BIM 2 10 2005-04-18T13:00:00Z 2005-04-18T13:00:00Z 54 35090 200016 TBMM 1666 400 245633 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 79                                  YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

78 inci Birleşim

31 Mart 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, İnönü Zaferinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, devlet sanatçısı ve halk ozanı Murat Çobanoğlu'nun vefatı münasebetiyle, ozanın edebî kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz'un davetine icabetle Lüksemburg'a yapacağı resmî ziyarete katılacak heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/786)

2.- Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/276)

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Belarus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/787)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 42 milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 41 milletvekinin, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren öğrencilere danışmanlık yapan firmaların araştırılması ve hizmetlerinin denetlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)

IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402, 2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842)

3.- Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/996)   (S. Sayısı: 849)

4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947, 1/233)     (S. Sayısı: 835)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 20 nci maddesinin uygulanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4949)

2.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Amasya-Taşova-Gölbeyli beldesindeki Borabay Krater Gölünün doğal SİT alanı statüsünden çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4973)

3.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin Ankara-Eskişehir kısmını üstlenen firmaya ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5004)

4.- Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Isparta-Aksu ve Gönen İlçelerinde bazı tarım arazilerinin tarımdışı kullandırıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/5010)

5.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan BALANDI'nın, 1999'da yaşanan depremler nedeniyle getirilen ek vergilere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5075)

6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde reklam panoları ihalesindeki usulsüzlük iddialarının sorumlularına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/5150)

7.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, bazı karayolları belgelerinin alınma süresine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali         YILDIRIM'ın cevabı (7/5189)

8.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kansere ve gıdalardan kaynaklanan hastalıklara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep   AKDAĞ'ın cevabı (7/5248)

 

 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Adana Milletvekili Recep Garip, Tiyatro Haftası ve Dünya Şiir Gününe,

Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı, Uluslararası Moskova Turizm ve Seyahat Fuarındaki izlenimlerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın, Mersin'de 21 Mart Nevruz kutlamalarında yaşanan Türk Bayrağına saldırı girişimi ile sonrasında yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.

İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 30 milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalarla ilgili kamu paralarının tahsili için izlenmesi gerekli olan yolların (10/266),

Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 19 milletvekilinin, internet ortamında oynanan kumarın zararlarının (10/267),

Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 77 milletvekilinin, bal üretimi ve pazarlanmasıyla ilgili sorunların (10/268),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre verildiği;

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 203 üncü sırasında yer alan 838 sıra sayılı Hakkâri İli ve Çevresinde 25.1.2005 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Afeti Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 201 inci sırasında yer alan 835 sıra sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü sırasına, 29 uncu sırasında yer alan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 5 inci sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edildi.

Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden;

2 nci sırasında bulunan, Konya Milletvekili Kerim Özkul'un Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri (2/402, 2/406, 2/408) (S.Sayısı: 842) 9 uncu maddesine kadar kabul edildi; 9 uncu maddesi üzerindeki görüşmelerden sonra maddenin tasarı metninden çıkarıldığı açıklandı; birleşime verilen aradan sonra Hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, tasarının görüşmeleri bir defaya mahsus olmak üzere;

4 üncü sırasına alınan, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/947, 1/233) (S.Sayısı: 835),

5 inci sırasına alınan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının (1/846) (S.Sayısı: 646),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

3 üncü sırasına alınan, Hakkâri İli ve Çevresinde 25.1.2005 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Afeti Hakkında Kanun Tasarısının (1/990) (S.Sayısı: 838), görüşmelerini müteakiben elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

31 Mart 2005 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.24'te son verildi.

İsmail Alptekin

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Mehmet Daniş

Ahmet Küçük

 

Çanakkale

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Yaşar Tüzün

 

 

Bilecik

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

 

No.: 107

II. - GELEN KÂĞITLAR

31 Mart 2005  Perşembe

 

Rapor

1.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S. Sayısı: 850) (Dağıtma tarihi: 31.3.2005) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, toplam iç ve dış borçlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1506) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

2.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1507) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

3.- Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, ABD Büyükelçiliği görevlilerinin milletvekilleriyle yaptıkları görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1508) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

4.- Tokat Milletvekili Feramus ŞAHİN'in, Tokat Sigara Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1509) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

5.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karabük-Eskipazar İlçesindeki pansiyonlu ilköğretim okulunun eğitime ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

6.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Cumhurbaşkanının Suriye ziyaretine yönelik olarak ABD Büyükelçisinin değerlendirmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1511) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

7.- Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, YÖK mevzuatından disiplin suçunun kaldırılması için çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

8.- Bilecik Milletvekili Yaşar TÜZÜN'ün, kura ile yapılan sağlık personeli atamalarında Bilecik İlinin kuraya tâbi tutulmamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Alevilere ibadet yeri izni verilmediği iddialarına ve bu konuda alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5325) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.2.2005)

2.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde vekâleten yapılan görevlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5326) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.3.2005)

3.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Çankırı Vali Yardımcılığına yapılan bir atamaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5327) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

4.- Erzincan Milletvekili Erol TINASTEPE'nin, Başbakanlık binasının bakım ve onarım ihalesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5328) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

5.- İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, bağ ürünlerine yapılan zamlara ve bağ yetiştiricilerinin durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5329) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

6.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kamu proje stokundaki projelerin sektörlere göre dağılımına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5330) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, İETT'nin açtığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5331) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

8.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.'ye ait bir taşınmazın RTÜK'e devir bedeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5332) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

9.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, dört kişilik bir ailenin geçimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5333) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

10.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddaa adlı bahis oyunundan Tanıtma Fonuna aktarılan miktara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5334) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

11.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Şanlıurfa'da kamulaştırılan arazilere ve bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5335) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

12.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, AB Komisyonu Alt Komite toplantılarında, Ulaştırma Bakanlığı bürokratlarının imzaladığı raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5336) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

13.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, isteği dışında görev yeri değiştirilen memurlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5337) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

14.- İstanbul Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, otomatik meteoroloji istasyonu alımı için yapılan ihalede yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5338) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

15.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara-Ayaş Karayolunun genişletilmesiyle ilgili projelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5339) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

16.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türkiye genelinde tamamlanamayan karayolu projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5340) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

17.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, bir ilimize yönelik olası deprem açıklamasına ve gerekli önlemlerin alınıp alınmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5341) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

18.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki-Gündoğmuş Yolunun yapım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5342) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

19.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolunun yapım çalışmalarındaki aksaklıklara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5343) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

20.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Ankara Mesleki Rehabilitasyon Merkezine ve bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5344) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

21.- Tekirdağ Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Türkiye İş Kurumu Ankara Şube Müdürlüğü yöneticileri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5345) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

22.- İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, ÇED ve Çevre Yönetimi Şube Müdürlükleri personelinin eğitim seviyesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5346) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

23.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, otomatik meteoroloji istasyonu ihalesine ve bazı iddialara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5347) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

24.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Yasasında tanımlanan "Danışma Kurulu"nun çalışmalarının etkinleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5348) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

25.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Türkiye'nin BM platformlarında ana su-nucusu olduğu konulara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5349) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

26.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Şiddeti Önleme Platformuna ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5350) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

27.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, töre cinayetlerinin önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5351) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

28.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW Komitesinde sözü edilen kadınlara yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili kampanyaya ve eylem planına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5352) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

29.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW Sözleşmesi uyarınca geçici özel önlem uygulaması yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5353) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

30.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW raporunu hazırlayan Kadının Sta-tüsü Genel Müdürlüğünün birlikte çalıştığı sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5354) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

31.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, kadının işgücüne katılımını artırmasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5355) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

32.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, İŞ-KUR'un iş ilanlarında cinsiyet ayrımı yapıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5356) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

33.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, eğitimde cinsiyet ayrımcılığını içeren ifa-delere ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5357) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

34.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, bazı MİT personelinin üniversite diplomaları ile ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5358) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.2005)

35.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı misyon temsilcilerinin milletvekilleriyle görüşmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5359) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

36.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, ABD'de hazırlanan 2004 Dünya İnsan Hakları Raporundaki bazı ifadelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5360) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

37.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Cumhurbaşkanının Suriye'ye yapmayı öngördüğü resmi ziyarete ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5361) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

38.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, ABD tarafından güneydoğu illerinde uygulanan kadın lider yetiştirmeye yönelik bir eğitim programına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5362) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

39.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Su Dünyası adlı dergiye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5363) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

40.- Bursa Milletvekili Mustafa DÜNDAR'ın, altın rezervi kapasitesine ve ithal edilen altın miktarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5364) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

41.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye-Yunanistan Deniz Geçişi Doğalgaz Boru Hattı Projesinin iptal edilme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5365) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

42.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Pro-jesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5366) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

43.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Alpagut-Dodurga linyitlerini işleten firma ile TKİ Yönetim Kurulu arasında şartname dışı uygulamalar yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5367) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

44.- Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, TKİ'nin bazı firmalarla yaptığı sözleşmeye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5368) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

45.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, LPG'li araçların denetimsiz trafiğe çıkmasının engellenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5369) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

46.- Tunceli Milletvekili V. Sinan YERLİKAYA'nın, Tunceli'de "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi"nin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5370) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

47.- Hatay Milletvekili Mehmet ERASLAN'ın, yabancı menşeli derneklere ve yurtdışında faaliyet gösteren Türk derneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5371) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

48.- Gaziantep Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA'nın, Çanakkale Şehitleri Anma Gününde bir kutlama mesajının okunmama nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5372) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

49.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün, Emniyet örgütünün personel ihtiyacına ve eğitim planlamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5373) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

50.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanının malvarlığı hakkındaki iddialara ilişkin  Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5374) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.2005)

51.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, bilardolu kahvehane işletmelerinden alınan eğlence vergisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5375) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

52.- Sivas Milletvekili Nurettin SÖZEN'in, Sivas-Zara'daki Çakrı Tuzlasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5376) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

53.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Balkan kökenli Türk vatandaşlarına yurtdışı çıkış kolaylığı sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5377) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

54.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, EBK Kayseri Kombinasının özelleştirilmesiyle yaşanan işsizlik sorununa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5378) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

 55.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın, Mersin-Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5379) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

56.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, taksicilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5380) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

57.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, Bursa İlindeki eğlence mekânlarına uygulanan vergi oranındaki artışa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5381) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

58.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki bazı hizmet gruplarının maaş artışlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5382) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

59.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddaa adlı bahis oyunundan 2004 yılında tahsil edilen damga vergisi miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5383) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

60.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, personel maaşlarından mutemetlik ücreti alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5384) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

61.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin kullanılmamasını öngören genelgenin kaldırılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5385) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

62.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Muş Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5386) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

63.- Bursa Milletvekili Mustafa ÖZYURT'un, YÖK tarafından denkliği onaylanmış bir okulun adının Talim Terbiye Kurulu Kararının listesinde olmayışına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5387) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

64.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Spor Toto Teşkilatının İddaa adlı oyundan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne aktardığı kaynağın miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5388) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

65.- Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5389) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

66.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir Sağlık İşleri İl Müdürlüğü Birimi olarak hizmete açılan binaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5390) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

67.- Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5391) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

68.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Fethiye Devlet Hastanesinin özürlü raporları konusunda yetkilendirilip yetkilendirilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5392) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

69.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, SSK fabrikalarında üretilen ilaçlara ve ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5393) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

70.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, Yeşil Kart sahibi yurttaşlardan ilâç katkı payı alınması kararına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5394) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

71.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, SSK hastanelerinin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5395) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

72.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, meyve sebze üreticilerine verilen doğrudan gelir desteğinin kaldırılma nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5396) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

73.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki'ye bağlı Gümüşdamla ve Kuyucak yolunun asfaltlanma çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5397) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

 74.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki İlçesine bağlı bazı köylerin bağlantı yolunun tamamlanamama nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5398) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

75.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, gübrenin çiftçiye ve tüketiciye maliyetine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5399) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)

76.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Ankara-Konya arası Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5400) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

77.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Osmangazi Başaran Mahallesine bir PTT şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5401) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

78.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Boğazların güvenliği için oluşturulan VTS sistemine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5402) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

79.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, LPG'li araçların ve LPG dolum istasyonlarının denetimine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5403) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

80.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star TV'ye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5404) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)

81.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir terör örgütü lideri hakkında AİHM'de verilen karara ve yeniden yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5405) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

82.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, 2005 yılında memur adayları için KPSS sınavı yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5406) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)

83.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, yabancı sermayenin ulusal radyo ve televizyonlardaki yayın payının yükseltilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru önergesi (7/5407) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

84.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, soruşturma geçirdiği halde kamu bankalarında yönetici olarak görev yapanlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5408) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN ve 42 Milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2005)

2.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK ve 41 Milletvekilinin, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren öğrencilere danışmanlık yapan firmaların araştırılması ve hizmetlerinin denetlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2005)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

31 Mart 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

İlk söz, Van İlinin düşman işgalinden kurtarılış yıldönümü münasebetiyle Van Milletvekili Sayın Haci Biner'e aittir.

Buyurun Sayın Biner. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

Sürenizi iyi kullanırsanız memnun olurum.

 III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

HACİ BİNER (Van) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Van İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yılı dolayısıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarken, özellikle cumhuriyetimizin 85 inci yılı dolayısıyla 2005 yılını millî egemenlik yılı olarak çeşitli etkinliklerle yurt sathında kutlamayı bir program dahilinde şiar edinen başta Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızı ve Meclis Başkanlık Divanını kutluyor, bu hizmetlerinin devamını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, tarihî, turistik güzelliklerini sinesinde barındıran serhat şehrimiz Van, yüzyıllardan beri birçok kavimlerin işgaline uğramış, harp meydanlarına sahne olmuş ve buna rağmen doğunun medeniyet merkezi olma niteliğini de hiçbir zaman kaybetmemiştir. Milattan önce 2000'li yıllara kadar uzanan tarihinde pek çok medeniyete beşiklik eden Van, Urartu, Med, Pers, Sasani, Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu Devletlerinin hâkimiyetinde kalmış, geçen zaman sürecinde kültür ve medeniyet alanında şöhret kazanmıştır. Bugün, Van Gölü havzasında bu devletlerden kalma tarihî eserlerin büyük bir kısmı ayaktadır.

1071 yılında, Malazgirt Zaferiyle, büyük komutan Alparslan tarafından Bizanslılardan alınan Van, Müslüman Anadolu halkına kapılarını açmıştır; 25 Ağustos 1548 tarihinde, Kanuni tarafından, Osmanlı İmparatorluğunun topraklarına katılmış ve o günden sonra da, Anadolu'yla bütünleşerek, Osmanlı İmparatorluğunun doğudaki en önemli üslerinden biri olarak, şanlı bayrağımızı asırlardan beri semalarında dalgalandırmaya devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Birinci Dünya Savaşında düşman işgaline uğrayan şehirlerimizden birisi de Van İlimizdir. O dönemde, merkezinde, çok farklı etnik kökenli, 70 000 nüfusu bünyesinde barındırıyordu. Üç kıtada hükümranlığını sürdüren Osmanlıyı harp meydanlarında yenmenin mümkün olmadığını çok iyi bilen düşmanlar, içten parçalamak için, Ermeni azınlığına birçok vaatte bulunarak, onları hep isyana sevk etmişlerdir. Ülkede yönetim boşluğu meydana gelince, fırsatı çok iyi değerlendiren Ermeni çeteleri, büyük Ermenistan emeliyle, yüzyıllardır beraber yaşadıkları toplumda, Islahat Fermanının kendilerine tanıdıkları hakları suiistimal ederek, özellikle Rusya'nın destekleriyle, komiteler, cemiyetler kurarak, dışgüçlerin tahrik, teşvik ve oyunlarıyla isyanlar çıkarmaya başlamışlardır.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, ülkenin buhranlı durumundan faydalanmak isteyen düşman ülkeler, Ermenilerin yıllarca isyanlarla kendilerine hazırladıkları ortamı çok iyi değerlendirerek, bu işbirliğinin sonucunda, 20 Mayıs 1915'te ülkemizin İpekyolu üzerinde doğuya açılan kapısı Van'ı işgal etmişlerdir. Bu tarihten sonra Van halkı için elem ve keder dolu kara günler gelip çatmıştır; çünkü, o zaman, Van'da bulunan bir Türk tümeni düşmanla çarpışmak üzere Erzurum cephesine gönderilmiş bulunuyordu; ayrıca, eli silah tutan bütün Vanlı delikanlılar da devlet müdafaası için İran ve Sarıkamış hududuna gönüllü olarak gitmişlerdi. Van'da, yalnız, kadın, kız, çocuk ve yaşlı erkekler kalmışlardı. Bu durumu ganimet bilen Ermeniler, tarihin hiçbir devrinde emsali görülmeyen korkunç ve iğrenç bir katliam hareketine başladılar. Rus ve İngilizlerin en modern silahlarıyla mücehhez olan Ermeni çeteleri, eli silahsız ve kendilerini müdafaadan yoksun sivil halkı yaşlısıyla, kadınıyla, çoluğu çocuğuyla evlere doldurup gaz dökmek suretiyle cayır cayır yakmışlardır; çok sayıda yerleşim yerini yakıp yıkarak yerle bir etmişlerdir. Zeve, Engel, Vastan ve Aksaray Köylerinde 10 000'den fazla, Gevaş'ta, Çatak'ta, Van'ın mahallelerinde 10 000'den fazla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Biner, mikrofonu açıyorum; lütfen tamamlayın.

HACİ BİNER (Devamla) - ... insanımızı hunharca katletmişlerdir. Hatta, Van Gölü üzerinde gemilerle göç etmeye çalışan binlerce savunmasız insanımızı da gemileri batırmak suretiyle gölün derin sularında boğmuşlardır.

Birinci Dünya Savaşı ve sonunda Van kadar harap olmuş bir şehir, ahalisi Van halkı kadar cefa çekmiş bir toplum örneği tarihte çok azdır. Kundaktaki körpe yavruları süngülerin başına takıp parça parça ederek süngü talimi yapmak, ak sakallı dedelerin kol ve bacaklarını gövdeden ayırmak insanlık suçu değildir de nedir?! Bu vahşet Ermenilerin yüzkarası olarak tarihe geçmiştir. Bahsettiğim vahşeti görmeyen veya anlamak istemeyen sözde müttefiklerimiz, ikide bir  ısıtıp ısıtıp Ermeni soykırımı tasarısı olarak parlamentolarında karar haline getirenler, halen Van'da ve Van halkına yapılan zulmün izlerini görmek istiyorlarsa, lütfen gelip hakikati çıplak gözleriyle görsünler ya da geçtiğimiz hafta Meclisimizde bir konferans veren Amerikalı Profesör McCarthy'nin ifadelerine bir göz atsınlar.

Değerli arkadaşlar, işgal ve isyan sırasında Van'da 32 500 vatandaşımız şehit edilmiştir. İşte dün bir gazetemiz Ermeni Taşnak Partisinin itiraflarını yayımladı; bakın diyor ki: “Ermeni itirafının belgesi. Ermeni Taşnak Partisi, ‘Rusların gelişiyle harekete geçip çeteler kurduk. Sadece Van'da     30 000 Türk'ü katlettik’ diyor.”  Bu tarihî belge ve Ermeni Taşnak Partisinin itirafı.

BAŞKAN - Sayın Biner, lütfen tamamlayın.

HACİ BİNER (Devamla) - Bir kısmı da muhacir olarak başka yerlere göç etmişlerdir. Nihayet 2 Nisan 1918 sabahı Dördüncü Kolordumuz ağır zayiat vermesine rağmen Van'a girerek, düşman ordularını hezimete uğratmış ve şanlı bayrağımızı güzel vatanımızın mavi semalarında yeniden dalgalandırmaya başlamıştır.

Değerli arkadaşlar, neticede, işgalden önce 70 000 nüfusu bulunan Van Şehri, üç yıl içinde, yani, 1915-1918 arasında 10 000 nüfusa düşmüştür. Tamamen harap olan eski Van, şu andaki mekâna taşınarak, yeniden kurulmuştur.

Temmuz 1919'da Van'a gelen bir Amerikalı yüzbaşı, bazı kiliselerin ve köylerin resimlerini çekmiş, gezisi sırasında, harap olduğunu zannettiği Ermeni köyleri ve kiliselerini görerek hayrete düşmüş ve şu ifadeyi kullanmıştır: "Demek ki, Türkler değil Ermeniler zulmetmiş, Ermeniler katletmiştir."

Değerli arkadaşlar, konuşmamın sonunda bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; malum, son günlerde Parlamentomuzda bazı insanlar, bazı milletvekili arkadaşlarımız istifa ediyorlar. Ben bu arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum: Güneş Moteli acaba hiç akıllarına getirdiler mi; kirli emelleri acaba hiç gördüler mi?! Lütfen, bu arkadaşlarım bu kirli emelleri, bu Güneş Motelleri görsünler, kendilerini ona göre ayarlasınlar. Milletin vicdanında bunların makes bulmayacağını ifade ediyorum.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Ne alakası var!

Abuk sabuk konuşuyor!

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Başka örnek bulamadınız mı, Güneş Motel örneğini veriyorsunuz?!

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Sen Van'ı konuş.

HACİ BİNER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sizleri, Güzel Vanımızı, doğunun incisi olan şehrimizi görmeye, tarihî, turistik yerleri bizzat görmeye davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Biner.

Gündemdışı ikinci söz isteği, İnönü Zaferinin 84 üncü Yıldönümü münasebetiyle, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.

Buyurun Sayın Tüzün.

2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, İnönü Zaferinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; millî iradenin ortaya koyduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi olan İnönü Zaferlerinin 84 üncü yıldönümü münasebetiyle, gündemdışı söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, eğer müsaade ederseniz, bu konuşmamı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi olması münasebetiyle, tüm milletvekili arkadaşlarım adına yapmak istiyorum.

Tarih 1 Nisan 1921. Yer, Bozüyük-Metristepe. Büyük komutan ve devlet adamı İsmet Paşa, Ulu Önder Mustafa Kemal'e gönderdiği mesajda "Bozüyük yanıyor, düşman binlerce ölüyle doldurduğu savaş alanını silahlarımıza terk etmiştir" diyerek, İnönü Zaferini müjdelemiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal'in de, cevaben "siz, orada, sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makûs talihini de yendiniz" dediği İnönü Savaşlarının 84 üncü yıldönümünü, yarın, seçim bölgem Bilecik'te, yöre halkımla birlikte kutlayacağım. İçimdeki yoğun duygu ve düşünceleri bugün sizlerle de paylaşmak istedim.

Değerli arkadaşlarım, neden gelmiştir Avrupalı, Anadolu topraklarına; neden başka ülkelerin devşirme ordularını savaştırmıştır? Bunun için, Sevr Antlaşmasını bilmek ve yorumlamak yeterlidir sanırım. Anadolu'yu bölerek, daha rahat hükmedebilecekleri ufak devletler yaratıp, doğal kaynaklara ve kendileri için hayatî önemi sahip petrolü ve limanları ele geçirmek, daha çok kârı ülkelerine transfer etmek için. Bunun için ortam çok uygundu, haritalar hazırdı, alet olmak isteyenler de talimat bekliyorlardı. Hazır olmayan ve hiçbir zaman o mükemmel planlarında düşünemedikleri bir tek şey vardı; Türkün bağımsızlık tutkusu ve bu tutku içinde yetişen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk.

Türkiye Cumhuriyetinin hangi şartlarda kurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bilgiyi sürekli aktarmak, içimizdeki bilinci her zaman ortaya koymak zorundayız. Eğer bunu başaramazsak, yeni nesillere aktaramazsak, işte o zaman, Sevr, her zaman olduğu gibi gündemden düşmeyecek ve açıkça dayatılacaktır. Biz, Sevr Antlaşmasını savunmak için yetiştirilmedik, Lozan'ı uygulamak ve uygulatmak üzere yetiştirildik. Biz, Türkiye Cumhuriyetini, cumhuriyet ilkeleriyle korumak üzere andiçtik. Bu andımıza da, andına sadık olan her onurlu insan gibi sadığız.

İnönü Zaferlerinin ortaya koyduğu tablo, millî iradenin bağımsızlığa olan tutkusunun en büyük göstergesidir. Bu topraklarda seksendört yıl önce yaşanan büyük zafer, sadece işgal kuvvetlerine karşı yaşanan zafer değildir; millî iradenin, Anadolu çocuklarının, özgürlük ve bağımsızlık için kendini feda ettiği muhteşem bir meydan okumadır. İnönü Savaşlarıyla ilk zaferini kazanan ordularımız, Sakarya'da zaferini taçlandırmış ve Lozan'da da Türkiye Cumhuriyeti, bağımsızlığını ve dünya devleti niteliğini kazanmıştır.

Ülkemizin ve dünyanın gündemini değiştiren coğrafyada sınırları belirleyen kurtuluş mücadelesinin ilk ayağı olan İnönü Zaferleri ve sonrası, hiç kimsenin yaşamayı asla istemediği zor günlerdir değerli arkadaşlarım.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün; konuşmanızı tamamlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütün bu zorluklara rağmen her karış toprağı buram buram tarih kokan bu şanlı topraklarda doğmuş, büyümüş, yaşamış olmanın şahsıma vermiş olduğu büyük onuru sizlerle paylaşıyorum değerli arkadaşlarım.

Türkiye Cumhuriyeti, her dönemde tehdit altında kalmıştır. Bu tehditlere karşı birlik ve beraberlik içinde her an hazırlıklı olmak, bizim aslî görevimizdir. Bugün, buradan, özgür ve bağımsız Türkiye için kan döken yiğitlerimizin boşuna ölmediğini, bağımsız ve özgür bir Türkiye olarak, bir kez daha, en gür sesimizle, tüm dünyaya duyuruyorum. Bu kadar büyük bedeller ödeyerek elde ettiğimiz özgürlüğümüzden, canımız pahasına da olsa, vazgeçmeyeceğimizi herkesin; ama, herkesin bilmesini istiyorum. İnönü'nün, Dumlupınar'ın, Sakarya'nın, Çanakkale'nin ve tüm savaşların aziz şehitleri; rahat uyuyun, emanetiniz emin ellerdedir. (Alkışlar) Bu ülkenin insanı, Ulu Önder Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmadan, emanetinizi sonuna kadar koruyacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İnönü Zaferinin yaşandığı toprakların bir kısmı Bilecik, bir kısmı da Eskişehir sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla, yarın kutlayacağımız tören, Türkiye'de ilk defa, ayrı ayrı illerde kutlanan tören konumundadır. Sabahtan öğleye kadar Bileciğimizin Bozüyük İlçesinde, öğleden sonra da Eskişehir İlimizin İnönü İlçesinde kutlanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şunu söylemek istiyorum: İnönü İlçesi, Eskişehir'in ilçesi bulunmaktadır; 1963 yılında Eskişehir'e dahil olmuştur. Geçmişte Bilecik'in ilçesi, beldesi konumundadır; yani, bu törenlerin, bundan böyle tek tören olabilmesi için, ya sınırların Eskişehir toprakları içerisine alınması gerekiyor veyahut İnönü İlçesinin, Bilecik'in ilçesi olması gerekiyor. Önümüzdeki günlerde, Meclisimizde, bu konuda çeşitli değerlendirmelerde bulunacağımızı buradan ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu zafer, gerçekten, Çanakkale Zaferi kadar önemli bir zafer. Bu törene hükümetimiz ve yetkili bakanlarımız, maalesef, gerekli katkıyı ve desteği vermemektedirler. Bu törene, Çanakkale Zaferi törenleri kadar, hükümetimiz tarafından, destek ve katkı verilmesini talep ediyorum. Yarın kutlayacağımız bu güne, üzülerek ifade ediyorum ki, hükümetimiz adına, maalesef, hiçbir bakan katılmamaktadır. Başta -hükümet temsilcilerimiz yok ama- AKP'nin Grup Başkanvekiline, buradan, bu arzumu duyurmak istiyorum. Bu törenlerde, hükümetimiz adına, mutlaka, bir bakanımızın bulunmasında fayda olduğuna inanıyorum.

Bu arada, Sayın Meclis Başkanımıza, bu törene göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı huzurunuzda teşekkür ediyorum. Metristepe'nin ve İnönü şehitliklerinin millî park alanı içerisine alınmasını ifade ediyorum. Bu projenin, Millî Savunma Bakanlığımız tarafından en kısa zamanda, ödenek konularak, hayata geçirilmesini talep ediyorum.

Sayın Başkanımızın şahsıma göstermiş olduğu yakın ilgiye ve vermiş olduğu süreye teşekkür ediyor, yarınki törenlere tüm Türkiye Büyük Millet Meclisini, bu yüce çatı altında bulunan bütün arkadaşlarımı davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tüzün.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN- Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'ın, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre, yerinden çok kısa bir açıklama talebi var.

Çok kısa olmasını rica ediyorum; buyurun.

AHMET IŞIK (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği gibi, bugün, İkinci İnönü Zaferinin yıldönümüdür. Böyle anlamlı bir günde birkaç cümleyle de olsa, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü ve silah arkadaşlarını rahmetle anmak istiyorum.

