BIM 2 3 2005-02-08T08:42:00Z 2005-02-08T08:42:00Z 74 49767 283674 TBMM 2363 567 348371 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM: 22         CİLT: 72                                           YASAMA YILI: 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

49 uncu Birleşim

11 Ocak 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamına alınması düşünülen iller arasına Samsun İlinin de dahil edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Karaman'daki bisküvi üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İli çevresindeki jeotermal kaynakların kullanıma açılmasıyla ısınma sorununun çözümüne ve kurulması düşünülen üniversiteler arasına Ağrı Dağı Üniversitesinin de alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1362) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1257) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/241)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/271) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242)

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Yapılması Gereken Değişiklikle İlgili Kanun Teklifinin (2/185) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/243)

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/13) (S. Sayısı: 729)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

3.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726)

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, özel tiyatrolara verilen devlet desteğine ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4022)

2.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, Frigya Vadisinin korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4103)

3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, özel tiyatrolara verilen ödeneğin gecikme nedenine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4235)

4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, TCDD'nin bir denizcilik şirketiyle imzaladığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4237)

5.- Denizli Milletvekili Mehmet U. NEŞŞAR'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı  (7/4280)

6.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, doktorların ve diğer sağlık personelinin hastalara yönelik davranışlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4303)

7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya'da bazı köylerin bağlı olduğu belediyelerin değiştirilme nedenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4318)

8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, İzmir-Tire Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin görevden alınma nedenlerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4328)

9.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, öğrenci yurtlarındaki propaganda yasağının kaldırılıp kaldırılmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4346)

10.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Aydın-Kuşadası İlçesinde öğretmenlerin bir şahsın konferansına gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4347)

11.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğindeki bazı değişikliklere ve ülkemizdeki yurt sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4348)

12.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in, kamu ve özel kuruluşlardaki münhal özürlü kadrolarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4350)

13.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin BAYINDIR'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4362)

14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü Görevde Yükselme Yönetmeliğine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4366)

15.- İzmir Milletvekili Bülent BARATALI'nın, Bingöl depremi nedeniyle yapılan suiistimallere ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4368)

16.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu İli Fatsa-Aybastı Reşadiye dere yolu çalışmalarının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4369)

17.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Gübre Fabrikasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4390)

18.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Et Kombinasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4391)

19.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Karayolları Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4396)

20.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4397)

21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Harmancık İlçe Belediyesinin çay bahçesi ve kafeterya inşaatının ödenek durumuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı  (7/4401)

22.- Ankara Milletvekili Zekeriya AKINCI'nın, ASKİ tarafından ihale verilen firmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/4407)

23.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ'daki yol yapım çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4413)

24.- Afyon Milletvekili Halil ÜNLÜTEPE'nin, Afyon Depreminden etkilenen hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın durumuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4415)

25.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, Belevi-Selçuk-Meryemana yolunun, Kuşadası-Meryemana ve Şirince Köyü kavşağının ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4416)

26.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun Tarım İl Müdürlüğündeki personel atamalarına,

- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, tarım sektöründe kadının rolünü öne çıkaran projelere,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Enerji İçecekleri Tebliğindeki değişikliğe,

- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün, Şanlıurfa Tarım İl Müdürlüğünden GAP-EYAM Müdürlüğüne geçişleri yapılan işçilere,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4420, 4421, 4422, 4423)

27.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın, Bodrum-Milas Havaalanına yeni bir dış hatlar terminali yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4425)

28.- İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, ÖTV Kanununun yürürlüğe girmesiyle kolalı gazoz, alkollü içecek ve tütün mamullerine uygulanan vergi miktarlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4454)

29.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türk Gıda Kodeksi-Enerji İçeceği Tebliğinin iptaline ve yeni bir tebliğ çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4466)

30.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in, konuşma-işitme engellilerin SSK hastanelerindeki Telefonla Randevu Sisteminden doğan mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4470)

31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, seyyar satıcıların tâbi olduğu vergilendirme usulüne ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4477)

32.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Sivas-Gemerek Kaymakamıyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4488)

33.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur YAKA'nın, Datça Belediyesi Atıksu Arıtma Tesisine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4492)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Verem Savaş Haftasına,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Karayolları Taşıma Yönetmeliğinin yarattığı sorunlara,

Uşak Milletvekili Alim Tunç, öğrenci affı, YÖK ve altyapısı tamamlanmış olup kurulmayı bekleyen üniversitelere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliği Türk Grubu ile Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, NATO Parlamenter Asamblesi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlarınca aday gösterilen yedek üyelere ait Başkanlık tezkeresi,

Konya Milletvekili Muharrem Candan'ın, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı: 305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz gelmediğinden,

2 nci sırasında bulunan, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi.

3 üncü sırasında bulunan ve görüşmeleri bu birleşimde tamamlanan Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun Tasarısının (1/918) (S. Sayısı: 686),

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/943) (S. Sayısı: 730), görüşmelerini müteakiben,

Elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan sonra;

5 inci sırasında bulunan, Afyon Milletvekilleri Mahmut Koçak, Sait Açba, İbrahim Hakkı Aşkar, Ahmet Koca, Halil Aydoğan, Reyhan Balandı ve Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin Adının Afyonkarahisar Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/328) (S. Sayısı: 721) yapılan görüşmelerden sonra;

Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Ordu Milletvekili Cemal Uysal'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi,

Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Genel Başkanlarını hedef alan konuşması,

Nedeniyle açıklamada bulundular.

11 Ocak 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.58'de son verildi.

 

Sadık Yakut

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

 

Ahmet Küçük

Bayram Özçelik

 

Çanakkale

Burdur

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

Mehmet Daniş

 

 

Çanakkale

 

 

Kâtip Üye

 

 

 

No.: 60

II. - GELEN KÂĞITLAR

 7 Ocak 2005 Cuma

 

Teklifler

 

1.- Afyon Milletvekili Halil Aydoğan  ve 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/363) (Adalet ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

2.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun; Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/364) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

3.- Eskişehir Milletvekilleri Mehmet Vedat Yücesan, Mehmet Cevdet Selvi ve Mehmet Ali Arıkan ile 25 Milletvekilinin; Frigya Vadisi Tarihi Millî Parkı Kanunu Teklifi (2/365) (Çevre ve Adalet ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

4.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 26 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/366) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

5.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 23 Milletvekilinin; 2821 Sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/367) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

6.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 23 Milletvekilinin; 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/368) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

 

Rapor

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/13) (S. Sayısı: 729) (Dağıtma tarihi: 6.1.2005) (GÜNDEME)

 

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, TBMM'de çalışan personele ve bazı iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3381) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.8.2004)

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF konusundaki (10/10, 11, 26, 39, 127) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/4471) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2004)

 

 

No.: 61

10 Ocak 2005 Pazartesi

 

Tasarı

1.- Devlet Memurları Kanunu ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/946) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.1.2005)

 

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1.- Aydın Milletvekili Özlem ÇERÇİOĞLU'nun, Aydın-Didim-Karakuyu mevkiinde bazı arazilerin Toplu Konut İdaresine devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3844)

2.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut ÖZAKCAN'ın, çiftçilerin taksitlendirilen kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3933)

3.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in, görevden alınan ve yeni atanan üst düzey  yöneticiler ile TEDAŞ'a ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4211)

4.-  İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'nin, AB vize negatif listesine uygun olarak bazı ülkelere vize uygulamasının sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4213)

5.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, Kamu İhale Kurulunun Millî Eğitim Bakanlığının okul ihaleleriyle ilgili raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4215)

6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bankacılık işlemlerinden alınan ücretlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4216)

7.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, kamu kuruluşlarına alınan sözleşmeli personele ve işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4217)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, okul ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4218)

9.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Halk Bankasının tahsil edilemeyen kredilerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4224)

10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, IMF'nin belediye borçları konusundaki değerlendirmesine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4225)

11.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, umuma mahsus pasaportlardan alınan harçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4227)

12.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, 4455 sayılı Kanunun emniyet personeline uygulanma yöntemine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4234)

13.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, İnsan Hakları Danışma Kuruluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4244)

14.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sanal ortamda oynanan şans oyunlarının denetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4246)

15.- Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Sayıştay üyeliği seçimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4247)

16.- Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, yurtdışına yaptığı resmî seyahatlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4249)

17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Millî Güvenlik Siyaset Belgesine ve Genelkurmay Başkanının bu konudaki açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4250)

18.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, silahlı saldırıya uğrayan spor yazarı ve TV yorumcularına ve faillerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4251)

19.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Irak'ta hayatını kaybeden Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4256)

20.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in, Yunanistan'ın kendine ait olmayan bazı kayalıklara bayrak diktiği iddialarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4257)

21.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, köy ve mahalle muhtarlarının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4261)

22.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, makam aracı ve koruma tahsislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4264)

23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un, bir davada usule aykırı şekilde iade edilen ilam harcına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4265)

24.- İzmir Milletvekili Türkan MİÇOOĞULLARI'nın, il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine yapılan atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4271)

 

No. : 62

11 Ocak 2005 Salı

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel'in, Türk Telekomun ADLS hizmetine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1383) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

2. - Antalya Milletvekili Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işletmelerin yeni bir birlik çatısı altında örgütlenmelerinin TOBB'un temsil gücü üzerindeki etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1384) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İzmir Milletvekili K. Kemal ANADOL'un, 2005 Universiade Yaz Oyunlarının hazırlık çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4582) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

2. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, "Türk Gıda Kodeksi Enerji İçeçekleri Tebliği" hakkındaki yargı kararının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4583) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

3. - Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un, Samsun'daki okulların depreme dayanıklılığının incelenip incelenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4584) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Alanya-Girne deniz ulaşımına ve Sultanahmet Meydanındaki bir kamu kurumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4585) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

5. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sözde Ermeni soykırımı iddiasına karşı oluşturulacak stratejiler ve politikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4586) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

6. - Antalya Milletvekili Osman KAPTAN'ın, Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğünün "Kıbrıs Rum Kesimi" ibaresini Kıbrıs olarak değiştirdiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4587) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

7. - Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Ahıska Türklerinden olan tıp doktorlarının diplomalarının tanınmasına yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4588) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

8 .- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, 5187 sayılı Kanunun bölgesel süreli yayınlara getirdiği mali külfete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4589) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

9. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya, Rize ve Siirt illerinde kullanılacak yatırım ödeneklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4590) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

10. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Avrupa Birliği ile müzakere sürecine hazırlık çalışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4591) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

11. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmadaki bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4592) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

12. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya-Lara Kent Parkı Projesi tahsis protokolünün iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4593) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

13. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, petrol fiyatlarındaki düşüşün akaryakıt ürünlerine yansıtılıp yansıtılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4594) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

14. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 4422 ve 5187 sayılı Kanun hükümlerince haklarında dava açılanların isimlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4595) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

15. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin hukukiliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4596) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

16. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, adlî ve idarî soruşturmaya uğrayan hâkim ve savcılara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4597) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

17. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır merkezli bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4598) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

18. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya İlçesindeki Kuşyuvası Karayolunda meydana gelen kazalara ve alınacak tedbirlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4599) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

19. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Şahinyurdu köylülerinin makta izni alamamaktan doğan mağduriyetlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4600) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

20. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli orman köylülerinin bazı sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4601) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

21. - Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, Maliye Bakanlığına KPSS şartlarına aykırı olarak yapılan bazı atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4602) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

 22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Kütahya'daki İshak Fakih Medresesinin bakım ve kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4603) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

23. - Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İSKİ Genel Müdürlüğünde terfi ettirilen bir görevliye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4604) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yayımlanan iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4605) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

25. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Emniyet Müdürlüğünün motorlu taşıt sayısına ve kap-kaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4606) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

26. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki hava kirliliğinin nedenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4607) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

27. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğünün öğrenci pasolarıyla ilgili bir uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4608) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

28. - Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, Mersin-Silifke İlçesindeki Gazi Çiftliğinin restorasyonuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4609) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

29. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, DÖSİM'de çalışan personel sayısına ve gelirlerin harcanma şekline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4610) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

30. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, DÖSİM'de çalışan personel sayısına ve gelirlerin harcanma şekline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4611) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

31. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İli ve Ağrı Dağının turizm açısından değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4612) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

32. - Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, belde ve köy esnafının yeni vergilendirme usulünden kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4613) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

33. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Hatay-İskenderun Limanında batan MV-Ulla Gemisinin verdiği zararın mağdurlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4614) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

34. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, lojman ve resmi araç sayısına ve AB ülkeleri ile mukayesesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4615) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

35. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özelleştirme kapsamındaki KİT'lerin yönetim kurulu üyeliklerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4616) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

36. - Karaman Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, vatandaşların TEDAŞ'a olan borçlarını kredi kartları ile ödeyip ödeyemeyeceklerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4617) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

37. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gençlerin tarihimiz konusunda bilinçlendirilmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4618) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

38.- Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, okul web sitelerindeki bazı sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4619) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

39.- İzmir Milletvekili Ali Rıza BODUR'un, Ankara'daki bir imam hatip lisesiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4620) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

40. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yayımlanan iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4621) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

41. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Alanya İlçesindeki Kargacık İlköğretim Okulu binasındaki hasara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4622) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

42. - Adana Milletvekili Tacidar SEYHAN'ın, bir mağaza ve eğitim kurumu ile ortaklığı olduğu iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4623) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

43. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesince yapılan bir ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4624) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

44. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sağlık ocaklarındaki verem aşısı ihtiyacına ve verem hastalığının tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4625) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

45. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Dünya Bankası ile ortak yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4626) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

46. - Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, verem aşısının bulunamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4627) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

47. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, balıkçılığın rekabet gücünün korunmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4628) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)

48. - Muğla Milletvekili Gürol ERGİN'in, ülkemize sınır ticareti yoluyla giren tarım ürünlerine ve çiftçilerin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4629) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

49. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, doğrudan gelir desteğine ve narenciye fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4630) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

50. - İzmir Milletvekili Oğuz OYAN'ın, doğal afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4631) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

51. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Dünya Bankası ile ortak yürütülen projelere ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4632) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

52. - Mersin Milletvekili Vahit ÇEKMEZ'in, Tarsus İli BAĞ-KUR İrtibat Bürosunun şube müdürlüğüne dönüştürülüp  dönüştürülmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4633) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)

53. - Muğla Milletvekili Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla-Bodrum İlçesinde telefon numaralarının değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4634) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

54. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurtlarda bulunan engelli çocukların bakımına ve yetersiz kalan personelin sayısının artırılmasına ilişkin Devlet Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4635) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

55. - Antalya Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, TOBB'da oda seçimlerinin ne zaman yapılacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4636) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi

1. - İzmir Milletvekili Canan ARITMAN'ın, son zamanlardaki müze soygunları ile personel, yönetim ve güvenlik sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3993)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:15.00

11 Ocak 2005 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşimini açıyorum

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu hakkında söz isteyen, Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'e aittir.

Buyurun Sayın Önder. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamına alınması düşünülen iller arasına Samsun İlinin de dahil edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5084 sayılı Yasayla teşvik tedbirleri kapsamına alınan 36 il dışında, ikinci bir yasa tasarısı hazırlanarak, 13 ilin daha teşvik kapsamına alınması çalışmalarının yapıldığı ve bu iller arasında Samsun İlinin bulunmadığı bilgisi üzerine söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan tarafından açıklanan listede Samsun İlinin yer almadığı görülmektedir. Eğer, Samsun İli teşvik kapsamına alınmıyorsa, bunun bir hata olduğunu, Samsun'a haksızlık yapıldığını belirterek sözlerime başlamak isterim. Bu kürsüden, bir muhalefet düşüncesiyle değil, Samsun'un uğrayacağı haksızlığın giderilmesi amacıyla, adalet için konuşuyorum. Hükümetin ve Yüce Meclisin, Samsun halkının haklı ve adil talebine duyarlılık göstereceği ve konunun bir defa daha değerlendirmeye alınacağı inanıcını taşıyorum.

Sayın milletvekilleri, kalkınmada öncelikli yöreler kapsamındaki iller içerisinde, birinci derecede kalkınmada öncelikli 50 il tespit edilmiştir. 50 il içerisinden 33 il bu listeden, 3 il de liste harici olmak üzere, 36 il Teşvik Yasası kapsamına alınmıştır. Bu iller teşvik kapsamına alınırken, kriter olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla tutarı 1 500 ABD doları veya daha az olan iller listeye alınmıştır. 50 il içerisinden bu kritere uymayan 17 il kapsamdışı kalmıştır. Sayın Başbakan, yeni bir çalışma yapıldığını, 13 ilin daha teşvik kapsamına alınacağını açıklıyor. 13 ilin 12'si 17 il içerisinden, bir de liste dışından Kütahya...

Sonuç olarak, birinci derecede kalkınmada öncelikli 50 il içerisinden 45 tanesi teşvik tedbirleri kapsamına alınmakta, geri kalan 5 il ise kapsamdışı bırakılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakanın açıklamalarından anladığımız kadarıyla, bir ilin teşvik kapsamına alınması için 1 500 dolar ve altı olan kriter değişmiş ve ilin sosyoekonomik gelişmişlik endeksinin negatif olması kriter olarak alınmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yapılan araştırmaya göre, Samsun, 2003 yılı ölçülerine göre, sosyoekonomik gelişmişlik açısından, 81 il içerisinde 32 nci sırada görünmektedir. Bu araştırmada esas alınan ölçüler doğrudur yanlıştır, onu bilemiyorum; ancak, Samsun'un bir temsilcisi olarak, bazı gerçekleri ifade etmek istiyorum.

Samsun, daha önceleri, sosyoekonomik gelişmişlik açısından, iller içerisinde ilk on içerisindeyken, daha sonraları, 32 nci sıralara düşmüştür. Samsun, sadece merkez ilçeden ibaret değildir.

Samsun, 15 ilçesini sosyoekonomik gelişmişlik açısından, yine, Devlet Planlama Teşkilatı araştırmalarına göre tahlil ettiğimizde, merkez ilçe 2 nci grupta, 6 tanesi 3 üncü grupta, 4 tanesi         4 üncü grupta, 1 tanesi 5 inci grupta, 3 tanesi de -Salıpazarı, Ayvacık ve Asarcık- 6 ncı grupta yer alan, aynı zamanda, 10 ilçesi de gelişmişlik endeksi bakımından negatif olan bir ilimizdir.

Son yıllarda, ilimizde bulunan bölge müdürlüklerinin bir bölümü ile resmî kuruluşların bazıları başka illere kaydırılmış veya kapatılmıştır.

Yine, Samsun ekonomisine yön veren, istihdam potansiyeli bulunan Tekel sigara fabrikası tütün işleme atölyesi kapatılmış; kapatılmayanlarda istihdam asgarî ölçüye indirilmiştir.

Samsun'da kurulu Karadeniz Bakır İşletmeleri özelleştirilmiş; üretim asgarî ölçülere çekildiği için, istihdam o nispette azalmıştır.

Yine, Samsun'da kurulu TÜGSAŞ, özelleştirme kapsamına alınmış, birkaç ay önce ihaleye çıkarılarak satılmak istenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Önder, lütfen toparlayalım.

İLYAS SEZAİ ÖNDER (Devamla) - İhalede en yüksek teklifi veren 3 firma, teminatlarını yakarak, fabrikayı satın almamışlardır. Ancak, her yıl temmuz ayında üretime geçen fabrika bu yıl üretim yapmamış, bölgenin gübre ihtiyacı bu nedenle karşılanmadığı gibi, Samsun üreticisi gübreyi daha yüksek fiyattan satın almak zorunda kalmıştır. Bu fabrikada da işçiler işten çıkarılmıştır.

Karadeniz Bakır İşletmeleri ve TÜGSAŞ'ın kapanmasıyla Samsun ekonomisi yılda 70 trilyon lira kayba uğramış; ayrıca, bu işletmelerin kapanması veya üretimi düşürmeleri ve bazı belediyelerdeki işten çıkarılmalar nedeniyle 1 000 kişi işsizler ordusuna katılmıştır.

Ben, tahmin ederim ki, şu anda bir araştırma yapılsa, Samsun İli, sosyoekonomik gelişmişlik açısından çok daha alt sıralara düşmüştür.

Sonuç olarak, Samsun gittikçe kan kaybetmekte, önceleri bir cazibe merkezi olarak çevre illerden göç alan bir il iken, ekonomik açıdan her gün gerilemekte ve dışarıya göç veren bir il konumuna düştüğü görülmektedir.

Samsun, Türkiye genelinde işsizlik oranının en yoğun olduğu illerden birisidir. Bir gazeteci arkadaşımızın yazdığı gibi, gençler, şehrin varoşlarında, kahvelerde; şehrin merkezinde ise, cafelerde vakit öldürmektedirler. Yüce Allah'ın bir lütfu olarak Bafra, Çarşamba Ovaları gibi iki ovaya sahip olan Samsun'un bu duruma düşmesi, hükümetlerin Samsun'a olan ilgisizliğindendir. Samsun'a ilgi duyan 57 nci hükümet, bu ilgisini, en verimli ovaya iki mobil santral kurarak göstermiştir. Biz, böyle ilgi de istemiyoruz.

İşbaşında olan 59 uncu hükümetten Samsun halkı ilgi beklemektedir. Gerek 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde gerekse 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde, Samsun halkı İktidar Partisine Türkiye ortalamasının çok üzerinde destek vermiştir. Bu desteğin karşılığı bu olmamalıydı. Samsun halkı, Çarşamba Havaalanının kargo ünitelerinin bir an önce ikmal edilmesini, gemi inşaat sanayiinin,  rafineri tesisinin kurulmasını, Çarşamba ve Bafra Ovalarının kanal inşaatlarının ikmal edilmesini, Samsun ekonomisine yön veren tütün, fındık, çeltik, buğday gibi ürünlere gerekli destek verilmesini, daha nice sorunlarının hallini beklerken, Teşvik Yasası kapsamı dışında bırakılmasını haksızlık olarak görüyorum.

Samsun'un, bankalardaki mevduat açısından Türkiye'nin sayılı illeri içerisinde olduğu ifade edilmektedir; ancak, bu mevduat, yatırıma dönüşmemektedir. Samsun'un çevresindeki tüm iller Teşvik Yasası kapsamına alınmıştır. Yatırım yapmak isteyen müteşebbisin teşvikten yararlanmak için bu yatırımını Samsun'a  değil, komşu illere kaydıracağı bir gerçektir.

Burada bir üzüntümü ifade etmek istiyorum. Bugün, Türk Hava Yolları Ankara'dan Samsun'a uçak seferleri koymamakta, Samsun'a gitmek isteyen yolcular İstanbul aktarmalı olarak gitmek durumunda kalmaktadırlar.  Samsun'a karşı yapılan bu haksızlığa isyan ediyorum.

Bu düşüncelerimi ifade ederken, tüm Samsun milletvekillerinin hislerine tercüman olduğumu düşünüyorum. Sayın Başbakana tekrar arz ediyorum: Bir an önce bu hatadan dönülmeli ve Samsun, 5084 sayılı Yasada yapılacak değişikle, Teşvik Yasası kapsamına alınmalıdır.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyor, Sayın Başkana da müsamahasından dolayı teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun Sayın Önder.

Gündemdışı ikinci söz, bisküvi üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt Akgün'e aittir.

Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Karaman'daki bisküvi üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz gıda sanayiinin önemli dallarından biri olan bisküvi sektöründe Karamanlı üreticilerimizin sorunlarını anlatmak için gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de, halen, 30'dan fazla bisküvi fabrikasında yıllık 850 000 tonluk kapasite vardır. Karaman, 10'dan fazla bisküvi fabrikasıyla, tek başına, Türkiye üretiminin yüzde 55'ini sağlamaktadır. Deyim yerindeyse, bisküvi denilince akla Karaman gelmektedir.

Karaman'da bisküvi üretiminde fiilen 5 000 kişi istihdam edilmekte ve şehrimizde, aileleriyle birlikte toplam 20 000 insan bu sektörden geçimini sağlamaktadır.

2003 yılında Türkiye'nin toplam bisküvi ihracatı 134 000 ton olup, bu ihracattan 137 000 000 dolar döviz girdisi sağlanmıştır. 2004 yılı bisküvi ihracatı ise yaklaşık 148 000 ton olup, bu ihracattan 150 000 000 dolar gelir beklenmektedir. Karaman'dan yapılan bisküvi ihracatının ise, 2004 yılında, 60 000 000 dolara ulaşması beklenmektedir.

Türkiye'nin, bisküvi ihracatında dünyanın en çok ihracat yapan ilk 13 ülkesi arasında yer alması ve ihracat yelpazesinin gittikçe genişlemesi, bisküvi sektörünün önemini ortaya koymaktadır. Bugün, Karaman İlimizde, bisküvi fabrikalarından 100'den fazla ülkeye ihracat yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karamanlı bisküvi üreticilerimiz dünyanın her köşesine Türk bisküvisi satma konusunda iddialıdırlar. Bunun için, bazı tedbirlerin alınması gerekmektedir. Şöyle ki: Üretimdeki enerji maliyetlerinin daha da düşmesi gerekir. Şeker, yağ gibi temel maddelerin dünya piyasalarındaki fiyatlar üzerinden sanayicinin eline geçmesi sağlanmalı, ihracat ile ihracattaki navlun bedellerine teşvik verilmeli, kaliteli buğday üretimi desteklenmeli, ihraç kayıtlı buğday ve şeker alımlarında zaman zaman yaşanan tıkanmalar giderilmeli, yeni oluşan pazarlarda ticarî ataşeliklerimiz vasıtasıyla ihracatçılarımızın önü açılmalı, sanayide ara eleman eksikliği giderilmeli, ar-ge çalışmaları ile yurtdışı fuar etkinliklerine dolaylı destekler verilmeli, ihracata yönelik eğitim ve istihdam yardımı ile marka tanıtımı konusunda sağlanan devlet yardımları artırılmalıdır.

Ayrıca, Karaman İlimizi Mersin Limanına bağlayacak olan Karaman-Silifke-Mersin demiryolu hattının yapılması halinde, sanayi ürünlerinin nakliyesinde büyük kolaylıklar sağlanacaktır.

Özellikle Avrupa Birliğine geçiş sürecinde, KOBİ'lerin durumu yeniden ele alınarak, bu işletmeler için özel kredi türleri geliştirilmelidir. Bu krediler, özellikle, uzun vadeli ve ucuz maliyetli olmalıdır.

KOSGEB aracılığıyla, istenen amaca yönelik olarak işletmeler izlenmeli ve onlara, gereken organizasyon ve teknoloji desteği sağlanmalıdır.

Diğer yandan, işletmeleri ihracata yöneltecek finansal teşvik ve tedbirler uygulanmalıdır. İşletmelerin kendi aralarında örgütlenmeleri de bu vesileyle sağlanmalıdır.

Bu ve buna benzer tedbirlerin alınması halinde, dünya pazarlarına uygun fiyatlarla bisküvi ihraç etmek suretiyle, ülkemizin bisküvi ihracatında dünyada bir numara olması mümkündür.

Karaman bisküvi sanayii de, edindiği tecrübeyle, ülke ve bölge insanı için istihdam imkânını her geçen yıl artırma çabasını sürdürecektir; çünkü, bisküvi sektörü emek/yoğun bir sektör olup, orta büyüklükteki bir fabrikada en az 500 kişi çalışmaktadır. İstihdamın yoğun olarak yaşandığı bu tip sektörlerin desteklenmesi gereği açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sorunların yanında, 2003 yılında organize sanayi bölgesine doğalgaz verilmesi, üretim maliyetlerine olumlu yansımıştır. Diğer yandan, Karamanımızın 5084 sayılı Yasayla teşvikten yararlanan iller arasına yeni katılan 13 il arasında olduğunun bizzat Başbakanımız tarafından açıklanması, Karamanlı sanayicilerimiz tarafından büyük sevinçle karşılanmıştır. Bu karar, geçmiş yıllarda "işsizliğin sıfır olduğu il" olarak nam salan Karamanımızın yeniden canlılık kazanmasına yol açacaktır. Bu kararı alan, başta Başbakanımız olmak üzere tüm hükümet üyelerimize, Karaman halkı adına teşekkür ediyorum.

1277 yılında Türkçeyi devletin resmî dili ilan ederek "bugünden sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır" fermanını yayımlayan Karamanoğlu Mehmet Bey adına kurulacak olan üniversitenin 2005 yılında kurulacağı açıklanan 15 yeni üniversite arasında yerini alması, girişimci bir ruha sahip olan Karamanımızın ekonomik ve sosyal potansiyelini bilimle buluşturacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgün, lütfen toparlayın.

Buyurun.

MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

AK Parti İktidarında ekonomik istikrara kavuşan ve kalıcı büyüme ortamını sağlayan ülkemizde bu tip sorunların da kısa sürede giderileceğine inanıyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Süreye uymakta gösterdiğiniz titizlik için sağ olun.

Gündemdışı üçüncü söz, Ağrı İlinin kış mevsimiyle ilgili sorunları konusunda söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan'a aittir.

Buyurun Sayın Aslan. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İli çevresindeki jeotermal kaynakların kullanıma açılmasıyla ısınma sorununun çözümüne ve kurulması düşünülen üniversiteler arasına Ağrı Dağı Üniversitesinin de alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması

NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin malumu, Ağrı, ülkemizin en soğuk ili olup, bugün dahi, biz burada paltosuz gezerken, Ağrı'da -30 dereceye varan soğuklar yaşanmaktadır.

Ağrımızın Diyadin İlçesinde, büyük bir alana sahip jeotermal kaynağı mevcuttur. 1998 yılında, Ağrı Valiliği ile Doğan Jeotermal Şirketi ve Maden Tetkik Arama, jeotermal üretim kuyularının açılması için sözleşme imzalamışlardır. MTA mühendisleri ile ilgili şirketin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar neticesinde, 4 adet jeotermal kuyusu açılmış, bu jeotermal kuyularından 440 litre/saniye akışkan sağlanmıştır. Bu kuyuların dışında, jeotermal sahasının sahip olduğu büyük enerji potansiyeli kullanılmamaktadır. Karbondioksit jeotermometresine göre, Köprü Çermiğinde 90 santigrat derece, Davut Çermiğinde 96 santigrat derece, Yılanlı Çermiğinde de 105 santigrat derece rezervuar sıcaklığı belirlenmiştir. Mikro anlamda bu jeotermal devreye sokulmuş, makro anlamda ise Ağrı İli tasarlanmıştır. Yapılan ölçümlerde jeotermal sahasında rezervin Ağrı İli gibi 4 ili ısıtacağı ve Ağrı İlinin bu soğuklarda makûs talihini yeneceği tespit edilmiştir. Bugün, kışın sekiz ay hüküm sürdüğü Ağrı'da 100 metrekarelik bir konutun fosil yakıtlarla ısınma bedeli,  asgarî 2 420 000 000 Türk Lirasıdır. Ağrı İli için jeotermal projesi faaliyete geçirildiği takdirde, böylesi bir konutun ısınma bedeli -24 saat ısınma kaydıyla- 500 000 000 - 600 000 000 Türk Lirasına mal olmaktadır.

Bu projenin uygulanması ve hayata geçirilmesi için, yenilenebilir enerji kaynakları yasa tasarısının Yüce Meclisten geçmesi gerekiyor. Her nedense, bir iki defa Meclis gündemine gelmek üzere olan bu yasa tasarısının, bazı gizli eller, geri çekilmesini sağlamaktadır. Bu da, ihtimaldir ki, doğalgazdan büyük rant elde eden kimi çevrelerin bir oyunudur. Hükümetimizden, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bu yasa tasarısının bir an önce Yüce Meclisin gündemine indirilmesini talep ediyoruz.

Ağrı İlinde kamu kuruluşlarına gönderilen ödeneğin yarısı kadar bir miktar bu projeye tahsis edildiği takdirde, devletin başkaca beş kuruşu harcanmadan bu proje bitirilmiş olacaktır. Bu da, coğrafî konumdan ötürü her yıl Ağrı İlinin değişmeyen yazgısı haline gelen ısınma problemini ortadan kaldırmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, 23.12.2004 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, önce Doğubayazıt deprem konutlarını, daha sonra Erzurum, Aşkale ve Kandilli deprem konutlarını gezdik; dört gün boyunca bölgede incelemelerde bulunduk; köy odalarında ve muhtar derneklerinde halkımızla buluştuk, halkın dertlerini ve sorunlarını dinledik.

Halkımız, en çok şikâyetçi olduğu konu olarak, örneğin, 4-5 ailenin, baba ve evli 4 çocuğunun, çoluk çocuk sahibi olarak, köy tipi evlerde, fizikî yapının geniş olması nedeniyle, kısıntılı da olsa bir arada yaşayabildiğini; ancak, depremden sonra yapılan tespitlerde, hak sahibi olarak yalnız ve yalnız tapu sahibine ev yapıldığını, bu evlerin de 90 metrekare olması nedeniyle 4-5 ailenin bir arada yaşama olanağının ortadan kalktığını; dolayısıyla, çok mağdur olduklarını ve başlarını sokacak bir yuvalarının olmadığını, köyün tamamen yıkılmış olması nedeniyle kiralık evlerin de bulunmadığını, mecburen -30, -40 derece soğukta çadır veya derme çatma barakada kalmak zorunda kaldıklarını; bu nedenle, çoluk çocuklarının sık sık hastalandığını, para ve ilaç yokluğu nedeniyle sıkıntı çektiklerini ifade etti. Ayrıyeten, hazine arazisi üzerinde ev yapmış veya kiralık evde oturan şahıslara ev tahsis edilmediğini; dolayısıyla, var olan Tabiî Afet Kanunu ve Deprem Yönetmeliğinin buna müsaade etmediğini; bu nedenle, mağduriyetlerinin son derece büyük olduğunu gördük. Bu nedenle, hükümetimizin acilen Tabiî Afet Kanununda değişiklik yaparak, bahçeye açılan dış kapıların adedine göre değil, o çatı altında yaşayan aile sayısına göre afet konutu yapılmasını sağlaması gerekiyor.

Beş gün önce, seçim bölgem olan Ağrı İlindeydim. Ağrı İlinin coğrafî konumu içinde bulunduğu eylem ve boylamları incelendiğinde, -40 derece soğuğun tesadüf ve bir rastlantı değil, doğanın değişmez bir kanunu ve Ağrı'nın kaderi olduğu görülecektir. Ağrı'da şu anda karın kalındığı 1 metre, soğuk -30 ve -40 derece arasında maksimum ve minimum olarak değişmektedir. Fakirlik, sefalet ve çaresizlik had safhada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Naci Aslan, lütfen toparlayınız.

NACİ ASLAN (Devamla) - Belediyeler ve Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü, şehir içi caddeleri, sokakları ve köy yollarını açık tutmada araç gereç ve ödenek yokluğu nedeniyle büyük sıkıntı çekmektedir. Ağrı'nın yıllardır değişmeyen bu soğuğunun önüne geçmek için ve kışın dondan korunma, insanca ısınma, yaşama koşuluna sahip olma noktasında bu bölgede ve o illerde istihdam eden fakir halkın gücü yetmemektedir.

Hükümetimiz, Ağrı'da ve doğu illerinde kışın sekiz ay sürdüğünü, üç dört ayının -40 derecede seyrettiğini, karın en yoğun yağdığı bölge olma özelliğini de gözönünde bulundurarak, Doğu Anadolunun bu illerini tabiî afet kapsamına alarak, kış aylarında, illerin köy il müdürlüklerine ve belediyelere "kar ödeneği" adı altında -köylerin adedi ve nüfusu gözönünde bulundurularak- bu kurumlara, her yıl eködenek verilmesi için yasa çıkarmalıdır; yani, Tabiî Afet Yasasına, bu anlamda afet kapsamı içerisine almalıdır. Ayrıca, belediyeler ve muhtarlar vasıtasıyla yapılacak tespitlerle, her haneye, odun ve kömür alacak şekilde, doğrudan gelir desteği niteliğinde, bu illerde istihdam eden vatandaşlarımıza nakdî yardım yapılmalıdır.

Bu Yüce Meclisin kürsüsünde, yeri geldikçe eleştirmek, yeri geldikçe de hak ettiği takdiri, başarıyı övmek ve takdir etmek de bir erdem olsa gerek. 2004 yılında Erzurum ve Ağrı İllerinde meydana gelen depremler nedeniyle yıkılmış olan konut ve ahırların yeniden yapılması ihalesi, Bayındırlık Bakanlığımızca yapılmıştır. Üç ay gibi kısa bir süre içerisinde, Erzurum İlimizde 1 821 konut ve 1 161 ahırın yüzde 90'ı şu ana kadar bitirilmiştir ve yüzde 10'u da, sulu imalatı ilgilendirmeyen diğer teferruatlar olup, çok kısa zamanda bitirilecektir.

Aynı şekilde, ilim olan Ağrı'nın Doğubeyazıt İlçesinde 444 konut, ikibuçuk ay gibi kısa bir sürede, coğrafyanın ve iklimin zor şartlarına rağmen yüzde 100 bitirilmiş ve hak sahiplerine teslim edilmiştir.

Bu projenin, Deprem Yönetmeliğine ve yapı tekniğine uygun olarak yapılması için Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri Genel Müdürlüğü tüm birimleriyle aktif olarak çalışmıştır. Özellikle Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen büyük duyarlılık göstererek, bizatihi, Müsteşar Yardımcısı Mahmut Küçük'ü, Yapı İşleri Genel Müdürü Sefer Akkaya'yı, Müsteşar Yardımcısı Yaşar Kaya'yı ve Genel Müdür Yardımcıları Enver Yaylalı ve Osman Esengül'ü görevlendirerek, bu inşaatların bir an önce bitirilmesini sağlamıştır.

Bu nedenle, görev alan bütün teknik kadroyu, Bakanımızın şahsında kutluyorum. Piyasadan borç almak kaydıyla gününden önce bu inşaatları bitirdikleri için ve ödenek olmamasına rağmen, kendi olanakları ve piyasadan borçlanmak kaydıyla bunu başardıkları için o bölgede iş yapan tüm müteahhitlerimizi gerçekten kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum. Yalnız, eksik kalan ödeneklerinin de, bir an önce, Maliye Bakanlığımız ve Bayındırlık Bakanlığımız, koordineli olarak o bölgeye göndermelidir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, hatırlarsanız, Sayın Başbakanımız iki gün önce bir açıklama yaptı. Sayın Başbakanım dedi ki: "Türkiye'de 15 tane yeni üniversite kuracağız." Çok mutlu oldum. Biz de, bundan önce, 14.1.2003 tarihinde, o zaman, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili Sayın Cemal Kaya Beyle beraber 119 milletvekili imzalayarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir teklif sunduk. İnşallah, temennimiz odur ki, Sayın Başbakanımız bu 15 ilin içine Ağrı İlini de alacaktır. Nitekim, büyük işadamımız IC Holdingin sahibi Sayın İbrahim Çeçen, Başbakanımıza, Yükseköğretim Kuruluna ve biz Ağrı milletvekillerine, Millî Eğitim Bakanımıza bir yazı göndererek, Ağrı'da "Ağrı Dağı Üniversitesi" kurulduğu takdirde, fen ve edebiyat fakültelerinin bütün binalarını parasıyla yapacağını, bütün donanımını sağlayacağını ve Yükseköğretim Kuruluna teslim edeceğini resmî belge olarak... İşte, belgenin suretini Yüce Meclise arz ediyorum. İnşallah, Sayın Millî Eğitim Bakanımız ve Sayın Başbakanımız, Ağrı'nın bu geri kalmışlığı, hem kültürel seviyesinin yükselmesinin hem ekonomik canlanmanın meydana gelmesinin ve gerçekten, geri kalmışlığın birtakım çözüm önerilerinden ve faktörlerinden biri olan bu yükseköğretim kurumlarımızı Ağrı'da gerçekleştirmiş olacaklardır. Ben, yalnız, bu arada Erzurum Köy Muhtarları Derneğinde...

BAŞKAN - Sayın Aslan, toparlayalım...

NACİ ASLAN (Devamla) - Çok rica ediyorum, bu amcamın yazısını göstermesem benim için ayıp olur. Şimdi, biliyorsunuz... bakın, işte, Erdal Ağar, emekli memur; Reşat Sarıtaş, emekli öğretmen; Yılmaz Yaslat, emekli mühendis. Bu arkadaşlarımız, İhlas Finansa kâr ve zarar karşılığı para yatırmışlar; diyorlar ki: "Enver Ören, inşallahla maşallahla açılışlar yapıyor; ama, üç dört yıldır bizim paramızı gasbediyor, ödeme yapmıyor. Sayın Millî Eğitim Bakanımız ve Sayın Başbakanımız da onun açılışlarına, efendim, işte, tatilköylerinin açılışına gidip 'hayırlı olsun' diyorlar; ama, inim inim inleyen, emekli parasını ona verenlere ve gasbedilmiş bu hakkımıza niye sahip çıkmıyorlar?" Onun için o arkadaşlarımız da lütfen dinlesinler. Diyorlar ki: O zaman mutlak surette... Sanayi Bakanı Sayın Ali Coşkun o zaman bu İhlas Finansın Genel Müdürüydü. Acaba alttan destekli bir koruma mı söz konusudur? Ben de diyorum ki, bu yurttaşlarımızın sesini burada gündemleştirmek bizim görevimiz ve arz ediyorum. Hükümetimizi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Ağrı'daki tüm muhtarlar inim inim inliyor; maaşları 110 000 000, Bağ-Kur ödemesini yapamıyorlar, Bağ-Kur icrayla kapılarına dayanmış.

Ayrıca, ziraî kooperatiflerin borçları da, icrayla, zincirleme usulüyle bütün köylere teşmil ediliyor. Bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanımızı duyarlılığa davet ediyorum. Borçların faizlerinin ertelenmesini ve ana borcun tahsilini arz ediyorum.

Sayın Başkan, üstün müsamahanıza teşekkür ediyor, Yüce Meclisi Ağrı halkı adına en derin saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/13) (S. Sayısı: 729) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığı 2003 malî yılı kesinhesaplarını ihtiva eden cetveller içindekilerinin incelenerek kayıtlara uygun olduğu anlaşılmış olup, İçtüzüğümüzün 180 inci maddesi gereğince Genel Kurula arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

 

Başkan

Başkanvekili

Sözcü

 

İsmail Özgün

İsmail Ericekli

Fahri Keskin

 

Balıkesir

Çankırı

Eskişehir

 

Kâtip

Denetçi

Üye

 

Mustafa Cumur

Mehmet Emin Tutan

Fetani Battal

 

Trabzon

Bursa

Bayburt

 

Üye

Üye

Üye

 

Ahmet Işık

Abdullah Çalışkan

Gökhan Durgun

 

Konya

Adana

Hatay

 

 

Üye

 

 

 

Ahmet Sırrı Özbek

 

 

 

İstanbul

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1362) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 546 ncı sırasında yer alan (6/1362) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.                                                                                    Feridun Fikret Baloğlu                                       Antalya

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1257) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 452 nci sırasında yer alan (6/1257) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini Saygılarımla arz ederim.

Feridun Fikret Baloğlu

           Antalya

BAŞKAN - İkinci sözlü soru önergesi de geri verilmiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 11.1.2005 Salı günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

   İrfan Gündüz

                  AK Parti Grup Başkanvekili

           İstanbul

ÖNERİ:

11. 1.2005 Salı günkü (bugün) birleşimde sözlü soruların ve diğer denetim konularının görüşülmemesi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 168 inci sırasında yer alan 726 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 3 üncü sırasına, 108 inci sırasında yer alan 713 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 106, 107, 109, 110, 111 inci sıralarda yer alan 711, 712, 714, 715, 716 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 11, 12, 13, 14, 15 inci sıralarına alınmalarını, 12.1.2005 Çarşamba günkü birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesi, çalışma saatlerinin bu birleşimde ve 12.1.2005 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurulun 15.00-23.00 saatleri arasında çalışmasını sürdürmesi, 18.1.2005 Salı günü Genel Kurulun çalışmaması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin lehinde, buyurun Sayın Gündüz  (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, bugünün gündemiyle ilgili ve özellikle Köy Hizmetleri kanun tasarısının Genel Kurulun gündemine taşınıp taşınmamasıyla ilgili Danışma Kurulunda anlaşmazlık olduğu için huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

Burada, bizim, AK Parti olarak, gerek hükümet programında gerek parti programında gerekse acil eylem planımızda yer alan ve hemen hemen günlerdir de gündemimizi işgal eden bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılması, İstanbul ve Kocaeli'nin dışında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkilerinin özel idarelere devriyle ilgili kanun tasarısı zaten gündemdeydi; ancak, bazı arkadaşlarımızın -gerek muhalefetten gerekse iktidardan- özellikle Sayın Başbakanın Moskova ziyaretine katılması dolayısıyla, ayrıca, Kurban Bayramı arifesi de olduğundan dolayı, biz, bugün, denetim görevi yapmayalım, özellikle de böyle bir konuyu gündeme taşıyarak çıkaralım ve sonra da, arkadaşlarımızı bayram havasına hazırlayalım diye böyle bir değerlendirmede bulunduk.

