DÖNEM:
22 CİLT: 72 YASAMA YILI: 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
49 uncu Birleşim
11 Ocak 2005 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun Milletvekili İlyas Sezai
Önder'in, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun kapsamına alınması düşünülen iller arasına Samsun
İlinin de dahil edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
2.- Karaman Milletvekili Mevlüt Akgün'ün,
Karaman'daki bisküvi üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere
ilişkin gündemdışı konuşması
3.- Ağrı Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı
İli çevresindeki jeotermal kaynakların kullanıma açılmasıyla ısınma sorununun
çözümüne ve kurulması düşünülen üniversiteler arasına Ağrı Dağı Üniversitesinin
de alınmasına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1362) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/240)
2.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
Baloğlu'nun (6/1257) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/241)
3.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/271) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/242)
4.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Kanununda Yapılması
Gereken Değişiklikle İlgili Kanun Teklifinin (2/185) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/243)
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına ilişkin Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu (5/13) (S. Sayısı: 729)
2.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş
ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici
Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S.
Sayısı: 305)
3.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı:
701)
4.- Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/915) (S.Sayısı: 726)
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün,
İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2.- Ankara Milletvekili Bayram Ali
Meral'in, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması
VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1.- Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in,
özel tiyatrolara verilen devlet desteğine ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4022)
2.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Vedat
YÜCESAN'ın, Frigya Vadisinin korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4103)
3.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, özel tiyatrolara verilen ödeneğin gecikme nedenine ilişkin sorusu
ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan MUMCU'nun cevabı (7/4235)
4.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
TCDD'nin bir denizcilik şirketiyle imzaladığı sözleşmeye ilişkin sorusu ve
Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4237)
5.- Denizli Milletvekili Mehmet U.
NEŞŞAR'ın, SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devrine yönelik çalışmalara
ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat
BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4280)
6.- Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
doktorların ve diğer sağlık personelinin hastalara yönelik davranışlarına
ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4303)
7.- Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya'da bazı köylerin bağlı olduğu belediyelerin değiştirilme
nedenlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun
cevabı (7/4318)
8.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
İzmir-Tire Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin görevden alınma nedenlerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4328)
9.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
öğrenci yurtlarındaki propaganda yasağının kaldırılıp kaldırılmadığına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in cevabı (7/4346)
10.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
YAKA'nın, Aydın-Kuşadası İlçesinde öğretmenlerin bir şahsın konferansına
gönderildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'in
cevabı (7/4347)
11.- Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI'nın, Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliğindeki bazı değişikliklere ve
ülkemizdeki yurt sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
ÇELİK'in cevabı (7/4348)
12.- Ordu Milletvekili Kâzım TÜRKMEN'in,
kamu ve özel kuruluşlardaki münhal özürlü kadrolarına ilişkin sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4350)
13.- Kırşehir Milletvekili Hüseyin
BAYINDIR'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4362)
14.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Karayolları Genel Müdürlüğü Görevde Yükselme Yönetmeliğine ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4366)
15.- İzmir Milletvekili Bülent
BARATALI'nın, Bingöl depremi nedeniyle yapılan suiistimallere ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4368)
16.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Ordu İli Fatsa-Aybastı Reşadiye dere yolu çalışmalarının ne zaman
tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in
cevabı (7/4369)
17.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
Samsun Gübre Fabrikasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4390)
18.- Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Konya Et Kombinasının özelleştirilme sürecine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4391)
19.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Karayolları Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen ihalelere ilişkin Başbakandan
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4396)
20.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, TSE Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sorusu
ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un cevabı (7/4397)
21.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
Bursa-Harmancık İlçe Belediyesinin çay bahçesi ve kafeterya inşaatının ödenek
durumuna ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4401)
22.- Ankara Milletvekili Zekeriya
AKINCI'nın, ASKİ tarafından ihale verilen firmalara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir Aksu'nun cevabı (7/4407)
23.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Elazığ'daki yol yapım çalışmalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4413)
24.- Afyon Milletvekili Halil
ÜNLÜTEPE'nin, Afyon Depreminden etkilenen hayvancılıkla geçinen
vatandaşlarımızın durumuna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
ERGEZEN'in cevabı (7/4415)
25.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
Belevi-Selçuk-Meryemana yolunun, Kuşadası-Meryemana ve Şirince Köyü kavşağının
ne zaman tamamlanacağına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki
ERGEZEN'in cevabı (7/4416)
26.- Samsun Milletvekili Haluk KOÇ'un,
Samsun Tarım İl Müdürlüğündeki personel atamalarına,
- Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un,
tarım sektöründe kadının rolünü öne çıkaran projelere,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Enerji İçecekleri Tebliğindeki değişikliğe,
- Şanlıurfa Milletvekili Turan TÜYSÜZ'ün,
Şanlıurfa Tarım İl Müdürlüğünden GAP-EYAM Müdürlüğüne geçişleri yapılan
işçilere,
İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4420, 4421, 4422, 4423)
27.- Manisa Milletvekili Ufuk ÖZKAN'ın,
Bodrum-Milas Havaalanına yeni bir dış hatlar terminali yapılıp yapılmayacağına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4425)
28.- İstanbul Milletvekili Kemal
KILIÇDAROĞLU'nun, ÖTV Kanununun yürürlüğe girmesiyle kolalı gazoz, alkollü
içecek ve tütün mamullerine uygulanan vergi miktarlarına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4454)
29.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Türk Gıda Kodeksi-Enerji İçeceği Tebliğinin iptaline ve yeni bir tebliğ
çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami
GÜÇLÜ'nün cevabı (7/4466)
30.- İzmir Milletvekili Enver ÖKTEM'in,
konuşma-işitme engellilerin SSK hastanelerindeki Telefonla Randevu Sisteminden
doğan mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4470)
31.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
seyyar satıcıların tâbi olduğu vergilendirme usulüne ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4477)
32.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
Sivas-Gemerek Kaymakamıyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4488)
33.- Muğla Milletvekili Ali Cumhur
YAKA'nın, Datça Belediyesi Atıksu Arıtma Tesisine ilişkin sorusu ve Bayındırlık
ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4492)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı.
Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, Verem
Savaş Haftasına,
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin,
Karayolları Taşıma Yönetmeliğinin yarattığı sorunlara,
Uşak Milletvekili Alim Tunç, öğrenci affı,
YÖK ve altyapısı tamamlanmış olup kurulmayı bekleyen üniversitelere,
İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.
Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliği
Türk Grubu ile Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, NATO Parlamenter Asamblesi
ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grupları oluşturmak üzere, siyasî parti
grup başkanlarınca aday gösterilen yedek üyelere ait Başkanlık tezkeresi,
Konya Milletvekili Muharrem Candan'ın,
Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,
Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının:
1 inci sırasında bulunan, Kamu İhale
Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/212) (S. Sayısı:
305) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin komisyon raporu henüz
gelmediğinden,
2 nci sırasında bulunan, Tarım Ürünleri
Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısının (1/821) (S. Sayısı : 701) görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,
Ertelendi.
3 üncü sırasında bulunan ve görüşmeleri bu
birleşimde tamamlanan Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin
Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun Tasarısının (1/918) (S. Sayısı:
686),
4 üncü sırasında bulunan, Türkiye
Cumhuriyeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda
Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/943) (S.
Sayısı: 730), görüşmelerini müteakiben,
Elektronik cihazla yapılan açıkoylamadan
sonra;
5 inci sırasında bulunan, Afyon
Milletvekilleri Mahmut Koçak, Sait Açba, İbrahim Hakkı Aşkar, Ahmet Koca, Halil
Aydoğan, Reyhan Balandı ve Halil Ünlütepe'nin, Afyon İlinin Adının
Afyonkarahisar Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/328) (S.
Sayısı: 721) yapılan görüşmelerden sonra;
Kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu,
Ordu Milletvekili Cemal Uysal'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşlerden
farklı görüşleri kendisine atfetmesi,
Bursa Milletvekili Faruk Çelik, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan'ın, Genel Başkanlarını hedef alan konuşması,
Nedeniyle açıklamada bulundular.
11 Ocak 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.58'de son verildi.
Sadık
Yakut |
|
|
Başkanvekili |
|
|
|
|
|
|
Ahmet Küçük |
Bayram Özçelik |
|
Çanakkale |
Burdur |
|
Kâtip Üye |
Kâtip Üye |
|
|
|
Mehmet
Daniş |
|
|
Çanakkale |
|
|
Kâtip Üye |
|
|
II. - GELEN
KÂĞITLAR
7 Ocak 2005 Cuma
Teklifler
1.- Afyon Milletvekili Halil Aydoğan ve 6 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/363) (Adalet ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
2.- Muğla Milletvekili Orhan Seyfi Terzibaşıoğlu'nun;
Telsiz Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/364)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2004)
3.- Eskişehir Milletvekilleri Mehmet Vedat
Yücesan, Mehmet Cevdet Selvi ve Mehmet Ali Arıkan ile 25 Milletvekilinin;
Frigya Vadisi Tarihi Millî Parkı Kanunu Teklifi (2/365) (Çevre ve Adalet ve
Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
4.- Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve
26 Milletvekilinin; Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/366) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2004)
5.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 23
Milletvekilinin; 2821 Sayılı Sendikalar Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/367) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
6.- İzmir Milletvekili Enver Öktem ve 23
Milletvekilinin; 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi (2/368) (Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
Rapor
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına
İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu
(5/13) (S. Sayısı: 729) (Dağıtma tarihi: 6.1.2005) (GÜNDEME)
Yazılı Soru
Önergeleri
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
TBMM'de çalışan personele ve bazı iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3381) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.8.2004)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF konusundaki (10/10, 11, 26, 39, 127) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu raporuna ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/4471) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.12.2004)
10 Ocak
2005 Pazartesi
Tasarı
1.-
Devlet Memurları Kanunu ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Diğer
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/946) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.1.2005)
Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1.- Aydın Milletvekili Özlem
ÇERÇİOĞLU'nun, Aydın-Didim-Karakuyu mevkiinde bazı arazilerin Toplu Konut
İdaresine devredilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3844)
2.- Aydın Milletvekili Mehmet Mesut
ÖZAKCAN'ın, çiftçilerin taksitlendirilen kredi borçlarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3933)
3.- Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in,
görevden alınan ve yeni atanan üst düzey
yöneticiler ile TEDAŞ'a ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4211)
4.-
İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'nin, AB vize negatif
listesine uygun olarak bazı ülkelere vize uygulamasının sonuçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4213)
5.- Denizli Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın,
Kamu İhale Kurulunun Millî Eğitim Bakanlığının okul ihaleleriyle ilgili
raporuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4215)
6.- Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın,
bankacılık işlemlerinden alınan ücretlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4216)
7.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
kamu kuruluşlarına alınan sözleşmeli personele ve işçilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4217)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
okul ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4218)
9.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Halk Bankasının tahsil edilemeyen kredilerine ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4224)
10.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
IMF'nin belediye borçları konusundaki değerlendirmesine ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4225)
11.- İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
umuma mahsus pasaportlardan alınan harçlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4227)
12.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, 4455 sayılı Kanunun emniyet personeline uygulanma yöntemine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4234)
13.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
İnsan Hakları Danışma Kuruluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4244)
14.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, sanal ortamda oynanan şans oyunlarının denetimine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4246)
15.- Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, Sayıştay üyeliği seçimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4247)
16.- Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, yurtdışına yaptığı resmî seyahatlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4249)
17.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Millî Güvenlik Siyaset Belgesine ve Genelkurmay Başkanının bu konudaki
açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4250)
18.- İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in,
silahlı saldırıya uğrayan spor yazarı ve TV yorumcularına ve faillerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4251)
19.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Irak'ta hayatını kaybeden Türk vatandaşlarına ilişkin Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4256)
20.- İstanbul Milletvekili Onur ÖYMEN'in,
Yunanistan'ın kendine ait olmayan bazı kayalıklara bayrak diktiği iddialarına
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4257)
21.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
köy ve mahalle muhtarlarının özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4261)
22.- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
makam aracı ve koruma tahsislerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4264)
23.- Hatay Milletvekili Gökhan DURGUN'un,
bir davada usule aykırı şekilde iade edilen ilam harcına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4265)
24.- İzmir Milletvekili Türkan
MİÇOOĞULLARI'nın, il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerine yapılan atamalara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4271)
11 Ocak 2005 Salı
Sözlü Soru Önergeleri
1. - Balıkesir
Milletvekili Sedat Pekel'in, Türk Telekomun ADLS hizmetine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1383) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
2. - Antalya Milletvekili
Hüseyin Ekmekcioğlu'nun, işletmelerin yeni bir birlik çatısı altında
örgütlenmelerinin TOBB'un temsil gücü üzerindeki etkisine ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1384) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.12.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - İzmir Milletvekili
K. Kemal ANADOL'un, 2005 Universiade Yaz Oyunlarının hazırlık çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4582) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.12.2004)
2. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, "Türk Gıda Kodeksi Enerji İçeçekleri Tebliği"
hakkındaki yargı kararının uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4583) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
3. - Samsun Milletvekili
Haluk KOÇ'un, Samsun'daki okulların depreme dayanıklılığının incelenip
incelenmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4584) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.12.2004)
4. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Alanya-Girne deniz ulaşımına ve Sultanahmet
Meydanındaki bir kamu kurumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4585) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
5. - Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, sözde Ermeni soykırımı iddiasına karşı oluşturulacak
stratejiler ve politikalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4586)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
6. - Antalya Milletvekili
Osman KAPTAN'ın, Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracat Genel Müdürlüğünün
"Kıbrıs Rum Kesimi" ibaresini Kıbrıs olarak değiştirdiği iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4587) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.12.2004)
7. - Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Ahıska Türklerinden olan tıp doktorlarının diplomalarının
tanınmasına yönelik bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4588) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
8 .- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, 5187 sayılı Kanunun bölgesel süreli yayınlara getirdiği mali
külfete ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4589) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.12.2004)
9. - Antalya Milletvekili
Nail KAMACI'nın, Antalya, Rize ve Siirt illerinde kullanılacak yatırım
ödeneklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4590) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.12.2004)
10. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Avrupa Birliği ile müzakere sürecine hazırlık çalışmalarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4591) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2004)
11. - Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı
konuşmadaki bir ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4592)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
12. - Antalya
Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Antalya-Lara Kent Parkı Projesi tahsis
protokolünün iptaline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4593)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
13. - Çanakkale
Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, petrol fiyatlarındaki düşüşün akaryakıt ürünlerine
yansıtılıp yansıtılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4594)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
14. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, 4422 ve 5187 sayılı Kanun hükümlerince haklarında
dava açılanların isimlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4595) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
15. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı
görüşmelerin hukukiliğine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4596) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
16. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, adlî ve idarî soruşturmaya uğrayan hâkim ve savcılara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4597) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.12.2004)
17. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Iğdır merkezli bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4598) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
18. - Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya İlçesindeki Kuşyuvası
Karayolunda meydana gelen kazalara ve alınacak tedbirlere ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4599) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2004)
19. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, Bursa-Gemlik-Şahinyurdu köylülerinin makta izni alamamaktan
doğan mağduriyetlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4600) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
20. - Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli orman köylülerinin bazı
sorunlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/4601)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
21. - Mersin Milletvekili
Vahit ÇEKMEZ'in, Maliye Bakanlığına KPSS şartlarına aykırı olarak yapılan bazı
atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN)
yazılı soru önergesi (7/4602) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
22. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Kütahya'daki İshak Fakih Medresesinin bakım ve kullanımına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru
önergesi (7/4603) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
23. - Denizli
Milletvekili Mustafa GAZALCI'nın, İSKİ Genel Müdürlüğünde terfi ettirilen bir
görevliye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4604) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.12.2004)
24. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yayımlanan iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4605) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
25. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya Emniyet Müdürlüğünün motorlu taşıt
sayısına ve kap-kaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4606) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
26. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya'daki hava kirliliğinin nedenlerine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4607) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
27. - İstanbul
Milletvekili Gürsoy EROL'un, İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel
Müdürlüğünün öğrenci pasolarıyla ilgili bir uygulamasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4608) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
28. - Mersin Milletvekili
Vahit ÇEKMEZ'in, Mersin-Silifke İlçesindeki Gazi Çiftliğinin restorasyonuna
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4609) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.12.2004)
29. - Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, DÖSİM'de çalışan personel sayısına ve gelirlerin harcanma
şekline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4610)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
30. - İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, DÖSİM'de çalışan personel sayısına ve gelirlerin harcanma
şekline ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/4611)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
31. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Iğdır İli ve Ağrı Dağının turizm açısından
değerlendirilmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4612) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
32. - Mersin Milletvekili
Vahit ÇEKMEZ'in, belde ve köy esnafının yeni vergilendirme usulünden
kaynaklanan mağduriyetine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4613) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
33. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Hatay-İskenderun Limanında batan MV-Ulla Gemisinin verdiği
zararın mağdurlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4614)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
34. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, lojman ve resmi araç sayısına ve AB ülkeleri ile
mukayesesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4615)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
35. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özelleştirme kapsamındaki KİT'lerin yönetim
kurulu üyeliklerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4616)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
36. - Karaman
Milletvekili Mevlüt AKGÜN'ün, vatandaşların TEDAŞ'a olan borçlarını kredi
kartları ile ödeyip ödeyemeyeceklerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4617) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
37. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, gençlerin tarihimiz konusunda
bilinçlendirilmelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4618) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
38.- Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, okul web sitelerindeki bazı sorunlara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4619) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.12.2004)
39.- İzmir Milletvekili
Ali Rıza BODUR'un, Ankara'daki bir imam hatip lisesiyle ilgili bazı iddialara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4620) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.12.2004)
40. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir gazetede yayımlanan iddialara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4621) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2004)
41. - Antalya
Milletvekili Nail KAMACI'nın, Antalya-Alanya İlçesindeki Kargacık İlköğretim
Okulu binasındaki hasara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4622) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
42. - Adana Milletvekili
Tacidar SEYHAN'ın, bir mağaza ve eğitim kurumu ile ortaklığı olduğu iddialarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4623) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
43. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesince yapılan bir ihaleye ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4624) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.12.2004)
44. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sağlık ocaklarındaki verem aşısı ihtiyacına ve
verem hastalığının tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4625) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
45. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Dünya Bankası ile ortak yürütülen projelere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4626) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
46. - Eskişehir
Milletvekili Mehmet Vedat YÜCESAN'ın, verem aşısının bulunamamasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4627) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.12.2004)
47. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, balıkçılığın rekabet gücünün korunmasına ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4628) (Başkanlığa geliş tarihi:
28.12.2004)
48. - Muğla Milletvekili
Gürol ERGİN'in, ülkemize sınır ticareti yoluyla giren tarım ürünlerine ve
çiftçilerin borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4629) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
49. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, doğrudan gelir desteğine ve narenciye fiyatlarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4630) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.12.2004)
50. - İzmir Milletvekili
Oğuz OYAN'ın, doğal afetten zarar gören çiftçilere yapılacak yardımlara ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4631) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
51. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Dünya Bankası ile ortak yürütülen projelere
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
52. - Mersin Milletvekili
Vahit ÇEKMEZ'in, Tarsus İli BAĞ-KUR İrtibat Bürosunun şube müdürlüğüne
dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4633)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.12.2004)
53. - Muğla Milletvekili
Fahrettin ÜSTÜN'ün, Muğla-Bodrum İlçesinde telefon numaralarının
değiştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4634)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
54. - Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, yurtlarda bulunan engelli çocukların
bakımına ve yetersiz kalan personelin sayısının artırılmasına ilişkin Devlet
Bakanından (Güldal AKŞİT) yazılı soru önergesi (7/4635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.12.2004)
55. - Antalya
Milletvekili Hüseyin EKMEKCİOĞLU'nun, TOBB'da oda seçimlerinin ne zaman
yapılacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4636)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi
1. - İzmir Milletvekili
Canan ARITMAN'ın, son zamanlardaki müze soygunları ile personel, yönetim ve
güvenlik sorunlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3993)
BİRİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati:15.00
11 Ocak
2005 Salı
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
49 uncu Birleşimini açıyorum
Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere
başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç sayın
milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz, 5084 sayılı
Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu hakkında söz isteyen, Samsun
Milletvekili İlyas Sezai Önder'e aittir.
Buyurun Sayın Önder. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1.- Samsun
Milletvekili İlyas Sezai Önder'in, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamına alınması düşünülen
iller arasına Samsun İlinin de dahil edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması
İLYAS SEZAİ ÖNDER (Samsun) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 5084 sayılı Yasayla teşvik tedbirleri kapsamına alınan
36 il dışında, ikinci bir yasa tasarısı hazırlanarak, 13 ilin daha teşvik
kapsamına alınması çalışmalarının yapıldığı ve bu iller arasında Samsun İlinin
bulunmadığı bilgisi üzerine söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisin değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Sayın Başbakan
tarafından açıklanan listede Samsun İlinin yer almadığı görülmektedir. Eğer,
Samsun İli teşvik kapsamına alınmıyorsa, bunun bir hata olduğunu, Samsun'a
haksızlık yapıldığını belirterek sözlerime başlamak isterim. Bu kürsüden, bir
muhalefet düşüncesiyle değil, Samsun'un uğrayacağı haksızlığın giderilmesi
amacıyla, adalet için konuşuyorum. Hükümetin ve Yüce Meclisin, Samsun halkının
haklı ve adil talebine duyarlılık göstereceği ve konunun bir defa daha
değerlendirmeye alınacağı inanıcını taşıyorum.
Sayın milletvekilleri, kalkınmada
öncelikli yöreler kapsamındaki iller içerisinde, birinci derecede kalkınmada
öncelikli 50 il tespit edilmiştir. 50 il içerisinden 33 il bu listeden, 3 il de
liste harici olmak üzere, 36 il Teşvik Yasası kapsamına alınmıştır. Bu iller
teşvik kapsamına alınırken, kriter olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü
Başkanlığınca 2001 yılı için belirlenen fert başına gayri safî yurtiçi hâsıla
tutarı 1 500 ABD doları veya daha az olan iller listeye alınmıştır. 50 il
içerisinden bu kritere uymayan 17 il kapsamdışı kalmıştır. Sayın Başbakan, yeni
bir çalışma yapıldığını, 13 ilin daha teşvik kapsamına alınacağını açıklıyor.
13 ilin 12'si 17 il içerisinden, bir de liste dışından Kütahya...
Sonuç olarak, birinci derecede kalkınmada
öncelikli 50 il içerisinden 45 tanesi teşvik tedbirleri kapsamına alınmakta,
geri kalan 5 il ise kapsamdışı bırakılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başbakanın açıklamalarından anladığımız kadarıyla, bir ilin teşvik
kapsamına alınması için 1 500 dolar ve altı olan kriter değişmiş ve ilin
sosyoekonomik gelişmişlik endeksinin negatif olması kriter olarak alınmıştır.
Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yapılan araştırmaya göre, Samsun, 2003
yılı ölçülerine göre, sosyoekonomik gelişmişlik açısından, 81 il içerisinde 32
nci sırada görünmektedir. Bu araştırmada esas alınan ölçüler doğrudur
yanlıştır, onu bilemiyorum; ancak, Samsun'un bir temsilcisi olarak, bazı
gerçekleri ifade etmek istiyorum.
Samsun, daha önceleri, sosyoekonomik
gelişmişlik açısından, iller içerisinde ilk on içerisindeyken, daha sonraları,
32 nci sıralara düşmüştür. Samsun, sadece merkez ilçeden ibaret değildir.
Samsun, 15 ilçesini sosyoekonomik
gelişmişlik açısından, yine, Devlet Planlama Teşkilatı araştırmalarına göre
tahlil ettiğimizde, merkez ilçe 2 nci grupta, 6 tanesi 3 üncü grupta, 4
tanesi 4 üncü grupta, 1 tanesi 5
inci grupta, 3 tanesi de -Salıpazarı, Ayvacık ve Asarcık- 6 ncı grupta yer
alan, aynı zamanda, 10 ilçesi de gelişmişlik endeksi bakımından negatif olan
bir ilimizdir.
Son yıllarda, ilimizde bulunan bölge
müdürlüklerinin bir bölümü ile resmî kuruluşların bazıları başka illere
kaydırılmış veya kapatılmıştır.
Yine, Samsun ekonomisine yön veren,
istihdam potansiyeli bulunan Tekel sigara fabrikası tütün işleme atölyesi
kapatılmış; kapatılmayanlarda istihdam asgarî ölçüye indirilmiştir.
Samsun'da kurulu Karadeniz Bakır
İşletmeleri özelleştirilmiş; üretim asgarî ölçülere çekildiği için, istihdam o
nispette azalmıştır.
Yine, Samsun'da kurulu TÜGSAŞ,
özelleştirme kapsamına alınmış, birkaç ay önce ihaleye çıkarılarak satılmak
istenmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Önder, lütfen toparlayalım.
İLYAS SEZAİ ÖNDER (Devamla) - İhalede en
yüksek teklifi veren 3 firma, teminatlarını yakarak, fabrikayı satın
almamışlardır. Ancak, her yıl temmuz ayında üretime geçen fabrika bu yıl üretim
yapmamış, bölgenin gübre ihtiyacı bu nedenle karşılanmadığı gibi, Samsun
üreticisi gübreyi daha yüksek fiyattan satın almak zorunda kalmıştır. Bu
fabrikada da işçiler işten çıkarılmıştır.
Karadeniz Bakır İşletmeleri ve TÜGSAŞ'ın
kapanmasıyla Samsun ekonomisi yılda 70 trilyon lira kayba uğramış; ayrıca, bu
işletmelerin kapanması veya üretimi düşürmeleri ve bazı belediyelerdeki işten çıkarılmalar
nedeniyle 1 000 kişi işsizler ordusuna katılmıştır.
Ben, tahmin ederim ki, şu anda bir
araştırma yapılsa, Samsun İli, sosyoekonomik gelişmişlik açısından çok daha alt
sıralara düşmüştür.
Sonuç olarak, Samsun gittikçe kan
kaybetmekte, önceleri bir cazibe merkezi olarak çevre illerden göç alan bir il
iken, ekonomik açıdan her gün gerilemekte ve dışarıya göç veren bir il konumuna
düştüğü görülmektedir.
Samsun, Türkiye genelinde işsizlik
oranının en yoğun olduğu illerden birisidir. Bir gazeteci arkadaşımızın yazdığı
gibi, gençler, şehrin varoşlarında, kahvelerde; şehrin merkezinde ise,
cafelerde vakit öldürmektedirler. Yüce Allah'ın bir lütfu olarak Bafra,
Çarşamba Ovaları gibi iki ovaya sahip olan Samsun'un bu duruma düşmesi,
hükümetlerin Samsun'a olan ilgisizliğindendir. Samsun'a ilgi duyan 57 nci
hükümet, bu ilgisini, en verimli ovaya iki mobil santral kurarak göstermiştir.
Biz, böyle ilgi de istemiyoruz.
İşbaşında olan 59 uncu hükümetten Samsun
halkı ilgi beklemektedir. Gerek 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde gerekse 28 Mart
2004 yerel seçimlerinde, Samsun halkı İktidar Partisine Türkiye ortalamasının
çok üzerinde destek vermiştir. Bu desteğin karşılığı bu olmamalıydı. Samsun
halkı, Çarşamba Havaalanının kargo ünitelerinin bir an önce ikmal edilmesini,
gemi inşaat sanayiinin, rafineri
tesisinin kurulmasını, Çarşamba ve Bafra Ovalarının kanal inşaatlarının ikmal
edilmesini, Samsun ekonomisine yön veren tütün, fındık, çeltik, buğday gibi
ürünlere gerekli destek verilmesini, daha nice sorunlarının hallini beklerken,
Teşvik Yasası kapsamı dışında bırakılmasını haksızlık olarak görüyorum.
Samsun'un, bankalardaki mevduat açısından
Türkiye'nin sayılı illeri içerisinde olduğu ifade edilmektedir; ancak, bu
mevduat, yatırıma dönüşmemektedir. Samsun'un çevresindeki tüm iller Teşvik
Yasası kapsamına alınmıştır. Yatırım yapmak isteyen müteşebbisin teşvikten
yararlanmak için bu yatırımını Samsun'a
değil, komşu illere kaydıracağı bir gerçektir.
Burada bir üzüntümü ifade etmek istiyorum.
Bugün, Türk Hava Yolları Ankara'dan Samsun'a uçak seferleri koymamakta,
Samsun'a gitmek isteyen yolcular İstanbul aktarmalı olarak gitmek durumunda
kalmaktadırlar. Samsun'a karşı yapılan
bu haksızlığa isyan ediyorum.
Bu düşüncelerimi ifade ederken, tüm Samsun
milletvekillerinin hislerine tercüman olduğumu düşünüyorum. Sayın Başbakana
tekrar arz ediyorum: Bir an önce bu hatadan dönülmeli ve Samsun, 5084 sayılı
Yasada yapılacak değişikle, Teşvik Yasası kapsamına alınmalıdır.
Hepinize saygı ve sevgiler sunuyor, Sayın
Başkana da müsamahasından dolayı teşekkür ediyorum.
Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun Sayın Önder.
Gündemdışı ikinci söz, bisküvi
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın Mevlüt
Akgün'e aittir.
Buyurun Sayın Akgün. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
2.- Karaman
Milletvekili Mevlüt Akgün'ün, Karaman'daki bisküvi üreticilerinin sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması
MEVLÜT AKGÜN (Karaman) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemiz gıda sanayiinin önemli dallarından biri olan
bisküvi sektöründe Karamanlı üreticilerimizin sorunlarını anlatmak için
gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum.
Türkiye'de, halen, 30'dan fazla bisküvi
fabrikasında yıllık 850 000 tonluk kapasite vardır. Karaman, 10'dan fazla
bisküvi fabrikasıyla, tek başına, Türkiye üretiminin yüzde 55'ini
sağlamaktadır. Deyim yerindeyse, bisküvi denilince akla Karaman gelmektedir.
Karaman'da bisküvi üretiminde fiilen 5 000
kişi istihdam edilmekte ve şehrimizde, aileleriyle birlikte toplam 20 000 insan
bu sektörden geçimini sağlamaktadır.
2003 yılında Türkiye'nin toplam bisküvi
ihracatı 134 000 ton olup, bu ihracattan 137 000 000 dolar döviz girdisi
sağlanmıştır. 2004 yılı bisküvi ihracatı ise yaklaşık 148 000 ton olup, bu
ihracattan 150 000 000 dolar gelir beklenmektedir. Karaman'dan yapılan bisküvi
ihracatının ise, 2004 yılında, 60 000 000 dolara ulaşması beklenmektedir.
Türkiye'nin, bisküvi ihracatında dünyanın en
çok ihracat yapan ilk 13 ülkesi arasında yer alması ve ihracat yelpazesinin
gittikçe genişlemesi, bisküvi sektörünün önemini ortaya koymaktadır. Bugün,
Karaman İlimizde, bisküvi fabrikalarından 100'den fazla ülkeye ihracat
yapılmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Karamanlı bisküvi üreticilerimiz dünyanın her köşesine Türk bisküvisi satma
konusunda iddialıdırlar. Bunun için, bazı tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Şöyle ki: Üretimdeki enerji maliyetlerinin daha da düşmesi gerekir. Şeker, yağ
gibi temel maddelerin dünya piyasalarındaki fiyatlar üzerinden sanayicinin
eline geçmesi sağlanmalı, ihracat ile ihracattaki navlun bedellerine teşvik
verilmeli, kaliteli buğday üretimi desteklenmeli, ihraç kayıtlı buğday ve şeker
alımlarında zaman zaman yaşanan tıkanmalar giderilmeli, yeni oluşan pazarlarda
ticarî ataşeliklerimiz vasıtasıyla ihracatçılarımızın önü açılmalı, sanayide
ara eleman eksikliği giderilmeli, ar-ge çalışmaları ile yurtdışı fuar
etkinliklerine dolaylı destekler verilmeli, ihracata yönelik eğitim ve istihdam
yardımı ile marka tanıtımı konusunda sağlanan devlet yardımları artırılmalıdır.
Ayrıca, Karaman İlimizi Mersin Limanına
bağlayacak olan Karaman-Silifke-Mersin demiryolu hattının yapılması halinde,
sanayi ürünlerinin nakliyesinde büyük kolaylıklar sağlanacaktır.
Özellikle Avrupa Birliğine geçiş
sürecinde, KOBİ'lerin durumu yeniden ele alınarak, bu işletmeler için özel
kredi türleri geliştirilmelidir. Bu krediler, özellikle, uzun vadeli ve ucuz
maliyetli olmalıdır.
KOSGEB aracılığıyla, istenen amaca yönelik
olarak işletmeler izlenmeli ve onlara, gereken organizasyon ve teknoloji
desteği sağlanmalıdır.
Diğer yandan, işletmeleri ihracata
yöneltecek finansal teşvik ve tedbirler uygulanmalıdır. İşletmelerin kendi
aralarında örgütlenmeleri de bu vesileyle sağlanmalıdır.
Bu ve buna benzer tedbirlerin alınması
halinde, dünya pazarlarına uygun fiyatlarla bisküvi ihraç etmek suretiyle,
ülkemizin bisküvi ihracatında dünyada bir numara olması mümkündür.
Karaman bisküvi sanayii de, edindiği
tecrübeyle, ülke ve bölge insanı için istihdam imkânını her geçen yıl artırma
çabasını sürdürecektir; çünkü, bisküvi sektörü emek/yoğun bir sektör olup, orta
büyüklükteki bir fabrikada en az 500 kişi çalışmaktadır. İstihdamın yoğun
olarak yaşandığı bu tip sektörlerin desteklenmesi gereği açıktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
sorunların yanında, 2003 yılında organize sanayi bölgesine doğalgaz verilmesi,
üretim maliyetlerine olumlu yansımıştır. Diğer yandan, Karamanımızın 5084
sayılı Yasayla teşvikten yararlanan iller arasına yeni katılan 13 il arasında
olduğunun bizzat Başbakanımız tarafından açıklanması, Karamanlı sanayicilerimiz
tarafından büyük sevinçle karşılanmıştır. Bu karar, geçmiş yıllarda
"işsizliğin sıfır olduğu il" olarak nam salan Karamanımızın yeniden
canlılık kazanmasına yol açacaktır. Bu kararı alan, başta Başbakanımız olmak
üzere tüm hükümet üyelerimize, Karaman halkı adına teşekkür ediyorum.
1277 yılında Türkçeyi devletin resmî dili
ilan ederek "bugünden sonra, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve
meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır" fermanını yayımlayan
Karamanoğlu Mehmet Bey adına kurulacak olan üniversitenin 2005 yılında
kurulacağı açıklanan 15 yeni üniversite arasında yerini alması, girişimci bir
ruha sahip olan Karamanımızın ekonomik ve sosyal potansiyelini bilimle
buluşturacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgün, lütfen toparlayın.
Buyurun.
MEVLÜT AKGÜN (Devamla) - Teşekkür
ediyorum.
AK Parti İktidarında ekonomik istikrara
kavuşan ve kalıcı büyüme ortamını sağlayan ülkemizde bu tip sorunların da kısa
sürede giderileceğine inanıyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Süreye uymakta gösterdiğiniz
titizlik için sağ olun.
Gündemdışı üçüncü söz, Ağrı İlinin kış
mevsimiyle ilgili sorunları konusunda söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Naci
Aslan'a aittir.
Buyurun Sayın Aslan. (CHP sıralarından
alkışlar)
3.- Ağrı
Milletvekili Naci Aslan'ın, Ağrı İli çevresindeki jeotermal kaynakların
kullanıma açılmasıyla ısınma sorununun çözümüne ve kurulması düşünülen
üniversiteler arasına Ağrı Dağı Üniversitesinin de alınmasına ilişkin
gündemdışı konuşması
NACİ ASLAN (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin malumu, Ağrı, ülkemizin en soğuk
ili olup, bugün dahi, biz burada paltosuz gezerken, Ağrı'da -30 dereceye varan
soğuklar yaşanmaktadır.
Ağrımızın Diyadin İlçesinde, büyük bir
alana sahip jeotermal kaynağı mevcuttur. 1998 yılında, Ağrı Valiliği ile Doğan
Jeotermal Şirketi ve Maden Tetkik Arama, jeotermal üretim kuyularının açılması
için sözleşme imzalamışlardır. MTA mühendisleri ile ilgili şirketin ortaklaşa
yürüttüğü çalışmalar neticesinde, 4 adet jeotermal kuyusu açılmış, bu jeotermal
kuyularından 440 litre/saniye akışkan sağlanmıştır. Bu kuyuların dışında,
jeotermal sahasının sahip olduğu büyük enerji potansiyeli kullanılmamaktadır.
Karbondioksit jeotermometresine göre, Köprü Çermiğinde 90 santigrat derece,
Davut Çermiğinde 96 santigrat derece, Yılanlı Çermiğinde de 105 santigrat
derece rezervuar sıcaklığı belirlenmiştir. Mikro anlamda bu jeotermal devreye
sokulmuş, makro anlamda ise Ağrı İli tasarlanmıştır. Yapılan ölçümlerde
jeotermal sahasında rezervin Ağrı İli gibi 4 ili ısıtacağı ve Ağrı İlinin bu
soğuklarda makûs talihini yeneceği tespit edilmiştir. Bugün, kışın sekiz ay
hüküm sürdüğü Ağrı'da 100 metrekarelik bir konutun fosil yakıtlarla ısınma
bedeli, asgarî 2 420 000 000 Türk
Lirasıdır. Ağrı İli için jeotermal projesi faaliyete geçirildiği takdirde,
böylesi bir konutun ısınma bedeli -24 saat ısınma kaydıyla- 500 000 000 - 600
000 000 Türk Lirasına mal olmaktadır.
Bu projenin uygulanması ve hayata
geçirilmesi için, yenilenebilir enerji kaynakları yasa tasarısının Yüce
Meclisten geçmesi gerekiyor. Her nedense, bir iki defa Meclis gündemine gelmek
üzere olan bu yasa tasarısının, bazı gizli eller, geri çekilmesini
sağlamaktadır. Bu da, ihtimaldir ki, doğalgazdan büyük rant elde eden kimi
çevrelerin bir oyunudur. Hükümetimizden, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla
ilgili bu yasa tasarısının bir an önce Yüce Meclisin gündemine indirilmesini
talep ediyoruz.
Ağrı İlinde kamu kuruluşlarına gönderilen
ödeneğin yarısı kadar bir miktar bu projeye tahsis edildiği takdirde, devletin
başkaca beş kuruşu harcanmadan bu proje bitirilmiş olacaktır. Bu da, coğrafî
konumdan ötürü her yıl Ağrı İlinin değişmeyen yazgısı haline gelen ısınma
problemini ortadan kaldırmış olacaktır.
Değerli milletvekilleri, 23.12.2004
tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak, önce Doğubayazıt
deprem konutlarını, daha sonra Erzurum, Aşkale ve Kandilli deprem konutlarını
gezdik; dört gün boyunca bölgede incelemelerde bulunduk; köy odalarında ve
muhtar derneklerinde halkımızla buluştuk, halkın dertlerini ve sorunlarını
dinledik.
Halkımız, en çok şikâyetçi olduğu konu
olarak, örneğin, 4-5 ailenin, baba ve evli 4 çocuğunun, çoluk çocuk sahibi
olarak, köy tipi evlerde, fizikî yapının geniş olması nedeniyle, kısıntılı da
olsa bir arada yaşayabildiğini; ancak, depremden sonra yapılan tespitlerde, hak
sahibi olarak yalnız ve yalnız tapu sahibine ev yapıldığını, bu evlerin de 90
metrekare olması nedeniyle 4-5 ailenin bir arada yaşama olanağının ortadan
kalktığını; dolayısıyla, çok mağdur olduklarını ve başlarını sokacak bir
yuvalarının olmadığını, köyün tamamen yıkılmış olması nedeniyle kiralık evlerin
de bulunmadığını, mecburen -30, -40 derece soğukta çadır veya derme çatma
barakada kalmak zorunda kaldıklarını; bu nedenle, çoluk çocuklarının sık sık
hastalandığını, para ve ilaç yokluğu nedeniyle sıkıntı çektiklerini ifade etti.
Ayrıyeten, hazine arazisi üzerinde ev yapmış veya kiralık evde oturan şahıslara
ev tahsis edilmediğini; dolayısıyla, var olan Tabiî Afet Kanunu ve Deprem
Yönetmeliğinin buna müsaade etmediğini; bu nedenle, mağduriyetlerinin son
derece büyük olduğunu gördük. Bu nedenle, hükümetimizin acilen Tabiî Afet
Kanununda değişiklik yaparak, bahçeye açılan dış kapıların adedine göre değil,
o çatı altında yaşayan aile sayısına göre afet konutu yapılmasını sağlaması
gerekiyor.
Beş gün önce, seçim bölgem olan Ağrı
İlindeydim. Ağrı İlinin coğrafî konumu içinde bulunduğu eylem ve boylamları
incelendiğinde, -40 derece soğuğun tesadüf ve bir rastlantı değil, doğanın
değişmez bir kanunu ve Ağrı'nın kaderi olduğu görülecektir. Ağrı'da şu anda
karın kalındığı 1 metre, soğuk -30 ve -40 derece arasında maksimum ve minimum
olarak değişmektedir. Fakirlik, sefalet ve çaresizlik had safhada.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Naci Aslan, lütfen
toparlayınız.
NACİ ASLAN (Devamla) - Belediyeler ve Köy
Hizmetleri İl Müdürlüğü, şehir içi caddeleri, sokakları ve köy yollarını açık
tutmada araç gereç ve ödenek yokluğu nedeniyle büyük sıkıntı çekmektedir.
Ağrı'nın yıllardır değişmeyen bu soğuğunun önüne geçmek için ve kışın dondan
korunma, insanca ısınma, yaşama koşuluna sahip olma noktasında bu bölgede ve o
illerde istihdam eden fakir halkın gücü yetmemektedir.
Hükümetimiz, Ağrı'da ve doğu illerinde
kışın sekiz ay sürdüğünü, üç dört ayının -40 derecede seyrettiğini, karın en
yoğun yağdığı bölge olma özelliğini de gözönünde bulundurarak, Doğu Anadolunun
bu illerini tabiî afet kapsamına alarak, kış aylarında, illerin köy il
müdürlüklerine ve belediyelere "kar ödeneği" adı altında -köylerin
adedi ve nüfusu gözönünde bulundurularak- bu kurumlara, her yıl eködenek
verilmesi için yasa çıkarmalıdır; yani, Tabiî Afet Yasasına, bu anlamda afet
kapsamı içerisine almalıdır. Ayrıca, belediyeler ve muhtarlar vasıtasıyla
yapılacak tespitlerle, her haneye, odun ve kömür alacak şekilde, doğrudan gelir
desteği niteliğinde, bu illerde istihdam eden vatandaşlarımıza nakdî yardım
yapılmalıdır.
Bu Yüce Meclisin kürsüsünde, yeri geldikçe
eleştirmek, yeri geldikçe de hak ettiği takdiri, başarıyı övmek ve takdir etmek
de bir erdem olsa gerek. 2004 yılında Erzurum ve Ağrı İllerinde meydana gelen
depremler nedeniyle yıkılmış olan konut ve ahırların yeniden yapılması ihalesi,
Bayındırlık Bakanlığımızca yapılmıştır. Üç ay gibi kısa bir süre içerisinde,
Erzurum İlimizde 1 821 konut ve 1 161 ahırın yüzde 90'ı şu ana kadar
bitirilmiştir ve yüzde 10'u da, sulu imalatı ilgilendirmeyen diğer teferruatlar
olup, çok kısa zamanda bitirilecektir.
Aynı şekilde, ilim olan Ağrı'nın
Doğubeyazıt İlçesinde 444 konut, ikibuçuk ay gibi kısa bir sürede, coğrafyanın
ve iklimin zor şartlarına rağmen yüzde 100 bitirilmiş ve hak sahiplerine teslim
edilmiştir.
Bu projenin, Deprem Yönetmeliğine ve yapı
tekniğine uygun olarak yapılması için Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Yapı İşleri
Genel Müdürlüğü tüm birimleriyle aktif olarak çalışmıştır. Özellikle
Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Zeki Ergezen büyük duyarlılık göstererek,
bizatihi, Müsteşar Yardımcısı Mahmut Küçük'ü, Yapı İşleri Genel Müdürü Sefer
Akkaya'yı, Müsteşar Yardımcısı Yaşar Kaya'yı ve Genel Müdür Yardımcıları Enver
Yaylalı ve Osman Esengül'ü görevlendirerek, bu inşaatların bir an önce
bitirilmesini sağlamıştır.
Bu nedenle, görev alan bütün teknik
kadroyu, Bakanımızın şahsında kutluyorum. Piyasadan borç almak kaydıyla gününden
önce bu inşaatları bitirdikleri için ve ödenek olmamasına rağmen, kendi
olanakları ve piyasadan borçlanmak kaydıyla bunu başardıkları için o bölgede iş
yapan tüm müteahhitlerimizi gerçekten kutluyorum, başarılarının devamını
diliyorum. Yalnız, eksik kalan ödeneklerinin de, bir an önce, Maliye
Bakanlığımız ve Bayındırlık Bakanlığımız, koordineli olarak o bölgeye
göndermelidir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, hatırlarsanız, Sayın
Başbakanımız iki gün önce bir açıklama yaptı. Sayın Başbakanım dedi ki:
"Türkiye'de 15 tane yeni üniversite kuracağız." Çok mutlu oldum. Biz
de, bundan önce, 14.1.2003 tarihinde, o zaman, Cumhuriyet Halk Partisinin
milletvekili Sayın Cemal Kaya Beyle beraber 119 milletvekili imzalayarak,
Türkiye Büyük Millet Meclisine bir teklif sunduk. İnşallah, temennimiz odur ki,
Sayın Başbakanımız bu 15 ilin içine Ağrı İlini de alacaktır. Nitekim, büyük
işadamımız IC Holdingin sahibi Sayın İbrahim Çeçen, Başbakanımıza,
Yükseköğretim Kuruluna ve biz Ağrı milletvekillerine, Millî Eğitim Bakanımıza
bir yazı göndererek, Ağrı'da "Ağrı Dağı Üniversitesi" kurulduğu
takdirde, fen ve edebiyat fakültelerinin bütün binalarını parasıyla yapacağını,
bütün donanımını sağlayacağını ve Yükseköğretim Kuruluna teslim edeceğini resmî
belge olarak... İşte, belgenin suretini Yüce Meclise arz ediyorum. İnşallah,
Sayın Millî Eğitim Bakanımız ve Sayın Başbakanımız, Ağrı'nın bu geri
kalmışlığı, hem kültürel seviyesinin yükselmesinin hem ekonomik canlanmanın
meydana gelmesinin ve gerçekten, geri kalmışlığın birtakım çözüm önerilerinden
ve faktörlerinden biri olan bu yükseköğretim kurumlarımızı Ağrı'da
gerçekleştirmiş olacaklardır. Ben, yalnız, bu arada Erzurum Köy Muhtarları
Derneğinde...
BAŞKAN - Sayın Aslan, toparlayalım...
NACİ ASLAN (Devamla) - Çok rica ediyorum,
bu amcamın yazısını göstermesem benim için ayıp olur. Şimdi, biliyorsunuz...
bakın, işte, Erdal Ağar, emekli memur; Reşat Sarıtaş, emekli öğretmen; Yılmaz
Yaslat, emekli mühendis. Bu arkadaşlarımız, İhlas Finansa kâr ve zarar
karşılığı para yatırmışlar; diyorlar ki: "Enver Ören, inşallahla
maşallahla açılışlar yapıyor; ama, üç dört yıldır bizim paramızı gasbediyor,
ödeme yapmıyor. Sayın Millî Eğitim Bakanımız ve Sayın Başbakanımız da onun
açılışlarına, efendim, işte, tatilköylerinin açılışına gidip 'hayırlı olsun'
diyorlar; ama, inim inim inleyen, emekli parasını ona verenlere ve gasbedilmiş
bu hakkımıza niye sahip çıkmıyorlar?" Onun için o arkadaşlarımız da lütfen
dinlesinler. Diyorlar ki: O zaman mutlak surette... Sanayi Bakanı Sayın Ali
Coşkun o zaman bu İhlas Finansın Genel Müdürüydü. Acaba alttan destekli bir
koruma mı söz konusudur? Ben de diyorum ki, bu yurttaşlarımızın sesini burada gündemleştirmek
bizim görevimiz ve arz ediyorum. Hükümetimizi bu konuda duyarlı olmaya davet
ediyorum.