Burada, Mustafa Kemal Atatürk'ün telgrafını ve cevabî telgrafı okumak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü'ye çektiği telgrafta duygu ve düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

"Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Muharebelerinde üzerinize yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Milletimizin istiklal ve varlığı, dahice idareniz altında görevlerini şerefle yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın kalbine ve vatanseverliğine büyük bir güvenle dayanıyordu. Siz, orada, yalnız, düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz. İstila altındaki talihsiz topraklarımızla birlikte bütün vatan, bugün, en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istila hırsı azminizin ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.

Adınızı tarihin şeref abidelerine yazan ve bütün millette size karşı sonsuz bir minnet ve şükran duygusunu uyandıran büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği kadar, milletimiz ve kendiniz için yükseliş pırıltılarıyla dolu bir geleceğin ufkuna da baktığını ve hâkim olduğunu söylemek isterim.

Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Atatürk" (Alkışlar)

İsmet İnönü ise, cevabî telgrafında şöyle ifade etmektedir duygularını ve düşüncelerini:

"Zulüm ve zorbalık dünyasının en zalimce hücumlarına karşı yalnız ve şaşkın kalan milletimizin maddî ve manevî bütün kabiliyet ve kuvvetlerini ruhundaki ateşle toplayan ve harekete getiren Büyük Millet Meclisinin Başkanı Mustafa Kemal Paşa, kahraman askerimiz ve subaylarımız adına, askerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan tümen ve kolordu komutanları adına, takdir ve tebriklerinize büyük bir iftiharla teşekkürlerimi arz ederim.

Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü"

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Gündemdışı üçüncü söz isteği, devlet sanatçısı ve halk ozanı Murat Çobanoğlu'nun vefatı münasebetiyle, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'e aittir.

Buyurun Sayın Beyribey. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

 3.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, devlet sanatçısı ve halk ozanı Murat Çobanoğlu'nun vefatı münasebetiyle, ozanın edebî kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı konuşması

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Kars) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; son yüzyılın en önemli halk ozanlarından birisi olan hemşerim Sayın Murat Çobanoğlu, 26 Mart 2005 günü hayata gözlerini yumdu, bizlere veda etti, bu vesileyle söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan evvel, Heyetinizi saygılarımla selamlıyor ve bu vesileyle de, hem kederli ailesine hem Türk Milletine başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, kültürümüzün en önemli unsurlarından olan âşıklık geleneğinin son büyük ustalarından birisi olan Murat Çobanoğlu, 1940 yılında, serhat şehrimizin İstasyon Mahallesinde dünyaya geldi. Murat Çobanoğlu, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum'un işgali sırasında "can sağ iken yurt vermeyiz düşmana" diyerek, işgale karşı direnişin önderliğini yapan Âşık Şenlik'in çıraklarından Âşık Gülistan'ın oğludur. Türk halk edebiyatında 16 ncı Yüzyılın başından itibaren görülen şair tipi olan âşığın, şairlik gücünü, gördüğü rüyada, pirin elinden aşk badesini içmekle ve sevgilinin hayalini görmekle kazandığına inanılır. Merhum halk ozanı Murat Çobanoğlu da, 11 yaşında yayla yolunda giderken, bir çeşmenin başında, rüyasında aşk badesi içtikten sonra âşıklık sanatına başlamıştır.

Yazılı tarihlerin yanında, söylenceler, destanlar, ağıtlar, masallar, halk hikâyesi denilen anlatımlar ve Türk halk türküleri gibi sözlü tarih diye tanımlayabileceğimiz değerlere sahip olmak toplumlar için ayrı bir zenginliktir. Türk kültüründe bu öğelerin çok büyük yeri vardır. Bu sözlü kültür değerleri, büyük aile yapısı içerisinde, dededen toruna, hikâyelerle, masallarla, destanlarla aktarılmakta, geçmişimizi bugüne, bugünümüzü ise geleceğe taşımaktadırlar; yani, geçmiş ile gelecek arasında bu ozanlarımız köprü görevi yapmaktadırlar.

Türk Milletinin o sarsılmaz inancı ile kendine ve milletine güveni bu yollarla nesilden nesle aktarılmakta. Bu kendine güvendir ki, Türkün hoşgörüsünü, affediciliğini ve kendisine kötülük edenlerden bile esirgemeyeceği misafirperverlik alışkanlığı oluşmuştur; yani, aslında, bu sözünü ettiğimiz halk hikâyeleri, masallar, söylenceler, maniler, ağıtlar, destanlar bizim toplumumuzun tarihi ve kültürüdür.

Benim de hemşerim olan halk ozanı Çobanoğlu'nun doğduğu ve yaşadığı yöre, türkülerin, destanların ve ağıtların içerisinde önemli tarihî olayların anlatıldığı, zengin bir kültür birikimine sahip alandır. Yöremizde, çocuk, doğduğunda, sevinç ve mutluluk türküleri, güzellemelerle karşılanır, beşikte ninni veya nennilerle uyutulur. Yürümeye başladığı zamansa, tekerlemelere benzeyen daydaylarla yürütülür. Evlilik törenlerinde, halay, kına yakma, gelin ağlatma ve damat oynatma türküleri dinletilir, gönüller şenlendirilir. Gelin ile kaynana arasındaki ilişkiler ise ortaoyunlarıyla sergilenir. Kızlar gelin giderken atlı havası çalınır. Oğlanlar askere giderken eline kına yakılır ve seferberlik için koçaklamalar çalınıp söylenir. İnsanlar öldüğü zaman, her ölünün üstüne ağıtlar yakılır. Yayla şenlikleri, harman sonu, koçkatımı eğlenceleri ve kültürel değerlerin yaşatıldığı ve sergilendiği etkinlikler yapılır. Düğünler, eğer halk ozanları da katılmışsa daha güzel olur, daha şenlikli olur. Böyle büyük düğünlerin içerisinde, ortaoyunları, bilmeceler,  cirit oyunları, karşılıklı, bizde "nanay" dediğimiz türküler söylenir.

Burada şairimizin bir şiiriyle devam etmek istiyorum. Şiirinin adı: İster Benden.

"Sevdiğim yar bana göndermiş name,

Rüzgâr dokunmamış dal ister benden.

Bir lezzet olmasın onun tadında,

Hiç arı görmemiş bal ister benden.

 

Çobanoğlu'yum ben, iz bulabilmem,

Kış çok ararım, yaz bulabilmem.

İnsanlarda doğru söz bulabilmem,

Yalan söylemeyen dil ister benden."

(Alkışlar)

Değerli bir köşeyazarı olan Hadi Özışık'ın da söylediği gibi, ümit ederim ki, âşıklık geleneği, âşıklar kahvesi devam edecek ve ebediyete kadar var olacaktır. Sözlü kültürümüzün yeni nesle sevdirilmesi için, yılın belli günlerinde düzenlenen eğlencelere halk ozanları çağrılır ve bu sözlü kültürün yeni nesillere aktarılması sağlanır.

 

 

Âşıklık sanatı, usta-çırak ilişkisidir. Çırak, ustadan, sanatın icrasını ve inceliklerini öğrenir ve

 pişer. Toplumun duygu ve düşüncelerini, bazen ölümü bile göze alarak dile getirir. Onun içindir ki, âşıklarımız, toplumumuzun söyleyen dili, gören gözü, makama arz edilen pulsuz dilekçeleridir. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Ercişli Emrah, Âşık Şenlik, Âşık Zülali, Kağızmanlı Hıfzı, Âşık Sümmani, Dertli, Âşık Veysel...

MUSTAFA YILMAZ (Gaziantep) - Mahzuni Şerif de var.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Elbette, Mahzuni Şerif.

...daha niceleri, bu kültürümüzü en iyi şekilde temsil etmiş olanlardandır ve bugün de, Şeref Taşlıova gibi, bu kültürümüzü en iyi şekilde temsil etmiş olanlardandır ve bugün de, Şeref Taşlıova gibi, bu kültürümüzü devam ettiren ozanlarımız vardır.

Değerli milletvekilleri, halkımızın hafızasında yaşamakta olan Türk kültür birikimini derleyen, gelecek kuşaklara aktaran, millî hafızamızı dinç ve sağlam tutmak görevini üstlenen Sayın Çobanoğlu, sesiyle, ilk defa, 1964 yılında, Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Anadolu'ya girişinin 900 üncü yıldönümünde başlamış ve 1966'dan sonra meşhur olmuş, Türkiye ve dünyada ülkemizi, milletimizi en iyi temsil edecek bir ozan olmuştur. Yurt dışındaki ilk programına, kırkbeş yıllık sanat yaşamında, Şeref Taşlıova'yla birlikte gitmiş, yurt dışında birçok ülkeyi gezmiş, başta Almanya olmak üzere İngiltere, Belçika, Avusturya, Danimarka, Hollanda, İran, Kırgızistan, Türkmenistan, daha sayamayacağım kadar ülke gezmiştir.

BAŞKAN - Sayın Beyribey, lütfen tamamlayın.

YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Ben, burada, Çobanoğlu'na düzenlenen devlet töreninden dolayı başta Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız olmak üzere Müsteşarımıza, Güzel Sanatlar Genel Müdürümüze, ayrıca Kars Valimiz Nevzat Turan'a ve anıt mezarı veren Kars Belediye Başkanımız Naif Alibeyoğlu'na huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve onu hiç yalnız bırakmayan, geçmişte olduğu gibi bugün de yalnız bırakmayan ozanımız Şeref Taşlıova'ya teşekkür ediyorum, milletimize teşekkür ediyorum.

Geçmişimizi bugüne taşıyan, toplumumuzun duygu ve düşüncelerinin pulsuz dilekçeleri olan âşık geleneğine hassasiyetini gösteren ulusal basın ve medyamıza da teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Türk sözlü şiiri ve anlatım sanatının son döneminin en büyük temsilcilerinden olan Murat Çobanoğlu'nun değerli hizmetlerinin ve aziz hatırasının önünde saygıyla eğiliyor, ona Cebabı Allah'tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı diliyorum ve -ulusal basınımızdan Halit Kakınç'ın da söylediği gibi, bir hışımla geldi geçti... "bir hışımla geldi geçti Kiziroğlu Mustafa Bey, peh peh" denilerek büyüyen çocuklara, nesillere de ayrıca başsağlığı diliyor ve onun "Allahım" adlı şiiriyle bitirmek istiyorum.

          «Allahım

Sana yalvarırım bizi yaratan,

Cümlemize doğru hal ver Allahım,

Çiçekler kurudu, yaprak döküldü,

Kurumayan ağaç, dal ver Allahım.

 

Ya Rab, doğrulara sen verme zeval,

Üstümüzden eksik olmasın hilal,

Kimseyi nefsine sen etme hamal,

Dergâhından rahmet bol ver Allahım.

Çobanoğlu sade yalvarır sana,

Lütfen esirgeme cümle insana,

Günahkârız, bürünmüşüz isyana,

İman bahçesinden gül ver Allahım.»

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

Başkanıma, böyle bir günde, böyle, ozanımızla ilgili söz verdiği için huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için de hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                            

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Beyribey.

Sayın Akdemir, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre, bu konuda yerinizden kısa bir açıklama yapacaksınız; ama, kısa olmasını rica ediyorum.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır)- Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Anadolu'nun bağrından çıkmış, halk arasından çıkmış, Âşık Şenlik'ten ders alan, halk ozanı olan bu büyük ozanımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

Çobanoğlu halka mal oldu. Halkın bağrından gelmişti. Usta söz sahibiydi. Kendi hüneri onu devlet sanatçısı yaptı. Yiğitlik örneği oldu, Kiziroğlu'nu yarattı. O öldü, Kiziroğlu Mustafa Bey sessiz kaldı. Karslı halkımız çok üzgün, Türkiye halkı çok üzgün. Üzüntüleri, Çobanoğlu'nu sonsuza kadar yaratan iz bırakacaktır diye temenni ediyorum.

O, her toplantıda halkının sesi oldu, hemşerisinin hür ve gür sesi oldu.

Yeni Çobanoğulları yetişmesi temennisiyle tüm hemşerilerine, sevenlere ve Çobanoğlu eksiktir diyenlere, aramızdan kayboldu diyenlere şuradan şunu söylemek istiyorum: Bu halk, bundan sonra daha büyük Çobanoğulları yetiştirir diye düşünüyorum ve bundan sonra da, hayatında devlet sanatçısı olacak kadar emek sarf etmiş olanların da, Çobanoğlu gibi, ölmeden fark edilmesini temenni ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Önce, Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarını takdim edeceğim.

Sayın Divan Üyemizin, takdimini, oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.

 B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz'un davetine icabetle Lüksemburg'a yapacağı resmî ziyarete katılacak heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/786)

                                  30 Mart 2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz'un davetine icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Lüksemburg'a resmî ziyarette bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 2 Mart 2005 tarihindeki 65 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                 Bülent Arınç

                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                         Başkanı

Adı Soyadı                                Seçim İli

Şemsettin Murat                                Elazığ

Kâzım Türkmen                                Ordu

Polat Türkmen                                Zonguldak

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

 2.- Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/276)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gördüğüm lüzum üzerine Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                             Telat Karapınar

                                          Ankara

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2 Meclis araştırması önergesi vardır; ayrı ayrı okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 42 milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında yaşanılan sıkıntıları, bu sıkıntıların nedenlerini tam olarak saptayabilmek ve çözüm önerileri geliştirebilmek amacıyla, Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

Gerekçe:

Arıcılık, Anadolu insanının kültüründe yer edinmiş geleneksel bir tarımsal faaliyettir.            Türkiye'nin her yöresinde arıcılık yapılmaktadır. DİE'nin 2000 yılı verilerine göre ülkemizde 200 bin tarım işletmesinde arılı kovan bulunmaktadır. 30 000 ailenin ortalama 100 koloni ile arıcılıktan geçimini sağladığı tahmin edilmektedir. 1970'li yıllarda 2 000 000 olan koloni varlığı, 1990'lı yıllarda 500 000'e, bal üretimi ise 20 000 tondan 60 000 tona yükselmiştir. Sonraki on yıllık süreçte koloni varlığımız 1 000 000 daha artmasına karşın, bal üretimimiz yıllara bağlı dalgalanmalarla birlikte 60-70 bin ton arasında kalmıştır.

Ülkemizde 1990-2004 yılları arasında yürütülen arıcılık politikaları sayesinde arıcı ve koloni sayıları artmış ise de, bu artış üretime dönüşmemiş, aksine, arıcıların gelirlerinin azalmasına neden olmuştur. Oysa emeği ve tüm yatırımıyla üretim sürecine katılan arıcıların yaşam standartlarının iyileştirilmesi, devletin temel politikalarından olması gerekmektedir. Var olan yapı içerisinde arıcılıkta yeni istihdam olanaklarının yaratılması mümkün değildir. Arıcılık işletmelerinin verimliliğinin artırılması ve sorunlarının çözümünü insanî çözümler, yapısal çözümler ve teknik çözümler şeklinde  3 grupta toplamak olasıdır.

Türkiye arıcılığının bugünkü yapısı, geleceğe yönelik umutlarımızı azaltıcı niteliktedir.        Türkiye'de arıcılık işletmeleri, azalan gelirlerini korumak için koloni sayılarını artırmaktadır. Böyle olunca, az sayıda ve güçlü koloniler yerine, çok sayıda zayıf kolonilerle çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Son elli yıllık süreçte koloni sayısı sürekli artmış, koloni başına verim ise, ilkel kovan oranının azalmasıyla, artmakla birlikte, son on yılda 15-16 kg düzeyinde kalmıştır. Yarım yüzyıllık süreçte arıların yararlandığı orman alanlarının 5 000 000 hektar, çayır, mera alanları ise, 16 000 000 hektar azalması, pestisit kullanımının denetimsiz yapılması, balarılarının nektar kaynaklarını azaltmıştır.

Ticarî ilişkilerimiz açısından önemli olan AB ülkelerinde kişi başına yıllık bal tüketimi            0,7 kg'dır. AB'de son beş yılda, hem üretim miktarlarında, hem de dışalımda yükselmeler olmuş, balın yüzde 80'i sofralık, yüzde 20'si, başta fırıncılık olmak üzere, gıda sanayiinde kullanılmaktadır. Birliğe dışsatım yapan ülkeler, sırasıyla Çin (yüzde 29), Arjantin (yüzde 11), Meksika (yüzde 10) ve Türkiye (yüzde 8)'dir. AB ülkeleri, uluslararası ticaretin giderek artan fiyat baskılarına karşı, tüm tarımsal ürünlerde olduğu gibi arıcıları da fiyat desteklemeleriyle korumuş, arıcılığın ve arıcıların ayakta kalmasını sağlamıştır. Ancak, AB, önümüzdeki yıldan itibaren, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına bağlı olarak fiyat desteğini tamamen terk edecektir. Buna karşılık, AB, diğer çiftçileri gibi, arıcılarını dışrekabete karşı korumada yeni çözümleri şimdiden uygulamaya koymuş, bitki ve hayvan sağlığı ve gıda güvenliği koşullarını daha etkili biçimde yerine getirmeye başlamıştır. Bu amaçla, 1995 yılından sonra Gıda Kodeksinde tüketici beklentileri yönünde yapılan yeni düzenlemeler, üretici ülkelerin AB ülkelerine gıda satışlarını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır. Topluluk, refah düzeyi, ürün miktarı, çeşitliliği ve kalitesi bakımından ulaşılan düzey nedeniyle de, bal dahil olmak üzere, tarım ürünleri dışalımında son derece seçici davranmaya başlamıştır. Bu nedenle, dışsatımcı ülkelerin AB pazarlarına girmeleri her geçen gün zorlaşmaktadır.

Bu bakımdan, Avrupa Birliği ülkelerine bal dışsatımında her gün yeni zorluklarla karşılanacağı beklenmelidir. Özellikle 2003 yılında Avrupa Birliği ülkelerine sattığımız balların önemli bir kısmının iade edilmesi hem bu bağlamda değerlendirilmeli hem de iade gerekçelerindeki haklılık payları dikkate alınmalıdır.

Bugün ülkemizde yalnızca katkı ve kalıntı nedeniyle dışsatım iadeleri yaşanmamakta; sahte (taklit) bal olayıyla da karşı karşıya bulunulmaktadır. Bu durum, gerçek bal üreticilerini son derece mağdur etmiş; geçen yıl tenekesi 120-130 milyon TL'ye satılan bal, bu yıl ancak 50-60 milyon TL eder hale gelmiştir. Fiyatın bu denli düşmesi yanında, yapılamayan dışsatımdan ötürü, bal, üreticilerin elinde kalmıştır. Yıllık üretimi 20-30 bin ton arasında olan Muğla'da 10 000 tonun üzerindeki bal üretici elinde alıcı beklemektedir.

Balda yaşanan bir diğer sıkıntı da Çin'den, İran'dan kaçak olarak ya da sınır ticareti yoluyla giren baldan kaynaklanmaktadır.

Sayılan tüm nedenlerle büyük bir bunalım yaşayan bal üreticisi çiftçimiz feryat etmekte, ama sorununa çözüm bulamamaktadır.

1- Ali Arslan                      (Muğla)

2- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                   (Malatya)

3- Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

4- Hüseyin Özcan                                     (Mersin)

5- Nadir Saraç             (Zonguldak)

6- Gürol Ergin                    (Muğla)

7- Tacidar Seyhan                                     (Adana)

8- Ufuk Özkan                                               (Manisa)

9- Halil Ünlütepe                   (Afyonkarahisar)

10- Erdal Karademir                                  (İzmir)

11- Rasim Çakır                                        (Edirne)

12- Mehmet Uğur Neşşar                            (Denizli)

13- Feridun Ayvazoğlu                              (Çorum)

14- Hasan Güyüldar                               (Tunceli)

15- Nejat Gencan                                     (Edirne)

16- Erol Tınastepe                             (Erzincan)

17- Gökhan Durgun                                     (Hatay)

18- Kemal Demirel                                     (Bursa)

19- Nurettin Sözen                                         (Sivas)

20- Abdulaziz Yazar                                       (Hatay)

21- Mustafa Özyurt                                      (Bursa)

22- Oya Araslı                                                (Ankara)

23- Şefik Zengin                                     (Mersin)

24- Yavuz Altınorak                            (Kırklareli)

25- N. Gaye Erbatur                                     (Adana)

26- Ramazan Kerim Özkan                          (Burdur)

27- İdris Sami Tandoğdu                                   (Ordu)

28- Mehmet Vedat Melik                         (Şanlıurfa)

29- Mehmet Semerci                                    (Aydın)

30- Muharrem Kılıç                                      (Malatya)

31- Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

32- Ali Cumhur Yaka                           (Muğla)

33- Feridun Fikret Baloğlu                       (Antalya)

34- Mustafa Gazalcı                                    (Denizli)

35- Kemal Sağ                    (Adana)

36- Mehmet Ziya Yergök                             (Adana)

37- Muhsin Koçyiğit                            (Diyarbakır)

38- Mehmet Ali Arıkan                            (Eskişehir)

39- Vahit Çekmez                                   (Mersin)

40- İzzet Çetin                                               (Kocaeli)

41- Atilla Kart                   (Konya)

42- Ahmet Yılmazkaya                        (Gaziantep)

43- Mustafa Yılmaz                               (Gaziantep)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

İkinci önergeyi okutuyorum:

 2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 41 milletvekinin, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren öğrencilere danışmanlık yapan firmaların araştırılması ve hizmetlerinin denetlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)

 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde her yıl 2 000 000'a yakın gencimiz yükseköğrenim kurumlarına yerleşmek için öğrenci seçme sınavına girmektedir. Geçen yıl 1 786 828 öğrencimizin başvurduğu ÖSS'ye, 2005 yılında 1 851 810 öğrenci başvurmuştur. Bu öğrencilerimizin her 100'ünden ancak 18'i 4 yıllık bir yükseköğretim programına yerleştirilebilmektedir. Bu durum öğrenci ve velilerimizi çeşitli arayışlara yönlendirmektedir. Bu arayışlardan birisi, öğrencilerimizin yurtdışında öğrenimlerini sürdürmesidir. Türkiye'den çok sayıda öğrenci yurt dışına eğitim amaçlı çıkış yapmaktadır. Son on yıldır yurt dışına eğitim için çıkan öğrenci sayısı sürekli artmaktadır. 2004 yılında yurt dışına giden öğrencilerimizin sayısının 100 000'e yaklaştığı belirtilmektedir. Sadece Amerika'da 40 000 gencimizin lisans ve yükseklisans eğitimi yaptığı tahmin edilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK tarafından açıklanan rakamlar gerçek rakamların çok altındadır; çünkü, her iki kurum da kendileri tarafından gönderilen veya Millî Eğitim Bakanlığına bilgi vererek yurt dışına çıkan öğrencilerin istatistiklerine sahiptir.

Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre, yurt dışında, 720'si burslu, toplam 19 209 öğrenci yükseköğretim kurumlarına devam etmektedir.

Yükseköğretim Kurulunun hazırladığı "Türkiye'de yükseköğretimin bugünkü durumu" konulu raporda ise, yurt dışında öğrenim gördüğü, Millî Eğitim Bakanlığına iletilmeyenler dahil edildiğinde, yurt dışındaki öğrenci sayısının 50 000'in üstüne çıktığı bildirilmektedir.

Dünya Bankası uzmanları tarafından hazırlanan bir raporda, Türkiye, yurt dışında en fazla öğrencisi bulunan ülkeler arasında 11 inci sıradadır. Raporda, Türkiye'deki üniversitelerin kontenjanlarının talebin çok altında olması nedeniyle yurt dışında öğrenim gören öğrenci sayısının giderek arttığı belirtilmektedir.

Öğrencilerimizin çok az bir kısmı YÖK veya Millî Eğitim Bakanlığı bilgisi dahilinde yurtdışına çıkarken, çok önemli bir bölümü kendi işlemlerini kendileri yaparak veya yurtdışı eğitim danışmanlığı yapan kuruluşlardan yardım alarak çıkmaktadır.

Türkiye'de yurtdışı eğitim danışmanlığı hizmeti veren 200-250 civarında firma olduğu tahmin edilmektedir. Bu kuruluşların bir kısmı TÜRSAB bünyesinde eğitim turizmi faaliyeti yürütürken, çok büyük kısmı ticarî şirket ya da şahıs kuruluşu olarak herhangi bir izin almadan faaliyet göstermektedir.

Yurtdışı eğitim danışmanlığı veren kurum veya kişilerin bir kısmı öğrencilere yanlış bilgi vererek, YÖK tarafından akredite edilmeyen üniversitelere yönlendirilebilmektedir. Bu kurumlara YÖK ya da başka bir kurum müdahale edememekte ve birçok öğrencimizin gelecekleri yanlış bir yönlendirme sonucu olumsuz etkilenmektedir.

Bu kuruluşlar, yurt dışındaki üniversitelerle temsilcilik anlaşması imzalayarak kazançlarını yerleştirdikleri öğrenci sayısına göre elde etmektedirler. Yapmış oldukları hizmet, aynen bir turizm acentesinin anlaşmalı olduğu otel veya tatil köyüne turist göndermesi biçimindedir. Bu nedenle, bu faaliyet "eğitim turizmi" faaliyeti olarak değerlendirilmiştir. Ancak, hizmetin önemi ve genç bir insanın tüm geleceğini etkileyecek bir hizmet olması nedeniyle bazı ülkelerde eğitim bakanlıkları tarafından denetime alınmış ve bakanlık onayı alan kurumlara bu hizmet hakkı verilmiştir.

Yurt dışında öğrenimlerini tamamlayıp dönen öğrencilerimiz devam ettikleri üniversitelerin YÖK tarafından akredite edilip edilmemesi ve bitirdikleri programların denkliklerinin olup olmaması sorunuyla karşılaşmaktadır. Bazı danışman firmalar, temsilciliklerini yaptıkları üniversite mezunlarının denklik belgesi aldıklarını, tanıtım amacıyla hazırladıkları broşürlerde belirtmektedir.

Ancak, denklik belgesinin verilmesi konusunda yetkili kurum olan YÖK, bu broşürlerde iddia edildiği gibi her programa denklik belgesi verilmediğini söylemektedir.

Hatta, bazen, YÖK daha önceden denklik belgesi verdiği bölüme, başka bir zaman diliminde denklik belgesi vermemektedir.

Bu süreçten olumsuz etkilenen öğrencilerimiz ve velilerimiz olmaktadır. Bazı danışman firmalar, öğrencilerin umudu ve geleceğiyle oynayarak para kazanma yolunu seçmektedir.

Bu nedenle, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren öğrencilerimize danışmanlık yapan firmaların araştırılması, bu firmaların kurulumu ve hizmetlerinin denetlenmesi, öğrenci ve velileri yanlış yönlendiren kurumların faaliyetlerine son verilmesi ve YÖK'ün denklik belgesi verdiği üniversite ve programların belirlenmesinin standarda bağlanması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygıyla dileriz.

1- Berhan Şimşek                                  (İstanbul)

2- Ali Arslan                      (Muğla)

3- Mustafa Gazalcı                                    (Denizli)

4- Kemal Sağ                    (Adana)

5- Mehmet Ziya Yergök                             (Adana)

6- Hüseyin Özcan                                     (Mersin)

7-Muhsin Koçyiğit                            (Diyarbakır)

8- Mehmet U. Neşşar                                     (Denizli)

9- Ferit Mevlüt Aslanoğlu                 (Malatya)

10- Erdal Karademir                                  (İzmir)

11-Ufuk Özkan                                    (Manisa)

12-Halil Ünlütepe                   (Afyonkarahisar)

13-Feridun Ayvazoğlu                              (Çorum)

14- Nejat Gencan                                     (Edirne)

15- Erol Tınastepe                             (Erzincan)

16- Gökhan Durgun                                     (Hatay)

17- Nurettin Sözen                                         (Sivas)

18- Mustafa Özyurt                                      (Bursa)

19- Abdulaziz Yazar                                       (Hatay)

20- Şefik Zengin                                     (Mersin)

21- Yavuz Altınorak                            (Kırklareli)

22- Algan Hacaloğlu                              (İstanbul)

23- N.Gaye Erbatur                                     (Adana)

24- Ramazan Kerim Özkan                          (Burdur)

25- İdris Sami Tandoğdu                                   (Ordu)

26- Gürol Ergin                                        (Muğla)

27- Mehmet Vedat Melik                         (Şanlıurfa)

28- Mehmet Semerci                                    (Aydın)

29- Muharrem Kılıç                                      (Malatya)

30- Mevlüt Coşkuner                                (Isparta)

31- Ali Cumhur Yaka                           (Muğla)

32- Feridun Fikret Baloğlu                       (Antalya)

33- Nadir Saraç                                 (Zonguldak)

34- Ahmet Yılmazkaya                        (Gaziantep)

35- Mehmet Ali Arıkan                            (Eskişehir)

36- Vahit Çekmez                                   (Mersin)

37- Tacidar Seyhan                                     (Adana)

38- İzzet Çetin                                               (Kocaeli)

39- Rasim Çakır                                        (Edirne)

40- Kemal Demirel                                     (Bursa)

41- Atilla Kart                   (Konya)

42- Mustafa Yılmaz                               (Gaziantep)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir  tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

 B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Belarus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/787)         30.3.2005

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 28 Şubat-3 Mart 2005 tarihlerinde Belarus'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                      Recep Tayyip Erdoğan

                                       Başbakan

Liste

Orhan Sür                     (Balıkesir)

Şevket Orhan                      (Bursa)

Selami Uzun                       (Sivas)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

 IV.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

            No:139     Tarihi:31.3.2005

30.3.2005 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 849 sıra sayılı Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasının, Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                 Bülent Arınç

                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                         Başkanı

Eyüp Fatsa               Haluk Koç

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini dinlediniz. Var mı bir söz isteği? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.             

