanatkâr ile küçük işletmeler, sermaye ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesi ve bu suretle sosyal dengelerin korunmasında ekonomik ve sosyal hayatın önemli unsurlarından biridir. Esnaf ve sanatkârlar, özellikle işletme sayılarının çokluğu, ülke çapında istihdam seviyesi, bölgesel kalkınma ve gelişmeye katkıları yönüyle de üzerinde durduğumuz önemli bir kesimdir.

Bugün, ülkemizde esnaf ve sanatkârlar, çoğunlukla bağımsız çalışmayı tercih eden, kendi işinin patronu olan ve genellikle 1 ilâ 9 arasında işçi çalıştıran, hukukî açıdan bir ortaklık yapısı içerisinde bulunmayan, ancak, yakınlarıyla adi şirket türünde ortaklık kurmuş olan bir işletme yapısı içerisinde görülmektedir.

Bakanlık e-esnaf ve sanatkâr veritabanı kayıtlarına göre, 3 456 050 aktif, 2 328 784 pasif olmak üzere, toplam 5 784 834 esnaf ve sanatkâr bulunmaktadır. Yanlarındaki çalışanları ve sicile kayıtlı olmadan faaliyet gösterenleri de değerlendirdiğimiz zaman bu sayı hayli yükselmektedir. Bu kesimin aile fertleri de gözönüne alındığı zaman, ülke nüfusumuzun önemli bir kısmını kapsamaktadır.

Büyük bir kısmını esnaf ve sanatkârların oluşturduğu ve kısaca KOBİ olarak da nitelendirilen küçük ve orta boy işletmeler, ülkedeki toplam işletmelerin yüzde 98'ini, istihdamın yüzde 45'ini, üretimin yüzde 37'sini ve yatırımın da yüzde 26'sını, katmadeğerin ise yüzde 30'unu gerçekleştirmektedir.

Tarih boyunca her toplumda, özellikle de sosyal ve ekonomik çalkantıların olduğu, büyük krizlerin yaşandığı dönemlerde bir denge ve istikrar unsuru olan ve bunu defalarca kanıtlayan esnaf ve sanatkârlar, ekonomik ve sosyal hayata katkıları yanında, hızla değişen, bilimsel ve teknolojik yeniliklere kolaylıkla uyum sağlayabilen esnek bir yapıya da sahiptirler.

Esnaf ve sanatkârların finans problemlerine makro düzeyde çözümler aranmakta ve bu kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönündeki çalışmalar da hükümetimiz tarafından sürdürülmektedir. Bu çalışmalar çerçevesinde, esnaf ve sanatkâr kesiminin desteklenmesiyle ilgili kredilere uygulanacak faiz oranı, 2003 yılında yüzde 30, 2004 yılında yüzde 25, 5.1.2005 tarihinden itibaren ise yüzde 18'e indirilmiştir. 2,5 milyar lira olan esnaf ve sanatkâr kredi limiti ise, 1.1.2003'te 5 milyara, 30.1.2003'te 15 milyara çıkarılmış, şimdi de 2005 yılında kredi limitinin 25 milyara çıkarma çalışmaları devam etmektedir. Esnaf ve sanatkâr kredi ve kefalet kooperatiflerinin ortaklarından kestikleri yüzde 10'luk bloke oranı ise, 31.12.2002 tarihinde yüzde 5 iken, 1.10.2004'te yüzde 3'e düşürülmüştür. Esnaf, kefalet kooperatiflerinin takip oranı da yüzde 60'tan yüzde 100'e çıkarılmıştır ve 31.12.2004 itibariyle, 208 585 esnaf ve sanatkâra toplam 1,2 katrilyon civarında kredi verilmiştir.

Ayrıca, kredi talebinde bulunan esnaf ve sanatkârlardan Bağ-Kur prim borcu bulunmadığını gösterir belge istenmesi uygulamasına da son verilmiştir.

Ekonomik krizler nedeniyle çeki yazılan, senedi protesto olan esnaf ve sanatkârlarımızın sicil affı olarak bilinen düzenlemeyle Merkez Bankası kayıtları silinmiş, bankacılık faaliyetlerinden faydalanmalarında karşılaştıkları zorluklar da böylece aşılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, uzun vadeli çalışmalarımızdan birisi de, 1964 tarihinde yürürlüğe giren ve artık, esnaf ve sanatkârların ihtiyaçlarına cevap veremeyen 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun günün şartlarına uygun olarak esnaf ve sanatkârlar ile esnaf ve sanatkârların kurduğu meslek teşekküllerinin Avrupa Birliği standartlarında yeniden düzenlenmesi çalışmasıdır.

Malumlarınız bulunduğu üzere, esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve sicillerinin tutulması, ilkönce, 1924 yılında yürürlüğe giren Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunuyla düzenlenmiştir. Daha sonra, 1943 yılında yürürlüğe giren 4355 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları ve Ticaret Borsaları Kanunuyla, serbest rejimle idare vesayetinin bir arada yürütüldüğü sistem terk edilmiş ve yerine esnaf odaları sistemi getirilmiştir.

1949 yılında 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunuyla dernekler sistemine geçilerek, esnaf ve sanatkârların tanımı yapılmış ve kapsamı belirtilmiştir.

En son, 4 Ağustos 1964 tarihinde yürürlüğe giren 17.7.1964 tarih ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunuyla, esnaf ve sanatkârların örgütlenmelerine, geçmiş dönemlerde ortaya çıkan aksama ve yanlış anlaşılmalar da gözönünde tutularak, yeni düzenlemeler getirilmiştir.

Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarını gerçek kimliğine kavuşturan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu kırk yıllık bir yürürlük sürecindedir. Bu süreç içinde, zaman zaman, kanun hükmünde kararnamelerle ve değişik sayılı yasalarla da bugüne kadar birtakım değişikliklerle gelmiş. Genel olarak bakıldığında, 128 madde, 20 ek madde ve 2 geçici maddeden oluşan, aynı zamanda kanun hazırlama teknik ve sistematiğine uygun bir şekilde hazırlanmayan ve bir tekrarlar manzumesinden ibaret olduğu gözlemlenen 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu, zaman içinde gerek kanun hükmünde kararnamelerle gerekse kanunlarla yapılan değişiklikleri, yürürlükten kaldırılan veya eklenen maddelerle, esaslı bir yasal düzenlemeye uygun, duyulan ihtiyacı giderememiş ve aksine, farklı yorumlamalara ve çelişkilere neden olmuştur.

Ayrıca, esnaf ve sanatkârların örgütlenmesi ve yanlarında çalıştırdıkları çırak, kalfa ve ustaların meslekî eğitimleriyle, ahilik prensiplerine yönelik kanunların yarım asrı aşan tatbikatı ve esnaf ve sanatkâr kesiminin bizatihi başvuruları, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının yöneticilerinden ve yanlarında çalıştırdıklarından gelen şikâyet ve talepleriyle, bu kuruluşlarda bakanlığımız denetim elemanlarının yaptıkları denetimler sonucu yürürlükteki mevzuatın, esnaf ve sanatkârların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, meslek disiplin ve ahlakını korumakla birlikte, sağlıklı bir şekilde örgütlenmelerini sağlamak amaçlarını gerçekleştiremediği görülmüştür.

Yukarıda sayılan amaçları gerçekleştirmek üzere, bütün bunları bünyesinde bulunduran "Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu" adı altında, elektronik ortamda her türlü bilgiye ulaşılan, şeffaf bir yönetim için yeni bir yasal düzenleme yapılmasına da ihtiyaç duyulmuştur. Bu ihtiyaç, meslek kuruluşlarının yaptıkları esnaf şûralarında da gündeme getirilmiş, raporlarına da yansımıştır.

Yapılan bu çalışmayla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları olarak dayanağını Anayasanın 135 inci maddesinden alan ve esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşu olarak ifade edilen esnaf ve sanatkârlar oda, birlik, federasyon ve konfederasyonuna, hem daha etkili ve verimli çalışacak bir yönetim yapısının oluşturulması hem de temel hukuk ilkeleri ve kuralları çerçevesinde demokratik bir katılım ortamı sağlanması için, sistematik, özlü, kısa, gereksiz tekrarlardan uzak ve anlaşılır bir biçimde yasal düzenleme yapılması hedeflenmiştir. Kanun tasarısıyla, esnaf ve sanatkâr sicil işlemlerinin ve esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının işlemlerinin internet ortamında yerine getirilmesi hüküm altına alınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa göre, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısıyla getirilen yenilikleri sizlere takdim etmek istiyorum.

Türk Ticaret Kanununda yapılan "esnaf" ve "tacir" tanımları da gözönünde bulundurularak, yeni bir esnaf tanımı yapılmıştır. Türkiyemizde milyonlarca esnaf ve sanatkârımızın olduğunu biraz önce ifade ettik. Esnaf ve sanatkâr kimdir, üyelik şartları nedir? Önümüze gelen yasa tasarısı, komisyon görüşmelerine geçildiğinde, değerli Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilimiz komisyon üyesi arkadaşımızın teklifiyle bir altkomisyon kurulması talep edilmişti. Bu çerçevede, 5 kişilik altkomisyonda tasarı tümüyle incelemeye alınmış, bugünün anlayışıyla tanımların netleşmesi, istisnaların ortadan kaldırılması; bugüne kadar tasarının hazırlanma sürecinde örgütlerin ilettiği taleplerin dışında, esnafın da sanatkârın da talep olarak bizlere ilettiği diğer hususlar da gözönüne alınmış ve tasarı üzerinde incelemeler tamamlanıp, esas komisyonumuza havale edilmiştir. Geçtiğimiz hafta, esas komisyonumuzun da tasarı üzerindeki çalışmalarını tamamlamasıyla, Genel Kurulumuzun gündemine gelmiştir.

Burada, esnaf ve sanatkâr kavramlarını net ortaya koymak, istisnalarla bu tanımın yozlaşmasına fırsat vermemek ve bu tanım içerisinde kalan esnaf ve sanatkârımızın e-esnaf veritabanı içerisinde sayılarının netleşmesi, bunların yanında çalışanlarının, ustalarının, kalfalarının, çıraklarının bu veritabanında yer bulması, vasıflarının ortaya konulması, geleceğin dizaynında önemli bir veridir. Esnaf ve sanatkârın bugün yanında çalışanlar, yarın, her biri kendi alanında ya esnaf, sanatkâr olacaklar ya da bir müddet büyüdükten sonra, tüccar veya sanayici olacaklar. Bu envantere ihtiyaç vardır.

Biraz önceki konuşmamda ifade ettiğim, aktif ve pasif üyelerden bahsediyoruz. Kayıtlara baktığınız zaman, mesleği bırakmış veya vefat etmiş birçok insanın esnaf ve sanatkâr üyesi gibi göründüğü gerçeği de var. Halbuki, aktif olarak, bugün, Türkiye'de, hangi meslek kollarında ne kadar esnafımız ve sanatkârımız var ve bunların yanında da ne kadar çalışanımız var; bu tabloları bilmeyen hükümetlerin esnaf ve sanatkâr için proje üretmekte zorlanacağı aşikârdır. Bugüne kadar esnaf ve sanatkârımızın şikâyetlerine çözüm üretilememesinin altında, bu ve benzeri başlıklar da vardır.

Geçmişte, 200 üyeyle kurulan odaların, 100 üyenin altına düşmesi durumunda faaliyetten uzaklaşması bahsi konmuşken, burada, yeni oda kurma sayısı 500'e getirilmiş, mevcut odaların üye sayısının 200'ün altına inmesi durumunda, faaliyetinden uzaklaşmış olacak, faaliyetine son verilecek; ama, 200'ün üzerinde olan odalar, müktesep hak olarak, bu oda faaliyetlerine devam edecek.

Bu orana niye ihtiyaç duyulmuştur? Bir örgütün güçlü olması, yönetimlerinin kendi meslek kollarındaki esnafına, sanatkârına hizmet verebilmesi, bütçesini sağlıklı yapabilmesiyle mümkün. Düşük sayıdaki üyeli odaların, kendi meslek örgütlerine hizmet taşıyamadığı gibi, yukarı yapılanmalarda ciddî katkı koyamadığı gerçeği var. Türkiye geneli gözönüne alındığı için de, bu sayıların makul olduğu, meslek örgütleriyle yapılan görüşmelerde ortaya çıkmış, tasarıda geldiği şekliyle yerini korumuştur.

Odalara üye olabilmek için "vergi mükellefi olmak veya vergiden muaf olmak" ifadesini net belirledik. Bazı istisnalar geçmişte olmuş. Esnaf veya sanatkârsanız, bir meslek kolunda faaliyet gösterebilmeniz için, mutlaka, vergi mükellefi olmanız gerekir. Yanınızda çalıştırdığınız insanların sosyal güvencelerini sağlamak durumundasınız. Bir işyerinde faaliyet gösteriyorsanız, sizin yanınızda çalışan insanlarınız da var demektir. Burada, esnaf ve sanatkârımızı bir ayrı, yanında çalışanları bir ayrı; ama, hepsini bir bütünlük içerisinde değerlendirdik. Yani, esnafımızı ve sanatkârımızı yanında çalışanıyla yarıştırmak değil, esnaf ve sanatkârımızın, örgütlenmedeki seçim sisteminde kendi kendisiyle yarışması ve tek dereceli bir seçim sistemiyle başkanını ve yönetim kurulunu seçmesi, bunlardan oluşacak birlik yapısının, üyenin seçtiği yönetim kurulları ve başkanlarından oluşacak bir genel kurulda birlik yönetimini ve başkanını belirlemesi. Güçlü yapılar, üyelerine çok daha güçlü hizmet edecekleri gerçeğiyle, başkanını güçlü kılan, örgütlerini güçlü kılan, dolayısıyla, üyesi ile örgüt arasındaki diyaloğu güçlendiren ve hizmetlerin tabandan tavana, tavandan da tabana uyum içinde akışabileceği bir yapıya dönüştürmekti.