Ağrı'daki tüm muhtarlar inim inim inliyor;
maaşları 110 000 000, Bağ-Kur ödemesini yapamıyorlar, Bağ-Kur icrayla
kapılarına dayanmış.
Ayrıca, ziraî kooperatiflerin borçları da,
icrayla, zincirleme usulüyle bütün köylere teşmil ediliyor. Bu konuda Tarım ve
Köyişleri Bakanımızı duyarlılığa davet ediyorum. Borçların faizlerinin
ertelenmesini ve ana borcun tahsilini arz ediyorum.
Sayın Başkan, üstün müsamahanıza teşekkür
ediyor, Yüce Meclisi Ağrı halkı adına en derin saygılarımla selamlıyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.- Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay Başkanlığının 2003 Malî Yılı Kesinhesaplarına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu
(5/13) (S. Sayısı: 729) (x)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştay
Başkanlığı 2003 malî yılı kesinhesaplarını ihtiva eden cetveller
içindekilerinin incelenerek kayıtlara uygun olduğu anlaşılmış olup,
İçtüzüğümüzün 180 inci maddesi gereğince Genel Kurula arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur.
|
Başkan |
Başkanvekili |
Sözcü |
|
İsmail Özgün |
İsmail Ericekli |
Fahri Keskin |
|
Balıkesir |
Çankırı |
Eskişehir |
|
Kâtip |
Denetçi |
Üye |
|
Mustafa Cumur |
Mehmet Emin Tutan |
Fetani Battal |
|
Trabzon |
Bursa |
Bayburt |
|
Üye |
Üye |
Üye |
|
Ahmet Işık |
Abdullah Çalışkan |
Gökhan Durgun |
|
Konya |
Adana |
Hatay |
|
|
Üye |
|
|
|
Ahmet Sırrı Özbek |
|
|
|
İstanbul |
|
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.
Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına
dair 2 adet önerge vardır; okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1362) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/240)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 546 ncı sırasında yer alan (6/1362) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ederim. Feridun Fikret Baloğlu Antalya
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
2.- Antalya
Milletvekili Feridun Fikret Baloğlu'nun (6/1257) esas numaralı sözlü sorusunu
geri aldığına ilişkin önergesi (4/241)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 452 nci sırasında yer alan (6/1257) esas numaralı sözlü
soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini Saygılarımla arz
ederim.
Feridun Fikret Baloğlu
Antalya
BAŞKAN - İkinci sözlü
soru önergesi de geri verilmiştir.
Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır,
okutup oylarınıza sunacağım:
V.-
ÖNERİLER
A) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1.-
Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin AK
Parti Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 11.1.2005
Salı günü (bugün) yapılan toplantısında, siyasî parti grupları arasında
oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu
maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
İrfan Gündüz
AK Parti Grup Başkanvekili
İstanbul
ÖNERİ:
11. 1.2005 Salı günkü
(bugün) birleşimde sözlü soruların ve diğer denetim konularının görüşülmemesi,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 168 inci sırasında yer alan 726 sıra sayılı kanun tasarısının
bu kısmın 3 üncü sırasına, 108 inci sırasında yer alan 713 sıra sayılı kanun
tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 106, 107, 109, 110, 111 inci sıralarda
yer alan 711, 712, 714, 715, 716 sıra sayılı kanun tasarılarının bu kısmın 11,
12, 13, 14, 15 inci sıralarına alınmalarını, 12.1.2005 Çarşamba günkü
birleşimde de sözlü soruların görüşülmemesi, çalışma saatlerinin bu birleşimde
ve 12.1.2005 Çarşamba günkü birleşimde Genel Kurulun 15.00-23.00 saatleri
arasında çalışmasını sürdürmesi, 18.1.2005 Salı günü Genel Kurulun çalışmaması
önerilmiştir.
BAŞKAN - Önerinin
lehinde, buyurun Sayın Gündüz (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, bugünün gündemiyle ilgili ve
özellikle Köy Hizmetleri kanun tasarısının Genel Kurulun gündemine taşınıp
taşınmamasıyla ilgili Danışma Kurulunda anlaşmazlık olduğu için huzurlarınıza
gelmiş bulunuyorum.
Burada, bizim, AK Parti
olarak, gerek hükümet programında gerek parti programında gerekse acil eylem
planımızda yer alan ve hemen hemen günlerdir de gündemimizi işgal eden bu Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılması, İstanbul ve Kocaeli'nin dışında Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkilerinin özel idarelere devriyle ilgili kanun
tasarısı zaten gündemdeydi; ancak, bazı arkadaşlarımızın -gerek muhalefetten
gerekse iktidardan- özellikle Sayın Başbakanın Moskova ziyaretine katılması
dolayısıyla, ayrıca, Kurban Bayramı arifesi de olduğundan dolayı, biz, bugün,
denetim görevi yapmayalım, özellikle de böyle bir konuyu gündeme taşıyarak
çıkaralım ve sonra da, arkadaşlarımızı bayram havasına hazırlayalım diye böyle
bir değerlendirmede bulunduk.
Tabiî, yerel ve yerinden
yönetim anlayışının hemen hemen en önemli adımlarından birisiydi bu adım bizim
açımızdan; zira, hantal yapısıyla ve obezite özelliğiyle aşırı büyüyen merkezî
yapının, yerel problemleri çözmede yetersiz kaldığı hemen herkes tarafından
bilinmektedir. Kaldı ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulurken -evvelce
hepimiz biliyoruz- toprak su ve yol su elektrik gibi iki genel müdürlüğün
işlevlerini yerine getirmek üzere, dağınıklığı giderip tek elden problemleri
daha verimli çözmek üzere, iyi niyetle kurulmuş bir genel müdürlüktü. Gerçekten
de güzel hizmetler ifa etti. Ancak, Avrupa Birliğine doğru yürüyen Türkiye'de,
yerel ve yerinden yönetim anlayışı gittikçe önemini artırmaktadır. Mesela,
bakın, Avrupa Birliği standardında, problemlerin yerinde tespit edilip, yerinde
çözümlenmesi konusunda yerel idarelere yüzde 55 yetki verilmektedir. Almanya'da
ise, kamu hizmetlerinin hemen hemen yüzde 65-70'i yine, yerel yönetimlerce
yerine getirilmektedir. Kaldı ki, baktığımız zaman, Türkiye'de kamu
hizmetlerinin yüzde 12'si, il özel idareleri ve belediyeler dahil yerel
yönetimler tarafından yerine getirilmekte, geri kalan kısmı hep Ankara'dan çözümlenmeye
çalışılmaktadır. İşte, bu merkezî yapı, kaynak israfına, verimsizliğe... Bir
de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulurken, Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğüyle, bazen, mükerrer görevler birbirinin üzerine gelmekte, çelişmektedir.
Ayrıca, yine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri ile Tarım Bakanlığı
Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün yetkileri arasında da kargaşa
bulunmaktadır.
O yüzden, bütün bunları gidermek üzere,
aynı zamanda Avrupa Birliğine uyum sadedinde, problemleri yerinde başlayıp
yerinde bitiren bir anlayış üzerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün il özel
idarelerine devriyle, problemlerin, artık, yerinde başlayıp yerinde bitirilmesi
hedeflenmektedir. O yüzden, bu kanun tasarısının bugün gündeme taşınmasına, AK
Parti Grubu olarak, biz evet diyor ve sizlerin de bu konuda desteğinizi
bekliyoruz.
Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Önerinin aleyhinde, Sayın Kemal
Anadol; buyurun.
Süreniz 10 dakika.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, önerinin
aleyhinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi görüşeceğimiz
tasarının lehinde, aleyhinde konuşmak başka şey; tümü üzerinde ve maddeleri
üzerinde, sıra geldiği vakit, İktidar Partisinden ve muhalefet partilerinden
değerli milletvekilleri görüşlerini arz edecekler; konu o değil. Konu ne;
evvela, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görüşme usulünü ciddî hale getirmemiz
lazım -muhalefetimiz orada- bunu sulandırmamak lazım.
Yani, ben, çok değerli Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Sayın Gündüz'e, dün, en az 4 defa başvurdum
"yarın ne görüşülecek" diye. Şimdi, işin kolayına kaçınca, iktidar
"iktidarıyla muhalefetiyle Meclis çalıştı, şunları şunları
çıkardı..." Sağ olun, bazen, yetkili bakanlar, grup başkanvekilleri
muhalefete teşekkür de ediyorlar; ama, bir türlü emrivakiden vazgeçemiyorlar.
Bu emrivakinin ötesinde -demin ciddiyetten bahsettim, sıkılıyorum bunu
söylemeye- sanki ortada bir torba var ve torbanın içinden de -hani karamela
şekerler vardır, içinde şiirler, maniler olur- karamela şekeri çekiliyor.
Sırası gelmiş, gündeme girmiş yasa tasarıları, o torbanın içinde; ama, yarın
içinden hangisinin çıkacağı belli değil. Tam Meclis müzakeresinden önce
-Meclisin açıldığı saat kaç; 15.00 saat 14.00'te o torbanın içinden 1 tane
karamela şekeri çekiliyor; açıyorsun, içinden Köy Hizmetleri çıkmış veya aile
hekimliği çıkabilirdi veya tohumculuk... Yani, iş biraz sulanıyor arkadaşlar;
bu Meclisin ciddiyetinin sarsılması ve bu Meclisin çalışma usullerine halkın
güvensizliği, doğrudan Meclisin saygınlığına gölge düşürür; yani, bundan
vazgeçelim. Her seferinde söylüyoruz bundan vazgeçelim diye, inadına
tekrarlanıyor, inadına tekrarlanıyor!
Bu Meclis, iktidarıyla muhalefetiyle,
herkesten, her şeyden önce, milletvekillerinden oluşuyor; milletvekilleri,
ellerini vicdanlarına koyacaklar, gelen teklif veya tasarının halkın yararına
olup olmadığına karar verecekler, bu kürsüde ona göre konuşacaklar veya
oylarını ona göre kullanacaklar. Onların, çalışmaya, incelemeye, araştırmaya
gereksinimleri var; yoksa, kuliste oturacaksınız, tam oylanırken, muhalefet
karar yetersayısının aranılmasını isteyecek, hurra herkes içeriye girecek, ne
olduğunu, ne görüşüldüğünü bilmeden, eller yukarıda içeriye girilecek...
Arkadaşlar, halk, televizyon ekranından bizi seyrediyor. Meclisin saygınlığını
korumak, hem muhalefetin hem iktidar partisinin; ama, aslında, tamamen iktidar
partisinin sorumluluğunda olan bir şey; çünkü, bu tasarıları gündeme siz
getiriyorsunuz.
Şimdi, benden evvel konuşan Ağrı
Milletvekili Sayın Naci Aslan, çok önemli bir noktaya parmak bastı; belki,
dikkatlerden kaçtı. Dedi ki: "Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili
bir tasarı var; gündemde sıra bekliyor. Bu, Türkiye ekonomisine çok büyük katkı
sağlayacak, çevre sorunlarını tamamen olmasa bile önemli ölçüde çözecek;
jeotermal enerji gibi, deprem bölgesinde olmanın dezavantajları yanında, Türkiye'nin
avantajları var. Buralara yeni birtakım anlayış getirecek, bir kurumlaşma
gelecek." Niye, ille Köy Hizmetlerini tasfiye etmekte acele ediyorsunuz
da, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili tasarıyı -kendi tasarınız,
muhalefetin değil- Meclis gündemine getirmiyorsunuz?! Amaç, takıldığınız
yerdeki, saplantı haline getirdiğiniz yerdeki yasa tasarılarını buraya
getirmek.
Şimdi, bakın "memurlara bir üst
derece" dediniz; "48 saat beklemesin; dolayısıyla, memurlar,
bayramdan önce biraz rahatlasın" dediniz. Ben de, memur yurttaşlarımızın
çıkarlarını düşünerek, 48 saat süreden önce komisyona gelmesi için imza attım
ve komisyon üyelerimiz tetkik ettiler. Aynen, havuç ve sopa örneği... Bir üst
dereceyle havucu uzatıyorsunuz; ondan sonra, yetimlerin maaş hakkı elinden
alınıyor; yarın, 61 yaşında emeklilik Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecek, komisyonda
görüşülecek; yani, şu çalışanların hakkıyla uğraşmaktan, dulun, yetimin,
emeklinin, emekçinin hakkıyla uğraşmaktan, onlara göz dikmekten ne zaman
vazgeçeceksiniz arkadaşlar?! Ne zaman vazgeçeceksiniz?! (CHP sıralarından alkışlar)
Bu görüşülecek yasa tasarısı da onun bir parçası, birçok işsiz yaratacak.
Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri, maddelere geçildiği vakit, teker teker
bunları dile getirecekler.
Ayrıca, bir konuda daha dilimizde tüy
bitti, bir türlü vazgeçmediğiniz bir şey daha var arkadaşlar, yapmayın bunu,
rica ediyorum, yalvarıyorum. Çok önemli bir yasa değişikliği gelir; bir anayasa
değişikliğidir, YÖK Yasasıdır, Ceza Yasasıdır, Ceza Muhakemeleri Usulü
Yasasıdır, İnfaz Yasasıdır, Ticaret Kanunudur, tamam, Meclisin çalışma
saatlerinde esneklik olur; yani, saat 19.00 yerine 20.00-21.00 yapabilirsiniz;
ama, vakayi adiye oldu, âdet haline getirdiniz, 23.00'e kadar, bitinceye
kadar... Kaç defa bu kürsüde söylendi, uluslararası standartlar var,
Karayolları Yasasında, Trafik Yasasında, bir şoförün araba kullanacağı saat
sınırlanmış; neden; sekiz saatten fazla araç kullanırsa kaza olur, kendisine ve
karşısındaki araca ve onun içindeki şoföre zarar verir. Peki, şoföre bu
sınırlamayı getiriyoruz da... Yanlış yaparsa canıyla ödeyecek; ama, tek kendi
canıyla ödeyecek. Biz yanlış yaparsak, millete zarar vereceğiz, yetmiş milyona
zarar vereceğiz arkadaşlar; yani, niye ısrar ediyorsunuz, çıksın da nasıl
çıkarsa çıksın?..
Başkanlık sistemini falan gündem
değiştirmek için tartışıp duruyorsunuz -o tartışmaya da, şahsen hiç girmek
istemiyorum- zaten, Türkiye'ye başkanlık sistemi gelince ne olacaksa, bugün
uyguladığınız o. Yürütme, yasamayı tahakküm altına almıştır bugün Türkiye'de.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, idarenin, yürütmenin tahakkümü altındadır;
burada, onun istemediği bir tek yasa çıkmıyor, o ne isterse çıkıyor; neye
dayanarak; çoğunluğa dayanarak. Söylüyorum -ille yanlış anlamlar çıkarmayın-
böyle çok çoğunluklar gördük; yüzde 30 rey alarak yüzde 60 Parlamento koltuğu
işgal eden çok çoğunluklar gördük, çok partiler gördük, bugün genel başkan
bulamıyorlar kendilerine, seçecek genel başkan arıyorlar, talip çıkmıyor.
O nedenle, tekrar aleyhinde olduğumu beyan
ediyorum; ama, bundan sonraki çalışmalarımız için İktidar Partisinden rica
ediyorum: Gerek çalışma saatleri gerek getirilecek tasarılar ortak bir
mutabakatla Meclise getirilsin. Tabiî, burada isteyen istediği gibi oy
kullanır, o ayrı konu; ama, iktidarıyla muhalefetiyle sözünü dilimize pelesenk
etmiyorsak, ciddî anlamda bunu algılıyorsak, şunları, oturalım beraber
konuşalım. Mesela, hiç yüksünmeden -demin söyledim- Grup Başkanvekilimiz Sayın
Gündüz'ü dünden bu tarafa 5 defa aradım; ama, illa saat 14.00'te karemala
çekildi kuradan. Lütfen, Meclisi ciddî halde çalıştıralım ve Meclisin
saygınlığını koruyalım, ona gölge düşürmeyelim.
İktidarıyla muhalefetiyle Yüce Meclisin,
bundan sonra, İçtüzüğe ve yasalara uygun çalışması dileğiyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Anadol, söz hakkınızı
saniyesi saniyesine kullandınız; sağ olun.
Şimdi, lehte ve aleyhte konuşma hakları
oldu.
HALUK KOÇ (Samsun) - İkinci aleyhte söz
istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Aleyhte Sayın Haluk Koç söz
istemişlerdir.
Buyurun Sayın Koç.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yine, belki de, yasama görevi içerisinde
hiç hoşuma gitmeyen şey, Danışma Kurulu uzlaşmazlığı sonucunda İktidar Partisi
Grubu önerisi olarak buraya getirilen gündemin aleyhinde söz alıp konuşmak.
İnanın, hiç hoşuma gitmeyen tek konuşma şekli bu.
Şimdi, burada defalarca vurguladığımız bir
olay var, Sayın Anadol bir kısmına değindi. Ben, bir kere daha, hepimizin
-burada hiç iktidar-muhalefet ayrımı yapmıyorum- yasama göreviyle yükümlü olan
milletvekilleri olarak, kendimize saygımızı korumamızın altını çizmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, dün
akşamdan itibaren, Sayın Anadol, sürekli bir temas aradı; hiç olmazsa, bugünün
gündeminde neler olabileceği konusunda bir araştırma yapmak istedi, ki, bir ön
hazırlık yapabilelim. Bu konuda, burada, üstten konuşmalardan çok, gelebilecek
olan tasarının içeriğine dönük, yapıcı eleştiriler, belki katkılar, karşı
çıktığımız zaman da karşı çıkışımızın gerekçelerini tam olarak ortaya
koyabilmek için, bir hazırlık zamanı istedik.
Belki, Sayın Grup Başkanvekilleri de
burada güç durumda; çünkü, onlar da, herhalde Ankara sınırları dışından -belki
çok uzaktan, Moskova'dan- bir haber alarak bu gündemi belirlemek durumundalar.
Onlara da hak veriyorum; doğrudur... Onun için, saat 14.00'e kadar bu iş uzadı.
Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün salı.
Bu yasama döneminin başında bir karar aldı Danışma Kurulu, salı günleri
denetime ayrıldı. Şimdi, denetimde bekleyen sözlü sorular var. Diyeceksiniz
-ben de söylüyorum- sözlü soruların cevabı, sorulduğu tarihten itibaren, çok
geç kaldı, sorulan soru güncelliğini yitirdi; o sorulan sorulara, bugün,
burada, sayın bakanların cevap vermesinin anlamı kalmadı; eskidi, yaşlandı o
sorular.
100'den fazla araştırma önergesi var
sırada bekleyen. Bunlardan bir tanesi de, 2 nci sırada yer alan araştırma
önergesi. Bu konuda iyi niyetimizi söyledik. Ben, bugün, Danışma Kurulunda da
söylediğim için, Sayın Kapusuz'la katıldığımız Danışma Kurulunda da söylediğim
için, sizlerin de bilgisi olması gerektiğini düşünerek, sizlerle paylaşmak
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakın, gündemin
"Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler"
kısmının 2 nci sırasında bulunan araştırma önergesi, İstanbul Milletvekili
Sayın Bihlun Tamaylıgil ve arkadaşlarının verdiği bir Meclis araştırması
önergesi. Konu ne biliyor musunuz; konu, yurt dışında ağırlıklı olarak faaliyet
gösteren birtakım holdinglerin, Türk insanından inanç sömürüsü yaparak
topladıkları paranın akıbetinin araştırılması, sorumlularının tespiti ve bunlar hakkında alınacak önlemlerin
görüşülmesi.
Şimdi, ben size soruyorum, değerli
arkadaşlarım, bu konuda hiç vicdanınız sızlamıyor mu?! Biz bunu Danışma Kurulu
önerisi olarak getiririz; burada, 20 dakika, bu sefer biz lehinde konuşuruz,
sizler aleyhinde konuşursunuz, reddedersiniz, bu iş gider. Amaç, bu mağdur olan
insanlarımızın bu sorunlarına çare aramak, çözüm aramak. Meclis çatısı altında
bu aranmayacaksa, nerede aranacak?! Bu insanlar kafileler halinde geliyorlar,
Sayın Grup Başkanvekillerini de ziyaret ediyorlar, bizleri de ziyaret
ediyorlar, mağduriyetlerini anlatıyorlar, haykırıyorlar ve buna karşı, biz,
sessiz kalıyoruz.
Burada, biz, bir siyasî etik içerisinde
davrandık. Sayın Grup Başkanvekili arkadaşlarım -birden fazlası- bunu, geçen
yasama döneminin sonundan itibaren gündeme getirme niyetimizi belli
ettiğimizde, bize şunu söylediler; eğer aksi söz konusuysa, ikinci lehinde söz
alma noktasında çıkarlar, burada söylerler: "Evet, bu konuda verilmiş bir
araştırma önergeniz var. Bu araştırma önergesi, öyle, 70 inci, 80 inci, 100
üncü sırada da değil, 2 nci sıraya gelmiş. İktidar Grubu olarak biz de bu
konuda bir araştırma önergesi verelim ve bunları, birleştirerek görüşelim; daha
önce, önemli temel konularda yaptığımız gibi..." Biz bekledik, değerli
arkadaşlarım; hâlâ da beklemeye devam ediyoruz.
Ben, şimdi, çok açık soruyorum: Nedir sizi
engelleyen?! Buna cevap vereceksiniz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hiçbir şey.
HALUK KOÇ (Devamla) - Hiçbir şey
olmadığını, Sayın Kapusuz, ikinci konuşma hakkınızı kullanırsınız, burada
söylersiniz.
Bu konuda araştırma önergesinin burada
görüşülmesinden ve eğer araştırma önergesi kabul edilip bir araştırma komisyonu
kurulursa, bunun sonuçlarının ortaya çıkmasından, sizi rahatsız edecek bir
boyut var mı?! Ben çok açık söylüyorum, adını da söylüyorum, YİMPAŞ ve
KOMBASSAN, yurt dışındaki insanlarımızı dolandırmışlardır; yurt dışındaki
insanlarımızın temiz düşüncelerinden hareket ederek, onları mağdur
kılmışlardır. Niye bu çatı altında bu görüşülmesin, değerli arkadaşlarım?!
Niye, salı günü, denetim gününde biz bunu gündeme getirmeyelim.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Nasırlara
basılır.
HALUK KOÇ (Devamla) - Niye görüşmeyelim,
arkadaşlarım?! Buna katılacak çok sayıda arkadaşımız var, ben biliyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz getirin,
görüşelim.
HALUK KOÇ (Devamla) - Bekliyoruz... Siyasî
nezaket için bekliyoruz Sayın Kacır. Siz uzun zamandır söz atmıyordunuz; neyse,
bu sefer, olumlu bir söz attınız.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Getirirsiniz,
görüşürüz.
HALUK KOÇ (Devamla) - olumlu bir söz
attınız bu sefer. Onun için, soyadınızla ilgili bir benzetme yaparak size yanıt
vermeyeceğim. Teşekkür ederim, katkılarınız için.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Size yakışmıyor!
HALUK KOÇ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bakın, son derece önemli; eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yasama görevinin yanında denetim görevini yapmaz hale gelirse çok büyük sıkıntı
çıkar, çok büyük sıkıntı çıkar. Bu çatıdan beklenenleri yerine getirmemiş
oluruz.
Sayın Gündüz iyi niyetli konuştular; yani,
biz, bayram öncesi şunları yapalım, bunları yapalım gibi, sizi teskin edecek,
bugünkü gündemi size aktaracak bir konuşma yaptı; ama, salı günü -ilk alınan
Danışma Kurulu kararı- denetim faaliyetlerini bu Meclisin yapması gerekiyor.
Bakın, bayram tatilinden sonra ne olacak;
bayram tatilinden sonra, daha önce yapılmış, raporları yayımlanmış birtakım
araştırma komisyonu raporları var; bunlar görüşülecek birkaç salı. Şubat bu
şekilde gitti. Ondan sonra, yine sizin grup önerilerinizle salı gününü
denetimden çıkaracak, başka yasama faaliyetlerini salı gününe serpiştirecek
mutlaka girişimler olacaktır; yani, esas yapmamız gereken işin üzerine bir
türlü gelemiyoruz.
Bakın, binlerce vatandaşımız bu konuda bu
Meclisten bir ses çıkmasını istiyor. Bu sesi çıkarmaya niyetiniz varsa, salı
günleri Meclisin gündemini denetimden arındırarak yasama faaliyetleriyle
doldurmazsınız. Açık ve net söylüyorum. Buraya gelip söyleyin. Yurt dışında
para toplayarak yurttaşlarımızı mağdur eden bu holdinglerin faaliyetlerinin
araştırılması, mağdur olanların mağduriyetlerinin tespiti, alınacak önlemlerin
belirlenmesi, sorumlular varsa o sorumlular hakkında mutlaka daha ilerisinin
yapılması için bu konunun görüşülmesini, artık, telefon görüşmelerinde değil,
bu Meclis kürsüsünden iktidar grubuna ben haykırıyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Sağ olun.
Değerli milletvekilleri, istem halinde,
iki milletvekiline aleyhte, iki milletvekiline lehte söz verme durumumuz vardı.
İki aleyhte söz hakkı kullanıldı, bir lehte kullanıldı.
İkinci lehte söz hakkı için, buyurun Sayın
Çelik. (AK Parti sıralarından alkışlar)
FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Grup önerimizin lehinde ve aleyhinde
konuşmalar yapıldı. Öncelikle, bugün gündeme alınmasını istediğimiz köy
hizmetlerinin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısıyla ilgili, geçen hafta Sosyal
Sigortalarla ilgili tasarıyı görüşürken Sayın Grup Başkanvekilimiz Ali Topuz
Bey de aynı soruları bizlere yönelttiler. Burada gayet açık bir şekilde ifade
ediyorum: Bayram öncesi, Yüce Meclis tatile girmeden önce, köy hizmetleriyle
ilgili düzenlemeyi, köy hizmetlerini ortadan kaldıran yasa tasarısını bu hafta
görüşeceğimizi ben Sayın Grup Başkanvekilimize net bir şekilde söyledim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yani, bayrama kurban
mı hazırlıyorsunuz?!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Ama, bakınız,
kendi aranızda bir diyalog sorunu yaşanıyorsa...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Çelik, bir
dakika...
Arkadaşlar, müdahale etmeden hatibi
dinleyelim.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Bayram ile bunun ne
ilgisi var?!
FARUK ÇELİK (Devamla) - Hangi bayram
efendim?
Bakınız, arkadaşlarımız şunu ifade
ediyorlar: Bu haftanın gündemiyle ilgili veya özellikle Köy Hizmetlerinin
ortadan kaldırılmasıyla ilgili düzenlemenin ansızın karşımıza geldiğini ifade
ediyorlar. Aynı sorular geçen haftaki görüşmelerimizde, Genel Kurul
çalışmalarında gündeme geldi. Ben, Sayın Grup Başkanvekiline, önümüzdeki hafta
köy hizmetleriyle ilgili düzenlemenin gelebileceğini ve ondan sonra tatile
gireceğimizi ifade ettim diyorum. Bunun ötesi, sizin aranızdaki diyalog
sorunudur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Hayır, sizin
aranızda diyalog sorunu var. Sayın Gündüz'e sorduk.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Onu bu şekilde
buraya taşımanızı uygun bulmadığımı ifade ediyorum.
Bir diğer konu da şudur: Zaten
getirdiğimiz konu, Köy Hizmetlerinin lağvedilmesiyle ilgili konu, günlerce,
haftalarca komisyonlarda tartışıldı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşüldü;
yeterli görülmedi muhalefetimiz tarafından, bir altkomisyon daha kuruldu.
Altkomisyonda da değerlendirildi, tartışıldı ve Genel Kurulun gündemine geldi.
Bu kadar bilinen, bu kadar programlarımızda net bir şekilde kapatılmasını ifade
ettiğimiz bir düzenlemenin buraya gelmesinde şaşılacak bir durum yok. Kaldı ki,
sizin Yerel Çözüm 2000'de de Köy Hizmetleriyle ilgili ifadeleriniz biraz sonra
tasarı görüşülmeye başlandığı zaman görülecek; çok güzel şeyler söylüyorsunuz.
Köy Hizmetlerinin kaldırılması ve yerinden yönetime geçilmesi konusunda,
gerçekten, dikkatle okunması gereken Yerel Çözüm 2000'le ilgili çalışmanız
takdire şayan bir çalışmadır. Umarım, biraz sonra burada çıkıp, bu çalışmanızla
ilgili de değerlendirmelerinizi ifade edersiniz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bırak artık!..
BAŞKAN - Sayın Çelik, tartışmaya girmeyin,
sataşmaya neden olacak sözlerden mümkün olduğu kadar kaçının ki, işimizi
yapalım.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan, sağ olun.
Değerli arkadaşlar, şimdi, denetimle
ilgili olarak da şunu ifade edelim: Salı günleri, denetim günü. Şunu açıklıkla
ifade ediyorum, o kadar yoğun bir şekilde denetim faaliyetlerimizi yürütüyoruz
ki, Mecliste bu faaliyetlerimizi yürütecek mekân bulmakta zorlanıyoruz şu anda.
Kurulan araştırma komisyonlarına bakınız, yeni bir araştırma komisyonu kurma
kararını aldığımızda, bu Yüce Meclisin çatısı altında gerçekten mekân bulmakta
zorlanıyoruz. Onun için, insafsızlık yapmayalım, insafla hareket edelim,
cümlelerimiz insafla bağdaşır cümleler olsun. Yazılı soru önergelerine, sözlü
soru önergelerine ayırdığımız zaman ve verdiğimiz cevapları da rakamsal olarak
şu anda ifade etmek istemiyorum; Meclisin denetime yeteri kadar zaman
ayırdığını bir kez daha burada vurgulamak istiyorum.
Sayın Koç'un ifade ettiği araştırma
önergesini ise, bayramdan sonraki ilk salı günlerinden birisinde alalım
diyorum, görüşelim. Biz çiğ yemedik ki, bu konuda bir sıkıntımız olsun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Gayet net ve açık söylüyorum, bu konuda
muhalefetten gelen tekliflere her zaman açık olmuşuzdur, birlikte
değerlendirmişizdir ve Genel Kurulun gündemine de taşımışızdır.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Çelik, söz
verme; mahcup olursun.
FARUK ÇELİK (Devamla) - Tabiî ki,
araştırma önergelerinin akıbetiyle ilgili Genel Kurulun da bir kararı
olacaktır; ona da hepimiz saygılıyız; ama, bu konudaki taleplerinize geçmişte
açık olduğumuz gibi, bugünkü bu teklifinize de açık olduğumuzu ifade ediyorum.
Bu haftaki çalışmalarımızın hayırlı olması
temennisiyle, önerimize destek vereceğinizi umuyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, oylamaya
geçiyoruz.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Kabul edenler...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Bakan, keşke,
sizinle ilgili önerge görüşüldüğünde böyle elinizi kaldırıp "evet"
deseydiniz; çünkü, iki elinizi kaldırıyorsunuz, o zaman tek elinizi
kaldırsaydınız...
BAŞKAN - Kabul etmeyenler...
Değerli arkadaşlar, karar yetersayısı
vardır; öneri kabul edilmiştir.
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 16.02
İKİNCİ
OTURUM
Açılma
Saati: 16.17
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam
ediyoruz.
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2
adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım
ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3.-
Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'ın, 5084 Sayılı Yatırımların ve
İstihdamın Teşviki ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/271) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/242)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
(2/271) esas numaralı kanun teklifimin,
İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunu
saygılarımla arz ederim.
Mehmet Yıldırım
Kastamonu
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
üzerinde, komisyon, hükümet, teklif sahibi ve bir milletvekili konuşma hakkına
sahip.
Teklif sahibi Sayın Mehmet Yıldırım söz
istiyor; buyurun.
Süreniz 5 dakika.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Ocak 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yasalaşan, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi
Gruplarının birlikte destek verdiği, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın
Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 36 ili
kapsamıştı; sınır 1 500 dolardı. O gün, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun
sözcüsü olarak, bu 1 500 doların 2 000 dolara çıkarılarak il sayısının
artırılmasını talep etmiştik; ama, İktidar Partisinin oylarıyla bu önerimiz
reddedildi.
Aradan bir yıl geçmesine rağmen, olayın
boyutu daha çok ileriye gitti; illerimiz, ilçelerimiz, teşvik kapsamında
olmayan iller yoksullaştı, Kastamonu yoksullaştı. Bakın, Kastamonu ne hale
geldi; bunu, basında izliyoruz: "Verem hortladı" deniliyor. Artık,
veremden söz etmediğimiz bir politikanın, Kastamonu'da yoksulluktan
hortladığını görüyoruz. Yine, teşvik olmadığı için, yine gazetelerde
"Teşvik yok, göç var" deniliyor. Devlet İstatistik Enstitüsü
rakamlarına göre, 28 000 kişinin, yani, yüzde 32,8'inin göç ettiğini görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, sadece Kastamonu'da
mı; sınır komşumuz Karabük böyle, sınır komşumuz Samsun böyle, Aydın böyle,
Sinop böyle, Balıkesir böyle, Hatay böyle...
Değerli arkadaşlar, Başbakana, geçen gün,
sanki gökten vahiy geldi; o gün bu yasayı deldirtmeyeceğini söyleyen Başbakan,
bütün illere gittiğinde, bütün milletvekilleri olarak, Adalet ve Kalkınma
Partili milletvekillerimiz, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerimiz, esas
asillerle buluştukları zaman "yanlış yaptınız bu Teşvik Yasasını; bizi
yoksullaştırdınız. Bunun adaleti yok, vicdanı yok, insafı yok" dediler ve
insafa geldi; brifingler verildi, valiler olayı savundu ve şu anda, henüz
yasaya girmedi; ama, sosyoekonomik gelişmişliği eksi olan 13 ili de bu yasanın
kapsamına alarak sayının 49 olmasını Sayın Başbakan açıkladı; basından,
medyadan öğrendik. Bir çalışma yapılıyor, kiminle yapılıyor, bilemiyoruz.
Aslında, çalışmanın yapılacağı adresin, vekillerin olduğu yer, asillerin temsil
edildiği yer, Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, öyle bir durum
var ki, bugün, Artvin İli, sosyoekonomik gelişmişliğe göre yeniden bu yasanın
kapsamına giriyor; elde ettiği kişi başına düşen ortalama yıllık millî gelir 2
137 dolar. Nevşehir giriyor, Karaman giriyor, Rize giriyor, Kilis giriyor,
Kütahya giriyor, Niğde giriyor, Elazığ giriyor, Çorum giriyor, Tunceli giriyor,
Başbakanın açıklamasına göre 1 536 dolarla Trabzon giriyor, henüz daha ortada
bir şey yok; ama, değerli arkadaşlar, örneğin sınır komşumuz Karabük girmiyor!
1 580 dolar!.. Karabük milletvekillerini görmek istiyorum. Cildikısık
Tünelinden içeri sokmaz Karabüklüler sizi! Eğer, 2 146 dolar sınırını
koyduğumuz bu yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul etmezsek... Aydın,
Denizli, Sakarya, Balıkesir, Burdur, Kayseri, Hatay, Samsun, Gaziantep,
Karabük, Konya, Isparta milletvekillerinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Konuşmacı.
MEHMET YILDIRIM (Devamla) - Toparlıyorum
efendim.
... 2 146 dolarla, Türkiye ortalamasının
altında kalan illerin de teşvik kapsamına alınması için, 23.3.2004 tarihinde
vermiş olduğum yasa teklifine bütün milletvekili arkadaşlarımın destek olmasını
diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün basında gördük,
Teşvik Yasasının adil olmadığı gerekçesiyle, iflas eden bir işadamı Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmiş. Ayıp bize!.. Ayıp!.. Bize ayıp!..
Ben, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, bu yasayı yapan bir milletvekili olarak
kendimden utanıyorum!
Değerli arkadaşlar, gelin bu yasayı
düzeltelim, adaleti bulalım. Nasıl bir adalet; hem sosyoekonomik gelişmişliği
hem de 2 146 doları baz alan; 25 ili de, 36 ile ilave ederek 61 ili kapsayacak
bir teşviki Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirelim ve illerimizin elini
kolunu, üretimin elini kolunu bağlamayalım.
Değerli arkadaşlar, 5084 sayılı Yasaya
göre, yeni üretime geçen firma teşvik alıyor, eski firma almıyor; böyle bir
adalet olur mu?! Aynı sektörde, çalışıp -konfeksiyonda, ağaç sanayiinde- teşvik
kapsamına giren... Örneğin Kastamonu'da -diyeceksiniz ki örnek Kastamonu mu;
evet- 2 tane sunta fabrikası var, birisi Yongapan birisi SCF. Sayın Başbakanla,
anlı şanlı açılışını yaptık; Dortek Kapı Fabrikası günde 4 000 tane kapı
üretiyor; eskiden beri üretime devam eden bir firma; yeni açılan firma destek
alacak, teşvik alacak, sigortadan yararlanacak; ama, Dortek yararlanamayacak!
Eğer, bu ülkede bizlerden hesap soran çıkmazsa, inanıyorum ki, musalla taşında,
Cenabı Allah, bunun hesabını bizden sorar arkadaşlar. Orada dokunulmazlığımız
da yok; var yandık Allah'a! O zaman nasıl hesap vereceğiz!.. Öyleyse, bu yasayı
doğru dürüst yapalım.
Adalet ve Kalkınma Partili, Cumhuriyet
Halk Partili milletvekillerinden bu teklife destek istiyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, başka söz
isteyen?.. Yok.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi okutuyorum:
4.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, 2108 Sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal
Güvenlik Kanununda Yapılması Gereken Değişiklikle İlgili Kanun Teklifinin
(2/185) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/243)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
14 Ekim 2003 tarihinde CHP Grup
Başkanlığının 150 nolu sayılı yazısıyla verdiğim 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve
Sosyal Güvenlik Kanununda yapılması gereken değişiklikle ilgili kanun teklifim,
bugüne kadar komisyonlarda ve Genel Kurulda ele alınmamıştır. Meclis
İçtüzüğünün 37 nci maddesi
uyarınca, kanunun Meclis Genel Kuruluna getirilmesini bilgilerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
Malatya
BAŞKAN - Önerge üzerinde, önerge sahibi
Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın
Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; bu konuda sadece bilgiler sunacağım.
Malatya'da 890 muhtar var -bugün aldığım
bilgiye göre- bunların 550'si Bağ-Kurla icralık. Daha önce, muhtar değilken
yeşilkartları vardı, yeşilkartla muayene olabiliyorlardı; muhtar olduktan
sonra, Bağ-Kurlu olan bu insanlar, Bağ-Kur primlerini yatıramadıkları için, ne
kendileri ne de çocukları sosyal güvenlik imkânından yararlanamıyorlar.
Bir muhtara 105 000 000 lira maaş
veriyoruz; ama, minimum Bağ-Kur prim ödeme basamağı 155 000 000 liradan
başlıyor. Bu insanlar, ister köyde ister mahallede olsunlar, hepimizin
anahtarı. Ne olursunuz -bu insanlar, işlerini güçlerini bırakıp, köyü için,
mahallesi için hepimize yardımcı oluyorlar- gelin... Bunun siyasî bir tarafı
yoktur.
Geçen yıl yaptığım gündemdışı bir
konuşmama -5.11.2003 tarihli- Sayın Bakanımın verdiği cevabı okuyorum:
"Derhal 3 000 göstergeden 5 000 göstergeye çıkarıyoruz." Aradan bir
yıl üç ay geçti...
Bu insanlar hepimizin kardeşi; kendilerini
feda ediyorlar. Gelin, bu kanun teklifimizi Meclis gündemine alalım. Nasıl
uygun görüyorsanız, hep beraber tartışalım; ama, 105 000 000 lira maaş verip,
minimum 155 000 000 lira Bağ-Kur primi tahsil ettiğimiz bu insanları zor
durumda bırakmayalım.
Hakikaten, bir acı... Toplumun içine
çıkamıyorlar; hepsi icralık, icralık oldukları için de, Bağ-Kurdan sevk
alamıyorlar ve hastaneler bu insanlara bakmıyor. Ne olursunuz, gelin -başka
hiçbir şey söylemeyeceğim- bu insanların sorunlarını çözmek için, bu teklifi
direkt Meclis gündemine alalım. Sayın Bakanım, sayın bakanlarımız bir şekilde
bunun çalışmasını yaparlar, çözüm neyse, bu Yüce Meclis, bu insanlarımızın
sorununa hep birlikte çözüm bulur.
Türkiye'de 52 000 muhtar var; yani, bir
de, tabiî, ayrıca il genel meclisi üyelerimiz var.
İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) - 70 000 muhtar
olması lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Benim,
İçişleri Bakanlığından aldığım rakam 52 000 efendim.
Bu insanlar hakikaten perişan; yani,
birkaç büyük şehirdeki muhtarlarımızla, ne olursunuz, karşılaştırmayın; hepsi
perişan. Bire bir şahidim; bugün, birkaç ilin Bağ-Kur müdürlüklerine sordum,
özellikle Malatya'ya sormadım; bunların yarısı icralık, yarısının borcu 8
milyar, 9 milyar, 10 milyar; artık, bunlar ödenemiyor. Yüce Meclis olarak bu
insanların sorununa çözüm bulalım; en azından, doktora gitmelerine... Çoluk
çocuklarını doktora götüremiyorlar. Biliyorum, birisi geçen hafta bana geldi;
hastaneye yatmış, çıkarken de 4 500 000 000 liralık senet vermiş, evine haciz
gelmiş.
Değerli milletvekilleri, bu, kanayan bir
yara. Bunun siyaseti olmaz, hastanın siyaseti olmaz, yoksulun siyaseti olmaz;
ne olursunuz, bu soruna bu Yüce Meclis bir neşter vursun. Müsaade ederseniz, bu
kanun teklifimi doğrudan Meclis gündemine indirelim ve muhtarlarımızın bu
sorununa hep birlikte, Yüce Meclisçe, her iki partinin grubu olarak çözüm
bulalım. Ben, bir kez daha, tüm milletvekili arkadaşlarımın yüksek duygularına
bunu sunuyorum ve takdirlerinize bırakıyorum.
Teşekkür ederim, saygılar sunarım.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (CHP sıralarından
alkışlar)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan...
BAŞKAN- Açık, net bir şekilde görülüyor...
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan, isterseniz, bir daha oylayın!..
BAŞKAN- Gündemin en son sırasına giriyor,
gündemde yerini aldı; sırası geldiği zaman görüşülecek.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan...
BAŞKAN- Sayın Kapusuz, çok açık, net bir
şekilde kabul farkı gözüktü; o yüzden kabul edilmiştir dedik.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Sayın Başkan,
zannedersem, Divanda mutabakat yok.
BAŞKAN- Hayır, hayır, baktım arkadaşlara
ve arkadaşlar da itiraz etmediler.
SALİH KAPUSUZ (Ankara)- Divanda mutabakat
yok Sayın Başkan; ama, bir karar verdiniz.
BAŞKAN- Değerli milletvekilleri, alınan
karar gereğince, sözlü sorular ve diğer denetim konularını görüşmüyor, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmına geçiyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
2.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet
Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa
Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle
ilgili komisyon raporu henüz geri gelmediğinden teklifin görüşmelerini
erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz.
3.- Tarım
Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile
Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Ertelenmiştir.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.
4.- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/915) (S.Sayısı: 726) (x)
BAŞKAN- Komisyon?.. Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 726 sıra sayısıyla
bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde söz isteyenler;
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bayram Meral;
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal.
Buyurun Sayın Meral. (CHP sıralarından
alkışlar)
Söz hakkınız 20 dakika.
CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (Ankara)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 726 sıra sayılı Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili kanun tasarısı üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, görünen o ki, AK
Partili saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bayramda yörelerine
gittiklerinde, Köy Hizmetleri çalışanlarını gördükleri zaman, size bir müjde
getirdik diyeceklerdir. Ne yaptınız; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapattık,
sizleri de perişan ettik... Müjdeniz bu olacaktır.
Değerli arkadaşlarım, geçen hafta, Sosyal
Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünü, bir yıldırım hızıyla Sağlık Bakanlığına
devrettik. Oturdum, elimi alnıma koydum, eskiye doğru gittim -belki içinizde
tanıyanınız vardır- Türk-İş eski Genel Başkanı rahmetli Seyfi Demirsoy gözümün önüne
geldi, rahmetli Halil Tunç gözümün önüne geldi, rahmetli Şevket Yılmaz gözümün
önüne geldi; vay gidi eski günler dedim. Çünkü, onların döneminde de Sosyal
Sigortalar Kurumunun sağlık bölümünün, birçok kez, yine Sağlık Bakanlığına
devri söz konusuydu; ama, maalesef, hem o dönemin Çalışma Bakanları hem o
dönemin -kusura bakmasın- Türk-İş Genel Başkanları tavrını koymuştu, böyle bir
sonuç alınamamıştı; ama, bugün bunu başardınız. Umuyorum ki, ya
Cumhurbaşkanımızdan ya Anayasa Mahkemesinden bu dönecektir, tekrar gözlerinizin
önünde sergilenecektir; buna inanıyorum.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Ne faydası
olacak?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Onu sen
düşün!..
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sen söyle
faydasını.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, burada, biraz önce, yasanın gündeme alınmasında, Grup
Başkanvekili arkadaşım konuştu, bu teşkilatın bazı konularını gündeme getirdi
ve Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu konuşuldu; Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılması gerekir... Suçu ne acaba? Efendim, suçu, hantal,
verimsiz... İkincisi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçenin büyük
bölümü personel giderlerine gidiyormuş, işçi-memur sayısı fazlaymış, buna
benzer konular.
Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, ben, bunu
pek yadırgamıyorum, arkadaşlarım konunun geneline vâkıf olmayabilirler; ama,
bir laf vardır "bilmiyorsan bir bilene sor" diye; Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğüne ayrılan bütçenin büyük bölümü elbette ki personele
gidecektir. Çünkü, orada, yolu, içmesuyunu, kanalizasyonu, iskânı, sulama
altyapısını, arazi toplulaştırmayı, tarlaiçi geliştirmeyi, toprak korumayı,
tarımsal altyapıyı, gölet yapımını, kar programını, bir de övünerek bahsediyorsunuz
ya, duble yolu yapan ve çalışan Köy Hizmetlerinin işçisidir, mühendisidir. Bu
işçiler çalışmasa, bu işleri özel sektöre verseniz, buraya bir ücret ödemeyecek
misiniz?! Yani, orada çalışan işçi, orada çalışan müteahhit bunu bedava mı
yapacak değerli arkadaşlarım?! Bunu böyle değerlendirmeniz lazım. Bunun özü
budur.
"Efendim, personel sayısı
çok..." Şimdi, el altından, gizli gizli, siz de bir yerlere doldurmuyor
musunuz; siz de bir yerlere dolduruyorsunuz, iktidar olmanın nimetlerinden
yararlanıyorsunuz.
Geçmişte, bazı iktidarlar da yanlışlık
yapmıştır; yapmamıştır demiyoruz. Bunda, mühendisin kusuru ne, orada çalışan
işçinin kusuru ne, onların günahı ne?! Ama, bilahara ne olmuştur; bu sayı
yarıya düşmüştür değerli arkadaşlarım. Bakınız, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün, 81 ilde il müdürlüğü, 17 bölge müdürlüğü ve 8 araştırma enstitüsü
vardır; bu, 106 işyeri eder. Bugün, 106 işyerine 40 000 küsur işçiyi bölecek
olursanız, bir işyerine 400 işçi düşmektedir değerli arkadaşlarım. Bunun neresi
çok, işçi sayısı nasıl fazla?!.
