DÖNEM : 22 CİLT : 76 YASAMA
YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
64 üncü
Birleşim
1 Mart 2005 Salı
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Millî Eğitim Bakanlığına
bağlı olarak çalışan sözleşmeli öğretmenlerin sağlık sorunlarına ve alınması
gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in cevabı
2.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Yeşilay Haftasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
3.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devriyle sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanmasına ve bu nedenle
yaşanan sıkıntılar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın (6/1442) ve (6/1446) esas
numaralı sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/257)
2.- Avrupa Birliği Parlamento Başkanlarının Macaristan'ın Başkenti
Budapeşte'de yapılacak Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını
temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in katılmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/765)
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Bir İlçe Kurulması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/266) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/258)
4.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/322) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/259)
IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/624) (S. Sayısı: 767)
2.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/625) (S. Sayısı: 768)
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/626) (S. Sayısı: 769)
4.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/627) (S.
Sayısı: 770)
5.- Sivas Milletvekili Orhan Taş'ın yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/629) (S. Sayısı: 771)
V.- ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine
ve 1.3.2005 Salı günkü Birleşimde sadece sözlü soruların görüşülmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
VI.- SORULAR VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, SSK hastane ve
dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip
özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, eczacıların kamu kurum ve
kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmeleri için bir çalışma
olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim
zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının
borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin
çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik
sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
8.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan
emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1012) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
10.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimler
arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur
emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık
yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
13.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin
mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir
ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın
kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve
istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına
ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerinin
TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK
Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Bergama İlçesinin
hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
21.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
22.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve
rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1369) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
24.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve
geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
25.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Adlî Tıp Kurumunun yerinin
değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/695) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
26.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Genel Bilgi Toplama Sistemi
ile toplanan bilgilere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
27.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a yeni bir cezaevi
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/881)
ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a ağır ceza mahkemesi
açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/885) ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
29.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı
sınavına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/886) ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı
30.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavı
mülakatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/887) ve Adalet
Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
31.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı
sınavının maliyetine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/888) ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
32.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı
sınavının sonuçlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/889) ve
Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
33.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski yöneticileri
hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/891) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
34.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, kamu görevlilerinin
yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/907) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
35.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, düşünce suçlularına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/929) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
36.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon'un Evciler İlçesinde
adliye teşkilatı açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/936) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
37.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/995) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
38.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Ulukışla Cezaevinin
kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1067) ve Adalet
Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
39.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Bakanlık tarafından Denizli
İlinde yapılan çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1140) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
40.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, Türkiye Barolar Birliğinin
gazetelere verdiği bir ilana ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1148) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
41.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, bazı ilçelerdeki Adalet
Teşkilatının kaldırılması çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1162) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
42.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Adliye Sarayı inşaatına
ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1178) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
43.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, müzelerde yer alan yazma
eserlerin envanterine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1339) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bolu Dağı Geçiş
Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1358)
ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
45.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice
Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1379) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
46.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı
bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Adalet Bakanı
Cemil Çiçek'in cevabı
47.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve
geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1448) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
48.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, hastalıkları nedeniyle
sözleşmeleri feshedilen uzman çavuşların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/711) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
49.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, kamu kurum ve
kuruluşlarındaki sözleşmeli avukatlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/718) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
50.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin
sağlıklı olmadığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/781) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
51.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı hakem hatalarına karşı
işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/830) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
52.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, özelleştirme sonucu işsiz
kalanların istihdamına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/970) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
53.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/991) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
54.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik İlinde Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1086) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
55.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik-Bozüyük'teki öğrenci
yurdu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru
önergesi (6/1112) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in
cevabı
56.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, bazı vakıfların kuruluş amaçları
dışında faaliyet yaptıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
57.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı
bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
58.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve
geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1447) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
59.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Antalya İline
hipodrom yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1459) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
B) Yazili
Sorular ve Cevaplari
1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, siyasî ve malî af içerikli
kanunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/4535)
2.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana-Pozantı-Elmalı Kayak Merkezi
inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/4563)
3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Abdullah Öcalan'ın
avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin hukukîliğine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4596)
4.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, LPG'li araçların can ve mal
kaybına sebep olmaması için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı. (7/4639)
5.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, bir hükümlünün yeşil
pasaportuna ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/4640)
6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Lara Kent Parkı
Projesine yapılan arazi tahsisinin iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre
ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4641)
7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Tahtalı Dağında
uygulanacak projeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman
PEPE'nin cevabı (7/4642)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bankalardan yurtdışına yapılan
döviz transferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı
(7/4654)
9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İli Boğazköy Barajı
inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
GÜLER'in cevabı (7/4675)
10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli halkının
buradaki termik santral ve linyit işletmelerinde istihdamına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4676)
11.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, petrol arama yatırım
hisselerinin borsa vasıtasıyla halka açılması düşüncesine ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4677)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı telefon görüşmelerinin
deşifre edilerek basın organlarında yayımlanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4679)
13.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, uyuşturucuyla mücadele
çalışmalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/4681)
14.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Aydın-Sultanhisar-Nysa
Antik Kentindeki tarihî eser yağmacılığına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4687)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerinin can
güvenliklerine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir
AKSU'nun cevabı (7/4700)
16.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, dünyada ve ülkemizde kişi
başına düşen sağlık harcamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın
cevabı (7/4705)
17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/4710)
18.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk Telekomun
özelleştirilmesi sürecine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın
cevabı (7/4711)
19.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4712)
20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum
çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4713)
21.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2003 ve 2004 yıllarının cari
işlemler açığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/4715)
22.- Aydın Milletvekili Mehmet BOZTAŞ'ın, Nazilli-İzmir ana doğalgaz
iletim hattının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4723)
23.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, LPG'li araçların denetimine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4725)
24.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, deniz taşımacılığına ve bazı
limanlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4734)
25.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir-Aliağa banliyö treni
hafta sonu seferlerinin iptaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/4735)
26.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, 5272 sayılı Belediye Kanununun 84
üncü maddesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/4757)
27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, azınlıklarla ilgili bir
düzenlemeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/4758)
28.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, belediyelere devredilen Hazineye
ait taşınmaz olup olmadığına,
5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 1 inci maddesinin uygulanmasına,
İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4760,
4786)
29.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, Şeker Kurumu ve Şeker Kuruluna
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4767)
30.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, kurban kesimlerinde yaşanan
olumsuzlukların çözümüne ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4768)
31.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, sendikal faaliyette bulunan
kamu görevlileri hakkında Sivas Valiliğince soruşturma başlatıldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4780)
32.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İli valilerinin sık
değiştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı
(7/4782)
33.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir firmaya elma ithalatı
izni verilip verilmediğine,
- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, doğu ve güneydoğudaki çiftçilere
yapılacak yardımlara,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı
(7/4792, 4793)
34.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir müsteşar yardımcısıyla
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı
(7/4794)
35.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Gedikli Köyü Şehitlik Anıtı Projesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı
(7/4803)
36.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yer alan iddiaya
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in
cevabı (7/4809)
37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yol kenarlarının
ağaçlandırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin
cevabı (7/4824)
38.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, çiftçilere yönelik doğrudan
gelir desteğine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün
cevabı (7/4831)
39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya-Esence Köyündeki
TRT verici istasyonuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı
(7/4845)
40.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İl, ilçe ve
köylerindeki özürlü sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in
cevabı (7/4863)
41.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, çeşitli gerekçelerle
kapalı tutulan kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla
KOÇ'un cevabı (7/4931)
42.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Pozantı-Elmalı
Boğazındaki Kayak Merkezi Projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Atilla KOÇ'un cevabı (7/4932)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.
Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Memmed
Nevruzoğlu Aliyev, Azerbaycan Millî Meclisi Üyesi Nizami Caferov ve Azerbaycan
Millî Meclisi Üyesi Elman Memmedov'a Başkanlıkça "Hoşgeldiniz"
denildi.
Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir;
Ankara Milletvekili Haluk İpek;
Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Ermeniler tarafından gerçekleştirilen
katliamın 13 üncü yıldönümüne,
Tokat Milletvekili Feramus Şahin, Tekelin özelleştirilmesine;
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna düşen 1 üyeliğe, İstanbul Milletvekili Ersin Arıoğlu seçildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.
2 nci sırasında bulunan, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası
Kanunu Tasarısının (1/839) (S.Sayısı: 723), görüşmelerine başlanarak, 24 üncü
maddesine kadar kabul edildi; birleşime verilen aradan sonra ilgili Komisyon ve
Hükümet yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
1 Mart 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.01'de
son verildi.
|
Sadık Yakut |
Nevzat Pakdil |
|
Başkanvekili
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
Bayram Özçelik |
Ahmet Gökhan Sarıçam |
|
Burdur |
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 86
25 Şubat 2005
Cuma
Tasarılar
1.- Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş
Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/976) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.2.2005)
2.- Tarım Kanunu Tasarısı (1/977) (Plan ve Bütçe;
Avrupa Birliği Uyum; Çevre ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21.2.2005)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/978) (Millî Savunma ile Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.2.2005)
4.- Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp
Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/979) (Millî Savunma
ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2005)
Teklif
1.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12
Milletvekilinin; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/391) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
18.2.2005)
Raporlar
1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar
Kurulu Arasında Çevre Koruma Alanında İkili İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/859) (S. Sayısı: 806) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005)
(GÜNDEME)
2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Oman Sultanlığı
Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/867) (S. Sayısı: 807) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı
Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/868) (S. Sayısı: 808) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/869) (S. Sayısı: 809) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005)
(GÜNDEME)
5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/870) (S. Sayısı: 810) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
6.- A400M Uçağının Geliştirilmesi, Üretimi ve Başlangıç
Desteğine İlişkin Tek Aşamalı Bir Programda İşbirliği Konusunda Mutabakat
Muhtırası ile A400M Uçağının İşbirliği İçerisinde Geliştirilmesi, Üretimi
Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/889) (S. Sayısı: 811) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
7.- Viyana ve Paris Sözleşmelerinin Uygulanmasına
İlişkin Ortak Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/904) (S. Sayısı: 812) (Dağıtma
tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/908) (S. Sayısı: 813) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Çevre ve Orman
Bakanlığı ile Kosova Geçici Özyönetim Kurumları (Çevre ve Mekansal Planlama
Bakanlığı) Adına Görev Yapan Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi
Arasında Çevre Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları
(1/938) (S. Sayısı: 814) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
10.- Müşterek Taarruz Uçağı Sistem Geliştirme ve
Gösterimi İçin İşbirliği Çerçevesi ile İlgili Mutabakat Muhtırası ve Buna
İlişkin Tamamlayıcı Anlaşma, Malî Yönetim Usulleri Dokümanı ve Ek Mektupların
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/953) (S. Sayısı: 815) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)
28 Şubat
2005 Pazartesi No.: 87
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Maliye
Bakanının İstanbul'da satın aldığı orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4645)
2.- Muğla
Milletvekili Ali ARSLAN'ın, gebelikte ve gebelik önleyici olarak kullanılan ilaçların
ruhsatlandırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4649)
3.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın,
müsteşarın bir hastanede şef olarak görev almasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4650)
4.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, müsteşar
yardımcısının bir hastanede şef olarak görev almasına ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4651)
5.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Millî
Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının bir hastanede şef olarak görev almasına
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4652)
6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Tatvan Belediye
Başkan Yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4657)
1 Mart 2005 Salı No.: 88
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Belediye
Kanununun Geçici 1 inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4660)
2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Avrupa
Birliği ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4662)
3.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, iç ve dış
borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4663)
4.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Türkiye ile
KKTC arasında imzalanan Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşmasının yürürlüğe konulup
konulmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/4666)
5.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Almanya
Türk Dernekleri Koordinasyon Kurullarına maddi yardım yapılıp yapılmadığına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4667)
6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Orhaneli'ne bağlı bazı köylerin sulama göleti ihtiyacına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4672)
7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Orhaneli-Altıntaş Köyünün sulama göleti ihtiyacına ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4673)
8.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın,
Antalya-Elmalı-Yuva Beldesi Jandarma Karakolunun imamlara yönelik uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4682)
9.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, 5185 sayılı
Kanunla ilgili yönetmeliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4685)
10.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, 19 Mayıs
Üniversitesi Rektörlüğünün bazı icraatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4688)
11.- Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun,
Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4690)
12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB
müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4693)
13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 58 ve 59
uncu hükümetler dönemindeki personel alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4694)
14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 58 ve 59
uncu hükümetler döneminde kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4695)
15.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Uzakdoğu'daki
doğal afete yönelik yapılabilecek çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4696)
16.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, gazilerin ve
dul eşlerinin aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4697)
17.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, ilköğretim
çağındaki öğrencilerin okula kazandırılmasıyla ilgili düzenlenen kampanyaya
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4702)
18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, dünyada ve
ülkemizde öğrenci başına yapılan eğitim harcamasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4704)
19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun,
Ordu-Perşembe İlçesindeki sağlık ocaklarının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4706)
20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB
müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4714)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
1 Mart 2005
Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet konuşmalara
cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.
Gündemdışı ilk söz, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı
olarak çalışan sözleşmeli öğretmenler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili
Mehmet Tomanbay'a aittir.
Sayın Tomanbay, buyurun.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Ankara Milletvekili Mehmet
Tomanbay'ın, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan sözleşmeli
öğretmenlerin sağlık sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı
MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce
Ulusumuzun değerli vekilleri; eğitimi ve 20 000'den fazla eğitim emekçisini
ilgilendiren bir konuyu ilginize sunmak için söz aldım.
Anayasamızın mal ve can güvenliği ilkesini koyan kurum
Yüce Meclisimizdir. Meclisimiz tarafından kabul edilen bir diğer ilke ise
sosyal devlet ilkesidir. Bu ilkeler Meclisimizin kimliğidir, onurudur ve bu
ilkelerin korunması, işletilmesi devletimizin en önemli sorumluluklarındandır.
Ancak, çağdaş bir devletin olmazsa olmazı olan bu ilkeler, acaba, ülkemizde
gereği gibi yaşama geçirilmekte, vatandaşlarımızın mal ve can güvenliği
korunabilmekte, sosyal devlet ilkesinin gerekleri yerine getirilmekte midir?
Anlatacağım olay, ne yazık ki, bu sorulara, ülkemizde olumlu yanıt
verilemediğini göstermektedir.
Değerli vekiller, şimdi sizlere öykümüzü sunuyorum:
Sevim Bakır, 40 yaşında, sözleşmeli bir vekil öğretmen.
10 Ekim 2004 tarihinde Burdur Altınyayla Temeleğitim Okulu anasınıfı
öğretmenliğine usta öğretici olarak atanıyor. Yaklaşık üç ay sonra
hastalanıyor; okul idaresine doktora sevk için başvuruyor. Okul idaresi, 120
işgününü doldurmadığı gerekçesiyle sevk vermiyor. Öğretmen, hasta hasta 14 Ocak
2004 gününe kadar -yani, sömestr tatiline kadar- çalışmaya devam ediyor. Hasta,
o gece fenalaşıyor ve sabaha karşı saat 03.00'te Burdur Devlet Hastanesine
kaldırılıyor; kendisine zatürree tanısı konuluyor; iki gün orada kalıyor.
Burdur Hastanesi, vakanın ağırlığı nedeniyle Isparta Üniversitesi Hastanesine
sevk ediyor. Hasta, üniversitede beş gün daha yatıyor; göğüs cerrahımız yok
gerekçesiyle Isparta Devlet Hastanesine sevk ediliyor. Hastamız, burada da üç
gün yatıyor ve üçüncü gün komaya giriyor. Isparta Devlet Hastanesi, bu sefer de
bizim yoğun bakım ünitemiz dolu gerekçesiyle, yeniden üniversite hastanesine
gönderiyor. Üniversitede yoğun bakımdaki hasta komada olduğu halde ameliyata
alınıyor ve ne yazık ki, öğretmenimiz iki gün sonra ölüyor.
Değerli vekiller, bu eğitim şehidi Sevim Bakır'ın Tanrı
katında buruk bir kabul gördüğüne inanıyorum.
Sevim Öğretmenin öyküsü her birimizin yüreğine
oturacak, oturması gerekli bir öyküdür. Bu insan bizim. Biz, bu insanımıza
sahip çıkamadık. Devletimiz, konuşmamın başında sözünü ettiğim ve Yüce
Meclisimizin koyduğu ve onurumuz olması gereken bu ilkeleri yaşama geçirememiş
ve kendisine hizmet eden bir öğretmenimizin can güvenliğini sağlayamamıştır.
Yıl 2005, Avrupa Birliği kapısındayız. Millî Eğitim
Bakanlığı, yirmi yılı aşkın bir süredir halk eğitim merkezlerinde kurs
öğretmeni olarak çalışan 11 000 dolayında ücretli usta öğreticiler ile bir o
kadar da sözleşmeli öğretmeni, Anayasa hükmüne rağmen, sosyal güvenceden yoksun
olarak çalıştırmaktadır.
Eğitimimizde bu ve benzeri yığınla sorunu çözemeyen
hükümetimiz, Güneydoğu Asya'ya sağlık ve eğitim hizmeti götürmeye hazırlanıyor.
Değerli vekiller, kendi öğretmenimize, kendi
yurttaşlarımıza ait sorunları çözmeden inandırıcı olabilir miyiz? Burada,
cumhuriyetimizin yokluk yıllarında öğretmenlerimizi ve eğiticilerimizi
yücelten, eğitimimize büyük katkılarda bulunan unutulmaz bakanlarımız Mustafa
Necati'yi, Hasan Âli Yücel'i, huzurlarınızda saygıyla anıyorum. Gerçekten,
Mustafa Necati olmak, Hasan Âli Yücel olmak kolay değil.
Değerli vekiller, öykü bitmedi. Üniversite hastanesi,
vefat eden öğretmenimizin yakınlarına çok yüksek bir fatura çıkarıyor.
İlgililere, ücretin çok yüksek olduğu söyleniyor. İlgililer, şahitler yanında,
yüzde 20'sini düşürebileceklerini, daha fazla indirimin mümkün olmadığını ifade
ediyorlar. Toplam fatura 15 milyar Türk Lirası. Devlet hastanesinin günlüğü 300
000 000 Türk Lirası, üniversite hastanesinin günlüğü 1,5 milyar Türk Lirası. Bu
sistemin adı da dönersermaye. Nereye dönüyor bu sermaye? Bağ-Kurun, SSK'nın,
Emekli Sandığının paraları nereye dönüyor? Ölülerin, yoksulların hiçbir
değerinin olmadığı bu acımasız sistemi, içimize kim soktu? Dönersermayenin
altında ezilen, ağlaşan milyonlar ve ağlatan buna benzer onbinlerce öykü var.
Herhangi bir hastanenin polikliniklerinin önüne gidin, uykularınız kaçar.
Son günlerde, SSK hastanelerini konu alan yeni
düzenlemeyle, hastane kapılarında çekilen çilelerin ne denli büyük olduğu ve
daha da çekilmez hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Bu mu vatandaşımızın can ve
mal güvenliğine gösterilen ilgi ve saygı?! Bu mu sosyal devlet?!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Tomanbay.
MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Teşekkür ediyorum.
Toplumumuz, müthiş bir yolsuzluk sarmalında. Günbegün
ülkemiz güçsüz bırakılıyor. Yüce Meclisimize sorunun getirilişi bundandır
değerli vekiller.
Şimdi, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza soruyorum. Çok
teşekkür ediyorum; kendisi geldi ve dikkatle dinliyor.
Sorularım şunlar:
1- Sözleşmeli anasınıfı öğretmenleri, vekil
öğretmenler, usta öğreticiler, işe başladıkları andan itibaren sosyal güvenceye
kavuşturulacaklar mı?
2- Millî Eğitim, Sevim Öğretmenin hastane masraflarını
ödemede sorumluluk üstlenecek mi?
3- Yoksa, hâlâ eğitim ordumuzun bu gibi canalıcı sorunlarıyla
uğraşma ve çözme yerine, öğretmenlerimizin demokratik bir dayanışma örgütü olan
Eğitim-Senin kapatılmasıyla mı uğraşılacak?
Sayın Sağlık Bakanımıza soruyorum:
1-Acımasız dönersermaye sistemimizden, ülkemizi,
kurtaracak, koruyacak mısınız?
2-Sevim Öğretmen neden hastane hastane gezdirilmiş;
soruşturma açtıracak mısınız?
3-Sevim öğretmenin hastane ücreti pazarlığı neyin
nesidir? Talanın belgesi bu mu?
4-Dönersermayenin paylaşımı, kimler arasında, ne oranda
yapılıyor; bunu açıklayacak mısınız?
Adalet Bakanımıza soruyorum:
Göz göre göre, eğitim ordumuzun bir neferi,
öğretmenimiz, çeşitli ihmaller sonucu ölmüştür. Cumhuriyet savcıları, bu durumu
soruşturacak ve ihmali olanları ortaya çıkarıp gereken işlemi yapacak mıdır?
Sayın milletvekilleri, biz, burada 550 kişiyiz ve
yetmiş milyonun vekilleriyiz. Yetkisini kullandığımız insanlar ve onların
sorunları için bir öncelik yapalım mı? Yapalım lütfen. Lütfen ve cesurca,
eğitimi ve sağlığı, para tezgâhından kurtaralım. Kurtaralım mı değerli vekiller?
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tomanbay.
Gündemdışı konuşmaya, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik cevap vereceklerdir.
Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankara Milletvekili Sayın Mehmet
Tomanbay'ın, bazı eğitim çalışanlarının problemini dile getiren gündemdışı
konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. Sayın Tomanbay'a, eğitim çalışanlarının problemini gündeme
taşıdığı için, ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı
bünyesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre atanmış olan 600 000
civarında öğretmenimiz mevcuttur. Malumunuz, kamuda çalışan 2,4 milyon kadar
devlet görevlisi vardır -memurlar ve işçilerle birlikte- bunun yaklaşık 1 000
000'u Millî Eğitim Bakanlığında çalışmaktadır. Bütün bunlara rağmen, bu eğitim
hizmetlerinin daha sağlıklı verilebilmesi, eğitimdeki öğretici açığının
kapatılması için, sadece bugün değil, iki yıldan beri veya üç yıldan beri
değil, uzun yıllardan beri, bir vekil öğretmen uygulaması, bir usta öğretici
uygulaması vardır. Bu da, keyfî olarak icat edilmiş, keyfî olarak yapılan bir
uygulama değildir, bunun yasal zemini vardır. Mesela, 2003-2004 öğretim
yılında, 2004-2005 öğretim yılında, özellikle İngilizce öğretmeni açığımızı
kapatmak için 5 000 İngilizce dil öğreticisi, 4 000 bilgisayar öğreticisi tayin
ettik. Bunlar sözleşmelidir ve 10 ay süreyle çalışmaktadırlar.
Diyeceksiniz ki, niçin bunları tayin ediyoruz,
İngilizce öğretmenlerinin hepsini kadrolu tayin edelim diyeceksiniz. Şu anda,
üniversitelerimizden mezun olmuş, İngilizce öğretmenliği diplomasına sahip olan
potansiyel bile bu kadar değildir. Dolayısıyla, diyelim ki, Orta Doğu Teknik
Üniversitesi mühendislik bölümlerinin birinden mezun olan veya Boğaziçi
Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun olan, iş bulamamış, ama, advance
düzeyde İngilizce bilen, yani, çok iyi İngilizce bilen insanların bu
bilgisinden eğitim adına yararlanmak, ayrıca başvurulan bir uygulamadır ve bu
gençlerimize çok yüksek ücretler ödenmese de, işsizliğin yüksek oranlarda
olduğu ülkemizde, bu gençlerimize iş verilmesi açısından da bence önemli bir
fırsattır.
Değerli milletvekilleri, şunu hemen belirteyim: Millî
Eğitim Bakanlığı Okulöncesi Genel Müdürlüğünde, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel
Müdürlüğünde, ilköğretim veya ortaöğretimin çeşitli kademelerinde usta öğretici
veya vekil öğretmen çalıştırdığı zaman, kesinlikle, bunlar, sosyal güvenceye
kavuşturularak çalıştırılıyor. Kadrolu devlet memuru oldukları zaman, zaten
Emekli Sandığına bağlı oluyorlar ve hepimiz gibi, herkes gibi, sağlık
hizmetlerinden yararlanıyorlar. Eğer kadrolu değilseler, yani, 10 aylık, belli
süreler için sözleşmeli personel olarak tayin edilmişlerse -ki, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine göre yapılır bu atamalar- o zaman
sigortalı olarak çalıştırılıyorlar. Sigorta primleri Bakanlığımız tarafından yatırılmaktadır
ve bu insanlar sosyal güvence kapsamındadır. Sayın Tomanbay'ın sözünü ettiği ve
benim de gerçekten duymaktan dolayı rahatsız olduğum, üzüldüğüm Sevim Öğretmen,
Sevim Bakır'ın hikâyesi, aslında, Millî Eğitim Bakanlığında sözleşmeli öğretmen
veya süreli tayinli öğretmen kullanmayla ilgili değil, Türkiye'de aslında
rastlanmaması gereken, olmaması gereken, ama, maalesef, zaman zaman
rastladığımız garip ve yadırganması gereken hikâyelerden biridir. Bu açıdan, bu
Sevim Bakır bir öğretmen değil, bir çiftçi vatandaş da olabilirdi, bir işçi de
olabilirdi veya başka bir vatandaş da olabilirdi. Eğer hastane kapılarından
çevrildiyse, eğer derdine deva olunmadıysa ve buna bağlı sebeplerden eğer vefat
ettiyse, şüphesiz ki, bunun hakkı aranmalıdır, hukukî yollara başvurulmalıdır.
Bu konuda Sayın Tomanbay'dan farklı düşünmüyorum.
Yalnız, şuna üzüldüm, Sayın Tomanbay şunu ifade etti,
dedi ki: "Eğitimde birçok problemi çözmemiş, çözememiş olan Türkiye'nin
Güneydoğu Asya'ya eğitim ve sağlık yardımında bulunmasından söz etmesini
garipsiyorum." Değerli dostlar, bakınız, dünyanın çeşitli yerlerinde tabiî
afetler olur, depremler olur. Bunlara elinizi uzatmanız için, bunlara yardım
etmeniz, edebilmeniz için ille de Amerika düzeyinde veya Finlandiya gibi
İskandinav ülkeleri düzeyinde kalkınmış olmanız gerekmiyor. Bunu şahsî bazda
ele alalım; bir komşumuzun evi yanmış veya bir komşumuz depreme, afete, sel
musibetine maruz kalmış. Bizim buna yardım edebilmemiz için, bizim buna el
uzatmamız için, gerekirse kendimizden kısarak ona yardım edebilmemiz için ille
de çok çok zengin ve tamamen bütün problemlerini çözmüş olan birisi olmamız
gerekmiyor.
Şunu ifade etmek isterim değerli milletvekilleri:
Eğitim alanında, şüphesiz ki, problemlerimiz var. Her şey sütlimandır, bütün problemler
giderilmiştir, her şey halledilmiştir dersek, kendi kendimizi kandırmış oluruz.
Bu, eğitim alanı için böyle olduğu gibi, sağlık için de böyledir, ulaştırma
için de böyledir, tarım için de böyledir, köye götürülen hizmetler açısından,
şehircilik açısından da böyledir. İşte Ankara, Başkentimiz, koca bir metropol;
şu sağlıksız yapılaşma herkes tarafından görülmüyor mu? Bunlar bizim
problemlerimiz; ama, yapılan güzel uygulamaları, yapılan iyileştirmeleri,
bardağın dolu tarafını da görmek zorundayız. Bir örnek olsun diye söylüyorum.
Bakın, evet, eğitimde problemler var. İstanbul'da, ben Bakanlığa başladığım gün
derslik sayısı 28 000 idi. Bakın, şu anda planladıklarımızla ve beş altı ay
içerisinde biteceklerle beraber İstanbul'da derslik sayısı 39 000'e ulaşacak.
Bütün cumhuriyet tarihi boyunca, seksen küsur yıl boyunca yapılan derslik 28
000; bizim şu kısa süreli iktidarımız döneminde yapılan derslik 11 000.
İsterseniz, bir başka ili örnek vereyim. Kocaeli'nde, yine seksen yıllık
cumhuriyet tarihimiz boyunca yapılan derslik sayısı 6 500, bizim bu sürede
yaptığımız ve bu sene, 2005'in sonuna kadar tamamlanacak olan derslik sayısı 2
907'dir ve mukayeseyi, lütfen, diğer illerle, İzmir'le yapın, başka yerlerle
yapın. Ben, burada, uzun uzadıya, teknolojik altyapının yenilenmesinden tutun
da öğretmenlerimize getirdiğimiz avantajlara, müfredat değişikliğinden tutun da
bürokrasinin azaltılması, öğretmenlerimizin onurlu bir şekilde tayin, terfi
işlemlerine tabi tutulmasına varıncaya kadar bütün yapılanları anlatacak
değilim; bunu, zaten kamuoyu da, değerli arkadaşlarım da biliyor. Onun için,
yapılan güzel hizmetleri görelim. Elbette Parlamentonun, elbette muhalefetin,
milletvekillerinin bir görevi de denetim yapmaktır, eleştirmektir. Bu arada,
bir kez bu kürsüde bunları ifade ettim, bir daha ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, Sağlık
Bakanımız burada olsa bunları söylerdi. Son günlerde, SSK ve devlet
hastanelerinin birleştirilmesinden dolayı yaşanan bazı sıkıntılar vardır;
ancak, bütün halk, bütün kamuoyu şunu biliyor; diyor ki: "Bu çile 365 gün
SSK hastanelerinde yaşanıyordu." Ama, bu birleşmeden dolayı bazı
hastanelerde gerçekten ciddî sıkıntıların yaşandığını ben de kabul ediyorum.
Bunlar, dediğim gibi, her doğumun sancılı olması gibi, bu güzel uygulamadan
dolayı meydana gelen bazı eksiklikler, aksaklıklardır. Ben, bu sabah Ankara
Hastanesindeydim...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Küçümsemeyin...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, küçümsemiyorum, bir tek vatandaşımızın sıkıntısını bile
küçümsemeyiz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ama "bazıları"
diyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın,
Ankara Hastanesindeydim bu sabah; bana, vatandaşlar gelip "efendim, biz
SSK'lıyız; hükümetinize teşekkür ediyoruz, iyi ki bu uygulamayı
getirdiniz" dediler.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hiç öyle değil, Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi,
değerli arkadaşlarım, bakın, nasıl bakarsanız öyle görürsünüz, neyi görmek
isterseniz onu görürsünüz. Yadırgamıyorum; muhalefet olarak, siz, eksiklikleri
göreceksiniz, söyleyeceksiniz. Biz de size müteşekkir olacağız, gördüğünüz bu
eksikliklerden, bizi uyarmalarınızdan dolayı asla kızmayacağız. Bunlar, bizim
meselelerimizdir.
Bir kez daha ifade edeyim. Millî Eğitim Bakanlığında,
bakınız, son iki yılda 79 000 ekstra istihdam sağlanmıştır. Bunları burada
teker teker saymıyorum. Kadrolu öğretmen atamanın dışında, Millî Eğitim
Bakanlığında son iki yılda 79 000 ekstra istihdam sağlanmıştır. Bunların hiçbirisi
sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırılan insanlar değildir; ama, buna
rağmen, eğer spesifik bir problem varsa, bir yerlerde karşılaştığımız ciddî bir
mesele varsa, değerli milletvekillerim gerek Meclisin denetim yollarını
kullanarak gerekse bireysel olarak bunu bize bildirirlerse, bunları gidermek
için gerekli çabaları göstereceğimizden emin olabilirsiniz.
Ben, bu vesileyle, değerli arkadaşlarımı, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin değerli mensuplarını, Sayın Başkan zatıâlinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sevim Öğretmene Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve
eğitim camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum. İnşallah, ülkemizde
bundan sonra bu tip üzücü olaylar cereyan etmez.
Gündemdışı ikinci söz, Yeşilay Haftası nedeniyle söz
isteyen Van Milletvekili Sayın Haci Biner'e aittir.
Sayın Biner, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
2.- Van Milletvekili Hacı Biner'in,
Yeşilay Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
HACI BİNER (Van) - Sayın Başkan, muhterem
milletvekilleri; yurdumuzda her yıl mart ayının ilk haftası, yani, ilk yedi
günü, Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır; bu vesileyle söz almış
bulunuyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, size Yeşilayı anlatmayacağım. Yeşilayın mücadele
alanına giren alkollü içki ve uyuşturucu madde tüketiminin insanlarımıza,
özellikle gençlerimize verdiği zararların boyutunu ve insan sağlığını nasıl
tehdit ettiğini rakamlarla ifade etmeye çalışacağım.
Değerli arkadaşlar, her yıl, ülkemizde içki tüketimi ve
uyuşturucu kullanımı yaygınlaşmaktadır. Üretim arttıkça, tüketim de
artmaktadır. 1990 yılında içki üretimi 448 000 000 litreyken, değeri TL olarak
2 trilyon TL'dir. 2000 yılında 868 000 000 litre içki üretilmiş ve değeri 600
trilyon lira olmuştur. 2003 yılında 783 000 000 litre içki üretimi olmuş,
değeri 1,5 katrilyon TL'ye baliğ olmuştur. Bu rakamlara ithal edilen içkiler
dahil değildir.
Görüldüğü gibi alkollü içki imalatında ve tüketiminde
devamlı bir artış söz konusudur. Bunun yanında, yine, 2003 yılı rakamlarına
göre, Türkiye'de günde yaklaşık 2,5 milyon litre içki sarf edilmiştir. 2004
yılı verilerine göre kişi başına yıllık içki tüketimi 15 litrenin üzerindedir.
En çok tüketilen içki biradır. Bira, ülkemizdeki toplam içki tüketiminin; yani,
alkol tüketiminin, maalesef, dörtte 3'ünden daha fazlasını teşkil etmektedir.
Memleketimizde, biranın, 1984 yılında, o zaman Gülhane Askerî Tıp Akademisinin
yüz küsur hocasının yazılı teklifleriyle, yani yazılı raporlarıyla, "bira
alkollü içkidir, alkollü içki sınıfına dahil edilmesi lazımdır"
gerekçesiyle bu kanun çıkarılmıştır. Dolayısıyla, o dönemde içki tüketiminde
büyük azalma oldu; ancak, maalesef, son yıllarda bu kanunun rafa kaldırılmasıyla
bira satışları fırlamıştır. Dolayısıyla, alkolik sayısı da arttı. Yani, bira,
alkolizmin itici gücü olduğu için, içki ve uyuşturucuya olan meyil artmıştır.
Bu yüzden, içkinin ve uyuşturucunun yıktığı yuvaları, sebep olduğu cinayetleri,
ölümleri, intiharları, hırsızlıkları, kapkaçları, her gün TV'lerde ve
gazetelerde saymakla bitiremeyeceğimiz onlarca örneklerini, üzülerek
görmekteyiz.
Değerli arkadaşlar, yaklaşık küçük bir il nüfusundan
daha fazla vatandaşımız, her yıl, maalesef, boşanmaktadır ve boşanmaların en
önemli sebeplerinden birisi sarhoşluktur. 2001 yılı verilerine baktığımızda
Türkiye'de 51 000'in üzerinde yuva yıkılmış, 102 000'in üzerinde vatandaşımız
boşanmıştır. 2003 yılında 425 000'in üzerinde trafik kazası olmuş, bu kazalarda
96 000 kişi yaralanmış, 3 000'in üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Bu kazalar neticesinde binlerce vatandaşımız da ömür boyu sakat kalmışlardır.
Tabiî ki, kazaların en büyük nedeni sarhoşluk olarak kayıtlara geçmiştir.
Rakamlar, durumun ne kadar ciddî boyutlara ulaştığını açıklamaktadır.
Değerli arkadaşlar, alkollü içkilerin satışlarından
dolayı devlet kasasına bir miktar para girdiği malum; ancak, alkollü içkiler
sebep oldukları problemlerle, getirdiğinden daha fazlasını götürmüştür. Her yıl
sadece bir tek aile bile içkiden dolayı parçalanıyorsa veya hayatını
kaybediyorsa, devletin, içkiden gelen parayı kâr saymaması gerekir. Değil bir
aile, her yıl binlerce aile içkiden boşanıyor, binlerce insan hayatını
kaybediyor. Trafik kazalarının, en insaflı bir tahminle, dörtte, hatta beşte
1'inin sarhoşluktan ileri geldiğini kabul etsek bile, sadece trafik kazalarının
maliyeti, içkiden geldiği zannedilen kârı silip götürmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Biner.
HACI BİNER (Devamla) - Kaldı ki, sarhoşluk, sadece
trafik kazalarına değil, benzer sebeplerle uçak kazalarına, iş kazalarına yol
açmaktadır, yangınlara ve ciddî işgücü kayıplarına sebep olmaktadır.
Ülkemizdeki bu durumu, geçmiş yıllardaki Tekelin kârı ile trafik kazalarının
maliyetini karşılaştırdığımız zaman daha net bir sonuca ulaşırız. 2000-2002
yılları Tekelin kârı 295 milyar TL, trafik kazalarının maliyeti 356 trilyon TL;
2003 yılı Tekelin kârı 207 milyar TL, trafik kazalarının maliyeti 468 milyar TL.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Tekeli kapatalım mı?!
HACI BİNER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, görüldüğü
gibi, içki ve uyuşturucu, gün geçtikçe toplumumuzda büyük tahribatlara neden
olmaktadır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - İçki içmeyin desene!