Tabiî, yerel ve yerinden yönetim anlayışının hemen hemen en önemli adımlarından birisiydi bu adım bizim açımızdan; zira, hantal yapısıyla ve obezite özelliğiyle aşırı büyüyen merkezî yapının, yerel problemleri çözmede yetersiz kaldığı hemen herkes tarafından bilinmektedir. Kaldı ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulurken -evvelce hepimiz biliyoruz- toprak su ve yol su elektrik gibi iki genel müdürlüğün işlevlerini yerine getirmek üzere, dağınıklığı giderip tek elden problemleri daha verimli çözmek üzere, iyi niyetle kurulmuş bir genel müdürlüktü. Gerçekten de güzel hizmetler ifa etti. Ancak, Avrupa Birliğine doğru yürüyen Türkiye'de, yerel ve yerinden yönetim anlayışı gittikçe önemini artırmaktadır. Mesela, bakın, Avrupa Birliği standardında, problemlerin yerinde tespit edilip, yerinde çözümlenmesi konusunda yerel idarelere yüzde 55 yetki verilmektedir. Almanya'da ise, kamu hizmetlerinin hemen hemen yüzde 65-70'i yine, yerel yönetimlerce yerine getirilmektedir. Kaldı ki, baktığımız zaman, Türkiye'de kamu hizmetlerinin yüzde 12'si, il özel idareleri ve belediyeler dahil yerel yönetimler tarafından yerine getirilmekte, geri kalan kısmı hep Ankara'dan çözümlenmeye çalışılmaktadır. İşte, bu merkezî yapı, kaynak israfına, verimsizliğe... Bir de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulurken, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüyle, bazen, mükerrer görevler birbirinin üzerine gelmekte, çelişmektedir. Ayrıca, yine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri ile Tarım Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün yetkileri arasında da kargaşa bulunmaktadır.

O yüzden, bütün bunları gidermek üzere, aynı zamanda Avrupa Birliğine uyum sadedinde, problemleri yerinde başlayıp yerinde bitiren bir anlayış üzerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel idarelerine devriyle, problemlerin, artık, yerinde başlayıp yerinde bitirilmesi hedeflenmektedir. O yüzden, bu kanun tasarısının bugün gündeme taşınmasına, AK Parti Grubu olarak, biz evet diyor ve sizlerin de bu konuda desteğinizi bekliyoruz.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, Sayın Kemal Anadol; buyurun.

Süreniz 10 dakika.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, önerinin aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi görüşeceğimiz tasarının lehinde, aleyhinde konuşmak başka şey; tümü üzerinde ve maddeleri üzerinde, sıra geldiği vakit, İktidar Partisinden ve muhalefet partilerinden değerli milletvekilleri görüşlerini arz edecekler; konu o değil. Konu ne; evvela, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşme usulünü ciddî hale getirmemiz lazım -muhalefetimiz orada- bunu sulandırmamak lazım.

Yani, ben, çok değerli Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Gündüz'e, dün, en az 4 defa başvurdum "yarın ne görüşülecek" diye. Şimdi, işin kolayına kaçınca, iktidar "iktidarıyla muhalefetiyle Meclis çalıştı, şunları şunları çıkardı..." Sağ olun, bazen, yetkili bakanlar, grup başkanvekilleri muhalefete teşekkür de ediyorlar; ama, bir türlü emrivakiden vazgeçemiyorlar. Bu emrivakinin ötesinde -demin ciddiyetten bahsettim, sıkılıyorum bunu söylemeye- sanki ortada bir torba var ve torbanın içinden de -hani karamela şekerler vardır, içinde şiirler, maniler olur- karamela şekeri çekiliyor. Sırası gelmiş, gündeme girmiş yasa tasarıları, o torbanın içinde; ama, yarın içinden hangisinin çıkacağı belli değil. Tam Meclis müzakeresinden önce -Meclisin açıldığı saat kaç; 15.00 saat 14.00'te o torbanın içinden 1 tane karamela şekeri çekiliyor; açıyorsun, içinden Köy Hizmetleri çıkmış veya aile hekimliği çıkabilirdi veya tohumculuk... Yani, iş biraz sulanıyor arkadaşlar; bu Meclisin ciddiyetinin sarsılması ve bu Meclisin çalışma usullerine halkın güvensizliği, doğrudan Meclisin saygınlığına gölge düşürür; yani, bundan vazgeçelim. Her seferinde söylüyoruz bundan vazgeçelim diye, inadına tekrarlanıyor, inadına tekrarlanıyor!

Bu Meclis, iktidarıyla muhalefetiyle, herkesten, her şeyden önce, milletvekillerinden oluşuyor; milletvekilleri, ellerini vicdanlarına koyacaklar, gelen teklif veya tasarının halkın yararına olup olmadığına karar verecekler, bu kürsüde ona göre konuşacaklar veya oylarını ona göre kullanacaklar. Onların, çalışmaya, incelemeye, araştırmaya gereksinimleri var; yoksa, kuliste oturacaksınız, tam oylanırken, muhalefet karar yetersayısının aranılmasını isteyecek, hurra herkes içeriye girecek, ne olduğunu, ne görüşüldüğünü bilmeden, eller yukarıda içeriye girilecek... Arkadaşlar, halk, televizyon ekranından bizi seyrediyor. Meclisin saygınlığını korumak, hem muhalefetin hem iktidar partisinin; ama, aslında, tamamen iktidar partisinin sorumluluğunda olan bir şey; çünkü, bu tasarıları gündeme siz getiriyorsunuz.

Şimdi, benden evvel konuşan Ağrı Milletvekili Sayın Naci Aslan, çok önemli bir noktaya parmak bastı; belki, dikkatlerden kaçtı. Dedi ki: "Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili bir tasarı var; gündemde sıra bekliyor. Bu, Türkiye ekonomisine çok büyük katkı sağlayacak, çevre sorunlarını tamamen olmasa bile önemli ölçüde çözecek; jeotermal enerji gibi, deprem bölgesinde olmanın dezavantajları yanında, Türkiye'nin avantajları var. Buralara yeni birtakım anlayış getirecek, bir kurumlaşma gelecek." Niye, ille Köy Hizmetlerini tasfiye etmekte acele ediyorsunuz da, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili tasarıyı -kendi tasarınız, muhalefetin değil- Meclis gündemine getirmiyorsunuz?! Amaç, takıldığınız yerdeki, saplantı haline getirdiğiniz yerdeki yasa tasarılarını buraya getirmek.

Şimdi, bakın "memurlara bir üst derece" dediniz; "48 saat beklemesin; dolayısıyla, memurlar, bayramdan önce biraz rahatlasın" dediniz. Ben de, memur yurttaşlarımızın çıkarlarını düşünerek, 48 saat süreden önce komisyona gelmesi için imza attım ve komisyon üyelerimiz tetkik ettiler. Aynen, havuç ve sopa örneği... Bir üst dereceyle havucu uzatıyorsunuz; ondan sonra, yetimlerin maaş hakkı elinden alınıyor; yarın, 61 yaşında emeklilik Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek, komisyonda görüşülecek; yani, şu çalışanların hakkıyla uğraşmaktan, dulun, yetimin, emeklinin, emekçinin hakkıyla uğraşmaktan, onlara göz dikmekten ne zaman vazgeçeceksiniz arkadaşlar?! Ne zaman vazgeçeceksiniz?! (CHP sıralarından alkışlar) Bu görüşülecek yasa tasarısı da onun bir parçası, birçok işsiz yaratacak. Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri, maddelere geçildiği vakit, teker teker bunları dile getirecekler.

Ayrıca, bir konuda daha dilimizde tüy bitti, bir türlü vazgeçmediğiniz bir şey daha var arkadaşlar, yapmayın bunu, rica ediyorum, yalvarıyorum. Çok önemli bir yasa değişikliği gelir; bir anayasa değişikliğidir, YÖK Yasasıdır, Ceza Yasasıdır, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasıdır, İnfaz Yasasıdır, Ticaret Kanunudur, tamam, Meclisin çalışma saatlerinde esneklik olur; yani, saat 19.00 yerine 20.00-21.00 yapabilirsiniz; ama, vakayi adiye oldu, âdet haline getirdiniz, 23.00'e kadar, bitinceye kadar... Kaç defa bu kürsüde söylendi, uluslararası standartlar var, Karayolları Yasasında, Trafik Yasasında, bir şoförün araba kullanacağı saat sınırlanmış; neden; sekiz saatten fazla araç kullanırsa kaza olur, kendisine ve karşısındaki araca ve onun içindeki şoföre zarar verir. Peki, şoföre bu sınırlamayı getiriyoruz da... Yanlış yaparsa canıyla ödeyecek; ama, tek kendi canıyla ödeyecek. Biz yanlış yaparsak, millete zarar vereceğiz, yetmiş milyona zarar vereceğiz arkadaşlar; yani, niye ısrar ediyorsunuz, çıksın da nasıl çıkarsa çıksın?..

Başkanlık sistemini falan gündem değiştirmek için tartışıp duruyorsunuz -o tartışmaya da, şahsen hiç girmek istemiyorum- zaten, Türkiye'ye başkanlık sistemi gelince ne olacaksa, bugün uyguladığınız o. Yürütme, yasamayı tahakküm altına almıştır bugün Türkiye'de. Türkiye Büyük Millet Meclisi, idarenin, yürütmenin tahakkümü altındadır; burada, onun istemediği bir tek yasa çıkmıyor, o ne isterse çıkıyor; neye dayanarak; çoğunluğa dayanarak. Söylüyorum -ille yanlış anlamlar çıkarmayın- böyle çok çoğunluklar gördük; yüzde 30 rey alarak yüzde 60 Parlamento koltuğu işgal eden çok çoğunluklar gördük, çok partiler gördük, bugün genel başkan bulamıyorlar kendilerine, seçecek genel başkan arıyorlar, talip çıkmıyor.

O nedenle, tekrar aleyhinde olduğumu beyan ediyorum; ama, bundan sonraki çalışmalarımız için İktidar Partisinden rica ediyorum: Gerek çalışma saatleri gerek getirilecek tasarılar ortak bir mutabakatla Meclise getirilsin. Tabiî, burada isteyen istediği gibi oy kullanır, o ayrı konu; ama, iktidarıyla muhalefetiyle sözünü dilimize pelesenk etmiyorsak, ciddî anlamda bunu algılıyorsak, şunları, oturalım beraber konuşalım. Mesela, hiç yüksünmeden -demin söyledim- Grup Başkanvekilimiz Sayın Gündüz'ü dünden bu tarafa 5 defa aradım; ama, illa saat 14.00'te karemala çekildi kuradan. Lütfen, Meclisi ciddî halde çalıştıralım ve Meclisin saygınlığını koruyalım, ona gölge düşürmeyelim.

İktidarıyla muhalefetiyle Yüce Meclisin, bundan sonra, İçtüzüğe ve yasalara uygun çalışması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Anadol, söz hakkınızı saniyesi saniyesine kullandınız; sağ olun.

Şimdi, lehte ve aleyhte konuşma hakları oldu.

HALUK KOÇ (Samsun) - İkinci aleyhte söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Aleyhte Sayın Haluk Koç söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Koç.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine, belki de, yasama görevi içerisinde hiç hoşuma gitmeyen şey, Danışma Kurulu uzlaşmazlığı sonucunda İktidar Partisi Grubu önerisi olarak buraya getirilen gündemin aleyhinde söz alıp konuşmak. İnanın, hiç hoşuma gitmeyen tek konuşma şekli bu.

Şimdi, burada defalarca vurguladığımız bir olay var, Sayın Anadol bir kısmına değindi. Ben, bir kere daha, hepimizin -burada hiç iktidar-muhalefet ayrımı yapmıyorum- yasama göreviyle yükümlü olan milletvekilleri olarak, kendimize saygımızı korumamızın altını çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, dün akşamdan itibaren, Sayın Anadol, sürekli bir temas aradı; hiç olmazsa, bugünün gündeminde neler olabileceği konusunda bir araştırma yapmak istedi, ki, bir ön hazırlık yapabilelim. Bu konuda, burada, üstten konuşmalardan çok, gelebilecek olan tasarının içeriğine dönük, yapıcı eleştiriler, belki katkılar, karşı çıktığımız zaman da karşı çıkışımızın gerekçelerini tam olarak ortaya koyabilmek için, bir hazırlık zamanı istedik.

Belki, Sayın Grup Başkanvekilleri de burada güç durumda; çünkü, onlar da, herhalde Ankara sınırları dışından -belki çok uzaktan, Moskova'dan- bir haber alarak bu gündemi belirlemek durumundalar. Onlara da hak veriyorum; doğrudur... Onun için, saat 14.00'e kadar bu iş uzadı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün salı. Bu yasama döneminin başında bir karar aldı Danışma Kurulu, salı günleri denetime ayrıldı. Şimdi, denetimde bekleyen sözlü sorular var. Diyeceksiniz -ben de söylüyorum- sözlü soruların cevabı, sorulduğu tarihten itibaren, çok geç kaldı, sorulan soru güncelliğini yitirdi; o sorulan sorulara, bugün, burada, sayın bakanların cevap vermesinin anlamı kalmadı; eskidi, yaşlandı o sorular.

100'den fazla araştırma önergesi var sırada bekleyen. Bunlardan bir tanesi de, 2 nci sırada yer alan araştırma önergesi. Bu konuda iyi niyetimizi söyledik. Ben, bugün, Danışma Kurulunda da söylediğim için, Sayın Kapusuz'la katıldığımız Danışma Kurulunda da söylediğim için, sizlerin de bilgisi olması gerektiğini düşünerek, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 2 nci sırasında bulunan araştırma önergesi, İstanbul Milletvekili Sayın Bihlun Tamaylıgil ve arkadaşlarının verdiği bir Meclis araştırması önergesi. Konu ne biliyor musunuz; konu, yurt dışında ağırlıklı olarak faaliyet gösteren birtakım holdinglerin, Türk insanından inanç sömürüsü yaparak topladıkları paranın akıbetinin araştırılması, sorumlularının tespiti  ve bunlar hakkında alınacak önlemlerin görüşülmesi.

Şimdi, ben size soruyorum, değerli arkadaşlarım, bu konuda hiç vicdanınız sızlamıyor mu?! Biz bunu Danışma Kurulu önerisi olarak getiririz; burada, 20 dakika, bu sefer biz lehinde konuşuruz, sizler aleyhinde konuşursunuz, reddedersiniz, bu iş gider. Amaç, bu mağdur olan insanlarımızın bu sorunlarına çare aramak, çözüm aramak. Meclis çatısı altında bu aranmayacaksa, nerede aranacak?! Bu insanlar kafileler halinde geliyorlar, Sayın Grup Başkanvekillerini de ziyaret ediyorlar, bizleri de ziyaret ediyorlar, mağduriyetlerini anlatıyorlar, haykırıyorlar ve buna karşı, biz, sessiz kalıyoruz.

Burada, biz, bir siyasî etik içerisinde davrandık. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşlarım -birden fazlası- bunu, geçen yasama döneminin sonundan itibaren gündeme getirme niyetimizi belli ettiğimizde, bize şunu söylediler; eğer aksi söz konusuysa, ikinci lehinde söz alma noktasında çıkarlar, burada söylerler: "Evet, bu konuda verilmiş bir araştırma önergeniz var. Bu araştırma önergesi, öyle, 70 inci, 80 inci, 100 üncü sırada da değil, 2 nci sıraya gelmiş. İktidar Grubu olarak biz de bu konuda bir araştırma önergesi verelim ve bunları, birleştirerek görüşelim; daha önce, önemli temel konularda yaptığımız gibi..." Biz bekledik, değerli arkadaşlarım; hâlâ da beklemeye devam ediyoruz.

Ben, şimdi, çok açık soruyorum: Nedir sizi engelleyen?! Buna cevap vereceksiniz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hiçbir şey.

HALUK KOÇ (Devamla) - Hiçbir şey olmadığını, Sayın Kapusuz, ikinci konuşma hakkınızı kullanırsınız, burada söylersiniz.

Bu konuda araştırma önergesinin burada görüşülmesinden ve eğer araştırma önergesi kabul edilip bir araştırma komisyonu kurulursa, bunun sonuçlarının ortaya çıkmasından, sizi rahatsız edecek bir boyut var mı?! Ben çok açık söylüyorum, adını da söylüyorum, YİMPAŞ ve KOMBASSAN, yurt dışındaki insanlarımızı dolandırmışlardır; yurt dışındaki insanlarımızın temiz düşüncelerinden hareket ederek, onları mağdur kılmışlardır. Niye bu çatı altında bu görüşülmesin, değerli arkadaşlarım?! Niye, salı günü, denetim gününde biz bunu gündeme getirmeyelim.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Nasırlara basılır.

HALUK KOÇ (Devamla) - Niye görüşmeyelim, arkadaşlarım?! Buna katılacak çok sayıda arkadaşımız var, ben biliyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz getirin, görüşelim.

HALUK KOÇ (Devamla) - Bekliyoruz... Siyasî nezaket için bekliyoruz Sayın Kacır. Siz uzun zamandır söz atmıyordunuz; neyse, bu sefer, olumlu bir söz attınız.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Getirirsiniz, görüşürüz.

HALUK KOÇ (Devamla) - olumlu bir söz attınız bu sefer. Onun için, soyadınızla ilgili bir benzetme yaparak size yanıt vermeyeceğim. Teşekkür ederim, katkılarınız için.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Size yakışmıyor!

HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, son derece önemli; eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama görevinin yanında denetim görevini yapmaz hale gelirse çok büyük sıkıntı çıkar, çok büyük sıkıntı çıkar. Bu çatıdan beklenenleri yerine getirmemiş oluruz.

Sayın Gündüz iyi niyetli konuştular; yani, biz, bayram öncesi şunları yapalım, bunları yapalım gibi, sizi teskin edecek, bugünkü gündemi size aktaracak bir konuşma yaptı; ama, salı günü -ilk alınan Danışma Kurulu kararı- denetim faaliyetlerini bu Meclisin yapması gerekiyor.

Bakın, bayram tatilinden sonra ne olacak; bayram tatilinden sonra, daha önce yapılmış, raporları yayımlanmış birtakım araştırma komisyonu raporları var; bunlar görüşülecek birkaç salı. Şubat bu şekilde gitti. Ondan sonra, yine sizin grup önerilerinizle salı gününü denetimden çıkaracak, başka yasama faaliyetlerini salı gününe serpiştirecek mutlaka girişimler olacaktır; yani, esas yapmamız gereken işin üzerine bir türlü gelemiyoruz.

Bakın, binlerce vatandaşımız bu konuda bu Meclisten bir ses çıkmasını istiyor. Bu sesi çıkarmaya niyetiniz varsa, salı günleri Meclisin gündemini denetimden arındırarak yasama faaliyetleriyle doldurmazsınız. Açık ve net söylüyorum. Buraya gelip söyleyin. Yurt dışında para toplayarak yurttaşlarımızı mağdur eden bu holdinglerin faaliyetlerinin araştırılması, mağdur olanların mağduriyetlerinin tespiti, alınacak önlemlerin belirlenmesi, sorumlular varsa o sorumlular hakkında mutlaka daha ilerisinin yapılması için bu konunun görüşülmesini, artık, telefon görüşmelerinde değil, bu Meclis kürsüsünden iktidar grubuna ben haykırıyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Değerli milletvekilleri, istem halinde, iki milletvekiline aleyhte, iki milletvekiline lehte söz verme durumumuz vardı. İki aleyhte söz hakkı kullanıldı, bir lehte kullanıldı.

İkinci lehte söz hakkı için, buyurun Sayın Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizin lehinde ve aleyhinde konuşmalar yapıldı. Öncelikle, bugün gündeme alınmasını istediğimiz köy hizmetlerinin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili, geçen hafta Sosyal Sigortalarla ilgili tasarıyı görüşürken Sayın Grup Başkanvekilimiz Ali Topuz Bey de aynı soruları bizlere yönelttiler. Burada gayet açık bir şekilde ifade ediyorum: Bayram öncesi, Yüce Meclis tatile girmeden önce, köy hizmetleriyle ilgili düzenlemeyi, köy hizmetlerini ortadan kaldıran yasa tasarısını bu hafta görüşeceğimizi ben Sayın Grup Başkanvekilimize net bir şekilde söyledim.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Yani, bayrama kurban mı hazırlıyorsunuz?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Ama, bakınız, kendi aranızda bir diyalog sorunu yaşanıyorsa...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Çelik, bir dakika...

Arkadaşlar, müdahale etmeden hatibi dinleyelim.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Bayram ile bunun ne ilgisi var?!

FARUK ÇELİK (Devamla) - Hangi bayram efendim?

Bakınız, arkadaşlarımız şunu ifade ediyorlar: Bu haftanın gündemiyle ilgili veya özellikle Köy Hizmetlerinin ortadan kaldırılmasıyla ilgili düzenlemenin ansızın karşımıza geldiğini ifade ediyorlar. Aynı sorular geçen haftaki görüşmelerimizde, Genel Kurul çalışmalarında gündeme geldi. Ben, Sayın Grup Başkanvekiline, önümüzdeki hafta köy hizmetleriyle ilgili düzenlemenin gelebileceğini ve ondan sonra tatile gireceğimizi ifade ettim diyorum. Bunun ötesi, sizin aranızdaki diyalog sorunudur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, sizin aranızda diyalog sorunu var. Sayın Gündüz'e sorduk.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Onu bu şekilde buraya taşımanızı uygun bulmadığımı ifade ediyorum.

Bir diğer konu da şudur: Zaten getirdiğimiz konu, Köy Hizmetlerinin lağvedilmesiyle ilgili konu, günlerce, haftalarca komisyonlarda tartışıldı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşüldü; yeterli görülmedi muhalefetimiz tarafından, bir altkomisyon daha kuruldu. Altkomisyonda da değerlendirildi, tartışıldı ve Genel Kurulun gündemine geldi. Bu kadar bilinen, bu kadar programlarımızda net bir şekilde kapatılmasını ifade ettiğimiz bir düzenlemenin buraya gelmesinde şaşılacak bir durum yok. Kaldı ki, sizin Yerel Çözüm 2000'de de Köy Hizmetleriyle ilgili ifadeleriniz biraz sonra tasarı görüşülmeye başlandığı zaman görülecek; çok güzel şeyler söylüyorsunuz. Köy Hizmetlerinin kaldırılması ve yerinden yönetime geçilmesi konusunda, gerçekten, dikkatle okunması gereken Yerel Çözüm 2000'le ilgili çalışmanız takdire şayan bir çalışmadır. Umarım, biraz sonra burada çıkıp, bu çalışmanızla ilgili de değerlendirmelerinizi ifade edersiniz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bırak artık!..

BAŞKAN - Sayın Çelik, tartışmaya girmeyin, sataşmaya neden olacak sözlerden mümkün olduğu kadar kaçının ki, işimizi yapalım.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.

Değerli arkadaşlar, şimdi, denetimle ilgili olarak da şunu ifade edelim: Salı günleri, denetim günü. Şunu açıklıkla ifade ediyorum, o kadar yoğun bir şekilde denetim faaliyetlerimizi yürütüyoruz ki, Mecliste bu faaliyetlerimizi yürütecek mekân bulmakta zorlanıyoruz şu anda. Kurulan araştırma komisyonlarına bakınız, yeni bir araştırma komisyonu kurma kararını aldığımızda, bu Yüce Meclisin çatısı altında gerçekten mekân bulmakta zorlanıyoruz. Onun için, insafsızlık yapmayalım, insafla hareket edelim, cümlelerimiz insafla bağdaşır cümleler olsun. Yazılı soru önergelerine, sözlü soru önergelerine ayırdığımız zaman ve verdiğimiz cevapları da rakamsal olarak şu anda ifade etmek istemiyorum; Meclisin denetime yeteri kadar zaman ayırdığını bir kez daha burada vurgulamak istiyorum.

Sayın Koç'un ifade ettiği araştırma önergesini ise, bayramdan sonraki ilk salı günlerinden birisinde alalım diyorum, görüşelim. Biz çiğ yemedik ki, bu konuda bir sıkıntımız olsun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Gayet net ve açık söylüyorum, bu konuda muhalefetten gelen tekliflere her zaman açık olmuşuzdur, birlikte değerlendirmişizdir ve Genel Kurulun gündemine de taşımışızdır.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Çelik, söz verme; mahcup olursun. 

FARUK ÇELİK (Devamla) - Tabiî ki, araştırma önergelerinin akıbetiyle ilgili Genel Kurulun da bir kararı olacaktır; ona da hepimiz saygılıyız; ama, bu konudaki taleplerinize geçmişte açık olduğumuz gibi, bugünkü bu teklifinize de açık olduğumuzu ifade ediyorum.

Bu haftaki çalışmalarımızın hayırlı olması temennisiyle, önerimize destek vereceğinizi umuyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, oylamaya geçiyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Kabul edenler...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakan, keşke, sizinle ilgili önerge görüşüldüğünde böyle elinizi kaldırıp "evet" deseydiniz; çünkü, iki elinizi kaldırıyorsunuz, o zaman tek elinizi kaldırsaydınız...

BAŞKAN - Kabul etmeyenler...

Değerli arkadaşlar, karar yetersayısı vardır; öneri kabul edilmiştir.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.17

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/271) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/271) esas numaralı kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunu saygılarımla arz ederim.

           Mehmet Yıldırım

      Kastamonu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge üzerinde, komisyon, hükümet, teklif sahibi ve bir milletvekili konuşma hakkına sahip.

Teklif sahibi Sayın Mehmet Yıldırım söz istiyor; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Ocak 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi Gruplarının birlikte destek verdiği, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 36 ili kapsamıştı; sınır 1 500 dolardı. O gün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsü olarak, bu 1 500 doların 2 000 dolara çıkarılarak il sayısının artırılmasını talep etmiştik; ama, İktidar Partisinin oylarıyla bu önerimiz reddedildi.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen, olayın boyutu daha çok ileriye gitti; illerimiz, ilçelerimiz, teşvik kapsamında olmayan iller yoksullaştı, Kastamonu yoksullaştı. Bakın, Kastamonu ne hale geldi; bunu, basında izliyoruz: "Verem hortladı" deniliyor. Artık, veremden söz etmediğimiz bir politikanın, Kastamonu'da yoksulluktan hortladığını görüyoruz. Yine, teşvik olmadığı için, yine gazetelerde "Teşvik yok, göç var" deniliyor. Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre, 28 000 kişinin, yani, yüzde 32,8'inin göç ettiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, sadece Kastamonu'da mı; sınır komşumuz Karabük böyle, sınır komşumuz Samsun böyle, Aydın böyle, Sinop böyle, Balıkesir böyle, Hatay böyle...

Değerli arkadaşlar, Başbakana, geçen gün, sanki gökten vahiy geldi; o gün bu yasayı deldirtmeyeceğini söyleyen Başbakan, bütün illere gittiğinde, bütün milletvekilleri olarak, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz, esas asillerle buluştukları zaman "yanlış yaptınız bu Teşvik Yasasını; bizi yoksullaştırdınız. Bunun adaleti yok, vicdanı yok, insafı yok" dediler ve insafa geldi; brifingler verildi, valiler olayı savundu ve şu anda, henüz yasaya girmedi; ama, sosyoekonomik gelişmişliği eksi olan 13 ili de bu yasanın kapsamına alarak sayının 49 olmasını Sayın Başbakan açıkladı; basından, medyadan öğrendik. Bir çalışma yapılıyor, kiminle yapılıyor, bilemiyoruz. Aslında, çalışmanın yapılacağı adresin, vekillerin olduğu yer, asillerin temsil edildiği yer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, öyle bir durum var ki, bugün, Artvin İli, sosyoekonomik gelişmişliğe göre yeniden bu yasanın kapsamına giriyor; elde ettiği kişi başına düşen ortalama yıllık millî gelir 2 137 dolar. Nevşehir giriyor, Karaman giriyor, Rize giriyor, Kilis giriyor, Kütahya giriyor, Niğde giriyor, Elazığ giriyor, Çorum giriyor, Tunceli giriyor, Başbakanın açıklamasına göre 1 536 dolarla Trabzon giriyor, henüz daha ortada bir şey yok; ama, değerli arkadaşlar, örneğin sınır komşumuz Karabük girmiyor! 1 580 dolar!.. Karabük milletvekillerini görmek istiyorum. Cildikısık Tünelinden içeri sokmaz Karabüklüler sizi! Eğer, 2 146 dolar sınırını koyduğumuz bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul etmezsek... Aydın, Denizli, Sakarya, Balıkesir, Burdur, Kayseri, Hatay, Samsun, Gaziantep, Karabük, Konya, Isparta milletvekillerinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Konuşmacı.

MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

... 2 146 dolarla, Türkiye ortalamasının altında kalan illerin de teşvik kapsamına alınması için, 23.3.2004 tarihinde vermiş olduğum yasa teklifine bütün milletvekili arkadaşlarımın destek olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün basında gördük, Teşvik Yasasının adil olmadığı gerekçesiyle, iflas eden bir işadamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmiş. Ayıp bize!.. Ayıp!.. Bize ayıp!.. Ben, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, bu yasayı yapan bir milletvekili olarak kendimden utanıyorum!

Değerli arkadaşlar, gelin bu yasayı düzeltelim, adaleti bulalım. Nasıl bir adalet; hem sosyoekonomik gelişmişliği hem de 2 146 doları baz alan; 25 ili de, 36 ile ilave ederek 61 ili kapsayacak bir teşviki Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim ve illerimizin elini kolunu, üretimin elini kolunu bağlamayalım.

Değerli arkadaşlar, 5084 sayılı Yasaya göre, yeni üretime geçen firma teşvik alıyor, eski firma almıyor; böyle bir adalet olur mu?! Aynı sektörde, çalışıp -konfeksiyonda, ağaç sanayiinde- teşvik kapsamına giren... Örneğin Kastamonu'da -diyeceksiniz ki örnek Kastamonu mu; evet- 2 tane sunta fabrikası var, birisi Yongapan birisi SCF. Sayın Başbakanla, anlı şanlı açılışını yaptık; Dortek Kapı Fabrikası günde 4 000 tane kapı üretiyor; eskiden beri üretime devam eden bir firma; yeni açılan firma destek alacak, teşvik alacak, sigortadan yararlanacak; ama, Dortek yararlanamayacak! Eğer, bu ülkede bizlerden hesap soran çıkmazsa, inanıyorum ki, musalla taşında, Cenabı Allah, bunun hesabını bizden sorar arkadaşlar. Orada dokunulmazlığımız da yok; var yandık Allah'a! O zaman nasıl hesap vereceğiz!.. Öyleyse, bu yasayı doğru dürüst yapalım.

Adalet ve Kalkınma Partili, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinden bu teklife destek istiyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, başka söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Yapılması Gereken Değişiklikle İlgili Kanun Teklifinin (2/185) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/243)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

14 Ekim 2003 tarihinde CHP Grup Başkanlığının 150 nolu sayılı yazısıyla verdiğim 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda yapılması gereken değişiklikle ilgili kanun teklifim, bugüne kadar komisyonlarda ve Genel Kurulda ele alınmamıştır. Meclis İçtüzüğünün        37 nci maddesi uyarınca, kanunun Meclis Genel Kuruluna getirilmesini bilgilerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                   Malatya

BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; bu konuda sadece bilgiler sunacağım.

Malatya'da 890 muhtar var -bugün aldığım bilgiye göre- bunların 550'si Bağ-Kurla icralık. Daha önce, muhtar değilken yeşilkartları vardı, yeşilkartla muayene olabiliyorlardı; muhtar olduktan sonra, Bağ-Kurlu olan bu insanlar, Bağ-Kur primlerini yatıramadıkları için, ne kendileri ne de çocukları sosyal güvenlik imkânından yararlanamıyorlar.

Bir muhtara 105 000 000 lira maaş veriyoruz; ama, minimum Bağ-Kur prim ödeme basamağı 155 000 000 liradan başlıyor. Bu insanlar, ister köyde ister mahallede olsunlar, hepimizin anahtarı. Ne olursunuz -bu insanlar, işlerini güçlerini bırakıp, köyü için, mahallesi için hepimize yardımcı oluyorlar- gelin... Bunun siyasî bir tarafı yoktur.

Geçen yıl yaptığım gündemdışı bir konuşmama -5.11.2003 tarihli- Sayın Bakanımın verdiği cevabı okuyorum: "Derhal 3 000 göstergeden 5 000 göstergeye çıkarıyoruz." Aradan bir yıl üç ay geçti...

Bu insanlar hepimizin kardeşi; kendilerini feda ediyorlar. Gelin, bu kanun teklifimizi Meclis gündemine alalım. Nasıl uygun görüyorsanız, hep beraber tartışalım; ama, 105 000 000 lira maaş verip, minimum 155 000 000 lira Bağ-Kur primi tahsil ettiğimiz bu insanları zor durumda bırakmayalım.

Hakikaten, bir acı... Toplumun içine çıkamıyorlar; hepsi icralık, icralık oldukları için de, Bağ-Kurdan sevk alamıyorlar ve hastaneler bu insanlara bakmıyor. Ne olursunuz, gelin -başka hiçbir şey söylemeyeceğim- bu insanların sorunlarını çözmek için, bu teklifi direkt Meclis gündemine alalım. Sayın Bakanım, sayın bakanlarımız bir şekilde bunun çalışmasını yaparlar, çözüm neyse, bu Yüce Meclis, bu insanlarımızın sorununa hep birlikte çözüm bulur.

Türkiye'de 52 000 muhtar var; yani, bir de, tabiî, ayrıca il genel meclisi üyelerimiz var.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - 70 000 muhtar olması lazım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Benim, İçişleri Bakanlığından aldığım rakam 52 000 efendim.

Bu insanlar hakikaten perişan; yani, birkaç büyük şehirdeki muhtarlarımızla, ne olursunuz, karşılaştırmayın; hepsi perişan. Bire bir şahidim; bugün, birkaç ilin Bağ-Kur müdürlüklerine sordum, özellikle Malatya'ya sormadım; bunların yarısı icralık, yarısının borcu 8 milyar, 9 milyar, 10 milyar; artık, bunlar ödenemiyor. Yüce Meclis olarak bu insanların sorununa çözüm bulalım; en azından, doktora gitmelerine... Çoluk çocuklarını doktora götüremiyorlar. Biliyorum, birisi geçen hafta bana geldi; hastaneye yatmış, çıkarken de 4 500 000 000 liralık senet vermiş, evine haciz gelmiş.

Değerli milletvekilleri, bu, kanayan bir yara. Bunun siyaseti olmaz, hastanın siyaseti olmaz, yoksulun siyaseti olmaz; ne olursunuz, bu soruna bu Yüce Meclis bir neşter vursun. Müsaade ederseniz, bu kanun teklifimi doğrudan Meclis gündemine indirelim ve muhtarlarımızın bu sorununa hep birlikte, Yüce Meclisçe, her iki partinin grubu olarak çözüm bulalım. Ben, bir kez daha, tüm milletvekili arkadaşlarımın yüksek duygularına bunu sunuyorum ve takdirlerinize bırakıyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN- Açık, net bir şekilde görülüyor...

SALİH KAPUSUZ  (Ankara)- Sayın Başkan, isterseniz, bir daha oylayın!..

BAŞKAN- Gündemin en son sırasına giriyor, gündemde yerini aldı; sırası geldiği zaman görüşülecek.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan...

BAŞKAN- Sayın Kapusuz, çok açık, net bir şekilde kabul farkı gözüktü; o yüzden kabul edilmiştir dedik.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan, zannedersem, Divanda mutabakat yok.

BAŞKAN- Hayır, hayır, baktım arkadaşlara ve arkadaşlar da itiraz etmediler.

SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Divanda mutabakat yok Sayın Başkan; ama, bir karar verdiniz.

BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili komisyon raporu henüz geri gelmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları  (1/821)            (S. Sayısı: 701)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726) (x)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 726 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyenler; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.

Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

Söz hakkınız 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görünen o ki, AK Partili saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bayramda yörelerine gittiklerinde, Köy Hizmetleri çalışanlarını gördükleri zaman, size bir müjde getirdik diyeceklerdir. Ne yaptınız; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapattık, sizleri de perişan ettik... Müjdeniz bu olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, geçen hafta, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünü, bir yıldırım hızıyla Sağlık Bakanlığına devrettik. Oturdum, elimi alnıma koydum, eskiye doğru gittim -belki içinizde tanıyanınız vardır- Türk-İş eski Genel Başkanı rahmetli Seyfi Demirsoy gözümün önüne geldi, rahmetli Halil Tunç gözümün önüne geldi, rahmetli Şevket Yılmaz gözümün önüne geldi; vay gidi eski günler dedim. Çünkü, onların döneminde de Sosyal Sigortalar Kurumunun sağlık bölümünün, birçok kez, yine Sağlık Bakanlığına devri söz konusuydu; ama, maalesef, hem o dönemin Çalışma Bakanları hem o dönemin -kusura bakmasın- Türk-İş Genel Başkanları tavrını koymuştu, böyle bir sonuç alınamamıştı; ama, bugün bunu başardınız. Umuyorum ki, ya Cumhurbaşkanımızdan ya Anayasa Mahkemesinden bu dönecektir, tekrar gözlerinizin önünde sergilenecektir; buna inanıyorum.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Ne faydası olacak?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Onu sen düşün!..

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sen söyle faydasını.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, burada, biraz önce, yasanın gündeme alınmasında, Grup Başkanvekili arkadaşım konuştu, bu teşkilatın bazı konularını gündeme getirdi ve Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu konuşuldu; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması gerekir... Suçu ne acaba? Efendim, suçu, hantal, verimsiz... İkincisi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçenin büyük bölümü personel giderlerine gidiyormuş, işçi-memur sayısı fazlaymış, buna benzer konular.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, ben, bunu pek yadırgamıyorum, arkadaşlarım konunun geneline vâkıf olmayabilirler; ama, bir laf vardır "bilmiyorsan bir bilene sor" diye; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçenin büyük bölümü elbette ki personele gidecektir. Çünkü, orada, yolu, içmesuyunu, kanalizasyonu, iskânı, sulama altyapısını, arazi toplulaştırmayı, tarlaiçi geliştirmeyi, toprak korumayı, tarımsal altyapıyı, gölet yapımını, kar programını, bir de övünerek bahsediyorsunuz ya, duble yolu yapan ve çalışan Köy Hizmetlerinin işçisidir, mühendisidir. Bu işçiler çalışmasa, bu işleri özel sektöre verseniz, buraya bir ücret ödemeyecek misiniz?! Yani, orada çalışan işçi, orada çalışan müteahhit bunu bedava mı yapacak değerli arkadaşlarım?! Bunu böyle değerlendirmeniz lazım. Bunun özü budur.

"Efendim, personel sayısı çok..." Şimdi, el altından, gizli gizli, siz de bir yerlere doldurmuyor musunuz; siz de bir yerlere dolduruyorsunuz, iktidar olmanın nimetlerinden yararlanıyorsunuz.

Geçmişte, bazı iktidarlar da yanlışlık yapmıştır; yapmamıştır demiyoruz. Bunda, mühendisin kusuru ne, orada çalışan işçinin kusuru ne, onların günahı ne?! Ama, bilahara ne olmuştur; bu sayı yarıya düşmüştür değerli arkadaşlarım. Bakınız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, 81 ilde il müdürlüğü, 17 bölge müdürlüğü ve 8 araştırma enstitüsü vardır; bu, 106 işyeri eder. Bugün, 106 işyerine 40 000 küsur işçiyi bölecek olursanız, bir işyerine 400 işçi düşmektedir değerli arkadaşlarım. Bunun neresi çok, işçi sayısı nasıl fazla?!.

"Biz, bu Genel Müdürlüğü kapatacağız..." Bunu kafaya koymuşsunuz. Niye; "efendim, IMF istiyor, Dünya Bankası istiyor... Nasıl Sosyal Sigortalar Kurumunu, birçok kuruluşu istiyorsa, bunu da istiyor. Biz bunu ne yapıp yapıp kapatacağız..."

Değerli arkadaşlarım, kapatmadan önce diyorsunuz ki: "Sivil toplum örgütleriyle de oturduk görüştük. Altkomisyon bu görevi üzerine aldı. Kimlerle görüştük; Türk-İşle görüştük, DİSK'le görüştük, Hak-İşle görüştük, Türkiye Yol-İş Sendikasıyla görüştük, Türkiye Kamu-Senle görüştük, KESK'le görüştük, Memur-Senle görüştük, BASK ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğiyle de görüştük." Ne dediler bunlar; "bu genel müdürlüğü kapatmayın." Kim bunlar; sivil toplum örgütleri. Hani, birçok konuşmanızda "sivil toplum örgütlerinin görüşlerine ağırlık veriyoruz" diyen siz değil misiniz?! Bunlar da diyor ki:  "Bu Genel Müdürlüğü kapatmayın." Niye kapatmayın bu Genel Müdürlüğü; bu Genel Müdürlük, artık, köylüyle kucaklaşmıştır; köylü bunlara, bunlar köylüye alışmıştır; köylüye, biraz önce saydığım bunca hizmetleri götürmüştür. Bu Genel Müdürlüğü kapatırsanız, köylünün işi zorlaşır. İşte, değerli arkadaşlarım, belki  izliyorsunuz, birçok ilimizde hastaları kızağın üzerine koymuşlar, o, kızakları insanlar çekiyor. İşte, Köy Hizmetlerinin işçisi -o, Köy Hizmetlerinin işçisi hantal, çalışmıyor diyen zatı muhterem kalorifere sırtını dayadığı, yattığı, uyuduğu bir zamanda- o yolları açıyor, Köy Hizmetleri orada çalışıyor; kalkıp da, buna verimsiz demenin insafla bağdaşır bir hali yoktur değerli arkadaşlarım.

Ne oldu; "sivil toplum örgütlerinin dediklerini dikkate alamadık..." O zaman niye çağırıyorsunuz, bunun anlamı ne? Eğer, bu kadar kuruluşun söylediklerini ciddîye almıyorsanız neden çağırıyorsunuz? "Hatırı kalmasın, çağırdık, görüşlerini aldık; ama, biz bildiğimizi yapıyoruz" diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bunlar, gelecekte hepimizin başını son derece ağrıtacaktır.

Bakınız, Sayın Bakanımız bütçe görüşmelerinde dedi ki... Şunları saydı; ben onun şeyinden aldım: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2003 yılında, yalnızca, 28 827 kilometre köy yolu yapmış; bu köy yollarının yüzde 33'ü asfalt. 171 165 kilometre köy yolunun bakımı yapılmış. 1 431 metre uzunluğunda 60 adet köprü yapılmış. 508 metre uzunluğunda 36 adet köprünün tamiri ve bakımı yapılmış. 108 438 metre uzunluğunda 104 161 adet büz imal edilmiş; hani, kanalların içerisine konulan büzler var ya, belki, unutanınız vardır.   4 376 metre uzunluğunda 5 586 adet menfez yapılmış. 1 552 üniteye içmesuyu götürülmüş; 391 üniteye, içmesuyu ikmali, onarımı ve bakımı yapılmış. 723 adet yeni sondaj yapılmış. 126 adet kuyu temizliği yapılmış. 924 aile için iskân yapılmış, 867 adet ek ve sosyal tesis, lojman bakımı, onarımı ve inşası yapılmış ve değerli arkadaşlarım, ayrıca,  48 236 hektar tarım alanı işler hale getirilmiş. 132 adet hayvan içmesuyu göleti yapılmış.      780 000 kilometre uzunluğunda kar programı yapılmış; bu sene, bu daha da fazla oldu. Sayın Bakanımız "bu yapılan işler 2004 yılında yüzde 35 artmıştır" diyor.

Sayın Grup Başkanvekilim, işte, sizin birçoğunuzun verimsiz dediği bu Köy Hizmetleri için de Sayın Bakanımız böyle söylüyor.

