DÖNEM: 22 CİLT: 72 YASAMA
YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK
DERGİSİ
51 inci
Birleşim
13 Ocak 2005 Perşembe
İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Akçakale ve Harran
Ovalarında drenaj sisteminin yetersizliğinden kaynaklanan tuzluluk sorununa
ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kıbrıs'taki son
gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması
3. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Avrupa'da yaşayan Türk
işçilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı
konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı
B) Oturum
Başkanlarinin Konuşmalari
1. - TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Ankara'da meydana gelen tren
kazasında yaşamını yitiren Devlet Demiryolları görevlilerine Allah'tan rahmet,
yakınlarına ve ailelerine başsağlığı dileyen konuşması
IV. - ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1. - Genel Kurulun, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile
25-26-27 Ocak 2005 tarihlerinde çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman
ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726)
4. - Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük
Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 713)
5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı: 683)
6. - Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği
Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve
Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 694)
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle
konuşması
VII. - SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR’in, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesine yapılan başvurular ve ödenen tazminat miktarına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/4129)
2. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, kapkaç olayları ve alınacak
önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/4130)
3. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN’un bir davada usul ve yasaya
aykırı karar verdiği iddia edilen hâkime ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil
ÇİÇEK’in cevabı (7/4252)
4. - Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY’ın, Çanakkale-Biga-Çan doğalgaz
dağıtım şebekesi ihalesinin ertelenme nedenine ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER’in cevabı (7/4321)
5. - Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Ereğli Polis Meslek
Okuluna sözleşmeli alınan personele ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/4379)
6. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, TÜBİTAK’a yapılan bazı
atamalara ve iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/4393)
7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, bir gazetede yayımlanan
iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/4605)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.
İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, jeotermal enerji kaynaklarının
kullanımının Türkiye için önemine,
Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan, kültürel mirasın korunması ve
tanıtılması ile millî kültürü yaymanın önemine ve bunun için yapılması
gerekenlere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, uygulanan tarım politikalarının
çiftçiler üzerinde yarattığı olumsuz etkilere ve alınması gereken önlemlere
ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap
verdi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Sudan'a yaptığı resmî ziyarete
katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.
(10/111, 160, 180) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3
aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre,
komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri
alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri
Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/915)
(S.Sayısı: 726) Geçici 5 inci maddesine kadar kabul edildi.
Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral, Amasya Milletvekili Hamza
Albayrak'ın, şahsına,
Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün,
Cumhuriyet Halk Partisinin hükmî şahsiyetine,
Sataştıkları iddiasıyla birer açıklamada bulundular.
13 Ocak 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
23.03'te son verildi.
Ali Dinçer
Başkanvekili
|
Bayram Özçelik |
Harun Tüfekci |
|
Burdur |
Konya |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
II. - GELEN
KÂĞITLAR No.: 63
13 Ocak 2005 Perşembe
Raporlar
1. - Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarıları ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/683, 1/577) (S.
Sayısı: 731) (Dağıtma tarihi: 13.1.2005) (GÜNDEME)
2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; 3628 Sayılı Mal
Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/227) (S. Sayısı: 732) (Dağıtma tarihi:
13.1.2005) (GÜNDEME)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
13 Ocak 2005 Perşembe
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),
Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, GAP'ta Akçakale ve Harran Ovalarının sulanmasında
drenaj sorunuyla ilgili söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'e aittir.
Buyurun Sayın Melik. (Alkışlar)
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Akçakale ve Harran Ovalarında drenaj sisteminin yetersizliğinden
kaynaklanan tuzluluk sorununa ilişkin gündemdışı konuşması
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Şanlıurfa İlinin Akçakale ve Harran Ovalarında sulamayla birlikte ortaya çıkan
drenaj ve tuzluluk sorunlarıyla ilgili görüşlerimi belirtmek üzere kişisel
olarak söz almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bu arada, bugün Ankara'da olan tren kazasında hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesinin tamamlanmasıyla
birlikte, Türkiye'de, sulanabilir alanların yaklaşık yüzde 20 artmasıyla
tarımsal üretimde belirgin artışlar hedeflenmektedir. Böyle olmakla birlikte,
GAP alanında bulunan toprakların önemli bir kısmının kurak ve yarı kurak
iklimin etkisi altında olmasından dolayı, kullanılmasında özel bir önem
gösterilmeli ve sulama sistemleri seçilirken, kesinlikle hata yapılmamalıdır.
Böyle bir alanda, toprak özellikleri, topografik yapı, bitki çeşitleri ve
bunlara uygun doğru sulama sistemi seçimleri dikkate alınmadan yapılacak
sulamanın, tabansuyu birikmesine ve çoraklaşmaya neden olması kaçınılmazdır.
Güneydoğu Anadolu Projesinin en önemli halkalarından biri olan ve
projenin simgesi sayılan Harran Ovası, ilk olarak, Urfa'nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 75 inci yıldönümü olan 11 Nisan 1995 tarihinde sulamaya
açılmıştır. İlk yıllarda 30 000 hektarlık alanda sulamaya başlanırken, sulama
kanallarının bitirilmesiyle birlikte, toplam 152 000 hektarlık sulama alanına
sahip olan Harran Ovasında, şu anda 140 000 hektarlık, yani, 1 400 000 dekarlık
alan sulanabilmektedir.
Enerji Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesine aldığım cevaba göre,
Harran Ovası sulamalarına, bugüne kadar, 225 000 000 Amerikan Doları
harcanmıştır. Bunun yanında, şu anda, Harran Ovasına ve daha sonra da
Viranşehir, Ceylanpınar, Kızıltepe ve Mardin Ovalarına su taşıyacak olan Urfa
tünellerine de 2004 birim fiyatları itibariyle 386 000 000 Amerikan Doları
harcanmıştır.
Bu rakamları şunun için vermek istiyorum: Yıllardır, biliyorsunuz,
kamuoyunda, işte GAP'a şu kadar para harcandı, 16 milyar dolar harcandı,
karşılığında ne alındı, gibi sorular sorulmakta ve bu masrafların, belki de,
bazı insanlarda, boşa yapıldığı kanısı oluşmaktadır. İşte, gerçekte şu anda
harcanan para, ovaya özgü olarak harcanan para 225 000 000 dolardır. Buna
karşılık, yani, 225 000 000 doları ovaya ve 386 000 000 doları tünellere
harcanan paraya karşılık, sadece Harran Ovasından yılda en az 200 000 ton,
balya, lif pamuk elde edilmektedir ki, bunun da bugünkü parasal karşılığı,
yani, pamuk fiyatlarının çok düşük olduğu bugünlerde 200 000 000 Amerikan
Dolarıdır. Yani, her yıl buradan sadece elde edilen pamuğun değeri, ovaya
yapılan yatırıma yakın bir değerdir. Yatırımın, istihdama ve tekstil sanayiine
katkısı bir tarafa bırakılacak olsa dahi, ne kadar kârlı ve doğru olduğu da
ortadadır. Bu projeyle birlikte, bölgede sosyal ve ekonomik dengelerin yeniden
kurulması, yöre insanının refah ve gelir düzeyinin yükseltilmesi
hedeflenmiştir.
Ancak, en başta kısaca değinmeye çalıştığım sulama projeleri yapılırken
gözönünde bulundurulması gereken şartların önemsenmemesi, yani Harran Ovasında
sulama sisteminin uygun drenaj sistemiyle birlikte inşa edilmesi gerektiği
halde, ovamızda drenaj sistemi, servis yolları, yol şevleri, tarla geçiş
köprüleri, asfalt yarmaları gibi işlemler tamamlanmadan, hayatında ilk defa
suyla tanışan çiftçilere hiçbir eğitim verilmeden sulamaya geçilmesi, Harran
Ovasında arzu edilmeyen tuzluluk ve drenaj sorununu ortaya çıkarmıştır. Sulama
sonrası yapılan toprak ve drenaj etüdü sonuçlarına göre, bugün Harran Ovasında
yaklaşık 50 000 hektarlık alan, yani 500 000 dekarlık alan tabansuyu etkisi
altındadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Yükselen sular nedeniyle çok sayıda köy
ve yerleşim biriminde zemin çökmeleri sonucunda pek çok ev yıkılmış ya da
yıkılma tehlikesi altındadır. Başta Büyük Düzlük, Küçük Düzlük, Özlü, Selman,
Akdilek, Ekinyazı, Cepkenli, Gürgelen, Bellitaş, Yeşerti, Sakça, Yalınlı
Köyleri olmak üzere, birçok köyde evden eve geçebilmek için köprü
gerekmektedir. 10 000'lerce dekar arazi bu yıl işlenemeyecektir. Harran
Ovasının bütün köylerinde daha önce kerpiç kesmek amacıyla açılan çukurlar,
bugün, oniki ay kurumayan ve insan sağlığını tehdit eden göller haline
dönüşmüştür. Zaten olmayan köy yolları, tabansuyu yükselmesinden dolayı tamamen
bozulmuştur. Şanlıurfa merkeze bağlı 5 000'den fazla insanın yaşadığı Kısas
beldesindeki ilköğretim okulu sular altındadır. İnsanlar mezarlarını bile
kazamamaktadırlar; çünkü, Harran Ovasının altında âdeta bir tabansuyu denizi
oluşmuştur.
Değerli arkadaşlar, Harran Ovasında ortaya çıkan ve büyük bir süratle
artan bir şekilde sınırları genişleyen tuzluluk ve drenaj sorunlarının çözümü
için acil yapısal tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bölgenin sulama
potansiyelinin büyük olması, ekolojik koşulları, yani toprak ve iklim gibi
sorunları ve tarımsal altyapıdaki sorunlar nedeniyle bölgede etkin bir izleme,
değerlendirme ve uygulama birimine ihtiyaç vardır. Konu üzerinde yapılan
tespitler sonucunda, personel azlığı nedeniyle tabansuyu izleme ve
değerlendirme çalışmaları sağlıklı yapılamamakta, tahrip olmuş gözlem kuyuları
yeniden tesis edilememektedir.
Tahliye kanallarında rutin temizleme çalışmaları önemli ölçüde
aksamaktadır. Kanallarda oluşan siltasyon ve otlanma nedeniyle akış durmakta,
kanallar su depolayarak çevre arazilere sızmakta, sulama birliklerinin
olanakları da bu hizmetleri vermekte yetersiz kalmaktadır. Devlet Su İşleri
Bölge Müdürlüğü ise ödenek sıkıntısı içinde kıvranmaktadır.
Geçtiğimiz aylarda yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle, Cudi Deresi
dediğimiz ve şu anda ana tahliye kanallarından biri olan tahliye kanalının
taşması sonucunda, Akçakale İlçesinin Yukarıçinpolat, Aşağıçinpolat ve Haktanır
Köyleri su baskınına uğramış, birçok ev hasar görmüş, birçok hayvan telef
olmuş, henüz toplanamamış olan birkısım pamuk da sular altında kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, bu sorunların tamamı, başta Devlet Su İşleri Bölge
Müdürlüğü olmak üzere, Şanlıurfa'daki resmî kurumlarca Bakanlığa elbette
bildirilmektedir.
BAŞKAN - Sayın Melik, toparlayalım lütfen.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Yani, Enerji Bakanlığında bu raporlar vardır; ancak, şimdiye kadar, iki
yıldır Bakanlığın bu konuda ciddî bir önlem almaması, önlem alma yönünde
herhangi bir harekette bulunmaması, Bakanlığın bu konuyu fazla önemsemediğini
göstermektedir.
Değerli arkadaşlar, bir ülkenin topraklarından daha önemli bir konu olabilir
mi?! Ancak, Sayın Enerji Bakanı, her konuşmasında, Bakanlığıyla ilgili bilgi
verirken, her şeyin çok iyi gittiğini, birçok sorunun çözümünde önemli adımlar
attıklarını, şimdiye kadar 600 000'den fazla kaçak elektrik kullanıcısını
yakaladıklarını söylemekte; ama, hâlâ, Urfa'nın doğru düzgün elektrik
alamamasıyla ilgilenmemektedir veya herhalde, Harran Ovası sulamalarından
tahliye kanallarına dökülen suyun Suriye'ye geçerken 30 metre eninde, 4-5 metre
derinliğinde bir nehir oluşturmasında kendi Bakanlığının sorumlu olmadığını
düşünmektedir.
Değerli milletvekilleri, Harran Ovasında yaşanmakta olan, başta
tabansuyu yükselmesinden doğan drenaj sorunu olmak üzere...
BAŞKAN - Son sözlerinizi, son cümlelerinizi söyleyin lütfen.
MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum.
...sulamadan kaynaklanan tüm sorunlara, Bakanlığın özel bir önem
vererek, 2005 yılında acil önlemler almasını diliyor; bu arada, geçen yıl 19
Ocak'ta kaybettiğimiz, Urfa sıra gecelerinin en önemli elemanı, değerli halk
müziği sanatçısı, ünlü gazelhan Kazancı Bedih Ustamızla, yani, namı diğer
pirimizle birlikte, Urfa'nın gelmiş geçmiş bütün halk sanatçılarını hasret ve
rahmetle anıyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Kıbrıs'taki son gelişmelerle ilgili söz
isteyen, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'a aittir.
Buyurun Sayın Sarıbaş.
2. - Malatya Milletvekili Süleyman
Sarıbaş'ın, Kıbrıs'taki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Kıbrıs'taki son gelişmeleri bir kez daha kürsüye getirmek üzere
söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, son günlerde kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan
biri Kıbrıs meselesidir; çünkü, Kıbrıs'ta, iki ayrı halk olarak, eşit
egemenliğe dayalı, iki kesimli ve taraflarca kabul edilmiş kalıcı bir çözüm,
bugüne kadar, maalesef bulunamamıştır. Birleşmiş Milletler tarafından Rumlara
ve Türk tarafına çözüm olarak getirilen önerilerin tamamı Kıbrıslı Rumlar
tarafından reddedilmiştir. Birleşmiş Milletlerin sunduğu planların hiçbiri de,
bugüne kadar Güvenlik Konseyi kararı haline getirilememiş, aksine, 541 sayılı
Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrıs Türk Devletinin tanınması engellenmiştir.
Bütün dünyaca ve Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından,
Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı millet olduğu ve bu iki halkın 1960
anlaşmasıyla kurdukları Kıbrıs Devletinin, 1963 yılında, Rum tarafınca enosis
ideali uğruna yıkıldığı, yok olan bir devletin temsilinin söz konusu
olamayacağı gerçeği bilinmesine rağmen, Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs'ın
temsilcisiymiş gibi gören ve Kıbrıs'ta sorunu "Türk Ordusunun Kıbrıs'ta
bulunması" olarak tarif eden ve bu yalanını bütün dünyaya kabul ettiren
Rumların bu tavırları, çözümsüzlüğün temel sebebidir. Eğer, Birleşmiş Milletler
ve Avrupa Birliği, bizzat Rumlar tarafından yıkılan Kıbrıs Devletinin temsil
edilmediği gerçeğini kabullenselerdi, bugün, Kıbrıs sorunu diye bir meselemiz
kalmamış olacaktı.
Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs Rumları, bugün, Kıbrıs'taki Türklerin
egemenlik hakkını gasbederek ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak, dost
saydığımız Avrupa Birliği ülkeleri tarafından AB üyesi yapılmadan çözüme
zorlansalardı, yine, mesele çözülmüş olacaktı.
Bütün bunlar yapılmamış, tam aksine, nasıl ki, İsrail, Amerika'nın
"şımarık çocuğu" olarak korunmuşsa, Rum tarafı da Avrupa Birliğinin
şımarık çocuğu olarak devamlı suretle korunmuş, dahası, bugün, Türkiye'nin
tanımasına zorlanılan ve AB müzakere sürecinde önşart olarak masaya konulan
konuma gelmiştir. Bunu sağladıklarında, Türk askerinin Ada'dan çekilmesi
istenecek ve böylece Rum ideali olan enosis de gerçekleşmiş olacaktır. Bu
sebeple, Rum tarafının, artık, hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceği gerçeğini
görmemiz ve yeni bir konsept belirlememiz gerekir.
Rum, yıllardır, uluslararası kamuoyunu kandırmış, şimdiye kadar
Birleşmiş Milletlerce çözüm olarak ileri sürülen bütün plan ve projeleri
reddetmiştir. Buna rağmen, uzlaşmayan tarafın Türk tarafı olduğu yalanını da
kabul ettirmiş olacak ki, birçok köşeyazarımız, profesörlerimiz, eski emekli
büyükelçilerimiz, Denktaş'ın çözüm istemediğini, çözümsüzlüğün çözüm olmadığını
koro halinde dillendirir hale gelmişler ve Rum'un ekmeğine biraz daha yağ sürer
duruma düşmüşlerdir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sizin parti politikanız da öyle beyefendi!
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Onlara göre, Rumun isteğini kabul etmek,
Adayı Rumlara verip kurtulmak, belki de bir çözüm yoludur. Bunlar
"Kıbrıs'ta iki halk vardır, eşit egemenlik ve iki kesimlilik dışında çözüm
noktası olamaz" durumunda düşünüyorsanız, o zaman, globalleşmeyi
anlamayan, AB sürecini tıkayan damgasını da hemen vururlar.
Değerli arkadaşlarım, Annan Planı referandumu öncesinde "evet"
dememiz için olmadık vaatte bulunanların Rum tarafının "hayır"ı
karşısında suspus kesilmeleri bir tarafa, vazgeçtik vaatlerinden, pişkinlik
gösterip 17 Aralıkta Rum tarafını tanımayı önşart olarak önümüze koymalarının
sizce izahı ne olabilir?! Eğer, dünyada, hak, adalet, hukuk gibi temel
kavramlar hâlâ geçerliyse ve insanlık onuru bir erdemse, kendi verdikleri
sözleri unutup, bizden söz isteme ikiyüzlülüğü karşısında, içimden pes demek
geliyor doğrusu. Milletin huzurunda, bütün dünyaya hatırlatmak istiyorum ki,
hani uçaklar inecek, ambargolar kalkacak, malî yardımlar gelecekti?!
Dostlarımız sözlerini mi unuttular, yoksa bizi mi aldattılar?! Annan Planında
uzlaşma adına verdiklerimizi Rumların hanesine artı 1 olarak yazmış olmasınlar!
Uçuş yasakları kalkmadan, ambargolar sona erdirilmeden, vaat edilen malî
yardımlar yapılmadan ve dahası, iki kesimliliğe, eşit egemenliğe ve iki halkın
kurucu ortak olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği
Konseyince karar altına, alınıp, yaptırımları da içeren teyitler alınmadığı
müddetçe, hiçbir cumhuriyet hükümeti, benim hükümetim de dahil,
"Kıbrıs" ve "Rum" kelimesi geçen hiçbir belgeyi paraf
edemez ve etmemelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Geriye dönüp tarihi incelediğimiz zaman, Girit'i nasıl kaybettiğimizi,
Kerkük ve Musul'u hangi entrikalarla elimizden aldıklarını, 12 adaların,
antlaşmaların nasıl yok sayılarak dünyanın gözü önünde silahlandırıldığını
unutmamamız gerekir.
Ben, Avrupa Birliğini, çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesi olarak
benimseyen ve savunan biriyim; ancak, insafla baktığımız zaman, her aşamasında
bir bedel istenen ve tam 66 defa Rumun veto tehdidi bulunan bir projenin, pek
de gerçekçi olmadığını görmek için kâhin olmama gerek yok. (CHP sıralarından
alkışlar) Bir ortaklığa girerken dahi, işin başında, ortağınızın anlamsız istek
ve dayatmalarıyla, sizin kırmızı çizgilerinizi, olmazsa olmazlarınızı yok
etmekle işe başlanıyorsa, bunda iyi niyet aramak beyhudeliktir. Ticaret
hukukunun temel kurallarından olan nasafet ve hakkaniyet, bir ortaklığa
girerken aranması gereken en önemli şartlardan biridir.
Türk Devleti, benim devletim, tarihsel geçmişi, sosyoekonomik gücü,
jeopolitik konumu ve insanlarının müteşebbis ve çalışkanlığıyla büyük bir
ülkedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve işsizlik gibi geçici
konuları, zafiyetleri, ülkenin zaafı olarak gören ve bunu fırsat bilerek
birtakım dayatmalarda bulunan dostlarımız, yanıldıklarını bir gün olsun
anlayacaklardır. Bir gün Kıbrıs'ı, bir gün Kürt sorununu, bir gün sözde Ermeni
soykırımını, sanki kendi mutfaklarında pişirilmiş aş değilmiş gibi önümüze
koyanlar, neyin hesabını yaptıklarını, bu millete anlatmak zorundadırlar.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Kıbrıs'ta iki ayrı halk, eşit egemenliğe
sahip iki kesimli ve kalıcı bir çözümü önermeyen hiçbir anlaşmaya bu
Parlamentonun izin ve onay vermeyeceğine bütün kalbimle inanıyor, aksine
beklentilerin boş beklentiler olduğunu belirterek, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Avrupa'daki Türk işçilerinin sorunları
hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'e aittir.
Buyurun Sayın Gülçiçek. (CHP sıralarından alkışlar)
3. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza
Gülçiçek'in, Avrupa'da yaşayan Türk işçilerinin sorunlarına ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Murat Başesgioğlu'nun cevabı
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın durumuyla ilgili gündemdışı söz almış
bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türk işçileri, bazı Avrupa Konseyi
ülkelerinde, göçmen nüfusun büyük bir kısmını teşkil etmektedir. Türkiye'de ilk
göç akımı, 1960'larda, Federal Almanya ekonomisinin gereksinimleri sonucu
ortaya çıkmıştır. İşgücü yetersizliği çeken Federal Almanya, Türkiye ile 1961
yılında, Türk işçilerinin kısa süreli göçüyle ilgili olarak ikili bir anlaşma
imzalamıştır.
Almanca terim gastarbeiter, yani misafir işçi tanımının kapsadığı gibi,
Türk işçileri kısa süre Federal Almanya'da kalacaklar ve daha sonra ülkelerine
geri döneceklerdi; ancak, 1967 yılında, geçici olması düşünülen göçün uzun
vadeli olduğu anlaşıldı. Federal Almanya'nın yanı sıra diğer ülkeler de
(Belçika, Hollanda, Avusturya, Fransa, İsveç ve İsviçre) Türkiye ile ikili
anlaşma imzaladılar ve zamanla Türk işçileri birçok Avrupa ülkesinde toplumun
bir parçası haline geldiler.
Değerli milletvekilleri, 1960'lı yılların ilk yarısında başlamış ve
çoğunluğu Batı Avrupa ülkelerinde olmak üzere yurtdışında yaşayan Türk
vatandaşlarımızın sayısı bugün 3 500 000'e ulaşmıştır. Bununla beraber, yabancı
ülke vatandaşlıklarına geçenler ve onların çocuklarıyla yurt dışındaki Türk
varlığı 5 000 000'u bulmuştur; ancak, geçmiş hükümetler ve şu andaki hükümet
döneminde de, Avrupa Birliğine giriş sürecinde, özellikle serbest dolaşım
konusu pazarlık konusu yapılabilen her bakımdan önemli bu potansiyelin,
bulundukları ülkelerde çalışma yaşamı ve hukukî statülerine ilişkin birçok
sorunu bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın,
çocuklarının eğitim, çifte vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, emeklilik,
işsizlik, vize uygulamasındaki zorluklar, yurda girişte yaşadıkları zorluklar
ve onların ekonomik güçlerinin değerlendirilmemesiyle ilgili birçok sorunları
vardır.
Bu sorunların araştırılarak çözümü için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis Araştırması
Komisyonu kuruldu ve bu komisyon çok kapsamlı bir rapor hazırlayarak Başkanlığa
17.12.2003 tarihinde sundu; fakat, bir yılı aşkın bu sürede, bu raporla ilgili,
tek bir sorunun çözümü için gayret sarf edilmedi.
Özenle çalışılarak hazırlanan ve Mecliste oybirliğiyle kabul ettiğimiz,
yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili araştırma komisyonu raporu, halen
yurt dışındaki temsilciliklerimize gönderilmemiştir. Bu raporun Avrupa'da hiçbir
yansıması yoktur. Yine yurttaşlarımız kendi kaderleriyle baş başa kalmıştır.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, 1960'lı yıllarda,
Türkiye'yle birlikte Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve eski Yugoslavya
ülkeleriyle işgücü anlaşması imzalanmıştır. Bu ülkelerin AB'ye girmesiyle birlikte
bu ülkelerin yurttaşlarının sorunları çözülmüş oldu; ancak, Türk vatandaşları
sorunlarıyla baş başa kaldılar. Yapılan anlaşmalar ihlal edilerek
yurttaşlarımız mağdur edilmiştir. Hükümetlerimiz bugüne kadar bu duruma seyirci
kalmıştır.
Sayın Başbakanımız her konuşmasında "o ülkenin vatandaşı olun"
çağrısında bulunuyor; ancak, sevgili arkadaşlar, vatandaşlarımızın yaşadığı o
ülkenin pasaportunu alması meseleyi çözmüyor; kara kaşlı, siyah saçlı olduğu
sürece yabancı konumu aynen devam etmektedir. Ancak, bazı hukukî kazanımlar
elde edebilmektedirler. Sorunun asıl çözümü, uyum, entegrasyon ve eşit
haklardır. Çokkültürlü bir topluluğun gerçekleşmesi ve karşılıklı birbirlerine
saygı gösterilmesiyle bu sorunlar aşılabilir. Bu konuda hükümetlerimiz yurt
dışında yaşayan vatandaşlarımıza öncülük etmemiştir. Halen, onların gücünden ve
potansiyelinden gerekli ölçüde fayda sağlayamamışlardır.
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı kandırarak paralarını çarçur edip,
gasbeden YİMPAŞ ve KOMBASSAN gibi holdinglerle ilgili, milletvekili
arkadaşlarımız tarafından verilen araştırma önergesinin bir an önce gündeme
alınıp görüşülmemesi üzüntü vericidir.
Sevgili arkadaşlarım, Hollanda'da Fas kökenli radikal dinci bir şahıs
tarafından öldürülen sinema yönetmeni Theo Van Gogh'un öldürülmesi sonrasında
yaşanan olaylar içler açısıdır. Hollanda'da iki cami, bir okulun yakılması,
Federal Almanya'da bir Türk camiinin kundaklanması, kiliselere yönelik
kundaklamalar ve yaşanan buna benzer birçok olay karşısında vatandaşlarımız
yalnız bırakılmıştır. Olayların yaşanmasından üç gün sonra Hollanda'ya giderek
yurttaşlarımızla buluştum ve Köln'de DİTİP'in öncülüğünde yapılan mitinge
katıldım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, iki yıldır Avrupa
Konseyi Parlamenter Meclisinde görev yapmaktayım. 7 Aralık 2004 tarihinde
Paris'te, Göçler, Mülteciler ve Nüfus Komisyonu tarafından, Türk işçilerinin
durumuyla ilgili rapor hazırlayıp Avrupa Konseyine sunmak için raportör olarak
görevlendirildim.
Avrupa Konseyinin bu raporunun amacı, Avrupa Konseyi ülkelerinde yaşayan
Türk göçmen işçilerin durumunu gündeme almasıdır; çünkü, bu işçilerin sayısı
oldukça fazladır ve uzun süredir bu ülkelerde yaşamaktadırlar. Ekonomik,
kültürel ve sosyal etkileri nedeniyle, konu son derece önemlidir.
Değerli arkadaşlarım, AB'deki Türk işçilerinin statüsü, istihdam, sosyal
koruma ve serbest dolaşım haklarının yer aldığı, Türkiye ve AB arasında imzalanan
1963 tarihli Ortaklık Anlaşmasıyla belirlenmiştir. Avrupa Konseyi düzeyinde
daha tutarlı bir politika belirlenmiş olsaydı, ulusal işçiler ile Türk işçileri
aynı muameleye tabi tutulabilirlerdi.
Avrupa Konseyi, Avrupa'daki göçmen işçilerin durumuyla ilgili, başta
serbest dolaşım hakkı olmak üzere, seçme ve seçilme hakkı, yabancı düşmanlığı,
göçmen işçilerin ülkelerine dönüşü, işçilerin ve ailelerinin sosyal koruması ve
göçmen işçiler ve aileleri için sürekli oturma izniyle ilgili birçok tavsiye
kararı almıştır.
Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen diğer belgeler de, göçmen
işçilerin haklarıyla ilgilidir. Örneğin, Avrupa Konseyi üye ülkelerinin,
Avrupa'da kişilerin serbest dolaşımı ve sorumlulukları kararı, Avrupa Sosyal
Şartı ve son olarak da, göçmen işçilerin yasal statüsüyle ilgili Avrupa
Sözleşmesi ve sosyal güvenlikle ilgili Sosyal Şartı, Avrupa'daki Türk
işçilerinin durumunun analizi için temel belgelerdir.
Avrupa Konseyi, bu belgelerin üye ülkelerde uygulanıp uygulanmadığının
kontrol edilmesi gerektiğine inanmadığı için, bu son raporu hazırlatmaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyi, bu nedenle, Bakanlar Komitesine;
- İlgili birimlerinden, Türk işçilerin sosyal entegrasyonunu, emeklilik
haklarını ve daha genel olarak sosyal haklarını, aynı zamanda, istihdam
anlamında serbest dolaşım özgürlüklerini araştırmalarını talep etmesi,
- Türk göçmen işçilerin yasal statüsü ve sosyal güvenlik Avrupa
Sözleşmesini imzalamamış olan üye ülkeleri, her iki belgeyi de imzalamaya davet
etmesi,
- Üye ülkeleri, Türk göçmen işçilerinin hedef ülkeleri ne olursa olsun
emeklilik haklarının transfer edilebilir olmasını sağlamaya ve konut edinme,
sosyal koruma, emeklilik ve sağlık hizmetleriyle ilgili yeterli bilgi temin
etmek için bu raporu hazırlatması son derece önemlidir.
Bu raporu hazırlama sürecinde, Türkiye'deki, başta Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı olmak üzere, ilgili diğer bakanlıklardan gerekli bilgileri
alıp, Avrupa'da ilgili ülkelerde gerekli çalışmaları yapıp raporumu sunacağım.
Bu raporun, vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü konusunda katkı
sağlayacağını düşünmekteyim.
Tüm Müslüman toplumunun kurban bayramını kutluyor, bu düşüncelerle, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ali Rıza Gülçiçek'in, yurt dışındaki işçilerimizle ilgili
gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat
Başesgioğlu yanıt verecekler.
Buyurun Sayın Başesgioğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Özledik Sayın Bakanım, özledik; neredesiniz?
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sağ
olun, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İstanbul Milletvekilimiz Sayın
Ali Rıza Gülçiçek'in gündemdışı konuşmasını Hükümet adına cevaplandırmak üzere
huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Benden önce de ifade edildiği üzere, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın karşılaştıkları en önemli sorunlar; yabancı düşmanlığı ve
ayırımcı muameleler, işsizlik, yeterli düzeyde yabancı lisan bilinmemesi,
meslekî kalifikasyon eksikliği, bazı ülkelerde çifte vatandaşlık hakkının
verilmemesi, aile birleştirmesinde karşılaşılan güçlükler, seçme ve seçilme
haklarındaki kısıtlamalardır.