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 2.- Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402, 2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

8 inci maddeyi 9 uncu madde olarak okutuyorum:

 MADDE 9.- Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve dördüncü fıkrasındaki "Üçüncü fıkra hariç," ibaresi fıkra metninden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, madde üzerinde söz talebim vardı...

BAŞKAN - Yazılı mı istemiştiniz?

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Şimdi istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun; tabiî ki.

9 uncu madde üzerinde, Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'ın söz isteği var.

Buyurun Sayın Yalçınbayır.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, yeni Türk Ceza Kanunu, 12.10.2004 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak bazı maddeleri itibariyle yürürlüğe girdi. Bu üzerinde konuştuğumuz imar kirliliğine neden olma maddesi, yürürlüğe girdi. Çevreyle ilgili konular ise 12.10.2006'ya ertelendi. Diğer hükümleri de, bir değişiklik olmadığı takdirde, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek.

İmar kirliliğine neden olmayla ilgili hüküm şu anda yürürlüktedir. Yürürlükte olan bu hükme göre, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınaî faaliyetin icraına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Kanunun, Adalet Komisyonundaki metni ile Genel Kuruldaki metinler farklı. Adalet Komisyonunda, sadece sınai tesisler değil, ticarî tesisler de bu kanun kapsamındaydı; ancak, Genel Kurulda verilen bir önergeyle, 5 milletvekilinin verdiği bir önergeyle, sadece sınaî faaliyetler kanun kapsamına alınmış oldu. Şimdi, bu kanun yürüyor. Bu kanunu kaldırıyoruz; bu nedir?.. Bu, acaba, bir af mıdır?.. Onun için, öncelikle, bir usul hükmünü hatırlatmak istiyorum: Burada, 330 oy gerekir. Konuyla ilgili, şu ana kadar, Türkiye'de çeşitli müracaatlar olmuştur. Valiler, belediye başkanları hakkında suç duyuruları olmuştur. Bunlardan birisi de, mensubu olmaktan gurur duyduğum Bursa Barosunun hukuksuzluk ve yolsuzlukla ilgili komisyonu ile çevre komisyonunun, Bursa Valiliği ile Büyükşehir Belediye Başkanlığına yaptığı başvurudur. Şimdi, siz, bunları ortadan kaldırıyorsunuz, af getiriyorsunuz; eğer, 330 oyu bulamazsanız, bu, geri dönecektir. Onun için, 330'u bulma konusunda, grup başkanvekillerinin daha hassas olmasını kendilerine hatırlatıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, Bursa Barosunun başvurusunda diyor ki: Yolçatı Köyü sakinleri Bursa Barosuna başvurarak, Yolçatı başta olmak üzere, Gökçeköy, İrfaniye, Doğanköy, Büyükbalıklı civarında "tarımsal depo" adı altında, besicilik, tavukhane, buzhane ve benzeri başlıklar altında inşaat ruhsatı alarak, aslında boyahane ve fabrika kurulduğunu belirtmişler ve 184 üncü madde gereğince işlem yapılmasını istemişlerdir. Onların bu istekleri hem bu maddeye dayalıdır hem de sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına, anayasal güvence altında olan, uluslararası sözleşmelerin güvencesi altında olan bir hakka dayanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine girme sürecinde Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonuna bakıldığında, Avrupa'yı kapsayan halk ve yerel yönetimlere yönelik olan Avrupa Kentsel Şartının ve buna bağlı olarak Kentli Hakları Deklarasyonunun, yerleşimlerdeki yaşamın daha da iyileştirilmesini amaçlıyor ve fizikî kentsel çevrenin iyileştirilmesi, mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsal kalkınma ve halk katılımının düzenlenmesi gibi başlıkları içeriyor ve biz de bunların içindeyiz. Buna aykırı davranılmaktadır.

181, 182, 183 ve 184 üncü maddeler çevre suçları kapsamında değerlendirildi. Biz, evrensel çevre liginde hangi sıradayız; 2002'de 62 nci sıradayken 146 ülke arasında, şimdi 91 inci sıradayız. Bunu kim söylüyor; Davos'ta Dünya Ekonomik Forumuna sunulan bir rapor. Bu rapor, Amerika Birleşik Devletlerindeki Yale ve Kolombiya Üniversiteleri tarafından hazırlanmış ve Davos Dünya Ekonomik Forumu tarafından desteklenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.

Bu indeks, 21 ayrı kriter gözönünde bulundurularak hazırlanmıştır. Türkiye, bu kriterleri karşılayan bir ülke değildir. Bu maddenin yürürlükten kaldırılmasıyla daha da dibe vuracaktır. Ayrıca, uygulanmayan mahkeme kararları itibariyle var olan sabıka kaydımız, bizi daha da diplere itmektedir. Kanunların bağlayıcılığını, kuralların bağlayıcılığını, hem vatandaşlar bakımından hem de idare edenler bakımından sağlamadıkça, bu inancı, bu güvenci vermedikçe, bu kirlilik yaygınlaşacaktır.

Ben, özellikle müsaade eden idarî makamları uyarıyorum: Kanun hükümlerini uygulayın. Türkiye'de çevre hakkı, kentli hakları 415 kanunda ayrı ayrı maddelerde veya tek kanunla, Çevre Kanunu gibi, Umumî Hıfzıssıhha Kanunu gibi kanunlarla güvence altına alınmasına rağmen, Türkiye'nin vardığı seviye ortadadır. Kentlerdeki kaçak yapılaşma oranı yüzde 60'larda, yüzde 70'lerdedir. Konutların ötesinde, konutların içinde ticarî ve sınaî faaliyetlere izin verebilmek düşünülecek bir şey değildir.

Biz, geriye gidiyoruz; çevre hakkı itibariyle, kentli hakları itibariyle geriye gidiyoruz. Her iki partinin ve diğer partilerin alın metinlerini, programlarını ve şimdi yaptıkları uygulamalara bakın, farklılığı göreceksiniz. Siyasetteki çelişkiyi lütfen ortadan kaldıralım, kayıtdışılığı kaldıralım. Partilerin kayıtları programlarıdır ve kaçak yapı yapanlarla ilgili kayıtlar da kurallardır. Bu kurallara uyma alışkanlığını edinelim.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınbayır.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri Saygun'a aittir.

Buyurun Sayın Saygun.

MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin 842 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Efendim, ilgili maddeye yönelik iddialarıma geçmeden önce, Türk Ceza Kanunuyla ilgili bazı bilgiler vermeyi doğru buluyorum.

Sayın milletvekilleri, Ceza Yasası, bildiğiniz gibi, 26.9.2004 tarihinde tamamlandı ve istisnalar dışında, 1 Nisan 2005 tarihi de yürürlük tarihi olarak belirlendi; ancak, daha yürürlüğe girmeden, uygulama sonucu ortaya çıkacak aksaklıklar görülmeden, birtakım yasa teklifleriyle değişikliklere konu edilmeye başlandı. Bu husus; yani, daha uygulama görülmeden böylesine değişiklikleri içeren bir talep, öncelikle, yasa tekniği açısından, hazırlama becerisi açısından ve toplumun ilgili kesimleriyle paylaşma açısından, başarısız bir yasa hazırlamasının gerçekleştiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İktidar, halen de beceriksizliğini ve kararsızlığını sürdürmeye devam etmektedir. Daha iki gün önce Komisyonda kabul edilen hususların aksi yönünde önergeler birbiri ardına gelmektedir. Deyim yerindeyse, bu ve benzeri önergeler havada uçuşmaktadır. Dün, AKP'li komisyon üyelerinin "evet" dedikleri konularda, bugün "hayır" demelerinin mantığını ya da onları bu yolda harekete zorlayan sihirli gücü anlamak da mümkün değildir. Dünkü oturumun yarısında teklifin görüşülmesinin ertelenmesinin izahını ise, Sayın Bakana ve Sayın Komisyon Başkanımıza bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesinin, kanunun yayım tarihinde yürürlüğe giren üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılması teklifine gelince. Sayın Bakan, bu maddenin komisyondaki görüşmeleri sırasında, bu madde için "devrim niteliğinde bir maddedir" sözünü sarf etmiştir. Bu söz, komisyon tutanaklarında aynen görülmektedir.

Sayın Bakanım, devrimin gerçekleşmesinden neden vazgeçtiniz; neden, şimdi, bu maddeden geriye dönmeye çalışıyorsunuz?

Aynı komisyon tutanaklarında, Sayın Komisyon Başkanımızın da bir sözü var. Bu madde için Sayın Komisyon Başkanımızın söylediği "bu Kanunun en güzel maddesi budur." Bu ifade de, Sayın Komisyon Başkanımızın ifadesidir. Sayın Komisyon Başkanım, güzellik anlayışınız, bu kadar kısa bir zamanda, acaba neden değişti?

Değerli milletvekilleri, değişiklik gerekçesinde, uygulamada ciddî sorunlar çıktığı, yapı kullanma izni alınmamış binalarda faaliyet gösteren küçük esnaf ve tüccarın da faaliyet izinlerinin iptal edildiği, sanayi işletmesi niteliğinde olmayan işletmelere de müdahale edildiği ifade edilmektedir. Bir kere, bu gerekçe, tamamen asılsızdır, gerçekdışıdır. Neden derseniz; komisyona sunulan ilk teklif metninde, sanayi işletmeleriyle beraber, ticarî işletmeler de vardı. Komisyon, bu sıkıntıyı gördüğü için, teklif metninden ticarî işletmeleri çıkardı. Şu anda iptalini istediğimiz üçüncü fıkrada ticarî işletmeler yok; ama, gerekçede, ticarî işletmelerin bu işten zarar gördüğü, uygulamada aksaklıklar olduğu ifade edilmektedir.

Kanun teklifinin yorumu, çok açık bir şekilde meydandadır, ortadaki muhatap sanayi işletmeleridir. Bu nedenle, böyle bir gerekçeye dayalı olarak ticarî işletmelerin zarar gördüğü iddiasıyla bu fıkranın teklif metninden çıkarılmasını talep etmek, doğru bir anlayış değildir.

Bu maddenin çıkarılması talebinin altında gizli bir gerekçe olduğunu düşünüyorum. Bu değişikliğe ihtiyaç duyanlar da, sanıyorum, bu gizli gerekçeyi biliyorlardır; ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) - ... bu üçüncü fıkranın metinden çıkarılması halinde neler olacaktır; izin verirseniz, onları da kısaca bir özetlemek istiyorum.

1- Yapılaşmanın, hak edilmeyen bir arazi üzerinde yapılmasına imkân tanınacaktır ve muhtemelen, bu arazi hazine arazisi olacağına göre, muhtemelen, hazine arazilerinin yağmalanmasına göz yumulacaktır.

2- İmar ve çevre kirliliğini önlemek adına düzenlenen yapı kullanma izni boşlukta kalacak, böyle bir düzenlemeye artık ihtiyaç duyulmayacaktır. Bunun sonucu olarak, muhtemel tabiî afetlere dayanıksız yapılarda, işletmeler, kendilerini idame ettireceklerdir. İmar kirliliği inanılmaz boyutlara ulaşacaktır. Televizyonlarda sık sık gördüğümüz, insan sağlığına zararlı, özellikle gıda maddelerinin üretimi için yeni imkânlar yaratılacaktır.

Değerli milletvekilleri, dünyamız, hızlı bir doğa ve çevre kirliliğine sürüklenmektedir. Yaşadığımız dünyayı, kendi ellerimizle tahrip ve yok etmeye çalışıyoruz. Yabancı bir atasözünde "dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan emanet aldık" denilmektedir. Çocuklarımızdan emanet aldığımız bir dünyayı, böylesine uygulamalarla kirletmeye ve o emanete haksızlık etmeye, sanırım, hiçbirimiz evet demeyiz.

Sonuç olarak, yaşanır bir dünyayı yaratmak ve korumak zorundayız. Bunun için de, böyle düzenlemelere gerçekten ihtiyaç vardır. Ayrıca, insan sağlığını da korumalıyız. Bu nedenlerle de, siyasî ya da bir başka nedenle, böyle bir düzenlemeyi devredışı bırakmaya hakkımız yoktur.

Bu yapılacak olan değişiklikten vazgeçmeliyiz. Bu iddia ve talebimizin kabulü halinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu maddeden doğacak siyasî sorumluluğu iktidarla birlikte paylaşmaya da hazırız. Talebimizin kabul göreceğine ve aklıselimin haklı çıkacağına inanıyorum.

Bu arada, sözlerimi bitirirken, bir küçük ekleme yapmak istiyorum izin verirseniz: Basından izlediğimiz kadarıyla Ceza Yasasının yürürlüğünü atiye terk ediyoruz. Biraz sonra, sanırım, önergeyle o da gelecektir; hazirana veya bir başka aya erteliyoruz. Ceza Yasası komisyona geldiğinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yürürlüğünü bu kadar acele etmememiz gerektiğini, birtakım şeylerin yerine oturtulması gerektiğini iddia etmiştik. O iddiamızı ciddîye almadınız ve 1 Nisanı gün olarak belirlediniz. Bugün, bizim iddiamızın doğruluğu ortaya çıkmıştır. Şimdi, bunu geriye ertelemek yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Sanıyorum, bu erteleme düşüncesi haklı gerekçelerle, bizi de ikna edecek boyutta olur ve hep birlikte değerlendirmesini yaparız; ama, son sözüm, bu yasada çok önemli yeri olan ve benim şu anda ilgili olarak konuştuğum 184 üncü maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasına lütfen izin vermeyelim. Türkiye'de yeni bir doğa ve çevre kirliliğine ve fırsatçı insanların geçmişteki haksız kazanımlarına bir af niteliğinde olur; vermeyelim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Saygun.

Soru-cevap faslına geçiyoruz.

Sayın Kılıç?..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Vazgeçtim.

BAŞKAN - Madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım; sonra, aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı raporun 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. 30.3.2005

              

Ertuğrul Yalçınbayır

Atilla Kart

Ümmet Kandoğan

 

Bursa

Konya

Denizli

 

 

Yılmaz Kaya

Mehmet Eraslan

 

 

İzmir

Hatay

 

 

Değişiklik Metni:

Madde 9- Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki altıncı fıkra eklenmiştir.

"6) Bu madde hükümlerine aykırı hareket eden kamu görevlileri hakkında Memurların Yargılanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanmaz."

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ederiz.

              

 

Yüksel Çorbacıoğlu

Mehmet Nuri Saygun

Muharrem Kılıç

 

Artvin

Tekirdağ

Malatya

 

Feridun Ayvazoğlu

Atilla Kart

Halil Ünlütepe

 

Çorum

Konya

Afyonkarahisar

BAŞKAN - En aykırı olan önerge bu olduğu için, şimdi bu önergeyi işleme alıyorum.

Sayın Komisyon katılıyor mu?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, 184 üncü madde, ceza hukukumuza bu anlamda yeni giren bir maddedir ve komisyonlarda bu madde metne dahil edilmiştir. Türkiye'de de pek çok kişiyi ilgilendirmektedir. Maalesef, Türkiye'de mülkiyet ihtilafı yeteri kadar çözümlenmediği için ve bundan dolayı da halen pek çok sıkıntı yaşandığı için, bu meselenin, hemen bir anlık bir önerge konusu yapılıp burada kabul veya reddedilmesi yerine, üzerinde bir süre daha çalışılmaya ihtiyaç var. O süreyi kazanabilmek adına, bu önergeye katılıyorum.

BAŞKAN - Gerekçesini mi okutalım?

HALUK KOÇ (Samsun) - Önerge sahipleri adına Sayın Ayvazoğlu konuşacaklar.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şu anda gündeme gelen 184 üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi dün de iletmiştik. Gerçekten, Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesinin üçüncü fıkrası, şu ana kadar ceza hukukumuzda hiç yer almamış olan bir suç ve cezayı öngören maddeydi ve bunun, hepimizin, bütün kamuoyunun, bütün ülkelerin üzerinde titizlikle durduğu çevre kirliliği ve bu çevre kirliliğinin çatısı altında yer alan imar kirliliğine dönük bir madde olduğunu da hepimiz bilmekteyiz. İşte, böyle bir maddenin, gerçekten, şu ana kadar çalışmış bulunan Adalet Komisyonu üyelerimizin ve daha sonra yasama aşamasında bütün milletvekillerimizin oybirliğiyle kabul ettiği bir eser olarak ortaya çıktığından dolayı da, hepimiz, başta Adalet Komisyonu üyelerimiz ve Sayın Komisyon Başkanımız ve Sayın Adalet Bakanımızın da az önce belirtmiş olduğu olumlu görüş doğrultusunda kabul etmiş olduğu bir gerçek idi. Bu gerçeğin, şu anda, hepimiz tarafından, Sayın Adalet Bakanımız tarafından ve komisyon üyelerimiz tarafından kabul edilmiş olmasını da, biz, olumlu görmekteyiz.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz bu önergenin kabulü doğrultusundaki Sayın Adalet Bakanımızın görüşüne teşekkür ediyoruz. 184 üncü maddenin üçüncü fıkrasının tekrar suç olmaya devam etmesinin, gerçekten, bizlerin, kamuoyuna, ülkemize vermekte ve vermek zorunda olduğumuz çevre kirliliğine karşı duyarlılığı, sorumluluğumuzu bir kez daha yerine getirdiğimizden dolayı, gerçekten, hepimiz buradan onurla ayrılacağız.

O doğrultuda olmak üzere, verilen bu önergemizin kabulü yönünde görüş bildiren Sayın Adalet Bakanımıza ve bu doğrultuda sayın milletvekillerimizin olumlu oy kullanacağından endişemiz olmadığını bildiriyor ve imar kirliliğine, dolayısıyla bütün çevre kirliğine olan titizliğimizi dünyaya gösterebilmenin yollarından biri olan bu maddeye hep birlikte olumlu oy vereceğimizin beklentisi içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Bu önerge kabul edilerek yasa metninden bu madde çıkarıldığına göre, birinci önergeyi işleme alamıyoruz efendim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Yasa metni değil de teklif metninden...

BAŞKAN - Teklif metninden, evet, bu metinden çıkmış oluyor yani.  Görüştüğümüz teklif, evet.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, benim önergemi işleme koymuyor musunuz?

BAŞKAN -Efendim, Genel Kurul karar verdi ve bu madde, zaten, tekliften çıktı.

Şimdi, 9 uncu maddeyi, yeniden, aynı teselsül içerisinde, 9 uncu madde olarak okutuyorum:

MADDE 9.- Türk Ceza Kanununun 235 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ihalelere" ibaresi, "ihaleler ile yapım ihalelerine" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, yeni madde ihdası da değil. Bunun geçerli olduğu iddiasındayım. Bu maddeye bir fıkra eklenmesine dairdir.

BAŞKAN - Efendim, madde yok ki, nereye ekleyeceğiz?! Olmayan bir maddeye ne ekleyeceğiz?!

Efendim, madde, Genel Kurul kararıyla bu teklif metninden çıkarılmıştır.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Siz, dün, hiç metinlerde olmayan bir maddeyi getirdiniz, burada oylattınız. Benimkini de aynı doğrultuda mütalaa edin lütfen.

BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, o zaman, yeni bir madde ihdası şeklinde sizin getirmeniz lazım.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Aynı maddenin içine bir fıkra ilavesidir.

BAŞKAN - Yok, madde yok.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Yeni madde isterseniz telakki edin.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - İstemeyle olmuyor.

BAŞKAN - Efendim, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 9 uncu maddesi, yeni Türk Ceza Kanununun 235 inci maddesindeki birinci fıkrayı yeniden düzenliyor. Bu maddenin yeni Türk Ceza Kanunundaki başlığı "ihaleye fesat karıştırma."

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle ilgili... Geçmiş yıllarda pek çok yolsuzluk olaylarıyla ilgili soruşturmalar açıldı, yargılamalar yapıldı, cezalandırmalar yapıldı; hatta, Mecliste komisyonlar oluşturuldu, Mecliste birkısım bakanlarla ilgili kararlar verildi ve o bakanlar şu anda Yüce Divanda yargılanıyorlar. Ancak, bu madde hazırlanırken, ihaleye fesat karıştırmanın Türk hukuk sisteminde ne kadar önemli olduğunu, ülkenin kaynaklarının yağmalanmaması için ağır cezalar getirilmesi gerektiği konusunda komisyon üyeleri olarak bir mutabakata varıldı ve Yüce Meclis de bu maddeyi kabul etti.

Değerli arkadaşlar, bu maddenin getirilmesiyle ihaleye fesat karıştırma suçlarına çok ağır cezalar getirildi. 235 inci maddeyle "Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalarına ilişkin ihalelere fesat karıştıran kişi hakkında, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir" denildi. Yani, geçmişteki 765 sayılı Yasadaki ihaleye fesat karıştırma hükümleriyle kıyasladığımızda, gerçekten, çok ağırlaştırıldı cezalar; ancak, uygulayıcılardan, yargı mensuplarından, Yargıtaydan bu maddenin uygulanmasında tereddüt olabileceği yönünde işaretler geldi; oysa, biz bu maddeyi görüşürken, bu metnin yeterli olduğunu, bu metnin içinde geçen mal veya hizmet alımı derken, bu hizmet alımları şeklindeki ihalelerin içine yapım ihalelerinin de gireceğini düşündüğümüz için ayrıca tashih etmedik. Zaten, bundan önceki 765 sayılı Türk Ceza Kanununun kamu ihalelerindeki ihalelere fesat karıştırmayı düzenleyen maddelerinde -bunlar hangileriydi; 366, 367, 368 inci maddelerinde- ihaleye fesat karıştırmanın açılımı yapılmamıştı. Biraz da karışıklık buradan doğdu.

Yine, bu yeni düzenlemede bir açılım yapılmamış olsaydı, hizmet alımı veya satımı, mal veya hizmet alımı satımı şeklinde bir açılım meydana gelmemiş olsaydı, ihale denilmiş olsaydı, belki hiçbir tereddüte meydan verilmeyecekti. Ancak, uygulamada bir tereddüt hâsıl olmaması için... Demin de belirttiğim gibi, bizce yok; yani, hizmet alımı denince, yapım ihaleleri, hizmet ihalelerinin bir alt birimidir, bu nedenle bizce gerek yok; ancak, uygulayıcıyı, uygulamada yer alan yargı mensuplarını rahatlatmak için, uygulamayı kolaylaştırmak için, bu birinci fıkraya "ihaleler ile yapım ihalelerine" ifadesi eklenmek suretiyle yeni bir düzenleme getirilmiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz de bu düzenlemeyi önemsiyoruz. Bu düzenlemenin yapılmış olması uygulamayı rahatlatacaktır. Bu düzenlemenin Yüce Meclisçe desteklenmesini arz ediyor, saygılar sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kılıç.

Madde üzerinde başka bir talep?.. Yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10.- 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 12- Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m.148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede sahtecilik (m. 204), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir."

 BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

 MADDE 11.- 11.4.1928 tarihli ve 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik 41 inci maddesindeki "üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan üçmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur." ibaresi "bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

1 adet önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

842 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinin tekliften çıkarılmasını ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Cemal Uysal

Bayram Özçelik

Nevzat Doğan

 

Ordu

Burdur

Kocaeli

 

Hüseyin Tanrıverdi

Agâh Kafkas

Cevdet Erdöl

 

Manisa

Çorum

Trabzon

 

BAŞKAN - Efendim, önergeye Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçesini mi okutayım?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sahte doktorlar, sahte diş hekimleri ve diş teknisyenleri için, birbirine paralel olarak, cezaların adilliği ve suç olarak tanımlanan fiille orantılılığını sağlamak amacıyla, daha sonra tümünde bir değişiklik yapılacaktır. Bu nedenle, şimdilik, maddenin tekliften çıkarılması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 11 inci madde teklif metninden çıkarılmıştır.

12 nci maddeyi 11 inci madde olarak okutuyorum:

 MADDE 11.- Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki "üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan üçmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur." ibaresi "bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

3 önerge vardır. Önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecelerine göre de işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur.                29.3.2005

 

Yılmaz Kaya

Ali Arslan

Mustafa Özyürek

 

İzmir

Muğla

Mersin

 

Zekeriya Akıncı

Mehmet Kartal

Haşim Oral

 

Ankara

Van

Denizli

 

 

Mehmet Parlakyiğit

 

 

 

Kahramanmaraş

 

 

Madde 11.- Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki "üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan üç milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur " ibaresi "üç yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.                29.3.2005

 

Yılmaz Kaya

Ali Arslan

Mustafa Özyürek

 

İzmir

Muğla

Mersin

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Haşim Oral

Halil Akyüz

 

Malatya

Denizli

İstanbul

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

842 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci maddesinin tekliften çıkarılmasını ve diğer maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Cevdet Erdöl

Hüseyin Tanrıverdi

Cemal Uysal

 

Trabzon

Manisa

Ordu

 

Agâh Kafkas

Nevzat Doğan

 

 

Çorum

Kocaeli

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşlarının önergesiyle İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya ve arkadaşlarının önergesi metinden çıkarma talebini ihtiva etmektedir. Bu nedenle, her iki önergeyi beraber işleme alıyorum.

Sayın Komisyon, her iki önerge için soruyorum, katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz, Sayın Başkan.

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçelerini okutuyorum.

Gerekçe: Sahte doktorlar, sahte diş hekimleri ve diş teknisyenleri için birbirine paralel olarak cezaların adilliği ve suç olarak tanımlanan fiil ile orantılılığını sağlamak amacıyla daha sonra tümünde bir değişiklik yapılacaktır. Bu nedenle şimdilik maddenin tekliften çıkarılması uygun olacaktır.

BAŞKAN - Öbür önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe: Söz konusu madde, kaçak çalışan veya diş doktoru olmadığı halde diş doktoru gibi çalışan ve toplum sağlığını tehdit eden kişilere verilecek cezayı azalttığından ve tecil ve para cezası kapsamına aldığından bu tür kişilerin ve faaliyetlerin artmasına ve toplumun sağlık açısından zararlı olacağından, ceza miktarının ayrı kalması için, maddenin teklif metninden çıkarılması uygun olacağı düşünülmüştür.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, her iki önerge de, teklif metninden maddenin çıkarılmasını ihtiva etmektedir. Komisyon takdire bırakmıştır, Hükümet katılmıştır; gerekçelerini dinledik.

Her iki önergeyi müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen aynı mahiyetteki bu iki önergeyle birlikte 11 inci madde teklif metninden çıkarılmış olduğundan, bu maddede değişiklik öngören İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya ve arkadaşlarının önergesini işleme almıyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.36

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.50

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

842 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402, 2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, teklife bir geçici madde eklenmesine dair önerge vardır; okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine aşağıdaki maddenin geçici madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Özkan Öksüz

Recep Özel

 

 

Hatay

Konya

Isparta

 

 

Hasan Fehmi Kinay

Alaettin Güven

 

 

 

Kütahya

     Kütahya

 

 

 

Geçici Madde- 1.- a) 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun "Yürürlük" başlıklı 55 inci maddesinde geçen "1 Nisan 2005",

b) 26.9.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 22 nci maddesinde geçen "1 Nisan 2005",

c) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Yürürlük" başlıklı 344 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen "1 Nisan 2005",

d) 4.11.2004 tarihli ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun "Yürürlük" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen "1 Nisan 2005",

e) 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Yürürlük" başlıklı 334 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005",

f) 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun "Yürürlük" başlıklı 123 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen "1 Nisan 2005",

g) 10.2.2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanununun "Yürürlük" başlıklı 40 ıncı maddesinde geçen "1 Nisan 2005",

h) 2.3.2005 tarihli ve 5308 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 3 üncü maddesinde geçen "1 Nisan 2005",

i) 2.3.2005 tarihli ve 5311 sayılı İcra ve İflâs Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinde geçen "1 Nisan 2005",

j) 23.3.2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun "Yürürlük" başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde geçen " 1 Nisan 2005",

k) 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun "Yürürlük" başlıklı 44 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005",

İbareleri "1 Haziran 2005" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, usul hakkında konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Efendim?..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Usul hakkında konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Usul hakkında... Ne yönden?..

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, bu değişiklik önergesinin dikkate alınmaması gerekir; çünkü, görüşülmekte olan teklifle ilgisi olmayan pek çok kanunda değişiklik yapıyoruz bu getirilen önergeyle. İçtüzüğün 87 nci maddesine göre bu önergenin dikkate alınmaması gerekir, işleme koymamanız gerekir Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O açıdan...