HACI BİNER (Devamla) - 2004 yılında yapılan bir
araştırmaya göre, öğrencilerimizin yüzde 7'si içki kullanmakta, yüzde 1,29'u da
uyuşturucu madde kullanmaktadır. Başlama yaşları ise 14 ilâ 15'tir.
Geleceğimizin teminatı gençliğimizi bu alışkanlıklardan kurtarmalıyız. Hepimiz
görüyoruz, tv'lerde, gazetelerde, çevremizde; gençlerimiz, önce içkiyle tanışıp
sonra uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Önce aileleri çırpınıyor, sonra
yakınları, sonra da tabiî ki bizler. Her yıl, binlerce yuva yıkılıyor, yüzlerce
cinayet işleniyor, binlerce trafik kazası oluyor; yani, toplum çöküyor.
Geleceğimizi, halkın vekilleri olarak bu bataklıktan kurtarmak boynumuzun
borcudur.
Bir arkadaşımız dedi ki "Tekeli kapatalım
mı?!" Hayır, öyle bir şey söylemiyorum; ama, önlem alalım, gençlerimiz, delikanlılarımız
buna bulaşmasınlar; ailelere görev düşüyor, okullarımıza görev düşüyor. Yani,
siz ister misiniz çocuğunuzun yakasına alkolizm yapışsın?
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - En çok içki reklamı sizin
döneminizde yapılıyor gazetelerde manşet manşet!
HACI BİNER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, alkol ve
uyuşturucunun, ayrıca, milletlerarası boyutu vardır. Memleketimizin coğrafî
durumunu dikkate alırsak, doğuda ve batıda, özellikle uyuşturucu trafiğinin
geçtiği güzergâh olarak memleketimize, gençlerimize musallat olan unsurlar
vardır, bunların önüne geçilmesi lazımdır. Aileye en büyük görev düşüyor;
aileler çocuklarına sahip çıkmalıdır. Ondan sonra, okullarımıza görev düşüyor.
Bugün, okullarımızda yeşilay kolları kurulmalıdır. Öyle tahmin ediyorum
kurulmuştur; Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuda duyarlıdır, gençlerden sorumlu
devlet bakanları bu konuda duyarlıdır. Bunların mutlaka önü alınmalıdır. Biz
bunu söylüyoruz.
Daha dün, yani birkaç yıl önce, alkole bulaşmış çok
büyük bir devlet, komşusuyla savaşa girdi; ama, askeri uyuşuk olduğu için,
alkol müptelası olduğu için bu insanlarla baş edemedi, mağlup oldu.
Dolayısıyla, bu, soğuk harp aracı olarak da kullanılıyor. Buna... Dikkatli
olmamız lazım, müteyakkız olmamız lazım.
Sayın arkadaşımız dedi ki, "fabrikaları kapatalım
mı?.."
BAŞKAN - Sayın Biner, toparlar mısınız.
HACI BİNER (Devamla) - Bakın, işte, bugünkü gazeteden
aldığımız bir şey, sahte rakıdan 2 kişi ölmüş, dün akşam olmuş.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Özel Tüketim Vergilerini bu
kadar artırırsanız olacağı bu.
HACI BİNER (Devamla) - 10 vatandaşımız da komada...
Bunlara önlem almayalım mı?! Bunun önüne geçmeyelim
mi?! Ne demek istiyorsunuz?!
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Beyefendi, ülke idare
ediyorsunuz, ideolojik konuşamazsın!
HACI BİNER (Devamla) - Beni dinlediğiniz için hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Özel Tüketim Vergisini bu
kadar artırırsan, kaçağı teşvik edersin. O hesapları yapamazsan, netice bu olur.
HACI BİNER (Van) - Artıralım, biraz daha fazla
artıralım!
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Artırırsan, netice bu olur
işte; kaçağa yöneltirsin, ekonomiyi dışa kaçırırsın.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, böyle bir üslup yok.
Yani, hatibe, yerinizden bağırarak cevap vermek...
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - İlkönce hatip...
BAŞKAN - Müsaade ediniz... Hatip...
HACI BİNER (Van) - Söylediklerimin...
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Trafik kazalarının yüzde
1,4'ü alkolden oluyor...
BAŞKAN - Efendim, müsaade eder misiniz... Lütfen,
beyefendi... Lütfen, oturun Sayın Milletvekilim...
Bir söz hakkınız varsa, söz istiyorsanız, çıkarsınız,
kürsüde konuşursunuz; ama...
ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Söz verin, konuşayım
Başkanım.
BAŞKAN - Zamanında müracaat edeceksiniz, şu anda söz
hakkınız yok gündemdışı konuşmak için.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Alkolün reklamının en çok
yapıldığı dönem bu dönemdir, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tartışmadan, İçtüzük
hükümlerine uyarak talepleriniz olur, onlar yerine getirilir. Lütfen...
İstirham ederim...
Gündemdışı üçüncü söz, SSK hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devriyle ilgili yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan'a aittir.
Buyurun Sayın Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)
3.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın,
SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle sağlık hizmetlerinin tek çatı
altında toplanmasına ve bu nedenle yaşanan sıkıntılar ile alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanmasıyla ilgili
şahsî görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık, doğuştan kazanılmış bir insanlık hakkıdır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde de yer aldığı üzere, sağlıklı yaşamın
temel olmadığı ve sağlanamadığı hiçbir durumda insan haklarının
gerçekleştirildiğinden söz edilemez.
Geçtiğimiz haftalarda Mecliste görüşülen 5283 sayılı
Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına
Devrini Öngören Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, karşılaşılan sıkıntıları
ve uygulamadan doğan sorunları, ulusal basın başta olmak üzere, bölgemizdeki vatandaşlarımız
ve bize ulaştırılan bilgi ve haberlerden biliyor ve takip ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin kaynaklarından en
önemlisinin insan, insanın ve dolayısıyla da toplumun en önemli zenginliğinin
sağlık olduğunu hepimiz biliyoruz. Partimiz ve hükümetimiz, sağlık
hizmetlerinin yerine getirilmesini, sosyal devlet olmanın vazgeçilmez unsurları
arasında görmektedir. Etkin ve kaliteli bir sağlık sisteminin nitelikli bir
toplum için vazgeçilmez olduğunu, burada, bir kez daha vurgulamak isterim. Hükümetimizin
reform niteliğindeki bu çalışmalarını ve halkımıza hak ettiği etkin ve kaliteli
sağlık hizmetleri sunma gayretlerini de gönülden destekliyoruz. Burada bir
noktayı vurgulamak gerekir. Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada, bir
ülkenin elindeki kaynaklarla istenilen sonuçlara ne derece ulaştığını göstermek
için ülkenin sağlık performanslarını belirlemiş ve Türkiye'yi, en kötü ilk 20
ülke arasında 11 inci sırada göstermiştir. Bu ne demektir?.. Evet, ülkemizde
sağlığa ayrılan pay azdır; ama, bu pay da çarçur edilmektedir, verimli ve
optimum kullanılmamaktadır.
Sayın Bakanımız başta olmak üzere, Sağlık
Bakanlığımızın, hakikaten, büyük bir özveriyle yürüttükleri Sağlıkta Dönüşüm
Projesi çalışmalarını da dikkatle takip ediyoruz. "Herkese sağlık"
ilkesiyle hazırlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının insan odaklı bir yaklaşım ile
bütün vatandaşlarımız için eşit, kolay ulaşılabilir ve kaliteli sağlık hizmeti
dönemini başlatacağı fikrini, kuşkusuz, desteklediğimizi ifade etmek isterim.
SSK hastaneleri, devlet hastaneleri ve diğer kurum
hastanelerini bir çatı altında toplayıp, SSK'lıların devlet hastanelerinden
faydalanmalarını, halkımız adına büyük bir memnuniyet duyuyor ve takdirle
karşılıyoruz.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sokaklar öyle demiyor hiç!
CANAN ARITMAN (İzmir) - Halk perişan!
ZEYİD ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, basından da takip
ettiğimiz ölçüde, ayrıca sivil inisiyatif grupları ve vatandaşlarla yaptığımız
görüşmelerden elde ettiğimiz ve edindiğimiz bilgiler doğrultusunda öne çıkan
sorunları, Yüce Meclisimizin huzurunda, ana hatlarıyla sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Hasta bilgilerinin bilgisayar ortamına taşınamamış
olmasından kaynaklanan bürokratik işlemlerin yoğunluğu ve bu yoğunluktan dolayı
yaşanan yığılmalar.
Hasta kabulünde müracaatların fazlalığı nedeniyle
yaşanan sorunlar ve bu yoğunluk içerisinde personelin yetersiz kalması.
Hastanelerde danışma birimlerinin yeterli olmaması
sebebiyle hastaların ne yapacağını bilememesi.
Uygun randevu sistemi olmaması sebebiyle aşırı talep
oluşması.
Sözleşme imzalayan eczanelerin yüksek tutarlı ilaç
bedellerinin kurumlardan geri ödenmesinde yaşanacak gecikmeden duydukları
kaygılar nedeniyle hastalara reçete karşılığı ilaç vermekte tereddüt etmeleri.
Provizyon sisteminden kaynaklanan problemler.
Eczanelerin kurumlardan ilaç alım şartlarının farklı
uygulanması.
Burada sıraladığımız sorunların, aslında,
giderilemeyecek, aşılamayacak sorunlar olmadığını ifade etmek istiyorum. Ortaya
çıkan bu sorun, talep ve şikâyetlerin, iyi bir iletişim ve bilgilendirme ağıyla
asgariye indirileceği kanaatindeyim.
Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında atılan adımlar ve
yapılan reform niteliğindeki çalışmalar halkımızın geneli tarafından ilgiyle
takip edilmekte olup, bu çalışmalar toplumumuzun geniş kesimlerince destek ve
kabul görmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Aslan.
ZEYİD ASLAN (Devamla)- Ancak, bu geçiş süreci
içerisinde yaşanılan birtakım eksiklikler dolayısıyla bu başarılı çalışmaların
gölgede kalmaması gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, son olarak, yine ifade etmek
isterim ki, geçiş süreci içerisinde birtakım sıkıntıların yaşanması
muhtemeldir. Ancak, bu, bir reformdur. Her doğumun, her reformun bir sancısı
vardır, sancılı bir dönemi vardır. Türkiye'de, bugüne kadar hep söylenen, hep
yapılmak istenen, fakat yapılamayan işler, artık yapılmaya başlanmıştır. Ama,
tekrar ifade etmek istiyorum: Hepimiz bu reformu ayakta alkışlamalıyız.
Siyasette temel amaç, insanların mutluluğu için
çalışmaktır. Bu vesileyle, sözlerimi Sayın Başbakanımızın bir konuşmasından
alıntı yaparak tamamlamak istiyorum: Bizi anlama güçlüğü çekenler, bizimle aynı
heyecanı duymayabilirler; ancak, biz, heyecanımızdan, yaslandığımız,
değerleriyle varlık kazandığımız zemini kaybetmeden yolumuza devam edeceğiz.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Aslan.
Gündemdışı konuşmalara Sağlık Bakanı cevap verecektir.
Sayın Bakanım, buyurun.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)- Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, önce, kısaca, 1-7 Mart
tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle kutladığımız Yeşilay Haftası
vesilesiyle çok Değerli Milletvekilimizin ifade ettiklerine bazı katkılarda
bulunmak istiyorum.
Anayasamızın 58 inci maddesinde şöyle deniliyor:
"Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk,
kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli
tedbirleri alır." Bu doğrultuda, kuşkusuz ki, hükümetler de, bu tedbirleri
almak ve bu yönde daha önce alınmış tedbirleri de geliştirmek durumundadırlar.
Bakanlığımız, "Ulusal Sağlık 21" hedefleri
doğrultusunda bu konuda çalışmaları yoğun bir biçimde yürütmektedir ve bazı
hedefler belirlemiş durumdayız. 15 yaş üzerinde sigara içmeyenlerin oranını
yüzde 80'e ulaştırmak istiyoruz; bir başka deyişle, sigara içenlerin oranını
yüzde 20'ye düşürmeyi planlıyoruz. 15 yaş altında da, bu oranın, yani, sigara
içmeyenlerin oranının yüzde 100'e yaklaşmasını hedeflemiş durumdayız.
Yine, 15 yaş üzerinde yılda 6 litreden fazla alkol
tüketen kişi sayısını da bu anlamda azaltmayı, 15 yaş altında da bu oranı yüzde
100 oranında azaltmayı planlamış durumdayız. Bu anlamda, bir ruh sağlığı
bilimsel komisyonu oluşturulmuş durumdadır. Komisyon, ulusal madde
bağımlılığıyla mücadele programımız açısından temel aktivite alanlarını
belirlemiştir ve öncelikli olarak da, hiç madde kullanmamış kişileri bu
alışkanlığın, benzeri alışkanlıkların pençesine düşmekten kurtarmak
hedeflenmektedir.
Komisyonun çalışmaları ve raporu doğrultusunda
özellikle koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik veriyoruz ve bu hususta çocuk ve
ergen grubun da madde kullanımının önlenmesi konusunda toplum bilgilendirilmeye
devam ediliyor. 2004-2005 öğretim yılından başlamak üzere, madde bağımlılığıyla
ilgili bilgilerin eğitim müfredatında yer almasını sağlamış durumdayız.
İlköğretim 3 üncü ve lise 2 nci sınıflar arasında bütün öğrenciler, aileler ve
öğretmenleri madde bağımlılığı konusunda eğitilmeye başlanmış durumdadır ve
yine, program kapsamında, okullarda öretmenler tarafından tespit edilen
öğrencilere ve ailelere yönelik olarak, bu konuda eğitim almış hekimler başta
olmak üzere, personelin ücretsiz danışmanlık hizmeti vermesi de sağlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Hükümetimiz,
konuyla ilgili önemli bir adım atarak, özellikle madde bağımlılığının önlenmesi
ve sokak çocuklarının korunmasıyla ilgili olarak, Devlet Bakanımız Sayın Güldal
Akşit'in Başkanlığında, İçişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, Millî Eğitim
Bakanımız ve benim de içinde bulunduğum bir çalışmayı başlatmış durumdadır.
İlgili bakanlıklar bu konuyla ilgili çabalarını ciddî bir eşgüdüm içerisinde
sürdürmektedir ve bu konuda önemli neticeler elde edeceğimize inanıyorum ve
Değerli Milletvekilimize hassasiyetinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum. Yüce
Meclisimizin, siz değerli milletvekillerimizin, bireylerin ve toplumun zararlı
alışkanlıklardan korunması hususunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da
gereken her türlü desteği vereceğine inanıyorum.
Bildiğiniz gibi, Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 28
Nisan 2004 tarihinde, Hükümetimiz döneminde, tarafımdan imzalanmıştır ve 30
Kasım 2004 tarihinde de Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir, Yüce
Meclisimizin kabul edişinden sonra. Böylece, bu hususta bir ulusal program
geliştirmeye başladık. 2005 ve 2010 yıllarını kapsayacak şekilde, değişik
sektörlerin katılımıyla hazırlanan Ulusal Tütün Kontrol Programı, 31 Mayıs 2005
tarihinde kamuoyumuzla da paylaşılacaktır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 19 Şubat
itibariyle kamuya bağlı sağlık kurum ve kuruluşları, bu arada, Sosyal
Sigortalar Kurumunun sağlık tesisleri de, Sağlık Bakanlığımıza devredilmiş
bulunmaktadır. Bu devrin ilk günlerinde, özellikle, kalabalığın ve yoğunluğun
yaşandığı bazı hastanelerimize, sağlık kuruluşlarımıza çevrilen objektiflerle,
bu devirlerle ilgili bazı başlangıç sıkıntıları da ortaya konulmuştur.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Devir
gerçekleştirilmeden önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla birlikte
ciddî bir çalışma yürüttük. 15'e yakın bölge koordinatörlüğü tespit ederek, bu
bölge koordinatörlükleri vasıtasıyla, her hastaneyi teker teker gözden geçirdik
ve yapılması gerekenleri belirleyerek, önceden hazırlıklarımızı tamamladık.
Şunu özellikle ifade etmek isterim ki, bu hazırlıklar yetersiz olmuş olsaydı,
bir kültürün, bir işletim sisteminin, bir hizmet tarzının tamamen
değiştirildiği böylesine kapsamlı bir projede, hiçbir hastanede hizmet edemez
hale gelirdik; ancak, yalnızca büyük şehir hastanelerimizde ve ilk günlere, ilk
iki üç güne münhasır kalmak üzere yoğunluklar ve kalabalıklar yaşadık.
Bu hususta, özellikle, şunu ifade etmek istiyorum:
Yoğunluk ve kalabalık yaşadığımız hastaneler, öteden beri, bu yoğunluğun çok
ciddî biçimde zaten yaşandığı hastanelerdi. Bu projeyi anlamak için, geçtiğimiz
yıllarda, aslında, geçtiğimiz on yıllarda, Sosyal Sigortalar Kurumu
hastanelerindeki yoğunluğu öncelikle bilmek gerekir. Hepimizin bildiği gibi, bu
hastanelerimize başvuran vatandaşlarımızın önemli bir bölümü, randevu alamadığı
için hastanelerin hizmetlerinden istifade edemez durumdaydı. Öyle ki, mevcut
randevu müracaatların yarısı, yerine göre dörtte 1'i ancak karşılanabiliyordu.
Tabiî, bu, biraz önce ifade ettiğim gibi, son bir yılın veya iki yılın bir
sorunu olarak da ortaya çıkmış bir problem değildi. Bu problem, on yılların
getirdiği bir problem olarak, toplumun gözünün önünde cereyan eden bir
problemdi ve bunu hepimiz yaşıyorduk; sağlık çalışanları olarak yaşıyorduk,
vatandaşlar olarak yaşıyorduk, politika yapıcılar olarak hepimiz bunu, bu
gerçeği yaşıyorduk.
İlaç konusunda da aynı problem vardı. Sigortalı
hastalarımız ilaçlarını almak konusunda da ciddî sorunlar yaşıyorlardı; çünkü,
ilaçlarını, temel olarak, yalnızca muayene oldukları Sosyal Sigortalar Kurumuna
bağlı sağlık kuruluşlarından temin etmeleri mümkündü; buralarda temin
edemedikleri ilaçlar için de sözleşmeli eczanelere çıkmak zorunda kalıyorlardı.
Hükümetimizin aldığı cesur bir kararla, öncelikle, 10
Şubat tarihi itibariyle, sigortalı hastalarımızın ilaçlarının serbest
eczanelerden temin edilmesinin önü büyük ölçüde açılmış oldu. Yani, bu
husustaki kısıtlayıcı unsurlar ortadan kaldırıldı. Bugün itibariyle, 16 000'e
yakın eczane -ki, ülkemizde 20 000'in biraz üstünde eczane hizmet vermektedir-
sigortalı hastalarımıza hizmet verir duruma geldi ve birinci haftanın
provizyonla ilgili, ilaç teminiyle ilgili sıkıntıları Sosyal Sigortalar
Kurumumuz ile Eczacılar Birliği arasındaki çalışmalarla, Sayın Bakanımızın çok
değerli gayretleriyle, büyük ölçüde, bugün için ortadan kalkmış durumdadır. Biz
de, tabiî olarak, sahadaki durumu dikkatle takip ediyoruz ve şu anda
vatandaşlarımız eczanelerden ilaçlarını rahatlıkla alabilmektedirler.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Nerede Sayın Bakanım?!.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)- Bütün Türkiye'de
ilaçlarını rahatlıkla eczanelerden alabilmektedirler.
İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Çalışma Bakanlığındayken alamaz
mıydı?
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli
Milletvekilim, siz, öyle zannediyorum ki, işçilerimiz biraz önce bahsettiğim on
yıllar boyunca bu sıkıntıları yaşarken, başka bir ülkede yaşıyordunuz, herhalde
onları görmüyordunuz.
CANAN ARITMAN (İzmir) - Vatandaş aradı o günleri,
vatandaş o günleri aradı.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Vatandaş... Biraz
önce de ifade ettim değerli arkadaşlarım; kuşkusuz ki, bu kadar geniş ve
kapsamlı bir projeyi yürütürken, ilk birkaç gün içerisinde bir alışkanlık
döneminin geçirilmesi gayet doğaldır.
Kaldı ki, bu arada şunu özellikle ifade edeyim;
bakınız, bu rakamlar çok önemli: Biz, birinci günden itibaren günde kaç hasta
muayene ettiğimizi, devraldığımız sağlık kuruluşlarında, hastanelerde kaç hasta
muayene ettiğimizi takip ettik. Ocak ayı itibariyle Sosyal Sigortalar
Kurumundan devraldığımız 100 hastanenin verilerinin incelenmesi, yaklaşık
olarak günde, bu hastanelerde, 110 000 kişinin muayene edildiğini bize
göstermiştir. Bu kalabalığın çok yaşandığı ilk günlerde, yaklaşık olarak 135
000 civarında hasta muayene etmiş durumdayız; yani, bütün bunlara rağmen,
muayene ettiğimiz hasta sayısı daha fazladır.
Sosyal Sigortalar Kurumundan hizmet alan
vatandaşlarımız, sigortalılarımız, işçilerimiz, bu geçiş dönemi içerisinde
bilgilendirilmelerinin devam etmesi suretiyle, sağlık hizmetini, yalnızca
geçmişte hizmet aldıkları hastanelerden değil, ülkedeki bütün hastanelerden,
bölgelerindeki bütün hastanelerinden, hatta, mahallelerindeki, evlerinin
yanındaki sağlıkocaklarından da alabileceklerini her geçen gün biraz daha fark
etmektedirler. Bu suretle, beşinci günde rakam 120 000'ler civarındadır. Yani,
yine, bu hastanelerde muayene edilen hasta sayısı, geçmiş dönemdeki ortalamanın
üzerindedir.
Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu ve
hastaneleri, yıllarca, işçilerimize, hakikaten, önemli hizmetler vermiştir;
ancak, şunu özellikle ifade etmek isterim ki, imkânlarının darlığı ve bütün
diğer sağlık kuruluşlarından yararlanma yolunun işçilerimize açılmamış olması
dolayısıyla, geçmiş dönemlerde az sayıda hastaneden, az sayıda sağlık
kuruluşundan, yetersiz sayıda eczaneden hizmet almak zorunluluğunda olmaları,
bu vatandaşlarımızı sürekli olarak bir sıkıntı içerisinde tutmuştur.
Burada önemli bir nokta var. İlgili hastanelerde, 1
hasta başına düşen muayene süresi, yaptığımız incelemelerle, geçmişte, 6 ilâ 7
dakika civarındadır.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu rakam hakikaten
çok önemli ve dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu hastanelerde geçmiş yıllarda
verilebilen hizmet, fonksiyonel kapasiteleri itibariyle, 1 hastaya ayrılan
sürenin 6 ilâ 7 dakika olması şeklinde tezahür etmiştir. Takdir edersiniz ki,
hiçbir hekim, 6 ilâ 7 dakikada hastasına gerekli teşhisi ve yönlendirici
tedaviyi uygulayamaz; hiçbir hasta, bu kadar süre içerisinde derdini anlatamaz.
Şimdi, biz neyi hedefledik? Bu projenin ana
amaçlarından birisi şudur: Özellikle, birinci basamakta, hastalarımızın önemli
bir bölümünü koruyucu sağlık hizmetleriyle birlikte tedavi ederek, onların
hastanelere yönlenmelerini, hastanelere gitme ihtiyaçlarını azaltmak; ikincisi
de, sonuç itibariyle, hastanelerimizde, 1 hasta başına düşen muayene müddetini
artırmak.
Nisan ayının başlangıcı itibariyle, bu süreyi, şu anda
9 dakika olarak hedeflemiş durumdayız. 6 dakikadan, bir ay içerisinde 9
dakikaya çıkarmayı hedeflemiş durumdayız ve buna da ulaşacağımıza inanıyoruz.
Eylül veya ekim ayları itibariyle, bu süreyi -1 hasta başına harcanan süreyi-
12 dakikaya çıkarmayı, yıl sonu itibariyle veya Ocak 2006 itibariyle de bu
süreyi 13 ilâ 14 dakikaya çıkarmayı düşünüyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, aslında, bu süreler
de, arzulanan süreler değildir; ancak, bizim 10 ay için hedeflediğimiz süreler,
şu andaki mevcut sürenin 2 katını geçecek şekilde hedeflenmiştir. Kuşkusuz ki,
bu hususta, 1 hastaya ayrılan sürenin asgarî 20 dakika olmasını sağlamak
durumundayız. Bunu da, yine, sizlerle birlikte, Yüce Meclisimizde çıkardığımız
Aile Hekimliği Kanunuyla, 2007 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. 2007
yılının sonlarında, bu ülkede, ülkemizin güzel insanları, bir hekimin karşısına
gittiklerinde, 15 ilâ 20 dakika arasında kendilerine bir zaman ayrıldığını
göreceklerdir.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, zaman zaman, bu
yaptıklarımız için, Hükümetimizin bu icraatları için "reform" ve
"devrim" ifadelerini kullanıyorlar, gerçekten haklılar; çünkü, bu
bahsettiğimiz şeyler, dünün sorunları değil. Değerli arkadaşlarım, ben, 1978
yılında tıp fakültesine bir öğrenci olarak girdiğimde de ülkede böylesine
sorunlar vardı, Hükümeti devraldığımızda da bu sorunlar devam ediyordu. İki yıl
içerisinde ciddî bir mesafe katettik. Bundan sonra da, bu husustaki dönüşüm
çabamız, Sağlıkta Dönüşüm Programımız, bütün kararlılığıyla, bütün hızıyla
devam edecek ve halkımıza, vatandaşlarımıza, çok daha iyi, kolay ulaşabilecekleri,
kaliteli bir sağlık hizmetini, iktidarımız döneminde, inşallah, sunacağız.
Ben, bu itibarla, hepinize saygılarımı ve hürmetlerimi
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma
komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 5
adet raporu vardır; sırasıyla okutup, bilgilerinize sunacağım.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in
yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/624) (S.
Sayısı: 767) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan
Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının
kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık
komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında
görüşülmüştür.
Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir Komisyonumuza yazılı
olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı
(x) 767 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun
saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin
gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin
yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek
çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan
milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
Mehmet
Küçükaşık |
Halil
Ünlütepe |
|
Ankara |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
Feridun
Baloğlu |
Muharrem
Kılıç |
Uğur Aksöz |
|
Antalya |
Malatya |
Adana |
|
Atilla
Kart |
Ziya
Yergök |
Sezai
Önder |
|
Konya |
Adana |
Samsun |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
İkinci raporu okutuyorum:
2.- Ordu Milletvekili İdris Sami
Tandoğdu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık
tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon
Raporu (3/625) (S. Sayısı: 768) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Seçim yasaklarına aykırılık suçunu işlediği iddia
olunan Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu hakkında düzenlenen yasama
dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
(x) 768 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütlerde bulunmuştur.
Ancak, şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellenmemesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
Mehmet
Küçükaşık |
Halil
Ünlütepe |
|
Ankara |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
Feridun
Baloğlu |
Muharrem
Kılıç |
Uğur Aksöz |
|
Antalya |
Malatya |
Adana |
|
Atilla
Kart |
Ziya
Yergök |
Sezai
Önder |
|
Konya |
Adana |
Samsun |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Üçüncü raporu okutuyorum:
3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer
Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/626) (S. Sayısı: 769) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Müteselsilen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunu
işlediği iddia olunan Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak
2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
(x) 769 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
Mehmet
Küçükaşık |
Halil
Ünlütepe |
|
Ankara |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
Feridun
Baloğlu |
Muharrem
Kılıç |
Uğur Aksöz |
|
Antalya |
Malatya |
Adana |
|
Atilla
Kart |
Ziya
Yergök |
Sezai
Önder |
|
Konya |
Adana |
Samsun |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Dördüncü raporu okutuyorum:
4.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet
Koca ve Sait Açba'nın yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/627) (S. Sayısı: 770) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçunu
işlediği iddia olunan Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak
2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçunu
işlediği iddia olunan Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba hakkında düzenlenen
yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya
hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli
toplantısında görüşülmüştür.
Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında
tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak
dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın
amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân
tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
(x) 770 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının
daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına
katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
Mehmet
Küçükaşık |
Halil
Ünlütepe |
|
Ankara |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
Feridun
Baloğlu |
Muharrem
Kılıç |
Uğur Aksöz |
|
Antalya |
Malatya |
Adana |
|
Atilla
Kart |
Ziya
Yergök |
Sezai
Önder |
|
Konya |
Adana |
Samsun |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Beşinci raporu okutuyorum:
5.- Sivas
Milletvekili Orhan Taş'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/629) (S. Sayısı: 771) (x)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet
vermek suçunu işlediği iddia olunan Sivas Milletvekili Orhan Taş hakkında
düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi
ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak
2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.
Sivas Milletvekili Orhan Taş Komisyonumuza yazılı
olarak savunmasını göndermiştir.
Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini
dikkate alarak Sivas Milletvekili Orhan Taş hakkındaki kovuşturmanın
milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.
Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere
Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.
Burhan Kuzu
İstanbul
Komisyon Başkanı ve üyeler
Karşı Oy Yazısı
Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı
başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir.
Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve
sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık
Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis
dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır.
Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu
dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade
etmelerine imkân tanımaktır.
Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç
işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça
tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını;
hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine
getirilmemesini sağlamaktadır.
Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla
kaldırılabilmektedir.
Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama
çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma
gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç
isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.
Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltıldığı görülmektedir.
Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.
Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından
giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.
Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk
olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık
nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya
başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve
dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak
görülmesine neden olmaktadır.
(x) 771 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması
konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman
alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona
ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da
zedelemektedir.
Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında
suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân
bırakmamaktadır.
Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal
yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek
için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın
kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin
pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.
Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği
gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk
devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi,
TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve
milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını
engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının
kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına
karar verilmesidir.
Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.
|
Oya Araslı |
Mehmet
Küçükaşık |
Halil
Ünlütepe |
|
Ankara |
Bursa |
Afyonkarahisar |
|
Feridun
Baloğlu |
Muharrem
Kılıç |
Uğur Aksöz |
|
Antalya |
Malatya |
Adana |
|
Atilla
Kart |
Ziya
Yergök |
Sezai
Önder |
|
Konya |
Adana |
Samsun |
|
|
Feridun
Ayvazoğlu |
|
|
|
Çorum |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B) Tezkereler ve
Önergeler
1.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın (6/1442) ve (6/1446) esas numaralı sorularını geri aldığına ilişkin
önergesi (4/257)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 576 ve 580
inci sıralarında yer alan (6/1442 ve 1446) esas numaralı sözlü soru
önergelerimi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim.
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
Tezkereyi okutuyorum:
2.- Avrupa Birliği Parlamento
Başkanlarının Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yapılacak Konferansına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/765)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
25 Şubat 2005
Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı, 6 - 7
Mayıs 2005 tarihlerinde Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yapılacaktır.
Söz konusu konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in katılması hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve
oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/266) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/258)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
3 Mart 2004 tarihinde TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum
"Ankara İlinde Batıkent Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair 2/266 esas
numaralı Kanun Teklifim" havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar
görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme
alınması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 29.6.2004
Prof. Dr. Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Önerge üzerinde, Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 3.3.2004 tarihinde
sunmuş olduğum, ancak, Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar
görüşülemeyen (2/266) esas numaralı Ankara İlinde Batıkent Adıyla Bir İlçe
Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önergem üzerinde söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, siz değerli
milletvekili arkadaşlarıma ve Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, başkent, bir ülkenin
aynasıdır. O ülkenin gelişmişliği, uygarlık düzeyi, modern çağımıza uygunluğu,
başkentle yansımaktadır. Başkent, ülkenin geçmişidir, bugünüdür ve
yarınlarıdır. Bu çerçeveden bakıldığında, Ankara sorunları sadece Ankara'da
oturanların değil bütün ülkenin sorunudur ve bu ülkenin temsilcileri olarak da
hepimizin sorunudur. Sorunları birlikte tespit edip çözüm aramak, aynı zamanda
çözüm bulmak bizlerin birinci ve öncelikli görevidir.
Değerli arkadaşlarım, Ankara, Türkiye Cumhuriyetinin
Başkenti olmasıyla birlikte ayrı bir anlam ve mana kazanan bir kenttir. Ankara
denince, uygarlıktan yana, hoşgörüden yana, cumhuriyetten ve demokrasiden yana
bir kent kimliği akla gelmektedir. Ankara'nın bu kimliği, Atatürk'ün kurduğu
Türkiye Cumhuriyetinin kimliğiyle özdeştir. İşte bu nedenle, Başkent Ankara
büyük bir önem taşır Türkiye Cumhuriyeti için.
Değerli milletvekilleri, dünyanın bütün büyük
başkentlerinde, şehrin imarını teşkil eden eski yapıların yanında, yeni uydu
kentler yapılmakta ve gökdelenler inşa edilmektedir. Bu değişimden Ankara da
payını almakta, bir gereği olarak da uydu kentler gerçekleştirilmekte, yeni
binalar oluşturulmaktadır; ama, ne yazık ki, buna paralel olarak, bugün,
sorunlar çözümlenemeden ortada durmaktadır.
İşte, Ankara Başkentimizde Batıkent ismi de bu anlamda
ayrı bir mana kazanmaktadır. Başkentin hem idarî taksimatı hem idarî yönetimi
ve hem de yönetim anlayışı bakımından sorunları vardır; bu nedenle,
metropolitan il olması yanında, bağlı ilçeleriyle de ayrıca hemen hemen
Anadolu'nun tüm şehirlerinin sorunlarını bir bütün olarak yaşamaktadır Ankara.
O halde, yapılması gereken şey, Ankara'nın idarî taksimatını yeniden gözden
geçirmemiz kaçınılmaz olmuştur. Bu anlayış içerisinde, Batıkent'in, 1979
yılında, insanların uygun ortamlarda barınma hakkı, bireylerin, toplumların
kalkınması ve güvenliği için örnek bir yer olması amacıyla Ankara'nın
Yenimahalle İlçesi sınırları içerisinde çok geniş bir alan üzerinde kurulması
öngörülmüştür.
Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; bugün,
Başkentte, bir mahalle, bir semt olarak Batıkent'i görmek mümkün değildir.
Batıkent, 500 000 nüfusuyla, vatandaşlarımızın yaşadığı 90 000 konuttan oluşan,
8 000'in üzerinde işyerine sahip bir kent halinde bulunan bir yöredir. Kent
görünümü almış bu yerleşim merkezini muhtarlıkla yönetmek mümkün müdür;
değildir. Batıkent'in pilot sanayi bölgesine yakın olması, nüfusunun hızla
artması, buna paralel olarak yapılaşmanın hızla artmış olması, eğitim ve
öğretime yoğun ilginin olması nedeniyle uygun eğitim yapılanmasına ihtiyaç
duyulması gibi nedenler açıkça dikkat çekmektedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, mevcut nüfusu,
yapılaşma özelliği, eğitim-öğretim ve sanayi potansiyeli, ayrıca,
belediyecilik, ulaşım, güvenlik, sağlık ve diğer tüm idarî hizmetler dikkate
alınarak Ankara'da Batıkent adıyla bir ilçe kurulması gerekli görülmüş ve bu
amaçla kanun teklifi verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.
DURSUN AKDEMİR (Devamla) - İşte bu nedenlerle, Batıkent
ilçe olmayı hak etmiştir. Bunun için, siyasî bir kaygı, siyasî bir kayırma da
söz konusu olamaz ve kimse de bunu böyle düşünmemelidir.
Ben, bu nedenle, inanıyorum ki, Batıkentlilerin
özlemlerinin giderilmesi yönünde siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımızın
önergeme destek vereceğini umuyor, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi ve
sizleri saygıyla selamlıyorum. (DYP, Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Önerge üzerinde, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş;
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır
Milletvekilimiz Değerli Dursun Akdemir'i uzun süredir Ankara'nın en önemli
sorunlarından biri olan Batıkent'in ilçe olması konusunda verdiği önergeden
ötürü kutluyorum.
Batıkent, 1995 yılından bugüne kadar ilçe olmak için
değişik girişimlerde bulunmaktadır. Sayın Belediye Başkanımızın -mevcut
Yenimahalle Belediye Başkanımızın- bunu kendisine karşı bir hareketmiş gibi
algıladığını gazetelerde okudum. Sayın Başkanımız meraklanmasın; Sayın Başkanın
şahsıyla veya Yenimahalle Belediyesinin şu andaki çalışmalarından ötürü
Batıkent ilçe olmayı istemiyor. Batıkent'in ilçe olma isteği, 1995 yılından
bugüne kadar değişik defalar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş;
ama, maalesef, bu konuda herhangi bir adım atılamamıştır. O nedenle, Batıkent,
şu anda, Türkiye'nin 50 ilinden daha büyük. Hükümetimiz, büyükşehir
belediyesinin sınırlarını genişleterek yerel hizmetlerin halka ulaşması
konusunda bir kanun da çıkardılar. Köyleri kentlere dahil ederken, Batıkent'in
halen köy statüsü gibi bir yönetim şekliyle yönetilmesi, asayişin jandarma
tarafından halen sağlanıyor olması, doğrusu, kabul edilir bir durum değildir.
Ayrıca, Batıkentliler son pazar günü, yani iki gün önce
de, ilçe olmak için bir miting düzenlediler -Sayın Sağlık Bakanımız da burada-
orada bir hastanenin yapılması talebi var. Maalesef, o talepte de, arsa şehir
merkezinde kaldı, değerlendirildi, biz bunu bir başka şekilde değerlendirerek,
arsayı... Halkın ulaşımının zor olduğu bir yere hastanenin yapılması
girişimleri var; bunun da doğru olmadığına inanıyorum. Sayın Bakan, bu konuda,
eğer Batıkentlileri, Ankarılıları rahatlatacak güzel mesajı varsa, bir bilgi
verirse de çok sevinirim.
