BIM 2 5 2005-02-10T08:56:00Z 2005-02-10T08:56:00Z 49 34353 195816 TBMM 1631 391 240475 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 72       YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

51 inci Birleşim

13 Ocak 2005 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Akçakale ve Harran Ovalarında drenaj sisteminin yetersizliğinden kaynaklanan tuzluluk sorununa ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kıbrıs'taki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Avrupa'da yaşayan Türk işçilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

B) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1. - TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Ankara'da meydana gelen tren kazasında yaşamını yitiren Devlet Demiryolları görevlilerine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ailelerine başsağlığı dileyen konuşması

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - Genel Kurulun, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 25-26-27 Ocak 2005 tarihlerinde çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726)

4. - Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 713)

5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı: 683)

6. - Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 694)

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR’in, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular ve ödenen tazminat miktarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/4129)

2. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT’ün, kapkaç olayları ve alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/4130)

3. - Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN’un bir davada usul ve yasaya aykırı karar verdiği iddia edilen hâkime ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK’in cevabı (7/4252)

4. - Çanakkale Milletvekili İsmail ÖZAY’ın, Çanakkale-Biga-Çan doğalgaz dağıtım şebekesi ihalesinin ertelenme nedenine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER’in cevabı (7/4321)

5. - Konya Milletvekili Atilla KART’ın, Konya-Ereğli Polis Meslek Okuluna sözleşmeli alınan personele ve bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/4379)

6. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN’in, TÜBİTAK’a yapılan bazı atamalara ve iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN’in cevabı (7/4393)

7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN’in, bir gazetede yayımlanan iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU’nun cevabı (7/4605)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak beş oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, jeotermal enerji kaynaklarının kullanımının Türkiye için önemine,

Erzurum Milletvekili İbrahim Özdoğan, kültürel mirasın korunması ve tanıtılması ile millî kültürü yaymanın önemine ve bunun için yapılması gerekenlere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

İzmir Milletvekili Vezir Akdemir'in, uygulanan tarım politikalarının çiftçiler üzerinde yarattığı olumsuz etkilere ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü cevap verdi.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın, Sudan'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

(10/111, 160, 180) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi okundu; daha önce verilen 3 aylık çalışma süresini doldurması nedeniyle, İçtüzüğün 105 inci maddesine göre, komisyona 1 aylık kesin süre verildiği bildirildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan ve görüşmelerine devam olunan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/915) (S.Sayısı: 726) Geçici 5 inci maddesine kadar kabul edildi.

Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral, Amasya Milletvekili Hamza Albayrak'ın, şahsına,

Samsun Milletvekili Haluk Koç, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, Cumhuriyet Halk Partisinin hükmî şahsiyetine,

Sataştıkları iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

13 Ocak 2005 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.03'te son verildi.

Ali Dinçer

Başkanvekili

 

Bayram Özçelik

Harun Tüfekci

 

Burdur

Konya

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

                                                     II. - GELEN KÂĞITLAR              No.: 63

13 Ocak 2005 Perşembe

Raporlar

1. - Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/683, 1/577) (S. Sayısı: 731) (Dağıtma tarihi: 13.1.2005) (GÜNDEME)

2. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/227) (S. Sayısı: 732) (Dağıtma tarihi: 13.1.2005) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

13 Ocak 2005 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, GAP'ta Akçakale ve Harran Ovalarının sulanmasında drenaj sorunuyla ilgili söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'e aittir.

Buyurun Sayın Melik. (Alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Akçakale ve Harran Ovalarında drenaj sisteminin yetersizliğinden kaynaklanan tuzluluk sorununa ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa İlinin Akçakale ve Harran Ovalarında sulamayla birlikte ortaya çıkan drenaj ve tuzluluk sorunlarıyla ilgili görüşlerimi belirtmek üzere kişisel olarak söz almış bulunuyorum; öncelikle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu arada, bugün Ankara'da olan tren kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Tanrı'dan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Projesinin tamamlanmasıyla birlikte, Türkiye'de, sulanabilir alanların yaklaşık yüzde 20 artmasıyla tarımsal üretimde belirgin artışlar hedeflenmektedir. Böyle olmakla birlikte, GAP alanında bulunan toprakların önemli bir kısmının kurak ve yarı kurak iklimin etkisi altında olmasından dolayı, kullanılmasında özel bir önem gösterilmeli ve sulama sistemleri seçilirken, kesinlikle hata yapılmamalıdır. Böyle bir alanda, toprak özellikleri, topografik yapı, bitki çeşitleri ve bunlara uygun doğru sulama sistemi seçimleri dikkate alınmadan yapılacak sulamanın, tabansuyu birikmesine ve çoraklaşmaya neden olması kaçınılmazdır.

Güneydoğu Anadolu Projesinin en önemli halkalarından biri olan ve projenin simgesi sayılan Harran Ovası, ilk olarak, Urfa'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 75 inci yıldönümü olan 11 Nisan 1995 tarihinde sulamaya açılmıştır. İlk yıllarda 30 000 hektarlık alanda sulamaya başlanırken, sulama kanallarının bitirilmesiyle birlikte, toplam 152 000 hektarlık sulama alanına sahip olan Harran Ovasında, şu anda 140 000 hektarlık, yani, 1 400 000 dekarlık alan sulanabilmektedir.

Enerji Bakanlığına vermiş olduğum soru önergesine aldığım cevaba göre, Harran Ovası sulamalarına, bugüne kadar, 225 000 000 Amerikan Doları harcanmıştır. Bunun yanında, şu anda, Harran Ovasına ve daha sonra da Viranşehir, Ceylanpınar, Kızıltepe ve Mardin Ovalarına su taşıyacak olan Urfa tünellerine de 2004 birim fiyatları itibariyle 386 000 000 Amerikan Doları harcanmıştır.

Bu rakamları şunun için vermek istiyorum: Yıllardır, biliyorsunuz, kamuoyunda, işte GAP'a şu kadar para harcandı, 16 milyar dolar harcandı, karşılığında ne alındı, gibi sorular sorulmakta ve bu masrafların, belki de, bazı insanlarda, boşa yapıldığı kanısı oluşmaktadır. İşte, gerçekte şu anda harcanan para, ovaya özgü olarak harcanan para 225 000 000 dolardır. Buna karşılık, yani, 225 000 000 doları ovaya ve 386 000 000 doları tünellere harcanan paraya karşılık, sadece Harran Ovasından yılda en az 200 000 ton, balya, lif pamuk elde edilmektedir ki, bunun da bugünkü parasal karşılığı, yani, pamuk fiyatlarının çok düşük olduğu bugünlerde 200 000 000 Amerikan Dolarıdır. Yani, her yıl buradan sadece elde edilen pamuğun değeri, ovaya yapılan yatırıma yakın bir değerdir. Yatırımın, istihdama ve tekstil sanayiine katkısı bir tarafa bırakılacak olsa dahi, ne kadar kârlı ve doğru olduğu da ortadadır. Bu projeyle birlikte, bölgede sosyal ve ekonomik dengelerin yeniden kurulması, yöre insanının refah ve gelir düzeyinin yükseltilmesi hedeflenmiştir.

Ancak, en başta kısaca değinmeye çalıştığım sulama projeleri yapılırken gözönünde bulundurulması gereken şartların önemsenmemesi, yani Harran Ovasında sulama sisteminin uygun drenaj sistemiyle birlikte inşa edilmesi gerektiği halde, ovamızda drenaj sistemi, servis yolları, yol şevleri, tarla geçiş köprüleri, asfalt yarmaları gibi işlemler tamamlanmadan, hayatında ilk defa suyla tanışan çiftçilere hiçbir eğitim verilmeden sulamaya geçilmesi, Harran Ovasında arzu edilmeyen tuzluluk ve drenaj sorununu ortaya çıkarmıştır. Sulama sonrası yapılan toprak ve drenaj etüdü sonuçlarına göre, bugün Harran Ovasında yaklaşık 50 000 hektarlık alan, yani 500 000 dekarlık alan tabansuyu etkisi altındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Melik.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Yükselen sular nedeniyle çok sayıda köy ve yerleşim biriminde zemin çökmeleri sonucunda pek çok ev yıkılmış ya da yıkılma tehlikesi altındadır. Başta Büyük Düzlük, Küçük Düzlük, Özlü, Selman, Akdilek, Ekinyazı, Cepkenli, Gürgelen, Bellitaş, Yeşerti, Sakça, Yalınlı Köyleri olmak üzere, birçok köyde evden eve geçebilmek için köprü gerekmektedir. 10 000'lerce dekar arazi bu yıl işlenemeyecektir. Harran Ovasının bütün köylerinde daha önce kerpiç kesmek amacıyla açılan çukurlar, bugün, oniki ay kurumayan ve insan sağlığını tehdit eden göller haline dönüşmüştür. Zaten olmayan köy yolları, tabansuyu yükselmesinden dolayı tamamen bozulmuştur. Şanlıurfa merkeze bağlı 5 000'den fazla insanın yaşadığı Kısas beldesindeki ilköğretim okulu sular altındadır. İnsanlar mezarlarını bile kazamamaktadırlar; çünkü, Harran Ovasının altında âdeta bir tabansuyu denizi oluşmuştur.

Değerli arkadaşlar, Harran Ovasında ortaya çıkan ve büyük bir süratle artan bir şekilde sınırları genişleyen tuzluluk ve drenaj sorunlarının çözümü için acil yapısal tedbirlerin alınması gerekmektedir. Bölgenin sulama potansiyelinin büyük olması, ekolojik koşulları, yani toprak ve iklim gibi sorunları ve tarımsal altyapıdaki sorunlar nedeniyle bölgede etkin bir izleme, değerlendirme ve uygulama birimine ihtiyaç vardır. Konu üzerinde yapılan tespitler sonucunda, personel azlığı nedeniyle tabansuyu izleme ve değerlendirme çalışmaları sağlıklı yapılamamakta, tahrip olmuş gözlem kuyuları yeniden tesis edilememektedir.

Tahliye kanallarında rutin temizleme çalışmaları önemli ölçüde aksamaktadır. Kanallarda oluşan siltasyon ve otlanma nedeniyle akış durmakta, kanallar su depolayarak çevre arazilere sızmakta, sulama birliklerinin olanakları da bu hizmetleri vermekte yetersiz kalmaktadır. Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü ise ödenek sıkıntısı içinde kıvranmaktadır.

Geçtiğimiz aylarda yağan şiddetli yağmurlar nedeniyle, Cudi Deresi dediğimiz ve şu anda ana tahliye kanallarından biri olan tahliye kanalının taşması sonucunda, Akçakale İlçesinin Yukarıçinpolat, Aşağıçinpolat ve Haktanır Köyleri su baskınına uğramış, birçok ev hasar görmüş, birçok hayvan telef olmuş, henüz toplanamamış olan birkısım pamuk da sular altında kalmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu sorunların tamamı, başta Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü olmak üzere, Şanlıurfa'daki resmî kurumlarca Bakanlığa elbette bildirilmektedir.

BAŞKAN - Sayın Melik, toparlayalım lütfen.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Yani, Enerji Bakanlığında bu raporlar vardır; ancak, şimdiye kadar, iki yıldır Bakanlığın bu konuda ciddî bir önlem almaması, önlem alma yönünde herhangi bir harekette bulunmaması, Bakanlığın bu konuyu fazla önemsemediğini göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, bir ülkenin topraklarından daha önemli bir konu olabilir mi?! Ancak, Sayın Enerji Bakanı, her konuşmasında, Bakanlığıyla ilgili bilgi verirken, her şeyin çok iyi gittiğini, birçok sorunun çözümünde önemli adımlar attıklarını, şimdiye kadar 600 000'den fazla kaçak elektrik kullanıcısını yakaladıklarını söylemekte; ama, hâlâ, Urfa'nın doğru düzgün elektrik alamamasıyla ilgilenmemektedir veya herhalde, Harran Ovası sulamalarından tahliye kanallarına dökülen suyun Suriye'ye geçerken 30 metre eninde, 4-5 metre derinliğinde bir nehir oluşturmasında kendi Bakanlığının sorumlu olmadığını düşünmektedir.

Değerli milletvekilleri, Harran Ovasında yaşanmakta olan, başta tabansuyu yükselmesinden doğan drenaj sorunu olmak üzere...

BAŞKAN - Son sözlerinizi, son cümlelerinizi söyleyin lütfen.

MEHMET VEDAT MELİK (Devamla) - Bitiriyorum.

...sulamadan kaynaklanan tüm sorunlara, Bakanlığın özel bir önem vererek, 2005 yılında acil önlemler almasını diliyor; bu arada, geçen yıl 19 Ocak'ta kaybettiğimiz, Urfa sıra gecelerinin en önemli elemanı, değerli halk müziği sanatçısı, ünlü gazelhan Kazancı Bedih Ustamızla, yani, namı diğer pirimizle birlikte, Urfa'nın gelmiş geçmiş bütün halk sanatçılarını hasret ve rahmetle anıyor, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci söz, Kıbrıs'taki son gelişmelerle ilgili söz isteyen, Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'a aittir.

Buyurun Sayın Sarıbaş.

2. - Malatya Milletvekili Süleyman Sarıbaş'ın, Kıbrıs'taki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Kıbrıs'taki son gelişmeleri bir kez daha kürsüye getirmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, son günlerde kamuoyunu en çok meşgul eden konulardan biri Kıbrıs meselesidir; çünkü, Kıbrıs'ta, iki ayrı halk olarak, eşit egemenliğe dayalı, iki kesimli ve taraflarca kabul edilmiş kalıcı bir çözüm, bugüne kadar, maalesef bulunamamıştır. Birleşmiş Milletler tarafından Rumlara ve Türk tarafına çözüm olarak getirilen önerilerin tamamı Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmiştir. Birleşmiş Milletlerin sunduğu planların hiçbiri de, bugüne kadar Güvenlik Konseyi kararı haline getirilememiş, aksine, 541 sayılı Güvenlik Konseyi kararıyla Kıbrıs Türk Devletinin tanınması engellenmiştir.

Bütün dünyaca ve Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından, Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı millet olduğu ve bu iki halkın 1960 anlaşmasıyla kurdukları Kıbrıs Devletinin, 1963 yılında, Rum tarafınca enosis ideali uğruna yıkıldığı, yok olan bir devletin temsilinin söz konusu olamayacağı gerçeği bilinmesine rağmen, Kıbrıs Rumlarını Kıbrıs'ın temsilcisiymiş gibi gören ve Kıbrıs'ta sorunu "Türk Ordusunun Kıbrıs'ta bulunması" olarak tarif eden ve bu yalanını bütün dünyaya kabul ettiren Rumların bu tavırları, çözümsüzlüğün temel sebebidir. Eğer, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği, bizzat Rumlar tarafından yıkılan Kıbrıs Devletinin temsil edilmediği gerçeğini kabullenselerdi, bugün, Kıbrıs sorunu diye bir meselemiz kalmamış olacaktı.

Değerli arkadaşlarım, Kıbrıs Rumları, bugün, Kıbrıs'taki Türklerin egemenlik hakkını gasbederek ve uluslararası anlaşmalara aykırı olarak, dost saydığımız Avrupa Birliği ülkeleri tarafından AB üyesi yapılmadan çözüme zorlansalardı, yine, mesele çözülmüş olacaktı.

Bütün bunlar yapılmamış, tam aksine, nasıl ki, İsrail, Amerika'nın "şımarık çocuğu" olarak korunmuşsa, Rum tarafı da Avrupa Birliğinin şımarık çocuğu olarak devamlı suretle korunmuş, dahası, bugün, Türkiye'nin tanımasına zorlanılan ve AB müzakere sürecinde önşart olarak masaya konulan konuma gelmiştir. Bunu sağladıklarında, Türk askerinin Ada'dan çekilmesi istenecek ve böylece Rum ideali olan enosis de gerçekleşmiş olacaktır. Bu sebeple, Rum tarafının, artık, hiçbir anlaşmayı kabul etmeyeceği gerçeğini görmemiz ve yeni bir konsept belirlememiz gerekir.

Rum, yıllardır, uluslararası kamuoyunu kandırmış, şimdiye kadar Birleşmiş Milletlerce çözüm olarak ileri sürülen bütün plan ve projeleri reddetmiştir. Buna rağmen, uzlaşmayan tarafın Türk tarafı olduğu yalanını da kabul ettirmiş olacak ki, birçok köşeyazarımız, profesörlerimiz, eski emekli büyükelçilerimiz, Denktaş'ın çözüm istemediğini, çözümsüzlüğün çözüm olmadığını koro halinde dillendirir hale gelmişler ve Rum'un ekmeğine biraz daha yağ sürer duruma düşmüşlerdir.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Sizin parti politikanız da öyle beyefendi!

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Onlara göre, Rumun isteğini kabul etmek, Adayı Rumlara verip kurtulmak, belki de bir çözüm yoludur. Bunlar "Kıbrıs'ta iki halk vardır, eşit egemenlik ve iki kesimlilik dışında çözüm noktası olamaz" durumunda düşünüyorsanız, o zaman, globalleşmeyi anlamayan, AB sürecini tıkayan damgasını da hemen vururlar.

Değerli arkadaşlarım, Annan Planı referandumu öncesinde "evet" dememiz için olmadık vaatte bulunanların Rum tarafının "hayır"ı karşısında suspus kesilmeleri bir tarafa, vazgeçtik vaatlerinden, pişkinlik gösterip 17 Aralıkta Rum tarafını tanımayı önşart olarak önümüze koymalarının sizce izahı ne olabilir?! Eğer, dünyada, hak, adalet, hukuk gibi temel kavramlar hâlâ geçerliyse ve insanlık onuru bir erdemse, kendi verdikleri sözleri unutup, bizden söz isteme ikiyüzlülüğü karşısında, içimden pes demek geliyor doğrusu. Milletin huzurunda, bütün dünyaya hatırlatmak istiyorum ki, hani uçaklar inecek, ambargolar kalkacak, malî yardımlar gelecekti?! Dostlarımız sözlerini mi unuttular, yoksa bizi mi aldattılar?! Annan Planında uzlaşma adına verdiklerimizi Rumların hanesine artı 1 olarak yazmış olmasınlar! Uçuş yasakları kalkmadan, ambargolar sona erdirilmeden, vaat edilen malî yardımlar yapılmadan ve dahası, iki kesimliliğe, eşit egemenliğe ve iki halkın kurucu ortak olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Avrupa Birliği Konseyince karar altına, alınıp, yaptırımları da içeren teyitler alınmadığı müddetçe, hiçbir cumhuriyet hükümeti, benim hükümetim de dahil, "Kıbrıs" ve "Rum" kelimesi geçen hiçbir belgeyi paraf edemez ve etmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geriye dönüp tarihi incelediğimiz zaman, Girit'i nasıl kaybettiğimizi, Kerkük ve Musul'u hangi entrikalarla elimizden aldıklarını, 12 adaların, antlaşmaların nasıl yok sayılarak dünyanın gözü önünde silahlandırıldığını unutmamamız gerekir.

Ben, Avrupa Birliğini, çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesi olarak benimseyen ve savunan biriyim; ancak, insafla baktığımız zaman, her aşamasında bir bedel istenen ve tam 66 defa Rumun veto tehdidi bulunan bir projenin, pek de gerçekçi olmadığını görmek için kâhin olmama gerek yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ortaklığa girerken dahi, işin başında, ortağınızın anlamsız istek ve dayatmalarıyla, sizin kırmızı çizgilerinizi, olmazsa olmazlarınızı yok etmekle işe başlanıyorsa, bunda iyi niyet aramak beyhudeliktir. Ticaret hukukunun temel kurallarından olan nasafet ve hakkaniyet, bir ortaklığa girerken aranması gereken en önemli şartlardan biridir.

Türk Devleti, benim devletim, tarihsel geçmişi, sosyoekonomik gücü, jeopolitik konumu ve insanlarının müteşebbis ve çalışkanlığıyla büyük bir ülkedir. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar ve işsizlik gibi geçici konuları, zafiyetleri, ülkenin zaafı olarak gören ve bunu fırsat bilerek birtakım dayatmalarda bulunan dostlarımız, yanıldıklarını bir gün olsun anlayacaklardır. Bir gün Kıbrıs'ı, bir gün Kürt sorununu, bir gün sözde Ermeni soykırımını, sanki kendi mutfaklarında pişirilmiş aş değilmiş gibi önümüze koyanlar, neyin hesabını yaptıklarını, bu millete anlatmak zorundadırlar.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

SÜLEYMAN SARIBAŞ (Devamla) - Kıbrıs'ta iki ayrı halk, eşit egemenliğe sahip iki kesimli ve kalıcı bir çözümü önermeyen hiçbir anlaşmaya bu Parlamentonun izin ve onay vermeyeceğine bütün kalbimle inanıyor, aksine beklentilerin boş beklentiler olduğunu belirterek, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, Avrupa'daki Türk işçilerinin sorunları hakkında söz isteyen, İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'e aittir.

Buyurun Sayın Gülçiçek. (CHP sıralarından alkışlar)

3. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek'in, Avrupa'da yaşayan Türk işçilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nun cevabı

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın durumuyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türk işçileri, bazı Avrupa Konseyi ülkelerinde, göçmen nüfusun büyük bir kısmını teşkil etmektedir. Türkiye'de ilk göç akımı, 1960'larda, Federal Almanya ekonomisinin gereksinimleri sonucu ortaya çıkmıştır. İşgücü yetersizliği çeken Federal Almanya, Türkiye ile 1961 yılında, Türk işçilerinin kısa süreli göçüyle ilgili olarak ikili bir anlaşma imzalamıştır.

Almanca terim gastarbeiter, yani misafir işçi tanımının kapsadığı gibi, Türk işçileri kısa süre Federal Almanya'da kalacaklar ve daha sonra ülkelerine geri döneceklerdi; ancak, 1967 yılında, geçici olması düşünülen göçün uzun vadeli olduğu anlaşıldı. Federal Almanya'nın yanı sıra diğer ülkeler de (Belçika, Hollanda, Avusturya, Fransa, İsveç ve İsviçre) Türkiye ile ikili anlaşma imzaladılar ve zamanla Türk işçileri birçok Avrupa ülkesinde toplumun bir parçası haline geldiler.

Değerli milletvekilleri, 1960'lı yılların ilk yarısında başlamış ve çoğunluğu Batı Avrupa ülkelerinde olmak üzere yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlarımızın sayısı bugün 3 500 000'e ulaşmıştır. Bununla beraber, yabancı ülke vatandaşlıklarına geçenler ve onların çocuklarıyla yurt dışındaki Türk varlığı 5 000 000'u bulmuştur; ancak, geçmiş hükümetler ve şu andaki hükümet döneminde de, Avrupa Birliğine giriş sürecinde, özellikle serbest dolaşım konusu pazarlık konusu yapılabilen her bakımdan önemli bu potansiyelin, bulundukları ülkelerde çalışma yaşamı ve hukukî statülerine ilişkin birçok sorunu bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, çocuklarının eğitim, çifte vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, emeklilik, işsizlik, vize uygulamasındaki zorluklar, yurda girişte yaşadıkları zorluklar ve onların ekonomik güçlerinin değerlendirilmemesiyle ilgili birçok sorunları vardır.

Bu sorunların araştırılarak çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu ve bu komisyon çok kapsamlı bir rapor hazırlayarak Başkanlığa 17.12.2003 tarihinde sundu; fakat, bir yılı aşkın bu sürede, bu raporla ilgili, tek bir sorunun çözümü için gayret sarf edilmedi.

Özenle çalışılarak hazırlanan ve Mecliste oybirliğiyle kabul ettiğimiz, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili araştırma komisyonu raporu, halen yurt dışındaki temsilciliklerimize gönderilmemiştir. Bu raporun Avrupa'da hiçbir yansıması yoktur. Yine yurttaşlarımız kendi kaderleriyle baş başa kalmıştır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bildiğiniz gibi, 1960'lı yıllarda, Türkiye'yle birlikte Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve eski Yugoslavya ülkeleriyle işgücü anlaşması imzalanmıştır. Bu ülkelerin AB'ye girmesiyle birlikte bu ülkelerin yurttaşlarının sorunları çözülmüş oldu; ancak, Türk vatandaşları sorunlarıyla baş başa kaldılar. Yapılan anlaşmalar ihlal edilerek yurttaşlarımız mağdur edilmiştir. Hükümetlerimiz bugüne kadar bu duruma seyirci kalmıştır.

Sayın Başbakanımız her konuşmasında "o ülkenin vatandaşı olun" çağrısında bulunuyor; ancak, sevgili arkadaşlar, vatandaşlarımızın yaşadığı o ülkenin pasaportunu alması meseleyi çözmüyor; kara kaşlı, siyah saçlı olduğu sürece yabancı konumu aynen devam etmektedir. Ancak, bazı hukukî kazanımlar elde edebilmektedirler. Sorunun asıl çözümü, uyum, entegrasyon ve eşit haklardır. Çokkültürlü bir topluluğun gerçekleşmesi ve karşılıklı birbirlerine saygı gösterilmesiyle bu sorunlar aşılabilir. Bu konuda hükümetlerimiz yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza öncülük etmemiştir. Halen, onların gücünden ve potansiyelinden gerekli ölçüde fayda sağlayamamışlardır.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı kandırarak paralarını çarçur edip, gasbeden YİMPAŞ ve KOMBASSAN gibi holdinglerle ilgili, milletvekili arkadaşlarımız tarafından verilen araştırma önergesinin bir an önce gündeme alınıp görüşülmemesi üzüntü vericidir.

Sevgili arkadaşlarım, Hollanda'da Fas kökenli radikal dinci bir şahıs tarafından öldürülen sinema yönetmeni Theo Van Gogh'un öldürülmesi sonrasında yaşanan olaylar içler açısıdır. Hollanda'da iki cami, bir okulun yakılması, Federal Almanya'da bir Türk camiinin kundaklanması, kiliselere yönelik kundaklamalar ve yaşanan buna benzer birçok olay karşısında vatandaşlarımız yalnız bırakılmıştır. Olayların yaşanmasından üç gün sonra Hollanda'ya giderek yurttaşlarımızla buluştum ve Köln'de DİTİP'in öncülüğünde yapılan mitinge katıldım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ALİ RIZA GÜLÇİÇEK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, iki yıldır Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde görev yapmaktayım. 7 Aralık 2004 tarihinde Paris'te, Göçler, Mülteciler ve Nüfus Komisyonu tarafından, Türk işçilerinin durumuyla ilgili rapor hazırlayıp Avrupa Konseyine sunmak için raportör olarak görevlendirildim.

Avrupa Konseyinin bu raporunun amacı, Avrupa Konseyi ülkelerinde yaşayan Türk göçmen işçilerin durumunu gündeme almasıdır; çünkü, bu işçilerin sayısı oldukça fazladır ve uzun süredir bu ülkelerde yaşamaktadırlar. Ekonomik, kültürel ve sosyal etkileri nedeniyle, konu son derece önemlidir.

Değerli arkadaşlarım, AB'deki Türk işçilerinin statüsü, istihdam, sosyal koruma ve serbest dolaşım haklarının yer aldığı, Türkiye ve AB arasında imzalanan 1963 tarihli Ortaklık Anlaşmasıyla belirlenmiştir. Avrupa Konseyi düzeyinde daha tutarlı bir politika belirlenmiş olsaydı, ulusal işçiler ile Türk işçileri aynı muameleye tabi tutulabilirlerdi.

Avrupa Konseyi, Avrupa'daki göçmen işçilerin durumuyla ilgili, başta serbest dolaşım hakkı olmak üzere, seçme ve seçilme hakkı, yabancı düşmanlığı, göçmen işçilerin ülkelerine dönüşü, işçilerin ve ailelerinin sosyal koruması ve göçmen işçiler ve aileleri için sürekli oturma izniyle ilgili birçok tavsiye kararı almıştır.

Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen diğer belgeler de, göçmen işçilerin haklarıyla ilgilidir. Örneğin, Avrupa Konseyi üye ülkelerinin, Avrupa'da kişilerin serbest dolaşımı ve sorumlulukları kararı, Avrupa Sosyal Şartı ve son olarak da, göçmen işçilerin yasal statüsüyle ilgili Avrupa Sözleşmesi ve sosyal güvenlikle ilgili Sosyal Şartı, Avrupa'daki Türk işçilerinin durumunun analizi için temel belgelerdir.

Avrupa Konseyi, bu belgelerin üye ülkelerde uygulanıp uygulanmadığının kontrol edilmesi gerektiğine inanmadığı için, bu son raporu hazırlatmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Konseyi, bu nedenle, Bakanlar Komitesine;

- İlgili birimlerinden, Türk işçilerin sosyal entegrasyonunu, emeklilik haklarını ve daha genel olarak sosyal haklarını, aynı zamanda, istihdam anlamında serbest dolaşım özgürlüklerini araştırmalarını talep etmesi,

- Türk göçmen işçilerin yasal statüsü ve sosyal güvenlik Avrupa Sözleşmesini imzalamamış olan üye ülkeleri, her iki belgeyi de imzalamaya davet etmesi,

- Üye ülkeleri, Türk göçmen işçilerinin hedef ülkeleri ne olursa olsun emeklilik haklarının transfer edilebilir olmasını sağlamaya ve konut edinme, sosyal koruma, emeklilik ve sağlık hizmetleriyle ilgili yeterli bilgi temin etmek için bu raporu hazırlatması son derece önemlidir.

Bu raporu hazırlama sürecinde, Türkiye'deki, başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere, ilgili diğer bakanlıklardan gerekli bilgileri alıp, Avrupa'da ilgili ülkelerde gerekli çalışmaları yapıp raporumu sunacağım.

Bu raporun, vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü konusunda katkı sağlayacağını düşünmekteyim.

Tüm Müslüman toplumunun kurban bayramını kutluyor, bu düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ali Rıza Gülçiçek'in, yurt dışındaki işçilerimizle ilgili gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu yanıt verecekler.

Buyurun Sayın Başesgioğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Özledik Sayın Bakanım, özledik; neredesiniz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sağ olun, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Rıza Gülçiçek'in gündemdışı konuşmasını Hükümet adına cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce de ifade edildiği üzere, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın karşılaştıkları en önemli sorunlar; yabancı düşmanlığı ve ayırımcı muameleler, işsizlik, yeterli düzeyde yabancı lisan bilinmemesi, meslekî kalifikasyon eksikliği, bazı ülkelerde çifte vatandaşlık hakkının verilmemesi, aile birleştirmesinde karşılaşılan güçlükler, seçme ve seçilme haklarındaki kısıtlamalardır.