Saygıdeğer arkadaşlarım, buradaki konuların detayına inmişsinizdir: Ben, altkomisyonda da bu konuları görüştüm, Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüştüm, diğer konuları da görüştüm. Şimdi, bu müessesenin özel idarelere devredilmesi, işleri öyle bir çıkmaza sokacaktır ki, siz de bir gün gelecek "eyvah, biz ne yaptık"diyeceksiniz.

İçinizde teknik personel vardır, içinizde muhasebeci de vardır. Şimdi, bu müesseseyi hiç budamasanız -budamayın- tümüyle özel idarenin emrine verseniz, buranın amiri kim olacak değerli arkadaşlarım? Siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz; genel müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanı, daire başkan yardımcıları, bölge müdürü, bölge müdür yardımcıları, il müdürü, il müdür yardımcıları, şube müdürleri ve birçok teknik personeli alıyorsunuz, paketliyorsunuz, bir yere oturtuyorsunuz. Yasada bu var.

Peki, yazık değil mi?! Bu yetişmiş insanları, bu yetişmiş elemanları, yolu bilen, dozeri bilen, greyderi bilen, turnapull'u bilen, çekiciyi bilen, asfalt tankını bilen, yükleyiciyi bilen, birçok işi bilen bu insanları bir tarafa koyuyorsunuz; efendim, muhasebe müdürü oranın amiri oldu veya il genel meclisi üyesi oranın amiri oldu, zaman gelecek, küçümsemiyorum, muhtar oranın amiri oldu.

Değerli arkadaşlarım, bu işin içerisinden nasıl çıkacaksınız, bunu hiç düşünüyor musunuz? Bunun, siyasetle bir ilgisi yok. Yani, kapatacaksınız; suyumu bulandırdın, yiyeceğim; kurt koyun meselesi; bunu kapatacaksınız; ama, bu işin nereye gideceğinin hesabını yapıyor musunuz? Yani, siz, bu kadar teknik elemanı kaldırın, bir tarafa koyun; ondan sonra, kalkın, ben burayı valilerin emrine verdim...

İçinizde valilik yapan arkadaşlarımız da var. Ben, ne kadar köy hizmetleri il müdürlüğüne, bölge müdürlüğüne gitmişsem, birçoğunda görürüm ki sayın vali bey orada oturur; şunu yapın, bunu yapın diye gereken talimatları verir; buna mâni bir durum mu var -zaten, bu müdürlükler valinin denetiminde, yönetiminde- yok... Ee, ne olacak; biz, bu kadar elemanı bir tarafa iteceğiz. Ondan sonra ne olacak -aklıma gelen- yandaşlarımızı buralara tayin edeceğiz.

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Vehimle konuşmayın.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Edersiniz, edersiniz de; edenlerin nerede olduğunu biliyor musunuz; bir gün siz de aynı duruma düşersiniz.

BAŞKAN - Konuşmacıya müdahale etmeyelim arkadaşlar.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Etsin, boş ver Sayın Başkanım, alışmış onlar. (Gülüşmeler)

Değerli arkadaşlarım, geçmişe bir bakın, geçmişe; basının pompaladığı, sergilediği, renklendirdiği siyasetçiler vardı, onlar da sizin gibi tek başına iktidar olmuştu; yaptığım yaptık, yıktığım yıktıktı. Şimdi, basından, basının o değerli zatlarından onlara selam veren var mı?

Siz, hep baharda yaşadığınızı zannediyorsunuz. Şöyle, doğuya doğru bir gidin, kar yağmış, kar. Bir de o taraflara doğru gitsenize. Bir gün, o kara siz de ayaklarınızı basacaksınız; ama, belki, ayağınızda ayakkabı bile olmayacak; onu bilesiniz.

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Yok, yok; bilmezler onlar.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, güzel, sizi bir yere götürüyorlar; ama, bir gün  sizin de damarlarınızdaki kanlar biterse, onlar bir başka kan arar... Bunlara aldanmayın değerli arkadaşlarım, bunlara aldanmayın, yazık ediyorsunuz. Türkiye'nin ekonomisini IMF'ye teslim ettiniz. Bunları biliyorsunuz. Bunun altından kalkın, bunun. IMF gelmiş, Türkiye'nin malî konularını kucaklamış, isterse imzayı atıyor, işleme geçiyor, isterse "şunu yapmayın" diyor, oturuyorsunuz. Şimdi, sizin ne yapmanız gerekir? Yıkın... Ne yapıyorsunuz; kamu kuruluşlarını ağır ağır yok ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunların sonu ne olacak? Tütünü bitirdiniz, Tekeli bitirdiniz, SEKA'yı bitirdiniz, TÜPRAŞ'a sıra geldi, PETKİM'e sıra geldi. Sizi tebrik ederim, İzmir Limanını da iyi kurtardınız; vallahi sizi kutluyorum, bakın, burada başarılısınız. Bunlardan haberiniz var herhalde, değil mi? Haberiniz yoksa, ben size anlatayım. Direkten döndü; ama, faturasını halka ödettireceksiniz onun.

Nerede kaldı, o "vurguncudan, talancıdan, soyguncudan hesap soracağız" dedikleriniz değerli arkadaşlarım?! Pancardaki dümene dikkat edin, şekerdeki dümene dikkat edin. Orada da çok iyi bir vurgun tezgâhlamış birçok mensubunuz. Eski bir milletvekili bana bu tezgâhı anlattı. Ben, mısırdan şeker olacağını, bilmem ne olacağını hiç düşünmemiştim; sizi tebrik ediyorum; yeni yeni işler geliştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunlara dikkat edin; bunların bedelini, burada vermezseniz, biraz önce arkadaşımın söylediği gibi, bir gün o musalla taşında verirsiniz.

Ne olacak şimdi? Köy Hizmetlerini kapattık; evet; ondan sonra SEKA'yı kapattık.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bayram Bey, pancarla ilgili dile getirdiğiniz şeyi açıklayabilir misiniz?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın Bakanım, beni çağırırsınız, zahmet buyurursunuz, ben bu konuyu anlatan eski milletvekilini size getiririm, tatmin olursunuz, daha iyi olur; olur mu Sayın Bakanım?

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Millet de tatmin olsun; konuyu açar mısınız?

 TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tabiî ki, tatmin oluruz; ama, siz de kamuoyunu bilgilendirirseniz iyi olur.

BAŞKAN - Sayın Meral, siz Genel Kurula hitap edin.

Değerli milletvekilleri, siz de Sayın Meral'i dinleyin, karşılıklı konuşmalarla vakit kaybetmeyelim, toplantının insicamını bozmayalım.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şeker Kurumunu kapattınız mı?

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anlat bakalım.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşte, onun nedenini araştırın, öğrenin. Burası dershane değil ki size ders vereyim. (Gülüşmeler, CHP sıralarından alkışlar)

Geleneği el kaldırmaya bağlamayın. Milletvekili misiniz; göreviniz el kaldırmak, el indirmek değil. Ben bir şey söyledim size, gider araştırırsınız, getirir dersiniz ki, senin söylediğin yalandı, doğruydu... Ben söylerken not alırsınız. Bu adam bir şey söyledi... Yanlış söylemişsem, ben yine, buradan, çıkar, özür dilerim; ama, bir şey soruyorum: Şeker Kurumunu kapattınız mı kapatmadınız mı; neden? Bunu sordum ben size.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Haberleri yok!

AHMET YENİ (Samsun) - Kısmen özelleşti.

BAŞKAN - Sayın Meral, sayın milletvekilleri; İçtüzük hükümlerine göre davranalım, karşılıklı konuşma bir yöntem değil.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, bunun, Köy Hizmetleri konusunun altında yatan nedir, biliyor musunuz; ilkin yerelleştirme -adı yerelleştirme şimdi- arkası bunun özelleştirme. Bunun adı özelleştirmedir; oraya doğru gidiyorsunuz.

Eğitimi özelleştirin, sağlığı özelleştirin, kamu kurum ve kuruluşlarını batırın, onları bir taraflara verin, ondan sonra kalkın, deyin ki "biz Avrupa Birliği yolundayız." Sevsinler şu Avrupa Birliği yolunu! Ne yolmuş be!.. Yolunuz açık olsun! (AKP sıralarından "Sağ ol" sesleri)

Değerli arkadaşlarım, bu vatandaşı uyutmayın, bu vatandaşın iyi duygularını sömürmeyin; size yakışmaz bunlar. Bugün, Avrupa Birliğiyle görüşmeleriniz düzgün gitse, on onbeş sene görüşmeler sürer. On onbeş sene de, acaba, serbest dolaşım alır mıyız alamaz mıyız; etti yirmibeş otuz sene. Otuz seneye kadar ne yapılacak; oturun, burada onları konuşun, onları... Bir çivi çaktınız mı? Bu yıktıklarınızla övünmeyin. Binlerce insan işsiz geziyor. Hiç sizin yanınıza gelen yok mu? İş arayan yok mu? "Çocuğum evde bunalım geçiriyor" diyen yok mu? Ağlayan emekli yok mu? Çöp sepetlerinden, pazarlardan artıkları toplayan emekli yok mu, işsiz yok mu?

Bunların işini çözün, bunların... Sizin göreviniz bu. Köy Hizmetlerini kapatmakla, bir başka müesseseyi bilmem ne yapmakla, IMF'nin dediğini yaparsınız; ama, o IMF, geçmişte kendisiyle kol kola gezenleri Snasıl bırakıp gittiyse, hiç unutmayın, bir gün, sizi de bırakıp gider, bizi de bırakıp gider.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Meral, toparlayın lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sorun o değil değerli arkadaşlarım. Ne olacaktır yarın, Köy Hizmetlerini dağıttınız?..

Şimdi, yanınıza birçok memur geliyor, işçi geliyor "şuradan şuraya tayinimi çıkar" diyor ve iktidarsınız, birçoğuna yardımcı oluyorsunuz. Yarın, bu yasa çıktıktan sonra, bir valilikten diğer bir valiliğe bir işçinin, bir memurun tayinini yaptırabilecek misiniz?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Valiler yapar.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Valiler yapar... Benden uzak git de nereye gidersen git, öyle mi?! Öyle değil değerli arkadaşlarım; öyle değil işte!

İkincisi; farklı ücretler ortaya çıkar; bir valilikte ayrı bir ücret, bir valilikte ayrı bir ücret... Onun ötesinde, bunların sendikalılıkları ortadan kalkar. Yarın, bütün bu işyerlerini taşeronlara verirsiniz.

Söylüyorum, rahatsız oluyorlar. Buraya geçenlerde bir milletvekili arkadaşım çıktı; diyor ki: "Efendim, Köy Hizmetleri gözboyama asfalt yapmıştır, iş yapmıştır..." Sonradan, ben o arkadaşı araştırdım ki, mülkî amirlik yapmış. Kardeşim, eğer onlar böyle bir şey yapmışsa, sen de bunu görmüşsen -eski bir liderin dediği gibi- tapu müdürlüğü mü yapıyordun orada; müdahale etsene!.. Neden müdahale etmedin de bunu burada konuşuyorsun; yakışıyor mu sana?

Köy Hizmetlerinin gitmediği yerleri görüyoruz. Hakkâri'deki hastanın durumunu gördük, Muş'taki hastanın durumunu gördük, Erzurum'daki hastanın durumunu gördük. Sırtında adam taşıyorlar. İşte, Köy Hizmetleri o yolları açıyor, o yolları. Bilmeyenler bunu bilsin. O işleri yapıyor, o yolları yapıyor ve o yolları açıyor. "Hiçbir şey yapmadı..." Ne diyeyim, bir şey demiyorum; ama, demem gerekiyor ki, gözüne, dizine dursun.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, geliniz, zaman geçmiş değil, belki buna evet diyecek şeyiniz yok; ama, bu işi, bir kez daha gözden geçirin. Yarın, altından kalkılamayacak olaylarla karşı karşıya kalırız. Yine, aynısını konuşuyorum, kim rahatsız olursa olsun; oranın bütün yönetimi belli güçlerin eline geçer, orada yeni yeni işyerleri açılır. Bazı valiler "efendim, Köy Hizmetleri, Karayolları, Devlet Su İşleri -ki, yarın, onlara da sıra gelecektir- işte bazen gidiyor ve görüyoruz ki, yollardan geçerken, arabalar yolun kenarında duruyor; ama, bunlar yok" diyor.

Değerli arkadaşlarım, siz, hiç hafta sonu tatili, bayram tatili yapmıyor musunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler) Siz hep Mecliste oturun... Onların da hafta sonu tatili oluyor, bayram tatili oluyor, bundan dolayı bırakıp gidiyorlar ve tekrar gelip, görevlerine başlıyorlar.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bizim sendikamız yok Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İyi ki sendikanız yok.

BAŞKAN - Laf atmayalım arkadaşlar.

Toparlayalım Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Saygıdeğer arkadaşlarım, şimdi, geliniz, bu konuyu bir kez daha gözden geçirin.

Bu teşkilatı yok etmek, hizmetleri büyük ölçüde aksatacaktır. Köylünün sorunları artacaktır. Binlerce mühendis iş yapamaz duruma gelecektir; yasada bu var. Diyorsunuz ki "genel müdür, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, daire başkan yardımcıları, bölge müdürleri, bölge müdür yardımcıları, il müdürleri, il müdür yardımcıları, şube müdürleri -bunların sayılarını biliyor musunuz; bunların sayısı 2 000'e yakın- bunların hepsini alacağız, bir yere oturtacağız" Ne olacak; merkez valileri gibi maaş vereceğiz. Hani tasarruftan bahsediyordunuz?! İşleri kim yapacak?! İl meclis üyelerimiz yapar!.. Yapar!.. Yapar!.. Değerli arkadaşlarım, yine tekrar ediyorum; yarın onların hepsini birer taşeron yaparsınız ve binlerce işçiyi mağdur edersiniz, binlerce işçiyi perişan edersiniz, işinden edersiniz... Tazminatlarınız suya düşer diye şimdi yaygara veriyorsunuz, binlerce insanın genç yaşta emekli sıralarına girmesine sebep oluyorsunuz. Ondan sonra ne oldu; IMF istedi, biz de görevi yaptık. Sizi tebrik ediyorum değerli arkadaşlarım!

BAŞKAN- Toparlayın Sayın Meral.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- IMF'nin istediklerini yapıyorsanız, Dünya Bankasının istediklerini yapıyorsanız, müttefiklerinizin istediğini yapıyorsanız, tebrik ederim AK Parti sizi(!) Siz bu ülkeye layıksınız(!) Başarı diliyorum size!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Değerli arkadaşlar, aranızdaki konuşmalar, cep telefonuyla yapılan konuşmalar uğultu halinde geliyor buraya. Mümkün olduğu kadar, aranızdaki konuşmaları, cep telefonuyla konuşmaları dışarıda yapın ki, biz konuşulanları rahat duyalım, siz de rahat duyun, daha etkin ve verimli bir Parlamento çalışması yapabilelim.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal'da.

Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Söz süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL UYSAL (Ordu)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, Köy Hizmetleri kapatılmıyor. Hükümetimiz köylüye ve köy hizmetlerine fevkalade önem verdiği için, yeni bir organizasyonla, Köy Hizmetleri, taşra teşkilatı olarak il özel idarelerine, Genel Müdürlük teşkilatı olarak da, yaptığı hizmetin özelliğine göre, Bayındırlık ve İskân Bakanlığına, Toplu Konut İdaresine ve Tarım Bakanlığına verilmektedir. O bakımdan, Köy Hizmetlerinin hizmetleri, köye götürülen hizmetler hiçbir suretle aksamayacaktır.

Sayın Meral, biraz evvel burada yapmış olduğu konuşmada "bunun hesabını yaptınız mı, bu bir hesaba kitaba dayanıyor mu" dedi. Esasında, ben burada buna değinmek istiyorum; yani, Partimizin bu husustaki genel felsefesini burada belirtmek istiyorum; neden bunlar yapılıyor veyahut da ne gibi neticeler alındı...

Bunların hiçbirisi ayaküstü, gelişigüzel yapılmıyor. Partimiz kurulduğu günden beri, çok ciddî ar-ge çalışmaları yapmaktadır ve bugün gündeme getirilen reform yasaları bu çalışmalar sonunda gelmektedir. Bu ar-ge çalışmaları, çok titiz ve çok detaylı olarak, çok uzman heyetler tarafından yapılmıştır. İşte, Konut Müsteşarlığının kaldırılması, Arsa Ofisinin kaldırılması, SSK hastanelerinin devri ve bugün de, Köy Hizmetlerinin belli alanlara kaydırılması, yerel yönetimlere kaydırılması, bu ciddî çalışmaların sonucundadır.

İki yıldan beri, hükümetimiz, yapmış olduğu hiçbir uygulamada yanılmadı; enflasyonun düşürülmesinde, faizlerin düşmesinde, ihracatın artmasında, çiftçilerin borçlarının ertelenmesinde, onlara kolaylık sağlanmasında, Tasarrufu Teşvik Fonunun tasfiyesinde ve ödenmesinde ve diğer bütün alanlarda hiçbir zaman yanılmadı; çünkü, bunlar da çok ciddî çalışmalara, detaylı çalışmalara dayanıyordu ve bu konuda çok önemli neticeler alınmıştır. Bu bakımdan, Sayın Meral müsterih olsun; hiçbir sıkıntı olmayacaktır.

Bu nedir, yapılmakta olan nedir?.. Çok değerli arkadaşlarım, toplumun talep ettiği hizmetleri topluma götüren kurumlar, esas itibariyle, üç temel organizasyonla yapılmaktadır. Nedir bunlar; biri, kamu malî sektörü -yani, devlet bütçesine dayanan kurumlar- bir diğeri, ekonomik kamu sektörü -bu da, iktisadî devlet teşekkülleri, KİT denilen organizasyondur- ve bir de özel sektör.

Özel sektör, kendi şartları içerisinde, piyasa talebine ve piyasa tercihine göre birçok malı ve hizmeti üretiyor; rekabet şartlarına tabidir ve kendi sistemi içerisinde çalışıyor. Tabiî, hükümetimiz, özel sektörü de destekliyor. Çünkü, Avrupa Birliği yolunda temel politika, serbest piyasa ekonomisi ve özel sektör bazında Avrupa ekonomisine, Avrupa'ya entegre olmaktır.

KİT'lere gelince... KİT'ler ne yapılıyor; daha önce de, çok eskiden alınmış ve bizim de uyguladığımız kararlarla, kamu iktisadî teşebbüsleri organizasyonu özelleştiriliyor. Bu, belli bir program dahilinde gidiyor. Geriye, ekonomik kamu kesimi ve özel sektörü devredışı bıraktığımız zaman, kamu malî sektörü, yani, salt devlet kuruluşlarını finanse eden bütçe ve onun idarî organizasyonu kalıyor.

Nedir bu idarî organizasyon?.. Bakın, şöyle bir durum var dünyada, şöyle bir gelişme var: Birinci Dünya Harbine gelinceye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir ülkenin bütçesi, o ülkenin gayri safî millî hâsılasının yüzde 5'inden fazla değildi. Bu, harp zamanlarında bile değildi; ama, Birinci Dünya Harbinden sonra,  özellikle İkinci Dünya Harbinden sonra kamunun ekonomik ve sosyal fonksiyonları artınca, millî gelir içerisinde aşağı yukarı devlet bütçelerinin payı yüzde 30'lara, 35'lere geldi. Bizim bütçemizin payı da yüzde 33. Yani, bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütçesi 110 milyar dolar. 300 milyar dolarlık bir millî gelirde 110 milyar dolar da devlet bütçesi var.

Şimdi, devlet bütçelerinin bu kadar fazla büyümesi neyi getirdi; şunu getirdi: Bütün dünyada -hükümetler, vatandaş ve akademisyenler- kamu bu kadar büyük kaynakları harcıyor, kamunun elinde bu kadar büyük kaynaklar var -gerçekten de, devlet var olduğu sürece, tabiî ki kamu olacak, kamu hizmeti de olacak- bu nasıl harcanıyor, bunu harcamak için, etkili ve verimli kılmak için, bunu rasyonel kılmak için ne gibi tedbirler alınır diye hem hükümetlerce hem akademisyenlerce bilimsel ve idarî olarak birçok çalışma yapıldı; ama, itiraf edelim ki, henüz, özellikle, akademik çevrede buna bilimsel bir teori bulunamadı; ama, çalışmalar devam ediyor. Özellikle, kamu tercihi teorisi konusunda -bundan evvel burada yaptığım bir konuşmada da ifade ettim- Nobel ekonomi ödülü alacak kadar ileriye gitmiş çalışmalar var. Şimdi, bizim, hükümet olarak burada, özel sektörü ve KİT organizasyonu dışında olan kamuyu bu şekilde bir reforma tabi tutmamızın sebebi, işte budur; yani, Türkiye'de, dünyada olduğu gibi, kamunun çok büyük bir ağırlığı vardır ve kamu, elinde bulunan kaynakları en etkili, en verimli ve en rasyonel şekilde harcamak zorundadır. İşte, kamu reformu  çerçevesinde yürüttüğümüz bugünkü  çalışma da, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü hizmetlerinin bir başka alana, başka alanlara, yerel yönetimlere devriyle ilgilidir. Bu, çok önemli bir konudur. Nedir bunun maksadı derseniz; daha etkin hizmet, daha kaliteli hizmet, daha verimli hizmet ve kamu kaynaklarını çok daha verimli şekilde kullanmak içindir.

Yaptığımız incelemede şunu gördük, özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda: Zaten, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, taşrada, vilayetlerle, il idareleriyle ve özel idarelerle iç içe çalışıyor. Bakın, 2003 yılında, Köy Hizmetleri tarafından yapılan asfaltlama hizmetlerinin finansmanı yarı yarıya il özel idareleri tarafından karşılanmış. Yine, içme sularının yapımında da, il özel idarelerinin, bulunduğu vilayetlerde, aşağı yukarı yüzde 50 katkısı var. Diğer alanlarda da katkısı var. Şimdi, yeni kurulan organizasyonla, il özel idareleri, vilayet ve aynı zamanda köy birlikleri ve vilayet birlikleri, bir arada koordineli bir şekilde köy hizmetlerini, köye yönelik hizmetleri daha ileriye götürmek için çalışacaklardır. Önemli bir koordinasyon sorunu böylece ortadan kalkacaktır. Daha kaliteli ve daha seri hizmet götürülecektir.

Bunun yanında, bir konu daha var, o da mükerrerlik konusu. Bundan önce de değinildi. Gerçekten de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün bugün yapmış olduğu hizmetler, tarım reformu, özel idare, Köy Kanunu, Devlet Su İşleri ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görmekte olduğu birçok hizmetle de mükerrerlik teşkil etmekte ve çakışmaktadır. Bunlar da ortadan kalkacaktır. Bu, hizmetin daha iyi görülmesi için fevkalade önemli bir hamle olacaktır.

Şimdi, Türkiye'de, özellikle kamunun merkezîleşmesi konusu, çok enteresandır. Liberal hükümetlerin işbaşında bulunduğu zamanda bile, Türkiye'de, kamu, özellikle merkezî yapı daha da kuvvetlenmiştir. Bakın, en liberal hükümetler zamanında kamu iktisadî teşebbüsleri organizasyonu daha da artmıştır, yani KİT'ler çoğalmıştır.

1950'den önce yerel yönetimlerin kamu kaynaklarından harcamış oldukları para bugünkünün çok daha üzerinde. Yani, kamu kaynakları içerisinde, 1950'den önce, yerel yönetimlerin payı çok fazla. 1950'den sonra, bakıyoruz ki, özel idarelerin, yani yerel yönetimlerin kamu harcamaları içerisindeki payı iyice düşmüş, yani merkezî bir yapıya dönüşmüş. Özellikle kamu hukuku teorisinde ve kamu ekonomisi teorisinde şu bir gerçektir ki, merkezî yapı, yani mümkün olduğu kadar merkeze bağlı bir çalışma metodu ve çalışma organizasyonu başarılı olmuyor. Mümkün olduğu kadar yerel yönetimlere, taşraya hizmetleri vermenin daha iyi netice verdiği görülmektedir. Bu bakımdan, bunun hiç yadırganacak bir tarafı yok. Tabiî, Türkiye'de, özellikle hükümetlerin bu konuda şimdiye kadar bir tasarrufta bulunmamış olmaları ve bizim peş peşe kamu reformu konusunda çok önemli hamleler yapmış olmamız yadırganabilir; ama, bunların hiçbirisi maksatlı olarak yapılmıyor. Bunların bir tek maksadı var, topluma, köylümüze, vatandaşımıza hizmeti daha iyi, daha kaliteli ve daha seri bir şekilde götürmektir; bunun dışında en ufak bir kötü niyetimiz yoktur.

Biraz evvel de ifade ettiğim gibi, hükümetimiz, aşağı yukarı iki yıldan beri iktidardadır, çok geniş çalışmalarla, çok hazırlıklı olarak bu işleri yapmaktadır. Bu konular oturduğu zaman, kamu reformu projesi tamamlandığı zaman, inşallah, Türkiye'de hizmetler çok daha iyi olacaktır; bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.

Tabiî, burada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün genel müdürlük teşkilatı olarak kaldırılması söz konusudur; ama, taşra teşkilatı, bütün ekipmanı ve elemanlarıyla birlikte özel idarelere devredilmektedir; tabiî, İstanbul ve Kocaeli'nde belediyelere devredilmektedir. Personelin özlük hakları bakımından en ufak bir sıkıntı yoktur; bütün özlük hakları verilmiştir. Bütün araçların kullanılması bakımından, koordinasyon bakımından da, tabiî, ileride, vilayetler arasında da, Türkiye'nin içerisinde, birbirleriyle dayanışma içerisinde olacaklardır.

Tabiî, özel idarelerin, özellikle bu konuda teşkilatlanmasını... Yani, Özel İdare Kanununun da, en kısa zamanda -Cumhurbaşkanı tarafından, bazı maddeleri görüşülmek üzere geri gönderilmiş olan kanunun da- mutlaka, bununla birlikte veya bundan önce çıkarılması gerekir; çünkü, orada, özel idarelere seksiyon kurma yetkisi verilmektedir; müdürlükler kendi kendilerine seksiyon kurabileceklerdir. O kanun da çıktığı zaman -ki, o kanunun çıkacağına ben inanıyorum- özel idareler bünyesinde kurulacak olan köy hizmetleri müdürlüğü gibi bir müdürlüğe -tabiî, kesin olarak bunu ifade edemem ama- köy hizmetleri bağlanacak ve oradan yönetilecektir .

Tabiî, kamu reformu, özellikle, daha ileri hükümleri içermekteydi. Bu hükümlerde, özel idarelerin yapısının -özellikle teşkilat yapısının- bürokrasi yapısının, mutlaka değişmesi gerekiyordu. O da değişecek ve bu hizmetlerin, köylüye, çok daha faydalı, çok daha verimli bir şekilde gideceğine ben inanıyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben, kanun tasarısının tümü üzerindeki görüşlerimi ifade etmeden önce, biraz önce, burada, AK Parti Grubu adına konuşan Değerli Milletvekilimizin sözleriyle ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum.

Sayın Milletvekilimiz "biz, AK Parti olarak, hangi sözü vermişsek, neleri vaat etmişsek hepsini başarıyla yaptık" dediler ve arkasından da enflasyonda, işte, rakam şuraya kadar geldi, ihracatta buraya kadar geldi diye ifade ettiler; ama, onun dışında, Sayın Milletvekili tarafından çok fazla bir şey söylenmedi. Ancak, ben de, bunlarla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum.

AK Partinin 2004 yılı içerisindeki cari açık hedefi 7 600 000 000 dolardı; ama, şu anda, kasım ayında çıkan rakamlarla, 2004 yılının 15 milyar dolar civarında kapanacağı ortaya çıkmıştır. Eğer, siz, koymuş olduğunuz bir hedefte yüzde 100 yanılıyorsanız, orada yaptıklarınızın hepsinin doğru olduğunu söylemeniz mümkün değil.

İhracat örneğini verdiler; ama, ihracatın karşısındaki ithalattan hiç bahsetmiyorlar. Son yılların en fazla dışticaret açığının olduğu yıl 2004 yılı, ve yine...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yatırımlar?!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yatırımlar hiç yok... 2004 yılı yatırımların en az olduğu, bütçeye en az ödeneğin konulduğu yıl.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 2005 yılı yatırımlarından bahset...

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2005 yılında da aynı şey, yeni bir yatırım yok.

İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 63; aldığınızda bu rakam yüzde 70'lerin üzerindeydi, Yani, bir iki rakamı söylerken, onun dışında bir hayli rakamı da burada gelip söylemek lazım. İşsizlikle ilgili rakamları söyleyin, tarımla ilgili rakamları söyleyin, tarımda ithalatın ihracatı nasıl aştığını söyleyin.

Sayın milletvekilleri, bu kanun tasarısının gerekçesini okudum. Bütün gerekçelerde, maalesef, çok büyük yanlışlıklar yapılıyor.

Bakınız, gerekçede ne söyleniyor: "...Bu verimsiz yönetim süreci çeşitli yozlaşma ve yolsuzluk olaylarıyla birleştiğinde ise halkın yönetime olan güvenini azaltmaktadır" ve arkasından bir cümle daha geliyor; işin can alıcı noktası burası: "Yukarıda belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline gelen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü..." Sayın Bakanım, yirmialtı aydan beri sorumlu olduğunuz Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili bir kanun tasarısının gerekçesinde -Sayın Bakanım dinlerseniz, burada size hitap ediyorum- "yukarıda belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline gelen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü" deniliyor. Burada, yozlaşma ve yolsuzluk olaylarıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bir bağlantı yapılıyor. Siz, yirmialtı aydan beri bu Bakanlığın tepesinde olan, bu kurumu yöneten bir bakansınız; bu gerekçe sizi rahatsız etmedi mi Sayın Bakanım?! Bu gerekçe, Sayın Başbakanın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ediliyor ve bu gerekçenin içerisinde, Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu, hantal olduğu, bugüne kadar iyi hizmetler görülme noktasında eksikliklerinin olduğu gibi ciddî ithamlar, iddialar var. Geçen gün görüşülen SSK'ya bağlı sağlık kurumlarının Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili kanunda da aynı şeyler vardı. Bu Bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yirmialtı aydır AK Partinin elinde. Yirmialtı aydan beri elinizde olan bir bakanlıkla ilgili... Komisyon raporlarını da okudum, orada da çok ciddî iddialarda bulunuyorlardı.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Okuduğunuzu anlamanız lazım!

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, böyle kanun tasarıları Meclise getirilebilir; buna hiç kimsenin itirazı yok; ancak, bunlar getirilirken, ne olursunuz, o kurumları yıpratacak, o kurumlarda çalışan insanları üzecek, töhmet altında bırakacak, şaibe altında bırakacak ifadelere şu gerekçelerde yer vermeyin.

Şimdi, komisyon raporlarında Sayın Bakanın ifadelerini de okudum. Sayın Bakan, bazı yerlerde çok önemli gelişmelerin olabileceğini -hemen ilave ediyor- bazı yerlerde de arzu edilen gelişmelerin olmayabileceğini ifade ediyor. Geçen gün de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı aynı iddialarda bulunmuştu, çok ciddî iddialarda bulunmuştu. Bugün de, bu kanun tasarısıyla elinden Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü alınan Sayın Bakan da "arzu edilen gelişmelerin olmayabileceği" ifadesini kullanıyor. Demek ki, Sayın Bakanın da, bunda ciddî endişeleri var; bu Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasından sonra ciddî sıkıntıların olabileceğine inanıyor ve şöyle ifade ediyor: "Bu anlayışın bir test edilmesi lazım" diyor. Sayın Bakan, siz, hangi yetkiyle bunu söylüyorsunuz?! Test, 1 ilde olabilir, 1 köyde olabilir; ama, siz, böyle bir kanun tasarısını getirerek, 81 ille beraber 80 000 köyde bir değişiklik yapıyorsanız "bunu bir test edelim, bir görelim" deme hakkı ve salahiyeti sizin elinizde yoktur Sayın Bakanım; bunu söyleyemezsiniz. Yarın, terslikler oldu, hatalar oldu, yanlışlıklar oldu, hizmette verim olmadı; o zaman ne yapacaksınız?!

Bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken, Devlet Planlama Teşkilatı temsilcisi de aynı endişeleri taşıyordu. Devlet Planlama Teşkilatı temsilcisi diyor ki: "Bu kanun tasarısıyla ilgili olarak, yazılı bir şekilde, bizim görüşümüze başvurulmamıştır." Siz, bunları, sadece Başkanlıkta hazırlarsanız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını da devredışı bırakırsanız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşünü almazsanız, sadece ve sadece Başbakanlıkta hazırlanan kanun tasarılarıyla bunları halletmeye çalışırsanız, çok büyük yanlışlıklar yaparsınız.

Bakınız, Ali Osman Sali ne diyor... Kendisi, çok sevdiğim, takdir ettiğim bir milletvekilidir. Tasarı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bakınız, Ali Osman Sali Bey neler söylüyor: "3202 sayılı Kanunun başına şöyle bir not koymak zorundayız. Bu kanunun anlaşılabilmesi için, filan kanunun da yedeğinizde tutulması lazım; ancak o zaman anlayabilirsiniz." Bunu, Ali Osman Sali Bey söylüyor; yani, Başbakanlıktan gelen kanun tasarısı öyle hilkat garibesi bir şey ki   -daha sonraki konuşmalarımızda bunlara değineceğiz- Ali Osman Sali Bey bile artık tahammül edemiyor, bu ifadeyi kullanıyor. "3202 sayılı Kanunun hangi maddeleri yürürlükten kalkıyor, hangi maddeler kalıyor; tespit etmek mümkün değil" diyor Ali Osman Sali Bey; bütçe-plan konusunda çok değerli bir üyemiz; aynen bunları söylüyor ve devam ediyor: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün merkez kadroları Tarım Bakanlığına devredilecek; Tarım Bakanlığı bu arkadaşları nerede istihdam edecek?"

Hizmetin mükerrer olduğu Sayın Cemal Uysal tarafından da ifade edildi. Ali Osman Sali Bey buna da itiraz ediyor, diyor ki: " Biz, bu getirdiğimiz kanun tasarısıyla Devlet Su İşlerinin elindeki o görevleri almıyoruz ki! Mükerrer olduğunu iddia ettiğiniz kurumların o görevleri aynen devam ediyor. Bu, sadece Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili bir kanun; hani mükerrerlikleri ortadan kaldırıyorduk! Yok öyle bir şey." Bir hayli iddiaları var ve binlerce insanın dava açacağını söylüyor Ali Osman Sali Bey; biz de söylüyoruz aynı şeyleri. Siz alacaksınız ilgili görevlileri, Samsunlu birisi Şırnak'ta çalışıyor, ömür boyu Şırnak'ta çalışmaya devam edecek. Bu durum karşısında, elbette, o insanlar gidip idare mahkemesinde davalar açacaklardır.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Şırnak'a da hizmet gitsin.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, beş yıl Siirt'te çalıştım Sayın Milletvekili, hem de 1987 - 1992 yılları arasında; terörün de en yoğun olduğu dönemlerde beş yıl görev yaptım ben Siirt'te. Ben Şırnak örneğini sadece farklı illerde çalışan insanların, asıl doğum yerlerine bir daha gelemeyeceklerini ifade ederken, bir örnek olarak kullandım.

Yine, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız, konuşmalarında duble yol çalışmalarında Köy Hizmetleri ekiplerinin çok büyük gayretleri olduğunu, çok büyük başarılara imza attığını söylüyor ve daha sonra da burada gelip grup adına konuşan sayın milletvekilimiz "hizmetlerin verimsiz olduğundan veya bundan sonra daha verimli olacağından bahsediyor

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.

Siz, asıl görev yeri köy yolları olan, orada çalışması gereken Köy Hizmetleri araçlarını alır karayolları yol ağında çalıştırırsanız, sonra da kalkıp Köy Hizmetleri verimli değil, hantal bir yapıya sahiptir derseniz, kendi içinizde bir çelişkiye düşmüş olursunuz. Siz, Köy Hizmetlerinin araçlarını, köy yollarında çalışması gereken araçları Karayolları yol ağında çalıştıracaksınız, sonra da gelecek diyeceksiniz ki, Köy Hizmetleri bütçesinin yüzde 70'i cari harcamalardır, personel ücretleridir... Elbette, o 43 000 kişinin, arazide, dozerin üzerinde, greyderin üzerinde, kamyonun üzerinde, kepçenin üzerinde çalışan ve köy yolları, içmesuları, toprak ıslahı gibi hizmetleri bilfiil arazide yapan insanların almış olduğu ücretler için, Köy Hizmetleri bütçesinin yüzde 70'i çalışanlara gidiyor diye bir şey söylerseniz, Köy Hizmetlerinde çalışan bu işçilerimize karşı son derece büyük bir haksızlık yapmış olursunuz.

Bakınız, 1990 yılında Köy Hizmetlerine ayrılan pay, bütçenin yüzde 3,06'sı, 2004 yılında ise yüzde 1,15'i. Siz, ayrılan payı bu kadar azaltacaksınız, makine araç ve gerecini 18 000 rakamına düşüreceksiniz, ondan sonra da, bu gerekçelerle, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatma yoluna gideceksiniz!..

Şimdi, bunların ıslah edilmesi gereken yerleri, yönleri var. Ben de, yirmiüç yıl, Köy Hizmetlerine en yakın yerde görev yapan bir mülkî idare amiri olarak, bunlarla iç içe, yakın çalışan birisiyim. Öncelikle yapılması gereken, bu yapının hantal hale gelmesine sebebiyet veren Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıdır arkadaşlar.

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Kandoğan.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

Öncelikle yapılması gereken iş, bu hantal yapıyı zorlayan, buna sebebiyet veren bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıdır.

Ayrıca, Köy Hizmetleri, illere, il özel idarelerine verildiğinde, ortaya şöyle bir tablo çıkacaktır: Valilere devrediyoruz gibi bir yaklaşımın arkasına lütfen sığınmayalım. Siz ne kadar, bunu valiliklere devrediyoruz derseniz deyin, nihayetinde, il genel meclislerinin yapısı bellidir; il genel meclislerinde en büyük kavga, Köy Hizmetleriyle ilgili konularda çıkar. Hangi köye öncelikle hizmet gitmesi gerektiği, il genel meclisi üyeleri arasında tartışma konusu olur, kavgalara kadar ulaşan tartışmalar yaşanır. Siz, bunu tamamen il genel meclislerine devrederseniz -yarın il genel meclislerinin yapısı da değişiyor, il genel meclisinin başkanı da il genel meclisi üyelerinden birisi oluyor- tamamen siyasî bir organ olan il genel meclislerinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla verilen hizmetlerle ilgili çok ciddî problemlerin ortaya çıkacağı da kaçınılmaz bir gerçektir.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

Bu konuyla ilgili, daha, söyleyecek çok sözümüz var; ancak, maddelere geçtiğimizde maddeler üzerinde söz alacağım.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, Sayın Milletvekili Karayollarıyla ilgili bir hususa değindi; o konuda cevap vermek istiyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben de söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet adına Tarım ve Köyişleri Bakanımıza söz veriyorum.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Önce ben konuşayım; Sayın Bakan nasıl olsa konuşacak...

HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, 5 dakika ara verin, sayın bakanlar kararlaştırsınlar!

BAŞKAN - Biraz önce öncelik değişikti, kusura bakmayın...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Estağfurullah.

BAŞKAN - Yani, siz daha önce başka bir öncelik getirdiniz, şimdi değiştirmeye çalışıyorsunuz. Biz bir kere anons ettik.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Tamam, doğrusunu yaptınız.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşülmeye başlanan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı görüşmelerinin verimli, başarılı geçmesini ve milletimize önümüzdeki zaman içerisinde hizmet verecek yapıya kavuşmasını temenni ediyorum.

Evvela, Türkiye'de insanlarımızın çok önemli bir kısmının kırsal kesimde yaşadığını bilerek köye yönelik hizmetlerin kaldırılmasını ve bunların, bir bakıma, bugünkü haliyle yeterli bulunması diye bir düşüncenin söz konusu olmayacağını, amacın, niyetin bu hizmetlerin artırılması olduğunu, bir siyasî parti olarak, evvela, oy aldığımız, destek gördüğümüz kesimi ihmal etmememiz gerektiğini, mantığın bu olduğunu, dolayısıyla, uyarılarınızın bu açıdan kıymet ifade ettiğini söylemek istiyorum. Bizim, özellikle kırsal kesime yönelik bu hizmetlerimizdeki bu yaklaşım tarzımızın çok olumsuz karşılanacağını ifade ediyorsunuz. Elbette, bu dikkat çekici uyarınızı biz de düşünüyoruz ve birkaç gün önceki bir kamuoyu yoklamasında, kırsal kesimde oy oranımızın hangi seviyede olduğu hakkında da bir kanaate sahibiz; ama, biz, bilerek, bu alanda bir olumsuzluğu meydana getirmeyi düşünmeyeceğimize göre, o zaman biraz önşartlarımız var demektir; yani, karşılıklı olarak.

Bu kurumsal yapının değişmesi, farklılaşması, hizmeti götürmeyi ortadan kaldırmayacağına göre, o zaman, biz, yeni yapılanmanın olumlu, siz ise bunun çok verimsiz olacağını düşünüyorsunuz ve bununla ilgili olarak, Sayın Bayram Meral ve daha sonra konuşan arkadaşlarım, değişik şekilde görüşlerini ifade ettiler. Ben, bunlardan bazılarına cevap vermeyi düşünüyorum; ancak, Köy Hizmetleriyle ilgili ana felsefemizi şöyle ifade etmek istiyorum:

Özellikle, 1980'den sonra dünyada ve ülkemizde meydana gelen gelişmeler, bir bakıma, hizmetlerin daha verimli bir hale getirilmesi konusunda kamunun rolünde bir farklılaşmaya yol açıyor. Bu farklılaşma, kamunun bütün alanlardan çekilmesi anlamında değil; ama, üretime yönelik alanlarda daha yüksek bir maliyetle ve verim itibariyle daha düşük bir verimle çalıştığını ortaya koyuyor ve dolayısıyla, bu alanda, planlayan, politika belirleyen, denetleyen, kontrol eden ve yeni açılımları organize eden bir kurum haline getiriyor ve yerel yönetimlere dönük gelişmeleri de, daha çok hayata geçiriyor.

İşte, buna bağlı olarak, Partimizin, daha iktidara gelmeden, programında, seçim beyannamesinde ve ilan ettiği acil eylem planında, bu hususta düşünceleri var. Bu husustaki düşüncelerinin en önemli ifadesi de şu: Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, biz, sadece Köy Hizmetlerinin değil, birçok bakanlığın taşra teşkilatlarının yerel yönetimlere devri konusunda bir irade ortaya koyduk; yani, hadiseyi, sadece Köy Hizmetleriyle ilgili olarak değil, daha geniş çaplı düşünüyoruz ve bunu, Türkiye'de, kamu yönetiminde, gerçekten çok kayda değer, büyük, önemli değişiklikler ortaya koyabilecek bir gelişme olarak da ifade ediyoruz. 

Bunun, elbette eleştirilecek tarafı var. Sayın Denizli Milletvekilimizin söylediği husus, Köy Hizmetleriyle ilgili konuda dikkat çektiği husus, yani "ülke çapında bir deneme mi olabilir?.." Tabiî, bütün bakanlıkların taşra teşkilatlarının yerel yönetimlere devri konusunda bir anlayış varsa ve bir genel müdürlük, bu anlamda, yerel yönetimlere devrediliyorsa, bunun bir pilot uygulama olmasından daha tabiî ne olabilir. Köy Hizmetlerindeki gelişmeyi takip ederek "evet, biz böyle düşünüyorduk, ilk uygulamaya da burada geçtik." Bunu ifade etmekte ne beis var; neresinde yanlışlık var?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 81 ilde pilot uygulama mı olur Sayın Bakan?!