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Siz fikrinizi açıkladınız burada.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Efendim, lütfen, yani, kanunları okumam gerekiyor, hangi kanunlarda değişiklik oluyor, bunu tutanaklara geçirmem gerekiyor. İzin verir misiniz efendim, çok kısa...

Sayın Başkanım, çok kısa olarak izah edeceğim.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ama, bu önergede işlem yapamaz usul olarak Sayın Başkan. Efendim, önergeyle ilgili bir işlem yapıldığı için, arkadaşımızın bu talebini şu anda devreye koyamazsınız, yoksa, mesele değil.

BAŞKAN - Yani, siz, önergeye iradenizle... Bunu takdir, Başkanlığın.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, Başkanlığınızın uygulamasıyla ilgili...

BAŞKAN - Benim tutumumla ilgiliyse...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Evet efendim.

BAŞKAN - Henüz ne yapacağım belli değil ki benim. Verilen önergeyi... Elbette ki prosedürü yerine getireceğim. Ondan sonra, eğer, tutumumda, İçtüzüğe, yasaya, teamüllere aykırı bir durum görürseniz, elbette ki size söz veririm. Henüz ne yapacağım, vereceğim karar hususunda benim ne düşündüğümü şu anda siz nasıl bilebilirsiniz?

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, işleme konulmaz; ama, şu an işleme koyuyorsunuz.

BAŞKAN - İşleme koyup koymayacağım belli değil ki daha.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Takdir sizin efendim, o zaman görüşeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz.

Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Katılıyorsunuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuatın yeni ceza sistemine uyarlanmasını, yeni ceza sisteminin uygulayıcılara anlatılabilmesini, özellikle çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bu konuda yapmakta oldukları eğitim çalışmalarının sonuçlandırılabilmesini temin amacına yönelik olarak iş bu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce, Sayın Kılıç, usul hakkında söz istedi. Sonra, bunu açıklayarak, benim tutumumla da ilgili olduğunu ifade etti.

Ben, bu önergeyi okuttum ve işleme koyacağım. O bakımdan, hem benim tutumum hem önergenin yasal yönü itibariyle, size, İçtüzük gereğince söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kılıç.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; İçtüzüğün 87 nci maddesinin üçüncü fıkrasını aynen okuyorum: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu olmayan sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulmaz."

Şimdi, geliyoruz değişiklik önergesine. Hangi kanunlarda değişiklik yapıyor; örneğin -Ceza Kanunuyla ilgili olanları saymıyorum- (g) fıkrasında, 10.2.2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu. Bunun, şu anda görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Kanunuyla bir ilgisi var mı?!

Yine, (h) bendinde, 2.3.2005 tarihli ve 5308 sayılı İş Mahkemeleri Kanunundaki değişikliğin yürürlüğünü erteliyoruz. Bunun, görüştüğümüz Türk Ceza Kanunuyla ilgisi var mı?!

(i) bendinde, İcra ve İflas Kanununun bir maddesinin yürürlüğüyle ilgili maddeyi değiştiriyoruz. Bunun, yine, görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Kanununun değişikliğiyle ne ilgisi var?!

Bu nedenlerle, Sayın Başkanımın, bu değişiklik önergelerini dikkate almaması ve işleme koymaması gerekirdi.

Bu nedenle, bu kararının gözden geçirilerek yeniden değerlendirilmesini ve önergenin işleme konulmamasını saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kılıç.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan bir şey arz edebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, bu maddeyle getirilen birden fazla yasa, birbirleriyle bağlantılı yasalardır. Ceza Kanunuyla da irtibatı var; çünkü, oradaki 5 inci maddeyle ilgili olarak ifade ediliyor ki "bu kanundaki genel hükümler ceza hükmü taşıyan diğer yasaları da kapsayacağı için..." Birbirleriyle irtibat sebebiyle bu Lisanslı Depoculuk ve benzeri yasalar buraya yazılmıştır. O irtibat kesildiği takdirde, o zaman, o kanunların yürürlüğü tekrar tartışılır hale gelecektir. Dolayısıyla, önerge doğrudur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Kılıç'ı dinledik, Sayın Bakan da açıklama yaptı. Ben de aynı düşüncede olduğum için, bu kanunun, temel yasa olarak, Ceza Kanunuyla değişik şekillerde bağlantısını tespit ettiğim için, Başkan olarak, İçtüzüğün 87 nci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamına girdiği kanaatinde olduğumdan, bu önergeyi...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Üçüncü fıkra...

BAŞKAN - Hayır, dördüncü... Üçüncü fıkraya göre, olmaz diyorsunuz. Dördüncü fıkrada ne deniliyor: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan maddeleri..." Dolayısıyla, Başkanlık bu şekilde değerlendirme yapmıştır.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Komisyonun salt çoğunlukla katılması lazım Sayın Başkan.

ATİLLA KART (Konya) - Dördüncü fıkraya göre, komisyonun salt çoğunlukla katılması gerekiyor. Sizin dediğiniz...

BAŞKAN - Geçici maddelerde, bugüne kadar -hangi şeye dayanıyorsunuz- bir salt çoğunluk aranmamıştır. Bu bakımdan, ben, işlemime devam ediyorum Sayın Kart.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, İçtüzük emrediyor, İçtüzük...

BAŞKAN - Gerekçeyi mi okutayım, açıklama mı yapacaksınız efendim?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, geçici madde olduğu için maddeyi müzakereye açmayacak mısınız?

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - İçtüzük böyle emrediyor Sayın Başkan.

ATİLLA KART (Konya) - Kendi beyanınızla çelişkiye düşüyorsunuz Sayın Başkan.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Takdir hakkınız yok bunda Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, geçici madde, yeni bir madde ihdası değil ki. Bugüne kadar...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, geçici maddeler de ayrı müzakere uygulamasına tabi oluyorlar; geçici maddeler, ek maddeler...

BAŞKAN - Efendim, soruyorum... Sayın Başkan, bugüne kadarki uygulamaya bakıyorum ve soruyorum. Biz de uygulamalara uymak durumundayız; yani, benim yeni bir usul ihdasım mümkün değil. Sizi saygıyla karşılıyorum; ancak, geçmiş teamüller ve İçtüzüğün tatbikatının bu şekilde olduğu ortaya çıkıyor.

HALUK KOÇ (Samsun) - Kabul ediyorum, sizi saygıyla karşılıyorum; fakat, bir geçici madde ihdası söz konusu. Kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken, esas çerçeve maddenin içindeki geçici maddeler veya ek maddeler, şimdiye kadar, ayrı ayrı madde olarak görüşülüyordu. Bu da bir geçici madde ihdasıdır. Bir geçici madde olduğu için de bir madde olarak görüşülmesi gerekir ve maddeyi müzakereye açmanız gerekir. Ben bunu belirtmek istiyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.01

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.06

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

842 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402, 2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, teklife bir geçici madde eklenmesine ilişkin önergenin işlemine devam ediyoruz. Ancak, ben, Sayın Kart'ın gerek yerinde gerekse müzakereler sırasındaki ikazına teşekkür ediyorum. Biliyorsunuz, hepimiz insanız, zühul yapabiliriz. Benim biraz önceki açıklamamı -belki bir yorgunluktan da olabilir- zühulüm sebebiyle tavzih etmem lazım. Bu bir önergedir. Önergeler bugüne kadar nasıl muamele gördüyse o şekilde muamele görecektir. Yoksa, biraz önce söylediğim gerekçe şeklinde değil.

Bu hususta kendilerinin hassasiyetine de teşekkür ediyorum.

Şimdi önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Mevzuatın yeni ceza sistemine uyarlanmasını, yeni ceza sisteminin uygulayıcılara anlatılabilmesini, özellikle çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bu konuda yapmakta oldukları eğitim çalışmalarının sonuçlandırılabilmesini temin amacına yönelik olarak işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir; ek bir geçici madde eklenmiştir.

Şimdi, 13 üncü maddeyi 11 inci madde olarak okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 11.- Bu Kanunun;

a) 8 inci maddesi yayımı tarihinde,

b) Diğer hükümleri 1 Nisan 2005 tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz?.. Yok.

Önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin "Yürürlük" başlıklı 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.         

 

Sadullah Ergin

Recep Özel

Hasan Fehmi Kinay

 

Hatay

Isparta

Kütahya

 

Özkan Öksüz

Alaettin Güven

 

 

Konya

Kütahya

 

 

"Madde 11.- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun teklifi kapsamında değişiklik yapılan kanunlarda yürürlük konusuyla ilgili olarak ayrıca hüküm bulunduğu için, sadece ilgili maddelerde değişiklik içeren bu kanunun yürürlük tarihinin yayımlanması olarak belirlenmesi amacıyla işbu değişiklik önergesi verilmiştir.

BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Buna göre, 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12.- Bu Kanun hükümlerini bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği var.

HALUK KOÇ (Samsun) - Grubum adına söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Grubu adına Sayın Koç; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk Ceza Kanunu öyle bir sürece girdi ki, bu süreçte, bu yürütme maddesinde, hukukçu olmayan bir milletvekili olarak grup adına ben söz almak istedim, arkadaşlarım da bunu onayladılar ve bu şekilde huzurunuzdayım. Hukukçu değilim; onu özellikle belirtiyorum. Çünkü, bu aşamadan sonra söylenecek sözler, eylül ayından itibaren bugüne kadar yaşadığımız gelişmeler, çelişkiler, karışıklıklar, artık, bir hukukçu gözüyle değil de, biraz daha siyasal eleştiri gözüyle konunun ele alınmasını gerektiriyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, 6 Ekim İlerleme Raporu öncesinde Türkiye'nin önüne konulan koşullardan bir tanesi, Türk Ceza Kanununun yaşama geçirilmesiydi. Bu eylül ayında yapılan yoğun bir mesaiyle, eylül ayı sonunda, 6 Ekim öncesinde, biliyorsunuz, çeşitli tartışmalar yaşandı; bu kanun çıkarıldı ve 6 Ekim İlerleme Raporundaki bu gereklilik sağlandı. 6 Ekimin içeriğindeki diğer aykırılıkları, diğer aksaklıkları, Türkiye'nin önünü tıkayan noktaları burada yinelemiyorum. Sadece bu pencereden bakıyorum. O tarihten bugüne kadar Türk Ceza Kanunuyla bağlantılı olabilecek birsürü kanun çıkarıldı ve bunların hepsinde de Cumhuriyet Halk Partisi olarak komisyonlarda görüşlerimizi belirttik; Sayın Bakan buradalar, Sayın Komisyon Başkanı buradalar; elimizden gelen katkıyı yaptık ve Türkiye'nin çağdaş bir kanunla ve onun bağlantılı kanunlarıyla bundan sonra yoluna devam etmesi için elimizden gelen kararlılığı ve desteği gösterdik.

Şimdi çok açık ve net söylüyorum; bu kanunun yürürlüğe girecek olan tarihinin 1 Nisan 2005'ten 1 Haziran 2005'e ertelenmesi şu anda gereklidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konuda bu gerekliliğe katılıyoruz; ama, bu gereklilik nasıl doğdu, bu gerekliliği doğuran siyasal karmaşa nedir; kısaca bunları paylaşmak istiyorum ve belki de Türkiye Büyük Millet Meclisi -ben de bir üyesiyim- bir özeleştiri yapma imkânı doğacak hepimizin önünde.

Değerli arkadaşlarım, devlet, bir organizasyon bütünüdür. Devlet, sadece yurttaşlarına vermekle yükümlü olduğu hizmetlerin organizasyonunu yapmaz, aynı zamanda bir hukuksal organizasyon bütünlüğünü de kendi tanımında taşır. Şimdi bu açıdan baktığımızda, erteleme gerekçesine bakıyoruz, ertelemenin gerekli olduğunu bu doğan boşluklardan dolayı söylüyoruz, bu konuda oy da vereceğiz; ama, şu siyasal perişanlığı -kusura bakmayın deyimime- bu karmaşıklığı, bu dirayetsizliği, bu yetersizliği, bu öngörüsüzlüğü, kusura bakmayın, burada ifade etmek zorundayım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Haksızlık yapıyorsun, haksızlık...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz anlayamamışsınız!

HALUK KOÇ (Devamla) - Bugün geldiğimiz sonucu anlatıyorum değerli arkadaşım. Cumhuriyet Halk Partisiyle hiçbir ilgisi yok. Ben demin Cumhuriyet Halk Partisinin tutumunu söyledim.

Sizin huyunuz hiç değişmiyor Sayın Kacır; arkaya da gitseniz sesinizi yetiştiriyorsunuz... Ama, şu perişanlığa tanıklığınızı belgeliyorsunuz. Teşekkür ederim bu tanıklığınız için.

Değerli arkadaşlarım, bakın, mevzuatın yeni ceza sistemine uyarlanması: 29 Eylül-1 Nisan. Bu devleti tanımladığımız hukuksal organizasyon bütünlüğü içerisinde, bu altı aylık süre...

Bu Meclis, bu dönem, yaz mesaisi gibi, her çarşamba günü saat 14.00-23.00 arasında toplandı mı toplanmadı mı? Yani buraya, bu mevzuatın tamamlanması için bir şey geldi de, Adalet Komisyonu mu çalışmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisi mi çalışmadı? Ne getirdiniz de eksik kaldı? Bu eksiklik nerede? Bunu sorgulamayacak mıyız? Yani şu gün, içine düştüğümüz şu tabloyu bir özeleştiri konusu yapmayacak mıyız? Söylemek istediğim bu değerli arkadaşlarım. Acınacak halimiz var; siz oradan laf atıyorsunuz. Yani, bu acınacak hali, bence, çok sessiz, boynunuzu büküp, biz nerelerde hata yapıyoruz diye kendinizi bir sorgulasanız o kadar uygun olacak ki Sayın Kacır. Ben burada bir ortak acıyı dile getiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, iktidarınızın kanun yapma tekniğindeki yetersizliğini sadece bugün değil, ikibuçuk yıldır dile getiriyoruz. Yani, yasaların onda 1'i -uluslararası sözleşmeleri çıkarıyorum- Sayın Cumhurbaşkanından, bir kez daha görüşülmek üzere veya 47'ye yakın yasa tekrar Anayasa Mahkemesinin önüne giderken, bütün bu süreçleri ifade ettik. Bunu çok yineledim; ama, bir kere daha fayda görüyorum: Noktası, virgülü değişmeyecek tarzda gelen bir yasal dayatma süreciyle karşı karşıya Meclis. Niye değişmeyecek? Buradaki milletvekillerinin, komisyonda görev yapan hem iktidardaki hem muhalefetteki arkadaşlarımızın o konuyla ilgili, kendi ihtisas konularıyla ilgili katkıları olmayacak mı; doğruları belirtmede, yanlışları belirtmede katkıları olmayacak mı? Yani, bunları yaşama geçiremiyoruz, değerli arkadaşlarım. Yani, bugün hükümet olabilirsiniz, iktidar olabilirsiniz; ama, iktidar olmak, sözlükteki karşılığıyla, muktedir olmayı da güçlü olmayı da gerektirir. Burada bir noksanlık var, bir zafiyet var. Bunu bir siyasî eleştiri konusu olarak ben huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanını ben hem sayarım hem severim; bugün öğleyin NTV'de Türk Ceza Kanunuyla ilgili süreci anlatıyor -ilgiyle dinledim- ve program yapan arkadaşımızın sürekli soruları oluyor "ertelenecek mi" diye; Sayın Bakan, belli konularda cevap vermeye çalışıyor ve o sırada bir son dakika haberi geçiyor, son dakika haberi. Sayın Bakanın söyledikleri, en baştaki yetkili kişinin söyledikleri, orada altyazıdaki kadar anlam taşımıyor. Altyazı da şu: "Türk Ceza Kanununun yürürlük süresi 1 Haziran 2005'e ertelendi" ya da şu şekildeydi "45 ilâ 60 gün arasında ertelenecek."

Değerli arkadaşlarım, bir bakan, temel konuda -bakın, 8 saat var 1 Nisana, 8 saat var- temel bir konuda, Türkiye'yi her açıdan ilgilendiren bir temel hukuk konusunda, bunun yürürlüğe girmesine 8 saat kala, yürütmenin en tepesindeki kişi, uygulayıcı kişi olarak, bu konuda söz söyleyemezken, Kuzey Afrika'dan haber geliyor ve son dakika haberi olarak NTV'nin altında çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, bu çelişkileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Kalbinizi kırdıysam özür dilerim; ama, bunlar gerçektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sıkıntıyı ortaya koyuyoruz; bu uygulama tarzını eleştiriyoruz; ama, bugün geldiğimiz noktada, bunun ertelenmesinden başka çare olmadığını da görüyoruz; çünkü, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Türk Parasının Değerini Koruma Kanunu ya da Yüce Divanda süren ya da değişik fezlekelere konu olmuş ihaleye fesat karıştırma, evrakta sahtecilik, zimmet gibi değişik suçlamaların muhatabı olan kişiler için -eğer bu ertelenmezse- tüm sanıklar için kazanılmış bir hukuksal hak doğacağını biliyoruz, görüyoruz. İşte, bu hakkın doğmasına, niye bu aradaki altı aylık süreci mevzuat olarak doldurmadınız da, bugün geldiğimiz bu çelişkili noktayı bu Meclise yaşatıyorsunuz?

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Beraber yapalım.

HALUK KOÇ (Devamla) - Benim söylemek istediklerim bu; bunda söz atacak bir şey yok. Ben şunu söylemek istiyorum: Gönlüm ne istiyor biliyor musunuz; şu söylediklerimi -herhalde, muhatabım Grup Başkanvekili arkadaşlarımdır; ama, başka milletvekili arkadaşlarım da olabilir- çıkıp, buraya, yüreklice "evet, biz, buralarda eksik kaldık, bugün bu tabloyu yaşamanın sebebi budur" diye söyleyebilme cesaretini göstersinler.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu sıkıntılı dönemi Türkiye'nin aşmasına katkıda bulunacağız; 1 Haziran 2005 gereklidir; buna "evet" diyeceğiz söylediğim gerekçelerle; ama, şu acı soruyu sorarak bitirmek istiyorum değerli arkadaşlarım: 1 Haziran 2005; emin misiniz Sayın Bakan?!

ADALET BAKANI CEMİ ÇİÇEK (Ankara) - Cevap vereceğim... Cevap vereceğim...

HALUK KOÇ (Devamla) - Emin misiniz Sayın Bakan?! 1 Haziran 2005 geldiğinde, 1 Eylül 2005'i isteyecek misiniz istemeyecek misiniz?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Son kararımız.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - 2006 da var!..

HALUK KOÇ (Devamla) - Evet, bunu tutanaklara geçirtiyorum ve İktidar Partisinin de bu konuda söyleyeceği bir şeyler vardır diye umarak, hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Koç.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - 2006 da var, Sayın Bakan!..

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Salih Kapusuz, AK Parti Grubu adına...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Grup adına konuşuldu; kişisel söz talebim var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.(AK Parti sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; elbette, bir Değerli Grup Başkanvekili arkadaşımızın konuşmalarını dikkatle dinledik; istifade ettiğimiz yönlerinin olduğunu ifade etmek isterim.

Ancak, ne İktidar Partisi milletvekillerine ne muhalefete ne de bu Parlamentoya haksızlık da etmeyelim. Zaman zaman, birtakım tasarıların çıkması sırasında çok değişiklik yapıldığından şikâyet ediliyor, bazen noktası virgülüne dokunulmaması gibi bir yaklaşımdan şikâyet ediliyor; ama, biz, bu yasama sürecini, bence, bu Parlamento olarak, geçirdiğimiz ikibuçuk yıl içerisinde fevkalade başarıyla götürüyoruz. Evet, her şeyin eksisi artısı, doğrusu yanlışı bulunabilir. Takdir edersiniz ki, herkes iyi niyetle katkı veriyor.

Şimdi, cumhuriyet tarihi döneminde, taa cumhuriyetin kuruluş yıllarında tercüme edilmiş bir Türk Ceza Yasasından, tamamen yerli, yıllarca üzerinde çalışılmış, milletvekili arkadaşlarımızın zaman zaman hem yasa yapıp hem de eleştirdikleri, ama, eleştirseler bile, bir gerçeği açıkça ifade ettikleri, Parlamento olarak, bu kadar güçlü bir... Zorunlu ve ihtiyaç haline gelmiş, Türkiye açısından bir mecburiyet arz eden, Türk Ceza Yasası gibi, herkesi, her kesimi ilgilendiren bir yasada düzenleme yapılmış.

Bu düzenlemenin tarihi de, aslında, 2006 yılı olarak düşünülmüş olmasına rağmen, birtakım zaruretlerden dolayı 1 Nisan olarak ilan edilmiş; ama, uygulama itibariyle, birtakım uygulamacıların, kurum ve kuruluş olarak talepleri gelmiş. Evet, onlar da insandır, onlar da takip ettikleri şeylerde eksiklik yapabilirler.

Son zamanda, medya mensuplarının, açık açık eleştirileri oldu, daha sonra da gazetelere yansıyan özür beyanları oldu. Evet, atlamışız, takip edememişiz, bu konuyu yeterince incelememişiz dolayısıyla; ama, şöyle bir ihtiyacımız var diyorlarsa -bunu, başka kesimler de rahatlıkla ifade ediyorlar- bizim söyleyeceğimiz tek şey şu: Evet, yaptığımız çalışmaları iyi niyetle ve samimiyetle yapıyoruz, artısı eksisi bulunabilir; ama, Sayın Koç, açık bir şey söylemek istiyorum, bu başarılı yasama dönemine ne siz ne ben haksızlık etmeyelim diyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kapusuz.

Sayın Bakanın söz isteği var.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, daha sonra, teşekkür babında; şimdi bitirelim işlemi de isterseniz...

BAŞKAN - Peki efendim.

12 nci madde üzerinde, şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.

ORHAN ERASLAN (Niğde) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; görüşülmekte olan tasarının 12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, çok kıymetli Grup Başkanvekilimiz Sayın Kapusuz, çok iyimser bir havayla, burada birtakım şeyler anlattı. Tabiî, anlatılanlar, teorik planda çok karşı çıkılabilir şeyler değildir; insanlar hata yapabilir, bunlar doğru, genel geçer laflardır; hatalar bir biçimde düzeltilir, hata yapılırsa bir daha düzeltilir; bunlar teorik olarak doğru şeylerdir, bunlara itiraz edilemez, genel geçer laflardır; ama, bir de bağıra bağıra gelen şeyler vardır; hani, Anadolu'daki amiyane tabirle "kör gözüne parmağım" biçiminde şeyler vardır, önceden belli olanlar vardır; bunlara da, bilemiyorum, aynı mantalite içerisinde yaklaşım çok yanlış olur. Yani, şimdi, deneme-yanılma, bir metottur öğrenmede; ama, ben eğitimci değilim, çok kötü bir metottur, çok hasar verdiren bir metottur, çok da zaman kaybettiren bir metottur. Şimdi, bir ceza yasası yaptık; burada, hâlâ, bazı yanlışlar ile bazı doğrular karıştırılıyor; doğru olan şeylerin arasına yanlışlar karıştırılıyor. Kıymetli arkadaşlarım, bu kürsüden Ceza Yasasının tümü üzerinde yaptığım konuşmayı zahmet ederlerse, bakarlarsa, bugünde olabilecekler, yaşanacaklar orada tahlil edilmiş, çok ayrıntılı bir biçimde söylenmiş. Yine o tasarıya yazılan muhalefet şerhinde de, bugünde yaşanabilecekler söylenmiş.

Değerli arkadaşlarım, bir yanlış yapıldı; bir yanlış şöyle yapıldı: "Tercüme bir yasayı yerli yapıyoruz" denildi. Bir defa, yerli yapma iddiası çok iddia; yani, o çok doğru olduğu kanısında değilim; yani, öyle olmadığını biliyorum en azından onun içindeki kişilerden birisi olarak. O, daha eklektik bir yasaydı; yani, birazı Alman ceza kanunundan, birazı Fransa'dan, birazı şuradan buradan, birazı yerli; işte, bunu, tam yerli olarak söylemek mümkün değil; birinci yanlış bu.

İkinci yanlış, daha önceki yapılan çalışmaların, bu çalışma, devamı değildi; aynı anlayışla, aynı mantaliteyle hazırlanmış değildi; bu da yanlıştı.

Üçüncü yanlış -tabiî, bunlar, muhalefet şerhinde de söylendi, bu kürsüden de ifade edildi- ceza yasaları koddur. Temel kodlar, milletvekillerinin yasama faaliyetleri içerisinde yapılmazlar, yapılmamaları gerektiği söylenir; çünkü, Ceza Yasası çok önemli bir yasa. Rahmetli Faruk Erem -sık sık söylüyorum- Hocamız "menfi anayasadır" diyor; yani, Anayasa kadar önemli bir şeydir. Buradaki oydaşma da -yine, burada, benden başka, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan arkadaşlarım da bunu belirttiler; o zaman ben de belirttim- toplumun tüm kesimleriyle oydaşmadır. Çok farklı bir ortamda geldi yasa; çok farklı ortam şuydu: 17 Aralık olacak, 17 Aralık bir milat olacak beklentisiyle, basının bu çerçevede verdiği bir destek çerçevesi içerisinde, Ceza Yasası hatalı olarak geldi.

Değerli arkadaşlarım, ertelenmesine karşı değilim, ertelenmesine taraftarım; ama, iki aylık bir erteleme, inanın -tarih düşmek için söylüyorum, inanmayacaksınız- iki aylık bir erteleme, sadra şifa olmayacaktır. Şimdi, bu tür temel kodlar, çok büyük kodifikasyon çalışmaları olduğu için, bir tarafını düzeltirken öbür tarafını, muhtemeldir ki bozarsınız. Bu iki aylık süreden sonra, Sayın Grup Başkanvekilim Koç'un dediği doğru "emin misiniz" diye... Kimse emin değil. Niye emin değil?.. Ben de emin değilim. Açık söylüyorum, ben de emin değilim. Nereyi düzeltirken nerenin bozulacağı belli değil.

Dolayısıyla, iki aylık ertelemeler buna yeterli değildir, yeterli sonuçlar elde edilemez diye düşünüyorum. Bu hususu dikkatinize sunuyorum.

Benim oyum da ertelenmesine "evet" olacaktır; ama, iki ayda bunun düzeltilebileceğini de ummuyorum.

Hepinize, saygılar, sevgiler sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Eraslan.

Sayın milletvekilleri, 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Adalet Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi vardır. Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.

Danışma Kurulunun, Adalet Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin yeniden görüşülmesine ilişkin talebi hakkında görüşünü okutuyorum:

Danışma Kurulu Önerisi

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı kanun teklifine 1 inci madde olarak eklenen ve Genel Kurulun 30.3.2005 tarihli 77 nci Birleşiminde kabul edilen maddenin yeniden görüşülmesine dair Adalet Komisyonunun talebi İçtüzüğün 89 uncu maddesi uyarınca Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                 Bülent Arınç

                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                         Başkanı

Eyüp Fatsa               Haluk Koç

AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulunun görüşleri bilgilerinize sunulmuştur.

Şimdi, Adalet Komisyonunun istemini okutup, oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı kanun teklifine 1 inci madde olarak eklenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesinde değişiklik öneren maddenin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir kere daha görüşülmesini arz ve teklif ederim.

                              Köksal Toptan

                                     Zonguldak

              Adalet Komisyonu Başkanı

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu madde teklif metnine Genel Kurulda eklenmiştir. Metinde yer alan teknik bazı hataların düzeltilebilmesi için maddenin yeniden görüşülmesi uygun olacaktır.

BAŞKAN - Adalet Komisyonunun istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu durumda, 1 inci maddeyi yeniden müzakereye açıyorum.

Madde üzerinde grupları adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına Sayın Kandoğan'ın söz isteği vardır.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; tekriri müzakereyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Dün, yine, 59 uncu maddeyle ilgili burada çıkmış, bu maddenin teklif metninde olmadığı halde, alelacele Meclis gündemine getirildiğini ve hiçbir milletvekilinin bu değişiklikle ne getirilmeye çalışıldığının farkında olmadığını ifade etmiştim ve Sayın Meclis Başkanvekili, bu teklifi gündeme getirdiğinde, Sayın Adalet Komisyonu Başkanına sordu: "Önergeye katılıyor musunuz?" Sayın Başkan "Katılıyoruz" dedi ve "söz isteği de yoktur. Oylamaya geçiyorum: Kabul edenler... Etmeyenler..." Ve şimdi bakıyoruz, daha üzerinden 24 saat geçmeden, bu maddeyle ilgili yeni bir görüşme talebi geldi.

Değerli milletvekilleri, ben, dün, konuşmamda, tutanaktan okuyorum: Hiçbir milletvekilinin, bu değişiklikle ilgili, maddelerin neyi ihtiva ettiğiyle, neyi değiştirdiğiyle ilgili herhangi bir bilgisi yok. Benim tutanaktaki sözlerim. Ve sonunda da şöyle söylemişim: Bu teklifi veren arkadaşlarımız, niye kürsüye gelip de bizleri aydınlatmıyorlar, bizleri bilgilendirmiyorlar. Bu teklifi verirken altında yatan gerekçelerin neler olduğunu, niçin Meclis kürsüsüne gelip bizleri ikna etmiyorlar. Ben, Sayın Eyüp Fatsa'dan bunu beklerdim. Dünkü konuşmam.