Yabancı düşmanlığı konusunda, Batı Avrupa ülkelerinde, toplumun bazı
kesimlerinde, yabancılara karşı mevcut olan ve ekonomi, tarih, politika, eğitim
gibi unsurlardan kaynaklanan önyargıların hâkim olduğu bir ortam mevcuttur. Bu
olgudan yararlanan bazı partiler, ırkçı ve ayırımcı politikaları
körüklemektedirler. Sanayileşmiş ve demokratik düzeni benimsemiş Avrupa
ülkelerinde, bir ölçüde demokrasinin nimetlerinden de yararlanmak suretiyle,
temel insan haklarına ve özgürlüklerine karşı ve gün geçtikçe toplumlar için
ciddî bir tehdit unsuru olan ırkçılık, dolaylı ve dolaysız ayırımcılık ile
bunlardan kaynaklanan şiddet eğilimi, büyük ölçüde, o ülkelerde yaşayan
vatandaşlarımızı hedef almaktadır. Özellikle, vatandaşlarımızın yoğun olarak
yaşadıkları Federal Almanya Cumhuriyetinde son yıllarda artış eğilimi gösteren
ırkçı şiddet eylemlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmuştur.
Avrupa ülkelerinin tamamına yakınında, belli koşullarla, çifte
vatandaşlığa olanak sağlanmaktadır. Bunun istisnası, Almanya, Avusturya ve
Danimarka'dır. Uzun süredir bu ülkelerde yaşayan, hatta, büyük çoğunluğu bu
ülkelerde doğup büyümekte olan ve artık, büyük ölçüde, içinde yaşadıkları
topluma, kendi kimliklerini de koruyarak uyum sağlamış olan vatandaşlarımız,
bulundukları ülkelerin vatandaşlığına geçmeyi arzu etmekte; ancak, Türk
vatandaşlığını da korumak istemektedirler. Bu ülkelerdeki yerleşik
vatandaşlarımızın en büyük arzusu, kendi ülke vatandaşlığından çıkma zorunda
bırakılmaksızın, bulundukları ülke vatandaşlığına alınmalarını sağlayacak yeni
bir düzenlemenin gerçekleştirilmesidir.
Sayın milletvekilleri, diğer bir sorun, seçme ve seçilme hakkı konusuna
ilişkindir. Yabancıların, bulundukları ülkelerde, gerek genel gerekse yerel
seçimlere katılmalarının, hem içinde yaşadıkları topluma uyumlarını kolaylaştıracağı
hem de kendilerini doğrudan ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmalarını
sağlayacağı bir gerçektir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan
ve artık yerleşik bir toplum konumuna gelmiş olan yabancılara, sadece, İsveç,
Hollanda ve Danimarka'da, yerel seçimler için seçme ve seçilme hakkı
tanınmıştır. Örneğin 21 Aralık 1992 tarihinde Almanya Parlamentosunda onaylanan
Maastricht Anlaşmasının öngördüğü üzere, Birlik ülkeleri vatandaşlarına, Almanya'da
mahallî seçimlerde seçme ve seçilme hakkı sağlanması için anayasa değişikliği
gerçekleştirilmiştir. Almanya'da sadece altı ay yaşayan Birlik ülkeleri
vatandaşları, 1995 yılından beri, mahallî seçimlere aktif ve pasif olarak
katılabilirken, bu ülkede uzun yıllardır yaşayan ve hatta, orada doğmuş ve
seçme ve seçilme yaşına gelmiş Türk vatandaşlarının yerel seçimlere katılma
hakları bulunmamaktadır; ancak, Türkiye, 1963 yılından bu yana, Avrupa Birliğinde
ortak üye statüsünde bulunmakta ve Birliğe tam üyelik için çaba harcamaktadır.
Son uyum yasaları, bunun en büyük göstergesidir. Bu nedenle, Almanya'da yaşayan
ve artık, bu ülkede yerleşik konuma gelmiş Türk vatandaşlarının yerel seçimlere
katılmalarının sağlanması maksadıyla, Birlik üyesi ülke vatandaşları için
yapıldığı gibi, gerekli anayasa değişikliğinin yapılması gerekmektedir.
Genel ve meslekî eğitim sorunu da yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın
önemli sorunlarından biridir. Vatandaşlarımızın çalıştıkları bütün ülkelerdeki
en büyük sorun işsizlik sorunudur. Örneğin, gerek meslek eğitimi gerekse
akademik eğitim alanında daha iyi olanaklar sunan ortaokullara ve liselere
devam eden Türk çocuklarının sayı ve oranlarının düşük olması, yabancı
çocukların, onlar arasında da Türk çocuklarının yaklaşık yüzde 20'sinin temel
eğitim diploması almadan eğitim çağı dışında kalması, yükseköğrenim yapabilen
Türk genci sayısının ve oranının Alman gençlerine göre düşük olması gibi
sorunlar, genel ve akademik eğitim alanlarında Türk toplumunun süratle aşması
gereken sorunlardır.
Diğer taraftan, ikili meslek eğitim sisteminde de -çıraklık eğitimini
kastediyorum- durum farklı değildir. Almanya genelinde söz konusu sistemde
eğitime katılan gençlerimizin sayısı, bu sayının en yüksek seviyeye ulaştığı
1993-1994 meslek eğitim yılından bu yana sürekli azalmaktadır. 1993 yılında
meslek eğitimi yapan Türk genci sayısı 56 101 iken, bu sayı 2002-2003 eğitim
yılında 39 866'ya gerilemiştir. Genel olarak, 15-18 yaş grubundaki Alman
gençlerinden meslek eğitimine katılanların oranı yüzde 66 iken, Türk
gençlerinde bu oran yüzde 42 civarındadır.
Gençlerimizin çıraklık eğitiminde karşı karşıya kaldıkları sorunları,
yeterli sayıda çıraklık eğitim yeri bulunmaması, gençlerimizin genel eğitimdeki
başarı oranlarının Alman gençlerine kıyasla düşük olması, okullarından meslek
eğitimine geçiş sürecinde bilgi ve motivasyon eksikliği ve yanlış meslek
seçimidir. Ayrıca, Alman işverenlerin çıraklık eğitim yerleri için eğitim
durumları daha iyi olan Alman gençlerini seçmeleri, bazı işverenlerin çırak
seçiminde yabancılar aleyhinde ayırımcı davranmaları şeklinde özetlemek
mümkündür.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki, yurt
dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarını bu dar zaman içerisinde detaylı bir
şekilde anlatmak mümkün değildir. Sadece, satırbaşlarıyla bu sorunlara
değinerek konuşmamı tamamlayacağım.
Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın önemli sorunlarının başında
işsizlik sorunu hâlâ güncelliğini korumaktadır. Bunun dışında, aile
birleştirilmesinde yaş sınırının düşürülmesi, Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde
yaşayan vatandaşlarımız için önemli bir sorun olarak önemini korumaya devam
etmektedir. Sayın Milletvekilim de bahsettiler; Almanya'da yeni yürürlüğe giren
işsizlik parası uygulaması vatandaşlarımız açısından son derece önemlidir ve
Türkiye olarak bunu, hem Türkiye hem de yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu
konuyu hassasiyetle takip etmesi gerekmektedir.
Evet, serbest dolaşım konusu, elbette önümüzdeki süreçte üzerinde
dikkatle durmamız gereken bir konudur. Gerek şu anda yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımız gerekse Avrupa işgücünün önümüzdeki dönem içerisinde duyacağı
işgücü ihtiyacının karşılanması konusunda Türk işgücüne kalıcı bir şekilde bir
sınırlamanın getirilmesini Türkiye olarak hiçbir zaman kabul etmedik ve bunu
kabul etmeyeceğimizi uluslararası platformlarda daim olarak söylüyoruz,
vurguluyoruz; bunun, Avrupa'nın gerçeğiyle de, Avrupa felsefesiyle de
bağdaşmadığını, bir kez daha tekrar ediyorum.
Son olarak, Sayın Milletvekilime, kısa da olsa, yurt dışında yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarının dile getirilmesi konusunda gösterdiği
hassasiyetten dolayı çok teşekkür ediyorum. Kendisi geldi, Bakanlıkta bu konuda
görüş alışverişinde bulunduk. Diğer görevli arkadaşlarımızla da aynı bilgileri
paylaşmak arzusundayız.
Amacımız, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde
kendi konumlarına uygun hak ettikleri sosyal, siyasî ve ekonomik haklara
kavuşmasıdır.
Çalışma Bakanlığı olarak, Hükümet olarak, yurt dışındaki
vatandaşlarımıza bu hassasiyet içerisinde yaklaştığımızı ifade ediyor, Yüce
Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Öncelikle, Divan Kâtibi arkadaşların, uzun sürecek metinleri okuma işini
oturarak yapmaları konusunu oylarınıza sunmak istiyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
IV. - ÖNERİLER
A) Danişma
Kurulu Önerılerı
1. - Genel Kurulun, çalışma saatlerinin
yeniden düzenlenmesi ile 25-26-27 Ocak 2005 tarihlerinde çalışmamasına ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma
Kurulu Önerisi
No: 126 Tarihi: 13.01.2005
Genel Kurulun 13.1.2005 Perşembe günkü birleşiminde
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 7 nci sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının; Genel
Kurulun 25.1.2005 Salı, 26.1.2005 Çarşamba ve 27.1.2005 Perşembe günleri
çalışmamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
Türkiye
Büyük Millet Meclisi |
|
|
Başkanı |
|
İrfan
Gündüz |
K. Kemal
Anadol |
|
AK Parti
Grubu Başkanvekili |
CHP Grubu
Başkanvekili |
BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmına geçiyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER
1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici
Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin,
Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine
Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz
geri gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı:
701)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726) (x)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Şimdi, geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 5.- Kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından
yapılmış olan sözleşmelere, devir durumuna göre ilgili idare halef olur. Adı
geçen Genel Müdürlüğün leh ve aleyhine açılmış davalar ve icra takiplerinde
devir durumuna göre ilgili idare kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.
Adı geçen Genel Müdürlüğün yatırım projeleri ve ödenekleri bu Kanun
çerçevesinde Yüksek Planlama Kurulu kararı ile ilgili kurum ve kuruluşlara
devredilir.
BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce
Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum; Köy Hizmetleriyle
ilgili tasarının geçici 5 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış
bulunuyorum.
Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine ve belediyelere devriyle ilgili
konuyu irdelerken, öncelikle Belediyeler Yasası ve İl Özel İdaresi Yasasını
mutlaka irdelemek lazım. Türkiye'de tahsil edilen
(x) 726 S. Sayılı Basmayazı 11.1.2005 tarihli 49 uncu
Birleşim Tutanağına eklidir.
vergi
gelirlerinin yüzde 6'sı belediyeler payı olarak İller Bankasına, yine 1,2'si
özel idare payı olarak yine İller Bankası kanalıyla aktarılarak özel idarelere
verilmektedir.
Bir kere, burada büyük bir haksızlık vardır. Burada çarpık bir haksızlık
vardır. Burada özellikle altyapısı yapılmamış, az gelişmiş yörelere çok büyük
haksızlık yapılmaktadır, hem o belediyelere, bu yasadan sonra o özel idarelere.
Değerli milletvekilleri, toplanan belediye gelirlerinin yüzde 35'lik
kısmını 16 büyükşehir belediyesi almaktadır. Eğer bir belediye, o zaman,
hasbelkader -hangi koşullarda, objektif kriteri nedir, hangi objektif kriterle-
büyükşehir belediyesi olmuşsa; ama, onun nüfusundan daha yüksek, daha çok
nüfusa sahip başka iller büyükşehir olamamışsa, orada yaşayan insanların
kabahati nedir?!
Birsürü örnek verebilirim. En az 5 tane büyükşehir belediyesinin nüfusu,
bugün, büyükşehir olmayan, içinde Malatya, Denizli, Trabzon, Şanlıurfa gibi
değişik illerin belediyeleri normal il belediyesidir, buradaki insanlara ceza
vermekteyiz. 2,5 katı kadar fazla para gitmektedir bir büyük... Örneğin,
Erzurum Büyükşehir Belediyesinin -alsın, gözüm yok- veya Samsun Büyükşehir
Belediyesinin nüfusu mevcut bu il belediyelerinden daha az olmasına rağmen, 2,5
katı daha fazla gitmektedir bu illere. Bu haksızlıktır. Nüfusu 100 000'den
aşağı olan diğer iller için de haksızlıktır. Hizmetin adil dağıtımı yönünden
büyük haksızlık vardır.
Aynı şekil, özel idare bütçeleri... Burada bu yasa geçtikten sonra,
özellikle kırsal kesimde... Köy Hizmetlerinin en yoğun hizmet verdiği yerler
kırsal kesimler. Batıdaki birçok ilimiz yolunu, çeşmesini, suyunu her şeyini
halletmiş, asfaltsız yolu olmayan birçok ilimiz var; ama, siz gidin doğudaki,
güneydoğudaki, Karadenizdeki birçok ilin yolu yok, traktörün gideceği yolu
yoktur.
Şimdi, yine, aynı şekilde, özel idarelere verilen pay, nüfusa göre
verildiği zaman, doğudaki, güneydoğudaki, Karadenizdeki özel idarelere gidecek
parayla bunların altından kalkamayız. Yine bunlara haksızlık yapılacaktır. Yine
bu hizmetler yürümeyecektir. Biz bu yasayı geçiriyoruz. Sorununu çözmüş iller,
köylerine para harcamayacaktır; ama, özel idare katkı paylarını fazlasıyla
almaya devam edecektir. Sorunu çözülmemiş, altyapı ihtiyacı giderilmemiş birçok
il, içinden çıkamayacaktır. Onun için, özellikle, bu yasayı geçiriyoruz
hizmetin gitmesi açısından.
Bu yasa, eğer özel idarelerdeki dağıtılan katkı paylarını yeniden
düzenlemezse; yani, burada, nüfusa göre değil, ihtiyaca göre, yörenin
sosyoekonomik yapısına göre eğer bir değerlendirme objektif kriter olarak
sunulmazsa, biz, doğudaki, güneydoğudaki, Karadenizdeki birçok ilimize bu
hizmetleri götüremeyiz. Onun için, Özel İdare Yasasının, mutlaka gelir
dağılımının değişmesi lazım. Değiştirmediğimiz sürece bu hizmetler geri kalmış
yörelere gitmez.
Değerli milletvekilleri, tabiî, özel idareler o şehrin maliyesi, o
şehrin maliye bakanlığı. Şimdi, üstüne üstlük, size bir sürpriz daha
söyleyeyim, TEDAŞ dünden itibaren, illere ve ilçelere sokak lambalarının
parasını salmaya başladı. Yarın da, bekleyin, köydeki sokak lambalarının
parasını özel idarelere salma salacak. Allahaşkına, sokak lambasını kim
kullanıyor; o ilçede yaşayan, o ilde yaşayan insanların can ve mal emniyeti
için kullanılıyor; doğru mudur? Bu kimin görevidir; belediyelerin görev
tanımında halkın can ve mal emniyetini temin etmek diye bir şey var mıdır?
Belediyelerin görev tanımında bu olmayacak; sen, salma salacaksın
belediyelere!.. Geldi, 10 000 nüfuslu bir ilçeye üç aylık fatura 24 milyar.
Hakkın olmayan bir parayı istiyorsun. Belediyenin görev tanımında, insanlarının
can ve mal emniyetini sağlamak diye bir tabir yoktur.
Şimdi, ben, buradan Türkiye'deki tüm belediye başkanlarına sesleniyorum:
Arkadaş, siz de TEDAŞ nereye direk dikmişse, onlardan kira bedeli isteyin, kira
bedeli...
AHMET YENİ (Samsun) - İstesin, bir sakıncası yok.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onlardan kira bedeli isteyin, hem de,
onun saldığı elektrik bedelinin 3 katı kadar. Eğer, onunki yasalsa, belediye
encümeninin aldığı kararla TEDAŞ'a salınan salma da herhalde yasal olacaktır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye, sosyal bir devlettir. Halkının can ve
mal emniyetini sağlamak devletin görevidir. Devletin bazı görevleri vardır.
Siz, sokak lambalarının bedelini, mal ve can emniyetini sağlama gibi bir görevi
olmayan belediyelerden istediğiniz zaman, Türkiye'de sorunlar doğar.
Şimdi, Malatya'da bir iki belediye başkanıyla görüştüm. "Şimdi, kış
çok soğuk geçiyor Malatya'da. Tüm kuşlar bu lambalara, direklere geliyor,
etrafı pisliyorlar. Şimdi,onlarla mücadele için, o kuşları kaçırtmak için
çocuklara sapan vereceğiz; ama, lambalar da sönerse biz karışmayız"
diyorlar. "Lambalar da sönerse karışmayız" diyorlar... O zaman,
halkın can ve mal emniyeti, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin teminatı altındadır.
Sayın milletvekilleri, yarın, aynı özel idare bütçelerinden köylerdeki
sokak lambaları için... İkinci halka odur, onun için, bu özel idare bütçelerine
ondan dolayı girdim.
Sayın Bakanım, özel idare bütçeleri çok yetersizdir, bu hizmetleri
veremeyiz. İki, bazı yörelerimizde, özellikle kış koşullarını haiz bazı
yörelerimizde karla mücadele etmek, köy yollarını açmak ayrıca bir beceri
gerektirir. Eğer, siz, özel idare bütçesini bu yapıyla tutarsanız ve oraların
araç gereç, makine parklarını daha yüksek bir kapasiteye getirmezseniz, bugün,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün doğuda, güneydoğuda verdiği, hakikaten büyük
mücadele, yarın hüsrana uğrayacaktır.
Sayın Bakanım, onun için, özellikle kış mücadelesi olmayan yerlerdeki
fazla makine parklarının, mutlaka, doğu ve güneydoğudaki, kış mücadelesi
yapılan illerimize gönderilmesi hakikaten çok önemlidir. Dün bir arkadaşımız
söyledi; bazı vilayetler, bazı valilikler, ellerindeki fazla makine parkını
satacaklarmış; hakikaten günah ederiz. İnanın, doğu ve güneydoğuda, bir ay, iki
ay açılmayan köy yolları var. Bu mücadelede özel idareye devrettiğiniz, öyle
başarılı olacağına inandığınız bir şekilde, eğer bunun başarılı olmasını
istiyorsanız, mutlaka bu illerimizin makine parkıyla donatılması lazım.
Sayın milletvekilleri -Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı gitti;
hassaten, burada olsaydı çok mutlu olacaktım- bu sabah, utanıyorum, 1 100 kişi
saydım kuyrukta. Ne olursunuz, şu işçi emeklilerinin... Bunlar, bu
emeklilerimiz, bu ülkeye, yıllarca dürüstçe hizmet vermiş insanlar; yani,
bunların ödeme günlerini belli günlere sıkıştırıp, üç aylık ödemeleri,
12'sinde, 13'ünde 14'ünde, 15'inde... Sabah, bir bankanın önünde...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bayram nedeniyle ödemeler öne alındı; normalde
sıkıntı yok. Bayram öncesi eködeme...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, sadece gördüğümü söylüyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İşte, bayram öncesi öne alındı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hayır, bir olay varsa, bu olayın
çözümünü herhalde bulmak bizim görevimiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu insanları sabahın 5'inde orada
kuyruğa dizmek ve kuyrukta bekletmek de bizim ayıbımızdır. Ben, hassaten, bu
konuda, yıllarca emek veren insanlara bir vefa borcu olarak... Ne olursunuz...
Bunun önlemi vardır; bu, bir projedir; yani, illâ böyle olacak, eködeme de olsa
böyle olacak değildir, çözümü vardır.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 21'inde, 22'sinde ödeniyordu, öne alındı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Beyefendi, ödeneceği biliniyor;
çözümü ve önlemi vardır. Çözümünü bulmak ve önlemini almak herhalde zor
değildir, bunun çözümleri var. Bu çözümleri üretmek, bu ülkenin görevidir.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım. Konuşmacı konuşmasını bitirsin,
ilgililer gerekli yanıtı verir.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, bir kez daha
toparlıyorum. Özel idarelerle ilgili yasada, gelir dağılımıyla ilgili yasada
değişiklik yapmadığınız takdirde ve özellikle altyapısı tamamlanmayan illerde,
bu mevcut İl Özel İdaresi Kanunuyla bu illere hizmet gitmeyecektir, bu illerde
her şey yerine ulaşmayacaktır, büyük hüsran doğacaktır. Bu konuda, diğer
yasalarda yapılacak çalışmalarla, özellikle, bu illerdeki özel idare
gelirlerinin yükseltilmesiyle birtakım sorunları çözeceğiz. Bu olmazsa, sizin
düşündüğünüz proje yürümeyecektir, hiçbir işe yaramayacaktır; bu nedenle, öbür
yasaların da değiştirilmesi lazım.
Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ederim. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Kişisel olarak söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten, bugün üçüncü gün, çok önemli bir tasarı, Parlamentonun çok
değerli temsilcileri tarafından, enine boyuna, hatta tasarının da dışına
çıkılmak suretiyle, Türkiye'nin çok genel meseleleri tartışılıyor burada. Bir
arkadaşımız -herhalde, muhalefet kanadındandı- dün "ulusal bir projeye
ihtiyaç var" dediler. Gerçekten de doğru; yani, ulusal bir projeye ihtiyaç
var. İşte, Kamu Yönetimi Temel Kanunu veya Kamu Yönetimi Temel Kanunu Projesi,
budur; yani, ulusal bir projedir.
Şimdi, bir arkadaşımız "özellikle 16 tane belediye, Türkiye'deki
belediye gelirlerinin çok önemli bir kısmını alıyor, vilayetler arasında
dengesizlik var" dediler. Bu, dün de, hâlâ üç gündür bütün konuşmalarda da
söylendi. İşte, kamu reformunun diğer bir ayağı olan, Özel İdareler ve Belediye
Gelirleri Yasaları üzerinde de çalışmalar son safhaya geldi; burada yeni
kriterler getiriliyor. Yani, kamu kaynaklarının, vilayetlere, özel idarelere,
belediyelere dağıtılması konusunda, bugünkü gibi sadece nüfus kriteri değil,
gelişmişlik kriteri, alan büyüklüğü, hatta, yaz-kış şartları gibi ve buna
benzer -daha tam belirlenmedi- birtakım kriterler getiriliyor. Buradaki bütün
maksat, bu vilayetler arasındaki gelir dengesizliğini, hizmet dengesizliğini
karşılamak ve Türkiye'de geri kalan bölgelerin mutlaka daha fazla yardım
almasını sağlamak içindir.
Dün konuşan çok değerli bir arkadaşımız "burada halkın katılımı ne
olacak" dedi. İl özel idarelerinin meclisi, yani, il genel meclisi, halkın
köylerden, beldelerden, vilayetlerden ve bütün yerleşim birimlerinden seçtiği
kişilerden oluşmaktadır. Her vilayette 50-60 kişiden meydana gelen bir meclis
vardır. İşte, halkın katılımı bunlarla birlikte olacaktır. Halkımız, kendi
köyündeki, kendi beldesindeki veya kendi bölgesindeki il genel meclisi üyesiyle
birlikte, çok önemli bir katılımla, artık, vilayetin encümen ve il genel
meclisiyle birlikte, o bölgenin projelendirilmesini, o bölgenin programını
yapacak; Ankara'dan da hiçbir milletvekili, telefon etmek suretiyle, uygulanan
programı değiştiremeyecek. Şimdi, hepimizi arıyorlar "efendim, işte,
şuraya yolumuz yapılmıyor" diyorlar, biz de araya girmek zorunda
kalıyoruz. Artık bu olmayacak; orada kendileri yapacakları için, Ankara'dan ve
milletvekillerinden de artık bu konuda bir talepleri olmayacak.
Sistemin çok daha iyi işleyeceğine inanıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal
Deveciler; buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önce, Sayın Bakanıma bir teşekkür borcum vardı, onu buradan iletmek
istiyorum; önce teşekkür edeceğiz, onda sonra eleştireceğiz.
Sayın Bakanım, daha evvelki konuşmamda zaman yetmediği için söyleyemedim.
Balıkesir Edremit Körfezinde kurulu bulunan ve 300 000 kişiyi ilgilendiren
Körfez Zeytin Hastalıkları ve Zararlılarıyla Mücadele Birliğine, ilaçlamada
kullanılan Ziray ilacından dolayı 182 milyar liralık bir bedel çıkmıştı; bu
bedel, Körfez Zeytin Hastalıkları ve Zararlılarıyla Mücadele Birliğine Bakanlık
olarak hibe edildi. Katkılarınızdan dolayı, burada, Birlik adına teşekkür
ediyorum. İnşallah, seneye devamını bekliyoruz Sayın Bakanım.
Bu yasa tasarısıyla yapılan iş, köy yollarının yapımı, bakımı gibi basit
bir inşaat faaliyetinin yerel meclislere bırakılması işi değildir. Yapılan iş,
insanlarımızı birbirine bağlayan yol ağıyla, yol güvenliğinin, ülkenin toprak
ve su gibi iki temel varlığının, devlet tüzelkişiliğinin yetki alanının dışına
çıkarılmasıdır. Yapılan iş, toprak ve su gibi iki vazgeçilmez ulusal varlığa,
yerel çıkar grupları ile yabancı kişi ve şirketlerin sınırsız, denetimsiz el
koymasına izin verilmesi işidir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması, görev ve yetkilerinin il
özel idarelerine devredilmesi, bir bütünün parçasıdır; yoksa, kuruluşun
verimsizliği, hantallığı, masraflılığıyla ilgili değildir. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, yalnız küçük köylerin küçük yollarını yapan, o yollara bakan bir
kurum değildir. Bu kurum, ülkenin tarımsal topraklarının tarımdışı kullanımına
karşı toprak yönetimi sorumluluğunu üstlenmiş, umumî sular, köye tahsisli sular
gibi su kaynaklarının yönetimini gerçekleştirmiş, iskân politikalarının
geliştirilmesi ve uygulanmasında sorumlu olmuş, çatışık yerel çıkarları etkisiz
kılıp, ülkenin yerleşmelerini içpazara açan yol ağlarını işler hale getirmiş
bir kurumdur.
Her ülke için, toprak, su, iskân en kritik ulusal işlerdir. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılıp, tüm görev ve varlıkları 79 il özel
idaresine ve 2 büyükşehir belediyesine devredilerek, gerçekte, ulusal
nitelikteki kritik işler yeni oyuncuların idaresine terk edilmektedir.
Reformlar, bölgeler yaratmaktadır; ama, bölgelerarası eşitsizliği gidermek
amacıyla değil, bölgelerin birbirleriyle yarışıp, her birinin kendi başını
kurtarmasına odaklanmış bir felsefeyle hareket edilmektedir. Her il özel
idaresi, her bölge yönetimi, varlığını bir diğeriyle yarışarak gösterecek ve
gücünü ancak bu rekabetle artıracaktır.
Bu devir bir demokratikleşme değildir; tam tersine, kamu kudretin yerli
-yabancı nüfuz, toprak, sermaye sahipliğine devretmektir. Bu strateji, bir
kalkınma stratejisi değildir; tam tersine, tüm kaynakları, yerli- yabancı
piyasa unsurlarının kâr hedefine bağlama, toprak ve suyu ticaret ve rant
yönetimine terk etme stratejisidir. Bu sözde reformlar, ulusal varlığı gözetmek
bir yana, bütünüyle küresel amaçlara odaklanmıştır. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılmasının doğuracağı sonuçlar, ancak böyle bir bütün
içerisinde ele alınırsa kavranabilir. Kısacası, konu, bir kurumun kaderi sorunu
değil, bütün bir ülkenin geleceği sorunudur. AKP Hükümeti, kamu yönetimi
reformu içerisinde geçiremediği hükümleri parçalayarak yasalaştırmaya
çalışmaktadır.
Bu yasa tasarısıyla, günümüzde yürürlükte bulunan 9 Mayıs 1985 tarih ve
3202 sayılı Yasanın adı değiştirilmekte; hangileri olduğu sayılmadan,
örgütlenmeyle ilgili maddeler ortadan kaldırılmaktadır. Tasarıda öngörülen
değişikliklerle yapılmaya çalışılan işler, Anayasaya kesinlikle aykırıdır.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırıp yetkilerini yerel yönetimlere
devretmek, Anayasada devlet tüzelkişilerine tanınan toprak ve su kaynakları
yönetimi yetkisini de ortadan kaldırmak demektir. Yapılan iş, toprak ve su gibi
iki vazgeçilmez ulusal varlığa, yerel çıkar gruplarıyla, yabancı kişi ve
şirketlerin sınırsız, denetimsiz elkoymasına izin verilmesidir.
Yine, bu değişiklikle, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun eliyle yapılmaya çalışılan işler, halk ve
Cumhurbaşkanlığı tarafından geri püskürtülmüştür.
AKP Hükümeti, 5 Nisan 2003 tarihinden bu yana yasalaştırmaya çalıştığı,
cumhuriyeti tehdit eden bu yasalara geçit bulamamıştır. Bu yasaları geçirerek,
tek hamlede yapamadığı işleri, parça parça yürürlüğe sokarak yapmaya
çalışmaktadır.
Tasarı, toprak ve su kaynaklarının denetimini il genel meclislerine
tümüyle terk ederken, hiçbir denetleme ve frenleme mekanizması öngörmeyerek,
toprak-su yönetimini, küresel-ulusal-yerel çıkar ittifakının doğrudan
kontrolüne vermeye yönelmiş bulunmaktadır. Teknik bilgiye ve uygulama
deneyimine sahip örgütler ile hizmet güvencesine sahip memurluk sistemi,
bağımsız yargı sistemi ve hukuk devleti, siyasal...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - ...yapılarla bütünleşmiş çıkar grupları
tarafından dağıtılmakta, kadrolar, hizmet güvencesinden yoksun sözleşmeli
personele dönüştürülmektedir. Halkın ve ülkenin geleceği, ülkenin toprak ve su
kaynakları, yol ağı güvenliği, kamu yararı ve kamu hizmeti, hem merkezî hem
yerel düzeyde korumasız bırakılmaktadır.
1990 yılından beri sürdürülen yağma, bu tasarıyla son vuruşunu
yapmaktadır. 2005 yılı bütçesinde personel giderlerini azaltma amacı, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yerel idarelere devredilmesiyle, hantal ve
verimsiz, merkezce kötü görülen hizmetin daha iyi görülmesi gibi bir hedef
güdülmediğini göstermektedir. Yapılmak istenen, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
personelini devir görüntüsü altında tasfiye etmek, 50 000 kamu memur ve
işçisini kamu istihdam sistemi dışına atmak, tahammül sınırlarını aşmış
işsizler ordusunu daha da kalabalıklaştırmaktır. Böylece, IMF'nin bekçiliğini
yaptığı iç ve dışborç ödemeleri biraz daha garanti altına alınmış olacaktır.
Bölgelerin kapatılması ve bu yasayla, tüm yetkiler il özel idarelerine
verildiğinde, 19 olan saymanlık sayısının 81'e çıkarılması ve bölge düzeninde
sondaj, toprak etüt ve köprü gibi uzmanlık gerektiren işlerde çalışan personel
yerine, her ilde yeni personel istihdam edilmesi, kamu malî kaynaklarının
israfına yol açacaktır.
Ülkenin doğal kaynaklarının bütünsel kullanımı engellenecek ve
kaynakların havza yerine il düzeyinde değerlendirilmesi, doğal kaynakların
korunarak kullanılmasını güçleştirecektir.
Havza başında yapılması gereken hizmetlerin etkin yürütülememesi ve
diğer kurumlarla koordinasyon sağlanamaması, mevcut projelerin
gerçekleştirilememesi ve kırsal kesime planlı, etkin ve hızlı hizmet
götürülememesine yol açacaktır.
Sayın Bakanım, şimdi size soruyorum: Bundan sonra;
1- Her ilde toprak analiz laboratuvarı olmadığına göre, bu analizler
nerede ve nasıl yapılacaktır?