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim arkadaşlar. Soru faslında sorarsınız; bekleyin.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - İkincisi, Köy Hizmetlerinin, bu şekilde, yerel yönetimlere devri konusunda "bazı illerimizde başarısız olunabilir..." Elbette olunabilir. Türkiye'nin okulları aynı seviyede mi; Türkiye'nin yollarının kalitesi aynı seviyede mi; Türkiye'nin sağlık hizmetleri, her tarafta aynı mı? Bunun, hem insan unsuru faktörü var hem tabiî sebepleri var hem ekonomik sebepleri var. "Köy Hizmetlerini devrettik; ülkenin bazı bölgelerinde bu uygulama çok başarılı olur, bazı yerlerde de olmaz" demişim, gayet tabiî bir şekilde. "Sayın Bakan, bu uygulama bazı yerlerde başarılı olamaz" dedi; dolayısıyla işin ruhuna uygun değil. Yani, başarılı olmayacağı konusunda bir kanaati var.

Biz, geleceği nereden bileceğiz arkadaşlar? Elbette, akıl ve mantık yürüteceğiz. Bu akıl ve mantık yürütmenin içerisinde de böyle bir ihtimal yok mu? İnsan unsuru, ekonomik sebep, tabiî sebepler, başka sebepler... Bazı bölgelerde, bizim bu uygulamamızda bir eksiklik ortaya çıkabilir. Merkezî yönetimin rolü işte burada, bu eksikliği telafi etmesi gerekiyor. Yani, eksiklik insan unsurundansa, ihtiyaç duyulan unsuru, kaynaksa kaynak, makine teçhizatsa bunu tamamlayacak ve dolayısıyla, oralardaki eksikliği de telafi edecek.

Ben, özellikle bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Sayın Bayram Meral, konuşmalarında, özellikle şu konuya vurgu yapıyor: "Siz, niçin kapatıyorsunuz bu kurumu? Bu kurumla ilgili çalışmalarınızda, kendi ifadelerinizde verimli olduğunu söylüyorsunuz; ama, öbür tarafta da, genel gerekçede verimsiz diye söylüyorsunuz." Arkadaşlarım, bu kanunun genel gerekçesindeki ifade, kamu yönetiminin genel olarak bir değerlendirmesi olduğu apaçık gözüküyor orada. Oradaki atıf, doğrudan doğruya Köy Hizmetleri de değil; apaçık belli. Yani, Türkiye'de kamu yönetiminin verimsiz olduğu konusunda farklı düşünen arkadaşlarımız var mı; hepimiz aynı kanaatte değil miyiz? Türkiye'de kamunun çok verimli çalışmadığı konusunda, bu ülkede, toplumun tüm kesimleri tarafından bir mutabakata varılmış değil mi? Öyle olunca, bizim, bunu iyileştirme konusundaki arayışlarımızın yanlışlığı nerede?! Dolayısıyla, biz, verimli çalışmaya yönelik bir gayret içerisindeyiz ve bu da, eğer, bir siyasî partinin hayat damarlarından birisini kesecekse, biz bunu niye yapalım; biz bunu niçin yapalım?! Biz, bunun iyi olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla, eleştirilerinizi, uyarı görevinizi yaptınız, teşekkür ediyorum; ama, inşallah, düşündüğümüz doğrultuda bir gelişme olacak. Dolayısıyla, bu, köye yönelik hizmetlerin ortadan kalkması değil; ama, bir teşkilatın, bu olayın içerisinde rolünün değişmesi.

Peki, şu anda, bu konuda ihtisas sahibi olan insanlar üretime katılmaya devam edecekler mi; evet. Ne kadar insangücü kaybı olacak; yaklaşık 50 kişi. Arkadaşlar, yaklaşık 54 000 çalışanı bulunan bir teşkilatta -üst yönetim de olsa- 50 kişinin sistemden çekilmesi o sistemi çökertecekse!.. Yani, bu da biraz ağır bir itham, ağır bir iddia.

En ağırı ise şu: "Siz, IMF istedi, Dünya Bankası istedi diye kapatıyorsunuz." Benimle bu konuyu ne Dünya Bankası konuştu ne IMF konuştu. Bununla ilgili konuda bir kanaat sahibiyim, çok sade. Herhangi bir ilimizin ilçesinde bir köyünün yolunun, içmesuyunun, kanalizasyonunun Ankara'dan organize edilmesi döneminin bitmesi gerektiğine inanıyorum; aynen bu, buna inanıyorum ben. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bunun uluslararası kuruluşlarla ilgisi bana ulaşmış değil. Eğer, Bakan olarak bana ulaşmamışsa kime ulaştı arkadaşlar? Niçin bu kadar ağır ithamlar yapıyorsunuz? IMF istedi diye!.. IMF istedi diye, biz, Köy Hizmetlerini kapatır mıyız?! Eğer, bu hizmetin bir alternatifi yoksa, hayat damarlarımızdan birini kesiyorsa, milletimize hizmet götürülemeyecekse bunu niçin yapalım? IMF, finansla ilgili konularda, başka konulardaki birkısım hususları bitirdi de Köy Hizmetlerine mi geldi yani?! Evet, dolayısıyla, ben, bununla ilgili konularda da ifadenin konumuzun özünü açıklamaya çok denk düşmediği kanaatindeyim.

Bunun dışında, Sayın Meral'in özellikle pancarla ilgili konuda söylediği, şekerpancarı ve Şeker Kurulu Kurumuyla ilgili söylediği hususlarda...

Arkadaşlar, çıkan kanunda, 31.12.2004 tarihi itibariyle yeni bir durum değerlendirmesinin yapılacağı, metinde var ve dolayısıyla böyle bir düzenleme yapıldı Bakanlar Kurulu kararıyla. Ama, bunun, Türkiye'de, bir anda, bu alanda büyük bir rant mücadelesi, çıkar mücadelesi ve bunun sonucu olarak da, âdeta, Hükümetimizi üstü kapalı bir şekilde itham edici ifadelerin de çok ağır olduğu kanaatindeyim.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Çok açık. Üstü kapalı değil. Açık açık itham ediyoruz, açık açık söylüyoruz. Pancar üreticisi peşkeş çekiliyor.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Vebali neyse öderiz bunun.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Devamla) - Ben size bir cümle söyleyeceğim. Cümle içerisinde "açık açık itham ediyoruz" ifadesinin yer alması, iddianın açık olmasına yetmez. Açık açık ifade etmek, buradaki haksızlığın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün, Türk çiftçisinin aleyhine olduğunu ortaya koymayı gerektirir. Cümlenin sert olması hakikat olmasını gerektirmez. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cümlenin içerisindeki "açık açık" lafı hakikat olmayı gerektirmez. Eğer böyle bir şey varsa, AK Partinin, bu toplumun genel çoğunluğunun menfaatının aksine hareket etmeyeceğine inanıyorum; en başta ben bu konuda kefilim, ben kendim bu işin içerisindeyim. Yani, bu toplumun aleyhine, küçük bir çıkar grubunun lehine bir gelişmenin olmasına biz niçin göz yumalım?! Biz, bu ülkede 2 000 000 pancar üreticisinin aleyhine niçin hareket edelim?! Onun için, çok peşin hareket etmenin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunların, eğer açıklanamayacak, ama, zan, kanaat gibi hususlarsa, lütfen, daha dikkatle söylenmesi lazım.

Efendim, ben, sözlerimi burada toparlıyorum. Niyetimiz, köy hizmetlerine yönelik faaliyetlerimizin daha verimli hale getirilmesidir. İnşallah, bu husustaki kararlarımızın hayata yansımasında da bunu hep birlikte görürüz, değerlendiririz.

Katkılarınız için teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bize aktardığı kadarıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Zeki Ergezen, Sayın Ümmet Kandoğan'ın konuşmasında karayollarıyla ilgili belirtilen bir konuya açıklık getirmek istediğini söyledi.

İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, daha önce hükümet adına Tarım Bakanımız konuştuğu için, size bu konuda açıklama yapmak üzere, kısa bir konuşma süresi tanıyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - 69’un dışında bakana özel bir konuşma hakkı yok mu?

BAŞKAN - Hayır, hükümet adına bir bakan konuşuyor; ama, sizin konuşma hakkınız aynı nedene dayalı değil, aynı maddeye göre değil, 69 uncu maddeye göre ortaya çıkıyor; o şekilde söz veriyoruz size. Önemli olan konuşmak.

Buyurun.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Peki.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken saygılarımı sunuyorum.

Himmet Kandoğan kardeşimiz, işte Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatıldığını ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait araç ve gereçlerle karayolları yapıldığını, dolayısıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hizmetlerinin kör topal yürümesine zemin hazırlandığı anlamında ifadelerde bulundular. Cümleler aynen böyle olmasa bile, bu maksatla konuştular.

Ben, önce, affınıza sığınıyorum Sayın Başkanım; Köy Hizmetlerinde de yıllarca daire başkanlığı yaptım; ondört onbeş yıldır da buradayım; eğer müsaade ederseniz, Köy Hizmetleriyle ilgili birkaç cümle söyleyerek cevap vermenin daha doğru olacağına inanıyorum. Önce, kapanma yok, yetki devri var. Bunun da ben altına imza koymuşum, buraya göndermişiz; bir. İkincisi, yetki devri olayı yeni bir olay değil, yıllardır konuşuluyor; geçmiş hükümetler döneminde gündeme alınmıştı. Belki de Sayın Himmet kardeşimin şu an mensubu olduğu partinin o günkü milletvekilleri de, buna, Plan ve Bütçe Komisyonunda "evet" demiştik, beraber parmak kaldırmıştık. Niye; çünkü, hantal sistemin aktif hale getirilmesi. Bir hususu anlatayım, karayollarındaki cümleye geçeceğim.

Bakınız, ben Bitlisliyim; Bitlis'te köy yolunu programa koymak için, önce muhtarlar gelecek Köy Hizmetleri İl Müdürüne; orada müracaatlar toplanacak; ondan sonra valinin başkanlığında il özel idaresinde il encümenleri toplanacak, bir karar alacak; ondan sonra Van bölgesine göndereceksiniz, orada toplanılacak, bir karar alınacak; ondan sonra Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gelecek, aylarca tartışılacak; ondan sonra Devlet Planlamaya gidecek; nedir; köye bir yol programa alacaksınız. Bu sistem yürümüyor; yürümediği için, siz bölgenin ve genel müdürlüğün yetkilerini ile devrediyorsunuz. Köy Hizmetleri kaldırılmıyor, yetki devrediliyor, ile veriliyor. Bu kadar. Önce bunun altını çizmek lazım.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - AKP'nin emrine verirsiniz; il başkanlarının emrine verirsiniz!..

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Şimdi, bu, geçmişten gelen bir olaydır. Hatırlarsınız, Kenan Evren döneminde de, ANAP döneminde de -Bayındırlık Müdürüyüm ben- Yapı İşleri Bölge Müdürlükleri, Afet İşleri Bölge Müdürlükleri kaldırıldı, bayındırlık müdürlerinin bünyesinde şube müdürlükleri kaldırıldı, bayındırlık müdürlerinin bünyesinde şube müdürlükleri oluştu ve hizmet daha güzel, daha pratik yürüyor.

Şimdi, Köy Hizmetlerinin makinelerini alarak karayolları yapıyoruz; doğrudur, alıyoruz; ama, nasıl alıyoruz; gidip elkoymuyoruz, metazori bir olay yok. İlle 15 000 kilometre yol yapılıyor diye, bizim, hedefimize ulaşmak için, başka kurum ve kuruluşların makinelerini, onların programını aksatacak bir şekilde eylemimiz yok. Genel müdürleriyle, bakanlarıyla, bölge müdürüyle, il müdürüyle, valiyle, encümenlerle görüşülüyor, o ilde o ayda kullanılmayan makinelerden yararlanılıyor. Nedir; artık köy yollarının asfalta dönüşmesi lazım. Dozerlik, greyderlik işler azalmış, kepçelik işler azalmış. Yollar ya stabilizedir, asfalt olması lazım ya da toprak yollardır, stabilize çekilmesi lazım. Yıllardan beri alınmış, çok ciddî bir makine parkı var. O makine parkında aktif olmayanlardan yararlanmaya çalışıyoruz. Bir iki örnek verdiğim zaman bunun çok daha iyi anlaşılacağını göreceğiz; çünkü, birçok yerde bu konuşuluyor. Örneğin, biz, Burdur ile Antalya arasında 50 kilometre yolu bu sene başladık bitirdik. Bu 50 kilometrenin içinde havuzdan, makine parkından sadece 9 kilometrede yararlandık. Koskoca bir Antalya İlinde makine parkından yararlandığımız kilometre, 9 kilometre. Köy Hizmetlerinin, Devlet Su İşlerinin, Karayollarının makinelerini çalıştırdık.

Peki, diyeceksiniz, değer mi, yani, bir ilde 9 kilometre... Ankara bölgesinde Kırıkkale'den Çorum'a giderken 10 kilometre de orada makine parkından yararlandık; ama, biz, şöyle düşünüyoruz: 80 il; her ilde 10 kilometreyi o ilin makine parkıyla yapmaya kalktığımız zaman, 800 kilometre yol yapıyor. Türkiye çapında düşündüğünüz zaman büyüktür; ama, il bazında düşündüğünüz zaman, hiçbir zaman o ilin Köy Hizmetlerinin hizmetlerini aksatacak şekilde makine parkından yararlanılmıyor.

Yine söylüyorum, dozer var, dozerlik iş yok o ilde, o ilçede; greyder var, greyderlik iş yok. Dolayısıyla, biz de gidiyoruz il müdürüne, bölge müdürüne diyoruz ki:"Arkadaş, bu makine burada kalacağına, bu makinenin akaryakıtını biz verelim, bu makineden yararlanalım. Yaptığımız bundan ibarettir; dolayısıyla, Devlet Su İşlerine de böyle bakıyoruz, Köy Hizmetlerinden de böyle yararlanıyoruz. Bırakın bunu, özel sektörün duran makinelerinden de yararlanıyoruz. Rica ediyoruz, makinen burada paslanacağına, akaryakıtını verelim, makinenin bakımını da yapalım, işçilerini gönder yol yapalım diyoruz, ki, bu şekilde yararlandığımız insanlar, şirketler var; Kemer yolunda, bize, özel şirketler bu konuda yardımcı oldular.

Bundan ibarettir. Dolayısıyla, kamuoyunu doğru aydınlatmakta yarar var diyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkanım, Sayın Bakan benim söylemediğim hususları dile getirerek, benim ismimi de kullanarak kamuoyunu ve Meclisimizi yanlış bilgilendirdi; birkaç cümleyle düzeltmek istiyorum.

BAŞKAN - Açıklık getirmek amacıyla, cevap amacıyla almadı.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır efendim, benim konuşmamın üzerine söz aldı, yanlış cevaplandırdı; birkaç cümleyle...

BAŞKAN - Yanıt vermek amacıyla almadı Sayın Bakan, açıklık getirmek amacıyla aldı.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ama konuşmasını tamamen benim konuşmam üzerine bina etti; başka bir şey söylemedi Sayın Bakan. Birkaç cümleyle...

BAŞKAN - Hayır, siz de, Sayın Bakanın o anlama gelmeyen sözler söylediğini söylediniz, açıklık kazandı bu iş.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır efendim, müsaade ederseniz birkaç cümleyle anlatmak istiyorum.

BAŞKAN - O zaman, yerinizden kısa bir açıklama yapın.

Buyurun.

MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - İsmini de yanlış söyledi.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, tutanakları getirtin, ondan sonra konuşsun efendim. Böyle olmaz ki...

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımız, biraz önce yapmış olduğu konuşmada, tamamen, benim bir önceki yapmış olduğum konuşmaya atıf yaparak yanlış ifadelerde bulundular. Konuşmamda Köy Hizmetleri araç ve gereçlerinin Karayollarının hizmetlerinde kullanıldığını ifade ettim; bunu da, Sayın Bakanın konuşmalarından ve Sayın Müsteşarın konuşmalarından aldım. Ancak bunu ifade ederken, gerekçede, Köy Hizmetlerinin hantal olduğu, verimsiz olduğu, işlerin iyi yapılamadığı şeklinde ifadeler var. Ben, sadece, gerekçede böyle ifadeler varken, siz kendi araç ve gereçlerinizi Karayolları hizmetlerinde çalıştırırsanız, söylemiş olduğunuz gerekçelerle tenakuza düşersiniz dedim. Benim ifade ettiğim, kastettiğim husus budur.

Tekrar aynı şeyi söylüyorum. Bir taraftan verimsiz, hantal, kalitesiz diye gerekçede ifadeler kullanacaksınız, sonra aynı genel müdürlüğün araçlarını elinden alıp, çalışması gereken yollar varken, Karayollarının duble yol çalışmalarında kullanacaksınız. Ben bunları söyledim, yine, aynı ifademi tekrar ediyorum.

BAŞKAN - Anlaşıldı, konu açıklığa kavuştu.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz, oldukça da geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. O bakımdan da, tabiî, bunun, burada çok iyi irdelenmesi ve tartışılması, Parlamentoda çok ciddî şekilde ele alınması fevkalade önemlidir.

Şimdi, gerçekten de Köy Hizmetlerinden, biz, Türkiye, Türk köylüsü çok hizmet aldı. O bakımdan, Köy Hizmetlerini, şimdiye kadar yapmış olduğu hizmetlerle ilgili olarak takdir ediyoruz, takdir etmemiz gerekir. Köy Hizmetleri çok güç şartlarda görev yapmıştır. Biz de, yıllarca kendi köyümüze, beldemize, bölgemize Köy Hizmetlerinin gelmesini, Köy Hizmetlerinin köyümüze, beldemize hizmet vermesini fevkalade önemsedik ve bunun devamlı peşinde olduk. O itibarla, Köy Hizmetlerinin şimdiye kadar yapmış olduğu hizmetleri takdir ediyoruz; ama, bundan sonra yeni bir konsept içerisinde, kamu reformunun bir kolu olan veya bir yapısı olan Köy Hizmetlerinin yeni organizasyon içerisinde çok daha iyi hizmetler yapacağına inanıyorum.

Tabiî, burada, Köy Hizmetlerinin dışında da bazı konular ele alınıyor. Özellikle, Türkiye'nin ihracatı, ithalatı ve dışticaret açığı üzerinde duruldu. Şimdi, bu konuya da, bu vesileyle değinmek istiyorum. Dışticaret açığı, Türkiye için hiçbir risk teşkil etmiyor. Eğer gerçekte baktığınız zaman, ekonomi zaten bir risk taşır ve risk yönetimidir. Niye risk teşkil etmiyor; şundan dolayı etmiyor: Bir dışticaret açığı için en büyük risk, döviz fiyatı üzerinde dolaşır; ama, görüyorsunuz, dışticaret açığına rağmen, döviz fiyatı artmıyor. Merkez Bankası, bütün çabasına rağmen, döviz satın almasına rağmen, 2004 yılında döviz fiyatını artıramadı. Demek ki, dışticaret açığı Türkiye için artık bir risk değil.

Diğer önemli husus şu: Kredibilite kurumları tarafından hazırlanan raporlarda, Türkiye'nin kredi notu devamlı yükseliyor; Türkiye'de, devamlı olarak faizler düşüyor. Bu, dışticaret açığının Türkiye için hiçbir risk teşkil etmediğini gösteriyor; ama, tabiî ki, ekonomide her zaman risk vardır. Eğer şekeriniz yüksekse, o bir risk teşkil ediyorsa, onu kontrol altına almak için tedbirli olmanız lazım; kolesterolünüz yüksekse, onu da kontrol altında tutmak için tedbirinizi almanız lazım. Bu dışticaret açığının olması, bizi, ekonomide daha temkinli gitmeye, daha sağlam gitmeye de götürüyor; bunu da anlamak lazım ve Türkiye, ihracatı 64 milyar doları bulmuş bir ülke olarak, oldukça önemli bir ihracat yapmaktadır. Hatta, gayri safî millî hâsılaya göre baktığınız zaman, Türkiye'deki ihracat, Avrupa ortalamasının da neredeyse üzerine doğru gelmektedir. O bakımdan, buradaki temel sorun, hükümetimizin temel meselesi güvendir. Çok ünlü bir iktisatçının bir sözü var: "Modern ekonominin vaat ettiği şey, güvenden başka bir şey değildir" diyor. Gerçekten de güven çok önemlidir. Hükümetin sağlamış olduğu bu güven, dışticaret açığını da diğer riskleri de bertaraf ediyor.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, 20 dakikalık soru-cevap kısmına geldik.

Sayın Ahmet Işık soru soracaklar arasında yok.

İlk soruyu, Sayın Mustafa Gazalcı soracak.

Buyurun Sayın Gazalcı.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gelecek seçimden başlanarak, nüfusu 2 000'in altındaki belediyeler köy yapılacak ve araç, gereçleri il özel idarelerine bırakılacak. Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü il özel idarelerine bırakılıyor. Köylünün, kasabalının kazandığı hakları ellerinden alınarak, köye doğrudan hizmet nasıl götürülecek? Daha verimli hizmet için bu devri yaptığınızı söylüyorsunuz. İl özel idarelerinde, köy hizmetlerini yine kamu mu yapacak, yoksa özel sektöre mi yaptıracaksınız; yani, bir özelleştirme mi olacak? Gerçekten, daha hızlı, daha verimli bir hizmet için yeni bir kaynak mı var köyler için; bugüne kadar olmayan, bu tasarıyla getirilen bir kaynak mı var; nedir?

İl merkezlerine, ilçe merkezlerine, belediyelere, İller Bankasından ayrılan payla hizmet götürülür; ama, köy bütçesine bir kaynak mı var? Yol da yapılmazsa, köye hizmet nasıl götürülecek?! Hâlâ, nüfusun yüzde 35'i orada. Köye, köylüye daha iyi hizmet getireceği söylenen bu tasarının nerede bir somut önerisi var?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan; buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakanım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapattığımızda -ki, kapatılmasına ve yetki devrine karşı olduğumu belirtmek isterim- 7 ana sektör ve 26 alt sektörde hizmet veren Genel Müdürlüğün hizmetlerini kim ve nasıl yerine getirecek? Yerel yönetimleri veya il özel idarelerini cevap olarak gösterirseniz, bunlar, hangi kadro, hangi ekip, hangi bilgi, hangi deneyim, hangi ödenekle bu işleri gerçekleştirecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Haluk Koç; buyurun.

HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız hükümet bölümünde oturuyorlar. Müsaade ederseniz, şu soruyu yöneltmek istiyorum: İki yıllık, hatta, iki yıl iki aylık iktidarın siyasî karnesine baktığımızda, getirdikleri birçok yasa tasarısının yasalaşması sonrasında, bunların, Anayasa Mahkemesi tarafından bozulduğunu veya öncelikle Sayın Cumhurbaşkanından döndüğünü gördük. Şimdi, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak da -zaten Cumhuriyet Halk Partisi adına, son bölümde, Anayasaya aykırılıklar belirtilip, tutanağa geçirilecek- kısaca şunu söylemek istiyorum:

Tasarının 2 nci maddesi, 3 üncü maddesinin ilk iki paragrafı, 4 üncü maddesinin (a) fıkrası, Anayasanın 6, 44, 45 inci maddelerine; tasarının yine 2 nci maddesi, 3 üncü maddesinin ilk iki paragrafı ve 4 üncü maddesinin (a) fıkrası, Anayasanın 126 ve 127 nci maddelerine; tasarının 5, 6, 7, 8 inci maddeleri, Anayasanın 128 inci maddesine aykırılık içermektedir, bunların gerekçeleri tutanaklara geçirilecektir.

Şimdi, şunu öğrenmek istiyorum: Bakın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasına yönelik tasarı gelmeden önce, Kamu Yönetimi Temel Kanununun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere, 22 maddesinin geri gönderildiğini biliyoruz. Şimdi, kendi içinde çelişmeyen bir yasal çerçeve içinde çalışmak durumunda olduğuna inandığım siyasî iktidar, acaba, bu yasa tasarısını getirirken, Sayın Cumhurbaşkanının, bu Kamu Yönetimi Temel Kanununun ilgili geri gönderilen maddelerindeki gerekçelerinden hiç ders almadı mı Sayın Bakan? Aynı aynı gerekçeleri burada tekrar getiriyorsunuz; yani, bile bile lades. Sayın Cumhurbaşkanının hukuk süzgeci ortada, ilgili bölümlerle verdiği geri gönderme gerekçesi ortada; siz, yine aynısını, hep söylediğimiz "sayısal çoğunluğumuz var, bunu, buradan geçirelim, tekrar gelsin..." Yani, böyle biteviye, çifte dikiş bir yasama süreci yaşatıyorsunuz. Ben, sadece size yardım etmek için, sizi uyarmak istiyorum Sayın Bakan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sorunuzu rica ediyoruz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sorum bu, uyarı sorusu.

BAŞKAN - Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Yıldırım.

MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Bakana sormak istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bakanlığınıza bağlı. Bu tasarıda, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün verimsiz olduğu gerekçesiyle kapatıldığı ve özel idarelere bağlandığı söyleniyor. Bu işin başında olan Bakan olarak bu görüşe katılıyor musunuz?

BAŞKAN - Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, benim tek bir sorum var.

Gerekçede ve burada İktidar Partisi adına konuşan arkadaşlarımız tarafından, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmaları ile Devlet Su İşleri, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün işlevlerinin birbiriyle örtüştüğü ifade ediliyor.

Sorum şudur: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün hangi çalışmaları Devlet Su İşleriyle, TÜGEM'le ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğüyle örtüşmektedir? Eğer böyle bir örtüşme var idiyse, bugüne dek hangi ciddî sıkıntılar ortaya çıkmıştır ve neden, bugüne kadar, hiç, Bakanlık tarafından dile getirilmemiştir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit; buyurun.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bilindiği üzere, Yol-İş Sendikasının da çabalarıyla, Köy Hizmetleri bünyesinde çalışan işçiler, Edirne'den Kars'a kadar eşit ücret almaktalar. Köy Hizmetlerinin devriyle birlikte bu işçilerimizin özlük haklarında bir değişiklik olacak mı? Buna ne gibi önlemler düşünüyorsunuz?

Yine, bilindiği üzere, toprak ve su kaynaklarının kullanımıyla ilgili yapılacak tüm işler, havza bazında ve  bölge bazında yapılmaktadır Sayın Bakan. Bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıyla birlikte, bu çalışmalar nasıl organize edilecek? 81 il bazında, havza ve bölgelerarası ortak çalışmaları nasıl yapacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Bursa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Özyurt; buyurun.

MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kusura bakmayın Sayın Bakanım, ben, bir merakımı gidermek için bir soru sormak istiyorum. Tasarının genel gerekçesinde diyorsunuz ki: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün harcamalarının büyük bir bölümü ücretlere gitmektedir. 2003 yılında maaş ödemeleri, Genel Müdürlüğün harcamalarının yüzde 76'sını oluşturmuştur." Biraz evvelki konuşmanızda da "sistem değiştiğinde ayrılacak olan personel 50 kişi olacaktır" dediniz ve burada da, 53 600 kişinin istihdam edildiğini söylüyorsunuz bu genel müdürlükte. Kusura bakmayın, merakım şu: Bu 50 kişinin ayrılmasıyla mı tasarruf sağlayacaksınız; yani, bu amaçla mı bu tasarı hazırlandı? Gördüğüm kadarıyla bir tasarruf düşünüyorsunuz. Nasıl bir tasarruf düşünüyorsunuz bu 50 kişinin ayrılmasıyla? Kusura bakmayın, bunu merak ettim.

Sağ olun.

BAŞKAN - Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana 3 tane soru sormak istiyorum. Aslında, birinci sorumu Sayın Özyurt sordu.

Burada, genel gerekçede, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün harcamalarının büyük bir kısmının personel ücretlerine gittiğinden yakınılıyor. Bu yakınma, bu yasa çıktıktan sonra nasıl değişecek? Birinci sorum bu.

İkincisi: Genel gerekçenin yine en başında, ikinci paragrafında "Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli planlamadan yoksun bir çerçevede" verimsiz çalışan Köy Hizmetleri... Demek ki, verimsizliğin temeli, burada ifade edildiği gibi, stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli planlamadan yoksun olmasıdır. Bu, acaba, merkezî idare yerine ademi merkezî bir şekilde yapılınca, bu stratejik bakış açısı ve uzun vadeli planlama kazanacak anlamına mı geliyor? Genellikle bunun tam tersi düşünülür.

Üçüncü sorum: Şimdi, "bu faaliyetlerin mahallî idareler tarafından yerine getirilmesi, mahallin ihtiyaçlarına uygun çözüm yollarının bulunmasını sağlayacaktır" diye bir ifade var. Siz de, Sayın Bakanım, konuşmanızda, buna inandığınızı söylüyorsunuz -yani, bundan eminiz zaten; hükümet, işleri daha olumsuzluğa götürecek, götürme niyetiyle bir yasa getirmiyor- ama, bu bir inanç meselesi mi? Yani, konuşmanızı dikkatle dinledim "inanıyorum" diyorsunuz; ama, inancınızı bizimle de paylaşsanız, bunun arkasındaki bilgi nedir?

Örneğin, somut olarak -benim kaygım- bölgeler arasındaki gelir dağılımının çok farklı olduğu ülkelerde, bu gibi uygulamalar başarıya ulaşmaz ve diğer ülkelerde, yani, kırsal yörelerle kent arasındaki gelir uçurumunun bu kadar yüksek olduğu yerlerde bunun başarıya ulaştığıyla ilgili bir örnek ben bilmiyorum. Böyle örnekler varsa, ikna edici, bu inancınızı destekleyici yönde olur ve paylaşırsanız memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - 10 dakikalık soru sorma süresini aştık.

Şimdi, 10 dakikalık yanıt süresi...

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben, soru yönelten arkadaşlarımın bir kısmına sözlü olarak, eğer, gerekli cevabı hazırlamakta, aktarmakta biraz eksik kalacak olursa da, kalanlara yazılı olarak cevap vermek üzere söz aldım. Teşekkür ediyorum.

Sayın Mustafa Gazalcı'nın, nüfusu belli bir sayının altında olan yerlerde hizmetler nasıl yürütülecek, bununla ilgili ek bir kaynak mı tahsis edilecek, bu iyileştirme nasıl sağlanacak diye bir sorusu vardı.

Şimdi, arkadaşlarım, bu hususla ilgili olarak, ne sadece para, ne sadece insangücü; ama, bizim hepsini birden değerlendirirken yaptığımız, Türkiye'de, merkezî idarenin bürokratik yapı içerisinde verimliliğini kaybettiği hususundaki genel kanaatimizdir. Bununla ilgili, her birimiz, o kadar detaylı ve çok sayıda örneğe aşina olduk, karşı karşıya geldik ki, şimdi, bunlar Köy Hizmetlerinde var mı?

Arkadaşlar, kamuyla ilgili genel bir değerlendirme yapıyorsak ve verimsiz kabul ediyorsak, yani, üniversitelerimiz, eğitim kurumlarımız, hastanelerimiz ve benzeri birimlerimizle ilgili genel bir değerlendirme yapıyorsak, verimsizlik elbette kendi kurumlarımızın içerisinde de vardır. Şimdi, burada, hadiseyi daha pratik çalıştırmak, bir bölgenin sorunlarını, karar mercii olarak oradaki insanlara sorumlulukları vererek yerine getirmeye çalışmak bir arayıştır. Bunun, daha başlangıçta olumsuz olacağını düşünmek ve bunu ispat edebilmek nasıl imkânsızsa, tam tersini de herkesin kabul edebileceği bir şekilde ispat etmek imkânı yoktur; ama, dünyadaki genel gelişme, bazı alanlarda ortaya çıkan örnekler, hizmetlerin daha küçük birimlerde karar merciine intikal ederek görülmesi, çok olumlu gelişmeleri de ortaya çıkarmıştır. Köy Hizmetleri bu arayışın bir sonucudur, diğer bazı alanlarda peşi sıra gelecek gelişmeler gibi.

Burada, bölgelerarası... Soruların birbiriyle çok yakın olması dolayısıyla, Sayın Hocamın sorusuna da buradan bir geçiş yapmak istiyorum. Burada, köye yönelik hizmetlerin yerel yönetimlere devri konusunda bir plan eksikliğinden kaynaklanan verimsizlik nasıl telafi edilecek?

Arkadaşlar, sorumluluk alanı daralınca, buradaki hazırlığın ve verimli çalışmanın daha mümkün hale geleceği konusunda bir kanaatin çok ispat edilmesine ihtiyaç yok. Belli bir alanda bir hizmet vereceğiz; sorumlusu, vali, il özel idaresinde görevli olan insanlar, belli bir kaynak. Buradaki öncelikleri belirlemek ve buradaki makine teçhizatı ve insangücünü bunu sağlayacak yönde sevk etmek konusunda bu insanların kararlarının merkeze nispetle daha verimli olacağını düşünüyorum. Bunun anlaşılır olduğunu kabul ediyorum ve bir başka ifadeyle, bu benim kanaatimdir anlamında, inancımdır diyorum. Dolayısıyla, eğer, merkezî planın teorik olarak doğru olduğunu kabul edersek, o zaman, dünyadaki gelişmeyi biz nasıl izah edeceğiz?

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki, kaynak nedir Sayın Bakanım?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, sizin sorunuzun çok dışına çıktım, kusura bakmayın.

Cümleyi tekrar alıyorum. Eğer, biz, merkezî bir planlamanın verimli faaliyet için vazgeçilmez olduğunu kabul edersek, dünyadaki gelişmeyi izah edemeyiz, komşularımızdaki gelişmeyi izah edemeyiz, Türkiye'deki gelişmeyi izah edemeyiz. 1961 yılında Planlama Teşkilatını kurarken Türkiye'nin bir tek gerekçesi vardı ve herkesin kabul ettiği  bir gerekçeydi; Türkiye kaynaklarını kötü kullanıyor, planlamayla mükemmel hale getireceğiz. Ancak, aradan geçen zaman, bizim, bu mekanizmayla arzu ettiğimiz sonuca ulaşamadığımızı da ortaya koydu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Plan değil, plav" diyorlardı o zaman.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - O zaman öyle diyorlardı; ama, aradan geçen zamanda hepimiz planın önemini eskisi kadar kabul etmiyoruz. Yani, şu anda duruyor bir plan. Yani, piyasa mekanizmasının gücü, hepimizi daha geniş bir kanaate ulaştırdı. Evet, piyasa mekanizması etkin; ama, bunun dışında, planlamadan tamamen vazgeçileceğini söylemek istemiyorum, elbette her zaman kullanacağımız bir şey; ama, piyasa mekanizmasıyla çatışmayan, onunla ahenkli bir yapıya dönüşmesi gerekiyor.

Efendim, ben, Sayın Hocamın sorularına da geçmiş oldum bunun içerisinde.

Sayın Haluk Koç, sorudan ziyade bir düşüncesini ifade etti. Evet, biz, bu konuda hukukî olarak bir olumsuzlukla karşılaşmayacağımızı düşünüyoruz. Uyarınıza teşekkür ediyorum. Eğer, bu konuda benzer bir gelişme olursa, hukuk konusundaki danışmanlarımızı gözden geçiririz.

HALUK KOÇ (Samsun) - Bence bir an önce olması lazım; çünkü, geç kalındı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bu temenninize buradan söyleyebileceğim bu husustur... Evet, bu kadar ipucundan sonra, hâlâ eğer Anayasa Mahkemesiyle ilgili konularda Köy Hizmetlerine yönelik tasarımız da uygun görülmezse, o zaman, bu konuda şey etmemiz gerekir.

BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonu uzaklaştırmayın, yaklaştırın.

Bu arada, karşılıklı diyaloğa girmeyin ki, süre dolmasın, diğer sorulara yanıt vermek için süre kalsın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Mehmet Yıldırım'ın sorusu çok kısaydı -bu, bir bakıma, soru olarak da, cevap olarak da yazıldı- "verimsiz olduğunu kabul ediyor musunuz" diye sordu.

Arkadaşlar, Türkiye'de, kamu yönetiminin verimsiz olduğunu, ben değil, belki, bu Meclisin çatısı altında olan hepimiz kabul ediyoruz. Yani, ben, biraz ihtimalli de söylemiş oldum. Hangimiz, Türk kamu yönetiminin verimli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir; söyleyemeyiz.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - İktidara bağlı Sayın Bakan, iktidara. İktidar, kendi adamını getirir, oraya oturtursa -kusura bakmayın- yılların genel müdürünü kaldırır da işi bilmeyeni oraya oturtursa, böyle olur.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Meral, yönetim, bir kültürdür.

BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın Meral; böyle bir usul yok. Önümüzde daha başka maddeler var...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bütün bu çatının altındakilerin hemfikir olduğunu söyledi; kusura bakmayın, ben de olmadığını söyledim. Bu, hakkım değil mi?!

BAŞKAN - Anladım, anladım...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ama, ihtimalli söyledim, çok genel bir ifade kullandım.

BAŞKAN - ...ama, önümüzde, bu tasarıda pek çok madde var; onlarla ilgili görüşler de açıklanacak. Şimdi, Sayın Bakanın yanıt vermesi için kendisine imkân tanıyalım.

Buyurun Sayın Bakan.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, müsaade eder misiniz...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - ...bu verimsizliğe sizin Bakanlığınız da dahil mi?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Gürol Ergin Hocamız, Köy Hizmetlerinin faaliyetlerinin bazı kurumlarla çakıştığını ifade ettiler. Ben, onunla ilgili konularda, Devlet Su İşleriyle sulama yatırımları konusunda, tarım reformuyla ilgili konularda, toplulaştırma konularında bir mükerrerlik olduğunu ifade edebilirim; ama, bunun yapılacak işlerin çokluğu açısından bir alan daralmasına sebep olmadığını da yine ifade etmek isterim.

Efendim, sorulara şu anda verebildiğim cevaplar bu; eksik kalanları yazılı olarak açıklamak üzere, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Sayın milletvekilleri çalışmamız uzun sürecektir. Kâtip üye arkadaşlarımın maddeleri oturarak, yerinden okumaları hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

KÖY HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN KALDIRILMASI VE BAZI

KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1.- 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun"un adı "Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun" olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz isteyenler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali.

Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Keşke ben gelmeden başlamasaydı süre.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Olmaz, âdet öyle değil.(AK Parti sıralarından "ezelî muhalif"sesi)

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim.

Ben, gerçekten, sizin söylediğiniz gibi, ezelî muhalifim; ama, haksızlara karşı...

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ)- Keşke öyle olsa!..

GÜROL ERGİN  (Devamla) - Biraz sonra haksızlıklarınızı tek tek sayacağım.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri ve Yüce Türk Milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çok ciddî bir kurumun berhava edilme görüşmelerini yapıyor. Şimdiden, bu kurumda emeği geçenleri, bugüne kadar emek verenleri saygıyla anarken, bu kurumun bugüne kadar yaptığı çalışmalardan bundan sonra yararlanamayacak olan köylü, çiftçi, kırsal kesim halkından, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup arkadaşlarım adına da özür diliyorum; gücümüz yetmediği için kendi adımıza da özür diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada ilk konuşmayı yapan sayın grup başkanvekili birkısım ifadelerden sonra, bizim daha önceki bir metnimize "Yerel Çözüm 2000"e atıfta bulundu ve güya, bizi kendi silahımızla vurmaya kalktı.

Değerli arkadaşlarım, bir konuda konuşacağınız zaman, önce o konuyu iyi bilmeniz gerekiyor. Bakınız, biz Yerel Çözüm 2000'de ne demişiz: "Merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında eşgüdümü sağlamak, iletişimi sürdürmek, yerel yönetimlere fon ve proje desteği sağlamak amacıyla yerel yönetim bakanlığı kuracağız. Birçok kuruluş yanında Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü, bugünkü görev ve yetkileriyle, bu bakanlığa bağlayacağız."

Bizim söylediğimiz budur; ama, öyle sanıyorum ki, AKP sözcüsü arkadaşım, tabiî, bu söylem yanında bir başka söylem daha var, onu daha çok öne çıkarmak isteyecektir; o da şudur: "Merkezî yönetimin birçok hizmetleri ve bu arada Köy Hizmetleri de yerel yönetimlerin sorumluluğuna bırakılacaktır; ancak, merkezî yönetim, yalnızca koordinasyon ve denetim yapacaktır."

Aynı metin içerisinde geçen bu iki görüşü birleştirdiğiniz zaman, bizim yapmak istediğimiz ile sizin bugün yaptığınız yıkımın hiçbir ilgisi olmadığı, net, açık ortaya çıkmaktadır değerli arkadaşlarım.

Yine, aynı grup başkanvekili arkadaşım, burada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılış gerekçelerini sayarken, elbette ki, tasarının gerekçeleri arasından seçip aldığı birkaç maddeyi okudu ve bir ara da, aşırı büyüyen merkezî yapıyı söyledikten sonra "obez duruma gelen" dedi. Şimdi karşımda oturan ve kendisi de oldukça topluca olan bir arkadaşım obezin anlamını gayet iyi biliyordur, bundan eminim.

Değerli arkadaşlarım, eğer, siz, bir yasa gerekçesinde tüm merkezî yönetim için bu şekilde bir ifade kullanıyor ve "hantal bir yapıya ulaşan merkezî yapı" diyorsanız, sizin, demek ki, bütün merkezî yapıyı ortadan kaldırmak gibi bir amacınız var ve Köy Hizmetleri de bunun bir parçası olmaktadır. Değerli arkadaşlarım, buna izin vermezler.

Şimdi, konunun özüne gelelim. Siz ve biz, Avrupa Birliğine girelim diye, aylarca, şurada, hatta, bir kısmına sizin de, bizim de çok da gönüllü olmadığımız yasaları çıkardık değerli arkadaşlarım; ama, Avrupa Birliğine girme koşullarının en önemlisinin, artık, hepimiz, Türk tarımının Avrupa tarımına benzer yapıya kavuşturulması koşulu olduğunu bilmiyor muyuz?! Siz, Türk tarımını, tarıma ilişkin bütün destekleri kısarak, köylüye götürülecek hizmetlerin önünü keserek, köylünün yanında yer almayarak; ama, Sayın Bakanın buradaki ifadesiyle, köylünün oyunu alarak mı geliştireceksiniz?!

Arkadaşlarım, bir gün, o köylünün, sizin ve yaptıklarınızın gerçek yönünü ve yüzünü görerek, size, yüzünü değil, sırtını nasıl döndüğünü göreceksiniz, buna da hep birlikte tanık olacağız.Göreceksiniz arkadaşlarım, sizden öncekiler gördü.

MUHARREM CANDAN (Konya) - Siz de gördünüz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tarihi "tekerrür" diye tarif ediyorlar, değil mi; öyle demişti Âkif, değil mi?

MUHARREM CANDAN (Konya) - Sizin için tekrar tekerrür edecek. Bir 3 Kasım daha yaşayacaksınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Yaşarız; ama, siz bu kandırma yeteneğinizi bu kadar güçlü olarak sürdürdüğünüz sürece, size de hak vermemek mümkün değil sevgili arkadaşım.

Sevgili arkadaşım, sakın bana laf atma; bak, biraz sonra, seni biraz daha önüne baktıracak şekilde konuşabilirim.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gelelim şimdi gerekçelere. Bu gerekçelerin hiçbirinin gerçekle uzak yakın ilgisi olmadığı gibi, bu getirilen yasa tasarısı da son derece samimiyetsiz, hatta savunanların da samimî olmakta zorlandıkları bir yasa tasarısıdır.

Bunu niçin söylüyorum... Şimdi, Grup Başkanvekilim Sayın Fatsa, bana "yapma" der gibi bakıyor da...

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız, Tarım Bakanlığı, eğer bu yasa tasarısında olanlara inansaydı, şu kitapçıkta, ikibuçuk sayfa Köy Hizmetlerinin hizmetlerini metheder miydi?!

Ben beklerdim ki, Sayın Bakanım, burada düzdüğü methiyelerden sonra, buraya gelerek, buna aykırı konuşmasın; bunu isterdim.

Size, isterseniz, tek tek okuyayım, bu Köy Hizmetleri nasıl bir şeymiş öğrenin ve ondan sonra, belki, Köy Hizmetlerini kaldırmaktan vazgeçen birkaç arkadaşım da çıkar diye düşünüyorum.

Bakın, neler yapmış bu Köy Hizmetleri Türkiye için, Türk köylüsü için. Bu, Sayın Bakanlığın burada sizlere ifade ettiği cümleler...

