DÖNEM
: 22 CİLT : 71 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
46 ncı Birleşim
4 Ocak 2005 Salı
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. - İstanbul Milletvekili Mustafa
Ataş'ın, Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun Dokuzuncu Dönem Toplantısına
ilişkin gündemdışı konuşması
2. - Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in,
Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin
gündemdışı konuşması
3. - Mardin Milletvekili Süleyman
Bölünmez'in, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin gündemdışı konuşması
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın
(6/1346) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/235)
2. - Giresun Milletvekili Mehmet Işık'ın
(6/1350) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/236)
3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Bülent Arınç'ın İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Pierferdinando Casini'nin
İtalya'ya resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/734)
4. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/736)
5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/735)
6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in,
2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar
Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (A) ve (B) Bentlerinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin (2/282) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/237)
7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/227) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve
22 milletvekilinin, kamuya ait gayrimenkullerin tahsisinin ve tahsis amacına
uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
2. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve
47 milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihî zenginliklerinin araştırılarak
daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. - (10/238) esas numaralı Meclis
araştırması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi
V. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. - (10/63, 113, 138, 179, 228) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat
Melik'in, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/653) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in,
İzmir'in Güzelbahçe İlçesine alınan ambulansla
ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/690) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
4. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in,
İzmir'in Güzelbahçe İlçesinde hizmete giren ambulansla ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/710) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
5. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in,
Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen dönersermaye ücretlerine
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/713) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,
tıpta üst ihtisas sınavının ÖSYM tarafından yapılıp yapılmayacağına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
7. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in,
Kars Devlet Hastanesi inşaatı için 2004 bütçesine ödenek konulup
konulmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/760) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in,
Bakanlığa bağlı dönersermayeden sağlık personeline yapılan eködeme matrahlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/772) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
sperm ve yumurta transferi yasağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/806) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
10. - Çanakkale Milletvekili İsmail
Özay'ın, Gökçeada'daki sağlık hizmetlerine ve bir hastanın vefatıyla ilgili
iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/853) ve Sağlık
Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
11. - Mersin Milletvekili Hüseyin
Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/871) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI
1. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın,
TBMM Vakfının kapatılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Bülent ARINÇ'ın cevabı (7/3585)
2. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in,
5187 sayılı Basın Kanununun 10 uncu maddesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4097)
3. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Uzan grubunun TMSF'ye borçlarına ve yapılan bazı atamalara,
Demirbank'a el konulmasıyla ilgili bazı
iddialara,
- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star
grubu çalışanlarına,
- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Kredi Kuruluşları Kanun Tasarısına,
İş Bankası-Aria ortaklığına,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4219, 4220, 4221, 4222, 4223)
4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
vergi ödemeleri için yapılması planlanan yeni uygulamalara ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4226)
5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan bir tefsire ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4231)
6. - Isparta Milletvekili Mevlüt
COŞKUNER'in, Tekelin anason ve üzüm alımını özelleştirmesinin
Isparta-Senirkent'teki üzüm üreticisine etkilerine ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4232)
7. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, Çan Termik Santralına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4233)
8. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
eczacılık ürünleri ithalatındaki artışa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep
AKDAĞ'ın cevabı (7/4239)
9. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
tütün ve tütün mamülü ihracatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad
TÜZMEN'in cevabı (7/4240)
10. - Denizli Milletvekili Ümmet
KANDOĞAN'ın, sosyal güvenlik kapsamında çalışanlara ve özlük haklarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun
cevabı (7/4245)
11. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un,
Küçükçekmece Gölü ve Haliç'teki kirliliğe ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4262)
12. - İstanbul Milletvekili Gürsoy
EROL'un, yabancıların taşınmaz mal alım bedelini düşük gösterdikleri iddiasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4266)
13. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
TMSF-İnterbank borç tasfiyesi anlaşmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4275)
14. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın,
Seydişehir Eti Alüminyum AŞ’nin özelleştirme takvimi ve arşiv yangınına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4281)
15. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın,
Türkeli balıkçı barınağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
YILDIRIM'ın cevabı (7/4305)
16. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın,
Muğla İlinin karayolu sorunu ile 2004 yılı bölünmüş yol projesine ilişkin
sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4319)
17. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret
BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya karayoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4320)
18. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski İlçesinin dispanser ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı
(7/4337)
19. - Çanakkale Milletvekili Ahmet
KÜÇÜK'ün, Çanakkale-Gökçeada-Bozcaada arasındaki ulaşım sorununa ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4340)
20. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
ASLANOĞLU'nun, Halkbankın özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Ali BABACAN'ın cevabı (7/4343)
21. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un,
Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/4345)
22. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Uzan grubunun TMSF'ye sunduğu borç ödeme teklifine ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4351)
23. - Ankara Milletvekili İsmail
DEĞERLİ'nin, ASKİ Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4357)
24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
petrol ürünlerindeki ÖTV artışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal
UNAKITAN'ın cevabı (7/4382)
25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
kirada olan kamuya ait taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4383)
26. - Iğdır Milletvekili Dursun
AKDEMİR'in, Elazığ-Yolçatı-Karakoçan arasındaki yol genişletme çalışmalarının
yatırım programına alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4412)
27. - Iğdır Milletvekili Dursun
AKDEMİR'in, Nahçıvan'da yolcu beraberinde getirilen malların vergi muafiyeti
kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı
(7/4428)
28. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT
Genel Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY'ın cevabı (7/4430)
29. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in,
sosyal hizmetler il müdürlükleri ile ilgili bazı iddialara,
- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü
LİVANELİ'nin, sokak çocuklarının ve gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması
için alınacak tedbirlere,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal
AKŞİT'in cevabı (7/4432, 4433)
30. - İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın,
emekli aylıklarıyla ilgili düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4434)
31. - Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR'un, Tuz Gölündeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı
Osman PEPE'nin cevabı (7/4435)
32. - Antalya Milletvekili Nail
KAMACI'nın, bu yılki Eurovision Şarkı Yarışması ön elemelerine,
- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin
reklamlardan sağladığı gelire ve reklam karşılığı programlara,
TRT-4'ün yayınının durdurulduğu iddiasına
ve personeline,
İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Beşir
ATALAY'ın cevabı (7/4458, 4459, 4460)
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29
milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına
verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/238)
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun, 30.12.2004 Perşembe günü çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi kabul edildi.
4 Ocak 2005 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 15.09'da son verildi.
|
|
|
|
|
|
Nevzat Pakdil |
|
|
|
Başkanvekili |
|
|
Yaşar Tüzün |
|
Harun Tüfekci |
|
Bilecik |
|
Konya |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
|
|
|
|
No. : 56
II. - GELEN KÂĞITLAR
31 Aralık 2004 Cuma
Tasarı
1. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/943) (Adalet
ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.12.2004)
No. : 57
3 Ocak 2005 Pazartesi
Raporlar
1. - Mardin Milletvekili
Muharrem Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/467) (S.Sayısı: 597'ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
2. - Elazığ Milletvekili
Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/468) (S.Sayısı: 598'e 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
3. - Yozgat Milletvekili
Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/480) (S.Sayısı: 599'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
4. - Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/494)
(S.Sayısı: 600'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
5. - Denizli Milletvekili Osman Nuri Filiz'in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/495) (S.Sayısı: 601'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
6. - Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/496) (S.Sayısı: 602'ye 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
7. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine
Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/497)
(S.Sayısı: 603'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
8. - Kütahya Milletvekili
Hüsnü Ordu'nun Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı
(3/498) (S.Sayısı: 604'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
9. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine
Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/500) (S.Sayısı: 605'e 1
inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
10. - Mardin Milletvekili
Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/501) (S.Sayısı: 606'ya 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
11. - Şanlıurfa Milletvekili
Abdurrahman Müfit Yetkin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar
Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/502)
(S.Sayısı: 607'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)
Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, sağlık hizmetlerine uygulanan KDV oranına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4177)
2. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Sayıştay'ın TMSF hakkında hazırladığı "İkrazlar İzleme
Raporu"na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4178)
3. - Konya Milletvekili
Atilla KART'ın, Konya Ovası Projesine ve Manavgat Çayından İsrail'e su
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4179)
4. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4182)
5. - İzmir Milletvekili
Ahmet ERSİN'in, İzmir İlinde son iki yılda meydana gelen gasp, adam öldürme ve
kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4183)
6. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir basın organında yer alan bazı iddialara ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4184)
7. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AİHM'nde Kıbrıs Rum yönetimi temsilcisi bir hakimin
bulunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/4187)
8. - Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, İMKB tarafından işlemi kapatılan şirketlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4188)
9. - Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4189)
10. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Alacaköy-Keper mezrasında ortaya çıkan bir toplu
mezara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4190)
11. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Emlak Bankasının bankacılık dışındaki mal
varlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4192)
12. - Antalya
Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir otomotiv firmasınca hediye edilen
araçların tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4193)
13. - Yalova Milletvekili
Muharrem İNCE'nin, Yalova Millî Eğitim Müdür Vekilinin görevden alınmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4209)
14. - Denizli
Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Irak'ta öldürülen ya da rehin alınan Türklere
ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi
(7/4210)
No. : 58
4 Ocak 2005 Salı
Raporlar
1.-Kadastro Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma
ve Turizm Komisyonu Raporu (1/858) (S. Sayısı: 728) (Dağıtma tarihi: 4.1.2005)
(GÜNDEME)
2. - Türkiye Cumhuriyeti
ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adli
Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/943) (S. Sayısı: 730) (Dağıtma tarihi: 4.1.2005) (GÜNDEME)
Tezkereler
1. - Şanlıurfa
Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/731) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
2. - Ardahan Milletvekili
Kenan Altun'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/732) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
3. - Sakarya Milletvekili
Ayhan Sefer Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/733) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)
Yazılı Soru Önergeleri
1. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Musul'da şehit edilen Türk güvenlik görevlilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)
2. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, futbol stadyumlarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
3. - İstanbul
Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Millî Güvenlik Siyaset Belgesindeki
mezheplerle ilgili bir maddeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
4. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müzakerelerinin yürütülmesinde mevzuattan
kaynaklanan engellere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)
5. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, Musul'da şehit edilen Türk güvenlik görevlilerine ve
Irak'taki kamyon şoförlerinin güvenliğine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.12.2004)
6. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından el konulan bazı kuruluşlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru
önergesi (7/4510) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)
7. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SPK tarafından kararlaştırılan bir suç duyurusunun
geciktirilmesinin nedenine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi:
21.12.2004)
8. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, doğalgaz kullanılan illere ve boru hattı döşeyen şirketlere
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4512)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
9. - Manisa Milletvekili
Hasan ÖREN'in, tarımsal sulamada kullanılan ve ödenemeyen elektrikte fiyat ve
KDV indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
10. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de kaybolan bir şahsa ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
11. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, polis ve jandarmanın tuttuğu suç fişlerinin iptaline ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.12.2004)
12. - Yozgat Milletvekili
Emin KOÇ'un, internette oynanan şans oyunlarının denetimine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4516) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
13. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL'in, muhtarların özlük haklarına ve muhtarlıkların teknik donanım
ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4517)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
14. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesi personelinin döner sermayeden pay
alamamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4518)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
15. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesinde açılan bir ihaleye ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
16. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Boğazı Tüpgeçit ve Marmaray Projelerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4520) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.12.2004)
17. - Trabzon
Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, Antalya Havalimanı II. Ünite Dış Hatlar
Terminali ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
18. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kur'an-ı Kerim meal ve tefsirlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş
tarihi: 21.12.2004)
19. - Ankara Milletvekili
Ersönmez YARBAY'ın, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)
20. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda çalışıp
iş akitleri fesh edilenlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.12.2004)
21. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Siirt-Kurtalan arasındaki duble yol ile ilgili
iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4525)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
22. - Hatay Milletvekili
Züheyir AMBER'in, SSK hastanelerinde uygulanan ilaç alım prosedürüyle ilgili
protokole ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
23. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, emekli aylıklarının ödenmesinde ATM'lerde yaşanan sorunlara
ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4527)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
24. - Adana Milletvekili
N. Gaye ERBATUR'un, balıkçılığın rekabet gücünü korumaya yönelik önlemlere
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4528) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.12.2004)
25. - İzmir Milletvekili
Erdal KARADEMİR'in, İzmir Millî Eğitim Müdürlüğünce gerçekleştirilen bir
ihaleye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4529)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
26. - Mersin Milletvekili
Hüseyin GÜLER'in, Mersin'deki bazı okulların sorunlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4530) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
27. - Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlülere
ve Adli Tıp Kurumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4531)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)
Meclis Araştırması Önergeleri
1. - İstanbul
Milletvekili İrfan GÜNDÜZ ve 22 Milletvekilinin, kamuya ait gayrimenkullerin
tahsisinin ve tahsis amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/241) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
2. - Bursa Milletvekili
Kemal DEMİREL ve 47 Milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihi zenginliklerinin
araştırılarak daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati : 15.00
4 Ocak 2005 Salı
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ
(Konya)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşimini açıyorum
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Gündemdışı ilk söz,
Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun Dokuzuncu Dönem Toplantısıyla ilgili
söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'a aittir.
Buyurun Sayın Ataş. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. -
İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın, Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun
Dokuzuncu Dönem Toplantısına ilişkin gündemdışı konuşması
MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14-16 Aralık 2004 tarihleri arasında
Sudan'ın Başkenti Hartum'da gerçekleştirilen Türkiye-Sudan Karma Ekonomik
Komisyonu Dokuzuncu Dönem Toplantısına katılmak üzere, Ulaştırma Bakanı Sayın
Binali Yıldırım başkanlığında, milletvekilleri, bürokratlar ve işadamlarından
oluşan heyete iştirak ettim. Bu vesileyle, Yüce Meclisimize bu konu hakkında
bilgi vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu Karma Ekonomik
Komisyon toplantısında Türk tarafına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Sudan
tarafına ise Dışticaret Bakanı Sayın Musa Kasha başkanlık etmiştir. Bu ziyaret
çerçevesinde, 43 Türk firmasının iştirak ettiği Sudan İkinci Uluslararası Yapı
Malzemeleri, İnşaat Teknolojileri ve Ekipmanları Fuarının açılışını, Ulaştırma
Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Sudan tarafı KEK Başkanı ve Dışticaret Bakanı
Sayın Musa Kasha'yla yapmıştır.
Ayrıca, Ulaştırma Bakanı
Sayın Binali Yıldırım'ın Sudan'da yapmış olduğu üst düzey ziyaretlere
milletvekilleri olarak bizler de iştirak etmiş bulunmaktayız. Bu kapsamda,
Sudan Millî Meclisi Başkanı, Dışticaret Bakanı, Uluslararası İşbirliği Bakanı,
Havacılık Bakanı, Yollar ve Köprüler Bakanı, Uluslararası İşbirliği Bakanı,
Sanayi Bakanı, Elektrik Bakanı, Hartum Valisi, Maliye ve Millî Ekonomi Devlet
Bakanı ve Ulaştırma Devlet Bakanıyla görüşmeler gerçekleştirilmiştir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye-Sudan ekonomik ilişkileri ile söz konusu KEK
toplantısında ele alınan kararlara geçmeden önce, izninizle, Sudan ekonomisi
hakkında kısaca Yüce Meclisimizi bilgilendirmek istiyorum.
Bilindiği üzere, Sudan,
38 000 000'luk nüfusu, yaklaşık 18 milyar dolarlık gayri safî millî
hâsılasıyla, bugün Doğu Afrika bölgesindeki en önemli ülkelerden biridir.
Sudan, ayrıca, 2 500 000 kilometrekare yüzölçümüyle Afrika'daki en büyük
yüzölçümüne sahip ülkelerden biridir. 1999 yılından itibaren, Sudan'da zengin
petrol ve doğalgaz rezervleri keşfedilmiş ve üretimine başlanılmıştır.
Halihazırda, günlük 350 000 varil olan üretimin, önümüzdeki üç yıl içerisinde 1
000 000 varile çıkarılacağı öngörülmektedir.
Bu gelişmeler
çerçevesinde, Sudan, son beş yılda, yıllık ortalama yüzde 8'in üzerinde bir
büyüme gerçekleştirmiştir. Önümüzdeki beş yılda, Sudan ekonomisinin katlanarak
büyüyeceği öngörülmektedir. Sudan'ın dışticaret hacmi, son üç yılda ikiye
katlanarak, 2004 yılı itibariyle, 3 200 000 000 doları ithalat, 3 800 000 000
doları ihracat olmak üzere, 7 000 000 000 dolar düzeyine ulaşmıştır.
Sudan'ın bugünkü temel
politik gündemi, uluslararası sisteme entegrasyon ve içbarışın sağlanmasıdır.
Bu konuda önemli adımlar atılmış, Birleşmiş Milletler yaptırımları 28.9.2001
tarihi itibariyle kaldırılmış, Güneyle barış anlaşması imzalanmış ve anlaşma
onay için Sudan Millî Meclisine gönderilmiştir. Güneyle barış anlaşmasının
onaylanmasının ardından, Darfur sorununun kısa sürede çözüme kavuşturulması
beklenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri
firmaları, Sudan pazarına girmek için barış sürecinin tamamlanmasını
beklemektedir. Bu gelişmeler ışığında Sudan, 20 ülkeden oluşan 385 000 000'luk
Güney ve Doğu Afrika ortak pazarının en önemli ülkelerinden biri olma yoluna
girmiştir.
Dış Ticaret
Müsteşarlığının uygulamaya koyduğu Afrika'yla ekonomik ilişkilerin
geliştirilmesi stratejisi kapsamında, Sudan, Doğu Afrika'da hedef ülke olarak
belirlenmiş ve son üç yılda, Sudan'a yönelik yoğun bir çalışma programı yürütülmüştür.
Bu çalışmalar ışığında, 2000 yılında 37 000 000 dolar olan Sudan'a yönelik
ihracatımız, 2004 yılında katlanarak yaklaşık 100 000 000 dolara ulaşmıştır. Öte
yandan, yapılan bu çalışmaların bir sonucu olarak, son iki yılda, 62 Türk firması,
Sudan'da toplam 150 000 000 dolarlık doğrudan yatırım yapmıştır. Ayrıca,
müteahhitlik firmalarımız, Sudan'da, büyük bir çoğunluğu bu yıl olmak üzere
toplam 136 000 000 dolarlık proje üstlenmişlerdir. Önümüzdeki dönemde, Sudan'da
gerçekleştirdiğimiz üst düzey görüşmelerde ve KEK toplantısında aldığımız
kararların hayata geçirilmesiyle bu rakamları kolaylıkla katlayacağımıza
içtenlikle inanıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
izninizle, Sudan'da gerçekleştirdiğimiz üst düzey görüşmelerde ve KEK
toplantılarında alınan kararlara da değinmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ataş,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım.
İki ülke ticareti ve
ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacak olan serbest ticaret
anlaşması müzakereleri 2005'in mart ayında Ankara'da başlatılacaktır. Sudan,
serbest ticaret anlaşması imzalanacak ilk Kara Afrika ülkesi olacaktır.
Türk Eximbankın Sudan'a
yönelik kredi programına işlerlik kazandırılması konusunda mutabakat
sağlanmıştır. Bu kapsamda, Sudan tarafı, taleplerini proje bazında incelemek
üzere Türk Eximbanka iletecektir.
Hartum'da bir Türk
Ticaret Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalar başlatılacaktır.
TPAO ve TPIC'in Sudan'da
petrol üretim alanında faaliyet göstermesi için Sudan Hükümeti gerekli
yardımları sağlayacaktır.
Tarım, sanayi, KOBİ'ler,
müteahhitlik ve müşavirlik alanlarında ortak çalışma programları
hazırlanacaktır. Sudan'ın talep ettiği teknik yardım programları devreye
sokulacaktır.
Söz konusu ziyaret
kapsamında, denizcilik anlaşması imzalanmıştır. Port Sudan Limanının Türk
müteahhitleri tarafından modernizasyonu hususunda bir çalışma programı
düzenlenecektir.
Sivil havacılık anlaşması
sonuçlandırılmıştır. Yeni havaalanı inşaatları ile Hartum Uluslararası
Havaalanı dahil, mevcut havaalanlarının tevsii ve modernizasyonu projelerine
Türk müteahhitlik firmalarının katılımını sağlamak amacıyla bir çalışma grubu
kurulacaktır.
Sudan'ın ihtiyacı olan
vagon, lokomotif ve diğer ekipmanların Türkiye Cumhuriyeti Devlet
Demiryollarının bağlı ortaklıkları tarafından sağlanması amacıyla bir çalışma
grubu oluşturulacaktır. Sudan içerisinde ve bölge ülkeleri arasında yolcu ve
yük taşımacılığı alanında hizmet vermek üzere kara ulaştırması alanında ortak
şirketlerin kurulmasının teşvik edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu projenin
hayata geçirilmesi amacıyla, sektör temsilcilerinin de katılımıyla Hartum'da
bir toplantı düzenlenecektir.
Sudan telekomünikasyon
altyapısının Türk firmalarınca gerçekleştirilmesi için, Sudan'a, işadamları
heyeti ziyareti düzenlenecektir. İki ülke posta hizmetleri kuruluşları
arasındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesi amacıyla, kurumsal işbirliğinin
geliştirilmesi kararlaştırılmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayamadınız
Sayın Ataş; buyurun.
MUSTAFA ATAŞ (Devamla) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
İki ülke üniversiteleri
arasında seminer, konferans ve toplantılar düzenlenecek, öğrenci ve öğretim
üyesi değişimi de yapılacaktır.
Sudan vatandaşlarının
Türkiye'deki hastanelerde tedavi edilmeleri için özel bir tanıtım programı
yapılacaktır.
Burada, özellikle
ihracatımızda büyük gelişmeler kaydettiğimiz Sudan'a yönelik Türk Eximbankın
kredilerinin öneminin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Türk firmalarının
yoğun bir şekilde yer aldıkları bu ülkeye yönelik, Türk Eximbankın ülke ve
proje kredilerinin devreye sokulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kuşkusuz, Sudan'la ilişkilerimizin köklü bir tarihî geçmişi
vardır. Ülkelerimiz ortak bir dini ve ortak bir tarihi paylaşmaktadır. Bu
açıdan, bu yeni dönemde, Sudan'la ilişkilerimize Türkiye olarak yeni bir boyut
kazandırmamız gerekmektedir. Parlamentolararası dostluk gruplarının karşılıklı
ilişkileri sayesinde, bu ilişkilerin daha da üst düzeye çıkmasını bekliyorum.
Türk-Sudan halklarının
birlikteliğinin, beraberliğinin, kardeşliğinin gelişmesi vesilesiyle, hepinize
en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Ataş.
Gündemdışı ikinci söz, 3
Ocak Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü münasebetiyle
söz isteyen, Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'e aittir.
Buyurun Sayın Çekmez.
(CHP sıralarından alkışlar)
2. - Mersin
Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83
üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması
VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin'in düşman işgalinden
kurtarılışının 83 üncü yıldönümü nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Ulusların tarih
kitapları, hep savaşlardan ve bu savaşlarda elde edilmiş başarılardan bahseder.
Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki; hiçbir ulusun tarihinde bizim tarihimizde
olan topyekûn bir ulusun katıldığı kurtuluş savaşı yoktur. Mazlum milletlere
örnek olacak bu topyekûn kurtuluş, emperyalist güçlere karşı bir başkaldırıdır.
Bu başkaldırı, ulusal kimlik başkaldırısıdır. Bu başkaldırı, onursal bir yaşam
için başkaldırıdır. Bu başkaldırı, emperyalist güçlerin himayesine karşı
verilen bağımsızlık başkaldırısıdır. Bu başkaldırı, içte gericilere, dışta
vatanımıza göz diken güçlere karşı verilen bir destanın öyküsüdür. Bu
başkaldırı, Mustafa Kemal Atatürk'ün, ulusuyla birlikte omuz omza verdiği bir
mücadelenin destan yazan yanıdır. Mavi gözlü dev Ulu Önder Mustafa Kemal
"geldikleri gibi giderler" diyerek, bir ulusu ayağa kalkması için
ateşlemiş, O, ulusumuza, mücadele olduğu sürece zorlukların aşılacağını
öğretmiştir; her il, her ilçe ve en küçük yerleşim birimi, kurtuluş mücadelesi
için canla başla savaşmış ve bir karış toprağın bile düşman çizmesi altında
kalmayacağını tüm dünyaya ilan etmiştir.
Kurtuluş Savaşı
mücadelesinde Mersin, önemli bir stratejik bölge ve Doğu'yu Ege'ye bağlayan bir
köprüdür. Bu önemli merkezin yaşayanları da, özgürlük ve bağımsızlık sevdalısı
insanlardır.
11 Şubat 1920 tarihli
telgraf:
Gönderen: Temsilciler
Kurulu Adına Mustafa Kemal.
Alıcı: Mersin İli Ulusal
Kuvvetler Komutanı Emir Aslan Bey.
Telgraf metni aynen
şöyle: "Tüm gücünüzü Mersin'e kanalize ediniz. Olanak bulunursa, düşmanın
Mersin Limanından yararlanmasını engelleyiniz. Demiryollarını önemli ölçüde
tahrip ediniz. Çalışma faaliyetlerinizi Temsilciler Kuruluna bildiriniz.
