BIM 2 6 2005-03-18T08:03:00Z 2005-03-18T08:03:00Z 69 47570 271152 TBMM 2259 542 332993 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 76       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

64 üncü Birleşim

1 Mart 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan sözleşmeli öğretmenlerin sağlık sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

2.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Yeşilay Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanmasına ve bu nedenle yaşanan sıkıntılar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın (6/1442) ve (6/1446) esas numaralı sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/257)

2.- Avrupa Birliği Parlamento Başkanlarının Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yapılacak Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/765)

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/266) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/258)

4.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/322) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/259)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/624) (S. Sayısı: 767)

2.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/625) (S. Sayısı: 768)

3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/626) (S. Sayısı: 769)

4.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/627) (S. Sayısı: 770)

5.- Sivas Milletvekili Orhan Taş'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/629) (S. Sayısı: 771)

V.- ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 1.3.2005 Salı günkü Birleşimde sadece sözlü soruların görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmeleri için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

8.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1012) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

10.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

13.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Bergama İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

21.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

22.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1369) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

24.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

25.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/695) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

26.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Genel Bilgi Toplama Sistemi ile toplanan bilgilere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

27.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a yeni bir cezaevi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/881) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a ağır ceza mahkemesi açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/885) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

29.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/886) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

30.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavı mülakatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/887) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

31.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının maliyetine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/888) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

32.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının sonuçlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/889) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

33.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/891) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

34.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, kamu görevlilerinin yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/907) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

35.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, düşünce suçlularına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/929) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

36.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon'un Evciler İlçesinde adliye teşkilatı açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/936) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

37.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/995) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

38.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Ulukışla Cezaevinin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1067) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

39.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Bakanlık tarafından Denizli İlinde yapılan çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

40.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, Türkiye Barolar Birliğinin gazetelere verdiği bir ilana ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1148) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

41.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, bazı ilçelerdeki Adalet Teşkilatının kaldırılması çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1162) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

42.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Adliye Sarayı inşaatına ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1178) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

43.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, müzelerde yer alan yazma eserlerin envanterine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1339) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bolu Dağı Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1358) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

45.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1379) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

46.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

47.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1448) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

48.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, hastalıkları nedeniyle sözleşmeleri feshedilen uzman çavuşların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/711) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

49.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki sözleşmeli avukatlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/718) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

50.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin sağlıklı olmadığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/781) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

51.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı hakem hatalarına karşı işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/830) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

52.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, özelleştirme sonucu işsiz kalanların istihdamına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/970) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

53.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/991) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

54.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik İlinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1086) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

55.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik-Bozüyük'teki öğrenci yurdu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1112) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

56.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, bazı vakıfların kuruluş amaçları dışında faaliyet yaptıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

57.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

58.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1447) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

59.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Antalya İline hipodrom yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1459) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

B) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, siyasî ve malî af içerikli kanunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4535)

2.- Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, Adana-Pozantı-Elmalı Kayak Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4563)

3.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin hukukîliğine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4596)

4.- İstanbul Milletvekili Mehmet SEVİGEN'in, LPG'li araçların can ve mal kaybına sebep olmaması için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı. (7/4639)

5.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, bir hükümlünün yeşil pasaportuna ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4640)

6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Lara Kent Parkı Projesine yapılan arazi tahsisinin iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4641)

7.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Tahtalı Dağında uygulanacak projeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4642)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, bankalardan yurtdışına yapılan döviz transferlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4654)

9.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa İli Boğazköy Barajı inşaatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4675)

10.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli halkının buradaki termik santral ve linyit işletmelerinde istihdamına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4676)

11.- Adana Milletvekili Atilla BAŞOĞLU'nun, petrol arama yatırım hisselerinin borsa vasıtasıyla halka açılması düşüncesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4677)

12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bazı telefon görüşmelerinin deşifre edilerek basın organlarında yayımlanmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4679)

13.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, uyuşturucuyla mücadele çalışmalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4681)

14.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Aydın-Sultanhisar-Nysa Antik Kentindeki tarihî eser yağmacılığına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4687)

15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, taksi şoförlerinin can güvenliklerine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4700)

16.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, dünyada ve ülkemizde kişi başına düşen sağlık harcamasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4705)

17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4710)

18.- Ankara Milletvekili Yakup KEPENEK'in, Türk Telekomun özelleştirilmesi sürecine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4711)

19.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4712)

20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4713)

21.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 2003 ve 2004 yıllarının cari işlemler açığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4715)

22.- Aydın Milletvekili Mehmet BOZTAŞ'ın, Nazilli-İzmir ana doğalgaz iletim hattının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4723)

23.- Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, LPG'li araçların denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4725)

24.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, deniz taşımacılığına ve bazı limanlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4734)

25.- İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, İzmir-Aliağa banliyö treni hafta sonu seferlerinin iptaline ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4735)

26.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, 5272 sayılı Belediye Kanununun 84 üncü maddesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4757)

27.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, azınlıklarla ilgili bir düzenlemeye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4758)

28.- İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, belediyelere devredilen Hazineye ait taşınmaz olup olmadığına,

5272 sayılı Belediye Kanununun geçici 1 inci maddesinin uygulanmasına,

İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4760, 4786)

29.- Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, Şeker Kurumu ve Şeker Kuruluna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4767)

30.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, kurban kesimlerinde yaşanan olumsuzlukların çözümüne ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4768)

31.- Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, sendikal faaliyette bulunan kamu görevlileri hakkında Sivas Valiliğince soruşturma başlatıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4780)

32.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan İli valilerinin sık değiştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4782)

33.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, bir firmaya elma ithalatı izni verilip verilmediğine,

- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, doğu ve güneydoğudaki çiftçilere yapılacak yardımlara,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4792, 4793)

34.- İstanbul Milletvekili Berhan ŞİMŞEK'in, bir müsteşar yardımcısıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4794)

35.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Gedikli Köyü Şehitlik Anıtı Projesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4803)

36.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yer alan iddiaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4809)

37.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ardahan'da yol kenarlarının ağaçlandırılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4824)

38.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, çiftçilere yönelik doğrudan gelir desteğine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4831)

39.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Mudanya-Esence Köyündeki TRT verici istasyonuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/4845)

40.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İl, ilçe ve köylerindeki özürlü sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/4863)

41.- Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri SAYGUN'un, çeşitli gerekçelerle kapalı tutulan kütüphanelere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4931)

42.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana-Pozantı-Elmalı Boğazındaki Kayak Merkezi Projesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Atilla KOÇ'un cevabı (7/4932)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak beş oturum yaptı.

Genel Kurulu ziyaret eden Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Memmed Nevruzoğlu Aliyev, Azerbaycan Millî Meclisi Üyesi Nizami Caferov ve Azerbaycan Millî Meclisi Üyesi Elman Memmedov'a Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir;

Ankara Milletvekili Haluk İpek;

Azerbaycan'ın Hocalı Kentinde Ermeniler tarafından gerçekleştirilen katliamın 13 üncü yıldönümüne,

Tokat Milletvekili Feramus Şahin, Tekelin özelleştirilmesine;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, İstanbul Milletvekili Ersin Arıoğlu seçildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden, ertelendi.

2 nci sırasında bulunan, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu Tasarısının (1/839) (S.Sayısı: 723), görüşmelerine başlanarak, 24 üncü maddesine kadar kabul edildi; birleşime verilen aradan sonra ilgili Komisyon ve Hükümet yetkilileri Genel Kurul salonunda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

1 Mart 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.01'de son verildi.

 

 

Sadık Yakut

Nevzat Pakdil

 

Başkanvekili

Başkanvekili

 

 

 

 

Bayram Özçelik

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Burdur

Kırklareli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                          No.: 86

25 Şubat 2005 Cuma

Tasarılar

1.- Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının Kuruluş Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/976) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.2.2005)

2.- Tarım Kanunu Tasarısı (1/977) (Plan ve Bütçe; Avrupa Birliği Uyum; Çevre ile Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.2.2005)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/978) (Millî Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.2.2005)

4.- Türkiye Emekli Subaylar, Emekli Astsubaylar, Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri ile Muharip Gaziler Dernekleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/979) (Millî Savunma ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2005)

Teklif

1.- Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 12 Milletvekilinin; 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/391) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2005)

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Çevre Koruma Alanında İkili İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/859) (S. Sayısı: 806) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Oman Sultanlığı Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/867) (S. Sayısı: 807) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fas Krallığı Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/868) (S. Sayısı: 808) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/869) (S. Sayısı: 809) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/870) (S. Sayısı: 810) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

6.- A400M Uçağının Geliştirilmesi, Üretimi ve Başlangıç Desteğine İlişkin Tek Aşamalı Bir Programda İşbirliği Konusunda Mutabakat Muhtırası ile A400M Uçağının İşbirliği İçerisinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Dışişleri Komisyonu Raporu (1/889) (S. Sayısı: 811) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

7.- Viyana ve Paris Sözleşmelerinin Uygulanmasına İlişkin Ortak Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/904) (S. Sayısı: 812) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Çevre Koruma Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/908) (S. Sayısı: 813) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Çevre ve Orman Bakanlığı ile Kosova Geçici Özyönetim Kurumları (Çevre ve Mekansal Planlama Bakanlığı) Adına Görev Yapan Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi Arasında Çevre Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çevre ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/938) (S. Sayısı: 814) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

10.- Müşterek Taarruz Uçağı Sistem Geliştirme ve Gösterimi İçin İşbirliği Çerçevesi ile İlgili Mutabakat Muhtırası ve Buna İlişkin Tamamlayıcı Anlaşma, Malî Yönetim Usulleri Dokümanı ve Ek Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/953) (S. Sayısı: 815) (Dağıtma tarihi: 25.2.2005) (GÜNDEME)

 

                                                         28 Şubat 2005 Pazartesi                                               No.: 87

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- Giresun Milletvekili Mehmet IŞIK'ın, Maliye Bakanının İstanbul'da satın aldığı orman arazisine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4645)

 2.- Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, gebelikte ve gebelik önleyici olarak kullanılan ilaçların ruhsatlandırılmasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4649)

3.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, müsteşarın bir hastanede şef olarak görev almasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4650)

4.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, müsteşar yardımcısının bir hastanede şef olarak görev almasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4651)

5.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısının bir hastanede şef olarak görev almasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4652)

6.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Tatvan Belediye Başkan Yardımcısı hakkındaki iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4657)

 

                                                        1 Mart 2005 Salı                                              No.: 88

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

 

1.- İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, Belediye Kanununun Geçici 1 inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4660)

2.- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Avrupa Birliği ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4662)

3.- Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, iç ve dış borçlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4663)

4.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Türkiye ile KKTC arasında imzalanan Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşmasının yürürlüğe konulup konulmayacağına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4666)

5.- İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Almanya Türk Dernekleri Koordinasyon Kurullarına maddi yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4667)

6.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli'ne bağlı bazı köylerin sulama göleti ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4672)

7.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Orhaneli-Altıntaş Köyünün sulama göleti ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4673)

8.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, Antalya-Elmalı-Yuva Beldesi Jandarma Karakolunun imamlara yönelik uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4682)

9.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, 5185 sayılı Kanunla ilgili yönetmeliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4685)

10.- Samsun Milletvekili Musa UZUNKAYA'nın, 19 Mayıs Üniversitesi Rektörlüğünün bazı icraatlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4688)

11.- Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, Türkiye'deki misyonerlik faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4690)

12.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4693)

13.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 58 ve 59 uncu hükümetler dönemindeki personel alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4694)

14.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, 58 ve 59 uncu hükümetler döneminde kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4695)

15.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Uzakdoğu'daki doğal afete yönelik yapılabilecek çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4696)

16.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, gazilerin ve dul eşlerinin aylıklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4697)

17.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, ilköğretim çağındaki öğrencilerin okula kazandırılmasıyla ilgili düzenlenen kampanyaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4702)

18.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, dünyada ve ülkemizde öğrenci başına yapılan eğitim harcamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4704)

19.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Perşembe İlçesindeki sağlık ocaklarının personel ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4706)

20.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müktesebatına uyum çalışmalarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4714)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

1 Mart 2005 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan sözleşmeli öğretmenler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'a aittir.

Sayın Tomanbay, buyurun.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay'ın, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışan sözleşmeli öğretmenlerin sağlık sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in cevabı

MEHMET TOMANBAY (Ankara) - Sayın Başkan, Yüce Ulusumuzun değerli vekilleri; eğitimi ve 20 000'den fazla eğitim emekçisini ilgilendiren bir konuyu ilginize sunmak için söz aldım.

Anayasamızın mal ve can güvenliği ilkesini koyan kurum Yüce Meclisimizdir. Meclisimiz tarafından kabul edilen bir diğer ilke ise sosyal devlet ilkesidir. Bu ilkeler Meclisimizin kimliğidir, onurudur ve bu ilkelerin korunması, işletilmesi devletimizin en önemli sorumluluklarındandır. Ancak, çağdaş bir devletin olmazsa olmazı olan bu ilkeler, acaba, ülkemizde gereği gibi yaşama geçirilmekte, vatandaşlarımızın mal ve can güvenliği korunabilmekte, sosyal devlet ilkesinin gerekleri yerine getirilmekte midir? Anlatacağım olay, ne yazık ki, bu sorulara, ülkemizde olumlu yanıt verilemediğini göstermektedir.

Değerli vekiller, şimdi sizlere öykümüzü sunuyorum:

Sevim Bakır, 40 yaşında, sözleşmeli bir vekil öğretmen. 10 Ekim 2004 tarihinde Burdur Altınyayla Temeleğitim Okulu anasınıfı öğretmenliğine usta öğretici olarak atanıyor. Yaklaşık üç ay sonra hastalanıyor; okul idaresine doktora sevk için başvuruyor. Okul idaresi, 120 işgününü doldurmadığı gerekçesiyle sevk vermiyor. Öğretmen, hasta hasta 14 Ocak 2004 gününe kadar -yani, sömestr tatiline kadar- çalışmaya devam ediyor. Hasta, o gece fenalaşıyor ve sabaha karşı saat 03.00'te Burdur Devlet Hastanesine kaldırılıyor; kendisine zatürree tanısı konuluyor; iki gün orada kalıyor. Burdur Hastanesi, vakanın ağırlığı nedeniyle Isparta Üniversitesi Hastanesine sevk ediyor. Hasta, üniversitede beş gün daha yatıyor; göğüs cerrahımız yok gerekçesiyle Isparta Devlet Hastanesine sevk ediliyor. Hastamız, burada da üç gün yatıyor ve üçüncü gün komaya giriyor. Isparta Devlet Hastanesi, bu sefer de bizim yoğun bakım ünitemiz dolu gerekçesiyle, yeniden üniversite hastanesine gönderiyor. Üniversitede yoğun bakımdaki hasta komada olduğu halde ameliyata alınıyor ve ne yazık ki, öğretmenimiz iki gün sonra ölüyor.

Değerli vekiller, bu eğitim şehidi Sevim Bakır'ın Tanrı katında buruk bir kabul gördüğüne inanıyorum.

Sevim Öğretmenin öyküsü her birimizin yüreğine oturacak, oturması gerekli bir öyküdür. Bu insan bizim. Biz, bu insanımıza sahip çıkamadık. Devletimiz, konuşmamın başında sözünü ettiğim ve Yüce Meclisimizin koyduğu ve onurumuz olması gereken bu ilkeleri yaşama geçirememiş ve kendisine hizmet eden bir öğretmenimizin can güvenliğini sağlayamamıştır.

Yıl 2005, Avrupa Birliği kapısındayız. Millî Eğitim Bakanlığı, yirmi yılı aşkın bir süredir halk eğitim merkezlerinde kurs öğretmeni olarak çalışan 11 000 dolayında ücretli usta öğreticiler ile bir o kadar da sözleşmeli öğretmeni, Anayasa hükmüne rağmen, sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırmaktadır.

Eğitimimizde bu ve benzeri yığınla sorunu çözemeyen hükümetimiz, Güneydoğu Asya'ya sağlık ve eğitim hizmeti götürmeye hazırlanıyor.

Değerli vekiller, kendi öğretmenimize, kendi yurttaşlarımıza ait sorunları çözmeden inandırıcı olabilir miyiz? Burada, cumhuriyetimizin yokluk yıllarında öğretmenlerimizi ve eğiticilerimizi yücelten, eğitimimize büyük katkılarda bulunan unutulmaz bakanlarımız Mustafa Necati'yi, Hasan Âli Yücel'i, huzurlarınızda saygıyla anıyorum. Gerçekten, Mustafa Necati olmak, Hasan Âli Yücel olmak kolay değil.

Değerli vekiller, öykü bitmedi. Üniversite hastanesi, vefat eden öğretmenimizin yakınlarına çok yüksek bir fatura çıkarıyor. İlgililere, ücretin çok yüksek olduğu söyleniyor. İlgililer, şahitler yanında, yüzde 20'sini düşürebileceklerini, daha fazla indirimin mümkün olmadığını ifade ediyorlar. Toplam fatura 15 milyar Türk Lirası. Devlet hastanesinin günlüğü 300 000 000 Türk Lirası, üniversite hastanesinin günlüğü 1,5 milyar Türk Lirası. Bu sistemin adı da dönersermaye. Nereye dönüyor bu sermaye? Bağ-Kurun, SSK'nın, Emekli Sandığının paraları nereye dönüyor? Ölülerin, yoksulların hiçbir değerinin olmadığı bu acımasız sistemi, içimize kim soktu? Dönersermayenin altında ezilen, ağlaşan milyonlar ve ağlatan buna benzer onbinlerce öykü var. Herhangi bir hastanenin polikliniklerinin önüne gidin, uykularınız kaçar.

Son günlerde, SSK hastanelerini konu alan yeni düzenlemeyle, hastane kapılarında çekilen çilelerin ne denli büyük olduğu ve daha da çekilmez hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Bu mu vatandaşımızın can ve mal güvenliğine gösterilen ilgi ve saygı?! Bu mu sosyal devlet?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tomanbay.

MEHMET TOMANBAY (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Toplumumuz, müthiş bir yolsuzluk sarmalında. Günbegün ülkemiz güçsüz bırakılıyor. Yüce Meclisimize sorunun getirilişi bundandır değerli vekiller.

Şimdi, Sayın Millî Eğitim Bakanımıza soruyorum. Çok teşekkür ediyorum; kendisi geldi ve dikkatle dinliyor.

Sorularım şunlar:

1- Sözleşmeli anasınıfı öğretmenleri, vekil öğretmenler, usta öğreticiler, işe başladıkları andan itibaren sosyal güvenceye kavuşturulacaklar mı?

2- Millî Eğitim, Sevim Öğretmenin hastane masraflarını ödemede sorumluluk üstlenecek mi?

3- Yoksa, hâlâ eğitim ordumuzun bu gibi canalıcı sorunlarıyla uğraşma ve çözme yerine, öğretmenlerimizin demokratik bir dayanışma örgütü olan Eğitim-Senin kapatılmasıyla mı uğraşılacak?

Sayın Sağlık Bakanımıza soruyorum:

1-Acımasız dönersermaye sistemimizden, ülkemizi, kurtaracak, koruyacak mısınız?

2-Sevim Öğretmen neden hastane hastane gezdirilmiş; soruşturma açtıracak mısınız?

3-Sevim öğretmenin hastane ücreti pazarlığı neyin nesidir? Talanın belgesi bu mu?

4-Dönersermayenin paylaşımı, kimler arasında, ne oranda yapılıyor; bunu açıklayacak mısınız?

Adalet Bakanımıza soruyorum:

Göz göre göre, eğitim ordumuzun bir neferi, öğretmenimiz, çeşitli ihmaller sonucu ölmüştür. Cumhuriyet savcıları, bu durumu soruşturacak ve ihmali olanları ortaya çıkarıp gereken işlemi yapacak mıdır?

Sayın milletvekilleri, biz, burada 550 kişiyiz ve yetmiş milyonun vekilleriyiz. Yetkisini kullandığımız insanlar ve onların sorunları için bir öncelik yapalım mı? Yapalım lütfen. Lütfen ve cesurca, eğitimi ve sağlığı, para tezgâhından kurtaralım. Kurtaralım mı değerli vekiller?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tomanbay.

Gündemdışı konuşmaya, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik cevap vereceklerdir.

Sayın Bakan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Tomanbay'ın, bazı eğitim çalışanlarının problemini dile getiren gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Tomanbay'a, eğitim çalışanlarının problemini gündeme taşıdığı için, ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre atanmış olan 600 000 civarında öğretmenimiz mevcuttur. Malumunuz, kamuda çalışan 2,4 milyon kadar devlet görevlisi vardır -memurlar ve işçilerle birlikte- bunun yaklaşık 1 000 000'u Millî Eğitim Bakanlığında çalışmaktadır. Bütün bunlara rağmen, bu eğitim hizmetlerinin daha sağlıklı verilebilmesi, eğitimdeki öğretici açığının kapatılması için, sadece bugün değil, iki yıldan beri veya üç yıldan beri değil, uzun yıllardan beri, bir vekil öğretmen uygulaması, bir usta öğretici uygulaması vardır. Bu da, keyfî olarak icat edilmiş, keyfî olarak yapılan bir uygulama değildir, bunun yasal zemini vardır. Mesela, 2003-2004 öğretim yılında, 2004-2005 öğretim yılında, özellikle İngilizce öğretmeni açığımızı kapatmak için 5 000 İngilizce dil öğreticisi, 4 000 bilgisayar öğreticisi tayin ettik. Bunlar sözleşmelidir ve 10 ay süreyle çalışmaktadırlar.

Diyeceksiniz ki, niçin bunları tayin ediyoruz, İngilizce öğretmenlerinin hepsini kadrolu tayin edelim diyeceksiniz. Şu anda, üniversitelerimizden mezun olmuş, İngilizce öğretmenliği diplomasına sahip olan potansiyel bile bu kadar değildir. Dolayısıyla, diyelim ki, Orta Doğu Teknik Üniversitesi mühendislik bölümlerinin birinden mezun olan veya Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun olan, iş bulamamış, ama, advance düzeyde İngilizce bilen, yani, çok iyi İngilizce bilen insanların bu bilgisinden eğitim adına yararlanmak, ayrıca başvurulan bir uygulamadır ve bu gençlerimize çok yüksek ücretler ödenmese de, işsizliğin yüksek oranlarda olduğu ülkemizde, bu gençlerimize iş verilmesi açısından da bence önemli bir fırsattır.

Değerli milletvekilleri, şunu hemen belirteyim: Millî Eğitim Bakanlığı Okulöncesi Genel Müdürlüğünde, Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğünde, ilköğretim veya ortaöğretimin çeşitli kademelerinde usta öğretici veya vekil öğretmen çalıştırdığı zaman, kesinlikle, bunlar, sosyal güvenceye kavuşturularak çalıştırılıyor. Kadrolu devlet memuru oldukları zaman, zaten Emekli Sandığına bağlı oluyorlar ve hepimiz gibi, herkes gibi, sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar. Eğer kadrolu değilseler, yani, 10 aylık, belli süreler için sözleşmeli personel olarak tayin edilmişlerse -ki, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/C maddesine göre yapılır bu atamalar- o zaman sigortalı olarak çalıştırılıyorlar. Sigorta primleri Bakanlığımız tarafından yatırılmaktadır ve bu insanlar sosyal güvence kapsamındadır. Sayın Tomanbay'ın sözünü ettiği ve benim de gerçekten duymaktan dolayı rahatsız olduğum, üzüldüğüm Sevim Öğretmen, Sevim Bakır'ın hikâyesi, aslında, Millî Eğitim Bakanlığında sözleşmeli öğretmen veya süreli tayinli öğretmen kullanmayla ilgili değil, Türkiye'de aslında rastlanmaması gereken, olmaması gereken, ama, maalesef, zaman zaman rastladığımız garip ve yadırganması gereken hikâyelerden biridir. Bu açıdan, bu Sevim Bakır bir öğretmen değil, bir çiftçi vatandaş da olabilirdi, bir işçi de olabilirdi veya başka bir vatandaş da olabilirdi. Eğer hastane kapılarından çevrildiyse, eğer derdine deva olunmadıysa ve buna bağlı sebeplerden eğer vefat ettiyse, şüphesiz ki, bunun hakkı aranmalıdır, hukukî yollara başvurulmalıdır. Bu konuda Sayın Tomanbay'dan farklı düşünmüyorum.

Yalnız, şuna üzüldüm, Sayın Tomanbay şunu ifade etti, dedi ki: "Eğitimde birçok problemi çözmemiş, çözememiş olan Türkiye'nin Güneydoğu Asya'ya eğitim ve sağlık yardımında bulunmasından söz etmesini garipsiyorum." Değerli dostlar, bakınız, dünyanın çeşitli yerlerinde tabiî afetler olur, depremler olur. Bunlara elinizi uzatmanız için, bunlara yardım etmeniz, edebilmeniz için ille de Amerika düzeyinde veya Finlandiya gibi İskandinav ülkeleri düzeyinde kalkınmış olmanız gerekmiyor. Bunu şahsî bazda ele alalım; bir komşumuzun evi yanmış veya bir komşumuz depreme, afete, sel musibetine maruz kalmış. Bizim buna yardım edebilmemiz için, bizim buna el uzatmamız için, gerekirse kendimizden kısarak ona yardım edebilmemiz için ille de çok çok zengin ve tamamen bütün problemlerini çözmüş olan birisi olmamız gerekmiyor.

Şunu ifade etmek isterim değerli milletvekilleri: Eğitim alanında, şüphesiz ki, problemlerimiz var. Her şey sütlimandır, bütün problemler giderilmiştir, her şey halledilmiştir dersek, kendi kendimizi kandırmış oluruz. Bu, eğitim alanı için böyle olduğu gibi, sağlık için de böyledir, ulaştırma için de böyledir, tarım için de böyledir, köye götürülen hizmetler açısından, şehircilik açısından da böyledir. İşte Ankara, Başkentimiz, koca bir metropol; şu sağlıksız yapılaşma herkes tarafından görülmüyor mu? Bunlar bizim problemlerimiz; ama, yapılan güzel uygulamaları, yapılan iyileştirmeleri, bardağın dolu tarafını da görmek zorundayız. Bir örnek olsun diye söylüyorum. Bakın, evet, eğitimde problemler var. İstanbul'da, ben Bakanlığa başladığım gün derslik sayısı 28 000 idi. Bakın, şu anda planladıklarımızla ve beş altı ay içerisinde biteceklerle beraber İstanbul'da derslik sayısı 39 000'e ulaşacak. Bütün cumhuriyet tarihi boyunca, seksen küsur yıl boyunca yapılan derslik 28 000; bizim şu kısa süreli iktidarımız döneminde yapılan derslik 11 000. İsterseniz, bir başka ili örnek vereyim. Kocaeli'nde, yine seksen yıllık cumhuriyet tarihimiz boyunca yapılan derslik sayısı 6 500, bizim bu sürede yaptığımız ve bu sene, 2005'in sonuna kadar tamamlanacak olan derslik sayısı 2 907'dir ve mukayeseyi, lütfen, diğer illerle, İzmir'le yapın, başka yerlerle yapın. Ben, burada, uzun uzadıya, teknolojik altyapının yenilenmesinden tutun da öğretmenlerimize getirdiğimiz avantajlara, müfredat değişikliğinden tutun da bürokrasinin azaltılması, öğretmenlerimizin onurlu bir şekilde tayin, terfi işlemlerine tabi tutulmasına varıncaya kadar bütün yapılanları anlatacak değilim; bunu, zaten kamuoyu da, değerli arkadaşlarım da biliyor. Onun için, yapılan güzel hizmetleri görelim. Elbette Parlamentonun, elbette muhalefetin, milletvekillerinin bir görevi de denetim yapmaktır, eleştirmektir. Bu arada, bir kez bu kürsüde bunları ifade ettim, bir daha ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, Sağlık Bakanımız burada olsa bunları söylerdi. Son günlerde, SSK ve devlet hastanelerinin birleştirilmesinden dolayı yaşanan bazı sıkıntılar vardır; ancak, bütün halk, bütün kamuoyu şunu biliyor; diyor ki: "Bu çile 365 gün SSK hastanelerinde yaşanıyordu." Ama, bu birleşmeden dolayı bazı hastanelerde gerçekten ciddî sıkıntıların yaşandığını ben de kabul ediyorum. Bunlar, dediğim gibi, her doğumun sancılı olması gibi, bu güzel uygulamadan dolayı meydana gelen bazı eksiklikler, aksaklıklardır. Ben, bu sabah Ankara Hastanesindeydim...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Küçümsemeyin...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, küçümsemiyorum, bir tek vatandaşımızın sıkıntısını bile küçümsemeyiz.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Ama "bazıları" diyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, Ankara Hastanesindeydim bu sabah; bana, vatandaşlar gelip "efendim, biz SSK'lıyız; hükümetinize teşekkür ediyoruz, iyi ki bu uygulamayı getirdiniz" dediler.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Hiç öyle değil, Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, nasıl bakarsanız öyle görürsünüz, neyi görmek isterseniz onu görürsünüz. Yadırgamıyorum; muhalefet olarak, siz, eksiklikleri göreceksiniz, söyleyeceksiniz. Biz de size müteşekkir olacağız, gördüğünüz bu eksikliklerden, bizi uyarmalarınızdan dolayı asla kızmayacağız. Bunlar, bizim meselelerimizdir.

Bir kez daha ifade edeyim. Millî Eğitim Bakanlığında, bakınız, son iki yılda 79 000 ekstra istihdam sağlanmıştır. Bunları burada teker teker saymıyorum. Kadrolu öğretmen atamanın dışında, Millî Eğitim Bakanlığında son iki yılda 79 000 ekstra istihdam sağlanmıştır. Bunların hiçbirisi sosyal güvenceden yoksun olarak çalıştırılan insanlar değildir; ama, buna rağmen, eğer spesifik bir problem varsa, bir yerlerde karşılaştığımız ciddî bir mesele varsa, değerli milletvekillerim gerek Meclisin denetim yollarını kullanarak gerekse bireysel olarak bunu bize bildirirlerse, bunları gidermek için gerekli çabaları göstereceğimizden emin olabilirsiniz.

Ben, bu vesileyle, değerli arkadaşlarımı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli mensuplarını, Sayın Başkan zatıâlinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sevim Öğretmene Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve eğitim camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum. İnşallah, ülkemizde bundan sonra bu tip üzücü olaylar cereyan etmez.

Gündemdışı ikinci söz, Yeşilay Haftası nedeniyle söz isteyen Van Milletvekili Sayın Haci Biner'e aittir.

Sayın Biner, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Van Milletvekili Hacı Biner'in, Yeşilay Haftasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

HACI BİNER (Van) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yurdumuzda her yıl mart ayının ilk haftası, yani, ilk yedi günü, Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır; bu vesileyle söz almış bulunuyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, size Yeşilayı anlatmayacağım. Yeşilayın mücadele alanına giren alkollü içki ve uyuşturucu madde tüketiminin insanlarımıza, özellikle gençlerimize verdiği zararların boyutunu ve insan sağlığını nasıl tehdit ettiğini rakamlarla ifade etmeye çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, her yıl, ülkemizde içki tüketimi ve uyuşturucu kullanımı yaygınlaşmaktadır. Üretim arttıkça, tüketim de artmaktadır. 1990 yılında içki üretimi 448 000 000 litreyken, değeri TL olarak 2 trilyon TL'dir. 2000 yılında 868 000 000 litre içki üretilmiş ve değeri 600 trilyon lira olmuştur. 2003 yılında 783 000 000 litre içki üretimi olmuş, değeri 1,5 katrilyon TL'ye baliğ olmuştur. Bu rakamlara ithal edilen içkiler dahil değildir.

Görüldüğü gibi alkollü içki imalatında ve tüketiminde devamlı bir artış söz konusudur. Bunun yanında, yine, 2003 yılı rakamlarına göre, Türkiye'de günde yaklaşık 2,5 milyon litre içki sarf edilmiştir. 2004 yılı verilerine göre kişi başına yıllık içki tüketimi 15 litrenin üzerindedir. En çok tüketilen içki biradır. Bira, ülkemizdeki toplam içki tüketiminin; yani, alkol tüketiminin, maalesef, dörtte 3'ünden daha fazlasını teşkil etmektedir. Memleketimizde, biranın, 1984 yılında, o zaman Gülhane Askerî Tıp Akademisinin yüz küsur hocasının yazılı teklifleriyle, yani yazılı raporlarıyla, "bira alkollü içkidir, alkollü içki sınıfına dahil edilmesi lazımdır" gerekçesiyle bu kanun çıkarılmıştır. Dolayısıyla, o dönemde içki tüketiminde büyük azalma oldu; ancak, maalesef, son yıllarda bu kanunun rafa kaldırılmasıyla bira satışları fırlamıştır. Dolayısıyla, alkolik sayısı da arttı. Yani, bira, alkolizmin itici gücü olduğu için, içki ve uyuşturucuya olan meyil artmıştır. Bu yüzden, içkinin ve uyuşturucunun yıktığı yuvaları, sebep olduğu cinayetleri, ölümleri, intiharları, hırsızlıkları, kapkaçları, her gün TV'lerde ve gazetelerde saymakla bitiremeyeceğimiz onlarca örneklerini, üzülerek görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık küçük bir il nüfusundan daha fazla vatandaşımız, her yıl, maalesef, boşanmaktadır ve boşanmaların en önemli sebeplerinden birisi sarhoşluktur. 2001 yılı verilerine baktığımızda Türkiye'de 51 000'in üzerinde yuva yıkılmış, 102 000'in üzerinde vatandaşımız boşanmıştır. 2003 yılında 425 000'in üzerinde trafik kazası olmuş, bu kazalarda 96 000 kişi yaralanmış, 3 000'in üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu kazalar neticesinde binlerce vatandaşımız da ömür boyu sakat kalmışlardır. Tabiî ki, kazaların en büyük nedeni sarhoşluk olarak kayıtlara geçmiştir. Rakamlar, durumun ne kadar ciddî boyutlara ulaştığını açıklamaktadır.

Değerli arkadaşlar, alkollü içkilerin satışlarından dolayı devlet kasasına bir miktar para girdiği malum; ancak, alkollü içkiler sebep oldukları problemlerle, getirdiğinden daha fazlasını götürmüştür. Her yıl sadece bir tek aile bile içkiden dolayı parçalanıyorsa veya hayatını kaybediyorsa, devletin, içkiden gelen parayı kâr saymaması gerekir. Değil bir aile, her yıl binlerce aile içkiden boşanıyor, binlerce insan hayatını kaybediyor. Trafik kazalarının, en insaflı bir tahminle, dörtte, hatta beşte 1'inin sarhoşluktan ileri geldiğini kabul etsek bile, sadece trafik kazalarının maliyeti, içkiden geldiği zannedilen kârı silip götürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Biner.

HACI BİNER (Devamla) - Kaldı ki, sarhoşluk, sadece trafik kazalarına değil, benzer sebeplerle uçak kazalarına, iş kazalarına yol açmaktadır, yangınlara ve ciddî işgücü kayıplarına sebep olmaktadır. Ülkemizdeki bu durumu, geçmiş yıllardaki Tekelin kârı ile trafik kazalarının maliyetini karşılaştırdığımız zaman daha net bir sonuca ulaşırız. 2000-2002 yılları Tekelin kârı 295 milyar TL, trafik kazalarının maliyeti 356 trilyon TL; 2003 yılı Tekelin kârı 207 milyar TL, trafik kazalarının maliyeti 468 milyar TL.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Tekeli kapatalım mı?!

HACI BİNER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, görüldüğü gibi, içki ve uyuşturucu, gün geçtikçe toplumumuzda büyük tahribatlara neden olmaktadır.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - İçki içmeyin desene!

HACI BİNER (Devamla) - 2004 yılında yapılan bir araştırmaya göre, öğrencilerimizin yüzde 7'si içki kullanmakta, yüzde 1,29'u da uyuşturucu madde kullanmaktadır. Başlama yaşları ise 14 ilâ 15'tir. Geleceğimizin teminatı gençliğimizi bu alışkanlıklardan kurtarmalıyız. Hepimiz görüyoruz, tv'lerde, gazetelerde, çevremizde; gençlerimiz, önce içkiyle tanışıp sonra uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Önce aileleri çırpınıyor, sonra yakınları, sonra da tabiî ki bizler. Her yıl, binlerce yuva yıkılıyor, yüzlerce cinayet işleniyor, binlerce trafik kazası oluyor; yani, toplum çöküyor. Geleceğimizi, halkın vekilleri olarak bu bataklıktan kurtarmak boynumuzun borcudur.

Bir arkadaşımız dedi ki "Tekeli kapatalım mı?!" Hayır, öyle bir şey söylemiyorum; ama, önlem alalım, gençlerimiz, delikanlılarımız buna bulaşmasınlar; ailelere görev düşüyor, okullarımıza görev düşüyor. Yani, siz ister misiniz çocuğunuzun yakasına alkolizm yapışsın?

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - En çok içki reklamı sizin döneminizde yapılıyor gazetelerde manşet manşet!

