DÖNEM
: 22 CİLT : 79 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
78 inci Birleşim
31 Mart 2005 Perşembe
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Van'ın
düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
2.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
İnönü Zaferinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Kars Milletvekili Yusuf Selahattin
Beyribey'in, devlet sanatçısı ve halk ozanı Murat Çobanoğlu'nun vefatı
münasebetiyle, ozanın edebî kişiliğine ve eserlerine ilişkin gündemdışı
konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz'un davetine icabetle
Lüksemburg'a yapacağı resmî ziyarete katılacak heyete ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/786)
2.- Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/276)
3.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in
Belarus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/787)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 42
milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında yaşanan
sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)
2.- İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve
41 milletvekinin, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren öğrencilere danışmanlık
yapan firmaların araştırılması ve hizmetlerinin denetlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralamanın yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
2.- Konya Milletvekili Kerim Özkul'un,
Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi; Malatya
Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili Cevdet
Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402, 2/406, 2/408) (S. Sayısı:
842)
3.- Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/996) (S. Sayısı: 849)
4.- Tarım Kredi Kooperatifleri ve
Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/947,
1/233) (S. Sayısı: 835)
VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- İzmir Milletvekili Hakkı ÜLKÜ'nün,
Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin 20 nci
maddesinin uygulanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/4949)
2.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, Amasya-Taşova-Gölbeyli beldesindeki Borabay Krater Gölünün doğal
SİT alanı statüsünden çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/4973)
3.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in,
Ankara-İstanbul hızlı tren projesinin Ankara-Eskişehir kısmını üstlenen firmaya
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/5004)
4.- Isparta Milletvekili Mevlüt
COŞKUNER'in, Isparta-Aksu ve Gönen İlçelerinde bazı tarım arazilerinin
tarımdışı kullandırıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/5010)
5.- Afyonkarahisar Milletvekili Reyhan
BALANDI'nın, 1999'da yaşanan depremler nedeniyle getirilen ek vergilere ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/5075)
6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
İstanbul Büyükşehir Belediyesinde reklam panoları ihalesindeki usulsüzlük
iddialarının sorumlularına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/5150)
7.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün,
bazı karayolları belgelerinin alınma süresine ilişkin sorusu ve Ulaştırma
Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/5189)
8.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, kansere ve gıdalardan kaynaklanan hastalıklara ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı
(7/5248)
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Adana Milletvekili Recep Garip, Tiyatro
Haftası ve Dünya Şiir Gününe,
Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı,
Uluslararası Moskova Turizm ve Seyahat Fuarındaki izlenimlerine,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Mersin Milletvekili Hüseyin Özcan'ın,
Mersin'de 21 Mart Nevruz kutlamalarında yaşanan Türk Bayrağına saldırı girişimi
ile sonrasında yaşanan sıkıntılara ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet
Bakanı Cemil Çiçek cevap verdi.
İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve 30
milletvekilinin, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalarla ilgili
kamu paralarının tahsili için izlenmesi gerekli olan yolların (10/266),
Trabzon Milletvekili Asım Aykan ve 19
milletvekilinin, internet ortamında oynanan kumarın zararlarının (10/267),
Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve 77
milletvekilinin, bal üretimi ve pazarlanmasıyla ilgili sorunların (10/268),
Araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve
öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;
Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve
haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu;
daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105
inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre verildiği;
Açıklandı.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 203 üncü sırasında yer alan
838 sıra sayılı Hakkâri İli ve Çevresinde 25.1.2005 Tarihinde Meydana Gelen
Deprem Afeti Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 201 inci
sırasında yer alan 835 sıra sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4 üncü sırasına, 29
uncu sırasında yer alan 646 sıra sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının
Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun Tasarısının 5 inci
sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi kabul edildi.
Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden;
2 nci sırasında bulunan, Konya
Milletvekili Kerim Özkul'un Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi, Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri (2/402, 2/406, 2/408) (S.Sayısı:
842) 9 uncu maddesine kadar kabul edildi; 9 uncu maddesi üzerindeki
görüşmelerden sonra maddenin tasarı metninden çıkarıldığı açıklandı; birleşime
verilen aradan sonra Hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, tasarının görüşmeleri bir defaya mahsus olmak üzere;
4 üncü sırasına alınan, Tarım Kredi Kooperatifleri
ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin (1/947, 1/233) (S.Sayısı: 835),
5 inci sırasına alınan, Yenilenebilir
Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun
Tasarısının (1/846) (S.Sayısı: 646),
Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;
Ertelendi.
3 üncü sırasına alınan, Hakkâri İli ve
Çevresinde 25.1.2005 Tarihinde Meydana Gelen Deprem Afeti Hakkında Kanun
Tasarısının (1/990) (S.Sayısı: 838), görüşmelerini müteakiben elektronik
cihazla yapılan açıkoylamadan sonra, kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.
31 Mart 2005 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 22.24'te son verildi.
İsmail
Alptekin |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
Mehmet
Daniş |
Ahmet
Küçük |
|
Çanakkale |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
Yaşar
Tüzün |
|
|
Bilecik |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR
31 Mart 2005
Perşembe
Rapor
1.- Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
Kanun Tasarısı ile Sendikalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/975, 1/306) (S. Sayısı: 850) (Dağıtma
tarihi: 31.3.2005) (GÜNDEME)
Sözlü Soru Önergeleri
1.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, toplam iç ve dış borçlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) sözlü soru önergesi (6/1506) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
2.- Bilecik Milletvekili
Yaşar TÜZÜN'ün, Bilecik İlinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1507) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
3.- Iğdır Milletvekili Yücel
ARTANTAŞ'ın, ABD Büyükelçiliği görevlilerinin milletvekilleriyle yaptıkları
görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1508) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
4.- Tokat Milletvekili
Feramus ŞAHİN'in, Tokat Sigara Fabrikasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1509) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
5.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Karabük-Eskipazar İlçesindeki pansiyonlu ilköğretim
okulunun eğitime ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1510) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
6.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, Cumhurbaşkanının Suriye ziyaretine yönelik olarak ABD
Büyükelçisinin değerlendirmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1511) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
7.- Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, YÖK mevzuatından disiplin suçunun kaldırılması için çalışma
yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1512) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
8.- Bilecik Milletvekili
Yaşar TÜZÜN'ün, kura ile yapılan sağlık personeli atamalarında Bilecik İlinin
kuraya tâbi tutulmamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1513) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
Yazılı Soru Önergeleri
1.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, Alevilere ibadet yeri izni verilmediği iddialarına ve bu
konuda alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5325)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15.2.2005)
2.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde vekâleten yapılan
görevlendirmelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5326) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11.3.2005)
3.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Çankırı Vali Yardımcılığına yapılan bir atamaya ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5327) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
4.- Erzincan Milletvekili
Erol TINASTEPE'nin, Başbakanlık binasının bakım ve onarım ihalesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5328) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
5.- İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, bağ ürünlerine yapılan zamlara ve bağ yetiştiricilerinin
durumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5329) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.3.2005)
6.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, kamu proje stokundaki projelerin sektörlere göre
dağılımına ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5330) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
7.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, İETT'nin açtığı bir sınava ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5331) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
8.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş.'ye ait bir taşınmazın
RTÜK'e devir bedeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5332)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
9.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, dört kişilik bir ailenin geçimine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5333) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
10.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddaa adlı bahis oyunundan Tanıtma Fonuna
aktarılan miktara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5334) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.3.2005)
11.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Şanlıurfa'da kamulaştırılan arazilere ve bedellerinin ne
zaman ödeneceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5335) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.3.2005)
12.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, AB Komisyonu Alt Komite toplantılarında, Ulaştırma Bakanlığı
bürokratlarının imzaladığı raporlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5336) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
13.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, isteği dışında görev yeri değiştirilen memurlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5337) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
14.- İstanbul
Milletvekili Bihlun TAMAYLIGİL'in, otomatik meteoroloji istasyonu alımı için
yapılan ihalede yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5338) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
15.- Ankara Milletvekili
Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara-Ayaş Karayolunun genişletilmesiyle ilgili projelere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5339)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
16.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Türkiye genelinde tamamlanamayan karayolu
projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5340) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
17.- Ankara Milletvekili
Yakup KEPENEK'in, bir ilimize yönelik olası deprem açıklamasına ve gerekli
önlemlerin alınıp alınmadığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5341) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
18.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki-Gündoğmuş Yolunun yapım çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5342) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.3.2005)
19.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, İzmir-Çanakkale Kuzey Çevre Yolunun yapım çalışmalarındaki
aksaklıklara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5343) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
20.- Tekirdağ
Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Ankara Mesleki Rehabilitasyon Merkezine ve bazı
iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5344) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
21.- Tekirdağ
Milletvekili Enis TÜTÜNCÜ'nün, Türkiye İş Kurumu Ankara Şube Müdürlüğü
yöneticileri hakkındaki bazı iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5345) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
22.- İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, ÇED ve Çevre Yönetimi Şube Müdürlükleri personelinin eğitim
seviyesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5346)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
23.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, otomatik meteoroloji istasyonu ihalesine ve bazı iddialara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/5347) (Başkanlığa
geliş tarihi: 21.3.2005)
24.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Yasasında tanımlanan
"Danışma Kurulu"nun çalışmalarının etkinleştirilmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5348) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.3.2005)
25.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Türkiye'nin BM platformlarında ana su-nucusu olduğu
konulara ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5349)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
26.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Şiddeti Önleme Platformuna ilişkin Devlet Bakanından
(Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5350) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.3.2005)
27.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, töre cinayetlerinin önlenmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5351) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.3.2005)
28.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW Komitesinde sözü edilen kadınlara yönelik şiddetin
önlenmesiyle ilgili kampanyaya ve eylem planına ilişkin Devlet Bakanından
(Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5352) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
29.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW Sözleşmesi uyarınca geçici özel önlem uygulaması
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru
önergesi (7/5353) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
30.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, CEDAW raporunu hazırlayan Kadının Sta-tüsü Genel
Müdürlüğünün birlikte çalıştığı sivil toplum kuruluşlarına ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5354) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.3.2005)
31.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, kadının işgücüne katılımını artırmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5355) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.3.2005)
32.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, İŞ-KUR'un iş ilanlarında cinsiyet ayrımı yapıldığı
iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi
(7/5356) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
33.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, eğitimde cinsiyet ayrımcılığını içeren ifa-delere ilişkin
Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/5357) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.3.2005)
34.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, bazı MİT personelinin üniversite diplomaları ile ilgili
iddialara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5358) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.2005)
35.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, yabancı misyon temsilcilerinin milletvekilleriyle
görüşmelerine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5359) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
36.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, ABD'de hazırlanan 2004 Dünya İnsan Hakları Raporundaki bazı
ifadelere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5360) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
37.- İstanbul
Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Cumhurbaşkanının Suriye'ye yapmayı öngördüğü resmi
ziyarete ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/5361) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
38.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, ABD tarafından güneydoğu illerinde uygulanan kadın lider
yetiştirmeye yönelik bir eğitim programına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/5362) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.3.2005)
39.- Ankara Milletvekili Mehmet
TOMANBAY'ın, Su Dünyası adlı dergiye ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5363) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
40.- Bursa Milletvekili
Mustafa DÜNDAR'ın, altın rezervi kapasitesine ve ithal edilen altın miktarına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5364)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
41.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye-Yunanistan Deniz Geçişi Doğalgaz Boru Hattı
Projesinin iptal edilme nedenine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5365) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
42.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Pro-jesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5366)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
43.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, Alpagut-Dodurga linyitlerini işleten firma ile TKİ Yönetim
Kurulu arasında şartname dışı uygulamalar yapıldığı iddiasına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5367) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.3.2005)
44.- Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, TKİ'nin bazı firmalarla yaptığı sözleşmeye ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5368) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.3.2005)
45.- Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, LPG'li araçların denetimsiz trafiğe çıkmasının
engellenmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5369)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
46.- Tunceli Milletvekili
V. Sinan YERLİKAYA'nın, Tunceli'de "Köye Dönüş ve Rehabilitasyon
Projesi"nin uygulanıp uygulanmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5370) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
47.- Hatay Milletvekili
Mehmet ERASLAN'ın, yabancı menşeli derneklere ve yurtdışında faaliyet gösteren
Türk derneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5371)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
48.- Gaziantep
Milletvekili Ahmet YILMAZKAYA'nın, Çanakkale Şehitleri Anma Gününde bir kutlama
mesajının okunmama nedenine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5372) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
49.- İzmir Milletvekili
Hakkı ÜLKÜ'nün, Emniyet örgütünün personel ihtiyacına ve eğitim planlamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5373) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.3.2005)
50.- Samsun Milletvekili
Musa UZUNKAYA'nın, Türk Metal İş Sendikası Genel Başkanının malvarlığı
hakkındaki iddialara ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5374) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.3.2005)
51.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, bilardolu kahvehane işletmelerinden alınan eğlence vergisine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5375) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17.3.2005)
52.- Sivas Milletvekili
Nurettin SÖZEN'in, Sivas-Zara'daki Çakrı Tuzlasına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5376) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
53.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Balkan kökenli Türk vatandaşlarına yurtdışı çıkış kolaylığı
sağlanmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5377)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
54.- Antalya Milletvekili
Feridun Fikret BALOĞLU'nun, EBK Kayseri Kombinasının özelleştirilmesiyle
yaşanan işsizlik sorununa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5378) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
55.- Mersin Milletvekili Hüseyin ÖZCAN'ın,
Mersin-Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5379) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
56.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, taksicilerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasına ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5380) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.3.2005)
57.- Bursa Milletvekili
Mustafa ÖZYURT'un, Bursa İlindeki eğlence mekânlarına uygulanan vergi oranındaki
artışa ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5381) (Başkanlığa
geliş tarihi: 18.3.2005)
58.- Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki bazı hizmet
gruplarının maaş artışlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5382) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
59.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, İddaa adlı bahis oyunundan 2004 yılında
tahsil edilen damga vergisi miktarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5383) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
60.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, personel maaşlarından mutemetlik ücreti alınmasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5384) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.3.2005)
61.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça kelimelerin
kullanılmamasını öngören genelgenin kaldırılmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5385) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
62.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, Muş Millî Eğitim Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5386) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.3.2005)
63.- Bursa Milletvekili
Mustafa ÖZYURT'un, YÖK tarafından denkliği onaylanmış bir okulun adının Talim
Terbiye Kurulu Kararının listesinde olmayışına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5387) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
64.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Spor Toto Teşkilatının İddaa adlı oyundan
Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne aktardığı kaynağın
miktarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5388)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
65.- Ankara Milletvekili
Mehmet TOMANBAY'ın, Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi
hakkındaki bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5389) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
66.- Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Eskişehir Sağlık İşleri İl Müdürlüğü
Birimi olarak hizmete açılan binaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5390) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
67.- Ankara Milletvekili
İsmail DEĞERLİ'nin, Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün ihalelerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5391) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
68.- Muğla Milletvekili
Ali Cumhur YAKA'nın, Fethiye Devlet Hastanesinin özürlü raporları konusunda
yetkilendirilip yetkilendirilmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5392) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
69.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, SSK fabrikalarında üretilen ilaçlara ve ücretlerine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5393) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.3.2005)
70.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, Yeşil Kart sahibi yurttaşlardan ilâç katkı payı alınması
kararına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5394) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.3.2005)
71.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, SSK hastanelerinin sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5395) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
72.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, meyve sebze üreticilerine verilen doğrudan gelir desteğinin
kaldırılma nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5396) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
73.- Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya-Akseki'ye bağlı Gümüşdamla ve Kuyucak yolunun
asfaltlanma çalışmalarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5397) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
74.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Antalya-Akseki İlçesine bağlı bazı köylerin bağlantı yolunun tamamlanamama
nedenine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5398)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2005)
75.- Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, gübrenin çiftçiye ve tüketiciye maliyetine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5399) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.3.2005)
76.- Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Ankara-Konya arası Hızlı Tren Projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5400) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
77.- Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Osmangazi Başaran Mahallesine bir PTT şubesi açılıp
açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5401)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.3.2005)
78.- İstanbul
Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, Boğazların güvenliği için oluşturulan VTS
sistemine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5402)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
79.- İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, LPG'li araçların ve LPG dolum istasyonlarının denetimine
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5403) (Başkanlığa
geliş tarihi: 17.3.2005)
80.- Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, Star TV'ye ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/5404) (Başkanlığa geliş tarihi:
17.3.2005)
81.- İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir terör örgütü lideri hakkında AİHM'de verilen
karara ve yeniden yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5405) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
82.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, 2005 yılında memur adayları için KPSS sınavı yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali
ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/5406) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.3.2005)
83.- İzmir Milletvekili
Enver ÖKTEM'in, yabancı sermayenin ulusal radyo ve televizyonlardaki yayın
payının yükseltilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Beşir ATALAY) yazılı soru
önergesi (7/5407) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
84.- İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, soruşturma geçirdiği halde kamu
bankalarında yönetici olarak görev yapanlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali
BABACAN) yazılı soru önergesi (7/5408) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.3.2005)
Meclis Araştırması Önergeleri
1.- Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN ve 42 Milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin pazarlanmasında
yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.3.2005)
2.- İstanbul Milletvekili
Berhan ŞİMŞEK ve 41 Milletvekilinin, yurt dışında öğrenimlerini sürdüren
öğrencilere danışmanlık yapan firmaların araştırılması ve hizmetlerinin
denetlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/270)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.3.2005)
Açılma Saati: 14.00
31 Mart 2005 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 78 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
İlk söz, Van İlinin
düşman işgalinden kurtarılış yıldönümü münasebetiyle Van Milletvekili Sayın
Haci Biner'e aittir.
Buyurun Sayın Biner. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
Sürenizi iyi
kullanırsanız memnun olurum.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Van
Milletvekili Hacı Biner'in, Van'ın düşman işgalinden kurtarılışının 87 nci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
HACİ BİNER (Van) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Van İlimizin düşman işgalinden kurtarılışının 87
nci yılı dolayısıyla söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlarken, özellikle cumhuriyetimizin 85 inci yılı dolayısıyla 2005 yılını
millî egemenlik yılı olarak çeşitli etkinliklerle yurt sathında kutlamayı bir
program dahilinde şiar edinen başta Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanımızı ve Meclis Başkanlık Divanını kutluyor, bu hizmetlerinin devamını
diliyorum.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, tarihî, turistik güzelliklerini sinesinde barındıran serhat şehrimiz
Van, yüzyıllardan beri birçok kavimlerin işgaline uğramış, harp meydanlarına
sahne olmuş ve buna rağmen doğunun medeniyet merkezi olma niteliğini de hiçbir
zaman kaybetmemiştir. Milattan önce 2000'li yıllara kadar uzanan tarihinde pek
çok medeniyete beşiklik eden Van, Urartu, Med, Pers, Sasani, Roma, Bizans,
Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu Devletlerinin hâkimiyetinde kalmış, geçen
zaman sürecinde kültür ve medeniyet alanında şöhret kazanmıştır. Bugün, Van
Gölü havzasında bu devletlerden kalma tarihî eserlerin büyük bir kısmı
ayaktadır.
1071 yılında, Malazgirt
Zaferiyle, büyük komutan Alparslan tarafından Bizanslılardan alınan Van,
Müslüman Anadolu halkına kapılarını açmıştır; 25 Ağustos 1548 tarihinde, Kanuni
tarafından, Osmanlı İmparatorluğunun topraklarına katılmış ve o günden sonra
da, Anadolu'yla bütünleşerek, Osmanlı İmparatorluğunun doğudaki en önemli
üslerinden biri olarak, şanlı bayrağımızı asırlardan beri semalarında
dalgalandırmaya devam etmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Birinci Dünya Savaşında düşman işgaline uğrayan şehirlerimizden birisi de Van
İlimizdir. O dönemde, merkezinde, çok farklı etnik kökenli, 70 000 nüfusu
bünyesinde barındırıyordu. Üç kıtada hükümranlığını sürdüren Osmanlıyı harp
meydanlarında yenmenin mümkün olmadığını çok iyi bilen düşmanlar, içten
parçalamak için, Ermeni azınlığına birçok vaatte bulunarak, onları hep isyana
sevk etmişlerdir. Ülkede yönetim boşluğu meydana gelince, fırsatı çok iyi
değerlendiren Ermeni çeteleri, büyük Ermenistan emeliyle, yüzyıllardır beraber
yaşadıkları toplumda, Islahat Fermanının kendilerine tanıdıkları hakları
suiistimal ederek, özellikle Rusya'nın destekleriyle, komiteler, cemiyetler
kurarak, dışgüçlerin tahrik, teşvik ve oyunlarıyla isyanlar çıkarmaya
başlamışlardır.
Birinci Dünya Savaşı
sırasında, ülkenin buhranlı durumundan faydalanmak isteyen düşman ülkeler,
Ermenilerin yıllarca isyanlarla kendilerine hazırladıkları ortamı çok iyi
değerlendirerek, bu işbirliğinin sonucunda, 20 Mayıs 1915'te ülkemizin İpekyolu
üzerinde doğuya açılan kapısı Van'ı işgal etmişlerdir. Bu tarihten sonra Van
halkı için elem ve keder dolu kara günler gelip çatmıştır; çünkü, o zaman, Van'da
bulunan bir Türk tümeni düşmanla çarpışmak üzere Erzurum cephesine gönderilmiş
bulunuyordu; ayrıca, eli silah tutan bütün Vanlı delikanlılar da devlet
müdafaası için İran ve Sarıkamış hududuna gönüllü olarak gitmişlerdi. Van'da,
yalnız, kadın, kız, çocuk ve yaşlı erkekler kalmışlardı. Bu durumu ganimet
bilen Ermeniler, tarihin hiçbir devrinde emsali görülmeyen korkunç ve iğrenç
bir katliam hareketine başladılar. Rus ve İngilizlerin en modern silahlarıyla
mücehhez olan Ermeni çeteleri, eli silahsız ve kendilerini müdafaadan yoksun
sivil halkı yaşlısıyla, kadınıyla, çoluğu çocuğuyla evlere doldurup gaz dökmek
suretiyle cayır cayır yakmışlardır; çok sayıda yerleşim yerini yakıp yıkarak
yerle bir etmişlerdir. Zeve, Engel, Vastan ve Aksaray Köylerinde 10 000'den
fazla, Gevaş'ta, Çatak'ta, Van'ın mahallelerinde 10 000'den fazla...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Biner, mikrofonu açıyorum; lütfen
tamamlayın.
HACİ BİNER (Devamla) -
... insanımızı hunharca katletmişlerdir. Hatta, Van Gölü üzerinde gemilerle göç
etmeye çalışan binlerce savunmasız insanımızı da gemileri batırmak suretiyle
gölün derin sularında boğmuşlardır.
Birinci Dünya Savaşı ve
sonunda Van kadar harap olmuş bir şehir, ahalisi Van halkı kadar cefa çekmiş
bir toplum örneği tarihte çok azdır. Kundaktaki körpe yavruları süngülerin
başına takıp parça parça ederek süngü talimi yapmak, ak sakallı dedelerin kol
ve bacaklarını gövdeden ayırmak insanlık suçu değildir de nedir?! Bu vahşet
Ermenilerin yüzkarası olarak tarihe geçmiştir. Bahsettiğim vahşeti görmeyen
veya anlamak istemeyen sözde müttefiklerimiz, ikide bir ısıtıp ısıtıp Ermeni soykırımı tasarısı
olarak parlamentolarında karar haline getirenler, halen Van'da ve Van halkına
yapılan zulmün izlerini görmek istiyorlarsa, lütfen gelip hakikati çıplak
gözleriyle görsünler ya da geçtiğimiz hafta Meclisimizde bir konferans veren
Amerikalı Profesör McCarthy'nin ifadelerine bir göz atsınlar.
Değerli arkadaşlar, işgal
ve isyan sırasında Van'da 32 500 vatandaşımız şehit edilmiştir. İşte dün bir
gazetemiz Ermeni Taşnak Partisinin itiraflarını yayımladı; bakın diyor ki:
“Ermeni itirafının belgesi. Ermeni Taşnak Partisi, ‘Rusların gelişiyle harekete
geçip çeteler kurduk. Sadece Van'da
30 000 Türk'ü katlettik’ diyor.”
Bu tarihî belge ve Ermeni Taşnak Partisinin itirafı.
BAŞKAN - Sayın Biner,
lütfen tamamlayın.
HACİ BİNER (Devamla) -
Bir kısmı da muhacir olarak başka yerlere göç etmişlerdir. Nihayet 2 Nisan 1918
sabahı Dördüncü Kolordumuz ağır zayiat vermesine rağmen Van'a girerek, düşman
ordularını hezimete uğratmış ve şanlı bayrağımızı güzel vatanımızın mavi
semalarında yeniden dalgalandırmaya başlamıştır.
Değerli arkadaşlar,
neticede, işgalden önce 70 000 nüfusu bulunan Van Şehri, üç yıl içinde, yani,
1915-1918 arasında 10 000 nüfusa düşmüştür. Tamamen harap olan eski Van, şu
andaki mekâna taşınarak, yeniden kurulmuştur.
Temmuz 1919'da Van'a
gelen bir Amerikalı yüzbaşı, bazı kiliselerin ve köylerin resimlerini çekmiş,
gezisi sırasında, harap olduğunu zannettiği Ermeni köyleri ve kiliselerini
görerek hayrete düşmüş ve şu ifadeyi kullanmıştır: "Demek ki, Türkler
değil Ermeniler zulmetmiş, Ermeniler katletmiştir."
Değerli arkadaşlar,
konuşmamın sonunda bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan,
kıymetli arkadaşlar; malum, son günlerde Parlamentomuzda bazı insanlar, bazı
milletvekili arkadaşlarımız istifa ediyorlar. Ben bu arkadaşlarımıza şunu
hatırlatmak istiyorum: Güneş Moteli acaba hiç akıllarına getirdiler mi; kirli
emelleri acaba hiç gördüler mi?! Lütfen, bu arkadaşlarım bu kirli emelleri, bu
Güneş Motelleri görsünler, kendilerini ona göre ayarlasınlar. Milletin
vicdanında bunların makes bulmayacağını ifade ediyorum.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Ne alakası var!
Abuk sabuk konuşuyor!
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Başka örnek bulamadınız mı, Güneş Motel örneğini veriyorsunuz?!
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Sen Van'ı konuş.
HACİ BİNER (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, sizleri, Güzel Vanımızı, doğunun incisi olan şehrimizi
görmeye, tarihî, turistik yerleri bizzat görmeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Biner.
Gündemdışı ikinci söz
isteği, İnönü Zaferinin 84 üncü Yıldönümü münasebetiyle, Bilecik Milletvekili
Sayın Yaşar Tüzün'e aittir.
Buyurun Sayın Tüzün.
2.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, İnönü Zaferinin 84 üncü yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; millî iradenin ortaya koyduğu
ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk zaferi olan İnönü Zaferlerinin 84 üncü
yıldönümü münasebetiyle, gündemdışı söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
eğer müsaade ederseniz, bu konuşmamı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk
zaferi olması münasebetiyle, tüm milletvekili arkadaşlarım adına yapmak
istiyorum.
Tarih 1 Nisan 1921. Yer,
Bozüyük-Metristepe. Büyük komutan ve devlet adamı İsmet Paşa, Ulu Önder Mustafa
Kemal'e gönderdiği mesajda "Bozüyük yanıyor, düşman binlerce ölüyle
doldurduğu savaş alanını silahlarımıza terk etmiştir" diyerek, İnönü
Zaferini müjdelemiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal'in de, cevaben "siz,
orada, sadece düşmanı değil, Türk Milletinin makûs talihini de yendiniz"
dediği İnönü Savaşlarının 84 üncü yıldönümünü, yarın, seçim bölgem Bilecik'te,
yöre halkımla birlikte kutlayacağım. İçimdeki yoğun duygu ve düşünceleri bugün
sizlerle de paylaşmak istedim.
Değerli arkadaşlarım,
neden gelmiştir Avrupalı, Anadolu topraklarına; neden başka ülkelerin devşirme
ordularını savaştırmıştır? Bunun için, Sevr Antlaşmasını bilmek ve yorumlamak
yeterlidir sanırım. Anadolu'yu bölerek, daha rahat hükmedebilecekleri ufak
devletler yaratıp, doğal kaynaklara ve kendileri için hayatî önemi sahip
petrolü ve limanları ele geçirmek, daha çok kârı ülkelerine transfer etmek
için. Bunun için ortam çok uygundu, haritalar hazırdı, alet olmak isteyenler de
talimat bekliyorlardı. Hazır olmayan ve hiçbir zaman o mükemmel planlarında
düşünemedikleri bir tek şey vardı; Türkün bağımsızlık tutkusu ve bu tutku
içinde yetişen Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk.
Türkiye Cumhuriyetinin
hangi şartlarda kurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bilgiyi sürekli
aktarmak, içimizdeki bilinci her zaman ortaya koymak zorundayız. Eğer bunu
başaramazsak, yeni nesillere aktaramazsak, işte o zaman, Sevr, her zaman olduğu
gibi gündemden düşmeyecek ve açıkça dayatılacaktır. Biz, Sevr Antlaşmasını
savunmak için yetiştirilmedik, Lozan'ı uygulamak ve uygulatmak üzere
yetiştirildik. Biz, Türkiye Cumhuriyetini, cumhuriyet ilkeleriyle korumak üzere
andiçtik. Bu andımıza da, andına sadık olan her onurlu insan gibi sadığız.
İnönü Zaferlerinin ortaya
koyduğu tablo, millî iradenin bağımsızlığa olan tutkusunun en büyük
göstergesidir. Bu topraklarda seksendört yıl önce yaşanan büyük zafer, sadece
işgal kuvvetlerine karşı yaşanan zafer değildir; millî iradenin, Anadolu
çocuklarının, özgürlük ve bağımsızlık için kendini feda ettiği muhteşem bir
meydan okumadır. İnönü Savaşlarıyla ilk zaferini kazanan ordularımız,
Sakarya'da zaferini taçlandırmış ve Lozan'da da Türkiye Cumhuriyeti,
bağımsızlığını ve dünya devleti niteliğini kazanmıştır.
Ülkemizin ve dünyanın
gündemini değiştiren coğrafyada sınırları belirleyen kurtuluş mücadelesinin ilk
ayağı olan İnönü Zaferleri ve sonrası, hiç kimsenin yaşamayı asla istemediği
zor günlerdir değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün; konuşmanızı tamamlayın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bütün bu zorluklara
rağmen her karış toprağı buram buram tarih kokan bu şanlı topraklarda doğmuş,
büyümüş, yaşamış olmanın şahsıma vermiş olduğu büyük onuru sizlerle
paylaşıyorum değerli arkadaşlarım.
Türkiye Cumhuriyeti, her
dönemde tehdit altında kalmıştır. Bu tehditlere karşı birlik ve beraberlik
içinde her an hazırlıklı olmak, bizim aslî görevimizdir. Bugün, buradan, özgür
ve bağımsız Türkiye için kan döken yiğitlerimizin boşuna ölmediğini, bağımsız
ve özgür bir Türkiye olarak, bir kez daha, en gür sesimizle, tüm dünyaya
duyuruyorum. Bu kadar büyük bedeller ödeyerek elde ettiğimiz özgürlüğümüzden,
canımız pahasına da olsa, vazgeçmeyeceğimizi herkesin; ama, herkesin bilmesini
istiyorum. İnönü'nün, Dumlupınar'ın, Sakarya'nın, Çanakkale'nin ve tüm
savaşların aziz şehitleri; rahat uyuyun, emanetiniz emin ellerdedir. (Alkışlar)
Bu ülkenin insanı, Ulu Önder Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmadan, emanetinizi
sonuna kadar koruyacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; İnönü Zaferinin yaşandığı toprakların bir kısmı
Bilecik, bir kısmı da Eskişehir sınırları içerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla,
yarın kutlayacağımız tören, Türkiye'de ilk defa, ayrı ayrı illerde kutlanan
tören konumundadır. Sabahtan öğleye kadar Bileciğimizin Bozüyük İlçesinde,
öğleden sonra da Eskişehir İlimizin İnönü İlçesinde kutlanacaktır.