AHMET YENİ (Samsun) - Daha iyisini yapacağız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - İşte, söyleyeceğim; daha iyisini mi yapacaksınız, daha berbat hale mi gelecek, onları söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, şöyle diyor Bakanlığımız: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, kırsal kesime, yol, içmesuyu, kanalizasyon, iskân gibi sosyal altyapı ve sulama, arazi toplulaştırma, tarlaiçi geliştirme ve toprak koruma gibi tarımsal altyapı hizmetleri götüren bir kamu kurumudur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, toplam 76 037 yerleşim birimine 291 585 kilometrelik köy yolu ağıyla ulaşım hizmeti vermektedir. Bugün, ülkemizde, yolu olmayan köy, Köy Hizmetleri sayesinde kalmamıştır. Toplam yol ağının yüzde 32'si asfalt, yüzde 45'i stabilizedir."

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunları söyledikten sonra "bu Köy Hizmetleri hantal, bu Köy Hizmetleri çalışmıyor" demek yakışık alıyor mu?! Ya bu yanlış ya biraz önce burada söylenenler yanlış; değerli arkadaşlarım, ikisinden biri yanlış! Hangisi yanlış size göre?

ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl) - Yanlışları düzeltiyoruz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ben onun cevabını vereceğim arkadaşlar.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Evet, siz "yanlışları düzeltiyoruz" diyorsunuz. Siz hep bu yanlışları yapacaksınız; hep, bir yerler, sizin yaptığınız yanlışları düzeltecek.

ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl) - Düzelteceğiz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Siz düzeltmiyorsunuz; siz dümdüz ediyorsunuz, dümdüz!..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Tekelleri kaldırıyoruz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, oturduğunuz yerden boş konuşmak kolaydır; ama, gelip buradan gerçekleri konuşmak, önce akıl, sonra bilgi, sonra da yürek ister. Gelin, burada konuşun. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından "hepsi var" sesleri)

Olsa sevgili kardeşim, hepsi sende olsa, allahaşkına, lütfen, şurada yazdığının aksine oy verir misin?! Burada yazanın aksi söylenince "evet, öyledir" der misin?!

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Pes!.. Pes!..

RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Tiyatro...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tiyatro dedin, aklıma geldi. Burada, Sayın Başbakan, çok tiyatral bir ifadeyle, benim Genel Başkanıma dedi ki: "Size yanlış sufle etmişler."

Neydi konu; biz demiştik ki: "Çiftçiye, ödeyemediği borç taksiti karşılığında aylık yüzde 11, bunu yıla çevirirseniz yüzde 132 faiz geliyor." Sayın Başbakan, kendinden çok emin "hayır, size yanlış sufle ediyorlar" dedi. Sufle eden bendim. Neresi yanlıştı? Burada, tek tek, sıra sıra dizilen bakanların eline verdik belgeyi. Neresi yanlıştı? Hangisi diyebildi ki, yok, yüzde 11 faiz almıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, ben kişisel olarak da söz almıştım; birleştirebilir miyiz?

BAŞKAN - Devam edin; ama, toparlayarak...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Sayın Başkan, ben, 5 dakika, kişisel söz de almıştım.

BAŞKAN - İkisini birleştirmek mümkün olmuyor; yani, şahsınız adına da söz isteğiniz var, orada da konuşacaksınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tamam, şimdi toparlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, size, bugün, uzun uzun, güzel şeyler anlatacağım. Ben anlatabilirsem ve siz anlayabilirseniz çok mutlu olacağım. O bakımdan, bir tek şeyi söyleyerek sözlerimi bitireceğim.

Hepimiz için, samimiyet en önemli, en ciddî, en vakar verici husustur. Lütfen, samimî olalım. Yazdığımız, söylediğimiz ve yaptığımız birbirini tutsun diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, sataşma var, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

GÜROL ERGİN (Muğla) - Neresi sataşma?..

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Söylemediğim bir sözcüğü benim adıma kullandınız.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Demediniz mi, o sözcüğü kullanmadınız mı?

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Hayır, bana dediniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Hayır, ben size obez demedim. Rica ederim... Siz toplucasınız dedim. Tartılalım...

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım...

Sayın Gürol Ergin, devamı şahıslar adına konuşmalarda olmak üzere konuşmanız bitti; teşekkür ederim.

Sizin sataşmayla ilgili gerekçeniz bana ulaştı; ama, Divan olarak, o gerekçeyi pek geçerli görme durumunda değiliz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben arkadaşımın şirin olduğunu söylemek istedim.

BAŞKAN - O da, büyük olasılıkla, öyle anlamıştır.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali?.. Yok.

Şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.

Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal?..

Buyurun.

CEMAL UYSAL (Ordu) - Feragat ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuşmak istemiyorsunuz. Peki...

Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin; buyurun.

Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından alkışlar)

RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Yine spor yapacaksınız herhalde?!

GÜROL ERGİN (Muğla) - Sana göre ihtiyacım mı var?

Değerli arkadaşlarım, biz, vücut sporundan ziyade, beyin sporuna önem veriyoruz. Vücutlarımızı doktor muayenesinden mi geçireceğiz hangimiz daha sağlamız diye?!

AHMET YENİ (Samsun) - Görüşme görevini size mi verdiler?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bana, bir şeyleri samimî olarak açıklama görevi verdiler, onu yapıyorum.

Değerli arkadaşlarım, şahsım adına da söz almış bulunuyorum.

Şimdi, size, ortaya konulan gerekçelerin, ne kadar anlamsız ve gerçekdışı gerekçe olduğunu, ne kadar yapay gerekçe olduğunu, tüm gerekçeleri burada konuşarak ifade edeceğim.

Şimdi, kurt, kuzuyu yemeyi bir kere kafaya koymuş; gerekçeler bu anlamda hazırlanmış değerli arkadaşlarım; çünkü, bu iddiaların, gerekçelerin, hiçbirinin, hiçbir tutarlılığı yok.

Tek tek sayıyorum; bakınız "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü hantal ve verimsiz" deniliyor. Biraz önce, Bakanlığın kendi ifadeleriyle geçersizliğini ifade ettim.

İkincisi "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, diğer kamu kuruluşlarıyla mükerrer görev alanına sahiptir" deniliyor. Ben, Bakanıma bu soruyu da sordum, yanıtını alamadım; ama, şimdi, ben, yanıtını vereyim.

Arkadaşlar, dinlerseniz, bir şeyler öğrenme şansınız olacak.

Burada ifade edilen DSİ, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ve TÜGEM'in çalışmalarının, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışmalarıyla, hiçbiriyle, üst üste geldiği durum yoktur değerli arkadaşlarım. Devlet Su İşleri suyu getirir, bırakır; ondan sonra tarla içerisinde yapılacak olanları Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yapar.

"Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü senkronize çalışamıyor; birinin getirdiği suyu öbürü zamanında tarlalara ulaştıramıyor" deseydiniz, doğru olurdu, burada haklılık payınız olurdu; ama "ikisi aynı görevi yapıyor" dediğiniz zaman, yanlış söylüyorsunuz, hiç uzak yakın ilgisi yok. TÜGEM... TÜGEM'de, değerli arkadaşlarım, bu konuda, o da son birkaç yıl içinde oluşturulmuş bir tek daire başkanlığı vardır. Hiçbir biçimde, o daire başkanlığının yaptığı işin de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yaptığı işlerle ilgisi yoktur.

Tarım reformuna gelince... Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün çalışma alanları, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışma alanının dışındadır; onun kendi özel çalışma alanı vardır. Aynı arazi toplulaştırmasını da yapsa, o kendine özgü alanda yapar. Sözgelimi Şanlıurfa'da yapar, yine, sözgelimi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Manisa'da yapar bunu. Bilmiyorum, açıklama oldu mu?

MEHMET KILIÇ (Konya) - Şanlıurfa'da Köy Hizmetleri yok mu?

GÜROL ERGİN (Devamla) - Anlatamıyorum kardeşim, yasal olarak verilen bölgeler var bunlara.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Öğrenmek için...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Sıkıntı, bilme sıkıntısı tabiî.

BAŞKAN - Karşılıklı bilgilenmek için soru sorma, kuliste de olabilir; burada hatibe müdahale etmeyin.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Efendim, mahallî müşterek ihtiyaçlara dönük hizmetler... Biraz önce bir arkadaşım da söyledi, arkadaşlar, üç ili, beş ili birlikte ilgilendiren hizmet, nasıl oluyor da mahallî müşterek hizmet oluyor?! Şimdi, birbirine sınır olan üç, dört, beş ilde birlikte planlanıp birlikte yapılması gereken işleri, il özel idareleri nasıl yapacak? İl özel idareleri, bundan sonra, acaba, daha çok oy getirecek, daha fazla prim yapacak köy içmesuyunun, köy yolunun dışında, sanıyor musunuz ki, tarlaiçi hizmetleri de yapacak! Hiç görmez bile değerli arkadaşlarım, hiç aklının ucundan bile geçmez. Hele hele AKP gibi bir partinin iktidar olduğu bir dönemde bunlar aklının ucundan geçmez. Siz, şimdi, tarımı ve çiftçiyi bıraktınız.

RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Önyargı, Hocam...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşım, önyargı yok.

Bakınız, hiç uzatmadan, biraz sonra tekrar buraya geleceğim, rakam vereceğim. Sizin iftiharla ifade ettiğiniz birkısım rakamları, Sayın Ali Babacan, burada da, Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade etti: "Biz şunları yapıyoruz..." Onların ne anlamda iftihar dışı olduğunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Tabiî.

... ne anlamda tarımı ve çiftçiyi dışlayıcı olduğunu rakam rakam söyleyeceğim; ama, rakamlar, yine sizin verdiğiniz rakamlar, bizim yaptığımız rakamlar değil.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Ümmet Kandoğan, Denizli Milletvekili; buyurun.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, bundan yaklaşık otuzbeş gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bir kanun tasarısından söz etmek istiyorum. Bu kanun tasarısı, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı.

Bundan otuzbeş gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi ve gerekçede şunlar yazıyordu: "Günümüzde bu sistemi kuramayan ülkeler, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik düzende, bu sistemi kuran gelişmiş ülkelerin bağımlı ve ikincil pazarı haline gelmekte. Tarım ürünlerinin, üretim ve ticaretinden aldığı pay gittikçe azalmaktadır ve bu nedenle biz, bu kanun tasarısını Meclise sevk ettik." Ve aradan yaklaşık otuzbeş gün geçti, bu kanun tasarısının bazı maddeleri burada görüşüldü, konuşuldu; ancak, ne gariptir ki, Tarım Bakanımızın da çok önemle üzerinde durduğu, Türkiye'nin önünü açacağını ifade ettiği kanun tasarısı gündemden çıktı, onun yerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili bir kanun tasarısı önümüze geldi.

Şimdi Sayın Bakanıma soruyorum: Bu Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı madem bu kadar önemli idi, Türkiye'nin önünü açacaktı, tarımda büyük bir reformdu, bunu niye Meclis gündeminden çekip, onun yerine, hiç de acelesi olmayan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasıyla ilgili kanun tasarısını Meclis gündemine getirdiniz? Ve yine öyle aceleyle geldi ki, sayın milletvekilleri, bakınız, bu konuyla ilgili olarak, bunun İçişleri Komisyonunda tali komisyon olarak görüşülmesi gereken bir kanun tasarısı; çünkü, bir yönüyle de İçişleri Bakanlığını ilgilendirmektedir. Niye ilgilendirmektedir; il özel idarelerinden dolayı İçişleri Bakanlığını ilgilendirmektedir; ancak, ne gariptir ki, bu kanun tasarısı öyle aceleyle Meclis gündemine getirilmek isteniyor ki, bu, İçişleri Komisyonunda görüşülme lüzumu, ihtiyacı duyulmadan Meclis gündemine getiriliyor. Biraz önce İçişleri Komisyonu Başkanımız buradaydı; ama, şu anda göremiyorum, bunu neyle izah edecekler? Niçin bu kanun tasarı İçişleri Komisyonunda görüşülmemiştir; o komisyonun bu konuyla, bu tasarıyla ilgili söyleyeceği sözler yok mudur?

Değerli milletvekilleri, illerin gelişmişlik düzeyleri birbirinden çok farklı. Ben bugün bazı illerin özel idare bütçelerinin rakamlarını aldım. Örneğin, İzmir'in bütçesi 102 000 000 Yeni Türk Lirası, Bursa'nın 65 000 000 Yeni Türk Lirası; ancak, Şırnak'ın 6 000 000 Yeni Türk Lirası, Iğdır'ın 4 000 000 Yeni Türk Lirası, Bayburt'un 2 300 000 Yeni Türk Lirası.

Şimdi, bu hizmetler il özel idareleri tarafından bundan sonra yapılacaksa ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de kaldırılıyorsa, il özel idarelerine aktarılan paylar o illerin nüfus oranlarına göre gönderiliyorsa Şırnak gibi, Iğdır gibi, Bayburt gibi daha az gelişmiş ve özel idare bütçeleri son derece sınırlı olan illerde bundan sonra Köy Hizmetlerinin yapmış olduğu hizmetlerin il özel idareleri tarafından aynı verimlilikle yapılamayacağını bu rakamlar göstermektedir ve bugün yine birçok ilden, köy hizmetlerinin makine parkını aldım; ancak, orada da şunu gördüm ki, yine iller arasında çok büyük dengesizlikler var. Yarın her il kendi makine, araç ve gerecini kullanma durumunda kaldığı takdirde, o illerdeki hizmetlerde de ciddî manada sıkıntılar olacağı çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve yine burada söylendi, birçok kamu kurum ve kuruluşuyla mükerrer hizmetler yapıldığı ifade edildi "onun için, o hizmetlerin bir bölümünü Köy Hizmetlerinden alıyoruz" şeklinde ifadede bulunuldu; ancak, ben, hemen şunu söylemek istiyorum: Bu kanun tasarısının biraz sonraki gelecek maddesinde "çevre sağlığı hizmet ve düzenlemelerini gerçekleştirmek" ibaresi var. Peki, çevre sağlığını düzenlemek için, illerimizde çevre müdürlüklerimiz yok mu, sağlık müdürlüklerimiz yok mu? Onlar, bu hizmeti yapmıyorlar mı? Bir taraftan, mükerrer olan hizmetleri alıyoruz derken, öbür taraftan, yeni getirmiş olduğumuz kanun tasarısına, diğer bakanlıkların şu anda fiilen yapmakta olduğu hizmetleri tekrar derç ederek, yetki ve kavram kargaşasına sebebiyet veriyoruz ve içmesuyu tahlilleri yapılacağı, yine, biraz sonra gelecek olan maddede yer alıyor. İçmesuyu tahlillerini yapan değişik kurum ve kuruluşlar var. Madem mükerrerlikten bahsediyoruz, aynı ifadeleri, aynı ibareleri, yeni hazırlanan bir kanun tasarısının içerisine niye derç ediyoruz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yine, toprak tahlilleriyle ilgili görevler veriyoruz, gölet yapımıyla ilgili görevler veriyoruz. Bu görevler, şu anda, başka kurum ve kuruluşlar tarafından da yapılan görevlerdir. O bakımdan, sayın milletvekilleri, lütfen, bundan sonra, bu gerekçelere bunları yazarken, ne olur gerçek gerekçeleri yazalım. Bunun altında, Sayın Başbakanın imzası var. Burada okuyorum: "Böylece, anılan hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından mükerrerlik söz konusu olmaktadır." Gerekçede bunu söylüyorsunuz; ancak, getirilen kanun maddeleri içerisinde yeni mükerrerlikler ortaya koyuyorsunuz. O bakımdan, bu kanun tasarısının önümüzdeki görüşülecek olan maddelerinde, lütfen, bunların gözönüne alınmasında fayda var.

Yine, bunun yürürlüğü, hükümetçe gönderilen tasarıda 1.1.2005'ti; ancak, Başbakanlıkta bunu hazırlayanlar, Türkiye gerçeğinden öyle uzak insanlar ki, Türkiye gerçeğini bilmeyen, tanımayan insanlar ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırıyorsunuz ve bu kaldırma işlemi de 1.1.2005'ten itibaren geçerlidir diyorsunuz. Soruyorum sayın milletvekilleri: 1.1.2005 tarihi, Türkiye'de, kışın en şiddetli olduğu aylar ve Doğu Anadoluda, daha nisan ayında, mayıs ayında karların kalkmadığı, yolların kapalı olduğu birçok yerleşim yeri mevcut oluyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu, yine, 1.3.2005 olarak düzeltilmiş, ancak, bu da yeterli değil sayın milletvekilleri. Bunun da, mutlaka, bu madde görüşülürken gözönüne alınmasının ve bu düzenlemenin, Türkiye'nin gerçek şartları ve kış şartları gözönüne alınarak yapılmasının, düzenlenmesinin doğru olacağı inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Soru ve yanıt kısmına geçeceğiz.

Ondan önce, Komisyonun, Hükümetin konuşma talebi var mı efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Evet Sayın Başkan; birkaç cümleyle...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

Kürsüden mi Sayın Bakan?

HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsüden konuşun Sayın Bakan; oradan duyulmuyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Gayret ederim. Bu defa, biraz, mikrofonu...

BAŞKAN - Yerinizden mi Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yerimden cevap vermek istiyorum; çok kısa olacak.

Efendim, ben, bir hususun altını çizmek istiyorum. Sayın Hocam Gürol Ergin, bütçe konuşması için hazırladığımız metinde yer alan, Köy Hizmetleriyle ilgili genel açıklamalara atıf yaparak, orada, Köy Hizmetlerinin bugüne kadar köylülere yönelik olarak yaptığı faaliyetlerden birini örnek olarak aldı ve şu kadar köye köy yolu hizmeti verilmiştir dedi ve akabinde de başka hizmetlere ait rakamlar var.

Arkadaşlar, bir genel müdürlüğün bir faaliyet biriminin, belli bir zaman dönemi içerisindeki faaliyetlerini yazmak, gelişmeleri aktarmak, nispî olarak iyileşmeleri saymak, o kurumun çok başarılı olduğunu ortaya koymak mıdır? Yani, Türkiye'de üniversiteler var; üniversitelerimize her yıl 1 900 000  insan müracaat ediyor. Bu sayıdan hareketle, Türkiye'deki üniversitelerin eğitim kalitesi hakkında bir şey söylemiş olur muyuz biz; olmayız. Bunu yapabilmek için ilave birçok bilgiye ihtiyaç var. Evvela, hizmetin kalitesi, harcanan para, yapılabilecek hizmetlerin miktarı, daha verimli bir çalışma mümkünken yapılıp yapılmayan... Sonra, deriz ki, gerçekten çok verimli veya verimsiz; ama, şimdi oradaki bir rakamı, bir ifadeyi alarak "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü için Sayın Bakan böyle ifadeler kullanırken onu çok başarılı bulmuştur; ama, Köy Hizmetlerinin kapatılmasıyla ilgili yasa tasarısı geldiğinde bir çelişki vardır; bunlardan hangisi doğrudur?!." Arkadaşlar, bence, burada çelişen bir şey yok. Biz, iyileştirme konusunda bir arayış içerisindeyiz; inşallah, o hususta düşüncelerimiz bizi yanıltmaz, kararlarımız doğru çıkar.

Sayın Ümmet Kandoğan da, halen gündemde olan, birkısım maddeleri görüşülmüş ve yarım kalmış Lisanslı Depoculuk Yasa Tasarısının gerekçesinden bazı hususlar okudu. Doğru, bu kanun tasarısı sektörümüz açısından önemli; ama, sektörümüz açısından önemli olan husus, ticarî faaliyete geçtikten sonraki kısım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bilindiği gibi, bugüne kadar, işbölümü içerisinde daha çok üretim safhasıyla ilgili bir bakanlık. Lisanslı Depoculuk Yasa Tasarısı ticarî faaliyeti organize ettiği için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bünyesindeki bir iş gibi algılanıyor; dolayısıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın buraya getirdiği, görüştüğü bir husus. Ben, konunun sektör bakımından mahzurunu söylemiyorum; hayır, önemini de azaltmıyorum bunu söylerken...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yanlış algılandı!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayır yanlış algılamadım.

Sektörümüz bakımından önemli olan, Sanayi Bakanlığımızın getirdiği, bizim desteklediğimiz ve çıkarılmasını istediğimiz bir yasa tasarısı; ama, arkadaşlarım, yani o tasarıya ara verilip bu tasarının getirilmesi, o konudaki kanaatin değiştiğini, yanlışlığını ortaya koyabilir mi?! AK Parti Grubu, bu yasa tasarısının öncelikle görüşülmesini istemiş, bir tercih hakkını kullanmış. Bu tercihini siz başka türlü kullanabilirdiniz; bu, bir tercih hakkı. Ötekisinden vazgeçmiş değiliz, sektörümüz bakımından önemini azaltmış değiliz. Dolayısıyla, ben, Sayın Ümmet Kandoğan'ın bu değerlendirmesinde aşırı vurgu yaparak bahsettiği hususun, bizim tarafımızdan tersi bir düşünceden kaynaklanmadığını ifade ediyorum; benzer duyguları paylaşıyoruz; inşallah, onu da çok kısa bir süre içerisinde tamamlayacağız ve sektörümüzü bir yönüyle daha teçhiz etmiş olacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Toplam 10 dakikalık soru-cevap işlemi bölümüne geçiyoruz.

Tümü üzerindeki görüşmeler sırasında olmayan arkadaşımız Ahmet Işık gelmiş.

Ahmet Işık Beyle başlıyoruz.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Vasıtanızla, Sayın Bakanıma birkaç soru tevcih etmek istiyorum; ilk sorum şöyle: Mahallî müşterek nitelikli hizmetlerin merkezî idare tarafından yürütülmeye çalışılmasının, hizmetlere ve maliyete olumlu ya da olumsuz etkisi nasıldır?

Diğer sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ondan önceki kuruluşların kurulduğu dönem şartları açısından, yürütülen faaliyetlerin merkezî bir planlama çerçevesinde yapılması ihtiyacı günümüzle kıyaslandığında ortaya çıkan sonuç nedir?

Son sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, gerek personeli gerekse makineleri büyük ölçüde atıl kalmaktadır; bunun sebebi nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - İzmir Milletvekili Erdal Karademir; buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum; ülkemizde, tarım topraklarının tarımdışı kullanılabilmesi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün toprak analiz raporlarına bağlıdır. Genel Müdürlüğün, bir ve ikinci sınıf tarım arazilerinin tarımdışı kullanıma açılmasını önlemeye çalıştığı ve bu konuda mücadele verdiği bilinmektedir; bununla birlikte, aynı sorumluluğu taşıyan bazı yerel yönetimlerin aynı duyarlılığı göstermedikleri, tarımsal topraklarımızda yükselen kaçak yapılaşmalardan görülmektedir. Şimdi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla bu görevi üstlenen yerel yönetimlerin bugün bile koruyamadığı tarım toprakları, bundan sonra, arazi rant mafyalarının, siyasî baskıların ve yandaşların baskıları altında nasıl korunacaktır?

İkinci bir sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, arazi toplulaştırma, toprak muhafaza, arazi tesviyesi ve drenajı, göçmen ve göçebelerin iskânı, heyelan ve erozyonla mücadele konularında tek bilgili kuruluştur ve söz konusu hizmetler, birden fazla ili kapsamaktadır; yani, bu hizmetler, yapıları itibariyle, havza bazında hizmetlerdir. Bu anlamda bu hizmetler hangi ilin il özel idaresi tarafından görülecektir? Bu hizmetler nasıl organize edilecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakanım, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Burdur İlinde çok güzel çalışmalar yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir; kendilerine teşekkür ediyorum.

Büyük bir yerleşim yeri olan Halıcılar Köyünün mevcut köy hizmetleri yolundan anayola ulaşımı yaklaşık 10 kilometre ve virajlıdır. Şu anda yeni açılan ve sanat yapıları tamamlanan yol hem daha kısa ve hem de düzgün bir yoldur. Bu yolu tali olarak değerlendirmekte ve asfalt programına almamaktasınız. Köylünün daha fazla kullanma tercihi olan bu tali yolu kısa zamanda yetki devri yapılmadan asfaltlamayı düşünür müsünüz?

Yine aynı şekilde, Burdur Merkez-Düver Köyü Karaçalı arası 4 kilometre, yine Çavdır Yazır Köyü-Söğüt Kasabası arası 4 kilometre, yine Antalya Korkuteli - Osman Kalfalar ile Burdurumuzun Söğüt Kasabası arası 8 kilometre, yolun şose ve sanat yapıları tamamlanmıştır, yetki devri yapılmadan bunları asfaltlamayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Kars Milletvekili Selami Yiğit.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkürler Başkanım.

Sayın Bakanım, Köy Hizmetlerinin il özel idarelerine devriyle öyle anlaşılıyor ki, Köy Hizmetleri bünyesinde çalışan işçilerin bölgelerarası nakilleri imkânsız gibi gözüküyor, bu konudaki çözüm önerileriniz nedir?

Ayrıca, Sayın Bakanım, sizin de bildiğiniz gibi, 2003 yılı temmuz ayında çıkarılan 4916 sayılı Yasa,  tarım ve orman arazilerinin yabancı uyruklu gerçek kişilerin yanında ticarî şirketlere de satılmasının önünü açan bir yasadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, 2003 yılının ağustos ayında Anayasa Mahkemesine başvurmuş durumdayız. Bu ülkenin Tarım Bakanı olarak, sizin bu konudaki tepkinizi merak ediyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, iktidara geldiğinizden bu yana, Köy Hizmetlerine ait birçok aracı da duble yol yapımında kullandığınızı ve duble yol yapımında çok başarılı olduğunuzu, zaman zaman siz de, diğer sayın bakanlar da açıklıyorsunuz. Biz bundan şunu anlıyoruz: Makine ve teçhizatını kullandığınız illerin veya bölgelerin, ya köy yollarıyla ilgili hiçbir problemi yoktur veya iki yıldır bu bölgelerdeki köylere hiçbir hizmet gitmemiştir.

Şimdi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü hizmetleri, özellikle kırsal kesimde ilköğretimi de çok yakından etkilemektedir; taşımalı eğitim, özellikle kış aylarında, köy yollarının bozukluğundan çok etkilenmektedir. Kırsal kesimdeki, altyapının çok az olduğu doğu ve güneydoğu illerimizde, Şanlıurfa'da, Mardin'de köy yollarının durumunu bizlerden çok daha iyi biliyorsunuz. Bu yolların büyük bir kısmı hâlâ ham ve stabilize yol durumundadır. Şimdi, anlaşılan bundan sonra da, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü veya yeni adıyla özel idarenin araçları duble yol yapımında kullanılacaktır.

O halde, özellikle kırsal altyapısı tamamlanmayan illerde köy yollarını yapmak için hangi araçları kullanacağız?

Yine, özel idare gelirleri çok kısıtlı olan illerde -biraz önce değerli konuşmacı bunları geniş bir şekilde dile getirdi- bütün bu hizmetleri yapabilmek için nasıl bir kaynak yaratacaksınız? Bu kaynakları bize açıkça anlatabilir misiniz?

Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Soru sorma süresi dolmuştur.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, sayın milletvekillerimize teşekkür ediyorum.

Müsaadelerinizle, Sayın Erdal Karademir'in sorularından başlıyorum.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Bakanım, Ahmet Işık Beyden başlayın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ahmet Işık'ın soruları zordu efendim, notlarımı alamadım henüz, sona kalsın.

AHMET IŞIK (Konya) - Yazılı da alabiliriz Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, Ahmet Işık'ın sorularından başlamamamın ekstra bir gerekçesi yok.

Efendim, Erdal Karademir arkadaşımız, gerçekten, benim de takip edebildiğim kadarıyla, çok temel sorular sordular, sağ olsunlar. "Böyle bir sorumlu kuruluş devredildiğine göre, bundan sonra tarım topraklarımızın korunması konusunda ne yapılacak" dediler. Bence, düşünce olarak üzerinde durmamız gereken bir husus; ama, peşinen de şunu söyleyebilirim: İllerimizde bu faaliyet yürütülürken aynı insanlar görev yapacağına göre, yani daha önce Köy Hizmetlerinin etiketi altında çalışan insanlar, illerde, il özel idarelerinde o ilin kamu sorumlusu olarak görev yaparken tutum ve davranışlarında bir değişikliğe uğrayacaklarını ve bu yönde olacağını düşünmek herhalde çok doğru olmaz.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Araziye yönelik rant baskıları var.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Müsaade eder misiniz.

Burada asıl olan insan unsurudur ve bu insan unsuru, eğer bugün bu görevi, sorumluluğu yerine getirirken, çok başarılı ve sorumluluk duygusu içinde hareket ediyorsa, aynı insanın böyle bir değişiklikten sonra farklı davranacağını savunmamız, iddia etmemiz bence oldukça zordur; ama, bu konuda bir sorun var, bu konuda bir sorun olduğunu kabul ediyorum. Yani, bizim, bu hususta, dün de, bugün de, yarın da çok kapsamlı bir mücadele vermemiz lazım. Yani, bunu, evvela eğitimle, bilinçlenmeyle, bu konuda gerektiğinde ek tedbirlerle telafi edebiliriz. Mesela, bu konuda, başta TEMA olmak üzere, üniversitelerimizden çok yoğun destek alarak gerçekleştirdiğimiz bir tasarı Meclisimize intikal etti. Türkiye topraklarının tamamını düzenleyen ve topraklarımızın asıl amacı veya başka alanlarda kullanılması konusundaki kuralları ortaya koyan bir yasa tasarısı geliyor, inşallah çok tatmin edici noktalar, kaygılarınızı giderici noktalar bu tasarının bünyesinde yer alır; almazsa, birlikte çalışarak koymak durumundayız.

İkincisi, tarlaiçi hizmetlerle ilgili konulara değindiniz. Köy Hizmetlerimizin iki alanı var: Birincisi, sosyal altyapı, ikincisi tarımsal altyapı. Tarımsal altyapıyla ilgili hizmetler sadece bir mekânla kısıtlı değil, bölgesel karakter, özellikler arz eder. Dolayısıyla, bunların devamlılık göstermesi lazım ve birden çok ilin bünyesinde bunların organize edilmesi gerekiyor. Şu anda önünüzde bulunan tasarıda bunun bir eksikliği var. AK Partiye mensup arkadaşlarımızın verdikleri bir önergeyle şöyle bir değişiklik -mana itibariyle söylüyorum, ifade sizi tatmin edici olacaktır diye düşünüyorum- getiriliyor: İllere devredilen; ama, bölgesel karakter arz eden işler konusunda il özel idareleri, bunlarla ilgili, bu makine ve teçhizatın kullanılması konusunda bölgesel bir planlama yapar.

Dolayısıyla, bir hak talebi, bu araç ve gerecin kullanılması ve bölgesel planlama yapma konusunda bir iyileştirme, bununla ilgili bir çalışma var; nispeten, problemi giderdiği kanaatindeyim.

Teşekkür ediyorum.

Onun dışında, Sayın Kerim Özkan'ın sorduğu sorular Burdur'a yönelik. Onunla ilgili çok kısa cevapları aldım, bunların programa alındığını söylüyorlar; ama, yetki devri tamamlanmadan bu beklediği hizmetlerin verilmesi konusunda şuradan bir cevap verme imkânının çok zor olduğunu düşünüyorum.

Sayın Selami Yiğit, bu personelimizin il özel idarelerine devrinden sonra nakiller konusunda şimdiki kadar esnek bir yapının olmayacağını düşünüyorsa, bunda haklı; ama, imkânsız değil; yani, elbette, kamu personelinin kendi içerisinde nakilleri konusunda vilayetler arasında talepleri olduğu takdirde, bunlar gerçekleştirilebilir, hukuken buna bir engel yoktur; ama, ortak bir çatı altında bu konuda planlama yapmak ve eleman sevki konusunda mevcut bir ortak sistemi kullanmak, şu anda, belki bu yönüyle bir kolaylık arz ediyordu; fakat, sistem işlemeye devam edecektir. Onu, tahmin ediyorum, kendileri de takdir ederler.

Arkadaşlarım, yine, tarım topraklarımızın kullanılması, satılması ve bunları yabancıların almasıyla ilgili hususlarda, tartışmaya çok açık olan bu konuda şunu söyleyeyim: Düşüncenin, fikrin, insangücünün, sermayenin, modanın ve insan ilişkilerinin bu kadar geliştiği bir dünyada, başka ülkelerde kendi vatandaşlarımızın rahatlıkla kullandığı bir hakkın ülkemiz içerisinde de kullanılabileceği konusunda bir esnekliğin getirilmesi gerektiğini; ama, bunun, elbette, hassas konularımızla, güvenliğimizle, birkısım bölgelere yönelik var olduğu söylenen emellere yönelik hususlarda dikkatli davranılması gerektiğini, Türkiye'de bununla ilgili kurumların, kuruluşların, insanların, hassasiyet sahibi unsurların bulunduğunu hepimiz biliyoruz; ama, olayın daha sade ve daha tabiî olan yönünün de işlemesi konusunun kabul edilebileceği kanaatindeyim. Sayın Selami Yiğit'e cevabım bu.

SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Bakan, köy...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Müsaade ederseniz, sonra konuşalım.

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam efendim.

Sayın Melik Fırat, tabiî, çok haklı olarak şunu söyledi: "Övündüğünüz duble yollar..." Doğru, övünülecek kadar başarılı bir faaliyet; yani, toplumumuzun bu konuda rahatlığı elbette övünülecek bir şey. Kendimiz, Köy Hizmetlerinin araçlarının kullanıldığını söylüyoruz; ama, burada, bir planlama yapmak mümkün; yani, biraz ihmal edilerek yapılmadı; ama, eksiklikler elbette var. Bununla ilgili konularda, Sayın Bayındırlık Bakanımız da biraz önce açıklamalar yaptı, onun da cevapları bu soruyu aydınlatmaya yönelikti.

Ben, sözlerimi burada sona erdiriyorum efendim; eksik kalan hususları yazılı olarak da cevaplandırabilirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, yanıt verirken, madde üzerinde, arazi ıslahıyla ilgili bir önergeden bahsettiniz; ama, bize bir önerge gelmedi.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Efendim, arazi ıslahı değil, bölgesel planlama; yani, havza bazında planlamaya yönelik bir önerge var.

BAŞKAN - Bu madde üzerinde değil ama...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Hayır, bu madde üzerinde değil.

BAŞKAN - Peki, anlaşıldı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Zaten soru bu maddeyle ilgili değildi.

BAŞKAN - Peki.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde önerge de yoktur.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oylamada, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.05

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.58

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

726 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağım.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Arkadaşlar, anlaşılan, biraz sonra karar yetersayısı bulunacak; onun için, 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 20.00

 

 

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.12

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

726 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

1 inci maddenin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza sunup, karar yetersayısını arayacağız.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- 3202 sayılı Kanunun Birinci Kısım başlığı "Amaç ve Hizmetler" şeklinde ve 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 1.- Bu Kanunun amacı, köye ve bağlı yerleşim birimlerine yönelik hizmetleri ve bu hizmetlerin yerine getirilmesi ile ilgili esasları düzenlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, şahsım adına da vardı...

BAŞKAN - Birleştirmek mümkün olmuyor; şahsınız adına tekrar çıkarsınız kürsüye.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, ülkemizi  birbirinden bağımsız sitelere dönüştürecek, idare bütünlüğünü parçalayacak Kamu Yönetimi Temel Yasasının maddelerinin neredeyse yarısı, olması gerektiği gibi, Cumhurbaşkanımız tarafından Meclise geri gönderilmiştir; ancak, hükümet, Cumhurbaşkanımızın gerekçelerini hiçbir şekilde dikkate almadan, yasayı, tekrar, aynen kabul etmiştir. Şimdi görüşmekte olduğumuz tasarı da, aslında, aynı yasanın geçici hükümlerinde yer alıyordu; ama, yasanın nasıl bir tehlike olduğu konusunda, kamuoyunun da yoğun baskısı sonucu, hükümet, bu yıkım yasasını yürürlüğe sokamayacağını anladı; çünkü, Türkiye, o kadar da sahipsiz değildi. IMF zoruyla ulus egemenliğini, ulusal devleti, sosyal devleti altüst edecek düzenlemeleri tek bir reform paketi ve birkaç yasayla gerçekleştirme çabasını pervasızca sürdüren hükümete, yani IMF'ye, güçlü bir ulusal ve demokratik direniş gösterildi. Fakat, şimdi, Meclis gündemine getirilen tasarılardan anlıyoruz ki, hükümet taktik değiştirmiş.

BAŞKAN - Sayın Öktem, bir dakikanızı rica ediyorum.

Arkadaşlar, şimdi, karar yetersayısı aranma durumunda giren çıkan çok oluyor. Nitekim, karar yetersayısını aradığımız sıradaki sayı hemen hemen yarı yarıya azaldı. Bu giriş çıkışlar çok gürültülü oluyor. Lütfen, konuşmacıyı dinleyebileceğimiz, sağlıklı bir şekilde oturum yapabileceğimiz bir ortamı sağlayalım. Aranızdaki konuşmaları erteleyin; konuşmacının sözleri tam anlaşılmıyor. Tamam mı arkadaşlar?.. Hâlâ devam ediyor!..

ENVER ÖKTEM (Devamla) - 2 dakika borçlusun Başkan.

BAŞKAN - İlave ederiz; merak etmeyin.

Lütfen, sükûneti sağlayalım.

Buyurun Sayın Öktem.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Bir devleti alabora edecek reform paketini topluca getirmek yerine, bu kamu reformu paketini parça parça Meclis gündemine taşıyor.

Biliyorsunuz, Kamu Yönetimi Yasasının geçici maddeleri, bazı önemli kamu kuruluşlarının taşra teşkilatlarının lağvedilmesi, personeli ve işlevleriyle birlikte il özel idarelerine devredilmesini öngörüyordu. Şimdi, üzerinde tartıştığımız köy hizmetleri yasa tasarısı da aynı amaca hizmet ediyor. SSK'ların devri tasarısı da bu amaç doğrultusunda yapılan bir tasarruftu; yani, aslında, hâlâ, kamu yönetimi yasa tasarısının maddelerini tartışıyoruz; tek farkla; bu sefer baştan değil, sondan başlıyoruz.

Hükümet, herhalde, Kamu Yönetimi Yasasındaki ulusal devletin işlevini ortadan kaldıran ilk maddeleri -ki, veto yemişti- tekrar gündeme getirmeyi şimdilik göze alamadı. En iyisi sondan başlayalım; daha önceki maddelerle başlatılacak olan rejim tartışmalarının yanında Köy Hizmetleri gibi daha münferit konular çok büyük tepki çekmez diye düşünüldü. Elbette, bu sefer de yanılıyor.

Değerli arkadaşlar, aslında, Türkiye Halkının yüzde 40'ına hizmet veren Köy Hizmetleri, en temel kamu hizmetlerindendir. Üstüne basa basa söylüyorum; köy hizmetleri, temel bir kamu hizmetidir, sağlık hizmeti gibi, eğitim hizmeti gibi, güvenlik hizmeti gibi. Üstelik, diğer temel hizmetler gibi sadece yerel yönetimlere bırakılamayacak kadar da hassas bir hizmettir; yani, mutlaka, merkezî disiplin içerisinde, planlı ve hakkaniyetli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Hükümet, kamu reformu paketiyle ve diğer uygulamalarıyla, zihniyetini açıkça ortaya koymuştur. Bu, kamu hizmeti kavramının değiştirilmesi, hatta tamamen ortadan kaldırılarak, hizmetlerin kâr-zarar sistematiği içerisinde piyasaya havale edilmesi şeklinde ticarî bir mantıktır. Yerel yönetimlerin güçlendirilerek, hizmetlerin, yerel yönetimler aracılığıyla yapılacağı şeklindeki açıklamaların tam bir aldatmaca olduğunu da, Türkiye'nin yapısal koşullarını, sosyolojik durumunu, idarî geleneğini ve stratejik konumunu biraz bilen herkes anlayabilmektedir, hükümet de pekâlâ bilmektedir,  onlara bu reformu dayatan IMF ve onun beslediği kesimler de zaten biliyorlar. Sadece halkımız kandırılmakta ve bu tür sömürgeleşme yasalarının demokratikleşme adımı olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır.

Kamu hizmetinin ne olduğu, nasıl ve kimin eliyle yürütülmesi gerektiği, idarenin bütünlüğünden ne anlaşılması gerektiğini kamu yönetimi reformu tartışmalarında fazlasıyla dile getirmiştik. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile yerel iktidarın güçlendirilmesinin farklı şeyler olduğunu; hükümetin yaptığının, yerel iktidarını güçlendirmek olduğunu ve bu iktidarın, halkın iktidarı değil, tekelci sermayenin ve yerel rant odaklarının iktidarı olacağını; bu kesimlerin, kamu hizmetini, parası olanın yararlanabileceği bir kaynak olarak değerlendirdiklerini de yine belirtmiştik. Köy Hizmetlerini sözde il özel idarelerine devrederek ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldıracak bu tasarıyı da bu çerçevede değerlendiriyoruz; çünkü, az önce de söylediğim gibi, aslında, hâlâ bu kamu reformu paketini tartışıyoruz; çünkü, hükümet, bu konuda o kadar ısrarlı ki, kapıdan kovuluyor, bacadan giriyor. Tabiî, onları da anlamak lazım, üzerlerinde öyle bir baskı var ki, bu baskıyı bertaraf edecek ulusal dirayet ve halkçılık da olmayınca ne yapsınlar; teslimiyet bayrağını açmak zorunda kalıyorlar.

EYÜP FATSA (Ordu) - Kim baskı yapıyor?!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu tasarının alelacele, hatta panik halinde, büyük ölçüde zorlamayla hazırlandığı o kadar belli ki, tasarının hazırlanışı da, içeriği de kanun tekniğine uygun değil. Kanun tasarısı 13 maddeden oluşuyor ve bu 13 madde de, oldukça kapsamlı olan eski kanunu yürürlükten kaldırıyor mu kaldırmıyor mu belli değil; çünkü, hangi maddelerin hangi maddelerin yerine konulduğu da belirtilmemiştir.

Tasarının adı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik diye geçiyor; ama, hangi maddeler değiştirilmiş, değiştirilmeyen maddeler hâlâ geçerli mi; muamma, bilinmiyor. Madde gerekçeleri kısmı ise tam bir komedi. Bu maddelerin niye değiştirildiğini, hangi maddelerin değiştirildiğini gerekçelerinden belki bulabilirim diyorsunuz, bakıyorsunuz, maddelerin tefsiri olması gereken gerekçelerde kanun maddesinin tekrarını görüyorsunuz. Anlaşılan, tasarıyı hazırlayanlar da, niye böyle bir yasanın çıkarılması gerektiğini anlayamamışlar. Sadece genel gerekçede, hükümetin, neredeyse, bütün yasa tasarılarında kullanılan klasik cümleler var; "merkezî devletin küçültülmesi", "sınırı ve içeriği belirsiz mahallî müşterek ihtiyaçlar" vesaire... Bu hükümetin yasaları o kadar fabrikasyon, yani, yapay ki, bu matbu gerekçeyi her tasarıya uydurabiliyorlar.

Peki, bu şekilde hazırlanmış, gerekçesi bile olmayan, 13 maddeden oluşan bu tasarı neler getiriyor, niye bu kadar ısrarla kabul ettirilmek isteniyor? Bu tasarı yasalaşırsa, Köy Hizmetlerinin akıbeti ne olacaktır? Konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan hükümet için pek bir anlam ifade etmeyecektir; ama, yine de, halkımızı uyarmak için konuşalım; çünkü, hükümet, çok güzel ilişkiler içerisinde olduğu bazı medya kanalları aracılığıyla, halkımızı göz göre göre kandırmaya çalışıyor, yanıltıcı bilgiler veriyor, gerçek hedefini saklıyor.

Değerli vatandaşlar, değerli köylü yurttaşlarım; hükümetin hazırladığı bu yasanın ve diğer yasaların neler getireceğini doğrudan size anlatacağım. Eğer televizyonun başında iseniz beni can kulağıyla dinleyiniz, dinlemeyenleri de siz uyarınız. Ülkemizin geleceği, halkımızın geleceği, sizin geleceğiniz, hepimizin geleceği, gerçekleri dinlememize, görmemize ve birbirimizi uyarmamıza bağlıdır.

Bu yasayla birlikte, Anayasanın gereği devlete görev olarak verilmiş olan köy hizmetleri kaldırılmaktadır; köy hizmetlerini gerçekleştirme görevi, il genel meclisinin seçtiği il özel idarelerine verilmektedir; il özel idareleri de sadece bir kılıf, geçiş aşaması olacaktır. İşin sonu, köy hizmetlerinden de parası olanın faydalanacağı, suyun başında parası olanların bulunduğu bir ağalık düzenidir.