Yabancı düşmanlığı konusunda, Batı Avrupa ülkelerinde, toplumun bazı kesimlerinde, yabancılara karşı mevcut olan ve ekonomi, tarih, politika, eğitim gibi unsurlardan kaynaklanan önyargıların hâkim olduğu bir ortam mevcuttur. Bu olgudan yararlanan bazı partiler, ırkçı ve ayırımcı politikaları körüklemektedirler. Sanayileşmiş ve demokratik düzeni benimsemiş Avrupa ülkelerinde, bir ölçüde demokrasinin nimetlerinden de yararlanmak suretiyle, temel insan haklarına ve özgürlüklerine karşı ve gün geçtikçe toplumlar için ciddî bir tehdit unsuru olan ırkçılık, dolaylı ve dolaysız ayırımcılık ile bunlardan kaynaklanan şiddet eğilimi, büyük ölçüde, o ülkelerde yaşayan vatandaşlarımızı hedef almaktadır. Özellikle, vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadıkları Federal Almanya Cumhuriyetinde son yıllarda artış eğilimi gösteren ırkçı şiddet eylemlerinde hayatını kaybeden vatandaşlarımız olmuştur.

Avrupa ülkelerinin tamamına yakınında, belli koşullarla, çifte vatandaşlığa olanak sağlanmaktadır. Bunun istisnası, Almanya, Avusturya ve Danimarka'dır. Uzun süredir bu ülkelerde yaşayan, hatta, büyük çoğunluğu bu ülkelerde doğup büyümekte olan ve artık, büyük ölçüde, içinde yaşadıkları topluma, kendi kimliklerini de koruyarak uyum sağlamış olan vatandaşlarımız, bulundukları ülkelerin vatandaşlığına geçmeyi arzu etmekte; ancak, Türk vatandaşlığını da korumak istemektedirler. Bu ülkelerdeki yerleşik vatandaşlarımızın en büyük arzusu, kendi ülke vatandaşlığından çıkma zorunda bırakılmaksızın, bulundukları ülke vatandaşlığına alınmalarını sağlayacak yeni bir düzenlemenin gerçekleştirilmesidir.

Sayın milletvekilleri, diğer bir sorun, seçme ve seçilme hakkı konusuna ilişkindir. Yabancıların, bulundukları ülkelerde, gerek genel gerekse yerel seçimlere katılmalarının, hem içinde yaşadıkları topluma uyumlarını kolaylaştıracağı hem de kendilerini doğrudan ilgilendiren kararlarda söz sahibi olmalarını sağlayacağı bir gerçektir. Bununla birlikte, Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan ve artık yerleşik bir toplum konumuna gelmiş olan yabancılara, sadece, İsveç, Hollanda ve Danimarka'da, yerel seçimler için seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Örneğin 21 Aralık 1992 tarihinde Almanya Parlamentosunda onaylanan Maastricht Anlaşmasının öngördüğü üzere, Birlik ülkeleri vatandaşlarına, Almanya'da mahallî seçimlerde seçme ve seçilme hakkı sağlanması için anayasa değişikliği gerçekleştirilmiştir. Almanya'da sadece altı ay yaşayan Birlik ülkeleri vatandaşları, 1995 yılından beri, mahallî seçimlere aktif ve pasif olarak katılabilirken, bu ülkede uzun yıllardır yaşayan ve hatta, orada doğmuş ve seçme ve seçilme yaşına gelmiş Türk vatandaşlarının yerel seçimlere katılma hakları bulunmamaktadır; ancak, Türkiye, 1963 yılından bu yana, Avrupa Birliğinde ortak üye statüsünde bulunmakta ve Birliğe tam üyelik için çaba harcamaktadır. Son uyum yasaları, bunun en büyük göstergesidir. Bu nedenle, Almanya'da yaşayan ve artık, bu ülkede yerleşik konuma gelmiş Türk vatandaşlarının yerel seçimlere katılmalarının sağlanması maksadıyla, Birlik üyesi ülke vatandaşları için yapıldığı gibi, gerekli anayasa değişikliğinin yapılması gerekmektedir.

Genel ve meslekî eğitim sorunu da yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın önemli sorunlarından biridir. Vatandaşlarımızın çalıştıkları bütün ülkelerdeki en büyük sorun işsizlik sorunudur. Örneğin, gerek meslek eğitimi gerekse akademik eğitim alanında daha iyi olanaklar sunan ortaokullara ve liselere devam eden Türk çocuklarının sayı ve oranlarının düşük olması, yabancı çocukların, onlar arasında da Türk çocuklarının yaklaşık yüzde 20'sinin temel eğitim diploması almadan eğitim çağı dışında kalması, yükseköğrenim yapabilen Türk genci sayısının ve oranının Alman gençlerine göre düşük olması gibi sorunlar, genel ve akademik eğitim alanlarında Türk toplumunun süratle aşması gereken sorunlardır.

Diğer taraftan, ikili meslek eğitim sisteminde de -çıraklık eğitimini kastediyorum- durum farklı değildir. Almanya genelinde söz konusu sistemde eğitime katılan gençlerimizin sayısı, bu sayının en yüksek seviyeye ulaştığı 1993-1994 meslek eğitim yılından bu yana sürekli azalmaktadır. 1993 yılında meslek eğitimi yapan Türk genci sayısı 56 101 iken, bu sayı 2002-2003 eğitim yılında 39 866'ya gerilemiştir. Genel olarak, 15-18 yaş grubundaki Alman gençlerinden meslek eğitimine katılanların oranı yüzde 66 iken, Türk gençlerinde bu oran yüzde 42 civarındadır.

Gençlerimizin çıraklık eğitiminde karşı karşıya kaldıkları sorunları, yeterli sayıda çıraklık eğitim yeri bulunmaması, gençlerimizin genel eğitimdeki başarı oranlarının Alman gençlerine kıyasla düşük olması, okullarından meslek eğitimine geçiş sürecinde bilgi ve motivasyon eksikliği ve yanlış meslek seçimidir. Ayrıca, Alman işverenlerin çıraklık eğitim yerleri için eğitim durumları daha iyi olan Alman gençlerini seçmeleri, bazı işverenlerin çırak seçiminde yabancılar aleyhinde ayırımcı davranmaları şeklinde özetlemek mümkündür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; takdir edersiniz ki, yurt dışındaki vatandaşlarımızın sorunlarını bu dar zaman içerisinde detaylı bir şekilde anlatmak mümkün değildir. Sadece, satırbaşlarıyla bu sorunlara değinerek konuşmamı tamamlayacağım.

Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın önemli sorunlarının başında işsizlik sorunu hâlâ güncelliğini korumaktadır. Bunun dışında, aile birleştirilmesinde yaş sınırının düşürülmesi, Almanya ve Avusturya gibi ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız için önemli bir sorun olarak önemini korumaya devam etmektedir. Sayın Milletvekilim de bahsettiler; Almanya'da yeni yürürlüğe giren işsizlik parası uygulaması vatandaşlarımız açısından son derece önemlidir ve Türkiye olarak bunu, hem Türkiye hem de yurt dışındaki vatandaşlarımızın bu konuyu hassasiyetle takip etmesi gerekmektedir.

Evet, serbest dolaşım konusu, elbette önümüzdeki süreçte üzerinde dikkatle durmamız gereken bir konudur. Gerek şu anda yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız gerekse Avrupa işgücünün önümüzdeki dönem içerisinde duyacağı işgücü ihtiyacının karşılanması konusunda Türk işgücüne kalıcı bir şekilde bir sınırlamanın getirilmesini Türkiye olarak hiçbir zaman kabul etmedik ve bunu kabul etmeyeceğimizi uluslararası platformlarda daim olarak söylüyoruz, vurguluyoruz; bunun, Avrupa'nın gerçeğiyle de, Avrupa felsefesiyle de bağdaşmadığını, bir kez daha tekrar ediyorum.

Son olarak, Sayın Milletvekilime, kısa da olsa, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının dile getirilmesi konusunda gösterdiği hassasiyetten dolayı çok teşekkür ediyorum. Kendisi geldi, Bakanlıkta bu konuda görüş alışverişinde bulunduk. Diğer görevli arkadaşlarımızla da aynı bilgileri paylaşmak arzusundayız.

Amacımız, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde kendi konumlarına uygun hak ettikleri sosyal, siyasî ve ekonomik haklara kavuşmasıdır.

Çalışma Bakanlığı olarak, Hükümet olarak, yurt dışındaki vatandaşlarımıza bu hassasiyet içerisinde yaklaştığımızı ifade ediyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Öncelikle, Divan Kâtibi arkadaşların, uzun sürecek metinleri okuma işini oturarak yapmaları konusunu oylarınıza sunmak istiyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

 

IV. - ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1. - Genel Kurulun, çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 25-26-27 Ocak 2005 tarihlerinde çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

Danışma Kurulu Önerisi

No: 126  Tarihi: 13.01.2005

Genel Kurulun 13.1.2005 Perşembe günkü birleşiminde gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 7 nci sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının; Genel Kurulun 25.1.2005 Salı, 26.1.2005 Çarşamba ve 27.1.2005 Perşembe günleri çalışmamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Bülent Arınç

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

İrfan Gündüz

K. Kemal Anadol

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN - Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz geri gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Şimdi, geçici 5 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 5.- Kaldırılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış olan sözleşmelere, devir durumuna göre ilgili idare halef olur. Adı geçen Genel Müdürlüğün leh ve aleyhine açılmış davalar ve icra takiplerinde devir durumuna göre ilgili idare kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.

Adı geçen Genel Müdürlüğün yatırım projeleri ve ödenekleri bu Kanun çerçevesinde Yüksek Planlama Kurulu kararı ile ilgili kurum ve kuruluşlara devredilir.

BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum; Köy Hizmetleriyle ilgili tasarının geçici 5 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine ve belediyelere devriyle ilgili konuyu irdelerken, öncelikle Belediyeler Yasası ve İl Özel İdaresi Yasasını mutlaka irdelemek lazım. Türkiye'de tahsil edilen

                                        

(x) 726 S. Sayılı Basmayazı 11.1.2005 tarihli 49 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

vergi gelirlerinin yüzde 6'sı belediyeler payı olarak İller Bankasına, yine 1,2'si özel idare payı olarak yine İller Bankası kanalıyla aktarılarak özel idarelere verilmektedir.

Bir kere, burada büyük bir haksızlık vardır. Burada çarpık bir haksızlık vardır. Burada özellikle altyapısı yapılmamış, az gelişmiş yörelere çok büyük haksızlık yapılmaktadır, hem o belediyelere, bu yasadan sonra o özel idarelere.

Değerli milletvekilleri, toplanan belediye gelirlerinin yüzde 35'lik kısmını 16 büyükşehir belediyesi almaktadır. Eğer bir belediye, o zaman, hasbelkader -hangi koşullarda, objektif kriteri nedir, hangi objektif kriterle- büyükşehir belediyesi olmuşsa; ama, onun nüfusundan daha yüksek, daha çok nüfusa sahip başka iller büyükşehir olamamışsa, orada yaşayan insanların kabahati nedir?!

Birsürü örnek verebilirim. En az 5 tane büyükşehir belediyesinin nüfusu, bugün, büyükşehir olmayan, içinde Malatya, Denizli, Trabzon, Şanlıurfa gibi değişik illerin belediyeleri normal il belediyesidir, buradaki insanlara ceza vermekteyiz. 2,5 katı kadar fazla para gitmektedir bir büyük... Örneğin, Erzurum Büyükşehir Belediyesinin -alsın, gözüm yok- veya Samsun Büyükşehir Belediyesinin nüfusu mevcut bu il belediyelerinden daha az olmasına rağmen, 2,5 katı daha fazla gitmektedir bu illere. Bu haksızlıktır. Nüfusu 100 000'den aşağı olan diğer iller için de haksızlıktır. Hizmetin adil dağıtımı yönünden büyük haksızlık vardır.

Aynı şekil, özel idare bütçeleri... Burada bu yasa geçtikten sonra, özellikle kırsal kesimde... Köy Hizmetlerinin en yoğun hizmet verdiği yerler kırsal kesimler. Batıdaki birçok ilimiz yolunu, çeşmesini, suyunu her şeyini halletmiş, asfaltsız yolu olmayan birçok ilimiz var; ama, siz gidin doğudaki, güneydoğudaki, Karadenizdeki birçok ilin yolu yok, traktörün gideceği yolu yoktur.

Şimdi, yine, aynı şekilde, özel idarelere verilen pay, nüfusa göre verildiği zaman, doğudaki, güneydoğudaki, Karadenizdeki özel idarelere gidecek parayla bunların altından kalkamayız. Yine bunlara haksızlık yapılacaktır. Yine bu hizmetler yürümeyecektir. Biz bu yasayı geçiriyoruz. Sorununu çözmüş iller, köylerine para harcamayacaktır; ama, özel idare katkı paylarını fazlasıyla almaya devam edecektir. Sorunu çözülmemiş, altyapı ihtiyacı giderilmemiş birçok il, içinden çıkamayacaktır. Onun için, özellikle, bu yasayı geçiriyoruz hizmetin gitmesi açısından.

Bu yasa, eğer özel idarelerdeki dağıtılan katkı paylarını yeniden düzenlemezse; yani, burada, nüfusa göre değil, ihtiyaca göre, yörenin sosyoekonomik yapısına göre eğer bir değerlendirme objektif kriter olarak sunulmazsa, biz, doğudaki, güneydoğudaki, Karadenizdeki birçok ilimize bu hizmetleri götüremeyiz. Onun için, Özel İdare Yasasının, mutlaka gelir dağılımının değişmesi lazım. Değiştirmediğimiz sürece bu hizmetler geri kalmış yörelere gitmez.

Değerli milletvekilleri, tabiî, özel idareler o şehrin maliyesi, o şehrin maliye bakanlığı. Şimdi, üstüne üstlük, size bir sürpriz daha söyleyeyim, TEDAŞ dünden itibaren, illere ve ilçelere sokak lambalarının parasını salmaya başladı. Yarın da, bekleyin, köydeki sokak lambalarının parasını özel idarelere salma salacak. Allahaşkına, sokak lambasını kim kullanıyor; o ilçede yaşayan, o ilde yaşayan insanların can ve mal emniyeti için kullanılıyor; doğru mudur? Bu kimin görevidir; belediyelerin görev tanımında halkın can ve mal emniyetini temin etmek diye bir şey var mıdır? Belediyelerin görev tanımında bu olmayacak; sen, salma salacaksın belediyelere!.. Geldi, 10 000 nüfuslu bir ilçeye üç aylık fatura 24 milyar. Hakkın olmayan bir parayı istiyorsun. Belediyenin görev tanımında, insanlarının can ve mal emniyetini sağlamak diye bir tabir yoktur.

Şimdi, ben, buradan Türkiye'deki tüm belediye başkanlarına sesleniyorum: Arkadaş, siz de TEDAŞ nereye direk dikmişse, onlardan kira bedeli isteyin, kira bedeli...

AHMET YENİ (Samsun) - İstesin, bir sakıncası yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Onlardan kira bedeli isteyin, hem de, onun saldığı elektrik bedelinin 3 katı kadar. Eğer, onunki yasalsa, belediye encümeninin aldığı kararla TEDAŞ'a salınan salma da herhalde yasal olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, sosyal bir devlettir. Halkının can ve mal emniyetini sağlamak devletin görevidir. Devletin bazı görevleri vardır. Siz, sokak lambalarının bedelini, mal ve can emniyetini sağlama gibi bir görevi olmayan belediyelerden istediğiniz zaman, Türkiye'de sorunlar doğar.

Şimdi, Malatya'da bir iki belediye başkanıyla görüştüm. "Şimdi, kış çok soğuk geçiyor Malatya'da. Tüm kuşlar bu lambalara, direklere geliyor, etrafı pisliyorlar. Şimdi,onlarla mücadele için, o kuşları kaçırtmak için çocuklara sapan vereceğiz; ama, lambalar da sönerse biz karışmayız" diyorlar. "Lambalar da sönerse karışmayız" diyorlar... O zaman, halkın can ve mal emniyeti, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin teminatı altındadır.

Sayın milletvekilleri, yarın, aynı özel idare bütçelerinden köylerdeki sokak lambaları için... İkinci halka odur, onun için, bu özel idare bütçelerine ondan dolayı girdim.

Sayın Bakanım, özel idare bütçeleri çok yetersizdir, bu hizmetleri veremeyiz. İki, bazı yörelerimizde, özellikle kış koşullarını haiz bazı yörelerimizde karla mücadele etmek, köy yollarını açmak ayrıca bir beceri gerektirir. Eğer, siz, özel idare bütçesini bu yapıyla tutarsanız ve oraların araç gereç, makine parklarını daha yüksek bir kapasiteye getirmezseniz, bugün, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün doğuda, güneydoğuda verdiği, hakikaten büyük mücadele, yarın hüsrana uğrayacaktır.

Sayın Bakanım, onun için, özellikle kış mücadelesi olmayan yerlerdeki fazla makine parklarının, mutlaka, doğu ve güneydoğudaki, kış mücadelesi yapılan illerimize gönderilmesi hakikaten çok önemlidir. Dün bir arkadaşımız söyledi; bazı vilayetler, bazı valilikler, ellerindeki fazla makine parkını satacaklarmış; hakikaten günah ederiz. İnanın, doğu ve güneydoğuda, bir ay, iki ay açılmayan köy yolları var. Bu mücadelede özel idareye devrettiğiniz, öyle başarılı olacağına inandığınız bir şekilde, eğer bunun başarılı olmasını istiyorsanız, mutlaka bu illerimizin makine parkıyla donatılması lazım.

Sayın milletvekilleri -Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı gitti; hassaten, burada olsaydı çok mutlu olacaktım- bu sabah, utanıyorum, 1 100 kişi saydım kuyrukta. Ne olursunuz, şu işçi emeklilerinin... Bunlar, bu emeklilerimiz, bu ülkeye, yıllarca dürüstçe hizmet vermiş insanlar; yani, bunların ödeme günlerini belli günlere sıkıştırıp, üç aylık ödemeleri, 12'sinde, 13'ünde 14'ünde, 15'inde... Sabah, bir bankanın önünde...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bayram nedeniyle ödemeler öne alındı; normalde sıkıntı yok. Bayram öncesi eködeme...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, sadece gördüğümü söylüyorum.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İşte, bayram öncesi öne alındı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hayır, bir olay varsa, bu olayın çözümünü herhalde bulmak bizim görevimiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bu insanları sabahın 5'inde orada kuyruğa dizmek ve kuyrukta bekletmek de bizim ayıbımızdır. Ben, hassaten, bu konuda, yıllarca emek veren insanlara bir vefa borcu olarak... Ne olursunuz... Bunun önlemi vardır; bu, bir projedir; yani, illâ böyle olacak, eködeme de olsa böyle olacak değildir, çözümü vardır.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - 21'inde, 22'sinde ödeniyordu, öne alındı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Beyefendi, ödeneceği biliniyor; çözümü ve önlemi vardır. Çözümünü bulmak ve önlemini almak herhalde zor değildir, bunun çözümleri var. Bu çözümleri üretmek, bu ülkenin görevidir.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım. Konuşmacı konuşmasını bitirsin, ilgililer gerekli yanıtı verir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, bir kez daha toparlıyorum. Özel idarelerle ilgili yasada, gelir dağılımıyla ilgili yasada değişiklik yapmadığınız takdirde ve özellikle altyapısı tamamlanmayan illerde, bu mevcut İl Özel İdaresi Kanunuyla bu illere hizmet gitmeyecektir, bu illerde her şey yerine ulaşmayacaktır, büyük hüsran doğacaktır. Bu konuda, diğer yasalarda yapılacak çalışmalarla, özellikle, bu illerdeki özel idare gelirlerinin yükseltilmesiyle birtakım sorunları çözeceğiz. Bu olmazsa, sizin düşündüğünüz proje yürümeyecektir, hiçbir işe yaramayacaktır; bu nedenle, öbür yasaların da değiştirilmesi lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Kişisel olarak söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, bugün üçüncü gün, çok önemli bir tasarı, Parlamentonun çok değerli temsilcileri tarafından, enine boyuna, hatta tasarının da dışına çıkılmak suretiyle, Türkiye'nin çok genel meseleleri tartışılıyor burada. Bir arkadaşımız -herhalde, muhalefet kanadındandı- dün "ulusal bir projeye ihtiyaç var" dediler. Gerçekten de doğru; yani, ulusal bir projeye ihtiyaç var. İşte, Kamu Yönetimi Temel Kanunu veya Kamu Yönetimi Temel Kanunu Projesi, budur; yani, ulusal bir projedir.

Şimdi, bir arkadaşımız "özellikle 16 tane belediye, Türkiye'deki belediye gelirlerinin çok önemli bir kısmını alıyor, vilayetler arasında dengesizlik var" dediler. Bu, dün de, hâlâ üç gündür bütün konuşmalarda da söylendi. İşte, kamu reformunun diğer bir ayağı olan, Özel İdareler ve Belediye Gelirleri Yasaları üzerinde de çalışmalar son safhaya geldi; burada yeni kriterler getiriliyor. Yani, kamu kaynaklarının, vilayetlere, özel idarelere, belediyelere dağıtılması konusunda, bugünkü gibi sadece nüfus kriteri değil, gelişmişlik kriteri, alan büyüklüğü, hatta, yaz-kış şartları gibi ve buna benzer -daha tam belirlenmedi- birtakım kriterler getiriliyor. Buradaki bütün maksat, bu vilayetler arasındaki gelir dengesizliğini, hizmet dengesizliğini karşılamak ve Türkiye'de geri kalan bölgelerin mutlaka daha fazla yardım almasını sağlamak içindir.

Dün konuşan çok değerli bir arkadaşımız "burada halkın katılımı ne olacak" dedi. İl özel idarelerinin meclisi, yani, il genel meclisi, halkın köylerden, beldelerden, vilayetlerden ve bütün yerleşim birimlerinden seçtiği kişilerden oluşmaktadır. Her vilayette 50-60 kişiden meydana gelen bir meclis vardır. İşte, halkın katılımı bunlarla birlikte olacaktır. Halkımız, kendi köyündeki, kendi beldesindeki veya kendi bölgesindeki il genel meclisi üyesiyle birlikte, çok önemli bir katılımla, artık, vilayetin encümen ve il genel meclisiyle birlikte, o bölgenin projelendirilmesini, o bölgenin programını yapacak; Ankara'dan da hiçbir milletvekili, telefon etmek suretiyle, uygulanan programı değiştiremeyecek. Şimdi, hepimizi arıyorlar "efendim, işte, şuraya yolumuz yapılmıyor" diyorlar, biz de araya girmek zorunda kalıyoruz. Artık bu olmayacak; orada kendileri yapacakları için, Ankara'dan ve milletvekillerinden de artık bu konuda bir talepleri olmayacak.

Sistemin çok daha iyi işleyeceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, Sayın Bakanıma bir teşekkür borcum vardı, onu buradan iletmek istiyorum; önce teşekkür edeceğiz, onda sonra eleştireceğiz.

Sayın Bakanım, daha evvelki konuşmamda zaman yetmediği için söyleyemedim. Balıkesir Edremit Körfezinde kurulu bulunan ve 300 000 kişiyi ilgilendiren Körfez Zeytin Hastalıkları ve Zararlılarıyla Mücadele Birliğine, ilaçlamada kullanılan Ziray ilacından dolayı 182 milyar liralık bir bedel çıkmıştı; bu bedel, Körfez Zeytin Hastalıkları ve Zararlılarıyla Mücadele Birliğine Bakanlık olarak hibe edildi. Katkılarınızdan dolayı, burada, Birlik adına teşekkür ediyorum. İnşallah, seneye devamını bekliyoruz Sayın Bakanım.

Bu yasa tasarısıyla yapılan iş, köy yollarının yapımı, bakımı gibi basit bir inşaat faaliyetinin yerel meclislere bırakılması işi değildir. Yapılan iş, insanlarımızı birbirine bağlayan yol ağıyla, yol güvenliğinin, ülkenin toprak ve su gibi iki temel varlığının, devlet tüzelkişiliğinin yetki alanının dışına çıkarılmasıdır. Yapılan iş, toprak ve su gibi iki vazgeçilmez ulusal varlığa, yerel çıkar grupları ile yabancı kişi ve şirketlerin sınırsız, denetimsiz el koymasına izin verilmesi işidir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması, görev ve yetkilerinin il özel idarelerine devredilmesi, bir bütünün parçasıdır; yoksa, kuruluşun verimsizliği, hantallığı, masraflılığıyla ilgili değildir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yalnız küçük köylerin küçük yollarını yapan, o yollara bakan bir kurum değildir. Bu kurum, ülkenin tarımsal topraklarının tarımdışı kullanımına karşı toprak yönetimi sorumluluğunu üstlenmiş, umumî sular, köye tahsisli sular gibi su kaynaklarının yönetimini gerçekleştirmiş, iskân politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında sorumlu olmuş, çatışık yerel çıkarları etkisiz kılıp, ülkenin yerleşmelerini içpazara açan yol ağlarını işler hale getirmiş bir kurumdur.

Her ülke için, toprak, su, iskân en kritik ulusal işlerdir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılıp, tüm görev ve varlıkları 79 il özel idaresine ve 2 büyükşehir belediyesine devredilerek, gerçekte, ulusal nitelikteki kritik işler yeni oyuncuların idaresine terk edilmektedir. Reformlar, bölgeler yaratmaktadır; ama, bölgelerarası eşitsizliği gidermek amacıyla değil, bölgelerin birbirleriyle yarışıp, her birinin kendi başını kurtarmasına odaklanmış bir felsefeyle hareket edilmektedir. Her il özel idaresi, her bölge yönetimi, varlığını bir diğeriyle yarışarak gösterecek ve gücünü ancak bu rekabetle artıracaktır.

Bu devir bir demokratikleşme değildir; tam tersine, kamu kudretin yerli -yabancı nüfuz, toprak, sermaye sahipliğine devretmektir. Bu strateji, bir kalkınma stratejisi değildir; tam tersine, tüm kaynakları, yerli- yabancı piyasa unsurlarının kâr hedefine bağlama, toprak ve suyu ticaret ve rant yönetimine terk etme stratejisidir. Bu sözde reformlar, ulusal varlığı gözetmek bir yana, bütünüyle küresel amaçlara odaklanmıştır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasının doğuracağı sonuçlar, ancak böyle bir bütün içerisinde ele alınırsa kavranabilir. Kısacası, konu, bir kurumun kaderi sorunu değil, bütün bir ülkenin geleceği sorunudur. AKP Hükümeti, kamu yönetimi reformu içerisinde geçiremediği hükümleri parçalayarak yasalaştırmaya çalışmaktadır.

Bu yasa tasarısıyla, günümüzde yürürlükte bulunan 9 Mayıs 1985 tarih ve 3202 sayılı Yasanın adı değiştirilmekte; hangileri olduğu sayılmadan, örgütlenmeyle ilgili maddeler ortadan kaldırılmaktadır. Tasarıda öngörülen değişikliklerle yapılmaya çalışılan işler, Anayasaya kesinlikle aykırıdır.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırıp yetkilerini yerel yönetimlere devretmek, Anayasada devlet tüzelkişilerine tanınan toprak ve su kaynakları yönetimi yetkisini de ortadan kaldırmak demektir. Yapılan iş, toprak ve su gibi iki vazgeçilmez ulusal varlığa, yerel çıkar gruplarıyla, yabancı kişi ve şirketlerin sınırsız, denetimsiz elkoymasına izin verilmesidir.

Yine, bu değişiklikle, Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun eliyle yapılmaya çalışılan işler, halk ve Cumhurbaşkanlığı tarafından geri püskürtülmüştür.

AKP Hükümeti, 5 Nisan 2003 tarihinden bu yana yasalaştırmaya çalıştığı, cumhuriyeti tehdit eden bu yasalara geçit bulamamıştır. Bu yasaları geçirerek, tek hamlede yapamadığı işleri, parça parça yürürlüğe sokarak yapmaya çalışmaktadır.

Tasarı, toprak ve su kaynaklarının denetimini il genel meclislerine tümüyle terk ederken, hiçbir denetleme ve frenleme mekanizması öngörmeyerek, toprak-su yönetimini, küresel-ulusal-yerel çıkar ittifakının doğrudan kontrolüne vermeye yönelmiş bulunmaktadır. Teknik bilgiye ve uygulama deneyimine sahip örgütler ile hizmet güvencesine sahip memurluk sistemi, bağımsız yargı sistemi ve hukuk devleti, siyasal...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - ...yapılarla bütünleşmiş çıkar grupları tarafından dağıtılmakta, kadrolar, hizmet güvencesinden yoksun sözleşmeli personele dönüştürülmektedir. Halkın ve ülkenin geleceği, ülkenin toprak ve su kaynakları, yol ağı güvenliği, kamu yararı ve kamu hizmeti, hem merkezî hem yerel düzeyde korumasız bırakılmaktadır.

1990 yılından beri sürdürülen yağma, bu tasarıyla son vuruşunu yapmaktadır. 2005 yılı bütçesinde personel giderlerini azaltma amacı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yerel idarelere devredilmesiyle, hantal ve verimsiz, merkezce kötü görülen hizmetin daha iyi görülmesi gibi bir hedef güdülmediğini göstermektedir. Yapılmak istenen, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelini devir görüntüsü altında tasfiye etmek, 50 000 kamu memur ve işçisini kamu istihdam sistemi dışına atmak, tahammül sınırlarını aşmış işsizler ordusunu daha da kalabalıklaştırmaktır. Böylece, IMF'nin bekçiliğini yaptığı iç ve dışborç ödemeleri biraz daha garanti altına alınmış olacaktır.

Bölgelerin kapatılması ve bu yasayla, tüm yetkiler il özel idarelerine verildiğinde, 19 olan saymanlık sayısının 81'e çıkarılması ve bölge düzeninde sondaj, toprak etüt ve köprü gibi uzmanlık gerektiren işlerde çalışan personel yerine, her ilde yeni personel istihdam edilmesi, kamu malî kaynaklarının israfına yol açacaktır.

Ülkenin doğal kaynaklarının bütünsel kullanımı engellenecek ve kaynakların havza yerine il düzeyinde değerlendirilmesi, doğal kaynakların korunarak kullanılmasını güçleştirecektir.

Havza başında yapılması gereken hizmetlerin etkin yürütülememesi ve diğer kurumlarla koordinasyon sağlanamaması, mevcut projelerin gerçekleştirilememesi ve kırsal kesime planlı, etkin ve hızlı hizmet götürülememesine yol açacaktır.

Sayın Bakanım, şimdi size soruyorum: Bundan sonra;

1- Her ilde toprak analiz laboratuvarı olmadığına göre, bu analizler nerede ve nasıl yapılacaktır?

BAŞKAN- Toparlayalım lütfen..