İkinci telgraf:
"Mersin Gençler
Yurdu Başkanlığına
12 Haziran 1922 günlü
mektubunuzu aldım. Mersin Gençler Yurdunun isteği üzerine Onursal
Başkanlığınızı üstleniyorum.
Ulusumuzun ilerlemesi ve
yükselmesine yönelik çabalarınızın başarıya ulaşmasını dilerim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Başkomutan Mustafa Kemal"
Mersinliler, halkına ve
ulusuna karşı büyük bir sevdayla bağlı olan Mustafa Kemal'in bu derin ilgi ve
sevgisini her zaman yüreklerinde hissetmişlerdir. Atatürk ve onun ilkelerine
saldıranlara, her zeminde, her zaman cevap vermesini bilmişlerdir. Ulusal
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan her türlü saldırı, kurtuluş
mücadelesi ruhuyla her zaman yüzünde şaklayacak tokadı Türk Halkından
yiyecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Atatürk, düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümünü
kutladığımız Mersin'i 17 Mart 1923 tarihinde ziyaret etmiş, Millet Bahçesinde
Mersin halkına hitaben yaptığı konuşmada "Mersinliler, memleketiniz,
beldeniz Türkiye'nin çok mühim bir noktasında bulunuyor, çok mühim bir ticaret
noktasıdır. Bunu sizler de benden daha iyi bilirsiniz; fakat, bilmelisiniz ki,
açık söyleyeyim, memleketinize hâkim bulunmuyorsunuz" diyerek, Mersinlilerin
Mersine sahip çıkması öğüdünü vermiştir.
Cumhuriyet öncesi ve
sonrası, Mersin, eğitime, kültüre önem veren bir şehir olmuştur. Cumhuriyetin
savunucusu Mersin halkı, Atatürk'ün öğüdüne sadık kalarak, Mersin'e her zaman
sahip çıkacaktır.
Üzerinde tarih boyunca
çeşitli uygarlıklar barındıran Akdeniz havzasında, ticaretin de etkisiyle,
tarihsel süreç içerisinde çeşitli yerleşim birimleri kurulmuştur, bu yerleşim
birimlerinin bir kısmı önemli kentler haline gelmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çekmez,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) -
20 Haziran 2002 tarihli ve 4764 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle,
"İçel" olan adı "Mersin" olarak değiştirilen ve
Çukurova'nın binlerce yıllık tarihi ile eşsiz güzelliklerini koynunda saklayan
Mersin, çevresini oluşturan Tarsus, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar, Anamur,
Bozyazı, Aydıncık ve Çamlıyayla İlçeleriyle bir dünya cennetidir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamı memleketimin ünlü şairi Nazım Hikmet'in bir şiiriyle
noktalamak istiyorum.
"Memleketim.
Memleketim ne kadar
geniş:
Dolaşmakla bitmez,
tükenmez gibi geliyor insana.
Edirne, İzmir, Ulukışla,
Maraş, Trabzon, Erzurum.
Erzurum yaylasını yalnız
türkülerinden tanıyorum
Ve güneye
Pamuk işleyenlere gitmek
için
Toroslardan bir kere
olsun geçmedim diye utanıyorum."
Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Ayrıca, 2005 yılının tüm halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Çekmez.
Gündemdışı üçüncü söz,
dokunulmazlığının kaldırılması konusunda söz isteyen Mardin Milletvekili
Süleyman Bölünmez'e aittir.
Buyurun Sayın Bölünmez.
(Bağımsızlar sıralarından alkışlar)
3. - Mardin
Milletvekili Süleyman Bölünmez'in, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin
gündemdışı konuşması
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili
dokunulmazlığımın kaldırılmasıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım;
hepinizi ve ekran başındaki vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sahibi olduğum şirketin
yönetim kurulu başkanı olarak, 2001 yılının başında, 57 nci hükümetin meşhur ve
dürüst İçişleri Bakanının şahsî talimatları doğrultusunda yapılan ve basına
göre 100 trilyonluk Fırtına Operasyonu sanığı olarak, yedi ay yirmi gün süreyle
tutuklu kaldığım cezaevinden hiçbir belge aranmaksızın 2001 yılının yedinci
ayında tahliye oldum.
Yüce Türk Milleti, bu
dürüst Bakanın yaptığı operasyonlarla memlekete verdiği zararlı hizmetin karşılığını,
kendisine sandıkta verdiği oyla onaylamıştır. Mardin halkı 2,2 oranla ve 18 978
oyla beni bağımsız milletvekili seçmiştir. "En iyi hakem millettir"
diyorum.
Neydi bu dava; Gümrük
müfettişleri tarafından hazırlanan 148 sayfalık raporun sonuç kısmında, sadece,
suçlanan gemi armatörü, gemi kaptanı, depo müdürü, yönetim kurulu başkanı
olarak hakkımızda takibat açılması ve geriye kalan tüm kamu personelinin
"takibatına mahal yoktur" ibaresinin yer aldığı rapordur.
Açılan dört davadan biri
görevsizlik, biri takipsizlik, biri beraat kararı almıştır. Malî açıdan, 4811
sayılı Vergi Barışından faydalanarak, 26 trilyon lira vergi şirketim tarafından
ödenmiştir. Şu anda yargılaması devam eden tek bir dosya kalmıştır; bu dosyayla ilgili dokunulmazlığımın
kaldırılmasını sizlerden talep ediyorum.
Seçimlerden sonra tefrik
kararını içeren fezlekenin komisyondaki görüşmeleri sırasında da, tekrar,
dokunulmazlığımın kaldırılmasını talep etmiştim; bu da tutanaklarda mevcuttur.
Milletvekiliyken Mardin
Savcılığınca hazırlanmış hakaret, kavgaya katılma, tehdit suçlamalı fezleke
içeriği, 3-640 sayılı dokunulmazlık kaldırılması talebidir.
Olay şudur: Yerel seçim
sandıklarının başında on yıldır Mardin'i kötü yöneten ve 45 trilyon borcun
altına şehri mahkûm etmiş olan eski belediye başkanı ve adamları tarafından
uğradığımız saldırı üzerine hazırlanan fezlekedir. Şu anda başkan seçilen
arkadaşımızla birlikte, Allah'ın yardımı ve Mardin halkımızın vefası sayesinde,
yüzde 53 oy oranıyla, Mardin yerel seçim tarihinde bir ilke imza atmış
bulunmaktayız. Bu, kavganın da en güzel cevabıdır.
Bu davayla ilgili,
tekrar, dokunulmazlığımın kaldırılmasını sizlerden talep ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisimizin 3-694 sayılı fezlekesiyle hakkımda açılmış
otomobille yol kesme olayı, milletvekili olduktan sonra, trafikte yaşanmış
basit bir münakaşa olup, karakola intikal eden bu olayda, emniyet amirinin iyi
niyetli barıştırma çabasına olumlu bakmama rağmen, karşı tarafın olumsuz,
hırçın ve özellikle milletvekili olmamdan dolayı şova dönüştürme isteğinden
dolayı reddedilmiştir.
Ben, buradan sizlere
soruyorum değerli arkadaşlar; her iki sayın savcımız, önlerine tüm evraklar
gönderildiğinde, karakollarda mevcut ifadesi olan bir kişi olarak, bana ulaşıp
iki satır ifademi aldıktan sonra diğer sanıklar hakkında vermiş oldukları
takipsizlik kararlarını uygulayıp, dosyayı kapatamazlar mıydı; yoksa, aynı şova
katılıp, bugün karşınızda bu dosyadan dolayı dokunulmazlığımın kaldırılması
talebimi ve basınımızın bunu yazması için, otomobille yol kesme, silahlı
tehdit, kavga etme, adam yaralama konularında fezleke yazmaları doğru mudur?
30.12.2004 tarihinde bir
gazetede hakkımda yazılan haberin içeriği, Mersin Başsavcılığı tarafından
1.6.2004 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderilen 3-573 sayılı fezlekeyle
ilgili, yine, gümrük müfettişinin, şirketime taşıma yapan gemi hakkında yapılan
ihbar sonucu hazırlanmış rapordur.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bölünmez,
toparlayabilir misiniz.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Sayın Başkanım, birazcık fazla zaman rica ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bölünmez.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Müfettişe bu olayla ilgili yaptığımız haklı itirazlarımız
irdelenmeyerek mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Biz de, her zaman adalete
olan güvenimizden dolayı, bu yolda hakkımızı aramaya devam edeceğiz.
Bu raporun 3 adet
fotokopisinden, 1 adedini AK Parti grup başkanvekiline, 1 adedini Cumhuriyet
Halk Partisi grup başkanvekiline ve 1 adedini de Adalet Bakanına arz ediyorum.
Ayrıca, aynı yazıda,
asılsız olarak, daha evvel ödediğim ve yukarıda bahsettiğim verginin miktarı
yazılarak yeni cezaymış gibi gösterilmesi, Türk siyasî tarihinde yer almış
değerli iki partimizden birinin yönetiminde yer aldığım, birinin de yandaşı
olduğum ve kayırıldığım, menfaat sağladığım tamamen asılsız, iftira ve
yalandır. Haberin devamında, Habur sınır kapısında sınır ticaretini kontrol
amacıyla kurulan TPIC şirketinin topladığı motorinin dağıtım şirketleri tarafından
pazar payı oranlarına göre dağıtımı yasal bir işlem olmakla ve halen devam
etmekle beraber, şirketimin payına düşen oranın, bölgede faturalı, yasal bir
şekilde satılması ve elde edilen kârın yine aynı bölge halkına yardım amaçlı
dağıtılması, bugün dağıtılmaya devam etmesi her türlü kayıtlarımızda mevcuttur;
ama, maalesef, TPIC'ten aldığımız payın da bu haberin altına yazılması, şekli
yasal olmayan bir işlem yaptığımız anlayışı ve tarzıyla lanse edilmektedir.
Ne yazıktır ki, her seçim
öncesinde -2 Kasım, 28 Mart ve önümüzdeki 2005 yılında Mardin Ticaret Odası
seçimlerinde- desteklediğim adayları etkilemek amacıyla, tetikçi olarak
kullanılan birkısım basın yayın organında, son günlerde, yanlış ve iftira dolu
bilgilerle kamuoyunu yanıltan haberler yer almıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Başkanım, istirham ediyorum...
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bölünmez.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Avukatlarım, şirketimi ve şahsımı olumsuz etkileyen bu haberlerle
ilgili gereken davaları açmıştır; bu da, tarafsız Türk adaleti önünde görülecek
hesaptır.
Buradan, Türk Milletine,
insanlarımızı haksız, mesnetsiz ve doğruluğu olmayan haberlerle karalayan ve
halkımızı yanıltan ve de doğru haber vermeyen, az da olsa, basın sektöründe yer
alan bu çeşit yayın organlarını ve kalemlerini silah olarak kullanan basın
mensuplarını sizlere şikâyet ediyor ve maddî haklarımı adalete ve manevî
haklarımı da Allah'a havale ediyorum.
Bu yazılar, Mardin
halkına ve Mardin'e yapacağım hizmetleri hiçbir zaman durdurmayacak; aksine,
siz değerli 22 nci Dönem milletvekili arkadaşlarımın yaptığı hizmete yakışan
bir hizmet yarışı şeklinde olacaktır.
Değerli Başkan, sayın
milletvekilleri; biraz da, AB'ye girmeye hazırlanan Türkiye'nin bazı
gerçeklerini ve -birçok uyum yasasını çıkaran ve çıkarmaya hazırlanırken-
eksiklerimizi, yapmamız gerekenleri konuşmak istiyorum.
Bazı kamu
müfettişlerimiz, çeşitli olayların basına yansımasından veyahut görev
talimatları sırasında tek taraflı düşünerek hazırlamış oldukları raporlar
sonucunda, lehte veya aleyhte çıkan karara göre taltif edilmeli veya görevdeki
eksiklikleri gözönüne alınarak, görevde kıdem indirimi, disiplin cezası gibi
cezalar almalıdır. Buna örnek gösterecek olursak, geçmişte, çiftçi destekleme
fonu, kaçak elektrik kullanımı teftişleri ve buna benzer Mardin ve bölgedeki illerde
yapılan teftişler sonucunda 50 sent yüzünden ağır cezada yargılanan çiftçiler,
vatandaşlar ve bunu düzeltmek için uğraş veren siz değerli Mardin
milletvekilleri.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum; son sayfam. Mesajlarım var. İstirham
ediyorum Sayın Başkan.
Şirketimin, sahip olduğu
250 bayiden birinin şoförünün bile yapmadığı bir eylemden dolayı, malı ilk
satan olarak hakkımızda ağır ceza mahkemesinde savcının incelemeden açtığı
davada verilen beraat kararı da vereceğim dosyanın içindedir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, üzülerek, hepimizin çok yakından bildiği ve yaşadığı bir
gerçeğin altını çizmek istiyorum. Maalesef, adlî yargı içerisinde çok değerli
ve mesleğinin aşığı savcılarımız bulunduğu gibi, polisten veya jandarmadan
eksik soruşturmayla gelen hazırlık evrakının bağlandığı fezlekeyi iddianameye
aynen kopya ederek, âdeta, tevzi işlevi gören savcılarımızın mevcudiyetini
inkâr edemeyiz. Yine, kamu kurum ve kuruluşlarının teftiş raporlarının sonuç bölümlerini
iddianamelerine aktararak görev ifa eden savcılarımızın mevcudiyetini de inkar
edemeyiz.
BAŞKAN - Sayın Bölünmez,
toparlar mısınız lütfen.
SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ
(Devamla) - Bazı basın mensuplarının, deşifre ve şov yaparcasına verdikleri
asılsız, mesnetsiz ve yanıltıcı haberlerin neticesinde, bağlı oldukları basın
yayın organının süreli, tekrarı halinde süresiz kapatılması, yazarların, bağlı
oldukları dernek, odalar tarafından buna benzer cezalarla cezalandırılması
olamaz mı diyorum arkadaşlar. Tekzip ve düzeltme yazılarını lehte ve aleyhte
yayımlanması esnasında aynı hassasiyetin gösterilmesi hususunda yasal
düzenlemelerin yapılması gerekir kanısındayım. Sesli düşünüyorum ve bu düşüncelerimi
sizlerle paylaştım.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; bir arkadaşınız olarak, 3 Kasım seçimlerinde dağıttığım
broşürlerde verdiğim söz üzerine beni seçenlerin, seçildikten sonra çeşitli
seçimlerde çoğalan desteklerine layık olmak, bana yapılan haksızlıkları
üzüntüyle izleyen bu vatandaşlarımı iyi temsil etmek ve huzurları için, Türk
Milletine ve Türk adaletine saygımdan dolayı, siz değerli 22 nci Dönem
milletvekillerinin içinde huzurlu görev yapabilmem açısından dokunulmazlıklarımın
kaldırılması lehinde oy vermenizi arz eder saygılarımı sunarım.
Başkanım teşekkür
ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bölünmez.
Başkanlığın Genel Kurula
diğer sunuşları vardır.
Kâtip üyenin sunuşları
oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergesinin
geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır, okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. - İzmir
Milletvekili Muharrem Toprak'ın (6/1346) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/235)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmının 543 üncü sırasında yer alan (6/1346) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ediyorum.
Muharrem Toprak
İzmir
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
Diğerini okutuyorum :
2. -
Giresun Milletvekili Mehmet Işık'ın (6/1350) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/236)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 547 nci sırasında yer
alan (6/1350) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.
Gereğini saygılarımla arz
ediyorum.
Mehmet Işık
Giresun
BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir.
2 adet Meclis araştırması
önergesi vardır, okutuyorum:
C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. -
İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 22 milletvekilinin, kamuya ait
gayrimenkullerin tahsisinin ve tahsis amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/241)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Millî Emlak Genel
Müdürlüğü veya diğer kamu kuruluşlarınca, devlete ait taşınmaz mallar üzerinde
gerek vakıf, dernek, spor kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzelkişiler ve gerekse kamu
kurum ve kuruluşları lehine tesis edilen intifa/irtifak hakları ve/veya
yapılan, bina, arsa ve arazi tahsislerinin usulüne uygunluğuyla amacına uygun
olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunun araştırılarak, konuyla ilgili
sorunların tespiti ve çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Saygılarımızla.
1- İrfan Gündüz (İstanbul)
2- Tevhit Karakaya (Erzincan)
3- Azmi Ateş (İstanbul)
4- Hasan Ali Çelik (Sakarya)
5- Nevzat Doğan (Kocaeli)
6- Enver Yılmaz (Ordu)
7- Mehmet Mehdi Eker (Diyarbakır)
8- Ali İhsan Merdanoğlu (Diyarbakır)
9- Hacı Biner (Van)
10- Cüneyit Karabıyık (Van)
11- Medeni Yılmaz (Muş)
12- A. Yekta Haydaroğlu (Van)
13- Mehmet Kerim Yıldız (Ağrı)
14- Mehmet Özyol (Adıyaman)
15- Mehmet Ali Bulut (Kahramanmaraş)
16- Saffet Benli (Mersin)
17- Ahmet Koca (Afyon)
18- Yüksel Coşkunyürek (Bolu)
19- Ali Osman Sali (Balıkesir)
20- Hasan Fehmi Kinay (Kütahya)
21- Mehmet Ali Suçin (Batman)
22- Rıtvan Köybaşı (Nevşehir)
23- Yüksel Çavuşoğlu (Karaman)
Gerekçe:
Bilindiği üzere Hazinenin
özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz mallar
üzerinde Medenî Kanuna göre azamî 49 yıla kadar irtifak hakkı veya Kat
Mülkiyeti Kanununa göre kat irtifakı tesis edilmekte, bunun yanında mezkur
taşınmazlar Millî Emlak Genel Müdürlüğü veya diğer kamu kuruluşlarınca; vakıf,
dernek, spor kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve
tüzelkişilere ve kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz ya da düşük bedelle, çoğu
zaman ihalesiz kiraya verilmekte ve/veya protokolle tahsis edilmektedir.
TBMM Yolsuzlukları
Araştırma Komisyonu, Kamu Vakıfları Araştırma Komisyonu, Sayıştay Başkanlığı,
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
raporlarına girdiği üzere, zaman zaman yapılan bu tür tahsislerde usulsüzlük
ve/veya keyfîlikler ve tahsislerin amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı
noktasında tereddütler bulunduğu yönünde tespit ve değerlendirmeler
yapılmaktadır.
Kanunlarda belirtilen
amaçlara uygun olarak tesis edilmesi gereken irtifak hakkı, kiralama ve
tahsisler, daha sonra uygulamada farklı amaçlar için kullanılabilmektedir.
Konu hakkında bugüne
kadar ciddî hiçbir çalışma, araştırma veya denetim yapılmadığı gibi idarelerin
bu gibi durumları idarî ve yasal yönleriyle inceleyip buna göre yönetim
anlayışlarını değiştirmeleri, ayrıca tahsis işleminden sonra taşınmazların
tahsis amaçlarına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının etkin bir biçimde
denetlenmesi gereği karşısında, Millî Emlak Genel Müdürlüğü veya diğer kamu
kuruluşlarınca, Devlete ait taşınmaz mallar üzerinde gerek vakıf, dernek, spor
kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzelkişiler ve
gerekse kamu kurum ve kuruluşları lehine tesis edilen intifa/irtifak hakları
ve/veya yapılan bina, arsa ve arazi tahsislerinin boyutu, varsa kamunun kaynak
kaybının tespiti, yapılan tahsislerde keyfîlikler bulunup bulunmadığı ve
amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı hususlarındaki tereddütlerin
giderilmesi düşüncesiyle hazırladığımız Meclis araştırması önergemizi Genel
Kurulun takdirlerine arz ederiz.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
2. - Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 47 milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihî
zenginliklerinin araştırılarak daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/242)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Bursa İlinde bulunan
Uludağ'ın sahip olduğu doğal zenginliklerin yeniden değerlendirilerek, ileriye
yönelik olarak ortaya çıkabilecek
aksaklıkların ve sorunların erken zamanda fark edilmesi ve doğal yapısının
korumaya alınarak, sorunlarının araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz.
1.- Kemal Demirel (Bursa)
2.- Mustafa Özyurt (Bursa)
3.- Erdal Karademir (İzmir)
4.- Mehmet Küçükaşık (Bursa)
5.- Mehmet Boztaş (Aydın)
6.-Yılmaz Kaya (İzmir)
7.- Kemal Sağ (Adana)
8.- Feridun Fikret
Baloğlu (Antalya)
9.- İlyas Sezai Önder (Samsun)
10.- Ufuk Özkan (Manisa)
11.- Nurettin Sözen (Sivas)
12.- Nuri Çilingir (Manisa)
13.- İzzet Çetin (Kocaeli)
14.- Ali Arslan (Muğla)
15.- Mehmet Işık (Giresun)
16.- Ali Kemal Deveciler (Balıkesir)
17.- Hüseyin Ekmekcioğlu (Antalya)
18.- Osman Özcan (Antalya)
19.- Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
20.- Enis Tütüncü (Tekirdağ)
21.- Ali Cumhur Yaka (Muğla)
22.- Mehmet S. Kesimoğlu (Kırklareli)
23.- Ahmet Küçük (Çanakkale)
24.- Mehmet Kartal (Van)
25.- Ersoy Bulut (Mersin)
26.- Bülent Baratalı (İzmir)
27.- Tuncay Ercenk (Antalya)
28.- Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
29.- Sıdıka Sarıbekir (İstanbul)
30.- Necati Uzdil (Osmaniye)
31.- Halil Ünlütepe (Afyon)
32.- Mehmet Tomanbay (Ankara)
33.- Mehmet Vedat Yücesan (Eskişehir)
34.- Orhan Ziya Diren (Tokat)
35.- Cevdet Selvi (Eskişehir)
36.- Mehmet Ali Arıkan (Eskişehir)
37.- V. Sinan Yerlikaya (Tunceli)
38.- Gökhan Durgun (Hatay)
39.- Hüseyin Bayındır (Kırşehir)
40.- Mehmet Mesut Özakcan (Aydın)
41.- Nejat Gencan (Edirne)
42.- Berhan Şimşek (İstanbul)
43.- Ayşe Gülsün Bilgehan (Ankara)
44.- Zekeriya Akıncı (Ankara)
45.- Erol Tınastepe (Erzincan)
46.- Orhan Eraslan (Niğde)
47.- Rasim Çakır (Edirne)
48.- Nadir Saraç (Zonguldak)
Gerekçe:
Bursa İlimizin tacı kabul
edilen Uludağ, bir dönem Bizanslı keşişlerce sığınak olarak kullanıldığı için,
Osmanlılar tarafından "Keşiş Dağı" olarak adlandırılmıştır. Yunan
mitolojisinde ise, baş tanrı Zeus'un ve diğer tanrıların Olympos olarak bilinen
bu dağın tepesinde yaşadığı ve halkını oradan idare ettiği anlatılmaktadır.
Uludağ, yüksekliği 2 543 metre olan volkanik bir dağdır. Bursa'nın 36 kilometre
güneyinde bulunmaktadır.
Kış sporlarını sevenler
için burası, sadece birkaç ziyaretten sonra bile tam bir tutkuya dönüşmektedir.
Yazın ise, doğal zenginlikleriyle ayrı bir güzeldir.
Dağın 12 732 hektarlık
bölümü, 1961 yılında "millî park" olarak ayrılmıştır. Millî park
statüsü uygulamalı Uludağ'da, ziyaretçiler, yıl boyu konaklama tesislerinden ve
Kirazlıyayla, Sarıalan, Çobankaya'da düzenlenmiş olan günübirlik alanlardan da
yararlanabilmektedirler.
Kayak tesisleri ve
konaklama imkânları, yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik
alanı olarak yararlanılması, Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Merkezde 5
telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır. Uludağ'a çıkmak için karayolu
ya da teleferik kullanılabilmektedir.
Uludağ'ın doğal yapısına
bakacak olursak, dağın çeşitli yüksekliklerinde, dünya ormancılık literatüründe
bilimsel ve görsel bakımdan birçok özellik dikkat çekmektedir. İlkbaharda
yemyeşil uzanan orman, sonbaharda sarı, turuncu, kahverengi, koyu yeşil gibi
renklere bürünürken, sert kayalar anıtsal güzellikler sergilemektedir.
Uludağ'da resmî kurumlara
ve özel sektöre ait birçok tesis bulunmaktadır. Ayrıca, Kayak Federasyonuna ait
tesisler bulunmaktadır.
Uludağ Millî Parkında 250
değişik gruptan yaklaşık 700 türde otsu ve gövdeli bitkiler bulunmaktadır.
Mayıs ile ağustos ayları arasında yüzlerce değişik çiçek türü Uludağ'da
görülebilmektedir. Uludağ'ın zirvelerinde, bir kısmı yazın kuruyan, 9 adet
buzul gölü mevcuttur.