HACI BİNER (Devamla) - Değerli arkadaşlar, alkol ve uyuşturucunun, ayrıca, milletlerarası boyutu vardır. Memleketimizin coğrafî durumunu dikkate alırsak, doğuda ve batıda, özellikle uyuşturucu trafiğinin geçtiği güzergâh olarak memleketimize, gençlerimize musallat olan unsurlar vardır, bunların önüne geçilmesi lazımdır. Aileye en büyük görev düşüyor; aileler çocuklarına sahip çıkmalıdır. Ondan sonra, okullarımıza görev düşüyor. Bugün, okullarımızda yeşilay kolları kurulmalıdır. Öyle tahmin ediyorum kurulmuştur; Sayın Millî Eğitim Bakanı bu konuda duyarlıdır, gençlerden sorumlu devlet bakanları bu konuda duyarlıdır. Bunların mutlaka önü alınmalıdır. Biz bunu söylüyoruz.

Daha dün, yani birkaç yıl önce, alkole bulaşmış çok büyük bir devlet, komşusuyla savaşa girdi; ama, askeri uyuşuk olduğu için, alkol müptelası olduğu için bu insanlarla baş edemedi, mağlup oldu. Dolayısıyla, bu, soğuk harp aracı olarak da kullanılıyor. Buna... Dikkatli olmamız lazım, müteyakkız olmamız lazım.

Sayın arkadaşımız dedi ki, "fabrikaları kapatalım mı?.."

BAŞKAN - Sayın Biner, toparlar mısınız.

HACI BİNER (Devamla) - Bakın, işte, bugünkü gazeteden aldığımız bir şey, sahte rakıdan 2 kişi ölmüş, dün akşam olmuş.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Özel Tüketim Vergilerini bu kadar artırırsanız olacağı bu.

HACI BİNER (Devamla) - 10 vatandaşımız da komada...

Bunlara önlem almayalım mı?! Bunun önüne geçmeyelim mi?! Ne demek istiyorsunuz?!

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Beyefendi, ülke idare ediyorsunuz, ideolojik konuşamazsın!

HACI BİNER (Devamla) - Beni dinlediğiniz için hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Özel Tüketim Vergisini bu kadar artırırsan, kaçağı teşvik edersin. O hesapları yapamazsan, netice bu olur.

HACI BİNER (Van) - Artıralım, biraz daha fazla artıralım!

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Artırırsan, netice bu olur işte; kaçağa yöneltirsin, ekonomiyi dışa kaçırırsın.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, böyle bir üslup yok. Yani, hatibe, yerinizden bağırarak cevap vermek...

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - İlkönce hatip...

BAŞKAN - Müsaade ediniz... Hatip...

HACI BİNER (Van) - Söylediklerimin...

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Trafik kazalarının yüzde 1,4'ü alkolden oluyor...

BAŞKAN - Efendim, müsaade eder misiniz... Lütfen, beyefendi... Lütfen, oturun Sayın Milletvekilim...

Bir söz hakkınız varsa, söz istiyorsanız, çıkarsınız, kürsüde konuşursunuz; ama...

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) - Söz verin, konuşayım Başkanım.

BAŞKAN - Zamanında müracaat edeceksiniz, şu anda söz hakkınız yok gündemdışı konuşmak için.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Alkolün reklamının en çok yapıldığı dönem bu dönemdir, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tartışmadan, İçtüzük hükümlerine uyarak talepleriniz olur, onlar yerine getirilir. Lütfen... İstirham ederim...

Gündemdışı üçüncü söz, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle ilgili yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanmasına ve bu nedenle yaşanan sıkıntılar ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

ZEYİD ASLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık hizmetlerinin tek çatı altında toplanmasıyla ilgili şahsî görüş ve düşüncelerimi arz etmek üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık, doğuştan kazanılmış bir insanlık hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde de yer aldığı üzere, sağlıklı yaşamın temel olmadığı ve sağlanamadığı hiçbir durumda insan haklarının gerçekleştirildiğinden söz edilemez.

Geçtiğimiz haftalarda Mecliste görüşülen 5283 sayılı Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devrini Öngören Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, karşılaşılan sıkıntıları ve uygulamadan doğan sorunları, ulusal basın başta olmak üzere, bölgemizdeki vatandaşlarımız ve bize ulaştırılan bilgi ve haberlerden biliyor ve takip ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir ülkenin kaynaklarından en önemlisinin insan, insanın ve dolayısıyla da toplumun en önemli zenginliğinin sağlık olduğunu hepimiz biliyoruz. Partimiz ve hükümetimiz, sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesini, sosyal devlet olmanın vazgeçilmez unsurları arasında görmektedir. Etkin ve kaliteli bir sağlık sisteminin nitelikli bir toplum için vazgeçilmez olduğunu, burada, bir kez daha vurgulamak isterim. Hükümetimizin reform niteliğindeki bu çalışmalarını ve halkımıza hak ettiği etkin ve kaliteli sağlık hizmetleri sunma gayretlerini de gönülden destekliyoruz. Burada bir noktayı vurgulamak gerekir. Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı bir çalışmada, bir ülkenin elindeki kaynaklarla istenilen sonuçlara ne derece ulaştığını göstermek için ülkenin sağlık performanslarını belirlemiş ve Türkiye'yi, en kötü ilk 20 ülke arasında 11 inci sırada göstermiştir. Bu ne demektir?.. Evet, ülkemizde sağlığa ayrılan pay azdır; ama, bu pay da çarçur edilmektedir, verimli ve optimum kullanılmamaktadır.

Sayın Bakanımız başta olmak üzere, Sağlık Bakanlığımızın, hakikaten, büyük bir özveriyle yürüttükleri Sağlıkta Dönüşüm Projesi çalışmalarını da dikkatle takip ediyoruz. "Herkese sağlık" ilkesiyle hazırlanan Sağlıkta Dönüşüm Programının insan odaklı bir yaklaşım ile bütün vatandaşlarımız için eşit, kolay ulaşılabilir ve kaliteli sağlık hizmeti dönemini başlatacağı fikrini, kuşkusuz, desteklediğimizi ifade etmek isterim.

SSK hastaneleri, devlet hastaneleri ve diğer kurum hastanelerini bir çatı altında toplayıp, SSK'lıların devlet hastanelerinden faydalanmalarını, halkımız adına büyük bir memnuniyet duyuyor ve takdirle karşılıyoruz.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat) - Sokaklar öyle demiyor hiç!

CANAN ARITMAN (İzmir) - Halk perişan!

ZEYİD ASLAN (Devamla) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte, basından da takip ettiğimiz ölçüde, ayrıca sivil inisiyatif grupları ve vatandaşlarla yaptığımız görüşmelerden elde ettiğimiz ve edindiğimiz bilgiler doğrultusunda öne çıkan sorunları, Yüce Meclisimizin huzurunda, ana hatlarıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hasta bilgilerinin bilgisayar ortamına taşınamamış olmasından kaynaklanan bürokratik işlemlerin yoğunluğu ve bu yoğunluktan dolayı yaşanan yığılmalar.

Hasta kabulünde müracaatların fazlalığı nedeniyle yaşanan sorunlar ve bu yoğunluk içerisinde personelin yetersiz kalması.

Hastanelerde danışma birimlerinin yeterli olmaması sebebiyle hastaların ne yapacağını bilememesi.

Uygun randevu sistemi olmaması sebebiyle aşırı talep oluşması.

Sözleşme imzalayan eczanelerin yüksek tutarlı ilaç bedellerinin kurumlardan geri ödenmesinde yaşanacak gecikmeden duydukları kaygılar nedeniyle hastalara reçete karşılığı ilaç vermekte tereddüt etmeleri.

Provizyon sisteminden kaynaklanan problemler.

Eczanelerin kurumlardan ilaç alım şartlarının farklı uygulanması.

Burada sıraladığımız sorunların, aslında, giderilemeyecek, aşılamayacak sorunlar olmadığını ifade etmek istiyorum. Ortaya çıkan bu sorun, talep ve şikâyetlerin, iyi bir iletişim ve bilgilendirme ağıyla asgariye indirileceği kanaatindeyim.

Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında atılan adımlar ve yapılan reform niteliğindeki çalışmalar halkımızın geneli tarafından ilgiyle takip edilmekte olup, bu çalışmalar toplumumuzun geniş kesimlerince destek ve kabul görmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun Sayın Aslan.

ZEYİD ASLAN (Devamla)- Ancak, bu geçiş süreci içerisinde yaşanılan birtakım eksiklikler dolayısıyla bu başarılı çalışmaların gölgede kalmaması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, son olarak, yine ifade etmek isterim ki, geçiş süreci içerisinde birtakım sıkıntıların yaşanması muhtemeldir. Ancak, bu, bir reformdur. Her doğumun, her reformun bir sancısı vardır, sancılı bir dönemi vardır. Türkiye'de, bugüne kadar hep söylenen, hep yapılmak istenen, fakat yapılamayan işler, artık yapılmaya başlanmıştır. Ama, tekrar ifade etmek istiyorum: Hepimiz bu reformu ayakta alkışlamalıyız.

Siyasette temel amaç, insanların mutluluğu için çalışmaktır. Bu vesileyle, sözlerimi Sayın Başbakanımızın bir konuşmasından alıntı yaparak tamamlamak istiyorum: Bizi anlama güçlüğü çekenler, bizimle aynı heyecanı duymayabilirler; ancak, biz, heyecanımızdan, yaslandığımız, değerleriyle varlık kazandığımız zemini kaybetmeden yolumuza devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Aslan.

Gündemdışı konuşmalara Sağlık Bakanı cevap verecektir.

Sayın Bakanım, buyurun.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum)- Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, önce, kısaca, 1-7 Mart tarihleri arasında çeşitli etkinliklerle kutladığımız Yeşilay Haftası vesilesiyle çok Değerli Milletvekilimizin ifade ettiklerine bazı katkılarda bulunmak istiyorum.

Anayasamızın 58 inci maddesinde şöyle deniliyor: "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır." Bu doğrultuda, kuşkusuz ki, hükümetler de, bu tedbirleri almak ve bu yönde daha önce alınmış tedbirleri de geliştirmek durumundadırlar.

Bakanlığımız, "Ulusal Sağlık 21" hedefleri doğrultusunda bu konuda çalışmaları yoğun bir biçimde yürütmektedir ve bazı hedefler belirlemiş durumdayız. 15 yaş üzerinde sigara içmeyenlerin oranını yüzde 80'e ulaştırmak istiyoruz; bir başka deyişle, sigara içenlerin oranını yüzde 20'ye düşürmeyi planlıyoruz. 15 yaş altında da, bu oranın, yani, sigara içmeyenlerin oranının yüzde 100'e yaklaşmasını hedeflemiş durumdayız.

Yine, 15 yaş üzerinde yılda 6 litreden fazla alkol tüketen kişi sayısını da bu anlamda azaltmayı, 15 yaş altında da bu oranı yüzde 100 oranında azaltmayı planlamış durumdayız. Bu anlamda, bir ruh sağlığı bilimsel komisyonu oluşturulmuş durumdadır. Komisyon, ulusal madde bağımlılığıyla mücadele programımız açısından temel aktivite alanlarını belirlemiştir ve öncelikli olarak da, hiç madde kullanmamış kişileri bu alışkanlığın, benzeri alışkanlıkların pençesine düşmekten kurtarmak hedeflenmektedir.

Komisyonun çalışmaları ve raporu doğrultusunda özellikle koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik veriyoruz ve bu hususta çocuk ve ergen grubun da madde kullanımının önlenmesi konusunda toplum bilgilendirilmeye devam ediliyor. 2004-2005 öğretim yılından başlamak üzere, madde bağımlılığıyla ilgili bilgilerin eğitim müfredatında yer almasını sağlamış durumdayız. İlköğretim 3 üncü ve lise 2 nci sınıflar arasında bütün öğrenciler, aileler ve öğretmenleri madde bağımlılığı konusunda eğitilmeye başlanmış durumdadır ve yine, program kapsamında, okullarda öretmenler tarafından tespit edilen öğrencilere ve ailelere yönelik olarak, bu konuda eğitim almış hekimler başta olmak üzere, personelin ücretsiz danışmanlık hizmeti vermesi de sağlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, Hükümetimiz, konuyla ilgili önemli bir adım atarak, özellikle madde bağımlılığının önlenmesi ve sokak çocuklarının korunmasıyla ilgili olarak, Devlet Bakanımız Sayın Güldal Akşit'in Başkanlığında, İçişleri Bakanımız, Adalet Bakanımız, Millî Eğitim Bakanımız ve benim de içinde bulunduğum bir çalışmayı başlatmış durumdadır. İlgili bakanlıklar bu konuyla ilgili çabalarını ciddî bir eşgüdüm içerisinde sürdürmektedir ve bu konuda önemli neticeler elde edeceğimize inanıyorum ve Değerli Milletvekilimize hassasiyetinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum. Yüce Meclisimizin, siz değerli milletvekillerimizin, bireylerin ve toplumun zararlı alışkanlıklardan korunması hususunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gereken her türlü desteği vereceğine inanıyorum.

Bildiğiniz gibi, Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 28 Nisan 2004 tarihinde, Hükümetimiz döneminde, tarafımdan imzalanmıştır ve 30 Kasım 2004 tarihinde de Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir, Yüce Meclisimizin kabul edişinden sonra. Böylece, bu hususta bir ulusal program geliştirmeye başladık. 2005 ve 2010 yıllarını kapsayacak şekilde, değişik sektörlerin katılımıyla hazırlanan Ulusal Tütün Kontrol Programı, 31 Mayıs 2005 tarihinde kamuoyumuzla da paylaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 19 Şubat itibariyle kamuya bağlı sağlık kurum ve kuruluşları, bu arada, Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık tesisleri de, Sağlık Bakanlığımıza devredilmiş bulunmaktadır. Bu devrin ilk günlerinde, özellikle, kalabalığın ve yoğunluğun yaşandığı bazı hastanelerimize, sağlık kuruluşlarımıza çevrilen objektiflerle, bu devirlerle ilgili bazı başlangıç sıkıntıları da ortaya konulmuştur.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim: Devir gerçekleştirilmeden önce, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla birlikte ciddî bir çalışma yürüttük. 15'e yakın bölge koordinatörlüğü tespit ederek, bu bölge koordinatörlükleri vasıtasıyla, her hastaneyi teker teker gözden geçirdik ve yapılması gerekenleri belirleyerek, önceden hazırlıklarımızı tamamladık. Şunu özellikle ifade etmek isterim ki, bu hazırlıklar yetersiz olmuş olsaydı, bir kültürün, bir işletim sisteminin, bir hizmet tarzının tamamen değiştirildiği böylesine kapsamlı bir projede, hiçbir hastanede hizmet edemez hale gelirdik; ancak, yalnızca büyük şehir hastanelerimizde ve ilk günlere, ilk iki üç güne münhasır kalmak üzere yoğunluklar ve kalabalıklar yaşadık.

Bu hususta, özellikle, şunu ifade etmek istiyorum: Yoğunluk ve kalabalık yaşadığımız hastaneler, öteden beri, bu yoğunluğun çok ciddî biçimde zaten yaşandığı hastanelerdi. Bu projeyi anlamak için, geçtiğimiz yıllarda, aslında, geçtiğimiz on yıllarda, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerindeki yoğunluğu öncelikle bilmek gerekir. Hepimizin bildiği gibi, bu hastanelerimize başvuran vatandaşlarımızın önemli bir bölümü, randevu alamadığı için hastanelerin hizmetlerinden istifade edemez durumdaydı. Öyle ki, mevcut randevu müracaatların yarısı, yerine göre dörtte 1'i ancak karşılanabiliyordu. Tabiî, bu, biraz önce ifade ettiğim gibi, son bir yılın veya iki yılın bir sorunu olarak da ortaya çıkmış bir problem değildi. Bu problem, on yılların getirdiği bir problem olarak, toplumun gözünün önünde cereyan eden bir problemdi ve bunu hepimiz yaşıyorduk; sağlık çalışanları olarak yaşıyorduk, vatandaşlar olarak yaşıyorduk, politika yapıcılar olarak hepimiz bunu, bu gerçeği yaşıyorduk.

İlaç konusunda da aynı problem vardı. Sigortalı hastalarımız ilaçlarını almak konusunda da ciddî sorunlar yaşıyorlardı; çünkü, ilaçlarını, temel olarak, yalnızca muayene oldukları Sosyal Sigortalar Kurumuna bağlı sağlık kuruluşlarından temin etmeleri mümkündü; buralarda temin edemedikleri ilaçlar için de sözleşmeli eczanelere çıkmak zorunda kalıyorlardı.

Hükümetimizin aldığı cesur bir kararla, öncelikle, 10 Şubat tarihi itibariyle, sigortalı hastalarımızın ilaçlarının serbest eczanelerden temin edilmesinin önü büyük ölçüde açılmış oldu. Yani, bu husustaki kısıtlayıcı unsurlar ortadan kaldırıldı. Bugün itibariyle, 16 000'e yakın eczane -ki, ülkemizde 20 000'in biraz üstünde eczane hizmet vermektedir- sigortalı hastalarımıza hizmet verir duruma geldi ve birinci haftanın provizyonla ilgili, ilaç teminiyle ilgili sıkıntıları Sosyal Sigortalar Kurumumuz ile Eczacılar Birliği arasındaki çalışmalarla, Sayın Bakanımızın çok değerli gayretleriyle, büyük ölçüde, bugün için ortadan kalkmış durumdadır. Biz de, tabiî olarak, sahadaki durumu dikkatle takip ediyoruz ve şu anda vatandaşlarımız eczanelerden ilaçlarını rahatlıkla alabilmektedirler.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Nerede Sayın Bakanım?!.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla)- Bütün Türkiye'de ilaçlarını rahatlıkla eczanelerden alabilmektedirler.

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Çalışma Bakanlığındayken alamaz mıydı?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli Milletvekilim, siz, öyle zannediyorum ki, işçilerimiz biraz önce bahsettiğim on yıllar boyunca bu sıkıntıları yaşarken, başka bir ülkede yaşıyordunuz, herhalde onları görmüyordunuz.

CANAN ARITMAN (İzmir) - Vatandaş aradı o günleri, vatandaş o günleri aradı.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Vatandaş... Biraz önce de ifade ettim değerli arkadaşlarım; kuşkusuz ki, bu kadar geniş ve kapsamlı bir projeyi yürütürken, ilk birkaç gün içerisinde bir alışkanlık döneminin geçirilmesi gayet doğaldır.

Kaldı ki, bu arada şunu özellikle ifade edeyim; bakınız, bu rakamlar çok önemli: Biz, birinci günden itibaren günde kaç hasta muayene ettiğimizi, devraldığımız sağlık kuruluşlarında, hastanelerde kaç hasta muayene ettiğimizi takip ettik. Ocak ayı itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumundan devraldığımız 100 hastanenin verilerinin incelenmesi, yaklaşık olarak günde, bu hastanelerde, 110 000 kişinin muayene edildiğini bize göstermiştir. Bu kalabalığın çok yaşandığı ilk günlerde, yaklaşık olarak 135 000 civarında hasta muayene etmiş durumdayız; yani, bütün bunlara rağmen, muayene ettiğimiz hasta sayısı daha fazladır.

Sosyal Sigortalar Kurumundan hizmet alan vatandaşlarımız, sigortalılarımız, işçilerimiz, bu geçiş dönemi içerisinde bilgilendirilmelerinin devam etmesi suretiyle, sağlık hizmetini, yalnızca geçmişte hizmet aldıkları hastanelerden değil, ülkedeki bütün hastanelerden, bölgelerindeki bütün hastanelerinden, hatta, mahallelerindeki, evlerinin yanındaki sağlıkocaklarından da alabileceklerini her geçen gün biraz daha fark etmektedirler. Bu suretle, beşinci günde rakam 120 000'ler civarındadır. Yani, yine, bu hastanelerde muayene edilen hasta sayısı, geçmiş dönemdeki ortalamanın üzerindedir.

Değerli arkadaşlarım, Sosyal Sigortalar Kurumu ve hastaneleri, yıllarca, işçilerimize, hakikaten, önemli hizmetler vermiştir; ancak, şunu özellikle ifade etmek isterim ki, imkânlarının darlığı ve bütün diğer sağlık kuruluşlarından yararlanma yolunun işçilerimize açılmamış olması dolayısıyla, geçmiş dönemlerde az sayıda hastaneden, az sayıda sağlık kuruluşundan, yetersiz sayıda eczaneden hizmet almak zorunluluğunda olmaları, bu vatandaşlarımızı sürekli olarak bir sıkıntı içerisinde tutmuştur.

Burada önemli bir nokta var. İlgili hastanelerde, 1 hasta başına düşen muayene süresi, yaptığımız incelemelerle, geçmişte, 6 ilâ 7 dakika civarındadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu rakam hakikaten çok önemli ve dikkatlerinizi çekmek isterim. Bu hastanelerde geçmiş yıllarda verilebilen hizmet, fonksiyonel kapasiteleri itibariyle, 1 hastaya ayrılan sürenin 6 ilâ 7 dakika olması şeklinde tezahür etmiştir. Takdir edersiniz ki, hiçbir hekim, 6 ilâ 7 dakikada hastasına gerekli teşhisi ve yönlendirici tedaviyi uygulayamaz; hiçbir hasta, bu kadar süre içerisinde derdini anlatamaz.

Şimdi, biz neyi hedefledik? Bu projenin ana amaçlarından birisi şudur: Özellikle, birinci basamakta, hastalarımızın önemli bir bölümünü koruyucu sağlık hizmetleriyle birlikte tedavi ederek, onların hastanelere yönlenmelerini, hastanelere gitme ihtiyaçlarını azaltmak; ikincisi de, sonuç itibariyle, hastanelerimizde, 1 hasta başına düşen muayene müddetini artırmak.

Nisan ayının başlangıcı itibariyle, bu süreyi, şu anda 9 dakika olarak hedeflemiş durumdayız. 6 dakikadan, bir ay içerisinde 9 dakikaya çıkarmayı hedeflemiş durumdayız ve buna da ulaşacağımıza inanıyoruz. Eylül veya ekim ayları itibariyle, bu süreyi -1 hasta başına harcanan süreyi- 12 dakikaya çıkarmayı, yıl sonu itibariyle veya Ocak 2006 itibariyle de bu süreyi 13 ilâ 14 dakikaya çıkarmayı düşünüyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, aslında, bu süreler de, arzulanan süreler değildir; ancak, bizim 10 ay için hedeflediğimiz süreler, şu andaki mevcut sürenin 2 katını geçecek şekilde hedeflenmiştir. Kuşkusuz ki, bu hususta, 1 hastaya ayrılan sürenin asgarî 20 dakika olmasını sağlamak durumundayız. Bunu da, yine, sizlerle birlikte, Yüce Meclisimizde çıkardığımız Aile Hekimliği Kanunuyla, 2007 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. 2007 yılının sonlarında, bu ülkede, ülkemizin güzel insanları, bir hekimin karşısına gittiklerinde, 15 ilâ 20 dakika arasında kendilerine bir zaman ayrıldığını göreceklerdir.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, zaman zaman, bu yaptıklarımız için, Hükümetimizin bu icraatları için "reform" ve "devrim" ifadelerini kullanıyorlar, gerçekten haklılar; çünkü, bu bahsettiğimiz şeyler, dünün sorunları değil. Değerli arkadaşlarım, ben, 1978 yılında tıp fakültesine bir öğrenci olarak girdiğimde de ülkede böylesine sorunlar vardı, Hükümeti devraldığımızda da bu sorunlar devam ediyordu. İki yıl içerisinde ciddî bir mesafe katettik. Bundan sonra da, bu husustaki dönüşüm çabamız, Sağlıkta Dönüşüm Programımız, bütün kararlılığıyla, bütün hızıyla devam edecek ve halkımıza, vatandaşlarımıza, çok daha iyi, kolay ulaşabilecekleri, kaliteli bir sağlık hizmetini, iktidarımız döneminde, inşallah, sunacağız.

Ben, bu itibarla, hepinize saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında 5 adet raporu vardır; sırasıyla okutup, bilgilerinize sunacağım.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/624) (S. Sayısı: 767) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia olunan Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir Komisyonumuza yazılı olarak dokunulmazlığının kaldırılması talebini iletmiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı

                                     

(x) 767 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Oya Araslı

Mehmet Küçükaşık

Halil Ünlütepe

 

Ankara

Bursa

Afyonkarahisar

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

 

Antalya

Malatya

Adana

 

Atilla Kart

Ziya Yergök

Sezai Önder

 

Konya

Adana

Samsun

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci raporu okutuyorum:

2.- Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu'nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/625) (S. Sayısı: 768) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçim yasaklarına aykırılık suçunu işlediği iddia olunan Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Ordu Milletvekili İdris Sami Tandoğdu hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

                                     

(x) 768 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütlerde bulunmuştur.

Ancak, şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellenmemesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

Oya Araslı

Mehmet Küçükaşık

Halil Ünlütepe

 

Ankara

Bursa

Afyonkarahisar

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

 

Antalya

Malatya

Adana

 

Atilla Kart

Ziya Yergök

Sezai Önder

 

Konya

Adana

Samsun

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Üçüncü raporu okutuyorum:

3.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/626) (S. Sayısı: 769) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Müteselsilen görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçunu işlediği iddia olunan Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak, Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

                                     

(x) 769 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

 

Oya Araslı

Mehmet Küçükaşık

Halil Ünlütepe

 

Ankara

Bursa

Afyonkarahisar

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

 

Antalya

Malatya

Adana

 

Atilla Kart

Ziya Yergök

Sezai Önder

 

Konya

Adana

Samsun

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Dördüncü raporu okutuyorum:

4.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba'nın yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/627) (S. Sayısı: 770) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçunu işlediği iddia olunan Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Koca hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçunu işlediği iddia olunan Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Afyonkarahisar Milletvekili Sait Açba hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

 

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

                                     

(x) 770 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.

 

 

Oya Araslı

Mehmet Küçükaşık

Halil Ünlütepe

 

Ankara

Bursa

Afyonkarahisar

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

 

Antalya

Malatya

Adana

 

Atilla Kart

Ziya Yergök

Sezai Önder

 

Konya

Adana

Samsun

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Beşinci raporu okutuyorum:

5.- Sivas Milletvekili Orhan Taş'ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon Raporu (3/629) (S. Sayısı: 771) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediği iddia olunan Sivas Milletvekili Orhan Taş hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair Başbakanlık tezkeresi ve eki dosya hakkındaki hazırlık komisyonu raporu, Karma Komisyonumuzun 12 Ocak 2005 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Sivas Milletvekili Orhan Taş Komisyonumuza yazılı olarak savunmasını göndermiştir.

Karma Komisyonumuz isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Sivas Milletvekili Orhan Taş hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

                                  Burhan Kuzu

                                           İstanbul

                        Komisyon Başkanı ve üyeler

Karşı Oy Yazısı

Anayasamızın 83 üncü maddesinde yasama dokunulmazlığı başlığı altında mutlak ve geçici anlamda iki tür dokunulmazlık düzenlenmiştir. Mutlak dokunulmazlık, milletvekillerinin Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulmamalarını sağlamaktadır. Mutlak dokunulmazlık adı verilen ve kaldırılması söz konusu olmayan bu dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin düşüncelerini serbestçe ifade etmelerine imkân tanımaktır.

Geçici dokunulmazlık ise, seçimden önce veya sonra suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulamamasını, sorguya çekilememesini, tutuklanamamasını ve yargılanamamasını; hakkında verilmiş olan ceza hükmünün üyelik sıfatı sona erinceye kadar yerine getirilmemesini sağlamaktadır.

Geçici dokunulmazlık TBMM kararıyla kaldırılabilmektedir.

Geçici dokunulmazlığın amacı, milletvekillerinin yasama çalışmalarına katılımının tutuklanma, sorguya çekilme, yargılanma veya tutulma gibi nedenlerle engellenmemesi ve siyasî iktidarın keyfîleşebilecek suç isnatları veya ceza kovuşturmalarına karşı korunmasıdır.

Günümüzde pek çok ülkede geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltıldığı görülmektedir.

Türkiye ise bu gelişimin dışında kalmıştır.

Bu durum, geçici dokunulmazlığın toplum tarafından giderek bir ayrıcalık olarak görülmesine yol açmıştır.

Son zamanlarda kimi vatandaşlarımızda yolsuzluk olaylarının bir bölümünün siyasetçiyle bağlantılı olduğu ve dokunulmazlık nedeniyle bu yolsuzlukların takibinin güçleştiği yolunda bir kanı oluşmaya başlamıştır. Bu kanı, Parlamentonun saygınlığının olumsuzca etkilenmesine ve dokunulmazlıkların hukuk devletinin gerçekleşmesinin önündeki bir engel olarak görülmesine neden olmaktadır.

                                     

(x) 771 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda yargı organlarından gelen taleplerin sonuca bağlanmasının uzun zaman alması veya Meclisçe genellikle kovuşturmanın milletvekili sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar verilmesi, toplumun adalet duygusunu da zedelemektedir.

Diğer yandan dokunulmazlığının kaldırılmaması, hakkında suç isnadı bulunan milletvekilinin yargılanma hakkından yararlanmasına da imkân bırakmamaktadır.

Bütün bu kanı ve değerlendirmelerin siyasal yaşantımızdaki olumsuz etkilerinin daha büyük boyutlara ulaşmasını engellemek için Anayasamızın 83 üncü maddesinin değiştirilmesi ve geçici dokunulmazlığın kapsamının daraltılması gerekmektedir. Bu konuda CHP ve siyasî partilerimizin pek çoğu 2002 seçimleri sırasında topluma taahhütte bulunmuştur.

Ancak şu ana kadar böyle bir Anayasa değişikliği gerçekleştirilmemiştir.

Bu durumda, milletvekili dokunulmazlığının hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini güçleştirici bir husus haline dönüşmemesi, TBMM'nin saygınlığını zedeleyecek eleştirilere neden olmaması ve milletvekillerinin yargılanarak aklanma hakkından yararlanmalarını engellememesi için bir tek çözüm kalmıştır; o da, hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istemi bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar verilmesidir.

Bu nedenlerle, komisyonun, kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesi yolundaki kararına katılmıyoruz.         

 

Oya Araslı

Mehmet Küçükaşık

Halil Ünlütepe

 

Ankara

Bursa

Afyonkarahisar

 

Feridun Baloğlu

Muharrem Kılıç

Uğur Aksöz

 

Antalya

Malatya

Adana

 

Atilla Kart

Ziya Yergök

Sezai Önder

 

Konya

Adana

Samsun

 

 

Feridun Ayvazoğlu

 

 

 

Çorum

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın (6/1442) ve (6/1446) esas numaralı sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/257)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 576 ve 580 inci sıralarında yer alan (6/1442 ve 1446) esas numaralı sözlü soru önergelerimi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

BAŞKAN - Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

Tezkereyi okutuyorum:

2.- Avrupa Birliği Parlamento Başkanlarının Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yapılacak Konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/765)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

                                 25 Şubat 2005

Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı, 6 - 7 Mayıs 2005 tarihlerinde Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'de yapılacaktır.

Söz konusu konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını temsilen TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                   Bülent Arınç

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

3.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/266) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/258)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

3 Mart 2004 tarihinde TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum "Ankara İlinde Batıkent Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair 2/266 esas numaralı Kanun Teklifim" havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                    29.6.2004

                        Prof. Dr. Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

BAŞKAN - Önerge üzerinde, Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 3.3.2004 tarihinde sunmuş olduğum, ancak, Başkanlıkça havale edildiği komisyonda bugüne kadar görüşülemeyen (2/266) esas numaralı Ankara İlinde Batıkent Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önergem üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan önce, siz değerli milletvekili arkadaşlarıma ve Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, başkent, bir ülkenin aynasıdır. O ülkenin gelişmişliği, uygarlık düzeyi, modern çağımıza uygunluğu, başkentle yansımaktadır. Başkent, ülkenin geçmişidir, bugünüdür ve yarınlarıdır. Bu çerçeveden bakıldığında, Ankara sorunları sadece Ankara'da oturanların değil bütün ülkenin sorunudur ve bu ülkenin temsilcileri olarak da hepimizin sorunudur. Sorunları birlikte tespit edip çözüm aramak, aynı zamanda çözüm bulmak bizlerin birinci ve öncelikli görevidir.

Değerli arkadaşlarım, Ankara, Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti olmasıyla birlikte ayrı bir anlam ve mana kazanan bir kenttir. Ankara denince, uygarlıktan yana, hoşgörüden yana, cumhuriyetten ve demokrasiden yana bir kent kimliği akla gelmektedir. Ankara'nın bu kimliği, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin kimliğiyle özdeştir. İşte bu nedenle, Başkent Ankara büyük bir önem taşır Türkiye Cumhuriyeti için.

Değerli milletvekilleri, dünyanın bütün büyük başkentlerinde, şehrin imarını teşkil eden eski yapıların yanında, yeni uydu kentler yapılmakta ve gökdelenler inşa edilmektedir. Bu değişimden Ankara da payını almakta, bir gereği olarak da uydu kentler gerçekleştirilmekte, yeni binalar oluşturulmaktadır; ama, ne yazık ki, buna paralel olarak, bugün, sorunlar çözümlenemeden ortada durmaktadır.

İşte, Ankara Başkentimizde Batıkent ismi de bu anlamda ayrı bir mana kazanmaktadır. Başkentin hem idarî taksimatı hem idarî yönetimi ve hem de yönetim anlayışı bakımından sorunları vardır; bu nedenle, metropolitan il olması yanında, bağlı ilçeleriyle de ayrıca hemen hemen Anadolu'nun tüm şehirlerinin sorunlarını bir bütün olarak yaşamaktadır Ankara. O halde, yapılması gereken şey, Ankara'nın idarî taksimatını yeniden gözden geçirmemiz kaçınılmaz olmuştur. Bu anlayış içerisinde, Batıkent'in, 1979 yılında, insanların uygun ortamlarda barınma hakkı, bireylerin, toplumların kalkınması ve güvenliği için örnek bir yer olması amacıyla Ankara'nın Yenimahalle İlçesi sınırları içerisinde çok geniş bir alan üzerinde kurulması öngörülmüştür.

Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; bugün, Başkentte, bir mahalle, bir semt olarak Batıkent'i görmek mümkün değildir. Batıkent, 500 000 nüfusuyla, vatandaşlarımızın yaşadığı 90 000 konuttan oluşan, 8 000'in üzerinde işyerine sahip bir kent halinde bulunan bir yöredir. Kent görünümü almış bu yerleşim merkezini muhtarlıkla yönetmek mümkün müdür; değildir. Batıkent'in pilot sanayi bölgesine yakın olması, nüfusunun hızla artması, buna paralel olarak yapılaşmanın hızla artmış olması, eğitim ve öğretime yoğun ilginin olması nedeniyle uygun eğitim yapılanmasına ihtiyaç duyulması gibi nedenler açıkça dikkat çekmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, mevcut nüfusu, yapılaşma özelliği, eğitim-öğretim ve sanayi potansiyeli, ayrıca, belediyecilik, ulaşım, güvenlik, sağlık ve diğer tüm idarî hizmetler dikkate alınarak Ankara'da Batıkent adıyla bir ilçe kurulması gerekli görülmüş ve bu amaçla kanun teklifi verilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - İşte bu nedenlerle, Batıkent ilçe olmayı hak etmiştir. Bunun için, siyasî bir kaygı, siyasî bir kayırma da söz konusu olamaz ve kimse de bunu böyle düşünmemelidir.

Ben, bu nedenle, inanıyorum ki, Batıkentlilerin özlemlerinin giderilmesi yönünde siz saygıdeğer milletvekili arkadaşlarımızın önergeme destek vereceğini umuyor, bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum. (DYP, Bağımsızlar ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Önerge üzerinde, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır Milletvekilimiz Değerli Dursun Akdemir'i uzun süredir Ankara'nın en önemli sorunlarından biri olan Batıkent'in ilçe olması konusunda verdiği önergeden ötürü kutluyorum.

Batıkent, 1995 yılından bugüne kadar ilçe olmak için değişik girişimlerde bulunmaktadır. Sayın Belediye Başkanımızın -mevcut Yenimahalle Belediye Başkanımızın- bunu kendisine karşı bir hareketmiş gibi algıladığını gazetelerde okudum. Sayın Başkanımız meraklanmasın; Sayın Başkanın şahsıyla veya Yenimahalle Belediyesinin şu andaki çalışmalarından ötürü Batıkent ilçe olmayı istemiyor. Batıkent'in ilçe olma isteği, 1995 yılından bugüne kadar değişik defalar Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmiş; ama, maalesef, bu konuda herhangi bir adım atılamamıştır. O nedenle, Batıkent, şu anda, Türkiye'nin 50 ilinden daha büyük. Hükümetimiz, büyükşehir belediyesinin sınırlarını genişleterek yerel hizmetlerin halka ulaşması konusunda bir kanun da çıkardılar. Köyleri kentlere dahil ederken, Batıkent'in halen köy statüsü gibi bir yönetim şekliyle yönetilmesi, asayişin jandarma tarafından halen sağlanıyor olması, doğrusu, kabul edilir bir durum değildir.

