BIM 2 2 2005-02-16T09:05:00Z 2005-02-16T09:05:00Z 36 26037 148413 TBMM 1236 296 182261 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 73       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

53 üncü Birleşim

2 Şubat 2005 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bursa Milletvekili Abdulmecit Alp'in, Osmanlı Devletinin kuru-luşunun 706 ncı yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

3. - Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın, Hakkâri'de meydana ge-len deprem sonrasında yaşanan sıkıntılara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı

B) Çeşİtlİ İşler

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'ya Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

IV. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. - Bir sataşmadan dolayı söz istemini yerine getirmemesi nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

3. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın; Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın; Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı: 736)

4. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir  Milletvekili Ahmet Ersin ve 17 Milletvekilinin, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344, 2/354) (S. Sayısı: 724)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, yeni TCK'nın mevcut davalar ile hükümlü ve tutuklulara etkisine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4349)

2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, siyasî parti kongrelerinde hükümet komiseri bulundurma zorunluluğunun kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4364)

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut GÖKSU'nun, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlü ve tutuklulara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4438)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, soruşturma komisyonunda görev yapan iki milletvekilinin Yüce Divana gönderdiği iddia edilen bilgi notuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4448)

5. - Niğde Milletvekili Orhan ERASLAN'ın, Niğde-Bor-Kemerhisar Kasabasına çevre yolu yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4545)

6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, soru önergelerinin cevaplarının tetkik edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4550)

7. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Ankara Kızılay Meydanında düzenlenen bir gösteriye ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4559)

8. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğünün "Kıbrıs Rum Kesimi" ibaresini Kıbrıs olarak değiştirdiği iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4587)

9. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Şahinyurdu köylülerinin makta izni alamamaktan doğan mağduriyetlere ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4600)

10. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklarelili orman köylülerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4601)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Adana Milletvekili Ayhan Zeynep Tekin (Börü), LPG'li araçlarda yaşanan facialar ile ruhsatsız LPG'li araç ve dolum istasyonlarıyla ilgili alınması gereken önlemlere,

Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, Tekelin özelleştirilmesi ile özellikle yabancılara satılmasının Türk tütüncülüğüne ve sigara sanayiine, ekonomik ve toplumsal yaşama olumsuz etkilerine,

Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün, İstiklâl Harbi Komutanlarından Kâzım Karabekir Paşanın ölümünün 57 nci yıldönümüne,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Güney Kore Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Shim Jae Duck,

Fransa Ulusal Meclis Başkanı Jean-Louis Debre,

ve beraberindeki heyetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak ülkemize resmî ziyarette bulunmalarına ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1380), esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sorunun geri verildiği bildirildi.

İzmir Milletvekili Vezir Akdemir ve 20 milletvekilinin, esnaf ve sanatkârların mağduriyetine yol açan 253 nolu Gelir Vergisi Tebliğinin yol açtığı sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/245) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov'un resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi;

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün İsrail, Filistin ve Ürdün'e yaptığı resmî ziyaretlere katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 182 nci sırasında yer alan 736 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin bu kısmın 3 üncü sırasına, 165 inci sırasında yer alan 724 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 4 üncü sırasına alınmasına; Genel Kurulun 1.2.2005 Salı günkü birleşiminde gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 86 ncı sırasında yer alan (10/128) esas numaralı geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunları konusundaki Meclis araştırması önergesinin görüşülmesine, 2.2.2005 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi;

Kabul edildi.

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt'ün, 3285 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun Bazı Maddelerinde (2/316),

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda (2/232),

Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tekliflerinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Genel Kurulu ziyaret eden:

Kazakistan Meclis Başkanı Oral Muhammedhanov'a,

Çek Cumhuriyeti Parlamento Heyetine,

Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/663),

2 nci sırasında bulunan (6/664),

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan (6/665) esas numaralı soruya, Devlet Bakanı Mehmet Aydın;

4 üncü  sırasında bulunan (6/667),

22 nci sırasında bulunan (6/708),

29 uncu sırasında bulunan (6/720),

38 inci sırasında bulunan (6/733),

56 ncı sırasında bulunan (6/759),

57 nci sırasında bulunan (6/761),

60  ıncı sırasında bulunan (6/764),

Esas numaralı sorulara, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler,

5 inci sırasında bulunan (6/671),

6 ncı sırasında bulunan (6/675),

12 nci sırasında bulunan (6/686),

16 ncı sırasında bulunan (6/693),

20 nci sırasında bulunan (6/703),

Esas numaralı sorulara, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu,

Cevap verdi.

(6/708), (6/720), (6/686), (6/703) esas numaralı soru sahipleri cevaba karşı görüşlerini açıkladı.

Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay ve 39 milletvekilinin, geleneksel Türk el sanatları üretici ve sanatkârlarının sorunlarının araştırılarak, el sanatlarının geliştirilmesi, korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/128), öngörüşmelerinden sonra, kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun :

12 üyeden teşekkül etmesi,

Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden itibaren üç ay olması,

Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

2 Şubat 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.23'te son verildi.

İsmail Alptekin

Başkanvekili

 

Yaşar Tüzün

Mehmet Daniş

 

Bilecik

Çanakkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                    II. - GELEN KÂĞITLAR                                           No.: 70

2 Şubat 2005 Çarşamba

Tasarı

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/960) (Millî Savunma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

Teklif

1. - Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 104 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/373) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2005)

Rapor

1. - TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kosova Geçici Özerk Yönetim Kurumlarını (Kosova Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı) Temsil Eden Kosova'daki BM Geçici Yönetimi (UNMIK) Arasında Yapılan Kültürel İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/929) (S. Sayısı: 741) (Dağıtma tarihi: 1.2.2005) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

2 Şubat 2005 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekilimize gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz isteği, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 706 ncı yıldönümü münasebetiyle, Bursa Milletvekili Sayın Abdulmecit Alp'e aittir.

Buyurun Sayın Alp.

Süreniz 5 dakikadır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bursa Milletvekili Abdulmecit Alp'in, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 706 ncı yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

ABDULMECİT ALP (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Osmanlı Devletinin kuruluşunun 706 ncı yıldönümünde gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Osmanlı İmparatorluğu, üç kıtada at oynatmış, birçok devleti ve imparatorluğu tarihten silmiş, çağ kapatıp çağ açmış, tarihe damgasını vurup yön vermiş ve hükümdarlığı süresince, bugün barut fıçısı gibi bulunan Irak'ta, Filistin'de yıllar boyu kardeşliği, barışı, barış ortamını tesis etmiş büyük bir medeniyetin beşiğidir. Ecdadımızın kurduğu bu medeniyetle ne kadar iftihar etsek, azdır. Bu nedenle, Osmanlının kuruluş yıldönümünü anmak, onun hatırasını yaşatmak, boynumuzun borcu olduğu gibi, aynı zamanda, büyük Osmanlı mirasının yegâne vârisi olmamız hesabıyla Osmanlıyı hayırla anmak lüzumu doğmaktadır. Bu görev, bütün kurumların olmakla birlikte, öncelikle bu ulvî çatı altındaki bizlerindir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK Partinin "devlet, millet için vardır" diye savunduğu kural, işte bu inanç ve insan idrakinin günümüz asrına uygun, çağdaş yorumudur. Osmanlı İmparatorluğu, kuruluşunu takip eden Kosova Meydan Muharebesinden kısa bir süre sonra, Avrupa'nın ortasına, kuruluşundaki temel ilkeleri götürdü. Yönetiminde basiret, adaletinde insaf, hükmünde dirayet olan ve üslubunda sanat ve medeniyetin doruklaştığı bir terkiple gitti. Bu terkip, kuruluşunu takip eden 150 nci yılın sonuna, dünyada yeni bir çağ değiştiren büyük fethin ilahî ilhamıyla bir araya geldi ve bir cihan imparatorluğu oluşunu idrak etti. Demek ki, üç kıtada bir devlet ve çok kültürlü medeniyet tarifinin simgesi olan Osmanlı İmparatorluğu bu noktada doruklaşmıştır. Bugün bu doruk, bu kültür ve bu medeniyet zirvesi, 21 inci Yüzyılda dünyanın en iddialı devletinin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu gösterir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmanlı devlet düzeni ve tarih tahlili sadece fetihlerden, egemenliklerden ve askerî üstünlüklerden ibaret değildir; asil ve önemli olan özelliği, devlet örgütlenişi, devlet disiplini, dengeli ve âdil yönetimi, kültür ve sanat üstünlüğü ve bütün vatandaşlarına hiçbir ayırım gözetmeksizin tanıdığı din ve vicdan özgürlüğüdür. Osmanlıya bu açılardan baktığımızda, onun egemenliğinin, savaş yetkilerini bile sınırlandıran bir hukuk devleti olduğunu görebilmekteyiz. Çöküş dönemlerini, birtakım olaylarını kötü niyetlerle ve mübalağalı üsluplarla anlatarak kendi güzelliklerimizi karalamaya çalışmak bu gerçeği değiştirmez.

Değerli milletvekilleri, Osmanlı tarihinin kayıtlarında Ertuğrul Gazi'nin Osman Gazi'ye, Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye vasiyetinin özü "insan Allah'ın emanetidir, ona o gözle bakacaksın ve adaletle hizmet edeceksin" ilkesidir. Temel inanç sistemimizde de, insan, varlığın en şereflisi ve en değerlisidir; bütün varlık ona nispetle anlam ve değer kazanır. Devlet de böyledir; insanı korumak ve ona hizmet etmek için vardır. İnancımızın emri de bu yöndedir. Bu nedenledir ki, tarih boyunca Osmanlı toplumunun hiçbir döneminde, Batı'daki anlamında sömürücü, çatışan sınıflar var olmamış, bilakis, fethettiği yerlerde kendinden olmayan toplumlara karşı da sömürücü değil merhametli ve hizmet edici bir tutum içinde olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işte, 706 yıllık haşmet dolu bir geçmişten geleceğe uzanan bu derin tarih şuuru ve kültür mirası, bizim en önemli değerimizdir. Onun için, 21 inci Yüzyılda, 706 yıllık geçmişimize dönerek ve bu iftihar zemininde abideleşerek diyoruz ki: Cumhuriyetimiz, inancımızın geleceğe yönelen en seviyeli varlığıdır. Cumhuriyetimiz, kültür damarları itibariyle, Osmanlının kültür akımlarını benimsemiş, oradan beslenmiş ve orada gürleşmiştir. Cumhuriyetimizin medeniyet anlayışı da, Osmanlıdan kaynaklanmaktadır. Bu kültür ve bu medeniyet anlayışı içerisinde, topluma yön veren en önemli taban dinamiğimiz adalet ve kalkınma hedeflerimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Alp, mikrofonu açıyorum; tamamlayın konuşmanızı lütfen.

ABDULMECİT ALP (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; umutların ve hayallerin pürüzsüz başarıya ulaştığı her akıllı gayretin derinliğinde, Allah inancı ve takdiri ilahî tevekkülü vardır. Cumhuriyetimizi ilelebet muhafaza ve müdafaa edecek kudreti damarlarımızdaki asil kanda bulacağımızı Atatürk söylemişti. Bu inanç, bu akıl ve bu tevekkül, asil kandaki kudretimizin terkibidir ve cumhuriyetimizi ebediyete kadar yaşatacaktır. Ebediyete uzanan her yüzyılda, Türkiye Cumhuriyeti, insanlık idealinin maziden kaynaklanan iftiharlarını geleceğe taşıyan bir büyük kültür ve medeniyet abidesi olarak tarih sahnesindeki şerefli yerini daima alacaktır. Bunun meşru zemini, Yüce Meclisimizdir.

İnsanın, geçmişine hatıraları ve tecrübeleriyle bağlı olduğu gibi -şimdiki zamanı yaşar- gelecekle ilgili de tasavvurları, planları, endişeleri ve emelleri vardır. Osmanlı bizim geçmişimiz, cumhuriyet bugünümüz; inşallah, tam demokratik, kalkınmış, hür ve medenî dünyayla entegre olmuş müreffeh Türkiye Cumhuriyeti ise geleceğimiz olacaktır. Bu vesileyle, Osmanlı Devletinin 706 ncı kuruluş yıldönümünü, Türkiye Cumhuriyetinin ebediyete kadar devam edecek onurlu ve şerefli yerine hazırlandığı zemin olarak değerlendiriyoruz ve Bursamızda medfun bulunan Osman Gazi, Orhan Gazi ve bütün devlet büyüklerimizi rahmetle yâd eder; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Alp.

Hükümetin söz talebi?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz isteği, narenciye üreticilerinin sorunları konusunda Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ'a aittir.

Buyurun Sayın Sağ.

Süreniz 5 dakika.

2. - Adana Milletvekili Kemal Sağ'ın, narenciye üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü'nün cevabı

KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; başta Adana olmak üzere, ülkemizdeki narenciye üreticisinin içinde bulunduğu sorunları dile getirmek, onların sesini kamuoyuna ve hükümetin tüm üyelerine duyurmak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, merak ediyorum, acaba, içimizde kaç arkadaşımız, narenciyenin Türkiye ekonomisi üzerindeki önemini kavramış durumda ve bu konuda rakamlara sahip.

Bilindiği üzere, yurdumuz, dünya narenciye üretimi alanının kuzey sınırında yer almaktadır. Narenciye üretimi, ülkemiz ve özellikle Çukurova bölgesi açısından büyük bir önemi haizdir.

Dünya narenciye üretimi toplam 100 000 000 tondur. 7 000 000 tonluk üretimiyle Brezilya başı çekerken, Türkiye, yaklaşık 2 500 000 tonluk üretimiyle dünya sıralamasında ilk 10, Akdeniz ülkeleri içerisinde ise ilk 5 arasında yer almaktadır.

Ülkemizdeki narenciye üretiminin yaklaşık 500 000 tonunu mandalina, 1 000 000 tonunu portakal ve geriye kalanını da limon ve greyfurt oluşturmaktadır.

Adana, Türkiye'deki narenciye üretiminin en önemli merkezlerinin başında gelmektedir. Ülkemizdeki toplam üretimin yüzde 30'u Adana'da yapılmaktadır. Ülkemizdeki toplam üretimin ancak yüzde 25'ini ihraç edebilmekteyiz. Üstelik, ülkemizin elinde bulunan narenciye pazarlarını da bir bir kaybediyoruz. Bunun son somut örneğini, Rusya'nın Mısırlılar tarafından ele geçirilmesini öne sürebiliriz.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve bölge ekonomisi için böylesine önemli bir yere sahip olan narenciye üretiminde, son yıllarda, diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi, hatta daha büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Ne yazık ki, 2004 yılı ürünü olan narenciye, maliyetinin çok altına düşen satış fiyatları yüzünden, maalesef, ya toplanmadan dalında çürümeye terk edilmekte ya da yollara, hatta sulama kanallarına dökülmektedir. Dalında çürümeye terk edilen veya maliyetinin altında bir fiyatla alıcı bekleyen narenciye, hepimizin bildiği gibi, insan sağlığı ve beslenmesi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Üreticinin gözden çıkardığı ve 150 000 liraya alıcı dahi bulamadığı narenciye ürünleri, ne kadar acıdır ki, marketlerde ya da pazarlarda üreticinin sattığı fiyatın 7-8 kat fazlasına tüketiciye sunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Adana'ya bayram tatili nedeniyle gittiğimde, narenciye üreticisinin feryadıyla karşılaştım. Merak edip araştırdığımda gördüm ki, narenciye üreticisinin hali gerçekten yürekler acısı. İşin kötü tarafı, diğer tarım ürünleri gibi, her yıl değiştirilebilecek bir ürün de değil, en az altı yedi yıllık bir emek sonrası meyve vermekte ve onbeş yirmi yıl ürün değiştirme şansı bulunmamaktadır. İşte bu tablonun bir de perde arkası, yani narenciye üreten çiftçinin yaşadığı acı sorunlar vardır. Üretici, ürününe değer fiyat bulamadığını, o nedenle ürünün dalında kaldığını haykırırken, çözüm için yapılması gerekenleri de dile getiriyor. Üreticinin bu işin uzmanlarıyla yaptığı değerlendirme sonucunda konunun çözümü için ortaya koyduğu önerileri kamuoyunun dikkatlerine sunmak istiyorum. Görüldüğü gibi, çiftçimiz, artık, babadan gördüğüyle değil, uzmanlarla işbirliği içerisinde üretim yapmaktadır; bu, sevindirici bir durumdur ve bu bilince ulaşan çiftçimizi, buradan, kutlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, narenciye üreticisi, yaşadığı olumsuzlukları şöyle sıralıyor:

1- Yüksek maliyetler dolayısıyla ihracatta pazar kaybı.

2- İhracata uygulanan düşük teşvik primi, yani, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan aktarılan kaynak yetersizliği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayın.

KEMAL SAĞ (Devamla) - 3- Mevcut Hal Yasası uygulaması ve sonuncusu da, narenciye işleme sanayiinin yetersiz oluşu.

Üreticinin çözüm önerileri ise şunlardır:

1- Sayın milletvekilleri, bu çok önemli; limonda ton başına 42 dolar, mandalina ve portakalda 35 dolar, greyfurtta 30 dolar olan ihracat teşvik priminin, daha önceki yıllarda olduğu gibi, tekrar 100 dolara çıkarılması ve bunun en az yüzde 15'inin üreticiye yansıtılması.

2- Virüsten arındırılmış, aşı gözü ve sertifikalı fidan üretiminin teşvik edilmesi.

3- Aynı zamanda endüstri ürünü olan narenciyenin Hal Yasası kapsamından çıkarılması ve tüketiciye uygun fiyatla sunulmasına zemin hazırlanması.

4- Yurtiçi nakliyelerde yüzde 50 oranında teşvik primi verilmesinin sağlanması.

5- Narenciye işleme sanayiinin desteklenerek geliştirilmesi, meyve suyu, reçel, konserve, dondurulmuş meyve üretimi gibi katmadeğer yaratacak alanlarda kullanılmasının desteklenmesi ve son olarak da, geçmiş yıllarda, mercimek ve fındıkta olduğu gibi, narenciye için de, devlet tarafından, tüketimi özendirecek reklam kampanyalarının düzenlenmesi.

AKP İktidarının sayın yetkilileri, ülkemizdeki narenciye üreticisinin ve çiftçinin tablosu işte budur. Siz değil miydiniz seçim öncesi çiftçiye her türlü vaatte bulunan?! Siz değil miydiniz tarımı kalkındıracağım diyen? Lütfen, artık, IMF'ye bağlı tarım politikasından vazgeçelim, millî bir tarım politikası uygulamasına geçelim. Görüyorsunuz Çukurova'da pamuk bitmek üzere, Çukurova'da mısır ekimi bitmek üzere; gelin de narenciye bahçelerini görün Adana'da. Çiftçi umudunu kesmiş, şimdi de narenciye ağaçlarını kesmeye başlamıştır. Çukurova'da narenciyeyi de bitirirseniz Çukurovalıyı nereye taşımayı düşünüyorsunuz?.. Çukurova çiftçisine bundan sonra artık hangi işi yapmayı tavsiye ediyorsunuz?..

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sağ.

Hükümetin söz isteği var; Sayın Tarım Bakanımız cevap verecekler.

Buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Sağ'ın turunçgil üreticilerinin sorunları hakkındaki gündemdışı konuşmasına kısaca cevap vermek istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela sonundan başlamak istiyorum. Sayın Milletvekilimiz pamuk üreticilerinin durumundan bahsettiler. Gerçekten, 2004 yılı itibariyle, pamuk üreticimiz maliyetler, dünya fiyatlarındaki gelişmelerden dolayı çok endişe içerisinde, bir bekleyiş içerisindeydiler; ancak, Hükümetimizin bu hususta almış olduğu kararı 18 Ocakta duyurduk, bugün kendileriyle ilgili açıklamayı daha geniş kapsamlı olarak yaptık.Yüzde 111 oranında pamuk priminde bir artış, normalde; sertifikalı tohumluk kullananlarda ise yüzde 130... Toplam prim miktarının 600 trilyonluk bir değere ulaştığını, bunun yüzde 68'inin pamuk üreticisine intikal ettiğini, dolayısıyla, pamuk üreticilerinin bu yıl verilen primlerle üretimi sürdürebilecek bir duruma geldiklerini, bununla ilgili aldığımız bilgilerin, prim miktarını çok olumlu olarak değerlendirdiklerini, nitekim, 18 Ocaktaki toplantıya Ege Bölgemizden çok sayıda ziraat odası başkanımızın katılarak bu husustaki düşüncelerini bizzat kendilerine ilettiğine şahidim. Dolayısıyla, bilgilerinize sunuyorum. Üreticilerimiz adına bu gelişmeden duyduğumuz memnuniyeti de sizlerle paylaşıyorum.

Narenciyeye gelince; bu yıl narenciye üreticilerimizin -başka bazı ürünlerde olduğu gibi- zor bir yıl yaşadığını biliyoruz. Dolayısıyla, fiyatlarla ilgili konularda bir sorunumuz vardır. Bu konuda, gerek iç üretimdeki artış gerekse rakiplerimizin dünya piyasalarına sürdüğü ürünlerdeki fiyat rekabeti, bizim ürünlerimizin kalitesi, üreticilerimizin bu konudaki örgütsüzlüğü, tarım sanayii entegrasyonunun arzu edilen seviyede olmaması gibi, bir kısmı yapısal, bir kısmı da piyasada meydana gelen değişmelerden etkilenerek bu olumsuz tablolar çıkıyor; ancak, tarım sektöründe, hepinizin bildiği gibi, bu, zaman zaman bazı ürünlerde karşılaştığımız bir durumdur. Nitekim, elimdeki bilgiler, 2002, 2003, 2004 yılları ürünleri itibariyle, narenciyedeki fiyat dalgalanmalarının 2003 yılında nispeten iyi olduğunu, ama, 2004'teki fiyatlar, 2003'ün de belki biraz daha altına inen ürünler olduğunu gösteriyor.

Dolayısıyla, bu yıl, biraz önce arkadaşımızın saydığı, primler açıklanmadan önceki ürün olan pamukta, kuruüzümde ve patateste yaşanan olumsuz durumun narenciye üreticilerini de kapsadığını söyleyebiliriz. Evvela, bunun en temel sebebi şudur: Türkiye'de, narenciye üretiminde önemli bir artış vardır. 2000 ile 2004 yılları arasındaki üretim artışı 1 800 000 tondan 2 500 000 tona çıkmıştır ve Türkiye'nin, yaklaşık 500 000 ilâ 800 000 ton ihracatı vardır ve bunun karşılığında da yılda 200 000 000 ilâ 250 000 000 dolarlık bir ihracat geliri söz konusu olmaktadır. Miktardaki değişmeyle de ihracat geliri paralel değildir; yani, dolayısıyla, zaman zaman daha az ihraç ederek daha çok, bazen de çok ihraç ettiğimiz halde daha düşük bir ihracat değeri elde etmekteyiz.

Bununla ilgili olarak, bir üretici örgütlenmesiyle ilgili konuda bir sorunumuz olduğunu biliyorum. Bunun dışında, daha nitelikli, daha pazarın kabul ettiği ürünlerin üretilmesi konusunda eksikliğimiz var. Bununla ilgili bir iyileştirmeye şiddetle ihtiyaç var.