Bursa'nın su kaynağının
havzasını oluşturan, havasının ve doğasının kaynağı olan Uludağ'ın sahip olduğu
doğal zenginliklerin belirlenmesi ve bunların korunması,
Yerleşim ve yapılaşmayla
ilgili sorunlarının ortaya koyulması,
Her geçen gün azalan
orman dokusunun korunmasıyla ilgili yapılabileceklerin saptanması,
Uludağ'daki bitkisel doku
ve çiçeklerdeki çeşitliliğin belirlenmesi (örneğin, obrizya, dönbaba,
sığırkuyruğu, kardelen ve benzeri) için çalışma yapılması ve bitkilerdeki bu
çeşitliliğin korunması,
Sahip olduğu maden
yataklarının durumunun belirlenerek, bu maden yataklarından azamî düzeyde
yararlanılması ve bu kaynakların ülke ekonomisine aktarılmasının yollarının
belirlenmesi,
Uludağ'ın turizm
potansiyelinin belirlenmesi ve bu potansiyelin en iyi şekilde kullanılarak,
ülke ekonomisine en üst düzeyde katkısının sağlanması,
Uludağ'ın sahip olduğu
tarihî yapının korunması için Uludağ'da önceki yüzyıllarda inşa edilmiş olan
tarihî eser kalıntılarının (örneğin, bazilikalar) uygun biçimde restore
edilerek turizme açılmasının sağlanması,
Yapılanma adı altında
ortaya çıkabilecek orman tahribatının ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi,
Düzensiz kentleşmeden
Uludağ'ın eteklerinin de etkilenmesini önleyici tedbirler alınması,
Gerek Bursa gerekse
Marmara Bölgesinin ikliminin oluşumunda büyük etkisi olan Uludağ'ın sahip
olduğu doğal yapının korunması ve bu kaynaklardan gelecekte de
yararlanılabilmesi için acil eylem planlarının oluşturulması.
Yukarıda belirttiğimiz
konuların araştırılarak, önlenebilir sebepler yüzünden Uludağ'da meydana
gelebilecek sorunlarla ilgili zamanında önlem alınması ve geri dönülemeyecek
zararların önceden fark edilmesi gerekmektedir.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Her iki önerge gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler,
sırası geldiğinde yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
Tezkereyi okutuyorum:
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
3. -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın İtalya Temsilciler Meclisi
Başkanı Pierferdinando Casini'nin İtalya'ya resmî davetine bir parlamento
heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/734)
29 Aralık 2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı
Pierferdinando Casini'nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento
heyetiyle, İtalya'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Başbakanlığın Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
Birinci tezkereyi
okutuyorum:
4. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/736)
31.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Avrupa Birliği Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesine katılmak üzere, bir heyetle birlikte 15-17 Aralık
2004 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları
yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki
Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Ömer Çelik (Adana)
Egemen Bağış (İstanbul)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
5. -
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/735)
31.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşmelerde bulunmak
üzere, bir heyetle birlikte, 22-23 Aralık 2004 tarihlerinde Suriye'ye yaptığım
resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi
uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Ömer Çelik (Adana)
Tuncay Ercenk (Antalya)
Sadullah Ergin (Hatay)
Egemen Bağış (İstanbul)
Yüksel Çavuşoğlu (Karaman)
Abdullah Çetinkaya (Konya)
Nuri Çilingir (Manisa)
Muharrem Doğan (Mardin)
Şaban Dişli (Sakarya)
Sabahattin Cevheri (Şanlıurfa)
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.
IV. -
ÖNERİLER
A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ
1. -
(10/238) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşme gününe ilişkin
Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No:125 Tarih:3.1.2005
Gündemin Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının 198 inci sırasında
yer alan, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği
zararlar konusundaki (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin
görüşmelerinin 4.1.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
Faruk Çelik Ali Topuz
AK Parti Grubu Başkanvekili CHP Grubu Başkanvekili
BAŞKAN - Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı
ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)
B)
TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)
6. - Iğdır
Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören
Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (A) ve (B)
Bentlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/282) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/237)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
30 Nisan 2004 tarihinde
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum "2090 Sayılı
Tabiî Afetlerden Zarar gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2
nci Maddesinin (A) ve (B) Bentlerinin Değiştirilmesi Hakkında (2/282) esas
numaralı Kanun Teklifim" havale edildiği komisyonlarda bu güne kadar
görüşülemediğinden, teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan
gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla. 29.6.2004
Dursun Akdemir
Iğdır
BAŞKAN - Önerge sahibi
söz istiyor mu?
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Söz istiyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Akdemir.
Süreniz 5 dakika.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Nisan 2004 tarihinde Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına (2/282) esas numaralı, 2090 sayılı Tabiî Afetlerden
Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde
değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi verdim; ancak, teklifim, Başkanlıkça
havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmemiştir. Bu nedenle,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili
olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime
başlamadan önce, Doğru Yol Partisi Milletvekili olarak ve şahsım adına hepinizi
saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, malumunuz olduğu üzere, tarımsal faaliyetler, doğası gereği,
belirsizliği ve riski yüksek olan, tabiî afetlere açık bir üretim faaliyetidir.
Bu yüzden, tarım sektörü, tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerce özellikle
desteklenmektedir. Bu desteklenme araçlarının birisi de, tabiî afetlerden zarar
gören çiftçilere yapılan yardımlardır. Bilindiği gibi, ülkemizde de, yangın,
deprem, fırtına, sel, don, dolu, kuraklık, haşere ve hastalık gibi nedenlerle
sık sık bu durum yaşanmaktadır. 2004 yılında Iğdır'da ve Malatya'da yaşanan don
nedeniyle kayısı ağaçları yüzde 100 oranında zarar görmüştür. Keza,
Karadenizde, fındık ağaçları; Egede, Manisa'da ve civarında bağcılık; güneyde,
özellikle Hatay ve çevresinde buğday ve narenciye; İç Anadoluda, Kırıkkale ve
çevresinde buğday tarlaları ve meyve ağaçları, çeşitli doğal afetlerden dolayı,
neredeyse yüzde 100'lere varan oranlarda zarar görmüş ve zararlar rapor edilmiş
olmasına rağmen çiftçilerimize bugüne kadar yeterli yardım yapılamamıştır.
Zaten, ülkemizdeki tarım işletmelerinin yüzde 87'sinin küçük aile işletmesi
olması ve bu işletmelerin tarım dışından elde ettikleri düzenli bir
gelirlerinin de bulunmaması dikkate alındığında, çiftçilerimize gerçek anlamda
yardım yapılamamasının kriterlerini yeniden koymak gerektiği ortaya çıkar.
Halen yürürlükte bulunan
2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar
Hakkındaki Kanun, çiftçilerimizin tabiî afetlerden dolayı uğradıkları zararları
karşılamakta oldukça zorluk çekmektedir. Bunun örneğini, şurada, size
gösterebilirim. Iğdır İli Tuzluca İlçesi Tarım İlçe Müdürlüğünün yazmış olduğu
bir yazıda aynen şöyle deniliyor: "Çiçeklenmesi tamamlanan meyve
ağaçlarının dondan dolayı zarar gördüğü, yüzde 100 mahsul kaybının meydana
geldiği kesindir; ancak, çiftçilerin tüm malvarlığının yüzde 40'ı ve üzerinde
olmadığından, bu ürün kaybı ve zararları konusunda 2090 sayılı Kanun
çerçevesinde bir işlem yapılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz."
İşte, görüldüğü gibi,
zarar yüzde 100 olduğu halde, hiçbir yardım yapılamadığı resmî ağızlardan
bildiriliyor. Dolayısıyla, mevcut kanuna göre çiftçilerimize yardım
yapılabilmesi için, kanunda, ürünlerin, canlı- cansız üretim araçlarının,
tesislerin değer itibariyle en az yüzde 40'ı söyleniyor; yani, burada, tüm
malvarlığının yüzde 40'ı kastedildiği için yardım yapılamıyor.
Bu tanımın yetersiz
olduğu ve bu nedenle yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıkça ortaya
çıkmaktadır. Bu ihtiyacı gidermeye yönelik olarak hazırlamış bulunduğum kanun
teklifiyle getirmeyi amaçladığım yenilikler şunlardır değerli arkadaşlarım:
1 inci maddesinde,
mahsulünün veya canlı-cansız üretim araçlarının ya da tesislerden herhangi
birinin en az yüzde 40 oranında zarar görmesi halinde,
Burada getirilen yenilik,
tüm malvarlığının değil de, malvarlığının herhangi birinin yüzde 40 kaybının
söz konusu edilmesi ve dolayısıyla, yüzde 40 oranında zarar görmesi ve kredi
veren banka, kooperatif ve benzeri kuruluşlardan yardım alamaması... Eski kanun
aynen devam ediyor.
2 nci maddesinde de,
keza, yine, aynı şekilde, herhangi birinin yüzde 40'tan az zarar görmesi
halinde ise, kendinin kredi alma imkânının olmaması, tarımsal faaliyetlerini
devam ettiremeyecek ve geçimini sağlayamayacak bir duruma düşmesi hallerinde,
Bir yenilik daha getirmiş
oluyoruz 3 üncü madde olarak. Burada, mahsulü zarara uğramamış olmakla birlikte
-ki, Türkiye'de çiftçiler arasında bu şekilde sıkıntıda olan vatandaşımız
çoktur- elinde olmayan herhangi bir sebeple geçinimini sağlayamayacak durumda
olanlara, tohumluğunu dahi tedarike zorlananlara, Ziraat Bankasından veya Tarım
Kredi Kooperatiflerinden kredi alma imkânı bulunmayıp, bu sebeple tarımsal
faaliyetlerini devam ettiremeyecek halde olanlara yardım yapılmasını
öngörüyoruz.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; işte, buradan da görülüyor ki...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akdemir...
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Sayın Başkanım tamamlıyorum, müsaade ederseniz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; bu, Türkiyemizde hemen hemen tüm çiftçileri
ilgilendiren bir konu ve tüm milletvekillerini ilgilendirdiği için, hepinizin
dikkatini tekrar davet etmek istiyorum.
Çiftçilerimizin içinde
bulunduğu genel durumu hepimiz biliyoruz. Ülkemizde, son yıllarda en çok mağdur
olan kesimlerin başında çiftçilerimiz geliyor. Ekim zamanı olduğunu düşünün;
mazot, gübre, tohum, ilaç vesaire denilince çiftçinin çektiği sıkıntı ortada.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu sorunlarla uğraşan çiftçilerimiz, bir de afetlere maruz
kalınca, afetler karşısında devletin desteğine ihtiyaç duyuyorlar. İşte,
gündeme alınmasını talep ettiğim bu kanun teklifi, tüm çiftçilerimizin bir an
önce yasalaşmasını beklediği bir kanun teklifidir. Bugün, çiftçilerimizin gözü
Parlamentoda, yani, bizim üzerimizdedir. Türk çiftçisinin gelişmesi, korunması
ve alınterine gereken önemin verilmesi konusunda iktidarın ve muhalefetin ortak
sorumluluğu bulunmaktadır. Tüm milletvekili arkadaşlarımızın, benimle aynı
duyguları paylaştıklarını, aynı görüşte olduklarını biliyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür eder
misiniz Sayın Akdemir.
Buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Devamla)
- Son cümlemi söyleyip, bitiriyorum.
Bu nedenle, kanun
teklifimin doğrudan gündeme alınması konusunda milletvekili arkadaşlarımın
gerekli desteği vereceğini umuyor, Başkanlığınıza saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akdemir.
Önerge üzerinde söz
isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
Sayın Melik, süreniz 5
dakikadır.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır Milletvekili Sayın
Dursun Akdemir'in vermiş olduğu kanun teklifi üzerinde, ben de, kısaca
görüşlerimi belirtmek üzere, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kısaca 2090 sayılı Yasa dediğimiz yasanın 1 inci maddesi, doğal afetleri tek
tek saymaktadır. Bu doğal afetleri tek tek saymaktadır. Bu, hepinizin bildiği
gibi, doğal afetlerden zarar görecek çiftçilerin de borçlarının ertelenmesi,
kredi borçlarının ertelenmesi, kendilerine birtakım krediler açılması yönünde
bir kanundur. Ancak, kanunun 1 inci maddesiyle 2 nci maddesi arasında bir
tutarsızlık olduğu gözlenmektedir. Örneğin, 1 inci maddesinde dondan
bahsetmektedir; donu da bir tabiî afet olarak kabul etmektedir normal olarak.
Ancak, bu yıl, Şanlıurfa ve Gaziantep illerinde, özellikle antepfıstığının
yoğun olarak yetiştirildiği iki ilde, antepfıstığının yüzde 80'in üzerinde
zarar görmesine rağmen, bu iller bu yasadan yararlanamamıştır. Hatta, Şanlıurfa
İlinde, köylerde hasar tespit cetvelleri dahi tutulmamıştır. Onun için, bu
kanunun 1 inci maddesi ile 2 nci maddesinin birbirine uyumlu hale getirilmesi
gerekmektedir. 1 inci maddesinde, don, tabiî afet olarak kabul edilmekte;
ancak, 2 nci maddesinde, çiftçinin mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmesi
halinde bu yasanın uygulanmasına gidileceği belirtilmektedir.
Hepinizin de takdir
edeceği gibi don, özellikle ağaç türü bitkilerde ürünü, üzerindeki meyveyi
bozar; ancak, çiftçinin deposuna, traktörüne bir zarar vermez.
Yalnız, biraz önce, biz
bu kanunla ilgili olarak Sayın Bakandan destekleme yönünde istemde bulunduğumuz
zaman, kendisi bize, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan tarım
sigortaları kanunundan sonra bu kanunun tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini
iletti.
Ben, bu konuya
dikkatlerinizi çekiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Melik.
Önerge üzerinde, hükümet
adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü söz istemişlerdir.
Buyurun Sayın Bakan.
Sayın Bakan, konuşma
süreniz 5 dakikadır.
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI
SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Iğdır
Milletvekilimiz Sayın Dursun Akdemir, 2090 sayılı Kanunun değiştirilmesi
hakkında vermiş olduğu teklifle ilgili düşüncelerini biraz önce ifade ettiler;
Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat Melik de, bu düşünceye katıldığını ve
kanunun kendi içinde bir kısım belirsizliklerin, tutarsızlıkların olduğunu
söyledi.
Efendim, hepinizin
bildiği gibi, ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibariyle, tabiî afetlere çok açık
ve sık rastlanan bir durumla karşı karşıyadır ve çiftçilerimiz, özellikle geçen
yıl içerisinde, bunun çok olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmışlardır. İşte, bu
hadise, artan önemi ve ekonomik boyutu dolayısıyla, 2090 sayılı Kanun kapsamına
giren illerimizin içerisinde, ancak belli oranda bir ödeme yaparak bu
çiftçilerimizin zararlarını bir ölçüde telafi etmeye çalıştık; ancak,
kendilerinin de belirttiği gibi, Gaziantep, Malatya dahil olmak üzere bazı
illerimizde hiçbir çiftçimize ödeme yapamadık. Çünkü, gerçekten, bu kanunun
aradığı şartlar çok ağır ve bütün hususlarına özenle dikkat edildiği takdirde
de ürünün, üretim araçlarının ve diğer mal varlıklarının yüzde 40'ının zarar
görmüş olması çok kolaylıkla gerçekleşecek bir husus değil ve dolayısıyla, bir
destek imkânı da genellikle bulunamamaktadır. Buna ilaveten, 2001 yılından
itibaren bütçeye bu amaçla ayrılmış olan kaynağın miktarı da çok düşük bir
rakamdır ve dolayısıyla, herhangi bir yerde zarar olduğu takdirde, bu kapsama
girse bile, çiftçilerimize son dört yılda bir ödeme yapılamamıştır. Bu yıl
yaşadığımız olaydan dolayı 50 trilyonluk bir kaynak aktarılmış; ama, biraz önce
bahsettiğim gibi, yine, bazı illerde belki bir çiftçiye, bazı illerde ise
hiçbir çiftçiye ödeme yapılamamıştır; bunu biliyoruz.
Esas büyük problem,
tarımda bu riskin dağıtılması ve daha modern, işleyen bir mekanizmayla
çiftçilerimizin karşılaştığı bu sorunlara çözüm üretmektir. Bu konuda
Hükümetimizin baştan beri söylediği, savunduğu husus, tarım ürünleri sigorta
yasasıdır. Nihayet, bununla ilgili konu, muhalefetimiz, AK Parti Grubuna mensup
milletvekili arkadaşlarımızın desteğiyle, gayretiyle, Meclise intikal etmiştir;
Tarım Komisyonunda görüşülerek altkomisyona gönderilerek, detaylandırılmış ve
komisyondan geçmiş ve şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş
durumdadır. Dolayısıyla, sistemi yenileştirecek, yaygınlaştıracak ve kamu
desteğini de bir yasa çerçevesi içerisinde prim desteği olarak hayata geçirecek
bu sistemi en kısa sürede yasalaştırabilecek durumdayız.
Dolayısıyla, iki saygıdeğer
arkadaşımızın ifade ettikleri 2090 sayılı Kanundaki eksikliklerle ilgili olarak
düşüncem şudur: Tarım ürünleri sigorta yasasını çıkarıp, daha yaygın bir
şekilde çiftçilerimize hizmet verir hale getirdikten sonra... Büyük çapta
afetlerin, bir bakıma, kamu tarafından, devlet tarafından karşılanabilmesi
için, 2090'a da ihtiyaç vardır; ama, uygulamadan sonra alacağı şekli dikkate
alarak 2090'ı değiştirmemizi daha mantıklı ve doğru buluyoruz. Dolayısıyla, iki
arkadaşımızın ifade ettiği hususlara prensip olarak katılıyorum;
değerlendirmesini yapmamız lazım; ancak, tarım ürünleri sigorta yasasından önce
biz bu kanunu getirecek olursak, o zaman, bir taraftan yürüyen bir 2090, öbür
taraftan da bir tarım ürünleri sigorta yasası... Arzu ettiğimiz etkinliği
sigorta yasasında sağlayamayız. Dolayısıyla, ben, Yüce Meclisin, bu hususta
tarım ürünleri sigorta yasasına öncelik vermesinin, sigorta sistemi dışında
kalıp da karşılanamayan kısmının ise, 2090'la yeniden tanzim edilmesinin daha
doğru olacağını düşünüyorum.
Düşüncelerimi bu şekilde
ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
İkinci önergeyi
okutuyorum:
7. - Bursa
Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/227) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
24.12.2003 günü verdiğim
"3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi" (2/227) esas sayıyla 5.1.2004 tarihinde Adalet Komisyonuna
havale edilmiş; ancak, havale gününden itibaren 45 gün içinde
sonuçlandırılmamıştır.
Anılan kanun teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel
Kurul gündemine alınmasını arz ederim. 15.10.2004
Ertuğrul Yalçınbayır
Bursa
BAŞKAN - Önerge üzerinde
söz isteyen?..
Teklif sahibi Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun.
Konuşma süreniz 5
dakikadır.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sizin, milletimizin
ve tüm insanlığın yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın ve geleceğin, tüm cebir,
şiddet ve baskıdan arınmış, yoksulluktan ve yolsuzluktan arınmış olarak, barış
içinde, huzur ve refah içinde geçmesini diliyorum.
Değerli milletvekilleri,
3628 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına dair teklif, bir yıldan beri
komisyon gündeminde görüşülmedi. Biliyoruz ki, Meclisteki komisyonlar hükümetin
isteği üzerine çalışır hale geldi ve komisyonlar, milletvekillerinin bireysel
başvurularını değerlendirmez oldular. Eğer, bu yola gidilirse,
milletvekillerinin, bundan böyle, İçtüzükteki haklarını giderek
kullanmayacaklarını görüyoruz. Oysa, Meclisin ve komisyon başkanlarının, milletvekillerini
cesaretlendirme konusunda da görevlerinin olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri,
kanun teklifi, özü itibariyle, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle, bildirimin gizliliği
kuralının kaldırılmasını, tüm mal bildirimlerinin kamuoyunun incelemesine
açılmasını ve mal bildirimlerinde açıklığın, şeffaflığın sağlanmasını ve bunun
için Resmî Gazetede veya internet ortamında bunların yayımlanmasını
öngörmektedir.
Bilindiği gibi, rüşvet ve
yolsuzluklarla mücadele hususunda en önemli kanunlardan birisi, 19 Nisan 1990
tarihinde çıkarılan 3628 sayılı Kanundur. Kanunun adı çok önemli: Rüşvet ve
Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu. Ancak, bu kanun ne kadar uygulanıyor? Bu
kanunun uygulanma kabiliyetini geçen dönem Maliye Bakanına sorduğumuzda, bu
kanun kapsamında yerel gazeteciler dışında -ki, onların bilgileri geç gelecek
diye- 1 187 020 kişi vardı; bugün, aşağı yukarı 1 500 000 kişi bu Kanun
kapsamındadır. Bu kanunla ilgili ceza hükümlerine muhalefetten 41 dava açılmış
ve sadece 4 davada mahkûmiyet var; Karayolları Genel Müdürü, tapu sicil müdürü,
il emniyet müdürü, vergi dairesi denetmeni. Verilen cevapta çok enteresan bir
hususu bir daha zikretmek istiyorum; Maliye Bakanı diyor ki: "Öte yandan
karşılıklı işlenen bir suç olan rüşvetin ortaya çıkarılması, kayıt ve belgeyle
ispatı kolay olmadığından, diğer nedenlerin yanında bu nedenle de giderek
yaygınlaştığı; kullanılan bedellerin boyutlarının alabildiğince büyüdüğü ve
hatta, rüşvetin kurumsallaştığı..." Bunu, 57 nci hükümetin Maliye Bakanı
açıkladı; rüşvet kurumsallaşmıştır.
Değerli milletvekilleri,
görülmektedir ki, bu kanun, şu anda dahi, uygulanmayan kanunlar arasındadır;
3628 sayılı Kanuna işlerlik kazandırmak gerekir. Buradaki en önemli
eksikliklerden birisi, halkla diyaloğu da sağlayabilmek açısından, mal
bildirimlerinin her türlü incelemeye tabi tutulmasıdır. Bir iki gün önce,
Meclis Başkanlığı hepimize bir yazı gönderdi, mal bildirim formlarını gönderdi.
Kanunda değişiklikten önce, gelin, hepimiz, internet ortamında, halka açık
olarak, bunları yayımlayalım.
Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, konuyla ilgili çok önemli hükümler var;
bunlar siyasal eleştiri değil, bunlar teknik tespitler ve bu tespitlere
bakıldığında, gerçekten, yolsuzlukla mücadele hususunda önemli mesafeler
katedildiği sık sık vurgulanıyor; fakat, bununla birlikte "ama",
"ancak" denilmek suretiyle, "Türkiye'de yolsuzluğun ciddî bir
sorun olarak devam ettiği görülmektedir" denilmektedir; bunları birçok
yerde vurguluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yolsuzlukla Mücadele
Sözleşmesini imzaladı; Avrupa Konseyi, Yolsuzluğa İlişkin Ceza Hukuku
Sözleşmesini onayladı; biz, Kamu Görevlileri Etik Kurulunu kurduk; Mecliste,
Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu kurduk ve 1 200 sayfalık raporla, önerilerimizi
ve nedenlerini ortaya koyduk.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Yalçınbayır, toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - Bu konuda gerekli çalışmaları yeterince yapabildik mi?
Avrupa Birliğine
girebilirsek -ki, bu konuda irademiz var, adımları atmamız gerekiyor- şüphesiz
ki, siyasîleri ve bürokratları hayli zorlayacak yeni düzenlemeler bizi
bekliyor. Bunları, er geç yapacağız. Onlar bize diretinceye kadar, gelin,
aklımız ve mantığımız bunların yapılmasını emrediyor. Bu Mecliste, buna dair
birçok çalışma yapıldı; 20 nci Dönemde, Sayın İnan'ın Başkanlığındaki Diyalog
Grubu önemli çalışmalar yaptı; Sayın Algan Hacaloğlu'yla birlikte çalışmalarımız
oldu; raporları sunduk, komisyonlara verdik; hatta, Anayasa Komisyonu
Başkanlığım döneminde, maalesef, hükümeti oluşturan partilerin üyelerinin
oylarıyla reddedildi,. hükümet programında "siyasî etik kurulu
kurulacak" denilmesine rağmen; geçmiş dönemde...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Yalçınbayır, toparlar mısınız.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - ...Sayın Cindoruk'un, Sayın Hacaloğlu'nun, diğer siyasilerin, parti
programında yer alan hükümlerin varlığını hatırlayalım ve son komisyon
raporumuzu da dikkate alarak burada siyasî iradeyi kesin şekilde ortaya
koyalım. Sayın Erdoğan'ın 1997'de Yeni Türkiye Dergisinde yazdığı gibi
"kapalı toplum-açık toplum ekseninde siyasal yozlaşma." Bunlara
gidişi işaret ediyordu Sayın Erdoğan ve şimdi açık toplum olmanın koşulları ve
zarureti ortada; gündemden hiç kalkmayacak bu rüşvet ve yolsuzluk.
İşte birkaç saat önce bir
grup toplantısında bunun Türk siyasî hayatında çok değişik bir örneğini
yaşadık. Diğer kamu kurumlarında yaşamıyor muyuz? Bakın kamu kurumlarının
önündeki otolara ve onların son model oluşlarına...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Yalçınbayır, teşekkür eder misiniz.
Buyurun.