Değerli arkadaşlarım,
şunu söylemek istiyorum: İnönü İlçesi, Eskişehir'in ilçesi bulunmaktadır; 1963
yılında Eskişehir'e dahil olmuştur. Geçmişte Bilecik'in ilçesi, beldesi
konumundadır; yani, bu törenlerin, bundan böyle tek tören olabilmesi için, ya
sınırların Eskişehir toprakları içerisine alınması gerekiyor veyahut İnönü
İlçesinin, Bilecik'in ilçesi olması gerekiyor. Önümüzdeki günlerde,
Meclisimizde, bu konuda çeşitli değerlendirmelerde bulunacağımızı buradan ifade
ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu
zafer, gerçekten, Çanakkale Zaferi kadar önemli bir zafer. Bu törene
hükümetimiz ve yetkili bakanlarımız, maalesef, gerekli katkıyı ve desteği
vermemektedirler. Bu törene, Çanakkale Zaferi törenleri kadar, hükümetimiz
tarafından, destek ve katkı verilmesini talep ediyorum. Yarın kutlayacağımız bu
güne, üzülerek ifade ediyorum ki, hükümetimiz adına, maalesef, hiçbir bakan
katılmamaktadır. Başta -hükümet temsilcilerimiz yok ama- AKP'nin Grup
Başkanvekiline, buradan, bu arzumu duyurmak istiyorum. Bu törenlerde, hükümetimiz
adına, mutlaka, bir bakanımızın bulunmasında fayda olduğuna inanıyorum.
Bu arada, Sayın Meclis
Başkanımıza, bu törene göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı huzurunuzda
teşekkür ediyorum. Metristepe'nin ve İnönü şehitliklerinin millî park alanı içerisine
alınmasını ifade ediyorum. Bu projenin, Millî Savunma Bakanlığımız tarafından
en kısa zamanda, ödenek konularak, hayata geçirilmesini talep ediyorum.
Sayın Başkanımızın
şahsıma göstermiş olduğu yakın ilgiye ve vermiş olduğu süreye teşekkür ediyor,
yarınki törenlere tüm Türkiye Büyük Millet Meclisini, bu yüce çatı altında
bulunan bütün arkadaşlarımı davet ediyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Tüzün.
AHMET IŞIK (Konya) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN- Konya
Milletvekili Sayın Ahmet Işık'ın, İçtüzüğün 60 ıncı maddesinin dördüncü
fıkrasına göre, yerinden çok kısa bir açıklama talebi var.
Çok kısa olmasını rica
ediyorum; buyurun.
AHMET IŞIK (Konya)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili arkadaşımızın ifade ettiği gibi,
bugün, İkinci İnönü Zaferinin yıldönümüdür. Böyle anlamlı bir günde birkaç
cümleyle de olsa, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, İsmet İnönü ve silah
arkadaşlarını rahmetle anmak istiyorum.
Burada, Mustafa Kemal
Atatürk'ün telgrafını ve cevabî telgrafı okumak istiyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclis Başkanı sıfatıyla Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü'ye
çektiği telgrafta duygu ve düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:
"Bütün dünya
tarihinde, sizin İnönü Meydan Muharebelerinde üzerinize yüklendiğiniz görev
kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Milletimizin istiklal ve
varlığı, dahice idareniz altında görevlerini şerefle yapan komuta ve silah
arkadaşlarınızın kalbine ve vatanseverliğine büyük bir güvenle dayanıyordu.
Siz, orada, yalnız, düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz. İstila
altındaki talihsiz topraklarımızla birlikte bütün vatan, bugün, en ücra
köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istila hırsı azminizin ve vatanseverliğinizin
yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.
Adınızı tarihin şeref
abidelerine yazan ve bütün millette size karşı sonsuz bir minnet ve şükran
duygusunu uyandıran büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz
tepenin size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği
kadar, milletimiz ve kendiniz için yükseliş pırıltılarıyla dolu bir geleceğin
ufkuna da baktığını ve hâkim olduğunu söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi
Başkanı Mustafa Kemal Atatürk" (Alkışlar)
İsmet İnönü ise, cevabî
telgrafında şöyle ifade etmektedir duygularını ve düşüncelerini:
"Zulüm ve zorbalık
dünyasının en zalimce hücumlarına karşı yalnız ve şaşkın kalan milletimizin
maddî ve manevî bütün kabiliyet ve kuvvetlerini ruhundaki ateşle toplayan ve
harekete getiren Büyük Millet Meclisinin Başkanı Mustafa Kemal Paşa, kahraman
askerimiz ve subaylarımız adına, askerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan
tümen ve kolordu komutanları adına, takdir ve tebriklerinize büyük bir
iftiharla teşekkürlerimi arz ederim.
Batı Cephesi Komutanı
İsmet İnönü"
Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Işık.
Gündemdışı üçüncü söz
isteği, devlet sanatçısı ve halk ozanı Murat Çobanoğlu'nun vefatı
münasebetiyle, Kars Milletvekili Sayın Selahattin Beyribey'e aittir.
Buyurun Sayın Beyribey.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
3.-
Kars Milletvekili Yusuf Selahattin Beyribey'in, devlet sanatçısı ve halk ozanı
Murat Çobanoğlu'nun vefatı münasebetiyle, ozanın edebî kişiliğine ve eserlerine
ilişkin gündemdışı konuşması
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Kars) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; son yüzyılın en önemli
halk ozanlarından birisi olan hemşerim Sayın Murat Çobanoğlu, 26 Mart 2005 günü
hayata gözlerini yumdu, bizlere veda etti, bu vesileyle söz almış
bulunmaktayım; sözlerime başlamadan evvel, Heyetinizi saygılarımla selamlıyor
ve bu vesileyle de, hem kederli ailesine hem Türk Milletine başsağlığı
diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
kültürümüzün en önemli unsurlarından olan âşıklık geleneğinin son büyük
ustalarından birisi olan Murat Çobanoğlu, 1940 yılında, serhat şehrimizin
İstasyon Mahallesinde dünyaya geldi. Murat Çobanoğlu, Kars, Ardahan, Artvin ve
Batum'un işgali sırasında "can sağ iken yurt vermeyiz düşmana"
diyerek, işgale karşı direnişin önderliğini yapan Âşık Şenlik'in çıraklarından
Âşık Gülistan'ın oğludur. Türk halk edebiyatında 16 ncı Yüzyılın başından
itibaren görülen şair tipi olan âşığın, şairlik gücünü, gördüğü rüyada, pirin
elinden aşk badesini içmekle ve sevgilinin hayalini görmekle kazandığına
inanılır. Merhum halk ozanı Murat Çobanoğlu da, 11 yaşında yayla yolunda
giderken, bir çeşmenin başında, rüyasında aşk badesi içtikten sonra âşıklık
sanatına başlamıştır.
Yazılı tarihlerin
yanında, söylenceler, destanlar, ağıtlar, masallar, halk hikâyesi denilen
anlatımlar ve Türk halk türküleri gibi sözlü tarih diye tanımlayabileceğimiz
değerlere sahip olmak toplumlar için ayrı bir zenginliktir. Türk kültüründe bu
öğelerin çok büyük yeri vardır. Bu sözlü kültür değerleri, büyük aile yapısı
içerisinde, dededen toruna, hikâyelerle, masallarla, destanlarla aktarılmakta,
geçmişimizi bugüne, bugünümüzü ise geleceğe taşımaktadırlar; yani, geçmiş ile
gelecek arasında bu ozanlarımız köprü görevi yapmaktadırlar.
Türk Milletinin o
sarsılmaz inancı ile kendine ve milletine güveni bu yollarla nesilden nesle
aktarılmakta. Bu kendine güvendir ki, Türkün hoşgörüsünü, affediciliğini ve
kendisine kötülük edenlerden bile esirgemeyeceği misafirperverlik alışkanlığı
oluşmuştur; yani, aslında, bu sözünü ettiğimiz halk hikâyeleri, masallar,
söylenceler, maniler, ağıtlar, destanlar bizim toplumumuzun tarihi ve
kültürüdür.
Benim de hemşerim olan
halk ozanı Çobanoğlu'nun doğduğu ve yaşadığı yöre, türkülerin, destanların ve
ağıtların içerisinde önemli tarihî olayların anlatıldığı, zengin bir kültür
birikimine sahip alandır. Yöremizde, çocuk, doğduğunda, sevinç ve mutluluk
türküleri, güzellemelerle karşılanır, beşikte ninni veya nennilerle uyutulur.
Yürümeye başladığı zamansa, tekerlemelere benzeyen daydaylarla yürütülür.
Evlilik törenlerinde, halay, kına yakma, gelin ağlatma ve damat oynatma
türküleri dinletilir, gönüller şenlendirilir. Gelin ile kaynana arasındaki
ilişkiler ise ortaoyunlarıyla sergilenir. Kızlar gelin giderken atlı havası
çalınır. Oğlanlar askere giderken eline kına yakılır ve seferberlik için
koçaklamalar çalınıp söylenir. İnsanlar öldüğü zaman, her ölünün üstüne ağıtlar
yakılır. Yayla şenlikleri, harman sonu, koçkatımı eğlenceleri ve kültürel değerlerin
yaşatıldığı ve sergilendiği etkinlikler yapılır. Düğünler, eğer halk ozanları
da katılmışsa daha güzel olur, daha şenlikli olur. Böyle büyük düğünlerin
içerisinde, ortaoyunları, bilmeceler,
cirit oyunları, karşılıklı, bizde "nanay" dediğimiz türküler
söylenir.
Burada şairimizin bir
şiiriyle devam etmek istiyorum. Şiirinin adı: İster Benden.
"Sevdiğim yar bana
göndermiş name,
Rüzgâr dokunmamış dal
ister benden.
Bir lezzet olmasın onun
tadında,
Hiç arı görmemiş bal
ister benden.
Çobanoğlu'yum ben, iz
bulabilmem,
Kış çok ararım, yaz
bulabilmem.
İnsanlarda doğru söz
bulabilmem,
Yalan söylemeyen dil
ister benden."
(Alkışlar)
Değerli bir köşeyazarı
olan Hadi Özışık'ın da söylediği gibi, ümit ederim ki, âşıklık geleneği,
âşıklar kahvesi devam edecek ve ebediyete kadar var olacaktır. Sözlü
kültürümüzün yeni nesle sevdirilmesi için, yılın belli günlerinde düzenlenen
eğlencelere halk ozanları çağrılır ve bu sözlü kültürün yeni nesillere
aktarılması sağlanır.
Âşıklık sanatı,
usta-çırak ilişkisidir. Çırak, ustadan, sanatın icrasını ve inceliklerini
öğrenir ve
pişer.
Toplumun duygu ve düşüncelerini, bazen ölümü bile göze alarak dile getirir.
Onun içindir ki, âşıklarımız, toplumumuzun söyleyen dili, gören gözü, makama
arz edilen pulsuz dilekçeleridir. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Köroğlu,
Dadaloğlu, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Ercişli Emrah, Âşık Şenlik, Âşık
Zülali, Kağızmanlı Hıfzı, Âşık Sümmani, Dertli, Âşık Veysel...
MUSTAFA YILMAZ
(Gaziantep) - Mahzuni Şerif de var.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) - Elbette, Mahzuni Şerif.
...daha niceleri, bu
kültürümüzü en iyi şekilde temsil etmiş olanlardandır ve bugün de, Şeref
Taşlıova gibi, bu kültürümüzü en iyi şekilde temsil etmiş olanlardandır ve
bugün de, Şeref Taşlıova gibi, bu kültürümüzü devam ettiren ozanlarımız vardır.
Değerli milletvekilleri,
halkımızın hafızasında yaşamakta olan Türk kültür birikimini derleyen, gelecek
kuşaklara aktaran, millî hafızamızı dinç ve sağlam tutmak görevini üstlenen
Sayın Çobanoğlu, sesiyle, ilk defa, 1964 yılında, Selçuklu Sultanı Alparslan'ın
Anadolu'ya girişinin 900 üncü yıldönümünde başlamış ve 1966'dan sonra meşhur
olmuş, Türkiye ve dünyada ülkemizi, milletimizi en iyi temsil edecek bir ozan
olmuştur. Yurt dışındaki ilk programına, kırkbeş yıllık sanat yaşamında, Şeref
Taşlıova'yla birlikte gitmiş, yurt dışında birçok ülkeyi gezmiş, başta Almanya
olmak üzere İngiltere, Belçika, Avusturya, Danimarka, Hollanda, İran,
Kırgızistan, Türkmenistan, daha sayamayacağım kadar ülke gezmiştir.
BAŞKAN - Sayın Beyribey,
lütfen tamamlayın.
YUSUF SELAHATTİN BEYRİBEY
(Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Ben, burada, Çobanoğlu'na
düzenlenen devlet töreninden dolayı başta Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız
olmak üzere Müsteşarımıza, Güzel Sanatlar Genel Müdürümüze, ayrıca Kars Valimiz
Nevzat Turan'a ve anıt mezarı veren Kars Belediye Başkanımız Naif Alibeyoğlu'na
huzurlarınızda teşekkür ediyorum ve onu hiç yalnız bırakmayan, geçmişte olduğu
gibi bugün de yalnız bırakmayan ozanımız Şeref Taşlıova'ya teşekkür ediyorum, milletimize
teşekkür ediyorum.
Geçmişimizi bugüne
taşıyan, toplumumuzun duygu ve düşüncelerinin pulsuz dilekçeleri olan âşık
geleneğine hassasiyetini gösteren ulusal basın ve medyamıza da teşekkürlerimi
iletmek istiyorum.
Türk sözlü şiiri ve
anlatım sanatının son döneminin en büyük temsilcilerinden olan Murat
Çobanoğlu'nun değerli hizmetlerinin ve aziz hatırasının önünde saygıyla
eğiliyor, ona Cebabı Allah'tan rahmet diliyor, ailesine başsağlığı diliyorum ve
-ulusal basınımızdan Halit Kakınç'ın da söylediği gibi, bir hışımla geldi
geçti... "bir hışımla geldi geçti Kiziroğlu Mustafa Bey, peh peh"
denilerek büyüyen çocuklara, nesillere de ayrıca başsağlığı diliyor ve onun
"Allahım" adlı şiiriyle bitirmek istiyorum.
«Allahım
Sana yalvarırım bizi
yaratan,
Cümlemize doğru hal ver
Allahım,
Çiçekler kurudu, yaprak
döküldü,
Kurumayan ağaç, dal ver
Allahım.
Ya Rab, doğrulara sen
verme zeval,
Üstümüzden eksik olmasın
hilal,
Kimseyi nefsine sen etme
hamal,
Dergâhından rahmet bol
ver Allahım.
Çobanoğlu sade yalvarır
sana,
Lütfen esirgeme cümle
insana,
Günahkârız, bürünmüşüz
isyana,
İman bahçesinden gül ver
Allahım.»
Saygılar sunuyorum,
teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
Başkanıma, böyle bir
günde, böyle, ozanımızla ilgili söz verdiği için huzurlarınızda teşekkür
ediyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için de hepinize saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Beyribey.
Sayın Akdemir, İçtüzüğün
60 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasına göre, bu konuda yerinizden kısa bir
açıklama yapacaksınız; ama, kısa olmasını rica ediyorum.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır)-
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Anadolu'nun bağrından
çıkmış, halk arasından çıkmış, Âşık Şenlik'ten ders alan, halk ozanı olan bu
büyük ozanımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.
Çobanoğlu halka mal oldu.
Halkın bağrından gelmişti. Usta söz sahibiydi. Kendi hüneri onu devlet
sanatçısı yaptı. Yiğitlik örneği oldu, Kiziroğlu'nu yarattı. O öldü, Kiziroğlu
Mustafa Bey sessiz kaldı. Karslı halkımız çok üzgün, Türkiye halkı çok üzgün.
Üzüntüleri, Çobanoğlu'nu sonsuza kadar yaratan iz bırakacaktır diye temenni
ediyorum.
O, her toplantıda
halkının sesi oldu, hemşerisinin hür ve gür sesi oldu.
Yeni Çobanoğulları
yetişmesi temennisiyle tüm hemşerilerine, sevenlere ve Çobanoğlu eksiktir
diyenlere, aramızdan kayboldu diyenlere şuradan şunu söylemek istiyorum: Bu
halk, bundan sonra daha büyük Çobanoğulları yetiştirir diye düşünüyorum ve
bundan sonra da, hayatında devlet sanatçısı olacak kadar emek sarf etmiş
olanların da, Çobanoğlu gibi, ölmeden fark edilmesini temenni ediyor, Yüce
Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri,
gündeme geçiyoruz.
Önce, Başkanlığın Genel
Kurula sunuşlarını takdim edeceğim.
Sayın Divan Üyemizin,
takdimini, oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Lüksemburg Meclis Başkanı Jean
Spautz'un davetine icabetle Lüksemburg'a yapacağı resmî ziyarete katılacak
heyete ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/786)
30
Mart 2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, Lüksemburg Meclis Başkanı Jean Spautz'un davetine
icabetle, beraberinde bir Parlamento heyetiyle Lüksemburg'a resmî ziyarette
bulunması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 2 Mart
2005 tarihindeki 65 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.
Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Adı Soyadı Seçim İli
Şemsettin Murat Elazığ
Kâzım Türkmen Ordu
Polat Türkmen Zonguldak
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Komisyondan istifa
önergesi vardır; okutuyorum:
2.-
Ankara Milletvekili Telat Karapınar'ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/276)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gördüğüm lüzum üzerine
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim.
Telat
Karapınar
Ankara
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
2 Meclis araştırması önergesi
vardır; ayrı ayrı okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 42 milletvekilinin, arıcılıkta ve bal üretiminin
pazarlanmasında yaşanan sıkıntıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Arıcılıkta ve bal
üretiminin pazarlanmasında yaşanılan sıkıntıları, bu sıkıntıların nedenlerini
tam olarak saptayabilmek ve çözüm önerileri geliştirebilmek amacıyla,
Anayasamızın 98 inci ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe:
Arıcılık, Anadolu
insanının kültüründe yer edinmiş geleneksel bir tarımsal faaliyettir. Türkiye'nin her yöresinde arıcılık
yapılmaktadır. DİE'nin 2000 yılı verilerine göre ülkemizde 200 bin tarım
işletmesinde arılı kovan bulunmaktadır. 30 000 ailenin ortalama 100 koloni ile
arıcılıktan geçimini sağladığı tahmin edilmektedir. 1970'li yıllarda 2 000 000
olan koloni varlığı, 1990'lı yıllarda 500 000'e, bal üretimi ise 20 000 tondan
60 000 tona yükselmiştir. Sonraki on yıllık süreçte koloni varlığımız 1 000 000
daha artmasına karşın, bal üretimimiz yıllara bağlı dalgalanmalarla birlikte
60-70 bin ton arasında kalmıştır.
Ülkemizde 1990-2004
yılları arasında yürütülen arıcılık politikaları sayesinde arıcı ve koloni
sayıları artmış ise de, bu artış üretime dönüşmemiş, aksine, arıcıların
gelirlerinin azalmasına neden olmuştur. Oysa emeği ve tüm yatırımıyla üretim
sürecine katılan arıcıların yaşam standartlarının iyileştirilmesi, devletin
temel politikalarından olması gerekmektedir. Var olan yapı içerisinde
arıcılıkta yeni istihdam olanaklarının yaratılması mümkün değildir. Arıcılık
işletmelerinin verimliliğinin artırılması ve sorunlarının çözümünü insanî
çözümler, yapısal çözümler ve teknik çözümler şeklinde 3 grupta toplamak olasıdır.
Türkiye arıcılığının
bugünkü yapısı, geleceğe yönelik umutlarımızı azaltıcı niteliktedir. Türkiye'de arıcılık işletmeleri,
azalan gelirlerini korumak için koloni sayılarını artırmaktadır. Böyle olunca,
az sayıda ve güçlü koloniler yerine, çok sayıda zayıf kolonilerle çalışmak
zorunda kalmaktadırlar. Son elli yıllık süreçte koloni sayısı sürekli artmış,
koloni başına verim ise, ilkel kovan oranının azalmasıyla, artmakla birlikte,
son on yılda 15-16 kg düzeyinde kalmıştır. Yarım yüzyıllık süreçte arıların
yararlandığı orman alanlarının 5 000 000 hektar, çayır, mera alanları ise, 16
000 000 hektar azalması, pestisit kullanımının denetimsiz yapılması,
balarılarının nektar kaynaklarını azaltmıştır.
Ticarî ilişkilerimiz
açısından önemli olan AB ülkelerinde kişi başına yıllık bal tüketimi 0,7 kg'dır. AB'de son beş yılda,
hem üretim miktarlarında, hem de dışalımda yükselmeler olmuş, balın yüzde 80'i
sofralık, yüzde 20'si, başta fırıncılık olmak üzere, gıda sanayiinde
kullanılmaktadır. Birliğe dışsatım yapan ülkeler, sırasıyla Çin (yüzde 29),
Arjantin (yüzde 11), Meksika (yüzde 10) ve Türkiye (yüzde 8)'dir. AB ülkeleri,
uluslararası ticaretin giderek artan fiyat baskılarına karşı, tüm tarımsal
ürünlerde olduğu gibi arıcıları da fiyat desteklemeleriyle korumuş, arıcılığın
ve arıcıların ayakta kalmasını sağlamıştır. Ancak, AB, önümüzdeki yıldan
itibaren, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına bağlı olarak fiyat desteğini tamamen
terk edecektir. Buna karşılık, AB, diğer çiftçileri gibi, arıcılarını
dışrekabete karşı korumada yeni çözümleri şimdiden uygulamaya koymuş, bitki ve
hayvan sağlığı ve gıda güvenliği koşullarını daha etkili biçimde yerine
getirmeye başlamıştır. Bu amaçla, 1995 yılından sonra Gıda Kodeksinde tüketici
beklentileri yönünde yapılan yeni düzenlemeler, üretici ülkelerin AB ülkelerine
gıda satışlarını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır. Topluluk, refah
düzeyi, ürün miktarı, çeşitliliği ve kalitesi bakımından ulaşılan düzey
nedeniyle de, bal dahil olmak üzere, tarım ürünleri dışalımında son derece
seçici davranmaya başlamıştır. Bu nedenle, dışsatımcı ülkelerin AB pazarlarına girmeleri
her geçen gün zorlaşmaktadır.
Bu bakımdan, Avrupa
Birliği ülkelerine bal dışsatımında her gün yeni zorluklarla karşılanacağı
beklenmelidir. Özellikle 2003 yılında Avrupa Birliği ülkelerine sattığımız
balların önemli bir kısmının iade edilmesi hem bu bağlamda değerlendirilmeli
hem de iade gerekçelerindeki haklılık payları dikkate alınmalıdır.
Bugün ülkemizde yalnızca
katkı ve kalıntı nedeniyle dışsatım iadeleri yaşanmamakta; sahte (taklit) bal
olayıyla da karşı karşıya bulunulmaktadır. Bu durum, gerçek bal üreticilerini
son derece mağdur etmiş; geçen yıl tenekesi 120-130 milyon TL'ye satılan bal,
bu yıl ancak 50-60 milyon TL eder hale gelmiştir. Fiyatın bu denli düşmesi
yanında, yapılamayan dışsatımdan ötürü, bal, üreticilerin elinde kalmıştır. Yıllık
üretimi 20-30 bin ton arasında olan Muğla'da 10 000 tonun üzerindeki bal
üretici elinde alıcı beklemektedir.
Balda yaşanan bir diğer
sıkıntı da Çin'den, İran'dan kaçak olarak ya da sınır ticareti yoluyla giren
baldan kaynaklanmaktadır.
Sayılan tüm nedenlerle
büyük bir bunalım yaşayan bal üreticisi çiftçimiz feryat etmekte, ama sorununa
çözüm bulamamaktadır.
1- Ali Arslan (Muğla)
2- Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya)
3- Ahmet Küçük (Çanakkale)
4- Hüseyin Özcan (Mersin)
5- Nadir Saraç (Zonguldak)
6- Gürol Ergin (Muğla)
7- Tacidar Seyhan (Adana)
8- Ufuk Özkan (Manisa)
9- Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
10- Erdal Karademir (İzmir)
11- Rasim Çakır (Edirne)
12- Mehmet Uğur Neşşar (Denizli)
13- Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
14- Hasan Güyüldar (Tunceli)
15- Nejat Gencan (Edirne)
16- Erol Tınastepe (Erzincan)
17- Gökhan Durgun (Hatay)
18- Kemal Demirel (Bursa)
19- Nurettin Sözen (Sivas)
20- Abdulaziz Yazar (Hatay)
21- Mustafa Özyurt (Bursa)
22- Oya Araslı (Ankara)
23- Şefik Zengin (Mersin)
24- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
25- N. Gaye Erbatur (Adana)
26- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
27- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
28- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
29- Mehmet Semerci (Aydın)
30- Muharrem Kılıç (Malatya)
31- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
32- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
33- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
34- Mustafa Gazalcı (Denizli)
35- Kemal Sağ (Adana)
36- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
37- Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
38- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
39- Vahit Çekmez (Mersin)
40- İzzet Çetin (Kocaeli)
41- Atilla Kart (Konya)
42- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
43- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
2.-
İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek ve 41 milletvekinin, yurt dışında
öğrenimlerini sürdüren öğrencilere danışmanlık yapan firmaların araştırılması
ve hizmetlerinin denetlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/270)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Ülkemizde her yıl 2 000
000'a yakın gencimiz yükseköğrenim kurumlarına yerleşmek için öğrenci seçme
sınavına girmektedir. Geçen yıl 1 786 828 öğrencimizin başvurduğu ÖSS'ye, 2005
yılında 1 851 810 öğrenci başvurmuştur. Bu öğrencilerimizin her 100'ünden ancak
18'i 4 yıllık bir yükseköğretim programına yerleştirilebilmektedir. Bu durum
öğrenci ve velilerimizi çeşitli arayışlara yönlendirmektedir. Bu arayışlardan
birisi, öğrencilerimizin yurtdışında öğrenimlerini sürdürmesidir. Türkiye'den
çok sayıda öğrenci yurt dışına eğitim amaçlı çıkış yapmaktadır. Son on yıldır
yurt dışına eğitim için çıkan öğrenci sayısı sürekli artmaktadır. 2004 yılında
yurt dışına giden öğrencilerimizin sayısının 100 000'e yaklaştığı
belirtilmektedir. Sadece Amerika'da 40 000 gencimizin lisans ve yükseklisans
eğitimi yaptığı tahmin edilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK tarafından
açıklanan rakamlar gerçek rakamların çok altındadır; çünkü, her iki kurum da
kendileri tarafından gönderilen veya Millî Eğitim Bakanlığına bilgi vererek
yurt dışına çıkan öğrencilerin istatistiklerine sahiptir.
Millî Eğitim Bakanlığı
verilerine göre, yurt dışında, 720'si burslu, toplam 19 209 öğrenci
yükseköğretim kurumlarına devam etmektedir.
Yükseköğretim Kurulunun
hazırladığı "Türkiye'de yükseköğretimin bugünkü durumu" konulu
raporda ise, yurt dışında öğrenim gördüğü, Millî Eğitim Bakanlığına
iletilmeyenler dahil edildiğinde, yurt dışındaki öğrenci sayısının 50 000'in
üstüne çıktığı bildirilmektedir.
Dünya Bankası uzmanları
tarafından hazırlanan bir raporda, Türkiye, yurt dışında en fazla öğrencisi
bulunan ülkeler arasında 11 inci sıradadır. Raporda, Türkiye'deki üniversitelerin
kontenjanlarının talebin çok altında olması nedeniyle yurt dışında öğrenim
gören öğrenci sayısının giderek arttığı belirtilmektedir.
Öğrencilerimizin çok az
bir kısmı YÖK veya Millî Eğitim Bakanlığı bilgisi dahilinde yurtdışına
çıkarken, çok önemli bir bölümü kendi işlemlerini kendileri yaparak veya
yurtdışı eğitim danışmanlığı yapan kuruluşlardan yardım alarak çıkmaktadır.
Türkiye'de yurtdışı
eğitim danışmanlığı hizmeti veren 200-250 civarında firma olduğu tahmin
edilmektedir. Bu kuruluşların bir kısmı TÜRSAB bünyesinde eğitim turizmi
faaliyeti yürütürken, çok büyük kısmı ticarî şirket ya da şahıs kuruluşu olarak
herhangi bir izin almadan faaliyet göstermektedir.
Yurtdışı eğitim
danışmanlığı veren kurum veya kişilerin bir kısmı öğrencilere yanlış bilgi
vererek, YÖK tarafından akredite edilmeyen üniversitelere
yönlendirilebilmektedir. Bu kurumlara YÖK ya da başka bir kurum müdahale
edememekte ve birçok öğrencimizin gelecekleri yanlış bir yönlendirme sonucu
olumsuz etkilenmektedir.
Bu kuruluşlar, yurt
dışındaki üniversitelerle temsilcilik anlaşması imzalayarak kazançlarını
yerleştirdikleri öğrenci sayısına göre elde etmektedirler. Yapmış oldukları
hizmet, aynen bir turizm acentesinin anlaşmalı olduğu otel veya tatil köyüne
turist göndermesi biçimindedir. Bu nedenle, bu faaliyet "eğitim
turizmi" faaliyeti olarak değerlendirilmiştir. Ancak, hizmetin önemi ve
genç bir insanın tüm geleceğini etkileyecek bir hizmet olması nedeniyle bazı
ülkelerde eğitim bakanlıkları tarafından denetime alınmış ve bakanlık onayı
alan kurumlara bu hizmet hakkı verilmiştir.
Yurt dışında
öğrenimlerini tamamlayıp dönen öğrencilerimiz devam ettikleri üniversitelerin
YÖK tarafından akredite edilip edilmemesi ve bitirdikleri programların
denkliklerinin olup olmaması sorunuyla karşılaşmaktadır. Bazı danışman
firmalar, temsilciliklerini yaptıkları üniversite mezunlarının denklik belgesi
aldıklarını, tanıtım amacıyla hazırladıkları broşürlerde belirtmektedir.
Ancak, denklik belgesinin
verilmesi konusunda yetkili kurum olan YÖK, bu broşürlerde iddia edildiği gibi
her programa denklik belgesi verilmediğini söylemektedir.
Hatta, bazen, YÖK daha
önceden denklik belgesi verdiği bölüme, başka bir zaman diliminde denklik
belgesi vermemektedir.
Bu süreçten olumsuz
etkilenen öğrencilerimiz ve velilerimiz olmaktadır. Bazı danışman firmalar,
öğrencilerin umudu ve geleceğiyle oynayarak para kazanma yolunu seçmektedir.
Bu nedenle, yurt dışında
öğrenimlerini sürdüren öğrencilerimize danışmanlık yapan firmaların
araştırılması, bu firmaların kurulumu ve hizmetlerinin denetlenmesi, öğrenci ve
velileri yanlış yönlendiren kurumların faaliyetlerine son verilmesi ve YÖK'ün
denklik belgesi verdiği üniversite ve programların belirlenmesinin standarda
bağlanması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddelerine
göre Meclis araştırması açılmasını saygıyla dileriz.