Köylü kardeşlerim, suyun başını tutan ve gariban köylünün tarlasını susuz bırakan ağaların düzenini iyi bilirsiniz. Bu yasayla, suyun başını 1 değil, belki 100 ağa gasbedecektir. Ya maraba olacaksınız ya da tarlanıza su, yolunuza geçit, evinize elektrik verilmeyecektir. Sürekli sizinle birlikte yaşayan, karlı dağlarda hastanıza geçit yapan, çocuklarınızı kasabadaki okula götüren, ebenizi, doktorunuzu, öğretmeninizi size getiren, tarlanızın su yolunu yenileyen, kapanmış yollarınızı açan Köy Hizmetleri çalışanlarından herhangi birisine sorun, size gerçeği anlatacaklardır.

Bu yasayla yapılacak olan, köy yollarının yapımı, bakımı veya elektrik tesisatı gibi işlerin basit bir yetki alışverişiyle yerel yönetimlere bırakılması değildir. Burada çalışan emekçilerimizin çok net bir şekilde ifade ettikleri gibi yapılan iş, insanlarımızı birbirine bağlayan yol ağı ile yol güvenliğinin, ülkenin toprak ve su gibi iki temel varlığının devlet tüzelkişiliğinin yetki alanı dışına çıkarılmasıdır. Yapılan iş, toprak ve su gibi vazgeçilmez ulusal varlığa, yerel çıkar grupları ile yabancı kişi ve şirketlerin, sınırsız, denetimsiz olarak elkoymasına izin vermektir.

Değerli arkadaşlar, kırk yıldır köylüye hizmet veren, aşılmaz köy yollarını birbirine bağlayan, geçit vermez karlı dağları aşan; insanın, insana, doktora, okula, şehre kavuşmasını sağlayan; su tesisatını, elektriği en ücra köylere, kıraç tarlalara götüren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatılmaktadır. Niye kapatıldığını, sadece, gerekçe metnindeki klasik cümlelerden anlayabiliyoruz. İki kelimeyle özetlenebilir: Devleti küçültmek; ama, hangi devleti; kamu hizmeti üreten sosyal devleti küçültmek. Peki ne büyüyecek; bazılarının iktidar alanı, bazılarının da kasaları büyüyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Enver Bey, uğultu nedeniyle kaybolan 2 dakikalık sürenizi de ilave ediyorum.

Buyurun.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yoksa, Türkiye gibi, nüfusunun hâlâ büyük çoğunluğunun köylerde yaşadığı, köye bağımlı olarak yaşadığı ve tarım kesiminde çalıştığı bir ülkede böyle bir kuruma ihtiyacın olmaması mümkün değildir. Bu kurum, 1963'te kurulduğunda köylülerimizin yarıdan fazlasının hiç yolu yoktu; üstelik, mevcut yollar da asfalt değildi, taşlı, çamurlu, çukur yollardı. Günümüzde yolu olmayan köy kalmamış, yaklaşık 100 000 kilometre yol asfaltla kaplanmıştır. Yine bu kurumun kurulduğu dönemlerde ülkemizdeki yerleşim yerlerinin dörtte 1'ine bile su götürülemiyordu. Bugün, yerleşim yerlerinin tamamına yakınının sağlıklı ve yeterli içmesuyu mevcuttur.

Bütün bu hizmetleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yönetimi ve çalışanları yapmıştır. Yine bu kurumun çalışanlarıyla 1 200 000 hektarlık tarım  alanı sulamaya açılmış, 963 000 hektarlık alanda tarlaiçi ve toprak muhafaza ve geliştirme hizmeti sağlanmıştır. Bu hizmetler, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün sürekli kısılan bütçesine rağmen yapılmaya çalışılmıştır. Bununla da yetinilmemekte, ulaştırma, içmesuları, iskân, tarım, teknolojik araştırmalar ve çevre gibi alanlarda da hizmet üretmeye devam etmiştir. Elbette bu kurum, günümüzün kırsal ihtiyaçlarına tam olarak cevap verebilecek düzeyde olmayabilir; ama, tam işlevsel hale getirmek de, yine, siyasî iktidarın görevidir, üstelik anayasal görevidir. Aksine, kurum, yıllardır ihmal edilmiş, üzerinde türlü oyunlar oynanmış, hizmet olanakları ve bütçesi özellikle kısıtlanmaya çalışılmıştır.

Şimdiki hükümet de, her konuda olduğu gibi, burada da sorunu çözmekle uğraşacağına, kökten yok etmeyi bir felsefe haline getirmiştir. Küçültmek ideolojisiyle birlikte uygulamaya geçilmek için uğraş vermektedir. SSK'lıların sorunlarını çözeceğine, satıp elden çıkarmak, Köy Hizmetleriyle uğraşacağına bu hizmeti üreten kurumu lağvetmek, bu hükümetin yönetim anlayışını göstermektedir. Bu anlayışın, sonunda nereye varacağını burada zikretmek bile istemiyorum; sadece iki cümlesini söyleyeyim.

AHMET YENİ (Samsun) - Değişime karşı gelemezsiniz.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Türkiye'nin sorunlarıyla uğraşacaklarına, sorun olarak kabul ettikleri bütün cumhuriyet kurumlarımızı, değerlerimizi, tüccar mantığıyla, elden çıkarmak için uğraşıyorlar. Bu hükümet, tam bir mirasyedi hükümetidir. Bu ülkenin gerçek mirasçıları bunun hesabını soracaklardır.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz yasa tasarının hemen bütün maddeleri Anayasaya aykırıdır. Sosyal devlet ilkesinin temel bir değer olduğu anayasal düzen hiç mi sayılıyor, görmezden mi geliniyor, yoksa, devletin sosyal vasıflarından tamamen arındırılacağı yeni bir anayasa düzeni hedeflendiği için mi, gelecek yeni düzene uygun yasalar şimdiden hazırlanıyor?!

Değerli arkadaşlar, ülkemizde üretim sürecinin temeli olan en düşük gelirli üç kesim var; işçiler, memurlar ve köylüler; yani, emekçiler. Dikkat ettiyseniz, hükümetin gündeme getirdiği, yasalaştırdığı hemen bütün tasarılar, bu üç kesimi, yani, emekçileri hedef alıyor.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Kamu reformu adı altında çıkarılan yasalarla memurlar perişan ediliyor, iş güvenceleri ortadan kaldırılıyor, devletin değil hükümetin memuru haline getiriliyor.

Yeni iş yasasıyla da işçiler âdeta köleleştiriliyor. SSK hastanelerinin devri yasasıyla işçilerin malı olan SSK hastaneleri gasbediliyor.

Şimdi, sıra köylülere geldi. Köylülerin bütün üretim olanakları elinde alındıktan sonra, bu yasa tasarısıyla birlikte, çiftçinin can simidi olan Köy Hizmetleri de ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

AKP İktidarının, emekçilere, üreticilere yönelik bu kin ve garezini anlamak mümkün değildir. Kendi halkına bu kadar düşman olan bir iktidar, dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir.

Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken, bu kürsüden bütün emekçilerimize ve halkımıza sesleniyorum: Hayatlarını avantayla, dolandırıcılıkla, vurgunculukla, siyasî rantla değil, alınteriyle kazanan işçilerimize, memurlarımıza, köylülerimize, bütün üreticilerimize sesleniyorum: Artık, kesin olarak anlaşılmıştır ki, bu hükümet, halkın hükümeti değildir; artık, hesap sorunuz, meydanları doldurunuz, demokratik direnme hakkınızı kullanınız. Bu Meclis, sizin Meclisiniz değildir ve sizin seçerek gönderdiğiniz temsilciler, bu Yüce Mecliste, size ait ne varsa, haraç mezat satıyorlar. Seçtiğiniz vekillerden, bir sonraki seçimi beklemeden hesap sorunuz; yoksa, iş işten geçecektir...

AHMET YENİ (Samsun) - Halkın Meclisi burası!

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Anketlere bakıyor musunuz?!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Çünkü, kurban bayramı öncesi, AKP ve onun milletvekilleri... (AKP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Öktem, bir dakika...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, 5 dakika oldu!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Konuşmamı toparlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Öktem...

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Toparlıyorum konuşmamı.

BAŞKAN - Bir dakika... Bir uyarı yapmak durumundayım.

AHMET YENİ (Samsun) - Evet, düzeltmesi lazım, Sayın Başkan.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yine bağırmaya başladınız. Siz benden ne istiyorsunuz kardeşim; niye bağırıyorsunuz siz yahu; yerinize sakin sakin oturun...

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Anketlere bak!..

BAŞKAN - Bir dakika... Başkanlık Divanı gerekli uyarıyı yapar.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Dinlemesini öğren!.. Dinlemesini öğren!.. Senin gibi konuşmak zorunda mıyım ben! Hayret bir şey! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Öktem "Bu Meclis, sizin Meclisiniz değildir" diye hitap etmek doğru kaçmıyor.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Elbette, elbette... Kastım o değil.

RESUL TOSUN (Tokat) - Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?!

BAŞKAN - Lütfen, konuyla ilgili olarak konuşun; siz de bu Meclisin üyesisiniz.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Burada kastettiğim şey, burası elbette ki, halkın Meclisidir; ancak, halkın vekilleri olarak onların sorunlarına onların dediği gibi eğilmiyorsunuz; onu kastediyorum.

RESUL TOSUN (Tokat) - Kendi haline bak!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Konuşmamı sonlandırmadan, şunu söylemek istiyorum: Kurban bayramı öncesi, AKP ve onun milletvekilleri, köylümüzü kurban etme kararı almışlardır. Acaba, kurban paranız mı kalmadı?!

RESUL TOSUN (Tokat) - Sen kurbandan ne anlarsın, bayramdan ne anlarsın!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Sayın AKP'li milletvekilleri, oyunu alarak iktidar olduğunuz köylümüze, işçimize, memurumuza yaptığınız bu eziyet nedir?! Akşam yatağınıza girdiğinizde, kendi kendinize muhasebe yapmıyor musunuz; vicdanî rahatsızlık duymuyor musunuz?! Tam tersine, İzmir Limanındaki devir işinde olduğu gibi, yandaşlarınızın cüzdanlarını nasıl dolduracağınızı mı düşünüyorsunuz?!

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hayret bir şey yahu; ne yandaşı, ne cüzdanı?!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Enver Bey görevini yapıyor!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Evet, gerçek yüzünüzü ortaya çıkarıyorsunuz; görevimi yapıyorum, niye kızıyorsunuz?!

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Her konuşmasında olay yaratıyor...

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika... Açıklama yapayım, ondan sonra...

Gruplar adına, sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşma talebi vardı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına konuşma talebi yoktu. Şahısları adına, Adalet ve Kalkınma Partisi Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal ile Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem'in konuşma talepleri var, başka yok.

Şimdi, sizi dinliyorum İrfan Bey.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sataşmaya cevap vermek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) - Yürüyüşünü mü alkışlıyorsunuz?!.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - "Milletin Meclisi değil" dedi...

BAŞKAN - O konuda uyarıyı yaptık İrfan Bey; milletin Meclisi olup olmama konusunda da düzeltme yaptı Sayın Öktem. O konu dışında söyleyeceğiniz şey varsa, onları söyleyin lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Öktem konuşmasında, millî iradenin tecelligâhı olan bu Meclisi hafife almış, en azından küçümsemişti; bir defa, bunu kınıyoruz.

VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Hepsini değil, yarısını kastetti...

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - İktidarıyla muhalefetiyle, biz, milletin oyuyla gelmiş birer milletvekiliyiz; ağzından çıkanı kulağın duysun!

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Benim kulağım duyuyor...

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bak, burada milletin huzurunda konuşuyoruz.

İkincisi; yine milletin oyuyla iktidarı teslim almış ve gücünü milletten alan AK Partimize, AK Partiye hakarette bulunmuştur. Bunu da yine kendisine iade ediyoruz.

Öbür taraftan, bu kanun tasarısı, aslında, köylünün ayağına hizmeti halı gibi götürmeyi hedefleyen bir kanun tasarısıdır. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Şimdi götürmüyor mu!..

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!.. Helal sana!..

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Şimdi, burada "oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü" diye bir söz var. Şimdiye kadar, Ankara'da oturulup, Hakkâri'nin köyünün yolu buradan planlanmış, Edirne'nin yolu buradan planlanmış, Kars'ın yolu buradan planlanmış...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sor bakalım, buradan mı planlanmış, yoksa Kars'tan mı planlanmış!..

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bu yetersiz görüldüğü için, bugün,  bundan sonra, köylü, artık, Ankara'yı arşınlamaya gerek duymayacak; kendi seçtiği il genel meclisi üyelerinin delaletiyle kendi vilayetinde problemini çözecektir ve bu bir reform tasarısıdır. O yüzden, biz, bu konuda... Aynı zamanda, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ortadan kaldırılmıyor. Yol Su Elektrik Genel Müdürlüğü kaldırıldı mı?! Toprak Su kaldırıldı mı?! Bütün bu fonksiyonlar, daha diri, daha etkin bir şekilde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü emrine verilmişti. Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Ankara'dan, merkezden yürüttüğü hizmetlerdeki aksamaları ya da yetersizlikleri gidermek -çünkü, zaman değişiyor, şartlar değişiyor- hizmetleri daha aktif hale getirmek üzere, yerinden yönetimin tabiî bir adımı olarak, problemleri yerinde gören, yerinde çözen bir anlayışın ifadesi diye değerlendiriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gündüz, bu söylediklerinizi, Grup adına, siz veya bir arkadaşınız daha geniş bir süre içinde aktarabilirdi. Neyse...

Şimdi, şahısları adına söz isteyenler...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Takdir hakkını kullandı Sayın Başkan, müsaade edin.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İstediğini konuşur!..

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Arif olan anlar!..

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Onun da seçmeni var Sayın Başkan!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, benim tespitim de ortada, Sayın Gündüz'ün konuşmasının son bölümünde söyledikleri de ortada. Tüzüğümüze göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup sözcüsü nasıl konuştuysa, burada, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına da bir arkadaş veya İrfan Gündüz Bey, kendisi, 10 dakika söz alır, o söylediklerini söyleyebilirdi. O zaman daha tüzüksel, daha derli toplu, daha geniş, daha kapsamlı bir tartışma olurdu.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Tarafsız davranmıyorsunuz.

BAŞKAN - Yani, sizin daha uzun bir süre içinde ve Tüzüğe uygun bir şekilde söz alıp görüşlerinizi dile getirmenizle ilgili uyarı yapmanın tarafsızlıkla ne ilgisi var?!

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - 4,5 dakika fazla süre tanıdınız!.

BAŞKAN - Bu arada, siz, uyarımı da unutmayın; uğultuyu kesmeniz, konuşmayı dinlemeniz için uyardım sizi; onun eksüresi verildi arkadaşımıza. Hep birlikte, Tüzük hükümlerine göre, en etkin en verimli Parlamento çalışmasını yapmaya çalışıyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Grup Başkanvekilimiz, Enver Öktem'e o kadar uzun süre cevap verirse ayıp olur.

ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Çıkıp burada kafa tutacak...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Söz hakkınız var.

BAŞKAN - Şimdi, şahısları adına...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bizim Grup Başkanvekilimiz, yerinden yönetmiyor...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, şahısları adına...

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Siz, genel başkanlığa aday mısınız?

BAŞKAN - Bakın, şimdi, siz, kendiniz süreyi uzatıyorsunuz benim sözümü tamamlamama müsaade etmeyerek. Ben sözümü tamamlayayım; tartışmalar, Tüzük hükümlerine göre kendi doğal mecraı içinde yürüsün gitsin, iş yapalım burada. Dinleyin biraz!..

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN- Şahsı adına söz isteyenlerde ilk söz hakkı Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal'da.

Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

CEMAL UYSAL (Ordu)- Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten de, Köy Hizmetleri tasarısıyla ilgili olarak, pek o tasarının yumuşaklığına yakışmayacak şekilde çok ağır ithamlarda bulunuldu.

GÜROL ERGİN (Muğla)- Sayın Uysal, yanlış mı?!

CEMAL UYSAL (Devamla)- Ben bunlara çok fazla cevap vermek istemiyorum; ama, özellikle sayın muhalefet temsilcileri "çok önemli bir kurum berhava ediliyor" dediler, "cumhuriyetin kurumları yok ediliyor" dediler, "kurban bayramı öncesi köylü kurban ediliyor" dediler. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri) Tabiî, hiç böyle bir şey yok. Gerçekten de bu tasarı, bir reform mahiyetinde, bilinerek, düşünülerek, planlanarak bir proje dahilinde buraya getirilmiştir. Bundan sonra, bu zamana kadar yapılmış olan hizmetlerden daha iyisinin bu organizasyon içerisinde yapılacağına inanıyoruz.

Özellikle, bu tasarı gündeme getirilerek yapılmak istenen, tamamen, il genel meclislerine ve il özel idarelerine Köy Hizmetlerinin yönetimini ve aynı zamanda da hizmetin görülmesini vermektir. Buradaki temsilciler, il genel meclisi temsilcileri, halkımız tarafından, köylümüz tarafından seçilmiş olan yöneticilerdir. Bundan sonra vatandaşımızla işbirliği halinde bu hizmetleri göreceklerdir, ihtiyaçları birlikte tespit edip, birlikte çözüm arayacaklardır.

Tabiî ki, merkezî hükümet tarafından bugün Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne tahsis edilen rakam -ki, 2005 yılı için 1,4 katrilyon tahsis edilmiştir- aynen vilayetlere tahsis edilmek suretiyle bu hizmet yürüyecektir.

Bunda en ufak bir kötü niyet yoktur. Bunu bir kurban edilme gibi telakki etmek, böyle değerlendirmek hiç mümkün değildir ve yakışık da almıyor. O bakımdan, bütün vatandaşlarımız, özellikle köye gidecek hizmetler bakımından köylü vatandaşlarımız müsterih olsunlar.

Biz, şimdiye kadar iki yılda neyi vaat ettikse hepsini gerçekleştirdik. Bundan sonra, inşallah, bu köy hizmetleriyle, bu yeni statü içerisinde çok daha iyi hizmetler görüleceğine ben inanıyorum ve hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem'in; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

Sayın Öktem, daha dikkatli bir üslupla...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Evet.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; deminki konuşmamı, isterseniz, biraz daha açmak istiyorum.

Burada kastettiğim, elbette ki, bu Parlamento, Yüce Türk Milletinin Parlamentosudur. Bizler oy isterken, yurttaşlarımıza bir hayli sözler de veririz, vaatlerde de bulunuruz. Ben, AKP'li milletvekillerimizin verdikleri sözde durmadıklarını, bu anlamda onların temsilcisi olamadıklarını vurgulamak istemiştim; onu düzelteyim.

AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış o kanaat...

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yok, çok doğru; benim açımdan doğru...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, müdahale etmeyelim, konuşmacıyı dinleyelim; yani, bir önceki konuşmasıyla ilgili de bir değerlendirme yapıyor. Aslında, bu, sizi memnun etmeli. Siz, eğer buna da müdahale ederseniz ve konuşma insicamı kaybolursa, burada sağlıklı bir tartışma ortamı oluşmaz.

Lütfen, devam edin Sayın Öktem.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili olarak şahsım adına konuşma yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 35 000 köy, 45 000 köy bağlısı, 75 000 yerleşim ünitesinde, kasabaları da sayarsak 23 000 000 küsur vatandaşımıza hizmet veren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, hizmet alanının mahallî müşterek ihtiyaçlara girdiği gerekçesiyle kapatılıyor ve hizmet alanı il özel idarelerine devredilerek 80 parçaya bölünüyor.

 Halbuki, herkes bilir ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ülke topraklarının verimli şekilde kullanılmasıyla uğraşan, tarımsal amaçlı nüfus yerleştirme gibi son derece hassas işlerle meşgul olan, yerüstü ve yeraltı kaynaklarının etkin kullanımını yöneten, yol açma ve yol güvenliğini sağlama gibi küçük birimlere bırakılmayacak önemde hizmetler sunan, karmaşık tarım arazilerini ve su havzalarını düzenleyen, toprağın kullanımını, korunmasını ve geliştirilmesini düzenleyen ve sadece bir il düzeyinde değil, birkaç ili kapsayan alanlarda da faaliyet gösteren, toprak, su ve yol işlerini koordineli bir şekilde yöneten, kısacası, mahallî müşterek ihtiyaçlara değil, ulusal müşterek ihtiyaçlara cevap veren büyük bir kurumdur; yani, kolayca devredilebilecek, özelleştirilebilecek basit bir müteahhitlik şirketi değildir.

Hükümet, kamu hizmetlerini ortadan kaldırmak, sosyal devleti küçültmek için kendisine güzel bir kılıf bulmuş. Her özelleştirme hareketinde, tasfiye hareketinde "mahallî müşterek ihtiyaçlar" gerekçesini öne sürüyor. Sanki, devlet, mahalde yaşayanların devleti değilmiş, mahalde yaşayanlara hizmet götürmek, devletin, hükümetin sorumluluğunda değilmiş gibi. Bu anlayış, yerel yönetimleri güçlendirmek değil, devlet sorumluluğundan kaçmaktır. Bu mantığa göre, asayiş sorunları da mahallî alan içerisinde gerçekleşmekte, o halde, emniyet hizmetleri de yerel yönetimlere devredilmelidir. Bu sorunları çözüme kavuşturacak yargı hizmeti de, mahallî müşterek sorunlarla ilgili olduğundan, o da yerelleştirilmelidir. Bu anlayış, ülkemizi federal yapılanmaya kadar götürecektir. Amaç bu değilse, hükümetin sağlıklı bir açıklama getirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, demokratik, ulusal müşterek ihtiyaçlar, AKP İktidarının sonunu getirecektir.

Değerli arkadaşlar, hükümetin iyi bir yönetim dersi alması gerekmektedir; çünkü, yönetim faaliyetleri ile devir faaliyetini, satış faaliyetini karıştırmaktadır; kurumları yöneteceğine, etkinleştireceğine elden çıkarmayı marifet olarak algılamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini büyük bir kuruluş olarak kabul edersek, hükümet, sanki kendisini bu kuruluşa atanmış bir kayyım gibi hissetmekte, devlet yönetimine yabancılaşmış bir görüntü sergilemektedir. Sanki, "bir an önce ne var ne yok satıp savayım ve görevimi tamamlayıp gideyim" aceleciliği içerisinde hareket etmektedir.

Değerli arkadaşlar, yapmak, kurmak, oluşturmak, geliştirmek, üretmek, meydana getirmek, tesis etmek fiilleri bu hükümete, âdeta, yabancıdır. Hükümet yıkmakla, küçültmekle, değiştirmekle, devretmekle, satmakla meşgul. Bu Mecliste bir kez olsun yapmaya yönelik, üretmeye yönelik, geliştirmeye yönelik bir tasarı gündeme geldi mi! Son iki yıldır ne yapıyor bu Meclis; kapatıyor, satıyor ve küçültüyor. Daha son haftada SSK'ları bitirdi, şimdi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatıyor. Hükümetin uygulamaları da bu yönde; KİT'leri yok pahasına özelleştiriyor, sosyal devleti küçültüyor, üniter devleti parçalara ayırmaya çalışıyor, Kıbrıs'ı bile satılığa çıkarıyor, pazarlık konusu yapabiliyor. (AK Parti sıralarından "Olmadı" sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, müdahale edin...

EYÜP FATSA (Ordu) - Ayıp be!..

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Âdeta Düyunu Umumiye hükümeti, tasfiye hükümeti gibi çalışıyor.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Lütfen, sözünü geri alsın.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Şimdi hükümete soruyorum: İktidara geldiğinizden bu yana kaç tane üretim tesisinin temelini attınız?

BAŞKAN - Sayın hatip, konuya gelin ve toparlayın lütfen.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Kaç kişiye istihdam alanı açtınız?

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!

FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Nasıl böyle konuşuyorsun?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Dinlemesini bir öğrenin kardeşim! Ben senin gibi konuşmak zorunda mıyım?! (AK Parti sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...Lütfen, sayın konuşmacı!..

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biraz seviyeli konuş.

BAŞKAN - Enver Bey, siz, konu içinde kalın, söz aldığınız konu içinde kalın.

Arkadaşlar, siz de müdahale ederek zamanı azaltmayın; yoksa, düşündüğünüzden daha uzun süre tanımak zorunda bırakıyorsunuz.

Lütfen, konuşmacıyı dinleyelim.

Siz de konu içinde kalın lütfen.

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Senden vekil olmaz...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, sözünü geri alsın evvela.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Bilançonuzda kapatmalardan, satışlardan, tasfiyelerden başka ne var?! Bunlara ne cevap vereceğinizi merak ediyoruz.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!

ENVER ÖKTEM (Devamla) - "Daha ne olsun ki" diyebileceğinizi biliyoruz. Bu yüzden, başka bir can alıcı soruyu daha sorarak konuşmamı tamamlamak istiyorum: Bu kadar satıştan, bu kadar pazarlama faaliyetinden sonra dışborçlarımızı tamamen ödeyebildiniz mi? Yoksa, ucuza mı gittik?

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Kime saygı sunuyorsun!.. Saygı mı var!..

BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Öktem... Bir dakika, Sayın Öktem...

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...Bir dakika sayın arkadaşlarım...

Sayın milletvekilleri, lütfen, sükûneti muhafaza edelim.

Sayın Öktem, özelleştirme politikaları içinde, bazı kurumların, bazı işletmelerin satışıyla ilgili "satış" sıfatını kullanmak yerinde olabilir; ama, henüz tamamlanmamış bazı konularda, Kıbrıs olayı gibi konularda aynı sıfatı kullanmak doğru olmuyor. Buna bir açıklık getirmenizi rica ediyorum.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - Getireyim Sayın Başkan.

Burada kastettiğim olay...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne kastı, açıkça söylüyorsun.

ENVER ÖKTEM (Devamla) - ... Avrupa Birliğiyle ilgili müzakerelerde hükümetin Kıbrıs'la ilgili getirilen şartlarla ilgili gerekli tavrı göstermediğini vurgulamak istedim; başka bir amacım yoktur.

Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Anlaşıldı. (AK Parti sıralarından gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım... (AK Parti sıralarından gürültüler)

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Spekülasyon malzemesi olarak kullanıyorlar.

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım.

Başkanlık Divanı, Meclis Başkanlığı konuşmacıya açıklama yapması konusunda uyarıda bulundu, o da, siz de dinlediniz, bir açıklama yaptı. Maksadını aşan bir sıfatlandırma olduğunu belirtti ve açıklama yaptı. (AK Parti sıralarından gürültüler)

EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Yeterli buldunuz mu?.. Spekülasyon yapıyor.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, tatmin oldunuz mu?

BAŞKAN - Siz konuşmacıyı dinleyeceksiniz, Divanı dinleyeceksiniz; uygun görüldüğü yerlerde, talep eden arkadaşlara, daha geniş açıklama yapma, düşüncelerini ortaya koyma konusunda söz vereceğiz; ama, siz dinlemezseniz, ben konuşurken konuşursanız ne sizin söyledikleriniz anlaşılır ne benim söylediklerim anlaşılır.

Şimdi, böyle bir gereği, ihtiyacı ortaya koyuyor Sayın Eyüp Fatsa, açıklama yapmakla ilgili; biz de Divan olarak yetkimizi kullanıyoruz, Sayın Eyüp Fatsa'ya buyurun kürsüye diyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan, özür dilemesi lazım, bu cümleden ötürü özür gerekir.(AK Parti sıralarından gürültüler)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Her kürsüye çıkışta olay yaratıyor.

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa.

Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'yı kürsüye davet ettik; konuşması için bir ortamın oluşması lazım.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Öbür taraf bunu benimsiyor mu; öbür tarafın grup başkanvekilleri benimsiyor mu?

BAŞKAN - Eğer siz her milletvekilinin sizin düşündüğünüze göre konuşmasını isterseniz, burada milletvekillerinin kürsü özgürlüğünden bahsetmek mümkün olmaz. Hoşgörülü olacağız, sabırlı olacağız ve kürsüde şu anda konuşma durumunda olan Sayın Eyüp Fatsa'yı sakin bir şekilde dinleme ortamını hep birlikte yaratacağız. Lütfen!..

Buyurun Sayın Fatsa.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Sayın Başkan, hakaretlere müsaade etmeyin.

EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün teşkilat ve görevleriyle alakalı bir kanun tasarısını, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidarı ile muhalefetiyle tartışıyoruz. Biz, Köy Hizmetleriyle ilgili tasarrufumuzu, düşüncelerimizi, son bir haftada, Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiş değiliz; iki yıldan beri bilinen, tartışılan, her an Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesi beklenen bir tasarıdır. Kaldı ki, Köy Hizmetleriyle ilgili düşünceler, bu tasarruf, sadece 58 ve 59 uncu AK Parti Hükümetleri döneminde değil, bizden önce Türkiye'de hükümet etme görevini üstlenmiş siyasî partiler ve hükümetler tarafından da Türkiye'nin gündemine getirilmiş bir konudur. AK Parti ile diğerleri arasındaki fark, sadece, onlar, bu meseleyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeye cesaret edememişler; AK Partinin farkı, bir cesaretle, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmek olmuş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo cesaretinize! Helal olsun!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, itirazlarınızı yapabilirsiniz...

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar. Dinleyelim...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Takdirinize sunuyorum!

EYÜP FATSA (Devamla) - ...tenkitlerinizi yapabilirsiniz; katılmadıklarınızı, yanlış gördüklerinizi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsüne gelir ifade edersiniz; ancak, bu, hiç kimseye, ama, hiç kimseye, ne hükümete ne Parlamentoya ne de parti gruplarına hakaret etme hakkını doğurmaz. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Biraz önce, burada söz alan arkadaşımız, öyle zannediyorum ki, konuşmasını yaparken, kendisini Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve milletin huzurunda değil, bir sendikanın kongresinde gibi görüyor; bu, aradaki farktır.

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sendikalara hakaret etmeyin. Sendikalar, toplumsal bir örgüttür!

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et, müsaade et arkadaşım... Ben seni dinledim, lütfen...

BAŞKAN -Bir dakika...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Sendikalara hakaret etmeyin lütfen.

EYÜP FATSA (Devamla) - Köy Hizmetleriyle ilgili... (CHP sıralarından gürültüler)

Müsaade edin... Müsaade edin...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa.

Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, şimdi, Sayın Öktem'e... (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, lütfen...

BAŞKAN - Siz de müdahale etmeyin arkadaşlar; biz, gerekli ikazı yaparız. Sizin ikazınıza gerek yok, biz yaparız ikazı.

Lütfen arkadaşlar...

EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar. Ben düşüncemi söylüyorum, sen de çıkarsın, düşünceni söylersin.

Geçtiğimiz hafta, SSK hastaneleriyle ilgili farklı düşünceler ortaya konuldu. Muhalefet, iktidar, kendi argümanlarını, düşüncelerini, o tasarının ne getirip ne götüreceğini, faydasıyla, artısıyla eksisiyle kendi düşüncesi çerçevesinde ifade etti.

Bugün Köy Hizmetlerini görüşüyoruz; düşüncelerimiz farklı olabilir. Köy Hizmetlerinin veya SSK'nın bir başka kuruma devredilmesi, cumhuriyetin kurumlarını yok etmek gibi algılanmamalıdır. Eğer, öyle algılanırsa, ben, Sayın Öktem'e buradan sormak istiyorum: İl özel idareleri kimin kurumlarıdır öyleyse; devletin kurumları değil midir, bu cumhuriyetin kurumları değil midir?!(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Fatsa...

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ben, sizin gibi düşünmek zorunda değilim.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bu cumhuriyetin kurumu değil midir arkadaş?!

BAŞKAN - Sayın Fatsa... Sayın Fatsa...

EYÜP FATSA (Devamla) - İkincisi...

Müsaade edin... Lütfen... (CHP sıralarından gürültüler)

ENVER ÖKTEM (İzmir) - Cumhuriyetin kurumlarına...

EYÜP FATSA (Devamla) - Biz seni dinledik. Lütfen... Lütfen... Biz seni dinledik. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Köy Hizmetleriyle ilgili...

BAŞKAN - Sayın Fatsa, siz, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

EYÜP FATSA (Devamla) - ... 726 sıra sayılı kanun tasarısıyla ilgili, herkes düşüncesini, gelir, müspet veya menfî, burada ifade eder; ama, gündemde olmayan konularla, burada, gelip, milletin huzurunu işgal etmeye de kimsenin hakkı yoktur. Bir düşüncen varsa gel söyle.

Biz, yaptıklarımızın hesabını millete veririz. İki yıllık yaptığımızın hesabını da millete vererek geldik biz.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sarıgül'e versinler...

EYÜP FATSA (Devamla) - Biz, hesabımızı veririz; yanlış bir şey yok.

Değerli arkadaşlar, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüzün, merkez ve taşra teşkilatlarıyla beraber, görev yapmış olduğu süre içerisinde, bu ülkenin bir kurumu olarak, elbette ki, çok hayırlı hizmetleri olmuştur. Bunu inkâr eden yok, hizmet etmedi diyen yok; ama, Türkiye, tepeden tırnağa yeniden bir yapılanma sürecine girmiştir...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yapılanma süreci; bu doğru!

EYÜP FATSA (Devamla) - ...tepeden tırnağa yeniden bir yapılanma sürecine girmiştir. Dolayısıyla, değişimden ne anladığınıza bağlı bir şeydir bu, değişimi nasıl anladığınıza bağlı bir şeydir.

Değerli arkadaşlar, değişime direnenlerin, bütün tarih boyunca muvaffak olduğuna şahit olmamıştır tarih.(AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!

EYÜP FATSA (Devamla) - Tarih, değişime direnenlerin muvaffakiyetine şahit olmamıştır. O açıdan, biz, bunun faydalı bir hizmet, faydalı bir çalışma olduğuna inanıyoruz.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yenilikçi...

EYÜP FATSA (Devamla) - Elbette ki, yıllarca, Köy Hizmetlerinde, genel müdürden taşradaki en alt birimine kadar, görev yapan bütün insanlarımıza karşı, bürokratlarımıza karşı da, yapmış olduğu hizmetten dolayı, minnet borçludur bu millet; bu milletin yapılan bu hizmeti görmemesi mümkün değildir; ama, biz, bu yeni yapılanmayla, hizmetin daha iyi olabileceği, daha verimli olabileceği, daha etkin olabileceği düşüncesiyle böyle bir tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik.

 

TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Biz aksini düşünüyoruz, ne kızıyorsunuz?!

EYÜP FATSA (Devamla) - Kabul edersiniz, reddedersiniz; bunu desteklersiniz, desteklemezsiniz; bu, tamamen sizin iradenize bağlı bir şeydir. (CHP sıralarından gürültüler)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İki taraf için de aynı şey geçerli!

BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar.

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, ben, buradan şunu anlıyorum: Bugüne kadar, Türkiye'de siyaset yapanlar, vatandaş ile kendi arasında bağ oluşturabilecek ellerinde ne kadar argüman varsa, hiçbirinin gitmesini ve kopmasını istememişlerdir; bir şekilde, kendilerini seçen insanların takip edeceği hizmetlerde veya işlerde, kendilerine, seçilmiş insanlara bağımlı olarak kalmasını uygun görmüş, hep öyle olmasını istemişlerdir. Yani, eğer, arkadaşlar, vatandaşla aralarındaki bağların, irtibatın bu gerekçelerle kopacağı gibi bir endişeden hareket ediyorlarsa; yani, Köy Hizmetleri vesilesiyle, muhtarlar, azalar, belediye başkanları veya bu konumda görev yapan insanlar bir şekilde bize geliyor, onlarla bizim diyaloglarımız, bağlarımız bu vesileyle devam ediyor, eğer bu düzenlemeler olursa bu bağlar kopar gibi birtakım endişelerden hareket ediyorlarsa, unutmasınlar ki, il genel meclis üyelerini seçen irade, aynı zamanda bizi de seçen iradedir. Onlar da, bizim gibi, farklı siyasî partilerden seçilerek geliyor. Biz, kendimize güvendiğimiz kadar, bürokratlarımıza güvendiğimiz kadar neden bu milletin seçmiş olduğu il genel meclis üyelerine, bu devleti temsilen görev yapan valilere güvenmeyelim; niye güvenmiyoruz; bu sıkıntı nedir?! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Gündemin dışına Başkan çıkarsa herkes çıkar!

EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, benim, söz almaktaki esas gayem şuydu...

Müsaade edin...

BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen, Genel Kurula hitap edin.

EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum; bir cümle, Sayın Başkan.

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin, tartışmaya meydan vermeyin lütfen...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Size saygı gösteriyoruz, siz de başkalarına saygı gösterin

EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan, bakın, 1980'li yıllardan beri...

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İl genel meclisini gelin tartışalım...

BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar...

EYÜP FATSA (Devamla) - 1980'li yıllardan beri ne zaman özelleştirme Türkiye'nin gündemine gelmişse, hep aynı gerekçelerle, peşkeş çekiliyor gerekçesiyle itiraz edilmiştir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yalan mı?!.

EYÜP FATSA (Devamla) - 1990'lı yılların ikinci yarısından beri özelleştirmeye başlayan eski Doğu Bloku ülkeleri, çoktan bu meselelerini hallettiler ve birçok konuda da, bizden çok daha ileri mesafeler katettiler. Bunlar, hepimizin bildiği bir gerçektir.

"Efendim, Kıbrıs'ı satıyorsunuz, devletin KİT'lerini satıyorsunuz..." Değerli arkadaşlar, eğer, sizin düşündüğünüz gibi Kıbrıs meselesi halledilmiş olsaydı, bu düşünce kırk senedir hâkimdi, neden çözmediniz Kıbrıs'ı yahu?!.

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kırk senedir siz hâkimdiniz; sizin düşünceniz hâkimdi...

EYÜP FATSA (Devamla) - Niye çözmediniz bu meseleyi?.. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kırk senedir siz hâkimdiniz, siz niye çözmediniz?!. Kırk senedir siz niye yapmadınız?..

EYÜP FATSA (Devamla) - Niye çözmediniz arkadaş?!.

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - İktidarda olan sizsiniz...

EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen... Lütfen... Bakın, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız oradadır...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siyasî tarihi bilen insanlara yalan söyleme...

BAŞKAN - Lütfen...

EYÜP FATSA (Devamla) - Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız oradadır. Nisanda yapılan referandumun sonuçları da oradadır...

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siyasî tarihi bilen insanlara yalan söyleme...

BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar...

EYÜP FATSA (Devamla) - Bizim yaptıklarımıza mı, sizin düşündüklerinize mi Kıbrıslı soydaşlarımız destek veriyor?! Bunun açık göstergesi de, yapılan referandumun sonucudur.

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun!.. Bravo!..

EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, bu düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bu kutsal çatı altında ortak görevimiz, etkin, verimli bir yasama çalışması yapmak. Bunun için milletvekillerinin, özgür bir şekilde, her birinin düşüncelerini ortaya koyabilmesine olanak sağlamak Başkanlık Divanının görevi. Uyarı yapmak gerektiği zaman, siz de gördünüz, uyarı yapılması gereken arkadaşa, biz, uyarıda bulunuyoruz, düzeltme yapmasını sağlıyoruz; ama, bu ortamın daha açık olması, daha net olması, daha saydam olması için, daha tahammüllü olmak gerekiyor. Hiçbir milletvekili, başka bir milletvekilinin, kendi istediği gibi konuşmasını isteyemez. Burada, bu çoğulcu...

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hakaret edemez...

BAŞKAN - O konuyla ilgili gerekli uyarı da yapılıyor, yapıldı da, gerekli düzeltmelerin yapılması da sağlandı.

Şimdi, bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Konuşma süreleriyle ilgili itiraz ediyorsunuz. Bazen tolerans gösterip, konuşmacının konuşmasını toparlayabilmesi için süre aşımı söz konusu olabiliyor, o da konuşmaların bütünlüğünü bozmama amacıyla oluyor. Örneğin...

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -Meclise hakaret ediliyor.

BAŞKAN - Bir dakika İnci Hanım... Bir dakika İnci Hanım...

Örneğin, siz, sürekli, konuşma süreleriyle ilgili taraf tuttuğumuzu söylüyorsunuz, uyarıda bulunuyorsunuz.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Uyarıda bulunuyorum.

BAŞKAN - Uyarıda bulunuyorsunuz; ama biraz önce söylediğim nedenlerle biz bu konuşma sürelerini toleransla karşılayıp, konuşmaların bütünlüğünün bozulmamasına çalışıyoruz.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hakaretler 20 dakika sürdü.

BAŞKAN - Örneğin, şimdi İktidar Partisinin Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'ya söz verdim. Bu söz, İçtüzüğe ve teamüllere göre bir iki dakikalık, bilemediniz üç dakikalık, dört dakikalık; on dakikayı geçti; ama, İktidar Partisinin Grup Başkanvekilidir dedik, konuşmasının bütünlüğü bozulmasın dedik, ona da tolerans gösterdik. Biz, hem o tarafa hem bu tarafa, tüm parlamenterlerimize, tüm milletvekillerimize karşı objektif davranmaya çalışıyoruz.

İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, hakaret etmeden konuşulsun.

BAŞKAN - Ama, siz, bazı parlamenterlere verdiğimiz söz süresiyle ilgili uzunluk tartışması gündeme getirirken, Eyüp Beye iki üç misli fazla söz süresi tanıdığımız halde bir şey demiyorsunuz. İşte onu da hoşgörüyle karşılamanız lazım, diğerlerini de hoşgörüyle karşılamanız lazım, burada bizim hep birlikte, etkin, verimli bir Parlamento çalışması yapmamız lazım ve konuşmacıları dinlememiz gerekiyor. Müdahale ettiğiniz zaman bilin ki süre uzuyor, etkinlik ve verimlilik açısından sıkıntılı bir ortama giriyoruz ve bizi, bizi seçenlerin hepsi izliyor; onların önünde de bizim etkin, verimli, ülke yararına, halkımız yararına çalışma yaptığımız görülmeli; onu da hep birlikte göstereceğiz, hep birlikte çok daha iyi çalışmalar yapacağımıza inanıyorum.

Şahısları adına konuşmalar da bitti.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bayram Meral, buyurun.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, bir arkadaşımız hiç konumuz değilken, sendikaları ve sendikacıları aşağılayıcı... (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...

Tutanaklara bakmadan evvel, siz ne demek istiyorsunuz, niçin sataşma var diyorsunuz, onu bir öğrenelim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, sen duymadın mı da bana soruyorsun? (Gülüşmeler)

BAŞKAN - Tekrar duymak istiyorum. Gürültüde duymak zor oluyor.

Arkadaşlar, lütfen dinleyelim; ben de duyayım, siz de duyun Bayram Beyi.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Grup Başkanvekili, konuşmasında...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, orada sataşma yok! Sadece, eski sendika ağası olduğu... (CHP sıralarından gürültüler)

FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - "Ağa" lafı çok yanlış; böyle konuşmayın!..

BAŞKAN - Bir dakika, dinleyelim arkadaşlar...

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Halen daha ötüyor!

BAŞKAN - Lütfen...

Siz anlatın, biz dinleyelim.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Grup Başkanvekili, sendikaları ve sendikacıları çok aşağılayıcı ifadeler kullandı. "Burası sanki bir sendika genel kurulu, sanki sendika genel kurullarında konuşuyor" gibi bir ifade kullandı. Ben, konfederasyon başkanlığı yapmış bir insanım. Bunun yanlış  olduğunu izah etmek istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, ama şu anda milletvekili...

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...

Çoğulcu, özgürlükçü demokrasinin ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Sadece siyasî partiler yok, sadece parlamento yok. Sivil toplum kurumları, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı demokrasinin önemli öğeleri. Aramızda, o kurumlarda uzun yıllar emek vermiş arkadaşlarımız var. Onların da çok değerli işlevleri var, demokrasimizin işleyişi açısından.

Uzun yıllar Türk-İş Genel Başkanlığı yapan Ankara Milletvekili arkadaşımız Sayın Bayram Meral'in -benim de duyduğum- Sayın Fatsa'nın sendikalarla ilgili sıfatlandırmasından rahatsızlık duyması doğal. O nedenle, kendisine, açıklama yapmak için kısa bir söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir dakika... Dinleyelim lütfen... (AK Parti sıralarından "Sendika temsilcisi mi milletvekili mi" sesleri)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Ankara Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Bunun, şakaya alınır hiçbir tarafı yok. Hepinizin, elinizi kulağınızın dibine koyup, ne yaptığınızı düşünmenizi öneriyorum.

