BIM 2 2 2005-02-01T14:21:00Z 2005-02-01T14:21:00Z 43 27785 158378 TBMM 1319 316 194499 9.3821 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22 CİLT : 71       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

46 ncı Birleşim

4 Ocak 2005 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın, Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun Dokuzuncu Dönem Toplantısına ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın (6/1346) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/235)

2. - Giresun Milletvekili Mehmet Işık'ın (6/1350) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/236)

3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Pierferdinando Casini'nin İtalya'ya resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/734)

4. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/736)

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/735)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (A) ve (B) Bentlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/282) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/237)

7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/227) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 22 milletvekilinin, kamuya ait gayrimenkullerin tahsisinin ve tahsis amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

2. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 47 milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihî zenginliklerinin araştırılarak daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - (10/238) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/653) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesine alınan ambulansla  ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/690) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

4. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesinde hizmete giren ambulansla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/710) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

5. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen dönersermaye ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/713) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, tıpta üst ihtisas sınavının ÖSYM tarafından yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

7. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Kars Devlet Hastanesi inşaatı için 2004 bütçesine ödenek konulup konulmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/760) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Bakanlığa bağlı dönersermayeden sağlık personeline yapılan eködeme matrahlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/772) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, sperm ve yumurta transferi yasağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/806) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

10. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Gökçeada'daki sağlık hizmetlerine ve bir hastanın vefatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/853) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

11. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/871) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Iğdır Milletvekili Yücel ARTANTAŞ'ın, TBMM Vakfının kapatılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent ARINÇ'ın cevabı (7/3585)

2. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, 5187 sayılı Basın Kanununun 10 uncu maddesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4097)

3. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan grubunun TMSF'ye borçlarına ve yapılan bazı atamalara,

Demirbank'a el konulmasıyla ilgili bazı iddialara,

- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Star grubu çalışanlarına,

- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kredi Kuruluşları Kanun Tasarısına,

İş Bankası-Aria ortaklığına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4219, 4220, 4221, 4222, 4223)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, vergi ödemeleri için yapılması planlanan yeni uygulamalara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4226)

5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan bir tefsire ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet AYDIN'ın cevabı (7/4231)

6. - Isparta Milletvekili Mevlüt COŞKUNER'in, Tekelin anason ve üzüm alımını özelleştirmesinin Isparta-Senirkent'teki üzüm üreticisine etkilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4232)

7. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çan Termik Santralına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi GÜLER'in cevabı (7/4233)

8. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, eczacılık ürünleri ithalatındaki artışa ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4239)

9. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, tütün ve tütün mamülü ihracatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4240)

10. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, sosyal güvenlik kapsamında çalışanlara ve özlük haklarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4245)

11. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, Küçükçekmece Gölü ve Haliç'teki kirliliğe ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4262)

12. - İstanbul Milletvekili Gürsoy EROL'un, yabancıların taşınmaz mal alım bedelini düşük gösterdikleri iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4266)

13. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF-İnterbank borç tasfiyesi anlaşmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4275)

14. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Seydişehir Eti Alüminyum AŞ’nin özelleştirme takvimi ve arşiv yangınına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4281)

15. - Sinop Milletvekili Engin ALTAY'ın, Türkeli balıkçı barınağına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın cevabı (7/4305)

16. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, Muğla İlinin karayolu sorunu ile 2004 yılı bölünmüş yol projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4319)

17. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, Antalya-Alanya karayoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4320)

18. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski İlçesinin dispanser ihtiyacına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4337)

19. - Çanakkale Milletvekili Ahmet KÜÇÜK'ün, Çanakkale-Gökçeada-Bozcaada arasındaki ulaşım sorununa ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4340)

20. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, Halkbankın özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4343)

21. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, Hazineye ait taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4345)

22. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Uzan grubunun TMSF'ye sunduğu borç ödeme teklifine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER'in cevabı (7/4351)

23. - Ankara Milletvekili İsmail DEĞERLİ'nin, ASKİ Genel Müdürü hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Abdülkadir AKSU'nun cevabı (7/4357)

24. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, petrol ürünlerindeki ÖTV artışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4382)

25. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, kirada olan kamuya ait taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/4383)

26. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Elazığ-Yolçatı-Karakoçan arasındaki yol genişletme çalışmalarının yatırım programına alınıp alınmadığına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki ERGEZEN'in cevabı (7/4412)

27. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Nahçıvan'da yolcu beraberinde getirilen malların vergi muafiyeti kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4428)

28. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT Genel Müdürlüğündeki bazı atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/4430)

29. - Ordu Milletvekili Kazım TÜRKMEN'in, sosyal hizmetler il müdürlükleri ile ilgili bazı iddialara,

- İstanbul Milletvekili Ömer Zülfü LİVANELİ'nin, sokak çocuklarının ve gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması için alınacak tedbirlere,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Güldal AKŞİT'in cevabı (7/4432, 4433)

30. - İzmir Milletvekili Sedat UZUNBAY'ın, emekli aylıklarıyla ilgili düzenleme yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat BAŞESGİOĞLU'nun cevabı (7/4434)

31. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Tuz Gölündeki kirliliğe ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Osman PEPE'nin cevabı (7/4435)

32. - Antalya Milletvekili Nail KAMACI'nın, bu yılki Eurovision Şarkı Yarışması ön elemelerine,

- Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, TRT'nin reklamlardan sağladığı gelire ve reklam karşılığı programlara,

TRT-4'ün yayınının durdurulduğu iddiasına ve personeline,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Beşir ATALAY'ın cevabı (7/4458, 4459, 4460)

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/238)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun, 30.12.2004 Perşembe günü çalışmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

4 Ocak 2005 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 15.09'da son verildi.

 

 

 

 

 

 

Nevzat Pakdil

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Yaşar Tüzün

 

Harun Tüfekci

 

Bilecik

 

Konya

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

                                                                           No. : 56

II. - GELEN KÂĞITLAR

31 Aralık 2004 Cuma

Tasarı

1. - Türkiye Cumhuriyeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/943) (Adalet ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.12.2004)

 

 

 

 

 

 

                                                                           No. : 57

 

3 Ocak 2005 Pazartesi

Raporlar

1. - Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/467) (S.Sayısı: 597'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

2. - Elazığ Milletvekili Mehmet Kemal Ağar'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/468) (S.Sayısı: 598'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

3. - Yozgat Milletvekili Mehmet Erdemir'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/480) (S.Sayısı: 599'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

4. - Mersin  Milletvekili  Vahit Çekmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/494) (S.Sayısı: 600'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

5. - Denizli  Milletvekili Osman Nuri Filiz'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/495) (S.Sayısı: 601'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

6. - Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/496) (S.Sayısı: 602'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

7. - Konya  Milletvekili Özkan Öksüz'ün  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/497) (S.Sayısı: 603'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

8. - Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu'nun  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/498) (S.Sayısı: 604'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

9. - Tokat  Milletvekili Feramus Şahin'in  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/500) (S.Sayısı: 605'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

10. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/501) (S.Sayısı: 606'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

11. - Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 6 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/502) (S.Sayısı: 607'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 3.1.2005) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, sağlık hizmetlerine uygulanan KDV oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4177)

2. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Sayıştay'ın TMSF hakkında hazırladığı "İkrazlar İzleme Raporu"na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4178)

3. - Konya Milletvekili Atilla KART'ın, Konya Ovası Projesine ve Manavgat Çayından İsrail'e su verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4179)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, tarihi eserlerin restorasyonuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4182)

5. - İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN'in, İzmir İlinde son iki yılda meydana gelen gasp, adam öldürme ve kapkaç olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4183)

6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, bir basın organında yer alan bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4184)

7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AİHM'nde Kıbrıs Rum yönetimi temsilcisi bir hakimin bulunmasına ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4187)

8. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, İMKB tarafından işlemi kapatılan şirketlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4188)

9. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Avrupa Birliği Altıncı Çerçeve Programına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4189)

10. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Alacaköy-Keper mezrasında ortaya çıkan bir toplu mezara ve bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4190)

11. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Emlak Bankasının bankacılık dışındaki mal varlığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4192)

12. - Antalya Milletvekili Feridun Fikret BALOĞLU'nun, bir otomotiv firmasınca hediye edilen araçların tahsisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4193)

13. - Yalova Milletvekili Muharrem İNCE'nin, Yalova Millî Eğitim Müdür Vekilinin görevden alınmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4209)

14. - Denizli Milletvekili V. Haşim ORAL'ın, Irak'ta öldürülen ya da rehin alınan Türklere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4210)

 

 

 

 

                                                                           No. : 58

4 Ocak 2005 Salı

Raporlar

1.-Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/858) (S. Sayısı: 728) (Dağıtma tarihi: 4.1.2005) (GÜNDEME)

2. - Türkiye Cumhuriyeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşmasının 9 uncu Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Ek Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/943) (S. Sayısı: 730) (Dağıtma tarihi: 4.1.2005) (GÜNDEME)

Tezkereler

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Yıldız'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/731) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

2. - Ardahan Milletvekili Kenan Altun'un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/732) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

3. - Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/733) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.12.2004)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Musul'da şehit edilen Türk güvenlik görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4505) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

2. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, futbol stadyumlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4506) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

3. - İstanbul Milletvekili Ali Rıza GÜLÇİÇEK'in, Millî Güvenlik Siyaset Belgesindeki mezheplerle ilgili bir maddeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4507) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

4. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, AB müzakerelerinin yürütülmesinde mevzuattan kaynaklanan engellere ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4508) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

5. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, Musul'da şehit edilen Türk güvenlik görevlilerine ve Irak'taki kamyon şoförlerinin güvenliğine ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/4509) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

6. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, TMSF tarafından el konulan bazı kuruluşlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4510) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

7. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, SPK tarafından kararlaştırılan bir suç duyurusunun geciktirilmesinin nedenine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Abdüllatif ŞENER) yazılı soru önergesi (7/4511) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

8. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, doğalgaz kullanılan illere ve boru hattı döşeyen şirketlere ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4512) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

9. - Manisa Milletvekili Hasan ÖREN'in, tarımsal sulamada kullanılan ve ödenemeyen elektrikte fiyat ve KDV indirimi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4513) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

10. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Denizli'de kaybolan bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4514) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

11. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, polis ve jandarmanın tuttuğu suç fişlerinin iptaline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4515) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

12. - Yozgat Milletvekili Emin KOÇ'un, internette oynanan şans oyunlarının denetimine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4516) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

13. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, muhtarların özlük haklarına ve muhtarlıkların teknik donanım ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4517) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

14. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesi personelinin döner sermayeden pay alamamalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4518) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

15. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, Adana Devlet Hastanesinde açılan bir ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4519) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

16. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, İstanbul Boğazı Tüpgeçit ve Marmaray Projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4520) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

17. - Trabzon Milletvekili M. Akif HAMZAÇEBİ'nin, Antalya Havalimanı II. Ünite Dış Hatlar Terminali ihalesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

18. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Kur'an-ı Kerim meal ve tefsirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet AYDIN) yazılı soru önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

19. - Ankara Milletvekili Ersönmez YARBAY'ın, bir soru önergesine verilen cevaba ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/4523) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.12.2004)

20. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda çalışıp iş akitleri fesh edilenlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Mehmet Ali ŞAHİN) yazılı soru önergesi (7/4524) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

21. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, Siirt-Kurtalan arasındaki duble yol ile ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/4525) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

22. - Hatay Milletvekili Züheyir AMBER'in, SSK hastanelerinde uygulanan ilaç alım prosedürüyle ilgili protokole ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4526) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

23. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, emekli aylıklarının ödenmesinde ATM'lerde yaşanan sorunlara ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4527) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

24. - Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR'un, balıkçılığın rekabet gücünü korumaya yönelik önlemlere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4528) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

25. - İzmir Milletvekili Erdal KARADEMİR'in, İzmir Millî Eğitim Müdürlüğünce gerçekleştirilen bir ihaleye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4529) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

26. - Mersin Milletvekili Hüseyin GÜLER'in, Mersin'deki bazı okulların sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/4530) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

27. - Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt ASLANOĞLU'nun, Cumhurbaşkanınca affedilen hükümlülere ve Adli Tıp Kurumuna ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4531) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.12.2004)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili İrfan GÜNDÜZ ve 22 Milletvekilinin, kamuya ait gayrimenkullerin tahsisinin ve tahsis amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

2. - Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL ve 47 Milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihi zenginliklerinin araştırılarak daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.12.2004)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

4 Ocak 2005 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşimini açıyorum

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun Dokuzuncu Dönem Toplantısıyla ilgili söz isteyen, İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'a aittir.

