DÖNEM: 22 CİLT: 73 YASAMA
YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
53 üncü
Birleşim
2 Şubat 2005 Çarşamba
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Bursa Milletvekili Abdulmecit Alp'in, Osmanlı Devletinin
kuru-luşunun 706 ncı yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, narenciye üreticilerinin
sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
3. - Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın, Hakkâri'de meydana ge-len
deprem sonrasında yaşanan sıkıntılara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı
B) Çeşİtlİ İşler
1. - Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz
Buteflika'ya Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi
IV. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. - Bir sataşmadan dolayı söz istemini yerine getirmemesi nedeniyle
Başkanın tutumu hakkında
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
3. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Devlet Memurları ve Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın; Devlet Memurları Kanunu, Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili Dursun
Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı: 736)
4. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19 Milletvekilinin, Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 17
Milletvekilinin, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun
ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344, 2/354) (S.
Sayısı: 724)
VI. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI
1. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, yeni TCK'nın mevcut davalar ile
hükümlü ve tutuklulara etkisine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/4349)
2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, siyasî parti kongrelerinde
hükümet komiseri bulundurma zorunluluğunun kaldırılıp kaldırılmayacağına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4364)
3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, Cumhurbaşkanınca affedilen
hükümlü ve tutuklulara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı
(7/4438)
4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, soruşturma komisyonunda görev
yapan iki milletvekilinin Yüce Divana gönderdiği iddia edilen bilgi notuna
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4448)
5. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar
Kasabasına çevre yolu yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve
İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4545)
6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, soru önergelerinin
cevaplarının tetkik edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4550)
7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Ankara Kızılay
Meydanında düzenlenen bir gösteriye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4559)
8. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Dış Ticaret Müsteşarlığı
İhracat Genel Müdürlüğünün "Kıbrıs Rum Kesimi" ibaresini Kıbrıs
olarak değiştirdiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in
cevabı (7/4587)
9. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Şahinyurdu
köylülerinin makta izni alamamaktan doğan mağduriyetlere ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4600)
10. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklarelili
orman köylülerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/4601)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.
Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin (Börü), LPG'li araçlarda yaşanan
facialar ile ruhsatsız LPG'li araç ve dolum istasyonlarıyla ilgili alınması
gereken önlemlere,
Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Tekelin özelleştirilmesi ile
özellikle yabancılara satılmasının Türk tütüncülüğüne ve sigara sanayiine,
ekonomik ve toplumsal yaşama olumsuz etkilerine,
Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, İstiklâl Harbi Komutanlarından Kâzım
Karabekir Paşanın ölümünün 57 nci yıldönümüne,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Güney Kore Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Shim Jae Duck,
Fransa Ulusal Meclis Başkanı Jean-Louis Debre,
ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak
ülkemize resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu.
Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1380), esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği
bildirildi.
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 20 milletvekilinin, esnaf ve
sanatkârların mağduriyetine yol açan 253 nolu Gelir Vergisi Tebliğinin yol
açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin,
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Azerbaycan Millî
Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov'un resmî davetine bir parlamento heyetiyle
birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi;
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün İsrail, Filistin
ve Ürdün'e yaptığı resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi;
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 736 sıra sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin bu
kısmın 3 üncü sırasına, 165 inci sırasında yer alan 724 sıra sayılı Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü sırasına
alınmasına; Genel Kurulun 1.2.2005 Salı günkü birleşiminde gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 86
ncı sırasında yer alan (10/128) esas numaralı geleneksel Türk el sanatları
üretici ve sanatkârlarının sorunları konusundaki Meclis araştırması önergesinin
görüşülmesine, 2.2.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların
görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi;
Kabul edildi.
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 3285 Sayılı Hayvan Sağlığı ve
Zabıtası Kanununun Bazı Maddelerinde (2/316),
Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanunda (2/232),
Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği
açıklandı.
Genel Kurulu ziyaret eden:
Kazakistan Meclis Başkanı Oral Muhammedhanov'a,
Çek Cumhuriyeti Parlamento Heyetine,
Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:
1 inci sırasında bulunan (6/663),
2 nci sırasında bulunan (6/664),
Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan (6/665) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı
Mehmet Aydın;
4 üncü sırasında bulunan
(6/667),
22 nci sırasında bulunan (6/708),
29 uncu sırasında bulunan (6/720),
38 inci sırasında bulunan (6/733),
56 ncı sırasında bulunan (6/759),
57 nci sırasında bulunan (6/761),
60 ıncı sırasında bulunan
(6/764),
Esas numaralı sorulara, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi
Güler,
5 inci sırasında bulunan (6/671),
6 ncı sırasında bulunan (6/675),
12 nci sırasında bulunan (6/686),
16 ncı sırasında bulunan (6/693),
20 nci sırasında bulunan (6/703),
Esas numaralı sorulara, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,
Cevap verdi.
(6/708), (6/720), (6/686), (6/703) esas numaralı soru sahipleri cevaba
karşı görüşlerini açıkladı.
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel
Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, el
sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesinin (10/128), öngörüşmelerinden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
12 üyeden teşekkül etmesi,
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi
tarihinden itibaren üç ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
2 Şubat 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.23'te son verildi.
İsmail Alptekin
Başkanvekili
|
Yaşar Tüzün |
Mehmet Daniş |
|
Bilecik |
Çanakkale |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
II. - GELEN KÂĞITLAR No.: 70
2 Şubat 2005
Çarşamba
Tasarı
1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk
Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı (1/960) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 28.1.2005)
Teklif
1. - Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununun 104 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi (2/373) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.1.2005)
Rapor
1. - TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kosova Geçici
Özerk Yönetim Kurumlarını (Kosova Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı) Temsil
Eden Kosova'daki BM Geçici Yönetimi (UNMIK) Arasında Yapılan Kültürel İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/929) (S. Sayısı: 741) (Dağıtma tarihi: 1.2.2005) (GÜNDEME)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma Saati:
15.00
2 Şubat 2005
Çarşamba
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü
Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz isteği, Osmanlı Devletinin
kuruluşunun 706 ncı yıldönümü münasebetiyle, Bursa Milletvekili Sayın
Abdulmecit Alp'e aittir.
Buyurun Sayın Alp.
Süreniz 5 dakikadır.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Bursa Milletvekili Abdulmecit
Alp'in, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 706 ncı yıldönümüne ilişkin gündemdışı
konuşması
ABDULMECİT ALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 706 ncı yıldönümünde gündemdışı
söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Osmanlı İmparatorluğu, üç kıtada at oynatmış, birçok
devleti ve imparatorluğu tarihten silmiş, çağ kapatıp çağ açmış, tarihe damgasını
vurup yön vermiş ve hükümdarlığı süresince, bugün barut fıçısı gibi bulunan
Irak'ta, Filistin'de yıllar boyu kardeşliği, barışı, barış ortamını tesis etmiş
büyük bir medeniyetin beşiğidir. Ecdadımızın kurduğu bu medeniyetle ne kadar
iftihar etsek, azdır. Bu nedenle, Osmanlının kuruluş yıldönümünü anmak, onun
hatırasını yaşatmak, boynumuzun borcu olduğu gibi, aynı zamanda, büyük Osmanlı
mirasının yegâne vârisi olmamız hesabıyla Osmanlıyı hayırla anmak lüzumu
doğmaktadır. Bu görev, bütün kurumların olmakla birlikte, öncelikle bu ulvî
çatı altındaki bizlerindir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Partinin
"devlet, millet için vardır" diye savunduğu kural, işte bu inanç ve
insan idrakinin günümüz asrına uygun, çağdaş yorumudur. Osmanlı İmparatorluğu,
kuruluşunu takip eden Kosova Meydan Muharebesinden kısa bir süre sonra,
Avrupa'nın ortasına, kuruluşundaki temel ilkeleri götürdü. Yönetiminde basiret,
adaletinde insaf, hükmünde dirayet olan ve üslubunda sanat ve medeniyetin
doruklaştığı bir terkiple gitti. Bu terkip, kuruluşunu takip eden 150 nci yılın
sonuna, dünyada yeni bir çağ değiştiren büyük fethin ilahî ilhamıyla bir araya
geldi ve bir cihan imparatorluğu oluşunu idrak etti. Demek ki, üç kıtada bir
devlet ve çok kültürlü medeniyet tarifinin simgesi olan Osmanlı İmparatorluğu
bu noktada doruklaşmıştır. Bugün bu doruk, bu kültür ve bu medeniyet zirvesi,
21 inci Yüzyılda dünyanın en iddialı devletinin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu
gösterir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmanlı devlet
düzeni ve tarih tahlili sadece fetihlerden, egemenliklerden ve askerî
üstünlüklerden ibaret değildir; asil ve önemli olan özelliği, devlet
örgütlenişi, devlet disiplini, dengeli ve âdil yönetimi, kültür ve sanat
üstünlüğü ve bütün vatandaşlarına hiçbir ayırım gözetmeksizin tanıdığı din ve
vicdan özgürlüğüdür. Osmanlıya bu açılardan baktığımızda, onun egemenliğinin,
savaş yetkilerini bile sınırlandıran bir hukuk devleti olduğunu
görebilmekteyiz. Çöküş dönemlerini, birtakım olaylarını kötü niyetlerle ve
mübalağalı üsluplarla anlatarak kendi güzelliklerimizi karalamaya çalışmak bu
gerçeği değiştirmez.
Değerli milletvekilleri, Osmanlı tarihinin kayıtlarında
Ertuğrul Gazi'nin Osman Gazi'ye, Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye vasiyetinin
özü "insan Allah'ın emanetidir, ona o gözle bakacaksın ve adaletle hizmet
edeceksin" ilkesidir. Temel inanç sistemimizde de, insan, varlığın en
şereflisi ve en değerlisidir; bütün varlık ona nispetle anlam ve değer kazanır.
Devlet de böyledir; insanı korumak ve ona hizmet etmek için vardır. İnancımızın
emri de bu yöndedir. Bu nedenledir ki, tarih boyunca Osmanlı toplumunun hiçbir
döneminde, Batı'daki anlamında sömürücü, çatışan sınıflar var olmamış, bilakis,
fethettiği yerlerde kendinden olmayan toplumlara karşı da sömürücü değil
merhametli ve hizmet edici bir tutum içinde olmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, 706 yıllık
haşmet dolu bir geçmişten geleceğe uzanan bu derin tarih şuuru ve kültür
mirası, bizim en önemli değerimizdir. Onun için, 21 inci Yüzyılda, 706 yıllık geçmişimize
dönerek ve bu iftihar zemininde abideleşerek diyoruz ki: Cumhuriyetimiz,
inancımızın geleceğe yönelen en seviyeli varlığıdır. Cumhuriyetimiz, kültür
damarları itibariyle, Osmanlının kültür akımlarını benimsemiş, oradan beslenmiş
ve orada gürleşmiştir. Cumhuriyetimizin medeniyet anlayışı da, Osmanlıdan
kaynaklanmaktadır. Bu kültür ve bu medeniyet anlayışı içerisinde, topluma yön
veren en önemli taban dinamiğimiz adalet ve kalkınma hedeflerimizdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Alp, mikrofonu açıyorum; tamamlayın
konuşmanızı lütfen.
ABDULMECİT ALP (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; umutların ve hayallerin pürüzsüz başarıya ulaştığı her akıllı
gayretin derinliğinde, Allah inancı ve takdiri ilahî tevekkülü vardır.
Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza ve müdafaa edecek kudreti damarlarımızdaki
asil kanda bulacağımızı Atatürk söylemişti. Bu inanç, bu akıl ve bu tevekkül,
asil kandaki kudretimizin terkibidir ve cumhuriyetimizi ebediyete kadar
yaşatacaktır. Ebediyete uzanan her yüzyılda, Türkiye Cumhuriyeti, insanlık
idealinin maziden kaynaklanan iftiharlarını geleceğe taşıyan bir büyük kültür
ve medeniyet abidesi olarak tarih sahnesindeki şerefli yerini daima alacaktır.
Bunun meşru zemini, Yüce Meclisimizdir.
İnsanın, geçmişine hatıraları ve tecrübeleriyle bağlı
olduğu gibi -şimdiki zamanı yaşar- gelecekle ilgili de tasavvurları, planları,
endişeleri ve emelleri vardır. Osmanlı bizim geçmişimiz, cumhuriyet bugünümüz;
inşallah, tam demokratik, kalkınmış, hür ve medenî dünyayla entegre olmuş
müreffeh Türkiye Cumhuriyeti ise geleceğimiz olacaktır. Bu vesileyle, Osmanlı
Devletinin 706 ncı kuruluş yıldönümünü, Türkiye Cumhuriyetinin ebediyete kadar
devam edecek onurlu ve şerefli yerine hazırlandığı zemin olarak
değerlendiriyoruz ve Bursamızda medfun bulunan Osman Gazi, Orhan Gazi ve bütün
devlet büyüklerimizi rahmetle yâd eder; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Alp.
Hükümetin söz talebi?.. Yok.
Gündemdışı ikinci söz isteği, narenciye üreticilerinin
sorunları konusunda Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ'a aittir.
Buyurun Sayın Sağ.
Süreniz 5 dakika.
2. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın,
narenciye üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin
gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı
KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; başta Adana olmak üzere, ülkemizdeki narenciye üreticisinin
içinde bulunduğu sorunları dile getirmek, onların sesini kamuoyuna ve hükümetin
tüm üyelerine duyurmak üzere söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, merak ediyorum, acaba,
içimizde kaç arkadaşımız, narenciyenin Türkiye ekonomisi üzerindeki önemini
kavramış durumda ve bu konuda rakamlara sahip.
Bilindiği üzere, yurdumuz, dünya narenciye üretimi
alanının kuzey sınırında yer almaktadır. Narenciye üretimi, ülkemiz ve
özellikle Çukurova bölgesi açısından büyük bir önemi haizdir.
Dünya narenciye üretimi toplam 100 000 000 tondur. 7
000 000 tonluk üretimiyle Brezilya başı çekerken, Türkiye, yaklaşık 2 500 000
tonluk üretimiyle dünya sıralamasında ilk 10, Akdeniz ülkeleri içerisinde ise
ilk 5 arasında yer almaktadır.
Ülkemizdeki narenciye üretiminin yaklaşık 500 000
tonunu mandalina, 1 000 000 tonunu portakal ve geriye kalanını da limon ve
greyfurt oluşturmaktadır.
Adana, Türkiye'deki narenciye üretiminin en önemli
merkezlerinin başında gelmektedir. Ülkemizdeki toplam üretimin yüzde 30'u
Adana'da yapılmaktadır. Ülkemizdeki toplam üretimin ancak yüzde 25'ini ihraç
edebilmekteyiz. Üstelik, ülkemizin elinde bulunan narenciye pazarlarını da bir
bir kaybediyoruz. Bunun son somut örneğini, Rusya'nın Mısırlılar tarafından ele
geçirilmesini öne sürebiliriz.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve bölge ekonomisi
için böylesine önemli bir yere sahip olan narenciye üretiminde, son yıllarda,
diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi, hatta daha büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.
Ne yazık ki, 2004 yılı ürünü olan narenciye, maliyetinin çok altına düşen satış
fiyatları yüzünden, maalesef, ya toplanmadan dalında çürümeye terk edilmekte ya
da yollara, hatta sulama kanallarına dökülmektedir. Dalında çürümeye terk
edilen veya maliyetinin altında bir fiyatla alıcı bekleyen narenciye, hepimizin
bildiği gibi, insan sağlığı ve beslenmesi açısından büyük bir önem
taşımaktadır. Üreticinin gözden çıkardığı ve 150 000 liraya alıcı dahi
bulamadığı narenciye ürünleri, ne kadar acıdır ki, marketlerde ya da pazarlarda
üreticinin sattığı fiyatın 7-8 kat fazlasına tüketiciye sunulmaktadır.
Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Adana'ya
bayram tatili nedeniyle gittiğimde, narenciye üreticisinin feryadıyla
karşılaştım. Merak edip araştırdığımda gördüm ki, narenciye üreticisinin hali
gerçekten yürekler acısı. İşin kötü tarafı, diğer tarım ürünleri gibi, her yıl
değiştirilebilecek bir ürün de değil, en az altı yedi yıllık bir emek sonrası
meyve vermekte ve onbeş yirmi yıl ürün değiştirme şansı bulunmamaktadır. İşte
bu tablonun bir de perde arkası, yani narenciye üreten çiftçinin yaşadığı acı
sorunlar vardır. Üretici, ürününe değer fiyat bulamadığını, o nedenle ürünün
dalında kaldığını haykırırken, çözüm için yapılması gerekenleri de dile
getiriyor. Üreticinin bu işin uzmanlarıyla yaptığı değerlendirme sonucunda
konunun çözümü için ortaya koyduğu önerileri kamuoyunun dikkatlerine sunmak
istiyorum. Görüldüğü gibi, çiftçimiz, artık, babadan gördüğüyle değil,
uzmanlarla işbirliği içerisinde üretim yapmaktadır; bu, sevindirici bir
durumdur ve bu bilince ulaşan çiftçimizi, buradan, kutlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, narenciye üreticisi, yaşadığı
olumsuzlukları şöyle sıralıyor:
1- Yüksek maliyetler dolayısıyla ihracatta pazar kaybı.
2- İhracata uygulanan düşük teşvik primi, yani,
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan aktarılan kaynak yetersizliği.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.
KEMAL SAĞ (Devamla) - 3- Mevcut Hal Yasası uygulaması
ve sonuncusu da, narenciye işleme sanayiinin yetersiz oluşu.
Üreticinin çözüm önerileri ise şunlardır:
1- Sayın milletvekilleri, bu çok önemli; limonda ton
başına 42 dolar, mandalina ve portakalda 35 dolar, greyfurtta 30 dolar olan
ihracat teşvik priminin, daha önceki yıllarda olduğu gibi, tekrar 100 dolara
çıkarılması ve bunun en az yüzde 15'inin üreticiye yansıtılması.
2- Virüsten arındırılmış, aşı gözü ve sertifikalı fidan
üretiminin teşvik edilmesi.
3- Aynı zamanda endüstri ürünü olan narenciyenin Hal
Yasası kapsamından çıkarılması ve tüketiciye uygun fiyatla sunulmasına zemin
hazırlanması.
4- Yurtiçi nakliyelerde yüzde 50 oranında teşvik primi
verilmesinin sağlanması.
5- Narenciye işleme sanayiinin desteklenerek
geliştirilmesi, meyve suyu, reçel, konserve, dondurulmuş meyve üretimi gibi
katmadeğer yaratacak alanlarda kullanılmasının desteklenmesi ve son olarak da,
geçmiş yıllarda, mercimek ve fındıkta olduğu gibi, narenciye için de, devlet
tarafından, tüketimi özendirecek reklam kampanyalarının düzenlenmesi.
AKP İktidarının sayın yetkilileri, ülkemizdeki
narenciye üreticisinin ve çiftçinin tablosu işte budur. Siz değil miydiniz
seçim öncesi çiftçiye her türlü vaatte bulunan?! Siz değil miydiniz tarımı
kalkındıracağım diyen? Lütfen, artık, IMF'ye bağlı tarım politikasından
vazgeçelim, millî bir tarım politikası uygulamasına geçelim. Görüyorsunuz
Çukurova'da pamuk bitmek üzere, Çukurova'da mısır ekimi bitmek üzere; gelin de
narenciye bahçelerini görün Adana'da. Çiftçi umudunu kesmiş, şimdi de narenciye
ağaçlarını kesmeye başlamıştır. Çukurova'da narenciyeyi de bitirirseniz
Çukurovalıyı nereye taşımayı düşünüyorsunuz?.. Çukurova çiftçisine bundan sonra
artık hangi işi yapmayı tavsiye ediyorsunuz?..
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sağ.
Hükümetin söz isteği var; Sayın Tarım Bakanımız cevap
verecekler.
Buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Sağ'ın
turunçgil üreticilerinin sorunları hakkındaki gündemdışı konuşmasına kısaca
cevap vermek istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evvela sonundan başlamak istiyorum. Sayın
Milletvekilimiz pamuk üreticilerinin durumundan bahsettiler. Gerçekten, 2004
yılı itibariyle, pamuk üreticimiz maliyetler, dünya fiyatlarındaki
gelişmelerden dolayı çok endişe içerisinde, bir bekleyiş içerisindeydiler;
ancak, Hükümetimizin bu hususta almış olduğu kararı 18 Ocakta duyurduk, bugün
kendileriyle ilgili açıklamayı daha geniş kapsamlı olarak yaptık.Yüzde 111
oranında pamuk priminde bir artış, normalde; sertifikalı tohumluk kullananlarda
ise yüzde 130... Toplam prim miktarının 600 trilyonluk bir değere ulaştığını,
bunun yüzde 68'inin pamuk üreticisine intikal ettiğini, dolayısıyla, pamuk
üreticilerinin bu yıl verilen primlerle üretimi sürdürebilecek bir duruma
geldiklerini, bununla ilgili aldığımız bilgilerin, prim miktarını çok olumlu
olarak değerlendirdiklerini, nitekim, 18 Ocaktaki toplantıya Ege Bölgemizden
çok sayıda ziraat odası başkanımızın katılarak bu husustaki düşüncelerini
bizzat kendilerine ilettiğine şahidim. Dolayısıyla, bilgilerinize sunuyorum.
Üreticilerimiz adına bu gelişmeden duyduğumuz memnuniyeti de sizlerle
paylaşıyorum.
Narenciyeye gelince; bu yıl narenciye üreticilerimizin
-başka bazı ürünlerde olduğu gibi- zor bir yıl yaşadığını biliyoruz.
Dolayısıyla, fiyatlarla ilgili konularda bir sorunumuz vardır. Bu konuda, gerek
iç üretimdeki artış gerekse rakiplerimizin dünya piyasalarına sürdüğü
ürünlerdeki fiyat rekabeti, bizim ürünlerimizin kalitesi, üreticilerimizin bu
konudaki örgütsüzlüğü, tarım sanayii entegrasyonunun arzu edilen seviyede
olmaması gibi, bir kısmı yapısal, bir kısmı da piyasada meydana gelen
değişmelerden etkilenerek bu olumsuz tablolar çıkıyor; ancak, tarım sektöründe,
hepinizin bildiği gibi, bu, zaman zaman bazı ürünlerde karşılaştığımız bir
durumdur. Nitekim, elimdeki bilgiler, 2002, 2003, 2004 yılları ürünleri
itibariyle, narenciyedeki fiyat dalgalanmalarının 2003 yılında nispeten iyi
olduğunu, ama, 2004'teki fiyatlar, 2003'ün de belki biraz daha altına inen
ürünler olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla, bu yıl, biraz önce arkadaşımızın saydığı,
primler açıklanmadan önceki ürün olan pamukta, kuruüzümde ve patateste yaşanan
olumsuz durumun narenciye üreticilerini de kapsadığını söyleyebiliriz. Evvela,
bunun en temel sebebi şudur: Türkiye'de, narenciye üretiminde önemli bir artış
vardır. 2000 ile 2004 yılları arasındaki üretim artışı 1 800 000 tondan 2 500
000 tona çıkmıştır ve Türkiye'nin, yaklaşık 500 000 ilâ 800 000 ton ihracatı
vardır ve bunun karşılığında da yılda 200 000 000 ilâ 250 000 000 dolarlık bir
ihracat geliri söz konusu olmaktadır. Miktardaki değişmeyle de ihracat geliri
paralel değildir; yani, dolayısıyla, zaman zaman daha az ihraç ederek daha çok,
bazen de çok ihraç ettiğimiz halde daha düşük bir ihracat değeri elde
etmekteyiz.
Bununla ilgili olarak, bir üretici örgütlenmesiyle
ilgili konuda bir sorunumuz olduğunu biliyorum. Bunun dışında, daha nitelikli,
daha pazarın kabul ettiği ürünlerin üretilmesi konusunda eksikliğimiz var.
Bununla ilgili bir iyileştirmeye şiddetle ihtiyaç var.