Esas üzerinde durulması gereken konu, kısa vadede, genellikle ihracat desteği konusunda karşımıza çıkmaktadır. Bununla ilgili uygulamalar... 1998'den itibaren belli ölçüde ihracat teşvik edilmektedir. Nitekim, bu konuda verilmiş olan teşvikler üreticilerimiz tarafından çok memnuniyetle karşılanmamış; ancak, ocak ayı içerisinde, yani geçtiğimiz ay içerisinde bu konuda nispeten bir iyileştirme olduğunu biliyoruz, üreticilerimiz de biliyor bu konudaki gelişmeyi. Dolayısıyla, şu anda, ihracat desteğiyle ilgili konularda, sandığımızın aksine, bir ümit, bir iyileşme vardır. Herhalde Kemal Bey kendisi de bu konudaki gelişmeyi biliyordur; ama, çok daha detaylı şekilde izah etmek gereği yoktur. Dolayısıyla, üreticilerimizin "bugün eğer bir dışpazar imkânı olursa, bu, iç piyasayı da müspet etkiler" düşüncesi için bir zemin oluşturulmuştur. Dolayısıyla, Hükümetimizin hadiseyle doğrudan ilgili bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığımızın bu husustaki katkılarına ben de, üreticilerimiz adına, teşekkür ediyorum.

Bu arada, esas değerlendirmemiz gereken husus şudur: Türkiye'de üretimi hızla artan, yurtiçi tüketimi belli bir seviyede artık artma imkânı olmayan bu ürünün ihracat şansını artırabilmemiz, kısa vadede, çok kolay değildir; çünkü, rakiplerimiz, bu hususta tüketici taleplerine çok uygun çeşitler ve kalitesi oldukça yüksek ürünler üretmeyi başarmışlardır. Bununla ilgili konuda, gerek üniversitelerimiz gerek tarımsal araştırma birimlerimiz gerekse üreticilerimizin kendileri, üzerine düşen görevi çok dikkatli bir şekilde yaptığını söyleyemeyiz. Yani, bizim sorunumuz, bu coğrafyası, iklimi, bu ürüne çok elverişli olan alanlarda dünyanın talep ettiği ürünü üretememekten kaynaklanmaktadır. Yani, bu hadisenin geri kalan kısmı, sorunu çözmeye yetmez. Dolayısıyla, bizim, bu yönde bir adım atmamız lazım. Bu konuyla ilgili bölge milletvekillerimizin de çok büyük bir hassasiyeti var, Sayın Kemal Beyin olduğu gibi. Bu arkadaşlarımızla dün bir değerlendirme yaptık. Bu değerlendirmede, narenciye üreticilerinin, üretiminin sorunlarını konuşmak üzere geniş kapsamlı bir toplantı yapılmasına karar verildi. Başta, Mersin Milletvekilimiz Ömer İnan Bey olmak üzere, bu görüşme tamamlandı, birlikte bir değerlendirme yaptık. Dolayısıyla, önümüzdeki nisan ayı sonu veya mayıs ayı veya mayıs ayının başında... Başta Akdeniz İhracatçılar Birliği olmak üzere bu sektörle ilgili üretici örgütleri, ihracatçılar, araştırma merkezleri ve Tarım Bakanlığının konuyla ilgili uzmanları bu sektörün geleceğe yönelik durumunu değerlendirmek ve uzun vadeli politikaları belirlemekten başka, bunu objektif ölçüler içerisinde tespit etmek ve üreticileri bu yöne yönlendirmek gerektiği kanaatine vardı. Dolayısıyla, bu konuda üreticilerin sorunlarını dile getiren, başta Kemal Sağ olmak üzere, muhalefet partimize mensup milletvekili arkadaşlarımızın ve onların içerisinde doğrudan doğruya sektörle ilgili olanların da katkısını almayı arzu ederiz.

Dolayısıyla, bu sektörümüzle ilgili sorunların çözümü, kısa vadede bazı müdahaleler değil, uzun vadede ihracat imkânı olan kaliteli ürünlerin üretimine yönelik kalıcı politikaların tespitidir.

Bu düşüncemi ifade ederek, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, bu sene ne olacak?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - O cümleyi söyledim, herhalde dikkatinizden kaçtı. Ocak ayı içerisinde, üreticilerimizin beklediği ek destek konusunda çalışmanın tamamlandığını; bunun Sayın Kemal Sağ tarafından da bilindiğini söyledim.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, mandalina da bu destek içerisinde mi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Bunun anlamı dış piyasalarda artan bir talebin iç piyasalarda da bir iyileştirmeye yol açabileceği ümididir. Üreticilerimizin şu andaki durum değerlendirmesinin oldukça iyimser ve pozitif olduğunu ifade ediyorum.

Tespitlerimiz bu şekildedir; bilgilerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

N. GAYE ERBATUR (Adana) - Sayın Bakan, ama, mandalina üreticilerimiz sıkıntı içerisinde.

BAŞKAN - Tarım Bakanımız Sayın Sami Güçlü Sayın Sağ'ın gündemdışı konuşmasına gerekli cevabı ve açıklamayı yaptılar; teşekkür ediyoruz.

Üçüncü gündemdışı söz isteği, Hakkâri İlinde meydana gelen depremle ilgili olmak üzere, Hakkâri Milletvekili Sayın Mustafa Zeydan'a aittir.

Buyurun Sayın Zeydan.

Süreniz 5 dakika.

3. - Hakkâri Milletvekili Mustafa Zeydan'ın, Hakkâri'de meydana gelen deprem sonrasında yaşanan sıkıntılara ve bu konuda alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın cevabı

MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Hakkâri'de vuku bulan deprem nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

25 Ocakta meydana gelen depremden dolayı, Hakkâri'de Kaymaklı Köyü ve Sütlüce Mezraı tamamen yıkılmış, 2 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 23 vatandaşımız yaralanmıştır. Yaralılar helikopterle Hakkâri Devlet Hastanesine götürülmüş ve tedavi altına alınmışlardır. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralı arkadaşlarımıza da şifalar diliyorum.

Muhterem arkadaşlar, Hakkâri merkezinde 617 ev tamamen yıkılmış, oturulmayacak durumdadır. Yine, köylerde 290 ev tamamen yıkılmış, oturulmayacak durumdadır. Bu meyanda, 2 000'in üzerinde ev hasar görmüştür.

Valimiz tarafından hükümetimizden istenilen ihtiyaçlar; 1 000 çadır istenmiş, 800 çadır mahalline gitmiştir, 20 000 battaniye istenmiş, 3 000 gitmiştir. Çadırlar sobalı olduğu için, vatandaşın ihtiyacını bir nevi de olsa karşılamıştır; ancak, istenilen çadırlar henüz miktar olarak mahalline yetişmemiştir. Kızılay'dan 4 adet mutfak istenilmiş, 1 tane gitmiştir. İş makineleri mahalline gitmiş, köy yollarını açmış; ancak, şu anda, halen kışın çok şiddetli olması nedeniyle, köy yollarımızın bir kısmı kapalıdır; bazı köylere halen ulaşılamamıştır. Bu nedenle, köylerde, hasarın tam olarak tespiti de yapılamamıştır.

Hükümetimiz, imkânlarını kullanmış; ancak, vilayetin taleplerini de yerine getirememiştir. Bu konuda, halen, vilayetimizde çadır ihtiyacı bulunmaktadır; iş makinelerinin artırılarak mutlaka mahalline gönderilmesi gereği duyulmaktadır. Sağlık Bakanlığımız, halen, mahalline, sağlık heyetini göndermemiş, bulaşıcı hastalığın olup olmadığı henüz tespit edilememiştir; ancak, Van Vilayetinden bazı ambulanslar gönderilmiş, birkaç da doktor gitmiştir. İstenilen paranın bir kısmı gitmiş, bir kısmı henüz gitmemiştir. Vatandaş, gerçekten büyük bir panik içerisindedir, artçı depremler her gün devam etmektedir. Bazı ilim adamlarımız da, her gün, televizyonlardan, o bölgede 7 şiddetinde bir deprem olduğunu ifade etmektedir; bu nedenle de, vatandaş, büyük bir panik içerisindedir.

Halkımız, derdini, vilayete, vali beye arz etmek üzere toplanarak vilayetin önüne gitmiş; ancak, bu meyanda, her zaman olduğu gibi, her yerde olduğu gibi, 15 - 20 kişilik bir grup kanundışı hareketlerde bulunmuş, bu insanlar yakalanarak adalete teslim edilmiştir. Hakkâri halkımız, bu gibi hareketleri tasvip etmemektedir; ben de, zaten, o yörenin milletvekili olarak hiç etmemekteyim. Hakkâri halkı, onbeş yıl bu zihniyetle mücadele vermiş, 1 000'e yakın şehit vermiştir; Hakkari halkı, bu zihniyetin karşısında, her zaman ayakta olduğunu ifade etmiştir; Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için de devamlı uğraş vermiştir. Bu bakımdan da, 15-20 kişinin gayri kanunî yaptığı hareketi tüm Hakkâri halkına şamil etmek, mal etmek, sanıyorum ki insafsızlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUSTAFA ZEYDAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Muhterem arkadaşlar, şu anda Hakkâri halkının şikâyeti ve benim de şikâyetim şudur: Bugün, aşağı yukarı sekizinci gündür; maalesef, hükümetimizin bir temsilcisi Hakkâri'ye gitmemiştir. (CHP sıralarından "Baykal gitti" sesleri) Gönül isterdi ki, siyaseten de olsa, Sayın Baykal gibi, bir hükümet üyesinin Hakkâri'ye gitmesi gerekirdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir felaket var, bir deprem var, kış şartları çok ağır, soğuk -20'dir; vatandaşımız, şu anda -20'de çalışıyor, yaşıyor. Gönül isterdi ki, hükümetimizin bir mensubu, mahalline gitsin, vatandaşımızla hiç olmazsa haşır neşir olsun, geçmiş olsun desin; çünkü, vatandaş, her zaman, devletini yanında görmek istiyor. Hakkâri halkı her zaman devletinin yanında olmuş, olacak; hiçbir hareket bunları engellemeyecek; ancak, hükümetimizin, mutlaka, merhamet elini ve ilgisini bekliyor Hakkâri halkı. Bu konuda, hükümetten, halkımız son derece şikâyetçi ve ben de milletvekili olarak son derece şikâyetçiyim.

İnşallah, bundan sonra, hükümetimizin bu konuda biraz daha duyarlı olup, o felaket bölgesine biraz daha ilgi göstermesini bekliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Zeydan.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Zeydan, Deniz Baykal orada.

MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Söyledim efendim; siyaseten de olsa, gidilmesi gerekirdi.

BAŞKAN - Hükümetin söz isteği var.

Ulaştırma Bakanımız Sayın Yıldırım cevap verecek.

Buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Hakkâri'de meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum ve depremde evleri barkları zarar gören vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Tabiî, depremle ilgili ve deprem sonrası yapılan çalışmalar iyi bir koordinasyon içerisinde gerçekleşmiş, gerek Kızılay gerekse valiliğimiz hemen müdahale ederek, Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, ilgili bakanlıklarla sürekli koordinasyon halinde olmuşlardır.

Deprem sonrası bölgeye gidilmesi fazla bir anlam ifade etmez.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, o nasıl laf?! O laf size yakışmaz Sayın Bakan!

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Önemli olan, hizmetlerin oraya gitmesidir. Önemli olan, devlet, verdiği hizmetlerle, böyle, beklenmeyen afetler karşısında yaptıklarıyla oradadır.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Orada mıydı?

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen orada mıydın?

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Fiziken orada olmak bir şey ifade etmez. Oradaki insanların beklediği, istediği, hizmet, yerine gitmiş midir gitmemiş midir.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Milletvekili şikâyet ediyor.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Devlet, bütün konularda olduğu gibi, anında, gereken her türlü desteği, üzerine düşen görevi yapmıştır, yaraları sarmıştır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, senin her işin böyle. Senin her attığın adım böyle.

ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Devamla) - Ben, konunun açıklığa kavuşması bakımından bunları söylemek ihtiyacını duydum.

Hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir maruzatım var.

Gündemdışı konuşan arkadaşımız, biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının siyaseten Hakkâri'ye, deprem yerine gittiğini söylemiştir. Açıklama yapmak istiyorum; çünkü, siyaseten gitme, açık bir sataşmadır Cumhuriyet Halk Partisine ve onun Genel Başkanına.

BAŞKAN -  Sayın Başkan, rica ederim... Hepimiz siyaset yapmıyor muyuz?! Siyasetin içerisinde hizmet var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Rica ederim efendim. Olur mu öyle şey efendim?!

BAŞKAN - Biz böyle bir şey görmüyoruz. Teşekkür ederim Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Ben ısrar ediyorum.

BAŞKAN - Israr edebilirsiniz. Bu, benim takdirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oylayın efendim, oylayın...

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır efendim...

BAŞKAN - Sayın Başkan, bugüne kadar en toleranslı talepler yerine getirilmiştir. Öyle, her sözü kendinize göre yorarak "bu bize sataşmadır" derseniz, biz burada çalışamayız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Vermeyin efendim... İçtüzüğe göre direniyorum, oylayın.

BAŞKAN - Yok efendim... Direnebilirsiniz...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - O zaman, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Tutumum hakkında söz veriyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

IV. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. - Bir sataşmadan dolayı söz istemini yerine getirmemesi nedeniyle Başkanın tutumu hakkında

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına esenlikler diliyorum; Sayın Başkana da, bana söz verdiği için, ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Hakkâri'de bir deprem oldu. 4 tane şiddetli dalga halinde Hakkâri sarsıldı yerinden. Sonra, artçı depremler meydana geldi. Hakkâri, Türkiye'nin geri kalmış bölgelerinden, yörelerinden birisi. Ayrıca...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkanım, tutumunuz hakkında konuşulacaktı... Ne oldu?! Hakkın suiistimali bu.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Hakkın suiistimali falan değil.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Evet öyledir. Sayın Başkanın tutumu hakkında konuşacaksınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Evet...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Onun için söz aldınız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Siz Başkanın yerine mi konuşuyorsunuz?! Başkan bana müdahale etmesini bilmiyor mu?!

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - Müfettiştir kendisi...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Başkan bana müdahale etmesini bilmiyor mu?!

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz konuşmanızı yapın efendim.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanın yetkisine müdahale edemezsiniz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Hakkı suiistimal ediyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz devam edin; ama, elbette ki, tutumum hakkında konuşmanız lazım.

Buyurun efendim. Siz, Genel Kurula hitap edin.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, burada konuşan milletvekilleri birtakım sözcükleri kullanırken dikkatli olmak zorundadır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Fazla gacırdamayın!..

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Çok ayıp!..

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanımızın...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne diyorsun sen?!

RECEP KORAL (İstanbul) - Terbiyesiz!..

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Sayın Başkanım, ben konuşamıyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Terbiyesizlik yapma!

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen de dinlemeyi öğren!.. Dinlemeyi öğren!.. Her çıkana laf atıyorsun!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim... Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Sayın Anadol, siz konuşmanıza devam edin.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, kavga devam ederken ben nasıl konuşayım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bakınız, sataşmayla, zaman kazanacağız derken, zaman kaybettiriyorsunuz. Elbette ki, ben söz verdim, fikrini açıklayacak.

Buyurun efendim.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Burada çok uzatmayacağım ve sabrınızı suiistimal etmeyeceğim. Sayın Başkan, sizin de tutumunuzla ilgili sözlerimi devam ettirmeye çalışacağım; merak etmeyin.

Burada bütün milletvekilleri konuşurken, sözcükleri seçerken de dikkatli olmak zorundadır.

MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Sayın Anadol, daha evvel niye gitmedi dedim.

BAŞKAN - Sayın Zeydan, lütfen... Lütfen...

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Nasıl?..

MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Daha evvel gitseydi diyorum.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Efendim, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Grup Başkanvekili olarak, Sayın Esat Canan'la birlikte, kurultay dolayısıyla, depremin içinden gelen Hakkâri İl Başkanı ve kurultay delegeleriyle birlikte, ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi basın bürosunda dört gün önce basın toplantısı yaptım; ama, siz hasta olduğunuz için, depremin olduğundan haberiniz yoktu, depremden haberiniz yoktu.

BAŞKAN - Sayın Anadol... Sayın Anadol...

MUSTAFA ZEYDAN (Hakkâri) - Ben depremin içindeydim; ben oradaydım.

BAŞKAN - Sayın Anadol, rica ediyorum, siz, tutumumla ilgili eleştirinizi yapın.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Şimdi, ben şunu kabul edemem: Burada, bir deprem olduysa, Sayın Başbakanın, ilgili sayın bakanın, bir anamuhalefet partisi liderinin veya bir milletvekilinin -o bölgenin milletvekili olsun, olmasın- deprem yerine gitmesi siyaseten nitelenemez; onun aslî görevidir. Zaten eleştirilerimiz de buradan kaynaklanıyor. Yani, Güney Asya'daki tsunami felaketi için işadamlarını toplayıp oraya sefer düzenlerken, Hakkâri için sessiz kalmayı bu iktidara yakıştıramıyorum; bu bir. (CHP sıralarından alkışlar) 

Bunu bir sataşma olarak kabul ettim. Onun için, Sayın Başkandan söz talebinde bulundum. Sayın Başkan, elbette takdir yetkisini kullanacak, bana söz verip vermemekte kararını verecek; buna bir müdahalem yok. Ancak, İçtüzüğe göre, ben direnirsem, benim talebimi oylamak zorundadır. Tutumunuz hakkında ondan söz aldım Sayın Başkanım. Takdir yetkinizi kullandınız; itirazım yok; ama, ben direndiğim takdirde, Genel Kurulun kararını almak zorundasınız. Bunu yapmadığınız için usulî bir yanlışlık yaptınız kanaatimce; ondan söz aldım. Bana söz verdiğiniz için teşekkür ederim. Ne derseniz deyin, Sayın CHP Genel Başkanının Hakkâri'de deprem felaketine uğrayan vatandaşlarla bir ve beraber olmasını karartamazsınız.

Teşekkür ederim, CHP Grubu adına saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Anadol; maksat hâsıl olmuştur.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

3. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı: 736) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporu 736 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyenleri Genel Kurula sunacağım.

Teklifin tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; AK Parti Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır; şahısları adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt, Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman söz istemişlerdir.

İlk söz, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı'ya aittir ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Parlamentoya saygılarımı sunuyorum; ancak, izniniz olursa, bu konuya girmeden önce, üç dört gündür yazılı ve görsel medyada çıkan ve İzmir Milletvekili olmam nedeniyle beni de ilgilendiren, daha doğrusu Urla'nın eski belediye başkanı olmam nedeniyle beni de ilgilendiren bir konu hakkında Parlamentoya bilgi vermek istiyorum.

Bu konu, Urla İlçesinin Barbaros Köyünde bir vakıf tarafından kimsesiz çocuklar için kurulan köyde meydana gelen uygunsuz davranışlar ve taciz olaylarıdır. Sanıyorum duyarlı milletvekillerimiz olarak sizler de bu konuya vâkıfsınız; ama, olayın başından ve bugüne kadar o köyün yapılmasında emeği geçen bir insan olarak bir iki şey söylemek istiyorum.

Bu köy, Urla'nın Barbaros Köyünde 18 dönüm üzerine kurulmuştur. Kışla tipi mekânlardan çok, tek tek evlerden oluşmuş, ayrı, birleşik mekânları olmayan ve her köyde bir bakıcı anne etrafında oluşan çocukların bir aile ortamında yaşaması için kurulmuş olan bir köydür. Bir vakıf tarafın-

                                             

(x) 736 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

dan yapılmıştır, devletin de önemli hizmetleri vardır. 1997 yılında yapılan bu köy, bugüne değin çok güzel yönetilmesine karşın, bundan iki sene kadar önce olumsuz olaylar başlamış ve bu olaylar, dahiliye memurlarına bildirildiği halde, ilgili ve yetkililere bildirildiği halde bugüne kadar gelmiştir. Neler olmuştur o köylerde; maalesef -savcıyla yaptığım konuşmalardan sonra- orada devlete bırakılmış olan bizim çocuklarımızın kız ve erkek farkı gözetmeksizin önemli bir bölümü tacizle karşı karşıya gelmiştir. Önemli bir olaydır. Bu konuda hepimiz üzülüyoruz. Bu bir sistem hatasıdır, bu bir genel ahlak hatasıdır. Bu köyün yapılış şeklinde herhangi bir kusur bulunmamaktadır.

Diğeri, "Barbaros Çocuk Köyü ve Urla" geçtiği için, orada bu konuda alınan hemşerilerimizin de yakınmaları vardır. Urla'nın Barbaros Köyü çok önemli bir köydür. Köyler biliyorsunuz eskiden küçük nüfuslu yerlerdi; ama, Barbaros Köyünün sadece Çanakkale'de 34 şehidi bulunmaktadır ve 35 000 köyde, sanıyorum, Çanakkale şehitleri için yapılan başka bir Çanakkale abidesi de yoktur diye biliyorum. Bilmiyorum Çanakkale milletvekillerimiz biliyorlar mı? O nedenle, buranın muhtarı ve köylü insanlarımız buraya sahip çıkmışlardır; olayların içinde bulunmamaktadırlar. Olayların akışını, bilgilerini, dahiliye memurunun oradaki en üst düzeydeki yetkilisine bildirmişlerdir. Bildirilmedi derlerse, dahiliye memurlarımız, kendilerine verilen dilekçeleri incelerlerse, Suat Taşkın ve 30 arkadaşının birbuçuk yıl önce verilen dilekçelerine bakabilirler.

Bu konuda Urlalılar hassastır, olayın içinde değillerdir. Barbaros Köyü hassastır, olayın içinde olmadıkları gibi, koruma, kollama, sahip çıkmayı, bugüne kadar şereflice yerine getirmişlerdir. Olay, tamamen dışarıdandır. Tutuklananlar arasında, tamamen orada görevli olan yetkililer ve Urla'nın dışından önemli insanlar bulunmaktadır. Sayın Valimiz konuyu büyük bir hassasiyetle takip etmektedir.

Dün Sayın İçişleri Bakanımızla görüştük. Sayın Bakanımız da, bugün, bu konuyla ilgili olarak iki müfettişin bölgeye gönderileceğini söylemiştir. Bu nedenle, belki medyada göremeyeceğimiz veya çeşitli şekillerde yazılmış olan haberleri burada düzeltiyorum. Burada, Urla Barbaros Köyünün şerefli insanlarının ve orada, Urla'da yaşayan şerefli insanların herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Yetkililerin ve ilgililerin, bu hassasiyet karşısında, bütün toplumu, bütün Türkiye'yi derinden üzen, çocuklarımızın düşürüldüğü bu durum karşısında gerekli işlemi yapacaklarından emin bulunuyorum ve kendilerine güveniyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda, her iki grubun kabul oylarıyla kabul edildi. Değerli milletvekili arkadaşlarımızın verdikleri bu kanun teklifleri, burada, tasarı haline getirildi, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti ve şimdi önümüzde durmaktadır.