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla)- Toparlıyorum Sayın Başkan.

2- Uzmanlık ve deneyim gerektiren bu işi yapacak personel nereden bulunacaktır?

3- İl encümenine devredilecek olan bu yetkilerde hatır gönül işleri nasıl önlenecektir? Bu alanlardan elde edilen rant yağması nasıl durdurulacaktır?

4- Siyasî baskı ve dayatmalara karşı sözleşmeyle çalıştırılacak görevliler nasıl direnç gösterebilecektir?

5- Toprak kullanımında kamu yararını gözetmek ve çıkar sahipleri karşısında kamu adına tarafsız hizmet vermek nasıl sağlanacaktır?

Sayın Bakanım, bunlara cevap verirseniz memnun olurum.

Son olarak da, bu yasa, 1.3.2005 tarihinden itibaren faaliyete geçeceğine göre ve Başbakanımızın da yapmış olduğu açıklamada "Türkiye'de susuz köy kalmayacak" sözlerine istinaden, Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme getirmiştim, orada sizlerin olurunu almıştım; ama, bu yasa çıkmadan evvel, programa alınması için tekrarlamak istiyorum burada: Burhaniye İlçesinde yıllardan beri susuz olan 6 köy var; Şarköy, Şahinler, Ağacık, Tahtacı, Yunuslar, Yabancılar. Bunların, bırakın içmesuyunu, kullanma suyu dahi yok. Köy Hizmetleri kapatılmadan evvel, bunun programa alınarak -grup köyleridir- bu içmesuyunun halledilmesini, ayrıca, yine, Şarköy, Şahinler, Ağacık, Tahtacı, Yunuslar, Yabancılar arasındaki grup yolları topraktır, stabilizedir, bu yolların da yapılmasını Plan ve Bütçe Komisyonunda da gündeme getirmiştim, Sayın Bakan tarafından bunların yapılacağına dair söz verilmişti. Şimdiden kendisine teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 10 dakikalık soru-yanıt sürecine geldik.

İlk sırada Sayın Selami Yiğit var; buyurun.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bilindiği üzere, Kars İlinin temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Buna bağlı olarak, mera ve otlakların geliştirilmesi ve korunması açısından Köy Hizmetlerinin katkısı, yetersiz olmakla birlikte, inkâr edilemez. Şimdi Köy Hizmetlerini kaldırıyoruz Sayın Bakanım. Buradan ortaya çıkacak hizmet açığını hangi yöntemlerle... Bir Tarım Bakanlığı ve AKP İktidarı olarak, doğu illerine dönük özel bir projeniz var mıdır ve teknik hizmetler bundan sonra nasıl yerine getirilecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan, buyurun.

NACİ ASLAN (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sorum Sayın Tarım Bakanımıza.

Sayın Bakanım, 24 Aralık günü, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, bölgedeyken, Ağrı Valiliğimizi ziyaret ettik. Ziyaret sırasında, -30 derecede binlerce insanın kuyrukta olduğunu gördük. Vali Beyin makamında Vali Beye sorduğumuzda, bu kuyruk için, Sosyal Yardımlaşmadan yardım yapılan insanları tespit noktasında bir araştırma yaptıklarını, dolayısıyla, yanlış anlaşılmaların var olduğunu söyledi; ama, biz, dışarı çıktığımızda, vatandaşların elinde, benim şu anda elimde bulunan ve 26 sayfadan oluşan bir dosya, kırtasiyecilerden temin edilmek kaydıyla, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Sosyal Riski Azaltma Projesi adı altında, her vatandaşa 4 000 euro verileceği vaadiyle, o soğuklarda binlerce vatandaşımız, kuyrukta, bu yardımı almak için... Dolayısıyla, ellerine de form verilmiş. Vali Bey bu formu bize ibraz etmedi; ancak, biz, çeşitli kanallardan bu formu elde ettik. Nitekim, formda şöyle deniliyor... Burada, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 7 milyar lira veriliyor; 1 milyar lirayı da, vatandaş, özkaynak olarak kullanıyor; dolayısıyla, gelir ve gider cetveli de, şurada görüldüğü gibi belirtilmiştir. Yani, bu konudan Bakanlığımızın, Başbakanlığımızın haberi var mıdır? Üstelik, biz, Sayın Valimizin makamından çıkarken, bir vatandaş, çok öfkeli olarak, Valimizin huzurunda, neredeyse bize saldıracaktı. "Bu nedir, bu ne rezalettir; bize 50'şer milyon lira masraf ettirdiler, dosya hazırlattırdılar; şimdi de, iptal edildi, yok böyle bir şey deniliyor..." Bu noktada vatandaşlarımızın bilgilendirilmesini arz ediyorum.

Ayrıyeten, Sayın Selami Yiğit'in söylediği gibi, Köy Hizmetleri il özel idarelerine devredildiği takdirde, bütçe imkânları dahilinde, o bölgede, sosyal devlet işlevini yerine getirecektir. Oysaki, kışın, çok yoğun olarak, yollarımız... Şu anda, halen, Ağrı'da 300'e yakın köy yolu kapalı. Bakanlığımız bunu yürütürken, Bakanlığımız emriyle, illerden diğer bir ile geçici görevle veya paralel kaydırmayla araç gereç gönderilebiliyordu. Şimdi, valiliklerarası münasebette, acaba, bu gerçekleşecek mi? Doğu ve Orta Anadoludaki bütçeleri kısıtlı, nüfusu 100 000'in altında olan illerimizde ne gibi aksaklıklar meydana gelecektir? Bunu şimdiden projelendirmiş bulunuyor musunuz?

Saygılarımı sunuyorum; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yaşar Tüzün; buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruyu yönetmek istiyorum: Şimdi, ben, Bilecik İlinden örnek vereyim. Bilecik Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünde çalışan yaklaşık 300 işçinin 100'den fazlasının emekliliği geldi, doldu. Buna, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü açısından da baktığımızda, yani, 50 000'e yakın çalışanın 20 000'e yakınının emekliliği doldu. Şimdi, bu çalışanlar, bu yasaya tepki olarak, daha doğrusu bu değişikliğe tepki olarak, önümüzdeki kanun yürürlüğe girdikten sonra derhal emeklilik dilekçesi verirlerse, toplu bir şekilde kendilerini emekliliğe sevk ederlerse... Bakanlığımız bu konuda ne tür önlem aldı? Yani, bu vasıflı elemanların yerine alınacak personel belli midir, yoksa, yüzde 25, yüzde 30'a yakın; tüm Genel Müdürlükte çalışan personel emekli olduğu takdirde, Köy Hizmetlerinde dozeri, kepçeyi, greyderi, kamyonu kimler kullanacak diye Sayın Bakana soruyorum? Sayın Bakanlığın bu konuda önlemleri var mıdır? Eğer önlemleri varsa, neler olduğunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; ben, arkadaşlarımızın çok özenle dile getirdikleri sorulara, vakitten de tasarruf sağlamak için, yazılı cevap vermeyi uygun görüyorum ve kendilerine bu düşüncemi iletiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Geçici 5 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 6.- Bu Kanun uyarınca yapılacak devir işlemleri Kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanır. Devir işlemleri tamamlanıncaya kadar 3202 sayılı Kanunda belirtilen görevler mevcut personel eliyle yürütülmeye devam olunur.

Devir işlemlerine ilişkin usûl ve esaslar Bayındırlık ve İskân, İçişleri ve Maliye bakanlıkları ile Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenir.

BAŞKAN- Geçici 6 ncı madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel.

Buyurun Sayın Pekel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SEDAT PEKEL(Balıkesir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 726 sıra sayılı kanun tasarısının geçici 6 ncı maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu tasarı, özünü Kamu Yönetimi Temel Kanunundan almıştır. Hepimizin bildiği gibi, IMF, Dünya Bankası temelli küreselleşme, özelleştirme, yerelleştirme kavramlarıyla tanımlanan yeni ideolojiden kaynaklı Kamu Yönetimi Temel Kanunu gibi, bu tasarı da, kamu hizmetlerini özelleştirme amaçlıdır. Bu süreç, piyasacı mantıkla, yurttaşları müşteri konumuna getirecek, devleti de sosyal devlet olarak değil, düzenleyici devlet olarak görecektir. Devlet hizmetlerinin ülkenin ücra köşelerine ulaştırılmasında çok önemli bir rolü olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de, bu tasarıyla, maalesef, yok edilecektir.

Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetlerinin hem merkez hem de taşra teşkilatının kaldırılması, kamu hizmetinin etkin ve verimli koşullarda yurttaşa sunulmasında sorunlar yaratacaktır. Bu yüzden, tasarının birçok yönden sakıncası bulunmaktadır. Bunların başında, Köy Hizmetlerinin kaldırılmasıyla, 36 000 köy devlet hizmetinden büyük oranda mahrum kalacak, kırsal kesimde yaşayan yaklaşık 23 000 000 yurttaşımız da mağdur olacaktır. Köy Hizmetleri, sadece köy yolları yapan bir müdürlük olarak görülmemelidir. 7'si ana, 26 alt sektörde hizmet götüren bu kuruluşun ortadan kaldırılmasıyla, köylüler bu hizmetlerden ancak ek parasal katkı sunarak yararlanabileceklerdir.

Bir düşünün, doğu bölgelerimizde birçok köy, kışın, kar altında mahsur kalmaktadır. Bu köylerin hayat damarları yollar aylarca kapalıdır. Köy Hizmetlerinin kapatılması demek, köy yollarının, kar mücadelesinin bile köylünün parasıyla yapılması demektir. Bugün geçimini tarımsal faaliyetlerle sağlayan köylümüzün durumuna baktığımızda, halinin içler acısı olduğunu görmekteyiz. Eğer, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılırsa, devletin, köylüsüne götürdüğü hizmeti hangi parayla alacağını, kar mücadelesini bile hangi parayla yaptıracağını AKP Hükümetine sormak gerekir?

Sayın milletvekilleri, Ulu Önder Atatürk "köylü milletin efendisidir" diyerek, ülkemizin kalkınmasında en önemli başrolü işaret etmiştir. Bu gerçek, bizim ulusça temel kabullenmemizdir; ama, görülüyor ki, bu olgu AKP Hükümetinin inkâr ettiği bir olgudur.

Son birkaç yılda ve özellikle AKP İktidarı döneminde tarımın bütün girdileri pahalanmıştır. Bakınız, gübre pahalı, ilaç pahalı, tohum pahalı, mazot pahalı... Ki, yılbaşından itibaren yapılan yeni düzenlemeyle düşeceğini söylediniz, 1 kuruş falan da düştü; ama, hemen arkasından, onun kat be kat üzerinde arttığına da tanık oluyoruz; daha yeni.

MEHMET KILIÇ (Konya) - İlaç fiyatlarını takip edin.

PEDAT PEKEL (Devamla) - Mazot pahalı, traktör pahalı, yedek parça pahalı dedik; ama, köylümüzün ürünü ucuz; köylümüz, çiftçimiz az kazanıyor, çok harcıyor, hayatını zorla idame ettiriyor. Türkiye, 1980'li yıllardan itibaren uygulanan yanlış tarım politikaları ve beraberinde tarımsal özelleştirmede ortaya çıkan yağmalar, peşkeşlerle büyük darbe almıştır. Bu tablo, olumsuz ve sürekli olarak, köylümüzün, çiftçimizin aleyhine işlemiştir. 70 000 000'luk nüfusumuzun yüzde 40'ının kırsal kesimde yaşamasına ve istihdam içerisinde de yüzde 37'lik bir paya sahip olmasına rağmen, izlenen yanlış ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle, ülkemizde tarım sektörü yıllarca ihmal edilmiştir.

2003 rakamlarına göre, çalışan nüfusumuzun yaklaşık 12 000 000'u tarımla uğraşmaktadır. Tarım sektöründeki nüfusun yaklaşık 500 000'i ücretli işçiler, yaklaşık 3 000 000'u kendi hesabına çalışanlar, 8 000 000'dan fazlası da ücretsiz aile işçileridir. Aktif işgücünün yüzde 45'i bu sektörde istihdam edilmektedir. Görüldüğü gibi, büyük bir nüfus gücü tarım sektörüyle uğraşmakta; ama, aynı büyüklükteki sorunlar hâlâ çözüm beklemektedir.

Ayrıca, Türkiye'de köy nüfusunun azaldığı, şehir nüfusunun arttığı da ortadadır. Tarımla geçimini sağlayan köylülerimize hizmet götürmediğimiz takdirde, bu göç daha da artacaktır. Kuşkusuz, köylümüzün desteğe ihtiyacı vardır. Zaten yoksulluk içerisinde yaşayan yurttaşlarımız, köylülerimiz, devletin hizmetlerini parası karşılığı alacak durumda değildir. Buradan AKP Hükümetine sesleniyorum: Gelin, yol yakınken, Anayasaya da aykırılığı açık olan bu tasarıyı geri çekin.

Değerli milletvekilleri, toprak ve su kaynaklarının korunması çok önemlidir. Köy Hizmetleri, Devlet Su İşleriyle birlikte, bu alanda başarılı faaliyetler göstermiştir. Ancak, bu tasarı, ulusal devlet eliyle, havza bazında planlanarak yürütülmesi gereken işleri il özel idarelerine ve büyükşehir belediyelerine devretmektedir. Havza ve bölge ölçeğinde planlamalar yapmak, il ölçeğinde olanaklı değildir. Su ve toprak politikalarının ulusal ağırlıkta ele alınıp belirlenmesi gerekirken, böyle bir sorumluluğu, il özel idarelerine, büyükşehir belediyelerine bırakmak, ileride onarılmaz yaralar açacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıda, birçok hizmetin nasıl yürütüleceği belirsizdir. Bölgelerarası eşitsizliğin giderilemediği ortamda Köy Hizmetlerinin yerel yönetimlere devredilmesi, kamu hizmetlerinin sunumunda ciddî sorunlar yaratacaktır. Köy Hizmetlerinin ortadan kaldırılmasıyla, büyük bir kargaşayla karşı karşıya kalınacaktır. Öyle ki, valiler, istekler karşısında, siyasî baskılar karşısında iş yapamaz duruma geleceklerdir; il meclisi üyeleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, hatta muhtarlar, hepsi birer amir konumunda olacaklardır; tam bir kaos ortamı yaşanacaktır. Bunda da hiçbir şüphe yoktur.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıda belirsizlikler çoktur dedim, gerçekten öyle; ancak, kesin ve net olan şey şudur ki, yaklaşık 50 000 çalışan iş güvencesini kaybedecektir; taşeronlaşma yaygınlaşacaktır; çalışanların sendikal hakları ellerinden alınacaktır; çalışma düzeni, iş düzeni bozulacaktır; birçok memur, müdür, unvanları ellerinden alındığı için, iş verseniz dahi verimli olamayacaktır; işçiler, geçici mevsimlik, geçici, kısmî gündelik, çağrı üzerine çalışma gibi düzensiz ve verimsiz bir çalışmanın içine itilecektir; kayıtdışı teşvik edilecek, çalışanların sosyal hakları ellerinden alınacaktır; adam kayırma, çıkar sağlama daha da yaygınlaşacaktır; verimliliğin yerini verimsizlik alacaktır.

Görüldüğü gibi, daha önce Kamu Yönetimi Temel Kanunundaki gibi, çalışanlar, yok sayılmasa bile, açıkça önemsiz sayılmaktadır. Çalışanların güvenceleri, hak ve sorumlulukları konularında yetersiz kalan tasarıda "yarınım ne olacak" diye düşünen binlerce çalışanın, evine götüreceği ekmeğin kaygısını duyan binlerce insanın nasıl verimli olabilecekleri, hiç kuşkusuz, düşünülmemiştir.

Sayın milletvekilleri, sözlerime son verirken, IMF'nin, Dünya Bankasının istekleriyle Köy Hizmetlerini kapatmaktan vazgeçilmesi gerektiğini, AKP'li değerli milletvekillerine bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bugüne kadar, IMF ve Dünya Bankası destekli yaptığınız çalışmalar sonucunda ne oldu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sürenizi tam kullandınız; toparlarsanız, teşekkür ederiz.

SEDAT PEKEL (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

İşsizlik arttı, yoksulluk arttı, hayvancılık bitti, tarım sektörü çöktü; işçi, memur, gerçekten kan ağlıyor. Bu nedenle, AKP Hükümetini sağduyulu davranmaya davet ediyor ve sözlerime son verirken Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Süreye uyduğunuz için, biz de size teşekkür ediyoruz.

Kişisel söz isteyen, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 5 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Tabiî, benden önce, çok değerli milletvekili arkadaşımız Sayın Pekel, Köy Hizmetleri konusunda tarımla ilgili konuştu. Bence, en uygunu da buydu; yani, bizim konumuza, bugün görüşülen kanun tasarısına en yakın olan da tarım konusuydu; sağlıktan falan bahsetmediler.

Gerçekten, tarım çok önemlidir; yani, tarımın özelliği, tarımın kendine has olan özellikleri, gerçekten, tarımın çok özel bir dal olarak incelenmesini ve ona göre korunmasını gerektirir.

Bütün ekonomide, piyasa mekanizması geçerli olduğu halde, iki alanda piyasa mekanizması geçerli değildir; yani, serbest piyasa ekonomisinin arz-talep şartlarında ve fiyat sinyalleriyle oluşan yapısı, bu tarımda geçerli değildir. Neden geçerli değildir; çünkü, tarım çok uzun dönemli bir üretim tarzıdır. Tarımda, ikame edilecek ürün miktarı, ürün deseni çok önemlidir ve her zaman mümkün değildir; çünkü, tarımda buğday üretimi yapılırken veyahut da fındık üretimi yapılırken bir yapı, bir sermaye oluşur. Bu yapı ve sermayeyi bir dönemden diğer döneme çok kısa dönemde aktarmak; yani, burada ürün deseninde bir değişiklik yapmak, özellikle de çokyıllık bitkiler için fevkalade zordur; tekyıllık bitkilerde pariteleri değiştirmek suretiyle olabilir. O bakımdan, tarımın korunması gerekir.

Bakın, bir ülkede veya Türkiye'de belki yılda 10 000, 20 000, 30 000 işyeri kapanabilir; bir bakkal dükkânı veya bir esnafın işyeri kapanabilir. Hiçbirisi, benim zararımı bana ödeyin veyahut da bunun karşılanması lazım diye devlete hiç gelmez; ama, çiftçilerimiz, mahsulleri olmadığı zaman, afet olduğu zaman mutlaka devlet tarafından korunur ve korunmaya muhtaç bir kesimdir. Bugün Türkiye'de evinin kapısında traktörü olan, yeterli miktarda arazisi olan büyük çiftçi denilebilecek çiftçiler dahi, bir sigorta emeklisinin net emekli aylığı kadar bir geliri yılda elde edemezler.

Ben de çiftçilik yapmış bir insanım. Gerçekten çiftçilik fevkalade zordur, çoğu zaman tabiata bağlı şartlar altında çalışır. Çiftçi, ürününe masraf yapıp bir yıl sonra onu alır, diğer bir yılda da pazarlar; yani, 24 aylık bir üretim ve satış periyodu vardır. Ben bunu bizim fındıktan biliyorum. Eylülün 1'inde masraf yapmaya başlarız, 16 çeşit masrafla bir dahaki eylülde fındığı piyasaya arz ederiz. Nihaî ürünü ise, bir yıl içerisinde satarız. Tam 24 aylık bir periyot vardır. Tabiî, buna çiftçi de dayanmaz. Burada çok nazik politikalar uygulanması gerekir, çok önemli bir stok politikası uygulanması gerekir, mutlaka korunması gerekir. Hükümetimiz gerçekten de bu sene çiftçiye 3,5 katrilyonluk bir destek için para ayırmıştır. İnşallah bu gibi olumsuzlukları da giderecektir.

Çiftçinin her zaman yanındayız. İşte, köylerle ilgili olarak çıkarmakta olduğumuz bu kanun tasarısı da -çiftçilerle ilgili, özellikle kırsal yerlerin altyapısıyla ilgili- onların daha iyiye gitmesini sağlayacak bir kanun tasarısıdır.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Süreye uyduğunuz için teşekkür ederiz.

Kişisel söz istemi, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'dan.

Buyurun Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, iki günden beri -bugün üçüncü gün- bu kanun tasarısının Türkiye için ne kadar önemli olduğunu ifade eden, bunu Meclise getiren, bunun faziletlerini bizlere anlatan İktidar Partisinin çok değerli milletvekillerinin, şu anda bu kadar önemli bir kanun tasarısı görüşülürken, Mecliste, sadece 40 milletvekili tarafından temsil edilmesinin haklı bir izahının olduğunu zannetmiyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Onu biz düşünelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bu kanun tasarısını buraya getirirken gerekçede çok şeyler söylenildi; Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu, başarısız olduğu, mükerrer hizmetleri yaptığı, atıl durumda kaldığı şeklinde çok ifadelerde bulunuldu. Hatta, daha da ileriye gidilerek, Türkiye'de meydana gelen yolsuzluk ve yozlaşma olaylarının en belirgin şekilde görüldüğü kurumların başında olarak Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu gerekçenin içerisinde yer aldı.

Siz, onlara, verimsiz, atıl vaziyette duruyor, hantal bir yapı var, hizmetler yeterince onlar tarafından verilememiş şeklinde eleştirilerde bulunurken, Meclisin ne kadar verimli çalıştığının, milletvekillerinin ne kadar Meclis çalışmalarına katkıda bulunduklarının takdirini de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışanlarına bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, eğer bu kanun tasarısı bu kadar önemliyse, sadece, bir tek Ordu Milletvekilimiz Cemal Uysal Bey, üç günden beri, sadece bu tasarı için tek konuşan milletvekili.

AHMET IŞIK (Konya) - Sen kendi işine bak!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Onun dışında iki milletvekilimiz söz aldı; o iki milletvekilimizden birisi, Samsun'un teşvik kapsamına alınmasından, bir diğer milletvekilimiz de, Erzurum kış oyunlarından bahsetti.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Maddeyle ne alakası var!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben -isterdim ki- İktidar Partisi milletvekillerinin, bu tasarı yürürlüğe girdikten sonra Türkiye'ye ne kadar büyük katkı sağlayacak, illerin, köylerin çehresi nasıl değişecek, onları anlatmalarını bekliyordum.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Madde üzerinde konuş!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...

MEHMET KILIÇ (Konya) - Sayın Başkan, maddeyle ne alakası var!

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sana ne kardeşim ya!..

BAŞKAN - Siz de, konuya gelin Sayın Ümmet Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, dün, burada madde üzerinde söz alan arkadaşımız, Samsun'un teşviki dışında bir tek kelimede bulunmadı.

AHMET IŞIK (Konya) - Sana ne!..

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Erzurum milletvekili, sadece kış olimpiyatlarından bahsetti.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Tutanağı tekrar okursan, ilişkisini anlarsın!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben diyorum ki, kamuoyunda öyle bir beklenti oluştu ki, bu kanun tasarısı kanunlaştıktan sonra her taraf güllük gülistanlık olacak; yok böyle bir şey! Kamuoyunu böyle şartlandırmayın. Haa, belki çok özel kaynaklarınız varsa, belki, 5 000 tane yeni dozer, greyder alıp il özel idarelerine verecekseniz, onu kabul ediyorum. Ancak, özel idarelere mevcut makine ekipmanlarını teslim edeceksiniz, onun dışında yeni herhangi bir katkı olmayacak. Hem de bu hizmetler, ana kucağı olarak, ana evi olarak gördükleri, yıllardan beri içerisinde yetiştikleri ve... Türkiye'de bugüne kadar 291 000 kilometre köy yolunu, Türkiye'deki köylerin yüzde 95'inin suyunu, 1 300 000 hektar arazinin sulanmasını, 330 000 hektar toplulaştırmayı yapan ve bunun dışında, görevi olmadığı halde 8 yıllık eğitim için çalışan, yılda ortalama 700 000 kilometre kar mücadelesi yapan, sel, deprem gibi tabiî afetlerde ilkönce bu hizmete koşan, sağlık hizmetlerine devam eden, seçimde, sayımda kullandığımız, terörle mücadelede kullandığımız, duble yollarda kullandığımız bütün bu insanları töhmet altında bırakarak, haklarını, hukuklarını bir gecede ellerinden alarak orta yerde bırakırsak, bunun hakla, hukukla bir açıklamasını yapmak mümkün değil. "Köylü milletin efendisidir." Biz de söylüyoruz ve şimdi diyor ki sayın milletvekilimiz: "Artık, il genel meclislerindeki seçilmiş insanlar bu hizmetleri planlayacaklar, yapacaklar." Ben de diyorum ki, bugüne kadar o eleştirdiğiniz hususların büyük çoğunluğu siyasîlerden kaynaklanmıştır. Şimdi aynı şey olacak, hem de çok daha fazlasıyla olacak.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen nesin?

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Bütün milletvekillerimizin illerine gittiklerinde ilk uğradıkları yer Köy Hizmetleri. Ben soruyorum şimdi: Niye Köy Hizmetleri; köye gidecek olan hizmetlerde kendilerine yakın olan seçim çevresi veya bölgesi veya ilçesi veya köyüne biraz daha fazla hizmet getirilmesiyle ilgili çalışmalar içerisine giriyorlar. Yarın hepiniz, iddia ediyorum, birden fazla milletvekilliği olan illerde bu hizmetlerin hangi köye gideceği noktasında aranızda ciddî kavgalar ortaya çıkacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Sen teksin.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...

Toparlayın Sayın Kandoğan... Toparlayın; süreniz doldu.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu, benim, üç günde yaptığım dördüncü konuşmam. Yaklaşık 30'a yakın önerim oldu, teklifim oldu, endişelerim oldu; endişelerim var sevgili arkadaşlar. Bu endişelerin izale edilmesi lazım. Bu izaleyi, ne milletvekillerimiz yaptı ne de Sayın Bakanımız yaptı.

Şimdi mükerrerlikten bahsedildi. Ben, kaç tane, diğer kurumların görevi olan yeni mükerrer hizmetlerin bu kanun içerisine derç edildiğini söyledim; ancak, Sayın Bakanımız çıkıp herhangi bir şey söylemedi; sayın milletvekillerimiz de söylemedi.

Bir diğer endişem; 50'nin üzerindeki ilimizin özel idare bütçeleri yok denecek kadar az. Sordum Sayın Bakanımıza; bundan sonra gönderilecek olan ödenekler hangi kritere, hangi kıstasa göre gönderilecek? Nüfusa göre mi, hizmet alanının büyüklüğüne göre mi, hizmete olan ihtiyaca göre mi?.. Hangi esas ve usullere göre bu kıstaslar, bu kriterler belirlenecek?

Dün burada bir değişiklik önergesi verildi. Değişiklik önergesinde "bölge müdürlüklerinin elindeki makinelerin, araç ve gereçlerinin dağılımıyla ilgili esas ve usulleri Bakanlar Kurulu Belirler" deniliyordu. Sordum genel müdürümüze. Ben de yirmiüç yıl bu kurumun en yakınında çalıştım. Bölge müdürlüklerinin elinde yok bir şey... Yok bir şey... Esas sıkıntı illerde, arkadaşlar. Gidin, illerinize bakın. Birçok ilimizin araçlarının çok eski olduğunu, birçok ilin de çok yeni araç ve gereçlere sahip olduğunu göreceksiniz. Eğer, bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılma meselesinden önce bunu halledemezseniz, buna bir çözüm bulamazsanız, yarın illerde bu konuyla ilgili çok ciddî sıkıntılar ortaya çıkacak.

Bakınız, yürürlük maddesi 1 Mart; komisyonda 1 Ocaktı.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 1 Mart da erkendir arkadaşlar.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Doğu ve güneydoğuda kış şartları çok ağır. Yarın bu teşkilatın kaldırılması meselesi yürürlüğe girdiğinde, illerde bu hizmetlerin verilmesi noktasında çok ciddî sıkıntılarla, problemlerle karşı karşıya kalacağız. Onun için, bu yürürlük süresinin mutlaka uzatılması lazım.

Yine, ayrıca, üzerinde fazla durulmadı, mutlaka üzerinde durulması gereken bir diğer husus: Bu kanun tasarısının bazı maddelerinin Anayasanın 123, 126 ve 127 nci maddelerine aykırı hükümler taşıdığı meselesinin de üzerinde ciddî bir şekilde durulması lazım. Eğer tasarı bu şekliyle geçerse, büyük bir ihtimalle ya Cumhurbaşkanımızdan ya da Anayasa Mahkememizden geri döner. Çünkü, Anayasanın 123 üncü maddesi çok açık. 123 üncü madde "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır" demektedir ve yine Anayasanın 126 ncı maddesi "İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır" demektedir.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Kandoğan!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Burada bu kanun tasarısıyla, yetki genişliği esası ihlal ediliyor. Eğer bu şekliyle, yine tekrar ediyorum...

BAŞKAN - Sürenizi çok aştınız, lütfen, son cümlelerinizi...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, çok önemli, lütfen... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Lütfen, son cümlelerinizi kullanın.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ve yine Anayasanın 127 nci maddesiyle ilgili de Anayasaya ciddî aykırılıklar olduğu inancını taşıyorum.

Sonraki bir maddede bu konularla ilgili geniş olarak düşüncelerimi açıklayacağım.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Soru bölümüne geçiyoruz.

Soru bölümünde soru sormak isteyen arkadaş?.. Yok.

Soru sormak isteyen arkadaş olmadığına göre, Sayın Bakanın da yanıt verme durumu yok herhalde?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Cevap vermeyeceğim.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, ben, Ümmet Kandoğan Beyi Divan Üyesi arkadaşlarla birlikte yakından takip ettim. Tutanakları getirtmeme gerek kalmayacak şekilde, belleğimde, onun söyledikleri var. Sizinle ilgili sataşma durumu yok; sadece, kendisine göre bir tespit yaptı. Sataşmadan dolayı size söz vermem mümkün değil.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Geçici 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 7.- Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın gerekli görülen her türlü kurum içi ve kurumlar arası aktarmalar ile diğer bütçe ve muhasebe işlemlerini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. Yukarıdaki bütçe işlemlerine ilişkin olarak 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve diğer kanunlardaki aktarma yasakları uygulanmaz.

İl özel idareleri ve büyükşehir belediyelerinin gelirlerine ilişkin yeni bir kanunî düzenleme yapılıncaya kadar bu idarelere devredilen personelin aylık ve diğer her türlü malî ve sosyal haklarına ilişkin ödemeler Devlet bütçesinden il özel idarelerine veya büyükşehir belediyelerine kaynak aktarmak suretiyle yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu. Sayın Coşkunoğlu'nun kişisel söz talebi de var; ikisini birleştirip 15 dakika süre veriyorum.