1- Berhan Şimşek (İstanbul)
2- Ali Arslan (Muğla)
3- Mustafa Gazalcı (Denizli)
4- Kemal Sağ (Adana)
5- Mehmet Ziya Yergök (Adana)
6- Hüseyin Özcan (Mersin)
7-Muhsin Koçyiğit (Diyarbakır)
8- Mehmet U. Neşşar (Denizli)
9- Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
10- Erdal Karademir (İzmir)
11-Ufuk Özkan (Manisa)
12-Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
13-Feridun Ayvazoğlu (Çorum)
14- Nejat Gencan (Edirne)
15- Erol Tınastepe (Erzincan)
16- Gökhan Durgun (Hatay)
17- Nurettin Sözen (Sivas)
18- Mustafa Özyurt (Bursa)
19- Abdulaziz Yazar (Hatay)
20- Şefik Zengin (Mersin)
21- Yavuz Altınorak (Kırklareli)
22- Algan Hacaloğlu (İstanbul)
23- N.Gaye Erbatur (Adana)
24- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
25- İdris Sami Tandoğdu (Ordu)
26- Gürol Ergin (Muğla)
27- Mehmet Vedat Melik (Şanlıurfa)
28- Mehmet Semerci (Aydın)
29- Muharrem Kılıç (Malatya)
30- Mevlüt Coşkuner (Isparta)
31- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
32- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
33- Nadir Saraç (Zonguldak)
34- Ahmet Yılmazkaya (Gaziantep)
35- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
36- Vahit Çekmez (Mersin)
37- Tacidar Seyhan (Adana)
38- İzzet Çetin (Kocaeli)
39- Rasim Çakır (Edirne)
40- Kemal Demirel (Bursa)
41- Atilla Kart (Konya)
42- Mustafa Yılmaz (Gaziantep)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir
tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.- Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen'in Belarus'a yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/787) 30.3.2005
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 28 Şubat-3 Mart
2005 tarihlerinde Belarus'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep
Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Orhan Sür (Balıkesir)
Şevket Orhan (Bursa)
Selami Uzun (Sivas)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
IV.-
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:139 Tarihi:31.3.2005
30.3.2005 tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 849 sıra sayılı Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin
Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasının, Genel Kurulun onayına sunulması,
Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Eyüp Fatsa Haluk
Koç
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma Kurulu
önerisini dinlediniz. Var mı bir söz isteği? Yok.
Öneriyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Konya Milletvekili Kerim
Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve Trabzon Milletvekili
Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
2.-
Konya Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili
ve Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402,
2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
8 inci maddeyi 9 uncu
madde olarak okutuyorum:
MADDE 9.- Türk Ceza Kanununun 184 üncü
maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve dördüncü fıkrasındaki
"Üçüncü fıkra hariç," ibaresi fıkra metninden çıkarılmıştır.
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
Maddeyle ilgili...
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, madde üzerinde söz talebim vardı...
BAŞKAN - Yazılı mı
istemiştiniz?
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Şimdi istiyorum.
BAŞKAN - Buyurun; tabiî
ki.
9 uncu madde üzerinde,
Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır'ın söz isteği var.
Buyurun Sayın
Yalçınbayır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, yeni Türk Ceza
Kanunu, 12.10.2004 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak bazı maddeleri
itibariyle yürürlüğe girdi. Bu üzerinde konuştuğumuz imar kirliliğine neden
olma maddesi, yürürlüğe girdi. Çevreyle ilgili konular ise 12.10.2006'ya
ertelendi. Diğer hükümleri de, bir değişiklik olmadığı takdirde, 1 Nisan 2005
tarihinde yürürlüğe girecek.
İmar kirliliğine neden
olmayla ilgili hüküm şu anda yürürlüktedir. Yürürlükte olan bu hükme göre, yapı
kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınaî faaliyetin icraına müsaade
eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Kanunun,
Adalet Komisyonundaki metni ile Genel Kuruldaki metinler farklı. Adalet
Komisyonunda, sadece sınai tesisler değil, ticarî tesisler de bu kanun
kapsamındaydı; ancak, Genel Kurulda verilen bir önergeyle, 5 milletvekilinin
verdiği bir önergeyle, sadece sınaî faaliyetler kanun kapsamına alınmış oldu.
Şimdi, bu kanun yürüyor. Bu kanunu kaldırıyoruz; bu nedir?.. Bu, acaba, bir af
mıdır?.. Onun için, öncelikle, bir usul hükmünü hatırlatmak istiyorum: Burada,
330 oy gerekir. Konuyla ilgili, şu ana kadar, Türkiye'de çeşitli müracaatlar
olmuştur. Valiler, belediye başkanları hakkında suç duyuruları olmuştur.
Bunlardan birisi de, mensubu olmaktan gurur duyduğum Bursa Barosunun
hukuksuzluk ve yolsuzlukla ilgili komisyonu ile çevre komisyonunun, Bursa
Valiliği ile Büyükşehir Belediye Başkanlığına yaptığı başvurudur. Şimdi, siz,
bunları ortadan kaldırıyorsunuz, af getiriyorsunuz; eğer, 330 oyu bulamazsanız,
bu, geri dönecektir. Onun için, 330'u bulma konusunda, grup başkanvekillerinin
daha hassas olmasını kendilerine hatırlatıyorum.
Değerli milletvekilleri,
bakın, Bursa Barosunun başvurusunda diyor ki: Yolçatı Köyü sakinleri Bursa
Barosuna başvurarak, Yolçatı başta olmak üzere, Gökçeköy, İrfaniye, Doğanköy, Büyükbalıklı
civarında "tarımsal depo" adı altında, besicilik, tavukhane, buzhane
ve benzeri başlıklar altında inşaat ruhsatı alarak, aslında boyahane ve fabrika
kurulduğunu belirtmişler ve 184 üncü madde gereğince işlem yapılmasını
istemişlerdir. Onların bu istekleri hem bu maddeye dayalıdır hem de sağlıklı ve
dengeli bir çevrede yaşama hakkına, anayasal güvence altında olan, uluslararası
sözleşmelerin güvencesi altında olan bir hakka dayanmaktadır.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğine girme sürecinde Avrupa Kentli Hakları Deklarasyonuna
bakıldığında, Avrupa'yı kapsayan halk ve yerel yönetimlere yönelik olan Avrupa
Kentsel Şartının ve buna bağlı olarak Kentli Hakları Deklarasyonunun,
yerleşimlerdeki yaşamın daha da iyileştirilmesini amaçlıyor ve fizikî kentsel
çevrenin iyileştirilmesi, mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde
sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsal kalkınma ve halk
katılımının düzenlenmesi gibi başlıkları içeriyor ve biz de bunların içindeyiz.
Buna aykırı davranılmaktadır.
181, 182, 183 ve 184 üncü
maddeler çevre suçları kapsamında değerlendirildi. Biz, evrensel çevre liginde
hangi sıradayız; 2002'de 62 nci sıradayken 146 ülke arasında, şimdi 91 inci
sıradayız. Bunu kim söylüyor; Davos'ta Dünya Ekonomik Forumuna sunulan bir
rapor. Bu rapor, Amerika Birleşik Devletlerindeki Yale ve Kolombiya
Üniversiteleri tarafından hazırlanmış ve Davos Dünya Ekonomik Forumu tarafından
desteklenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın
lütfen.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Sayın Başkan, tamamlıyorum.
Bu indeks, 21 ayrı kriter
gözönünde bulundurularak hazırlanmıştır. Türkiye, bu kriterleri karşılayan bir
ülke değildir. Bu maddenin yürürlükten kaldırılmasıyla daha da dibe vuracaktır.
Ayrıca, uygulanmayan mahkeme kararları itibariyle var olan sabıka kaydımız,
bizi daha da diplere itmektedir. Kanunların bağlayıcılığını, kuralların
bağlayıcılığını, hem vatandaşlar bakımından hem de idare edenler bakımından
sağlamadıkça, bu inancı, bu güvenci vermedikçe, bu kirlilik yaygınlaşacaktır.
Ben, özellikle müsaade
eden idarî makamları uyarıyorum: Kanun hükümlerini uygulayın. Türkiye'de çevre
hakkı, kentli hakları 415 kanunda ayrı ayrı maddelerde veya tek kanunla, Çevre
Kanunu gibi, Umumî Hıfzıssıhha Kanunu gibi kanunlarla güvence altına alınmasına
rağmen, Türkiye'nin vardığı seviye ortadadır. Kentlerdeki kaçak yapılaşma oranı
yüzde 60'larda, yüzde 70'lerdedir. Konutların ötesinde, konutların içinde
ticarî ve sınaî faaliyetlere izin verebilmek düşünülecek bir şey değildir.
Biz, geriye gidiyoruz;
çevre hakkı itibariyle, kentli hakları itibariyle geriye gidiyoruz. Her iki
partinin ve diğer partilerin alın metinlerini, programlarını ve şimdi
yaptıkları uygulamalara bakın, farklılığı göreceksiniz. Siyasetteki çelişkiyi
lütfen ortadan kaldıralım, kayıtdışılığı kaldıralım. Partilerin kayıtları
programlarıdır ve kaçak yapı yapanlarla ilgili kayıtlar da kurallardır. Bu
kurallara uyma alışkanlığını edinelim.
Hepinize sevgiler,
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yalçınbayır.
Şahsı adına ikinci söz
isteği, Tekirdağ Milletvekili Sayın Mehmet Nuri Saygun'a aittir.
Buyurun Sayın Saygun.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin 842 sıra sayılı
kanun teklifinin 9 uncu maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Efendim, ilgili maddeye
yönelik iddialarıma geçmeden önce, Türk Ceza Kanunuyla ilgili bazı bilgiler
vermeyi doğru buluyorum.
Sayın milletvekilleri,
Ceza Yasası, bildiğiniz gibi, 26.9.2004 tarihinde tamamlandı ve istisnalar
dışında, 1 Nisan 2005 tarihi de yürürlük tarihi olarak belirlendi; ancak, daha
yürürlüğe girmeden, uygulama sonucu ortaya çıkacak aksaklıklar görülmeden,
birtakım yasa teklifleriyle değişikliklere konu edilmeye başlandı. Bu husus;
yani, daha uygulama görülmeden böylesine değişiklikleri içeren bir talep,
öncelikle, yasa tekniği açısından, hazırlama becerisi açısından ve toplumun
ilgili kesimleriyle paylaşma açısından, başarısız bir yasa hazırlamasının
gerçekleştiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İktidar, halen de
beceriksizliğini ve kararsızlığını sürdürmeye devam etmektedir. Daha iki gün
önce Komisyonda kabul edilen hususların aksi yönünde önergeler birbiri ardına
gelmektedir. Deyim yerindeyse, bu ve benzeri önergeler havada uçuşmaktadır.
Dün, AKP'li komisyon üyelerinin "evet" dedikleri konularda, bugün
"hayır" demelerinin mantığını ya da onları bu yolda harekete zorlayan
sihirli gücü anlamak da mümkün değildir. Dünkü oturumun yarısında teklifin
görüşülmesinin ertelenmesinin izahını ise, Sayın Bakana ve Sayın Komisyon
Başkanımıza bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri,
Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesinin, kanunun yayım tarihinde yürürlüğe
giren üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılması teklifine gelince. Sayın
Bakan, bu maddenin komisyondaki görüşmeleri sırasında, bu madde için
"devrim niteliğinde bir maddedir" sözünü sarf etmiştir. Bu söz,
komisyon tutanaklarında aynen görülmektedir.
Sayın Bakanım, devrimin
gerçekleşmesinden neden vazgeçtiniz; neden, şimdi, bu maddeden geriye dönmeye
çalışıyorsunuz?
Aynı komisyon
tutanaklarında, Sayın Komisyon Başkanımızın da bir sözü var. Bu madde için Sayın
Komisyon Başkanımızın söylediği "bu Kanunun en güzel maddesi budur."
Bu ifade de, Sayın Komisyon Başkanımızın ifadesidir. Sayın Komisyon Başkanım,
güzellik anlayışınız, bu kadar kısa bir zamanda, acaba neden değişti?
Değerli milletvekilleri,
değişiklik gerekçesinde, uygulamada ciddî sorunlar çıktığı, yapı kullanma izni
alınmamış binalarda faaliyet gösteren küçük esnaf ve tüccarın da faaliyet
izinlerinin iptal edildiği, sanayi işletmesi niteliğinde olmayan işletmelere de
müdahale edildiği ifade edilmektedir. Bir kere, bu gerekçe, tamamen asılsızdır,
gerçekdışıdır. Neden derseniz; komisyona sunulan ilk teklif metninde, sanayi
işletmeleriyle beraber, ticarî işletmeler de vardı. Komisyon, bu sıkıntıyı
gördüğü için, teklif metninden ticarî işletmeleri çıkardı. Şu anda iptalini
istediğimiz üçüncü fıkrada ticarî işletmeler yok; ama, gerekçede, ticarî
işletmelerin bu işten zarar gördüğü, uygulamada aksaklıklar olduğu ifade
edilmektedir.
Kanun teklifinin yorumu,
çok açık bir şekilde meydandadır, ortadaki muhatap sanayi işletmeleridir. Bu
nedenle, böyle bir gerekçeye dayalı olarak ticarî işletmelerin zarar gördüğü
iddiasıyla bu fıkranın teklif metninden çıkarılmasını talep etmek, doğru bir
anlayış değildir.
Bu maddenin çıkarılması
talebinin altında gizli bir gerekçe olduğunu düşünüyorum. Bu değişikliğe
ihtiyaç duyanlar da, sanıyorum, bu gizli gerekçeyi biliyorlardır; ama...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim,
konuşmanızı tamamlayın.
MEHMET NURİ SAYGUN
(Devamla) - ... bu üçüncü fıkranın metinden çıkarılması halinde neler
olacaktır; izin verirseniz, onları da kısaca bir özetlemek istiyorum.
1- Yapılaşmanın, hak
edilmeyen bir arazi üzerinde yapılmasına imkân tanınacaktır ve muhtemelen, bu
arazi hazine arazisi olacağına göre, muhtemelen, hazine arazilerinin
yağmalanmasına göz yumulacaktır.
2- İmar ve çevre
kirliliğini önlemek adına düzenlenen yapı kullanma izni boşlukta kalacak, böyle
bir düzenlemeye artık ihtiyaç duyulmayacaktır. Bunun sonucu olarak, muhtemel
tabiî afetlere dayanıksız yapılarda, işletmeler, kendilerini idame
ettireceklerdir. İmar kirliliği inanılmaz boyutlara ulaşacaktır.
Televizyonlarda sık sık gördüğümüz, insan sağlığına zararlı, özellikle gıda
maddelerinin üretimi için yeni imkânlar yaratılacaktır.
Değerli milletvekilleri,
dünyamız, hızlı bir doğa ve çevre kirliliğine sürüklenmektedir. Yaşadığımız
dünyayı, kendi ellerimizle tahrip ve yok etmeye çalışıyoruz. Yabancı bir
atasözünde "dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan emanet
aldık" denilmektedir. Çocuklarımızdan emanet aldığımız bir dünyayı,
böylesine uygulamalarla kirletmeye ve o emanete haksızlık etmeye, sanırım,
hiçbirimiz evet demeyiz.
Sonuç olarak, yaşanır bir
dünyayı yaratmak ve korumak zorundayız. Bunun için de, böyle düzenlemelere
gerçekten ihtiyaç vardır. Ayrıca, insan sağlığını da korumalıyız. Bu nedenlerle
de, siyasî ya da bir başka nedenle, böyle bir düzenlemeyi devredışı bırakmaya
hakkımız yoktur.
Bu yapılacak olan
değişiklikten vazgeçmeliyiz. Bu iddia ve talebimizin kabulü halinde, Cumhuriyet
Halk Partisi olarak, bu maddeden doğacak siyasî sorumluluğu iktidarla birlikte
paylaşmaya da hazırız. Talebimizin kabul göreceğine ve aklıselimin haklı
çıkacağına inanıyorum.
Bu arada, sözlerimi
bitirirken, bir küçük ekleme yapmak istiyorum izin verirseniz: Basından
izlediğimiz kadarıyla Ceza Yasasının yürürlüğünü atiye terk ediyoruz. Biraz
sonra, sanırım, önergeyle o da gelecektir; hazirana veya bir başka aya
erteliyoruz. Ceza Yasası komisyona geldiğinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak,
yürürlüğünü bu kadar acele etmememiz gerektiğini, birtakım şeylerin yerine
oturtulması gerektiğini iddia etmiştik. O iddiamızı ciddîye almadınız ve 1
Nisanı gün olarak belirlediniz. Bugün, bizim iddiamızın doğruluğu ortaya
çıkmıştır. Şimdi, bunu geriye ertelemek yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
Sanıyorum, bu erteleme düşüncesi haklı gerekçelerle, bizi de ikna edecek
boyutta olur ve hep birlikte değerlendirmesini yaparız; ama, son sözüm, bu
yasada çok önemli yeri olan ve benim şu anda ilgili olarak konuştuğum 184 üncü
maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasına lütfen izin
vermeyelim. Türkiye'de yeni bir doğa ve çevre kirliliğine ve fırsatçı
insanların geçmişteki haksız kazanımlarına bir af niteliğinde olur; vermeyelim.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Saygun.
Soru-cevap faslına
geçiyoruz.
Sayın Kılıç?..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Vazgeçtim.
BAŞKAN - Madde üzerinde 2
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım; sonra, aykırılık
durumuna göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı raporun 9 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ederiz. 30.3.2005
Ertuğrul Yalçınbayır |
Atilla Kart |
Ümmet Kandoğan |
|
Bursa |
Konya |
Denizli |
|
|
Yılmaz Kaya |
Mehmet Eraslan |
|
|
İzmir |
Hatay |
|
Değişiklik Metni:
Madde 9- Türk Ceza
Kanununun 184 üncü maddesine beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki
altıncı fıkra eklenmiştir.
"6) Bu madde
hükümlerine aykırı hareket eden kamu görevlileri hakkında Memurların
Yargılanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanmaz."
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı kanun teklifinin 9 uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını
arz ederiz.
|
Yüksel Çorbacıoğlu |
Mehmet Nuri Saygun |
Muharrem Kılıç |
|
Artvin |
Tekirdağ |
Malatya |
|
Feridun Ayvazoğlu |
Atilla Kart |
Halil Ünlütepe |
|
Çorum |
Konya |
Afyonkarahisar |
BAŞKAN - En aykırı olan
önerge bu olduğu için, şimdi bu önergeyi işleme alıyorum.
Sayın Komisyon katılıyor
mu?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet
katılıyor mu?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, 184 üncü madde, ceza hukukumuza bu anlamda yeni giren
bir maddedir ve komisyonlarda bu madde metne dahil edilmiştir. Türkiye'de de
pek çok kişiyi ilgilendirmektedir. Maalesef, Türkiye'de mülkiyet ihtilafı
yeteri kadar çözümlenmediği için ve bundan dolayı da halen pek çok sıkıntı
yaşandığı için, bu meselenin, hemen bir anlık bir önerge konusu yapılıp burada
kabul veya reddedilmesi yerine, üzerinde bir süre daha çalışılmaya ihtiyaç var.
O süreyi kazanabilmek adına, bu önergeye katılıyorum.
BAŞKAN - Gerekçesini mi
okutalım?
HALUK KOÇ (Samsun) -
Önerge sahipleri adına Sayın Ayvazoğlu konuşacaklar.
BAŞKAN - Buyurun.
FERİDUN AYVAZOĞLU (Çorum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Şu anda gündeme gelen 184
üncü maddeyle ilgili görüşlerimizi dün de iletmiştik. Gerçekten, Türk Ceza
Kanununun 184 üncü maddesinin üçüncü fıkrası, şu ana kadar ceza hukukumuzda hiç
yer almamış olan bir suç ve cezayı öngören maddeydi ve bunun, hepimizin, bütün
kamuoyunun, bütün ülkelerin üzerinde titizlikle durduğu çevre kirliliği ve bu
çevre kirliliğinin çatısı altında yer alan imar kirliliğine dönük bir madde
olduğunu da hepimiz bilmekteyiz. İşte, böyle bir maddenin, gerçekten, şu ana
kadar çalışmış bulunan Adalet Komisyonu üyelerimizin ve daha sonra yasama
aşamasında bütün milletvekillerimizin oybirliğiyle kabul ettiği bir eser olarak
ortaya çıktığından dolayı da, hepimiz, başta Adalet Komisyonu üyelerimiz ve
Sayın Komisyon Başkanımız ve Sayın Adalet Bakanımızın da az önce belirtmiş
olduğu olumlu görüş doğrultusunda kabul etmiş olduğu bir gerçek idi. Bu
gerçeğin, şu anda, hepimiz tarafından, Sayın Adalet Bakanımız tarafından ve
komisyon üyelerimiz tarafından kabul edilmiş olmasını da, biz, olumlu
görmekteyiz.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak vermiş olduğumuz bu önergenin kabulü doğrultusundaki Sayın Adalet
Bakanımızın görüşüne teşekkür ediyoruz. 184 üncü maddenin üçüncü fıkrasının
tekrar suç olmaya devam etmesinin, gerçekten, bizlerin, kamuoyuna, ülkemize
vermekte ve vermek zorunda olduğumuz çevre kirliliğine karşı duyarlılığı,
sorumluluğumuzu bir kez daha yerine getirdiğimizden dolayı, gerçekten, hepimiz
buradan onurla ayrılacağız.
O doğrultuda olmak üzere,
verilen bu önergemizin kabulü yönünde görüş bildiren Sayın Adalet Bakanımıza ve
bu doğrultuda sayın milletvekillerimizin olumlu oy kullanacağından endişemiz
olmadığını bildiriyor ve imar kirliliğine, dolayısıyla bütün çevre kirliğine
olan titizliğimizi dünyaya gösterebilmenin yollarından biri olan bu maddeye hep
birlikte olumlu oy vereceğimizin beklentisi içerisinde, Yüce Meclisi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Bu önerge kabul edilerek
yasa metninden bu madde çıkarıldığına göre, birinci önergeyi işleme alamıyoruz
efendim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Yasa metni değil de teklif metninden...
BAŞKAN - Teklif
metninden, evet, bu metinden çıkmış oluyor yani. Görüştüğümüz teklif, evet.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, benim önergemi işleme koymuyor musunuz?
BAŞKAN -Efendim, Genel
Kurul karar verdi ve bu madde, zaten, tekliften çıktı.
Şimdi, 9 uncu maddeyi,
yeniden, aynı teselsül içerisinde, 9 uncu madde olarak okutuyorum:
MADDE 9.- Türk Ceza
Kanununun 235 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "ihalelere"
ibaresi, "ihaleler ile yapım ihalelerine" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına...
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, yeni madde ihdası da değil. Bunun geçerli olduğu
iddiasındayım. Bu maddeye bir fıkra eklenmesine dairdir.
BAŞKAN - Efendim, madde yok
ki, nereye ekleyeceğiz?! Olmayan bir maddeye ne ekleyeceğiz?!
Efendim, madde, Genel
Kurul kararıyla bu teklif metninden çıkarılmıştır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Siz, dün, hiç metinlerde olmayan bir maddeyi getirdiniz, burada
oylattınız. Benimkini de aynı doğrultuda mütalaa edin lütfen.
BAŞKAN - Sayın
Yalçınbayır, o zaman, yeni bir madde ihdası şeklinde sizin getirmeniz lazım.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Aynı maddenin içine bir fıkra ilavesidir.
BAŞKAN - Yok, madde yok.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Yeni madde isterseniz telakki edin.
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
İstemeyle olmuyor.
BAŞKAN - Efendim, madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın
Muharrem Kılıç.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUHARREM
KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan
kanun teklifinin 9 uncu maddesi, yeni Türk Ceza Kanununun 235 inci maddesindeki
birinci fıkrayı yeniden düzenliyor. Bu maddenin yeni Türk Ceza Kanunundaki
başlığı "ihaleye fesat karıştırma."
Değerli arkadaşlar, bu
maddeyle ilgili... Geçmiş yıllarda pek çok yolsuzluk olaylarıyla ilgili
soruşturmalar açıldı, yargılamalar yapıldı, cezalandırmalar yapıldı; hatta,
Mecliste komisyonlar oluşturuldu, Mecliste birkısım bakanlarla ilgili kararlar
verildi ve o bakanlar şu anda Yüce Divanda yargılanıyorlar. Ancak, bu madde
hazırlanırken, ihaleye fesat karıştırmanın Türk hukuk sisteminde ne kadar
önemli olduğunu, ülkenin kaynaklarının yağmalanmaması için ağır cezalar
getirilmesi gerektiği konusunda komisyon üyeleri olarak bir mutabakata varıldı
ve Yüce Meclis de bu maddeyi kabul etti.
Değerli arkadaşlar, bu
maddenin getirilmesiyle ihaleye fesat karıştırma suçlarına çok ağır cezalar
getirildi. 235 inci maddeyle "Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan
mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalarına ilişkin ihalelere
fesat karıştıran kişi hakkında, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası
verilir" denildi. Yani, geçmişteki 765 sayılı Yasadaki ihaleye fesat
karıştırma hükümleriyle kıyasladığımızda, gerçekten, çok ağırlaştırıldı
cezalar; ancak, uygulayıcılardan, yargı mensuplarından, Yargıtaydan bu maddenin
uygulanmasında tereddüt olabileceği yönünde işaretler geldi; oysa, biz bu
maddeyi görüşürken, bu metnin yeterli olduğunu, bu metnin içinde geçen mal veya
hizmet alımı derken, bu hizmet alımları şeklindeki ihalelerin içine yapım
ihalelerinin de gireceğini düşündüğümüz için ayrıca tashih etmedik. Zaten,
bundan önceki 765 sayılı Türk Ceza Kanununun kamu ihalelerindeki ihalelere
fesat karıştırmayı düzenleyen maddelerinde -bunlar hangileriydi; 366, 367, 368
inci maddelerinde- ihaleye fesat karıştırmanın açılımı yapılmamıştı. Biraz da
karışıklık buradan doğdu.
Yine, bu yeni düzenlemede
bir açılım yapılmamış olsaydı, hizmet alımı veya satımı, mal veya hizmet alımı
satımı şeklinde bir açılım meydana gelmemiş olsaydı, ihale denilmiş olsaydı,
belki hiçbir tereddüte meydan verilmeyecekti. Ancak, uygulamada bir tereddüt
hâsıl olmaması için... Demin de belirttiğim gibi, bizce yok; yani, hizmet alımı
denince, yapım ihaleleri, hizmet ihalelerinin bir alt birimidir, bu nedenle
bizce gerek yok; ancak, uygulayıcıyı, uygulamada yer alan yargı mensuplarını
rahatlatmak için, uygulamayı kolaylaştırmak için, bu birinci fıkraya
"ihaleler ile yapım ihalelerine" ifadesi eklenmek suretiyle yeni bir
düzenleme getirilmiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, biz de bu düzenlemeyi önemsiyoruz. Bu düzenlemenin yapılmış olması
uygulamayı rahatlatacaktır. Bu düzenlemenin Yüce Meclisçe desteklenmesini arz
ediyor, saygılar sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Kılıç.
Madde üzerinde başka bir
talep?.. Yok.
9 uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10.- 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12 nci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 12-
Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza
Kanununda yer alan yağma (m.148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmi belgede
sahtecilik (m. 204), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161)
suçları ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla
hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza
mahkemeleri görevlidir."
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteği?.. Yok.
10 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11.- 11.4.1928 tarihli ve 1219 sayılı
Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik 41 inci
maddesindeki "üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan
üçmilyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur." ibaresi "bir
yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur." şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
1 adet önerge var;
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
842 sıra sayılı kanun
teklifinin 11 inci maddesinin tekliften çıkarılmasını ve diğer maddelerin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cemal Uysal |
Bayram Özçelik |
Nevzat Doğan |
|
Ordu |
Burdur |
Kocaeli |
|
Hüseyin Tanrıverdi |
Agâh Kafkas |
Cevdet Erdöl |
|
Manisa |
Çorum |
Trabzon |
BAŞKAN - Efendim,
önergeye Komisyon katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini mi
okutayım?
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe: Sahte doktorlar,
sahte diş hekimleri ve diş teknisyenleri için, birbirine paralel olarak,
cezaların adilliği ve suç olarak tanımlanan fiille orantılılığını sağlamak
amacıyla, daha sonra tümünde bir değişiklik yapılacaktır. Bu nedenle, şimdilik,
maddenin tekliften çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı ve
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiş ve 11 inci madde teklif metninden
çıkarılmıştır.
12 nci maddeyi 11 inci
madde olarak okutuyorum:
MADDE 11.- Tababet ve Şuabatı San'atlarının
Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik ek 7 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki
"üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan üçmilyar liraya
kadar ağır para cezasına hükmolunur." ibaresi "bir yıldan üç yıla
kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur." şeklinde
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
3 önerge vardır.
Önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecelerine göre de
işleme alacağım.
Birinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842 sıra
sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Türk
Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesi arz ve teklif olunur. 29.3.2005
|
Yılmaz Kaya |
Ali Arslan |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Muğla |
Mersin |
|
Zekeriya Akıncı |
Mehmet Kartal |
Haşim Oral |
|
Ankara |
Van |
Denizli |
|
|
Mehmet Parlakyiğit |
|
|
|
Kahramanmaraş |
|
Madde 11.- Tababet ve
Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun değişik ek 7 nci maddesinin
ikinci fıkrasındaki "üç yıldan beş yıla kadar hapis ve bir milyar liradan
üç milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur " ibaresi "üç
yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezasına
hükmolunur" şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile
Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 11 inci
maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 29.3.2005
|
Yılmaz Kaya |
Ali Arslan |
Mustafa Özyürek |
|
İzmir |
Muğla |
Mersin |
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Haşim Oral |
Halil Akyüz |
|
Malatya |
Denizli |
İstanbul |
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
842 sıra sayılı kanun
teklifinin 11 inci maddesinin tekliften çıkarılmasını ve diğer maddelerin
teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Cevdet Erdöl |
Hüseyin Tanrıverdi |
Cemal Uysal |
|
Trabzon |
Manisa |
Ordu |
|
Agâh Kafkas |
Nevzat Doğan |
|
|
Çorum |
Kocaeli |
|
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Trabzon Milletvekili Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşlarının
önergesiyle İzmir Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya ve arkadaşlarının önergesi
metinden çıkarma talebini ihtiva etmektedir. Bu nedenle, her iki önergeyi beraber
işleme alıyorum.
Sayın Komisyon, her iki
önerge için soruyorum, katılıyor musunuz?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz, Sayın Başkan.
SADULLAH ERGİN (Hatay) -
Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçelerini
okutuyorum.
Gerekçe: Sahte doktorlar,
sahte diş hekimleri ve diş teknisyenleri için birbirine paralel olarak
cezaların adilliği ve suç olarak tanımlanan fiil ile orantılılığını sağlamak
amacıyla daha sonra tümünde bir değişiklik yapılacaktır. Bu nedenle şimdilik
maddenin tekliften çıkarılması uygun olacaktır.
BAŞKAN - Öbür önergenin
gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe: Söz konusu
madde, kaçak çalışan veya diş doktoru olmadığı halde diş doktoru gibi çalışan
ve toplum sağlığını tehdit eden kişilere verilecek cezayı azalttığından ve
tecil ve para cezası kapsamına aldığından bu tür kişilerin ve faaliyetlerin
artmasına ve toplumun sağlık açısından zararlı olacağından, ceza miktarının
ayrı kalması için, maddenin teklif metninden çıkarılması uygun olacağı
düşünülmüştür.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, her iki önerge de, teklif metninden maddenin çıkarılmasını
ihtiva etmektedir. Komisyon takdire bırakmıştır, Hükümet katılmıştır;
gerekçelerini dinledik.