Geçmiş uygulamada, mevcut yönetimlerde olanların genel kurul delegeliğiyle ilgili başlık vardı; bununla ilgili bazı arkadaşlarımızın itirazları olmuştu. Bir önceki seçimde, odasında başkan veya yönetim kurulu üyesi olarak seçilip gelmiş arkadaşımız, daha sonra, birlik, federasyon genel kurullarında, odasını temsilen yönetimlere girebilmekte. Yönetimdeyken, bir sonraki seçimde, o odadaki başkan veya yönetim kurulu bir başka kişilerden oluştuğu anda, yeni genel kurulda, eski seçimden dolayı bir müktesep hak gibi, genel kurulda seçme ve seçilme haklarını elde etmek ne kadar demokratik; onun için bu düzenlemeyi yaptık. Üyenin seçtiği insanların, odasından birliğe, odasından federasyona, birlikten ve federasyondan da konfederasyona taşınması; tabana dayalı, taban demokrasisinin çatıyı oluşturması; tepe yönetimde bulunanların da hedefinin temsil ettiği esnaf ve sanatkâr kitlesi olması, bu gücünü o meslek kollarına harcamasının gerekliliğini ortaya koymuştur. İki dönem sınırlamasıyla da dinamik bir yapı oluşmuştur. Bugün, bakıyoruz, birkısım meslek örgütlerinde yöneticiler, maalesef, esnaf ve sanatkârlıktan uzaklaşmış, tamamen profesyonel bir yönetici olarak, emri Hak vaki oluncaya kadar kalmaktadır.

Esnaf, ne tür zorluklar yaşıyor, ne çözümler bekliyor, bunlardan uzaklaşılmakta.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)- 10 dönem milletvekilliği yapanlar var,  ona da sınır getirsenize.

HASAN ANĞI (Devamla)- Değerli arkadaşlar, siyasî partiler kendini yapılandırmalı, odalar yapılandırmalı, meslek örgütleri kendini yapılandırmalı ki, taban tavana taşınsın, hizmet gelişsin, "30 yaşın altında yüzde 60 nüfusumuzun var, genç ülkeyiz" diye övündüğümüz bir yapıda, yöneticilerinin de dinamik bir yapıda olmasını kim istemez?! (AK Parti sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)

Siyaset, bunu kırdı hamdolsun; bu başarı, Türkiye'yi bir yerden bir yere götürüyor. Yoksa, yıllarca Türkiye'de, bizim çocukluğumuzda, gözümüzü açtığımızdaki gördüğümüz değerli liderler, bizim 40 yaş üstü dönemimizde ülkeyi idare eden konumlarda olurlardı. Bir krizden çıkmadan diğerlerine girdik. Ama, bugün, hamdolsun, genç, dinamik liderler Türkiye'yi dünyaya taşıyor, Türkiye'deki sağladığı istikrar ve güvenle de, geleceğin umutlarını her geçen gün yeşerterek devam ettiriyor.

Esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarındaki odalarda, birliklerde, federasyonda, üye sayılarına bağlı olarak, odadaki üyenin kıstas alındığı yönetim kurulu sayılarını belirledik. Birlikler ve federasyonların kendilerine bağlı oda sayısına göre yönetim kurulları belirlendi ve konfederasyon yönetim kurulu da, daha dinamik bir yapıya kavuşturulmak için, 15 kişiye düşürüldü. 21 kişilik eski yönetim yapısı içinde bir yürütme kurulu oluşup, 5 kişiyle yönetilen yapılar yerine 15 kişinin bizatihi katılımla, en az ayda bir toplanacağı bir yapıyla, esnafın, sanatkârın, kuruluşların sorunlarının her ay değerlendirilebildiği, çözüm önerilerinin ortaya konulabildiği ve geleceğe umutla bakan bir esnaf-sanatkâr yapısının oluşmasını hedefledik.

Yıllarca hep şu eleştiriler de önümüze geldi: Bu kuruluşlarda bazı yöneticilerin çok yüksek gelir elde ettikleri... Bu, zaman zaman basına da yansıdı. Araştırmamızda, oda yöneticilerinin yüzde 99'u makulün altında gelir elde ettiği halde, çok sınırlı sayıda bazı birlik, federasyon ve konfederasyon yöneticilerinin ise, çok yerde görevleri olması hasebiyle her yerden ücret ve huzur hakkı almaları, harcırahlar almaları... Ki, yurtdışı harcırahlarının günlük 750 dolar olduğunu genel kurul kararlarıyla görmüş olmamız... Maalesef, bu ülkenin en üst düzey yöneticisi olan Sayın Cumhurbaşkanımızın yurtdışı harcırahını, Başbakanımızın, kamu personelinin durumunu gördüğümüz zaman, bundan hayıflandık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Anğı, 1 dakikalık süre veriyorum, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

HASAN ANĞI (Devamla) - Bütün bunları, maaşları asgarî ücrete orantılı kılan -üye sayılarına bağlı olarak- yurtdışı harcırahlarını en yüksek devlet memurunu esas alan, yurtiçi harcırahlarını, yine, asgarî ücrete bağlı olarak belirleyen bir yapıya dönüştürdük.

Buradaki hedefimiz şuydu: Biraz önce ifade ettiğim gibi, yüzde 99'u bu belirlenen rakamların altındaki tüm esnaf ve sanatkâr odalarının yöneticisi arkadaşlarımızı bir ithamdan kurtarmaktı; diğer alanlara ise, böyle, bir genel kurulun belirleyeceği rakama üst limit getirmekti.

Bu çerçevede, tasarının hazırlanması aşamasında emeği geçen tüm bürokrat arkadaşlarımıza, başta Sayın Başbakanımız ve Sanayi Bakanımız olmak üzere Komisyon Başkanımıza, komisyon üyesi arkadaşlarımıza hakikaten şükranlarımı arz ediyorum. Önemli, titiz bir çalışmayla, esnaf ve sanatkârımızı geleceğe taşıyacak bu tasarı önünüze geldi.

Ben, esnaf ve sanatkâr camiasına, ülkemize, hepimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Anğı.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Çorum Milletvekili Ali Yüksel Kavuştu.

Buyurun Sayın Kavuştu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Kavuştu, süreniz 10 dakikadır.

ALİ YÜKSEL KAVUŞTU (Çorum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün görüşmelerine başladığımız Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği üzere, ülkemizin üretim, istihdam ve katmadeğerinin oluşturulmasında önemli katkılar sağlayan esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'ler, iktisadî ve sosyal hayatın omurgasını oluşturmaktadır. Esnaf ve sanatkârlar ile KOBİ'lerin, sermayenin ve refahın tabana yayılması, gelir dağılımının iyileştirilmesinde çok önemli bir rolü vardır. Bu itibarla, sosyal dengelerin korunmasında, iktisadî ve sosyal hayatımızda önemli bir yere sahiptir. Bununla birlikte, hususen, ülke geneline işletme sayılarının çokluğuyla sağladıkları istihdam seviyesi, esnaf ve sanatkârların kalkınma ve gelişmeye yaptıkları katkıları itibariyle de üzerinde önemle durulması gereken bir kesimdir.

Türkiye'de esnaf ve sanatkârlar, kahir ekseriyetle, bağımsız çalışmayı tercih etmektedirler. Kendi işlerinin patronudurlar. Genelde 1 ile 9 arasında işçi çalıştırmakta ve hukukî açıdan bir ortaklık yapısı içinde değiller; fakat, yakınlarıyla adi şirket hükmünde olarak kurulmuş olan bu şirketler de, ortaklık yapısı içinde görülmektedir.

Bakanlığın oluşturduğu e-esnaf ve sanatkâr veritabanına kayıtlı olan aktif ve pasif sayıları 6 000 000'a yakın olan esnaf ve sanatkârların sayısı, yakınlarındaki çalışanlar ve sicil kaydı olanlar faaliyet göstermeleriyle birlikte 6 000 000'u aşmaktadır. Esnaf ve sanatkârların aile fertlerini düşündüğümüzde, sayı, 20 000 000 civarında nüfusa ulaşmaktadır. Bu, toplum nüfusumuzun yüzde 30'luk kısmına karşı gelmektedir.

Nicelikleri ve nitelikleriyle toplumumuzun sosyal ve ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olan esnaf ve sanatkâra, Anayasamızın 173 üncü maddesinde yer alan "devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır" amir hükmünden hareketle, gereken önem verilmelidir. Zaten, AK Parti Hükümeti olarak bunun gereklerini kararlılıkla yapmaktayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu düşünceden hareketle, esnaf ve sanatkârların finans problemlerine makro düzeyde çözümler aranmakta ve bu kesimin kullandığı kredilerin toplam kredi hacmi içindeki payının artırılması yönünde hükümetimizin çalışmaları sürdürülmektedir. AK Parti Hükümeti olarak bu çalışmalarımız çerçevesinde esnaf ve sanatkârların desteklenmesi amacıyla, esnaf ve sanatkârların kullandığı toplam kredi hacmi 2002 yılında 154 trilyon. Bu rakam, 2003 yılında 668 trilyon liraya, 2004 yılında ise 1 katrilyon liraya çıkarılmıştır. 2005 yılında esnafımıza kullandırılacak kredi miktarı ise 2 katrilyon lira üzerinde gerçekleşecektir.

Kredi miktarları artırılırken, uygulanan faiz oranları da hızla aşağı çekilmektedir. 2002 yılında yüzde 52 olan faiz oranı 2003 yılında yüzde 30'a, 2004 yılında yüzde 25'e, 2005 yılında ise yüzde 18'e indirilmiştir.

2,5 milyar olan esnaf ve sanatkâr kredi limiti 1.1.2003'te 5 milyara, 30.1.2003'te 15 milyara çıkarılmıştır; 2005 yılında da kredi limitini 25 milyar liraya çıkarma çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca, kredi taleplerinde bulunan esnaf ve sanatkârlardan, Bağ-Kur prim borcu bulunmadığını gösterir belge istenmesi uygulamasına son verilmiştir.

AK Parti olarak, iktidara geldiğimizde, 400 000 dolayında esnaf kepenklerini indirmiş durumdayken, sicil affı çıkarılarak yaklaşık 825 000 esnafımız ekonomiye kazandırıldı, 36 ilimiz de teşvik kapsamına alındı; şimdi de, Çorum İlimizin de dahil olduğu 13 ilimiz daha teşvik kapsamına alınacaktır.

Bütün bu icraatlarımız, AK Parti Hükümeti olarak, diğer sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi, çilekeş esnafımız ve sanatkârımıza verdiğimiz önemin bir ifadesidir. Ayrıca, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının ideal ve demokratik bir yapıya kavuşturulmasını, esnaf ve sanatkârların sağlıklı şekilde temsil edilmesinin güçlendirilmesini arzu etmekteyiz.

Daha güçlü, daha müreffeh, daha aydınlıklı bir geleceğin tesisinde toplumumuzun çok önemli bir kesimini temsil eden esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının rolünün çok büyük olduğu inancındayım. İki yıl gibi kısa bir sürede sürdürülmüş olan AK Parti Hükümetinin desteğinin devam edeceği şüphesizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1964 yılında yürürlüğe giren 507 sayılı Kanunun günümüzün şartlarında ihtiyaca cevap vermediği anlaşılmıştır. Kırk yıllık yürürlükteki zaman zarfında -1983'ten 1997'ye kadar- 6 defa değişikliğe uğramış ve bugünkü haline gelmiştir. Bu  kanun, artık ihtiyaca cevap vermeyerek yetersiz hale geldiği gibi, esnaf ve sanatkârlar arasında da huzursuzluklara sebebiyet vermiştir. Bu itibarla, 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununun yeniden hazırlanarak, günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi çalışmaları tamamlanmıştır; Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır. Kanun tasarısı hazırlama çalışmalarında, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun, esnaf ve sanatkârlar federasyonlarının, esnaf ve sanatkârlar odalar ve birliklerinin görüşleri alınmış ve değerlendirilmiştir; ayrıca, ferdî bazda gelen görüşler de bu çalışmalarda dikkate alınmıştır. Bu tasarı, esnaf ve sanatkârların teşkilatlanmasındaki problemleri bertaraf edecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bunların yanında, esnaf ve sanatkârların, ekonomik ve sosyal hayata olan katkılarını artırmak, bilimsel ve teknolojik yönlere kolaylıkla uyum sağlayabilmelerini temin etmek, bu kesim hakkında verilecek kararlar için gerçek ve doğru bilgilere kısa sürede ulaşmak, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının, üyelerine yönelik hizmetleri bilgisayar ortamında yerine getirmesini sağlamak maksadıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından e-devlet projesi kapsamında e-esnaf ve sanatkârlar projesi hazırlanmış ve uygulamaya konulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de, AK Parti Hükümetiyle, gelişerek değişen güzel bir hava içerisinde, kısa sürede, reform niteliğinde köklü, yapısal değişiklikler yapmaktayız. Köklü bir geleceğe sahip olan esnaf ve sanatkârlarımızın kurdukları meslek teşekküllerinin günün şartlarına uygun, Avrupa Birliği standartlarında yeniden düzenlenmesi gayesiyle bu yeni kanun tasarısı hazırlanmıştır. Dolayısıyla, bu sayede, gelişerek değişen bir Türkiye'de, esnaf ve sanatkârlarımızın hak ettikleri yeri alacaklarına yürekten inanmaktayız.

Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının hayırlı olmasını dilerken, Yüce Heyetimize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kavuştu.

Tasarının tümü üzerinde Hükümet adına söz isteyen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun; buyurun.

Sayın Bakan, süreniz 20 dakikadır.