"Biz, bu Genel Müdürlüğü
kapatacağız..." Bunu kafaya koymuşsunuz. Niye; "efendim, IMF istiyor,
Dünya Bankası istiyor... Nasıl Sosyal Sigortalar Kurumunu, birçok kuruluşu
istiyorsa, bunu da istiyor. Biz bunu ne yapıp yapıp kapatacağız..."
Değerli arkadaşlarım, kapatmadan önce
diyorsunuz ki: "Sivil toplum örgütleriyle de oturduk görüştük. Altkomisyon
bu görevi üzerine aldı. Kimlerle görüştük; Türk-İşle görüştük, DİSK'le
görüştük, Hak-İşle görüştük, Türkiye Yol-İş Sendikasıyla görüştük, Türkiye
Kamu-Senle görüştük, KESK'le görüştük, Memur-Senle görüştük, BASK ve Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliğiyle de görüştük." Ne dediler bunlar;
"bu genel müdürlüğü kapatmayın." Kim bunlar; sivil toplum örgütleri.
Hani, birçok konuşmanızda "sivil toplum örgütlerinin görüşlerine ağırlık
veriyoruz" diyen siz değil misiniz?! Bunlar da diyor ki: "Bu Genel Müdürlüğü kapatmayın."
Niye kapatmayın bu Genel Müdürlüğü; bu Genel Müdürlük, artık, köylüyle
kucaklaşmıştır; köylü bunlara, bunlar köylüye alışmıştır; köylüye, biraz önce
saydığım bunca hizmetleri götürmüştür. Bu Genel Müdürlüğü kapatırsanız,
köylünün işi zorlaşır. İşte, değerli arkadaşlarım, belki izliyorsunuz, birçok ilimizde hastaları
kızağın üzerine koymuşlar, o, kızakları insanlar çekiyor. İşte, Köy
Hizmetlerinin işçisi -o, Köy Hizmetlerinin işçisi hantal, çalışmıyor diyen zatı
muhterem kalorifere sırtını dayadığı, yattığı, uyuduğu bir zamanda- o yolları
açıyor, Köy Hizmetleri orada çalışıyor; kalkıp da, buna verimsiz demenin
insafla bağdaşır bir hali yoktur değerli arkadaşlarım.
Ne oldu; "sivil toplum örgütlerinin
dediklerini dikkate alamadık..." O zaman niye çağırıyorsunuz, bunun anlamı
ne? Eğer, bu kadar kuruluşun söylediklerini ciddîye almıyorsanız neden
çağırıyorsunuz? "Hatırı kalmasın, çağırdık, görüşlerini aldık; ama, biz
bildiğimizi yapıyoruz" diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bunlar, gelecekte
hepimizin başını son derece ağrıtacaktır.
Bakınız, Sayın Bakanımız bütçe
görüşmelerinde dedi ki... Şunları saydı; ben onun şeyinden aldım: Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2003 yılında, yalnızca, 28 827 kilometre köy yolu
yapmış; bu köy yollarının yüzde 33'ü asfalt. 171 165 kilometre köy yolunun
bakımı yapılmış. 1 431 metre uzunluğunda 60 adet köprü yapılmış. 508 metre
uzunluğunda 36 adet köprünün tamiri ve bakımı yapılmış. 108 438 metre
uzunluğunda 104 161 adet büz imal edilmiş; hani, kanalların içerisine konulan
büzler var ya, belki, unutanınız vardır.
4 376 metre uzunluğunda 5 586 adet menfez yapılmış. 1 552 üniteye
içmesuyu götürülmüş; 391 üniteye, içmesuyu ikmali, onarımı ve bakımı yapılmış.
723 adet yeni sondaj yapılmış. 126 adet kuyu temizliği yapılmış. 924 aile için
iskân yapılmış, 867 adet ek ve sosyal tesis, lojman bakımı, onarımı ve inşası
yapılmış ve değerli arkadaşlarım, ayrıca,
48 236 hektar tarım alanı işler hale getirilmiş. 132 adet hayvan
içmesuyu göleti yapılmış. 780 000 kilometre
uzunluğunda kar programı yapılmış; bu sene, bu daha da fazla oldu. Sayın
Bakanımız "bu yapılan işler 2004 yılında yüzde 35 artmıştır" diyor.
Sayın Grup Başkanvekilim, işte, sizin
birçoğunuzun verimsiz dediği bu Köy Hizmetleri için de Sayın Bakanımız böyle
söylüyor.
Saygıdeğer arkadaşlarım, buradaki
konuların detayına inmişsinizdir: Ben, altkomisyonda da bu konuları görüştüm,
Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüştüm, diğer konuları da görüştüm. Şimdi, bu
müessesenin özel idarelere devredilmesi, işleri öyle bir çıkmaza sokacaktır ki,
siz de bir gün gelecek "eyvah, biz ne yaptık"diyeceksiniz.
İçinizde teknik personel vardır, içinizde
muhasebeci de vardır. Şimdi, bu müesseseyi hiç budamasanız -budamayın- tümüyle
özel idarenin emrine verseniz, buranın amiri kim olacak değerli arkadaşlarım?
Siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz; genel müdür, genel müdür yardımcıları,
daire başkanı, daire başkan yardımcıları, bölge müdürü, bölge müdür
yardımcıları, il müdürü, il müdür yardımcıları, şube müdürleri ve birçok teknik
personeli alıyorsunuz, paketliyorsunuz, bir yere oturtuyorsunuz. Yasada bu var.
Peki, yazık değil mi?! Bu yetişmiş
insanları, bu yetişmiş elemanları, yolu bilen, dozeri bilen, greyderi bilen,
turnapull'u bilen, çekiciyi bilen, asfalt tankını bilen, yükleyiciyi bilen,
birçok işi bilen bu insanları bir tarafa koyuyorsunuz; efendim, muhasebe müdürü
oranın amiri oldu veya il genel meclisi üyesi oranın amiri oldu, zaman gelecek,
küçümsemiyorum, muhtar oranın amiri oldu.
Değerli arkadaşlarım, bu işin içerisinden
nasıl çıkacaksınız, bunu hiç düşünüyor musunuz? Bunun, siyasetle bir ilgisi
yok. Yani, kapatacaksınız; suyumu bulandırdın, yiyeceğim; kurt koyun meselesi;
bunu kapatacaksınız; ama, bu işin nereye gideceğinin hesabını yapıyor musunuz?
Yani, siz, bu kadar teknik elemanı kaldırın, bir tarafa koyun; ondan sonra,
kalkın, ben burayı valilerin emrine verdim...
İçinizde valilik yapan arkadaşlarımız da
var. Ben, ne kadar köy hizmetleri il müdürlüğüne, bölge müdürlüğüne gitmişsem,
birçoğunda görürüm ki sayın vali bey orada oturur; şunu yapın, bunu yapın diye
gereken talimatları verir; buna mâni bir durum mu var -zaten, bu müdürlükler
valinin denetiminde, yönetiminde- yok... Ee, ne olacak; biz, bu kadar elemanı
bir tarafa iteceğiz. Ondan sonra ne olacak -aklıma gelen- yandaşlarımızı
buralara tayin edeceğiz.
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Vehimle
konuşmayın.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Edersiniz,
edersiniz de; edenlerin nerede olduğunu biliyor musunuz; bir gün siz de aynı
duruma düşersiniz.
BAŞKAN - Konuşmacıya müdahale etmeyelim
arkadaşlar.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Etsin, boş
ver Sayın Başkanım, alışmış onlar. (Gülüşmeler)
Değerli arkadaşlarım, geçmişe bir bakın,
geçmişe; basının pompaladığı, sergilediği, renklendirdiği siyasetçiler vardı,
onlar da sizin gibi tek başına iktidar olmuştu; yaptığım yaptık, yıktığım
yıktıktı. Şimdi, basından, basının o değerli zatlarından onlara selam veren var
mı?
Siz, hep baharda yaşadığınızı
zannediyorsunuz. Şöyle, doğuya doğru bir gidin, kar yağmış, kar. Bir de o taraflara
doğru gitsenize. Bir gün, o kara siz de ayaklarınızı basacaksınız; ama, belki,
ayağınızda ayakkabı bile olmayacak; onu bilesiniz.
MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Yok, yok;
bilmezler onlar.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, güzel,
sizi bir yere götürüyorlar; ama, bir gün
sizin de damarlarınızdaki kanlar biterse, onlar bir başka kan arar...
Bunlara aldanmayın değerli arkadaşlarım, bunlara aldanmayın, yazık ediyorsunuz.
Türkiye'nin ekonomisini IMF'ye teslim ettiniz. Bunları biliyorsunuz. Bunun
altından kalkın, bunun. IMF gelmiş, Türkiye'nin malî konularını kucaklamış,
isterse imzayı atıyor, işleme geçiyor, isterse "şunu yapmayın" diyor,
oturuyorsunuz. Şimdi, sizin ne yapmanız gerekir? Yıkın... Ne yapıyorsunuz; kamu
kuruluşlarını ağır ağır yok ediyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunların sonu ne
olacak? Tütünü bitirdiniz, Tekeli bitirdiniz, SEKA'yı bitirdiniz, TÜPRAŞ'a sıra
geldi, PETKİM'e sıra geldi. Sizi tebrik ederim, İzmir Limanını da iyi
kurtardınız; vallahi sizi kutluyorum, bakın, burada başarılısınız. Bunlardan
haberiniz var herhalde, değil mi? Haberiniz yoksa, ben size anlatayım. Direkten
döndü; ama, faturasını halka ödettireceksiniz onun.
Nerede kaldı, o "vurguncudan,
talancıdan, soyguncudan hesap soracağız" dedikleriniz değerli
arkadaşlarım?! Pancardaki dümene dikkat edin, şekerdeki dümene dikkat edin.
Orada da çok iyi bir vurgun tezgâhlamış birçok mensubunuz. Eski bir
milletvekili bana bu tezgâhı anlattı. Ben, mısırdan şeker olacağını, bilmem ne
olacağını hiç düşünmemiştim; sizi tebrik ediyorum; yeni yeni işler
geliştiriyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım, bunlara dikkat edin;
bunların bedelini, burada vermezseniz, biraz önce arkadaşımın söylediği gibi,
bir gün o musalla taşında verirsiniz.
Ne olacak şimdi? Köy Hizmetlerini
kapattık; evet; ondan sonra SEKA'yı kapattık.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Bayram Bey, pancarla ilgili dile getirdiğiniz şeyi açıklayabilir
misiniz?
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sayın
Bakanım, beni çağırırsınız, zahmet buyurursunuz, ben bu konuyu anlatan eski milletvekilini
size getiririm, tatmin olursunuz, daha iyi olur; olur mu Sayın Bakanım?
TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Millet de
tatmin olsun; konuyu açar mısınız?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Tabiî ki, tatmin
oluruz; ama, siz de kamuoyunu bilgilendirirseniz iyi olur.
BAŞKAN - Sayın Meral, siz Genel Kurula
hitap edin.
Değerli milletvekilleri, siz de Sayın
Meral'i dinleyin, karşılıklı konuşmalarla vakit kaybetmeyelim, toplantının
insicamını bozmayalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şeker
Kurumunu kapattınız mı?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Anlat bakalım.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşte, onun
nedenini araştırın, öğrenin. Burası dershane değil ki size ders vereyim.
(Gülüşmeler, CHP sıralarından alkışlar)
Geleneği el kaldırmaya bağlamayın.
Milletvekili misiniz; göreviniz el kaldırmak, el indirmek değil. Ben bir şey
söyledim size, gider araştırırsınız, getirir dersiniz ki, senin söylediğin
yalandı, doğruydu... Ben söylerken not alırsınız. Bu adam bir şey söyledi...
Yanlış söylemişsem, ben yine, buradan, çıkar, özür dilerim; ama, bir şey
soruyorum: Şeker Kurumunu kapattınız mı kapatmadınız mı; neden? Bunu sordum ben
size.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Haberleri yok!
AHMET YENİ (Samsun) - Kısmen özelleşti.
BAŞKAN - Sayın Meral, sayın
milletvekilleri; İçtüzük hükümlerine göre davranalım, karşılıklı konuşma bir
yöntem değil.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Şimdi, bunun,
Köy Hizmetleri konusunun altında yatan nedir, biliyor musunuz; ilkin
yerelleştirme -adı yerelleştirme şimdi- arkası bunun özelleştirme. Bunun adı
özelleştirmedir; oraya doğru gidiyorsunuz.
Eğitimi özelleştirin, sağlığı
özelleştirin, kamu kurum ve kuruluşlarını batırın, onları bir taraflara verin,
ondan sonra kalkın, deyin ki "biz Avrupa Birliği yolundayız."
Sevsinler şu Avrupa Birliği yolunu! Ne yolmuş be!.. Yolunuz açık olsun! (AKP
sıralarından "Sağ ol" sesleri)
Değerli arkadaşlarım, bu vatandaşı
uyutmayın, bu vatandaşın iyi duygularını sömürmeyin; size yakışmaz bunlar.
Bugün, Avrupa Birliğiyle görüşmeleriniz düzgün gitse, on onbeş sene görüşmeler
sürer. On onbeş sene de, acaba, serbest dolaşım alır mıyız alamaz mıyız; etti
yirmibeş otuz sene. Otuz seneye kadar ne yapılacak; oturun, burada onları
konuşun, onları... Bir çivi çaktınız mı? Bu yıktıklarınızla övünmeyin. Binlerce
insan işsiz geziyor. Hiç sizin yanınıza gelen yok mu? İş arayan yok mu?
"Çocuğum evde bunalım geçiriyor" diyen yok mu? Ağlayan emekli yok mu?
Çöp sepetlerinden, pazarlardan artıkları toplayan emekli yok mu, işsiz yok mu?
Bunların işini çözün, bunların... Sizin
göreviniz bu. Köy Hizmetlerini kapatmakla, bir başka müesseseyi bilmem ne
yapmakla, IMF'nin dediğini yaparsınız; ama, o IMF, geçmişte kendisiyle kol kola
gezenleri Snasıl bırakıp gittiyse, hiç unutmayın, bir gün, sizi de bırakıp
gider, bizi de bırakıp gider.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Meral, toparlayın lütfen.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sorun o değil
değerli arkadaşlarım. Ne olacaktır yarın, Köy Hizmetlerini dağıttınız?..
Şimdi, yanınıza birçok memur geliyor, işçi
geliyor "şuradan şuraya tayinimi çıkar" diyor ve iktidarsınız,
birçoğuna yardımcı oluyorsunuz. Yarın, bu yasa çıktıktan sonra, bir valilikten
diğer bir valiliğe bir işçinin, bir memurun tayinini yaptırabilecek misiniz?
NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) - Valiler
yapar.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Valiler
yapar... Benden uzak git de nereye gidersen git, öyle mi?! Öyle değil değerli
arkadaşlarım; öyle değil işte!
İkincisi; farklı ücretler ortaya çıkar;
bir valilikte ayrı bir ücret, bir valilikte ayrı bir ücret... Onun ötesinde,
bunların sendikalılıkları ortadan kalkar. Yarın, bütün bu işyerlerini
taşeronlara verirsiniz.
Söylüyorum, rahatsız oluyorlar. Buraya
geçenlerde bir milletvekili arkadaşım çıktı; diyor ki: "Efendim, Köy
Hizmetleri gözboyama asfalt yapmıştır, iş yapmıştır..." Sonradan, ben o
arkadaşı araştırdım ki, mülkî amirlik yapmış. Kardeşim, eğer onlar böyle bir
şey yapmışsa, sen de bunu görmüşsen -eski bir liderin dediği gibi- tapu
müdürlüğü mü yapıyordun orada; müdahale etsene!.. Neden müdahale etmedin de
bunu burada konuşuyorsun; yakışıyor mu sana?
Köy Hizmetlerinin gitmediği yerleri
görüyoruz. Hakkâri'deki hastanın durumunu gördük, Muş'taki hastanın durumunu
gördük, Erzurum'daki hastanın durumunu gördük. Sırtında adam taşıyorlar. İşte,
Köy Hizmetleri o yolları açıyor, o yolları. Bilmeyenler bunu bilsin. O işleri
yapıyor, o yolları yapıyor ve o yolları açıyor. "Hiçbir şey
yapmadı..." Ne diyeyim, bir şey demiyorum; ama, demem gerekiyor ki,
gözüne, dizine dursun.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız,
geliniz, zaman geçmiş değil, belki buna evet diyecek şeyiniz yok; ama, bu işi,
bir kez daha gözden geçirin. Yarın, altından kalkılamayacak olaylarla karşı
karşıya kalırız. Yine, aynısını konuşuyorum, kim rahatsız olursa olsun; oranın
bütün yönetimi belli güçlerin eline geçer, orada yeni yeni işyerleri açılır.
Bazı valiler "efendim, Köy Hizmetleri, Karayolları, Devlet Su İşleri -ki,
yarın, onlara da sıra gelecektir- işte bazen gidiyor ve görüyoruz ki, yollardan
geçerken, arabalar yolun kenarında duruyor; ama, bunlar yok" diyor.
Değerli arkadaşlarım, siz, hiç hafta sonu
tatili, bayram tatili yapmıyor musunuz? (AK Parti sıralarından gürültüler) Siz
hep Mecliste oturun... Onların da hafta sonu tatili oluyor, bayram tatili
oluyor, bundan dolayı bırakıp gidiyorlar ve tekrar gelip, görevlerine
başlıyorlar.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Bizim sendikamız
yok Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İyi ki
sendikanız yok.
BAŞKAN - Laf atmayalım arkadaşlar.
Toparlayalım Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Saygıdeğer
arkadaşlarım, şimdi, geliniz, bu konuyu bir kez daha gözden geçirin.
Bu teşkilatı yok etmek, hizmetleri büyük
ölçüde aksatacaktır. Köylünün sorunları artacaktır. Binlerce mühendis iş
yapamaz duruma gelecektir; yasada bu var. Diyorsunuz ki "genel müdür,
genel müdür yardımcıları, daire başkanları, daire başkan yardımcıları, bölge
müdürleri, bölge müdür yardımcıları, il müdürleri, il müdür yardımcıları, şube
müdürleri -bunların sayılarını biliyor musunuz; bunların sayısı 2 000'e yakın-
bunların hepsini alacağız, bir yere oturtacağız" Ne olacak; merkez
valileri gibi maaş vereceğiz. Hani tasarruftan bahsediyordunuz?! İşleri kim
yapacak?! İl meclis üyelerimiz yapar!.. Yapar!.. Yapar!.. Değerli arkadaşlarım,
yine tekrar ediyorum; yarın onların hepsini birer taşeron yaparsınız ve
binlerce işçiyi mağdur edersiniz, binlerce işçiyi perişan edersiniz, işinden
edersiniz... Tazminatlarınız suya düşer diye şimdi yaygara veriyorsunuz,
binlerce insanın genç yaşta emekli sıralarına girmesine sebep oluyorsunuz. Ondan
sonra ne oldu; IMF istedi, biz de görevi yaptık. Sizi tebrik ediyorum değerli
arkadaşlarım!
BAŞKAN- Toparlayın Sayın Meral.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla)- IMF'nin
istediklerini yapıyorsanız, Dünya Bankasının istediklerini yapıyorsanız,
müttefiklerinizin istediğini yapıyorsanız, tebrik ederim AK Parti sizi(!) Siz
bu ülkeye layıksınız(!) Başarı diliyorum size!
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN- Değerli arkadaşlar, aranızdaki
konuşmalar, cep telefonuyla yapılan konuşmalar uğultu halinde geliyor buraya.
Mümkün olduğu kadar, aranızdaki konuşmaları, cep telefonuyla konuşmaları
dışarıda yapın ki, biz konuşulanları rahat duyalım, siz de rahat duyun, daha
etkin ve verimli bir Parlamento çalışması yapabilelim.
Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal'da.
Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Söz süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL UYSAL (Ordu)-
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 726 sıra sayılı
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini
açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Esasında, Köy Hizmetleri kapatılmıyor.
Hükümetimiz köylüye ve köy hizmetlerine fevkalade önem verdiği için, yeni bir
organizasyonla, Köy Hizmetleri, taşra teşkilatı olarak il özel idarelerine,
Genel Müdürlük teşkilatı olarak da, yaptığı hizmetin özelliğine göre,
Bayındırlık ve İskân Bakanlığına, Toplu Konut İdaresine ve Tarım Bakanlığına
verilmektedir. O bakımdan, Köy Hizmetlerinin hizmetleri, köye götürülen
hizmetler hiçbir suretle aksamayacaktır.
Sayın Meral, biraz evvel burada yapmış
olduğu konuşmada "bunun hesabını yaptınız mı, bu bir hesaba kitaba
dayanıyor mu" dedi. Esasında, ben burada buna değinmek istiyorum; yani,
Partimizin bu husustaki genel felsefesini burada belirtmek istiyorum; neden
bunlar yapılıyor veyahut da ne gibi neticeler alındı...
Bunların hiçbirisi ayaküstü, gelişigüzel
yapılmıyor. Partimiz kurulduğu günden beri, çok ciddî ar-ge çalışmaları
yapmaktadır ve bugün gündeme getirilen reform yasaları bu çalışmalar sonunda
gelmektedir. Bu ar-ge çalışmaları, çok titiz ve çok detaylı olarak, çok uzman
heyetler tarafından yapılmıştır. İşte, Konut Müsteşarlığının kaldırılması, Arsa
Ofisinin kaldırılması, SSK hastanelerinin devri ve bugün de, Köy Hizmetlerinin
belli alanlara kaydırılması, yerel yönetimlere kaydırılması, bu ciddî
çalışmaların sonucundadır.
İki yıldan beri, hükümetimiz, yapmış
olduğu hiçbir uygulamada yanılmadı; enflasyonun düşürülmesinde, faizlerin
düşmesinde, ihracatın artmasında, çiftçilerin borçlarının ertelenmesinde,
onlara kolaylık sağlanmasında, Tasarrufu Teşvik Fonunun tasfiyesinde ve
ödenmesinde ve diğer bütün alanlarda hiçbir zaman yanılmadı; çünkü, bunlar da
çok ciddî çalışmalara, detaylı çalışmalara dayanıyordu ve bu konuda çok önemli
neticeler alınmıştır. Bu bakımdan, Sayın Meral müsterih olsun; hiçbir sıkıntı
olmayacaktır.
Bu nedir, yapılmakta olan nedir?.. Çok
değerli arkadaşlarım, toplumun talep ettiği hizmetleri topluma götüren
kurumlar, esas itibariyle, üç temel organizasyonla yapılmaktadır. Nedir bunlar;
biri, kamu malî sektörü -yani, devlet bütçesine dayanan kurumlar- bir diğeri,
ekonomik kamu sektörü -bu da, iktisadî devlet teşekkülleri, KİT denilen
organizasyondur- ve bir de özel sektör.
Özel sektör, kendi şartları içerisinde,
piyasa talebine ve piyasa tercihine göre birçok malı ve hizmeti üretiyor;
rekabet şartlarına tabidir ve kendi sistemi içerisinde çalışıyor. Tabiî,
hükümetimiz, özel sektörü de destekliyor. Çünkü, Avrupa Birliği yolunda temel
politika, serbest piyasa ekonomisi ve özel sektör bazında Avrupa ekonomisine,
Avrupa'ya entegre olmaktır.
KİT'lere gelince... KİT'ler ne yapılıyor;
daha önce de, çok eskiden alınmış ve bizim de uyguladığımız kararlarla, kamu
iktisadî teşebbüsleri organizasyonu özelleştiriliyor. Bu, belli bir program
dahilinde gidiyor. Geriye, ekonomik kamu kesimi ve özel sektörü devredışı
bıraktığımız zaman, kamu malî sektörü, yani, salt devlet kuruluşlarını finanse
eden bütçe ve onun idarî organizasyonu kalıyor.
Nedir bu idarî organizasyon?.. Bakın,
şöyle bir durum var dünyada, şöyle bir gelişme var: Birinci Dünya Harbine
gelinceye kadar, hiçbir ülkede, hiçbir ülkenin bütçesi, o ülkenin gayri safî
millî hâsılasının yüzde 5'inden fazla değildi. Bu, harp zamanlarında bile
değildi; ama, Birinci Dünya Harbinden sonra,
özellikle İkinci Dünya Harbinden sonra kamunun ekonomik ve sosyal
fonksiyonları artınca, millî gelir içerisinde aşağı yukarı devlet bütçelerinin
payı yüzde 30'lara, 35'lere geldi. Bizim bütçemizin payı da yüzde 33. Yani,
bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütçesi 110 milyar dolar. 300 milyar
dolarlık bir millî gelirde 110 milyar dolar da devlet bütçesi var.
Şimdi, devlet bütçelerinin bu kadar fazla
büyümesi neyi getirdi; şunu getirdi: Bütün dünyada -hükümetler, vatandaş ve
akademisyenler- kamu bu kadar büyük kaynakları harcıyor, kamunun elinde bu
kadar büyük kaynaklar var -gerçekten de, devlet var olduğu sürece, tabiî ki
kamu olacak, kamu hizmeti de olacak- bu nasıl harcanıyor, bunu harcamak için,
etkili ve verimli kılmak için, bunu rasyonel kılmak için ne gibi tedbirler
alınır diye hem hükümetlerce hem akademisyenlerce bilimsel ve idarî olarak
birçok çalışma yapıldı; ama, itiraf edelim ki, henüz, özellikle, akademik
çevrede buna bilimsel bir teori bulunamadı; ama, çalışmalar devam ediyor.
Özellikle, kamu tercihi teorisi konusunda -bundan evvel burada yaptığım bir
konuşmada da ifade ettim- Nobel ekonomi ödülü alacak kadar ileriye gitmiş
çalışmalar var. Şimdi, bizim, hükümet olarak burada, özel sektörü ve KİT
organizasyonu dışında olan kamuyu bu şekilde bir reforma tabi tutmamızın
sebebi, işte budur; yani, Türkiye'de, dünyada olduğu gibi, kamunun çok büyük
bir ağırlığı vardır ve kamu, elinde bulunan kaynakları en etkili, en verimli ve
en rasyonel şekilde harcamak zorundadır. İşte, kamu reformu çerçevesinde yürüttüğümüz bugünkü çalışma da, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
hizmetlerinin bir başka alana, başka alanlara, yerel yönetimlere devriyle
ilgilidir. Bu, çok önemli bir konudur. Nedir bunun maksadı derseniz; daha etkin
hizmet, daha kaliteli hizmet, daha verimli hizmet ve kamu kaynaklarını çok daha
verimli şekilde kullanmak içindir.
Yaptığımız incelemede şunu gördük,
özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda: Zaten, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
taşrada, vilayetlerle, il idareleriyle ve özel idarelerle iç içe çalışıyor.
Bakın, 2003 yılında, Köy Hizmetleri tarafından yapılan asfaltlama hizmetlerinin
finansmanı yarı yarıya il özel idareleri tarafından karşılanmış. Yine, içme
sularının yapımında da, il özel idarelerinin, bulunduğu vilayetlerde, aşağı
yukarı yüzde 50 katkısı var. Diğer alanlarda da katkısı var. Şimdi, yeni
kurulan organizasyonla, il özel idareleri, vilayet ve aynı zamanda köy
birlikleri ve vilayet birlikleri, bir arada koordineli bir şekilde köy
hizmetlerini, köye yönelik hizmetleri daha ileriye götürmek için çalışacaklardır.
Önemli bir koordinasyon sorunu böylece ortadan kalkacaktır. Daha kaliteli ve
daha seri hizmet götürülecektir.
Bunun yanında, bir konu daha var, o da
mükerrerlik konusu. Bundan önce de değinildi. Gerçekten de Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün bugün yapmış olduğu hizmetler, tarım reformu, özel idare, Köy
Kanunu, Devlet Su İşleri ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığının görmekte olduğu
birçok hizmetle de mükerrerlik teşkil etmekte ve çakışmaktadır. Bunlar da
ortadan kalkacaktır. Bu, hizmetin daha iyi görülmesi için fevkalade önemli bir
hamle olacaktır.
Şimdi, Türkiye'de, özellikle kamunun
merkezîleşmesi konusu, çok enteresandır. Liberal hükümetlerin işbaşında
bulunduğu zamanda bile, Türkiye'de, kamu, özellikle merkezî yapı daha da
kuvvetlenmiştir. Bakın, en liberal hükümetler zamanında kamu iktisadî
teşebbüsleri organizasyonu daha da artmıştır, yani KİT'ler çoğalmıştır.
1950'den önce yerel yönetimlerin kamu
kaynaklarından harcamış oldukları para bugünkünün çok daha üzerinde. Yani, kamu
kaynakları içerisinde, 1950'den önce, yerel yönetimlerin payı çok fazla.
1950'den sonra, bakıyoruz ki, özel idarelerin, yani yerel yönetimlerin kamu
harcamaları içerisindeki payı iyice düşmüş, yani merkezî bir yapıya dönüşmüş.
Özellikle kamu hukuku teorisinde ve kamu ekonomisi teorisinde şu bir gerçektir
ki, merkezî yapı, yani mümkün olduğu kadar merkeze bağlı bir çalışma metodu ve
çalışma organizasyonu başarılı olmuyor. Mümkün olduğu kadar yerel yönetimlere,
taşraya hizmetleri vermenin daha iyi netice verdiği görülmektedir. Bu bakımdan,
bunun hiç yadırganacak bir tarafı yok. Tabiî, Türkiye'de, özellikle
hükümetlerin bu konuda şimdiye kadar bir tasarrufta bulunmamış olmaları ve
bizim peş peşe kamu reformu konusunda çok önemli hamleler yapmış olmamız
yadırganabilir; ama, bunların hiçbirisi maksatlı olarak yapılmıyor. Bunların
bir tek maksadı var, topluma, köylümüze, vatandaşımıza hizmeti daha iyi, daha
kaliteli ve daha seri bir şekilde götürmektir; bunun dışında en ufak bir kötü
niyetimiz yoktur.
Biraz evvel de ifade ettiğim gibi,
hükümetimiz, aşağı yukarı iki yıldan beri iktidardadır, çok geniş çalışmalarla,
çok hazırlıklı olarak bu işleri yapmaktadır. Bu konular oturduğu zaman, kamu
reformu projesi tamamlandığı zaman, inşallah, Türkiye'de hizmetler çok daha iyi
olacaktır; bundan hiç kimsenin endişesi olmasın.
Tabiî, burada, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün genel müdürlük teşkilatı olarak kaldırılması söz konusudur; ama,
taşra teşkilatı, bütün ekipmanı ve elemanlarıyla birlikte özel idarelere
devredilmektedir; tabiî, İstanbul ve Kocaeli'nde belediyelere devredilmektedir.
Personelin özlük hakları bakımından en ufak bir sıkıntı yoktur; bütün özlük
hakları verilmiştir. Bütün araçların kullanılması bakımından, koordinasyon
bakımından da, tabiî, ileride, vilayetler arasında da, Türkiye'nin içerisinde,
birbirleriyle dayanışma içerisinde olacaklardır.
Tabiî, özel idarelerin, özellikle bu
konuda teşkilatlanmasını... Yani, Özel İdare Kanununun da, en kısa zamanda
-Cumhurbaşkanı tarafından, bazı maddeleri görüşülmek üzere geri gönderilmiş
olan kanunun da- mutlaka, bununla birlikte veya bundan önce çıkarılması
gerekir; çünkü, orada, özel idarelere seksiyon kurma yetkisi verilmektedir;
müdürlükler kendi kendilerine seksiyon kurabileceklerdir. O kanun da çıktığı
zaman -ki, o kanunun çıkacağına ben inanıyorum- özel idareler bünyesinde
kurulacak olan köy hizmetleri müdürlüğü gibi bir müdürlüğe -tabiî, kesin olarak
bunu ifade edemem ama- köy hizmetleri bağlanacak ve oradan yönetilecektir .
Tabiî, kamu reformu, özellikle, daha ileri
hükümleri içermekteydi. Bu hükümlerde, özel idarelerin yapısının -özellikle teşkilat
yapısının- bürokrasi yapısının, mutlaka değişmesi gerekiyordu. O da değişecek
ve bu hizmetlerin, köylüye, çok daha faydalı, çok daha verimli bir şekilde
gideceğine ben inanıyor; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına söz isteyen, Denizli
Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
Süreniz 10 dakikadır.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı üzerinde, şahsım
adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, kanun tasarısının tümü üzerindeki
görüşlerimi ifade etmeden önce, biraz önce, burada, AK Parti Grubu adına
konuşan Değerli Milletvekilimizin sözleriyle ilgili birkaç cümle söylemek
istiyorum.
Sayın Milletvekilimiz "biz, AK Parti
olarak, hangi sözü vermişsek, neleri vaat etmişsek hepsini başarıyla
yaptık" dediler ve arkasından da enflasyonda, işte, rakam şuraya kadar
geldi, ihracatta buraya kadar geldi diye ifade ettiler; ama, onun dışında,
Sayın Milletvekili tarafından çok fazla bir şey söylenmedi. Ancak, ben de,
bunlarla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum.
AK Partinin 2004 yılı içerisindeki cari
açık hedefi 7 600 000 000 dolardı; ama, şu anda, kasım ayında çıkan rakamlarla,
2004 yılının 15 milyar dolar civarında kapanacağı ortaya çıkmıştır. Eğer, siz,
koymuş olduğunuz bir hedefte yüzde 100 yanılıyorsanız, orada yaptıklarınızın
hepsinin doğru olduğunu söylemeniz mümkün değil.
İhracat örneğini verdiler; ama, ihracatın
karşısındaki ithalattan hiç bahsetmiyorlar. Son yılların en fazla dışticaret
açığının olduğu yıl 2004 yılı, ve yine...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Yatırımlar?!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yatırımlar hiç
yok... 2004 yılı yatırımların en az olduğu, bütçeye en az ödeneğin konulduğu
yıl.
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 2005 yılı
yatırımlarından bahset...
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - 2005 yılında da
aynı şey, yeni bir yatırım yok.
İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde
63; aldığınızda bu rakam yüzde 70'lerin üzerindeydi, Yani, bir iki rakamı
söylerken, onun dışında bir hayli rakamı da burada gelip söylemek lazım.
İşsizlikle ilgili rakamları söyleyin, tarımla ilgili rakamları söyleyin,
tarımda ithalatın ihracatı nasıl aştığını söyleyin.
Sayın milletvekilleri, bu kanun
tasarısının gerekçesini okudum. Bütün gerekçelerde, maalesef, çok büyük
yanlışlıklar yapılıyor.
Bakınız, gerekçede ne söyleniyor:
"...Bu verimsiz yönetim süreci çeşitli yozlaşma ve yolsuzluk olaylarıyla
birleştiğinde ise halkın yönetime olan güvenini azaltmaktadır" ve
arkasından bir cümle daha geliyor; işin can alıcı noktası burası:
"Yukarıda belirtilen sorunların en belirgin şekilde hissedildiği
kurumlardan biri haline gelen Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü..." Sayın
Bakanım, yirmialtı aydan beri sorumlu olduğunuz Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili bir kanun tasarısının gerekçesinde -Sayın
Bakanım dinlerseniz, burada size hitap ediyorum- "yukarıda belirtilen
sorunların en belirgin şekilde hissedildiği kurumlardan biri haline gelen Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü" deniliyor. Burada, yozlaşma ve yolsuzluk
olaylarıyla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bir bağlantı yapılıyor. Siz,
yirmialtı aydan beri bu Bakanlığın tepesinde olan, bu kurumu yöneten bir
bakansınız; bu gerekçe sizi rahatsız etmedi mi Sayın Bakanım?! Bu gerekçe,
Sayın Başbakanın imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk ediliyor ve bu
gerekçenin içerisinde, Köy Hizmetlerinin verimsiz olduğu, hantal olduğu, bugüne
kadar iyi hizmetler görülme noktasında eksikliklerinin olduğu gibi ciddî
ithamlar, iddialar var. Geçen gün görüşülen SSK'ya bağlı sağlık kurumlarının
Sağlık Bakanlığına devredilmesiyle ilgili kanunda da aynı şeyler vardı. Bu
Bakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yirmialtı aydır AK Partinin
elinde. Yirmialtı aydan beri elinizde olan bir bakanlıkla ilgili... Komisyon
raporlarını da okudum, orada da çok ciddî iddialarda bulunuyorlardı.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Okuduğunuzu
anlamanız lazım!
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, böyle kanun tasarıları Meclise getirilebilir; buna hiç kimsenin
itirazı yok; ancak, bunlar getirilirken, ne olursunuz, o kurumları yıpratacak,
o kurumlarda çalışan insanları üzecek, töhmet altında bırakacak, şaibe altında
bırakacak ifadelere şu gerekçelerde yer vermeyin.
Şimdi, komisyon raporlarında Sayın Bakanın
ifadelerini de okudum. Sayın Bakan, bazı yerlerde çok önemli gelişmelerin
olabileceğini -hemen ilave ediyor- bazı yerlerde de arzu edilen gelişmelerin
olmayabileceğini ifade ediyor. Geçen gün de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
aynı iddialarda bulunmuştu, çok ciddî iddialarda bulunmuştu. Bugün de, bu kanun
tasarısıyla elinden Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü alınan Sayın Bakan da
"arzu edilen gelişmelerin olmayabileceği" ifadesini kullanıyor. Demek
ki, Sayın Bakanın da, bunda ciddî endişeleri var; bu Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kaldırılmasından sonra ciddî sıkıntıların olabileceğine inanıyor
ve şöyle ifade ediyor: "Bu anlayışın bir test edilmesi lazım" diyor.
Sayın Bakan, siz, hangi yetkiyle bunu söylüyorsunuz?! Test, 1 ilde olabilir, 1
köyde olabilir; ama, siz, böyle bir kanun tasarısını getirerek, 81 ille beraber
80 000 köyde bir değişiklik yapıyorsanız "bunu bir test edelim, bir
görelim" deme hakkı ve salahiyeti sizin elinizde yoktur Sayın Bakanım;
bunu söyleyemezsiniz. Yarın, terslikler oldu, hatalar oldu, yanlışlıklar oldu,
hizmette verim olmadı; o zaman ne yapacaksınız?!
Bu kanun tasarısı komisyonda görüşülürken,
Devlet Planlama Teşkilatı temsilcisi de aynı endişeleri taşıyordu. Devlet
Planlama Teşkilatı temsilcisi diyor ki: "Bu kanun tasarısıyla ilgili
olarak, yazılı bir şekilde, bizim görüşümüze başvurulmamıştır." Siz,
bunları, sadece Başkanlıkta hazırlarsanız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığını da
devredışı bırakırsanız, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görüşünü almazsanız,
sadece ve sadece Başbakanlıkta hazırlanan kanun tasarılarıyla bunları
halletmeye çalışırsanız, çok büyük yanlışlıklar yaparsınız.
Bakınız, Ali Osman Sali ne diyor...
Kendisi, çok sevdiğim, takdir ettiğim bir milletvekilidir. Tasarı, Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülürken, bakınız, Ali Osman Sali Bey neler söylüyor:
"3202 sayılı Kanunun başına şöyle bir not koymak zorundayız. Bu kanunun
anlaşılabilmesi için, filan kanunun da yedeğinizde tutulması lazım; ancak o
zaman anlayabilirsiniz." Bunu, Ali Osman Sali Bey söylüyor; yani,
Başbakanlıktan gelen kanun tasarısı öyle hilkat garibesi bir şey ki -daha sonraki konuşmalarımızda bunlara
değineceğiz- Ali Osman Sali Bey bile artık tahammül edemiyor, bu ifadeyi
kullanıyor. "3202 sayılı Kanunun hangi maddeleri yürürlükten kalkıyor,
hangi maddeler kalıyor; tespit etmek mümkün değil" diyor Ali Osman Sali
Bey; bütçe-plan konusunda çok değerli bir üyemiz; aynen bunları söylüyor ve
devam ediyor: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün merkez kadroları Tarım
Bakanlığına devredilecek; Tarım Bakanlığı bu arkadaşları nerede istihdam edecek?"
Hizmetin mükerrer olduğu Sayın Cemal Uysal
tarafından da ifade edildi. Ali Osman Sali Bey buna da itiraz ediyor, diyor ki:
" Biz, bu getirdiğimiz kanun tasarısıyla Devlet Su İşlerinin elindeki o
görevleri almıyoruz ki! Mükerrer olduğunu iddia ettiğiniz kurumların o
görevleri aynen devam ediyor. Bu, sadece Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kaldırılmasıyla ilgili bir kanun; hani mükerrerlikleri ortadan kaldırıyorduk!
Yok öyle bir şey." Bir hayli iddiaları var ve binlerce insanın dava
açacağını söylüyor Ali Osman Sali Bey; biz de söylüyoruz aynı şeyleri. Siz
alacaksınız ilgili görevlileri, Samsunlu birisi Şırnak'ta çalışıyor, ömür boyu
Şırnak'ta çalışmaya devam edecek. Bu durum karşısında, elbette, o insanlar gidip
idare mahkemesinde davalar açacaklardır.
AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) - Şırnak'a da
hizmet gitsin.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Ben, beş yıl
Siirt'te çalıştım Sayın Milletvekili, hem de 1987 - 1992 yılları arasında;
terörün de en yoğun olduğu dönemlerde beş yıl görev yaptım ben Siirt'te. Ben
Şırnak örneğini sadece farklı illerde çalışan insanların, asıl doğum yerlerine
bir daha gelemeyeceklerini ifade ederken, bir örnek olarak kullandım.
Yine, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız,
konuşmalarında duble yol çalışmalarında Köy Hizmetleri ekiplerinin çok büyük
gayretleri olduğunu, çok büyük başarılara imza attığını söylüyor ve daha sonra
da burada gelip grup adına konuşan sayın milletvekilimiz "hizmetlerin
verimsiz olduğundan veya bundan sonra daha verimli olacağından bahsediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın
Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Toparlıyorum.
Siz, asıl görev yeri köy yolları olan,
orada çalışması gereken Köy Hizmetleri araçlarını alır karayolları yol ağında
çalıştırırsanız, sonra da kalkıp Köy Hizmetleri verimli değil, hantal bir
yapıya sahiptir derseniz, kendi içinizde bir çelişkiye düşmüş olursunuz. Siz,
Köy Hizmetlerinin araçlarını, köy yollarında çalışması gereken araçları
Karayolları yol ağında çalıştıracaksınız, sonra da gelecek diyeceksiniz ki, Köy
Hizmetleri bütçesinin yüzde 70'i cari harcamalardır, personel ücretleridir...
Elbette, o 43 000 kişinin, arazide, dozerin üzerinde, greyderin üzerinde,
kamyonun üzerinde, kepçenin üzerinde çalışan ve köy yolları, içmesuları, toprak
ıslahı gibi hizmetleri bilfiil arazide yapan insanların almış olduğu ücretler
için, Köy Hizmetleri bütçesinin yüzde 70'i çalışanlara gidiyor diye bir şey
söylerseniz, Köy Hizmetlerinde çalışan bu işçilerimize karşı son derece büyük
bir haksızlık yapmış olursunuz.
Bakınız, 1990 yılında Köy Hizmetlerine
ayrılan pay, bütçenin yüzde 3,06'sı, 2004 yılında ise yüzde 1,15'i. Siz,
ayrılan payı bu kadar azaltacaksınız, makine araç ve gerecini 18 000 rakamına
düşüreceksiniz, ondan sonra da, bu gerekçelerle, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünü kapatma yoluna gideceksiniz!..
Şimdi, bunların ıslah edilmesi gereken
yerleri, yönleri var. Ben de, yirmiüç yıl, Köy Hizmetlerine en yakın yerde
görev yapan bir mülkî idare amiri olarak, bunlarla iç içe, yakın çalışan
birisiyim. Öncelikle yapılması gereken, bu yapının hantal hale gelmesine
sebebiyet veren Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıdır
arkadaşlar.
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Kandoğan.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hemen
toparlıyorum.
Öncelikle yapılması gereken iş, bu hantal
yapıyı zorlayan, buna sebebiyet veren bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıdır.
Ayrıca, Köy Hizmetleri, illere, il özel
idarelerine verildiğinde, ortaya şöyle bir tablo çıkacaktır: Valilere
devrediyoruz gibi bir yaklaşımın arkasına lütfen sığınmayalım. Siz ne kadar,
bunu valiliklere devrediyoruz derseniz deyin, nihayetinde, il genel
meclislerinin yapısı bellidir; il genel meclislerinde en büyük kavga, Köy
Hizmetleriyle ilgili konularda çıkar. Hangi köye öncelikle hizmet gitmesi
gerektiği, il genel meclisi üyeleri arasında tartışma konusu olur, kavgalara
kadar ulaşan tartışmalar yaşanır. Siz, bunu tamamen il genel meclislerine
devrederseniz -yarın il genel meclislerinin yapısı da değişiyor, il genel
meclisinin başkanı da il genel meclisi üyelerinden birisi oluyor- tamamen
siyasî bir organ olan il genel meclislerinde, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kapatılmasıyla verilen hizmetlerle ilgili çok ciddî problemlerin ortaya
çıkacağı da kaçınılmaz bir gerçektir.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Hemen
bitiriyorum.
Bu konuyla ilgili, daha, söyleyecek çok
sözümüz var; ancak, maddelere geçtiğimizde maddeler üzerinde söz alacağım.
Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kandoğan.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Sayın Başkan, Sayın Milletvekili Karayollarıyla ilgili bir hususa
değindi; o konuda cevap vermek istiyorum.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Ben de söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet adına Tarım ve Köyişleri
Bakanımıza söz veriyorum.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Önce ben konuşayım; Sayın Bakan nasıl olsa konuşacak...
HALUK KOÇ (Samsun) - Efendim, 5 dakika ara
verin, sayın bakanlar kararlaştırsınlar!
BAŞKAN - Biraz önce öncelik değişikti,
kusura bakmayın...
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Estağfurullah.
BAŞKAN - Yani, siz daha önce başka bir
öncelik getirdiniz, şimdi değiştirmeye çalışıyorsunuz. Biz bir kere anons
ettik.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Tamam, doğrusunu yaptınız.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bugün görüşülmeye başlanan Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması ve
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun Tasarısı
görüşmelerinin verimli, başarılı geçmesini ve milletimize önümüzdeki zaman
içerisinde hizmet verecek yapıya kavuşmasını temenni ediyorum.
Evvela, Türkiye'de insanlarımızın çok
önemli bir kısmının kırsal kesimde yaşadığını bilerek köye yönelik hizmetlerin
kaldırılmasını ve bunların, bir bakıma, bugünkü haliyle yeterli bulunması diye
bir düşüncenin söz konusu olmayacağını, amacın, niyetin bu hizmetlerin
artırılması olduğunu, bir siyasî parti olarak, evvela, oy aldığımız, destek
gördüğümüz kesimi ihmal etmememiz gerektiğini, mantığın bu olduğunu,
dolayısıyla, uyarılarınızın bu açıdan kıymet ifade ettiğini söylemek istiyorum.
Bizim, özellikle kırsal kesime yönelik bu hizmetlerimizdeki bu yaklaşım
tarzımızın çok olumsuz karşılanacağını ifade ediyorsunuz. Elbette, bu dikkat
çekici uyarınızı biz de düşünüyoruz ve birkaç gün önceki bir kamuoyu
yoklamasında, kırsal kesimde oy oranımızın hangi seviyede olduğu hakkında da
bir kanaate sahibiz; ama, biz, bilerek, bu alanda bir olumsuzluğu meydana
getirmeyi düşünmeyeceğimize göre, o zaman biraz önşartlarımız var demektir;
yani, karşılıklı olarak.