ERTUĞRUL YALÇINBAYIR
(Devamla) - ... ve onların çocuklarının okuduğu okullara, sürdükleri hayata;
sadece siyasîlere değil, 1 500 000 kamu görevlisine... Rüşvet ve yolsuzluğu
önlemek için irade koymak hepimizin görevi.
Saygılar sunuyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Yalçınbayır.
Önerge üzerinde söz
isteyen, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Martin Luther King özgürlük mücadelesinde
hepinizin bildiği bir sözü slogan haline getirmişti: Benim bir rüyam var. (I
have a dream)
Her siyasetçi, kendisine,
şu çatı altında, çok önemsediği, en azından bir konuyu hedef haline getirir,
onun için uğraş verir. Benim de, muhalefetiyle iktidarıyla bazı arkadaşlarımla
beraber, yıllardır yıllardır yasalaşmasını çok önemsediğim, bir hedef haline
getirdiğim konulardan biri, siyasî etik, dürüst yönetim ve açık toplum konusunda
gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.
Ben buradan, değerli
milletvekili arkadaşım Sayın Yalçınbayır'a, biraz evvel yaptığı konuşma
çerçevesi içinde, bu Yüce Kurulun gündemine alması amacıyla yapmış olduğu yasa
teklifi için içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.
Açıklık, şeffaflık, mal
bildirimlerinin açıklığı, özünde temiz toplum, temiz siyaset, dürüst yönetim,
açık toplum ilkesinin en temel ayaklarından biridir, bir ayağıdır. Tek başına
yeterli olmayabilir; ama, biliniz ki değerli arkadaşlarım, açıklık, saydamlık,
her alanda açıklık ve saydamlık demokratikleşmeyi geliştirir, özgürlüklerin
önünü açar, rüşvetin ve yolsuzlukların kökünü kurutur.
Bu teklif, şu partinin bu
partinin, o siyasetin bu siyasetin teklifi değildir bence. Bu, bence, her
birimiz için, bu kürsüde andiçerek milletvekili olma onurunu yakalamış olan,
sahiplenmiş olan, taşımakta olan biz milletvekilleri için, hepimiz için çok
önemli bir sınav konusu.
Esasında, Sayın
Yalçınbayır da ifade ettiler, bu teklifle, kamusal alanda görev yapan, kamu
kesimiyle iş yapan veyahut toplumsal alanda, toplum çıkarlarıyla ilişkili
alanlarda görev yapanların mal beyanlarının açıklığı, ilgili yasanın 9 uncu
maddesinin kaldırılarak tüm mal beyanlarına saydamlık getirilmesi öngörülüyor.
Bakınız, Amerika Birleşik
Devletlerinde, bireysel özgürlüklere son derece düşkün olan, siyasî
liberalleşmenin en yaygın olduğu bir toplumda, milletvekillerinin mal
bildirimleri, her yıl bahar aylarında açıklanır ve medya, ilgilendikleri
milletvekillerinin mal beyanlarına ilişkin değerlendirme yapma hakkına
kavuşurlar. Başka yöntemler de vardır; ama, bu teklifle ilgili olduğu için,
özenle, önemle üzerinde durmak istiyorum: Geliniz, hep beraber, bu teklifi
burada gündeme alalım ve sonra, sayın hükümetimizin ve her iki partimizin de
desteğiyle bunu geçirelim. Geçirelim ki, yukarıda, karşı binada kapalı, kilitli
dolaplarda saklanmakta olan mal bildirimlerimiz, istenildiği zaman herkesin denetimine
açılabilsin. Ben, inanıyorum ki, burada görev yapmakta olan tüm milletvekillerinin
alnı açıktır. Tüm milletvekillerinin, kendi tabanlarından gizleyecekleri bir
şey olamaz. Gizlilik, kötülüklerin kaynağıdır. Gizlilik, ancak ve ancak, baskı
rejimlerinin bir etkinlik aracı olarak kullandıkları yöntemdir.
Değerli arkadaşlarım,
kişilerin özel yaşamlarında gizlilik doğaldır; ama, toplumsal alanda
bulunanların, toplumla iş yapanların, medya kuruluşu sahiplerinin,
milletvekillerinin veyahut da bir banka yöneticisinin akçeli işleri gizli
olamaz.
O nedenlerle, tüm
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımla beraber, bu teklifi
desteklediğimizi açıklıyor, gündeme alınması lehinde oy kullanacağımızı
belirtiyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Hacaloğlu.
Başka söz talebi yok.
Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz.
V. -
SEÇİMLER
A)
KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ
1. -
(10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye
Seçimi
BAŞKAN - Türk sporunda
şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 23.11.2004 tarihli 20
nci Birleşiminde kurulan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen
adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.
Şimdi, listeyi okutup,
oylarınıza sunacağım.
Listeyi okutuyorum:
Türk Sporunda Şiddet,
Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi
Adı Soyadı Seçim çevresi
AK Parti (8)
Haluk İpek (Ankara)
İrfan Rıza Yazıcıoğlu (Diyarbakır)
İlhan Albayrak (İstanbul)
Murat Yılmazer (Kırıkkale)
Alaettin Güven (Kütahya)
Selami Uzun (Sivas)
Ahmet Çağlayan (Uşak)
Bekir Bozdağ (Yozgat)
CHP (4)
Mehmet Küçükaşık |
(Bursa) |
Mesut Değer |
(Diyarbakır) |
Ahmet Ersin |
(İzmir) |
Harun Akın |
(Zonguldak) |
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis araştırması
komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 4 Aralık 2005 Salı günü (bugün)
saat 17.00'de Halkla İlişkiler Binası (B) Blok 2 nci kat 4 üncü Bankoda bulunan
Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan,
başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.
Komisyonunun toplantı yer
ve saati ayrıca plazma ekranlarda da ilan edilecektir.
Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri,
bazı sayın bakanların, soruları birlikte cevaplandırma talepleri vardır.
Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Sayın Hilmi Güler, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 5, 25,
34, 43, 62, 64 ve 67 nci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine birlikte
cevap vermek istemiştir. Bu istem, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.
Devlet Bakanı Sayın Ali
Babacan, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 6 ve 7 nci sıralarında yer
alan (6/671) ve (6/675) esas numaralı sözlü soru önergelerine birlikte cevap
vermek istemiştir. Bu istem, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.
Sağlık Bakanı Sayın Recep
Akdağ, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1, 15, 22, 26, 29, 61, 63,
75, 103, 146 ve 162 nci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine birlikte
cevap vermek istemişlerdir. Şimdi, bu istemi yerine getireceğim.
VI. -
SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI
1. -
Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün
atanması ve görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/653) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
2. - İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesine alınan
ambulansla ilgili bazı iddialara
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/690) ve Sağlık Bakanı Recep
Akdağ'ın cevabı
3. -
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
4. - İzmir
Milletvekili Enver Öktem'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesinde hizmete giren
ambulansla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/710) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
5. - Mersin
Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen
dönersermaye ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/713)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
6. - Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in, tıpta üst ihtisas sınavının ÖSYM tarafından
yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/757)
ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
7. - Kars
Milletvekili Selami Yiğit'in, Kars Devlet Hastanesi inşaatı için 2004 bütçesine
ödenek konulup konulmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/760) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
8. - Tokat
Milletvekili Feramus Şahin'in, Bakanlığa bağlı dönersermayeden sağlık
personeline yapılan eködeme matrahlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/772) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
9. - Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, sperm ve yumurta transferi yasağına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/806) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
10. -
Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Gökçeada'daki sağlık hizmetlerine ve bir
hastanın vefatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru
önergesi (6/853) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı
11. -
Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/871) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın
cevabı
BAŞKAN - Soruları
sırasıyla okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Anayasanın 98 inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddeleri
uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü yanıtlanmasını
saygıyla dilerim. 14. 7.2003
Mehmet Vedat Melik
Şanlıurfa
Sorular:
1- 3 Kasım 2002 tarihinde
boşalan Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğüne ne zaman atama yapılmıştır?
2- Kim atanmıştır?
3- Ne zaman görevden
alınmıştır?
4- Niçin görevden
alınmıştır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sayın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.
Ahmet Ersin
İzmir
İzmir-Güzelbahçe AKP İlçe
Başkanı, dağıttığı el ilanlarında, ambulans alınmak üzere 50 milyar TL ödenek
çıkarttığını, bu ödenekle ilçeye ambulans aldırdığını, bu ambulansın bizzat
kendisi tarafından hizmete sokulduğunu; ayrıca, 4 şoför, 4 hemşire ve 4 doktor
getirteceğini belirtmektedir.
1- Bunlar doğru mu?
İzmir-Güzelbahçe İlçesine ambulans alımı için 50 milyar TL ödenek gönderdiniz
mi? Bu ödeneği AKP İlçe Başkanına mı, valilik emrine mi gönderdiniz?
2- Bakanlık olarak,
milletin ödediği vergilerden oluşan ödenekleri, AKP il ve ilçe başkanlarının
isteğine göre mi kullanıyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
delaletlerinizdle Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.
Mahmut Göksu
Adıyaman
1- Bakanlığınızın, bağlı
ve ilgili kuruluşların Adıyaman'da yürüttüğü projeler nelerdir?
2- 2003 yılı rakamlarıyla
mevcut projelerin toplam bedeli ne kadardır?
3- 2002 yılı itibariyle
projelerde gerçekleşen yatırım miktarı ne olmuştur?
4- Projelerin bir an önce
tamamlanabilmesi için Bakanlığımızın çalışması var mı? Varsa nelerdir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorumun, Sağlık
Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını arz
ederim.
Enver Öktem
İzmir
AK Parti İzmir Güzelbahçe
İlçe Teşkilatı tarafından halka duyuru şeklinde dağıtılan el ilanlarında;
"AK Parti Güzelbahçe İlçe Başkanı Sayın Necdet Güler'in kişisel
çabalarıyla Güzelbahçe'ye ambulans almak üzere 50 milyar TL ödenek çıkarmış, bu
ödenekle ilçemize 2003 model ambulans alınmış ve bizzat Sayın Necdet Güler
tarafından 9 Temmuz 2003 tarihi itibariyle yine siz sayın Güzelbahçe halkının
hizmetine sunulmuştur. En kısa zamanda da , 4 şoför, 4 hemşire ve 4 doktor
temin edilecek ve 24 saat hizmet verilecektir" ifadeleri yer almaktadır.
Bu olay ve ilanda kullanılan ifadeler Güzelbahçeli vatandaşlarımızda,
Bakanlığınız tarafından yürütülmesi ve denetlenmesi gereken hizmetlerin, devlet
hiyerarşisi dışında, AK Parti teşkilatı tarafından yürütüldüğü izlenimi
yaratmaktadır. Bu nedenle;
1- İlçe Başkanının,
alınan ambulans için şahsen teminini sağladığı iddia edilen 50 milyar TL
tutarındaki ödeneğin fasıl ve maddesi ile harcama kalemi nedir?
2- Alınan araç ve temin
edilecek personelin hangi amaçla, kimler için ve hangi statüde çalıştırılacağını
nasıl denetleyeceksiniz?
3. Devlet kaynaklarının
siyasete bu şekilde alet edilmesini nasıl önleyeceksiniz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 29.7.2003
Saygılarımla.
Hüseyin Güler
Mersin
Mersin Devlet Hastanesi
çalışanlarına daha önceden düzenli olarak ödenen döner sermaye ücretleri,
Ekim-Kasım-Aralık 2002 aylarında ödeme yapılmayarak, çalışanlar mağdur
edilmiştir.
Soru 1. Bu ödemeler
bugüne kadar niçin yapılmamıştır?
Soru 2. Çalışanların
mağduriyetleri ne zaman giderilecektir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Selami Yiğit
Kars
Bilindiği üzere, tıp
fakültelerinden mezun olanlar kısa adı TUS olan ve ÖSYM tarafından yapılan
tıpta uzmanlık sınavını kazandıkları takdirde tıp fakültelerine, SSK ve devlet
hastanelerine araştırma görevlisi olarak alınıyorlar. Araştırma görevliliği
süresi sona eren kişiler tezini verip uzman oluyorlar.
Uzman olanlar istedikleri
takdirde yan dal (üst ihtisas) sınavına girip 3 yıl çalıştıktan sonra tezini
verip yan dal uzmanı oluyorlar.
Ancak, ÖSYM'nin yapmadığı
yan dal uzmanlık sınavları "torpil" iddialarına konu olmaktadır. Yan
dal uzmanlık sınavlarının da tıpkı TUS gibi, ÖSYM gibi yapılması konusunda bir
çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim.
Selami Yiğit
Kars
Kars Devlet Hastanesi
inşaatı yıllardır bitirilememektedir. Söz konusu inşaatın tamamlanması için 7,5
trilyonluk bir ödeneğe ihtiyaç vardır.
İnşaatın tamamlanabilmesi
için ihtiyaç duyulan ödeneğin tamamının 2004 yılı bütçesine konulması konusunda
bir çalışmanız var mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla
arz ederim. 9.10.2003
Feramus Şahin
Tokat
Bakanlığınız tarafından
yeniden hazırlanarak 18.6.2003 tarih ve 1863 sayılı makam onayıyla yürürlüğe
giren yeni yönergeye göre 1.4.2003 tarihinden itibaren yeni uygulama
başlatılmıştır.
1. Yapılacak eködeme için
personelin aylık eködeme matrahının tabip ve diş tabipleri için yüzde 100'ünü,
diğer personel için yüzde 80'ini aşamaz ibaresinin yer alması açık bir
haksızlık değil midir?
2- Bu düzenlemeye göre
biyolog, eczacı, hemşire, sağlık memurları ve benzerleri gibi 200 000'den fazla
personelin yüzde 20 kayba uğratılmasıyla işyerlerindeki huzur ortamının
bozulması, sağlık gibi çok hayatî bir ortamda verimliliği düşürmez mi?
3- Bu uygulamanın daha
önceki mevcut haline getirilmesi ve bu aksaklığın giderilmesi için neler
yapmayı düşünüyorsunuz?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 13.10.2003
Musa Uzunkaya
Samsun
Soru 1- 11.10.2003
tarihli Hürriyet Gazetesindeki bir habere göre, "Türkiye'de sperm ve
yumurta transferine yasal olarak izin verilmediği gerekçesiyle, çocuk sahibi
olmak isteyen çiftlerin yurt dışına gittikleri, böylece kime ait olduğu belli
olmayan sperm ve yumurtaları transfer ederek çocuk sahibi oldukları"
iddiaları doğru mudur?
Soru 2- Bu iddialar
doğruysa, bugüne kadar bu yolla çocuk sahibi olanların sayısı bilinmekte midir?
Soru 3- İddia edildiği
gibi çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin Yunanistan ve KKTC'yi tercih etmeleri
oradaki yasaların buna imkân tanıması mıdır?
Soru 4- Gerekçeleri yasa
koyucu tarafından ifade edilen, sperm ve yumurta transferiyle ilgili yasağa
rağmen, Türkiye'de kamu ve özel tedavi merkezlerinde bu yolla çocuk sahibi
olunmakta mıdır; örnekleri tespit edilmişse uygulanan müeyyide nedir?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
8 Kasım 2003 günü
Gökçeada'da yaralanan Sabri Kaya'ya yeterli müdahalede bulunulamamış. Sağlık
helikopteri veya botunun olmaması, feribotun ulaşım için 5 milyar lira istemesi
nedeniyle hasta 20 saat sonra Çanakkale'ye ulaşabilmiştir ve 10 Kasım günü
ölmüştür. Bu utanılacak durumu irdeleyebilmek için sorularımın Sağlık Bakanı
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.
İsmail Özay
Çanakkale
1- 8 Kasım 2003 günü
Gökçeada Devlet Hastanesinde hangi branşlarda kaç doktor bulunuyordu? Kaç
doktor izinli ve raporluydu?
2- Yaralının feribotla
Çanakkale'ye sevkı için 5 milyar lira istendiği doğru mudur?
3- Geçmiş yıllarda
adalara acil hizmetlerinde kullanılmak üzere sağlık botu görevlendirildi mi?
4- Adalarda sağlık
hizmetlerinin gecikmeden verilebilmesi için ne gibi önlemler alacaksınız?
5- Bakanlığınızca bu
olayla ilgili soruşturma yapıldı mı? Yapıldıysa herhangi bir ihmal ve suç
bulundu mu? Bulunmadıysa suç ölen yurttaşımızda mıdır?
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki sorularımın
Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz
ederim. 12.12.2003
Hüseyin Güler
Mersin
Soru: Hekim camiasını
huzursuz eden aile hekimliği uygulamasıyla gerçekleştirilmeye çalışılan amaç
nedir? Aile hekimliği konusunda sivil toplum örgütleri ve Türk Tabipler
Birliğinden görüş alınmış mıdır? Aile hekimliği uygulamasının hekim camiasını
yeterince bilgilendirmeden hemen yürürlüğe konulmasının sebebi nedir?
BAŞKAN - Soruları
cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, 11 soru
soruldu; cevap verme süreniz 55 dakika; ancak, soru soran sayın
milletvekillerinin de açıklama yapma hakları olduğu için, bu konuya dikkat
ederseniz memnun olacağız.
Buyurun Sayın Bakanım.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik'in 14.7.2003 tarihli
ve Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin sözlü
soru önergesine cevap veriyorum.
Sayın milletvekilleri,
Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğüne, Şanlıurfa Devlet Hastanesi tabibi olarak görev
yapan Doktor Münip Görgün, 24.3.2003 tarihinde ikinci görevle atanmış; daha
sonra bu görevinden 11.6.2003 tarihinde alınarak aslî görevine iade edilmiştir.
Adı geçen hekimle ilgili olarak yapılan işlemler, hizmet gerekleri ve kamu
yararı gözetilmek suretiyle, tamamen Devlet Memurları Kanununun ilgili
maddelerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Halen İl Sağlık Müdürlüğü
görevi, 5 Mart 2004 tarihinde atanan Doktor Halil Nevzat Yetkin tarafından
sürdürülmektedir.
Şunu özellikle ifade
etmek isterim ki, sadece Bakanlık olarak değil, Hükümet olarak motive olduğumuz
tek amaç, başarıdır; halkımıza daha iyi hizmet vermektedir. Tek önceliğimizin
sadece milletimiz olduğunu bu vesileyle bir kere daha ifade ediyor, sayın
milletvekilimize alakası için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'in 22.7.2003 tarihli ve
yine İzmir Milletvekilimiz Enver Öktem'in 31.7.2003 tarihli İzmir-Güzelbahçe
İlçesinde hizmete sokulan bir ambulansa ilişkin sözlü soru önergeleri birbirine
benzer bir konu içindir ve cevap istemektedirler; her iki sözlü soru önergesine
birlikte cevap veriyorum.
Sayın Milletvekilleri,
İzmir-Güzelbahçe İlçesine Bakanlığımca ambulans veya ambulans alımı için
herhangi bir ödenek tahsisi yapılmamıştır. Her iki sözlü soru önergesinde de,
burada bir sayın ilçe başkanının kendisinin ödenek tahsis ettirdiği ve bu
şekilde bu ambulansları aldırdığı şeklinde bir soru sorulmakta. Ayrıca, söz
konusu ilçemize ambulans alımı için Bakanlığıma yapılmış herhangi bir ödenek ve
ambulans tahsis talebi de olmamıştır. Söz konusu önergelerde bahis konusu
edilen ambulans, İzmir İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından 3.6.2003 tarihinde
alımı yapılan 15 adet 2003 model Ford marka ambulanslardan 35 ZT 872 plakalı
ambulanstır. Yalnızca bu değil, bu dönemde alınan diğer ambulanslar da tamamen
il özel idare müdürlüğü kaynaklarıyla alınmıştır.
Bildiğiniz gibi,
ödeneklerin tahsis ve harcama usulleri mevzuatla belirlenmiş durumdadır ve
Bakanlığımız görevlileri, bu ambulansları, vatandaşımıza bu anlamda hizmet
yolunda kullanmaktadırlar. Mevzuat hükümlerine bu hususta azamî derecede riayet
etmekte olduğumuzu da ifade etmek isterim ve Sağlık Bakanı olarak, sadece belli
bir kesimin veya zümrenin Bakanlığı olmadığımızı, Hükümetimizin adalet ve
kalkınma hedefini yönetim anlayışımızın temeli olarak kabul ettiğimizi bu
vesileyle bir kere daha ifade ediyor, sayın milletvekillerimize ilgileri için
teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu'nun, 13.1.2003
tarihli ve Adıyaman İlinde yürütülen projelere ilişkin soru önergesine cevap
veriyorum.
Bakanlığımın 2003 yılı
yatırım programında, Adıyaman Devlet Hastanesi ekbina inşaatı, Adıyaman Kâhta
Devlet Hastanesi ekbina inşaatı, 30 yataklı Adıyaman Tut Devlet Hastanesi
inşaatı, Merkez 7 Nolu Sağlıkocağı, Adıyaman Gölbaşı 2 Nolu Sağlıkocağı
inşaatları yer almıştı.
2002 yılında bu
ilimizdeki projelerimiz itibariyle gerçekleşen yatırım miktarı 2 trilyon 96
milyar TL olmuşken, Hükümetimiz döneminde, 2003 yılı itibariyle bu ilimizdeki
yatırımlarımıza toplam proje tutarı olarak 6 trilyon 295 milyar TL ayrılmıştır.
Halen fizikî
gerçekleşmesi yüzde 30 seviyesinde olan Adıyaman Devlet Hastanesi ekbina
inşaatının ihalesi, 22.12.2004 tarihinde, Bayındırlık İl Müdürlüğünce, 2
trilyon 300 milyar artı KDV bedeliyle yapılarak, inşaatına devam edilmektedir.
Adıyaman Kâhta Devlet Hastanesi ekbina inşaatı 2004 yılı sonu itibariyle
tamamlanmış, şu anda geçici kabul aşamasındadır. 30 yataklı Adıyaman Tut Devlet
Hastanesi inşaatı yüzde 70 civarında tamamlanmış ve inşaatı devam etmektedir. 7
Nolu ve Adıyaman Gölbaşı 2 Nolu Sağlıkocaklarımızın inşaatları tamamlanmış
olup, bu binalar hizmete girmiş durumdadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemizin sağlık potansiyelini tespit etmek, kaynakların
verimli ve etkin bir şekilde kullanımını sağlamak ve sağlık yatırımlarımızın
optimal şekilde hizmete katılımını temin maksadıyla, Bakanlık olarak
gerçekleştirdiğimiz Türkiye sağlık envanteri çalışmamızın yol göstericiliğinde,
bölgede öncelik arz eden yatırım projeleri birer birer tamamlanmaktadır.
Ülkemizin her yöresinde
yaşayan bütün vatandaşlarımızın, bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak hak
ettiği sağlık hizmetini alabilmesinin en önemli amacımız ve hassasiyetimiz
olduğunu, bu vesileyle, bir kere daha, ifade etmek istiyorum ve özellikle son
on yılda yatırımlar açısından ihmal edilmiş bölgelerimizi, bu açıdan özellikli
ve öncelikli olarak değerlendirdiğimizi bir kere daha ifade etmek istiyor; Sayın
Milletvekilime, ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin Güler'in 29.7.2003
tarihli ve Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen dönersermaye
ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplıyorum.
Değerli milletvekilleri,
şunu özellikle ifade etmek isterim ki, göreve geldiğimiz zaman ve 2003 yılının
ilk altı ayı içerisinde, hastanelerimizin önemli bir bölümü icralık duruma
gelmiş hastanelerdi. Dönersermaye katkı paylarını -hem de geçtiğimiz dönemdeki
o düşük katkı paylarını- ödemek bir yana, hastane borçlarını bile birçok
hastane ödeyemez durumdaydı. Hastanelerimizin, elbette kâr amacı gütmeyen; ama,
verimli işletmeler haline dönüştürülmesi için yaptığımız çalışmalar
neticesinde, birçok hastanemizde olduğu gibi, Mersin Devlet Hastanesinin de son
bir yıllık gelir-gider dengesi 2003 yılı sonu itibariyle sağlanarak, kurumun
malî yapısının düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, halen, Mersin
Devlet Hastanesi tarafından, personeline, dönersermayeden düzenli olarak
eködeme yapılabilmektedir.
Değerli milletvekilleri,
sağlık hizmetlerinden faydalananların memnuniyetlerinin sağlanmasının en önemli
vasıtalarından birinin, sağlık personelinin memnuniyetinden geçtiğini
biliyoruz. Özverili bir biçimde bütün ülkeye hizmet etmekte olan sağlık
personelimize, malî yönden teşvik edici ciddî unsurlar getirmiş durumdayız. Bir
başka soru önergesi dolayısıyla, huzurlarınızda, bu konunun detaylarına biraz
sonra tekrar gireceğim. Bu sebepledir
ki, personelimize performansa dayalı eködeme yapılması konusunda hassasiyetle
durmakta olduğumuzu ifade ediyor; Sayın Milletvekilimiz Dr. Hüseyin Güler'e
ilgisi için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in 3.10.2003 tarihli yan
dal uzmanlık sınavlarının yapılış tarzına ilişkin soru önergesini cevaplamak
istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
yan dal uzmanlık sınavlarının da, tıpkı tıpta uzmanlık sınavlarında olduğu
gibi, ÖSYM tarafından yapılabilmesi, yeni hazırladığımız tıpta uzmanlık tüzüğü
tasarısında yer almaktadır. Söz konusu tüzük şu anda mevzuat tamamlama
çalışmaları çerçevesinde Başbakanlığımızdadır. Bildiğiniz gibi, tüzük
çalışmaları, Danıştayın da süreç içerisinde bu meseleye dahil olmasıyla
tamamlanmaktadır.