Kişisel söz talebi, ayrıca, Erzurum Milletvekilimiz Mustafa Nuri Akbulut'un da var. Osman Beyden sonra, Sayın Mustafa Nuri Akbulut burada olsun, beklemeden konuşturalım.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN ÇOŞKUNOĞLU (Uşak) - Sayın Başkan, ikisini birleştiremiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN - Birleştiriyorum; ikisini birleştirdim, 15 dakika konuşacaksınız. Süreye dikkat ederseniz, şimdiden sağ olun deriz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Daha kısa da konuşabilir, Sayın Başkan.

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Özür dilerim geciktiğim için; nefes nefese geldik.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasını öneren tasarının geçici 7 nci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsım adına görüşlerimi açıklayacağım.

Bu yasa tasarısının arkasında iki önemli destekleyici kavram var. Bu yasa tasarısı gerçekleştiği zaman, verimliliğin artacağı, Ankara'dan bazı sorunları çözmek yerine, yerel olarak çözmenin verimliliği artıracağı ve ikinci temel iddia da, bölgeler veya yöreler arasındaki eşitsizliği gidereceğidir.

Bunları nasıl destekliyoruz; bu yasa tasarısı çıkınca, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün verdiği hizmetleri daha da verimli vereceğini nereden biliyoruz? Bunu Sayın Bakana sorduğumda, Sayın Bakanın yanıtı -tutanaklardan okuyorum- aynen şöyle olmuştu:"Arkadaşlar, sorumluluk alanı daralınca, buradaki hazırlığın ve verimli çalışmanın daha mümkün hale geleceği konusunda bir kanaatin çok ispat edilmesine ihtiyaç yok" dedi ve buna inancını bir kanaat olarak belirtti.

Ben, inancın yetersiz olduğunu, bunun kanıtlanması gerektiğini söylediğim zaman "yok, bunu kanıtlamaya gerek yok, küresel gelişmeler de zaten bunu gösteriyor; buna biz inanabiliriz; bu yasa, bunu sağlayacaktır" dedi; fakat, ilginçtir ki, bu gibi projeleri, üstelik son yıllarda 7 milyar dolar harcayarak desteklemiş olan Dünya Bankası bu kanaatte değil. Şu kanaatte değil: Bu uygulamanın yanlış olduğu kanaatinde değil, doğru olduğu kanaatinde de değil. Şimdi, ben, bunu Dünya Bankası kaynaklarından size açıklayacağım. Yeni yayımlanmış, geçen sene yayımlanmış bir araştırma var önümde ve bunun kaynağını da vereceğim. Dünya Bankasının bir proje koordinatörünün imzasıyla yayımlanmış araştırmada aynen şöyle deniliyor: "Yerel inisiyatiflerin -İngilizce'den tercüme ederek söylediğim için biraz tutuk söylüyorum- yerel destekli organizasyonların başarılı olacağına dair belli iddialar vardır; bu iddialar çerçevesi içerisinde, Dünya Bankası destekleriyle birçok hükümette bu tür uygulamalar yapılmıştır." Hemen arkasından da şunu ekliyor: "Fakat, biz, bu tür projelerin başarılı olduğuna dair somut bilgiye sahip değiliz" deniliyor. Yani, Dünya Bankası, böyle bir somut bilginin gerekliliğini savunuyor; bunun, sadece bir inançla, kanaatle olmayacağını savunuyor; elbette bu başarılı olacaktır demiyor ve arkasından 4 temel soru soran bir araştırma başlatıyor. Nedir bu sorular:

Birincisi; bu tür projelerde, fakir yörelerde, yani, daha yoksul yörelerde daha etkin kamu hizmeti verilebiliyor mu? Sorulan birinci soru bu. Bu sorunun içinde, bu uygulama olduğunda, aynı zamanda, yerel altyapının, gerçekten düzenli bir şekilde topluma sağlanıp sağlanamadığı sorusu var. Dünya Bankasının araştırdığı birinci soru bu. Dünya Bankası bunu merak ediyor, hükümetimiz etmiyor; hükümetimiz inanıyor. Ben, burada, Dünya Bankasını savunmuyorum da, hükümetimizin kendi ideolojik çerçevesi içerisinde olan bir kuruluşun fikirlerinin bile hükümetimize ters düştüğünü anlatmaya çalışıyorum

İkincisi; bu tip yaklaşımlar, toplumun kolektif hareket etmesini sağlıyor mu?

Üçüncüsü; yine, ademi merkezî uygulamaların etkinliği üzerine.

Dördüncüsü de; yine, bunların kırsal alanlardaki etkileri üzerine.

Geçen sene, bu 4 soruyu soran bir araştırma başlatmış durumda ve bu senenin bir noktasında bunların sonuçlandırılacağını umuyorlar. Demek ki, bu soruların yanıtları belli değil; böyle bir uygulamanın verimlilik sağlayacağı, otomatik olarak varsayılabilecek, bir inançla, kanaatle savunulabilecek bir şey değil.

Yine, Dünya Bankasından diğer bir örnek veriyorum. Hükümete ideolojik olarak daha yakın olduğu için, Dünya Bankasından diğer bir araştırma -ki, bu, Şubat 2004'te yayımlandı- "Dünya Bankası bu gibi projelere bu kadar para yatırıyor; fakat, yine, biz bunların toplumsal etkisi ve başarısı hakkında, özellikle bölgesel ve yöresel eşitsizliklerin yoğun olduğu yerlerde bunların yararı ve etkinliği konusunda herhangi bir sağlam destek elimizde yoktur" diyor. Var olan çalışmaların hepsini araştırdıktan sonra, Dünya Bankası bu sonuçlara varmış.

Sayın Başkanım, izninizle, ben bu iki dokümanı, Sayın Bakana sunacağım.

BAŞKAN - Vakit kaybetmeseniz, daha sonra, konuşmanız bittikten sonra sunsanız daha iyi olurdu; neyse...

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, demek ki, otomatik olarak böyle ademi merkezî yaptık mı, verimlilik sağlanacak, yöreler arasındaki eşitsizlik düzelecek. Bu gibi iddiaları desteklemek ihtiyacı vardır. Bunları, birtakım "işte orada yapıldı da iyi oldu -bu verdiğim araştırmalar onları da gösteriyor- şurada burada iyi sonuçlar aldı" diyor; fakat "bir neden-sonuç ilişkisini saptayamadık" diyor. Yani "böyle bir uygulamanın sonucunda, biz, iyi sonuç aldık gibi bir neden-sonuç ilişkisi saptayamadık" diyor.

Nitekim, bakın, Sayın Bakanın bir soru üzerine verdiği yanıtta -ki, daha önce de bu yönde bir açıklaması vardı, aynen tutanaklardan okuyorum- Sayın Bakan "Köy Hizmetlerinin bu şekilde yerel yönetimlere devri konusunda bazı illerimizde başarısız olunabilir, elbette olunabilir; Türkiye'nin okulları aynı seviyede mi, Türkiye'nin yollarının kalitesi aynı seviyede mi, Türkiye'nin sağlık hizmetleri her tarafta aynı mı; değil, dolayısıyla olabilir" diyor. Ama neden olabiliyor bu; yani, bu bir kısmet, kader meselesi mi? İşte şurada uyguladık oldu, burada uyguladık olmadı, ee ne yapalım, kısmet değilmiş, kader değilmiş; böyle mi yaklaşacağız buna? Niye bazı yerlerde başarılı oluyor da, bazı yerlerde başarısız oluyor? Ben bu soruyu sorarken söylemiştim, gelir dağılımının eşit olmadığı ortamlarda, bu gibi uygulamaların başarılı olma şansı daha azdır. Ne kadar dikkatle ve iyi niyetle uygulanırsa uygulansın, bunların başarılı olma şansları daha azdır. Bunu, tekrar vurgulamak isterim.

Şimdi, temel sorular var, yanıtlanmamış olan; kaynak sıkıntısından söz ediliyor. Peki, böyle bir uygulamada kaynak nereden bulunacak? Bu sorunun cevabı verilmedi. Hadi ben yine iyi niyetle, kendim, zorlama bir cevap vereyim, diyeyim ki; kabul edelim daha verimli çalışacak, kaynak çoğalacak. Bunu kabul etmek için bir neden yok ortada aslında, gerçekten yok; inanç olabilir, kanaat olabilir; ama, somut, bilimsel, desteklenebilecek bir neden yok.

Peki, bu kaynakların dağıtımı nasıl olacak? Şimdi, bunun için çeşitli sözler edildi. Bir AKP sözcüsü, Grubu adına yaptığı konuşmada, bunun nüfusa göre olabileceğini söyledi. Sayın Bakan, daha objektif olacağı iddiasıyla, yol uzunluğuna göre dedi.

Yanılmıyorum değil mi Sayın Bakanım, yol uzunluğuna göre dediniz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yol ağı...

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Peki.

Şimdi, ben, bu varsayımla, hızla biraz veri topladım. Benim seçim bölgem Uşak, komşu illere baktım; yol ağı, Afyon 3 509 kilometre, Denizli 3 638 kilometre, Aydın 3 436 kilometre, Kütahya 3 831 kilometre, Manisa 4 923 kilometre, Uşak 2 303 kilometre. Ne olacak; Uşak, bu illerin yarısı kadar kaynak alacak, buna göre yapılırsa, Uşak zaten geri kalmış, iyice geri kalacak. Ben sadece uygulamanın yanlışlığı için bunu söylüyorum; yani, Uşak Milletvekili olduğum için değil; fakat, Uşak Milletvekili olduğum için Uşak'ı ve yöresini daha iyi biliyorum. Nitekim, bu anlayışın sonucu, bakın, 2002 yılında, krizden hemen sonraki yılda, Uşak'ın aldığı toplam kamu yatırımı, 81 il içerisinde 64 üncü sırada iken, 2003 yılında AKP İktidara geldi, Uşak, 69 uncu sıraya düştü, 2004 yılında 71 inci sıraya düştü. Yani, şimdi, her il kendisinin ihmal edilmişliğini ifade eder ve muhtemelen her il de bunda haklıdır; fakat, ben burada göreceli rakam veriyorum. 81 il içerisinde Uşak, 2002 yılında, toplam kamu yatırımında 64 üncü sırada iken, 2003'te 69'a, 2004'te de 71 inci sıraya düştü.

Değerli arkadaşlarım, bu gibi uygulamaların sonucunda, az gelişmiş, daha küçük yöreler daha da geri kalacaktır. Dolayısıyla dağıtımın, az gelişmişler ile gelişmişler arasındaki farkı kapatacak şekilde olmasını arzu ettiğini söyledi Sayın Bakan. Tabiî arzu eder; ben, Sayın Bakanın arzu ve niyetinden kuşku duymuyorum, ben, uyguladıkları yöntemin o sonucu vereceği konusunda ciddî kuşkularımı dile getiriyorum.

Gelelim üçüncü soruya. Yerel koşullarda biz genel müdürlüğün veya bölgenin yaptığı projeleri yapıp topluma sunabilir miyiz...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Coşkunoğlu.

Arkadaşlar, arka taraflarda yüksek sesle konuşmalarınız uğultu yaratıyor. Sayın Coşkunoğlu, ciddî emek ürünü bir değerlendirmeyi aktarıyor. Ya konuşmaları kesin, gelip dinleyin ya da konuşmayın, dinleyenlerin dinlemesine olanak sağlayın.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bu konuda somut bir örnek verdim. Daha birçok örnek verilebilir, Sayın Bakan bu örneği açtı. Bakın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde geliştirilmiş doğal arıtma projesi vardır. Bu, köy kanalizasyonlarının çevreyi kirletmesinin önüne geçmek amacıyla "yapay sulak" adı verilen bir projedir. Bunu Genel Müdürlük geliştirmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayarak tamamlayın.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bundan sonra Çevre Bakanlığı geliştirir.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) - Tabiî, onları bilmiyoruz; sizin tahmininiz, belki öyle olur belki öyle olmaz; bilmiyoruz.

Şimdi, Uşak'ta bunun uygulaması var mı; var. Kendi seçim bölgemde, Hocalar Köyünde çok da başarılı bir uygulaması var. Sordum, soruşturdum, bu projeyi siz mi uyguladınız? "Biz uyguladık." Siz geliştirebilir miydiniz? "Hayır." Bunu başarılı uygulamak için gerekli eğitimi siz kendiniz sağlayabilir miydiniz? "Hayır." Bana verilen cevaplar bunlardır. İşte, genel müdürlük, bölge müdürlüğü bu gibi amaçlar için gereklidir; yani, zaman zaman, burada, şu köyün su meselesini biz Ankara'dan mı halledelim diye slogan atıyoruz. Bunlar çok basit sloganlar. Kimse, bunu böyle yapalım demiyor. Bizim de seçim bildirgemizde bu yönde bazı önerilerin olduğunu sizler -teşekkür ederim, bizim seçim bildirgelerimizi, programımızı okumuşsunuz- burada dillendirdiniz; fakat, bu uygulama değildir o.

Açıkta kalan üçüncü soru, bilgi ve birikimi yerel koşullarda, özellikle geri kalmış yerlerde nasıl bulacağız? Geri kalmış yerler daha da geri kalacak, büyük yerler daha da hızlı gelişecek.

Açıkta kalmış dördüncü soru, koordinasyon sorunudur; iller arasında koordinasyon, bölge koordinasyonu gibi işler -ayrıntılarına girmeyeceğim, zamanımı aştım- konusundaki sorulara da Sayın Bakan, maalesef, tatminkâr yanıt verememiştir.

Beşinci soru ve zaman çerçevesi içerisinde söyleyebileceğim son konuyu kısaca söyleyelim. Beşinci soruyu, üstelik yasa tasarısının gerekçesinden aldım. Yasa tasarısının gerekçesinde -yasa tasarısının tümü üzerinde- ikinci paragrafta -daha baştan konuyor sorun ve saptama- deniliyor ki: "Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli planlamadan yoksun bir çerçevede aşırı büyüyen ve merkezîleşen kamu idaresi..." Güzel, saptama güzel. Şimdi, bunu ne yapacağız; o zaman parçalayalım, nasıl olursa olsun parçalayalım. Hayır; parçalayarak mı stratejik bir bakış açısı kazandıracağız, uzun vadeli planlamadan yararlanabileceğiz? Yani, gerekçe ile tasarı çelişiyor. Gerekçe saptamayı yapmış, doğru yapmış. Stratejik bakış açısı yoksa, planlamadan yoksunsa, stratejik bakış açısı kazandırmak gerekir, planlama yapmak gerekir.

Değerli arkadaşlarım, sözlerime son verirken, yapılan hataların başında şu anlayış geliyor: Biz yapamıyorsak, verelim başkaları yapsın anlayışı. İktidar, muktedir olmak demektir; yapacaksın. Ben, size, bunun somut örneğini de söyleyeyim: Tony Blair, İngiltere Başbakanı; çocuğunu özel ders almak için bir yere, bir hocaya gönderdiği duyuluyor İngiltere'de. Burada, Türkiye'de doğal. Başbakan, özel ders almak için çocuğunu dershaneye gönderiyor diye İngiltere'de kıyamet koptu. Sen, çocuğunu özel dershaneye gönderdiğine göre, okullar yetersiz. Sen Başbakansın, bu okulları düzelteceksin, senin gibi herkes çocuğunu özel dershaneye gönderemez, dediler; bunun üzerine, Tony Blair ve hükümeti bir program başlattı.

Bu anlayış yanlıştır. İyi niyetten, şundan bundan kuşku duymuyorum. Temel hata şudur: Biz yapamıyorsak, verelim başkaları yapsın. Bu yanlıştır. Ya yapmasını öğrenin ya da bırakın, yapmasını bilenler iktidara gelsin; biz gelelim.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Millet versin! Millet vermiyorsa biz ne yapalım?

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, sükûneti sağlayalım. Siz, daha sonra, Sayın Coşkunoğlu'yla konuyu tartışırsınız.

Şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Mustafa Nuri Akbulut; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının geçici 7 nci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarıyla, halen yürürlükte olan 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasada değişiklikler yapılmaktadır. Kürsüye gelen bazı arkadaşlar "bu tasarıyla, yasanın hangi maddeleri yürürlükte kalıyor, hangi maddeleri yürürlükten kaldırılıyor" şeklinde bazı endişeleri dile getirdiler. İzin verirseniz, kısaca, tasarının kanunlaşmasıyla, 3202 sayılı Yasanın yürürlükte kalacak maddeleri hakkında maddeleri hakkında sizlere bilgi vermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, halen yürürlükte olan 3202 sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun 49 maddedir. Bu 49 maddenin, görüştüğümüz yasa tasarısıyla, 41 maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır.

Tasarının 1 inci maddesi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ismini, Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun olarak değiştirmektedir. Tasarının 2, 3, 4 üncü maddeleriyle, 3202 sayılı Yasanın 2, 3 ve 41 inci maddelerinde değişiklik yapılmaktadır. Bildiğiniz gibi, 4302 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi, 1989 yılında yürürlükten kaldırılmıştır; 46 ncı maddesi de 3202 sayılı Yasayla yürürlükten kaldırılan hükümlerle ilgilidir.

Yani, bu tasarının yasalaşmasıyla, yürütme ve yürürlük maddeleri de dahil olmak üzere, 3202 sayılı Yasanın 6 maddesi yürürlükte kalacaktır.

Bildiğiniz gibi, görüşülmekte olan tasarının çerçeve 6 ncı maddesinin ek 1 inci maddesiyle Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yürürlükten kaldırılmakta, ek 2 nci maddesiyle de, Köy Hizmetlerinin yürüttüğü hizmetlerin, İstanbul ve Kocaeli'nde -il sınırları dahilinde olmak üzere- büyükşehir belediyesince, bu iller dışında da il özel idarelerince yerine getirileceğini amirdir. Tasarının 7 nci maddesiyle, kadro ve pozisyonlarıyla birlikte Köy Hizmetlerindeki tüm personeli, taşınırları, araç ve gereçleri, mülkiyetindeki taşınmaz mal varlıkları; ayrıca, Köy Hizmetlerinin mülkiyetinde olmayıp da, Maliye Bakanlığınca kendilerine tahsis edilen taşınmazların durumu, dönersermaye işletmelerinin sözleşmelerinin devir durumları; yine, Köy Hizmetlerinin hak ve alacakları, görülen davalar, icra takipleriyle ilgili, devirlerle ilgili usul ve esasları düzenlemektedir.

Değerli arkadaşlar, buradan şunu söylemek istiyorum: Benden önce kürsüye gelen arkadaşlar, özellikle Köy Hizmetlerinde büyük yolsuzluk olduğundan dolayı böyle bir düzenlemenin yapıldığını, büyük bir yanlışlıkla dile getirdiler. Tasarının gerekçesinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde yolsuzluk olduğuna ve bu devrin bu nedenle yapıldığına ilişkin hiçbir açıklama yoktur. Bu açıklama tamamen saptırmadır. Hepinizin bildiği gibi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yürüttüğü hizmetlerin, mahallî müşterek ihtiyaçların, mahallinde daha iyi planlanıp yerine getirilmesinin uygun olacağı ve hizmette verimliliğin artacağı nedeniyle bu şekilde bir hizmet devri, bir değişiklik düşünülmektedir. Ben, buradan, hem şahsım hem Parti Grubum adına, bugüne kadar Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü emrinde işçi, memur, statüsü ne olursa olsun, kahramanca, büyük özveriyle görev yapan bütün arkadaşları minnetle ve şükranla anıyorum. Bu uğurda canlarını feda eden, görev şehidi olan arkadaşlarımız var; yine, hayatlarını kaybeden personeller var; ben, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

Buradan, bir hususu daha dile getirmek istiyorum: Bildiğiniz gibi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılacağı, personelinin çoğunun emekli edileceği, iş aktinin feshedileceği, işçilerin işsiz kalacağına ilişkin, gerçekdışı propagandalar yapılmıştı. Yasadan hepimizin anladığı üzere, Köy Hizmetlerinin hiçbir çalışanı, hiçbir şekilde mağdur edilmeyecektir; hiçbir işçisi, memuru, işinden çıkarılmayacaktır. Hatta, almakta oldukları maaşları, özlük hakları, malî durumları kesinlikle güvenceye bağlanmıştır. Devredilen işçilerin, memurların, bulundukları pozisyonda aldıkları maaş, Köy Hizmetlerinde aldıkları maaştan, ücretten -diğer sosyal haklarıyla birlikte- azsa, bu fark, kendilerine defaten ödenecektir ve gerek il özel idarelerinde gerekse İstanbul ve Kocaeli Büyükşehir Belediyelerinde görev alacak olan Köy Hizmetleri personeliyle ilgili aylık ve maaşlar hazine tarafından ayrıca gönderilecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) - Hiçbir kimsenin gerek özlük hakları gerek malî hakları açısından bir kaybı olmayacaktır. Bunları da sizlere dile getirmeyi, vatandaşlarımıza anlatmayı bir görev bildim.

Ben, tekrar, bütün Köy Hizmetleri çalışanlarımıza, aktif olarak çalışanlarına aileleriyle birlikte sağlıklar, mutluluklar diliyorum; hayatlarını kaybetmiş olanlara Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu yasanın, inşallah, ülkemize, milletimize hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - 10 dakikalık soru-yanıt bölümüne geldik.

Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik, buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Aracılığınızla, Sayın Bakana kısa bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, birkaç gündür Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel idarelerine devriyle ilgili yasayı tartışıyoruz. Ancak, bu arada, Genel Müdürlük bünyesindeki 42 500 çalışanı ilgilendiren toplu iş görüşmeleri de dün itibariyle başlamış durumdadır. Yol-İş Sendikasında örgütlü işçiler, umutla, bu toplu iş görüşmelerinin sonuçlarını beklemektedirler; fakat, tasarının yürürlük tarihi 1 Mart 2005 olarak tespit edilmiş. Bu durumda, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine devredileceği tarih olan 1 Mart 2005 tarihinden önce toplu iş görüşmeleri sonuçlandırılabilecek midir? Sonuçlandırılamazsa binlerce işçinin durumu ne olacaktır?

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Dursun Akdemir, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum:

Geçici 7 nci madde: "Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak fonksiyonel ve ekonomik sınıflandırma ayrımına bakılmaksızın gerekli görülen her türlü kurumiçi ve kurumlararası aktarmalar ile diğer bütçe ve muhasebe işlemlerini yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir."

Şimdi, sorum şu: Neden Maliye Bakanlığı değil de Maliye Bakanı? Burada niçin Maliye Bakanı kişi olarak yetkili kılınmıştır; buna cevap aramak lazım. Maliye Bakanlığı yetkili bakanlık değil midir ki, sadece bakanı yetkili kılmaya çalışmıştır bu madde?

2- Burada çalışacak olan her kişiye, bizzat Bakan görevlendirerek mi yetki verecektir?

3- Eğer "yetkili Maliye Bakanlığıdır" denilseydi, o zaman, Maliye Bakanı yetki kullanmakta zorlanacak mıydı?

4- Yoksa, Başbakanın sürekli seslendirdiği gibi, bürokratik oligarşiden kurtulmak için mi işler bizzat Maliye Bakanına yaptırılmak istenmektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Haluk Koç; arkasından, Sayın Osman Coşkunoğlu...

Kendisi herhalde dışarıda, uyarın.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Demin Sayın Akbulut'un konuşmasını bitirirken söylediği sözler hakkında Sayın Bakana ben bir soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Akbulut, Köy Hizmetlerinde çalışan ve şimdiye kadar yaşamını kaybeden tüm çalışanlara rahmet diledi, gelecek bayramlarının kutlu olmasını diledi. Bu, sadece hayatını kaybedenler için değil, bundan sonra, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldıktan sonra, il özel idarelerine devirle ve daha sonrasında gelecek olan şirketleşme, özelleşme süreciyle birer sözleşmeli personel statüsüne geçecek ve iş güvencesini kaybedecek olan bütün Köy Hizmetleri personeline ve çalışanlarına da herhalde aynı dilekleri iletiyor, geçmiş olsun diyor, şimdiden, onların da bayramını kutluyor.

Sayın Bakan katılıyor mu acaba Sayın Akbulut'un bu dileğine; onu öğrenmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu?.. Yok.

Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarımın sorularına yazılı cevap vereceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Grup Başkanvekilinin sorusuna da kapanış konuşmasında kısaca değineceğim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, geçici madde 7 üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.16

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.32

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

726 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki görüşmelerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Geçici 8 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 8.- Bu Kanun uyarınca yapılacak devir işlemleri ile düzenlenecek belgeler her türlü vergi, resim, harç, ücret ve fondan müstesnadır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 8 inci madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Madde metni okundu, malum. Bu konudaki düşüncemi, bir kez daha, tekrar etmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Burada konuşan bazı arkadaşlarım, İktidar Partisinden bazı milletvekillerimiz -ağızlarına sağlık- hükümet adına konuştular, hiçbir işçinin hakkı kaybolmayacak, hiçbir teknik elemanın hakkı kaybolmayacak diye birsürü vaatte bulundular; umuyorum, bu gerçekleşecektir.

Hakkın kaybı nedir değerli arkadaşlarım; bir genel müdür görevinden alınıyor, müşavir oluyor; binlerce teknik eleman görevinden alınıyor, müşavir oluyor; birsürü mühendis görevinden alınıyor, boş oturtulup para veriliyor. Bu hak kaybı değil de acaba nedir?!

Şimdi, birçok kez söyledik. Bu, Plan Bütçe Komisyonunda da konuşuldu. Orada, Devlet Planlama Teşkilatının yetkilisi de ifade etti; dedi ki: "Efendim, kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulacaktır. Bu, köye, köylüye, kırsal yörelere hizmet götürecektir." Ben o zaman hükümete rica edip, eğer böyle bir genel müdürlük kurulacaksa, şayet Köy Hizmetlerinin ismi de sizi rahatsız ediyorsa, Köy Hizmetleri adını kaldırırsınız, kırsal kalkınma genel müdürlüğü koyarsınız ve böylece bu sıkıntılar aza iner dememe rağmen, maalesef, bunu hallettiremedik.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, devir teslim konusunda bir konu dikkatimi çekiyor. İki büyükşehir ilimiz, İstanbul ve İzmit; oradaki Köy Hizmetlerinin makine parkı, aracı, gereci, binası vesaire bu iki büyükşehir belediye başkanlıklarına devrediliyor ve bunların giderlerinin, tutarlarının da hazine tarafından karşılanacağı bir önceki maddede vaat ediliyor. Şimdi, diğer illerin, diğer büyükşehir belediyelerinin bu konuda kusuru nedir? Burada bir tezat vardır; ama, Sayın Bakanımız diyor ki: "Artık, bunlar, bütün köyleri kapsamıştır, ilçeleri kapsamıştır."

Saygıdeğer arkadaşlarım, bu teşkilat kırk yıllık bir teşkilat, oturmuş bir teşkilat. Köylüsüyle, kentlisiyle, ilçelisiyle kucaklaşmış bir teşkilat. Müdürü, işçisi yolu biliyor, suyu biliyor, çeşmeyi biliyor. Bunları ortadan kaldırıyoruz şimdi. Ne yapıyoruz; makine parklarını vesaireyi özel idarelere devrediyoruz. Bu devir sırasında birçok sorun çıkacaktır. Bakınız, burada miadı dolmuş birçok makine vardır; ama, buradaki makine mühendisinin, inşaat mühendisinin, atölye ustasının sayesinde bu makinelerin tamiri, bakımı yapılır, hizmete sunulur; çünkü, yenisini alma imkânımız yok. Bugün, bunların birçoğu, özel idarelere gittikten sonra hurdaya ayrılacaktır. Bunlar hurdaya ayrıldıktan sonra, bunu kullanan greyder operatörü, dozer operatörü, düz işçisi, yükleyici operatörü, turnapull operatörü, çekicisi, bunların sürücüsü, şoförü de dahil olmak üzere, boşta kaldığı zaman, burada yapılacak iki şey vardır değerli arkadaşlarım: Emekliliğini dolduranlara baskı yapacaksınız, resen emekli yapacaksınız veya bunların iş akitlerini feshedeceksiniz. Aksine, orada oturtup para mı vereceksiniz; yok. Bunlar yarın karşınıza çıkacak değerli arkadaşlarım. Bunlarla yarın karşılaşacaksınız. Bu insanlar size gelecek.

Değerli hemşerim, burada güzel konuştun, ağzına sağlık, Erzurum'u rahatlattın; ama, kazın ayağı öyle değil yani. Güzel şey vermek... Ben de memnun oldum; ama...

AHMET YENİ (Samsun) - Bunlar karşımıza çıkacak diye reformdan vaz mı geçelim?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Gözüm, reformu dün anlattın burada; ağzına sağlık. Samsun reformunu anlattın ve çok üzüldüm. Cebinden çıkardığın kâğıda dikkat edemiyor musun da tersini çıkarıyorsun, bu kadar heyecana ne gerek var? Dün gördüm, gördüm... Ağzına sağlık.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Reforma devam edin siz!

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada ipin ucu kaçtı. Yalnız, bir konuyu, özellikle Sayın Bakanımın, burada, hükümet adına açıklamasını istiyorum. Bu kadar insanı mağdur ediyorsunuz, ne derseniz deyin; ama, burada iki gerekçe koyuyorsunuz. "Bundan dolayı hiç arayan yok" diyorsunuz; dün akşamdan bu tarafa benim telefonum hiç susmadı, binlerce teknik eleman, binlerce işçi beni aradı, üzüntülerini bildirdi değerli arkadaşlarım.

Şimdi, burada "yozlaşma" deniliyor; bu, çok ağır bir kelimedir. İkincisi "yolsuzluk"... Bunlar, yenilir içilir kelimeler değildir değerli arkadaşlarım. Farzımuhal, burada olan sizsiniz; biriniz Köy Hizmetlerinde müdürsünüz, Köy Hizmetleri işçisisiniz. Bunları kabul eder misiniz değerli arkadaşlarım; yani, siz yargıç mısınız?! Bazen bana evde çocuklarım diyorlar ki: "Baba, ne sinirleniyorsun?" Sinirlenirim, elimde değil. Şimdi, siz yargıç mısınız; bunu yakaladınız mı da yolsuzluktan bahsediyorsunuz? Burada, bilhassa Sayın Bakanımdan, bu insanlardan özür dilemesini istiyorum; bu bir büyüklüktür. Yani, bu kadar, kırk yıl hizmet et, ondan sonra bu damgayı ye, git! Bu hoş bir şey değil değerli arkadaşlarım. Kusura bakmayın, bunun hoş bir tarafı yok.