Biz, 1979 ve 1991 senelerinde, memurlarımıza, kadrolarına bakmaksızın verdiğimiz bir dereceyi, şimdi de veriyoruz. Bu, geçmişte, 1979'da verilen derece "Ecevit derecesi" olarak biliniyor, 1991'deki "Yılmaz" veya "Özal" derecesi olarak biliniyor. Bu derecenin de ne derecesi olduğunun hep beraber adını koymamız lazım. Ben "Baykal derecesi" diyorum; ama, Salih Bey sanırım itiraz ediyor. "Erdoğan-Baykal derecesi" olarak, bu derecenin memurlarımıza iyilikler getirmesini diliyorum; ama, ne yazık ki, yine konuya, bütüncül olarak değil parçalı olarak yaklaştık. Türkiye Cumhuriyetinde en büyük düzenleme, biliyorsunuz, 1965'te yapıldı; ama, 1970 senesinde yürürlüğe giren, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunuydu.

Sayın Milletvekilleri, bu Kanuna, 120 defa, parçalı şekilde yaklaşıldı ve bu Kanun, böyle parçalana parçalana, değişik müdahaleler yapıla yapıla, artık aslı okunamaz bilinemez hale geldi; yani, büyük yardımlarla bu kanun okunabiliyor. Ben, belgeleri inceledim; 58 inci ve 59 uncu hükümetlerin acil eylem planında var. Şimdi, bu parçalı yaklaşımla ilgili olarak bir belge de okumak istiyorum. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin Bey, kendi Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı olarak neşrettiği bir kitabında, Türkiye'de Kamu Personel Rejiminin Yeniden Yapılanması Sempozyumunda aynen şöyle söylüyor: "58 inci cumhuriyet hükümetinin temel amacı, birkaç yıl içerisinde eklemeler ve değişikliklerle tanınmayacak hale gelebilecek, yeniden eleştiri ve tartışmalara yol açacak, günü kurtarmaya dönük düzenlemeler yerine, reformist, kalıcı bir temel metin oluşturmaktır. Acil eylem planında belirtildiği gibi bu hemen yapılacaktır."

Şimdi, ben, konuşmanın tarihine bakıyorum sayın milletvekilleri; Sayın Başbakan Yardımcımızın bu kitaba yazdığı önsözdeki tarih 22-23 Şubat 2003; yani, neredeyse iki seneyi geçiyor; ama, bu kanuna, hiçbir şekilde, kalıcı, reformist, düzenleyici, böyle devrim yapan, evrimi de geçen herhangi bir yaklaşımda bugüne kadar bulunamamış.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Çalışılıyor, gelecek...

BÜLENT BARATALI (Devamla) - İnşallah, inşallah...

Umuyorum, diliyorum, yarı ömrünü tamamlayan Parlamento, ömrünü tamamlamak üzereyken, 657 sayılı Kanunu da gözden geçirir; çünkü, kanunda çok büyük haksızlıklar var; unvanlarda büyük haksızlıklar var. Ben, unvanları size okumaya çalışacağım; bakın, Türkiye'de kaç çeşit memurluk var:

-Memurluk

-KİT memurluk tipi

I sayılı cetvel

III sayılı cetvel

4046 sayılı Yasa memurları

- Geleneksel sözleşmelilik

- Kadro karşılığı sözleşmelilik

- Piyasa tipi sözleşmelilik

- İşçilik,

- Geçici işçilik

- Kapsamdışı personel

399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi 9/1 sayılı personel

4046 sayılı Yasa personeli

- Kapsamiçi personel (KİT personeli)

399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname...

Ve böyle devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, bir defa, ikinci bir eleştiri de, devletin şişkin olduğu eleştirisidir -yani, kanun yaparken- çünkü, Sayın Abdullah Gül de, Sayın Devlet Bakanımızın konuşmasından sonra, aynen şunu söylüyor: "Hükümetimiz kurulduktan sonra bir şeye çok önem verdik, bunu sık da tekrarlıyorum. Yaptığımız işleri, sadece Meclisteki aritmetik çoğunluğa güvenerek yapmayacağız dedim. Yapacağımız işleri, büyük bir konsensüs oluşturacağız, diyalog oluşturacağız, sadece Meclisiçi ve Meclisdışı siyasî partilerle değil, sivil toplum örgütleriyle de işbirliği içinde yapacağız dedim. Zannediyorum, buna da dikkat ediyoruz."

Bu, tabiî, 2003 senesinin 23 Şubatında söylenmiş bir söz. Bu, çok ihlal edildi değerli arkadaşlar. Başta Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılandırılması Kanunu, onun arkasından gelen İl Özel İdareleri Kanunu, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu ve Belediye Kanununda biz bu diyaloğu göremedik. Göremediğimiz için ve bizim dediklerimiz de dinlenilmediği için... Çünkü, 1950'lerde terk edilen Meclis üstünlüğü sistemi, Türkiye'de, maalesef, hâlâ daha bu Parlamentoda devam ediyor. Artık, 1950'lerde içine girmeye çalıştığımız Avrupa'da, anayasal üstünlük sistemi vardır. Bu Meclis üstünlüğü sistemi devam ettiği sürece değerli arkadaşlar, büyük emek vererek, karşılığında para alarak yaptığımız bütün bu yasama faaliyetleri, önce Sayın Cumhurbaşkanından, sonra da Anayasa Mahkemesinden tek tek geri dönüyor. Ben, bunu Belediye Kanunu geçerken burada söyledim.

Değerli arkadaşlar...

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Anayasa...

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Anayasamız öyle... Siz, yeni bir Anayasa yapın, hâkimiyetin kimin, neresinde olduğuna siz karar verin; bizim, şu anda tabi olduğumuz Anayasa, 82 Anayasası da belli değerli arkadaşlar. Yani, sistemi değiştirmek istiyorsanız, önce, yasaları değil, "constitution" dediğimiz Anayasayı değiştirmeniz gerekiyor.

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Siz söylediğinizin farkında değilsiniz; sistemle ilgisi yok.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Elbette sistemle alakası yok; ama, ben, burada, Belediye Kanununun geçici 3 üncü maddesinde nitelikli çoğunluk aranır derken, siz itiraz ettiniz. Ne oldu; Anayasa Mahkemesinde şekil yönünden iptal edildi, belediyeler altı ay kaybetti sayın milletvekili; bunu söylemeye çalışıyorum ve çok iyi niyetle söylemeye çalışıyorum.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Neyi söylemeye çalışıyorsunuz?

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Nasıl efendim?..

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Neyi söylüyorsunuz?

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Yani, olmadı efendim, kanun yürürlüğe girmedi. Büyükşehir Belediyeleri Kanunu yürürlükte, türev olan Belediyeler Kanunu yürürlükte değil. Böyle acı ve...

MEHMET ÇİÇEK (Yozgat) - Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Elbette... Elbette... Bunu söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi, biliyorsunuz, 1919'da. Yani, Sivas'ta "Bağımsızlık benim karakterim" diyen bir Genel Başkanın temsilcileriyiz biz burada değerli arkadaşlar.

Şimdi, madem, bazı şeyleri konsensüsle yapacağız, önce, bizim bazı konularda beraber olmamız gerekiyor. Bir; Türkiye'de devlet şişkindir ve memurlar merkezde toplanmıştır deniliyor arkadaşlar. Bu, çok doğru bir şey değil. Neden değil; istatistikler önümüzde. Türkiye'de, 2 750 000 sivil memur var, bunların da ancak yüzde 63'ü devlet memuru düzeyinde. Oysa, içine girmeye çalıştığımız Avrupa'da, daha çok kontinental Avrupa'da (kara Avrupasında) memurlarımızın sayısının 2 katı kadar bir fazlalık görüyoruz. Yani, bugün, en yakın örnek Fransa'da, bizim administrasyonunu aldığımız Fransa'da, bu sistem 4 800 000 memurdur. Onun için, devlet memurlarımıza bunları söylerken, biraz dikkatli olmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bir de, bizim bu memurlara haksızlık yapmamamız gerekiyor her konuda. Memurların aldığı ücretlerde çok büyük adaletsizlikler vardır. Bunlardan bir tanesi, çok ilginçtir, size söylemeye çalışacağım; Gümrük Müsteşarlığında çalışan bir daktilograf ile Adalet Bakanlığında çalışan bir daktilografın maaşları arasında tam 2 misli fark vardır. Bakanlıklar arasında farklılıklar vardır; yani, Maliye Bakanlığında çalışan bir devlet memuru ile diğer bir bakanlıkta çalışan devlet memurunun aldığı ücret arasında, aynı işi yapmalarına karşın, çok büyük farklılıklar vardır. Eşit işe eşit ücret ilkesi, transnasyonel bir deyim olmasına karşın, Türkiye'de, maalesef, uygulanmamaktadır.

Bakın, memurlar nasıl ücret alıyorlar; tabanaylığı, gösterge aylığı, ek gösterge aylığı, kıdem aylığı, yanödeme aylığı, makam tazminatı, görev tazminatı, temsil tazminatı, lojman tazminatı, yabancı dil tazminatı, nöbet ücreti, fazla çalışma ücreti, nispî fazla çalışma ücreti, vekâlet ücreti, saat başı fazla çalışma ücreti ve bunun gibi.

Değerli arkadaşlar, bordroları yapan arkadaşlar bile, bunları büyük zorluklarla yapabiliyorlar. Demek ki, bizim devlet personel sistemimiz, artık işleyemez durumdadır, yeni bir düzenlemenin yapılmasına gerek vardır. Bunu nasıl yapacağız; konsensüsle yapacağız. Umarım, dilerim, bu konsensüsü sağlayabiliriz.

Değerli arkadaşlar, az önce size unvanları okumuştum. Ona, üzülerek, dört unvan daha eklemek durumundayım. Yani, vücut dilinden anlayan personel, vücut dilinden anlamayan personel, oligarşik yapıya mensup personel, oligarşik olmayan yapıya mensup personel diye de, unvanlara,  Parlamentonun kararı olmadan, yürütme tarafından çeşitli unvanlar eklenmektedir. Bunları da doğru bulmuyoruz; çünkü, devlet memuru, yani, kamu görevini yapan kamu ajanları, bu sistemin, bu yönetimin, devletin temel insanlarıdır. Kamu görevini yapan insanları; yani, devletin ajanlarını devletin içinden, kamu görevinden el çektirirseniz, bunların yerine piyasada yetişen insanları, şirketleri koyarsanız, Amerika'daki duruma dönmüş olursunuz değerli arkadaşlar. Orada, audit ve fdix esasına göre çalışan büyük denetim kurumlarının -ne kadar büyük yolsuzluklar olduğunu- devletin temelini çökerttiğini hepimiz biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, memurlarımıza vereceğimiz 1 derece artırımıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulu Sözcüsü Adalet Bakanımız Sayın Cemil Çiçek'in bazı düşünceleri var, onlara cevap vermeye çalışıyorum. Sayın Cemil Çiçek, umarım haklıdır; çünkü, bizim yaptığımız araştırmalara göre, 1 derece verdiğimiz zaman memurların maaşlarında 15 ile 20 YTL arasında bir fark olacağını düşünüyoruz. Sayın Bakanımız da burada. Umarım, gerçekdışı bir şey söylemiyorum. Varsa, beni yanıtlarlar.

Şimdi, Sayın Çiçek, yaptığı bu değerlendirmede, 2005 yılı için, önce, TÜFE'de ve TEFE'de yüzde 8 hedef gösterildiğini Türkiye'de enflasyonda, büyümenin yüzde 5 olduğunu, bütçenin 155 katrilyon 472 trilyon olduğunu söylüyor; memur maaşlarının da, 2005 yılında, kümülatif olarak, en düşük ücretlide yüzde 12,1, en yüksek ücretlide yüzde 8,1, ortalama olarak da 10,7 olarak artacağını söylüyor. Bu artışlarla beraber, memurlarımızın, ocak ayında aldıkları ücretleri, bekâr bir memurumuzun aldığı ücreti 525 000 000 Türk Lirası, evli ve 1 çocuklu memurumuzun aldığı ücreti 555 000 000 Türk Lirası, ortalama bir devlet memurunun aldığı ücreti ise 722 000 000 Türk Lirası olarak açıklıyor. "Memurlara 1 derece verildiğinde ise -devam ediyorum, onun basın açıklamasını buldum internetten- 5 inci derecenin 1 inci kademesindeki üniversite mezunu şube müdürünün maaşı ortalama yüzde 22,1 artacaktır" diyor Sayın Bakan. Ben de diyorum ki, 20 YTL artacaktır. Tabiî, burada, bunda bir anlaşmamız gerekiyor. "Öğretmenin maaşı ise, 1 derece verilmekle, yüzde 18 artacaktır, memurun yüzde 12,3 artacaktır" diyor. Oysa, ben diyorum ki, 15-20 YTL artacaktır. Bir defa, bu konuda, bizi dinleyen arkadaşlarımızın da, değerli memurlarımızın da bunu bilmeleri gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 2004 yılı itibariyle açlık sınırının 506 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyor istatistikler, yoksulluk sınırının 1 896 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyorlar, temel ücretin 940 000 000 Türk Lirası olduğunu söylüyorlar, 2 çocuklu bir ailenin asgarî geçim tutarının da 1 800 000 000 lira olduğunu söylüyorlar. Şimdi, biz, memurumuza 525 000 000 lira maaş veriyoruz değerli arkadaşlarım; bunu takdirlerinize sunuyorum.

Eğer, yıllara göre istatistikî bilgilere şöyle bir bakarsak, memurlarımızın neyle karşı karşı karşıya olduklarını şöyle görebiliriz: Bunlar, 2001 yılında ortalama içborç faizi yüzde 96,2 olduğu zaman memurlarımızın maaş artışları yüzde 48,6; 2002'de ortalama içborç faizi yüzde 63,8; memurlarımızın ücret artışı yüzde 53,3; 2003 yılında ortalama içborç faizleri yüzde 45, memur maaşlarında artış yüzde 24,5; 2004 yılında ortalama içborç faizi yüzde 28,6; memurların ücret artışının ise -burada Bakanı yalanlamamam lazım, bana göre yüzde 12,4; ama, Sayın Bakanın açıklaması yüzde 12,1, Bakana itibar ederek- yüzde 12,1 olduğunu burada söylüyorum. Demek ki, faizler düşse bile, reel faiz ne kadar düşse bile memur maaşlarımız o oranda yükselmiyor. Bunun yükselmesi gerekiyor, devleti emanet ettiğimiz memurlarımızın maaşlarında yükseltme yapmamız gerekiyor. Yani, buna ben bir bakıyorum, eğer, bunu 2005'e göre götürürsek, 2004'te 696 000 000 Türk Lirası olan ortalama maaşın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Konuşmanızı tamamlayın efendim.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Teşekkür ederim.

...1 309 000 000 Türk Lirasına yükselmesi gerekiyordu. Yani, benim elindeki şu belgeye göre, Türkiye'de, hükümetin rantiyeye verdiği değer devlet memurlarına verilmiyor. Ben, hepimizin devlet memurlarına bu değeri vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Umuyorum ve diliyorum, bu konuları, en kısa zamanda, 1965'te en son düşünülen, ama, 1970'te yürürlüğe giren 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, bu kadar hukukçunun bile okuyarak anlayamadığı bir noktaya gelmesinden sonra -Sayın Kapusuz da hemen geleceğine dair söz veriyor, tabiî, biz de inanıyoruz- iyilikler getirmesini diliyorum o bütüncül anlayışın ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, şimdi görüşmekte olduğumuz kanun teklifini desteklediğimizi ve buna kabul oyu vereceğimizi açıklıyor, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Baratalı.

İkinci söz isteği, AK Parti Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır'ın.

Buyurun Sayın Çakır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÇAKIR (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 736 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifim hususunda Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi, halen devlet memuru olarak çalışanlardan, 2182 sayılı Kanun ile 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinden çeşitli nedenlerle yararlanamamış olanlar ile 1991 yılından sonra devlet memuru olanların kazanılmış hak aylıkları bir defaya mahsus olmak üzere, öğrenim durumlarına bakılmaksızın ve kadro şartı aranmaksızın, bir üst derecenin aynı kademesine getirilmesini öngörmektedir.

Bilindiği üzere, 657 sayılı Kanunun ek geçici maddelerine göre aylık almakta olan personel, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğrenim Personel Kanununa tabi personelin kazanılmış hak aylık derecelerinin öğrenim durumlarına bakılmaksızın bir üst dereceye yükselmesi için, 1979 tarihinde 2182 sayılı Kanun ve 1991 tarihinde 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kamu görevlilerine 1 derece verilmiştir.

En son uygulama olan 1991 tarihinden sonra devlet memuriyetine giren kamu personeli, günümüze kadar, 1 derece uygulamasından yararlanamıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirdiğimiz bu kanun teklifiyle, kamu personel yönetiminde memurlar arasındaki derece eşitsizliğini gidermekteyiz.

Diğer taraftan, 2182 sayılı Kanun ile 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden çeşitli nedenlerle yararlanamayan kamu personelinin de derece uygulaması bakımından mağduriyetleri giderilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisinin kurduğu hükümet, bir çözüm hükümetidir. Bu hükümetimiz, ilan ettiği acil eylem planında, kamu personel reformuyla, devlet memurları arasında her türlü ücret adaletinin sağlanacağını, kamu personeli arasındaki her türlü eşitsizliğin giderileceğini belirtmiştir. Bu anlamda, kamu personeli arasında yaklaşık 1 000 000'a yakın devlet memurunun yararlanamadığı bu hak da, bu kanunla kendilerine verilmiş olacaktır. Hükümetimizin son aşamaya getirdiği kamu personel rejimi reformunda da, bu kanunun yürürlük tarihinden sonra devlet kamu hizmetine başlayacak olan memurların da derece uygulamasından yararlandırılması düşünülmüştür. Böylece, sık sık çeşitli kanun değişikliklerine ihtiyaç kalmayacak, haliyle, sorun kökten çözülmüş olacaktır.

Anayasanın 10 uncu maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" denilmektedir. Bu kanun teklifi, aynı zamanda anayasal eşitliği sağlamayı da amaçlamaktadır.

21 inci Yüzyılı yaşadığımız şu yıllarda, dünyada meydana gelen sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmeler, önemli bir gerçeği işaret etmektedir. Bu gerçek ise, yetişmiş insan gücüdür. Çağı yakalama sürecinde olan ülkelere bakınız, çağın gerisinde kalmama mücadelesi veren ülkelere bakınız. Bu gayret ve mücadeleler, ancak, yetişmiş insangücüyle sürdürülmektedir. Bu çerçevede, kamu yönetimindeki görevlilerin performansı oldukça önemlidir. Devletin yerine getirdiği kamu hizmetlerinin verimli ve kaliteli olarak icrası, iyi yetişmiş kamu görevlilerinin varlığına bağlıdır. Kalkınma için gerekli olan plan ve programların başarıyla uygulanması, kamuda görev alanların bilgi ve yetenekleriyle ilişkilidir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmelerin ardında, her alandaki kamu görevlilerinin özverili çalışmaları ve başarıları yatmaktadır. Bu bakımdan, bu yasanın önemi önplana çıkmaktadır.

Dünya ve Türkiye, hızlı seyreden bir değişim sürecinin içindedir. Bu değişim süreci, bizi bir zorunlulukla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu zorunluluk şudur: Kamu yönetiminde ve her alanda farklılaşan toplumsal ihtiyaç ve taleplere yön verecek, bunları hızlı, verimli ve etkin şekilde ifa edecek, idarenin yapısal ve teknolojik değişimlere ayak uydurmasını sağlayacak ve toplumu yeni oluşumlara hazırlayacak kamu yönetiminin yeniden yapılanmasına duyulan ihtiyacın giderek daha da arttığı bir gerçektir. Bu ihtiyacın karşılanması ise, kamu yönetiminde görev yapan kamu görevlilerinin gerekli bilgi ve becerilerle donatılmak, deneyim ve davranış geliştirilmek suretiyle çağın gereklerine uygun bir şekilde yetiştirilmeleri ve kamu yönetiminin hantallıktan kurtarılmasıyla mümkündür.

Bu çerçevede, devletimizin her alanında görev yapan kamu görevlilerinin özlük hakları, bütçe imkânları çerçevesinde yükseltilmektedir. Kamuda görev yapan devlet memurlarının ve kamu görevlilerinin arasındaki bir derece uygulamasındaki eşitsizliği nasıl gidermişsek, Hükümetimiz, acil eylem planında ve kalkınma programında yer alan kamu personel reformunun gerçekleştirilmesi ve ücret adaletinin sağlanması yolunda önemli adımlar atacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çatısı altında bulunmaktan onur duyduğum Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ve hükümetimiz, birçok alanda reform değerinde yasalar çıkarmakta ve kararlar almaktadır; ekonomi, eğitim, sağlık, hukuk, tarım alanlarında, uluslararası ilişkiler sahasında çıkardığı yasalar ve aldığı kararlar, hem ülke içerisinden hem de dış dünyadan takdir toplamaktadır.

 Ülkemizin ertelenmiş, önemsenmemiş, unutulmuş, artırılmış sorunları mevcuttur. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarınca her alanda alınmış kararların, çıkarılmış yasaların içeriğine bakıldığında, özüne bakıldığında, insanımızın daha iyi anlaşıldığını görürüz.

Günümüzde ve gelecekte en büyük başarıların teknolojinin gücüyle elde edileceğine olan inanç mevcuttur. Biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, bu inançla birlikte, gelecekte, en büyük başarıların ve atılımların, insanın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha iyi anlaşılması sonucu elde edilebileceği inancına sahibiz. Bunun için de, Yüce Parlamentomuzun çıkardığı yasalara bakınca, insanımızın onurunun, sağlığının, huzurunun ve güvenliğinin esas alınmakta olduğu kolaylıkla fark edilmektedir.

Aziz milletimizin, Başbakanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisine iktidarı başkalarından alıp devretmesindeki en temel sebep, insanımızın daha iyi anlaşılacağına olan inancıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarını tarihimizin nasıl kaydetmesini istersiniz diye sorulsaydı, bütün partili arkadaşlarımızla birlikte, insanımızın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha iyi anlaşılacağı dönem olarak kaydedilsin cevabını verirdik. Gelecekte, tarihe bu anlamda kayıtlar düşüleceğine, inşallah, hep birlikte tanık olacağımıza inancımı huzurlarınızda ifade etmek istiyorum; çünkü, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti olarak, ancak bu metotla başarılar elde edebiliriz. Milletimiz, iktidar değişikliğini bunun için yaptı. Yeni başarılara, ancak ve ancak insanın ve insan olmanın ne demek olduğunun daha iyi anlaşılması sayesinde ulaşacaktır. Sayın Başbakanımız ve hükümetimiz, bu idraki canlı olarak taşımaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, insanımıza adaleti, sağlığı, daha iyi eğitimi, güvenliği, huzuru getiren yasalara destek vereceğimize olan inancımı bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün kamu görevlilerimiz denilince, ülkemizde en iyi eğitimi almış, bu ülkenin kamusal ve kurumsal yaşantılarının tecrübe birikimine sahip, ülkemizin en kıymetli grubu aklımıza gelmektedir.

Kamu kurum ve kuruluşları; personel istihdamında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma şartını en başa almaktadır. Türkiye'nin herhangi bir yöresinde ikamet etmede, iş kurmada böyle bir şart aranmamaktadır. İnsanımızı, vatanımızı, Bayrağımızı, devletimizi en çok sevecek, uğrunda çalışacak, koruyacak, yön verecek olan kamu personelimizdir. Bu özveriyi, fedakârlığı başkalarından bekleme hakkına sahip miyiz; sahip değiliz. Öyleyse, özlük hakları, statüleri en çok geliştirilmesi, korunması gereken taraflardan biri, kamu görevlileri ve memurlarımızdır. Bu hakkı, sendikalar, değişik amaçlarla dile getirirler.