Bu kurumsal yapının değişmesi,
farklılaşması, hizmeti götürmeyi ortadan kaldırmayacağına göre, o zaman, biz,
yeni yapılanmanın olumlu, siz ise bunun çok verimsiz olacağını düşünüyorsunuz
ve bununla ilgili olarak, Sayın Bayram Meral ve daha sonra konuşan
arkadaşlarım, değişik şekilde görüşlerini ifade ettiler. Ben, bunlardan
bazılarına cevap vermeyi düşünüyorum; ancak, Köy Hizmetleriyle ilgili ana
felsefemizi şöyle ifade etmek istiyorum:
Özellikle, 1980'den sonra dünyada ve
ülkemizde meydana gelen gelişmeler, bir bakıma, hizmetlerin daha verimli bir
hale getirilmesi konusunda kamunun rolünde bir farklılaşmaya yol açıyor. Bu
farklılaşma, kamunun bütün alanlardan çekilmesi anlamında değil; ama, üretime
yönelik alanlarda daha yüksek bir maliyetle ve verim itibariyle daha düşük bir
verimle çalıştığını ortaya koyuyor ve dolayısıyla, bu alanda, planlayan,
politika belirleyen, denetleyen, kontrol eden ve yeni açılımları organize eden
bir kurum haline getiriyor ve yerel yönetimlere dönük gelişmeleri de, daha çok
hayata geçiriyor.
İşte, buna bağlı olarak, Partimizin, daha
iktidara gelmeden, programında, seçim beyannamesinde ve ilan ettiği acil eylem
planında, bu hususta düşünceleri var. Bu husustaki düşüncelerinin en önemli
ifadesi de şu: Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında, biz, sadece Köy
Hizmetlerinin değil, birçok bakanlığın taşra teşkilatlarının yerel yönetimlere
devri konusunda bir irade ortaya koyduk; yani, hadiseyi, sadece Köy
Hizmetleriyle ilgili olarak değil, daha geniş çaplı düşünüyoruz ve bunu,
Türkiye'de, kamu yönetiminde, gerçekten çok kayda değer, büyük, önemli
değişiklikler ortaya koyabilecek bir gelişme olarak da ifade ediyoruz.
Bunun, elbette eleştirilecek tarafı var.
Sayın Denizli Milletvekilimizin söylediği husus, Köy Hizmetleriyle ilgili
konuda dikkat çektiği husus, yani "ülke çapında bir deneme mi
olabilir?.." Tabiî, bütün bakanlıkların taşra teşkilatlarının yerel
yönetimlere devri konusunda bir anlayış varsa ve bir genel müdürlük, bu
anlamda, yerel yönetimlere devrediliyorsa, bunun bir pilot uygulama olmasından
daha tabiî ne olabilir. Köy Hizmetlerindeki gelişmeyi takip ederek "evet, biz
böyle düşünüyorduk, ilk uygulamaya da burada geçtik." Bunu ifade etmekte
ne beis var; neresinde yanlışlık var?
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - 81 ilde pilot
uygulama mı olur Sayın Bakan?!
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim
arkadaşlar. Soru faslında sorarsınız; bekleyin.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - İkincisi, Köy Hizmetlerinin, bu şekilde, yerel yönetimlere devri
konusunda "bazı illerimizde başarısız olunabilir..." Elbette
olunabilir. Türkiye'nin okulları aynı seviyede mi; Türkiye'nin yollarının
kalitesi aynı seviyede mi; Türkiye'nin sağlık hizmetleri, her tarafta aynı mı?
Bunun, hem insan unsuru faktörü var hem tabiî sebepleri var hem ekonomik
sebepleri var. "Köy Hizmetlerini devrettik; ülkenin bazı bölgelerinde bu
uygulama çok başarılı olur, bazı yerlerde de olmaz" demişim, gayet tabiî
bir şekilde. "Sayın Bakan, bu uygulama bazı yerlerde başarılı olamaz"
dedi; dolayısıyla işin ruhuna uygun değil. Yani, başarılı olmayacağı konusunda
bir kanaati var.
Biz, geleceği nereden bileceğiz
arkadaşlar? Elbette, akıl ve mantık yürüteceğiz. Bu akıl ve mantık yürütmenin
içerisinde de böyle bir ihtimal yok mu? İnsan unsuru, ekonomik sebep, tabiî
sebepler, başka sebepler... Bazı bölgelerde, bizim bu uygulamamızda bir
eksiklik ortaya çıkabilir. Merkezî yönetimin rolü işte burada, bu eksikliği
telafi etmesi gerekiyor. Yani, eksiklik insan unsurundansa, ihtiyaç duyulan
unsuru, kaynaksa kaynak, makine teçhizatsa bunu tamamlayacak ve dolayısıyla,
oralardaki eksikliği de telafi edecek.
Ben, özellikle bir hususa dikkat çekmek
istiyorum. Sayın Bayram Meral, konuşmalarında, özellikle şu konuya vurgu
yapıyor: "Siz, niçin kapatıyorsunuz bu kurumu? Bu kurumla ilgili
çalışmalarınızda, kendi ifadelerinizde verimli olduğunu söylüyorsunuz; ama,
öbür tarafta da, genel gerekçede verimsiz diye söylüyorsunuz."
Arkadaşlarım, bu kanunun genel gerekçesindeki ifade, kamu yönetiminin genel
olarak bir değerlendirmesi olduğu apaçık gözüküyor orada. Oradaki atıf, doğrudan
doğruya Köy Hizmetleri de değil; apaçık belli. Yani, Türkiye'de kamu
yönetiminin verimsiz olduğu konusunda farklı düşünen arkadaşlarımız var mı;
hepimiz aynı kanaatte değil miyiz? Türkiye'de kamunun çok verimli çalışmadığı
konusunda, bu ülkede, toplumun tüm kesimleri tarafından bir mutabakata varılmış
değil mi? Öyle olunca, bizim, bunu iyileştirme konusundaki arayışlarımızın
yanlışlığı nerede?! Dolayısıyla, biz, verimli çalışmaya yönelik bir gayret
içerisindeyiz ve bu da, eğer, bir siyasî partinin hayat damarlarından birisini
kesecekse, biz bunu niye yapalım; biz bunu niçin yapalım?! Biz, bunun iyi
olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla, eleştirilerinizi, uyarı görevinizi yaptınız,
teşekkür ediyorum; ama, inşallah, düşündüğümüz doğrultuda bir gelişme olacak.
Dolayısıyla, bu, köye yönelik hizmetlerin ortadan kalkması değil; ama, bir
teşkilatın, bu olayın içerisinde rolünün değişmesi.
Peki, şu anda, bu konuda ihtisas sahibi
olan insanlar üretime katılmaya devam edecekler mi; evet. Ne kadar insangücü
kaybı olacak; yaklaşık 50 kişi. Arkadaşlar, yaklaşık 54 000 çalışanı bulunan
bir teşkilatta -üst yönetim de olsa- 50 kişinin sistemden çekilmesi o sistemi
çökertecekse!.. Yani, bu da biraz ağır bir itham, ağır bir iddia.
En ağırı ise şu: "Siz, IMF istedi,
Dünya Bankası istedi diye kapatıyorsunuz." Benimle bu konuyu ne Dünya
Bankası konuştu ne IMF konuştu. Bununla ilgili konuda bir kanaat sahibiyim, çok
sade. Herhangi bir ilimizin ilçesinde bir köyünün yolunun, içmesuyunun,
kanalizasyonunun Ankara'dan organize edilmesi döneminin bitmesi gerektiğine
inanıyorum; aynen bu, buna inanıyorum ben. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bunun uluslararası kuruluşlarla ilgisi bana ulaşmış değil. Eğer, Bakan olarak
bana ulaşmamışsa kime ulaştı arkadaşlar? Niçin bu kadar ağır ithamlar
yapıyorsunuz? IMF istedi diye!.. IMF istedi diye, biz, Köy Hizmetlerini kapatır
mıyız?! Eğer, bu hizmetin bir alternatifi yoksa, hayat damarlarımızdan birini
kesiyorsa, milletimize hizmet götürülemeyecekse bunu niçin yapalım? IMF,
finansla ilgili konularda, başka konulardaki birkısım hususları bitirdi de Köy
Hizmetlerine mi geldi yani?! Evet, dolayısıyla, ben, bununla ilgili konularda da
ifadenin konumuzun özünü açıklamaya çok denk düşmediği kanaatindeyim.
Bunun dışında, Sayın Meral'in özellikle
pancarla ilgili konuda söylediği, şekerpancarı ve Şeker Kurulu Kurumuyla ilgili
söylediği hususlarda...
Arkadaşlar, çıkan kanunda, 31.12.2004
tarihi itibariyle yeni bir durum değerlendirmesinin yapılacağı, metinde var ve
dolayısıyla böyle bir düzenleme yapıldı Bakanlar Kurulu kararıyla. Ama, bunun,
Türkiye'de, bir anda, bu alanda büyük bir rant mücadelesi, çıkar mücadelesi ve
bunun sonucu olarak da, âdeta, Hükümetimizi üstü kapalı bir şekilde itham edici
ifadelerin de çok ağır olduğu kanaatindeyim.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Çok açık. Üstü
kapalı değil. Açık açık itham ediyoruz, açık açık söylüyoruz. Pancar üreticisi
peşkeş çekiliyor.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Vebali neyse öderiz
bunun.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Devamla) - Ben size bir cümle söyleyeceğim. Cümle içerisinde "açık açık
itham ediyoruz" ifadesinin yer alması, iddianın açık olmasına yetmez. Açık
açık ifade etmek, buradaki haksızlığın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün, Türk
çiftçisinin aleyhine olduğunu ortaya koymayı gerektirir. Cümlenin sert olması
hakikat olmasını gerektirmez. (AK Parti sıralarından alkışlar) Cümlenin içerisindeki
"açık açık" lafı hakikat olmayı gerektirmez. Eğer böyle bir şey
varsa, AK Partinin, bu toplumun genel çoğunluğunun menfaatının aksine hareket
etmeyeceğine inanıyorum; en başta ben bu konuda kefilim, ben kendim bu işin
içerisindeyim. Yani, bu toplumun aleyhine, küçük bir çıkar grubunun lehine bir
gelişmenin olmasına biz niçin göz yumalım?! Biz, bu ülkede 2 000 000 pancar
üreticisinin aleyhine niçin hareket edelim?! Onun için, çok peşin hareket
etmenin de doğru olmadığı kanaatindeyim. Dolayısıyla, bunların, eğer
açıklanamayacak, ama, zan, kanaat gibi hususlarsa, lütfen, daha dikkatle
söylenmesi lazım.
Efendim, ben, sözlerimi burada
toparlıyorum. Niyetimiz, köy hizmetlerine yönelik faaliyetlerimizin daha
verimli hale getirilmesidir. İnşallah, bu husustaki kararlarımızın hayata
yansımasında da bunu hep birlikte görürüz, değerlendiririz.
Katkılarınız için teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bize
aktardığı kadarıyla, Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Zeki Ergezen, Sayın
Ümmet Kandoğan'ın konuşmasında karayollarıyla ilgili belirtilen bir konuya
açıklık getirmek istediğini söyledi.
İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre, daha
önce hükümet adına Tarım Bakanımız konuştuğu için, size bu konuda açıklama
yapmak üzere, kısa bir konuşma süresi tanıyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - 69’un dışında bakana özel bir konuşma hakkı yok mu?
BAŞKAN - Hayır, hükümet adına bir bakan
konuşuyor; ama, sizin konuşma hakkınız aynı nedene dayalı değil, aynı maddeye
göre değil, 69 uncu maddeye göre ortaya çıkıyor; o şekilde söz veriyoruz size.
Önemli olan konuşmak.
Buyurun.
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Bitlis) - Peki.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
sözlerime başlarken saygılarımı sunuyorum.
Himmet Kandoğan kardeşimiz, işte Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatıldığını ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne
ait araç ve gereçlerle karayolları yapıldığını, dolayısıyla Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün hizmetlerinin kör topal yürümesine zemin hazırlandığı
anlamında ifadelerde bulundular. Cümleler aynen böyle olmasa bile, bu maksatla
konuştular.
Ben, önce, affınıza sığınıyorum Sayın
Başkanım; Köy Hizmetlerinde de yıllarca daire başkanlığı yaptım; ondört onbeş
yıldır da buradayım; eğer müsaade ederseniz, Köy Hizmetleriyle ilgili birkaç
cümle söyleyerek cevap vermenin daha doğru olacağına inanıyorum. Önce, kapanma
yok, yetki devri var. Bunun da ben altına imza koymuşum, buraya göndermişiz;
bir. İkincisi, yetki devri olayı yeni bir olay değil, yıllardır konuşuluyor;
geçmiş hükümetler döneminde gündeme alınmıştı. Belki de Sayın Himmet kardeşimin
şu an mensubu olduğu partinin o günkü milletvekilleri de, buna, Plan ve Bütçe
Komisyonunda "evet" demiştik, beraber parmak kaldırmıştık. Niye;
çünkü, hantal sistemin aktif hale getirilmesi. Bir hususu anlatayım,
karayollarındaki cümleye geçeceğim.
Bakınız, ben Bitlisliyim; Bitlis'te köy
yolunu programa koymak için, önce muhtarlar gelecek Köy Hizmetleri İl Müdürüne;
orada müracaatlar toplanacak; ondan sonra valinin başkanlığında il özel
idaresinde il encümenleri toplanacak, bir karar alacak; ondan sonra Van
bölgesine göndereceksiniz, orada toplanılacak, bir karar alınacak; ondan sonra
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne gelecek, aylarca tartışılacak; ondan sonra
Devlet Planlamaya gidecek; nedir; köye bir yol programa alacaksınız. Bu sistem
yürümüyor; yürümediği için, siz bölgenin ve genel müdürlüğün yetkilerini ile
devrediyorsunuz. Köy Hizmetleri kaldırılmıyor, yetki devrediliyor, ile
veriliyor. Bu kadar. Önce bunun altını çizmek lazım.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - AKP'nin
emrine verirsiniz; il başkanlarının emrine verirsiniz!..
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ZEKİ ERGEZEN
(Devamla) - Şimdi, bu, geçmişten gelen bir olaydır. Hatırlarsınız, Kenan Evren
döneminde de, ANAP döneminde de -Bayındırlık Müdürüyüm ben- Yapı İşleri Bölge
Müdürlükleri, Afet İşleri Bölge Müdürlükleri kaldırıldı, bayındırlık
müdürlerinin bünyesinde şube müdürlükleri kaldırıldı, bayındırlık müdürlerinin
bünyesinde şube müdürlükleri oluştu ve hizmet daha güzel, daha pratik yürüyor.
Şimdi, Köy Hizmetlerinin makinelerini
alarak karayolları yapıyoruz; doğrudur, alıyoruz; ama, nasıl alıyoruz; gidip
elkoymuyoruz, metazori bir olay yok. İlle 15 000 kilometre yol yapılıyor diye,
bizim, hedefimize ulaşmak için, başka kurum ve kuruluşların makinelerini,
onların programını aksatacak bir şekilde eylemimiz yok. Genel müdürleriyle,
bakanlarıyla, bölge müdürüyle, il müdürüyle, valiyle, encümenlerle görüşülüyor,
o ilde o ayda kullanılmayan makinelerden yararlanılıyor. Nedir; artık köy
yollarının asfalta dönüşmesi lazım. Dozerlik, greyderlik işler azalmış,
kepçelik işler azalmış. Yollar ya stabilizedir, asfalt olması lazım ya da
toprak yollardır, stabilize çekilmesi lazım. Yıllardan beri alınmış, çok ciddî
bir makine parkı var. O makine parkında aktif olmayanlardan yararlanmaya
çalışıyoruz. Bir iki örnek verdiğim zaman bunun çok daha iyi anlaşılacağını
göreceğiz; çünkü, birçok yerde bu konuşuluyor. Örneğin, biz, Burdur ile Antalya
arasında 50 kilometre yolu bu sene başladık bitirdik. Bu 50 kilometrenin içinde
havuzdan, makine parkından sadece 9 kilometrede yararlandık. Koskoca bir
Antalya İlinde makine parkından yararlandığımız kilometre, 9 kilometre. Köy
Hizmetlerinin, Devlet Su İşlerinin, Karayollarının makinelerini çalıştırdık.
Peki, diyeceksiniz, değer mi, yani, bir
ilde 9 kilometre... Ankara bölgesinde Kırıkkale'den Çorum'a giderken 10
kilometre de orada makine parkından yararlandık; ama, biz, şöyle düşünüyoruz:
80 il; her ilde 10 kilometreyi o ilin makine parkıyla yapmaya kalktığımız
zaman, 800 kilometre yol yapıyor. Türkiye çapında düşündüğünüz zaman büyüktür;
ama, il bazında düşündüğünüz zaman, hiçbir zaman o ilin Köy Hizmetlerinin
hizmetlerini aksatacak şekilde makine parkından yararlanılmıyor.
Yine söylüyorum, dozer var, dozerlik iş
yok o ilde, o ilçede; greyder var, greyderlik iş yok. Dolayısıyla, biz de
gidiyoruz il müdürüne, bölge müdürüne diyoruz ki:"Arkadaş, bu makine
burada kalacağına, bu makinenin akaryakıtını biz verelim, bu makineden
yararlanalım. Yaptığımız bundan ibarettir; dolayısıyla, Devlet Su İşlerine de
böyle bakıyoruz, Köy Hizmetlerinden de böyle yararlanıyoruz. Bırakın bunu, özel
sektörün duran makinelerinden de yararlanıyoruz. Rica ediyoruz, makinen burada
paslanacağına, akaryakıtını verelim, makinenin bakımını da yapalım, işçilerini
gönder yol yapalım diyoruz, ki, bu şekilde yararlandığımız insanlar, şirketler
var; Kemer yolunda, bize, özel şirketler bu konuda yardımcı oldular.
Bundan ibarettir. Dolayısıyla, kamuoyunu
doğru aydınlatmakta yarar var diyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkanım,
Sayın Bakan benim söylemediğim hususları dile getirerek, benim ismimi de
kullanarak kamuoyunu ve Meclisimizi yanlış bilgilendirdi; birkaç cümleyle
düzeltmek istiyorum.
BAŞKAN - Açıklık getirmek amacıyla, cevap
amacıyla almadı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır efendim,
benim konuşmamın üzerine söz aldı, yanlış cevaplandırdı; birkaç cümleyle...
BAŞKAN - Yanıt vermek amacıyla almadı
Sayın Bakan, açıklık getirmek amacıyla aldı.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Ama konuşmasını
tamamen benim konuşmam üzerine bina etti; başka bir şey söylemedi Sayın Bakan.
Birkaç cümleyle...
BAŞKAN - Hayır, siz de, Sayın Bakanın o
anlama gelmeyen sözler söylediğini söylediniz, açıklık kazandı bu iş.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Hayır efendim,
müsaade ederseniz birkaç cümleyle anlatmak istiyorum.
BAŞKAN - O zaman, yerinizden kısa bir
açıklama yapın.
Buyurun.
MEHMET UĞUR NEŞŞAR (Denizli) - İsmini de
yanlış söyledi.
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ
MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, tutanakları getirtin, ondan
sonra konuşsun efendim. Böyle olmaz ki...
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımız, biraz önce yapmış olduğu konuşmada,
tamamen, benim bir önceki yapmış olduğum konuşmaya atıf yaparak yanlış
ifadelerde bulundular. Konuşmamda Köy Hizmetleri araç ve gereçlerinin
Karayollarının hizmetlerinde kullanıldığını ifade ettim; bunu da, Sayın Bakanın
konuşmalarından ve Sayın Müsteşarın konuşmalarından aldım. Ancak bunu ifade
ederken, gerekçede, Köy Hizmetlerinin hantal olduğu, verimsiz olduğu, işlerin
iyi yapılamadığı şeklinde ifadeler var. Ben, sadece, gerekçede böyle ifadeler
varken, siz kendi araç ve gereçlerinizi Karayolları hizmetlerinde
çalıştırırsanız, söylemiş olduğunuz gerekçelerle tenakuza düşersiniz dedim.
Benim ifade ettiğim, kastettiğim husus budur.
Tekrar aynı şeyi söylüyorum. Bir taraftan
verimsiz, hantal, kalitesiz diye gerekçede ifadeler kullanacaksınız, sonra aynı
genel müdürlüğün araçlarını elinden alıp, çalışması gereken yollar varken,
Karayollarının duble yol çalışmalarında kullanacaksınız. Ben bunları söyledim,
yine, aynı ifademi tekrar ediyorum.
BAŞKAN - Anlaşıldı, konu açıklığa kavuştu.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal
Uysal; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, çok önemli bir kanun tasarısını
görüşüyoruz, oldukça da geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. O bakımdan da, tabiî,
bunun, burada çok iyi irdelenmesi ve tartışılması, Parlamentoda çok ciddî
şekilde ele alınması fevkalade önemlidir.
Şimdi, gerçekten de Köy Hizmetlerinden,
biz, Türkiye, Türk köylüsü çok hizmet aldı. O bakımdan, Köy Hizmetlerini,
şimdiye kadar yapmış olduğu hizmetlerle ilgili olarak takdir ediyoruz, takdir
etmemiz gerekir. Köy Hizmetleri çok güç şartlarda görev yapmıştır. Biz de,
yıllarca kendi köyümüze, beldemize, bölgemize Köy Hizmetlerinin gelmesini, Köy
Hizmetlerinin köyümüze, beldemize hizmet vermesini fevkalade önemsedik ve bunun
devamlı peşinde olduk. O itibarla, Köy Hizmetlerinin şimdiye kadar yapmış
olduğu hizmetleri takdir ediyoruz; ama, bundan sonra yeni bir konsept
içerisinde, kamu reformunun bir kolu olan veya bir yapısı olan Köy
Hizmetlerinin yeni organizasyon içerisinde çok daha iyi hizmetler yapacağına
inanıyorum.
Tabiî, burada, Köy Hizmetlerinin dışında
da bazı konular ele alınıyor. Özellikle, Türkiye'nin ihracatı, ithalatı ve
dışticaret açığı üzerinde duruldu. Şimdi, bu konuya da, bu vesileyle değinmek
istiyorum. Dışticaret açığı, Türkiye için hiçbir risk teşkil etmiyor. Eğer
gerçekte baktığınız zaman, ekonomi zaten bir risk taşır ve risk yönetimidir.
Niye risk teşkil etmiyor; şundan dolayı etmiyor: Bir dışticaret açığı için en
büyük risk, döviz fiyatı üzerinde dolaşır; ama, görüyorsunuz, dışticaret
açığına rağmen, döviz fiyatı artmıyor. Merkez Bankası, bütün çabasına rağmen,
döviz satın almasına rağmen, 2004 yılında döviz fiyatını artıramadı. Demek ki,
dışticaret açığı Türkiye için artık bir risk değil.
Diğer önemli husus şu: Kredibilite
kurumları tarafından hazırlanan raporlarda, Türkiye'nin kredi notu devamlı
yükseliyor; Türkiye'de, devamlı olarak faizler düşüyor. Bu, dışticaret açığının
Türkiye için hiçbir risk teşkil etmediğini gösteriyor; ama, tabiî ki, ekonomide
her zaman risk vardır. Eğer şekeriniz yüksekse, o bir risk teşkil ediyorsa, onu
kontrol altına almak için tedbirli olmanız lazım; kolesterolünüz yüksekse, onu
da kontrol altında tutmak için tedbirinizi almanız lazım. Bu dışticaret
açığının olması, bizi, ekonomide daha temkinli gitmeye, daha sağlam gitmeye de
götürüyor; bunu da anlamak lazım ve Türkiye, ihracatı 64 milyar doları bulmuş
bir ülke olarak, oldukça önemli bir ihracat yapmaktadır. Hatta, gayri safî
millî hâsılaya göre baktığınız zaman, Türkiye'deki ihracat, Avrupa
ortalamasının da neredeyse üzerine doğru gelmektedir. O bakımdan, buradaki
temel sorun, hükümetimizin temel meselesi güvendir. Çok ünlü bir iktisatçının
bir sözü var: "Modern ekonominin vaat ettiği şey, güvenden başka bir şey
değildir" diyor. Gerçekten de güven çok önemlidir. Hükümetin sağlamış
olduğu bu güven, dışticaret açığını da diğer riskleri de bertaraf ediyor.
Bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şimdi, 20 dakikalık soru-cevap
kısmına geldik.
Sayın Ahmet Işık soru soracaklar arasında
yok.
İlk soruyu, Sayın Mustafa Gazalcı soracak.
Buyurun Sayın Gazalcı.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Gelecek seçimden başlanarak, nüfusu 2
000'in altındaki belediyeler köy yapılacak ve araç, gereçleri il özel
idarelerine bırakılacak. Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü il özel
idarelerine bırakılıyor. Köylünün, kasabalının kazandığı hakları ellerinden
alınarak, köye doğrudan hizmet nasıl götürülecek? Daha verimli hizmet için bu
devri yaptığınızı söylüyorsunuz. İl özel idarelerinde, köy hizmetlerini yine
kamu mu yapacak, yoksa özel sektöre mi yaptıracaksınız; yani, bir özelleştirme
mi olacak? Gerçekten, daha hızlı, daha verimli bir hizmet için yeni bir kaynak
mı var köyler için; bugüne kadar olmayan, bu tasarıyla getirilen bir kaynak mı
var; nedir?
İl merkezlerine, ilçe merkezlerine,
belediyelere, İller Bankasından ayrılan payla hizmet götürülür; ama, köy
bütçesine bir kaynak mı var? Yol da yapılmazsa, köye hizmet nasıl götürülecek?!
Hâlâ, nüfusun yüzde 35'i orada. Köye, köylüye daha iyi hizmet getireceği
söylenen bu tasarının nerede bir somut önerisi var?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Burdur Milletvekili Sayın Ramazan
Kerim Özkan; buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakanım, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapattığımızda -ki, kapatılmasına ve
yetki devrine karşı olduğumu belirtmek isterim- 7 ana sektör ve 26 alt sektörde
hizmet veren Genel Müdürlüğün hizmetlerini kim ve nasıl yerine getirecek? Yerel
yönetimleri veya il özel idarelerini cevap olarak gösterirseniz, bunlar, hangi
kadro, hangi ekip, hangi bilgi, hangi deneyim, hangi ödenekle bu işleri
gerçekleştirecek?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Haluk Koç; buyurun.
HALUK KOÇ (Samsun) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımız hükümet
bölümünde oturuyorlar. Müsaade ederseniz, şu soruyu yöneltmek istiyorum: İki
yıllık, hatta, iki yıl iki aylık iktidarın siyasî karnesine baktığımızda,
getirdikleri birçok yasa tasarısının yasalaşması sonrasında, bunların, Anayasa
Mahkemesi tarafından bozulduğunu veya öncelikle Sayın Cumhurbaşkanından
döndüğünü gördük. Şimdi, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak da -zaten Cumhuriyet
Halk Partisi adına, son bölümde, Anayasaya aykırılıklar belirtilip, tutanağa
geçirilecek- kısaca şunu söylemek istiyorum:
Tasarının 2 nci maddesi, 3 üncü maddesinin
ilk iki paragrafı, 4 üncü maddesinin (a) fıkrası, Anayasanın 6, 44, 45 inci
maddelerine; tasarının yine 2 nci maddesi, 3 üncü maddesinin ilk iki paragrafı
ve 4 üncü maddesinin (a) fıkrası, Anayasanın 126 ve 127 nci maddelerine;
tasarının 5, 6, 7, 8 inci maddeleri, Anayasanın 128 inci maddesine aykırılık
içermektedir, bunların gerekçeleri tutanaklara geçirilecektir.
Şimdi, şunu öğrenmek istiyorum: Bakın, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılmasına yönelik tasarı gelmeden önce, Kamu
Yönetimi Temel Kanununun, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha
görüşülmek üzere, 22 maddesinin geri gönderildiğini biliyoruz. Şimdi, kendi
içinde çelişmeyen bir yasal çerçeve içinde çalışmak durumunda olduğuna
inandığım siyasî iktidar, acaba, bu yasa tasarısını getirirken, Sayın
Cumhurbaşkanının, bu Kamu Yönetimi Temel Kanununun ilgili geri gönderilen
maddelerindeki gerekçelerinden hiç ders almadı mı Sayın Bakan? Aynı aynı
gerekçeleri burada tekrar getiriyorsunuz; yani, bile bile lades. Sayın
Cumhurbaşkanının hukuk süzgeci ortada, ilgili bölümlerle verdiği geri gönderme
gerekçesi ortada; siz, yine aynısını, hep söylediğimiz "sayısal
çoğunluğumuz var, bunu, buradan geçirelim, tekrar gelsin..." Yani, böyle
biteviye, çifte dikiş bir yasama süreci yaşatıyorsunuz. Ben, sadece size yardım
etmek için, sizi uyarmak istiyorum Sayın Bakan.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sorunuzu rica ediyoruz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Sorum bu, uyarı
sorusu.
BAŞKAN - Kastamonu Milletvekili Sayın
Mehmet Yıldırım.
MEHMET YILDIRIM (Kastamonu) - Sayın Bakana
sormak istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bakanlığınıza bağlı. Bu
tasarıda, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün verimsiz olduğu gerekçesiyle
kapatıldığı ve özel idarelere bağlandığı söyleniyor. Bu işin başında olan Bakan
olarak bu görüşe katılıyor musunuz?
BAŞKAN - Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin; buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sayın Başkan, benim
tek bir sorum var.
Gerekçede ve burada İktidar Partisi adına
konuşan arkadaşlarımız tarafından, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
çalışmaları ile Devlet Su İşleri, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü
ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün işlevlerinin birbiriyle örtüştüğü ifade
ediliyor.
Sorum şudur: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün hangi çalışmaları Devlet Su İşleriyle, TÜGEM'le ve Tarım Reformu
Genel Müdürlüğüyle örtüşmektedir? Eğer böyle bir örtüşme var idiyse, bugüne dek
hangi ciddî sıkıntılar ortaya çıkmıştır ve neden, bugüne kadar, hiç, Bakanlık
tarafından dile getirilmemiştir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Kars Milletvekili Sayın Selami
Yiğit; buyurun.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkürler Sayın
Başkan.
Sayın Bakan, bilindiği üzere, Yol-İş
Sendikasının da çabalarıyla, Köy Hizmetleri bünyesinde çalışan işçiler,
Edirne'den Kars'a kadar eşit ücret almaktalar. Köy Hizmetlerinin devriyle
birlikte bu işçilerimizin özlük haklarında bir değişiklik olacak mı? Buna ne
gibi önlemler düşünüyorsunuz?
Yine, bilindiği üzere, toprak ve su
kaynaklarının kullanımıyla ilgili yapılacak tüm işler, havza bazında ve bölge bazında yapılmaktadır Sayın Bakan.
Bölge müdürlüklerinin kaldırılmasıyla birlikte, bu çalışmalar nasıl organize
edilecek? 81 il bazında, havza ve bölgelerarası ortak çalışmaları nasıl
yapacaksınız?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Bursa Milletvekilimiz Sayın
Mustafa Özyurt; buyurun.
MUSTAFA ÖZYURT (Bursa) - Çok teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Kusura bakmayın Sayın Bakanım, ben, bir
merakımı gidermek için bir soru sormak istiyorum. Tasarının genel gerekçesinde
diyorsunuz ki: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün harcamalarının büyük bir
bölümü ücretlere gitmektedir. 2003 yılında maaş ödemeleri, Genel Müdürlüğün
harcamalarının yüzde 76'sını oluşturmuştur." Biraz evvelki konuşmanızda da
"sistem değiştiğinde ayrılacak olan personel 50 kişi olacaktır"
dediniz ve burada da, 53 600 kişinin istihdam edildiğini söylüyorsunuz bu genel
müdürlükte. Kusura bakmayın, merakım şu: Bu 50 kişinin ayrılmasıyla mı tasarruf
sağlayacaksınız; yani, bu amaçla mı bu tasarı hazırlandı? Gördüğüm kadarıyla
bir tasarruf düşünüyorsunuz. Nasıl bir tasarruf düşünüyorsunuz bu 50 kişinin
ayrılmasıyla? Kusura bakmayın, bunu merak ettim.
Sağ olun.
BAŞKAN - Uşak Milletvekili Sayın Osman
Coşkunoğlu; buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana 3 tane soru
sormak istiyorum. Aslında, birinci sorumu Sayın Özyurt sordu.
Burada, genel gerekçede, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün harcamalarının büyük bir kısmının personel ücretlerine
gittiğinden yakınılıyor. Bu yakınma, bu yasa çıktıktan sonra nasıl değişecek?
Birinci sorum bu.
İkincisi: Genel gerekçenin yine en
başında, ikinci paragrafında "Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli
planlamadan yoksun bir çerçevede" verimsiz çalışan Köy Hizmetleri... Demek
ki, verimsizliğin temeli, burada ifade edildiği gibi, stratejik bir bakış açısından
ve uzun vadeli planlamadan yoksun olmasıdır. Bu, acaba, merkezî idare yerine
ademi merkezî bir şekilde yapılınca, bu stratejik bakış açısı ve uzun vadeli
planlama kazanacak anlamına mı geliyor? Genellikle bunun tam tersi düşünülür.
Üçüncü sorum: Şimdi, "bu
faaliyetlerin mahallî idareler tarafından yerine getirilmesi, mahallin
ihtiyaçlarına uygun çözüm yollarının bulunmasını sağlayacaktır" diye bir
ifade var. Siz de, Sayın Bakanım, konuşmanızda, buna inandığınızı söylüyorsunuz
-yani, bundan eminiz zaten; hükümet, işleri daha olumsuzluğa götürecek, götürme
niyetiyle bir yasa getirmiyor- ama, bu bir inanç meselesi mi? Yani, konuşmanızı
dikkatle dinledim "inanıyorum" diyorsunuz; ama, inancınızı bizimle de
paylaşsanız, bunun arkasındaki bilgi nedir?
Örneğin, somut olarak -benim kaygım-
bölgeler arasındaki gelir dağılımının çok farklı olduğu ülkelerde, bu gibi
uygulamalar başarıya ulaşmaz ve diğer ülkelerde, yani, kırsal yörelerle kent
arasındaki gelir uçurumunun bu kadar yüksek olduğu yerlerde bunun başarıya
ulaştığıyla ilgili bir örnek ben bilmiyorum. Böyle örnekler varsa, ikna edici,
bu inancınızı destekleyici yönde olur ve paylaşırsanız memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - 10 dakikalık soru sorma süresini
aştık.
Şimdi, 10 dakikalık yanıt süresi...
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben, soru yönelten
arkadaşlarımın bir kısmına sözlü olarak, eğer, gerekli cevabı hazırlamakta,
aktarmakta biraz eksik kalacak olursa da, kalanlara yazılı olarak cevap vermek
üzere söz aldım. Teşekkür ediyorum.
Sayın Mustafa Gazalcı'nın, nüfusu belli
bir sayının altında olan yerlerde hizmetler nasıl yürütülecek, bununla ilgili
ek bir kaynak mı tahsis edilecek, bu iyileştirme nasıl sağlanacak diye bir
sorusu vardı.
Şimdi, arkadaşlarım, bu hususla ilgili
olarak, ne sadece para, ne sadece insangücü; ama, bizim hepsini birden
değerlendirirken yaptığımız, Türkiye'de, merkezî idarenin bürokratik yapı
içerisinde verimliliğini kaybettiği hususundaki genel kanaatimizdir. Bununla
ilgili, her birimiz, o kadar detaylı ve çok sayıda örneğe aşina olduk, karşı
karşıya geldik ki, şimdi, bunlar Köy Hizmetlerinde var mı?
Arkadaşlar, kamuyla ilgili genel bir
değerlendirme yapıyorsak ve verimsiz kabul ediyorsak, yani, üniversitelerimiz,
eğitim kurumlarımız, hastanelerimiz ve benzeri birimlerimizle ilgili genel bir
değerlendirme yapıyorsak, verimsizlik elbette kendi kurumlarımızın içerisinde
de vardır. Şimdi, burada, hadiseyi daha pratik çalıştırmak, bir bölgenin
sorunlarını, karar mercii olarak oradaki insanlara sorumlulukları vererek
yerine getirmeye çalışmak bir arayıştır. Bunun, daha başlangıçta olumsuz
olacağını düşünmek ve bunu ispat edebilmek nasıl imkânsızsa, tam tersini de
herkesin kabul edebileceği bir şekilde ispat etmek imkânı yoktur; ama,
dünyadaki genel gelişme, bazı alanlarda ortaya çıkan örnekler, hizmetlerin daha
küçük birimlerde karar merciine intikal ederek görülmesi, çok olumlu
gelişmeleri de ortaya çıkarmıştır. Köy Hizmetleri bu arayışın bir sonucudur,
diğer bazı alanlarda peşi sıra gelecek gelişmeler gibi.
Burada, bölgelerarası... Soruların
birbiriyle çok yakın olması dolayısıyla, Sayın Hocamın sorusuna da buradan bir
geçiş yapmak istiyorum. Burada, köye yönelik hizmetlerin yerel yönetimlere
devri konusunda bir plan eksikliğinden kaynaklanan verimsizlik nasıl telafi
edilecek?
Arkadaşlar, sorumluluk alanı daralınca,
buradaki hazırlığın ve verimli çalışmanın daha mümkün hale geleceği konusunda
bir kanaatin çok ispat edilmesine ihtiyaç yok. Belli bir alanda bir hizmet
vereceğiz; sorumlusu, vali, il özel idaresinde görevli olan insanlar, belli bir
kaynak. Buradaki öncelikleri belirlemek ve buradaki makine teçhizatı ve
insangücünü bunu sağlayacak yönde sevk etmek konusunda bu insanların
kararlarının merkeze nispetle daha verimli olacağını düşünüyorum. Bunun
anlaşılır olduğunu kabul ediyorum ve bir başka ifadeyle, bu benim kanaatimdir
anlamında, inancımdır diyorum. Dolayısıyla, eğer, merkezî planın teorik olarak
doğru olduğunu kabul edersek, o zaman, dünyadaki gelişmeyi biz nasıl izah
edeceğiz?
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Peki, kaynak
nedir Sayın Bakanım?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Efendim, sizin sorunuzun çok dışına çıktım, kusura bakmayın.
Cümleyi tekrar alıyorum. Eğer, biz,
merkezî bir planlamanın verimli faaliyet için vazgeçilmez olduğunu kabul
edersek, dünyadaki gelişmeyi izah edemeyiz, komşularımızdaki gelişmeyi izah
edemeyiz, Türkiye'deki gelişmeyi izah edemeyiz. 1961 yılında Planlama
Teşkilatını kurarken Türkiye'nin bir tek gerekçesi vardı ve herkesin kabul
ettiği bir gerekçeydi; Türkiye
kaynaklarını kötü kullanıyor, planlamayla mükemmel hale getireceğiz. Ancak,
aradan geçen zaman, bizim, bu mekanizmayla arzu ettiğimiz sonuca
ulaşamadığımızı da ortaya koydu.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - "Plan
değil, plav" diyorlardı o zaman.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - O zaman öyle diyorlardı; ama, aradan geçen zamanda hepimiz planın
önemini eskisi kadar kabul etmiyoruz. Yani, şu anda duruyor bir plan. Yani,
piyasa mekanizmasının gücü, hepimizi daha geniş bir kanaate ulaştırdı. Evet,
piyasa mekanizması etkin; ama, bunun dışında, planlamadan tamamen
vazgeçileceğini söylemek istemiyorum, elbette her zaman kullanacağımız bir şey;
ama, piyasa mekanizmasıyla çatışmayan, onunla ahenkli bir yapıya dönüşmesi
gerekiyor.
Efendim, ben, Sayın Hocamın sorularına da
geçmiş oldum bunun içerisinde.
Sayın Haluk Koç, sorudan ziyade bir
düşüncesini ifade etti. Evet, biz, bu konuda hukukî olarak bir olumsuzlukla
karşılaşmayacağımızı düşünüyoruz. Uyarınıza teşekkür ediyorum. Eğer, bu konuda
benzer bir gelişme olursa, hukuk konusundaki danışmanlarımızı gözden geçiririz.
HALUK KOÇ (Samsun) - Bence bir an önce
olması lazım; çünkü, geç kalındı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Bu temenninize buradan söyleyebileceğim bu husustur... Evet, bu kadar
ipucundan sonra, hâlâ eğer Anayasa Mahkemesiyle ilgili konularda Köy
Hizmetlerine yönelik tasarımız da uygun görülmezse, o zaman, bu konuda şey
etmemiz gerekir.
BAŞKAN - Sayın Bakan, mikrofonu
uzaklaştırmayın, yaklaştırın.
Bu arada, karşılıklı diyaloğa girmeyin ki,
süre dolmasın, diğer sorulara yanıt vermek için süre kalsın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Mehmet Yıldırım'ın sorusu çok kısaydı -bu, bir bakıma, soru
olarak da, cevap olarak da yazıldı- "verimsiz olduğunu kabul ediyor
musunuz" diye sordu.
Arkadaşlar, Türkiye'de, kamu yönetiminin
verimsiz olduğunu, ben değil, belki, bu Meclisin çatısı altında olan hepimiz
kabul ediyoruz. Yani, ben, biraz ihtimalli de söylemiş oldum. Hangimiz, Türk
kamu yönetiminin verimli olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilir;
söyleyemeyiz.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - İktidara bağlı
Sayın Bakan, iktidara. İktidar, kendi adamını getirir, oraya oturtursa -kusura
bakmayın- yılların genel müdürünü kaldırır da işi bilmeyeni oraya oturtursa,
böyle olur.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Meral, yönetim, bir kültürdür.
BAŞKAN - Sayın Bakan, Sayın Meral; böyle
bir usul yok. Önümüzde daha başka maddeler var...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Bütün bu
çatının altındakilerin hemfikir olduğunu söyledi; kusura bakmayın, ben de
olmadığını söyledim. Bu, hakkım değil mi?!
BAŞKAN - Anladım, anladım...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Ama, ihtimalli söyledim, çok genel bir ifade kullandım.
BAŞKAN - ...ama, önümüzde, bu tasarıda pek
çok madde var; onlarla ilgili görüşler de açıklanacak. Şimdi, Sayın Bakanın
yanıt vermesi için kendisine imkân tanıyalım.
Buyurun Sayın Bakan.
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Efendim, müsaade eder misiniz...
HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - ...bu
verimsizliğe sizin Bakanlığınız da dahil mi?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Gürol Ergin Hocamız, Köy Hizmetlerinin faaliyetlerinin bazı
kurumlarla çakıştığını ifade ettiler. Ben, onunla ilgili konularda, Devlet Su
İşleriyle sulama yatırımları konusunda, tarım reformuyla ilgili konularda,
toplulaştırma konularında bir mükerrerlik olduğunu ifade edebilirim; ama, bunun
yapılacak işlerin çokluğu açısından bir alan daralmasına sebep olmadığını da
yine ifade etmek isterim.
Efendim, sorulara şu anda verebildiğim
cevaplar bu; eksik kalanları yazılı olarak açıklamak üzere, saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı
vardır.
Sayın milletvekilleri çalışmamız uzun
sürecektir. Kâtip üye arkadaşlarımın maddeleri oturarak, yerinden okumaları
hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Oybirliğiyle kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi okutuyorum :
KÖY
HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN KALDIRILMASI VE BAZI
KANUNLARDA
DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1.- 9.5.1985 tarihli ve 3202 sayılı
"Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun"un adı "Köye Yönelik Hizmetler Hakkında Kanun" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz
isteyenler, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ali
Osman Sali.
Buyurun Sayın Ergin. (CHP sıralarından
alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Keşke ben gelmeden
başlamasaydı süre.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Olmaz, âdet
öyle değil.(AK Parti sıralarından "ezelî muhalif"sesi)
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim.
Ben, gerçekten, sizin söylediğiniz gibi,
ezelî muhalifim; ama, haksızlara karşı...
M. NECATİ ÇETİNKAYA (Elazığ)- Keşke öyle
olsa!..
GÜROL ERGİN (Devamla) - Biraz sonra haksızlıklarınızı tek tek sayacağım.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri ve
Yüce Türk Milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çok
ciddî bir kurumun berhava edilme görüşmelerini yapıyor. Şimdiden, bu kurumda
emeği geçenleri, bugüne kadar emek verenleri saygıyla anarken, bu kurumun
bugüne kadar yaptığı çalışmalardan bundan sonra yararlanamayacak olan köylü,
çiftçi, kırsal kesim halkından, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna mensup
arkadaşlarım adına da özür diliyorum; gücümüz yetmediği için kendi adımıza da
özür diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, burada ilk
konuşmayı yapan sayın grup başkanvekili birkısım ifadelerden sonra, bizim daha
önceki bir metnimize "Yerel Çözüm 2000"e atıfta bulundu ve güya, bizi
kendi silahımızla vurmaya kalktı.
Değerli arkadaşlarım, bir konuda
konuşacağınız zaman, önce o konuyu iyi bilmeniz gerekiyor. Bakınız, biz Yerel
Çözüm 2000'de ne demişiz: "Merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında
eşgüdümü sağlamak, iletişimi sürdürmek, yerel yönetimlere fon ve proje desteği
sağlamak amacıyla yerel yönetim bakanlığı kuracağız. Birçok kuruluş yanında Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünü, bugünkü görev ve yetkileriyle, bu bakanlığa
bağlayacağız."
Bizim söylediğimiz budur; ama, öyle
sanıyorum ki, AKP sözcüsü arkadaşım, tabiî, bu söylem yanında bir başka söylem
daha var, onu daha çok öne çıkarmak isteyecektir; o da şudur: "Merkezî
yönetimin birçok hizmetleri ve bu arada Köy Hizmetleri de yerel yönetimlerin
sorumluluğuna bırakılacaktır; ancak, merkezî yönetim, yalnızca koordinasyon ve
denetim yapacaktır."
Aynı metin içerisinde geçen bu iki görüşü
birleştirdiğiniz zaman, bizim yapmak istediğimiz ile sizin bugün yaptığınız
yıkımın hiçbir ilgisi olmadığı, net, açık ortaya çıkmaktadır değerli
arkadaşlarım.
Yine, aynı grup başkanvekili arkadaşım,
burada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kaldırılış gerekçelerini sayarken,
elbette ki, tasarının gerekçeleri arasından seçip aldığı birkaç maddeyi okudu
ve bir ara da, aşırı büyüyen merkezî yapıyı söyledikten sonra "obez duruma
gelen" dedi. Şimdi karşımda oturan ve kendisi de oldukça topluca olan bir
arkadaşım obezin anlamını gayet iyi biliyordur, bundan eminim.
Değerli arkadaşlarım, eğer, siz, bir yasa
gerekçesinde tüm merkezî yönetim için bu şekilde bir ifade kullanıyor ve
"hantal bir yapıya ulaşan merkezî yapı" diyorsanız, sizin, demek ki,
bütün merkezî yapıyı ortadan kaldırmak gibi bir amacınız var ve Köy Hizmetleri
de bunun bir parçası olmaktadır. Değerli arkadaşlarım, buna izin vermezler.
Şimdi, konunun özüne gelelim. Siz ve biz,
Avrupa Birliğine girelim diye, aylarca, şurada, hatta, bir kısmına sizin de,
bizim de çok da gönüllü olmadığımız yasaları çıkardık değerli arkadaşlarım;
ama, Avrupa Birliğine girme koşullarının en önemlisinin, artık, hepimiz, Türk tarımının
Avrupa tarımına benzer yapıya kavuşturulması koşulu olduğunu bilmiyor muyuz?!
Siz, Türk tarımını, tarıma ilişkin bütün destekleri kısarak, köylüye
götürülecek hizmetlerin önünü keserek, köylünün yanında yer almayarak; ama,
Sayın Bakanın buradaki ifadesiyle, köylünün oyunu alarak mı geliştireceksiniz?!
Arkadaşlarım, bir gün, o köylünün, sizin
ve yaptıklarınızın gerçek yönünü ve yüzünü görerek, size, yüzünü değil, sırtını
nasıl döndüğünü göreceksiniz, buna da hep birlikte tanık olacağız.Göreceksiniz
arkadaşlarım, sizden öncekiler gördü.
MUHARREM CANDAN (Konya) - Siz de gördünüz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tarihi
"tekerrür" diye tarif ediyorlar, değil mi; öyle demişti Âkif, değil
mi?
MUHARREM CANDAN (Konya) - Sizin için
tekrar tekerrür edecek. Bir 3 Kasım daha yaşayacaksınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Yaşarız; ama, siz
bu kandırma yeteneğinizi bu kadar güçlü olarak sürdürdüğünüz sürece, size de
hak vermemek mümkün değil sevgili arkadaşım.