Buyurun Sayın Ataş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş'ın, Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonun Dokuzuncu Dönem Toplantısına ilişkin gündemdışı konuşması

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14-16 Aralık 2004 tarihleri arasında Sudan'ın Başkenti Hartum'da gerçekleştirilen Türkiye-Sudan Karma Ekonomik Komisyonu Dokuzuncu Dönem Toplantısına katılmak üzere, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım başkanlığında, milletvekilleri, bürokratlar ve işadamlarından oluşan heyete iştirak ettim. Bu vesileyle, Yüce Meclisimize bu konu hakkında bilgi vermek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu Karma Ekonomik Komisyon toplantısında Türk tarafına Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Sudan tarafına ise Dışticaret Bakanı Sayın Musa Kasha başkanlık etmiştir. Bu ziyaret çerçevesinde, 43 Türk firmasının iştirak ettiği Sudan İkinci Uluslararası Yapı Malzemeleri, İnşaat Teknolojileri ve Ekipmanları Fuarının açılışını, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, Sudan tarafı KEK Başkanı ve Dışticaret Bakanı Sayın Musa Kasha'yla yapmıştır.

Ayrıca, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım'ın Sudan'da yapmış olduğu üst düzey ziyaretlere milletvekilleri olarak bizler de iştirak etmiş bulunmaktayız. Bu kapsamda, Sudan Millî Meclisi Başkanı, Dışticaret Bakanı, Uluslararası İşbirliği Bakanı, Havacılık Bakanı, Yollar ve Köprüler Bakanı, Uluslararası İşbirliği Bakanı, Sanayi Bakanı, Elektrik Bakanı, Hartum Valisi, Maliye ve Millî Ekonomi Devlet Bakanı ve Ulaştırma Devlet Bakanıyla görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye-Sudan ekonomik ilişkileri ile söz konusu KEK toplantısında ele alınan kararlara geçmeden önce, izninizle, Sudan ekonomisi hakkında kısaca Yüce Meclisimizi bilgilendirmek istiyorum.

Bilindiği üzere, Sudan, 38 000 000'luk nüfusu, yaklaşık 18 milyar dolarlık gayri safî millî hâsılasıyla, bugün Doğu Afrika bölgesindeki en önemli ülkelerden biridir. Sudan, ayrıca, 2 500 000 kilometrekare yüzölçümüyle Afrika'daki en büyük yüzölçümüne sahip ülkelerden biridir. 1999 yılından itibaren, Sudan'da zengin petrol ve doğalgaz rezervleri keşfedilmiş ve üretimine başlanılmıştır. Halihazırda, günlük 350 000 varil olan üretimin, önümüzdeki üç yıl içerisinde 1 000 000 varile çıkarılacağı öngörülmektedir.

Bu gelişmeler çerçevesinde, Sudan, son beş yılda, yıllık ortalama yüzde 8'in üzerinde bir büyüme gerçekleştirmiştir. Önümüzdeki beş yılda, Sudan ekonomisinin katlanarak büyüyeceği öngörülmektedir. Sudan'ın dışticaret hacmi, son üç yılda ikiye katlanarak, 2004 yılı itibariyle, 3 200 000 000 doları ithalat, 3 800 000 000 doları ihracat olmak üzere, 7 000 000 000 dolar düzeyine ulaşmıştır.

Sudan'ın bugünkü temel politik gündemi, uluslararası sisteme entegrasyon ve içbarışın sağlanmasıdır. Bu konuda önemli adımlar atılmış, Birleşmiş Milletler yaptırımları 28.9.2001 tarihi itibariyle kaldırılmış, Güneyle barış anlaşması imzalanmış ve anlaşma onay için Sudan Millî Meclisine gönderilmiştir. Güneyle barış anlaşmasının onaylanmasının ardından, Darfur sorununun kısa sürede çözüme kavuşturulması beklenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkeleri firmaları, Sudan pazarına girmek için barış sürecinin tamamlanmasını beklemektedir. Bu gelişmeler ışığında Sudan, 20 ülkeden oluşan 385 000 000'luk Güney ve Doğu Afrika ortak pazarının en önemli ülkelerinden biri olma yoluna girmiştir.

Dış Ticaret Müsteşarlığının uygulamaya koyduğu Afrika'yla ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi stratejisi kapsamında, Sudan, Doğu Afrika'da hedef ülke olarak belirlenmiş ve son üç yılda, Sudan'a yönelik yoğun bir çalışma programı yürütülmüştür. Bu çalışmalar ışığında, 2000 yılında 37 000 000 dolar olan Sudan'a yönelik ihracatımız, 2004 yılında katlanarak yaklaşık 100 000 000 dolara ulaşmıştır. Öte yandan, yapılan bu çalışmaların bir sonucu olarak, son iki yılda, 62 Türk firması, Sudan'da toplam 150 000 000 dolarlık doğrudan yatırım yapmıştır. Ayrıca, müteahhitlik firmalarımız, Sudan'da, büyük bir çoğunluğu bu yıl olmak üzere toplam 136 000 000 dolarlık proje üstlenmişlerdir. Önümüzdeki dönemde, Sudan'da gerçekleştirdiğimiz üst düzey görüşmelerde ve KEK toplantısında aldığımız kararların hayata geçirilmesiyle bu rakamları kolaylıkla katlayacağımıza içtenlikle inanıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izninizle, Sudan'da gerçekleştirdiğimiz üst düzey görüşmelerde ve KEK toplantılarında alınan kararlara da değinmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ataş, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

MUSTAFA ATAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

İki ülke ticareti ve ekonomik ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacak olan serbest ticaret anlaşması müzakereleri 2005'in mart ayında Ankara'da başlatılacaktır. Sudan, serbest ticaret anlaşması imzalanacak ilk Kara Afrika ülkesi olacaktır.

Türk Eximbankın Sudan'a yönelik kredi programına işlerlik kazandırılması konusunda mutabakat sağlanmıştır. Bu kapsamda, Sudan tarafı, taleplerini proje bazında incelemek üzere Türk Eximbanka iletecektir.

Hartum'da bir Türk Ticaret Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalar başlatılacaktır.

TPAO ve TPIC'in Sudan'da petrol üretim alanında faaliyet göstermesi için Sudan Hükümeti gerekli yardımları sağlayacaktır.

Tarım, sanayi, KOBİ'ler, müteahhitlik ve müşavirlik alanlarında ortak çalışma programları hazırlanacaktır. Sudan'ın talep ettiği teknik yardım programları devreye sokulacaktır.

Söz konusu ziyaret kapsamında, denizcilik anlaşması imzalanmıştır. Port Sudan Limanının Türk müteahhitleri tarafından modernizasyonu hususunda bir çalışma programı düzenlenecektir.

Sivil havacılık anlaşması sonuçlandırılmıştır. Yeni havaalanı inşaatları ile Hartum Uluslararası Havaalanı dahil, mevcut havaalanlarının tevsii ve modernizasyonu projelerine Türk müteahhitlik firmalarının katılımını sağlamak amacıyla bir çalışma grubu kurulacaktır.