Sayın arkadaşım burada konuştu, olaya sert girdi; daha söyleyecekleri vardı belki, heyecanlanmış olabilir. Değerli arkadaşlarım, kızmamanız lazım. Biz "yiğitsiniz, kahramansınız; ama, bu kırmızı çizgileriniz ne oldu" desek, kızar mısınız; kızmazsınız tabiî. Nerede kaldı bu kırmızı çizgileriniz desek, kızmazsınız; acaba, bu neydi diye düşünürsünüz.

Şimdi, onun ötesinde "efendim, diğer hükümetler bu yasa tasarısını getiriyordu, güçleri yetmedi, biz bu tasarıyı getirdik" denildi. Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın da, o hükümetler sizin kadar IMF'ye kucak açmamıştı.

EYÜP FATSA (Ordu) - Olur mu, onlar getirdiler koydular önümüze.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşin özü buydu.

Efendim, değişim... Değişiminize saygı duyuyorum; ama, çok fazla değiştiniz.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, ne için söz verdiniz, ne konuşuyor!

BAŞKAN - Lütfen konuşmacıyı dinleyelim arkadaşlar, lütfen...

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sendikaları niye eleştiriyorsunuz. Sendikaların genel kurullarında açık tartışmalar olur, gelip izleyenleriniz vardır.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr oldunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Siz kendi kurullarınızda konuşabiliyor musunuz?.. Genel Başkanın olduğu yerde sesiniz çıkıyor mu?.. Ben genel başkandım, beni yerden yere vururlardı sendikaların genel kurullarında. Hangi sendikaların demokratik yapılarından, özgürlüklere bakışından, sosyal mantığından bahsediyorsunuz?!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr oldunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim, Fatsa'nın bir sözü çok hoşuma gitti "değişmeyen toplum batar" diyor. Gözüne kurban, değişin dedik de bu kadar değişin demedik! (AK Parti sıralarından gürültüler)

Dün "Hıristiyan Kulübü" dediğiniz zümrelerle bugün kol kola geziyorsunuz; çok hızlı değiştiniz!

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr oldunuz, biz yenilikçi olduk.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Müsaade edin.

İkincisi, dün yine, aptes alırken havlusunu tutmak için sıraya girdiğiniz, elini öptüğünüz zatları bugün görmezlikten geliyorsunuz. Bu ne biçim değişme?! Sendikalarda bunlar olmaz işte.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, niye söz verdiniz!..

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sendikalarda ahde vefa vardır, saygı vardır, sevgi vardır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri... Bir dakika...

 

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bir önceki uyarımda söylediğim gibi, demokrasinin önemli kurumları arasında sivil toplum kurumları vardır, o kurumlarla ilgili de konuşmalarımız sırasında üslubumuza dikkat etmeliyiz, onları rencide etmemeliyiz, onların da gelişmesi demokrasimizin gelişmesine güç katacaktır. Burada hem sendikalara hem ticaret odalarına hem sanayi odalarına hem ziraat odalarına hem mühendislik odalarına hem tabip odalarına hem de benzer sivil toplum kurumlarına yönelik benzetme yaparken, Sayın Fatsa'nın konuşmasında olduğu gibi -büyük olasılıkla- maksadını aşan benzetmeler yapmamak gerekir, onları rencide etmemek gerekir. O zaman, uzun yıllar sendika başkanlığı yapan, Türk-İş Başkanlığı yapan Değerli Milletvekilimiz Sayın Bayram Meral elbette alınır ve bunu sataşma görür. Bunlara meydan vermeyelim. Tüm demokratik kuruluşlara hep birlikte sahip çıkarak, bu Parlamento çalışmalarını sürdürelim.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, izin verin, onu biz söyleyelim.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, burada da sendikacı var!..

BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım... Oturum devam ediyor...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, izin verirseniz, Sayın Meral'in verdiği cevaplar yeterli değil. Sendikal hareketi Sayın Meral'in temsil ettiğine nasıl karar verdiniz?!

BAŞKAN - Böyle bir usul yok.

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikal hareket Bayram Meral'den ibaret değil!

BAŞKAN - Böyle bir usul yok. Böyle, karşılıklı konuşma üslubu yok. Birisi konuştuktan sonra, illâ ben de konuşacağım anlayışı yok; Tüzükte de yeri yok, teamülde de yeri yok.

Görüşmelere devam ediyoruz.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, illâ CHP'li mi olması gerekiyor?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, sendikal hareketi temsil yetkisini Bayram Meral'e nasıl veriyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlarım; burada 550 milletvekili var. Elbette, bunların bir kısmı sendikacı olacak; ama, sendikalarla ilgili herhangi bir olay olduğu zaman bütün sendikacılara da söz vermek durumunda değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikal hareketi Bayram Meral mi temsil ediyor?!

BAŞKAN - Yani, Sayın Bayram Meral, sendikalarla ilgili, sendikaların onuruyla ilgili, sendikaların çalışma özellikleriyle ilgili açıklamayı yaptı.

Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sırada, Sayın Ahmet Işık...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, sizin konuştuğunuz kadar bizim de konuşma hakkımız var.

BAŞKAN - Lütfen, oturun yerinize!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ama, Sayın Başkan, tarafsız olmanız gerekiyor.

BAŞKAN -Başka bir önlem almamıza gerek bırakmadan, lütfen yerinize oturun! (CHP sıralarından "Bravo Başkan" sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne önlemi alacaksınız!

BAŞKAN - Sayın Ahmet Işık...

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sizin konuştuğunuz kadar bizim de açıklama yapma hakkımız var!

BAŞKAN - Lütfen, yerinize oturun.. .

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Türkiye'de sendikal hareketi Bayram Meral'in temsil ettiği kararını siz nasıl verdiniz, onu merak ediyorum Sayın Başkan!

BAŞKAN - Onların tartışılacağı yer mi burası?! Yani, biraz önceki konularla sizin söylediğinizin ne ilgisi var?!

AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikalar adına konuştu, o zaman ben de konuşacağım!

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Çoğunluk esasına göre sendikaları Türk-İş temsil eder; onu bile bilmiyorsun.

FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Değişenler belli oluyor!

BAŞKAN - Lütfen, çalışmalarımızı verimli bir şekilde yapabilmek ve soru-cevap faslına başlayabilmek için gerekli sükûneti sağlayalım; yoksa, 10 dakika ara vereceğim, ondan sonra başlayacağız... (AK Parti sıralarından gürültüler)

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.10

 

 

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati:21.23

BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

726 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, tasarının 2 nci maddesi üzerinde, 10 dakika süreyle, soru - cevap işlemi yapacağız.

İlk soru sorma hakkı, Sayın Ahmet Işık'ın.

Buyurun Sayın Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum: 442 sayılı Köy Yasasının köylerin mecburî işleri arasında saydığı, köye kapalı yoldan içecek su getirmek, pis suların akıp gitmesi için üstü kapalı akıntı yapmak gibi görevler de DSİ Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görev alanlarına girmektedir. Köylere içmesuyu temini, 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanuna göre DSİ Genel Müdürlüğünün, 3202 sayılı Kanuna göre ise Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasındadır. Yine, İl Özel İdaresi Kanununa göre, il özel idareleri tarafından yürütülen bazı hizmetler bakımından da mükerrerlik bulunmaktadır. Bu durumda, pratikte oluşan sıkıntılar nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Burdur Milletvekili Sayın Ramazan Kerim Özkan, buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakanım, yine, yetki devri yapılmadan, Burdur Köy Hizmetleri tarafından üstün bir gayretle çalışılarak tamamlanan Burdur-merkez Askeriye Köyü ile Burdur-merkez Gökçebağ Göletleri şu anda su tutmaya başlamıştır, iki yıldır da su tutmaktadırlar. Bu göletlerin bağ arası ve ova kanaletleri tamamlanmamıştır. Binlerce dönüm arazi, kanalet düzenlemesi olmadığından, suya rağmen, suyla buluşamamaktadır. İstihdam ve üretim için, kısa bir zamanda bu konuya eğilmeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir, buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması ve tasfiyesiyle, deneyimli mühendisi, deneyimli işçisi, bir şekilde tasfiye edilmiş olacaktır; ancak, bu hizmetler, yine de bir şekilde, aksayarak da olsa, birilerine gördürülmek istenecektir. Bunun için, yeni bir personele, bir kadroya ihtiyaç duyulacaktır. AKP İktidarının da istediği bu mudur ki, yeni bir personele yeni kadro olanağı yaratılmaktadır. Bu yaklaşım, AKP İktidarının kadrolaşma politikasının bir sonucu mudur?

İkinci sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, askerî yolların yapımını, sınır karakolları yollarının yapımını üstlenmekte, Hava Kuvvetleri Komutanlığının hava radarlarının kış mevsimlerinde yollarının açılması, hava meydanlarının bakım ve onarım işlerinin yerine getirilmesi, içmesuyu projesi ve inşaatların yapımı, elektrik ve trafo hatlarının yapılması gibi stratejik görevleri, Millî Savunma Bakanlığıyla hazırlanan protokolle gerçekleştirmekteydi. Bölgesel ve havza bazında bulunan bu tür görevler il özel idaresiyle nasıl gerçekleştirilecektir?

Bir soru daha sormak istiyorum. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlerinin, bir şekilde, yeni bir yapılanmayla gördürülmesi amaçlandığına göre, niçin, bugün, deneyimli 42 000'e yakın işçi, 6 000'e yakın memur ve kamu malının tasfiyesi yerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yeniden ve daha çağdaş bir yapıya kavuşturulmasına gidilmemiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Kırşehir Milletvekili Sayın Hüseyin Bayındır?.. Yok.

Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu, buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan; aracılığınızla, Sayın Bakana daha önce sormuş olduğum soruyu yinelemek istiyorum.

Sayın Bakanım, bu tasarıyı bir iyi niyetle getirdiğinizi ve inancınızın iyi olduğunu söylüyorsunuz, bunun bir kanaat meselesi olduğunu söylüyorsunuz; ama, eminim, siz de takdir edersiniz ki, inanç ve kanaat gibi kavramlar bir yasayı savunmak için yeterli değil. "İktidar, çoğunluk bizde; biz böyle inanıyoruz, bizim inandığımız doğrudur" demek olur. Sizin böyle bir iddiada bulunmayacağınızı tahmin ettiğim için, açılım yapmanızı rica edeceğim. Muhalefet olarak bizim bunu sormaya hakkımız ve bu konuda ikna olmaya hakkımız var. Sadece sizin niyetinizin, kanaatinizin ve inancınızın ötesinde bazı destekleyici bilgiye ihtiyacımız var. Neden, bu dağınık sistem veya ademi merkezî sistem... "Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli bir planlamadan yoksun bir çerçevede" diye genel gerekçede yazılmış olan kamu idaresinin verimsizliğini önleyecek... Bunun önlemi stratejik bir bakış açısı kazandırmaktır, uzun vadeli planlama yapmaktır. Burada sizin hazırladığınız genel gerekçeden okuyorum. Bu konuda bilgi rica edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - 5 dakikalık süre doldu. Yanıt kısmına geçiyoruz.

Söz Sayın Bakanın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Ahmet Işık'ın bahsettiği köye yönelik hizmetlerde ilgili kurumlar arasında görevlerin mükerrerliği, aynı görevin birden çok kuruma verilmesiyle ilgili konularda zaman zaman karşılaşılan sorunların neler olup olmadığı ve bunun nasıl önleneceği konusundaki sorusuna çok kısa olarak cevap vermek istiyorum.

Elbette, kamu yönetiminin kendi arasında planlama, koordinasyon gibi görevleri içerisinde bu hususta gecikmelerin olduğu ortadadır. Çok başarılı olamadığımız noktalar vardır. Bununla ilgili, belki doğrudan soruyla ilgisi yok ama, Türkiye'de bu konuda meydana gelen çarpıklığı ifade etmek üzere söyleyeyim; çok uzun bir zaman alan ve 30 milyar doların üzerinde yatırım yaptığımız GAP Bölgesinde enerji yatırımlarındaki gerçekleşme yüzde 90'a yakınken, sulama yatırımlarındaki yatırımların gerçekleşme oranının yüzde 12'ler civarında kalması, zaman zaman karşılaşabileceğimiz durumlara ve çok büyük olumsuzluklara sebep olabileceğinin ifadesidir. Dolayısıyla, köye yönelik hizmetler konusunda da buna ait örneklere rastlanır.

Sayın Kerim Özkan Beyefendinin sorusu... Yine, Burdur yöresine yönelik olarak halen tamamlanmış ve su tutmaya başlayan göletler ve bunun devamında ortaya çıkacak tarımsal sulamayı sağlamaya yönelik olarak kanaletlerin tamamlanmasıyla ilgili iradeden bahsediyor. Bunun bir programa alınması -cevabı okuyorum- gövdesi biten göletlerin beklenilmeden programlara alınarak kanalların tamamlanıp işletilmeye açılması mümkündür. Bununla ilgili bir çalışma söz konusudur. Daha detay bir bilgiyi kendilerine özel olarak iletebiliriz.

Onun dışında, Sayın Erdal Karademir, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili konuda, ihtisas kazanmış işçi, mühendislerin tasfiye edilmesi ve yeni personel ve kadroya ihtiyaç duyulması ve böylece, AK Parti İktidarının bir kadrolaşma politikası içinde bulunmasına yönelik olarak düşüncelerini sıralıyor ve "bu, sizin kadrolaşma politikanız mıdır" diye soruyor.

Sayın Erdal Bey, burada anlatılan bütün hususlardan, ek bir kadroya ihtiyaç olmayacağı anlaşılmıyor mu allahaşkına?! Yani, burada bir kadro ihtiyacı ve bir kadrolaşma niyetinin olmadığı her satırında apaçık belli değil mi?! Kim bundan bahsedebilir ve biz bunu nasıl savunabiliriz?! Yani, bunu, bir kadrolaşma ihtiyacını kim savunabilir? Biz, bu insanlarla bu hizmetlerin, yerel yönetimlerde, makine parkı ve insangücüyle devam edeceğini söyleyip dururken bunun anlaşılmayan yönü nedir?!

Sonra, askerî yolların, karakolların ve benzer stratejik birimlerimizin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin birçoğu, bugün, illerimizde valiliklerce ve onların sahip olduğu imkânlarla karşılanmıyor mudur ki, yollar, karakol yolları ve benzeri işler, karda kapandığı zaman o yolların açılması karşılanmasın. Zaten, Köy Hizmetlerine, bugüne kadar, yollarla ilgili konularda -bugün bir ara konuşmamda da söyledim- toplam merkezden sağlanan bütçe ödeneği kadar bir kısmın da özel idareler tarafından karşılandığını; dolayısıyla bu hizmetlerin fiilen yerel yönetimlerle birlikte sağlanan kaynaklarla yürütüldüğünü; dolayısıyla bununla ilgili de çok fazla bir sorun çıkmayacağını ifade ediyorum.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Doğuda, güneydoğuda böyle değil Sayın Bakan.

BAŞKAN - Lütfen dinleyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Osman Coşkunoğlu'nun söylediği hususu, doğrudan ifade etmek yerine, bir misalle, düşünerek, sesli düşünerek vermeye çalışıyorum.

BAŞKAN - Süre 5 dakika, daha bitmedi; süreniz devam ediyor.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tamam, teşekkür ederim.

Efendim, bir üniversite mensubusunuz. Türkiye'de üniversitelerimizle ilgili konuda, zaman zaman, bazı yıllarda yaptığımız değişiklikler var ve amaç, o kurumları ileriye götürmeye yönelik, sorunlarını çözmeye yönelik. Bütün buna rağmen, 1982'de çıkardığımız Yükseköğretim Yasası, Türkiye'de bir planlama koordinasyon kurulunu kurmakla, arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayabildi mi? Bugün, Türkiye'de üniversitelerimizde, genel olarak, baştan beri mevcut olan rahatsızlıkları giderebildik mi ve üniversal bir anlayışla, üniversitelerimizin kendi tabiî gelişim çizgisine göre gelişmesinin daha doğru olduğunu savunan büyük bir kitle yok mu? Dolayısıyla, bir inanç ve kanaat diyorsunuz. Köylere yönelik hizmetlerin merkezî idarece en küçük üniteye kadar ve en basit hizmete kadar planlanmasının bilimsel savunmasını bugün nasıl yaparız biz, nasıl yapabiliriz? Yani, bugün, yerel yönetimlerin, büyük şehirlerimizde ve Anadolu'nun gelişmiş şehirlerinde hepimizi çok memnun eden altyapı, şehirleşme, konut, eğitim, sosyal harcamalar konusunda imrenecek gelişmeler ortaya koyabildiği örnekler varken...

BAŞKAN - Bir dakika Sayın Bakanım.

Arkadaşlar, lütfen uğultuyu keselim; aranızdaki konuşmalar uğultu yaratıyor, Sayın Bakanı duyamıyoruz. Lütfen...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Bütün bunları dikkate aldığımızda, çok sade bir hizmeti, köy yolu, içmesuyu, kanalizasyon gibi, bugün, artık, Türkiye'nin her yerinde, en küçük birimde bile yapacak onlarca firmanın bulunduğu, eğitim almış mühendislerin bulunduğu yapı içerisinde gerçekleştirme imkânı varken, bu hizmetlerin yerel yönetimlere devri konusunda, hizmetin, verimliliğin artmayacağı azalacağı konusunda bir kanaate nasıl ulaşabiliriz?

Dolayısıyla, ben, bununla ilgili ifadelerimi, düşüncelerimi, hayatımızın içerisinde yaşadığımız örneklerle zaten gözümüzün önünde olduğunu ifade ediyorum, sorularınız için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sağ olun.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 2 nci madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- 3202 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin  başlığı "Hizmetler" şeklinde, maddede geçen "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri" ibaresi "Köye yönelik hizmetler" şeklinde değiştirilmiş; (r) bendinde geçen "ve görevleri" ibaresi ile (u) bendi madde metninden çıkarılmış; (j) bendine aşağıdaki paragraf birinci paragraf olarak eklenmiş ve maddeye aşağıdaki bentler ilave edilmiştir.

"Yağışların ve sel sularının zararlarını önleyici ve depolayıcı tarım arazileri için sulama suyu ve hayvanlar için içme suyu sağlanmasına yönelik gölet ve diğer tesisleri yapmak ve yaptırmak,"                                             

ü) İçme suyu tahlilleri ile toprak ve bitüm deneylerini yapmak, yaptırmak,

v) Toprak etüdü ve her türlü toprak analizleri, sınıflandırmaları ve toprak harita raporlarını yapmak, yaptırmak, 

y) Evvelce dağıtılan toprakların dağıtım tarihindeki mer’i mevzuat hükümlerine uygun olarak işletilmeyenlerinin geri alınması ile ilgili işlemleri yürütmek,

z) Yerleşme birimlerinde çevre sağlığı hizmet ve düzenlemelerini gerçekleştirmek.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen yok; o nedenle, şahsı adına da söz isteyen Gürol Ergin'in süresini uzatıyoruz; yani, grup adına 10 dakika, şahsı adına 5 dakika, toplam 15 dakika konuşma süreniz var.

CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Yüce Türk Ulusu; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, ilginç bir durumla karşı karşıyayım. Kişiliğine sevgi, saygı beslediğim Sayın Tarım Bakanımız, bana, belli bir içtenlik içerisinde, zaman zaman "Gürol Hocam, hiç mi iyi şeyler yapmıyoruz; onlardan da söz etseniz daha iyi olmaz mı" diye soru yöneltiyordu. Şimdi, ben, bugün, onun yönetimindeki Bakanlığın bir genel müdürlüğünün iyi şeyler yaptığını söylüyorum; ama, benim bakanım, o genel müdürlüğün kapatılmasının yanında yer alıyor. Bunu anlamak mümkün mü değerli arkadaşlarım?! Yani, yaptığınız iyi bir şey de varsa, onu ortadan kaldırmak için elinizden gelen gayreti gösteriyorsunuz.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Derviş, sevdiği postu yerden yere vururmuş.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Bunu, sizin de, benim de anlamamız mümkün değildir.

 Sayın Uzunkaya, ben, size yeterli yanıtları Plan ve Bütçe Komisyonunda veriyorum, burada tekrar vermeyeyim.

Şimdi, Sayın Grup Başkanvekili "Kıbrıs meselesini kırk yılda niye çözmediniz" dedi; aynen cümle.

Değerli arkadaşlarım, bizim, bir kere kırk yılda iktidar falan olduğumuz yok; bu bir. İkincisi, eğer, sizin bugün çözmek istediğiniz şekilde, Türkiye'den çözülecek şekilde bir çözüm getirilseydi razı olur muydunuz; bugün burada konuştuğunuz gibi konuşur muydunuz?

AHMET YENİ (Samsun) - Siz, bu gidişle kırk yıl daha iktidar olamazsınız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, önemli olan iktidar değil, önemli olan ülkeye hizmet, belli bir ahlak, dürüstlük, doğruluk içinde çalışmaktır. Yoksa, iktidar olunur veya olunmaz, bir yerlere gelinir veya gelinmez; bu, bir şey ifade etmiyor; ifade eden, hepimizin, gerçek anlamda ve ahlaklı hizmet sahibi olmamızdır.

Sayın Fatsa, bir de "aynı konuyu, önceki üç parçalı hükümetin cesaret edip de gündeme getiremediğini" söyledi.

Değerli arkadaşlarım, gündeme geldi, geldi de, o zamanki hükümet, o beğenmediğimiz hükümet sivil toplum kuruluşlarının, ilgisi olan meslek odalarının görüşleri doğrultusunda bu görüşünden vazgeçti. Kaldı ki, onların getirdikleri konu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü ortadan kaldırmak değil, belki sizin, belki benim de katılacağım bir şekilde yalnızca bölge müdürlüklerini kaldırmaktı; bu farkı da lütfen dikkatinize sunarım.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Ülke çıkarları önemli.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Kim diyor onu?

Verdiğiniz oylarla belli edeceksiniz ülke çıkarlarını, oturduğunuz yerden konuşarak değil.

Değerli arkadaşlarım...

BAŞKAN - Sayın Ergin, siz Genel Kurula hitap edin.

Siz de arkadaşlar, konuşmacıya müdahale etmeyin ve uğultuyu da, lütfen, konuşmaları azaltarak, hatta durdurarak keselim.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, çok şaşırtıcı bir olay da, Türkiye'de son iki yılda iki sözcüğün anlamını yitirmesidir; bunlardan biri  "reform" sözcüğü, diğeri de "devrim" sözcüğü. Şu kürsüye gelen AKP'li arkadaşlarım, -ki, çoğu geçmişte "devrim" sözünü etmekten ürküyordu- bu kürsüye gelince "devrim yaptık" diyorlar, "reform yaptık" diyorlar.

Arkadaşlar, yaptıklarınız reform değil, deforme etmek oluyor. Bunu, özellikle söylemek istiyorum; ama, inşallah, devrimci anlayışla, bir gün, hep birlikte Türkiyemiz için hizmet etme şansını elde ederiz.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Karşıdevrim demeye dilleri varmıyor.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, gelelim, birinci konuşmamda söylediğim, sizin, Türk köylüsü, Türk çiftçisi için hizmet anlayışınızdaki yanlışlığa ve hizmetleri azaltmanız konusuna.

Değerli arkadaşlarım, 2005 yılı için, siz, Türkiye'de 65 600 hektara...

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sulama...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Doğru...

...sulamayı getireceğinizi söylüyorsunuz. 4 900 hektara da toprak muhafazası çalışmasını getirmek istiyorsunuz, taşkın koruma çalışmasını da 12 000 hektar olarak belirtiyorsunuz ve bundan iftihar duyguları içinde söz ediyorsunuz.

O, hepimizin "Türkiye'nin çöktüğü an" dediği 2002 yılına bakıyoruz, bugün sizin 65 600 hektar olarak iftiharla ifade ettiğiniz rakam o gün 74 000 hektar, bugün sizin 4 900 hektar olarak iftihar ettiğiniz rakam o gün 9 000 hektar ve bugün sizin 12 000 hektar olarak iftiharla söylediğiniz taşkın koruma çalışmaları da o gün 20 000 hektar.

Değerli arkadaşlarım, bunları dikkatinize sunuyorum. Bunlar, benim köylümün gözünden kaçsa bile, yaratılan gelecek açısından, apaçık bir gerçek olarak sonuçlarını mutlaka verecektir.

Şimdi, bir başka konuya gireceğim izninizle. Sayın Bakan burada konuşurken, bu Şeker Kurumunun kaldırılması konusunda "bize üstü kapalı itham getiriyorsunuz" dedi. Ben, bu konuda karar alanları itham etmek istemiyorum, yapmam da; ama, ben, size şimdi yapılanı söyleyeyim, olayı ifade edeyim, siz, kendi adınıza bundan itham çıkarıp çıkarmama noktasında karar verin.

Değerli arkadaşlarım, 2001 yılının 4 Nisanında, Türkiye'de Şeker Kurumu kurulmuş ve bu kuruma, Şeker Kanununun ve ilgili diğer mevzuatın uygulanmasını sağlama, uygulamayı denetleme ve sonuçlandırma gibi görevler verilmiş ve bu yasada, Şeker Kurumunun, Şeker Kurulu ve hizmet birimleri olarak da iki organı olduğu ifade edilmiş.

Değerli arkadaşlarım, sizin üzerinde durmamızı istediğiniz konuya geliyorum; lütfen, dinleyin.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, yasaya bir geçici 8 inci madde konulmuş; deniliyor ki: "Bu kurum ve organlarının yetki ve görev süresi, 31.12.2004 tarihinde, Bakanlar Kurulu tarafından, uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşma çerçevesinde yeniden belirlenecektir."

Şimdi, yapılan nedir; yapılan, Bakanlar Kurulunun, kurumu ve kurumun organlarından biri olan hizmet birimlerini ortadan kaldırması; ama, kurumun diğer organı olan Şeker Kurulunun görev süresini uzatması olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, kurum kalkıyor; ama, onun karar organı olan kurul kalıyor. Tüzelkişilik kalkıyor; o tüzelkişilik içerisinde çalışacak olan kurul kalıyor. Ayrıca, o kurulun aldığı kararların alınmasında yardımcı olacak ve uygulanmasını sağlayacak olan destek birimlerinin, hizmet birimlerinin hepsi de kaldırılıyor; 57 kişilik o hizmet birimi ortadan kaldırılıyor.

Şimdi, AKP'li milletvekili arkadaşlarıma soruyorum: Size göre, bu kurum niye kaldırıldı acaba?! Bu kurumun kaldırılmasında, acaba, nişasta bazlı şeker üretenlerin -ki, bunun önemli bir kısmı dış bağlantılıdır; yani, yabancı şirketlerin egemenliğindedir- etkisi oldu mu, olmadı mı? Değerli arkadaşlarım, bunu niye düşünmüyorsunuz?! "Türk çiftçisini düşünüyoruz" diyenlerin, bunu düşünme görevi yok mu?!

Değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisi, hepinizin bildiği gibi perişan. Pancar çiftçisi inanılmaz sıkıntı içinde; çünkü, kota sorunları var; ama, bir Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi, bu ülkede "biz, Kargil vasıtasıyla 200 000 000 dolarlık yatırım yaptık, siz bu kotaları vermezseniz, bu yatırım ne olacak" diye sorma cesaretini buluyor da, biz, onun en az 100 katı para harcayarak, emek harcayarak kurduğumuz 30 küsur fabrikanın ne olacağının hesabını bırakın sormayı, kendi içimizde bile vermiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, konu, sanıldığı gibi basit bir konu değil. Hiç kimseyi itham etmiyoruz, yine söylüyorum; ama, üzerinde düşünmenizi istiyoruz. Niye yapılıyor bu? Ve lütfen, hepinizden rica ediyorum; kurulun son zamanda aldığı kararlar var belli şirketler aleyhine. Şimdi, kurumu kaldırdığınız zaman bunu kim uygulayacak değerli arkadaşlarım?! Ve çok inanıyorum, de facto bir durum yaratıldıktan, oldubitti sağlandıktan sonra, belki kurum yeniden kurulacak, belki kurula kurumun da yetkileri verilecek; ama, atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş olacak değerli arkadaşlarım! O at, sizin atınız.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Biz, millet Üsküdar'ı geçsin istiyoruz.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yabancıya para kaptırarak, benim pancar çiftçimin hakkını Amerikan mısır çiftçisine vererek, o Amerikan mısırını oradan Türkiye'ye sevk eden, bir kısmı yabancılarla ortak olan şirketlere bu hakkı vererek, sonra, getirilen mısırı yine yabancıların egemen olduğu fabrikalarda işletip, ona haksız kazanç sağlayarak mı Türk Halkını koruyacaksınız?!: Lütfen, Türk Halkını, biraz daha dikkatli olarak anlamaya çalışın.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yatırımın yerlisi, yabancısı, yok!

GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşim, bakınız, Türk Halkını koruyan, onun hakkını koruyorsa vardır ortada; yoksa, öyle oturduğun yerden, yan dönerek, boş boş konuşmakla bu işler olmuyor.

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Benzetme olmadı!..

GÜROL ERGİN (Devamla) - Aynen öyle tabiî; yaptığın farklı bir şey değil.

BAŞKAN - Konuşmacıyı dinleyelim arkadaşlar, süresini doldursun.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, konunun iki yönü var: Bir; yasa diyor ki: Fabrika kuracaklar kuruldan izin almak zorundadır. Yasanın verdiği yetki, yıldan yıla değişmekle beraber, yılda yaklaşık 300 000 ton. 1 000 000 tonluk kapasite kurulmuş, hiç izin alınmadan kurulmuş, haklarında soruşturma açılacak, kurum ortadan kaldırılıyor. Siz, burada bir şeyler düşünmez misiniz?!

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Köy Hizmetleriyle ilgili konuş.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bu, vatan hizmetidir.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hayır; Sayın Bakan söz konusu yaptı da onun için söylüyorum. Elbette, ben de biliyorum konunun dışına çıktığımı; ama, Sayın Bakan söyledi bunu burada.

Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgisi olan bütün kuruluşlar -hepsinde de sizin getirdiğiniz bürokratlar var- sayısı 10'u geçen kurum ve kuruluşların hepsi, baştan sona "şu şu şu gerekçelerle bu kurumun süresi uzatılmalıdır" dedikleri halde, bunu, Bakanlık, bütün görüşlerin aksine, bir günde kaldırmıştır.

Başka bir noktadan gene olaya bakalım. Hepinizden rica ediyorum, üç partili hükümet zamanında bu yasa çıkarılırken "bu yüzde 10'luk kota, yüzde 50 artırılır, eksiltilir" hükmü kimin baskısıyla ve ısrarıyla konulmuştur; lütfen, bunu, kendi aranızda araştırın, çok garip bir sonuçla karşı karşıya geleceğinizi söylüyorum şimdiden; yeri geldi mi isim de vereceğim tabiî.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, şu sorular yanıt bekliyor:

1- Kurumun ortadan kaldırılması için, yasada bir madde var "uluslararası kuruluşlarla yapılacak anlaşmalar çerçevesinde olur" deniliyor. Hangi uluslararası kuruluşla böyle bir anlaşma yaptınız siz; bunu ortaya koyun. Hangi uluslararası kuruluşla?

2- Tüzelkişilik Şeker Kurumunun olduğuna göre, tüzelkişilik olmadan onun karar organı varlığını sürdürebilir mi?

3- Kurula teklifleri yasa gereği sunması gereken kurumun hizmet birimleri ortadan kalktığına göre, teklifleri kim hazırlayıp sunacak? Alınan kararları ilgililere kim duyuracak ve yapılan haksızlıkları kim saptayacak?

Bakanlar Kurulu şekerde (A) kotasını, yani, Türkiye içinde tüketilebilecek şeker için verilen kotayı artırıp eksiltme yetkisini de yine kuruma vermiş. Şimdi siz kurumu kaldırdınız. Bu ne demektir biliyor musunuz; kotalar serbest demektir. Kimin için serbest; şekerpancarı üreticisi için değil, Amerika'dan mısır getirip Türkiye'de işleyen yabancı ortaklı şirketler için serbest değerli arkadaşlarım. Lütfen bunları düşünün; ama, lütfen, lütfen düşünün. Değerli arkadaşlarım, halk öyle düşünülür, bu halk öyle sevilir, bu halk için o şekilde çalışmamız gerekir.

Şimdi, Sayın Cemal Uysal dostum da "bu çalışmaların hepsi ciddî çalışmalardır; iki yıldan beri hiçbir çalışmada yanılmadık, çiftçinin borçlarını ödemesinde yanılmadık" diyor. Bu nasıl ciddî çalışmalar ki değerli arkadaşlarım, SSK hastanelerinin SSK'dan alınarak Sağlık Bakanlığına devri görüşülüyor; Bakanlık buna karşı çıkıyor. Bakan imzasıyla 9 sayfalık bir metinle karşı çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayalım.

GÜROL ERGİN (Devamla)- Bir arkadaşım da "sizin aranızda diyalog sorunu var" demişti biraz önce. Şimdi bu diyalog sorunu bizim aramızda mı, Bakanlar Kurulu arasında mı var?!

MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet karar versin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli kardeşim, tabiî millet kararını verir; ama, ben biraz önce de söyledim, sizde bu yeterli, haksız, kandırmaca anlayışı olduğu sürece bizim halkımıza bunları biraz daha fazla ve açık anlatma gereği duyuyoruz.

AHMET YENİ (Samsun) - Biz kimseyi kandırmıyoruz; lütfen...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşime cevap veriyorum, size değil.

AHMET YENİ (Samsun) - Biz kimseyi kandırmayız.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Hak edene cevap veriyorum.

AHMET YENİ (Samsun) - Kime cevap verirseniz verin.

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Sana da cevap vereyim canım; söyle, söyle!..

BAŞKAN - Sayın Ergin, siz, Genel Kurula hitap edin.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şimdi, bugünkü konu; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bir genel müdürlüğü ortadan kalkıyor. Değerli arkadaşlarım, genel müdürlüğün haberi, kararlar alındıktan sonra oluyor. Karar nerede alınıyor; Başbakanlıkta, Ömer Dinçer adlı Müsteşarın ofisinde alınıyor.

Peki, o ofiste bu kararlar nasıl alınıyor, hangi etkilerle alınıyor, lütfen, bunu da düşünün.

Değerli arkadaşlarım, böyle diyalog olur mu hükümet içerisinde, böyle anlayış birliği olur mu, böyle ciddî çalışma olur mu?!

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

GÜROL ERGİN (Devamla) - Toparlayacağım efendim; teşekkür ederim.

Şimdi, madde üzerinde de bir iki cümle söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, bu maddede, toprak etüdü konusu, toprak sınıflandırma konusu görev olarak veriliyor. Kime veriliyor, sizce kime veriliyor; il özel idarelerine. Siz, toprak etüdünün ne olduğunu bilir misiniz? Türkiye'de toprak etüdü yapacak yeterlilikte kaç kişi olduğunu bilir misiniz? (AK Parti sıralarından "Çok" sesleri)

Çok mu?.. Genel Müdür burada; inşallah, Bakan da buradadır. 30'u geçtiğini söylesin, ben bütün sözlerimden vazgeçerim.

Haa, şimdi, bu eğitimi kim verecek...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Siz yetiştirdiniz onları...

GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, sizleri de ben yetiştirdim; ama, şimdi ne söyleyeceğimi şaşırıyorum. (Gülüşmeler) Sizleri de ben yetiştirdim; ama, şu anda şaşkınım tavrınız karşısında.

Değerli arkadaşlarım, yetiştirdiklerimizin içerisinden öylesi de çıkıyor, böylesi de çıkıyor, ne yapalım. (Gülüşmeler)

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal... (AK Parti sıralarından "Vazgeçti" sesleri)

Sayın Cemal Uysal?..

CEMAL UYSAL (Ordu) - Konuşmayacağım efendim.

BAŞKAN - Anlaşıldı.

Yani, sizin adınıza pek çok kişi "vazgeçti, vazgeçti" diyor; ama, önemli olan, sizin, kendi iradenizle vazgeçtiğinizi, konuşmak istemediğinizi söylemenizdi; onun için bekledim.

NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Başkanım, onun konuşma süresini de siz kullandınız.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, Sayın Cemal Uysal da, bu kutsal çatı altındaki çok değerli parlamenter milletvekili arkadaşlarımızdan biri...

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uzatma, uzatma Başkan...

BAŞKAN - Söz istemiş, konuşma sırasının geldiğini duyuruyorum; fakat, kendisinden bir hareket gelmeyince, başkalarının sözlerine itibar ederek, eğer "söz istemiyor" desem, arkasından bir de "hayır, konuşacağım" dese olur mu?!

Aslında, çok önceden, bizim çalışmalarımızı kolaylaştırması için Sayın Cemal Uysal'ın bize pusula göndermesi, konuşma hakkından vazgeçtiğini söylemesi gerekirdi. O zaman, sizin, üzerinde çok ısrarla durduğunuz süre kaybetme olayı olmaz.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Zaten, kendisi de bu kadar konuşacaktı.

BAŞKAN - Şimdi, arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, 10 dakikalık soru-cevap bölümüne geçiyoruz.

Sayın Ahmet Işık.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Vasıtanızla, Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek istiyorum. (CHP sıralarından "Bakan yok ki, kime soracaksın" sesleri)

AHMET YENİ (Samsun) - Bakanlarımız orada.

AHMET IŞIK (Konya) - Geldi Bakan.

Günümüzde hizmetlerin çeşitlenmesi, bu hizmetlere yönelik taleplerin de artmasına, bu taleplerin gereği gibi karşılanabilmesi için ise, hizmetlerin ve etkinliğin artması zaruretini de ortaya koymaktadır. Hizmetlerin sunumu açısından, yerel yönetimler aleyhine merkezî idarenin merkez ve taşra teşkilatının sunduğu hizmetler açısından bir artış gerçekleştiği de ortadadır. Bu durumun, hizmetin kalitesine, halkın beklentisine ve ihtiyacına etkisi nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, Köy Hizmetleri il müdürlüklerine ait makine ve teçhizatları, o ilin özel idarelerine devredeceğinizi söylüyorsunuz. Şu anda bildiğiniz gibi Şanlıurfa'da bir Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü var ve makine ve teçhizatları da var; ama, Şanlıurfa'nın tek kaplıcası olan ve bölge halkının yoğun talepte bulunduğu Karaali Kaplıcalarına Kısas Beldesi üzerinden giden yol -ki, bu yol grup yolu olup üzerinde çok sayıda köy vardır- bugün geçilemez haldedir. İki yıldır bir türlü yapmadığınız bu yolu ne zaman yapacaksınız? Yani, kullanılacak bir hale getireceksiniz.

İkinci sorum, yine, Şanlıurfa'nın Harran ve Akçakale İlçeleri arasındaki  yolla ilgilidir. Kayıtlarınızda asfalt olarak görünmesine rağmen, yolun özellikle Harran İlçesi ile İkizce köyü arasındaki 8 kilometrelik mesafe gerçekten kullanılamaz bir haldedir. Harran-Akçakale yoluna da iki yıldır bakmadınız. Bu yolu çağdaş bir düzeye getirmeyi düşünüyor musunuz? Ne zaman yapmayı planlıyorsunuz? 2005 yılında bu yol programda mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu, Uşak Milletvekili.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana 2 soru sormak istiyorum.

Birincisi, Sayın Bakan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesinin mikro düzeydeki kararlarda daha verimli olacağını, küçük kararların Ankara'dan alınmaması  durumunun daha verimli olacağını iddia etti bir önceki sorumda. Bu madde de yerel yönetimlerin görevleriyle ilgili.

Şimdi, Sayın Bakana bu çerçevede bir soru sormak istiyorum: Bütçe görüşmenizde de sunduğunuz Doğal Arıtma Projesi vardır. Bu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, köy kanalizasyonlarının çevreyi kirletmesinin önüne geçmek amacıyla "yapay sulak" adı verilen bir projesidir. Bu projeyi Genel Müdürlük hazırladı. Şimdi, bu durumda, yani Genel Müdürlüğün ortadan kaldırılıp yerel yönetimlere bırakıldığı durumda bu gibi projelerin hazırlanması mümkün olabilecek mi, yoksa bazı projelerden vazgeçmiş mi oluyoruz? Bu birinci sorum.

İkincisi: Keza, bölgelerarası dengesizlik ve bölgelerarası koordinasyon gibi işlevleri, böyle yerel yönetimlere yetkilerin verilmesi durumunda başarmak mümkün olabilecek mi merkezî bir otorite eksikliğinde?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Nuri Akbulut; buyurun.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımızdan şu hususun sorulmasını istiyorum: Ben, Köy Hizmetleriyle ilgili bu yasanın Meclise geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisinin de destek olacağını düşünüyordum; çünkü, bütün seçmenlerin de bildiği üzere "yerel çözüm önerileri" adlı bir Cumhuriyet Halk Partisi raporu var elimizde ve orada şu ifade var: "Gelecek, boş vaatler üzerine değil, çözüm üzerine kurulmalıdır" denildikten sonra kamu bürokrasisi, merkeziyetçi, aşırı formalitelere boğulmuş, gizli ve dışa kapalı, aracı kullanılmadan ulaşılamayan, kayırmacı, yolsuzluk ve rüşvete açık olarak değerlendiriliyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bu soruyu bize mi soruyor?

BAŞKAN - Sorunuza geçer misiniz.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Geçiyorum Değerli Başkanım.

Netice itibariyle "belediyelerin yetkileri artırılarak halkımıza daha kaliteli bir hizmet sunulacaktır" diyor. Başta Köy Hizmetleri de olmak üzere birçok etkinliğin, kültür, çevre, turizm, toplukonut, spor, vesairenin yerel yönetimlere aktarılacağı belirtiliyor.

BAŞKAN - Sorunuz?..

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sorumuz şu: Seçmene vaatte bulunmuş bir siyasî partinin tutarlılığıyla bunu nasıl bağdaştırıyorsunuz? Sorum bu.

Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bu çanak soru.

GÜROL ERGİN (Muğla) - O sorunun cevabı, başta tarafımdan verildi, dinleme özürlü.

BAŞKAN - Sağ olun.

İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir; buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Toprak ve su kaynaklarının verimli kullanılması, korunması ve geliştirilmesine yönelik anayasal görev, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığına ve 3202 sayılı Yasayla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Ülke topraklarının toprak etüt ve haritalanması görevi, yasal mevzuatımızda Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Ancak, yerli ve küresel şirketlerin, yerel yönetimleri, yerel meclisleri daha rahat etkileyebileceği mi düşünülmektedir ki, böyle bölgesel ve havza bazında olması gereken tarım topraklarının planlanması ve yönetilmesine ilişkin yetkilerin il özel idaresine verilmesi amaçlanmıştır?

BAŞKAN - Tamam mı?

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bir sorum daha var.

Ülkemizin birçok ilinde toplanan vergiler, o ilin gereksinimlerini karşılamaktan uzaktır ve iller arasında dengeli bir gelir akışı yoktur. Birçok il, toplanan gelirlerle kendi başının çaresine bakacak durumda değildir. Bu dengesizlik, doğu ve güneydoğu illerimizde daha belirgindir. Gelirleri yetersiz illerimizin de en fazla yatırıma ve hizmete gereksinimi olduğu düşünülürse, il özel idarelerinden gelecek gelirlerle yol yapımı, bakımı, onarımı, içmesuyu temini, kar mücadelesi, taşımalı eğitim, kanalizasyon, tarım arazisinin sulanması ve korunması gibi hizmetler nasıl yerine getirilecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ramazan Kerim Özkan; buyurun.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Bakan, benim sorum, Sayın Erdal Karademir'in sorusuyla özdeşiyor.

Ülkemiz, yılda, 500 000 000 metreküp, yani Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprak kaybına uğramaktadır.

BAŞKAN - Hızlı soralım; süre bitti çünkü.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Ülke toprakları, bilinçsiz arazi kullanımı, su ve rüzgâr erozyonu nedeniyle tehdit altındadır. Genel Müdürlük, dış krediden sağladığı ödeneklerle toprak muhafaza çalışmalarında çok etkili uygulamalar yapmaktadır. Bunlar da havza bazında çalışmalardır. Bu hizmetleri, yetki devrinden sonra kimlere yaptırmayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Soru sorma süresi bitti.