İki teklifte de Sayın Eyüp Fatsa'nın imzası var. Gelsinler, burada, bunlara niye lüzum hissettiklerini, niye değiştirilmesi gerektiğini bir anlatsınlar, ikna etsinler; biz de parmak kaldıralım, eğer hakikaten doğru bir şeyse, biz de bunları destekleyelim. Dünkü tutanaklardan konuşmamı okuyorum.

Şimdi, bu kanunla ilgili, bu teklifi veren arkadaşlarımızla görüştüm. Teklif elimde. 5 arkadaşımız vermiş; bir arkadaşımız hukukçu, diğerleri hukukçu değil. Hukukçu olan arkadaşıma sordum: Bunu hangi gerekçeyle verdiniz? Dedi ki: "Ben okumadan imza attım."

Sayın Eyüp Fatsa'ya buradan sordum; gelin, kürsüden anlatın, bununla neyi değiştirmek istiyorsunuz, ne yapmak istiyorsunuz diye teklif ettim; Sayın Eyüp Fatsa da, lütfedip, gelip bu açıklamada bulunmadılar; ancak, şimdi, 24 saat geçmeden, görüyoruz ki, bu madde, burada, yeni bir maddeyle, düzeltilmiş haliyle önümüze geliyor. Neydi bu madde; ben iddia ediyorum ki, dün, burada oy veren milletvekillerimiz de dahil olmak üzere, şimdi de, hiçbir milletvekilimiz -istisnalar hariç- bu maddeyle ne getiriliyor ne götürülüyor, yine farkında değil; ama, otomatik olarak ellerimizi, parmaklarımızı kaldırıyoruz "Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir" şeklinde bir maddeyi buradan oyluyoruz, kanunlaştırıyoruz; ancak, 24 saat geçmeden bununla ilgili teklifimizi geri alıyoruz.

Burada, çok fahiş bir hata yapıldı. Eski 59 uncu maddedeki bir değişiklikle, okuyorum: "İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancının durumu, sınırdışı işlemlerinin değerlendirilmesi için idarî makamlara bildirilebilir." İnfazla ilgili hiçbir şey yok; yok etmişiz, buharlaşmış oradaki infazla ilgili hüküm.

Ben, bu maddeyle ilgili, oradan buraya konuşmaya gelirken, orada oturan 13 hukukçu arkadaşımız, arkamdan, bana, mütebessim bir çehreyle "Ümmet Bey, niye konuşuyorsun, o teknik bir düzenlemeydi" diye ifadede bulundular; ancak, bugün, teknik bir düzenleme olmadığı, çok fahiş bir hata yapıldığı, yine, önümüze gelen yeni madde metniyle, çok açık bir şekilde ortaya çıktı.

Biz, bu ceza kanunu teklifiyle ilgili ilk görüşmelerde de ısrarla bunun üzerinde durduk, dün de bunun üzerinde durdum "ne olur acele etmeyin" dedim; ama, ben bunu söylerken, Sayın Grup Başkanvekili, bulunduğu yerden "bu ceza kanununun üzerinde beş ay çalışıldı, yetmez mi" diye oradan bana laf yetiştirmeye çalışıyor.  Bakın arkadaşlar -bir tek maddeyle ilgili- 24 saat evvel yazılmış olan bir madde, onu değiştiren bir madde geldi, 24 saatten beri bu maddeyle ilgili çalışma yapılıyor. Demek ki, Ceza Kanunu, çok önemli bir kanun, yetmiş milyonu ilgilendiren bir kanun. Beş ay değil, keşke, iki yıl, üç yıl çalışılsaydı da, dört dörtlük bir Ceza Kanunu ortaya çıksaydı. Bunu, hepimiz arzu ediyoruz; ama, bugün gördüğümüz manzara, dünden beri Mecliste gördüğüm manzara...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, lütfen tamamlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Kaç kez, burada, Meclis çalışmalarına ara verilme ihtiyacı ortaya çıktı; Sayın Meclis Başkanvekilimiz, yeni çalışma yapılmasıyla ilgili kaç kez grupları içeriye davet etti ve komisyon sıralarında, bazen onlarca arkadaşımız fikir teatisinde bulundular; ama, bu ceza kanunu teklifi, böyle, ayaküzeri Meclis Genel Kuruluna geldikten sonra, yeni önergelerle, buradaki tartışmalarla bunu kanunlaştırmadan önce, komisyonlarda ve kamuoyunda yeterince olgunlaştırdıktan sonra Meclis gündemine getirilmesinin ne kadar gerekli ve lüzumlu olduğu, bu 59 uncu madde vesilesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır, yanlışlıktan dönülmüştür; ama, ben, Meclisimizin, artık, aceleyle bu tür yanlışlıklar içerisine girmemesini temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kandoğan.

Madde üzerinde verilmiş 1 önerge vardır; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 842 sıra sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi"ne Genel Kurulda 1 inci madde olarak eklenen maddenin tekriri müzakere usulüyle görüşülmek suretiyle, aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

Madde 1- (1) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi hükmü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 59- (1) İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancı, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, durumu, sınırdışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal İçişleri  Bakanlığına bildirilir.

 

 

 

 

Eyüp Fatsa

Salih Kapusuz

Hanefi Mahçiçek

 

Ordu

Ankara

Kahramanmaraş

 

Yahya Akman

Özkan Öksüz

 

 

Şanlıurfa

Konya

 

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yabancının sınırdışı edilmesi konusunda karşılaşılan güçlükler nedeniyle kanun metninde sınırdışı edebilme hususunda ilgili kişinin durumunun değerlendirilebilmesine yönelik olarak İçişleri Bakanlığına takdir yetkisinin tanınmasının daha yerinde olacağı düşüncesiyle işbu önerge verilmiştir.

BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, teklifin tümünün oylanmasından önce, oyunun rengini belirtmek isteyen iki sayın milletvekilimiz vardır; 86 ncı maddeye göre kendilerine söz vereceğim.

Lehte söz talebi, Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; aleyhte söz isteği, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç.

Buyurun Sayın Kandoğan, oyunuzun rengini belirtiniz; lehte talebiniz var.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 86 ncı madde gereğince söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu kanun teklifi dün gündeme geldiğinde bunun tümü üzerinde söz talebim olmuş ve konuşmamda 8 inci madde, 11 inci madde ve 12 nci maddelere karşı olduğumu sizlere ifade etmiştim ve dün ve bugün yapılan görüşmelerden sonra, benim şiddetle itiraz ettiğim bu üç maddenin de kanun teklifinden çıkarılmasından dolayı mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu doğrultuda oy kullanan bütün milletvekillerimize teşekkür etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şu anda saat 17.00'ye gelmek üzere ve Türk Ceza Kanunu 7 saat sonra yürürlüğe girecek. Yarından itibaren Türkiye'de Türk Ceza Kanunu uygulanmaya başlayacak; ancak, bizim burada yapmış olduğumuz görüşmelerden ve bunun yürürlük tarihinin 1 Haziran 2005 olarak değiştirilmiş olmasına rağmen, eğer, saat 24.00'e kadar bu kanun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp mükerrer Resmî Gazetede yayımlanmazsa, bu gece saat 24.00'ten itibaren bu kanun hayata geçecek.

Değerli milletvekilleri, almış olduğumuz bilgi, sayın iktidarın, sayın hükümetin bunun onaylanması için Sayın Cumhurbaşkanı ile mutabakat içerisinde olduğu şeklinde bilgiler, haberler aldık. Ancak, hemen şunun altını çizmek istiyorum: Burada onlarca görüşülen kanun Sayın Cumhurbaşkanından birçoğu haklı gerekçelerle geri geldiğinde çok şiddetli eleştirilere maruz bırakılan Sayın Cumhurbaşkanlığı makamının, böyle, bir Ceza Kanununun  7 saat -belki buradan çıkması biraz daha zaman alacak- 6 saat içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi noktasındaki bir tutumunun da, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, burada takdirle anılması gereken bir husus olduğunun altını çizmek istiyorum. Eğer bu kanun uygulanır, yürürlüğe girecek olursa, bunun sağlanmasında katkısı bulunan Sayın Cumhurbaşkanına da teşekkür edilmesi gerekmektedir.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Oyunun rengi neyse söyle; oyunun rengiyle ilgili söz aldın!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yoksa, eğer saat 24.00'e kadar imzalanmazsa, yarın Türkiye'de büyük bir kargaşa, karmaşa hâkim olacaktır. Altı aydan beri bütün adliye teşkilatlarımız bu yeni Ceza Kanununu uygulamakla ilgili olarak çalışmalar içerisindeyken, yarın apayrı bir manzarayla karşılaşılması durumunda Türkiye'de nelerin olup biteceğinin takdirini sizlere bırakmak istiyorum.

Son olarak, şunları söylemek istiyorum. Eğer bu tür kanunlarda bundan sonra aynı metot izlenecek olursa, Sayın Cumhurbaşkanından da aynı anlayışı, yakınlığı göremeyebiliriz ve bu nedenle de ciddî manada sıkıntılar, zorluklar ortaya çıkabilir. Ne olur, ben iktidar kanadından bir kez daha rica ediyorum... Bir kez daha rica ediyorum...

EYÜP FATSA (Ordu) - Kardeşim, işi biliyorsan konuş; yoksa, Meclis kürsüsünde dedikodu yapma!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bir kez daha rica ediyorum; ne olur, bundan sonra bu tür kanun teklifleri, tasarıları Mecliste görüşülmeden önce yeterince bir zaman olsun.

Siz bilmiyor muydunuz Sayın Fatsa, bu kanunun yürürlüğe giriş tarihi 1 Nisan 2005'tir; niye 31 Mart günü saat 17.00'de bunun yürürlük tarihini değiştirmek lüzumunu hissediyorsunuz?!

EYÜP FATSA (Ordu) - İşi biliyorsan konuş!.. İşi biliyorsan konuş; ne dedikodu yapıyorsun!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye bunu hissediyorsunuz?! Getirin, onbeş gün önce getirin, yirmi gün önce getirin, bir ay önce getirin; niye bugün getiriyorsunuz?! Niye, 7 saat kalmışken Türkiye'deki kurumları sıkıntıya sokuyorsunuz? Benim söylemek istediğim bu.

Onun için,  değerli milletvekilleri...

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, ben, size, oyunuzun rengini belli etmeniz için söz verdim!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, oyumun renginin...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Reddedecek, anlaşıldı!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanun teklifiyle ilgili itiraz ettiğim üç maddesinin tekliften çıkarılmasından dolayı oyumun renginin olumlu olduğunu bildiriyor; bundan sonra da, ne olur, lütfen, bu tür kanunların aceleye getirilmemesini özellikle sizlerden istirham ediyor; sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Sayın Kılıç söz isteğinden vazgeçmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Adalet Bakanımızın bir teşekkür konuşması talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Anlayışınız ve katkınız için hepinize de teşekkür ederim.

Eğer bu düzenlemelerle ilgili bir siyasî sorumluluk gerekiyorsa, bunu, alnım açık, yüzüm ak olarak peşinen kabule hazır olduğumu da burada ifade etmek isterim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ben, uzun zamandan beri bu çatı altında siyaset yapıyorum. Hiçbir yasaya, bu ceza hukuku alanıyla düzenlenen yasalarda ayrıldığı zaman kadar zaman ayrılmamıştır. Bu tasarı, 2003'ün mayısında Türkiye Büyük Millet Meclisine geldi; yani, şimdi, şu aceleye getirildi, aceleye getirildi, aceleye getirildi... Yani, iki sene bu Meclisin çatısı altında müzakereye tabi tutulmuş, toplumun her kesiminin katkısına açık olduğu açıkça ifade edilmiş bu tasarılarla ilgili 7 klasör -bilseydim buraya getirirdim- yazı yazılmış. Bunun çok önemli bir kısmında da çok demokratik bir düzenleme olduğu, çok demokratik yasalar olduğu, Türkiye'nin bu yasalarla çağ atlayacağı hep ifade edilmiş. Kimler tarafından; bu toplumun toplum önderleri tarafından, yazarları, çizerleri, konuşanları tarafından, neticede bu kürsüde de dile getirildi ve ilk defa bir şeyi yaptık; bunu gözardı ediyoruz. Elbette, muhalefeti anlarım; ama, bu müesseseye bu dönemdeki kadar da çok fazla imkân tanınmamıştır, fırsat tanınmamıştır şu yakın tarihimiz içerisinde. Her defasında dile getirilen husus ne; milletvekilleri emme basma tulumba gibi, hükümet bir tasarı getirir, ne olduğu bilinmeden eller kalkar iner... Bu defa öyle olmamış, bu tasarı, bizatihi Meclis tarafından hazırlanmış. Hükümet, bu tasarıya demiş ki, geçiş süreci bir yıl; ama, katılımı sağlama adına, uygulamacılarla konuşulmuş, bu alandaki bilim adamlarıyla konuşulmuş, kendi içimizde tartışmışız; denilmiş ki, bu neviden yasalar için bir yıl uzun bir süre, davalar sürüncemede kalır, zaten yeteri kadar iş yoğunluğu var, bir yıl beklemek hak kayıplarına sebebiyet verir; onun için, bu yasanın yürürlük tarihinin öne alınması gerekir. Hükümet bu neviden gelen taleplere kulaklarını açtıysa, kamuoyunun sesine kulak verdiyse, uygulamacıların sesine kulak verdiyse, bu, olsa olsa, bu hükümetin fazileti olması lazım, lehine yazılacak bir not olması lazım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir taraftan deniliyor ki, iktidar hiç kimsenin sesine kulak vermez, getirilen değişiklik önergelerine itibar etmez, kendi bildiğini okur; bu bir suç oluyor. Şimdi, bu defa, tam tersi, bir demokratik hükümet geliyor, toplumun her kesiminin taleplerine olabildiğince itibar ediyor, onun gereğini yasalarına yansıtmaya çalışıyor, eğer, bu noktada bir yanlışı varsa da bundan açıkyüreklilikle dönüyor. Ben dönerim, bunda hiçbir mahzur yoktur; çünkü, siyaseti, hepimiz, bu millet için yapıyoruz, bu milletin hayrına olmayan bir şeyden son anda dahi olsa dönmekte ne mahzur var ki, siyaset hesabına olumlu bir puan olarak zikredilmesi gereken hususlar -ister bu yasa için ister bu uygulamalar için- bir hata olarak yazılıyor; bunu anlamak mümkün değil.

Biz, katılıma açığız. Günümüzdeki demokrasi sadece sandıktan çıkmayla olmuyor. Toplumun her kesiminin katılımına açık olmak lazım. Biz, bu katılımı sağlamak adına, bu ceza hukuku alanıyla ilgili olarak herkese başvurduk. Bunu sizler de biliyorsunuz. 400 tane kuruluşa başvurduk. Hukuk fakültelerinin tamamına gönderdik. Şimdi, mart ayından itibaren, televizyonlarda fikirlerini saygıyla dinlediğimiz hukukçularımız var, ilim adamlarımız var; bunların her birisi de bir fakültede görev yapıyor; bana desinler ki, benim fakültem, görev yaptığım benim filanca hukuk fakültesi, bu Ceza Kanunuyla ilgili şu itirazları yaptı.

Şimdi, zamanında hiçbir itiraz yapmayacaksınız, sesiniz çıkmayacak, ne oluyorsa onbeş ay, onaltı ay sonra, onyedi ay sonra, mart ayı gelince, herkes, düne kadar çok demokratik açılımları sağlıyor bu yasal düzenlemeler derken, birdenbire bu yasalar, mart ayında bir antidemokratik yasa görüntüsüne bürünmeye başladı; ama, bu memlekette zamanında görüş bildirmediği halde "evet, biz o noktada atladık" diyen dürüst, medenî cesareti olan, yeri geldiğinde de bu sorumluluğu alan insanlar oldu. Belki şu anda böyle bir yürürlük süresini iki ay uzatmamızda da, bu neviden insanların, bu süre zarfında, bu yasaların daha da demokratik olabilmesi noktasındaki katkısına imkân sağlamak...

Şimdi televizyonlarda bu yasalarla ilgili görüş serdedenlerin varsa son diyecekleri, bunu bir an evvel söylemelerine imkân vermek adına böyle bir tehir, yürürlüğün iki ay süreyle tehir edilmesi Meclisin iradesi olarak ortaya çıktı.

Sayın Koç, ben, eğer, bugün bir şey söylediysem Meclise saygımdan dolayı söyledim; çünkü, ben, hükümetin emrinde bir Meclis anlayışına, parlamenter anlayışına çok fazla itibar etmiyorum. Meclis iradesinin yerine geçerek, o konuşmayı yaptığım saatte 1 Nisan olarak bu yasalar yürürlüktedir; şu an itibariyle de bu sözüm geçerlidir; ama, yarın itibariyle ne olacak; çünkü, buna burada Meclis karar verecek. Meclis iradesinin yerine geçerek, ben, kamuoyuna bir açıklama yapamam; bu, sizlere olan saygımdandır, parlamenter sisteme olan saygımdandır. Yoksa, bu noktadaki bir belirsizlikten ya da başkalarının söylediği gibi bir farklılıktan meydana gelmiyor; bunun, böyle anlaşılması gerekiyor.

Bir şeyi daha ifade etmeden geçemeyeceğim.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başbakanın da aynı özeni göstermesi lazım, Sayın  Bakan!

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -  Şimdi, arkadaşlarım, hepimizin hedefi Avrupa Birliği. Toplumun önemli bir kesiminin önünde böylesine bir önemli hedef var. Bu hedef önümüze bir takvim koymuş, bir zaman koymuş; bu zamandan sekmek mümkün değil, bu zamandan sapmak mümkün değil. Yani, diyelim ki -bugün bir vesileyle daha ifade etmeye çalıştım- bir banda binmişsizin; bu, saatte 6 kilometre hızla dönüyor; ama, bizim alışkanlıklarımız da saatte 2 kilometre yürümeye müsait. Bu bandın üzerinde yürüyemezsiniz. Bundan sonra kim ne katkı sağlayacaksa, saatte 6 kilometre hızla dönen bir banda göre görüşlerini, katkılarını, fikirlerini söyleyecek.

Sizi temin ederim, bakın göreceksiniz, efendim bu kanunlar aceleye getirildi... 1985'ten beri Türkiye'nin gündeminde olan bir alanı bu Parlamento alnının akıyla tamamladı, bu noktaya getirdi. Sizi temin ederim, iki ay değil de iki sene versek, yarından itibaren birkaç gün bu konu konuşulacak, başka gündemler girecek, yine herkes kendi hayatına, kendi gündemine devam edecek.

Onun için, şunu biliyoruz: Biz, bu Parlamento olarak, bu Hükümet olarak yepyeni bir bina yapmışız, yepyeni, modern bir bina; ama, eski evin perdesi bu binaya uymuyor. Şimdi, perde uymuyor diye binaya girmekten vaz mı geçeceksiniz?! Lazım olan şey, doğru olan şey, yeni binaya anlayışımızı, felsefemizi, katkımızı, usullerimizi, üslubumuzu uydurmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde, o zaman, bu bindiğimiz bant, bizi, gelir, bir gün atar.

Onun için, bu noktada, 1 Nisan tarihi itibariyle bizim bir tereddütümüz yok, onu söylüyoruz; ama, niye söylüyoruz "biz katkı sağlayacağız" deniliyor. Bizim yaptığımız düzenlemeler sadece bizi ilgilendirmiyor, başkalarını da ilgilendirir hale geldi. Onun için, demokratik katkıyı zamanında verememiş olanlar "biz bu katkıyı vereceğiz" diyor; verecekseniz, buyurun.

Biz, bu anlamda bir açılım sağlamak, bu anlamda bir demokratik katılımı daha üst noktaya çıkarmak, yaptığımız yasayı Türk Milleti adına ve onun için yaptığımıza göre onun mutluluğunu temin edecek ilave bir düzenleme olacaksa bunu yaparız. Bu noktada da bir inatlaşma içerisine girmenin bir anlamı yok.

Parlamentolar eğer yasaları yapıp bir daha ona dönmeyecekse, bu kadar dinamik bir hayat içerisinde, o zaman toplumu geri bırakırız. Çok statükocu bir toplum oluruz, çok statükocu bir hukuk düzenini tesis etmiş oluruz. Dinamik hayata, dinamik yasalar da gerekir. Lazım olduğu zaman, bunu, icap ediyorsa 10 defa da değiştiririz, 20 defa da değiştiririz. Niye; çünkü, ülkenin ihtiyacı bunu gerektiriyor. Bu anlayış içerisinde bunun böyle kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, bu değişiklikler bunun için değil.

Hepimizin partileri var. Hiç kimse partisinin kurulduğu gündeki tüzüğüne göre bugün partisini yönetmiyor. Yeri geldi haftada bir tüzük değişiklikleri oldu, yeri geldi her kongre arasında tüzük değişiklikleri oldu. Halbuki, bu tüzük değişiklikleri, işte, yeteri kadar partinin kademelerinde tartışılıyor, tartışılıyor, tartışılıyor; ama sonra tekrar değiştiriyoruz. O zaman, bu tenkitlerimizin altında hepimiz kalırız bakın. Meseleyi doğru yere oturtmak lazım.

Muhalefetin, muhalefet üslubunu saygıyla karşılarım. Bu kanun tasarılarında da, bu düzenlemelerde de, en az benimki kadar bu arkadaşlarımızın da katkısı oldu ve hiçbir zaman, bu olumlu katkıyı gizleyen, bu noktada hasislik eden, cimrilik eden, inkâr eden bir anlayış içerisinde olmadım. Eğer, siyaseti böyle yaparsak, önümüzdeki bu süreci böyle anlayabilirsek, bunun ülkemize çok büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/996)   (S. Sayısı: 849) (X)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 849 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz talebi?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış olduğundan, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ASKERÎ CEZA KANUNU İLE DİSİPLİN MAHKEMELERİ KURULUŞU, YARGILAMA USULÜ VE DİSİPLİN SUÇ VE CEZALARI HAKKINDAKİ KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE  1.- 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Ceza Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.

"EK MADDE 8.- 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun genel hükümleri bu Kanunda yer verilen suçlar hakkında da uygulanır. Ancak, bu Kanunun fer'î askerî cezalara ve cezaların ertelenmesine ilişkin hükümleri ile zamanaşımına ilişkin 49 uncu maddesinin (A) bendi hükümleri saklıdır.

Sırf askerî suçlar ile bu Kanunun Üçüncü Babının Dördüncü Faslında yazılı suçlar hakkında, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar ile ön ödeme hükümleri uygulanmaz.

Kamu görevinin üstlenilmesinden yoksun bırakılma veya bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına dair güvenlik tedbirleri, Türk Silâhlı Kuvvetleri mensupları hakkında, öngörülen süre kadar açığa çıkarılma şeklinde uygulanır. Yedek subaylar ile erbaş ve erler hakkında bu tedbirin uygulanması, askerlik hizmetlerinin tamamlanmasından sonra yerine getirilir.

Yedek subaylar hariç olmak üzere subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ve Millî Savunma Bakanlığı ile Türk Silâhlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil personel hakkında, askerî ve adliye mahkemelerince verilen kısa süreli hapis cezaları Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerinde yazılı olanlar dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilemez.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ek madde 8'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Ek madde 9'u okutuyorum:

EK MADDE  9.- Bu Kanunda alt sınırı belirtilmeyen ağır hapis cezalarının alt sınırları "bir sene" olarak uygulanır."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Ek madde 9'u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Çerçeve 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

 MADDE 2.- 16.6.1964 tarihli ve 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunun 63 üncü maddesinin başlığı "Askerî Ceza Kanunu, Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, Türk Ceza Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun uygulanması:"  şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu Kanunda açıkça belirtilmediği sürece, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap Üçüncü Kısım Birinci Bölüm hükümleri ve zamanaşımı süresine ilişkin hükümleri ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümleri, disiplin suç ve cezaları hakkında uygulanmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.00

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.22

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

849 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/996)   (S. Sayısı: 849) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 849 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Eyüp Fatsa

Ramazan Toprak

Hanefi Mahçiçek

 

Ordu

Aksaray

Kahramanmaraş

 

Muharrem Karslı

Nimet Çubukçu

 

 

İstanbul

İstanbul

 

 

Değişiklik Teklifi

Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluş, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 3.- Bu Kanun 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yeni Türk Ceza Kanununun yürürlüğü 01 Nisan 2005 tarihinden, 01 Haziran 2005 tarihine alındığı cihetle bu değişikliğin yapılması gerekmiştir.

BAŞKAN - Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Söz isteği?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmış, maddeleri görüşülmüş olduğundan, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947, 1/233)     (S. Sayısı: 835) (X)

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.

Komisyon raporu 835 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk.

Sayın Ertürk, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 835 sıra sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde mensubu bulunduğum Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ile bu kanunun bazı maddelerini değiştiren 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, günümüzün yaşanan şartlarına uygun, çiftçilerimizin, üreticilerimizin yaşam tarzlarına uygun hale getirilebilmesi için, Meclisimizde ve komisyonumuzda yapılan çalışmalar üzerine... Tarım Kredi Kooperatiflerimizin, bugün 2 000'e yakın kooperatifle ülkemizin 7,5 milyonluk bir nüfus kesimine hitap ettiği ve çiftçilerimizin zorunlu ve zarurî ihtiyaçlarını kooperatiflerimiz marifetiyle karşılamaya çalıştıkları malumlarınızdır.

Elbette, çiftçilerimizin üretimlerini sürdürebilmek için pek çok sıkıntıları vardır, dertleri vardır. İşte, bizler, onların derdiyle dertlenen insanlar olarak, onların dertlerine çözüm bulmak için çabalayan insanlar olarak, onların gerek üretimleri aşamasındaki ihtiyaçlarının temininde ve gerekse ürünlerinin değerlendirilmesi aşamasında hemen çiftçilerimizin yanı başında, onların kâr amacı gütmeden sorunlarını çözme konusunda tarım kredi kooperatiflerimizin ve onların üst birliğinin, merkez birliğinin ve bunun yanında da, tarımsal amaçlı pek çok kooperatifimizin geliştirilmesi için yoğun bir çaba ve çalışma içerisindeyiz.

Tarım Bakanlığımızın kontrolünde bu çalışmaları sürdüren Teşkilatlandırma ve Destekleme Genel Müdürlüğümüzün ve Sanayi Bakanlığımızın, yine Teşkilatlandırma ve Destekleme Genel Müdürlüğü uhdesindeki gerek tarım satış kooperatiflerimizin gerek tarımsal kalkınma kooperatiflerimizin ve gerekse yasasını görüşmekte olduğumuz tarım kredi kooperatiflerimizin yaşanan, günümüzün şartlarına uygun, duyarlılıkla güncelleştirilmesi gereken yasalarını Büyük Millet Meclisimiz çıkarmaktadır, çıkarmaya devam etmektedir.

İşte, bugünkü yasayla da, gerek 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda ve gerekse 1995 yılında, zamanın hükümeti tarafından ihdas edilmiş bulunan 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ve onların bugün yasa haline getireceğimiz düzenlemeleriyle, tarım kredi kooperatiflerimizde -hemen ana başlıklarla- yapılan değişiklikleri sizlere anlatmak istiyorum.

Kooperatiflerimizin, tarımsal amaçlı kooperatiflerin üyelerinin yararlandıkları hizmetlerden tarım kredi kooperatifleri üyelerinin de yararlandırılması, bu yasa tasarısıyla, bir fırsat olarak çiftçilerimize sunulmaktadır.

Yine, gerek Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde ve gerekse ziraat odalarımızda yaptığımız düzenlemelerle, seçilmiş yöneticilerimizin dört yıl süreyle görev yapmaları gündeme getirilmişti. Tarım kredi kooperatiflerinde de bir uygunluk ve ahenk sağlanması bakımından, seçilen yöneticilerimizin de dört yıl görev yapması bu yasayla gündeme gelmektedir.

Bunun dışında, bu merkez birliğinde, bölge birliklerinde ve mahallî kooperatiflerde görev yapan seçilmiş arkadaşlarımızın da ücretlerinin belirlenmesi konusunda bu yasa taslağında hüküm vardır. Burada, merkez birliğinde görev yapan gerek yönetim kurulu üyelerinin ve gerekse denetçi arkadaşlarımızın alacakları ücretlerin, en fazla, asgarî ücretin 4 katını aşamayacağı ve 4 katı olabileceği yönünde bir çalışma vardır.

Gene, tarım kredi kooperatiflerinin ve vakıflarının iştiraklerinde görev alacak alan arkadaşlarımızın da kimler olabileceği bu yasayla belirlenmektedir. Böylece, seçilmiş yönetim kurulu ve denetleme kurulu üyesi arkadaşlarımızın, insanlarımızın, bu kurumların iştiraklerinde görev almaması gerektiği yönünde de bir öneri vardır, bir düşünce vardır.

Bunun dışında, gene, kooperatiflerimizin, çiftçilerimize, akaryakıt ihtiyaçlarının temin edilmesi bakımından ve üyelerine kullandırabileceği nakdî kredilerin miktarının belirlenmesi yönünden de kooperatiflerimizin etkin çalışmalarını bu yasa bütünlüğü içerisinde değerlendirmek istiyoruz.