Her iki önergeyi
müştereken oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen aynı mahiyetteki bu iki önergeyle birlikte 11 inci madde teklif
metninden çıkarılmış olduğundan, bu maddede değişiklik öngören İzmir
Milletvekili Sayın Yılmaz Kaya ve arkadaşlarının önergesini işleme almıyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 15.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.50
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
842 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Konya
Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402,
2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, teklife bir geçici
madde eklenmesine dair önerge vardır; okutuyorum.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine
aşağıdaki maddenin geçici madde olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Özkan Öksüz |
Recep Özel |
|
|
Hatay |
Konya |
Isparta |
|
|
Hasan Fehmi Kinay |
Alaettin Güven |
|
|
|
Kütahya |
Kütahya |
|
|
Geçici Madde- 1.- a)
26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge
Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun
"Yürürlük" başlıklı 55 inci maddesinde geçen "1 Nisan
2005",
b) 26.9.2004 tarihli ve
5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanunun 22 nci maddesinde geçen "1 Nisan 2005",
c) 26.9.2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Yürürlük" başlıklı 344 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde geçen "1 Nisan 2005",
d) 4.11.2004 tarihli ve
5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun
"Yürürlük" başlıklı 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde geçen "1 Nisan 2005",
e) 4.12.2004 tarihli ve
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun "Yürürlük" başlıklı 334 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005",
f) 13.12.2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun
"Yürürlük" başlıklı 123 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde geçen "1 Nisan 2005",
g) 10.2.2005 tarihli ve
5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanununun "Yürürlük"
başlıklı 40 ıncı maddesinde geçen "1 Nisan 2005",
h) 2.3.2005 tarihli ve
5308 sayılı İş Mahkemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 3
üncü maddesinde geçen "1 Nisan 2005",
i) 2.3.2005 tarihli ve
5311 sayılı İcra ve İflâs Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu
maddesinde geçen "1 Nisan 2005",
j) 23.3.2005 tarihli ve
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında
Kanunun "Yürürlük" başlıklı 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde geçen " 1 Nisan 2005",
k) 30.3.2005 tarihli ve
5326 sayılı Kabahatler Kanununun "Yürürlük" başlıklı 44 üncü
maddesinin birinci fıkrasında geçen "1 Nisan 2005",
İbareleri "1 Haziran
2005" olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, usul hakkında konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Efendim?..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Usul hakkında konuşmak istiyorum.
BAŞKAN - Usul hakkında...
Ne yönden?..
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, bu değişiklik önergesinin dikkate alınmaması gerekir; çünkü,
görüşülmekte olan teklifle ilgisi olmayan pek çok kanunda değişiklik yapıyoruz
bu getirilen önergeyle. İçtüzüğün 87 nci maddesine göre bu önergenin dikkate
alınmaması gerekir, işleme koymamanız gerekir Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- O açıdan...
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Siz fikrinizi açıkladınız
burada.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Efendim, lütfen, yani, kanunları okumam gerekiyor, hangi kanunlarda
değişiklik oluyor, bunu tutanaklara geçirmem gerekiyor. İzin verir misiniz
efendim, çok kısa...
Sayın Başkanım, çok kısa
olarak izah edeceğim.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Ama, bu önergede işlem yapamaz usul olarak Sayın Başkan. Efendim, önergeyle
ilgili bir işlem yapıldığı için, arkadaşımızın bu talebini şu anda devreye
koyamazsınız, yoksa, mesele değil.
BAŞKAN - Yani, siz,
önergeye iradenizle... Bunu takdir, Başkanlığın.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, Başkanlığınızın uygulamasıyla ilgili...
BAŞKAN - Benim tutumumla
ilgiliyse...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Evet efendim.
BAŞKAN - Henüz ne
yapacağım belli değil ki benim. Verilen önergeyi... Elbette ki prosedürü yerine
getireceğim. Ondan sonra, eğer, tutumumda, İçtüzüğe, yasaya, teamüllere aykırı
bir durum görürseniz, elbette ki size söz veririm. Henüz ne yapacağım,
vereceğim karar hususunda benim ne düşündüğümü şu anda siz nasıl
bilebilirsiniz?
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, işleme konulmaz; ama, şu an işleme koyuyorsunuz.
BAŞKAN - İşleme koyup
koymayacağım belli değil ki daha.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Takdir sizin efendim, o zaman görüşeceğiz.
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Takdire
bırakıyorsunuz.
Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Katılıyorsunuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun efendim.
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Mevzuatın yeni ceza
sistemine uyarlanmasını, yeni ceza sisteminin uygulayıcılara anlatılabilmesini,
özellikle çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının bu konuda yapmakta oldukları eğitim çalışmalarının
sonuçlandırılabilmesini temin amacına yönelik olarak iş bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce, Sayın Kılıç, usul hakkında söz istedi. Sonra, bunu
açıklayarak, benim tutumumla da ilgili olduğunu ifade etti.
Ben, bu önergeyi okuttum
ve işleme koyacağım. O bakımdan, hem benim tutumum hem önergenin yasal yönü
itibariyle, size, İçtüzük gereğince söz veriyorum.
Buyurun Sayın Kılıç.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; İçtüzüğün 87 nci maddesinin üçüncü
fıkrasını aynen okuyorum: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklifin konusu
olmayan sair kanunlarda ek ve değişiklik getiren yeni bir kanun teklifi
niteliğindeki değişiklik önergeleri işleme konulmaz."
Şimdi, geliyoruz
değişiklik önergesine. Hangi kanunlarda değişiklik yapıyor; örneğin -Ceza
Kanunuyla ilgili olanları saymıyorum- (g) fıkrasında, 10.2.2005 tarihli ve 5300
sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu. Bunun, şu anda görüşmekte
olduğumuz Türk Ceza Kanunuyla bir ilgisi var mı?!
Yine, (h) bendinde,
2.3.2005 tarihli ve 5308 sayılı İş Mahkemeleri Kanunundaki değişikliğin
yürürlüğünü erteliyoruz. Bunun, görüştüğümüz Türk Ceza Kanunuyla ilgisi var
mı?!
(i) bendinde, İcra ve
İflas Kanununun bir maddesinin yürürlüğüyle ilgili maddeyi değiştiriyoruz.
Bunun, yine, görüşmekte olduğumuz Türk Ceza Kanununun değişikliğiyle ne ilgisi
var?!
Bu nedenlerle, Sayın
Başkanımın, bu değişiklik önergelerini dikkate almaması ve işleme koymaması
gerekirdi.
Bu nedenle, bu kararının
gözden geçirilerek yeniden değerlendirilmesini ve önergenin işleme
konulmamasını saygıyla arz ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kılıç.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan bir şey arz edebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, bu maddeyle getirilen birden fazla yasa, birbirleriyle
bağlantılı yasalardır. Ceza Kanunuyla da irtibatı var; çünkü, oradaki 5 inci
maddeyle ilgili olarak ifade ediliyor ki "bu kanundaki genel hükümler ceza
hükmü taşıyan diğer yasaları da kapsayacağı için..." Birbirleriyle irtibat
sebebiyle bu Lisanslı Depoculuk ve benzeri yasalar buraya yazılmıştır. O
irtibat kesildiği takdirde, o zaman, o kanunların yürürlüğü tekrar tartışılır
hale gelecektir. Dolayısıyla, önerge doğrudur.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Sayın Kılıç'ı dinledik, Sayın Bakan da açıklama yaptı. Ben de aynı düşüncede
olduğum için, bu kanunun, temel yasa olarak, Ceza Kanunuyla değişik şekillerde
bağlantısını tespit ettiğim için, Başkan olarak, İçtüzüğün 87 nci maddesinin
dördüncü fıkrası kapsamına girdiği kanaatinde olduğumdan, bu önergeyi...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Üçüncü fıkra...
BAŞKAN - Hayır,
dördüncü... Üçüncü fıkraya göre, olmaz diyorsunuz. Dördüncü fıkrada ne
deniliyor: "Görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan
maddeleri..." Dolayısıyla, Başkanlık bu şekilde değerlendirme yapmıştır.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Komisyonun salt çoğunlukla katılması lazım Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya) -
Dördüncü fıkraya göre, komisyonun salt çoğunlukla katılması gerekiyor. Sizin
dediğiniz...
BAŞKAN - Geçici
maddelerde, bugüne kadar -hangi şeye dayanıyorsunuz- bir salt çoğunluk
aranmamıştır. Bu bakımdan, ben, işlemime devam ediyorum Sayın Kart.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, İçtüzük emrediyor, İçtüzük...
BAŞKAN - Gerekçeyi mi
okutayım, açıklama mı yapacaksınız efendim?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum...
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın
Başkan, geçici madde olduğu için maddeyi müzakereye açmayacak mısınız?
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - İçtüzük böyle emrediyor Sayın Başkan.
ATİLLA KART (Konya) -
Kendi beyanınızla çelişkiye düşüyorsunuz Sayın Başkan.
HALİL ÜNLÜTEPE
(Afyonkarahisar) - Takdir hakkınız yok bunda Sayın Başkan.
BAŞKAN - Efendim, geçici
madde, yeni bir madde ihdası değil ki. Bugüne kadar...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Efendim, geçici maddeler de ayrı müzakere uygulamasına tabi oluyorlar; geçici
maddeler, ek maddeler...
BAŞKAN - Efendim,
soruyorum... Sayın Başkan, bugüne kadarki uygulamaya bakıyorum ve soruyorum.
Biz de uygulamalara uymak durumundayız; yani, benim yeni bir usul ihdasım
mümkün değil. Sizi saygıyla karşılıyorum; ancak, geçmiş teamüller ve İçtüzüğün
tatbikatının bu şekilde olduğu ortaya çıkıyor.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Kabul ediyorum, sizi saygıyla karşılıyorum; fakat, bir geçici madde ihdası söz
konusu. Kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken, esas çerçeve maddenin içindeki
geçici maddeler veya ek maddeler, şimdiye kadar, ayrı ayrı madde olarak
görüşülüyordu. Bu da bir geçici madde ihdasıdır. Bir geçici madde olduğu için
de bir madde olarak görüşülmesi gerekir ve maddeyi müzakereye açmanız gerekir.
Ben bunu belirtmek istiyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 16.01
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 16.06
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
842 sıra sayılı kanun
teklifinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2.- Konya
Milletvekili Kerim Özkul'un, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Teklifi; Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ile 29 milletvekili ve
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ile 5 milletvekilinin; Türk Ceza Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (2/402,
2/406, 2/408) (S. Sayısı: 842) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Şimdi, teklife bir geçici
madde eklenmesine ilişkin önergenin işlemine devam ediyoruz. Ancak, ben, Sayın
Kart'ın gerek yerinde gerekse müzakereler sırasındaki ikazına teşekkür
ediyorum. Biliyorsunuz, hepimiz insanız, zühul yapabiliriz. Benim biraz önceki
açıklamamı -belki bir yorgunluktan da olabilir- zühulüm sebebiyle tavzih etmem
lazım. Bu bir önergedir. Önergeler bugüne kadar nasıl muamele gördüyse o
şekilde muamele görecektir. Yoksa, biraz önce söylediğim gerekçe şeklinde
değil.
Bu hususta kendilerinin
hassasiyetine de teşekkür ediyorum.
Şimdi önergenin
gerekçesini okutuyorum:
Gerekçe:
Mevzuatın yeni ceza
sistemine uyarlanmasını, yeni ceza sisteminin uygulayıcılara anlatılabilmesini,
özellikle çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşlarının bu konuda yapmakta oldukları eğitim çalışmalarının
sonuçlandırılabilmesini temin amacına yönelik olarak işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir; ek bir geçici madde eklenmiştir.
Şimdi, 13 üncü maddeyi 11
inci madde olarak okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 11.- Bu Kanunun;
a) 8 inci maddesi yayımı
tarihinde,
b) Diğer hükümleri 1
Nisan 2005 tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz?.. Yok.
Önerge vardır; önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
"Yürürlük" başlıklı 11 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.
|
Sadullah Ergin |
Recep Özel |
Hasan Fehmi Kinay |
|
Hatay |
Isparta |
Kütahya |
|
Özkan Öksüz |
Alaettin Güven |
|
|
Konya |
Kütahya |
|
"Madde 11.- (1) Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Kanun teklifi kapsamında
değişiklik yapılan kanunlarda yürürlük konusuyla ilgili olarak ayrıca hüküm
bulunduğu için, sadece ilgili maddelerde değişiklik içeren bu kanunun yürürlük
tarihinin yayımlanması olarak belirlenmesi amacıyla işbu değişiklik önergesi
verilmiştir.
BAŞKAN - Hükümetin
katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Buna göre, 11 inci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
12 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 12.- Bu Kanun
hükümlerini bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Grubum adına söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Grubu adına
Sayın Koç; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA HALUK KOÇ
(Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türk Ceza Kanunu öyle bir sürece girdi ki, bu süreçte, bu yürütme maddesinde,
hukukçu olmayan bir milletvekili olarak grup adına ben söz almak istedim,
arkadaşlarım da bunu onayladılar ve bu şekilde huzurunuzdayım. Hukukçu değilim;
onu özellikle belirtiyorum. Çünkü, bu aşamadan sonra söylenecek sözler, eylül
ayından itibaren bugüne kadar yaşadığımız gelişmeler, çelişkiler,
karışıklıklar, artık, bir hukukçu gözüyle değil de, biraz daha siyasal eleştiri
gözüyle konunun ele alınmasını gerektiriyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, 6 Ekim İlerleme Raporu öncesinde Türkiye'nin önüne konulan koşullardan
bir tanesi, Türk Ceza Kanununun yaşama geçirilmesiydi. Bu eylül ayında yapılan
yoğun bir mesaiyle, eylül ayı sonunda, 6 Ekim öncesinde, biliyorsunuz, çeşitli
tartışmalar yaşandı; bu kanun çıkarıldı ve 6 Ekim İlerleme Raporundaki bu
gereklilik sağlandı. 6 Ekimin içeriğindeki diğer aykırılıkları, diğer
aksaklıkları, Türkiye'nin önünü tıkayan noktaları burada yinelemiyorum. Sadece
bu pencereden bakıyorum. O tarihten bugüne kadar Türk Ceza Kanunuyla bağlantılı
olabilecek birsürü kanun çıkarıldı ve bunların hepsinde de Cumhuriyet Halk
Partisi olarak komisyonlarda görüşlerimizi belirttik; Sayın Bakan buradalar,
Sayın Komisyon Başkanı buradalar; elimizden gelen katkıyı yaptık ve Türkiye'nin
çağdaş bir kanunla ve onun bağlantılı kanunlarıyla bundan sonra yoluna devam
etmesi için elimizden gelen kararlılığı ve desteği gösterdik.
Şimdi çok açık ve net
söylüyorum; bu kanunun yürürlüğe girecek olan tarihinin 1 Nisan 2005'ten 1
Haziran 2005'e ertelenmesi şu anda gereklidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak
bu konuda bu gerekliliğe katılıyoruz; ama, bu gereklilik nasıl doğdu, bu
gerekliliği doğuran siyasal karmaşa nedir; kısaca bunları paylaşmak istiyorum
ve belki de Türkiye Büyük Millet Meclisi -ben de bir üyesiyim- bir özeleştiri
yapma imkânı doğacak hepimizin önünde.
Değerli arkadaşlarım,
devlet, bir organizasyon bütünüdür. Devlet, sadece yurttaşlarına vermekle
yükümlü olduğu hizmetlerin organizasyonunu yapmaz, aynı zamanda bir hukuksal
organizasyon bütünlüğünü de kendi tanımında taşır. Şimdi bu açıdan
baktığımızda, erteleme gerekçesine bakıyoruz, ertelemenin gerekli olduğunu bu
doğan boşluklardan dolayı söylüyoruz, bu konuda oy da vereceğiz; ama, şu
siyasal perişanlığı -kusura bakmayın deyimime- bu karmaşıklığı, bu
dirayetsizliği, bu yetersizliği, bu öngörüsüzlüğü, kusura bakmayın, burada
ifade etmek zorundayım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Haksızlık yapıyorsun, haksızlık...
ÜNAL KACIR (İstanbul) -
Siz anlayamamışsınız!
HALUK KOÇ (Devamla) -
Bugün geldiğimiz sonucu anlatıyorum değerli arkadaşım. Cumhuriyet Halk
Partisiyle hiçbir ilgisi yok. Ben demin Cumhuriyet Halk Partisinin tutumunu
söyledim.
Sizin huyunuz hiç
değişmiyor Sayın Kacır; arkaya da gitseniz sesinizi yetiştiriyorsunuz... Ama,
şu perişanlığa tanıklığınızı belgeliyorsunuz. Teşekkür ederim bu tanıklığınız
için.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, mevzuatın yeni ceza sistemine uyarlanması: 29 Eylül-1 Nisan. Bu devleti
tanımladığımız hukuksal organizasyon bütünlüğü içerisinde, bu altı aylık
süre...
Bu Meclis, bu dönem, yaz
mesaisi gibi, her çarşamba günü saat 14.00-23.00 arasında toplandı mı
toplanmadı mı? Yani buraya, bu mevzuatın tamamlanması için bir şey geldi de,
Adalet Komisyonu mu çalışmadı, Türkiye Büyük Millet Meclisi mi çalışmadı? Ne
getirdiniz de eksik kaldı? Bu eksiklik nerede? Bunu sorgulamayacak mıyız? Yani
şu gün, içine düştüğümüz şu tabloyu bir özeleştiri konusu yapmayacak mıyız?
Söylemek istediğim bu değerli arkadaşlarım. Acınacak halimiz var; siz oradan
laf atıyorsunuz. Yani, bu acınacak hali, bence, çok sessiz, boynunuzu büküp,
biz nerelerde hata yapıyoruz diye kendinizi bir sorgulasanız o kadar uygun
olacak ki Sayın Kacır. Ben burada bir ortak acıyı dile getiriyorum.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, iktidarınızın kanun yapma tekniğindeki yetersizliğini sadece bugün
değil, ikibuçuk yıldır dile getiriyoruz. Yani, yasaların onda 1'i -uluslararası
sözleşmeleri çıkarıyorum- Sayın Cumhurbaşkanından, bir kez daha görüşülmek
üzere veya 47'ye yakın yasa tekrar Anayasa Mahkemesinin önüne giderken, bütün
bu süreçleri ifade ettik. Bunu çok yineledim; ama, bir kere daha fayda
görüyorum: Noktası, virgülü değişmeyecek tarzda gelen bir yasal dayatma
süreciyle karşı karşıya Meclis. Niye değişmeyecek? Buradaki milletvekillerinin,
komisyonda görev yapan hem iktidardaki hem muhalefetteki arkadaşlarımızın o
konuyla ilgili, kendi ihtisas konularıyla ilgili katkıları olmayacak mı;
doğruları belirtmede, yanlışları belirtmede katkıları olmayacak mı? Yani,
bunları yaşama geçiremiyoruz, değerli arkadaşlarım. Yani, bugün hükümet
olabilirsiniz, iktidar olabilirsiniz; ama, iktidar olmak, sözlükteki
karşılığıyla, muktedir olmayı da güçlü olmayı da gerektirir. Burada bir
noksanlık var, bir zafiyet var. Bunu bir siyasî eleştiri konusu olarak ben
huzurlarınıza getirmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Sayın Adalet Bakanını ben hem sayarım hem severim; bugün öğleyin NTV'de Türk
Ceza Kanunuyla ilgili süreci anlatıyor -ilgiyle dinledim- ve program yapan
arkadaşımızın sürekli soruları oluyor "ertelenecek mi" diye; Sayın
Bakan, belli konularda cevap vermeye çalışıyor ve o sırada bir son dakika haberi
geçiyor, son dakika haberi. Sayın Bakanın söyledikleri, en baştaki yetkili
kişinin söyledikleri, orada altyazıdaki kadar anlam taşımıyor. Altyazı da şu:
"Türk Ceza Kanununun yürürlük süresi 1 Haziran 2005'e ertelendi" ya
da şu şekildeydi "45 ilâ 60 gün arasında ertelenecek."
Değerli arkadaşlarım, bir
bakan, temel konuda -bakın, 8 saat var 1 Nisana, 8 saat var- temel bir konuda,
Türkiye'yi her açıdan ilgilendiren bir temel hukuk konusunda, bunun yürürlüğe
girmesine 8 saat kala, yürütmenin en tepesindeki kişi, uygulayıcı kişi olarak,
bu konuda söz söyleyemezken, Kuzey Afrika'dan haber geliyor ve son dakika
haberi olarak NTV'nin altında çıkıyor.
Değerli arkadaşlar, bu
çelişkileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Kalbinizi kırdıysam özür dilerim;
ama, bunlar gerçektir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sıkıntıyı ortaya
koyuyoruz; bu uygulama tarzını eleştiriyoruz; ama, bugün geldiğimiz noktada,
bunun ertelenmesinden başka çare olmadığını da görüyoruz; çünkü, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanunu, Türk Parasının Değerini Koruma Kanunu ya da Yüce Divanda süren
ya da değişik fezlekelere konu olmuş ihaleye fesat karıştırma, evrakta
sahtecilik, zimmet gibi değişik suçlamaların muhatabı olan kişiler için -eğer
bu ertelenmezse- tüm sanıklar için kazanılmış bir hukuksal hak doğacağını
biliyoruz, görüyoruz. İşte, bu hakkın doğmasına, niye bu aradaki altı aylık
süreci mevzuat olarak doldurmadınız da, bugün geldiğimiz bu çelişkili noktayı
bu Meclise yaşatıyorsunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Beraber yapalım.
HALUK KOÇ (Devamla) -
Benim söylemek istediklerim bu; bunda söz atacak bir şey yok. Ben şunu söylemek
istiyorum: Gönlüm ne istiyor biliyor musunuz; şu söylediklerimi -herhalde,
muhatabım Grup Başkanvekili arkadaşlarımdır; ama, başka milletvekili
arkadaşlarım da olabilir- çıkıp, buraya, yüreklice "evet, biz, buralarda
eksik kaldık, bugün bu tabloyu yaşamanın sebebi budur" diye söyleyebilme
cesaretini göstersinler.
Cumhuriyet Halk Partisi
olarak, bu sıkıntılı dönemi Türkiye'nin aşmasına katkıda bulunacağız; 1 Haziran
2005 gereklidir; buna "evet" diyeceğiz söylediğim gerekçelerle; ama,
şu acı soruyu sorarak bitirmek istiyorum değerli arkadaşlarım: 1 Haziran 2005;
emin misiniz Sayın Bakan?!
ADALET BAKANI CEMİ ÇİÇEK
(Ankara) - Cevap vereceğim... Cevap vereceğim...
HALUK KOÇ (Devamla) -
Emin misiniz Sayın Bakan?! 1 Haziran 2005 geldiğinde, 1 Eylül 2005'i isteyecek
misiniz istemeyecek misiniz?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Son kararımız.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
2006 da var!..
HALUK KOÇ (Devamla) -
Evet, bunu tutanaklara geçirtiyorum ve İktidar Partisinin de bu konuda
söyleyeceği bir şeyler vardır diye umarak, hepinize, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Koç.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
2006 da var, Sayın Bakan!..
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Salih Kapusuz,
AK Parti Grubu adına...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Grup adına konuşuldu; kişisel söz talebim var Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kapusuz.(AK Parti sıralarından alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; elbette, bir Değerli Grup
Başkanvekili arkadaşımızın konuşmalarını dikkatle dinledik; istifade ettiğimiz
yönlerinin olduğunu ifade etmek isterim.
Ancak, ne İktidar Partisi
milletvekillerine ne muhalefete ne de bu Parlamentoya haksızlık da etmeyelim.
Zaman zaman, birtakım tasarıların çıkması sırasında çok değişiklik
yapıldığından şikâyet ediliyor, bazen noktası virgülüne dokunulmaması gibi bir
yaklaşımdan şikâyet ediliyor; ama, biz, bu yasama sürecini, bence, bu
Parlamento olarak, geçirdiğimiz ikibuçuk yıl içerisinde fevkalade başarıyla
götürüyoruz. Evet, her şeyin eksisi artısı, doğrusu yanlışı bulunabilir. Takdir
edersiniz ki, herkes iyi niyetle katkı veriyor.
Şimdi, cumhuriyet tarihi
döneminde, taa cumhuriyetin kuruluş yıllarında tercüme edilmiş bir Türk Ceza
Yasasından, tamamen yerli, yıllarca üzerinde çalışılmış, milletvekili
arkadaşlarımızın zaman zaman hem yasa yapıp hem de eleştirdikleri, ama,
eleştirseler bile, bir gerçeği açıkça ifade ettikleri, Parlamento olarak, bu
kadar güçlü bir... Zorunlu ve ihtiyaç haline gelmiş, Türkiye açısından bir
mecburiyet arz eden, Türk Ceza Yasası gibi, herkesi, her kesimi ilgilendiren
bir yasada düzenleme yapılmış.
Bu düzenlemenin tarihi
de, aslında, 2006 yılı olarak düşünülmüş olmasına rağmen, birtakım
zaruretlerden dolayı 1 Nisan olarak ilan edilmiş; ama, uygulama itibariyle,
birtakım uygulamacıların, kurum ve kuruluş olarak talepleri gelmiş. Evet, onlar
da insandır, onlar da takip ettikleri şeylerde eksiklik yapabilirler.
Son zamanda, medya
mensuplarının, açık açık eleştirileri oldu, daha sonra da gazetelere yansıyan
özür beyanları oldu. Evet, atlamışız, takip edememişiz, bu konuyu yeterince
incelememişiz dolayısıyla; ama, şöyle bir ihtiyacımız var diyorlarsa -bunu,
başka kesimler de rahatlıkla ifade ediyorlar- bizim söyleyeceğimiz tek şey şu:
Evet, yaptığımız çalışmaları iyi niyetle ve samimiyetle yapıyoruz, artısı
eksisi bulunabilir; ama, Sayın Koç, açık bir şey söylemek istiyorum, bu
başarılı yasama dönemine ne siz ne ben haksızlık etmeyelim diyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kapusuz.
Sayın Bakanın söz isteği
var.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, daha sonra, teşekkür babında; şimdi bitirelim işlemi
de isterseniz...
BAŞKAN - Peki efendim.
12 nci madde üzerinde,
şahsı adına, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun.
ORHAN ERASLAN (Niğde) -
Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; görüşülmekte
olan tasarının 12 nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, çok kıymetli Grup Başkanvekilimiz Sayın Kapusuz, çok iyimser bir
havayla, burada birtakım şeyler anlattı. Tabiî, anlatılanlar, teorik planda çok
karşı çıkılabilir şeyler değildir; insanlar hata yapabilir, bunlar doğru, genel
geçer laflardır; hatalar bir biçimde düzeltilir, hata yapılırsa bir daha
düzeltilir; bunlar teorik olarak doğru şeylerdir, bunlara itiraz edilemez,
genel geçer laflardır; ama, bir de bağıra bağıra gelen şeyler vardır; hani,
Anadolu'daki amiyane tabirle "kör gözüne parmağım" biçiminde şeyler
vardır, önceden belli olanlar vardır; bunlara da, bilemiyorum, aynı mantalite
içerisinde yaklaşım çok yanlış olur. Yani, şimdi, deneme-yanılma, bir metottur
öğrenmede; ama, ben eğitimci değilim, çok kötü bir metottur, çok hasar verdiren
bir metottur, çok da zaman kaybettiren bir metottur. Şimdi, bir ceza yasası
yaptık; burada, hâlâ, bazı yanlışlar ile bazı doğrular karıştırılıyor; doğru
olan şeylerin arasına yanlışlar karıştırılıyor. Kıymetli arkadaşlarım, bu
kürsüden Ceza Yasasının tümü üzerinde yaptığım konuşmayı zahmet ederlerse,
bakarlarsa, bugünde olabilecekler, yaşanacaklar orada tahlil edilmiş, çok
ayrıntılı bir biçimde söylenmiş. Yine o tasarıya yazılan muhalefet şerhinde de,
bugünde yaşanabilecekler söylenmiş.
Değerli arkadaşlarım, bir
yanlış yapıldı; bir yanlış şöyle yapıldı: "Tercüme bir yasayı yerli
yapıyoruz" denildi. Bir defa, yerli yapma iddiası çok iddia; yani, o çok
doğru olduğu kanısında değilim; yani, öyle olmadığını biliyorum en azından onun
içindeki kişilerden birisi olarak. O, daha eklektik bir yasaydı; yani, birazı
Alman ceza kanunundan, birazı Fransa'dan, birazı şuradan buradan, birazı yerli;
işte, bunu, tam yerli olarak söylemek mümkün değil; birinci yanlış bu.
İkinci yanlış, daha
önceki yapılan çalışmaların, bu çalışma, devamı değildi; aynı anlayışla, aynı
mantaliteyle hazırlanmış değildi; bu da yanlıştı.
Üçüncü yanlış -tabiî,
bunlar, muhalefet şerhinde de söylendi, bu kürsüden de ifade edildi- ceza
yasaları koddur. Temel kodlar, milletvekillerinin yasama faaliyetleri
içerisinde yapılmazlar, yapılmamaları gerektiği söylenir; çünkü, Ceza Yasası
çok önemli bir yasa. Rahmetli Faruk Erem -sık sık söylüyorum- Hocamız
"menfi anayasadır" diyor; yani, Anayasa kadar önemli bir şeydir.
Buradaki oydaşma da -yine, burada, benden başka, Cumhuriyet Halk Partisi adına
konuşan arkadaşlarım da bunu belirttiler; o zaman ben de belirttim- toplumun
tüm kesimleriyle oydaşmadır. Çok farklı bir ortamda geldi yasa; çok farklı
ortam şuydu: 17 Aralık olacak, 17 Aralık bir milat olacak beklentisiyle,
basının bu çerçevede verdiği bir destek çerçevesi içerisinde, Ceza Yasası
hatalı olarak geldi.
Değerli arkadaşlarım,
ertelenmesine karşı değilim, ertelenmesine taraftarım; ama, iki aylık bir
erteleme, inanın -tarih düşmek için söylüyorum, inanmayacaksınız- iki aylık bir
erteleme, sadra şifa olmayacaktır. Şimdi, bu tür temel kodlar, çok büyük kodifikasyon
çalışmaları olduğu için, bir tarafını düzeltirken öbür tarafını, muhtemeldir ki
bozarsınız. Bu iki aylık süreden sonra, Sayın Grup Başkanvekilim Koç'un dediği
doğru "emin misiniz" diye... Kimse emin değil. Niye emin değil?.. Ben
de emin değilim. Açık söylüyorum, ben de emin değilim. Nereyi düzeltirken
nerenin bozulacağı belli değil.
Dolayısıyla, iki aylık
ertelemeler buna yeterli değildir, yeterli sonuçlar elde edilemez diye
düşünüyorum. Bu hususu dikkatinize sunuyorum.
Benim oyum da ertelenmesine
"evet" olacaktır; ama, iki ayda bunun düzeltilebileceğini de
ummuyorum.
Hepinize, saygılar,
sevgiler sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Eraslan.
Sayın milletvekilleri, 12
nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
Adalet Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin
yeniden görüşülmesine ilişkin, İçtüzüğün 89 uncu maddesine göre bir talebi
vardır. Başkanlık, bu talebi yerine getirecektir.
Danışma Kurulunun, Adalet
Komisyonunun, görüşülmekte olan kanun teklifinin 1 inci maddesinin yeniden
görüşülmesine ilişkin talebi hakkında görüşünü okutuyorum:
Danışma Kurulu Önerisi
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı kanun teklifine 1 inci madde olarak eklenen ve Genel Kurulun
30.3.2005 tarihli 77 nci Birleşiminde kabul edilen maddenin yeniden
görüşülmesine dair Adalet Komisyonunun talebi İçtüzüğün 89 uncu maddesi
uyarınca Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent
Arınç
Türkiye
Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Eyüp Fatsa Haluk
Koç
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP
Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Danışma
Kurulunun görüşleri bilgilerinize sunulmuştur.