BAŞKAN- Toparlayalım lütfen..
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkan.
2- Uzmanlık ve deneyim gerektiren bu işi yapacak personel nereden
bulunacaktır?
3- İl encümenine devredilecek olan bu yetkilerde hatır gönül işleri
nasıl önlenecektir? Bu alanlardan elde edilen rant yağması nasıl
durdurulacaktır?
4- Siyasî baskı ve dayatmalara karşı sözleşmeyle çalıştırılacak
görevliler nasıl direnç gösterebilecektir?
5- Toprak kullanımında kamu yararını gözetmek ve çıkar sahipleri
karşısında kamu adına tarafsız hizmet vermek nasıl sağlanacaktır?
Sayın Bakanım, bunlara cevap verirseniz memnun olurum.
Son olarak da, bu yasa, 1.3.2005 tarihinden itibaren faaliyete
geçeceğine göre ve Başbakanımızın da yapmış olduğu açıklamada "Türkiye'de
susuz köy kalmayacak" sözlerine istinaden, Plan ve Bütçe Komisyonunda
gündeme getirmiştim, orada sizlerin olurunu almıştım; ama, bu yasa çıkmadan
evvel, programa alınması için tekrarlamak istiyorum burada: Burhaniye İlçesinde
yıllardan beri susuz olan 6 köy var; Şarköy, Şahinler, Ağacık, Tahtacı,
Yunuslar, Yabancılar. Bunların, bırakın içmesuyunu, kullanma suyu dahi yok. Köy
Hizmetleri kapatılmadan evvel, bunun programa alınarak -grup köyleridir- bu
içmesuyunun halledilmesini, ayrıca, yine, Şarköy, Şahinler, Ağacık, Tahtacı,
Yunuslar, Yabancılar arasındaki grup yolları topraktır, stabilizedir, bu
yolların da yapılmasını Plan ve Bütçe Komisyonunda da gündeme getirmiştim,
Sayın Bakan tarafından bunların yapılacağına dair söz verilmişti. Şimdiden
kendisine teşekkür ediyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 10 dakikalık soru-yanıt sürecine geldik.
İlk sırada Sayın Selami Yiğit var; buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, bilindiği üzere, Kars İlinin temel geçim kaynağı
hayvancılıktır. Buna bağlı olarak, mera ve otlakların geliştirilmesi ve
korunması açısından Köy Hizmetlerinin katkısı, yetersiz olmakla birlikte, inkâr
edilemez. Şimdi Köy Hizmetlerini kaldırıyoruz Sayın Bakanım. Buradan ortaya
çıkacak hizmet açığını hangi yöntemlerle... Bir Tarım Bakanlığı ve AKP İktidarı
olarak, doğu illerine dönük özel bir projeniz var mıdır ve teknik hizmetler
bundan sonra nasıl yerine getirilecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan, buyurun.
NACİ ASLAN (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sorum Sayın Tarım Bakanımıza.
Sayın Bakanım, 24 Aralık günü, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri
olarak, bölgedeyken, Ağrı Valiliğimizi ziyaret ettik. Ziyaret sırasında, -30
derecede binlerce insanın kuyrukta olduğunu gördük. Vali Beyin makamında Vali
Beye sorduğumuzda, bu kuyruk için, Sosyal Yardımlaşmadan yardım yapılan
insanları tespit noktasında bir araştırma yaptıklarını, dolayısıyla, yanlış
anlaşılmaların var olduğunu söyledi; ama, biz, dışarı çıktığımızda,
vatandaşların elinde, benim şu anda elimde bulunan ve 26 sayfadan oluşan bir
dosya, kırtasiyecilerden temin edilmek kaydıyla, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Sosyal Riski Azaltma Projesi adı altında, her
vatandaşa 4 000 euro verileceği vaadiyle, o soğuklarda binlerce vatandaşımız,
kuyrukta, bu yardımı almak için... Dolayısıyla, ellerine de form verilmiş. Vali
Bey bu formu bize ibraz etmedi; ancak, biz, çeşitli kanallardan bu formu elde
ettik. Nitekim, formda şöyle deniliyor... Burada, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan 7 milyar lira veriliyor; 1 milyar lirayı da,
vatandaş, özkaynak olarak kullanıyor; dolayısıyla, gelir ve gider cetveli de,
şurada görüldüğü gibi belirtilmiştir. Yani, bu konudan Bakanlığımızın,
Başbakanlığımızın haberi var mıdır? Üstelik, biz, Sayın Valimizin makamından
çıkarken, bir vatandaş, çok öfkeli olarak, Valimizin huzurunda, neredeyse bize
saldıracaktı. "Bu nedir, bu ne rezalettir; bize 50'şer milyon lira masraf
ettirdiler, dosya hazırlattırdılar; şimdi de, iptal edildi, yok böyle bir şey
deniliyor..." Bu noktada vatandaşlarımızın bilgilendirilmesini arz
ediyorum.
Ayrıyeten, Sayın Selami Yiğit'in söylediği gibi, Köy Hizmetleri il özel
idarelerine devredildiği takdirde, bütçe imkânları dahilinde, o bölgede, sosyal
devlet işlevini yerine getirecektir. Oysaki, kışın, çok yoğun olarak,
yollarımız... Şu anda, halen, Ağrı'da 300'e yakın köy yolu kapalı. Bakanlığımız
bunu yürütürken, Bakanlığımız emriyle, illerden diğer bir ile geçici görevle
veya paralel kaydırmayla araç gereç gönderilebiliyordu. Şimdi, valiliklerarası
münasebette, acaba, bu gerçekleşecek mi? Doğu ve Orta Anadoludaki bütçeleri
kısıtlı, nüfusu 100 000'in altında olan illerimizde ne gibi aksaklıklar meydana
gelecektir? Bunu şimdiden projelendirmiş bulunuyor musunuz?
Saygılarımı sunuyorum; teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Yaşar Tüzün; buyurun.
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yönetmek
istiyorum: Şimdi, ben, Bilecik İlinden örnek vereyim. Bilecik Köy Hizmetleri İl
Müdürlüğünde çalışan yaklaşık 300 işçinin 100'den fazlasının emekliliği geldi,
doldu. Buna, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü açısından da baktığımızda, yani, 50
000'e yakın çalışanın 20 000'e yakınının emekliliği doldu. Şimdi, bu
çalışanlar, bu yasaya tepki olarak, daha doğrusu bu değişikliğe tepki olarak,
önümüzdeki kanun yürürlüğe girdikten sonra derhal emeklilik dilekçesi
verirlerse, toplu bir şekilde kendilerini emekliliğe sevk ederlerse...
Bakanlığımız bu konuda ne tür önlem aldı? Yani, bu vasıflı elemanların yerine
alınacak personel belli midir, yoksa, yüzde 25, yüzde 30'a yakın; tüm Genel
Müdürlükte çalışan personel emekli olduğu takdirde, Köy Hizmetlerinde dozeri,
kepçeyi, greyderi, kamyonu kimler kullanacak diye Sayın Bakana soruyorum? Sayın
Bakanlığın bu konuda önlemleri var mıdır? Eğer önlemleri varsa, neler olduğunu
öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım,
saygıdeğer milletvekilleri; ben, arkadaşlarımızın çok özenle dile getirdikleri
sorulara, vakitten de tasarruf sağlamak için, yazılı cevap vermeyi uygun
görüyorum ve kendilerine bu düşüncemi iletiyorum.
Saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanun uyarınca yapılacak devir işlemleri Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanır. Devir işlemleri
tamamlanıncaya kadar 3202 sayılı Kanunda belirtilen görevler mevcut personel
eliyle yürütülmeye devam olunur.
Devir işlemlerine ilişkin usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskân, İçişleri
ve Maliye bakanlıkları ile Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri
alınarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca
belirlenir.
BAŞKAN- Geçici 6 ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel.
Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL(Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 726 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 6
ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Konuşmama
başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bu tasarı, özünü Kamu Yönetimi Temel Kanunundan
almıştır. Hepimizin bildiği gibi, IMF, Dünya Bankası temelli küreselleşme,
özelleştirme, yerelleştirme kavramlarıyla tanımlanan yeni ideolojiden kaynaklı
Kamu Yönetimi Temel Kanunu gibi, bu tasarı da, kamu hizmetlerini özelleştirme
amaçlıdır. Bu süreç, piyasacı mantıkla, yurttaşları müşteri konumuna getirecek,
devleti de sosyal devlet olarak değil, düzenleyici devlet olarak görecektir.
Devlet hizmetlerinin ülkenin ücra köşelerine ulaştırılmasında çok önemli bir
rolü olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de, bu tasarıyla, maalesef, yok
edilecektir.
Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetlerinin hem merkez hem de taşra
teşkilatının kaldırılması, kamu hizmetinin etkin ve verimli koşullarda yurttaşa
sunulmasında sorunlar yaratacaktır. Bu yüzden, tasarının birçok yönden
sakıncası bulunmaktadır. Bunların başında, Köy Hizmetlerinin kaldırılmasıyla,
36 000 köy devlet hizmetinden büyük oranda mahrum kalacak, kırsal kesimde
yaşayan yaklaşık 23 000 000 yurttaşımız da mağdur olacaktır. Köy Hizmetleri,
sadece köy yolları yapan bir müdürlük olarak görülmemelidir. 7'si ana, 26 alt
sektörde hizmet götüren bu kuruluşun ortadan kaldırılmasıyla, köylüler bu
hizmetlerden ancak ek parasal katkı sunarak yararlanabileceklerdir.
Bir düşünün, doğu bölgelerimizde birçok köy, kışın, kar altında mahsur
kalmaktadır. Bu köylerin hayat damarları yollar aylarca kapalıdır. Köy
Hizmetlerinin kapatılması demek, köy yollarının, kar mücadelesinin bile
köylünün parasıyla yapılması demektir. Bugün geçimini tarımsal faaliyetlerle
sağlayan köylümüzün durumuna baktığımızda, halinin içler acısı olduğunu
görmekteyiz. Eğer, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırsa, devletin,
köylüsüne götürdüğü hizmeti hangi parayla alacağını, kar mücadelesini bile
hangi parayla yaptıracağını AKP Hükümetine sormak gerekir?
Sayın milletvekilleri, Ulu Önder Atatürk "köylü milletin
efendisidir" diyerek, ülkemizin kalkınmasında en önemli başrolü işaret
etmiştir. Bu gerçek, bizim ulusça temel kabullenmemizdir; ama, görülüyor ki, bu
olgu AKP Hükümetinin inkâr ettiği bir olgudur.
Son birkaç yılda ve özellikle AKP İktidarı döneminde tarımın bütün
girdileri pahalanmıştır. Bakınız, gübre pahalı, ilaç pahalı, tohum pahalı,
mazot pahalı... Ki, yılbaşından itibaren yapılan yeni düzenlemeyle düşeceğini
söylediniz, 1 kuruş falan da düştü; ama, hemen arkasından, onun kat be kat
üzerinde arttığına da tanık oluyoruz; daha yeni.
MEHMET KILIÇ (Konya) - İlaç fiyatlarını takip edin.
PEDAT PEKEL (Devamla) - Mazot pahalı, traktör pahalı, yedek parça pahalı
dedik; ama, köylümüzün ürünü ucuz; köylümüz, çiftçimiz az kazanıyor, çok
harcıyor, hayatını zorla idame ettiriyor. Türkiye, 1980'li yıllardan itibaren
uygulanan yanlış tarım politikaları ve beraberinde tarımsal özelleştirmede
ortaya çıkan yağmalar, peşkeşlerle büyük darbe almıştır. Bu tablo, olumsuz ve
sürekli olarak, köylümüzün, çiftçimizin aleyhine işlemiştir. 70 000 000'luk
nüfusumuzun yüzde 40'ının kırsal kesimde yaşamasına ve istihdam içerisinde de
yüzde 37'lik bir paya sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış ekonomik ve sosyal
politikalar nedeniyle, ülkemizde tarım sektörü yıllarca ihmal edilmiştir.
2003 rakamlarına göre, çalışan nüfusumuzun yaklaşık 12 000 000'u tarımla
uğraşmaktadır. Tarım sektöründeki nüfusun yaklaşık 500 000'i ücretli işçiler,
yaklaşık 3 000 000'u kendi hesabına çalışanlar, 8 000 000'dan fazlası da
ücretsiz aile işçileridir. Aktif işgücünün yüzde 45'i bu sektörde istihdam
edilmektedir. Görüldüğü gibi, büyük bir nüfus gücü tarım sektörüyle uğraşmakta;
ama, aynı büyüklükteki sorunlar hâlâ çözüm beklemektedir.
Ayrıca, Türkiye'de köy nüfusunun azaldığı, şehir nüfusunun arttığı da
ortadadır. Tarımla geçimini sağlayan köylülerimize hizmet götürmediğimiz
takdirde, bu göç daha da artacaktır. Kuşkusuz, köylümüzün desteğe ihtiyacı
vardır. Zaten yoksulluk içerisinde yaşayan yurttaşlarımız, köylülerimiz,
devletin hizmetlerini parası karşılığı alacak durumda değildir. Buradan AKP
Hükümetine sesleniyorum: Gelin, yol yakınken, Anayasaya da aykırılığı açık olan
bu tasarıyı geri çekin.
Değerli milletvekilleri, toprak ve su kaynaklarının korunması çok
önemlidir. Köy Hizmetleri, Devlet Su İşleriyle birlikte, bu alanda başarılı
faaliyetler göstermiştir. Ancak, bu tasarı, ulusal devlet eliyle, havza bazında
planlanarak yürütülmesi gereken işleri il özel idarelerine ve büyükşehir
belediyelerine devretmektedir. Havza ve bölge ölçeğinde planlamalar yapmak, il
ölçeğinde olanaklı değildir. Su ve toprak politikalarının ulusal ağırlıkta ele
alınıp belirlenmesi gerekirken, böyle bir sorumluluğu, il özel idarelerine,
büyükşehir belediyelerine bırakmak, ileride onarılmaz yaralar açacaktır.
Sayın milletvekilleri, bu tasarıda, birçok hizmetin nasıl yürütüleceği
belirsizdir. Bölgelerarası eşitsizliğin giderilemediği ortamda Köy
Hizmetlerinin yerel yönetimlere devredilmesi, kamu hizmetlerinin sunumunda
ciddî sorunlar yaratacaktır. Köy Hizmetlerinin ortadan kaldırılmasıyla, büyük
bir kargaşayla karşı karşıya kalınacaktır. Öyle ki, valiler, istekler
karşısında, siyasî baskılar karşısında iş yapamaz duruma geleceklerdir; il
meclisi üyeleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, hatta muhtarlar,
hepsi birer amir konumunda olacaklardır; tam bir kaos ortamı yaşanacaktır.
Bunda da hiçbir şüphe yoktur.
Değerli milletvekilleri, bu tasarıda belirsizlikler çoktur dedim,
gerçekten öyle; ancak, kesin ve net olan şey şudur ki, yaklaşık 50 000 çalışan
iş güvencesini kaybedecektir; taşeronlaşma yaygınlaşacaktır; çalışanların
sendikal hakları ellerinden alınacaktır; çalışma düzeni, iş düzeni
bozulacaktır; birçok memur, müdür, unvanları ellerinden alındığı için, iş
verseniz dahi verimli olamayacaktır; işçiler, geçici mevsimlik, geçici, kısmî
gündelik, çağrı üzerine çalışma gibi düzensiz ve verimsiz bir çalışmanın içine
itilecektir; kayıtdışı teşvik edilecek, çalışanların sosyal hakları ellerinden
alınacaktır; adam kayırma, çıkar sağlama daha da yaygınlaşacaktır; verimliliğin
yerini verimsizlik alacaktır.
Görüldüğü gibi, daha önce Kamu Yönetimi Temel Kanunundaki gibi,
çalışanlar, yok sayılmasa bile, açıkça önemsiz sayılmaktadır. Çalışanların
güvenceleri, hak ve sorumlulukları konularında yetersiz kalan tasarıda
"yarınım ne olacak" diye düşünen binlerce çalışanın, evine götüreceği
ekmeğin kaygısını duyan binlerce insanın nasıl verimli olabilecekleri, hiç
kuşkusuz, düşünülmemiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken, IMF'nin, Dünya Bankasının
istekleriyle Köy Hizmetlerini kapatmaktan vazgeçilmesi gerektiğini, AKP'li
değerli milletvekillerine bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bugüne kadar, IMF
ve Dünya Bankası destekli yaptığınız çalışmalar sonucunda ne oldu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sürenizi tam kullandınız; toparlarsanız, teşekkür ederiz.
SEDAT PEKEL (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
İşsizlik arttı, yoksulluk arttı, hayvancılık bitti, tarım sektörü çöktü;
işçi, memur, gerçekten kan ağlıyor. Bu nedenle, AKP Hükümetini sağduyulu
davranmaya davet ediyor ve sözlerime son verirken Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Süreye uyduğunuz için, biz de size teşekkür ediyoruz.
Kişisel söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 5 inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Tabiî, benden önce, çok
değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Pekel, Köy Hizmetleri konusunda tarımla
ilgili konuştu. Bence, en uygunu da buydu; yani, bizim konumuza, bugün
görüşülen kanun tasarısına en yakın olan da tarım konusuydu; sağlıktan falan
bahsetmediler.
Gerçekten, tarım çok önemlidir; yani, tarımın özelliği, tarımın kendine
has olan özellikleri, gerçekten, tarımın çok özel bir dal olarak incelenmesini
ve ona göre korunmasını gerektirir.
Bütün ekonomide, piyasa mekanizması geçerli olduğu halde, iki alanda
piyasa mekanizması geçerli değildir; yani, serbest piyasa ekonomisinin
arz-talep şartlarında ve fiyat sinyalleriyle oluşan yapısı, bu tarımda geçerli
değildir. Neden geçerli değildir; çünkü, tarım çok uzun dönemli bir üretim
tarzıdır. Tarımda, ikame edilecek ürün miktarı, ürün deseni çok önemlidir ve
her zaman mümkün değildir; çünkü, tarımda buğday üretimi yapılırken veyahut da
fındık üretimi yapılırken bir yapı, bir sermaye oluşur. Bu yapı ve sermayeyi
bir dönemden diğer döneme çok kısa dönemde aktarmak; yani, burada ürün
deseninde bir değişiklik yapmak, özellikle de çokyıllık bitkiler için fevkalade
zordur; tekyıllık bitkilerde pariteleri değiştirmek suretiyle olabilir. O
bakımdan, tarımın korunması gerekir.
Bakın, bir ülkede veya Türkiye'de belki yılda 10 000, 20 000, 30 000
işyeri kapanabilir; bir bakkal dükkânı veya bir esnafın işyeri kapanabilir.
Hiçbirisi, benim zararımı bana ödeyin veyahut da bunun karşılanması lazım diye
devlete hiç gelmez; ama, çiftçilerimiz, mahsulleri olmadığı zaman, afet olduğu
zaman mutlaka devlet tarafından korunur ve korunmaya muhtaç bir kesimdir. Bugün
Türkiye'de evinin kapısında traktörü olan, yeterli miktarda arazisi olan büyük
çiftçi denilebilecek çiftçiler dahi, bir sigorta emeklisinin net emekli aylığı
kadar bir geliri yılda elde edemezler.
Ben de çiftçilik yapmış bir insanım. Gerçekten çiftçilik fevkalade
zordur, çoğu zaman tabiata bağlı şartlar altında çalışır. Çiftçi, ürününe
masraf yapıp bir yıl sonra onu alır, diğer bir yılda da pazarlar; yani, 24
aylık bir üretim ve satış periyodu vardır. Ben bunu bizim fındıktan biliyorum.
Eylülün 1'inde masraf yapmaya başlarız, 16 çeşit masrafla bir dahaki eylülde
fındığı piyasaya arz ederiz. Nihaî ürünü ise, bir yıl içerisinde satarız. Tam
24 aylık bir periyot vardır. Tabiî, buna çiftçi de dayanmaz. Burada çok nazik
politikalar uygulanması gerekir, çok önemli bir stok politikası uygulanması
gerekir, mutlaka korunması gerekir. Hükümetimiz gerçekten de bu sene çiftçiye
3,5 katrilyonluk bir destek için para ayırmıştır. İnşallah bu gibi
olumsuzlukları da giderecektir.
Çiftçinin her zaman yanındayız. İşte, köylerle ilgili olarak çıkarmakta
olduğumuz bu kanun tasarısı da -çiftçilerle ilgili, özellikle kırsal yerlerin
altyapısıyla ilgili- onların daha iyiye gitmesini sağlayacak bir kanun
tasarısıdır.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Süreye uyduğunuz için teşekkür ederiz.
Kişisel söz istemi, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'dan.
Buyurun Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, iki günden beri -bugün üçüncü gün- bu kanun
tasarısının Türkiye için ne kadar önemli olduğunu ifade eden, bunu Meclise
getiren, bunun faziletlerini bizlere anlatan İktidar Partisinin çok değerli
milletvekillerinin, şu anda bu kadar önemli bir kanun tasarısı görüşülürken,
Mecliste, sadece 40 milletvekili tarafından temsil edilmesinin haklı bir
izahının olduğunu zannetmiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Onu
biz düşünelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanun tasarısını buraya getirirken
gerekçede çok şeyler söylenildi; Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu, başarısız
olduğu, mükerrer hizmetleri yaptığı, atıl durumda kaldığı şeklinde çok
ifadelerde bulunuldu. Hatta, daha da ileriye gidilerek, Türkiye'de meydana
gelen yolsuzluk ve yozlaşma olaylarının en belirgin şekilde görüldüğü
kurumların başında olarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu gerekçenin
içerisinde yer aldı.
Siz, onlara, verimsiz, atıl vaziyette duruyor, hantal bir yapı var,
hizmetler yeterince onlar tarafından verilememiş şeklinde eleştirilerde
bulunurken, Meclisin ne kadar verimli çalıştığının, milletvekillerinin ne kadar
Meclis çalışmalarına katkıda bulunduklarının takdirini de, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün çalışanlarına bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, eğer bu kanun tasarısı bu kadar önemliyse,
sadece, bir tek Ordu Milletvekilimiz Cemal Uysal Bey, üç günden beri, sadece bu
tasarı için tek konuşan milletvekili.
AHMET IŞIK (Konya) - Sen kendi işine bak!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun dışında iki milletvekilimiz söz aldı; o
iki milletvekilimizden birisi, Samsun'un teşvik kapsamına alınmasından, bir
diğer milletvekilimiz de, Erzurum kış oyunlarından bahsetti.
MEHMET KILIÇ (Konya) - Maddeyle ne alakası var!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben -isterdim ki- İktidar Partisi
milletvekillerinin, bu tasarı yürürlüğe girdikten sonra Türkiye'ye ne kadar
büyük katkı sağlayacak, illerin, köylerin çehresi nasıl değişecek, onları
anlatmalarını bekliyordum.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Madde üzerinde konuş!
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...
MEHMET KILIÇ (Konya) - Sayın Başkan, maddeyle ne alakası var!
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sana
ne kardeşim ya!..
BAŞKAN - Siz de, konuya gelin Sayın Ümmet Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, dün, burada madde üzerinde söz
alan arkadaşımız, Samsun'un teşviki dışında bir tek kelimede bulunmadı.
AHMET IŞIK (Konya) - Sana ne!..
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Erzurum milletvekili, sadece kış
olimpiyatlarından bahsetti.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Tutanağı tekrar okursan, ilişkisini
anlarsın!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben diyorum ki, kamuoyunda öyle bir beklenti
oluştu ki, bu kanun tasarısı kanunlaştıktan sonra her taraf güllük gülistanlık
olacak; yok böyle bir şey! Kamuoyunu böyle şartlandırmayın. Haa, belki çok özel
kaynaklarınız varsa, belki, 5 000 tane yeni dozer, greyder alıp il özel
idarelerine verecekseniz, onu kabul ediyorum. Ancak, özel idarelere mevcut
makine ekipmanlarını teslim edeceksiniz, onun dışında yeni herhangi bir katkı
olmayacak. Hem de bu hizmetler, ana kucağı olarak, ana evi olarak gördükleri,
yıllardan beri içerisinde yetiştikleri ve... Türkiye'de bugüne kadar 291 000
kilometre köy yolunu, Türkiye'deki köylerin yüzde 95'inin suyunu, 1 300 000
hektar arazinin sulanmasını, 330 000 hektar toplulaştırmayı yapan ve bunun
dışında, görevi olmadığı halde 8 yıllık eğitim için çalışan, yılda ortalama 700
000 kilometre kar mücadelesi yapan, sel, deprem gibi tabiî afetlerde ilkönce bu
hizmete koşan, sağlık hizmetlerine devam eden, seçimde, sayımda kullandığımız,
terörle mücadelede kullandığımız, duble yollarda kullandığımız bütün bu
insanları töhmet altında bırakarak, haklarını, hukuklarını bir gecede
ellerinden alarak orta yerde bırakırsak, bunun hakla, hukukla bir açıklamasını
yapmak mümkün değil. "Köylü milletin efendisidir." Biz de söylüyoruz
ve şimdi diyor ki sayın milletvekilimiz: "Artık, il genel meclislerindeki
seçilmiş insanlar bu hizmetleri planlayacaklar, yapacaklar." Ben de
diyorum ki, bugüne kadar o eleştirdiğiniz hususların büyük çoğunluğu
siyasîlerden kaynaklanmıştır. Şimdi aynı şey olacak, hem de çok daha fazlasıyla
olacak.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen nesin?
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bütün milletvekillerimizin illerine
gittiklerinde ilk uğradıkları yer Köy Hizmetleri. Ben soruyorum şimdi: Niye Köy
Hizmetleri; köye gidecek olan hizmetlerde kendilerine yakın olan seçim çevresi
veya bölgesi veya ilçesi veya köyüne biraz daha fazla hizmet getirilmesiyle
ilgili çalışmalar içerisine giriyorlar. Yarın hepiniz, iddia ediyorum, birden
fazla milletvekilliği olan illerde bu hizmetlerin hangi köye gideceği
noktasında aranızda ciddî kavgalar ortaya çıkacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan.
MEHMET KILIÇ (Konya) - Sen teksin.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...
Toparlayın Sayın Kandoğan... Toparlayın; süreniz doldu.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu, benim, üç günde
yaptığım dördüncü konuşmam. Yaklaşık 30'a yakın önerim oldu, teklifim oldu,
endişelerim oldu; endişelerim var sevgili arkadaşlar. Bu endişelerin izale
edilmesi lazım. Bu izaleyi, ne milletvekillerimiz yaptı ne de Sayın Bakanımız
yaptı.
Şimdi mükerrerlikten bahsedildi. Ben, kaç tane, diğer kurumların görevi
olan yeni mükerrer hizmetlerin bu kanun içerisine derç edildiğini söyledim;
ancak, Sayın Bakanımız çıkıp herhangi bir şey söylemedi; sayın
milletvekillerimiz de söylemedi.
Bir diğer endişem; 50'nin üzerindeki ilimizin özel idare bütçeleri yok
denecek kadar az. Sordum Sayın Bakanımıza; bundan sonra gönderilecek olan
ödenekler hangi kritere, hangi kıstasa göre gönderilecek? Nüfusa göre mi,
hizmet alanının büyüklüğüne göre mi, hizmete olan ihtiyaca göre mi?.. Hangi
esas ve usullere göre bu kıstaslar, bu kriterler belirlenecek?
Dün burada bir değişiklik önergesi verildi. Değişiklik önergesinde
"bölge müdürlüklerinin elindeki makinelerin, araç ve gereçlerinin
dağılımıyla ilgili esas ve usulleri Bakanlar Kurulu Belirler" deniliyordu.
Sordum genel müdürümüze. Ben de yirmiüç yıl bu kurumun en yakınında çalıştım.
Bölge müdürlüklerinin elinde yok bir şey... Yok bir şey... Esas sıkıntı
illerde, arkadaşlar. Gidin, illerinize bakın. Birçok ilimizin araçlarının çok
eski olduğunu, birçok ilin de çok yeni araç ve gereçlere sahip olduğunu
göreceksiniz. Eğer, bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılma
meselesinden önce bunu halledemezseniz, buna bir çözüm bulamazsanız, yarın
illerde bu konuyla ilgili çok ciddî sıkıntılar ortaya çıkacak.
Bakınız, yürürlük maddesi 1 Mart; komisyonda 1 Ocaktı.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 1 Mart da erkendir arkadaşlar.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Doğu ve güneydoğuda kış şartları çok ağır.
Yarın bu teşkilatın kaldırılması meselesi yürürlüğe girdiğinde, illerde bu
hizmetlerin verilmesi noktasında çok ciddî sıkıntılarla, problemlerle karşı
karşıya kalacağız. Onun için, bu yürürlük süresinin mutlaka uzatılması lazım.
Yine, ayrıca, üzerinde fazla durulmadı, mutlaka üzerinde durulması
gereken bir diğer husus: Bu kanun tasarısının bazı maddelerinin Anayasanın 123,
126 ve 127 nci maddelerine aykırı hükümler taşıdığı meselesinin de üzerinde
ciddî bir şekilde durulması lazım. Eğer tasarı bu şekliyle geçerse, büyük bir
ihtimalle ya Cumhurbaşkanımızdan ya da Anayasa Mahkememizden geri döner. Çünkü,
Anayasanın 123 üncü maddesi çok açık. 123 üncü madde "İdare, kuruluş ve
görevleriyle bir bütündür. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve
yerinden yönetim esaslarına dayanır" demektedir ve yine Anayasanın 126 ncı
maddesi "İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır" demektedir.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada bu kanun tasarısıyla, yetki genişliği
esası ihlal ediliyor. Eğer bu şekliyle, yine tekrar ediyorum...
BAŞKAN - Sürenizi çok aştınız, lütfen, son cümlelerinizi...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, çok önemli, lütfen... (AK
Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Lütfen, son cümlelerinizi kullanın.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ve yine Anayasanın 127 nci maddesiyle ilgili
de Anayasaya ciddî aykırılıklar olduğu inancını taşıyorum.
Sonraki bir maddede bu konularla ilgili geniş olarak düşüncelerimi
açıklayacağım.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Soru bölümüne geçiyoruz.
Soru bölümünde soru sormak isteyen arkadaş?.. Yok.
Soru sormak isteyen arkadaş olmadığına göre, Sayın Bakanın da yanıt
verme durumu yok herhalde?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Cevap vermeyeceğim.
MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, ben, Ümmet Kandoğan Beyi Divan Üyesi
arkadaşlarla birlikte yakından takip ettim. Tutanakları getirtmeme gerek
kalmayacak şekilde, belleğimde, onun söyledikleri var. Sizinle ilgili sataşma
durumu yok; sadece, kendisine göre bir tespit yaptı. Sataşmadan dolayı size söz
vermem mümkün değil.
Madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.
Geçici 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 7.- Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak fonksiyonel ve
ekonomik sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın gerekli görülen her türlü kurum
içi ve kurumlar arası aktarmalar ile diğer bütçe ve muhasebe işlemlerini
yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Yukarıdaki bütçe işlemlerine ilişkin olarak
1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve diğer kanunlardaki aktarma yasakları
uygulanmaz.
İl özel idareleri ve büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni
bir kanunî düzenleme yapılıncaya kadar bu idarelere devredilen personelin aylık
ve diğer her türlü malî ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler Devlet bütçesinden
il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine kaynak aktarmak suretiyle
yapılır.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu. Sayın Coşkunoğlu'nun kişisel söz
talebi de var; ikisini birleştirip 15 dakika süre veriyorum.