Sudan'ın ihtiyacı olan vagon, lokomotif ve diğer ekipmanların Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının bağlı ortaklıkları tarafından sağlanması amacıyla bir çalışma grubu oluşturulacaktır. Sudan içerisinde ve bölge ülkeleri arasında yolcu ve yük taşımacılığı alanında hizmet vermek üzere kara ulaştırması alanında ortak şirketlerin kurulmasının teşvik edilmesi kararlaştırılmıştır. Bu projenin hayata geçirilmesi amacıyla, sektör temsilcilerinin de katılımıyla Hartum'da bir toplantı düzenlenecektir.

Sudan telekomünikasyon altyapısının Türk firmalarınca gerçekleştirilmesi için, Sudan'a, işadamları heyeti ziyareti düzenlenecektir. İki ülke posta hizmetleri kuruluşları arasındaki işbirliğinin daha da geliştirilmesi amacıyla, kurumsal işbirliğinin geliştirilmesi kararlaştırılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayamadınız Sayın Ataş; buyurun.

MUSTAFA ATAŞ (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İki ülke üniversiteleri arasında seminer, konferans ve toplantılar düzenlenecek, öğrenci ve öğretim üyesi değişimi de yapılacaktır.

Sudan vatandaşlarının Türkiye'deki hastanelerde tedavi edilmeleri için özel bir tanıtım programı yapılacaktır.

Burada, özellikle ihracatımızda büyük gelişmeler kaydettiğimiz Sudan'a yönelik Türk Eximbankın kredilerinin öneminin altını bir kez daha çizmek istiyorum. Türk firmalarının yoğun bir şekilde yer aldıkları bu ülkeye yönelik, Türk Eximbankın ülke ve proje kredilerinin devreye sokulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuşkusuz, Sudan'la ilişkilerimizin köklü bir tarihî geçmişi vardır. Ülkelerimiz ortak bir dini ve ortak bir tarihi paylaşmaktadır. Bu açıdan, bu yeni dönemde, Sudan'la ilişkilerimize Türkiye olarak yeni bir boyut kazandırmamız gerekmektedir. Parlamentolararası dostluk gruplarının karşılıklı ilişkileri sayesinde, bu ilişkilerin daha da üst düzeye çıkmasını bekliyorum.

Türk-Sudan halklarının birlikteliğinin, beraberliğinin, kardeşliğinin gelişmesi vesilesiyle, hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ataş.

Gündemdışı ikinci söz, 3 Ocak Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'e aittir.

Buyurun Sayın Çekmez. (CHP sıralarından alkışlar)

2. - Mersin Milletvekili Vahit Çekmez'in, Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

VAHİT ÇEKMEZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin'in düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümü nedeniyle söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ulusların tarih kitapları, hep savaşlardan ve bu savaşlarda elde edilmiş başarılardan bahseder. Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki; hiçbir ulusun tarihinde bizim tarihimizde olan topyekûn bir ulusun katıldığı kurtuluş savaşı yoktur. Mazlum milletlere örnek olacak bu topyekûn kurtuluş, emperyalist güçlere karşı bir başkaldırıdır. Bu başkaldırı, ulusal kimlik başkaldırısıdır. Bu başkaldırı, onursal bir yaşam için başkaldırıdır. Bu başkaldırı, emperyalist güçlerin himayesine karşı verilen bağımsızlık başkaldırısıdır. Bu başkaldırı, içte gericilere, dışta vatanımıza göz diken güçlere karşı verilen bir destanın öyküsüdür. Bu başkaldırı, Mustafa Kemal Atatürk'ün, ulusuyla birlikte omuz omza verdiği bir mücadelenin destan yazan yanıdır. Mavi gözlü dev Ulu Önder Mustafa Kemal "geldikleri gibi giderler" diyerek, bir ulusu ayağa kalkması için ateşlemiş, O, ulusumuza, mücadele olduğu sürece zorlukların aşılacağını öğretmiştir; her il, her ilçe ve en küçük yerleşim birimi, kurtuluş mücadelesi için canla başla savaşmış ve bir karış toprağın bile düşman çizmesi altında kalmayacağını tüm dünyaya ilan etmiştir.

Kurtuluş Savaşı mücadelesinde Mersin, önemli bir stratejik bölge ve Doğu'yu Ege'ye bağlayan bir köprüdür. Bu önemli merkezin yaşayanları da, özgürlük ve bağımsızlık sevdalısı insanlardır.

11 Şubat 1920 tarihli telgraf:

Gönderen: Temsilciler Kurulu Adına Mustafa Kemal.

Alıcı: Mersin İli Ulusal Kuvvetler Komutanı Emir Aslan Bey.

Telgraf metni aynen şöyle: "Tüm gücünüzü Mersin'e kanalize ediniz. Olanak bulunursa, düşmanın Mersin Limanından yararlanmasını engelleyiniz. Demiryollarını önemli ölçüde tahrip ediniz. Çalışma faaliyetlerinizi Temsilciler Kuruluna bildiriniz.

İkinci telgraf:

"Mersin Gençler Yurdu Başkanlığına

12 Haziran 1922 günlü mektubunuzu aldım. Mersin Gençler Yurdunun isteği üzerine Onursal Başkanlığınızı üstleniyorum.

Ulusumuzun ilerlemesi ve yükselmesine yönelik çabalarınızın başarıya ulaşmasını dilerim.

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

                                                                    Başkomutan Mustafa Kemal"

Mersinliler, halkına ve ulusuna karşı büyük bir sevdayla bağlı olan Mustafa Kemal'in bu derin ilgi ve sevgisini her zaman yüreklerinde hissetmişlerdir. Atatürk ve onun ilkelerine saldıranlara, her zeminde, her zaman cevap vermesini bilmişlerdir. Ulusal Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan her türlü saldırı, kurtuluş mücadelesi ruhuyla her zaman yüzünde şaklayacak tokadı Türk Halkından yiyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Atatürk, düşman işgalinden kurtarılışının 83 üncü yıldönümünü kutladığımız Mersin'i 17 Mart 1923 tarihinde ziyaret etmiş, Millet Bahçesinde Mersin halkına hitaben yaptığı konuşmada "Mersinliler, memleketiniz, beldeniz Türkiye'nin çok mühim bir noktasında bulunuyor, çok mühim bir ticaret noktasıdır. Bunu sizler de benden daha iyi bilirsiniz; fakat, bilmelisiniz ki, açık söyleyeyim, memleketinize hâkim bulunmuyorsunuz" diyerek, Mersinlilerin Mersine sahip çıkması öğüdünü vermiştir.