 

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlar; esnaf ve sanatkârlar meslek  odaları ve birlikleri federasyonu ve konfederasyonunu ilgilendiren yasa tasarısı hakkında, kısa olarak görüşlerimi bildirmek için huzurunuza çıkmış bulunuyorum. Böylece, Bakanlığımıza tevdi edilen iki soruyu da cevaplandırma fırsatı bulacağım.

Neden bu yasa tasarısı geldi? Değerli arkadaşlar, 1960'lı yıllarda dernekçilikle başlayan, sonra federasyona dönüşen ve sonra oda kurulması konusunda çıkarılan 507 sayılı Yasayla gelişen ve konfederasyon olan bu sistem, yıllar itibariyle, çeşitli değişikliklerle, âdeta, yamalı bir bohça haline gelmişti.

Avrupa Birliği sürecinde, müzakere tarihlerinin başlayacağı bu yılın 3 Ekimi gelmeden, aynen, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yasasını yeniden yazıp Yüce Meclisten geçirerek yasalaştırdığımız gibi, kutsal bildiğimiz emeğiyle, varsa kısmî sermayesine alınterini katarak ailesini geçindiren ve törelerimizin temel taşı, demokratik rejimimizin önde gelen teminatlarından olan esnafımızın haklarının daha çağdaş bir yasayla korunması, yanında çalışanların eğitimi ve haklarının düzenlenmesi ve yanında çalışanlar ile aileleri hesaba katıldığı zaman 20 000 000'u aşan bu değerli insanlarımızın haklarının düzenlenmesi bakımından, bu yasa, Bakanlığımız tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanırken, benden önce konuşan arkadaşların da söylediği gibi, çok geniş bir dayanışma içinde, illerde birliklerle, odalarla, federasyonla, konfederasyonla yoğun çalışmalar sonucunda, hatta muhalefet partimizin ve diğer partilerin de görüşleri alınarak, bir mutabakat neticesinde bu yasa Bakanlar Kurulundan geçerek komisyona intikal etmiş; komisyonda, altkomisyon kurulmuş, 3 temel maddede değişiklik yapılarak, bir iki yerde de makul olan ilaveler yapılarak, bu yasa huzurunuza gelmiş bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, zaman içinde, âdeta, bir şehrin çarpık yapılaşması gibi yapılaşmış bu sistemin bu yasayla düzenlenebilmesi için...

Sayın Başkanım, esas dinlemesi gereken arkadaşlar dinlemiyorlar, tartışma yapıyorlar. Rica ediyorum...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Baştan alın, Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Çünkü, komisyonda söz sahibi değerli arkadaşlarımdır bunlar; çok teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, evet, bu çarpık yapılanmayı düzenleyebilmek için e-devlet başlangıcımızı, biz, Bakanlık olarak e-esnaf olarak başlattık ve bu programı izleyenler biliyorlar, Avrupa Birliğinde bile, Alman Federasyon Başkanının bile hayranlıkla bu programı izlemesini parantez açarak belirtmek istiyorum. Yasa çıktıktan sonra, şifreler kalkacaktır, herkes veri tabanına girerek istediği bilgiyi alabilecektir; tabiî, gizli bilgiler şifreye tabidir; çünkü, bu programda, şimdiye kadar yapılamayan, Bağ-Kur, Sosyal Sigortalar Kurumu, bankalar, Maliye, vergi daireleri bu veritabanından istifade edebilecektir. Basına tanıttığımızda, Sayın Tacidar Seyhan bu programı izledi; görüşlerini burada belirtirse çok memnun olurum; diğer arkadaşlar da, AK Partiden, yoğun olarak izlediler. Değerli arkadaşlar, böylece, esnaf, tamamen, haklarının korunması bakımından ve doğru işlemler bakımından kayıt altına alınmış oluyor, ilk defa cumhuriyet tarihinde.

Şimdi, şu andaki tablo nedir; 1 konfederasyon, 13 federasyon, 82 birlik, 3 459 oda -bunlar meslek odaları- 72 ajanlık vardı ve bu yasayla, ajanlıklar, artık, fonksiyonunu yitirdiği için kalkacaktır. Buna paralel olarak, yasada, 200 üyenin altında oda kurulamayacağı vazedildiği halde, ve 100 üyeye düştüğü zaman da 200'den fazla üyeyle kurulan odaların kapatılması öngörüldüğü halde, yüzlerce oda, 20 kişi, 30 kişiyle hâlâ hayatını sürdürmektedir; dolayısıyla, şu anda, bugün itibariyle, 100'ün altına düşmüş 125 oda tespit edilmiştir. Ayrıca, toplam 5 726 608 esnaf bu sanatkâr veritabanına kaydedilmiş, 3 443 255 tanesi taranarak aktif üye olarak çalışmalarının yasal olarak devam ettiği tespit edilmiş, 2 283 353 üyenin de hâlâ pasif üye olduğu veritabanına işlenmiştir. Yasanın çıkmasıyla beraber bunlar da incelenmektedir; dolayısıyla, sağlıklı bir yapı kazanılacaktır. Artık, kongrelerde yapılan kavgalar bitecektir; çünkü, veritabanından alınan hazırun cetvelleriyle genel kurullar yapılacaktır, bir gün önce doldurulan defterlerdeki üyelerle değil; çünkü, maddeler geldiği zaman bu konular tartışılacak; yasa, geniş bir yasa, okuyamamış arkadaşlar olabilir, bunları belirtiyorum. Yani, bu, e-esnaf projesiyle, zaten bu yanlışlıklar düzeltilecektir.

Bir başka konu: İlk defa, yeni kayıtlar, tadilatlar, terkinler, sicil müdürlükleri kurularak yapılacaktır. Bilindiği gibi, sicil müdürlükleri, yargı gözetiminde görev yapmaktadır. Bugüne kadar, sadece birliklerde atanan özel memurlarla bunlar yapılmıştır. Yani, savcı, hâkim, müracaatçı aynı şahıs olmuştur ve şikâyetler buradan kaynaklanmaktadır. Bütün iyi niyete rağmen, esnaf vasfını taşımayan kişilerin de üye kaydedildiği görülmektedir. Dolayısıyla, bunlar düzeltilecektir yargı gözetiminde ve bütün kongreler yargı gözetiminde yapılacaktır.

Peki, meslek odasının kurulmasına nasıl karar verilecektir? Yasa gereği, bilindiği gibi, Esnaf ve Sanatkârlar ile Tacirleri ve Sanayicileri Belirleme Koordinasyon Kurulu vardır. Bu Kurulda, hem devlet hem sivil toplum kuruluşları temsil edilmektedir. Dolayısıyla, o konuda, o ilde veyahut da Türkiye genelinde, o meslek dalında oda kurulup kurulmayacağı kararını bu kurul vermektedir. Nitekim, bugüne kadar birçok karar Resmî Gazetede yayımlandıktan sonra, Danıştay tarafından ya bozulmuş, üst kurula çıkmış, orada da bazen kabul edilmiş, bazen bozulmuştur. Dolayısıyla, bu sistem, fevkalade, yeni odaların kuruluşunu kontrol altında yürütecek bir özelliğe kavuşmuş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bunun yanı sıra, 1 100 000'i aşan üye sayısıyla, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri Birlikleri ve Merkez Birliği bulunmaktadır. Huzurunuzda, bu e-esnaf projesi hazırlanırken, odaların, birliklerin, federasyonun, konfederasyonun ve esnaf ve sanatkârlar kredi kefalet merkez birliklerinin ve kooperatiflerin verdiği desteklere hasbelkader Bakan olarak şükranlarımı bildiriyorum. Eğer onlar bu anlayışı göstermeseydi, fedakârca gece gündüz çalışmasalardı, bizim bu seviyeye gelmemiz mümkün olmayacaktı.

İşte, bu çerçevede, yine, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Kredi Kefalet Kooperatifleri Merkez Birliğiyle yaptığımız çalışmaları uyum içinde sürdürdük. Bakanlar Kurulumuzun yayımladığı kararnameler çerçevesinde, Hazinenin destekleriyle ve -huzurunuzda yine teşekkür borçluyum- Halk Bankasının verdiği desteklerle, 30.1.2003 tarihinde faizler yüzde 59 iken, Bağ-Kura borcu olan esnaf kredi alamazken ve kredinin limiti 5 milyar lirayken, hükümet kararıyla, bu 5 milyar Türk Lirası 15 milyar Türk Lirasına çıkarılmış, yüzde 59 olan faiz yüzde 18'e düşürülmüş ve yüzde 10 alınan kefalet kooperatifi için blokaj yapılan sermayenin nispeti de 3'e düşürülmüştür. İki yıl süreye böldüğünüzde, en kısa vade için yüzde 1,5 daha şarj gelmektedir ve şu anda esnafımız yüzde 19,5 maksimum faizle kredi kullanmaktadır.

Bankalarımızın imkânlarının artması ve ekonomideki gelişmelere paralel olarak enflasyonun tekli rakamlara inmesi, reel faizlerin küçülmesi ve banka maliyetlerinin makul seviyeye inmesiyle bu faizler daha aşağıya düşürülecek ve limitler de ilk kademede, inşallah, imkânlar olduğunda 25 milyar liraya çıkarılacaktır.

Şimdi, bu çerçevede, ne oldu; 2001 yılının krizinin neticesinde, 2002 yılında sadece 153 trilyon lira kullanan esnaf, birdenbire, 2004 yılının sonunda 1 katrilyon 200 trilyon lirayı aşan bir kredi kullandı ve kapanan kepenkler açıldı.

Değerli arkadaşlar, esnafın sıkıntısı var. İşsizlikle de büyük sorunlarımız var; ama, lütfen, işsizliğin giderek azaldığını ve kepenklerin de hızla açıldığını kabul edelim. Yani, hiçbir şey olmuyor, kepenkler kapanıyor...

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Neresi; Türkiye mi Sayın Bakan?! Türkiye'den mi bahsediyorsunuz?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bir süreç meselesi. Bakın, rakam veriyorum ben size ve 2005 yılı itibariyle, bu rakam, şu anda, 2 katrilyon lirayı geçti; 153 trilyon liradan 2 katrilyon lira. Hangi enflasyonda; yüzde 40'lı enflasyonda 153 trilyon lira -yüzde 59 faizle- şimdi, tekli rakamda enflasyonda 2 katrilyon lirayı geçti.

Değerli arkadaşlar, peki risk ne oldu; kaç kişi kullandı bunu; 800 000 esnaf kullanmış. Değerli arkadaşlar, döner sistemle daha çok kullanılacak.

Şimdi, riske gelince... 2002 yılında sayısal olarak takibe alınan üye sayısı 1 100 000'i aşan üye içinde yüzde 23,47'yken, bakın, 2004 yılının sonunda yüzde 0,94'e düşmüş, yüzde 1'in altında.

Değerli arkadaşlar, şimdi, doğruyu söyleyelim, yanlışı tenkit edelim. Biz de, ona göre, doğru sözde saygıyla eğilelim.

Peki, Halk Bankasının riski ne olmuş; Halk Bankasının riski, takipteki kredi alacakları, 2002 yılında yüzde 41,9'ken, 2004 yılında yüzde 4,6'ya inmiş. Bunu takdirlerinize sunuyorum. Tabiî ki, bu, aynı zamanda, ekonomik gelişmemize paralel olarak esnafın işlerinin -tümünün iyi olmamakla beraber- iyiye gittiğinin açık delilidir.

Daha fazla vaktinizi almak istemiyorum. Bu yasayla bir şey daha olacak; artık, sicil gazetesi gecikerek çıkmayacak; çünkü, e-esnaf veri tabanında elektronik olarak internet ortamında çıkmaya başlayacaktır.

Ayrıca, tabiî, 400 000'in üzerinde kepenk açılırken, 800 000 kişi kredi kullanırken, gelişen bir şey daha var.

Değerli arkadaşlar, organize sanayi bölgelerine ve özellikle esnafı ilgilendiren küçük sanayi sitelerine verdiğimiz önem, yeni tamamladığımız küçük sanayi siteleriyle 2003 yılında 9 096, 2004 yılında 14 514 kişi de esnaf yanında yeniden işe başlamış durumda; 23 610 kişi. Dolayısıyla, esnafımızın durumu budur ve inşallah, bu emek sahibi, alınterini azığına katan bu insanları daha onurlu bir seviyeye getirecek bir yasayı takdirlerinizle çıkarmış olacağız ve bu, sadece iktidarın değil, bu Yüce Meclisin ve esnafın kazancı olacaktır.

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisinden Mersin Milletvekili Vahit Çekmez arkadaşımızın sorduğu suale gelince; bu yıl işyeri kapatan esnafın sayısı ve oranlarını sordu. 2001 yılında yüzde 84'lük bir oranla karşı karşıyayız, açılan ve kapanan arasında. Bu oran, 2002 yılında yüzde 96'ya çıkmış; bizim geldikten sonra aldığımız tedbirlerle, 2003 yılında yüzde 74'e, 2004 yılında yüzde 63'e inmiş; 2005 yılında -ocakla şubat ayının neticesini veriyorum- yüzde 55 civarında. Giderek açılan-kapanan oran makul seviyelere inmektedir. Şunu da söyleyeyim. Aslında, bu oranlar iki yıl içinde daha da düşüktür; ancak, söylediğim gibi, pasif üyeler, tamamen 100'ün altında olan odalar kapatılıyor, pasif üyeler üyelikten çıkarılıyor, dolayısıyla bunlar da kapanmış gibi gözüküyor. Belki yasa çıktıktan sonra, bu pasif üyelerdeki düzenleme dolayısıyla, bu rakamlar da değişebilir. Onu da, yanlış yorumlanmasın diye takdirlerinize sunuyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir başka soru. Vahit Çekmez arkadaşımız aynen şöyle söyledi; büyük mağazalar kanununun hangi safhalardan geçtiğini anlattı; çok teşekkür ediyorum. Doğrudur, 50'nin üzerinde toplantı yapılmıştır. İtalya, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Japonya, Fransa'daki durumlar incelenmiştir ve şehrin çarpık yapılaşmasını önlemek, önüne gelen süpermarket, hipermarket, vallahi billahi süpermarket... Burada, gidin, Atakule'nin karşısında, o cadde üzerinde "Çok Süper Market" açılmış; adı aynen böyle, Çok Süper Market. Şimdi, apartman daireleri -trafiğin en yoğun yerinde- alınıyor 7 katlı, 8 katlı, belki taşıma duvarları da yıkılıyor, süpermarket haline getiriliyor.