Kişisel söz talebi, ayrıca, Erzurum Milletvekilimiz Mustafa Nuri
Akbulut'un da var. Osman Beyden sonra, Sayın Mustafa Nuri Akbulut burada olsun,
beklemeden konuşturalım.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN ÇOŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, ikisini birleştiremiyorsunuz
değil mi?
BAŞKAN - Birleştiriyorum; ikisini birleştirdim, 15 dakika
konuşacaksınız. Süreye dikkat ederseniz, şimdiden sağ olun deriz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Daha kısa da konuşabilir, Sayın Başkan.
CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Özür dilerim geciktiğim için;
nefes nefese geldik.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasını öneren tasarının
geçici 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına
görüşlerimi açıklayacağım.
Bu yasa tasarısının arkasında iki önemli destekleyici kavram var. Bu
yasa tasarısı gerçekleştiği zaman, verimliliğin artacağı, Ankara'dan bazı
sorunları çözmek yerine, yerel olarak çözmenin verimliliği artıracağı ve ikinci
temel iddia da, bölgeler veya yöreler arasındaki eşitsizliği gidereceğidir.
Bunları nasıl destekliyoruz; bu yasa tasarısı çıkınca, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün verdiği hizmetleri daha da verimli vereceğini nereden
biliyoruz? Bunu Sayın Bakana sorduğumda, Sayın Bakanın yanıtı -tutanaklardan
okuyorum- aynen şöyle olmuştu:"Arkadaşlar, sorumluluk alanı daralınca,
buradaki hazırlığın ve verimli çalışmanın daha mümkün hale geleceği konusunda
bir kanaatin çok ispat edilmesine ihtiyaç yok" dedi ve buna inancını bir
kanaat olarak belirtti.
Ben, inancın yetersiz olduğunu, bunun kanıtlanması gerektiğini
söylediğim zaman "yok, bunu kanıtlamaya gerek yok, küresel gelişmeler de
zaten bunu gösteriyor; buna biz inanabiliriz; bu yasa, bunu sağlayacaktır"
dedi; fakat, ilginçtir ki, bu gibi projeleri, üstelik son yıllarda 7 milyar
dolar harcayarak desteklemiş olan Dünya Bankası bu kanaatte değil. Şu kanaatte
değil: Bu uygulamanın yanlış olduğu kanaatinde değil, doğru olduğu kanaatinde
de değil. Şimdi, ben, bunu Dünya Bankası kaynaklarından size açıklayacağım.
Yeni yayımlanmış, geçen sene yayımlanmış bir araştırma var önümde ve bunun
kaynağını da vereceğim. Dünya Bankasının bir proje koordinatörünün imzasıyla
yayımlanmış araştırmada aynen şöyle deniliyor: "Yerel inisiyatiflerin
-İngilizce'den tercüme ederek söylediğim için biraz tutuk söylüyorum- yerel
destekli organizasyonların başarılı olacağına dair belli iddialar vardır; bu
iddialar çerçevesi içerisinde, Dünya Bankası destekleriyle birçok hükümette bu
tür uygulamalar yapılmıştır." Hemen arkasından da şunu ekliyor:
"Fakat, biz, bu tür projelerin başarılı olduğuna dair somut bilgiye sahip
değiliz" deniliyor. Yani, Dünya Bankası, böyle bir somut bilginin
gerekliliğini savunuyor; bunun, sadece bir inançla, kanaatle olmayacağını
savunuyor; elbette bu başarılı olacaktır demiyor ve arkasından 4 temel soru
soran bir araştırma başlatıyor. Nedir bu sorular:
Birincisi; bu tür projelerde, fakir yörelerde, yani, daha yoksul
yörelerde daha etkin kamu hizmeti verilebiliyor mu? Sorulan birinci soru bu. Bu
sorunun içinde, bu uygulama olduğunda, aynı zamanda, yerel altyapının,
gerçekten düzenli bir şekilde topluma sağlanıp sağlanamadığı sorusu var. Dünya
Bankasının araştırdığı birinci soru bu. Dünya Bankası bunu merak ediyor,
hükümetimiz etmiyor; hükümetimiz inanıyor. Ben, burada, Dünya Bankasını
savunmuyorum da, hükümetimizin kendi ideolojik çerçevesi içerisinde olan bir
kuruluşun fikirlerinin bile hükümetimize ters düştüğünü anlatmaya çalışıyorum
İkincisi; bu tip yaklaşımlar, toplumun kolektif hareket etmesini
sağlıyor mu?
Üçüncüsü; yine, ademi merkezî uygulamaların etkinliği üzerine.
Dördüncüsü de; yine, bunların kırsal alanlardaki etkileri üzerine.
Geçen sene, bu 4 soruyu soran bir araştırma başlatmış durumda ve bu
senenin bir noktasında bunların sonuçlandırılacağını umuyorlar. Demek ki, bu
soruların yanıtları belli değil; böyle bir uygulamanın verimlilik sağlayacağı,
otomatik olarak varsayılabilecek, bir inançla, kanaatle savunulabilecek bir şey
değil.
Yine, Dünya Bankasından diğer bir örnek veriyorum. Hükümete ideolojik
olarak daha yakın olduğu için, Dünya Bankasından diğer bir araştırma -ki, bu,
Şubat 2004'te yayımlandı- "Dünya Bankası bu gibi projelere bu kadar para
yatırıyor; fakat, yine, biz bunların toplumsal etkisi ve başarısı hakkında,
özellikle bölgesel ve yöresel eşitsizliklerin yoğun olduğu yerlerde bunların
yararı ve etkinliği konusunda herhangi bir sağlam destek elimizde yoktur"
diyor. Var olan çalışmaların hepsini araştırdıktan sonra, Dünya Bankası bu
sonuçlara varmış.
Sayın Başkanım, izninizle, ben bu iki dokümanı, Sayın Bakana sunacağım.
BAŞKAN - Vakit kaybetmeseniz, daha sonra, konuşmanız bittikten sonra
sunsanız daha iyi olurdu; neyse...
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, demek ki,
otomatik olarak böyle ademi merkezî yaptık mı, verimlilik sağlanacak, yöreler
arasındaki eşitsizlik düzelecek. Bu gibi iddiaları desteklemek ihtiyacı vardır.
Bunları, birtakım "işte orada yapıldı da iyi oldu -bu verdiğim
araştırmalar onları da gösteriyor- şurada burada iyi sonuçlar aldı" diyor;
fakat "bir neden-sonuç ilişkisini saptayamadık" diyor. Yani
"böyle bir uygulamanın sonucunda, biz, iyi sonuç aldık gibi bir
neden-sonuç ilişkisi saptayamadık" diyor.
Nitekim, bakın, Sayın Bakanın bir soru üzerine verdiği yanıtta -ki, daha
önce de bu yönde bir açıklaması vardı, aynen tutanaklardan okuyorum- Sayın
Bakan "Köy Hizmetlerinin bu şekilde yerel yönetimlere devri konusunda bazı
illerimizde başarısız olunabilir, elbette olunabilir; Türkiye'nin okulları aynı
seviyede mi, Türkiye'nin yollarının kalitesi aynı seviyede mi, Türkiye'nin
sağlık hizmetleri her tarafta aynı mı; değil, dolayısıyla olabilir" diyor.
Ama neden olabiliyor bu; yani, bu bir kısmet, kader meselesi mi? İşte şurada
uyguladık oldu, burada uyguladık olmadı, ee ne yapalım, kısmet değilmiş, kader
değilmiş; böyle mi yaklaşacağız buna? Niye bazı yerlerde başarılı oluyor da,
bazı yerlerde başarısız oluyor? Ben bu soruyu sorarken söylemiştim, gelir
dağılımının eşit olmadığı ortamlarda, bu gibi uygulamaların başarılı olma şansı
daha azdır. Ne kadar dikkatle ve iyi niyetle uygulanırsa uygulansın, bunların
başarılı olma şansları daha azdır. Bunu, tekrar vurgulamak isterim.
Şimdi, temel sorular var, yanıtlanmamış olan; kaynak sıkıntısından söz
ediliyor. Peki, böyle bir uygulamada kaynak nereden bulunacak? Bu sorunun
cevabı verilmedi. Hadi ben yine iyi niyetle, kendim, zorlama bir cevap vereyim,
diyeyim ki; kabul edelim daha verimli çalışacak, kaynak çoğalacak. Bunu kabul
etmek için bir neden yok ortada aslında, gerçekten yok; inanç olabilir, kanaat
olabilir; ama, somut, bilimsel, desteklenebilecek bir neden yok.
Peki, bu kaynakların dağıtımı nasıl olacak? Şimdi, bunun için çeşitli
sözler edildi. Bir AKP sözcüsü, Grubu adına yaptığı konuşmada, bunun nüfusa
göre olabileceğini söyledi. Sayın Bakan, daha objektif olacağı iddiasıyla, yol
uzunluğuna göre dedi.
Yanılmıyorum değil mi Sayın Bakanım, yol uzunluğuna göre dediniz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yol ağı...
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Peki.
Şimdi, ben, bu varsayımla, hızla biraz veri topladım. Benim seçim bölgem
Uşak, komşu illere baktım; yol ağı, Afyon 3 509 kilometre, Denizli 3 638
kilometre, Aydın 3 436 kilometre, Kütahya 3 831 kilometre, Manisa 4 923
kilometre, Uşak 2 303 kilometre. Ne olacak; Uşak, bu illerin yarısı kadar
kaynak alacak, buna göre yapılırsa, Uşak zaten geri kalmış, iyice geri kalacak.
Ben sadece uygulamanın yanlışlığı için bunu söylüyorum; yani, Uşak Milletvekili
olduğum için değil; fakat, Uşak Milletvekili olduğum için Uşak'ı ve yöresini
daha iyi biliyorum. Nitekim, bu anlayışın sonucu, bakın, 2002 yılında, krizden
hemen sonraki yılda, Uşak'ın aldığı toplam kamu yatırımı, 81 il içerisinde 64
üncü sırada iken, 2003 yılında AKP İktidara geldi, Uşak, 69 uncu sıraya düştü,
2004 yılında 71 inci sıraya düştü. Yani, şimdi, her il kendisinin ihmal
edilmişliğini ifade eder ve muhtemelen her il de bunda haklıdır; fakat, ben
burada göreceli rakam veriyorum. 81 il içerisinde Uşak, 2002 yılında, toplam
kamu yatırımında 64 üncü sırada iken, 2003'te 69'a, 2004'te de 71 inci sıraya
düştü.
Değerli arkadaşlarım, bu gibi uygulamaların sonucunda, az gelişmiş, daha
küçük yöreler daha da geri kalacaktır. Dolayısıyla dağıtımın, az gelişmişler
ile gelişmişler arasındaki farkı kapatacak şekilde olmasını arzu ettiğini
söyledi Sayın Bakan. Tabiî arzu eder; ben, Sayın Bakanın arzu ve niyetinden
kuşku duymuyorum, ben, uyguladıkları yöntemin o sonucu vereceği konusunda ciddî
kuşkularımı dile getiriyorum.
Gelelim üçüncü soruya. Yerel koşullarda biz genel müdürlüğün veya
bölgenin yaptığı projeleri yapıp topluma sunabilir miyiz...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Coşkunoğlu.
Arkadaşlar, arka taraflarda yüksek sesle konuşmalarınız uğultu
yaratıyor. Sayın Coşkunoğlu, ciddî emek ürünü bir değerlendirmeyi aktarıyor. Ya
konuşmaları kesin, gelip dinleyin ya da konuşmayın, dinleyenlerin dinlemesine
olanak sağlayın.
Buyurun Sayın Coşkunoğlu.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, bu konuda somut bir örnek verdim. Daha birçok örnek verilebilir,
Sayın Bakan bu örneği açtı. Bakın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde
geliştirilmiş doğal arıtma projesi vardır. Bu, köy kanalizasyonlarının çevreyi
kirletmesinin önüne geçmek amacıyla "yapay sulak" adı verilen bir
projedir. Bunu Genel Müdürlük geliştirmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayarak tamamlayın.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bundan sonra Çevre Bakanlığı geliştirir.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Tabiî, onları bilmiyoruz; sizin tahmininiz,
belki öyle olur belki öyle olmaz; bilmiyoruz.
Şimdi, Uşak'ta bunun uygulaması var mı; var. Kendi seçim bölgemde, Hocalar
Köyünde çok da başarılı bir uygulaması var. Sordum, soruşturdum, bu projeyi siz
mi uyguladınız? "Biz uyguladık." Siz geliştirebilir miydiniz?
"Hayır." Bunu başarılı uygulamak için gerekli eğitimi siz kendiniz
sağlayabilir miydiniz? "Hayır." Bana verilen cevaplar bunlardır.
İşte, genel müdürlük, bölge müdürlüğü bu gibi amaçlar için gereklidir; yani,
zaman zaman, burada, şu köyün su meselesini biz Ankara'dan mı halledelim diye
slogan atıyoruz. Bunlar çok basit sloganlar. Kimse, bunu böyle yapalım demiyor.
Bizim de seçim bildirgemizde bu yönde bazı önerilerin olduğunu sizler -teşekkür
ederim, bizim seçim bildirgelerimizi, programımızı okumuşsunuz- burada
dillendirdiniz; fakat, bu uygulama değildir o.
Açıkta kalan üçüncü soru, bilgi ve birikimi yerel koşullarda, özellikle
geri kalmış yerlerde nasıl bulacağız? Geri kalmış yerler daha da geri kalacak,
büyük yerler daha da hızlı gelişecek.
Açıkta kalmış dördüncü soru, koordinasyon sorunudur; iller arasında
koordinasyon, bölge koordinasyonu gibi işler -ayrıntılarına girmeyeceğim,
zamanımı aştım- konusundaki sorulara da Sayın Bakan, maalesef, tatminkâr yanıt
verememiştir.
Beşinci soru ve zaman çerçevesi içerisinde söyleyebileceğim son konuyu
kısaca söyleyelim. Beşinci soruyu, üstelik yasa tasarısının gerekçesinden
aldım. Yasa tasarısının gerekçesinde -yasa tasarısının tümü üzerinde- ikinci
paragrafta -daha baştan konuyor sorun ve saptama- deniliyor ki: "Stratejik
bir bakış açısından ve uzun vadeli planlamadan yoksun bir çerçevede aşırı
büyüyen ve merkezîleşen kamu idaresi..." Güzel, saptama güzel. Şimdi, bunu
ne yapacağız; o zaman parçalayalım, nasıl olursa olsun parçalayalım. Hayır;
parçalayarak mı stratejik bir bakış açısı kazandıracağız, uzun vadeli
planlamadan yararlanabileceğiz? Yani, gerekçe ile tasarı çelişiyor. Gerekçe
saptamayı yapmış, doğru yapmış. Stratejik bakış açısı yoksa, planlamadan
yoksunsa, stratejik bakış açısı kazandırmak gerekir, planlama yapmak gerekir.
Değerli arkadaşlarım, sözlerime son verirken, yapılan hataların başında
şu anlayış geliyor: Biz yapamıyorsak, verelim başkaları yapsın anlayışı.
İktidar, muktedir olmak demektir; yapacaksın. Ben, size, bunun somut örneğini
de söyleyeyim: Tony Blair, İngiltere Başbakanı; çocuğunu özel ders almak için
bir yere, bir hocaya gönderdiği duyuluyor İngiltere'de. Burada, Türkiye'de
doğal. Başbakan, özel ders almak için çocuğunu dershaneye gönderiyor diye
İngiltere'de kıyamet koptu. Sen, çocuğunu özel dershaneye gönderdiğine göre,
okullar yetersiz. Sen Başbakansın, bu okulları düzelteceksin, senin gibi herkes
çocuğunu özel dershaneye gönderemez, dediler; bunun üzerine, Tony Blair ve
hükümeti bir program başlattı.
Bu anlayış yanlıştır. İyi niyetten, şundan bundan kuşku duymuyorum.
Temel hata şudur: Biz yapamıyorsak, verelim başkaları yapsın. Bu yanlıştır. Ya
yapmasını öğrenin ya da bırakın, yapmasını bilenler iktidara gelsin; biz
gelelim.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Millet versin! Millet vermiyorsa biz ne yapalım?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, sükûneti sağlayalım. Siz, daha sonra,
Sayın Coşkunoğlu'yla konuyu tartışırsınız.
Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan tasarının geçici 7 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz
almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarıyla,
halen yürürlükte olan 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Yasada değişiklikler yapılmaktadır. Kürsüye gelen bazı
arkadaşlar "bu tasarıyla, yasanın hangi maddeleri yürürlükte kalıyor,
hangi maddeleri yürürlükten kaldırılıyor" şeklinde bazı endişeleri dile
getirdiler. İzin verirseniz, kısaca, tasarının kanunlaşmasıyla, 3202 sayılı
Yasanın yürürlükte kalacak maddeleri hakkında maddeleri hakkında sizlere bilgi
vermek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, halen yürürlükte olan 3202 sayılı
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 49
maddedir. Bu 49 maddenin, görüştüğümüz yasa tasarısıyla, 41 maddesi yürürlükten
kaldırılmaktadır.
Tasarının 1 inci maddesi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun ismini, Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun olarak
değiştirmektedir. Tasarının 2, 3, 4 üncü maddeleriyle, 3202 sayılı Yasanın 2, 3
ve 41 inci maddelerinde değişiklik yapılmaktadır. Bildiğiniz gibi, 4302 sayılı
Yasanın 14 üncü maddesi, 1989 yılında yürürlükten kaldırılmıştır; 46 ncı
maddesi de 3202 sayılı Yasayla yürürlükten kaldırılan hükümlerle ilgilidir.
Yani, bu tasarının yasalaşmasıyla, yürütme ve yürürlük maddeleri de
dahil olmak üzere, 3202 sayılı Yasanın 6 maddesi yürürlükte kalacaktır.
Bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarının çerçeve 6 ncı maddesinin ek
1 inci maddesiyle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yürürlükten kaldırılmakta, ek
2 nci maddesiyle de, Köy Hizmetlerinin yürüttüğü hizmetlerin, İstanbul ve Kocaeli'nde
-il sınırları dahilinde olmak üzere- büyükşehir belediyesince, bu iller dışında
da il özel idarelerince yerine getirileceğini amirdir. Tasarının 7 nci
maddesiyle, kadro ve pozisyonlarıyla birlikte Köy Hizmetlerindeki tüm personeli,
taşınırları, araç ve gereçleri, mülkiyetindeki taşınmaz mal varlıkları; ayrıca,
Köy Hizmetlerinin mülkiyetinde olmayıp da, Maliye Bakanlığınca kendilerine
tahsis edilen taşınmazların durumu, dönersermaye işletmelerinin sözleşmelerinin
devir durumları; yine, Köy Hizmetlerinin hak ve alacakları, görülen davalar,
icra takipleriyle ilgili, devirlerle ilgili usul ve esasları düzenlemektedir.
Değerli arkadaşlar, buradan şunu söylemek istiyorum: Benden önce kürsüye
gelen arkadaşlar, özellikle Köy Hizmetlerinde büyük yolsuzluk olduğundan dolayı
böyle bir düzenlemenin yapıldığını, büyük bir yanlışlıkla dile getirdiler. Tasarının
gerekçesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde yolsuzluk olduğuna ve bu devrin
bu nedenle yapıldığına ilişkin hiçbir açıklama yoktur. Bu açıklama tamamen
saptırmadır. Hepinizin bildiği gibi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
yürüttüğü hizmetlerin, mahallî müşterek ihtiyaçların, mahallinde daha iyi
planlanıp yerine getirilmesinin uygun olacağı ve hizmette verimliliğin artacağı
nedeniyle bu şekilde bir hizmet devri, bir değişiklik düşünülmektedir. Ben,
buradan, hem şahsım hem Parti Grubum adına, bugüne kadar Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü emrinde işçi, memur, statüsü ne olursa olsun, kahramanca, büyük
özveriyle görev yapan bütün arkadaşları minnetle ve şükranla anıyorum. Bu uğurda
canlarını feda eden, görev şehidi olan arkadaşlarımız var; yine, hayatlarını
kaybeden personeller var; ben, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Buradan, bir hususu daha dile getirmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılacağı, personelinin çoğunun emekli
edileceği, iş aktinin feshedileceği, işçilerin işsiz kalacağına ilişkin,
gerçekdışı propagandalar yapılmıştı. Yasadan hepimizin anladığı üzere, Köy
Hizmetlerinin hiçbir çalışanı, hiçbir şekilde mağdur edilmeyecektir; hiçbir
işçisi, memuru, işinden çıkarılmayacaktır. Hatta, almakta oldukları maaşları,
özlük hakları, malî durumları kesinlikle güvenceye bağlanmıştır. Devredilen
işçilerin, memurların, bulundukları pozisyonda aldıkları maaş, Köy
Hizmetlerinde aldıkları maaştan, ücretten -diğer sosyal haklarıyla birlikte-
azsa, bu fark, kendilerine defaten ödenecektir ve gerek il özel idarelerinde
gerekse İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir Belediyelerinde görev alacak olan Köy
Hizmetleri personeliyle ilgili aylık ve maaşlar hazine tarafından ayrıca
gönderilecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Hiçbir kimsenin gerek özlük hakları
gerek malî hakları açısından bir kaybı olmayacaktır. Bunları da sizlere dile
getirmeyi, vatandaşlarımıza anlatmayı bir görev bildim.
Ben, tekrar, bütün Köy Hizmetleri çalışanlarımıza, aktif olarak
çalışanlarına aileleriyle birlikte sağlıklar, mutluluklar diliyorum;
hayatlarını kaybetmiş olanlara Allah'tan rahmet diliyorum.
Bu yasanın, inşallah, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini,
hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - 10 dakikalık soru-yanıt bölümüne geldik.
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik, buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
Aracılığınızla, Sayın Bakana kısa bir soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, birkaç gündür Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel
idarelerine devriyle ilgili yasayı tartışıyoruz. Ancak, bu arada, Genel
Müdürlük bünyesindeki 42 500 çalışanı ilgilendiren toplu iş görüşmeleri de dün
itibariyle başlamış durumdadır. Yol-İş Sendikasında örgütlü işçiler, umutla, bu
toplu iş görüşmelerinin sonuçlarını beklemektedirler; fakat, tasarının yürürlük
tarihi 1 Mart 2005 olarak tespit edilmiş. Bu durumda, Köy Hizmetlerinin il özel
idarelerine devredileceği tarih olan 1 Mart 2005 tarihinden önce toplu iş
görüşmeleri sonuçlandırılabilecek midir? Sonuçlandırılamazsa binlerce işçinin
durumu ne olacaktır?
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Dursun Akdemir, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu
soruları sormak istiyorum:
Geçici 7 nci madde: "Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak
fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın gerekli görülen
her türlü kurumiçi ve kurumlararası aktarmalar ile diğer bütçe ve muhasebe
işlemlerini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."
Şimdi, sorum şu: Neden Maliye Bakanlığı değil de Maliye Bakanı? Burada
niçin Maliye Bakanı kişi olarak yetkili kılınmıştır; buna cevap aramak lazım.
Maliye Bakanlığı yetkili bakanlık değil midir ki, sadece bakanı yetkili kılmaya
çalışmıştır bu madde?
2- Burada çalışacak olan her kişiye, bizzat Bakan görevlendirerek mi
yetki verecektir?
3- Eğer "yetkili Maliye Bakanlığıdır" denilseydi, o zaman,
Maliye Bakanı yetki kullanmakta zorlanacak mıydı?
4- Yoksa, Başbakanın sürekli seslendirdiği gibi, bürokratik oligarşiden
kurtulmak için mi işler bizzat Maliye Bakanına yaptırılmak istenmektedir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç; arkasından, Sayın Osman Coşkunoğlu...
Kendisi herhalde dışarıda, uyarın.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Demin Sayın Akbulut'un konuşmasını bitirirken söylediği sözler hakkında
Sayın Bakana ben bir soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Akbulut, Köy Hizmetlerinde çalışan ve şimdiye kadar yaşamını
kaybeden tüm çalışanlara rahmet diledi, gelecek bayramlarının kutlu olmasını
diledi. Bu, sadece hayatını kaybedenler için değil, bundan sonra, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldıktan sonra, il özel idarelerine devirle ve
daha sonrasında gelecek olan şirketleşme, özelleşme süreciyle birer sözleşmeli
personel statüsüne geçecek ve iş güvencesini kaybedecek olan bütün Köy
Hizmetleri personeline ve çalışanlarına da herhalde aynı dilekleri iletiyor,
geçmiş olsun diyor, şimdiden, onların da bayramını kutluyor.
Sayın Bakan katılıyor mu acaba Sayın Akbulut'un bu dileğine; onu
öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu?.. Yok.
Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlarımın sorularına yazılı cevap vereceğim.
Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkanvekilinin sorusuna da kapanış
konuşmasında kısaca değineceğim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, geçici madde 7 üzerinde görüşmeler
tamamlanmıştır.
Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.16
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
726 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki görüşmelerimize kaldığımız
yerden devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Geçici 8 inci maddeyi okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 8.- Bu Kanun uyarınca yapılacak devir işlemleri ile
düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim, harç, ücret ve fondan
müstesnadır.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara
Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer
arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geçici 8 inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Madde metni
okundu, malum. Bu konudaki düşüncemi, bir kez daha, tekrar etmek istiyorum
değerli arkadaşlarım. Burada konuşan bazı arkadaşlarım, İktidar Partisinden
bazı milletvekillerimiz -ağızlarına sağlık- hükümet adına konuştular, hiçbir
işçinin hakkı kaybolmayacak, hiçbir teknik elemanın hakkı kaybolmayacak diye
birsürü vaatte bulundular; umuyorum, bu gerçekleşecektir.
Hakkın kaybı nedir değerli arkadaşlarım; bir genel müdür görevinden
alınıyor, müşavir oluyor; binlerce teknik eleman görevinden alınıyor, müşavir
oluyor; birsürü mühendis görevinden alınıyor, boş oturtulup para veriliyor. Bu
hak kaybı değil de acaba nedir?!
Şimdi, birçok kez söyledik. Bu, Plan Bütçe Komisyonunda da konuşuldu.
Orada, Devlet Planlama Teşkilatının yetkilisi de ifade etti; dedi ki:
"Efendim, kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacaktır. Bu, köye, köylüye,
kırsal yörelere hizmet götürecektir." Ben o zaman hükümete rica edip, eğer
böyle bir genel müdürlük kurulacaksa, şayet Köy Hizmetlerinin ismi de sizi
rahatsız ediyorsa, Köy Hizmetleri adını kaldırırsınız, kırsal kalkınma genel
müdürlüğü koyarsınız ve böylece bu sıkıntılar aza iner dememe rağmen, maalesef,
bunu hallettiremedik.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, devir teslim konusunda bir konu
dikkatimi çekiyor. İki büyükşehir ilimiz, İstanbul ve İzmit; oradaki Köy
Hizmetlerinin makine parkı, aracı, gereci, binası vesaire bu iki büyükşehir belediye
başkanlıklarına devrediliyor ve bunların giderlerinin, tutarlarının da hazine
tarafından karşılanacağı bir önceki maddede vaat ediliyor. Şimdi, diğer
illerin, diğer büyükşehir belediyelerinin bu konuda kusuru nedir? Burada bir
tezat vardır; ama, Sayın Bakanımız diyor ki: "Artık, bunlar, bütün köyleri
kapsamıştır, ilçeleri kapsamıştır."
Saygıdeğer arkadaşlarım, bu teşkilat kırk yıllık bir teşkilat, oturmuş
bir teşkilat. Köylüsüyle, kentlisiyle, ilçelisiyle kucaklaşmış bir teşkilat.
Müdürü, işçisi yolu biliyor, suyu biliyor, çeşmeyi biliyor. Bunları ortadan
kaldırıyoruz şimdi. Ne yapıyoruz; makine parklarını vesaireyi özel idarelere
devrediyoruz. Bu devir sırasında birçok sorun çıkacaktır. Bakınız, burada miadı
dolmuş birçok makine vardır; ama, buradaki makine mühendisinin, inşaat
mühendisinin, atölye ustasının sayesinde bu makinelerin tamiri, bakımı yapılır,
hizmete sunulur; çünkü, yenisini alma imkânımız yok. Bugün, bunların birçoğu,
özel idarelere gittikten sonra hurdaya ayrılacaktır. Bunlar hurdaya ayrıldıktan
sonra, bunu kullanan greyder operatörü, dozer operatörü, düz işçisi, yükleyici
operatörü, turnapull operatörü, çekicisi, bunların sürücüsü, şoförü de dahil
olmak üzere, boşta kaldığı zaman, burada yapılacak iki şey vardır değerli
arkadaşlarım: Emekliliğini dolduranlara baskı yapacaksınız, resen emekli
yapacaksınız veya bunların iş akitlerini feshedeceksiniz. Aksine, orada oturtup
para mı vereceksiniz; yok. Bunlar yarın karşınıza çıkacak değerli arkadaşlarım.
Bunlarla yarın karşılaşacaksınız. Bu insanlar size gelecek.
Değerli hemşerim, burada güzel konuştun, ağzına sağlık, Erzurum'u
rahatlattın; ama, kazın ayağı öyle değil yani. Güzel şey vermek... Ben de
memnun oldum; ama...
AHMET YENİ (Samsun) - Bunlar karşımıza çıkacak diye reformdan vaz mı
geçelim?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gözüm, reformu dün anlattın burada; ağzına
sağlık. Samsun reformunu anlattın ve çok üzüldüm. Cebinden çıkardığın kâğıda
dikkat edemiyor musun da tersini çıkarıyorsun, bu kadar heyecana ne gerek var?
Dün gördüm, gördüm... Ağzına sağlık.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Reforma devam edin siz!
Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada ipin ucu kaçtı. Yalnız, bir konuyu,
özellikle Sayın Bakanımın, burada, hükümet adına açıklamasını istiyorum. Bu
kadar insanı mağdur ediyorsunuz, ne derseniz deyin; ama, burada iki gerekçe
koyuyorsunuz. "Bundan dolayı hiç arayan yok" diyorsunuz; dün akşamdan
bu tarafa benim telefonum hiç susmadı, binlerce teknik eleman, binlerce işçi
beni aradı, üzüntülerini bildirdi değerli arkadaşlarım.
Şimdi, burada "yozlaşma" deniliyor; bu, çok ağır bir
kelimedir. İkincisi "yolsuzluk"... Bunlar, yenilir içilir kelimeler
değildir değerli arkadaşlarım. Farzımuhal, burada olan sizsiniz; biriniz Köy
Hizmetlerinde müdürsünüz, Köy Hizmetleri işçisisiniz. Bunları kabul eder
misiniz değerli arkadaşlarım; yani, siz yargıç mısınız?! Bazen bana evde
çocuklarım diyorlar ki: "Baba, ne sinirleniyorsun?" Sinirlenirim,
elimde değil. Şimdi, siz yargıç mısınız; bunu yakaladınız mı da yolsuzluktan
bahsediyorsunuz? Burada, bilhassa Sayın Bakanımdan, bu insanlardan özür
dilemesini istiyorum; bu bir büyüklüktür. Yani, bu kadar, kırk yıl hizmet et,
ondan sonra bu damgayı ye, git! Bu hoş bir şey değil değerli arkadaşlarım.
Kusura bakmayın, bunun hoş bir tarafı yok.