Cumhuriyet öncesi ve sonrası, Mersin, eğitime, kültüre önem veren bir şehir olmuştur. Cumhuriyetin savunucusu Mersin halkı, Atatürk'ün öğüdüne sadık kalarak, Mersin'e her zaman sahip çıkacaktır.

Üzerinde tarih boyunca çeşitli uygarlıklar barındıran Akdeniz havzasında, ticaretin de etkisiyle, tarihsel süreç içerisinde çeşitli yerleşim birimleri kurulmuştur, bu yerleşim birimlerinin bir kısmı önemli kentler haline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çekmez, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

VAHİT ÇEKMEZ (Devamla) - 20 Haziran 2002 tarihli ve 4764 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, "İçel" olan adı "Mersin" olarak değiştirilen ve Çukurova'nın binlerce yıllık tarihi ile eşsiz güzelliklerini koynunda saklayan Mersin, çevresini oluşturan Tarsus, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar, Anamur, Bozyazı, Aydıncık ve Çamlıyayla İlçeleriyle bir dünya cennetidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamı memleketimin ünlü şairi Nazım Hikmet'in bir şiiriyle noktalamak istiyorum.

"Memleketim.

Memleketim ne kadar geniş:

Dolaşmakla bitmez, tükenmez gibi geliyor insana.

Edirne, İzmir, Ulukışla, Maraş, Trabzon, Erzurum.

Erzurum yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum

Ve güneye

Pamuk işleyenlere gitmek için

Toroslardan bir kere olsun geçmedim diye utanıyorum."

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca, 2005 yılının tüm halkımıza hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çekmez.

Gündemdışı üçüncü söz, dokunulmazlığının kaldırılması konusunda söz isteyen Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'e aittir.

Buyurun Sayın Bölünmez. (Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

3. - Mardin Milletvekili Süleyman Bölünmez'in, dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin gündemdışı konuşması

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili dokunulmazlığımın kaldırılmasıyla ilgili gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinizi ve ekran başındaki vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sahibi olduğum şirketin yönetim kurulu başkanı olarak, 2001 yılının başında, 57 nci hükümetin meşhur ve dürüst İçişleri Bakanının şahsî talimatları doğrultusunda yapılan ve basına göre 100 trilyonluk Fırtına Operasyonu sanığı olarak, yedi ay yirmi gün süreyle tutuklu kaldığım cezaevinden hiçbir belge aranmaksızın 2001 yılının yedinci ayında tahliye oldum.

Yüce Türk Milleti, bu dürüst Bakanın yaptığı operasyonlarla memlekete verdiği zararlı hizmetin karşılığını, kendisine sandıkta verdiği oyla onaylamıştır. Mardin halkı 2,2 oranla ve 18 978 oyla beni bağımsız milletvekili seçmiştir. "En iyi hakem millettir" diyorum.

Neydi bu dava; Gümrük müfettişleri tarafından hazırlanan 148 sayfalık raporun sonuç kısmında, sadece, suçlanan gemi armatörü, gemi kaptanı, depo müdürü, yönetim kurulu başkanı olarak hakkımızda takibat açılması ve geriye kalan tüm kamu personelinin "takibatına mahal yoktur" ibaresinin yer aldığı rapordur.

Açılan dört davadan biri görevsizlik, biri takipsizlik, biri beraat kararı almıştır. Malî açıdan, 4811 sayılı Vergi Barışından faydalanarak, 26 trilyon lira vergi şirketim tarafından ödenmiştir. Şu anda yargılaması devam eden tek bir  dosya kalmıştır; bu dosyayla ilgili dokunulmazlığımın kaldırılmasını sizlerden talep ediyorum.

Seçimlerden sonra tefrik kararını içeren fezlekenin komisyondaki görüşmeleri sırasında da, tekrar, dokunulmazlığımın kaldırılmasını talep etmiştim; bu da tutanaklarda mevcuttur.

Milletvekiliyken Mardin Savcılığınca hazırlanmış hakaret, kavgaya katılma, tehdit suçlamalı fezleke içeriği, 3-640 sayılı dokunulmazlık kaldırılması talebidir.

Olay şudur: Yerel seçim sandıklarının başında on yıldır Mardin'i kötü yöneten ve 45 trilyon borcun altına şehri mahkûm etmiş olan eski belediye başkanı ve adamları tarafından uğradığımız saldırı üzerine hazırlanan fezlekedir. Şu anda başkan seçilen arkadaşımızla birlikte, Allah'ın yardımı ve Mardin halkımızın vefası sayesinde, yüzde 53 oy oranıyla, Mardin yerel seçim tarihinde bir ilke imza atmış bulunmaktayız. Bu, kavganın da en güzel cevabıdır.

Bu davayla ilgili, tekrar, dokunulmazlığımın kaldırılmasını sizlerden talep ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin 3-694 sayılı fezlekesiyle hakkımda açılmış otomobille yol kesme olayı, milletvekili olduktan sonra, trafikte yaşanmış basit bir münakaşa olup, karakola intikal eden bu olayda, emniyet amirinin iyi niyetli barıştırma çabasına olumlu bakmama rağmen, karşı tarafın olumsuz, hırçın ve özellikle milletvekili olmamdan dolayı şova dönüştürme isteğinden dolayı reddedilmiştir.

Ben, buradan sizlere soruyorum değerli arkadaşlar; her iki sayın savcımız, önlerine tüm evraklar gönderildiğinde, karakollarda mevcut ifadesi olan bir kişi olarak, bana ulaşıp iki satır ifademi aldıktan sonra diğer sanıklar hakkında vermiş oldukları takipsizlik kararlarını uygulayıp, dosyayı kapatamazlar mıydı; yoksa, aynı şova katılıp, bugün karşınızda bu dosyadan dolayı dokunulmazlığımın kaldırılması talebimi ve basınımızın bunu yazması için, otomobille yol kesme, silahlı tehdit, kavga etme, adam yaralama konularında fezleke yazmaları doğru mudur?

30.12.2004 tarihinde bir gazetede hakkımda yazılan haberin içeriği, Mersin Başsavcılığı tarafından 1.6.2004 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderilen 3-573 sayılı fezlekeyle ilgili, yine, gümrük müfettişinin, şirketime taşıma yapan gemi hakkında yapılan ihbar sonucu hazırlanmış rapordur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bölünmez, toparlayabilir misiniz.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Sayın Başkanım, birazcık fazla zaman rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bölünmez.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Müfettişe bu olayla ilgili yaptığımız haklı itirazlarımız irdelenmeyerek mahkemenin takdirine bırakılmıştır. Biz de, her zaman adalete olan güvenimizden dolayı, bu yolda hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

Bu raporun 3 adet fotokopisinden, 1 adedini AK Parti grup başkanvekiline, 1 adedini Cumhuriyet Halk Partisi grup başkanvekiline ve 1 adedini de Adalet Bakanına arz ediyorum.