Bu konuyu, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak, adalet duygusuyla ele almış bulunuyoruz. İmkânlar ölçüsünde, Partimin ve hükümetimizin ortaya koyduğu temel amaç ve hedefler de bu adalet duygusu doğrultusundadır.

Adalet ve Kalkınma Partisi ve hükümetimiz, bütçe imkânları arttıkça, önceki dönemlerin yaraları sarıldıkça, fedakâr kamu görevlilerimizin ve devlet memurlarımızın haklarını bir bir iade edecektir. Her alandaki reformlara paralel olarak, kamu personel reformuyla beraber, bütün ücret eşitsizlikleri, yetersizlikleri tek tek giderilecektir; yeter ki, geleceğe olan inancımızı, ümidimizi, moralimizi kaybetmeyelim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi desteklerinizle yasalaştığında, kamu personel reformu çalışmaları arifesinde memur ücretleri arasındaki dengesizliklerden derece farkı konusu giderilecek, bürokrasimizin daha üretken ve daha rasyonel bir şekilde çalışmalarına katkı sağlamış olacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Çakır.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.26

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.40

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Samsun Milletvekili Mustafa Çakır'ın, Devlet Memurları ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Devlet Memurları Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir ile Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Ek Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/252, 2/21, 2/318) (S. Sayısı: 736) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet burada.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, şahısları adına söz isteği var.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet memurlarına 1 derece verilmesiyle ilgili olarak verilmiş olan kanun tekliflerinin birleştirilerek Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum. Ancak, sözlerimin başında, Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır ve Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman'a da teşekkür etmek istiyorum; bu kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinde kendilerinin büyük katkıları bulunmuştur. Biz de, Doğru Yol Partisi olarak, Iğdır Milletvekilimiz Sayın Dursun Akdemir'le beraber, aynı kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Bugün görüşülmekte olan bu kanun teklifleri, birleştirilerek, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilerek Meclis gündemine getirilen bir kanun teklifidir. Her ne kadar, Sayın Mustafa Çakır, bu kanun teklifinin altında bizim de imzalarımızın olduğunu burada söylemedi, bir hükümet tasarrufu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olduğunu ifade etti; ama, Doğru Yol Partisi Iğdır Milletvekili ve Denizli Milletvekili olarak, bu kanun teklifinin altında bizim de imzamız var. Ben, Mustafa Çakır'a, bize bu konuda bir teşekkürü olmamasına rağmen, kendilerine de teşekkür etmek istiyorum.

Ancak, Sayın Mustafa Çakır'ın vermiş olduğu bu kanun teklifinin gerekçesine de bir göz atmak istiyorum. Sayın Mustafa Çakır, 13.2.2004 tarihinde, bu kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş ve gerekçesinde, 59 uncu cumhuriyet hükümetinin kamu reformu çalışmasını hızlı bir şekilde yürütmesinin ücret dahil, her alanda yeni bir düzenleme getireceğinin aşikâr olduğunu, hemen uygulanması zaman alacağından, bu süre zarfında memurların daha fazla mağdur edilmemesi için bu kanun teklifini verdiğini ifade ediyor. Bu teklifin üzerinden bir yıl geçmiştir; 59 uncu hükümetin hızlı bir şekilde kamu reformu üzerinde ve ücretler üzerinde çalıştığını ifade ettiği bu gerekçesinin üzerinden tam bir yıl geçmiştir. Bir yıl sonra, maalesef, henüz Meclis gündemine bu konuyla ilgili herhangi bir kanun teklifi veya kanun tasarısı getirilememiştir ve yine Mustafa Çakır, gerekçesinde şu ifadeleri kullanıyor: "Çaresizlik içerisinde bulunan devlet memurları..." Bunu muhalefet olarak biz kullandığımızda, İktidar Partisi milletvekilleri bize şiddetle itirazda bulunuyorlar; ancak, bir İktidar Partisi milletvekili aynen şu cümleyi kullanıyor: "Bu adaletsizliğin giderilmesi..." Memurlar arasında, ücretliler arasında adaletsizlik var diyor ve "ücret dengesizliği nedeniyle çaresizlik içerisinde bulunan memurlarımıza bir nebze olsun faydalı olmak için..." Demek ki, İktidar Partisi milletvekilimiz de, Türkiye'de 2 000 000'un üzerinde bulunan memurlarımızın büyük bir çaresizlik içerisinde olduklarını ifade ediyor.

Ben de, yirmiüç yıl süreyle, devlet memurluğu görevinde bulundum; devlet memurlarının nasıl maddî sıkıntılar içerisinde olduklarını, nasıl zor şartlar altında görevlerini yerine getirdiklerini çok yakından bilen ve tanıyan birisiyim.

Bakınız, 1994 yılında -diğer yılları da baz alarak bu örnekleri geliştirebiliriz- gıda ve kiraya ödenen para, tutar, memur maaşlarının yüzde 72'si. Memur, 1994 yılında, aldığı maaşın yüzde 72,6'sını gıda ve kira harcamaları olarak ödüyor, harcıyor, geriye kalan yüzde 28'iyle de eğitim, sağlık, ulaştırma gibi diğer zarurî ihtiyaçlarına harcamada bulunuyor.

Ancak, 2004 yılındaki rakama bakacak olursak, tüyler ürpertecek derecede bir rakam karşımıza çıkıyor. Memurun gıda ve kira harcamaları, aldığı maaşın yüzde 95,72'si değerli milletvekilleri. Memurlar, aldıkları maaşın yüzde 95,72'sini gıda ve kira harcamaları için ayırıyorlar, geriye kalan yüzde 4'le de ulaşım, sağlık, eğitim gibi, eğer harcayabiliyorlarsa, bu tür harcamalara, o ayırdıkları cüzi miktarı sarf ediyorlar.

Şimdi elimizi vicdanımıza koymanın zamanıdır. Eğer, 2004 yılı sonunda, bir memur, almış olduğu maaşın -eğer kirada oturuyorsa- yüzde 95,72'sini gıda ve kira masrafı olarak harcıyorsa, bu, memurun, Türkiye'de, ne kadar büyük zorluklar ve sıkıntılar içerisinde yaşadığının açık bir ifadesidir. Hele, Devlet İstatistik Enstitüsünün sunmuş olduğu rakamlara göz atacak olursak, Türkiye'deki yoksulluk sınırının 1 800 000 000 lira, açlık sınırının da 840 000 000 lira olduğunu gözönüne alacak olursak, memurların yüzde 94'ünün yoksulluk sınırının altında maaş aldıklarını ve yine, yüzde 37'sinin de -bunun altını çizmek istiyorum- açlık sınırının altında maaş aldıklarını görüyoruz.

Rakamlar, gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor ve bunun karşısında da, bizler, bugün, sadece, memura 1 derece verebilmenin gayreti ve çalışması içerisindeyiz. Ancak, bu 1 derecelik iyileştirme, 1991 yılından sonra memuriyete başlayanlar için geçerli. Bunun da getirisi, 20 ile 25 YTL arasında; yapacağı katkı ancak bu kadar.

Hemen şunu ifade etmek istiyorum: Ankara'da dolmuş ücretlerine yılbaşından itibaren yapılan zam yüzde 33'tür. Eğer, bir memurun ailesinden iki kişi dolmuşla işe gidip geliyorsa, bu memurun bütçesinden çıkan para, her ay, 25 000 000 liradır. Biz, hükümet olarak, bu memura vermiş olduğumuz katkı da, ancak, yılbaşından itibaren ortalama 20 000 000 lira, 25 000 000 lira civarında. Verilen zammın, sadece Ankara'da dolmuş ücretlerine yapılan zammın memur bütçesine yapacağı masrafı bile karşılamaktan uzak olduğunu ifade etmek istiyorum; ancak, buraya gelip, Türkiye'deki memurların ne kadar iyi şartlar içerisinde yaşadıkları, çiftçinin, köylünün, esnafın, dulun, yetimin, emeklinin ne kadar iyi şartlar içerisinde yaşadıklarını söylemenin hiçbir anlamı ve önemi yok.

Türkiye'de, 2004 yılında, dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 72'ye ulaşmıştır. Avrupa Birliği ülkelerinde, bu rakam, tam tersinedir. Sayın Maliye Bakanı, bir konuşmasında, eğer bu oran yüzde 70'in üzerinde olursa, o ülkede vergi adaletinden bahsetmenin mümkün olamayacağını ifade etmiştir. Bu dolaylı vergiler kimin sırtından çıkıyor, kimin sırtından bu vergiler elde ediliyor; işte, bugün 1 derece vermek için uğraştığımız memurun sırtından bu dolaylı vergiler elde ediliyor.

Bakınız, yeni vergi indirimi diye, çok büyük gürültülerle, çok büyük propagandalarla Türkiye'nin gündemine getirilen, ancak, alt, orta ve düşük gelirli memurları hiç ilgilendirmeyen, tam tersine, yıllık geliri 155 milyar lira civarında olan memurlar için, kamu görevlileri için yüzde 45 olan vergi oranı yüzde 40'a indirilmiştir. Yapılan indirim, sadece budur. Türkiye'de ayda 12 milyar lira maaş alan kaç kişi vardır? Niçin sadece onların vergilerinden yüzde 5 indirim yapılırken, ortalama 600 000 000 lira civarında maaş alan devlet memurlarının vergilerinden indirim yapılmamaktadır?

Bakınız, elimde bir bordro var. Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünde çalışan ve 4 üncü derecenin 1 inci kademesinden maaş alan bir devlet memurunun bugün 608 000 000 lira maaş eline geçmektedir. Bu maaşla Ankara'da nasıl yaşanacağını, nasıl geçinileceğini sizlerin takdirine bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Değerli milletvekilleri, bundan çok kısa bir süre önce, Genelkurmay Başkanlığımızdan üst düzeyde bir komutanımız, alt gelir grubunda bulunan subayların kredi kartlarını ödeyemez duruma geldiklerini ifade etti; Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay olarak görev yapan, ancak, aldıkları maaş karşılığında kredi kartları borcunu bile ödeyemeyen binlerce subayın olduğunu ifade etti. Yine, Türk Polis Teşkilatında çalışan, yılda 1 500 saat fazla mesai yapan, çok zor şartlarda çalışan ve bazı günler 16-18 saat görev yapan polislerimizin maaşlarıyla ilgili konuyu ben bütçe görüşmelerinde dile getirdiğimde, Sayın İçişleri Bakanı, Sayın Maliye Bakanımızla görüşmelerin devam ettiğini ifade ettiler. Ben buradan Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Polislerin maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili olarak İçişleri Bakanlığımızla görüşmeleriniz devam ediyor mu, hangi safhadadır?

Yine, öğretmenlerimiz, sağlık çalışanlarımız ve yardımcı hizmetler sınıfında görev yapan kamu görevlilerimiz; bunların hepsi çok zor şartlar altında görev yapmaktadırlar.

Ve alt gelir grubuyla üst gelir grubu arasında uçurum her geçen gün artmaktadır. Bakınız, bu rakamları sizlere vermek istiyorum: Finlandiya'da en alt maaşla en üst maaş arasında 2 kat, Fransa'da 2,38; Hollanda'da 2,52; Türkiye'de 6,5 kat fark var arkadaşlar.

Eködemeler ve tazminatları da içerisine dahil edecek olursak, zaman zaman, 10 kata, 15 kata, 20 kata kadar ulaşan bir ücret dengesizliği söz konusudur.

Eğer bu ücret dengesizliğini gideremezsek, memurlar arasındaki "eşit işe eşit ücret" kuralını getiremezsek, önümüzdeki günlerde, aylarda, sıkıntıda olan memurların bundan sonra çok daha büyük sıkıntılar içerisinde olacağı çok açıktır.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, bu kanun teklifinin verilmesinde emeği bulunan Samsun Milletvekili Sayın Mustafa Çakır Beye, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Yahya Akman Beye ve Doğru Yol Partisi Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'e, huzurlarınızda teşekkür ediyorum; inşallah, önümüzdeki günlerde memurlarımıza daha yeni müjdeler vermeyi Cenabı Hakk'tan niyaz ediyorum.

Bu arada, şu anda Meclis Başkanlığına Sayın Dursun Akdemir'le birlikte vermiş olduğumuz memurlarımızla ilgili 6 adet daha kanun teklifimiz vardır; ancak, bunlar, ne yazık ki, Meclis gündemine hâlâ alınmamıştır; inşallah, onlar da önümüzdeki günlerde Meclis gündemine alınır ve zor şartlar altında olan memurlarımızın durumlarını bir nebze olsun iyileştirebiliriz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kandoğan.

Hükümet adına Maliye Bakanımızın söz isteği vardır.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda, biliyorsunuz, 1991'den sonra memur olanlara -ilk defa memur olanlara- 1 derece verilmesiyle ilgili kanun teklifi hakkında görüşmeler oluyor.

Biliyorsunuz, memurlarımıza, geldiğimiz günden beri, bizim, bir, Hükümet olarak prensibimiz var; biz, işçimizi, memurumuzu enflasyona ezdirmeyeceğiz dedik ve bu prensibe devamlı riayet ettik. Bakın, geldiğimiz günden beri, reel olarak artış sağlamışızdır biz, memurumuza da, işçimize de. Elimizdeki imkânları da herkes biliyor. Nasıl bir memleket devraldığımızı, nasıl bir bütçe devraldığımızı, bırakın Türkiye'nin içindekileri, Türkiye'nin dışındakiler bile biliyor. Şimdi, bu şartlar altında, elimizdeki imkânlara göre en fazlasını vermek, bilhassa, dargelirlileri, sabit gelirlileri kollamamız, fakiri fukarayı öncelikle ele almamız, bizim Hükümetimizin, bizim Partimizin en başta gelen prensibi ve bu artışlar, maaşlarda derece artışı olsun, maaşlara yapılacak olan zamlar olsun, hükümetin bütçesinde yer alır ve hükümet kendi hesaplarını yapar, bu hesaplara göre de ilgili kanunları hazırlar, buraya getirir. Nitekim, bu hususta da hükümetimiz kanun hazırlamıştır. İlgili arkadaşlar, kanun teklifleri verdiler, tamam, teşekkür ederiz; ama, bütün arkadaşlar tarafından verilen birsürü kanun teklifi var. Eğer, onlar, hükümetin yapabilme imkânı olursa yapılır, imkânı olmazsa yapılması mümkün değil. Dolayısıyla, bu memurlara 1 derece verilmesi hususunda Sayın Başbakanımızın açıklaması olmuştur ve bunu da yapacağımıza dair Hükümet olarak sözümüz vardır bizim. İşte, o sözü yerine getirebilmek için, biz bir kanun hazırladık; yalnız, kanun 30-40 maddeyi ihtiva eden başka hükümler de taşıdığı için ve bunun da acil olmasından dolayı, o kanunun içerisinden yalnız buna ait hükümleri çıkardık ve diğer milletvekili arkadaşlarımızın vermiş olduğu önergeyle de birleştirdik bunu. Yani, bunu hükümet hiç düşünmedi, hükümet hesap etmedi, milletvekili arkadaşlarımız bir önerge verdiler, teklif verdiler, bunun üzerine bu da kanunlaştı gibi bir hava meydana geliyor da, ben onu açıklamak için geldim buraya. Bu, Hükümetimizin bir tasarrufudur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Yoksa, birsürü önerge var, ikide bir her önerge çıkacak... Yok öyle şey. Hükümet, hesabına bakar, karar verir; yapabileceğimizin azamîsi budur, şimdi memur kardeşlerime de bunu yapıyorum diyor ve onun için getirdik biz bunu. Acil kanun, diğer kanun maddeleri daha Plan ve Bütçe Komisyonunda. Yakında o da huzurunuza gelecek; ama, bu acil olduğu için bunu çıkardık, diğer önergelerle birleştirdik, böyle oldu. Birinci olarak bunun bilinmesinde fayda var. Bunu, açık ve seçik altını çizerek söylemek istiyorum.

İkincisi: Yine burada bir sözcü arkadaşımız "yapılan zamlar yüzde 18, yüzde 22 olmaz, herhalde, 18 lira Yeni Türk Lirasına göre veyahut da eskiye göre 18 000 000 veya 22 000 000" dedi. Hayır; şimdi yapılan zamlar, yüzde 1 zamlar, herkese eşit oranda yansımıyor; bazılarına yalnız yüzde 1, derecenin getirdiği zam yansıyor; bazı memur arkadaşlarımız da, o 1 derece artıyor, ama, geldiği derece, artması dolayısıyla geldiği dereceyle, bazı tazminatlara hak kazanmış oluyor. İşte, görev tazminatı veyahut da başka tazminatları, ne tazminatları varsa, onlara hak kazanıyor ve ondan dolayı o yüzdesinden daha fazla bir artışa sebep oluyor. Mesela, ben şimdi size bunlardan bir iki tane de örnek vereyim: 5 inci derecedeki öğretmenin artışı...

MUHARREM İNCE (Yalova) - 5'ten 4'e inen...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet.

Yüzde 18 artışa sebep olmuş; yani, bu + dereceyi veriyoruz... Memur maaşlarında artış 10,07 ortalamaydı; fakat, 5 inci derecedeki öğretmenlerde, bu artış yüzde 18'e tekabül ediyor; ama...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Bakan, rakam ne oluyor?

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Rakam ne oluyor 700 000 000 alıyorsa?

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Maaşı 795 100 000 Türk Lirasına yükselmiş oluyor.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Kaç lira fark ediyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Bu zamları yapmadan önce 673 000 000 liraydı...

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Bakan, bu, 5'ten 4'e geçerken; en yüksek orada; öyle güzel yakalamışsınız ki... 8 ile 7 arasında bir örnek verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Peki, bir örnek daha vereyim madem öyle; şube müdürü bir arkadaş 5 inci derecede; bakınız, eskiden 560 000 000 lira alırken, yapılan bu zamlarla, bütün zamlarla, 684 000 000'a çıkıyor; yüzde 22 oluyor; ama, hepsi böyle değil.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ortalaması nedir Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Ortalama olarak, benim, şimdi, elimde rakam yok; ama, kısım kısım, böyle, bir hâkim ne olmuş, diğerleri ne olmuş, mühendisler ne olmuş tek tek var; listeyi isteyene de verebilirim.

MUHARREM İNCE (Yalova) - 5'ten 4'e geçiş haricinde ayrıntılı bilgi verir misiniz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir dakikanızı rica edebilir miyim.

Sayın Bakanım, efendim, böyle bir usulümüz yok; hiçbir milletvekili, diyalog şeklinde böyle soru soramaz. Sormanın usulü var; istersiniz, sorarsınız.

Genel Kurula hitap edin lütfen.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanı dinleyin, bundan sonra, bana, ona göre müdahale edin.

Şimdi, değerli arkadaşlar, durum bu. Ben, bunu, açıklıkla ifade etmek ve milletimiz tarafından, siz sayın milletvekilleri tarafından daha iyi anlaşılması için bu açıklamayı yapmak mecburiyetini hissettim.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Şahsı adına ikinci söz isteği, Samsun Milletvekili Sayın Mehmet Kurt'undur.

Sayın Kurt, süreniz 10 dakikadır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun.

MEHMET KURT (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 736 sıra sayılı, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine bir + Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, kamuda görev yapan personel arasındaki ücret dengesizliği bir gerçektir. Bu dengesizliğin ve adaletsizliğin ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmalar kamu reform yasası içerisinde yer almaktadır; fakat, kamu reform yasasının belli bir zaman sürecinde uygulanacağı gözönüne alındığında, memurlarımızın ve diğer kamu görevlilerinin daha fazla mağduriyete uğramamaları açısından, böyle bir teklif Meclis gündemine getirilmiştir.

Buna benzer bir teklif, ilk defa 1979 yılında ve daha sonra 1991 yılında gelmiştir. Görev yapan memurlara verilen dereceden, şu an görev yapan memurlarımızın ve diğer kamu görevlilerimizin de faydalanmaları, bir nebze olsun eşitsizliğin ortadan kaldırılması olacaktır.

Değerli milletvekilleri, uygulamadan, 1991'den sonra işe başlayan sözleşmeli subay, sözleşmeli assubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar da dahil olmak üzere, devlet memurları ile diğer kamu görevlileri yararlanacaktır. Yine, daha önce derece verilmesine ilişkin yasalardan yararlanamayan emekli, adî malullük, vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar da yasaya dahil edilmişlerdir.

15 Ocak 2005'ten itibaren geçerli olacak bu uygulamadan yaklaşık 1 000 000 memur ve kamu görevlisi yararlanacaktır.

Derece artışının maaşlara yansıması, ortalama ekgöstergesi olan, bilhassa yüksek kademedeki memurlarımıza 30 YTL, yani 30 000 000 civarında olacaktır. Bu kanunun çıkarılmasıyla, 5 inci derecenin 1 inci kademesindeki üniversite mezunu şube müdürünün maaş artışı yüzde 22, yine aynı derecedeki bir öğretmenin maaş artışı yüzde 18, normal memurumuzun maaş artışı yüzde 12, 5 inci derecedeki lise mezunu bir hemşirenin maaş artışı yüzde 11,5 seviyesinde olacaktır. Bu uygulamanın bütçeye yıllık getireceği yükün 250 000 000 YTL, eski deyimiyle 250 trilyon dolayında olacağı hesaplanmaktadır. Derece artışı, hükümetimiz tarafından önceden hesaba katıldığından, 2005 yılı bütçesi hazırlanırken gözönüne alınmış ve personel ödeneklerine konulmuştur. Bu sebeple, yeni düzenleme bütçeye hiçbir ilave yük getirmemektedir. Yasa, 15 Ocaktan itibaren uygulanacağı için, yasanın gelişmesi de çalışanları herhangi bir hak kaybına uğratmayacaktır.

Ayrıca, 1991 yılında çıkarılan kanundan yararlananlar ile bu tarihten sonra işe başlayıp bu yasadan yararlanamayanlar arasında üç yıllık bir kıdem farkı ortaya çıkmıştır; yeni kanunla, bu adaletsizlik de ortadan kaldırılmış ve memurlarımız arasındaki adaletsizlik bu şekilde giderilmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, çıkarılacak olan bu yeni yasanın memurlarımıza ve tüm çalışanlara hayırlı olması dileğiyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AKP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kurt.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bir söz talebimiz vardı...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bayındır, okudum; ama, 2 kişiye söz verme hakkımız var; 2 kişi de konuştu; o bakımdan, size söz veremiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, dün verdik...

BAŞKAN - İçtüzük öyle...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır; dün verdik, daha önce vermiştik...

BAŞKAN - Efendim?..

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Daha önce vermiştik; dün...