"Sağlık Bakanlığında
torpile son" ilkesiyle oluşturduğumuz yeni atama ve nakil
yönetmeliğimizin, Partimizin ve Hükümetimizin ilkeleri doğrultusunda Bakan
olarak çalışma anlayışım hakkında gereken ipucunu verdiğini, Bakanlığımla alakalı
bütün mevzuatların ülkemizin ihtiyaç ve önceliklerine göre yeniden
düzenlendiğini tekrar ifade etmek isterim.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bu vesileyle şunu da belirtmek isterim: Personel dağılım
cetvellerimizi şu anda yeniden düzenlemekteyiz. Personelimize, çalıştıkları
süreler, çalıştıkları bölgeler itibariyle hizmet puanları belirledik. Bu
personel dağılım cetvellerinin de tamamlanmasıyla, sağlık personelimizin ülkede
dengeli bir biçimde dağıtılması yolunda daha hızlı adımlar atabileceğiz. Şunu
özellikle ifade etmek isterim ki, geçirdiğimiz son elli yıl, ülkemizde sayısı
zaten az olan sağlık personelinin, özellikle hekimlerimizin, büyük bir
dengesizlik içinde ülke sathına dağılmasına yol açmıştır. Biz, bunu önlemek
için ciddî ve kararlı adımlar attık, bu adımları bundan böyle de atmaya devam
edeceğimizi huzurlarınızda, Yüce Meclisimizin huzurunda ifade etmek isterim.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in, 3.10.2003 tarihli ve
Kars Devlet Hastanesi inşaatı için gerekli olan 7,5 trilyonluk ödeneğin 2004
bütçesine konulmasına yönelik bir çalışmanın olup olmadığına dair sözlü soru
önergesini cevaplıyorum.
Değerli milletvekilleri,
öncelikle, bu hastanenin inşaına ne zaman başlandığını huzurunuzda ifade etmek
isterim. 1991 yılında inşaına başlanmış olan 250 yataklı Kars Devlet
Hastanesinin fizikî gerçekleşmesi, şu anda yüzde 85 seviyesine ulaştırılmış
durumdadır. Oniki yıl içerisinde ciddî bir ilerleme yapılamamış ve
bitirilememiş bu hastane için, 2003 yılında 2 trilyon 500 milyar TL, 2004
yılında ise 2 trilyon 131 milyar TL kullanılmıştır. İhtiyaç duyulan ödeneğin
2005 yılı ödeneğine aktarılmasıyla, Bakanlığıma ait söz konusu inşaatın,
yatırım programında da yer aldığı şekilde, 2005 yılı içerisinde bitirilmesini
ve hizmete sokulmasını planlamış bulunmaktayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sağlık yatırımlarımızın zamanında ve bir an önce bitirilmesi,
en başta şahsım olmak üzere, Hükümetimizin önemle üzerinde durduğu, arzu ettiği
bir konudur. Bu amaçla, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Sağlık Bakanlığı
olarak gerçekleştirdiğimiz Türkiye sağlık envanteri çalışmamızın
tamamlanmasıyla, etkin ve verimli olmayan birçok yatırım projesini programdan
çıkarmak suretiyle sağlanan tasarrufları, Kars Devlet Hastanesi ve benzeri
hastanelere aktarmak suretiyle, kaynak ve öncelik sorunlarını bu şekilde büyük
ölçüde ortadan kaldırıyor ve hizmete yeni hastanelerimizi sokabiliyoruz. Bu
itibarla, kısıtlı bütçe imkânlarımıza rağmen, 40'ın üzerinde hastaneyi 2004
yılı içerisinde hizmete soktuk; 2005 yılı içerisinde de 30'a yakın hastanemizi
hizmete sokmayı planlamış durumdayız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'in, 13.10.2003 tarihli
ve dönersermayeden sağlık personeline yapılan eködeme matrahlarına ilişkin
sözlü soru önergesinin cevabını hazırlarken, bir taraftan da ne kadar mesafe
aldığımızı görmüş olduk. Bu soru önergesine cevabımın başlangıcında, böyle bir
fırsatı bize vermiş olduğu için Sayın Milletvekilime teşekkür etmek istiyorum.
Sayın Milletvekilimiz, yapılacak eködemeler için "tabip ve diş
tabiplerinde yüzde 100, diğer personelde de yüzde 80'ini aşamaz" şeklinde
ifadelerin olduğundan bahsederek bir soru önergesi vermişti.
Sayın milletvekilleri,
Hükümetim adına, şunu büyük bir iftiharla ifade etmek isterim ki, 2003 Malî
Yılı Bütçe Kanununun 51 inci maddesiyle, hekimdışı personelin, yüzde 80 olarak
belirlenen dönersermayeden eködeme tavan oranları 2004 Malî Yılı Bütçe
Kanunuyla yüzde 150'ye, kanunda sayılan
özellikli birimlerde çalışan diğer personel için de yüzde 200'e yükseltilmiş
durumdadır. Bunun net anlamı şudur: Sağlık çalışanlarımız, daha önceki
dönemlere kıyasla, yüzde 100 bir artışla dönersermayelerden ekkatkı
alabilmektedirler. Bu, hekimlerimiz söz konusu olduğunda daha yüksek
oranlardadır. Bu meseleyi, hekimlerimize daha yüksek oranlar şeklinde tavanlar
belirleyerek şunun için geliştirdik: Bildiğiniz gibi, hekimlerimiz -gerek
pratisyen hekimlerimiz gerekse uzman hekimlerimiz- kamuda çalışmalarının
dışında, ikinci bir iş olarak özel sektörde de çalışabilmektedirler; bu haklar
kendilerinde vardır ve muayenehane açarak da kazançlarını
yükseltebilmektedirler. Dolayısıyla, üst sınırları yükselterek, yalnızca kamuda
çalışan hekimlere daha yüksek oranlarda dönersermaye eködemeleri yapmak
suretiyle, hekimlerimizin yalnızca kamuda çalışmalarını da özendirmiş olduk.
Yani, bir taraftan, hem hekimlerimizin hem diğer sağlık çalışanlarımızın,
kamuda çalışırken eködeme almalarının üst tavanlarını büyük ölçüde yükselttik
hem de yalnızca kamuda çalışan hekimlerimizi ilave olarak teşvik etmiş, ödüllendirmiş
olduk. Bunun sonuncundadır ki, ülkemizde, 2004 yılı içerisinde, 1 500 civarında
hekim meslektaşımız, muayenehanelerini kapayarak veya kısmî statüde, part-time
statüde çalışmayı sonlandırarak yalnızca kamuda çalışmaya geri dönmüşlerdir.
Şunu da ifade etmek
isterim: Yeni uygulamaya başladığımız sistem çok daha yüksek üst tavanlar
oluşturmakta; ancak, seyyanen ödemeler yapmamakta; personelce kuruma sağlanan
katkı ve elde edilen gelir miktarına göre eködeme miktarları belirlenmektedir.
Yani, hem kişisel olarak belirli bir verimlilikte çalışmalısınız hem de
kurumsal olarak belirli bir verimliliğe ulaşmalısınız; o zaman, kazancınız daha
yüksek olmaktadır.
Bunun, geçtiğimiz yıl
içerisinde, kamuda, sağlık hizmetleri açısından çok büyük yararının olduğunu
ifade etmek isterim. Bu sayededir ki, Sosyal Sigortalı vatandaşlarımız, Sağlık
Bakanlığımızın sağlık kuruluşlarından, sağlıkocaklarından, hastanelerinden
yararlanmaya başlamalarına ve 2004 yılı içerisinde, ilk on ay itibariyle, 33
000 000 civarında, bu şekilde hasta muayenesi yapılmış olmasına rağmen,
bazılarının beklediği olmamış; yani, Sağlık Bakanlığının sağlık kuruluşları ve
hastaneleri tıkanmamış, aksine, hizmetin kalitesi, sürekliliği ve hizmete
ulaşma imkânı her geçen gün biraz daha artmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
uygulamaya başladığımız bu sistemin, bu yöntemin, Avrupa'da ziyaret ettiğimiz
ve sistem tartışması yaptığımız birçok ülke sağlık bakanlıkları tarafından da
büyük bir takdirle karşılandığını gördük. Hakikaten, bugün, kişi başına sağlık
harcamaları 2 000-3 000 doları, 3 500 doları bulan birçok gelişmiş Batı Avrupa
ülkesinde, Kuzey Avrupa ülkesinde bile, hastanelerde ciddî bekleme listeleri
vardır. En son ziyaret ettiğimiz bir ülkede "bu bekleme listeleri, altı
ayın daha üzerinde olamayacak" diye, 2005 Martından itibaren bir kanun
yürürlüğe girmektedir.
Değerli arkadaşlarım,
dikkatinizi çekmek isterim, merkezî otorite sağlık bakanlığı bir kanun yaparak,
bekleme listelerinin altı aydan daha uzun olamayacağını, bu hizmeti sunan yerel
idarelere bildirmektedir. Dolayısıyla, hakikaten, çalışanların motivasyonunu
artıracak, çalıştıkça onların memnuniyetini yükseltecek bir ödeme sistemine
geçmemiz gerekiyordu ve bugün, bunu, Sağlık Bakanlığımıza bağlı bütün sağlık
kuruluşlarında uygulamaktayız ve sistemi de dinamik bir biçimde geliştiriyoruz.
Birinci altı ayın sonunda, yaklaşık 1 500 sağlık çalışanımızdan geri bildirim
alarak bir revizyon yaptık. Şimdi, 2005'in bu ilk ayında, yine bir revizyon
yaparak, sistemi de geliştirerek yolumuza devam ediyoruz. Şunu özellikle ifade
etmek isterim ki; Hükümetimizin verimliliği esas alan mantığı çerçevesinde,
hakikaten, kamuda çok önemli bir örnek olarak, yüzlerce hastanede, binlerce
sağlıkocağında, bugün, bu sistem gayet güzel bir şekilde yürümektedir. Bu
itibarla, Sayın Milletvekilimize, ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, 15.10.2003
tarihli ve sperm ve yumurta transferine ilişkin sözlü soru önergesine cevap
vermek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, 21
Ağustos 1987 tarihli Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliğiyle bazı
değişiklikler yapılmış olmakla birlikte, bu durum, aslında, tanzim edilmiş
durumdadır. Çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlerin, sperm ve yumurta
nakline, transferine ilişkin uygulama usul ve esasları, uygulamayı yapacak
merkezlerle ilgili nitelikler bu yönetmelikte ayrıntılı bir şekilde vardır.
İlgili yönetmelikle
aranılan en önemli hususlardan biri, başvuracak çiftlerin evli olması
zorunluluğudur. Ülkemizde, evli çiftlerin, bir başkasına ait sperm veya
yumurtalarla çocuk sahibi olması mevzuat gereği yasaklanmış durumdadır. Çocuk
sahibi olmak isteyen evli çiftlerin, ülkemizde, kendi sperm ve yumurtalarıyla
çocuk sahibi olmaları mümkünken, yurt dışına gitme nedenlerine ilişkin olarak
Bakanlığımıza ulaşan herhangi bir resmî bilgi ve başvuru bulunmamaktadır.
Yönetmelik çerçevesinde,
çocuk sahibi olamayan evli çiftlerden tıbben uygun görülenlerin ilgili metotlar
vasıtasıyla çocuk sahibi olmalarının sağlanması amacıyla sperm ve yumurta
transferi uygun görülmektedir; ancak, sadece evli çiftlerin birbirine sperm ve
yumurta transferi... Evli çiftlerden alınan bu sperm ve yumurtaların başka
adaylarda kullanılması, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yasaktır. Bu nedenle,
yasal olarak, halen ülkemizde mevcut kamuya veya özel sektöre ait merkezlerde
evli olmayan çiftlerin bu yolla çocuk sahibi olmaları mümkün değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evli olmayan şahısların yapay döllenme metoduyla çocuk sahibi
olmalarının bugünkü mevzuatla yasaklandığını ifade ederken, bundan böyle de
Hükümetimizin bu konu üzerinde hassasiyetle duracağını ve bu hususta, eğer,
kanundışı birtakım uygulamalar varsa, bunların da üzerine dikkatle ve
kararlılıkla gideceğimizi, özellikle ifade etmek istiyor, Sayın
Milletvekilimize ilgisi için teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çanakkale Milletvekilimiz Sayın İsmail Özay'ın, 21.11.2003
tarihli ve Gökçeada Devlet Hastanemizde 8 Kasım 2003 günü bir vatandaşımıza
yapılan tıbbî müdahaleye ilişkin sözlü soru önergesine cevap vermek istiyorum.
Sayın milletvekilleri,
Çanakkale İlimizin Gökçeada İlçesinde 8 Kasım 2003 günü üzücü bir olay meydana
gelmiş ve 66 yaşında Sabri Kaya adlı bir vatandaşımız, motosikletle, duran bir
minibüse arkadan çarparak yaralanmış, yaralanma sonrası Gökçeada Devlet
Hastanemize getirilmiştir. Olay günü, söz konusu hastanemizde 1 çocuk
hastalıkları uzmanı ve 4 pratisyen hekimimizin görevleri başında olduğu tespit
edilmiştir. Üroloji uzmanının senelik izinde olduğu, dahiliye uzmanının da
raporlu olduğu tespit edilmiştir. Görev başındaki hekimler, yaralıya gerekli
acil müdahaleleri yapmışlar ve söz konusu hastanede genel cerrahi uzman
kadrosunun boş olması dolayısıyla, Ada'daki 5 inci Komando Alayından bir genel
cerrahi uzmanıyla konsültasyon yapılmış ve bu uzman tarafından yapılan
muayenede, hastada, boyun kırığı, kol ve bacaklarda tam felç tespit edilmiş,
gerekli tıbbî müdahale ve solunum desteği sağlanarak, hastanın Çanakkale Devlet
Hastanemize sevki istenmiştir.
Değerli milletvekilleri,
şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki, bu kabil hadiselere büyük bir
hassasiyetle yaklaşıyoruz ve vatandaşımızın nakli hususunda, mutlaka, gerekeni,
temin edilebilen en seri vasıtalarla yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu olayın da
incelenmesinde olayın bu şekilde cereyan ettiğini şimdi huzurlarınızda ifade
edeceğim.
Bu tip acil hasta
nakilleri için, hem Sahil Güvenlik hem de Hava Kuvvetleriyle yürürlükte olan
protokoller vardır ve bu tip acil vakalarda, hastalar, Denizcilik İşletmelerine
bağlı gemilerle -hava muhalefeti olmadığı takdirde- Çanakkale Devlet
Hastanesine sevk edilebilmektedir.
Önergede söz konusu
edilen vakayla ilgili olarak, hastane başhekimi ve olaydan haberdar edilen ilçe
kaymakamımızın çabalarına rağmen, hava muhalefeti dolayısıyla olumsuz cevap
alınmıştır bu şekildeki bir nakil açısından ve olumsuz hava koşulları yüzünden
hastanın anında Çanakkale'ye nakledilememesi sebebiyle, Çanakkale Devlet
Hastanesi beyin cerrahi uzmanıyla gerekli konsültasyon yapılmış ve buradaki
genel cerrahi uzmanı, beyin cerrahiyle bir tedavi planlamış ve bu tedavi
konusunda görüş ve mutabakat sağlanmıştır. Hasta, hava muhalefetinin ortadan
kalkışıyla, 9.11.2003 tarihinde Çanakkale Devlet Hastanesine nakledilmiş;
hastanede çekilen tomografilerinde omurilik kopması tespit ve teyit edilerek,
daha önceki teşhis ve tedavide herhangi bir eksiklik olmadığı da
belirlenmiştir. Konunun uzmanları, bu hastalar için yapılması gereken
müdahaleleri gayet iyi bilmektedirler.
Bu arada, hasta
yakınlarına hastanın durumunun ağır olduğu, kol ve bacaklarda tam felç olduğu,
solunum kaslarının çalışma yetersizliği dolayısıyla, akciğerlerin solunuma tam
katılamadığı belirtilmiş ve hasta takibe alınmıştır. Bu tip vakalarda,
omuriliğin tamir veya dikilmesi herhangi bir şart altında mümkün olmayıp, bu
hastalarda destekleyici tedavi yapılmaktadır. Solunum kasları yetersizliği
varsa, hastaların kaybedilmesi de görülmektedir. Olayda da, hasta, yoğun bakıma
alınmış ve gerekli tedavileri yapılmış olmasına rağmen, ne yazık ki,
kaybedilmiştir.
Gökçeada Devlet
Hastanesinde görevli personelin gerekli tıbbî müdahaleyi yaptıkları ve olayda
herhangi bir ihmallerinin olmadığı anlaşıldığı için, Gökçeada Kaymakamlığı ve
Çanakkale Valiliği tarafından da haklarında bir soruşturma gereği
duyulmamıştır.
Değerli milletvekilleri,
şunu huzurunuzda özellikle ifade etmek isterim ki, herhangi bir biçimde, gerek
doğrudan yapılan müracaatlarla, hasta veya yakınlarının şikâyetleri sebebiyle,
gerek basın yoluyla bize ulaşan bilgilerle, gerekse Bakanlığımızda oluşturmuş
olduğumuz Alo 184 SABİM hattına ulaşan bilgilerle, bu kabil ihmal düşüncesi
olan vakaları çok büyük bir titizlikle değerlendiriyor, gerekenlerde
soruşturmaları yapıyor, idarî ve adlî cezaların verilmesi konusunda da hassas
davranıyoruz. Ancak, bu olayda böyle bir kusura rastlanmamıştır.
Sağlık hizmetlerinde
zihniyet değişimini esas alan ve "önce insan" diyerek yola çıkan
Hükümetimizin Sağlık Bakanı olarak, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel
Müdürlüğümüzce, hem afet durumlarında hem de bu tür vakalarda kullanılması
amacıyla, Savunma Sanayi Müsteşarlığı aracılığıyla, toplam 15 adet deniz
ambulansı alımı için girişimde bulunmuş durumdayız. 2005 yılı sonuna kadar,
sipariş edilmiş olan 4 adet deniz ambulansı teslim alınmış olacaktır ve bunlar
da, bölgesel görev alanları tespit edilerek ve dağıtılarak, hizmete
sokulacaktır. Sayın Milletvekilimize, ilgisi için teşekkür ediyorum.
Bu arada, özellikle Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun yüksek
bölgelerinde kışın kar yağışı dolayısıyla ulaşılamayan köylerimiz için,
beldelerimiz için, buralara ulaşabilecek vasıfta, özel donanımlı araçlar alma
hususunda şu anda teşebbüste bulunduğumuzu sayın milletvekillerimize, Yüce
Heyetinize ifade etmek isterim.
Değerli milletvekilleri,
cevaplayacağım son soru önergesine geldim. Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr.
Hüseyin Güler'in, 12.12.2003 tarihli, aile hekimliği uygulamasıyla ilgili bir
soru önergesi var.
Hepimizin çok iyi bildiği
gibi, yıllardır, ülkemizde, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde ve sunumunda
çeşitli sorunlar yaşamaktayız. Ülkemizde, 1960'lı yıllarda iyi tasarlanmış bir
kanunî düzenlemeyle, Prof. Dr. Nusret Fişek
tarafından oldukça iyi tasarlanmış bir kanunî düzenlemeyle bir
sosyalizasyon uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulamada, köylerde sağlıkevleri,
şehir tipi sağlıkevleri, sağlıkocakları, ikinci basamak, üçüncü basamak
hastaneler şeklinde bir sevk zinciri çerçevesinde bir hizmet planlaması yapılmıştır.
Bizimle, aşağı yukarı, bu dönemlerde bu planlamayı yapmış olan Avrupalı ülkeler
var. Bunlardan bir kısmına bizzat ben de inceleme ziyaretlerinde bulundum. Bu
ülkelerde, ülkemizdeki sosyalizasyonun mantığına benzer, bazı ülkelerde, bir
mantıkla, sağlık hizmetleri, hakikaten, çok güzel bir biçimde verilmiş
geçtiğimiz kırk yıl içerisinde ve bebek ölümleri, anne ölümleri, bunun gibi
sağlık göstergeleriyle ilgili birçok hususta, hakikaten, o ülkelerle ara epeyce
açılmış.
Yalnız, burada önemli bir
nokta var. Bu ülkelerde de, sistemin, şimdi, revize edilmeye çalışıldığını
görüyoruz. Yani, Finlandiya, Danimarka, İngiltere, Avusturya, bu gibi ülkeler,
sosyalizasyon mantığını, daha sonraları, Alma-Ata Konferansında, Dünya Sağlık
Örgütünce "herkese sağlık" şeklinde özetlenmiş olan hizmet mantığını,
bugünün şartlarına uydurmak için yoğun bir çaba içerisindeler ve hemen bütün
ülkelerde şunu görüyoruz: Verilmeye çalışılan yeni hizmet modelinin ismi aile
hekimliği. Buna geç başlayanlar var, yakın zamanda başlayanlar var; ama,
sistem, tamamen buna dönüştürülmeye çalışılıyor.
Şimdi, açıkça ifade etmek
isterim ki, başlangıçta, aile hekimliğiyle ilgili tartışmalar kamuoyunda
yapılmaya başlandığında, bazı meslek örgütleri, bu konunun aleyhinde bir tavır
sergilediler ve bu meslek örgütleri, bize, bazı örnekler gösterdiler ve dediler
ki: "Tamam, mesela İngiltere'de, Fransa'da, Hollanda'da, Almanya'da,
Avusturya'da, Belçika'da aile hekimliği var; ama, Finlandiya ve Küba'da farklı
sistemler var ve o sistemler de mükemmel çalışıyor." Biz, kendilerini de
davet ederek Küba'yı ziyarete gittik. Bunları şunun için söylüyorum: Soru
önergesinde "aile hekimliği konusunda sivil toplum örgütleri ve TTB'den
görüş alınmış mıdır" deniliyor. Kendilerini de davet ettik ve önerdikleri
şekilde Küba'ya da gittik ve gördük ki, orada da aile hekimliği var.
Finlandiya'ya gittik, gördük ki, orada da aile hekimliği var; ama, sistematik
yapı, artık, gittikçe, hastanın veya bireyin pasif olduğu, hekimini seçemediği
sistemden, hekimini seçtiği sisteme dönüşüyor; farklılık burada. Bu ülkelerde
de; yani, Küba'da da, Finlandiya'da da, daha birçok ülkede de, bugünkü modern
anlamıyla aile hekimliğini henüz uygulamaya başlamamış birçok ülkede de, yine
aile hekimliği modeli uygulanıyor; yani, kişilerin bir hekimi var, belli
bölgede, belli sayıdaki kişiyi bir hekim takip ediyor, bir genel pratisyen,
aile hekimi uzmanı o kişileri takip ediyor, onların kaydını yapıyor. Sadece
hastalıklarında değil, sağlıklarında da onların hekimliğini yürütüyor ve bir
entegre sistem içerisinde kendi aile sağlığı elemanlarıyla birlikte, hastane
kapılarına insanların yığılmasını önlüyor, önlemeye çalışıyor. Bir anlamda,
sağlık önderliği yapıyor, koruyucu hekimlik yapıyor, gereğinde hastaneye sevk
ediyor vatandaşları ve hastaneye sevk ettiği zaman da oradan aldığı sonuçları
yine kendisi takip ediyor. Yani, hasta veya birey, hiçbir zaman sahipsiz
kalmıyor. Bir başka ifadeyle, anne karnında başlıyor sağlık hizmeti, ölünceye
kadar düzenli bir biçimde devam ediyor. Sistemin düzenli çalıştırıldığı
ülkelerde görüyoruz ki, bir aile hekimiyle, bir vatandaşın münasebeti ortalama,
sekiz ilâ oniki yıl sürüyor; böyle düzenli, güvenli bir ilişki ortaya çıkıyor.
Bu ülkelerden, aile
hekimlerine veya birinci basamak hekimlerine ödeme yapılan, kısmen katkı payı
ödenen ülkeler de var. Biz bu sistemleri AK Parti Hükümeti olarak sizlere
sunduğumuzda "sağlık hizmetleri ücretli olacak bundan sonra" deniyor.