Kooperatiflerin gerek kendi aralarında yapacakları işlemlerde, üye kooperatifler arasındaki satış amaçlı değil de, ortaklararası muamele sayılması yönünde de bir yasa değişikliği vardır.

Bu yasa değişiklikleriyle beraber, inşallah, tarım kredi üyesi olan çiftçilerimiz, çiftçi arkadaşlarımız, ülkemizin muhtelif bütün köşelerine yayılmış bulunan 2 000'e yakın tarım kredi kooperatifimizde üretimlerini, ziraatlarını daha iyi fırsatlarla sürdürme şansı bulabileceklerdir.

Bütün bu çalışmaların içerisinde tarım kredi kooperatiflerinin, AK Parti iktidara geldiğinde, gerçekten çok hantal yapısı vardı. Bu hantal yapı içerisinde pratik olmayan ve hizmet üretemez bir durumdaydı. Bu yapılan düzenlemelerle, tarım kredi kooperatiflerini daha pratik ve uygulamada insanlarımıza daha yararlı hizmetler üreten üretici kooperatifler haline getirme çalışmaları sürdürülmektedir. Mesela, küçük bir örnek vermek istiyorsam; ikinci el traktör kredisini dahi, tarım kredi kooperatifleri, üyelerine, ortaklarına kullandırabilir hale getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tarım, gerçekten, kooperatifler aracılığıyla, çiftçilerimizin üretimlerini sürdürdükleri ve ülkemiz için mutlaka vazgeçilmez olan ve çeşitli sıkıntılarla da olsa, çiftçilerimiz tarafından, sürdürülebilir halde tutulması gereken etkin bir üretim dalıdır. Mutlaka, Büyük Atatürk'ün dediği gibi "kooperatif olmak, güç ve imkânları, zekâ ve maharetleri birleştirmektir." Ancak, zekâ ve maharetlerimizi, güç ve imkânlarımızı kooperatif çatısı altında birleştirirken, hükümetimizin de, sağladığı kaynaklardan, sağladığı fırsatlardan tüm çiftçilerimize, bizleri doyuran, ürettiği ürünlerle bu toplumu doyuran çiftçilerimize gerekli ehemmiyeti ve özeni veriyoruz, vermeye devam ediyoruz. Mesela, bu sene, yine, kooperatiflerimiz aracılığıyla kullandırdığımız pek çok krediyle, hayvancılık desteklemelerinde, fide desteklemelerinde, tohumculuk desteklemelerinde çiftçilerimize açılımlar ve fırsatlar yaratıyoruz.

Doğrudan gelir desteği, malum, geçmiş senelerde zamanında çiftçimize verilemiyordu, devletimizin kaynakları, imkânları belki yeterli değildi; ancak, şimdi yeterli hale geldik ve doğrudan gelir desteğine bu sene şubatta başladık, şimdi birkısım ilçelerimizde daha ödeniyor ve mayıs ayında bitmiş olacak. Böylece, çiftçilerimiz, tarlaya inerken, üretimlerini sürdürme aşamasındayken devletimizin ödemeyi vaat ve taahhüt ettiği doğrudan gelir desteğini alabilir hale geliyorlar.

Yine, bunun yanında, bitkisel üretimlerde, primlerle, ülkemizin ihtiyaç duyduğu ürünleri desteklemeye çalışıyoruz. Bu sene buna mısır ürününü de ekledik. Bu çiftçilerimiz, mart sonuna kadar, işte, bugün itibariyle -pamuk ve mısır üretimi yapan çiftçilerimiz- üretim belgelerini, devletimizin tarım ilçe ve il müdürlüklerine veriyorlar. Zeytinyağı üreten çiftçilerimiz de 31 Mayıs tarihine kadar belgelerini verdiklerinde, takip eden bir ay içerisinde yasal işlemler tamamlanarak, primlerini alabilir hale gelecekler.

Enerjide, mazotta ve gübrede yoğun çalışmalarımız sürüyor. Spermada, tohumda ve fidede yüzde 1'e inen KDV'ler... Yüzde 18'di KDV'ler, malum; bu, gerek hayvancılıkta, sperma kullanımında yüzde 1'e indi, pamuk tohumu, mısır tohumu, yonca tohumu, buğday tohumu gibi tohumlarda da yüzde 1'e indi ve bitkisel üretimde ana hammadde olan fidanların da KDV'si yüzde 1'e indirilerek, en azından, çiftçilerimizin girdilerinde onlara bir nefes alma, bir fırsat yaratılmaya çalışıldı. Üzümde, narenciyede ihracat teşvikleri artırıldı. Hayvancılıkta, bu sene, kooperatiflerimiz aracılığıyla yeni fırsatlar yapmaya çalışıyoruz. Tarım kredi kooperatifimizin de yan kuruluşu vardır, Tareks kuruluşu vardır. Bunlarla da, gerek süt teşvik primleri gerek sunî tohumlama teşvikleri gerek sunî tohumlamadan doğan buzağı teşvikleri, hastalıktan ârî işletme teşvikleri gibi teşviklerle; ayrıca, yine ana girdilerden biri olan kabayem teşviklerindeki 10'ar puanlık artırımlarla, ülke hayvancılığını ve hayvancılıkla geçimini sağlayan çiftçilerimizi hem ayağa kaldırmak istiyoruz hem atağa kaldırmak istiyoruz.

Ancak, bugünlerde süt ürününde bir problem yaşanıyor. Tabiî, ilkbahar olunca, hayvanlarımızın doğumları bu aylarda oluyor; maalesef, böyle, tüm yıla yayılan bir doğum sirkülasyonunu çiftçilerimiz daha sağlayamadılar. Tabiî, tüketim o nispette artmış değil. Biz insanlar, Türk insanları, bilhassa yaz aylarında, dondurmayla, yoğurtla, ayranla... Sebzelerimizin, meyvelerimizin üzerine yoğurt dökerek bunları yemeye... Bilhassa kızartma ürünlerinde bunu çok seviyoruz. Tabiî, tüketimimiz yaz aylarında çok artıyor; ama, şu anda üretimimiz artmış durumda. Sütteki bu sıkıntıyı da, bu arz fazlası süt üretimindeki sıkıntıyı da çözmek için Bakanlığımızda iki defa toplantılar yaptık; bunları çözmeye çalışıyoruz. Tabiî, bunu çözmenin yolu da... Belki, bir okul sütü projesi tekrar gündeme gelebilir; bunların üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve ben, diyorum ki, bu yasayla, gerçekten, üreten çiftçilerimize yeni bir açılım, yeni bir fırsat ve 2 000'e yaklaşan sayısıyla tarım kredi kooperatiflerimize de, çiftçilerimizle beraber, onların gerek ihtiyaçlarının temininde ve gerekse de bu iki sene içerisinde yapılan çalışmalarla, ürünlerinin değerlendirilmesinde bu kooperatiflerimize bir fırsat vererek, bu kâr amacı gütmeyen kooperatiflerimiz marifetiyle, hem çiftçilerimizin girdilerinde onlara bir açılım sağlamak hem de ürünlerinin değerlendirilmesinde onlara bir fırsat vermek bakımından, devletimizin, daha önce kapatılan Süt Endüstrisi Kurumu gibi pek çok endüstriyel kurumlarının veya Et Balık Kurumu gibi kurumlarının yerine, bir ikame edici fırsat verilmesi bakımından, tarım kredi kooperatiflerimizin daha etkin hale getirilmesi lazım. İşte, bu yasal düzenlemelerle, tarım kredi kooperatiflerimiz, biraz daha pratik ve çiftçilerimizle, onların ihtiyaçlarının karşılanması bakımından, onların hemen yanıbaşında olan bir kooperatif olma hüviyeti kazanıyor.

Bu yasa tasarısının, ben, öncelikle, çiftçilerimize, üreten insanlarımıza ve tarım kredi kooperatiflerimizde çiftçilerimize fırsatlar yaratan birimlerimize hayırlar getirmesini diliyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  - Teşekkür ediyoruz Sayın Ertürk.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Uzdil,  şahsî konuşma talebiniz de var; değil mi efendim?

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

 CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasasında değişiklik getiren kanun tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime, ülkemizde üreticilerimize hizmet veren kooperatiflerden bahsederek başlamak istiyorum.

Bugün, ülkemizde, tarımsal üretim yapan çiftçilerimizin üç türlü kooperatife üye olduğu gözükmektedir. Bunlardan bir tanesi, 2834 sayılı Yasaya göre faaliyet gösteren tarım satış kooperatifleridir; yani Çukobirliktir, yani Tariştir, yani Fiskobirliktir.

Değerli arkadaşlarım, bu tür kooperatiflerimiz, bugünlerde, sıkıntılı günler geçirmektedir; çünkü, biliyorsunuz, yıllardır hükümetlerin söylediklerini yapmaktan başka hiçbir kusuru olmayan bu kooperatiflerimizin, kaynak israf ediyor, çiftçilere hizmet vermiyor diye, entegre tesislerinin özelleştirilmesi bile istendi. Bugün de, kooperatif adından rahatsız olan kurumlar, kişiler, siyasî partiler, tarım satış kooperatiflerinin yeniden güçlenerek çiftçilere teslim edilmesini bir tarafa bırakıp, onların bazı birimlerinin anonim şirket haline gelmesi için uğraş vermektedirler. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi; biliyorsunuz, depoculuk yasasındaki değişikle, tarım satış kooperatiflerinin lisanslı depoculuk yapamayacağını, onun için, anonim şirket kurarak, o kanalla bu hizmeti görmesi gerekliliğini, geçmişte, yasayla da, burada, ne acıdır ki, bu Büyük Millet Meclisi çıkardı.

Değerli arkadaşlarım, ikinci kooperatif çeşidi, işte, bugün, yasasını görüştüğümüz 1581 sayılı Yasayla kurulmuş olan ve faaliyet gösteren Tarım Kredi Kooperatifleri Yasasıdır. Arkadaşlar, bu yasaya biraz sonra tekrar döneceğiz ve biz, zaten, bugün, bu yasadaki değişiklikleri görüşeceğiz. Ben, bu nedenle, bu kooperatiflerle ilgili, tarım kredi kooperatifleriyle ilgili düşüncelerimi daha sonra açıklayacağım.

Değerli arkadaşlarım, üçüncü yasa, kırsal alanda, üçüncü kooperatif, 1163 sayılı Köy Kalkınma Kooperatifleri Yasasıdır. Esas, kooperatifçilik yasası da, bana göre, budur; çünkü, bu yasa, demokratik bir yasadır; çünkü, bu yasada, kooperatifler üreticilerin malıdır, gerçekten bu tür yasayla hizmet gören kooperatiflerde, kooperatifin sahibi üreticilerdir. Birileri tarafından yönetilmezler, birileri tarafından müdürleri, memurları atanmaz, birilerinin emirlerini yerine getirmezler.

Değerli arkadaşlarım, işte, bu kooperatifin adı, 12 Eylül 1982'de kapatılan Köy-Kooptur. Türkiye'de, kırsal alana güzel tohumlar eken, kırsal alanın demokratik bir şekilde örgütlenmesini sağlayan Köy-Kooplar, maalesef, 1980 yılındaki müdahaleden sonra kapatılmışlardır, yöneticileri çeşitli şekillerde güç durumda bırakılmışlardır; ama, bugün, o tohumlardan birkısım toprakta kalanlar yeniden çimlenmeye başlamıştır. Ayrıca, o gün güç durumda bırakılan yöneticilerinden bir tane dahi mahkûm olan olmamıştır sevgili arkadaşlarım. O nedenle, ben, kırsal alanda Köy-Koopun yerleşmesini, gelişmesini sağlayan, ona emeği geçen herkese buradan şükranlarımı sunmak istiyorum. Ayrıca, eski genel başkanlarından, eski milletvekillerinden, şu anda hayatta olmayan hemşerim Nedim Tarhan'ı da burada anmak istiyorum, Allah rahmet etsin diyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğine girme hevesindeyiz. Avrupa Birliğine girme hevesinde isek, lütfen, Tarım Bakanımız bir heyet kursun, göndersin Avrupa'ya. Avrupa'da kırsal alanda kaç tür kooperatif var? Bizdeki gibi çeşit çeşit mi? Hayır, Avrupa Birliği ülkelerinde bir tip kooperatif var. O da, demokratik kooperatifler, demokratik tarımsal kooperatifler. O zaman bizim derdimiz ne?.. Avrupa Birliğiyle uyum yasası diyoruz, hazırlıklara başladık. Gelin o zaman, tarım kredi kooperatiflerinin bu şekliyle uğraşıp, bir şeyler yapmak için -ileride anlatacağım- zaman harcayacağımıza, tarım kredi kooperatifleri de 1163 sayılı Kooperatifler Yasasına uymak zorundadır diyelim, çıkalım bu işin içinden; hem de alnımızın akıyla çıkalım sevgili arkadaşlarım; ama, maalesef, önümüze, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasasıyla ilgili değişiklikler geldi.

Biraz da tarım kredi kooperatiflerinden bahsetmek istiyorum size.

Değerli arkadaşlarım, bir merkez birliği var, 66 ili kapsayan 16 bölge birliği var; 649'u ilçede, 1 277'si kasaba ve köylerde olmak üzere, 1 992 kooperatiften oluşan bir yapı. Yaklaşık 5 850 kişi, 1 500 000 ortak.

Değerli arkadaşlarım, bunlara ilaveten, ayrıca, Gübre Fabrikaları Anonim Şirketi; çiftçilerimizin daha önceden bildikleri GÜBRETAŞ, tarım kredi kooperatiflerimizindir.

Ayrıca, son günlerde gündeme gelen, tarımsal sigorta nedeniyle gündeme gelen bir başka konu var; Güven Sigorta. Evet, arkadaşlarım, Güven Sigorta da tarım kredi kooperatiflerinindir.

Ayrıca, 30'a yakın sanayi kuruluşu; yem fabrikasından tutun yağ fabrikasına kadar.

Değerli arkadaşlarım, işte, bugün görüştüğümüz tarım kredi kooperatifleri böyle bir yapıya sahip.

Peki, gelelim bu yasanın gerekçesine. Demin, sayın arkadaşım Ahmet Bey güzel güzel anlattı; ne güzel, gerekçelerimiz hazır. Dedik ki -arkadaşlarım, önünüzdeki taslakta, genel gerekçede aynen bu yazıyor- 1995 yılında 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle bazı değişiklikler yapılmış ve bu yapılan değişiklik de demokratik olmadığından bu yasada değişiklik yaparak daha demokratik hale getirecekmişiz!.. Neyi yapacakmışız, komisyonlarda görüştük, neyi yapacakmışız; bu kooperatifleri üyeleri yönetsin demiş 553 sayılı Yasa; ama, biz ne yapmışız?.. Şimdi değiştirmek istedik, bereket versin, bir geri adım atıldı. Bu kooperatiflerin genel müdürlerinin yönetim kurullarına girmesi için uğraşıldı. 553 sayılı Yasanın daha da demokratikleştirilmesi isteği buydu; gerekçedeki... Bu, dışarı çıkarıldı, şimdilik.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, yönetim sayısının azaltılması istendi. Sanki, orduyla yönetiliyor!.. Köylerdeki kooperatiflerin 5 tane yönetim kurulu üyesi, illerdeki veya illeri kapsayan birliklerin 7 tane yönetim kurulu üyesi, üstbirliğin 9 tane üyesi çok dendi. Daha da aşağı indirelim, belki biraz daha rahat oluruz!.. Neyse, o da geçiştirildi. Peki, süreyi uzatalım; Ziraat Odasının, Odalar ve Borsalar Birliğinin yasasındaki duruma tarım kredi kooperatiflerini de getirelim!.. Olur, getirelim.

Değerli arkadaşlarım, şu anki 9 tane yönetim kurulu üyesi, ne zaman seçildi; buradan sormak istiyorum. Buradan, hem burada duran, halihazır burada olan Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kuruluna, Genel Müdürüne, buradaki AKP'li milletvekili arkadaşlarıma ve bizi az da olsa izlediğini zannettiğim tarım kredi kooperatifleri çalışanlarına ve üyelerine sormak istiyorum. Söyleyeceğim, cümlemi tamamlamak için.

Değerli arkadaşlarım, yönetim kurulu 2001 yılında seçilmedi mi?! Peki, bu yönetim kurulunun eski yasaya göre üç yıl sonra yeniden seçilmesi gerekmez miydi?! Niye seçim yapmadık?! Madem süresi doldu, seçimini yapaydık, ondan sonra dört yıla çıkaydı!.. Hayır. Ne yaptık peki arkadaşlar; biz, güzel güzel, yönetim kurulunun 9 üyesinden 6'sını devre dışı bıraktık. Doğru, 3'ü istifa etti, 3'ünü de görevden aldık, geriye kaldı 3. 3'ünü yönetime yedekten getirdik, 3'ünü de yasa gereği Tarım Bakanlığı atadı, etti 9. Oh ne güzel!.. Ne güzel!.. Ne yapacak; Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu genel müdürünü atayacak; çünkü, kendi kendini idare ediyor. Ne yaptık peki biz?.. Bu 9 kişilik yönetim kurulu ne yaptı sevgili arkadaşlarım?.. Seçim mi yaptı; hayır; genel müdür atadı. Birikimli, bilgili, uzman, harika yönetici! Daha önce Tarım Bakanlığına müsteşar muavini yapılıp müsteşar yapılmak istenmiş. Bu konuda da süper deneyimli! Evet sevgili arkadaşlarım, süper deneyimli idarecimiz! Tarih öğretmenimizi tarım kredi kooperatifleri genel müdürü yaptık! Peki, sizin zorunuza gitmiyor mu sevgili arkadaşlarım?!

AHMET ERTÜRK (Aydın) - Niye gitsin ki?!

NECATİ UZDİL (Devamla) - Doğru, niye gitsin ki! Doğru, Millî Eğitim Bakanlığındaki tüm sorunları çözmüş arkadaşımız; ne yapalım; böyle, deneyimli süper bir idareci Tarım Bakanlığına da gelsin; çünkü, tarımdan anlayan pek de adam yok, Tarım Bakanlığını da çözsün dedik; olmadı, çeşitli engeller çıktı, bari, gelin süper kooperatif olan tarım kredi kooperatiflerinin başına süper bir genel müdür atayalım!..

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Sence, değil mi?

NECATİ UZDİL (Devamla) - Evet, Yönetim Kurulumuz atadı. O, 6 tanesi değiştirilmiş olan Yönetim Kurulumuz atadı. Onlar mı atadı, önerildi mi; onu hem sizin takdirinize sunuyorum hem Anadolu'daki tarım kredi kooperatiflerinin ortaklarının takdirine sunuyorum hem de tarım kredi kooperatifinin 5 000 küsur tane çalışanının takdirine sunuyorum sevgili arkadaşlarım. Burada yapılanlar ortada.

Devam ediyorum sevgili arkadaşlar. Onu da geçtik; işte, yeni yönetimin süresi dört yıl doldu. Yeni tasarıda ne geliyor biliyor musunuz arkadaşlar; bir yıl içinde yeni yönetmelik hazırlanacak, o çıktıktan sonra, altı ay sonra köydeki tarım kredi kooperatifi seçim yapacak, ondan altı ay sonra birlikler seçimlerini yapacak, ondan altı ay sonra da üst yönetim seçilecek, etti ikibuçuk yıl.

Değerli arkadaşlarım, 2005 yılındayız, 2001 yılında seçildiler, etti dört sene, ikibuçuk yıl daha ilave edin, altıbuçuk sene üst yönetimdekiler kalacak. Peki, üst yönetimi benim tarım kredi kooperatifimin üyeleri mi seçti?.. Evet, yapılmak istenilen, maalesef, o süreyi bir başka şeylere uydurmak değil, bu yönetimin uzun süre orada kalmasını sağlamak ve uzun süre orada kalan bu yönetim, maalesef, tarım kredi kooperatiflerinde, kendi düşünceleri doğrultusunda kadroların oluşmasını, ortamını hazırlayacaklar. Bize getirilen yasaların -birazdan arkadaşlarım size anlatacaklar- birkısım maddelerinde, bunun, hazırlığı yapılmakta sevgili arkadaşlarım. Evet, tarım kredi kooperatiflerinin kooperatif sayısını azaltıyoruz; personeli çok diye şikâyet ediyorduk. Şimdi, uzman, profesyonel eleman bulmak için madde var bu yasada, arkadaşlarım gündeme getirecek.

Peki, bir şey daha sorayım size: Genelde, Türkiye'de, üst yönetici olmak için -yasalarımızda da vardır- on yıl hizmet istenir. Burada bir maddede -arkadaşım konuşacak- sekiz yıllık hizmet yeter... Akla ne geliyor? Ben, size, benim aklıma geleni söyleyeyim; benim aklıma gelenin yanlış olma ihtimalî var; ama, birilerinin aklına bu gelir; yoksa, üst yönetime hazırladıkları, ancak, hizmeti yetmeyen, sekiz yıla yakın hizmeti olan biri için mi o madde konuluyor?! Sekiz yıl ile on yıl arasında ne fark var arkadaşlarım?! Yönetimlerde, idarelerde ne farkı var?!

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) - 24 ay var.

NECATİ UZDİL (Devamla) - 24 ay var... Birilerinin önünü açmak da olabilir sevgili dostum.

Evet, arkadaşlar, kişiye yönelik makam hazırlıkları yapmaktadır bu halihazırdaki üst yönetim. Bunları yapacağına, seçim hazırlıklarını yapsın; tarım kredi kooperatiflerini, gerçek sahibi olan üyelerine terk etsin. Bunları yapacağına, tarım kredi kooperatiflerinin 1163 sayılı Yasayla idare edilmesi için uğraş versin sevgili arkadaşlarım. Bugün, bir köydeki tarım kredi memurunu, genel müdür atıyor. Evet, genel müdürün teklifiyle üst yönetim atıyor. Değerlendirmesi size... Ben "genel müdür atıyor" diyorum.

Köydeki kooperatifin üyeleri var. Niye, yani, onlar orada çalışacak bir depocu, bir muhasebeci, bir müdür bulamazlar mı?! Hazırlayın kriterlerini, verin, herkes kendi kooperatifini idare etsin. Sizinki... Yıllardır bildiğimiz gibi, tarım kredi kooperatifleri demokratik kooperatifler değil. Yapacaksak, Büyük Millet Meclisi gerçekten çiftçiye hizmet etmek istiyorsa, kırsal alana hizmet etmiyorsa, Avrupa Birliğiyle uyum istiyorsa, bu kooperatiflerin demokratik yapılara kavuşturulması için çaba sarf etmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlarım, gizli amaçlardan bir tanesini daha söylemek istiyorum size. Ben, iddia ediyorum, buradan da kayıtlara geçeceğine inanıyorum:Tarım kredi kooperatiflerini bir başka amaç için hazırlıyorlar.

Tarım Bakanlığının taşra teşkilatlarını kapatacağız, kapatacağız da, Tarım Bakanlığı veyahut da hükümetler kırsal alana daha nasıl baskı uygulayacaklar? Evet, söyleyeyim size: Tarım kredi kooperatiflerinin hazırlanış nedenlerinden bir tanesi, tarımsal destekleri, Tarım Bakanlığının taşra teşkilatı kapatılırsa, tarım kredi kooperatifleri kanalıyla vermek istediğini, ben, komisyonlardaki konuşmalardan ve yapılanlardan sezinledim diyorum. Burada da bunu kayıt olarak düşüyorum. Doğruluğu, yanlışlığı ileride gözükür; inşallah da, ben, yanlış çıkarım.

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Kesin, kesin...

NECATİ UZDİL (Devamla) - İleride göreceğiz...

Değerli arkadaşlarım, şunu da söylemek istiyorum: Sayın Başbakanımız çıkıyor "üreticiyi toprakla barıştırdık; muhalefet ve bazıları, aklıselimle bakmak yerine tribünlere oynuyor" diyor. Evet, doğru, Sayın Başbakanım haklı; tribünlere oynuyor muhalefet. Çıkıp da koskoca Tarım Bakanlığında 1 000 köye personel gönderdim diye reklam filmi çektirmek tribünlere oynamak değil, bizim normal eleştirilerimiz tribünlere oynamak! Kars'a giden, Ukrayna kavurması alacak gelecek buraya; bunu söylemek tribünlere oynamak; peki, benim çiftçimi, evet çiftçimi icraya vererek toprağını icra kanalıyla sattırmak, çiftçiyle tarlayı, toprağı barıştırmak mı?! Nereden diyeceksiniz -kendilerine de daha önce verdim- bana dediler ki: "Bunlar yapılanmayı kabul etmeyenler, iki ay erteledik." Aha, geldi iki ay da bitti. Size Ziraat Odasının yazısını okumak istiyorum, Osmaniye Ziraat Odasının yazısı:

"Konu: İcralık Çiftçi Borçları Hakkında.

Osmaniye Tarım Kredi Kooperatifi üyeleri, çiftçilerimiz, 1999 tarihinde yöremizde kuraklık, deprem gibi doğal afetlerden, ayrıca geçmiş yıllardaki hükümetler döneminde yüzde 180'lere varan faizlerden dolayı borçlarını ödemekte sıkıntıya düşmüşlerdir. Yine de, ev, araba, traktör satarak bir kısmını ödeseler de, borçlarından kurtulamamışlardır. Kooperatifler, çiftçilerimizin geriye kalan borçlarını icra ve haciz yoluyla tahsil etmek için, çiftçilerimizin ekmek kapısı olan bir avuç tarlasını satmaya kalkışmışlardır."

Yazı devam ediyor arkadaşlarım; ancak, şuradan da bir iki şeyi söylemek için yazıyı kısa kesiyorum.

Davet Kâğıdı.

Osmaniye 2. İcra Dairesi.

Dosya numarası... Onu da geçiyorum.

Alacaklının adı: Tarım Kredi Kooperatifi.

Borçlunun adı: İsmini vermeyeyim, köyünü söyleyeyim: Kayalı Köyü/Osmaniye.

Haczin yapıldığı gün, saat falan...

"Kayalı Köyü Kınalı Çınar mevkii 13 parselde bulunan 36 526 metrekare gayrimenkul dörtte 1 hissesi, tarla."

Tribüne değil arkadaşlarım... Ben, bunu, Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürüne ve yetkililerine aylar önce verdim; sizin de duymanızı istiyorum; tarım kredi kooperatifi üyeleri arkadaşlarımın da duymasını istiyorum; tarım kredi kooperatifi çalışanı 5 000 küsur kişinin de bunu duymasını istiyorum.

"Kayalı Köyü Çakaldere mevkii, 8 parsel, 2 912 metrekare gayrimenkul, kârgir ev ve arsa."

Değerli arkadaşlarım, şu anki yerinde tutunmak için aşırı şekilde gayret gösteren ve bizlerin marifetiyle de, seçilmiş bizlerin marifetiyle de, yasada çeşitli değişiklikler yaparak bunu sağlamaya çalışan arkadaşlarımızın haczi bu; dikkatinizi çekiyorum.

 Ayrıca, bir tane daha okumak istiyorum size:

Konu: Ziraî bilirkişi raporu.

2. İcra Müdürlüğüne/Osmaniye

Altta da bilirkişinin adı soyadı.

Kısa kesmek istiyorum.

"Kıymet takdirine konu olan parsel..." Burada, rakamlara dikkat etmenizi istiyorum sevgili arkadaşlarım.

7 parselin arazi değeri: Kıymet takdirine konu olan parselin alanı 5 035 metrekare. Dikkatinizi çekiyorum yeniden, 5 035 metrekare, sevgili arkadaşlarım.

Kıymetini geçiyorum.

"18 parsel arazi değeri" denmiş.

Kıymet takdirine konu olan parselin alanı 3 458 metrekare sevgili arkadaşlarım. Evet, bu çiftçinin... İsmini vermek istemiyorum, ellerinde var, Tarım Kredi Kooperatifi yetkililerinin elinde bu kâğıt var, fotokopilerini verdik. Bu çiftçinin toplam tarlasına, allahaşkına bir bakın.

Peki, çiftçi ile toprağı nasıl barıştırdınız?! Çiftçi ile tarlayı nasıl barıştırdık arkadaşlarım?! Bir çiftçinin, tamamı 15 dönüm etmeyen tarlasını satarak, icra yoluyla sattırarak mı çiftçi ile toprağı barıştırdık?! Reklamı kim yapıyor?!

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Ne yapsın, silsin mi borcunu?..

NECATİ UZDİL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gerekirse silsin, gerekirse silsin. Sen burada sahte belge düzenleyenlerin affını gerçekleştirdin, hem de beş kuruş talep etmeden, sahte belgelerin affına neden oldun!.. Sen, tutuyorsun... İncelesin yöneticiler sevgili arkadaşlarım, bu çiftçiler, gerçekten, almışlar vermiyorlar mı, yoksa ödeyemiyorlar mı? Bunu değerlendirmek bizim yöneticilerimize düşmez mi? Haa, var da vermiyorlarsa, doğrudur, alsınlar; ama, ödeyemiyorsa, adamın 6 dönüm tarlasını da icra yoluyla sattırmak, bir üretici kooperatifine yakışmaz, sevgili arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlarım, işi ehline vereceksin çözüm arıyorsan, bilimsel olacaksın, tecrübeden, birikimden rahatsız olmayacaksın. Ayrıca, demokrat olacaksın, şeffaf olacaksın, yüreğini insanlarına açacaksın. İşte, böyle bir...