Şimdi, Adalet
Komisyonunun istemini okutup, oylarınıza sunacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı kanun teklifine 1 inci madde olarak eklenen 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun 59 uncu maddesinde değişiklik öneren maddenin, İçtüzüğün 89 uncu
maddesine göre bir kere daha görüşülmesini arz ve teklif ederim.
Köksal
Toptan
Zonguldak
Adalet Komisyonu Başkanı
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Bu madde teklif metnine
Genel Kurulda eklenmiştir. Metinde yer alan teknik bazı hataların
düzeltilebilmesi için maddenin yeniden görüşülmesi uygun olacaktır.
BAŞKAN - Adalet
Komisyonunun istemini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Bu durumda, 1 inci
maddeyi yeniden müzakereye açıyorum.
Madde üzerinde grupları
adına söz isteği?.. Yok.
Şahsı adına Sayın
Kandoğan'ın söz isteği vardır.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum;
tekriri müzakereyle ilgili söz almış bulunuyorum.
Dün, yine, 59 uncu
maddeyle ilgili burada çıkmış, bu maddenin teklif metninde olmadığı halde,
alelacele Meclis gündemine getirildiğini ve hiçbir milletvekilinin bu
değişiklikle ne getirilmeye çalışıldığının farkında olmadığını ifade etmiştim
ve Sayın Meclis Başkanvekili, bu teklifi gündeme getirdiğinde, Sayın Adalet Komisyonu
Başkanına sordu: "Önergeye katılıyor musunuz?" Sayın Başkan
"Katılıyoruz" dedi ve "söz isteği de yoktur. Oylamaya geçiyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler..." Ve şimdi bakıyoruz, daha üzerinden 24 saat
geçmeden, bu maddeyle ilgili yeni bir görüşme talebi geldi.
Değerli milletvekilleri,
ben, dün, konuşmamda, tutanaktan okuyorum: Hiçbir milletvekilinin, bu
değişiklikle ilgili, maddelerin neyi ihtiva ettiğiyle, neyi değiştirdiğiyle
ilgili herhangi bir bilgisi yok. Benim tutanaktaki sözlerim. Ve sonunda da
şöyle söylemişim: Bu teklifi veren arkadaşlarımız, niye kürsüye gelip de
bizleri aydınlatmıyorlar, bizleri bilgilendirmiyorlar. Bu teklifi verirken
altında yatan gerekçelerin neler olduğunu, niçin Meclis kürsüsüne gelip bizleri
ikna etmiyorlar. Ben, Sayın Eyüp Fatsa'dan bunu beklerdim. Dünkü konuşmam.
İki teklifte de Sayın
Eyüp Fatsa'nın imzası var. Gelsinler, burada, bunlara niye lüzum
hissettiklerini, niye değiştirilmesi gerektiğini bir anlatsınlar, ikna
etsinler; biz de parmak kaldıralım, eğer hakikaten doğru bir şeyse, biz de
bunları destekleyelim. Dünkü tutanaklardan konuşmamı okuyorum.
Şimdi, bu kanunla ilgili,
bu teklifi veren arkadaşlarımızla görüştüm. Teklif elimde. 5 arkadaşımız
vermiş; bir arkadaşımız hukukçu, diğerleri hukukçu değil. Hukukçu olan
arkadaşıma sordum: Bunu hangi gerekçeyle verdiniz? Dedi ki: "Ben okumadan
imza attım."
Sayın Eyüp Fatsa'ya
buradan sordum; gelin, kürsüden anlatın, bununla neyi değiştirmek istiyorsunuz,
ne yapmak istiyorsunuz diye teklif ettim; Sayın Eyüp Fatsa da, lütfedip, gelip
bu açıklamada bulunmadılar; ancak, şimdi, 24 saat geçmeden, görüyoruz ki, bu
madde, burada, yeni bir maddeyle, düzeltilmiş haliyle önümüze geliyor. Neydi bu
madde; ben iddia ediyorum ki, dün, burada oy veren milletvekillerimiz de dahil
olmak üzere, şimdi de, hiçbir milletvekilimiz -istisnalar hariç- bu maddeyle ne
getiriliyor ne götürülüyor, yine farkında değil; ama, otomatik olarak
ellerimizi, parmaklarımızı kaldırıyoruz "Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir" şeklinde bir maddeyi buradan oyluyoruz,
kanunlaştırıyoruz; ancak, 24 saat geçmeden bununla ilgili teklifimizi geri
alıyoruz.
Burada, çok fahiş bir
hata yapıldı. Eski 59 uncu maddedeki bir değişiklikle, okuyorum: "İşlediği
suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancının durumu, sınırdışı
işlemlerinin değerlendirilmesi için idarî makamlara bildirilebilir."
İnfazla ilgili hiçbir şey yok; yok etmişiz, buharlaşmış oradaki infazla ilgili
hüküm.
Ben, bu maddeyle ilgili,
oradan buraya konuşmaya gelirken, orada oturan 13 hukukçu arkadaşımız,
arkamdan, bana, mütebessim bir çehreyle "Ümmet Bey, niye konuşuyorsun, o
teknik bir düzenlemeydi" diye ifadede bulundular; ancak, bugün, teknik bir
düzenleme olmadığı, çok fahiş bir hata yapıldığı, yine, önümüze gelen yeni
madde metniyle, çok açık bir şekilde ortaya çıktı.
Biz, bu ceza kanunu
teklifiyle ilgili ilk görüşmelerde de ısrarla bunun üzerinde durduk, dün de
bunun üzerinde durdum "ne olur acele etmeyin" dedim; ama, ben bunu
söylerken, Sayın Grup Başkanvekili, bulunduğu yerden "bu ceza kanununun
üzerinde beş ay çalışıldı, yetmez mi" diye oradan bana laf yetiştirmeye
çalışıyor. Bakın arkadaşlar -bir tek
maddeyle ilgili- 24 saat evvel yazılmış olan bir madde, onu değiştiren bir madde
geldi, 24 saatten beri bu maddeyle ilgili çalışma yapılıyor. Demek ki, Ceza
Kanunu, çok önemli bir kanun, yetmiş milyonu ilgilendiren bir kanun. Beş ay
değil, keşke, iki yıl, üç yıl çalışılsaydı da, dört dörtlük bir Ceza Kanunu
ortaya çıksaydı. Bunu, hepimiz arzu ediyoruz; ama, bugün gördüğümüz manzara,
dünden beri Mecliste gördüğüm manzara...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
lütfen tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Toparlıyorum.
Kaç kez, burada, Meclis
çalışmalarına ara verilme ihtiyacı ortaya çıktı; Sayın Meclis Başkanvekilimiz,
yeni çalışma yapılmasıyla ilgili kaç kez grupları içeriye davet etti ve
komisyon sıralarında, bazen onlarca arkadaşımız fikir teatisinde bulundular;
ama, bu ceza kanunu teklifi, böyle, ayaküzeri Meclis Genel Kuruluna geldikten sonra,
yeni önergelerle, buradaki tartışmalarla bunu kanunlaştırmadan önce,
komisyonlarda ve kamuoyunda yeterince olgunlaştırdıktan sonra Meclis gündemine
getirilmesinin ne kadar gerekli ve lüzumlu olduğu, bu 59 uncu madde vesilesiyle
bir kez daha ortaya çıkmıştır, yanlışlıktan dönülmüştür; ama, ben,
Meclisimizin, artık, aceleyle bu tür yanlışlıklar içerisine girmemesini temenni
ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Kandoğan.
Madde üzerinde verilmiş 1
önerge vardır; okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 842
sıra sayılı "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi"ne Genel Kurulda 1 inci madde olarak eklenen maddenin tekriri
müzakere usulüyle görüşülmek suretiyle, aşağıdaki şekilde değiştirilerek
kabulünü arz ve teklif ederiz.
Madde 1- (1) 26.9.2004
tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 59 uncu maddesi hükmü aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
Madde 59- (1) İşlediği
suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancı, koşullu salıverilmeden
yararlandıktan ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, durumu,
sınırdışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal
İçişleri Bakanlığına bildirilir.
|
|
|
|||
|
Eyüp Fatsa |
Salih Kapusuz |
Hanefi Mahçiçek |
||
|
Ordu |
Ankara |
Kahramanmaraş |
||
|
Yahya Akman |
Özkan Öksüz |
|
||
|
Şanlıurfa |
Konya |
|
||
BAŞKAN - Sayın
Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Katılıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçesini
okutuyorum:
Gerekçe:
Yabancının sınırdışı
edilmesi konusunda karşılaşılan güçlükler nedeniyle kanun metninde sınırdışı
edebilme hususunda ilgili kişinin durumunun değerlendirilebilmesine yönelik
olarak İçişleri Bakanlığına takdir yetkisinin tanınmasının daha yerinde olacağı
düşüncesiyle işbu önerge verilmiştir.
BAŞKAN - Hükümetin
katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, teklifin tümünün oylanmasından önce, oyunun
rengini belirtmek isteyen iki sayın milletvekilimiz vardır; 86 ncı maddeye göre
kendilerine söz vereceğim.
Lehte söz talebi, Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili; aleyhte söz isteği, Malatya Milletvekili Sayın
Muharrem Kılıç.
Buyurun Sayın Kandoğan,
oyunuzun rengini belirtiniz; lehte talebiniz var.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 86 ncı madde gereğince söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, bu kanun
teklifi dün gündeme geldiğinde bunun tümü üzerinde söz talebim olmuş ve
konuşmamda 8 inci madde, 11 inci madde ve 12 nci maddelere karşı olduğumu
sizlere ifade etmiştim ve dün ve bugün yapılan görüşmelerden sonra, benim
şiddetle itiraz ettiğim bu üç maddenin de kanun teklifinden çıkarılmasından
dolayı mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Bu doğrultuda oy kullanan bütün
milletvekillerimize teşekkür etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
şu anda saat 17.00'ye gelmek üzere ve Türk Ceza Kanunu 7 saat sonra yürürlüğe
girecek. Yarından itibaren Türkiye'de Türk Ceza Kanunu uygulanmaya başlayacak;
ancak, bizim burada yapmış olduğumuz görüşmelerden ve bunun yürürlük tarihinin
1 Haziran 2005 olarak değiştirilmiş olmasına rağmen, eğer, saat 24.00'e kadar
bu kanun Sayın Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp mükerrer Resmî Gazetede
yayımlanmazsa, bu gece saat 24.00'ten itibaren bu kanun hayata geçecek.
Değerli milletvekilleri,
almış olduğumuz bilgi, sayın iktidarın, sayın hükümetin bunun onaylanması için
Sayın Cumhurbaşkanı ile mutabakat içerisinde olduğu şeklinde bilgiler, haberler
aldık. Ancak, hemen şunun altını çizmek istiyorum: Burada onlarca görüşülen
kanun Sayın Cumhurbaşkanından birçoğu haklı gerekçelerle geri geldiğinde çok
şiddetli eleştirilere maruz bırakılan Sayın Cumhurbaşkanlığı makamının, böyle,
bir Ceza Kanununun 7 saat -belki
buradan çıkması biraz daha zaman alacak- 6 saat içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı
tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesi noktasındaki bir tutumunun da, Adalet
ve Kalkınma Partisi tarafından, burada takdirle anılması gereken bir husus
olduğunun altını çizmek istiyorum. Eğer bu kanun uygulanır, yürürlüğe girecek
olursa, bunun sağlanmasında katkısı bulunan Sayın Cumhurbaşkanına da teşekkür
edilmesi gerekmektedir.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Oyunun rengi neyse söyle; oyunun rengiyle ilgili söz aldın!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Yoksa, eğer saat 24.00'e kadar imzalanmazsa, yarın Türkiye'de büyük bir
kargaşa, karmaşa hâkim olacaktır. Altı aydan beri bütün adliye teşkilatlarımız
bu yeni Ceza Kanununu uygulamakla ilgili olarak çalışmalar içerisindeyken,
yarın apayrı bir manzarayla karşılaşılması durumunda Türkiye'de nelerin olup
biteceğinin takdirini sizlere bırakmak istiyorum.
Son olarak, şunları
söylemek istiyorum. Eğer bu tür kanunlarda bundan sonra aynı metot izlenecek
olursa, Sayın Cumhurbaşkanından da aynı anlayışı, yakınlığı göremeyebiliriz ve
bu nedenle de ciddî manada sıkıntılar, zorluklar ortaya çıkabilir. Ne olur, ben
iktidar kanadından bir kez daha rica ediyorum... Bir kez daha rica ediyorum...
EYÜP FATSA (Ordu) -
Kardeşim, işi biliyorsan konuş; yoksa, Meclis kürsüsünde dedikodu yapma!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bir kez daha rica ediyorum; ne olur, bundan sonra bu tür kanun teklifleri,
tasarıları Mecliste görüşülmeden önce yeterince bir zaman olsun.
Siz bilmiyor muydunuz
Sayın Fatsa, bu kanunun yürürlüğe giriş tarihi 1 Nisan 2005'tir; niye 31 Mart
günü saat 17.00'de bunun yürürlük tarihini değiştirmek lüzumunu
hissediyorsunuz?!
EYÜP FATSA (Ordu) - İşi
biliyorsan konuş!.. İşi biliyorsan konuş; ne dedikodu yapıyorsun!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Niye bunu hissediyorsunuz?! Getirin, onbeş gün önce getirin, yirmi gün önce
getirin, bir ay önce getirin; niye bugün getiriyorsunuz?! Niye, 7 saat
kalmışken Türkiye'deki kurumları sıkıntıya sokuyorsunuz? Benim söylemek
istediğim bu.
Onun için, değerli milletvekilleri...
BAŞKAN - Sayın Kandoğan,
ben, size, oyunuzun rengini belli etmeniz için söz verdim!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Ben, oyumun renginin...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Reddedecek, anlaşıldı!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)
- Bu kanun teklifiyle ilgili itiraz ettiğim üç maddesinin tekliften
çıkarılmasından dolayı oyumun renginin olumlu olduğunu bildiriyor; bundan sonra
da, ne olur, lütfen, bu tür kanunların aceleye getirilmemesini özellikle
sizlerden istirham ediyor; sizleri saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kandoğan.
Sayın Kılıç söz
isteğinden vazgeçmiştir.
Sayın milletvekilleri,
teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Adalet Bakanımızın bir
teşekkür konuşması talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Anlayışınız ve katkınız için hepinize de teşekkür ederim.
Eğer bu düzenlemelerle
ilgili bir siyasî sorumluluk gerekiyorsa, bunu, alnım açık, yüzüm ak olarak
peşinen kabule hazır olduğumu da burada ifade etmek isterim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Ben, uzun zamandan beri bu çatı altında siyaset
yapıyorum. Hiçbir yasaya, bu ceza hukuku alanıyla düzenlenen yasalarda
ayrıldığı zaman kadar zaman ayrılmamıştır. Bu tasarı, 2003'ün mayısında Türkiye
Büyük Millet Meclisine geldi; yani, şimdi, şu aceleye getirildi, aceleye getirildi,
aceleye getirildi... Yani, iki sene bu Meclisin çatısı altında müzakereye tabi
tutulmuş, toplumun her kesiminin katkısına açık olduğu açıkça ifade edilmiş bu
tasarılarla ilgili 7 klasör -bilseydim buraya getirirdim- yazı yazılmış. Bunun
çok önemli bir kısmında da çok demokratik bir düzenleme olduğu, çok demokratik
yasalar olduğu, Türkiye'nin bu yasalarla çağ atlayacağı hep ifade edilmiş.
Kimler tarafından; bu toplumun toplum önderleri tarafından, yazarları,
çizerleri, konuşanları tarafından, neticede bu kürsüde de dile getirildi ve ilk
defa bir şeyi yaptık; bunu gözardı ediyoruz. Elbette, muhalefeti anlarım; ama,
bu müesseseye bu dönemdeki kadar da çok fazla imkân tanınmamıştır, fırsat
tanınmamıştır şu yakın tarihimiz içerisinde. Her defasında dile getirilen husus
ne; milletvekilleri emme basma tulumba gibi, hükümet bir tasarı getirir, ne
olduğu bilinmeden eller kalkar iner... Bu defa öyle olmamış, bu tasarı,
bizatihi Meclis tarafından hazırlanmış. Hükümet, bu tasarıya demiş ki, geçiş
süreci bir yıl; ama, katılımı sağlama adına, uygulamacılarla konuşulmuş, bu
alandaki bilim adamlarıyla konuşulmuş, kendi içimizde tartışmışız; denilmiş ki,
bu neviden yasalar için bir yıl uzun bir süre, davalar sürüncemede kalır, zaten
yeteri kadar iş yoğunluğu var, bir yıl beklemek hak kayıplarına sebebiyet
verir; onun için, bu yasanın yürürlük tarihinin öne alınması gerekir. Hükümet
bu neviden gelen taleplere kulaklarını açtıysa, kamuoyunun sesine kulak
verdiyse, uygulamacıların sesine kulak verdiyse, bu, olsa olsa, bu hükümetin
fazileti olması lazım, lehine yazılacak bir not olması lazım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir taraftan
deniliyor ki, iktidar hiç kimsenin sesine kulak vermez, getirilen değişiklik
önergelerine itibar etmez, kendi bildiğini okur; bu bir suç oluyor. Şimdi, bu
defa, tam tersi, bir demokratik hükümet geliyor, toplumun her kesiminin
taleplerine olabildiğince itibar ediyor, onun gereğini yasalarına yansıtmaya
çalışıyor, eğer, bu noktada bir yanlışı varsa da bundan açıkyüreklilikle
dönüyor. Ben dönerim, bunda hiçbir mahzur yoktur; çünkü, siyaseti, hepimiz, bu
millet için yapıyoruz, bu milletin hayrına olmayan bir şeyden son anda dahi
olsa dönmekte ne mahzur var ki, siyaset hesabına olumlu bir puan olarak
zikredilmesi gereken hususlar -ister bu yasa için ister bu uygulamalar için-
bir hata olarak yazılıyor; bunu anlamak mümkün değil.
Biz, katılıma açığız.
Günümüzdeki demokrasi sadece sandıktan çıkmayla olmuyor. Toplumun her kesiminin
katılımına açık olmak lazım. Biz, bu katılımı sağlamak adına, bu ceza hukuku
alanıyla ilgili olarak herkese başvurduk. Bunu sizler de biliyorsunuz. 400 tane
kuruluşa başvurduk. Hukuk fakültelerinin tamamına gönderdik. Şimdi, mart
ayından itibaren, televizyonlarda fikirlerini saygıyla dinlediğimiz
hukukçularımız var, ilim adamlarımız var; bunların her birisi de bir fakültede
görev yapıyor; bana desinler ki, benim fakültem, görev yaptığım benim filanca
hukuk fakültesi, bu Ceza Kanunuyla ilgili şu itirazları yaptı.
Şimdi, zamanında hiçbir
itiraz yapmayacaksınız, sesiniz çıkmayacak, ne oluyorsa onbeş ay, onaltı ay
sonra, onyedi ay sonra, mart ayı gelince, herkes, düne kadar çok demokratik
açılımları sağlıyor bu yasal düzenlemeler derken, birdenbire bu yasalar, mart
ayında bir antidemokratik yasa görüntüsüne bürünmeye başladı; ama, bu
memlekette zamanında görüş bildirmediği halde "evet, biz o noktada
atladık" diyen dürüst, medenî cesareti olan, yeri geldiğinde de bu
sorumluluğu alan insanlar oldu. Belki şu anda böyle bir yürürlük süresini iki
ay uzatmamızda da, bu neviden insanların, bu süre zarfında, bu yasaların daha
da demokratik olabilmesi noktasındaki katkısına imkân sağlamak...
Şimdi televizyonlarda bu
yasalarla ilgili görüş serdedenlerin varsa son diyecekleri, bunu bir an evvel
söylemelerine imkân vermek adına böyle bir tehir, yürürlüğün iki ay süreyle
tehir edilmesi Meclisin iradesi olarak ortaya çıktı.
Sayın Koç, ben, eğer,
bugün bir şey söylediysem Meclise saygımdan dolayı söyledim; çünkü, ben,
hükümetin emrinde bir Meclis anlayışına, parlamenter anlayışına çok fazla
itibar etmiyorum. Meclis iradesinin yerine geçerek, o konuşmayı yaptığım saatte
1 Nisan olarak bu yasalar yürürlüktedir; şu an itibariyle de bu sözüm
geçerlidir; ama, yarın itibariyle ne olacak; çünkü, buna burada Meclis karar
verecek. Meclis iradesinin yerine geçerek, ben, kamuoyuna bir açıklama yapamam;
bu, sizlere olan saygımdandır, parlamenter sisteme olan saygımdandır. Yoksa, bu
noktadaki bir belirsizlikten ya da başkalarının söylediği gibi bir farklılıktan
meydana gelmiyor; bunun, böyle anlaşılması gerekiyor.
Bir şeyi daha ifade
etmeden geçemeyeceğim.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sayın Başbakanın da aynı özeni göstermesi lazım, Sayın Bakan!
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK
(Devamla) - Şimdi, arkadaşlarım,
hepimizin hedefi Avrupa Birliği. Toplumun önemli bir kesiminin önünde böylesine
bir önemli hedef var. Bu hedef önümüze bir takvim koymuş, bir zaman koymuş; bu
zamandan sekmek mümkün değil, bu zamandan sapmak mümkün değil. Yani, diyelim ki
-bugün bir vesileyle daha ifade etmeye çalıştım- bir banda binmişsizin; bu,
saatte 6 kilometre hızla dönüyor; ama, bizim alışkanlıklarımız da saatte 2
kilometre yürümeye müsait. Bu bandın üzerinde yürüyemezsiniz. Bundan sonra kim
ne katkı sağlayacaksa, saatte 6 kilometre hızla dönen bir banda göre
görüşlerini, katkılarını, fikirlerini söyleyecek.
Sizi temin ederim, bakın
göreceksiniz, efendim bu kanunlar aceleye getirildi... 1985'ten beri
Türkiye'nin gündeminde olan bir alanı bu Parlamento alnının akıyla tamamladı,
bu noktaya getirdi. Sizi temin ederim, iki ay değil de iki sene versek,
yarından itibaren birkaç gün bu konu konuşulacak, başka gündemler girecek, yine
herkes kendi hayatına, kendi gündemine devam edecek.
Onun için, şunu
biliyoruz: Biz, bu Parlamento olarak, bu Hükümet olarak yepyeni bir bina
yapmışız, yepyeni, modern bir bina; ama, eski evin perdesi bu binaya uymuyor.
Şimdi, perde uymuyor diye binaya girmekten vaz mı geçeceksiniz?! Lazım olan
şey, doğru olan şey, yeni binaya anlayışımızı, felsefemizi, katkımızı,
usullerimizi, üslubumuzu uydurmak mecburiyetindeyiz. Aksi halde, o zaman, bu
bindiğimiz bant, bizi, gelir, bir gün atar.
Onun için, bu noktada, 1
Nisan tarihi itibariyle bizim bir tereddütümüz yok, onu söylüyoruz; ama, niye
söylüyoruz "biz katkı sağlayacağız" deniliyor. Bizim yaptığımız
düzenlemeler sadece bizi ilgilendirmiyor, başkalarını da ilgilendirir hale
geldi. Onun için, demokratik katkıyı zamanında verememiş olanlar "biz bu
katkıyı vereceğiz" diyor; verecekseniz, buyurun.
Biz, bu anlamda bir
açılım sağlamak, bu anlamda bir demokratik katılımı daha üst noktaya çıkarmak,
yaptığımız yasayı Türk Milleti adına ve onun için yaptığımıza göre onun
mutluluğunu temin edecek ilave bir düzenleme olacaksa bunu yaparız. Bu noktada
da bir inatlaşma içerisine girmenin bir anlamı yok.
Parlamentolar eğer yasaları
yapıp bir daha ona dönmeyecekse, bu kadar dinamik bir hayat içerisinde, o zaman
toplumu geri bırakırız. Çok statükocu bir toplum oluruz, çok statükocu bir
hukuk düzenini tesis etmiş oluruz. Dinamik hayata, dinamik yasalar da gerekir.
Lazım olduğu zaman, bunu, icap ediyorsa 10 defa da değiştiririz, 20 defa da
değiştiririz. Niye; çünkü, ülkenin ihtiyacı bunu gerektiriyor. Bu anlayış
içerisinde bunun böyle kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, bu değişiklikler bunun
için değil.
Hepimizin partileri var.
Hiç kimse partisinin kurulduğu gündeki tüzüğüne göre bugün partisini
yönetmiyor. Yeri geldi haftada bir tüzük değişiklikleri oldu, yeri geldi her
kongre arasında tüzük değişiklikleri oldu. Halbuki, bu tüzük değişiklikleri,
işte, yeteri kadar partinin kademelerinde tartışılıyor, tartışılıyor,
tartışılıyor; ama sonra tekrar değiştiriyoruz. O zaman, bu tenkitlerimizin
altında hepimiz kalırız bakın. Meseleyi doğru yere oturtmak lazım.
Muhalefetin, muhalefet
üslubunu saygıyla karşılarım. Bu kanun tasarılarında da, bu düzenlemelerde de,
en az benimki kadar bu arkadaşlarımızın da katkısı oldu ve hiçbir zaman, bu
olumlu katkıyı gizleyen, bu noktada hasislik eden, cimrilik eden, inkâr eden
bir anlayış içerisinde olmadım. Eğer, siyaseti böyle yaparsak, önümüzdeki bu süreci
böyle anlayabilirsek, bunun ülkemize çok büyük katkılar sağlayacağına
inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
Askerî Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve
Disiplin Suç ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
3.- Askerî
Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç
ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 849) (X)
BAŞKAN - Komisyon?..
Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 849 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde
söz talebi?.. Yok.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış olduğundan, maddelerine geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
ASKERÎ CEZA KANUNU İLE DİSİPLİN MAHKEMELERİ KURULUŞU,
YARGILAMA USULÜ VE DİSİPLİN SUÇ VE CEZALARI HAKKINDAKİ KANUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 22.5.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî
Ceza Kanununa aşağıdaki ek maddeler eklenmiştir.
"EK MADDE 8.-
26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun genel hükümleri bu Kanunda
yer verilen suçlar hakkında da uygulanır. Ancak, bu Kanunun fer'î askerî
cezalara ve cezaların ertelenmesine ilişkin hükümleri ile zamanaşımına ilişkin
49 uncu maddesinin (A) bendi hükümleri saklıdır.
Sırf askerî suçlar ile bu Kanunun Üçüncü Babının Dördüncü Faslında yazılı suçlar hakkında, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar ile ön ödeme hükümleri uygulanmaz.
Kamu görevinin
üstlenilmesinden yoksun bırakılma veya bu hak ve yetkinin kullanılmasının
yasaklanmasına dair güvenlik tedbirleri, Türk Silâhlı Kuvvetleri mensupları
hakkında, öngörülen süre kadar açığa çıkarılma şeklinde uygulanır. Yedek
subaylar ile erbaş ve erler hakkında bu tedbirin uygulanması, askerlik
hizmetlerinin tamamlanmasından sonra yerine getirilir.
Yedek subaylar hariç
olmak üzere subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ve Millî Savunma
Bakanlığı ile Türk Silâhlı Kuvvetleri kadro ve kuruluşunda çalışan sivil
personel hakkında, askerî ve adliye mahkemelerince verilen kısa süreli hapis
cezaları Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve
(d) bentlerinde yazılı olanlar dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilemez.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Ek madde 8'i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Ek madde 9'u okutuyorum:
EK MADDE 9.- Bu Kanunda alt sınırı belirtilmeyen ağır
hapis cezalarının alt sınırları "bir sene" olarak uygulanır."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Ek madde 9'u oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Çerçeve 1 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 16.6.1964 tarihli ve 477 sayılı
Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkındaki Kanunun 63 üncü maddesinin başlığı "Askerî Ceza Kanunu, Askerî
Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu, Türk Ceza Kanunu ile Ceza ve
Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun uygulanması:" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki
fıkra eklenmiştir.
"Bu Kanunda açıkça
belirtilmediği sürece, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitap Üçüncü
Kısım Birinci Bölüm hükümleri ve zamanaşımı süresine ilişkin hükümleri ile 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümleri, disiplin
suç ve cezaları hakkında uygulanmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.00
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.22
BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
849 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Askerî
Ceza Kanunu ile Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç
ve Cezaları Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu (1/996) (S.
Sayısı: 849) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü
maddesini okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun 1
Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde
söz isteği?.. Yok.
Madde üzerinde 1 önerge
vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 849
sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Eyüp Fatsa |
Ramazan Toprak |
Hanefi Mahçiçek |
|
Ordu |
Aksaray |
Kahramanmaraş |
|
Muharrem Karslı |
Nimet Çubukçu |
|
|
İstanbul |
İstanbul |
|
Değişiklik Teklifi
Askerî Ceza Kanunu ile
Disiplin Mahkemeleri Kuruluş, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları
Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 3.- Bu Kanun 1
Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Sayın Komisyon,
katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI
KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Yeni Türk Ceza Kanununun
yürürlüğü 01 Nisan 2005 tarihinden, 01 Haziran 2005 tarihine alındığı cihetle
bu değişikliğin yapılması gerekmiştir.
BAŞKAN - Hükümetin
katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı, gerekçesini dinlediğimiz önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Söz isteği?..
Yok.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmış, maddeleri görüşülmüş olduğundan, tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Tasarı kabul edilmiş
ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın milletvekilleri,
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/947, 1/233) (S.
Sayısı: 835) (X)
BAŞKAN - Hükümet ve
Komisyon yerinde.
Komisyon raporu 835 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
AK Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Ahmet Ertürk.
Sayın Ertürk, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA
AHMET ERTÜRK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 835 sıra sayılı
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde mensubu bulunduğum Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi hürmetle
selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ile bu kanunun bazı
maddelerini değiştiren 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, günümüzün
yaşanan şartlarına uygun, çiftçilerimizin, üreticilerimizin yaşam tarzlarına
uygun hale getirilebilmesi için, Meclisimizde ve komisyonumuzda yapılan
çalışmalar üzerine... Tarım Kredi Kooperatiflerimizin, bugün 2 000'e yakın
kooperatifle ülkemizin 7,5 milyonluk bir nüfus kesimine hitap ettiği ve
çiftçilerimizin zorunlu ve zarurî ihtiyaçlarını kooperatiflerimiz marifetiyle
karşılamaya çalıştıkları malumlarınızdır.
Elbette, çiftçilerimizin
üretimlerini sürdürebilmek için pek çok sıkıntıları vardır, dertleri vardır.
İşte, bizler, onların derdiyle dertlenen insanlar olarak, onların dertlerine
çözüm bulmak için çabalayan insanlar olarak, onların gerek üretimleri
aşamasındaki ihtiyaçlarının temininde ve gerekse ürünlerinin değerlendirilmesi
aşamasında hemen çiftçilerimizin yanı başında, onların kâr amacı gütmeden
sorunlarını çözme konusunda tarım kredi kooperatiflerimizin ve onların üst
birliğinin, merkez birliğinin ve bunun yanında da, tarımsal amaçlı pek çok
kooperatifimizin geliştirilmesi için yoğun bir çaba ve çalışma içerisindeyiz.