Hayır, biz -katkı payı ödemeleri bu ülkelerin önemli bir kısmında olmasına
rağmen- modelimize, kendi ülkemizin özelliklerini dikkate alarak aile hekimliği
aşamasında hiçbir katkı payı ödenmemesini koyuyoruz. Vatandaşlarımız, yine bu
yıl içerisinde getireceğimiz genel sağlık sigortasının güvencesinde bu
hizmetleri rahatlıkla alacaklar, herhangi bir ücret ödemeyecekler. Bu
hizmetleri alırken, gerek koruyucu sağlık kısmında gerek tedavi edici sağlık
kısmında herhangi bir ücret ödemeyecekler. Bugüne kadar hiç yapılmamış bir işi
başlatıyoruz; diş sağlığı hizmetleriyle ilgili olarak özellikle, çocuk sağlığı
alanında da yeni bir atılım başlatıyoruz; bu şekilde hizmeti alacaklar
Aslında, bugün
uygulanması gereken; ama, kırk yıl içerisinde yeterince uygulanamamış olan
sosyalizasyonun bugünkü uygulanmaya çalışılan modelden en önemli farkı şu
olacaktır: Kişiler, hekimlerini özgürce seçebilecekler ve bu hekimler de,
kendilerini seçen bireyler sayısınca kazanacaklar. Hekimlerimizin ve diğer
sağlık çalışanlarımızın, aile sağlığı elemanlarımızın belli bir taban gelirin
üzerindeki gelirleri halk tarafından belirlenmiş olacak. Biz, inanıyoruz ki, bu
şekilde, sağlık çalışanlarımız daha iyi motive olacaklar, halkımıza daha güler
yüzlü, daha dikkatli bir hizmet gidecek, kayıt sistemleri düzenli hale gelecek,
hastane kapısındaki yığılmalar azalacak...
Biliyorsunuz, Yüce
Meclisimizin takdirleriyle, bu husustaki Aile Hekimliği Pilot Yasamızı çıkardık
ve içerisinde bulunduğumuz Ocak 2005 itibariyle Düzce İlimizde uygulamalarımıza
başlıyoruz. 2005 yılının sonlarına doğru, âdeta, bir atölye gibi
değerlendireceğimiz bu ilimizdeki sonuçlarla, asgarî 5 ilimizde daha pilot
çalışmalarımıza başlayacağız, 2006 ve 2007'de de yaygınlaştırma çalışmalarını
yapacağız.
Değerli arkadaşlarım,
aile hekimliğine geçiş noktasında süre itibariyle genellikle beş ilâ sekiz yıl
öngörülmektedir; birçok ülke böyle bir planlama yapmıştır; ancak, biz,
halkımızın bu husustaki ihtiyaçlarının, sağlık ihtiyacının artık ertelenemez
bir aşamaya geldiğini görerek, bu süreyi kendimiz için üç yıl olarak
belirledik. Hakikaten, sürecin çok zorlu geçeceğini biliyoruz; işimizin çok
kolay olmadığını da biliyoruz; ama, bu hususta, yine, Dünya Sağlık Örgütünün bütün
sağlık yöneticilerine ifade ettiği biçimiyle, Sayın Başbakanımızın,
Hükümetimizin ve siz Heyetin bu meselenin arkasında durduğunu bildiğimiz için,
desteğinize güvendiğimiz için bu üç yılı önümüze bir hedef olarak koyduk. Ümit
ediyorum ki, bu süre içerisinde, halkımıza, çok daha düzenli, çok daha adil,
kolay ulaşabileceği bir sağlık hizmetini sunmuş olacağız.
Bu hususta yaptığımız
çalışmalar 20 000'e yakın pratisyen hekimimizin, aile hekimi olmak üzere,
şimdiden hazır olduğunu bize göstermektedir. Dolayısıyla, hekimlerimiz bu
meseleye karşı değildir. Nasıl karşı olsunlar ki, hem daha çok kazanabilecekler
hem halkımıza daha iyi bir sağlık hizmeti sunulacak hem de -bunu, tırnak
içerisinde, üzülerek ifade etmeliyim- pratisyen hekimlerimizin, âdeta, bir sevk
memuru gibi görüldüğü, reçete yazma memuru gibi görüldüğü bir ülkede, biz, bu
hekimlerimize, layık oldukları, hakları olan o itibarlarını bu şekilde, yeniden
iade etmiş olacağız.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; zannediyorum, 40 dakika içerisinde bütün sorulara cevap vermiş
oldum.
Hükümet ve Bakanlık
olarak tek amacımız, milletimizin, hak ettiği sağlık hizmetini, çağdaş
normlarda, hakkı olduğu biçimiyle almasını sağlamaktır. Bu amaca yönelik her
türlü katkıya açık olduğumuzu tekrar ifade ediyorum.
Hepinize saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sayın Melik, önerge
sahibi olarak, konuyla ilgili, yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz.
Buyurun.
MEHMET VEDAT MELİK
(Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, ben,
Urfa İl Sağlık Müdürlüğüne yapılan atama ve ondan sonra görevden almayla ilgili
soru önergemi yaklaşık birbuçuk yıl önce vermiştim. Bugüne kadar yazılı bir
cevap dahi gelmedi.
Bildiğiniz gibi, birçok
bakanlığa sözlü soru önergeleri veriyoruz, belirli bir süre sonra da, bize
bunların yazılı cevabı geliyor.
Şimdi, verdiğim bu soru
önergesinin birbuçuk yıl içerisinde zaten hiçbir anlamı kalmıyor ve bir
milletvekili olarak da denetleme görevimi yapamadığımı, herhalde, hepiniz
görüyorsunuz.
Yine de, birbuçuk yıl
sonra da olsa, bana cevap verdiği için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Melik.
Sayın Akdemir, önerge
sahibi olarak, buyurun.
DURSUN AKDEMİR (Iğdır) -
Efendim, benim önergem yoktu. Yalnız, Sayın Bakanımız Recep Akdağ Beye, bir
konuya açıklık getirmesi için, bir soru sormak istiyorum.
Yapmış olduğu açıklamaya
göre -yanlış anlamadıysam- sosyalizasyon ile aile hekimliği arasındaki en
önemli fark, aile hekimliğinde hastanın hekimini kesin olarak seçeceğidir. Bu
konuda -acaba ben mi yanlış anlıyorum- aile hekimliğinde, belli grup
hastaların, daha doğrusu, belli adreste yaşayanların, o bölgedeki aile
hekimlerine gitmesi durumu ortaya çıkmıyor mu? Dolayısıyla, hekim seçme
özgürlüğü değil, belli bir coğrafyada yerleşik olan kişilerin, o bölgedeki aile
hekimini seçme zorunluluğu ortaya çıkıyor gibi. Acaba, pilot uygulamadan sonra,
öyle bir değişiklik mi getirilmek isteniyor? Bu konuya, herhalde, bir açıklık
getirilmesi gerekli; o nedenle soru sordum.
Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akdemir.
Yalnız, önerge sahibi
olmadığınız anlaşılmıştır. Tüzüğe göre, böyle bir uygulamamız yok. Önerge
sahibi olduğunuzu düşünerek biz size söz vermiştik.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, cevap verebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ
(Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimize bir açıklama fırsatı verdiği
için teşekkür ediyorum.
Tabiî, hekim seçme
özgürlüğünden bahsederken, ister istemez, insanlar, kendilerine en yakın
bölgedeki hekimler arasından bunu seçeceklerdir. Özellikle, kentsel bölgelerde,
biz, vatandaşın hekimini seçmesi konusunda bir sınırlama getirmeyi
düşünmüyoruz; ama, tabiîdir ki, örneğin Ankara'nın Keçiören Semtinde oturan bir
vatandaşımız Keçiören Semtindeki aile hekimini seçecektir; yani, Etimesgut'taki
aile hekimini seçerse, bu, ona ulaşması açısından, kendisi için ciddî bir
zorluk oluşturur. Biz, fırıncımızı seçerken de, kuaförümüzü seçerken de bu
böyledir; tabiî ki, bunları, kendi çevremizdeki kişilerden seçeceğiz; ama,
çevremizde 20 hekim varsa, bunların arasından dilediğimizi seçebileceğiz; yani,
20 kişi varsa 20 kişinin içinden, 10 kişi varsa 10 kişinin içinden, hatta, 2
kişi varsa -dar bölgelerde, kırsal bölgelerde bunlar olabilir- 2 kişinin
içinden bu seçimi yapacağız.
Sonuç itibariyle, seçme
hakkımız olacak ve bu, sağlık çalışanları, özellikle hekimler açısından da
olumlu bir rekabet duygusunu ve yarışma duygusunu ortaya koyacak; hiç kimse
"kardeşim, bugün git, yarın gel", "bitti bugün muayene",
"ben bugün sana bakamayacağım" hatta, vatandaşla arasında bir sıkıntı
olursa "kardeşim, kime şikâyet edersen et" diyemeyecek. Yani,
alıştığımız şeylerin ortadan kalkması için bunları yapıyoruz. Böylece,
vatandaşımız, hekimini, seçerek de ödüllendirmiş olacak.
Çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Sözlü sorular için
ayrılan 1 saatlik süre tamamlanmıştır.
Birleşime 10 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati : 17.15
Açılma Saati : 17.33
BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT
KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK
(Çanakkale)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Görüşmelere kaldığımız
yerden devam edeceğiz.
Gündemin "Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.
Alınan karar gereğince,
bu kısmın 198 inci sırasında yer alan, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29
milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına
verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.
VII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI
A)
ÖNGÖRÜŞMELER
1. - Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 29 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının
ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/238)
BAŞKAN - Hükümet?..
Burada.
Meclis araştırması
önergesi Genel Kurulun 8.12.2004 tarihli 29 uncu Birleşiminde okunduğundan
tekrar okutmuyorum.
İçtüzüğümüze göre, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti
gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer
imza sahibine söz verilecektir.
Konuşma süreleri, hükümet
ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.
Hükümet adına, Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler.
Buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, konuşma
süreniz 20 dakikadır.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Akaryakıt kaçakçılığı
-isminden de biraz anlamlı olarak bahsetmek istiyorum- epey can sıkıcı ve bizi
üzen bir konu. Bakanlığımız bu konuda uzunca bir süredir diğer bakanlıkların
ilgili birimleriyle çok ciddî bir çalışma içinde. Ancak, detaya girmeden önce,
bu noktada size işin büyüklüğünü rakamlarla ifade etmek istiyorum, olayın
vahametini ve ciddiyetini iyi bir şekilde görelim diye.
Rakam olarak bakacak
olursak, toplam akaryakıt piyasası 25 milyar dolar civarında ve petrol arzı
olarak da rakama bakarsak, 34 400 000
tonluk bir petrol arzı var. Bunun 9 700 000 tonu ithalatla karşılanıyor.
3 800 000 ton da ihraç ediyor gözüküyoruz. Akaryakıt olarak bakarsak, tüketim
miktarımız da, toplam olarak 30 600 000 ton. Ama, bu hesaplarda şunu görüyoruz:
Maalesef, bir kaçakçılık var. Biz, bu kaçakçılık miktarını yapılan
hesaplamalarla tespit edebiliyoruz; bir de, istihbarî raporlarla elde ettiğimiz
rakamlarla bunu görüyoruz ki, bu, 2 milyar dolar civarındadır. Daha fazlaydı;
fakat, aşağı yukarı bir senedir -ki, daha evvele de dayanıyor- kontrol dozajını,
denetleme dozajını artırdık ve bu rakam şu anda 2 milyar dolar civarında. Bunun kabaca yüzde 80'inin denizden
olduğunu, yüzde 20'sinin de diğer yollardan olduğunu hesap ediyoruz.
1996-2003 yılları
arasında olayı incelediğimiz zaman, şöyle garip birtakım verilerle
karşılaşıyoruz:
Otomobil sayısı yüzde 45
artmış; halbuki, benzin ve LPG'deki artış yüzde 9 civarında.
Motorine baktığımız
zaman, burada durum, maalesef, daha vahim. Ağır vasıta sayısı yüzde 63 artmış,
motorindeki (mazottaki) artış ise yüzde 12 civarında. Yani, ağır vasıta yüzde
63 arttığı halde, nedense, motorindeki artış yüzde 12'de kalmış.
Biz, bunun üzerine çok
ciddî olarak gidiyoruz ve bunu yapanların da gözünün yaşına bakmayacağız; bunu,
kesinlikle bilin; ama, burada amacımız, bu işleri yapanların sistemin içerisine
girmesini sağlamak; yani, caydırıcı unsurla, bunları sistemin içerisine sokmak.
Bununla ilgili çok bilinçli, çok ciddî faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Piyasaya bakacak olursak
-biraz daha rakam vereyim size- 25 milyar dolarlık bu petrol piyasasında, 21
adet büyük akaryakıt şirketi, 56 adet de LPG dağıtım ve pazarlama şirketi var.
Akaryakıtta 13 000 bayi var ve13 000 bayide, yaklaşık 50 000 kişi çalışıyor.
LPG'de ise, 18 000 ana bayi var, 30 000 tali bayi var ve 400 000-450 000 kişi
de burada çalışıyor; yani, böyle, büyük, dev bir sektör ve biz, Petrol Piyasası
Yasasıyla, bu çalışmaları, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna devrettik. Yani,
bunu da, serbest piyasaya geçmek adına yapıyoruz ve 1 Ocaktan itibaren de,
akaryakıt, petrol fiyatları serbest hale geçti.
Şimdi, böyle bir durumda
-size, gözünüzün önüne bir gelsin diye söylüyorum- 30 tonluk bir tankeri
düşünün; bu tanker, eğer, mazotla yüklüyse, ÖTV ve KDV kaybına 40 milyar lira
olarak bakabilirsiniz. Yani, gözünüzün önünden geçen bir tankere 40 milyar
liralık bir ÖTV ve KDV kaybı şeklinde bakabilirsiniz, yaklaşık olarak. Böyle
bir kayıp, bizim ekonomimizi doğrudan etkiliyor. Biz, IMF'den kredi almak için
uğraşırken... Kredi... Bu, bizim kendi özkaynağımız; kendi kaynağımızdan bunu
kaybediyoruz. Dolayısıyla, ekonomimizi bu gayet olumsuz bir şekilde etkiliyor.
Öbür taraftan baktığımız
zaman, standartdışı yakıtlarla araçların motorları berbat oluyor. O da bir
ekonomik kayıp. Ki, bu, hesaba kitaba henüz daha vurulmadı.
Onun dışında, ayrıca,
çevre kirliliği... Çünkü, standartdışı olunca, doğrudan doğruya ham petrolü
bile "kalorifer yakıtı" diye satabiliyorlar bunlar. Ve kükürdüyle
çevreye zarar veriyor, kurşunuyla zarar veriyor, diğer zararlı maddeleriyle
zarar veriyor.
Şimdi, böyle olunca,
tabiî, biz bunun üzerine yürüyoruz, çok ciddî olarak yürüyoruz ve gerek emniyet
birimlerimizle gerekse jandarmayla, gümrüklerle bu çalışmayı çok sıkı bir
şekilde sürdürüyoruz ve biraz önce söylediğim gibi, bunların sistemin içine
girmesini arzu ediyoruz. Zaten, sektörün de -memnuniyet verici bir tarafı- çok
büyük bir kısmı bundan müşteki, şikâyetçi. Onlar da bunun düzelmesini çok arzu
ediyorlar ve sektörün temsilcilerinin, sektörün doğrudan doğruya ilgililerinin
de bu konuda bize çok candan, çok samimî yardımları var; ama, bizim buradaki
esas amacımız, bunu kökünden ve çok sistematik ve bilimsel bir şekilde çözmek.
Seneler önce de, biz, bunun üzerinde rahmetli Adnan Kahveci ile beraber
çalışmıştık; TÜBİTAK'ta beraber çalışırken de, daha sonraki benzer çalışmalarda
da üzerine gitmiştik. O, daha çok pompa istasyonlarıyla ilgiliydi; ama, şimdi
biz bunu kökünden çözmek niyetindeyiz.
Gördüğümüz şey şu:
Aslında yasalar var; fakat, esas olan, bu yasaların uygulayıcıları; yani, insan
faktörü burada çok önemli. Bu noktada çok ciddî tedbirler almamız lazım. Bir
de, devlette bu işle ilgili olan kurumların sayısı çok fazla; birbirleriyle
görev kesişmeleri ve görev boşlukları var. Bunları bir sistematik haline
getirmeye çalışıyoruz. Ama, bu noktada bunların üzerine çok kararlı bir şekilde
gidiyoruz. Zaten bizim de bir yerde kaderimiz bu; gerek elektrikte, gerek
kömürde, gerekse doğalgazda hep bu yanlışlıkların üzerine kararlı bir şekilde
gittik. Malum, doğalgazdaki indirimleri biliyorsunuz, kömürde çok büyük bir
piyasayı kontrol etmeye başladık ve bundan dolayı kömür fiyatlarında düşüşler
oldu. Şu anda yaptığımız hesaba göre, Türkiye'de geçen seneye göre ton başına
50 dolar civarında düşüş var, TKİ'de yaptığımız çalışmalarla. Hem fakir
fukaraya dağıttığımız kömürle hem de piyasaya girerek bu fiyatları kontrol etme
yönünde çalışmalarımız var.
Elektrikte, bildiğiniz
gibi 660 000 elektrik hırsızını -elektrik hırsızı diyorum ben bunlara artık-
yakalamış durumdayız; bunların üzerine gidiyoruz. Şimdi sıra bunda. Bunda da
zaten yoğun bir çalışmayla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.
Şimdi, burada, yaptığımız
çalışmalarla ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. Olayın yalnız bir güvenlik
sorunu olmadığını bilmenizi arzu ederim. Bu aynı zamanda sosyal bir konudur,
sosyal boyutu olan bir olaydır. Onun için olayı sadece bir güvenlik boyutuyla,
ekonominin dar kalıpları içinde almamamız gerekiyor. Olayın sosyal boyutu son
derece önemli. Onun için bunu birlikte düşünmemizde yarar var.
Ülkemizde genel olarak
ithalat, transit ihracat ve antrepo rejimlerinin suiistimaliyle ortaya çıkan
petrol ürünleri kaçakçılığında şu noktaları tespit ettik: Deniz araçları
kullanılarak ihraç amaçlı petrolün içpiyasaya sürülmesi, dağıtım şirketlerinin
izin alınan miktardan fazla akaryakıtı ülkeye sokmaları, petrol boru hatlarına
vana takılması, transit olarak ülkemizden geçirilen akaryakıtın yurt içinde
satılması, ham petrolün kalorifer yakıtı olarak satılması, solvent, redüktör ve
dişli yağının akaryakıta katılması yoluyla gerçekleştiriliyor.
Tabiî, bu, ülkemizin
öteden beri kanayan bir yarası; biraz önce size anlattım. Bu, özellikle 1996
yılından itibaren çok daha kötü bir durum arz etmişti; ancak, dediğim gibi, iki
yıldır üzerlerine çok ciddî olarak gidiyoruz.
Peki; neler yaptık,
bununla ilgili olarak Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele Koordinasyon Çalışma
Grubu kuruldu. Bunun içinde Gümrük, Denizcilik Müsteşarlığı, İçişleri
Bakanlığı, Jandarma, Sahil Güvenlik, Enerji Bakanlığı, Maliye var. Bunların
hepsi bir bütün halinde, bir koordinasyon merkezi kurduk; bunlar çok ciddî
çalışıyorlar; ancak, karşımızdaki insanlar da maalesef çok sistematik
çalışıyorlar ve bu sistematik çalışmayı bizim mutlaka tersine çevirmemiz lazım.
Romalı bir düşünürün "tehlike asla tehlikesiz yenilemez" diye bir
sözü var. Biz bunun tehlikesini de biliyoruz; ama, bunun üzerine çok ciddi bir
şekilde, çok kararlı bir şekilde gidiyoruz.
Bunlarla ilgili
rakamlardan bazı bilgiler vereyim size: İki yıllık dönemde Emniyet Genel
Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen 425 kaçak akaryakıt operasyonunda toplam 4 300
000 litre kaçak mazot ve türevi ele geçirildi, bu olaylarda 722 kişi yakalandı.
Jandarma Genel Komutanlığınca gerçekleştirilen -ki, çok sistematik çalışıyor;
ben buradan ilgili komutanlara teşekkür ediyorum ve takdirlerimi sunuyorum- 3
421 kaçak akaryakıt operasyonunda 16 170 000 litre kaçak mazot ve türevi ürün
ele geçirildi, 5 468 kişi yakalandı. Sahil Güvenlik Komutanlığınca da
gerçekleştirilen 27 kaçak akaryakıt operasyonunda 1 715 000 litre kaçak mazot
ve türevi ürün ele geçirildi ve toplam olarak, iki yıllık dönemde, 3 873 kaçakçılık
olayında yaklaşık 22 190 000 litre akaryakıt ürünü ele geçirildi. Peki, bu,
yeterli mi; kesinlikle yeterli değil. Bu, son derece, daha ciddî olarak üzerine
gitmemiz gereken bir konu ve bunun üzerine gidip, mutlaka, bu konuyu, teknik
yönden de çözmek durumundayız; zaten, bu, bizim görevimiz.
Bununla ilgili olarak çok
ilgi çekici metotlar var. Ben, bu metotlara, burada girmek istemiyorum
zamanınızı almamak için; ama, çok ilginç metotlar uygulanıyor. Bunların içinde,
sevk irsaliyelerinde yapılan numaralar, onun dışında, depolarla antrepolarla
denizden uzatılan ilave borular var; bunlarla karşılaşabiliyorsunuz. Ayrıca,
vanalarla ilgili, çok teknik -maalesef, bunlar, hep, parantez içinde ünlem
olarak söylediğim acı gerçekler- olarak yapılanlar var. Ancak, bunlar, tabiî,
bir yandan da parası olan insanlar olduğu için, aynı zamanda, kanunun
deliklerinden, boşluklarından da yararlanmayı çok iyi bilen insanlar. Bunun
için, yasal tedbirler anlamında, biraz önce söylediğim koordinasyon noktasında,
bizim daha ciddî çalışmalar yapmamızı mecbur kılıyor; ama, dediğim gibi,
burada, kararlıyız ve bunu da, diğer sorunlu işler gibi çözeceğiz.
Bununla ilgili bir yasa
çıkardık biliyorsunuz, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununu ve burada, hemen
hemen, iktidarıyla muhalefetiyle bir konsensüsle bunu çıkardık. Burada da
aldığımız ciddî birtakım tedbirler var. Mesela, akaryakıt dağıtım şirketince
lisans almaksızın lisansa tabi faaliyetlerin yapılması halinde 500 milyar lira,
sahip olunan lisansın verdiği haklar dışında faaliyet gösterilmesi halinde 200
milyar lira, kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayanlara kurumca 50 milyar
lira... Bunların, ayrıca, lisanslarının iptal edilmesi meselesi var. Bu arada
"ulusal marker" dediğimiz, kabaca depoya damlatacağınız bir
kimyasalla, bunların karakteristiğini daha kolay takip edebileceğiniz
uygulamayı, yasayla, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak getirdik, bu
yasalaştı. Şimdi, bunu, biz, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna devrettik.
Bir yeni uygulamamız daha
var, daha doğrusu bir yeni projemiz daha var; inşallah, bunu da uygulamaya
geçirmeyi düşünüyoruz. Bütün bu depoları... Yani, alınan bu tedbirlerin yeterli
olduğu noktasında tereddütlerimiz olduğu için, bunu kökünden çözmek için iki
tane yol var.
Bunun bir tanesi, bu
depoların, içine koyacağımız elektronik problarla, cihazlarla bir merkezden
kontrolünün sağlanması. Bununla ilgili projemiz tamamlandı. Bu projeyi,
yakında, sizlerin dikkatine ve kamuoyunun dikkatine arz edeceğiz. Bunu
yaptığımız zaman, bir merkezden, mesela, Ankara'daki bir merkezden Türkiye'deki
bu depoları kontrol etme imkânımız var; bu projeyi gerçekleştirdik. Bunu, ilk
defa, burada, size açıklıyorum; ama, bunun uygulanması için, mutlaka, ayrıca
karar almamız gerekiyor, bunun mutlaka tartışılması lazım.
Türkiye'de, bu noktada
yapılması gereken faaliyetler var; çünkü, Türkiye'de, yaklaşık olarak 30 yerde
70 büyük depo var ve bu depolarda oluyor ne oluyorsa ve buralara gemilerle
geliyor; gemilerde çift konşimento var; hangisini isterseniz onu gösteriyorlar.
Onun dışında, yurtdışına,
biz, Irak'a petrol satıyoruz. Petrolün büyük bir kısmı Irak'a gitmeden dönüyor,
içpiyasada satılıyor, belki oraya su gönderiyorlar, suyu boşaltıp, tekrar
oradan petrol alıp geliyorlar. Bunları tespit ettik; ama, bunların kökünden
çözülmesi için... Yoksa, biraz önce, sayılardan size bahsettim; şu kadar iş
yakalanmış; ama, bunlar, aslında, ufak işler. Bunun, mutlaka, büyük işler
noktasında ve kökünden çözülmesi için, bu dediğim birinci metodun mutlaka
uygulanması lazım; yani, depoların kontrolü.
İkincisi de, bunların
vergi meselesi. Tabiî ki, vergiler belli noktada olunca cazip hale geliyor; o
da, Sayın Maliye Bakanımızın, Hazinenin ve Ekonomik Üst Kurulun birlikte
yapacağı çalışmayla olacak. Dolayısıyla, olayın bu kısmını daha geniş, kapsamlı
bir çalışmayla sürdürmek durumundayız.