Bunları yazan kimse, bunlar hiç hayat mektebinde okumamış, hoşgörü nedir
görmemiş, insanla teşrikimesai nasıl kurulur görmemiş, insanın gönlü nasıl
alınır görmemiş; yazmış buraya, gerekçe "yozlaşma..." Olmaz
arkadaşlarım... "Yolsuzluk..." Yargıç mısın, yakaladın mı; yok. Ne
hakla söylüyorsun sen bunu? Bunca insanı, bu sıkıntılara ilaveten bir de böyle
bir tokada maruz bırakırsanız, bu hoş olmaz.
Değerli arkadaşlarım, ben, inanıyorum ki, Sayın Bakanım büyüklük
gösterip, bunu mutlaka çözecektir.
Değerli arkadaşlarım, bir konuyu daha arz etmek istiyorum. Sayın Bakanım
burada, burada sendikacı arkadaşlarım da var, birçok yönetici de var. Her yıl,
kurban bayramından önce işçilerin bir ikramiyesi olurdu; unuttunuz mu bunu? Her
kurban bayramından önce, işçilere ikramiye verilirdi. Hiç sesiniz soluğunuz
çıkmıyor, kendinizi öyle şeylere kaptırdınız ki, borcunuzu bile unuttunuz.
Kurban bayramından önce, kamu işçisinin ikramiye hakkı vardır. 2005 yılı
ikramiyesi, şu ana kadar verilmediği gibi, zannedersem, Bakanlar Kurulumuzdan
böyle bir karar da çıkmadı; ama, bunun yolu vardır. Nedir yolu; avans verilir
değerli arkadaşlarım; bu insanlar da, kurban bayramında, hiç olmazsa, çoluğuna
çocuğuna karşı mahcup olmadan, eşini dostunu ağırlama imkânını bulur. Bunu,
özellikle hükümetten bekliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, ne dersek diyelim, maalesef, bu tasarıyı
yasalaştıracaksınız; ama, şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki, doğru bir iş
yapmadığınızın, yanlış bir iş yaptığınızın gelecekte farkına varacaksınız; ama,
devlet büyük sıkıntıya girecek, devletin büyük kaybı olacaktır değerli
arkadaşlarım. Kırk yıldır bu müessese oturmuş, hizmet üretmiş azıyla çoğuyla,
insanlarla kaynaşmış, birleşmiş; kırk yıl sonra diyorsunuz ki, ben bunun
üzerine bir çizgi çektim ve çektiniz, çekiyorsunuz. Ne olacaktır ondan sonra;
yarın, bir sürü işçi, tayin için yanınıza gelecektir; birsürü teknik elemanı,
kendinize rica ettirmek için ayaklarınıza getireceksiniz; birsürü torpil ortaya
çıkacaktır. Bu insanları bir tarafa attınız, oturttunuz; bunu inkâr
edemezsiniz, yeni yeni, yandaşlarınızı işe alacaksınız; bunun ötesi yok, bu işi
biri yürütecek. Nasıl yürütecek; sen, il müdürünü, il müdür yardımcısını, şube
müdürünü, teknik personeli, genel müdürü, bölge müdürünü alır bir tarafa
oturtursan, orada bir boşluk doğacaktır; bunun ötesi var mı?! Kim yapacaktır
bunları; oraya adam alacaksınız, kimi alacaksınız; yandaşlarınızı alacaksınız
değerli arkadaşlarım. Peki, bu adamların günahı neydi, bunların günahı ne?!
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Üç gündür aynı şeyi söylüyorsun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Üç gün değil, sen bunu ömür boyu
söyleyeceksin; unutma!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu, kafanda şey olacak senin; çünkü, kusura
bakmayın, şeyin yok; yani, kırsal yöreyi görmemişsin, köye gitmemişsin.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Gidiyorum ben.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, bakın, gitsen, bunları böyle
konuşmazsın.
Ben bir şey anlatıyorum; diyorum ki...
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Hep varsayımla konuşuyorsun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Müsaade eder misin... Ben, bunların içinde
otuz sene çalıştım.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Gerçek olmayan şeyleri söylüyorsun!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yaşın kadar, başın kadar konuş! Ben otuz
sene çalıştım bunlarla.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir şey anlatıyorum sana; diyorum ki;
burada, genel müdürü, genel müdür yardımcılarını, bölge müdürlerini, bölge
müdür yardımcılarını, il müdürlerini, il müdür yardımcılarını, il şube
müdürlerini bir tarafa koyuyorsunuz.
Tasarıda bu var; okumadın mı?! Okumadıysan, vereyim, akşam götür, bir
gözden geçir.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Okudum!.. Okudum!..
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Tasarıda böyle deniliyor; bunları bir
tarafa koyuyorsunuz...
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sen zannediyorsun ki, bir sen okuyorsun...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bunları koyduğunuza göre... Farzımuhal,
orada işçilere dokunmadınız; dozer var, greyder var, şantiye var. Bunlara kim
komuta edecek değerli arkadaşlarım? Bir komuta gerekiyor, değil mi?!
AHMET YENİ (Samsun) - Yeni sistem getiriyoruz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hah, işte, ben de onu söylüyorum; ağzına
sağlık.
AHMET YENİ (Samsun) - Yeniliğe karşı çıkmayın!.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Samsun'da da öyle mi yapacaksın?!
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşte, ben de onu anlatıyorum; bu yeni
sistemde, yandaşlarınızı oraya dolduracaksınız.
AHMET YENİ (Samsun) - Ne alakası var?..
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben de onu söylüyorum; bak, ne güzel tarif
ediyorsun?
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar; konuşmacıyı dinleyin. Laf
atmayın!.. Konuşmacıyı dinleyin.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Şimdiye kadar, hep sen yandaşlarını...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hiç unutmayın ki,
toplumun taleplerine, isteklerine kulak vermeyen geçmişteki iktidarlar da,
sizin gibi, burada oturuyordu. Nerede onlar?.. Onlar nerede?..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin demenle değişmez!..
BAŞKAN - Zülfü Bey, müdahale etmeyin; konuşmacıyı dinleyin.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir gün gelecek, hiç merak etmeyin, bu
halinizle, siz de orada olacaksınız.
Size dostça bir ifadem olsun; teşekkür ederim, arasıra muhalefet
sıralarına geçip oturuyorsunuz, şimdiden kendinizi alıştırın; çünkü, bu
gidişle, bu halinizle yeriniz orası olacaktır.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen de emekliliğe alıştır kendini.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bundan hiç şüphem yok!
AHMET IŞIK (Konya) - Anketlere bak, anketlere!
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin yerin neresi olacak?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Buradan halka sesleniyorum...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz de emekliliğe alışın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Halk, bizi de görüyor sizi de görüyor. Halk
bir kere yanılmıştır, yanılmayan bir Allahtır...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Kimse yanılmadı...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben halkıma güveniyorum, inşallah, bir daha
yanılmayacaktır; halkıma güveniyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, Sayın Meral "eskiden, kurban bayramı öncesi, işçilere avans
mahiyetinde ikramiye ödenirdi. Hükümet, acaba bu konuda ne düşünüyor" diye
bir soru yöneltti. İzin verirseniz, Hükümet adına, bu konuda kısa bir açıklama
yapmak istiyorum.
BAŞKAN - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önce konuşan Sayın Meral, daha önceki
dönemlerde hükümetler, bayramlar öncesi; özellikle kurban bayramı öncesi kamuda
çalışan işçilere "ilave tediye" adı altında ikramiye öderdi; ancak,
gördüğümüz kadarıyla hükümetin gündeminde böyle bir şey yok anlamına gelen bir
açıklama yaptılar. Hemen şunu ifade edeyim ki; 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı
Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılmasına Dair Yasa gereği -ki,
bunlardan birini ödemek zorunludur, bir diğeri Bakanlar Kurulunun inisiyatifine
bırakılmıştır- 2004 yılında, hem zorunlu olan ikramiye hem de Bakanlar
Kurulunun takdirine bırakılmış ikramiye, geçtiğimiz ayın; yani, aralık ayının
son haftasında ödendi. Şimdi, 2005'le ilgili de, yine aynı yasaya göre ödenmesi
gereken ikramiye var. Bunun ilkini, kurban bayramı öncesi ödemeye karar verdik,
kararname, Bakanlar Kurulunda biraz önce imzaya açıldı. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Meral, duydun mu?
DEVLET BAKANI BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben,
bu açıklamayı yapma fırsatı verdiği için, Sayın Bayram Meral'e teşekkür
ediyorum.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür ederim, sağ olun.
DEVLET BAKANI BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Biz,
kuşkusuz ki, çalışanlarımızın sosyal ve malî haklarını korumada, onların
ekonomik ve sosyal durumlarını elimizden geldiğince düzeltmede çok hassasız,
bunu huzurunuzda ifade etmek istiyorum; çünkü, Bakanlar Kurulunun görevlerinden
biri de sosyal taraflarla ilgili işleri yürütmektir. Toplugörüşme ve sözleşme
çalışmalarında, Hükümet adına, ilgili sendika ve konfederasyonlarla ben muhatap
oluyorum.
Nitekim, toplugörüşme sonucunda, 1991 yılından sonra memuriyete girmiş
olanlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun tasarısını sevk ettik, Plan ve
Bütçe Komisyonunda 50 maddelik bir tasarı içerisinde bu görüşülüyordu; ancak,
Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız, bu tasarı gecikecek diye, onu,
müstakil bir madde olarak, hatta, bir kanun teklifini alarak, Komisyondan
çıkardılar; ama, sanıyorum, raporun yazımı yetişmedi. Bugün onu da çıkarmayı
düşünüyorduk; ancak, şunu hemen ifade edeyim ki, 15 Ocak 2005 tarihinden
geçerli olmak üzere, memurlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun tasarısını
kurban bayramından sonraki ilk çalışma günümüzde huzurunuza getiriceğiz ve birlikte
çıkaracağız. Memurlarımızın herhangi bir kaybı olmayacak; çünkü, yürürlük
tarihi o tasarıdaki yürürlük tarihi olacaktır.
Bu açıklamaları yapma ihtiyacını hissettim.
Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum, şimdiden kurban bayramınızı
tebrik ediyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Bayram Meral Beyin, bayram öncesi ikramiye ödemeleriyle ilgili
uyarısı bir işe yaradı; bugünkü bir kararı açıklama fırsatını verdi Sayın
Mehmet Ali Şahine.
AHMET YENİ (Samsun) - Karar daha önce alınmıştı.
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - İşe yaradı.
BAŞKAN - Biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak,
halkımızın kurban bayramını kutluyoruz. Bu, son toplantımız olduğu için ancak
bu toplantıda kutlama şansımız var.
Halkımızın kurban bayramını tekrar kutluyoruz.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 8 inci maddesi üzerinde şahsım adına
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.
Efendim, biraz önce konuşan Sayın Coşkunoğlu çok güzel bir konuya
değindi "koordinasyon sorunu" dedi. Gerçekten de, ister özel kesimde
olsun -yani, piyasa mekanizmasıyla çalışan özel sektörde olsun- isterse kamu
idaresinde olsun, temel sorun, zaten koordinasyon sorunudur. İşte, bu
koordinasyon sorunu, serbest piyasa ekonomisine müdahale etmeyi de gerektiren
bir sorundur; ki, birçok ülke, piyasa mekanizmasının işlemesine müdahale eder.
İşte, tabanfiyatları destekleme alımları gibi, işçi ücretlerinin, özellikle
asgarî ücretin tespiti gibi, buna benzer birçok alanlarda devletin piyasaya
yapmış olduğu müdahale, işte bu koordinasyonun piyasa mekanizması tarafından
tam olarak gerçekleşmemesinden kaynaklanır. Bu, ekonominin temel bir sorunudur.
Kamu idaresinde de koordinasyon sorunu çok büyüktür ve bunun
giderilmesinin temel yolu da ademi merkeziyetçiliktir; yani, kamu idaresini
mümkün olduğu kadar yerelleştirmektir.
İşte, yapılmakta olan bu değişiklikle, daha doğrusu Köy Hizmetleri gibi
çok önemli bir kuruluşun mahallî bir teşkilatla birlikte çalışmasını sağlamakla
koordinasyon sorunu büyük ölçüde çözülmüş oluyor; çünkü, şimdi, bugünkü sistemde
bir köyün yolunun yapılması veya içmesuyunun yapılması veyahut da
kanalizasyonunun yapılması beş kademeden geçmek suretiyle Ankara'ya kadar
geliyor, Yüksek Planlama Kuruluna kadar gidiyor, birçok kademeden, genel
müdürlük seviyesinde, bölge seviyesinde, bakanlık seviyesinde geçiyor ve ondan
sonra onaylanıp gidiyor. Artık, bundan sonra, bu, mahallen yapılacağı için
hiçbir koordinasyon sorunu da kalmayacak. Bundan sonra Köy Hizmetleri
teşkilatı, köylü için ve köy için çok daha sıcak, çok daha yakın olacak; o
bakımdan hiçbir endişemizin olmaması gerekir. Bunun çok iyi olacağını,
özellikle bu koordinasyon sorunu vesilesiyle anlatmak istedim.
Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Şahsı adına, ikinci söz talebi, Ardahan milletvekili Sayın Ensar
Öğüt'ün.
Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan yasa tasarısı hakkında söz aldım.
Şimdi, ben, sözü çok fazla uzatmayacağım. Çiftçilerimizin,
köylülerimizin büyük sorunları var. Bu karda kışta, hakikaten... 2004'ten
doğrudan gelir destek parasını almadılar. Beni devamlı arıyorlar Türkiye'nin
her tarafından. Sayın Bakanım, bu doğrudan gelir destek parası ne zaman
ödenecek; bayramdan önce ödenir mi? Bunu, ben, istirham ediyorum. Ödenmez
mi?... Ne zaman ödenir; belli değil...
Vallahi, bu hiç olmadı. Diğer kesimleri sevindirdik; ama, bayrama
girerken, köylümüz ve çiftçimiz hakikaten çok gariban kaldı. 2004'ten alacağı
doğrudan gelir destek parası ödenmiyor; bunun en kısa zamanda ödenmesini
istirham ediyorum.
İkincisi; kurban bayramımız geliyor. Kurban bayramı için, şu anda, Doğu
Anadoludan, güneydoğudan kamyonlarla hayvan geldi büyük şehirlere. Ancak,
kurban bayramı öncesi -benim duyumuma göre, iddiaya göre- sınır illerimizden,
bazı sınır illerimizden kaçak hayvan girişi olduğu duyumunu aldım Sayın
Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Ensar Bey, lütfen...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)- Tamam, ben arz ediyorum efendim. Şimdi, bununla
ilgili ben sizden istirham ediyorum...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Ensar Bey, lüften...
"Duydum" demekle olur mu?!.
BAŞKAN- Lütfen Sayın Bakanım, müdahale etmeyelim...
ENSAR ÖĞÜT (Devamla)- ... bu illerimizde, sınır illerimizde daha sıkı
tedbir alalım; ben sizden istirham ediyorum. Daha sıkı bir tedbir alalım ve
kaçak hayvan gelmesin. Hiç olmazsa, köylümüz, malını doğru dürüst bir değerle
satsın ve üç beş kuruş cebine para girsin, madem doğrudan gelir destek parası
ödenmiyorsa.
Bunu ben niçin söyledim Sayın Bakanım; yani, duyum aldık. Diyorlar ki,
kaçak giren illere hayvan kulak küpesi gönderilmiş çok sayıda. Lütfen, bunları
bir kontrol edin, talimat verin genel müdürlerinize. Bu çok önemli; yani, eğer,
oraya, hakikaten, hayvan kulak küpesi gitmişse... Onun 150 000 000 lira
rüşvetle satıldığını iddia ediyor vatandaşlarımız; o anlamda demek istiyorum
efendim.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bunun Köy Hizmetleriyle ne alakası var?!
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Üçüncüsü, Orman Bakanımız yok herhalde; ama,
Sayın Başbakan Yardımcımız var.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 2 000 civarında kooperatif var, bunun 432
tanesi tarımsal kalkınma kooperatifi; Orköye bağlı, kredi almışlar, tarımsal
kalkınma kooperatifleri. Bu kooperatiflerin devlete 150 trilyon civarında borcu
var ve geçen gün bana 15 kişi geldi, ödeme imkânları yok. Yüksek bir faizmiş, şimdi
faizi hükümet aşağı çekmiş; ama, diyorlar ki, biz özel sektörle yarış
yapamıyoruz, özel sektörle yarış yapamadığımız için bu borcu ödeme imkânımız
yok. Lütfen, hükümet, herkese iyilik yaptı; çiftçilere de... Yani, az da olsa
bir iyileştirme oldu...
HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Kime iyilik yaptı?!. Lütfen!..
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...bu tarımsal kalkınma kooperatiflerine de bir
iyileştirme yapılsın. Çünkü, tarımsal kalkınma kooperatifleri, hakikaten,
çiftçilerimizin belkemiği olan bir kuruluştur değerli arkadaşlar.
BAŞKAN - Konuya gelelim Sayın Öğüt.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, Köy Hizmetlerine geliyorum, konuya geldik.
Değerli arkadaşlar, konuya gelmenin bir anlamı yok. Niye yok diyorum;
zaten, AK Parti otomatiğe bağlamış, elini kaldırıyor, kabul ediliyor; ama, şunu
söyleyeyim...
AHMET YENİ (Samsun) - O yetkiyi halk verdi bize.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - O yetkiyi halk verdiyse, almasını bilir Sayın
Milletvekilim.
Şunu söyleyeyim, arkadaşlar, Köy Hizmetleri, hizmeti iki türlü yapıyor;
bir, Köy Hizmetleri yapıyor; iki, özel idare köylere hizmet ediyor.
İki kurum, geri kalmış, yoksul köylerimize hizmet edemezken, bunu tek
kuruma indirmenizle nasıl hizmet edilecek; onu bana söyleyin. Yani, Köy
Hizmetleri bir taraftan, özel idare bir taraftan köylere yol, su, kanalizasyon
götürmeye çalışıyor. Ardahan'da ve Türkiye'nin genelinde, çok yerinde su yok.
Televizyonda da izliyorsunuz, insanların içecek suyu yok. Bu insanlar bu ülkeye
vatandaşlık görevini yerine getirmiş, askerlik yapmış, vergi vermiş, şehit olmuş;
devlet bunlara içecek bir su vermemiş arkadaşlar. Böyle bir devlet anlayışı
olabilir mi?!
Bugün, bakın, laf açılmışken söyleyeyim; Doğu Anadoluda, Ardahan başta
olmak üzere, çoğu köyde suyu nasıl içiyorlar, biliyor musunuz; karı eritip, kar
suyu içiyor insanlar. Bugün, Damal Belediye Başkanı aradı; dedi ki:
"Köylerle, artık, irtibatımız kesildi; tipi ve fırtına var. Ne olur, Köy
Hizmetleri müdürünü arayın, bize araç gereç göndersin." Şimdi, araç gerece
bakıyorsun; araç gereç eksik, yetmiyor; gönderilmemiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Toparlıyorum efendim.
Değerli arkadaşlar, güvenlik açısından olsun, kış şartları açısından
olsun, doğu ve güneydoğuyu özel projelerle kalkındıramazsak, Türkiye'yi
kalkındıramayız. Türkiye'nin kalkınması, doğu ve güneydoğuya bağlıdır; bunu,
net olarak söylüyorum. Şimdi, oraların kalkınması için iki öneride bulunacağım.
Birincisi şu: Erzurum'da, Sarıkamış'ta, Ardahan'da, diğer yörelerde
kayak tesislerimiz var. Devlet, buralara olimpik tesisleri yapacak sistemi
geliştirsin -Sayın Başbakan Yardımcım da burada- bu, çok önemlidir. Olimpik
tesislerin kurulmasının veya kayak tesislerinin kurulmasının, Köy Hizmetleriyle
ne alakası var diyeceksiniz; çok alakası var; çünkü, civardaki bütün köyler
kalkınıyor, hepsinin altyapısı yapılıyor.
İkincisi şu: En önemlisi, millî parklar yapılsın. Doğu Anadoluda, doğru
dürüst, orman kalmadı. Millî parklar yapıldığı zaman, yine, aynı, civardaki
köylerin altyapısı yapılacak, gelişecek.
Bu anlamda, bu iki projenin, mutlak surette, doğu ve güneydoğuya
uygulanması gerektiğine inanıyorum. Sözü çok fazla uzatmak da istemiyorum; ama,
çok şey konuşacağız... Köylümüzü ve çiftçimizi düşünelim; nüfusumuzun yüzde
40'ını temsil ediyorlar.
Ben, buradan, bütün Türkiye'nin ve İslam âleminin kurban bayramını
kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, soru-yanıt bölümüne geldik.
Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Benim, Sayın Bakanıma iki sorum var. Bunlardan birincisi, biraz önce,
Sayın Cemal Uysal, konuşmasında ifade ettiği gibi, İktidar Partisine mensup
hemen tüm konuşmacılar, bu yasaya, hizmetlerin yerelleştirilmesi nedeniyle
olumlu oy vereceklerini söyleyip, olumlu oylarını veriyorlar.
Şimdi, Bakanlığın bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün görevleri,
aynen -çok az değişikliklerle- özel idarelere devrediliyor; ancak, bu
görevlerin yaklaşık yarısı, yine, hiç değiştirilmeden, Bakanlıkta görüşmeleri
yapılan, taslağı hazırlanan Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü Tasarısına
getirilmiş oluyor; yani, hizmetler, yeniden, bir başka genel müdürlükte
merkezîleştiriliyor. Şimdi, Sayın Bakan, getirecekleri o yasaya AKP Grubunun
"evet" diyebileceğini düşünebiliyor mu?
İkinci sorum şu: Kar ve kış ortamında, Genel Müdürlüğün kapatılacağı da
bilinirken, bir ilin müdürünü bir başka ile göndermeyi, çoluk çocuğunu, okuyan
çocuklarını dikkate almadan göndermeyi Sayın Bakanım insafla bağdaştırabiliyor
mu?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Mustafa Gazalcı, buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, yol, su, köprü yapımı, bakımı gibi
hizmet alanları vardı; bunların dışında da, toprak, yeraltı su kaynaklarının
kullanımı, korunması ve geliştirilmesiyle ilgili yaşamsal derecede görevleri ve
işlevleri vardı. Yani, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, arkadaşlarım da söyledi,
7 ana dalda ve 26 ayrıntıda hizmet veriyordu. Bu yerelleşme olduğunda, bu
hizmetlerden kimileri görülecek; ama, büyük bir kısmı görülemeyecek. Bir yandan
da, Genel Müdürlük kapatılacak, insanlar belki de kızağa alınacak. Acaba, yol,
su, köprü yapımı, bakımı dışında, gerçekten, toprağın, yeraltı su kaynaklarının
değerlendirilmesi ve bölgesel planlarda, Bakanlığınıza bağlı, hiç olmazsa bir
ölçüde bu hizmetlerin aksamaması için bir birim kurup, orada bu hizmetleri
yapmayı sürdürecek misiniz?
İkinci sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün kaynakları,
makineleri, varlıkları il özel idarelerine bırakılacak. Bu makineler,
varlıklar, il merkezinde, il özel idarelerinin ve valinin emrinde bekleyecek.
Şimdi, ben ilçemi düşünüyorum -tabiî, doğuda falan daha da güç- il merkezine
100-150 kilometre uzakta, bir Çameli İlçesinin, bir Çivril İlçesinin köyleri
var. Kışın yol kapandı, heyelan oldu, başka şeyler oldu; il merkezinden, yani
150 kilometreden, 100 kilometreden bir makine gelinceye kadar o mağduriyet, o
zarar, sürecek.
Bilmiyorum; bu tasarı, biraz oldubittiye getirilerek yasalaşıp çıkıyor;
yaşayınca aksaklıklarını göreceğiz; "yerelleşme, demokratikleşme olsun,
bürokratik engeller kalksın" diye, belki de, orada, ilde, bir bürokratik
engelle karşılayacağız...
BAŞKAN - Soruyu sorun lütfen.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Soruyu soruyorum Sayın Başkanım.
Diyorum ki, hiç olmazsa ilçe merkezlerinde, belki, belediyelerle bir
eşgüdüm içerisinde bu güzelim kuruluşun makinelerini bulundurup, o köylere daha
yakın tutularak, hiç olmasa o kış günlerinde, tam da gereksinim olduğu
zamanlarda, o makineler kullanılamaz mı diyorum.
Sayın Bakanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Efendim, izninizle, birkaç kez soruldu; fakat, Sayın Bakandan yanıt
alınamamış bir soruyu, ben, çok yalın bir şekilde ifade edeceğim
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, şu anda yaptığı işler içerisinde,
projeler içerisinde ve işlevleri içerisinde, özellikle küçük illerinde, kendi
seçim bölgem Uşak gibi veya doğuda daha zor illerde yapılamayacak nitelikte,
çapta hiç mi bir iş yoktur Sayın Bakanım? Şu anda Genel Müdürlüğün uhdesinde
olan ve küçük illerin il özel idarelerinin bilgi birikimi ve o illerdeki
teknolojik altyapı içerisinde yapılması mümkün olmayacak hiç mi proje yoktur?
Yani, her şey yerele devredilince yapılabilecek durumda mı, küçük illeri de
düşünürsek? Birinci sorum budur.
İkinci sorum: Gerek Avrupa Birliği gerek Dünya Bankası, Türkiye'deki
çiftçi nüfusunun, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, şimdiki düzeyi olan yüzde
35-40 mertebelerinden aşağılara, yüzde 10'lara çekilmesini bizden talep ediyor;
bunu biliyoruz. Bir art niyet aramıyorum; ama, bu çabalar, acaba, bu gibi
yasalarla köylerimizi daha ihmal ederek, köylümüzü, köylü nüfusumuzu azaltmak
gibi bir yöntemin bir parçası mıdır? Öyle bir izlenim uyandırıyor; köylü
nüfusumuza, köylümüze daha az hizmet verirsek, köylü nüfusumuz giderek azalır;
bu da, bizi gelişmiş ülkeler düzeyine yaklaştırır. Böyle bir anlayış mı vardır?
Bu da ikinci sorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç, buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Gördüğüm kadarıyla, Sayın Bakan, son zamanlarda kendisine sorulan
soruları -sayın milletvekillerinin İçtüzüğün kendilerine verdiği hakları
kullanarak sorduğu soruları- yanıtlamıyor, yazılı olarak yanıtlayacağını
söylüyor.
Ben, Sayın Bakanın sözünü tutacağına inanıyorum; ama, tam karşısında,
hükümet sıralarında oturan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet
Ali Şahin -sohbetini herhalde biraz kesmek zorunda kalacağım Sayın Şahin'in-
Kamu Yönetimi Reformu Tasarısının görüşmeleri sırasında...
BAŞKAN - Sayın Şahin, soruyu size yöneltiyorlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Tamam...
HALUK KOÇ (Devamla) - ...kendisine sorulan soruları yazılı olarak
yanıtlayacağını beyan etmişti. Aradan bir yıl geçti; bana, Sayın Mehmet Ali
Şahin'den, sorduğum sorular için, o tarihte yazılı olarak cevap vereceğini
beyan etmesine rağmen, herhangi bir yanıt ulaşmamıştır; ama, Sayın Sami
Güçlü'nün böyle davranmayacağına ben inanıyorum, kötü örnek olmayacaktır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, ben, Cumhuriyet
Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'un hakkımdaki bu kanaatini
yanlış çıkarmamaya özen göstereceğim.
Saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakana, kendisine yönelik bir hitap olduğu için söz
veriyorum.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok
teşekkür ederim.
Adımdan bahsedildiği için kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissettim.
Eğer, bana yöneltilmiş olan herhangi bir soruya "yazılı olarak
cevap vereceğim" demişsem, o soruya yazılı cevap vermişimdir. Mesela, en
son, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığıma bağlı kuruluşlarla da ilgili
sorular yöneltilmişti bana; bir kısmına sözlü cevap vermiştim ve "geriye
kalan sorulara yazılı cevap vereceğim" demiştim. Bir hafta sonra tüm
sorulara yazılı cevap verdim. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşımız takip ederse,
sanıyorum, bürosuna gelmiş ve gözünden kaçmış olabilir. Daha önceki sorularla
da ilgili söylüyorum, bu konuda son derece hassasım ve titizim; bu sorulara
mutlaka cevap vermişimdir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Eski tarihli...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Eğer,
atlamış olduğum bir soru varsa, onu da ayrıca tetkik edeceğim. Kendisi de beni
bu konuda bilgilendirir, dosyalarına yeniden bir bakarsa, memnun olurum.
Hükümet olarak ve bakanlıklar olarak, yazılı, sözlü, her türlü soruya
anında cevap vermeye özen gösteriyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, hayır...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Nitekim, şu anda, sorulara cevap verme oranımız yüzde 82'dir; ben her hafta
takip ediyorum.
Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, geriye kalan yüzde 18'lik oranın içerisindeyim
herhalde!
BAŞKAN - Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçici 8 inci maddenin
görüşmeleri tamamlanmıştır.
Geçici 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.
8 inci maddeyi okutuyorum:
MADDE 8.- Bu Kanunun, geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı
tarihinde, diğer hükümleri 1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Burdur
Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan söz istemiştir.
Sayın Özkan, sizin kişisel söz talebiniz de var; grup adına başka söz
talebi olmadığı için, iki konuşma süresini birleştiriyorum.
Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
Kapatılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 8 inci maddesiyle ilgili olarak
görüşlerimi bildirmek üzere, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.
Bu arada, bugün sabah Ankara Garında meydana gelen tren kazasında
hayatlarını kaybeden tren şefi Mehmet Yelkenbırak'a ve personel Sinan Işık'a
Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim; yaralılarımıza da acil
şifalar temenni ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1984 yılında kurulan Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ne yazık ki, bugün -her ne kadar yetki devri
deseniz de- kapatılmak istenmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin,
icraata başladığı ilk günden itibaren planlı ve programlı olarak yürüttüğü
kaldırma, yok etme, devretme, kapatma çalışmalarından biri daha, maalesef,
bugün, sergilenmektedir. Birkaç gün önce, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına
devrini içeren kanun tasarısını kabul ettik. Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılmasını görüşüyoruz. Bu görüşmeleri de, şu anda ekranları
başında izleyen milyonlarca yurttaşımız endişe ve hayretle izlemektedir ve kim
bilir, bunların ardından ne tür düzenlemeler yapılacak, bizlerin kurum veya
kuruluşlarına ne zaman sıra gelecek diye kaygıyla beklemektedir.
Bakın, Burdur'da kapatılan ve kaybedilen bazı değerlerimizi hatırlatmak
isterim. Burdur'dan, Isparta, İstanbul, İzmir ve Ankara'ya yapılan tren
seferleri kaldırıldı. Burdur Şeker Fabrikasına ait Bucak, Ağlasun, Hacılar,
Kemer, Eğneç gibi pancar kantarlarımız kapatıldı. Pancar şefliklerimiz
kaldırıldı.
Değerli arkadaşlarım, bu ülkede pancar deyince sadece şeker düşünülüyor.
Pancar, ekim dikim çavuşluğuyla başlar -Türkiye'nin en büyük istihdam kaynağı
pancar sektörüdür- çapalamayla devam eder, sulamayla sürdürülür; sökmesi,
kantara taşınması, posası, küspesi, melası, başlı başına bir sektör,
Türkiyemizin en köklü sektörü. Bunu gözardı ettiğiniz için üzüntülerimi
belirtiyorum. Yine, Burdur'da, Altınyayla, Karamanlı, Kemer, Çeltikçi
İlçelerimizdeki adliyelerimiz kapatıldı, bazı banka şubelerimiz kapatıldı;
sıra, Burdur Köy Hizmetlerine geldi.
Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin, sözümona yeni düzenlemeler
getireceğim diye çıkarılan bu kanunları, yok edilen, yerle bir edilen ve ülkeyi
yıllarca içinden çıkılamayacak idarî krizlere sürükleyecek bu düzenlemeleri,
sanıyorum bundan sonra iktidara gelecek üç beş hükümet dahi zor düzeltecektir.
Yaptığınız fazla bir şey yok; ama, mevcut düzenleri bozmakta, karmaşa içine
sokmakta yaptığınız şeyleri inkâr etmek mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, içimiz sızlayarak,
Türkiye'nin en önde gelen şanlı kurumlardan birisinin daha ipini çekmek üzere
olduğumuzu üzülerek belirtmek isterim. Bugün, 48 000'e yakın personeli, 19
bölge müdürlüğü, 12 araştırma enstitüsü, 2 eğitim merkezi müdürlüğü ve 3 proje
müdürlüğü ve sahip olduğu 17 000 makinesiyle sayısız hizmetler vermiş olan
devasa bir kurumu tarihin karanlık sayfaları arasına gömmek üzeresiniz.
Birazdan bu kanun tasarısı oylanacak ve sizlerin oylarıyla bu koskoca
kurum yerle bir olacak; tıpkı bundan önce de yok ettiğiniz, etkisiz
bıraktığınız diğer kurumlar gibi. Ve eminim ki, birçoğunuz, neymiş şu Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, şimdiye kadar neler yapmış ya da her türlü imkâna
sahip miymiş ya da neleri yapmamış diye merak edip de ilgilenmediniz bile.
Şimdi vakit çok geç olmadan, bari, verilen bir arada odalarınıza gidip bir 10
dakika araştırın. 300 000 kilometre köy yolunun ve 80 000 içmesuyu ünitesinin
hangi kurum tarafından yapıldığını ve 15 000 000 köylümüze hizmet veren kurumun
hangisi olduğunu öğrenin. 10 000'e yakın köy, 12 000 konut ve 6 000 tarımsal
işletmede yapılmış iskân çalışmaları hakkında bilgi edinin. Gerek proje
müdürlüklerince gerekse de araştırma enstitülerince yapılmış binlerce çalışmayı
görün. Bu yasayla birlikte bütün bu çalışmaların heba olacağını hesaplayın.
Yine, bu yasayla aileleriyle birlikte mağdur edeceğiniz en az 250 000
vatandaşımızı düşünün. Bu yasayla birlikte Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
hizmetlerinden yararlanamayacak olan milyonlarca köylümüzün, çiftçimizin
durumunu bir kez daha düşünün.
Değerli arkadaşlarım, ülkemizde ilk defa olarak biyogaz üretimine ait
değerli çalışmaları yapan kurum, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüdür. 1986
yılında tüm akademik çalışmalar ve fizibilite çalışmaları tamamlanmasına rağmen
ve biyogaz tesisi kurmak isteyen hayvancılık işletmelerinin yoğun taleplerine
rağmen, hükümetlerin ilgisizliği nedeniyle bugün işlerlik kazandırılmamış ve
kurumsal bir faaliyet yapılamamıştır. Bunun gibi birçok çalışmadan söz etmek
mümkündür.
Burada hantal olan yapı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yapısı mıdır,
yoksa, hantal olan, devlet işleyişi midir?..
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, her kar yağdığında, yolların her
kapandığında, kırsal kesimde yaşayan milyonlarca köylümüzün tek umudu olmuştur.
Köylerde üç isim hep hafızalardadır; bunlardan biri greyder şoförüdür,
biri veteriner hekimdir, biri -orman köyü ise- ormancıdır. Birçok okul
çocuğumuz Köy Hizmetlerinin açtığı yollardan okullarına gitmiş, birçok hastamız
bu sayede hastanelere ulaşarak şifa bulmuş, birçok kadınımız, yine bu yollardan
hastanelere ulaşarak doğum yapmıştır.
Bugüne kadar 300 000 kilometreye yakın köy yolunu açan, önder, genç
çiftçileri yetiştiren, doğal arıtma tesisleri, havuzlar, sulama kanalları
yapan, yine yeraltı sularımızın değerlendirilmesi için çok değerli çalışmalar
yapan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü değil midir?!
Böyle bir kurumu kapattığınızda ve tüm yetkilerini belediye ve özel
idarelere devrettiğinizde, bu hizmetlerin aksamadan ve geliştirilerek
yürütülebileceğini, gerçekten, düşünüyor musunuz?
Bugün, İstanbul'da üç dört saatlik bir kar yağışı, tüm yaşantıyı
günlerce felce uğratmaktadır. Yerel yönetim bunda bile başarılı olamazken, bir
de Köy Hizmetlerinin görevlerini nasıl yürütecektir? Bu sorumluluğu nasıl yerel
yönetime vereceksiniz?
Kendi kurumlarında bugüne kadar her türlü özveriyle çalışan kurum
personelinin, şimdi, bir başka kurumun bünyesinde sığıntı bir çalışan olarak
aynı özverili çalışmaları sürdürebileceğini düşünüyor musunuz?
Ülkemizde, toprak muhafazası, arazi toplulaştırılması, arazi düzeltme
hizmetleri, göçmen ve göçebelerin iskânı, heyelan ve erozyonla mücadele
konularında tek yetkili ve tek bilgili kuruluş Köy Hizmetleridir; Genel
Müdürlük de bir ihtisas birimidir; bunu görmezlikten gelemeyiz.
Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı yasalaştıktan sonra, seçim
bölgelerinizde aksayan hizmetlerden dolayı vatandaşın tepki ve şikâyetlerini
nasıl göğüsleyebileceğinizi iyi düşünün. Belki de, tarihî bir karar vererek
koskoca bir kurumsal yapıyı yerle bir etmek üzeresiniz. Bunun vicdanî
sorumluluğunu üstlenebilecek misiniz? Gelin, bu kanun tasarısını reddedelim. Bu
kurumsal yapıyı bozmayalım. Sonra, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü nasıl daha
verimli çalıştırılabilir, neler yapılabilir; onları hep birlikte tartışalım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi
Hükümeti, bugüne kadar işçinin, memurun, köylünün, çiftçinin ve milyonlarca
işsizimizin dertlerine çare bulmak yerine, bugün darboğazda olan tarım ve
hayvancılığımızın sorunlarına çözüm bulmak yerine, Başbakanlıkça hazırlanan bu
kanun tasarısıyla mevcut durumu iyileştirmeyi düşünmüyor; daha da komplike bir
hale getiren bu tasarıyı gündeme getiriyor.
Sayın milletvekilleri, lütfen, sağduyulu olalım ve bu kanun tasarısına
"hayır" diyelim. Aksi halde, devletin en iyi işleyen çarklarından
birisini daha kırmış olacağız. Gelin, bu yanlıştan vazgeçelim. Neden vazgeçelim
diyorum; köylümüz, yerinden yönetimi ve hizmeti zaten ayağında alıyordu. Şöyle
ki: Değerli arkadaşlarım, ben, Antalya İlinde, Korkuteli İlçesi adına beş yıl
il genel meclisi üyeliği yaptım. İl genel meclisi üyeleri, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün, bölge müdürlüğünün, il müdürlüğünün mesai arkadaşı gibi
çalışırlar. Köy Hizmetleri çalışanları, kadroları, ekipleri, bilgileri,
deneyimleri, ödenekleriyle köye ve köylümüze, yıllardır, cansiparane bir
şekilde hizmet etmektedirler. Onlar, ulaştırmada, içmesuyunda, köprüde,
iskânda, tarımda, konutta, teknolojik araştırmalarda ve çevre sektöründe daima
hizmet üretmişlerdir. Bakın, mevcut sistemde, il genel meclisi üyeleri daimî
encümenleriyle vali başkanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü, bölge ve il müdürlükleriyle neler yapıyorlardı: Yol yapımı,
bakımı ve onarım çalışmalarını yapıyorlardı; köprü ve sanat yapılarını
yapıyorlardı; arıtma ve kanalizasyon çalışmalarını yapıyorlardı; göçmen ve
göçebelerle ilgili sorunları, onlar için yer kamulaştırmalarını, tarımsal
iskânlarını yapıyorlardı; tarım arazisi tesviyelerini yapıyorlardı, tarım
arazisi drenajlarını yapıyorlardı, tarım arazisi sulamalarını yapıyorlardı;
yine, tarım arazisi toplulaştırmalarını yapıyorlardı, toprak muhafaza
çalışmalarını yapıyorlardı, tarım topraklarının korunmalarını sağlıyorlardı,
yeraltı su kaynaklarının, değerlendirilmek üzere, sondaj çalışmalarını
yürütüyorlardı; bütün bu sektör çalışanlarında gerek duyulan doneler için
araştırma çalışmalarını, erozyon ve heyelan çalışmalarını, hatta duble yol
çalışmalarında görev yapıyorlardı ve başarıyorlardı. Onun için, bu başarıya
sahip çıkalım. Gelin, bu yanlışlıktan vazgeçelim diyorum. İşi arapsaçına
çevirmeyelim. Bizim Burdur yöresinde bir atasözü vardır: "Ahmak oğlu verir
malı veresiye/ kafesteki kuşu salıverir gelesiye." Gelin, kafesteki kuşu
salmayalım. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu maddede 'bu kanunun geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı
tarihinde, diğer hükümleri 1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" denilse de,
gelin, bu kanunu geri çekelim.
Biliyorum, siz yine bildiğinizi yapacaksınız. Durum böyle olunca, ben,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Sayın Bakana, şimdiye kadar
yaptıkları hizmetten dolayı, Genel Müdürüne, mühendislerine, makine
operatörlerine, şoförlerine, işçilerine kadar tüm çalışanlarına, hizmet alan
Türk köylüsünün minnet ve şükranlarını sunuyorum. Bugüne kadar yapılan özverili
çalışmalarınıza da şahsım adına teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle, tüm ulusumun, sizlerin ve Burdurlu hemşerilerimin yaklaşan
kurban bayramını candan kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Süreye saniyesi saniyesine riayet ettiniz; sağ olun.
İkinci kişisel söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'e
aittir.
Buyurun Sayın gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; hepinizi yürekten saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Gündeminizi işgal etmemin esas sebebi; biliyorsunuz Danışma Kurulu
kararıyla 1 Şubata kadar tatil kararı aldık. Gerçekten, bu Yüce Meclis geceli
gündüzlü çalışarak, hafta sonları çalışarak aslında böyle bir tatili hak etti.
Bu konuda kamuoyumuzun bilgilendirilmesi babında fikirlerimi beyan etmek istiyorum.
İktidarıyla muhalefetiyle burada gerçekten faydalı tartışmalar oldu.
Aslında, Namık Kemal'in dediği gibi, bârikai hakikat müsademei efkârdan doğar.
Bu tartışmalar ve ortaya serdedilen fikirler, öyle zannediyorum ki, bu işin
icraında görevli Sayın Bakan ve değerli bürokratlar tarafından dikkate alınacak
ve ona göre de uygulama yapılacaktır. O yüzden, buna katkıda bulunan,
iktidarıyla muhalefetiyle bütün arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyorum.
Dolayısıyla, biz, Bütçe Kanunundan sonra âdet olduğu halde, yılbaşında da ara
vermedik ki, kurban bayramının gelişi, dolayısıyla sömestr tatilinin de yine bu
döneme denk gelmesi dolayısıyla, Meclisimizin 1 Şubata kadar bu dinlenmeyi hak
ettiğine inanıyoruz. O yüzden, burada emeği geçen bütün arkadaşlarımızı
milletimizin huzurunda bir kez daha tebrik ediyor, teşekkür ediyorum.
Ayrıca, yaklaşan kurban bayramı dolayısıyla aziz milletimize Grubumuz
adına hayırlı bayramlar diliyorum, bu kurban bayramları mübarek olsun. Bu
bayram, ülkemize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı ve barış dolu günler
getirsin diye temennide de bulunuyorum.
Burada -tabiî, akıl için yol bir- aynı yere değişik yollardan
gidilebilir. Şimdi, burada, gerçekten aslolan köye ve köylüye hizmettir.
Burada, iktidarın yolu bu şekildedir, muhalefetin tercih ettiği yol bir başka
şekildedir; ama, her ikisinin de gayesinin, aslında, köye ve köylüye, daha
doğrudan, daha direkt hizmet götürmek kastı taşıdığına inanıyoruz. Davranışlar
ve eylemler niyetlere göre değerlendirilir. İktidarın da muhalefetin de
niyetinin doğru olduğuna inanıyoruz. O yüzden, gerçekten, hem bu Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün ilgasıyla ilgili kanun tasarısı hem de bundan önce bu
Meclisin gösterdiği gayret ve performans her türlü takdirin üzerindedir;
özellikle, ben, değerli grup başkanvekilleri başta olmak üzere, muhalefetimizin
de değerli milletvekillerine ve bütün milletvekili arkadaşlarıma yürekten
teşekkür ediyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Soru-yanıt bölümüne geldik.
Sayın Nuri Akbulut; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Değerli Bakanımızdan, şu hususun sorulmasını istiyorum:
Değerli Bakanım, bildiğiniz gibi, görüşülen tasarının genel gerekçesinde dünya
ölçeğinde ve genel olarak aşırı büyüyen ve merkezîleşen kamu idaresinde
yozlaşma ve yolsuzluktan bahsedilmektedir.
Yine, genel gerekçenin son bölümünde ise, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılmasının amacının, yürütülen faaliyetlerin mahallî müşterek
ihtiyaçlara göre mahallinden planlanıp yerine getirilmesinin daha uygun olacağı
anlatılmaktadır. Oysa, kürsüye çıkan bazı arkadaşlarımız, "yozlaşma ve
yolsuzluk" kelimelerinin, sanki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
çalışanları için kullanıldığı şeklinde bir ifadede bulunmuşlardır. Bunun doğru
olup olmadığını sizden dinlemek istiyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN -Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Daha verimli, daha etkin, daha az harcamalı hizmet için bu yasal
düzenlemenin yapıldığı söyleniyor; artık, sonuna doğru geldik.
Ben, tabiî, bir milletvekili olarak merak ediyorum; bu Genel Müdürlüğün
17 tane bölge müdürlüğü, 8 tane de araştırma birimi var. Bu bölge
müdürlüklerindeki, araştırma birimlerindeki birikimler, araçlar hangi ölçüyle
ve nasıl dağıtılacak, hangi illere verilecek? Birçok ilin ortasındaki yerler...
Bu bölgesel hizmetler nasıl yapılacak?
Özellikle küçük yoksul illerde, toprak analizi, incelemesi, yeraltı su
kaynaklarının incelemesi nasıl olacak? Mühendislik hizmetleri bu küçük illerde
nasıl verilecek?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Gürol Ergin; buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, demin, ben, iki soru yönelttim; ama, Sayın Bakanım sözlü
yanıt vermediği gibi, yazılı yanıt vereceğini de söylemedi o konuda; bunu
anımsatıyorum. Eğer, yazılı yanıt verecekse, onu bilmek istiyorum.
İkincisi ise, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım, burada yapılan
bir konuşmaya atfen, yolsuzluk ve yozlaşmanın, yalnızca Köy Hizmetlerinde
çalışanlar için ifade edildiği gibi bir izlenim doğduğunu söylediler bizim
konuşmalarımızda. Bunun geneli kapsadığını ifade ediyorlar.
Şimdi, Sayın Bakanıma soruyorum; yani, devlet yönetiminde, başından
sonuna kadar her yerde yolsuzluk ve yozlaşma olduğuna, diğer AKP'li
milletvekilleri gibi siz de inanıyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma
sormak istiyorum.
Biraz önce, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, benim konuşmamdan
atıf yaparak bir soru yönelttiler. Ben, genel gerekçeyi tekrar okuyorum:
"...bu verimsiz yönetim süreci çeşitli yozlaşma ve yolsuzluk olayları ile
birleştiğinde ise halkın yönetime olan güvenini azaltmaktadır." Bu, ikinci
paragraf. Daha sonraki paragrafta o sorunlardan bahsediliyor. "Yukarıda
belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline
gelen Köy Hizmetleri..."
BAŞKAN - Soruya gelelim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Soruyorum: Yukarıda bahsedilen o yolsuzlukların
ve yozlaşmanın en belirgin şekilde ortaya çıktığı kurum, Köy Hizmetleri midir?
Bunu öğrenmek istiyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Sayın Ahmet Işık; buyurun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, yurtiçi ve yurt dışından gelen göçmenlerin işlemleriyle de
görevlidir, olağanüstü durumlarda komşu veya diğer ülkelerden gelecek
soydaşlarımızın iskânıyla da görevlidir. Köy Hizmetleri, bu konuda, iskân
politikalarını belirlemekte, iskân seferberlik planları yapmaktadır. Bu
görevlerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı veya özel idarelere devredilmesi
halinde, özellikle yurt dışından gelecek göçmenlerle ilgili iskân konusu
aksayabilir mi; bu konuda ne gibi tedbirler alınacaktır?
Son sorum: Tasarıyla, ulusal ve bölgesel düzeydeki araştırma enstitüleri
Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredilmektedir. Bu durumda, araştırma
enstitüleri, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne mi bağlanacaktır; bu tür
bir yapılanma, çok önemli bir görev alanı olan araştırma-geliştirme
çalışmalarını nasıl etkileyecektir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Bakan; buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımızın konuya yönelik bir kısmı daha
önce de sorulan; ama, ilk defa da dile getirilen soruları var; ben, vakitten
kazanmak için, bunlara da yazılı cevap vereceğimi ifade ediyorum; hepinizi
saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine
göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
8 inci maddesindeki "1.3.2005" tarihinin "15.3.2005" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Faruk
Çelik |
Cemal
Uysal |
Hikmet
Özdemir |
|
Bursa |
Ordu |
Çankırı |
|
Hüseyin
Tanrıverdi |
Mustafa
Nuri Akbulut |
Faruk
Anbarcıoğlu |
|
Manisa |
Erzurum |
Bursa |
|
|
Recep
Koral |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ümmet
Kandoğan |
Dursun
Akdemir |
Mehmet
Tatar |
|
Denizli |
Iğdır |
Şırnak |
|
Edip
Safder Gaydalı |
Naci Aslan
|
Ülkü Güney |
|
Bitlis |
Ağrı |
Bayburt |
Madde 8.- Bu Kanunun, geçici 6 ncı maddesinin ikinci
fıkrası yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1.7.2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
726 sıra sayılı yasanın 8 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Bayram
Meral |
Ali Kemal
Deveciler |
Mustafa
Gazalcı |
|
Ankara |
Balıkesir |
Denizli |
|
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu |
R. Kerim
Özkan |
Ali Oksal |
|
Malatya |
Burdur |
Mersin |
Madde 8.- Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı
tarihinde, diğer hükümleri 1.7.2005 tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu önergeyle bir önceki önerge tamamen
aynı mahiyette; böyle olduğundan dolayı, her ikisini birlikte işleme koyacağız.
Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN - Önerge sahiplerine yöneliyorum; gerekçeyi mi okutayım, önerge
hakkında konuşacak mısınız?
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Söz istiyorum, konuşacağım efendim.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -Konuşacağım Sayın Başkan.
BAŞKAN - O zaman, hem Sayın Bayram Meral hem de Sayın Ümmet Kandoğan,
arka arkaya, bu birleştirilen haliyle, önergeler hakkında konuşacaklar.
Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Saygıdeğer Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Belli ki işin sonuna geldik değerli
arkadaşlarım. Bu teşkilatta kar programı yaparken hakkın rahmetine kavuşan
arkadaşlarımız vardır, trafik kazası geçirip hakkın rahmetine kavuşan
arkadaşlarımız vardır, terör kurbanı olan arkadaşlarımız vardır, bunların
hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, önergedeki talep ve teklifimiz bildiğiniz gibi iki
konuya dayanmaktadır. Bir, ülkemizin birçok yöresinde kar programı çalışmaları
devam etmektedir. Her ne kadar okullar tatil edilse dahi kısa bir süre sonra
okullar başlayacaktır ve sekiz yıllık eğitimin seri bir şekilde devam
edebilmesi için yolların açık tutulması gerekmektedir.
İkincisi, bildiğiniz gibi, biraz önce Şanlıurfa Milletvekili arkadaşım
Mehmet Vedat Melik de söyledi, toplusözleşme görüşmeleri devam etmektedir.
Toplusözleşme görüşmeleri, bildiğiniz gibi, başladığında en az üç beş ay devam
etmektedir. Bugün, her ne kadar da İktidar Partisi, "taraflardan görüş
aldık 15 Marta çektik" diyorsa da, yarın Genel Müdürlük dağıldığı zaman
bazı sıkıntıların, bazı sorunların ortaya çıkacağından ciddî kuşku duymaktayım.
Değerli arkadaşlarım, nasıl olsa karar alıyorsunuz, bu teşkilatı
kapatıyorsunuz, üç ay önce olmuş, üç ay sonra olmuş, bırakınız, bu
arkadaşlarımız kar programını seri bir şekilde yapsın, toplu iş sözleşmelerini
seri bir şekilde bitirsin, ondan sonra kapatacaksanız, zaten kapatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi toparlarken, özellikle şunu ifade etmek
istiyorum: Ben, bu teşkilatta bir emek verdim -tabiî size çok kolay geliyor-
emek verdiğiniz kuruluşlarda ufak tefek sıkıntılarla karşılaşırsanız, inanırım
ki, siz de üzülürsünüz. Ben, otuz sene bu arkadaşlarımla birlikte çalıştım. Bu
insanlar, geçmişte, terörden mütevellit, farklı düşünceden mütevellit,
birbirine selam vermekte zorluk çekerlerdi. Hepimizin gayretiyle bunları öyle
bir noktaya getirdik ki, kardeş kardeşle bu kadar sağlıklı ilişki kuramaz.
Şimdi bu teşkilat ortadan kaldırılıyor, farklı birimlere, farklı bölgelere
dağıtılıyor. Ben, huzurunuzda, bu emeğimi, bütün arkadaşlarıma helali hoş
ediyorum. Onlar da, ayrıldığım zaman, bana emeklerini helal etmişlerdi; ama,
şunu söylüyorum: Sizlerin bir bölümünüzün -hepinizi kastetmiyorum- "Köy
Hizmetleri işçisi, mühendisi verimsizdi, bundan dolayı, daha verimli bir şekle
sokmak için bu Genel Müdürlüğü kapattık" lafınızdan dolayı, onların, daha
verimli çalışarak sizleri mahcup edeceğine inanıyorum ve o arkadaşlarıma
güveniyorum.
Bu vesileyle, bütün halkımızın kurban bayramını kutluyorum, zatı
âlilerinizin kurban bayramını kutluyorum. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşım,
ayın 1'ine kadar tatil olduğunu söyledi -yanılmıyorsam, öyle anladım-
"istirahat edin, bayramınızı kutlayın" dedi; ama, sayın
milletvekillerinin cebinde bir şey var mı yok mu, hiç onu sormadı!
Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak
istiyorum müsaade ederseniz.
BAŞKAN - Önerge işlemini bitirdikten sonra, yerinizden kısa bir açıklama
yapmak üzere size söz vereceğim; ama, önce önerge işlemini bitirelim.
Sayın Ümmet Kandoğan, 5 dakikalık sürede önergeyle ilgili görüşlerinizi
ifade etmek üzere, buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak
kısaca görüşlerimi açıklamak istiyorum.
Üç günden beri bu konuyla ilgili çok görüşler ileri sürüldü; ancak,
artık tasarının son maddesine geldik ve bu saatten sonra da, artık, çok fazla
bir şey değişmeyeceği ortaya çıkmıştır. Ancak, bu tasarının yürürlük maddesinin
üzerinde ciddî bir şekilde durmamızın faydalı olacağı inancındayım. Ben hep
söylüyorum: Doğuda, çok zor şartlar altında Siirt'te, Şirvan Kaymakamlığında
bulundum, oradaki kış şartlarını çok iyi bilen birisiyim. Şirvan'ın, Cevizlik
nahiyesine, Yelkıranına, Bozpınarına -ki Bitlis'e bağlandı- Yağcılar Köyüne bu
kış şartlarında ulaşmanın çok zor olduğunu bizzat yaşayarak gören birisiyim. Bu
kanun yürürlüğe girecek olursa, 1 Marttan itibaren o bölgede ciddî sıkıntıların
olabileceğine inanıyorum. Şimdiye kadar, iller arasında, bölge müdürlükleri ve
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden dolayı, bir koordinasyon, bir yardımlaşma
olurdu; ancak, kanun yürürlüğe girdikten sonra, artık iller arasında bir yardım
ve destek olmayacağı için, doğu ve güneydoğudaki illerde çok ciddî sıkıntılar
olabilir. Bazı yerleşim birimleri, bir diğer ilin, komşu ilin sınırlarına çok
yakın olabilir; göreceksiniz, önümüzdeki günlerde, bu kanun yürürlüğe girdikten
sonra, bir ilin valisi veya il genel meclisi, il özel idaresi kendi araç ve
gerecini, hangi nedenle olursa olsun, bir başka komşu ile verme konusunda çok
duyarlı davranacaklardır, karşı çıkacaklardır, engel olacaklardır; çünkü, aynı
problem kendi illerinde de yaşanacaktır. Onun için, geliniz, bu tasarının
yürürlük maddesini bu şekilde hayata geçirelim. Biraz önce Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğümüzle de görüştüm, onlar da altyapı hazırlıkları için zaman
kazansınlar. Nihayetinde, bizim sizlerden talebimiz, yaklaşık üç aylık bir
süredir, bu üç ay içerisinde bu hizmetlerine devam etsinler, 1 Temmuzdan
itibaren yeni şekliyle görevlerine devam ederler.
Ben, bu vesileyle Köy Hizmetlerinde bugüne kadar büyük emekleri geçen
bütün kişilere, bu hizmette önemli gayretler gösteren işçisinden, dozer
operatörüne, greyder operatörüne ve yağcısından genel müdürüne kadar emeği
geçen bütün kişilerimizi gönülden tebrik ediyorum; onlar, bugüne kadar çok
büyük bir hizmete imza attılar. Eksiklikleri olmuştur, aksaklıkları olmuştur;
ancak, hiçbir zaman onları zan altında, töhmet altında bırakacak bir şeye layık
olmadıklarına inanıyorum. Tekrar ediyorum; bu gerekçede yazılanlar, maalesef,
onları huzursuz etmiştir.
Bakınız, elimde bir ilden gönderilen ve bu konuyla ilgili üzüntülerini
ifade eden... İlin milletvekilini göremiyorum şu anda, söylemek de istemiyorum,
ancak, Sayın Bakanıma da takdim edeceğim. Onlar, bu gerekçeden dolayı huzursuz
olmuşlardır, rahatsız olmuşlardır; burada, Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu,
verimli çalışmadığı sözlerinden rahatsız olmuşlardır. İnanın, kapatılması
onları bu kadar üzmemiş; ancak, gerekçede ve burada söylenen hususlar
kendilerini daha ziyadesiyle üzmüştür.
Bu duygu ve düşüncelerle, Köy Hizmetlerinin bütün emekçilerini gönülden
kutluyorum; hizmetleri için kendilerine teşekkür ediyorum. Yaklaşan kurban
bayramının hepimize hayırlı olmasını diliyorum.
Bir hususu daha belirtmek istiyorum. Demin, Sayın Bakanımız burada,
1991'den sonra işe başlayan memurlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun
tasarısını Meclis gündemine sevk ettiklerini ifade ettiler. Bu konuyla ilgili
kanun teklifini ben kanun tasarısından önce Türkiye Büyük Millet Meclisine
vermiştim. Bu noktada bizim de emeklerimiz, gayretlerimiz olduğunu da ayrıca
belirtmek istiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN - Aynı mahiyette olan 2 önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.
Son önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclise Başkanlığına
Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
8 inci maddesindeki "1.3.2005" tarihinin "15.3.2005" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Faruk Çelik (Bursa) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon?..
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan,
takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, belirtilen
tarihin 16.3.2005 olarak değiştirilmesi kaydıyla, katılıyoruz.
BAŞKAN - Önerge sahibi buna katılıyor mu?
CEMAL UYSAL (Ordu) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Peki.
Değiştirilmiş şekliyle Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı
önergenin gerekçesini mi okutalım, konuşacak mısınız?
CEMAL UYSAL (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Devir işlemleri için gerekli sürenin kazanılması maksadıyla gerek
görülmektedir.
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir.
Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, Samsun Milletvekili, Cumhuriyet Halk
Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç, yerinden, bir konuda açıklama yapma
talebinde bulundu. İçtüzüğe göre, kendisine kısa bir süre içinde açıklama
yapması için söz veriyorum.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama göreviyle yükümlü olan tüm
milletvekillerimizi ilgilendiren bir konu. Şu anda, Moskova Havaalanında, Sayın
Başbakanın Rusya gezisine, çeşitli odaların davetlisi olarak katılan, bunlardan
40'ı İktidar Partisi milletvekili, 9'u Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili; 50
kadar arkadaşımız, saat 12.30'dan itibaren mahsur durumdadır. Bu
arkadaşlarımızın ayakkabıları çıkarılmıştır, çorapları çıkarılmıştır, ceketleri
çıkarılmıştır; güvenlik nedeniyle böyle bir rezalete maruz kalmışlardır. 250'ye
yakın il ve ilçe oda başkanı, Sayın Zafer Çağlayan da bu grubun içindedir. Şu
anda milletvekillerimiz telefonla ulaştılar. Milletvekillerimizin başlarında,
Sanayi ve Ticaret Komisyonu Başkanı, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy da
bulunmaktadır.
Bir rezaletle karşı karşıyayız değerli arkadaşlarım. Bana tepki
gösterdiniz belki niye söz alıyor diye; ama, bu rezaleti, burada dile
getirmeyip nerede dile getireceğiz şu aşamada?
Saat 12.30'dan beri bu arkadaşlarımız orada bekliyorlar. Rusya'ya, Sayın
Başbakanın yaptığı geziye katılan ve bu harekete maruz kalan arkadaşlarımız
sokakta gezerken, bir kısmı, kırmızı pasaportlarında vize olmadığı için Rus
polisi tarafından çevrilmiştir; bir kısmı 100 dolar, 200 dolar rüşvet vererek
nezarete gitmekten kurtulmuşlardır.
Bir rezaletler perdesi yaşanıyor. Sayın Başbakan Yardımcısı burada, iki
sayın bakanımız burada. Ben, bunu, buradan, Adana Milletvekilimiz Sayın Tacidar
Seyhan'ın konuyu telefonla iletmesi üzerine, sizlerin de bilgisi olması
açısından, kısa söz hakkını kullanarak belirtmek istedim.
İlgililerin gereğini yapacağına inancımı bir kere daha bildiriyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Konuyla ilgili, Sayın Bakan açıklamada bulunacaklar.
Buyurun Sayın Bakan.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Koç'un gündeme getirdiği konuyla ilgili,
ben de birkaç dakika önce bilgi sahibi oldum. Hemen Dışişleri Bakanımız Sayın
Gül'ü aradım. Dışişleri Bakanlığına ve Dışişleri Bakanımıza, Sayın Koç'un ifade
ettiği şekilde bir olumsuzluk, şu ana kadar yansımamış; ama, Sayın Dışişleri
Bakanımız, 2 dakika önce "hemen harekete geçiyorum" dediler. Olay var
mı, boyutları nedir; bu konuda bilgi alıp, bizi bilgilendirecekler. Eğer,
bilgi, bana, Meclisimiz çalışmaya devam ettiği süre içerisinde gelirse, sizleri
ayrıca bilgilendireceğim.