Tarım Bakanlığımızın
kontrolünde bu çalışmaları sürdüren Teşkilatlandırma ve Destekleme Genel
Müdürlüğümüzün ve Sanayi Bakanlığımızın, yine Teşkilatlandırma ve Destekleme
Genel Müdürlüğü uhdesindeki gerek tarım satış kooperatiflerimizin gerek
tarımsal kalkınma kooperatiflerimizin ve gerekse yasasını görüşmekte olduğumuz
tarım kredi kooperatiflerimizin yaşanan, günümüzün şartlarına uygun,
duyarlılıkla güncelleştirilmesi gereken yasalarını Büyük Millet Meclisimiz
çıkarmaktadır, çıkarmaya devam etmektedir.
İşte, bugünkü yasayla da,
gerek 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda ve gerekse
1995 yılında, zamanın hükümeti tarafından ihdas edilmiş bulunan 553 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ve onların bugün yasa haline getireceğimiz
düzenlemeleriyle, tarım kredi kooperatiflerimizde -hemen ana başlıklarla-
yapılan değişiklikleri sizlere anlatmak istiyorum.
Kooperatiflerimizin,
tarımsal amaçlı kooperatiflerin üyelerinin yararlandıkları hizmetlerden tarım
kredi kooperatifleri üyelerinin de yararlandırılması, bu yasa tasarısıyla, bir
fırsat olarak çiftçilerimize sunulmaktadır.
Yine, gerek Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliğinde ve gerekse ziraat odalarımızda yaptığımız düzenlemelerle,
seçilmiş yöneticilerimizin dört yıl süreyle görev yapmaları gündeme
getirilmişti. Tarım kredi kooperatiflerinde de bir uygunluk ve ahenk sağlanması
bakımından, seçilen yöneticilerimizin de dört yıl görev yapması bu yasayla
gündeme gelmektedir.
Bunun dışında, bu merkez
birliğinde, bölge birliklerinde ve mahallî kooperatiflerde görev yapan seçilmiş
arkadaşlarımızın da ücretlerinin belirlenmesi konusunda bu yasa taslağında
hüküm vardır. Burada, merkez birliğinde görev yapan gerek yönetim kurulu üyelerinin
ve gerekse denetçi arkadaşlarımızın alacakları ücretlerin, en fazla, asgarî
ücretin 4 katını aşamayacağı ve 4 katı olabileceği yönünde bir çalışma vardır.
Gene, tarım kredi
kooperatiflerinin ve vakıflarının iştiraklerinde görev alacak alan arkadaşlarımızın
da kimler olabileceği bu yasayla belirlenmektedir. Böylece, seçilmiş yönetim
kurulu ve denetleme kurulu üyesi arkadaşlarımızın, insanlarımızın, bu
kurumların iştiraklerinde görev almaması gerektiği yönünde de bir öneri vardır,
bir düşünce vardır.
Bunun dışında, gene,
kooperatiflerimizin, çiftçilerimize, akaryakıt ihtiyaçlarının temin edilmesi
bakımından ve üyelerine kullandırabileceği nakdî kredilerin miktarının
belirlenmesi yönünden de kooperatiflerimizin etkin çalışmalarını bu yasa
bütünlüğü içerisinde değerlendirmek istiyoruz.
Kooperatiflerin gerek
kendi aralarında yapacakları işlemlerde, üye kooperatifler arasındaki satış
amaçlı değil de, ortaklararası muamele sayılması yönünde de bir yasa
değişikliği vardır.
Bu yasa değişiklikleriyle
beraber, inşallah, tarım kredi üyesi olan çiftçilerimiz, çiftçi arkadaşlarımız,
ülkemizin muhtelif bütün köşelerine yayılmış bulunan 2 000'e yakın tarım kredi
kooperatifimizde üretimlerini, ziraatlarını daha iyi fırsatlarla sürdürme şansı
bulabileceklerdir.
Bütün bu çalışmaların
içerisinde tarım kredi kooperatiflerinin, AK Parti iktidara geldiğinde,
gerçekten çok hantal yapısı vardı. Bu hantal yapı içerisinde pratik olmayan ve
hizmet üretemez bir durumdaydı. Bu yapılan düzenlemelerle, tarım kredi
kooperatiflerini daha pratik ve uygulamada insanlarımıza daha yararlı hizmetler
üreten üretici kooperatifler haline getirme çalışmaları sürdürülmektedir.
Mesela, küçük bir örnek vermek istiyorsam; ikinci el traktör kredisini dahi,
tarım kredi kooperatifleri, üyelerine, ortaklarına kullandırabilir hale
getirilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
tarım, gerçekten, kooperatifler aracılığıyla, çiftçilerimizin üretimlerini
sürdürdükleri ve ülkemiz için mutlaka vazgeçilmez olan ve çeşitli sıkıntılarla
da olsa, çiftçilerimiz tarafından, sürdürülebilir halde tutulması gereken etkin
bir üretim dalıdır. Mutlaka, Büyük Atatürk'ün dediği gibi "kooperatif
olmak, güç ve imkânları, zekâ ve maharetleri birleştirmektir." Ancak, zekâ
ve maharetlerimizi, güç ve imkânlarımızı kooperatif çatısı altında
birleştirirken, hükümetimizin de, sağladığı kaynaklardan, sağladığı
fırsatlardan tüm çiftçilerimize, bizleri doyuran, ürettiği ürünlerle bu toplumu
doyuran çiftçilerimize gerekli ehemmiyeti ve özeni veriyoruz, vermeye devam
ediyoruz. Mesela, bu sene, yine, kooperatiflerimiz aracılığıyla
kullandırdığımız pek çok krediyle, hayvancılık desteklemelerinde, fide
desteklemelerinde, tohumculuk desteklemelerinde çiftçilerimize açılımlar ve
fırsatlar yaratıyoruz.
Doğrudan gelir desteği,
malum, geçmiş senelerde zamanında çiftçimize verilemiyordu, devletimizin
kaynakları, imkânları belki yeterli değildi; ancak, şimdi yeterli hale geldik
ve doğrudan gelir desteğine bu sene şubatta başladık, şimdi birkısım
ilçelerimizde daha ödeniyor ve mayıs ayında bitmiş olacak. Böylece,
çiftçilerimiz, tarlaya inerken, üretimlerini sürdürme aşamasındayken
devletimizin ödemeyi vaat ve taahhüt ettiği doğrudan gelir desteğini alabilir
hale geliyorlar.
Yine, bunun yanında,
bitkisel üretimlerde, primlerle, ülkemizin ihtiyaç duyduğu ürünleri
desteklemeye çalışıyoruz. Bu sene buna mısır ürününü de ekledik. Bu
çiftçilerimiz, mart sonuna kadar, işte, bugün itibariyle -pamuk ve mısır
üretimi yapan çiftçilerimiz- üretim belgelerini, devletimizin tarım ilçe ve il
müdürlüklerine veriyorlar. Zeytinyağı üreten çiftçilerimiz de 31 Mayıs tarihine
kadar belgelerini verdiklerinde, takip eden bir ay içerisinde yasal işlemler
tamamlanarak, primlerini alabilir hale gelecekler.
Enerjide, mazotta ve
gübrede yoğun çalışmalarımız sürüyor. Spermada, tohumda ve fidede yüzde 1'e
inen KDV'ler... Yüzde 18'di KDV'ler, malum; bu, gerek hayvancılıkta, sperma
kullanımında yüzde 1'e indi, pamuk tohumu, mısır tohumu, yonca tohumu, buğday
tohumu gibi tohumlarda da yüzde 1'e indi ve bitkisel üretimde ana hammadde olan
fidanların da KDV'si yüzde 1'e indirilerek, en azından, çiftçilerimizin
girdilerinde onlara bir nefes alma, bir fırsat yaratılmaya çalışıldı. Üzümde,
narenciyede ihracat teşvikleri artırıldı. Hayvancılıkta, bu sene,
kooperatiflerimiz aracılığıyla yeni fırsatlar yapmaya çalışıyoruz. Tarım kredi
kooperatifimizin de yan kuruluşu vardır, Tareks kuruluşu vardır. Bunlarla da,
gerek süt teşvik primleri gerek sunî tohumlama teşvikleri gerek sunî
tohumlamadan doğan buzağı teşvikleri, hastalıktan ârî işletme teşvikleri gibi
teşviklerle; ayrıca, yine ana girdilerden biri olan kabayem teşviklerindeki
10'ar puanlık artırımlarla, ülke hayvancılığını ve hayvancılıkla geçimini
sağlayan çiftçilerimizi hem ayağa kaldırmak istiyoruz hem atağa kaldırmak
istiyoruz.
Ancak, bugünlerde süt
ürününde bir problem yaşanıyor. Tabiî, ilkbahar olunca, hayvanlarımızın
doğumları bu aylarda oluyor; maalesef, böyle, tüm yıla yayılan bir doğum
sirkülasyonunu çiftçilerimiz daha sağlayamadılar. Tabiî, tüketim o nispette
artmış değil. Biz insanlar, Türk insanları, bilhassa yaz aylarında,
dondurmayla, yoğurtla, ayranla... Sebzelerimizin, meyvelerimizin üzerine yoğurt
dökerek bunları yemeye... Bilhassa kızartma ürünlerinde bunu çok seviyoruz.
Tabiî, tüketimimiz yaz aylarında çok artıyor; ama, şu anda üretimimiz artmış
durumda. Sütteki bu sıkıntıyı da, bu arz fazlası süt üretimindeki sıkıntıyı da
çözmek için Bakanlığımızda iki defa toplantılar yaptık; bunları çözmeye
çalışıyoruz. Tabiî, bunu çözmenin yolu da... Belki, bir okul sütü projesi tekrar
gündeme gelebilir; bunların üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve ben,
diyorum ki, bu yasayla, gerçekten, üreten çiftçilerimize yeni bir açılım, yeni
bir fırsat ve 2 000'e yaklaşan sayısıyla tarım kredi kooperatiflerimize de,
çiftçilerimizle beraber, onların gerek ihtiyaçlarının temininde ve gerekse de
bu iki sene içerisinde yapılan çalışmalarla, ürünlerinin değerlendirilmesinde
bu kooperatiflerimize bir fırsat vererek, bu kâr amacı gütmeyen
kooperatiflerimiz marifetiyle, hem çiftçilerimizin girdilerinde onlara bir
açılım sağlamak hem de ürünlerinin değerlendirilmesinde onlara bir fırsat
vermek bakımından, devletimizin, daha önce kapatılan Süt Endüstrisi Kurumu gibi
pek çok endüstriyel kurumlarının veya Et Balık Kurumu gibi kurumlarının yerine,
bir ikame edici fırsat verilmesi bakımından, tarım kredi kooperatiflerimizin
daha etkin hale getirilmesi lazım. İşte, bu yasal düzenlemelerle, tarım kredi
kooperatiflerimiz, biraz daha pratik ve çiftçilerimizle, onların ihtiyaçlarının
karşılanması bakımından, onların hemen yanıbaşında olan bir kooperatif olma
hüviyeti kazanıyor.
Bu yasa tasarısının, ben,
öncelikle, çiftçilerimize, üreten insanlarımıza ve tarım kredi
kooperatiflerimizde çiftçilerimize fırsatlar yaratan birimlerimize hayırlar
getirmesini diliyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Ertürk.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Necati Uzdil; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Uzdil, şahsî konuşma talebiniz de var; değil mi
efendim?
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Evet efendim.
BAŞKAN - Buyurun.
CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri
Yasasında değişiklik getiren kanun tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına söz almış bulunuyorum; sizleri, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu ve şahsım adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sözlerime, ülkemizde üreticilerimize hizmet veren kooperatiflerden bahsederek
başlamak istiyorum.
Bugün, ülkemizde,
tarımsal üretim yapan çiftçilerimizin üç türlü kooperatife üye olduğu
gözükmektedir. Bunlardan bir tanesi, 2834 sayılı Yasaya göre faaliyet gösteren
tarım satış kooperatifleridir; yani Çukobirliktir, yani Tariştir, yani
Fiskobirliktir.
Değerli arkadaşlarım, bu
tür kooperatiflerimiz, bugünlerde, sıkıntılı günler geçirmektedir; çünkü,
biliyorsunuz, yıllardır hükümetlerin söylediklerini yapmaktan başka hiçbir
kusuru olmayan bu kooperatiflerimizin, kaynak israf ediyor, çiftçilere hizmet
vermiyor diye, entegre tesislerinin özelleştirilmesi bile istendi. Bugün de,
kooperatif adından rahatsız olan kurumlar, kişiler, siyasî partiler, tarım
satış kooperatiflerinin yeniden güçlenerek çiftçilere teslim edilmesini bir
tarafa bırakıp, onların bazı birimlerinin anonim şirket haline gelmesi için
uğraş vermektedirler. Bunun en güzel örneklerinden bir tanesi; biliyorsunuz,
depoculuk yasasındaki değişikle, tarım satış kooperatiflerinin lisanslı
depoculuk yapamayacağını, onun için, anonim şirket kurarak, o kanalla bu
hizmeti görmesi gerekliliğini, geçmişte, yasayla da, burada, ne acıdır ki, bu
Büyük Millet Meclisi çıkardı.
Değerli arkadaşlarım,
ikinci kooperatif çeşidi, işte, bugün, yasasını görüştüğümüz 1581 sayılı
Yasayla kurulmuş olan ve faaliyet gösteren Tarım Kredi Kooperatifleri
Yasasıdır. Arkadaşlar, bu yasaya biraz sonra tekrar döneceğiz ve biz, zaten,
bugün, bu yasadaki değişiklikleri görüşeceğiz. Ben, bu nedenle, bu
kooperatiflerle ilgili, tarım kredi kooperatifleriyle ilgili düşüncelerimi daha
sonra açıklayacağım.
Değerli arkadaşlarım,
üçüncü yasa, kırsal alanda, üçüncü kooperatif, 1163 sayılı Köy Kalkınma
Kooperatifleri Yasasıdır. Esas, kooperatifçilik yasası da, bana göre, budur;
çünkü, bu yasa, demokratik bir yasadır; çünkü, bu yasada, kooperatifler
üreticilerin malıdır, gerçekten bu tür yasayla hizmet gören kooperatiflerde,
kooperatifin sahibi üreticilerdir. Birileri tarafından yönetilmezler, birileri
tarafından müdürleri, memurları atanmaz, birilerinin emirlerini yerine
getirmezler.
Değerli arkadaşlarım,
işte, bu kooperatifin adı, 12 Eylül 1982'de kapatılan Köy-Kooptur. Türkiye'de,
kırsal alana güzel tohumlar eken, kırsal alanın demokratik bir şekilde
örgütlenmesini sağlayan Köy-Kooplar, maalesef, 1980 yılındaki müdahaleden sonra
kapatılmışlardır, yöneticileri çeşitli şekillerde güç durumda bırakılmışlardır;
ama, bugün, o tohumlardan birkısım toprakta kalanlar yeniden çimlenmeye
başlamıştır. Ayrıca, o gün güç durumda bırakılan yöneticilerinden bir tane dahi
mahkûm olan olmamıştır sevgili arkadaşlarım. O nedenle, ben, kırsal alanda
Köy-Koopun yerleşmesini, gelişmesini sağlayan, ona emeği geçen herkese buradan
şükranlarımı sunmak istiyorum. Ayrıca, eski genel başkanlarından, eski
milletvekillerinden, şu anda hayatta olmayan hemşerim Nedim Tarhan'ı da burada
anmak istiyorum, Allah rahmet etsin diyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Avrupa Birliğine girme hevesindeyiz. Avrupa Birliğine girme hevesinde isek,
lütfen, Tarım Bakanımız bir heyet kursun, göndersin Avrupa'ya. Avrupa'da kırsal
alanda kaç tür kooperatif var? Bizdeki gibi çeşit çeşit mi? Hayır, Avrupa
Birliği ülkelerinde bir tip kooperatif var. O da, demokratik kooperatifler,
demokratik tarımsal kooperatifler. O zaman bizim derdimiz ne?.. Avrupa Birliğiyle
uyum yasası diyoruz, hazırlıklara başladık. Gelin o zaman, tarım kredi
kooperatiflerinin bu şekliyle uğraşıp, bir şeyler yapmak için -ileride
anlatacağım- zaman harcayacağımıza, tarım kredi kooperatifleri de 1163 sayılı
Kooperatifler Yasasına uymak zorundadır diyelim, çıkalım bu işin içinden; hem
de alnımızın akıyla çıkalım sevgili arkadaşlarım; ama, maalesef, önümüze, Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Yasasıyla ilgili değişiklikler geldi.
Biraz da tarım kredi
kooperatiflerinden bahsetmek istiyorum size.
Değerli arkadaşlarım, bir
merkez birliği var, 66 ili kapsayan 16 bölge birliği var; 649'u ilçede, 1
277'si kasaba ve köylerde olmak üzere, 1 992 kooperatiften oluşan bir yapı.
Yaklaşık 5 850 kişi, 1 500 000 ortak.
Değerli arkadaşlarım,
bunlara ilaveten, ayrıca, Gübre Fabrikaları Anonim Şirketi; çiftçilerimizin
daha önceden bildikleri GÜBRETAŞ, tarım kredi kooperatiflerimizindir.
Ayrıca, son günlerde
gündeme gelen, tarımsal sigorta nedeniyle gündeme gelen bir başka konu var;
Güven Sigorta. Evet, arkadaşlarım, Güven Sigorta da tarım kredi
kooperatiflerinindir.
Ayrıca, 30'a yakın sanayi
kuruluşu; yem fabrikasından tutun yağ fabrikasına kadar.
Değerli arkadaşlarım,
işte, bugün görüştüğümüz tarım kredi kooperatifleri böyle bir yapıya sahip.
Peki, gelelim bu yasanın
gerekçesine. Demin, sayın arkadaşım Ahmet Bey güzel güzel anlattı; ne güzel,
gerekçelerimiz hazır. Dedik ki -arkadaşlarım, önünüzdeki taslakta, genel
gerekçede aynen bu yazıyor- 1995 yılında 553 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
bazı değişiklikler yapılmış ve bu yapılan değişiklik de demokratik olmadığından
bu yasada değişiklik yaparak daha demokratik hale getirecekmişiz!.. Neyi
yapacakmışız, komisyonlarda görüştük, neyi yapacakmışız; bu kooperatifleri
üyeleri yönetsin demiş 553 sayılı Yasa; ama, biz ne yapmışız?.. Şimdi
değiştirmek istedik, bereket versin, bir geri adım atıldı. Bu kooperatiflerin
genel müdürlerinin yönetim kurullarına girmesi için uğraşıldı. 553 sayılı
Yasanın daha da demokratikleştirilmesi isteği buydu; gerekçedeki... Bu, dışarı
çıkarıldı, şimdilik.
Değerli arkadaşlarım,
ayrıca, yönetim sayısının azaltılması istendi. Sanki, orduyla yönetiliyor!..
Köylerdeki kooperatiflerin 5 tane yönetim kurulu üyesi, illerdeki veya illeri
kapsayan birliklerin 7 tane yönetim kurulu üyesi, üstbirliğin 9 tane üyesi çok
dendi. Daha da aşağı indirelim, belki biraz daha rahat oluruz!.. Neyse, o da
geçiştirildi. Peki, süreyi uzatalım; Ziraat Odasının, Odalar ve Borsalar
Birliğinin yasasındaki duruma tarım kredi kooperatiflerini de getirelim!..
Olur, getirelim.
Değerli arkadaşlarım, şu
anki 9 tane yönetim kurulu üyesi, ne zaman seçildi; buradan sormak istiyorum.
Buradan, hem burada duran, halihazır burada olan Tarım Kredi Kooperatifleri
Yönetim Kuruluna, Genel Müdürüne, buradaki AKP'li milletvekili arkadaşlarıma ve
bizi az da olsa izlediğini zannettiğim tarım kredi kooperatifleri çalışanlarına
ve üyelerine sormak istiyorum. Söyleyeceğim, cümlemi tamamlamak için.
Değerli arkadaşlarım,
yönetim kurulu 2001 yılında seçilmedi mi?! Peki, bu yönetim kurulunun eski
yasaya göre üç yıl sonra yeniden seçilmesi gerekmez miydi?! Niye seçim
yapmadık?! Madem süresi doldu, seçimini yapaydık, ondan sonra dört yıla
çıkaydı!.. Hayır. Ne yaptık peki arkadaşlar; biz, güzel güzel, yönetim
kurulunun 9 üyesinden 6'sını devre dışı bıraktık. Doğru, 3'ü istifa etti, 3'ünü
de görevden aldık, geriye kaldı 3. 3'ünü yönetime yedekten getirdik, 3'ünü de
yasa gereği Tarım Bakanlığı atadı, etti 9. Oh ne güzel!.. Ne güzel!.. Ne
yapacak; Tarım Kredi Kooperatifleri Yönetim Kurulu genel müdürünü atayacak;
çünkü, kendi kendini idare ediyor. Ne yaptık peki biz?.. Bu 9 kişilik yönetim
kurulu ne yaptı sevgili arkadaşlarım?.. Seçim mi yaptı; hayır; genel müdür
atadı. Birikimli, bilgili, uzman, harika yönetici! Daha önce Tarım Bakanlığına
müsteşar muavini yapılıp müsteşar yapılmak istenmiş. Bu konuda da süper
deneyimli! Evet sevgili arkadaşlarım, süper deneyimli idarecimiz! Tarih
öğretmenimizi tarım kredi kooperatifleri genel müdürü yaptık! Peki, sizin
zorunuza gitmiyor mu sevgili arkadaşlarım?!
AHMET ERTÜRK (Aydın) -
Niye gitsin ki?!
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Doğru, niye gitsin ki! Doğru, Millî Eğitim Bakanlığındaki tüm sorunları çözmüş
arkadaşımız; ne yapalım; böyle, deneyimli süper bir idareci Tarım Bakanlığına
da gelsin; çünkü, tarımdan anlayan pek de adam yok, Tarım Bakanlığını da çözsün
dedik; olmadı, çeşitli engeller çıktı, bari, gelin süper kooperatif olan tarım
kredi kooperatiflerinin başına süper bir genel müdür atayalım!..
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Sence, değil mi?
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Evet, Yönetim Kurulumuz atadı. O, 6 tanesi değiştirilmiş olan Yönetim Kurulumuz
atadı. Onlar mı atadı, önerildi mi; onu hem sizin takdirinize sunuyorum hem
Anadolu'daki tarım kredi kooperatiflerinin ortaklarının takdirine sunuyorum hem
de tarım kredi kooperatifinin 5 000 küsur tane çalışanının takdirine sunuyorum
sevgili arkadaşlarım. Burada yapılanlar ortada.
Devam ediyorum sevgili
arkadaşlar. Onu da geçtik; işte, yeni yönetimin süresi dört yıl doldu. Yeni
tasarıda ne geliyor biliyor musunuz arkadaşlar; bir yıl içinde yeni yönetmelik
hazırlanacak, o çıktıktan sonra, altı ay sonra köydeki tarım kredi kooperatifi
seçim yapacak, ondan altı ay sonra birlikler seçimlerini yapacak, ondan altı ay
sonra da üst yönetim seçilecek, etti ikibuçuk yıl.
Değerli arkadaşlarım,
2005 yılındayız, 2001 yılında seçildiler, etti dört sene, ikibuçuk yıl daha
ilave edin, altıbuçuk sene üst yönetimdekiler kalacak. Peki, üst yönetimi benim
tarım kredi kooperatifimin üyeleri mi seçti?.. Evet, yapılmak istenilen, maalesef,
o süreyi bir başka şeylere uydurmak değil, bu yönetimin uzun süre orada
kalmasını sağlamak ve uzun süre orada kalan bu yönetim, maalesef, tarım kredi
kooperatiflerinde, kendi düşünceleri doğrultusunda kadroların oluşmasını,
ortamını hazırlayacaklar. Bize getirilen yasaların -birazdan arkadaşlarım size
anlatacaklar- birkısım maddelerinde, bunun, hazırlığı yapılmakta sevgili
arkadaşlarım. Evet, tarım kredi kooperatiflerinin kooperatif sayısını
azaltıyoruz; personeli çok diye şikâyet ediyorduk. Şimdi, uzman, profesyonel
eleman bulmak için madde var bu yasada, arkadaşlarım gündeme getirecek.
Peki, bir şey daha
sorayım size: Genelde, Türkiye'de, üst yönetici olmak için -yasalarımızda da
vardır- on yıl hizmet istenir. Burada bir maddede -arkadaşım konuşacak- sekiz
yıllık hizmet yeter... Akla ne geliyor? Ben, size, benim aklıma geleni
söyleyeyim; benim aklıma gelenin yanlış olma ihtimalî var; ama, birilerinin
aklına bu gelir; yoksa, üst yönetime hazırladıkları, ancak, hizmeti yetmeyen,
sekiz yıla yakın hizmeti olan biri için mi o madde konuluyor?! Sekiz yıl ile on
yıl arasında ne fark var arkadaşlarım?! Yönetimlerde, idarelerde ne farkı var?!
MEHMET MEHDİ EKER
(Diyarbakır) - 24 ay var.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
24 ay var... Birilerinin önünü açmak da olabilir sevgili dostum.
Evet, arkadaşlar, kişiye
yönelik makam hazırlıkları yapmaktadır bu halihazırdaki üst yönetim. Bunları
yapacağına, seçim hazırlıklarını yapsın; tarım kredi kooperatiflerini, gerçek
sahibi olan üyelerine terk etsin. Bunları yapacağına, tarım kredi
kooperatiflerinin 1163 sayılı Yasayla idare edilmesi için uğraş versin sevgili
arkadaşlarım. Bugün, bir köydeki tarım kredi memurunu, genel müdür atıyor.
Evet, genel müdürün teklifiyle üst yönetim atıyor. Değerlendirmesi size... Ben
"genel müdür atıyor" diyorum.
Köydeki kooperatifin
üyeleri var. Niye, yani, onlar orada çalışacak bir depocu, bir muhasebeci, bir
müdür bulamazlar mı?! Hazırlayın kriterlerini, verin, herkes kendi
kooperatifini idare etsin. Sizinki... Yıllardır bildiğimiz gibi, tarım kredi
kooperatifleri demokratik kooperatifler değil. Yapacaksak, Büyük Millet Meclisi
gerçekten çiftçiye hizmet etmek istiyorsa, kırsal alana hizmet etmiyorsa,
Avrupa Birliğiyle uyum istiyorsa, bu kooperatiflerin demokratik yapılara
kavuşturulması için çaba sarf etmemiz gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
gizli amaçlardan bir tanesini daha söylemek istiyorum size. Ben, iddia
ediyorum, buradan da kayıtlara geçeceğine inanıyorum:Tarım kredi
kooperatiflerini bir başka amaç için hazırlıyorlar.
Tarım Bakanlığının taşra
teşkilatlarını kapatacağız, kapatacağız da, Tarım Bakanlığı veyahut da
hükümetler kırsal alana daha nasıl baskı uygulayacaklar? Evet, söyleyeyim size:
Tarım kredi kooperatiflerinin hazırlanış nedenlerinden bir tanesi, tarımsal
destekleri, Tarım Bakanlığının taşra teşkilatı kapatılırsa, tarım kredi
kooperatifleri kanalıyla vermek istediğini, ben, komisyonlardaki konuşmalardan
ve yapılanlardan sezinledim diyorum. Burada da bunu kayıt olarak düşüyorum.
Doğruluğu, yanlışlığı ileride gözükür; inşallah da, ben, yanlış çıkarım.
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Kesin, kesin...
NECATİ UZDİL (Devamla) -
İleride göreceğiz...
Değerli arkadaşlarım,
şunu da söylemek istiyorum: Sayın Başbakanımız çıkıyor "üreticiyi toprakla
barıştırdık; muhalefet ve bazıları, aklıselimle bakmak yerine tribünlere
oynuyor" diyor. Evet, doğru, Sayın Başbakanım haklı; tribünlere oynuyor
muhalefet. Çıkıp da koskoca Tarım Bakanlığında 1 000 köye personel gönderdim
diye reklam filmi çektirmek tribünlere oynamak değil, bizim normal eleştirilerimiz
tribünlere oynamak! Kars'a giden, Ukrayna kavurması alacak gelecek buraya; bunu
söylemek tribünlere oynamak; peki, benim çiftçimi, evet çiftçimi icraya vererek
toprağını icra kanalıyla sattırmak, çiftçiyle tarlayı, toprağı barıştırmak mı?!
Nereden diyeceksiniz -kendilerine de daha önce verdim- bana dediler ki:
"Bunlar yapılanmayı kabul etmeyenler, iki ay erteledik." Aha, geldi
iki ay da bitti. Size Ziraat Odasının yazısını okumak istiyorum, Osmaniye
Ziraat Odasının yazısı:
"Konu: İcralık
Çiftçi Borçları Hakkında.
Osmaniye Tarım Kredi
Kooperatifi üyeleri, çiftçilerimiz, 1999 tarihinde yöremizde kuraklık, deprem
gibi doğal afetlerden, ayrıca geçmiş yıllardaki hükümetler döneminde yüzde
180'lere varan faizlerden dolayı borçlarını ödemekte sıkıntıya düşmüşlerdir.
Yine de, ev, araba, traktör satarak bir kısmını ödeseler de, borçlarından
kurtulamamışlardır. Kooperatifler, çiftçilerimizin geriye kalan borçlarını icra
ve haciz yoluyla tahsil etmek için, çiftçilerimizin ekmek kapısı olan bir avuç
tarlasını satmaya kalkışmışlardır."
Yazı devam ediyor
arkadaşlarım; ancak, şuradan da bir iki şeyi söylemek için yazıyı kısa
kesiyorum.
Davet Kâğıdı.
Osmaniye 2. İcra Dairesi.
Dosya numarası... Onu da
geçiyorum.
Alacaklının adı: Tarım
Kredi Kooperatifi.
Borçlunun adı: İsmini
vermeyeyim, köyünü söyleyeyim: Kayalı Köyü/Osmaniye.
Haczin yapıldığı gün,
saat falan...
"Kayalı Köyü Kınalı
Çınar mevkii 13 parselde bulunan 36 526 metrekare gayrimenkul dörtte 1 hissesi,
tarla."
Tribüne değil
arkadaşlarım... Ben, bunu, Tarım Kredi Kooperatifi Genel Müdürüne ve
yetkililerine aylar önce verdim; sizin de duymanızı istiyorum; tarım kredi
kooperatifi üyeleri arkadaşlarımın da duymasını istiyorum; tarım kredi
kooperatifi çalışanı 5 000 küsur kişinin de bunu duymasını istiyorum.
"Kayalı Köyü
Çakaldere mevkii, 8 parsel, 2 912 metrekare gayrimenkul, kârgir ev ve
arsa."
Değerli arkadaşlarım, şu
anki yerinde tutunmak için aşırı şekilde gayret gösteren ve bizlerin
marifetiyle de, seçilmiş bizlerin marifetiyle de, yasada çeşitli değişiklikler
yaparak bunu sağlamaya çalışan arkadaşlarımızın haczi bu; dikkatinizi
çekiyorum.
Ayrıca, bir tane daha okumak istiyorum size:
Konu: Ziraî bilirkişi
raporu.
2. İcra
Müdürlüğüne/Osmaniye
Altta da bilirkişinin adı
soyadı.
Kısa kesmek istiyorum.
"Kıymet takdirine
konu olan parsel..." Burada, rakamlara dikkat etmenizi istiyorum sevgili
arkadaşlarım.
7 parselin arazi değeri:
Kıymet takdirine konu olan parselin alanı 5 035 metrekare. Dikkatinizi
çekiyorum yeniden, 5 035 metrekare, sevgili arkadaşlarım.
Kıymetini geçiyorum.
"18 parsel arazi
değeri" denmiş.