Batıkent, gerçekten, ilçe olmayı hak eden bir yerleşim
birimimiz. 250 000 dolayında nüfusu var. Türkiye'nin 50 ilinden daha büyük. O
nedenle, burada, bu Batıkent'in ilçe olmasında büyük yarar var. 1995 yılından
bugüne kadar, yani on yıldır hep gündeme gelir gider; ama, öyle zannediyorum
ki, İktidar Partimizin değerli milletvekilleri de, muhalefet partimizin değerli
milletvekilleri de, bu konuda Sayın Milletvekilimizin önergesine destek verirler.
Bu önergenin, direkt, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine alınması konusunda katkılarınızı esirgemeyeceğinizi diliyor; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ateş.
Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmemiştir.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Efendim, bir daha oylatın.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:
4.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/322) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/259)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş olduğum (2/322) esas numaralı "1479 Sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği
komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 5.1.2005
Ümmet Kandoğan
Denizli
BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi Sayın Ümmet
Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bundan yaklaşık dörtbuçuk ay önce Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunduğum, ancak, diğer kanun tekliflerimizde olduğu gibi,
komisyonda görüşülmeden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Türkiye
Büyük Millet Meclisi gündemine alınmasıyla ilgili önergem bugün huzurlarınıza
gelmiştir.
Ben, bu önergemle, kanun teklifimle ilgili konuşmadan
önce, her zaman olduğu gibi, bizim vermiş olduğumuz kanun tekliflerinin,
muhtevasına bakılmadan, milletimize, memleketimize faydasına bakılmadan, sadece
muhalefet milletvekili tarafından verilmiş olması dolayısıyla komisyonlara
alınmamasını üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Bu kanun teklifim, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve
Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. 1999 yılında düzenlenen ve 2003 yılında yeni
ilavelerle bu kurumlarda çalışıp emekli olan Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı
emeklilerinin yeni bir işte çalışmaları durumunda ücretlerinden yüzde 10
kesinti yapılmasıyla ilgili 2 kanun teklifi, Meclisten kanunlaşarak geçmiştir.
Şimdi, bu durumda olan vatandaşlarımız, yeni bir işte çalışmaya başladıkları
takdirde, almış oldukları maaşlarının yüzde 10'u, sosyal destek primi adı
altında kesilmektedir. İktidar Partisi milletvekillerimiz de, mutlaka seçim
bölgelerine gittiklerinde, ilçelere, beldelere, köylere gittiklerinde, bu
hususun onlara da müteaddit defalar iletildiği kanaatindeyim; çünkü, bu kanun
teklifimden, yaklaşık 260 000 civarında emekli istifade edecektir.
Geçenlerde, Abdüllatif Şener Beyin açıklamasını, hep
beraber, gazetelerden okuduk, televizyonlardan dinledik. Türkiye'de, yaklaşık
20 000 000 insanın geçim şartlarından dolayı çok ciddî manada sıkıntılar
içerisinde olduğunu, bizzat, bu hükümetin bir bakanı ifade ettiler; Türkiye'de
yaşayan 20 000 000 insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığını
söylediler.
Son yapılan araştırmalarla, Türkiye'de, en alt gelir
grubu ile en üst gelir grubu arasındaki uçurumun biraz daha açıldığı rakamlarla
ispat edildi. 2002 yılında, en alt gelir grubundan yüzde 20'sinin millî
gelirden aldığı pay yüzde 6,5 iken, 2004 yılında bu rakam yüzde 6,3'e
düşmüştür. En yüksek gelir grubunun yüzde 20'sinin aldığı gelir payı ise,
2002'de yüzde 45,4 iken, 2004 yılında yüzde 47,6'ya çıkmıştır. Bu da gösteriyor
ki, alt gelir grubunda yaşayanlarımız, her geçen gün geçim zorluğu çekmeye
başlamışlar ve ciddî manada sıkıntı içerisindeler.
Türkiye'de, açlık sınırının 523 000 000 lira olduğu,
yoksulluk sınırının da 1 590 000 000 lira olduğu, yine şubat ayı içerisinde,
yeni açıklanan rakamlar. Açlık sınırı, sadece dengeli beslenebilmek için, bir
ailenin bir ayda harcaması gereken miktar 523 000 000 lira; ama, Bağ-Kurdan
emekli olup yeni bir işte çalışan bir vatandaşımızın, yeni bir işte
çalışmasından dolayı yaklaşık 57 000 000 lirası her ay kesilmektedir; SSK ve
Emekli Sandığından emekli olanlar da aynı durumdadırlar. Bu nedenle, eğer, bu kanun
teklifimiz sizlerin oylarıyla Meclis gündemine alınacak ve daha sonra da
kanunlaşacak olursa, çok zor şartlar altında yaşayan vatandaşlarımıza, en
azından 57 000 000 lira daha fazla aylık gelir elde etme imkânı sağlanmış
olacaktır.
Türkiye'de, her ne kadar, televizyonlar ve gazeteler
pespembe tablo çizseler de, Türkiye'nin realitesinin bu olmadığı çok açık.
Bakınız, işsizlik oranları -yeni açıklandı- 2000'de yüzde 6,5; 2001'de yüzde
8,4 -beğenilmeyen yıllar- 2002'de yüzde 10,3; 2003'te yüzde 10,5; 2004'te yüzde
10,3.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Türkiye'de yüzde 8,5-9 büyüme olduğu söylenirken,
işsizlik oranlarının hâlâ 2000 ve 2001 yıllarının çok üzerinde olması
karşısında, o pembe tabloların Türkiye'nin gerçeğini, realitesini, durumunu
yansıtamadığı çok açıktır.
Ocak ayının ihracat rakamlarını da gördük. Ocak ayında
ihracat yüzde sıfır artıyor, ithalat da yüzde 10,3 ve ocak ayının dışticaret
açığı da yine 2 400 000 000 dolar civarında. Denizli İlinde, ilk defa,
tarihinde görülmemiş ölçüde, 2005 yılının ocak ayı ihracatı, 2004 yılının ocak
ayının ihracatının 11 000 000 dolar altındadır. Bu durum da gösteriyor ki,
Türkiye ekonomisi her geçen gün sıkıntıya girmekte, dargelirliler çok sıkıntı
çekmekte. Emekli maaşıyla geçinemeyen bir insanın bir başka işte çalışması
karşısında kesilen yüzde 10 prim, onlar için çok önem arz etmektedir.
Bir polis memuru günde onbeş, onaltı saat çalışacak,
yirmibeş yıl sonra emekli olacak; emekli olduğunda eline geçecek olan aylık
ücret 550 000 000 lira. Bu polis memurunun 550 000 000 lirayla geçinmesinin
mümkün olduğu söylenebilir mi? İşte bu polis memurumuz, 550 000 000 lirayla
geçinemeyince, yeni bir işte çalışmaya başladığı takdirde maaşından da yüzde 10
oranında kesinti olmasını da, hiçbir adalet duygusuyla izah etmenin mümkün
olmadığı inancındayım.
Bu duygularla, bu kanun teklifimin Meclis gündemine
alınmasını sizlerden özellikle istirham ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım.
V.- ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 1.3.2005 Salı günkü Birleşimde sadece
sözlü soruların görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu önerisi
No: 133 Tarihi: 1.3.2005
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı sırasında yer alan 634
sıra sayılı Antalya İli Kale İlçesinin Adının Demre Olarak Değiştirilmesine
Dair Kanun Teklifinin bu kısmın 9 uncu sırasına, 172 nci sırasından 199 uncu
sırasına (199 dahil) kadar olan uluslararası anlaşmalarla sözleşmelerin de 10
uncu sıradan başlamak üzere 10-34 üncü sıralara alınmasının; Genel Kurulun
1.3.2005 Salı günü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile
ilgili gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4 üncü sırasındaki ve
kendisiyle ilgili diğer sözlü soru önergelerini cevaplandırıncaya kadar,
2.3.2005 Çarşamba günü 14.00-23.00; 3.3.2005 Perşembe günü de 14.00-21.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin; 1.3.2005 Salı günkü birleşimde
sadece sözlü soruların görüşülmesinin; 2.3.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü
soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca
uygun görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
Sadullah
Ergin |
Ali Topuz |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin
"Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince, bugün sadece sözlü soruları
görüşeceğiz.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu, 1, 2, 25, 27, 51, 131, 201, 223, 228, 249, 251, 293, 338, 356,
363, 432, 445, 449, 458, 459, 492, 495, 511, 566,
Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek, 3, 63, 124, 126, 127,
128, 129, 130, 132, 140, 159, 165, 213, 271, 321, 325, 337, 350, 483, 500, 519,
533, 575,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali
Şahin, 4, 6, 39, 78, 198, 209, 286, 302, 353, 538, 581, 593 üncü Sıralardaki
soru önergelerine bu oturum içerisinde cevap vereceklerini beyan etmişlerdir.
Sözlü soru önergeleri cevaplandırılırken bu hususlara
dikkat edeceğim.
VI.- SORULAR
VE CEVAPLAR
A) Sözlü Sorular
ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının
özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil
edebilmeleri için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/762) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
8.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1012) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
10.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
12.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
13.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
Yücesan'ın, SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir-Bergama İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
21.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
22.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni
yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1352) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı
23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın,
emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir
çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1369) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı
24.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen
paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
BAŞKAN - Sözlü soru önergelerini okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Sosyal Sigortalara bağlı hastanelerimizde yaşanan
sorunlardan birisinin de personel yetersizliği olduğu bilinmektedir. Yeterli
sayıda doktor, hemşire ve hastabakıcı olmadığı yetkililer tarafından beyan
edilmektedir. Buna rağmen Bakanlık bünyesinde çalışmalarını sürdüren
hastanelerin ve dispanserlerin birçoğunda faaliyet gösteren kantin, kafeterya
ve çay ocakları ilgili hastane, vakıf ve dernekler tarafından
çalıştırılmaktadır.
Çalıştırılan bu işletmelerde yönetim kurullarından
hekim, başhemşire ve sağlık memurları görevlendirilmektedir. Dolayısıyla, bu,
görevlilerin aslî görevlerindeki verimliliği düşürmektedir.
1) Bakanlığınız bünyesinde çalışmalarını sürdüren
hastanelerin ve dispanserlerin personel yetersizliğinden dolayı yeterli sağlık
hizmeti verilmediği görülmektedir. Bu sebeple mevcut personelden yeterli verimi
alabilmek için hastane ve dispanserlere bağlı kantin, kafeterya ve çay ocakları
özelleştirilip ve burada çalışan personel aslî görevlerine döndürülemez mi?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Ülkemizde yaşanan sorunlardan biri de, eczanelerimizin
Bağ-Kur, SSK ve diğer kamu çalışanlarına verdikleri ilaçlardan dolayı reçete
bedellerini kamu kurum ve kuruluşlarından zamanında tahsil edememeleridir. Bu
nedenle, ilaç ve eczacılık hizmeti sürdürülemeyecek boyuta gelmiştir. Ülkemizin
dört bir yanında yıllardır özveriyle halka sağlık hizmeti sunan eczacılar,
özellikle Bağ-Kurla yapılan sözleşme gereği 60 günde almaları gereken parayı
zamanında tahsil edemediklerinden dolayı mağdur olmaktadırlar.
1- Eczacılık faaliyetini yürüten eczacılarımızın ticarî
faaliyetlerini sürdürebilmeleri için, özellikle Bağ-Kur ve SSK'da çalışan memur
ve işçilerimize verdikleri ilaç bedellerini süresinde tahsil edebilmeleri için
bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan Ören
Manisa
1- 4958 sayılı Yasa ile işverene, işyeri bildirgesini
en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte işyerinin sigorta bildirim
zorunluluğu getirilmesi, sigortasız işçilerin tespitinde yeni sorunlara neden
olmamış mıdır?
2- İşyerinin iş başlamadan önce bildirim zorunluluğu
ile ilgili yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?
3- Asgarî ücretli işçinin işverene maliyetinin yüksek
olması nedeniyle, sigortalı işçi çalıştırmayı özendirmek ve asgarî ücretlinin
satın alma gücünü artırmak için vergi ve primlerde indirim yapılması
düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Hasan Ören
Manisa
1- 4956 sayılı Kanuna istinaden uygulamaya konulan
Bağ-Kur prim alacaklarının yeniden yapılandırılması yasası çerçevesinde 365 000
sigortalının yüzde 10'u başvuruda bulunmuş, sigortalıların büyük kısmının
mağduriyeti giderilememiş, vatandaşlar Bağ-Kur sisteminden çıkma durumuna
gelmişlerdir. Bu mağduriyeti gidermek üzere borçların yeniden
yapılandırılmasına yönelik olarak yeni bir hazırlık yapılmakta mıdır?
2- Borçların yeniden yapılandırılmasında gecikme zammı
indirimi ve faiz borçlarında da bir indirime gidilmemesinde, başvuruların
sınırlı sayıda olmasına neden olduğu düşünülmekte midir?
3- Bağ-Kur sigortalılarının borçlarını daha rahat
ödeyebilmeleri için faiz ve gecikme zammı indirimi öngören çalışmalar
yapılmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan konunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanması için,
gereğini arz ederim.
Ali Arslan
Muğla
KİT'lerde çalışırken, özelleştirme sonucu açığa çıkan
işçilerimize sekiz ay süreyle tazminat ödenmiştir; ancak, mağdurların bazıları,
iş güvencesinden yoksun özel işyerlerinde sigortalı olarak çalışmaya
başlamışlardır. 25.4.2000 tarih, 24736 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
2002/3974 sayılı Yönetmelik ve 18.7.2002 tarih, 24819 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 2002/4416 sayılı Yönetmelikle 1 800 işçi kamu kurumlarında işe
yerleştirilmiş; o tarihlerde askerde olanlar ile çalışıyor durumda gözüken
mağdurlar yararlanamamışlardır.
1- Yönetmeliklerin çıktığı tarihte sigortalı çalışıyor
olduğu için kamu kurumlarına yerleştirilmeyen, hak kaybına uğrayan ve özel
işyerlerinde İş Yasası tehdidi altında iş güvencesiz olarak çalışmak zorunda
bırakılanların mağduriyetlerini nasıl gidereceksiniz?
2- Yönetmeliklerin uygulandığı tarihte vatanî görevde
bulundukları için hak kaybına uğrayanlarla ilgili bir düzenleme yapmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Ahmet Küçük
Çanakkale
Ülkemizde yaklaşık 5 000 000 Sosyal Sigortalar Kurumu
ve Bağ-Kur emeklimizin ekonomik sıkıntısı her geçen gün biraz daha
büyümektedir. Yıllardır yaptığı hizmetin karşılığı olarak emeklilik günlerinde
insanca yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden emeklilerimiz, ne yazık ki, açlık
sınırının altında bir emekli maaşına mahkûm bırakılmıştır.
Bu doğrultuda;
1- 2002 yılında SSK ve Bağ-Kur emeklilerimizin ekonomik
kayıplarını karşılayacak ve 2003 yılında emeklilerimizin biraz olsun ekonomik
olarak rahatlatacak, yaşam standartlarını yükseltecek, onurlu bir yaşam
sürdürmelerini sağlayacak yeni düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz;
düşünüyorsanız, bu düzenlemeler neler olacaktır?
2- Memur emeklileri ile işçi ve Bağ-Kur emeklileri
arasındaki gelir uçurumunu kapatmak amacıyla getirilen sosyal destek ödemesine
rağmen, tabanaylıklarda işçi ve Bağ-Kur emeklileri aleyhine çok ciddî
gerilemeler meydana gelmiştir. Ülkemizde yaşayan ve aynı kurum ve
kuruluşlarımızda yıllarca hizmet etmiş emeklilerimiz arasındaki ücret
dengesizliğini ortadan kaldıracak düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz;
düşünüyorsanız, bunlar nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Bakanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına atandığınız
gün itibariyle ülkemizde ne kadar işsiz vardı? Bugün ülkemizde işsiz sayısı ne
kadardır?
2.-Ülkemizdeki işsizlerin ne kadarı işsizlik sigortası
kapsamındadır?
3-İşsizlik sigortasından faydalanmak için kaç kişi
müracaat etmiştir?
4.- Kaç kişiye işsizlik sigortası kapsamında ödeme
yapılmaktadır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Hüseyin Ekmekcioğlu
Antalya
1.- 4956 sayılı Kanunla Bağ-Kur Sosyal Güvenlik Destek
Primi sisteminde bazı değişiklikler yapıldığı bilinmektedir. Yapılan değişiklik
özetle; Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK'dan yaşlılık aylığı alanların, yeniden
vergi mükellefi olması durumunda yaşlılık aylıklarının yüzde 10'u kadarının
Sosyal Güvenlik Destek Primi olarak kesilmesini öngörmektedir.
Kanımca bu uygulama, bir eşitsizliğe neden olmaktadır.
Hiç düşündünüz mü, bir emekli niye yeniden vergi mükellefi olur? Elbette geçim
sıkıntısı çektiği için. Ama, her yeni vergi mükellefi ve yeni işyeri açan
milyarlarca lira para kazanmamaktadır. Bu uygulamayla pek çok insanın kayıtlı
ekonomiden uzaklaşması, istihdam alanlarının daraltılması gibi birtakım
olumsuzluklara yol açılmaktadır.
Emekli kesimimizin ekonomik yükünü daha da artıran bu
uygulamayı Bakanlığınızca gerekli düzenlemeleri yaparak kaldırmayı düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Fahrettin Üstün
Muğla
1.- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2.- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere
her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirme ile kaç atama
yapılmıştır?
3. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka
yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne
kadardır?
4.- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya
vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
Soru: Yıllarca sınırlı sayıda hekimle toplumun yüzde
50'sine hizmet veren SSK hekimleri ile devlet hastanelerinde çalışan aynı branş
hekimler arasında yüksek oranlarda ücret farklılığı bulunmaktadır. Bu durumun
düzeltilmesi için Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Muhsin Koçyiğit
Diyarbakır
57 nci hükümet döneminde çıkarılan kararnameyle SSK ve
Bağ-Kur emeklilerine 2002 yılı aralık ayında 75 000 000 TL zam farkı ödeneceği,
2003 Ocak ayından itibaren de her ay için ayrıca 25 000 000 TL verileceği
kararlaştırılmıştı. Ancak, 3 Kasım 2002 milletvekili seçimleri sonucu kurulan
AKP Hükümeti, IMF itirazını dikkate alarak, söz konusu kararnameyi iptal
ederek, yürürlükten kaldırmıştır.
Soru 1- Açlık sınırı dolayında emekli maaşı olarak
yaşam mücadelesi vermeye çalışan Bağ-Kur, SSK emeklilerinin, söz konusu kararnamenin
yürürlükten kaldırılması sonucu oluşan ortalama 545 000 000 TL gelir kaybını
telafi edici bir zam uygulaması yapmayı düşünüyor musunuz?
Soru 2- IMF direktifleri doğrultusunda emekliler
aleyhine yürürlükten kaldırılan söz konusu kararnameyi yeniden çıkarmayı
düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
1- Yürürlükte bulunan İsteğe Bağlı Sigortalılık
Yasasında 4082 sayılı Kanunla yapılan bir değişiklikle iştirakçilere 1 080 gün
prim ödeme şartı getirilmiştir. Bu durumu sosyal güvenlik sisteminin yayılması
ve gelişmesini engelleyen bir faktör olarak görüyor musunuz? Sistemin daha
geniş bir tabana yayılmasına yönelik olarak Bakanlığınızın herhangi bir
çalışması var mıdır?
2- 4082 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte,
aradan geçen zaman içerisinde başvuruda bulunan iştirakçi sayısı artmış mıdır?
Yoksa azalmış mıdır? Azalmış ise, nedenleri nelerdir?
3- İsteğe bağlı sigortalılar, göreve başladığınız
tarihte kaç lira prim ödemekteydi? Bugün itibariyle kaç lira prim ödüyorlar?
4- Sistemden beklentileriniz nelerdir? Hedeflenen amaca
ulaşılmış mıdır? Ulaşılmamış ise, sistemin başarıya ulaşabilmesi için ivedi bir
önlem düşünüyor musunuz? Varsa düşündüğünüz başlıca önlemler nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz
ederim.1.6.2004
Sedat Pekel
Balıkesir
SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan alacakları
bulunmaktadır. Yaklaşık 4 000 000 emekliyi ilgilendiren konuyla ilgili olarak
Ankara 7. İş Mahkemesi ile bir üst mahkemenin kararları bulunmaktadır.
Emeklilerin mağduriyetinin giderilmesine yönelik yargı kararları bulunduğuna
göre;
1- Yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren
emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz, adaletsiz gelir dağılımının bir an önce
insanca yaşanabilir seviyeye çıkarılması beklentisindeyken yargı kararlarına
uyacak mısınız?
2- Emekli aylığına 29 aylık fark ödemesi gerekmektedir.
Yaklaşık 350 000 000 liralık farkı ödeyecek misiniz?
3- Yaklaşık 350 000 000 lirayı bulan bu fark için ödeme
planınız var mı?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Hüseyin Güler
Mersin
Tıbbî malzeme ve cihazların ülkemizde üretilmemesi ve
yurt dışından ithal edilmesi sonucu ciddî bir döviz kaybımız söz konusu
olmaktadır. Gerek kamu gerek özel sektörün elindeki imkânlar birleştirilerek
kamu yararına sunumu istenmesine karşın, bu yeni anlayışın altında nelerin yattığını
merak etmekteyiz.
Sorular:
1- SSK'nın görüntüleme sistemiyle ilgili açmış olduğu
ihalenin hangi boyutta olduğunu ve erteleme gerekçesinin ne olduğunu kamuoyuna
ne zaman açıklayacaksınız?
2- Bakanlık olarak bu ihaleyi iptal etmeyi düşünmüyor
musunuz?
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, tek tek cevap
versin. Bütün sorular birbirine girdi.
BAŞKAN- Sözlü soru önergelerini okumaya devam ediyoruz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Bağ-Kura kayıtlı küçük esnafımız yaşanılan son
krizlerin olumsuz etkisinden halen kurtulamamıştır. Buna karşın, Bağ-Kura primlerini
yatıramamaları halinde sağlık sigortasından yararlanamamakta ve sağlık
karneleri vize edilmemektedir.
Bununla birlikte, sosyal güvencesi olmayan
vatandaşlarımıza da yeşilkartla sağlık hizmeti zaten verilmektedir.
Mevcut uygulamayla, söz konusu Bağ-Kura kayıtlı
esnafımız mevcut sosyal güvenlik sisteminden yararlanamamaktadır ve bu durum,
Anayasamızın "sosyal devlet" ilkesiyle çelişmektedir.
Bu itibarla;
1- Esnafımızın Bağ-Kura olan borçlarının
taksitlendirilmesi düşünülmekte midir?
2- Borç faizlerinde bir indirime gidilmesi söz konusu
mudur?
3- Halen borçlu olanların tedavi imkânlarından
yararlanması düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Ekonomi politikaları bir bütündür ve bu politikaları
uygulamak iktidarın görevidir. Ülkemizde gelir dengesizliği azımsanmayacak
kadar büyümüştür. Bir taraftan 8 000 000'a varan işsiz sayısı, diğer taraftan
özel sektördeki işçinin ücreti ile kamuda çalışan işçi arasında yüzde 50 fazla
bulunmaktadır.
1- Kamudaki işyerlerinde çalışan işçinin ortalama brüt
ücreti 1 300 000 000 lira olurken, özel sektördeki işçinin aylık brüt ücreti
sadece 642 000 000 lira düzeyinde bulunmaktadır. Ayrıca, özel sektörde kadın ve
erkek işçiler arasında da ücret dengesizliği bulunmaktadır. Bu ücret
dengesizliğini giderecek bir çalışmanız var mıdır?
2- Ülkemiz genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. 8 000
000 işsizin bulunduğu ülkemizde büyük bölümü üniversite ve lise mezunu olan bu
gençlerimizin büyük hayalleri bulunmaktadır. Bu işsiz gençlerimizin istihdamı
için ne tür önlemler alınmaktadır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Özellikle son yıllarda sürdürülen ekonomik politikalar
sonucu ülkemizde istihdam açığı çığ gibi büyümüştür. İşsizlik ülkemizin
çözülmesi gereken bir numaralı sorunu haline gelmiştir.
Soru 1- Ülkemizdeki açık işsiz sayısı ne kadardır?
Bunların eğitim durumlarına ve mesleklerine göre dağılımı nedir?
Soru 2- Gizli işsizlerle ilgili bir kayıt tutulmakta
mıdır? Böyle bir kayıt yoksa gizli işsiz oranı ve sayısının ne kadar olduğu
tahmin edilmektedir?
Soru 3- Hükümetin işsizliği önlemek için ne gibi
projeleri ve çalışmaları vardır? Ne kadar sürede, ne kadar istihdam sağlanacağı
öngörülmektedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunun gereğini
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Vedat Yücesan
Eskişehir
1- SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacakları,
tarafınızdan yapılan "dava açmayın TÜFE farklarını ödeyeceğiz"
açıklamasının üzerinden üç ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen neden
ödenmemiştir?
2- Söz konusu alacakların ödenmesiyle ilgili bir
takvimi ne zaman açıklayacaksınız?
3- Açlık sınırının altında yaşayan emeklilerin yaşam
şartlarını iyileştirmeye yönelik somut çalışmalar yapmayı düşünmekte misiniz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Devlet, Ödemiş İlçesine sağlık yönünden yeterli hizmeti
verememektedir. Geniş tarım alanlarına sahip Ödemiş İlçesinde yoğun işçi
potansiyeli bulunmaktadır. 50 yataklı küçük boyutta SSK polikliniği mevcut
olup, sağlık yönünden yeterli hizmeti verememektedir. Bu ilçede, Sosyal
Sigortalar Kurumunun hastalara yeterli hizmeti verebilmesi için büyük
kapasiteli bir hastanenin yapılması şarttır.
1- Geniş tarım alanlarına sahip Ödemiş İlçesinde yoğun
işçi potansiyeli bulunmaktadır. İzmir'in Ödemiş İlçesi, Beydağ, Kiraz,
Bayındır, Tire, Selçuk İlçeleriyle gerek ticaret, hizmet ve eğitim alanında
beraber faaliyetini sürdürmektedir. Dolayısıyla, yeterli sağlık hizmetinin
verilebilmesi için 400 yataklı, yeterli uzman doktor, hemşire ve hastabakıcı
bulunduran bir SSK hastanesinin yapılması şarttır. Bakanlık olarak bu konuda
bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
İzmir'in Bergama İlçesi, konum olarak İzmir İlinin
Kınık ve Aliağa-Dikili'ye yakınlık olarak aynı mesafededir. Konum olarak merkez
noktada bulunan Bergama İlçemizin nüfusu gözönünde bulundurulduğunda ve ayrıca,
diğer ilçelerle de yakınlığıyla değerlendirildiğinde, ilçede sağlık hizmeti
verecek yeterli hastane bulunmamaktadır.
1- İlçenin konumu ve nüfusu gözönünde
bulundurulduğunda, vatandaşımızın mağduriyetini gidermek için büyük ölçekte, en
az 250 yatak kapasitesine sahip yeterli cerrahî müdahalenin yapıldığı, uzman
doktor, hemşire, hastabakıcı gibi personeli mevcut olan büyük boyutta bir bölge
hastanesinin yapılması şarttır. Bakanlığınızca bu konuda herhangi bir
çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 23.11.2004
Sedat Pekel
Balıkesir
İşsizlik sigortası hizmetlerini yürütmekte olan Türkiye
İş Kurumu, ödeme güçlüğüne düşen işverenden ücret alacakları olan işçilerin
ilgili kurumun birimine talepte bulunmaları halinde son üç aya ait ücret
alacakları, başvuru tarihinden itibaren otuz gün içerisinde, Ücret Garanti Fonu
hesabından ödemeleri yapılabilmektedir. Bununla birlikte, bugüne kadar Ücret
Garanti Fonundan herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
1- Bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmamış olmasını
nasıl değerlendiriyorsunuz?
2- Ülkemizde ödeme güçlüğüne düşen birçok işveren
varken, kimi işçiler bu nedenle ücretlerini alamazken, bu konuda kuruma
başvuruda bulunulmaması işveren ve işçilerimizin yeterince
bilgilendirilmemesinden mi kaynaklanmaktadır?
3- İŞKUR, bu ve benzeri konularda kamuoyunu
bilgilendirme çalışması yapıyor mu? Yapılıyorsa ne tür çalışmalarda
bulunmaktadır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
29.11.2004
Sedat Pekel
Balıkesir
Medyaya yansıyan haberlere göre Müsteşarınız Enis
Yeter, tasarruf gerekçesiyle, Bakanlığın kreşini ve rehabilitasyon merkezini
kapattırmış, Bakanlık binasına tenis kortu yaptırmıştır.
1- Birçok kamu kuruluşu, personeline, sportif
faaliyetlerde bulunabilmesi için futbol ve basketbol gibi daha yaygın sporların
sahalarını oluştururken, Bakanlığınızın tenis kortu yaptırmasını nasıl
karşılıyorsunuz?
2- Tenis kortu personelin ihtiyacını nasıl
karşılayacaktır? Kortun, personelin kullanımı dışında "özel" olarak
kullanılması mı düşünülmektedir?
3- Kortun maliyeti nedir? Bu maliyet futbol ya da
basketbol sahaları maliyetleri ile karşılaştırılmış mıdır?
4- Kapatılan İŞKUR'a ait kreşin açılması düşünülüyor
mu? Buranın kapatılmasıyla ne kadar tasarruf elde edilmiştir?
5- BM Kalkınma Programı desteğiyle, özürlüler için
dizayn edilmiş Meslekî Rehabilitasyon Merkezinin açılması düşünülüyor mu?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 8.12.2004
Sedat Uzunbay
İzmir
1- Emekliler arasında en fazla mağdur olanların Bağ-Kur
emeklileri olduğu açıktır. Çoğunluğu asgarî ücretin bile altında maaş alan
Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarının iyileştirilmesi, sağlık ve sosyal alandaki
sorunlarının giderilmesi için hükümetinizin bir çalışması var mıdır? Aktif
olarak çalışan sigortalının sadece kendisinin yararlandığı yurtdışı tedavi
olanağından eş, çocuk ve anne ve babası ile emekliliğinde kendisi ve yakınları
ile dul ve yetimlerinin de yararlanmasını öngören yasa tasarısı, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edildi. Ancak, aynı haktan Bağ-Kur
emeklilerinin de yararlanması yönündeki çalışmalar ne durumdadır?
2- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından, 1954
yılında imzalanmış olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 inci maddesinde
"Herkes kendi çıkarlarını korumak için sendika kurmaya ve üye olmaya hakkı
vardır" denilmektedir. Anayasamızın 90 ıncı maddesinde "Uluslararası
sözleşmeler kanun niteliğindedir" şeklinde ifade edilmektedir. Avrupa
Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde birçok yasa çıkarılmaktadır. Bu
kapsamda tüm emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için kapsamlı bir
sendika kurmalarına yönelik yasal bir çalışmanız var mı? Varsa, ne zaman
yasalaştırmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan
personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri
ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?
2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel
sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?
3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, başbakanlık
ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten,
asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?
4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici
personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı
nasıldır?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 17.00
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
17.11
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VI.- SORULAR
VE CEVAPLAR (Devam)
A) Sözlü Sorular
ve Cevaplari (Devam)
1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının
özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil
edebilmeleri için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/762) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı (Devam)
4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in,
Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet
Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
8.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
9.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1012) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
10.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
12.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
13.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
14.- Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
Yücesan'ın, SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir-Bergama İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
21.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
22.- Balıkesir Milletvekili Sedat
Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni
yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1352) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun
cevabı (Devam)
23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın,
emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir
çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1369) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
24.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen
paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432)
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)
BAŞKAN - Biraz önce okunmuş bulunan sorulara cevap
vermek üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu'na söz
veriyorum.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın milletvekilleri
tarafından Bakanlığıma yöneltilmiş bulunan 24 soruya ilişkin, soruların
cevabını Yüce Genel Kurula arz etmeye çalışacağım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Gündemdeki yoğunluk nedeniyle, bu soruların bir kısmı
belki güncelliğini yitirmiş olabilir, bir kısmı da SSK hastanelerinin devri
nedeniyle benim sorumluluk alanımın dışındaki konular olabilir; ama, olabildiğince
bu konulara da değinerek, cevapları Yüce Heyete takdim etmeye çalışacağım ve
mümkün olduğu kadar sırasıyla yapmaya çalışacağım.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, İzmir
Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin,
kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin
sözlü sorusundan başlamak istiyorum.
Burada söz konusu edilen kantin, kafeterya ve çay
ocakları, hastane bünyesinde kurulmuş bulunan dernekler tarafından
işletilmiştir, herhangi bir özelleştirme uygulaması yapılmamıştır. Bu
hastanelerin Sağlık Bakanlığımıza devrinden sonra da, buradaki tasarruf hakkı
Sağlık Bakanlığımıza geçmiş bulunmaktadır.
2 nci sorusu, yine Sayın Akdemir'in, eczacıların kamu
kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmelerine
ilişkin bir sorudur.
Değerli arkadaşlarım, kurumlar itibariyle son durumumuz
nedir, onu size arz edeyim: Sosyal Sigortalar Kurumunda, en son olarak 25 Ocak
2005 tarihi itibariyle ödenmesi gereken 34 trilyon liranın ödemesi tamamlanmış,
ayrıca ödeme aşamasında bulunan 43 trilyon liralık miktar da bugünlerde
ödenecektir.
Yine, Bağ-Kurla ilgili olarak, 2005 yılı ocak ayında
104 000 000 YTL'lik yerli ilaç, 67 000 000 YTL'lik ithal ilaç olmak üzere, 171
000 000 YTL ödeme yapılmış olup, Şubat 2005 tarihi itibariyle kurumun
eczanelere günü geçmiş borcu bulunmamaktadır.
Yine, hepinizin yakından bildiği gibi, Sosyal
Sigortalar Kurumu, sigortalılarına daha rahat ortamlarda ilaç temin edebilmesi
için büyük bir projeyi gerçekleştirmiştir. Bilindiği üzere, SSK'lı
vatandaşlarımız, daha önce, ilaçlarını hastaneler bünyesinde bulunan
eczanelerden temin etmekteydiler; bunların sayısı da 300 civarındaydı. Bu,
aslında vatandaşlarımız arasında bir adaletsizliği ve eşitsizliği de beraberinde
getiriyordu; çünkü, Bağ-Kurlularımız, Emekli Sandığı mensubu vatandaşlarımız,
serbest eczanelerden ilaç alabilirken, SSK'lı vatandaşlarımız sadece 300
eczaneye mahkûm edilmişti. Hükümet olarak bu eşitsizliği ve adaletsizliği
ortadan kaldırdık ve yaklaşık 15 500 civarındaki serbest eczaneyle sözleşme
yaparak, 10 Şubattan itibaren bütün yurt çapında SSK'lı vatandaşlarımızın
ilaçlarını serbest eczanelerden temin etme imkânını sağlamış bulunmaktayız.
10 Şubat ile 28 Şubat tarihleri arasında 3 116 000
reçete, Sosyal Sigortalar Kurumu Bilgi İşlem Merkezinden provizyon almıştır. Bu
3 116 000 reçetenin karşılığında, 11 551 000 kutu ilaç verilmiştir ve bunların
yaklaşık tutarı -28 Şubat itibariyle- 109 trilyon liradır.
Sistem oturduğu takdirde, her gün 300 000 ilâ 320 000
reçete provizyon alacaktır ve bir yılda, yaklaşık 90 000 000 reçete Sosyal
Sigortalar Kurumu Bilgi İşlem Merkezinden provizyon alacak ve bunun karşılığı
da ödenecektir.
Uygulamanın ilk günlerinde provizyon sistemindeki
teknik altyapıdan, Telekom yapısından dolayı bir iki günlük bir sıkıntı
yaşanmıştır; ama, dün ve bugün itibariyle, provizyon sistemimiz normale
dönmüştür; çok lokal sıkıntılar dışında sistemin bütününde herhangi bir sorun
yoktur.
Eczacılarımıza bu ilaç bedellerini, yeni yapmış
olduğumuz protokole göre, 45 gün içerisinde ödeyeceğiz. Bu konuda, acaba ilaç
bedelleri zamanında ödenmeyecek mi diye bazı endişeler ileri sürülmüştür.
Hükümet olarak bu konuda kararlıyız. Bakanlar Kurulunda konuyu 3 defa etraflıca
görüştük; bugün de Sayın Başbakanımız bunu bütün açıklığıyla kamuoyuna ilan
etmiş bulunmakta; yani, bütün bakanlıklar, ilgili kuruluşlar olarak,
eczacılarımızın bu uygulamadan herhangi bir mağduriyete uğramamaları için
elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Bu arada, izninizle, bu projenin gerçekleşmesinde
Bakanlığımıza katkı veren ithalatçı, imalatçı bütün ilaç firmalarına,
eczacılarımıza ve ilgili bakanlıklarımıza, sigortalılarımızın gerçekten rahat
ortamlarda ilaç alabilmelerine imkân sağlayan bu projeye vermiş oldukları
katkılardan dolayı huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.