Ayrıca, Batıkentliler son pazar günü, yani iki gün önce de, ilçe olmak için bir miting düzenlediler -Sayın Sağlık Bakanımız da burada- orada bir hastanenin yapılması talebi var. Maalesef, o talepte de, arsa şehir merkezinde kaldı, değerlendirildi, biz bunu bir başka şekilde değerlendirerek, arsayı... Halkın ulaşımının zor olduğu bir yere hastanenin yapılması girişimleri var; bunun da doğru olmadığına inanıyorum. Sayın Bakan, bu konuda, eğer Batıkentlileri, Ankarılıları rahatlatacak güzel mesajı varsa, bir bilgi verirse de çok sevinirim.

Batıkent, gerçekten, ilçe olmayı hak eden bir yerleşim birimimiz. 250 000 dolayında nüfusu var. Türkiye'nin 50 ilinden daha büyük. O nedenle, burada, bu Batıkent'in ilçe olmasında büyük yarar var. 1995 yılından bugüne kadar, yani on yıldır hep gündeme gelir gider; ama, öyle zannediyorum ki, İktidar Partimizin değerli milletvekilleri de, muhalefet partimizin değerli milletvekilleri de, bu konuda Sayın Milletvekilimizin önergesine destek verirler.

Bu önergenin, direkt, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınması konusunda katkılarınızı esirgemeyeceğinizi diliyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ateş.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...  Önerge kabul edilmemiştir.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Efendim, bir daha oylatın.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

4.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/322) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/259)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

15.10.2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum (2/322) esas numaralı "1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim" Başkanlıkça havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmediğinden, teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                      5.1.2005

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan yaklaşık dörtbuçuk ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduğum, ancak, diğer kanun tekliflerimizde olduğu gibi, komisyonda görüşülmeden İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınmasıyla ilgili önergem bugün huzurlarınıza gelmiştir.

Ben, bu önergemle, kanun teklifimle ilgili konuşmadan önce, her zaman olduğu gibi, bizim vermiş olduğumuz kanun tekliflerinin, muhtevasına bakılmadan, milletimize, memleketimize faydasına bakılmadan, sadece muhalefet milletvekili tarafından verilmiş olması dolayısıyla komisyonlara alınmamasını üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.

Bu kanun teklifim, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. 1999 yılında düzenlenen ve 2003 yılında yeni ilavelerle bu kurumlarda çalışıp emekli olan Bağ-Kur, SSK ve Emekli Sandığı emeklilerinin yeni bir işte çalışmaları durumunda ücretlerinden yüzde 10 kesinti yapılmasıyla ilgili 2 kanun teklifi, Meclisten kanunlaşarak geçmiştir. Şimdi, bu durumda olan vatandaşlarımız, yeni bir işte çalışmaya başladıkları takdirde, almış oldukları maaşlarının yüzde 10'u, sosyal destek primi adı altında kesilmektedir. İktidar Partisi milletvekillerimiz de, mutlaka seçim bölgelerine gittiklerinde, ilçelere, beldelere, köylere gittiklerinde, bu hususun onlara da müteaddit defalar iletildiği kanaatindeyim; çünkü, bu kanun teklifimden, yaklaşık 260 000 civarında emekli istifade edecektir.

Geçenlerde, Abdüllatif Şener Beyin açıklamasını, hep beraber, gazetelerden okuduk, televizyonlardan dinledik. Türkiye'de, yaklaşık 20 000 000 insanın geçim şartlarından dolayı çok ciddî manada sıkıntılar içerisinde olduğunu, bizzat, bu hükümetin bir bakanı ifade ettiler; Türkiye'de yaşayan 20 000 000 insanın açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşadığını söylediler.

Son yapılan araştırmalarla, Türkiye'de, en alt gelir grubu ile en üst gelir grubu arasındaki uçurumun biraz daha açıldığı rakamlarla ispat edildi. 2002 yılında, en alt gelir grubundan yüzde 20'sinin millî gelirden aldığı pay yüzde 6,5 iken, 2004 yılında bu rakam yüzde 6,3'e düşmüştür. En yüksek gelir grubunun yüzde 20'sinin aldığı gelir payı ise, 2002'de yüzde 45,4 iken, 2004 yılında yüzde 47,6'ya çıkmıştır. Bu da gösteriyor ki, alt gelir grubunda yaşayanlarımız, her geçen gün geçim zorluğu çekmeye başlamışlar ve ciddî manada sıkıntı içerisindeler.

Türkiye'de, açlık sınırının 523 000 000 lira olduğu, yoksulluk sınırının da 1 590 000 000 lira olduğu, yine şubat ayı içerisinde, yeni açıklanan rakamlar. Açlık sınırı, sadece dengeli beslenebilmek için, bir ailenin bir ayda harcaması gereken miktar 523 000 000 lira; ama, Bağ-Kurdan emekli olup yeni bir işte çalışan bir vatandaşımızın, yeni bir işte çalışmasından dolayı yaklaşık 57 000 000 lirası her ay kesilmektedir; SSK ve Emekli Sandığından emekli olanlar da aynı durumdadırlar. Bu nedenle, eğer, bu kanun teklifimiz sizlerin oylarıyla Meclis gündemine alınacak ve daha sonra da kanunlaşacak olursa, çok zor şartlar altında yaşayan vatandaşlarımıza, en azından 57 000 000 lira daha fazla aylık gelir elde etme imkânı sağlanmış olacaktır.

Türkiye'de, her ne kadar, televizyonlar ve gazeteler pespembe tablo çizseler de, Türkiye'nin realitesinin bu olmadığı çok açık. Bakınız, işsizlik oranları -yeni açıklandı- 2000'de yüzde 6,5; 2001'de yüzde 8,4 -beğenilmeyen yıllar- 2002'de yüzde 10,3; 2003'te yüzde 10,5; 2004'te yüzde 10,3.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Türkiye'de yüzde 8,5-9 büyüme olduğu söylenirken, işsizlik oranlarının hâlâ 2000 ve 2001 yıllarının çok üzerinde olması karşısında, o pembe tabloların Türkiye'nin gerçeğini, realitesini, durumunu yansıtamadığı çok açıktır.

Ocak ayının ihracat rakamlarını da gördük. Ocak ayında ihracat yüzde sıfır artıyor, ithalat da yüzde 10,3 ve ocak ayının dışticaret açığı da yine 2 400 000 000 dolar civarında. Denizli İlinde, ilk defa, tarihinde görülmemiş ölçüde, 2005 yılının ocak ayı ihracatı, 2004 yılının ocak ayının ihracatının 11 000 000 dolar altındadır. Bu durum da gösteriyor ki, Türkiye ekonomisi her geçen gün sıkıntıya girmekte, dargelirliler çok sıkıntı çekmekte. Emekli maaşıyla geçinemeyen bir insanın bir başka işte çalışması karşısında kesilen yüzde 10 prim, onlar için çok önem arz etmektedir.

Bir polis memuru günde onbeş, onaltı saat çalışacak, yirmibeş yıl sonra emekli olacak; emekli olduğunda eline geçecek olan aylık ücret 550 000 000 lira. Bu polis memurunun 550 000 000 lirayla geçinmesinin mümkün olduğu söylenebilir mi? İşte bu polis memurumuz, 550 000 000 lirayla geçinemeyince, yeni bir işte çalışmaya başladığı takdirde maaşından da yüzde 10 oranında kesinti olmasını da, hiçbir adalet duygusuyla izah etmenin mümkün olmadığı inancındayım.

Bu duygularla, bu kanun teklifimin Meclis gündemine alınmasını sizlerden özellikle istirham ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve 1.3.2005 Salı günkü Birleşimde sadece sözlü soruların görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu önerisi

No: 133      Tarihi: 1.3.2005

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 36 ncı sırasında yer alan 634 sıra sayılı Antalya İli Kale İlçesinin Adının Demre Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin bu kısmın 9 uncu sırasına, 172 nci sırasından 199 uncu sırasına (199 dahil) kadar olan uluslararası anlaşmalarla sözleşmelerin de 10 uncu sıradan başlamak üzere 10-34 üncü sıralara alınmasının; Genel Kurulun 1.3.2005 Salı günü Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile ilgili gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 4 üncü sırasındaki ve kendisiyle ilgili diğer sözlü soru önergelerini cevaplandırıncaya kadar, 2.3.2005 Çarşamba günü 14.00-23.00; 3.3.2005 Perşembe günü de 14.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin; 1.3.2005 Salı günkü birleşimde sadece sözlü soruların görüşülmesinin; 2.3.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Sadullah Ergin

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bugün sadece sözlü soruları görüşeceğiz.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, 1, 2, 25, 27, 51, 131, 201, 223, 228, 249, 251, 293, 338, 356, 363, 432, 445, 449, 458, 459, 492, 495, 511, 566,

Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek, 3, 63, 124, 126, 127, 128, 129, 130, 132, 140, 159, 165, 213, 271, 321, 325, 337, 350, 483, 500, 519, 533, 575,

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin, 4, 6, 39, 78, 198, 209, 286, 302, 353, 538, 581, 593 üncü Sıralardaki soru önergelerine bu oturum içerisinde cevap vereceklerini beyan etmişlerdir.

Sözlü soru önergeleri cevaplandırılırken bu hususlara dikkat edeceğim.

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmeleri için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

8.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1012) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

10.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

13.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Bergama İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

21.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

22.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1369) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

24.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

BAŞKAN - Sözlü soru önergelerini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Sosyal Sigortalara bağlı hastanelerimizde yaşanan sorunlardan birisinin de personel yetersizliği olduğu bilinmektedir. Yeterli sayıda doktor, hemşire ve hastabakıcı olmadığı yetkililer tarafından beyan edilmektedir. Buna rağmen Bakanlık bünyesinde çalışmalarını sürdüren hastanelerin ve dispanserlerin birçoğunda faaliyet gösteren kantin, kafeterya ve çay ocakları ilgili hastane, vakıf ve dernekler tarafından çalıştırılmaktadır.

Çalıştırılan bu işletmelerde yönetim kurullarından hekim, başhemşire ve sağlık memurları görevlendirilmektedir. Dolayısıyla, bu, görevlilerin aslî görevlerindeki verimliliği düşürmektedir.

1) Bakanlığınız bünyesinde çalışmalarını sürdüren hastanelerin ve dispanserlerin personel yetersizliğinden dolayı yeterli sağlık hizmeti verilmediği görülmektedir. Bu sebeple mevcut personelden yeterli verimi alabilmek için hastane ve dispanserlere bağlı kantin, kafeterya ve çay ocakları özelleştirilip ve burada çalışan personel aslî görevlerine döndürülemez mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Ülkemizde yaşanan sorunlardan biri de, eczanelerimizin Bağ-Kur, SSK ve diğer kamu çalışanlarına verdikleri ilaçlardan dolayı reçete bedellerini kamu kurum ve kuruluşlarından zamanında tahsil edememeleridir. Bu nedenle, ilaç ve eczacılık hizmeti sürdürülemeyecek boyuta gelmiştir. Ülkemizin dört bir yanında yıllardır özveriyle halka sağlık hizmeti sunan eczacılar, özellikle Bağ-Kurla yapılan sözleşme gereği 60 günde almaları gereken parayı zamanında tahsil edemediklerinden dolayı mağdur olmaktadırlar.

1- Eczacılık faaliyetini yürüten eczacılarımızın ticarî faaliyetlerini sürdürebilmeleri için, özellikle Bağ-Kur ve SSK'da çalışan memur ve işçilerimize verdikleri ilaç bedellerini süresinde tahsil edebilmeleri için bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Hasan Ören

                                            Manisa

1- 4958 sayılı Yasa ile işverene, işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu getirilmesi, sigortasız işçilerin tespitinde yeni sorunlara neden olmamış mıdır?

2- İşyerinin iş başlamadan önce bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılacak mıdır?

3- Asgarî ücretli işçinin işverene maliyetinin yüksek olması nedeniyle, sigortalı işçi çalıştırmayı özendirmek ve asgarî ücretlinin satın alma gücünü artırmak için vergi ve primlerde indirim yapılması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                     Hasan Ören

                                            Manisa

1- 4956 sayılı Kanuna istinaden uygulamaya konulan Bağ-Kur prim alacaklarının yeniden yapılandırılması yasası çerçevesinde 365 000 sigortalının yüzde 10'u başvuruda bulunmuş, sigortalıların büyük kısmının mağduriyeti giderilememiş, vatandaşlar Bağ-Kur sisteminden çıkma durumuna gelmişlerdir. Bu mağduriyeti gidermek üzere borçların yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak yeni bir hazırlık yapılmakta mıdır?

2- Borçların yeniden yapılandırılmasında gecikme zammı indirimi ve faiz borçlarında da bir indirime gidilmemesinde, başvuruların sınırlı sayıda olmasına neden olduğu düşünülmekte midir?

3- Bağ-Kur sigortalılarının borçlarını daha rahat ödeyebilmeleri için faiz ve gecikme zammı indirimi öngören çalışmalar yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan konunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanması için, gereğini arz ederim.

                                       Ali Arslan

                                              Muğla

KİT'lerde çalışırken, özelleştirme sonucu açığa çıkan işçilerimize sekiz ay süreyle tazminat ödenmiştir; ancak, mağdurların bazıları, iş güvencesinden yoksun özel işyerlerinde sigortalı olarak çalışmaya başlamışlardır. 25.4.2000 tarih, 24736 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2002/3974 sayılı Yönetmelik ve 18.7.2002 tarih, 24819 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2002/4416 sayılı Yönetmelikle 1 800 işçi kamu kurumlarında işe yerleştirilmiş; o tarihlerde askerde olanlar ile çalışıyor durumda gözüken mağdurlar yararlanamamışlardır.

1- Yönetmeliklerin çıktığı tarihte sigortalı çalışıyor olduğu için kamu kurumlarına yerleştirilmeyen, hak kaybına uğrayan ve özel işyerlerinde İş Yasası tehdidi altında iş güvencesiz olarak çalışmak zorunda bırakılanların mağduriyetlerini nasıl gidereceksiniz?

2- Yönetmeliklerin uygulandığı tarihte vatanî görevde bulundukları için hak kaybına uğrayanlarla ilgili bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Ahmet Küçük

                                        Çanakkale

Ülkemizde yaklaşık 5 000 000 Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur emeklimizin ekonomik sıkıntısı her geçen gün biraz daha büyümektedir. Yıllardır yaptığı hizmetin karşılığı olarak emeklilik günlerinde insanca yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden emeklilerimiz, ne yazık ki, açlık sınırının altında bir emekli maaşına mahkûm bırakılmıştır.

Bu doğrultuda;

1- 2002 yılında SSK ve Bağ-Kur emeklilerimizin ekonomik kayıplarını karşılayacak ve 2003 yılında emeklilerimizin biraz olsun ekonomik olarak rahatlatacak, yaşam standartlarını yükseltecek, onurlu bir yaşam sürdürmelerini sağlayacak yeni düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız, bu düzenlemeler neler olacaktır?

2- Memur emeklileri ile işçi ve Bağ-Kur emeklileri arasındaki gelir uçurumunu kapatmak amacıyla getirilen sosyal destek ödemesine rağmen, tabanaylıklarda işçi ve Bağ-Kur emeklileri aleyhine çok ciddî gerilemeler meydana gelmiştir. Ülkemizde yaşayan ve aynı kurum ve kuruluşlarımızda yıllarca hizmet etmiş emeklilerimiz arasındaki ücret dengesizliğini ortadan kaldıracak düzenlemeler yapmayı düşünüyor musunuz; düşünüyorsanız, bunlar nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına atandığınız gün itibariyle ülkemizde ne kadar işsiz vardı? Bugün ülkemizde işsiz sayısı ne kadardır?

2.-Ülkemizdeki işsizlerin ne kadarı işsizlik sigortası kapsamındadır?

3-İşsizlik sigortasından faydalanmak için kaç kişi müracaat etmiştir?

4.- Kaç kişiye işsizlik sigortası kapsamında ödeme yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                          Hüseyin Ekmekcioğlu

                                           Antalya

1.- 4956 sayılı Kanunla Bağ-Kur Sosyal Güvenlik Destek Primi sisteminde bazı değişiklikler yapıldığı bilinmektedir. Yapılan değişiklik özetle; Bağ-Kur, Emekli Sandığı ve SSK'dan yaşlılık aylığı alanların, yeniden vergi mükellefi olması durumunda yaşlılık aylıklarının yüzde 10'u kadarının Sosyal Güvenlik Destek Primi olarak kesilmesini öngörmektedir.

Kanımca bu uygulama, bir eşitsizliğe neden olmaktadır. Hiç düşündünüz mü, bir emekli niye yeniden vergi mükellefi olur? Elbette geçim sıkıntısı çektiği için. Ama, her yeni vergi mükellefi ve yeni işyeri açan milyarlarca lira para kazanmamaktadır. Bu uygulamayla pek çok insanın kayıtlı ekonomiden uzaklaşması, istihdam alanlarının daraltılması gibi birtakım olumsuzluklara yol açılmaktadır.

Emekli kesimimizin ekonomik yükünü daha da artıran bu uygulamayı Bakanlığınızca gerekli düzenlemeleri yaparak kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1.- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?

2.- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirme ile kaç atama yapılmıştır?

3. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?

4.- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

Soru: Yıllarca sınırlı sayıda hekimle toplumun yüzde 50'sine hizmet veren SSK hekimleri ile devlet hastanelerinde çalışan aynı branş hekimler arasında yüksek oranlarda ücret farklılığı bulunmaktadır. Bu durumun düzeltilmesi için Bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                            Muhsin Koçyiğit

                                       Diyarbakır

57 nci hükümet döneminde çıkarılan kararnameyle SSK ve Bağ-Kur emeklilerine 2002 yılı aralık ayında 75 000 000 TL zam farkı ödeneceği, 2003 Ocak ayından itibaren de her ay için ayrıca 25 000 000 TL verileceği kararlaştırılmıştı. Ancak, 3 Kasım 2002 milletvekili seçimleri sonucu kurulan AKP Hükümeti, IMF itirazını dikkate alarak, söz konusu kararnameyi iptal ederek, yürürlükten kaldırmıştır.

Soru 1- Açlık sınırı dolayında emekli maaşı olarak yaşam mücadelesi vermeye çalışan Bağ-Kur, SSK emeklilerinin, söz konusu kararnamenin yürürlükten kaldırılması sonucu oluşan ortalama 545 000 000 TL gelir kaybını telafi edici bir zam uygulaması yapmayı düşünüyor musunuz?

Soru 2- IMF direktifleri doğrultusunda emekliler aleyhine yürürlükten kaldırılan söz konusu kararnameyi yeniden çıkarmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Yürürlükte bulunan İsteğe Bağlı Sigortalılık Yasasında 4082 sayılı Kanunla yapılan bir değişiklikle iştirakçilere 1 080 gün prim ödeme şartı getirilmiştir. Bu durumu sosyal güvenlik sisteminin yayılması ve gelişmesini engelleyen bir faktör olarak görüyor musunuz? Sistemin daha geniş bir tabana yayılmasına yönelik olarak Bakanlığınızın herhangi bir çalışması var mıdır?

2- 4082 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, aradan geçen zaman içerisinde başvuruda bulunan iştirakçi sayısı artmış mıdır? Yoksa azalmış mıdır? Azalmış ise, nedenleri nelerdir?

3- İsteğe bağlı sigortalılar, göreve başladığınız tarihte kaç lira prim ödemekteydi? Bugün itibariyle kaç lira prim ödüyorlar?

4- Sistemden beklentileriniz nelerdir? Hedeflenen amaca ulaşılmış mıdır? Ulaşılmamış ise, sistemin başarıya ulaşabilmesi için ivedi bir önlem düşünüyor musunuz? Varsa düşündüğünüz başlıca önlemler nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.1.6.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan alacakları bulunmaktadır. Yaklaşık 4 000 000 emekliyi ilgilendiren konuyla ilgili olarak Ankara 7. İş Mahkemesi ile bir üst mahkemenin kararları bulunmaktadır. Emeklilerin mağduriyetinin giderilmesine yönelik yargı kararları bulunduğuna göre;

1- Yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz, adaletsiz gelir dağılımının bir an önce insanca yaşanabilir seviyeye çıkarılması beklentisindeyken yargı kararlarına uyacak mısınız?

2- Emekli aylığına 29 aylık fark ödemesi gerekmektedir. Yaklaşık 350 000 000 liralık farkı ödeyecek misiniz?

3- Yaklaşık 350 000 000 lirayı bulan bu fark için ödeme planınız var mı?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                Hüseyin Güler

                                            Mersin

Tıbbî malzeme ve cihazların ülkemizde üretilmemesi ve yurt dışından ithal edilmesi sonucu ciddî bir döviz kaybımız söz konusu olmaktadır. Gerek kamu gerek özel sektörün elindeki imkânlar birleştirilerek kamu yararına sunumu istenmesine karşın, bu yeni anlayışın altında nelerin yattığını merak etmekteyiz.

Sorular:

1- SSK'nın görüntüleme sistemiyle ilgili açmış olduğu ihalenin hangi boyutta olduğunu ve erteleme gerekçesinin ne olduğunu kamuoyuna ne zaman açıklayacaksınız?

2- Bakanlık olarak bu ihaleyi iptal etmeyi düşünmüyor musunuz?

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, tek tek cevap versin. Bütün sorular birbirine girdi.

BAŞKAN- Sözlü soru önergelerini okumaya devam ediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Bağ-Kura kayıtlı küçük esnafımız yaşanılan son krizlerin olumsuz etkisinden halen kurtulamamıştır. Buna karşın, Bağ-Kura primlerini yatıramamaları halinde sağlık sigortasından yararlanamamakta ve sağlık karneleri vize edilmemektedir.

Bununla birlikte, sosyal güvencesi olmayan vatandaşlarımıza da yeşilkartla sağlık hizmeti zaten verilmektedir.

Mevcut uygulamayla, söz konusu Bağ-Kura kayıtlı esnafımız mevcut sosyal güvenlik sisteminden yararlanamamaktadır ve bu durum, Anayasamızın "sosyal devlet" ilkesiyle çelişmektedir.

Bu itibarla;

1- Esnafımızın Bağ-Kura olan borçlarının taksitlendirilmesi düşünülmekte midir?

2- Borç faizlerinde bir indirime gidilmesi söz konusu mudur?

3- Halen borçlu olanların tedavi imkânlarından yararlanması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Ekonomi politikaları bir bütündür ve bu politikaları uygulamak iktidarın görevidir. Ülkemizde gelir dengesizliği azımsanmayacak kadar büyümüştür. Bir taraftan 8 000 000'a varan işsiz sayısı, diğer taraftan özel sektördeki işçinin ücreti ile kamuda çalışan işçi arasında yüzde 50 fazla bulunmaktadır.

1- Kamudaki işyerlerinde çalışan işçinin ortalama brüt ücreti 1 300 000 000 lira olurken, özel sektördeki işçinin aylık brüt ücreti sadece 642 000 000 lira düzeyinde bulunmaktadır. Ayrıca, özel sektörde kadın ve erkek işçiler arasında da ücret dengesizliği bulunmaktadır. Bu ücret dengesizliğini giderecek bir çalışmanız var mıdır?

2- Ülkemiz genç ve dinamik bir nüfusa sahiptir. 8 000 000 işsizin bulunduğu ülkemizde büyük bölümü üniversite ve lise mezunu olan bu gençlerimizin büyük hayalleri bulunmaktadır. Bu işsiz gençlerimizin istihdamı için ne tür önlemler alınmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Özellikle son yıllarda sürdürülen ekonomik politikalar sonucu ülkemizde istihdam açığı çığ gibi büyümüştür. İşsizlik ülkemizin çözülmesi gereken bir numaralı sorunu haline gelmiştir.

Soru 1- Ülkemizdeki açık işsiz sayısı ne kadardır? Bunların eğitim durumlarına ve mesleklerine göre dağılımı nedir?

Soru 2- Gizli işsizlerle ilgili bir kayıt tutulmakta mıdır? Böyle bir kayıt yoksa gizli işsiz oranı ve sayısının ne kadar olduğu tahmin edilmektedir?

Soru 3- Hükümetin işsizliği önlemek için ne gibi projeleri ve çalışmaları vardır? Ne kadar sürede, ne kadar istihdam sağlanacağı öngörülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunun gereğini saygılarımla arz ederim.

                        Mehmet Vedat Yücesan

                                         Eskişehir

1- SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacakları, tarafınızdan yapılan "dava açmayın TÜFE farklarını ödeyeceğiz" açıklamasının üzerinden üç ay gibi bir süre geçmiş olmasına rağmen neden ödenmemiştir?

2- Söz konusu alacakların ödenmesiyle ilgili bir takvimi ne zaman açıklayacaksınız?

3- Açlık sınırının altında yaşayan emeklilerin yaşam şartlarını iyileştirmeye yönelik somut çalışmalar yapmayı düşünmekte misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Devlet, Ödemiş İlçesine sağlık yönünden yeterli hizmeti verememektedir. Geniş tarım alanlarına sahip Ödemiş İlçesinde yoğun işçi potansiyeli bulunmaktadır. 50 yataklı küçük boyutta SSK polikliniği mevcut olup, sağlık yönünden yeterli hizmeti verememektedir. Bu ilçede, Sosyal Sigortalar Kurumunun hastalara yeterli hizmeti verebilmesi için büyük kapasiteli bir hastanenin yapılması şarttır.

1- Geniş tarım alanlarına sahip Ödemiş İlçesinde yoğun işçi potansiyeli bulunmaktadır. İzmir'in Ödemiş İlçesi, Beydağ, Kiraz, Bayındır, Tire, Selçuk İlçeleriyle gerek ticaret, hizmet ve eğitim alanında beraber faaliyetini sürdürmektedir. Dolayısıyla, yeterli sağlık hizmetinin verilebilmesi için 400 yataklı, yeterli uzman doktor, hemşire ve hastabakıcı bulunduran bir SSK hastanesinin yapılması şarttır. Bakanlık olarak bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

İzmir'in Bergama İlçesi, konum olarak İzmir İlinin Kınık ve Aliağa-Dikili'ye yakınlık olarak aynı mesafededir. Konum olarak merkez noktada bulunan Bergama İlçemizin nüfusu gözönünde bulundurulduğunda ve ayrıca, diğer ilçelerle de yakınlığıyla değerlendirildiğinde, ilçede sağlık hizmeti verecek yeterli hastane bulunmamaktadır.

1- İlçenin konumu ve nüfusu gözönünde bulundurulduğunda, vatandaşımızın mağduriyetini gidermek için büyük ölçekte, en az 250 yatak kapasitesine sahip yeterli cerrahî müdahalenin yapıldığı, uzman doktor, hemşire, hastabakıcı gibi personeli mevcut olan büyük boyutta bir bölge hastanesinin yapılması şarttır. Bakanlığınızca bu konuda herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.  23.11.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

İşsizlik sigortası hizmetlerini yürütmekte olan Türkiye İş Kurumu, ödeme güçlüğüne düşen işverenden ücret alacakları olan işçilerin ilgili kurumun birimine talepte bulunmaları halinde son üç aya ait ücret alacakları, başvuru tarihinden itibaren otuz gün içerisinde, Ücret Garanti Fonu hesabından ödemeleri yapılabilmektedir. Bununla birlikte, bugüne kadar Ücret Garanti Fonundan herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

1- Bugüne kadar herhangi bir ödeme yapılmamış olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

2- Ülkemizde ödeme güçlüğüne düşen birçok işveren varken, kimi işçiler bu nedenle ücretlerini alamazken, bu konuda kuruma başvuruda bulunulmaması işveren ve işçilerimizin yeterince bilgilendirilmemesinden mi kaynaklanmaktadır?

3- İŞKUR, bu ve benzeri konularda kamuoyunu bilgilendirme çalışması yapıyor mu? Yapılıyorsa ne tür çalışmalarda bulunmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. 29.11.2004

                                      Sedat Pekel

                                          Balıkesir

Medyaya yansıyan haberlere göre Müsteşarınız Enis Yeter, tasarruf gerekçesiyle, Bakanlığın kreşini ve rehabilitasyon merkezini kapattırmış, Bakanlık binasına tenis kortu yaptırmıştır.

1- Birçok kamu kuruluşu, personeline, sportif faaliyetlerde bulunabilmesi için futbol ve basketbol gibi daha yaygın sporların sahalarını oluştururken, Bakanlığınızın tenis kortu yaptırmasını nasıl karşılıyorsunuz?

2- Tenis kortu personelin ihtiyacını nasıl karşılayacaktır? Kortun, personelin kullanımı dışında "özel" olarak kullanılması mı düşünülmektedir?

3- Kortun maliyeti nedir? Bu maliyet futbol ya da basketbol sahaları maliyetleri ile karşılaştırılmış mıdır?

4- Kapatılan İŞKUR'a ait kreşin açılması düşünülüyor mu? Buranın kapatılmasıyla ne kadar tasarruf elde edilmiştir?

5- BM Kalkınma Programı desteğiyle, özürlüler için dizayn edilmiş Meslekî Rehabilitasyon Merkezinin açılması düşünülüyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    8.12.2004

                               Sedat Uzunbay

                                               İzmir

1- Emekliler arasında en fazla mağdur olanların Bağ-Kur emeklileri olduğu açıktır. Çoğunluğu asgarî ücretin bile altında maaş alan Bağ-Kur emeklilerinin maaşlarının iyileştirilmesi, sağlık ve sosyal alandaki sorunlarının giderilmesi için hükümetinizin bir çalışması var mıdır? Aktif olarak çalışan sigortalının sadece kendisinin yararlandığı yurtdışı tedavi olanağından eş, çocuk ve anne ve babası ile emekliliğinde kendisi ve yakınları ile dul ve yetimlerinin de yararlanmasını öngören yasa tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edildi. Ancak, aynı haktan Bağ-Kur emeklilerinin de yararlanması yönündeki çalışmalar ne durumdadır?

2- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından, 1954 yılında imzalanmış olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 inci maddesinde "Herkes kendi çıkarlarını korumak için sendika kurmaya ve üye olmaya hakkı vardır" denilmektedir. Anayasamızın 90 ıncı maddesinde "Uluslararası sözleşmeler kanun niteliğindedir" şeklinde ifade edilmektedir. Avrupa Birliği müktesebatına uyum çerçevesinde birçok yasa çıkarılmaktadır. Bu kapsamda tüm emeklilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için kapsamlı bir sendika kurmalarına yönelik yasal bir çalışmanız var mı? Varsa, ne zaman yasalaştırmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?

2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?

3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?

4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.00

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.11

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/691) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmeleri için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/692) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

3.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğu ile ilgili yeni bir düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

4.- Manisa Milletvekili Hasan Ören'in, Bağ-Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/765) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

5.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilemeyenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/795) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

6.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/890) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

7.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/982) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

8.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1007) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

9.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1012) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

10.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimler arasındaki ücret farklılığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1041) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

11.- Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1044) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

12.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1097) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

13.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1163) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

14.- Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu bir ihaleye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

15.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1196) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

16.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1278) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

17.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1292) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

18.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerinin TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1297) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

19.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Ödemiş İlçesinin SSK Hastanesi ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1311) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

20.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir-Bergama İlçesinin hastane ihtiyacına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1312) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

21.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1348) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

22.- Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılmasına ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1352) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

23.- İzmir Milletvekili Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1369) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

24.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1432) ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı (Devam)

BAŞKAN - Biraz önce okunmuş bulunan sorulara cevap vermek üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu'na söz veriyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sayın milletvekilleri tarafından Bakanlığıma yöneltilmiş bulunan 24 soruya ilişkin, soruların cevabını Yüce Genel Kurula arz etmeye çalışacağım; bu vesileyle, sözlerime başlamadan, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündemdeki yoğunluk nedeniyle, bu soruların bir kısmı belki güncelliğini yitirmiş olabilir, bir kısmı da SSK hastanelerinin devri nedeniyle benim sorumluluk alanımın dışındaki konular olabilir; ama, olabildiğince bu konulara da değinerek, cevapları Yüce Heyete takdim etmeye çalışacağım ve mümkün olduğu kadar sırasıyla yapmaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in SSK hastane ve dispanserlerindeki kantin, kafeterya ve çay ocaklarının özelleştirilip özelleştirilmeyeceğine ilişkin sözlü sorusundan başlamak istiyorum.

Burada söz konusu edilen kantin, kafeterya ve çay ocakları, hastane bünyesinde kurulmuş bulunan dernekler tarafından işletilmiştir, herhangi bir özelleştirme uygulaması yapılmamıştır. Bu hastanelerin Sağlık Bakanlığımıza devrinden sonra da, buradaki tasarruf hakkı Sağlık Bakanlığımıza geçmiş bulunmaktadır.

2 nci sorusu, yine Sayın Akdemir'in, eczacıların kamu kurum ve kuruluşlarından ilaç bedellerini zamanında tahsil edebilmelerine ilişkin bir sorudur.

Değerli arkadaşlarım, kurumlar itibariyle son durumumuz nedir, onu size arz edeyim: Sosyal Sigortalar Kurumunda, en son olarak 25 Ocak 2005 tarihi itibariyle ödenmesi gereken 34 trilyon liranın ödemesi tamamlanmış, ayrıca ödeme aşamasında bulunan 43 trilyon liralık miktar da bugünlerde ödenecektir.

Yine, Bağ-Kurla ilgili olarak, 2005 yılı ocak ayında 104 000 000 YTL'lik yerli ilaç, 67 000 000 YTL'lik ithal ilaç olmak üzere, 171 000 000 YTL ödeme yapılmış olup, Şubat 2005 tarihi itibariyle kurumun eczanelere günü geçmiş borcu bulunmamaktadır.

Yine, hepinizin yakından bildiği gibi, Sosyal Sigortalar Kurumu, sigortalılarına daha rahat ortamlarda ilaç temin edebilmesi için büyük bir projeyi gerçekleştirmiştir. Bilindiği üzere, SSK'lı vatandaşlarımız, daha önce, ilaçlarını hastaneler bünyesinde bulunan eczanelerden temin etmekteydiler; bunların sayısı da 300 civarındaydı. Bu, aslında vatandaşlarımız arasında bir adaletsizliği ve eşitsizliği de beraberinde getiriyordu; çünkü, Bağ-Kurlularımız, Emekli Sandığı mensubu vatandaşlarımız, serbest eczanelerden ilaç alabilirken, SSK'lı vatandaşlarımız sadece 300 eczaneye mahkûm edilmişti. Hükümet olarak bu eşitsizliği ve adaletsizliği ortadan kaldırdık ve yaklaşık 15 500 civarındaki serbest eczaneyle sözleşme yaparak, 10 Şubattan itibaren bütün yurt çapında SSK'lı vatandaşlarımızın ilaçlarını serbest eczanelerden temin etme imkânını sağlamış bulunmaktayız.

10 Şubat ile 28 Şubat tarihleri arasında 3 116 000 reçete, Sosyal Sigortalar Kurumu Bilgi İşlem Merkezinden provizyon almıştır. Bu 3 116 000 reçetenin karşılığında, 11 551 000 kutu ilaç verilmiştir ve bunların yaklaşık tutarı -28 Şubat itibariyle- 109 trilyon liradır.

Sistem oturduğu takdirde, her gün 300 000 ilâ 320 000 reçete provizyon alacaktır ve bir yılda, yaklaşık 90 000 000 reçete Sosyal Sigortalar Kurumu Bilgi İşlem Merkezinden provizyon alacak ve bunun karşılığı da ödenecektir.

Uygulamanın ilk günlerinde provizyon sistemindeki teknik altyapıdan, Telekom yapısından dolayı bir iki günlük bir sıkıntı yaşanmıştır; ama, dün ve bugün itibariyle, provizyon sistemimiz normale dönmüştür; çok lokal sıkıntılar dışında sistemin bütününde herhangi bir sorun yoktur.

Eczacılarımıza bu ilaç bedellerini, yeni yapmış olduğumuz protokole göre, 45 gün içerisinde ödeyeceğiz. Bu konuda, acaba ilaç bedelleri zamanında ödenmeyecek mi diye bazı endişeler ileri sürülmüştür. Hükümet olarak bu konuda kararlıyız. Bakanlar Kurulunda konuyu 3 defa etraflıca görüştük; bugün de Sayın Başbakanımız bunu bütün açıklığıyla kamuoyuna ilan etmiş bulunmakta; yani, bütün bakanlıklar, ilgili kuruluşlar olarak, eczacılarımızın bu uygulamadan herhangi bir mağduriyete uğramamaları için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.

Bu arada, izninizle, bu projenin gerçekleşmesinde Bakanlığımıza katkı veren ithalatçı, imalatçı bütün ilaç firmalarına, eczacılarımıza ve ilgili bakanlıklarımıza, sigortalılarımızın gerçekten rahat ortamlarda ilaç alabilmelerine imkân sağlayan bu projeye vermiş oldukları katkılardan dolayı huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum.