Kıymet takdirine konu
olan parselin alanı 3 458 metrekare sevgili arkadaşlarım. Evet, bu çiftçinin...
İsmini vermek istemiyorum, ellerinde var, Tarım Kredi Kooperatifi
yetkililerinin elinde bu kâğıt var, fotokopilerini verdik. Bu çiftçinin toplam
tarlasına, allahaşkına bir bakın.
Peki, çiftçi ile toprağı
nasıl barıştırdınız?! Çiftçi ile tarlayı nasıl barıştırdık arkadaşlarım?! Bir
çiftçinin, tamamı 15 dönüm etmeyen tarlasını satarak, icra yoluyla sattırarak
mı çiftçi ile toprağı barıştırdık?! Reklamı kim yapıyor?!
FİKRET BADAZLI (Antalya)
- Ne yapsın, silsin mi borcunu?..
NECATİ UZDİL (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gerekirse silsin, gerekirse silsin. Sen burada sahte
belge düzenleyenlerin affını gerçekleştirdin, hem de beş kuruş talep etmeden,
sahte belgelerin affına neden oldun!.. Sen, tutuyorsun... İncelesin yöneticiler
sevgili arkadaşlarım, bu çiftçiler, gerçekten, almışlar vermiyorlar mı, yoksa
ödeyemiyorlar mı? Bunu değerlendirmek bizim yöneticilerimize düşmez mi? Haa,
var da vermiyorlarsa, doğrudur, alsınlar; ama, ödeyemiyorsa, adamın 6 dönüm
tarlasını da icra yoluyla sattırmak, bir üretici kooperatifine yakışmaz,
sevgili arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlarım, işi
ehline vereceksin çözüm arıyorsan, bilimsel olacaksın, tecrübeden, birikimden
rahatsız olmayacaksın. Ayrıca, demokrat olacaksın, şeffaf olacaksın, yüreğini
insanlarına açacaksın. İşte, böyle bir...
BAŞKAN - Sayın Uzdil,
lütfen tamamlayın.
NECATİ UZDİL (Devamla) -
... tarım kredi kooperatifine sahip olmak, bu zihniyette yöneticilerin
yönettiği bir tarım kredi kooperatifini yaratmak dileğiyle, sizleri, tekrar,
sevgi ve saygılarımla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz
Sayın Uzdil.
Hükümetin söz isteği
vardır.
Buyurun Sayın Bakan. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 835 sıra sayılı
Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının geneli hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Esasen, bu değişiklikle,
daha önce 1581 sayılı Kanunla, daha sonra 553 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle değişikliği yapılan kanunda bazı yeni düzenlemeler yapılmaktadır.
Düzenlemelerin 1 inci maddesinde, bu kooperatiflerin, diğer kooperatifler gibi,
kendi üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamalarına imkân getirilmektedir. Yönetim
kurulu üyeliklerine -burada bahsedildiği gibi değil- sınırlama getiriliyor. Yani,
yönetim kurulu üyesi olan, kooperatif iştiraklerinde ayrıca görev alıp,
oralardan para alamayacak. Mevcut uygulamada, yönetim kurulu üyesi olup, aynı
zamanda kooperatifin iştiraklerinde çalışabiliyor, orada da yönetim kurulu
üyesi olabiliyor ve oradan da para alabiliyordu. Ayrıca, ücret sınırlaması da
getiriliyor; yani, asgarî ücretin 4 katından fazla ücret alamayacak. Görüldüğü
gibi, düzenleme, tasarrufa yönelik bir düzenlemedir.
Diğer yandan, bir
düzenleme de, kamu kuruluşlarından bu kooperatiflere yönetici olarak
atananların, görevli olduğu süre içerisinde izinli sayılmaları ve görev sonunda
tekrar bağlı oldukları işlerine dönebilmelerine imkân sağlanıyor. Bu da, en
temel bir insan hakkıdır; göreve getirdiğiniz insanların, geçici görev süresi
sonunda aslî görevlerine dönmesinden daha doğal bir şey yoktur.
Diğer önemli bir
değişiklik de, birliklerin denetimini düzenliyor; seçimle gelen birlik
yöneticilerini Tarım Bakanlığı yapıyor, diğer kooperatifleri de kendi teftiş
kurulları yapıyor.
Önemli bir değişiklik,
bildiğiniz gibi Ziraat Bankasının birçok yerde şubesi kapandı ve ileride de,
Ziraat Bankasının yapısındaki değişikliği dikkate alarak, tüm bu kooperatif
birliklerinin üyeleri yararına, her türlü, dış piyasadan, iç piyasadan
borçlanmalarına, kredi kullanmalarına imkân getiriyoruz; yani, bu noktada,
sadece Ziraat Bankasına bağımlı olmaktan çıkarılıyor; daha uygun şartlarda,
nerede finans sağlanırsa, oradan finans alabiliyor.
Tarım sigortası yetkisi
zaten var, burada bir düzenleme yapılıyor, açıklık getiriliyor. Ayrıca, yeni
Petrol Piyasası Kanunu, tarım kredi kooperatiflerinin ortaklarına ucuz
akaryakıt teminiyle ilgili bir düzenleme getiriyor; yani, yeni Petrol Yasasına
göre bir dağıtım sistemi oluşturulacak ve yukarıdan aşağıya dağıtımlar, bir ticarî
alışveriş olmak yerine, göreviçi bir işlem haline dönüştürülüyor. Genel olarak
değişiklikler böyle.
Şimdi, Sayın Uzdil'in,
CHP'li Milletvekilimizin, bu değişiklerle ilgili gündeme getirdiği konulara
birkaç cümleyle değinmekte yarar var. Bu kooperatiflerimizin, birliklerin,
geçtiğimiz bu iki yıl içerisinde içine düştükleri malî sıkıntılara çok önemli
bir çözüm getirilmiş, toplam 587 000 ortağın, tahakkuk etmiş olan yaklaşık 1
katrilyon liralık borçlarının 530 trilyon liraya düşürülmesi sağlanmıştır; demek
ki, bu borçlar, üçte 1'e düşürülmüş ve yeniden yapılandırılmıştır. Bu anlamda,
tarım kesiminde çalışan çiftçimizin, köylümüzün üzerinden yaklaşık 1 katrilyon liralık yük alınmıştır.
Bu yeniden yapılandırmaya
iştirak edemeyen, herhangi bir şekilde müracaatı kaçıranların adedi 40 000
civarındadır. Bu 40 000 üyenin, şu anda, kümülatif -faizleriyle birlikte
tahakkuk etmiş, birikmiş- borcu, yaklaşık 530 trilyon lira civarındadır. Bunun
da bir şekilde yapılandırılması ve bu yükün onların üzerinden alınması için
çalışmalar devam etmektedir; yapılmak istenen budur.
Ayrıca, kısaca, önemli
şeyleri belki söylemekte yarar var. Biliyorsunuz, bu üyelere kooperatif kredi
kullandırıyor. Kullanılan krediler, 3 milyardan, 10 milyar liraya çıkarılmış.
Ayrıca, bölge birliği yetkisinde olan 20 milyar kredi, merkez birliğinde ise 50
milyar liraya kadar artırma imkânı verilmiş. İkinci el traktör alımına imkân
sağlanmış ve bunun için kredi kullandırılmaya başlanmış. Üreticiden tüketiciye,
doğrudan 74 kooperatife, üretici birliği belgesi verilmiş; bu bağlamda, ortak
ürünlerin doğrudan tüketiciye ulaşması sağlanmış ve 246 ton yaş meyve-sebzenin
büyük market ve pazarlara pazarlaması gerçekleştirilmiştir.
Görüldüğü gibi, yapılan
çalışmalar, tarım kesimimizin içinde bulunduğu bazı olumsuzlukları düzeltmeye
yöneliktir; ancak, bu konuda yapılması gereken çalışmaların tamamının yapılmış
olduğu anlamına da gelmez. Bu konuda, daha yapacağımız çok şey olduğunu da
ifade etmek istiyorum.
Bu göreve getirilen
yönetim kurullarıyla ilgili, sayın vekilimizin ifade ettiği 6 üyenin
değiştirilmesi hususu da çok açıktır. 3 üye, 5 üye, çeşitli şekillerde,
soruşturmalar ve bazı yolsuzluk iddialarıyla yargılanmış, suçlu bulunmuş, bunun
üzerine görevlerinden ayrılmışlar. Onun yerine yedekten üç üye, yedekte de
başka üye kalmadığı için ortaklar arasından, temsilciler arasından, yasa hükmü
gereğince, Bakanlıkça atama yapılmıştır.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Biz de farklı bir şey söylemedik; aynı şeyi söyledik.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Burayı bu şekilde açıklığa kavuşturmakta yarar var.
Yaptığımız tespitlere göre, genel müdürün göreve geldiğinden beri çalışan
personel sayısında 1 500 tane eksilme olduğu halde tek bir kişi göreve
alınmamıştır ve sağlanan krediler, yapılan kolaylıklar, yapılan iş ve
işlemlerde görüldüğü gibi, genel müdürün hangi eğitimi aldığı önemli değil,
ortaya koyduğu performans ve başarıdır ve bu konuda oldukça başarılı olduğu da
ortadadır. Yüce Meclisin üyelerinin takdirine sunuyorum.
Ben, korktum ki, Sayın
Vekilim, bu genel müdürün benim akrabam olduğunu söyleyecek. Akrabam değil,
soyadı benzerliği var.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Hiç öyle bir şey düşünmedik Sayın Bakan.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ
YILDIRIM (Devamla) - Teşekkür ederim; saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı
yoktur.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.22
BEŞİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 18.38
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
835 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/947, 1/233) (S.
Sayısı: 835) (Devam)
BAŞKAN - Hükümet ve Komisyon yerinde.
Tasarının maddelerine geçilmesinin
oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini
tekrar oylayacağım ve karar yetersayısı arayacağım.
Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir ve karar yetersayısı vardır.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
TARIM KREDİ
KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA VE
TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ VE BİRLİKLERİ KANU-NUNDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA 553 SAYILI KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN
DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜNE DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1.- 18.4.1972 tarihli ve 1581 sayılı Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Tarımsal amaçlı kooperatifler hariç
olmak üzere; ortak ürünleri üzerinde ticaret ve komisyonculuk yapanlar, faizle
para veya mal olarak kredi verenler bu kooperatiflere giremezler."
"Bu Kanun hükümlerine göre kurulmuş
olan Tarım Kredi Kooperatifleri ve birlikleri, Devletçe kooperatiflere verilen
desteklerden yararlanırlar."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu.
Sayın Ekmekcioğlu'nun şahsı adına da söz
isteği var; birleştirdim.
Buyurun Sayın Ekmekcioğlu.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN EKMEKCİOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle ilgili,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Kooperatifçilik, birlikte iş yapma,
birlikte çalışma, kısaca işbirliğidir. Kooperatif, ortaklar için bir menfaat
unsuru, yöneticiler için bir ekonomik faaliyet, çalışanlar için bir iş, devlet
için de kalkınma aracıdır. İnsanların karşılamasında zorluk çektiği
ihtiyaçlarını temin etmek için maddî manevî güçlerini birleştiren mükemmel bir
dayanışma kuruluşudur. Kısacası, kooperatifleşmenin temelinde yardım, dayanışma
duygusu, iş başarma amacı vardır. Bu amaçla, insanlar, çeşitli isimler altında
el ve gönül birliğiyle zorlukları yenmek için bir araya gelmişlerdir.
Türkiye'de bugünkü anlamda tarımsal
kredinin ilk kooperatifleşme hareketi, 1863 yılında, Mithat Paşa tarafından
kurulan Memleket Sandıkları ile başlamıştır. Modern kooperatifçilik anlayışının
kurumsallaşması ve temel hukukî normlara kavuşması ise, cumhuriyetin ilk
yıllarında gerçekleştirilmiştir.
1929 yılına kadar çiftçilerimize krediler
Ziraat Bankası tarafından verilmiştir. Bu yıldan itibaren Türkiye'de, bugünkü
anlamda tarım kredi kooperatifleri kurulmaya başlanmıştır. Batı Almanya
kooperatifleri örnek alınarak hazırlanan 2836 sayılı Kanunla, tarım kredi
kooperatifleri, ortaklarının üretimlerini düzenlemek, artırmak ve
kıymetlendirmek için ucuz üretim kredisi temin etmek görevini yüklenmiştir.
Bunun yanı sıra, tarımsal alet ve makine tedariki ile ortaklarını, zararlı
kredi yollarına başvurmaktan alıkoymak ve böylece, yurtiçi ve yurtdışı rekabet
gücünü geliştirmesi de amaçlanmıştır.
Sayın milletvekilleri, daha sonra bu
kanun, gelişen ve değişen ihtiyaçlara göre, yerini 1972 yılında çıkarılan 1581
sayılı Kanuna bırakmıştır. Bu kanunla, tarım kredi kooperatiflerine yeni bir
teşkilatlanma şekli getirilmiş, kooperatiflerin bölge birlikleri ve merkez
birliği organizasyonu içinde teşkilatlanması gerçekleştirilmiştir. Küçük
çiftçilerin bankalardan kredi almaları zor, hatta, olanaksızdır. Küçük
çiftçiler, bankalara güvence verememektedirler; zaten, kredi alabilmek için
güvence gösterecek mal varlıkları da pek yoktur. Bankalardan kredi alamayan
küçük çiftçiler, şahıslara yönelirler. Burada da yüksek faiz ve daha birçok
ekonomik ve sosyal sorun ortaya çıkar; ancak, çiftçinin üretim faaliyetlerini
yürütebilmesi için krediye ihtiyaç olduğu, değişmeyen bir gerçektir.
Kooperatifler, bucak ve köylerde örgütlenerek bu güçlüğü ortadan kaldırmış, bu
nedenlerden dolayı tarım kredi kooperatiflerinin kurulması uygun bulunmuştur.
Tarım kredi kooperatiflerinin amaçları,
mevduat toplamak, kredi sağlamak, faiz haddini düşürmek, ortaklara kendi
konusunda tavsiyelerde bulunmak, alınan kredinin üretiminde kullanılmasını
gerçekleştirecek tarımsal üretiminin artmasını sağlamak ve tarımsal girdileri,
diğer ihtiyaçları kaliteli, ucuz ve zamanında temin ederek hizmetlere
sunmaktır. Bunun için, tarım kredi kooperatifleri, ortaklarına, yalnız üretim
işlerinde kullanmak üzere kredi verir.
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 35'i
kırsal alanda yaşamaktadır; yani, tarımla uğraşmaktadır. Dolayısıyla, Türk
ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanmaktadır. Şu halde, tarımın ekonomik
bünyesinin güçlenmesi, Türk ekonomisinin güçlenmesi demektir.
Türkiye'de genel olarak küçük çiftçi
işletmeleri hâkimdir. Bunlar, kendi ihtiyaçlarını ancak sağlayabilecek
durumdadırlar. Yeni üretim yapabilmek için herhangi bir tasarruf ve yatırım
yapabilmeleri mümkün değildir. Halbuki, modern tarımda üretim yapabilmek için,
toprak ve işgücünden başka birçok üretim araçlarına da ihtiyaç vardır. Bu
nedenle, küçük çiftçiye en uygun koşullarda krediyi tarım kredi kooperatifleri
sağlamaktadır. Bu bakımdan da, Türkiye için çok önemli bir kurumdur.
Kuruluş yapısı itibariyle Türkiye'nin dört
bir yanında, bilhassa köy ve kasabalarda faaliyet gösteren 2 500 birim tarım
kredi kooperatifi, illerde örgütlenen 16 bölge birliği ve Ankara'da merkez
birliği olmak üzere, üç kademede, köylü ve çiftçisine hizmet götürmektedir.
Hizmet götürülen köy sayısı 27 851, ortak çiftçi sayısı 1 500 000'i bulan büyük
bir kuruluştur.
Tarım kredi kooperatifleri, son yıllarda,
ortaklarına sağladığı nakdî kredilerinin yanında aynî kredi olarak gübre, yem,
tohumluk, fide, tarımsal ilaç, damızlık süt ineği ve tüketim ihtiyaç
maddelerinin toptan ve ucuza sağlanması faaliyetlerine başlamış
bulunmaktadırlar.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
İktidarında, büyüme yılı olarak ilan edilen 2003 yılında millî gelir,
ekonominin tümü itibariyle, yüzde 5,9 oranında artarken, tarım yüzde 2,5
oranında küçülmüştür, 2004 yılında da aynı eğilim devam etmiştir. Pamuk, tütün
gibi ürünlere bakıldığında bu küçülme, oran olarak çok daha büyümektedir. 2005
yılı için de aynı endişeleri taşımaktayız. Bunlar da yetmediği gibi, AKP
İktidarında, gübre ve kimyasal ilaç kullanımı yüzde 25 ilâ yüzde 30 oranında
gerileyerek, 1990'ların ortalarındaki düzeye düşürülmüştür. Bu da hem tarımsal
girdilerdeki düşmeye hem de gübreye verilen sübvansiyonun kaldırılmasıyla gübre
fiyatlarında görülen hızlı artışa bağlıdır.
Çiftçimizin, temelde tohuma, gübreye,
mazota, ilaca ihtiyacı vardır. Bunları temin etmek için tarım kredi
kooperatiflerine başvurduklarında, borçlu oldukları için bu üretim girdilerini
alamamaktadırlar. Türk çiftçisi borcunu ödeyemez duruma getirilmiştir. Yaklaşık
600 000 çiftçinin tarım kredi kooperatiflerine 768 trilyon borcu bulunmaktadır.
Bu duruma neden olan başlıca etken de, tarıma olan desteğin azaltılması, tarımsal
kredi faizlerinin yüksekliği ve tabanfiyatlarının maliyetin altında
belirlenmesidir. Çiftçilerimiz, bırakınız anaparayı, borç faizlerini ödeyemez
duruma getirilmiştir. Bu önemli soruna kalıcı çözüm yolları mutlaka
bulunmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, kooperatiflerimiz
zor durumdadır, zor ayakta durabilmektedirler. Gerçi çiftçinin, köylünün bu
kadar perişan olduğu bir dönemde, kooperatiflerimizin çok iyi durumda olmaları
da beklenemez.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tarım ürünleri için olmazsa olmaz girdilerden sulamada kullanılan elektrik,
2003 yılı başından günümüze yüzde 35,5 oranında artırılmıştır. Mazot fiyatları
artmaya devam etmektedir. 2002 yılından bugüne mazot fiyatları yüzde 63
artmıştır; diğer üretim girdileri de aynı durumdadır. Temel girdi fiyatlarının
bu derecede arttığı durumda ürünlerin maliyetleri de artmaktadır; ancak,
çiftçilerin ürünlerini sattıkları fiyatlar artmamaktadır, aksine azalmaktadır.
Ülkemizde, tarım kredi kooperatiflerinden
başka tarımsal üretim yapan diğer kooperatiflerimiz de çok zor durumdadır.
Örnek vermek gerekirse, Antalya'nın Korkuteli İlçesinin Sülekler Köyünde
faaliyet gösteren Sülekler Sulama Kooperatifi, Tarım Bakanlığına başvurarak
50x4 inek kredisi istemiştir; ancak, bu krediyi alması çok zordur. 2005 yılı
yatırım programına Antalya'dan 187 kooperatif kredi almak için başvurmuş;
ancak, 5 tanesi olumlu cevap alabilmiştir. Bu örneği bütün Türkiye'ye yayarsak,
binlerce kooperatifin aynı sorunla karşı karşıya olduğunu görebiliriz. Bu
kooperatifler üretim yapmak istemektedirler. Hükümet, kooperatiflerimizin bu
haklı taleplerini acilen karşılamalıdır. Üretim yapılmadığı sürece, dışticaret
açığı da kaçınılmaz olarak büyüyecektir. Halkımız, özellikle çiftçilerimiz,
Dünya Para Fonuna, yani, IMF'ye teslim edilmiştir. Türk Halkının da bu
gerçekleri görerek gereğini yapacağından hiç kuşku duymuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
uzun yıllar boyunca üretimiyle nüfusu besleyebilen sayılı ülkelerden biri olan
ülkemiz, bugün, tarımsal ürün ithal eden bir ülke durumuna gelmiştir. Tarım
sektörünün içinde bulunduğu sorunların aşılması, yalnızca, geçimini tarımdan
elde eden yurttaşlarımızın değil, devletimizin ve ulusumuzun ortak sorunudur.
2003-2004 döneminde ülkemiz, yaklaşık 500 000 ton pamuk ithal etmiştir. İthalat
birçok tarım ürününde artarak devam etmektedir. Buğdayda, muzda, elmada ve
diğer birçok tarım ürününde durum aynıdır. Bununla birlikte, doğrudan gelir
desteklerinin toplam destekler içindeki payının azaltılması, üreticilerimizin
belini bükmüştür. Üstelik, bu desteklerin zamanında ödenmemesi de işin ayrı bir
boyutudur. Ülkemizde tarımsal üretim desteklenmediği sürece, ithalatın artması,
ihracatın da yeterli düzeyde olmaması nedeniyle 2004 yılında 15,6 milyar dolara
ulaşan cari açığın giderek büyümesi kaçınılmazdır.
Türk tarımının gerçekleştirilecek kapsamlı
bir reformla, rekabet gücü yüksek, verimli bir üretim yapısına kavuşturulması
gerekmektedir. Böyle bir reformu yaşama geçirme başarısını gösterdiğimiz
ölçüde, tarım sektörünün, AB'yle bütünleşme sürecinde ağırlıklı bir sektör
olarak yerini alacağına inanıyorum.
Demokratik kooperatifleri, dayanışma ve
sivil toplum yapılanmasının önemli örgütleri olarak değerlendiriyoruz. Bu
kurumların ülkenin demokratikleşme ve sosyal, ekonomik gelişmesine önemli katkı
sağlayacağına inanarak, demokratik kooperatiflerin ülkede yaygınlaşmasının
gerekli olduğunu düşünüyorum.
Bu kanun tasarısı, tarım kredi
kooperatiflerinin çiftçimize ve köylümüze daha iyi hizmet vermesi için
hazırlanmıştır. Tarımsal amaçlı kooperatiflerin de, tarım kredi
kooperatiflerine ortak olmalarını sağlayan bu maddeyi olumlu buluyorum.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her
zaman çiftçimizin ve köylümüzün yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Herkes
şunu iyi bilmelidir ki, Türkiye tarımsız, tarım da kooperatifsiz olmaz.
Konuşmamı, Ulu Önder Atatürk'ün bir
sözüyle bitirmek istiyorum. "Milletimiz çok büyük elemler, mağlubiyetler,
facialar görmüştür. Bütün olanlardan sonra yine de bu topraklarda bulunuyorsak,
bunun sebebi şundandır: Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken, diğer
elindeki sabanla topraktan ayrılmazdı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti
çiftçi olmasaydı, bugün biz dünya üzerinde bulunamayacaktık."
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın
Ekmekcioğlu.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 1581 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine
son fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kooperatifler, bölge birlikleri ve
Merkez Birliği tarafından kurulmuş olan şirketler ile bunların sermayesinin
yüzde ellisinden fazlasına sahip olacak şekilde iştirakçi oldukları şirketlerde,
yönetim kurulu başkanı veya üyesi ya da denetim kurulu üyesi olarak
görevlendirilenlere, bu şirketlerin sadece birinden ücret veya huzur hakkı
ödenebilir. Bu şekilde görevlendirilenlere diğer şirketler tarafından herhangi
bir ad altında başkaca bir ödeme yapılmaz."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakika; birleştiriyorum.
CHP GRUBU ADINA FAHRETTİN ÜSTÜN (Muğla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı
görüşülmeden önce, Ceza Kanununun yürürlük maddesinin ertelemesine gidildi.
Yine, önceki yılda çıkarılan Gıda Yasası vardı. Gıda Yasasında da, biz,
defaetle söz alıp, önergeler verip, Gıda Yasasındaki bu önergeleri ve
değişiklik tekliflerimizi dikkate almazsanız, Avrupa Birliğinden, bununla
ilgili size uyarı gelir dedik; ama, dinletemedik. Avrupa Birliği
Sekreterliğinden, 15 maddeyi içeren bir uyarı mektubu var ve Gıda Yasası için
söyledikleri, önerdikleri ikinci cümlede deniliyor ki "gıdanın tanımı
yoktur." Gıda Yasasını bu şekilde çıkarmışız.
Değerli arkadaşlarım, ikibuçuk yıla yakın
süre içerisinde, bu kürsüde en çok konuşulan konu, ülkenin tarım sorunu oldu.
Tarım, ülkemiz için kanayan yara; fakat, Sayın Başbakan, 16.1.2005 tarihinde, Ankara'da, Tarım
Gönüllüleri Birinci Yıl Değerlendirme Toplantısında, tarım destekleri konusunda
açıklamalar yaptı. Sayın Başbakanın açıklamaları, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının 81 ilden getirttiği tarım danışmanları, çiftçiler ve Bakanlığın
Ankara'daki hemen hemen tüm bürokratlarının katılımıyla tam bir şov havasında
sunuldu; fakat, bu şov havasında sunulurken, bir bürokrat, makamını
koruyabilmek için, şapka ve yelek yaptırarak 100 milyar liralık bir faturayı
ödemek durumunda kaldı. Koskoca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı işlevsiz
bırakılırken ve çiftçiye ve köye en önemli hizmetleri götüren Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü kapatılırken, bu tarım danışmanları ya da diğer ifadesiyle
tarım gönüllüleri konusuna neden ihtiyaç duyulduğu gibi hususlar hiç açıklanmadı,
Şeker Kurumunun niçin ortadan kaldırıldığına hiç kimse değinmedi. Kim ne derse
desin, Türk tarımının temel sorunu, hak ettiği ölçüde desteklenememesidir.
Avrupa Birliğinde tarım, gayri safî ulusal
gelire yüzde 2 oranında katılıyor ve gayri safî ulusal gelirden yüzde 1,5
destek payı alıyor. Yani, tarımın gayri safî ulusal gelire katkısı ile ulusal
gelirden aldığı pay hemen hemen aynı oranda. Bizde ise tarım, gayri safî ulusal
gelire yüzde 11,6 kadar -yani Avrupa'nın 6 katı- katkı sağlıyor; buna karşılık,
gayri safî ulusal gelirden ancak binde 72, yani, Avrupa'dakinin yarısı kadar
pay alıyor. Bu oran, bugüne kadar tarıma ayrılan en düşük orandır. Başka bir
deyişle, 2005 yılı bütçesi, Türk çiftçisine ulusal gelirden en düşük payın
ayrıldığı, Türk çiftçisini Avrupalı çiftçinin onikide 1'i kadar destekleyen bir
bütçedir.
Sayın Başbakanın değerlendirmelerinin
irdelemesine geçmeden önce, çok ciddî bir hususa dikkat çekmek gerekmektedir.
Tarım Bakanlığı, 2005 yılı Bütçe Kanunu çerçevesinde, bütçesinden tarım
sektörüne ayrılan transfer tutarının iç dağılımını ocak ayı içinde almış olduğu
kararla değiştirmiş, hükümet, toplam 3 462 000 YTL tutarındaki toplam ödeneğin
yüzde 30'una tekabül eden 1 029 000 YTL tutarındaki miktarı yeniden
dağıtmıştır. Buna göre, doğrudan gelir desteği için öngörülen tutar 693 000 000
YTL, diğer başlığı altındaki tarımsal destekler de 336 000 000 YTL ve muhtelif
destekleme için yapılacak ödemeler de 398 000 000 YTL olarak aktarılmıştır.
Yapılan, Parlamentonun bütçe yapma hakkına doğrudan müdahale niteliğindedir.
Parlamentoda, gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda ve gerekse Genel Kurulda bütçe
üzerinde yetmişbeş gün boyunca yapılan tartışmalar ve görüşmeler, daha bütçe
çıkalı bir ay olmadan, bu örnekte olduğu gibi, yüzde 30 oranında değiştirilmektedir.
Sayın Başbakan çiftçilerin tarımsal
sulamada kullanılan elektrikten ötürü biriken ve 660 trilyon TL'ye ulaşan
borçlarının faizini sildiklerini söylemiş, çiftçinin borcunun ek bir faiz
uygulaması yapılmadan, tarımsal TEFE uygulanarak 36 ayda tahsil edileceği
belirtilmiştir. Başbakan, faizlerin silindiğini söylerken gerçeği ifade
etmemiştir; çünkü, silinen faizin yerine, tarımsal TEFE oranında faiz
getirilmektedir. Türk çiftçisi, tarımsal TEFE uygulamasını, Ziraat Bankası ve
tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarının taksitlendirilmesi olayında
yaşadı. Çiftçinin borçlarının faizi silindi denildikten sonra, bu borca, ilgili
yılın tarımsal TEFE oranında faiz tahakkuk ettirildi. Bununla da yetinilmedi,
vadesinde ödenmeyen borç taksitine, vade tarihinden önceki ayın tarımsal TEFE
miktarına 5 puan eklenerek ceza uygulaması getirildi. Örneğin, 31.12.2004
tarihinde ödenmesi gereken, ödenemeyen borç taksitine aylık yüzde 11, yıllık
yüzde 133 ceza tahakkuk ettirildi. Bu nedenle borcun faizini sildik ifadesi
doğru olmadığı gibi, ödemelerde tarımsal TEFE üzerinden ceza uygulaması da,
kaşıkla verilenin kepçeyle geri alınması anlamına gelmektedir.
Sayın Başbakan, çiftçilerin tarımsal
sulamada kullandıkları elektrik borçlarına düzenleme getirirken birkısım
gerçekleri de ortaya koymuyor. Örneğin, iktidara gelir gelmez ilk iş olarak,
tarımsal sulamalara verilen desteği kaldırdıklarını, bu nedenle, 2002 Aralık
ayında 102 660 Türk Lirası olan tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatını,
bugün, yüzde 90 artırarak 198 000 Türk Lirasına çıkardıklarını söylemiyor.
Eğer, çiftçiyi gerçekten düşünüyorlarsa, silinen faiz yerine, tarımsal TEFE
oranında yeni faiz getirilmemeli; sanayie yapılan indirim, sulama ve diğer
tarımsal faaliyetlerde kullanılan elektriğe de uygulanmalı; sera ve ahırlarda
kullanılan elektrik tarımsal kapsama alınmalı; elektrikten alınan KDV yüzde
18'den yüzde 1'e indirilmelidir.
Sayın Başbakan, doğrudan gelir desteği
ödemelerinin bir kerede ve şubat ayında başlayıp, nisan ayında tamamlanacak şekilde
yapılacağını söyledi. Sayın Başbakanın söylemi gerçeği yansıtmıyor. Bir kere,
doğrudan gelir desteği için 2005 yılı bütçesinde 2 723 000 000 Yeni Türk Lirası
olarak ayrılan kaynağı, hükümet, 1 930 000 000 Yeni Türk lirasına indiriyor.
İkincisi, ayrılan bu kaynak, çiftçiye bir kerede değil, yine iki taksitte
ödenecek; ancak, geçmiş uygulamalara göre bir farkla; daha önce tahakkuk eden
doğrudan gelir desteği, bir sonraki yıl içinde iki taksit halinde ödenirken,
şimdi bu iki taksitten biri 2005 yılında, diğeri 2006 yılında ödenecek; yani,
çiftçi, dönüm başına 16 000 000 Türk Lirası olarak belirlenen ve bir önceki
yıla göre hiç artırılmayan 2004 yılına ait doğrudan gelir desteğinin dekar
başına 10 000 000 Türk Liralık kısmını 2005'te, 6 000 000 Türk Liralık kısmını
da ancak 2006'da alacak.