BAŞKAN - Sayın Uzdil, lütfen tamamlayın.

NECATİ UZDİL (Devamla) - ... tarım kredi kooperatifine sahip olmak, bu zihniyette yöneticilerin yönettiği bir tarım kredi kooperatifini yaratmak dileğiyle, sizleri, tekrar, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzdil.

Hükümetin söz isteği vardır.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 835 sıra sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının geneli hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Esasen, bu değişiklikle, daha önce 1581 sayılı Kanunla, daha sonra 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değişikliği yapılan kanunda bazı yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Düzenlemelerin 1 inci maddesinde, bu kooperatiflerin, diğer kooperatifler gibi, kendi üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamalarına imkân getirilmektedir. Yönetim kurulu üyeliklerine -burada bahsedildiği gibi değil- sınırlama getiriliyor. Yani, yönetim kurulu üyesi olan, kooperatif iştiraklerinde ayrıca görev alıp, oralardan para alamayacak. Mevcut uygulamada, yönetim kurulu üyesi olup, aynı zamanda kooperatifin iştiraklerinde çalışabiliyor, orada da yönetim kurulu üyesi olabiliyor ve oradan da para alabiliyordu. Ayrıca, ücret sınırlaması da getiriliyor; yani, asgarî ücretin 4 katından fazla ücret alamayacak. Görüldüğü gibi, düzenleme, tasarrufa yönelik bir düzenlemedir.

Diğer yandan, bir düzenleme de, kamu kuruluşlarından bu kooperatiflere yönetici olarak atananların, görevli olduğu süre içerisinde izinli sayılmaları ve görev sonunda tekrar bağlı oldukları işlerine dönebilmelerine imkân sağlanıyor. Bu da, en temel bir insan hakkıdır; göreve getirdiğiniz insanların, geçici görev süresi sonunda aslî görevlerine dönmesinden daha doğal bir şey yoktur.

Diğer önemli bir değişiklik de, birliklerin denetimini düzenliyor; seçimle gelen birlik yöneticilerini Tarım Bakanlığı yapıyor, diğer kooperatifleri de kendi teftiş kurulları yapıyor.

Önemli bir değişiklik, bildiğiniz gibi Ziraat Bankasının birçok yerde şubesi kapandı ve ileride de, Ziraat Bankasının yapısındaki değişikliği dikkate alarak, tüm bu kooperatif birliklerinin üyeleri yararına, her türlü, dış piyasadan, iç piyasadan borçlanmalarına, kredi kullanmalarına imkân getiriyoruz; yani, bu noktada, sadece Ziraat Bankasına bağımlı olmaktan çıkarılıyor; daha uygun şartlarda, nerede finans sağlanırsa, oradan finans alabiliyor.

Tarım sigortası yetkisi zaten var, burada bir düzenleme yapılıyor, açıklık getiriliyor. Ayrıca, yeni Petrol Piyasası Kanunu, tarım kredi kooperatiflerinin ortaklarına ucuz akaryakıt teminiyle ilgili bir düzenleme getiriyor; yani, yeni Petrol Yasasına göre bir dağıtım sistemi oluşturulacak ve yukarıdan aşağıya dağıtımlar, bir ticarî alışveriş olmak yerine, göreviçi bir işlem haline dönüştürülüyor. Genel olarak değişiklikler böyle.

Şimdi, Sayın Uzdil'in, CHP'li Milletvekilimizin, bu değişiklerle ilgili gündeme getirdiği konulara birkaç cümleyle değinmekte yarar var. Bu kooperatiflerimizin, birliklerin, geçtiğimiz bu iki yıl içerisinde içine düştükleri malî sıkıntılara çok önemli bir çözüm getirilmiş, toplam 587 000 ortağın, tahakkuk etmiş olan yaklaşık 1 katrilyon liralık borçlarının 530 trilyon liraya düşürülmesi sağlanmıştır; demek ki, bu borçlar, üçte 1'e düşürülmüş ve yeniden yapılandırılmıştır. Bu anlamda, tarım kesiminde çalışan çiftçimizin, köylümüzün üzerinden  yaklaşık 1 katrilyon liralık yük alınmıştır.

Bu yeniden yapılandırmaya iştirak edemeyen, herhangi bir şekilde müracaatı kaçıranların adedi 40 000 civarındadır. Bu 40 000 üyenin, şu anda, kümülatif -faizleriyle birlikte tahakkuk etmiş, birikmiş- borcu, yaklaşık 530 trilyon lira civarındadır. Bunun da bir şekilde yapılandırılması ve bu yükün onların üzerinden alınması için çalışmalar devam etmektedir; yapılmak istenen budur.

Ayrıca, kısaca, önemli şeyleri belki söylemekte yarar var. Biliyorsunuz, bu üyelere kooperatif kredi kullandırıyor. Kullanılan krediler, 3 milyardan, 10 milyar liraya çıkarılmış. Ayrıca, bölge birliği yetkisinde olan 20 milyar kredi, merkez birliğinde ise 50 milyar liraya kadar artırma imkânı verilmiş. İkinci el traktör alımına imkân sağlanmış ve bunun için kredi kullandırılmaya başlanmış. Üreticiden tüketiciye, doğrudan 74 kooperatife, üretici birliği belgesi verilmiş; bu bağlamda, ortak ürünlerin doğrudan tüketiciye ulaşması sağlanmış ve 246 ton yaş meyve-sebzenin büyük market ve pazarlara pazarlaması gerçekleştirilmiştir.

Görüldüğü gibi, yapılan çalışmalar, tarım kesimimizin içinde bulunduğu bazı olumsuzlukları düzeltmeye yöneliktir; ancak, bu konuda yapılması gereken çalışmaların tamamının yapılmış olduğu anlamına da gelmez. Bu konuda, daha yapacağımız çok şey olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Bu göreve getirilen yönetim kurullarıyla ilgili, sayın vekilimizin ifade ettiği 6 üyenin değiştirilmesi hususu da çok açıktır. 3 üye, 5 üye, çeşitli şekillerde, soruşturmalar ve bazı yolsuzluk iddialarıyla yargılanmış, suçlu bulunmuş, bunun üzerine görevlerinden ayrılmışlar. Onun yerine yedekten üç üye, yedekte de başka üye kalmadığı için ortaklar arasından, temsilciler arasından, yasa hükmü gereğince, Bakanlıkça atama yapılmıştır.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Biz de farklı bir şey söylemedik; aynı şeyi söyledik.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Burayı bu şekilde açıklığa kavuşturmakta yarar var. Yaptığımız tespitlere göre, genel müdürün göreve geldiğinden beri çalışan personel sayısında 1 500 tane eksilme olduğu halde tek bir kişi göreve alınmamıştır ve sağlanan krediler, yapılan kolaylıklar, yapılan iş ve işlemlerde görüldüğü gibi, genel müdürün hangi eğitimi aldığı önemli değil, ortaya koyduğu performans ve başarıdır ve bu konuda oldukça başarılı olduğu da ortadadır. Yüce Meclisin üyelerinin takdirine sunuyorum.

Ben, korktum ki, Sayın Vekilim, bu genel müdürün benim akrabam olduğunu söyleyecek. Akrabam değil, soyadı benzerliği var.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Hiç öyle bir şey düşünmedik Sayın Bakan.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.22

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.38

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

835 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947, 1/233)     (S. Sayısı: 835) (Devam)

BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini tekrar oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA  VE  TARIM  KREDİ  KOOPERATİFLERİ  VE  BİRLİKLERİ KANU-NUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA 553 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜNE DAİR KANUN TASARISI

 MADDE 1.- 18.4.1972 tarihli ve 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Tarımsal amaçlı kooperatifler hariç olmak üzere; ortak ürünleri üzerinde ticaret ve komisyonculuk yapanlar, faizle para veya mal olarak kredi verenler bu kooperatiflere giremezler."

"Bu Kanun hükümlerine göre kurulmuş olan Tarım Kredi Kooperatifleri ve birlikleri, Devletçe kooperatiflere verilen desteklerden yararlanırlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu.

Sayın Ekmekcioğlu'nun şahsı adına da söz isteği var; birleştirdim.

Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU (Antalya) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kooperatifçilik, birlikte iş yapma, birlikte çalışma, kısaca işbirliğidir. Kooperatif, ortaklar için bir menfaat unsuru, yöneticiler için bir ekonomik faaliyet, çalışanlar için bir iş, devlet için de kalkınma aracıdır. İnsanların karşılamasında zorluk çektiği ihtiyaçlarını temin etmek için maddî manevî güçlerini birleştiren mükemmel bir dayanışma kuruluşudur. Kısacası, kooperatifleşmenin temelinde yardım, dayanışma duygusu, iş başarma amacı vardır. Bu amaçla, insanlar, çeşitli isimler altında el ve gönül birliğiyle zorlukları yenmek için bir araya gelmişlerdir.

Türkiye'de bugünkü anlamda tarımsal kredinin ilk kooperatifleşme hareketi, 1863 yılında, Mithat Paşa tarafından kurulan Memleket Sandıkları ile başlamıştır. Modern kooperatifçilik anlayışının kurumsallaşması ve temel hukukî normlara kavuşması ise, cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleştirilmiştir.

1929 yılına kadar çiftçilerimize krediler Ziraat Bankası tarafından verilmiştir. Bu yıldan itibaren Türkiye'de, bugünkü anlamda tarım kredi kooperatifleri kurulmaya başlanmıştır. Batı Almanya kooperatifleri örnek alınarak hazırlanan 2836 sayılı Kanunla, tarım kredi kooperatifleri, ortaklarının üretimlerini düzenlemek, artırmak ve kıymetlendirmek için ucuz üretim kredisi temin etmek görevini yüklenmiştir. Bunun yanı sıra, tarımsal alet ve makine tedariki ile ortaklarını, zararlı kredi yollarına başvurmaktan alıkoymak ve böylece, yurtiçi ve yurtdışı rekabet gücünü geliştirmesi de amaçlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, daha sonra bu kanun, gelişen ve değişen ihtiyaçlara göre, yerini 1972 yılında çıkarılan 1581 sayılı Kanuna bırakmıştır. Bu kanunla, tarım kredi kooperatiflerine yeni bir teşkilatlanma şekli getirilmiş, kooperatiflerin bölge birlikleri ve merkez birliği organizasyonu içinde teşkilatlanması gerçekleştirilmiştir. Küçük çiftçilerin bankalardan kredi almaları zor, hatta, olanaksızdır. Küçük çiftçiler, bankalara güvence verememektedirler; zaten, kredi alabilmek için güvence gösterecek mal varlıkları da pek yoktur. Bankalardan kredi alamayan küçük çiftçiler, şahıslara yönelirler. Burada da yüksek faiz ve daha birçok ekonomik ve sosyal sorun ortaya çıkar; ancak, çiftçinin üretim faaliyetlerini yürütebilmesi için krediye ihtiyaç olduğu, değişmeyen bir gerçektir. Kooperatifler, bucak ve köylerde örgütlenerek bu güçlüğü ortadan kaldırmış, bu nedenlerden dolayı tarım kredi kooperatiflerinin kurulması uygun bulunmuştur.

Tarım kredi kooperatiflerinin amaçları, mevduat toplamak, kredi sağlamak, faiz haddini düşürmek, ortaklara kendi konusunda tavsiyelerde bulunmak, alınan kredinin üretiminde kullanılmasını gerçekleştirecek tarımsal üretiminin artmasını sağlamak ve tarımsal girdileri, diğer ihtiyaçları kaliteli, ucuz ve zamanında temin ederek hizmetlere sunmaktır. Bunun için, tarım kredi kooperatifleri, ortaklarına, yalnız üretim işlerinde kullanmak üzere kredi verir.

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 35'i kırsal alanda yaşamaktadır; yani, tarımla uğraşmaktadır. Dolayısıyla, Türk ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır. Şu halde, tarımın ekonomik bünyesinin güçlenmesi, Türk ekonomisinin güçlenmesi demektir.

Türkiye'de genel olarak küçük çiftçi işletmeleri hâkimdir. Bunlar, kendi ihtiyaçlarını ancak sağlayabilecek durumdadırlar. Yeni üretim yapabilmek için herhangi bir tasarruf ve yatırım yapabilmeleri mümkün değildir. Halbuki, modern tarımda üretim yapabilmek için, toprak ve işgücünden başka birçok üretim araçlarına da ihtiyaç vardır. Bu nedenle, küçük çiftçiye en uygun koşullarda krediyi tarım kredi kooperatifleri sağlamaktadır. Bu bakımdan da, Türkiye için çok önemli bir kurumdur.

Kuruluş yapısı itibariyle Türkiye'nin dört bir yanında, bilhassa köy ve kasabalarda faaliyet gösteren 2 500 birim tarım kredi kooperatifi, illerde örgütlenen 16 bölge birliği ve Ankara'da merkez birliği olmak üzere, üç kademede, köylü ve çiftçisine hizmet götürmektedir. Hizmet götürülen köy sayısı 27 851, ortak çiftçi sayısı 1 500 000'i bulan büyük bir kuruluştur.

Tarım kredi kooperatifleri, son yıllarda, ortaklarına sağladığı nakdî kredilerinin yanında aynî kredi olarak gübre, yem, tohumluk, fide, tarımsal ilaç, damızlık süt ineği ve tüketim ihtiyaç maddelerinin toptan ve ucuza sağlanması faaliyetlerine başlamış bulunmaktadırlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP İktidarında, büyüme yılı olarak ilan edilen 2003 yılında millî gelir, ekonominin tümü itibariyle, yüzde 5,9 oranında artarken, tarım yüzde 2,5 oranında küçülmüştür, 2004 yılında da aynı eğilim devam etmiştir. Pamuk, tütün gibi ürünlere bakıldığında bu küçülme, oran olarak çok daha büyümektedir. 2005 yılı için de aynı endişeleri taşımaktayız. Bunlar da yetmediği gibi, AKP İktidarında, gübre ve kimyasal ilaç kullanımı yüzde 25 ilâ yüzde 30 oranında gerileyerek, 1990'ların ortalarındaki düzeye düşürülmüştür. Bu da hem tarımsal girdilerdeki düşmeye hem de gübreye verilen sübvansiyonun kaldırılmasıyla gübre fiyatlarında görülen hızlı artışa bağlıdır.

Çiftçimizin, temelde tohuma, gübreye, mazota, ilaca ihtiyacı vardır. Bunları temin etmek için tarım kredi kooperatiflerine başvurduklarında, borçlu oldukları için bu üretim girdilerini alamamaktadırlar. Türk çiftçisi borcunu ödeyemez duruma getirilmiştir. Yaklaşık 600 000 çiftçinin tarım kredi kooperatiflerine 768 trilyon borcu bulunmaktadır. Bu duruma neden olan başlıca etken de, tarıma olan desteğin azaltılması, tarımsal kredi faizlerinin yüksekliği ve tabanfiyatlarının maliyetin altında belirlenmesidir. Çiftçilerimiz, bırakınız anaparayı, borç faizlerini ödeyemez duruma getirilmiştir. Bu önemli soruna kalıcı çözüm yolları mutlaka bulunmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, kooperatiflerimiz zor durumdadır, zor ayakta durabilmektedirler. Gerçi çiftçinin, köylünün bu kadar perişan olduğu bir dönemde, kooperatiflerimizin çok iyi durumda olmaları da beklenemez.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım ürünleri için olmazsa olmaz girdilerden sulamada kullanılan elektrik, 2003 yılı başından günümüze yüzde 35,5 oranında artırılmıştır. Mazot fiyatları artmaya devam etmektedir. 2002 yılından bugüne mazot fiyatları yüzde 63 artmıştır; diğer üretim girdileri de aynı durumdadır. Temel girdi fiyatlarının bu derecede arttığı durumda ürünlerin maliyetleri de artmaktadır; ancak, çiftçilerin ürünlerini sattıkları fiyatlar artmamaktadır, aksine azalmaktadır.

Ülkemizde, tarım kredi kooperatiflerinden başka tarımsal üretim yapan diğer kooperatiflerimiz de çok zor durumdadır. Örnek vermek gerekirse, Antalya'nın Korkuteli İlçesinin Sülekler Köyünde faaliyet gösteren Sülekler Sulama Kooperatifi, Tarım Bakanlığına başvurarak 50x4 inek kredisi istemiştir; ancak, bu krediyi alması çok zordur. 2005 yılı yatırım programına Antalya'dan 187 kooperatif kredi almak için başvurmuş; ancak, 5 tanesi olumlu cevap alabilmiştir. Bu örneği bütün Türkiye'ye yayarsak, binlerce kooperatifin aynı sorunla karşı karşıya olduğunu görebiliriz. Bu kooperatifler üretim yapmak istemektedirler. Hükümet, kooperatiflerimizin bu haklı taleplerini acilen karşılamalıdır. Üretim yapılmadığı sürece, dışticaret açığı da kaçınılmaz olarak büyüyecektir. Halkımız, özellikle çiftçilerimiz, Dünya Para Fonuna, yani, IMF'ye teslim edilmiştir. Türk Halkının da bu gerçekleri görerek gereğini yapacağından hiç kuşku duymuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllar boyunca üretimiyle nüfusu besleyebilen sayılı ülkelerden biri olan ülkemiz, bugün, tarımsal ürün ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir. Tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunların aşılması, yalnızca, geçimini tarımdan elde eden yurttaşlarımızın değil, devletimizin ve ulusumuzun ortak sorunudur. 2003-2004 döneminde ülkemiz, yaklaşık 500 000 ton pamuk ithal etmiştir. İthalat birçok tarım ürününde artarak devam etmektedir. Buğdayda, muzda, elmada ve diğer birçok tarım ürününde durum aynıdır. Bununla birlikte, doğrudan gelir desteklerinin toplam destekler içindeki payının azaltılması, üreticilerimizin belini bükmüştür. Üstelik, bu desteklerin zamanında ödenmemesi de işin ayrı bir boyutudur. Ülkemizde tarımsal üretim desteklenmediği sürece, ithalatın artması, ihracatın da yeterli düzeyde olmaması nedeniyle 2004 yılında 15,6 milyar dolara ulaşan cari açığın giderek büyümesi kaçınılmazdır.

Türk tarımının gerçekleştirilecek kapsamlı bir reformla, rekabet gücü yüksek, verimli bir üretim yapısına kavuşturulması gerekmektedir. Böyle bir reformu yaşama geçirme başarısını gösterdiğimiz ölçüde, tarım sektörünün, AB'yle bütünleşme sürecinde ağırlıklı bir sektör olarak yerini alacağına inanıyorum.

Demokratik kooperatifleri, dayanışma ve sivil toplum yapılanmasının önemli örgütleri olarak değerlendiriyoruz. Bu kurumların ülkenin demokratikleşme ve sosyal, ekonomik gelişmesine önemli katkı sağlayacağına inanarak, demokratik kooperatiflerin ülkede yaygınlaşmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Bu kanun tasarısı, tarım kredi kooperatiflerinin çiftçimize ve köylümüze daha iyi hizmet vermesi için hazırlanmıştır. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin de, tarım kredi kooperatiflerine ortak olmalarını sağlayan bu maddeyi olumlu buluyorum.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zaman çiftçimizin ve köylümüzün yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Herkes şunu iyi bilmelidir ki, Türkiye tarımsız, tarım da kooperatifsiz olmaz.

Konuşmamı, Ulu Önder Atatürk'ün bir sözüyle bitirmek istiyorum. "Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler, facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine de bu topraklarda bulunuyorsak, bunun sebebi şundandır: Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmazdı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı, bugün biz dünya üzerinde bulunamayacaktık."

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ekmekcioğlu.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 1581 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine son fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliği tarafından kurulmuş olan şirketler ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olacak şekilde iştirakçi oldukları şirketlerde, yönetim kurulu başkanı veya üyesi ya da denetim kurulu üyesi olarak görevlendirilenlere, bu şirketlerin sadece birinden ücret veya huzur hakkı ödenebilir. Bu şekilde görevlendirilenlere diğer şirketler tarafından herhangi bir ad altında başkaca bir ödeme yapılmaz."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakika;  birleştiriyorum.

CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı görüşülmeden önce, Ceza Kanununun yürürlük maddesinin ertelemesine gidildi. Yine, önceki yılda çıkarılan Gıda Yasası vardı. Gıda Yasasında da, biz, defaetle söz alıp, önergeler verip, Gıda Yasasındaki bu önergeleri ve değişiklik tekliflerimizi dikkate almazsanız, Avrupa Birliğinden, bununla ilgili size uyarı gelir dedik; ama, dinletemedik. Avrupa Birliği Sekreterliğinden, 15 maddeyi içeren bir uyarı mektubu var ve Gıda Yasası için söyledikleri, önerdikleri ikinci cümlede deniliyor ki "gıdanın tanımı yoktur." Gıda Yasasını bu şekilde çıkarmışız.

Değerli arkadaşlarım, ikibuçuk yıla yakın süre içerisinde, bu kürsüde en çok konuşulan konu, ülkenin tarım sorunu oldu. Tarım, ülkemiz için kanayan yara; fakat, Sayın Başbakan,  16.1.2005 tarihinde, Ankara'da, Tarım Gönüllüleri Birinci Yıl Değerlendirme Toplantısında, tarım destekleri konusunda açıklamalar yaptı. Sayın Başbakanın açıklamaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının 81 ilden getirttiği tarım danışmanları, çiftçiler ve Bakanlığın Ankara'daki hemen hemen tüm bürokratlarının katılımıyla tam bir şov havasında sunuldu; fakat, bu şov havasında sunulurken, bir bürokrat, makamını koruyabilmek için, şapka ve yelek yaptırarak 100 milyar liralık bir faturayı ödemek durumunda kaldı. Koskoca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı işlevsiz bırakılırken ve çiftçiye ve köye en önemli hizmetleri götüren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırken, bu tarım danışmanları ya da diğer ifadesiyle tarım gönüllüleri konusuna neden ihtiyaç duyulduğu gibi hususlar hiç açıklanmadı, Şeker Kurumunun niçin ortadan kaldırıldığına hiç kimse değinmedi. Kim ne derse desin, Türk tarımının temel sorunu, hak ettiği ölçüde desteklenememesidir.

Avrupa Birliğinde tarım, gayri safî ulusal gelire yüzde 2 oranında katılıyor ve gayri safî ulusal gelirden yüzde 1,5 destek payı alıyor. Yani, tarımın gayri safî ulusal gelire katkısı ile ulusal gelirden aldığı pay hemen hemen aynı oranda. Bizde ise tarım, gayri safî ulusal gelire yüzde 11,6 kadar -yani Avrupa'nın 6 katı- katkı sağlıyor; buna karşılık, gayri safî ulusal gelirden ancak binde 72, yani, Avrupa'dakinin yarısı kadar pay alıyor. Bu oran, bugüne kadar tarıma ayrılan en düşük orandır. Başka bir deyişle, 2005 yılı bütçesi, Türk çiftçisine ulusal gelirden en düşük payın ayrıldığı, Türk çiftçisini Avrupalı çiftçinin onikide 1'i kadar destekleyen bir bütçedir.

Sayın Başbakanın değerlendirmelerinin irdelemesine geçmeden önce, çok ciddî bir hususa dikkat çekmek gerekmektedir. Tarım Bakanlığı, 2005 yılı Bütçe Kanunu çerçevesinde, bütçesinden tarım sektörüne ayrılan transfer tutarının iç dağılımını ocak ayı içinde almış olduğu kararla değiştirmiş, hükümet, toplam 3 462 000 YTL tutarındaki toplam ödeneğin yüzde 30'una tekabül eden 1 029 000 YTL tutarındaki miktarı yeniden dağıtmıştır. Buna göre, doğrudan gelir desteği için öngörülen tutar 693 000 000 YTL, diğer başlığı altındaki tarımsal destekler de 336 000 000 YTL ve muhtelif destekleme için yapılacak ödemeler de 398 000 000 YTL olarak aktarılmıştır. Yapılan, Parlamentonun bütçe yapma hakkına doğrudan müdahale niteliğindedir. Parlamentoda, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Genel Kurulda bütçe üzerinde yetmişbeş gün boyunca yapılan tartışmalar ve görüşmeler, daha bütçe çıkalı bir ay olmadan, bu örnekte olduğu gibi, yüzde 30 oranında değiştirilmektedir.

Sayın Başbakan çiftçilerin tarımsal sulamada kullanılan elektrikten ötürü biriken ve 660 trilyon TL'ye ulaşan borçlarının faizini sildiklerini söylemiş, çiftçinin borcunun ek bir faiz uygulaması yapılmadan, tarımsal TEFE uygulanarak 36 ayda tahsil edileceği belirtilmiştir. Başbakan, faizlerin silindiğini söylerken gerçeği ifade etmemiştir; çünkü, silinen faizin yerine, tarımsal TEFE oranında faiz getirilmektedir. Türk çiftçisi, tarımsal TEFE uygulamasını, Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının taksitlendirilmesi olayında yaşadı. Çiftçinin borçlarının faizi silindi denildikten sonra, bu borca, ilgili yılın tarımsal TEFE oranında faiz tahakkuk ettirildi. Bununla da yetinilmedi, vadesinde ödenmeyen borç taksitine, vade tarihinden önceki ayın tarımsal TEFE miktarına 5 puan eklenerek ceza uygulaması getirildi. Örneğin, 31.12.2004 tarihinde ödenmesi gereken, ödenemeyen borç taksitine aylık yüzde 11, yıllık yüzde 133 ceza tahakkuk ettirildi. Bu nedenle borcun faizini sildik ifadesi doğru olmadığı gibi, ödemelerde tarımsal TEFE üzerinden ceza uygulaması da, kaşıkla verilenin kepçeyle geri alınması anlamına gelmektedir.

Sayın Başbakan, çiftçilerin tarımsal sulamada kullandıkları elektrik borçlarına düzenleme getirirken birkısım gerçekleri de ortaya koymuyor. Örneğin, iktidara gelir gelmez ilk iş olarak, tarımsal sulamalara verilen desteği kaldırdıklarını, bu nedenle, 2002 Aralık ayında 102 660 Türk Lirası olan tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatını, bugün, yüzde 90 artırarak 198 000 Türk Lirasına çıkardıklarını söylemiyor. Eğer, çiftçiyi gerçekten düşünüyorlarsa, silinen faiz yerine, tarımsal TEFE oranında yeni faiz getirilmemeli; sanayie yapılan indirim, sulama ve diğer tarımsal faaliyetlerde kullanılan elektriğe de uygulanmalı; sera ve ahırlarda kullanılan elektrik tarımsal kapsama alınmalı; elektrikten alınan KDV yüzde 18'den yüzde 1'e indirilmelidir.

Sayın Başbakan, doğrudan gelir desteği ödemelerinin bir kerede ve şubat ayında başlayıp, nisan ayında tamamlanacak şekilde yapılacağını söyledi. Sayın Başbakanın söylemi gerçeği yansıtmıyor. Bir kere, doğrudan gelir desteği için 2005 yılı bütçesinde 2 723 000 000 Yeni Türk Lirası olarak ayrılan kaynağı, hükümet, 1 930 000 000 Yeni Türk lirasına indiriyor. İkincisi, ayrılan bu kaynak, çiftçiye bir kerede değil, yine iki taksitte ödenecek; ancak, geçmiş uygulamalara göre bir farkla; daha önce tahakkuk eden doğrudan gelir desteği, bir sonraki yıl içinde iki taksit halinde ödenirken, şimdi bu iki taksitten biri 2005 yılında, diğeri 2006 yılında ödenecek; yani, çiftçi, dönüm başına 16 000 000 Türk Lirası olarak belirlenen ve bir önceki yıla göre hiç artırılmayan 2004 yılına ait doğrudan gelir desteğinin dekar başına 10 000 000 Türk Liralık kısmını 2005'te, 6 000 000 Türk Liralık kısmını da ancak 2006'da alacak.

Sayın Başbakan, gerçeği tamamen saptırarak, doğrudan gelir desteğinin 2005'te tek ödemede verileceğini söylüyor. Evet, 2005'te tek ödeme yapılacak; ama, tek ödeme yapılmasının nedeni, çiftçiye hak ettiği doğrudan gelir desteğinin tamamının bir kerede verilmesi değil, ikinci ödemenin bir yıl sonraya bırakılmasıdır; yoksa, doğrudan gelir desteğinin tümü bir kerede ödenecek değil.

Sayın Başbakan, Et ve Balık Kurumunun henüz özelleştirilmemiş olan birkısım kombinalarının Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesine alınacağını belirtti. Bu, doğru bir karardır; ancak, Kayseri'deki kombinanın, ne için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesine alınmayıp, özelleştirileceğinin de açıklanması gerekir. Kayseri kombinasının özelleştirilmesindeki neden, aynen Ankara'daki kombina gibi, çok değerli arsaya sahip olması mıdır? Bu konu, açıklığa kavuşturulmalıdır.