Diğer bir soru önergesi, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Ören'in, işyerinin sigorta bildirim zorunluluğuyla ilgili sözlü sorusudur.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, 1999 yılında çıkan 4447 sayılı Kanundan önce, işverenler sigortalı çalıştırmaya başladıkları tarihten itibaren bir ay içerisinde işyeri bildirgesi ile çalışmaya başlayan sigortalılara ait sigortalı işe giriş bildirgesini kuruma vermekle yükümlüyken, 4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, işverenlerin işyeri bildirgesini ve sigortalı işe giriş bildirgesini işçi çalıştırmaya başlayacağı tarihten önce kuruma vermeleri yükümlülüğü getirilmiştir; ancak, bu düzenleme, fiilen mümkün olmadığı için, bazı işlerde işverenlerin mağduriyetine sebep olması sonucu, Yüce Meclisin onayıyla yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunla, işyeri bildirgesinin, en geç sigortalı çalıştırmaya başlandığı gün kuruma verilmesi esası getirilmiştir.

Bu konuda, yine, Yüce Genel Kurula, bu sigortalı bildirimleriyle ilgili yeni bir projemizden de bahsetmek istiyorum. Kısaca e-bildirge adını verdiğimiz, işyerlerinde çalışan sigortalıların internet ortamı üzerinden kuruma bildirilmesi projesi geçtiğimiz aylarda başlatılmış ve bugüne kadar, gerçekten, hem işverenleri hem de kurumu büyük ölçüde rahatlatmış ve iş kaybını da önlemiştir.

Bu ay itibariyle, 310 000 işyerimiz, buralarda çalıştırılan 5 400 000 sigortalının bütün sigortalılık bilgilerini internet üzerinden kuruma vermiş bulunmaktadırlar -ki, bu sayı, toplam sigortalı sayımızın yaklaşık yüzde 85'idir- 5 400 000 sigortalının internet ortamından kuruma bilgileri ulaşmaktadır; artık, işverenlerimiz, muhasebeciler, malî müşavirlerimiz, sigorta müdürlüklerinde kuyruğa girmekten kurtulmuşlardır ve çağdaş bir uygulama haline getirilmiştir.

Evet, diğer bir konu -soruda sözü edilen- bu SSK primleriyle ilgili bir konudur.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet olarak, ülkede istihdamın artırılması ve işsizliğin önlenmesine çok büyük önem veriyoruz. Ülke olarak, önümüzdeki en önemli sorunlardan birinin işsizlik sorunu olduğunun bilincindeyiz. Bu sebeple, Hükümet olarak, ekonomik politikalarımızla birlikte sosyal politikalarımızı da uyguluyoruz ve ekonomik büyümenin de mutlaka istihdam odaklı olması konusunda, Hükümetimizin paylaştığı bir genel kanaat var. Bu anlamda, benim Bakanlığımı ilgilendiren, SSK primleri, istihdam vergileri konusudur.

Değerli arkadaşlarım, biz, hükümete geldiğimiz günlerde, sosyal sigorta primlerindeki artış oranı yüzde 40'tı; hatta, biz, bu yüzde 40'ı çok yüksek bulduk ve yılın ilk yarısında yüzde 20, ikinci yarısında da yüzde 20 uygulamak suretiyle işletmelerimiz üzerindeki bu prim yükünü hafifletmeyi amaçladık.

Bu yıl, SSK prim oranındaki artış oranı yüzde 10'dur; yüzde 40'lardan yüzde 10'lara geldik.

Yine, ülkede istihdamı artırmak ve işsizliği önlemek adına, işverenlerimizin ödemiş olduğu işsizlik sigortası işveren hissesi prim oranlarını 1'er puan düşürdük, ki, yaklaşık 2 katrilyon liralık bir meblağdır; yani, bu, 2 katrilyonluk bir meblağın, işletmelerin ve işverenin sırtından alınması anlamına gelmektedir.

Yine, işverenlerimizin çok şikâyet ettiği, asgarî ücret ile SSK primine esas alt kazanç sınırı arasında bir farklılık vardı. İşverenimiz, işçisine ödemediği miktardan sigorta primi ödüyordu. Gerçekten, bu, büyük bir haksızlıktı. Bu haksızlığı, 2004 Temmuzunda giderdik; SSK primine esas alt kazanç ile asgarî ücreti birleştirdik; yani, bundan böyle, asgarî ücret hangi oranda artacaksa, SSK primi de o oranda artmış olacak. Bu uygulamayla, sigortalı başına yaklaşık 38,5 milyon liralık bir avantaj söz konusu oldu. Dolayısıyla, bu da, istihdam vergilerinin azaltılması açısından önemli bir değişikliktir.

Yine, Teşvik Yasasıyla 36 ilde -bilahara genişletilecek, 13 ilde daha- vergide, SSK primlerinde ve enerjide uygulayacağımız teşvikler de, Hükümet olarak, Türkiye'de istihdamın artırılmasına yönelik almış olduğumuz önemli tedbirlerdir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yine, Sayın Hasan Ören'in, Bağ - Kur sigortalılarının borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir sözlü sorusu var; kısaca ona da değinmek istiyorum. Yine, hepinizin malumu olduğu üzere, 2003 yılında yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasayla, Bağ-Kurun birikmiş alacaklarının yapılandırılmasını temin ettik. Ödeme gücü dikkate alınarak ve herhangi bir taksitlendirme sınırlaması olmaksızın Bağ-Kur borçları yapılandırıldı. O günden bugüne, bu borç yapılandırma programı devam ediyor. Bunu yaparken, bir taraftan da, Bağ-Kur sigortalılarının gerçek durumunu ortaya çıkarmak amacıyla bir çalışma başlattık. Belki hepinize de gelir; vatandaşımız, Bağ-Kurlu olduğunu bile bilmemektedir veyahut da haberi olmaksızın, resen tesciller yapılmıştır; vatandaşımız uzun süre Bağ-Kurlu olmadığı halde, kendisi adına borç tahakkuk ettirilmiştir ve onun gecikme cezası ve zammıyla birlikte, bu meblağlar büyümüştür. Şimdi, bunları tespit ediyoruz. Yaklaşık 1 100 000 vatandaşımız bu kapsamdadır, Bağ-Kurla hiçbir ilgisi olmadığı halde.

Bütün bunları gözden geçiriyoruz. Elbette, tabiî, kurumun da malî durumunu gözetmek durumundayız. Bu borç yapılandırmaları veyahut da af sayılabilecek uygulamalar geçmişte çok yapılmıştır. Bir kere, Hükümet olarak, bu kamu alacaklarının tamamının affı konusunda herhangi bir düşüncemiz yoktur. Bu, sistem içerisinde, sigortalılar arasında adaletsizliği de getiren bir uygulamadır; ama, çeşitli ekonomik zaruretler nedeniyle borcunu ödeyememiş sigortalılarımıza da -ki, Bağ-Kur sigortalıları, hepinizin bildiği gibi küçük esnaftır- bir kolaylık, bir yapılandırma, her zaman Bakanlığımızın gündeminde olan bir husustur; ancak, şu, sizlere arz ettiğim gerçek sigortalı profilini ortaya çıkardıktan sonra, bunların üzerine tekrar eğileceğimizi ifade etmek istiyorum.

Diğer bir sözlü soru önergesi, Muğla Milletvekilimiz Ali Arslan'ın, özelleştirilen KİT'lerin çalışanlarından kamuda işe yerleştirilmeyenlere ilişkin sözlü sorusudur. Zannediyorum, bu sözlü soru sorulduğunda, bu, özelleştirilen yerlerdeki çalışanlarımızın başka kamu kurumlarına geçmelerine imkân veren yasa çıkmamıştı. Şu anda, elimizde böyle bir yasa var; 1995 yılından itibaren özelleştirilen kuruluşlarda çalışan, hizmet aktiyle çalışan kardeşlerimizin başka kamu kurumlarına geçme imkânı var. Şu anda, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Devlet Personel Başkanlığı bu konuda yoğun bir çalışma içerisinde. Büyük bölümünü Millî Eğitim Bakanlığımız ve Adalet Bakanlığımız olmak üzere, her bakanlık kendi ihtiyacı doğrultusunda, bu özelleştirilen işyerlerindeki hizmet aktiyle çalışan arkadaşlarımıza istihdam imkânı tanıyacaklar. Soruyu bu kapsamda cevaplandırıyorum.

Diğer bir sözlü soru önergesi, Çanakkale Milletvekilimiz Ahmet Küçük'ün, emekli aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin sözlü sorusudur.

Sayın milletvekilleri, Hükümet olarak, SSK ve Bağ-Kur emeklilerimize verdiğimiz önem sonucu 2003 ve 2004 yılları, emeklilerimiz için önemli gelir artışı yaşanan yıllar olmuştur. 2003 yılında seyyanen yapılan 75 000 000 ve 100 000 000 liralık artışlar yanında 2004 yılında gelir ve aylıkların tüketici fiyatları endeksi artış oranları kadar artırılmasından vazgeçilmiştir. Bunun yerine, 2004 yılı ocak ayı ödeme döneminden itibaren yüzde 10 oranında, 2004 yılı temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre yüzde 10 oranında artırılarak ödenmiştir. Böylece, tüketici fiyatları endeksi artış oranları uygulaması halinde yıl sonunda emekli aylıklarında ancak yüzde 12'ye ulaşabilecek olan artış oranı yeni düzenlemeyle yılın başında yüzde 10 ve yıl ortasında yüzde 10 artışla kümülatif olarak yüzde 21 oranına ulaşmıştır.

Yine, 5282 sayılı Yasayla emeklilerimize 2005 yılında yapılacak artışlar düzenlenmiştir. Burada kademeli bir artış gerçekleştirdik. Gelir ve aylığı 200 Yeni Türk Lirasının altında olan emeklilerimize Ocak 2005 döneminde yüzde 8, Temmuz 2005 döneminde yüzde 8 olmak üzere kümülatif 16,6 oranında; yine, gelir ve aylığı 200 Yeni Türk Lirası ile 318 Yeni Türk Lirası arasında olanlara ocakta yüzde 7, temmuzda yüzde 7 olmak üzere kümülatif yüzde 14,5; gelir ve aylığı 318 Yeni Türk Lirası üzerinde olanlara da kümülatif olarak yüzde 12,4 oranında bir artış yapılmıştır. Bağ-Kurda ve tarım sigortalılarında da yaklaşık bu oranlara benzer artışlar yapılmıştır. Bu artışlar, öngörülen ve hedeflenen enflasyonun üzerindeki artışlardır. Tabiî, bu, hiçbirimizin gönlünden geçen, hedeflediğimiz artışlar değildir; ancak, bütçe imkânları ve uygulanan ekonomik program çerçevesinde, imkânlarımızı zorlayarak yapabildiğimiz artışlar bunlardır.

Sayın milletvekilleri, Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, işsiz sayısına ve işsizlik sigortasından yararlananlara ilişkin sözlü sorusuna cevap vermek istiyorum. Sayın Milletvekilimizin sormuş olduğu soruya ilişkin olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü, 2002 yılında, Bakanlık görevine başladığım dönem olan, dördüncü dönem hane halkı işgücü anketi sonuçlarına göre, Türkiye genelinde işsiz sayısı 2 689 000 kişi, işsizlik oranı ise yüzde 11 iken, 2004 yılı dördüncü dönem anket sonuçlarına göre işsiz sayısı, 261 000 kişi azalarak 2 428 000 kişi, işsizlik oranı da yüzde 10 olarak gerçekleşmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu 2004 yılı aralık ayı verilerine göre, işsizlik sigortası primi ödeyen toplam sigortalı sayısı 6 010 973 kişidir. 15 Şubat 2005 tarihi itibariyle, işsizlik sigortasından faydalanmak için, kurumumuza 413 395 kişi işten ayrılma bildirgesiyle müracaat etmiş olup, toplam 371 446 sigortalı işsizlik ödeneğinden yararlanmıştır.

Antalya Milletvekilimiz Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işyeri açan emeklilerin aylıklarından kesilen destek primine ilişkin sözlü soru önergesiyle ilgili cevabımızı şu şekilde arz etmek istiyorum: 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen ek 20 nci maddeye göre, yaşlılık aylığı bağlananlardan çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanlardan yüzde 10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilmeye başlanmıştır. 4956 sayılı Kanunla da, diğer sosyal güvenlik kurumlarından emekli olan ve Bağ-Kur kapsamında ticarî faaliyet gösterenlerden de 12 nci basamağın yüzde 10'u oranında aylık destek primi kesilmeye başlanmıştır. Bu uygulama, Sosyal Sigortalar Kurumunca yıllardan beri sürdürülmektedir. Bağ-Kur için de böyle bir uygulamaya ihtiyaç duyulmasının nedeni, öncelikle, kurumlar arasındaki uygulamalardaki farklılıkların giderilerek, norm ve standart birliğinin sağlanmasıdır.

Ayrıca, sosyal güvenlik sistemi çerçevesinde değerlendirildiğinde, emekli olan bir kişinin işine devam etmesinin, hem istihdamı menfi yönde etkilediği hem de sigortalı sayısının artmasını engellediği ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, emekli olan kişilerin işlerini başkalarına devretmek suretiyle genç sigortalıların sisteme dahil olmalarını teşvik edecekleri, bu mümkün olmadığı takdirde, aylıklarından kesilecek sosyal güvenlik destek primiyle sisteme katkılarının sağlanacağı düşünülmektedir.

Muğla Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Üstün'ün yapılan atamalara ilişkin, Bakanlığımızdan sözlü sorusuna cevabımız ise şöyledir:

Değerli milletvekilleri, 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde Bakanlığımız ilgili kuruluşlarında, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığında; kurum başkanlığına 1 birinci hukuk müşaviri, Sigorta İşleri Genel Müdürlüğüne 1 genel müdür, Sağlık İşleri Genel Müdürlüğüne 1 genel müdür, 1 genel müdür yardımcısı ve 1 daire başkanının ataması yapılmıştır.

Ayrıca, Maliye Bakanlığı ile Başbakanlıktan alınan atama izinleri doğrultusunda, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı merkez ve taşra teşkilatlarında 396 asistan, 374 tabip, 70 diş tabibi, 13 uzman tabip, 10 klinik şefi, 384 eczacı, 44 diğer unvanlarda personel olmak üzere toplam 1 390 personelin açıktan, naklen veya yeniden atama işlemleri yapılmıştır.

2003 yılında yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 1 inci maddesi gereğince, kurumda, kurum başkanı, sigorta işleri genel müdürü, atamayla gelen yönetim kurulu üyeleri, genel müdür yardımcıları, teftiş kurulu başkanı, sigorta teftiş kurulu başkanı, birinci hukuk müşaviri ve daire başkanı kadro unvanlı görevlerde bulunanların görevleri, bu kanunun yayımı tarihinde sona ermiştir. Bu nedenle, 26 adet şahsa bağlı kadrodan 1 genel müdür, 5 genel müdür yardımcısı ve 20 daire başkanının görev süreleri sona ermiştir.

Yeni yasayla, kurum başkanı, 2 genel müdür, 6 genel müdür yardımcısı ve 20 daire başkanı kadrosu ihdas edilmiş olup; kurum başkanı, 5 genel müdür yardımcısı ile 19 daire başkanı olmak üzere 25 personel bakan oluruyla görevlendirilmiş; ayrıca, büyük bölümü sağlık personeli olmak üzere toplam 640 personel idarî görevlere atanmıştır.

Sosyal Sigortalar Kurumu Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü genel müdür yardımcılığı kadrosunda bulunan 1 personel merkez teşkilatında görevlendirilmiştir. Ayrıca, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı merkez teşkilatı ile sigorta il, sigorta müdürlükleri ve sağlık tesislerinde idarî görevlerde bulunan 89 personel aynı il sınırları içerisinde görevlendirilmişlerdir. Kendi talepleri veya hizmetin gereği olarak büyük bölümü sağlık personeli olmak üzere, değişik unvanlarda 293 idareci görevden alınmıştır.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğümüzde ise 1 genel müdür yardımcısının ataması yapılmıştır. Ayrıca, teftiş raporuna istinaden 32, kendi taleplerine istinaden kurumiçi nakil 133, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile 4046 sayılı Kanun gereğince özelleştirilen kuruluşlardan 122, açıktan ve yeniden 86 olmak üzere toplam 373 kadroya atama yapılmıştır.

Genel müdür, teftiş kurulu başkanı, idarî işler dairesi başkanı, sağlık işleri dairesi başkanı, bilgiişlem dairesi başkanı ve savunma uzmanı olmak üzere toplam 6 adet kadroya vekâlet ve tedvir yoluyla idarî görevlere atama yapılmıştır. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden başka yerlerde görevlendirilen bulunmamaktadır. Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde 1 genel müdür ve 1 daire başkanı olmak üzere 2 idareci personel görevden alınmıştır.

Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünde ise, 1 teftiş kurulu başkanı ve 1 yönetim kurulu üyesi olmak üzere 2 atama yapılmıştır. Ayrıca, istek üzerine 122, soruşturma raporu 3, özelleştirme 73, başka kuruluşlardan nakil 4, bakılan ve korunan çocuklardan 4, kadroları kaldırılan 81, görevde yükselme sınavı kazanan 194, müfettişlik sınavını kazanan 3 olmak üzere toplam 484 personelin ataması yapılmıştır. Vekâleten 3, tedviren 40 personel görevlendirmesi yapılmıştır. İdarî görevlerde bulunan idarecilerden, müfettiş raporuna istinaden 1 idareci başka bir yerde görevlendirilmiştir. Bu idarecinin aldığı harcırah miktarı 1 083 989 653 Türk Lirasıdır. 1 vekil idareci personel görevinden alınmıştır. Bakanlığımız bağlı kuruluşu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim Araştırma Merkezi Başkanlığında, 1 başkan, 2 başkan yardımcısı olmak üzere 3 adet atama yapılmıştır. Kısaca, Bakanlık merkezinde 50, SSK'da 480, Bağ-Kurda 84 ve İŞKUR'da 251 olmak üzere toplam 865 atama yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, göreve geldiğimizde, bu saymış olduğum kuruluşların teşkilat kanunları yoktu. Belki, bu atama sayıları dikkatinizi çekmiş olabilir. Üçbuçuk yıldır, bu teşkilat kanunlarının olmaması nedeniyle, personelin ataması, kadrolara mal edilmesi maalesef yapılamamıştı. Yüce Meclisimizin onay verdiği yasalarla, bu arkadaşlarımızın da kadroya kavuşmaları, örneğin, sözleşmeli personel olarak istihdam edilen arkadaşlarımızın da daimî statüye kavuşturulmaları sağlanmıştır; ki, bu sözleşmeli personel de bu sayının içerisindedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Iğdır Milletvekilimiz Dursun Akdemir'in, aynı branş hekimleri arasındaki ücret farklılığına ilişkin sözlü sorusuna cevabımız şöyledir: Sosyal Sigortalar Kurumu personeline ödenmekte olan maaşlar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun maaş ve diğer özlük haklarıyla ilgili hükümleri uygulanmak suretiyle hesaplanmaktadır. Diğer taraftan, 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu gereğince, kurum personeline eködeme yapılmakta ve ayrıca yılda 2 kez ikramiye ödenmekteydi. Sağlık tesisleri ve personeli, 5283 sayılı Kanun gereği Sağlık Bakanlığına devredilmiş olduğundan, SSK personelimizin özlük hakları da Sağlık Bakanlığımızın diğer personeline uygulamış olduğu standartlar çerçevesinde değerlendirilecektir.

Diğer bir sözlü soru önergesi, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Muhsin Koçyiğit'in, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarına ilişkin sözlü sorusudur.

Değerli arkadaşlarım, 31.12.1999 ile 31.3.2005 tarihleri arasında, asgarî düzeyde, kurumumuzca aylık ödenen emeklilere yapılan artış oranı ile Emekli Sandığınca memur emeklilerine yapılan artış oranının mukayesesinde, SSK'da asgarî aylık tutarındaki artış kümülatif bazda yüzde 427,5'tir; bunun karşılığında, aynı dönemde, Emekli Sandığında kümülatif bazda artış oranı ise yüzde 403,7'dir. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen dönemler itibariyle, kurumumuz emekli aylıklarında yapılan artış oranı, memur emekli aylıklarında yapılan artış oranından yüzde 23,8 daha yüksek gerçekleşmiştir. Bağ-Kurda ise, 2002 yılında memur aylıklarında kümülatif bazda yapılan artış oranı yüzde 35,3 olup, aynı sürede, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılara bağlanan aylıklara uygulanan aylık TÜFE değişim oranları kadar artırılarak, 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalıların bağlanan aylıklarında 2002 yılında kümülatif olarak yüzde 31,8 oranında artış sağlanmıştır. Kanun hükmüne göre yapılması gereken artışın yüzde 3,5 gibi düşük bir oranda gerçekleşmesi nedeniyle, Bakanlar Kurulumuz, almış olduğu bir kararla bu kararnameyi iptal etmiş ve 75 000 000 ve 100 000 000 liralık seyyanen zam yapılmasını emeklilerimizin lehine olarak değerlendirmiştir.

Burada okunan sözlü sorularda da dikkatinizi çekmiştir. 2002 yılında, daha önceki hükümet zamanında bir kararname çıkarılmış ve bu kararname farkına göre hesaplanan miktarın emekli aylıklarına yansıtılması öngörülmekteydi. Önergede bunun 545 000 000 lira gibi bir miktar olduğu ifade edilmektedir. Zannediyorum, bir yanlış hesaplama veyahut da bir bilgilendirme var; bu miktar 7 500 000 lira civarında bir paradır o günün parasıyla. Dolayısıyla, böyle bir parayı telaffuz etmek bile yanlış olacağından, Hükümet bu kararnameyi kaldırmış ve 75 000 000 ve 100 000 000 liralık seyyanen zamları yapmıştır.

Bağ-Kur ve SSK'da 2004 ve 2005 yıllarında yaptığımız artışlarla ilgili bilgiyi, daha önce, bir sözlü soru önergesini cevaplarken vermiştim; o beyanlarımın, bu sözlü soru önergesi için de geçerli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Iğdır Milletvekilimiz Sayın Akdemir'in, isteğe bağlı sigortalılık yasasının uygulanmasına ilişkin bir sözlü sorusu var; bu konudaki arzımız da şudur: Bilindiği gibi, 506 sayılı Kanunda, isteğe bağlı sigortalılığın amacı, zorunlu sigortalılık niteliğini yitirmiş kimselerin, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta primlerini kendileri ödeyerek sosyal güvenlik haklarını sürdürmelerine imkân sağlamaktır.

4842 sayılı Yasadan önce, isteğe bağlı sigortaya giriş için prim ödeme gün şartının aranmaması ve prim oranının düşük olması, zorunlu sigortaya tabi olması gereken sigortalıları isteğe bağlıya yönlendirmiş ve kayıtdışılığı teşvik eder nitelik kazanmıştır. Nitekim, 1990-2002 arasında isteğe bağlı sigortalı sayısı yüzde 214 artarken, zorunlu sigortalı sayısı sadece yüzde 52 oranında artmıştır.

İsteğe bağlı sigortanın, bir sigorta kolu olarak değil, kuruluş amacına uygun hale getirilmesi için, 4842 sayılı Yasayla, 1 080 gün prim ödeme şartı getirilmiştir. İsteğe bağlı sigorta prim tutarı, 1.7.2002 ile 30.3.2003 arasında, alt sınırı 65 516 658 Türk Lirası, üst sınırı ise327 583 920 Türk Lirasıdır. Bugünkü değerleriyle, alt sınır 122,17 Yeni Türk Lirası, üst sınır ise 794,10 Yeni Türk Lirasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, SSK emeklilerinin mağduriyetine ilişkin, emeklilerimize ilişkin bir sözlü soru önergesi var.

506 sayılı Kanunda değişiklik yapan 4447 sayılı Kanunla, Sosyal Sigortalar Kurumu emekli, dul ve yetimlerinin aylıklarının artırılmasına ilişkin katsayı ve gösterge sistemi değiştirilmiş; bunun yerine, her ay, bir önceki aya göre, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan en son temel yıllık kentsel yerler tüketici fiyatları endeksi artış oranı kadar artırılarak ödenmesi öngörülmüş. 4447 sayılı Kanunda yer alan maddelerin yürürlük tarihlerinin düzenlendiği 63 üncü maddede de, ek 38 inci maddenin yürürlük tarihinin, kanunun yayımını takip eden yılbaşı olacağı hüküm altına alınmıştır; yani, 1999'da yapılan bir değişiklikle, emeklilerimizin aylıklarındaki artış sistemi değiştirilmiş ve TÜFE'ye dönülmüştür. Bunun ilk uygulaması 2000 yılında olmuştur. Bu konuda, emeklilerimizle kurum arasında 2000 yılında bir ihtilaf doğmuştur. TÜFE'den meydana gelen artış oranının yansıtılması konusunda bir ihtilaf bugün de hâlâ devam etmektedir.

O ihtilaf da şöyledir: Bizim emeklilerimiz, SSK emeklilerimiz, aylıklarını, bilindiği üzere, ayın 17'sinden itibaren almaya başlıyorlar ve 10 günlük ödeme günümüz var. Burada, ayın 17'sine kadar TÜFE'nin uygulanmasında bir gecikme ortaya çıkmıştır. Gerçi, kurum, bunu 2002 yılında fark etmiş ve bu 15 günlük gecikmeyi emeklilerimize ödemiştir; ancak, açılan bazı davalarda da görüldüğü üzere, bu TÜFE farkı yansıtma olayının sadece bir aya münhasır olmadığı, 2002 yılına kadar, yani, yeni yasal bir düzenleme yapılana kadar, yani, yaklaşık 29 aylık bir dönemi kapsadığı konusunda davalar açılmıştır. Bu davalarda emeklilerimizin münferit olarak kazandığı davalar vardır, yargı sürecinden geçmiş, kesinleşmiş davalar vardır ve kurum, bu kazanan hak sahiplerine ödemiştir.

Değerli arkadaşlarım, son geldiğimiz noktada, Yargıtayın ilgili hukuk daireleri, bu konuda yeni kararlar vermişlerdir; gerek hesaplama yöntemi açısından gerekse diğer hususlar yönünden yerel mahkemede kazanılmış olan bir iki dava bozulmuş ve bozulan bu yerel mahkeme kararlarını yerel mahkemeye iade etmişlerdir.

Şu anda bizim bulunduğumuz nokta nedir diye sorarsanız; biz Bakanlık olarak, Sosyal Sigortalar Kurumu olarak, bu konudaki en son yargı sürecinin kesinleşmesini bekliyoruz. Yerel mahkemeden verilecek kararların Yargıtaydan geçmesi sürecinden sonra ortaya çıkacak neticeye göre -elbette yargı kararları hepimizi bağlıyor- kurum olarak biz, bu konuda doğmuş bir hak varsa, elbette bunu son kuruşuna kadar ödeyeceğiz.

Benim bu süreçte bir beyanım oldu. Bu ihtilafı görerek emeklilerimize dedim ki, bu kadar yaygın dava açmayın; çünkü, bir davanın maliyeti kuruma çok pahalıya mal oluyor. Bilirkişi ücreti, ücretivekâlet; yani, faraza, diyelim, 100 000 000 liralık alacağınız varsa, dava açıldığı zaman, bu alacağın kuruma maliyeti 500 000 000-600 000 000 lirayı buluyor. Bu kurumun parası demek, bir yerde, emeklinin parası demektir. Pilot açılmış davalar var. Bu davalarda, yani, demin arz etmeye çalıştığım çerçeve içerisinde ortaya çıkacak kesinleşmiş bir hukuksal karar kurumu bağlar. Dolayısıyla, bunu, hepinize teşmil ederiz, bu sebeple, münferit olarak bu kadar yaygın bir dava açmayın ve kurumun da herhangi bir zararına neden olmayın diye bir telkinde bulunduk. Sağ olsunlar, bizi dinlediler. Yoksa, hiç kimsenin yargı yollarını kullanmasını engelleme gibi bir düşüncemiz katiyetle yoktur. Bugün dahi, isteyen, bu konuda, yargı mercilerini, yargı yollarını, yargı kanallarını rahatlıkla kullanabilir; ama, ben bu hususun, hem emeklilerimizin hem de kurumun lehine olduğunu görerek, böyle bir telkinde bulundum. Sağ olsunlar, bizi dinlediler; yine, aynı sözlerimin arkasındayım. Bu yargı süreci kesinleşip, emeklimizin lehine tecelli edecek bir hak varsa, yine, biz, bunu, son kuruşuna kadar ödemeye hazırız; ancak, elbette, takdir edersiniz ki, bu yargı sürecinin kesinleşmesini, hem kurum bürokrasisi hem de bizim beklememiz gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Güler'in, SSK'nın açmış olduğu ihalelere ilişkin bir sözlü sorusu var. SSK sağlık hizmetlerinin yerine getirilebilmesi için, hizmet alımı... Bilindiği gibi, birçok kurumun yaptığı gibi, SSK da hizmet alımı suretiyle ihtiyaç duyduğu hizmetleri dışarıdan satın almaktadır. Radyoloji ve görüntülemeyle ilgili tetkikler, yıllardır, büyük ölçüde özel sektörle yapılan sözleşmeler yoluyla sağlanmaktadır. Bu şekilde hizmet alımında, kurum sağlık tesislerinde muayene olan hastalara sevk evrakları düzenlenmektedir. Anlaşmalı merkez isim ve adreslerini içeren sevk evraklarını alan hastalar, bu merkezlere başvurduklarında çok uzun tarihlere randevu verilmekte ve bu durum, kurum ve hasta mağduriyetine sebep olmaktadır. Hasta memnuniyetinin sağlanması amacıyla, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğümüz, yataklı sağlık tesisleri bünyesinde radyoloji ve görüntüleme merkezi oluşturmak için, tüm giderleri yükleniciye ait olmak üzere sonuç satın alma ihalesi düzenlenmiştir. Bu ihalelere ilişkin kamuoyuna da yansıyan bazı hususlar dile getirilmiştir. Sayın Milletvekilimizle o aşamada da konuşma, görüşme imkânı oldu. Burada, sadece Eskişehir ve Konya'da yapılan ihaleler -ki, birinin indirim oranı yüzde 43'tür, diğeri de, Antalya ve Denizli'deki yüzde 51'dir- kurum yönetim kurulunca onaylanmış, onun dışında Denizli, Antalya ve Kütahya İllerimizde bu konuya ilişkin yapılmış olan ve bilahara da İstanbul'da ve büyük merkezlerde yapılacak olan ihaleler de iptal edilmiştir.

Diğer bir sözlü soru önergesi, Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan'ın, Bağ-Kura kayıtlı esnafın kuruma olan borçlarına ilişkin sözlü soru önergesidir.

Sayın milletvekilleri, Bağ-Kur sigortalılarının biriken prim ve gecikme zammı borçlarının ödenmesine kolaylık sağlamak amacıyla daha önce bir soruya verdiğim cevap çerçevesinde tekrarladığım sözlerimi burada da aynen tekrar etmek istiyorum.

Yine, diğer bir husus, Bağ-Kur mevzuatına göre, ilk defa sigortalı olanların sağlık yardımından yararlanmaları en az 8 ay, yeniden sigortalı olanların ise en az 4 ay eksiksiz sağlık sigortası primi ödemiş olmaları, sağlık ve sigorta prim borcu bulunmaması şartına bağlıdır.

Tabiî, bu konu zaman zaman sizlere de intikal eden bir konudur; yani, Bağ-Kura sağlık prim borcu olan vatandaşlarımıza, maalesef, şu andaki meri olan mevzuatımız gereği sağlık hizmeti veremiyoruz; ama, SSK'da, diyelim bir belediye çalışanı, belediye SSK prim borçlarını ödemediği halde, biz, o belediye çalışanımıza, hem sağlık hizmeti veriyoruz hem de günü geldiği zaman onu emekli edip emekli maaşı veriyoruz. Bu konuda bir haksızlık, bir standartdışılık olduğunu kabul ediyoruz; ama, bu kurumların da malî yapılarının dikkate alınması gerekiyor. Özellikle Bağ-Kur konusunda prim ödeme alışkanlığının çok düşük olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum değerli arkadaşlarım. Bağ-Kur sağlık gelirlerinin giderlerini karşılama oranı yüzde 47,1'dir. Yani, Bağ-Kur, 100 liralık sağlık giderinin ancak 47 lirasını topladığı sağlık priminden karşılamakta, geri kalan bölümünü Hazine karşılamaktadır ki, bu, böyle gittiği sürece, bu kurumların, bir sosyal güvenlik kuruluşu değil, artık, bir sosyal yardım kuruluşu haline dönmesi demektir; bu da, sosyal güvenlik sisteminin özüne aykırıdır; ama, bu ikilemi, bu zorluğu da, Yüce Parlamentomuzun desteğiyle, huzurunuza getireceğimiz düzenlemelerle bir disiplin haline getirmeyi amaçlıyoruz. Özellikle genel sağlık sigortası ve yeni hazırlamış olduğumuz sosyal güvenlik yasa tasarılarında bu tür aksaklıkları gidermeyi amaçlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in, ücret dengesizliği ve istihdama ilişkin sözlü soru önergesi var.

4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesinde, ücretlerin asgarî hadlerinin, bakanlığımızca, Asgarî Ücret Tespit Komisyonu aracılığıyla belirleneceği öngörülmüştür. Asgarî ücretin üzerindeki ücret ve sosyal haklarsa, işçi ve işveren arasında akdedilen hizmet akitleri veya taraflar arasında bağıtlanan toplu iş sözleşmeleriyle serbestçe belirlenebilmektedir. Bakanlığımız, bu konudaki sözleşme hürriyetine hiçbir zaman müdahale etmemekte, çalışanımızla işveren arasındaki hizmet sözleşmelerine ve bunun gereklerine saygı duymaktadır.

Diğer taraftan, küresel bir nitelik kazanan işsizlik, ülkemizin de önemli sorunlarından biri olmaya devam etmektedir. Demin de bir nebze arz ettim işsizlik konusunu değerli arkadaşlarım, gerçekten, işsizlik konusu, yaşamış olduğumuz iç ve dış konjonktürlerin gerçek gündemimizi gölgelemesine rağmen, Türkiye'nin en önemli gündem maddesidir. Hepinizin bildiği gibi, işsizlik, sadece bir ekonomik gelirden yoksunluk değildir; birtakım sosyal boyutları olan, aile içi çözülmelere neden olan, sosyal rahatsızlıkları beraberinde getiren ve en sonunda, uzun süreli işsizliğin yoksulluğa dönüştüğü bir süreçtir.

Denilebilir ki, işsizlik sorunu, sadece Türkiye'nin sorunu mudur; hayır. Bugün, birçok Avrupa Birliği ülkesinde de, işsizlik oranı, bizim gibi yüzde 10'lar civarındadır, hatta, Polonya gibi, İspanya gibi ülkelerde yüzde 18'ler, yüzde 20'ler mertebesindedir. Ancak, bu ülkelerde, sosyal koruma sistemleri güçlü olduğu için, işsizliğin yaratmış olduğu sosyal arızaları gidermek mümkün olmaktadır. Bizde, işsizlik sigortası gibi, Ücret Garanti Fonu gibi, özelleştirme sosyal destek projesi gibi projeler olmasına karşın, işsizliğin yaratmış olduğu sosyal arızaları gidermek bugün için pek mümkün değildir; ama, biz de, ülke olarak, bu sosyal koruma sistemlerini geliştirmek ve işsizlerimizi koruma güvencesine almak durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, bir ülkede, işsizliği makul seviyelere indirmenin en önemli yolu ekonomik büyümeden geçmektedir. Eğer, ekonomik büyümeniz belli bir performans göstermiyorsa, diğer uygulayacağınız aktif istihdam tedbirlerinin işsizliği önleme konusundaki katkısı çok düşüktür. Türkiye olarak, ekonomik büyüme anlamında çok güzel günler yaşıyoruz. Birçok gelişmekte olan ülkenin veyahut da ekonomisi durağanlık dönemine girmiş olan ülkelerin gıptayla baktığı büyüme oranlarını Türk ekonomisi gerçekleştirmektedir; yüzde 6'lar, yüzde 8'ler civarında. Gerçekten, dünya ekonomileri içerisinde önemli bir yer olan ekonomik büyüme performansı gösteriyoruz ve biz, Hükümet olarak -kararlılığımız- bu ekonomik büyümemizin, mutlaka ve mutlaka, istihdam odaklı olmasına önem gösteriyoruz.

Bazı görüşler var; deniliyor ki: Büyüyün de nasıl büyürseniz büyüyün. Yani "bunun, istihdam yaratması şart değildir" gibi Türkiye'de belki seslendirilmeyen, ama, başka ülkelerde bu tür görüşler var; ama, bizim ekonomik büyümemizin mutlaka istihdam yaratması gerçeğiyle karşı karşıyayız. Belki, bu konuda şu tenkit getirilebilir; denilebilir ki: Sayın Bakan, tamam, ekonomi iyi bir büyüme performansı gösterdi; ama, bu, istihdama bire bir yansımadı. Doğrudur değerli arkadaşlarım, ekonomideki bu büyüme yüzde 100 istihdama yansımamıştır. Gerçi, bu büyümenin istihdama yansıması tedrici bir süreç izlemektedir; bizde de, henüz, yeni yeni istihdama yansımaları görülmüştür. İşte, işsizlik oranı, bir önceki yıla göre kıyasladığımız zaman, yüzde 10,3'ten yüzde 10'lara düşmüştür ve yaklaşık 1 000 000 yeni iş yaratılmış bulunmaktadır.