Ayrıca, aynı yazıda, asılsız olarak, daha evvel ödediğim ve yukarıda bahsettiğim verginin miktarı yazılarak yeni cezaymış gibi gösterilmesi, Türk siyasî tarihinde yer almış değerli iki partimizden birinin yönetiminde yer aldığım, birinin de yandaşı olduğum ve kayırıldığım, menfaat sağladığım tamamen asılsız, iftira ve yalandır. Haberin devamında, Habur sınır kapısında sınır ticaretini kontrol amacıyla kurulan TPIC şirketinin topladığı motorinin dağıtım şirketleri tarafından pazar payı oranlarına göre dağıtımı yasal bir işlem olmakla ve halen devam etmekle beraber, şirketimin payına düşen oranın, bölgede faturalı, yasal bir şekilde satılması ve elde edilen kârın yine aynı bölge halkına yardım amaçlı dağıtılması, bugün dağıtılmaya devam etmesi her türlü kayıtlarımızda mevcuttur; ama, maalesef, TPIC'ten aldığımız payın da bu haberin altına yazılması, şekli yasal olmayan bir işlem yaptığımız anlayışı ve tarzıyla lanse edilmektedir.

Ne yazıktır ki, her seçim öncesinde -2 Kasım, 28 Mart ve önümüzdeki 2005 yılında Mardin Ticaret Odası seçimlerinde- desteklediğim adayları etkilemek amacıyla, tetikçi olarak kullanılan birkısım basın yayın organında, son günlerde, yanlış ve iftira dolu bilgilerle kamuoyunu yanıltan haberler yer almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Başkanım, istirham ediyorum...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bölünmez.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Avukatlarım, şirketimi ve şahsımı olumsuz etkileyen bu haberlerle ilgili gereken davaları açmıştır; bu da, tarafsız Türk adaleti önünde görülecek hesaptır.

Buradan, Türk Milletine, insanlarımızı haksız, mesnetsiz ve doğruluğu olmayan haberlerle karalayan ve halkımızı yanıltan ve de doğru haber vermeyen, az da olsa, basın sektöründe yer alan bu çeşit yayın organlarını ve kalemlerini silah olarak kullanan basın mensuplarını sizlere şikâyet ediyor ve maddî haklarımı adalete ve manevî haklarımı da Allah'a havale ediyorum.

Bu yazılar, Mardin halkına ve Mardin'e yapacağım hizmetleri hiçbir zaman durdurmayacak; aksine, siz değerli 22 nci Dönem milletvekili arkadaşlarımın yaptığı hizmete yakışan bir hizmet yarışı şeklinde olacaktır.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; biraz da, AB'ye girmeye hazırlanan Türkiye'nin bazı gerçeklerini ve -birçok uyum yasasını çıkaran ve çıkarmaya hazırlanırken- eksiklerimizi, yapmamız gerekenleri konuşmak istiyorum.

Bazı kamu müfettişlerimiz, çeşitli olayların basına yansımasından veyahut görev talimatları sırasında tek taraflı düşünerek hazırlamış oldukları raporlar sonucunda, lehte veya aleyhte çıkan karara göre taltif edilmeli veya görevdeki eksiklikleri gözönüne alınarak, görevde kıdem indirimi, disiplin cezası gibi cezalar almalıdır. Buna örnek gösterecek olursak, geçmişte, çiftçi destekleme fonu, kaçak elektrik kullanımı teftişleri ve buna benzer Mardin ve bölgedeki illerde yapılan teftişler sonucunda 50 sent yüzünden ağır cezada yargılanan çiftçiler, vatandaşlar ve bunu düzeltmek için uğraş veren siz değerli Mardin milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Sayın Başkan, toparlıyorum; son sayfam. Mesajlarım var. İstirham ediyorum Sayın Başkan.

Şirketimin, sahip olduğu 250 bayiden birinin şoförünün bile yapmadığı bir eylemden dolayı, malı ilk satan olarak hakkımızda ağır ceza mahkemesinde savcının incelemeden açtığı davada verilen beraat kararı da vereceğim dosyanın içindedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, üzülerek, hepimizin çok yakından bildiği ve yaşadığı bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Maalesef, adlî yargı içerisinde çok değerli ve mesleğinin aşığı savcılarımız bulunduğu gibi, polisten veya jandarmadan eksik soruşturmayla gelen hazırlık evrakının bağlandığı fezlekeyi iddianameye aynen kopya ederek, âdeta, tevzi işlevi gören savcılarımızın mevcudiyetini inkâr edemeyiz. Yine, kamu kurum ve kuruluşlarının teftiş raporlarının sonuç bölümlerini iddianamelerine aktararak görev ifa eden savcılarımızın mevcudiyetini de inkar edemeyiz.

BAŞKAN - Sayın Bölünmez, toparlar mısınız lütfen.

SÜLEYMAN BÖLÜNMEZ (Devamla) - Bazı basın mensuplarının, deşifre ve şov yaparcasına verdikleri asılsız, mesnetsiz ve yanıltıcı haberlerin neticesinde, bağlı oldukları basın yayın organının süreli, tekrarı halinde süresiz kapatılması, yazarların, bağlı oldukları dernek, odalar tarafından buna benzer cezalarla cezalandırılması olamaz mı diyorum arkadaşlar. Tekzip ve düzeltme yazılarını lehte ve aleyhte yayımlanması esnasında aynı hassasiyetin gösterilmesi hususunda yasal düzenlemelerin yapılması gerekir kanısındayım. Sesli düşünüyorum ve bu düşüncelerimi sizlerle paylaştım.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; bir arkadaşınız olarak, 3 Kasım seçimlerinde dağıttığım broşürlerde verdiğim söz üzerine beni seçenlerin, seçildikten sonra çeşitli seçimlerde çoğalan desteklerine layık olmak, bana yapılan haksızlıkları üzüntüyle izleyen bu vatandaşlarımı iyi temsil etmek ve huzurları için, Türk Milletine ve Türk adaletine saygımdan dolayı, siz değerli 22 nci Dönem milletvekillerinin içinde huzurlu görev yapabilmem açısından dokunulmazlıklarımın kaldırılması lehinde oy vermenizi arz eder saygılarımı sunarım.

Başkanım teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bölünmez.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Kâtip üyenin sunuşları oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair 2 adet önerge vardır, okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - İzmir Milletvekili Muharrem Toprak'ın (6/1346) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/235)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 543 üncü sırasında yer alan  (6/1346) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ediyorum.