Sevgili arkadaşım, sakın bana laf atma;
bak, biraz sonra, seni biraz daha önüne baktıracak şekilde konuşabilirim.
BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, gelelim şimdi gerekçelere. Bu gerekçelerin hiçbirinin gerçekle
uzak yakın ilgisi olmadığı gibi, bu getirilen yasa tasarısı da son derece
samimiyetsiz, hatta savunanların da samimî olmakta zorlandıkları bir yasa
tasarısıdır.
Bunu niçin söylüyorum... Şimdi, Grup
Başkanvekilim Sayın Fatsa, bana "yapma" der gibi bakıyor da...
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakınız,
Tarım Bakanlığı, eğer bu yasa tasarısında olanlara inansaydı, şu kitapçıkta,
ikibuçuk sayfa Köy Hizmetlerinin hizmetlerini metheder miydi?!
Ben beklerdim ki, Sayın Bakanım, burada
düzdüğü methiyelerden sonra, buraya gelerek, buna aykırı konuşmasın; bunu
isterdim.
Size, isterseniz, tek tek okuyayım, bu Köy
Hizmetleri nasıl bir şeymiş öğrenin ve ondan sonra, belki, Köy Hizmetlerini
kaldırmaktan vazgeçen birkaç arkadaşım da çıkar diye düşünüyorum.
Bakın, neler yapmış bu Köy Hizmetleri
Türkiye için, Türk köylüsü için. Bu, Sayın Bakanlığın burada sizlere ifade
ettiği cümleler...
AHMET YENİ (Samsun) - Daha iyisini
yapacağız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - İşte,
söyleyeceğim; daha iyisini mi yapacaksınız, daha berbat hale mi gelecek, onları
söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, şöyle diyor
Bakanlığımız: "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, kırsal kesime, yol,
içmesuyu, kanalizasyon, iskân gibi sosyal altyapı ve sulama, arazi
toplulaştırma, tarlaiçi geliştirme ve toprak koruma gibi tarımsal altyapı
hizmetleri götüren bir kamu kurumudur. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, toplam
76 037 yerleşim birimine 291 585 kilometrelik köy yolu ağıyla ulaşım hizmeti
vermektedir. Bugün, ülkemizde, yolu olmayan köy, Köy Hizmetleri sayesinde
kalmamıştır. Toplam yol ağının yüzde 32'si asfalt, yüzde 45'i
stabilizedir."
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bunları
söyledikten sonra "bu Köy Hizmetleri hantal, bu Köy Hizmetleri
çalışmıyor" demek yakışık alıyor mu?! Ya bu yanlış ya biraz önce burada
söylenenler yanlış; değerli arkadaşlarım, ikisinden biri yanlış! Hangisi yanlış
size göre?
ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl) - Yanlışları
düzeltiyoruz.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Ben onun cevabını vereceğim arkadaşlar.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Evet, siz
"yanlışları düzeltiyoruz" diyorsunuz. Siz hep bu yanlışları
yapacaksınız; hep, bir yerler, sizin yaptığınız yanlışları düzeltecek.
ABDURRAHMAN ANİK (Bingöl) - Düzelteceğiz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Siz
düzeltmiyorsunuz; siz dümdüz ediyorsunuz, dümdüz!..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Tekelleri
kaldırıyoruz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, oturduğunuz yerden boş konuşmak kolaydır; ama, gelip buradan
gerçekleri konuşmak, önce akıl, sonra bilgi, sonra da yürek ister. Gelin,
burada konuşun. (CHP sıralarından alkışlar; AK Parti sıralarından "hepsi
var" sesleri)
Olsa sevgili kardeşim, hepsi sende olsa,
allahaşkına, lütfen, şurada yazdığının aksine oy verir misin?! Burada yazanın
aksi söylenince "evet, öyledir" der misin?!
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Pes!..
Pes!..
RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Tiyatro...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tiyatro dedin,
aklıma geldi. Burada, Sayın Başbakan, çok tiyatral bir ifadeyle, benim Genel
Başkanıma dedi ki: "Size yanlış sufle etmişler."
Neydi konu; biz demiştik ki:
"Çiftçiye, ödeyemediği borç taksiti karşılığında aylık yüzde 11, bunu yıla
çevirirseniz yüzde 132 faiz geliyor." Sayın Başbakan, kendinden çok emin
"hayır, size yanlış sufle ediyorlar" dedi. Sufle eden bendim. Neresi
yanlıştı? Burada, tek tek, sıra sıra dizilen bakanların eline verdik belgeyi.
Neresi yanlıştı? Hangisi diyebildi ki, yok, yüzde 11 faiz almıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, ben
kişisel olarak da söz almıştım; birleştirebilir miyiz?
BAŞKAN - Devam edin; ama, toparlayarak...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sayın Başkan, ben,
5 dakika, kişisel söz de almıştım.
BAŞKAN - İkisini birleştirmek mümkün
olmuyor; yani, şahsınız adına da söz isteğiniz var, orada da konuşacaksınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tamam, şimdi
toparlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, size, bugün, uzun
uzun, güzel şeyler anlatacağım. Ben anlatabilirsem ve siz anlayabilirseniz çok
mutlu olacağım. O bakımdan, bir tek şeyi söyleyerek sözlerimi bitireceğim.
Hepimiz için, samimiyet en önemli, en
ciddî, en vakar verici husustur. Lütfen, samimî olalım. Yazdığımız,
söylediğimiz ve yaptığımız birbirini tutsun diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
sataşma var, cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
GÜROL ERGİN (Muğla) - Neresi sataşma?..
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Söylemediğim bir
sözcüğü benim adıma kullandınız.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Demediniz mi, o
sözcüğü kullanmadınız mı?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Hayır, bana
dediniz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Hayır, ben size obez
demedim. Rica ederim... Siz toplucasınız dedim. Tartılalım...
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım...
Sayın Gürol Ergin, devamı şahıslar adına
konuşmalarda olmak üzere konuşmanız bitti; teşekkür ederim.
Sizin sataşmayla ilgili gerekçeniz bana
ulaştı; ama, Divan olarak, o gerekçeyi pek geçerli görme durumunda değiliz.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Ben arkadaşımın
şirin olduğunu söylemek istedim.
BAŞKAN - O da, büyük olasılıkla, öyle
anlamıştır.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Osman Sali?.. Yok.
Şahısları adına konuşmalara geçiyoruz.
Şahsı adına, Ordu Milletvekili Sayın Cemal
Uysal?..
Buyurun.
CEMAL UYSAL (Ordu) - Feragat ediyorum
Sayın Başkan.
BAŞKAN - Konuşmak istemiyorsunuz. Peki...
Şahsı adına, Muğla Milletvekili Sayın
Gürol Ergin; buyurun.
Süreniz 5 dakika. (CHP sıralarından
alkışlar)
RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Yine spor
yapacaksınız herhalde?!
GÜROL ERGİN (Muğla) - Sana göre ihtiyacım
mı var?
Değerli arkadaşlarım, biz, vücut sporundan
ziyade, beyin sporuna önem veriyoruz. Vücutlarımızı doktor muayenesinden mi
geçireceğiz hangimiz daha sağlamız diye?!
AHMET YENİ (Samsun) - Görüşme görevini
size mi verdiler?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bana, bir şeyleri
samimî olarak açıklama görevi verdiler, onu yapıyorum.
Değerli arkadaşlarım, şahsım adına da söz
almış bulunuyorum.
Şimdi, size, ortaya konulan gerekçelerin,
ne kadar anlamsız ve gerçekdışı gerekçe olduğunu, ne kadar yapay gerekçe
olduğunu, tüm gerekçeleri burada konuşarak ifade edeceğim.
Şimdi, kurt, kuzuyu yemeyi bir kere kafaya
koymuş; gerekçeler bu anlamda hazırlanmış değerli arkadaşlarım; çünkü, bu
iddiaların, gerekçelerin, hiçbirinin, hiçbir tutarlılığı yok.
Tek tek sayıyorum; bakınız "Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü hantal ve verimsiz" deniliyor. Biraz önce,
Bakanlığın kendi ifadeleriyle geçersizliğini ifade ettim.
İkincisi "Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, diğer kamu kuruluşlarıyla mükerrer görev alanına sahiptir"
deniliyor. Ben, Bakanıma bu soruyu da sordum, yanıtını alamadım; ama, şimdi,
ben, yanıtını vereyim.
Arkadaşlar, dinlerseniz, bir şeyler
öğrenme şansınız olacak.
Burada ifade edilen DSİ, Tarım Reformu
Genel Müdürlüğü ve TÜGEM'in çalışmalarının, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
çalışmalarıyla, hiçbiriyle, üst üste geldiği durum yoktur değerli arkadaşlarım.
Devlet Su İşleri suyu getirir, bırakır; ondan sonra tarla içerisinde yapılacak
olanları Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yapar.
"Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü senkronize çalışamıyor; birinin getirdiği suyu
öbürü zamanında tarlalara ulaştıramıyor" deseydiniz, doğru olurdu, burada
haklılık payınız olurdu; ama "ikisi aynı görevi yapıyor" dediğiniz
zaman, yanlış söylüyorsunuz, hiç uzak yakın ilgisi yok. TÜGEM... TÜGEM'de,
değerli arkadaşlarım, bu konuda, o da son birkaç yıl içinde oluşturulmuş bir
tek daire başkanlığı vardır. Hiçbir biçimde, o daire başkanlığının yaptığı işin
de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yaptığı işlerle ilgisi yoktur.
Tarım reformuna gelince... Tarım Reformu
Genel Müdürlüğünün çalışma alanları, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün çalışma
alanının dışındadır; onun kendi özel çalışma alanı vardır. Aynı arazi
toplulaştırmasını da yapsa, o kendine özgü alanda yapar. Sözgelimi Şanlıurfa'da
yapar, yine, sözgelimi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Manisa'da yapar bunu.
Bilmiyorum, açıklama oldu mu?
MEHMET KILIÇ (Konya) - Şanlıurfa'da Köy
Hizmetleri yok mu?
GÜROL ERGİN (Devamla) - Anlatamıyorum
kardeşim, yasal olarak verilen bölgeler var bunlara.
MEHMET KILIÇ (Konya) - Öğrenmek için...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sıkıntı, bilme
sıkıntısı tabiî.
BAŞKAN - Karşılıklı bilgilenmek için soru
sorma, kuliste de olabilir; burada hatibe müdahale etmeyin.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Efendim, mahallî
müşterek ihtiyaçlara dönük hizmetler... Biraz önce bir arkadaşım da söyledi,
arkadaşlar, üç ili, beş ili birlikte ilgilendiren hizmet, nasıl oluyor da
mahallî müşterek hizmet oluyor?! Şimdi, birbirine sınır olan üç, dört, beş ilde
birlikte planlanıp birlikte yapılması gereken işleri, il özel idareleri nasıl
yapacak? İl özel idareleri, bundan sonra, acaba, daha çok oy getirecek, daha
fazla prim yapacak köy içmesuyunun, köy yolunun dışında, sanıyor musunuz ki,
tarlaiçi hizmetleri de yapacak! Hiç görmez bile değerli arkadaşlarım, hiç
aklının ucundan bile geçmez. Hele hele AKP gibi bir partinin iktidar olduğu bir
dönemde bunlar aklının ucundan geçmez. Siz, şimdi, tarımı ve çiftçiyi
bıraktınız.
RUHİ AÇIKGÖZ (Aksaray) - Önyargı, Hocam...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli arkadaşım,
önyargı yok.
Bakınız, hiç uzatmadan, biraz sonra tekrar
buraya geleceğim, rakam vereceğim. Sizin iftiharla ifade ettiğiniz birkısım
rakamları, Sayın Ali Babacan, burada da, Plan ve Bütçe Komisyonunda da ifade
etti: "Biz şunları yapıyoruz..." Onların ne anlamda iftihar dışı
olduğunu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım Sayın Ergin.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Tabiî.
... ne anlamda tarımı ve çiftçiyi
dışlayıcı olduğunu rakam rakam söyleyeceğim; ama, rakamlar, yine sizin
verdiğiniz rakamlar, bizim yaptığımız rakamlar değil.
Teşekkür eder, saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Sayın Ümmet
Kandoğan, Denizli Milletvekili; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan, bundan yaklaşık otuzbeş gün önce
Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen bir kanun tasarısından söz etmek
istiyorum. Bu kanun tasarısı, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu
Tasarısı.
Bundan otuzbeş gün önce Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine geldi ve gerekçede şunlar yazıyordu:
"Günümüzde bu sistemi kuramayan ülkeler, içinde bulunduğumuz küresel
ekonomik düzende, bu sistemi kuran gelişmiş ülkelerin bağımlı ve ikincil pazarı
haline gelmekte. Tarım ürünlerinin, üretim ve ticaretinden aldığı pay gittikçe
azalmaktadır ve bu nedenle biz, bu kanun tasarısını Meclise sevk ettik."
Ve aradan yaklaşık otuzbeş gün geçti, bu kanun tasarısının bazı maddeleri
burada görüşüldü, konuşuldu; ancak, ne gariptir ki, Tarım Bakanımızın da çok
önemle üzerinde durduğu, Türkiye'nin önünü açacağını ifade ettiği kanun
tasarısı gündemden çıktı, onun yerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kaldırılmasıyla ilgili bir kanun tasarısı önümüze geldi.
Şimdi Sayın Bakanıma soruyorum: Bu
Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı madem bu kadar önemli idi, Türkiye'nin önünü
açacaktı, tarımda büyük bir reformdu, bunu niye Meclis gündeminden çekip, onun
yerine, hiç de acelesi olmayan, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün
kaldırılmasıyla ilgili kanun tasarısını Meclis gündemine getirdiniz? Ve yine
öyle aceleyle geldi ki, sayın milletvekilleri, bakınız, bu konuyla ilgili
olarak, bunun İçişleri Komisyonunda tali komisyon olarak görüşülmesi gereken
bir kanun tasarısı; çünkü, bir yönüyle de İçişleri Bakanlığını ilgilendirmektedir.
Niye ilgilendirmektedir; il özel idarelerinden dolayı İçişleri Bakanlığını
ilgilendirmektedir; ancak, ne gariptir ki, bu kanun tasarısı öyle aceleyle
Meclis gündemine getirilmek isteniyor ki, bu, İçişleri Komisyonunda görüşülme
lüzumu, ihtiyacı duyulmadan Meclis gündemine getiriliyor. Biraz önce İçişleri
Komisyonu Başkanımız buradaydı; ama, şu anda göremiyorum, bunu neyle izah
edecekler? Niçin bu kanun tasarı İçişleri Komisyonunda görüşülmemiştir; o
komisyonun bu konuyla, bu tasarıyla ilgili söyleyeceği sözler yok mudur?
Değerli milletvekilleri, illerin
gelişmişlik düzeyleri birbirinden çok farklı. Ben bugün bazı illerin özel idare
bütçelerinin rakamlarını aldım. Örneğin, İzmir'in bütçesi 102 000 000 Yeni Türk
Lirası, Bursa'nın 65 000 000 Yeni Türk Lirası; ancak, Şırnak'ın 6 000 000 Yeni
Türk Lirası, Iğdır'ın 4 000 000 Yeni Türk Lirası, Bayburt'un 2 300 000 Yeni
Türk Lirası.
Şimdi, bu hizmetler il özel idareleri
tarafından bundan sonra yapılacaksa ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü de
kaldırılıyorsa, il özel idarelerine aktarılan paylar o illerin nüfus oranlarına
göre gönderiliyorsa Şırnak gibi, Iğdır gibi, Bayburt gibi daha az gelişmiş ve
özel idare bütçeleri son derece sınırlı olan illerde bundan sonra Köy
Hizmetlerinin yapmış olduğu hizmetlerin il özel idareleri tarafından aynı
verimlilikle yapılamayacağını bu rakamlar göstermektedir ve bugün yine birçok
ilden, köy hizmetlerinin makine parkını aldım; ancak, orada da şunu gördüm ki,
yine iller arasında çok büyük dengesizlikler var. Yarın her il kendi makine,
araç ve gerecini kullanma durumunda kaldığı takdirde, o illerdeki hizmetlerde
de ciddî manada sıkıntılar olacağı çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır ve
yine burada söylendi, birçok kamu kurum ve kuruluşuyla mükerrer hizmetler
yapıldığı ifade edildi "onun için, o hizmetlerin bir bölümünü Köy
Hizmetlerinden alıyoruz" şeklinde ifadede bulunuldu; ancak, ben, hemen
şunu söylemek istiyorum: Bu kanun tasarısının biraz sonraki gelecek maddesinde
"çevre sağlığı hizmet ve düzenlemelerini gerçekleştirmek" ibaresi
var. Peki, çevre sağlığını düzenlemek için, illerimizde çevre müdürlüklerimiz
yok mu, sağlık müdürlüklerimiz yok mu? Onlar, bu hizmeti yapmıyorlar mı? Bir
taraftan, mükerrer olan hizmetleri alıyoruz derken, öbür taraftan, yeni
getirmiş olduğumuz kanun tasarısına, diğer bakanlıkların şu anda fiilen
yapmakta olduğu hizmetleri tekrar derç ederek, yetki ve kavram kargaşasına
sebebiyet veriyoruz ve içmesuyu tahlilleri yapılacağı, yine, biraz sonra
gelecek olan maddede yer alıyor. İçmesuyu tahlillerini yapan değişik kurum ve
kuruluşlar var. Madem mükerrerlikten bahsediyoruz, aynı ifadeleri, aynı
ibareleri, yeni hazırlanan bir kanun tasarısının içerisine niye derç ediyoruz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) - Yine, toprak
tahlilleriyle ilgili görevler veriyoruz, gölet yapımıyla ilgili görevler
veriyoruz. Bu görevler, şu anda, başka kurum ve kuruluşlar tarafından da
yapılan görevlerdir. O bakımdan, sayın milletvekilleri, lütfen, bundan sonra,
bu gerekçelere bunları yazarken, ne olur gerçek gerekçeleri yazalım. Bunun
altında, Sayın Başbakanın imzası var. Burada okuyorum: "Böylece, anılan
hizmetlerin yerine getirilmesi bakımından mükerrerlik söz konusu
olmaktadır." Gerekçede bunu söylüyorsunuz; ancak, getirilen kanun
maddeleri içerisinde yeni mükerrerlikler ortaya koyuyorsunuz. O bakımdan, bu
kanun tasarısının önümüzdeki görüşülecek olan maddelerinde, lütfen, bunların
gözönüne alınmasında fayda var.
Yine, bunun yürürlüğü, hükümetçe gönderilen
tasarıda 1.1.2005'ti; ancak, Başbakanlıkta bunu hazırlayanlar, Türkiye
gerçeğinden öyle uzak insanlar ki, Türkiye gerçeğini bilmeyen, tanımayan
insanlar ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldırıyorsunuz ve bu kaldırma
işlemi de 1.1.2005'ten itibaren geçerlidir diyorsunuz. Soruyorum sayın
milletvekilleri: 1.1.2005 tarihi, Türkiye'de, kışın en şiddetli olduğu aylar ve
Doğu Anadoluda, daha nisan ayında, mayıs ayında karların kalkmadığı, yolların
kapalı olduğu birçok yerleşim yeri mevcut oluyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda da
bu, yine, 1.3.2005 olarak düzeltilmiş, ancak, bu da yeterli değil sayın
milletvekilleri. Bunun da, mutlaka, bu madde görüşülürken gözönüne alınmasının
ve bu düzenlemenin, Türkiye'nin gerçek şartları ve kış şartları gözönüne
alınarak yapılmasının, düzenlenmesinin doğru olacağı inancıyla, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Soru ve yanıt kısmına geçeceğiz.
Ondan önce, Komisyonun, Hükümetin konuşma
talebi var mı efendim?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Evet Sayın Başkan; birkaç cümleyle...
BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.
Kürsüden mi Sayın Bakan?
HALUK KOÇ (Samsun) - Kürsüden konuşun
Sayın Bakan; oradan duyulmuyor.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Gayret ederim. Bu defa, biraz, mikrofonu...
BAŞKAN - Yerinizden mi Sayın Bakan?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Yerimden cevap vermek istiyorum; çok kısa olacak.
Efendim, ben, bir hususun altını çizmek
istiyorum. Sayın Hocam Gürol Ergin, bütçe konuşması için hazırladığımız metinde
yer alan, Köy Hizmetleriyle ilgili genel açıklamalara atıf yaparak, orada, Köy
Hizmetlerinin bugüne kadar köylülere yönelik olarak yaptığı faaliyetlerden
birini örnek olarak aldı ve şu kadar köye köy yolu hizmeti verilmiştir dedi ve
akabinde de başka hizmetlere ait rakamlar var.
Arkadaşlar, bir genel müdürlüğün bir
faaliyet biriminin, belli bir zaman dönemi içerisindeki faaliyetlerini yazmak,
gelişmeleri aktarmak, nispî olarak iyileşmeleri saymak, o kurumun çok başarılı
olduğunu ortaya koymak mıdır? Yani, Türkiye'de üniversiteler var;
üniversitelerimize her yıl 1 900 000
insan müracaat ediyor. Bu sayıdan hareketle, Türkiye'deki
üniversitelerin eğitim kalitesi hakkında bir şey söylemiş olur muyuz biz;
olmayız. Bunu yapabilmek için ilave birçok bilgiye ihtiyaç var. Evvela,
hizmetin kalitesi, harcanan para, yapılabilecek hizmetlerin miktarı, daha
verimli bir çalışma mümkünken yapılıp yapılmayan... Sonra, deriz ki, gerçekten
çok verimli veya verimsiz; ama, şimdi oradaki bir rakamı, bir ifadeyi alarak
"Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü için Sayın Bakan böyle ifadeler
kullanırken onu çok başarılı bulmuştur; ama, Köy Hizmetlerinin kapatılmasıyla
ilgili yasa tasarısı geldiğinde bir çelişki vardır; bunlardan hangisi doğrudur?!."
Arkadaşlar, bence, burada çelişen bir şey yok. Biz, iyileştirme konusunda bir
arayış içerisindeyiz; inşallah, o hususta düşüncelerimiz bizi yanıltmaz,
kararlarımız doğru çıkar.
Sayın Ümmet Kandoğan da, halen gündemde
olan, birkısım maddeleri görüşülmüş ve yarım kalmış Lisanslı Depoculuk Yasa
Tasarısının gerekçesinden bazı hususlar okudu. Doğru, bu kanun tasarısı
sektörümüz açısından önemli; ama, sektörümüz açısından önemli olan husus,
ticarî faaliyete geçtikten sonraki kısım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
bilindiği gibi, bugüne kadar, işbölümü içerisinde daha çok üretim safhasıyla
ilgili bir bakanlık. Lisanslı Depoculuk Yasa Tasarısı ticarî faaliyeti organize
ettiği için, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın bünyesindeki bir iş gibi
algılanıyor; dolayısıyla, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızın buraya getirdiği,
görüştüğü bir husus. Ben, konunun sektör bakımından mahzurunu söylemiyorum; hayır,
önemini de azaltmıyorum bunu söylerken...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yanlış
algılandı!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Hayır yanlış algılamadım.
Sektörümüz bakımından önemli olan, Sanayi
Bakanlığımızın getirdiği, bizim desteklediğimiz ve çıkarılmasını istediğimiz
bir yasa tasarısı; ama, arkadaşlarım, yani o tasarıya ara verilip bu tasarının
getirilmesi, o konudaki kanaatin değiştiğini, yanlışlığını ortaya koyabilir
mi?! AK Parti Grubu, bu yasa tasarısının öncelikle görüşülmesini istemiş, bir
tercih hakkını kullanmış. Bu tercihini siz başka türlü kullanabilirdiniz; bu,
bir tercih hakkı. Ötekisinden vazgeçmiş değiliz, sektörümüz bakımından önemini
azaltmış değiliz. Dolayısıyla, ben, Sayın Ümmet Kandoğan'ın bu
değerlendirmesinde aşırı vurgu yaparak bahsettiği hususun, bizim tarafımızdan
tersi bir düşünceden kaynaklanmadığını ifade ediyorum; benzer duyguları
paylaşıyoruz; inşallah, onu da çok kısa bir süre içerisinde tamamlayacağız ve
sektörümüzü bir yönüyle daha teçhiz etmiş olacağız.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Toplam 10 dakikalık soru-cevap
işlemi bölümüne geçiyoruz.
Tümü üzerindeki görüşmeler sırasında
olmayan arkadaşımız Ahmet Işık gelmiş.
Ahmet Işık Beyle başlıyoruz.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Vasıtanızla, Sayın Bakanıma birkaç soru
tevcih etmek istiyorum; ilk sorum şöyle: Mahallî müşterek nitelikli hizmetlerin
merkezî idare tarafından yürütülmeye çalışılmasının, hizmetlere ve maliyete
olumlu ya da olumsuz etkisi nasıldır?
Diğer sorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü ve ondan önceki kuruluşların kurulduğu dönem şartları açısından,
yürütülen faaliyetlerin merkezî bir planlama çerçevesinde yapılması ihtiyacı
günümüzle kıyaslandığında ortaya çıkan sonuç nedir?
Son sorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün, gerek personeli gerekse makineleri büyük ölçüde atıl kalmaktadır;
bunun sebebi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - İzmir Milletvekili Erdal
Karademir; buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum; ülkemizde,
tarım topraklarının tarımdışı kullanılabilmesi, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün toprak analiz raporlarına bağlıdır. Genel Müdürlüğün, bir ve
ikinci sınıf tarım arazilerinin tarımdışı kullanıma açılmasını önlemeye
çalıştığı ve bu konuda mücadele verdiği bilinmektedir; bununla birlikte, aynı
sorumluluğu taşıyan bazı yerel yönetimlerin aynı duyarlılığı göstermedikleri,
tarımsal topraklarımızda yükselen kaçak yapılaşmalardan görülmektedir. Şimdi,
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla bu görevi üstlenen yerel
yönetimlerin bugün bile koruyamadığı tarım toprakları, bundan sonra, arazi rant
mafyalarının, siyasî baskıların ve yandaşların baskıları altında nasıl
korunacaktır?
İkinci bir sorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, arazi toplulaştırma, toprak muhafaza, arazi tesviyesi ve drenajı,
göçmen ve göçebelerin iskânı, heyelan ve erozyonla mücadele konularında tek
bilgili kuruluştur ve söz konusu hizmetler, birden fazla ili kapsamaktadır;
yani, bu hizmetler, yapıları itibariyle, havza bazında hizmetlerdir. Bu anlamda
bu hizmetler hangi ilin il özel idaresi tarafından görülecektir? Bu hizmetler
nasıl organize edilecektir.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Burdur Milletvekili Ramazan Kerim
Özkan.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakanım, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü Burdur İlinde çok güzel çalışmalar
yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir; kendilerine teşekkür ediyorum.
Büyük bir yerleşim yeri olan Halıcılar
Köyünün mevcut köy hizmetleri yolundan anayola ulaşımı yaklaşık 10 kilometre ve
virajlıdır. Şu anda yeni açılan ve sanat yapıları tamamlanan yol hem daha kısa
ve hem de düzgün bir yoldur. Bu yolu tali olarak değerlendirmekte ve asfalt
programına almamaktasınız. Köylünün daha fazla kullanma tercihi olan bu tali
yolu kısa zamanda yetki devri yapılmadan asfaltlamayı düşünür müsünüz?
Yine aynı şekilde, Burdur Merkez-Düver
Köyü Karaçalı arası 4 kilometre, yine Çavdır Yazır Köyü-Söğüt Kasabası arası 4
kilometre, yine Antalya Korkuteli - Osman Kalfalar ile Burdurumuzun Söğüt
Kasabası arası 8 kilometre, yolun şose ve sanat yapıları tamamlanmıştır, yetki
devri yapılmadan bunları asfaltlamayı düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Kars Milletvekili Selami Yiğit.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Teşekkürler
Başkanım.
Sayın Bakanım, Köy Hizmetlerinin il özel
idarelerine devriyle öyle anlaşılıyor ki, Köy Hizmetleri bünyesinde çalışan
işçilerin bölgelerarası nakilleri imkânsız gibi gözüküyor, bu konudaki çözüm
önerileriniz nedir?
Ayrıca, Sayın Bakanım, sizin de bildiğiniz
gibi, 2003 yılı temmuz ayında çıkarılan 4916 sayılı Yasa, tarım ve orman arazilerinin yabancı uyruklu
gerçek kişilerin yanında ticarî şirketlere de satılmasının önünü açan bir
yasadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, 2003 yılının ağustos ayında
Anayasa Mahkemesine başvurmuş durumdayız. Bu ülkenin Tarım Bakanı olarak, sizin
bu konudaki tepkinizi merak ediyorum Sayın Bakanım.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Vedat Melik.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın
Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana birkaç soru yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, iktidara geldiğinizden bu
yana, Köy Hizmetlerine ait birçok aracı da duble yol yapımında kullandığınızı
ve duble yol yapımında çok başarılı olduğunuzu, zaman zaman siz de, diğer sayın
bakanlar da açıklıyorsunuz. Biz bundan şunu anlıyoruz: Makine ve teçhizatını
kullandığınız illerin veya bölgelerin, ya köy yollarıyla ilgili hiçbir problemi
yoktur veya iki yıldır bu bölgelerdeki köylere hiçbir hizmet gitmemiştir.
Şimdi, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
hizmetleri, özellikle kırsal kesimde ilköğretimi de çok yakından
etkilemektedir; taşımalı eğitim, özellikle kış aylarında, köy yollarının
bozukluğundan çok etkilenmektedir. Kırsal kesimdeki, altyapının çok az olduğu
doğu ve güneydoğu illerimizde, Şanlıurfa'da, Mardin'de köy yollarının durumunu
bizlerden çok daha iyi biliyorsunuz. Bu yolların büyük bir kısmı hâlâ ham ve
stabilize yol durumundadır. Şimdi, anlaşılan bundan sonra da, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü veya yeni adıyla özel idarenin araçları duble yol yapımında
kullanılacaktır.
O halde, özellikle kırsal altyapısı
tamamlanmayan illerde köy yollarını yapmak için hangi araçları kullanacağız?
Yine, özel idare gelirleri çok kısıtlı
olan illerde -biraz önce değerli konuşmacı bunları geniş bir şekilde dile
getirdi- bütün bu hizmetleri yapabilmek için nasıl bir kaynak yaratacaksınız?
Bu kaynakları bize açıkça anlatabilir misiniz?
Çok teşekkür ederim Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Soru sorma süresi dolmuştur.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Efendim, sayın milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Müsaadelerinizle, Sayın Erdal Karademir'in
sorularından başlıyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Bakanım,
Ahmet Işık Beyden başlayın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Ahmet Işık'ın soruları zordu efendim, notlarımı alamadım henüz, sona
kalsın.
AHMET IŞIK (Konya) - Yazılı da alabiliriz
Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Yani, Ahmet Işık'ın sorularından başlamamamın ekstra bir gerekçesi
yok.
Efendim, Erdal Karademir arkadaşımız,
gerçekten, benim de takip edebildiğim kadarıyla, çok temel sorular sordular,
sağ olsunlar. "Böyle bir sorumlu kuruluş devredildiğine göre, bundan sonra
tarım topraklarımızın korunması konusunda ne yapılacak" dediler. Bence,
düşünce olarak üzerinde durmamız gereken bir husus; ama, peşinen de şunu
söyleyebilirim: İllerimizde bu faaliyet yürütülürken aynı insanlar görev
yapacağına göre, yani daha önce Köy Hizmetlerinin etiketi altında çalışan
insanlar, illerde, il özel idarelerinde o ilin kamu sorumlusu olarak görev
yaparken tutum ve davranışlarında bir değişikliğe uğrayacaklarını ve bu yönde
olacağını düşünmek herhalde çok doğru olmaz.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Araziye yönelik
rant baskıları var.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Müsaade eder misiniz.
Burada asıl olan insan unsurudur ve bu
insan unsuru, eğer bugün bu görevi, sorumluluğu yerine getirirken, çok başarılı
ve sorumluluk duygusu içinde hareket ediyorsa, aynı insanın böyle bir
değişiklikten sonra farklı davranacağını savunmamız, iddia etmemiz bence
oldukça zordur; ama, bu konuda bir sorun var, bu konuda bir sorun olduğunu
kabul ediyorum. Yani, bizim, bu hususta, dün de, bugün de, yarın da çok
kapsamlı bir mücadele vermemiz lazım. Yani, bunu, evvela eğitimle, bilinçlenmeyle,
bu konuda gerektiğinde ek tedbirlerle telafi edebiliriz. Mesela, bu konuda,
başta TEMA olmak üzere, üniversitelerimizden çok yoğun destek alarak gerçekleştirdiğimiz
bir tasarı Meclisimize intikal etti. Türkiye topraklarının tamamını düzenleyen
ve topraklarımızın asıl amacı veya başka alanlarda kullanılması konusundaki
kuralları ortaya koyan bir yasa tasarısı geliyor, inşallah çok tatmin edici
noktalar, kaygılarınızı giderici noktalar bu tasarının bünyesinde yer alır;
almazsa, birlikte çalışarak koymak durumundayız.
İkincisi, tarlaiçi hizmetlerle ilgili
konulara değindiniz. Köy Hizmetlerimizin iki alanı var: Birincisi, sosyal
altyapı, ikincisi tarımsal altyapı. Tarımsal altyapıyla ilgili hizmetler sadece
bir mekânla kısıtlı değil, bölgesel karakter, özellikler arz eder. Dolayısıyla,
bunların devamlılık göstermesi lazım ve birden çok ilin bünyesinde bunların
organize edilmesi gerekiyor. Şu anda önünüzde bulunan tasarıda bunun bir
eksikliği var. AK Partiye mensup arkadaşlarımızın verdikleri bir önergeyle
şöyle bir değişiklik -mana itibariyle söylüyorum, ifade sizi tatmin edici
olacaktır diye düşünüyorum- getiriliyor: İllere devredilen; ama, bölgesel
karakter arz eden işler konusunda il özel idareleri, bunlarla ilgili, bu makine
ve teçhizatın kullanılması konusunda bölgesel bir planlama yapar.
Dolayısıyla, bir hak talebi, bu araç ve
gerecin kullanılması ve bölgesel planlama yapma konusunda bir iyileştirme,
bununla ilgili bir çalışma var; nispeten, problemi giderdiği kanaatindeyim.
Teşekkür ediyorum.
Onun dışında, Sayın Kerim Özkan'ın sorduğu
sorular Burdur'a yönelik. Onunla ilgili çok kısa cevapları aldım, bunların
programa alındığını söylüyorlar; ama, yetki devri tamamlanmadan bu beklediği
hizmetlerin verilmesi konusunda şuradan bir cevap verme imkânının çok zor
olduğunu düşünüyorum.
Sayın Selami Yiğit, bu personelimizin il
özel idarelerine devrinden sonra nakiller konusunda şimdiki kadar esnek bir
yapının olmayacağını düşünüyorsa, bunda haklı; ama, imkânsız değil; yani,
elbette, kamu personelinin kendi içerisinde nakilleri konusunda vilayetler
arasında talepleri olduğu takdirde, bunlar gerçekleştirilebilir, hukuken buna
bir engel yoktur; ama, ortak bir çatı altında bu konuda planlama yapmak ve
eleman sevki konusunda mevcut bir ortak sistemi kullanmak, şu anda, belki bu
yönüyle bir kolaylık arz ediyordu; fakat, sistem işlemeye devam edecektir. Onu,
tahmin ediyorum, kendileri de takdir ederler.
Arkadaşlarım, yine, tarım topraklarımızın
kullanılması, satılması ve bunları yabancıların almasıyla ilgili hususlarda,
tartışmaya çok açık olan bu konuda şunu söyleyeyim: Düşüncenin, fikrin,
insangücünün, sermayenin, modanın ve insan ilişkilerinin bu kadar geliştiği bir
dünyada, başka ülkelerde kendi vatandaşlarımızın rahatlıkla kullandığı bir
hakkın ülkemiz içerisinde de kullanılabileceği konusunda bir esnekliğin
getirilmesi gerektiğini; ama, bunun, elbette, hassas konularımızla,
güvenliğimizle, birkısım bölgelere yönelik var olduğu söylenen emellere yönelik
hususlarda dikkatli davranılması gerektiğini, Türkiye'de bununla ilgili
kurumların, kuruluşların, insanların, hassasiyet sahibi unsurların bulunduğunu
hepimiz biliyoruz; ama, olayın daha sade ve daha tabiî olan yönünün de işlemesi
konusunun kabul edilebileceği kanaatindeyim. Sayın Selami Yiğit'e cevabım bu.
SELAMİ YİĞİT (Kars) - Sayın Bakan, köy...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Müsaade ederseniz, sonra konuşalım.
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Tamam efendim.
Sayın Melik Fırat, tabiî, çok haklı olarak
şunu söyledi: "Övündüğünüz duble yollar..." Doğru, övünülecek kadar
başarılı bir faaliyet; yani, toplumumuzun bu konuda rahatlığı elbette övünülecek
bir şey. Kendimiz, Köy Hizmetlerinin araçlarının kullanıldığını söylüyoruz;
ama, burada, bir planlama yapmak mümkün; yani, biraz ihmal edilerek yapılmadı;
ama, eksiklikler elbette var. Bununla ilgili konularda, Sayın Bayındırlık
Bakanımız da biraz önce açıklamalar yaptı, onun da cevapları bu soruyu
aydınlatmaya yönelikti.
Ben, sözlerimi burada sona erdiriyorum
efendim; eksik kalan hususları yazılı olarak da cevaplandırabilirim.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, yanıt verirken,
madde üzerinde, arazi ıslahıyla ilgili bir önergeden bahsettiniz; ama, bize bir
önerge gelmedi.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Efendim, arazi ıslahı değil, bölgesel planlama; yani, havza bazında
planlamaya yönelik bir önerge var.
BAŞKAN - Bu madde üzerinde değil ama...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Hayır, bu madde üzerinde değil.
BAŞKAN - Peki, anlaşıldı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Zaten soru bu maddeyle ilgili değildi.
BAŞKAN - Peki.
Madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Madde üzerinde önerge de yoktur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Oylamada, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 19.05
Açılma
Saati: 19.58
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.
726 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
1 inci maddenin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza
sunup, karar yetersayısını arayacağım.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Arkadaşlar, anlaşılan, biraz sonra karar
yetersayısı bulunacak; onun için, 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 20.00
Açılma
Saati: 20.12
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
726 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
1 inci maddenin oylamasında karar
yetersayısı bulunamamıştı.
Şimdi, 1 inci maddeyi tekrar oylarınıza
sunup, karar yetersayısını arayacağız.
1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2.- 3202 sayılı Kanunun Birinci
Kısım başlığı "Amaç ve Hizmetler" şeklinde ve 1 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 1.- Bu Kanunun amacı, köye ve bağlı
yerleşim birimlerine yönelik hizmetleri ve bu hizmetlerin yerine getirilmesi
ile ilgili esasları düzenlemektir.
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Enver Öktem; buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 10 dakikadır.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sayın Başkan, şahsım
adına da vardı...
BAŞKAN - Birleştirmek mümkün olmuyor;
şahsınız adına tekrar çıkarsınız kürsüye.
Buyurun.
CHP GRUBU ADINA ENVER ÖKTEM (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının 2 nci maddesiyle ilgili
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, ülkemizi birbirinden bağımsız sitelere dönüştürecek,
idare bütünlüğünü parçalayacak Kamu Yönetimi Temel Yasasının maddelerinin
neredeyse yarısı, olması gerektiği gibi, Cumhurbaşkanımız tarafından Meclise
geri gönderilmiştir; ancak, hükümet, Cumhurbaşkanımızın gerekçelerini hiçbir
şekilde dikkate almadan, yasayı, tekrar, aynen kabul etmiştir. Şimdi görüşmekte
olduğumuz tasarı da, aslında, aynı yasanın geçici hükümlerinde yer alıyordu;
ama, yasanın nasıl bir tehlike olduğu konusunda, kamuoyunun da yoğun baskısı
sonucu, hükümet, bu yıkım yasasını yürürlüğe sokamayacağını anladı; çünkü,
Türkiye, o kadar da sahipsiz değildi. IMF zoruyla ulus egemenliğini, ulusal
devleti, sosyal devleti altüst edecek düzenlemeleri tek bir reform paketi ve
birkaç yasayla gerçekleştirme çabasını pervasızca sürdüren hükümete, yani
IMF'ye, güçlü bir ulusal ve demokratik direniş gösterildi. Fakat, şimdi, Meclis
gündemine getirilen tasarılardan anlıyoruz ki, hükümet taktik değiştirmiş.
BAŞKAN - Sayın Öktem, bir dakikanızı rica
ediyorum.
Arkadaşlar, şimdi, karar yetersayısı
aranma durumunda giren çıkan çok oluyor. Nitekim, karar yetersayısını
aradığımız sıradaki sayı hemen hemen yarı yarıya azaldı. Bu giriş çıkışlar çok
gürültülü oluyor. Lütfen, konuşmacıyı dinleyebileceğimiz, sağlıklı bir şekilde
oturum yapabileceğimiz bir ortamı sağlayalım. Aranızdaki konuşmaları erteleyin;
konuşmacının sözleri tam anlaşılmıyor. Tamam mı arkadaşlar?.. Hâlâ devam
ediyor!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) - 2 dakika borçlusun
Başkan.
BAŞKAN - İlave ederiz; merak etmeyin.
Lütfen, sükûneti sağlayalım.
Buyurun Sayın Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Bir devleti
alabora edecek reform paketini topluca getirmek yerine, bu kamu reformu
paketini parça parça Meclis gündemine taşıyor.
Biliyorsunuz, Kamu Yönetimi Yasasının
geçici maddeleri, bazı önemli kamu kuruluşlarının taşra teşkilatlarının
lağvedilmesi, personeli ve işlevleriyle birlikte il özel idarelerine
devredilmesini öngörüyordu. Şimdi, üzerinde tartıştığımız köy hizmetleri yasa
tasarısı da aynı amaca hizmet ediyor. SSK'ların devri tasarısı da bu amaç
doğrultusunda yapılan bir tasarruftu; yani, aslında, hâlâ, kamu yönetimi yasa
tasarısının maddelerini tartışıyoruz; tek farkla; bu sefer baştan değil, sondan
başlıyoruz.
Hükümet, herhalde, Kamu Yönetimi
Yasasındaki ulusal devletin işlevini ortadan kaldıran ilk maddeleri -ki, veto yemişti-
tekrar gündeme getirmeyi şimdilik göze alamadı. En iyisi sondan başlayalım;
daha önceki maddelerle başlatılacak olan rejim tartışmalarının yanında Köy
Hizmetleri gibi daha münferit konular çok büyük tepki çekmez diye düşünüldü.
Elbette, bu sefer de yanılıyor.
Değerli arkadaşlar, aslında, Türkiye
Halkının yüzde 40'ına hizmet veren Köy Hizmetleri, en temel kamu
hizmetlerindendir. Üstüne basa basa söylüyorum; köy hizmetleri, temel bir kamu
hizmetidir, sağlık hizmeti gibi, eğitim hizmeti gibi, güvenlik hizmeti gibi.
Üstelik, diğer temel hizmetler gibi sadece yerel yönetimlere bırakılamayacak
kadar da hassas bir hizmettir; yani, mutlaka, merkezî disiplin içerisinde,
planlı ve hakkaniyetli bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Hükümet, kamu
reformu paketiyle ve diğer uygulamalarıyla, zihniyetini açıkça ortaya
koymuştur. Bu, kamu hizmeti kavramının değiştirilmesi, hatta tamamen ortadan
kaldırılarak, hizmetlerin kâr-zarar sistematiği içerisinde piyasaya havale
edilmesi şeklinde ticarî bir mantıktır. Yerel yönetimlerin güçlendirilerek,
hizmetlerin, yerel yönetimler aracılığıyla yapılacağı şeklindeki açıklamaların
tam bir aldatmaca olduğunu da, Türkiye'nin yapısal koşullarını, sosyolojik
durumunu, idarî geleneğini ve stratejik konumunu biraz bilen herkes
anlayabilmektedir, hükümet de pekâlâ bilmektedir, onlara bu reformu dayatan IMF ve onun beslediği kesimler de zaten
biliyorlar. Sadece halkımız kandırılmakta ve bu tür sömürgeleşme yasalarının
demokratikleşme adımı olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır.
Kamu hizmetinin ne olduğu, nasıl ve kimin
eliyle yürütülmesi gerektiği, idarenin bütünlüğünden ne anlaşılması gerektiğini
kamu yönetimi reformu tartışmalarında fazlasıyla dile getirmiştik. Yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi ile yerel iktidarın güçlendirilmesinin farklı
şeyler olduğunu; hükümetin yaptığının, yerel iktidarını güçlendirmek olduğunu
ve bu iktidarın, halkın iktidarı değil, tekelci sermayenin ve yerel rant
odaklarının iktidarı olacağını; bu kesimlerin, kamu hizmetini, parası olanın
yararlanabileceği bir kaynak olarak değerlendirdiklerini de yine belirtmiştik.
Köy Hizmetlerini sözde il özel idarelerine devrederek ve Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünü kaldıracak bu tasarıyı da bu çerçevede değerlendiriyoruz; çünkü, az
önce de söylediğim gibi, aslında, hâlâ bu kamu reformu paketini tartışıyoruz;
çünkü, hükümet, bu konuda o kadar ısrarlı ki, kapıdan kovuluyor, bacadan
giriyor. Tabiî, onları da anlamak lazım, üzerlerinde öyle bir baskı var ki, bu
baskıyı bertaraf edecek ulusal dirayet ve halkçılık da olmayınca ne yapsınlar;
teslimiyet bayrağını açmak zorunda kalıyorlar.
EYÜP FATSA (Ordu) - Kim baskı yapıyor?!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bu tasarının alelacele, hatta panik halinde, büyük ölçüde
zorlamayla hazırlandığı o kadar belli ki, tasarının hazırlanışı da, içeriği de
kanun tekniğine uygun değil. Kanun tasarısı 13 maddeden oluşuyor ve bu 13 madde
de, oldukça kapsamlı olan eski kanunu yürürlükten kaldırıyor mu kaldırmıyor mu
belli değil; çünkü, hangi maddelerin hangi maddelerin yerine konulduğu da
belirtilmemiştir.
Tasarının adı Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik diye geçiyor; ama,
hangi maddeler değiştirilmiş, değiştirilmeyen maddeler hâlâ geçerli mi; muamma,
bilinmiyor. Madde gerekçeleri kısmı ise tam bir komedi. Bu maddelerin niye
değiştirildiğini, hangi maddelerin değiştirildiğini gerekçelerinden belki
bulabilirim diyorsunuz, bakıyorsunuz, maddelerin tefsiri olması gereken
gerekçelerde kanun maddesinin tekrarını görüyorsunuz. Anlaşılan, tasarıyı
hazırlayanlar da, niye böyle bir yasanın çıkarılması gerektiğini
anlayamamışlar. Sadece genel gerekçede, hükümetin, neredeyse, bütün yasa
tasarılarında kullanılan klasik cümleler var; "merkezî devletin
küçültülmesi", "sınırı ve içeriği belirsiz mahallî müşterek
ihtiyaçlar" vesaire... Bu hükümetin yasaları o kadar fabrikasyon, yani,
yapay ki, bu matbu gerekçeyi her tasarıya uydurabiliyorlar.
Peki, bu şekilde hazırlanmış, gerekçesi
bile olmayan, 13 maddeden oluşan bu tasarı neler getiriyor, niye bu kadar
ısrarla kabul ettirilmek isteniyor? Bu tasarı yasalaşırsa, Köy Hizmetlerinin
akıbeti ne olacaktır? Konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan hükümet için pek bir
anlam ifade etmeyecektir; ama, yine de, halkımızı uyarmak için konuşalım;
çünkü, hükümet, çok güzel ilişkiler içerisinde olduğu bazı medya kanalları
aracılığıyla, halkımızı göz göre göre kandırmaya çalışıyor, yanıltıcı bilgiler
veriyor, gerçek hedefini saklıyor.