Peki, ekonomik büyüme dışında, işsizliği önleme konusunda bütün ülkelerin uyguladığı hangi enstrümanlar var?.. Aktif istihdam politikaları dediğimiz, işgücünü nitelikli hale getirmek, istihdam edilebilirliği artırmak için uygulayacağımız tedbirler de var. Bu konuda, kamu istihdam kurumumuz olan İŞKUR'a önemli görevler düşüyor. Bu sebeple, yine, Yüce Meclisimizin onay verdiği İŞKUR Yasasını yeniden çıkardık; kurumsal yapısını güçlendiriyoruz, yeni uzman arkadaşlarımızı, genç arkadaşlarımızı kurumumuza kazandırdık. Avrupa Birliğinden temin edilen 50 000 000 euroluk aktif istihdam programını yürürlüğe koyduk. 25 000 kişiyi kapsayacak ve projenin uygulaması neticesinde, yaklaşık yarısına istihdam imkânı kavuşturacak bu aktif istihdam programını uyguluyoruz. Yine, çeşitli kuruluşlarla yapmış olduğumuz aktif istihdam projeleri var. Demin de bir nebze bahsettim; gelişmekte olan yörelerde uyguladığımız teşvik tedbirlerinin hepsi, Türkiye'de, istihdamı önlemek ve işsizliği azaltmaya matuftur. Bu anlamda, Türkiye'deki işgücünün de nitelikli hale getirilmesinin çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye olarak, nüfusumuzun yapısı bize büyük fırsatlar sunmaktadır. Türkiye, yakın coğrafyasında en genç nüfus potansiyelini bünyesinde barındıran şanslı bir ülkedir. Nüfusumuz çok gençtir ve bu, Türkiye'nin rekabet edebilirliği için çok büyük bir avantajdır. Bugün, Avrupa ülkeleri, kendi ülkelerinde yaşanmakta olan yaşlanma riski için çok büyük uğraşlar vermektedirler; ancak, Türkiye'nin de bu genç nüfus kompozisyonu sonsuza dek sürecek değildir; 2040'larda, yüzyılın ortalarına doğru, bu konsept devam ederse, Türkiye olarak, biz de, yaşlanma olgusuyla karşı karşıya kalacağız. Yani, önümüzdeki yirmibeş otuz yıllık dönemi, biz, bu genç nüfusa dayalı projeksiyonlarımızı çok iyi geliştirmek ve bu genç nüfusumuzun, özellikle, işgücümüzün niteliklerini artırmak durumundayız. Onun için de, Hükümet olarak, bakanlıklar olarak, Türkiye'de işgücünün nitelikli hale getirilmesi ve meslekî eğitimin önplanda tutulması konusunda büyük bir kararlılığımız var; gerek Millî Eğitim Bakanlığımız gerekse bizim Bakanlığımız, bu konuda, büyük bir gayret içerisindedir. Eğer, işgücümüzü nitelikli hale getirebilirsek, hem ülkemize yabancı sermayenin gelmesi kolaylaşacak hem de Türkiye'den dışarıya nitelikli işgücü talepleri daha çok artmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu konuya ilişkin, yine, Niğde Milletvekilimiz Sayın Orhan Eraslan'ın, ülkemizdeki işsizlik oranına ve hükümetin istihdam sağlayacak projelerine ilişkin sözlü soru önergesi var.

Demin de ifade ettim, işsizlik oranı, 2004 yılının son çeyreğinde bir önceki yıla göre düşme kaydetmiş ve yüzde 10 civarında bir gerileme göstermiştir. Devlet İstatistik Enstitüsünce en son açıklanan 2004 yılı dördüncü dönem hane halkı işgücü anket sonuçlarına göre, toplam istihdam 21 870 000 kişi, işsiz sayısı ise, kayıtlı işsiz sayısı diyelim buna, 2 428 000 kişi olarak tahmin edilmiştir. Okuryazar olmayan işsizlerin oranı yüzde 3,6; lise altı eğitimli işsizlerin oranı yüzde 8,6; lise ve dengi meslek lisesi işsizlerin oranı yüzde 15, yüksekokul ve fakülte mezunlarının oranı ise yüzde 12,2'dir.

Yine, Sayın Milletvekilimizin, gizli işsizlik konusundaki bir sorusunda geçen bölümü var.

Gizli işsizlik, herhangi bir üretim dalında gereğinden fazla kişinin çalışması ya da birkısım çalışanın üretime katkıda bulunmaması halinde ortaya çıkan durumdur. Şu anda, gizli işsizliğin tespitine ve tahminine yönelik elimizde sizlerle paylaşabileceğimiz resmî bir veri yoktur.

İşsizliği önleme konusundaki görüşlerimi daha önce ifade ettiğim için burada onlara değinmeyeceğim.

Başka bir sözlü soru önergesi, Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Mehmet Vedat Yücesan'ın, SSK emeklilerine TÜFE farkından doğan alacaklarına ilişkin soru önergesidir. Bunu, biraz evvel arz etmiştim, hukukî süreci beklediğimizi arz ettim. Onun için, bu konuda değerli zamanlarınızı almak istemiyorum.

İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir'in "Ödemiş İlçesinde SSK hastanesi ihtiyacı var" diye bir sorusu var. Bildiğiniz gibi, biz, hastaneleri Sağlık Bakanlığımıza devrettiğimiz için bu yatırım planlaması artık, Sağlık Bakanlığımız tarafından yapılacaktır.

FERAMUS ŞAHİN (Tokat)- Hastanelerimizi gasbettiler Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Biz, tabiî, Ödemiş'e bir ihtiyaç olduğunu daha önce de Bakanlık olarak da ifade ettik; umuyorum, inşallah, önümüzdeki süreçte bu ihtiyacı karşılayacak bir yatırım...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İki sene sonra cevabını verir herhalde!..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) - Evet, yine, Bergama'yla ilgili, Bergama'nın hastane ihtiyacı konusunda bir sorumuz var. Bu konu da Sağlık Bakanlığımız tarafından yapılacak yatırım planlamaları çerçevesinde değerlendirilecektir.

Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, Ücret Garanti Fonuna ilişkin sözlü sorusu.

Değerli arkadaşlarım, Ücret Garanti Fonu, yeni İş Yasamıza giren kurumsal bir yapıdır. Bu Ücret Garanti Fonundan, işverenin konkordato ilan etmesi, işveren için aciz vesikası alınması veya iflas nedenleriyle işverenin ödeme güçlüğüne düştüğü hallerde ödeme yapılabilmektedir. Aciz vesikası alınması, iflas kararının veya konkordato mühlet kararının ilanı, belli süreçlere tabidir. Bu süreçlerin tamamlanması uzun zaman almaktadır. Bu uygulama, yasayla birlikte yürürlüğe girmiştir ve çalışan açısından önemli bir garanti oluşturmaktadır. İşyerinin iflas etmesi, kapanması halinde, en azından ücretini alamayan çalışanımıza belli süreler için dahi olsa, bu Ücret Garanti Fonundan yararlanma imkânı sağlayan, çalışanımız lehine konulmuş bir düzenlemedir.

Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Sedat Pekel'in, Bakanlığa ait kreş ve rehabilitasyon merkezinin kapatılması ve yeni yapılan tenis kortuna ilişkin sözlü soru önergesi var.

Değerli arkadaşlarım, bu konu kamuoyunda da çok speküle edildi, bizi gerçekten üzen bir konu oldu; arkadaşlarımızın düşüncelerini hiç yansıtmayan, tamamen yanlış anlamalara dayanan ve kamuoyunu da gereksiz işgal eden bir konu oldu.

Konu şudur: 3289 sayılı Yasa uyarınca 500 ya da daha fazla personeli olan kurum ya da işletmelerin spor tesisi yapması yasal bir zorunluluktur.

Çalışma Bakanlığımızı bilen arkadaşlarımız bilirler, Bakanlık binamızın arka tarafında, garajın üstünde atıl duran geniş bir alan vardır, arkadaşlarımız buraya bir spor tesisi yapma girişiminde bulunmuşlar. Bu, denildiği gibi sadece tenis kortu değil; voleybol gibi diğer spor aktivitelerinin de yapılabileceği, birden çok amacı taşıyan, neticede, futbol, voleybol, jimnastik, masatenisi gibi yaygın sporların yapılacağı, aynı zamanda çalışanlarımızın öğle tatillerinde ve cumartesi-pazar tatillerinde gelebilecekleri bir sosyal alan yaratmak suretiyle bu spor tesisi yapılmıştır. Bu spor tesisinin yapılması konusunda Bakanlıktan tek kuruş bir harcama çıkmamıştır. Bu, bir bankayla yapılan anlaşma gereğince, banka tarafından yapılmış ve Bakanlığımıza hibe edilmiş bir kuruluştur.

Kreşin kapatılması nedeniyle personelimiz asla mağdur olmamıştır. İŞKUR kreşinden faydalanan personelimizin çocukları, Bakanlığımız ve SSK kreşlerinden faydalanmakta olup, kreşin yeniden hizmete açılmasına bugün itibariyle bir ihtiyaç duyulmamaktadır. Çalışanlarımızın çocuklarını mağdur etmek gibi herhangi bir düşüncemiz asla söz konusu değildir.

Özürlüler için dizayn edilmiş olan meslekî rehabilitasyon merkezimiz vardı. Bu, Ankara İŞKUR İl Müdürlüğümüzün hizmet verdiği binada yapılmaktaydı. Şu anda bu binamız bakım ve onarıma alındığı için, geçici olarak bu hizmetleri dışarıda yapmayı planlıyoruz. Yeni mekânlar kiralamak suretiyle bu meslekî rehabilitasyon merkezimiz veyahut da işlevimiz devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekilimiz Sayın Sedat Uzunbay'ın, emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için sendika kurmalarına yönelik bir çalışma olup olmadığına ilişkin sözlü sorusu var sırada.

Bağ-Kur emekli maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili ayrıntıları daha önceki başka bir sözlü soru önergesine cevap verirken arz etmiştim. Yine, aynı beyanlarımı burada da tekrarlamak istiyorum.

Diğer bir husus sözlü soru önergesinde geçiyor; Sosyal Sigortalar Kurumunun yurtdışı tedavilerine ilişkin kanunda değişiklik öngören tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi Aile ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesi sırasında, Bağ-Kur sigortalılarının da yurtdışına gönderilmesiyle ilgili tasarı taslağı hazırlanarak, söz konusu kanunların müşterek çıkması yönünde komisyona talep iletilmiştir. Ancak, orada beliren görüşe göre, bunun SSK Yasasına değil, müstakil bir düzenleme yapılması öngörülmüştür.

Bu konuyu daha açık ifade etmem gerekirse, kamuoyunda Esin... Küçük lösemili bir çocuğun gazetelerde çıkan resimlerini hepiniz hatırlıyorsunuz. Çocuk şu anda Almanya'ya gitti, döndü, ilik nakli yapılması söz konusu. Daha önceden, SSK mevzuatı sadece sigortalıların yurtdışı tedavilerine imkân veriyordu. Bizim hazırladığımız, Yüce Meclisin onayladığı yasayla, artık, sigortalıların da, bakmakla mükellef oldukları kişilerin de yurtdışı tedavilerine imkân sağlayan bir yasal düzenlemeye kavuştuk. Aynı düzenlemeyi, sözün kısası, Bağ-Kur için de yapma konusunda kararlılığımız var. Komisyonlarımızın ve Yüce Meclisimizin gündeminin imkân verdiği ölçüde, bu yasayı da gerçekleştirmek istiyoruz.

Diğer bir konu, sendika kurma hakkına ilişkin bir sözlü sorudur.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, Anayasanın "Sendika kurma hakkı" başlığını taşıyan 51 inci maddesinde çalışanlar ve işverenlerin, 2821 ve 4688 sayılı Kanunlarla sendika kurma hakları düzenlenmiştir. Bu kanunlar, işçileri, memurları, kamu ve özel işverenleri kapsamaktadır. Uluslararası mevzuatta ise, herkesin sendika ve dernek kurma hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmiştir.

Burada, belki, başka alanlarda da karşımıza çıkacak. Bu anayasa değişikliğini yaptıktan sonra, Anayasamızın 90 ıncı maddesiyle ilgili hususların ve uluslararası sözleşmelerdeki hususların içhukuka yansıtılması hususu, gerek sendika konusunda; yani, 87 ve 98 sayılı Sözleşmeler kapsamında karşımıza gelecektir. Bunu, Parlamento olarak, Hükümet olarak, ciddî bir şekilde tartışmamız ve bunu yerli yerine koymamız gerekmektedir.

Şu andaki durum itibariyle, emeklilere sendika kurma konusunda Çalışma Genel Müdürlüğümüzün yayımlamış olduğu bir genelgeye karşılık, emeklilerimiz, Danıştay 10. Dairesine yürütmeyi durdurma davası açmışlardır. Bu dava halen devam etmektedir. Umuyorum, Danıştayımızın göstereceği yönlendirme doğrultusunda da bu arz ettiğim konuya bir disiplin getirebiliriz diye düşünüyorum; ama, esas önemli husus, 90 ıncı maddeyle ilgili değişiklikten sonra, uluslararası sözleşmelerin içhukuka yansıtılması konusunu değerlendirip netleştirmek zorundayız.

Evet, son sözlü soru önergesine geldim. Huzurlarınızı epeyce işgal ettim; ama, olabildiğince de, sayın milletvekillerimizin sorularındaki hususlara değinmeye itina gösterdim değerli arkadaşlarım.

Son sorumuz, Denizli Milletvekilimiz Sayın Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin sözlü sorusu.

1.1.2003 ile 1.1.2005 tarihleri arasında, Bakanlığımız diğer kamu kurum ve kuruluşlarından 55 personelin naklen ataması yapılmıştır. Bakanlığım ilgili kuruluşlarından Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığına 9'u üst düzey yönetici kadrolarına olmak üzere 823 personel ataması yapılmıştır.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından 76, 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu gereğince özelleştirilen kuruluşlardan Devlet Personel Başkanlığınca kuruma tefrik edilen 140 olmak üzere toplam 216 personelin naklen ataması yapılmış olup, üst düzey yönetici kadrolarına atanan personel bulunmamaktadır.

Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğüne, 13'ü üst düzey yönetici kadrolarına olmak üzere, 72 personel ataması yapılmıştır.

59 uncu hükümet döneminde, Bakanlığımız Merkez Teşkilatında bulunan istisnaî kadrolara açıktan 3 atama yapılmıştır. 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlıktan, Bakanlığıma 2 personelin naklen ataması yapılmış, 2 personelimiz ise, Başbakanlığa naklen atanmıştır. Ayrıca, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının 8 personeli Bakanlığımızda görevlendirilmiştir.

Bakanlığım ilgili kuruluşlarından Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığında, SSK kadrosunda olup, Bakanlığımızda görevli personel sayısı 91, Başbakanlıkta görevli sayısı 1'dir. Ayrıca, Kurumdan bakanlıklara 255, diğer kamu kurum ve kuruluşlarına 147 personelin naklen ataması yapılmıştır.

Bağ-Kur Genel Müdürlüğünde kurum personelinden 4'ü Bakanlığımızda ve 1'i de SSK Başkanlığında olmak üzere 5 personel geçici olarak görevlendirilmiştir.

Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğünde kurum personelinden 4'ü Bakanlığımızda ve 4'ü Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmak üzere 8 personel geçici olarak görevlendirilmiştir.

Bakanlığımız Merkez Teşkilatında dönersermaye ödeneğinden personele ödenen ödenek bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu sözlü soruları sormak suretiyle, Bakanlığımın faaliyetleri, projeleri hakkında görüşlerimizi sizlerle ve Yüce Milletimizle paylaşma imkânını sağlayan değerli milletvekillerime ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum ve şunu bütün samimiyetimle ifade etmek istiyorum ki, Bakanlığımız her zaman ister iktidar ister muhalefet bütün milletvekillerinin denetimine açıktır ve biz bundan büyük mutluluk duyarız.

Bu vesileyle, hepinize, başta Başkanlık Divanı olmak üzere, değerli Gruplarımıza ve milletvekillerimize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, soru önergesi veren milletvekili arkadaşlarımızın ek açıklama yapma istekleri vardır. Şimdi arkadaşlarımızın mikrofonlarını açacağım. Çok kısa bir sürede açıklamalarını yapmalarını kendilerinden istirham ediyorum.

Sayın Vezir Akdemir, buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir)- Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle Sayın Bakana da teşekkür etmek istiyorum; çünkü, 22.7.2003 tarihinde vermiş olduğum sorunun cevabını bugün almakla mutlu oldum. (!) Tabiî, bu mutluluğu halka sormak lazım. Acaba halk memnun oldu mu, vatandaş memnun oldu mu?

Sayın Bakanım "eczaneler artık bundan sonra 45 gün içerisinde ücretlerini rahatlıkla alabilirler" diyor. Ben bu soruyu yazdığım tarihlerde eczaneci arkadaşlarım tam altı aydır ücretlerini almadıklarını söylüyorlardı. O dönemlerde eczanelerden alınan ilaç miktarı daha azdı. Peki, şu anda SSK'lıların da Sağlık Bakanlığına bağlanmasıyla bu eczanelerin sorunları artacak mı yoksa inecek mi? Bana göre, daha da artacaktır. Her şey kâğıt üzerinde çok hoş görünüyor; ama, lütfen, vatandaşın çektiği o çileleri gözönünde bulunduralım.

Gündemdışı konuşmaları cevaplandıran Sayın Sağlık Bakanı o kadar rahat anlattı ki, hiçbir hastanemizde sorun olmadığını söyledi. Oysaki, hastanelerde kuyruklar her gün biraz daha büyümektedir. Bana göre, bir yöntem daha bulmak gereklidir. O hastane kuyruklarında sıra bekleyen hasta ve hasta sahiplerinden bir vergi kesmek lazım. Diğer şekilde çözümü çok zor olacak. Lütfen, bu hastane kapılarında bekleyen o insanların sorunlarını çözelim. Hele hele hiçbir sağlık güvencesi olmayan insanların sorunlarını çözmek için de hiçbir bakan arkadaşımız ilgilenmiyor.

Defalarca bu kürsüde söyledik; hâlâ daha hastane kapılarında rehin kalan insanlarımız vardır. On gün öncesinde, Karşıyakamızda evi yanan bir vatandaşımız yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor; önce Karşıyaka Devlet Hastanesine, sonra Yeşilyurt Devlet Hastanesine sevk ediliyor ve arkasından, Ege Üniversitesine sevk ediliyor. Bu vatandaş, parası olmadığı için bakıma alınmıyor ve de bir hafta içerisinde, vatandaş canıyla ödüyor. Lütfen, ilgilenmek gereklidir.

Ben, sayın iktidar milletvekillerine de seslenmek istiyorum. Lütfen, bu konu üzerine eğilelim, vatandaşların sorunlarını çözmek için elbirliğiyle katkı koyalım. Bu bahsettiğim vatandaş, en sonunda canıyla ödedi ve 33 milyar borç para çıktı. Parası yok, yeşilkart da alamıyor; Sayın Kaymakamlığa müracaatta bulunuyoruz; koşulları yerine getirmediği için ödeme yapamıyorlar. Lütfen... Bunun sayısı çok ve çok... Bu, benim bulunduğum İzmir bölgesinde. Peki, doğudaki illerde durum nasıl acaba, bir de onlara bakalım.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, lütfen, toparlar mısınız.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Evet, Sayın Başkan, tabiî ki doğrudur, toparlamam gereklidir. Sayın Bakan toptan cevap verdi. Ben de, toptan, nasıl sorumu söyleyeceğim, bilemiyorum.

Toptan söyleyeceğim soru şudur: Ülkenin sorunları büyüktür. Lütfen, bu işsizliği de çözelim, lütfen, vatandaşların sorunlarını çözelim, bütün sayın bakanlara söylüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Sayın Bakanım, açıklama yapacak mısınız, daha sonra mı yapacaksınız?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Daha sonra...

BAŞKAN - Sayın Pekel, buyurun efendim.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan üç soruma yanıt verdi; kendisine teşekkür ediyorum; ancak, tatmin olmadığım yanlar olduğu için, sadece iki sorunla ilgili ek açıklama yapma ihtiyacını hissettim; o nedenle de söz aldım.

Bir tanesi, bu SSK emeklilerinin TÜFE artışlarından kaynaklanan alacaklarına yönelik; onunla ilgili görüşlerimi kısaca sunmak istiyorum. Bu SSK emeklilerinin TÜFE'den kaynaklanan alacaklarına yönelik verdiğiniz yanıt, 4 000 000 emeklimizi ilgilendirmektedir. Emeklilerimizin sizden duyacakları her söz, onlar açısından hayatî önem arz etmektedir. Yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi veren emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz bu konuyla ilgili yargı kararlarının uygulanmasını beklemektedir. Geçen beş yıllık süre içerisinde yaklaşık 25 emekli yurttaşımız yargıya başvurmuş, davalar kazanılmış, Yargıtayca onanmış, kendilerine yasal faizle birlikte bütün ödemeler yapılmış ve mahkemeye başvuran şanslı emeklilerimiz, bu paralarını alıp harcamışlardır.

Bugün, Sayın Bakanın ifadeleri, yargıda sonuçlanmamış bir dava bulunduğu ve bu davanın sonucunun beklendiği yönündedir. 10 Mart 2005 tarihinde görüşülecek olan davada, Yargıtayın vermiş olduğu 29 aylık karar, SSK'nın "ağustos 2003 tarihinde 1 aylık ödeme yaptık; bu rakam da 29 aydan düşülsün" şeklindeki itirazı nedeniyle, bilirkişi aşamasındaki durumdur. Yani, Yargıtay, emeklinin haklılığı konusunda en ufak bir şüphe bulamamıştır; sadece 29 aylık değil, 28 aylık bir ödeme gerektiği konusundaki iddiayı incelemeye almıştır. Emeklilerimize hak ettikleri ödemelerin yapılması, daha da beklenmemesi gerekmektedir.

Ayrıca, bu süreç yaşanırken, 1 Ocak 2000 tarihinden bugüne kadar geçen beş yıllık sürede oyalanan emeklilerimizin TÜFE alacakları boyutundaki hakları, zamanaşımına uğramaya başlamıştır. Çok önemli bir nokta, dikkatinizi çekmek istiyorum. Ocak ve şubat aylarına ilişkin TÜFE farkları için zamanaşımı süresi dolmuş, mart ayı için de bu süreç başlamak üzeredir. Emeklilerimizin bu hak mağduriyetlerinin de bir an önce giderilmesi gerekmektedir. Hükümetimiz, emekliyi oyalayarak haklarının zamanaşımına uğramasını da beraberinde getirmiştir. Geciken adaletin adaletsizlik olduğunun bilinciyle, bir an önce bu konuda hükümetimizin adım atması, Sayın Bakanımızın verdiği sözü yerine getirmesi gerekmektedir.

İkinci konu da, yine...

BAŞKAN - Sayın Pekel, açıklamalar çok uzun oluyor. Dikkat ettim, bir sayfayı toptan okudunuz. Lütfen, kısa bir açıklama yaparsanız...

Buyurun.

SEDAT PEKEL (Balıkesir) - Teşekkür ediyorum.

İkincisi de, bu işsizlik sigortasıyla ilgili.

Sayın Bakan kanun metnini anlatmaya çalıştı. Gerçekten bu güvence, işçilerin, işverenin ödeme güçlüğüne düşmesi hallerinde, iş ilişkisinden kaynaklanan son üç aylık ücret alacağını garanti etmeyi amaçlayan Ücret Garanti Fonu, kâğıt üzerinde kalan bir uygulama olarak, bize göre, görünüyor. Ücret Garanti Fonu, gerçek amacı, çalışanları, işsiz kalanı, ücretini alamayanları öncelikle korumak olduğunu unutmuşa benziyor. Bunu vereceğim şu bilgilerden anlayabilmekteyiz: Ülkemizde son yıllarda toplam istihdam sürekli azalmıştır -ki, Bakan da bunu açıkça ifade etti- ve buna karşılık iş bekleyenlerin sayısı da çığ gibi büyümektedir. Bununla birlikte, ülkemizde ekonomik güçlüğe düşen birçok işveren esnaf bulunmaktadır. Kimi işçilerimiz bu nedenle ücretlerini alamamaktadırlar. Bakınız, Devlet İstatistik Enstitüsünün en son açıkladığı rakamlara göre, 2004 yılında, 2003 yılına göre kapanan şirket ve kooperatif sayısı yüzde 40,9 artarak 5 436'dan 7 660'a yükselmiştir. Kapanan ticaret unvanlı iş sayısı ise, yüzde 40,3 artarak 13 229'dan 18 555'e yükselmiştir. Bu rakamlar göstermektedir ki, ülkemizde ticaret yapmak, esnaflık yapmak hiç de kolay değildir ve her geçen gün daha da zorlaşmıştır. Bu gerçeklere göre baktığımızda, bu fondan para alan işçi sayısı neredeyse yok denecek kadar az. Bu konuda, sanıyorum ya bilgilendirme yapılmamıştır ya da bu şekilde müracaatların zamanında değerlendirilmemesi sonucu da bir ödeme yapılmadığı görülmektedir. Yasanın uygulanması konusunda daha titiz bir çalışmayla ilgililerin bilgilendirilmesi konusunda bir çalışmayı beklediğimi ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pekel.

Buyurun Sayın Ören.

HASAN ÖREN (Manisa) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanıma sorularımı yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, 18,5 katrilyon Bağ-Kurluların bir alacağı var; yani, Bağ-Kurlu olan arkadaşlarımızın Bakanlığa ödemediği para olduğu söyleniyor. Biraz evvel de söylediğiniz gibi, bunun yarısından fazlası kayıtları yapılmış veya kayıt yapıldığından haberi olmayanlara çıkarılan paralar. Yani, geriye 8 katrilyonluk bir para kalıyor. Bu 8 katrilyonluk paranın da belki yarıdan fazlası faiz, geçmiş dönemlerdeki yüksek faizlerle gerçekleşen paralar. Geriye kalan 3 katrilyon veya 2,5 katrilyon gibi bir para. Bununla ilgili bir yapılandırma yapılamaz mı? Biraz evvel "yapılandırmalar veya aflar, toplumda, ödeyenler nezdinde yaralar oluşturuyor" dediniz; ama, vergi affı böyle gerçekleşmedi. Vergi affında, belirli oranda, AKP Hükümeti, vergiyle ilgili belirli bir yapılandırma yaptı. Tabiî, burada bu borç çok önemli değil, asıl önemli olan, 1 000 000'un üzerinde, borcunu ödeyemeyen, ödeyemediğinden dolayı bugünkü primleri ödeyemeyen insanlar. Yani, amaç, geçmiş dönemdeki borçları bir şekilde yapılandırmak, zararına ve kârına bakmadan; fakat, bu 1 000 000 insanın bundan sonra Bağ-Kur primlerini doğru ve düzenli şekilde ödemesini sağlamak olmalıdır diye düşünüyorum. Bununla ilgili de bir kanun teklifim mevcuttur. Yani, ayda, aşağı yukarı, belki hesabım yanlış olabilir ama, 200 veya 250 trilyonluk bir parayı şu anda tahsil edemiyorsunuz; ama, bu 3-4 katrilyonluk borç yapılandırılırsa, hatta geçmiş dönemin birtakım faizlerinin hepsi de affedilmiş olsa, tahmin ediyorum Bakanlığımıza gelecek para bugünkünden çok çok fazla olacaktır. Bütün yurttaşlarımız böyle bir affı veya böyle bir yapılandırmayı bekliyor. Acaba, bu konuda, biraz daha düşünülebilir, toplumun istediği, özlediği bu af veya yapılandırma çıkarılabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Küçük, buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) - Öncelikle, ben, hükümetin, bu denetim konusunda Meclisin çalışmalarına verdiği katkının çok yetersizliğinden şikâyet etmek istiyorum. Görülüyor ki, bugün, bir yıl önce, birbuçuk yıl önce sorulmuş sorulara cevap veriyor hükümet. Dolayısıyla, konular güncelliğini yitiriyor; bazen, burada komik durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ben, bu nedenle, hükümet üyelerinin, sayın bakanların, bu konuya daha titizlikle yaklaşmalarını ve Meclisin denetim hakkının ve denetim görevini yapabilmesi önündeki engellerin kalkması gerektiğini ve bu konuda duyarlı olmaları gerektiğini ifade etmek istiyorum. Gerekirse, Meclis, haftada bir gün fazla çalışsın; ama, bu konu gündemden kaçırılmasın, bu konunun önemi hiçbir zaman tartışılmasın.

Sayın Bakana, öncelikle çok teşekkür ediyorum, büyük bir gayret ve iyi niyet içerisinde sorulan sorulara en iyi şekilde cevap vermeye çalıştı. Tabiî, bu kadar çok soru birikince de biraz birbirine karıştı; ama, büyük bir iyi niyetle bu gayret içinde bulunduğu için teşekkür ediyorum.

Tabiî, ben, sorularımda, Bağ-Kur maaşlarının yetersizliğinden bahsetmiştim. Sayın Bakan da, bu konuda yaptıkları iyi niyetli çalışmaları ifade etti. Bildiğiniz gibi, seyyanen verilen maaş ve TÜFE'nin üzerine çıkmaya çalışan gayretlerinden bahsetti; ama, öncelikle, bütün bu gayretlere rağmen, sonucun yetersiz olduğunu kendisi de söyledi. Ben, bunu teyit etmek istiyorum; gerçekten yetersizdir. Bağ-Kur emeklilerinin büyük çoğunluğu, hâlâ, yoksulluk sınırının çok altında yaşamaktadır. Mutlak surette, bu haksızlığın ve yanlışlığın giderilmesi gerekiyor; ama, esas önemlisi, SSK'lılarla ilgili farklılığın ne zaman giderileceğini sormuştum. Şimdi, SSK'lıların, sağlık hizmetlerini görmekle ilgili karşı karşıya oldukları sıkıntıları gidermek için hastaneleri Sağlık Bakanlığına devretmekle, Bağ-Kurlular ile SSK'lılar arasında ilaç alımı ve hizmet görme anlayışı açısından bir eşitlik kurulduğu farz ediliyor; yani, bu konuda bir arayış oldu ve tartışmalı bir kararla, tartışmalı bir sonuçla, sağlık hizmetlerini görme anlamında bir eşitlik kuruldu. Peki, Bağ-Kurlular SSK'lılarla maaş konusundaki farklılıklarını giderecek mi, bu yönde bir çalışma var mı; bunu öğrenmek istedim, ciddî bir cevap alamadık -ki, ben, bildiğim kadarıyla, bu konuda hem Anamuhalefet Partisinin hem İktidar Partisinin seçim öncesi çok ciddî angajmanları var, bu konuda taahhütleri var- bu konuda hiçbir ciddî çalışmanın olmadığı anlaşılıyor; en azından bunun cevabını alamadık.

Biraz önce, benim, bu konuyla ilgili soru sorduğumu duyan bir seçmenin bir şikâyetini de, ben, bu arada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, çiftçi Bağ-Kuruyla ilgili olarak, tarım ürünlerinden yüzde 1 Bağ-Kur kesintisi kesiliyor ve bu konuda çok büyük sıkıntılar var; çünkü, bunların, çiftçilerin Bağ-Kurlarına eklenip eklenmediği ve ne şekilde kesilip kesilmediği, kesintilerin ne şekilde değerlendirildiği konusunda çok ciddî endişeler var, sıkıntılar var. Bu sıkıntıları gidermekle ilgili bir çalışma yapılıyor mu? Hazır, bunu da sormuş olayım Sayın Bakana.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Küçük.

Sayın Koçyiğit, henüz, yeni girdiniz; ama, lütfen, son olarak sizin de kısa açıklamanızı alayım, sonra Sayın Bakan cevap versin.

Buyurun.

MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Gerçekten de, soru önergeleri birbirine benzer. Ben de tekrarlamak üzere, biraz da çabuk bir şekilde cevaplayacağım.

Sayın Başkan, Değerli Bakanım; 9 Nisan 2004 tarih ve 1 044 sıra sayılı sözlü soru önergem üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin 2002 yılı aralık ayından itibaren aylık 75 000 000 lira zam farkı ödenmemiştir. Ayrıca, yine, 2003 yılı ocak ayından itibaren aylık 25 000 000 lira tutarındaki zam farkı da ödenmeyerek, emekli, dul ve yetimleri mağdur edilmiştir. Bugün, 3 800 000 dolayındaki emeklimiz, açlık sınırı düzeyindeki maaşıyla geçinmeye çalışmaktadır. Yoksulluk sınırının 1 657 000 000 lira, açlık sınırının ise 560 000 000 lira olduğu bir düzende, emekliler, ortalama 560 000 000 lira gelirle, yani, açlık sınırındaki bir gelirle yaşam mücadelesi vermektedir. Değerli arkadaşlarım, emekli maaşlarına yeterli düzeyde zam yapmayan hükümetin, hiç olmazsa, onların yargı kararıyla kesinleşen kazanılmış haklarını iade ederek, durumlarını bir nebze olsun düzeltmesi gerekmektedir.

Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına göre de SSK emeklilerine yapılması gereken zam 2000 yılı başından itibaren eksik hesaplanmıştır. Yüksek Denetleme Kurulu raporunda, eşitliği sağlama yetkisinin Bakanlar Kuruluna verildiği, ancak, Bakanlar Kurulunun, bu yetkisini kullanmadığı belirtilmiştir. SSK ve Bağ-Kur emekli, dul ve yetimlerine hak ettikleri 75 000 000 lira tutarındaki zam farkı, yani, artış verilmeyerek, onların mağdur edildikleri, haksızlığa uğratıldıkları ifade edilmiştir. Evet, 2003 yılında, memurlara 100 000 000 lira artış yapıldığı halde, buna paralel olarak emeklilere ve onların dul ve yetimlerine de aylık 75 000 000 liralık artış yapılması gerektiği halde, bu yapılmayarak, mağdur edilmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hükümet, maaş ve ücretlere yeterli düzeyde zam yapmadığı gibi, 3 800 000 dolayında emeklinin, geçmiş yıllar enflasyon farkından doğan ve yargı kararıyla da kesinleşen emekli başına ortalama 250-300 000 000 lira tutarındaki alacağını da hak sahiplerine vermeyerek, o paraları ödememiştir. Ayrıca, bununla da yetinmeyen hükümet, aynı zamanda, emeklilere ve kamu çalışanlarına yeterli düzeyde zam yapmayarak, onları mâkus talihleriyle baş başa bırakmıştır.

Bu nedenle, emeklilerimizin yargı kararıyla kesinleşen alacaklarının en kısa sürede ödenmesi dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamda da ifade ettim, emeklilerin zam farklarına ilişkin konuyu olabildiğince açıklığa kavuşturmaya çalıştım; şu anda emeklilerin TÜFE farkıyla ilgili bir konunun yargıda olduğunu ve yargının vereceği karara göre kurumun hareket edeceğini, yani 2000-2002 yılları arasındaki konunun ihtilaflı olduğunu ve yargının vereceği karara göre kurumun hareket edeceğini söyledim. Bunun dışında, net olarak söylüyorum, Sayın Koçyiğit'in dediği gibi, zam farkı, kararname farkı gibi herhangi bir doğmuş alacak kesinlikle söz konusu değildir; ödemesi yapılmayan bir fark da yoktur. Bunu, yanlış anlamaları önlemek adına bir kere daha bütün açıklığıyla ifade ediyorum. Sadece, TÜFE farkına ilişkin konu yargıdadır; yargı kararı kesinleştikten sonra da, kurum, elbette gereğini yerine getirecektir. Onun için, emeklilerimizi bu noktada yeni beklentilere sokmamamız gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, emekli aylıkları yeterli, yetersiz; bu konu ortada; ama, gerçekçi olarak hepimiz durumu değerlendirdiğimiz zaman da, Türkiye'de yaşanan ekonomik krizleri, sıkıntıları görmemiz gerekiyor.

Emeklilik sistemi, sosyal güvenlik sistemi, çalışırken yapmış olduğunuz birikimlerin emekli olduktan sonra size dönmesi anlamına gelir; ama, bizde, çalışırken ücretler düşük olduğu için, emekliliğe yansıması da düşük oluyor. Yani, son aylığınızın yüzde 75'i civarında filan bir emekli aylığı alıyorsunuz. Hepinizin bildiği gibi, çoğu ülkede ikinci ayak, üçüncü ayak dediğimiz emeklilik sistemleri var. Bu amaçla bireysel emeklilik sisteminin de Türkiye'de gelişmesini, zorunlu emekliliğe ilave olarak, ikinci bir gelirin de vatandaşlara verilmesini arzu ediyoruz.