BAŞKAN - Hayır; şimdi, söz isteyenleri okudum ben burada. Şahısları adına 4 kişi söz istedi; üçüncü sırada Sayın Bayındır, dördüncü sırada Sayın Akman; ama, bir ve ikiye söz verebiliyorum Sayın Başkan, malumunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Tamam.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Şimdi, maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNE BİR DERECE VERİLMESİ

HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. - 457 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek geçici madde, 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen ek geçici madde ve 459 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen ek geçici madde hükümleri; anılan ek geçici maddeler kapsamında belirtilen (sözleşmeli subay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar dahil) ve bu ek geçici maddelerin hükümlerinden yararlanmamış olanlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunanlar ile bunlardan bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli, adî malûllük, vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar hakkında da uygulanır.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) -Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, kapsamlı bir tasarının içinde gelmiş olan memurlara 1 derece verilmesine dönük düzenleme, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin daha önce verilmiş önergeleri de dikkate alınarak o tasarıdan ayırılması sonucu buraya gelmiştir. Tabiî buradan bir paylaşım çıkarma anlamında söylemiyorum; ama, işin doğrusu budur. Hükümetin bu yönde bir tasarısı vardı, bu tasarının tümünün görüşülmesi zaman alacaktı, memurlara verilecek 1 dereceyi biz öne alalım diye hem Cumhuriyet Halk Partili üyeler olarak hem Adalet ve Kalkınma Partili üyeler olarak bir önerge verdik; böyle bir formülle konu buraya gelmiştir, elbette önergeyi veren arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan burada ifade etti, bunun, memurları hatırlamak gibi manevî bir tarafı var. Kabul edelim ki, bu derece artışı kayda değer bir aylık ücret artışı getirmemektedir. Bu, özellikle 5 inci dereceden 4 üncü dereceye çıkan memurlarda, onların bazı yan ödemeleri, bazı tazminatlarına da yansıdığı için belki bir miktar artış getiriyor; ama onun dışında, daha alt kademelerde maaş alan memurlara fazla bir şey getirmiyor ve doğal olarak 1 inci dereceden maaş alan memurlara da herhangi bir katkısı olmuyor. Medyamız milletvekili maaşlarına çok hassastır. Belki, bu yolla milletvekili maaşlarının da artırılacağı gibi bazı yorumlar yapılabilir. Ben şimdiden, hemen o yorumları kapatmak üzere söyleyeyim ki, bizlerin aldığı aylıkla, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı arasında en ufak bir ilişki yoktur; yani, bizler zaten 1 inci dereceden maaş aldığımız için, tavandan alıyoruz, tavanın da ötesi yoktur.

Değerli arkadaşlarım, bu, elbette hiç yoktan iyidir; memurların hatırlanmış olması, 1 derece verilmiş olması ve bunun emeklilikte devam ediyor olması açısından önemlidir. Ben, buna emeği geçen Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetine, milletvekillerine ve muhalefetteki milletvekillerine, memurlar adına teşekkür ederim; güzel bir düşünce.

Değerli arkadaşlarım, yalnız, bunu, mutlak rakamlar olarak ortaya koyarsanız, bu, 15-20 yeni lira gibi bir artış sağlar, belki en yükseğinde de 40 lira, 50 lira gibi bir artış sağlar. O bakımdan, 50 lirayla, 20 lirayla ne alınabileceğini de şöyle bir düşünürsek, bunun getirdiği fazla bir şey yok. Esas olan, bir personel reformunun buraya getirilmesidir. Şimdi, şu anda yürürlükte bulunan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu çok eskimiştir, yıpranmıştır. İlk çıktığı zaman, belki, kendi içinde bir tutarlılığı, bir mantığı vardı; ama, o kadar çok istisnalarını getirdik ki, artık, istisnalar esas oldu, temel kanun istisna haline geldi. Rahmetli Hocamız Yavuz Abadan bize mülkiyede derdi ki: "İstisnalar kaidelerin mezarıdır." Şimdi, siz o kadar çok istisna getirirseniz, kaideyi öldürürsünüz. Bu 657 sayılı Kanun ölmüştür. Şimdi, bunun yerine yeni bir reform ihtiyacı var.

Şimdi, şu anda Maliye Bakanımıza, Bakanlığımızın yetkililerine "Türkiye'de kamu personeline kaç çeşit ödeme yapılıyor" diye sorsak, gerçekten tespit etmekte, saymakta büyük güçlük çekilir; çünkü, çeşitli kurullar var, bağımsız kurullar var, ekücretler var, yanödemeler var, ikramiyeler var, var oğlu var.

Şimdi, memurlar için iki şey çok önemlidir -elbette, insanca yaşayacakları bir ücret almalıdırlar- ama, bir de, aldıkları ücret arasında denge olmalıdır. Şimdi, karşılıklı iki masada oturan memur aynı işi yapar; birisi, örneğin, işçi statüsündedir, toplusözleşmelidir, çok para alır; öbürü memur statüsündedir, onun yarısı kadar para alır. Birisi belli tarihte girmiştir, çeşitli yanödemelerden yararlanır; bir kısmı yararlanamaz. Şimdi, böylesine adaletsiz, dengesiz bir ücret sistemiyle karşı karşıyayız.

Bu getirmekte olduğumuz 1 derece artışı, bu adaletsizliği ortadan kaldırmıyor. Sadece, 1 derece daha ileri götürmek suretiyle nispî bir iyileşme sağlıyor; fakat, kurumlar arasında var olan adaletsizlikler aynen devam ediyor.

Şimdi, biliyoruz ki, bazı kurumlarda, biz, memurlara bu normal ücretlerinin üstüne tazminatlar veriliyor, eködemeler veriliyor, ayrıca, ikramiyeler veriliyor; ama, büyük çoğunluğu bunlardan yararlanamıyor. Bunların hepsi kamuda çalışıyorlar, kamu hizmeti yapıyorlar ve halkın ödediği vergilerle bu ücretlerini alıyorlar. Onun için, bu sistemi adil hale getirmek, dengeli hale getirmek artık kaçınılmaz olmuştur. Hükümetin acil eylem planında da var, hükümet programlarında da var, bakanlarımızın, Başbakanın demeçlerinde de var; artık, biz, kısa sürede personel reformunu getireceğiz diyorlar. Bu sözün yerine getirilmesini istiyorum, bekliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu, bir fırsattır; yani, bazı şeylerin eskimiş olması bir fırsattır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununu savunacak bir tek Allah'ın kulu kalmamıştır. Öyleyse, yeni bir kanun ihtiyacı, yeni bir reform ihtiyacı ortadadır; bu, kaçınılmazdır. Öyleyse, gecikmeden bu reformu yapalım. Bu reformu yaparken; bir, eşit işe eşit ücret ilkesinden yararlanalım; iki, artık, torpili, adam kayırmayı ortadan kaldıracak bir sınav ve kariyer sistemini getirelim. Derece yükselmeleri, unvan yükselmeleri mutlaka objektif sınav esasına bağlı olmalıdır; yani, devlet memuru, hizmet yaparken onun bunun peşinde koşarak terfi yolları aramamalı, emeğine, hizmetine, liyakâtine göre ücret alacağını bilmelidir.

Şimdi, kamuda büyük bir erozyon var; yani, insanlar çok çabuk kamu hizmetinden ayrılıyorlar, özel sektöre geçiyorlar. Niçin; çünkü, yeteri kadar ücret verilmiyor; terfilerde, tayinlerde, yükselmelerde bir esas yok, keyfîlik var; onun için de, işe yarayan, çalışkan, yetenekli memurları kaçırıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyürek, buyurun.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Toparlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, her rejimde bürokrasi vardır; sosyalist rejimde de vardır, kapitalist rejimde de vardır. Türkiye'de, zaman zaman politikacılar, bürokratları günah keçisi ilan etmişlerdir. Bürokrat, çizilen ana politikaları uygulayan kimsedir. Politikacı, bakan, politikayı da uygulayacağını zannediyorsa, orada yanılır, orada büyük hatalar olur. Ana hedefleri, temel doğruları elbette politika belirleyecek, politikacı belirleyecek, hükümet belirleyecek; ama, uygulamasını bürokrasi yapacak. İşte, bu bürokratın tayininde, terfiinde, objektif kıstasları mutlaka yeni reformda gözetmeliyiz ve herkese yaptığı hizmete göre ücret vermeliyiz, dengeyi sağlamalıyız ve bir de, insanca yaşayacak miktarda ücret ödenebilmelidir. Şu anda memurlarımıza vermekte olduğumuz ücret açlık sınırındadır, yoksulluk sınırının çok altındadır; buna mutlaka son verecek bir personel reformunu dört gözle bekliyoruz.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, her zaman reformlardan yanayız; ama, reformcukları da destekleriz. Bu bir reformcuktur. Bizim beklentimiz, esas, büyük, kapsamlı personel reformudur.

Bunun kısa sürede gelmesi dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. Bu teklifin kanunlaşmasını bekleyen binlerce memurumuza da sevgilerimi, saygılarımı iletiyorum.

Sağ olun arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özyürek.

AK Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali İbiş; buyurun.

(AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ İBİŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkındaki Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet memurlarına bir derece verilmesi hakkındaki kanun teklifinin, desteklerinizle yasalaşacağına inanıyorum. Böylece, adaletin daha da gecikmesini önlemiş olacağız; memurlar ve diğer kamu görevlileri arasında ondört yıldır devam eden eşitsizlik, bir nebze de olsa giderilmiş olacaktır.

Bu eşitsizliğin nedenini, gelin, hep beraber gözden geçirelim. Kanunun, şu anda görüştüğümüz bu maddesi, öncelikle, 1991 yılından sonra memur olanlara 1 derece verilmesini sağlamaktadır. 1979'dan 1991'e, 1991'den 2005'e gelen süreç içerisinde bozulan dengeler ve adaletsizlikler giderilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce, 20.2.1979 tarih ve 2182 sayılı Kanun ile 15.10.1991 tarih ve 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, memurlara ve diğer kamu görevlilerine 1 derece verilmişti; ancak, 1991 yılında, belirtilen tarihten itibaren memur olanlar, 1 derece düşüğe tekabül eden eksik ücreti alıyorlardı. Bu durum da, 1 000 000'a yakın memurumuzu, kamu çalışanımızı ilgilendiriyordu. Bu kanun teklifi, siz değerli milletvekillerimizin desteğiyle yasalaşınca, kamu çalışanları arasındaki bu eşitsizlik giderilmiş ve hakkaniyet sağlanmış olacaktır.

Ayrıca, 457 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek geçici madde kapsamında olanlar, 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa eklenen ek geçici madde kapsamında olanlar, 459 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa eklenen ek geçici madde hükümleri kapsamında sözleşmeli subay, sözleşmeli assubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar.

Bu ek geçici maddelerin hükümlerinden yararlanamamış olanlardan, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunanlar ile bunlardan, kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli, adî malullük, vazife malullüğü aylığı bağlananlar ile dul ve yetim aylığı alanlar yararlanacaktır.

Başka bir ifadeyle, 657'ye tabi memurlardan 16.10.1991'den sonra göreve başlamış memur ve kamu görevlilerine, memur emeklilerine, aylıklarını 657 sayılı Yasaya göre almayan; ancak, Emekli Sandığına tabi personele, rütbe ve kıdemlerinde değişiklik yapılmamak kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri personeli ve burada bulunan sivil personele, dul ve yetim aylığı alanlar ile adî malullük, vazife malullüğü aylığı alanlar yararlanacaklardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu uygulama yapılırken, her defasında bir süre ve bu sürenin sonunda aynı beklenti olmaması için, hükümetimiz gerekli düzenlemeyi de yapmaktadır. Kamu çalışanlarımızın malî ve sosyal hakları üzerinde köklü iyileştirmeler yapılması için, çalışmalar, tarafımızdan sürdürülmektedir. İktidara geldiğimizden bugüne kadar, memur, işçi, dargelirli, esnaf, sanatkâr, emekli, dul ve yetim, serbest meslek erbabı ve bütün halkımızın beklentilerini en iyi biçimde karşılamaya ve yüzünü güldürmeye devam ediyoruz ve devam edeceğiz; bu çalışmalarımız en ideale ulaşıncaya kadar da devam edeceğimizi bilmenizde yarar görüyorum.

Aziz milletimizin, Adalet ve Kalkınma Partisini, Genel Başkan ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde iktidara getirmesinde, adalet, kalkınma ve güçlenme arzusu yatmaktadır. Zedelenmesine asla müsaade etmeyeceğimiz adalet duygusu bunların başındadır.

Partimiz iktidara geldiğinden bu yana, milletimizin arzusu olan kalkınma ve güçlenme gereğini yerine getirmek için canla başla, geceyi gündüze katarak çalışmaktayız. Milletimiz, her alanda adalet beklemekte ve bizlere güvenmektedir. Bu güven, yapılan son kamuoyu yoklamalarında da görüldüğü gibi, artarak devam etmektedir. Halkımızın bu beklentilerini yerine getirmek de bizlerin en tabiî görevidir. Geçen günlerdeki icraatlarımız en iyi örnekleri teşkil ettiği gibi, gelecek günlerde yapacaklarımız da daha iyi örnekler olacaktır. Ayrıca, Anayasamızın 10 uncu maddesinde eşitlik ilkesi açık seçik ifade edilmiştir. Bu kanun maddesi desteklerinizle kanunlaşınca memurlar arasındaki eşitsizliği gidermiş olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükümetimizin eğitim, sağlık, hukuk, ekonomi, turizm ve uluslararası alanda reform düzeyindeki atılımları, kamu personel reformunun gerçekleştirilmesi yönündeki çabaları devam etmektedir. Bu değişim ve gelişim gayretleri, ücret dengesizlikleri ve adaletsizliklerini de giderecektir. Hükümetimiz, kamu çalışanlarına hak ettiği ücreti imkânlar ölçüsünde vermeyi her zaman önemli bir amaç olarak gözönünde bulundurmaktadır. Maaş ve ücret sistemi sadeleştirilecek ve dengesizlikler ortadan kaldırılacaktır.

2005 yılı uygulamalarında devlet memurlarına tatbik edilecek artış oranı, düşük maaş alana daha yüksek oranda yansıyacaktır. Geçen iki yılda olduğu gibi, bu yıl da, ekgöstergenin getirdiğinden fazla olarak, enflasyon oranının üzerinde iyileştirme yapılacaktır. Enflasyon oranı yüzde 8 hedeflenmişken, maaş artışları yüzde 12 oranlarına kadar ulaşacaktır. Memur emeklilerinde ise bu oran yüzde 11,4 olacaktır. Memurlara verilecek bu 1 derece ile aile yardımını da buna katarsak, en düşük memur aylığındaki kümülatif artış yüzde 13,5'i bulmaktadır. Bütçe açığı ve faiz yükü azaldıkça imkânlarımız nispetinde kamu çalışanlarımıza daha fazla kaynak ayıracağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Ülkemiz insanlarına verilen temel hizmetlerin büyük bir kısmı kamu çalışanları tarafından karşılanmaktadır. İnsanımızın hastaneden aldığı sağlık hizmeti, okuldan aldığı eğitim hizmeti, adliyeden aldığı adalet hizmeti, polis ve askerimizden aldığı iç ve dışgüvenlik hizmeti, ulaşım için gerekli olan hizmetler, kullandığımız enerji hizmetlerinin büyük bir kısmı kamu personelimizce karşılanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimize bu derece hayatî hizmetler sunan kamu çalışanlarımızın morali yüksek, motivasyonu iyi olmalıdır. Uluslararası alanda ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine taşıyabilmemiz için gerekli olan bilgi, plan ve programların büyük çoğunluğu kamu çalışanlarınca sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin temel taşlarını kamu çalışanları oluşturmaktadır. Önümüzdeki yıllarda ülkeler arasındaki yarış, globalleşen dünyada çok daha alışılmışın dışında olacağını göstermektedir.

Bu vesileyle, kanun teklifimizin memurlarımızın arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırması gibi, daha başka alanlarda eşitsizlik içeren, bugünkü uygarlığın gerisinde kalmış ne kadar eksiklerimiz varsa bunları daha iyi duruma getirmek için canla başla, gece gündüz demeden çalışmaktayız. Bu, Yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görev yapma sorumluluğumuzun da gereğidir. Aziz milletimiz bizlere vekâletini verirken bunları istemiştir ve yapılıp yapılmadığının da yakın takipçisi olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, kapalı ve sınırları içinde hareket eden ve bu sınırlara hapsolmuş bir ülke değiliz; gerek politikalarımız gerekse şu andaki fiilî durumumuz da böyledir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -Sayın İbiş, tamamlayın konuşmanızı.

ALİ İBİŞ (Devamla) - Dünyamızın neresinden bakılırsa bakılsın yurdumuzun en ücra köşesi görülebilir, açıklık politikamız hissedilebilir. Bizler de dünyaya böyle bakmaktayız. Durum böyle olunca, yeni sorumlulukları da hep beraber yükleniyoruz ve yükleneceğiz.

Aziz milletimizin bir ferdi ve bu Yüce Parlamento içinde milletvekili olma sorumluluğumuzun eskiye göre daha da ağır yükler yüklediğini bilmemizde yarar vardır. Geçmiş zamanlardan daha farklı duyarlılık içinde olmak mecburiyetindeyiz. İşte bundan dolayıdır ki, Genel Başkanımız ve Başbakanımızın önderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partimiz, bu sorumluluğun gereğini yapmak için halkımız tarafından iktidara getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gelecekte kamu reformu çalışmalarımızın devam edeceğini hepiniz bilmektesiniz. Bir yandan bu çalışmalar devam ederken, memurlarımız arasındaki derece eşitsizliğini bu kanunla gidermiş bulunmaktayız. Hükümetimiz, kamu çalışanlarının halkımıza hizmet verirken daha sağlıklı, daha üretken, daha morali yüksek, geleceğinden daha umutlu olmalarını sağlamak için azamî gayreti gösterecek ve gerekli desteği her zaman verecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, AK Parti Grubu adına, kanun teklifinin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum; Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın İbiş.

Şahsı adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Akman, süreniz 5 dakika.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı kanun teklifimiz üzerinde şahsım adına söz aldım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, anayasalara, yasalara zaman zaman bazı hükümler derç edilir, bazı ifadeler konulur; ama, bu ifadelerin gereğinin tam tersi işler yapılır. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, bugün, bizim Anayasada ifadesini bulan çok temel ifadelerden bir tanesi olan sosyal devlet ilkesinin bir gereğini daha bu teklifle yerine getirmiş olmaktayız.

AK Parti Hükümeti, göreve başladığı günden bu yana, Anayasanın sosyal devlet ilkesini önceleyen bir tercihle yola çıkmıştır ve bu alanda iki yılı aşkın bir süredir sürekli adımlar atılmaktadır. Bunlardan birkaç tanesini belki şöyle hatırlamak gerekirse, Sayın Başbakanımızın ifadesiyle, fakir fukara ve garip gurebayla ilgili atılmış olan adımlar var; kömür yardımları, sosyal yardımlaşma vakfı vasıtasıyla -hiçbir tarihte olmadığı kadar- insanlarımıza sağlanan maddî ve aynî yardımlar var ve yine, insanca bir yaşam standardının gereğini alamayan, bu düzeyin altında ücret alan insanlarımızla ilgili olarak, çalışanlarımızla ilgili olarak adımlar atılmıştır.

Hükümetimiz, ilk göreve başladığı günlerde, Bağ-Kur emeklilerine, SSK emeklilerine, Emekli Sandığı emeklilerine ve dul, yetim, malullük maaşı alanlarla ilgili olarak yüzde 100'lere varan, bir kereye mahsus artışlar yapmıştır ki, ücretler arasındaki adaletsizliğin, dengesizliğin, açılmış olan makasın kapanması noktasında hizmet edebilsin diye. Şükürler olsun, bu anlamda, çalışanlarımız da hükümetimizden ciddî anlamda memnundurlar; ama, takdir edilir ki, böyle kısa bir zaman içerisinde, onlarca yıl ihmal edilmiş olan bu büyük problemi bir çırpıda çözmek mümkün değildir.

Bu dönem içerisinde özellikle memurlarımızla alakalı olarak az ücret alana çok, çok ücret alana nispeten daha az artış yapılması, artık, bir gelenek haline gelmiş; kadınlarımızla alakalı olarak, kadınlarımızın aldıkları ücretsiz izinlerle ilgili süreler uzatılmış; yeşilkartlılarla alakalı olarak, biliyorsunuz, özellikle bu sene başında yürürlüğe girmiş olan, ayakta tedaviler için de ilaç alabilmeleri noktasındaki adım çok önemli olmuştur ve bunun gibi daha birçok adımlar atılmıştır.

Bu önümüze gelen teklifle de, benden önce konuşan arkadaşlarımızın da izah ettiği üzere, insanlarımız her şeyden önce âdeta ömürlerinden üç yıl kazanmışlardır. Ömürleri üç yıl daha uzamış gibi bir hissiyata kapılacaklardır; çünkü, biliyorsunuz, normal bir memur 1 dereceyi ancak üç senede alabiliyor.

Yine, birkısım memurlarımız 3 üncü derece, 4 üncü derece ve benzeri şekilde bazı üst görevler için aranan derecelere inemediği için bazı üst görevlere atanamıyordu, belki şef olamıyordu, müdür yardımcısı olamıyordu, müdür olamıyordu ve benzeri şekilde, memurluk içerisindeki yükselme prosedürü noktasında yine bir avantaj elde etmiş olacaklardır.

Tabiî, bu, emekliler için de geçerli olacağı gibi, belki en önemlisi, adalet duygusunun tesis edilmiş olmasıdır. İnsanları işine, devletine ve hayata bağlayan en önemli duygulardan birisi olan adalet duygusunun, atılmış olan bu adımla tesis edilmiş olması, belki en çok önemsenecek olan konulardan bir tanesidir.

Değerli arkadaşlar, hepimizin çok iyi bildiği gibi, hükümetimiz, devlet personel rejimiyle alakalı olarak, çalışanlarla alakalı olarak ciddî bir çalışma içerisindedir. Hakikaten, bu kürsülerden yıllarca ifade edildi. İşçiler ile memurlar arasındaki ücret adaletsizliğinin, sözleşmeliler ile memurlar arasındaki ücret adaletsizliğinin, mühendisin şoförünün mühendisten daha fazla ücret aldığı konusundaki çarpık yapıların giderilmesi için hükümetimizin ciddî adımlar atmak üzere olduğunu biliyoruz ve bununla alakalı olarak da, biz de milletvekili olarak kendilerine gereken desteği vermeye hazırız.

Bu anlamda, belki, memurlarla alakalı olarak bugüne kadar yapılmış olan, devletin aslî ve sürekli görevlerini ifa eden insanlar olarak yapılan tanımlarda da ciddî şekilde sorgulamalar yapılması, bu anlamda, yepyeni bir çalışan rejiminin ortaya konulması en büyük dilek ve temennimizdir.

Ben, vermiş olduğumuz teklifin, bugün, hükümetimizin de desteğiyle hayata geçiyor olması nedeniyle, memurlarımız adına sevinçli bir gün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

YAHYA AKMAN (Devamla) - Bu atılmış olan adımın, başta, çalışanlarımıza, memurlarımıza ve bütün memleketimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akman.

Sayın Bakanın söz isteği var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Hayır, yok.

BAŞKAN - Şahsı adına, ikinci söz isteği, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Gazalcı'ya ait.