Eğer böyle bir şey olmuşsa, tabiî, kabulü mümkün değildir.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bilgi
sahibi değilim şu anda.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Size nereden bilgi geldi? "3 - 5 dakika önce
bilgi geldi" dediniz.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - En
yetkili kişi, Dışişleri Bakanımız "bana böyle bir bilgi gelmedi,
Dışişlerimize böyle bir bilgi gelmedi; ama, şimdi ilgileniyorum" dedi.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım, az önce...
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Neticeyi bekliyoruz... Sayın Koç, biraz sabırlı olalım.
Ben, arkadaşlarımızın, böyle bir şey olmadan, olmuş gibi buraya intikal
ettirecekleri kanaatinde değilim.
HALUK KOÇ (Samsun) - Onu söylemek istiyorum.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz
de görevimizi yaptık. Sayın Bakan ilgileniyor. Sonuç geldiğinde, mutlaka,
sizlere, bu sonucu aktaracağız.
Sayın Başkanım, teşekkür ederim.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Değerli milletvekilleri, 9 uncu maddeyi okutuyorum:
MADDE 9.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen
Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Kişisel söz isteminizle birlikte, 15 dakika, konuşma süreniz.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere
söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısı,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırmaktadır ve bu Genel Müdürlüğün yetki ve
görevlerini, yerel yönetim birimleri ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
arasında paylaştırmaktadır. Bu tasarı, böyle bir paylaştırma ve bir genel
müdürlük için böyle bir ortadan kaldırma işlemini yaparken, acaba, ne ölçüde
kamu yararı amacına hizmet etmektedir?
Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bütün
milletvekillerimizin de bildiği gibi, köye en kapsamlı hizmeti götüren idarî
birimimizdir Türkiye'de.
BAŞKAN - Oya Hanım, bir dakikanızı rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi anlıyorum; arka arkaya, Moskova
Havaalanından arkadaşlarımız arıyor, parlamenterlerimiz, oda başkanlarımız;
ama, o konuşmaları lütfen kuliste yapalım. Uğultu oluyor, Sayın Konuşmacıyı
dinleme imkânı bulamıyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, ayakta milletvekili kalmasın
lütfen.
BAŞKAN - Ayakta olan milletvekili arkadaşlarımızın, özellikle, oturma
yerlerinin arkasında yaptıkları konuşmalar uğultu yaratıyor.
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Yapmayın!.. Bunu âdet haline getirdiniz!..
BAŞKAN - Yahu, kardeşim... Pardon... Değerli Milletvekilim, burada,
bakın, Zeynep Tekin Hanım -Adana Milletvekili- başka pek çok hanımefendi
milletvekilimiz, beyefendiler, onlar beni uyarıyorlar, duyamıyoruz diye; ama,
siz, arkada, istediğiniz kadar, rahat rahat, bağıra bağıra konuşun diye ben
uyarmadan durabilir miyim?!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Kimse bağırarak konuşmuyor.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ayhan Tekin burada yok.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hâlâ ayaktalar.
BAŞKAN - O arkadaşlarımız uyarıyor, sizin arkadaşlarınız uyarıyor. Sizin
önde oturan arkadaşlarınız, arkada sizin yaptığınız gürültüden, meydana gelen
uğultudan dolayı uyarıyorlar. Ben de o uyarıyı size aktarıyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, Ayhan Tekin burada yok; yanlışınız
var.
BAŞKAN - Ben de sizi ona göre uyarıyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Otur yerine!
NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Ne diyorsun sen?!
(CHP sıralarından "Gel...Gel hadi" sesleri)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Kabadayı mısın?!
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne var? Her şeye konuşuyorsun. Var mı bir
şey?! Kendini bir şey sanıyorsun!.. Kabadayı mısın?!
EYÜP FATSA (Ordu) - Sakin ol Hüseyinciğim, sakin...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yakışmıyorsunuz bu Meclise.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, aranızda konuşmak için mevki var,
kulis mevkii var; orada konuşabilirsiniz. Hiç olmazsa, Genel Kurul salonunda
sükûneti sağlayalım, sağlıklı bir tartışma ortamı oluşsun. İdare Amiri arkadaşlarımın
sükûneti sağlamasını rica ediyorum.
Sayın Araslı, 5 dakika aradan sonra konuşursunuz.
5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 18.55
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.06
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur),
Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
726 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden
devam ediyoruz.
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726)
(Devam)
BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Değerli arkadaşlarım, bazı milletvekillerimiz Danışma Kurulu kararının
oylamasından haberdar değiller, belki de, o nedenle bu gerginlik oldu. Bu
toplantı, bu oturum, bugünkü işlerin tümünü bitirinceye kadar sürecek, ara da
vermeyeceğiz. Bu yasa tasarısından sonra üç uluslararası anlaşmanın da
görüşmesi var. Bunu bilerek çalışmaları izlersek, daha sükûnet içerisinde bir
oturum yapmış olacağız.
Şimdi, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı konuşmasını sürdürecek ve
inanıyorum ki, sakin bir ortamda sürdürecek.
Buyurun Sayın Araslı.
Süreniz 15 dakika.
CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırmaktadır ve bu Genel Müdürlüğün görev ve
yetkilerinin bir kısmını Bayındırlık ve İskân Bakanlığına, bir kısmını ise
yerel yönetim birimlerine, il özel idarelerine ve bir kısım belediyelere
devretmektedir.
Değerli arkadaşlarım, herkesin bildiği gibi, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, köye en yoğun hizmeti götüren idarî birimlerimizden birisidir. Bu
Genel Müdürlüğün kaldırılması ve bu hizmetlerin birbiriyle koordineli olmayacak
bir biçimde götürecek yerel yönetim birimlerine devredilmesi, öyle zannediyorum
ki, ortaya çıkaracağı kamu yararı fevkalade tartışmalı olan bir durumdur;
çünkü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, köye götürmekte olduğu hizmetleri
merkezden planlamaktadır. Bu merkezden planlama ve merkezden koordine işlevi,
kamu hizmetlerinin daha verimli bir şekilde köye götürülmesini sağladığı gibi,
bu hizmetlerde ucuzluğu da gerçekleştirmektedir; çünkü, bu hizmetlerin yerel
yönetim birimlerine devredilmesi halinde, her yerel yönetim birimi, ayrı köye
hizmet götürmek için, araç ve gereç temin edecektir. Bu araç ve gereç ihtiyacı
bugün olduğundan çok daha büyük boyutlara ulaşabileceği gibi, yeteri kadar
maddî imkâna sahip olmayan yerel yönetim birimleri, bu araç ve gereçleri temin
etmek bakımından birtakım zorluklara sahip olurken, yeteri kadar maddî
imkânlara sahip olan yerel yönetim birimleri bu araç ve gereçleri daha
kolaylıkla ortaya çıkarabilecek, bunlara daha kolaylıkla sahip olabilecek ve
köye hizmeti daha verimli, daha yoğun, daha kaliteli bir biçimde
götürebilecektir ve böylece, hizmetin köylere ulaşması açısından, yerel yönetim
birimlerinin imkânları bakımından bir eşitsizlik, bir farklılaşma ortaya
çıkacaktır. Bundan da, öyle zannediyorum ki, bir kamu yararı değil, aksine, bir
kamu zararı doğacaktır; maliyetler artacaktır, verimlilik düşecektir. En
azından, bu yasa tasarısına oylarımızı verirken, bu olasılıkları veya bu
hususları gözardı etmememiz gerekmektedir. Böyle bir durumun kamu yararına,
böyle bir tehlikenin kamu yararına sonuç vereceğini de, kuşkusuz, hiçbirimiz,
tam olarak, içi rahat bir biçimde iddia edemeyiz.
Bu tasarı, merkezî idareye köy hizmetleri bağlamında verilmiş olan
birtakım yetki ve görevleri yerel yönetimlere taşımaktadır. Biz, bu felsefeyi
biliyoruz. Bu felsefe, bundan önce Kamu Yönetimi Kanun Tasarısında da karşımıza
çıkmıştı.
Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri de, o felsefeyi, köy hizmetleri
bağlamında gerçekleştiriyor; yani, bütününde yapılamayan, Cumhurbaşkanının veto
etmesi, ikinci kere görüşülmesi için geriye göndermesi dolayısıyla
yasalaşamayan Kamu Yönetimini Yeniden Yapılandırma Kanun Tasarısının
yapamadıklarını, çeşitli bağlamlarda, çeşitli birimlerde gerçekleştirme
anlayışının da bir görünümü, bütünüyle yapamadığımızı parçalayarak yapabilir
miyiz arayışının bir yansıması.
Değerli arkadaşlarım, merkezî idarenin yetkilerini yerele ne ölçüye
kadar taşıyacaksınız ve merkezî yönetimdeki yetkileri, merkezî yönetim
birimlerindeki yetki ve görevleri, bu şekilde, peyderpey yerele taşımanın acaba
ne anlama geleceğini çok dikkatlice düşünüyor muyuz? Bu, federal yapıya geçişin
adımlarıdır. Belki, bize çok masum gözüküyor bunları yaptığımız zaman, içimizde
kimilerinin hoşuna gidiyor, daha çabuk hizmete ulaşılabilir gibi bir
varsayımdan hareket ediliyor; ama, bu yetkilerin tümü yerele taşındığı zaman
merkeze yetki kalmayacak ve neticede federalizme gidilişin altyapısını
hazırlamaya başlayacağız biz. Bunun da Anayasamızla bağdaşmayacağı ve çeşitli
sakıncalı sonuçları olacağını hepimiz biliyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, ben, bu tasarıyı kamu yararına bir
tasarı olarak göremiyorum. Burada belki yararlanacak birileri var diye
düşünüyorum, onlar da, özel yönetimlerin özelleştirmesi dolayısıyla bu
hizmetleri görebilme imkânını bulabilecek olan özel sektördür diye aklıma
geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, bence ve Grubumuzca, kamu yararına
olmadığı gibi, Anayasaya da aykırı. Anayasamızın 123 üncü maddesi "idare,
yerinden ve merkezden yönetim esaslarına göre kurulur" demektedir. Merkezî
idare, merkezden görülen işleri yönetecek ve koordine edecektir, yerel yönetim
birimleri de, yerel, ortak hizmetleri yerine getirecektir. Bu nedenle, merkezî
yönetimin yetkisi geneldir, asıldır; yerel yönetim birimleri, yerinden yönetim
birimleri ise, kendilerine yasaların çizdiği, Anayasanın çizdiği istisnaî
alanlar içerisinde görev yapacaklardır; ama, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
ortadan kaldırılmasıyla ilgili bu yasa tasarısına baktığımız zaman, merkezden
yönetilmesi gereken birtakım görevlerin, merkezden kullanılması gereken
birtakım yetkilerin de bu tasarıyla yerel yönetimlere devredildiğini görüyoruz.
Bu hizmetlerin en başında da, toprak mülkiyetiyle, toprağın korunması,
verimliliğin sağlanmasıyla ilgili hususlar geliyor. Bunları, Anayasanın 44 üncü
maddesi, devlete, merkezî idareye vermiş.
Yine, tarım ve hayvancılığın korunmasıyla ilgili görev ve yetkiler de,
bu tasarı marifetiyle, yerel yönetim birimlerine geçecek ve böylece, Anayasanın
126 ncı, 127 nci, 123 üncü, 44 ve 45 inci maddelerine aykırı bir durum ortaya
çıkacak.
Ayrıca, tasarıya baktığımız zaman, görev ve yetki dağılımı yapılırken
bir belirliliğin de olmadığını görüyoruz. Hangi kalem yetkileri Bayındırlık ve
İskân Bakanlığı kullanacaktır, hangi kalem yetkileri il özel idareleri
kullanacaktır; bu hususta bir açıklık yok. Bu da, idarenin kanunîliği ilkesine
ve dolayısıyla, Anayasamızın 8 inci maddesine aykırı bir durumdur.
Yine, tasarıya baktığımız zaman, tasarıda, birtakım yetkiler genel
olarak il özel idarelerine bırakılırken, aynı nitelikteki bazı yetkilerin,
adları tasrih edilmek suretiyle, iki belediyemize, İstanbul ve Kocaeli
belediyelerine bırakıldığı görülmektedir. Bunun nedeni hiçbir yerde açık
değildir ve böyle bir görev ve yetki ayırımının, devirlerde yapılan
düzenlemenin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratacağı da
hiçbirimizin görmezlikten, bilmezlikten gelmemesi gereken bir durumdur.
Yine, tasarıya baktığımız zaman, devir usul ve esaslarını belirleme
konusunda Maliye Bakanlığına ve Bakanlar Kuruluna birtakım yetkiler verildiği
görülmektedir. Bunlar, yasa tasarısında, en azından, çerçeve, temel düzenlemesi
yapılmamış olan düzenleme yetkileridir ve o nedenle, aslî düzenleme yetkisi
niteliği taşımaktadır. Hepimizin malumu olduğu gibi, yürütmenin aslî düzenleme
yetkisi yoktur. Yasama aslî düzenlemeyi yapar ve onun çizdiği sınırlar içerisinde,
yürütme düzenleme yetkisi kullanır. Bu konuda Anayasa Mahkememizin sayısız
kararı ve iptal kararı da mevcuttur. Bunlar da, öyle zannediyorum ki, Anayasa
Mahkemesi önüne gittiği zaman, bu kararlarda iptal edilen hükümlerle çok büyük
bir benzerlik göstermeleri bakımından böyle bir akıbetle karşı karşıya kalmak
tehlikesiyle yüz yüzedirler.
Gene, tasarıya baktığımız zaman, burada, şube müdürü üstü birtakım
kadrolarda görev yapan bürokratların görev süresinin kanunun yayımı tarihinde
sona ereceğine ilişkin bir düzenleme karşımıza çıkmaktadır. Tasarının bir başka
hükmüne baktığımız zaman da, devir işlemleri tamamlanıncaya kadar 3202 sayılı
Yasada belirtilen görevlerin mevcut personel eliyle kullanılmasına devam
edileceğine ilişkin bir hüküm karşımıza çıkmaktadır. Kanunun yayımı tarihinde
sona erecek olan personel, acaba, nasıl, bu diğer düzenlemenin gereğini yerine
getirerek görevlerine devam edecektir; doğrusu, bunu da izah edebilmek pek
kolay kolay mümkün değildir.
Bütün bunlar göstermektedir ki, bu yasa tasarısı biraz aceleye
getirilmiş olan bir yasa tasarısıdır.
Değerli arkadaşlarım, buraya, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup
Başkanvekili olan arkadaşlarımız çıkıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kısa
zamanda çok sayıda yasa çıkardığını söylüyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurulundaki üye milletvekillerini kutluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sayın Başkanı çıkıyor "az zamanda çok yasa çıkardık" diyor.
Değerli arkadaşlarım, az zamanda çok yasa çıkarmak, kutlanacak bir
şeydir; ama, bir koşulla; o da şu: Eğer, hakikaten, bu yasalar, eksiksiz,
noksansız, Anayasaya uygun ve Türkiye'nin sorunlarını tartışmaya mahal
bırakmayacak biçimde çözebilecek yasalarsa. Ancak, burada, hepimiz biliyoruz
ki, göreve başladığınız günden bu yana, bu dönemde çıkardığınız yasaların büyük
bir kısmı -rekor denilecek, diğer dönemlerle karşılaştırdığımız zaman-
Anayasaya aykırılık ve kamu yararına aykırılık gibi gerekçelerle, Cumhurbaşkanı
tarafından, ikinci kere görüşülmek üzere iade edildi. Çıkardığınız yasaların
42-43 tanesi, Anamuhalefet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa
Mahkemesine, iptal edilmek üzere dava açılarak götürüldü. Bu açılmış olan iptal
davalarından, Anayasa Mahkemesinin görüşmüş olduklarının çoğunluğu, iptal veya
yürürlüğü durdurma kararıyla sonuçlandı. Değerli arkadaşlar, o zaman, bizim
düşünmemiz lazım. Bu hız, acaba, birtakım sakıncalar mı doğuruyor, ki,
sakıncalar meydanda.
Yine, geçenlerde, Belediye Kanunu Tasarısı görüşülürken, son oylaması
yapılmadı. Bir maddenin, metne girmiş olduğu sanılırken, girememiş olduğu fark
edildi ve bu giremeyen maddeyle birlikte, tasarının tümü hakkında yapılmış olan
oylama, o madde, çıkmış metin içinde geçerli kılındı. Bunların hepsi,
bilgisizlikten değil; bunların büyük bir kısmı da, aceleden el ayak birbirine
dolaşırken yapılan hatalar. Onun için, ben, bu vesileyle ve önümüze getirilmiş
bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına İlişkin 726 sayılı kanun tasarısı önümüzdeyken, bu
vesileyle, bir kere daha, bu hususları, sizlere hatırlatmak istiyorum.
Dikkatle, özenle, özellikle tasarıların hazırlanması gerekiyor; ama, bu özenin
gösterilmediğini görüyoruz. Dikkatle, özenle, tasarılar burada görüşülürken
hareket edilmesi gerekiyor; ama, kimi milletvekillerimiz, nasıl olsa hükümetin
tasarısıdır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Araslı, toparlar mısınız.
OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...yanlış olmaz gibi bir zihniyet içerisinde -bana öyle geliyor ki-
tasarıyı çok fazla irdelemeden oylarını kullanıyorlar veya böyle yapmaya
-vaktin darlığı nedeniyle- mecbur kalıyorlar. Onun için, bu aceleyi birazcık
terk edelim. Hiçbirimiz çalışmaktan kaçmıyoruz, gerekirse sabahlara kadar
çalışırız burada; ama, hazırlık, özenle, dikkatle yapılırsa, daha sağlıklı
sonuçlara ulaşırız diyorum.
Sizleri saygıyla selamlarken, bir kere daha, Cumhuriyet Halk Partisinin
bu tasarı hakkındaki görüşünün olumsuz olduğunu bu madde vesilesiyle ifade
etmek istiyorum.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.
Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
9 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Tabiî, huzurunuzu çok işgal ettim, o bakımdan özür diliyorum; ama,
inanın çok iyi bir karar alıyoruz. İnşallah, bu yeni sistem içerisinde, Köy
Hizmetleri, çok daha iyi görev yapacak; ben buna inanıyorum. Hiç ağıt yakmaya
da gerek yok. Daha önce, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık
Bakanlığına devri konusunda, böyle gitti, gidiyor şeklinde, ağıt yakar şekilde
konuşmalar oldu; hiç bunlara gerek yok. Köy Hizmetlerine, biz, şimdiye kadar
yapmış oldukları hizmetler için teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da Köy
Hizmetleri olacak; ama, taşra teşkilatında olacak.
Sayın Araslı, merkezî olarak yapılan hizmetlerden bahsetti. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, genel müdürlük seviyesinden planlanan hizmetleri
de vardı; ama, o hizmetler, şimdi,-işte arazi toplulaştırılması, tarımdışı
arazilerin kullanımı, havza projeleri- artık, Bakanlar Kurulunun kararıyla,
özelliğine göre, ya Bayındırlık Bakanlığına veya Devlet Su İşlerine veya Tarım
Bakanlığına zaten verilecek. Onu, Bakanlar Kurulunun tasarrufuna bıraktık. O,
yeniden incelenecek, dağıtılacak; hizmetlerde hiçbir aksama olmayacak.
"Efendim, greyderler hasta taşıyor köylerden" denildi. Köy
Hizmetleri, onu yine taşımaya devam edecek, bir mâni yok; başka kurumlarda da
çalışabilecek, yani, kamu kurumlarına da hizmet yapabilecek, hiçbir engel yok;
ama, gerçekten de, bu yeni sistem çok iyi olacak. Ben buna inanıyorum; çünkü,
buna çok emek verdik, bu parlamento çok emek verdi.
Ben de, kendi çapımda, herkese çok teşekkür ediyorum. Huzurunuzu çok
fazla işgal ettiğim için de, tekrar, özür diliyorum. Birkaç gün sonra gelecek
olan, sizlerin ve tüm halkımızın kurban bayramını kutluyorum; saygılarımı
sunuyorum efendim.(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru-yanıt bölümünde istem yok.
O nedenle, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 86 ncı maddesine göre, tasarının
tümünün kesin olarak oylamasından önce, ne yönde oy kullanacaklarını belirtmek
üzere, lehte, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi, aleyhte, Ağrı
Milletvekili Sayın Naci Aslan söz istemişlerdir.
İlk söz, lehinde, Sayın Tanrıverdi'nin.
Buyurun Sayın Tanrıverdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; görüşülmekte olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Hizmetleri neden
devrediliyor; bir şehrin sorunlarını merkezden planlayıp çözme dönemi
tamamlanmıştır. Bir şehrin yöneticileri, aydınları, sivil toplum örgütleri,
meslek grupları o şehrin sorunlarını yaşayan insanlardır. Bunlar, bu konuları,
ortak bir anlayış birliği içerisinde, ortak aklı kullanarak, önceliklerini de
sıralayarak ortaya koymalı ve sorunlarını bu çerçeve içerisinde dile
getirmelidir.
Bugün, hiç kimse mevcut kamu yönetimi sisteminden memnun değildir,
herkes şikâyet ediyor; ancak, kimse, nasıl iyi bir kamu yönetimi sistemi
oluşturulacağı konusunda ortaya bir şey koymuyor. Hükümetimizin getirdiği
tasarılara, tam olarak okunmadan, siyasî mülahazalarla eleştiriler getiriliyor.
Bu, çok yanlıştır ve ülkemize, milletimize yazıktır.
Hantal yapıdan, bürokrasiden ve yerelleşmeden dem vuranların da, bugün
birdenbire merkeziyetçi bir tavır takınmaları, doğusu, anlaşılır değildir.
Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine devri
başlıbaşına bir reformdur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel
idarelerine devri, Türkiye'de merkeziyetçiliğin temelinden sarsılması demektir;
daha da önemlisi, Anadolu'nun ücra yerindeki bir köyün yol, su gibi
hizmetlerinin, artık, Ankara'dan politik müdahalelerle görülmemesi demektir.
Diğer taraftan, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine verilmesi, yerel
demokrasinin gerçekleşmesi ve ihtiyaçların yerinde tespiti bakımından da çok
önemlidir. İl genel meclislerinin halk tarafından seçilmiş üyeleri, valinin
başkanlığında toplanarak, ihtiyaçları tespit edecekler ve köy hizmetlerinin
etkin bir şekilde yapılmasını sağlayacaklardır. Artık, köy muhtarlarının
Ankara'ya gelmelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin koridorlarında,
bakanlık ve genel müdürlüklerin özel kalem odalarında sürünmelerine lüzum
kalmayacaktır. Ayrıca, kamu kurumlarındaki ataleti, verimsizliği ve performans
düşüklüğünü önlemek için, daha etkin ve çabuk, yerinde çözüm üretecek kurum ve
yapılara ihtiyacımız vardır. Halka daha nitelikli hizmet sunabilmek amacıyla
gerçekleştirilen bu reformla yeni bir dönem başlayacaktır.
Şunu herkes bilsin ki, AK Parti İktidarı döneminde, artık, Türkiye çağ
atlamaktadır.
Değerli milletvekilleri, ister Avrupa Birliği istedi diye, ister
dünyadaki değişime ayak uydurmak adına, statükoyu zorlayan, merkeziyeti kıran,
yerelleşmeyi, sivilleşmeyi benimseyen her adıma destek vermeyecek de ne
yapacağız.
Değerli arkadaşlarım, burada, değişik konuşmacı arkadaşlarımız
ifadelerde bulundular, özellikle bu tasarı çerçevesinde, çalışanlar adına bazı
sözler söylendi. Her defasında en yetkili ağızlar buradan ifade etti, Sayın
Bakanımız ve hatta Başbakanımız da ifade ettiler; Köy Hizmetlerinde çalışan
işçi, memur, sözleşmeli personel, ne olursa olsun, hiç kimse mağdur
edilmeyecek, herkes korunacaktır; buradan bir defa da ben söylüyorum.
Burada, AK Partinin bu sözünün güvenirliliği bugüne kadarki
yaptıklarından ortaya çıkmaktadır. Çalışma hayatını çok yakından takip edenler
ve Köy Hizmetlerinde çalışan işçi arkadaşlarımız, memur arkadaşlarımız çok iyi
bilirler ki, umutlarını kestikleri zorunlu tasarruflar AK Parti İktidarı
döneminde kendilerine ödenmiştir. Kimsenin hayal edemediği bu rakamlar
"kayıtta var; ama, kasada yok" ifadeleriyle ortaya konulan bu
rakamlar, Ak Parti İktidarı döneminde hemen ortaya çıkıvermiş ve çalışanların
bu hakları birden ödenivermiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Toparlıyorum.
Yılbaşından önce, yani daha onbeş gün önce, çalışan arkadaşlarımıza bir
ikramiyeleri ödenmiştir ve -buradan, çok Değerli Başbakan Yardımcımız ve Devlet
Bakanımız da ifade ettiler- Kurban Bayramından önce, yani bu hafta içerisinde
de -imzaya açılmış durumda- yine çalışanların ikramiyeleri ödenecektir.
Şimdi, emekliler noktasında da, daha önceki bayramlarda görüyoruz ki,
yine, emeklilerimize bu hakları zamanından önce ödenmiştir, emeklilerin
bayramlarda mağdur olmamaları için hükümetimiz gerekli tedbirleri almıştır.
Burada, memur arkadaşlarımız için, özellikle beklenen sicil affı
çalışmaları yapılmaktadır ve en kısa zamanda sonuçlandırılacağına inanıyorum.
Ayrıca, memur arkadaşlarımıza derece verilmesi konusuyla ilgili
çalışmalar yapılmaktadır ve memur arkadaşlarımızın 1 derece ilerlemeleri de
sağlanacaktır.
Bu ve benzeri konular, AK Parti İktidarının çalışanlara verdiği önemi
göstermektedir; çünkü, AK Parti İktidarının, Hükümetinin politikalarının
merkezinde insan vardır, emek vardır; bunu herkes bilsin. İnsan adına, emek
adına her türlü iyileşmeyi, adımı AK Parti İktidarı atacaktır.
İşte, bu çerçevede, bu kanun maddesi içerisinde de çok açıkça görüyoruz
ki, işçi arkadaşlarımız kadrolarıyla birlikte devredilecekler ve 8 inci
maddedeki "1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" hükmü ile önergedeki
"16.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" hükmünün ne anlama geldiğini,
çalışma hayatından gelen çok değerli milletvekili arkadaşlarım bilirler; bu da,
çalışanların lehine bir düzeltmedir, toplu iş sözleşmesi haklarına sahip
olmaları yönünde yapılan bir iyileştirmedir.
BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Bu kanunla, çalışanların örgütlenme hakkı elinden alınmıyor, bu kanunla,
toplu iş sözleşmesi hakları elinden alınmıyor ve 4857 sayılı kanun gereği de
bütün müktesebatları korunuyor. Bunu herkes böyle bilsin ve bu kanun
tasarısının lehinde oy kullanacağımı ifade ediyorum.
Önümüzde kurban bayramı var. Ben de, sizlerin ve tüm halkımızın kurban
bayramınızı kutluyorum ve sizlere hayırlı günler diliyorum, Sayın Başkana
teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Aleyhine, Sayın Aslan; buyurun.
Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 86 ncı maddesi gereğince, görüşülmekte olan 726 sıra
sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması hakkında
Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları üzerinde aleyhte söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum.
AK Partinin saygın konuşmacıları, burada, kanunları ve AK Partinin
hakkaniyet ölçeğini dile getirerek, bazı konuları gündeme getirdiler. Öğleyin,
İZODER'in bir brifingi vardı. Biz, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm
Komisyonu olarak bu brifinge gittik ve Nusret Bayraktar Beyefendi -Beyoğlu eski
Belediye Başkanı ve şu anda AK Parti Milletvekili- çok doğru ve isabetli bir
tespitte bulundu; İZODER Yönetim Kuruluna şöyle dedi: "Arkadaşlar,
Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri gerçekten çok haklı konuşuyorlar. Bize
diyorlar ki 'siz kanun tasarılarını, 48 saat beklemeden Meclis gündemine
getiriyorsunuz, milletvekilleri, ister muhalefetin, ister iktidarın
milletvekilleri olsun, o kanun tasarısının içeriğinden, muhteviyatından
habersiz olarak, içeri girerlerken el kaldırıyorlar; neyin oylandığından bile
haberleri yok. Siz de bu kitapçığı önümüze getirmişsiniz; sizin dilek ve
temennilerinizi, uğraşınızı, metodunuzu, ne yaptığınızı biz şimdi nasıl okuyup
anlayalım?! Yani, bizim de şu anda size olumlu yanıt ve katkı vermemiz isabetli
olmaz."
Bu konuda şunu diyorum: Değerli arkadaşlarım, biraz önce Anayasa
Profesörü Sayın Oya Araslı da belirtti; o, hukuksal ve anayasal yönünü Meclisin
bilgisine çok güzel sundu. Ben ona değinmeyeceğim; ama, iktidar olsun muhalefet
olsun, milletvekili olarak hepimizin mutlak surette doğrulardan yana olmamız
lazım.
Mesela, demin 3 önerge vardı. Bu önergelerden birisi, yürürlük tarihinin
1.3 değil de 1.7 olarak uygulanmasının yararlı olacağıyla ilgiliydi. Çünkü,
bölgemizde çeşitli mevsim koşulları yaşanmaktadır. Coğrafî olarak Doğu
Anadoluda, Orta Anadoluda kış bazen mayıs ayı sonuna kadar devam etmektedir ve
bu illerimizde yerleşim alanları son derece dağınık, köy yolları sarp,
yükseklik 1 640 metredir. Şimdi, hepiniz takdir ediyorsunuz ki, bizim, bir evi
dahi değiştirirken, bir kiradan diğer kiraya geçerken veyahut da yeni ev
aldığımızda, evin eşyalarını düzeltme noktasında aklımız başımıza bir ay
gelmiyor.
Köy Hizmetleri gibi, Türkiye'nin kaderine damgasını vurmuş Karayolları
gibi, DSİ gibi kurumlar, ahlaklı ve belli tüzük ve prensiplere göre bugüne
kadar taraf gözetmeksizin kamunun hizmetini üstlenmişler; ama, zaman zaman il
encümenleri ile o kurum müdürlerinin boğuştuğuna şahit olduğumuz da vaki
olmuştur. Şimdi siz bu kurumu aniden getirip il özel idarelerinin emrine
sokacaksınız ve burada bunu politize edeceksiniz.
Şimdi orada ne olacak; köy muhtarlarının, alınlarını gere gere,
gerçekten, gururla ve iftiharla serbest olarak girdiği kurumlardan birisi de
Köy Hizmetleri il müdürlükleriydi ve orada muhtarlarımız gerçekten kendilerine
yakışır bir şekilde karşılanıyordu. Şimdi il encümenleri muhtara diyecek ki:
"Ey muhtar, senin köyünün yolunu açmam için, senin suyunu getirmem için,
senin arazini toplulaştırmam için, bunu programa almam için, sen benim partime
oy verecek misin?" Dolayısıyla, orada, yine, o encümen üyeleri valiyle
pazarlığa girecekler.
Burada, valilik yapan çok değerli büyüklerimiz var. Yıl sonları
itibariyle valiliklerin izahnamesi vardır. Bu izahname için dahi, il
encümenleriyle valiler pazarlık ederler "işte köyümün içmesuyunu yaparsan,
işte yolunu yaparsan, ben bu izahnameye imza atarım" diye.