Bir taraftan belirli saatlerde şehrin trafiğinden dolayı meydana gelen yoğunluğu önlemek, diğer taraftan ekonomik yoğunluğu yüksek olan yerde esnafın, bakkalın haklarını korumak, diğer taraftan küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin bu süpermarketlere üreterek verdiği ürünler dolayısıyla haklarını korumak... Dolayısıyla, bu yasa bizden önce hazırlanmıştı; fakat, çok devletçi, müdahaleci bir yasaydı. Bunu, çağdaş, Avrupa Birliği standartlarına uygun hale getirdik. Burada daha birçok yenilik var.

Bakın, şimdi, çıkın, mağazalara, yüzde 70 indirim, 10 ay, 11 ay taksit, faiz yok. Tabiî, faiz yok deyince, ben, onurlanıyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Alan da yok!..

BAŞKAN - Sayın Meral, lütfen...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (Devamla) - Efendim, bir dakika... Sayın Başkan, bir dakika...

Onur duyuyorum; çünkü, bu Hükümet, tabiî, enflasyonu düşürdü, faizler düştü; faiz almıyorlar; ama, böyle bir şey -iş dünyasından geliyorum- bir malı yüzde 70 indireceksin, 10 ay taksit yapacaksın; mümkün değil. Yani, burada, tüketicinin aldanmaması yönünden de gerekli tedbirler alınmıştır.

Dolayısıyla, biz, büyük mağazaların açılmasına karşı değiliz, Avrupa standartlarına getirmek için yasayı 15 Şubat 2004 tarihinde Meclise sevk edilmek üzere Başbakanlığa sunduk. Başbakanlıkta Avrupa Birliği uyum yasalarıyla ilgili yoğunluk dolayısıyla -siz de biliyorsunuz- 17 Aralığa kadar bu işin yetiştirilmesi, 17 Aralıktan sonra da, şimdi, 3 Ekimden önce önemli yasaların -bu da önemli ama- Avrupa Birliğinin beklediği yasaların çıkarılması için kanunlar ve kararnameler yönünden gerekli incelemelere vakit olmadığından, son aylar içinde yeniden yapılan itirazlar dolayısıyla, Başbakanlıkta, bütün kesimlerin iştirak edeceği bir toplantı yapılmış ve o toplantıda da dile getirilen hususların revize edilmesi için 2 Mart 2005 tarihinde tasarı geri çekilmiştir ve önümüzdeki hafta, inşallah, bunlar yeniden düzenlenip Başbakanlığa sunulacaktır.

Onun için, Vahit Çekmez arkadaşımız "ben bu suali soruyorum; ama Sayın Bakan cevap veremeyecek" dedi. Böylece cevap vermiş oluyorum, cevap veremeyeceğimiz bir husus da yoktur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına söz isteyen, Hatay Milletvekili Mehmet Eraslan.

Buyurun Sayın Eraslan.

Sayın Eraslan, süreniz 10 dakikadır.

MEHMET ERASLAN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, esnaf ve sanatkârları konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, esnaf ve sanatkârları, gerçekten, çiftçi sektörü kadar, ihracatçı sektörü kadar, yatırımcı sektörü kadar ve diğer sektörler kadar önemsediğimizi ve çok önemli bir organ ve önemli bir sektör olduğunu düşünüyor ve bunların tarih boyunca haklarının korunamadığını, hukukunun korunamadığını, toplumun her zaman en fazla ezilen, en fazla mağdur olan, en fazla mağduriyete uğratılan bir birim, maalesef, bir işkolu olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir taraftan esnaf ve sanatkârlarımız ülke sathına yayılmış olacak, ülke sathında pazarlanan malları satacak, bazen mal üretip mal satacak, ekonomimize çok ciddî katkılar sağlayacak, istihdam sağlayacak, ekonomimize yararlar sağlayacak ve işsizliği bir nebze olsun önlemeye çalışan işkolları olacak; ama, bir taraftan da maalesef, hem sosyal açıdan hem de ekonomik açıdan en fazla darbeyi yiyen -çiftçi sektöründe olduğu gibi, diğer sektörlerde olduğu gibi, her sektörde olduğu gibi- en fazla ekonomik ve sosyal yaralar alan bir işkolu, bir sektör konumunda olacak. Bu, sadece bu döneme ait değil. Eğri oturup doğru konuşmak gerekiyor. Bu, sadece bu döneme has bir şey değil. Bu, birçok dönemde vuku bulmuş bir gerçek; ama, bugün artık, katlanılmaz bir çile haline gelen ekonomik ve sosyal haksızlıklar maalesef, esnaf ve sanatkârlarımızı çileli bir konuma, kederli, üzüntülü bir konuma getirmiştir; evlerini geçindiremeyecek seviyeye gelmişlerdir; işlerini yürütemeyecek seviyeye gelmişlerdir; para kazanamayacak, ceplerinden bizzat para harcayarak özsermayelerini eriten bir konuma gelmişlerdir; bunu, hepinizin bilgilerine öncelikle arz etmek istiyorum.

Esnaf ve sanatkârlar ve beraberinde KOBİ'ler, Türkiye'de, üretimin yüzde 37'sini oluşturmaktadır; aynı zamanda, istihdamın da -az önce de ifade ettiğim gibi- yüzde 45'ini oluşturmaktadır ve yine ülkemizde, sayı olarak tüm işletmeler içerisinde yüzde 95'i oluşturmaktadırlar. Böyle güçlü bir yapıya sahip -ama, potansiyel gücünden bahsediyoruz- potansiyel gücüne sahip, istihdam potansiyeli gücüne sahip esnaf ve sanatkârlarımızın sorunlarına birazdan değinmeye çalışacağım.

Ülkemizde, örgütlü, örgütsüz toplam 5 710 000 esnaf ve sanatkârımız mevcut, kayıtlarda öyle görünüyor ve tam 227 işkoluna sahip. Esnaf ve sanatkârlarımız, değişik 227 işkoluna sahip. Kimisi terzi, kimisi lokantacı, kimisi berber, kimisi bakkal, kimisi ayakkabıcı, kimisi manifaturacı; ama, toplumla... Yani, hepimiz biliyoruz, her zaman onlarla karşı karşıyayız, her zaman onlarla beraberiz, toplumda onlarla iç içeyiz. Bunlar, böyle, uzaydan gelen, aydan gelen, tanımadığımız, bilmediğimiz insanlar değil. Bunlar bu toplumu oluşturan, Türkiye Halkını, Türk Milletini oluşturan ve 81 ilde, beldesinde, köyünde ülke sathına yayılmış ve toplumumuzun temel dinamiği konumunda olan bir yapıya sahipler. Hiç kimse bunlara yabancı değil, terzisiyle, berberiyle ve aynı zamanda çok önemli bir şey, aynı zamanda peygamber mesleğini güdüyor bunlar. Bu esnaf ve sanatkârlar deyip geçmeyelim, bunlar çok kutsal görevler. Çoluk çocuklarının rızkını temin etmek adına, geçimini temin etmek adına, istihdam oluşturmak ve yaratmak adına önemli şeyler yapıyorlar.

Değerli arkadaşlar; fakat, bir o kadar da sorunları var. Az önce Sayın Bakanımız da ifade etti; ama, şu ana kadar bir çözüm gerçekleştirilmiş değildir. Hipermarket ve grossmarket dediğimiz, bunlara karşı değiliz, kimse bunlara karşı değil, laflarımız da yanlış anlaşılmasın. Bunlar da çalışacaklar, hipermarketler de çalışacaklar, grossmarketler de çalışacak, Türkiye'de çalışacak, bütün işkolları da çalışacak, çiftçi de çalışacak, yetmişiki milyon ülke insanı, vatan evladı da çalışacak; ama, birisi çalışırken, diğerinin hak ve hukukuna riayet ederek çalışmalı ve haksız rekabeti önleyerek çalışmalı.

Hipermarketler, grossmarketler... Sayın Bakanım, Allah rızası için sizden rica ediyoruz, bu işkollarımızı biz destekleyelim, bunlarla beraberiz; ama, bunlar, mahalle aralarından çıksın. Az önce de ifade ettiniz, hem trafik sorunlarını beraberinde getiriyor, birçok sorunu, haksız rekabeti beraberinde getiriyor; yani, peygamber mesleği güden bu esnafımız, bu vatandaşlarımız, bunların haksız rekabetine maruz kalmasınlar; bunları şehir dışına çıkaralım; hem şehri rahatlatmak adına hem mahalle aralarını rahatlatmak adına hayırlı bir iş olur diye düşünüyorum.

Bakın, esnaf ve sanatkârımızın 227 işkolundan 80'i bu büyük marketler dolayısıyla, maalesef, zarar görüyor ve olumsuz bir şekilde etkileniyor. Bunların 80'i ne demek biliyor musunuz; 227 işkolunun tam yüzde 35'i demektir. Zaten birçok sorunla karşı karşıyalar; bu noktada da kendilerine, ben, sizden yardım talep ediyorum. Önemli bir konu bu; büyük bir hassasiyet göstereceğinize inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, Bağ-Kur primleri gerçekten yüksek. Hepinizin babası var, anası var, amcası var, teyzesi var, akrabası var; benim babam da Bağ-Kur emeklisi, 350 000 000 lira maaş alıyor. 350 000 000 lira, maalesef, açlık sınırının da altında bir rakam; yani, şimdi, bu adam nasıl geçinecek; hele bir de çoluk çocuğu varsa, ev kirası varsa, elektrik parası, su parası varsa, neyle geçinecek, nasıl geçinecek; bu mümkün mü?! Haa, bir de çalışıyor ise, maaşından yüzde 10 para kesiyoruz; yani, 350 000 000 lira para veriyoruz Bağ-Kur emeklisine, açlık sınırının altında, 350 000 000 lira para veriyoruz ve çalıştığı için, eğer çalışıyor ise... Zaten maaşı kendisine yetse çalışmaz ki...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Kanun teklifi verdik, kabul etmediler.

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Kandoğan...

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Denizli Milletvekilimiz Ümmet Bey, bir kanun teklifi verdi, dedi ki: "Bunlar zaten gariban insanlar; bunların maaşlarının yüzde 10'unu kesmeyelim," O da reddedildi. Tekrar söylüyorum; çalışan esnaf ve sanatkârlarımızdan, maalesef, maaşlarından yüzde 10 dolaylarında ücret kesiliyor; bu da acı verici bir olay.

Tabiî ki, esnaf ve sanatkârlarımız, yanında çoluğunu çocuğunu çalıştırıyor, başkalarını çalıştıracak hali de yok zaten, ona da gücü yetmiyor, yetmez. Aynı zamanda, eğer, yanında bir işçi çalıştıracak ise, işçiye ödediği... Bakın, bunlar gerçek olan şeyler, bunlar doğru olan şeyler; konuşmalarım kayıtlara geçiyor; hepiniz oradan alabilirsiniz, oturup tekrar bunları değerlendirebiliriz.

Esnaf ve sanatkârın, yanında çalıştıracağı işçiye -stopajıyla, vergisiyle beraber- ödeyeceği toplam SSK primi, yine işçinin alacağı maaştan daha fazla. Bunu da bilgilerinize arz ediyorum.

Tabiî, Anayasamıza göre, vergi, herkesin gücü oranında katlanacağı bir yükümlülüktür. Vergi oranlarının indirilmesi, tabana yayılması hepimizin arzusu; ama, esnaf ve sanatkârlar, bugüne kadar vergi indiriminden istifade edememiştir, vergiler ülke sathına yayılamamıştır, haksız bir rekabet vardır, vergilerde yanlış bir politika vardır; vergiler, aynı şekilde, eskiden nasılsa, olduğu gibi devam etmektedir. Bu da, ayrıca bir sorundur.

Değerli arkadaşlar, esnaf ve sanatkârlar, devlet kapısına gelip bizlere iş verin demiyorlar, devlet kapısına gelip bize istihdam sağlayın demiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, 1 dakikalık ek süre veriyorum; tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Esnaf ve sanatkârlar, sadece biz istihdam kapısıyız, Sayın Bakanım, bizlere destek verin diyorlar; SSK primlerini düşürün diyorlar; Bağ-Kur primlerini düşürün diyorlar; bize ucuz kredi verin, uzun vadeli kredi verin, biz bu toplumun temel taşıyız, bu toplumun dinamikleriyiz, istihdam kapısıyız, ekonomiyi oluşturan ve ekonomiye ciddî katkıları olan bir işkoluyuz, bir sektörüz; bu yardımları yaparsanız daha iyi çalışırız, daha müreffeh bir hayat süreriz diyorlar. Tabiî, Sayın Bakanımız da, orada, konuşuyor aynı zamanda, biz de kendisine hitap ediyoruz!

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Seni dinlemiyor...

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Ve hiç kimseden iş güç istemiyorlar, sadece yardım ve ekonomik destek istiyorlar. Aynı zamanda da kimse bizlere gölge etmesin; gölge etmeyin, başka ihsan istemiyoruz diyorlar. Bu da, önemli bir şey.