Bir de, solvent ve
bazyağı meselesi var; bu da apayrı bir konu. Bunlar, yakıt niyetine
kullanılıyor ve buradaki rakam da yaklaşık 90 000 000 - 100 000 000 dolar; ama,
bunun daha büyük zararı, paradan ziyade, motorların canına okuyor, motorları berbat
ediyor, dişlilerin ömrünü kısaltıyor ve daha önemlisi, insan sağlığı için son
derece zararlı kimyasalların, başta kükürt olmak üzere, atmosfere karışmasıyla
zarar veriyor. Onun için, bu çalışmayı çok geniş kapsamlı olarak yürütüyoruz.
Bu noktada da, dediğim gibi, 1996 yılından 2003 yılına kadar otomobil sayısında
yüzde 45 artış varken benzin ve LPG yüzde 9 artıyorsa, ağır vasıtaların
sayısında yüzde 63 artış varken motorin yüzde 12 artıyorsa, mutlaka bunun önüne
geçmek için daha ciddî çalışmalar, daha kapsamlı çalışmalar yapmamız gerekiyor.
Bunun için de, çalışmalarımızı belli bir disiplin içinde sürdürüyoruz. İşin
ciddiyeti açısından ve belli bir nezaketi açısından, yaptığımız ve yürüttüğümüz
çalışmaların detayına daha fazla girmek istemiyorum; çünkü, bu noktada, biz,
kararlıyız; aynı zamanda, sektörün çok büyük bir kısmının bize yardımcı olması
ve dürüstçe, bu tedbirlerin alınması yönünde bizi desteklemesi, bize büyük güç
veriyor. O bakımdan, ben, bu vesileyle, sektörün ilgililerine de ayrıca
teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu konuda,
komisyonun kurulması noktasında Meclisimizin alacağı kararı da takdire
bırakıyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Dolayısıyla, Yüce Meclisimizin, araştırma
konusundaki çalışmanın olması için alacağı kararı takdirine bırakıyorum. Zaten,
biz, bu noktada, çalışma yapılsa da yapılmasa da, Bakanlık olarak, İçişleri
Bakanlığı olarak, Maliye Bakanlığı olarak, Gümrük Müsteşarlığı olarak, bu
konuda, çok ciddî olarak çalışmanın üzerindeyiz ve bu noktada, gerek Emniyet
Teşkilatımıza gerekse Jandarma Genel Komutanlığına, hem şu anda yürüttükleri
çalışmalar için hem de yürütecekleri çalışmalar ve yaptıkları başarılı
operasyonlar için teşekkür ediyorum ve dediğim gibi, bu noktada, bu işi
kökünden çözmek üzere, yoğun bir çalışma içinde olduğumuzu ifade ediyorum; bu
noktada, bizi destekleyeceğinizden de eminim.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakan.
Önerge üzerinde, AK Parti
Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Tevfik Akbak; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Sayın Akbak, konuşma
süreniz 20 dakikadır.
AK PARTİ GRUBU ADINA
TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bitlis
Milletvekilimiz Sayın Vahit Kiler ve 29 arkadaşımızın, akaryakıt kaçakçılığının
ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılması ve gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partimiz Grubu adına söz almış
bulunuyorum; konuşmama başlarken, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar,
kaçakçılık, insanlık tarihi boyunca süregelen ve toplumları büyük zararlara
uğratan, kanun ve nizamlara uyanlara, devletlerin ekonomisine, zaman zaman
sağlığa ve çevreye büyük zararlar veren çok önemli bir toplum sorunudur. Eski
tarihlerde ilkel metotlarla icra edilen kaçakçılık, özellikle son yıllarda daha
organize ve daha teknik yollarla yapılmakta olup, ortaya çıkan kayıtdışılık ve
yasadışılığın verdiği zararlar da bir o kadar büyümüştür.
Kolay para kazanma
arzusu, akaryakıttan alınan vergilerin yüksekliği ve kaçak akaryakıtın normal
piyasa fiyatının çok altında olması, etrafımızda çok ucuza akaryakıt
alınabilecek ülkelerin mevcudiyeti, ayrıca deniz yoluyla yapılan kaçakçılıkta
sahillerimizin uzunluğu ve kontrolünün zor olmasıyla birlikte, buradaki rantın
büyüklüğü, ülkemizdeki akaryakıt kaçakçılığının ana nedenleri arasındadır.
Değerli arkadaşlar, daha
iki yıl öncesine kadar Türkiye'nin dört bir yanındaki benzin istasyonlarındaki
ucuz mazot tabelaları, ülkemizdeki akaryakıt kaçakçılığının varlığını ve
hacminin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne sermektedir.
Emniyet Genel
Müdürlüğümüzün verileri çerçevesinde, ülkemizdeki akaryakıt tüketiminin
yaklaşık yüzde 18'inin kaçak yollarla yurda giriş yaptığı, malî değeri tam
olarak bilinmese de yaklaşık 8 milyar dolarlık bu kayıtdışı pazarın her yıl
ülke ekonomisine 2 milyar ilâ 2 500 000 000 dolar civarında vergi kaybına neden
olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle ülkemizde son yıllarda hızlı büyümelerin
yaşandığı, fabrikalarda üretimlerin arttığı, otomobil satışlarının rekorlar
kırdığı bir ortamda kayıtlı akaryakıt tüketimindeki büyüme hızı maalesef çok
düşük görünmektedir. Bunun nedeni de, takdir edileceği üzere, kayıtlara
girmeyen akaryakıtın varlığını göstermektedir.
Sayın Bakanımızın da
konuşmasında belirttiği üzere, 1996 ve 2003 yılları arasında araç sayılarındaki
artış ile akaryakıt tüketimindeki artışa baktığımızda bir dengesizlik ortaya
çıkmaktadır. Bu tarihler arasında otomobil sayısındaki artış oranı yüzde 45,
ağır vasıta sayısındaki artış oranı yüzde 63 olmuş iken -2004 yılındaki
satışların bu bağlamda daha da arttığı aşikârdır- buna karşın benzin ve LPG
tüketimindeki artış oranı yüzde 9, motorinde ise yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir.
Oysaki, bu artış oranları arasındaki dengenin, büyük ölçüde birbirine
paralellik arz etmesi gerekirdi.
Ayrıca, Emniyet,
Jandarma, Sahil Güvenlik ve Gümrük Muhafaza tarafından, özellikle son iki yılda
çok ciddî oranlarda kaçak akaryakıtın yakalanmış olması da, yasadışılığı
gözönüne sermektedir.
Yine, Orta Doğu Teknik
Üniversitesinin Petrol Araştırma Merkezince yapılan analizlerde, piyasada
satılan akaryakıtın yaklaşık 1/6'sının standartdışı olduğu tespit edilmiştir.
Değerli arkadaşlar, bu
gerçeğin tespitinden sonra, isterseniz bir de, kaçak akaryakıtın ülkemize nasıl
girdiği, kaçakçılığın hangi yollarla yapıldığı noktasında duralım.
Öncelikli olarak, birçok
sınır vilayetimizde TIR'ların, kamyonların, otobüslerin, çekicilerin, hatta
otomobillerin orijinal depoları yerine daha büyük hacimli depolar konulmak
suretiyle kaçakçılık yapılmaktadır.
İkinci bir yol olarak,
doğu ve güneydoğu illerimizde ekonomik canlanmayı temin etmek amacıyla, bu
illerin birkısım akaryakıt ihtiyacının ithalat yoluyla daha ucuza karşılanması
esasına dayanan sınır ticareti kapsamındaki akaryakıtın bölge dışına
satılmasıyla kaçakçılık yapılmaktadır.
Üçüncü bir yol olarak,
serbest bölgeler veya gümrüklerden yüklenen transit akaryakıtın bir kısmı veya
tamamı yurt içinde boşaltılmak suretiyle kaçakçılık yapılmaktadır.
Bir başka metot, balıkçı
motoru veya deniz hizmet motoru gibi deniz araçlarının uluslararası sulardaki
gemilerde mevcut akaryakıt zulalarından aldıkları kaçak akaryakıtı içpiyasaya
sürmeleridir.
Yine, yabancı gemiler ve
yurt dışındaki limanlara sefer yapacak olan Türk gemilerinin gümrük
vergilerinden muaf olarak aldıkları akaryakıtı yurtiçine satmaları yoluyla
gerçekleşen kaçakçılık da, bu yollardan biridir.
Özellikle kontrolün daha
az olduğu Romanya, Bulgaristan ve Rusya gibi ülkelerden akaryakıt getiren
gemiler, manifesto fazlası yakıtlarını kaçak olarak ülkemizde satmaktadırlar.
Değerli arkadaşlar, bir
başka kaçakçılık yolu da, kimya sanayii alanında kullanılmak üzere ithal edilen
petrol türevlerinin, benzin ya da motorin içine katılarak satılmasıyla yapılmaktadır.
Özellikle redüktör ve dişli yağı ile solventler, akaryakıta karıştırılarak
haksız kazanç elde edilmektedir.
Konuya aydınlık getirmesi
için bir istatistiği sizlere aktarmak istiyorum. Ülkemizin, yıllık redüktör ve
dişli yağı ihtiyacı ortalama 5 000 ton
iken, 2000 ve 2003 yılları arasındaki ithalatımız 296 000 ton olarak gerçekleşmiştir.
Ortada, 281 000 ton arz fazlası bir yağ vardır ki, bu, muhtemelen akaryakıta
karıştırılıp piyasaya sürülmüştür. Solventte de durum çok farklı değildir.
Sadece 300 000 tonluk kimyasalın akaryakıta karıştırılması, millî ekonomimizde,
yaklaşık 250 000 000 dolarlık bir vergi kaybına neden olmaktadır.
Son olarak,
hükümetimizce, iyi niyetle, denizcilik sektörünün gelişimi için, 2004 yılı
itibariyle, iç denizlerimizde yük ve yolcu taşımacılığı ve balıkçılıkta
kullanılan deniz vasıtalarına ihtiyaçları nispetinde ÖTV'siz olarak satılan
akaryakıtın amacı dışında kullanılması da, yukarıda sayılan maddelere ilave
edilebilir.
Değerli arkadaşlar, bu
örnekleri artırmak, çeşitlendirmek mümkündür. Yukarıda bir kısmını saydığım
metotlarla yapılan kaçakçılığın ülkemiz ekonomisine verdiği zarar, sadece vergi
bazında 4 katrilyon Türk Lirası civarındadır. Ayrıca, standartdışı bu
akaryakıtlar, içlerindeki kimyasalların zararlı boyutları olması nedeniyle,
ciddî anlamda çevre kirliliğine yol açmaktadır. Yine, bu akaryakıtlar,
kullanılan araçlarda sık sık arızalara neden olmakta ve bu boyutuyla millî
ekonomimizde büyük kayıplar ortaya çıkarmaktadır. Kaçak akaryakıtın araçları
tahribatıyla verdiği zararın yaklaşık 1 milyar dolar civarında olduğu tahmin
edilmektedir.
Yine, çok basit
kimyasallarla elde edilen bu akaryakıt, özellikle kamyon ve otobüslerde, kaza
esnasında, kullanıcılar ve çevredeki insanlar için yanıcı ve patlayıcı bir
ortam oluşturarak, büyük risk ve tehlike yaratmaktadır.
Akaryakıt kaçakçılığının
beraberinde getirdiği en önemli hususlardan birisi de, sosyal boyutudur ki,
dürüst esnafın zarar etmesi ve satıcı ile müşteri ilişkilerinde güvensizlik
oluşturmasıdır.
Değerli arkadaşlar, çok
uzun süredir bu sektörün içerisinde olan bir arkadaşınız olarak, yaşadığım için
söylüyorum; geçmişte yapanın ve satanın yanında kâr kaldı, halkımızın dürüst
bayi ve tüccara olan güveni ve itimadı sarsıldı; kullanıcı da satıcı da, tabiri
caizse, ne yapacağını şaşırdı. Dürüst satıcı satmakta zorlandı, alıcı da kaçak
akaryakıt kullananlarla aralarında oluşan nakliye fiyatlarındaki fark nedeniyle
rekabet edemez hale geldi.
Nakliyeci esnafı, bu
haksız rekabet karşısında, istemeyerek de olsa, araçlarında ortaya çıkan
zararlara rağmen, kaçak akaryakıta yöneldi. Bu başıboşluk zamanla TIR
parklarının içerisine kadar ulaştı ve yaygınlaştı. Yasadışılık yaygınlaştıkça,
yasal ve dürüst çalışan işletmeler zarar eder hale geldi.
Bunun dışında,
vatandaşımız akaryakıt almaktan korkar oldu; ucuz ile kalite arasında zorlandı.
Dürüst çalışmayanlar yüzünden, dürüst çalışanlar da maalesef itham edildi.
Vatandaşımız bir başka yerden aldığı kaçak akaryakıtın aracına verdiği zararı
diğer bir yerden aldığı akaryakıta bağladı ve zaman içerisinde müşteri ve bayi
ilişkileri bozuldu.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizin kanayan yarası olan akaryakıt kaçakçılığıyla daha etkin mücadele
edilebilmesi için geçmişte birçok düzenlemeler yapılmıştır. Öncelikle, genel
manada kaçakçılıkla mücadeleyi daha etkili yapabilmek için 1918 sayılı Kanun
yürürlükten kaldırılmış, yerine daha büyük cezalar getiren 4926 sayılı
Kaçakçılıkla Mücadele Yasası yürürlüğe girmiştir. Petrol Piyasası Kanunu ve
Lisans Yönetmeliğiyle, petrol piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi görevi
EPDK'ya verilmiş; sektördeki sıkıntıların giderilmesi, piyasanın sağlıklı,
güvenilir ve şeffaf bir yapıya kavuşturularak kaçakçılığın önlenmesi
amaçlanmıştır.
Çalışmalarda daha etkin
ve verimli olunabilmesi, mevzuat ve yetki karmaşasının ortadan kaldırılması
için, Başbakanlık bünyesinde, Gümrük, Denizcilik ve Dış Ticaret
Müsteşarlıkları, Maliye Bakanlığı, Enerji, Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret
Bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Sahil Güvenlik
Komutanlıkları ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu yetkililerinden oluşan,
Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele ve Koordinasyon Çalışma Grubu oluşturulması
kararlaştırılmıştır.
Yine, kaçakçılığı önleme
adına en önemli adımlardan bir tanesi de, 17.11.2004 tarihinde Resmî Gazetede
yayımlanan ve 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 7 nci
maddesinin yürürlük tarihi 1.3.2005 tarihine bırakılan, Petrol Piyasasında
Ulusal Marker Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliktir.
Ulusal marker uygulamasıyla birlikte, piyasa katılımcıları, hepsi lisanslaşmış
olacak, standardın dışında kaçak akaryakıt çok daha çabuk tespit edilebilecek,
kaçak akaryakıt satan bayilere ve dağıtıcı firmalara çok ciddî cezalar
uygulanarak, sektörün kendi içerisinde bir otokontrol sistemi oluşturması
sağlanacaktır.
Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; kaçakçılığın önlenmesi adına yukarıda saydığımız yasal düzenlemeler
ve tedbirler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının sıkı denetimleri çok
önemlidir ve kısa vadede yapılması gereken de elbette budur; ancak, bütün
bunlar tek başına yeterli değildir.
Uzun vadede, çevremize
göre çok pahalı olan akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek vergi oranlarının
zaman içerisinde düşürülmesi şarttır. Kaçakçılığın ulaştığı nokta ve yüksek
fiyat, maalesef, ülkemizin geçmişte iyi yönetilemeyişinin neticesidir. Zira, bu
yol, en kolay vergi alınabilen yol olarak seçilmiş. Bugün, ne yazıktır ki
akaryakıt fiyatı içerisindeki vergi oranı yüzde 60, toplam vergi içerisinde
akaryakıttan alınan vergi payı yüzde 25'tir. Bunun neticesi, içpiyasa ile
komşularımız arasındaki fiyat uçurumu kaçakçılığı körüklemiş, kaçakçıların
iştahını artırmış ve tüketiciyi de, ucuz olsun da nasıl olursa olsun noktasına
getirmiştir.
Değerli arkadaşlar,
ülkemiz için çok acı olan bir gerçek de, dört bir yanı âdeta petrolle çevrili
Türkiyemizde, petrolün arzu edilen düzeyde üretilememesidir. Tabiri caizse,
komşu tarlada su fışkırırken, bizde kuraklık, susuzluk yaşanması gibi bir şey.
Ne hikmetse, bizde, arzu edilen bu üretim, bir türlü gerçekleşememiştir.
Değerli arkadaşlarım,
ülkemizde bir değişim başlamıştır. Halktan gücünü alan bir Meclis ve iktidar
işbaşındadır. Hükümetimizin her alandaki gayretli çalışmalarına, Enerji
Bakanlığımızın petrol ve doğalgaz arama noktasındaki gayretli çalışmaları da
eklenmiştir. Bu vesileyle, Sayın Bakanımızı ve ekibini gönülden kutluyorum.
Temennimiz ve gayretimiz, gelecek günlerin, düzelen ekonomisiyle, herkesi ve
her şeyi çok yakından ilgilendiren, yolunda savaşlar yapılan, kan ve gözyaşı
akıtılan petrol üzerindeki KDV ve ÖTV gibi vergilerin giderek azaldığı, yerli
petrol üretimimizin hızla arttığı günler olmasıdır ve inşallah, milletimizin
hak ettiği o günler yakındır. Aksi takdirde, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili
mücadele noktasında gösterilen gayretler eksik kalır, nihaî neticeye varılmaz.
Tabiî, Yüce Meclisimizin
ve aziz milletimizin takdir edeceği üzere, yüksek oranlı ÖTV ve KDV'nin bir
anda düşürülmesini beklemek, bütün iyi niyetli ve güzel çalışmalarıyla sektörün
sorunlarını sahiplenen hükümetimize karşı da bir haksızlık olur.
Kısaca izaha çalıştığım
akaryakıt kaçakçılığının ülkemize verdiği zararları, çıkarılan son Petrol
Yasası, ulusal marker uygulaması, alınacak polisiye ve malî denetim ve
tedbirler, umarım asgarîye indirir; ancak, bu tedbirler, kaçak akaryakıttan
büyük rantlar elde eden kaçakçı kesimi başka yeni yöntem ve metotları aramaya
zorlayacaktır. Özellikle, yeni uygulamanın başlayacağı şu günlerde, konunun çok
yönlü araştırılması için Yüce Meclisin bir araştırma yapması, kanaatimizce
zarurî ve iyi seçilmiş bir zamandır. Bu konuda yapılacak komisyon
çalışmalarının ülke ekonomimize katkılar getireceğine, ileriye yönelik üretim
artırımı için nelerin yapılabileceği hususlarında çok yararlı olacağına
inanıyorum.
Bu çalışmanın hayırlı bir
başlangıç olması temennisi ve 2005 yılının Meclisimizde milletimiz için faydalı
çalışmaların yapıldığı, insanlığın huzur ve mutluluğunun arttığı bir yıl olması
dileğimle, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına selamlıyor, saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Akbak.
Önerge üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat
Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt
kaçakçılığının, başta ülke ekonomisi olmak üzere, insan ve çevre sağlığı
üzerindeki olumsuz etkilerini incelemek ve bu sorunla ilgili etkin çözüm
yolları araştırmak üzere Meclis araştırması açılması konusunda Cumhuriyet Halk
Partisinin görüşlerini belirtmek üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum;
öncelikle Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
ülkelerin gelişmişlik ölçülerinden biri de petrol ürünleri tüketimidir. Bir
ülkede nüfusuna oranla ne kadar petrol tüketiliyorsa o ülke o kadar gelişmiştir
diyebiliriz. Elbette ki, burada ölçü alınan, özellikle günlük yaşamda sade
vatandaşın yaşam seviyesinin yüksekliğinin bir başka göstergesi olan, mal ve
yolcu taşımacılığından ziyade, kendi özel aracında kullandığı petrol ürünleri,
akaryakıt, daha doğrusu mazot ve benzin kullanımıdır; ancak, Türkiye gibi -ki,
belki de dünyada bir başka benzeri yoktur- yolcu ve mal taşımacılığının yüzde
80'den fazlasının kara nakil araçlarıyla yapıldığı, fakat, ihtiyaç duyduğu
petrolün yüzde 90'dan fazlasını ithal eden bir ülkede, akaryakıt ve akaryakıt
fiyatları, her gün, her an, özellikle nüfusumuzun yarıdan fazlasını oluşturan
taşımacılık ve tarım sektörüyle uğraşan insanların üzerinde konuştukları bir maldır;
çünkü, akaryakıt, özellikle son otuz yıldır, dünyada hiçbir ülkeyle mukayese
edilemeyecek kadar toplumumuzu yakından ve şiddetle etkilemiştir. Bugün ve
yakın bir gelecekte de ülke ekonomisini yakından etkileyecek akaryakıttan daha
önemli bir mal düşünülmemektedir. Öte yandan, akaryakıt, ülkemizde, hiçbir
ülkede olmadığı kadar en çok ve en kolay dolaylı verginin alındığı malların
başında gelir. Öyle ki, yıllardan beridir hükümetlerin kaynak bulmakta
zorlandıkları anda kullandıkları tek yol akaryakıta değişik isimlerle yeni
vergiler koymak veya bu vergileri artırmaktır.
Değerli arkadaşlar,
ülkemizin coğrafî durumu, dünyanın en büyük petrol üreticisi iki ülkeyle komşu
olması, ayrıca, Basra Körfezi ve Karadeniz'den denizyoluyla taşınan akaryakıt
veya petrolün transit geçiş yolu üzerinde bulunması, vergi ödenmeden ülkeye
sokulabilen akaryakıt kaçakçılığındaki muazzam kâr, akaryakıt piyasasındaki
düzensizlik ve disiplinsizlik, Türkiye'de kaçak akaryakıt ticaretini körükleyen
nedenlerin başında gelmektedir.
Kaçak akaryakıt ülkeye
çeşitli yollardan girmektedir. Bunları, şimdiye kadar konuşan değerli
konuşmacılar ve Sayın Bakan da ifade ettiler; ama, ben de, kendi görüşüm
açısından bir daha sıralamak istiyorum. Bunları, kısaca şöyle sıralayabiliriz:
Bunların en önemlisi,
petrol ithalat izni almış ve bunu, denizyoluyla getiren herhangi bir firma -ki,
bu, elbette ki, konuyla iştigal eden ve ilgili resmî kurumlardan izin almış ve
ilgili resmî kurumlarca tanınan bir firmadır- gümrüklere beyan ettiği miktardan
çok daha fazlasını getirmekte, gümrük beyannamesinde yazılı olan miktarın
vergisini ödemekte, diğerini ise tamamen gümrüksüz olarak içeriye sokmaktadır.
Biraz önce Sayın Bakan da, sanıyorum, bunu kabullendiği için bu örneği verdi.
Değişik konşimentolarla gemiler Türk boşaltma limanlarına yanaşabilmektedirler.
Bu işleri, söz konusu, örnek verdiğimiz firmanın tek başına yapamayacağını
hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu işler, hepinizin de iyi bildiği gibi, çok iyi
organize edilmesi gereken işlerdir. Ne akaryakıtı içeri sokarken ne de bu kadar
yüklü bir malı satarken ciddî organizasyonlar olmadan böyle bir işi yapabilmek
mümkün değildir.
Diğer önemli bir
kaçakçılık şekli ise şöyledir: Söz konusu firma -adı önemli değil- kolayca
mazota veya benzine dönüştürülebilen bir malı, bir petrol ürünü malı, gümrük
vergi tarifesinde ya hiç vergi alınmayan veya çok düşük vergi alınan, ÖTV ve
KDV'si düşük olan bir ürünü beyan ederek ülkeye sokmaya çalışmakta veya
soktuktan sonra kendi antrepolarına dökmekte, daha sonra, bu ürünü kolayca
mazota veya benzine dönüştürebilecek başka bir madde katmakta ve bu kalitesiz
ürünü, çevreyi kirleten, Türkiye ve Avrupa Birliği standartlarına uymayan bu
malı, yine çok yüksek fiyatlarla vatandaşa satmaktadır.
Bu konudaki çok basit bir
olayı, yazılı soru önergesine konu olduğu için söyleyeceğim. Bu vereceğim
örnekte çok sayıda olaylar var, adliyeye intikal etmiş olaylar var, etmeyen
olaylar var; ancak, basına intikal ettiği için kamuoyu tarafından duyulan ufak
bir olayı anlatmak istiyorum ki, bu aysbergin sadece çok küçük bir ucudur,
gerçekten nokta kadar görünen bir ucudur. Geçenlerde, bundan dört beş ay önce,
Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın, 7 Haziran 2004 tarihinde, Sayın
Başbakana, Gebze açıklarında meydana gelen, değişik bir şekilde yapılmak
istenen kaçakçılıkla ilgili olarak yönelttiği soru önergesi ve verilen cevap da
bu tür işlere kimlerin bulaşabileceğinin ve bu işlerde ne büyük paraların
dönebileceğinin basit bir örneğidir.