Bunları yazan kimse, bunlar hiç hayat mektebinde okumamış, hoşgörü nedir görmemiş, insanla teşrikimesai nasıl kurulur görmemiş, insanın gönlü nasıl alınır görmemiş; yazmış buraya, gerekçe "yozlaşma..." Olmaz arkadaşlarım... "Yolsuzluk..." Yargıç mısın, yakaladın mı; yok. Ne hakla söylüyorsun sen bunu? Bunca insanı, bu sıkıntılara ilaveten bir de böyle bir tokada maruz bırakırsanız, bu hoş olmaz.

Değerli arkadaşlarım, ben, inanıyorum ki, Sayın Bakanım büyüklük gösterip, bunu mutlaka çözecektir.

Değerli arkadaşlarım, bir konuyu daha arz etmek istiyorum. Sayın Bakanım burada, burada sendikacı arkadaşlarım da var, birçok yönetici de var. Her yıl, kurban bayramından önce işçilerin bir ikramiyesi olurdu; unuttunuz mu bunu? Her kurban bayramından önce, işçilere ikramiye verilirdi. Hiç sesiniz soluğunuz çıkmıyor, kendinizi öyle şeylere kaptırdınız ki, borcunuzu bile unuttunuz. Kurban bayramından önce, kamu işçisinin ikramiye hakkı vardır. 2005 yılı ikramiyesi, şu ana kadar verilmediği gibi, zannedersem, Bakanlar Kurulumuzdan böyle bir karar da çıkmadı; ama, bunun yolu vardır. Nedir yolu; avans verilir değerli arkadaşlarım; bu insanlar da, kurban bayramında, hiç olmazsa, çoluğuna çocuğuna karşı mahcup olmadan, eşini dostunu ağırlama imkânını bulur. Bunu, özellikle hükümetten bekliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ne dersek diyelim, maalesef, bu tasarıyı yasalaştıracaksınız; ama, şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki, doğru bir iş yapmadığınızın, yanlış bir iş yaptığınızın gelecekte farkına varacaksınız; ama, devlet büyük sıkıntıya girecek, devletin büyük kaybı olacaktır değerli arkadaşlarım. Kırk yıldır bu müessese oturmuş, hizmet üretmiş azıyla çoğuyla, insanlarla kaynaşmış, birleşmiş; kırk yıl sonra diyorsunuz ki, ben bunun üzerine bir çizgi çektim ve çektiniz, çekiyorsunuz. Ne olacaktır ondan sonra; yarın, bir sürü işçi, tayin için yanınıza gelecektir; birsürü teknik elemanı, kendinize rica ettirmek için ayaklarınıza getireceksiniz; birsürü torpil ortaya çıkacaktır. Bu insanları bir tarafa attınız, oturttunuz; bunu inkâr edemezsiniz, yeni yeni, yandaşlarınızı işe alacaksınız; bunun ötesi yok, bu işi biri yürütecek. Nasıl yürütecek; sen, il müdürünü, il müdür yardımcısını, şube müdürünü, teknik personeli, genel müdürü, bölge müdürünü alır bir tarafa oturtursan, orada bir boşluk doğacaktır; bunun ötesi var mı?! Kim yapacaktır bunları; oraya adam alacaksınız, kimi alacaksınız; yandaşlarınızı alacaksınız değerli arkadaşlarım. Peki, bu adamların günahı neydi, bunların günahı ne?!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Üç gündür aynı şeyi söylüyorsun!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Üç gün değil, sen bunu ömür boyu söyleyeceksin; unutma!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bu, kafanda şey olacak senin; çünkü, kusura bakmayın, şeyin yok; yani, kırsal yöreyi görmemişsin, köye gitmemişsin.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Gidiyorum ben.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, bakın, gitsen, bunları böyle konuşmazsın.

Ben bir şey anlatıyorum; diyorum ki...

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Hep varsayımla konuşuyorsun!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Müsaade eder misin... Ben, bunların içinde otuz sene çalıştım.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Gerçek olmayan şeyleri söylüyorsun!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Yaşın kadar, başın kadar konuş! Ben otuz sene çalıştım bunlarla.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir şey anlatıyorum sana; diyorum ki; burada, genel müdürü, genel müdür yardımcılarını, bölge müdürlerini, bölge müdür yardımcılarını, il müdürlerini, il müdür yardımcılarını, il şube müdürlerini bir tarafa koyuyorsunuz.

Tasarıda bu var; okumadın mı?! Okumadıysan, vereyim, akşam götür, bir gözden geçir.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Okudum!.. Okudum!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Tasarıda böyle deniliyor; bunları bir tarafa koyuyorsunuz...

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sen zannediyorsun ki, bir sen okuyorsun...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bunları koyduğunuza göre... Farzımuhal, orada işçilere dokunmadınız; dozer var, greyder var, şantiye var. Bunlara kim komuta edecek değerli arkadaşlarım? Bir komuta gerekiyor, değil mi?!

AHMET YENİ (Samsun) - Yeni sistem getiriyoruz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Hah, işte, ben de onu söylüyorum; ağzına sağlık.

AHMET YENİ (Samsun) - Yeniliğe karşı çıkmayın!.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Samsun'da da öyle mi yapacaksın?!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşte, ben de onu anlatıyorum; bu yeni sistemde, yandaşlarınızı oraya dolduracaksınız.

AHMET YENİ (Samsun) - Ne alakası var?..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben de onu söylüyorum; bak, ne güzel tarif ediyorsun?

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar; konuşmacıyı dinleyin. Laf atmayın!.. Konuşmacıyı dinleyin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Şimdiye kadar, hep sen yandaşlarını...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, hiç unutmayın ki, toplumun taleplerine, isteklerine kulak vermeyen geçmişteki iktidarlar da, sizin gibi, burada oturuyordu. Nerede onlar?.. Onlar nerede?..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin demenle değişmez!..

BAŞKAN - Zülfü Bey, müdahale etmeyin; konuşmacıyı dinleyin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bir gün gelecek, hiç merak etmeyin, bu halinizle, siz de orada olacaksınız.

Size dostça bir ifadem olsun; teşekkür ederim, arasıra muhalefet sıralarına geçip oturuyorsunuz, şimdiden kendinizi alıştırın; çünkü, bu gidişle, bu halinizle yeriniz orası olacaktır.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sen de emekliliğe alıştır kendini.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Bundan hiç şüphem yok!

AHMET IŞIK (Konya) - Anketlere bak, anketlere!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Senin yerin neresi olacak?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Buradan halka sesleniyorum...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz de emekliliğe alışın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Halk, bizi de görüyor sizi de görüyor. Halk bir kere yanılmıştır, yanılmayan bir Allahtır...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Kimse yanılmadı...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Ben halkıma güveniyorum, inşallah, bir daha yanılmayacaktır; halkıma güveniyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, Sayın Meral "eskiden, kurban bayramı öncesi, işçilere avans mahiyetinde ikramiye ödenirdi. Hükümet, acaba bu konuda ne düşünüyor" diye bir soru yöneltti. İzin verirseniz, Hükümet adına, bu konuda kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önce konuşan Sayın Meral, daha önceki dönemlerde hükümetler, bayramlar öncesi; özellikle kurban bayramı öncesi kamuda çalışan işçilere "ilave tediye" adı altında ikramiye öderdi; ancak, gördüğümüz kadarıyla hükümetin gündeminde böyle bir şey yok anlamına gelen bir açıklama yaptılar. Hemen şunu ifade edeyim ki; 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılmasına Dair Yasa gereği -ki, bunlardan birini ödemek zorunludur, bir diğeri Bakanlar Kurulunun inisiyatifine bırakılmıştır- 2004 yılında, hem zorunlu olan ikramiye hem de Bakanlar Kurulunun takdirine bırakılmış ikramiye, geçtiğimiz ayın; yani, aralık ayının son haftasında ödendi. Şimdi, 2005'le ilgili de, yine aynı yasaya göre ödenmesi gereken ikramiye var. Bunun ilkini, kurban bayramı öncesi ödemeye karar verdik, kararname, Bakanlar Kurulunda biraz önce imzaya açıldı. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Meral, duydun mu?

DEVLET BAKANI BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Ben, bu açıklamayı yapma fırsatı verdiği için, Sayın Bayram Meral'e teşekkür ediyorum.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Teşekkür ederim, sağ olun.

DEVLET BAKANI BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Biz, kuşkusuz ki, çalışanlarımızın sosyal ve malî haklarını korumada, onların ekonomik ve sosyal durumlarını elimizden geldiğince düzeltmede çok hassasız, bunu huzurunuzda ifade etmek istiyorum; çünkü, Bakanlar Kurulunun görevlerinden biri de sosyal taraflarla ilgili işleri yürütmektir. Toplugörüşme ve sözleşme çalışmalarında, Hükümet adına, ilgili sendika ve konfederasyonlarla ben muhatap oluyorum.

Nitekim, toplugörüşme sonucunda, 1991 yılından sonra memuriyete girmiş olanlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun tasarısını sevk ettik, Plan ve Bütçe Komisyonunda 50 maddelik bir tasarı içerisinde bu görüşülüyordu; ancak, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız, bu tasarı gecikecek diye, onu, müstakil bir madde olarak, hatta, bir kanun teklifini alarak, Komisyondan çıkardılar; ama, sanıyorum, raporun yazımı yetişmedi. Bugün onu da çıkarmayı düşünüyorduk; ancak, şunu hemen ifade edeyim ki, 15 Ocak 2005 tarihinden geçerli olmak üzere, memurlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun tasarısını kurban bayramından sonraki ilk çalışma günümüzde huzurunuza getiriceğiz ve birlikte çıkaracağız. Memurlarımızın herhangi bir kaybı olmayacak; çünkü, yürürlük tarihi o tasarıdaki yürürlük tarihi olacaktır.

Bu açıklamaları yapma ihtiyacını hissettim.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum, şimdiden kurban bayramınızı tebrik ediyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Bayram Meral Beyin, bayram öncesi ikramiye ödemeleriyle ilgili uyarısı bir işe yaradı; bugünkü bir kararı açıklama fırsatını verdi Sayın Mehmet Ali Şahine.

AHMET YENİ (Samsun) - Karar daha önce alınmıştı.

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - İşe yaradı.

BAŞKAN - Biz de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, halkımızın kurban bayramını kutluyoruz. Bu, son toplantımız olduğu için ancak bu toplantıda kutlama şansımız var.

Halkımızın kurban bayramını tekrar kutluyoruz.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının geçici 8 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Efendim, biraz önce konuşan Sayın Coşkunoğlu çok güzel bir konuya değindi "koordinasyon sorunu" dedi. Gerçekten de, ister özel kesimde olsun -yani, piyasa mekanizmasıyla çalışan özel sektörde olsun- isterse kamu idaresinde olsun, temel sorun, zaten koordinasyon sorunudur. İşte, bu koordinasyon sorunu, serbest piyasa ekonomisine müdahale etmeyi de gerektiren bir sorundur; ki, birçok ülke, piyasa mekanizmasının işlemesine müdahale eder. İşte, tabanfiyatları destekleme alımları gibi, işçi ücretlerinin, özellikle asgarî ücretin tespiti gibi, buna benzer birçok alanlarda devletin piyasaya yapmış olduğu müdahale, işte bu koordinasyonun piyasa mekanizması tarafından tam olarak gerçekleşmemesinden kaynaklanır. Bu, ekonominin temel bir sorunudur.

Kamu idaresinde de koordinasyon sorunu çok büyüktür ve bunun giderilmesinin temel yolu da ademi merkeziyetçiliktir; yani, kamu idaresini mümkün olduğu kadar yerelleştirmektir.

İşte, yapılmakta olan bu değişiklikle, daha doğrusu Köy Hizmetleri gibi çok önemli bir kuruluşun mahallî bir teşkilatla birlikte çalışmasını sağlamakla koordinasyon sorunu büyük ölçüde çözülmüş oluyor; çünkü, şimdi, bugünkü sistemde bir köyün yolunun yapılması veya içmesuyunun yapılması veyahut da kanalizasyonunun yapılması beş kademeden geçmek suretiyle Ankara'ya kadar geliyor, Yüksek Planlama Kuruluna kadar gidiyor, birçok kademeden, genel müdürlük seviyesinde, bölge seviyesinde, bakanlık seviyesinde geçiyor ve ondan sonra onaylanıp gidiyor. Artık, bundan sonra, bu, mahallen yapılacağı için hiçbir koordinasyon sorunu da kalmayacak. Bundan sonra Köy Hizmetleri teşkilatı, köylü için ve köy için çok daha sıcak, çok daha yakın olacak; o bakımdan hiçbir endişemizin olmaması gerekir. Bunun çok iyi olacağını, özellikle bu koordinasyon sorunu vesilesiyle anlatmak istedim.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Şahsı adına, ikinci söz talebi, Ardahan milletvekili Sayın Ensar Öğüt'ün.

Buyurun Sayın Öğüt. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ENSAR ÖĞÜT (Ardahan)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı hakkında söz aldım.

Şimdi, ben, sözü çok fazla uzatmayacağım. Çiftçilerimizin, köylülerimizin büyük sorunları var. Bu karda kışta, hakikaten... 2004'ten doğrudan gelir destek parasını almadılar. Beni devamlı arıyorlar Türkiye'nin her tarafından. Sayın Bakanım, bu doğrudan gelir destek parası ne zaman ödenecek; bayramdan önce ödenir mi? Bunu, ben, istirham ediyorum. Ödenmez mi?... Ne zaman ödenir; belli değil...

Vallahi, bu hiç olmadı. Diğer kesimleri sevindirdik; ama, bayrama girerken, köylümüz ve çiftçimiz hakikaten çok gariban kaldı. 2004'ten alacağı doğrudan gelir destek parası ödenmiyor; bunun en kısa zamanda ödenmesini istirham ediyorum.

İkincisi; kurban bayramımız geliyor. Kurban bayramı için, şu anda, Doğu Anadoludan, güneydoğudan kamyonlarla hayvan geldi büyük şehirlere. Ancak, kurban bayramı öncesi -benim duyumuma göre, iddiaya göre- sınır illerimizden, bazı sınır illerimizden kaçak hayvan girişi olduğu duyumunu aldım Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Ensar Bey, lütfen...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla)- Tamam, ben arz ediyorum efendim. Şimdi, bununla ilgili ben sizden istirham ediyorum...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya)- Ensar Bey, lüften... "Duydum" demekle olur mu?!.

BAŞKAN- Lütfen Sayın Bakanım, müdahale etmeyelim...

ENSAR ÖĞÜT (Devamla)- ... bu illerimizde, sınır illerimizde daha sıkı tedbir alalım; ben sizden istirham ediyorum. Daha sıkı bir tedbir alalım ve kaçak hayvan gelmesin. Hiç olmazsa, köylümüz, malını doğru dürüst bir değerle satsın ve üç beş kuruş cebine para girsin, madem doğrudan gelir destek parası ödenmiyorsa.

Bunu ben niçin söyledim Sayın Bakanım; yani, duyum aldık. Diyorlar ki, kaçak giren illere hayvan kulak küpesi gönderilmiş çok sayıda. Lütfen, bunları bir kontrol edin, talimat verin genel müdürlerinize. Bu çok önemli; yani, eğer, oraya, hakikaten, hayvan kulak küpesi gitmişse... Onun 150 000 000 lira rüşvetle satıldığını iddia ediyor vatandaşlarımız; o anlamda demek istiyorum efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bunun Köy Hizmetleriyle ne alakası var?!

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Üçüncüsü, Orman Bakanımız yok herhalde; ama, Sayın Başbakan Yardımcımız var.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 2 000 civarında kooperatif var, bunun 432 tanesi tarımsal kalkınma kooperatifi; Orköye bağlı, kredi almışlar, tarımsal kalkınma kooperatifleri. Bu kooperatiflerin devlete 150 trilyon civarında borcu var ve geçen gün bana 15 kişi geldi, ödeme imkânları yok. Yüksek bir faizmiş, şimdi faizi hükümet aşağı çekmiş; ama, diyorlar ki, biz özel sektörle yarış yapamıyoruz, özel sektörle yarış yapamadığımız için bu borcu ödeme imkânımız yok. Lütfen, hükümet, herkese iyilik yaptı; çiftçilere de... Yani, az da olsa bir iyileştirme oldu...

HÜSEYİN GÜLER (Mersin) - Kime iyilik yaptı?!. Lütfen!..

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - ...bu tarımsal kalkınma kooperatiflerine de bir iyileştirme yapılsın. Çünkü, tarımsal kalkınma kooperatifleri, hakikaten, çiftçilerimizin belkemiği olan bir kuruluştur değerli arkadaşlar.

BAŞKAN - Konuya gelelim Sayın Öğüt.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Şimdi, Köy Hizmetlerine geliyorum, konuya geldik.

Değerli arkadaşlar, konuya gelmenin bir anlamı yok. Niye yok diyorum; zaten, AK Parti otomatiğe bağlamış, elini kaldırıyor, kabul ediliyor; ama, şunu söyleyeyim...

AHMET YENİ (Samsun) - O yetkiyi halk verdi bize.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - O yetkiyi halk verdiyse, almasını bilir Sayın Milletvekilim.

Şunu söyleyeyim, arkadaşlar, Köy Hizmetleri, hizmeti iki türlü yapıyor; bir, Köy Hizmetleri yapıyor; iki, özel idare köylere hizmet ediyor.

İki kurum, geri kalmış, yoksul köylerimize hizmet edemezken, bunu tek kuruma indirmenizle nasıl hizmet edilecek; onu bana söyleyin. Yani, Köy Hizmetleri bir taraftan, özel idare bir taraftan köylere yol, su, kanalizasyon götürmeye çalışıyor. Ardahan'da ve Türkiye'nin genelinde, çok yerinde su yok. Televizyonda da izliyorsunuz, insanların içecek suyu yok. Bu insanlar bu ülkeye vatandaşlık görevini yerine getirmiş, askerlik yapmış, vergi vermiş, şehit olmuş; devlet bunlara içecek bir su vermemiş arkadaşlar. Böyle bir devlet anlayışı olabilir mi?!

Bugün, bakın, laf açılmışken söyleyeyim; Doğu Anadoluda, Ardahan başta olmak üzere, çoğu köyde suyu nasıl içiyorlar, biliyor musunuz; karı eritip, kar suyu içiyor insanlar. Bugün, Damal Belediye Başkanı aradı; dedi ki: "Köylerle, artık, irtibatımız kesildi; tipi ve fırtına var. Ne olur, Köy Hizmetleri müdürünü arayın, bize araç gereç göndersin." Şimdi, araç gerece bakıyorsun; araç gereç eksik, yetmiyor; gönderilmemiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, toparlayın.

ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlar, güvenlik açısından olsun, kış şartları açısından olsun, doğu ve güneydoğuyu özel projelerle kalkındıramazsak, Türkiye'yi kalkındıramayız. Türkiye'nin kalkınması, doğu ve güneydoğuya bağlıdır; bunu, net olarak söylüyorum. Şimdi, oraların kalkınması için iki öneride bulunacağım.

Birincisi şu: Erzurum'da, Sarıkamış'ta, Ardahan'da, diğer yörelerde kayak tesislerimiz var. Devlet, buralara olimpik tesisleri yapacak sistemi geliştirsin -Sayın Başbakan Yardımcım da burada- bu, çok önemlidir. Olimpik tesislerin kurulmasının veya kayak tesislerinin kurulmasının, Köy Hizmetleriyle ne alakası var diyeceksiniz; çok alakası var; çünkü, civardaki bütün köyler kalkınıyor, hepsinin altyapısı yapılıyor.

İkincisi şu: En önemlisi, millî parklar yapılsın. Doğu Anadoluda, doğru dürüst, orman kalmadı. Millî parklar yapıldığı zaman, yine, aynı, civardaki köylerin altyapısı yapılacak, gelişecek.

Bu anlamda, bu iki projenin, mutlak surette, doğu ve güneydoğuya uygulanması gerektiğine inanıyorum. Sözü çok fazla uzatmak da istemiyorum; ama, çok şey konuşacağız... Köylümüzü ve çiftçimizi düşünelim; nüfusumuzun yüzde 40'ını temsil ediyorlar.

Ben, buradan, bütün Türkiye'nin ve İslam âleminin kurban bayramını kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, soru-yanıt bölümüne geldik.

Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, buyurun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Benim, Sayın Bakanıma iki sorum var. Bunlardan birincisi, biraz önce, Sayın Cemal Uysal, konuşmasında ifade ettiği gibi, İktidar Partisine mensup hemen tüm konuşmacılar, bu yasaya, hizmetlerin yerelleştirilmesi nedeniyle olumlu oy vereceklerini söyleyip, olumlu oylarını veriyorlar.

Şimdi, Bakanlığın bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün görevleri, aynen -çok az değişikliklerle- özel idarelere devrediliyor; ancak, bu görevlerin yaklaşık yarısı, yine, hiç değiştirilmeden, Bakanlıkta görüşmeleri yapılan, taslağı hazırlanan Kırsal Kalkınma Genel Müdürlüğü Tasarısına getirilmiş oluyor; yani, hizmetler, yeniden, bir başka genel müdürlükte merkezîleştiriliyor. Şimdi, Sayın Bakan, getirecekleri o yasaya AKP Grubunun "evet" diyebileceğini düşünebiliyor mu?

İkinci sorum şu: Kar ve kış ortamında, Genel Müdürlüğün kapatılacağı da bilinirken, bir ilin müdürünü bir başka ile göndermeyi, çoluk çocuğunu, okuyan çocuklarını dikkate almadan göndermeyi Sayın Bakanım insafla bağdaştırabiliyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Mustafa Gazalcı, buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, yol, su, köprü yapımı, bakımı gibi hizmet alanları vardı; bunların dışında da, toprak, yeraltı su kaynaklarının kullanımı, korunması ve geliştirilmesiyle ilgili yaşamsal derecede görevleri ve işlevleri vardı. Yani, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, arkadaşlarım da söyledi, 7 ana dalda ve 26 ayrıntıda hizmet veriyordu. Bu yerelleşme olduğunda, bu hizmetlerden kimileri görülecek; ama, büyük bir kısmı görülemeyecek. Bir yandan da, Genel Müdürlük kapatılacak, insanlar belki de kızağa alınacak. Acaba, yol, su, köprü yapımı, bakımı dışında, gerçekten, toprağın, yeraltı su kaynaklarının değerlendirilmesi ve bölgesel planlarda, Bakanlığınıza bağlı, hiç olmazsa bir ölçüde bu hizmetlerin aksamaması için bir birim kurup, orada bu hizmetleri yapmayı sürdürecek misiniz?

İkinci sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bütün kaynakları, makineleri, varlıkları il özel idarelerine bırakılacak. Bu makineler, varlıklar, il merkezinde, il özel idarelerinin ve valinin emrinde bekleyecek. Şimdi, ben ilçemi düşünüyorum -tabiî, doğuda falan daha da güç- il merkezine 100-150 kilometre uzakta, bir Çameli İlçesinin, bir Çivril İlçesinin köyleri var. Kışın yol kapandı, heyelan oldu, başka şeyler oldu; il merkezinden, yani 150 kilometreden, 100 kilometreden bir makine gelinceye kadar o mağduriyet, o zarar, sürecek.

Bilmiyorum; bu tasarı, biraz oldubittiye getirilerek yasalaşıp çıkıyor; yaşayınca aksaklıklarını göreceğiz; "yerelleşme, demokratikleşme olsun, bürokratik engeller kalksın" diye, belki de, orada, ilde, bir bürokratik engelle karşılayacağız...

BAŞKAN - Soruyu sorun lütfen.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli)- Soruyu soruyorum Sayın Başkanım.

Diyorum ki, hiç olmazsa ilçe merkezlerinde, belki, belediyelerle bir eşgüdüm içerisinde bu güzelim kuruluşun makinelerini bulundurup, o köylere daha yakın tutularak, hiç olmasa o kış günlerinde, tam da gereksinim olduğu zamanlarda, o makineler kullanılamaz mı diyorum.

Sayın Bakanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, izninizle, birkaç kez soruldu; fakat, Sayın Bakandan yanıt alınamamış bir soruyu, ben, çok yalın bir şekilde ifade edeceğim

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, şu anda yaptığı işler içerisinde, projeler içerisinde ve işlevleri içerisinde, özellikle küçük illerinde, kendi seçim bölgem Uşak gibi veya doğuda daha zor illerde yapılamayacak nitelikte, çapta hiç mi bir iş yoktur Sayın Bakanım? Şu anda Genel Müdürlüğün uhdesinde olan ve küçük illerin il özel idarelerinin bilgi birikimi ve o illerdeki teknolojik altyapı içerisinde yapılması mümkün olmayacak hiç mi proje yoktur? Yani, her şey yerele devredilince yapılabilecek durumda mı, küçük illeri de düşünürsek? Birinci sorum budur.

İkinci sorum: Gerek Avrupa Birliği gerek Dünya Bankası, Türkiye'deki çiftçi nüfusunun, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, şimdiki düzeyi olan yüzde 35-40 mertebelerinden aşağılara, yüzde 10'lara çekilmesini bizden talep ediyor; bunu biliyoruz. Bir art niyet aramıyorum; ama, bu çabalar, acaba, bu gibi yasalarla köylerimizi daha ihmal ederek, köylümüzü, köylü nüfusumuzu azaltmak gibi bir yöntemin bir parçası mıdır? Öyle bir izlenim uyandırıyor; köylü nüfusumuza, köylümüze daha az hizmet verirsek, köylü nüfusumuz giderek azalır; bu da, bizi gelişmiş ülkeler düzeyine yaklaştırır. Böyle bir anlayış mı vardır? Bu da ikinci sorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Haluk Koç, buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Gördüğüm kadarıyla, Sayın Bakan, son zamanlarda kendisine sorulan soruları -sayın milletvekillerinin İçtüzüğün kendilerine verdiği hakları kullanarak sorduğu soruları- yanıtlamıyor, yazılı olarak yanıtlayacağını söylüyor.

Ben, Sayın Bakanın sözünü tutacağına inanıyorum; ama, tam karşısında, hükümet sıralarında oturan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Ali Şahin -sohbetini herhalde biraz kesmek zorunda kalacağım Sayın Şahin'in- Kamu Yönetimi Reformu Tasarısının görüşmeleri sırasında...

BAŞKAN - Sayın Şahin, soruyu size yöneltiyorlar.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Tamam...

HALUK KOÇ (Devamla) - ...kendisine sorulan soruları yazılı olarak yanıtlayacağını beyan etmişti. Aradan bir yıl geçti; bana, Sayın Mehmet Ali Şahin'den, sorduğum sorular için, o tarihte yazılı olarak cevap vereceğini beyan etmesine rağmen, herhangi bir yanıt ulaşmamıştır; ama, Sayın Sami Güçlü'nün böyle davranmayacağına ben inanıyorum, kötü örnek olmayacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç'un hakkımdaki bu kanaatini yanlış çıkarmamaya özen göstereceğim.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakana, kendisine yönelik bir hitap olduğu için söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.

Adımdan bahsedildiği için kısa bir açıklama yapma ihtiyacını hissettim.

Eğer, bana yöneltilmiş olan herhangi bir soruya "yazılı olarak cevap vereceğim" demişsem, o soruya yazılı cevap vermişimdir. Mesela, en son, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığıma bağlı kuruluşlarla da ilgili sorular yöneltilmişti bana; bir kısmına sözlü cevap vermiştim ve "geriye kalan sorulara yazılı cevap vereceğim" demiştim. Bir hafta sonra tüm sorulara yazılı cevap verdim. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşımız takip ederse, sanıyorum, bürosuna gelmiş ve gözünden kaçmış olabilir. Daha önceki sorularla da ilgili söylüyorum, bu konuda son derece hassasım ve titizim; bu sorulara mutlaka cevap vermişimdir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Eski tarihli...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Eğer, atlamış olduğum bir soru varsa, onu da ayrıca tetkik edeceğim. Kendisi de beni bu konuda bilgilendirir, dosyalarına yeniden bir bakarsa, memnun olurum.

Hükümet olarak ve bakanlıklar olarak, yazılı, sözlü, her türlü soruya anında cevap vermeye özen gösteriyoruz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Hayır, hayır...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Nitekim, şu anda, sorulara cevap verme oranımız yüzde 82'dir; ben her hafta takip ediyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

HALUK KOÇ (Samsun) - Ben, geriye kalan yüzde 18'lik oranın içerisindeyim herhalde!

BAŞKAN - Değerli milletvekili arkadaşlarım, geçici 8 inci maddenin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Geçici 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- Bu Kanunun, geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan söz istemiştir.

Sayın Özkan, sizin kişisel söz talebiniz de var; grup adına başka söz talebi olmadığı için, iki konuşma süresini birleştiriyorum.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kapatılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 8 inci maddesiyle ilgili olarak görüşlerimi bildirmek üzere, Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlarım.

Bu arada, bugün sabah Ankara Garında meydana gelen tren kazasında hayatlarını kaybeden tren şefi Mehmet Yelkenbırak'a ve personel Sinan Işık'a Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı dilerim; yaralılarımıza da acil şifalar temenni ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1984 yılında kurulan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ne yazık ki, bugün -her ne kadar yetki devri deseniz de- kapatılmak istenmektedir. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin, icraata başladığı ilk günden itibaren planlı ve programlı olarak yürüttüğü kaldırma, yok etme, devretme, kapatma çalışmalarından biri daha, maalesef, bugün, sergilenmektedir. Birkaç gün önce, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrini içeren kanun tasarısını kabul ettik. Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasını görüşüyoruz. Bu görüşmeleri de, şu anda ekranları başında izleyen milyonlarca yurttaşımız endişe ve hayretle izlemektedir ve kim bilir, bunların ardından ne tür düzenlemeler yapılacak, bizlerin kurum veya kuruluşlarına ne zaman sıra gelecek diye kaygıyla beklemektedir.

Bakın, Burdur'da kapatılan ve kaybedilen bazı değerlerimizi hatırlatmak isterim. Burdur'dan, Isparta, İstanbul, İzmir ve Ankara'ya yapılan tren seferleri kaldırıldı. Burdur Şeker Fabrikasına ait Bucak, Ağlasun, Hacılar, Kemer, Eğneç gibi pancar kantarlarımız kapatıldı. Pancar şefliklerimiz kaldırıldı.

Değerli arkadaşlarım, bu ülkede pancar deyince sadece şeker düşünülüyor. Pancar, ekim dikim çavuşluğuyla başlar -Türkiye'nin en büyük istihdam kaynağı pancar sektörüdür- çapalamayla devam eder, sulamayla sürdürülür; sökmesi, kantara taşınması, posası, küspesi, melası, başlı başına bir sektör, Türkiyemizin en köklü sektörü. Bunu gözardı ettiğiniz için üzüntülerimi belirtiyorum. Yine, Burdur'da, Altınyayla, Karamanlı, Kemer, Çeltikçi İlçelerimizdeki adliyelerimiz kapatıldı, bazı banka şubelerimiz kapatıldı; sıra, Burdur Köy Hizmetlerine geldi.

Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetinin, sözümona yeni düzenlemeler getireceğim diye çıkarılan bu kanunları, yok edilen, yerle bir edilen ve ülkeyi yıllarca içinden çıkılamayacak idarî krizlere sürükleyecek bu düzenlemeleri, sanıyorum bundan sonra iktidara gelecek üç beş hükümet dahi zor düzeltecektir. Yaptığınız fazla bir şey yok; ama, mevcut düzenleri bozmakta, karmaşa içine sokmakta yaptığınız şeyleri inkâr etmek mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, içimiz sızlayarak, Türkiye'nin en önde gelen şanlı kurumlardan birisinin daha ipini çekmek üzere olduğumuzu üzülerek belirtmek isterim. Bugün, 48 000'e yakın personeli, 19 bölge müdürlüğü, 12 araştırma enstitüsü, 2 eğitim merkezi müdürlüğü ve 3 proje müdürlüğü ve sahip olduğu 17 000 makinesiyle sayısız hizmetler vermiş olan devasa bir kurumu tarihin karanlık sayfaları arasına gömmek üzeresiniz.

Birazdan bu kanun tasarısı oylanacak ve sizlerin oylarıyla bu koskoca kurum yerle bir olacak; tıpkı bundan önce de yok ettiğiniz, etkisiz bıraktığınız diğer kurumlar gibi. Ve eminim ki, birçoğunuz, neymiş şu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, şimdiye kadar neler yapmış ya da her türlü imkâna sahip miymiş ya da neleri yapmamış diye merak edip de ilgilenmediniz bile. Şimdi vakit çok geç olmadan, bari, verilen bir arada odalarınıza gidip bir 10 dakika araştırın. 300 000 kilometre köy yolunun ve 80 000 içmesuyu ünitesinin hangi kurum tarafından yapıldığını ve 15 000 000 köylümüze hizmet veren kurumun hangisi olduğunu öğrenin. 10 000'e yakın köy, 12 000 konut ve 6 000 tarımsal işletmede yapılmış iskân çalışmaları hakkında bilgi edinin. Gerek proje müdürlüklerince gerekse de araştırma enstitülerince yapılmış binlerce çalışmayı görün. Bu yasayla birlikte bütün bu çalışmaların heba olacağını hesaplayın.

Yine, bu yasayla aileleriyle birlikte mağdur edeceğiniz en az 250 000 vatandaşımızı düşünün. Bu yasayla birlikte Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hizmetlerinden yararlanamayacak olan milyonlarca köylümüzün, çiftçimizin durumunu bir kez daha düşünün.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde ilk defa olarak biyogaz üretimine ait değerli çalışmaları yapan kurum, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüdür. 1986 yılında tüm akademik çalışmalar ve fizibilite çalışmaları tamamlanmasına rağmen ve biyogaz tesisi kurmak isteyen hayvancılık işletmelerinin yoğun taleplerine rağmen, hükümetlerin ilgisizliği nedeniyle bugün işlerlik kazandırılmamış ve kurumsal bir faaliyet yapılamamıştır. Bunun gibi birçok çalışmadan söz etmek mümkündür.

Burada hantal olan yapı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yapısı mıdır, yoksa, hantal olan, devlet işleyişi midir?..

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, her kar yağdığında, yolların her kapandığında, kırsal kesimde yaşayan milyonlarca köylümüzün tek umudu olmuştur.

Köylerde üç isim hep hafızalardadır; bunlardan biri greyder şoförüdür, biri veteriner hekimdir, biri -orman köyü ise- ormancıdır. Birçok okul çocuğumuz Köy Hizmetlerinin açtığı yollardan okullarına gitmiş, birçok hastamız bu sayede hastanelere ulaşarak şifa bulmuş, birçok kadınımız, yine bu yollardan hastanelere ulaşarak doğum yapmıştır.

Bugüne kadar 300 000 kilometreye yakın köy yolunu açan, önder, genç çiftçileri yetiştiren, doğal arıtma tesisleri, havuzlar, sulama kanalları yapan, yine yeraltı sularımızın değerlendirilmesi için çok değerli çalışmalar yapan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü değil midir?!

Böyle bir kurumu kapattığınızda ve tüm yetkilerini belediye ve özel idarelere devrettiğinizde, bu hizmetlerin aksamadan ve geliştirilerek yürütülebileceğini, gerçekten, düşünüyor musunuz?

Bugün, İstanbul'da üç dört saatlik bir kar yağışı, tüm yaşantıyı günlerce felce uğratmaktadır. Yerel yönetim bunda bile başarılı olamazken, bir de Köy Hizmetlerinin görevlerini nasıl yürütecektir? Bu sorumluluğu nasıl yerel yönetime vereceksiniz?

Kendi kurumlarında bugüne kadar her türlü özveriyle çalışan kurum personelinin, şimdi, bir başka kurumun bünyesinde sığıntı bir çalışan olarak aynı özverili çalışmaları sürdürebileceğini düşünüyor musunuz?

Ülkemizde, toprak muhafazası, arazi toplulaştırılması, arazi düzeltme hizmetleri, göçmen ve göçebelerin iskânı, heyelan ve erozyonla mücadele konularında tek yetkili ve tek bilgili kuruluş Köy Hizmetleridir; Genel Müdürlük de bir ihtisas birimidir; bunu görmezlikten gelemeyiz.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun tasarısı yasalaştıktan sonra, seçim bölgelerinizde aksayan hizmetlerden dolayı vatandaşın tepki ve şikâyetlerini nasıl göğüsleyebileceğinizi iyi düşünün. Belki de, tarihî bir karar vererek koskoca bir kurumsal yapıyı yerle bir etmek üzeresiniz. Bunun vicdanî sorumluluğunu üstlenebilecek misiniz? Gelin, bu kanun tasarısını reddedelim. Bu kurumsal yapıyı bozmayalım. Sonra, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü nasıl daha verimli çalıştırılabilir, neler yapılabilir; onları hep birlikte tartışalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, bugüne kadar işçinin, memurun, köylünün, çiftçinin ve milyonlarca işsizimizin dertlerine çare bulmak yerine, bugün darboğazda olan tarım ve hayvancılığımızın sorunlarına çözüm bulmak yerine, Başbakanlıkça hazırlanan bu kanun tasarısıyla mevcut durumu iyileştirmeyi düşünmüyor; daha da komplike bir hale getiren bu tasarıyı gündeme getiriyor.

Sayın milletvekilleri, lütfen, sağduyulu olalım ve bu kanun tasarısına "hayır" diyelim. Aksi halde, devletin en iyi işleyen çarklarından birisini daha kırmış olacağız. Gelin, bu yanlıştan vazgeçelim. Neden vazgeçelim diyorum; köylümüz, yerinden yönetimi ve hizmeti zaten ayağında alıyordu. Şöyle ki: Değerli arkadaşlarım, ben, Antalya İlinde, Korkuteli İlçesi adına beş yıl il genel meclisi üyeliği yaptım. İl genel meclisi üyeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, bölge müdürlüğünün, il müdürlüğünün mesai arkadaşı gibi çalışırlar. Köy Hizmetleri çalışanları, kadroları, ekipleri, bilgileri, deneyimleri, ödenekleriyle köye ve köylümüze, yıllardır, cansiparane bir şekilde hizmet etmektedirler. Onlar, ulaştırmada, içmesuyunda, köprüde, iskânda, tarımda, konutta, teknolojik araştırmalarda ve çevre sektöründe daima hizmet üretmişlerdir. Bakın, mevcut sistemde, il genel meclisi üyeleri daimî encümenleriyle vali başkanlığında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bölge ve il müdürlükleriyle neler yapıyorlardı: Yol yapımı, bakımı ve onarım çalışmalarını yapıyorlardı; köprü ve sanat yapılarını yapıyorlardı; arıtma ve kanalizasyon çalışmalarını yapıyorlardı; göçmen ve göçebelerle ilgili sorunları, onlar için yer kamulaştırmalarını, tarımsal iskânlarını yapıyorlardı; tarım arazisi tesviyelerini yapıyorlardı, tarım arazisi drenajlarını yapıyorlardı, tarım arazisi sulamalarını yapıyorlardı; yine, tarım arazisi toplulaştırmalarını yapıyorlardı, toprak muhafaza çalışmalarını yapıyorlardı, tarım topraklarının korunmalarını sağlıyorlardı, yeraltı su kaynaklarının, değerlendirilmek üzere, sondaj çalışmalarını yürütüyorlardı; bütün bu sektör çalışanlarında gerek duyulan doneler için araştırma çalışmalarını, erozyon ve heyelan çalışmalarını, hatta duble yol çalışmalarında görev yapıyorlardı ve başarıyorlardı. Onun için, bu başarıya sahip çıkalım. Gelin, bu yanlışlıktan vazgeçelim diyorum. İşi arapsaçına çevirmeyelim. Bizim Burdur yöresinde bir atasözü vardır: "Ahmak oğlu verir malı veresiye/ kafesteki kuşu salıverir gelesiye." Gelin, kafesteki kuşu salmayalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu maddede 'bu kanunun geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" denilse de, gelin, bu kanunu geri çekelim.

Biliyorum, siz yine bildiğinizi yapacaksınız. Durum böyle olunca, ben, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Sayın Bakana, şimdiye kadar yaptıkları hizmetten dolayı, Genel Müdürüne, mühendislerine, makine operatörlerine, şoförlerine, işçilerine kadar tüm çalışanlarına, hizmet alan Türk köylüsünün minnet ve şükranlarını sunuyorum. Bugüne kadar yapılan özverili çalışmalarınıza da şahsım adına teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, tüm ulusumun, sizlerin ve Burdurlu hemşerilerimin yaklaşan kurban bayramını candan kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Süreye saniyesi saniyesine riayet ettiniz; sağ olun.

İkinci kişisel söz talebi, İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'e aittir.

Buyurun Sayın gündüz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi yürekten saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Gündeminizi işgal etmemin esas sebebi; biliyorsunuz Danışma Kurulu kararıyla 1 Şubata kadar tatil kararı aldık. Gerçekten, bu Yüce Meclis geceli gündüzlü çalışarak, hafta sonları çalışarak aslında böyle bir tatili hak etti. Bu konuda kamuoyumuzun bilgilendirilmesi babında fikirlerimi beyan etmek istiyorum.

İktidarıyla muhalefetiyle burada gerçekten faydalı tartışmalar oldu. Aslında, Namık Kemal'in dediği gibi, bârikai hakikat müsademei efkârdan doğar. Bu tartışmalar ve ortaya serdedilen fikirler, öyle zannediyorum ki, bu işin icraında görevli Sayın Bakan ve değerli bürokratlar tarafından dikkate alınacak ve ona göre de uygulama yapılacaktır. O yüzden, buna katkıda bulunan, iktidarıyla muhalefetiyle bütün arkadaşlarımıza özellikle teşekkür ediyorum. Dolayısıyla, biz, Bütçe Kanunundan sonra âdet olduğu halde, yılbaşında da ara vermedik ki, kurban bayramının gelişi, dolayısıyla sömestr tatilinin de yine bu döneme denk gelmesi dolayısıyla, Meclisimizin 1 Şubata kadar bu dinlenmeyi hak ettiğine inanıyoruz. O yüzden, burada emeği geçen bütün arkadaşlarımızı milletimizin huzurunda bir kez daha tebrik ediyor, teşekkür ediyorum.

Ayrıca, yaklaşan kurban bayramı dolayısıyla aziz milletimize Grubumuz adına hayırlı bayramlar diliyorum, bu kurban bayramları mübarek olsun. Bu bayram, ülkemize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlı ve barış dolu günler getirsin diye temennide de bulunuyorum.

Burada -tabiî, akıl için yol bir- aynı yere değişik yollardan gidilebilir. Şimdi, burada, gerçekten aslolan köye ve köylüye hizmettir. Burada, iktidarın yolu bu şekildedir, muhalefetin tercih ettiği yol bir başka şekildedir; ama, her ikisinin de gayesinin, aslında, köye ve köylüye, daha doğrudan, daha direkt hizmet götürmek kastı taşıdığına inanıyoruz. Davranışlar ve eylemler niyetlere göre değerlendirilir. İktidarın da muhalefetin de niyetinin doğru olduğuna inanıyoruz. O yüzden, gerçekten, hem bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ilgasıyla ilgili kanun tasarısı hem de bundan önce bu Meclisin gösterdiği gayret ve performans her türlü takdirin üzerindedir; özellikle, ben, değerli grup başkanvekilleri başta olmak üzere, muhalefetimizin de değerli milletvekillerine ve bütün milletvekili arkadaşlarıma yürekten teşekkür ediyor, sevgi ve saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Soru-yanıt bölümüne geldik.

Sayın Nuri Akbulut; buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Değerli Bakanımızdan, şu hususun sorulmasını istiyorum: Değerli Bakanım, bildiğiniz gibi, görüşülen tasarının genel gerekçesinde dünya ölçeğinde ve genel olarak aşırı büyüyen ve merkezîleşen kamu idaresinde yozlaşma ve yolsuzluktan bahsedilmektedir.

Yine, genel gerekçenin son bölümünde ise, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasının amacının, yürütülen faaliyetlerin mahallî müşterek ihtiyaçlara göre mahallinden planlanıp yerine getirilmesinin daha uygun olacağı anlatılmaktadır. Oysa, kürsüye çıkan bazı arkadaşlarımız, "yozlaşma ve yolsuzluk" kelimelerinin, sanki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü çalışanları için kullanıldığı şeklinde bir ifadede bulunmuşlardır. Bunun doğru olup olmadığını sizden dinlemek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -Sayın Mustafa Gazalcı; buyurun.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Daha verimli, daha etkin, daha az harcamalı hizmet için bu yasal düzenlemenin yapıldığı söyleniyor; artık, sonuna doğru geldik.

Ben, tabiî, bir milletvekili olarak merak ediyorum; bu Genel Müdürlüğün 17 tane bölge müdürlüğü, 8 tane de araştırma birimi var. Bu bölge müdürlüklerindeki, araştırma birimlerindeki birikimler, araçlar hangi ölçüyle ve nasıl dağıtılacak, hangi illere verilecek? Birçok ilin ortasındaki yerler... Bu bölgesel hizmetler nasıl yapılacak?

Özellikle küçük yoksul illerde, toprak analizi, incelemesi, yeraltı su kaynaklarının incelemesi nasıl olacak? Mühendislik hizmetleri bu küçük illerde nasıl verilecek?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gürol Ergin; buyurun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, demin, ben, iki soru yönelttim; ama, Sayın Bakanım sözlü yanıt vermediği gibi, yazılı yanıt vereceğini de söylemedi o konuda; bunu anımsatıyorum. Eğer, yazılı yanıt verecekse, onu bilmek istiyorum.

İkincisi ise, Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarım, burada yapılan bir konuşmaya atfen, yolsuzluk ve yozlaşmanın, yalnızca Köy Hizmetlerinde çalışanlar için ifade edildiği gibi bir izlenim doğduğunu söylediler bizim konuşmalarımızda. Bunun geneli kapsadığını ifade ediyorlar.

Şimdi, Sayın Bakanıma soruyorum; yani, devlet yönetiminde, başından sonuna kadar her yerde yolsuzluk ve yozlaşma olduğuna, diğer AKP'li milletvekilleri gibi siz de inanıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Ümmet Kandoğan, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum.

Biraz önce, Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut, benim konuşmamdan atıf yaparak bir soru yönelttiler. Ben, genel gerekçeyi tekrar okuyorum: "...bu verimsiz yönetim süreci çeşitli yozlaşma ve yolsuzluk olayları ile birleştiğinde ise halkın yönetime olan güvenini azaltmaktadır." Bu, ikinci paragraf. Daha sonraki paragrafta o sorunlardan bahsediliyor. "Yukarıda belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline gelen Köy Hizmetleri..."

BAŞKAN - Soruya gelelim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Soruyorum: Yukarıda bahsedilen o yolsuzlukların ve yozlaşmanın en belirgin şekilde ortaya çıktığı kurum, Köy Hizmetleri midir? Bunu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Sayın Ahmet Işık; buyurun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma şu soruyu yöneltmek istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yurtiçi ve yurt dışından gelen göçmenlerin işlemleriyle de görevlidir, olağanüstü durumlarda komşu veya diğer ülkelerden gelecek soydaşlarımızın iskânıyla da görevlidir. Köy Hizmetleri, bu konuda, iskân politikalarını belirlemekte, iskân seferberlik planları yapmaktadır. Bu görevlerin Bayındırlık ve İskân Bakanlığı veya özel idarelere devredilmesi halinde, özellikle yurt dışından gelecek göçmenlerle ilgili iskân konusu aksayabilir mi; bu konuda ne gibi tedbirler alınacaktır?

Son sorum: Tasarıyla, ulusal ve bölgesel düzeydeki araştırma enstitüleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devredilmektedir. Bu durumda, araştırma enstitüleri, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne mi bağlanacaktır; bu tür bir yapılanma, çok önemli bir görev alanı olan araştırma-geliştirme çalışmalarını nasıl etkileyecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Bakan; buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımızın konuya yönelik bir kısmı daha önce de sorulan; ama, ilk defa da dile getirilen soruları var; ben, vakitten kazanmak için, bunlara da yazılı cevap vereceğimi ifade ediyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesindeki "1.3.2005" tarihinin "15.3.2005" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Faruk Çelik

Cemal Uysal

Hikmet Özdemir

 

Bursa

Ordu

Çankırı

 

Hüseyin Tanrıverdi

Mustafa Nuri Akbulut

Faruk Anbarcıoğlu

 

Manisa

Erzurum

Bursa

 

 

Recep Koral

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ümmet Kandoğan

Dursun Akdemir

Mehmet Tatar

 

Denizli

Iğdır

Şırnak

 

Edip Safder Gaydalı

Naci Aslan

Ülkü Güney

 

Bitlis

Ağrı

Bayburt

Madde 8.- Bu Kanunun, geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1.7.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

726 sıra sayılı yasanın 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bayram Meral

Ali Kemal Deveciler

Mustafa Gazalcı

 

Ankara

Balıkesir

Denizli

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

R. Kerim Özkan

Ali Oksal

 

Malatya

Burdur

Mersin

Madde 8.- Bu Kanunun geçici 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası yayımı tarihinde, diğer hükümleri 1.7.2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu önergeyle bir önceki önerge tamamen aynı mahiyette; böyle olduğundan dolayı, her ikisini birlikte işleme koyacağız.

Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahiplerine yöneliyorum; gerekçeyi mi okutayım, önerge hakkında konuşacak mısınız?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Söz istiyorum, konuşacağım efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) -Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - O zaman, hem Sayın Bayram Meral hem de Sayın Ümmet Kandoğan, arka arkaya, bu birleştirilen haliyle, önergeler hakkında konuşacaklar.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Saygıdeğer Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Belli ki işin sonuna geldik değerli arkadaşlarım. Bu teşkilatta kar programı yaparken hakkın rahmetine kavuşan arkadaşlarımız vardır, trafik kazası geçirip hakkın rahmetine kavuşan arkadaşlarımız vardır, terör kurbanı olan arkadaşlarımız vardır, bunların hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, önergedeki talep ve teklifimiz bildiğiniz gibi iki konuya dayanmaktadır. Bir, ülkemizin birçok yöresinde kar programı çalışmaları devam etmektedir. Her ne kadar okullar tatil edilse dahi kısa bir süre sonra okullar başlayacaktır ve sekiz yıllık eğitimin seri bir şekilde devam edebilmesi için yolların açık tutulması gerekmektedir.

İkincisi, bildiğiniz gibi, biraz önce Şanlıurfa Milletvekili arkadaşım Mehmet Vedat Melik de söyledi, toplusözleşme görüşmeleri devam etmektedir. Toplusözleşme görüşmeleri, bildiğiniz gibi, başladığında en az üç beş ay devam etmektedir. Bugün, her ne kadar da İktidar Partisi, "taraflardan görüş aldık 15 Marta çektik" diyorsa da, yarın Genel Müdürlük dağıldığı zaman bazı sıkıntıların, bazı sorunların ortaya çıkacağından ciddî kuşku duymaktayım.

Değerli arkadaşlarım, nasıl olsa karar alıyorsunuz, bu teşkilatı kapatıyorsunuz, üç ay önce olmuş, üç ay sonra olmuş, bırakınız, bu arkadaşlarımız kar programını seri bir şekilde yapsın, toplu iş sözleşmelerini seri bir şekilde bitirsin, ondan sonra kapatacaksanız, zaten kapatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi toparlarken, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Ben, bu teşkilatta bir emek verdim -tabiî size çok kolay geliyor- emek verdiğiniz kuruluşlarda ufak tefek sıkıntılarla karşılaşırsanız, inanırım ki, siz de üzülürsünüz. Ben, otuz sene bu arkadaşlarımla birlikte çalıştım. Bu insanlar, geçmişte, terörden mütevellit, farklı düşünceden mütevellit, birbirine selam vermekte zorluk çekerlerdi. Hepimizin gayretiyle bunları öyle bir noktaya getirdik ki, kardeş kardeşle bu kadar sağlıklı ilişki kuramaz. Şimdi bu teşkilat ortadan kaldırılıyor, farklı birimlere, farklı bölgelere dağıtılıyor. Ben, huzurunuzda, bu emeğimi, bütün arkadaşlarıma helali hoş ediyorum. Onlar da, ayrıldığım zaman, bana emeklerini helal etmişlerdi; ama, şunu söylüyorum: Sizlerin bir bölümünüzün -hepinizi kastetmiyorum- "Köy Hizmetleri işçisi, mühendisi verimsizdi, bundan dolayı, daha verimli bir şekle sokmak için bu Genel Müdürlüğü kapattık" lafınızdan dolayı, onların, daha verimli çalışarak sizleri mahcup edeceğine inanıyorum ve o arkadaşlarıma güveniyorum.

Bu vesileyle, bütün halkımızın kurban bayramını kutluyorum, zatı âlilerinizin kurban bayramını kutluyorum. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşım, ayın 1'ine kadar tatil olduğunu söyledi -yanılmıyorsam, öyle anladım- "istirahat edin, bayramınızı kutlayın" dedi; ama, sayın milletvekillerinin cebinde bir şey var mı yok mu, hiç onu sormadı!

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, yerimden kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Önerge işlemini bitirdikten sonra, yerinizden kısa bir açıklama yapmak üzere size söz vereceğim; ama, önce önerge işlemini bitirelim.

Sayın Ümmet Kandoğan, 5 dakikalık sürede önergeyle ilgili görüşlerinizi ifade etmek üzere, buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum; vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak kısaca görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Üç günden beri bu konuyla ilgili çok görüşler ileri sürüldü; ancak, artık tasarının son maddesine geldik ve bu saatten sonra da, artık, çok fazla bir şey değişmeyeceği ortaya çıkmıştır. Ancak, bu tasarının yürürlük maddesinin üzerinde ciddî bir şekilde durmamızın faydalı olacağı inancındayım. Ben hep söylüyorum: Doğuda, çok zor şartlar altında Siirt'te, Şirvan Kaymakamlığında bulundum, oradaki kış şartlarını çok iyi bilen birisiyim. Şirvan'ın, Cevizlik nahiyesine, Yelkıranına, Bozpınarına -ki Bitlis'e bağlandı- Yağcılar Köyüne bu kış şartlarında ulaşmanın çok zor olduğunu bizzat yaşayarak gören birisiyim. Bu kanun yürürlüğe girecek olursa, 1 Marttan itibaren o bölgede ciddî sıkıntıların olabileceğine inanıyorum. Şimdiye kadar, iller arasında, bölge müdürlükleri ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden dolayı, bir koordinasyon, bir yardımlaşma olurdu; ancak, kanun yürürlüğe girdikten sonra, artık iller arasında bir yardım ve destek olmayacağı için, doğu ve güneydoğudaki illerde çok ciddî sıkıntılar olabilir. Bazı yerleşim birimleri, bir diğer ilin, komşu ilin sınırlarına çok yakın olabilir; göreceksiniz, önümüzdeki günlerde, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra, bir ilin valisi veya il genel meclisi, il özel idaresi kendi araç ve gerecini, hangi nedenle olursa olsun, bir başka komşu ile verme konusunda çok duyarlı davranacaklardır, karşı çıkacaklardır, engel olacaklardır; çünkü, aynı problem kendi illerinde de yaşanacaktır. Onun için, geliniz, bu tasarının yürürlük maddesini bu şekilde hayata geçirelim. Biraz önce Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzle de görüştüm, onlar da altyapı hazırlıkları için zaman kazansınlar. Nihayetinde, bizim sizlerden talebimiz, yaklaşık üç aylık bir süredir, bu üç ay içerisinde bu hizmetlerine devam etsinler, 1 Temmuzdan itibaren yeni şekliyle görevlerine devam ederler.

Ben, bu vesileyle Köy Hizmetlerinde bugüne kadar büyük emekleri geçen bütün kişilere, bu hizmette önemli gayretler gösteren işçisinden, dozer operatörüne, greyder operatörüne ve yağcısından genel müdürüne kadar emeği geçen bütün kişilerimizi gönülden tebrik ediyorum; onlar, bugüne kadar çok büyük bir hizmete imza attılar. Eksiklikleri olmuştur, aksaklıkları olmuştur; ancak, hiçbir zaman onları zan altında, töhmet altında bırakacak bir şeye layık olmadıklarına inanıyorum. Tekrar ediyorum; bu gerekçede yazılanlar, maalesef, onları huzursuz etmiştir.

Bakınız, elimde bir ilden gönderilen ve bu konuyla ilgili üzüntülerini ifade eden... İlin milletvekilini göremiyorum şu anda, söylemek de istemiyorum, ancak, Sayın Bakanıma da takdim edeceğim. Onlar, bu gerekçeden dolayı huzursuz olmuşlardır, rahatsız olmuşlardır; burada, Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu, verimli çalışmadığı sözlerinden rahatsız olmuşlardır. İnanın, kapatılması onları bu kadar üzmemiş; ancak, gerekçede ve burada söylenen hususlar kendilerini daha ziyadesiyle üzmüştür.

Bu duygu ve düşüncelerle, Köy Hizmetlerinin bütün emekçilerini gönülden kutluyorum; hizmetleri için kendilerine teşekkür ediyorum. Yaklaşan kurban bayramının hepimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bir hususu daha belirtmek istiyorum. Demin, Sayın Bakanımız burada, 1991'den sonra işe başlayan memurlara 1 derece verilmesiyle ilgili kanun tasarısını Meclis gündemine sevk ettiklerini ifade ettiler. Bu konuyla ilgili kanun teklifini ben kanun tasarısından önce Türkiye Büyük Millet Meclisine vermiştim. Bu noktada bizim de emeklerimiz, gayretlerimiz olduğunu da ayrıca belirtmek istiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Aynı mahiyette olan 2 önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclise Başkanlığına

Görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 8 inci maddesindeki "1.3.2005" tarihinin "15.3.2005" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Faruk Çelik (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, belirtilen tarihin 16.3.2005 olarak değiştirilmesi kaydıyla, katılıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahibi buna katılıyor mu?

CEMAL UYSAL (Ordu) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Peki.

Değiştirilmiş şekliyle Hükümetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergenin gerekçesini mi okutalım, konuşacak mısınız?

CEMAL UYSAL (Ordu) - Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Devir işlemleri için gerekli sürenin kazanılması maksadıyla gerek görülmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Samsun Milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Sayın Haluk Koç, yerinden, bir konuda açıklama yapma talebinde bulundu. İçtüzüğe göre, kendisine kısa bir süre içinde açıklama yapması için söz veriyorum.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasama göreviyle yükümlü olan tüm milletvekillerimizi ilgilendiren bir konu. Şu anda, Moskova Havaalanında, Sayın Başbakanın Rusya gezisine, çeşitli odaların davetlisi olarak katılan, bunlardan 40'ı İktidar Partisi milletvekili, 9'u Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili; 50 kadar arkadaşımız, saat 12.30'dan itibaren mahsur durumdadır. Bu arkadaşlarımızın ayakkabıları çıkarılmıştır, çorapları çıkarılmıştır, ceketleri çıkarılmıştır; güvenlik nedeniyle böyle bir rezalete maruz kalmışlardır. 250'ye yakın il ve ilçe oda başkanı, Sayın Zafer Çağlayan da bu grubun içindedir. Şu anda milletvekillerimiz telefonla ulaştılar. Milletvekillerimizin başlarında, Sanayi ve Ticaret Komisyonu Başkanı, Kütahya Milletvekili Sayın Soner Aksoy da bulunmaktadır.

Bir rezaletle karşı karşıyayız değerli arkadaşlarım. Bana tepki gösterdiniz belki niye söz alıyor diye; ama, bu rezaleti, burada dile getirmeyip nerede dile getireceğiz şu aşamada?

Saat 12.30'dan beri bu arkadaşlarımız orada bekliyorlar. Rusya'ya, Sayın Başbakanın yaptığı geziye katılan ve bu harekete maruz kalan arkadaşlarımız sokakta gezerken, bir kısmı, kırmızı pasaportlarında vize olmadığı için Rus polisi tarafından çevrilmiştir; bir kısmı 100 dolar, 200 dolar rüşvet vererek nezarete gitmekten kurtulmuşlardır.

Bir rezaletler perdesi yaşanıyor. Sayın Başbakan Yardımcısı burada, iki sayın bakanımız burada. Ben, bunu, buradan, Adana Milletvekilimiz Sayın Tacidar Seyhan'ın konuyu telefonla iletmesi üzerine, sizlerin de bilgisi olması açısından, kısa söz hakkını kullanarak belirtmek istedim.

İlgililerin gereğini yapacağına inancımı bir kere daha bildiriyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Konuyla ilgili, Sayın Bakan açıklamada bulunacaklar.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Koç'un gündeme getirdiği konuyla ilgili, ben de birkaç dakika önce bilgi sahibi oldum. Hemen Dışişleri Bakanımız Sayın Gül'ü aradım. Dışişleri Bakanlığına ve Dışişleri Bakanımıza, Sayın Koç'un ifade ettiği şekilde bir olumsuzluk, şu ana kadar yansımamış; ama, Sayın Dışişleri Bakanımız, 2 dakika önce "hemen harekete geçiyorum" dediler. Olay var mı, boyutları nedir; bu konuda bilgi alıp, bizi bilgilendirecekler. Eğer, bilgi, bana, Meclisimiz çalışmaya devam ettiği süre içerisinde gelirse, sizleri ayrıca bilgilendireceğim.