                                                          Muharrem Toprak

                                                                               İzmir

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğerini  okutuyorum :

2. - Giresun Milletvekili Mehmet Işık'ın (6/1350) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/236)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü  Sorular" kısmının 547 nci sırasında yer alan (6/1350) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ediyorum.

                                                                   Mehmet Işık

                                                                           Giresun

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

2 adet Meclis araştırması önergesi vardır, okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 22 milletvekilinin, kamuya ait gayrimenkullerin tahsisinin ve tahsis amacına uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/241)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Emlak Genel Müdürlüğü veya diğer kamu kuruluşlarınca, devlete ait taşınmaz mallar üzerinde gerek vakıf, dernek, spor kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile  diğer gerçek ve tüzelkişiler ve gerekse kamu kurum ve kuruluşları lehine tesis edilen intifa/irtifak hakları ve/veya yapılan, bina, arsa ve arazi tahsislerinin usulüne uygunluğuyla amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunun araştırılarak, konuyla ilgili sorunların tespiti ve çözümü için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis  araştırması açılmasını arz ederiz.

Saygılarımızla.

1- İrfan Gündüz                                (İstanbul)

2- Tevhit Karakaya                                (Erzincan)

3- Azmi Ateş                                (İstanbul)

4- Hasan Ali Çelik                                (Sakarya)

5- Nevzat Doğan                                (Kocaeli)

6- Enver Yılmaz                                (Ordu)

7- Mehmet Mehdi Eker                                (Diyarbakır)

8- Ali İhsan Merdanoğlu                                (Diyarbakır)

9- Hacı Biner                                (Van)

10- Cüneyit Karabıyık                                (Van)

11- Medeni Yılmaz                                (Muş)

12- A. Yekta Haydaroğlu                                (Van)

13- Mehmet Kerim Yıldız                                (Ağrı)

14- Mehmet Özyol                                (Adıyaman)

15- Mehmet Ali Bulut                                (Kahramanmaraş)

16- Saffet Benli                                (Mersin)

17- Ahmet Koca                                (Afyon)

18- Yüksel Coşkunyürek                                (Bolu)

19- Ali Osman Sali                                (Balıkesir)

20- Hasan Fehmi Kinay                                (Kütahya)

21- Mehmet Ali Suçin                                (Batman)

22- Rıtvan Köybaşı                                (Nevşehir)

23- Yüksel Çavuşoğlu                                (Karaman)

Gerekçe:

Bilindiği üzere Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmaz mallar üzerinde Medenî Kanuna göre azamî 49 yıla kadar irtifak hakkı veya Kat Mülkiyeti Kanununa göre kat irtifakı tesis edilmekte, bunun yanında mezkur taşınmazlar Millî Emlak Genel Müdürlüğü veya diğer kamu kuruluşlarınca; vakıf, dernek, spor kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzelkişilere ve kamu kurum ve kuruluşlarına bedelsiz ya da düşük bedelle, çoğu zaman ihalesiz kiraya verilmekte ve/veya protokolle tahsis edilmektedir.

TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, Kamu Vakıfları Araştırma Komisyonu, Sayıştay Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarına girdiği üzere, zaman zaman yapılan bu tür tahsislerde usulsüzlük ve/veya keyfîlikler ve tahsislerin amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı noktasında tereddütler bulunduğu yönünde tespit ve değerlendirmeler yapılmaktadır.

Kanunlarda belirtilen amaçlara uygun olarak tesis edilmesi gereken irtifak hakkı, kiralama ve tahsisler, daha sonra uygulamada farklı amaçlar için kullanılabilmektedir.

Konu hakkında bugüne kadar ciddî hiçbir çalışma, araştırma veya denetim yapılmadığı gibi idarelerin bu gibi durumları idarî ve yasal yönleriyle inceleyip buna göre yönetim anlayışlarını değiştirmeleri, ayrıca tahsis işleminden sonra taşınmazların tahsis amaçlarına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının etkin bir biçimde denetlenmesi gereği karşısında, Millî Emlak Genel Müdürlüğü veya diğer kamu kuruluşlarınca, Devlete ait taşınmaz mallar üzerinde gerek vakıf, dernek, spor kulübü gibi sivil toplum kuruluşları ile diğer gerçek ve tüzelkişiler ve gerekse kamu kurum ve kuruluşları lehine tesis edilen intifa/irtifak hakları ve/veya yapılan bina, arsa ve arazi tahsislerinin boyutu, varsa kamunun kaynak kaybının tespiti, yapılan tahsislerde keyfîlikler bulunup bulunmadığı ve amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı hususlarındaki tereddütlerin giderilmesi düşüncesiyle hazırladığımız Meclis araştırması önergemizi Genel Kurulun takdirlerine arz ederiz.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 47 milletvekilinin, Uludağ'ın doğal ve tarihî zenginliklerinin araştırılarak daha iyi değerlendirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/242)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bursa İlinde bulunan Uludağ'ın sahip olduğu doğal zenginliklerin yeniden değerlendirilerek, ileriye yönelik olarak ortaya  çıkabilecek aksaklıkların ve sorunların erken zamanda fark edilmesi ve doğal yapısının korumaya alınarak, sorunlarının araştırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1.- Kemal Demirel                                (Bursa)

2.- Mustafa Özyurt                                (Bursa)

3.- Erdal Karademir                                (İzmir)

4.- Mehmet Küçükaşık                                (Bursa)

5.- Mehmet Boztaş                                (Aydın)

6.-Yılmaz Kaya                                (İzmir)

7.- Kemal Sağ                                (Adana)

8.- Feridun Fikret Baloğlu                                (Antalya)

9.- İlyas Sezai Önder                                (Samsun)

10.- Ufuk Özkan                                (Manisa)

11.- Nurettin Sözen                                (Sivas)

12.- Nuri Çilingir                                (Manisa)

13.- İzzet Çetin                                (Kocaeli)

14.- Ali Arslan                                (Muğla)

15.- Mehmet Işık                                (Giresun)

16.- Ali Kemal Deveciler                                (Balıkesir)

17.- Hüseyin Ekmekcioğlu                                (Antalya)

18.- Osman Özcan                                (Antalya)

19.- Ramazan Kerim Özkan                                (Burdur)

20.- Enis Tütüncü                                (Tekirdağ)

21.- Ali Cumhur Yaka                                (Muğla)

22.- Mehmet S. Kesimoğlu                                (Kırklareli)

23.- Ahmet Küçük                                (Çanakkale)

24.- Mehmet Kartal                                (Van)

25.- Ersoy Bulut                                (Mersin)

26.- Bülent Baratalı                                (İzmir)