Bir başka önemli
kaçakçılık şekli de "ihrakiye" dediğimiz, uluslararası sularda veya
kendi karasularımızda seyreden yabancı gemilere yakıt ikmali yapmak bahanesiyle
yapılan kaçakçılıktır. Aslında açıklarda seyreden ve bütün işi gücü Türkiye'ye
kaçak yakıt taşımak olan gemilere açık denizde daha küçük tonajda gemiler
yanaşmakta, büyük gemiden küçük gemiye 2 000-3 000 ton yakıt aktarılmakta,
kendilerine sorulduğu zaman da, açıklarda yakıtı biten gemiye ikmal yapmaktan geri
döndüklerini söylemektedirler. Bu mal da, aynı yukarıdaki örnekte olduğu gibi,
ülke içine tamamen gümrüksüz girmekte, ancak, vatandaşa gümrüklü fiyatıyla
satılarak, inanılmaz bir yasadışı para kazanılmaktadır.
Yine, başka bir
kaçakçılık şekli, ki, o da, Irak savaşıyla birlikte başlamıştır. Irak'taki
rafineriler tahrip edildikten, çalışamaz hale geldikten sonra, Irak'ın
ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, 2003 yılı nisanından sonra, bu ülkeye
Türkiye'den yoğun olarak benzin, mazot ve LPG ihracatı başlamıştır. Halen devam
etmekte olan bu taşımacılık, Irak'taki güvenlik nedenleriyle, son aylarda ilk
günlerdeki yoğunluğunu kaybetmiştir. Biliyorsunuz, bu güzergâhta çalışan birçok
şoförümüz de zaten bu nedenden dolayı katledilmiştir.
Burada da, özellikle
Irak'a mal taşıyan LPG tankerleri dönüşte tanklarının içinde bıraktıkları
birkısım LPG'yi, yurt içinde LPG dağıtım şirketlerine çok düşük fiyatlarla
satmaktadırlar. Aynı şekilde, bu LPG de, aracılarının çok yüksek kazançlar elde
etmesinden sonra, nihaî tüketiciye Türkiye'deki LPG fiyatından satılmaktadır;
yani, burada yasadışı bir olay yapılmaktadır; ama, yasadışı bir olaydan nihaî
tüketici de faydalanamamaktadır. Yani, sonuçta, geniş tüketici kesiminin bu
yasadışı işten hiçbir faydası olmamaktadır. Günümüzde, özellikle Güneydoğu
Anadolu Bölgemizde kaçak LPG satışı çok yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Sırf kaçak LPG toplamak için, çok sayıda LPG tankeri, bölgede, âdeta cirit atmaktadır.
LPG konusuna girmişken,
yine, denizyoluyla ithal edilen LPG'nin durumunu da incelemek gerekir; yani,
ülkeye denizyoluyla giren LPG'nin, 5 000 tonluk, 10 000 tonluk tankerlerle
ülkeye giren LPG'nin standartları, bizim Türk standartlarına uygun mudur?
Bütan, propan oranları, Türk standartlarına uygun mudur, değil midir? Sayın
Bakan buradayken, özellikle kendisinden rica ediyorum. Türkiye'ye denizyoluyla
ithal edilen ve büyük depolara dökülen LPG'lerin kontrol edilmesi gerekir.
Yine, LPG'ye
değinilmişken, tabiî, çok uzağa gitmeye gerek yok. Birkaç yıldır Ankara'da
otogazın niçin düşük fiyatla satıldığına hiçbiriniz baktınız mı acaba? LPG'li
araç kullananların hepsi biliyor. Şimdi, LPG'nin özellikle otogaz olarak
rafinerilerden bir alış fiyatı var. Bu, en pahalı olan LPG türüdür. Tüplü LPG,
en ucuz LPG'dir. Otogaz olarak kullanılan LPG, Ankara'da birkaç yıldır çok
düşük fiyata satılmaktadır. Bunun sebebine bakmak lazım; yani, kaçakçılık
derken çok uzağa gitmeye gerek yok. Bu firmaların, LPG'yi, rafineriden veya
ilgili firmadan aldıkları fiyat bellidir, satabilecekleri fiyat da bellidir;
yani, yasal kârlarını yapmak için satacakları fiyat bellidir; ama, birkaç
yıldır Ankara'da bu fiyatın çok altında LPG satılmaktadır. Bence, öncelikle,
buraya da bakmak gerekir fazla uzağa gitmeden.
Değerli arkadaşlar, İran
ve özellikle Irak'a karayolu taşımacılığı yapan kamyon ve tankerlerin kendi
akaryakıt depolarında getirdikleri mazot, yukarıda vermeye çalıştığımız
örneklerin yanında çok küçük kalmaktadır. Şimdi, burada, değerli AK Parti
milletvekillerinin hazırladığı Meclis araştırma önergesinin gerekçesinin son
sayfasında verilen örnekte, özellikle, doğu ve güneydoğu illerimizden İran ve
Irak'a yapılan taşımacılığa değinildiği için, bu konuyu burada dile getirmek
istedim.
Bakın değerli arkadaşlar,
Irak'a giriş-çıkış yapan bir TIR'a dönüşte 600 litre, kamyona ise 400 litre
mazot getirme hakkı tanınmaktadır. Bunun dışındaki mazot, orada, TPIC -eski
Petrol Ofisi- tarafından yapılan depolara döktürülmekte, 400 ve 600 litreden
fazla mazot getiren kamyonlara da bunun cezası kesilmektedir. Bu mazotun büyük
bir kısmı da, o aracın, gidiş-dönüş
mesafesi hesaplanarak kendisine bırakılmaktadır. Ancak, özellikle, Irak'a
transit mal taşıyan LPG veya akaryakıt taşıyan tankerlerin yaptığı başka bir
şey vardır; bu da, Türkiye içinde, Irak'a çıkış yapmadan önce bu malın bir
kısmını boşaltmak; ondan sonra, onun yerine ya evsafı bozuk bir mal koymak veya
su koyarak malı götürüp son noktaya taşımaktır; fakat, Habur sınır kapımızda
biliyorsunuz bir laboratuvar var; ancak bu laboratuvar, ya cihazları eksik
olduğu için ya da elemanları eksik olduğu için tam olarak çalıştırılamamakta,
bu nedenle, böyle bir kaçakçılığa da sebebiyet verilmektedir. Ancak, özellikle
Irak ve İran kapısından geçen kamyonların başka bir sorunu vardır: Şimdi, siz,
İskenderun veya Mersin Limanlarından Musul'a -bazen daha aşağılara- 40 000 lira
gibi çok düşük bir nakliye ücreti verirseniz, kamyoncuya, bu yasadışı yollardan
başka bir yol kalmamaktadır. Bana göre, hükümetin en önemli görevlerinden biri
de budur. Yani, taşımasını 300 000 liraya aldığı malı, can güvenliği olmayan
bir bölgeye 40 000 liraya taşıtan firmaya bence hükümetin müdahale etmesi
gerekir. Bu kaçakçılığın, bölgede yapılan kaçakçılığın ana sebeplerinden biri
de budur.
Değerli milletvekilleri,
ülkemize çeşitli yollardan sokulan akaryakıt, araştırma önergesinin
gerekçesinde birçok yerde belirtildiği gibi, önemli miktarda vergi kaybına
neden olmaktadır. Sayın Bakan ve değerli konuşmacılar bu rakamları verdiği
için, ben tekrar ona girmek istemiyorum; ama, bunun yanında çok önemli miktarda
haksız kazanca da neden olmaktadırlar. Bu işi yapan insanların yasadışı
yollardan elde ettikleri bu kazancı, hangi yasadışı işlerde kullanacakları da
belli değildir.
Kaçak akaryakıtın,
özellikle denizyoluyla getirilen yakıtın ne olduğu da belli olmadığından,
standartlara uygun olmadığı kesin olduğu gibi, ciddî anlamda çevre kirliliğine
neden olduğu ve kanserojen madde yoğunluğu içerdiği de çok açıktır. Yani,
bugün, benzin diye bazı istasyonlarda satılan benzinin, ülkemizde artık satışı
yapılmayan, pek kullanılmayan süper benzinden kalitesinin daha düşük olduğu
araba kullanan herkes tarafından bilinmektedir.
Şimdi, biraz önce Sayın
Bakanın da, tabiî, belirttiği gibi, akaryakıt piyasasına bir düzen, disiplin
getirmek çabasında olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, ulusal işaretleme,
yani, marker yöntemini devreye sokmaya çalışmaktadır. Her firmanın bir işareti
olacağından, yapılan denetlemelerde, bayii bulunduğu dağıtım firmasının
işaretini taşımayan malı satan bayi, kaçak mal sattığı gibi işlem görecektir.
Bu doğru bir yaklaşımdır; elbette, bu sektöre bir disiplin, bir düzen
getirilmesi gerekmektedir; ama, böyle bir incelemede, akaryakıt dağıtım
firmasının da sorumlu tutulması gerektiği kanaatindeyim. Bu yasada, bu yönde
bir değişiklik yapılması gerekir.
Değerli arkadaşlar, biz,
bütün bu düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz. Sayın Bakan da, burada, Meclis
araştırması önergesiyle ilgili konuşurken, bu arada kendi Bakanlığıyla ilgili
de değişik konularda ne kadar başarılı olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Ona da
saygı duyuyoruz ve o konuda kendisiyle, burada, bu madde üzerinde tekrar bir
tartışma konusu yaratmak istemiyoruz; ama, burada, bütün konuşmacıların
hemfikir olduğu bir şey var ki, akaryakıt kaçakçılığının yüzde 80'e varan
bölümü denizyoluyla yapılmaktadır. Kaçakçılık deyince de, maalesef, denizyolu
deyince hatırımıza İstanbul gelir; ama, Çevre altkomisyonunda yapılan
çalışmalarda, Çevre Yasasında yapılacak bir değişiklikle, İstanbul Boğazında ve
Marmara Denizinde, çevreyle ilgili, özellikle deniz taşımacılığında çevreyle
ilgili denetleme yetkisi Sahil Güvenlik Komutanlığından alınarak İstanbul
Büyükşehir Belediyesine verilmek istenmektedir, bu yönde bir yasa çalışması
vardır. Eğer böyle bir yasa çıkarsa, Türkiye'nin en büyük akaryakıt
kaçakçılığının yapıldığı, Türkiye'ye en çok solventin girdiği yer olan
İstanbul'da ve Marmara Bölgesinde, bu yetki Sahil Güvenlik Komutanlığından
alınacak, İstanbul Büyükşehir Belediyesine verilecek ve mücadele -tabiri
caizse- tavsamış olacaktır. Bu konuda size küçük bir örnek vermek gerekirse,
2003 yılında denizlerde yakalanan kaçak akaryakıt miktarı yalnızca 346 tondur;
yani, ülkeye giren yüzde 80 kaçak akaryakıttan sadece 346 tonu
yakalanabilmiştir.
Değerli arkadaşlar,
burada, tabiî, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sevindirici bir hadiseye daha
tanık olduk; o da şudur: Bu Meclis araştırması önergesini hazırlayan değerli AK
Partili milletvekili arkadaşlarımız, iki yıldır, cumhuriyet hükümetinin, yani,
AK Parti İktidarının olduğu cumhuriyet hükümetinin bu konuya gerekli
hassasiyeti gösteremediğini kabul etmişler ki, böyle bir araştırma önergesi
vermişler. Bu nedenle, önergeyi hazırlayan AK Partili milletvekili arkadaşlara
teşekkür ediyorum.
Ülkemizde yoğun bir
şekilde devam eden, başta akaryakıt kaçakçılığı olmak üzere, her türlü
kaçakçılığın nedenlerinin araştırılması ve bu soruna etkin tedbirler bulunup
uygulanması için açılması istenilen Meclis araştırması önergesini, Cumhuriyet
Halk Parti Grubu olarak desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılarımı
sunarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Melik.
Önerge üzerinde söz
isteyen, önerge sahibi Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler; buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
Sayın Kiler, konuşma
süreniz 10 dakikadır.
VAHİT KİLER (Bitlis) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Tabiî, konuya, çok geniş
bir şekilde, hem Sayın Bakanımız hem bizim AK Parti Grup temsilcimiz hem de
Cumhuriyet Halk Partisi Grup temsilcisi yeterince değindiler. Ben de,
özellikle, hem önergenin gerekçesinde yer alan hem de bunu hazırlarken
araştırmalarımızda ortaya çıkan rakamsal bazda bazı sonuçları sizlerle
paylaşacağım.
Tabiî, kaçakçılık
ülkemizde yeni yapılmıyor, son elli yıldır kaçakçılık var. Olayın, hem ekonomik
boyutu hem kayıtdışı olduğu için yine zararı devlete gelen boyutları var. Hele
hele son yirmi yıldır, organize bir şekilde, kaçakçılığın çok değişik türlerini
ülkemiz görüyor; değişen teknolojiyle beraber elektronik eşya kaçakçılığı, yine
değişen teknolojiyle beraber ceptelefonu kaçakçılığı... Tabiî, bunların
hepsinin yanında, akaryakıt kaçakçılığı, topladığınız zaman, çok fazla
miktarda, hem ülkeye zarar veriyor hem insan sağlığına zarar veriyor hem de
ekonomik boyutta her türlü zararı veriyor. Bununla ilgili olarak, biz,
özellikle, bu kaçakçılığı yapan insanlar nerede yapıyorlar, nasıl yapıyorlar,
daha çok doğu ve güneydoğuda mı, yoksa denizyoluyla batıda mı yapılıyor,
bunları araştırdık.
Değerli arkadaşlarım,
inanın, olayın boyutu o kadar büyük ki, rant o kadar fazla ki... Artık, bu iş,
tamamen organize suç örgütlerinin, büyük çetelerin elinde; çünkü, rant çok yüksek.
Sayın Bakanım da değindi, Tevfik Bey de değindi, Vedat Bey de değindi; olayın
yıllık boyutu 2 500 000 000-3 000 000 000 dolarlara dayanmış. Bu rakamlar,
kayıtdışı çalışanların, özellikle organize suç örgütlerinin iştahını
kabartıyor. Tabiî, bunu tek başına birilerinin yapması mümkün değil; illa ki
bir yerlerden destek aldılar ve bunu son yirmi yıldır yapıyorlar. Çok basit
yaptığımız hesaplamalar, Emniyet Genel Müdürlüğünden aldığımız veriler, yıllık
toplam pazarın, kayıtdışı pazarın 8 ilâ 10 milyar dolar olduğunu gösteriyor.
Bunun da -ülkemize, hem vergi kaybı hem kayıtdışı olarak- verdiği zarar,
yaklaşık 2 500 000 000 ile 3 milyar dolar arasında.
Tabiî, olayın sadece
maddî boyutu yok; maddî boyutunun yanında
-bahsettiğim gibi- hem çevre sağlığına hem insan sağlığına verdiği
zararlar var. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezi verilerine
göre, kullandığımız her 6 litre akaryakıtın 1 litresi bozuk. Yine, elimizde
bazı örnekler var; kullandığımız motorinin 19,5'i, benzinin 11,6'sı ve -çok
daha korkunç olan tarafı- fueloilin ise yüzde 35'i istenilen evsafta değil;
tamamen, çok basit kimyasallarla, kimyasal maddelerle karıştırılarak elde
edilen bu maddeler akaryakıt olarak kullanılıyor.
Tabiî, kaçakçılığın
nerede yapıldığına değindik, Sayın Bakanım da değindi, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına konuşan değerli arkadaşım da değindi. Asıl geleceğimiz nokta burası
değerli arkadaşlar; çünkü, bugüne kadar, hep doğu, güneydoğu üzerinde durulmuş;
doğuda, güneydoğuda 50 litrelik, 100 litrelik yedek depoyla -çok affedersiniz-
hayvan sırtında getirilen mazotlarla ilgilenilmiş. Yahu, Allahaşkına, 3 000 000
tonluk kaçak akaryakıt pazarı var. Doğu ve güneydoğuda, sürekli, hayvanlarla
akaryakıt taşınsa, 50 litrelik, 100 litrelik depolarla taşınsa, 50-100 litrelik
depolarla taşınsa, 3 000 000 ton yakalanır mı veya yedek depolarla taşınsa,
bunun yakalanması mümkün mü; hayır. Olay, gerçek anlamda nerede yapıldığı,
gerçek anlamda kimler tarafından yapıldığı, sürekli, değişik adresler
gösterilerek, değiştirilerek hep gizlenmiş, denizyoluyla, İstanbul'da,
Mersin'de, İzmir'de, Antalya'da limanlarda yapılanlar he unutulmuş; ama, doğu
ve güneydoğuda kamyonların 50-100 litrelik yedek deposuyla veya fazladan gelen
o 50 litreyle uğraşılmış.
Değerli arkadaşlar, bunu,
size kısa bir fıkrayla açıklamak istiyorum: Kamyon şoförünün birisi çok ciddî
bir kaza yapmış. Bu kaza neticesinde kamyon parçalanmış, darmadağın olmuş.
Gelmişler, bakmışlar ki, kamyon şoförü kamyonun altında bir şeyler arıyor.
"Kaptan, ne arıyorsun" demişler. O da "hiç sormayın, kamyonda
pensemi kaybettim, pensemi arıyorum" demiş. Kamyon gitmiş, adam penseyi
arıyor! Bu da, aynı ona benziyor.
Sayın Bakanım "yüzde
80" dedi. Bence, toplam 3 000 000 tonluk kaçak akaryakıt pazarında, doğu
ve güneydoğuda yapılan kaçak akaryakıt yüzde 10'u geçmiyor, en fazla yüzde 10'u
karşılıyor; ama, bu olay yıllardır kamuoyunun gündemine geldiği zaman
"bunu çok karıştırmayın, bununla ilgili önerge vermeyin, bununla ilgili
komisyon açmayın" deniliyor. Niye; "çünkü, doğu ve güneydoğuda, hâlâ,
bundan ekmek yiyenler var" diyorlar. Hayır; biz, Meclis olarak, hükümet
olarak, bununla ilgi üzerimize düşeni yapacağız, özellikle denizyoluyla
milyonlarca ton getirenleri yakalayacağız; bir seferde 5 000-10 000 ton
getirip, öbür tarafta adres olarak doğu ve güneydoğuyu kullananları, inşallah,
ortaya çıkaracağız. Ben, bu konuda Sayın Bakanımıza güveniyorum; hiç
uzanılmayan yerlere -vardı ya- el attılar ve yolsuzlukları büyük ölçüde ortaya
çıkardılar. Özellikle, enerji piyasasında yapılanları biliyoruz. Ben, bu konuda
da, Sayın Bakanımızın üzerine düşeni yapacağını... Tabiî, bu, sadece Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanımızı ilgilendirmiyor. Olayın boyutu... Birçok yere
değiyor... Bu, hem Denizcilik Müsteşarlığıyla ilgili. Dış Ticaret
Müsteşarlığıyla ilgili. İnşallah, onlar da kendilerine düşeni yapacaklar ve
biz, bir an önce, bu 3 milyar dolarları, 4 milyar dolarları ülke ekonomisine
kazandıracağız.
"Çete" adı
altındaki gayrikanunî örgütlenmeler, dozajı her geçen gün artan bir
yayılmacılıkla, toplumu ve bireyi önemsizleştirerek sosyal güveni sarsmakta,
birey-toplum, birey-devlet ilişkisini şüpheci kılmakta. Bu yüzden, bu tip yaşama
uygun kişiler, kötü örnekleri gösterip, kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyor
ve suç işlemekte bir sakınca görmüyorlar.
Diğer taraftan, ülkeye
kaçak olarak girişi yapılan hampetrol ve petrol ürünleri, hem düzenli çalışan
dağıtım şirketleri aleyhine haksız rekabet yaratmakta hem de bayileri
kayıtdışına iterek, devletimizin vergi kaybını artırmaktadır.
Tabiî, çevre kirliliği
yaratır ve insan sağlığını tehdit eder. Kaçak akaryakıt kullanımı, sebep olduğu
çevre kirliliği, vergi, döviz kayıpları, üretim-tüketim dengesinin bozulması
gibi zararlarının yanı sıra, içerdiği uçucu petrol elementleri nedeniyle,
kamyonlarda kullanıldığında, muhtemel kazalarda, kullanıcıların ve çevredeki
insanların hayatını riske sokan yanıcı ve patlayıcı bir ortam doğurması gibi
sakıncaları da içeriyor.
Yine, benden önceki
konuşmacı arkadaşlarım değindi, ben çok fazla açmak istemiyorum; ama, kamyon
sayısındaki artışa, otomobil sayısındaki artışa paralel olması gereken benzin
satışı, mazot satışı eğer aynı paralelde değilse, bugüne kadar bununla ilgili
önlem almayan hükümetlerin, siyasîlerin kendilerinde bir eksiklik görmelerini
tavsiye ediyorum.
Motorin ve benzin gibi
akaryakıt ürünlerine karıştırılabilme özelliği bulunan ve Petrol İşleri Genel
Müdürlüğünün müsaadesine tabi bulunmayan dişli ve redüktör yağı gibi
bileşimlerin bütün firmalar tarafından -BP gibi, Shell gibi firmalar tarafından-
ithal edildiğini biliyoruz. Bununla ilgili şöyle küçük bir araştırma yaptık.
1998 yılında ülkenin toplam ihtiyacı 2 800 ton, kullanılmış; 1999 yılında 4 500
ton, o da kullanılmış; ama, 2000 senesine gelmişiz, 370 000 ton -böyle bir
rakam- Türkiye'ye giriş yapmış. Peki bu nereye gitti diye hiç araştırılmamış.
1998'de, 1999'da, 2000'de bu ülkeyi yönetenler bununla ilgili tedbir alamaz
mıydı; alırdı.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kiler,
toparlayabilir misiniz.
Buyurun.
VAHİT KİLER (Devamla) -
Dişli ve redüktör yağı adı altında 370 000 ton ithal edilen bir madde nerede
kullanılır?!.. Araçlarımızda kullandığımız benzine, motorine karıştırıp bize
satmışlar bunları. Tabiî, bunun araçlara verdiği çok ciddî zararlar var. Özellikle, ben, bunu iki sefer yaşadım;
kendi arabamla yaptığım seyahatlerde yollardan aldığım akaryakıtların bozuk
olmasından dolayı, arabamı kamyona yükledik, İstanbul'a, Ankara'ya tamire
götürdük. Bu, binlerce insanın yaşadığı bir sıkıntı. Hele hele resmî dairelerde
yaşanan bu sıkıntı, hem valilerimiz hem emniyetimiz hem de askeriye tarafından
"bizim araçlarımız sürekli motor arızası yapıyor, bizim araçlarımız
kullandığımız akaryakıta, aldığımız akaryakıta endeksli olarak sürekli arıza
yapıyor" diye bize sürekli söyleniyor.
Tabiî, bunu önlemek yine
bize düşüyor. İthalatı belli bir dengede tutup, bununla ilgili, özellikle
benzine, motorine karıştırılabilecek ürünleri kontrol altına almamız lazım.
Tabiî, burada, yine,
tahlillerle ilgili -biliyorsunuz, bu konu, illerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
il müdürlüklerinin kontrolünde- yıllık sayı yetersiz. Benim, özellikle Sanayi
ve Ticaret Bakanımızdan ricam, buradaki tahlil sayılarını artırmaları lazım.
Yılda, toplamda, Türkiye genelinde 2 000 adet tahlille sınırlı. Tabiî, yine,
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezinin belli bir tahlil
ücreti var. Her bir tahlili 600 000 000 liraya yapıyorlar. Ben, sadece bizim
ilimizden bir örnek vereyim. Bizim, ilimizde, 25 tane akaryakıt istasyonumuz
var ve Bitlis İline verilen tahlil sayısı 7. Yani, bir yılda, bırakın
vatandaşın gelip şikâyet etmesini, bırakın aracına benzin alan vatandaşımızın...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Kiler,
tamamlayabilir misiniz lütfen.
Buyurun.
VAHİT KİLER (Devamla)-
Bununla ilgili, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı il müdürlüklerimizin hemen tedbir
alıp, tahlil sayısını artırması lazım.
Bir diğer müeyyide
uygulayacak kurum, tabiî ki, dağıtım istasyonları, ana dağıtıcılardır. Her ana
dağıtıcı, eğer bir bayie tabela koymuşsa, isim vermişse, kendi bayiini
denetlemesi lazım, tahlilini yapması lazım ve bizim de, Enerji Bakanlığı
olarak, o ana dağıtıcı bayileri kontrol etmemiz lazım.
Ben, sözlerimi çok fazla
uzatmak istemiyorum. İnşallah, komisyonumuz, destek olup kurulursa, yapacağı
çalışmalar, ben inanıyorum ki, ülke ekonomisine çok büyük faydalar
getirecektir. Eğer, önlem alır, bu işin sonunu getirirsek, her sene en az 3
milyar dolar devletin kasasında kalacak demektir. Bu, yüzlerce hastane,
yüzlerce okul demek ve doğu ve güneydoğuda yol gitmeyen yüzlerce yere yol
demek, köylere yol demektir.
Bununla ilgili destek
olacağınıza inanıyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Kiler.
Meclis araştırması
önergesi üzerindeki öngörüşme tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması
açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.
Meclis araştırması
açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Meclis araştırmasını
yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma
süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden
başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun gerektiğinde
Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sözlü soru önergeleri ile
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Ocak 2005 Çarşamba günü
saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.
Kapanma Saati : 18.45