Buyurun Sayın Gazalcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 1991'den sonra kamu çalışanı olanlara, memurlara 1 derece verilmesine ilişkin teklif üzerinde kişisel söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hükümet, sanki, böyle, memurların sorununu bu bir maddeyle, 20 -30  YTL'lik artışlarla çözdüğünü sanarak, büyük bir iş yapıyormuş gibi, geldi söyledi. Tabiî, 1979 yılında, 1991'de de bu haklar verilmişti. Şimdi, 1991'den sonra verilmeyenlere bu hak veriliyor. Üstelik, hükümet, verdiği bir sözü, attığı bir imzayı yerine getiriyor.

Bakın, elimde bir belge var; 30.9.2004 tarihli toplugörüşme tutanağı, Başbakanlık Toplantı Salonu. Hükümet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, Başbakanlık Müsteşarı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı; yani, bir yanda işveren, hükümet var; bir yanda da yetkili sendikalar var; bunlar imzalamışlar. Bu imzada demişsiniz ki -Sayın Bakan, beni dinleyin lütfen-  buradan okuyorum:

"1- Biz, bütün memurlara -1991'den sonra giren memurlara- 1 derece vereceğiz.

2- Yüzkızartıcı suçların dışında, memurlara sicil affı getireceğiz.

3- Kamu görevlilerinin statüsü, hakları ve çalışma koşulları yeniden düzenlenecek."

Değerli arkadaşlar, lütfen... Memurlar sizinle oturmuşlar, bir toplugörüşme yapmışlar ve imza altına almışlar; daha önce kişisel olarak teklif veren arkadaşlarımla birleştirmişsiniz, siz onlardan bir tanesini getirmişsiniz, şimdi yerine getiriyorsunuz, biz de katkı sunuyoruz; ama, bu vesileyle, şimdi, memurların, çağdaş ülkelerdeki, girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerindeki hakları var mı, yok mu; isterseniz biraz onu konuşalım ya da niçin, sicil affı da, söz verildiği halde, buraya gelmedi... Şimdi, çalışma koşulları, memurların statüsü...

Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 Sayılı Sözleşmesini -sendika özgürlüğü ve örgütlenme hakkı- kabul etmiş; yani "kamu çalışanlarının sendika ve örgütlenme haklarını yükümleniyorum" demiş; ama, bakıyorsunuz, Türkiye'de, bırakın grevli sendika hakkını, toplusözleşmeli sendika hakkı bile yok; onu da kendimize uydurmuşuz "toplugörüşme" diye bir söz oyunu yapmışız. Bu, oturulup imzalanmış; onun gereği yerine getirilirken, sanki, AKP Hükümeti, memurların bütün sorunlarını çözüyormuş, haklarını veriyormuş gibi bir izlenim yaratıyor; bir kere, bu doğru değildir. Memurlarımızın durumu ile dünyanın ileri, gelişmiş ülkelerindeki memur haklarının durumuna şöyle bir bakın ve sonra ne durumda olduğumuzu görelim.

Değerli arkadaşlar, bugün, Türkiye'de, memurlar toplusözleşme yapamaz, grev yapamaz; ama, bakın, kimi ülkelerde -birkaç tanesini okuyayım- Fransa'da, İspanya'da, İsveç'te, Norveç'te, Yunanistan'da öğretmenlerin grev hakkı vardır, memurların grev hakkı vardır, toplusözleşme hakkı vardır. Şimdi, toplugörüşmeyle imza atılan yükümlülükler bile yerine getirilmiyor. Ben burada birkaç kere söyledim; öğretmen sendikası Eğitim-Sen ile Millî Eğitim Bakanı oturuyor, Kurum İdare Kurulu kararlarını imzalıyor -bu bitti, geçen iki yıla ilişkindi- bunların çoğu yerine getirilmiyor.

Değerli arkadaşlar, ekonomik durumunu arkadaşlarım anlattılar. Bakın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, lütfen, toparlayın efendim.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, dünyanın, gerçekten, demokrasisi gelişmiş bütün ülkelerinde, kamu çalışanlarının sendikal hakları önemli bir ölçüttür o ülkenin demokrasisinin gelişmişliği açısından; ikincisi, siyaset yapma hakkı... Türkiye'de gündeme gelmez bu. Avrupa Birliğine gireceğiz; piyasa ekonomisi, tamam; her şey o; peki, özgürlükler, haklar?.. Ben, burada, ne zaman memur ve öğretmen hakları gündeme getirilse... Bırakın üç beş kuruş artışı, bir kere balık yedirme değil, balık tutma aracını vereceksiniz. Anayasanın 68 inci maddesindeki engeller hâlâ ortada, kaldırabiliyor musunuz bunu?! Var mısınız, Avrupa Birliği ülkelerindeki memurlara verilen sendika hakkını, siyaset yapma hakkını memurlara verelim. O zaman, veriyor musunuz, vermek zorunda mı kalıyorsunuz, bir bakalım.

HİKMET ÖZDEMİR (Çankırı) - Değiştirelim onu.

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, elimde bir çalışma var; Eğitim-Senin yaptığı, öğretmenlerin, memurların durumunu gösterir çalışma. 1965 yılında, 3 üncü derecedeki bir öğretmen 2 025 lira alıyormuş ve bununla 29 adet cumhuriyet altını alıyormuş. Bugün, o öğretmen, 738 Yeni Türk Lirası alıyor, 5,9 adet cumhuriyet altını alabiliyor. Hadi, altını bırakalım, ekmeğe gelelim: 1'in 4'ündeki bir öğretmen, 1995 yılında aldığı maaşla 2 898 adet ekmek alabilirken, 2005'te bugünkü maaşıyla 184 adet ekmek alabiliyor.

Değerli arkadaşlar, daha birçok ölçütler var. Bakın, onbeş yıllık bir öğretmenin... Sayın Bakan burada bir kurnazlık etti, 5 inci dereceyi örnek veriyor.

BAŞKAN - Sayın Gazalcı, sürenizi çok geçtiniz, rica ediyorum...

MUSTAFA GAZALCI (Devamla) - Peki, bitiriyorum Sayın Başkanım.

Tam orada bir atlama olur; 8'den 9'a geçerken vermiyor, bu artışları da işine geldiği yerde veriyor.

Değerli arkadaşlar, Kore'de onbeş yıllık bir öğretmenin yıllık maaşı 42 845, Almanya'da 46 459, Türkiye'de 5 714 dolar; yani, özlük hakları bakımından, sendikal hakları bakımından, siyaset yapma hakları bakımından Türkiye'deki kamu çalışanları kapıkulu gibi işlem görmektedirler. Biz, onların temel haklarını verelim, o zaman işin niteliği de, verimliliği de yükselsin.

Kamu hizmeti kamu çalışanı eliyle olur. Verimlilik, hızlılık, nitelik çok önemlidir. Siz, onlara, o hakları vermezseniz, maaşı da düşük olur, kamu hizmeti niteliği de düşük olur. Gelin, gerçekten kamu hizmetlerinin niteliğinin yükselmesini istiyorsak, dünyadaki, Uluslararası Çalışma Örgütündeki ölçütler olsun ve onlardan da iyi kamu hizmeti bekleyelim diyorum, tümünüze saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gazalcı.

Sayın milletvekilleri, 1 inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Madde üzerinde verilmiş 1 önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerine Bir Derece Verilmesi Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesindeki "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunanlar ile bunlardan bu Kanunun yürürlüğe girdiği" ibaresinin "15/1/2005 tarihinde görevde bulunanlar (aylıksız izinde bulunanlar dahil) ile bunlardan anılan" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Hamza Albayrak

Hasan Anğı

 

Ankara

Amasya

Konya

 

Ali İbiş

 

Ünal Kacır

 

İstanbul

 

İstanbul

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçesini okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Kanunun 1 ve 2 nci maddelerinin yürürlük tarihleri arasında paralellik sağlayarak bu konuda yaşanabilecek tereddüt ve ihtilafların önlenmesi ve aylıksız izinde bulunmaları nedeniyle kadrolarıyla ilişkileri devam etmekte olanların da bu uygulamadan yararlandırılacakları hususunun açıkça belirtilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bıraktığı ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun, 15 Ocak 2005 tarihinden geçerli olmak üzere, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 736 sıra sayılı yasa teklifi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ondukuz yıl devlette görev yaptım; derece ve kademe artışlarının ne getirip ne götüreceğini de, Sayın Bakanım, en az sizin kadar bilirim. Biraz evvel, siz dahil, buraya çıkan AKP milletvekilleri öyle bir anlattılar ki, bir an, acaba, iki yıldır ben bu işlerin içerisinde yokum, çok şey mi değişti; derecede, kademede çok farklı artışlar mı meydana geldi diye kendi kendime tereddüt ettim. Her şeyi abartma huyunuz var, inadına abartıyorsunuz; kendinize geldiğinde abartarak anlatmayı marifet sayıyorsunuz.

Bakın, burada, ben, bir örnek vereyim size: Hindi de yumurtlar tavuk da; hindinin yumurtası tavuğun yumurtasının iki katından daha büyüktür; fakat, hindinin hiç sesi çıkmaz; ama, tavuk bas bas bağırır. Sabahtan beri... Getireceğiniz üç lira, beş lira, o da memurların en doğal hakkı; 1979 yılından bu yana... Bu da size denk geldi. Üstelik, sizinle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da destek vererek bu teklifi kanunlaştıracağız; ama, abartınız fazla.

Sayın Bakan, sizin sosyal devletten anlamadığınızı bilirim, tüccar olduğunuzu da bilirim, kendi hesabınızı iyi yaptığınızı da bilirim; ama, memurun hesabını yanlış yapıyorsunuz. Gelin, bu hesabı da beraber yapalım: Bir devlet memurunun ortalama maaşı 600 YTL'nin altında. Sayın Bakan, kira 200 YTL. Kabul mü, abartı yok değil mi... Yakıt 100 YTL; elektrik, su 100 YTL; yol parası, tabiî, Ankara'da bu biraz değişir; Ankara'nın uzun dönemdir belediye başkanlığını yapmaya çalışan, yüzde 33'lük zamla halkın çıkarlarını doğrudan doğruya reddeden bir belediye başkanının getireceği yükü de katarsak yol parası da 100 YTL. Sayın Bakan, devletin kurumlarında öğle yemeğini devlet memurlarına fahiş fiyata veriyorsunuz, çoğu devlet memuru öğle yemeği bile görmüyor. Servisleri kaldırdınız; bu Meclis çatısı altındaki memurlar dahil, servisleri de kaldırdınız. Grevli, toplusözleşmeli sendikal haklardan da haberdar değilsiniz, onlar sizi ilgilendirmiyor. Bir pazarlık usulü tutturuyorsunuz. Memurla birlikte oturuyorsunuz hükümet olarak, içinizden birkaç bakanla birlikte; anlaşamıyorsunuz. Diyorsunuz ki "yüzde 6." Taraflar diyor ki "hayır, ne yüzde 6'sı; biz geçinemiyoruz." Biraz evvel yaptığımız bu hesapları onlar yaparak size veriyorlar. Diyorsunuz ki "anlaşamadık." Kime; Uzlaşma Komisyonuna. Uzlaşma Komisyonunun, kendi yetkinizdeki, kendi himayenizdeki Uzlaşma Komisyonunun dahi verdiği rakamları onlara vermeyecek kadar da adaletsiz davranabiliyorsunuz.

Sayın Bakan, sizin öyle bir döneminiz var ki, iktidara geldiğiniz günden beri, açık seçik, net, halk, eski kriz dönemini neredeyse arayacak duruma geldi. Merkez Bankası aracılığıyla protesto edilen senetlerin, hacizli devlet memurlarının, kredi kartlarına elkonulan memurların durumundan haberdar mısınız, bunların sayısını verebilir misiniz?!. Ben, vereceğim birazdan size kaç kişi olduklarını; neredeyse yarıdan fazla.

Sizin döneminizde bir şey daha oldu; ilk defa, imamlarımız sokağa çıktı, sizi protesto ettiler. İmam sendikaları, sokaklarda bordrolarını yaktılar. Sayın Bakan, bunu da gördünüz mü, işittiniz mi?!.

Ey AKP Hükümeti ve onun milletvekilleri, hissetmek başka bir şey. Burada, inanmadığı şeyleri söylemek pişkinliktir; ama, hissetmek farklı bir şeydir.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan)- Senin gibi!..

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)- Onların durumunu hissetmek farklı bir şeydir.

Benim kardeşim... Keçiören'de oturuyorum ben; Keçiören'e sabahın erken saatlerinde gel de, belediye otobüslerine binmeye çalışan, üst üste oturan öğretmenleri, üst üste oturan doktorları, oradaki memurların halini bir gör bakalım. Sabahleyin 8'de işe yetişmek için neler yaptıklarını bir gör. Alacağı, vereceğiniz ücret de, hükümetin takdir ettiği ücret de 600 YTL civarında.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)- Yapan o mu?!.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla)- Elbette, yapanın yanına kâr kalmayacak tabiî; ama, sizin desteklediğiniz kesimler de var, sizin uygun gördüğünüz kesimler de var. Bakın, nerede bir hortumcu, nerede bir talancı varsa, onlarla el ele, kol kola, yan yana durmaktan da geri kalmıyorsunuz. Özelleştirme furyası adı altında peşkeş çekiyorsunuz; örnek mi istiyorsunuz, İzmir limanları. İlginç, abartılı huyunuzdan vazgeçiremedik sizi.

Burada, benden önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Grubu sözcüleri, şahsı adına konuşan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, bu durumun ne anlama geldiğini, kaç türlü devlet memuru statüsü olduğunu, bunlar arasındaki maaş dengesizliklerini tek tek aktardılar. Bir kez de ben söylüyorum; ben, eski bir Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışanıyım. Bakın, Kırşehir Kültür ve Turizm Müdürlüğünde belki bu akşam tiyatro varsa, bir panel varsa, orada, en az 12-13 personel gece saat 12'ye, 1'e kadar nöbetçi kalır ve devletten 1 lira mesai parası almazlar. Yemeklerini nerede yiyecekleri belli değildir. Bunlara öngörülen ücret, biraz evvel söyledim, 600 YTL.

Sayın Bakanım, ben, bir şey daha yaptım; bu üst kurullara birer yazı yazdım. Dedim ki; ey üst kurullar, onların başkanları, üyeleri, orada çalışanlar kaç lira maaş alır? Hiç kimseden bir cevap alamadım. Sayın Bakana soruyorum; Sayın Bakanım, bu üst kurul başkanları, üyeleri kaç lira maaş alırlar? Onların maaşlarını kim belirler? Onlara, bu ülkede, et, ekmek, nohut ve başka şeylerde ya da yiyecekleri, içecekleri lokantalarda farklı fiyat mı uygulanır?

Buradan kastım şu: Devletin kendi içerisinde bir gelir dağılımı adaletsizliği artık ayyuka çıktı. Bu, burada bizim de destek vererek geçirmeye çalıştığımız -birazdan kanunlaşacak- derece, kademe ilerlemesiyle yapılacak iş değildir. Arkadaşlar, aynı görevi yapan insanlar arasında, devletin farklı kurumlarında, farklı yerlerde, yarıdan fazla, 2 kat maaş farkları var; bunların düzeltilmesi gerekir.

Size birkaç maaş örneği vereceğim: Sayın genel müdürler var; örneğin, Türk Telekom A Ş'nin Genel Müdürü 10 567 YTL alır, Denizcilik Müsteşarı 8 622 YTL alır, TRT Genel Müdürü 6 922 YTL alır. Sayın Bakan, bunlar, fırınlara gittiğinde ya da oturdukları muhitte kasaba, markete gittiklerinde etin kilosu daha pahalıya; 600 YTL alan ve evinde yakacağı olmayan, üstü başı, hali, belki ayağında yazlık ayakkabıyla kış günü işe gelmeye çalışan insana daha mı düşük veriliyor? Ölçü ne, kıstas ne; ben anlamadım; ondokuz yıl devlet memurluğu yaptım, anlayamadım. Dediniz ki, adalet... Biz, anlarız, biz biliriz. Neresinde bunun adalet?! Söyleyebilir misiniz AKP'li milletvekili arkadaşlarım, bu saydıklarımda adalet ölçüsü var mıdır? Hakkaniyet var mıdır?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yok, kesinlikle yok.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Peki, yok diyorsunuz, katılıyorsunuz; ne kadar güzel; ikibuçuk yıldır niçin buna dikkat edilmedi, bununla ilgili bir çalışma gündeme getirilemedi?

Ben onu beşi bilmem, memurlara grevli, toplusözleşmeli sendikal haklar derhal verilmelidir. Onlar da sizinle, hükümetle masaya oturduğunda pazarlığını yapabilmelidir.

Unutmayın, o memurlar dediğimiz, sizden uzak insanlar değil. Belki içinizden kiminin kızı, kiminin gelini, kiminin oğlu, kiminin dayısı, kiminin köylüsü memurdur. Unutmayın, onlar burada konuşulanlarla, bize aktarılmaya çalışılanlarla ya da çok devasa, onlara zam verilmiş gibi göstermenizle...

Bakın, gidin sorun evinizde, deyin ki, bugün size böyle, bir derece ilerlemesi getirildi -ki, Cumhuriyet Halk Partisi buna destek verdi- mutlu musunuz bundan?

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Zam yok, derece var.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Ben zamdan bahsediyorum, ben gelir dağılımının adaletsizliğinden bahsediyorum. Ben, bu iddiayı çok yaptınız, çok söylediniz, gördük sizi, pembe hayallerle o seçim bildirgenizde gördük sizi, onları soruyorum. Var mı bunlara söyleyeceğiniz bir şey, var mı Sayın Bakan? Var mı? Birazdan çık buraya, lütfen, üst kurul üyelerinin aldığı maaşları burada açıkla, Merkez Bankası Başkanının aldığı maaşı açıkla!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bayındır, açıyorum mikrofonu; yalnız, toparlayın lütfen.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Toparlarım Sayın Başkanım.

Sizin bulunduğunuz Bakanlıkta, sabahın erken saatinde kalorifer yakmaya gelen, yüzünü bile görmediğiniz, görseniz bile tanıyamayacağınız o hizmetlinin durumundan da haberdar olmanızı istiyorum ben, onu hissetmenizi istiyorum; yoksa, öyle, tüccar zihniyetiyle, hamasî nutuklarla, farklı biçim, yol ve yöntemlerle, anlatmayla bir yere varılamadı; bizden öncekiler varamadı, siz de varamazsınız. Gelin, gerçekten, devletin... Önce, kendi içerisinde, eşit işe eşit ücret, sendikal haklar konusunda bazı yasalar getirirsiniz, devrim gibi dersiniz. Devrim nedir, biliyor musunuz, devrim? Getirirsiniz grevli, toplusözleşmeli sendika yasasını; onun adına, ben de, çıkar, burada, devrim derim, devrim. Yapılması gereken budur. O insanların da içerisinde bulunduğu koşulları düzeltmekten geçer Sayın Bakan.

Sayın Bakan, bakın, ben ne anlatıyorum... Sayın Bakan kendi havasında...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bana laf atma; ayıp oluyor.

HÜSEYİN BAYINDIR (Devamla) - Ah Sayın Bakanım ah; seni var ya, Hakkâri'nin, Şırnak'ın, Siirt'in dağlarında şu kışta kıyamette görev yapmaya çalışan hemşirelere, oradaki öğretmenlere, oradaki polis memurlarına, oradaki Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına verdiğin ücretler ile onların durumunu düşünmeye davet ediyorum. Sayın Bakan, hamasî nutuklarla olmaz. Sen işini bilirsin; ama, benim devlet memurum işini bilmez; o, devletçidir; o, Türk Milletinin onurunu, gururunu, aldığı o 3 lira maaşla vermeye çalışır diyorum.

Sayın Başkan, sözümü hemen toparlıyorum.

Bakın, bu çıkacak yasada da... Bu yasa ne zaman yürürlüğe giriyor; 15 Ocakta. Peki, ey AKP Hükümeti, Sevgili Bakan, ayın 16'sında işe girecek devlet memuru bundan yararlanacak mı; hayır; adaletsizsiniz siz. Adalet sisteminizi yeniden bir gözden geçirin. Devlet memurlarının içerisinde bulunduğu durumları hissedin, düşünün. Oturun, karşılıklı konuşalım; diyalogla olur bu işler. Sivil toplum örgütleri deyince, sizin aklınıza, yalnız, Odalar ve Borsalar Birliği geliyor; hayır, Sayın Bakanım, sendikalar da var, demokratik kitle örgütleri de var. Onlarla da muhatap olacaksınız, onların da düşüncelerini alacaksınız ki doğru yapasınız, huzur getiresiniz diyorum.

Son olarak şunu söylüyorum: Kıyımlara da son verin, devletin kurumları içerisinde yaptığınız kıyımlara da son verin. Taşı taş üstünde koymadınız. Bunun hesabını da, bir gün gelir, birisi sorar diyorum.

Yüce Heyetinizi, sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bayındır.

Şahsı adına söz isteği var.

Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

Sayın Kandoğan, süreniz 5 dakikadır; lütfen, sürenize uyun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmayı, Sayın Maliye Bakanını dinledikten sonra yapmak ihtiyacı hissettim.

Biz, Sayın Maliye Bakanımızı, bugüne kadar, kendine has üslubuyla, tavrıyla olan o konuşmalarından tanıyorduk; ancak, bugün, bu kürsüden dinledikten sonra, Sayın Maliye Bakanımızın başka özelliklerini de keşfetmiş bulunuyorum.

Konuya geleceğim, önce başka bir konudan bahsetmek istiyorum. Ben, Sayın Maliye Bakanımıza bu milletvekili lojmanlarının satışıyla ilgili bir soru önergesi verdim. Soru önergesinde ne kadar lojman satıldığını, eğer, bu lojmanlar satılmamış olsaydı, bu uygulama olmamış olsaydı, bugüne kadar ne kadar kira geliri elde edilecekti diye sordum. Sayın Bakan "32 lojmanın satıldığını" söyledi; ancak, devamında, sorduğum soruya karşılık da "böyle bir şeyin artık düşünülemeyeceği için, kira geliri düşünülemeyeceği için, ne kadar kira geliri elde edileceği hususu bizim tarafımızdan ilgilenilmemektedir" şeklinde bir cevap bildirdiler.

Daha sonra, asgarî ücreti sordum, Avrupa'daki, dünyadaki asgarî ücreti sordum. Çok büyük bir uyanıklıkla, brüt asgarî ücreti ele alıp, Avrupa'daki 12 nci ülke olduğumuzu ifade ediyor; ancak, bunu nete çevirdiğiniz takdirde, 16 ncı sırada olduğumuzu -birçok ülkede de asgarî ücret olmaması nedeniyle, hemen hemen Avrupa'nın en sonuncu sırasında olduğumuzu- bir şekilde gizleyerek bir cevap verdi.

Biraz önce de, bu maaş artışlarıyla ilgili olarak, 5 inci dereceden 4 üncü derece örneğini verdi; bu, ekstrem bir örnektir. 5 inci dereceden 4 üncü dereceye geçerken birçok tazminatlar 4 üncü dereceden başladığı için ekstrem bir örnektir. Ben, biraz önce bir bilgi aldım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bunun maddeyle ne alakası var?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Niye rahatsız oluyorsunuz Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, bakın, burada bir usul var, İçtüzük var; bu maddeyle ilgili konuşulur, rasgele konuşulmaz!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Evet, ben maddeyle ilgili konuşuyorum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ne alakası var?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bakınız, biraz önce bilgi aldım; aldığım bilgi şöyle...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Yürürlük maddesiyle ne alakası var kardeşim?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Lütfen dinleyin Sayın Kapusuz.