Tabiî ki, daha önce, Iğdır Milletvekilimiz Prof. Dr. Sayın Dursun Akdemir Beyin, Sayın Bakanımızca cevaplandırılmak üzere sözlü soru önergesi vardı. O sözlü soru önergesini, geçen yıl cevaplandırmışlardır ve basına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Eraslan, tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET ERASLAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Ve Sayın Bakanımızın cevabı da gazetelere yansımıştı. "Esnaf iflas ediyor." "Birbuçuk yılda 148 000 işyeri kapandı." Sayın Bakanımızın cevapları bunlar. "Esnaf kepenk indiriyor. AK Parti iktidar oldu, esnaf kepenk indirdi, 140 000 esnaf kepenk kapattı" gibi, maalesef, basına da böyle, duymak istemediğimiz olumsuz şeyler yansıdı; ama, ben, Bakanımızdan, hükümetimizden, Başbakanımızdan, Bakanlar Kurulumuzdan, çiftçinin de, esnafın da kalkındırılması cihetinde önemli gayretler bekliyorum, önemli gayretler istiyorum milletim adına, ülkem adına ve hepinizi bu duygularla selamlıyor, hepinize saygılarımı ve muhabbetlerimi tekrar ifade ediyor, teşekkür ediyorum. (DYP ve CHP sıralarından alkışlar)

AHMET SIRRI ÖZBEK (İstanbul) - Üç yıl oldu; ama, hâlâ bir şey yok.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Eraslan.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.07
ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.35

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

851 sıra sayılı tasarı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabîi Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ESNAF VE SANATKÂRLAR MESLEK KURULUŞLARI KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzelkişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına söz isteyen Manisa Milletvekili Sayın Nuri Çilingir; buyurun.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA NURİ ÇİLİNGİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim toplumumuzda esnaf ve sanatkârlık çok eskilere dayanmaktadır. Yani, bizde Ahilik kültürü vardır. Ahilik felsefesinin temelleri 12 nci Yüzyılda atılarak, daha sonra tüm Anadolu'ya yayılmıştır. İzleri bugüne kadar süregelmiş olan kültürel, sosyal ve ekonomik bir oluşumdur. Ahilik, aynı zamanda, sosyal hayat kadar ekonomik hayatı da yönlendiren ve günümüz koşullarında bile birçok ülkede gerçekleştirilememiş, adaletli, verimli ve son derece güzel bir sistemdir.

Ahiler, özellikle Osmanlılar döneminde standartlara uymayarak, düşük kaliteli mal ve hizmet üreten esnafa çeşitli cezalar vermişlerdir. Bu dönemde, günümüzde bile tam olarak uygulanamayan, kalite, standart, üretici-tüketici ilişkileri çok kesin kurallarla belirlenmiştir.

Ülkemizde esnaf ve sanatkârlarımızın örgütlenmeleri, ilkönce, 1924 yılında yürürlüğe giren Ticaret ve Sanayi Odaları Kanunuyla düzenlenmiştir. Esnaf ve sanatkârlarımızla ilgili olarak daha sonraki yıllarda çeşitli kanunlar çıkarılmıştır. 1964 yılında yürürlüğe konulan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanunuyla esnaf ve sanatkârlar teşkilatı bugünkü yapısına kavuşmuştur. 1991 yılında 3741 sayılı Kanun ile 507 sayılı Kanunda değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklikle, esnaf ve sanatkârlar, ülkemizde uygulanmakta olan ve kökeni aileye dayanan ikili meslek eğitimi sisteminin işyerlerinde uygulanan pratik kısmıyla ilgili birtakım hak ve sorumluluklar üstlenmişlerdir.

Esnaf ve sanatkârlarımız, bugün de ülkenin ortadireği, istikrar unsuru olma özelliğini muhafaza ederek faaliyetlerine devam etmektedir. Halen yürürlükte olan bu kanun, çok çeşitli değişikliklere uğramasına rağmen, günümüzde ihtiyaca cevap verememektedir. Bugün, ülkemizde, kayıtlı esnaf ve sanatkârların toplamı 5 710 907'dir. Bunların yanlarında ve meslek kuruluşlarında çalışanlar ve aileleri dikkate alındığında nüfusumuzun yüzde 20'lik bir kısmını temsil etmektedirler. Esnaf ve sanatkârlarımız, çalışkanlıkları ve dürüstlükleriyle her zaman toplumumuzun temel taşları olmuştur.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde esnaf ve sanatkârlar, istihdam ve üretime yaptıkları katkılar bakımından fevkalade önemlidir. Esnaf kesimimiz, devlete yük olmaz, vergisini verir, yanında üç beş kişiyi çalıştırarak istihdama katkı sağlar, sermayesinden çok, emeğiyle geçimini sağlar, ifade edildiği gibi, hakikaten devletin temel direğidir. Bu bakımdan, bunların problemleri üzerinde önemle durmak gerekir. Maalesef, bu zamana kadar uygulanan sermayeden yana, AKP'li arkadaşlarımızın deyimiyle "rantiyeciden" yana, IMF teslimiyetçi politikalar neticesinde esnaf ve sanatkârlarımız, nefes alamaz duruma gelmişlerdir. Ülkemizde yaşanan krizlerden esnaf ve sanatkârlarımız fazlasıyla etkilenmiş, birçokları dükkânlarını kapatmak zorunda kalmışlardır. Esnaflar, ekvergiyi, vergiyi, aklımıza gelen veya gelmeyen pek çok vergiyi ve yine her gün değişen Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur primlerini ödemektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumumuzun ve ekonomimizin önemli bir kesimini oluşturan esnaf ve sanatkârlarımızın ekonomideki yerinin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Mevcut sorunlarının çözümlenmesi, kredi ve teşvik sistemlerinden en iyi şekilde yararlanmaları bu kesimin gelişip güçlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Uygulanan ekonomik programlar göstermiştir ki, ekonomik ve malî politikalar, ilgili kurumların koordinasyonu sağlanarak ve sosyal boyut kesinlikle gözönünde tutularak, üretim, yatırım, istihdam, vergi ve teşvikler bir bütün olarak ele alındığı takdirde başarıya ulaşabilmektedir. Son dönemlerde, çeşitli platformlarda, Türk vergi sisteminin yeniden yapılandırılarak, vergi gelirlerinin artırılmasının zorunlu olduğu gündeme gelmektedir. Böyle bir yeniden yapılanmada, geçmişte yapılan çalışmalar da dikkate alınarak, ilgili kesimlerle işbirliği sağlanmalıdır. Yapılan yasal düzenlemenin uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği ve getirileri bizzat bu uygulamanın muhatabı olacak olan kesimin temsilcileriyle her yönüyle tartışılmalıdır.

Yeni vergi düzenlemeleri ve yükümlülükler getirilirken, esnaf ve sanatkârlar, sadece, kazancının belli bir kısmını vergi olarak ödeyen kesim şeklinde değerlendirilemez. Esnaf ve sanatkârların üretime, yatırıma, istihdama, genel anlamda gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesine ve toplumsal barışın sağlanmasına yaptığı katkılar gözardı edilmemelidir.

Toplumumuzda bu kadar önemli yere sahip esnaf ve sanatkârımız bizden neler beklemektedir, neler yapılabilir kısaca bunlara değinmek istiyorum.

Esnaf ve sanatkârlarımızın en fazla sorun yaşadıkları alanlardan birisi vergidir. Öncelikle, bu kesime yaşayabilecekleri, geliştirebilecekleri ve büyüyebilecekleri bir malî ortam yaratılmalıdır. Adil bir vergi politikası belirlenmelidir. Ekonomiyi canlandırmanın yolu, herkes tarafından bilindiği üzere, üretimi artırmaktır. Bunun için de, üretim üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. Kayıtdışı sektörle etkin olarak mücadele edilerek, vergi tabana yayılmalı, herkes kazancı oranında vergilendirilmelidir. Vergi mevzuatımızda esnaf ve sanatkâr tanımı yoktur. Günümüz ekonomik koşulları dikkate alınarak, Avrupa Birliği normları çerçevesinde esnaf ve sanatkâr tanımı vergi yasalarımızda yer almalıdır.

Yine, esnaf ve sanatkârlarımızın önemli bir sorunu -biraz önce arkadaşlarımız ifade etti; ama, ben, tekrar vurgulamak istiyorum- hiper ve grossmarket olarak isimlendirilen büyük mağazaların haksız rekabetleridir. Bu marketler, ülkemizde, 80 civarında esnaf ve sanatkâr dalını olumsuz etkilemektedir. Meslek mensuplarımızın, kendi işyerlerini kapatarak işçi olarak çalışmaları sonucu, toplumsal dengelerle birlikte pek çok kültürel değerimiz de yok olmaktadır; çünkü, ısrarla sürdürülen yeni yapılanma tarzı, ister istemez, girişimci ruhunu yok etmekte, orta sınıfın vazgeçilmez girişimci ruhunu ücretli durumuna düşürmektedir.

Hipermarketler, mevcut finansal güçlerini üretici aleyhine kullanarak, onlardan, çeşitli tavizler ve indirimler istemektedirler. Reklam yapıp -bunlarla birlikte- rafın bedelini de üretici firmalardan almaktadırlar. Buna karşılık, ülke genelinde pazarın büyük çoğunluğunu elinde bulunduran bakkallar, üretici firmalar tarafından zincirleme yapılan yatırımların yarısına muhatap olsalar, büyük bir değişimi gerçekleştirebileceklerdir. Bakkallar, bir firmanın isim hakkı ve teknolojisiyle satış yaparken, merkezî bir reklam söz konusu olduğundan, bu firmaların hepsi, birer zincirin halkaları gibi olacaklardır.

Türkiye'de bakkal esnafının en önemli özelliği, veresiye alışverişe imkân sağlamasıdır. Faizsiz, kardeşin kardeşe para vermediği ortamda, bakkal esnafı, bir anlamda, milyonlarca kişiye senetsiz, çeksiz, faizsiz kredi vermektedir.

Bakkallarda, müşteriye yakınlık, memnuniyet ve hizmet avantajı vardır. Aslında, bu, bizim kültürümüzün de bir parçasıdır. Hipermarketlerse, demir arabalarıyla tüketim felsefesini aşılamaktadır. Artık, dünyada, insan ilişkileri önem kazanmaya başlamıştır. Önüne bir metal araba koyup, robot gibi kasiyerin önünden geçme modası Amerika ve Avrupa'da güncelliğini yitirmiştir. Avrupa Birliği ülkelerinin çoğu, mekanik ve metalik hayata neden oldukları için hipermarketlere savaş açmaktadır. Kişilerin, dolayısıyla dükkânların, daha huzurlu ve insancıl ortamlar yarattığı bir gerçektir. Yeni açılan süpermarketlerin, kendi halindeki küçük alışveriş merkezlerini silip süpürdüğü ve komşuluğu öldürdüğü söylenmektedir. Kaldı ki, bizim kültürümüzde bakkalın özel bir yeri bulunmaktadır, bunu mutlaka korumalıyız. Bu süreç böyle devam ederse, yakında ekmek almaya gidecek bakkal da bulamayacağız. Avrupa ülkelerinde titizlikle kent merkezinin dışında tutulan bu büyük alışveriş merkezleri, ülkemizin belli başlı metropollerinde, bugün, mahalle aralarına kadar girmiştir. Bu durum, esnaf ve sanatkârlarımızın muhatap olduğu haksız rekabetin yanı sıra çağdaş şehircilik anlayışına da aykırıdır.

Esnaf ve sanatkârın yıllardır yararlandıkları Türkiye Halk Bankasının uygun faizli kredi uygulamaları bankanın yeniden yapılandırılması gerekçesiyle işlevselliğini yitirmiştir. Avrupa Birliğinin, esnaf ve küçük işletmeleri özendirme modeli ve uygulaması ülkemizde de yürürlüğe konulmalıdır. Türkiye Halk Bankasının misyonu, esnaf ve sanatkâr ile KOBİ'lerin ihtisas bankası olarak yeniden belirlenmelidir.

SSK ve Bağ-Kura prim borçlarının ödenebilmesi için yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak halkımızın yararına olan bütün kanunlara destek vermekteyiz. Bazı eksikleri olmasına rağmen, çıkarılacak olan bu yasayla esnaf ve sanatkârlarımız kendi kanunlarına kavuşmuş olacaklardır. Bu sayede esnaf ve sanatkârımızın gerek örgütlenmeleri gerekse diğer konulardaki çalışmaları belli bir düzen içine girmiş olacaktır. Bu yasadan sonra, yukarıda bahsettiğim konularda da hükümetin duyarlı olmasını bekliyoruz. Gerek esnaf ve sanatkârlarımızın gerekse halkımızın yararına olan düzenlemelerin bir an önce Yüce Meclise getirilerek görüşülmesi gerektiğini bir kez daha yinelemek istiyorum.

Biraz önce Sayın Bakanın ifade etmiş olduğu büyük mağazalarla ilgili kanunun da bir an önce getirilmesini bekliyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çilingir.

Madde üzerinde, AK Parti Grubu adına söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek.

Sayın milletvekilleri, Sayın Özlek, Sayın Çilingir'e söz verildikten sonra Grup adına söz talebinde bulunmuştur, bunun için Sayın Çilingir 15 dakika süre  kullandı.