Eğer böyle bir şey olmuşsa, tabiî, kabulü mümkün değildir.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Bilgi sahibi değilim şu anda.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Size nereden bilgi geldi? "3 - 5 dakika önce bilgi geldi" dediniz.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - En yetkili kişi, Dışişleri Bakanımız "bana böyle bir bilgi gelmedi, Dışişlerimize böyle bir bilgi gelmedi; ama, şimdi ilgileniyorum" dedi.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakanım, az önce...

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Neticeyi bekliyoruz... Sayın Koç, biraz sabırlı olalım.

Ben, arkadaşlarımızın, böyle bir şey olmadan, olmuş gibi buraya intikal ettirecekleri kanaatinde değilim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Onu söylemek istiyorum.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Biz de görevimizi yaptık. Sayın Bakan ilgileniyor. Sonuç geldiğinde, mutlaka, sizlere, bu sonucu aktaracağız.

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Değerli milletvekilleri, 9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Kişisel söz isteminizle birlikte, 15 dakika, konuşma süreniz.

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ve kişisel görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırmaktadır ve bu Genel Müdürlüğün yetki ve görevlerini, yerel yönetim birimleri ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı arasında paylaştırmaktadır. Bu tasarı, böyle bir paylaştırma ve bir genel müdürlük için böyle bir ortadan kaldırma işlemini yaparken, acaba, ne ölçüde kamu yararı amacına hizmet etmektedir?

Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, bütün milletvekillerimizin de bildiği gibi, köye en kapsamlı hizmeti götüren idarî birimimizdir Türkiye'de.

BAŞKAN - Oya Hanım, bir dakikanızı rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi anlıyorum; arka arkaya, Moskova Havaalanından arkadaşlarımız arıyor, parlamenterlerimiz, oda başkanlarımız; ama, o konuşmaları lütfen kuliste yapalım. Uğultu oluyor, Sayın Konuşmacıyı dinleme imkânı bulamıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, ayakta milletvekili kalmasın lütfen.

BAŞKAN - Ayakta olan milletvekili arkadaşlarımızın, özellikle, oturma yerlerinin arkasında yaptıkları konuşmalar uğultu yaratıyor.

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Yapmayın!.. Bunu âdet haline getirdiniz!..

BAŞKAN - Yahu, kardeşim... Pardon... Değerli Milletvekilim, burada, bakın, Zeynep Tekin Hanım -Adana Milletvekili- başka pek çok hanımefendi milletvekilimiz, beyefendiler, onlar beni uyarıyorlar, duyamıyoruz diye; ama, siz, arkada, istediğiniz kadar, rahat rahat, bağıra bağıra konuşun diye ben uyarmadan durabilir miyim?!

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Kimse bağırarak konuşmuyor.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Ayhan Tekin burada yok.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hâlâ ayaktalar.

BAŞKAN - O arkadaşlarımız uyarıyor, sizin arkadaşlarınız uyarıyor. Sizin önde oturan arkadaşlarınız, arkada sizin yaptığınız gürültüden, meydana gelen uğultudan dolayı uyarıyorlar. Ben de o uyarıyı size aktarıyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Sayın Başkan, Ayhan Tekin burada yok; yanlışınız var.

BAŞKAN - Ben de sizi ona göre uyarıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Otur yerine!

NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Ne diyorsun sen?!

(CHP sıralarından "Gel...Gel hadi" sesleri)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Kabadayı mısın?!

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne var? Her şeye konuşuyorsun. Var mı bir şey?! Kendini bir şey sanıyorsun!.. Kabadayı mısın?!

EYÜP FATSA (Ordu) - Sakin ol Hüseyinciğim, sakin...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Yakışmıyorsunuz bu Meclise.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, aranızda konuşmak için mevki var, kulis mevkii var; orada konuşabilirsiniz. Hiç olmazsa, Genel Kurul salonunda sükûneti sağlayalım, sağlıklı bir tartışma ortamı oluşsun. İdare Amiri arkadaşlarımın sükûneti sağlamasını rica ediyorum.

Sayın Araslı, 5 dakika aradan sonra konuşursunuz.

5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.55

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.06

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

726 sıra sayılı yasa tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S. Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Değerli arkadaşlarım, bazı milletvekillerimiz Danışma Kurulu kararının oylamasından haberdar değiller, belki de, o nedenle bu gerginlik oldu. Bu toplantı, bu oturum, bugünkü işlerin tümünü bitirinceye kadar sürecek, ara da vermeyeceğiz. Bu yasa tasarısından sonra üç uluslararası anlaşmanın da görüşmesi var. Bunu bilerek çalışmaları izlersek, daha sükûnet içerisinde bir oturum yapmış olacağız.

Şimdi, Ankara Milletvekili Sayın Oya Araslı konuşmasını sürdürecek ve inanıyorum ki, sakin bir ortamda sürdürecek.

Buyurun Sayın Araslı.

Süreniz 15 dakika.

CHP GRUBU ADINA OYA ARASLI (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini ve kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 726 sıra sayılı kanun, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırmaktadır ve bu Genel Müdürlüğün görev ve yetkilerinin bir kısmını Bayındırlık ve İskân Bakanlığına, bir kısmını ise yerel yönetim birimlerine, il özel idarelerine ve bir kısım belediyelere devretmektedir.

Değerli arkadaşlarım, herkesin bildiği gibi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, köye en yoğun hizmeti götüren idarî birimlerimizden birisidir. Bu Genel Müdürlüğün kaldırılması ve bu hizmetlerin birbiriyle koordineli olmayacak bir biçimde götürecek yerel yönetim birimlerine devredilmesi, öyle zannediyorum ki, ortaya çıkaracağı kamu yararı fevkalade tartışmalı olan bir durumdur; çünkü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, köye götürmekte olduğu hizmetleri merkezden planlamaktadır. Bu merkezden planlama ve merkezden koordine işlevi, kamu hizmetlerinin daha verimli bir şekilde köye götürülmesini sağladığı gibi, bu hizmetlerde ucuzluğu da gerçekleştirmektedir; çünkü, bu hizmetlerin yerel yönetim birimlerine devredilmesi halinde, her yerel yönetim birimi, ayrı köye hizmet götürmek için, araç ve gereç temin edecektir. Bu araç ve gereç ihtiyacı bugün olduğundan çok daha büyük boyutlara ulaşabileceği gibi, yeteri kadar maddî imkâna sahip olmayan yerel yönetim birimleri, bu araç ve gereçleri temin etmek bakımından birtakım zorluklara sahip olurken, yeteri kadar maddî imkânlara sahip olan yerel yönetim birimleri bu araç ve gereçleri daha kolaylıkla ortaya çıkarabilecek, bunlara daha kolaylıkla sahip olabilecek ve köye hizmeti daha verimli, daha yoğun, daha kaliteli bir biçimde götürebilecektir ve böylece, hizmetin köylere ulaşması açısından, yerel yönetim birimlerinin imkânları bakımından bir eşitsizlik, bir farklılaşma ortaya çıkacaktır. Bundan da, öyle zannediyorum ki, bir kamu yararı değil, aksine, bir kamu zararı doğacaktır; maliyetler artacaktır, verimlilik düşecektir. En azından, bu yasa tasarısına oylarımızı verirken, bu olasılıkları veya bu hususları gözardı etmememiz gerekmektedir. Böyle bir durumun kamu yararına, böyle bir tehlikenin kamu yararına sonuç vereceğini de, kuşkusuz, hiçbirimiz, tam olarak, içi rahat bir biçimde iddia edemeyiz.

Bu tasarı, merkezî idareye köy hizmetleri bağlamında verilmiş olan birtakım yetki ve görevleri yerel yönetimlere taşımaktadır. Biz, bu felsefeyi biliyoruz. Bu felsefe, bundan önce Kamu Yönetimi Kanun Tasarısında da karşımıza çıkmıştı.

Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetleri de, o felsefeyi, köy hizmetleri bağlamında gerçekleştiriyor; yani, bütününde yapılamayan, Cumhurbaşkanının veto etmesi, ikinci kere görüşülmesi için geriye göndermesi dolayısıyla yasalaşamayan Kamu Yönetimini Yeniden Yapılandırma Kanun Tasarısının yapamadıklarını, çeşitli bağlamlarda, çeşitli birimlerde gerçekleştirme anlayışının da bir görünümü, bütünüyle yapamadığımızı parçalayarak yapabilir miyiz arayışının bir yansıması.

Değerli arkadaşlarım, merkezî idarenin yetkilerini yerele ne ölçüye kadar taşıyacaksınız ve merkezî yönetimdeki yetkileri, merkezî yönetim birimlerindeki yetki ve görevleri, bu şekilde, peyderpey yerele taşımanın acaba ne anlama geleceğini çok dikkatlice düşünüyor muyuz? Bu, federal yapıya geçişin adımlarıdır. Belki, bize çok masum gözüküyor bunları yaptığımız zaman, içimizde kimilerinin hoşuna gidiyor, daha çabuk hizmete ulaşılabilir gibi bir varsayımdan hareket ediliyor; ama, bu yetkilerin tümü yerele taşındığı zaman merkeze yetki kalmayacak ve neticede federalizme gidilişin altyapısını hazırlamaya başlayacağız biz. Bunun da Anayasamızla bağdaşmayacağı ve çeşitli sakıncalı sonuçları olacağını hepimiz biliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, ben, bu tasarıyı kamu yararına bir tasarı olarak göremiyorum. Burada belki yararlanacak birileri var diye düşünüyorum, onlar da, özel yönetimlerin özelleştirmesi dolayısıyla bu hizmetleri görebilme imkânını bulabilecek olan özel sektördür diye aklıma geliyor.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, bence ve Grubumuzca, kamu yararına olmadığı gibi, Anayasaya da aykırı. Anayasamızın 123 üncü maddesi "idare, yerinden ve merkezden yönetim esaslarına göre kurulur" demektedir. Merkezî idare, merkezden görülen işleri yönetecek ve koordine edecektir, yerel yönetim birimleri de, yerel, ortak hizmetleri yerine getirecektir. Bu nedenle, merkezî yönetimin yetkisi geneldir, asıldır; yerel yönetim birimleri, yerinden yönetim birimleri ise, kendilerine yasaların çizdiği, Anayasanın çizdiği istisnaî alanlar içerisinde görev yapacaklardır; ama, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün ortadan kaldırılmasıyla ilgili bu yasa tasarısına baktığımız zaman, merkezden yönetilmesi gereken birtakım görevlerin, merkezden kullanılması gereken birtakım yetkilerin de bu tasarıyla yerel yönetimlere devredildiğini görüyoruz. Bu hizmetlerin en başında da, toprak mülkiyetiyle, toprağın korunması, verimliliğin sağlanmasıyla ilgili hususlar geliyor. Bunları, Anayasanın 44 üncü maddesi, devlete, merkezî idareye vermiş.

Yine, tarım ve hayvancılığın korunmasıyla ilgili görev ve yetkiler de, bu tasarı marifetiyle, yerel yönetim birimlerine geçecek ve böylece, Anayasanın 126 ncı, 127 nci, 123 üncü, 44 ve 45 inci maddelerine aykırı bir durum ortaya çıkacak.

Ayrıca, tasarıya baktığımız zaman, görev ve yetki dağılımı yapılırken bir belirliliğin de olmadığını görüyoruz. Hangi kalem yetkileri Bayındırlık ve İskân Bakanlığı kullanacaktır, hangi kalem yetkileri il özel idareleri kullanacaktır; bu hususta bir açıklık yok. Bu da, idarenin kanunîliği ilkesine ve dolayısıyla, Anayasamızın 8 inci maddesine aykırı bir durumdur.

Yine, tasarıya baktığımız zaman, tasarıda, birtakım yetkiler genel olarak il özel idarelerine bırakılırken, aynı nitelikteki bazı yetkilerin, adları tasrih edilmek suretiyle, iki belediyemize, İstanbul ve Kocaeli belediyelerine bırakıldığı görülmektedir. Bunun nedeni hiçbir yerde açık değildir ve böyle bir görev ve yetki ayırımının, devirlerde yapılan düzenlemenin Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir durum yaratacağı da hiçbirimizin görmezlikten, bilmezlikten gelmemesi gereken bir durumdur.

Yine, tasarıya baktığımız zaman, devir usul ve esaslarını belirleme konusunda Maliye Bakanlığına ve Bakanlar Kuruluna birtakım yetkiler verildiği görülmektedir. Bunlar, yasa tasarısında, en azından, çerçeve, temel düzenlemesi yapılmamış olan düzenleme yetkileridir ve o nedenle, aslî düzenleme yetkisi niteliği taşımaktadır. Hepimizin malumu olduğu gibi, yürütmenin aslî düzenleme yetkisi yoktur. Yasama aslî düzenlemeyi yapar ve onun çizdiği sınırlar içerisinde, yürütme düzenleme yetkisi kullanır. Bu konuda Anayasa Mahkememizin sayısız kararı ve iptal kararı da mevcuttur. Bunlar da, öyle zannediyorum ki, Anayasa Mahkemesi önüne gittiği zaman, bu kararlarda iptal edilen hükümlerle çok büyük bir benzerlik göstermeleri bakımından böyle bir akıbetle karşı karşıya kalmak tehlikesiyle yüz yüzedirler.

Gene, tasarıya baktığımız zaman, burada, şube müdürü üstü birtakım kadrolarda görev yapan bürokratların görev süresinin kanunun yayımı tarihinde sona ereceğine ilişkin bir düzenleme karşımıza çıkmaktadır. Tasarının bir başka hükmüne baktığımız zaman da, devir işlemleri tamamlanıncaya kadar 3202 sayılı Yasada belirtilen görevlerin mevcut personel eliyle kullanılmasına devam edileceğine ilişkin bir hüküm karşımıza çıkmaktadır. Kanunun yayımı tarihinde sona erecek olan personel, acaba, nasıl, bu diğer düzenlemenin gereğini yerine getirerek görevlerine devam edecektir; doğrusu, bunu da izah edebilmek pek kolay kolay mümkün değildir.

Bütün bunlar göstermektedir ki, bu yasa tasarısı biraz aceleye getirilmiş olan bir yasa tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, buraya, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili olan arkadaşlarımız çıkıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kısa zamanda çok sayıda yasa çıkardığını söylüyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulundaki üye milletvekillerini kutluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Sayın Başkanı çıkıyor "az zamanda çok yasa çıkardık" diyor.

Değerli arkadaşlarım, az zamanda çok yasa çıkarmak, kutlanacak bir şeydir; ama, bir koşulla; o da şu: Eğer, hakikaten, bu yasalar, eksiksiz, noksansız, Anayasaya uygun ve Türkiye'nin sorunlarını tartışmaya mahal bırakmayacak biçimde çözebilecek yasalarsa. Ancak, burada, hepimiz biliyoruz ki, göreve başladığınız günden bu yana, bu dönemde çıkardığınız yasaların büyük bir kısmı -rekor denilecek, diğer dönemlerle karşılaştırdığımız zaman- Anayasaya aykırılık ve kamu yararına aykırılık gibi gerekçelerle, Cumhurbaşkanı tarafından, ikinci kere görüşülmek üzere iade edildi. Çıkardığınız yasaların 42-43 tanesi, Anamuhalefet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine, iptal edilmek üzere dava açılarak götürüldü. Bu açılmış olan iptal davalarından, Anayasa Mahkemesinin görüşmüş olduklarının çoğunluğu, iptal veya yürürlüğü durdurma kararıyla sonuçlandı. Değerli arkadaşlar, o zaman, bizim düşünmemiz lazım. Bu hız, acaba, birtakım sakıncalar mı doğuruyor, ki, sakıncalar meydanda.

Yine, geçenlerde, Belediye Kanunu Tasarısı görüşülürken, son oylaması yapılmadı. Bir maddenin, metne girmiş olduğu sanılırken, girememiş olduğu fark edildi ve bu giremeyen maddeyle birlikte, tasarının tümü hakkında yapılmış olan oylama, o madde, çıkmış metin içinde geçerli kılındı. Bunların hepsi, bilgisizlikten değil; bunların büyük bir kısmı da, aceleden el ayak birbirine dolaşırken yapılan hatalar. Onun için, ben, bu vesileyle ve önümüze getirilmiş bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 726 sayılı kanun tasarısı önümüzdeyken, bu vesileyle, bir kere daha, bu hususları, sizlere hatırlatmak istiyorum. Dikkatle, özenle, özellikle tasarıların hazırlanması gerekiyor; ama, bu özenin gösterilmediğini görüyoruz. Dikkatle, özenle, tasarılar burada görüşülürken hareket edilmesi gerekiyor; ama, kimi milletvekillerimiz, nasıl olsa hükümetin tasarısıdır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Araslı, toparlar mısınız.

OYA ARASLI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

...yanlış olmaz gibi bir zihniyet içerisinde -bana öyle geliyor ki- tasarıyı çok fazla irdelemeden oylarını kullanıyorlar veya böyle yapmaya -vaktin darlığı nedeniyle- mecbur kalıyorlar. Onun için, bu aceleyi birazcık terk edelim. Hiçbirimiz çalışmaktan kaçmıyoruz, gerekirse sabahlara kadar çalışırız burada; ama, hazırlık, özenle, dikkatle yapılırsa, daha sağlıklı sonuçlara ulaşırız diyorum.

Sizleri saygıyla selamlarken, bir kere daha, Cumhuriyet Halk Partisinin bu tasarı hakkındaki görüşünün olumsuz olduğunu bu madde vesilesiyle ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.

Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 9 uncu madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Tabiî, huzurunuzu çok işgal ettim, o bakımdan özür diliyorum; ama, inanın çok iyi bir karar alıyoruz. İnşallah, bu yeni sistem içerisinde, Köy Hizmetleri, çok daha iyi görev yapacak; ben buna inanıyorum. Hiç ağıt yakmaya da gerek yok. Daha önce, Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri konusunda, böyle gitti, gidiyor şeklinde, ağıt yakar şekilde konuşmalar oldu; hiç bunlara gerek yok. Köy Hizmetlerine, biz, şimdiye kadar yapmış oldukları hizmetler için teşekkür ediyoruz. Bundan sonra da Köy Hizmetleri olacak; ama, taşra teşkilatında olacak.

Sayın Araslı, merkezî olarak yapılan hizmetlerden bahsetti. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, genel müdürlük seviyesinden planlanan hizmetleri de vardı; ama, o hizmetler, şimdi,-işte arazi toplulaştırılması, tarımdışı arazilerin kullanımı, havza projeleri- artık, Bakanlar Kurulunun kararıyla, özelliğine göre, ya Bayındırlık Bakanlığına veya Devlet Su İşlerine veya Tarım Bakanlığına zaten verilecek. Onu, Bakanlar Kurulunun tasarrufuna bıraktık. O, yeniden incelenecek, dağıtılacak; hizmetlerde hiçbir aksama olmayacak.

"Efendim, greyderler hasta taşıyor köylerden" denildi. Köy Hizmetleri, onu yine taşımaya devam edecek, bir mâni yok; başka kurumlarda da çalışabilecek, yani, kamu kurumlarına da hizmet yapabilecek, hiçbir engel yok; ama, gerçekten de, bu yeni sistem çok iyi olacak. Ben buna inanıyorum; çünkü, buna çok emek verdik, bu parlamento çok emek verdi.

Ben de, kendi çapımda, herkese çok teşekkür ediyorum. Huzurunuzu çok fazla işgal ettiğim için de, tekrar, özür diliyorum. Birkaç gün sonra gelecek olan, sizlerin ve tüm halkımızın kurban bayramını kutluyorum; saygılarımı sunuyorum efendim.(AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Soru-yanıt bölümünde istem yok.

O nedenle, 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüzün 86 ncı maddesine göre, tasarının tümünün kesin olarak oylamasından önce, ne yönde oy kullanacaklarını belirtmek üzere, lehte, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi, aleyhte, Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan söz istemişlerdir.

İlk söz, lehinde, Sayın Tanrıverdi'nin.

Buyurun Sayın Tanrıverdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Köy Hizmetleri neden devrediliyor; bir şehrin sorunlarını merkezden planlayıp çözme dönemi tamamlanmıştır. Bir şehrin yöneticileri, aydınları, sivil toplum örgütleri, meslek grupları o şehrin sorunlarını yaşayan insanlardır. Bunlar, bu konuları, ortak bir anlayış birliği içerisinde, ortak aklı kullanarak, önceliklerini de sıralayarak ortaya koymalı ve sorunlarını bu çerçeve içerisinde dile getirmelidir.

Bugün, hiç kimse mevcut kamu yönetimi sisteminden memnun değildir, herkes şikâyet ediyor; ancak, kimse, nasıl iyi bir kamu yönetimi sistemi oluşturulacağı konusunda ortaya bir şey koymuyor. Hükümetimizin getirdiği tasarılara, tam olarak okunmadan, siyasî mülahazalarla eleştiriler getiriliyor. Bu, çok yanlıştır ve ülkemize, milletimize yazıktır.

Hantal yapıdan, bürokrasiden ve yerelleşmeden dem vuranların da, bugün birdenbire merkeziyetçi bir tavır takınmaları, doğusu, anlaşılır değildir.

Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine devri başlıbaşına bir reformdur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel idarelerine devri, Türkiye'de merkeziyetçiliğin temelinden sarsılması demektir; daha da önemlisi, Anadolu'nun ücra yerindeki bir köyün yol, su gibi hizmetlerinin, artık, Ankara'dan politik müdahalelerle görülmemesi demektir.

Diğer taraftan, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine verilmesi, yerel demokrasinin gerçekleşmesi ve ihtiyaçların yerinde tespiti bakımından da çok önemlidir. İl genel meclislerinin halk tarafından seçilmiş üyeleri, valinin başkanlığında toplanarak, ihtiyaçları tespit edecekler ve köy hizmetlerinin etkin bir şekilde yapılmasını sağlayacaklardır. Artık, köy muhtarlarının Ankara'ya gelmelerine, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin koridorlarında, bakanlık ve genel müdürlüklerin özel kalem odalarında sürünmelerine lüzum kalmayacaktır. Ayrıca, kamu kurumlarındaki ataleti, verimsizliği ve performans düşüklüğünü önlemek için, daha etkin ve çabuk, yerinde çözüm üretecek kurum ve yapılara ihtiyacımız vardır. Halka daha nitelikli hizmet sunabilmek amacıyla gerçekleştirilen bu reformla yeni bir dönem başlayacaktır.

Şunu herkes bilsin ki, AK Parti İktidarı döneminde, artık, Türkiye çağ atlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, ister Avrupa Birliği istedi diye, ister dünyadaki değişime ayak uydurmak adına, statükoyu zorlayan, merkeziyeti kıran, yerelleşmeyi, sivilleşmeyi benimseyen her adıma destek vermeyecek de ne yapacağız.

Değerli arkadaşlarım, burada, değişik konuşmacı arkadaşlarımız ifadelerde bulundular, özellikle bu tasarı çerçevesinde, çalışanlar adına bazı sözler söylendi. Her defasında en yetkili ağızlar buradan ifade etti, Sayın Bakanımız ve hatta Başbakanımız da ifade ettiler; Köy Hizmetlerinde çalışan işçi, memur, sözleşmeli personel, ne olursa olsun, hiç kimse mağdur edilmeyecek, herkes korunacaktır; buradan bir defa da ben söylüyorum.

Burada, AK Partinin bu sözünün güvenirliliği bugüne kadarki yaptıklarından ortaya çıkmaktadır. Çalışma hayatını çok yakından takip edenler ve Köy Hizmetlerinde çalışan işçi arkadaşlarımız, memur arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, umutlarını kestikleri zorunlu tasarruflar AK Parti İktidarı döneminde kendilerine ödenmiştir. Kimsenin hayal edemediği bu rakamlar "kayıtta var; ama, kasada yok" ifadeleriyle ortaya konulan bu rakamlar, Ak Parti İktidarı döneminde hemen ortaya çıkıvermiş ve çalışanların bu hakları birden ödenivermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Toparlıyorum.

Yılbaşından önce, yani daha onbeş gün önce, çalışan arkadaşlarımıza bir ikramiyeleri ödenmiştir ve -buradan, çok Değerli Başbakan Yardımcımız ve Devlet Bakanımız da ifade ettiler- Kurban Bayramından önce, yani bu hafta içerisinde de -imzaya açılmış durumda- yine çalışanların ikramiyeleri ödenecektir.

Şimdi, emekliler noktasında da, daha önceki bayramlarda görüyoruz ki, yine, emeklilerimize bu hakları zamanından önce ödenmiştir, emeklilerin bayramlarda mağdur olmamaları için hükümetimiz gerekli tedbirleri almıştır.

Burada, memur arkadaşlarımız için, özellikle beklenen sicil affı çalışmaları yapılmaktadır ve en kısa zamanda sonuçlandırılacağına inanıyorum.

Ayrıca, memur arkadaşlarımıza derece verilmesi konusuyla ilgili çalışmalar yapılmaktadır ve memur arkadaşlarımızın 1 derece ilerlemeleri de sağlanacaktır.

Bu ve benzeri konular, AK Parti İktidarının çalışanlara verdiği önemi göstermektedir; çünkü, AK Parti İktidarının, Hükümetinin politikalarının merkezinde insan vardır, emek vardır; bunu herkes bilsin. İnsan adına, emek adına her türlü iyileşmeyi, adımı AK Parti İktidarı atacaktır.

İşte, bu çerçevede, bu kanun maddesi içerisinde de çok açıkça görüyoruz ki, işçi arkadaşlarımız kadrolarıyla birlikte devredilecekler ve 8 inci maddedeki "1.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" hükmü ile önergedeki "16.3.2005 tarihinde yürürlüğe girer" hükmünün ne anlama geldiğini, çalışma hayatından gelen çok değerli milletvekili arkadaşlarım bilirler; bu da, çalışanların lehine bir düzeltmedir, toplu iş sözleşmesi haklarına sahip olmaları yönünde yapılan bir iyileştirmedir.

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu kanunla, çalışanların örgütlenme hakkı elinden alınmıyor, bu kanunla, toplu iş sözleşmesi hakları elinden alınmıyor ve 4857 sayılı kanun gereği de bütün müktesebatları korunuyor. Bunu herkes böyle bilsin ve bu kanun tasarısının lehinde oy kullanacağımı ifade ediyorum.

Önümüzde kurban bayramı var. Ben de, sizlerin ve tüm halkımızın kurban bayramınızı kutluyorum ve sizlere hayırlı günler diliyorum, Sayın Başkana teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aleyhine, Sayın Aslan; buyurun.

Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 86 ncı maddesi gereğince, görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporları üzerinde aleyhte söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

AK Partinin saygın konuşmacıları, burada, kanunları ve AK Partinin hakkaniyet ölçeğini dile getirerek, bazı konuları gündeme getirdiler. Öğleyin, İZODER'in bir brifingi vardı. Biz, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu olarak bu brifinge gittik ve Nusret Bayraktar Beyefendi -Beyoğlu eski Belediye Başkanı ve şu anda AK Parti Milletvekili- çok doğru ve isabetli bir tespitte bulundu; İZODER Yönetim Kuruluna şöyle dedi: "Arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri gerçekten çok haklı konuşuyorlar. Bize diyorlar ki 'siz kanun tasarılarını, 48 saat beklemeden Meclis gündemine getiriyorsunuz, milletvekilleri, ister muhalefetin, ister iktidarın milletvekilleri olsun, o kanun tasarısının içeriğinden, muhteviyatından habersiz olarak, içeri girerlerken el kaldırıyorlar; neyin oylandığından bile haberleri yok. Siz de bu kitapçığı önümüze getirmişsiniz; sizin dilek ve temennilerinizi, uğraşınızı, metodunuzu, ne yaptığınızı biz şimdi nasıl okuyup anlayalım?! Yani, bizim de şu anda size olumlu yanıt ve katkı vermemiz isabetli olmaz."

Bu konuda şunu diyorum: Değerli arkadaşlarım, biraz önce Anayasa Profesörü Sayın Oya Araslı da belirtti; o, hukuksal ve anayasal yönünü Meclisin bilgisine çok güzel sundu. Ben ona değinmeyeceğim; ama, iktidar olsun muhalefet olsun, milletvekili olarak hepimizin mutlak surette doğrulardan yana olmamız lazım.

Mesela, demin 3 önerge vardı. Bu önergelerden birisi, yürürlük tarihinin 1.3 değil de 1.7 olarak uygulanmasının yararlı olacağıyla ilgiliydi. Çünkü, bölgemizde çeşitli mevsim koşulları yaşanmaktadır. Coğrafî olarak Doğu Anadoluda, Orta Anadoluda kış bazen mayıs ayı sonuna kadar devam etmektedir ve bu illerimizde yerleşim alanları son derece dağınık, köy yolları sarp, yükseklik 1 640 metredir. Şimdi, hepiniz takdir ediyorsunuz ki, bizim, bir evi dahi değiştirirken, bir kiradan diğer kiraya geçerken veyahut da yeni ev aldığımızda, evin eşyalarını düzeltme noktasında aklımız başımıza bir ay gelmiyor.

Köy Hizmetleri gibi, Türkiye'nin kaderine damgasını vurmuş Karayolları gibi, DSİ gibi kurumlar, ahlaklı ve belli tüzük ve prensiplere göre bugüne kadar taraf gözetmeksizin kamunun hizmetini üstlenmişler; ama, zaman zaman il encümenleri ile o kurum müdürlerinin boğuştuğuna şahit olduğumuz da vaki olmuştur. Şimdi siz bu kurumu aniden getirip il özel idarelerinin emrine sokacaksınız ve burada bunu politize edeceksiniz.

Şimdi orada ne olacak; köy muhtarlarının, alınlarını gere gere, gerçekten, gururla ve iftiharla serbest olarak girdiği kurumlardan birisi de Köy Hizmetleri il müdürlükleriydi ve orada muhtarlarımız gerçekten kendilerine yakışır bir şekilde karşılanıyordu. Şimdi il encümenleri muhtara diyecek ki: "Ey muhtar, senin köyünün yolunu açmam için, senin suyunu getirmem için, senin arazini toplulaştırmam için, bunu programa almam için, sen benim partime oy verecek misin?" Dolayısıyla, orada, yine, o encümen üyeleri valiyle pazarlığa girecekler.

Burada, valilik yapan çok değerli büyüklerimiz var. Yıl sonları itibariyle valiliklerin izahnamesi vardır. Bu izahname için dahi, il encümenleriyle valiler pazarlık ederler "işte köyümün içmesuyunu yaparsan, işte yolunu yaparsan, ben bu izahnameye imza atarım" diye.

Şu görülecektir ki ileriki tarihlerde, çoğu hak etmemiş, kariyerli, deneyimli, saygın valilerimiz, il başkanlarının, il örgütlerinin ve il encümenlerinin baskısıyla, siyasal iktidar tarafından o ilden o ile sürüleceklerdir; benim endişelerimden birisi budur.