Sayın Başbakan, çiftçiyi yeniden üretime döndürdükleri için, 2002'de 6 300 olan yurtiçi traktör satışının 2004'te 30 000'e çıktığını ifade ediyor. Oysa, Sayın Başbakan bilmiyor mu ki, traktör satışı 1997'de 48 000, 1998'de 49 000 idi ve eğer Sayın Başbakanın ifade ettiği gibi, çiftçi üretime dönseydi, son iki yılda Çukurova ve Ege'de pamuk ekim alanları, İç Anadoluda buğday ekim alanları boş kalmaz, ekilen tarım arazisinin miktarı 2002 yılında 18 123 000 hektar iken, 2003 yılında 17 549 000 hektara inmezdi. 2003 yılında tam 572 000 hektar arazide ekim yapılmadı. 1962-80 yılları arasında yılda ortalama yüzde 3,2 katmadeğer artışı sağlayan tarım, 2003'te yüzde 2,5 gerileme gösterdi. 2005 yılında da yüzde 1,7 gerileme olacağı belirtilmektedir.

Tarımda üzerinde konuşulacak ve alınacak kararları belirleyecek olan bu tablodur. Sayın Başbakan, tarımsal afet yaşayanlara 52,5 trilyon kaynak ayırdıklarını söylüyor ve bununla övünüyor. Oysa, Sayın Başbakan bilmiyor mu ki, bugüne kadar yalnızca Doğu Karadenizdeki fındık üreticisinin uğradığı zarar 700 trilyonun üzerinde. Ülkede toplam afet zararı 2 katrilyonun üzerinde; 52 trilyon, çiftçinin zararının ancak  kırkta 1'i.

Sayın Başbakan, yardımına koşamadığı çiftçiden özür dileyeceği yerde, tam aksine bir tutumla, yapamadığı destekten kendine övünç payı çıkarmaya çalışıyor. Sayın Başbakan, bütçede bir kuruş ayrılmamışken, çiftçiye gübre ve mazot desteğinden söz ediyor. Hükümetin "mazot desteği yaptım" diyebilmesi için, mazottan ÖTV almaması gerekir. Yoksa, geçen yıl olduğu gibi, doğrudan gelir desteğinden kesip "mazot desteği" adı altında çiftçiye bir miktar para verilmesi göz boyamadan öteye anlam taşımaz.

Gübre desteğinin yapılabilmesi için, bütçede bu amaçla kaynak ayırmakla olur. Çay desteklemesinin 40 trilyon TL'den 99 trilyon TL'ye artırılması ise, 2005 bütçesinde çay desteklemesinin daha fazla yapılması niyetinden değil, çay budama projesinde 2004 yılında boşluk yaratılmasından ileri gelmiştir.

Tarımsal ürünlere uygulanacak prim 600 trilyon TL'ye çıkarılmıştır. İlk bakışta olumlu görülen bu gelişme, çiftçiye ödenmesi gereken doğrudan gelir desteğinden kesilen parayla karşılanacaktır; yani, tam bir, Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirme anlayışı, tam bir göz boyamacılık. Kaldı ki, pamuğa verileceği ifade edilen 190 000 TL destekleme -sertifikalı tohumlar için 228 000- 2004 yılı pamuk fiyatları dikkate alındığında son derece düşük kalmıştır. Pamuk çiftçisi 500 000 Türk Lirası destek beklerken 228 000 lirayla yetinmek durumunda kalmıştır. Çiftçiyi ezdiğini, perişan ettiğini iddia ettiği politikalar acımasızca aynen uygulanmaktadır.

Sayın Başbakana tekzip bir hafta sonra Tarım ve Köyişleri Bakanından geldi. Sayın Bakan, gübre ve mazot desteği için bütçeye herhangi bir ödenek koymadığını; ayrıca, henüz bir kaynak da bulunmadığını, düzenlediği basın toplantısında içtenlikle itiraf etti.

Değerli arkadaşlarım, iktidara gelmeden önce "tarımcının yüzü gülecek" diyen AKP, iktidara gelince bakın neler yaptı: 320 000 dönüm tarım arazisini yabancılara sattı; 150'nin üzerinde Toprak Mahsulleri ajansını kapattı; meraları yapılaşmaya açtı; Fethiye Arıcılık Üretme İstasyonunu kapattı; Fethiye Tekel İşletmesini, Milas Tekel İşletmesini kapattı; meyvecilik araştırma enstitülerini kapattı; Balkanların ve Ortadoğu'nun en büyük aşı üretim merkezi olan Manisa Tavukçuluk Araştırma Enstitüsünü kapattı; TİGEM'i özelleştirmeye çalışıyorsunuz; ette teşvik vermemek için iki ay önceden kayıt altına alınma şartı getirildi ve primi 1 000 000'dan 500 000 Türk Lirasına düşürdünüz, prim ödemelerini de yapmadınız.

İktidara gelmeden "mazotu çiftçi ucuz kullanacak" dediniz, iktidara geldiğinizde 1 200 000 Türk Lirası olan mazot, bugün 1 900 000 Türk Lirası civarındadır. Antalya'da, Fethiye'de, Sivas'ta, Tokat'ta, Amasya'da üreticiler ellerinde kalan elmaları satamazken, Arjantin'den, Şili'den elma ithal ettiniz. Akdenizde Muz üreticisi elindeki ürünü satamazken, çikita muz ithal ettiniz. Arpa, buğday, pamuk, ayçiçeği, zeytinyağı, kanola, soya, ve sera üreticisini kaderiyle baş başa bıraktınız. Kaçak hayvan girişlerine göz yumdunuz. İran'dan bal, ceviz, karpuz, nar girişine engel olamadınız. Çitçinin tüm girdileri -ilaç, yem, gübre, mazot- artarken, ürettiği her şey ucuzladı; yani, çiftçinin ürettiği her şeyin fiyatı düştü, satın aldığı her şeyin fiyatı arttı.

Birim alanda en fazla ürün alınan yer seralardır. Geçen yaz bir kasa domates 1 000 000'a satılırken seyrettiniz. İsrail, Muğla-Milas-Gürçamlar Köyünde pamuk tohumu üretirken, siz, yine seyrettiniz.

Çiftçinin en kötü durumu ne olabilir; doğal afetler. Doğal afetler için ayırdığınız para, doğal afetlerden görülen zararın kırkta 1'i.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Üstün, lütfen, tamamlayın.

FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)- Tarım kredi kooperatiflerinden ve Ziraat Bankasından alınan çiftçilerin kredi borcuyla ilgili Kırıkkale Milletvekilimiz Halil Tiryaki'ye gelen ve bana ulaştırılan birkaç icra dekontundan bahsetmek istiyorum.

1651 sayılı, Hacılar Tarım Kredi Kooperatifi, alacaklı. Bahşili Köyü, vatandaşın ismini vermiyorum. Aldığı kredi 2 083 000 000 Türk Lirası, anapara, işlenmiş faiz 8 319 000 000 lira ve istenilen para 10 000 000 000; yani, aldığı kredinin 5 katı.

Yine, Hacılar Tarım Kredi Kooperatifi, Bahşili Köyünden yine. 1 620 000 000 lira kredi almış, faizi 6 584 000 000, istenilen para 8 205 000 000 lira; yani, 1'e 8.

Tabiî, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine bir yazı yazılmış 20.10.2004 tarihinde. Yazıyı yazan Veysel Özdemir, Küreboğazı Köyü Muhtarı. Cevap da aynen şu: "Kredi borçlarının faizsiz ertelenmesi, dondurulması, taksitlendirilmesi, faizlerinin indirilmesi veya affı, kanun veya kararnamelerle mümkün bulunmamakta olup, halihazırda bu hususta yürürlükte olan bir kanun veya kararname bulunmadığından, borcunuzun faizsiz ertelenmesi, dondurulması, taksitlendirilmesi, faizlerinin indirilmesi ve affı mümkün bulunmamaktadır."

Evet değerli arkadaşlarım, tarım kredi kooperatiflerini siyasallaştıracağız diye kanun teklifi getireceğinize, önce bu vatandaşların sorunlarına çözüm getirin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 1581 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 4.- Yönetim Kurulu;

a) Kooperatiflerde; genel kurula katılma hakkını haiz ortaklar arasından, genel kurulca dört yıl için seçilecek beş üyeden,

b) Bölge birliklerinde; genel kurula katılma hakkını haiz temsilciler arasından, genel kurulca dört yıl için seçilecek yedi üyeden,

c) Merkez Birliğinde; genel kurula katılma hakkını haiz temsilciler arasından, genel kurulca dört yıl için seçilecek dokuz üyeden,

Teşekkül eder.

Kooperatifler ve bölge birliklerinde yönetim kurulları bir başkan ve bir başkanvekili seçerler, Merkez Birliğinde ise Yönetim Kurulu bir Başkan ve iki başkanvekili seçer.

Yönetim kurulu toplantılarında vekâleten oy kullanılamaz.

Yönetim kurulu üyeliklerine seçilenlerin, en az ilkokul mezunu olmaları şarttır.

Kooperatif müdürleri, bölge müdürleri ve Merkez Birliği Genel Müdürü yönetim kurulu toplantılarına iştirak ederler; ancak, oy kullanma hakları yoktur.

Kooperatif ve bölge birliklerinde yönetim kurulu üyelerine ve denetçilerine verilecek ücret veya huzur hakkının miktarı Merkez Birliği Yönetim Kurulu tarafından, Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyeleri ve denetçilerine verilecek ücret veya huzur hakkının miktarı ise Merkez Birliği Genel Kurulu  tarafından tespit edilir. Ancak, Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyeleri ve denetçilerine verilecek ücret veya huzur hakkının aylık net tutarı brüt asgarî ücretin dört katıdır.

Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliğinin yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve birliklerinin işletme ve iştirakleri ile bunların personelince kurulan vakıf veya derneklerde, bu kuruluşları temsilen yönetim veya denetim kurulu üyesi veya personeli olarak herhangi bir görev alamazlar. Ayrıca kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliği çalışanları kooperatiflere ortak olamazlar.

Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliği tarafından yapılacak seçimlerin esasları, temsilcilerinin adedi, yönetim kurulu üyeleri ile kooperatif ve bölge birlikleri tarafından seçilecek temsilcilerde aranacak diğer nitelikler ve yönetim kurulu üyelerinin çeşitli ilçe, il ve bölgeleri temsil esasları ana sözleşmelerde tayin ve tespit edilir.

Kooperatiflerde her ortak, bölge birlikleri ve Merkez Birliğinde her temsilci, genel kurullarda yalnız bir oy kullanma hakkına sahiptir, vekâleten oy kullanılmaz. Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez Birliği genel kurul toplantıları dört yılda bir yapılır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin yüzde 40'ını temsil eden, teşkil eden tarım çiftçilerimizin, köylülerimizin yakından ilgilendiği bir kanunu görüşüyoruz; ama, böyle bir kanunu görüşürken, şu anda çok büyük sıkıntı içerisinde olan bu kesimin sorumluluklarını duyma noktasında olan, çözüm getirme noktasında olan Sayın Tarım Bakanının burada olmayışını da ben biraz farklı karşılıyorum; herhalde, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı da, bu sorunlara çözüm bulma noktasında inancını kaybetti gibi geliyor. Eğer, öyle olmasaydı, Sayın Bakan burada olurdu, burada, bu kanunun çıkması konusunda gerekli katkıyı da sunardı.

Değerli arkadaşlarım, bahar dönemindeyiz. Çiftçilerimiz, tarlasını sürmek, tohumunu ekmek, gübresini atmak gibi önemli bir dönemin içerisinden geçiyor; ama, çiftçinin yanına gittiğinizde şunu görüyorsunuz: Çiftçi, kan ağlıyor, oturmuş kara kara düşünüyor; çünkü, tarlasına atacak gübrenin parasını bulamıyor, geçen sene yaptığı borcun faizini ve anaparasını ödeme gibi bir sıkıntının içerisinde. Eğer, bu dönemde, tarlasına gübre atamazsa, tarlasına ilaç atamazsa, yarın, mayıs ayında, hasat dönemi geldiğinde, rekolte düşecek, beklediğinin altında bir ürünle karşı karşıya kalacak. Petrol fiyatları da, gübre fiyatları da son bir yıl içerisinde yüzde 50 arttı; ama, ürünün fiyatı ne oldu; geçen sene sattığı fiyata, buğdayını, pamuğunu satma noktasında.

Değerli arkadaşlarım, çiftçi bu şekilde devam ederse, çiftçiye sahip çıkılmazsa, Türkiye'nin yüzde 40'ını temsil eden bu kesim, yarın, çok ciddî bir şekilde, Türkiye'de, önemli sorunlu bir kesim olarak karşımıza çıkma noktasında olacak.

Şimdi, yaklaşık 1,5 milyon ortağı olan, yüzkırk yıllık da geçmişi olan kooperatifleri konuşuyoruz. Bu, yaklaşık 10 000 000 da çiftçi ailesini ilgilendiriyor. Baktığınız zaman tasarının içeriğine, ne yazık ki, kredilerle ilgili, ucuz gübre temin etmekle ilgili, traktör temin etmekle ilgili hiçbir şey yok; sadece, bir genel müdürün, bir yönetim kurulunun işleyişi, yürüyüşü hakkında birtakım düzenlemeler var.

Şimdi, çok önemli olan bu kurumun başına Bedrettin Yıldırım isminde bir genel müdür atanmış. Bu Genel Müdürün özgeçmişine baktığımda, tarımla hiçbir ilgisi olmadığını görüyorum. Kendisi, tarih öğretmeni, millî eğitim müdür yardımcılığı yapmış, millî eğitim müdürlüğü yapmış; daha sonra, Tarım Bakanlığında müsteşar olmak istemiş; ancak, Sayın Cumhurbaşkanı, tarih öğretmeninden müsteşar olmaz dediği için, kendisini, uygun bir yere, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne  atamışlar. Böyle bir özgeçmişe sahip bir Genel Müdür var. Böyle bir birliğin, 1,5 milyonu aşkın üyesi olan birliğin, yüzkırk yıllık geçmişi olan bir birliğin başına, hiç olmazsa, tarım konusunda deneyimi olan bir genel müdür getirilseydi, belki, biraz daha farklı çalışmalar yapılabilirdi.

Tabiî, ben merak ediyorum, bu Genel Müdür kaç para maaş alıyor? Bu Sayın Genel Müdür başka herhangi bir yerde yönetim kurulu üyesi midir? İkramiyesi kaç paradır? Çiftçilerin yakından ilgilendiği kooperatifleri kaç defa ziyaret etmiştir? Kaç defa yurtdışı ziyarette bulunmuştur? Bu yurtdışı ziyaretlerde ne kadar para harcanmıştır? Ben, bunları da merak ediyorum. Madem çiftçilerin sorunlarını konuşuyoruz, Sayın Genel Müdür Bedrettin Yıldırım da bu konuda iddialı, hükümetimiz de, onu iddialı gördüğü için bu göreve atamış; bari, bu konularda da neler yapıldığını bütün halkımız, hepimiz bilmek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, geçmişte, bir Türkiye Ziraî Donatım Kurumu vardı. Ben, önünden geçerken, üzerindeki logosundan, sembolünden çok hoşlandığım bir kurumdu; ama, ne yazık ki, daha sonra tasfiye edildi. Niye tasfiye edildi; orası meçhul. Ne için tasfiye edildi; o da pek fazla belli değil. Bu Ziraî Donatım Kurumu ne yapardı; çiftçimize, traktör, pulluk, tarımda kullanılacak araç ve gereçlerin temininde yardımcı olurdu; bu kurumu tasfiye ettik. Şimdi, böyle giderse -biraz önce özgeçmişine değindiğim, ifade ettiğim Sayın Genel Müdür de bu kurumun başında, uzun yıllar devam edecek gibi görünen bir yasa da çıkarsa, öyle görünüyor- bu kurumun da, herhalde, akıbeti, sonu, Ziraî Donatım Kurumu gibi olacak diye düşünüyorum.

Bugün, kooperatifler, birlikler, Çukobirlik, Antbirlik, Güneydoğu Birlik, Fiskobirlik büyük sorunlarla karşı karşıya. Bunların sorunlarını çözmeye yönelik hiçbir düzenlemenin olmadığı da içler açısı.

Değerli arkadaşlarım, eskiden, çiftçimiz, bu kurumlardan, bu teşekküllerden ihtiyacını karşılardı; tohumunu, gübresini, ilacını, traktörünü, kredisini; ancak, ne yazık ki, şimdi, çiftçimizle görüştüğümüz zaman, bu teşekküllere, bu kurumlara hiç gitmiyor, hiç ihtiyacı yok gibi görünüyor; gidiyor özel kurumlara, belki de bu kurumlardan aldığı fiyatın altında gübresini, mazotunu, ilacını alma noktasına geliyor.

Ben, korkuyorum, yakında bunların üyeleri de azalacak; çünkü, gördüğüm kadarıyla birçok ortak bu kurumlardan, bu kooperatiflerden, kendi sorununa çözüm bulamadığı için, üyeliğini, ortaklığını fesheder noktaya gelmiş; bir kısmı da feshetme noktasında.

Sulama için kullanılan enerjiye zam yaptınız, gübreye zam yaptınız, petrole zam yaptınız... Son yıllarda tarımın temel noktası olan sulama barajları konusunda hiçbir yatırım yapılmadı. Hatay'da Amik Ovasında yerin altından çıkan suyla sulama yapılıyordu; geçen, on gün önce oraya gittim, çiftçiler diyor ki, artık su çıkmıyor. Ne yapmak lazım; baraj yapmak lazım. Bizim orada bir Reyhanlı Barajı var, programına da çok küçük bir para ayrılmış, iki tane de traktör orada çalışıyor. Çiftçilerimiz perişan bir vaziyette, bu sene sulamayı nasıl yapacağını düşünüyor; ama, ne yazık ki, bu sorunlara duyarlı bir politika hükümetimiz tarafından da oluşturulamıyor.

Değerli arkadaşlarım, geçenlerde Hatay Bağ-Kur İl Müdürüyle görüştüm, 22 000 tane tarım kredilisinin, tarım Bağ-Kurlusunun dosyasının haciz işleminde olduğunu söyledi bana; 22 000. Büyük bir rakamdır; yani, Hatay'ın nüfusuna oranla baktığınızda, bu, çok büyük bir rakamdır.

Peki, çiftçi bu borcunu niye ödeyemiyor; ödeyememesinin sebebi, paranın olmaması, her yıl sattığı üründen zarar ediyor olması... Ki, görünen odur, bu yıl da eğer desteklemeler zamanında verilmezse, eğer primler ödenmezse... Ki, şu anda 2005 yılı doğrudan gelir desteğiyle ilgili herhangi bir müracaat da alınmamaktadır. Geçen yıllarda, intikali yapılmamış, veraset konusunda intikal etmemiş olanlarla ilgili doğrudan destekleme yapılırken, bu sene o da yapılmama noktasına gelmiş. Halen, şu anda, Antakya'da Derince Köyünde doğrudan desteklemesini alamayan insanlar var. Şimdi, tablo bu iken, çiftçimizin Bağ-Kur borcunu ödeyebilmesi, kredi borcunu ödeyebilmesi, gübresini atabilmesi, tohumunu alabilmesi, hasadını elde edip, götürüp satabilmesi çok da mümkün görünmüyor.

Bundan on gün kadar önce Antakya'da sebze halini gezdim; içler acısı. Çok dikkatli dinlemenizi istiyorum; 10 kilo havuç 2 000 000 lira, patates 150 000 lira, lahana 175 000 lira; yani,  200 000 lirayı bulan herhangi bir ürün yok. 10 kilo havucun 2 000 000 olması... Bunun gübresini düşündüğünüzde, mazotunu düşündüğünüzde, ilacını düşündüğünüzde, toplamasını düşündüğünüzde, bu paranın çok daha üzerinde bir maliyeti olduğunu görüyorsunuz. Oradaki kabzımala soruyorum, peki, alıyorlar mı bari; işte, bak, ucuz, insanlar gelip, alışveriş yapıyor mu diye. "Hayır Sayın Vekilim, geçen sene sattığımızdan daha az sattık" diyor. Peki, ne oldu, Türkiye'nin nüfusu mu azaldı; hayır. Savaşa mı girdik, insanlar kırıldı mı; hayır, tam tersine, nüfus arttı. Peki, insanlar pazardan 10 kilo havucu 2 000 000 liraya alamaz hale gelmişse, bunun bir tek açıklaması vardır; insanlar aç yatıyor demektir; insanlar, şu anda, bu ülkede, geceleri aç yatıyor demektir. Bu kadar ciddî bir noktaya gelmiş durumdayız; ama, ne yazık ki, biz, hâlâ, burada, Lisanslı Depoculuk Yasasıyla, tarım kredi kooperatiflerinde, yeni atanan Sayın Genel Müdürü orada nasıl biraz daha uzun tutarız anlayışıyla -yeni bir kadrolaşma anlayışıdır tabiî, onu da ifade etmekte yarar görüyorum- bu anlayışlarla, çiftçimizin sorunlarını çözermiş gibi yapıyoruz; ama, ciddî hiçbir adım atmıyoruz.

Gelin şunu yapalım: Çok ciddî sıkıntı içinde olan bu çiftçimize destek olmak amacıyla, kredi borçlarını, bir defaya mahsus olmak üzere, getirin, beraberce silelim. Bu insanların yüzünü güldürelim. Artık, patlama noktasına gelmiş bu insanları, o noktadan, biraz daha mutluluğa, biraz daha refaha, biraz daha güvene doğru yönlendirmeye çalışalım. Gelin, bunların, bir kereye mahsus olmak üzere, Bağ-Kurdaki borçlarını silelim. Bunu bekliyor insanlar bizden. Ya da bir kereye mahsus olmak üzere, bu insanlara bir miktar destek verelim, kredi verelim. Hiç zannetmeyin ki, yarın, bu çiftçi kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, tarım kredi kooperatiflerine gidecekler, aman bize kredi ver diyecekler. Hayır, diyemeyecekler; çünkü, biliyorlar ki, o krediyi aldıklarında, onu, gübreye, tohuma, ilaca yatırdıklarında ve elde ettikleri ürünü topladıklarında zarar edecekler; çünkü, geçen sene böyle oldu, bir önceki sene böyle oldu. Nereye kadar zarar edecekler? Siz bir işletme düşünün ya da bir aile düşünün, son iki yıldır sürekli açık veriyor, sürekli borçlanıyor, sürekli faizle para alıyor ve bekliyor; hükümetine bakıyor, Meclisine bakıyor, "benim derdime çare bulurlar mı" diyor. Meclisteki, evet, Cumhuriyet Halk Partisi çare bulmaya çalışıyor, bunu dile getiriyor; ama, hükümetten, ne yazık ki, tık yok, ses yok.

Değerli arkadaşlarım, bu Sayın Genel Müdürün, GÜBRETAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığında üyeliği var mıdır; Güven Sigorta Yönetim Kurulunda üyeliği var mıdır; Kıbrıs Güven Hayat Kurulunda üyeliği var mıdır; Güven Hayat AŞ'de üyeliği var mıdır? Şayet buralarda yönetim kurulu üyelikleri varsa, buralardan ne kadar maaş almaktadır? Ben, bunun da açıklanmasını istiyorum.

Benim aldığım bilgilere göre, elde ettiğim sonuçlara göre, Sayın Genel Müdür 15 milyara yakın maaş alıyor. Çiftçimiz 15 milyarı bulup da gübre alamazken, borcunu ödeyemezken, Sayın Genel Müdürün 15 milyar maaş aldığıyla ilgili bir iddia da var. Ben bu iddianın da açıklanmasını istiyorum; bu da önemli bir noktadır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bizim bu üzerinde konuştuğumuz kanun, bana bir hikâyeyi hatırlattı. Gerçek olduğu söylenir; ama, biraz da fıkramsı bir özelliği var. Bir yetkili arkadaşımız Fransa'ya gitmiş, orada bir sucuk fabrikasını gezdiriyorlar, bir taraftan canlı hayvan giriyor, öbür taraftan, birtakım işlemlerden sonra, salam, sosis, sucuk gibi, et ürününden elde edilen malzemeler, ürünler çıkıyor. Bizim bu yetkili arkadaşımız demiş ki "bu taraftan sucuk versek, öbür taraftan canlı hayvan çıkar mı?"

Şimdi, tarım bizden ne bekliyor, biz ne yapıyoruz; yani, tarım kredi kooperatiflerinin yapması gereken, çiftçiye sahip çıkması gereken işlemlerin ötesinde, yönetim kurulu üyelikleriyle, bunun 6'sını mı atayalım, bunu 6'ya mı indirelim; bu Sayın Genel Müdür için daha uygun hangi şartları sağlayalım düşüncesiyle bir çalışma yapıyoruz. Bunu da ben bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, çiftçimizin durumu çok sıkıntılı, çok kötü. Ben, bu hafta, tekrar gidiyorum; çiftçilerimizle görüşeceğim.

Artık, olay, bir sosyal patlama boyutuna da gelmiştir. Bunu, bir muhalefet milletvekili olarak söylemiyorum; bunu, sadece size muhalefet olsun diye de söylemiyorum; sadece çiftçimize iyi mesaj vermek için de söylemiyorum, bir gerçek olduğunu ifade etmek için söylüyorum. Çiftçi bu sene sahiplenilmezse, çiftçiye sahip çıkılmazsa, çiftçiye destek verilmezse, çiftçi, çok sıkıntılı yaşadığı dönemi farklı anlayışlara doğru yönelme noktasına gelecek ve yarın köylerde insan bulamayacaksınız, yarın tarlaların boş kaldığını göreceksiniz. Zaten, şu anda, büyük bir kısmı boş durumda. Türkiye, bütün tarım girdilerini, bütün ihtiyacını dışarıdan ithal eder noktaya gelmiş. Yine, bugün, dışborç stokunun bir miktar daha arttığını mesaj olarak aldık; o da haberlerde geçiyor. Bu şekilde devam edersek, çiftçimize, Türkiye'nin temel taşına sahip çıkmazsak, dışborcumuz da artacak, çiftçimiz de perişan olacak, Türkiye'nin de sonu iyiye doğru gitmemiş olacak.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Durgun.

Madde üzerinde, şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 3 üncü madde üzerinde şahsım adına söz aldım.

Aslında, madde gerekçesiyle ilgili söz aldım demek daha doğru olur. Biraz önce bu kürsüde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürüyle alakalı, bu kürsüden, kendisini savunma imkânı olmayan bir bürokratla ilgili, hiç de gerçeği yansıtmayan beyanlarda bulundu. Ben, sadece, meselenin doğru olanını sizlerle paylaşarak huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.

Öncelikle, Sayın Genel Müdür yirmisekiz yıllık bir bürokrattır. Genel Müdür olarak görev yaptığı Tarım Kredi Kooperatiflerinde veya bürokrasinin, kamu kuruluşlarının hiçbirinde yönetim kurulu üyeliği yoktur. Müsteşar olarak kararnamesi Köşke gitmemiştir ve geriye de dönmemiştir. Müsteşar Yardımcısı olarak Köşke kararnamesi gitmiş ve onanarak gelmiştir. İddia edildiği gibi öyle 5 - 6 milyar lira veya yönetim kurulu üyelikleriyle beraber milyarlarca lira aylık geliri olan bir Genel Müdür değil, en son şubat ayı maaş bordrosu buradadır; 3 432 000 000 lira.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, Sayın Genel Müdür, yıllarca, yirmisekiz yıl bürokratlık yapmış, bunun içerisinde müsteşar yardımcılığından, üniversite genel sekreterliğine kadar değişik alanlarda hizmet etmiş, deneyimli, tecrübeli bir idarecidir. İddia edildiği gibi bütün vasfı tarih öğretmenliği değil, bunun içerisinde Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı da dahil, yirmisekiz senelik bir hizmet geçmişi vardır.

Tabiî, ben, arkadaşların, görüşülmekte olan kanun tasarısıyla ilgili lehte, aleyhte ifadelerine saygı duyarım; elbette ki, tenkit olacaktır, elbette ki, kabul etmediklerini veya kendilerine göre yanlış gördükleri konularda doğru olduğuna inandığı düşüncelerini hem Genel Kurulla hem kamuoyuyla paylaşacaktır. Buna saygı duyarız; bundan rahatsız olmamız söz konusu değil; ama, bu kürsüye çıkıp, kendini savunma imkânı olmayan bir bürokratla ilgili doğruyu ifade etmeyen beyanlarda bulunmayı çok ilkeli bulmadığımı sizlerle paylaşmak istiyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ben, sadece sordum, siz de cevapladınız!..

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Fatsa.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum; karar yetersayısını arayacağım: Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.33

 

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

835 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

 V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947, 1/233)     (S. Sayısı: 835) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tasarının 3 üncü maddesini tekrar oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım: 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.44

 

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.48

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

835 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947, 1/233)     (S. Sayısı: 835) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 3 üncü maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, 3 üncü maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: 3 üncü maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, aranan karar yetersayısı bulunanamıştır.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

İyi akşamlar diliyorum.

    

Kapanma Saati: 19.50