Değerli vatandaşlar, değerli köylü
yurttaşlarım; hükümetin hazırladığı bu yasanın ve diğer yasaların neler
getireceğini doğrudan size anlatacağım. Eğer televizyonun başında iseniz beni
can kulağıyla dinleyiniz, dinlemeyenleri de siz uyarınız. Ülkemizin geleceği,
halkımızın geleceği, sizin geleceğiniz, hepimizin geleceği, gerçekleri
dinlememize, görmemize ve birbirimizi uyarmamıza bağlıdır.
Bu yasayla birlikte, Anayasanın gereği
devlete görev olarak verilmiş olan köy hizmetleri kaldırılmaktadır; köy
hizmetlerini gerçekleştirme görevi, il genel meclisinin seçtiği il özel
idarelerine verilmektedir; il özel idareleri de sadece bir kılıf, geçiş aşaması
olacaktır. İşin sonu, köy hizmetlerinden de parası olanın faydalanacağı, suyun
başında parası olanların bulunduğu bir ağalık düzenidir.
Köylü kardeşlerim, suyun başını tutan ve
gariban köylünün tarlasını susuz bırakan ağaların düzenini iyi bilirsiniz. Bu
yasayla, suyun başını 1 değil, belki 100 ağa gasbedecektir. Ya maraba
olacaksınız ya da tarlanıza su, yolunuza geçit, evinize elektrik
verilmeyecektir. Sürekli sizinle birlikte yaşayan, karlı dağlarda hastanıza
geçit yapan, çocuklarınızı kasabadaki okula götüren, ebenizi, doktorunuzu,
öğretmeninizi size getiren, tarlanızın su yolunu yenileyen, kapanmış yollarınızı
açan Köy Hizmetleri çalışanlarından herhangi birisine sorun, size gerçeği
anlatacaklardır.
Bu yasayla yapılacak olan, köy yollarının
yapımı, bakımı veya elektrik tesisatı gibi işlerin basit bir yetki
alışverişiyle yerel yönetimlere bırakılması değildir. Burada çalışan
emekçilerimizin çok net bir şekilde ifade ettikleri gibi yapılan iş,
insanlarımızı birbirine bağlayan yol ağı ile yol güvenliğinin, ülkenin toprak
ve su gibi iki temel varlığının devlet tüzelkişiliğinin yetki alanı dışına
çıkarılmasıdır. Yapılan iş, toprak ve su gibi vazgeçilmez ulusal varlığa, yerel
çıkar grupları ile yabancı kişi ve şirketlerin, sınırsız, denetimsiz olarak
elkoymasına izin vermektir.
Değerli arkadaşlar, kırk yıldır köylüye
hizmet veren, aşılmaz köy yollarını birbirine bağlayan, geçit vermez karlı
dağları aşan; insanın, insana, doktora, okula, şehre kavuşmasını sağlayan; su
tesisatını, elektriği en ücra köylere, kıraç tarlalara götüren Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü kapatılmaktadır. Niye kapatıldığını, sadece, gerekçe metnindeki
klasik cümlelerden anlayabiliyoruz. İki kelimeyle özetlenebilir: Devleti
küçültmek; ama, hangi devleti; kamu hizmeti üreten sosyal devleti küçültmek.
Peki ne büyüyecek; bazılarının iktidar alanı, bazılarının da kasaları
büyüyecektir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Enver Bey, uğultu nedeniyle
kaybolan 2 dakikalık sürenizi de ilave ediyorum.
Buyurun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yoksa, Türkiye
gibi, nüfusunun hâlâ büyük çoğunluğunun köylerde yaşadığı, köye bağımlı olarak
yaşadığı ve tarım kesiminde çalıştığı bir ülkede böyle bir kuruma ihtiyacın
olmaması mümkün değildir. Bu kurum, 1963'te kurulduğunda köylülerimizin yarıdan
fazlasının hiç yolu yoktu; üstelik, mevcut yollar da asfalt değildi, taşlı,
çamurlu, çukur yollardı. Günümüzde yolu olmayan köy kalmamış, yaklaşık 100 000
kilometre yol asfaltla kaplanmıştır. Yine bu kurumun kurulduğu dönemlerde
ülkemizdeki yerleşim yerlerinin dörtte 1'ine bile su götürülemiyordu. Bugün,
yerleşim yerlerinin tamamına yakınının sağlıklı ve yeterli içmesuyu mevcuttur.
Bütün bu hizmetleri, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü yönetimi ve çalışanları yapmıştır. Yine bu kurumun çalışanlarıyla 1
200 000 hektarlık tarım alanı sulamaya
açılmış, 963 000 hektarlık alanda tarlaiçi ve toprak muhafaza ve geliştirme
hizmeti sağlanmıştır. Bu hizmetler, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün sürekli
kısılan bütçesine rağmen yapılmaya çalışılmıştır. Bununla da yetinilmemekte,
ulaştırma, içmesuları, iskân, tarım, teknolojik araştırmalar ve çevre gibi
alanlarda da hizmet üretmeye devam etmiştir. Elbette bu kurum, günümüzün kırsal
ihtiyaçlarına tam olarak cevap verebilecek düzeyde olmayabilir; ama, tam
işlevsel hale getirmek de, yine, siyasî iktidarın görevidir, üstelik anayasal görevidir.
Aksine, kurum, yıllardır ihmal edilmiş, üzerinde türlü oyunlar oynanmış, hizmet
olanakları ve bütçesi özellikle kısıtlanmaya çalışılmıştır.
Şimdiki hükümet de, her konuda olduğu
gibi, burada da sorunu çözmekle uğraşacağına, kökten yok etmeyi bir felsefe
haline getirmiştir. Küçültmek ideolojisiyle birlikte uygulamaya geçilmek için
uğraş vermektedir. SSK'lıların sorunlarını çözeceğine, satıp elden çıkarmak,
Köy Hizmetleriyle uğraşacağına bu hizmeti üreten kurumu lağvetmek, bu hükümetin
yönetim anlayışını göstermektedir. Bu anlayışın, sonunda nereye varacağını
burada zikretmek bile istemiyorum; sadece iki cümlesini söyleyeyim.
AHMET YENİ (Samsun) - Değişime karşı
gelemezsiniz.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Türkiye'nin
sorunlarıyla uğraşacaklarına, sorun olarak kabul ettikleri bütün cumhuriyet
kurumlarımızı, değerlerimizi, tüccar mantığıyla, elden çıkarmak için
uğraşıyorlar. Bu hükümet, tam bir mirasyedi hükümetidir. Bu ülkenin gerçek
mirasçıları bunun hesabını soracaklardır.
Değerli milletvekilleri, üzerinde
konuştuğumuz yasa tasarının hemen bütün maddeleri Anayasaya aykırıdır. Sosyal
devlet ilkesinin temel bir değer olduğu anayasal düzen hiç mi sayılıyor,
görmezden mi geliniyor, yoksa, devletin sosyal vasıflarından tamamen
arındırılacağı yeni bir anayasa düzeni hedeflendiği için mi, gelecek yeni
düzene uygun yasalar şimdiden hazırlanıyor?!
Değerli arkadaşlar, ülkemizde üretim
sürecinin temeli olan en düşük gelirli üç kesim var; işçiler, memurlar ve
köylüler; yani, emekçiler. Dikkat ettiyseniz, hükümetin gündeme getirdiği,
yasalaştırdığı hemen bütün tasarılar, bu üç kesimi, yani, emekçileri hedef
alıyor.
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Kamu reformu adı
altında çıkarılan yasalarla memurlar perişan ediliyor, iş güvenceleri ortadan
kaldırılıyor, devletin değil hükümetin memuru haline getiriliyor.
Yeni iş yasasıyla da işçiler âdeta
köleleştiriliyor. SSK hastanelerinin devri yasasıyla işçilerin malı olan SSK
hastaneleri gasbediliyor.
Şimdi, sıra köylülere geldi. Köylülerin
bütün üretim olanakları elinde alındıktan sonra, bu yasa tasarısıyla birlikte,
çiftçinin can simidi olan Köy Hizmetleri de ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.
AKP İktidarının, emekçilere, üreticilere
yönelik bu kin ve garezini anlamak mümkün değildir. Kendi halkına bu kadar
düşman olan bir iktidar, dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir.
Değerli arkadaşlar, sözlerime son
verirken, bu kürsüden bütün emekçilerimize ve halkımıza sesleniyorum:
Hayatlarını avantayla, dolandırıcılıkla, vurgunculukla, siyasî rantla değil,
alınteriyle kazanan işçilerimize, memurlarımıza, köylülerimize, bütün
üreticilerimize sesleniyorum: Artık, kesin olarak anlaşılmıştır ki, bu hükümet,
halkın hükümeti değildir; artık, hesap sorunuz, meydanları doldurunuz,
demokratik direnme hakkınızı kullanınız. Bu Meclis, sizin Meclisiniz değildir
ve sizin seçerek gönderdiğiniz temsilciler, bu Yüce Mecliste, size ait ne
varsa, haraç mezat satıyorlar. Seçtiğiniz vekillerden, bir sonraki seçimi
beklemeden hesap sorunuz; yoksa, iş işten geçecektir...
AHMET YENİ (Samsun) - Halkın Meclisi
burası!
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Anketlere
bakıyor musunuz?!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Çünkü, kurban
bayramı öncesi, AKP ve onun milletvekilleri... (AKP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem, bir dakika...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkan, 5
dakika oldu!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Konuşmamı
toparlıyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem...
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Toparlıyorum
konuşmamı.
BAŞKAN - Bir dakika... Bir uyarı yapmak
durumundayım.
AHMET YENİ (Samsun) - Evet, düzeltmesi
lazım, Sayın Başkan.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yine bağırmaya
başladınız. Siz benden ne istiyorsunuz kardeşim; niye bağırıyorsunuz siz yahu;
yerinize sakin sakin oturun...
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Anketlere
bak!..
BAŞKAN - Bir dakika... Başkanlık Divanı
gerekli uyarıyı yapar.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Dinlemesini
öğren!.. Dinlemesini öğren!.. Senin gibi konuşmak zorunda mıyım ben! Hayret bir
şey! (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Öktem "Bu Meclis,
sizin Meclisiniz değildir" diye hitap etmek doğru kaçmıyor.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Elbette,
elbette... Kastım o değil.
RESUL TOSUN (Tokat) - Ağzından çıkanı
kulağın duyuyor mu?!
BAŞKAN - Lütfen, konuyla ilgili olarak
konuşun; siz de bu Meclisin üyesisiniz.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Burada kastettiğim
şey, burası elbette ki, halkın Meclisidir; ancak, halkın vekilleri olarak
onların sorunlarına onların dediği gibi eğilmiyorsunuz; onu kastediyorum.
RESUL TOSUN (Tokat) - Kendi haline bak!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Konuşmamı
sonlandırmadan, şunu söylemek istiyorum: Kurban bayramı öncesi, AKP ve onun
milletvekilleri, köylümüzü kurban etme kararı almışlardır. Acaba, kurban
paranız mı kalmadı?!
RESUL TOSUN (Tokat) - Sen kurbandan ne
anlarsın, bayramdan ne anlarsın!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Sayın AKP'li
milletvekilleri, oyunu alarak iktidar olduğunuz köylümüze, işçimize, memurumuza
yaptığınız bu eziyet nedir?! Akşam yatağınıza girdiğinizde, kendi kendinize
muhasebe yapmıyor musunuz; vicdanî rahatsızlık duymuyor musunuz?! Tam tersine,
İzmir Limanındaki devir işinde olduğu gibi, yandaşlarınızın cüzdanlarını nasıl
dolduracağınızı mı düşünüyorsunuz?!
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hayret bir şey
yahu; ne yandaşı, ne cüzdanı?!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Enver Bey
görevini yapıyor!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Evet, gerçek
yüzünüzü ortaya çıkarıyorsunuz; görevimi yapıyorum, niye kızıyorsunuz?!
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Her konuşmasında
olay yaratıyor...
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika... Açıklama yapayım,
ondan sonra...
Gruplar adına, sadece Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına konuşma talebi vardı, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu
adına konuşma talebi yoktu. Şahısları adına, Adalet ve Kalkınma Partisi Ordu
Milletvekili Sayın Cemal Uysal ile Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili
Sayın Enver Öktem'in konuşma talepleri var, başka yok.
Şimdi, sizi dinliyorum İrfan Bey.
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sataşmaya cevap
vermek istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
GÜROL ERGİN (Muğla) - Yürüyüşünü mü
alkışlıyorsunuz?!.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - "Milletin
Meclisi değil" dedi...
BAŞKAN - O konuda uyarıyı yaptık İrfan
Bey; milletin Meclisi olup olmama konusunda da düzeltme yaptı Sayın Öktem. O
konu dışında söyleyeceğiniz şey varsa, onları söyleyin lütfen.
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
konuşmasında, Partisine sataşması nedeniyle konuşması
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Öktem konuşmasında, millî iradenin tecelligâhı
olan bu Meclisi hafife almış, en azından küçümsemişti; bir defa, bunu
kınıyoruz.
VEZİR AKDEMİR (İzmir) - Hepsini değil,
yarısını kastetti...
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - İktidarıyla
muhalefetiyle, biz, milletin oyuyla gelmiş birer milletvekiliyiz; ağzından
çıkanı kulağın duysun!
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Benim kulağım
duyuyor...
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bak, burada
milletin huzurunda konuşuyoruz.
İkincisi; yine milletin oyuyla iktidarı
teslim almış ve gücünü milletten alan AK Partimize, AK Partiye hakarette
bulunmuştur. Bunu da yine kendisine iade ediyoruz.
Öbür taraftan, bu kanun tasarısı, aslında,
köylünün ayağına hizmeti halı gibi götürmeyi hedefleyen bir kanun tasarısıdır.
(AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
HALİL ÜNLÜTEPE (Afyon) - Şimdi götürmüyor
mu!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!.. Helal
sana!..
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Şimdi, burada
"oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü" diye bir söz var.
Şimdiye kadar, Ankara'da oturulup, Hakkâri'nin köyünün yolu buradan planlanmış,
Edirne'nin yolu buradan planlanmış, Kars'ın yolu buradan planlanmış...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Sor bakalım,
buradan mı planlanmış, yoksa Kars'tan mı planlanmış!..
İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bu yetersiz
görüldüğü için, bugün, bundan sonra,
köylü, artık, Ankara'yı arşınlamaya gerek duymayacak; kendi seçtiği il genel
meclisi üyelerinin delaletiyle kendi vilayetinde problemini çözecektir ve bu
bir reform tasarısıdır. O yüzden, biz, bu konuda... Aynı zamanda, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ortadan kaldırılmıyor. Yol Su Elektrik Genel
Müdürlüğü kaldırıldı mı?! Toprak Su kaldırıldı mı?! Bütün bu fonksiyonlar, daha
diri, daha etkin bir şekilde Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü emrine verilmişti.
Şimdi de, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Ankara'dan, merkezden yürüttüğü
hizmetlerdeki aksamaları ya da yetersizlikleri gidermek -çünkü, zaman
değişiyor, şartlar değişiyor- hizmetleri daha aktif hale getirmek üzere,
yerinden yönetimin tabiî bir adımı olarak, problemleri yerinde gören, yerinde
çözen bir anlayışın ifadesi diye değerlendiriyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Gündüz, bu
söylediklerinizi, Grup adına, siz veya bir arkadaşınız daha geniş bir süre
içinde aktarabilirdi. Neyse...
Şimdi, şahısları adına söz isteyenler...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Takdir hakkını
kullandı Sayın Başkan, müsaade edin.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - İstediğini
konuşur!..
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Arif olan
anlar!..
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Onun da seçmeni
var Sayın Başkan!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, benim
tespitim de ortada, Sayın Gündüz'ün konuşmasının son bölümünde söyledikleri de
ortada. Tüzüğümüze göre, Cumhuriyet Halk Partisi Grup sözcüsü nasıl konuştuysa,
burada, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına da bir arkadaş veya İrfan Gündüz
Bey, kendisi, 10 dakika söz alır, o söylediklerini söyleyebilirdi. O zaman daha
tüzüksel, daha derli toplu, daha geniş, daha kapsamlı bir tartışma olurdu.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Tarafsız
davranmıyorsunuz.
BAŞKAN - Yani, sizin daha uzun bir süre
içinde ve Tüzüğe uygun bir şekilde söz alıp görüşlerinizi dile getirmenizle
ilgili uyarı yapmanın tarafsızlıkla ne ilgisi var?!
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - 4,5
dakika fazla süre tanıdınız!.
BAŞKAN - Bu arada, siz, uyarımı da
unutmayın; uğultuyu kesmeniz, konuşmayı dinlemeniz için uyardım sizi; onun
eksüresi verildi arkadaşımıza. Hep birlikte, Tüzük hükümlerine göre, en etkin
en verimli Parlamento çalışmasını yapmaya çalışıyoruz.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Grup
Başkanvekilimiz, Enver Öktem'e o kadar uzun süre cevap verirse ayıp olur.
ORHAN SEYFİ TERZİBAŞIOĞLU (Muğla) - Çıkıp
burada kafa tutacak...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Söz hakkınız
var.
BAŞKAN - Şimdi, şahısları adına...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Bizim
Grup Başkanvekilimiz, yerinden yönetmiyor...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, şahısları
adına...
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Siz, genel başkanlığa
aday mısınız?
BAŞKAN - Bakın, şimdi, siz, kendiniz
süreyi uzatıyorsunuz benim sözümü tamamlamama müsaade etmeyerek. Ben sözümü
tamamlayayım; tartışmalar, Tüzük hükümlerine göre kendi doğal mecraı içinde
yürüsün gitsin, iş yapalım burada. Dinleyin biraz!..
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)
BAŞKAN- Şahsı adına söz isteyenlerde ilk
söz hakkı Ordu Milletvekili Sayın Cemal Uysal'da.
Buyurun Sayın Uysal. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakikadır.
CEMAL UYSAL (Ordu)- Sayın Başkan, çok
değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten de, Köy Hizmetleri tasarısıyla
ilgili olarak, pek o tasarının yumuşaklığına yakışmayacak şekilde çok ağır
ithamlarda bulunuldu.
GÜROL ERGİN (Muğla)- Sayın Uysal, yanlış
mı?!
CEMAL UYSAL (Devamla)- Ben bunlara çok
fazla cevap vermek istemiyorum; ama, özellikle sayın muhalefet temsilcileri
"çok önemli bir kurum berhava ediliyor" dediler, "cumhuriyetin
kurumları yok ediliyor" dediler, "kurban bayramı öncesi köylü kurban
ediliyor" dediler. (CHP sıralarından "Doğru" sesleri) Tabiî, hiç
böyle bir şey yok. Gerçekten de bu tasarı, bir reform mahiyetinde, bilinerek,
düşünülerek, planlanarak bir proje dahilinde buraya getirilmiştir. Bundan
sonra, bu zamana kadar yapılmış olan hizmetlerden daha iyisinin bu organizasyon
içerisinde yapılacağına inanıyoruz.
Özellikle, bu tasarı gündeme getirilerek
yapılmak istenen, tamamen, il genel meclislerine ve il özel idarelerine Köy
Hizmetlerinin yönetimini ve aynı zamanda da hizmetin görülmesini vermektir.
Buradaki temsilciler, il genel meclisi temsilcileri, halkımız tarafından,
köylümüz tarafından seçilmiş olan yöneticilerdir. Bundan sonra vatandaşımızla
işbirliği halinde bu hizmetleri göreceklerdir, ihtiyaçları birlikte tespit
edip, birlikte çözüm arayacaklardır.
Tabiî ki, merkezî hükümet tarafından bugün
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne tahsis edilen rakam -ki, 2005 yılı için 1,4
katrilyon tahsis edilmiştir- aynen vilayetlere tahsis edilmek suretiyle bu
hizmet yürüyecektir.
Bunda en ufak bir kötü niyet yoktur. Bunu
bir kurban edilme gibi telakki etmek, böyle değerlendirmek hiç mümkün değildir
ve yakışık da almıyor. O bakımdan, bütün vatandaşlarımız, özellikle köye
gidecek hizmetler bakımından köylü vatandaşlarımız müsterih olsunlar.
Biz, şimdiye kadar iki yılda neyi vaat
ettikse hepsini gerçekleştirdik. Bundan sonra, inşallah, bu köy hizmetleriyle,
bu yeni statü içerisinde çok daha iyi hizmetler görüleceğine ben inanıyorum ve
hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, İzmir
Milletvekili Sayın Enver Öktem'in; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakika.
Sayın Öktem, daha dikkatli bir üslupla...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Evet.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
deminki konuşmamı, isterseniz, biraz daha açmak istiyorum.
Burada kastettiğim, elbette ki, bu
Parlamento, Yüce Türk Milletinin Parlamentosudur. Bizler oy isterken,
yurttaşlarımıza bir hayli sözler de veririz, vaatlerde de bulunuruz. Ben,
AKP'li milletvekillerimizin verdikleri sözde durmadıklarını, bu anlamda onların
temsilcisi olamadıklarını vurgulamak istemiştim; onu düzelteyim.
AHMET YENİ (Samsun) - Yanlış o kanaat...
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Yok, çok doğru;
benim açımdan doğru...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, müdahale
etmeyelim, konuşmacıyı dinleyelim; yani, bir önceki konuşmasıyla ilgili de bir
değerlendirme yapıyor. Aslında, bu, sizi memnun etmeli. Siz, eğer buna da
müdahale ederseniz ve konuşma insicamı kaybolursa, burada sağlıklı bir tartışma
ortamı oluşmaz.
Lütfen, devam edin Sayın Öktem.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili olarak şahsım adına konuşma yapmak
istiyorum.
Değerli milletvekilleri, 35 000 köy, 45
000 köy bağlısı, 75 000 yerleşim ünitesinde, kasabaları da sayarsak 23 000 000
küsur vatandaşımıza hizmet veren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, hizmet
alanının mahallî müşterek ihtiyaçlara girdiği gerekçesiyle kapatılıyor ve
hizmet alanı il özel idarelerine devredilerek 80 parçaya bölünüyor.
Halbuki, herkes bilir ki, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ülke
topraklarının verimli şekilde kullanılmasıyla uğraşan, tarımsal amaçlı nüfus
yerleştirme gibi son derece hassas işlerle meşgul olan, yerüstü ve yeraltı
kaynaklarının etkin kullanımını yöneten, yol açma ve yol güvenliğini sağlama
gibi küçük birimlere bırakılmayacak önemde hizmetler sunan, karmaşık tarım
arazilerini ve su havzalarını düzenleyen, toprağın kullanımını, korunmasını ve
geliştirilmesini düzenleyen ve sadece bir il düzeyinde değil, birkaç ili
kapsayan alanlarda da faaliyet gösteren, toprak, su ve yol işlerini koordineli
bir şekilde yöneten, kısacası, mahallî müşterek ihtiyaçlara değil, ulusal
müşterek ihtiyaçlara cevap veren büyük bir kurumdur; yani, kolayca devredilebilecek,
özelleştirilebilecek basit bir müteahhitlik şirketi değildir.
Hükümet, kamu hizmetlerini ortadan
kaldırmak, sosyal devleti küçültmek için kendisine güzel bir kılıf bulmuş. Her
özelleştirme hareketinde, tasfiye hareketinde "mahallî müşterek
ihtiyaçlar" gerekçesini öne sürüyor. Sanki, devlet, mahalde yaşayanların
devleti değilmiş, mahalde yaşayanlara hizmet götürmek, devletin, hükümetin
sorumluluğunda değilmiş gibi. Bu anlayış, yerel yönetimleri güçlendirmek değil,
devlet sorumluluğundan kaçmaktır. Bu mantığa göre, asayiş sorunları da mahallî
alan içerisinde gerçekleşmekte, o halde, emniyet hizmetleri de yerel
yönetimlere devredilmelidir. Bu sorunları çözüme kavuşturacak yargı hizmeti de,
mahallî müşterek sorunlarla ilgili olduğundan, o da yerelleştirilmelidir. Bu
anlayış, ülkemizi federal yapılanmaya kadar götürecektir. Amaç bu değilse,
hükümetin sağlıklı bir açıklama getirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde,
demokratik, ulusal müşterek ihtiyaçlar, AKP İktidarının sonunu getirecektir.
Değerli arkadaşlar, hükümetin iyi bir
yönetim dersi alması gerekmektedir; çünkü, yönetim faaliyetleri ile devir
faaliyetini, satış faaliyetini karıştırmaktadır; kurumları yöneteceğine,
etkinleştireceğine elden çıkarmayı marifet olarak algılamaktadır. Türkiye
Cumhuriyeti Devletini büyük bir kuruluş olarak kabul edersek, hükümet, sanki
kendisini bu kuruluşa atanmış bir kayyım gibi hissetmekte, devlet yönetimine
yabancılaşmış bir görüntü sergilemektedir. Sanki, "bir an önce ne var ne
yok satıp savayım ve görevimi tamamlayıp gideyim" aceleciliği içerisinde
hareket etmektedir.
Değerli arkadaşlar, yapmak, kurmak,
oluşturmak, geliştirmek, üretmek, meydana getirmek, tesis etmek fiilleri bu
hükümete, âdeta, yabancıdır. Hükümet yıkmakla, küçültmekle, değiştirmekle,
devretmekle, satmakla meşgul. Bu Mecliste bir kez olsun yapmaya yönelik,
üretmeye yönelik, geliştirmeye yönelik bir tasarı gündeme geldi mi! Son iki
yıldır ne yapıyor bu Meclis; kapatıyor, satıyor ve küçültüyor. Daha son haftada
SSK'ları bitirdi, şimdi Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kapatıyor. Hükümetin
uygulamaları da bu yönde; KİT'leri yok pahasına özelleştiriyor, sosyal devleti
küçültüyor, üniter devleti parçalara ayırmaya çalışıyor, Kıbrıs'ı bile satılığa
çıkarıyor, pazarlık konusu yapabiliyor. (AK Parti sıralarından
"Olmadı" sesleri, gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
müdahale edin...
EYÜP FATSA (Ordu) - Ayıp be!..
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Âdeta Düyunu
Umumiye hükümeti, tasfiye hükümeti gibi çalışıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Lütfen, sözünü
geri alsın.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Şimdi hükümete
soruyorum: İktidara geldiğinizden bu yana kaç tane üretim tesisinin temelini
attınız?
BAŞKAN - Sayın hatip, konuya gelin ve
toparlayın lütfen.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Kaç kişiye
istihdam alanı açtınız?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!
FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Nasıl böyle
konuşuyorsun?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Dinlemesini bir
öğrenin kardeşim! Ben senin gibi konuşmak zorunda mıyım?! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen...Lütfen, sayın
konuşmacı!..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Biraz seviyeli
konuş.
BAŞKAN - Enver Bey, siz, konu içinde
kalın, söz aldığınız konu içinde kalın.
Arkadaşlar, siz de müdahale ederek zamanı
azaltmayın; yoksa, düşündüğünüzden daha uzun süre tanımak zorunda
bırakıyorsunuz.
Lütfen, konuşmacıyı dinleyelim.
Siz de konu içinde kalın lütfen.
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Senden
vekil olmaz...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
sözünü geri alsın evvela.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Bilançonuzda
kapatmalardan, satışlardan, tasfiyelerden başka ne var?! Bunlara ne cevap
vereceğinizi merak ediyoruz.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Seviyeli konuş!
ENVER ÖKTEM (Devamla) - "Daha ne
olsun ki" diyebileceğinizi biliyoruz. Bu yüzden, başka bir can alıcı
soruyu daha sorarak konuşmamı tamamlamak istiyorum: Bu kadar satıştan, bu kadar
pazarlama faaliyetinden sonra dışborçlarımızı tamamen ödeyebildiniz mi? Yoksa,
ucuza mı gittik?
Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
AYHAN ZEYNEP TEKİN (BÖRÜ) (Adana) - Kime
saygı sunuyorsun!.. Saygı mı var!..
BAŞKAN - Bir dakika, Sayın Öktem... Bir
dakika, Sayın Öktem...
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...Bir
dakika sayın arkadaşlarım...
Sayın milletvekilleri, lütfen, sükûneti
muhafaza edelim.
Sayın Öktem, özelleştirme politikaları
içinde, bazı kurumların, bazı işletmelerin satışıyla ilgili "satış"
sıfatını kullanmak yerinde olabilir; ama, henüz tamamlanmamış bazı konularda,
Kıbrıs olayı gibi konularda aynı sıfatı kullanmak doğru olmuyor. Buna bir
açıklık getirmenizi rica ediyorum.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - Getireyim Sayın
Başkan.
Burada kastettiğim olay...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ne kastı, açıkça
söylüyorsun.
ENVER ÖKTEM (Devamla) - ... Avrupa
Birliğiyle ilgili müzakerelerde hükümetin Kıbrıs'la ilgili getirilen şartlarla
ilgili gerekli tavrı göstermediğini vurgulamak istedim; başka bir amacım
yoktur.
Saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN - Anlaşıldı. (AK Parti sıralarından
gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım... (AK Parti
sıralarından gürültüler)
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Spekülasyon
malzemesi olarak kullanıyorlar.
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım.
Başkanlık Divanı, Meclis Başkanlığı
konuşmacıya açıklama yapması konusunda uyarıda bulundu, o da, siz de
dinlediniz, bir açıklama yaptı. Maksadını aşan bir sıfatlandırma olduğunu
belirtti ve açıklama yaptı. (AK Parti sıralarından gürültüler)
EYÜP FATSA (Ordu) - Hayır...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Yeterli buldunuz
mu?.. Spekülasyon yapıyor.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan,
tatmin oldunuz mu?
BAŞKAN - Siz konuşmacıyı dinleyeceksiniz,
Divanı dinleyeceksiniz; uygun görüldüğü yerlerde, talep eden arkadaşlara, daha
geniş açıklama yapma, düşüncelerini ortaya koyma konusunda söz vereceğiz; ama,
siz dinlemezseniz, ben konuşurken konuşursanız ne sizin söyledikleriniz
anlaşılır ne benim söylediklerim anlaşılır.
Şimdi, böyle bir gereği, ihtiyacı ortaya
koyuyor Sayın Eyüp Fatsa, açıklama yapmakla ilgili; biz de Divan olarak
yetkimizi kullanıyoruz, Sayın Eyüp Fatsa'ya buyurun kürsüye diyoruz. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan,
özür dilemesi lazım, bu cümleden ötürü özür gerekir.(AK Parti sıralarından
gürültüler)
ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Her kürsüye çıkışta
olay yaratıyor.
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa.
Değerli arkadaşlarım, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'yı kürsüye davet ettik; konuşması
için bir ortamın oluşması lazım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Öbür taraf bunu
benimsiyor mu; öbür tarafın grup başkanvekilleri benimsiyor mu?
BAŞKAN - Eğer siz her milletvekilinin
sizin düşündüğünüze göre konuşmasını isterseniz, burada milletvekillerinin
kürsü özgürlüğünden bahsetmek mümkün olmaz. Hoşgörülü olacağız, sabırlı
olacağız ve kürsüde şu anda konuşma durumunda olan Sayın Eyüp Fatsa'yı sakin
bir şekilde dinleme ortamını hep birlikte yaratacağız. Lütfen!..
Buyurun Sayın Fatsa.
MEHMET KILIÇ (Konya) - Sayın Başkan,
hakaretlere müsaade etmeyin.
EYÜP FATSA (Ordu) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün teşkilat ve görevleriyle alakalı bir kanun tasarısını, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde, iktidarı ile muhalefetiyle tartışıyoruz. Biz, Köy
Hizmetleriyle ilgili tasarrufumuzu, düşüncelerimizi, son bir haftada,
Türkiye'nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmiş değiliz; iki
yıldan beri bilinen, tartışılan, her an Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine gelmesi beklenen bir tasarıdır. Kaldı ki, Köy Hizmetleriyle ilgili
düşünceler, bu tasarruf, sadece 58 ve 59 uncu AK Parti Hükümetleri döneminde
değil, bizden önce Türkiye'de hükümet etme görevini üstlenmiş siyasî partiler
ve hükümetler tarafından da Türkiye'nin gündemine getirilmiş bir konudur. AK
Parti ile diğerleri arasındaki fark, sadece, onlar, bu meseleyi Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine getirmeye cesaret edememişler; AK Partinin farkı,
bir cesaretle, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmek olmuş.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo
cesaretinize! Helal olsun!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın, itirazlarınızı yapabilirsiniz...
BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar.
Dinleyelim...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Takdirinize
sunuyorum!
EYÜP FATSA (Devamla) - ...tenkitlerinizi
yapabilirsiniz; katılmadıklarınızı, yanlış gördüklerinizi, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsüne gelir ifade edersiniz; ancak, bu, hiç kimseye, ama, hiç
kimseye, ne hükümete ne Parlamentoya ne de parti gruplarına hakaret etme
hakkını doğurmaz. Kimsenin böyle bir hakkı yoktur! (AK Parti sıralarından
alkışlar)
Biraz önce, burada söz alan arkadaşımız,
öyle zannediyorum ki, konuşmasını yaparken, kendisini Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ve milletin huzurunda değil, bir sendikanın kongresinde gibi
görüyor; bu, aradaki farktır.
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Sendikalara hakaret
etmeyin. Sendikalar, toplumsal bir örgüttür!
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade et, müsaade
et arkadaşım... Ben seni dinledim, lütfen...
BAŞKAN -Bir dakika...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
Sendikalara hakaret etmeyin lütfen.
EYÜP FATSA (Devamla) - Köy Hizmetleriyle
ilgili... (CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade edin... Müsaade edin...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Fatsa.
Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, şimdi, Sayın
Öktem'e... (CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, lütfen...
BAŞKAN - Siz de müdahale etmeyin
arkadaşlar; biz, gerekli ikazı yaparız. Sizin ikazınıza gerek yok, biz yaparız
ikazı.
Lütfen arkadaşlar...
EYÜP FATSA (Devamla) - Müsaade edin
arkadaşlar. Ben düşüncemi söylüyorum, sen de çıkarsın, düşünceni söylersin.
Geçtiğimiz hafta, SSK hastaneleriyle
ilgili farklı düşünceler ortaya konuldu. Muhalefet, iktidar, kendi
argümanlarını, düşüncelerini, o tasarının ne getirip ne götüreceğini,
faydasıyla, artısıyla eksisiyle kendi düşüncesi çerçevesinde ifade etti.
Bugün Köy Hizmetlerini görüşüyoruz;
düşüncelerimiz farklı olabilir. Köy Hizmetlerinin veya SSK'nın bir başka kuruma
devredilmesi, cumhuriyetin kurumlarını yok etmek gibi algılanmamalıdır. Eğer,
öyle algılanırsa, ben, Sayın Öktem'e buradan sormak istiyorum: İl özel
idareleri kimin kurumlarıdır öyleyse; devletin kurumları değil midir, bu
cumhuriyetin kurumları değil midir?!(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Fatsa...
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Ben, sizin gibi
düşünmek zorunda değilim.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bu cumhuriyetin
kurumu değil midir arkadaş?!
BAŞKAN - Sayın Fatsa... Sayın Fatsa...
EYÜP FATSA (Devamla) - İkincisi...
Müsaade edin... Lütfen... (CHP
sıralarından gürültüler)
ENVER ÖKTEM (İzmir) - Cumhuriyetin
kurumlarına...
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz seni dinledik.
Lütfen... Lütfen... Biz seni dinledik. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
Köy Hizmetleriyle ilgili...
BAŞKAN - Sayın Fatsa, siz, lütfen, Genel
Kurula hitap edin.
EYÜP FATSA (Devamla) - ... 726 sıra sayılı
kanun tasarısıyla ilgili, herkes düşüncesini, gelir, müspet veya menfî, burada
ifade eder; ama, gündemde olmayan konularla, burada, gelip, milletin huzurunu
işgal etmeye de kimsenin hakkı yoktur. Bir düşüncen varsa gel söyle.
Biz, yaptıklarımızın hesabını millete
veririz. İki yıllık yaptığımızın hesabını da millete vererek geldik biz.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sarıgül'e
versinler...
EYÜP FATSA (Devamla) - Biz, hesabımızı
veririz; yanlış bir şey yok.
Değerli arkadaşlar, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğümüzün, merkez ve taşra teşkilatlarıyla beraber, görev yapmış olduğu
süre içerisinde, bu ülkenin bir kurumu olarak, elbette ki, çok hayırlı
hizmetleri olmuştur. Bunu inkâr eden yok, hizmet etmedi diyen yok; ama,
Türkiye, tepeden tırnağa yeniden bir yapılanma sürecine girmiştir...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yapılanma
süreci; bu doğru!
EYÜP FATSA (Devamla) - ...tepeden tırnağa
yeniden bir yapılanma sürecine girmiştir. Dolayısıyla, değişimden ne anladığınıza
bağlı bir şeydir bu, değişimi nasıl anladığınıza bağlı bir şeydir.
Değerli arkadaşlar, değişime direnenlerin,
bütün tarih boyunca muvaffak olduğuna şahit olmamıştır tarih.(AK Parti
sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Bravo!
EYÜP FATSA (Devamla) - Tarih, değişime
direnenlerin muvaffakiyetine şahit olmamıştır. O açıdan, biz, bunun faydalı bir
hizmet, faydalı bir çalışma olduğuna inanıyoruz.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Yenilikçi...
EYÜP FATSA (Devamla) - Elbette ki,
yıllarca, Köy Hizmetlerinde, genel müdürden taşradaki en alt birimine kadar,
görev yapan bütün insanlarımıza karşı, bürokratlarımıza karşı da, yapmış olduğu
hizmetten dolayı, minnet borçludur bu millet; bu milletin yapılan bu hizmeti
görmemesi mümkün değildir; ama, biz, bu yeni yapılanmayla, hizmetin daha iyi
olabileceği, daha verimli olabileceği, daha etkin olabileceği düşüncesiyle
böyle bir tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdik.
TÜRKÂN MİÇOOĞULLARI (İzmir) - Biz aksini
düşünüyoruz, ne kızıyorsunuz?!
EYÜP FATSA (Devamla) - Kabul edersiniz,
reddedersiniz; bunu desteklersiniz, desteklemezsiniz; bu, tamamen sizin
iradenize bağlı bir şeydir. (CHP sıralarından gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İki taraf için
de aynı şey geçerli!
BAŞKAN - Dinleyelim arkadaşlar.
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
bakın, ben, buradan şunu anlıyorum: Bugüne kadar, Türkiye'de siyaset yapanlar,
vatandaş ile kendi arasında bağ oluşturabilecek ellerinde ne kadar argüman
varsa, hiçbirinin gitmesini ve kopmasını istememişlerdir; bir şekilde,
kendilerini seçen insanların takip edeceği hizmetlerde veya işlerde,
kendilerine, seçilmiş insanlara bağımlı olarak kalmasını uygun görmüş, hep öyle
olmasını istemişlerdir. Yani, eğer, arkadaşlar, vatandaşla aralarındaki
bağların, irtibatın bu gerekçelerle kopacağı gibi bir endişeden hareket
ediyorlarsa; yani, Köy Hizmetleri vesilesiyle, muhtarlar, azalar, belediye
başkanları veya bu konumda görev yapan insanlar bir şekilde bize geliyor,
onlarla bizim diyaloglarımız, bağlarımız bu vesileyle devam ediyor, eğer bu
düzenlemeler olursa bu bağlar kopar gibi birtakım endişelerden hareket
ediyorlarsa, unutmasınlar ki, il genel meclis üyelerini seçen irade, aynı zamanda
bizi de seçen iradedir. Onlar da, bizim gibi, farklı siyasî partilerden
seçilerek geliyor. Biz, kendimize güvendiğimiz kadar, bürokratlarımıza
güvendiğimiz kadar neden bu milletin seçmiş olduğu il genel meclis üyelerine,
bu devleti temsilen görev yapan valilere güvenmeyelim; niye güvenmiyoruz; bu
sıkıntı nedir?! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Gündemin dışına
Başkan çıkarsa herkes çıkar!
EYÜP FATSA (Devamla) - Değerli arkadaşlar,
benim, söz almaktaki esas gayem şuydu...
Müsaade edin...
BAŞKAN - Sayın Fatsa, lütfen, Genel Kurula
hitap edin.
EYÜP FATSA (Devamla) - Bitiriyorum; bir
cümle, Sayın Başkan.
BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin,
tartışmaya meydan vermeyin lütfen...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Size saygı
gösteriyoruz, siz de başkalarına saygı gösterin
EYÜP FATSA (Devamla) - Sayın Başkan,
bakın, 1980'li yıllardan beri...
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İl genel
meclisini gelin tartışalım...
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar...
EYÜP FATSA (Devamla) - 1980'li yıllardan
beri ne zaman özelleştirme Türkiye'nin gündemine gelmişse, hep aynı
gerekçelerle, peşkeş çekiliyor gerekçesiyle itiraz edilmiştir.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Yalan mı?!.
EYÜP FATSA (Devamla) - 1990'lı yılların
ikinci yarısından beri özelleştirmeye başlayan eski Doğu Bloku ülkeleri, çoktan
bu meselelerini hallettiler ve birçok konuda da, bizden çok daha ileri
mesafeler katettiler. Bunlar, hepimizin bildiği bir gerçektir.
"Efendim, Kıbrıs'ı satıyorsunuz,
devletin KİT'lerini satıyorsunuz..." Değerli arkadaşlar, eğer, sizin
düşündüğünüz gibi Kıbrıs meselesi halledilmiş olsaydı, bu düşünce kırk senedir
hâkimdi, neden çözmediniz Kıbrıs'ı yahu?!.
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kırk senedir siz
hâkimdiniz; sizin düşünceniz hâkimdi...
EYÜP FATSA (Devamla) - Niye çözmediniz bu
meseleyi?.. (AK Parti sıralarından alkışlar)
RASİM ÇAKIR (Edirne) - Kırk senedir siz
hâkimdiniz, siz niye çözmediniz?!. Kırk senedir siz niye yapmadınız?..
EYÜP FATSA (Devamla) - Niye çözmediniz
arkadaş?!.
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
İktidarda olan sizsiniz...
EYÜP FATSA (Devamla) - Lütfen... Lütfen...
Bakın, Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız oradadır...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siyasî
tarihi bilen insanlara yalan söyleme...
BAŞKAN - Lütfen...
EYÜP FATSA (Devamla) - Kıbrıs'ta yaşayan
soydaşlarımız oradadır. Nisanda yapılan referandumun sonuçları da oradadır...
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) - Siyasî
tarihi bilen insanlara yalan söyleme...
BAŞKAN - Dinleyin arkadaşlar...
EYÜP FATSA (Devamla) - Bizim
yaptıklarımıza mı, sizin düşündüklerinize mi Kıbrıslı soydaşlarımız destek
veriyor?! Bunun açık göstergesi de, yapılan referandumun sonucudur.
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - Helal olsun!..
Bravo!..
EYÜP FATSA (Devamla) - Ben, bu
düşüncelerle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bu
kutsal çatı altında ortak görevimiz, etkin, verimli bir yasama çalışması
yapmak. Bunun için milletvekillerinin, özgür bir şekilde, her birinin
düşüncelerini ortaya koyabilmesine olanak sağlamak Başkanlık Divanının görevi.
Uyarı yapmak gerektiği zaman, siz de gördünüz, uyarı yapılması gereken
arkadaşa, biz, uyarıda bulunuyoruz, düzeltme yapmasını sağlıyoruz; ama, bu
ortamın daha açık olması, daha net olması, daha saydam olması için, daha
tahammüllü olmak gerekiyor. Hiçbir milletvekili, başka bir milletvekilinin,
kendi istediği gibi konuşmasını isteyemez. Burada, bu çoğulcu...
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Hakaret
edemez...
BAŞKAN - O konuyla ilgili gerekli uyarı da
yapılıyor, yapıldı da, gerekli düzeltmelerin yapılması da sağlandı.
Şimdi, bir konuya daha dikkatinizi çekmek
istiyorum. Konuşma süreleriyle ilgili itiraz ediyorsunuz. Bazen tolerans
gösterip, konuşmacının konuşmasını toparlayabilmesi için süre aşımı söz konusu
olabiliyor, o da konuşmaların bütünlüğünü bozmama amacıyla oluyor. Örneğin...
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) -Meclise hakaret
ediliyor.
BAŞKAN - Bir dakika İnci Hanım... Bir
dakika İnci Hanım...
Örneğin, siz, sürekli, konuşma süreleriyle
ilgili taraf tuttuğumuzu söylüyorsunuz, uyarıda bulunuyorsunuz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Uyarıda
bulunuyorum.
BAŞKAN - Uyarıda bulunuyorsunuz; ama biraz
önce söylediğim nedenlerle biz bu konuşma sürelerini toleransla karşılayıp,
konuşmaların bütünlüğünün bozulmamasına çalışıyoruz.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Hakaretler 20
dakika sürdü.
BAŞKAN - Örneğin, şimdi İktidar Partisinin
Grup Başkanvekili Sayın Eyüp Fatsa'ya söz verdim. Bu söz, İçtüzüğe ve
teamüllere göre bir iki dakikalık, bilemediniz üç dakikalık, dört dakikalık; on
dakikayı geçti; ama, İktidar Partisinin Grup Başkanvekilidir dedik,
konuşmasının bütünlüğü bozulmasın dedik, ona da tolerans gösterdik. Biz, hem o
tarafa hem bu tarafa, tüm parlamenterlerimize, tüm milletvekillerimize karşı
objektif davranmaya çalışıyoruz.
İNCİ ÖZDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan,
hakaret etmeden konuşulsun.
BAŞKAN - Ama, siz, bazı parlamenterlere
verdiğimiz söz süresiyle ilgili uzunluk tartışması gündeme getirirken, Eyüp
Beye iki üç misli fazla söz süresi tanıdığımız halde bir şey demiyorsunuz. İşte
onu da hoşgörüyle karşılamanız lazım, diğerlerini de hoşgörüyle karşılamanız
lazım, burada bizim hep birlikte, etkin, verimli bir Parlamento çalışması
yapmamız lazım ve konuşmacıları dinlememiz gerekiyor. Müdahale ettiğiniz zaman
bilin ki süre uzuyor, etkinlik ve verimlilik açısından sıkıntılı bir ortama
giriyoruz ve bizi, bizi seçenlerin hepsi izliyor; onların önünde de bizim
etkin, verimli, ülke yararına, halkımız yararına çalışma yaptığımız görülmeli;
onu da hep birlikte göstereceğiz, hep birlikte çok daha iyi çalışmalar
yapacağımıza inanıyorum.
Şahısları adına konuşmalar da bitti.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bayram Meral, buyurun.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
bir arkadaşımız hiç konumuz değilken, sendikaları ve sendikacıları
aşağılayıcı... (AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...
Tutanaklara bakmadan evvel, siz ne demek
istiyorsunuz, niçin sataşma var diyorsunuz, onu bir öğrenelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
sen duymadın mı da bana soruyorsun? (Gülüşmeler)
BAŞKAN - Tekrar duymak istiyorum.
Gürültüde duymak zor oluyor.
Arkadaşlar, lütfen dinleyelim; ben de
duyayım, siz de duyun Bayram Beyi.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Grup
Başkanvekili, konuşmasında...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
orada sataşma yok! Sadece, eski sendika ağası olduğu... (CHP sıralarından
gürültüler)
FERİDUN FİKRET BALOĞLU (Antalya) -
"Ağa" lafı çok yanlış; böyle konuşmayın!..
BAŞKAN - Bir dakika, dinleyelim
arkadaşlar...
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Halen daha
ötüyor!
BAŞKAN - Lütfen...
Siz anlatın, biz dinleyelim.
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Grup
Başkanvekili, sendikaları ve sendikacıları çok aşağılayıcı ifadeler kullandı.
"Burası sanki bir sendika genel kurulu, sanki sendika genel kurullarında
konuşuyor" gibi bir ifade kullandı. Ben, konfederasyon başkanlığı yapmış
bir insanım. Bunun yanlış olduğunu izah
etmek istiyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Sayın Başkan, ama şu
anda milletvekili...