Buyurun Sayın Özlek.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 851 sıra sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı hakkında görüşlerimi belirtmek için huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bir ömür esnaf ve sanatkâr temsilciliklerinde bulundum; yani, başkanlıklarını yürüttüm. Bunun içerisinde, yirmibeş küsur sene esnaf odası başkanlığı, on küsur sene de federasyon başkanlığı yaptım. Yeni düzenlenen bu yasa tasarısı hakkında çok hadiseler cereyan ediyor üç gündür. İşin esası şu: Ben, komisyonda olduğum için, yasa tasarısını baştan sona inceledim; esas esnaf dediğimiz marangozu, terziyi, lokantacıyı, pastacıyı ilgilendiren tek bir madde yok. Ne var burada -78 madde, 14 de geçici madde, toplam 100 küsur madde- üst kademedekiler, yöneticiler hakkında, böyle yönetir şöyle yönetir, yönetim kurulu bu kadar mı olsun şu kadar mı olsun; fakat, demirci hakkında tek bir söz yok, fırıncı hakkında da tek bir madde yok; peki, bu, nasıl bir esnaf ve sanatkâr yasası?! (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar) Gönül böyle arzu etmiyordu. Biz, böyle bir yasayı beklemiyorduk. Siz, bu yasayla, fırıncıya ne verebiliyorsunuz, demirciye ne verebiliyorsunuz?! 30 000 000 oydan bahsediliyor, 30 000 000 kişiden bahsediliyor. Siz bu insanlara ne veriyorsunuz Allahaşkına?! Yönetici bu kadar maaş alsın, yönetici şöyle gitsin, yönetici böyle seçilsin; Ahmet usta, Mehmet usta hakkında tek bir kelime yok, bir nokta, bir virgül de yok. Ne o; biz yasa çıkardık!.. Ben, altkomisyondaydım, üstkomisyondaydım; bununla ilgili hiçbir şey görmedim. Bulduğumuz bazı yanlışları düzeltmeye çalıştık, onda da kıyametler kopuyor. Şimdi, ben, burada, sizin huzurunuzda esnaf ve sanatkârlara -bugün bütün esnaf ve sanatkâr camiası televizyonları başında bizi izliyor- sesleniyorum ve diyorum ki, sizin hakkınızda tek virgül yok; ama, sizi yönetenler hakkında var! (CHP ve Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şu süpermarketlerin haline bakın, biraz evvelki konuşmacı kardeşim de ifade etti. Şimdi, bir sanatkâr, bir meslek sahibi bir işyeri açmak için ruhsat... Ruhsat için de deniliyor ki, siz, esnaf belgesini getirin. Bir market açılıyor, içinde kasap var, bakkal var, manav var, manifaturacı var; yani, her türden var. Peki, bunun hangisinin meslek belgesini istedin, nasıl ruhsat verdin buraya?! Adam içeride berberlik yapıyor, terzilik yapıyor, mobilya satıyor, lokantası var, kuruyemişçisi var... İşte, esnafın yüzde 40'ı, yüzde 50'si kapandı; sebep bu arkadaşlar. Siz, bunun hakkında... Sayın Bakanıma söylüyorum: Bir düzenleme yaptınız ki... Bir sokakta 4 tane lokanta olamaz, 5 tane manifaturacı olamaz. Niye kapanıyor bu işyerleri? Adamın babasından kalmış, şöyle veya böyle, bir işte ekmek yiyor. Arkasından birisi geliyor; tam bitişiğinde, son derece güzel bir dekorla yeni bir işyeri açıyor ve öteki mahvoluyor, o da kapanıyor, gidiyor. Bir önlem yok, bir tedbir yok; o onu kollamış, öbürü onu kollamış... Efendim, yok, maaş şöyle olsun böyle olsun... Yahu, Allah'tan korkun! Türkiye'de, bir Başbakan 6,5 milyar lira maaş alıyor, bir esnaf başkanı 28 milyar lira maaş alıyor; olur mu böyle bir şey yahu?!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sen de aldın zamanında.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Kuruşunu ispat edemezsin, Başkan.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yıllardır sen de aldın.

BAŞKAN - Sayın Bayram...

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Kuruşunu ispat edemezsin. Konuşursam senin hakkında...

BAŞKAN - Lütfen Sayın Bayram...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sen de esnaf başkanı değil miydin?!

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Bak, senin hakkında konuşmak istemiyorum.

EYÜP AYAR (Kocaeli) - Sen ne aldın sen, onu da söyle?

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Benim saçımın bir teli kadar olsan keşke.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, milletvekilliği yeminini yaparken, kendi kendime de bir karar aldım; kesinlikle CHP'yle en ufak bir sürtüşmem olmayacak; hele o milletvekili, kesinlikle... Ama, şimdi, sen oradan bana laf attın, dostum olmana rağmen haksız bir laf ettin. Eğer, vallahi, senin hakkında konuşursam, sen burada oturamazsın.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bildiğini söyle...

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Ama konuşmuyorum senin hakkında, yemin etmişim.

BAŞKAN - Sayın Özlek...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Söylemezsen günahım boynuna...

BAŞKAN - Sayın Bayram, lütfen...

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - CHP'ye yok; ama, senin hakkında konuşursam, çok kötü olursun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sen kimsin de benim hakkımda konuşuyorsun?!

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Otur yerine!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Saygısızlık yapma!

BAŞKAN - Sayın Bayram, lütfen...

Sayın Özlek, Genel Kurula hitap eder misiniz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bildiğini söyle, ispata çağırıyorum.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Otur! Türkiye seni tanıyor. Otur!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Ben de seni tanıyorum.

BAŞKAN - Sayın Özlek...

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Otur yerine Allahaşkına!

BAŞKAN - Genel Kurula hitap eder misiniz Sayın Özlek.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Sayın Başkanım, Genel Kurula şunu hitap etmek istiyorum: O, söz atılan kişi; yani, ben, Ankara'da, sekiz sene üst üste Ankara vergi şampiyonu olmuşum; acaba, Bayram Meral hayatında bir kuruş vergi vermiş mi?!.

BAŞKAN -Sayın Özlek...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, sataşma olacak...

BAŞKAN -  Lütfen Sayın Özlek, sataşmaya meydan vermeyelim.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) -Benim CHP'yle en ufak bir şeyim yok. Ben, kendi kendime söz vermişim; hiçbir CHP'li milletvekiliyle en ufak bir çatışmam  olmayacak.

BAŞKAN - Sayın Özlek, madde üzerinde konuşur musunuz lütfen.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, işin özüne gelelim; hakikaten kepenkler kapanıyor; ama niye kapanıyor; biraz evvel size arz ettiğim gibi, bir sokakta 4 tane işyeri var, 5 incisine izin veriliyor. Verilmemeli; oraya bir standart getirilmeli, işin sıkıntısı burada. Yasaya bakın, esnaflar hakkında bir şey yok, esnafı yönetenler hakkında iyileştirmeler var; olay bu. Ben, oranın içinden geliyorum, kırk senemi verdim oraya, kırk sene esnaf yöneticiliği yaptım.

Efendim, şu, vergiden muaf olsun; bu, vergiden muaf olmasın; bu işyeri işçileri oy kullansın; ama, bu kullanmasın; garsonlar kullanmasın; ama, şoförler kullansın. Yahu, şoför de benim şoförüm. Ben, o camiadan gelen insanım; şunu doğru dürüst yapsın, hepsi kullansın. Yani, sanki, AK Parti esnafın karşısındaymış gibi görülüyor.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, Türkiye'de, ben bir tek sektörü söyleyeyim -lokantacılar sektörünü- 150 000 civarındadır; 50 000 civarında pastane var ve bunun yüzde 90'ı AK Partiye oy vermiş insanlar. Ben oradan gelen bir insanım. Biz, nasıl, esnafın karşısında yer alırmışız, alabilir miyiz; almamız için akıl fukarası olmamız lazım; akıl fukarası da olmadığımıza göre... Esnaf bizim esnafımız, CHP'nin de esnafı, AK Partinin de esnafı. Yani, esnafın  karşısında gibi, bir milletvekilini veya bir partiyi göstermek son derece yanlış bir şey.

Evet, arkadaşlar, yeni hazırlanan yasada birçok yanlışlıklar var; biz bunları düzelttik. Bunları düzeltirken de ne kimseyi hedef aldık; ne isim bazında ne görüş bazında... Bildiğimiz doğruları gerçekleştirdik. Yani, biz, CHP'li arkadaşlarla da mutabık kaldık bir yerde.

Ama, şimdi, Adana Milletvekili Tacidar kardeşim -özüne, sözüne, doğruluğuna, kendime nasıl güveniyorsam ona da güveniyorum, onun dürüstlüğüne de güveniyorum- çıkacak biraz sonra burada konuşacak. Ee, bu tabiî, siyaset yapıyor bu adam; siyasetçe de konuşacak biraz. Biz, bunu da kabul ediyoruz. Biz CHP'yle anlaşarak bunu yaptık.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Hayır efendim, anlaşmadık.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Canım, bir iki madde hariç, sevgili dostum bir iki madde hariç; onu da, şimdi, siz, gelip burada ifade edeceksiniz yahu.

Bakın, şimdi, siz, hakikaten değerli bir kardeşimizsiniz, bu işi de bilen bir insansınız...

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sağ ol.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Siz de buradan geliyorsunuz; ama, biz, bir iki madde hariç hepsinde mutabıktık yani; bunun aksini iddia etme. Altkomisyonda da beraberdik. Altkomisyonun ikinci başkanını CHP'den ben seçtim. Biz dedik ki, bu arkadaş olsun, hakkaniyet olsun; başkan bizden, başkan yardımcısı da CHP'den olsun. Bizim CHP ile uzaktan yakından bir şeyimiz yok, bir sürtüşmemiz de yok; ben beş aydır o komisyondayım, en ufak bir sürtüşmemiz olmamıştır.

Konuşulan da esnaf yasası, hiçbir parti de esnafa karşı değil ve olamaz da zaten. Ben, kendimden bahsediyorum; ben, oradan gelmeyim; ufak bir yanlış yaparsam geldiğim camiaya, yani, ben hıyanet mi yapmış olacağım; hayır; ama, yanlışları da düzeltmemiz lazım. AK Partinin de yaptığı budur, sizin de yaptığınız budur. Siz de bir yanlış yapmadınız ki; ama, çıkın burada konuşun. Tabiî, siyaset yapıyorsunuz, bazı çizgilerde yürüyeceksiniz, ona da bir itirazımız yok.

Şimdi, Tacidar kardeşim, biz, ya iki ya üç maddede "üstkomisyon karar versin" dedik; hepsinde, tümünde anlaşarak geldik buraya biz. Biz, sizden de çok memnunuz, en ufak bir şeyimiz de olmadı orada; şimdi, burada değişik mecralara çekmenin âlemi yok.

Esnafa, hakikaten, demirci Mehmet ustaya, terzi Ahmet ustaya bir şey verelim. Bu yasayla bir şey vermiyoruz arkadaşlar. Bu yasada böyle bir şey yok. Acaba, iki sene daha mı yapsınlar dört sene daha mı yapsınlar; oyu böyle mi kullansınlar şöyle mi kullansınlar; başka bir şey var mı bu yasada?!

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Bizim de itirazımız o zaten!

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Üstadım, gelin beraber olalım yani. Beraberiz Allah'a şükür, ayrısı gayrısı da yok, esnaf da hepimizin esnafı; ama, hakikaten, alınteri döken insanların hakkını arayalım burada; otuz senedir, kırk senedir oraya çöreklenmiş insanların değil, esnafın hakkını arayalım. Ben sözü uzatmayacağım.

Değerli arkadaşlar, herkesin başımızın üzerinde yeri var. Meclis herkesin Meclisidir; ama, esnaf camiası çok kıymetli bir camiadır. Her zaman, her şart altında, devletinin, hükümetinin yanında olmuştur, vergisini zamanında ödemiştir, hortumlamaya girmemiştir, teröre girmemiştir, hiçbir yanlışa bulaşmamıştır; ama, hep de tokadı o yemiştir.

MEHMET VEDAT YÜCESAN (Eskişehir) - Sen ne yaptın?..

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Değerli dostum, ben, size saygı diyorum, sen ne diyorsun; gözünü sevdiğim, Allahaşkına yahu?!

BAŞKAN - Sayın Özlek, lütfen...

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - O zaman sol tarafa mı dönelim?! Ben böyle bir şey yapamam ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özlek, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

MEHMET ÖZLEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yeni düzenleme, eksiğiyle fazlasıyla, yanlışıyla doğrusuyla, esnaf camiamıza hayırlı uğurlu olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özlek.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bayram.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Efendim, hakkımda çok ciddî iddialarda bulundu...

BAŞKAN - Hangi konuda konuşacaksınız, Sayın Bayram?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Milletvekilinin söylediklerine cevap vereceğim, başka bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bayram, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, çok kısa bir açıklama yapar mısınız. Aynı zamanda, yeni bir sataşmaya da mahal vermeyin lütfen.

Buyurun.

VII.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral’in, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Özlek’in, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir konuyu özellikle bilmenizi istiyorum. Ben, bir kuruluşun yıllarca genel başkanlığını yaptım. Geçmişte kıyasıya mücadele ettiğim, karşımdaki bir konfederasyonun yetkililerine 12 Eylül döneminde laf söylendi, ona karşı çıktım. Şimdi, burada, sayın, değerli dostum, -doğrudur, oturmuşuzdur, bir sofrada yemek yemişizdir- öyle bir konuya geldi ki... Otuz seneye yakın görev yaptığını söylüyor. Otuz senelik görevi sırasında birlikte mesai harcadığı arkadaşları vardır; iyi yapmışlardır, yanlış yapmışlardır, harcırah almışlarsa birlikte almışlardır, ücret almışlarsa birlikte almışlardır. Ben oradayken iyi, ben gittikten sonra batarsa batsın düşüncesini hiçbir zaman içime sindirmedim, sindiremiyorum. Eğer sindirirsem, yıllardır arkadaşlarıma karşı duyduğum duyguda, gösterdiğim sevgide yanlış bir hareket yaptığımı kabul ederim.

Değerli Arkadaşım, burada şimdi şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Ben, bundan dolayı, orada, zatıâlinize, Sayın Milletvekilim, tepki gösterdim. Şimdi, burada ne döndüğünü, kimin üzerinde kara bulut estirilmeye çalışıldığını sen de biliyorsun ben de biliyorum. Sen mukaddes topraklara ayak bastın, elini vicdanına koyasın; kim için olduğunu biliyorsun. Ben de, oraya gitmedim; ama, ben de oraya ayak bastım; ikimiz de biliyoruz neyin ne olduğunu. Şimdi birbirimize burada şike yapmayalım Sayın Hacım.