Diğer bir soru önergesi, Manisa Milletvekili Sayın
Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğuyla ilgili sözlü
sorusudur.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1999 yılında çıkan
4447 sayılı Kanundan önce, işverenler sigortalı çalıştırmaya başladıkları
tarihten itibaren bir ay içerisinde işyeri bildirgesi ile çalışmaya başlayan
sigortalılara ait sigortalı işe giriş bildirgesini kuruma vermekle yükümlüyken,
4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, işverenlerin işyeri bildirgesini ve
sigortalı işe giriş bildirgesini işçi çalıştırmaya başlayacağı tarihten önce
kuruma vermeleri yükümlülüğü getirilmiştir; ancak, bu düzenleme, fiilen mümkün
olmadığı için, bazı işlerde işverenlerin mağduriyetine sebep olması sonucu,
Yüce Meclisin onayıyla yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunla, işyeri
bildirgesinin, en geç sigortalı çalıştırmaya başlandığı gün kuruma verilmesi
esası getirilmiştir.
Bu konuda, yine, Yüce Genel Kurula, bu sigortalı
bildirimleriyle ilgili yeni bir projemizden de bahsetmek istiyorum. Kısaca
e-bildirge adını verdiğimiz, işyerlerinde çalışan sigortalıların internet
ortamı üzerinden kuruma bildirilmesi projesi geçtiğimiz aylarda başlatılmış ve
bugüne kadar, gerçekten, hem işverenleri hem de kurumu büyük ölçüde rahatlatmış
ve iş kaybını da önlemiştir.
Bu ay itibariyle, 310 000 işyerimiz, buralarda
çalıştırılan 5 400 000 sigortalının bütün sigortalılık bilgilerini internet
üzerinden kuruma vermiş bulunmaktadırlar -ki, bu sayı, toplam sigortalı
sayımızın yaklaşık yüzde 85'idir- 5 400 000 sigortalının internet ortamından
kuruma bilgileri ulaşmaktadır; artık, işverenlerimiz, muhasebeciler, malî
müşavirlerimiz, sigorta müdürlüklerinde kuyruğa girmekten kurtulmuşlardır ve
çağdaş bir uygulama haline getirilmiştir.
Evet, diğer bir konu -soruda sözü edilen- bu SSK
primleriyle ilgili bir konudur.
Değerli arkadaşlarım, Hükümet olarak, ülkede istihdamın
artırılması ve işsizliğin önlenmesine çok büyük önem veriyoruz. Ülke olarak,
önümüzdeki en önemli sorunlardan birinin işsizlik sorunu olduğunun
bilincindeyiz. Bu sebeple, Hükümet olarak, ekonomik politikalarımızla birlikte
sosyal politikalarımızı da uyguluyoruz ve ekonomik büyümenin de mutlaka
istihdam odaklı olması konusunda, Hükümetimizin paylaştığı bir genel kanaat
var. Bu anlamda, benim Bakanlığımı ilgilendiren, SSK primleri, istihdam
vergileri konusudur.
Değerli arkadaşlarım, biz, hükümete geldiğimiz
günlerde, sosyal sigorta primlerindeki artış oranı yüzde 40'tı; hatta, biz, bu
yüzde 40'ı çok yüksek bulduk ve yılın ilk yarısında yüzde 20, ikinci yarısında
da yüzde 20 uygulamak suretiyle işletmelerimiz üzerindeki bu prim yükünü
hafifletmeyi amaçladık.
Bu yıl, SSK prim oranındaki artış oranı yüzde 10'dur;
yüzde 40'lardan yüzde 10'lara geldik.
Yine, ülkede istihdamı artırmak ve işsizliği önlemek
adına, işverenlerimizin ödemiş olduğu işsizlik sigortası işveren hissesi prim
oranlarını 1'er puan düşürdük, ki, yaklaşık 2 katrilyon liralık bir meblağdır;
yani, bu, 2 katrilyonluk bir meblağın, işletmelerin ve işverenin sırtından
alınması anlamına gelmektedir.
Yine, işverenlerimizin çok şikâyet ettiği, asgarî ücret
ile SSK primine esas alt kazanç sınırı arasında bir farklılık vardı.
İşverenimiz, işçisine ödemediği miktardan sigorta primi ödüyordu. Gerçekten,
bu, büyük bir haksızlıktı. Bu haksızlığı, 2004 Temmuzunda giderdik; SSK primine
esas alt kazanç ile asgarî ücreti birleştirdik; yani, bundan böyle, asgarî
ücret hangi oranda artacaksa, SSK primi de o oranda artmış olacak. Bu
uygulamayla, sigortalı başına yaklaşık 38,5 milyon liralık bir avantaj söz
konusu oldu. Dolayısıyla, bu da, istihdam vergilerinin azaltılması açısından
önemli bir değişikliktir.
Yine, Teşvik Yasasıyla 36 ilde -bilahara
genişletilecek, 13 ilde daha- vergide, SSK primlerinde ve enerjide
uygulayacağımız teşvikler de, Hükümet olarak, Türkiye'de istihdamın
artırılmasına yönelik almış olduğumuz önemli tedbirlerdir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, yine, Sayın Hasan
Ören'in, Bağ - Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına
ilişkin bir sözlü sorusu var; kısaca ona da değinmek istiyorum. Yine, hepinizin
malumu olduğu üzere, 2003 yılında yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasayla,
Bağ-Kurun birikmiş alacaklarının yapılandırılmasını temin ettik. Ödeme gücü
dikkate alınarak ve herhangi bir taksitlendirme sınırlaması olmaksızın Bağ-Kur
borçları yapılandırıldı. O günden bugüne, bu borç yapılandırma programı devam
ediyor. Bunu yaparken, bir taraftan da, Bağ-Kur sigortalılarının gerçek
durumunu ortaya çıkarmak amacıyla bir çalışma başlattık. Belki hepinize de
gelir; vatandaşımız, Bağ-Kurlu olduğunu bile bilmemektedir veyahut da haberi
olmaksızın, resen tesciller yapılmıştır; vatandaşımız uzun süre Bağ-Kurlu
olmadığı halde, kendisi adına borç tahakkuk ettirilmiştir ve onun gecikme cezası
ve zammıyla birlikte, bu meblağlar büyümüştür. Şimdi, bunları tespit ediyoruz.
Yaklaşık 1 100 000 vatandaşımız bu kapsamdadır, Bağ-Kurla hiçbir ilgisi
olmadığı halde.
Bütün bunları gözden geçiriyoruz. Elbette, tabiî,
kurumun da malî durumunu gözetmek durumundayız. Bu borç yapılandırmaları
veyahut da af sayılabilecek uygulamalar geçmişte çok yapılmıştır. Bir kere,
Hükümet olarak, bu kamu alacaklarının tamamının affı konusunda herhangi bir
düşüncemiz yoktur. Bu, sistem içerisinde, sigortalılar arasında adaletsizliği
de getiren bir uygulamadır; ama, çeşitli ekonomik zaruretler nedeniyle borcunu
ödeyememiş sigortalılarımıza da -ki, Bağ-Kur sigortalıları, hepinizin bildiği
gibi küçük esnaftır- bir kolaylık, bir yapılandırma, her zaman Bakanlığımızın
gündeminde olan bir husustur; ancak, şu, sizlere arz ettiğim gerçek sigortalı
profilini ortaya çıkardıktan sonra, bunların üzerine tekrar eğileceğimizi ifade
etmek istiyorum.
Diğer bir sözlü soru önergesi, Muğla Milletvekilimiz
Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe
yerleştirilmeyenlere ilişkin sözlü sorusudur. Zannediyorum, bu sözlü soru
sorulduğunda, bu, özelleştirilen yerlerdeki çalışanlarımızın başka kamu
kurumlarına geçmelerine imkân veren yasa çıkmamıştı. Şu anda, elimizde böyle bir
yasa var; 1995 yılından itibaren özelleştirilen kuruluşlarda çalışan, hizmet
aktiyle çalışan kardeşlerimizin başka kamu kurumlarına geçme imkânı var. Şu
anda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Devlet Personel Başkanlığı bu konuda
yoğun bir çalışma içerisinde. Büyük bölümünü Millî Eğitim Bakanlığımız ve
Adalet Bakanlığımız olmak üzere, her bakanlık kendi ihtiyacı doğrultusunda, bu
özelleştirilen işyerlerindeki hizmet aktiyle çalışan arkadaşlarımıza istihdam
imkânı tanıyacaklar. Soruyu bu kapsamda cevaplandırıyorum.
Diğer bir sözlü soru önergesi, Çanakkale
Milletvekilimiz Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin
sözlü sorusudur.
Sayın milletvekilleri, Hükümet olarak, SSK ve Bağ-Kur
emeklilerimize verdiğimiz önem sonucu 2003 ve 2004 yılları, emeklilerimiz için
önemli gelir artışı yaşanan yıllar olmuştur. 2003 yılında seyyanen yapılan 75
000 000 ve 100 000 000 liralık artışlar yanında 2004 yılında gelir ve
aylıkların tüketici fiyatları endeksi artış oranları kadar artırılmasından
vazgeçilmiştir. Bunun yerine, 2004 yılı ocak ayı ödeme döneminden itibaren
yüzde 10 oranında, 2004 yılı temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki
aya göre yüzde 10 oranında artırılarak ödenmiştir. Böylece, tüketici fiyatları
endeksi artış oranları uygulaması halinde yıl sonunda emekli aylıklarında ancak
yüzde 12'ye ulaşabilecek olan artış oranı yeni düzenlemeyle yılın başında yüzde
10 ve yıl ortasında yüzde 10 artışla kümülatif olarak yüzde 21 oranına
ulaşmıştır.
Yine, 5282 sayılı Yasayla emeklilerimize 2005 yılında
yapılacak artışlar düzenlenmiştir. Burada kademeli bir artış gerçekleştirdik.
Gelir ve aylığı 200 Yeni Türk Lirasının altında olan emeklilerimize Ocak 2005
döneminde yüzde 8, Temmuz 2005 döneminde yüzde 8 olmak üzere kümülatif 16,6
oranında; yine, gelir ve aylığı 200 Yeni Türk Lirası ile 318 Yeni Türk Lirası
arasında olanlara ocakta yüzde 7, temmuzda yüzde 7 olmak üzere kümülatif yüzde
14,5; gelir ve aylığı 318 Yeni Türk Lirası üzerinde olanlara da kümülatif
olarak yüzde 12,4 oranında bir artış yapılmıştır. Bağ-Kurda ve tarım
sigortalılarında da yaklaşık bu oranlara benzer artışlar yapılmıştır. Bu
artışlar, öngörülen ve hedeflenen enflasyonun üzerindeki artışlardır. Tabiî,
bu, hiçbirimizin gönlünden geçen, hedeflediğimiz artışlar değildir; ancak,
bütçe imkânları ve uygulanan ekonomik program çerçevesinde, imkânlarımızı
zorlayarak yapabildiğimiz artışlar bunlardır.
Sayın milletvekilleri, Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin
sözlü sorusuna cevap vermek istiyorum. Sayın Milletvekilimizin sormuş olduğu
soruya ilişkin olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü, 2002 yılında, Bakanlık
görevine başladığım dönem olan, dördüncü dönem hane halkı işgücü anketi
sonuçlarına göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı 2 689 000 kişi, işsizlik oranı
ise yüzde 11 iken, 2004 yılı dördüncü dönem anket sonuçlarına göre işsiz
sayısı, 261 000 kişi azalarak 2 428 000 kişi, işsizlik oranı da yüzde 10 olarak
gerçekleşmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu 2004 yılı aralık ayı verilerine göre,
işsizlik sigortası primi ödeyen toplam sigortalı sayısı 6 010 973 kişidir. 15
Şubat 2005 tarihi itibariyle, işsizlik sigortasından faydalanmak için,
kurumumuza 413 395 kişi işten ayrılma bildirgesiyle müracaat etmiş olup, toplam
371 446 sigortalı işsizlik ödeneğinden yararlanmıştır.
Antalya Milletvekilimiz Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri
açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin sözlü soru
önergesiyle ilgili cevabımızı şu şekilde arz etmek istiyorum: 1479 sayılı
Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen ek 20 nci maddeye göre, yaşlılık aylığı
bağlananlardan çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya
başlayanlardan yüzde 10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilmeye
başlanmıştır. 4956 sayılı Kanunla da, diğer sosyal güvenlik kurumlarından
emekli olan ve Bağ-Kur kapsamında ticarî faaliyet gösterenlerden de 12 nci
basamağın yüzde 10'u oranında aylık destek primi kesilmeye başlanmıştır. Bu
uygulama, Sosyal Sigortalar Kurumunca yıllardan beri sürdürülmektedir. Bağ-Kur
için de böyle bir uygulamaya ihtiyaç duyulmasının nedeni, öncelikle, kurumlar
arasındaki uygulamalardaki farklılıkların giderilerek, norm ve standart
birliğinin sağlanmasıdır.
Ayrıca, sosyal güvenlik sistemi çerçevesinde
değerlendirildiğinde, emekli olan bir kişinin işine devam etmesinin, hem
istihdamı menfi yönde etkilediği hem de sigortalı sayısının artmasını
engellediği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, emekli olan kişilerin işlerini
başkalarına devretmek suretiyle genç sigortalıların sisteme dahil olmalarını
teşvik edecekleri, bu mümkün olmadığı takdirde, aylıklarından kesilecek sosyal
güvenlik destek primiyle sisteme katkılarının sağlanacağı düşünülmektedir.
Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün yapılan
atamalara ilişkin, Bakanlığımızdan sözlü sorusuna cevabımız ise şöyledir:
Değerli milletvekilleri, 58 inci ve 59 uncu hükümetler
döneminde Bakanlığımız ilgili kuruluşlarında, Sosyal Sigortalar Kurumu
Başkanlığında; kurum başkanlığına 1 birinci hukuk müşaviri, Sigorta İşleri
Genel Müdürlüğüne 1 genel müdür, Sağlık İşleri Genel Müdürlüğüne 1 genel müdür,
1 genel müdür yardımcısı ve 1 daire başkanının ataması yapılmıştır.
Ayrıca, Maliye Bakanlığı ile Başbakanlıktan alınan
atama izinleri doğrultusunda, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı merkez ve
taşra teşkilatlarında 396 asistan, 374 tabip, 70 diş tabibi, 13 uzman tabip, 10
klinik şefi, 384 eczacı, 44 diğer unvanlarda personel olmak üzere toplam 1 390
personelin açıktan, naklen veya yeniden atama işlemleri yapılmıştır.
2003 yılında yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun geçici 1 inci maddesi gereğince, kurumda, kurum başkanı,
sigorta işleri genel müdürü, atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri, genel müdür
yardımcıları, teftiş kurulu başkanı, sigorta teftiş kurulu başkanı, birinci
hukuk müşaviri ve daire başkanı kadro unvanlı görevlerde bulunanların
görevleri, bu kanunun yayımı tarihinde sona ermiştir. Bu nedenle, 26 adet şahsa
bağlı kadrodan 1 genel müdür, 5 genel müdür yardımcısı ve 20 daire başkanının
görev süreleri sona ermiştir.
Yeni yasayla, kurum başkanı, 2 genel müdür, 6 genel
müdür yardımcısı ve 20 daire başkanı kadrosu ihdas edilmiş olup; kurum başkanı,
5 genel müdür yardımcısı ile 19 daire başkanı olmak üzere 25 personel bakan
oluruyla görevlendirilmiş; ayrıca, büyük bölümü sağlık personeli olmak üzere
toplam 640 personel idarî görevlere atanmıştır.
Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü
genel müdür yardımcılığı kadrosunda bulunan 1 personel merkez teşkilatında
görevlendirilmiştir. Ayrıca, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı merkez
teşkilatı ile sigorta il, sigorta müdürlükleri ve sağlık tesislerinde idarî
görevlerde bulunan 89 personel aynı il sınırları içerisinde
görevlendirilmişlerdir. Kendi talepleri veya hizmetin gereği olarak büyük
bölümü sağlık personeli olmak üzere, değişik unvanlarda 293 idareci görevden
alınmıştır.
Bağ-Kur Genel Müdürlüğümüzde ise 1 genel müdür
yardımcısının ataması yapılmıştır. Ayrıca, teftiş raporuna istinaden 32, kendi
taleplerine istinaden kurumiçi nakil 133, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile
4046 sayılı Kanun gereğince özelleştirilen kuruluşlardan 122, açıktan ve
yeniden 86 olmak üzere toplam 373 kadroya atama yapılmıştır.
Genel müdür, teftiş kurulu başkanı, idarî işler dairesi
başkanı, sağlık işleri dairesi başkanı, bilgiişlem dairesi başkanı ve savunma
uzmanı olmak üzere toplam 6 adet kadroya vekâlet ve tedvir yoluyla idarî
görevlere atama yapılmıştır. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden başka
yerlerde görevlendirilen bulunmamaktadır. Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde 1 genel
müdür ve 1 daire başkanı olmak üzere 2 idareci personel görevden alınmıştır.
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünde ise, 1 teftiş
kurulu başkanı ve 1 yönetim kurulu üyesi olmak üzere 2 atama yapılmıştır.
Ayrıca, istek üzerine 122, soruşturma raporu 3, özelleştirme 73, başka
kuruluşlardan nakil 4, bakılan ve korunan çocuklardan 4, kadroları kaldırılan
81, görevde yükselme sınavı kazanan 194, müfettişlik sınavını kazanan 3 olmak
üzere toplam 484 personelin ataması yapılmıştır. Vekâleten 3, tedviren 40 personel
görevlendirmesi yapılmıştır. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden, müfettiş
raporuna istinaden 1 idareci başka bir yerde görevlendirilmiştir. Bu idarecinin
aldığı harcırah miktarı 1 083 989 653 Türk Lirasıdır. 1 vekil idareci personel
görevinden alınmıştır. Bakanlığımız bağlı kuruluşu Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Eğitim Araştırma Merkezi Başkanlığında, 1 başkan, 2 başkan yardımcısı olmak
üzere 3 adet atama yapılmıştır. Kısaca, Bakanlık merkezinde 50, SSK'da 480,
Bağ-Kurda 84 ve İŞKUR'da 251 olmak üzere toplam 865 atama yapılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, göreve geldiğimizde, bu saymış
olduğum kuruluşların teşkilat kanunları yoktu. Belki, bu atama sayıları
dikkatinizi çekmiş olabilir. Üçbuçuk yıldır, bu teşkilat kanunlarının olmaması
nedeniyle, personelin ataması, kadrolara mal edilmesi maalesef yapılamamıştı.
Yüce Meclisimizin onay verdiği yasalarla, bu arkadaşlarımızın da kadroya
kavuşmaları, örneğin, sözleşmeli personel olarak istihdam edilen
arkadaşlarımızın da daimî statüye kavuşturulmaları sağlanmıştır; ki, bu
sözleşmeli personel de bu sayının içerisindedir.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Iğdır
Milletvekilimiz Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimleri arasındaki ücret
farklılığına ilişkin sözlü sorusuna cevabımız şöyledir: Sosyal Sigortalar Kurumu
personeline ödenmekte olan maaşlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun maaş
ve diğer özlük haklarıyla ilgili hükümleri uygulanmak suretiyle
hesaplanmaktadır. Diğer taraftan, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu
gereğince, kurum personeline eködeme yapılmakta ve ayrıca yılda 2 kez ikramiye
ödenmekteydi. Sağlık tesisleri ve personeli, 5283 sayılı Kanun gereği Sağlık
Bakanlığına devredilmiş olduğundan, SSK personelimizin özlük hakları da Sağlık
Bakanlığımızın diğer personeline uygulamış olduğu standartlar çerçevesinde
değerlendirilecektir.
Diğer bir sözlü soru önergesi, Diyarbakır
Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin
aylıklarına ilişkin sözlü sorusudur.
Değerli arkadaşlarım, 31.12.1999 ile 31.3.2005
tarihleri arasında, asgarî düzeyde, kurumumuzca aylık ödenen emeklilere yapılan
artış oranı ile Emekli Sandığınca memur emeklilerine yapılan artış oranının
mukayesesinde, SSK'da asgarî aylık tutarındaki artış kümülatif bazda yüzde
427,5'tir; bunun karşılığında, aynı dönemde, Emekli Sandığında kümülatif bazda
artış oranı ise yüzde 403,7'dir. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen dönemler
itibariyle, kurumumuz emekli aylıklarında yapılan artış oranı, memur emekli
aylıklarında yapılan artış oranından yüzde 23,8 daha yüksek gerçekleşmiştir.
Bağ-Kurda ise, 2002 yılında memur aylıklarında kümülatif bazda yapılan artış
oranı yüzde 35,3 olup, aynı sürede, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılara
bağlanan aylıklara uygulanan aylık TÜFE değişim oranları kadar artırılarak,
1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların bağlanan aylıklarında 2002 yılında
kümülatif olarak yüzde 31,8 oranında artış sağlanmıştır. Kanun hükmüne göre
yapılması gereken artışın yüzde 3,5 gibi düşük bir oranda gerçekleşmesi
nedeniyle, Bakanlar Kurulumuz, almış olduğu bir kararla bu kararnameyi iptal
etmiş ve 75 000 000 ve 100 000 000 liralık seyyanen zam yapılmasını
emeklilerimizin lehine olarak değerlendirmiştir.
Burada okunan sözlü sorularda da dikkatinizi çekmiştir.
2002 yılında, daha önceki hükümet zamanında bir kararname çıkarılmış ve bu
kararname farkına göre hesaplanan miktarın emekli aylıklarına yansıtılması
öngörülmekteydi. Önergede bunun 545 000 000 lira gibi bir miktar olduğu ifade
edilmektedir. Zannediyorum, bir yanlış hesaplama veyahut da bir bilgilendirme var;
bu miktar 7 500 000 lira civarında bir paradır o günün parasıyla. Dolayısıyla,
böyle bir parayı telaffuz etmek bile yanlış olacağından, Hükümet bu kararnameyi
kaldırmış ve 75 000 000 ve 100 000 000 liralık seyyanen zamları yapmıştır.
Bağ-Kur ve SSK'da 2004 ve 2005 yıllarında yaptığımız
artışlarla ilgili bilgiyi, daha önce, bir sözlü soru önergesini cevaplarken
vermiştim; o beyanlarımın, bu sözlü soru önergesi için de geçerli olduğunu
ifade etmek istiyorum.
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Akdemir'in, isteğe bağlı
sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin bir sözlü sorusu var; bu konudaki
arzımız da şudur: Bilindiği gibi, 506 sayılı Kanunda, isteğe bağlı
sigortalılığın amacı, zorunlu sigortalılık niteliğini yitirmiş kimselerin,
malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerini kendileri ödeyerek sosyal
güvenlik haklarını sürdürmelerine imkân sağlamaktır.
4842 sayılı Yasadan önce, isteğe bağlı sigortaya giriş
için prim ödeme gün şartının aranmaması ve prim oranının düşük olması, zorunlu
sigortaya tabi olması gereken sigortalıları isteğe bağlıya yönlendirmiş ve
kayıtdışılığı teşvik eder nitelik kazanmıştır. Nitekim, 1990-2002 arasında
isteğe bağlı sigortalı sayısı yüzde 214 artarken, zorunlu sigortalı sayısı
sadece yüzde 52 oranında artmıştır.
İsteğe bağlı sigortanın, bir sigorta kolu olarak değil,
kuruluş amacına uygun hale getirilmesi için, 4842 sayılı Yasayla, 1 080 gün
prim ödeme şartı getirilmiştir. İsteğe bağlı sigorta prim tutarı, 1.7.2002 ile
30.3.2003 arasında, alt sınırı 65 516 658 Türk Lirası, üst sınırı ise327 583
920 Türk Lirasıdır. Bugünkü değerleriyle, alt sınır 122,17 Yeni Türk Lirası,
üst sınır ise 794,10 Yeni Türk Lirasıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir
Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin,
emeklilerimize ilişkin bir sözlü soru önergesi var.
506 sayılı Kanunda değişiklik yapan 4447 sayılı
Kanunla, Sosyal Sigortalar Kurumu emekli, dul ve yetimlerinin aylıklarının
artırılmasına ilişkin katsayı ve gösterge sistemi değiştirilmiş; bunun yerine,
her ay, bir önceki aya göre, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan
en son temel yıllık kentsel yerler tüketici fiyatları endeksi artış oranı kadar
artırılarak ödenmesi öngörülmüş. 4447 sayılı Kanunda yer alan maddelerin
yürürlük tarihlerinin düzenlendiği 63 üncü maddede de, ek 38 inci maddenin
yürürlük tarihinin, kanunun yayımını takip eden yılbaşı olacağı hüküm altına
alınmıştır; yani, 1999'da yapılan bir değişiklikle, emeklilerimizin
aylıklarındaki artış sistemi değiştirilmiş ve TÜFE'ye dönülmüştür. Bunun ilk
uygulaması 2000 yılında olmuştur. Bu konuda, emeklilerimizle kurum arasında
2000 yılında bir ihtilaf doğmuştur. TÜFE'den meydana gelen artış oranının
yansıtılması konusunda bir ihtilaf bugün de hâlâ devam etmektedir.
O ihtilaf da şöyledir: Bizim emeklilerimiz, SSK
emeklilerimiz, aylıklarını, bilindiği üzere, ayın 17'sinden itibaren almaya
başlıyorlar ve 10 günlük ödeme günümüz var. Burada, ayın 17'sine kadar TÜFE'nin
uygulanmasında bir gecikme ortaya çıkmıştır. Gerçi, kurum, bunu 2002 yılında
fark etmiş ve bu 15 günlük gecikmeyi emeklilerimize ödemiştir; ancak, açılan
bazı davalarda da görüldüğü üzere, bu TÜFE farkı yansıtma olayının sadece bir
aya münhasır olmadığı, 2002 yılına kadar, yani, yeni yasal bir düzenleme
yapılana kadar, yani, yaklaşık 29 aylık bir dönemi kapsadığı konusunda davalar
açılmıştır. Bu davalarda emeklilerimizin münferit olarak kazandığı davalar
vardır, yargı sürecinden geçmiş, kesinleşmiş davalar vardır ve kurum, bu
kazanan hak sahiplerine ödemiştir.
Değerli arkadaşlarım, son geldiğimiz noktada,
Yargıtayın ilgili hukuk daireleri, bu konuda yeni kararlar vermişlerdir; gerek
hesaplama yöntemi açısından gerekse diğer hususlar yönünden yerel mahkemede
kazanılmış olan bir iki dava bozulmuş ve bozulan bu yerel mahkeme kararlarını
yerel mahkemeye iade etmişlerdir.
Şu anda bizim bulunduğumuz nokta nedir diye sorarsanız;
biz Bakanlık olarak, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, bu konudaki en son yargı
sürecinin kesinleşmesini bekliyoruz. Yerel mahkemeden verilecek kararların
Yargıtaydan geçmesi sürecinden sonra ortaya çıkacak neticeye göre -elbette
yargı kararları hepimizi bağlıyor- kurum olarak biz, bu konuda doğmuş bir hak
varsa, elbette bunu son kuruşuna kadar ödeyeceğiz.
Benim bu süreçte bir beyanım oldu. Bu ihtilafı görerek
emeklilerimize dedim ki, bu kadar yaygın dava açmayın; çünkü, bir davanın
maliyeti kuruma çok pahalıya mal oluyor. Bilirkişi ücreti, ücretivekâlet; yani,
faraza, diyelim, 100 000 000 liralık alacağınız varsa, dava açıldığı zaman, bu
alacağın kuruma maliyeti 500 000 000-600 000 000 lirayı buluyor. Bu kurumun
parası demek, bir yerde, emeklinin parası demektir. Pilot açılmış davalar var.
Bu davalarda, yani, demin arz etmeye çalıştığım çerçeve içerisinde ortaya
çıkacak kesinleşmiş bir hukuksal karar kurumu bağlar. Dolayısıyla, bunu,
hepinize teşmil ederiz, bu sebeple, münferit olarak bu kadar yaygın bir dava
açmayın ve kurumun da herhangi bir zararına neden olmayın diye bir telkinde
bulunduk. Sağ olsunlar, bizi dinlediler. Yoksa, hiç kimsenin yargı yollarını
kullanmasını engelleme gibi bir düşüncemiz katiyetle yoktur. Bugün dahi,
isteyen, bu konuda, yargı mercilerini, yargı yollarını, yargı kanallarını
rahatlıkla kullanabilir; ama, ben bu hususun, hem emeklilerimizin hem de
kurumun lehine olduğunu görerek, böyle bir telkinde bulundum. Sağ olsunlar,
bizi dinlediler; yine, aynı sözlerimin arkasındayım. Bu yargı süreci
kesinleşip, emeklimizin lehine tecelli edecek bir hak varsa, yine, biz, bunu,
son kuruşuna kadar ödemeye hazırız; ancak, elbette, takdir edersiniz ki, bu
yargı sürecinin kesinleşmesini, hem kurum bürokrasisi hem de bizim beklememiz
gerekiyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin
Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu ihalelere ilişkin
bir sözlü sorusu var. SSK sağlık hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için,
hizmet alımı... Bilindiği gibi, birçok kurumun yaptığı gibi, SSK da hizmet
alımı suretiyle ihtiyaç duyduğu hizmetleri dışarıdan satın almaktadır.
Radyoloji ve görüntülemeyle ilgili tetkikler, yıllardır, büyük ölçüde özel
sektörle yapılan sözleşmeler yoluyla sağlanmaktadır. Bu şekilde hizmet
alımında, kurum sağlık tesislerinde muayene olan hastalara sevk evrakları
düzenlenmektedir. Anlaşmalı merkez isim ve adreslerini içeren sevk evraklarını
alan hastalar, bu merkezlere başvurduklarında çok uzun tarihlere randevu
verilmekte ve bu durum, kurum ve hasta mağduriyetine sebep olmaktadır. Hasta
memnuniyetinin sağlanması amacıyla, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğümüz,
yataklı sağlık tesisleri bünyesinde radyoloji ve görüntüleme merkezi oluşturmak
için, tüm giderleri yükleniciye ait olmak üzere sonuç satın alma ihalesi
düzenlenmiştir. Bu ihalelere ilişkin kamuoyuna da yansıyan bazı hususlar dile
getirilmiştir. Sayın Milletvekilimizle o aşamada da konuşma, görüşme imkânı
oldu. Burada, sadece Eskişehir ve Konya'da yapılan ihaleler -ki, birinin
indirim oranı yüzde 43'tür, diğeri de, Antalya ve Denizli'deki yüzde 51'dir-
kurum yönetim kurulunca onaylanmış, onun dışında Denizli, Antalya ve Kütahya
İllerimizde bu konuya ilişkin yapılmış olan ve bilahara da İstanbul'da ve büyük
merkezlerde yapılacak olan ihaleler de iptal edilmiştir.
Diğer bir sözlü soru önergesi, Niğde Milletvekilimiz
Sayın Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin
sözlü soru önergesidir.
Sayın milletvekilleri, Bağ-Kur sigortalılarının biriken
prim ve gecikme zammı borçlarının ödenmesine kolaylık sağlamak amacıyla daha
önce bir soruya verdiğim cevap çerçevesinde tekrarladığım sözlerimi burada da
aynen tekrar etmek istiyorum.
Yine, diğer bir husus, Bağ-Kur mevzuatına göre, ilk
defa sigortalı olanların sağlık yardımından yararlanmaları en az 8 ay, yeniden
sigortalı olanların ise en az 4 ay eksiksiz sağlık sigortası primi ödemiş
olmaları, sağlık ve sigorta prim borcu bulunmaması şartına bağlıdır.
Tabiî, bu konu zaman zaman sizlere de intikal eden bir
konudur; yani, Bağ-Kura sağlık prim borcu olan vatandaşlarımıza, maalesef, şu
andaki meri olan mevzuatımız gereği sağlık hizmeti veremiyoruz; ama, SSK'da,
diyelim bir belediye çalışanı, belediye SSK prim borçlarını ödemediği halde,
biz, o belediye çalışanımıza, hem sağlık hizmeti veriyoruz hem de günü geldiği
zaman onu emekli edip emekli maaşı veriyoruz. Bu konuda bir haksızlık, bir
standartdışılık olduğunu kabul ediyoruz; ama, bu kurumların da malî yapılarının
dikkate alınması gerekiyor. Özellikle Bağ-Kur konusunda prim ödeme
alışkanlığının çok düşük olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. Bağ-Kur sağlık gelirlerinin giderlerini karşılama oranı yüzde
47,1'dir. Yani, Bağ-Kur, 100 liralık sağlık giderinin ancak 47 lirasını
topladığı sağlık priminden karşılamakta, geri kalan bölümünü Hazine
karşılamaktadır ki, bu, böyle gittiği sürece, bu kurumların, bir sosyal
güvenlik kuruluşu değil, artık, bir sosyal yardım kuruluşu haline dönmesi
demektir; bu da, sosyal güvenlik sisteminin özüne aykırıdır; ama, bu ikilemi,
bu zorluğu da, Yüce Parlamentomuzun desteğiyle, huzurunuza getireceğimiz
düzenlemelerle bir disiplin haline getirmeyi amaçlıyoruz. Özellikle genel
sağlık sigortası ve yeni hazırlamış olduğumuz sosyal güvenlik yasa
tasarılarında bu tür aksaklıkları gidermeyi amaçlıyoruz.
Değerli milletvekilleri, İzmir Milletvekilimiz Sayın
Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin sözlü soru önergesi
var.
4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesinde, ücretlerin
asgarî hadlerinin, bakanlığımızca, Asgarî Ücret Tespit Komisyonu aracılığıyla
belirleneceği öngörülmüştür. Asgarî ücretin üzerindeki ücret ve sosyal
haklarsa, işçi ve işveren arasında akdedilen hizmet akitleri veya taraflar
arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmeleriyle serbestçe belirlenebilmektedir.
Bakanlığımız, bu konudaki sözleşme hürriyetine hiçbir zaman müdahale etmemekte,
çalışanımızla işveren arasındaki hizmet sözleşmelerine ve bunun gereklerine saygı
duymaktadır.
Diğer taraftan, küresel bir nitelik kazanan işsizlik,
ülkemizin de önemli sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Demin de bir
nebze arz ettim işsizlik konusunu değerli arkadaşlarım, gerçekten, işsizlik
konusu, yaşamış olduğumuz iç ve dış konjonktürlerin gerçek gündemimizi
gölgelemesine rağmen, Türkiye'nin en önemli gündem maddesidir. Hepinizin
bildiği gibi, işsizlik, sadece bir ekonomik gelirden yoksunluk değildir;
birtakım sosyal boyutları olan, aile içi çözülmelere neden olan, sosyal rahatsızlıkları
beraberinde getiren ve en sonunda, uzun süreli işsizliğin yoksulluğa dönüştüğü
bir süreçtir.
Denilebilir ki, işsizlik sorunu, sadece Türkiye'nin
sorunu mudur; hayır. Bugün, birçok Avrupa Birliği ülkesinde de, işsizlik oranı,
bizim gibi yüzde 10'lar civarındadır, hatta, Polonya gibi, İspanya gibi
ülkelerde yüzde 18'ler, yüzde 20'ler mertebesindedir. Ancak, bu ülkelerde,
sosyal koruma sistemleri güçlü olduğu için, işsizliğin yaratmış olduğu sosyal
arızaları gidermek mümkün olmaktadır. Bizde, işsizlik sigortası gibi, Ücret
Garanti Fonu gibi, özelleştirme sosyal destek projesi gibi projeler olmasına
karşın, işsizliğin yaratmış olduğu sosyal arızaları gidermek bugün için pek
mümkün değildir; ama, biz de, ülke olarak, bu sosyal koruma sistemlerini
geliştirmek ve işsizlerimizi koruma güvencesine almak durumundayız.
Değerli arkadaşlarım, bir ülkede, işsizliği makul
seviyelere indirmenin en önemli yolu ekonomik büyümeden geçmektedir. Eğer,
ekonomik büyümeniz belli bir performans göstermiyorsa, diğer uygulayacağınız
aktif istihdam tedbirlerinin işsizliği önleme konusundaki katkısı çok düşüktür.
Türkiye olarak, ekonomik büyüme anlamında çok güzel günler yaşıyoruz. Birçok
gelişmekte olan ülkenin veyahut da ekonomisi durağanlık dönemine girmiş olan
ülkelerin gıptayla baktığı büyüme oranlarını Türk ekonomisi
gerçekleştirmektedir; yüzde 6'lar, yüzde 8'ler civarında. Gerçekten, dünya
ekonomileri içerisinde önemli bir yer olan ekonomik büyüme performansı
gösteriyoruz ve biz, Hükümet olarak -kararlılığımız- bu ekonomik büyümemizin,
mutlaka ve mutlaka, istihdam odaklı olmasına önem gösteriyoruz.
Bazı görüşler var; deniliyor ki: Büyüyün de nasıl
büyürseniz büyüyün. Yani "bunun, istihdam yaratması şart değildir"
gibi Türkiye'de belki seslendirilmeyen, ama, başka ülkelerde bu tür görüşler
var; ama, bizim ekonomik büyümemizin mutlaka istihdam yaratması gerçeğiyle
karşı karşıyayız. Belki, bu konuda şu tenkit getirilebilir; denilebilir ki:
Sayın Bakan, tamam, ekonomi iyi bir büyüme performansı gösterdi; ama, bu, istihdama
bire bir yansımadı. Doğrudur değerli arkadaşlarım, ekonomideki bu büyüme yüzde
100 istihdama yansımamıştır. Gerçi, bu büyümenin istihdama yansıması tedrici
bir süreç izlemektedir; bizde de, henüz, yeni yeni istihdama yansımaları
görülmüştür. İşte, işsizlik oranı, bir önceki yıla göre kıyasladığımız zaman,
yüzde 10,3'ten yüzde 10'lara düşmüştür ve yaklaşık 1 000 000 yeni iş yaratılmış
bulunmaktadır.