Esas üzerinde durulması gereken konu, kısa vadede,
genellikle ihracat desteği konusunda karşımıza çıkmaktadır. Bununla ilgili
uygulamalar... 1998'den itibaren belli ölçüde ihracat teşvik edilmektedir.
Nitekim, bu konuda verilmiş olan teşvikler üreticilerimiz tarafından çok
memnuniyetle karşılanmamış; ancak, ocak ayı içerisinde, yani geçtiğimiz ay
içerisinde bu konuda nispeten bir iyileştirme olduğunu biliyoruz,
üreticilerimiz de biliyor bu konudaki gelişmeyi. Dolayısıyla, şu anda, ihracat
desteğiyle ilgili konularda, sandığımızın aksine, bir ümit, bir iyileşme
vardır. Herhalde Kemal Bey kendisi de bu konudaki gelişmeyi biliyordur; ama,
çok daha detaylı şekilde izah etmek gereği yoktur. Dolayısıyla,
üreticilerimizin "bugün eğer bir dışpazar imkânı olursa, bu, iç piyasayı
da müspet etkiler" düşüncesi için bir zemin oluşturulmuştur. Dolayısıyla,
Hükümetimizin hadiseyle doğrudan ilgili bakanlığı, Dış Ticaret
Müsteşarlığımızın bu husustaki katkılarına ben de, üreticilerimiz adına,
teşekkür ediyorum.
Bu arada, esas değerlendirmemiz gereken husus şudur:
Türkiye'de üretimi hızla artan, yurtiçi tüketimi belli bir seviyede artık artma
imkânı olmayan bu ürünün ihracat şansını artırabilmemiz, kısa vadede, çok kolay
değildir; çünkü, rakiplerimiz, bu hususta tüketici taleplerine çok uygun
çeşitler ve kalitesi oldukça yüksek ürünler üretmeyi başarmışlardır. Bununla
ilgili konuda, gerek üniversitelerimiz gerek tarımsal araştırma birimlerimiz
gerekse üreticilerimizin kendileri, üzerine düşen görevi çok dikkatli bir şekilde
yaptığını söyleyemeyiz. Yani, bizim sorunumuz, bu coğrafyası, iklimi, bu ürüne
çok elverişli olan alanlarda dünyanın talep ettiği ürünü üretememekten
kaynaklanmaktadır. Yani, bu hadisenin geri kalan kısmı, sorunu çözmeye yetmez.
Dolayısıyla, bizim, bu yönde bir adım atmamız lazım. Bu konuyla ilgili bölge
milletvekillerimizin de çok büyük bir hassasiyeti var, Sayın Kemal Beyin olduğu
gibi. Bu arkadaşlarımızla dün bir değerlendirme yaptık. Bu değerlendirmede,
narenciye üreticilerinin, üretiminin sorunlarını konuşmak üzere geniş kapsamlı
bir toplantı yapılmasına karar verildi. Başta, Mersin Milletvekilimiz Ömer İnan
Bey olmak üzere, bu görüşme tamamlandı, birlikte bir değerlendirme yaptık.
Dolayısıyla, önümüzdeki nisan ayı sonu veya mayıs ayı veya mayıs ayının
başında... Başta Akdeniz İhracatçılar Birliği olmak üzere bu sektörle ilgili
üretici örgütleri, ihracatçılar, araştırma merkezleri ve Tarım Bakanlığının
konuyla ilgili uzmanları bu sektörün geleceğe yönelik durumunu değerlendirmek
ve uzun vadeli politikaları belirlemekten başka, bunu objektif ölçüler
içerisinde tespit etmek ve üreticileri bu yöne yönlendirmek gerektiği kanaatine
vardı. Dolayısıyla, bu konuda üreticilerin sorunlarını dile getiren, başta
Kemal Sağ olmak üzere, muhalefet partimize mensup milletvekili arkadaşlarımızın
ve onların içerisinde doğrudan doğruya sektörle ilgili olanların da katkısını
almayı arzu ederiz.
Dolayısıyla, bu sektörümüzle ilgili sorunların çözümü,
kısa vadede bazı müdahaleler değil, uzun vadede ihracat imkânı olan kaliteli
ürünlerin üretimine yönelik kalıcı politikaların tespitidir.
Bu düşüncemi ifade ederek, hepinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, bu sene ne
olacak?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - O
cümleyi söyledim, herhalde dikkatinizden kaçtı. Ocak ayı içerisinde,
üreticilerimizin beklediği ek destek konusunda çalışmanın tamamlandığını; bunun
Sayın Kemal Sağ tarafından da bilindiğini söyledim.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, mandalina da bu
destek içerisinde mi?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bunun
anlamı dış piyasalarda artan bir talebin iç piyasalarda da bir iyileştirmeye
yol açabileceği ümididir. Üreticilerimizin şu andaki durum değerlendirmesinin
oldukça iyimser ve pozitif olduğunu ifade ediyorum.
Tespitlerimiz bu şekildedir; bilgilerinize sunuyorum.
Teşekkür ediyorum.
N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, ama, mandalina
üreticilerimiz sıkıntı içerisinde.
BAŞKAN - Tarım Bakanımız Sayın Sami Güçlü Sayın Sağ'ın
gündemdışı konuşmasına gerekli cevabı ve açıklamayı yaptılar; teşekkür
ediyoruz.
Üçüncü gündemdışı söz isteği, Hakkâri İlinde meydana
gelen depremle ilgili olmak üzere, Hakkâri Milletvekili Sayın Mustafa Zeydan'a
aittir.
Buyurun Sayın Zeydan.
Süreniz 5 dakika.
3. - Hakkâri Milletvekili Mustafa
Zeydan'ın, Hakkâri'de meydana gelen deprem sonrasında yaşanan sıkıntılara ve bu
konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı
MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Hakkâri'de vuku bulan deprem nedeniyle söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
25 Ocakta meydana gelen depremden dolayı, Hakkâri'de
Kaymaklı Köyü ve Sütlüce Mezraı tamamen yıkılmış, 2 vatandaşımız hayatını
kaybetmiş, 23 vatandaşımız yaralanmıştır. Yaralılar helikopterle Hakkâri Devlet
Hastanesine götürülmüş ve tedavi altına alınmışlardır. Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı arkadaşlarımıza da şifalar diliyorum.
Muhterem arkadaşlar, Hakkâri merkezinde 617 ev tamamen
yıkılmış, oturulmayacak durumdadır. Yine, köylerde 290 ev tamamen yıkılmış,
oturulmayacak durumdadır. Bu meyanda, 2 000'in üzerinde ev hasar görmüştür.
Valimiz tarafından hükümetimizden istenilen ihtiyaçlar;
1 000 çadır istenmiş, 800 çadır mahalline gitmiştir, 20 000 battaniye istenmiş,
3 000 gitmiştir. Çadırlar sobalı olduğu için, vatandaşın ihtiyacını bir nevi de
olsa karşılamıştır; ancak, istenilen çadırlar henüz miktar olarak mahalline
yetişmemiştir. Kızılay'dan 4 adet mutfak istenilmiş, 1 tane gitmiştir. İş
makineleri mahalline gitmiş, köy yollarını açmış; ancak, şu anda, halen kışın
çok şiddetli olması nedeniyle, köy yollarımızın bir kısmı kapalıdır; bazı
köylere halen ulaşılamamıştır. Bu nedenle, köylerde, hasarın tam olarak tespiti
de yapılamamıştır.
Hükümetimiz, imkânlarını kullanmış; ancak, vilayetin
taleplerini de yerine getirememiştir. Bu konuda, halen, vilayetimizde çadır
ihtiyacı bulunmaktadır; iş makinelerinin artırılarak mutlaka mahalline
gönderilmesi gereği duyulmaktadır. Sağlık Bakanlığımız, halen, mahalline,
sağlık heyetini göndermemiş, bulaşıcı hastalığın olup olmadığı henüz tespit
edilememiştir; ancak, Van Vilayetinden bazı ambulanslar gönderilmiş, birkaç da
doktor gitmiştir. İstenilen paranın bir kısmı gitmiş, bir kısmı henüz
gitmemiştir. Vatandaş, gerçekten büyük bir panik içerisindedir, artçı depremler
her gün devam etmektedir. Bazı ilim adamlarımız da, her gün, televizyonlardan,
o bölgede 7 şiddetinde bir deprem olduğunu ifade etmektedir; bu nedenle de,
vatandaş, büyük bir panik içerisindedir.
Halkımız, derdini, vilayete, vali beye arz etmek üzere
toplanarak vilayetin önüne gitmiş; ancak, bu meyanda, her zaman olduğu gibi,
her yerde olduğu gibi, 15 - 20 kişilik bir grup kanundışı hareketlerde
bulunmuş, bu insanlar yakalanarak adalete teslim edilmiştir. Hakkâri halkımız,
bu gibi hareketleri tasvip etmemektedir; ben de, zaten, o yörenin milletvekili
olarak hiç etmemekteyim. Hakkâri halkı, onbeş yıl bu zihniyetle mücadele
vermiş, 1 000'e yakın şehit vermiştir; Hakkari halkı, bu zihniyetin karşısında,
her zaman ayakta olduğunu ifade etmiştir; Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için
de devamlı uğraş vermiştir. Bu bakımdan da, 15-20 kişinin gayri kanunî yaptığı
hareketi tüm Hakkâri halkına şamil etmek, mal etmek, sanıyorum ki
insafsızlıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayın efendim.
MUSTAFA ZEYDAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Muhterem arkadaşlar, şu anda Hakkâri halkının şikâyeti
ve benim de şikâyetim şudur: Bugün, aşağı yukarı sekizinci gündür; maalesef,
hükümetimizin bir temsilcisi Hakkâri'ye gitmemiştir. (CHP sıralarından
"Baykal gitti" sesleri) Gönül isterdi ki, siyaseten de olsa, Sayın
Baykal gibi, bir hükümet üyesinin Hakkâri'ye gitmesi gerekirdi. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bir felaket var, bir deprem var, kış şartları çok ağır,
soğuk -20'dir; vatandaşımız, şu anda -20'de çalışıyor, yaşıyor. Gönül isterdi
ki, hükümetimizin bir mensubu, mahalline gitsin, vatandaşımızla hiç olmazsa
haşır neşir olsun, geçmiş olsun desin; çünkü, vatandaş, her zaman, devletini
yanında görmek istiyor. Hakkâri halkı her zaman devletinin yanında olmuş,
olacak; hiçbir hareket bunları engellemeyecek; ancak, hükümetimizin, mutlaka,
merhamet elini ve ilgisini bekliyor Hakkâri halkı. Bu konuda, hükümetten,
halkımız son derece şikâyetçi ve ben de milletvekili olarak son derece
şikâyetçiyim.
İnşallah, bundan sonra, hükümetimizin bu konuda biraz
daha duyarlı olup, o felaket bölgesine biraz daha ilgi göstermesini bekliyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Zeydan.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Zeydan, Deniz
Baykal orada.
MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Söyledim efendim; siyaseten
de olsa, gidilmesi gerekirdi.
BAŞKAN - Hükümetin söz isteği var.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Yıldırım cevap verecek.
Buyurun efendim.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Hakkâri'de meydana gelen
deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum
ve depremde evleri barkları zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun
dileklerimizi iletiyoruz.
Tabiî, depremle ilgili ve deprem sonrası yapılan
çalışmalar iyi bir koordinasyon içerisinde gerçekleşmiş, gerek Kızılay gerekse
valiliğimiz hemen müdahale ederek, Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, ilgili
bakanlıklarla sürekli koordinasyon halinde olmuşlardır.
Deprem sonrası bölgeye gidilmesi fazla bir anlam ifade
etmez.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, o nasıl
laf?! O laf size yakışmaz Sayın Bakan!
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Önemli
olan, hizmetlerin oraya gitmesidir. Önemli olan, devlet, verdiği hizmetlerle,
böyle, beklenmeyen afetler karşısında yaptıklarıyla oradadır.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Orada mıydı?
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen orada mıydın?
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Fiziken
orada olmak bir şey ifade etmez. Oradaki insanların beklediği, istediği,
hizmet, yerine gitmiş midir gitmemiş midir.
İSMET ATALAY (İstanbul) - Milletvekili şikâyet ediyor.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Devlet,
bütün konularda olduğu gibi, anında, gereken her türlü desteği, üzerine düşen
görevi yapmıştır, yaraları sarmıştır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, senin her
işin böyle. Senin her attığın adım böyle.
ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben,
konunun açıklığa kavuşması bakımından bunları söylemek ihtiyacını duydum.
Hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir maruzatım
var.
Gündemdışı konuşan arkadaşımız, biraz önce, Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Başkanının siyaseten Hakkâri'ye, deprem yerine gittiğini
söylemiştir. Açıklama yapmak istiyorum; çünkü, siyaseten gitme, açık bir
sataşmadır Cumhuriyet Halk Partisine ve onun Genel Başkanına.
BAŞKAN - Sayın
Başkan, rica ederim... Hepimiz siyaset yapmıyor muyuz?! Siyasetin içerisinde
hizmet var.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Rica ederim efendim. Olur mu
öyle şey efendim?!
BAŞKAN - Biz böyle bir şey görmüyoruz. Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben ısrar ediyorum.
BAŞKAN - Israr edebilirsiniz. Bu, benim takdirim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oylayın efendim, oylayın...
BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz efendim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır efendim...
BAŞKAN - Sayın Başkan, bugüne kadar en toleranslı
talepler yerine getirilmiştir. Öyle, her sözü kendinize göre yorarak "bu
bize sataşmadır" derseniz, biz burada çalışamayız.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Vermeyin efendim... İçtüzüğe
göre direniyorum, oylayın.
BAŞKAN - Yok efendim... Direnebilirsiniz...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman, tutumunuz hakkında
söz istiyorum.
BAŞKAN - Tutumum hakkında söz veriyorum.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
IV. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. - Bir sataşmadan dolayı söz istemini
yerine getirmemesi nedeniyle Başkanın tutumu hakkında
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına esenlikler diliyorum; Sayın Başkana da, bana söz verdiği için,
ayrıca teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, Hakkâri'de bir deprem oldu.
4 tane şiddetli dalga halinde Hakkâri sarsıldı yerinden. Sonra, artçı depremler
meydana geldi. Hakkâri, Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinden, yörelerinden
birisi. Ayrıca...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, tutumunuz
hakkında konuşulacaktı... Ne oldu?! Hakkın suiistimali bu.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hakkın suiistimali falan
değil.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Evet öyledir. Sayın Başkanın
tutumu hakkında konuşacaksınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Evet...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onun için söz aldınız.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Siz Başkanın yerine mi
konuşuyorsunuz?! Başkan bana müdahale etmesini bilmiyor mu?!
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Müfettiştir kendisi...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Başkan bana müdahale
etmesini bilmiyor mu?!
BAŞKAN - Sayın Anadol, siz konuşmanızı yapın efendim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanın yetkisine
müdahale edemezsiniz.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hakkı suiistimal ediyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Anadol, siz devam edin; ama, elbette ki,
tutumum hakkında konuşmanız lazım.
Buyurun efendim. Siz, Genel Kurula hitap edin.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar,
burada konuşan milletvekilleri birtakım sözcükleri kullanırken dikkatli olmak
zorundadır.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Fazla gacırdamayın!..
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çok ayıp!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanımızın...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne diyorsun sen?!
RECEP KORAL (İstanbul) - Terbiyesiz!..
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanım, ben
konuşamıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Terbiyesizlik yapma!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen de dinlemeyi öğren!..
Dinlemeyi öğren!.. Her çıkana laf atıyorsun!
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim... Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - Sayın Anadol, siz konuşmanıza devam edin.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, kavga devam
ederken ben nasıl konuşayım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, sataşmayla,
zaman kazanacağız derken, zaman kaybettiriyorsunuz. Elbette ki, ben söz verdim,
fikrini açıklayacak.
Buyurun efendim.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Burada çok uzatmayacağım ve
sabrınızı suiistimal etmeyeceğim. Sayın Başkan, sizin de tutumunuzla ilgili
sözlerimi devam ettirmeye çalışacağım; merak etmeyin.
Burada bütün milletvekilleri konuşurken, sözcükleri
seçerken de dikkatli olmak zorundadır.
MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Sayın Anadol, daha evvel
niye gitmedi dedim.
BAŞKAN - Sayın Zeydan, lütfen... Lütfen...
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Nasıl?..
MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Daha evvel gitseydi diyorum.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili olarak, Sayın Esat Canan'la birlikte,
kurultay dolayısıyla, depremin içinden gelen Hakkâri İl Başkanı ve kurultay
delegeleriyle birlikte, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi basın bürosunda dört
gün önce basın toplantısı yaptım; ama, siz hasta olduğunuz için, depremin
olduğundan haberiniz yoktu, depremden haberiniz yoktu.
BAŞKAN - Sayın Anadol... Sayın Anadol...
MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Ben depremin içindeydim; ben
oradaydım.
BAŞKAN - Sayın Anadol, rica ediyorum, siz, tutumumla
ilgili eleştirinizi yapın.
K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ben şunu kabul
edemem: Burada, bir deprem olduysa, Sayın Başbakanın, ilgili sayın bakanın, bir
anamuhalefet partisi liderinin veya bir milletvekilinin -o bölgenin
milletvekili olsun, olmasın- deprem yerine gitmesi siyaseten nitelenemez; onun
aslî görevidir. Zaten eleştirilerimiz de buradan kaynaklanıyor. Yani, Güney
Asya'daki tsunami felaketi için işadamlarını toplayıp oraya sefer düzenlerken,
Hakkâri için sessiz kalmayı bu iktidara yakıştıramıyorum; bu bir. (CHP
sıralarından alkışlar)
Bunu bir sataşma olarak kabul ettim. Onun için, Sayın
Başkandan söz talebinde bulundum. Sayın Başkan, elbette takdir yetkisini
kullanacak, bana söz verip vermemekte kararını verecek; buna bir müdahalem yok.
Ancak, İçtüzüğe göre, ben direnirsem, benim talebimi oylamak zorundadır.
Tutumunuz hakkında ondan söz aldım Sayın Başkanım. Takdir yetkinizi
kullandınız; itirazım yok; ama, ben direndiğim takdirde, Genel Kurulun kararını
almak zorundasınız. Bunu yapmadığınız için usulî bir yanlışlık yaptınız
kanaatimce; ondan söz aldım. Bana söz verdiğiniz için teşekkür ederim. Ne
derseniz deyin, Sayın CHP Genel Başkanının Hakkâri'de deprem felaketine uğrayan
vatandaşlarla bir ve beraber olmasını karartamazsınız.
Teşekkür ederim, CHP Grubu adına saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol; maksat hâsıl
olmuştur.
Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin;
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz
gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz.
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı:
701)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Devlet Memurları
ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Devlet Memurları Kanunu,
Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili
Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan
ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
3. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın,
Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Devlet
Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı:
736) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.
Hükümet?.. Hazır.
Komisyon raporu 736 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri Genel Kurula
sunacağım.
Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; AK Parti Grubu adına, Samsun
Milletvekili Sayın Mustafa Çakır; şahısları adına, Denizli Milletvekili Sayın
Ümmet Kandoğan, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt, Kırşehir Milletvekili
Sayın Hüseyin Bayındır, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman söz
istemişlerdir.
İlk söz, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı'ya
aittir ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacaktır. (CHP sıralarından
alkışlar)
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece
Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce
Parlamentoya saygılarımı sunuyorum; ancak, izniniz olursa, bu konuya girmeden
önce, üç dört gündür yazılı ve görsel medyada çıkan ve İzmir Milletvekili olmam
nedeniyle beni de ilgilendiren, daha doğrusu Urla'nın eski belediye başkanı
olmam nedeniyle beni de ilgilendiren bir konu hakkında Parlamentoya bilgi
vermek istiyorum.
Bu konu, Urla İlçesinin Barbaros Köyünde bir vakıf
tarafından kimsesiz çocuklar için kurulan köyde meydana gelen uygunsuz
davranışlar ve taciz olaylarıdır. Sanıyorum duyarlı milletvekillerimiz olarak
sizler de bu konuya vâkıfsınız; ama, olayın başından ve bugüne kadar o köyün
yapılmasında emeği geçen bir insan olarak bir iki şey söylemek istiyorum.
Bu köy, Urla'nın Barbaros Köyünde 18 dönüm üzerine
kurulmuştur. Kışla tipi mekânlardan çok, tek tek evlerden oluşmuş, ayrı,
birleşik mekânları olmayan ve her köyde bir bakıcı anne etrafında oluşan
çocukların bir aile ortamında yaşaması için kurulmuş olan bir köydür. Bir vakıf
tarafın-
(x) 736 S. Sayılı
Basmayazı tutanağa eklidir.
dan yapılmıştır, devletin de önemli hizmetleri vardır.
1997 yılında yapılan bu köy, bugüne değin çok güzel yönetilmesine karşın,
bundan iki sene kadar önce olumsuz olaylar başlamış ve bu olaylar, dahiliye
memurlarına bildirildiği halde, ilgili ve yetkililere bildirildiği halde bugüne
kadar gelmiştir. Neler olmuştur o köylerde; maalesef -savcıyla yaptığım
konuşmalardan sonra- orada devlete bırakılmış olan bizim çocuklarımızın kız ve
erkek farkı gözetmeksizin önemli bir bölümü tacizle karşı karşıya gelmiştir.
Önemli bir olaydır. Bu konuda hepimiz üzülüyoruz. Bu bir sistem hatasıdır, bu
bir genel ahlak hatasıdır. Bu köyün yapılış şeklinde herhangi bir kusur
bulunmamaktadır.
Diğeri, "Barbaros Çocuk Köyü ve Urla" geçtiği
için, orada bu konuda alınan hemşerilerimizin de yakınmaları vardır. Urla'nın
Barbaros Köyü çok önemli bir köydür. Köyler biliyorsunuz eskiden küçük nüfuslu
yerlerdi; ama, Barbaros Köyünün sadece Çanakkale'de 34 şehidi bulunmaktadır ve
35 000 köyde, sanıyorum, Çanakkale şehitleri için yapılan başka bir Çanakkale
abidesi de yoktur diye biliyorum. Bilmiyorum Çanakkale milletvekillerimiz
biliyorlar mı? O nedenle, buranın muhtarı ve köylü insanlarımız buraya sahip
çıkmışlardır; olayların içinde bulunmamaktadırlar. Olayların akışını,
bilgilerini, dahiliye memurunun oradaki en üst düzeydeki yetkilisine
bildirmişlerdir. Bildirilmedi derlerse, dahiliye memurlarımız, kendilerine
verilen dilekçeleri incelerlerse, Suat Taşkın ve 30 arkadaşının birbuçuk yıl
önce verilen dilekçelerine bakabilirler.
Bu konuda Urlalılar hassastır, olayın içinde
değillerdir. Barbaros Köyü hassastır, olayın içinde olmadıkları gibi, koruma,
kollama, sahip çıkmayı, bugüne kadar şereflice yerine getirmişlerdir. Olay,
tamamen dışarıdandır. Tutuklananlar arasında, tamamen orada görevli olan
yetkililer ve Urla'nın dışından önemli insanlar bulunmaktadır. Sayın Valimiz
konuyu büyük bir hassasiyetle takip etmektedir.
Dün Sayın İçişleri Bakanımızla görüştük. Sayın
Bakanımız da, bugün, bu konuyla ilgili olarak iki müfettişin bölgeye
gönderileceğini söylemiştir. Bu nedenle, belki medyada göremeyeceğimiz veya
çeşitli şekillerde yazılmış olan haberleri burada düzeltiyorum. Burada, Urla
Barbaros Köyünün şerefli insanlarının ve orada, Urla'da yaşayan şerefli
insanların herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Yetkililerin ve ilgililerin, bu
hassasiyet karşısında, bütün toplumu, bütün Türkiye'yi derinden üzen,
çocuklarımızın düşürüldüğü bu durum karşısında gerekli işlemi yapacaklarından
emin bulunuyorum ve kendilerine güveniyorum.
Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Plan ve
Bütçe Komisyonumuzda, her iki grubun kabul oylarıyla kabul edildi. Değerli
milletvekili arkadaşlarımızın verdikleri bu kanun teklifleri, burada, tasarı
haline getirildi, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti ve şimdi önümüzde
durmaktadır.
Biz, 1979 ve 1991 senelerinde, memurlarımıza,
kadrolarına bakmaksızın verdiğimiz bir dereceyi, şimdi de veriyoruz. Bu,
geçmişte, 1979'da verilen derece "Ecevit derecesi" olarak biliniyor,
1991'deki "Yılmaz" veya "Özal" derecesi olarak biliniyor.
Bu derecenin de ne derecesi olduğunun hep beraber adını koymamız lazım. Ben
"Baykal derecesi" diyorum; ama, Salih Bey sanırım itiraz ediyor.
"Erdoğan-Baykal derecesi" olarak, bu derecenin memurlarımıza
iyilikler getirmesini diliyorum; ama, ne yazık ki, yine konuya, bütüncül olarak
değil parçalı olarak yaklaştık. Türkiye Cumhuriyetinde en büyük düzenleme,
biliyorsunuz, 1965'te yapıldı; ama, 1970 senesinde yürürlüğe giren, 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunuydu.
Sayın Milletvekilleri, bu Kanuna, 120 defa, parçalı
şekilde yaklaşıldı ve bu Kanun, böyle parçalana parçalana, değişik müdahaleler
yapıla yapıla, artık aslı okunamaz bilinemez hale geldi; yani, büyük
yardımlarla bu kanun okunabiliyor. Ben, belgeleri inceledim; 58 inci ve 59 uncu
hükümetlerin acil eylem planında var. Şimdi, bu parçalı yaklaşımla ilgili
olarak bir belge de okumak istiyorum. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Sayın Mehmet Ali Şahin Bey, kendi Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı
olarak neşrettiği bir kitabında, Türkiye'de Kamu Personel Rejiminin Yeniden
Yapılanması Sempozyumunda aynen şöyle söylüyor: "58 inci cumhuriyet
hükümetinin temel amacı, birkaç yıl içerisinde eklemeler ve değişikliklerle
tanınmayacak hale gelebilecek, yeniden eleştiri ve tartışmalara yol açacak,
günü kurtarmaya dönük düzenlemeler yerine, reformist, kalıcı bir temel metin
oluşturmaktır. Acil eylem planında belirtildiği gibi bu hemen yapılacaktır."
Şimdi, ben, konuşmanın tarihine bakıyorum sayın
milletvekilleri; Sayın Başbakan Yardımcımızın bu kitaba yazdığı önsözdeki tarih
22-23 Şubat 2003; yani, neredeyse iki seneyi geçiyor; ama, bu kanuna, hiçbir
şekilde, kalıcı, reformist, düzenleyici, böyle devrim yapan, evrimi de geçen
herhangi bir yaklaşımda bugüne kadar bulunamamış.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çalışılıyor, gelecek...
BÜLENT BARATALI (Devamla) - İnşallah, inşallah...
Umuyorum, diliyorum, yarı ömrünü tamamlayan Parlamento,
ömrünü tamamlamak üzereyken, 657 sayılı Kanunu da gözden geçirir; çünkü,
kanunda çok büyük haksızlıklar var; unvanlarda büyük haksızlıklar var. Ben,
unvanları size okumaya çalışacağım; bakın, Türkiye'de kaç çeşit memurluk var:
-Memurluk
-KİT memurluk tipi
I sayılı cetvel
III sayılı cetvel
4046 sayılı Yasa memurları
- Geleneksel sözleşmelilik
- Kadro karşılığı sözleşmelilik
- Piyasa tipi sözleşmelilik
- İşçilik,
- Geçici işçilik
- Kapsamdışı personel
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi 9/1 sayılı
personel
4046 sayılı Yasa personeli
- Kapsamiçi personel (KİT personeli)
399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname...
Ve böyle devam ediyor.
Değerli arkadaşlar, bir defa, ikinci bir eleştiri de,
devletin şişkin olduğu eleştirisidir -yani, kanun yaparken- çünkü, Sayın
Abdullah Gül de, Sayın Devlet Bakanımızın konuşmasından sonra, aynen şunu
söylüyor: "Hükümetimiz kurulduktan sonra bir şeye çok önem verdik, bunu
sık da tekrarlıyorum. Yaptığımız işleri, sadece Meclisteki aritmetik çoğunluğa
güvenerek yapmayacağız dedim. Yapacağımız işleri, büyük bir konsensüs
oluşturacağız, diyalog oluşturacağız, sadece Meclisiçi ve Meclisdışı siyasî
partilerle değil, sivil toplum örgütleriyle de işbirliği içinde yapacağız
dedim. Zannediyorum, buna da dikkat ediyoruz."
Bu, tabiî, 2003 senesinin 23 Şubatında söylenmiş bir
söz. Bu, çok ihlal edildi değerli arkadaşlar. Başta Kamu Yönetiminin Yeniden
Yapılandırılması Kanunu, onun arkasından gelen İl Özel İdareleri Kanunu,
Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve Belediye Kanununda biz bu diyaloğu göremedik.
Göremediğimiz için ve bizim dediklerimiz de dinlenilmediği için... Çünkü,
1950'lerde terk edilen Meclis üstünlüğü sistemi, Türkiye'de, maalesef, hâlâ
daha bu Parlamentoda devam ediyor. Artık, 1950'lerde içine girmeye çalıştığımız
Avrupa'da, anayasal üstünlük sistemi vardır. Bu Meclis üstünlüğü sistemi devam
ettiği sürece değerli arkadaşlar, büyük emek vererek, karşılığında para alarak
yaptığımız bütün bu yasama faaliyetleri, önce Sayın Cumhurbaşkanından, sonra da
Anayasa Mahkemesinden tek tek geri dönüyor. Ben, bunu Belediye Kanunu geçerken
burada söyledim.
Değerli arkadaşlar...
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Anayasa...
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Anayasamız öyle... Siz,
yeni bir Anayasa yapın, hâkimiyetin kimin, neresinde olduğuna siz karar verin;
bizim, şu anda tabi olduğumuz Anayasa, 82 Anayasası da belli değerli
arkadaşlar. Yani, sistemi değiştirmek istiyorsanız, önce, yasaları değil,
"constitution" dediğimiz Anayasayı değiştirmeniz gerekiyor.
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Siz söylediğinizin farkında
değilsiniz; sistemle ilgisi yok.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Elbette sistemle alakası
yok; ama, ben, burada, Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesinde nitelikli
çoğunluk aranır derken, siz itiraz ettiniz. Ne oldu; Anayasa Mahkemesinde şekil
yönünden iptal edildi, belediyeler altı ay kaybetti sayın milletvekili; bunu
söylemeye çalışıyorum ve çok iyi niyetle söylemeye çalışıyorum.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Neyi söylemeye
çalışıyorsunuz?
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Nasıl efendim?..
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Neyi söylüyorsunuz?
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Yani, olmadı efendim, kanun
yürürlüğe girmedi. Büyükşehir Belediyeleri Kanunu yürürlükte, türev olan
Belediyeler Kanunu yürürlükte değil. Böyle acı ve...
MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Elbette... Elbette... Bunu
söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi, biliyorsunuz, 1919'da. Yani, Sivas'ta
"Bağımsızlık benim karakterim" diyen bir Genel Başkanın
temsilcileriyiz biz burada değerli arkadaşlar.
Şimdi, madem, bazı şeyleri konsensüsle yapacağız, önce,
bizim bazı konularda beraber olmamız gerekiyor. Bir; Türkiye'de devlet
şişkindir ve memurlar merkezde toplanmıştır deniliyor arkadaşlar. Bu, çok doğru
bir şey değil. Neden değil; istatistikler önümüzde. Türkiye'de, 2 750 000 sivil
memur var, bunların da ancak yüzde 63'ü devlet memuru düzeyinde. Oysa, içine
girmeye çalıştığımız Avrupa'da, daha çok kontinental Avrupa'da (kara
Avrupasında) memurlarımızın sayısının 2 katı kadar bir fazlalık görüyoruz. Yani,
bugün, en yakın örnek Fransa'da, bizim administrasyonunu aldığımız Fransa'da,
bu sistem 4 800 000 memurdur. Onun için, devlet memurlarımıza bunları
söylerken, biraz dikkatli olmamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, bir de, bizim bu memurlara
haksızlık yapmamamız gerekiyor her konuda. Memurların aldığı ücretlerde çok
büyük adaletsizlikler vardır. Bunlardan bir tanesi, çok ilginçtir, size
söylemeye çalışacağım; Gümrük Müsteşarlığında çalışan bir daktilograf ile
Adalet Bakanlığında çalışan bir daktilografın maaşları arasında tam 2 misli
fark vardır. Bakanlıklar arasında farklılıklar vardır; yani, Maliye
Bakanlığında çalışan bir devlet memuru ile diğer bir bakanlıkta çalışan devlet
memurunun aldığı ücret arasında, aynı işi yapmalarına karşın, çok büyük
farklılıklar vardır. Eşit işe eşit ücret ilkesi, transnasyonel bir deyim
olmasına karşın, Türkiye'de, maalesef, uygulanmamaktadır.
Bakın, memurlar nasıl ücret alıyorlar; tabanaylığı,
gösterge aylığı, ek gösterge aylığı, kıdem aylığı, yanödeme aylığı, makam tazminatı,
görev tazminatı, temsil tazminatı, lojman tazminatı, yabancı dil tazminatı,
nöbet ücreti, fazla çalışma ücreti, nispî fazla çalışma ücreti, vekâlet ücreti,
saat başı fazla çalışma ücreti ve bunun gibi.
Değerli arkadaşlar, bordroları yapan arkadaşlar bile,
bunları büyük zorluklarla yapabiliyorlar. Demek ki, bizim devlet personel
sistemimiz, artık işleyemez durumdadır, yeni bir düzenlemenin yapılmasına gerek
vardır. Bunu nasıl yapacağız; konsensüsle yapacağız. Umarım, dilerim, bu
konsensüsü sağlayabiliriz.
Değerli arkadaşlar, az önce size unvanları okumuştum.
Ona, üzülerek, dört unvan daha eklemek durumundayım. Yani, vücut dilinden
anlayan personel, vücut dilinden anlamayan personel, oligarşik yapıya mensup
personel, oligarşik olmayan yapıya mensup personel diye de, unvanlara, Parlamentonun kararı olmadan, yürütme
tarafından çeşitli unvanlar eklenmektedir. Bunları da doğru bulmuyoruz; çünkü,
devlet memuru, yani, kamu görevini yapan kamu ajanları, bu sistemin, bu
yönetimin, devletin temel insanlarıdır. Kamu görevini yapan insanları; yani,
devletin ajanlarını devletin içinden, kamu görevinden el çektirirseniz,
bunların yerine piyasada yetişen insanları, şirketleri koyarsanız, Amerika'daki
duruma dönmüş olursunuz değerli arkadaşlar. Orada, audit ve fdix esasına göre
çalışan büyük denetim kurumlarının -ne kadar büyük yolsuzluklar olduğunu-
devletin temelini çökerttiğini hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlar, memurlarımıza vereceğimiz 1 derece
artırımıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulu Sözcüsü Adalet Bakanımız Sayın Cemil
Çiçek'in bazı düşünceleri var, onlara cevap vermeye çalışıyorum. Sayın Cemil
Çiçek, umarım haklıdır; çünkü, bizim yaptığımız araştırmalara göre, 1 derece
verdiğimiz zaman memurların maaşlarında 15 ile 20 YTL arasında bir fark
olacağını düşünüyoruz. Sayın Bakanımız da burada. Umarım, gerçekdışı bir şey
söylemiyorum. Varsa, beni yanıtlarlar.
Şimdi, Sayın Çiçek, yaptığı bu değerlendirmede, 2005
yılı için, önce, TÜFE'de ve TEFE'de yüzde 8 hedef gösterildiğini Türkiye'de
enflasyonda, büyümenin yüzde 5 olduğunu, bütçenin 155 katrilyon 472 trilyon
olduğunu söylüyor; memur maaşlarının da, 2005 yılında, kümülatif olarak, en
düşük ücretlide yüzde 12,1, en yüksek ücretlide yüzde 8,1, ortalama olarak da
10,7 olarak artacağını söylüyor. Bu artışlarla beraber, memurlarımızın, ocak
ayında aldıkları ücretleri, bekâr bir memurumuzun aldığı ücreti 525 000 000
Türk Lirası, evli ve 1 çocuklu memurumuzun aldığı ücreti 555 000 000 Türk
Lirası, ortalama bir devlet memurunun aldığı ücreti ise 722 000 000 Türk Lirası
olarak açıklıyor. "Memurlara 1 derece verildiğinde ise -devam ediyorum,
onun basın açıklamasını buldum internetten- 5 inci derecenin 1 inci
kademesindeki üniversite mezunu şube müdürünün maaşı ortalama yüzde 22,1
artacaktır" diyor Sayın Bakan. Ben de diyorum ki, 20 YTL artacaktır.
Tabiî, burada, bunda bir anlaşmamız gerekiyor. "Öğretmenin maaşı ise, 1
derece verilmekle, yüzde 18 artacaktır, memurun yüzde 12,3 artacaktır"
diyor. Oysa, ben diyorum ki, 15-20 YTL artacaktır. Bir defa, bu konuda, bizi
dinleyen arkadaşlarımızın da, değerli memurlarımızın da bunu bilmeleri
gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, şimdi, 2004 yılı itibariyle
açlık sınırının 506 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyor istatistikler,
yoksulluk sınırının 1 896 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyorlar, temel
ücretin 940 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyorlar, 2 çocuklu bir ailenin
asgarî geçim tutarının da 1 800 000 000 lira olduğunu söylüyorlar. Şimdi, biz,
memurumuza 525 000 000 lira maaş veriyoruz değerli arkadaşlarım; bunu takdirlerinize
sunuyorum.
Eğer, yıllara göre istatistikî bilgilere şöyle bir
bakarsak, memurlarımızın neyle karşı karşı karşıya olduklarını şöyle
görebiliriz: Bunlar, 2001 yılında ortalama içborç faizi yüzde 96,2 olduğu zaman
memurlarımızın maaş artışları yüzde 48,6; 2002'de ortalama içborç faizi yüzde
63,8; memurlarımızın ücret artışı yüzde 53,3; 2003 yılında ortalama içborç
faizleri yüzde 45, memur maaşlarında artış yüzde 24,5; 2004 yılında ortalama
içborç faizi yüzde 28,6; memurların ücret artışının ise -burada Bakanı
yalanlamamam lazım, bana göre yüzde 12,4; ama, Sayın Bakanın açıklaması yüzde
12,1, Bakana itibar ederek- yüzde 12,1 olduğunu burada söylüyorum. Demek ki,
faizler düşse bile, reel faiz ne kadar düşse bile memur maaşlarımız o oranda
yükselmiyor. Bunun yükselmesi gerekiyor, devleti emanet ettiğimiz
memurlarımızın maaşlarında yükseltme yapmamız gerekiyor. Yani, buna ben bir
bakıyorum, eğer, bunu 2005'e göre götürürsek, 2004'te 696 000 000 Türk Lirası
olan ortalama maaşın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın efendim.
BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür ederim.
...1 309 000 000 Türk Lirasına yükselmesi gerekiyordu.
Yani, benim elindeki şu belgeye göre, Türkiye'de, hükümetin rantiyeye verdiği
değer devlet memurlarına verilmiyor. Ben, hepimizin devlet memurlarına bu
değeri vermesi gerektiğini düşünüyorum.
Umuyorum ve diliyorum, bu konuları, en kısa zamanda,
1965'te en son düşünülen, ama, 1970'te yürürlüğe giren 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun, bu kadar hukukçunun bile okuyarak anlayamadığı bir noktaya
gelmesinden sonra -Sayın Kapusuz da hemen geleceğine dair söz veriyor, tabiî,
biz de inanıyoruz- iyilikler getirmesini diliyorum o bütüncül anlayışın ve
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, şimdi görüşmekte olduğumuz kanun
teklifini desteklediğimizi ve buna kabul oyu vereceğimizi açıklıyor, hepinize
saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Baratalı.
İkinci söz isteği, AK Parti Grubu adına, Samsun
Milletvekili Sayın Mustafa Çakır'ın.
Buyurun Sayın Çakır. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÇAKIR (Samsun)- Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 736 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifim hususunda Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi,
halen devlet memuru olarak çalışanlardan, 2182 sayılı Kanun ile 458 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinden çeşitli nedenlerle yararlanamamış
olanlar ile 1991 yılından sonra devlet memuru olanların kazanılmış hak
aylıkları bir defaya mahsus olmak üzere, öğrenim durumlarına bakılmaksızın ve
kadro şartı aranmaksızın, bir üst derecenin aynı kademesine getirilmesini
öngörmektedir.
Bilindiği üzere, 657 sayılı Kanunun ek geçici
maddelerine göre aylık almakta olan personel, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar
Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğrenim Personel Kanununa tabi personelin
kazanılmış hak aylık derecelerinin öğrenim durumlarına bakılmaksızın bir üst
dereceye yükselmesi için, 1979 tarihinde 2182 sayılı Kanun ve 1991 tarihinde
458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu görevlilerine 1 derece verilmiştir.
En son uygulama olan 1991 tarihinden sonra devlet
memuriyetine giren kamu personeli, günümüze kadar, 1 derece uygulamasından
yararlanamıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdiğimiz bu kanun
teklifiyle, kamu personel yönetiminde memurlar arasındaki derece eşitsizliğini
gidermekteyiz.
Diğer taraftan, 2182 sayılı Kanun ile 458 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameden çeşitli nedenlerle yararlanamayan kamu personelinin de
derece uygulaması bakımından mağduriyetleri giderilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve
Kalkınma Partisinin kurduğu hükümet, bir çözüm hükümetidir. Bu hükümetimiz,
ilan ettiği acil eylem planında, kamu personel reformuyla, devlet memurları
arasında her türlü ücret adaletinin sağlanacağını, kamu personeli arasındaki
her türlü eşitsizliğin giderileceğini belirtmiştir. Bu anlamda, kamu personeli
arasında yaklaşık 1 000 000'a yakın devlet memurunun yararlanamadığı bu hak da,
bu kanunla kendilerine verilmiş olacaktır. Hükümetimizin son aşamaya getirdiği
kamu personel rejimi reformunda da, bu kanunun yürürlük tarihinden sonra devlet
kamu hizmetine başlayacak olan memurların da derece uygulamasından
yararlandırılması düşünülmüştür. Böylece, sık sık çeşitli kanun değişikliklerine
ihtiyaç kalmayacak, haliyle, sorun kökten çözülmüş olacaktır.
Anayasanın 10 uncu maddesinde "Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" denilmektedir. Bu
kanun teklifi, aynı zamanda anayasal eşitliği sağlamayı da amaçlamaktadır.
21 inci Yüzyılı yaşadığımız şu yıllarda, dünyada
meydana gelen sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmeler, önemli bir gerçeği
işaret etmektedir. Bu gerçek ise, yetişmiş insan gücüdür. Çağı yakalama
sürecinde olan ülkelere bakınız, çağın gerisinde kalmama mücadelesi veren
ülkelere bakınız. Bu gayret ve mücadeleler, ancak, yetişmiş insangücüyle
sürdürülmektedir. Bu çerçevede, kamu yönetimindeki görevlilerin performansı
oldukça önemlidir. Devletin yerine getirdiği kamu hizmetlerinin verimli ve
kaliteli olarak icrası, iyi yetişmiş kamu görevlilerinin varlığına bağlıdır.
Kalkınma için gerekli olan plan ve programların başarıyla uygulanması, kamuda
görev alanların bilgi ve yetenekleriyle ilişkilidir. Toplumsal, ekonomik ve
siyasal gelişmelerin ardında, her alandaki kamu görevlilerinin özverili
çalışmaları ve başarıları yatmaktadır. Bu bakımdan, bu yasanın önemi önplana
çıkmaktadır.
Dünya ve Türkiye, hızlı seyreden bir değişim sürecinin
içindedir. Bu değişim süreci, bizi bir zorunlulukla karşı karşıya
bırakmaktadır. Bu zorunluluk şudur: Kamu yönetiminde ve her alanda farklılaşan
toplumsal ihtiyaç ve taleplere yön verecek, bunları hızlı, verimli ve etkin
şekilde ifa edecek, idarenin yapısal ve teknolojik değişimlere ayak uydurmasını
sağlayacak ve toplumu yeni oluşumlara hazırlayacak kamu yönetiminin yeniden
yapılanmasına duyulan ihtiyacın giderek daha da arttığı bir gerçektir. Bu
ihtiyacın karşılanması ise, kamu yönetiminde görev yapan kamu görevlilerinin
gerekli bilgi ve becerilerle donatılmak, deneyim ve davranış geliştirilmek
suretiyle çağın gereklerine uygun bir şekilde yetiştirilmeleri ve kamu
yönetiminin hantallıktan kurtarılmasıyla mümkündür.
Bu çerçevede, devletimizin her alanında görev yapan
kamu görevlilerinin özlük hakları, bütçe imkânları çerçevesinde
yükseltilmektedir. Kamuda görev yapan devlet memurlarının ve kamu
görevlilerinin arasındaki bir derece uygulamasındaki eşitsizliği nasıl
gidermişsek, Hükümetimiz, acil eylem planında ve kalkınma programında yer alan
kamu personel reformunun gerçekleştirilmesi ve ücret adaletinin sağlanması
yolunda önemli adımlar atacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çatısı altında
bulunmaktan onur duyduğum Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve hükümetimiz,
birçok alanda reform değerinde yasalar çıkarmakta ve kararlar almaktadır;
ekonomi, eğitim, sağlık, hukuk, tarım alanlarında, uluslararası ilişkiler
sahasında çıkardığı yasalar ve aldığı kararlar, hem ülke içerisinden hem de dış
dünyadan takdir toplamaktadır.
Ülkemizin
ertelenmiş, önemsenmemiş, unutulmuş, artırılmış sorunları mevcuttur. Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarınca her alanda alınmış kararların, çıkarılmış
yasaların içeriğine bakıldığında, özüne bakıldığında, insanımızın daha iyi
anlaşıldığını görürüz.
Günümüzde ve gelecekte en büyük başarıların
teknolojinin gücüyle elde edileceğine olan inanç mevcuttur. Biz, Adalet ve
Kalkınma Partisi olarak, bu inançla birlikte, gelecekte, en büyük başarıların
ve atılımların, insanın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha iyi
anlaşılması sonucu elde edilebileceği inancına sahibiz. Bunun için de, Yüce
Parlamentomuzun çıkardığı yasalara bakınca, insanımızın onurunun, sağlığının,
huzurunun ve güvenliğinin esas alınmakta olduğu kolaylıkla fark edilmektedir.
Aziz milletimizin, Başbakanımız, Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisine iktidarı
başkalarından alıp devretmesindeki en temel sebep, insanımızın daha iyi
anlaşılacağına olan inancıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarını
tarihimizin nasıl kaydetmesini istersiniz diye sorulsaydı, bütün partili
arkadaşlarımızla birlikte, insanımızın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha
iyi anlaşılacağı dönem olarak kaydedilsin cevabını verirdik. Gelecekte, tarihe
bu anlamda kayıtlar düşüleceğine, inşallah, hep birlikte tanık olacağımıza
inancımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum; çünkü, Adalet ve Kalkınma
Partisi Hükümeti olarak, ancak bu metotla başarılar elde edebiliriz.
Milletimiz, iktidar değişikliğini bunun için yaptı. Yeni başarılara, ancak ve
ancak insanın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha iyi anlaşılması
sayesinde ulaşacaktır. Sayın Başbakanımız ve hükümetimiz, bu idraki canlı
olarak taşımaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, insanımıza
adaleti, sağlığı, daha iyi eğitimi, güvenliği, huzuru getiren yasalara destek
vereceğimize olan inancımı bu vesileyle ifade etmek istiyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün kamu
görevlilerimiz denilince, ülkemizde en iyi eğitimi almış, bu ülkenin kamusal ve
kurumsal yaşantılarının tecrübe birikimine sahip, ülkemizin en kıymetli grubu
aklımıza gelmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşları; personel istihdamında,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartını en başa almaktadır. Türkiye'nin
herhangi bir yöresinde ikamet etmede, iş kurmada böyle bir şart aranmamaktadır.