Sayın Başbakan, gerçeği tamamen
saptırarak, doğrudan gelir desteğinin 2005'te tek ödemede verileceğini
söylüyor. Evet, 2005'te tek ödeme yapılacak; ama, tek ödeme yapılmasının
nedeni, çiftçiye hak ettiği doğrudan gelir desteğinin tamamının bir kerede
verilmesi değil, ikinci ödemenin bir yıl sonraya bırakılmasıdır; yoksa,
doğrudan gelir desteğinin tümü bir kerede ödenecek değil.
Sayın Başbakan, Et ve Balık Kurumunun
henüz özelleştirilmemiş olan birkısım kombinalarının Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı bünyesine alınacağını belirtti. Bu, doğru bir karardır; ancak,
Kayseri'deki kombinanın, ne için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesine
alınmayıp, özelleştirileceğinin de açıklanması gerekir. Kayseri kombinasının
özelleştirilmesindeki neden, aynen Ankara'daki kombina gibi, çok değerli arsaya
sahip olması mıdır? Bu konu, açıklığa kavuşturulmalıdır.
Sayın Başbakan, çiftçiyi yeniden üretime
döndürdükleri için, 2002'de 6 300 olan yurtiçi traktör satışının 2004'te 30
000'e çıktığını ifade ediyor. Oysa, Sayın Başbakan bilmiyor mu ki, traktör
satışı 1997'de 48 000, 1998'de 49 000 idi ve eğer Sayın Başbakanın ifade ettiği
gibi, çiftçi üretime dönseydi, son iki yılda Çukurova ve Ege'de pamuk ekim
alanları, İç Anadoluda buğday ekim alanları boş kalmaz, ekilen tarım arazisinin
miktarı 2002 yılında 18 123 000 hektar iken, 2003 yılında 17 549 000 hektara
inmezdi. 2003 yılında tam 572 000 hektar arazide ekim yapılmadı. 1962-80
yılları arasında yılda ortalama yüzde 3,2 katmadeğer artışı sağlayan tarım,
2003'te yüzde 2,5 gerileme gösterdi. 2005 yılında da yüzde 1,7 gerileme olacağı
belirtilmektedir.
Tarımda üzerinde konuşulacak ve alınacak
kararları belirleyecek olan bu tablodur. Sayın Başbakan, tarımsal afet
yaşayanlara 52,5 trilyon kaynak ayırdıklarını söylüyor ve bununla övünüyor.
Oysa, Sayın Başbakan bilmiyor mu ki, bugüne kadar yalnızca Doğu Karadenizdeki
fındık üreticisinin uğradığı zarar 700 trilyonun üzerinde. Ülkede toplam afet
zararı 2 katrilyonun üzerinde; 52 trilyon, çiftçinin zararının ancak kırkta 1'i.
Sayın Başbakan, yardımına koşamadığı
çiftçiden özür dileyeceği yerde, tam aksine bir tutumla, yapamadığı destekten
kendine övünç payı çıkarmaya çalışıyor. Sayın Başbakan, bütçede bir kuruş
ayrılmamışken, çiftçiye gübre ve mazot desteğinden söz ediyor. Hükümetin
"mazot desteği yaptım" diyebilmesi için, mazottan ÖTV almaması
gerekir. Yoksa, geçen yıl olduğu gibi, doğrudan gelir desteğinden kesip
"mazot desteği" adı altında çiftçiye bir miktar para verilmesi göz
boyamadan öteye anlam taşımaz.
Gübre desteğinin yapılabilmesi için,
bütçede bu amaçla kaynak ayırmakla olur. Çay desteklemesinin 40 trilyon TL'den
99 trilyon TL'ye artırılması ise, 2005 bütçesinde çay desteklemesinin daha
fazla yapılması niyetinden değil, çay budama projesinde 2004 yılında boşluk
yaratılmasından ileri gelmiştir.
Tarımsal ürünlere uygulanacak prim 600
trilyon TL'ye çıkarılmıştır. İlk bakışta olumlu görülen bu gelişme, çiftçiye
ödenmesi gereken doğrudan gelir desteğinden kesilen parayla karşılanacaktır;
yani, tam bir, Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirme
anlayışı, tam bir göz boyamacılık. Kaldı ki, pamuğa verileceği ifade edilen 190
000 TL destekleme -sertifikalı tohumlar için 228 000- 2004 yılı pamuk fiyatları
dikkate alındığında son derece düşük kalmıştır. Pamuk çiftçisi 500 000 Türk
Lirası destek beklerken 228 000 lirayla yetinmek durumunda kalmıştır. Çiftçiyi
ezdiğini, perişan ettiğini iddia ettiği politikalar acımasızca aynen
uygulanmaktadır.
Sayın Başbakana tekzip bir hafta sonra
Tarım ve Köyişleri Bakanından geldi. Sayın Bakan, gübre ve mazot desteği için
bütçeye herhangi bir ödenek koymadığını; ayrıca, henüz bir kaynak da
bulunmadığını, düzenlediği basın toplantısında içtenlikle itiraf etti.
Değerli arkadaşlarım, iktidara gelmeden önce
"tarımcının yüzü gülecek" diyen AKP, iktidara gelince bakın neler
yaptı: 320 000 dönüm tarım arazisini yabancılara sattı; 150'nin üzerinde Toprak
Mahsulleri ajansını kapattı; meraları yapılaşmaya açtı; Fethiye Arıcılık Üretme
İstasyonunu kapattı; Fethiye Tekel İşletmesini, Milas Tekel İşletmesini
kapattı; meyvecilik araştırma enstitülerini kapattı; Balkanların ve
Ortadoğu'nun en büyük aşı üretim merkezi olan Manisa Tavukçuluk Araştırma
Enstitüsünü kapattı; TİGEM'i özelleştirmeye çalışıyorsunuz; ette teşvik
vermemek için iki ay önceden kayıt altına alınma şartı getirildi ve primi 1 000
000'dan 500 000 Türk Lirasına düşürdünüz, prim ödemelerini de yapmadınız.
İktidara gelmeden "mazotu çiftçi ucuz
kullanacak" dediniz, iktidara geldiğinizde 1 200 000 Türk Lirası olan
mazot, bugün 1 900 000 Türk Lirası civarındadır. Antalya'da, Fethiye'de,
Sivas'ta, Tokat'ta, Amasya'da üreticiler ellerinde kalan elmaları satamazken,
Arjantin'den, Şili'den elma ithal ettiniz. Akdenizde Muz üreticisi elindeki
ürünü satamazken, çikita muz ithal ettiniz. Arpa, buğday, pamuk, ayçiçeği,
zeytinyağı, kanola, soya, ve sera üreticisini kaderiyle baş başa bıraktınız.
Kaçak hayvan girişlerine göz yumdunuz. İran'dan bal, ceviz, karpuz, nar
girişine engel olamadınız. Çitçinin tüm girdileri -ilaç, yem, gübre, mazot-
artarken, ürettiği her şey ucuzladı; yani, çiftçinin ürettiği her şeyin fiyatı
düştü, satın aldığı her şeyin fiyatı arttı.
Birim alanda en fazla ürün alınan yer
seralardır. Geçen yaz bir kasa domates 1 000 000'a satılırken seyrettiniz.
İsrail, Muğla-Milas-Gürçamlar Köyünde pamuk tohumu üretirken, siz, yine
seyrettiniz.
Çiftçinin en kötü durumu ne olabilir;
doğal afetler. Doğal afetler için ayırdığınız para, doğal afetlerden görülen
zararın kırkta 1'i.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Üstün, lütfen, tamamlayın.
FAHRETTİN ÜSTÜN (Devamla)- Tarım kredi
kooperatiflerinden ve Ziraat Bankasından alınan çiftçilerin kredi borcuyla
ilgili Kırıkkale Milletvekilimiz Halil Tiryaki'ye gelen ve bana ulaştırılan
birkaç icra dekontundan bahsetmek istiyorum.
1651 sayılı, Hacılar Tarım Kredi
Kooperatifi, alacaklı. Bahşili Köyü, vatandaşın ismini vermiyorum. Aldığı kredi
2 083 000 000 Türk Lirası, anapara, işlenmiş faiz 8 319 000 000 lira ve
istenilen para 10 000 000 000; yani, aldığı kredinin 5 katı.
Yine, Hacılar Tarım Kredi Kooperatifi,
Bahşili Köyünden yine. 1 620 000 000 lira kredi almış, faizi 6 584 000 000,
istenilen para 8 205 000 000 lira; yani, 1'e 8.
Tabiî, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliğine bir yazı yazılmış 20.10.2004 tarihinde. Yazıyı yazan Veysel Özdemir,
Küreboğazı Köyü Muhtarı. Cevap da aynen şu: "Kredi borçlarının faizsiz
ertelenmesi, dondurulması, taksitlendirilmesi, faizlerinin indirilmesi veya
affı, kanun veya kararnamelerle mümkün bulunmamakta olup, halihazırda bu
hususta yürürlükte olan bir kanun veya kararname bulunmadığından, borcunuzun
faizsiz ertelenmesi, dondurulması, taksitlendirilmesi, faizlerinin indirilmesi
ve affı mümkün bulunmamaktadır."
Evet değerli arkadaşlarım, tarım kredi
kooperatiflerini siyasallaştıracağız diye kanun teklifi getireceğinize, önce bu
vatandaşların sorunlarına çözüm getirin.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Üstün.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- 1581 sayılı Kanunun 4 üncü
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 4.- Yönetim Kurulu;
a) Kooperatiflerde; genel kurula katılma
hakkını haiz ortaklar arasından, genel kurulca dört yıl için seçilecek beş
üyeden,
b) Bölge birliklerinde; genel kurula
katılma hakkını haiz temsilciler arasından, genel kurulca dört yıl için
seçilecek yedi üyeden,
c) Merkez Birliğinde; genel kurula katılma
hakkını haiz temsilciler arasından, genel kurulca dört yıl için seçilecek dokuz
üyeden,
Teşekkül eder.
Kooperatifler ve bölge birliklerinde
yönetim kurulları bir başkan ve bir başkanvekili seçerler, Merkez Birliğinde
ise Yönetim Kurulu bir Başkan ve iki başkanvekili seçer.
Yönetim kurulu toplantılarında vekâleten
oy kullanılamaz.
Yönetim kurulu üyeliklerine seçilenlerin,
en az ilkokul mezunu olmaları şarttır.
Kooperatif müdürleri, bölge müdürleri ve
Merkez Birliği Genel Müdürü yönetim kurulu toplantılarına iştirak ederler;
ancak, oy kullanma hakları yoktur.
Kooperatif ve bölge birliklerinde yönetim
kurulu üyelerine ve denetçilerine verilecek ücret veya huzur hakkının miktarı
Merkez Birliği Yönetim Kurulu tarafından, Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyeleri
ve denetçilerine verilecek ücret veya huzur hakkının miktarı ise Merkez Birliği
Genel Kurulu tarafından tespit edilir.
Ancak, Merkez Birliği Yönetim Kurulu üyeleri ve denetçilerine verilecek ücret
veya huzur hakkının aylık net tutarı brüt asgarî ücretin dört katıdır.
Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez
Birliğinin yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri, Tarım Kredi Kooperatiflerinin
ve birliklerinin işletme ve iştirakleri ile bunların personelince kurulan vakıf
veya derneklerde, bu kuruluşları temsilen yönetim veya denetim kurulu üyesi
veya personeli olarak herhangi bir görev alamazlar. Ayrıca kooperatifler, bölge
birlikleri ve Merkez Birliği çalışanları kooperatiflere ortak olamazlar.
Kooperatifler, bölge birlikleri ve Merkez
Birliği tarafından yapılacak seçimlerin esasları, temsilcilerinin adedi,
yönetim kurulu üyeleri ile kooperatif ve bölge birlikleri tarafından seçilecek
temsilcilerde aranacak diğer nitelikler ve yönetim kurulu üyelerinin çeşitli
ilçe, il ve bölgeleri temsil esasları ana sözleşmelerde tayin ve tespit edilir.
Kooperatiflerde her ortak, bölge
birlikleri ve Merkez Birliğinde her temsilci, genel kurullarda yalnız bir oy
kullanma hakkına sahiptir, vekâleten oy kullanılmaz. Kooperatifler, bölge
birlikleri ve Merkez Birliği genel kurul toplantıları dört yılda bir
yapılır."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu ve şahsı adına, Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun; buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin
yüzde 40'ını temsil eden, teşkil eden tarım çiftçilerimizin, köylülerimizin
yakından ilgilendiği bir kanunu görüşüyoruz; ama, böyle bir kanunu görüşürken,
şu anda çok büyük sıkıntı içerisinde olan bu kesimin sorumluluklarını duyma
noktasında olan, çözüm getirme noktasında olan Sayın Tarım Bakanının burada
olmayışını da ben biraz farklı karşılıyorum; herhalde, Sayın Tarım ve Köyişleri
Bakanı da, bu sorunlara çözüm bulma noktasında inancını kaybetti gibi geliyor.
Eğer, öyle olmasaydı, Sayın Bakan burada olurdu, burada, bu kanunun çıkması
konusunda gerekli katkıyı da sunardı.
Değerli arkadaşlarım, bahar dönemindeyiz.
Çiftçilerimiz, tarlasını sürmek, tohumunu ekmek, gübresini atmak gibi önemli
bir dönemin içerisinden geçiyor; ama, çiftçinin yanına gittiğinizde şunu
görüyorsunuz: Çiftçi, kan ağlıyor, oturmuş kara kara düşünüyor; çünkü,
tarlasına atacak gübrenin parasını bulamıyor, geçen sene yaptığı borcun faizini
ve anaparasını ödeme gibi bir sıkıntının içerisinde. Eğer, bu dönemde,
tarlasına gübre atamazsa, tarlasına ilaç atamazsa, yarın, mayıs ayında, hasat
dönemi geldiğinde, rekolte düşecek, beklediğinin altında bir ürünle karşı
karşıya kalacak. Petrol fiyatları da, gübre fiyatları da son bir yıl içerisinde
yüzde 50 arttı; ama, ürünün fiyatı ne oldu; geçen sene sattığı fiyata,
buğdayını, pamuğunu satma noktasında.
Değerli arkadaşlarım, çiftçi bu şekilde
devam ederse, çiftçiye sahip çıkılmazsa, Türkiye'nin yüzde 40'ını temsil eden
bu kesim, yarın, çok ciddî bir şekilde, Türkiye'de, önemli sorunlu bir kesim
olarak karşımıza çıkma noktasında olacak.
Şimdi, yaklaşık 1,5 milyon ortağı olan,
yüzkırk yıllık da geçmişi olan kooperatifleri konuşuyoruz. Bu, yaklaşık 10 000
000 da çiftçi ailesini ilgilendiriyor. Baktığınız zaman tasarının içeriğine, ne
yazık ki, kredilerle ilgili, ucuz gübre temin etmekle ilgili, traktör temin
etmekle ilgili hiçbir şey yok; sadece, bir genel müdürün, bir yönetim kurulunun
işleyişi, yürüyüşü hakkında birtakım düzenlemeler var.
Şimdi, çok önemli olan bu kurumun başına
Bedrettin Yıldırım isminde bir genel müdür atanmış. Bu Genel Müdürün
özgeçmişine baktığımda, tarımla hiçbir ilgisi olmadığını görüyorum. Kendisi,
tarih öğretmeni, millî eğitim müdür yardımcılığı yapmış, millî eğitim müdürlüğü
yapmış; daha sonra, Tarım Bakanlığında müsteşar olmak istemiş; ancak, Sayın
Cumhurbaşkanı, tarih öğretmeninden müsteşar olmaz dediği için, kendisini, uygun
bir yere, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğüne atamışlar. Böyle bir özgeçmişe sahip bir
Genel Müdür var. Böyle bir birliğin, 1,5 milyonu aşkın üyesi olan birliğin,
yüzkırk yıllık geçmişi olan bir birliğin başına, hiç olmazsa, tarım konusunda
deneyimi olan bir genel müdür getirilseydi, belki, biraz daha farklı çalışmalar
yapılabilirdi.
Tabiî, ben merak ediyorum, bu Genel Müdür
kaç para maaş alıyor? Bu Sayın Genel Müdür başka herhangi bir yerde yönetim
kurulu üyesi midir? İkramiyesi kaç paradır? Çiftçilerin yakından ilgilendiği
kooperatifleri kaç defa ziyaret etmiştir? Kaç defa yurtdışı ziyarette
bulunmuştur? Bu yurtdışı ziyaretlerde ne kadar para harcanmıştır? Ben, bunları
da merak ediyorum. Madem çiftçilerin sorunlarını konuşuyoruz, Sayın Genel Müdür
Bedrettin Yıldırım da bu konuda iddialı, hükümetimiz de, onu iddialı gördüğü
için bu göreve atamış; bari, bu konularda da neler yapıldığını bütün halkımız,
hepimiz bilmek istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, geçmişte, bir
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu vardı. Ben, önünden geçerken, üzerindeki
logosundan, sembolünden çok hoşlandığım bir kurumdu; ama, ne yazık ki, daha
sonra tasfiye edildi. Niye tasfiye edildi; orası meçhul. Ne için tasfiye
edildi; o da pek fazla belli değil. Bu Ziraî Donatım Kurumu ne yapardı;
çiftçimize, traktör, pulluk, tarımda kullanılacak araç ve gereçlerin temininde
yardımcı olurdu; bu kurumu tasfiye ettik. Şimdi, böyle giderse -biraz önce
özgeçmişine değindiğim, ifade ettiğim Sayın Genel Müdür de bu kurumun başında,
uzun yıllar devam edecek gibi görünen bir yasa da çıkarsa, öyle görünüyor- bu
kurumun da, herhalde, akıbeti, sonu, Ziraî Donatım Kurumu gibi olacak diye
düşünüyorum.
Bugün, kooperatifler, birlikler,
Çukobirlik, Antbirlik, Güneydoğu Birlik, Fiskobirlik büyük sorunlarla karşı
karşıya. Bunların sorunlarını çözmeye yönelik hiçbir düzenlemenin olmadığı da içler
açısı.
Değerli arkadaşlarım, eskiden, çiftçimiz,
bu kurumlardan, bu teşekküllerden ihtiyacını karşılardı; tohumunu, gübresini,
ilacını, traktörünü, kredisini; ancak, ne yazık ki, şimdi, çiftçimizle
görüştüğümüz zaman, bu teşekküllere, bu kurumlara hiç gitmiyor, hiç ihtiyacı
yok gibi görünüyor; gidiyor özel kurumlara, belki de bu kurumlardan aldığı
fiyatın altında gübresini, mazotunu, ilacını alma noktasına geliyor.
Ben, korkuyorum, yakında bunların üyeleri
de azalacak; çünkü, gördüğüm kadarıyla birçok ortak bu kurumlardan, bu
kooperatiflerden, kendi sorununa çözüm bulamadığı için, üyeliğini, ortaklığını
fesheder noktaya gelmiş; bir kısmı da feshetme noktasında.
Sulama için kullanılan enerjiye zam
yaptınız, gübreye zam yaptınız, petrole zam yaptınız... Son yıllarda tarımın
temel noktası olan sulama barajları konusunda hiçbir yatırım yapılmadı.
Hatay'da Amik Ovasında yerin altından çıkan suyla sulama yapılıyordu; geçen, on
gün önce oraya gittim, çiftçiler diyor ki, artık su çıkmıyor. Ne yapmak lazım;
baraj yapmak lazım. Bizim orada bir Reyhanlı Barajı var, programına da çok
küçük bir para ayrılmış, iki tane de traktör orada çalışıyor. Çiftçilerimiz
perişan bir vaziyette, bu sene sulamayı nasıl yapacağını düşünüyor; ama, ne
yazık ki, bu sorunlara duyarlı bir politika hükümetimiz tarafından da
oluşturulamıyor.
Değerli arkadaşlarım, geçenlerde Hatay
Bağ-Kur İl Müdürüyle görüştüm, 22 000 tane tarım kredilisinin, tarım
Bağ-Kurlusunun dosyasının haciz işleminde olduğunu söyledi bana; 22 000. Büyük
bir rakamdır; yani, Hatay'ın nüfusuna oranla baktığınızda, bu, çok büyük bir
rakamdır.
Peki, çiftçi bu borcunu niye ödeyemiyor;
ödeyememesinin sebebi, paranın olmaması, her yıl sattığı üründen zarar ediyor
olması... Ki, görünen odur, bu yıl da eğer desteklemeler zamanında verilmezse,
eğer primler ödenmezse... Ki, şu anda 2005 yılı doğrudan gelir desteğiyle
ilgili herhangi bir müracaat da alınmamaktadır. Geçen yıllarda, intikali
yapılmamış, veraset konusunda intikal etmemiş olanlarla ilgili doğrudan
destekleme yapılırken, bu sene o da yapılmama noktasına gelmiş. Halen, şu anda,
Antakya'da Derince Köyünde doğrudan desteklemesini alamayan insanlar var.
Şimdi, tablo bu iken, çiftçimizin Bağ-Kur borcunu ödeyebilmesi, kredi borcunu
ödeyebilmesi, gübresini atabilmesi, tohumunu alabilmesi, hasadını elde edip,
götürüp satabilmesi çok da mümkün görünmüyor.
Bundan on gün kadar önce Antakya'da sebze
halini gezdim; içler acısı. Çok dikkatli dinlemenizi istiyorum; 10 kilo havuç 2
000 000 lira, patates 150 000 lira, lahana 175 000 lira; yani, 200 000 lirayı bulan herhangi bir ürün yok.
10 kilo havucun 2 000 000 olması... Bunun gübresini düşündüğünüzde, mazotunu
düşündüğünüzde, ilacını düşündüğünüzde, toplamasını düşündüğünüzde, bu paranın
çok daha üzerinde bir maliyeti olduğunu görüyorsunuz. Oradaki kabzımala
soruyorum, peki, alıyorlar mı bari; işte, bak, ucuz, insanlar gelip, alışveriş
yapıyor mu diye. "Hayır Sayın Vekilim, geçen sene sattığımızdan daha az
sattık" diyor. Peki, ne oldu, Türkiye'nin nüfusu mu azaldı; hayır. Savaşa
mı girdik, insanlar kırıldı mı; hayır, tam tersine, nüfus arttı. Peki, insanlar
pazardan 10 kilo havucu 2 000 000 liraya alamaz hale gelmişse, bunun bir tek
açıklaması vardır; insanlar aç yatıyor demektir; insanlar, şu anda, bu ülkede,
geceleri aç yatıyor demektir. Bu kadar ciddî bir noktaya gelmiş durumdayız;
ama, ne yazık ki, biz, hâlâ, burada, Lisanslı Depoculuk Yasasıyla, tarım kredi
kooperatiflerinde, yeni atanan Sayın Genel Müdürü orada nasıl biraz daha uzun
tutarız anlayışıyla -yeni bir kadrolaşma anlayışıdır tabiî, onu da ifade
etmekte yarar görüyorum- bu anlayışlarla, çiftçimizin sorunlarını çözermiş gibi
yapıyoruz; ama, ciddî hiçbir adım atmıyoruz.
Gelin şunu yapalım: Çok ciddî sıkıntı
içinde olan bu çiftçimize destek olmak amacıyla, kredi borçlarını, bir defaya
mahsus olmak üzere, getirin, beraberce silelim. Bu insanların yüzünü
güldürelim. Artık, patlama noktasına gelmiş bu insanları, o noktadan, biraz
daha mutluluğa, biraz daha refaha, biraz daha güvene doğru yönlendirmeye
çalışalım. Gelin, bunların, bir kereye mahsus olmak üzere, Bağ-Kurdaki
borçlarını silelim. Bunu bekliyor insanlar bizden. Ya da bir kereye mahsus
olmak üzere, bu insanlara bir miktar destek verelim, kredi verelim. Hiç
zannetmeyin ki, yarın, bu çiftçi kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, tarım kredi
kooperatiflerine gidecekler, aman bize kredi ver diyecekler. Hayır,
diyemeyecekler; çünkü, biliyorlar ki, o krediyi aldıklarında, onu, gübreye,
tohuma, ilaca yatırdıklarında ve elde ettikleri ürünü topladıklarında zarar
edecekler; çünkü, geçen sene böyle oldu, bir önceki sene böyle oldu. Nereye
kadar zarar edecekler? Siz bir işletme düşünün ya da bir aile düşünün, son iki
yıldır sürekli açık veriyor, sürekli borçlanıyor, sürekli faizle para alıyor ve
bekliyor; hükümetine bakıyor, Meclisine bakıyor, "benim derdime çare
bulurlar mı" diyor. Meclisteki, evet, Cumhuriyet Halk Partisi çare bulmaya
çalışıyor, bunu dile getiriyor; ama, hükümetten, ne yazık ki, tık yok, ses yok.
Değerli arkadaşlarım, bu Sayın Genel
Müdürün, GÜBRETAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığında üyeliği var mıdır; Güven Sigorta
Yönetim Kurulunda üyeliği var mıdır; Kıbrıs Güven Hayat Kurulunda üyeliği var
mıdır; Güven Hayat AŞ'de üyeliği var mıdır? Şayet buralarda yönetim kurulu
üyelikleri varsa, buralardan ne kadar maaş almaktadır? Ben, bunun da
açıklanmasını istiyorum.
Benim aldığım bilgilere göre, elde ettiğim
sonuçlara göre, Sayın Genel Müdür 15 milyara yakın maaş alıyor. Çiftçimiz 15
milyarı bulup da gübre alamazken, borcunu ödeyemezken, Sayın Genel Müdürün 15
milyar maaş aldığıyla ilgili bir iddia da var. Ben bu iddianın da açıklanmasını
istiyorum; bu da önemli bir noktadır diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bizim bu
üzerinde konuştuğumuz kanun, bana bir hikâyeyi hatırlattı. Gerçek olduğu
söylenir; ama, biraz da fıkramsı bir özelliği var. Bir yetkili arkadaşımız
Fransa'ya gitmiş, orada bir sucuk fabrikasını gezdiriyorlar, bir taraftan canlı
hayvan giriyor, öbür taraftan, birtakım işlemlerden sonra, salam, sosis, sucuk
gibi, et ürününden elde edilen malzemeler, ürünler çıkıyor. Bizim bu yetkili
arkadaşımız demiş ki "bu taraftan sucuk versek, öbür taraftan canlı hayvan
çıkar mı?"
Şimdi, tarım bizden ne bekliyor, biz ne
yapıyoruz; yani, tarım kredi kooperatiflerinin yapması gereken, çiftçiye sahip
çıkması gereken işlemlerin ötesinde, yönetim kurulu üyelikleriyle, bunun 6'sını
mı atayalım, bunu 6'ya mı indirelim; bu Sayın Genel Müdür için daha uygun hangi
şartları sağlayalım düşüncesiyle bir çalışma yapıyoruz. Bunu da ben
bilgilerinize sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, çiftçimizin durumu
çok sıkıntılı, çok kötü. Ben, bu hafta, tekrar gidiyorum; çiftçilerimizle
görüşeceğim.
Artık, olay, bir sosyal patlama boyutuna
da gelmiştir. Bunu, bir muhalefet milletvekili olarak söylemiyorum; bunu,
sadece size muhalefet olsun diye de söylemiyorum; sadece çiftçimize iyi mesaj
vermek için de söylemiyorum, bir gerçek olduğunu ifade etmek için söylüyorum.
Çiftçi bu sene sahiplenilmezse, çiftçiye sahip çıkılmazsa, çiftçiye destek
verilmezse, çiftçi, çok sıkıntılı yaşadığı dönemi farklı anlayışlara doğru
yönelme noktasına gelecek ve yarın köylerde insan bulamayacaksınız, yarın
tarlaların boş kaldığını göreceksiniz. Zaten, şu anda, büyük bir kısmı boş
durumda. Türkiye, bütün tarım girdilerini, bütün ihtiyacını dışarıdan ithal
eder noktaya gelmiş. Yine, bugün, dışborç stokunun bir miktar daha arttığını
mesaj olarak aldık; o da haberlerde geçiyor. Bu şekilde devam edersek,
çiftçimize, Türkiye'nin temel taşına sahip çıkmazsak, dışborcumuz da artacak,
çiftçimiz de perişan olacak, Türkiye'nin de sonu iyiye doğru gitmemiş olacak.
Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Durgun.
Madde üzerinde, şahsı adına, Ordu
Milletvekili Sayın Eyüp Fatsa; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 3 üncü madde üzerinde şahsım adına söz aldım.
Aslında, madde gerekçesiyle ilgili söz aldım
demek daha doğru olur. Biraz önce bu kürsüde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi
Hatay Milletvekili Sayın Gökhan Durgun, Tarım Kredi Kooperatifleri Genel
Müdürüyle alakalı, bu kürsüden, kendisini savunma imkânı olmayan bir bürokratla
ilgili, hiç de gerçeği yansıtmayan beyanlarda bulundu. Ben, sadece, meselenin
doğru olanını sizlerle paylaşarak huzurlarınızdan ayrılmak istiyorum.
Öncelikle, Sayın Genel Müdür yirmisekiz
yıllık bir bürokrattır. Genel Müdür olarak görev yaptığı Tarım Kredi
Kooperatiflerinde veya bürokrasinin, kamu kuruluşlarının hiçbirinde yönetim
kurulu üyeliği yoktur. Müsteşar olarak kararnamesi Köşke gitmemiştir ve geriye
de dönmemiştir. Müsteşar Yardımcısı olarak Köşke kararnamesi gitmiş ve onanarak
gelmiştir. İddia edildiği gibi öyle 5 - 6 milyar lira veya yönetim kurulu
üyelikleriyle beraber milyarlarca lira aylık geliri olan bir Genel Müdür değil,
en son şubat ayı maaş bordrosu buradadır; 3 432 000 000 lira.
Değerli arkadaşlar, ayrıca, Sayın Genel
Müdür, yıllarca, yirmisekiz yıl bürokratlık yapmış, bunun içerisinde müsteşar
yardımcılığından, üniversite genel sekreterliğine kadar değişik alanlarda
hizmet etmiş, deneyimli, tecrübeli bir idarecidir. İddia edildiği gibi bütün
vasfı tarih öğretmenliği değil, bunun içerisinde Tarım Bakanlığı Müsteşar
Yardımcılığı da dahil, yirmisekiz senelik bir hizmet geçmişi vardır.
Tabiî, ben, arkadaşların, görüşülmekte
olan kanun tasarısıyla ilgili lehte, aleyhte ifadelerine saygı duyarım; elbette
ki, tenkit olacaktır, elbette ki, kabul etmediklerini veya kendilerine göre
yanlış gördükleri konularda doğru olduğuna inandığı düşüncelerini hem Genel
Kurulla hem kamuoyuyla paylaşacaktır. Buna saygı duyarız; bundan rahatsız
olmamız söz konusu değil; ama, bu kürsüye çıkıp, kendini savunma imkânı olmayan
bir bürokratla ilgili doğruyu ifade etmeyen beyanlarda bulunmayı çok ilkeli
bulmadığımı sizlerle paylaşmak istiyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Ben, sadece
sordum, siz de cevapladınız!..
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Fatsa.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum; karar yetersayısını arayacağım: Maddeyi kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.33
Açılma
Saati: 19.42
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.
835 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/947, 1/233) (S.
Sayısı: 835) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesinin oylanmasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, tasarının 3 üncü maddesini tekrar
oylayacağım ve karar yetersayısını arayacağım: 3 üncü maddeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı bulunamamıştır.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.44
Açılma
Saati: 19.48
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.
835 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Tarım
Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/947, 1/233) (S.
Sayısı: 835) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Tasarının 3 üncü maddesinin oylamasında
karar yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 3 üncü maddeyi tekrar oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım: 3 üncü maddeyi kabul edenler...
Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri, aranan karar
yetersayısı bulunanamıştır.
Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
İyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.50