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlar...
Çoğulcu, özgürlükçü demokrasinin ne anlama
geldiğini hepimiz biliyoruz. Sadece siyasî partiler yok, sadece parlamento yok.
Sivil toplum kurumları, çoğulcu, özgürlükçü, katılımcı demokrasinin önemli
öğeleri. Aramızda, o kurumlarda uzun yıllar emek vermiş arkadaşlarımız var.
Onların da çok değerli işlevleri var, demokrasimizin işleyişi açısından.
Uzun yıllar Türk-İş Genel Başkanlığı yapan
Ankara Milletvekili arkadaşımız Sayın Bayram Meral'in -benim de duyduğum- Sayın
Fatsa'nın sendikalarla ilgili sıfatlandırmasından rahatsızlık duyması doğal. O
nedenle, kendisine, açıklama yapmak için kısa bir söz veriyorum. (CHP
sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
Bir dakika... Dinleyelim lütfen... (AK
Parti sıralarından "Sendika temsilcisi mi milletvekili mi" sesleri)
VI.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2.- Ankara
Milletvekili Bayram Ali Meral'in, Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, çok önemli bir yasa
tasarısını görüşüyoruz. Bunun, şakaya alınır hiçbir tarafı yok. Hepinizin,
elinizi kulağınızın dibine koyup, ne yaptığınızı düşünmenizi öneriyorum.
Sayın arkadaşım burada konuştu, olaya sert
girdi; daha söyleyecekleri vardı belki, heyecanlanmış olabilir. Değerli
arkadaşlarım, kızmamanız lazım. Biz "yiğitsiniz, kahramansınız; ama, bu
kırmızı çizgileriniz ne oldu" desek, kızar mısınız; kızmazsınız tabiî.
Nerede kaldı bu kırmızı çizgileriniz desek, kızmazsınız; acaba, bu neydi diye
düşünürsünüz.
Şimdi, onun ötesinde "efendim, diğer
hükümetler bu yasa tasarısını getiriyordu, güçleri yetmedi, biz bu tasarıyı
getirdik" denildi. Değerli arkadaşlarım, kusura bakmayın da, o hükümetler
sizin kadar IMF'ye kucak açmamıştı.
EYÜP FATSA (Ordu) - Olur mu, onlar
getirdiler koydular önümüze.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - İşin özü
buydu.
Efendim, değişim... Değişiminize saygı
duyuyorum; ama, çok fazla değiştiniz.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, ne
için söz verdiniz, ne konuşuyor!
BAŞKAN - Lütfen konuşmacıyı dinleyelim
arkadaşlar, lütfen...
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sendikaları
niye eleştiriyorsunuz. Sendikaların genel kurullarında açık tartışmalar olur,
gelip izleyenleriniz vardır.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr
oldunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Siz kendi
kurullarınızda konuşabiliyor musunuz?.. Genel Başkanın olduğu yerde sesiniz
çıkıyor mu?.. Ben genel başkandım, beni yerden yere vururlardı sendikaların
genel kurullarında. Hangi sendikaların demokratik yapılarından, özgürlüklere
bakışından, sosyal mantığından bahsediyorsunuz?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr
oldunuz.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Efendim,
Fatsa'nın bir sözü çok hoşuma gitti "değişmeyen toplum batar" diyor.
Gözüne kurban, değişin dedik de bu kadar değişin demedik! (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Dün "Hıristiyan Kulübü"
dediğiniz zümrelerle bugün kol kola geziyorsunuz; çok hızlı değiştiniz!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Siz muhafazakâr
oldunuz, biz yenilikçi olduk.
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Müsaade edin.
İkincisi, dün yine, aptes alırken
havlusunu tutmak için sıraya girdiğiniz, elini öptüğünüz zatları bugün
görmezlikten geliyorsunuz. Bu ne biçim değişme?! Sendikalarda bunlar olmaz
işte.
MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan,
niye söz verdiniz!..
BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) - Sendikalarda
ahde vefa vardır, saygı vardır, sevgi vardır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri... Bir
dakika...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, bir
önceki uyarımda söylediğim gibi, demokrasinin önemli kurumları arasında sivil
toplum kurumları vardır, o kurumlarla ilgili de konuşmalarımız sırasında
üslubumuza dikkat etmeliyiz, onları rencide etmemeliyiz, onların da gelişmesi
demokrasimizin gelişmesine güç katacaktır. Burada hem sendikalara hem ticaret
odalarına hem sanayi odalarına hem ziraat odalarına hem mühendislik odalarına
hem tabip odalarına hem de benzer sivil toplum kurumlarına yönelik benzetme
yaparken, Sayın Fatsa'nın konuşmasında olduğu gibi -büyük olasılıkla- maksadını
aşan benzetmeler yapmamak gerekir, onları rencide etmemek gerekir. O zaman,
uzun yıllar sendika başkanlığı yapan, Türk-İş Başkanlığı yapan Değerli
Milletvekilimiz Sayın Bayram Meral elbette alınır ve bunu sataşma görür.
Bunlara meydan vermeyelim. Tüm demokratik kuruluşlara hep birlikte sahip
çıkarak, bu Parlamento çalışmalarını sürdürelim.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, izin
verin, onu biz söyleyelim.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan,
burada da sendikacı var!..
BAŞKAN - Bir dakika arkadaşlarım... Oturum
devam ediyor...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, izin
verirseniz, Sayın Meral'in verdiği cevaplar yeterli değil. Sendikal hareketi
Sayın Meral'in temsil ettiğine nasıl karar verdiniz?!
BAŞKAN - Böyle bir usul yok.
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikal hareket
Bayram Meral'den ibaret değil!
BAŞKAN - Böyle bir usul yok. Böyle,
karşılıklı konuşma üslubu yok. Birisi konuştuktan sonra, illâ ben de
konuşacağım anlayışı yok; Tüzükte de yeri yok, teamülde de yeri yok.
Görüşmelere devam ediyoruz.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan,
illâ CHP'li mi olması gerekiyor?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan,
sendikal hareketi temsil yetkisini Bayram Meral'e nasıl veriyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, değerli
arkadaşlarım; burada 550 milletvekili var. Elbette, bunların bir kısmı
sendikacı olacak; ama, sendikalarla ilgili herhangi bir olay olduğu zaman bütün
sendikacılara da söz vermek durumunda değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikal hareketi
Bayram Meral mi temsil ediyor?!
BAŞKAN - Yani, Sayın Bayram Meral,
sendikalarla ilgili, sendikaların onuruyla ilgili, sendikaların çalışma
özellikleriyle ilgili açıklamayı yaptı.
Şimdi, soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sırada, Sayın Ahmet Işık...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sayın Başkan, sizin
konuştuğunuz kadar bizim de konuşma hakkımız var.
BAŞKAN - Lütfen, oturun yerinize!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Ama, Sayın Başkan,
tarafsız olmanız gerekiyor.
BAŞKAN -Başka bir önlem almamıza gerek
bırakmadan, lütfen yerinize oturun! (CHP sıralarından "Bravo Başkan"
sesleri, alkışlar; AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Ne önlemi
alacaksınız!
BAŞKAN - Sayın Ahmet Işık...
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sizin konuştuğunuz
kadar bizim de açıklama yapma hakkımız var!
BAŞKAN - Lütfen, yerinize oturun.. .
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Türkiye'de sendikal
hareketi Bayram Meral'in temsil ettiği kararını siz nasıl verdiniz, onu merak
ediyorum Sayın Başkan!
BAŞKAN - Onların tartışılacağı yer mi
burası?! Yani, biraz önceki konularla sizin söylediğinizin ne ilgisi var?!
AGÂH KAFKAS (Çorum) - Sendikalar adına
konuştu, o zaman ben de konuşacağım!
BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) - Çoğunluk
esasına göre sendikaları Türk-İş temsil eder; onu bile bilmiyorsun.
FARUK ANBARCIOĞLU (Bursa) - Değişenler
belli oluyor!
BAŞKAN - Lütfen, çalışmalarımızı verimli
bir şekilde yapabilmek ve soru-cevap faslına başlayabilmek için gerekli
sükûneti sağlayalım; yoksa, 10 dakika ara vereceğim, ondan sonra
başlayacağız... (AK Parti sıralarından gürültüler)
Birleşime 10 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati:
21.10
Açılma
Saati:21.23
BAŞKAN:
Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP
ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 49 uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.
726 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER (Devam)
4.- Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılması ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Kaldırılması Hakkında Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/915) (S.Sayısı: 726) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.
Şimdi, tasarının 2 nci maddesi üzerinde,
10 dakika süreyle, soru - cevap işlemi yapacağız.
İlk soru sorma hakkı, Sayın Ahmet Işık'ın.
Buyurun Sayın Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan.
Sayın Bakana şu soruyu yöneltmek
istiyorum: 442 sayılı Köy Yasasının köylerin mecburî işleri arasında saydığı,
köye kapalı yoldan içecek su getirmek, pis suların akıp gitmesi için üstü
kapalı akıntı yapmak gibi görevler de DSİ Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün görev alanlarına girmektedir. Köylere içmesuyu temini, 7478
sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanuna göre DSİ Genel Müdürlüğünün, 3202 sayılı
Kanuna göre ise Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasındadır. Yine,
İl Özel İdaresi Kanununa göre, il özel idareleri tarafından yürütülen bazı
hizmetler bakımından da mükerrerlik bulunmaktadır. Bu durumda, pratikte oluşan
sıkıntılar nelerdir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Burdur Milletvekili Sayın Ramazan
Kerim Özkan, buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakanım, yine, yetki devri yapılmadan, Burdur Köy Hizmetleri tarafından üstün
bir gayretle çalışılarak tamamlanan Burdur-merkez Askeriye Köyü ile
Burdur-merkez Gökçebağ Göletleri şu anda su tutmaya başlamıştır, iki yıldır da
su tutmaktadırlar. Bu göletlerin bağ arası ve ova kanaletleri tamamlanmamıştır.
Binlerce dönüm arazi, kanalet düzenlemesi olmadığından, suya rağmen, suyla
buluşamamaktadır. İstihdam ve üretim için, kısa bir zamanda bu konuya eğilmeyi
düşünür müsünüz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - İzmir Milletvekili Sayın Erdal
Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün kapatılması ve tasfiyesiyle, deneyimli mühendisi, deneyimli
işçisi, bir şekilde tasfiye edilmiş olacaktır; ancak, bu hizmetler, yine de bir
şekilde, aksayarak da olsa, birilerine gördürülmek istenecektir. Bunun için,
yeni bir personele, bir kadroya ihtiyaç duyulacaktır. AKP İktidarının da
istediği bu mudur ki, yeni bir personele yeni kadro olanağı yaratılmaktadır. Bu
yaklaşım, AKP İktidarının kadrolaşma politikasının bir sonucu mudur?
İkinci sorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, askerî yolların yapımını, sınır karakolları yollarının yapımını
üstlenmekte, Hava Kuvvetleri Komutanlığının hava radarlarının kış mevsimlerinde
yollarının açılması, hava meydanlarının bakım ve onarım işlerinin yerine
getirilmesi, içmesuyu projesi ve inşaatların yapımı, elektrik ve trafo
hatlarının yapılması gibi stratejik görevleri, Millî Savunma Bakanlığıyla
hazırlanan protokolle gerçekleştirmekteydi. Bölgesel ve havza bazında bulunan
bu tür görevler il özel idaresiyle nasıl gerçekleştirilecektir?
Bir soru daha sormak istiyorum. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevlerinin, bir şekilde, yeni bir yapılanmayla
gördürülmesi amaçlandığına göre, niçin, bugün, deneyimli 42 000'e yakın işçi, 6
000'e yakın memur ve kamu malının tasfiyesi yerine, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün yeniden ve daha çağdaş bir yapıya kavuşturulmasına gidilmemiştir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Kırşehir Milletvekili Sayın
Hüseyin Bayındır?.. Yok.
Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu,
buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan; aracılığınızla, Sayın Bakana daha önce sormuş olduğum soruyu
yinelemek istiyorum.
Sayın Bakanım, bu tasarıyı bir iyi niyetle
getirdiğinizi ve inancınızın iyi olduğunu söylüyorsunuz, bunun bir kanaat
meselesi olduğunu söylüyorsunuz; ama, eminim, siz de takdir edersiniz ki, inanç
ve kanaat gibi kavramlar bir yasayı savunmak için yeterli değil. "İktidar,
çoğunluk bizde; biz böyle inanıyoruz, bizim inandığımız doğrudur" demek
olur. Sizin böyle bir iddiada bulunmayacağınızı tahmin ettiğim için, açılım
yapmanızı rica edeceğim. Muhalefet olarak bizim bunu sormaya hakkımız ve bu konuda
ikna olmaya hakkımız var. Sadece sizin niyetinizin, kanaatinizin ve inancınızın
ötesinde bazı destekleyici bilgiye ihtiyacımız var. Neden, bu dağınık sistem
veya ademi merkezî sistem... "Stratejik bir bakış açısından ve uzun vadeli
bir planlamadan yoksun bir çerçevede" diye genel gerekçede yazılmış olan
kamu idaresinin verimsizliğini önleyecek... Bunun önlemi stratejik bir bakış
açısı kazandırmaktır, uzun vadeli planlama yapmaktır. Burada sizin
hazırladığınız genel gerekçeden okuyorum. Bu konuda bilgi rica edeceğim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - 5 dakikalık süre doldu. Yanıt
kısmına geçiyoruz.
Söz Sayın Bakanın.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sayın Ahmet Işık'ın
bahsettiği köye yönelik hizmetlerde ilgili kurumlar arasında görevlerin
mükerrerliği, aynı görevin birden çok kuruma verilmesiyle ilgili konularda
zaman zaman karşılaşılan sorunların neler olup olmadığı ve bunun nasıl
önleneceği konusundaki sorusuna çok kısa olarak cevap vermek istiyorum.
Elbette, kamu yönetiminin kendi arasında
planlama, koordinasyon gibi görevleri içerisinde bu hususta gecikmelerin olduğu
ortadadır. Çok başarılı olamadığımız noktalar vardır. Bununla ilgili, belki
doğrudan soruyla ilgisi yok ama, Türkiye'de bu konuda meydana gelen çarpıklığı
ifade etmek üzere söyleyeyim; çok uzun bir zaman alan ve 30 milyar doların
üzerinde yatırım yaptığımız GAP Bölgesinde enerji yatırımlarındaki gerçekleşme
yüzde 90'a yakınken, sulama yatırımlarındaki yatırımların gerçekleşme oranının
yüzde 12'ler civarında kalması, zaman zaman karşılaşabileceğimiz durumlara ve
çok büyük olumsuzluklara sebep olabileceğinin ifadesidir. Dolayısıyla, köye
yönelik hizmetler konusunda da buna ait örneklere rastlanır.
Sayın Kerim Özkan Beyefendinin sorusu...
Yine, Burdur yöresine yönelik olarak halen tamamlanmış ve su tutmaya başlayan
göletler ve bunun devamında ortaya çıkacak tarımsal sulamayı sağlamaya yönelik
olarak kanaletlerin tamamlanmasıyla ilgili iradeden bahsediyor. Bunun bir
programa alınması -cevabı okuyorum- gövdesi biten göletlerin beklenilmeden
programlara alınarak kanalların tamamlanıp işletilmeye açılması mümkündür.
Bununla ilgili bir çalışma söz konusudur. Daha detay bir bilgiyi kendilerine
özel olarak iletebiliriz.
Onun dışında, Sayın Erdal Karademir, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılmasıyla ilgili konuda, ihtisas kazanmış
işçi, mühendislerin tasfiye edilmesi ve yeni personel ve kadroya ihtiyaç
duyulması ve böylece, AK Parti İktidarının bir kadrolaşma politikası içinde
bulunmasına yönelik olarak düşüncelerini sıralıyor ve "bu, sizin
kadrolaşma politikanız mıdır" diye soruyor.
Sayın Erdal Bey, burada anlatılan bütün
hususlardan, ek bir kadroya ihtiyaç olmayacağı anlaşılmıyor mu allahaşkına?!
Yani, burada bir kadro ihtiyacı ve bir kadrolaşma niyetinin olmadığı her
satırında apaçık belli değil mi?! Kim bundan bahsedebilir ve biz bunu nasıl
savunabiliriz?! Yani, bunu, bir kadrolaşma ihtiyacını kim savunabilir? Biz, bu
insanlarla bu hizmetlerin, yerel yönetimlerde, makine parkı ve insangücüyle
devam edeceğini söyleyip dururken bunun anlaşılmayan yönü nedir?!
Sonra, askerî yolların, karakolların ve
benzer stratejik birimlerimizin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin birçoğu, bugün,
illerimizde valiliklerce ve onların sahip olduğu imkânlarla karşılanmıyor mudur
ki, yollar, karakol yolları ve benzeri işler, karda kapandığı zaman o yolların
açılması karşılanmasın. Zaten, Köy Hizmetlerine, bugüne kadar, yollarla ilgili
konularda -bugün bir ara konuşmamda da söyledim- toplam merkezden sağlanan
bütçe ödeneği kadar bir kısmın da özel idareler tarafından karşılandığını; dolayısıyla
bu hizmetlerin fiilen yerel yönetimlerle birlikte sağlanan kaynaklarla
yürütüldüğünü; dolayısıyla bununla ilgili de çok fazla bir sorun çıkmayacağını
ifade ediyorum.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Doğuda,
güneydoğuda böyle değil Sayın Bakan.
BAŞKAN - Lütfen dinleyelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Osman Coşkunoğlu'nun söylediği hususu, doğrudan ifade etmek
yerine, bir misalle, düşünerek, sesli düşünerek vermeye çalışıyorum.
BAŞKAN - Süre 5 dakika, daha bitmedi;
süreniz devam ediyor.
Buyurun Sayın Bakan.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Tamam, teşekkür ederim.
Efendim, bir üniversite mensubusunuz.
Türkiye'de üniversitelerimizle ilgili konuda, zaman zaman, bazı yıllarda
yaptığımız değişiklikler var ve amaç, o kurumları ileriye götürmeye yönelik,
sorunlarını çözmeye yönelik. Bütün buna rağmen, 1982'de çıkardığımız
Yükseköğretim Yasası, Türkiye'de bir planlama koordinasyon kurulunu kurmakla,
arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayabildi mi? Bugün, Türkiye'de
üniversitelerimizde, genel olarak, baştan beri mevcut olan rahatsızlıkları
giderebildik mi ve üniversal bir anlayışla, üniversitelerimizin kendi tabiî
gelişim çizgisine göre gelişmesinin daha doğru olduğunu savunan büyük bir kitle
yok mu? Dolayısıyla, bir inanç ve kanaat diyorsunuz. Köylere yönelik
hizmetlerin merkezî idarece en küçük üniteye kadar ve en basit hizmete kadar
planlanmasının bilimsel savunmasını bugün nasıl yaparız biz, nasıl yapabiliriz?
Yani, bugün, yerel yönetimlerin, büyük şehirlerimizde ve Anadolu'nun gelişmiş
şehirlerinde hepimizi çok memnun eden altyapı, şehirleşme, konut, eğitim,
sosyal harcamalar konusunda imrenecek gelişmeler ortaya koyabildiği örnekler
varken...
BAŞKAN - Bir dakika Sayın Bakanım.
Arkadaşlar, lütfen uğultuyu keselim;
aranızdaki konuşmalar uğultu yaratıyor, Sayın Bakanı duyamıyoruz. Lütfen...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Bütün bunları dikkate aldığımızda, çok sade bir hizmeti, köy yolu,
içmesuyu, kanalizasyon gibi, bugün, artık, Türkiye'nin her yerinde, en küçük
birimde bile yapacak onlarca firmanın bulunduğu, eğitim almış mühendislerin
bulunduğu yapı içerisinde gerçekleştirme imkânı varken, bu hizmetlerin yerel
yönetimlere devri konusunda, hizmetin, verimliliğin artmayacağı azalacağı
konusunda bir kanaate nasıl ulaşabiliriz?
Dolayısıyla, ben, bununla ilgili
ifadelerimi, düşüncelerimi, hayatımızın içerisinde yaşadığımız örneklerle zaten
gözümüzün önünde olduğunu ifade ediyorum, sorularınız için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, sağ olun.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 2 nci
madde üzerinde görüşmeler tamamlandı.
2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 3.- 3202 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin başlığı
"Hizmetler" şeklinde, maddede geçen "Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünün görevleri" ibaresi "Köye yönelik hizmetler"
şeklinde değiştirilmiş; (r) bendinde geçen "ve görevleri" ibaresi ile
(u) bendi madde metninden çıkarılmış; (j) bendine aşağıdaki paragraf birinci
paragraf olarak eklenmiş ve maddeye aşağıdaki bentler ilave edilmiştir.
"Yağışların ve sel sularının
zararlarını önleyici ve depolayıcı tarım arazileri için sulama suyu ve
hayvanlar için içme suyu sağlanmasına yönelik gölet ve diğer tesisleri yapmak
ve yaptırmak,"
ü) İçme suyu tahlilleri ile toprak ve
bitüm deneylerini yapmak, yaptırmak,
v) Toprak etüdü ve her türlü toprak
analizleri, sınıflandırmaları ve toprak harita raporlarını yapmak,
yaptırmak,
y) Evvelce dağıtılan toprakların dağıtım
tarihindeki mer’i mevzuat hükümlerine uygun olarak işletilmeyenlerinin geri
alınması ile ilgili işlemleri yürütmek,
z) Yerleşme birimlerinde çevre sağlığı
hizmet ve düzenlemelerini gerçekleştirmek.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına, Muğla Milletvekili Gürol Ergin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
isteyen yok; o nedenle, şahsı adına da söz isteyen Gürol Ergin'in süresini
uzatıyoruz; yani, grup adına 10 dakika, şahsı adına 5 dakika, toplam 15 dakika
konuşma süreniz var.
CHP GRUBU ADINA GÜROL ERGİN (Muğla) -
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
Yüce Türk Ulusu; hepinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, ilginç bir
durumla karşı karşıyayım. Kişiliğine sevgi, saygı beslediğim Sayın Tarım
Bakanımız, bana, belli bir içtenlik içerisinde, zaman zaman "Gürol Hocam,
hiç mi iyi şeyler yapmıyoruz; onlardan da söz etseniz daha iyi olmaz mı"
diye soru yöneltiyordu. Şimdi, ben, bugün, onun yönetimindeki Bakanlığın bir
genel müdürlüğünün iyi şeyler yaptığını söylüyorum; ama, benim bakanım, o genel
müdürlüğün kapatılmasının yanında yer alıyor. Bunu anlamak mümkün mü değerli
arkadaşlarım?! Yani, yaptığınız iyi bir şey de varsa, onu ortadan kaldırmak
için elinizden gelen gayreti gösteriyorsunuz.
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Derviş, sevdiği
postu yerden yere vururmuş.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Bunu, sizin de,
benim de anlamamız mümkün değildir.
Sayın Uzunkaya, ben, size yeterli yanıtları Plan ve Bütçe
Komisyonunda veriyorum, burada tekrar vermeyeyim.
Şimdi, Sayın Grup Başkanvekili
"Kıbrıs meselesini kırk yılda niye çözmediniz" dedi; aynen cümle.
Değerli arkadaşlarım, bizim, bir kere kırk
yılda iktidar falan olduğumuz yok; bu bir. İkincisi, eğer, sizin bugün çözmek
istediğiniz şekilde, Türkiye'den çözülecek şekilde bir çözüm getirilseydi razı
olur muydunuz; bugün burada konuştuğunuz gibi konuşur muydunuz?
AHMET YENİ (Samsun) - Siz, bu gidişle kırk
yıl daha iktidar olamazsınız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, önemli
olan iktidar değil, önemli olan ülkeye hizmet, belli bir ahlak, dürüstlük,
doğruluk içinde çalışmaktır. Yoksa, iktidar olunur veya olunmaz, bir yerlere
gelinir veya gelinmez; bu, bir şey ifade etmiyor; ifade eden, hepimizin, gerçek
anlamda ve ahlaklı hizmet sahibi olmamızdır.
Sayın Fatsa, bir de "aynı konuyu,
önceki üç parçalı hükümetin cesaret edip de gündeme getiremediğini"
söyledi.
Değerli arkadaşlarım, gündeme geldi, geldi
de, o zamanki hükümet, o beğenmediğimiz hükümet sivil toplum kuruluşlarının,
ilgisi olan meslek odalarının görüşleri doğrultusunda bu görüşünden vazgeçti.
Kaldı ki, onların getirdikleri konu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü ortadan
kaldırmak değil, belki sizin, belki benim de katılacağım bir şekilde yalnızca
bölge müdürlüklerini kaldırmaktı; bu farkı da lütfen dikkatinize sunarım.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Ülke çıkarları
önemli.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Kim diyor onu?
Verdiğiniz oylarla belli edeceksiniz ülke
çıkarlarını, oturduğunuz yerden konuşarak değil.
Değerli arkadaşlarım...
BAŞKAN - Sayın Ergin, siz Genel Kurula
hitap edin.
Siz de arkadaşlar, konuşmacıya müdahale
etmeyin ve uğultuyu da, lütfen, konuşmaları azaltarak, hatta durdurarak
keselim.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, çok
şaşırtıcı bir olay da, Türkiye'de son iki yılda iki sözcüğün anlamını
yitirmesidir; bunlardan biri
"reform" sözcüğü, diğeri de "devrim" sözcüğü. Şu
kürsüye gelen AKP'li arkadaşlarım, -ki, çoğu geçmişte "devrim" sözünü
etmekten ürküyordu- bu kürsüye gelince "devrim yaptık" diyorlar,
"reform yaptık" diyorlar.
Arkadaşlar, yaptıklarınız reform değil,
deforme etmek oluyor. Bunu, özellikle söylemek istiyorum; ama, inşallah,
devrimci anlayışla, bir gün, hep birlikte Türkiyemiz için hizmet etme şansını
elde ederiz.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Karşıdevrim
demeye dilleri varmıyor.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Şimdi, gelelim,
birinci konuşmamda söylediğim, sizin, Türk köylüsü, Türk çiftçisi için hizmet
anlayışınızdaki yanlışlığa ve hizmetleri azaltmanız konusuna.
Değerli arkadaşlarım, 2005 yılı için, siz,
Türkiye'de 65 600 hektara...
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Sulama...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Doğru...
...sulamayı getireceğinizi söylüyorsunuz.
4 900 hektara da toprak muhafazası çalışmasını getirmek istiyorsunuz, taşkın
koruma çalışmasını da 12 000 hektar olarak belirtiyorsunuz ve bundan iftihar
duyguları içinde söz ediyorsunuz.
O, hepimizin "Türkiye'nin çöktüğü
an" dediği 2002 yılına bakıyoruz, bugün sizin 65 600 hektar olarak
iftiharla ifade ettiğiniz rakam o gün 74 000 hektar, bugün sizin 4 900 hektar
olarak iftihar ettiğiniz rakam o gün 9 000 hektar ve bugün sizin 12 000 hektar
olarak iftiharla söylediğiniz taşkın koruma çalışmaları da o gün 20 000 hektar.
Değerli arkadaşlarım, bunları dikkatinize
sunuyorum. Bunlar, benim köylümün gözünden kaçsa bile, yaratılan gelecek
açısından, apaçık bir gerçek olarak sonuçlarını mutlaka verecektir.
Şimdi, bir başka konuya gireceğim
izninizle. Sayın Bakan burada konuşurken, bu Şeker Kurumunun kaldırılması
konusunda "bize üstü kapalı itham getiriyorsunuz" dedi. Ben, bu konuda
karar alanları itham etmek istemiyorum, yapmam da; ama, ben, size şimdi yapılanı
söyleyeyim, olayı ifade edeyim, siz, kendi adınıza bundan itham çıkarıp
çıkarmama noktasında karar verin.
Değerli arkadaşlarım, 2001 yılının 4
Nisanında, Türkiye'de Şeker Kurumu kurulmuş ve bu kuruma, Şeker Kanununun ve
ilgili diğer mevzuatın uygulanmasını sağlama, uygulamayı denetleme ve
sonuçlandırma gibi görevler verilmiş ve bu yasada, Şeker Kurumunun, Şeker
Kurulu ve hizmet birimleri olarak da iki organı olduğu ifade edilmiş.
Değerli arkadaşlarım, sizin üzerinde
durmamızı istediğiniz konuya geliyorum; lütfen, dinleyin.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, yasaya bir
geçici 8 inci madde konulmuş; deniliyor ki: "Bu kurum ve organlarının
yetki ve görev süresi, 31.12.2004 tarihinde, Bakanlar Kurulu tarafından,
uluslararası kuruluşlarla yapılan anlaşma çerçevesinde yeniden belirlenecektir."
Şimdi, yapılan nedir; yapılan, Bakanlar
Kurulunun, kurumu ve kurumun organlarından biri olan hizmet birimlerini ortadan
kaldırması; ama, kurumun diğer organı olan Şeker Kurulunun görev süresini
uzatması olmuştur.
Değerli arkadaşlarım, kurum kalkıyor; ama,
onun karar organı olan kurul kalıyor. Tüzelkişilik kalkıyor; o tüzelkişilik
içerisinde çalışacak olan kurul kalıyor. Ayrıca, o kurulun aldığı kararların
alınmasında yardımcı olacak ve uygulanmasını sağlayacak olan destek
birimlerinin, hizmet birimlerinin hepsi de kaldırılıyor; 57 kişilik o hizmet
birimi ortadan kaldırılıyor.
Şimdi, AKP'li milletvekili arkadaşlarıma
soruyorum: Size göre, bu kurum niye kaldırıldı acaba?! Bu kurumun
kaldırılmasında, acaba, nişasta bazlı şeker üretenlerin -ki, bunun önemli bir
kısmı dış bağlantılıdır; yani, yabancı şirketlerin egemenliğindedir- etkisi
oldu mu, olmadı mı? Değerli arkadaşlarım, bunu niye düşünmüyorsunuz?!
"Türk çiftçisini düşünüyoruz" diyenlerin, bunu düşünme görevi yok
mu?!
Değerli arkadaşlarım, Türk çiftçisi,
hepinizin bildiği gibi perişan. Pancar çiftçisi inanılmaz sıkıntı içinde;
çünkü, kota sorunları var; ama, bir Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçisi, bu
ülkede "biz, Kargil vasıtasıyla 200 000 000 dolarlık yatırım yaptık, siz
bu kotaları vermezseniz, bu yatırım ne olacak" diye sorma cesaretini
buluyor da, biz, onun en az 100 katı para harcayarak, emek harcayarak
kurduğumuz 30 küsur fabrikanın ne olacağının hesabını bırakın sormayı, kendi
içimizde bile vermiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, konu, sanıldığı gibi
basit bir konu değil. Hiç kimseyi itham etmiyoruz, yine söylüyorum; ama,
üzerinde düşünmenizi istiyoruz. Niye yapılıyor bu? Ve lütfen, hepinizden rica
ediyorum; kurulun son zamanda aldığı kararlar var belli şirketler aleyhine.
Şimdi, kurumu kaldırdığınız zaman bunu kim uygulayacak değerli arkadaşlarım?!
Ve çok inanıyorum, de facto bir durum yaratıldıktan, oldubitti sağlandıktan
sonra, belki kurum yeniden kurulacak, belki kurula kurumun da yetkileri
verilecek; ama, atı alan çoktan Üsküdar'ı geçmiş olacak değerli arkadaşlarım! O
at, sizin atınız.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Biz, millet
Üsküdar'ı geçsin istiyoruz.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, yabancıya para kaptırarak, benim pancar çiftçimin hakkını
Amerikan mısır çiftçisine vererek, o Amerikan mısırını oradan Türkiye'ye sevk
eden, bir kısmı yabancılarla ortak olan şirketlere bu hakkı vererek, sonra,
getirilen mısırı yine yabancıların egemen olduğu fabrikalarda işletip, ona
haksız kazanç sağlayarak mı Türk Halkını koruyacaksınız?!: Lütfen, Türk
Halkını, biraz daha dikkatli olarak anlamaya çalışın.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Yatırımın yerlisi,
yabancısı, yok!
GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşim, bakınız,
Türk Halkını koruyan, onun hakkını koruyorsa vardır ortada; yoksa, öyle
oturduğun yerden, yan dönerek, boş boş konuşmakla bu işler olmuyor.
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Benzetme olmadı!..
GÜROL ERGİN (Devamla) - Aynen öyle tabiî;
yaptığın farklı bir şey değil.
BAŞKAN - Konuşmacıyı dinleyelim
arkadaşlar, süresini doldursun.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, konunun iki yönü var: Bir; yasa diyor ki: Fabrika kuracaklar
kuruldan izin almak zorundadır. Yasanın verdiği yetki, yıldan yıla değişmekle
beraber, yılda yaklaşık 300 000 ton. 1 000 000 tonluk kapasite kurulmuş, hiç
izin alınmadan kurulmuş, haklarında soruşturma açılacak, kurum ortadan
kaldırılıyor. Siz, burada bir şeyler düşünmez misiniz?!
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) - Köy
Hizmetleriyle ilgili konuş.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bu, vatan
hizmetidir.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Hayır; Sayın Bakan
söz konusu yaptı da onun için söylüyorum. Elbette, ben de biliyorum konunun
dışına çıktığımı; ama, Sayın Bakan söyledi bunu burada.
Değerli arkadaşlarım, konuyla ilgisi olan
bütün kuruluşlar -hepsinde de sizin getirdiğiniz bürokratlar var- sayısı 10'u
geçen kurum ve kuruluşların hepsi, baştan sona "şu şu şu gerekçelerle bu
kurumun süresi uzatılmalıdır" dedikleri halde, bunu, Bakanlık, bütün
görüşlerin aksine, bir günde kaldırmıştır.
Başka bir noktadan gene olaya bakalım.
Hepinizden rica ediyorum, üç partili hükümet zamanında bu yasa çıkarılırken
"bu yüzde 10'luk kota, yüzde 50 artırılır, eksiltilir" hükmü kimin
baskısıyla ve ısrarıyla konulmuştur; lütfen, bunu, kendi aranızda araştırın,
çok garip bir sonuçla karşı karşıya geleceğinizi söylüyorum şimdiden; yeri
geldi mi isim de vereceğim tabiî.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, şu sorular
yanıt bekliyor:
1- Kurumun ortadan kaldırılması için,
yasada bir madde var "uluslararası kuruluşlarla yapılacak anlaşmalar
çerçevesinde olur" deniliyor. Hangi uluslararası kuruluşla böyle bir
anlaşma yaptınız siz; bunu ortaya koyun. Hangi uluslararası kuruluşla?
2- Tüzelkişilik Şeker Kurumunun olduğuna
göre, tüzelkişilik olmadan onun karar organı varlığını sürdürebilir mi?
3- Kurula teklifleri yasa gereği sunması
gereken kurumun hizmet birimleri ortadan kalktığına göre, teklifleri kim
hazırlayıp sunacak? Alınan kararları ilgililere kim duyuracak ve yapılan
haksızlıkları kim saptayacak?
Bakanlar Kurulu şekerde (A) kotasını,
yani, Türkiye içinde tüketilebilecek şeker için verilen kotayı artırıp eksiltme
yetkisini de yine kuruma vermiş. Şimdi siz kurumu kaldırdınız. Bu ne demektir
biliyor musunuz; kotalar serbest demektir. Kimin için serbest; şekerpancarı
üreticisi için değil, Amerika'dan mısır getirip Türkiye'de işleyen yabancı
ortaklı şirketler için serbest değerli arkadaşlarım. Lütfen bunları düşünün;
ama, lütfen, lütfen düşünün. Değerli arkadaşlarım, halk öyle düşünülür, bu halk
öyle sevilir, bu halk için o şekilde çalışmamız gerekir.
Şimdi, Sayın Cemal Uysal dostum da
"bu çalışmaların hepsi ciddî çalışmalardır; iki yıldan beri hiçbir
çalışmada yanılmadık, çiftçinin borçlarını ödemesinde yanılmadık" diyor.
Bu nasıl ciddî çalışmalar ki değerli arkadaşlarım, SSK hastanelerinin SSK'dan alınarak
Sağlık Bakanlığına devri görüşülüyor; Bakanlık buna karşı çıkıyor. Bakan
imzasıyla 9 sayfalık bir metinle karşı çıkıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım.
GÜROL ERGİN (Devamla)- Bir arkadaşım da
"sizin aranızda diyalog sorunu var" demişti biraz önce. Şimdi bu
diyalog sorunu bizim aramızda mı, Bakanlar Kurulu arasında mı var?!
MEHMET SOYDAN (Hatay) - Millet karar
versin.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli kardeşim,
tabiî millet kararını verir; ama, ben biraz önce de söyledim, sizde bu yeterli,
haksız, kandırmaca anlayışı olduğu sürece bizim halkımıza bunları biraz daha
fazla ve açık anlatma gereği duyuyoruz.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz kimseyi
kandırmıyoruz; lütfen...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Kardeşime cevap
veriyorum, size değil.
AHMET YENİ (Samsun) - Biz kimseyi
kandırmayız.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Hak edene cevap
veriyorum.
AHMET YENİ (Samsun) - Kime cevap
verirseniz verin.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Sana da cevap
vereyim canım; söyle, söyle!..
BAŞKAN - Sayın Ergin, siz, Genel Kurula
hitap edin.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, şimdi, bugünkü konu; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bir genel
müdürlüğü ortadan kalkıyor. Değerli arkadaşlarım, genel müdürlüğün haberi,
kararlar alındıktan sonra oluyor. Karar nerede alınıyor; Başbakanlıkta, Ömer
Dinçer adlı Müsteşarın ofisinde alınıyor.
Peki, o ofiste bu kararlar nasıl alınıyor,
hangi etkilerle alınıyor, lütfen, bunu da düşünün.
Değerli arkadaşlarım, böyle diyalog olur
mu hükümet içerisinde, böyle anlayış birliği olur mu, böyle ciddî çalışma olur
mu?!
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
GÜROL ERGİN (Devamla) - Toparlayacağım
efendim; teşekkür ederim.
Şimdi, madde üzerinde de bir iki cümle
söyleyeceğim.
Değerli arkadaşlarım, bu maddede, toprak
etüdü konusu, toprak sınıflandırma konusu görev olarak veriliyor. Kime
veriliyor, sizce kime veriliyor; il özel idarelerine. Siz, toprak etüdünün ne
olduğunu bilir misiniz? Türkiye'de toprak etüdü yapacak yeterlilikte kaç kişi
olduğunu bilir misiniz? (AK Parti sıralarından "Çok" sesleri)
Çok mu?.. Genel Müdür burada; inşallah,
Bakan da buradadır. 30'u geçtiğini söylesin, ben bütün sözlerimden vazgeçerim.
Haa, şimdi, bu eğitimi kim verecek...
MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Siz yetiştirdiniz
onları...
GÜROL ERGİN (Devamla) - Efendim, sizleri
de ben yetiştirdim; ama, şimdi ne söyleyeceğimi şaşırıyorum. (Gülüşmeler)
Sizleri de ben yetiştirdim; ama, şu anda şaşkınım tavrınız karşısında.
Değerli arkadaşlarım, yetiştirdiklerimizin
içerisinden öylesi de çıkıyor, böylesi de çıkıyor, ne yapalım. (Gülüşmeler)
Hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahsı adına, Ordu Milletvekili
Sayın Cemal Uysal... (AK Parti sıralarından "Vazgeçti" sesleri)
Sayın Cemal Uysal?..
CEMAL UYSAL (Ordu) - Konuşmayacağım
efendim.
BAŞKAN - Anlaşıldı.
Yani, sizin adınıza pek çok kişi
"vazgeçti, vazgeçti" diyor; ama, önemli olan, sizin, kendi iradenizle
vazgeçtiğinizi, konuşmak istemediğinizi söylemenizdi; onun için bekledim.
NİYAZİ PAKYÜREK (Bursa) - Başkanım, onun
konuşma süresini de siz kullandınız.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, Sayın Cemal
Uysal da, bu kutsal çatı altındaki çok değerli parlamenter milletvekili
arkadaşlarımızdan biri...
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Uzatma, uzatma
Başkan...
BAŞKAN - Söz istemiş, konuşma sırasının
geldiğini duyuruyorum; fakat, kendisinden bir hareket gelmeyince, başkalarının
sözlerine itibar ederek, eğer "söz istemiyor" desem, arkasından bir
de "hayır, konuşacağım" dese olur mu?!
Aslında, çok önceden, bizim
çalışmalarımızı kolaylaştırması için Sayın Cemal Uysal'ın bize pusula
göndermesi, konuşma hakkından vazgeçtiğini söylemesi gerekirdi. O zaman, sizin,
üzerinde çok ısrarla durduğunuz süre kaybetme olayı olmaz.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Zaten, kendisi de
bu kadar konuşacaktı.
BAŞKAN - Şimdi, arkadaşlarım, değerli
milletvekilleri, 10 dakikalık soru-cevap bölümüne geçiyoruz.
Sayın Ahmet Işık.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum.
Vasıtanızla, Sayın Bakana şu soruyu
yöneltmek istiyorum. (CHP sıralarından "Bakan yok ki, kime
soracaksın" sesleri)
AHMET YENİ (Samsun) - Bakanlarımız orada.
AHMET IŞIK (Konya) - Geldi Bakan.
Günümüzde hizmetlerin çeşitlenmesi, bu
hizmetlere yönelik taleplerin de artmasına, bu taleplerin gereği gibi
karşılanabilmesi için ise, hizmetlerin ve etkinliğin artması zaruretini de
ortaya koymaktadır. Hizmetlerin sunumu açısından, yerel yönetimler aleyhine
merkezî idarenin merkez ve taşra teşkilatının sunduğu hizmetler açısından bir
artış gerçekleştiği de ortadadır. Bu durumun, hizmetin kalitesine, halkın
beklentisine ve ihtiyacına etkisi nedir?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Sayın
Mehmet Vedat Melik.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım.
Aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru
yöneltmek istiyorum.
Sayın Bakanım, Köy Hizmetleri il
müdürlüklerine ait makine ve teçhizatları, o ilin özel idarelerine
devredeceğinizi söylüyorsunuz. Şu anda bildiğiniz gibi Şanlıurfa'da bir Köy
Hizmetleri İl Müdürlüğü var ve makine ve teçhizatları da var; ama, Şanlıurfa'nın
tek kaplıcası olan ve bölge halkının yoğun talepte bulunduğu Karaali
Kaplıcalarına Kısas Beldesi üzerinden giden yol -ki, bu yol grup yolu olup
üzerinde çok sayıda köy vardır- bugün geçilemez haldedir. İki yıldır bir türlü
yapmadığınız bu yolu ne zaman yapacaksınız? Yani, kullanılacak bir hale
getireceksiniz.
İkinci sorum, yine, Şanlıurfa'nın Harran
ve Akçakale İlçeleri arasındaki yolla
ilgilidir. Kayıtlarınızda asfalt olarak görünmesine rağmen, yolun özellikle
Harran İlçesi ile İkizce köyü arasındaki 8 kilometrelik mesafe gerçekten
kullanılamaz bir haldedir. Harran-Akçakale yoluna da iki yıldır bakmadınız. Bu
yolu çağdaş bir düzeye getirmeyi düşünüyor musunuz? Ne zaman yapmayı
planlıyorsunuz? 2005 yılında bu yol programda mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Osman Coşkunoğlu, Uşak
Milletvekili.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla Sayın Bakana 2 soru sormak
istiyorum.
Birincisi, Sayın Bakan, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünün görevlerinin yerel yönetimlere devredilmesinin mikro
düzeydeki kararlarda daha verimli olacağını, küçük kararların Ankara'dan
alınmaması durumunun daha verimli
olacağını iddia etti bir önceki sorumda. Bu madde de yerel yönetimlerin
görevleriyle ilgili.
Şimdi, Sayın Bakana bu çerçevede bir soru
sormak istiyorum: Bütçe görüşmenizde de sunduğunuz Doğal Arıtma Projesi vardır.
Bu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün, köy kanalizasyonlarının çevreyi
kirletmesinin önüne geçmek amacıyla "yapay sulak" adı verilen bir
projesidir. Bu projeyi Genel Müdürlük hazırladı. Şimdi, bu durumda, yani Genel
Müdürlüğün ortadan kaldırılıp yerel yönetimlere bırakıldığı durumda bu gibi
projelerin hazırlanması mümkün olabilecek mi, yoksa bazı projelerden vazgeçmiş
mi oluyoruz? Bu birinci sorum.
İkincisi: Keza, bölgelerarası dengesizlik
ve bölgelerarası koordinasyon gibi işlevleri, böyle yerel yönetimlere
yetkilerin verilmesi durumunda başarmak mümkün olabilecek mi merkezî bir
otorite eksikliğinde?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Nuri Akbulut; buyurun.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Teşekkür
ediyorum.
Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakanımızdan şu hususun sorulmasını istiyorum: Ben, Köy Hizmetleriyle ilgili bu
yasanın Meclise geldiğinde Cumhuriyet Halk Partisinin de destek olacağını
düşünüyordum; çünkü, bütün seçmenlerin de bildiği üzere "yerel çözüm
önerileri" adlı bir Cumhuriyet Halk Partisi raporu var elimizde ve orada şu
ifade var: "Gelecek, boş vaatler üzerine değil, çözüm üzerine
kurulmalıdır" denildikten sonra kamu bürokrasisi, merkeziyetçi, aşırı
formalitelere boğulmuş, gizli ve dışa kapalı, aracı kullanılmadan ulaşılamayan,
kayırmacı, yolsuzluk ve rüşvete açık olarak değerlendiriliyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bu
soruyu bize mi soruyor?
BAŞKAN - Sorunuza geçer misiniz.
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Geçiyorum
Değerli Başkanım.
Netice itibariyle "belediyelerin
yetkileri artırılarak halkımıza daha kaliteli bir hizmet sunulacaktır"
diyor. Başta Köy Hizmetleri de olmak üzere birçok etkinliğin, kültür, çevre,
turizm, toplukonut, spor, vesairenin yerel yönetimlere aktarılacağı belirtiliyor.
BAŞKAN - Sorunuz?..
MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) - Sorumuz
şu: Seçmene vaatte bulunmuş bir siyasî partinin tutarlılığıyla bunu nasıl
bağdaştırıyorsunuz? Sorum bu.
Teşekkür ediyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, bu
çanak soru.
GÜROL ERGİN (Muğla) - O sorunun cevabı,
başta tarafımdan verildi, dinleme özürlü.
BAŞKAN - Sağ olun.
İzmir Milletvekili Sayın Erdal Karademir;
buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Toprak ve
su kaynaklarının verimli kullanılması, korunması ve geliştirilmesine yönelik
anayasal görev, 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Tarım ve Köyişleri
Bakanlığına ve 3202 sayılı Yasayla Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne
verilmiştir. Ülke topraklarının toprak etüt ve haritalanması görevi, yasal
mevzuatımızda Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Ancak, yerli ve
küresel şirketlerin, yerel yönetimleri, yerel meclisleri daha rahat
etkileyebileceği mi düşünülmektedir ki, böyle bölgesel ve havza bazında olması
gereken tarım topraklarının planlanması ve yönetilmesine ilişkin yetkilerin il
özel idaresine verilmesi amaçlanmıştır?
BAŞKAN - Tamam mı?
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Bir sorum daha
var.
Ülkemizin birçok ilinde toplanan vergiler,
o ilin gereksinimlerini karşılamaktan uzaktır ve iller arasında dengeli bir
gelir akışı yoktur. Birçok il, toplanan gelirlerle kendi başının çaresine
bakacak durumda değildir. Bu dengesizlik, doğu ve güneydoğu illerimizde daha
belirgindir. Gelirleri yetersiz illerimizin de en fazla yatırıma ve hizmete
gereksinimi olduğu düşünülürse, il özel idarelerinden gelecek gelirlerle yol
yapımı, bakımı, onarımı, içmesuyu temini, kar mücadelesi, taşımalı eğitim,
kanalizasyon, tarım arazisinin sulanması ve korunması gibi hizmetler nasıl
yerine getirilecektir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Ramazan Kerim Özkan; buyurun.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın
Bakan, benim sorum, Sayın Erdal Karademir'in sorusuyla özdeşiyor.