Peki, ekonomik büyüme dışında, işsizliği önleme
konusunda bütün ülkelerin uyguladığı hangi enstrümanlar var?.. Aktif istihdam
politikaları dediğimiz, işgücünü nitelikli hale getirmek, istihdam
edilebilirliği artırmak için uygulayacağımız tedbirler de var. Bu konuda, kamu
istihdam kurumumuz olan İŞKUR'a önemli görevler düşüyor. Bu sebeple, yine, Yüce
Meclisimizin onay verdiği İŞKUR Yasasını yeniden çıkardık; kurumsal yapısını
güçlendiriyoruz, yeni uzman arkadaşlarımızı, genç arkadaşlarımızı kurumumuza
kazandırdık. Avrupa Birliğinden temin edilen 50 000 000 euroluk aktif istihdam
programını yürürlüğe koyduk. 25 000 kişiyi kapsayacak ve projenin uygulaması
neticesinde, yaklaşık yarısına istihdam imkânı kavuşturacak bu aktif istihdam
programını uyguluyoruz. Yine, çeşitli kuruluşlarla yapmış olduğumuz aktif
istihdam projeleri var. Demin de bir nebze bahsettim; gelişmekte olan yörelerde
uyguladığımız teşvik tedbirlerinin hepsi, Türkiye'de, istihdamı önlemek ve
işsizliği azaltmaya matuftur. Bu anlamda, Türkiye'deki işgücünün de nitelikli
hale getirilmesinin çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye olarak, nüfusumuzun
yapısı bize büyük fırsatlar sunmaktadır. Türkiye, yakın coğrafyasında en genç
nüfus potansiyelini bünyesinde barındıran şanslı bir ülkedir. Nüfusumuz çok
gençtir ve bu, Türkiye'nin rekabet edebilirliği için çok büyük bir avantajdır.
Bugün, Avrupa ülkeleri, kendi ülkelerinde yaşanmakta olan yaşlanma riski için
çok büyük uğraşlar vermektedirler; ancak, Türkiye'nin de bu genç nüfus
kompozisyonu sonsuza dek sürecek değildir; 2040'larda, yüzyılın ortalarına
doğru, bu konsept devam ederse, Türkiye olarak, biz de, yaşlanma olgusuyla
karşı karşıya kalacağız. Yani, önümüzdeki yirmibeş otuz yıllık dönemi, biz, bu
genç nüfusa dayalı projeksiyonlarımızı çok iyi geliştirmek ve bu genç
nüfusumuzun, özellikle, işgücümüzün niteliklerini artırmak durumundayız. Onun
için de, Hükümet olarak, bakanlıklar olarak, Türkiye'de işgücünün nitelikli
hale getirilmesi ve meslekî eğitimin önplanda tutulması konusunda büyük bir
kararlılığımız var; gerek Millî Eğitim Bakanlığımız gerekse bizim Bakanlığımız,
bu konuda, büyük bir gayret içerisindedir. Eğer, işgücümüzü nitelikli hale
getirebilirsek, hem ülkemize yabancı sermayenin gelmesi kolaylaşacak hem de
Türkiye'den dışarıya nitelikli işgücü talepleri daha çok artmış olacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu konuya ilişkin, yine, Niğde
Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına ve
hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin sözlü soru önergesi var.
Demin de ifade ettim, işsizlik oranı, 2004 yılının son
çeyreğinde bir önceki yıla göre düşme kaydetmiş ve yüzde 10 civarında bir
gerileme göstermiştir. Devlet İstatistik Enstitüsünce en son açıklanan 2004
yılı dördüncü dönem hane halkı işgücü anket sonuçlarına göre, toplam istihdam
21 870 000 kişi, işsiz sayısı ise, kayıtlı işsiz sayısı diyelim buna, 2 428 000
kişi olarak tahmin edilmiştir. Okuryazar olmayan işsizlerin oranı yüzde 3,6;
lise altı eğitimli işsizlerin oranı yüzde 8,6; lise ve dengi meslek lisesi
işsizlerin oranı yüzde 15, yüksekokul ve fakülte mezunlarının oranı ise yüzde
12,2'dir.
Yine, Sayın Milletvekilimizin, gizli işsizlik
konusundaki bir sorusunda geçen bölümü var.
Gizli işsizlik, herhangi bir üretim dalında gereğinden
fazla kişinin çalışması ya da birkısım çalışanın üretime katkıda bulunmaması
halinde ortaya çıkan durumdur. Şu anda, gizli işsizliğin tespitine ve tahminine
yönelik elimizde sizlerle paylaşabileceğimiz resmî bir veri yoktur.
İşsizliği önleme konusundaki görüşlerimi daha önce
ifade ettiğim için burada onlara değinmeyeceğim.
Başka bir sözlü soru önergesi, Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerine TÜFE farkından
doğan alacaklarına ilişkin soru önergesidir. Bunu, biraz evvel arz etmiştim,
hukukî süreci beklediğimizi arz ettim. Onun için, bu konuda değerli
zamanlarınızı almak istemiyorum.
İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in
"Ödemiş İlçesinde SSK hastanesi ihtiyacı var" diye bir sorusu var.
Bildiğiniz gibi, biz, hastaneleri Sağlık Bakanlığımıza devrettiğimiz için bu
yatırım planlaması artık, Sağlık Bakanlığımız tarafından yapılacaktır.
FERAMUS ŞAHİN (Tokat)- Hastanelerimizi gasbettiler
Sayın Bakanım.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(Devamla) - Biz, tabiî, Ödemiş'e bir ihtiyaç olduğunu daha önce de Bakanlık
olarak da ifade ettik; umuyorum, inşallah, önümüzdeki süreçte bu ihtiyacı
karşılayacak bir yatırım...
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İki sene sonra cevabını verir
herhalde!..
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(Devamla) - Evet, yine, Bergama'yla ilgili, Bergama'nın hastane ihtiyacı
konusunda bir sorumuz var. Bu konu da Sağlık Bakanlığımız tarafından yapılacak
yatırım planlamaları çerçevesinde değerlendirilecektir.
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, Ücret
Garanti Fonuna ilişkin sözlü sorusu.
Değerli arkadaşlarım, Ücret Garanti Fonu, yeni İş
Yasamıza giren kurumsal bir yapıdır. Bu Ücret Garanti Fonundan, işverenin
konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması veya iflas
nedenleriyle işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde ödeme
yapılabilmektedir. Aciz vesikası alınması, iflas kararının veya konkordato
mühlet kararının ilanı, belli süreçlere tabidir. Bu süreçlerin tamamlanması
uzun zaman almaktadır. Bu uygulama, yasayla birlikte yürürlüğe girmiştir ve
çalışan açısından önemli bir garanti oluşturmaktadır. İşyerinin iflas etmesi,
kapanması halinde, en azından ücretini alamayan çalışanımıza belli süreler için
dahi olsa, bu Ücret Garanti Fonundan yararlanma imkânı sağlayan, çalışanımız
lehine konulmuş bir düzenlemedir.
Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in,
Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılması ve yeni yapılan
tenis kortuna ilişkin sözlü soru önergesi var.
Değerli arkadaşlarım, bu konu kamuoyunda da çok speküle
edildi, bizi gerçekten üzen bir konu oldu; arkadaşlarımızın düşüncelerini hiç
yansıtmayan, tamamen yanlış anlamalara dayanan ve kamuoyunu da gereksiz işgal
eden bir konu oldu.
Konu şudur: 3289 sayılı Yasa uyarınca 500 ya da daha
fazla personeli olan kurum ya da işletmelerin spor tesisi yapması yasal bir
zorunluluktur.
Çalışma Bakanlığımızı bilen arkadaşlarımız bilirler,
Bakanlık binamızın arka tarafında, garajın üstünde atıl duran geniş bir alan
vardır, arkadaşlarımız buraya bir spor tesisi yapma girişiminde bulunmuşlar.
Bu, denildiği gibi sadece tenis kortu değil; voleybol gibi diğer spor
aktivitelerinin de yapılabileceği, birden çok amacı taşıyan, neticede, futbol,
voleybol, jimnastik, masatenisi gibi yaygın sporların yapılacağı, aynı zamanda
çalışanlarımızın öğle tatillerinde ve cumartesi-pazar tatillerinde gelebilecekleri
bir sosyal alan yaratmak suretiyle bu spor tesisi yapılmıştır. Bu spor
tesisinin yapılması konusunda Bakanlıktan tek kuruş bir harcama çıkmamıştır.
Bu, bir bankayla yapılan anlaşma gereğince, banka tarafından yapılmış ve
Bakanlığımıza hibe edilmiş bir kuruluştur.
Kreşin kapatılması nedeniyle personelimiz asla mağdur
olmamıştır. İŞKUR kreşinden faydalanan personelimizin çocukları, Bakanlığımız
ve SSK kreşlerinden faydalanmakta olup, kreşin yeniden hizmete açılmasına bugün
itibariyle bir ihtiyaç duyulmamaktadır. Çalışanlarımızın çocuklarını mağdur
etmek gibi herhangi bir düşüncemiz asla söz konusu değildir.
Özürlüler için dizayn edilmiş olan meslekî
rehabilitasyon merkezimiz vardı. Bu, Ankara İŞKUR İl Müdürlüğümüzün hizmet
verdiği binada yapılmaktaydı. Şu anda bu binamız bakım ve onarıma alındığı
için, geçici olarak bu hizmetleri dışarıda yapmayı planlıyoruz. Yeni mekânlar
kiralamak suretiyle bu meslekî rehabilitasyon merkezimiz veyahut da işlevimiz
devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir
Milletvekilimiz Sayın Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin
giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına
ilişkin sözlü sorusu var sırada.
Bağ-Kur emekli maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili
ayrıntıları daha önceki başka bir sözlü soru önergesine cevap verirken arz
etmiştim. Yine, aynı beyanlarımı burada da tekrarlamak istiyorum.
Diğer bir husus sözlü soru önergesinde geçiyor; Sosyal
Sigortalar Kurumunun yurtdışı tedavilerine ilişkin kanunda değişiklik öngören
tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Aile ve Sosyal İşler Komisyonunda
görüşülmesi sırasında, Bağ-Kur sigortalılarının da yurtdışına gönderilmesiyle
ilgili tasarı taslağı hazırlanarak, söz konusu kanunların müşterek çıkması
yönünde komisyona talep iletilmiştir. Ancak, orada beliren görüşe göre, bunun
SSK Yasasına değil, müstakil bir düzenleme yapılması öngörülmüştür.
Bu konuyu daha açık ifade etmem gerekirse, kamuoyunda
Esin... Küçük lösemili bir çocuğun gazetelerde çıkan resimlerini hepiniz hatırlıyorsunuz.
Çocuk şu anda Almanya'ya gitti, döndü, ilik nakli yapılması söz konusu. Daha
önceden, SSK mevzuatı sadece sigortalıların yurtdışı tedavilerine imkân
veriyordu. Bizim hazırladığımız, Yüce Meclisin onayladığı yasayla, artık,
sigortalıların da, bakmakla mükellef oldukları kişilerin de yurtdışı
tedavilerine imkân sağlayan bir yasal düzenlemeye kavuştuk. Aynı düzenlemeyi,
sözün kısası, Bağ-Kur için de yapma konusunda kararlılığımız var.
Komisyonlarımızın ve Yüce Meclisimizin gündeminin imkân verdiği ölçüde, bu
yasayı da gerçekleştirmek istiyoruz.
Diğer bir konu, sendika kurma hakkına ilişkin bir sözlü
sorudur.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, Anayasanın
"Sendika kurma hakkı" başlığını taşıyan 51 inci maddesinde çalışanlar
ve işverenlerin, 2821 ve 4688 sayılı Kanunlarla sendika kurma hakları
düzenlenmiştir. Bu kanunlar, işçileri, memurları, kamu ve özel işverenleri
kapsamaktadır. Uluslararası mevzuatta ise, herkesin sendika ve dernek kurma
hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmiştir.
Burada, belki, başka alanlarda da karşımıza çıkacak. Bu
anayasa değişikliğini yaptıktan sonra, Anayasamızın 90 ıncı maddesiyle ilgili
hususların ve uluslararası sözleşmelerdeki hususların içhukuka yansıtılması
hususu, gerek sendika konusunda; yani, 87 ve 98 sayılı Sözleşmeler kapsamında
karşımıza gelecektir. Bunu, Parlamento olarak, Hükümet olarak, ciddî bir
şekilde tartışmamız ve bunu yerli yerine koymamız gerekmektedir.
Şu andaki durum itibariyle, emeklilere sendika kurma
konusunda Çalışma Genel Müdürlüğümüzün yayımlamış olduğu bir genelgeye
karşılık, emeklilerimiz, Danıştay 10. Dairesine yürütmeyi durdurma davası
açmışlardır. Bu dava halen devam etmektedir. Umuyorum, Danıştayımızın
göstereceği yönlendirme doğrultusunda da bu arz ettiğim konuya bir disiplin getirebiliriz
diye düşünüyorum; ama, esas önemli husus, 90 ıncı maddeyle ilgili değişiklikten
sonra, uluslararası sözleşmelerin içhukuka yansıtılması konusunu değerlendirip
netleştirmek zorundayız.
Evet, son sözlü soru önergesine geldim. Huzurlarınızı
epeyce işgal ettim; ama, olabildiğince de, sayın milletvekillerimizin
sorularındaki hususlara değinmeye itina gösterdim değerli arkadaşlarım.
Son sorumuz, Denizli Milletvekilimiz Sayın Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen
paya ilişkin sözlü sorusu.
1.1.2003 ile 1.1.2005 tarihleri arasında, Bakanlığımız
diğer kamu kurum ve kuruluşlarından 55 personelin naklen ataması yapılmıştır.
Bakanlığım ilgili kuruluşlarından Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığına 9'u üst
düzey yönetici kadrolarına olmak üzere 823 personel ataması yapılmıştır.
Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne, diğer kamu kurum ve
kuruluşlarından 76, 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu gereğince özelleştirilen
kuruluşlardan Devlet Personel Başkanlığınca kuruma tefrik edilen 140 olmak
üzere toplam 216 personelin naklen ataması yapılmış olup, üst düzey yönetici
kadrolarına atanan personel bulunmamaktadır.
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüne, 13'ü üst düzey
yönetici kadrolarına olmak üzere, 72 personel ataması yapılmıştır.
59 uncu hükümet döneminde, Bakanlığımız Merkez
Teşkilatında bulunan istisnaî kadrolara açıktan 3 atama yapılmıştır. 58 inci ve
59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlıktan, Bakanlığıma 2 personelin naklen
ataması yapılmış, 2 personelimiz ise, Başbakanlığa naklen atanmıştır. Ayrıca,
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının 8 personeli Bakanlığımızda
görevlendirilmiştir.
Bakanlığım ilgili kuruluşlarından Sosyal Sigortalar
Kurumu Başkanlığında, SSK kadrosunda olup, Bakanlığımızda görevli personel
sayısı 91, Başbakanlıkta görevli sayısı 1'dir. Ayrıca, Kurumdan bakanlıklara
255, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına 147 personelin naklen ataması
yapılmıştır.
Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde kurum personelinden 4'ü
Bakanlığımızda ve 1'i de SSK Başkanlığında olmak üzere 5 personel geçici olarak
görevlendirilmiştir.
Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünde kurum
personelinden 4'ü Bakanlığımızda ve 4'ü Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmak
üzere 8 personel geçici olarak görevlendirilmiştir.
Bakanlığımız Merkez Teşkilatında dönersermaye
ödeneğinden personele ödenen ödenek bulunmamaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu
sözlü soruları sormak suretiyle, Bakanlığımın faaliyetleri, projeleri hakkında
görüşlerimizi sizlerle ve Yüce Milletimizle paylaşma imkânını sağlayan değerli
milletvekillerime ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum ve şunu bütün samimiyetimle
ifade etmek istiyorum ki, Bakanlığımız her zaman ister iktidar ister muhalefet
bütün milletvekillerinin denetimine açıktır ve biz bundan büyük mutluluk
duyarız.
Bu vesileyle, hepinize, başta Başkanlık Divanı olmak
üzere, değerli Gruplarımıza ve milletvekillerimize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Sayın milletvekilleri, soru önergesi veren milletvekili
arkadaşlarımızın ek açıklama yapma istekleri vardır. Şimdi arkadaşlarımızın
mikrofonlarını açacağım. Çok kısa bir sürede açıklamalarını yapmalarını
kendilerinden istirham ediyorum.
Sayın Vezir Akdemir, buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.
Öncelikle Sayın Bakana da teşekkür etmek istiyorum;
çünkü, 22.7.2003 tarihinde vermiş olduğum sorunun cevabını bugün almakla mutlu
oldum. (!) Tabiî, bu mutluluğu halka sormak lazım. Acaba halk memnun oldu mu,
vatandaş memnun oldu mu?
Sayın Bakanım "eczaneler artık bundan sonra 45 gün
içerisinde ücretlerini rahatlıkla alabilirler" diyor. Ben bu soruyu
yazdığım tarihlerde eczaneci arkadaşlarım tam altı aydır ücretlerini
almadıklarını söylüyorlardı. O dönemlerde eczanelerden alınan ilaç miktarı daha
azdı. Peki, şu anda SSK'lıların da Sağlık Bakanlığına bağlanmasıyla bu
eczanelerin sorunları artacak mı yoksa inecek mi? Bana göre, daha da
artacaktır. Her şey kâğıt üzerinde çok hoş görünüyor; ama, lütfen, vatandaşın
çektiği o çileleri gözönünde bulunduralım.
Gündemdışı konuşmaları cevaplandıran Sayın Sağlık
Bakanı o kadar rahat anlattı ki, hiçbir hastanemizde sorun olmadığını söyledi.
Oysaki, hastanelerde kuyruklar her gün biraz daha büyümektedir. Bana göre, bir
yöntem daha bulmak gereklidir. O hastane kuyruklarında sıra bekleyen hasta ve
hasta sahiplerinden bir vergi kesmek lazım. Diğer şekilde çözümü çok zor
olacak. Lütfen, bu hastane kapılarında bekleyen o insanların sorunlarını
çözelim. Hele hele hiçbir sağlık güvencesi olmayan insanların sorunlarını
çözmek için de hiçbir bakan arkadaşımız ilgilenmiyor.
Defalarca bu kürsüde söyledik; hâlâ daha hastane
kapılarında rehin kalan insanlarımız vardır. On gün öncesinde, Karşıyakamızda
evi yanan bir vatandaşımız yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor; önce Karşıyaka
Devlet Hastanesine, sonra Yeşilyurt Devlet Hastanesine sevk ediliyor ve
arkasından, Ege Üniversitesine sevk ediliyor. Bu vatandaş, parası olmadığı için
bakıma alınmıyor ve de bir hafta içerisinde, vatandaş canıyla ödüyor. Lütfen,
ilgilenmek gereklidir.
Ben, sayın iktidar milletvekillerine de seslenmek
istiyorum. Lütfen, bu konu üzerine eğilelim, vatandaşların sorunlarını çözmek
için elbirliğiyle katkı koyalım. Bu bahsettiğim vatandaş, en sonunda canıyla
ödedi ve 33 milyar borç para çıktı. Parası yok, yeşilkart da alamıyor; Sayın
Kaymakamlığa müracaatta bulunuyoruz; koşulları yerine getirmediği için ödeme
yapamıyorlar. Lütfen... Bunun sayısı çok ve çok... Bu, benim bulunduğum İzmir
bölgesinde. Peki, doğudaki illerde durum nasıl acaba, bir de onlara bakalım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen, toparlar mısınız.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet, Sayın Başkan, tabiî ki
doğrudur, toparlamam gereklidir. Sayın Bakan toptan cevap verdi. Ben de,
toptan, nasıl sorumu söyleyeceğim, bilemiyorum.
Toptan söyleyeceğim soru şudur: Ülkenin sorunları
büyüktür. Lütfen, bu işsizliği de çözelim, lütfen, vatandaşların sorunlarını
çözelim, bütün sayın bakanlara söylüyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.
Sayın Bakanım, açıklama yapacak mısınız, daha sonra mı
yapacaksınız?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) - Daha sonra...
BAŞKAN - Sayın Pekel, buyurun efendim.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Bakan üç soruma yanıt verdi; kendisine teşekkür
ediyorum; ancak, tatmin olmadığım yanlar olduğu için, sadece iki sorunla ilgili
ek açıklama yapma ihtiyacını hissettim; o nedenle de söz aldım.
Bir tanesi, bu SSK emeklilerinin TÜFE artışlarından
kaynaklanan alacaklarına yönelik; onunla ilgili görüşlerimi kısaca sunmak
istiyorum. Bu SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan alacaklarına yönelik
verdiğiniz yanıt, 4 000 000 emeklimizi ilgilendirmektedir. Emeklilerimizin
sizden duyacakları her söz, onlar açısından hayatî önem arz etmektedir.
Yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi veren emeklilerimiz, dul ve
yetimlerimiz bu konuyla ilgili yargı kararlarının uygulanmasını beklemektedir.
Geçen beş yıllık süre içerisinde yaklaşık 25 emekli yurttaşımız yargıya
başvurmuş, davalar kazanılmış, Yargıtayca onanmış, kendilerine yasal faizle
birlikte bütün ödemeler yapılmış ve mahkemeye başvuran şanslı emeklilerimiz, bu
paralarını alıp harcamışlardır.
Bugün, Sayın Bakanın ifadeleri, yargıda sonuçlanmamış
bir dava bulunduğu ve bu davanın sonucunun beklendiği yönündedir. 10 Mart 2005
tarihinde görüşülecek olan davada, Yargıtayın vermiş olduğu 29 aylık karar,
SSK'nın "ağustos 2003 tarihinde 1 aylık ödeme yaptık; bu rakam da 29 aydan
düşülsün" şeklindeki itirazı nedeniyle, bilirkişi aşamasındaki durumdur.
Yani, Yargıtay, emeklinin haklılığı konusunda en ufak bir şüphe bulamamıştır;
sadece 29 aylık değil, 28 aylık bir ödeme gerektiği konusundaki iddiayı
incelemeye almıştır. Emeklilerimize hak ettikleri ödemelerin yapılması, daha da
beklenmemesi gerekmektedir.
Ayrıca, bu süreç yaşanırken, 1 Ocak 2000 tarihinden
bugüne kadar geçen beş yıllık sürede oyalanan emeklilerimizin TÜFE alacakları
boyutundaki hakları, zamanaşımına uğramaya başlamıştır. Çok önemli bir nokta,
dikkatinizi çekmek istiyorum. Ocak ve şubat aylarına ilişkin TÜFE farkları için
zamanaşımı süresi dolmuş, mart ayı için de bu süreç başlamak üzeredir.
Emeklilerimizin bu hak mağduriyetlerinin de bir an önce giderilmesi
gerekmektedir. Hükümetimiz, emekliyi oyalayarak haklarının zamanaşımına
uğramasını da beraberinde getirmiştir. Geciken adaletin adaletsizlik olduğunun
bilinciyle, bir an önce bu konuda hükümetimizin adım atması, Sayın Bakanımızın
verdiği sözü yerine getirmesi gerekmektedir.
İkinci konu da, yine...
BAŞKAN - Sayın Pekel, açıklamalar çok uzun oluyor.
Dikkat ettim, bir sayfayı toptan okudunuz. Lütfen, kısa bir açıklama
yaparsanız...
Buyurun.
SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum.
İkincisi de, bu işsizlik sigortasıyla ilgili.
Sayın Bakan kanun metnini anlatmaya çalıştı. Gerçekten
bu güvence, işçilerin, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesi hallerinde, iş
ilişkisinden kaynaklanan son üç aylık ücret alacağını garanti etmeyi amaçlayan
Ücret Garanti Fonu, kâğıt üzerinde kalan bir uygulama olarak, bize göre,
görünüyor. Ücret Garanti Fonu, gerçek amacı, çalışanları, işsiz kalanı,
ücretini alamayanları öncelikle korumak olduğunu unutmuşa benziyor. Bunu
vereceğim şu bilgilerden anlayabilmekteyiz: Ülkemizde son yıllarda toplam
istihdam sürekli azalmıştır -ki, Bakan da bunu açıkça ifade etti- ve buna karşılık
iş bekleyenlerin sayısı da çığ gibi büyümektedir. Bununla birlikte, ülkemizde
ekonomik güçlüğe düşen birçok işveren esnaf bulunmaktadır. Kimi işçilerimiz bu
nedenle ücretlerini alamamaktadırlar. Bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsünün
en son açıkladığı rakamlara göre, 2004 yılında, 2003 yılına göre kapanan şirket
ve kooperatif sayısı yüzde 40,9 artarak 5 436'dan 7 660'a yükselmiştir. Kapanan
ticaret unvanlı iş sayısı ise, yüzde 40,3 artarak 13 229'dan 18 555'e
yükselmiştir. Bu rakamlar göstermektedir ki, ülkemizde ticaret yapmak, esnaflık
yapmak hiç de kolay değildir ve her geçen gün daha da zorlaşmıştır. Bu
gerçeklere göre baktığımızda, bu fondan para alan işçi sayısı neredeyse yok
denecek kadar az. Bu konuda, sanıyorum ya bilgilendirme yapılmamıştır ya da bu
şekilde müracaatların zamanında değerlendirilmemesi sonucu da bir ödeme
yapılmadığı görülmektedir. Yasanın uygulanması konusunda daha titiz bir
çalışmayla ilgililerin bilgilendirilmesi konusunda bir çalışmayı beklediğimi
ifade ediyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.
Buyurun Sayın Ören.
HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, aracılığınızla
Sayın Bakanıma sorularımı yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, 18,5 katrilyon Bağ-Kurluların bir
alacağı var; yani, Bağ-Kurlu olan arkadaşlarımızın Bakanlığa ödemediği para
olduğu söyleniyor. Biraz evvel de söylediğiniz gibi, bunun yarısından fazlası
kayıtları yapılmış veya kayıt yapıldığından haberi olmayanlara çıkarılan
paralar. Yani, geriye 8 katrilyonluk bir para kalıyor. Bu 8 katrilyonluk
paranın da belki yarıdan fazlası faiz, geçmiş dönemlerdeki yüksek faizlerle
gerçekleşen paralar. Geriye kalan 3 katrilyon veya 2,5 katrilyon gibi bir para.
Bununla ilgili bir yapılandırma yapılamaz mı? Biraz evvel "yapılandırmalar
veya aflar, toplumda, ödeyenler nezdinde yaralar oluşturuyor" dediniz;
ama, vergi affı böyle gerçekleşmedi. Vergi affında, belirli oranda, AKP
Hükümeti, vergiyle ilgili belirli bir yapılandırma yaptı. Tabiî, burada bu borç
çok önemli değil, asıl önemli olan, 1 000 000'un üzerinde, borcunu ödeyemeyen,
ödeyemediğinden dolayı bugünkü primleri ödeyemeyen insanlar. Yani, amaç, geçmiş
dönemdeki borçları bir şekilde yapılandırmak, zararına ve kârına bakmadan;
fakat, bu 1 000 000 insanın bundan sonra Bağ-Kur primlerini doğru ve düzenli
şekilde ödemesini sağlamak olmalıdır diye düşünüyorum. Bununla ilgili de bir
kanun teklifim mevcuttur. Yani, ayda, aşağı yukarı, belki hesabım yanlış
olabilir ama, 200 veya 250 trilyonluk bir parayı şu anda tahsil edemiyorsunuz;
ama, bu 3-4 katrilyonluk borç yapılandırılırsa, hatta geçmiş dönemin birtakım
faizlerinin hepsi de affedilmiş olsa, tahmin ediyorum Bakanlığımıza gelecek
para bugünkünden çok çok fazla olacaktır. Bütün yurttaşlarımız böyle bir affı
veya böyle bir yapılandırmayı bekliyor. Acaba, bu konuda, biraz daha
düşünülebilir, toplumun istediği, özlediği bu af veya yapılandırma
çıkarılabilir mi?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Küçük, buyurun.
AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Öncelikle, ben, hükümetin, bu
denetim konusunda Meclisin çalışmalarına verdiği katkının çok yetersizliğinden
şikâyet etmek istiyorum. Görülüyor ki, bugün, bir yıl önce, birbuçuk yıl önce
sorulmuş sorulara cevap veriyor hükümet. Dolayısıyla, konular güncelliğini
yitiriyor; bazen, burada komik durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ben, bu
nedenle, hükümet üyelerinin, sayın bakanların, bu konuya daha titizlikle
yaklaşmalarını ve Meclisin denetim hakkının ve denetim görevini yapabilmesi
önündeki engellerin kalkması gerektiğini ve bu konuda duyarlı olmaları gerektiğini
ifade etmek istiyorum. Gerekirse, Meclis, haftada bir gün fazla çalışsın; ama,
bu konu gündemden kaçırılmasın, bu konunun önemi hiçbir zaman tartışılmasın.
Sayın Bakana, öncelikle çok teşekkür ediyorum, büyük
bir gayret ve iyi niyet içerisinde sorulan sorulara en iyi şekilde cevap
vermeye çalıştı. Tabiî, bu kadar çok soru birikince de biraz birbirine karıştı;
ama, büyük bir iyi niyetle bu gayret içinde bulunduğu için teşekkür ediyorum.
Tabiî, ben, sorularımda, Bağ-Kur maaşlarının
yetersizliğinden bahsetmiştim. Sayın Bakan da, bu konuda yaptıkları iyi niyetli
çalışmaları ifade etti. Bildiğiniz gibi, seyyanen verilen maaş ve TÜFE'nin
üzerine çıkmaya çalışan gayretlerinden bahsetti; ama, öncelikle, bütün bu
gayretlere rağmen, sonucun yetersiz olduğunu kendisi de söyledi. Ben, bunu
teyit etmek istiyorum; gerçekten yetersizdir. Bağ-Kur emeklilerinin büyük
çoğunluğu, hâlâ, yoksulluk sınırının çok altında yaşamaktadır. Mutlak surette,
bu haksızlığın ve yanlışlığın giderilmesi gerekiyor; ama, esas önemlisi, SSK'lılarla
ilgili farklılığın ne zaman giderileceğini sormuştum. Şimdi, SSK'lıların,
sağlık hizmetlerini görmekle ilgili karşı karşıya oldukları sıkıntıları
gidermek için hastaneleri Sağlık Bakanlığına devretmekle, Bağ-Kurlular ile
SSK'lılar arasında ilaç alımı ve hizmet görme anlayışı açısından bir eşitlik
kurulduğu farz ediliyor; yani, bu konuda bir arayış oldu ve tartışmalı bir
kararla, tartışmalı bir sonuçla, sağlık hizmetlerini görme anlamında bir
eşitlik kuruldu. Peki, Bağ-Kurlular SSK'lılarla maaş konusundaki
farklılıklarını giderecek mi, bu yönde bir çalışma var mı; bunu öğrenmek
istedim, ciddî bir cevap alamadık -ki, ben, bildiğim kadarıyla, bu konuda hem
Anamuhalefet Partisinin hem İktidar Partisinin seçim öncesi çok ciddî
angajmanları var, bu konuda taahhütleri var- bu konuda hiçbir ciddî çalışmanın
olmadığı anlaşılıyor; en azından bunun cevabını alamadık.
Biraz önce, benim, bu konuyla ilgili soru sorduğumu
duyan bir seçmenin bir şikâyetini de, ben, bu arada ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, çiftçi Bağ-Kuruyla
ilgili olarak, tarım ürünlerinden yüzde 1 Bağ-Kur kesintisi kesiliyor ve bu
konuda çok büyük sıkıntılar var; çünkü, bunların, çiftçilerin Bağ-Kurlarına
eklenip eklenmediği ve ne şekilde kesilip kesilmediği, kesintilerin ne şekilde
değerlendirildiği konusunda çok ciddî endişeler var, sıkıntılar var. Bu
sıkıntıları gidermekle ilgili bir çalışma yapılıyor mu? Hazır, bunu da sormuş
olayım Sayın Bakana.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.
Sayın Koçyiğit, henüz, yeni girdiniz; ama, lütfen, son
olarak sizin de kısa açıklamanızı alayım, sonra Sayın Bakan cevap versin.
Buyurun.
MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür
ederim.
Gerçekten de, soru önergeleri birbirine benzer. Ben de
tekrarlamak üzere, biraz da çabuk bir şekilde cevaplayacağım.
Sayın Başkan, Değerli Bakanım; 9 Nisan 2004 tarih ve 1
044 sıra sayılı sözlü soru önergem üzerine söz almış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, SSK ve Bağ-Kur
emeklilerinin 2002 yılı aralık ayından itibaren aylık 75 000 000 lira zam farkı
ödenmemiştir. Ayrıca, yine, 2003 yılı ocak ayından itibaren aylık 25 000 000
lira tutarındaki zam farkı da ödenmeyerek, emekli, dul ve yetimleri mağdur
edilmiştir. Bugün, 3 800 000 dolayındaki emeklimiz, açlık sınırı düzeyindeki
maaşıyla geçinmeye çalışmaktadır. Yoksulluk sınırının 1 657 000 000 lira, açlık
sınırının ise 560 000 000 lira olduğu bir düzende, emekliler, ortalama 560 000
000 lira gelirle, yani, açlık sınırındaki bir gelirle yaşam mücadelesi
vermektedir. Değerli arkadaşlarım, emekli maaşlarına yeterli düzeyde zam
yapmayan hükümetin, hiç olmazsa, onların yargı kararıyla kesinleşen kazanılmış
haklarını iade ederek, durumlarını bir nebze olsun düzeltmesi gerekmektedir.
Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına göre de SSK
emeklilerine yapılması gereken zam 2000 yılı başından itibaren eksik
hesaplanmıştır. Yüksek Denetleme Kurulu raporunda, eşitliği sağlama yetkisinin
Bakanlar Kuruluna verildiği, ancak, Bakanlar Kurulunun, bu yetkisini kullanmadığı
belirtilmiştir. SSK ve Bağ-Kur emekli, dul ve yetimlerine hak ettikleri 75 000
000 lira tutarındaki zam farkı, yani, artış verilmeyerek, onların mağdur
edildikleri, haksızlığa uğratıldıkları ifade edilmiştir. Evet, 2003 yılında,
memurlara 100 000 000 lira artış yapıldığı halde, buna paralel olarak
emeklilere ve onların dul ve yetimlerine de aylık 75 000 000 liralık artış
yapılması gerektiği halde, bu yapılmayarak, mağdur edilmişlerdir.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hükümet, maaş ve
ücretlere yeterli düzeyde zam yapmadığı gibi, 3 800 000 dolayında emeklinin,
geçmiş yıllar enflasyon farkından doğan ve yargı kararıyla da kesinleşen emekli
başına ortalama 250-300 000 000 lira tutarındaki alacağını da hak sahiplerine
vermeyerek, o paraları ödememiştir. Ayrıca, bununla da yetinmeyen hükümet, aynı
zamanda, emeklilere ve kamu çalışanlarına yeterli düzeyde zam yapmayarak,
onları mâkus talihleriyle baş başa bırakmıştır.
Bu nedenle, emeklilerimizin yargı kararıyla kesinleşen
alacaklarının en kısa sürede ödenmesi dileğiyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.
Sayın Bakanım, buyurun.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamda da ifade ettim,
emeklilerin zam farklarına ilişkin konuyu olabildiğince açıklığa kavuşturmaya
çalıştım; şu anda emeklilerin TÜFE farkıyla ilgili bir konunun yargıda olduğunu
ve yargının vereceği karara göre kurumun hareket edeceğini, yani 2000-2002
yılları arasındaki konunun ihtilaflı olduğunu ve yargının vereceği karara göre
kurumun hareket edeceğini söyledim. Bunun dışında, net olarak söylüyorum, Sayın
Koçyiğit'in dediği gibi, zam farkı, kararname farkı gibi herhangi bir doğmuş
alacak kesinlikle söz konusu değildir; ödemesi yapılmayan bir fark da yoktur.
Bunu, yanlış anlamaları önlemek adına bir kere daha bütün açıklığıyla ifade
ediyorum. Sadece, TÜFE farkına ilişkin konu yargıdadır; yargı kararı
kesinleştikten sonra da, kurum, elbette gereğini yerine getirecektir. Onun
için, emeklilerimizi bu noktada yeni beklentilere sokmamamız gerektiği
kanaatindeyim.
Değerli arkadaşlarım, emekli aylıkları yeterli,
yetersiz; bu konu ortada; ama, gerçekçi olarak hepimiz durumu
değerlendirdiğimiz zaman da, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizleri, sıkıntıları
görmemiz gerekiyor.
Emeklilik sistemi, sosyal güvenlik sistemi, çalışırken
yapmış olduğunuz birikimlerin emekli olduktan sonra size dönmesi anlamına
gelir; ama, bizde, çalışırken ücretler düşük olduğu için, emekliliğe yansıması
da düşük oluyor. Yani, son aylığınızın yüzde 75'i civarında filan bir emekli
aylığı alıyorsunuz. Hepinizin bildiği gibi, çoğu ülkede ikinci ayak, üçüncü
ayak dediğimiz emeklilik sistemleri var. Bu amaçla bireysel emeklilik
sisteminin de Türkiye'de gelişmesini, zorunlu emekliliğe ilave olarak, ikinci
bir gelirin de vatandaşlara verilmesini arzu ediyoruz.
Bizim en büyük sıkıntımız, bu sosyal güvenlik
fonlarında, emeklilik fonlarında birikim olmamasından kaynaklanıyor; yani,
toplanan yaşlılık primleriyle bu emeklilerimizin giderlerini karşılayamıyoruz.