Efendim, burada diyorsun ki "ben konuşursam..."

AHMET IŞIK (Konya) - Gitmeden nasıl ayak bastın?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben Mescidi Aksa'da Peygamber Efendimizin ayak bastığı ize yüzümü sürdüm. Sen oralara git de ondan sonra konuş! Sen git oralara da ondan sonra konuş!

BAŞKAN - Sayın Bayram, tamamlar mısınız lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yıllardır, bir kuruluşun genel başkanıydım, o dönemin hükümetlerine karşı tavır koydum, temsil ettiğim toplumun hakkını savundum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayram, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz aldınız ve çok kısa bir konuşma yapacaksınız... Lütfen tamamlar mısınız.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Başkan, söylenen laf kısa değildi ki, nasıl kısa konuşayım!

BAŞKAN -Sayın Bayram, 1 dakika süre veriyorum.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Rica ederim Sayın Başkan...

BAŞKAN - 1 dakika süre veriyorum.

Buyurun Sayın Bayram.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yani, yenilir içilir bir laf mıydı?! Çok rica ediyorum. Burada, bütün kamuoyu nezdinde, söylediği lafın derecesinin ne olduğunu bilen bir insansın, yargıçsın ayrıca.

BAŞKAN - Sayın Bayram, burada İçtüzük hükümlerine göre karar veriyoruz.

Buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - O zaman sen sözünü kesseydin!

BAŞKAN - Lütfen, "sen" diye hitap edemezsiniz, Sayın Bayram!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, özür dilerim, neyse, karıştırıyoruz bazen, kusura bakma.

Değerli arkadaşlarım, o dönemin hükümetlerine karşı temsil ettiğim toplumun hakkını, hukukunu korudum, yeri geldi hükümetlerle taban tabana zıt oldum. Belki iktidarı bırakıp giden birçok iktidar, sorumluluğunun bir bölümünü bize yükledi. Eğer benim bir kusurum, kabahatim olmuş olsaydı, bir kötü niyetim olsaydı, görevimde bir suiistimalim olsaydı, devletin müfettişleri, işbaşındaki iktidarlar benim anamı ağlatırdı. Dimdik duruyorum Allah'a şükür burada! Alnım ak, yüzüm açık! Veremeyeceğim tek bir hesabım yoktur ve size de yakıştıramadım bu lafı! Hiç yakıştıramadım size!

MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)- Maksadım sözünüzü kesmek değil kesinlikle...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Yakıştıramadım böyle bir lafı size!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Özlek...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Söylenecek laf vardır, söylenmeyecek laf vardır. Yakıştıramadım size.

BAŞKAN- Sayın Bayram, teşekkür ediyorum.

MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)- Sevgili Bayram, benim oradan 25 kuruş aldığımı ispat edebilir misin?..

BAŞKAN- Sayın Özlek, lütfen...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Nereye kaçacağız?.. Nereye kaçacağız?..

MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)- Maaş aldığımı ispat edebilir misin?..

BAŞKAN- Sayın Özlek...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Bakınız, ben başka bir şey söyleyeyim: Şunu aldın, bunu aldın demiyorum...

BAŞKAN- Sayın Bayram!.. 

MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)- Ama, öyle söyledin oradan...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Ben senin defterini mi tutuyordum?!

MEHMET ÖZLEK (Şanlıurfa)- Bilmiyorsan, niye söylüyorsun?!

BAŞKAN- Sayın Bayram, kürsüyü terk eder misiniz lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Aldın almadın, ben ne bileceğim! Senin defterini ben mi tutuyordum, bordronu ben mi yapıyordum?! Arkadaşın alıyor, sen almıyorsun...

BAŞKAN- Sayın Bayram!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, bu Meclisin, bu kamuoyunun nezdinde bu gibi laflar konuşulamaz.

BAŞKAN- Sayın Meral!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkan.

Siz iktidarsınız. Allahaşkına -benim görev yaptığım iki yer var- bütün vebali günahı boynunuza; gönderin müfettişleri, denetlesin; ondan sonra böyle konuşmayın!

BAŞKAN- Sayın Meral!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- Onurumla görev yaptığım otuz senenin hesabını verdim. Bundan dolayı da gururluyum. Türk Halkına saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Meral.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)

BAŞKAN - Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce, Türkiye'de 5 000 000'un üzerindeki esnafın, yanlarında çalışanlarla beraber, aileleriyle beraber Türkiye'nin yaklaşık yüzde 30-35'ini ilgilendiren bir kanun tasarısını görüşüyoruz; ancak, Mecliste şu anda 50 civarında milletvekili bu kanun tasarısının görüşülmesini izliyor.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Konuya geç!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Milletvekili, niye rahatsız oluyorsunuz?! Burada, 549 milletvekili var. 30 000 000 insanı direkt olarak ilgilendiren bir kanun tasarısı görüşülürken, Meclisin salonunda, sıralarında 50 milletvekilinin mi olması lazım geliyor?! Bu, sizi rahatsız etmiyor mu?!

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, madde üzerinde konuşsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Beni rahatsız ediyor; ben bundan şiddetli bir şekilde rahatsız oluyorum. Bu, neyi gösteriyor; Meclisin yorulduğunu, milletvekillerinin ilgisinin, alakasının olmadığını...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, bunları söylemeyeceğiz de neleri söyleyeceğiz?..

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bir saniye... Sayın Kandoğan, burada, hiçbir sayın milletvekili arkadaşımız, İçtüzüğün verdiği hakkı kötüye kullanamaz.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Efendim, biraz sonra oylama yapacağız, karar yetersayısı yok.

BAŞKAN - Hayır; maddeyle ilgili söz aldınız, maddeyle ilgili konuşmak zorundasınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir kanun görüşülüyor burada. Biz kalkıp karar yetersayısı mı isteyelim?! Yani, bu kadar önemli bir kanun görüşülürken, Meclisin sıralarının böyle mi olması lazım?!

Biraz önce Sayın Bakan konuştu -kendi konuşması sırasında 30 kişi yoktu, 3 arkadaşımız da orada ayaktaydı- ve "esas dinlemesi gerekenler ayakta" diye, 3 milletvekiline hitap etti.

Sayın Bakan, burada, 549 milletvekilinin de dinlemesi gerekiyor bu kanunu. Niçin, sadece, siz, ayırıp, 3 milletvekilinin dinlemesi lazım, ilgilenmesi lazımdır diye bir konuşma lüzumunu hissediyorsunuz?! Bütün milletvekillerinin bu kanun tasarısı üzerine burada bulunmaları ve görüşlerini, düşüncelerini açıklamaları gerekiyor. Sonra da kalkıyoruz, biz esnafın yanındayız, esnafla beraberiz!.. Esnaf, bu ülkenin çimentosu, birlik ve beraberliğinin teminatı, cumhuriyetin teminatı; yıllardan beri ülkemizdeki birlik ve beraberliğin sağlanması hususunda üzerine düşeni bihakkın yerine getiren insanlar. 5 000 000 küsur esnafı ilgilendiriyor bu kanun. Sonra da kalkıyoruz, burada 30 kişiyle kanun görüşüyoruz! Sadece bu kanunda değil, bütün kanunlarda böyle.

Değerli milletvekilleri, şimdi, kırk yıldan beri geçerli olan bir kanun; eskimişti, birhayli değişikliklere uğradığı için bütünlüğü de kalmamıştı ve böyle bir kanun Türkiye'nin ihtiyacıydı, getirilmesi gerekiyordu; ancak, biraz önce AK Parti Grubu adına konuşan bir milletvekilimiz de bu kanunla ilgili çok ciddî eleştirilerde bulundu; komisyonda görev almış olmasına rağmen, katılmadığı, eksik bulduğu birhayli husus olduğunu ifade etti.

Değerli milletvekilleri, şimdi, benim elimde rakamlar var. 2003'ün birinci ayından 2003'ün sonuncu ayına kadar -Bakan Beyin ifadeleridir- 34 000 esnaf iflas etmiş Türkiye'de. Dikkatinizi çekmek istiyorum, bir yılda 34 000 esnaf iflas etmiş ve 140 000 esnaf bu üç yıllık süre içerisinde kepenk kapatmış; ama, sonra geliyoruz, burada, esnafın çok iyi durumda olduğunu, esnafın çok rahat olduğunu, AK Parti İktidarları döneminde ekonomik bakımdan rahatlatıldığını söylüyoruz. Benim elimde, Dünya Gazetesinin 13 ilde -dikkatinizi çekmek istiyorum, bu iller de Türkiye'nin en gelişmiş illeridir- yaptığı bir araştırma var. Araştırmanın neticesi elimde. Bakınız, Bursa'daki Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı ne diyor: "Piyasada durgunluk var. Talepte ciddî azalma var. Esnaf ve sanatkârımız, tek kelimeyle, perişan durumda." Bursa'nın Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı bunu söylüyor. Trabzon: "Durgunluk yaşanıyor. Yüksek yerlerde havalar iyi; ama, tabanda fevkalade sıkıntı var. Sosyal patlamaya doğru gidiyoruz." Esnaf Birlikleri Başkanı bunu söylüyor. Adana: "Piyasada mevcut bir durgunluk var." Durgunluğun olmadığını, sıkıntının olmadığını, ciddî problemlerin olmadığını söyleyen bir tek oda başkanı yok; ama, biz burada geliyoruz, esnafın çok iyi durumda olduğunu söylüyoruz.

Sayın Bakan yüzde 19 faizle esnafa kredi verdiklerini söylüyor. Bu seneki enflasyon oranınız nedir, hesapladığınız; yüzde 8; çıkarın oradan, yüzde 11 reel faiz... Sayın Bakanın bir konuşmasını ben geçen sefer burada tutanaklardan okumuştum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, tamamlayabilir misiniz.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Sayın Bakan diyor ki: "Bir ülkede reel faiz yüzde 10'un üzerinde ise o ülke tamamen iflas etmiş durumdadır." Bu, Sayın Bakanın, Mecliste yapmış olduğu konuşmanın tutanaklarından almış olduğum cümlesi. Şimdi buraya geldi Sayın Bakan, esnaflarla ilgili, yüzde 19 faizle esnafa kredi verdiklerini söylüyor. Yüzde 11 reel faiz, Sayın Bakan!.. Siz diyorsunuz ki, ülke tamamen iflas etmiştir. Ülke iflas ediyorsa, yüzde 11 reel faiz ödeyen esnaf iflas etmez mi?!. İflas etmez mi?!.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Faizlerin nereden nereye geldiğini söylesene!

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Şahin...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Reel faiz yüzde 40'tan indi oraya; sen Türkiye'de yaşamıyor musun?!

BAŞKAN - Sayın Kacır...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben Sayın Bakanın tutanaklara geçmiş olan bir ifadesini okuyorum.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Nereden nereye geldiğini söyle!..

BAŞKAN - Sayın Şahin... Sayın Şahin...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İfadesi aynen böyle.

Sayın Bakan, gelir...

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Nereden nereye geldiğini söyle...

BAŞKAN - Lütfen, Sayın Şahin!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Şahin, bir görüşünüz varsa, gelin buraya... Gelin...

Bakın, Denizli ne diyor; "batıyoruz" diyor. Denizli batıyorsa arkadaş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Tekstilin, ihracatın merkezi olan Denizli batıyorsa, Türkiye'de çok ciddî sıkıntılar var demektir.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, teşekkür ediyorum...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Maddeler üzerinde görüşlerimizi daha sonra açıklamaya devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde Hükümet adına söz isteyen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun.

Buyurun Sayın Bakan.

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Faizler yüzde 40'tan yüzde 19'a gelmiş; dilin varmıyor; bunu söyleyemiyorsun!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Yahu, ciddîye almayın şunu!

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Bu kadar taraflı olabilir!..

BAŞKAN - Sayın Şahin!..

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Hanımefendiye söz verin de kürsüden konuşsun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Fatma Hanım haklı; dün burada bağırıyordun, bugün orada bağırıyorsun! Bağırmaktan başka bir şey yaptığın yok!

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ben her zaman her yerde bağırırım!.. Her yerde bağırırım!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - İşin gücün bağırmak; bağırmaktan başka bir şey yaptığın yok!

BAŞKAN - Lütfen, sayın milletvekilleri...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Orada da yanlışlıkları söyledim, burada da söylüyorum... Her yerde söylerim...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.15

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.25

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

851 sıra sayılı tasarı üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/969) (S. Sayısı: 851) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci madde üzerinde, Hükümet adına, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ali Coşkun; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; öncelikle, böylesine önemli bir yasada, daha 1 inci maddede Meclisteki havanın gerilmesinin, bu Yüce Meclisin havasına yakışmadığını hepiniz takdir edersiniz. O bakımdan, şu anda bu yasadan Hükümet adına sorumlu bir bakanınız olarak, hassaten sükûnetle bu yasanın görüşülmesini takdirlerinize arz ediyorum.