İnsanımızı, vatanımızı, Bayrağımızı, devletimizi en çok sevecek, uğrunda
çalışacak, koruyacak, yön verecek olan kamu personelimizdir. Bu özveriyi,
fedakârlığı başkalarından bekleme hakkına sahip miyiz; sahip değiliz. Öyleyse,
özlük hakları, statüleri en çok geliştirilmesi, korunması gereken taraflardan
biri, kamu görevlileri ve memurlarımızdır. Bu hakkı, sendikalar, değişik
amaçlarla dile getirirler.
Bu konuyu, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, adalet
duygusuyla ele almış bulunuyoruz. İmkânlar ölçüsünde, Partimin ve hükümetimizin
ortaya koyduğu temel amaç ve hedefler de bu adalet duygusu doğrultusundadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi ve hükümetimiz, bütçe
imkânları arttıkça, önceki dönemlerin yaraları sarıldıkça, fedakâr kamu
görevlilerimizin ve devlet memurlarımızın haklarını bir bir iade edecektir. Her
alandaki reformlara paralel olarak, kamu personel reformuyla beraber, bütün
ücret eşitsizlikleri, yetersizlikleri tek tek giderilecektir; yeter ki,
geleceğe olan inancımızı, ümidimizi, moralimizi kaybetmeyelim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi
desteklerinizle yasalaştığında, kamu personel reformu çalışmaları arifesinde
memur ücretleri arasındaki dengesizliklerden derece farkı konusu giderilecek,
bürokrasimizin daha üretken ve daha rasyonel bir şekilde çalışmalarına katkı
sağlamış olacağız.
Bu duygu ve düşüncelerle, Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.
Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.26
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati:
16.40
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 53 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Samsun Milletvekili Mustafa
Çakır'ın, Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın,
Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı:
736) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet burada.
Teklifin tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar
tamamlanmıştı.
Şimdi, şahısları adına söz isteği var.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Devlet memurlarına 1 derece verilmesiyle ilgili olarak
verilmiş olan kanun tekliflerinin birleştirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine getirilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Ancak, sözlerimin başında, Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır ve Şanlıurfa
Milletvekili Sayın Yahya Akman'a da teşekkür etmek istiyorum; bu kanun
teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinde
kendilerinin büyük katkıları bulunmuştur. Biz de, Doğru Yol Partisi olarak,
Iğdır Milletvekilimiz Sayın Dursun Akdemir'le beraber, aynı kanun teklifini
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Bugün görüşülmekte olan bu
kanun teklifleri, birleştirilerek, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilerek
Meclis gündemine getirilen bir kanun teklifidir. Her ne kadar, Sayın Mustafa
Çakır, bu kanun teklifinin altında bizim de imzalarımızın olduğunu burada
söylemedi, bir hükümet tasarrufu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündeminde olduğunu ifade etti; ama, Doğru Yol Partisi Iğdır Milletvekili ve
Denizli Milletvekili olarak, bu kanun teklifinin altında bizim de imzamız var.
Ben, Mustafa Çakır'a, bize bu konuda bir teşekkürü olmamasına rağmen,
kendilerine de teşekkür etmek istiyorum.
Ancak, Sayın Mustafa Çakır'ın vermiş olduğu bu kanun
teklifinin gerekçesine de bir göz atmak istiyorum. Sayın Mustafa Çakır,
13.2.2004 tarihinde, bu kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunmuş ve gerekçesinde, 59 uncu cumhuriyet hükümetinin kamu
reformu çalışmasını hızlı bir şekilde yürütmesinin ücret dahil, her alanda yeni
bir düzenleme getireceğinin aşikâr olduğunu, hemen uygulanması zaman
alacağından, bu süre zarfında memurların daha fazla mağdur edilmemesi için bu
kanun teklifini verdiğini ifade ediyor. Bu teklifin üzerinden bir yıl
geçmiştir; 59 uncu hükümetin hızlı bir şekilde kamu reformu üzerinde ve
ücretler üzerinde çalıştığını ifade ettiği bu gerekçesinin üzerinden tam bir
yıl geçmiştir. Bir yıl sonra, maalesef, henüz Meclis gündemine bu konuyla
ilgili herhangi bir kanun teklifi veya kanun tasarısı getirilememiştir ve yine
Mustafa Çakır, gerekçesinde şu ifadeleri kullanıyor: "Çaresizlik
içerisinde bulunan devlet memurları..." Bunu muhalefet olarak biz
kullandığımızda, İktidar Partisi milletvekilleri bize şiddetle itirazda
bulunuyorlar; ancak, bir İktidar Partisi milletvekili aynen şu cümleyi
kullanıyor: "Bu adaletsizliğin giderilmesi..." Memurlar arasında,
ücretliler arasında adaletsizlik var diyor ve "ücret dengesizliği
nedeniyle çaresizlik içerisinde bulunan memurlarımıza bir nebze olsun faydalı
olmak için..." Demek ki, İktidar Partisi milletvekilimiz de, Türkiye'de 2
000 000'un üzerinde bulunan memurlarımızın büyük bir çaresizlik içerisinde
olduklarını ifade ediyor.
Ben de, yirmiüç yıl süreyle, devlet memurluğu görevinde
bulundum; devlet memurlarının nasıl maddî sıkıntılar içerisinde olduklarını,
nasıl zor şartlar altında görevlerini yerine getirdiklerini çok yakından bilen
ve tanıyan birisiyim.
Bakınız, 1994 yılında -diğer yılları da baz alarak bu
örnekleri geliştirebiliriz- gıda ve kiraya ödenen para, tutar, memur
maaşlarının yüzde 72'si. Memur, 1994 yılında, aldığı maaşın yüzde 72,6'sını
gıda ve kira harcamaları olarak ödüyor, harcıyor, geriye kalan yüzde 28'iyle de
eğitim, sağlık, ulaştırma gibi diğer zarurî ihtiyaçlarına harcamada bulunuyor.
Ancak, 2004 yılındaki rakama bakacak olursak, tüyler
ürpertecek derecede bir rakam karşımıza çıkıyor. Memurun gıda ve kira
harcamaları, aldığı maaşın yüzde 95,72'si değerli milletvekilleri. Memurlar,
aldıkları maaşın yüzde 95,72'sini gıda ve kira harcamaları için ayırıyorlar,
geriye kalan yüzde 4'le de ulaşım, sağlık, eğitim gibi, eğer
harcayabiliyorlarsa, bu tür harcamalara, o ayırdıkları cüzi miktarı sarf
ediyorlar.
Şimdi elimizi vicdanımıza koymanın zamanıdır. Eğer,
2004 yılı sonunda, bir memur, almış olduğu maaşın -eğer kirada oturuyorsa-
yüzde 95,72'sini gıda ve kira masrafı olarak harcıyorsa, bu, memurun,
Türkiye'de, ne kadar büyük zorluklar ve sıkıntılar içerisinde yaşadığının açık
bir ifadesidir. Hele, Devlet İstatistik Enstitüsünün sunmuş olduğu rakamlara
göz atacak olursak, Türkiye'deki yoksulluk sınırının 1 800 000 000 lira, açlık
sınırının da 840 000 000 lira olduğunu gözönüne alacak olursak, memurların
yüzde 94'ünün yoksulluk sınırının altında maaş aldıklarını ve yine, yüzde
37'sinin de -bunun altını çizmek istiyorum- açlık sınırının altında maaş
aldıklarını görüyoruz.
Rakamlar, gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor ve
bunun karşısında da, bizler, bugün, sadece, memura 1 derece verebilmenin
gayreti ve çalışması içerisindeyiz. Ancak, bu 1 derecelik iyileştirme, 1991
yılından sonra memuriyete başlayanlar için geçerli. Bunun da getirisi, 20 ile
25 YTL arasında; yapacağı katkı ancak bu kadar.
Hemen şunu ifade etmek istiyorum: Ankara'da dolmuş
ücretlerine yılbaşından itibaren yapılan zam yüzde 33'tür. Eğer, bir memurun
ailesinden iki kişi dolmuşla işe gidip geliyorsa, bu memurun bütçesinden çıkan
para, her ay, 25 000 000 liradır. Biz, hükümet olarak, bu memura vermiş
olduğumuz katkı da, ancak, yılbaşından itibaren ortalama 20 000 000 lira, 25
000 000 lira civarında. Verilen zammın, sadece Ankara'da dolmuş ücretlerine
yapılan zammın memur bütçesine yapacağı masrafı bile karşılamaktan uzak
olduğunu ifade etmek istiyorum; ancak, buraya gelip, Türkiye'deki memurların ne
kadar iyi şartlar içerisinde yaşadıkları, çiftçinin, köylünün, esnafın, dulun,
yetimin, emeklinin ne kadar iyi şartlar içerisinde yaşadıklarını söylemenin
hiçbir anlamı ve önemi yok.
Türkiye'de, 2004 yılında, dolaylı vergilerin vergi
gelirleri içerisindeki payı yüzde 72'ye ulaşmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde,
bu rakam, tam tersinedir. Sayın Maliye Bakanı, bir konuşmasında, eğer bu oran
yüzde 70'in üzerinde olursa, o ülkede vergi adaletinden bahsetmenin mümkün
olamayacağını ifade etmiştir. Bu dolaylı vergiler kimin sırtından çıkıyor,
kimin sırtından bu vergiler elde ediliyor; işte, bugün 1 derece vermek için
uğraştığımız memurun sırtından bu dolaylı vergiler elde ediliyor.
Bakınız, yeni vergi indirimi diye, çok büyük
gürültülerle, çok büyük propagandalarla Türkiye'nin gündemine getirilen, ancak,
alt, orta ve düşük gelirli memurları hiç ilgilendirmeyen, tam tersine, yıllık
geliri 155 milyar lira civarında olan memurlar için, kamu görevlileri için
yüzde 45 olan vergi oranı yüzde 40'a indirilmiştir. Yapılan indirim, sadece
budur. Türkiye'de ayda 12 milyar lira maaş alan kaç kişi vardır? Niçin sadece
onların vergilerinden yüzde 5 indirim yapılırken, ortalama 600 000 000 lira
civarında maaş alan devlet memurlarının vergilerinden indirim yapılmamaktadır?
Bakınız, elimde bir bordro var. Nüfus ve Vatandaşlık
İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan ve 4 üncü derecenin 1 inci kademesinden maaş
alan bir devlet memurunun bugün 608 000 000 lira maaş eline geçmektedir. Bu
maaşla Ankara'da nasıl yaşanacağını, nasıl geçinileceğini sizlerin takdirine
bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Değerli milletvekilleri,
bundan çok kısa bir süre önce, Genelkurmay Başkanlığımızdan üst düzeyde bir
komutanımız, alt gelir grubunda bulunan subayların kredi kartlarını ödeyemez
duruma geldiklerini ifade etti; Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay olarak görev
yapan, ancak, aldıkları maaş karşılığında kredi kartları borcunu bile
ödeyemeyen binlerce subayın olduğunu ifade etti. Yine, Türk Polis Teşkilatında
çalışan, yılda 1 500 saat fazla mesai yapan, çok zor şartlarda çalışan ve bazı
günler 16-18 saat görev yapan polislerimizin maaşlarıyla ilgili konuyu ben
bütçe görüşmelerinde dile getirdiğimde, Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Maliye
Bakanımızla görüşmelerin devam ettiğini ifade ettiler. Ben buradan Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Polislerin maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili
olarak İçişleri Bakanlığımızla görüşmeleriniz devam ediyor mu, hangi
safhadadır?
Yine, öğretmenlerimiz, sağlık çalışanlarımız ve
yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan kamu görevlilerimiz; bunların hepsi
çok zor şartlar altında görev yapmaktadırlar.
Ve alt gelir grubuyla üst gelir grubu arasında uçurum
her geçen gün artmaktadır. Bakınız, bu rakamları sizlere vermek istiyorum:
Finlandiya'da en alt maaşla en üst maaş arasında 2 kat, Fransa'da 2,38;
Hollanda'da 2,52; Türkiye'de 6,5 kat fark var arkadaşlar.
Eködemeler ve tazminatları da içerisine dahil edecek
olursak, zaman zaman, 10 kata, 15 kata, 20 kata kadar ulaşan bir ücret
dengesizliği söz konusudur.
Eğer bu ücret dengesizliğini gideremezsek, memurlar
arasındaki "eşit işe eşit ücret" kuralını getiremezsek, önümüzdeki
günlerde, aylarda, sıkıntıda olan memurların bundan sonra çok daha büyük
sıkıntılar içerisinde olacağı çok açıktır.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, bu kanun teklifinin
verilmesinde emeği bulunan Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır Beye,
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Yahya Akman Beye ve Doğru Yol Partisi Iğdır
Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e, huzurlarınızda teşekkür ediyorum;
inşallah, önümüzdeki günlerde memurlarımıza daha yeni müjdeler vermeyi Cenabı
Hakk'tan niyaz ediyorum.
Bu arada, şu anda Meclis Başkanlığına Sayın Dursun
Akdemir'le birlikte vermiş olduğumuz memurlarımızla ilgili 6 adet daha kanun
teklifimiz vardır; ancak, bunlar, ne yazık ki, Meclis gündemine hâlâ
alınmamıştır; inşallah, onlar da önümüzdeki günlerde Meclis gündemine alınır ve
zor şartlar altında olan memurlarımızın durumlarını bir nebze olsun
iyileştirebiliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kandoğan.
Hükümet adına Maliye Bakanımızın söz isteği vardır.
Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda,
biliyorsunuz, 1991'den sonra memur olanlara -ilk defa memur olanlara- 1 derece
verilmesiyle ilgili kanun teklifi hakkında görüşmeler oluyor.
Biliyorsunuz, memurlarımıza, geldiğimiz günden beri,
bizim, bir, Hükümet olarak prensibimiz var; biz, işçimizi, memurumuzu
enflasyona ezdirmeyeceğiz dedik ve bu prensibe devamlı riayet ettik. Bakın,
geldiğimiz günden beri, reel olarak artış sağlamışızdır biz, memurumuza da,
işçimize de. Elimizdeki imkânları da herkes biliyor. Nasıl bir memleket
devraldığımızı, nasıl bir bütçe devraldığımızı, bırakın Türkiye'nin
içindekileri, Türkiye'nin dışındakiler bile biliyor. Şimdi, bu şartlar altında,
elimizdeki imkânlara göre en fazlasını vermek, bilhassa, dargelirlileri, sabit
gelirlileri kollamamız, fakiri fukarayı öncelikle ele almamız, bizim
Hükümetimizin, bizim Partimizin en başta gelen prensibi ve bu artışlar,
maaşlarda derece artışı olsun, maaşlara yapılacak olan zamlar olsun, hükümetin
bütçesinde yer alır ve hükümet kendi hesaplarını yapar, bu hesaplara göre de
ilgili kanunları hazırlar, buraya getirir. Nitekim, bu hususta da hükümetimiz
kanun hazırlamıştır. İlgili arkadaşlar, kanun teklifleri verdiler, tamam,
teşekkür ederiz; ama, bütün arkadaşlar tarafından verilen birsürü kanun teklifi
var. Eğer, onlar, hükümetin yapabilme imkânı olursa yapılır, imkânı olmazsa
yapılması mümkün değil. Dolayısıyla, bu memurlara 1 derece verilmesi hususunda
Sayın Başbakanımızın açıklaması olmuştur ve bunu da yapacağımıza dair Hükümet
olarak sözümüz vardır bizim. İşte, o sözü yerine getirebilmek için, biz bir
kanun hazırladık; yalnız, kanun 30-40 maddeyi ihtiva eden başka hükümler de
taşıdığı için ve bunun da acil olmasından dolayı, o kanunun içerisinden yalnız
buna ait hükümleri çıkardık ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın vermiş
olduğu önergeyle de birleştirdik bunu. Yani, bunu hükümet hiç düşünmedi,
hükümet hesap etmedi, milletvekili arkadaşlarımız bir önerge verdiler, teklif
verdiler, bunun üzerine bu da kanunlaştı gibi bir hava meydana geliyor da, ben
onu açıklamak için geldim buraya. Bu, Hükümetimizin bir tasarrufudur. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yoksa, birsürü
önerge var, ikide bir her önerge çıkacak... Yok öyle şey. Hükümet, hesabına
bakar, karar verir; yapabileceğimizin azamîsi budur, şimdi memur kardeşlerime
de bunu yapıyorum diyor ve onun için getirdik biz bunu. Acil kanun, diğer kanun
maddeleri daha Plan ve Bütçe Komisyonunda. Yakında o da huzurunuza gelecek;
ama, bu acil olduğu için bunu çıkardık, diğer önergelerle birleştirdik, böyle
oldu. Birinci olarak bunun bilinmesinde fayda var. Bunu, açık ve seçik altını
çizerek söylemek istiyorum.
İkincisi: Yine burada bir sözcü arkadaşımız
"yapılan zamlar yüzde 18, yüzde 22 olmaz, herhalde, 18 lira Yeni Türk
Lirasına göre veyahut da eskiye göre 18 000 000 veya 22 000 000" dedi.
Hayır; şimdi yapılan zamlar, yüzde 1 zamlar, herkese eşit oranda yansımıyor;
bazılarına yalnız yüzde 1, derecenin getirdiği zam yansıyor; bazı memur
arkadaşlarımız da, o 1 derece artıyor, ama, geldiği derece, artması dolayısıyla
geldiği dereceyle, bazı tazminatlara hak kazanmış oluyor. İşte, görev tazminatı
veyahut da başka tazminatları, ne tazminatları varsa, onlara hak kazanıyor ve
ondan dolayı o yüzdesinden daha fazla bir artışa sebep oluyor. Mesela, ben
şimdi size bunlardan bir iki tane de örnek vereyim: 5 inci derecedeki
öğretmenin artışı...
MUHARREM İNCE (Yalova) - 5'ten 4'e inen...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet.
Yüzde 18 artışa sebep olmuş; yani, bu + dereceyi
veriyoruz... Memur maaşlarında artış 10,07 ortalamaydı; fakat, 5 inci
derecedeki öğretmenlerde, bu artış yüzde 18'e tekabül ediyor; ama...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan, rakam ne
oluyor?
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Rakam ne oluyor 700 000 000
alıyorsa?
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Maaşı 795 100
000 Türk Lirasına yükselmiş oluyor.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu zamları
yapmadan önce 673 000 000 liraydı...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, bu, 5'ten 4'e
geçerken; en yüksek orada; öyle güzel yakalamışsınız ki... 8 ile 7 arasında bir
örnek verin.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Peki, bir
örnek daha vereyim madem öyle; şube müdürü bir arkadaş 5 inci derecede;
bakınız, eskiden 560 000 000 lira alırken, yapılan bu zamlarla, bütün zamlarla,
684 000 000'a çıkıyor; yüzde 22 oluyor; ama, hepsi böyle değil.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ortalaması nedir Sayın
Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ortalama
olarak, benim, şimdi, elimde rakam yok; ama, kısım kısım, böyle, bir hâkim ne
olmuş, diğerleri ne olmuş, mühendisler ne olmuş tek tek var; listeyi isteyene
de verebilirim.
MUHARREM İNCE (Yalova) - 5'ten 4'e geçiş haricinde
ayrıntılı bilgi verir misiniz.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakikanızı rica edebilir
miyim.
Sayın Bakanım, efendim, böyle bir usulümüz yok; hiçbir
milletvekili, diyalog şeklinde böyle soru soramaz. Sormanın usulü var;
istersiniz, sorarsınız.
Genel Kurula hitap edin lütfen.
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkanı dinleyin, bundan sonra, bana, ona göre
müdahale edin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, durum bu. Ben, bunu,
açıklıkla ifade etmek ve milletimiz tarafından, siz sayın milletvekilleri
tarafından daha iyi anlaşılması için bu açıklamayı yapmak mecburiyetini
hissettim.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.
Şahsı adına ikinci söz isteği, Samsun Milletvekili
Sayın Mehmet Kurt'undur.
Sayın Kurt, süreniz 10 dakikadır. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Buyurun.
MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 736 sıra sayılı, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine bir +
Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, kamuda görev
yapan personel arasındaki ücret dengesizliği bir gerçektir. Bu dengesizliğin ve
adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmalar kamu reform yasası
içerisinde yer almaktadır; fakat, kamu reform yasasının belli bir zaman
sürecinde uygulanacağı gözönüne alındığında, memurlarımızın ve diğer kamu
görevlilerinin daha fazla mağduriyete uğramamaları açısından, böyle bir teklif
Meclis gündemine getirilmiştir.
Buna benzer bir teklif, ilk defa 1979 yılında ve daha
sonra 1991 yılında gelmiştir. Görev yapan memurlara verilen dereceden, şu an
görev yapan memurlarımızın ve diğer kamu görevlilerimizin de faydalanmaları,
bir nebze olsun eşitsizliğin ortadan kaldırılması olacaktır.
Değerli milletvekilleri, uygulamadan, 1991'den sonra
işe başlayan sözleşmeli subay, sözleşmeli assubay, uzman jandarma ve uzman
erbaşlar da dahil olmak üzere, devlet memurları ile diğer kamu görevlileri
yararlanacaktır. Yine, daha önce derece verilmesine ilişkin yasalardan
yararlanamayan emekli, adî malullük, vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile
dul ve yetim aylığı alanlar da yasaya dahil edilmişlerdir.
15 Ocak 2005'ten itibaren geçerli olacak bu uygulamadan
yaklaşık 1 000 000 memur ve kamu görevlisi yararlanacaktır.
Derece artışının maaşlara yansıması, ortalama
ekgöstergesi olan, bilhassa yüksek kademedeki memurlarımıza 30 YTL, yani 30 000
000 civarında olacaktır. Bu kanunun çıkarılmasıyla, 5 inci derecenin 1 inci
kademesindeki üniversite mezunu şube müdürünün maaş artışı yüzde 22, yine aynı
derecedeki bir öğretmenin maaş artışı yüzde 18, normal memurumuzun maaş artışı
yüzde 12, 5 inci derecedeki lise mezunu bir hemşirenin maaş artışı yüzde 11,5
seviyesinde olacaktır. Bu uygulamanın bütçeye yıllık getireceği yükün 250 000
000 YTL, eski deyimiyle 250 trilyon dolayında olacağı hesaplanmaktadır. Derece
artışı, hükümetimiz tarafından önceden hesaba katıldığından, 2005 yılı bütçesi
hazırlanırken gözönüne alınmış ve personel ödeneklerine konulmuştur. Bu
sebeple, yeni düzenleme bütçeye hiçbir ilave yük getirmemektedir. Yasa, 15
Ocaktan itibaren uygulanacağı için, yasanın gelişmesi de çalışanları herhangi
bir hak kaybına uğratmayacaktır.
Ayrıca, 1991 yılında çıkarılan kanundan yararlananlar
ile bu tarihten sonra işe başlayıp bu yasadan yararlanamayanlar arasında üç
yıllık bir kıdem farkı ortaya çıkmıştır; yeni kanunla, bu adaletsizlik de
ortadan kaldırılmış ve memurlarımız arasındaki adaletsizlik bu şekilde
giderilmiş olacaktır.
Değerli milletvekilleri, çıkarılacak olan bu yeni
yasanın memurlarımıza ve tüm çalışanlara hayırlı olması dileğiyle, hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (AKP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir söz
talebimiz vardı...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bayındır, okudum; ama, 2 kişiye söz
verme hakkımız var; 2 kişi de konuştu; o bakımdan, size söz veremiyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, dün verdik...
BAŞKAN - İçtüzük öyle...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır; dün verdik, daha önce
vermiştik...
BAŞKAN - Efendim?..
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Daha önce vermiştik; dün...