18 katrilyon lira prim toplayabiliyorum, 25 katrilyon lira giderim oluyor. Bu
aradaki farkı, bir kere, Hazine vermek zorunda finansman açığı olarak. Eğer, bu
emeklilik fonlarında para birikmiş olsa, bunların nemalandırılması yapılsa,
emeklilerimizin eline geçecek miktar daha fazla olacaktır. Onun için, bireysel
emekliliğin Türkiye'de gelişmesini destekliyoruz, zorunlu emeklilik sigortasına
bir rakip olarak görmüyoruz. Keşke yapabilsek!.. İkinci ayak emekliliği de kamu
olarak kurup, emeklilerimizi ikinci bir gelir imkânına da kavuşturabilmemiz
lazım.
Değerli arkadaşlarım, bunu, şu anda gençlerimizin
olduğu, emeklimizin az olduğu günlerde tartışıyoruz. Yarın, emeklimizin daha
fazla olduğu, çalışanımızın daha az olduğu dönemde bu kriz daha ağırlaşacak.
Eğer, biz sisteme çekidüzen vermezsek, belki, bugün, sistem, emekli maaşlarını
verebilecek miyim veremeyecek miyim noktasına gelecek. Onun için, Hükümet
olarak, bu bilinçle, sosyal güvenlik reformu çalışmalarını yapıyoruz. Bu sosyal
güvenlik sistemi içerisinde, Sayın Akdemir'in söylemiş olduğu şikâyetleri
gidermeye yönelik, kökten çözmeye yönelik genel sağlık sigortası var. Emeklilik
programımızı daha sağlam, daha ayakları yere basan bir şekilde ortaya koymak
istiyoruz.
Sayın Ören'in ifade ettiği prim borçlarının
yapılandırılması konusu... SSK'da olsun, Bağ-Kurda olsun, bunları her zaman
değerlendirebiliriz. Yani, orada gerçek profili görmek istiyoruz; yani, çeşitli
zaruretler nedeniyle prim borçlarını ödememiş vatandaşlarımızı anlayışla
karşılıyoruz, onlara bir nefes aldırmak arzusundayız; ama, şunu da bilmemiz
lazım:
Değerli arkadaşlarım, bu prim alacakları, aslında
kamunun tam kamu alacağı dediğimiz alacaklar değil; yani, bir vergi alacağı
gibi değil. Bağ-Kur prim alacağı demek, esnafların kendi kesintilerinden
biriken primlerden bir kısmını affetmek manasına geliyor. Yani, devletin
bizatihi kendi alacağı olsa, devlet der ki, ben bundan vazgeçtim; ama, bizim
vazgeçeceğiz dediğimiz miktar, devletine güvenmiş, sistemine güvenmiş, imkânı
olan vatandaşın ödediği primlerin bir kısmını, ödeyemeyenler adına affetmek
gibi, pek de hakkaniyet duyguları üzerine oturmayan bir anlayış; ama, buna
rağmen, ülkede yaşanan ekonomik krizleri ve zaruretleri görerek, bu vatandaşlarımızın
durumunu anlayışla karşılıyoruz. 2004 yılında, bir borç yapılandırma programı
yaptık. Bunun taksitlendirmeleri şu anda devam ediyor; ama, bildiğimiz şu:
Bunun ötesinde bir yapılandırma talep ediyor. Bakacağız; kurumun aktuaryel
dengesini, vatandaşın gerçeğini gözeterek... Bunlar devamlı gündemimizde olan
hususlar.
İlginize, sorularınıza çok teşekkür ediyorum.
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, saygılar
sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.40
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.50
BAŞKAN:
Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER:
Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
VI.- SORULAR
VE CEVAPLAR (Devam)
A) Sözlü Sorular
ve Cevaplari (Devam)
25.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
Adana Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/695) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
26 - Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, Genel Bilgi Toplama Sistemi ile toplanan bilgilere ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
27.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Anamur'a yeni bir cezaevi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/881) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un,
Anamur'a ağır ceza mahkemesi açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/885) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
29.- İstanbul Milletvekili Lokman
Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/886) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
30.- İstanbul Milletvekili Lokman
Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavı mülakatına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/887) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
31.- İstanbul Milletvekili Lokman
Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının maliyetine ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/888) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
32.- İstanbul Milletvekili Lokman
Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının sonuçlarına ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/889) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
33.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/891) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
34.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın,
kamu görevlilerinin yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/907) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
35.- Ankara Milletvekili Yakup
Kepenek'in, düşünce suçlularına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/929) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
36.- Afyon Milletvekili Halil
Ünlütepe'nin, Afyon'un Evciler İlçesinde adliye teşkilatı açılıp açılmayacağına
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/936) ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in cevabı
37.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/995) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
38.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın,
Ulukışla Cezaevinin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1067) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
39.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, Bakanlık tarafından Denizli İlinde yapılan çalışmalara ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
40.- Diyarbakır Milletvekili Cavit
Torun'un, Türkiye Barolar Birliğinin gazetelere verdiği bir ilana ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1148) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
41.- Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, bazı ilçelerdeki Adalet Teşkilatının kaldırılması çalışmalarına
ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1162) ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in cevabı
42.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in,
İzmir Adliye Sarayı inşaatına ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1178) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
43.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, müzelerde yer alan yazma eserlerin envanterine ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1339) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in
cevabı
44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Bolu Dağı Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1358) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
45.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun, Karabük-Yenice Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1379) ve Adalet Bakanı Cemil
Çiçek'in cevabı
46.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek
miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/1403) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
47.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen
paya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi
(6/1448) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı
BAŞKAN - Şimdi, 3 üncü sıradan başlamak üzere, Adalet
Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in cevaplandıracağı soruları okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Kemal Sağ
Adana
1- Kentin yoğun alışveriş merkezlerinden biri haline
gelen Seyhan, Çınarlı Mahallesi 18 inci Sokakta bulunan Adana Adlî Tıp Kurumunu
mevcut yerinden taşımayı düşünüyor musunuz?
2- Adlî olaylar dolayısıyla yüzlerce insanın kurum
çevresine yığılmasından meydana gelen gürültü ve görüntü kirliliğinden çevre
sakinlerini ne zaman kurtaracaksınız?
3- Ağıt ve feryatlardan özellikle çocukların olumsuz
etkilendiği görüşüne katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, ne gibi çözüm öneriyorsunuz?
4- Çözüm önerilerinizi ne zaman yürürlüğe koymayı
planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün
96 ve 98 inci maddeleri gereğince Adalet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını
istiyorum.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
Genel Bilgi Toplama Sistemiyle (GBT) toplanan bilgiler:
1- Hangi konularda bilgiler içermektedir?
2- Bilgiler, düzenli olarak güncelleştirilmekte midir?
3- Değişik bilgi kaynakları ya da yerleri arasında uyum
sağlanmakta mıdır?
4- Güncelleştirme ve uyum sağlama eksikliği nedeniyle
haksızlığa uğrayan yurttaş var mıdır? Varsa bunların sayıları kaçtır?
5- Yurttaşların kendileriyle ilgili bilgilere erişim
hakları ne ölçüde yerine getirilmektedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.16.12.2003
Ersoy Bulut
Mersin
Anamur İlçemizde yıllar önce yapılan cezaevi, yerleşim
birimleri arasında kalmış, uygun olmayan bir konumdadır.
Cezaevi binası eskimiş olup, mahkûmların yaşamlarını
sağlıklı koşullarda sürdürebilecekleri durumda değildir. Mahkûmlar da bizim
vatandaşlarımızdır ve onların topluma kazandırılmaları açısından tutuklu
kaldıkları süre içerisinde onlara yaşanabilir bir ortamı sağlamak da devletin
görevidir düşüncesindeyim.
Soru: Yukarıda belirttiğim çerçevede Anamur İlçemizde
şehir merkezi dışında yeni bir cezaevi yaptırmayı düşünüyor musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 16.12.2003
Ersoy Bulut
Mersin
Anamur İlçemizde ağır ceza mahkemesi bulunmamaktadır.
Anamur, Mersin-Antalya İlleri arasında olup, her iki ile de beş saatlik
mesafededir. En yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu Silifke İlçesine de yine
saatlerce süren bir yolculuk sonunda varılmaktadır. Yolların bozuk ve virajlı
olması, beş dakikalık bir ifade vermek üzere bu mahkemelere gitmek
vatandaşlarımıza bir eziyet gibi gelmektedir.
Soru: Hizmeti vatandaşın ayağına götürmek, Anamur
halkının Mersin, Antalya ve Silifke Ağır Ceza Mahkemelerine taşınmasının önüne
geçmek üzere Anamur İlçesine bir ağır ceza mahkemesi açmayı düşünüyor musunuz?
19.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki, Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavı ile
ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
1- Özürsüz memur alımlarında istenen belgelerin
maliyeti nedir?
2- Özürlü personel alımı için sınav Millî Eğitim
Bakanlığına yaptırıldı ve bunun karşılığında özürlülerden 35'er milyon lira
istendi. Sonra, MEB sınav maliyetlerini 25 000 000 liraya çekti ve bu para da
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan karşılandı. Bakanlığınız
özürsüz personel alımlarında hiç MEB'e sınav yaptırıldı mı, hangi mevzuata göre
başka bir kuruma sınav yaptırılıyor ve sınava girecek kişilerden kaçar para istendi?
19.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki, Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavı ile
ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
1- Bakanlığınız özürlü personel alım sınavında, mülakat
komisyonu nasıl ve hangi mevzuata göre belirlendi?
2- Bu kadrolara özürsüz personel alımlarında, mesela,
zabıt kâtibi, mülakat niçin Ankara'da yapılmıyor da işe alınacağı ilde
yapılıyor?
3- Mülakat komisyonu kurmaya niçin ihtiyaç duyuldu?
4- Özürlü personel alımında mülakat niçin Ankara'da
yapıldı?
5- Bir bayan özürlünün bir yakınıyla Ankara'ya gelip
gitmesinin maliyeti hesaplandı mı?
19.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
1- Şehir dışından refakatçisiyle gelen bir özürlüye bu
sınav, sınavda istenen belge maliyetleri, sınav mahalline gidiş-geliş ve
Ankara'ya geliş-gidiş maliyetleri dahil kaça mal olduğu tahmin edilmekte ve bu
sınav için SYDTF'den ne kadar para ödenmiştir?
2- Bu sınavın, gerek özürlü bireylerin harcadığı
gerekse MEB'in yaptığı indirim gerekse Fonun ödediği para olarak toplam maliyeti
nedir?
3- Tarafınızdan yapılan özürlü personel alım sınavı
hangi kriterlere göre başarılı veya başarısız olmuştur ve bu yöntemi diğer kamu
kuruluşlarına da tavsiye eder misiniz?
4- Hükümet programındaki "hiç kimseye zihinsel ve
bedensel özürleri nedeniyle ayırımcılık yapılmayacaktır" ifadesiyle bu
sınavı nasıl açıklarsınız?
19.12.2003
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavıyla
ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim.
Lokman Ayva
İstanbul
1- Bakanlığınız özürlü personel alım sınavı mülakatı
esnasında komisyon üyelerinin çevrelerinin tavsiye veya telkin ettiği kişilerin
kayrılmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?
2- Bir kayrılma olup olmadığını nasıl tespit etmeyi
planlıyorsunuz ve müeyyidesi nedir?
3- Alınan özürlülerin özür çeşitleri nelerdir?
4- İlan edilmiş olan özürlüler hangi özellikleri
nedeniyle mülakat sınavını kazanmışlardır?
5- Bu özürlülerin ne zaman işe başlatılmaları
düşünülmektedir?
6- İlk sınava başvuru işlemlerinin başlamasıyla mülakat
sonuçlarının açıklandığı 8.12.2003 arasında ne kadar bir zaman geçmiş ve bu
kadar zaman özürsüz personel alımlarında da geçmekte midir?
7- Bu personel alındıktan sonra özürlü personel açığı
kalacak mıdır, kalacaksa sınavları aynı şekilde mi yapacaksınız?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.12.2003
Musa Uzunkaya
Samsun
Samsun-Ankara doğalgaz boru hattının yapımında, devleti
50 000 000 USD zarara uğratarak görevi kötüye kullanma suçundan haklarında
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, BOTAŞ eski yöneticileri Gökhan Yardım, Kutluhan
Çınbay, Uğur Başer ve Hayri Nadir Bıyıkoğlu'nun OHS konsorsiyumuna yüksek
fiyatla işin verilmesi ve avans ödenmesi yoluyla devleti zarara uğrattıkları
ifade edilmekte.
Soru 1: Bu ülkede baklava çalan çocuklara iki üç yıl
hapis cezası verilirken, devleti 50 000 000 USD zarara uğrattıkları tespit
edilene 11 ay 20'şer gün hapis ve 6 046 000 TL "ağır para" cezası
verilmesi adalet duygusuyla bağdaşmakta mıdır?
Soru 2: Yolsuzluk yaptıkları aynı mahkemece tespit
edilen sanıkların, mahkeme heyeti "bir daha suç işlemeyeceğine" hangi
saiklerle kanaat getirmiştir?
Soru 3: Ayrıca, görevi kötüye kullandıklarına mahkemece
hükmedilen şahısların hapis ve para cezalarının ertelenmesi adalete olan güven
duygusunu zedeleyecek midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 26.12.2003
Asım Aykan
Trabzon
Ülkemizde "temiz siyaset" ve "temiz
toplum" hedefine ulaşmanın ön ve çoğu defa başkaları tarafından tek şartı
gibi gösterilen "milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması"
meselesiyle kamuoyunun sürekli bir şekilde meşgul edildiği bir gerçektir. Bu
hedefin gerçekleştirilmesi için, en az milletvekili dokunulmazlığı kadar
ehemmiyet arz etmekte olan diğer dokunulmazlık türleriyle ilgili olarak,
Sorular:
1- Anayasanın 83 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki
"yasama dokunulmazlığı" haricinde, kamu görevi ifa eden her makam ve
mevkideki personel için, aynı maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında
vazedilen hukukî koruma benzeri veya aynısı koruma tedbirleri var mıdır?
2- Birinci soruda sunulan "koruma tedbirleri
(dokunulmazlık)" çeşitleri var ise, bunların da kaldırılması için herhangi
bir çalışma yapılması gerekip gerekmediği; yapılmakta ise, bu çalışmalar hangi
aşamada bulunmaktadır?
20 Ocak 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96
ncı ve 98 inci maddeleri uyarınca, Adalet Bakanı tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını istiyorum.
Saygılarımla.
Yakup Kepenek
Ankara
Ülkemizde düşünce suçluluğu konusunda;
I- Ocak 2004 tarihi itibariyle hapishanelerde
"düşünce suçlusu" olarak kaç kişi bulunmaktadır?
II- Düşünce suçlularının aşağıdaki konulara göre
dağılımları nasıldır?
1. Mahkûmiyet süreleri,
2. Mahkûm oldukları yasa maddeleri,
3. Mahkûm oldukları iller,
4. Eğitim düzeyleri,
5. Meslekleri,
6. Cinsiyetleri ve
7. Yaşları
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın Adalet Bakanı Sayın
Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz
ederim.
Saygılarımla.
Halil Ünlütepe
Afyonkarahisar
Afyonkarahisar İli Evciler İlçesinde adliye teşkilatı
olmaması nedeniyle burada yaşayan vatandaşlarımız adliye işleri için Dazkırı'ya
gitmek zorunda kalmaktadırlar. Bu ilçemizde adliye teşkilatı açılması
düşünülmekte midir? Açılacaksa ne zaman açılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin Üstün
Muğla
1 - 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2 - Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere
her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama
yapılmıştır?
3 - İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka
yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne
kadardır?
4 - 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya
vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gerekli işlemin yapılmasını arz
ederim.
Saygılarımla.
Orhan Eraslan
Niğde
Niğde İli Ulukışla İlçesindeki K-1 tipi Ulukışla
Cezaevinin kapatılacağı belirtilmektedir.
1990 yılında açılan bu cezaevinin mülkiyeti Adalet
Bakanlığına ait olup 9 dönüm arazi üzerine kuruludur.
E-5 karayolu üzerinde bulunan Ulukışla Cezaevinde bu
özelliği nedeniyle de devamlı olarak tutuklu bulunmaktadır.
Soru 1 - Ulukışla Cezaevinin kapatılma gerekçesi nedir?
Kapatılmasında bir kamu yararı söz konusu mudur?
Soru 2 - Burada devamlı olarak bulunan tutuklular
nereye yerleştirilecektir?
Soru 3 - Cezaevi binası ve 9 dönüm arazisi ne
yapılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
Soru: AKP İktidarları döneminde Bakanlığınızca veya
Bakanlığınıza bağlı ilgili kuruluşlarca Denizli İline yapılmış olan çalışmalar
nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
19 Mayıs 2004 günü bazı gazetelerde Türkiye Barolar
Birliği Yönetim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen
5171 sayılı Kanun sebebiyle bir duyuru metni yayımlanmıştır.
Söz konusu duyurunun yayımlanmasında büyük masraf
yapıldığı ortadadır. Buna göre aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı tarafından
TBMM'de sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.
25.5. 2004
Cavit Torun
Diyarbakır
Sorular:
1- Barolar Birliğinin 19 Mayıs 2004 tarihli bazı
gazetelerde tam sayfa verdiği ilan oybirliğiyle alınmadığı halde, metnin
altına, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu imzası nasıl atılmıştır?
2- Bu ilanın milyarlarca lira tutan masrafı hangi
fasıldan ödenmiştir?
3- Suç içeren, kamuoyunu yanıltan ve üstelik
oybirliğiyle alınmayan Türkiye Barolar Birliği kararının, 1136 sayılı Kanunda
yasal dayanağı var mıdır?
4- Bu girişimin 1136 sayılı Kanunda yasal dayanağı
bulunmuyor ise, ilgilileri hakkında yasal tahkikat başlatıp başlatmayacağınızı
açıklamanızı saygılarımla arz ve talep ederim.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.6.2004
Mehmet Küçükaşık
Bursa
Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen bir çalışma
kapsamında, nüfus, iş, hacmi vb. kriterler gözönüne alınarak, ülke düzeyinde
250-300 civarında ilçedeki adalet teşkilatlarının kaldırılacağı ve buralarda
görevli kamu çalışanlarının atamalarının yapıldığı, anılan ilçelerdeki yerel
yöneticileri rahatsız etmiş bulunmaktadır.
Sorular:
Bu kapsamda;
1- İlçelerdeki adalet teşkilatları hangi kriterler
gözönüne alınarak kaldırılacaktır?
2- Adliye teşkilatı kaldırılacak ilçeler arasında Bursa
İli Gürsu, Harmancık ve Büyükorhan İlçelerinin yer aldığı bilgisi doğru mudur?
2- Adliye teşkilatı kaldırılacak ilçeler yetki yönünden
hangi ilçelere bağlanacaktır? Buralarda çalışan kamu görevlilerinin özlük
hakları ne olacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Vezir Akdemir
İzmir
Nüfus yoğunluğu bakımından Türkiye'nin üçüncü büyük ili
olan İzmir İli büyük göç almaktadır. Dolayısıyla, nüfus yoğunluğundan dolayı
ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmaktadır. Adalet hizmetlerinin daha çağdaş bir
ortamda yürütülebilmesi açısından gerekli ve önemli olan İzmir Adliye Sarayı
inşaatının yapımına 1994 yılında başlanmış, 9 bloktan oluşan inşaatın ancak 4
bloğu tamamlanarak hizmete açılmıştır.
1- Adalet hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi için 1994
yılında inşaatına başlanan İzmir Adliye Sarayı inşaatının yapımı halen devam
etmektedir. Proje anlamında fizikî gerçekleştirme oranı yüzde 70 aşamasındadır.
İzmir adliye teşkilatı dağınık halde, metropol ilçelerde dağınıklığı önlemek
için Adliye Sarayı inşaatının tamamı ne zaman bitirilecektir?
2- Özellikle İzmir'in metropol ilçesi Karşıyaka adliye
binasının yetersizliğinden dolayı ağır ceza ve sulh ceza mahkemelerinin görev
yaptığı mekânların yetersizliğinden dolayı sağlıklı adalet hizmeti
verilmemektedir. Bu nedenle, Karşıyaka adliye binasının yeni adliye sarayına
taşıma işlemleri ne zaman yapılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda belirtilen sorularımın Adalet Bakanı tarafından
sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Telat Karapınar
Ankara
1 - Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer
tarafından bugüne kadar "sürekli hastalık, kocama ve sakatlık" ve
benzeri gibi nedenlerle affedilen mahkûm sayısı kaçtır?
2- Cumhurbaşkanı tarafından affedilen mahkûmların
araştırması yapılmış mıdır? Bu araştırmada gerekli ve yeterli özen gösterilmiş
midir ya da nasıl bir süreç izlenmiştir?
3 - Cumhurbaşkanı tarafından affedilen mahkûmlar
arasından yeniden terör olayına karışanlar var mıdır? Örneğin, Tunceli İlinde
son terör olayına karışan teröristin de Cumhurbaşkanımızca affedilen bir mahkûm
olduğu doğru mudur? Bunun dışında Cumhurbaşkanımızca affedildikten sonra tekrar
terör olayına karışan başka teröristler var mıdır?
4 - Geçmiş dönemde Cumhurbaşkanı tarafından bugüne
kadar kaç mahkûm affedilmiştir? Affedilenler arasından tekrar terör olaylarına
karışan teröristler var mıdır?
5 - Cumhurbaşkanının bu yetkisini kullanması süresinde
Adalet Bakanlığının dahli ne olmuştur? Değerlendirmeye alınan bu taleplerde
Adalet Bakanlığı nasıl bir rol oynamaktadır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı ve diğer maddelerine göre Adalet Bakanı Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 1.12.2004
Feridun F. Baloğlu
Antalya
İhtisas mahkemelerinin kurulmasıyla asliye hukuk
mahkemelerinin iş yoğunluğunun azaldığı bilinmektedir. Ayrıca, görevi
belirlenmeyen sınırın 400 000 000 liradan 5 000 000 000 liraya çıkarılmasıyla,
sulh hukuk mahkemelerinin dava sayısında çok büyük bir artış gözlenmektedir.
Bu kapsamda;
1 - Yeni mahkemelerin oluşumunda, her adliye
çevresindeki dosya sayısını belirleyen bir çalışmaya dayanılmakta mıdır?
2 - Bu tür bir araştırma varsa; Antalya'daki sulh hukuk
mahkemelerinin sayısını ne zaman artırmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM
İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddelerine göre Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Saygılarımla. 23.12.2004
Feridun F. Baloğlu
Antalya
CHP Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart hakkında,
Başbakan R. Tayip Erdoğan'a yönelik olarak TBMM Başkanlığına sunduğu soru
önergesi nedeniyle tazminat davası açıldığına ilişkin haberler, gazetelerde yer
almıştır.
1- Cumhuriyet tarihimizde, TBMM'ye verilen bir soru
önergesi nedeniyle, Başbakan tarafından açılmış tazminat davasına muhatap olan
kaç milletvekili vardır?
2- Bu davaların sonuçlarına ilişkin olarak, Bakanlık
arşivlerindeki bilgiler nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
1- Bakanlığınızın 2004 malî yılı bütçesinden Iğdır İli
için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise, nerelerde
hangi projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış ise, gerekçesi nelerdir?
2- Bakanlığınızın 2005 malî yılı bütçesinden Iğdır
İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı
cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için
kullanılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza, naklen atanan
personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri
ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?
2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel
sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?
3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlık
ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten,
asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?
4- Bakanlığınız, merkez teşkilatında görevli geçici
personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı
nasıldır?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş olan soru
önergelerine, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, evvela, soru tevcih eden
arkadaşlarıma teşekkür ederim; çünkü, bu vesileyle bazı hususları ifade etme
imkânını bulmuş olacağız. Ancak, bundan evvel bir iki hususa daha temas etmek
isterim. Bu soru önergelerine vereceğimiz cevaplar, sorulduğu tarihteki
bilgilere dayanmaktadır; çünkü, bu soru önergeleri o tarihin ihtiyaçlarına göre
sorulmuş olduğu için, vereceğimiz cevaplar da o günkü bilgilerle bağlantılıdır
ve o tarihteki mevzuatla alakalıdır.
Bir başka arz edeceğim husus da şudur: Bu soru
önergelerinden bir kısmının güncelliğinin yitirildiğini göreceğiz. Bunda
aslında bizim bir kusurumuz yok. Tabiî, soru önergesinin nevini tayin etmek,
soru soran arkadaşlarımızın kendi takdirleridir. Yazılı soru önergeleri
oluverse, onu belli bir süre içerisinde cevaplama imkânı hemencecik var; ama,
öbür türlüsünde, soru önergeleri sıraya girdiği için, bazen de gündem kayması
olduğu için, yani, bu neviden denetim günleri olduğu zaman, ya yasalara öncelik
vermekteyiz ya tatile denk gelmekte. Halbuki, sorulan soruların da, belki onbeş
gün içerisinde, yirmi gün içerisinde cevaplandırılması gerekmektedir; ama,
şimdi konuştuğumuzda, bir sene evvel, iki sene evvel sorulmuş soruya bugün
cevap veriyoruz; onun için, böyle bir sıkıntı da var; ama, yazılı soru önergesi
yoluna gidilebilirse, Bakanlık olarak bunlara en kısa sürede cevap vermeyi arzu
ediyoruz.
Bu düşüncelerle, evvela, Adana Milletvekili Sayın Kemal
Sağ'ın, Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğiyle ilgili
bir önergesi var. Biz, iki yıldan beri, Türkiye'de, adalet hizmetleri
açısından, gerek adliye binaları gerekse adalet kurumu ceza ve tevkifevleriyle
ilgili olarak, Adlî Tıp Kurumuyla ilgili olarak, ciddî bir yapılanma
içerisindeyiz. Bunu yaparken de, mümkünse, devletin elindeki binalardan
istifade etmeye çalışıyoruz, devlette tasarruf adına; çünkü, devletin elinde,
her yerde, çok fazla bina var. O binalar dururken yeni binalar yapmak, bizce
kaynak israfıdır. Eğer yapmak mecburiyeti hâsıl oluyorsa da, arsaya para vermek
yerine, kamu kurumlarının arsalarından, arazilerinden, Millî Emlakten istifade
yoluna gitmeye çalışıyoruz.
Maalesef, Adana İlinde, bu söylediğimiz anlamda,
yaptığımız araştırmalarda, bina ve arsa bulunamamıştır. En son, Çukurova
Üniversitesinden 5 dönümlük bir bölümün bize tahsisi noktasında bir teşebbüsümüz
oldu. Bu teşebbüsümüz devam ediyor. Eğer üniversite rektörlüğü buna olumlu
cevap verirse, biz orada modern bir Adlî Tıp Kurumu binası inşa etmiş olacağız.
Ankara Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Yakup Kepenek'in
genel bilgi toplama sistemine ilişkin bir soru önergesi var. Aslında, bu soru
önergesi, doğrudan Adalet Bakanlığını ilgilendirmiyor. Esas itibariyle, bu
soruya cevap verecek bakanlık İçişleri Bakanlığıdır; ancak, kendisine
saygımdan, elimdeki bilgileri, müsaade ederseniz, kısaca ifade etmek istiyorum.
Bilgi toplama işlemleri, İçişleri Bakanlığının
anahizmet birimlerinden olan Kaçakçılık, İstihbarat, Harekât ve Bilgi Toplama
Dairesi Başkanlığınca yürütülmektedir; yasal dayanağı ise, İçişleri
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi, Polis
Vazife ve Selahiyet Kanununun ek 7 nci maddesi, Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Yönetmeliğinin 42 nci maddesi bendine istinaden yapılmaktadır.
Yine, bu neviden bilgiler; haklarında gıyabî tevkif ve
yakalama müzekkeresi çıkarılarak yakalanması istenenlerin, kaybolanlar ile
yakalansalar dahi bazı suçları işleyen ve kamu haklarından yararlanmaları
konusunda sınırlama getirilen kişilerin, çalınan, kaybolan veya bir olaya
karışmasından dolayı aranan ve müsaderesine karar verilip de ele geçirilemeyen
motorlu taşıtların, ateşli silahların ve kimliği ispata yarayan her türlü
belgelerin kaydı tutulmaktadır. Bu neviden bilgilerin yasal dayanağı ise, Vergi
Usul Kanununun 359 uncu maddesi, Tevhidi Tedrisat Kanununa giren suçlar, Kaçakçılıkla
Mücadele Kanununu ihlal eden suçlar, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve
Nakli Hakkında Kanunun 15 inci maddesi, Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi
Hakkında Kanun, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanuna muhalefet suçları,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunundaki tarihî eser kaçakçılığı ve
kaçak kazı suçları, uyuşturucu maddelerle ilgili, haşhaş ekimi ve afyon
üretimiyle ilgili suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar,
Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun 7 nci maddesindeki suçlar,
Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar, 5816 sayılı
Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki bilgiler, 6136 sayılı Ateşli
Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçları ile Türk
Ceza Kanununun bazı maddeleriyle ilgili suçlardır. Dolayısıyla, bu kayıtlar
tutulmakta, teknolojideki gelişmeler dikkate alınarak, özellikle e-devlet
sisteminin her geçen gün biraz daha yerleştirilmesi sebebiyle, bu neviden
bilgiler güncelleştirilmekte ve kolaylıkla da, yasalar çerçevesinde ilgili
birimlere bu bilgiler aktarılmaktadır.
Yine, Sayın Kepenek'in, 1 Ocak 2004 tarihi itibariyle
hapishanelerde düşünce suçlusu olarak kaç kişinin bulunduğuna dair bir başka
soru önergesi var. Bizim, yürürlükteki 765 sayılı Ceza Kanunumuzda
"düşünce suçu" olarak ayrı bir suç kategorisi olmadığı için, ancak
dışarıdan bir algılama söz konusu olabildiği için, bu anlamda bir istatistikî
bilgi vermek mümkün değildir; ama, Sayın Kepenek madde zikrederse -çünkü bizim
istatistikî bilgilerimiz büyük ölçüde madde esasına dayalı olarak
tutulmaktadır- mesela, bilfarz 312 nci madde kastediliyorsa, bizim, o zaman,
312 nci maddeden kaç dava açılmış, hangi safhadadır, kaçı mahkûmiyetle, kaçı
beraatla neticelenmiş, bunları daha net verme imkânımız var; ama, düşünce suçu
tarzında genel bir kategori içerisinde bir rakam vermenin imkânı yoktur.
Değerli arkadaşlarım, Niğde Milletvekili Sayın Orhan
Eraslan'ın ve -yine aynı konuda- Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut'un
cezaevleriyle ilgili iki sorusu var; bunlardan biri, Ulukışla Kapalı Cezaevinin
durumuyla ilgili bir soru. Geçtiğimiz dönemlerde, maalesef, her ilçede bir
cezaevi kurulmuştur; ancak, günümüz şartları içerisinde bu anlayış artık
değişti, dünyada değişti. Mesela, benim bilebildiğim, 80 000 000'luk Almanya'da
152 cezaevi var, İngiltere'de, 140-145 cezaevi var, bizde ise, biz göreve
geldiğimizde 500'ün üzerinde cezaevi vardı. Bunun devlete çok aşırı bir yük
getirdiği... Mesela, bir ilçede 2 tane hükümlü var, 5 gardiyan, 13 jandarma
var. Dolayısıyla, bu tip infaz sistemleri artık geride kalmıştır. Bunları belli
cezaevlerinde bir araya getirmek suretiyle, onların rehabilitasyonu, meslek
edindirme, onların topluma tekrar kazandırılması açısından, bunların belli
merkezlerde toplanması söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, artık, bu anlamda
hizmet verebilme imkânını esasen fizikî olarak da kaybetmiş, eskimiş,
içerisinde gerçekten fizikî şartlar, hijyenik şartlar müsait de değil, o
neviden cezaevleri kapatılmak suretiyle bölge cezaevlerine doğru bir kayış söz
konusudur. Ulukışla'daki hükümlüler de en yakın cezaevlerine nakledilmiştir.
Aynı şey, Anamur İlçesinde bir cezaevinin yapılıp
yapılmayacağı soruluyor. Şu anki cezaevi zaten kiralıktır. Dolayısıyla, orta
vadede, Nasrettin Köyü Zindanalanı yöresinde kayıtlı 8 850 metrekarelik bir
arsa üzerinde orta vadede yeni bir cezaevi yapımını planlıyoruz. Altını
çiziyorum, orta vadede; ama, şu an çok acil bir ihtiyaç olarak orada bu manada
gözükmüyor.
İstanbul Milletvekilimiz Sayın Lokman Ayva'nın 4 tane
soru önergesi var. Bu 4 soru önergesi, özü itibariyle, özürlü vatandaşlarımızla
alakalıdır. Bunların imtihanlarıyla ilgili, bunların başvuruları sırasında
alınan ücretlerle alakalı ve bu imtihanların nasıl yapıldığı ve yapılırken
herhangi bir tesirin, telkinin söz konusu olup olmadığıyla alakalıdır.
Bir defa, hemen baştan ifade edeyim ki, bu imtihanları
Adalet Bakanlığı olarak biz kendimiz merkezde yapmıyoruz. Bugüne kadar Adalet
Bakanlığının ister özürlü ister yardımcı personel açısından, merkezde bir
imtihanı söz konusu değil. Bu imtihanları, ya Millî Eğitim Bakanlığının, ilgili
genel müdürlüğü yapmaktadır ya da OSYM yapmaktadır. Dolayısıyla, bir para söz
konusu olduğunda da, buralara yatırılmaktadır. Nasıl, üniversite imtihanına
girenler belli bir miktar para yatırmaktaysa imtihan masraflarını karşılamak
adına, bu imtihanlarda da belli ölçüde bazı paralar alınmaktadır; fakat,
özürlülerle ilgili yapılan sınavda alınan paraları, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Fonundan karşılanmıştır, yaklaşık 500 küsur milyarın üzerinde de bir
para buradan aktarılmıştır. Böylece, bu vatandaşlarımızdan bu anlamda bir para
alınması söz konusu değildir.
İkinci olarak; bu neviden sınavlar -Adalet Komisyonunda
olan iki değerli arkadaşımız da burada- eskiden merkezî sistemle yapılıyordu.
Bu merkezî sistemin belki siyasetçi olarak bize getirdiği bir kolaylık vardı;
fakat, Türkiye gerçeklerine de uymuyordu. Zaten bu neviden personelin aldığı
maaşlar fevkalade düşüktür. Şimdi, güney illerimizden imtihan kazanmış birisini
belki onun çok daha uzağında bir ile tayin yapıyoruz; dolayısıyla, bir süre
sonra, aldığı para ev kirasına bile yetmeyeceği için mecburen tekrar oradan ya
başka bir kuruma veya geldiği yere, doğup büyüdüğü yere gelmek istiyor. Bu da,
beraberinde birçok sıkıntı getiriyordu. Biz bu imtihanları, kişisel problemleri
çözme adına değil, daha çok, kurumsal ihtiyacı karşılama adına yapıyoruz. Onun
için, komisyondaki arkadaşlarımızın, adalet komisyonlarının ve Hâkimler
Savcılar Yüksek Kurulunun da bu noktadaki tavsiyeleri de dikkate alınmak
suretiyle...
Birinci basamak sınavı zaten ÖSYM tarafından yapılıyor.
Ondan sonra, 70 ve daha yukarı puan alanlar adalet komisyonlarınca sınava tabi
tutulmaktadır. Bu da, daha çok, tatbikî sınavlardır. Yani, bundan kasıt da
şudur: Özellikle bunların önemli bir kısmı zabıt kâtibi olarak görev
yapacakları için, 3 dakikada usulüne uygun olarak belli sayıda kelime yazmaları
gerekmektedir. Bunlar, aldıkları puan sıralamasına göre yapılmaktadır.
Dolayısıyla, bazen adalet komisyonları ile Adalet Bakanlığı karıştırılmaktadır.
Adalet komisyonu -bilindiği gibi- Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından
oluşturuluyor. İçerisinde o ilin ya da o ağır ceza bölgesinin başsavcısı var, 2
tane de hâkim. Demek ki, hâkim sınıfından üç kişi bu imtihanları yapmaktadır.
Dolayısıyla, yargı bağımsızlığı dikkate alındığında, prensip itibariyle, esas
itibariyle kendi vicdanî kanaatlerine göre bu imtihanları yapıyorlar. Benim
kanaatim budur, benim inancım budur. Bu çerçevede bunlar yapılmaktadır.
Dolayısıyla, özürlü personel açısından da bu esaslara
uygun olarak değerlendirmeler yapılmakta. Netice itibariyle, bu sınavlara
müracaat edenlerin hepsi özürlü vatandaşlarımızdır. Bunların, olabildiğince,
yasa gereği belli bir kısmını bu teşkilatta istihdam etmek istiyoruz, onların
hem enerjilerinden, bilgilerinden istifade etmek hem de bu anlamda sosyal
devlet ilkesinin bir gereği olarak.
Şüphesiz, bu sınavlara müracaat edenlerin hepsi özürlü
olmakla birlikte, komisyonlar, bunlar içerisinden mümkün olduğu kadar istifade
edebileceklerini almaktadırlar; daktilo yazabilecek veya başka türlü hizmeti
yapabilecek olanlar tercih edilmek suretiyle, bunlar yapılmaya çalışılmaktadır.
Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski
yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin bir soru önergesi var.
Anayasanın 138 inci maddesinde "Görülmekte olan
bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili
soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz"
denilmektedir.
Dolayısıyla, bu dava, bizim kayıtlarımız açısından
henüz kesinleşmediği için, Anayasanın bu amir hükmü karşısında, maalesef, bir
açıklama yapma imkânım da yoktur; dava biterse, tekrar bir başka şekilde bu
konuyu cevaplandırma imkânımız olabilir.