Şu görülecektir ki ileriki tarihlerde, çoğu hak etmemiş, kariyerli,
deneyimli, saygın valilerimiz, il başkanlarının, il örgütlerinin ve il
encümenlerinin baskısıyla, siyasal iktidar tarafından o ilden o ile
sürüleceklerdir; benim endişelerimden birisi budur.
Artı, yine bununla beraber, çok saygın bürokratlarımız, kendi konusunda
uzmanlaşmış, gerçekten...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
NACİ ASLAN (Devamla) - ...kolektif düşünen, hiçbir partiye, hiçbir
siyasal örgüte veyahut da düşünceye angajman olmamış, tamamen, bilimin reel
içeriğinde görev yapan bu kardeşlerimiz, yarın gelecek, il encümenlerinin
emrine girecekler ve dolayısıyla, bunlar da, kendi misyonlarına uygun olmayacak
pozisyonlarda emekliliği hak edip ayrılacaklardır.
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Aslan.
NACİ ASLAN (Devamla) - Evet, hemen...
İkincisi, genel müdürlüğümüz mevcutken, karın yağmadığı illerimizden,
zaman içerisinde, geçici görevle veyahut da paralel kaydırmayla, araç gereçler,
dozerler, kepçeler, greyderler, karın yoğun olduğu yere gönderiliyordu. Şimdi,
iki valilik arasında bunun olması mümkün değildir.
Dolayısıyla, o halde, hükümetin, mutlak surette, karın çok yağdığı,
kışın sert geçtiği illere ayrı bir ödenek ve bütçe ayarlaması gerekiyor; çünkü,
bu bir tabiî afet konumundadır, insanların iradesiyle gerçekleşen bir olay
değildir.
Diğer taraftan, değerli grup başkanvekilim dedi ki: "Yani, her yol
denenilir."
Arkadaşlar, hepiniz de biliyorsunuz, bir coğrafî bölgede arabanızla
giderken, diyorsunuz ki, bu yoldan gidersek daha kısadır; ama, bilmediğiniz
yoldur; gidiyorsunuz, birden çıkmaz bir sokağa giriyorsunuz, zamanı daha da
kaybediyorsunuz. İnşallah, bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün veya il
müdürlüklerinin il özel idarelerine devrinde çıkmaz sokağa çıkmayız.
Yine...
BAŞKAN - Toparlayalım.
NACİ ASLAN (Devamla) - Evet.
Ben, şunu söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu tasarının
alelacele bu şekilde kanunlaşmasına "ret" oyu vereceğiz. İnşallah,
bütün Türk Milletine, bütün kamuoyuna hayırlı olur.
Yaklaşan bayram nedeniyle, Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde ve
dünyada yaşayan tüm Müslümanların kurban bayramını en içten duygularımla
kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İyi tatiller diliyorum.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler sona
ermiştir.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de, sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3
dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısından sonra 3 tane uluslararası
sözleşme var; onlar görüşülecek, onlar oylanacak. Onların bitimine kadar
çalışmaya devam edeceğiz. Danışma Kurulunun kararı o yöndeydi ve Meclisin oyuna
sunduk, Meclis de kabul etti bu kararı. Yani, bu yasa tasarısının oylamasından
sonra iş bitmiyor, uluslararası 3 anlaşmayı da görüşeceğiz.
Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması
Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı: 325
Kabul: 241
Ret: 83
Çekimser: 1 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Sayın Bakan, yerinden, kısa bir teşekkür konuşması yapacak.
Buyurun Sayın Bakanım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; üç genel müdürlüğün birleşmesiyle 1984 yılında
kurulan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yirmibir yıldır önemli hizmetleri
yerine getirmiştir; özel idareler ve il genel meclisiyle işbirliğini hep
sürdürmüştür. İçinde bulunduğumuz zamanda, yetkilerin mahalline devrinin zamanı
gelmiştir. Bu bir kapanış değil; ümidimiz, yeniden bir doğuştur.
Üç gün süren çalışmalarımız sırasında, örnek vermek gerekirse, Sayın
Gürol Ergin Hocamız, Mevlüt Aslanoğlu, Ümmet Kandoğan ve Sayın Cemal Uysal ve
başka arkadaşlarımız, düşüncelerini, eleştirilerini ve önerilerini dile
getirmişler; hepsine, ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Köy Hizmetleri çalışanlarının, zaten bugüne kadar birlikte çalıştıkları
özel idarelerle uyumlu ve verimli çalışacağına ve aynı zamanda, büyük bir
anlayışla, köylümüze hizmeti, daha üst seviyede götüreceğine inanıyorum. Bu
vesileyle, Köy Hizmetleri çalışanlarına, hizmetlerinden dolayı şükranlarımı
sunuyorum. Bu düzenlemenin, köylümüz, ülkemiz ve Köy Hizmetleri camiasına
hayırlı olmasını diliyorum; milletimizin kurban bayramını şimdiden kutluyorum.
Saygılarımla. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici
İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
4. - Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici
İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 713) (xx)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 713 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.
Söz isteyen olmadığına göre, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TİCARÎ KARAYOLU TAŞITLARININ GEÇİCİ
İTHALİNE İLİŞKİN GÜMRÜK
SÖZLEŞMESİNİN UYGUN BULUNMASI HAKKINDA
KANUN TASARISI
MADDE 1. - 18 Mayıs 1956'da Cenevre'de imzalanan "Ticari Karayolu
Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesi"nin, 1991 tarihli
değişiklikleri de içeren metnine taraf olunmasının onaylanması uygun
bulunmuştur.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 713 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme
giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de
sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici
İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 229
Kabul: 229(x)
Tasarı kabul edilmiştir ve yasalaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil
Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri
ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.
5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa
Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı: 683) (xx)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 683 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Onur
Öymen; buyurun.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
(xx) 683 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.
Konuşma süreniz 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk
Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Yüce Meclise sunulan tasarının gerekçesinde de
belirtildiği gibi 27 Ocak 1977 tarihinde imzalanan ve 4 Ağustos 1978 tarihinde
yürürlüğe giren Tedhişçiliğin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesini, Türkiye de, 19 Mayıs
1981 tarihinde onaylamıştı. Türkiye'nin de taraf olduğu bu sözleşmenin bazı
önemli hükümleri vardı; ancak, çok da önemli bir eksikliği vardı; Sözleşmenin 1
inci maddesinde, siyasî suç, siyasî suçla bağlantılı suç veya siyasî gerekçelerle
işlenen suç sayılamayacak suçların listesi belirtiliyordu, hangi suçlar siyasî
suç sayılamaz diye; ancak, bunların içinde şu vardı, onu da söyleyeyim: Uçak
kaçırma, adam kaçırma, rehin alma, ateşli silahlarla işlenen suçlar gibi suçlar;
fakat, Sözleşmenin bir başka maddesi vardı, 13 üncü maddesinin birinci fıkrası,
bu gibi suçlarla ilgili olarak çekince koyma hakkı veriyordu. Böylelikle, bu
suçları işleyen suçluların ülkelerine iade edilmelerini engelleyecek bir durum
ortaya çıkıyordu.
Şimdi, 11 Eylül saldırılarından sonra, terörle mücadele alanında,
uluslararası işbirliği yoğunlaşınca, bu sözleşmenin de gözden geçirilmesi
gündeme geldi ve bu eksikliği gidermek için bir değişiklik yapıldı. İşte, Yüce
Meclisin onayına sunulan değişiklik budur ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu olarak bu değişikliği onaylıyoruz ve olumlu oy vereceğiz.
Yalnız, bu vesileyle şunu da ifade etmek istiyorum: Bu Sözleşmenin
kabulüyle, bu alanda karşılaştığımız sorunlar bitmiş olacak mıdır; keşke olsa,
bitmesini çok isteriz; ama, ne yazık ki, bizim değerlendirmemize göre, bu
Sözleşme, suçluların iadesi konusunda beklediğimiz sonucu yeterli biçimde
veremeyecektir; niçin veremeyecektir; şimdi, yıllardan beri, biz, Türkiye'de
terör suçu işleyip başka ülkelere kaçanların iadesini istediğimiz zaman bize
denildi ki; efendim, bunları size iade edemeyiz; çünkü, Türkiye'de idam cezası
var, ya idam ederseniz. Biz o zaman diyorduk ki; 1984 yılından beri hiç kimse
idam edilmemiştir, Meclis onayına tabidir, Meclisin iradesi bellidir. Bunu
fazla dikkate almıyorlardı ve neticede, bu suçluları iade etmiyorlardı. Şimdi,
idam cezasını kaldırdık; ne oldu; acaba, bu suçluları Türkiye'ye iade ediyorlar
mı?! Bildiğiniz örnekler var. Belçika'da Fehriye Erdal örneğini biliyoruz.
Başka örnekler de var. Yine, birçok suçluyu Türkiye'ye iade etmiyorlar. O
bakımdan, bu konuyu hükümetimizin çok hassasiyetle takip etmesi gerekiyor.
Sadece bu sözleşme geçti diye rahata kavuşmuş değiliz.
Ayrıca, sözleşmede bir unsur daha var; onu da dikkatinize getireyim.
Deniyor ki: "Hafifletilemeyecek müebbet hapse mahkûm olanlar da iade
edilmez." Yani idam cezasını bir tarafa bıraktılar, şimdi müebbet hapisle
cezalandırılabilecek suçluları da iade etmeyecekler. Bu konuyu da dikkatinize
getiriyorum.
Değerli arkadaşlar, gerçek neden nedir; acaba, niçin bu suçluları iade
etmiyorlar; biz, hiçbir ülkenin bu suçlulara arka çıktığı için, bunları
desteklediği için bu iadeden vazgeçtikleri kanısında değiliz. Bunun en önemli
gerekçesi şudur: Maalesef, bu terör örgütlerinin kendi çıkarlarına yönelik
saldırıda bulunmasından endişe ediyorlar. İşin can alıcı tarafı budur ve eğer
bu suçlular Türkiye'ye iade edilmiyorsa, başka ülkelere iade edilmiyorsa,
biliniz ki, bunun arkasında yatan en önemli neden, bu ülkeleri de bu terör
örgütlerinin tehdit etmesidir. Bu, yalnız Türkiye'ye özgü bir durum değil;
vaktiyle aynı durum, İspanya ile Fransa arasında yaşandı. Çok uzun yıllar,
İspanya'da terör suçu işledikten sonra Fransa'ya kaçanları Fransız hükümeti
iade etmedi ve iade ettiği zaman da, bu terör örgütleri, Fransa'nın çıkarlarına
karşı çok büyük saldırılar düzenlediler, eylem yaptılar. Bu bakımdan, bu,
sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil; ama, biliniz ki, böyle bir durum var.
Size bunu söylemeyi istemezdim; ama, şunu da bilginize sunmayı bir görev
sayıyorum: Maalesef, vaktiyle, bazı dost ülkelerin, bazı müttefik ülkelerin çok
üst düzey yetkilileri, gidip, Şam'da bir terör örgütünü ziyaret ederek, bu
örgütün kendi ülkelerine karşı eylem yapmaması için ricada bulunmuşlardır. Bu,
bu kadar vahimdir, hazindir ve uluslararası alanda terörle mücadelenin
yeterince sonuç vermemesinin en önemli nedenlerinden biri budur.
Çok değerli arkadaşlar, burada, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir
konuyu yüksek bilgilerinize sunmak istiyorum; o da şudur: Terörle mücadelede,
biliyorsunuz, Türkiye, uluslararası alanda en ön safta mücadele vermiştir.
Yalnız terörle mücadele alanında değil, terörle mücadelede uluslararası
işbirliği alanında da 11 Eylül saldırılarından önceki dönemde yayımlanan NATO
bildirilerinde terörle mücadelede işbirliği paragraflarını, biliniz ki, sadece
ve sadece Türkiye koydurmuştur, sadece Türkiye'nin gayretiyle konulmuştur.
Şimdi, 11 Eylülden sonra durum değişti. 11 Eylüle kadar bir tek NATO toplantısı
gündemi yoktur ki, o gündemde terörle mücadele maddesi yer alsın; fakat, 11
Eylül saldırılarından sonra bir tek NATO Konseyi toplantısı yoktur ki, terörle
mücadele maddesi, gündemin birinci maddesi olmasın. Demek ki, hava değişti; biz
de bunu memnuniyetle karşıladık. Başkan Bush çıkıp da "bizim terörle
mücadelede gri sahamız yoktur; bütün terör örgütleri dünyadan tasfiye edilene
kadar savaşacağız, mücadele edeceğiz; ya bizimle berabersiniz ya teröristlerle
berabersiniz" dediğinde, önce, biz alkışladık. En çok Türkiye
desteklemiştir Amerika'yı; ama, şimdi ne görüyoruz -daha önce de Yüce Meclise
arz ettik- Amerika'nın denetimindeki bir komşu ülkede bulunan 5 000 civarındaki
teröristten bir tanesi bile yakalanamamıştır, bir tanesi etkisiz kılınmamıştır,
bir tanesi Türkiye'ye iade edilmemiştir. Bunu nasıl izah edeceğiz?! Bunun izahı
nedir?! Hükümetimizin çalıştığını biliyoruz bu konuda. Daha yeni, Amerikan
heyeti geldi, Irak'taki Amerikan Kuvvetlerinin en üst düzey komutanları geldi
Türkiye'ye; geçici Irak yönetimiyle birlikte hükümetimizle toplantılar yaptılar.
Bu konu da gündeme geldi -öyle anlaşılıyor basın haberlerinden- ama,
öğrendiğimize göre en küçük bir ilerleme olmamıştır. Bu terör örgütü
mensuplarının yakalanacağına ve Türkiye'ye iade edileceğine dair elimizde
hiçbir bilgi yoktur, hiçbir teminat yoktur; bunu ayıplıyoruz, bunu kınıyoruz.
Düşünün ki, biz, birkaç gün önce, çok sayıda askerimizi Afganistan'a gönderdik.
Niçin gönderdik; çünkü, orada, bir müttefik ülkenin, Amerika'nın menfaatlarına
yönelik saldırılar düzenleyen bir terör örgütü vardı -hâlâ var, El Kaide
örgütü- bununla mücadele etmek için gönderdik. Biz de, bizim topraklarımıza
gelirlerse, onları yakalamaya çalışırız, ikna etmeye çalışırız; hele, siz bir
af çıkarırsanız daha iyi olur dedik mi; demedik. Size yönelik terörü durdurmak
için askerlerimizin canını tehlikeye atıyoruz. Siz ne yapıyorsunuz; bir tek
teröristi yakalamadınız, bir tek teröristi bize iade etmediniz; bir dost
ülkeden, bir müttefik ülkeden beklediğimiz davranış bu değildir.
Değerli arkadaşlarım, size son olarak bir şey daha söylemek istiyorum;
ama, zannediyorum ki, bunu duymakla pek de sevinmeyeceksiniz. Sayın Başkanımız
da söyledi, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hepinizin kurban bayramını
kutluyoruz; ama, biliyor musunuz ki, bu kurban bayramında 9 800 Türk vatandaşı,
komşu bir ülkede, yabancı bir ülkede, bayramı, dikenli tel örgülerin arkasında
geçirecektir. Bundan haberiniz var mı? 1995 yılında, bir terör örgütünün
zorlamasıyla Irak'a kaçırılan vatandaşlarımız, önce Atruş Kampında tutuldular,
orada bir terör örgütünün denetimi, baskısı altında bir süre yaşadılar, onların
kampına Birleşmiş Milletlerin bayrağı çekildi ve Birleşmiş Milletlerin gıda
yardımı yapıldı ve bunlar, orada, bir terör örgütünün fiilen esiri gibi
yaşadılar. Sonra ne oldu; Türk Hükümeti devreye girdi ve Birleşmiş Milletler
Mülteciler Komiserine "siz, bir terör örgütünün kampının üzerine Birleşmiş
Milletler bayrağı dikemezsiniz; siz, bir terör örgütünün kampına Birleşmiş
Milletler yardımı yapamazsınız" dedik. Kısa bir süre önce Irak'taki bir
saldırıda, maalesef, hayatını kaybeden Mülteciler Yüksek Komiseri Başkan
Yardımcısı Sergio de Mello'la bizzat konuştuk ve dedik ki: "Ya Birleşmiş
Milletler bu işi bir hafta içerisinde halledecektir veya Türkiye Cumhuriyeti
halledecektir."
Arkadaşlarım, Türkiye'nin bu kararlı tutumu karşısında, bir hafta
içerisinde Birleşmiş Milletler bayrağı indirilmiştir. Birleşmiş Milletler, bu
kampın terör örgütünün baskısı altında olduğunu kabul etmiştir, yardım durdurulmuştur
ve kamp dağıtılmıştır. Ne olmuştur oradaki insanlar; oradaki insanları, terör
örgütü, Saddam Hüseyin'in yönetimindeki bir bölgeye kaçırmıştır. Neresidir
orası; Mahmur bölgesi.
Değerli arkadaşlarım, bugün, bu saatte, o Mahmur bölgesinde, bu
insanlarımız, dikenli tel örgülerin içerisinde yaşıyorlar; kamplarının
üzerinde, yine Birleşmiş Milletler bayrağı var ve yine, Birleşmiş Milletlerden
gıda yardımı alıyorlar.
Onlar orada... Şimdi, biz soruyoruz: Hükümetimiz nerede? Daha önceki
hükümetlerin gösterdiği kararlılığı göstermek için hükümetimiz ne bekliyor? "Efendim,
biz girişim yaptık, gereken her şeyi söyledik, dostlarımızın gerekli adımları
atmasını bekliyorduk; ama, henüz atmadılar; ümit ediyoruz ki, atacaklar."
Değerli arkadaşlarım, biz, böyle cevapları dinlemekten, artık, bıktık,
usandık. Türk Milleti, artık, hükümetinden böyle cevaplar duymak istemiyor.
Türk Milleti, Türk Hükümetinden, Türkiye'ye layık, güçlü bir ses duymak
istiyor. Bu insanları kurtarınız. Mahmur Kampında 9 800 insanımız yaşıyor,
bunları kurtarınız. Mahmur Kampının dışında, Dohuk'ta, aynı statüde, yine
terörün tehdidi altında 4 000 vatandaşımız yaşıyor. 13 000'den fazla Türk, şu
anda, kendi iradelerinin dışında, Irak'ta mahsur tutuluyorlar. Bunları
kurtarmak bizim görevimizdir.
Bir şey daha söyleyeyim. Bize "efendim, siz, acaba, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, Kürt asıllı vatandaşlarımızın haklarını yeterince koruyor
musunuz" diyorlar.
Değerli arkadaşlarım, işte, koruduğumuzun ispatı budur. Biz, masum,
hiçbir günahı olmayan, çocukları, bebekleri, yaşlıları, hastaları yanında olan
Kürt asıllı bu vatandaşların haklarını koruyoruz. Peki, Kürtlerin hakkını
koruduğunu iddia eden diğer partiler nerede?! Yabancı güçler nerede?!
Türkiye'yi, her gün "Kürtlerin hakkını yeterince korumadınız" diye
eleştirenler nerede?! Biz buradayız ve Kürtlerin hakkını koruyoruz; siz
neredesiniz?! (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, o bakımdan, biz, bu konuyu gerçekten son derece
önemli bir mesele olarak görüyoruz. Biz, teröre karşıyız; ama, Kürt asıllı
vatandaşlarımızın hakkını korumak için sonuna kadar mücadele etmeye varız ve bu
insanların en önemli hakkı da özgürlük içerisinde yaşama hakkıdır.
Size soruyum: Dünyanın herhangi bir ülkesinin vatandaşları, başka bir
ülkede, rızaları hilafına, tel örgüler arkasında yaşatılsaydı, hangi hükümet
buna sessiz kalırdı? Biz, bunu daha önce gündeme getirdik, hiçbir cevap
duydunuz mu?! Bu kürsüye çıkarak "bu arkadaşlarımızı, vatandaşlarımızı
kurtarmak için şunu yapıyoruz" diyenleri duydunuz mu?!
Bir tariz de, müsaade ederseniz, basınımıza yollayalım: Niçin
gazetelerimiz bunu yazmıyor? Kendinden menkul bir dinî liderin efsanelerini
birinci sayfalarda veren gazetelerimiz, acaba, niçin bu teröristlerin baskısı
altındaki, dikenli tel arkasındaki vatandaşlarımızın sorunlarını
yansıtmıyorlar? Niçin bir gazetecimiz gönderilmiyor oraya? Niçin fotoğraflarını
göremiyoruz? Niçin bir televizyon ekibimiz gitmiyor? Basının görevi değil
midir; bu kadar önemli bir konuyu halka bildirmek, duyurmak, gerçekleri
anlatmak basının görevi değil midir; ama, öyle anlaşılıyor ki, basınımızın
büyük bir bölümü, bir süreden beri, iktidarı üzmemeyi bir prensip meselesi
haline getirmiştir. Belki, bu konuyu yansıtırlarsa, iktidarımız üzülür diye
düşünüyorlar. Ben, eminim ki, üzülmez, bilakis, yararlanır bu gibi basın
haberlerinden ve milletimizin duyarlılığını dile getirmek için bunu bir fırsat
sayar.
Ben, ümit ediyorum ki, çok değerli Bakanımız çıkacaktır bu kürsüye,
diyecektir ki, hepimizin huzurunda, bayramdan önce: "Arkadaşlar, biz,
yurtdışında iradesi hilafında bulunan bütün Türkleri bir an önce kurtarmak için
her şeyi yapacağız ve size söz veriyoruz, bizden önceki hükümetlerin gösterdiği
kararlılığı biz de göstereceğiz."
İşte, bu umutla değerli arkadaşlarım, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum
ve bayramınızı içtenlikle kutluyorum.
Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın
Başkan, izin verirseniz...
BAŞKAN- Sayın Bakan, buyurun, kürsü sizin.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım,
değerli arkadaşlar; Sayın Öymen'in konuşması içerisinde gündeme getirdiği, Irak
toprakları içerisindeki Mahmur Kampında bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla
ilgili, neden Hükümetimiz, neden Dışişleri Bakanlığı ilgilenmiyor anlamına
gelen bir açıklama yaptılar.
Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, bu Parlamento, eve dönüş yasası
diye bilinen bir yasayı çıkardı. Biz, bunlar için çıkardık "gelin, gelin
Türkiye'ye, size her türlü kolaylığı sağlayacağız. Bu ülkede, eskiden olduğu
gibi, hürriyet içerisinde yaşama imkânını tanıyoruz" dedik. Haberler
gönderildi, anonslar yapıldı, değişik vasıtalarla, bunlara "böyle bir yasa
çıktı, gelin Türkiye'ye" denildi.
HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Bakanım, bunlar terörist değil ki!.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)-
Efendim...
HALUK KOÇ (Samsun)- Bunlar terörist değil ki!. Orada, iradeleri dışında
tutulan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)-
İradeleri dışında mı tutuluyor; başka şekilde mi tutuluyor bilemeyiz ki!..
HALUK KOÇ (Samsun)- Çok net... Çok net; terör örgütünün baskısıyla orada
tutulan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Bunlar,
Türkiye'yi, vatandaşı oldukları Türkiye'yi terk edip gittiler "biz, bu
ülkede yaşamak istemiyoruz" dediler ve başka bir ülkeye gittiler; ama,
buna rağmen, onlar bizim vatandaşlarımız; gelin diye çağrı yaptık, yasa
çıkardık.
HALUK KOÇ (Samsun)- Terör örgütünün baskısı altında götürüldüler.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Şimdi,
yine, bunlarla ilgili, Hükümetimiz, Birleşmiş Milletler kanalıyla, yine,
bunların Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili çalışmalarını yürütüyor. Benim
aldığım bilgiye göre, bu konuda da son aşamaya gelinmiştir.
HALUK KOÇ (Samsun)- Efendim, onlar terörist değil!..
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Bu
konunun, böylesine hassas bir konunun, Türkiye'nin bir dönemine damga vurmuş
böylesine hassas bir konunun buraya ikidebir getirilmiş olmasını, Dişişlerinde
uzun süre diplomatlık yapmış bir arkadaşımız tarafından dile getirilmesini
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin hassasiyetleri vardır; Sayın
Öymen bunları en iyi şekilde bilebilecek olan bir kişidir. Sadece şimdi
getirmiyor bunu, her zaman bunu gündeme getirmiştir.
Kuşkusuz ki, bu insanları biz kovmadık, gidin demedik, kendileri
gittiler; ama, şimdi gelmek istiyorlarsa, yine gelebilirler. Nitekim,
geçtiğimiz günlerde yine birkaç aile geldi; bizim Türkiye Cumhuriyeti sınırları
içerisinde bir kampa yerleştirildi; her türlü insanî yardımları da yapıyoruz.
Biz, bunları kovmadık.
Böyle, bu tür hassas konuları lütfen siyasî istismar malzemesi
yapmayalım.
Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, siyasî istismar suçlamasına ufak bir
açıklama yapmak istiyoruz. (AK Parti sıralarından "yeter" sesleri)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Öymen.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, yönetemiyorsun bu Meclisi.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğe bakarsanız, kendisiyle ilgili
bir itham olduğu zaman, yanlış değerlendirme olduğu zaman, milletvekilimiz söz
hakkına sahiptir. Sayın Öymen o söz hakkını kullanıyor.
Zaman zaman aynı söz hakkını siz de kullanma durumunda olabilirsiniz. O
yüzden, lütfen dinleyin.
VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında şahsına
sataşması nedeniyle konuşması
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım "siyasî istismar"
sözünü reddediyorum. Biz, hükümet, Türkiye bunları kovmuştur dedik mi?! Neye
cevap veriyorsunuz Sayın Bakan?
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Niye
vermeyeceğim?!
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Hayır, neye, hangi sözümüze cevap veriyorsunuz?
Biz, size, bunları siz kovdunuz mu dedik, bunları Türkiye kovdu mu dedik. Kendi
iradeleriyle orada oturuyorsa bu insanlar, niçin dikenli tellerin arkasında
oturuyorlar?! Kendi iradesiyle giden bir insan tel örgülerin arkasında mı
oturur?! Bebekler de mi kendi iradesiyle gitti?! Çocuklar da mı kendi
iradesiyle gitti?! Bunlar bizim vatandaşımız.
MUSTAFA DURU (Kayseri) - İstismar yapmayın!..
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bunlar bizim vatandaşımız.
BAŞKAN - Lütfen dinleyelim...
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yani, bizim, size söylediğimiz şudur: Devletin
ağırlığını koyarak, bu insanları bir terör örgütünün baskısından kurtarınız.
Şimdi, bunun siyasî istismarla ne alakası var?! Çok rica ediyorum... Bu konuda,
biz, sizden bilgi istiyoruz. Deyiniz ki, efendim, biz, Birleşmiş Milletlere
söyledik, gelirlerse gelirler gelmezlerse gelmezler. Bir de kanun çıkardık,
yararlansalardı!..
MUSTAFA DURU (Kayseri) - Tepeden aşağı istismar yapıyorsun!..
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, size diyoruz ki, bu
vatandaşlarımız bir terör örgütünün orada baskısı ve tehdidi altında bulunuyor.
Hangi bölgede; Amerika'nın, bir müttefik ülkenin egemen olduğu, bütün gücüyle
bulunduğu bir ülkede. Şimdi, en azından, bu kamp üzerindeki terör tehdidinin
kaldırmasını da mı isteyemeyiz Amerika'dan, bu kadarını da mı yapamayız?! Yani,
efendim, biz, söyleyeceğimizi söyledik; gelen gelir, gelmeyen gelmez!.. Şimdi,
bu...
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Demagoji yapıyorsun.
BAŞKAN - Lütfen dinleyin...
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, lütfen, sözlerinize dikkat
ediniz. Biz, sizinle konuşurken, çok dikkatli bir dil kullanıyoruz. Sizin
Grubunuzu, AKP'li arkadaşları incitecek bir tek söz söylediğimi hatırlamıyorum
bugüne kadar.
MUSTAFA DURU (Kayseri) - Tepeden tırnağa incitiyorsun Sayın Öymen.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Biz, sizi incitecek hiçbir şey söylemedik. Böyle
"demagoji" gibi sözler size yakışmıyor. Biz, AKP'li arkadaşlarımızın
nazik insanlar olduğunu düşünüyoruz ve bu Mecliste, bizden...
MUSTAFA DURU (Kayseri) - Bu, demagoji değil mi?
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yani, sizin nazik olduğunuzu söylemek
demagojiyse, bunu kabul ediyorum.
MUSTAFA DURU (Kayseri) - Bu söylediğin de demagoji!
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, size, şunu bir kere daha
söylüyorum: Bu ülkede, çok vahim bir terör faciası yaşanmıştır ve şu anda,
hâlâ, bazı insanlar, bu terör faciasının ıstırabını çekiyor. Bu, sizin
hükümetinizin çok daha öncesindeki dönemde olan bir olaydır. Niçin sorumluluğu
üstleniyorsunuz? Yani, siz yaptınız diyen var mı? Size diyoruz ki, sizden
önceki hükümetlerin gösterdiği kararlılığı gösterin ve bu insanları kurtarın.
Sizden bir tek ricamız var: Bu insanları kurtarın diyoruz ve siz de bize
diyorsunuz ki: "Siyasî istismar yapıyorsunuz." Eğer, buysa görüşünüz,
çok teşekkür ediyorum; Meclisin zabıtlarına geçmiştir, vatandaşlarımız da bizi
dinlemiştir; kimin siyasî istismar yaptığı, kimin demagoji yaptığı
vatandaşlarımız tarafından çok iyi anlaşılmıştır.
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Aynen!..
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ama, size şunu söylüyorum: Dünyada, hiçbir
hükümet, vatandaşlarının, yurt dışında, tel örgüler arkasında yaşamasına izin
vermez ve sizden de bunu bekliyoruz.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) -
Gerçek vatandaş da, kendi ülkesini terk etmez.
ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bunu istemek de hakkımızdır ve bunu da, bu millet
adına istiyoruz.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa
Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı:
683) (Devam)
BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır arkadaşlar.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum:
TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ AVRUPA SÖZLEŞMESİ
TADİL PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Temmuz 2003 tarihinde imzalanan
"Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolü"nün
onaylanması uygun bulunmuştur.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.
Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre
içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini,
bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için
öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana
vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile
imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Oylama işlemini başlatıyorum.
(Elektronik cihazla oylama yapıldı)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi
Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 227
Kabul: 227 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.
Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki
Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına
İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.
6. - Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa
Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların
Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 694)
BAŞKAN - Komisyon?..
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET DÜLGER (Antalya) - Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET DÜLGER (Antalya) -Sayın Başkanım,
İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, bir defaya mahsus olmak üzere, tasarının geri
çekilmesine müsaadenizi rica edeceğim.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Komisyonun talebi üzerine, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, bu tasarı
Komisyona iade edilmiştir.
(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo
tutanağın sonuna eklidir.
III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
B) Oturum
Başkanlarinin Konuşmalari
1. - TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in,
Ankara'da meydana gelen tren kazasında yaşamını yitiren Devlet Demiryolları
görevlilerine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ailelerine başsağlığı dileyen
konuşması
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Başkanlık Divanı olarak, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı olarak, bugün yaşanan tren kazasından dolayı
üzüntülerimizi belirtiyoruz. Yaşamını yitiren Devlet Demiryolları görevlilerine
Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz. Halkımızın da başı sağ
olsun. İnşallah, bundan sonra buna benzer kazalar olmaz.
Bu arada, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, bayram
öncesi bu son toplantıda, halkımızın kurban bayramını kutluyor, esenlikler,
mutluluklar diliyoruz.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim
konularını sırasıyla görüşmek için, 1 Şubat 2005 salı günü, saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati: 20.33