BAŞKAN - Hayır; şimdi, söz isteyenleri okudum ben
burada. Şahısları adına 4 kişi söz istedi; üçüncü sırada Sayın Bayındır,
dördüncü sırada Sayın Akman; ama, bir ve ikiye söz verebiliyorum Sayın Başkan,
malumunuz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Şimdi, maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
MEMURLAR VE
DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNE BİR DERECE VERİLMESİ
HAKKINDA
KANUN TEKLİFİ
MADDE 1. - 457 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek geçici madde, 458 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen ek geçici
madde ve 459 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen ek geçici madde hükümleri; anılan ek
geçici maddeler kapsamında belirtilen (sözleşmeli subay, sözleşmeli astsubay,
uzman jandarma ve uzman erbaşlar dahil) ve bu ek geçici maddelerin
hükümlerinden yararlanmamış olanlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte
görevde bulunanlar ile bunlardan bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
emekli, adî malûllük, vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile dul ve yetim
aylığı alanlar hakkında da uygulanır.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşmekte
olduğumuz tasarının 1 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın da ifade ettiği
gibi, kapsamlı bir tasarının içinde gelmiş olan memurlara 1 derece verilmesine
dönük düzenleme, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi
milletvekillerinin daha önce verilmiş önergeleri de dikkate alınarak o
tasarıdan ayırılması sonucu buraya gelmiştir. Tabiî buradan bir paylaşım
çıkarma anlamında söylemiyorum; ama, işin doğrusu budur. Hükümetin bu yönde bir
tasarısı vardı, bu tasarının tümünün görüşülmesi zaman alacaktı, memurlara
verilecek 1 dereceyi biz öne alalım diye hem Cumhuriyet Halk Partili üyeler
olarak hem Adalet ve Kalkınma Partili üyeler olarak bir önerge verdik; böyle
bir formülle konu buraya gelmiştir, elbette önergeyi veren arkadaşlarımıza da
teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan burada ifade etti,
bunun, memurları hatırlamak gibi manevî bir tarafı var. Kabul edelim ki, bu
derece artışı kayda değer bir aylık ücret artışı getirmemektedir. Bu, özellikle
5 inci dereceden 4 üncü dereceye çıkan memurlarda, onların bazı yan ödemeleri,
bazı tazminatlarına da yansıdığı için belki bir miktar artış getiriyor; ama
onun dışında, daha alt kademelerde maaş alan memurlara fazla bir şey getirmiyor
ve doğal olarak 1 inci dereceden maaş alan memurlara da herhangi bir katkısı
olmuyor. Medyamız milletvekili maaşlarına çok hassastır. Belki, bu yolla
milletvekili maaşlarının da artırılacağı gibi bazı yorumlar yapılabilir. Ben
şimdiden, hemen o yorumları kapatmak üzere söyleyeyim ki, bizlerin aldığı
aylıkla, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı arasında en ufak bir ilişki
yoktur; yani, bizler zaten 1 inci dereceden maaş aldığımız için, tavandan
alıyoruz, tavanın da ötesi yoktur.
Değerli arkadaşlarım, bu, elbette hiç yoktan iyidir;
memurların hatırlanmış olması, 1 derece verilmiş olması ve bunun emeklilikte
devam ediyor olması açısından önemlidir. Ben, buna emeği geçen Adalet ve
Kalkınma Partisi Hükümetine, milletvekillerine ve muhalefetteki
milletvekillerine, memurlar adına teşekkür ederim; güzel bir düşünce.
Değerli arkadaşlarım, yalnız, bunu, mutlak rakamlar
olarak ortaya koyarsanız, bu, 15-20 yeni lira gibi bir artış sağlar, belki en
yükseğinde de 40 lira, 50 lira gibi bir artış sağlar. O bakımdan, 50 lirayla,
20 lirayla ne alınabileceğini de şöyle bir düşünürsek, bunun getirdiği fazla bir
şey yok. Esas olan, bir personel reformunun buraya getirilmesidir. Şimdi, şu
anda yürürlükte bulunan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çok eskimiştir,
yıpranmıştır. İlk çıktığı zaman, belki, kendi içinde bir tutarlılığı, bir
mantığı vardı; ama, o kadar çok istisnalarını getirdik ki, artık, istisnalar
esas oldu, temel kanun istisna haline geldi. Rahmetli Hocamız Yavuz Abadan bize
mülkiyede derdi ki: "İstisnalar kaidelerin mezarıdır." Şimdi, siz o
kadar çok istisna getirirseniz, kaideyi öldürürsünüz. Bu 657 sayılı Kanun
ölmüştür. Şimdi, bunun yerine yeni bir reform ihtiyacı var.
Şimdi, şu anda Maliye Bakanımıza, Bakanlığımızın
yetkililerine "Türkiye'de kamu personeline kaç çeşit ödeme yapılıyor"
diye sorsak, gerçekten tespit etmekte, saymakta büyük güçlük çekilir; çünkü,
çeşitli kurullar var, bağımsız kurullar var, ekücretler var, yanödemeler var,
ikramiyeler var, var oğlu var.
Şimdi, memurlar için iki şey çok önemlidir -elbette,
insanca yaşayacakları bir ücret almalıdırlar- ama, bir de, aldıkları ücret
arasında denge olmalıdır. Şimdi, karşılıklı iki masada oturan memur aynı işi
yapar; birisi, örneğin, işçi statüsündedir, toplusözleşmelidir, çok para alır;
öbürü memur statüsündedir, onun yarısı kadar para alır. Birisi belli tarihte
girmiştir, çeşitli yanödemelerden yararlanır; bir kısmı yararlanamaz. Şimdi,
böylesine adaletsiz, dengesiz bir ücret sistemiyle karşı karşıyayız.
Bu getirmekte olduğumuz 1 derece artışı, bu
adaletsizliği ortadan kaldırmıyor. Sadece, 1 derece daha ileri götürmek
suretiyle nispî bir iyileşme sağlıyor; fakat, kurumlar arasında var olan
adaletsizlikler aynen devam ediyor.
Şimdi, biliyoruz ki, bazı kurumlarda, biz, memurlara bu
normal ücretlerinin üstüne tazminatlar veriliyor, eködemeler veriliyor, ayrıca,
ikramiyeler veriliyor; ama, büyük çoğunluğu bunlardan yararlanamıyor. Bunların
hepsi kamuda çalışıyorlar, kamu hizmeti yapıyorlar ve halkın ödediği vergilerle
bu ücretlerini alıyorlar. Onun için, bu sistemi adil hale getirmek, dengeli
hale getirmek artık kaçınılmaz olmuştur. Hükümetin acil eylem planında da var,
hükümet programlarında da var, bakanlarımızın, Başbakanın demeçlerinde de var;
artık, biz, kısa sürede personel reformunu getireceğiz diyorlar. Bu sözün
yerine getirilmesini istiyorum, bekliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu, bir fırsattır; yani, bazı
şeylerin eskimiş olması bir fırsattır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu
savunacak bir tek Allah'ın kulu kalmamıştır. Öyleyse, yeni bir kanun ihtiyacı,
yeni bir reform ihtiyacı ortadadır; bu, kaçınılmazdır. Öyleyse, gecikmeden bu
reformu yapalım. Bu reformu yaparken; bir, eşit işe eşit ücret ilkesinden
yararlanalım; iki, artık, torpili, adam kayırmayı ortadan kaldıracak bir sınav
ve kariyer sistemini getirelim. Derece yükselmeleri, unvan yükselmeleri mutlaka
objektif sınav esasına bağlı olmalıdır; yani, devlet memuru, hizmet yaparken
onun bunun peşinde koşarak terfi yolları aramamalı, emeğine, hizmetine,
liyakâtine göre ücret alacağını bilmelidir.
Şimdi, kamuda büyük bir erozyon var; yani, insanlar çok
çabuk kamu hizmetinden ayrılıyorlar, özel sektöre geçiyorlar. Niçin; çünkü,
yeteri kadar ücret verilmiyor; terfilerde, tayinlerde, yükselmelerde bir esas
yok, keyfîlik var; onun için de, işe yarayan, çalışkan, yetenekli memurları
kaçırıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, her rejimde bürokrasi vardır;
sosyalist rejimde de vardır, kapitalist rejimde de vardır. Türkiye'de, zaman
zaman politikacılar, bürokratları günah keçisi ilan etmişlerdir. Bürokrat,
çizilen ana politikaları uygulayan kimsedir. Politikacı, bakan, politikayı da
uygulayacağını zannediyorsa, orada yanılır, orada büyük hatalar olur. Ana
hedefleri, temel doğruları elbette politika belirleyecek, politikacı
belirleyecek, hükümet belirleyecek; ama, uygulamasını bürokrasi yapacak. İşte,
bu bürokratın tayininde, terfiinde, objektif kıstasları mutlaka yeni reformda
gözetmeliyiz ve herkese yaptığı hizmete göre ücret vermeliyiz, dengeyi
sağlamalıyız ve bir de, insanca yaşayacak miktarda ücret ödenebilmelidir. Şu
anda memurlarımıza vermekte olduğumuz ücret açlık sınırındadır, yoksulluk
sınırının çok altındadır; buna mutlaka son verecek bir personel reformunu dört
gözle bekliyoruz.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zaman
reformlardan yanayız; ama, reformcukları da destekleriz. Bu bir reformcuktur.
Bizim beklentimiz, esas, büyük, kapsamlı personel reformudur.
Bunun kısa sürede gelmesi dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum. Bu teklifin kanunlaşmasını bekleyen binlerce memurumuza da
sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum.
Sağ olun arkadaşlar. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.
AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali
İbiş; buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ İBİŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı Memurlar ve
Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifinin 1
inci maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet
memurlarına bir derece verilmesi hakkındaki kanun teklifinin, desteklerinizle
yasalaşacağına inanıyorum. Böylece, adaletin daha da gecikmesini önlemiş
olacağız; memurlar ve diğer kamu görevlileri arasında ondört yıldır devam eden
eşitsizlik, bir nebze de olsa giderilmiş olacaktır.
Bu eşitsizliğin nedenini, gelin, hep beraber gözden
geçirelim. Kanunun, şu anda görüştüğümüz bu maddesi, öncelikle, 1991 yılından
sonra memur olanlara 1 derece verilmesini sağlamaktadır. 1979'dan 1991'e,
1991'den 2005'e gelen süreç içerisinde bozulan dengeler ve adaletsizlikler
giderilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce,
20.2.1979 tarih ve 2182 sayılı Kanun ile 15.10.1991 tarih ve 458 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle, memurlara ve diğer kamu görevlilerine 1 derece
verilmişti; ancak, 1991 yılında, belirtilen tarihten itibaren memur olanlar, 1
derece düşüğe tekabül eden eksik ücreti alıyorlardı. Bu durum da, 1 000 000'a
yakın memurumuzu, kamu çalışanımızı ilgilendiriyordu. Bu kanun teklifi, siz
değerli milletvekillerimizin desteğiyle yasalaşınca, kamu çalışanları
arasındaki bu eşitsizlik giderilmiş ve hakkaniyet sağlanmış olacaktır.
Ayrıca, 457 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 399
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek geçici madde kapsamında olanlar,
458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
eklenen ek geçici madde kapsamında olanlar, 459 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen ek
geçici madde hükümleri kapsamında sözleşmeli subay, sözleşmeli assubay, uzman
jandarma ve uzman erbaşlar.
Bu ek geçici maddelerin hükümlerinden yararlanamamış
olanlardan, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunanlar ile
bunlardan, kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli, adî malullük, vazife
malullüğü aylığı bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar yararlanacaktır.
Başka bir ifadeyle, 657'ye tabi memurlardan
16.10.1991'den sonra göreve başlamış memur ve kamu görevlilerine, memur
emeklilerine, aylıklarını 657 sayılı Yasaya göre almayan; ancak, Emekli
Sandığına tabi personele, rütbe ve kıdemlerinde değişiklik yapılmamak kaydıyla,
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve burada bulunan sivil personele, dul ve
yetim aylığı alanlar ile adî malullük, vazife malullüğü aylığı alanlar
yararlanacaklardır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu uygulama
yapılırken, her defasında bir süre ve bu sürenin sonunda aynı beklenti olmaması
için, hükümetimiz gerekli düzenlemeyi de yapmaktadır. Kamu çalışanlarımızın
malî ve sosyal hakları üzerinde köklü iyileştirmeler yapılması için,
çalışmalar, tarafımızdan sürdürülmektedir. İktidara geldiğimizden bugüne kadar,
memur, işçi, dargelirli, esnaf, sanatkâr, emekli, dul ve yetim, serbest meslek
erbabı ve bütün halkımızın beklentilerini en iyi biçimde karşılamaya ve yüzünü
güldürmeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz; bu çalışmalarımız en ideale
ulaşıncaya kadar da devam edeceğimizi bilmenizde yarar görüyorum.
Aziz milletimizin, Adalet ve Kalkınma Partisini, Genel
Başkan ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde iktidara
getirmesinde, adalet, kalkınma ve güçlenme arzusu yatmaktadır. Zedelenmesine
asla müsaade etmeyeceğimiz adalet duygusu bunların başındadır.
Partimiz iktidara geldiğinden bu yana, milletimizin
arzusu olan kalkınma ve güçlenme gereğini yerine getirmek için canla başla,
geceyi gündüze katarak çalışmaktayız. Milletimiz, her alanda adalet beklemekte
ve bizlere güvenmektedir. Bu güven, yapılan son kamuoyu yoklamalarında da
görüldüğü gibi, artarak devam etmektedir. Halkımızın bu beklentilerini yerine
getirmek de bizlerin en tabiî görevidir. Geçen günlerdeki icraatlarımız en iyi
örnekleri teşkil ettiği gibi, gelecek günlerde yapacaklarımız da daha iyi
örnekler olacaktır. Ayrıca, Anayasamızın 10 uncu maddesinde eşitlik ilkesi açık
seçik ifade edilmiştir. Bu kanun maddesi desteklerinizle kanunlaşınca memurlar
arasındaki eşitsizliği gidermiş olacağız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimizin
eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi, turizm ve uluslararası alanda reform
düzeyindeki atılımları, kamu personel reformunun gerçekleştirilmesi yönündeki
çabaları devam etmektedir. Bu değişim ve gelişim gayretleri, ücret
dengesizlikleri ve adaletsizliklerini de giderecektir. Hükümetimiz, kamu
çalışanlarına hak ettiği ücreti imkânlar ölçüsünde vermeyi her zaman önemli bir
amaç olarak gözönünde bulundurmaktadır. Maaş ve ücret sistemi sadeleştirilecek
ve dengesizlikler ortadan kaldırılacaktır.
2005 yılı uygulamalarında devlet memurlarına tatbik
edilecek artış oranı, düşük maaş alana daha yüksek oranda yansıyacaktır. Geçen
iki yılda olduğu gibi, bu yıl da, ekgöstergenin getirdiğinden fazla olarak,
enflasyon oranının üzerinde iyileştirme yapılacaktır. Enflasyon oranı yüzde 8
hedeflenmişken, maaş artışları yüzde 12 oranlarına kadar ulaşacaktır. Memur
emeklilerinde ise bu oran yüzde 11,4 olacaktır. Memurlara verilecek bu 1 derece
ile aile yardımını da buna katarsak, en düşük memur aylığındaki kümülatif artış
yüzde 13,5'i bulmaktadır. Bütçe açığı ve faiz yükü azaldıkça imkânlarımız
nispetinde kamu çalışanlarımıza daha fazla kaynak ayıracağımızdan kimsenin
şüphesi olmamalıdır.
Ülkemiz insanlarına verilen temel hizmetlerin büyük bir
kısmı kamu çalışanları tarafından karşılanmaktadır. İnsanımızın hastaneden
aldığı sağlık hizmeti, okuldan aldığı eğitim hizmeti, adliyeden aldığı adalet
hizmeti, polis ve askerimizden aldığı iç ve dışgüvenlik hizmeti, ulaşım için
gerekli olan hizmetler, kullandığımız enerji hizmetlerinin büyük bir kısmı kamu
personelimizce karşılanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimize bu
derece hayatî hizmetler sunan kamu çalışanlarımızın morali yüksek, motivasyonu
iyi olmalıdır. Uluslararası alanda ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine
taşıyabilmemiz için gerekli olan bilgi, plan ve programların büyük çoğunluğu
kamu çalışanlarınca sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin temel taşlarını kamu
çalışanları oluşturmaktadır. Önümüzdeki yıllarda ülkeler arasındaki yarış,
globalleşen dünyada çok daha alışılmışın dışında olacağını göstermektedir.
Bu vesileyle, kanun teklifimizin memurlarımızın
arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırması gibi, daha başka alanlarda eşitsizlik
içeren, bugünkü uygarlığın gerisinde kalmış ne kadar eksiklerimiz varsa bunları
daha iyi duruma getirmek için canla başla, gece gündüz demeden çalışmaktayız.
Bu, Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapma
sorumluluğumuzun da gereğidir. Aziz milletimiz bizlere vekâletini verirken
bunları istemiştir ve yapılıp yapılmadığının da yakın takipçisi olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, kapalı ve
sınırları içinde hareket eden ve bu sınırlara hapsolmuş bir ülke değiliz; gerek
politikalarımız gerekse şu andaki fiilî durumumuz da böyledir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN -Sayın İbiş, tamamlayın konuşmanızı.
ALİ İBİŞ (Devamla) - Dünyamızın neresinden bakılırsa
bakılsın yurdumuzun en ücra köşesi görülebilir, açıklık politikamız hissedilebilir.
Bizler de dünyaya böyle bakmaktayız. Durum böyle olunca, yeni sorumlulukları da
hep beraber yükleniyoruz ve yükleneceğiz.
Aziz milletimizin bir ferdi ve bu Yüce Parlamento
içinde milletvekili olma sorumluluğumuzun eskiye göre daha da ağır yükler
yüklediğini bilmemizde yarar vardır. Geçmiş zamanlardan daha farklı duyarlılık
içinde olmak mecburiyetindeyiz. İşte bundan dolayıdır ki, Genel Başkanımız ve
Başbakanımızın önderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partimiz, bu sorumluluğun
gereğini yapmak için halkımız tarafından iktidara getirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
gelecekte kamu reformu çalışmalarımızın devam edeceğini hepiniz bilmektesiniz.
Bir yandan bu çalışmalar devam ederken, memurlarımız arasındaki derece
eşitsizliğini bu kanunla gidermiş bulunmaktayız. Hükümetimiz, kamu
çalışanlarının halkımıza hizmet verirken daha sağlıklı, daha üretken, daha
morali yüksek, geleceğinden daha umutlu olmalarını sağlamak için azamî gayreti
gösterecek ve gerekli desteği her zaman verecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle, AK Parti Grubu adına, kanun
teklifinin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum; Yüce Heyetinizi sevgi
ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın İbiş.
Şahsı adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Akman, süreniz 5 dakika.
YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı kanun teklifimiz üzerinde
şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, anayasalara, yasalara zaman zaman
bazı hükümler derç edilir, bazı ifadeler konulur; ama, bu ifadelerin gereğinin
tam tersi işler yapılır. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bugün, bizim
Anayasada ifadesini bulan çok temel ifadelerden bir tanesi olan sosyal devlet
ilkesinin bir gereğini daha bu teklifle yerine getirmiş olmaktayız.
AK Parti Hükümeti, göreve başladığı günden bu yana,
Anayasanın sosyal devlet ilkesini önceleyen bir tercihle yola çıkmıştır ve bu
alanda iki yılı aşkın bir süredir sürekli adımlar atılmaktadır. Bunlardan
birkaç tanesini belki şöyle hatırlamak gerekirse, Sayın Başbakanımızın
ifadesiyle, fakir fukara ve garip gurebayla ilgili atılmış olan adımlar var;
kömür yardımları, sosyal yardımlaşma vakfı vasıtasıyla -hiçbir tarihte olmadığı
kadar- insanlarımıza sağlanan maddî ve aynî yardımlar var ve yine, insanca bir
yaşam standardının gereğini alamayan, bu düzeyin altında ücret alan
insanlarımızla ilgili olarak, çalışanlarımızla ilgili olarak adımlar
atılmıştır.
Hükümetimiz, ilk göreve başladığı günlerde, Bağ-Kur
emeklilerine, SSK emeklilerine, Emekli Sandığı emeklilerine ve dul, yetim,
malullük maaşı alanlarla ilgili olarak yüzde 100'lere varan, bir kereye mahsus
artışlar yapmıştır ki, ücretler arasındaki adaletsizliğin, dengesizliğin,
açılmış olan makasın kapanması noktasında hizmet edebilsin diye. Şükürler
olsun, bu anlamda, çalışanlarımız da hükümetimizden ciddî anlamda memnundurlar;
ama, takdir edilir ki, böyle kısa bir zaman içerisinde, onlarca yıl ihmal
edilmiş olan bu büyük problemi bir çırpıda çözmek mümkün değildir.
Bu dönem içerisinde özellikle memurlarımızla alakalı
olarak az ücret alana çok, çok ücret alana nispeten daha az artış yapılması,
artık, bir gelenek haline gelmiş; kadınlarımızla alakalı olarak, kadınlarımızın
aldıkları ücretsiz izinlerle ilgili süreler uzatılmış; yeşilkartlılarla alakalı
olarak, biliyorsunuz, özellikle bu sene başında yürürlüğe girmiş olan, ayakta
tedaviler için de ilaç alabilmeleri noktasındaki adım çok önemli olmuştur ve
bunun gibi daha birçok adımlar atılmıştır.
Bu önümüze gelen teklifle de, benden önce konuşan
arkadaşlarımızın da izah ettiği üzere, insanlarımız her şeyden önce âdeta
ömürlerinden üç yıl kazanmışlardır. Ömürleri üç yıl daha uzamış gibi bir
hissiyata kapılacaklardır; çünkü, biliyorsunuz, normal bir memur 1 dereceyi
ancak üç senede alabiliyor.
Yine, birkısım memurlarımız 3 üncü derece, 4 üncü
derece ve benzeri şekilde bazı üst görevler için aranan derecelere inemediği
için bazı üst görevlere atanamıyordu, belki şef olamıyordu, müdür yardımcısı
olamıyordu, müdür olamıyordu ve benzeri şekilde, memurluk içerisindeki yükselme
prosedürü noktasında yine bir avantaj elde etmiş olacaklardır.
Tabiî, bu, emekliler için de geçerli olacağı gibi,
belki en önemlisi, adalet duygusunun tesis edilmiş olmasıdır. İnsanları işine,
devletine ve hayata bağlayan en önemli duygulardan birisi olan adalet
duygusunun, atılmış olan bu adımla tesis edilmiş olması, belki en çok
önemsenecek olan konulardan bir tanesidir.
Değerli arkadaşlar, hepimizin çok iyi bildiği gibi,
hükümetimiz, devlet personel rejimiyle alakalı olarak, çalışanlarla alakalı
olarak ciddî bir çalışma içerisindedir. Hakikaten, bu kürsülerden yıllarca
ifade edildi. İşçiler ile memurlar arasındaki ücret adaletsizliğinin,
sözleşmeliler ile memurlar arasındaki ücret adaletsizliğinin, mühendisin
şoförünün mühendisten daha fazla ücret aldığı konusundaki çarpık yapıların
giderilmesi için hükümetimizin ciddî adımlar atmak üzere olduğunu biliyoruz ve
bununla alakalı olarak da, biz de milletvekili olarak kendilerine gereken
desteği vermeye hazırız.
Bu anlamda, belki, memurlarla alakalı olarak bugüne
kadar yapılmış olan, devletin aslî ve sürekli görevlerini ifa eden insanlar
olarak yapılan tanımlarda da ciddî şekilde sorgulamalar yapılması, bu anlamda,
yepyeni bir çalışan rejiminin ortaya konulması en büyük dilek ve temennimizdir.
Ben, vermiş olduğumuz teklifin, bugün, hükümetimizin de
desteğiyle hayata geçiyor olması nedeniyle, memurlarımız adına sevinçli bir
gün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
YAHYA AKMAN (Devamla) - Bu atılmış olan adımın, başta,
çalışanlarımıza, memurlarımıza ve bütün memleketimize hayırlar getirmesini
temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akman.