Veri hazırlama kontrol işletmeni 8 inci dereceden 7 nci dereceye yükseldiğinde maaşında 6 YTL. fark ediyor, 7 nci dereceden 6 ncı dereceye yükseldiğindeki fark 8 YTL. Aldığı maaşın yüzdesine vuracak olursanız, nerede yüzde 22, nerede yüzde 18! Yüzde1'lerin altında Sayın Kapusuz. Ben bunu söylüyorum. Sayın Maliye Bakanı gelip ekstrem bir örnek veriyor,

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Ben Başkanı ikaz ediyorum, sizi değil

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - İşte, biraz önce aldığım örnek budur; 8 YTL, 6 YTL fark ediyor.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Değil tabii! Ne alakası var!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) -Evet... Biraz önce aldım... Bordroyu da göstereceğim size, biraz önce aldım.

BAŞKAN - Sayın Kandoğan, bir dakikanızı rica edeceğim... Sayın Kandoğan, süreniz çok azaldı, bir de madde üzerindeki düşüncelerinizi aktarın...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu, madde üzerinde değil mi?!  (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN  - Madde üzerindeki düşüncelerinizi...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakınız, Sayın Maliye Bakanı buraya gelip dediler ki, biz her zaman...

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Grup Başkanvekili konuşmayı engelliyor...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) -Ne alakası var?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Kapusuz'u susturun lütfen Sayın Başkan!

BAŞKAN - Siz devam edin... Genel Kurula hitap edin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla)- Sayın  Maliye Bakanı buraya gelip dediler ki... Biz yeri geldiğinde Yüce Meclis, milletin temsilcileri, en yüce organ, en üst karar organı, yasama organı şeklinde Türkiye Büyük Millet Meclisini çok sitayişkâr sözlerle övüyoruz; ancak, Sayın Maliye Bakanı biraz önce geldi dedi ki...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Tereddüdün mü var onlardan?!.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hem de AK Partiden bu kanun teklifini veren milletvekillerimize rağmen dedi ki, "eğer, hükümet olmasaydı, bu milletvekillerinin vermiş olduğu kanun teklifinin hiçbir önemi yoktu."

74 üncü maddeyi okuyalım. 74 üncü madde, kanun tekliflerinin milletvekilleri tarafından verileceğini, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bunları komisyon başkanlıklarına havale edeceği hükmünü amirdir. Eğer, milletvekillerinin vermiş olduğu kanun tekliflerinin hiçbirisinin, hükümet istemediği takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelemeyebileceği gibi bir hüküm ortaya çıkar ki -biz de bunu söylüyoruz, zaten- hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisini ve komisyonları nasıl kuşattığının bir ifadesidir bu arkadaşlar.

Eğer, o komisyon başkanımız, benim kanun teklifimi komisyona alamıyorsa, hükümet korkusuyla, endişesiyle veyahut Sayın Bakanın söylemiş olduğu gibi, mutlaka ve mutlaka hükümetlerin istediği kanun teklifleri, kanun tasarıları Meclise gelecekse, o zaman İçtüzüğün 74 üncü maddesini lütfen İçtüzükten çıkaralım arkadaşlar. (DYP ve CHP  sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kesildi)

BAŞKAN - Son cümlenizi alalım...

FİKRET BADAZLI (Antalya) - Memuru 1 derece atlatmayalım mı?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - O kanun teklifini veren benim. İki milletvekilimiz ve AK Partili milletvekiliyle ben verdim o kanun teklifini. Ben de canı gönülden istiyorum; ancak, doğruları söyleyelim burada. Bu teklif yasalaşırsa, bir derece verilmesinin karşılığında devlet memurunun eline hangi rakamların geçeceğini burada net bir şekilde ortaya koyalım. Bu kanun teklifini ben getirdim; ancak, Sayın Bakanın söylediği gibi değil, ortalaması bu işin 15 000 000 lira ile 20 000 000 lira arasındadır sevgili milletvekilleri.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen 2 derece teklifi mi verdin?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, inşallah, bundan sonra memurlarımız çok daha iyi şartlarda yaşarlar; bundan sonra memurlarımızın durumunun iyileştirilmesi için hep beraber yeni kanun teklifleri, kanun tasarıları, inşallah, Meclisimize gelir; çok zor şartlar altında hayatlarını devam ettirmeye çalışan memurlarımızın bir nebze olsun yüzü güler.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kandoğan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Yürütme maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Vezir Akdemir; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunlara göre çalışan memurlar ile bunların dul ve yetimlerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için, kadro şartı aranmaksızın ve öğrenim durumuna bakılmaksızın 1 derece yükseltilmesi için 30.4.2003 tarihinde sözlü soru önergesi talebinde bulunmuştum. Bu sorunun önemi bakımından, Meclis gündeminde görüşülen bu konu hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Memurun maaş ve özlük hakları önem arz ettiğinden dolayı, 1 derece yükseltilmesi uygulaması ve 5 ilâ 15 inci derecedeki memur maaşlarına ekgöstergenin uygulanması, eşitlik prensibi anlamında bir zorunluluktur. Bu nedenle, 30.4.2003 tarihinde, Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'ın cevaplaması talebiyle sözlü soru önergesini Meclis Başkanlığına sunmuştum; şöyle...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Gelen cevabı da söyle.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Cevabını alamadım bugüne kadar.

Bu cevap için çok teşekkür ediyoruz; tabiî, bugün gündeme gelmesi için önemli bir şey.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu nedenle, uzun yıllardır düzeltilmeyen ücret politikası neticesinde, kamuda görev yapan personel arasındaki maaş dengesizliği bugüne kadar arzu edilen ölçüde kurulamamıştır. Hatta, aynı kurumlarda çalışanlar arasında bile maaş dengesizliği halen mevcuttur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile bunlara bağlı emekli, dul ve yetimlerimizin mağduriyetinin giderilmesi için, kadro şartı aranmaksızın ve öğrenim durumuna bakılmaksızın bir üst dereceye yükseltilmesi uygulaması, 20.2.1979 tarihinde 2182 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle, ayrıca, 22.9.1991 tarih ve 458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yürürlüğe giren ve bulunduğu derece ve kademenin bir üst derecesine yükseltilme uygulaması yapılmıştı. 16.10.1991 tarihinden sonra devlet memurluğuna başlayan memurların da derece yükseltilmesi hükmünden yararlandırılıp mağduriyetleri giderilmelidir.

Ayrıca, önemli sorunlardan biri de, memur maaşında uygulanan ekgösterge uygulamasıdır. Ücretlerin hesaplanmasında önemli bir miktar teşkil eden ekgösterge uygulaması 1 ilâ 4 üncü derecedeki memurlara uygulanmaktadır. 5 inci ilâ 15 inci derecedeki memurlar bu hükümden faydalanamamaktadırlar. Bu da eşitlik prensibine aykırıdır. Sözlü soru önergesinde belirttiğim gibi, 5 ve daha üstündeki derecelerde bulunan memurların maaşlarına uygulanmalıdır. Bu sebeple oluşan adaletsizliğin ve eşitsizliğin giderilmesi, psikolojik huzursuzluk, kırgınlıkların ortadan kaldırılması, mevcut iktidarların aslî görevi olmalıdır.

Bu hükümet döneminde, memur maaşları, cumhuriyet tarihimizin en düşük düzeylerine inmiştir. Yapılması gereken, 2005 yılında kamu çalışanlarının maaşlarına hem geçmiş yıllardan enflasyon kayıplarının hem de 2004 yılında yaklaşık yüzde 5 olarak gerçekleşmesi beklenen kişi başına refah artışının yansıtılması şarttır. Aksi halde, ülkemizde, sosyal barışın korunmasında sorunlarla karşılaşacağımız da gerçektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis gündemine getirilen, şu anda görüştüğümüz ve memurları ilgilendiren mevzuat, daha önce, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununa tabi olanlar dahil ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa tabi personelin kazanılmış hak aylıklarıyla, aylıklarını...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütecek bu kanunu?

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - ...Personel Kanunu hükümlerine göre...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütecek bunu?

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Geleceğiz; son maddeye geleceğiz efendim; son maddeyi açıklayalım da...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Ama, kim yürütecek, öğrenmek istiyorum.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Biraz sabırlı ol! Sabrın tükendi mi?! Sabrınız çok mu tükendi yani?! Bu kadar sabırsız mısınız yani?!

 TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Anlayamadım yani; kim yürütsün?..

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sabırsız mısın? O maddeye de geleceğiz! Bekle, sabret biraz!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Teklifiniz ne?..

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet, biliyorum, Grup Başkanınızda da sabır yok tabiî. Tükenmiş sabırlarınız. 

BAŞKAN - Efendim, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet, sabırlarınız tükenmiştir. Tabiî ki, memurun aldığı 500 000 000'u gözünüz görmüyor, burada bir dakikada Bakanlar Kurulunun şeyine mi gelmek istiyorsunuz? Ne demek yani? Sabır yok mu sizde yani?

BAŞKAN - Sayın Karakaya, lütfen müdahale etmeyin.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Kim yürütsün?!

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sen yürütürsün o zaman!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olur mu?!

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Yürüt tabiî o zaman. "Kim" diye sorarsan, sen yürüt diyelim o zaman.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olmaz!

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Zaten yürütüyorsunuz. Yürütüyorsunuz zaten. Ülkeyi bu hale getirmişsiniz; hepinizin de payı var bu konuda.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Alakası yok!

BAŞKAN - Sayın Akdemir, siz Genel Kurula hitap edin lütfen.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Evet Genel Kurula hitap edeyim; ama, lütfen konuşmacının sözlerini kesmesinler.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim hatibe.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Olur mu Sayın Başkanım; kim yürütecek, öğrenmek istiyorum.

Kıymetli düşüncelerinizden yararlanmak istiyoruz. Bunu kim yürütür; alabilir miyiz!..

BAŞKAN - Buyurun efendim.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - ...Personel Kanunu hükümlerine göre almayan Emekli Sandığına bağlı personelin emekli keseneğine esas aylıkları, 22.9.1991 tarih ve 457-458 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerle, bir üst derecenin aynı kademesine getirilmek suretiyle, 1'er derece verilmişti. Bu kanunlardan veya kararnamelerden yararlanmış olanlar ile yürürlük tarihinden sonra göreve başladığı için yararlanamayanlar arasında üç yıllık kıdem farkı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, 16.10.1991 tarihinden sonra göreve başlayan memurlara 1 derece yükseltilmesi uygulamasının eşitlik prensibi açısından uygun olacağı düşüncesiyle bu maddeye olumlu oy vereceğimizi söylemek istiyorum.

Ama, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Arkadaşlarımız çok sabırsızlar. Peki, Mecliste 2 dakikalık konuşmayı dinlemeyen bu sabırsız milletvekili arkadaşlarımız, düşünebiliyorlar mı ki, 500 000 000 maaş alan memurlarımız ay sonunu nasıl getiriyorlar! Onları düşünüyorlar mı arkadaşlarım?! Sayın Maliye Bakanımız diyor ki: "Efendim, Tekel maddelerine yüzde 10 zam geldi." Gelen yüzde 10 zamla, bugün getirmek istediğiniz derece farkını alıp götürdünüz Sayın Bakanım. Nerede fark verdiniz!

1991 yılından önce göreve başlayan memur arkadaşlarımız bundan faydalanamıyorlar. Peki, onlar için de düşünülmesi gerekmiyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Onlar istifade ettiler.

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Sayın Bakanım, diyorsunuz ki: "Bu kanun 15 Ocak tarihinden itibaren geçerlidir." Peki, 15 Ocaktan sonra göreve başlayan memur arkadaşlarımız bu haklardan yararlanıyor mu?! Peki, bir sene sonra da onlar için mi bir yasa çıkaralım yani?! Bunları hiç düşünmüyoruz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, burada sözcülere müdahale edeceğinize, sayın bakanlara bunları önerseniz daha iyi olmaz mı?!

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Heyecanlanma...

VEZİR AKDEMİR (Devamla) - Bu işin heyecanla ilgisi yok... Heyecanla ilgisi yok... Vatandaş açtır, aç!.. Onu bir görmeniz gerekli. Vatandaşlara verdiğiniz cevapları bir düşünün. Seçim bölgelerinizde ne vaatlerde bulundunuz, onu bir düşünün. Kepenkleri kapanan esnafları bir düşünün, işçilerimizi bir düşünün, memurları düşünün hele bir kere... Verdiğiniz 20 000 000'la nereye varacak memurlarımız?!

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bunları düşünün, bunları... Hastane kapılarında rehin kalanları düşünün. İki hafta önce hastane kapısında rehin kalan bir hastaya Sayın Bakan müdahale etmek istedi; hâlâ da orada bekliyor. Burada "hemen, telefonla çözeceğim" demişti. Niye çözmedi Sayın Bakanımız?.. Niye çözmedi?..

Değerli öğretmenlerimiz aldıkları maaşlarından memnunlar mı?.. Değerli arkadaşlarım, niye pazarları gezmiyorsunuz, dolaşmıyorsunuz?.. Pazarları gezin ve orada ikinci işini yapan memurlarımızı görün. Maaşları yetmediği için pazar yerlerinde maydanoz, marul satan memurlarımızı görüyoruz. Biz, bunları da görelim. Acaba onlarda sabır var mıdır?.. Sizde bu sabır yok.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Söylenecek çok şeyler var; ama, yeri geldiği zaman söyleriz. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz de, eminim ki ileride, -sizin gözünüz bakan olmakta- eminim ki, siz bakan olmak istiyorsunuz. Tabiî, bakan olursanız, bu maddeyi yürütürsünüz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Akdemir.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı olmasını diliyoruz.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.22

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.26

BAŞKAN: Başkanvekili İsmail ALPTEKİN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Çeşİtlİ İşler

1. - Genel Kurulu ziyaret eden Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'ya Başkanlıkça "Hoşgeldiniz" denilmesi

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, şu anda Genel Kurulumuzu Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi adına "hoş geldiniz" diyoruz. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19 milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 17 milletvekilinin, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4. - Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir  Milletvekili Ahmet Ersin ve 17 Milletvekilinin, 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın, Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344, 2/354) (S. Sayısı: 724) (x)

BAŞKAN- Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Komisyon raporu 724 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde, AK Parti Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy söz istemiştir.

Buyurun Sayın Aksoy. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

                                             

(x) 724 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

AK PARTİ GRUBU ADINA SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisin huzuruna gelen Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak kısaca bilgi vermek istiyorum.

724 sıra sayılı bu yasa teklifi, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ve 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununda değişiklik yapılmak üzere hazırlanmıştır.

Tamamen sınaî, ticarî ve tarımla alakalı kesimlerin çalışmalarını ilgilendiren yasaları tanzimde, kendilerinin problem olarak gördükleri hususların düzeltilmesi için onlardan almış olduğumuz bilgiler ve girdiler doğrultusunda bu kesimin sorunlarını kolaylaştırmak bakımından hazırlanmış olan bir tekliftir. Bu teklifin hazırlanmasında Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız olmuştur, AK Partili arkadaşlarımız olmuştur. Konsensüs halinde hazırlanan bu teklif, Sanayi ve Ticaret Komisyonunda görüşülerek, huzurunuza 724 sıra sayısıyla gelmiştir.

Biliyorsunuz, hükümetimiz, daha önce, ticarî rehinle alakalı, şirket kuruluşlarını kolaylaştırmakla alakalı, yabancı sermaye şirketlerinin kısa zamanda kuruluşuyla alakalı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasasıyla alakalı önemli yasaları çıkarmak suretiyle, bu kesime hayli rahatlatıcı imkânlar sağlamış idi. Biliyorsunuz, bugün, şirket kurma işlemi, artık, âdeta, sanayi ve ticaret odalarında iki saat gibi kısa bir mesafeye inmiştir. Bu doğrultuda var olan bazı pürüzleri de -şimdi arz edeceğim çok kısa olarak- ortadan tamamen kaldırıcı mahiyette hazırlanmıştır. Bunlar, mesela 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yasası üzerinde yapılan üç önemli değişiklik vardır. Mümkün olduğu kadar vaktinizi iyi kullanmak istiyorum, özet olarak konuşacağım. Bunlardan bir tanesi; odalarda üye olmak, rey kullanmak vesaire için 83 üncü maddede birtakım hükümler var; bu hükümlerin içerisinde bazı değişiklikler getiriliyor. Bunlardan bir diğeri, mesela, 6 aydan daha az hüküm almış olan bazı kişiler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesi gereğince memur olabiliyor da, Odalar Birliğine veya odalara üye olamıyor veya rey kullanamıyor. Burada, bu yasayla paralellik getiren bir hüküm getiriyoruz. Bir de, ahzükabzla alakalı bir madde var yasanın anasında, yani, 5174 sayılı Yasada. Bunu da, ahzükabzı da bu süreçte, kısa bir süreç içerisinde bunu temin etmede zorluk olacağından -çünkü 6 ay evvelinden bu hakkı tanımak gibi hususlar var- katılımı zorlaştıracak ve demokratik platform olan bu sivil toplum örgütlerinde katılımın azalmasını önlemek bakımından bu maddeyi, ahzükabzı geçici olarak, sadece bu seçim süreci içerisinde kaldıralım diyoruz. Bir diğeri de siyaset yapmakla alakalı konmuş olan bir yasayı da, yine, geçici olarak kaldırmak istiyoruz. O da, mesela, belediye meclisi üyesi olmuş veya il genel meclisi üyesi olmuş arkadaşımız; ama, odalarda görev alamıyor. İşte, bir geçici süre için, bu sefer için görev alsın; ama, milletvekili ve belediye başkanıysa alamasın, önümüzdeki dört sene içerisinde artık durumunu düzeltsin ondan sonra da almasın şeklinde bir düzenleme getiriyoruz. Bu çerçeve içerisinde 5174 sayılı Yasa üzerinde söylediğim bu üç ana değişiklik, yani 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu paraleline uydurmak, ahzükabzla alakalı düzenlemeyi yapmak ve siyaset yapma imkânını, katılımı artırma imkânını sağlamak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğeri ise, 16.6.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifi ve Birlikleri Hakkında Kanun var biliyorsunuz. Bu kanunun genel amacı tarım satış kooperatifi ve birliklerinin malî ve özerk bir yapıya kavuşturulması için yeniden yapılandırılması öngörülmekte bu yasada. Söz konusu amaca ulaşmak üzere bahsedilen kanunun geçici 1/D maddesine göre bir yeniden yapılandırma kurulu oluşturulmuş ve bu kurulun süresi de, 2002 yılında kurulduğuna göre, dört yılla sınırlandırılmış olan bu süre 6. 1.2005 tarihinde bitmiş. Yani, tarım satış kooperatifi ve birliklerinin malî ve özerk yapıya kavuşturulmasıyla ilgili düzenlemeyi yapacak olan kurulun ömrü dört sene içerisinde bitmiş; yapılması gereken reformlar ise bitmemiş. Dolayısıyla, mesela, Dünya Bankasından birtakım krediler alınmış, bu kredilerin dağıtımıyla alakalı işlemler başlamış; ama, bizim kurulun görevi bittiği için bir problem ortaya gelmiş. Bu alınmış kredilerin ikraz anlaşmaları uzatılmış; ama, kurulun görevi 2005 yılında bitmiş; bunları düzenlemek bakımından...

Diğer yandan da, Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARİP) denilen bir proje var biliyorsunuz. Bu projenin uygulama süresinin 2000 yılı sonuna kadar da uzatılması yönünde karar alınmış. Dolayısıyla, bu kurulun 2007 yılına kadar görevde kalabilmesi bakımından, bunun da süresinin uzatılmasını temin eden, yasada bir düzenleme yapıyoruz.

Diğer taraftan, yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında, biliyorsunuz, bu kurul birtakım önemli girişimlerde bulunmuş; kendi yasasında bulunan tahkim esaslarına göre, mesela 8 tane birliğin toplam 748 trilyonluk borcunu silmişti; ayrıca, iki birlik -Taskobirlik ve Kayısıbirlik- hakkında da, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereğince uygulamalar başlatmış; diğer birliklerle ilgili olarak da, borçların silinme sürecini devam ettirmektedir. Bu işlemlerin devamını sağlamak bakımından bir düzenleme getiriyoruz. Ayrıca, biliyorsunuz, birliklerin lisanslı depoculuk yapması...  Şu anda, Mecliste görüşülmekte olan -yarısını görüştüğümüz- devrim niteliğinde, çok önemli, lisanslı depoculuk yasa tasarımız var. Bu tasarımızla ilgili olarak da, tarım kredi kooperatiflerinin ve toprak mahsulleri ofislerinin bundan yararlanabilmesi bakımından ve bununla ilgili hibe olarak verilmiş olan 35 000 000 dolarlık kaynağın da kullanılmasının önünü açmak bakımından bu tashihatı yapmış bulunuyoruz.

Ayrıca, başka pek çok faydalar da sağlıyoruz; bir iki madde de oradan size açıklama yapayım. Yani, bu 4572 sayılı Kanunun geçici 1/D maddesinde bu değişikliği yapmak suretiyle, yeniden yapılandırma çalışmalarının süresinin dolduğu, 6.1.2005 tarihi ile bu teklifin yasalaşacağı tarih arasındaki eylemlerin, işlemlerin hukukî dayanağını sağlamış olacağız; biri bu.

İkincisi; birliklere kullandırılan ve kullandırılacak olan Destekleme Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kredilerinin geri ödeme ve takiplerinin bir bütünlük içinde yapılabilmesini sağlayacağız.

Bir diğeri; birliklerin personel kadrolarında yapmış oldukları düzenlemeler sonucunda, projeden karşılanan kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesinde bir sorun yaşanmamış olacak.

Diğeri de, proje çerçevesinde sunulmaya devam edilen eğitim hizmetlerinin kesintiye uğramaması sağlanacak. Bu bakımdan, bu değişiklik yapılmış oluyor.

Bir diğer yönüyle de, hazırlanan, esnaf ve sanatkârlar, meslek kuruluşları kanun tasarısıyla, esnaf ve sanatkârlar odalarının, esnaf ve sanatkârlar odaları birliklerinin ve esnaf ve sanatkârlar federasyonlarının, meriyette bulunan 507 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Kanununa göre, 2005 yılında olağan genel kurullarının ve seçimlerinin yapılması gerekmekte.

Ancak, Bakanlığın, şu anda, esnaf ve sanatkârlar birliği ve bunlarla ilgili, odalarıyla alakalı yapmış olduğu bir çalışma var. Bu çalışma "e-esnaf ve sanatkârlar projesi."