Bu vesileyle, iktidar milletvekili Sayın Mehmet Özlek Beyin, belki ifade eksiği olarak -hoşgörünüze sığınıyorum onun adına, bir yanlışlık varsa ben özür diliyorum- "Esnaf ve Sanatkârlar Kanununda demirci yok, fırıncı yok, bu nasıl esnaf yasası" demesi de fevkalade yanlış. Çünkü, bu yasa hükümetin yasasıdır arkadaşlar. Bu yasa, Meclise niyabeten görev yapan komisyondan geçmiş bir yasadır; buna böyle bir sualle yaklaşmak fevkalade yanlıştır; onu da belirtmek isterim. Kaldı ki, bu Esnaf ve Sanatkârlar Kanunu meslek kuruluşları kanunu olup, burada, meslekler sayılmaz; çünkü bu -konuşmamda da belirttim- meslekleri belirleyen, esnaf, sanatkâr, tüccar, sanayici tarifini yapan koordinasyon kurulunun görevidir. Dolayısıyla, hangi meslek dalı esnaf odası kurmaya yeterlidir; bu kurul bunu belirler, Resmî Gazetede Başbakanlık kanalıyla yayımlanır, ondan sonra kurulur. Nitekim, Ankara'da, Adana'da, Edirne'de, İstanbul'da başlatılan bir hareketle, 2002 yılından beri -ilgili maddede söyleyeceğim- böyle ihtilaflar olmuş; Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odası varken, taksi sahiplerini oradan çekip alalım, dolayısıyla, bunu parçalayalım hareketleri olmuştur; bir tanesi de Ankara'da olmuştur ve buna karar veren komisyonun kararı Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay 8. Dairesinin görüşü "mülk sahibi olmak demek esnaf olmak demek değildir... "Örnek olarak da ben söylüyorum; diyelim ki, bir kişinin 20 tane otomobili var, çalıştırıyor; o, tüccardır, ticaret yapan bir insandır. Dolayısıyla, ikinci karar olarak, 8. Dairenin yorumuna bağlı olarak Taksiciler Odası kurulmasına, yine, komisyon karar verdi, 2004 tarihinde. Şu anda, 5 yerde -il olarak- mahkeme devam etmektedir ve bizim Bakanlığın verdiği onay, yürütmeyi durdurma kararıyla durdurulmuştur. Yani, emek ile kısmî sermayenin ya da geçimini sadece o yoldan temin eden insanın esnaf olması, yasalarla, mahkeme kararlarıyla belirlenmiş durumda. Dolayısıyla, daha 1 inci maddede, bu esnafın kapsamı, yasanın kapsamı anlatılırken, bu gerginliklere meydan verilmemesini diliyorum. Bunun bir teşvik yasası olmadığını, bunun büyük mağazalar yasası olmadığını bir kez daha takdirlerinize arz ediyorum ve sükûnetle bu yasayı tartışalım. Anlaşamadığımız noktalar olabilir; Yüce Meclisin kararı en son karardır. Bundan sonra Sayın Cumhurbaşkanına gidecektir. Hukukî bir düzen eksikliği varsa, onun iade hakkı vardır, Anayasa yolu vardır. Onun için, burada münakaşa ederek, gerginliğe sebebiyet verilmemesini tekrar takdirlerinize sunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

HALUK KOÇ (Samsun) - Soru... Soru var.

BAŞKAN - Buyurun, Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Konunun komisyonda ve altkomisyonda görüşülmesi süreciyle ilgili, o bölümde görev alan arkadaşlarımız çeşitli bilgiler aktardılar. Şimdi, konunun Genel Kurula gelme aşamasında birtakım sıkıntıların olduğunu görüyoruz.

Ben, Sayın Bakana, aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, bugün, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanının ve 81 il başkanının, esnaf ve sanatkârlar odası başkanının yaptıkları ortak açıklamadan haberiniz var mı? Eğer, bilginiz yoksa, size takdim edebilirim; fakat, içindeki bir bölümü söylüyorum ve soru olarak da bunu size yöneltiyorum.

Katkı ve mutabakatımız alınmadan, bir oldubittiyle son şekli verilen meslek kuruluşumuzun teşkilat kanunu, bizimle doğrudan, böylesine hayatî bir kanunu izlememize fırsat verilmediği gerekçesiyle, hükümetin tamamen kendi siyasî düşüncelerine yakın kişilerin teslim alma girişimi şeklinde değerlendirdiği yönünde basın açıklamaları var.

Sayın Bakanım, şimdi, esnaflarla ilgili çok çeşitli sorunlar var. Bunlar, eğer, bu kanunu çekmez, bu kanunun bu şekilde çıkması konusunda ısrarınızı sürdürürseniz, Cumhuriyet Halk Partisi grup sözcüleri tarafından, bu tasarının 70 küsur maddesi ve geçici 11 maddesinde, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bu sorunlar, her maddede dile getirilecektir ve bu konuyla ilgili görüşler, burada, esnafların...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Soru mu soruyorsunuz?!

HALUK KOÇ (Samsun) - Soru soruyorum Sayın Kapusuz. Eğer, gerekirse, Meclise de, çıkıp konuşabilirim de.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Anlamak istiyorum da onun için.

HALUK KOÇ (Samsun) - Soruyu anlarsınız... Kulaklarınızı açın, Türkçe konuşuyorum, anlarsınız.

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Bakana soru sorar mısınız.

Lütfen, Sayın Kapusuz...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım, bu kanunu çekmeyi düşünüyor musunuz; mutabakat arayacak mısınız esnaf kuruluşları arasında, yoksa bu konudaki siyasî inadınızı sürdürerek bu kanunun bu şekilde çıkmasına çalışacak mısınız?

Sayın Kapusuz, soru bu; siz de anlamışsınızdır herhalde.

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen...

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Koç.

Sayın Seyhan, buyurun.

TACİDAR SEYHAN (Adana) - Teşekkür ediyorum; Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakan, Cumhuriyet Halk Partisiyle defalarca bu kanun üzerinde birlikte mutabakat yapmak üzere ilişki kurmak istemiş ve bizlere ulaşmıştır; bu konudaki girişimleri için çok teşekkür ediyorum öncelikle. Biz, Sayın Bakanla bu kanunun komisyona gelmiş bölümü üzerinde belli bir mutabakat içerisindeydik; ancak, komisyonda, Sayın Bakana rağmen, bu maddelerde kanunun tamamına olmasa da büyük bir bölümüne tesir edecek değişiklik yapılmıştır. Vardığımız mutabakatı hâlâ kanunun taşıdığını düşünüyor mu; bu mutabakat konusunda Cumhuriyet Halk Partisiyle dayanışmayı sürdürmeyi düşünüyor mu?

İkincisi, "TESK'le mutabakat içerisinde bu kanunu getirdik" diye bir açıklama yapmıştı komisyonda; ben de, TESK'e bu kanunun 2 defa gittiğini ve görüşüldüğünü biliyorum. Ancak, kanunun bugünkü haliyle TESK'le bir mutabakat içerisinde olduğunu düşüyorlar mı, yoksa yapılan değişiklikle hem Cumhuriyet Halk Partisiyle hem de TESK'le olan mutabakat bozulmuş mudur?

Üçüncüsü, elinde mahkeme kararı varken, bir maddede esnaf tanımında yapılan değişikliğin bu mahkeme kararına rağmen yapılmasını doğru buluyor mu; bu mahkeme kararını da öncelikli olarak değerlendirerek, burada yapılacak düzeltme için Partimizin verdiği önergeye destek vermeyi düşünüyor mu?

Bu konudaki düşüncelerini rica ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Başka soru?.. Yok.

Buyurun Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlar; öncelikle, vaktinizi almamak için, biraz önceki konuşmamda, Sayın Ümmet Kandoğan'ın, bir yanılgı olarak belirttiği hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum. "Yüzde 10 faizle, o ülke iflas etmiştir" şeklindeki yorumu, tamamen, eksik bir bilgidir. Benim, Bütçe Komisyonunda, bütçe kanunu görüşülürken, Partim adına, geçen dönem yaptığım konuşmada, borç oranı yüzde 98 olan bir ülke, Avrupa Birliği standartlarına, OECD, Dünya Bankası, IMF görüşlerine göre, bir ülkenin kamu borçlarının toplamı, gayri safî millî hâsılanın yüzde 60'ının üzerinde olursa müflis gözüyle bakarlar dediğim doğrudur. Borçların çevrilebilmesi, ülkenin bu borç yükü altından kalkması ve bütçedeki faizlerin, yüksek faiz yüksek enflasyon baskısının düzelmesi için, reel faizlerin yüzde 10'lar seviyesine inmesi gerektiğini söylemiştim -zabıtlardan okuyabilir- aynı fikrimde ısrar ediyorum. Nitekim, bu program, o şekilde uygulanmaktadır. Teşekkür ederim.

Sayın Haluk Koç, basın bülteninden bahsetti; teşekkür ederim, önümde. Bunu dikkatle okursak, son şekli verilen, meslekî kuruluşlarımızın teşkilat kanununa karşı da "görüşümüz alınmamıştır" diyor. Biz, Hükümet tarafından Büyük Millet Meclisine sevk edilen şekliyle, hem konfederasyonun hem konfederasyona bağlı birimlerin hem bakanlıkların hem de 50'ye yakın sivil toplum kuruluşunun ve kurum ve kuruluşun görüşünü alarak sevk ettik, mutabıktık. Bu arada, diğer siyasî partilerin görüşleriyle mutabakat sağlamadan, Anamuhalefet Partisi Cumhuriyet Halk Partisiyle de mutabakat sağlamıştık. Komisyona geldikten sonra, Cumhuriyet Halk Partisi üyesinin teklifiyle altkomisyona alınmış; büyük bir yasa -daha rahat gözden geçirelim diye- Sayın Tacidar Seyhan'ın teklifiyle, görüş uygun karşılanmıştır. Ben, Bakan olarak, Bakanlık adına "altkomisyona gerek yok, vakit kaybı olur" dediğim halde, komisyona saygılıyız, demin de söylediğim gibi, komisyon, Meclise niyabeten görev yapan bir kurumdur. Dolayısıyla, altkomisyonda ve üstkomisyonda değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerin bazıları düzeltme, daha anlaşılır şekle geldiği için şükran borçluyum, teşekkür ediyorum; fakat, 3 ana temel maddede, hükümetin mutabık kaldığı tasarı ile şu anda -mutabakat sağlanmayan 3 temel konuda- Meclise indiğinde, mutabakat sağlanmamış durumdadır, bir. Onu Tacidar Bey de sordu.

Esnaf tarifinde, eskiden beri geçimini şoförlükten temin edenler esnaf odası kurabildiği ve üye olabildiği halde, bu tarifte şoför çıkarılmıştır; ancak, şu kayıt vardır: Vergiye tabi olmak şartı aranmıştır; götürü vergi veyahut da basit usulle vergiye tabi ise, oda kurabilir diye. Birincisi bu.

İkincisi, genel kurullar yapıldığı anda başkan ve yönetim kurulu üyeleri genel kurulda tabiî delegedir konusu kaldırılmıştır, yeniden delege seçilsin diye. Oysaki, delege seçimi yoktur. O zaman yönetim kurulunda; yani bir federasyon başkanı veyahut konfederasyon başkanının, mensup olduğu odada, en azından yönetime seçilmesi lazım, kendi genel kurulunda delege olabilmesi için. Dolayısıyla, ikinci husus budur.

Üçüncü husus da, konfederasyon da pek durmamaktadır.

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Genel Başkan Üsküdar'dan delege olacak yani!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN (İstanbul) - Efendim "iki yerden maaş alsın" sözü "iştiraklerinden" olarak çıkmıştır. Oysaki, bu kere odalara maaş almak için çeşitli iştirakler kurma yolu açılacağı için "en az iki yerden" diye değiştirelim dedik. Onda fazla bir ihtilafımız da yok.

Dolayısıyla, bu konuları açıklamış bulunuyorum.

Sayın Tacidar Seyhan madde madde sordu. Mutabakat Cumhuriyet Halk Partisiyle sağlanmıştı, komisyonda değişti; ama, komisyonun kararına da saygılı olma durumundayız; çünkü, komisyon değiştirmiş ve komisyon değiştirdikten sonra, tabiî ki konfederasyon ile komisyon muhatap olup bir mutabakat sağlamadığını ben biliyorum. Ben, Bakan olarak, konfederasyonla saatlerce bu konuyu tartıştık, bu 3 maddede eğer anlaşma olursa, diğerlerinde herhangi bir itirazları olmadığını söylemişlerdir; ama, tekrar söylüyorum, komisyonun kararına herkes saygılı olmak durumundadır. O bakımdan, ben de, Hükümet adına, Hükümetten gelen tasarıya rağmen, komisyondaki değişikliği tabiî ki burada tartışma durumundayız.

Mahkeme kararına gelince: Mahkeme kararını... Arkadaşlarımız "bu mahkemenin son durumu nedir" diye sordu. Şoförler ve otomobilciler odasından ayrılmak isteyen bazı taksi sahipleri oda kurmak istediler ve bu odayı birinci seferinde Danıştay bozdu, tekrar mahkemeye gidildi. Bu kere, biz kuruldan, taksiciler olarak çıkardık -biraz önce de söyledim- fakat, şimdi taksiciler odasına da itirazlar oldu, 5 şehirde mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dolayısıyla mahkemenin durumu da budur. Arkadaşların elinde de belge vardır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı.)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır; ancak, maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi, bu talebi yerine getireceğim.

Önce talepte bulunanları tespit ediyoruz.

Sayın Anadol, Sayın Özkan, Sayın Çakır, Sayın Koç, Sayın Yıldırım, Sayın Meral, Sayın Deveciler, Sayın Seyhan, Sayın Durgun, Sayın Gazalcı, Sayın Parlakyiğit, Sayın Karademir, Sayın Özcan, Sayın Ekmekcioğlu, Sayın Ersin, Sayın Hacaloğlu, Sayın Değerli, Sayın Tütüncü, Sayın Kaya, Sayın Coşkuner, Sayın Küçükaşık.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum. Adlarını okuduğum sayın üyelerin, yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.47

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.00

BAŞKAN: Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

851 sıra sayılı tasarının görüşmelerine devam edeceğiz.

1 inci maddenin oylanmasından önce istenen yoklama sonucunda toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ikinci kez yapılan yoklama işlemi sonucunda da toplantı yetersayısı bulunamadığından, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 12 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.05