Sayın Bakanın söz isteği var mı?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır, yok.
BAŞKAN - Şahsı adına, ikinci söz isteği, Denizli
Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya ait.
Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1991'den sonra kamu
çalışanı olanlara, memurlara 1 derece verilmesine ilişkin teklif üzerinde
kişisel söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, hükümet, sanki, böyle, memurların
sorununu bu bir maddeyle, 20 -30
YTL'lik artışlarla çözdüğünü sanarak, büyük bir iş yapıyormuş gibi,
geldi söyledi. Tabiî, 1979 yılında, 1991'de de bu haklar verilmişti. Şimdi, 1991'den
sonra verilmeyenlere bu hak veriliyor. Üstelik, hükümet, verdiği bir sözü,
attığı bir imzayı yerine getiriyor.
Bakın, elimde bir belge var; 30.9.2004 tarihli
toplugörüşme tutanağı, Başbakanlık Toplantı Salonu. Hükümet adına Devlet Bakanı
Sayın Mehmet Ali Şahin, Başbakanlık Müsteşarı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı;
yani, bir yanda işveren, hükümet var; bir yanda da yetkili sendikalar var;
bunlar imzalamışlar. Bu imzada demişsiniz ki -Sayın Bakan, beni dinleyin
lütfen- buradan okuyorum:
"1- Biz, bütün memurlara -1991'den sonra giren
memurlara- 1 derece vereceğiz.
2- Yüzkızartıcı suçların dışında, memurlara sicil affı
getireceğiz.
3- Kamu görevlilerinin statüsü, hakları ve çalışma
koşulları yeniden düzenlenecek."
Değerli arkadaşlar, lütfen... Memurlar sizinle
oturmuşlar, bir toplugörüşme yapmışlar ve imza altına almışlar; daha önce
kişisel olarak teklif veren arkadaşlarımla birleştirmişsiniz, siz onlardan bir
tanesini getirmişsiniz, şimdi yerine getiriyorsunuz, biz de katkı sunuyoruz;
ama, bu vesileyle, şimdi, memurların, çağdaş ülkelerdeki, girmeye çalıştığımız
Avrupa Birliği ülkelerindeki hakları var mı, yok mu; isterseniz biraz onu
konuşalım ya da niçin, sicil affı da, söz verildiği halde, buraya gelmedi...
Şimdi, çalışma koşulları, memurların statüsü...
Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye, Uluslararası
Çalışma Örgütünün 87 Sayılı Sözleşmesini -sendika özgürlüğü ve örgütlenme
hakkı- kabul etmiş; yani "kamu çalışanlarının sendika ve örgütlenme
haklarını yükümleniyorum" demiş; ama, bakıyorsunuz, Türkiye'de, bırakın
grevli sendika hakkını, toplusözleşmeli sendika hakkı bile yok; onu da
kendimize uydurmuşuz "toplugörüşme" diye bir söz oyunu yapmışız. Bu,
oturulup imzalanmış; onun gereği yerine getirilirken, sanki, AKP Hükümeti,
memurların bütün sorunlarını çözüyormuş, haklarını veriyormuş gibi bir izlenim
yaratıyor; bir kere, bu doğru değildir. Memurlarımızın durumu ile dünyanın
ileri, gelişmiş ülkelerindeki memur haklarının durumuna şöyle bir bakın ve
sonra ne durumda olduğumuzu görelim.
Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'de, memurlar
toplusözleşme yapamaz, grev yapamaz; ama, bakın, kimi ülkelerde -birkaç
tanesini okuyayım- Fransa'da, İspanya'da, İsveç'te, Norveç'te, Yunanistan'da
öğretmenlerin grev hakkı vardır, memurların grev hakkı vardır, toplusözleşme
hakkı vardır. Şimdi, toplugörüşmeyle imza atılan yükümlülükler bile yerine
getirilmiyor. Ben burada birkaç kere söyledim; öğretmen sendikası Eğitim-Sen
ile Millî Eğitim Bakanı oturuyor, Kurum İdare Kurulu kararlarını imzalıyor -bu
bitti, geçen iki yıla ilişkindi- bunların çoğu yerine getirilmiyor.
Değerli arkadaşlar, ekonomik durumunu arkadaşlarım
anlattılar. Bakın...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlayın efendim.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkanım.
Değerli arkadaşlar, dünyanın, gerçekten, demokrasisi
gelişmiş bütün ülkelerinde, kamu çalışanlarının sendikal hakları önemli bir
ölçüttür o ülkenin demokrasisinin gelişmişliği açısından; ikincisi, siyaset
yapma hakkı... Türkiye'de gündeme gelmez bu. Avrupa Birliğine gireceğiz; piyasa
ekonomisi, tamam; her şey o; peki, özgürlükler, haklar?.. Ben, burada, ne zaman
memur ve öğretmen hakları gündeme getirilse... Bırakın üç beş kuruş artışı, bir
kere balık yedirme değil, balık tutma aracını vereceksiniz. Anayasanın 68 inci
maddesindeki engeller hâlâ ortada, kaldırabiliyor musunuz bunu?! Var mısınız,
Avrupa Birliği ülkelerindeki memurlara verilen sendika hakkını, siyaset yapma
hakkını memurlara verelim. O zaman, veriyor musunuz, vermek zorunda mı
kalıyorsunuz, bir bakalım.
HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Değiştirelim onu.
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,
elimde bir çalışma var; Eğitim-Senin yaptığı, öğretmenlerin, memurların
durumunu gösterir çalışma. 1965 yılında, 3 üncü derecedeki bir öğretmen 2 025
lira alıyormuş ve bununla 29 adet cumhuriyet altını alıyormuş. Bugün, o
öğretmen, 738 Yeni Türk Lirası alıyor, 5,9 adet cumhuriyet altını alabiliyor.
Hadi, altını bırakalım, ekmeğe gelelim: 1'in 4'ündeki bir öğretmen, 1995
yılında aldığı maaşla 2 898 adet ekmek alabilirken, 2005'te bugünkü maaşıyla
184 adet ekmek alabiliyor.
Değerli arkadaşlar, daha birçok ölçütler var. Bakın,
onbeş yıllık bir öğretmenin... Sayın Bakan burada bir kurnazlık etti, 5 inci
dereceyi örnek veriyor.
BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sürenizi çok geçtiniz, rica
ediyorum...
MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki, bitiriyorum Sayın
Başkanım.
Tam orada bir atlama olur; 8'den 9'a geçerken vermiyor,
bu artışları da işine geldiği yerde veriyor.
Değerli arkadaşlar, Kore'de onbeş yıllık bir öğretmenin
yıllık maaşı 42 845, Almanya'da 46 459, Türkiye'de 5 714 dolar; yani, özlük
hakları bakımından, sendikal hakları bakımından, siyaset yapma hakları
bakımından Türkiye'deki kamu çalışanları kapıkulu gibi işlem görmektedirler.
Biz, onların temel haklarını verelim, o zaman işin niteliği de, verimliliği de
yükselsin.
Kamu hizmeti kamu çalışanı eliyle olur. Verimlilik,
hızlılık, nitelik çok önemlidir. Siz, onlara, o hakları vermezseniz, maaşı da
düşük olur, kamu hizmeti niteliği de düşük olur. Gelin, gerçekten kamu
hizmetlerinin niteliğinin yükselmesini istiyorsak, dünyadaki, Uluslararası
Çalışma Örgütündeki ölçütler olsun ve onlardan da iyi kamu hizmeti bekleyelim
diyorum, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.
Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki
konuşmalar tamamlanmıştır.
Madde üzerinde verilmiş 1 önerge vardır, önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine
Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesindeki "bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunanlar ile bunlardan bu Kanunun
yürürlüğe girdiği" ibaresinin "15/1/2005 tarihinde görevde bulunanlar
(aylıksız izinde bulunanlar dahil) ile bunlardan anılan" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Hamza
Albayrak |
Hasan Anğı |
|
Ankara |
Amasya |
Konya |
|
Ali İbiş |
|
Ünal Kacır |
|
İstanbul |
|
İstanbul |
BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN
KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.
BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz
Sayın Başkanım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçesini okutun Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum.
Gerekçe:
Kanunun 1 ve 2 nci maddelerinin yürürlük tarihleri
arasında paralellik sağlayarak bu konuda yaşanabilecek tereddüt ve ihtilafların
önlenmesi ve aylıksız izinde bulunmaları nedeniyle kadrolarıyla ilişkileri
devam etmekte olanların da bu uygulamadan yararlandırılacakları hususunun
açıkça belirtilmesi amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini
dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- Bu Kanun, 15 Ocak 2005 tarihinden geçerli
olmak üzere, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı yasa teklifi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ondukuz yıl
devlette görev yaptım; derece ve kademe artışlarının ne getirip ne götüreceğini
de, Sayın Bakanım, en az sizin kadar bilirim. Biraz evvel, siz dahil, buraya
çıkan AKP milletvekilleri öyle bir anlattılar ki, bir an, acaba, iki yıldır ben
bu işlerin içerisinde yokum, çok şey mi değişti; derecede, kademede çok farklı
artışlar mı meydana geldi diye kendi kendime tereddüt ettim. Her şeyi abartma
huyunuz var, inadına abartıyorsunuz; kendinize geldiğinde abartarak anlatmayı
marifet sayıyorsunuz.
Bakın, burada, ben, bir örnek vereyim size: Hindi de
yumurtlar tavuk da; hindinin yumurtası tavuğun yumurtasının iki katından daha
büyüktür; fakat, hindinin hiç sesi çıkmaz; ama, tavuk bas bas bağırır. Sabahtan
beri... Getireceğiniz üç lira, beş lira, o da memurların en doğal hakkı; 1979
yılından bu yana... Bu da size denk geldi. Üstelik, sizinle birlikte Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu olarak da destek vererek bu teklifi kanunlaştıracağız; ama,
abartınız fazla.
Sayın Bakan, sizin sosyal devletten anlamadığınızı
bilirim, tüccar olduğunuzu da bilirim, kendi hesabınızı iyi yaptığınızı da
bilirim; ama, memurun hesabını yanlış yapıyorsunuz. Gelin, bu hesabı da beraber
yapalım: Bir devlet memurunun ortalama maaşı 600 YTL'nin altında. Sayın Bakan,
kira 200 YTL. Kabul mü, abartı yok değil mi... Yakıt 100 YTL; elektrik, su 100
YTL; yol parası, tabiî, Ankara'da bu biraz değişir; Ankara'nın uzun dönemdir
belediye başkanlığını yapmaya çalışan, yüzde 33'lük zamla halkın çıkarlarını
doğrudan doğruya reddeden bir belediye başkanının getireceği yükü de katarsak
yol parası da 100 YTL. Sayın Bakan, devletin kurumlarında öğle yemeğini devlet
memurlarına fahiş fiyata veriyorsunuz, çoğu devlet memuru öğle yemeği bile
görmüyor. Servisleri kaldırdınız; bu Meclis çatısı altındaki memurlar dahil,
servisleri de kaldırdınız. Grevli, toplusözleşmeli sendikal haklardan da
haberdar değilsiniz, onlar sizi ilgilendirmiyor. Bir pazarlık usulü
tutturuyorsunuz. Memurla birlikte oturuyorsunuz hükümet olarak, içinizden
birkaç bakanla birlikte; anlaşamıyorsunuz. Diyorsunuz ki "yüzde 6."
Taraflar diyor ki "hayır, ne yüzde 6'sı; biz geçinemiyoruz." Biraz
evvel yaptığımız bu hesapları onlar yaparak size veriyorlar. Diyorsunuz ki
"anlaşamadık." Kime; Uzlaşma Komisyonuna. Uzlaşma Komisyonunun, kendi
yetkinizdeki, kendi himayenizdeki Uzlaşma Komisyonunun dahi verdiği rakamları
onlara vermeyecek kadar da adaletsiz davranabiliyorsunuz.
Sayın Bakan, sizin öyle bir döneminiz var ki, iktidara
geldiğiniz günden beri, açık seçik, net, halk, eski kriz dönemini neredeyse
arayacak duruma geldi. Merkez Bankası aracılığıyla protesto edilen senetlerin,
hacizli devlet memurlarının, kredi kartlarına elkonulan memurların durumundan
haberdar mısınız, bunların sayısını verebilir misiniz?!. Ben, vereceğim
birazdan size kaç kişi olduklarını; neredeyse yarıdan fazla.
Sizin döneminizde bir şey daha oldu; ilk defa,
imamlarımız sokağa çıktı, sizi protesto ettiler. İmam sendikaları, sokaklarda
bordrolarını yaktılar. Sayın Bakan, bunu da gördünüz mü, işittiniz mi?!.
Ey AKP Hükümeti ve onun milletvekilleri, hissetmek
başka bir şey. Burada, inanmadığı şeyleri söylemek pişkinliktir; ama, hissetmek
farklı bir şeydir.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)- Senin gibi!..
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)- Onların durumunu hissetmek
farklı bir şeydir.
Benim kardeşim... Keçiören'de oturuyorum ben;
Keçiören'e sabahın erken saatlerinde gel de, belediye otobüslerine binmeye
çalışan, üst üste oturan öğretmenleri, üst üste oturan doktorları, oradaki
memurların halini bir gör bakalım. Sabahleyin 8'de işe yetişmek için neler
yaptıklarını bir gör. Alacağı, vereceğiniz ücret de, hükümetin takdir ettiği
ücret de 600 YTL civarında.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Yapan o mu?!.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)- Elbette, yapanın yanına kâr
kalmayacak tabiî; ama, sizin desteklediğiniz kesimler de var, sizin uygun
gördüğünüz kesimler de var. Bakın, nerede bir hortumcu, nerede bir talancı
varsa, onlarla el ele, kol kola, yan yana durmaktan da geri kalmıyorsunuz.
Özelleştirme furyası adı altında peşkeş çekiyorsunuz; örnek mi istiyorsunuz,
İzmir limanları. İlginç, abartılı huyunuzdan vazgeçiremedik sizi.
Burada, benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu sözcüleri, şahsı adına konuşan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri,
bu durumun ne anlama geldiğini, kaç türlü devlet memuru statüsü olduğunu,
bunlar arasındaki maaş dengesizliklerini tek tek aktardılar. Bir kez de ben
söylüyorum; ben, eski bir Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışanıyım. Bakın,
Kırşehir Kültür ve Turizm Müdürlüğünde belki bu akşam tiyatro varsa, bir panel varsa,
orada, en az 12-13 personel gece saat 12'ye, 1'e kadar nöbetçi kalır ve
devletten 1 lira mesai parası almazlar. Yemeklerini nerede yiyecekleri belli
değildir. Bunlara öngörülen ücret, biraz evvel söyledim, 600 YTL.
Sayın Bakanım, ben, bir şey daha yaptım; bu üst
kurullara birer yazı yazdım. Dedim ki; ey üst kurullar, onların başkanları,
üyeleri, orada çalışanlar kaç lira maaş alır? Hiç kimseden bir cevap alamadım.
Sayın Bakana soruyorum; Sayın Bakanım, bu üst kurul başkanları, üyeleri kaç
lira maaş alırlar? Onların maaşlarını kim belirler? Onlara, bu ülkede, et,
ekmek, nohut ve başka şeylerde ya da yiyecekleri, içecekleri lokantalarda
farklı fiyat mı uygulanır?
Buradan kastım şu: Devletin kendi içerisinde bir gelir
dağılımı adaletsizliği artık ayyuka çıktı. Bu, burada bizim de destek vererek
geçirmeye çalıştığımız -birazdan kanunlaşacak- derece, kademe ilerlemesiyle
yapılacak iş değildir. Arkadaşlar, aynı görevi yapan insanlar arasında,
devletin farklı kurumlarında, farklı yerlerde, yarıdan fazla, 2 kat maaş
farkları var; bunların düzeltilmesi gerekir.
Size birkaç maaş örneği vereceğim: Sayın genel müdürler
var; örneğin, Türk Telekom A Ş'nin Genel Müdürü 10 567 YTL alır, Denizcilik
Müsteşarı 8 622 YTL alır, TRT Genel Müdürü 6 922 YTL alır. Sayın Bakan, bunlar,
fırınlara gittiğinde ya da oturdukları muhitte kasaba, markete gittiklerinde
etin kilosu daha pahalıya; 600 YTL alan ve evinde yakacağı olmayan, üstü başı,
hali, belki ayağında yazlık ayakkabıyla kış günü işe gelmeye çalışan insana
daha mı düşük veriliyor? Ölçü ne, kıstas ne; ben anlamadım; ondokuz yıl devlet
memurluğu yaptım, anlayamadım. Dediniz ki, adalet... Biz, anlarız, biz biliriz.
Neresinde bunun adalet?! Söyleyebilir misiniz AKP'li milletvekili arkadaşlarım,
bu saydıklarımda adalet ölçüsü var mıdır? Hakkaniyet var mıdır?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yok, kesinlikle yok.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Peki, yok diyorsunuz,
katılıyorsunuz; ne kadar güzel; ikibuçuk yıldır niçin buna dikkat edilmedi,
bununla ilgili bir çalışma gündeme getirilemedi?
Ben onu beşi bilmem, memurlara grevli, toplusözleşmeli
sendikal haklar derhal verilmelidir. Onlar da sizinle, hükümetle masaya
oturduğunda pazarlığını yapabilmelidir.
Unutmayın, o memurlar dediğimiz, sizden uzak insanlar
değil. Belki içinizden kiminin kızı, kiminin gelini, kiminin oğlu, kiminin
dayısı, kiminin köylüsü memurdur. Unutmayın, onlar burada konuşulanlarla, bize
aktarılmaya çalışılanlarla ya da çok devasa, onlara zam verilmiş gibi
göstermenizle...
Bakın, gidin sorun evinizde, deyin ki, bugün size
böyle, bir derece ilerlemesi getirildi -ki, Cumhuriyet Halk Partisi buna destek
verdi- mutlu musunuz bundan?
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Zam yok, derece var.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Ben zamdan bahsediyorum,
ben gelir dağılımının adaletsizliğinden bahsediyorum. Ben, bu iddiayı çok
yaptınız, çok söylediniz, gördük sizi, pembe hayallerle o seçim bildirgenizde
gördük sizi, onları soruyorum. Var mı bunlara söyleyeceğiniz bir şey, var mı
Sayın Bakan? Var mı? Birazdan çık buraya, lütfen, üst kurul üyelerinin aldığı
maaşları burada açıkla, Merkez Bankası Başkanının aldığı maaşı açıkla!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bayındır, açıyorum mikrofonu; yalnız,
toparlayın lütfen.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Toparlarım Sayın Başkanım.
Sizin bulunduğunuz Bakanlıkta, sabahın erken saatinde
kalorifer yakmaya gelen, yüzünü bile görmediğiniz, görseniz bile
tanıyamayacağınız o hizmetlinin durumundan da haberdar olmanızı istiyorum ben,
onu hissetmenizi istiyorum; yoksa, öyle, tüccar zihniyetiyle, hamasî
nutuklarla, farklı biçim, yol ve yöntemlerle, anlatmayla bir yere varılamadı;
bizden öncekiler varamadı, siz de varamazsınız. Gelin, gerçekten, devletin...
Önce, kendi içerisinde, eşit işe eşit ücret, sendikal haklar konusunda bazı
yasalar getirirsiniz, devrim gibi dersiniz. Devrim nedir, biliyor musunuz,
devrim? Getirirsiniz grevli, toplusözleşmeli sendika yasasını; onun adına, ben
de, çıkar, burada, devrim derim, devrim. Yapılması gereken budur. O insanların
da içerisinde bulunduğu koşulları düzeltmekten geçer Sayın Bakan.
Sayın Bakan, bakın, ben ne anlatıyorum... Sayın Bakan
kendi havasında...
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bana laf
atma; ayıp oluyor.
HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Ah Sayın Bakanım ah; seni
var ya, Hakkâri'nin, Şırnak'ın, Siirt'in dağlarında şu kışta kıyamette görev
yapmaya çalışan hemşirelere, oradaki öğretmenlere, oradaki polis memurlarına,
oradaki Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına verdiğin ücretler ile onların
durumunu düşünmeye davet ediyorum. Sayın Bakan, hamasî nutuklarla olmaz. Sen
işini bilirsin; ama, benim devlet memurum işini bilmez; o, devletçidir; o, Türk
Milletinin onurunu, gururunu, aldığı o 3 lira maaşla vermeye çalışır diyorum.
Sayın Başkan, sözümü hemen toparlıyorum.
Bakın, bu çıkacak yasada da... Bu yasa ne zaman
yürürlüğe giriyor; 15 Ocakta. Peki, ey AKP Hükümeti, Sevgili Bakan, ayın
16'sında işe girecek devlet memuru bundan yararlanacak mı; hayır;
adaletsizsiniz siz. Adalet sisteminizi yeniden bir gözden geçirin. Devlet
memurlarının içerisinde bulunduğu durumları hissedin, düşünün. Oturun,
karşılıklı konuşalım; diyalogla olur bu işler. Sivil toplum örgütleri deyince,
sizin aklınıza, yalnız, Odalar ve Borsalar Birliği geliyor; hayır, Sayın
Bakanım, sendikalar da var, demokratik kitle örgütleri de var. Onlarla da
muhatap olacaksınız, onların da düşüncelerini alacaksınız ki doğru yapasınız,
huzur getiresiniz diyorum.
Son olarak şunu söylüyorum: Kıyımlara da son verin,
devletin kurumları içerisinde yaptığınız kıyımlara da son verin. Taşı taş
üstünde koymadınız. Bunun hesabını da, bir gün gelir, birisi sorar diyorum.
Yüce Heyetinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bayındır.
Şahsı adına söz isteği var.
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.
Sayın Kandoğan, süreniz 5 dakikadır; lütfen, sürenize
uyun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu konuşmayı, Sayın Maliye Bakanını dinledikten sonra yapmak
ihtiyacı hissettim.
Biz, Sayın Maliye Bakanımızı, bugüne kadar, kendine has
üslubuyla, tavrıyla olan o konuşmalarından tanıyorduk; ancak, bugün, bu
kürsüden dinledikten sonra, Sayın Maliye Bakanımızın başka özelliklerini de
keşfetmiş bulunuyorum.
Konuya geleceğim, önce başka bir konudan bahsetmek
istiyorum. Ben, Sayın Maliye Bakanımıza bu milletvekili lojmanlarının satışıyla
ilgili bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde ne kadar lojman satıldığını,
eğer, bu lojmanlar satılmamış olsaydı, bu uygulama olmamış olsaydı, bugüne
kadar ne kadar kira geliri elde edilecekti diye sordum. Sayın Bakan "32
lojmanın satıldığını" söyledi; ancak, devamında, sorduğum soruya karşılık
da "böyle bir şeyin artık düşünülemeyeceği için, kira geliri
düşünülemeyeceği için, ne kadar kira geliri elde edileceği hususu bizim
tarafımızdan ilgilenilmemektedir" şeklinde bir cevap bildirdiler.
Daha sonra, asgarî ücreti sordum, Avrupa'daki,
dünyadaki asgarî ücreti sordum. Çok büyük bir uyanıklıkla, brüt asgarî ücreti
ele alıp, Avrupa'daki 12 nci ülke olduğumuzu ifade ediyor; ancak, bunu nete
çevirdiğiniz takdirde, 16 ncı sırada olduğumuzu -birçok ülkede de asgarî ücret
olmaması nedeniyle, hemen hemen Avrupa'nın en sonuncu sırasında olduğumuzu- bir
şekilde gizleyerek bir cevap verdi.
Biraz önce de, bu maaş artışlarıyla ilgili olarak, 5
inci dereceden 4 üncü derece örneğini verdi; bu, ekstrem bir örnektir. 5 inci
dereceden 4 üncü dereceye geçerken birçok tazminatlar 4 üncü dereceden
başladığı için ekstrem bir örnektir. Ben, biraz önce bir bilgi aldım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bunun maddeyle
ne alakası var?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsunuz
Sayın Kapusuz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bakın, burada
bir usul var, İçtüzük var; bu maddeyle ilgili konuşulur, rasgele konuşulmaz!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, ben maddeyle ilgili
konuşuyorum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne alakası var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, biraz önce bilgi
aldım; aldığım bilgi şöyle...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yürürlük maddesiyle ne alakası
var kardeşim?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Lütfen dinleyin Sayın
Kapusuz.