Artı, yine bununla beraber, çok saygın bürokratlarımız, kendi konusunda uzmanlaşmış, gerçekten...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

NACİ ASLAN (Devamla) - ...kolektif düşünen, hiçbir partiye, hiçbir siyasal örgüte veyahut da düşünceye angajman olmamış, tamamen, bilimin reel içeriğinde görev yapan bu kardeşlerimiz, yarın gelecek, il encümenlerinin emrine girecekler ve dolayısıyla, bunlar da, kendi misyonlarına uygun olmayacak pozisyonlarda emekliliği hak edip ayrılacaklardır.

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Aslan.

NACİ ASLAN (Devamla) - Evet, hemen...

İkincisi, genel müdürlüğümüz mevcutken, karın yağmadığı illerimizden, zaman içerisinde, geçici görevle veyahut da paralel kaydırmayla, araç gereçler, dozerler, kepçeler, greyderler, karın yoğun olduğu yere gönderiliyordu. Şimdi, iki valilik arasında bunun olması mümkün değildir.

Dolayısıyla, o halde, hükümetin, mutlak surette, karın çok yağdığı, kışın sert geçtiği illere ayrı bir ödenek ve bütçe ayarlaması gerekiyor; çünkü, bu bir tabiî afet konumundadır, insanların iradesiyle gerçekleşen bir olay değildir.

Diğer taraftan, değerli grup başkanvekilim dedi ki: "Yani, her yol denenilir."

Arkadaşlar, hepiniz de biliyorsunuz, bir coğrafî bölgede arabanızla giderken, diyorsunuz ki, bu yoldan gidersek daha kısadır; ama, bilmediğiniz yoldur; gidiyorsunuz, birden çıkmaz bir sokağa giriyorsunuz, zamanı daha da kaybediyorsunuz. İnşallah, bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün veya il müdürlüklerinin il özel idarelerine devrinde çıkmaz sokağa çıkmayız.

Yine...

BAŞKAN - Toparlayalım.

NACİ ASLAN (Devamla) - Evet.

Ben, şunu söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz, bu tasarının alelacele bu şekilde kanunlaşmasına "ret" oyu vereceğiz. İnşallah, bütün Türk Milletine, bütün kamuoyuna hayırlı olur.

Yaklaşan bayram nedeniyle, Türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde ve dünyada yaşayan tüm Müslümanların kurban bayramını en içten duygularımla kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İyi tatiller diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarı üzerindeki görüşmeler sona ermiştir.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de, sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin adı ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısından sonra 3 tane uluslararası sözleşme var; onlar görüşülecek, onlar oylanacak. Onların bitimine kadar çalışmaya devam edeceğiz. Danışma Kurulunun kararı o yöndeydi ve Meclisin oyuna sunduk, Meclis de kabul etti bu kararı. Yani, bu yasa tasarısının oylamasından sonra iş bitmiyor, uluslararası 3 anlaşmayı da görüşeceğiz.

Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması  Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı: 325

Kabul: 241

Ret: 83

Çekimser: 1 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Sayın Bakan, yerinden, kısa bir teşekkür konuşması yapacak.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; üç genel müdürlüğün birleşmesiyle 1984 yılında kurulan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yirmibir yıldır önemli hizmetleri yerine getirmiştir; özel idareler ve il genel meclisiyle işbirliğini hep sürdürmüştür. İçinde bulunduğumuz zamanda, yetkilerin mahalline devrinin zamanı gelmiştir. Bu bir kapanış değil; ümidimiz, yeniden bir doğuştur.

Üç gün süren çalışmalarımız sırasında, örnek vermek gerekirse, Sayın Gürol Ergin Hocamız, Mevlüt Aslanoğlu, Ümmet Kandoğan ve Sayın Cemal Uysal ve başka arkadaşlarımız, düşüncelerini, eleştirilerini ve önerilerini dile getirmişler; hepsine, ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Köy Hizmetleri çalışanlarının, zaten bugüne kadar birlikte çalıştıkları özel idarelerle uyumlu ve verimli çalışacağına ve aynı zamanda, büyük bir anlayışla, köylümüze hizmeti, daha üst seviyede götüreceğine inanıyorum. Bu vesileyle, Köy Hizmetleri çalışanlarına, hizmetlerinden dolayı şükranlarımı sunuyorum. Bu düzenlemenin, köylümüz, ülkemiz ve Köy Hizmetleri camiasına hayırlı olmasını diliyorum; milletimizin kurban bayramını şimdiden kutluyorum.

Saygılarımla. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

4. - Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı: 713) (xx)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 713 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Söz isteyen olmadığına göre, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TİCARÎ KARAYOLU TAŞITLARININ GEÇİCİ İTHALİNE İLİŞKİN GÜMRÜK

SÖZLEŞMESİNİN UYGUN BULUNMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 18 Mayıs 1956'da Cenevre'de imzalanan "Ticari Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesi"nin, 1991 tarihli değişiklikleri de içeren metnine taraf olunmasının onaylanması uygun bulunmuştur.

                                       

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 713 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının 2 nci maddesini okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz istemi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Ticarî Karayolu Taşıtlarının Geçici İthaline İlişkin Gümrük Sözleşmesine Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 229

Kabul: 229(x)

Tasarı kabul edilmiştir ve yasalaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı: 683) (xx)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 683 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Onur Öymen; buyurun.

                                       

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

(xx) 683 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Konuşma süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Yüce Meclise sunulan tasarının gerekçesinde de belirtildiği gibi 27 Ocak 1977 tarihinde imzalanan ve 4 Ağustos 1978 tarihinde yürürlüğe giren Tedhişçiliğin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesini, Türkiye de, 19 Mayıs 1981 tarihinde onaylamıştı. Türkiye'nin de taraf olduğu bu sözleşmenin bazı önemli hükümleri vardı; ancak, çok da önemli bir eksikliği vardı; Sözleşmenin 1 inci maddesinde, siyasî suç, siyasî suçla bağlantılı suç veya siyasî gerekçelerle işlenen suç sayılamayacak suçların listesi belirtiliyordu, hangi suçlar siyasî suç sayılamaz diye; ancak, bunların içinde şu vardı, onu da söyleyeyim: Uçak kaçırma, adam kaçırma, rehin alma, ateşli silahlarla işlenen suçlar gibi suçlar; fakat, Sözleşmenin bir başka maddesi vardı, 13 üncü maddesinin birinci fıkrası, bu gibi suçlarla ilgili olarak çekince koyma hakkı veriyordu. Böylelikle, bu suçları işleyen suçluların ülkelerine iade edilmelerini engelleyecek bir durum ortaya çıkıyordu.

Şimdi, 11 Eylül saldırılarından sonra, terörle mücadele alanında, uluslararası işbirliği yoğunlaşınca, bu sözleşmenin de gözden geçirilmesi gündeme geldi ve bu eksikliği gidermek için bir değişiklik yapıldı. İşte, Yüce Meclisin onayına sunulan değişiklik budur ve biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu değişikliği onaylıyoruz ve olumlu oy vereceğiz.

Yalnız, bu vesileyle şunu da ifade etmek istiyorum: Bu Sözleşmenin kabulüyle, bu alanda karşılaştığımız sorunlar bitmiş olacak mıdır; keşke olsa, bitmesini çok isteriz; ama, ne yazık ki, bizim değerlendirmemize göre, bu Sözleşme, suçluların iadesi konusunda beklediğimiz sonucu yeterli biçimde veremeyecektir; niçin veremeyecektir; şimdi, yıllardan beri, biz, Türkiye'de terör suçu işleyip başka ülkelere kaçanların iadesini istediğimiz zaman bize denildi ki; efendim, bunları size iade edemeyiz; çünkü, Türkiye'de idam cezası var, ya idam ederseniz. Biz o zaman diyorduk ki; 1984 yılından beri hiç kimse idam edilmemiştir, Meclis onayına tabidir, Meclisin iradesi bellidir. Bunu fazla dikkate almıyorlardı ve neticede, bu suçluları iade etmiyorlardı. Şimdi, idam cezasını kaldırdık; ne oldu; acaba, bu suçluları Türkiye'ye iade ediyorlar mı?! Bildiğiniz örnekler var. Belçika'da Fehriye Erdal örneğini biliyoruz. Başka örnekler de var. Yine, birçok suçluyu Türkiye'ye iade etmiyorlar. O bakımdan, bu konuyu hükümetimizin çok hassasiyetle takip etmesi gerekiyor. Sadece bu sözleşme geçti diye rahata kavuşmuş değiliz.

Ayrıca, sözleşmede bir unsur daha var; onu da dikkatinize getireyim. Deniyor ki: "Hafifletilemeyecek müebbet hapse mahkûm olanlar da iade edilmez." Yani idam cezasını bir tarafa bıraktılar, şimdi müebbet hapisle cezalandırılabilecek suçluları da iade etmeyecekler. Bu konuyu da dikkatinize getiriyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçek neden nedir; acaba, niçin bu suçluları iade etmiyorlar; biz, hiçbir ülkenin bu suçlulara arka çıktığı için, bunları desteklediği için bu iadeden vazgeçtikleri kanısında değiliz. Bunun en önemli gerekçesi şudur: Maalesef, bu terör örgütlerinin kendi çıkarlarına yönelik saldırıda bulunmasından endişe ediyorlar. İşin can alıcı tarafı budur ve eğer bu suçlular Türkiye'ye iade edilmiyorsa, başka ülkelere iade edilmiyorsa, biliniz ki, bunun arkasında yatan en önemli neden, bu ülkeleri de bu terör örgütlerinin tehdit etmesidir. Bu, yalnız Türkiye'ye özgü bir durum değil; vaktiyle aynı durum, İspanya ile Fransa arasında yaşandı. Çok uzun yıllar, İspanya'da terör suçu işledikten sonra Fransa'ya kaçanları Fransız hükümeti iade etmedi ve iade ettiği zaman da, bu terör örgütleri, Fransa'nın çıkarlarına karşı çok büyük saldırılar düzenlediler, eylem yaptılar. Bu bakımdan, bu, sadece Türkiye'ye özgü bir durum değil; ama, biliniz ki, böyle bir durum var.

Size bunu söylemeyi istemezdim; ama, şunu da bilginize sunmayı bir görev sayıyorum: Maalesef, vaktiyle, bazı dost ülkelerin, bazı müttefik ülkelerin çok üst düzey yetkilileri, gidip, Şam'da bir terör örgütünü ziyaret ederek, bu örgütün kendi ülkelerine karşı eylem yapmaması için ricada bulunmuşlardır. Bu, bu kadar vahimdir, hazindir ve uluslararası alanda terörle mücadelenin yeterince sonuç vermemesinin en önemli nedenlerinden biri budur.

Çok değerli arkadaşlar, burada, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren bir konuyu yüksek bilgilerinize sunmak istiyorum; o da şudur: Terörle mücadelede, biliyorsunuz, Türkiye, uluslararası alanda en ön safta mücadele vermiştir. Yalnız terörle mücadele alanında değil, terörle mücadelede uluslararası işbirliği alanında da 11 Eylül saldırılarından önceki dönemde yayımlanan NATO bildirilerinde terörle mücadelede işbirliği paragraflarını, biliniz ki, sadece ve sadece Türkiye koydurmuştur, sadece Türkiye'nin gayretiyle konulmuştur. Şimdi, 11 Eylülden sonra durum değişti. 11 Eylüle kadar bir tek NATO toplantısı gündemi yoktur ki, o gündemde terörle mücadele maddesi yer alsın; fakat, 11 Eylül saldırılarından sonra bir tek NATO Konseyi toplantısı yoktur ki, terörle mücadele maddesi, gündemin birinci maddesi olmasın. Demek ki, hava değişti; biz de bunu memnuniyetle karşıladık. Başkan Bush çıkıp da "bizim terörle mücadelede gri sahamız yoktur; bütün terör örgütleri dünyadan tasfiye edilene kadar savaşacağız, mücadele edeceğiz; ya bizimle berabersiniz ya teröristlerle berabersiniz" dediğinde, önce, biz alkışladık. En çok Türkiye desteklemiştir Amerika'yı; ama, şimdi ne görüyoruz -daha önce de Yüce Meclise arz ettik- Amerika'nın denetimindeki bir komşu ülkede bulunan 5 000 civarındaki teröristten bir tanesi bile yakalanamamıştır, bir tanesi etkisiz kılınmamıştır, bir tanesi Türkiye'ye iade edilmemiştir. Bunu nasıl izah edeceğiz?! Bunun izahı nedir?! Hükümetimizin çalıştığını biliyoruz bu konuda. Daha yeni, Amerikan heyeti geldi, Irak'taki Amerikan Kuvvetlerinin en üst düzey komutanları geldi Türkiye'ye; geçici Irak yönetimiyle birlikte hükümetimizle toplantılar yaptılar. Bu konu da gündeme geldi -öyle anlaşılıyor basın haberlerinden- ama, öğrendiğimize göre en küçük bir ilerleme olmamıştır. Bu terör örgütü mensuplarının yakalanacağına ve Türkiye'ye iade edileceğine dair elimizde hiçbir bilgi yoktur, hiçbir teminat yoktur; bunu ayıplıyoruz, bunu kınıyoruz. Düşünün ki, biz, birkaç gün önce, çok sayıda askerimizi Afganistan'a gönderdik. Niçin gönderdik; çünkü, orada, bir müttefik ülkenin, Amerika'nın menfaatlarına yönelik saldırılar düzenleyen bir terör örgütü vardı -hâlâ var, El Kaide örgütü- bununla mücadele etmek için gönderdik. Biz de, bizim topraklarımıza gelirlerse, onları yakalamaya çalışırız, ikna etmeye çalışırız; hele, siz bir af çıkarırsanız daha iyi olur dedik mi; demedik. Size yönelik terörü durdurmak için askerlerimizin canını tehlikeye atıyoruz. Siz ne yapıyorsunuz; bir tek teröristi yakalamadınız, bir tek teröristi bize iade etmediniz; bir dost ülkeden, bir müttefik ülkeden beklediğimiz davranış bu değildir.

Değerli arkadaşlarım, size son olarak bir şey daha söylemek istiyorum; ama, zannediyorum ki, bunu duymakla pek de sevinmeyeceksiniz. Sayın Başkanımız da söyledi, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hepinizin kurban bayramını kutluyoruz; ama, biliyor musunuz ki, bu kurban bayramında 9 800 Türk vatandaşı, komşu bir ülkede, yabancı bir ülkede, bayramı, dikenli tel örgülerin arkasında geçirecektir. Bundan haberiniz var mı? 1995 yılında, bir terör örgütünün zorlamasıyla Irak'a kaçırılan vatandaşlarımız, önce Atruş Kampında tutuldular, orada bir terör örgütünün denetimi, baskısı altında bir süre yaşadılar, onların kampına Birleşmiş Milletlerin bayrağı çekildi ve Birleşmiş Milletlerin gıda yardımı yapıldı ve bunlar, orada, bir terör örgütünün fiilen esiri gibi yaşadılar. Sonra ne oldu; Türk Hükümeti devreye girdi ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Komiserine "siz, bir terör örgütünün kampının üzerine Birleşmiş Milletler bayrağı dikemezsiniz; siz, bir terör örgütünün kampına Birleşmiş Milletler yardımı yapamazsınız" dedik. Kısa bir süre önce Irak'taki bir saldırıda, maalesef, hayatını kaybeden Mülteciler Yüksek Komiseri Başkan Yardımcısı Sergio de Mello'la bizzat konuştuk ve dedik ki: "Ya Birleşmiş Milletler bu işi bir hafta içerisinde halledecektir veya Türkiye Cumhuriyeti halledecektir."

Arkadaşlarım, Türkiye'nin bu kararlı tutumu karşısında, bir hafta içerisinde Birleşmiş Milletler bayrağı indirilmiştir. Birleşmiş Milletler, bu kampın terör örgütünün baskısı altında olduğunu kabul etmiştir, yardım durdurulmuştur ve kamp dağıtılmıştır. Ne olmuştur oradaki insanlar; oradaki insanları, terör örgütü, Saddam Hüseyin'in yönetimindeki bir bölgeye kaçırmıştır. Neresidir orası; Mahmur bölgesi.

Değerli arkadaşlarım, bugün, bu saatte, o Mahmur bölgesinde, bu insanlarımız, dikenli tel örgülerin içerisinde yaşıyorlar; kamplarının üzerinde, yine Birleşmiş Milletler bayrağı var ve yine, Birleşmiş Milletlerden gıda yardımı alıyorlar.

Onlar orada... Şimdi, biz soruyoruz: Hükümetimiz nerede? Daha önceki hükümetlerin gösterdiği kararlılığı göstermek için hükümetimiz ne bekliyor? "Efendim, biz girişim yaptık, gereken her şeyi söyledik, dostlarımızın gerekli adımları atmasını bekliyorduk; ama, henüz atmadılar; ümit ediyoruz ki, atacaklar."

Değerli arkadaşlarım, biz, böyle cevapları dinlemekten, artık, bıktık, usandık. Türk Milleti, artık, hükümetinden böyle cevaplar duymak istemiyor. Türk Milleti, Türk Hükümetinden, Türkiye'ye layık, güçlü bir ses duymak istiyor. Bu insanları kurtarınız. Mahmur Kampında 9 800 insanımız yaşıyor, bunları kurtarınız. Mahmur Kampının dışında, Dohuk'ta, aynı statüde, yine terörün tehdidi altında 4 000 vatandaşımız yaşıyor. 13 000'den fazla Türk, şu anda, kendi iradelerinin dışında, Irak'ta mahsur tutuluyorlar. Bunları kurtarmak bizim görevimizdir.

Bir şey daha söyleyeyim. Bize "efendim, siz, acaba, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Kürt asıllı vatandaşlarımızın haklarını yeterince koruyor musunuz" diyorlar.

Değerli arkadaşlarım, işte, koruduğumuzun ispatı budur. Biz, masum, hiçbir günahı olmayan, çocukları, bebekleri, yaşlıları, hastaları yanında olan Kürt asıllı bu vatandaşların haklarını koruyoruz. Peki, Kürtlerin hakkını koruduğunu iddia eden diğer partiler nerede?! Yabancı güçler nerede?! Türkiye'yi, her gün "Kürtlerin hakkını yeterince korumadınız" diye eleştirenler nerede?! Biz buradayız ve Kürtlerin hakkını koruyoruz; siz neredesiniz?! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, o bakımdan, biz, bu konuyu gerçekten son derece önemli bir mesele olarak görüyoruz. Biz, teröre karşıyız; ama, Kürt asıllı vatandaşlarımızın hakkını korumak için sonuna kadar mücadele etmeye varız ve bu insanların en önemli hakkı da özgürlük içerisinde yaşama hakkıdır.

Size soruyum: Dünyanın herhangi bir ülkesinin vatandaşları, başka bir ülkede, rızaları hilafına, tel örgüler arkasında yaşatılsaydı, hangi hükümet buna sessiz kalırdı? Biz, bunu daha önce gündeme getirdik, hiçbir cevap duydunuz mu?! Bu kürsüye çıkarak "bu arkadaşlarımızı, vatandaşlarımızı kurtarmak için şunu yapıyoruz" diyenleri duydunuz mu?!

Bir tariz de, müsaade ederseniz, basınımıza yollayalım: Niçin gazetelerimiz bunu yazmıyor? Kendinden menkul bir dinî liderin efsanelerini birinci sayfalarda veren gazetelerimiz, acaba, niçin bu teröristlerin baskısı altındaki, dikenli tel arkasındaki vatandaşlarımızın sorunlarını yansıtmıyorlar? Niçin bir gazetecimiz gönderilmiyor oraya? Niçin fotoğraflarını göremiyoruz? Niçin bir televizyon ekibimiz gitmiyor? Basının görevi değil midir; bu kadar önemli bir konuyu halka bildirmek, duyurmak, gerçekleri anlatmak basının görevi değil midir; ama, öyle anlaşılıyor ki, basınımızın büyük bir bölümü, bir süreden beri, iktidarı üzmemeyi bir prensip meselesi haline getirmiştir. Belki, bu konuyu yansıtırlarsa, iktidarımız üzülür diye düşünüyorlar. Ben, eminim ki, üzülmez, bilakis, yararlanır bu gibi basın haberlerinden ve milletimizin duyarlılığını dile getirmek için bunu bir fırsat sayar.

Ben, ümit ediyorum ki, çok değerli Bakanımız çıkacaktır bu kürsüye, diyecektir ki, hepimizin huzurunda, bayramdan önce: "Arkadaşlar, biz, yurtdışında iradesi hilafında bulunan bütün Türkleri bir an önce kurtarmak için her şeyi yapacağız ve size söz veriyoruz, bizden önceki hükümetlerin gösterdiği kararlılığı biz de göstereceğiz."

İşte, bu umutla değerli arkadaşlarım, Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum ve bayramınızı içtenlikle kutluyorum.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkan, izin verirseniz...

BAŞKAN- Sayın Bakan, buyurun, kürsü sizin.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Sayın Öymen'in konuşması içerisinde gündeme getirdiği, Irak toprakları içerisindeki Mahmur Kampında bulunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyla ilgili, neden Hükümetimiz, neden Dışişleri Bakanlığı ilgilenmiyor anlamına gelen bir açıklama yaptılar.

Değerli arkadaşlarım, hatırlayacaksınız, bu Parlamento, eve dönüş yasası diye bilinen bir yasayı çıkardı. Biz, bunlar için çıkardık "gelin, gelin Türkiye'ye, size her türlü kolaylığı sağlayacağız. Bu ülkede, eskiden olduğu gibi, hürriyet içerisinde yaşama imkânını tanıyoruz" dedik. Haberler gönderildi, anonslar yapıldı, değişik vasıtalarla, bunlara "böyle bir yasa çıktı, gelin Türkiye'ye" denildi.

HALUK KOÇ (Samsun)- Sayın Bakanım, bunlar terörist değil ki!.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Efendim...

HALUK KOÇ (Samsun)- Bunlar terörist değil ki!. Orada, iradeleri dışında tutulan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- İradeleri dışında mı tutuluyor; başka şekilde mi tutuluyor bilemeyiz ki!..

HALUK KOÇ (Samsun)- Çok net... Çok net; terör örgütünün baskısıyla orada tutulan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Bunlar, Türkiye'yi, vatandaşı oldukları Türkiye'yi terk edip gittiler "biz, bu ülkede yaşamak istemiyoruz" dediler ve başka bir ülkeye gittiler; ama, buna rağmen, onlar bizim vatandaşlarımız; gelin diye çağrı yaptık, yasa çıkardık.

HALUK KOÇ (Samsun)- Terör örgütünün baskısı altında götürüldüler.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Şimdi, yine, bunlarla ilgili, Hükümetimiz, Birleşmiş Milletler kanalıyla, yine, bunların Türkiye'ye getirilmesiyle ilgili çalışmalarını yürütüyor. Benim aldığım bilgiye göre, bu konuda da son aşamaya gelinmiştir.

HALUK KOÇ (Samsun)- Efendim, onlar terörist değil!..

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla)- Bu konunun, böylesine hassas bir konunun, Türkiye'nin bir dönemine damga vurmuş böylesine hassas bir konunun buraya ikidebir getirilmiş olmasını, Dişişlerinde uzun süre diplomatlık yapmış bir arkadaşımız tarafından dile getirilmesini yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Türkiye'nin hassasiyetleri vardır; Sayın Öymen bunları en iyi şekilde bilebilecek olan bir kişidir. Sadece şimdi getirmiyor bunu, her zaman bunu gündeme getirmiştir.

Kuşkusuz ki, bu insanları biz kovmadık, gidin demedik, kendileri gittiler; ama, şimdi gelmek istiyorlarsa, yine gelebilirler. Nitekim, geçtiğimiz günlerde yine birkaç aile geldi; bizim Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bir kampa yerleştirildi; her türlü insanî yardımları da yapıyoruz. Biz, bunları kovmadık.

Böyle, bu tür hassas konuları lütfen siyasî istismar malzemesi yapmayalım.

Saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, siyasî istismar suçlamasına ufak bir açıklama yapmak istiyoruz. (AK Parti sıralarından "yeter" sesleri)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öymen.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Sayın Başkan, yönetemiyorsun bu Meclisi.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğe bakarsanız, kendisiyle ilgili bir itham olduğu zaman, yanlış değerlendirme olduğu zaman, milletvekilimiz söz hakkına sahiptir. Sayın Öymen o söz hakkını kullanıyor.

Zaman zaman aynı söz hakkını siz de kullanma durumunda olabilirsiniz. O yüzden, lütfen dinleyin.

VI. - AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım "siyasî istismar" sözünü reddediyorum. Biz, hükümet, Türkiye bunları kovmuştur dedik mi?! Neye cevap veriyorsunuz Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Niye vermeyeceğim?!

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Hayır, neye, hangi sözümüze cevap veriyorsunuz? Biz, size, bunları siz kovdunuz mu dedik, bunları Türkiye kovdu mu dedik. Kendi iradeleriyle orada oturuyorsa bu insanlar, niçin dikenli tellerin arkasında oturuyorlar?! Kendi iradesiyle giden bir insan tel örgülerin arkasında mı oturur?! Bebekler de mi kendi iradesiyle gitti?! Çocuklar da mı kendi iradesiyle gitti?! Bunlar bizim vatandaşımız.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - İstismar yapmayın!..

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bunlar bizim vatandaşımız.

BAŞKAN - Lütfen dinleyelim...

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yani, bizim, size söylediğimiz şudur: Devletin ağırlığını koyarak, bu insanları bir terör örgütünün baskısından kurtarınız. Şimdi, bunun siyasî istismarla ne alakası var?! Çok rica ediyorum... Bu konuda, biz, sizden bilgi istiyoruz. Deyiniz ki, efendim, biz, Birleşmiş Milletlere söyledik, gelirlerse gelirler gelmezlerse gelmezler. Bir de kanun çıkardık, yararlansalardı!..

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Tepeden aşağı istismar yapıyorsun!..

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biz, size diyoruz ki, bu vatandaşlarımız bir terör örgütünün orada baskısı ve tehdidi altında bulunuyor. Hangi bölgede; Amerika'nın, bir müttefik ülkenin egemen olduğu, bütün gücüyle bulunduğu bir ülkede. Şimdi, en azından, bu kamp üzerindeki terör tehdidinin kaldırmasını da mı isteyemeyiz Amerika'dan, bu kadarını da mı yapamayız?! Yani, efendim, biz, söyleyeceğimizi söyledik; gelen gelir, gelmeyen gelmez!.. Şimdi, bu...

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Demagoji yapıyorsun.

BAŞKAN - Lütfen dinleyin...

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, lütfen, sözlerinize dikkat ediniz. Biz, sizinle konuşurken, çok dikkatli bir dil kullanıyoruz. Sizin Grubunuzu, AKP'li arkadaşları incitecek bir tek söz söylediğimi hatırlamıyorum bugüne kadar.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Tepeden tırnağa incitiyorsun Sayın Öymen.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Biz, sizi incitecek hiçbir şey söylemedik. Böyle "demagoji" gibi sözler size yakışmıyor. Biz, AKP'li arkadaşlarımızın nazik insanlar olduğunu düşünüyoruz ve bu Mecliste, bizden...

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Bu, demagoji değil mi?

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Yani, sizin nazik olduğunuzu söylemek demagojiyse, bunu kabul ediyorum.

MUSTAFA DURU (Kayseri) - Bu söylediğin de demagoji!

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, size, şunu bir kere daha söylüyorum: Bu ülkede, çok vahim bir terör faciası yaşanmıştır ve şu anda, hâlâ, bazı insanlar, bu terör faciasının ıstırabını çekiyor. Bu, sizin hükümetinizin çok daha öncesindeki dönemde olan bir olaydır. Niçin sorumluluğu üstleniyorsunuz? Yani, siz yaptınız diyen var mı? Size diyoruz ki, sizden önceki hükümetlerin gösterdiği kararlılığı gösterin ve bu insanları kurtarın. Sizden bir tek ricamız var: Bu insanları kurtarın diyoruz ve siz de bize diyorsunuz ki: "Siyasî istismar yapıyorsunuz." Eğer, buysa görüşünüz, çok teşekkür ediyorum; Meclisin zabıtlarına geçmiştir, vatandaşlarımız da bizi dinlemiştir; kimin siyasî istismar yaptığı, kimin demagoji yaptığı vatandaşlarımız tarafından çok iyi anlaşılmıştır.

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Aynen!..

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Ama, size şunu söylüyorum: Dünyada, hiçbir hükümet, vatandaşlarının, yurt dışında, tel örgüler arkasında yaşamasına izin vermez ve sizden de bunu bekliyoruz.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Gerçek vatandaş da, kendi ülkesini terk etmez.

ONUR ÖYMEN (Devamla) - Bunu istemek de hakkımızdır ve bunu da, bu millet adına istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

5. - Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/852) (S. Sayısı: 683) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır arkadaşlar.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TERÖRİZMİN ÖNLENMESİ AVRUPA SÖZLEŞMESİ TADİL PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - Türkiye Cumhuriyeti adına 15 Temmuz 2003 tarihinde imzalanan "Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolü"nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açıkoylamaya tabidir.

Açıkoylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Terörizmin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi Tadil Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açıkoylamasının sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı : 227

Kabul: 227 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

6. - Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasındaki Malî İşbirliği Çerçevesinde Temin Edilecek Malî Yardımların Uygulanmasına İlişkin Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 694)

BAŞKAN - Komisyon?..

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET DÜLGER (Antalya) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET DÜLGER (Antalya) -Sayın Başkanım, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, bir defaya mahsus olmak üzere, tasarının geri çekilmesine müsaadenizi rica edeceğim.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Komisyonun talebi üzerine, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre, bu tasarı Komisyona iade edilmiştir.

                                    

(x) Açıkoylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağın sonuna eklidir.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

B) Oturum Başkanlarinin Konuşmalari

1. - TBMM Başkanvekili Ali Dinçer'in, Ankara'da meydana gelen tren kazasında yaşamını yitiren Devlet Demiryolları görevlilerine Allah'tan rahmet, yakınlarına ve ailelerine başsağlığı dileyen konuşması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Başkanlık Divanı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, bugün yaşanan tren kazasından dolayı üzüntülerimizi belirtiyoruz. Yaşamını yitiren Devlet Demiryolları görevlilerine Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyoruz. Halkımızın da başı sağ olsun. İnşallah, bundan sonra buna benzer kazalar olmaz.

Bu arada, yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak, bayram öncesi bu son toplantıda, halkımızın kurban bayramını kutluyor, esenlikler, mutluluklar diliyoruz.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 1 Şubat 2005 salı günü, saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.33