Trabzon Milletvekilimiz Sayın Asım Aykan'ın, kamu
görevlilerinin yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin bir soru önergesi
var. Bildiğiniz gibi, bu konu, aslında, zaman zaman Türkiye'de çok değişik
şekillerde gündeme geliyor ve benim de en çok üzerinde durduğum, vurgu yaptığım
hususlardan bir tanesidir.
Türkiye'de demokrasi, maalesef, imtiyazlar üzerine
kurulmuştur; herkes kendisine göre bir imtiyaz elde etmiş, bunun sonucu olarak
da, özellikle yargılama faaliyetleri açısından bazı zorluklarla karşı karşıya kaldığımız
da ortadadır.
Kamuoyu açısından baktığımızda, sanki, Türkiye'de
imtiyaz sahibi -eğer öyle kabul ediliyorsa- sadece milletvekili dokunulmazlığı
üzerinde duruluyor. Halbuki, bu milletvekili dokunulmazlığı, aynen diğerleri
gibi, kişinin ismine verilmiş teminatlar, imtiyazlar, ayrıcalıklar değildir,
görevin gereğidir; yani, milletvekillerinin, her türlü endişeden, baskıdan ve
benzeri şeylerden azade olarak, tam bir vicdan huzuru içerisinde bu görevlerini
yapabilmeleri adına verilmiş bir husustur; ama, senelerden beri çok tartışma
konusu olduğu için, diğer imtiyazlar ya da ayrıcalıklar, yargılama açısından,
maalesef, kamuoyunun pek bilgisi dahilinde değildir. Esas itibariyle, bu konuda
yazı yazan pek çok kişi de, zannediyorum, mevzuatımızdaki bu hususları
bilmiyor.
Şimdi, bu açıdan baktığımızda, eğer bir değişiklik
yapılacaksa, Anayasanın 129 uncu maddesi de dahil, şimdi biraz sonra arz
edeceğim hususlarla ilgili olarak genel bir düzenlemenin yapılması gerekir.
Bunlar yapılmadan, meseleyi sadece milletvekillerine -kanaat olarak söylüyorum,
bu konuda da sıkıntısı olmayan bir milletvekili olarak söylüyorum-
döndürdüğümüz takdirde, o zaman, bütün olumsuzlukların sorumlusu, bütün
yolsuzlukların sorumlusu, âdeta, siyaset yapan insanlarmış gibi, kamuoyunda
yaptığımız işle ilgili yanlış bir imaj söz konusu olmaktadır. Onun için,
meseleye bir bütünlük açısından bakmak adına...
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, dikkat
ederseniz, yalnız adlî suçlardan söz ediyoruz.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade
ederseniz... Böyle bir usul yok Sayın Hacaloğlu. Sizin soru önergeniz de yok;
dolayısıyla, eğer sorarsanız, yazılı cevap veririm; tatmin olmazsanız, bir
başka şekilde. Ben, şimdi, bu bilgileri size arz edeyim, sonra takdir sizlerin.
Şimdi, 4483 sayılı Kanuna tabi olan kamu görevlilerini,
kamu iktisadî teşebbüslerinde görevli genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri,
valiler ve il genel meclisi üyeleri, il daimî encümen üyeleri ile il özel idare
müdürlüklerinde görevli memur ve kamu görevlileri, il ve ilçe belediye
başkanları, büyükşehir belediye başkanları, il ve ilçe belediye meclisi
üyeleri, bu belediyelerin diğer memur ve kamu görevlileri, köy muhtarları,
yerinden yönetim birliklerinin birlik başkanı, birlik encümeni ve birlik
meclisi üyeleri, kolluk görevlilerinden polis, jandarma, çarşı ve mahalle
bekçileri, sahil güvenlik personeli, orman muhafaza memurları, çiftçi mallarını
koruma görevlileri, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel
Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlükleri, Tarım
Reformu Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Telsiz Genel Müdürlüğü,
Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Arsa Ofisi Genel
Müdürlüğü, Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Bakanlığı, Millî Piyango
İdaresi Genel Müdürlüğünde görevli yönetici ve memurlar, İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresinin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyeleri ile kadro
karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personel şeklinde
sıralamak mümkün olup, söz konusu kamu görevlileri hakkında 4483 sayılı Yasaya
göre işlem yapılmaktadır. Sade vatandaşlara nazaran farklı bir usul var.
Diğer taraftan, 4483 sayılı Kanuna tabi olmayan hâkim
ve cumhuriyet savcıları hakkında 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Kanununda,
Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkan vekilleri, daire başkanları, üyeleri,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay cumhuriyet savcıları hakkında 2797
sayılı Yargıtay Kanununda, Askerî Yargıtay Başkanı, başsavcı, ikinci başkanı,
daire başkanları ve üyeleri hakkında 1600 sayılı Askerî Yargıtay Kanununda,
askerî hâkimler ve askerî savcılar ile yardımcıları, adlî müşavirler, Askerî
Adalet İşleri Başkanı ile Askerî Adalet Teftiş Kurulu Başkanlığı kadrolarında
bulunan askerî hâkimler hakkında 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununda,
Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurulları
yöneticileri, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanları ve bu kuruluş ve
kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurları hakkında 2547
sayılı Yüksek Öğretim Kanununda, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, üyeleri ve
personeli hakkında 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda, Sayıştay Başkan ve
üyeleri hakkında 832 sayılı Sayıştay Kanununda, Danıştay Başkanı, başsavcı,
başsavcı vekilleri, daire başkanları ve üyeleri hakkında 2575 sayılı Danıştay
Kanununda, Kamu İhale Kurumu üyeleri ve kurum personeli hakkında 4734 sayılı
Kamu İhale Kanununda, Rekabet Kurulu Başkanı, üyeleri ve personeli hakkında
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunda, Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu üyeleri ve kurum personeli hakkında 4389 sayılı Bankalar
Kanununda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunda görevli personel hakkında 4028
sayılı Elektrik Piyasası Kanununda, avukatlar hakkında 1130 sayılı Avukatlar
Kanununda, noterler hakkında 1512 sayılı Noterler Kanununda, söz konusu kamu
görevlilerinin soruşturması ve kovuşturmasıyla ilgili özel usul hükümleri
bulunmaktadır. Geriye kim kalıyor; bunu da takdirlerinize arz ediyorum.
Yukarıda zikredilen kanun hükümlerinin kaldırılıp
kaldırılmaması konusunda Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrası hükmünde
herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmaması bütün bu durumu belirleyecektir ve
bu ayrıcalıklardan dolayı da en fazla sıkıntıya maruz kalan bizatihi yargının
kendisidir. Durumu takdirlerinize arz ediyorum.
Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün, 58 inci ve
59 uncu hükümetler döneminde Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarında yapılan
atamalara ilişkin soru önergesi.
Değişik adliyelerde görev yapmakta olan cumhuriyet
başsavcısı ve ağır ceza mahkemesi başkanları arasından 1 müsteşar, 1 müsteşar
yardımcısı ve 1 yüksek müşavir, Bakanlık merkez teşkilatından ise daire
başkanı, genel müdür yardımcısı ve genel müdür kadrolarında görev yapmakta olan
üst düzey yöneticiler arasından 1 müsteşar yardımcısı, 4 yüksek müşavir, 5
genel müdür, 4 genel müdür yardımcısı, 2 müstakil daire başkanı ve 2 daire
başkanı olmak üzere toplam 21 kadroya atama yapılmıştır.
Yalnız, burada bir hususu arz etmek istiyorum: Ben
göreve geldiğimde zaten Bakanlığımda genel müdür yardımcısı, genel müdür,
müsteşar yardımcısı, müşavirler olarak aşağı yukarı 17 kadro boştu, buralarda
herhangi bir atama söz konusu değildi. Demek ki, 21 kadroya atama yapıldığına
göre zaten 17'si boştu ve sayın müsteşar da göreve geldikten iki gün sonra
istifa etmiştir, o şekilde boşalma söz konusudur.
Müsteşar yardımcılarından birinin Ankara Cumhuriyet
Başsavcısı unvanıyla, yüksek müşavirlerden 2, genel müdür yardımcılarından 1,
daire başkanlarından 2, tetkik hâkimlerinden 8, adalet başmüfettişliği ve
müfettişlik kadrolarında bulunanlardan 17'sinin ise hâkim ve cumhuriyet savcısı
olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla değişik adliyelere
atamasının yapıldığı; ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılmak
üzere çeşitli unvanlarda toplam 1 343 personelin alındığı, ceza infaz kurumları
ve tutukevlerinde çalışan 29 idarecinin, cezaevi müdürlerinin çeşitli
nedenlerle başka yerlere görevlendirildiği kayıtlarımızın tetkikinden
anlaşılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, biz o tarih itibariyle 1 343
personel almışız. Zaten, yaklaşık olarak ceza ve tevkifevlerinden senede 1 200
kişi emekli olmaktadır. Dolayısıyla, halen, ister yardımcı personel, adalet
hizmetlerindeki yardımcı personel isterse cezaevi personeli olarak, infaz
kurumlarında, şu an, aşağı yukarı 19 000 açıkla çalışmaktayız. Bunu, çok
değişik yollardan kapatma yoluna gitmek istiyoruz. Bunu da, özellikle, açıktan
atamalardan daha çok, mümkünse naklen geçişle veya özelleştirme kurumunun
elemanlarından istifade etmeye çalışıyoruz.
En son olarak da -1 Ocakta yürürlüğe girdi sizlerin
çıkardığı yasayla- özelleştirme mağdurları olarak, Türkiye'nin muhtelif
yerlerinde "biz, tekrar dönmek istiyoruz" diyenler vardı. Bunlardan,
zannediyorum, 10 000 kişi kadar müracaat etti, 2 000'i Adalet Bakanlığı
bünyesinde, mübaşir ve hizmetli olarak görev yapılmak üzere bize rakam olarak tahsis
edildi. Dolayısıyla, bu açıkları da, imtihan yapmaktan daha çok, bu neviden
yollarla karşılamaya çalışıyoruz.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın Denizli
İlinde yapılan çalışmalar hakkında bir soru önergesi var. O çalışmalardan bir
kısmı, Ulusal Yargı Ağı Projesi kapsamındadır.
Biz, bugüne kadar, teşkilatımızda görev yapan bütün
hâkim ve savcılara dizüstü bilgisayar vermişizdir. Ayrıca, zabıt kâtiplerimizin
ihtiyacı olan, kalemlerde ihtiyaç olan masaüstü bilgisayarlar verilmiştir,
bunların donanımları verilmiştir. Bütün, Türkiye açısından, şüphesiz, Denizli
büyük ilimiz; aşağı yukarı, onların, bu anlamda tüm ihtiyaçları da
karşılanmıştır.
Ayrıca, Denizli bakımından önem arz eden en önemli konu
Adalet Sarayının bitirilmesiydi. Bu saray bizim dönemimizde başlamış,
bitirilmiştir büyük ölçüde, en büyük parayı bu dönemde verdik ve bundan birkaç
ay evvel de açılışı yapılmış, şu an hizmete başlamıştır.
Yine, senelerdir devam eden ve hakikaten, bizim
bakımımızdan da önemli bir kaynak ayırmayı zarurî kılan Denizli Kapalı
Cezaevinin bir an evvel bitirilmesiydi. O cezaevi de bitirilmiştir, hizmete
girmiştir; temenni ederiz ki içi boş kalır.
Bozkurt İlçesinde de, Türkiye'de kadın cezaevi için
böyle bir kararımız var.
Adliye lojman hizmetleri açısından da bütçeden 102
milyar onarım olarak para tahsisi yapılmıştır.
Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Cavit Torun'un,
Türkiye Barolar Birliğinin gazetelere verdiği ilanla ilgili soru önergesi var.
Türkiye Barolar Birliğinin verdiği bu ilanın
masraflarının, adı geçen Birliğin bütçesinin çeşitli giderler faslından
karşılandığı, Barolar Birliğinin 23.6.2004 tarihli ve 14302 sayılı yazısının
incelenmesinden anlaşılmaktadır. Demek ki, bu neviden bir harcama, Barolar
Birliği bütçesinden yapılmaktadır. Bunlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarıdır; Bakanlıkla ilişkileri de fevkalade sınırlı alanlara inhisar
etmektedir. Soruların diğer kısmı, bu çerçevede değerlendirilmesi gereken
husustur.
Değerli arkadaşlarım, arka arkaya bazı sorular var;
bunlar, bazı ilçelerimizdeki adliye binaları ve adalet hizmetleri açısından
yeni mahkemelerin açılıp açılmayacağıyla alakalıdır. Şimdi, biz, bazı yerlere
hâkim tayinlerini ya da yeni mahkemelerin açılıp açılmamasını Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulunun aldığı ilke kararlarına göre yapmaktayız. Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu, 14.9.1981 tarihli bir kararında, bir yere ağır ceza
mahkemesinin açılabilmesi, kurulabilmesi için yıl içerisinde gelen dava
sayısının 300'den yukarı olması gerektiğini belirlemiştir. Diyarbakır Milletvekili
Sayın Muhsin Koçyiğit, Ergani İlçesine böyle bir ağır ceza mahkemesi açılıp
açılmayacağını soruyor. Bizim kayıtlarımıza göre, Ergani, Çermik, Çüngüş,
Dicle, Maden ve Alacakaya İlçelerinden Diyarbakır ve Elazığ Ağır Ceza
Mahkemelerine 2003 yılı ve 1.1.2004 ile 6.10.2004 tarihleri arasında fezleke ve
görevsizlik kararı verilerek gönderilen dava sayısı, ilke kararında belirtilen
sayının çok altındadır. Bu da, şükranla, memnuniyetle karşılanacak bir
husustur. Yani, bir yere ağır ceza mahkemesi açmak belki başlangıçta hoş gibi
gözüküyor; ama, çok şükür, insanlarımız, o anlamda bu suçlara fazla mütemayil
değil, bu da şayanı şükür bir husus. Onun için, keşke, başka yerlerde de ağır
cezalar olmasa; bunu tercih ediyoruz.
Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Baloğlu'nun,
dosya sayısı esas alınıp, alınmayarak, adliyelerde sulh mahkemelerinin
sayısının artırılıp artırılmayacağına ilişkin bir soru önergesi var.
Yine, aynı ilke kararı çerçevesinde, bir yılda
bakabileceği dava sayısının 1 000'in üzerinde olması halinde sulh hukuk
mahkemeleri açılmaktadır. Şu an, yani, soru önergesinin verildiği tarih
itibariyle 3 937 dava açılmış 2003 yılı iş durumuna göre; Antalya'da da 3 adet
sulh hukuk mahkemesi mevcuttur. Bu şartlar altında yeni bir sulh mahkemesinin
açılması, o rakamlar açısından mümkün değildir; eğer, bu rakam artarsa -ki,
temennimiz artmamasıdır- açacağız, artmazsa açmayacağız.
Şimdi, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil
Ünlütepe'nin, Evciler İlçesi Adliye Teşkilatıyla ilgili bir önergesi var.
Biz, bir yerde adliye teşkilatının kurulup
kurulmamasını ya da mevcutlar arasında bir hizmet birleştirilmesi yapılmasını,
demin söylediğimiz ilke kararları çerçevesinde yapmaktayız. Kendileri de,
haricen, bu konuyu şüphesiz ki biliyorlar. Dolayısıyla, biz, geçtiğimiz sene,
bilmecbur, bizzarur, bazı yerlerde adliyeleri kapattık. Bundan dolayı, Bakanlık
olarak, bizim tasarrufumuz 116 trilyondur; çünkü, hâkimlerin ve savcıların
tayin ve terfileri, özlük hakları, büyük ölçüde, bir yıl içerisinde
çıkardıkları iş sayısına, Yargıtaydan geçen dosyaya bağlıdır. Halbuki, birçok
yerde -çünkü, bir yerde adliye teşkilatını açtığınızda, en az 2 hâkim, 2
savcının olması söz konusu- bazen 25 dosya, 30 dosya, 50 dosya, sıradan, çok
basit bir suçla ilgili davaya bile 2 savcı çıkmakta, duruşmaya; bu neviden
sıkıntıları Türkiye yaşadı. Onun için, temennimiz, keşke, arzu ettiğim gibi,
adliyelerin sayısını çoğaltmak yerine azaltmayı, ben, şahsen tercih ederim. Bu
sebeple, orada böyle bir husus söz konusu değil; ama, kendileri de biliyor ki, biz,
Afyon'a büyük önem veriyoruz. Afyon Adalet Sarayı açıldı; kendileri de
bulundular, kendilerine teşekkür ediyoruz.
Ayrıca, Emirdağ'da ve Sandıklı'da yeni adliye hizmet
binaları, inşallah, 2005'te bitecek. Eldeki imkânları bu nevîden kalıcı
hizmetlere tahsis etmeyi tercih ediyoruz.
İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir "İzmir
Adalet Sarayı ne zaman bitecek" diye soruyor. Başlangıçta bunu arz ettim;
soru güncelliğini kaybetti; biz, adliye sarayını geçtiğimiz yıl açtık, aşağı
yukarı yedi sekiz aydır da hizmet veriyor.
Ankara Milletvekili Sayın Telat Karapınar'ın...
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İki sorum daha var orada...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Soru olabilir de,
açıldı şu an.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bir de Karşıyaka'yla ilgili
soru vardı...
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - "Karşıyaka
adliye binasının yetersizliğinden dolayı ağır ceza ve sulh ceza mahkemelerinin
görev yaptığı mekânların yetersizliğinden dolayı sağlıklı adalet hizmeti
verilmemektedir" deniliyor. Doğru; ama, şimdi, açılan hizmet binasında
-siz de biliyorsunuz- halen daha boş yerler var. Yüksek Kurul şu an
İstanbul'da. Biz, büyük merkezlerdeki adlî hizmetlerin ne gibi sorunlarla karşı
karşıya kaldığını tespit anlamında böyle bir çalışmayı bütün Türkiye çapında
yapıyoruz, Türkiye'nin her tarafında. Ümit ederim önümüzdeki günlerde de
İzmir'e gidecekler, oradaki gelen teklifler çerçevesinde, ona da yardımcı
olmaya çalışırız.
Ankara Milletvekilimiz Sayın Telat Karapınar'ın,
Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından affedilen mahkûmlarla
ilgili bir soru önergesi var.
Bilindiği gibi, Anayasanın 104 üncü maddesine göre,
Cumhurbaşkanları, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belirli
kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak yetkisine sahiptir. Bu çerçevede,
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, göreve başladığı 16.5.2000 tarihinden bugüne
kadar, Anayasanın anılan hükmü kapsamında 252 mahkûmun cezasını kaldırdığı...
Yine soru önergesinde sorulan başka bir husus var; bunlardan yasadışı silahlı
çete niteliğindeki MLKP adlı terör örgütünün sair efradı olmak suçundan hükümlü
olup, 10.4.2003 tarihli ve 55 sayılı kararla cezası kaldırılan kişinin terör
örgütü üyesi olmak suçundan yeniden tutuklanarak Ankara 1 numaralı F Tipi
Kapalı Cezaevinde; yasadışı silahlı çete niteliğindeki DHKPC adlı terör
örgütünün sair efradı olmak suçundan hükümlü olup 4.7.2003 tarihli ve 101
sayılı kararla cezası kaldırılan kişinin ise, terör örgütü üyesi olmak suçundan
tutuklandığı; geçmiş dönem cumhurbaşkanlarından Sayın Süleyman Demirel
tarafından 93, Sayın merhum Turgut Özal tarafından 17 kişinin cezasının,
Anayasanın anılan hükmü çerçevesinde kaldırıldığı, Bakanlığımızın kayıtlarından
anlaşılmıştır.
Şüphesiz, bu cezaların kaldırılmasıyla ilgili konunun
bir prosedürü var; bu prosedüre göre bunlar yapılmaktadır. Mutlak surette
sağlık raporları istenmekte, kişinin, varsa sabıka kayıtları, başka türlü
araştırmaları yapılmakta ve buna bağlı olarak bu neviden kararlar
verilmektedir.
Yine, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu
-Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen bir soru önergesi sebebiyle- Başbakan
tarafından milletvekilleri aleyhine açılmış tazminat davası olup olmadığını
sormaktadır.
Bizim adlî sistemimizde, kişilerin sıfatlarına,
görevlerine ve unvanlarına göre bir istatistik tutulmamaktadır. Yani, kimin,
hangi mahkemede, ne dava açtığı, sıfatına göre olmadığı için, biz genel
kayıtları tutuyoruz; yani, bir yıl içerisinde, bilfarz, Ankara asliye hukuk
mahkemelerine kaç dava gelmiştir, kaç dava kararı çıkmıştır; bu neviden istatistikleri
tutuyoruz. Davacının ya da davalının sıfatına göre bir kayıt tutulmadığı için,
bu soruya, maalesef, çok daha teferruatlı bir cevap verme imkânım yok.
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Prof. Dursun Akdemir, 2004
ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarlarını
sormaktadır.
Biz, Bakanlık olarak il il ödenek ayırmıyoruz,
ihtiyaçlar ne ise bunu karşılamaya çalışıyoruz. Bu çerçevede, UYAP Projesi
çerçevesinde oraya yapılan bilgisayar destekleri ve bununla ilgili yapılan
harcamalar var. Ayrıca, ceza tevkifevleri bütçe ödenek ve donanım kısmı
tarafından, cari ödenek toplamı olarak, yaklaşık 999 165 000 000 ve cezaevinin
sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından da 190 milyar demek ki, 1 trilyonun
üzerinde bir harcama yapılmıştır. İhtiyaç hâsıl olduğunda da bunlar
gönderilmektedir.
Adalet hizmet binasının bakım ve onarımı işlerinde
kullanılmak üzere istenilen ödenek de kendilerine gönderilmiştir. Bu ödenekler
yetmediği takdirde gereği yapılmaktadır; şu an, Bakanlık olarak da bu anlamda
herhangi bir sıkıntımız yoktur.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, personel
atamalarına ilişkin olarak, özellikle Adalet Akademisiyle ilgili soruyor. Bu
Adalet Akademisiyle ilgili olarak, Yargıtay üyesi 1 kişinin akademi başkanı
olarak, Ankara adliyesinden 1 hâkim ve 1 cumhuriyet savcısı akademi başkan
yardımcısı olarak, Bakanlığımızdan 1 tetkik hâkimi eğitim merkezi müdürlüğüne,
yine 1 tetkik hâkimi müdür yardımcılığına, Danıştaydan 1 tetkik hâkiminin
eğitim merkezi müdür yardımcılığına, Gazi Üniversitesinden 1 arkadaşımız genel
sekreterliğe, Devlet İstatistik Enstitüsünden de 1 arkadaşımız memur olarak
atanmıştır; istisnaî kadrolarla ilgili olarak herhangi bir atama söz konusu
değildir.
Adlî Tıp Kurumuyla ilgili olarak da, 1 Adlî Tıp Kurum Başkanı,
2'si Adlî Tıp Kurumu başkan yardımcısı, 5'i adlî tıp ihtisas kurulu başkanı ve
18'i adlî tıp ihtisas kurulu üyesi olmak üzere, toplam 26 kişi üçlü
kararnameyle, 41 kişinin de değişik kariyerlerden naklen atandığı, kayıtların
tetkikinden anlaşılmıştır.
Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in, 58 inci
cumhuriyet hükümetinin göreve başladığı tarihten soru önergesinin sorulduğu
güne kadar, göreve atanan ve görevine son verilen personele ilişkin bir soru
önergesi var. Bununla ilgili bir başka arkadaşımızın sorduğu soru vardı, ona
cevap vermiş oldum; aynı mahiyettedir.
Anamur İlçesine ağır ceza mahkemesinin açılıp
açılmayacağına ilişkin Sayın Ersoy Bulut'un bir önergesi var. Bu konuyla
ilgili, yine Hâkimler Savcılar Kurulunun ilke kararını belirttim; 300 ve daha
yukarı olması lazım.
2003 yılı içinde, Anamur ve Bozyazı Cumhuriyet
Savcılıklarından fezlekeyle ve söz konusu yerlerin ceza mahkemelerinden
görevsizlik kararıyla Silifke Ağır Ceza Mahkemesine gelen toplam dosya sayısı
-çok şükür- 66'dır. Dolayısıyla, sayı fevkalade azdır.
Öte yandan, 2004 yılında, Anamur İlçesinden 36, Bozyazı
İlçesinden de 13 fezlekenin cumhuriyet başsavcılığına gönderildiği
anlaşılmıştır. Bu bakımdan, kriterlere uymadığından, böyle bir ağır ceza
mahkemesinin kurulması söz konusu değil.
Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık, Bursa İli,
Gürsu, Harmancık ve Büyükorhan İlçelerindeki adliyelerin kapatılmasıyla ilgili
hususu soruyor. Zannediyorum, bu konuda da, biraz evvel, bir genel çerçevede
değerlendirme yaptım. Dosya sayıları, bulundukları şartlar ve imkânlar
itibariyle bu neviden kararlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca
alınmıştır, bu çerçevede bu işlemler yapılmaktadır.
Beni dinlediğiniz için hepinizi teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Açıklamalarınız için teşekkür ediyorum Sayın
Bakan.
Sorusu olan arkadaşlarımızın çok kısa açıklamaları
olacak.
Sayın Kepenek, buyurun.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ederim. Sayın Bakanımıza da, duyarlılığı için, sorularımıza yanıt verdiği için
teşekkür ediyorum.
Burada, birkaç kez gündeme getirildiği gibi, benim ilk
sorum, bilgi edinmeyle ilgiliydi ve bu soru Ekim 2003'te sorulmuştu;
yanılmıyorsam, Sayın Bakanımızın, bu konuda sözcü olarak yaptığı bir açıklamaya
dayalıydı. Aradan uzun zaman geçmiştir; ama, ben bu konuda daha somut sorular
sormaya çalışacağım.
Yazılı soru meselesine gelince; orada da, genel bir
şikâyetimi, izin verirseniz, dile getireyim. Çoğu yazılı sorularımıza, sayın
bakanlarımız, kısmen cevap veriyorlar; tamamına değil de, 5 soru soruyorsunuz,
bunun 1 veya 2'sine yanıt alabiliyorsunuz. Orada da bir eksiklik olduğu
görülüyor.
Özetle, bizim, denetim işini -her iki taraf için
söylüyorum, hem yürütme erki için hem bizim için- çok etkin, çok verimli, çok
düzgün ve güncelliği koruyarak, güncelliğe sahip çıkarak yaptığımız pek
söylenemez. Bu, asıl işlerimizden biri olan denetimin aksaklığından hepimiz
şikâyetçiyiz. Kaldı ki, burada, şimdi, her iki partinin 12-12, 24 milletvekili
var; yani, Meclisimizin de yüzde 4'ü gibi bir bölümü burada; onun da altını
çizeyim.
Şimdi, Sayın Bakanımın sözünü ettiği bu
"imtiyazlılar demokrasisi" teşhisine, ben de bütün gönlümle
katılıyorum; ancak, burada bir sorun var, önemli bir sorun var. Kamu
çalışanlarının yargılanmasında bir farklılık olduğu doğrudur. Üstelik, her
birim için ayrı bir yöntem, ayrı bir usul, ayrı bir sistem var gibi görünüyor;
ancak...
BAŞKAN - Sayın Kepenek, sizin sorunuz, yalnız, bununla
ilgili değil. Sorunuzla ilgili kısa bir açıklama yaparsanız sevinirim.
YAKUP KEPENEK (Ankara) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim hoşgörünüz için, bu demokratik tavrınız için.
Ancak, milletvekili dokunulmazlığının niteliği
farklıdır. Biz, yürütme ve yasama olarak, suyun başındayız. Biz, etken
durumdayız, yapıcı durumdayız, edilgen durumda değiliz. Kamu yönetiminin öbür
birimlerinin, yasama ve diğer konumları da bize bağlı gidiyor ve bizim
durumumuz Anayasayla saptanmış.
O nedenle, bu farkın dikkate alınmasını diliyorum ve
yeniden teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Sayın Akdemir, buyurun.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür
ediyorum.
Öncelikle, Sayın Bakan da bizi aydınlattığı için
teşekkür ediyorum kendilerine.
Sayın Bakanın da dediği gibi, İzmir Adliye Sarayı, çok
uzun bir süreden sonra faaliyete geçmiştir. Adliye Sarayı gayet büyük bir
binadır. Temennimiz, çevredeki ilçelerin, yeterli olan adliye binasına bir
olanak yaratılmalıdır.
Bunun yanında, en yakın olan Bornova ve Karşıyaka
İlçelerimizin şu anda adliye binaları yeterli değildir. Ya yeni bir binaya
ihtiyaç duyulur veyahut da bazı mahkemelerin oraya taşınması söz konusu
olabilir. Sayın Bakanımız bu konuda ağırlıklarını koyarsa seviniriz.
Diğer bir konu daha var; aslında, bunun sorumla ilgisi
yok; ama, affınıza sığınarak söylemek istiyorum Sayın Bakana.
Sayın Bakanım, özellikle, bu, ticaret mahkemelerimiz
çok sağlıklı işlememektedirler. Bu mahkemeler çok uzun bir süre sürmekte ve de
birçok mahkemeler iki üç yıl sürmektedir. Bunun esas nedeni, bana göre, yeterli
bilirkişilerin raporları toplanamadığından dolayı mahkemeler uzun
sürmektedirler. Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?
Bana göre, konusunda uzman olmayan bu bilirkişilerin
görev almamaları... Bu bilirkişilerle ilgili bir sınav yöntemi getirilemez mi?
Bu, konusunda uzman olmayan bilirkişiler hem mahkemelerimizi uzun bir süre
meşgul etmektedirler ve de vatandaşlar davacı veya davalı olduğu konularda çok
mağdur olmaktadırlar. Bu konuların acilen önlenmesi için herhangi bir tedbiriniz
var mı yok mu? Yapılırsa sevinirim.
Bir başka konu da; hâkimlerimiz, savcılarımız, Yargıtay
üyelerimiz ve Yargıtay başkanlarımızın çalışma odalarının çok sınırlı ve
yeterli olmadığını görmekteyiz. Bu konuyla ilgili bir çalışma var mıdır yok
mudur diye öğrenmek istiyorum.
Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan ve Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Sayın Akdemir, teşekkür ediyorum.
Sayın Baloğlu, buyurun.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana da çok sayıda soruya topluca yanıt verdiği
için teşekkür ediyorum. Ancak, bu soruların birikmesinin sorunlar doğurduğunu
herkes kabul ediyor, artık. Bu uygulamanın daha genişletilerek sürdürülmesinde
yarar var. Sözlü soruların yanıtlarına daha uzunca bir sürenin ayrılmasına
gerek olduğunu düşünüyorum.
Sorularımdan birisi, Sayın Başbakanın, cumhuriyet
tarihinde, sözlü soru önergesi nedeniyle veya bir soru önergesi nedeniyle
hakkında Başbakan tarafından dava açılmış kaç milletvekili bulunduğuna
ilişkindi. Sayın Bakan, haklı olarak, Bakanlık kayıtlarında böyle bir notun,
bilginin olmadığını söylediler. Soruyu yanlış bir yere sorduğum anlaşılıyor;
Sayın Başbakana sormam gerekiyor. Ama, ben, yine de, bana ulaşan bilgileri de
zabıtlara geçirmek istiyorum. Böylece, Adalet Bakanlığındaki kayıt eksikliğini
bir nebze gidermiş olacağımı sanıyorum. Bu konuda Sayın Başbakanımızın açmış
olduğu dava siyasal tarihimizde ilktir. Böylece, bir ilke imza atmış oluyorlar;
kendilerini kutluyorum.
İkincisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
kıstaslarından Sayın Bakan bahsettiler. Antalya'da açılacak bir sulh hukuk
mahkemesiyle ilgili, zaten, 3 937 dosya 2003'te oluşmuş. Büyük bir ihtimalle
yeni bir mahkeme açılacak.Bunu, Antalya'daki avukatlara verilmiş bir müjde
olarak kabul ediyorum. Ancak, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bu 1981'de
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun koymuş olduğu kıstaslar bugün sulh hukuk
mahkemelerinin kazandığı yeni anlamla gözden geçirilmelidir diye düşünüyorum;
yani, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiüç yıl önce koymuş olduğu bu
kuralları gözden geçirmelidir.
Teşekkür ediyorum Sayın Bakana tekrar.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.
Sayın Ünlütepe; buyurun.
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakana da yaptığı açıklamalardan dolayı ve ilimize
gösterdiği yakın ilgiden dolayı öncelikle teşekkür etmek istiyorum.
Burada, benim üzerinde durmak istediğim bir konu var.
Yargı hizmetleri, kamu hizmetidir. Bir tür kamu hizmetleri daha vardır;
örneğin, eğitim, örneğin sağlık hizmetleri. Bu tür hizmetleri yurttaşlarımız
özel girişimcilerin açtığı, örneğin, eğitim hizmetini, özel girişimcinin açtığı
özel okullarda, sağlık hizmetini özel girişimcinin açtığı bir özel hastanede
giderebilir; ama, dünyada hiçbir yerde yargının özeli yoktur. Burada tasarrufu yaratacağız
derken, önemli bir hizmet olan kamu hizmetini, yurttaş, başka bir ilçeye veya
ile giderek hakkını aramakla karşı karşıya kalacaktır ki, bana göre, adlî
hizmetler, ertelenemeyen, parayla ölçülemeyen bir tür hizmetlerdir diye
düşünüyorum. Türkiye'de önümüzdeki günlerde, önümüzdeki dönemlerde, dilerim,
her ilçe bazında adlî teşkilatlar kurulsun ve hizmet daha sağlıklı gitsin diye
düşünüyorum.
Tekrar, Sayın Bakana, yaptığı açıklamalardan dolayı
teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.
Sayın Işık, siz sisteme girmişsiniz; ama, burada,
İçtüzük gereği olarak sadece soru önergesi sahibi olan milletvekili
arkadaşlarımızın çok kısa bir açıklama yapma hakları vardır; dolayısıyla,
İçtüzük gereği olarak size söz veremeyeceğim; üzgünüm.
AHMET IŞIK (Konya) - Takdir yetkisi kullanamaz mısınız
Sayın Başkan?
BAŞKAN -Sayın Bakanım; buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Kepenek
tarafından "yazılı soru önergelerine kısmen cevap veriliyor"
deniliyor. Bana gelen yazılı soru önergelerinden şunu gördüm: Bazen bir soru
önergesinde birden fazla bakanlığı ilgilendiren soru sorulmaktadır; yani,
Adalet Bakanlığına gelen soru önergesinde, İçişleri Bakanlığından veya başkaca
bakanlıklardan bilgi toplamak gerekiyor. Bu da işi uzatıyor. Bence, anında,
güncelliğini koruyarak doğrudan cevap isteniyorsa, her bakanlığın kendi görev
alanına giren hususlarda soru önergeleri sorulabilirse, belki daha doğrudan,
daha tatminkâr ve kısa sürede cevap verme imkânı olabilir.
Sayın Akdemir'in sorduğu hususlar, tabiî daha uzun bir
açıklamayı gerektirir; ama, kısaca şunu ifade edeyim: Bornova Adliyesi zaten
kapatıldı; şimdi, bulunduğu yerde hizmet veriyor. Metropol ilçe içerisinde şu
an Karşıyaka Adliyesi var. Biz, zaten hizmet birleştirmelerine mümkün olduğu
kadar gittik.
Şüphesiz, Türkiye'de davaların uzamış olmasının çok
değişik sebepleri var. Bunlar sadece mahkemelerin iş yükünden de
kaynaklanmıyor. Hâkimin karar verebilmesi için dosyanın tekemmül etmesi lazım,
tamamlanması lazım. Bu ise, pek çok kesimden, pek çok daireden veya değişik
kaynaklardan bilginin dosyada tamamlanması gerekiyor. Bundaki gecikmeler
yargıda da ister istemez bazı gecikmelere sebebiyet veriyor. Bunun için, biz,
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu, inşallah, bu yıl içerisinde Türkiye Büyük
Millet Meclisine getireceğiz. Burada düşündüğümüz iki husus var. Bir taraftan,
şu an mahkemelere gelen birkısım davaları yargı dışında çözmektir, alternatif
uyuşmazlık çözümleri bulmak suretiyle mahkemelerin iş yükünü azaltmak, öbür
taraftan da yargılamayı hızlandıracak birkısım usul hükümlerini getirmek
istiyoruz. Bu yıl içerisinde, inşallah, bu gelecek.
Bilirkişi konusu, Türkiye'nin kanayan yarasıdır, çok
çeşitli sebeplerden dolayı. Bu konuyla ilgili bir çalışmayı yapıyoruz.
İnşallah, onu da kısa süre içerisinde kamuoyunun bilgisine, tartışmasına
açarız; ama, bilmemiz gerekir ki, bilirkişi konusu, önünde sonunda insan
meselesidir. Sorumluluk duygusuna sahip iyi insanları yetiştiremediğimiz
sürece, bu bilirkişiler -iyilerini tenzih ediyorum; kendilerinden de özür
dilerim- kendi işini bilir kişiler haline geliyor. Zaten, Türkiye'nin temel
sıkıntısı da buradadır, yargının çektiği en önemli sıkıntı da buradadır.
Fizikî mekânlar konusu, bu hükümetin en fazla üzerinde
durduğu konudur ve şu an Türkiye'de 150 noktada proje yürütüyoruz büyük
illerimiz başta olmak üzere. İnşallah, bu iktidar dönemi sonunda bu mesele çok
önemli bir noktaya gelmiş olacaktır.
Diğer konularla ilgili olarak gerekli açıklamaları yaptığım
kanaatindeyim.
Sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
48.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, hastalıkları nedeniyle sözleşmeleri
feshedilen uzman çavuşların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/711) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
49.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın,
kamu kurum ve kuruluşlarındaki sözleşmeli avukatlara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/718) ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
50.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin sağlıklı olmadığı iddialarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/781) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
51.- Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, bazı hakem hatalarına karşı işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/830) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
52.- Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık'ın, özelleştirme sonucu işsiz kalanların istihdamına yönelik
düzenleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/970) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
53.- Muğla Milletvekili Fahrettin
Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
sözlü soru önergesi (6/991) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
54.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Bilecik İlinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yatırımlara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1086)
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
55.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün,
Bilecik-Bozüyük'teki öğrenci yurdu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1112) ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
56.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın,
bazı vakıfların kuruluş amaçları dışında faaliyet yaptıkları iddiasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
57.- Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek
miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü
soru önergesi (6/1403) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali
Şahin'in cevabı
58.- Denizli Milletvekili Ümmet
Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen
paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi
(6/1447) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
59.- Antalya Milletvekili Hüseyin
Ekmekcioğlu'nun, Antalya İline hipodrom yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1459) ve Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı
BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi,
gündemin 4 üncü sırasındaki soruyla birlikte, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin tarafından cevaplandırılacak olan diğer soruları
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Ramazan Kerim Özkan
Burdur
TSK emrinde çalışan ve yapılan sağlık taramaları sonucu
hepatit-B taşıyıcısı oldukları tespit edilen uzman çavuşların sözleşmeleri
feshedilmiştir.
Konu, ilgisi itibariyle Emekli Sandığına intikal
ettirilmiş olup, kişinin mevcut sağlık durumunun çalışmasına engel olmadığı
gerekçesiyle 5434 sayılı Kanunun 44 üncü maddesince "adi malul"
sayılamayacağı ve malulen emekli olamayacakları bildirilmiştir.
1 - Bu durumda mağdurların hayatlarını idame
ettirebilmeleri için 5434 sayılı Kanunun 54 üncü madde kapsamınca
çalıştırılmalarını düşünür müsünüz?
2 - Devlet Personel Başkanlığının bu konuda
görevlendirilerek TSK ile işbirliğine geçirilmesini ve şahısların
mağduriyetlerini gidermek açısından durumlarına uygun görevlerde çalıştırılarak
emeklilik haklarının kazandırılmasını uygun bulur musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Devlet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim.
30.7.2003
Mehmet Küçükaşık
Bursa
3 Kasım 2002 seçimleri sonrası iktidara gelen AKP
Hükümetinin, kamu kurum ve kuruluşlarında, hukuka ve teamüllere uygunluk
açısından tartışma konusu olan çeşitli atamalar yaptığı bilinmektedir.
Bu çerçevede;
1 - Kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak
çalıştırılan avukat sayısı kaçtır? Hükümetiniz döneminde sözleşmesi
yenilenmeyen avukat sayısı kaçtır? İlk kez sözleşme yapılan avukat sayısı
kaçtır? İlk kez sözleşme yapılan avukat sayısı kaçtır?
2 - Sözleşmesi yenilenmeyen avukatların sözleşmelerinin
yenilenmemesinin sebepleri nelerdir?
3 - Bursa İlindeki kamu kurum ve kuruluşlarında
sözleşmeli olarak çalıştırılan kaç avukat vardır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 9.10.2003
Musa Uzunkaya
Samsun
KPSS-B yerleştirme işlemleri, 2001 yılından beri ÖSYM
tarafından yapılıyor. 2002 ve 2003'te sınavı kazananların yerleştirilmesinde
ciddî hataların olduğu iddia edilmekte ve en son olarak da, Eylül 2003'te
yerleştirileceği ifade edilen KPSS'yi kazanan adayların internet üzerinden
23.9.2003'te isimleri yayınlandı, 24.9.2003'te yeniden yayınlanarak bir başka
tereddüte sebep oldu. Vaki birkısım itirazlar ve müdahaleler sonrası liste
internet sitesinden kaldırıldı. 3.10.2003'te bir özür yazısıyla, 3 üncü kez
listeler internet sitesine verildi.
Soru 1: İnsanların umutlarını bağladıkları sınav ve
sonucu hakkında bu derece güvenlerini sarsmak, devlete olan güveni de sarsmaz
mı?
Soru 2: Son yayınlanan listelerin de sağlıklı olmadığı
iddia ve tereddütlerini izale için ne düşünülmektedir?
Soru 3: Yerleştirme işlemini ÖSYM'den alıp, tüm
sorumluluğu Devlet Personele ait olmak üzere, yeniden düzenlemeyi düşünüyor
musunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 30.10.2003
Musa Uzunkaya
Samsun
Soru 1: Basında yer alan hakem hataları, hatta şike
iddialarının Türk spor ahlakı ve camiasını ciddî boyutta rahatsız ettiği,
oyuncu, seyirci ve hakemlerin centilmenlik içerisinde sporu toplum tabanına
yayması gerekirken, bilerek gerilimi artıran, seyirciyi tahrik eden, kasıttan
başka anlam taşımayan bazı hakemlerin hatalarının karşılıksız kalması doğru
mudur?
Soru 2: Bir TV kanalında Hakem Sadık İlhan'ın,
2002-2003 sezonu 22 nci haftasındaki Samsunspor-Trabzonspor maçında, MHK
Başkanı Bülent Yavuz'un maçı Trabzonspora vermesi talimatına göre hareket
ettiği ve istek doğrultusunda sonuçlandırdığı, Samsunspor lehine penaltıyı
vermediği iddiası karşısında yapmayı düşündüğünüz bir işlem olacak mıdır?
Soru 3: 19.10.2003 günü Samsunspor-Gaziantep maçını
yöneten Hakem Selçuk Dereli'nin açıkça atılan iki golü vermediği, taraftarı
gerip, sürekli gerilim oluşturduğu hususunu inceletip, genel bir tedbir
alınması düşünülmekte midir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Devlet
Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 16.2.2004
Mehmet Küçükaşık
Bursa
Hükümetiniz tarafından yürütülen özelleştirme
politikaları çerçevesinde özelleştirilen ve özelleştirme çalışmaları yürütülen
işyerlerinde çalışan işçilerin gerekli yasal düzenlemeler yapılmaması nedeniyle
mağdur duruma düştükleri ve bir özelleştirme programında olması gereken en
önemli ayağın, insan faktörünün unutulduğu görülmektedir.
Bu çerçevede;
1.- Özelleştirme nedeniyle işten çıkarılan işçilerin
mağduriyetlerinin giderilmesi hususunda bir düzenleme yapmayı düşünüyor
musunuz?
2.- Hükümetinizin 19.2.2003 tarihinde 22/1 Dönem ve
1/528 esas numarasıyla TBMM'ye sevk ettiği ve bir yıldan beri Plan ve Bütçe
Komisyonunda beklemekte olan Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve
Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısını Meclis gündemine ne zaman getirmeyi
düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.
Fahrettin Üstün
Muğla
1- 58 inci, 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı
kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?
2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her
iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama
yapılmıştır?
3- İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka
yerlere görevlendirilmiştir?
Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne
kadardır?
4- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asıl veya
vekil kaç idareci görevden alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın M. Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
Yaşar Tüzün
Bilecik
Soru 1- İlimizde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
tarafından yaptırılan 6 adet açık yüzme havuzu mevcut, bu yüzme havuzları neden
işletilemiyor? Havuzların faal hale getirilip halkın hizmetine sunulması için
neler yapılması gerekiyor?
Soru 2- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından
yapımına başlanan, bugünkü değerlerle yaklaşık 2,5 trilyon harcamayla fizikî
gerçekleşmesi yüzde 15 civarında olan yatırımlar için ne düşünüyorsunuz? Ne
zaman bitirmeyi planlıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı M.
Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.
Yaşar Tüzün
Bilecik
1- İlimiz Bozüyük İlçesinde 1994 yılında yapıma
başlanan 300 yatak kapasiteli öğrenci yurdu inşaatında fizikî gerçekleşme yüzde
60 oranında olmasına rağmen, yılı ödeneği 1 milyar olarak konulmuştur.
İlçemizin acil ihtiyacı olan öğrenci yurdu ne zaman
bitirilip öğrencilerimizin hizmetine sunulacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıda yer alan konunun Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanması için
gereğini arz ederim.
Ali Arslan
Muğla
Vakıflar, kuruluş amaçlarına uygun olarak çalışmak
zorundadır. Faaliyet alanları ve amaçları Atatürk ilke ve devrimlerine karşı
olamaz. Vakıfların faaliyetlerini Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri yapmaktadır.
1- Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince yapılan
incelemeler sonucu 1.1.2002 tarihinden bugüne kadar amaçları dışında faaliyet
yaptıkları tespit edilen ve kapatılan vakıf var mıdır?
2- Denizli'de faaliyet gösteren Sahabiye Denizli İlmî
Araştırmalar ve Hizmet Vakfı ne amaçla kurulmuştur? Amaçları arasında
"Ahiret Hava Yolları" bileti vermek de var mıdır? Bu vakıfla ilgili
bugüne kadar herhangi bir idarî ve adlî işlem var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Dursun Akdemir
Iğdır
1- Bakanlığınızın 2004 malî yılı bütçesinden Iğdır İli
için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde hangi
projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış ise gerekçesi nelerdir?
2- Bakanlığınızın 2005 malî yılı bütçesinden Iğdır
İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari
harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için kullanılacaktır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Ümmet Kandoğan
Denizli
1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan
personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri
ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?
2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel
sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?
3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlık
ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten,
asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?
4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici
personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı
nasıldır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim.
Hüseyin Ekmekcioğlu
Antalya
Çok büyük oranda göç alan ve çok hızlı bir şekilde
büyüyen Antalya'nın mevcut nüfusu da gözönüne alınarak, ilimize bir hipodrom
yapılması hakkında Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?
BAŞKAN -Sayın milletvekilleri, okunmuş olan soru
önergelerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap
vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tarafıma yöneltilmiş 12 soru var. Bu 12 soruyu, özet
halinde sizlere takdim etmek istiyorum.
Bakanlığıma yöneltilen ilk soru, Burdur Milletvekili
arkadaşımız Sayın Ramazan Kerim Özkan'a ait. Sayın Özkan, vücutlarında hâsıl
olan arızalar veya tedavisi imkânsız hastalıklar nedeniyle görevini yapamayacak
durumda olan uzman çavuşların durumlarıyla ilgili bir soru yöneltmektedir.
Değerli arkadaşlarım, 5434 sayılı Emekli Sandığı
Kanununun "malullük" başlığı altındaki 44 üncü maddesi şu şekildedir:
"Her ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar
oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma
giren iştirakçilere malul denir ve haklarında bu kanunun malullüğe ait
hükümleri uygulanır." Yine, madde şu şekilde devam ediyor: "Şu kadar
ki, bunlar, yazıyla istedikleri takdirde, haklarında bu kanun hükümleri
uygulanmaksızın, malullüklerinin mâni olmadığı başka vazife ve sınıflara nakil
suretiyle tayinleri yapılmak üzere istifa etmiş sayılırlar. Bunların istifa
etmiş sayıldıktan sonra dahi, bu kanun hükümlerinin uygulanmasını istemek
hakları mahfuzdur." Bu hükümle, atandıkları görev için gerekli sağlık
şartlarını haiz olan Emekli Sandığı iştirakçilerinden, vücutlarında hâsıl olan
arızalar veya duçar olunan tedavisi imkânsız hastalıklar nedeniyle bu
görevlerini yapamayacak duruma gelenler malul olarak tanımlanmıştır. Malul
olduklarına karar verilen iştirakçilerden, kurumlarınca malulen emekliye sevk
edildiklerine dair emekliye sevk onayı alınmadan önce, başka sınıf ve
görevlerde çalışmak isteyenlere bu sınıf ve görevlerde çalışma hakkı
tanınmıştır. İştirakçilerin 44 üncü madde uyarınca malul sayılabilmeleri için,
öncelikle, bulundukları görevleri yapamayacaklarına dair kesin işlemli sağlık
kurulu raporlarının Emekli Sandığı Sağlık Kurulunca incelenerek malul
olduklarına karar verilmesi gerekmektedir. Bundan sonra, kurumlarınca, Emekli
Sandığı Sağlık Kurulu kararına dayanılarak malulen emekliye sevk onayı alınıp,
görevleriyle ilişkileri kesilmekte ve haklarında maluliyet işlemi tesis
edilmektedir.
Emekli Sandığı Sağlık Kurulunca malul olduklarına karar
verilmekle beraber, malullüklerinin engel olmadığı başka görevlerde çalışması
mümkün olanlar hakkında kurumlarınca malullük hükümleri uygulanmadan,
malullüklerinin mâni olmadığı başka sınıf ve görevlere nakil yapılmak suretiyle
göreve devamları sağlanmaktadır. Sandık iştirakçiliği sona erdikten sonra malulen
aylık bağlanması ise, 5434 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin "88 inci
madde gereğince emekli kesenekleri geri verilmemiş olanlardan 61 yaşını
doldurmadan evvel adi malul durumuna girenlere 53 üncü madde esaslarına göre
adi malullük aylığı bağlanır" hükmü uyarınca bunun mümkün olduğunu ifade
etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, uzman erbaşlar, 3269 sayılı Uzman
Erbaş Kanununun 5 inci maddesinin "uzman erbaşlar, iki yıl süreyle
sözleşme yaparak göreve başlarlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığıyla ilgilendirilirler.
Bunlardan, istihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre sınıf ve
branşlarıyla ilgili sağlık nitelikleri uygun olanların müteakip sözleşmeleri
bir yıldan az beş yıldan fazla olmamak şartıyla azamî 45 yaşına girdikleri yıla
kadar uzatılabilir" hükmü gereğince, belli bir süre çalıştırılmak üzere
göreve alınmaktadırlar.
Değerli arkadaşlarım, uzman erbaşların maluliyet
durumlarının, sözleşmeleri feshedilip Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkileri
kesilerek iştirakçilik vasfı sona erdikten sonra, haklarında 5434 sayılı
Kanunun 54 üncü maddesi hükmünün uygulanarak, maluliyetlerinin bu hükme göre
değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, haklarında 44 üncü maddenin
uygulanmasına, dolayısıyla aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre işlem
yapılmasına imkân bulunmamaktadır. Uzman erbaşlardan, bulundukları sınıfta
çalışmaları sağlık durumları nedeniyle mümkün olmayanların başka sınıf ve
vazifelere atanmalarının sağlanabilmesi için, 3269 sayılı Kanunda ve Sağlık
Yeteneği Yönetmeliğinde değişiklik yapılması gerekmektedir. İlgililerin
mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla, durumlarına uygun kurum ve görevlerde
çalıştırılması konusunda Emekli Sandığı yetkili bulunmamakta, bu kişilerin
tekrar Emekli Sandığına tabi göreve girerek emeklilik hakkını elde etmeleri,
Bakanlığıma bağlı Devlet Personel Başkanlığınca uygun mütalaa edilmektedir.
Böylece, Sayın Özkan'ın sorusuna, kısaca, Emekli
Sandığı Kanunuyla da ilgilendirerek cevap vermiş oldum.
Değerli arkadaşlarım, arkadaki soru, Bursa Milletvekili
Sayın Küçükaşık'a ait; arkadaşımız, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli
olarak çalıştırılan avukat sayısını sormaktadır. Hemen, bu soruya da kısaca
cevap vermek istiyorum.
657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (b) fıkrasına
göre, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan avukat
sayısı, 31.12.2004 tarihi itibariyle 468'dir.
Bursa İlindeki kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli
olarak çalıştırılan avukat sayısını sormaktadır Sayın Küçükaşık. Genel bütçeye
dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin sözleşmeli avukat pozisyonlarının
iller itibariyle dağılımı kurumların takdirinde bulunmaktadır. Bu nedenle,
Devlet Personel Başkanlığında, Bursa İliyle ilgili, genel ve katma bütçeli
dairelerin avukat sayılarıyla ilgili bir bilgi yoktur; ama, Bursa Valiliğine bu
soru soruldu, cevabı geldiğinde ilgili Bakan arkadaşımıza cevabını vereceğim;
ancak, mahallî idarelerde sözleşmeli avukat pozisyonlarının tahsisi, mahallî
idare bazında gerçekleştirildiği için, Bursa İli bilgilerine göre, Devlet
Personel Başkanlığında, 2002'de 10, 2004'te de 7 sözleşmeli avukatın olduğu
bilgilerine rastlanmıştır. Böylece, kısaca, Sayın Küçükaşık'ın da, sözleşmeli
avukatlarla ilgili sorusuna cevap vermiş oldum.
Sayın Musa Uzunkaya, kamu personel seçme sınavıyla ilgili
bir soru yöneltmektedir.
Değerli arkadaşlarım, 2002 kamu personel seçme sınavı
sonuçlarına göre, 2002 ve 2003 yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarının boş
kadrolarına, ÖSYM'ce yapılan yerleştirmelerde bazı hataların yapıldığı ve bu
hataların güven sarsıcı olduğu Sayın Uzunkaya tarafından bir soru önergesiyle
sorulmaktadır.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezî 2002 yılında kamu
kurum ve kuruluşlarının boş kadrolarına yaptığı yerleştirmelerde 136 adayın,
2003 yılında kamu kurum ve kuruluşların boş kadrolarına yaptığı
yerleştirmelerde 32 adayın yerleştirme işlemini iptal etmiş ve yerlerine aynı
sayıda adayın yerleştirilmesini sağlamıştır. 2002 yılında yapılan yerleştirme
iptali, kadro unvanları ile mezun olunan yükseköğretim programlarının sağladığı
unvan arasındaki tutarsızlıktan, 2003 yılında yapılan yerleştirme iptali ise,
yerleştirme işlemlerinde kullanılan bilgisayar yazılımlarında, askerlik
koşulunda "sevk tehirli" teriminin yanlış yorumlanması ve birden
fazla yerleştirme puanı olanlarda yaş koşulunun sınavlardan biri için
kullanılmamasından kaynaklanmıştır. 2002 ve 2003 yıllarında bu hatalar tespit
edilir edilmez, hemen düzeltme yoluna gidilmiş ve yerleştirme işlemleri
kurallara uygun olarak tekrarlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım, yerleştirme işlemlerinde hatanın
tespit edilmesi; fakat, düzeltme işleminin yapılmaması durumunda birçok adayın
mağdur olması kuşkusuz kaçınılmazdır. Bu nedenle, ÖSYM, haklı olan adayların
yerleştirilmesini gerçekleştirmiş, kurallara aykırı olan yerleştirmeleri de
iptal etmiştir.
Bilindiği gibi, idarî işlemlerin hatalı, tutarsız veya
eksik olduğunun tespiti halinde, bu işlemin geri alınması, idare hukukunun
genel ilkeleri arasındadır. İdarenin hatalı işleminden geriye dönmemesi halinde
hukuka aykırılığın devam edeceği açıktır. Yerleştirmeleri iptal edilen adaylar
yargıya, itiraz etmişler; ancak, yargı tarafından bu itirazları da
reddedilmiştir.
Sayın Uzunkaya'nın 2002-2003 yıllarına ait
yerleştirmelerle ilgili sorusuna da böylece kısaca cevap vermiş oldum.
Yine, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya arkadaşımız
bazı hakem hatalarından bahsederek... Tabiî, bu, 2002-2003 sezonuna aittir.
Oldukça geride kalmış ve şimdiye kadar cevaplandırılması gereken bir soruydu;
ancak şimdi imkân bulabildik.
Şöyle kısaca cevap vereyim: 3813 sayılı Türkiye Futbol
Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu
yana şike iddialarıyla ilgili başvurular Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim
Kurulu tarafından incelenerek karara bağlanmaktadır. Yönetim Kurulu kararlarına
itiraz ise Tahkim Kurulunca incelenerek sonuçlandırılmaktadır.
Müsabakalarda hakem hatalarıyla ilgili olarak
değerlendirmeler Merkez Hakem Kurulunca yapılmakta, gözlemci raporları da
dikkate alınarak hakemlere zaman zaman dinlendirme cezası verilmektedir.
Değerli arkadaşlarım, Uluslararası Futbol Oyunları
Kuralının 5 inci maddesi aynen şöyle demektedir: "Her maç, oyun
kurallarını uygulamada tam yetkili olarak atanan bir hakem tarafından
yönetilir. Hakemin oyunla ilgili kararları nihaîdir." Bu nedenle, oyun
içerisinde ofsayt, penaltı, gol gibi durumlarda takdir hakkı hakeme ait
olduğundan, bunların değiştirilmesi, hakem kararının nihaî olması nedeniyle
mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, ne Bakanlığımın ne Futbol Federasyonunun hakem
kararlarıyla ilgili bir işlem yapması mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, Bursa Milletvekili Sayın
Küçükaşık arkadaşımızın bir sorusu var. Bu soru, sanıyorum 2003'te filan
sorulmuş olmalı; özelleştirme mağdurlarıyla ilgili bir soru. Bilindiği gibi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetimiz, özelleştirme nedeniyle işini
kaybeden, emeklilik hakkını da elde edemediği için mağdur duruma düşen
vatandaşlarımızın durumlarını düzeltmek için bir karar aldı, bir uygulamaya
geçti.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, çıkarmış olduğumuz
yasa ve Bakanlar Kurulu kararı sonucunda "özelleştirme mağduru"
dediğimiz 8 628 arkadaşımız başvurmuştur. Bu başvurular, Devlet Personel
Başkanlığına geçtiğimiz hafta geldi. Yine, hemen aynı gün, ertesi gün, başta
Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Adalet Bakanlığına -oradan talepte
bulunulduğu için- bu, özelleştirme sebebiyle işsiz kalan vatandaşlarımızı,
geçici personel olarak, istihdam amacıyla gönderdik, göndermeye de devam
ediyoruz. Sanıyorum, şu anda 5 000'e yakın, geçici personel yapacağımız arkadaşımızın
isimleri listeler halinde geldi, diğerleri de gelmeye devam ediyor. Bu
arkadaşlarımızın, en geç bir ay içerisinde, başta Millî Eğitim Bakanlığı,
Adalet Bakanlığı olmak üzere bu bakanlıklara ait taşra teşkilatlarında göreve
başlayacaklarını umuyorum. Bu sorunu, Hükümet olarak çözmüş olduk; bundan da
büyük bahtiyarlık duyuyoruz.
İki soru aynı mahiyette sorulmuş; o nedenle,
birleştirerek cevap vermek istiyorum. Bunlardan biri, Muğla Milletvekili
arkadaşımız Sayın Fahrettin Üstün'e, bir diğeri de Denizli Milletvekili
arkadaşımız Sayın Kandoğan'a ait. İktidarımız döneminde benim Bakanlığıma bağlı
kuruluşlarda ne kadar personel alındığı ve bununla ilgili soru yöneltiliyor.
Kısaca cevap veriyorum: Gerek 58 inci gerekse 59 uncu
Hükümetler döneminde, Bakanlığıma bağlı Devlet Personel Başkanlığına, 2'si
özelleştirilen kuruluşlardan olmak üzere toplam 8 personel naklen atanmıştır.
Naklen atanan personelden üst yönetim kadrolarına atanan bulunmamaktadır.
Devlet Personel Başkanlığında istisnaî memuriyet
kadrosu bulunmadığı için, böyle bir uygulama da yapılmamıştır.
Devlet Personel Başkanlığına, vekâleten ve geçici
görevle diğer kurumlardan da atanan personel şu ana kadar olmamıştır. Ayrıca,
Devlet Personel Başkanlığında çalışan personel, dönersermayeden de pay
almamaktadır.
Böylece, her iki arkadaşımızın Devlet Personelle ilgili
sorusuna cevap vermiş oldum.
Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili, Bakanlığım dönemim
içerisinde naklen atanan personel sayısı 94 olmuştur. Bunun 21'i,
özelleştirilen kamu kurum ve kuruluşlarından atanmış olan kişilerdir.
Üst kadrolara atanan personel var mı diye soruluyor;
evet var, 2 arkadaşımız var. Birisi, Başbakanlıktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne,
genel müdür yardımcısı olarak atanan Sayın Ersoy; diğeri de, Şanlıurfa Bölge Müdürlüğüne
İstanbul Bölge Müdürlüğünden atanan Sayın Arif Çelik.
Kurumumuzda istisnaî kadro hükümleri çerçevesinde
göreve başlayan personel bulunmamaktadır; Vakıflar Genel Müdürlüğünü
kastediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatında geçici personel
yoktur. Dönersermayeden de herhangi bir pay almamaktadır.
Yine, Bakanlığımla ilgili, Yüksek Denetleme Kurulu
Başkanlığına 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde naklen 10 adet denetçi alınmış,
3 adet de şoför, atanarak gelmiştir. Üst yönetici kadrosuna herhangi bir atama
yapılmamıştır. Yine, Yüksek Denetleme Kurulunda istisnaî kadro bulunmamaktadır.
Yine, Yüksek Denetleme Kurulunda dönersermaye olmadığı için, yararlanan bir
personel de yoktur.
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, 58 ve 59 uncu
Hükümetler döneminde 223 adet personelin naklen tayin edildiği bir genel
müdürlüğümüzdür. 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde, ayrıca, Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünde 4 adet spor müşaviri atanmıştır. Bunlar, Türkiye'yi
başarıyla temsil etmiş olan şampiyon sporcularımızdır; Mehmet Âkif Pirim, Fedai
Güler, Halil Mutlu ve Hüseyin Özkan'dır. Bunlar, olimpiyat ve dünya şampiyonu
sporcularımızdır. Bunlar, spor müşaviri olarak dönemim içerisinde Genel
Müdürlüğümüzde görevlendirilmişlerdir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne diğer
kamu kurum ve kuruluşlarından asaleten atanan 223 adet personelin, biraz önce
de ifade ettiğim gibi ataması yapılmış, bunlardan 1 tanesi vekaleten görev
yapıyor 7 tanesi de geçici görevle görev yapmaktadır.
Dönersermaye olmadığı için merkez ve taşra
teşkilatındaki personelimize de dönersermayeden herhangi bir ödeme
yapılmamaktadır.
Her iki arkadaşımızın da sorularını bu şekilde
cevaplandırma imkânı buldum.
Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün arkadaşımız,
Bilecik İlindeki 6 adet açık yüzme havuzunun çalıştırılmadığını, sorun
yaşandığını söylüyor.
Tabiî, Bilecik gibi Türkiye ortalamasına göre küçük bir
ilimizde 6 tane yüzme havuzunun bulunmuş olmasının takdirini siz değerli
arkadaşlarıma bırakarak şöyle bir cevap vermek istiyorum: Yaşar Bey bunun
nedenlerini iyi bilir. Mülkiyeti Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğüne ait olup, tasarrufu Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığına
bırakılan, Bilecik İl merkez ve ilçelerinde bulunan 6 adet yüzme havuzu,
personel yetersizliği ve anılan il başkanlığınca randımanlı bulunmadığı için
işletilememiş ve Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce verilen
ihale yetkisi çerçevesinde kiraya verilerek hizmete açılmıştır; ancak, merkez
ilçe, Bozüyük, Osmaneli ve Pazaryeri İlçeleri açık yüzme havuzları, kiracıların
kira bedelini ödememeleri ve tesisleri hatalı kullanmalarından dolayı, konu
Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığınca, Bakanlığımıza bağlı Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine intikal ettirilmiş, söz konusu havuzlardan merkez
ve Bozüyük İlçeleri yüzme havuzlarıyla ilgili hukukî davalar sonuçlanmış olup
havuzlar Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığınca teslim alınmıştır.
Osmaneli İlçesi yüzme havuzuyla ilgili mahkeme devam
etmektedir; en son gelen bilgi bu şekilde.
Söğüt İlçesi yüzme havuzunun ilginç bir nedenle
çalıştırılamadığı ifade edilmektedir. Su sıkıntısı nedeniyle Söğüt İlçesi yüzme
havuzunun çalıştırılamadığı, Bilecik İl Müdürlüğü tarafından Bakanlığıma
bildirilmiştir. Bunu, ayrıca, Genel Müdürlüğe bir talimat vererek tetkik
ettirmek durumundayım. Gerçekten, Söğüt gibi bir ilçemizde, bir havuzu
çalıştıracak suyun olması gerekir diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, Gölpazarı İlçesi Yüzme Havuzu,
15.10.1999 tarihinden itibaren sekiz yıllığına, havuzun noksanlıklarının
tamamlanması ve çevre düzenlemelerinin yaptırılarak hizmete açılması karşılığı,
Gölpazarı Belediye Başkanlığına kiraya verilmiş.
Pazaryeri İlçesinde bulunan havuzla ilgili dava
sonuçlanmış; ancak, hasar tespitiyle ilgili işlemler devam ettiğinden, İl Başkanlığınca
henüz teslim alınmamıştır.
Bilecik'teki havuzlarımızın önemli bir bölümünün,
kiraya verilmek suretiyle değerlendirildiğini ifade etmek istiyorum; bir
kısmının da işletilemediğinden, şu anda İl Müdürlüğümüzün uhdesinde bulunduğunu
ifade etmek istiyorum.
Sayın Tüzün, ayrıca, Bilecik'te bir öğrenci yurdu
inşaatından bahsetmekte; bununla ilgili, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine
herhangi bir ödenek konup konmadığını sormaktadır.
Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait Türkiye genelindeki
yurtların tamamı, yapılan bir protokolle Millî Eğitim Bakanlığına devredildi.
Söz konusu yurdun da 2004 yılında devredilmek üzere devir işlemleri başlatıldı.
Bu nedenle, bu öğrenci yurdu için, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2005 yılı
yatırım programında herhangi bir ödenek ayrılamadı.
Ayrıca, Muğla Milletvekilimiz Sayın Ali Arslan
arkadaşımız, yine, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili bir soru yöneltmişler.
Soruyorlar, diyorlar ki: "Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince yapılan
incelemeler sonucu 1.1.2002 tarihinden bugüne kadar amaçları dışında faaliyet
yaptıkları tespit edilen ve kapatılan vakıf var mıdır?"
Ayrıca, Denizli'de faaliyet gösteren, Sahabiye Denizli
İlmî Araştırmalar ve Hizmet Vakfı ne amaçla kurulmuştur; hakkında bir idarî ve
adlî işlem var mıdır diye soruyor.
Kısaca Sayın Arslan'a da cevap vermek istiyorum.
Bilindiği gibi, vakıflar, mahkemelerce tescil edilen senet hükümlerine uygun
olarak faaliyette bulunmak zorundadırlar; aksi takdirde, yöneticilerinin azli
için mahkemeye başvurulur. Vakfın, Vakıflar Genel Müdürlüğünce kapatılması,
yasa gereği, söz konusu değildir; kapatılacaksa, mahkeme kararıyla kapatılır.
Türk Medenî Kanununun 116 ncı maddesinin ikinci fıkrasına giren bir durum
olursa, yani yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan
anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine
olanak bulunamazsa, vakıf denetim makamının ya da cumhuriyet savcısının
başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılabilmektedir, yine yasa gereği.
Vakıflar Genel Müdürlüğünce, vakıflar, yine bu yasa gereği ve program gereği
denetlenmektedirler.
Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar dağıtılan vakıf
sayısı, 2004 yılı itibariyle 487'dir. Vakıflarda dağılmalar, genellikle gelir
yetersizliği nedeniyle olmaktadır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 116 ncı
maddesine göre amacı dışında faaliyet gösterdiği için dağıtılan vakıf sayısı da
2 olarak kayıtlarımızda bulunmaktadır.
Hemen Sayın Arslan'ın ikinci sorusuna geçiyorum.
Denizli'de faaliyet gösteren Denizli İlmî Araştırmalar ve Hizmet Vakfı, vakıf
senedinde amaçlarını şu şekilde düzenlemiştir: Bilim anlayışını inceleme ve
araştırma yeteneklerine ve millî değerlere sahip sağlam düşünceli aydınlar
yetiştirmektir demektedir özetle. Bu vakıfla ilgili herhangi bir idarî işlem
yapılmış mı?.. Denizli Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 11.4.2001 tarihli ve 8474
sayılı yazısında, adı geçen vakfın, Yardım Toplama Kanununa muhalefet suçu
iddiasıyla hakkında Denizli Sulh Ceza Mahkemesinde bir dava açılmış, vakfın
başkanı hafif para cezasına çarptırılmıştır; şu anda, temyiz aşamasındadır.
Sayın Arslan'ın sorusuna da böylece cevap vermiş oldum.
Son iki soru kaldı.
Iğdır Milletvekili arkadaşımız Sayın Akdemir, Iğdır
İlinde, 2004 yılı için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel
Müdürlüğünce hangi hizmetler yapılmış, ne kadar ödenek ayrılmıştır diye
soruyor. 2004 malî yılı bütçesinden, Iğdır Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne, 500
700 000 000 Türk Lirası bir para ayrılmıştır. Bu ödenek, personel, spor,
hizmet, bakım, gençlik ve yatırım hizmetleri ve faaliyetleri için
kullanılmıştır. Kullanılan, 2004 yılındaki para, 522 763 000 000 Türk
Lirasıdır. 2005 yılı yatırım programı için, Iğdır İline, semt sahası ve açık
spor tesisleri için de ödenek ayrılmış bulunmaktadır. Ayrıca, Iğdır İlimiz
için, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2004 yılı içerisinde, yardıma muhtaç aileler
için kuru gıda yardımı yapmıştır. Bununla ilgili 15 500 000 000 Türk Liralık
bir harcama yapılmıştır. 2005 yılında, Iğdır İlinde, 700 kişi kapasiteli bir
imaret açılmasına karar verilmiştir. Kişi başına 2,5 Yeni Türk Liradan, 700
kişi için, 638 750 Yeni Türk Lirası, yani, 638 750 000 000 Türk Liralık bir
ödenek ayrılmıştır. Iğdır İline, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, bu hizmetler,
2005 yılında yapılacaktır.
Son soru, Antalya Milletvekili arkadaşımız Sayın
Hüseyin Ekmekcioğlu'nun bir sorusu. Kendileri diyorlar ki, Antalya'ya bir
hipodrom yapmayı Bakanlık olarak düşünmekte misiniz? Antalya İlinde, Gençlik ve
Spor Genel Müdürlüğümüzün hipodrom yapımıyla ilgili bir projesi
bulunmamaktadır; çünkü, ülkemizde hipodrom projeleri, Tarım Bakanlığına bağlı
Türkiye Jokey Kulübü tarafından planlanmaktadır. İlgili Bakanlığa bir soru
yöneltilebilirse, böyle bir programları var mı, oradan öğrenmek mümkündür.
Değerli arkadaşlarım, böylece, kıymetli vakitlerinizi
fazla almadan, 12 soruya, özet halinde cevap verme imkânını buldum; hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.
Sayın Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, Sayın
Bakanıma teşekkür ediyorum. Sözlü sorumu ben bundan birbuçuk yıl önce Türkiye
Büyük Millet Meclisine vermiştim; ancak bugün sözlü olarak cevap verilebildi.
"Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde çalışan ve
yapılan sağlık taramaları sonucu hepatit-B taşıyıcısı oldukları tespit edilen
uzman çavuşların sözleşmeleri feshediliyor. Fesih yerine çalışma istenmekte
midir diye bir soru sormuştum; çünkü, bu insanlarımız, gerçekten, malul olarak
dışarı bırakılmış hissine kapılıyorlar; çünkü, aldıkları ücretler tatminkâr
olmuyor. Kişi hepatit-B taşıyıcısıdır; taşıyıcı olma dışında, kişide bir bulgu
ve fonksiyonel bir kayıp söz konusu değildir. Kaldı ki, insanların, bulaşıcı
bir hastalık sahibi diye çalışmasına engel olmak, uluslararası sözleşmelere
uymadığı gibi, ulusal mevzuatımıza da uymamaktadır. Kişinin sözleşmesi
feshedildiğine göre, 44 üncü madde kapsamında değil, 54 üncü madde kapsamında
olduğu gibi, çalışarak hayatını kazanmasına engel bir durum olup olmadığı
şeklinde değerlendirilmesine ya da bu tür kişilerin Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığı -her ne kadar bu görevi kabul etmese de- veya Türk Silahlı
Kuvvetleriyle ilişkiye geçilerek, durumlarına uygun görevlerde çalıştırılarak
emeklilik hakkını elde etmeleri sağlanmalıdır. Kanunun Yüce Meclisimiz
tarafından tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, ihtiyaçlara
cevap vermeyen, malullük emekli maaşıyla, bu insanların, ailelerinin,
çocuklarının, bakmakla yükümlü oldukları anne ve babalarının yüzlerine
bakamayacakları inancıyla, bunların, emeklilik yerine çalıştırılmasını
öneriyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.
Sayın Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN
(İstanbul) - Evet, ben de cevabımda aşağı yukarı Sayın Özkan'a paralel, Devlet
Personel Başkanlığının görüşünü ifade etmiştim. Devlet Personel Başkanlığı da,
3269 sayılı Kanunda ve Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinde bir değişiklik yapılması
halinde bunun mümkün olabileceğini ifade etmekte ve bu konuda uygun bir görüşü,
buna paralel bir görüşü mütalaa olarak bize bildirmiştir. Bir değişiklik
gerekir. Tabiî, bunu, bir soruya cevap verirken nasıl yaparız, kim verir, ne
zaman gelir; bunu burada değerlendiremeyiz. Konu, biraz da Millî Savunma
Bakanlığını ilgilendiriyor. Ben, arkadaşımızın sorusu üzerine, bu konuyu Millî
Savunma Bakanı arkadaşımızla ayrıca görüşeceğimi ifade ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri
cevaplandırılmıştır.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 2 Mart 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 20.42