Veri hazırlama kontrol işletmeni 8 inci dereceden 7 nci
dereceye yükseldiğinde maaşında 6 YTL. fark ediyor, 7 nci dereceden 6 ncı
dereceye yükseldiğindeki fark 8 YTL. Aldığı maaşın yüzdesine vuracak olursanız,
nerede yüzde 22, nerede yüzde 18! Yüzde1'lerin altında Sayın Kapusuz. Ben bunu
söylüyorum. Sayın Maliye Bakanı gelip ekstrem bir örnek veriyor,
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ben Başkanı ikaz ediyorum,
sizi değil
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte, biraz önce aldığım
örnek budur; 8 YTL, 6 YTL fark ediyor.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değil tabii! Ne alakası var!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -Evet... Biraz önce aldım...
Bordroyu da göstereceğim size, biraz önce aldım.
BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bir dakikanızı rica
edeceğim... Sayın Kandoğan, süreniz çok azaldı, bir de madde üzerindeki
düşüncelerinizi aktarın...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu, madde üzerinde değil
mi?! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Madde
üzerindeki düşüncelerinizi...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakınız, Sayın Maliye Bakanı buraya gelip dediler ki, biz her
zaman...
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Grup Başkanvekili
konuşmayı engelliyor...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -Ne alakası var?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz'u susturun
lütfen Sayın Başkan!
BAŞKAN - Siz devam edin... Genel Kurula hitap edin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Sayın Maliye Bakanı buraya gelip dediler ki... Biz
yeri geldiğinde Yüce Meclis, milletin temsilcileri, en yüce organ, en üst karar
organı, yasama organı şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisini çok sitayişkâr sözlerle
övüyoruz; ancak, Sayın Maliye Bakanı biraz önce geldi dedi ki...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tereddüdün mü var onlardan?!.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hem de AK Partiden bu kanun
teklifini veren milletvekillerimize rağmen dedi ki, "eğer, hükümet
olmasaydı, bu milletvekillerinin vermiş olduğu kanun teklifinin hiçbir önemi
yoktu."
74 üncü maddeyi okuyalım. 74 üncü madde, kanun
tekliflerinin milletvekilleri tarafından verileceğini, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bunları komisyon başkanlıklarına havale edeceği hükmünü
amirdir. Eğer, milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin
hiçbirisinin, hükümet istemediği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelemeyebileceği gibi bir hüküm ortaya çıkar ki -biz de bunu
söylüyoruz, zaten- hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisini ve komisyonları
nasıl kuşattığının bir ifadesidir bu arkadaşlar.
Eğer, o komisyon başkanımız, benim kanun teklifimi
komisyona alamıyorsa, hükümet korkusuyla, endişesiyle veyahut Sayın Bakanın
söylemiş olduğu gibi, mutlaka ve mutlaka hükümetlerin istediği kanun
teklifleri, kanun tasarıları Meclise gelecekse, o zaman İçtüzüğün 74 üncü
maddesini lütfen İçtüzükten çıkaralım arkadaşlar. (DYP ve CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)
BAŞKAN - Son cümlenizi alalım...
FİKRET BADAZLI (Antalya) - Memuru 1 derece atlatmayalım
mı?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O kanun teklifini veren
benim. İki milletvekilimiz ve AK Partili milletvekiliyle ben verdim o kanun
teklifini. Ben de canı gönülden istiyorum; ancak, doğruları söyleyelim burada.
Bu teklif yasalaşırsa, bir derece verilmesinin karşılığında devlet memurunun
eline hangi rakamların geçeceğini burada net bir şekilde ortaya koyalım. Bu
kanun teklifini ben getirdim; ancak, Sayın Bakanın söylediği gibi değil,
ortalaması bu işin 15 000 000 lira ile 20 000 000 lira arasındadır sevgili
milletvekilleri.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen 2 derece teklifi mi
verdin?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri,
inşallah, bundan sonra memurlarımız çok daha iyi şartlarda yaşarlar; bundan
sonra memurlarımızın durumunun iyileştirilmesi için hep beraber yeni kanun
teklifleri, kanun tasarıları, inşallah, Meclisimize gelir; çok zor şartlar
altında hayatlarını devam ettirmeye çalışan memurlarımızın bir nebze olsun yüzü
güler.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kandoğan.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
BAŞKAN - Yürütme maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunlara
göre çalışan memurlar ile bunların dul ve yetimlerinin mağduriyetlerinin
giderilmesi için, kadro şartı aranmaksızın ve öğrenim durumuna bakılmaksızın 1
derece yükseltilmesi için 30.4.2003 tarihinde sözlü soru önergesi talebinde
bulunmuştum. Bu sorunun önemi bakımından, Meclis gündeminde görüşülen bu konu
hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Memurun maaş ve özlük hakları önem arz ettiğinden
dolayı, 1 derece yükseltilmesi uygulaması ve 5 ilâ 15 inci derecedeki memur
maaşlarına ekgöstergenin uygulanması, eşitlik prensibi anlamında bir
zorunluluktur. Bu nedenle, 30.4.2003 tarihinde, Başbakanımız Sayın Tayyip
Erdoğan'ın cevaplaması talebiyle sözlü soru önergesini Meclis Başkanlığına
sunmuştum; şöyle...
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Gelen cevabı da söyle.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Cevabını alamadım bugüne
kadar.
Bu cevap için çok teşekkür ediyoruz; tabiî, bugün
gündeme gelmesi için önemli bir şey.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, uzun
yıllardır düzeltilmeyen ücret politikası neticesinde, kamuda görev yapan
personel arasındaki maaş dengesizliği bugüne kadar arzu edilen ölçüde
kurulamamıştır. Hatta, aynı kurumlarda çalışanlar arasında bile maaş
dengesizliği halen mevcuttur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile bunlara
bağlı emekli, dul ve yetimlerimizin mağduriyetinin giderilmesi için, kadro
şartı aranmaksızın ve öğrenim durumuna bakılmaksızın bir üst dereceye yükseltilmesi
uygulaması, 20.2.1979 tarihinde 2182 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle,
ayrıca, 22.9.1991 tarih ve 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yürürlüğe
giren ve bulunduğu derece ve kademenin bir üst derecesine yükseltilme
uygulaması yapılmıştı. 16.10.1991 tarihinden sonra devlet memurluğuna başlayan
memurların da derece yükseltilmesi hükmünden yararlandırılıp mağduriyetleri
giderilmelidir.
Ayrıca, önemli sorunlardan biri de, memur maaşında
uygulanan ekgösterge uygulamasıdır. Ücretlerin hesaplanmasında önemli bir
miktar teşkil eden ekgösterge uygulaması 1 ilâ 4 üncü derecedeki memurlara
uygulanmaktadır. 5 inci ilâ 15 inci derecedeki memurlar bu hükümden
faydalanamamaktadırlar. Bu da eşitlik prensibine aykırıdır. Sözlü soru
önergesinde belirttiğim gibi, 5 ve daha üstündeki derecelerde bulunan
memurların maaşlarına uygulanmalıdır. Bu sebeple oluşan adaletsizliğin ve
eşitsizliğin giderilmesi, psikolojik huzursuzluk, kırgınlıkların ortadan
kaldırılması, mevcut iktidarların aslî görevi olmalıdır.
Bu hükümet döneminde, memur maaşları, cumhuriyet
tarihimizin en düşük düzeylerine inmiştir. Yapılması gereken, 2005 yılında kamu
çalışanlarının maaşlarına hem geçmiş yıllardan enflasyon kayıplarının hem de
2004 yılında yaklaşık yüzde 5 olarak gerçekleşmesi beklenen kişi başına refah
artışının yansıtılması şarttır. Aksi halde, ülkemizde, sosyal barışın
korunmasında sorunlarla karşılaşacağımız da gerçektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis gündemine
getirilen, şu anda görüştüğümüz ve memurları ilgilendiren mevzuat, daha önce,
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel
Kanununa tabi olanlar dahil ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununa tabi personelin kazanılmış hak aylıklarıyla, aylıklarını...
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütecek bu kanunu?
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - ...Personel Kanunu
hükümlerine göre...
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütecek bunu?
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Geleceğiz; son maddeye
geleceğiz efendim; son maddeyi açıklayalım da...
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ama, kim yürütecek,
öğrenmek istiyorum.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Biraz sabırlı ol! Sabrın
tükendi mi?! Sabrınız çok mu tükendi yani?! Bu kadar sabırsız mısınız yani?!
TEVHİT KARAKAYA
(Erzincan) - Anlayamadım yani; kim yürütsün?..
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sabırsız mısın? O maddeye de
geleceğiz! Bekle, sabret biraz!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Teklifiniz ne?..
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet, biliyorum, Grup
Başkanınızda da sabır yok tabiî. Tükenmiş sabırlarınız.
BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet, sabırlarınız
tükenmiştir. Tabiî ki, memurun aldığı 500 000 000'u gözünüz görmüyor, burada
bir dakikada Bakanlar Kurulunun şeyine mi gelmek istiyorsunuz? Ne demek yani?
Sabır yok mu sizde yani?
BAŞKAN - Sayın Karakaya, lütfen müdahale etmeyin.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütsün?!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sen yürütürsün o zaman!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olur mu?!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Yürüt tabiî o zaman.
"Kim" diye sorarsan, sen yürüt diyelim o zaman.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olmaz!
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Zaten yürütüyorsunuz.
Yürütüyorsunuz zaten. Ülkeyi bu hale getirmişsiniz; hepinizin de payı var bu
konuda.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Alakası yok!
BAŞKAN - Sayın Akdemir, siz Genel Kurula hitap edin
lütfen.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet Genel Kurula hitap
edeyim; ama, lütfen konuşmacının sözlerini kesmesinler.
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim hatibe.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olur mu Sayın Başkanım;
kim yürütecek, öğrenmek istiyorum.
Kıymetli düşüncelerinizden yararlanmak istiyoruz. Bunu
kim yürütür; alabilir miyiz!..
BAŞKAN - Buyurun efendim.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - ...Personel Kanunu
hükümlerine göre almayan Emekli Sandığına bağlı personelin emekli keseneğine
esas aylıkları, 22.9.1991 tarih ve 457-458 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerle, bir üst derecenin aynı kademesine getirilmek suretiyle, 1'er
derece verilmişti. Bu kanunlardan veya kararnamelerden yararlanmış olanlar ile
yürürlük tarihinden sonra göreve başladığı için yararlanamayanlar arasında üç
yıllık kıdem farkı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, 16.10.1991 tarihinden sonra
göreve başlayan memurlara 1 derece yükseltilmesi uygulamasının eşitlik prensibi
açısından uygun olacağı düşüncesiyle bu maddeye olumlu oy vereceğimizi söylemek
istiyorum.
Ama, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Arkadaşlarımız
çok sabırsızlar. Peki, Mecliste 2 dakikalık konuşmayı dinlemeyen bu sabırsız
milletvekili arkadaşlarımız, düşünebiliyorlar mı ki, 500 000 000 maaş alan
memurlarımız ay sonunu nasıl getiriyorlar! Onları düşünüyorlar mı
arkadaşlarım?! Sayın Maliye Bakanımız diyor ki: "Efendim, Tekel
maddelerine yüzde 10 zam geldi." Gelen yüzde 10 zamla, bugün getirmek
istediğiniz derece farkını alıp götürdünüz Sayın Bakanım. Nerede fark verdiniz!
1991 yılından önce göreve başlayan memur arkadaşlarımız
bundan faydalanamıyorlar. Peki, onlar için de düşünülmesi gerekmiyor mu?
MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Onlar
istifade ettiler.
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sayın Bakanım, diyorsunuz ki:
"Bu kanun 15 Ocak tarihinden itibaren geçerlidir." Peki, 15 Ocaktan
sonra göreve başlayan memur arkadaşlarımız bu haklardan yararlanıyor mu?! Peki,
bir sene sonra da onlar için mi bir yasa çıkaralım yani?! Bunları hiç
düşünmüyoruz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada sözcülere
müdahale edeceğinize, sayın bakanlara bunları önerseniz daha iyi olmaz mı?!
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Heyecanlanma...
VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Bu işin heyecanla ilgisi
yok... Heyecanla ilgisi yok... Vatandaş açtır, aç!.. Onu bir görmeniz gerekli.
Vatandaşlara verdiğiniz cevapları bir düşünün. Seçim bölgelerinizde ne
vaatlerde bulundunuz, onu bir düşünün. Kepenkleri kapanan esnafları bir
düşünün, işçilerimizi bir düşünün, memurları düşünün hele bir kere...
Verdiğiniz 20 000 000'la nereye varacak memurlarımız?!
Değerli milletvekili arkadaşlarım, bunları düşünün,
bunları... Hastane kapılarında rehin kalanları düşünün. İki hafta önce hastane
kapısında rehin kalan bir hastaya Sayın Bakan müdahale etmek istedi; hâlâ da
orada bekliyor. Burada "hemen, telefonla çözeceğim" demişti. Niye
çözmedi Sayın Bakanımız?.. Niye çözmedi?..
Değerli öğretmenlerimiz aldıkları maaşlarından
memnunlar mı?.. Değerli arkadaşlarım, niye pazarları gezmiyorsunuz,
dolaşmıyorsunuz?.. Pazarları gezin ve orada ikinci işini yapan memurlarımızı
görün. Maaşları yetmediği için pazar yerlerinde maydanoz, marul satan
memurlarımızı görüyoruz. Biz, bunları da görelim. Acaba onlarda sabır var
mıdır?.. Sizde bu sabır yok.
Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söylenecek çok şeyler var; ama, yeri geldiği zaman söyleriz. (CHP sıralarından
alkışlar)
Siz de, eminim ki ileride, -sizin gözünüz bakan
olmakta- eminim ki, siz bakan olmak istiyorsunuz. Tabiî, bakan olursanız, bu
maddeyi yürütürsünüz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akdemir.
Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyoruz.
Birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 18.22
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati:
18.26
BAŞKAN:
Başkanvekili İsmail ALPTEKİN
KÂTİP ÜYELER:
Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 53 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam)
B) Çeşİtlİ İşler
1. - Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir
Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'ya Başkanlıkça "Hoşgeldiniz"
denilmesi
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, şu anda Genel Kurulumuzu
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika teşrif etmişlerdir. Kendilerine
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına "hoş geldiniz" diyoruz. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy
ve 19 milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 17 milletvekilinin, 5174 Sayılı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 81 inci
Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın,
Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve
19 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin
ve 17 Milletvekilinin, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar
ve Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile
Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri
Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344,
2/354) (S. Sayısı: 724) (x)
BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Komisyon raporu 724 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır.
Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Kütahya
Milletvekili Sayın Soner Aksoy söz istemiştir.
Buyurun Sayın Aksoy. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
(x) 724 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisin huzuruna gelen Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak kısaca bilgi
vermek istiyorum.
724 sıra sayılı bu yasa teklifi, 5174 sayılı Türkiye
Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, 4572 sayılı Tarım
Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ve 507 sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Kanununda değişiklik yapılmak üzere hazırlanmıştır.
Tamamen sınaî, ticarî ve tarımla alakalı kesimlerin
çalışmalarını ilgilendiren yasaları tanzimde, kendilerinin problem olarak
gördükleri hususların düzeltilmesi için onlardan almış olduğumuz bilgiler ve
girdiler doğrultusunda bu kesimin sorunlarını kolaylaştırmak bakımından
hazırlanmış olan bir tekliftir. Bu teklifin hazırlanmasında Cumhuriyet Halk
Partili arkadaşlarımız olmuştur, AK Partili arkadaşlarımız olmuştur. Konsensüs
halinde hazırlanan bu teklif, Sanayi ve Ticaret Komisyonunda görüşülerek,
huzurunuza 724 sıra sayısıyla gelmiştir.
Biliyorsunuz, hükümetimiz, daha önce, ticarî rehinle
alakalı, şirket kuruluşlarını kolaylaştırmakla alakalı, yabancı sermaye
şirketlerinin kısa zamanda kuruluşuyla alakalı ve Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliğinin Yasasıyla alakalı önemli yasaları çıkarmak suretiyle, bu kesime
hayli rahatlatıcı imkânlar sağlamış idi. Biliyorsunuz, bugün, şirket kurma
işlemi, artık, âdeta, sanayi ve ticaret odalarında iki saat gibi kısa bir
mesafeye inmiştir. Bu doğrultuda var olan bazı pürüzleri de -şimdi arz edeceğim
çok kısa olarak- ortadan tamamen kaldırıcı mahiyette hazırlanmıştır. Bunlar,
mesela 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yasası üzerinde yapılan
üç önemli değişiklik vardır. Mümkün olduğu kadar vaktinizi iyi kullanmak
istiyorum, özet olarak konuşacağım. Bunlardan bir tanesi; odalarda üye olmak,
rey kullanmak vesaire için 83 üncü maddede birtakım hükümler var; bu hükümlerin
içerisinde bazı değişiklikler getiriliyor. Bunlardan bir diğeri, mesela, 6
aydan daha az hüküm almış olan bazı kişiler, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesi gereğince memur olabiliyor da, Odalar Birliğine veya
odalara üye olamıyor veya rey kullanamıyor. Burada, bu yasayla paralellik
getiren bir hüküm getiriyoruz. Bir de, ahzükabzla alakalı bir madde var yasanın
anasında, yani, 5174 sayılı Yasada. Bunu da, ahzükabzı da bu süreçte, kısa bir
süreç içerisinde bunu temin etmede zorluk olacağından -çünkü 6 ay evvelinden bu
hakkı tanımak gibi hususlar var- katılımı zorlaştıracak ve demokratik platform
olan bu sivil toplum örgütlerinde katılımın azalmasını önlemek bakımından bu
maddeyi, ahzükabzı geçici olarak, sadece bu seçim süreci içerisinde kaldıralım
diyoruz. Bir diğeri de siyaset yapmakla alakalı konmuş olan bir yasayı da,
yine, geçici olarak kaldırmak istiyoruz. O da, mesela, belediye meclisi üyesi
olmuş veya il genel meclisi üyesi olmuş arkadaşımız; ama, odalarda görev
alamıyor. İşte, bir geçici süre için, bu sefer için görev alsın; ama,
milletvekili ve belediye başkanıysa alamasın, önümüzdeki dört sene içerisinde
artık durumunu düzeltsin ondan sonra da almasın şeklinde bir düzenleme
getiriyoruz. Bu çerçeve içerisinde 5174 sayılı Yasa üzerinde söylediğim bu üç
ana değişiklik, yani 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu paraleline uydurmak,
ahzükabzla alakalı düzenlemeyi yapmak ve siyaset yapma imkânını, katılımı
artırma imkânını sağlamak.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğeri ise,
16.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifi ve
Birlikleri Hakkında Kanun var biliyorsunuz. Bu kanunun genel amacı tarım satış
kooperatifi ve birliklerinin malî ve özerk bir yapıya kavuşturulması için
yeniden yapılandırılması öngörülmekte bu yasada. Söz konusu amaca ulaşmak üzere
bahsedilen kanunun geçici 1/D maddesine göre bir yeniden yapılandırma kurulu
oluşturulmuş ve bu kurulun süresi de, 2002 yılında kurulduğuna göre, dört yılla
sınırlandırılmış olan bu süre 6. 1.2005 tarihinde bitmiş. Yani, tarım satış
kooperatifi ve birliklerinin malî ve özerk yapıya kavuşturulmasıyla ilgili
düzenlemeyi yapacak olan kurulun ömrü dört sene içerisinde bitmiş; yapılması
gereken reformlar ise bitmemiş. Dolayısıyla, mesela, Dünya Bankasından birtakım
krediler alınmış, bu kredilerin dağıtımıyla alakalı işlemler başlamış; ama,
bizim kurulun görevi bittiği için bir problem ortaya gelmiş. Bu alınmış
kredilerin ikraz anlaşmaları uzatılmış; ama, kurulun görevi 2005 yılında
bitmiş; bunları düzenlemek bakımından...
Diğer yandan da, Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARİP)
denilen bir proje var biliyorsunuz. Bu projenin uygulama süresinin 2000 yılı
sonuna kadar da uzatılması yönünde karar alınmış. Dolayısıyla, bu kurulun 2007
yılına kadar görevde kalabilmesi bakımından, bunun da süresinin uzatılmasını
temin eden, yasada bir düzenleme yapıyoruz.
Diğer taraftan, yeniden yapılandırma çalışmaları
kapsamında, biliyorsunuz, bu kurul birtakım önemli girişimlerde bulunmuş; kendi
yasasında bulunan tahkim esaslarına göre, mesela 8 tane birliğin toplam 748
trilyonluk borcunu silmişti; ayrıca, iki birlik -Taskobirlik ve Kayısıbirlik-
hakkında da, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun
gereğince uygulamalar başlatmış; diğer birliklerle ilgili olarak da, borçların
silinme sürecini devam ettirmektedir. Bu işlemlerin devamını sağlamak
bakımından bir düzenleme getiriyoruz. Ayrıca, biliyorsunuz, birliklerin
lisanslı depoculuk yapması... Şu anda,
Mecliste görüşülmekte olan -yarısını görüştüğümüz- devrim niteliğinde, çok önemli,
lisanslı depoculuk yasa tasarımız var. Bu tasarımızla ilgili olarak da, tarım
kredi kooperatiflerinin ve toprak mahsulleri ofislerinin bundan
yararlanabilmesi bakımından ve bununla ilgili hibe olarak verilmiş olan 35 000
000 dolarlık kaynağın da kullanılmasının önünü açmak bakımından bu tashihatı
yapmış bulunuyoruz.
Ayrıca, başka pek çok faydalar da sağlıyoruz; bir iki
madde de oradan size açıklama yapayım. Yani, bu 4572 sayılı Kanunun geçici 1/D
maddesinde bu değişikliği yapmak suretiyle, yeniden yapılandırma çalışmalarının
süresinin dolduğu, 6.1.2005 tarihi ile bu teklifin yasalaşacağı tarih
arasındaki eylemlerin, işlemlerin hukukî dayanağını sağlamış olacağız; biri bu.
İkincisi; birliklere kullandırılan ve kullandırılacak
olan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kredilerinin geri ödeme ve
takiplerinin bir bütünlük içinde yapılabilmesini sağlayacağız.
Bir diğeri; birliklerin personel kadrolarında yapmış
oldukları düzenlemeler sonucunda, projeden karşılanan kıdem ve ihbar
tazminatlarının ödenmesinde bir sorun yaşanmamış olacak.
Diğeri de, proje çerçevesinde sunulmaya devam edilen
eğitim hizmetlerinin kesintiye uğramaması sağlanacak. Bu bakımdan, bu
değişiklik yapılmış oluyor.
Bir diğer yönüyle de, hazırlanan, esnaf ve sanatkârlar,
meslek kuruluşları kanun tasarısıyla, esnaf ve sanatkârlar odalarının, esnaf ve
sanatkârlar odaları birliklerinin ve esnaf ve sanatkârlar federasyonlarının,
meriyette bulunan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa göre, 2005 yılında
olağan genel kurullarının ve seçimlerinin yapılması gerekmekte.
Ancak, Bakanlığın, şu anda, esnaf ve sanatkârlar
birliği ve bunlarla ilgili, odalarıyla alakalı yapmış olduğu bir çalışma var.
Bu çalışma "e-esnaf ve sanatkârlar projesi."