Biliyorsunuz, bu çok önemli. Türkiye, bir bilgi toplumu olma niteliğinde önemli adımlar atmaktadır ve pek çok konuda, elektronik ortama olayları taşımakta ve elektronik ortamda halkın daha kolay, daha kısa zamanda işlerini görebilmesini sağlamaktadır. Bu bakımdan, her şey kompütürize edilmektedir. Bu e-esnaf projesi de bu kapsamdadır ve bütün esnaflarımız, e-esnaf projesi kapsamı altında kayıt altına alınmaktadır. Bu kayıt işlemlerinin bitmesi, mükemmel hale gelmesi ve buradaki kayıtlara göre daha demokratik, daha doğru, daha katılımcı bir toplantının, kongrelerin yapılabilmesi için, 2005'te yapılacak olan genel kurulların 2006'ya aktarılmasını talep ediyoruz; üçüncü isteğimiz de budur. Bunun dışında başka bir şey yoktur. Bu nedenle, yürürlükteki 507 sayılı Kanununa göre, esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri, federasyonları, konfederasyonları genel kurul ve seçimlerinin, e-esnaf ve sanatkâr veri tabanından yararlanılarak -delege seçimlerinde filan o veri tabanından yararlansınlar diye- daha demokratik ve şeffaf bir seçimin gerçekleşmesi amacıyla, 2006 yılında yapılması hüküm altına alınmış; anılan tasarının kanunlaşmasına bağlı olarak seçimlerin ertelenmesi ihtiyacı doğmuştur.

Değerli milletvekili kıymetli kardeşlerim, 5174, 4572 ve 507 sayılı Kanunlardaki bu değişiklikleri içeren Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifine katkı ve desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Aksoy.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Tacidar Seyhan; buyurun.

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi üzerinde, tabiî, bir övgü bir de eleştiri kısmı vardı; kanunu anlatırken biraz olumlu yanından bahsetmek istiyordum; fakat, Sayın Komisyon Başkanımız o kadar güzel anlattı ki, kanunun övgü kısmını benden aldı, geriye eleştiri kısmı kaldı; tabiî, bu kanunla değil, genellikle sanayi çalışmalarıyla ilgili. Eğer Sayın Bakanım biraz bu eleştirilerde alınganlık gösterirse, Sayın Soner Aksoy'un da payı var diye düşünüyorum; benden, çünkü, o kısmını aldı. Burası, tabiî, genel bir deyim oldu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz, bu kanunu, özetle, birlikte hazırladık. Sayın Müsteşarımız bize geldi, Sayın Bakanımız bize geldi, Odalar Birliğimiz geldi -makul bir kanun, bunun üzerinde tartışacak herhangi bir şey yok- bunu yapalım dedi. Biz, bu kanunu daha önce çıkarmıştık, mükerrer bir kanun -Odalar ve Borsalar Birliğiyle ilgili bölümünü söylüyorum- orada, bir ahzükabz yetkisi verdik; ama, görüldü ki, bu seçimler yapıldığında, ahzükabz yetkisi verilen o kadar özel insan var ki, bu insanları, seçimlerde sandığa taşımak pek mümkün değil. O zaman, daha demokratik olmasını sağlamak, katılımcılığı artırmak için, bu seçime mahsuben, ahzükabz yetkisini kaldırdık. Peki, diğer seçimde bu yetki bağlayıcı olmayacak mı? Bence, yine, olacak; ama, o zaman deniliyor ki, bir başka görüş var, o zaman da, şirketler kendilerini iyi hazırlasınlar, seçime katılacak kişiye ahzükabz yetkisi versinler, önüne her gelen kişiye bir katılma belgesi vererek, herkesle, her şirket temsil edilmesin diyorlar. Doğru, seçim ciddî bir iş, böyle bir talep de yerinde; ama, ben, yine, bu ahzükabz yetkisinin kullanılabileceği konusunda ciddî endişeler taşıyorum. Bugünkü engel, bir sonraki seçimde de engel olacaktır; ama, o süreye gelinceye kadar, bunu, bu seçimde bir görmek lazım. Anlaşılmaz bir durum olursa veya uygulanamaz bir şekilde ortaya çıkarsa bu, yine, hep birlikte, bunun karşısında, bizler veya o dönemde Mecliste olan arkadaşlarımız yeni bir düzenleme yapacaktır; onun için çok olumludur.

İkincisi, burada, 1 inci maddede bir husus vardı -seçme seçilme hakkıyla ilgili bir husus- orada, biz, öyle büyük sınırlamalar getirmiştik ki, devlet memurunun haklarından daha az bir hakkı oda temsilcisine veriyorduk. Biz, orada bir düzenlemeyle, şimdi, devlet memurunun hakkı neyse, yasal hakkı, aynısını, seçme seçilme hakkı olarak oda temsilcilerine veriyoruz. Kanunda bir eşitlik, bir karşılaştırma söz konusu, onu yapmaya çalıştık.

Bunun dışında bir şey daha var. Tarım kooperatif birlikleriyle ilgili şeyi Sayın Aksoy çok güzel anlattı. Biliyorsunuz, biz, elli yıl sonra, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasasını yeniden çıkardık, devrim niteliğindeydi. Şimdi, aynı şey TESK için söz konusu; ama biz, Odalar ve Borsalar Birliğinin Yasasını yeni çıkardığımız için, yeni yasaya odaların uyum sağlaması için, onların seçimlerini bir yıl ertelemiştik. Uygulamada farklılık olmasın diye, demokratikleşme süreci içerisinde yapılacak yeni seçimler, Odalar ve Borsalar Birliğinin seçimlerine eşdeğer bir anlam kazansın diye aynı statüyü TESK'e de verdik; çok doğaldır, elli yıldır beklenen devrimi onların kanunlarında da gerçekleştireceğiz çünkü, kısa bir dönem sonra bu kanun Türkiye Büyük Millet Meclisine gelecek, tartışacağız ve en uygun bir şekilde sizin önünüze getireceğiz. Bu nedenle, bugün görüşmekte olduğumuz kanunda emeği olan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sonuna kadar katılıyorum; fakat kanun üzerinde bir şey tam olmadı, o da benim haklı bir eleştirim.

Bakın, kanunun veriliş tarihinde 8.12.2004 yazıyor. Değerli arkadaşlarım, biz bu kanunu 1 saatte şu arkada imzaladık ve verdik, hemen çıkaralım diye yaptık bunu, yılbaşından önce çıksın ve biz diğer kanunu konuşabilelim; ama ne oldu, iki ay geçti aradan... Peki, olumsuzluğu nedir; olumsuzluğu şu: Bu süre içerisinde birkaç kongre yapıldı. Yazık! Şimdi o yapılan kongreler müktesep hak haline geldi, ne yapacağız biz değerli arkadaşlarım? Niye bizim iki ayağımızı bir pabuca soktunuz?! İki günde ben bu kanunun altına muhalefet partisi milletvekili olarak niye imza attım?

Ben rica ediyorum, arkasında duramayacağınız kanunu bizim komisyonumuza getirmeyin. Ne Adalet ve Kalkınma Partili ne Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerini orada meşgul etmeyin. Aynı şey, Enerji Bakanlığının... Sayın Grup Başkanvekiliyle de konuşuyoruz... İki kanunu biz Meclise indirdik, Sayın Enerji Bakanı her kürsüye çıktığında -o gün söylediğim gibi, ağzından bal damlıyor- Meclistedir, geliyoruz, görüşeceğiz, çıkaracağız diyor, bir sonraki kanunları otomatikman geçiriyoruz, bizim kanunlar ortada yok. Ee, yazık değil mi, bu Meclisin, bu komisyonun çalıştığı sürelerin, saatlerin millete, vatana ne kadara mal olduğunun farkında değil mi bu arkadaşlarımız?! Eğer doğru değilse, bize getirmeyin. Komisyonumuzun bir bilgi birikimi, bir saygınlığı var. Olumlu görmediğiniz, arkasında duramadığınız kanunla karşımıza gelmeyin. Bu konuda duyarlılık gösterebileceğinize inanıyorum. Bütün bakanlarıma sesleniyorum, sadece diğer bakana değil. Gerçi, Sanayi Bakanımız şu ana kadar böyle bir problemi yaşatmadı bize. Ben, genel söylüyorum. Bir tek bu kanunda biraz aksama oldu, bekleme oldu, onun da sıkıntılarını birlikte aşacağız.

Değerli arkadaşlarım, ancak, biraz dikkat buyurursanız, sizinle farklı bir şey paylaşmak istiyorum, yine bu Bakanlıkla ilgili; çünkü, önümüze o yasa da geliyor. Yasa geldiğinde, bizim haberimiz yoktu diye -Türkiye'nin her tarafını ilgilendiriyor- diğer milletvekilleri kürsüye çıkıp, bir dolu sitemde bulunuyorlar. Bunların arasında İktidar Partisi milletvekilleri de var. herkes ilini kurtarmaya çalışıyor, siyasî yatırım yapmaya çalışıyor.

Bakın, biz bir Teşvik Yasası geçirdik Türkiye Büyük Millet Meclisinden, 36 ili kapsadı. Sorunlarını anlatmayacağım; ama, bu geçen Teşvik Yasası ve getirilecek olan teşvik yasası, toplamı sıfır olan bir oyuna benziyor. Aynen böyle. Öneriniz var mı; var tabiî. Bir kent çökertilirken, diğer bir kentin kalkınması, sanayileşmesi canlandırılmaya çalışılıyor. Böyle ciddî bir dengesizlik var. Getirilecek olan yeni yasada -şimdi Bakanlar Kurulundan zannediyorum geçti- deniliyor ki, bu 36 ilin üstüne... Ne olduysa o 36 ilde belli, Türkiye'nin teşvikten yararlanması gereken en geri kalmış bölgelerini, araştırma yapmış, çıkarmışız. Şu siyahla görülen, çizilen yerler, Türkiye'de en geri kalmış bölgeler. Bu bölgelere, şimdiye kadar, Teşvik Yasasıyla ilgili yapılmış hiçbir yatırım yok. Doğuda, o siyahla gösterilen bölgeler 5 inci bölge, 4 üncü bölgede var; ama, 5 inci bölgede yok, sonuç bu; 36 ilin teşvikinin sonucu bu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 4.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - Burada Planlamanın ayırdığı 5, öbür bölgesel kalkınma ajanslarıyla ilgili bir ayrım yapmışlar, o ayrım farklı. Ben, başka bir çalışmadan söz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, Adana var, Kahramanmaraş var; siz şimdi Kahramanmaraş'a teşvik verdiğiniz zaman, üretim teşviki verdiğiniz zaman, maliyetlere yansıdığı zaman, üretim maliyetini yüzde 30 etkiliyor; ancak, örneğin tekstil sektöründe kâr yüzde 10, yüzde 30'luk bir maliyete teşvik yansıtırsanız, bu insan Adana pazarına girdiğinde, Adana'daki tekstil sanayicilerinin Maraş'la rekabet etme şansı kalmaz. Onun için, teşviki ne yapacaksınız; değerli arkadaşlar, teşvikin nasıl olacağı belli. Güney ve güneydoğu illerine teşvik vermek istiyorsanız, çok kolay, yapacağınız şu:

Bir, sektörel planlama yapın, hatta bu sektörlerde konularına göre de teşvik verin, arkasında duralım, amenna. Devlet Planlama Teşkilatının ithalat listesini lütfen bir önünüze alın -bu işi yapan arkadaşlarımız hiç araştırmamış demiyorum- ithalat kalemlerine bir bakın, neye ihtiyacımız varsa, bu ülkede ne üretilmiyorsa, istihdam yaratmak için, gerekirse adını üretim teşviki koyun, ona üretim teşviki verelim; ama, iller arasında huzursuzluk sağlayacak, piyasa dengesini bozacak bir rekabet yaşatmayın.

Şu olur: İthalat kalemlerine ilişkin bir teşvik yaratabilirsiniz ya da ihracat politikanıza uygun bir teşvik de yaratabilirsiniz, bu çok doğru, makul olan bu zaten; ama, bu Teşvik Yasası hiçbir şey yapmıyor, bizim, yurtiçi pazarımızı etkiliyor, kendi üreticimiz birbirini yiyor. Oysa, teşvikin ana amacı, uluslararası pazarda rekabet gücünü artırmaktır. Bu ise, biz bunda varız.

Değerli arkadaşlarım, Teşvik Yasası ortaya konulurken birçok gösterge söz konusudur. Bakın, o ilin toplam nüfusu, nüfus yoğunluğunu içeren demografik değişkenler ele alınmıştır, eğitim göstergeleri, sağlık göstergeleri, sanayi göstergeleri, istihdam göstergeleri... Bir il analiz edilirken, o il tanımlanırken bunların hepsi ölçü alınır. Sayın ki, alındı, tarım göstergeleri de alındı, inşaat göstergeleri de alındı; ama, ortaya çıkan sonuç bölgesel teşvik değil, üretim teşviki değil, konularla ilgili teşvik değil; ortaya çıkan sonuç, illerin adı yazılarak verilen teşvik. 36 tane verdik, şimdi de verdiniz bir o kadar, etti mi 50 küsur. Neresi kaldı teşvik edilmeyen; nasıl böldünüz? Her bölgede 1 500 doların altında olanlara göre verdik; ama, o işlemedi, görüyorsunuz. İstihdam sayılarına bakarsanız, çok küçük bir rakam. Bunun sıkıntısını hepiniz çekiyorsunuz.

Sayın Sanayi Bakanım buradaki konuşmasında dedi ki, özel endüstri bölgelerini ve endüstri bölgelerini çıkarırken teşvikteki var olan olumsuzluklara, doğru çözüm getirebilmek için, o olumsuzlukları silebilmek için bu yasayla destekliyoruz.

Arkadaşlar, şimdi, ne yapacağız biz; her altı ayda bir, bir önceki yasanın olumsuzluğunu silmek için bir yeni teşvik yasası çıkarıp onu mu düşüneceğiz?! Neden yapamıyoruz?

Değerli arkadaşlar, bakın, bölgesel teşvik... bölgesel teşvikten yanayız; yapılmış yerler var. İspanya, bunda, Galiçya'da başarılı olmuş; kent gelişmiş, şehir gelişmiş. Almanya, Bavyera'da yaptı bunu; orası gelişmiş. Altyapısı kurulmuş yerlere teşvik verilerek rekabet şansını artıracak özel yapılar oluşturulabiliyor, kentler geliştirilebiliyor, bölge geliştirilebiliyor. Bunlar hep uluslararası hedefler gözetilerek konulmuş yasalardır. Arjantin'de Buenos Aires'te öyle oldu; bölgesel teşvik yapıldı, kalkındı gitti, teknolojide en üst noktaya geldiler; ama, biz, bu örneklerle birlikte...

Bakın, örneğin, Kore'de de bir teşvik yasası var. Kore'deki teşvik yasası uluslararası rekabet gücünü geliştirmeyi hedef almış. Böyle bir hedefi var. Kalkınma stratejisi geliştirilmiş, onun üzerine teşvik politikalarında üretimde önceliğe göre, mamule göre bir teşvik verilmiş. Elimizde ölçü var ve çok gelişmiş bu ülkeler, istihdama da dönüşmüş; ama, bizim Türkiye'de yapmamız gereken -Avrupa Birliği ülkelerinde de öyle- innovation bir teşviktir, ar-ge bir teşviktir, teknoloji bir teşviktir, istihdam bir teşviktir; ama, en önemlisi, teşvikte denge unsurudur değerli arkadaşlarım.

Bakın, teşvikte devlet yardımı kategorileri var. Devlet nakdî yardım yapar mı; olabilir, düşünülebilir; ama, bizim teşvikimiz buna uymuyor. Sermaye katılımı yapar mı, özkaynak katılımı yapar mı; yapar; bizim teşvikimiz buna da uymuyor. Bakın, bunlar uluslararası teşvik stratejileri değerli arkadaşlarım. İhracat desteği yapar mı; bu çıkardığımız yasa bunu da desteklemiyor. Ar-ge, KOBİ; o da yok. Yeniden yapılanma, çevre teşviki; o da yok.

Değerli arkadaşlarım, bizim yapacağımız altyapı teşviki. Araziye teşvik verin, binaya teşvik verin, makinelerini alacağı zaman kredilerine teşvik verin, uzun vadeye yayın, yatırım teşviki olsun bunun adı; ama, üretimde maliyet teşvikine girerseniz, siz, devlet eliyle rekabet şansını kaybettirmiş olursunuz diğer sanayicinize. Bunu yapmamalıyız, çok tehlikelidir, kanun üzerine yeniden kanun çıkarmak zorunda kalırız. Ne olursunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisine indirmeden, komisyonda görüşülmeden, şu teşvik yasasını bir daha gözden geçirin. Kazanılmış hak haline dönüştüğü zaman, bunun önünü alamayız değerli arkadaşlarım, onun için önceden dile getirdim bunu.

Elbette ki, biz de ülkenin kalkınmasını, istihdam yaratılmasını istiyoruz; ama, bir yerde istihdam yaratırken, bir başka ilde şirketlerimizin kapanmasına neden olacaksak, oradaki istihdamın bir başka yere kaymasına, farklı bir göç yapısı oluşturmasına neden olacaksak, biz bu işi niye yapalım? Yani, biz, teşvik yasasında, gelip, çıkan illere göre, her ilin milletvekili çıkıp, o illere siyasî mesaj mı verecek? Bu mudur ülkeye hizmet? 51 ile teşvik verdik diye, 51 ilin insanının yüreğinin bizde olduğunu mu söyleyeceğiz? Biz, onlara ekmek verelim, iş verelim. İşi olan arkadaşımızın elinden de işini almayalım değerli arkadaşlarım. Bizim sıkıntımız, bizim tedirginliğimiz budur.

Şimdi çok kısa -az bir zamanım kaldı- Esnaf ve Sanatkârlar Yasasıyla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum.

Esnafın durumu, öyle güllük gülistanlık değil. Teşvikle ilgili söyleyeceğim çok şey var; ama, sanıyorum konu anlaşıldı. Zamanı, biraz da oraya kullanmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, esnaf-sanatkârın durumu çok iyi değil. Biz, hatırlıyorsanız -Sayın Bakanım da, Müsteşarım da hatırlayacaklar- bir sicil affı getirdik; Merkez Bankasından çek-senet affı getirdik; oradan silinsin, esnaf-sanatkâr kredi alabilsin dedik. Arkadaşlar, bu uygulanmıyor. Uygulanması için elimizden geleni yapalım. Hâlâ sicilden silinmedi; birçok banka, bunu, vatandaşın önüne engel olarak getiriyor. Ne olursunuz, esnaf-sanatkârın buna ihtiyacı var. Biz, 2001 yılı krizinin faturasını hükümetlere yüklemek yerine, şu anda vatandaşa yüklüyoruz, esnafa, sanatkâra yüklüyoruz. Yazıktır; bunu ortadan kaldıralım. Sayın Bakanım ne yapar, getirirse, onun arkasına imza atarız.

İkincisi; bu basit usulde vergi kaldırılıyor, Gelir Vergisine dönüştürülüyor. Bazı kesimler çok rahatsız; yani, bir köşker, Gelir Vergisine geçiyor, adam zaten bir ayda 150 000 000 lira kazanıyor, 100 000 000 lira muhasebeci istiyor! Peki, ne yapacağız? Gelişen ekonomilerde gelir vergisi söz konusudur. Hayır, matraha göre bir vergi sistemi geliştirilebilir. Esnaf-sanatkâra, Gelir Vergisi yükü çok ağır geliyor. Bunu kaldıracak bir yöntem bulun, kaldırın; belli kesimler için     -sektörleri tanımlayın, esnafın boyutunu tanımlayın, ama- getirin. Esnaf rahat etsin.

Gelir Vergisiyle, Türkiye'de, küçük esnaf bırakmayız, daha doğrusu çok küçük esnaf bırakmayız. Haa "kalmasın, onlar da birleşsinler, birlikte çalışsınlar" başka düşünce; ama, emeğe yönelik çalışmayı korumak devletin görevidir değerli arkadaşlarım.

507 sayılı Yasa da geliyor; onunla ilgili de, gelmeden, birkaç şey söylemek istiyorum. "Sicile kayıtlı 500 kişi" diyor. Sicile kayıtlı 500 kişiyi bulmak çok zor arkadaşlar. Hem Maliyeye kaydolacak, bir esnaf-sanatkârlar odası kurulmuş, bir araya getirecek ve odasını koruyacak. Bu çok zor. Bir kere, Anayasamızın 173 üncü maddesi: "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır." O zaman, şimdiye kadar olan bütün kurulmuş odalara müktesep hak verelim. Bundan sonrasına belli bir rakam koyalım; amenna... Sayın Bakanım ve Müsteşarım bu konuda da çalışma yaparlarsa, komisyon öncesinde çok isabet olur.

Bir de, yönetimlerle ilgili gelen yasada bir sıkıntım var benim: Sıfır ile 2 000 kişi arasındaki esnaf sanatkârlar kaydının yönetimdeki kişi sayısı 5. Şimdi, düşünün; bir odanın 100 üyesi var, 5 kişiyle temsil ediliyor; 2 000 üyesi var, yine 5 kişiyle temsil ediliyor. Nasıl yetişecek?! Burada, temsilde adalet söz konusu mu?! Hayır. Ne yapalım peki; o zaman, araya bir kriter yerleştirelim; sıfır ile 500'de 5 olsun, 500 ile 2 000'de 7 olsun. Yani, temsilde adaleti de sağlamak zorundayız.

Değerli arkadaşlarım, esnaf ve sanatkârların beklediği bu yasa, çok önemli bir yasa; ancak, esnaf ve sanatkârın ayakta durabilmesi için, AB sürecinde... Bakın, kamyoncularla ilgili bir şirket yönetmeliği getirildi, sıkıntıyı hepiniz görüyorsunuz. Biz, esnafın birleşerek, büyük bir işletme kurmasını beklersek, devlet olarak koruyucu önlemleri almazsak, esnaf da sıkıntıya girecek, yok olacak. Avrupa Birliği sürecinde, hipermarketlerin yanında, büyük pazarların yanında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seyhan, bir dakikanızı rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur; ancak, teklifin geneli üzerinde görüşmeler tamamlanıncaya kadar sürenin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Seyhan, toparlarsanız memnun olurum.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - İki dakika içerisinde toparlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, benim burada anlatmak istediğim şu: Biz, esnaf ve sanatkârların yasasına da bir şeyler koyalım. Bunların da yurt içinde yatırım yapmalarını, onların birlikte çalışmalarını sağlayacak özel ibareler koyalım, gerekirse yönetmeliklere yetki verelim; ama, esnafın ayakta durmasını sağlayacak tedbirleri alalım. Eğer almazsak, bu pazara yurt dışından firmalar girerse, Türkiye'de pazarlama ağını da biz yurt dışına kaptırırsak, Türkiye'de istihdam bir felaket olur. Biz, yurttaşlarımızı, bir başka kuruluşun emir eri haline getirmeyelim. Olabilir, hem Teşvik Yasasıyla ilgili hem bu yasayla ilgili Sayın Başbakanımız iddialı olabilir, ısrarlı olabilir; hepimizin Başbakanıdır; ama, birisi fısıldadı diye ya da Başbakan inanıyor diye biz doğruları söylemekten vazgeçersek, bu ülke iyiye gitmez. Etik değerler çerçevesinde biz eleştirimizi yapacağız, sizler de hoşgörüyle dinleyeceksiniz. Tabiî, her zaman söylediğim gibi, eleştiri bize, dikkate almak size; burada, sitem bize, hoş görmek size; ama, bu ülke hepimizin. Gelin, hep birlikte, biz eleştirimizi yapalım, siz de bize destek olun; ülkeyi beraber kurtaralım.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, kanunu hazırlayan arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Seyhan.

Teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 3 Şubat 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.04