Sayın Bakan, yanıt süresi başladı.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüştüğümüz maddeyle ilgili olarak Sayın Ahmet Işık'ın sorduğu sorudan başlıyorum; kanun tasarısıyla hizmet kalitesinin nasıl değişeceğini soruyor. Burada, tabiî ki, beklentimiz artış yönünde olacaktır. Bunu arzu ediyoruz, bunu hedefliyoruz.

Sayın Coşkunoğlu'nun, doğal arıtma projesiyle ilgili sorusuna cevap vermeye çalışıyorum.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sadece bir örnek olarak söyledim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Doğal arıtma projesi, 2003 yılında geliştirildi, 2004 yılında uygulamaya konuldu. Artık, şu anda, sanıyorum, 50'nin üzerinde yerleşim yerinde gerçekleşti ve yine sanıyorum, 3 katına yakın bir yerde de yapımları devam ediyor. Dolayısıyla, projenin bundan sonra yaygınlaşması, devam etmesi açısından, görevlerin il özel idarelerine devredilmesi aksatmayacaktır; çünkü, bunun gerekli teknolojik ihtiyacı çok sınırlıdır, oldukça kolay bir yöntemle bu sistem kurulabilmektedir. Ancak, o köy için, o belde için sonuçları çok önemlidir; arıtma oranı, iyileştirme oranı oldukça tatmin edicidir. Dolayısıyla, bu projenin yürümesi konusunda herhangi bir engel yoktur.

Sayın milletvekilleri, Mehmet Melik Fırat'ın sorusuna geçiyorum. Kendi bölgesiyle ilgili, Sayın Melik Fırat, eğer, yanılmıyorsam, Mehmet Melik...

BAŞKAN - İsmi Mehmet Vedat Melik efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Pardon... Mehmet Vedat Melik Beyin sorusuna geçiyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Nereden çıktı Fırat?!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Yani, kötü bir şey değil; bölgenin en önemli nehridir ve kıymet ifade eder hepimiz açısından da.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Biraz dikkat gösterin Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Ama, yani,  insan, bazen...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bana göre sol taraftan çok ses geliyor, uğultu geliyor, Sayın Bakanı duymak mümkün olmuyor; çünkü, sol taraftan gelen bu uğultu, sağ taraftan gelen Sayın Bakanın sesini boğuyor.

Lütfen sükûneti sağlayalım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Vedat Melik'in sorularına kısaca cevap vermek istiyorum.

Kendilerinin, bölgeyle ilgili olarak, iki yıldır yapılmayan ve yapılmadığını ifade ettiği ve asfalt gözükmesine rağmen, bozulduğu için oldukça zor ulaşım sağlanan yolla ilgili sorusuna yazılı olarak cevap vereceğim.

Onun dışında, Sayın Erdal Karademir'in sorusu; toprak ve su kaynaklarımızın, Köy Hizmetlerine, Tarım Bakanlığına verilen görevin il özel idarelerine verilmesiyle nasıl korunacağını soruyor. Bu hususta, bugün, vilayetlerimizde valilerimiz ve buna bağlı birimlerimiz kamu hizmetlerini nasıl yapıyorlarsa, bu hususta merkezle aralarındaki bağı nasıl kuruyorlarsa, oradaki laboratuvarlarımız, araştırma merkezlerimiz hizmetlerini nasıl yürütüyorlarsa ve bugün, orada elde edilen sonuçlar kamuoyumuzu hangi oranda tatmin ediyorsa, bu görevler il özel idarelerine devredildiğinde de bir sapma meydana gelmeyeceğini ifade ediyorum.

Bölgelerarası gelir dağılımındaki dengesizliğin bu hizmetlerin il özel idarelerine devredilmesiyle nasıl giderileceği konusunda, elbette, merkezî idarece belediyeler ve il özel idareleri yeniden düzenlenirken, bunların gelirleriyle ilgili konularda bir iyileştirmenin olması tabiîdir. İl özel idarelerini malî yönden güçlendirmediğimiz sürece, bu hizmetlerin çok etkili bir şekilde verileceğini söylemek mümkün değildir. Onun dışında, bazı bölgelerarası dengesizliğin giderilebilmesi, merkezî idarenin bu konuda uygulayacağı daha uzun vadeli politikalar ve kaynak aktarımıyla da alakalıdır. Dolayısıyla, bununla ilgili gelişmelerde hükümetlerin temel politikalarından biri olan bölgelerarası dengesizliği giderici yöndeki uygulamalar buraya da yansıyacaktır, yansımalıdır. Yani, bununla ilgili hadiseyi tabiî bir gelişme olarak ifade ediyorum.

Sayın Kerim Özkan'ın bahsettiği soru, yine topraklarımızın korunmasıyla ilgili husus. Bu  toprak  kanunuyla  ilgili  yasal  düzenleme -bundan önceki sorularda bahsetmiştim- şu anda ortaya çıkacağını düşündüğümüz boşlukları dolduracağı gibi, bu konuda daha kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirmeye de imkân verecektir.

Eksik kalan sorular varsa, onlara da yazılı olarak cevap vereceğim.

Sayın Başkan, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

3 üncü maddeyi...

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- 3202 sayılı Kanunun 41 inci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Tüzel ve gerçek kişilerle hizmet ilişkileri

Madde 41.- Bu Kanun kapsamında bulunan hizmetlere ilişkin olarak, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden gelecek taleplerin imkânlar ölçüsünde ve karşılığı ödenmek şartıyla yerine getirilmesine ilgili kurum veya kuruluş yetkilidir.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil.

Buyurun Sayın Uzdil. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yok edilmesiyle ilgili tasarının 4 üncü maddesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle, sizleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, buradan, Köy Hizmetleri Genel Müdürü arkadaşıma, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personeline ve de köylümüze, başınız sağ olsun diyorum, Allah sizlere başka acı göstermesin diyorum.

Değerli arkadaşlarım, yıllar önce var olan Toprak Su nasıl yok edildiyse, Yol Su Elektrik nasıl yok edildiyse, bugün, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz de, maalesef, yok edilmektedir.

MEHMET KILIÇ (Konya) - Onlar Köy Hizmetleri oldu Necati Bey.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Bana, kimse, gelip de, bu bizim tercihimiz demesin lütfen.

Değerli arkadaşlarım, yangından mal kaçırır gibi bu aceleniz ne, bu telaşınız ne? Neyi tercih ediyorsunuz?..

Değerli arkadaşlarım, şuradan sizlere iki satır okumak istiyorum. Aynı durum komisyonlarda da oldu sevgili arkadaşlarım. Çoğumuz komisyon üyesiyiz; komisyonlardaki yasanın gerekçesi okunmadan... Gerekçeyi okutalım mı, okutmayalım mı diye oylanır mı? Gerekçesi okutulmadan komisyonda bir yasa görüşülür mü?! Ama, maalesef, nasıl bir emir aldıysak, komisyonda "Gerekçenin okutulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir..." Yahu, arkadaşlar, gerekçe okunmaz mı?!

Bu kadar hızlı çalışabilen, bu kadar acele davranabilen Sayın Bakanımızdan şunu da istirham ediyorum: Lütfen, bir defa da şu tarımla ilgili doğru bir şey yapalım. Doğrudur, çift yolda başarılısınız, tebrik ederiz; tebrik ederiz de, Tarım Bakanıma çift yoldaki başarıyı tebrik etmek düşmez. Gelin, çiftçilerle ilgili bir başarıyı yakalayalım da, o konuda Tarım Bakanını tebrik edelim diyorum. Var mı; sevgili arkadaşlarım 2004 yılında var, tohumda var. Onu ileride konuşuruz inşallah.

Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinin iki ana görevi var -bilgilenirsek, yarın bir yerlerde konuşma şansını yakalarız- bunlardan bir tanesi, kırsal alanın altyapısının tamamlanması.

Değerli arkadaşlarım, ikincisi çok çok daha önemli; toprak ve su kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve de sürdürülebilir kılınması. Türkiye, zannettiğiniz kadar toprak zengini bir ülke değil. Doğrudur, Manavgat'ı İsrail'e satmaya çalışırız; ama, inanın, su zengini de değiliz sevgili arkadaşlarım!

O nedenle, dünyanın stratejik olarak kabul ettiği toprağa ve suya, lütfen, biz de stratejik bir madde olarak bakalım; ülkemiz için miras değil, gelecek nesillerin emaneti olarak görelim. Sevgili arkadaşlarım, toprak, hayatın başıdır, toprak ve su olmazsa hayat olmaz. İleriki günlerde her şey toprak ve su için olacak, gıda için olacak. Bugün gıdayı laboratuvarlarda üretme şansımız yok sevgili arkadaşlarım, topraktan üreteceğiz, suyu kullanarak üreteceğiz; transgenik tohumları da atacağız inşallah ve normal, sağlıklı gıdalar üreteceğiz.

Değerli arkadaşlarım, ben hayret ediyorum, ben hayret ediyorum. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldı. Köy Hizmetleriyle ilgili yasa bir yerlerde hazırlandı -bir arkadaşım söyledi- ve benim Köy Hizmetleri Genel Müdürümün, vallahi de haberi yoktu billahi de haberi yoktu.

İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Var, var...

NECATİ UZDİL (Devamla) - Komisyonda sorduk da sonradan haberi oldu; hep birlikteydik. Öyle zannediyorum, komisyon sırasında siz de izlediniz Köy Hizmetleri Genel Müdürümü. Allah yardım etsin. Yüreği parçalanıyor, gözünde bir ışıltı bile yok, suratı asık, canı sıkılıyor. Evladını yok etti, evladını!.. Genel Müdürken Genel Müdürlüğü kapatıldı. Bu arkadaşıma yazık değil mi?! Sayın Bakanım, niye benim Genel Müdürümü bu kadar sıkıntıya soktun?! Unutmayın arkadaşlarım, o benim bürokratım, ülkeme büyük katkı sağlayan insan. Tüm bürokratları, tüm devlet memurlarını buradan sevgi ve saygıyla anıyorum, onlara saygılarımı sunuyorum, selamlarımı sunuyorum.

Kimse burada bürokratların aleyhine laf atmasın. Unutmayın, bir yolsuzluk varsa, bunun arkasında siyasetçi vardır. Arkasında siyasetçi olmayan hiçbir bürokrat yolsuzluk yapamaz sevgili arkadaşlarım. Ben devlet memurluğundan geliyorum. Hükümetim derse ki "çalış", oradaki memurum, bürokratım çalışır; ama, derse ki "otur, tasarruf tedbirleri var, arabaları garaja çek, benzin kullanma..." Tarım ve Köyişleri Bakanıma söylüyorum: Aman ha, köylere gitmeyin, çiftçi araç getirirse köye gidin... Değerli arkadaşlarım, bu kadarı da yazık!

Bir de şunu söylemek istiyorum: Arkadaşlarım, bu tasarının getiriliş sebebinin IMF veya Avrupa Birliğiyle ilgisi olmadığına inanıyorum; çünkü, sevgili arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletlerinde toprak ve suyla ilgili kurum, inanın, Millî Savunma Bakanlığından sonra en büyük bütçeye sahiptir, en fazla personele sahiptir. Peki, Amerika Birleşik Devletleri eyalet sistemiyle yönetiliyor, niye toprak, su teşkilatı, ülke çapında iş görüyor, millî savunma gibi bütçeden en büyük payı alıyor? O halde, örnek Amerika Birleşik Devletleri de değil.

Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik Devletlerinde anladılar. Neyi anladılar; dünyada topraktan daha kıymetli, sudan daha kıymetli hiçbir şey yok, onu anladılar.

Peki, Avrupa Birliğine uyumla mı ilgili; değil sevgili arkadaşlarım, inanın değil. Öyle derlerse de inanmayın; çünkü, Avrupa Birliği ülkelerinde kırsal altyapı için kırk yıldır ödenek ayrılıyor. Kırsal alana ayrılan bütçe, her zaman, Avrupa Birliğinin bütçesinin yüzde 50'sinden fazlasını oluşturmuş.

Değerli arkadaşlarım, onlar, 1970'li yıllarda kırsal alanın altyapılarını bitirmişler ve hızlı bir tarımsal üretime geçmişler. İşte, bugün depoları dolu; bize dünyanın ürününü gönderiyorlar; et gönderiyorlar et... Antalyalı arkadaşlarım burada. Antalya'da lüks oteller,  5 000 000 liraya kaçak et alıyor. Ne için; gereğini yapmış. Ben ne yapıyorum; 2005 yılı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatıyorum, özel idarelere devrediyorum.

Burada, sözcü arkadaşım bir laf etti; güya, muhtarlarla, azalarla diyaloğumuz kesilirmiş, onların gönlünü yapamazmışız.

Sevgili arkadaşlarım, o arkadaşıma cevap olarak, buradan, size şunu da söylemek istiyorum: Yerel yönetimlerin üç ayağı var; bunu unutmayın. Biri belediye, biri özel idare; ama, unutmayın, üçüncü ayağı muhtar. Köyünde olsun mahallesinde olsun; köylüsünü, mahallesini en iyi tanıyan insan muhtardır. Öyle sosyal  yardım fonlarından mahalle temsilcisiyle, memurla mal dağıtarak muhtarları da bir tarafa bırakmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Necati Bey, toparlamanız için kısa bir süre veriyorum; lütfen toparlayın.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, köylere kömür dağıtıyorsunuz. İnanın, köylünün kömür sobası yok. Var mı Mehmet Sarı, var mı bizim köylerde kömür sobası; yok. Biz ne yapıyoruz; köylere kömür dağıtıyoruz, ondan sonra da onun pazara getirilip satılmasını sağlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, olmaz. O zaman, şunu unutmayın: Muhtarlara da gereken değeri vermek zorundasınız. Köyüne hizmet götüren, kırsal alana hizmet götüren insana, buradan sevgiler, saygılardan başka bir şey gönderemeyiz.

Değerli arkadaşlarım, dert çok. Ben, bunları okumayı pek düşünmüyorum; ama, şunu da söylemek istiyorum: Gelin, yolsuzluğu önleyelim. Nasıl mı; Köy Hizmetlerini kapatarak değil, o yapıyı küçülterek değil.

Değerli arkadaşlarım, gelin, şu dokunulmazlığımızı -değil mi- biraz sınırlandıralım, şu kürsüde konuşan arkadaşa da karışmayalım; bırakın, biraz içini döksün, biraz anlatsın; ama, gelin, şu milletvekilleriyle ilgili, yolsuzlukla ilgili konularını da sınırlayalım. Sevgili arkadaşım, demin, çıktı, burada "biz, vatandaşa söz verdiğimiz her şeyi yaptık" dedi; doğru... Herhalde, arkadaşım, burada, vatandaşa söz verdiği her şeyi yaptığını zannediyor; ama, vatandaş, Sayın Başbakanımın televizyonlarda verdiği sözü yerine getirmediğini biliyor ve Sayın Başbakanımın bu sözünü yerine getirmesini bekliyor.

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

NECATİ UZDİL (Devamla) - Size, bu duygularla sevgiler, saygılar sunuyorum. Bu tasarıya oy verirken bir daha düşünmenizi rica ediyorum. Hepinize güzellikler diliyorum. Önümüzdeki kurban bayramınızı da, buradan şimdiden kutlamak istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan'da.

Buyurun Sayın Arslan. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktinde, Köy Hizmetleriyle ilgili kanun tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Sizi, bu saatte çok fazla tutmayacağım; ama, çok değerli arkadaşlarımın, zaman zaman, komisyonda, birlikte mesaide bulunduğum arkadaşlarımın buradaki tenkitlerini dinleyince, bir şeyler söylemek gerektiğine inandım.

Değerli arkadaşlarım, eğer maksadınız üzüm yemekse, bu kanun gerekli; ama, maksadınız bağcı dövmekse, dövebilirsiniz, bağcıları bir bir sıradan da geçirebilirsiniz; ama, siz ne kadar bağcıların üstüne gelirseniz gelin, bu millet, Allah'ın izniyle, bu iktidar döneminde üzüm yemeye devam edecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İnşallah!..

GÜROL ERGİN (Muğla) - Üzüm yerine ayva yediriyorsunuz, ayva!..

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Değerli kardeşlerim, ben, muhalefet partisi sıralarından kürsüye gelen arkadaşlarımı dinliyorum. Tabiî, yeni arkadaşlarımız, zaman zaman sabırsızlanıyorlar; ama, biraz, yaş itibariyle, sizi geçmişe götürmek istiyorum. 1983 seçimleri gözümün önüne geliyor. Televizyonda, rahmetli Özal ile rahmetli Calp'in karşı karşıya geldiği noktalar gözümün önüne geliyor. Rahmetli Özal diyor ki "ben, Boğaz Köprüsünü satarım." Rahmetli Calp de diyor ki "hayır, sattırmam."

Bu köprünün altından çok sular geçti değerli arkadaşlarım, aradan yirmiiki sene geçti -yirmibir sene bitti, yirmiiki senenin içerisindeyiz- ama, bu millet, iki rahmetliyi de, düşüncelerinden dolayı çok iyi değerlendirmektedir.

Tarih, yirmi sene sonra, bu kürsüden bizleri de değerlendirecek, bizleri de konuşturacak, bizleri de dinleyecek, bizim de tutanaklarımız okunacak. Onun için değerli kardeşlerim, konuşurken, sadece bugünü, günü kurtarmak adına konuşmayı değil de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu güzel, bu yüce çatısı altında bir tarih yazdığımızı da bilmenizi isterim, bu ölçüler içerisinde değerlendirmenizi isterim. Sayın Enver Öktem'in konuşmalarını dinlerken, tarih, acaba, Enver Beyi hangi noktaya koyacak diye de gerçekten merak ettim değerli arkadaşlarım.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yasaya gel yasaya...

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Ben, yine, bu kürsülerden, Mümtaz Soysal Hocamın gayretlerini gördüm; "Telekomu özelleştirtmem" diyordu. Bugün hangi noktadayız değerli arkadaşlarım? Telekomun o günkü fiyatı nerede, bugünkü fiyatı nerede... Lütfen, bu ölçüler içerisinde değerlendirin.

Ben, inanıyorum ki, iktidar koltuğunda siz, şurada da biz otursaydık, siz de Köy Hizmetlerinin bu hantal yapısıyla, bu sıkıntılı yapısıyla, bu mevcut yapısıyla devam edemeyeceğini bilirdiniz. Zaten, bütün seçim konuşmalarında, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk Partisi mensupları, bu hantal yapının bırakılması gerektiğini, yerelleşmenin gerektiğini ve muhakkak surette de bu yerel yönetimlere hizmet verilmesi gerektiğini, yetki verilmesi gerektiğini savunduk.

Şimdi, merak ediyorum; biraz önce arkadaşlarım söyledi...

BAŞKAN - Sayın İlyas Arslan, sataşmaya neden olup, uzatma kaynağı olmayın.

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Hayır, Sayın Başkan, sataşmayacağım.

Bu millet bize nasıl yetki vermişse, il genel meclisi üyelerimize de o yetkiyi vermiştir. Bırakın şu yetkiyi paylaşmadan geri durmayı, yetkinizi paylaşın. Bize nasıl bu millet güveniyorsa, biz de, il genel meclisi üyelerimize güvenelim, valilerimize güvenelim.

Ben, Köy Hizmetleri ağının geniş olduğu bir ilin milletvekiliyim, Yozgat Milletvekiliyim. 600 civarında köyüm var, en ücradan en bu tarafa...

Değerli arkadaşlarım, şehre 130 kilometre uzaklıktaki bir köy muhtarının, bir köy içmesuyunu veya yolunu veya toprak analizini veya buna benzer bütün hizmetlerini yaptırmak için -Sayın Bakanım anlattı, diğer arkadaşlar anlattı- yaşadığı prosedürü hep beraber biliyoruz. Nereye getiriyor, ilde ne kararlar alınıyor, bölgeye nasıl gidiyor, Genel Müdürlüğe nasıl gidiyor, Genel Müdürlükte sizler ne kadar yoruluyorsunuz, bizler ne kadar yoruluyoruz; neticede, tekrar ile gidiyor, tekrar uygulama alanına gidiyor; belki, bir dönem bu şekilde geçip gidiyor.

Değerli arkadaşlarım, siz, bu muhtarların, bu il genel meclisi üyelerinin, odalarınıza, her gün, her ay, her yıl gelmesinden, büyük mutluluk mu duyuyorsunuz?! Çözelim bu insanların merkezî yerde görevini, çözelim ilinde görevini ve onlar da rahat etsin, biz de rahat edelim; biz de kanun yapma olayımızı gerçekleştirelim.

Değerli arkadaşlarım, aslında, çok şeyler konuşmak isterdim. 4 üncü madde çok önemli bir madde; bölge müdürlüklerinin devri maddesi.

Bir de şunu söylemek istiyorum: İller arasındaki dağılımı siz uygun buluyor musunuz? Bugüne kadar yapılanları yeterli buluyor musunuz? Osmaniye ile Adana'nın aynı olduğunu Necati Bey kardeşim -biraz önce konuştu- söyleyebilir mi? Bir başka ilin, bir başka ille, öbür ille, bölge müdürlüklerinin olduğu ille, bölge müdürlüklerinin hitap ettiği illerin eşit paylaşım yaptığı kanaatinde misiniz? Ben o kanaatte değilim. Onun için, bırakın, herkese, nüfusuna göre, şartlarına göre, bu paylar, özel idarelere, kendi insanlarınıza bu yetkiler devredilsin. İnşallah, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki aylarda duble yoldaki başarı gibi başarı elde edilecek. Bütün halkımız, bütün köylümüz, bu yönde, size de muhalefet olarak teşekkür edecek, iktidar olarak bize de teşekkür edecek.

Bu kanunu, gelmiş geçmiş bütün partiler, bütün iktidarlar istemiştir. Ne IMF ile ilgisi vardır ne şununla ne bununla. Mecliste, komisyonda hep beraber konuştuk.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bravo!

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Sayın Bodur, gecenin bu saatinde neşenizi anlıyorum.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Biz de sizi çok iyi anlıyoruz!

İLYAS ARSLAN (Devamla) - Ama, hiç merak etmeyin, bu kanun çıkacak. Bu kanun çıkacak ve tarih sizi de, bizi de inşallah yad edecektir.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahısları adına söz alanlardan, biraz önceki tartışmadan da gerekli sonucu çıkarmış Sayın Cemal Uysal; bize, pusulayla, birinci sıradaki şahsı adına konuşma hakkından vazgeçtiğini söyledi. Uzatmadan, ikinci sıradaki, Giresun Milletvekili Sayın Mehmet Işık arkadaşımızın sözüne geçiyoruz. Gördüğünüz gibi, kurallar yerine getirilirse süre uzamıyor.

Buyurun Sayın Işık.

MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 726 sıra sayılı Köy Hizmetlerinin lağvıyla ilgili yasa tasarısının 4 üncü maddesi konusunda şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan bir arkadaşım "biz üzüm yemeye devam edeceğiz" dedi. Keşke öyle olsa... Bugün, köylümüz, fevkalade büyük sıkıntılar içerisinde. Bütün üreticileri destekleyen kurumlar ortadan kaldırıldı, işlevsiz hale getirildi. Avrupa'nın, Amerika'nın verdiği desteklerden mahrum kılındı; bir şey üretemez, ürettiğini satamaz hale geldi. Keşke, üzüm yiyecek durumda olsaydık, bunu, biz de memnuniyetle karşılar ve alkışlardık.

Tarım satış kooperatiflerini de bu arada zikretmek istiyorum. Tarım satış kooperatifleri de destekten uzak, krediden uzak tutularak köylünün tek dayanağı olan tarım satış kooperatifleri de, maalesef, devredışı bırakılmaya çalışılıyor. Köylü, bir yerde, baş başa bırakıldı kaderiyle.

Şimdi, bunlar yetmiyormuş gibi, bir de kendisine altyapı hizmetleri götüren Köy Hizmetlerini kaldırmaya çalışıyoruz. Köy Hizmetlerinin kaldırılması, belki ilk aşamada şöyle bakınca, yerelde sorunların çözülmesi, daha yakından sorunların bilinmesi ve dolayısıyla da bu sorunların çözümünde daha hızlı davranılması gibi bir gerekçeye dayandırılabilir; ama, Türkiye'de durum nedir? Acaba, gerçekten, hızlı ve adil bir hizmeti halkımıza, köylümüze sunmamız mümkün olacak mı?

Şimdi, ben size bazı rakamlar vermek istiyorum. Bakınız, birkaç ilden örnekler vereceğim. Afyon, yolların yüzde 58'i asfalt, yapılacak yol miktarı 18 kilometre. Adana, 2 200 kilometresi asfalt, 8 kilometre yapılacak yol var. Artvin, 120 kilometre asfalt yapılmış, 1 389 kilometre daha yapılacak yolu var. Diyarbakır, yüzde 1'i asfalt ve 468 kilometre daha yapılacak yolu var. Erzurum; 370 kilometre asfaltı var, 676 kilometre daha yapılacak yolu var. Giresun -benim seçim bölgem; esas burada dikkatinize özellikle sunmak istiyorum- asfalt olarak yüzde 5 asfalt yapılmış, 1 561 kilometre yolu tesviye, yani toprak. O yağışlı iklimde toprak yol; yani, her yağmur yağdığında otomobillerin içinde saplanıp kaldığı yol durumunda. 1 137 kilometre de yeni yapılacak yolu var.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şebinkarahisar'da da öyle.

MEHMET IŞIK (Devamla) - Şebinkarahisar da aynı durumda hemşerim; merak etme.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Daha kötü.

MEHMET IŞIK (Devamla) - Aynı hemşerim; o da nasibini almış Giresun'un nasibinden.

ÜNALK KACIR (İstanbul) - Çeyreği kadar.

MEHMET IŞIK (Devamla) - Kayseri; yüzde 50 asfalt, yapılacak yol 17 kilometre. Kırklareli; yüzde 50 asfalt, sıfır kilometre yapılacak yol ihtiyacı. Kırşehir; yüzde 40 asfalt, sıfır kilometre yol ihtiyacı. Ordu -yine yağışlı bölgeye geldik- yüzde 5 asfalt, 2 097 kilometre ham yol, toprak yol -dediğim gibi her yağmurdan sonra saplanıp kalınan yollar- 1 150 kilometre de daha yapılacak yolu var. Trabzon -özellikle bunları biraz bölge olarak seçiyorum- yüzde 3 asfalt miktarı, 1 669 kilometre ham yolu var, 559 kilometre de yeni yapılacak yol ihtiyacı var. Sonuç olarak...

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bu sistemle olmuyor o yol.

MEHMET IŞIK (Devamla) - Başka şey söyleyeceğim, müsaade ederseniz.

Sonuç olarak, Türkiye'de, şu anda, ülkemizde, 10 722 kilometre daha yeni yapılacak yol ihtiyacı var. 10 722 kilometre. 55 589 kilometre de ham -stabilize değil, ham; stabilizesi ayrı- 130 000 kilometre de stabilize yol var. Elimizdeki program, Türkiye'nin tablosu bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın lütfen.

MEHMET IŞIK (Devamla) - 2 dakika müsaade edin; bir şeyi özellikle belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, size sormak istiyorum; bu illere dikkat ederseniz, genelde zengin illerin durumu, yani, özel idare gelirlerinin yüksek olduğu illerin durumu iyi, özel idare gelirleri iyi olan, nüfusu da kalabalık olan illerin altyapı sorunları çözümlenmiş; ama, ekonomik bakımdan güçsüz olan illerin, yol yapımı zor olan illerin durumu kötü.

Peki, merkezî planlama olmadan şimdi ödenekleri göndereceğiz. Nasıl göndereceğiz; her ile nüfus başına belli bir para göndereceğiz. Geri kalmış olanlar, geri kalmış olmakla devam edecek; ileri olanlar da, daha lükse geçecek, belki kanalizasyon ve diğer hizmetlerini yapmaya geçecek. Onlar daha yüzde 3'lerde, 2'lerde, ötekiler yüzde 70-80'lerde. Coğrafî şartları da onlara göre çok daha zor iller; ama, nüfus başına aldığı para aynı para. Nasıl sağlayacaksınız bu adaleti? "Adalet" partinizin başındaki birinci isim. Nasıl sağlayacaksınız bölgeler arasındaki, iller arasındaki bu adaletsizliği, nasıl kaldıracaksınız merkezî planlama olmazsa? Haa, bu haksızlık var, bugüne kadar yapılmış; ama, bunu düzeltmek mümkün. Alır bilgisayarı karşısına, hangi ilin ne kadar ihtiyacı var bakar ve mevcut olanaklar neyse, onu ona göre dağıtır ve bu şekilde çözümlenir.

Efendim, mahallî ihtiyaçlar, en iyi mahallinde bilinir. Biliniyorsa, program orada yapılır, biraz da fazla yapılır, merkeze geldiği zaman, merkez, ihtiyaçlarına göre bunu planlar, düzenler ve adaletli bir çözüm gelir. Yoksa, geri kalmış iller, geri kalmış olmaya devam edecek; ileri giden iller de, belki çok daha ilerde, çok daha çağdaş bir yaşama kavuşacak.

Bunun sonu nedir biliyor musunuz arkadaşlar; köylü üretemez, ürettiğini çarşıya getiremez, getirdiğiyle de geçinemez ve sonra da valizini alır, o köyleri terk eder, büyük şehirlerin varoşlarında hayatını devam ettirmeye çalışır ve bugün bildiğimiz, hepimizin bildiği sosyal problemleri Türkiye'nin gündemine taşırız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.

10 dakika süreyle soru cevap bölümüne geçiyoruz.

Birinci sırada, her zaman olduğu gibi, Sayın Ahmet Işık; lütfen, yorum yapmayıp sorunuzu sorun.

AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, ben genelde soru soruyorum, yorum yapmıyorum; teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, vasıtanızla, şu soruyu yöneltmek istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış olan sözleşmelerin, devam eden yatırım projelerinin, Genel Müdürlüğün leh ve aleyhine açılmış ve açılacak olan davalar ile icra takiplerinin, bütün hak, yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte akıbetinde gecikme gibi sorunlar yaşanacak mıdır? Devir nedeniyle personel, kadro, ödenek, taşınır ve taşınmaz devri gibi konularda yaşanması muhtemel sorunlar var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Erdal Karademir, buyurun.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana iletmek istiyorum; köy yollarında soğuğun -20-25 dereceye vardığı, kar kalınlığının 1-2 metreyi aştığı zamanlarda karla mücadelenin ne kadar zor olduğu bilinmektedir. Böylesi bir durumda dağlık bölgede yolları bulmak ve ulaşıma açmak bazı riskleri beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, bölgeyi ve yolları tanımak önemlidir. En küçük bir hata, hem iş makinesi gibi maddî kayıplara hem de can kayıplarına neden olabilecektir. Bu yasa tasarısı bu tür sorunları nasıl çözecektir?

İkinci bir sorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü eğitim alanında da görev üstlenmektedir. Bugün üstlenmiş olduğu taşımalı eğitim sayesinde, devletin birçok köyde okul yapma ve buralara öğretmen atama sorununu gidererek kamu harcamalarında tasarrufa neden olmaktadır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün üstlenmiş olduğu taşımalı eğitim sayesinde birçok çocuğumuz eğitim alma olanağına kavuşmuşken, bu kurumun kapatılmak istenmesi, eğitime vurulmak istenen bir darbe midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu; buyurun.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak istiyorum. Sayın Bakan, daha önce birkaç kez sözü edilmiş olan "kaynak aktarımı vesilesiyle bölgelerar asındaki fark giderilecek" dedi; biraz açmasını rica edeceğim.

Biraz önce, grubu adına konuşan iktidar partisi sözcüsü, nüfusa göre kaynak aktarımını ifade etti. Benim seçim bölgem Uşak'ın, hâlâ, Ege'nin ortasında olmasına rağmen içmesuyu olmayan köyleri vardır ve sadece 3 milletvekili çıkarır, küçük bir ildir. Böylece, nüfusu küçük olan iller ile büyük ve zaten gelişmiş olan, örneğin komşumuz Denizli gibi iller arasındaki farkın açılacağı ifade ediliyor; buna bir açıklık getirirseniz memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik; buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakana bir  iki soru yöneltmek istiyorum.

Bildiğiniz gibi GAP Projesi kapsamında 1995 yılından beri sulanmakta olan Harran Ovasında tarlaiçi drenaj sistemi yoktur; bu nedenle, giderek artan bir şekilde Harran Ovasında ciddî anlamda tabansuyu yükselmesi problemi vardır. 2005 yılında binlerce dönüm arazi tabansuyu yükselmesinden dolayı ekilemeyecektir. Gerçi, son birkaç yıldır ovada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde küçük çapta drenaj sistemi çalışması yapılmaktadır; ancak, bu çalışmalar çok ağır ilerlediği için yetersiz kalmaktadır.

Şimdi soruyorum: Harran Ovasındaki drenaj kanalları işlerinin parasal kaynağı şu anda merkezden karşılanmasına rağmen yetersiz kalırken, bu çapta büyük işleri yapmaya özel idarenin bütçesi yetecek midir?

Harran Ovasındaki drenaj probleminin çözümü de, artık, bundan sonra, Şanlıurfa İl Özel İdaresinin problemi mi olacaktır?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin, buyurun.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben, Sayın Bakana birkaç soru yönelteceğim.

Birinci sorum şu: Bu yasa tasarısının Tarım ve Köyişleri Bakanlığında değil, Başbakanlıkta hazırlandığını bildiğimize göre, acaba, burada Sayın Tarım Bakanı yerine Sayın Başbakan olup da, sorularımızı yanıtlaması daha doğru olmaz mıydı?

İkinci sorum: İlgili Genel Müdürlükte Toprak Kaynaklarının Etüdü ve Veri Tabanı Projesi diye beş yıllık bir proje hazırlandığı konusunda bilgilerimiz var. Şimdi bu proje ne olacak? Bu projede görev alan öğretim üyeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması konusunda hangi görüşleri ifade etmişlerdir?

Üçüncü sorum: Taşradaki uygulamalara Ankara'dan karar verildiği ve bunun da sıkıntılara yol açtığı için bu Genel Müdürlüğün kapatıldığı birçok arkadaşımız tarafından ifade edildi. Ben şimdi soruyorum: Tarım ve Köyişleri Bakanlığında kırsal kalkınma genel müdürlüğü kurulmak isteniyor; mademki, Ankara'dan bu işleri yapmamamız gerekiyor, böyle bir genel müdürlük niye kurulacak?

Son olarak da, Sayın Bakana yöneltilen bir soruya ben yanıt vereyim. Sanıyorum Sayın Akbulut söylemişti, Cumhuriyet Halk Partisi geçmişte şöyle düşünüyordu diye. Sevgili arkadaşım, ben konuşurken söyledim, sen dinlememişsin. Bakın, aynen söylüyorum, bizim sözünü ettiğiniz ifademiz şudur: "Merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında eşgüdümü sağlamak amacıyla yerel yönetim bakanlığı kuracağız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü, bugünkü görev ve yetkileriyle bu bakanlığa bağlayacağız." Yazılı metin burada. Onun için, lütfen, bunu Sayın Bakana değil de, ben bize sorulmuş kabul ettim; size yanıt veriyorum.

Sayın Bakanı ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 4 üncü maddeyle ilgili olarak milletvekili arkadaşlarımızın sorduğu sorulara kısaca cevaplar vermek istiyorum.

İlkönce, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Işık'ın ifade ettiği sorular. Bu devir işlemlerinin sonucunda problemler ortaya çıkacak mı diye sormuştu. Bununla ilgili konuda, yürüyen projeler ve davalar konusunda bir problemin olmayacağını, bununla ilgili, tasarıda teferruatlı düzenlemelerin yapıldığını, ayrıca Bakanlığımızın hazırlayacağı devir usul ve esaslarını belirleyen bir düzenlemenin Bakanlar Kurulu kararıyla hayata geçirileceğini ve dolayısıyla bununla ilgili muhtemelen karşımıza çıkacak problemleri önlemeye çalışacağımızı ifade edebilirim.

Sayın Erdal Karademir'in sorularına gelince; özellikle tabiat şartlarının zor olduğu, iklimin sert, karla mücadelenin meşakkatli olduğu zaman dilimlerinde bu hizmetlerin nasıl yapılacağını soruyor. Ben, bu konuda, anlaşılması zor bir hususun olmadığını görüyorum; çünkü, bu, ihtisas kazanmış, çalışan, o bahsettiği zor şartlarda makineleri kuran operatörlerimizi biz hizmetten alıkoymuyoruz; o insanlar, bugün çalıştıkları yerlerde çalışmaya devam edecekler. Dolayısıyla, işin zahmeti bugün nasıl görülüyorsa, zahmetli olan işler nasıl yerine getiriliyorsa, devam edilebilecek bir durumda. Dolayısıyla, bununla ilgili konuda bir problemle karşılaşmayacağız.

Eğitim konusuna gelince; bugün, Köy Hizmetlerinin, özellikle sosyal altyapı diye ifade ettiğimiz konularda, çok yetişmiş bir insangücü var ve bütün illerimizde var. Bu, en temel mühendislik hizmetleriyle yapılabilecek bir şey; yani, genel bilgiye dayalı şeyler, çok özel teknik bilgileri gerektirmeyen, yani yol, su, kanalizasyon vesaire gibi hususlardır. Dolayısıyla, bununla ilgili eğitim hizmetlerinin illa merkezden verilmesinin şart olmayacağını, bununla ilgili eğitimlerin çok kısa sürede tamamlanabileceğini düşünüyorum.

Sayın Osman Coşkunoğlu sorusunda "bölgelerarası dengesizlik nasıl giderilecek ve mevcut, bugün karşı karşıya olduğumuz bu dengesizlik devam etmeyecek mi" diyor. Efendim, Türk ekonomi politikalarının en temel hedeflerinden bir tanesi -gelişmekte olan bütün ülkelerde- bölgelerarası dengesizliği azaltıcı yönde tedbir almaktır. Bu, Köy Hizmetlerinin merkezî idare bünyesinde kalarak hizmetini sürdürmesiyle veya yerel yönetimlere devredilmesiyle vazgeçilecek bir husus değildir ki! Yani, bugün, hükümetler hangi anlayışı temsil ederse etsin, yani merkez sağ veya sol, bölgelerarası dengesizliğin kaldırılması en temel politik araçların hedeflerinden birisidir ve dolayısıyla, hükümetler, bununla ilgili yeni tedbirleri almak, yeni kaynakları bu amaçla kullanmak durumundadırlar. Grubumuz adına konuşan arkadaşımın bugün için geçerli olan bir hususu söylemesi, yarın ilave politikaların, ek tedbirlerin uygulanmayacağı anlamına gelmez, bundan daha tabiî ne olabilir?!

Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat Melik'in özellikle GAP bölgesiyle ilgili söylediği hususlara gelince; bugün, bu çalışmalar devam etmekte ve bunlar Şanlıurfa İl Müdürlüğümüz bünyesindeki elemanlarımızla yapılmakta. Yani, bugün yapılanın, iyi veya kötü, eksik veya fazla, her neyse, geriye düşmesi diye bir şey söz konusu olmayacaktır; ama, amaç elbette iyileştirmektir. Dolayısıyla, parasal kaynak konusunda bugün merkezî idarenin bu maksatla tahsis etmiş olduğu kaynak, zaten Şanlıurfa İline aktarılacaktır; ama, bu, elbette, bugün nasıl yeterli değilse... Genel bir eksiklik konusuna elbette katılıyoruz. Yani, il özel idarelerinin imkânları elverdiği ölçüde ve merkezî idarenin bütçeden ayırdığı payla... Biraz daha uzun vadeli düşünürsek, önümüzdeki yıllarda, özellikle güneydoğuda, sulama sorunlarını -yani, sadece tabansuyunu değil- Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri çözmek zorundadır; orada, bugün, büyük ölçüde, sulama yatırımlarındaki gecikmeyi çözmek ve aynı zamanda, sulama sistemini iyileştirmek zorundayız. Bunu, kendi hükümetimize ait bir tasarruf olarak da düşünmüyorum, bunu Türkiye yapmak zorundadır. Türkiye, tarım alanındaki gelişme için GAP'taki bu imkânı kullanmak durumundadır; dolayısıyla, bununla ilgili kaynakların, öncelikli olarak gelişmeye uygun yerler için tahsisi zorunluluktur.

Sayın Gürol Ergin Hocamızın sorusuna gelince; Sayın Hocam        -belki, tırnak içerisinde olduğu gibi aktaramayacağım- şu ifadeyi kullandı: "Bu tasarıyı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hazırlamadığına göre, Başbakanlıkta hazırlandığına göre, burada Sayın Başbakan otursa olmaz mıydı?" Elbette, Başbakanımız burada olsaydı ve biz de bu tasarıyla ilgili düşüncelerimizi onun nezaretinde beraber görüşseydik iyi olurdu; ama, pratikte buna imkân olmadığını biliyoruz.

Arkadaşlarım, yalnız, bir hususa dikkat çekmek istiyorum, o da şu: Sanıyorum, Grup adına konuşan arkadaşlarımız söyledi; biz bu tasarıyı, bugün, size hiç haber vermeden getirmedik. Bununla ilgili konular Parti Programımızda var, acil eylem planında bahsediyoruz ve hükümet programımızda var. Dolayısıyla, biz, yerel yönetimlerin, mahallî idarelerin güçlendirilmesi, yönetimin tabana yayılması konusunda baştan beri, kamuoyuna, vatandaşlarımıza -ve bu hususta kayıtlara geçerek- bunları ifade etmişken, bizim, Köy Hizmetleriyle ilgili, yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarımızın Başbakanlıkta hazırlandığını söylemek ve ilgili kurumların haberi yok demek, bence hakikati ifade etmiyor. Yani, bundan haberi olmayan hiçbir AK Partili arkadaşımız yok.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Olmadı Sayın Bakan, istirham ediyorum; siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum nerede hazırlandığını.

BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Hocam, partinin programında varsa, acil eylem planında varsa, hükümet programında varsa, biz, bundan kimsenin haberi yoktur iddiasını nasıl söyleyebiliriz; ama, Başbakanlıktan bununla ilgili katkı verilmesinden daha tabiî ne var.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Katkıyı sonra versin...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Hocam, hadiseyi çok fazla abartmamamız lazım.

BAŞKAN- Lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Bakan, süreyi de aştınız. Şimdi sizi süre aşımı konusunda uyarmazsam İnci Hanım darılacak. Süreyi aştınız, toparlayın lütfen.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Değerli arkadaşlarım, bir konu var; onu açıklığa kavuşturduktan sonra maddeyle ilgili işlemleri tamamlayacağız.

Çorum Milletvekilimiz Sayın Agâh Kafkas bir pusula göndermiş. Pusulayı aynen okuyorum: "Sayın Başkan, tutanakları inceledim. Bana hitaben 'başka bir önlem almamıza gerek bırakmadan lütfen yerinize oturun' gibi ifadeyle şahsıma hakaret ettiniz. İçtüzükte böyle bir hüküm yok. Bu durumu düzeltmek için kısa bir söz istiyorum. Gereğini arz ederim" diyor.

Sayın Agâh Kafkas, bu kutsal çatı altında, hele hele Divanın, bir üyeye hakaret etmesi söz konusu olamaz. Şimdi sizin ısrarlı söz talebinizi doğru bulmadık, bu, usul değil dedik; ama, siz ısrar ettiniz ve kürsüye doğru yürüdünüz. Yerinize oturmanızı arka arkaya rica ettik. Bu arada, ikisi de Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi olan Divan Kâtibi arkadaşlarımın önerisi üzerine, sizin meydana getirdiğiniz kargaşayı durdurabilmek için 10 dakika ara vermek durumunda kaldık. Ben 10 dakika ara verme ihtimalimizi bir önlem olarak söylediğim zaman, bu size hakaret olur mu?! Sakın böyle almayın. 10 dakika ara vermek, bazen Meclis çalışmalarında sükûneti sağlamak için gerekiyor. Bu, kimseye hakaret anlamına değildir. Böyle bir yanlış anlama beni üzdü.

İnşallah açıklamalarım sizi tatmin etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Değerli milletvekilleri, 4 üncü madde kabul edilmiştir.

Çalışma süremiz sona ermiştir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Ocak 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.00