Biliyorsunuz, bu çok önemli. Türkiye, bir bilgi toplumu
olma niteliğinde önemli adımlar atmaktadır ve pek çok konuda, elektronik ortama
olayları taşımakta ve elektronik ortamda halkın daha kolay, daha kısa zamanda
işlerini görebilmesini sağlamaktadır. Bu bakımdan, her şey kompütürize
edilmektedir. Bu e-esnaf projesi de bu kapsamdadır ve bütün esnaflarımız,
e-esnaf projesi kapsamı altında kayıt altına alınmaktadır. Bu kayıt
işlemlerinin bitmesi, mükemmel hale gelmesi ve buradaki kayıtlara göre daha
demokratik, daha doğru, daha katılımcı bir toplantının, kongrelerin
yapılabilmesi için, 2005'te yapılacak olan genel kurulların 2006'ya
aktarılmasını talep ediyoruz; üçüncü isteğimiz de budur. Bunun dışında başka
bir şey yoktur. Bu nedenle, yürürlükteki 507 sayılı Kanununa göre, esnaf ve
sanatkârlar odaları, birlikleri, federasyonları, konfederasyonları genel kurul
ve seçimlerinin, e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından yararlanılarak -delege
seçimlerinde filan o veri tabanından yararlansınlar diye- daha demokratik ve
şeffaf bir seçimin gerçekleşmesi amacıyla, 2006 yılında yapılması hüküm altına
alınmış; anılan tasarının kanunlaşmasına bağlı olarak seçimlerin ertelenmesi
ihtiyacı doğmuştur.
Değerli milletvekili kıymetli kardeşlerim, 5174, 4572
ve 507 sayılı Kanunlardaki bu değişiklikleri içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifine katkı ve desteklerinizi bekliyor, hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili
Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.
CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kanun teklifi üzerinde, tabiî, bir övgü bir de
eleştiri kısmı vardı; kanunu anlatırken biraz olumlu yanından bahsetmek
istiyordum; fakat, Sayın Komisyon Başkanımız o kadar güzel anlattı ki, kanunun
övgü kısmını benden aldı, geriye eleştiri kısmı kaldı; tabiî, bu kanunla değil,
genellikle sanayi çalışmalarıyla ilgili. Eğer Sayın Bakanım biraz bu
eleştirilerde alınganlık gösterirse, Sayın Soner Aksoy'un da payı var diye düşünüyorum;
benden, çünkü, o kısmını aldı. Burası, tabiî, genel bir deyim oldu.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bu kanunu, özetle,
birlikte hazırladık. Sayın Müsteşarımız bize geldi, Sayın Bakanımız bize geldi,
Odalar Birliğimiz geldi -makul bir kanun, bunun üzerinde tartışacak herhangi
bir şey yok- bunu yapalım dedi. Biz, bu kanunu daha önce çıkarmıştık, mükerrer
bir kanun -Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili bölümünü söylüyorum- orada, bir
ahzükabz yetkisi verdik; ama, görüldü ki, bu seçimler yapıldığında, ahzükabz
yetkisi verilen o kadar özel insan var ki, bu insanları, seçimlerde sandığa
taşımak pek mümkün değil. O zaman, daha demokratik olmasını sağlamak,
katılımcılığı artırmak için, bu seçime mahsuben, ahzükabz yetkisini kaldırdık.
Peki, diğer seçimde bu yetki bağlayıcı olmayacak mı? Bence, yine, olacak; ama,
o zaman deniliyor ki, bir başka görüş var, o zaman da, şirketler kendilerini
iyi hazırlasınlar, seçime katılacak kişiye ahzükabz yetkisi versinler, önüne
her gelen kişiye bir katılma belgesi vererek, herkesle, her şirket temsil
edilmesin diyorlar. Doğru, seçim ciddî bir iş, böyle bir talep de yerinde; ama,
ben, yine, bu ahzükabz yetkisinin kullanılabileceği konusunda ciddî endişeler
taşıyorum. Bugünkü engel, bir sonraki seçimde de engel olacaktır; ama, o süreye
gelinceye kadar, bunu, bu seçimde bir görmek lazım. Anlaşılmaz bir durum olursa
veya uygulanamaz bir şekilde ortaya çıkarsa bu, yine, hep birlikte, bunun
karşısında, bizler veya o dönemde Mecliste olan arkadaşlarımız yeni bir
düzenleme yapacaktır; onun için çok olumludur.
İkincisi, burada, 1 inci maddede bir husus vardı -seçme
seçilme hakkıyla ilgili bir husus- orada, biz, öyle büyük sınırlamalar
getirmiştik ki, devlet memurunun haklarından daha az bir hakkı oda temsilcisine
veriyorduk. Biz, orada bir düzenlemeyle, şimdi, devlet memurunun hakkı neyse,
yasal hakkı, aynısını, seçme seçilme hakkı olarak oda temsilcilerine veriyoruz.
Kanunda bir eşitlik, bir karşılaştırma söz konusu, onu yapmaya çalıştık.
Bunun dışında bir şey daha var. Tarım kooperatif
birlikleriyle ilgili şeyi Sayın Aksoy çok güzel anlattı. Biliyorsunuz, biz,
elli yıl sonra, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasasını yeniden
çıkardık, devrim niteliğindeydi. Şimdi, aynı şey TESK için söz konusu; ama biz,
Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasasını yeni çıkardığımız için, yeni yasaya
odaların uyum sağlaması için, onların seçimlerini bir yıl ertelemiştik.
Uygulamada farklılık olmasın diye, demokratikleşme süreci içerisinde yapılacak
yeni seçimler, Odalar ve Borsalar Birliğinin seçimlerine eşdeğer bir anlam
kazansın diye aynı statüyü TESK'e de verdik; çok doğaldır, elli yıldır beklenen
devrimi onların kanunlarında da gerçekleştireceğiz çünkü, kısa bir dönem sonra
bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek, tartışacağız ve en uygun bir
şekilde sizin önünüze getireceğiz. Bu nedenle, bugün görüşmekte olduğumuz
kanunda emeği olan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sonuna kadar
katılıyorum; fakat kanun üzerinde bir şey tam olmadı, o da benim haklı bir
eleştirim.
Bakın, kanunun veriliş tarihinde 8.12.2004 yazıyor.
Değerli arkadaşlarım, biz bu kanunu 1 saatte şu arkada imzaladık ve verdik,
hemen çıkaralım diye yaptık bunu, yılbaşından önce çıksın ve biz diğer kanunu
konuşabilelim; ama ne oldu, iki ay geçti aradan... Peki, olumsuzluğu nedir;
olumsuzluğu şu: Bu süre içerisinde birkaç kongre yapıldı. Yazık! Şimdi o
yapılan kongreler müktesep hak haline geldi, ne yapacağız biz değerli
arkadaşlarım? Niye bizim iki ayağımızı bir pabuca soktunuz?! İki günde ben bu
kanunun altına muhalefet partisi milletvekili olarak niye imza attım?
Ben rica ediyorum, arkasında duramayacağınız kanunu
bizim komisyonumuza getirmeyin. Ne Adalet ve Kalkınma Partili ne Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerini orada meşgul etmeyin. Aynı şey, Enerji
Bakanlığının... Sayın Grup Başkanvekiliyle de konuşuyoruz... İki kanunu biz
Meclise indirdik, Sayın Enerji Bakanı her kürsüye çıktığında -o gün söylediğim
gibi, ağzından bal damlıyor- Meclistedir, geliyoruz, görüşeceğiz, çıkaracağız
diyor, bir sonraki kanunları otomatikman geçiriyoruz, bizim kanunlar ortada
yok. Ee, yazık değil mi, bu Meclisin, bu komisyonun çalıştığı sürelerin,
saatlerin millete, vatana ne kadara mal olduğunun farkında değil mi bu
arkadaşlarımız?! Eğer doğru değilse, bize getirmeyin. Komisyonumuzun bir bilgi
birikimi, bir saygınlığı var. Olumlu görmediğiniz, arkasında duramadığınız
kanunla karşımıza gelmeyin. Bu konuda duyarlılık gösterebileceğinize
inanıyorum. Bütün bakanlarıma sesleniyorum, sadece diğer bakana değil. Gerçi,
Sanayi Bakanımız şu ana kadar böyle bir problemi yaşatmadı bize. Ben, genel
söylüyorum. Bir tek bu kanunda biraz aksama oldu, bekleme oldu, onun da
sıkıntılarını birlikte aşacağız.
Değerli arkadaşlarım, ancak, biraz dikkat buyurursanız,
sizinle farklı bir şey paylaşmak istiyorum, yine bu Bakanlıkla ilgili; çünkü,
önümüze o yasa da geliyor. Yasa geldiğinde, bizim haberimiz yoktu diye
-Türkiye'nin her tarafını ilgilendiriyor- diğer milletvekilleri kürsüye çıkıp,
bir dolu sitemde bulunuyorlar. Bunların arasında İktidar Partisi milletvekilleri
de var. herkes ilini kurtarmaya çalışıyor, siyasî yatırım yapmaya çalışıyor.
Bakın, biz bir Teşvik Yasası geçirdik Türkiye Büyük
Millet Meclisinden, 36 ili kapsadı. Sorunlarını anlatmayacağım; ama, bu geçen
Teşvik Yasası ve getirilecek olan teşvik yasası, toplamı sıfır olan bir oyuna
benziyor. Aynen böyle. Öneriniz var mı; var tabiî. Bir kent çökertilirken,
diğer bir kentin kalkınması, sanayileşmesi canlandırılmaya çalışılıyor. Böyle
ciddî bir dengesizlik var. Getirilecek olan yeni yasada -şimdi Bakanlar
Kurulundan zannediyorum geçti- deniliyor ki, bu 36 ilin üstüne... Ne olduysa o
36 ilde belli, Türkiye'nin teşvikten yararlanması gereken en geri kalmış
bölgelerini, araştırma yapmış, çıkarmışız. Şu siyahla görülen, çizilen yerler,
Türkiye'de en geri kalmış bölgeler. Bu bölgelere, şimdiye kadar, Teşvik
Yasasıyla ilgili yapılmış hiçbir yatırım yok. Doğuda, o siyahla gösterilen
bölgeler 5 inci bölge, 4 üncü bölgede var; ama, 5 inci bölgede yok, sonuç bu;
36 ilin teşvikinin sonucu bu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 4.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Burada Planlamanın ayırdığı
5, öbür bölgesel kalkınma ajanslarıyla ilgili bir ayrım yapmışlar, o ayrım
farklı. Ben, başka bir çalışmadan söz ediyorum.
Değerli arkadaşlar, bakın, Adana var, Kahramanmaraş
var; siz şimdi Kahramanmaraş'a teşvik verdiğiniz zaman, üretim teşviki
verdiğiniz zaman, maliyetlere yansıdığı zaman, üretim maliyetini yüzde 30
etkiliyor; ancak, örneğin tekstil sektöründe kâr yüzde 10, yüzde 30'luk bir
maliyete teşvik yansıtırsanız, bu insan Adana pazarına girdiğinde, Adana'daki
tekstil sanayicilerinin Maraş'la rekabet etme şansı kalmaz. Onun için, teşviki
ne yapacaksınız; değerli arkadaşlar, teşvikin nasıl olacağı belli. Güney ve
güneydoğu illerine teşvik vermek istiyorsanız, çok kolay, yapacağınız şu:
Bir, sektörel planlama yapın, hatta bu sektörlerde
konularına göre de teşvik verin, arkasında duralım, amenna. Devlet Planlama
Teşkilatının ithalat listesini lütfen bir önünüze alın -bu işi yapan
arkadaşlarımız hiç araştırmamış demiyorum- ithalat kalemlerine bir bakın, neye
ihtiyacımız varsa, bu ülkede ne üretilmiyorsa, istihdam yaratmak için,
gerekirse adını üretim teşviki koyun, ona üretim teşviki verelim; ama, iller
arasında huzursuzluk sağlayacak, piyasa dengesini bozacak bir rekabet
yaşatmayın.
Şu olur: İthalat kalemlerine ilişkin bir teşvik
yaratabilirsiniz ya da ihracat politikanıza uygun bir teşvik de
yaratabilirsiniz, bu çok doğru, makul olan bu zaten; ama, bu Teşvik Yasası
hiçbir şey yapmıyor, bizim, yurtiçi pazarımızı etkiliyor, kendi üreticimiz
birbirini yiyor. Oysa, teşvikin ana amacı, uluslararası pazarda rekabet gücünü
artırmaktır. Bu ise, biz bunda varız.
Değerli arkadaşlarım, Teşvik Yasası ortaya konulurken
birçok gösterge söz konusudur. Bakın, o ilin toplam nüfusu, nüfus yoğunluğunu
içeren demografik değişkenler ele alınmıştır, eğitim göstergeleri, sağlık
göstergeleri, sanayi göstergeleri, istihdam göstergeleri... Bir il analiz
edilirken, o il tanımlanırken bunların hepsi ölçü alınır. Sayın ki, alındı,
tarım göstergeleri de alındı, inşaat göstergeleri de alındı; ama, ortaya çıkan
sonuç bölgesel teşvik değil, üretim teşviki değil, konularla ilgili teşvik
değil; ortaya çıkan sonuç, illerin adı yazılarak verilen teşvik. 36 tane
verdik, şimdi de verdiniz bir o kadar, etti mi 50 küsur. Neresi kaldı teşvik
edilmeyen; nasıl böldünüz? Her bölgede 1 500 doların altında olanlara göre
verdik; ama, o işlemedi, görüyorsunuz. İstihdam sayılarına bakarsanız, çok
küçük bir rakam. Bunun sıkıntısını hepiniz çekiyorsunuz.
Sayın Sanayi Bakanım buradaki konuşmasında dedi ki,
özel endüstri bölgelerini ve endüstri bölgelerini çıkarırken teşvikteki var
olan olumsuzluklara, doğru çözüm getirebilmek için, o olumsuzlukları silebilmek
için bu yasayla destekliyoruz.
Arkadaşlar, şimdi, ne yapacağız biz; her altı ayda bir,
bir önceki yasanın olumsuzluğunu silmek için bir yeni teşvik yasası çıkarıp onu
mu düşüneceğiz?! Neden yapamıyoruz?
Değerli arkadaşlar, bakın, bölgesel teşvik... bölgesel
teşvikten yanayız; yapılmış yerler var. İspanya, bunda, Galiçya'da başarılı
olmuş; kent gelişmiş, şehir gelişmiş. Almanya, Bavyera'da yaptı bunu; orası
gelişmiş. Altyapısı kurulmuş yerlere teşvik verilerek rekabet şansını artıracak
özel yapılar oluşturulabiliyor, kentler geliştirilebiliyor, bölge
geliştirilebiliyor. Bunlar hep uluslararası hedefler gözetilerek konulmuş
yasalardır. Arjantin'de Buenos Aires'te öyle oldu; bölgesel teşvik yapıldı,
kalkındı gitti, teknolojide en üst noktaya geldiler; ama, biz, bu örneklerle
birlikte...
Bakın, örneğin, Kore'de de bir teşvik yasası var.
Kore'deki teşvik yasası uluslararası rekabet gücünü geliştirmeyi hedef almış.
Böyle bir hedefi var. Kalkınma stratejisi geliştirilmiş, onun üzerine teşvik
politikalarında üretimde önceliğe göre, mamule göre bir teşvik verilmiş.
Elimizde ölçü var ve çok gelişmiş bu ülkeler, istihdama da dönüşmüş; ama, bizim
Türkiye'de yapmamız gereken -Avrupa Birliği ülkelerinde de öyle- innovation bir
teşviktir, ar-ge bir teşviktir, teknoloji bir teşviktir, istihdam bir
teşviktir; ama, en önemlisi, teşvikte denge unsurudur değerli arkadaşlarım.
Bakın, teşvikte devlet yardımı kategorileri var. Devlet
nakdî yardım yapar mı; olabilir, düşünülebilir; ama, bizim teşvikimiz buna
uymuyor. Sermaye katılımı yapar mı, özkaynak katılımı yapar mı; yapar; bizim
teşvikimiz buna da uymuyor. Bakın, bunlar uluslararası teşvik stratejileri
değerli arkadaşlarım. İhracat desteği yapar mı; bu çıkardığımız yasa bunu da
desteklemiyor. Ar-ge, KOBİ; o da yok. Yeniden yapılanma, çevre teşviki; o da
yok.
Değerli arkadaşlarım, bizim yapacağımız altyapı
teşviki. Araziye teşvik verin, binaya teşvik verin, makinelerini alacağı zaman
kredilerine teşvik verin, uzun vadeye yayın, yatırım teşviki olsun bunun adı;
ama, üretimde maliyet teşvikine girerseniz, siz, devlet eliyle rekabet şansını
kaybettirmiş olursunuz diğer sanayicinize. Bunu yapmamalıyız, çok tehlikelidir,
kanun üzerine yeniden kanun çıkarmak zorunda kalırız. Ne olursunuz, Türkiye
Büyük Millet Meclisine indirmeden, komisyonda görüşülmeden, şu teşvik yasasını
bir daha gözden geçirin. Kazanılmış hak haline dönüştüğü zaman, bunun önünü
alamayız değerli arkadaşlarım, onun için önceden dile getirdim bunu.
Elbette ki, biz de ülkenin kalkınmasını, istihdam
yaratılmasını istiyoruz; ama, bir yerde istihdam yaratırken, bir başka ilde
şirketlerimizin kapanmasına neden olacaksak, oradaki istihdamın bir başka yere
kaymasına, farklı bir göç yapısı oluşturmasına neden olacaksak, biz bu işi niye
yapalım? Yani, biz, teşvik yasasında, gelip, çıkan illere göre, her ilin
milletvekili çıkıp, o illere siyasî mesaj mı verecek? Bu mudur ülkeye hizmet?
51 ile teşvik verdik diye, 51 ilin insanının yüreğinin bizde olduğunu mu
söyleyeceğiz? Biz, onlara ekmek verelim, iş verelim. İşi olan arkadaşımızın
elinden de işini almayalım değerli arkadaşlarım. Bizim sıkıntımız, bizim
tedirginliğimiz budur.
Şimdi çok kısa -az bir zamanım kaldı- Esnaf ve
Sanatkârlar Yasasıyla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.
Esnafın durumu, öyle güllük gülistanlık değil. Teşvikle
ilgili söyleyeceğim çok şey var; ama, sanıyorum konu anlaşıldı. Zamanı, biraz
da oraya kullanmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, esnaf-sanatkârın durumu çok
iyi değil. Biz, hatırlıyorsanız -Sayın Bakanım da, Müsteşarım da
hatırlayacaklar- bir sicil affı getirdik; Merkez Bankasından çek-senet affı
getirdik; oradan silinsin, esnaf-sanatkâr kredi alabilsin dedik. Arkadaşlar, bu
uygulanmıyor. Uygulanması için elimizden geleni yapalım. Hâlâ sicilden
silinmedi; birçok banka, bunu, vatandaşın önüne engel olarak getiriyor. Ne
olursunuz, esnaf-sanatkârın buna ihtiyacı var. Biz, 2001 yılı krizinin
faturasını hükümetlere yüklemek yerine, şu anda vatandaşa yüklüyoruz, esnafa,
sanatkâra yüklüyoruz. Yazıktır; bunu ortadan kaldıralım. Sayın Bakanım ne
yapar, getirirse, onun arkasına imza atarız.
İkincisi; bu basit usulde vergi kaldırılıyor, Gelir
Vergisine dönüştürülüyor. Bazı kesimler çok rahatsız; yani, bir köşker, Gelir
Vergisine geçiyor, adam zaten bir ayda 150 000 000 lira kazanıyor, 100 000 000
lira muhasebeci istiyor! Peki, ne yapacağız? Gelişen ekonomilerde gelir vergisi
söz konusudur. Hayır, matraha göre bir vergi sistemi geliştirilebilir.
Esnaf-sanatkâra, Gelir Vergisi yükü çok ağır geliyor. Bunu kaldıracak bir
yöntem bulun, kaldırın; belli kesimler için
-sektörleri tanımlayın, esnafın boyutunu tanımlayın, ama- getirin. Esnaf
rahat etsin.
Gelir Vergisiyle, Türkiye'de, küçük esnaf bırakmayız,
daha doğrusu çok küçük esnaf bırakmayız. Haa "kalmasın, onlar da
birleşsinler, birlikte çalışsınlar" başka düşünce; ama, emeğe yönelik
çalışmayı korumak devletin görevidir değerli arkadaşlarım.
507 sayılı Yasa da geliyor; onunla ilgili de, gelmeden,
birkaç şey söylemek istiyorum. "Sicile kayıtlı 500 kişi" diyor.
Sicile kayıtlı 500 kişiyi bulmak çok zor arkadaşlar. Hem Maliyeye kaydolacak,
bir esnaf-sanatkârlar odası kurulmuş, bir araya getirecek ve odasını koruyacak.
Bu çok zor. Bir kere, Anayasamızın 173 üncü maddesi: "Devlet, esnaf ve
sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır." O zaman, şimdiye
kadar olan bütün kurulmuş odalara müktesep hak verelim. Bundan sonrasına belli
bir rakam koyalım; amenna... Sayın Bakanım ve Müsteşarım bu konuda da çalışma
yaparlarsa, komisyon öncesinde çok isabet olur.
Bir de, yönetimlerle ilgili gelen yasada bir sıkıntım
var benim: Sıfır ile 2 000 kişi arasındaki esnaf sanatkârlar kaydının
yönetimdeki kişi sayısı 5. Şimdi, düşünün; bir odanın 100 üyesi var, 5 kişiyle
temsil ediliyor; 2 000 üyesi var, yine 5 kişiyle temsil ediliyor. Nasıl
yetişecek?! Burada, temsilde adalet söz konusu mu?! Hayır. Ne yapalım peki; o
zaman, araya bir kriter yerleştirelim; sıfır ile 500'de 5 olsun, 500 ile 2
000'de 7 olsun. Yani, temsilde adaleti de sağlamak zorundayız.
Değerli arkadaşlarım, esnaf ve sanatkârların beklediği
bu yasa, çok önemli bir yasa; ancak, esnaf ve sanatkârın ayakta durabilmesi
için, AB sürecinde... Bakın, kamyoncularla ilgili bir şirket yönetmeliği
getirildi, sıkıntıyı hepiniz görüyorsunuz. Biz, esnafın birleşerek, büyük bir
işletme kurmasını beklersek, devlet olarak koruyucu önlemleri almazsak, esnaf
da sıkıntıya girecek, yok olacak. Avrupa Birliği sürecinde, hipermarketlerin
yanında, büyük pazarların yanında...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir dakikanızı rica ediyorum.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur;
ancak, teklifin geneli üzerinde görüşmeler tamamlanıncaya kadar sürenin
uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın Seyhan, toparlarsanız memnun olurum.
TACİDAR SEYHAN (Devamla) - İki dakika içerisinde
toparlıyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım, benim burada anlatmak istediğim
şu: Biz, esnaf ve sanatkârların yasasına da bir şeyler koyalım. Bunların da
yurt içinde yatırım yapmalarını, onların birlikte çalışmalarını sağlayacak özel
ibareler koyalım, gerekirse yönetmeliklere yetki verelim; ama, esnafın ayakta
durmasını sağlayacak tedbirleri alalım. Eğer almazsak, bu pazara yurt dışından
firmalar girerse, Türkiye'de pazarlama ağını da biz yurt dışına kaptırırsak,
Türkiye'de istihdam bir felaket olur. Biz, yurttaşlarımızı, bir başka kuruluşun
emir eri haline getirmeyelim. Olabilir, hem Teşvik Yasasıyla ilgili hem bu
yasayla ilgili Sayın Başbakanımız iddialı olabilir, ısrarlı olabilir; hepimizin
Başbakanıdır; ama, birisi fısıldadı diye ya da Başbakan inanıyor diye biz
doğruları söylemekten vazgeçersek, bu ülke iyiye gitmez. Etik değerler
çerçevesinde biz eleştirimizi yapacağız, sizler de hoşgörüyle dinleyeceksiniz.
Tabiî, her zaman söylediğim gibi, eleştiri bize, dikkate almak size; burada,
sitem bize, hoş görmek size; ama, bu ülke hepimizin. Gelin, hep birlikte, biz
eleştirimizi yapalım, siz de bize destek olun; ülkeyi beraber kurtaralım.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygı ve sevgiyle
selamlıyor, kanunu hazırlayan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.
Teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 3 Şubat 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.
Kapanma
Saati: 19.04