Bizim en büyük sıkıntımız, bu sosyal güvenlik fonlarında, emeklilik fonlarında birikim olmamasından kaynaklanıyor; yani, toplanan yaşlılık primleriyle bu emeklilerimizin giderlerini karşılayamıyoruz. 18 katrilyon lira prim toplayabiliyorum, 25 katrilyon lira giderim oluyor. Bu aradaki farkı, bir kere, Hazine vermek zorunda finansman açığı olarak. Eğer, bu emeklilik fonlarında para birikmiş olsa, bunların nemalandırılması yapılsa, emeklilerimizin eline geçecek miktar daha fazla olacaktır. Onun için, bireysel emekliliğin Türkiye'de gelişmesini destekliyoruz, zorunlu emeklilik sigortasına bir rakip olarak görmüyoruz. Keşke yapabilsek!.. İkinci ayak emekliliği de kamu olarak kurup, emeklilerimizi ikinci bir gelir imkânına da kavuşturabilmemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, bunu, şu anda gençlerimizin olduğu, emeklimizin az olduğu günlerde tartışıyoruz. Yarın, emeklimizin daha fazla olduğu, çalışanımızın daha az olduğu dönemde bu kriz daha ağırlaşacak. Eğer, biz sisteme çekidüzen vermezsek, belki, bugün, sistem, emekli maaşlarını verebilecek miyim veremeyecek miyim noktasına gelecek. Onun için, Hükümet olarak, bu bilinçle, sosyal güvenlik reformu çalışmalarını yapıyoruz. Bu sosyal güvenlik sistemi içerisinde, Sayın Akdemir'in söylemiş olduğu şikâyetleri gidermeye yönelik, kökten çözmeye yönelik genel sağlık sigortası var. Emeklilik programımızı daha sağlam, daha ayakları yere basan bir şekilde ortaya koymak istiyoruz.

Sayın Ören'in ifade ettiği prim borçlarının yapılandırılması konusu... SSK'da olsun, Bağ-Kurda olsun, bunları her zaman değerlendirebiliriz. Yani, orada gerçek profili görmek istiyoruz; yani, çeşitli zaruretler nedeniyle prim borçlarını ödememiş vatandaşlarımızı anlayışla karşılıyoruz, onlara bir nefes aldırmak arzusundayız; ama, şunu da bilmemiz lazım:

Değerli arkadaşlarım, bu prim alacakları, aslında kamunun tam kamu alacağı dediğimiz alacaklar değil; yani, bir vergi alacağı gibi değil. Bağ-Kur prim alacağı demek, esnafların kendi kesintilerinden biriken primlerden bir kısmını affetmek manasına geliyor. Yani, devletin bizatihi kendi alacağı olsa, devlet der ki, ben bundan vazgeçtim; ama, bizim vazgeçeceğiz dediğimiz miktar, devletine güvenmiş, sistemine güvenmiş, imkânı olan vatandaşın ödediği primlerin bir kısmını, ödeyemeyenler adına affetmek gibi, pek de hakkaniyet duyguları üzerine oturmayan bir anlayış; ama, buna rağmen, ülkede yaşanan ekonomik krizleri ve zaruretleri görerek, bu vatandaşlarımızın durumunu anlayışla karşılıyoruz. 2004 yılında, bir borç yapılandırma programı yaptık. Bunun taksitlendirmeleri şu anda devam ediyor; ama, bildiğimiz şu: Bunun ötesinde bir yapılandırma talep ediyor. Bakacağız; kurumun aktuaryel dengesini, vatandaşın gerçeğini gözeterek... Bunlar devamlı gündemimizde olan hususlar.

İlginize, sorularınıza çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.40

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.50

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sözlü soru önergelerinin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari (Devam)

25.- Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, Adana Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/695) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

26 - Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, Genel Bilgi Toplama Sistemi ile toplanan bilgilere ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/812) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

27.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a yeni bir cezaevi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/881) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

28.- Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'un, Anamur'a ağır ceza mahkemesi açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/885) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

29.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/886) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

30.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavı mülakatına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/887) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

31.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının maliyetine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/888) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

32.- İstanbul Milletvekili Lokman Ayva'nın, özürlü personel alımı sınavının sonuçlarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/889) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

33.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/891) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

34.- Trabzon Milletvekili Asım Aykan'ın, kamu görevlilerinin yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/907) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

35.- Ankara Milletvekili Yakup Kepenek'in, düşünce suçlularına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/929) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

36.- Afyon Milletvekili Halil Ünlütepe'nin, Afyon'un Evciler İlçesinde adliye teşkilatı açılıp açılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/936) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

37.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/995) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

38.- Niğde Milletvekili Orhan Eraslan'ın, Ulukışla Cezaevinin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1067) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

39.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, Bakanlık tarafından Denizli İlinde yapılan çalışmalara ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1140) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

40.- Diyarbakır Milletvekili Cavit Torun'un, Türkiye Barolar Birliğinin gazetelere verdiği bir ilana ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1148) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

41.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, bazı ilçelerdeki Adalet Teşkilatının kaldırılması çalışmalarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1162) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

42.- İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, İzmir Adliye Sarayı inşaatına ve Karşıyaka Adliye binasının taşınmasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1178) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

43.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, müzelerde yer alan yazma eserlerin envanterine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1339) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

44.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Bolu Dağı Geçiş Projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1358) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

45.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun, Karabük-Yenice Devlet Hastanesinin sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1379) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

46.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

47.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1448) ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in cevabı

BAŞKAN - Şimdi, 3 üncü sıradan başlamak üzere, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek'in cevaplandıracağı soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                       Kemal Sağ

                                              Adana

1- Kentin yoğun alışveriş merkezlerinden biri haline gelen Seyhan, Çınarlı Mahallesi 18 inci Sokakta bulunan Adana Adlî Tıp Kurumunu mevcut yerinden taşımayı düşünüyor musunuz?

2- Adlî olaylar dolayısıyla yüzlerce insanın kurum çevresine yığılmasından meydana gelen gürültü ve görüntü kirliliğinden çevre sakinlerini ne zaman kurtaracaksınız?

3- Ağıt ve feryatlardan özellikle çocukların olumsuz etkilendiği görüşüne katılıyor musunuz? Katılıyorsanız, ne gibi çözüm öneriyorsunuz?

4- Çözüm önerilerinizi ne zaman yürürlüğe koymayı planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ve 98 inci maddeleri gereğince Adalet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istiyorum.

Saygılarımla.

                              Yakup Kepenek

                                            Ankara

Genel Bilgi Toplama Sistemiyle (GBT) toplanan bilgiler:

1- Hangi konularda bilgiler içermektedir?

2- Bilgiler, düzenli olarak güncelleştirilmekte midir?

3- Değişik bilgi kaynakları ya da yerleri arasında uyum sağlanmakta mıdır?

4- Güncelleştirme ve uyum sağlama eksikliği nedeniyle haksızlığa uğrayan yurttaş var mıdır? Varsa bunların sayıları kaçtır?

5- Yurttaşların kendileriyle ilgili bilgilere erişim hakları ne ölçüde yerine getirilmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.16.12.2003

                                    Ersoy Bulut

                                            Mersin

Anamur İlçemizde yıllar önce yapılan cezaevi, yerleşim birimleri arasında kalmış, uygun olmayan bir konumdadır.

Cezaevi binası eskimiş olup, mahkûmların yaşamlarını sağlıklı koşullarda sürdürebilecekleri durumda değildir. Mahkûmlar da bizim vatandaşlarımızdır ve onların topluma kazandırılmaları açısından tutuklu kaldıkları süre içerisinde onlara yaşanabilir bir ortamı sağlamak da devletin görevidir düşüncesindeyim.

Soru: Yukarıda belirttiğim çerçevede Anamur İlçemizde şehir merkezi dışında yeni bir cezaevi yaptırmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim. 16.12.2003

                                    Ersoy Bulut

                                            Mersin

Anamur İlçemizde ağır ceza mahkemesi bulunmamaktadır. Anamur, Mersin-Antalya İlleri arasında olup, her iki ile de beş saatlik mesafededir. En yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu Silifke İlçesine de yine saatlerce süren bir yolculuk sonunda varılmaktadır. Yolların bozuk ve virajlı olması, beş dakikalık bir ifade vermek üzere bu mahkemelere gitmek vatandaşlarımıza bir eziyet gibi gelmektedir.

Soru: Hizmeti vatandaşın ayağına götürmek, Anamur halkının Mersin, Antalya ve Silifke Ağır Ceza Mahkemelerine taşınmasının önüne geçmek üzere Anamur İlçesine bir ağır ceza mahkemesi açmayı düşünüyor musunuz?

                                      19.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki, Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavı ile ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                 Lokman Ayva

                                           İstanbul

1- Özürsüz memur alımlarında istenen belgelerin maliyeti nedir?

2- Özürlü personel alımı için sınav Millî Eğitim Bakanlığına yaptırıldı ve bunun karşılığında özürlülerden 35'er milyon lira istendi. Sonra, MEB sınav maliyetlerini 25 000 000 liraya çekti ve bu para da Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan karşılandı. Bakanlığınız özürsüz personel alımlarında hiç MEB'e sınav yaptırıldı mı, hangi mevzuata göre başka bir kuruma sınav yaptırılıyor ve sınava girecek kişilerden kaçar para istendi?

                                      19.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki, Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavı ile ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                 Lokman Ayva

                                           İstanbul

1- Bakanlığınız özürlü personel alım sınavında, mülakat komisyonu nasıl ve hangi mevzuata göre belirlendi?

2- Bu kadrolara özürsüz personel alımlarında, mesela, zabıt kâtibi, mülakat niçin Ankara'da yapılmıyor da işe alınacağı ilde yapılıyor?

3- Mülakat komisyonu kurmaya niçin ihtiyaç duyuldu?

4- Özürlü personel alımında mülakat niçin Ankara'da yapıldı?

5- Bir bayan özürlünün bir yakınıyla Ankara'ya gelip gitmesinin maliyeti hesaplandı mı?

                                      19.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                 Lokman Ayva

                                           İstanbul

1- Şehir dışından refakatçisiyle gelen bir özürlüye bu sınav, sınavda istenen belge maliyetleri, sınav mahalline gidiş-geliş ve Ankara'ya geliş-gidiş maliyetleri dahil kaça mal olduğu tahmin edilmekte ve bu sınav için SYDTF'den ne kadar para ödenmiştir?

2- Bu sınavın, gerek özürlü bireylerin harcadığı gerekse MEB'in yaptığı indirim gerekse Fonun ödediği para olarak toplam maliyeti nedir?

3- Tarafınızdan yapılan özürlü personel alım sınavı hangi kriterlere göre başarılı veya başarısız olmuştur ve bu yöntemi diğer kamu kuruluşlarına da tavsiye eder misiniz?

4- Hükümet programındaki "hiç kimseye zihinsel ve bedensel özürleri nedeniyle ayırımcılık yapılmayacaktır" ifadesiyle bu sınavı nasıl açıklarsınız?

                                      19.12.2003

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki Adalet Bakanlığı Özürlü Personel Sınavıyla ilgili sorularımın, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                 Lokman Ayva

                                           İstanbul

1- Bakanlığınız özürlü personel alım sınavı mülakatı esnasında komisyon üyelerinin çevrelerinin tavsiye veya telkin ettiği kişilerin kayrılmaması için ne gibi tedbirler alınmıştır?

2- Bir kayrılma olup olmadığını nasıl tespit etmeyi planlıyorsunuz ve müeyyidesi nedir?

3- Alınan özürlülerin özür çeşitleri nelerdir?

4- İlan edilmiş olan özürlüler hangi özellikleri nedeniyle mülakat sınavını kazanmışlardır?

5- Bu özürlülerin ne zaman işe başlatılmaları düşünülmektedir?

6- İlk sınava başvuru işlemlerinin başlamasıyla mülakat sonuçlarının açıklandığı 8.12.2003 arasında ne kadar bir zaman geçmiş ve bu kadar zaman özürsüz personel alımlarında da geçmekte midir?

7- Bu personel alındıktan sonra özürlü personel açığı kalacak mıdır, kalacaksa sınavları aynı şekilde mi yapacaksınız?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 18.12.2003

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

Samsun-Ankara doğalgaz boru hattının yapımında, devleti 50 000 000 USD zarara uğratarak görevi kötüye kullanma suçundan haklarında Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, BOTAŞ eski yöneticileri Gökhan Yardım, Kutluhan Çınbay, Uğur Başer ve Hayri Nadir Bıyıkoğlu'nun OHS konsorsiyumuna yüksek fiyatla işin verilmesi ve avans ödenmesi yoluyla devleti zarara uğrattıkları ifade edilmekte.

Soru 1: Bu ülkede baklava çalan çocuklara iki üç yıl hapis cezası verilirken, devleti 50 000 000 USD zarara uğrattıkları tespit edilene 11 ay 20'şer gün hapis ve 6 046 000 TL "ağır para" cezası verilmesi adalet duygusuyla bağdaşmakta mıdır?

Soru 2: Yolsuzluk yaptıkları aynı mahkemece tespit edilen sanıkların, mahkeme heyeti "bir daha suç işlemeyeceğine" hangi saiklerle kanaat getirmiştir?

Soru 3: Ayrıca, görevi kötüye kullandıklarına mahkemece hükmedilen şahısların hapis ve para cezalarının ertelenmesi adalete olan güven duygusunu zedeleyecek midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 26.12.2003

                                   Asım Aykan

                                          Trabzon

Ülkemizde "temiz siyaset" ve "temiz toplum" hedefine ulaşmanın ön ve çoğu defa başkaları tarafından tek şartı gibi gösterilen "milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması" meselesiyle kamuoyunun sürekli bir şekilde meşgul edildiği bir gerçektir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için, en az milletvekili dokunulmazlığı kadar ehemmiyet arz etmekte olan diğer dokunulmazlık türleriyle ilgili olarak,

Sorular:

1- Anayasanın 83 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "yasama dokunulmazlığı" haricinde, kamu görevi ifa eden her makam ve mevkideki personel için, aynı maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında vazedilen hukukî koruma benzeri veya aynısı koruma tedbirleri var mıdır?

2- Birinci soruda sunulan "koruma tedbirleri (dokunulmazlık)" çeşitleri var ise, bunların da kaldırılması için herhangi bir çalışma yapılması gerekip gerekmediği; yapılmakta ise, bu çalışmalar hangi aşamada bulunmaktadır?

                                  20 Ocak 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 96 ncı ve 98 inci maddeleri uyarınca, Adalet Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını istiyorum.

Saygılarımla.

                              Yakup Kepenek

                                            Ankara

Ülkemizde düşünce suçluluğu konusunda;

I- Ocak 2004 tarihi itibariyle hapishanelerde "düşünce suçlusu" olarak kaç kişi bulunmaktadır?

II- Düşünce suçlularının aşağıdaki konulara göre dağılımları nasıldır?

1. Mahkûmiyet süreleri,

2. Mahkûm oldukları yasa maddeleri,

3. Mahkûm oldukları iller,

4. Eğitim düzeyleri,

5. Meslekleri,

6. Cinsiyetleri ve

7. Yaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                Halil Ünlütepe

                               Afyonkarahisar

Afyonkarahisar İli Evciler İlçesinde adliye teşkilatı olmaması nedeniyle burada yaşayan vatandaşlarımız adliye işleri için Dazkırı'ya gitmek zorunda kalmaktadırlar. Bu ilçemizde adliye teşkilatı açılması düşünülmekte midir? Açılacaksa ne zaman açılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1 - 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?

2 - Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama yapılmıştır?

3 - İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir? Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?

4 - 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asil veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gerekli işlemin yapılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                 Orhan Eraslan

                                               Niğde

Niğde İli Ulukışla İlçesindeki K-1 tipi Ulukışla Cezaevinin kapatılacağı belirtilmektedir.

1990 yılında açılan bu cezaevinin mülkiyeti Adalet Bakanlığına ait olup 9 dönüm arazi üzerine kuruludur.

E-5 karayolu üzerinde bulunan Ulukışla Cezaevinde bu özelliği nedeniyle de devamlı olarak tutuklu bulunmaktadır.

Soru 1 - Ulukışla Cezaevinin kapatılma gerekçesi nedir? Kapatılmasında bir kamu yararı söz konusu mudur?

Soru 2 - Burada devamlı olarak bulunan tutuklular nereye yerleştirilecektir?

Soru 3 - Cezaevi binası ve 9 dönüm arazisi ne yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

Soru: AKP İktidarları döneminde Bakanlığınızca veya Bakanlığınıza bağlı ilgili kuruluşlarca Denizli İline yapılmış olan çalışmalar nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

19 Mayıs 2004 günü bazı gazetelerde Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen 5171 sayılı Kanun sebebiyle bir duyuru metni yayımlanmıştır.

Söz konusu duyurunun yayımlanmasında büyük masraf yapıldığı ortadadır. Buna göre aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı tarafından TBMM'de sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 25.5. 2004

                                    Cavit Torun

                                       Diyarbakır

Sorular:

1- Barolar Birliğinin 19 Mayıs 2004 tarihli bazı gazetelerde tam sayfa verdiği ilan oybirliğiyle alınmadığı halde, metnin altına, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu imzası nasıl atılmıştır?

2- Bu ilanın milyarlarca lira tutan masrafı hangi fasıldan ödenmiştir?

3- Suç içeren, kamuoyunu yanıltan ve üstelik oybirliğiyle alınmayan Türkiye Barolar Birliği kararının, 1136 sayılı Kanunda yasal dayanağı var mıdır?

4- Bu girişimin 1136 sayılı Kanunda yasal dayanağı bulunmuyor ise, ilgilileri hakkında yasal tahkikat başlatıp başlatmayacağınızı açıklamanızı saygılarımla arz ve talep ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 1.6.2004

                        Mehmet Küçükaşık

                                               Bursa

Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen bir çalışma kapsamında, nüfus, iş, hacmi vb. kriterler gözönüne alınarak, ülke düzeyinde 250-300 civarında ilçedeki adalet teşkilatlarının kaldırılacağı ve buralarda görevli kamu çalışanlarının atamalarının yapıldığı, anılan ilçelerdeki yerel yöneticileri rahatsız etmiş bulunmaktadır.

Sorular:

Bu kapsamda;

1- İlçelerdeki adalet teşkilatları hangi kriterler gözönüne alınarak kaldırılacaktır?

2- Adliye teşkilatı kaldırılacak ilçeler arasında Bursa İli Gürsu, Harmancık ve Büyükorhan İlçelerinin yer aldığı bilgisi doğru mudur?

2- Adliye teşkilatı kaldırılacak ilçeler yetki yönünden hangi ilçelere bağlanacaktır? Buralarda çalışan kamu görevlilerinin özlük hakları ne olacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                Vezir Akdemir

                                               İzmir

Nüfus yoğunluğu bakımından Türkiye'nin üçüncü büyük ili olan İzmir İli büyük göç almaktadır. Dolayısıyla, nüfus yoğunluğundan dolayı ekonomik ve sosyal sorunlar yaşanmaktadır. Adalet hizmetlerinin daha çağdaş bir ortamda yürütülebilmesi açısından gerekli ve önemli olan İzmir Adliye Sarayı inşaatının yapımına 1994 yılında başlanmış, 9 bloktan oluşan inşaatın ancak 4 bloğu tamamlanarak hizmete açılmıştır.

1- Adalet hizmetlerinin sağlıklı yürütülmesi için 1994 yılında inşaatına başlanan İzmir Adliye Sarayı inşaatının yapımı halen devam etmektedir. Proje anlamında fizikî gerçekleştirme oranı yüzde 70 aşamasındadır. İzmir adliye teşkilatı dağınık halde, metropol ilçelerde dağınıklığı önlemek için Adliye Sarayı inşaatının tamamı ne zaman bitirilecektir?

2- Özellikle İzmir'in metropol ilçesi Karşıyaka adliye binasının yetersizliğinden dolayı ağır ceza ve sulh ceza mahkemelerinin görev yaptığı mekânların yetersizliğinden dolayı sağlıklı adalet hizmeti verilmemektedir. Bu nedenle, Karşıyaka adliye binasının yeni adliye sarayına taşıma işlemleri ne zaman yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen sorularımın Adalet Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                               Telat Karapınar

                                            Ankara

1 - Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından bugüne kadar "sürekli hastalık, kocama ve sakatlık" ve benzeri gibi nedenlerle affedilen mahkûm sayısı kaçtır?

2- Cumhurbaşkanı tarafından affedilen mahkûmların araştırması yapılmış mıdır? Bu araştırmada gerekli ve yeterli özen gösterilmiş midir ya da nasıl bir süreç izlenmiştir?

3 - Cumhurbaşkanı tarafından affedilen mahkûmlar arasından yeniden terör olayına karışanlar var mıdır? Örneğin, Tunceli İlinde son terör olayına karışan teröristin de Cumhurbaşkanımızca affedilen bir mahkûm olduğu doğru mudur? Bunun dışında Cumhurbaşkanımızca affedildikten sonra tekrar terör olayına karışan başka teröristler var mıdır?

4 - Geçmiş dönemde Cumhurbaşkanı tarafından bugüne kadar kaç mahkûm affedilmiştir? Affedilenler arasından tekrar terör olaylarına karışan teröristler var mıdır?

5 - Cumhurbaşkanının bu yetkisini kullanması süresinde Adalet Bakanlığının dahli ne olmuştur? Değerlendirmeye alınan bu taleplerde Adalet Bakanlığı nasıl bir rol oynamaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve diğer maddelerine göre Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                    1.12.2004

                          Feridun F. Baloğlu

                                           Antalya

İhtisas mahkemelerinin kurulmasıyla asliye hukuk mahkemelerinin iş yoğunluğunun azaldığı bilinmektedir. Ayrıca, görevi belirlenmeyen sınırın 400 000 000 liradan 5 000 000 000 liraya çıkarılmasıyla, sulh hukuk mahkemelerinin dava sayısında çok büyük bir artış gözlenmektedir.

Bu kapsamda;

1 - Yeni mahkemelerin oluşumunda, her adliye çevresindeki dosya sayısını belirleyen bir çalışmaya dayanılmakta mıdır?

2 - Bu tür bir araştırma varsa; Antalya'daki sulh hukuk mahkemelerinin sayısını ne zaman artırmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda sunulan sorularımın, Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddelerine göre Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                  23.12.2004

                          Feridun F. Baloğlu

                                           Antalya

CHP Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart hakkında, Başbakan R. Tayip Erdoğan'a yönelik olarak TBMM Başkanlığına sunduğu soru önergesi nedeniyle tazminat davası açıldığına ilişkin haberler, gazetelerde yer almıştır.

1- Cumhuriyet tarihimizde, TBMM'ye verilen bir soru önergesi nedeniyle, Başbakan tarafından açılmış tazminat davasına muhatap olan kaç milletvekili vardır?

2- Bu davaların sonuçlarına ilişkin olarak, Bakanlık arşivlerindeki bilgiler nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Bakanlığınızın 2004 malî yılı bütçesinden Iğdır İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise, nerelerde hangi projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış ise, gerekçesi nelerdir?

2- Bakanlığınızın 2005 malî yılı bütçesinden Iğdır İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için kullanılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza, naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?

2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?

3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?

4- Bakanlığınız, merkez teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okunmuş olan soru önergelerine, Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, evvela, soru tevcih eden arkadaşlarıma teşekkür ederim; çünkü, bu vesileyle bazı hususları ifade etme imkânını bulmuş olacağız. Ancak, bundan evvel bir iki hususa daha temas etmek isterim. Bu soru önergelerine vereceğimiz cevaplar, sorulduğu tarihteki bilgilere dayanmaktadır; çünkü, bu soru önergeleri o tarihin ihtiyaçlarına göre sorulmuş olduğu için, vereceğimiz cevaplar da o günkü bilgilerle bağlantılıdır ve o tarihteki mevzuatla alakalıdır.

Bir başka arz edeceğim husus da şudur: Bu soru önergelerinden bir kısmının güncelliğinin yitirildiğini göreceğiz. Bunda aslında bizim bir kusurumuz yok. Tabiî, soru önergesinin nevini tayin etmek, soru soran arkadaşlarımızın kendi takdirleridir. Yazılı soru önergeleri oluverse, onu belli bir süre içerisinde cevaplama imkânı hemencecik var; ama, öbür türlüsünde, soru önergeleri sıraya girdiği için, bazen de gündem kayması olduğu için, yani, bu neviden denetim günleri olduğu zaman, ya yasalara öncelik vermekteyiz ya tatile denk gelmekte. Halbuki, sorulan soruların da, belki onbeş gün içerisinde, yirmi gün içerisinde cevaplandırılması gerekmektedir; ama, şimdi konuştuğumuzda, bir sene evvel, iki sene evvel sorulmuş soruya bugün cevap veriyoruz; onun için, böyle bir sıkıntı da var; ama, yazılı soru önergesi yoluna gidilebilirse, Bakanlık olarak bunlara en kısa sürede cevap vermeyi arzu ediyoruz.

Bu düşüncelerle, evvela, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ'ın, Adlî Tıp Kurumunun yerinin değiştirilip değiştirilmeyeceğiyle ilgili bir önergesi var. Biz, iki yıldan beri, Türkiye'de, adalet hizmetleri açısından, gerek adliye binaları gerekse adalet kurumu ceza ve tevkifevleriyle ilgili olarak, Adlî Tıp Kurumuyla ilgili olarak, ciddî bir yapılanma içerisindeyiz. Bunu yaparken de, mümkünse, devletin elindeki binalardan istifade etmeye çalışıyoruz, devlette tasarruf adına; çünkü, devletin elinde, her yerde, çok fazla bina var. O binalar dururken yeni binalar yapmak, bizce kaynak israfıdır. Eğer yapmak mecburiyeti hâsıl oluyorsa da, arsaya para vermek yerine, kamu kurumlarının arsalarından, arazilerinden, Millî Emlakten istifade yoluna gitmeye çalışıyoruz.

Maalesef, Adana İlinde, bu söylediğimiz anlamda, yaptığımız araştırmalarda, bina ve arsa bulunamamıştır. En son, Çukurova Üniversitesinden 5 dönümlük bir bölümün bize tahsisi noktasında bir teşebbüsümüz oldu. Bu teşebbüsümüz devam ediyor. Eğer üniversite rektörlüğü buna olumlu cevap verirse, biz orada modern bir Adlî Tıp Kurumu binası inşa etmiş olacağız.

Ankara Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Yakup Kepenek'in genel bilgi toplama sistemine ilişkin bir soru önergesi var. Aslında, bu soru önergesi, doğrudan Adalet Bakanlığını ilgilendirmiyor. Esas itibariyle, bu soruya cevap verecek bakanlık İçişleri Bakanlığıdır; ancak, kendisine saygımdan, elimdeki bilgileri, müsaade ederseniz, kısaca ifade etmek istiyorum.

Bilgi toplama işlemleri, İçişleri Bakanlığının anahizmet birimlerinden olan Kaçakçılık, İstihbarat, Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığınca yürütülmektedir; yasal dayanağı ise, İçişleri Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 13 üncü maddesi, Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun ek 7 nci maddesi, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Yönetmeliğinin 42 nci maddesi bendine istinaden yapılmaktadır.

Yine, bu neviden bilgiler; haklarında gıyabî tevkif ve yakalama müzekkeresi çıkarılarak yakalanması istenenlerin, kaybolanlar ile yakalansalar dahi bazı suçları işleyen ve kamu haklarından yararlanmaları konusunda sınırlama getirilen kişilerin, çalınan, kaybolan veya bir olaya karışmasından dolayı aranan ve müsaderesine karar verilip de ele geçirilemeyen motorlu taşıtların, ateşli silahların ve kimliği ispata yarayan her türlü belgelerin kaydı tutulmaktadır. Bu neviden bilgilerin yasal dayanağı ise, Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesi, Tevhidi Tedrisat Kanununa giren suçlar, Kaçakçılıkla Mücadele Kanununu ihlal eden suçlar, Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanunun 15 inci maddesi, Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun, Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanuna muhalefet suçları, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunundaki tarihî eser kaçakçılığı ve kaçak kazı suçları, uyuşturucu maddelerle ilgili, haşhaş ekimi ve afyon üretimiyle ilgili suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunun 7 nci maddesindeki suçlar, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar, 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki bilgiler, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçları ile Türk Ceza Kanununun bazı maddeleriyle ilgili suçlardır. Dolayısıyla, bu kayıtlar tutulmakta, teknolojideki gelişmeler dikkate alınarak, özellikle e-devlet sisteminin her geçen gün biraz daha yerleştirilmesi sebebiyle, bu neviden bilgiler güncelleştirilmekte ve kolaylıkla da, yasalar çerçevesinde ilgili birimlere bu bilgiler aktarılmaktadır.

Yine, Sayın Kepenek'in, 1 Ocak 2004 tarihi itibariyle hapishanelerde düşünce suçlusu olarak kaç kişinin bulunduğuna dair bir başka soru önergesi var. Bizim, yürürlükteki 765 sayılı Ceza Kanunumuzda "düşünce suçu" olarak ayrı bir suç kategorisi olmadığı için, ancak dışarıdan bir algılama söz konusu olabildiği için, bu anlamda bir istatistikî bilgi vermek mümkün değildir; ama, Sayın Kepenek madde zikrederse -çünkü bizim istatistikî bilgilerimiz büyük ölçüde madde esasına dayalı olarak tutulmaktadır- mesela, bilfarz 312 nci madde kastediliyorsa, bizim, o zaman, 312 nci maddeden kaç dava açılmış, hangi safhadadır, kaçı mahkûmiyetle, kaçı beraatla neticelenmiş, bunları daha net verme imkânımız var; ama, düşünce suçu tarzında genel bir kategori içerisinde bir rakam vermenin imkânı yoktur.

Değerli arkadaşlarım, Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan'ın ve -yine aynı konuda- Mersin Milletvekili Sayın Ersoy Bulut'un cezaevleriyle ilgili iki sorusu var; bunlardan biri, Ulukışla Kapalı Cezaevinin durumuyla ilgili bir soru. Geçtiğimiz dönemlerde, maalesef, her ilçede bir cezaevi kurulmuştur; ancak, günümüz şartları içerisinde bu anlayış artık değişti, dünyada değişti. Mesela, benim bilebildiğim, 80 000 000'luk Almanya'da 152 cezaevi var, İngiltere'de, 140-145 cezaevi var, bizde ise, biz göreve geldiğimizde 500'ün üzerinde cezaevi vardı. Bunun devlete çok aşırı bir yük getirdiği... Mesela, bir ilçede 2 tane hükümlü var, 5 gardiyan, 13 jandarma var. Dolayısıyla, bu tip infaz sistemleri artık geride kalmıştır. Bunları belli cezaevlerinde bir araya getirmek suretiyle, onların rehabilitasyonu, meslek edindirme, onların topluma tekrar kazandırılması açısından, bunların belli merkezlerde toplanması söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, artık, bu anlamda hizmet verebilme imkânını esasen fizikî olarak da kaybetmiş, eskimiş, içerisinde gerçekten fizikî şartlar, hijyenik şartlar müsait de değil, o neviden cezaevleri kapatılmak suretiyle bölge cezaevlerine doğru bir kayış söz konusudur. Ulukışla'daki hükümlüler de en yakın cezaevlerine nakledilmiştir.

Aynı şey, Anamur İlçesinde bir cezaevinin yapılıp yapılmayacağı soruluyor. Şu anki cezaevi zaten kiralıktır. Dolayısıyla, orta vadede, Nasrettin Köyü Zindanalanı yöresinde kayıtlı 8 850 metrekarelik bir arsa üzerinde orta vadede yeni bir cezaevi yapımını planlıyoruz. Altını çiziyorum, orta vadede; ama, şu an çok acil bir ihtiyaç olarak orada bu manada gözükmüyor.

İstanbul Milletvekilimiz Sayın Lokman Ayva'nın 4 tane soru önergesi var. Bu 4 soru önergesi, özü itibariyle, özürlü vatandaşlarımızla alakalıdır. Bunların imtihanlarıyla ilgili, bunların başvuruları sırasında alınan ücretlerle alakalı ve bu imtihanların nasıl yapıldığı ve yapılırken herhangi bir tesirin, telkinin söz konusu olup olmadığıyla alakalıdır.

Bir defa, hemen baştan ifade edeyim ki, bu imtihanları Adalet Bakanlığı olarak biz kendimiz merkezde yapmıyoruz. Bugüne kadar Adalet Bakanlığının ister özürlü ister yardımcı personel açısından, merkezde bir imtihanı söz konusu değil. Bu imtihanları, ya Millî Eğitim Bakanlığının, ilgili genel müdürlüğü yapmaktadır ya da OSYM yapmaktadır. Dolayısıyla, bir para söz konusu olduğunda da, buralara yatırılmaktadır. Nasıl, üniversite imtihanına girenler belli bir miktar para yatırmaktaysa imtihan masraflarını karşılamak adına, bu imtihanlarda da belli ölçüde bazı paralar alınmaktadır; fakat, özürlülerle ilgili yapılan sınavda alınan paraları, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan karşılanmıştır, yaklaşık 500 küsur milyarın üzerinde de bir para buradan aktarılmıştır. Böylece, bu vatandaşlarımızdan bu anlamda bir para alınması söz konusu değildir.

İkinci olarak; bu neviden sınavlar -Adalet Komisyonunda olan iki değerli arkadaşımız da burada- eskiden merkezî sistemle yapılıyordu. Bu merkezî sistemin belki siyasetçi olarak bize getirdiği bir kolaylık vardı; fakat, Türkiye gerçeklerine de uymuyordu. Zaten bu neviden personelin aldığı maaşlar fevkalade düşüktür. Şimdi, güney illerimizden imtihan kazanmış birisini belki onun çok daha uzağında bir ile tayin yapıyoruz; dolayısıyla, bir süre sonra, aldığı para ev kirasına bile yetmeyeceği için mecburen tekrar oradan ya başka bir kuruma veya geldiği yere, doğup büyüdüğü yere gelmek istiyor. Bu da, beraberinde birçok sıkıntı getiriyordu. Biz bu imtihanları, kişisel problemleri çözme adına değil, daha çok, kurumsal ihtiyacı karşılama adına yapıyoruz. Onun için, komisyondaki arkadaşlarımızın, adalet komisyonlarının ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunun da bu noktadaki tavsiyeleri de dikkate alınmak suretiyle...

Birinci basamak sınavı zaten ÖSYM tarafından yapılıyor. Ondan sonra, 70 ve daha yukarı puan alanlar adalet komisyonlarınca sınava tabi tutulmaktadır. Bu da, daha çok, tatbikî sınavlardır. Yani, bundan kasıt da şudur: Özellikle bunların önemli bir kısmı zabıt kâtibi olarak görev yapacakları için, 3 dakikada usulüne uygun olarak belli sayıda kelime yazmaları gerekmektedir. Bunlar, aldıkları puan sıralamasına göre yapılmaktadır. Dolayısıyla, bazen adalet komisyonları ile Adalet Bakanlığı karıştırılmaktadır. Adalet komisyonu -bilindiği gibi- Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından oluşturuluyor. İçerisinde o ilin ya da o ağır ceza bölgesinin başsavcısı var, 2 tane de hâkim. Demek ki, hâkim sınıfından üç kişi bu imtihanları yapmaktadır. Dolayısıyla, yargı bağımsızlığı dikkate alındığında, prensip itibariyle, esas itibariyle kendi vicdanî kanaatlerine göre bu imtihanları yapıyorlar. Benim kanaatim budur, benim inancım budur. Bu çerçevede bunlar yapılmaktadır.

Dolayısıyla, özürlü personel açısından da bu esaslara uygun olarak değerlendirmeler yapılmakta. Netice itibariyle, bu sınavlara müracaat edenlerin hepsi özürlü vatandaşlarımızdır. Bunların, olabildiğince, yasa gereği belli bir kısmını bu teşkilatta istihdam etmek istiyoruz, onların hem enerjilerinden, bilgilerinden istifade etmek hem de bu anlamda sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak.

Şüphesiz, bu sınavlara müracaat edenlerin hepsi özürlü olmakla birlikte, komisyonlar, bunlar içerisinden mümkün olduğu kadar istifade edebileceklerini almaktadırlar; daktilo yazabilecek veya başka türlü hizmeti yapabilecek olanlar tercih edilmek suretiyle, bunlar yapılmaya çalışılmaktadır.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, BOTAŞ eski yöneticileri hakkında verilen mahkeme kararına ilişkin bir soru önergesi var.

Anayasanın 138 inci maddesinde "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz" denilmektedir.

Dolayısıyla, bu dava, bizim kayıtlarımız açısından henüz kesinleşmediği için, Anayasanın bu amir hükmü karşısında, maalesef, bir açıklama yapma imkânım da yoktur; dava biterse, tekrar bir başka şekilde bu konuyu cevaplandırma imkânımız olabilir.