Ülkemiz, yılda, 500 000 000 metreküp, yani
Kıbrıs Adası büyüklüğünde toprak kaybına uğramaktadır.
BAŞKAN - Hızlı soralım; süre bitti çünkü.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Ülke
toprakları, bilinçsiz arazi kullanımı, su ve rüzgâr erozyonu nedeniyle tehdit
altındadır. Genel Müdürlük, dış krediden sağladığı ödeneklerle toprak muhafaza
çalışmalarında çok etkili uygulamalar yapmaktadır. Bunlar da havza bazında
çalışmalardır. Bu hizmetleri, yetki devrinden sonra kimlere yaptırmayı
düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Soru sorma süresi bitti.
Sayın Bakan, yanıt süresi başladı.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüştüğümüz maddeyle
ilgili olarak Sayın Ahmet Işık'ın sorduğu sorudan başlıyorum; kanun tasarısıyla
hizmet kalitesinin nasıl değişeceğini soruyor. Burada, tabiî ki, beklentimiz
artış yönünde olacaktır. Bunu arzu ediyoruz, bunu hedefliyoruz.
Sayın Coşkunoğlu'nun, doğal arıtma
projesiyle ilgili sorusuna cevap vermeye çalışıyorum.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Sadece bir örnek
olarak söyledim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Doğal arıtma projesi, 2003 yılında geliştirildi, 2004 yılında
uygulamaya konuldu. Artık, şu anda, sanıyorum, 50'nin üzerinde yerleşim yerinde
gerçekleşti ve yine sanıyorum, 3 katına yakın bir yerde de yapımları devam
ediyor. Dolayısıyla, projenin bundan sonra yaygınlaşması, devam etmesi açısından,
görevlerin il özel idarelerine devredilmesi aksatmayacaktır; çünkü, bunun
gerekli teknolojik ihtiyacı çok sınırlıdır, oldukça kolay bir yöntemle bu
sistem kurulabilmektedir. Ancak, o köy için, o belde için sonuçları çok
önemlidir; arıtma oranı, iyileştirme oranı oldukça tatmin edicidir.
Dolayısıyla, bu projenin yürümesi konusunda herhangi bir engel yoktur.
Sayın milletvekilleri, Mehmet Melik
Fırat'ın sorusuna geçiyorum. Kendi bölgesiyle ilgili, Sayın Melik Fırat, eğer,
yanılmıyorsam, Mehmet Melik...
BAŞKAN - İsmi Mehmet Vedat Melik efendim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Pardon... Mehmet Vedat Melik Beyin sorusuna geçiyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Nereden çıktı
Fırat?!
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Yani, kötü bir şey değil; bölgenin en önemli nehridir ve kıymet ifade
eder hepimiz açısından da.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Biraz dikkat
gösterin Sayın Bakanım.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Ama, yani, insan, bazen...
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, bana göre sol
taraftan çok ses geliyor, uğultu geliyor, Sayın Bakanı duymak mümkün olmuyor;
çünkü, sol taraftan gelen bu uğultu, sağ taraftan gelen Sayın Bakanın sesini
boğuyor.
Lütfen sükûneti sağlayalım.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Vedat Melik'in sorularına kısaca cevap vermek istiyorum.
Kendilerinin, bölgeyle ilgili olarak, iki
yıldır yapılmayan ve yapılmadığını ifade ettiği ve asfalt gözükmesine rağmen,
bozulduğu için oldukça zor ulaşım sağlanan yolla ilgili sorusuna yazılı olarak
cevap vereceğim.
Onun dışında, Sayın Erdal Karademir'in
sorusu; toprak ve su kaynaklarımızın, Köy Hizmetlerine, Tarım Bakanlığına
verilen görevin il özel idarelerine verilmesiyle nasıl korunacağını soruyor. Bu
hususta, bugün, vilayetlerimizde valilerimiz ve buna bağlı birimlerimiz kamu
hizmetlerini nasıl yapıyorlarsa, bu hususta merkezle aralarındaki bağı nasıl
kuruyorlarsa, oradaki laboratuvarlarımız, araştırma merkezlerimiz hizmetlerini
nasıl yürütüyorlarsa ve bugün, orada elde edilen sonuçlar kamuoyumuzu hangi
oranda tatmin ediyorsa, bu görevler il özel idarelerine devredildiğinde de bir
sapma meydana gelmeyeceğini ifade ediyorum.
Bölgelerarası gelir dağılımındaki
dengesizliğin bu hizmetlerin il özel idarelerine devredilmesiyle nasıl
giderileceği konusunda, elbette, merkezî idarece belediyeler ve il özel
idareleri yeniden düzenlenirken, bunların gelirleriyle ilgili konularda bir iyileştirmenin
olması tabiîdir. İl özel idarelerini malî yönden güçlendirmediğimiz sürece, bu
hizmetlerin çok etkili bir şekilde verileceğini söylemek mümkün değildir. Onun
dışında, bazı bölgelerarası dengesizliğin giderilebilmesi, merkezî idarenin bu
konuda uygulayacağı daha uzun vadeli politikalar ve kaynak aktarımıyla da
alakalıdır. Dolayısıyla, bununla ilgili gelişmelerde hükümetlerin temel
politikalarından biri olan bölgelerarası dengesizliği giderici yöndeki
uygulamalar buraya da yansıyacaktır, yansımalıdır. Yani, bununla ilgili
hadiseyi tabiî bir gelişme olarak ifade ediyorum.
Sayın Kerim Özkan'ın bahsettiği soru, yine
topraklarımızın korunmasıyla ilgili husus. Bu
toprak kanunuyla ilgili
yasal düzenleme -bundan önceki
sorularda bahsetmiştim- şu anda ortaya çıkacağını düşündüğümüz boşlukları
dolduracağı gibi, bu konuda daha kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirmeye de
imkân verecektir.
Eksik kalan sorular varsa, onlara da
yazılı olarak cevap vereceğim.
Sayın Başkan, saygılarımı sunuyorum.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
3 üncü maddeyi...
K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz.
BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; 3 üncü madde kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 4.- 3202 sayılı Kanunun 41 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Tüzel ve gerçek kişilerle hizmet
ilişkileri
Madde 41.- Bu Kanun kapsamında bulunan
hizmetlere ilişkin olarak, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel
kişilerden gelecek taleplerin imkânlar ölçüsünde ve karşılığı ödenmek şartıyla
yerine getirilmesine ilgili kurum veya kuruluş yetkilidir.
BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyenler,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Necati Uzdil.
Buyurun Sayın Uzdil. (CHP sıralarından
alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
CHP GRUBU ADINA NECATİ UZDİL (Osmaniye) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yok edilmesiyle ilgili tasarının 4 üncü
maddesinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Öncelikle, sizleri, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, buradan, Köy
Hizmetleri Genel Müdürü arkadaşıma, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü personeline
ve de köylümüze, başınız sağ olsun diyorum, Allah sizlere başka acı göstermesin
diyorum.
Değerli arkadaşlarım, yıllar önce var olan
Toprak Su nasıl yok edildiyse, Yol Su Elektrik nasıl yok edildiyse, bugün, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz de, maalesef, yok edilmektedir.
MEHMET KILIÇ (Konya) - Onlar Köy
Hizmetleri oldu Necati Bey.
NECATİ UZDİL (Devamla) - Bana, kimse,
gelip de, bu bizim tercihimiz demesin lütfen.
Değerli arkadaşlarım, yangından mal
kaçırır gibi bu aceleniz ne, bu telaşınız ne? Neyi tercih ediyorsunuz?..
Değerli arkadaşlarım, şuradan sizlere iki
satır okumak istiyorum. Aynı durum komisyonlarda da oldu sevgili arkadaşlarım.
Çoğumuz komisyon üyesiyiz; komisyonlardaki yasanın gerekçesi okunmadan...
Gerekçeyi okutalım mı, okutmayalım mı diye oylanır mı? Gerekçesi okutulmadan
komisyonda bir yasa görüşülür mü?! Ama, maalesef, nasıl bir emir aldıysak,
komisyonda "Gerekçenin okutulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir..." Yahu, arkadaşlar, gerekçe okunmaz mı?!
Bu kadar hızlı çalışabilen, bu kadar acele
davranabilen Sayın Bakanımızdan şunu da istirham ediyorum: Lütfen, bir defa da
şu tarımla ilgili doğru bir şey yapalım. Doğrudur, çift yolda başarılısınız,
tebrik ederiz; tebrik ederiz de, Tarım Bakanıma çift yoldaki başarıyı tebrik
etmek düşmez. Gelin, çiftçilerle ilgili bir başarıyı yakalayalım da, o konuda
Tarım Bakanını tebrik edelim diyorum. Var mı; sevgili arkadaşlarım 2004 yılında
var, tohumda var. Onu ileride konuşuruz inşallah.
Değerli arkadaşlarım, Köy Hizmetlerinin
iki ana görevi var -bilgilenirsek, yarın bir yerlerde konuşma şansını
yakalarız- bunlardan bir tanesi, kırsal alanın altyapısının tamamlanması.
Değerli arkadaşlarım, ikincisi çok çok
daha önemli; toprak ve su kaynaklarımızın korunması, geliştirilmesi ve de
sürdürülebilir kılınması. Türkiye, zannettiğiniz kadar toprak zengini bir ülke
değil. Doğrudur, Manavgat'ı İsrail'e satmaya çalışırız; ama, inanın, su zengini
de değiliz sevgili arkadaşlarım!
O nedenle, dünyanın stratejik olarak kabul
ettiği toprağa ve suya, lütfen, biz de stratejik bir madde olarak bakalım;
ülkemiz için miras değil, gelecek nesillerin emaneti olarak görelim. Sevgili
arkadaşlarım, toprak, hayatın başıdır, toprak ve su olmazsa hayat olmaz.
İleriki günlerde her şey toprak ve su için olacak, gıda için olacak. Bugün
gıdayı laboratuvarlarda üretme şansımız yok sevgili arkadaşlarım, topraktan
üreteceğiz, suyu kullanarak üreteceğiz; transgenik tohumları da atacağız
inşallah ve normal, sağlıklı gıdalar üreteceğiz.
Değerli arkadaşlarım, ben hayret ediyorum,
ben hayret ediyorum. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapatıldı. Köy
Hizmetleriyle ilgili yasa bir yerlerde hazırlandı -bir arkadaşım söyledi- ve
benim Köy Hizmetleri Genel Müdürümün, vallahi de haberi yoktu billahi de haberi
yoktu.
İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Var, var...
NECATİ UZDİL (Devamla) - Komisyonda sorduk
da sonradan haberi oldu; hep birlikteydik. Öyle zannediyorum, komisyon
sırasında siz de izlediniz Köy Hizmetleri Genel Müdürümü. Allah yardım etsin.
Yüreği parçalanıyor, gözünde bir ışıltı bile yok, suratı asık, canı sıkılıyor.
Evladını yok etti, evladını!.. Genel Müdürken Genel Müdürlüğü kapatıldı. Bu
arkadaşıma yazık değil mi?! Sayın Bakanım, niye benim Genel Müdürümü bu kadar
sıkıntıya soktun?! Unutmayın arkadaşlarım, o benim bürokratım, ülkeme büyük
katkı sağlayan insan. Tüm bürokratları, tüm devlet memurlarını buradan sevgi ve
saygıyla anıyorum, onlara saygılarımı sunuyorum, selamlarımı sunuyorum.
Kimse burada bürokratların aleyhine laf
atmasın. Unutmayın, bir yolsuzluk varsa, bunun arkasında siyasetçi vardır.
Arkasında siyasetçi olmayan hiçbir bürokrat yolsuzluk yapamaz sevgili
arkadaşlarım. Ben devlet memurluğundan geliyorum. Hükümetim derse ki "çalış",
oradaki memurum, bürokratım çalışır; ama, derse ki "otur, tasarruf
tedbirleri var, arabaları garaja çek, benzin kullanma..." Tarım ve
Köyişleri Bakanıma söylüyorum: Aman ha, köylere gitmeyin, çiftçi araç getirirse
köye gidin... Değerli arkadaşlarım, bu kadarı da yazık!
Bir de şunu söylemek istiyorum:
Arkadaşlarım, bu tasarının getiriliş sebebinin IMF veya Avrupa Birliğiyle
ilgisi olmadığına inanıyorum; çünkü, sevgili arkadaşlarım, Amerika Birleşik
Devletlerinde toprak ve suyla ilgili kurum, inanın, Millî Savunma Bakanlığından
sonra en büyük bütçeye sahiptir, en fazla personele sahiptir. Peki, Amerika
Birleşik Devletleri eyalet sistemiyle yönetiliyor, niye toprak, su teşkilatı,
ülke çapında iş görüyor, millî savunma gibi bütçeden en büyük payı alıyor? O
halde, örnek Amerika Birleşik Devletleri de değil.
Değerli arkadaşlarım, Amerika Birleşik
Devletlerinde anladılar. Neyi anladılar; dünyada topraktan daha kıymetli, sudan
daha kıymetli hiçbir şey yok, onu anladılar.
Peki, Avrupa Birliğine uyumla mı ilgili;
değil sevgili arkadaşlarım, inanın değil. Öyle derlerse de inanmayın; çünkü,
Avrupa Birliği ülkelerinde kırsal altyapı için kırk yıldır ödenek ayrılıyor.
Kırsal alana ayrılan bütçe, her zaman, Avrupa Birliğinin bütçesinin yüzde
50'sinden fazlasını oluşturmuş.
Değerli arkadaşlarım, onlar, 1970'li
yıllarda kırsal alanın altyapılarını bitirmişler ve hızlı bir tarımsal üretime
geçmişler. İşte, bugün depoları dolu; bize dünyanın ürününü gönderiyorlar; et
gönderiyorlar et... Antalyalı arkadaşlarım burada. Antalya'da lüks
oteller, 5 000 000 liraya kaçak et
alıyor. Ne için; gereğini yapmış. Ben ne yapıyorum; 2005 yılı, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünü kapatıyorum, özel idarelere devrediyorum.
Burada, sözcü arkadaşım bir laf etti;
güya, muhtarlarla, azalarla diyaloğumuz kesilirmiş, onların gönlünü
yapamazmışız.
Sevgili arkadaşlarım, o arkadaşıma cevap
olarak, buradan, size şunu da söylemek istiyorum: Yerel yönetimlerin üç ayağı
var; bunu unutmayın. Biri belediye, biri özel idare; ama, unutmayın, üçüncü
ayağı muhtar. Köyünde olsun mahallesinde olsun; köylüsünü, mahallesini en iyi
tanıyan insan muhtardır. Öyle sosyal
yardım fonlarından mahalle temsilcisiyle, memurla mal dağıtarak
muhtarları da bir tarafa bırakmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Necati Bey, toparlamanız için
kısa bir süre veriyorum; lütfen toparlayın.
NECATİ UZDİL (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, köylere kömür dağıtıyorsunuz. İnanın, köylünün kömür sobası yok.
Var mı Mehmet Sarı, var mı bizim köylerde kömür sobası; yok. Biz ne yapıyoruz;
köylere kömür dağıtıyoruz, ondan sonra da onun pazara getirilip satılmasını
sağlıyoruz.
Değerli arkadaşlarım, olmaz. O zaman, şunu
unutmayın: Muhtarlara da gereken değeri vermek zorundasınız. Köyüne hizmet
götüren, kırsal alana hizmet götüren insana, buradan sevgiler, saygılardan
başka bir şey gönderemeyiz.
Değerli arkadaşlarım, dert çok. Ben,
bunları okumayı pek düşünmüyorum; ama, şunu da söylemek istiyorum: Gelin,
yolsuzluğu önleyelim. Nasıl mı; Köy Hizmetlerini kapatarak değil, o yapıyı
küçülterek değil.
Değerli arkadaşlarım, gelin, şu
dokunulmazlığımızı -değil mi- biraz sınırlandıralım, şu kürsüde konuşan
arkadaşa da karışmayalım; bırakın, biraz içini döksün, biraz anlatsın; ama,
gelin, şu milletvekilleriyle ilgili, yolsuzlukla ilgili konularını da sınırlayalım.
Sevgili arkadaşım, demin, çıktı, burada "biz, vatandaşa söz verdiğimiz her
şeyi yaptık" dedi; doğru... Herhalde, arkadaşım, burada, vatandaşa söz
verdiği her şeyi yaptığını zannediyor; ama, vatandaş, Sayın Başbakanımın
televizyonlarda verdiği sözü yerine getirmediğini biliyor ve Sayın Başbakanımın
bu sözünü yerine getirmesini bekliyor.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
NECATİ UZDİL (Devamla) - Size, bu
duygularla sevgiler, saygılar sunuyorum. Bu tasarıya oy verirken bir daha
düşünmenizi rica ediyorum. Hepinize güzellikler diliyorum. Önümüzdeki kurban
bayramınızı da, buradan şimdiden kutlamak istiyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Söz sırası, Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Sayın İlyas Arslan'da.
Buyurun Sayın Arslan. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 10 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat)
- Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gecenin bu vaktinde, Köy Hizmetleriyle ilgili kanun tasarısının 4 üncü maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Sizi, bu saatte çok fazla tutmayacağım;
ama, çok değerli arkadaşlarımın, zaman zaman, komisyonda, birlikte mesaide
bulunduğum arkadaşlarımın buradaki tenkitlerini dinleyince, bir şeyler söylemek
gerektiğine inandım.
Değerli arkadaşlarım, eğer maksadınız üzüm
yemekse, bu kanun gerekli; ama, maksadınız bağcı dövmekse, dövebilirsiniz,
bağcıları bir bir sıradan da geçirebilirsiniz; ama, siz ne kadar bağcıların
üstüne gelirseniz gelin, bu millet, Allah'ın izniyle, bu iktidar döneminde üzüm
yemeye devam edecektir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NECATİ UZDİL (Osmaniye) - İnşallah!..
GÜROL ERGİN (Muğla) - Üzüm yerine ayva
yediriyorsunuz, ayva!..
İLYAS ARSLAN (Devamla) - Değerli
kardeşlerim, ben, muhalefet partisi sıralarından kürsüye gelen arkadaşlarımı
dinliyorum. Tabiî, yeni arkadaşlarımız, zaman zaman sabırsızlanıyorlar; ama,
biraz, yaş itibariyle, sizi geçmişe götürmek istiyorum. 1983 seçimleri gözümün
önüne geliyor. Televizyonda, rahmetli Özal ile rahmetli Calp'in karşı karşıya
geldiği noktalar gözümün önüne geliyor. Rahmetli Özal diyor ki "ben, Boğaz
Köprüsünü satarım." Rahmetli Calp de diyor ki "hayır,
sattırmam."
Bu köprünün altından çok sular geçti
değerli arkadaşlarım, aradan yirmiiki sene geçti -yirmibir sene bitti, yirmiiki
senenin içerisindeyiz- ama, bu millet, iki rahmetliyi de, düşüncelerinden
dolayı çok iyi değerlendirmektedir.
Tarih, yirmi sene sonra, bu kürsüden
bizleri de değerlendirecek, bizleri de konuşturacak, bizleri de dinleyecek,
bizim de tutanaklarımız okunacak. Onun için değerli kardeşlerim, konuşurken,
sadece bugünü, günü kurtarmak adına konuşmayı değil de, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin bu güzel, bu yüce çatısı altında bir tarih yazdığımızı da bilmenizi
isterim, bu ölçüler içerisinde değerlendirmenizi isterim. Sayın Enver Öktem'in
konuşmalarını dinlerken, tarih, acaba, Enver Beyi hangi noktaya koyacak diye de
gerçekten merak ettim değerli arkadaşlarım.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Yasaya gel
yasaya...
İLYAS ARSLAN (Devamla) - Ben, yine, bu
kürsülerden, Mümtaz Soysal Hocamın gayretlerini gördüm; "Telekomu
özelleştirtmem" diyordu. Bugün hangi noktadayız değerli arkadaşlarım?
Telekomun o günkü fiyatı nerede, bugünkü fiyatı nerede... Lütfen, bu ölçüler içerisinde
değerlendirin.
Ben, inanıyorum ki, iktidar koltuğunda
siz, şurada da biz otursaydık, siz de Köy Hizmetlerinin bu hantal yapısıyla, bu
sıkıntılı yapısıyla, bu mevcut yapısıyla devam edemeyeceğini bilirdiniz. Zaten,
bütün seçim konuşmalarında, gerek AK Parti gerekse Cumhuriyet Halk Partisi
mensupları, bu hantal yapının bırakılması gerektiğini, yerelleşmenin
gerektiğini ve muhakkak surette de bu yerel yönetimlere hizmet verilmesi
gerektiğini, yetki verilmesi gerektiğini savunduk.
Şimdi, merak ediyorum; biraz önce
arkadaşlarım söyledi...
BAŞKAN - Sayın İlyas Arslan, sataşmaya
neden olup, uzatma kaynağı olmayın.
İLYAS ARSLAN (Devamla) - Hayır, Sayın
Başkan, sataşmayacağım.
Bu millet bize nasıl yetki vermişse, il
genel meclisi üyelerimize de o yetkiyi vermiştir. Bırakın şu yetkiyi
paylaşmadan geri durmayı, yetkinizi paylaşın. Bize nasıl bu millet güveniyorsa,
biz de, il genel meclisi üyelerimize güvenelim, valilerimize güvenelim.
Ben, Köy Hizmetleri ağının geniş olduğu
bir ilin milletvekiliyim, Yozgat Milletvekiliyim. 600 civarında köyüm var, en
ücradan en bu tarafa...
Değerli arkadaşlarım, şehre 130 kilometre
uzaklıktaki bir köy muhtarının, bir köy içmesuyunu veya yolunu veya toprak
analizini veya buna benzer bütün hizmetlerini yaptırmak için -Sayın Bakanım
anlattı, diğer arkadaşlar anlattı- yaşadığı prosedürü hep beraber biliyoruz.
Nereye getiriyor, ilde ne kararlar alınıyor, bölgeye nasıl gidiyor, Genel
Müdürlüğe nasıl gidiyor, Genel Müdürlükte sizler ne kadar yoruluyorsunuz,
bizler ne kadar yoruluyoruz; neticede, tekrar ile gidiyor, tekrar uygulama
alanına gidiyor; belki, bir dönem bu şekilde geçip gidiyor.
Değerli arkadaşlarım, siz, bu muhtarların,
bu il genel meclisi üyelerinin, odalarınıza, her gün, her ay, her yıl
gelmesinden, büyük mutluluk mu duyuyorsunuz?! Çözelim bu insanların merkezî
yerde görevini, çözelim ilinde görevini ve onlar da rahat etsin, biz de rahat
edelim; biz de kanun yapma olayımızı gerçekleştirelim.
Değerli arkadaşlarım, aslında, çok şeyler
konuşmak isterdim. 4 üncü madde çok önemli bir madde; bölge müdürlüklerinin
devri maddesi.
Bir de şunu söylemek istiyorum: İller
arasındaki dağılımı siz uygun buluyor musunuz? Bugüne kadar yapılanları yeterli
buluyor musunuz? Osmaniye ile Adana'nın aynı olduğunu Necati Bey kardeşim
-biraz önce konuştu- söyleyebilir mi? Bir başka ilin, bir başka ille, öbür
ille, bölge müdürlüklerinin olduğu ille, bölge müdürlüklerinin hitap ettiği
illerin eşit paylaşım yaptığı kanaatinde misiniz? Ben o kanaatte değilim. Onun
için, bırakın, herkese, nüfusuna göre, şartlarına göre, bu paylar, özel
idarelere, kendi insanlarınıza bu yetkiler devredilsin. İnşallah, önümüzdeki
günlerde, önümüzdeki aylarda duble yoldaki başarı gibi başarı elde edilecek.
Bütün halkımız, bütün köylümüz, bu yönde, size de muhalefet olarak teşekkür
edecek, iktidar olarak bize de teşekkür edecek.
Bu kanunu, gelmiş geçmiş bütün partiler,
bütün iktidarlar istemiştir. Ne IMF ile ilgisi vardır ne şununla ne bununla.
Mecliste, komisyonda hep beraber konuştuk.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Bravo!
İLYAS ARSLAN (Devamla) - Sayın Bodur,
gecenin bu saatinde neşenizi anlıyorum.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) - Biz de sizi çok
iyi anlıyoruz!
İLYAS ARSLAN (Devamla) - Ama, hiç merak
etmeyin, bu kanun çıkacak. Bu kanun çıkacak ve tarih sizi de, bizi de inşallah
yad edecektir.
Hepinize teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Şahısları adına söz alanlardan,
biraz önceki tartışmadan da gerekli sonucu çıkarmış Sayın Cemal Uysal; bize,
pusulayla, birinci sıradaki şahsı adına konuşma hakkından vazgeçtiğini söyledi.
Uzatmadan, ikinci sıradaki, Giresun Milletvekili Sayın Mehmet Işık
arkadaşımızın sözüne geçiyoruz. Gördüğünüz gibi, kurallar yerine getirilirse
süre uzamıyor.
Buyurun Sayın Işık.
MEHMET IŞIK (Giresun) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; 726 sıra sayılı Köy Hizmetlerinin lağvıyla ilgili yasa
tasarısının 4 üncü maddesi konusunda şahsım adına söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan
bir arkadaşım "biz üzüm yemeye devam edeceğiz" dedi. Keşke öyle olsa...
Bugün, köylümüz, fevkalade büyük sıkıntılar içerisinde. Bütün üreticileri
destekleyen kurumlar ortadan kaldırıldı, işlevsiz hale getirildi. Avrupa'nın,
Amerika'nın verdiği desteklerden mahrum kılındı; bir şey üretemez, ürettiğini
satamaz hale geldi. Keşke, üzüm yiyecek durumda olsaydık, bunu, biz de
memnuniyetle karşılar ve alkışlardık.
Tarım satış kooperatiflerini de bu arada
zikretmek istiyorum. Tarım satış kooperatifleri de destekten uzak, krediden
uzak tutularak köylünün tek dayanağı olan tarım satış kooperatifleri de,
maalesef, devredışı bırakılmaya çalışılıyor. Köylü, bir yerde, baş başa
bırakıldı kaderiyle.
Şimdi, bunlar yetmiyormuş gibi, bir de
kendisine altyapı hizmetleri götüren Köy Hizmetlerini kaldırmaya çalışıyoruz.
Köy Hizmetlerinin kaldırılması, belki ilk aşamada şöyle bakınca, yerelde
sorunların çözülmesi, daha yakından sorunların bilinmesi ve dolayısıyla da bu
sorunların çözümünde daha hızlı davranılması gibi bir gerekçeye
dayandırılabilir; ama, Türkiye'de durum nedir? Acaba, gerçekten, hızlı ve adil
bir hizmeti halkımıza, köylümüze sunmamız mümkün olacak mı?
Şimdi, ben size bazı rakamlar vermek
istiyorum. Bakınız, birkaç ilden örnekler vereceğim. Afyon, yolların yüzde 58'i
asfalt, yapılacak yol miktarı 18 kilometre. Adana, 2 200 kilometresi asfalt, 8
kilometre yapılacak yol var. Artvin, 120 kilometre asfalt yapılmış, 1 389
kilometre daha yapılacak yolu var. Diyarbakır, yüzde 1'i asfalt ve 468
kilometre daha yapılacak yolu var. Erzurum; 370 kilometre asfaltı var, 676
kilometre daha yapılacak yolu var. Giresun -benim seçim bölgem; esas burada
dikkatinize özellikle sunmak istiyorum- asfalt olarak yüzde 5 asfalt yapılmış,
1 561 kilometre yolu tesviye, yani toprak. O yağışlı iklimde toprak yol; yani,
her yağmur yağdığında otomobillerin içinde saplanıp kaldığı yol durumunda. 1
137 kilometre de yeni yapılacak yolu var.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Şebinkarahisar'da
da öyle.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Şebinkarahisar da
aynı durumda hemşerim; merak etme.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Daha kötü.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Aynı hemşerim; o
da nasibini almış Giresun'un nasibinden.
ÜNALK KACIR (İstanbul) - Çeyreği kadar.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Kayseri; yüzde 50
asfalt, yapılacak yol 17 kilometre. Kırklareli; yüzde 50 asfalt, sıfır
kilometre yapılacak yol ihtiyacı. Kırşehir; yüzde 40 asfalt, sıfır kilometre
yol ihtiyacı. Ordu -yine yağışlı bölgeye geldik- yüzde 5 asfalt, 2 097
kilometre ham yol, toprak yol -dediğim gibi her yağmurdan sonra saplanıp
kalınan yollar- 1 150 kilometre de daha yapılacak yolu var. Trabzon -özellikle
bunları biraz bölge olarak seçiyorum- yüzde 3 asfalt miktarı, 1 669 kilometre
ham yolu var, 559 kilometre de yeni yapılacak yol ihtiyacı var. Sonuç olarak...
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Bu sistemle
olmuyor o yol.
MEHMET IŞIK (Devamla) - Başka şey
söyleyeceğim, müsaade ederseniz.
Sonuç olarak, Türkiye'de, şu anda,
ülkemizde, 10 722 kilometre daha yeni yapılacak yol ihtiyacı var. 10 722
kilometre. 55 589 kilometre de ham -stabilize değil, ham; stabilizesi ayrı- 130
000 kilometre de stabilize yol var. Elimizdeki program, Türkiye'nin tablosu bu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
MEHMET IŞIK (Devamla) - 2 dakika müsaade
edin; bir şeyi özellikle belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, size sormak
istiyorum; bu illere dikkat ederseniz, genelde zengin illerin durumu, yani,
özel idare gelirlerinin yüksek olduğu illerin durumu iyi, özel idare gelirleri
iyi olan, nüfusu da kalabalık olan illerin altyapı sorunları çözümlenmiş; ama,
ekonomik bakımdan güçsüz olan illerin, yol yapımı zor olan illerin durumu kötü.
Peki, merkezî planlama olmadan şimdi
ödenekleri göndereceğiz. Nasıl göndereceğiz; her ile nüfus başına belli bir
para göndereceğiz. Geri kalmış olanlar, geri kalmış olmakla devam edecek; ileri
olanlar da, daha lükse geçecek, belki kanalizasyon ve diğer hizmetlerini
yapmaya geçecek. Onlar daha yüzde 3'lerde, 2'lerde, ötekiler yüzde 70-80'lerde.
Coğrafî şartları da onlara göre çok daha zor iller; ama, nüfus başına aldığı
para aynı para. Nasıl sağlayacaksınız bu adaleti? "Adalet" partinizin
başındaki birinci isim. Nasıl sağlayacaksınız bölgeler arasındaki, iller
arasındaki bu adaletsizliği, nasıl kaldıracaksınız merkezî planlama olmazsa?
Haa, bu haksızlık var, bugüne kadar yapılmış; ama, bunu düzeltmek mümkün. Alır
bilgisayarı karşısına, hangi ilin ne kadar ihtiyacı var bakar ve mevcut
olanaklar neyse, onu ona göre dağıtır ve bu şekilde çözümlenir.
Efendim, mahallî ihtiyaçlar, en iyi
mahallinde bilinir. Biliniyorsa, program orada yapılır, biraz da fazla yapılır,
merkeze geldiği zaman, merkez, ihtiyaçlarına göre bunu planlar, düzenler ve
adaletli bir çözüm gelir. Yoksa, geri kalmış iller, geri kalmış olmaya devam
edecek; ileri giden iller de, belki çok daha ilerde, çok daha çağdaş bir yaşama
kavuşacak.
Bunun sonu nedir biliyor musunuz
arkadaşlar; köylü üretemez, ürettiğini çarşıya getiremez, getirdiğiyle de
geçinemez ve sonra da valizini alır, o köyleri terk eder, büyük şehirlerin
varoşlarında hayatını devam ettirmeye çalışır ve bugün bildiğimiz, hepimizin
bildiği sosyal problemleri Türkiye'nin gündemine taşırız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, madde
üzerinde görüşmeler tamamlandı.
10 dakika süreyle soru cevap bölümüne
geçiyoruz.
Birinci sırada, her zaman olduğu gibi,
Sayın Ahmet Işık; lütfen, yorum yapmayıp sorunuzu sorun.
AHMET IŞIK (Konya) - Sayın Başkan, ben
genelde soru soruyorum, yorum yapmıyorum; teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, vasıtanızla, şu soruyu
yöneltmek istiyorum: Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış olan
sözleşmelerin, devam eden yatırım projelerinin, Genel Müdürlüğün leh ve
aleyhine açılmış ve açılacak olan davalar ile icra takiplerinin, bütün hak,
yetki, yükümlülük, alacak ve borçlarıyla birlikte akıbetinde gecikme gibi
sorunlar yaşanacak mıdır? Devir nedeniyle personel, kadro, ödenek, taşınır ve
taşınmaz devri gibi konularda yaşanması muhtemel sorunlar var mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Sayın Erdal Karademir, buyurun.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakana iletmek istiyorum; köy
yollarında soğuğun -20-25 dereceye vardığı, kar kalınlığının 1-2 metreyi aştığı
zamanlarda karla mücadelenin ne kadar zor olduğu bilinmektedir. Böylesi bir
durumda dağlık bölgede yolları bulmak ve ulaşıma açmak bazı riskleri
beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, bölgeyi ve yolları tanımak önemlidir. En
küçük bir hata, hem iş makinesi gibi maddî kayıplara hem de can kayıplarına
neden olabilecektir. Bu yasa tasarısı bu tür sorunları nasıl çözecektir?
İkinci bir sorum: Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü eğitim alanında da görev üstlenmektedir. Bugün üstlenmiş olduğu
taşımalı eğitim sayesinde, devletin birçok köyde okul yapma ve buralara
öğretmen atama sorununu gidererek kamu harcamalarında tasarrufa neden
olmaktadır. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün üstlenmiş olduğu taşımalı eğitim
sayesinde birçok çocuğumuz eğitim alma olanağına kavuşmuşken, bu kurumun
kapatılmak istenmesi, eğitime vurulmak istenen bir darbe midir?
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Uşak Milletvekili Sayın Osman
Coşkunoğlu; buyurun.
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Aracılığınızla, Sayın Bakana sormak
istiyorum. Sayın Bakan, daha önce birkaç kez sözü edilmiş olan "kaynak
aktarımı vesilesiyle bölgelerar asındaki fark giderilecek" dedi; biraz
açmasını rica edeceğim.
Biraz önce, grubu adına konuşan iktidar
partisi sözcüsü, nüfusa göre kaynak aktarımını ifade etti. Benim seçim bölgem
Uşak'ın, hâlâ, Ege'nin ortasında olmasına rağmen içmesuyu olmayan köyleri
vardır ve sadece 3 milletvekili çıkarır, küçük bir ildir. Böylece, nüfusu küçük
olan iller ile büyük ve zaten gelişmiş olan, örneğin komşumuz Denizli gibi
iller arasındaki farkın açılacağı ifade ediliyor; buna bir açıklık getirirseniz
memnun olurum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Vedat Melik; buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla, Sayın Bakana bir iki soru yöneltmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi GAP Projesi kapsamında
1995 yılından beri sulanmakta olan Harran Ovasında tarlaiçi drenaj sistemi
yoktur; bu nedenle, giderek artan bir şekilde Harran Ovasında ciddî anlamda
tabansuyu yükselmesi problemi vardır. 2005 yılında binlerce dönüm arazi
tabansuyu yükselmesinden dolayı ekilemeyecektir. Gerçi, son birkaç yıldır
ovada, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde küçük çapta drenaj sistemi
çalışması yapılmaktadır; ancak, bu çalışmalar çok ağır ilerlediği için yetersiz
kalmaktadır.
Şimdi soruyorum: Harran Ovasındaki drenaj
kanalları işlerinin parasal kaynağı şu anda merkezden karşılanmasına rağmen
yetersiz kalırken, bu çapta büyük işleri yapmaya özel idarenin bütçesi yetecek
midir?
Harran Ovasındaki drenaj probleminin
çözümü de, artık, bundan sonra, Şanlıurfa İl Özel İdaresinin problemi mi
olacaktır?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Muğla Milletvekili Sayın Gürol
Ergin, buyurun.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan.
Ben, Sayın Bakana birkaç soru
yönelteceğim.
Birinci sorum şu: Bu yasa tasarısının
Tarım ve Köyişleri Bakanlığında değil, Başbakanlıkta hazırlandığını bildiğimize
göre, acaba, burada Sayın Tarım Bakanı yerine Sayın Başbakan olup da,
sorularımızı yanıtlaması daha doğru olmaz mıydı?
İkinci sorum: İlgili Genel Müdürlükte
Toprak Kaynaklarının Etüdü ve Veri Tabanı Projesi diye beş yıllık bir proje
hazırlandığı konusunda bilgilerimiz var. Şimdi bu proje ne olacak? Bu projede
görev alan öğretim üyeleri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün kapatılması
konusunda hangi görüşleri ifade etmişlerdir?
Üçüncü sorum: Taşradaki uygulamalara
Ankara'dan karar verildiği ve bunun da sıkıntılara yol açtığı için bu Genel
Müdürlüğün kapatıldığı birçok arkadaşımız tarafından ifade edildi. Ben şimdi
soruyorum: Tarım ve Köyişleri Bakanlığında kırsal kalkınma genel müdürlüğü
kurulmak isteniyor; mademki, Ankara'dan bu işleri yapmamamız gerekiyor, böyle
bir genel müdürlük niye kurulacak?
Son olarak da, Sayın Bakana yöneltilen bir
soruya ben yanıt vereyim. Sanıyorum Sayın Akbulut söylemişti, Cumhuriyet Halk
Partisi geçmişte şöyle düşünüyordu diye. Sevgili arkadaşım, ben konuşurken
söyledim, sen dinlememişsin. Bakın, aynen söylüyorum, bizim sözünü ettiğiniz
ifademiz şudur: "Merkezî yönetim ile yerel yönetimler arasında eşgüdümü
sağlamak amacıyla yerel yönetim bakanlığı kuracağız, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğünü, bugünkü görev ve yetkileriyle bu bakanlığa bağlayacağız."
Yazılı metin burada. Onun için, lütfen, bunu Sayın Bakana değil de, ben bize
sorulmuş kabul ettim; size yanıt veriyorum.
Sayın Bakanı ve sizleri saygıyla
selamlıyorum.
BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 4 üncü maddeyle ilgili
olarak milletvekili arkadaşlarımızın sorduğu sorulara kısaca cevaplar vermek
istiyorum.
İlkönce, Konya Milletvekili Sayın Ahmet
Işık'ın ifade ettiği sorular. Bu devir işlemlerinin sonucunda problemler ortaya
çıkacak mı diye sormuştu. Bununla ilgili konuda, yürüyen projeler ve davalar
konusunda bir problemin olmayacağını, bununla ilgili, tasarıda teferruatlı
düzenlemelerin yapıldığını, ayrıca Bakanlığımızın hazırlayacağı devir usul ve
esaslarını belirleyen bir düzenlemenin Bakanlar Kurulu kararıyla hayata
geçirileceğini ve dolayısıyla bununla ilgili muhtemelen karşımıza çıkacak
problemleri önlemeye çalışacağımızı ifade edebilirim.
Sayın Erdal Karademir'in sorularına
gelince; özellikle tabiat şartlarının zor olduğu, iklimin sert, karla
mücadelenin meşakkatli olduğu zaman dilimlerinde bu hizmetlerin nasıl
yapılacağını soruyor. Ben, bu konuda, anlaşılması zor bir hususun olmadığını görüyorum;
çünkü, bu, ihtisas kazanmış, çalışan, o bahsettiği zor şartlarda makineleri
kuran operatörlerimizi biz hizmetten alıkoymuyoruz; o insanlar, bugün
çalıştıkları yerlerde çalışmaya devam edecekler. Dolayısıyla, işin zahmeti
bugün nasıl görülüyorsa, zahmetli olan işler nasıl yerine getiriliyorsa, devam
edilebilecek bir durumda. Dolayısıyla, bununla ilgili konuda bir problemle
karşılaşmayacağız.
Eğitim konusuna gelince; bugün, Köy
Hizmetlerinin, özellikle sosyal altyapı diye ifade ettiğimiz konularda, çok
yetişmiş bir insangücü var ve bütün illerimizde var. Bu, en temel mühendislik
hizmetleriyle yapılabilecek bir şey; yani, genel bilgiye dayalı şeyler, çok
özel teknik bilgileri gerektirmeyen, yani yol, su, kanalizasyon vesaire gibi
hususlardır. Dolayısıyla, bununla ilgili eğitim hizmetlerinin illa merkezden
verilmesinin şart olmayacağını, bununla ilgili eğitimlerin çok kısa sürede
tamamlanabileceğini düşünüyorum.
Sayın Osman Coşkunoğlu sorusunda
"bölgelerarası dengesizlik nasıl giderilecek ve mevcut, bugün karşı karşıya
olduğumuz bu dengesizlik devam etmeyecek mi" diyor. Efendim, Türk ekonomi
politikalarının en temel hedeflerinden bir tanesi -gelişmekte olan bütün
ülkelerde- bölgelerarası dengesizliği azaltıcı yönde tedbir almaktır. Bu, Köy
Hizmetlerinin merkezî idare bünyesinde kalarak hizmetini sürdürmesiyle veya
yerel yönetimlere devredilmesiyle vazgeçilecek bir husus değildir ki! Yani,
bugün, hükümetler hangi anlayışı temsil ederse etsin, yani merkez sağ veya sol,
bölgelerarası dengesizliğin kaldırılması en temel politik araçların
hedeflerinden birisidir ve dolayısıyla, hükümetler, bununla ilgili yeni
tedbirleri almak, yeni kaynakları bu amaçla kullanmak durumundadırlar. Grubumuz
adına konuşan arkadaşımın bugün için geçerli olan bir hususu söylemesi, yarın
ilave politikaların, ek tedbirlerin uygulanmayacağı anlamına gelmez, bundan
daha tabiî ne olabilir?!
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat
Melik'in özellikle GAP bölgesiyle ilgili söylediği hususlara gelince; bugün, bu
çalışmalar devam etmekte ve bunlar Şanlıurfa İl Müdürlüğümüz bünyesindeki
elemanlarımızla yapılmakta. Yani, bugün yapılanın, iyi veya kötü, eksik veya
fazla, her neyse, geriye düşmesi diye bir şey söz konusu olmayacaktır; ama,
amaç elbette iyileştirmektir. Dolayısıyla, parasal kaynak konusunda bugün
merkezî idarenin bu maksatla tahsis etmiş olduğu kaynak, zaten Şanlıurfa İline
aktarılacaktır; ama, bu, elbette, bugün nasıl yeterli değilse... Genel bir
eksiklik konusuna elbette katılıyoruz. Yani, il özel idarelerinin imkânları
elverdiği ölçüde ve merkezî idarenin bütçeden ayırdığı payla... Biraz daha uzun
vadeli düşünürsek, önümüzdeki yıllarda, özellikle güneydoğuda, sulama
sorunlarını -yani, sadece tabansuyunu değil- Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri
çözmek zorundadır; orada, bugün, büyük ölçüde, sulama yatırımlarındaki
gecikmeyi çözmek ve aynı zamanda, sulama sistemini iyileştirmek zorundayız.
Bunu, kendi hükümetimize ait bir tasarruf olarak da düşünmüyorum, bunu Türkiye
yapmak zorundadır. Türkiye, tarım alanındaki gelişme için GAP'taki bu imkânı
kullanmak durumundadır; dolayısıyla, bununla ilgili kaynakların, öncelikli
olarak gelişmeye uygun yerler için tahsisi zorunluluktur.
Sayın Gürol Ergin Hocamızın sorusuna
gelince; Sayın Hocam -belki,
tırnak içerisinde olduğu gibi aktaramayacağım- şu ifadeyi kullandı: "Bu
tasarıyı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hazırlamadığına göre, Başbakanlıkta
hazırlandığına göre, burada Sayın Başbakan otursa olmaz mıydı?" Elbette,
Başbakanımız burada olsaydı ve biz de bu tasarıyla ilgili düşüncelerimizi onun
nezaretinde beraber görüşseydik iyi olurdu; ama, pratikte buna imkân olmadığını
biliyoruz.
Arkadaşlarım, yalnız, bir hususa dikkat
çekmek istiyorum, o da şu: Sanıyorum, Grup adına konuşan arkadaşlarımız
söyledi; biz bu tasarıyı, bugün, size hiç haber vermeden getirmedik. Bununla
ilgili konular Parti Programımızda var, acil eylem planında bahsediyoruz ve
hükümet programımızda var. Dolayısıyla, biz, yerel yönetimlerin, mahallî
idarelerin güçlendirilmesi, yönetimin tabana yayılması konusunda baştan beri,
kamuoyuna, vatandaşlarımıza -ve bu hususta kayıtlara geçerek- bunları ifade
etmişken, bizim, Köy Hizmetleriyle ilgili, yerel yönetimlerle ilgili yasa
tasarımızın Başbakanlıkta hazırlandığını söylemek ve ilgili kurumların haberi
yok demek, bence hakikati ifade etmiyor. Yani, bundan haberi olmayan hiçbir AK
Partili arkadaşımız yok.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Olmadı Sayın Bakan,
istirham ediyorum; siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum nerede hazırlandığını.
BAŞKAN - Lütfen müdahale etmeyelim.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Hocam, partinin programında varsa, acil eylem planında varsa,
hükümet programında varsa, biz, bundan kimsenin haberi yoktur iddiasını nasıl
söyleyebiliriz; ama, Başbakanlıktan bununla ilgili katkı verilmesinden daha
tabiî ne var.
GÜROL ERGİN (Muğla) - Katkıyı sonra
versin...
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Hocam, hadiseyi çok fazla abartmamamız lazım.
BAŞKAN- Lütfen karşılıklı konuşmayalım.
Sayın Bakan, süreyi de aştınız. Şimdi sizi
süre aşımı konusunda uyarmazsam İnci Hanım darılacak. Süreyi aştınız,
toparlayın lütfen.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ
(Konya) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
BAŞKAN- Değerli arkadaşlarım, bir konu
var; onu açıklığa kavuşturduktan sonra maddeyle ilgili işlemleri
tamamlayacağız.
Çorum Milletvekilimiz Sayın Agâh Kafkas
bir pusula göndermiş. Pusulayı aynen okuyorum: "Sayın Başkan, tutanakları
inceledim. Bana hitaben 'başka bir önlem almamıza gerek bırakmadan lütfen
yerinize oturun' gibi ifadeyle şahsıma hakaret ettiniz. İçtüzükte böyle bir
hüküm yok. Bu durumu düzeltmek için kısa bir söz istiyorum. Gereğini arz
ederim" diyor.
Sayın Agâh Kafkas, bu kutsal çatı altında,
hele hele Divanın, bir üyeye hakaret etmesi söz konusu olamaz. Şimdi sizin
ısrarlı söz talebinizi doğru bulmadık, bu, usul değil dedik; ama, siz ısrar
ettiniz ve kürsüye doğru yürüdünüz. Yerinize oturmanızı arka arkaya rica ettik.
Bu arada, ikisi de Adalet ve Kalkınma Partisi üyesi olan Divan Kâtibi
arkadaşlarımın önerisi üzerine, sizin meydana getirdiğiniz kargaşayı
durdurabilmek için 10 dakika ara vermek durumunda kaldık. Ben 10 dakika ara
verme ihtimalimizi bir önlem olarak söylediğim zaman, bu size hakaret olur mu?!
Sakın böyle almayın. 10 dakika ara vermek, bazen Meclis çalışmalarında sükûneti
sağlamak için gerekiyor. Bu, kimseye hakaret anlamına değildir. Böyle bir
yanlış anlama beni üzdü.
İnşallah açıklamalarım sizi tatmin
etmiştir.
Değerli arkadaşlarım, madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Şimdi 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Değerli milletvekilleri, 4 üncü madde
kabul edilmiştir.
Çalışma süremiz sona ermiştir.
Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 12 Ocak 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma
Saati: 23.00