Trabzon Milletvekilimiz Sayın Asım Aykan'ın, kamu görevlilerinin yargılanmalarındaki farklı statüye ilişkin bir soru önergesi var. Bildiğiniz gibi, bu konu, aslında, zaman zaman Türkiye'de çok değişik şekillerde gündeme geliyor ve benim de en çok üzerinde durduğum, vurgu yaptığım hususlardan bir tanesidir.

Türkiye'de demokrasi, maalesef, imtiyazlar üzerine kurulmuştur; herkes kendisine göre bir imtiyaz elde etmiş, bunun sonucu olarak da, özellikle yargılama faaliyetleri açısından bazı zorluklarla karşı karşıya kaldığımız da ortadadır.

Kamuoyu açısından baktığımızda, sanki, Türkiye'de imtiyaz sahibi -eğer öyle kabul ediliyorsa- sadece milletvekili dokunulmazlığı üzerinde duruluyor. Halbuki, bu milletvekili dokunulmazlığı, aynen diğerleri gibi, kişinin ismine verilmiş teminatlar, imtiyazlar, ayrıcalıklar değildir, görevin gereğidir; yani, milletvekillerinin, her türlü endişeden, baskıdan ve benzeri şeylerden azade olarak, tam bir vicdan huzuru içerisinde bu görevlerini yapabilmeleri adına verilmiş bir husustur; ama, senelerden beri çok tartışma konusu olduğu için, diğer imtiyazlar ya da ayrıcalıklar, yargılama açısından, maalesef, kamuoyunun pek bilgisi dahilinde değildir. Esas itibariyle, bu konuda yazı yazan pek çok kişi de, zannediyorum, mevzuatımızdaki bu hususları bilmiyor.

Şimdi, bu açıdan baktığımızda, eğer bir değişiklik yapılacaksa, Anayasanın 129 uncu maddesi de dahil, şimdi biraz sonra arz edeceğim hususlarla ilgili olarak genel bir düzenlemenin yapılması gerekir. Bunlar yapılmadan, meseleyi sadece milletvekillerine -kanaat olarak söylüyorum, bu konuda da sıkıntısı olmayan bir milletvekili olarak söylüyorum- döndürdüğümüz takdirde, o zaman, bütün olumsuzlukların sorumlusu, bütün yolsuzlukların sorumlusu, âdeta, siyaset yapan insanlarmış gibi, kamuoyunda yaptığımız işle ilgili yanlış bir imaj söz konusu olmaktadır. Onun için, meseleye bir bütünlük açısından bakmak adına...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, dikkat ederseniz, yalnız adlî suçlardan söz ediyoruz.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Müsaade ederseniz... Böyle bir usul yok Sayın Hacaloğlu. Sizin soru önergeniz de yok; dolayısıyla, eğer sorarsanız, yazılı cevap veririm; tatmin olmazsanız, bir başka şekilde. Ben, şimdi, bu bilgileri size arz edeyim, sonra takdir sizlerin.

Şimdi, 4483 sayılı Kanuna tabi olan kamu görevlilerini, kamu iktisadî teşebbüslerinde görevli genel müdür ve yönetim kurulu üyeleri, valiler ve il genel meclisi üyeleri, il daimî encümen üyeleri ile il özel idare müdürlüklerinde görevli memur ve kamu görevlileri, il ve ilçe belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanları, il ve ilçe belediye meclisi üyeleri, bu belediyelerin diğer memur ve kamu görevlileri, köy muhtarları, yerinden yönetim birliklerinin birlik başkanı, birlik encümeni ve birlik meclisi üyeleri, kolluk görevlilerinden polis, jandarma, çarşı ve mahalle bekçileri, sahil güvenlik personeli, orman muhafaza memurları, çiftçi mallarını koruma görevlileri, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Karayolları Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Gençlik ve Spor Genel Müdürlükleri, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Telsiz Genel Müdürlüğü, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü, Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Bakanlığı, Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünde görevli yönetici ve memurlar, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresinin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyeleri ile kadro karşılık gösterilmek suretiyle çalıştırılan sözleşmeli personel şeklinde sıralamak mümkün olup, söz konusu kamu görevlileri hakkında 4483 sayılı Yasaya göre işlem yapılmaktadır. Sade vatandaşlara nazaran farklı bir usul var.

Diğer taraftan, 4483 sayılı Kanuna tabi olmayan hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında 2802 sayılı Hâkim ve Savcılar Kanununda, Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkan vekilleri, daire başkanları, üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay cumhuriyet savcıları hakkında 2797 sayılı Yargıtay Kanununda, Askerî Yargıtay Başkanı, başsavcı, ikinci başkanı, daire başkanları ve üyeleri hakkında 1600 sayılı Askerî Yargıtay Kanununda, askerî hâkimler ve askerî savcılar ile yardımcıları, adlî müşavirler, Askerî Adalet İşleri Başkanı ile Askerî Adalet Teftiş Kurulu Başkanlığı kadrolarında bulunan askerî hâkimler hakkında 357 sayılı Askerî Hâkimler Kanununda, Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurulları yöneticileri, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanları ve bu kuruluş ve kurumların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurları hakkında 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanununda, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, üyeleri ve personeli hakkında 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda, Sayıştay Başkan ve üyeleri hakkında 832 sayılı Sayıştay Kanununda, Danıştay Başkanı, başsavcı, başsavcı vekilleri, daire başkanları ve üyeleri hakkında 2575 sayılı Danıştay Kanununda, Kamu İhale Kurumu üyeleri ve kurum personeli hakkında 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda, Rekabet Kurulu Başkanı, üyeleri ve personeli hakkında 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeleri ve kurum personeli hakkında 4389 sayılı Bankalar Kanununda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunda görevli personel hakkında 4028 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda, avukatlar hakkında 1130 sayılı Avukatlar Kanununda, noterler hakkında 1512 sayılı Noterler Kanununda, söz konusu kamu görevlilerinin soruşturması ve kovuşturmasıyla ilgili özel usul hükümleri bulunmaktadır. Geriye kim kalıyor; bunu da takdirlerinize arz ediyorum.

Yukarıda zikredilen kanun hükümlerinin kaldırılıp kaldırılmaması konusunda Anayasanın 129 uncu maddesinin son fıkrası hükmünde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmaması bütün bu durumu belirleyecektir ve bu ayrıcalıklardan dolayı da en fazla sıkıntıya maruz kalan bizatihi yargının kendisidir. Durumu takdirlerinize arz ediyorum.

Muğla Milletvekili Sayın Fahrettin Üstün'ün, 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde Bakanlığımız ve bağlı kuruluşlarında yapılan atamalara ilişkin soru önergesi.

Değişik adliyelerde görev yapmakta olan cumhuriyet başsavcısı ve ağır ceza mahkemesi başkanları arasından 1 müsteşar, 1 müsteşar yardımcısı ve 1 yüksek müşavir, Bakanlık merkez teşkilatından ise daire başkanı, genel müdür yardımcısı ve genel müdür kadrolarında görev yapmakta olan üst düzey yöneticiler arasından 1 müsteşar yardımcısı, 4 yüksek müşavir, 5 genel müdür, 4 genel müdür yardımcısı, 2 müstakil daire başkanı ve 2 daire başkanı olmak üzere toplam 21 kadroya atama yapılmıştır.

Yalnız, burada bir hususu arz etmek istiyorum: Ben göreve geldiğimde zaten Bakanlığımda genel müdür yardımcısı, genel müdür, müsteşar yardımcısı, müşavirler olarak aşağı yukarı 17 kadro boştu, buralarda herhangi bir atama söz konusu değildi. Demek ki, 21 kadroya atama yapıldığına göre zaten 17'si boştu ve sayın müsteşar da göreve geldikten iki gün sonra istifa etmiştir, o şekilde boşalma söz konusudur.

Müsteşar yardımcılarından birinin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı unvanıyla, yüksek müşavirlerden 2, genel müdür yardımcılarından 1, daire başkanlarından 2, tetkik hâkimlerinden 8, adalet başmüfettişliği ve müfettişlik kadrolarında bulunanlardan 17'sinin ise hâkim ve cumhuriyet savcısı olarak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla değişik adliyelere atamasının yapıldığı; ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılmak üzere çeşitli unvanlarda toplam 1 343 personelin alındığı, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışan 29 idarecinin, cezaevi müdürlerinin çeşitli nedenlerle başka yerlere görevlendirildiği kayıtlarımızın tetkikinden anlaşılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, biz o tarih itibariyle 1 343 personel almışız. Zaten, yaklaşık olarak ceza ve tevkifevlerinden senede 1 200 kişi emekli olmaktadır. Dolayısıyla, halen, ister yardımcı personel, adalet hizmetlerindeki yardımcı personel isterse cezaevi personeli olarak, infaz kurumlarında, şu an, aşağı yukarı 19 000 açıkla çalışmaktayız. Bunu, çok değişik yollardan kapatma yoluna gitmek istiyoruz. Bunu da, özellikle, açıktan atamalardan daha çok, mümkünse naklen geçişle veya özelleştirme kurumunun elemanlarından istifade etmeye çalışıyoruz.

En son olarak da -1 Ocakta yürürlüğe girdi sizlerin çıkardığı yasayla- özelleştirme mağdurları olarak, Türkiye'nin muhtelif yerlerinde "biz, tekrar dönmek istiyoruz" diyenler vardı. Bunlardan, zannediyorum, 10 000 kişi kadar müracaat etti, 2 000'i Adalet Bakanlığı bünyesinde, mübaşir ve hizmetli olarak görev yapılmak üzere bize rakam olarak tahsis edildi. Dolayısıyla, bu açıkları da, imtihan yapmaktan daha çok, bu neviden yollarla karşılamaya çalışıyoruz.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın Denizli İlinde yapılan çalışmalar hakkında bir soru önergesi var. O çalışmalardan bir kısmı, Ulusal Yargı Ağı Projesi kapsamındadır.

Biz, bugüne kadar, teşkilatımızda görev yapan bütün hâkim ve savcılara dizüstü bilgisayar vermişizdir. Ayrıca, zabıt kâtiplerimizin ihtiyacı olan, kalemlerde ihtiyaç olan masaüstü bilgisayarlar verilmiştir, bunların donanımları verilmiştir. Bütün, Türkiye açısından, şüphesiz, Denizli büyük ilimiz; aşağı yukarı, onların, bu anlamda tüm ihtiyaçları da karşılanmıştır.

Ayrıca, Denizli bakımından önem arz eden en önemli konu Adalet Sarayının bitirilmesiydi. Bu saray bizim dönemimizde başlamış, bitirilmiştir büyük ölçüde, en büyük parayı bu dönemde verdik ve bundan birkaç ay evvel de açılışı yapılmış, şu an hizmete başlamıştır.

Yine, senelerdir devam eden ve hakikaten, bizim bakımımızdan da önemli bir kaynak ayırmayı zarurî kılan Denizli Kapalı Cezaevinin bir an evvel bitirilmesiydi. O cezaevi de bitirilmiştir, hizmete girmiştir; temenni ederiz ki içi boş kalır.

Bozkurt İlçesinde de, Türkiye'de kadın cezaevi için böyle bir kararımız var.

Adliye lojman hizmetleri açısından da bütçeden 102 milyar onarım olarak para tahsisi yapılmıştır.

Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Cavit Torun'un, Türkiye Barolar Birliğinin gazetelere verdiği ilanla ilgili soru önergesi var.

Türkiye Barolar Birliğinin verdiği bu ilanın masraflarının, adı geçen Birliğin bütçesinin çeşitli giderler faslından karşılandığı, Barolar Birliğinin 23.6.2004 tarihli ve 14302 sayılı yazısının incelenmesinden anlaşılmaktadır. Demek ki, bu neviden bir harcama, Barolar Birliği bütçesinden yapılmaktadır. Bunlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır; Bakanlıkla ilişkileri de fevkalade sınırlı alanlara inhisar etmektedir. Soruların diğer kısmı, bu çerçevede değerlendirilmesi gereken husustur.

Değerli arkadaşlarım, arka arkaya bazı sorular var; bunlar, bazı ilçelerimizdeki adliye binaları ve adalet hizmetleri açısından yeni mahkemelerin açılıp açılmayacağıyla alakalıdır. Şimdi, biz, bazı yerlere hâkim tayinlerini ya da yeni mahkemelerin açılıp açılmamasını Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun aldığı ilke kararlarına göre yapmaktayız. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, 14.9.1981 tarihli bir kararında, bir yere ağır ceza mahkemesinin açılabilmesi, kurulabilmesi için yıl içerisinde gelen dava sayısının 300'den yukarı olması gerektiğini belirlemiştir. Diyarbakır Milletvekili Sayın Muhsin Koçyiğit, Ergani İlçesine böyle bir ağır ceza mahkemesi açılıp açılmayacağını soruyor. Bizim kayıtlarımıza göre, Ergani, Çermik, Çüngüş, Dicle, Maden ve Alacakaya İlçelerinden Diyarbakır ve Elazığ Ağır Ceza Mahkemelerine 2003 yılı ve 1.1.2004 ile 6.10.2004 tarihleri arasında fezleke ve görevsizlik kararı verilerek gönderilen dava sayısı, ilke kararında belirtilen sayının çok altındadır. Bu da, şükranla, memnuniyetle karşılanacak bir husustur. Yani, bir yere ağır ceza mahkemesi açmak belki başlangıçta hoş gibi gözüküyor; ama, çok şükür, insanlarımız, o anlamda bu suçlara fazla mütemayil değil, bu da şayanı şükür bir husus. Onun için, keşke, başka yerlerde de ağır cezalar olmasa; bunu tercih ediyoruz.

Antalya Milletvekilimiz Sayın Feridun Baloğlu'nun, dosya sayısı esas alınıp, alınmayarak, adliyelerde sulh mahkemelerinin sayısının artırılıp artırılmayacağına ilişkin bir soru önergesi var.

Yine, aynı ilke kararı çerçevesinde, bir yılda bakabileceği dava sayısının 1 000'in üzerinde olması halinde sulh hukuk mahkemeleri açılmaktadır. Şu an, yani, soru önergesinin verildiği tarih itibariyle 3 937 dava açılmış 2003 yılı iş durumuna göre; Antalya'da da 3 adet sulh hukuk mahkemesi mevcuttur. Bu şartlar altında yeni bir sulh mahkemesinin açılması, o rakamlar açısından mümkün değildir; eğer, bu rakam artarsa -ki, temennimiz artmamasıdır- açacağız, artmazsa açmayacağız.

Şimdi, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe'nin, Evciler İlçesi Adliye Teşkilatıyla ilgili bir önergesi var.

Biz, bir yerde adliye teşkilatının kurulup kurulmamasını ya da mevcutlar arasında bir hizmet birleştirilmesi yapılmasını, demin söylediğimiz ilke kararları çerçevesinde yapmaktayız. Kendileri de, haricen, bu konuyu şüphesiz ki biliyorlar. Dolayısıyla, biz, geçtiğimiz sene, bilmecbur, bizzarur, bazı yerlerde adliyeleri kapattık. Bundan dolayı, Bakanlık olarak, bizim tasarrufumuz 116 trilyondur; çünkü, hâkimlerin ve savcıların tayin ve terfileri, özlük hakları, büyük ölçüde, bir yıl içerisinde çıkardıkları iş sayısına, Yargıtaydan geçen dosyaya bağlıdır. Halbuki, birçok yerde -çünkü, bir yerde adliye teşkilatını açtığınızda, en az 2 hâkim, 2 savcının olması söz konusu- bazen 25 dosya, 30 dosya, 50 dosya, sıradan, çok basit bir suçla ilgili davaya bile 2 savcı çıkmakta, duruşmaya; bu neviden sıkıntıları Türkiye yaşadı. Onun için, temennimiz, keşke, arzu ettiğim gibi, adliyelerin sayısını çoğaltmak yerine azaltmayı, ben, şahsen tercih ederim. Bu sebeple, orada böyle bir husus söz konusu değil; ama, kendileri de biliyor ki, biz, Afyon'a büyük önem veriyoruz. Afyon Adalet Sarayı açıldı; kendileri de bulundular, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Ayrıca, Emirdağ'da ve Sandıklı'da yeni adliye hizmet binaları, inşallah, 2005'te bitecek. Eldeki imkânları bu nevîden kalıcı hizmetlere tahsis etmeyi tercih ediyoruz.

İzmir Milletvekilimiz Sayın Vezir Akdemir "İzmir Adalet Sarayı ne zaman bitecek" diye soruyor. Başlangıçta bunu arz ettim; soru güncelliğini kaybetti; biz, adliye sarayını geçtiğimiz yıl açtık, aşağı yukarı yedi sekiz aydır da hizmet veriyor.

Ankara Milletvekili Sayın Telat Karapınar'ın...

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - İki sorum daha var orada...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Soru olabilir de, açıldı şu an.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Bir de Karşıyaka'yla ilgili soru vardı...

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - "Karşıyaka adliye binasının yetersizliğinden dolayı ağır ceza ve sulh ceza mahkemelerinin görev yaptığı mekânların yetersizliğinden dolayı sağlıklı adalet hizmeti verilmemektedir" deniliyor. Doğru; ama, şimdi, açılan hizmet binasında -siz de biliyorsunuz- halen daha boş yerler var. Yüksek Kurul şu an İstanbul'da. Biz, büyük merkezlerdeki adlî hizmetlerin ne gibi sorunlarla karşı karşıya kaldığını tespit anlamında böyle bir çalışmayı bütün Türkiye çapında yapıyoruz, Türkiye'nin her tarafında. Ümit ederim önümüzdeki günlerde de İzmir'e gidecekler, oradaki gelen teklifler çerçevesinde, ona da yardımcı olmaya çalışırız.

Ankara Milletvekilimiz Sayın Telat Karapınar'ın, Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından affedilen mahkûmlarla ilgili bir soru önergesi var.

Bilindiği gibi, Anayasanın 104 üncü maddesine göre, Cumhurbaşkanları, sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak yetkisine sahiptir. Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, göreve başladığı 16.5.2000 tarihinden bugüne kadar, Anayasanın anılan hükmü kapsamında 252 mahkûmun cezasını kaldırdığı... Yine soru önergesinde sorulan başka bir husus var; bunlardan yasadışı silahlı çete niteliğindeki MLKP adlı terör örgütünün sair efradı olmak suçundan hükümlü olup, 10.4.2003 tarihli ve 55 sayılı kararla cezası kaldırılan kişinin terör örgütü üyesi olmak suçundan yeniden tutuklanarak Ankara 1 numaralı F Tipi Kapalı Cezaevinde; yasadışı silahlı çete niteliğindeki DHKPC adlı terör örgütünün sair efradı olmak suçundan hükümlü olup 4.7.2003 tarihli ve 101 sayılı kararla cezası kaldırılan kişinin ise, terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklandığı; geçmiş dönem cumhurbaşkanlarından Sayın Süleyman Demirel tarafından 93, Sayın merhum Turgut Özal tarafından 17 kişinin cezasının, Anayasanın anılan hükmü çerçevesinde kaldırıldığı, Bakanlığımızın kayıtlarından anlaşılmıştır.

Şüphesiz, bu cezaların kaldırılmasıyla ilgili konunun bir prosedürü var; bu prosedüre göre bunlar yapılmaktadır. Mutlak surette sağlık raporları istenmekte, kişinin, varsa sabıka kayıtları, başka türlü araştırmaları yapılmakta ve buna bağlı olarak bu neviden kararlar verilmektedir.

Yine, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Baloğlu -Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen bir soru önergesi sebebiyle- Başbakan tarafından milletvekilleri aleyhine açılmış tazminat davası olup olmadığını sormaktadır.

Bizim adlî sistemimizde, kişilerin sıfatlarına, görevlerine ve unvanlarına göre bir istatistik tutulmamaktadır. Yani, kimin, hangi mahkemede, ne dava açtığı, sıfatına göre olmadığı için, biz genel kayıtları tutuyoruz; yani, bir yıl içerisinde, bilfarz, Ankara asliye hukuk mahkemelerine kaç dava gelmiştir, kaç dava kararı çıkmıştır; bu neviden istatistikleri tutuyoruz. Davacının ya da davalının sıfatına göre bir kayıt tutulmadığı için, bu soruya, maalesef, çok daha teferruatlı bir cevap verme imkânım yok.

Iğdır Milletvekilimiz Sayın Prof. Dursun Akdemir, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarlarını sormaktadır.

Biz, Bakanlık olarak il il ödenek ayırmıyoruz, ihtiyaçlar ne ise bunu karşılamaya çalışıyoruz. Bu çerçevede, UYAP Projesi çerçevesinde oraya yapılan bilgisayar destekleri ve bununla ilgili yapılan harcamalar var. Ayrıca, ceza tevkifevleri bütçe ödenek ve donanım kısmı tarafından, cari ödenek toplamı olarak, yaklaşık 999 165 000 000 ve cezaevinin sair ihtiyaçlarının karşılanması bakımından da 190 milyar demek ki, 1 trilyonun üzerinde bir harcama yapılmıştır. İhtiyaç hâsıl olduğunda da bunlar gönderilmektedir.

Adalet hizmet binasının bakım ve onarımı işlerinde kullanılmak üzere istenilen ödenek de kendilerine gönderilmiştir. Bu ödenekler yetmediği takdirde gereği yapılmaktadır; şu an, Bakanlık olarak da bu anlamda herhangi bir sıkıntımız yoktur.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, personel atamalarına ilişkin olarak, özellikle Adalet Akademisiyle ilgili soruyor. Bu Adalet Akademisiyle ilgili olarak, Yargıtay üyesi 1 kişinin akademi başkanı olarak, Ankara adliyesinden 1 hâkim ve 1 cumhuriyet savcısı akademi başkan yardımcısı olarak, Bakanlığımızdan 1 tetkik hâkimi eğitim merkezi müdürlüğüne, yine 1 tetkik hâkimi müdür yardımcılığına, Danıştaydan 1 tetkik hâkiminin eğitim merkezi müdür yardımcılığına, Gazi Üniversitesinden 1 arkadaşımız genel sekreterliğe, Devlet İstatistik Enstitüsünden de 1 arkadaşımız memur olarak atanmıştır; istisnaî kadrolarla ilgili olarak herhangi bir atama söz konusu değildir.

Adlî Tıp Kurumuyla ilgili olarak da, 1 Adlî Tıp Kurum Başkanı, 2'si Adlî Tıp Kurumu başkan yardımcısı, 5'i adlî tıp ihtisas kurulu başkanı ve 18'i adlî tıp ihtisas kurulu üyesi olmak üzere, toplam 26 kişi üçlü kararnameyle, 41 kişinin de değişik kariyerlerden naklen atandığı, kayıtların tetkikinden anlaşılmıştır.

Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in, 58 inci cumhuriyet hükümetinin göreve başladığı tarihten soru önergesinin sorulduğu güne kadar, göreve atanan ve görevine son verilen personele ilişkin bir soru önergesi var. Bununla ilgili bir başka arkadaşımızın sorduğu soru vardı, ona cevap vermiş oldum; aynı mahiyettedir.

Anamur İlçesine ağır ceza mahkemesinin açılıp açılmayacağına ilişkin Sayın Ersoy Bulut'un bir önergesi var. Bu konuyla ilgili, yine Hâkimler Savcılar Kurulunun ilke kararını belirttim; 300 ve daha yukarı olması lazım.

2003 yılı içinde, Anamur ve Bozyazı Cumhuriyet Savcılıklarından fezlekeyle ve söz konusu yerlerin ceza mahkemelerinden görevsizlik kararıyla Silifke Ağır Ceza Mahkemesine gelen toplam dosya sayısı -çok şükür- 66'dır. Dolayısıyla, sayı fevkalade azdır.

Öte yandan, 2004 yılında, Anamur İlçesinden 36, Bozyazı İlçesinden de 13 fezlekenin cumhuriyet başsavcılığına gönderildiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan, kriterlere uymadığından, böyle bir ağır ceza mahkemesinin kurulması söz konusu değil.

Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Küçükaşık, Bursa İli, Gürsu, Harmancık ve Büyükorhan İlçelerindeki adliyelerin kapatılmasıyla ilgili hususu soruyor. Zannediyorum, bu konuda da, biraz evvel, bir genel çerçevede değerlendirme yaptım. Dosya sayıları, bulundukları şartlar ve imkânlar itibariyle bu neviden kararlar, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca alınmıştır, bu çerçevede bu işlemler yapılmaktadır.

Beni dinlediğiniz için hepinizi teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Açıklamalarınız için teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sorusu olan arkadaşlarımızın çok kısa açıklamaları olacak.

Sayın Kepenek, buyurun.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Sayın Başkan, çok teşekkür ederim. Sayın Bakanımıza da, duyarlılığı için, sorularımıza yanıt verdiği için teşekkür ediyorum.

Burada, birkaç kez gündeme getirildiği gibi, benim ilk sorum, bilgi edinmeyle ilgiliydi ve bu soru Ekim 2003'te sorulmuştu; yanılmıyorsam, Sayın Bakanımızın, bu konuda sözcü olarak yaptığı bir açıklamaya dayalıydı. Aradan uzun zaman geçmiştir; ama, ben bu konuda daha somut sorular sormaya çalışacağım.

Yazılı soru meselesine gelince; orada da, genel bir şikâyetimi, izin verirseniz, dile getireyim. Çoğu yazılı sorularımıza, sayın bakanlarımız, kısmen cevap veriyorlar; tamamına değil de, 5 soru soruyorsunuz, bunun 1 veya 2'sine yanıt alabiliyorsunuz. Orada da bir eksiklik olduğu görülüyor.

Özetle, bizim, denetim işini -her iki taraf için söylüyorum, hem yürütme erki için hem bizim için- çok etkin, çok verimli, çok düzgün ve güncelliği koruyarak, güncelliğe sahip çıkarak yaptığımız pek söylenemez. Bu, asıl işlerimizden biri olan denetimin aksaklığından hepimiz şikâyetçiyiz. Kaldı ki, burada, şimdi, her iki partinin 12-12, 24 milletvekili var; yani, Meclisimizin de yüzde 4'ü gibi bir bölümü burada; onun da altını çizeyim.

Şimdi, Sayın Bakanımın sözünü ettiği bu "imtiyazlılar demokrasisi" teşhisine, ben de bütün gönlümle katılıyorum; ancak, burada bir sorun var, önemli bir sorun var. Kamu çalışanlarının yargılanmasında bir farklılık olduğu doğrudur. Üstelik, her birim için ayrı bir yöntem, ayrı bir usul, ayrı bir sistem var gibi görünüyor; ancak...

BAŞKAN - Sayın Kepenek, sizin sorunuz, yalnız, bununla ilgili değil. Sorunuzla ilgili kısa bir açıklama yaparsanız sevinirim.

YAKUP KEPENEK (Ankara) - Bitiriyorum Sayın Başkan. Teşekkür ederim hoşgörünüz için, bu demokratik tavrınız için.

Ancak, milletvekili dokunulmazlığının niteliği farklıdır. Biz, yürütme ve yasama olarak, suyun başındayız. Biz, etken durumdayız, yapıcı durumdayız, edilgen durumda değiliz. Kamu yönetiminin öbür birimlerinin, yasama ve diğer konumları da bize bağlı gidiyor ve bizim durumumuz Anayasayla saptanmış.

O nedenle, bu farkın dikkate alınmasını diliyorum ve yeniden teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.

Sayın Akdemir, buyurun.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Bakan da bizi aydınlattığı için teşekkür ediyorum kendilerine.

Sayın Bakanın da dediği gibi, İzmir Adliye Sarayı, çok uzun bir süreden sonra faaliyete geçmiştir. Adliye Sarayı gayet büyük bir binadır. Temennimiz, çevredeki ilçelerin, yeterli olan adliye binasına bir olanak yaratılmalıdır.

Bunun yanında, en yakın olan Bornova ve Karşıyaka İlçelerimizin şu anda adliye binaları yeterli değildir. Ya yeni bir binaya ihtiyaç duyulur veyahut da bazı mahkemelerin oraya taşınması söz konusu olabilir. Sayın Bakanımız bu konuda ağırlıklarını koyarsa seviniriz.

Diğer bir konu daha var; aslında, bunun sorumla ilgisi yok; ama, affınıza sığınarak söylemek istiyorum Sayın Bakana.

Sayın Bakanım, özellikle, bu, ticaret mahkemelerimiz çok sağlıklı işlememektedirler. Bu mahkemeler çok uzun bir süre sürmekte ve de birçok mahkemeler iki üç yıl sürmektedir. Bunun esas nedeni, bana göre, yeterli bilirkişilerin raporları toplanamadığından dolayı mahkemeler uzun sürmektedirler. Bununla ilgili bir çalışma var mıdır?

Bana göre, konusunda uzman olmayan bu bilirkişilerin görev almamaları... Bu bilirkişilerle ilgili bir sınav yöntemi getirilemez mi? Bu, konusunda uzman olmayan bilirkişiler hem mahkemelerimizi uzun bir süre meşgul etmektedirler ve de vatandaşlar davacı veya davalı olduğu konularda çok mağdur olmaktadırlar. Bu konuların acilen önlenmesi için herhangi bir tedbiriniz var mı yok mu? Yapılırsa sevinirim.

Bir başka konu da; hâkimlerimiz, savcılarımız, Yargıtay üyelerimiz ve Yargıtay başkanlarımızın çalışma odalarının çok sınırlı ve yeterli olmadığını görmekteyiz. Bu konuyla ilgili bir çalışma var mıdır yok mudur diye öğrenmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan ve Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Sayın Akdemir, teşekkür ediyorum.

Sayın Baloğlu, buyurun.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana da çok sayıda soruya topluca yanıt verdiği için teşekkür ediyorum. Ancak, bu soruların birikmesinin sorunlar doğurduğunu herkes kabul ediyor, artık. Bu uygulamanın daha genişletilerek sürdürülmesinde yarar var. Sözlü soruların yanıtlarına daha uzunca bir sürenin ayrılmasına gerek olduğunu düşünüyorum.

Sorularımdan birisi, Sayın Başbakanın, cumhuriyet tarihinde, sözlü soru önergesi nedeniyle veya bir soru önergesi nedeniyle hakkında Başbakan tarafından dava açılmış kaç milletvekili bulunduğuna ilişkindi. Sayın Bakan, haklı olarak, Bakanlık kayıtlarında böyle bir notun, bilginin olmadığını söylediler. Soruyu yanlış bir yere sorduğum anlaşılıyor; Sayın Başbakana sormam gerekiyor. Ama, ben, yine de, bana ulaşan bilgileri de zabıtlara geçirmek istiyorum. Böylece, Adalet Bakanlığındaki kayıt eksikliğini bir nebze gidermiş olacağımı sanıyorum. Bu konuda Sayın Başbakanımızın açmış olduğu dava siyasal tarihimizde ilktir. Böylece, bir ilke imza atmış oluyorlar; kendilerini kutluyorum.

İkincisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kıstaslarından Sayın Bakan bahsettiler. Antalya'da açılacak bir sulh hukuk mahkemesiyle ilgili, zaten, 3 937 dosya 2003'te oluşmuş. Büyük bir ihtimalle yeni bir mahkeme açılacak.Bunu, Antalya'daki avukatlara verilmiş bir müjde olarak kabul ediyorum. Ancak, şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Bu 1981'de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun koymuş olduğu kıstaslar bugün sulh hukuk mahkemelerinin kazandığı yeni anlamla gözden geçirilmelidir diye düşünüyorum; yani, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yirmiüç yıl önce koymuş olduğu bu kuralları gözden geçirmelidir.

Teşekkür ediyorum Sayın Bakana tekrar.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baloğlu.

Sayın Ünlütepe; buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana da yaptığı açıklamalardan dolayı ve ilimize gösterdiği yakın ilgiden dolayı öncelikle teşekkür etmek istiyorum.

Burada, benim üzerinde durmak istediğim bir konu var. Yargı hizmetleri, kamu hizmetidir. Bir tür kamu hizmetleri daha vardır; örneğin, eğitim, örneğin sağlık hizmetleri. Bu tür hizmetleri yurttaşlarımız özel girişimcilerin açtığı, örneğin, eğitim hizmetini, özel girişimcinin açtığı özel okullarda, sağlık hizmetini özel girişimcinin açtığı bir özel hastanede giderebilir; ama, dünyada hiçbir yerde yargının özeli yoktur. Burada tasarrufu yaratacağız derken, önemli bir hizmet olan kamu hizmetini, yurttaş, başka bir ilçeye veya ile giderek hakkını aramakla karşı karşıya kalacaktır ki, bana göre, adlî hizmetler, ertelenemeyen, parayla ölçülemeyen bir tür hizmetlerdir diye düşünüyorum. Türkiye'de önümüzdeki günlerde, önümüzdeki dönemlerde, dilerim, her ilçe bazında adlî teşkilatlar kurulsun ve hizmet daha sağlıklı gitsin diye düşünüyorum.

Tekrar, Sayın Bakana, yaptığı açıklamalardan dolayı teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ünlütepe.

Sayın Işık, siz sisteme girmişsiniz; ama, burada, İçtüzük gereği olarak sadece soru önergesi sahibi olan milletvekili arkadaşlarımızın çok kısa bir açıklama yapma hakları vardır; dolayısıyla, İçtüzük gereği olarak size söz veremeyeceğim; üzgünüm.

AHMET IŞIK (Konya) - Takdir yetkisi kullanamaz mısınız Sayın Başkan?

BAŞKAN -Sayın Bakanım; buyurun.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Kepenek tarafından "yazılı soru önergelerine kısmen cevap veriliyor" deniliyor. Bana gelen yazılı soru önergelerinden şunu gördüm: Bazen bir soru önergesinde birden fazla bakanlığı ilgilendiren soru sorulmaktadır; yani, Adalet Bakanlığına gelen soru önergesinde, İçişleri Bakanlığından veya başkaca bakanlıklardan bilgi toplamak gerekiyor. Bu da işi uzatıyor. Bence, anında, güncelliğini koruyarak doğrudan cevap isteniyorsa, her bakanlığın kendi görev alanına giren hususlarda soru önergeleri sorulabilirse, belki daha doğrudan, daha tatminkâr ve kısa sürede cevap verme imkânı olabilir.

Sayın Akdemir'in sorduğu hususlar, tabiî daha uzun bir açıklamayı gerektirir; ama, kısaca şunu ifade edeyim: Bornova Adliyesi zaten kapatıldı; şimdi, bulunduğu yerde hizmet veriyor. Metropol ilçe içerisinde şu an Karşıyaka Adliyesi var. Biz, zaten hizmet birleştirmelerine mümkün olduğu kadar gittik.

Şüphesiz, Türkiye'de davaların uzamış olmasının çok değişik sebepleri var. Bunlar sadece mahkemelerin iş yükünden de kaynaklanmıyor. Hâkimin karar verebilmesi için dosyanın tekemmül etmesi lazım, tamamlanması lazım. Bu ise, pek çok kesimden, pek çok daireden veya değişik kaynaklardan bilginin dosyada tamamlanması gerekiyor. Bundaki gecikmeler yargıda da ister istemez bazı gecikmelere sebebiyet veriyor. Bunun için, biz, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununu, inşallah, bu yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine getireceğiz. Burada düşündüğümüz iki husus var. Bir taraftan, şu an mahkemelere gelen birkısım davaları yargı dışında çözmektir, alternatif uyuşmazlık çözümleri bulmak suretiyle mahkemelerin iş yükünü azaltmak, öbür taraftan da yargılamayı hızlandıracak birkısım usul hükümlerini getirmek istiyoruz. Bu yıl içerisinde, inşallah, bu gelecek.

Bilirkişi konusu, Türkiye'nin kanayan yarasıdır, çok çeşitli sebeplerden dolayı. Bu konuyla ilgili bir çalışmayı yapıyoruz. İnşallah, onu da kısa süre içerisinde kamuoyunun bilgisine, tartışmasına açarız; ama, bilmemiz gerekir ki, bilirkişi konusu, önünde sonunda insan meselesidir. Sorumluluk duygusuna sahip iyi insanları yetiştiremediğimiz sürece, bu bilirkişiler -iyilerini tenzih ediyorum; kendilerinden de özür dilerim- kendi işini bilir kişiler haline geliyor. Zaten, Türkiye'nin temel sıkıntısı da buradadır, yargının çektiği en önemli sıkıntı da buradadır.

Fizikî mekânlar konusu, bu hükümetin en fazla üzerinde durduğu konudur ve şu an Türkiye'de 150 noktada proje yürütüyoruz büyük illerimiz başta olmak üzere. İnşallah, bu iktidar dönemi sonunda bu mesele çok önemli bir noktaya gelmiş olacaktır.

Diğer konularla ilgili olarak gerekli açıklamaları yaptığım kanaatindeyim.

Sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

48.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan'ın, hastalıkları nedeniyle sözleşmeleri feshedilen uzman çavuşların durumuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/711) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

49.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, kamu kurum ve kuruluşlarındaki sözleşmeli avukatlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/718) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

50.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, KPSS sonuç listelerinin sağlıklı olmadığı iddialarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/781) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

51.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı hakem hatalarına karşı işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/830) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

52.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın, özelleştirme sonucu işsiz kalanların istihdamına yönelik düzenleme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/970) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

53.- Muğla Milletvekili Fahrettin Üstün'ün, yapılan atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/991) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

54.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik İlinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yatırımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1086) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

55.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün'ün, Bilecik-Bozüyük'teki öğrenci yurdu inşaatına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1112) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

56.- Muğla Milletvekili Ali Arslan'ın, bazı vakıfların kuruluş amaçları dışında faaliyet yaptıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1181) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

57.- Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2004 ve 2005 malî yılı bütçelerinden Iğdır İline ayrılan ödenek miktarı ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1403) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

58.- Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, personel atamalarına ve geçici personele dönersermayeden ödenen paya ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1447) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

59.- Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, Antalya İline hipodrom yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi (6/1459) ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in cevabı

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi, gündemin 4 üncü sırasındaki soruyla birlikte, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin tarafından cevaplandırılacak olan diğer soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                        Ramazan Kerim Özkan

                                             Burdur

TSK emrinde çalışan ve yapılan sağlık taramaları sonucu hepatit-B taşıyıcısı oldukları tespit edilen uzman çavuşların sözleşmeleri feshedilmiştir.

Konu, ilgisi itibariyle Emekli Sandığına intikal ettirilmiş olup, kişinin mevcut sağlık durumunun çalışmasına engel olmadığı gerekçesiyle 5434 sayılı Kanunun 44 üncü maddesince "adi malul" sayılamayacağı ve malulen emekli olamayacakları bildirilmiştir.

1 - Bu durumda mağdurların hayatlarını idame ettirebilmeleri için 5434 sayılı Kanunun 54 üncü madde kapsamınca çalıştırılmalarını düşünür müsünüz?

2 - Devlet Personel Başkanlığının bu konuda görevlendirilerek TSK ile işbirliğine geçirilmesini ve şahısların mağduriyetlerini gidermek açısından durumlarına uygun görevlerde çalıştırılarak emeklilik haklarının kazandırılmasını uygun bulur musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                        30.7.2003

                        Mehmet Küçükaşık

                                               Bursa

3 Kasım 2002 seçimleri sonrası iktidara gelen AKP Hükümetinin, kamu kurum ve kuruluşlarında, hukuka ve teamüllere uygunluk açısından tartışma konusu olan çeşitli atamalar yaptığı bilinmektedir.

Bu çerçevede;

1 - Kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan avukat sayısı kaçtır? Hükümetiniz döneminde sözleşmesi yenilenmeyen avukat sayısı kaçtır? İlk kez sözleşme yapılan avukat sayısı kaçtır? İlk kez sözleşme yapılan avukat sayısı kaçtır?

2 - Sözleşmesi yenilenmeyen avukatların sözleşmelerinin yenilenmemesinin sebepleri nelerdir?

3 - Bursa İlindeki kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan kaç avukat vardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.10.2003

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

KPSS-B yerleştirme işlemleri, 2001 yılından beri ÖSYM tarafından yapılıyor. 2002 ve 2003'te sınavı kazananların yerleştirilmesinde ciddî hataların olduğu iddia edilmekte ve en son olarak da, Eylül 2003'te yerleştirileceği ifade edilen KPSS'yi kazanan adayların internet üzerinden 23.9.2003'te isimleri yayınlandı, 24.9.2003'te yeniden yayınlanarak bir başka tereddüte sebep oldu. Vaki birkısım itirazlar ve müdahaleler sonrası liste internet sitesinden kaldırıldı. 3.10.2003'te bir özür yazısıyla, 3 üncü kez listeler internet sitesine verildi.

Soru 1: İnsanların umutlarını bağladıkları sınav ve sonucu hakkında bu derece güvenlerini sarsmak, devlete olan güveni de sarsmaz mı?

Soru 2: Son yayınlanan listelerin de sağlıklı olmadığı iddia ve tereddütlerini izale için ne düşünülmektedir?

Soru 3: Yerleştirme işlemini ÖSYM'den alıp, tüm sorumluluğu Devlet Personele ait olmak üzere, yeniden düzenlemeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 30.10.2003

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

Soru 1: Basında yer alan hakem hataları, hatta şike iddialarının Türk spor ahlakı ve camiasını ciddî boyutta rahatsız ettiği, oyuncu, seyirci ve hakemlerin centilmenlik içerisinde sporu toplum tabanına yayması gerekirken, bilerek gerilimi artıran, seyirciyi tahrik eden, kasıttan başka anlam taşımayan bazı hakemlerin hatalarının karşılıksız kalması doğru mudur?

Soru 2: Bir TV kanalında Hakem Sadık İlhan'ın, 2002-2003 sezonu 22 nci haftasındaki Samsunspor-Trabzonspor maçında, MHK Başkanı Bülent Yavuz'un maçı Trabzonspora vermesi talimatına göre hareket ettiği ve istek doğrultusunda sonuçlandırdığı, Samsunspor lehine penaltıyı vermediği iddiası karşısında yapmayı düşündüğünüz bir işlem olacak mıdır?

Soru 3: 19.10.2003 günü Samsunspor-Gaziantep maçını yöneten Hakem Selçuk Dereli'nin açıkça atılan iki golü vermediği, taraftarı gerip, sürekli gerilim oluşturduğu hususunu inceletip, genel bir tedbir alınması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 16.2.2004

                        Mehmet Küçükaşık

                                               Bursa

Hükümetiniz tarafından yürütülen özelleştirme politikaları çerçevesinde özelleştirilen ve özelleştirme çalışmaları yürütülen işyerlerinde çalışan işçilerin gerekli yasal düzenlemeler yapılmaması nedeniyle mağdur duruma düştükleri ve bir özelleştirme programında olması gereken en önemli ayağın, insan faktörünün unutulduğu görülmektedir.

Bu çerçevede;

1.- Özelleştirme nedeniyle işten çıkarılan işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi hususunda bir düzenleme yapmayı düşünüyor musunuz?

2.- Hükümetinizin 19.2.2003 tarihinde 22/1 Dönem ve 1/528 esas numarasıyla TBMM'ye sevk ettiği ve bir yıldan beri Plan ve Bütçe Komisyonunda beklemekte olan Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve KHK'lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısını Meclis gündemine ne zaman getirmeyi düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                              Fahrettin Üstün

                                              Muğla

1- 58 inci, 59 uncu hükümetler döneminde size bağlı kuruluşlarda kaç atama yapılmıştır?

2- Bakanlığınıza bağlı kuruluşlarda idarî görevlere her iki hükümet döneminde vekâleten, tedviren ve görevlendirmeyle kaç atama yapılmıştır?

3- İdarî görevlerde bulunan idarecilerden kaçı başka yerlere görevlendirilmiştir?

Görevlendirilenlerin aldıkları harcırah miktarı ne kadardır?

4- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde asıl veya vekil kaç idareci görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın M. Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

                                   Yaşar Tüzün

                                             Bilecik

Soru 1- İlimizde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan 6 adet açık yüzme havuzu mevcut, bu yüzme havuzları neden işletilemiyor? Havuzların faal hale getirilip halkın hizmetine sunulması için neler yapılması gerekiyor?

Soru 2- Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından yapımına başlanan, bugünkü değerlerle yaklaşık 2,5 trilyon harcamayla fizikî gerçekleşmesi yüzde 15 civarında olan yatırımlar için ne düşünüyorsunuz? Ne zaman bitirmeyi planlıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

                                   Yaşar Tüzün

                                             Bilecik

1- İlimiz Bozüyük İlçesinde 1994 yılında yapıma başlanan 300 yatak kapasiteli öğrenci yurdu inşaatında fizikî gerçekleşme yüzde 60 oranında olmasına rağmen, yılı ödeneği 1 milyar olarak konulmuştur.

İlçemizin acil ihtiyacı olan öğrenci yurdu ne zaman bitirilip öğrencilerimizin hizmetine sunulacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan konunun Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

                                       Ali Arslan

                                              Muğla

Vakıflar, kuruluş amaçlarına uygun olarak çalışmak zorundadır. Faaliyet alanları ve amaçları Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olamaz. Vakıfların faaliyetlerini Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişleri yapmaktadır.

1- Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince yapılan incelemeler sonucu 1.1.2002 tarihinden bugüne kadar amaçları dışında faaliyet yaptıkları tespit edilen ve kapatılan vakıf var mıdır?

2- Denizli'de faaliyet gösteren Sahabiye Denizli İlmî Araştırmalar ve Hizmet Vakfı ne amaçla kurulmuştur? Amaçları arasında "Ahiret Hava Yolları" bileti vermek de var mıdır? Bu vakıfla ilgili bugüne kadar herhangi bir idarî ve adlî işlem var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                             Dursun Akdemir

                                                 Iğdır

1- Bakanlığınızın 2004 malî yılı bütçesinden Iğdır İli için ayrılan ödeneğin tamamı kullanılmış mıdır? Kullanılmış ise nerelerde hangi projeler için kullanılmıştır? Kullanılmamış ise gerekçesi nelerdir?

2- Bakanlığınızın 2005 malî yılı bütçesinden Iğdır İline ne kadar ödenek ayrılmıştır? Bu ödeneğin ne kadarı yatırım, ne kadarı cari harcamalar içindir? Söz konusu ödenek hangi yatırımlar için kullanılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                           Ümmet Kandoğan

                                            Denizli

1- İktidarınız döneminde Bakanlığınıza naklen atanan personel sayısı ne kadardır? Bunlardan üst kadrolara atanan personelin isimleri ile geldikleri kurumları açıklar mısınız?

2- Aynı dönemde istisnaî kadrolara atanan personel sayısı kaçtır? Bunların isimleri nelerdir?

3- 58 inci ve 59 uncu hükümetler döneminde, Başbakanlık ve diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarından Bakanlığınıza vekâleten, asaleten ve geçici görevle atanan toplam personel sayısı ne kadardır?

4- Bakanlığınız merkez teşkilatında görevli geçici personele dönersermayeden ödenen pay ne kadardır? Unvanlar itibariyle dağılımı nasıldır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                          Hüseyin Ekmekcioğlu

                                           Antalya

Çok büyük oranda göç alan ve çok hızlı bir şekilde büyüyen Antalya'nın mevcut nüfusu da gözönüne alınarak, ilimize bir hipodrom yapılması hakkında Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri, okunmuş olan soru önergelerine, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarafıma yöneltilmiş 12 soru var. Bu 12 soruyu, özet halinde sizlere takdim etmek istiyorum.

Bakanlığıma yöneltilen ilk soru, Burdur Milletvekili arkadaşımız Sayın Ramazan Kerim Özkan'a ait. Sayın Özkan, vücutlarında hâsıl olan arızalar veya tedavisi imkânsız hastalıklar nedeniyle görevini yapamayacak durumda olan uzman çavuşların durumlarıyla ilgili bir soru yöneltmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun "malullük" başlığı altındaki 44 üncü maddesi şu şekildedir: "Her ne sebeple olursa olsun vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar oldukları tedavisi imkânsız hastalıklar yüzünden vazifelerini yapamayacak duruma giren iştirakçilere malul denir ve haklarında bu kanunun malullüğe ait hükümleri uygulanır." Yine, madde şu şekilde devam ediyor: "Şu kadar ki, bunlar, yazıyla istedikleri takdirde, haklarında bu kanun hükümleri uygulanmaksızın, malullüklerinin mâni olmadığı başka vazife ve sınıflara nakil suretiyle tayinleri yapılmak üzere istifa etmiş sayılırlar. Bunların istifa etmiş sayıldıktan sonra dahi, bu kanun hükümlerinin uygulanmasını istemek hakları mahfuzdur." Bu hükümle, atandıkları görev için gerekli sağlık şartlarını haiz olan Emekli Sandığı iştirakçilerinden, vücutlarında hâsıl olan arızalar veya duçar olunan tedavisi imkânsız hastalıklar nedeniyle bu görevlerini yapamayacak duruma gelenler malul olarak tanımlanmıştır. Malul olduklarına karar verilen iştirakçilerden, kurumlarınca malulen emekliye sevk edildiklerine dair emekliye sevk onayı alınmadan önce, başka sınıf ve görevlerde çalışmak isteyenlere bu sınıf ve görevlerde çalışma hakkı tanınmıştır. İştirakçilerin 44 üncü madde uyarınca malul sayılabilmeleri için, öncelikle, bulundukları görevleri yapamayacaklarına dair kesin işlemli sağlık kurulu raporlarının Emekli Sandığı Sağlık Kurulunca incelenerek malul olduklarına karar verilmesi gerekmektedir. Bundan sonra, kurumlarınca, Emekli Sandığı Sağlık Kurulu kararına dayanılarak malulen emekliye sevk onayı alınıp, görevleriyle ilişkileri kesilmekte ve haklarında maluliyet işlemi tesis edilmektedir.

Emekli Sandığı Sağlık Kurulunca malul olduklarına karar verilmekle beraber, malullüklerinin engel olmadığı başka görevlerde çalışması mümkün olanlar hakkında kurumlarınca malullük hükümleri uygulanmadan, malullüklerinin mâni olmadığı başka sınıf ve görevlere nakil yapılmak suretiyle göreve devamları sağlanmaktadır. Sandık iştirakçiliği sona erdikten sonra malulen aylık bağlanması ise, 5434 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinin "88 inci madde gereğince emekli kesenekleri geri verilmemiş olanlardan 61 yaşını doldurmadan evvel adi malul durumuna girenlere 53 üncü madde esaslarına göre adi malullük aylığı bağlanır" hükmü uyarınca bunun mümkün olduğunu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, uzman erbaşlar, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununun 5 inci maddesinin "uzman erbaşlar, iki yıl süreyle sözleşme yaparak göreve başlarlar ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığıyla ilgilendirilirler. Bunlardan, istihdam edildikleri kadronun görev özelliklerine göre sınıf ve branşlarıyla ilgili sağlık nitelikleri uygun olanların müteakip sözleşmeleri bir yıldan az beş yıldan fazla olmamak şartıyla azamî 45 yaşına girdikleri yıla kadar uzatılabilir" hükmü gereğince, belli bir süre çalıştırılmak üzere göreve alınmaktadırlar.

Değerli arkadaşlarım, uzman erbaşların maluliyet durumlarının, sözleşmeleri feshedilip Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkileri kesilerek iştirakçilik vasfı sona erdikten sonra, haklarında 5434 sayılı Kanunun 54 üncü maddesi hükmünün uygulanarak, maluliyetlerinin bu hükme göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, haklarında 44 üncü maddenin uygulanmasına, dolayısıyla aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre işlem yapılmasına imkân bulunmamaktadır. Uzman erbaşlardan, bulundukları sınıfta çalışmaları sağlık durumları nedeniyle mümkün olmayanların başka sınıf ve vazifelere atanmalarının sağlanabilmesi için, 3269 sayılı Kanunda ve Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinde değişiklik yapılması gerekmektedir. İlgililerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla, durumlarına uygun kurum ve görevlerde çalıştırılması konusunda Emekli Sandığı yetkili bulunmamakta, bu kişilerin tekrar Emekli Sandığına tabi göreve girerek emeklilik hakkını elde etmeleri, Bakanlığıma bağlı Devlet Personel Başkanlığınca uygun mütalaa edilmektedir.

Böylece, Sayın Özkan'ın sorusuna, kısaca, Emekli Sandığı Kanunuyla da ilgilendirerek cevap vermiş oldum.

Değerli arkadaşlarım, arkadaki soru, Bursa Milletvekili Sayın Küçükaşık'a ait; arkadaşımız, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan avukat sayısını sormaktadır. Hemen, bu soruya da kısaca cevap vermek istiyorum.

657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (b) fıkrasına göre, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan avukat sayısı, 31.12.2004 tarihi itibariyle 468'dir.

Bursa İlindeki kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli olarak çalıştırılan avukat sayısını sormaktadır Sayın Küçükaşık. Genel bütçeye dahil daireler ile katma bütçeli idarelerin sözleşmeli avukat pozisyonlarının iller itibariyle dağılımı kurumların takdirinde bulunmaktadır. Bu nedenle, Devlet Personel Başkanlığında, Bursa İliyle ilgili, genel ve katma bütçeli dairelerin avukat sayılarıyla ilgili bir bilgi yoktur; ama, Bursa Valiliğine bu soru soruldu, cevabı geldiğinde ilgili Bakan arkadaşımıza cevabını vereceğim; ancak, mahallî idarelerde sözleşmeli avukat pozisyonlarının tahsisi, mahallî idare bazında gerçekleştirildiği için, Bursa İli bilgilerine göre, Devlet Personel Başkanlığında, 2002'de 10, 2004'te de 7 sözleşmeli avukatın olduğu bilgilerine rastlanmıştır. Böylece, kısaca, Sayın Küçükaşık'ın da, sözleşmeli avukatlarla ilgili sorusuna cevap vermiş oldum.

Sayın Musa Uzunkaya, kamu personel seçme sınavıyla ilgili bir soru yöneltmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 2002 kamu personel seçme sınavı sonuçlarına göre, 2002 ve 2003 yıllarında kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadrolarına, ÖSYM'ce yapılan yerleştirmelerde bazı hataların yapıldığı ve bu hataların güven sarsıcı olduğu Sayın Uzunkaya tarafından bir soru önergesiyle sorulmaktadır.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezî 2002 yılında kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadrolarına yaptığı yerleştirmelerde 136 adayın, 2003 yılında kamu kurum ve kuruluşların boş kadrolarına yaptığı yerleştirmelerde 32 adayın yerleştirme işlemini iptal etmiş ve yerlerine aynı sayıda adayın yerleştirilmesini sağlamıştır. 2002 yılında yapılan yerleştirme iptali, kadro unvanları ile mezun olunan yükseköğretim programlarının sağladığı unvan arasındaki tutarsızlıktan, 2003 yılında yapılan yerleştirme iptali ise, yerleştirme işlemlerinde kullanılan bilgisayar yazılımlarında, askerlik koşulunda "sevk tehirli" teriminin yanlış yorumlanması ve birden fazla yerleştirme puanı olanlarda yaş koşulunun sınavlardan biri için kullanılmamasından kaynaklanmıştır. 2002 ve 2003 yıllarında bu hatalar tespit edilir edilmez, hemen düzeltme yoluna gidilmiş ve yerleştirme işlemleri kurallara uygun olarak tekrarlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, yerleştirme işlemlerinde hatanın tespit edilmesi; fakat, düzeltme işleminin yapılmaması durumunda birçok adayın mağdur olması kuşkusuz kaçınılmazdır. Bu nedenle, ÖSYM, haklı olan adayların yerleştirilmesini gerçekleştirmiş, kurallara aykırı olan yerleştirmeleri de iptal etmiştir.

Bilindiği gibi, idarî işlemlerin hatalı, tutarsız veya eksik olduğunun tespiti halinde, bu işlemin geri alınması, idare hukukunun genel ilkeleri arasındadır. İdarenin hatalı işleminden geriye dönmemesi halinde hukuka aykırılığın devam edeceği açıktır. Yerleştirmeleri iptal edilen adaylar yargıya, itiraz etmişler; ancak, yargı tarafından bu itirazları da reddedilmiştir.

Sayın Uzunkaya'nın 2002-2003 yıllarına ait yerleştirmelerle ilgili sorusuna da böylece kısaca cevap vermiş oldum.

Yine, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya arkadaşımız bazı hakem hatalarından bahsederek... Tabiî, bu, 2002-2003 sezonuna aittir. Oldukça geride kalmış ve şimdiye kadar cevaplandırılması gereken bir soruydu; ancak şimdi imkân bulabildik.

Şöyle kısaca cevap vereyim: 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana şike iddialarıyla ilgili başvurular Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu tarafından incelenerek karara bağlanmaktadır. Yönetim Kurulu kararlarına itiraz ise Tahkim Kurulunca incelenerek sonuçlandırılmaktadır.

Müsabakalarda hakem hatalarıyla ilgili olarak değerlendirmeler Merkez Hakem Kurulunca yapılmakta, gözlemci raporları da dikkate alınarak hakemlere zaman zaman dinlendirme cezası verilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Uluslararası Futbol Oyunları Kuralının 5 inci maddesi aynen şöyle demektedir: "Her maç, oyun kurallarını uygulamada tam yetkili olarak atanan bir hakem tarafından yönetilir. Hakemin oyunla ilgili kararları nihaîdir." Bu nedenle, oyun içerisinde ofsayt, penaltı, gol gibi durumlarda takdir hakkı hakeme ait olduğundan, bunların değiştirilmesi, hakem kararının nihaî olması nedeniyle mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, ne Bakanlığımın ne Futbol Federasyonunun hakem kararlarıyla ilgili bir işlem yapması mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Bursa Milletvekili Sayın Küçükaşık arkadaşımızın bir sorusu var. Bu soru, sanıyorum 2003'te filan sorulmuş olmalı; özelleştirme mağdurlarıyla ilgili bir soru. Bilindiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümetimiz, özelleştirme nedeniyle işini kaybeden, emeklilik hakkını da elde edemediği için mağdur duruma düşen vatandaşlarımızın durumlarını düzeltmek için bir karar aldı, bir uygulamaya geçti.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, çıkarmış olduğumuz yasa ve Bakanlar Kurulu kararı sonucunda "özelleştirme mağduru" dediğimiz 8 628 arkadaşımız başvurmuştur. Bu başvurular, Devlet Personel Başkanlığına geçtiğimiz hafta geldi. Yine, hemen aynı gün, ertesi gün, başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, Adalet Bakanlığına -oradan talepte bulunulduğu için- bu, özelleştirme sebebiyle işsiz kalan vatandaşlarımızı, geçici personel olarak, istihdam amacıyla gönderdik, göndermeye de devam ediyoruz. Sanıyorum, şu anda 5 000'e yakın, geçici personel yapacağımız arkadaşımızın isimleri listeler halinde geldi, diğerleri de gelmeye devam ediyor. Bu arkadaşlarımızın, en geç bir ay içerisinde, başta Millî Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı olmak üzere bu bakanlıklara ait taşra teşkilatlarında göreve başlayacaklarını umuyorum. Bu sorunu, Hükümet olarak çözmüş olduk; bundan da büyük bahtiyarlık duyuyoruz.

İki soru aynı mahiyette sorulmuş; o nedenle, birleştirerek cevap vermek istiyorum. Bunlardan biri, Muğla Milletvekili arkadaşımız Sayın Fahrettin Üstün'e, bir diğeri de Denizli Milletvekili arkadaşımız Sayın Kandoğan'a ait. İktidarımız döneminde benim Bakanlığıma bağlı kuruluşlarda ne kadar personel alındığı ve bununla ilgili soru yöneltiliyor.

Kısaca cevap veriyorum: Gerek 58 inci gerekse 59 uncu Hükümetler döneminde, Bakanlığıma bağlı Devlet Personel Başkanlığına, 2'si özelleştirilen kuruluşlardan olmak üzere toplam 8 personel naklen atanmıştır. Naklen atanan personelden üst yönetim kadrolarına atanan bulunmamaktadır.

Devlet Personel Başkanlığında istisnaî memuriyet kadrosu bulunmadığı için, böyle bir uygulama da yapılmamıştır.

Devlet Personel Başkanlığına, vekâleten ve geçici görevle diğer kurumlardan da atanan personel şu ana kadar olmamıştır. Ayrıca, Devlet Personel Başkanlığında çalışan personel, dönersermayeden de pay almamaktadır.

Böylece, her iki arkadaşımızın Devlet Personelle ilgili sorusuna cevap vermiş oldum.

Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili, Bakanlığım dönemim içerisinde naklen atanan personel sayısı 94 olmuştur. Bunun 21'i, özelleştirilen kamu kurum ve kuruluşlarından atanmış olan kişilerdir.

Üst kadrolara atanan personel var mı diye soruluyor; evet var, 2 arkadaşımız var. Birisi, Başbakanlıktan Vakıflar Genel Müdürlüğüne, genel müdür yardımcısı olarak atanan Sayın Ersoy; diğeri de, Şanlıurfa Bölge Müdürlüğüne İstanbul Bölge Müdürlüğünden atanan Sayın Arif Çelik.

Kurumumuzda istisnaî kadro hükümleri çerçevesinde göreve başlayan personel bulunmamaktadır; Vakıflar Genel Müdürlüğünü kastediyorum. Vakıflar Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatında geçici personel yoktur. Dönersermayeden de herhangi bir pay almamaktadır.

Yine, Bakanlığımla ilgili, Yüksek Denetleme Kurulu Başkanlığına 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde naklen 10 adet denetçi alınmış, 3 adet de şoför, atanarak gelmiştir. Üst yönetici kadrosuna herhangi bir atama yapılmamıştır. Yine, Yüksek Denetleme Kurulunda istisnaî kadro bulunmamaktadır. Yine, Yüksek Denetleme Kurulunda dönersermaye olmadığı için, yararlanan bir personel de yoktur.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde 223 adet personelin naklen tayin edildiği bir genel müdürlüğümüzdür. 58 ve 59 uncu Hükümetler döneminde, ayrıca, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde 4 adet spor müşaviri atanmıştır. Bunlar, Türkiye'yi başarıyla temsil etmiş olan şampiyon sporcularımızdır; Mehmet Âkif Pirim, Fedai Güler, Halil Mutlu ve Hüseyin Özkan'dır. Bunlar, olimpiyat ve dünya şampiyonu sporcularımızdır. Bunlar, spor müşaviri olarak dönemim içerisinde Genel Müdürlüğümüzde görevlendirilmişlerdir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne diğer kamu kurum ve kuruluşlarından asaleten atanan 223 adet personelin, biraz önce de ifade ettiğim gibi ataması yapılmış, bunlardan 1 tanesi vekaleten görev yapıyor 7 tanesi de geçici görevle görev yapmaktadır.

Dönersermaye olmadığı için merkez ve taşra teşkilatındaki personelimize de dönersermayeden herhangi bir ödeme yapılmamaktadır.

Her iki arkadaşımızın da sorularını bu şekilde cevaplandırma imkânı buldum.

Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün arkadaşımız, Bilecik İlindeki 6 adet açık yüzme havuzunun çalıştırılmadığını, sorun yaşandığını söylüyor.

Tabiî, Bilecik gibi Türkiye ortalamasına göre küçük bir ilimizde 6 tane yüzme havuzunun bulunmuş olmasının takdirini siz değerli arkadaşlarıma bırakarak şöyle bir cevap vermek istiyorum: Yaşar Bey bunun nedenlerini iyi bilir. Mülkiyeti Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğüne ait olup, tasarrufu Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığına bırakılan, Bilecik İl merkez ve ilçelerinde bulunan 6 adet yüzme havuzu, personel yetersizliği ve anılan il başkanlığınca randımanlı bulunmadığı için işletilememiş ve Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce verilen ihale yetkisi çerçevesinde kiraya verilerek hizmete açılmıştır; ancak, merkez ilçe, Bozüyük, Osmaneli ve Pazaryeri İlçeleri açık yüzme havuzları, kiracıların kira bedelini ödememeleri ve tesisleri hatalı kullanmalarından dolayı, konu Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığınca, Bakanlığımıza bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine intikal ettirilmiş, söz konusu havuzlardan merkez ve Bozüyük İlçeleri yüzme havuzlarıyla ilgili hukukî davalar sonuçlanmış olup havuzlar Bilecik Gençlik ve Spor İl Başkanlığınca teslim alınmıştır.

Osmaneli İlçesi yüzme havuzuyla ilgili mahkeme devam etmektedir; en son gelen bilgi bu şekilde.

Söğüt İlçesi yüzme havuzunun ilginç bir nedenle çalıştırılamadığı ifade edilmektedir. Su sıkıntısı nedeniyle Söğüt İlçesi yüzme havuzunun çalıştırılamadığı, Bilecik İl Müdürlüğü tarafından Bakanlığıma bildirilmiştir. Bunu, ayrıca, Genel Müdürlüğe bir talimat vererek tetkik ettirmek durumundayım. Gerçekten, Söğüt gibi bir ilçemizde, bir havuzu çalıştıracak suyun olması gerekir diye düşünüyorum.

Diğer taraftan, Gölpazarı İlçesi Yüzme Havuzu, 15.10.1999 tarihinden itibaren sekiz yıllığına, havuzun noksanlıklarının tamamlanması ve çevre düzenlemelerinin yaptırılarak hizmete açılması karşılığı, Gölpazarı Belediye Başkanlığına kiraya verilmiş.

Pazaryeri İlçesinde bulunan havuzla ilgili dava sonuçlanmış; ancak, hasar tespitiyle ilgili işlemler devam ettiğinden, İl Başkanlığınca henüz teslim alınmamıştır.

Bilecik'teki havuzlarımızın önemli bir bölümünün, kiraya verilmek suretiyle değerlendirildiğini ifade etmek istiyorum; bir kısmının da işletilemediğinden, şu anda İl Müdürlüğümüzün uhdesinde bulunduğunu ifade etmek istiyorum.

Sayın Tüzün, ayrıca, Bilecik'te bir öğrenci yurdu inşaatından bahsetmekte; bununla ilgili, Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine herhangi bir ödenek konup konmadığını sormaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait Türkiye genelindeki yurtların tamamı, yapılan bir protokolle Millî Eğitim Bakanlığına devredildi. Söz konusu yurdun da 2004 yılında devredilmek üzere devir işlemleri başlatıldı. Bu nedenle, bu öğrenci yurdu için, Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2005 yılı yatırım programında herhangi bir ödenek ayrılamadı.

Ayrıca, Muğla Milletvekilimiz Sayın Ali Arslan arkadaşımız, yine, Vakıflar Genel Müdürlüğüyle ilgili bir soru yöneltmişler. Soruyorlar, diyorlar ki: "Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerince yapılan incelemeler sonucu 1.1.2002 tarihinden bugüne kadar amaçları dışında faaliyet yaptıkları tespit edilen ve kapatılan vakıf var mıdır?"

Ayrıca, Denizli'de faaliyet gösteren, Sahabiye Denizli İlmî Araştırmalar ve Hizmet Vakfı ne amaçla kurulmuştur; hakkında bir idarî ve adlî işlem var mıdır diye soruyor.

Kısaca Sayın Arslan'a da cevap vermek istiyorum. Bilindiği gibi, vakıflar, mahkemelerce tescil edilen senet hükümlerine uygun olarak faaliyette bulunmak zorundadırlar; aksi takdirde, yöneticilerinin azli için mahkemeye başvurulur. Vakfın, Vakıflar Genel Müdürlüğünce kapatılması, yasa gereği, söz konusu değildir; kapatılacaksa, mahkeme kararıyla kapatılır. Türk Medenî Kanununun 116 ncı maddesinin ikinci fıkrasına giren bir durum olursa, yani yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunamazsa, vakıf denetim makamının ya da cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılabilmektedir, yine yasa gereği. Vakıflar Genel Müdürlüğünce, vakıflar, yine bu yasa gereği ve program gereği denetlenmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, bugüne kadar dağıtılan vakıf sayısı, 2004 yılı itibariyle 487'dir. Vakıflarda dağılmalar, genellikle gelir yetersizliği nedeniyle olmaktadır. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 116 ncı maddesine göre amacı dışında faaliyet gösterdiği için dağıtılan vakıf sayısı da 2 olarak kayıtlarımızda bulunmaktadır.

Hemen Sayın Arslan'ın ikinci sorusuna geçiyorum. Denizli'de faaliyet gösteren Denizli İlmî Araştırmalar ve Hizmet Vakfı, vakıf senedinde amaçlarını şu şekilde düzenlemiştir: Bilim anlayışını inceleme ve araştırma yeteneklerine ve millî değerlere sahip sağlam düşünceli aydınlar yetiştirmektir demektedir özetle. Bu vakıfla ilgili herhangi bir idarî işlem yapılmış mı?.. Denizli Valiliği Emniyet Müdürlüğünün 11.4.2001 tarihli ve 8474 sayılı yazısında, adı geçen vakfın, Yardım Toplama Kanununa muhalefet suçu iddiasıyla hakkında Denizli Sulh Ceza Mahkemesinde bir dava açılmış, vakfın başkanı hafif para cezasına çarptırılmıştır; şu anda, temyiz aşamasındadır. Sayın Arslan'ın sorusuna da böylece cevap vermiş oldum.

Son iki soru kaldı.

Iğdır Milletvekili arkadaşımız Sayın Akdemir, Iğdır İlinde, 2004 yılı için, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce hangi hizmetler yapılmış, ne kadar ödenek ayrılmıştır diye soruyor. 2004 malî yılı bütçesinden, Iğdır Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne, 500 700 000 000 Türk Lirası bir para ayrılmıştır. Bu ödenek, personel, spor, hizmet, bakım, gençlik ve yatırım hizmetleri ve faaliyetleri için kullanılmıştır. Kullanılan, 2004 yılındaki para, 522 763 000 000 Türk Lirasıdır. 2005 yılı yatırım programı için, Iğdır İline, semt sahası ve açık spor tesisleri için de ödenek ayrılmış bulunmaktadır. Ayrıca, Iğdır İlimiz için, Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2004 yılı içerisinde, yardıma muhtaç aileler için kuru gıda yardımı yapmıştır. Bununla ilgili 15 500 000 000 Türk Liralık bir harcama yapılmıştır. 2005 yılında, Iğdır İlinde, 700 kişi kapasiteli bir imaret açılmasına karar verilmiştir. Kişi başına 2,5 Yeni Türk Liradan, 700 kişi için, 638 750 Yeni Türk Lirası, yani, 638 750 000 000 Türk Liralık bir ödenek ayrılmıştır. Iğdır İline, Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak, bu hizmetler, 2005 yılında yapılacaktır.

Son soru, Antalya Milletvekili arkadaşımız Sayın Hüseyin Ekmekcioğlu'nun bir sorusu. Kendileri diyorlar ki, Antalya'ya bir hipodrom yapmayı Bakanlık olarak düşünmekte misiniz? Antalya İlinde, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün hipodrom yapımıyla ilgili bir projesi bulunmamaktadır; çünkü, ülkemizde hipodrom projeleri, Tarım Bakanlığına bağlı Türkiye Jokey Kulübü tarafından planlanmaktadır. İlgili Bakanlığa bir soru yöneltilebilirse, böyle bir programları var mı, oradan öğrenmek mümkündür.

Değerli arkadaşlarım, böylece, kıymetli vakitlerinizi fazla almadan, 12 soruya, özet halinde cevap verme imkânını buldum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum. Sözlü sorumu ben bundan birbuçuk yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştim; ancak bugün sözlü olarak cevap verilebildi.

"Türk Silahlı Kuvvetleri emrinde çalışan ve yapılan sağlık taramaları sonucu hepatit-B taşıyıcısı oldukları tespit edilen uzman çavuşların sözleşmeleri feshediliyor. Fesih yerine çalışma istenmekte midir diye bir soru sormuştum; çünkü, bu insanlarımız, gerçekten, malul olarak dışarı bırakılmış hissine kapılıyorlar; çünkü, aldıkları ücretler tatminkâr olmuyor. Kişi hepatit-B taşıyıcısıdır; taşıyıcı olma dışında, kişide bir bulgu ve fonksiyonel bir kayıp söz konusu değildir. Kaldı ki, insanların, bulaşıcı bir hastalık sahibi diye çalışmasına engel olmak, uluslararası sözleşmelere uymadığı gibi, ulusal mevzuatımıza da uymamaktadır. Kişinin sözleşmesi feshedildiğine göre, 44 üncü madde kapsamında değil, 54 üncü madde kapsamında olduğu gibi, çalışarak hayatını kazanmasına engel bir durum olup olmadığı şeklinde değerlendirilmesine ya da bu tür kişilerin Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı -her ne kadar bu görevi kabul etmese de- veya Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişkiye geçilerek, durumlarına uygun görevlerde çalıştırılarak emeklilik hakkını elde etmeleri sağlanmalıdır. Kanunun Yüce Meclisimiz tarafından tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum; çünkü, ihtiyaçlara cevap vermeyen, malullük emekli maaşıyla, bu insanların, ailelerinin, çocuklarının, bakmakla yükümlü oldukları anne ve babalarının yüzlerine bakamayacakları inancıyla, bunların, emeklilik yerine çalıştırılmasını öneriyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkan.

Sayın Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Evet, ben de cevabımda aşağı yukarı Sayın Özkan'a paralel, Devlet Personel Başkanlığının görüşünü ifade etmiştim. Devlet Personel Başkanlığı da, 3269 sayılı Kanunda ve Sağlık Yeteneği Yönetmeliğinde bir değişiklik yapılması halinde bunun mümkün olabileceğini ifade etmekte ve bu konuda uygun bir görüşü, buna paralel bir görüşü mütalaa olarak bize bildirmiştir. Bir değişiklik gerekir. Tabiî, bunu, bir soruya cevap verirken nasıl yaparız, kim verir, ne zaman gelir; bunu burada değerlendiremeyiz. Konu, biraz da Millî Savunma Bakanlığını ilgilendiriyor. Ben, arkadaşımızın sorusu üzerine, bu konuyu Millî Savunma Bakanı arkadaşımızla ayrıca görüşeceğimi ifade ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 2 Mart 2005 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.42