27.- Tuncay Ercenk                                (Antalya)

28.- Bihlun Tamaylıgil                                (İstanbul)

29.- Sıdıka Sarıbekir                                (İstanbul)

30.- Necati Uzdil                                (Osmaniye)

31.- Halil Ünlütepe                                (Afyon)

32.- Mehmet Tomanbay                                (Ankara)

33.- Mehmet Vedat Yücesan                                (Eskişehir)

34.- Orhan Ziya Diren                                (Tokat)

35.- Cevdet Selvi                                (Eskişehir)

36.- Mehmet Ali Arıkan                                (Eskişehir)

37.- V. Sinan Yerlikaya                                (Tunceli)

38.- Gökhan Durgun                                (Hatay)

39.- Hüseyin Bayındır                                (Kırşehir)

40.- Mehmet Mesut Özakcan                                (Aydın)

41.- Nejat Gencan                                (Edirne)

42.- Berhan Şimşek                                (İstanbul)

43.- Ayşe Gülsün Bilgehan                                (Ankara)

44.- Zekeriya Akıncı                                (Ankara)

45.- Erol Tınastepe                                (Erzincan)

46.- Orhan Eraslan                                (Niğde)

47.- Rasim Çakır                                (Edirne)

48.- Nadir Saraç                                (Zonguldak)

Gerekçe:

Bursa İlimizin tacı kabul edilen Uludağ, bir dönem Bizanslı keşişlerce sığınak olarak kullanıldığı için, Osmanlılar tarafından "Keşiş Dağı" olarak adlandırılmıştır. Yunan mitolojisinde ise, baş tanrı Zeus'un ve diğer tanrıların Olympos olarak bilinen bu dağın tepesinde yaşadığı ve halkını oradan idare ettiği anlatılmaktadır. Uludağ, yüksekliği 2 543 metre olan volkanik bir dağdır. Bursa'nın 36 kilometre güneyinde bulunmaktadır.

Kış sporlarını sevenler için burası, sadece birkaç ziyaretten sonra bile tam bir tutkuya dönüşmektedir. Yazın ise, doğal zenginlikleriyle ayrı bir güzeldir.

Dağın 12 732 hektarlık bölümü, 1961 yılında "millî park" olarak ayrılmıştır. Millî park statüsü uygulamalı Uludağ'da, ziyaretçiler, yıl boyu konaklama tesislerinden ve Kirazlıyayla, Sarıalan, Çobankaya'da düzenlenmiş olan günübirlik alanlardan da yararlanabilmektedirler.

Kayak tesisleri ve konaklama imkânları, yaz aylarında kampçılık, trekking ve günübirlik piknik alanı olarak yararlanılması, Uludağ'ı her mevsim çekici kılmaktadır. Merkezde 5 telesiyej, 7 teleski ve 1 adet teleferik vardır. Uludağ'a çıkmak için karayolu ya da teleferik kullanılabilmektedir.

Uludağ'ın doğal yapısına bakacak olursak, dağın çeşitli yüksekliklerinde, dünya ormancılık literatüründe bilimsel ve görsel bakımdan birçok özellik dikkat çekmektedir. İlkbaharda yemyeşil uzanan orman, sonbaharda sarı, turuncu, kahverengi, koyu yeşil gibi renklere bürünürken, sert kayalar anıtsal güzellikler sergilemektedir.

Uludağ'da resmî kurumlara ve özel sektöre ait birçok tesis bulunmaktadır. Ayrıca, Kayak Federasyonuna ait tesisler bulunmaktadır.

Uludağ Millî Parkında 250 değişik gruptan yaklaşık 700 türde otsu ve gövdeli bitkiler bulunmaktadır. Mayıs ile ağustos ayları arasında yüzlerce değişik çiçek türü Uludağ'da görülebilmektedir. Uludağ'ın zirvelerinde, bir kısmı yazın kuruyan, 9 adet buzul gölü mevcuttur.

Bursa'nın su kaynağının havzasını oluşturan, havasının ve doğasının kaynağı olan Uludağ'ın sahip olduğu doğal zenginliklerin belirlenmesi ve bunların korunması,

Yerleşim ve yapılaşmayla ilgili sorunlarının ortaya koyulması,

Her geçen gün azalan orman dokusunun korunmasıyla ilgili yapılabileceklerin saptanması,

Uludağ'daki bitkisel doku ve çiçeklerdeki çeşitliliğin belirlenmesi (örneğin, obrizya, dönbaba, sığırkuyruğu, kardelen ve benzeri) için çalışma yapılması ve bitkilerdeki bu çeşitliliğin korunması,

Sahip olduğu maden yataklarının durumunun belirlenerek, bu maden yataklarından azamî düzeyde yararlanılması ve bu kaynakların ülke ekonomisine aktarılmasının yollarının belirlenmesi,

Uludağ'ın turizm potansiyelinin belirlenmesi ve bu potansiyelin en iyi şekilde kullanılarak, ülke ekonomisine en üst düzeyde katkısının sağlanması,

Uludağ'ın sahip olduğu tarihî yapının korunması için Uludağ'da önceki yüzyıllarda inşa edilmiş olan tarihî eser kalıntılarının (örneğin, bazilikalar) uygun biçimde restore edilerek turizme açılmasının sağlanması,

Yapılanma adı altında ortaya çıkabilecek orman tahribatının ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi,

Düzensiz kentleşmeden Uludağ'ın eteklerinin de etkilenmesini önleyici tedbirler alınması,

Gerek Bursa gerekse Marmara Bölgesinin ikliminin oluşumunda büyük etkisi olan Uludağ'ın sahip olduğu doğal yapının korunması ve bu kaynaklardan gelecekte de yararlanılabilmesi için acil eylem planlarının oluşturulması.

Yukarıda belirttiğimiz konuların araştırılarak, önlenebilir sebepler yüzünden Uludağ'da meydana gelebilecek sorunlarla ilgili zamanında önlem alınması ve geri dönülemeyecek zararların önceden fark edilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Her iki önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

Tezkereyi okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Pierferdinando Casini'nin İtalya'ya resmî davetine bir parlamento heyetiyle birlikte icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/734)

                                                                29 Aralık 2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç'ın, İtalya Temsilciler Meclisi Başkanı Pierferdinando Casini'nin davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, İtalya'ya resmî ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Birinci tezkereyi okutuyorum:

4. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/736)

                                                                      31.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesine katılmak üzere, bir heyetle birlikte 15-17 Aralık 2004 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Ömer Çelik                                (Adana)

Egemen Bağış                                (İstanbul)

Şaban Dişli                                (Sakarya)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/735)

                                                                      31.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, bir heyetle birlikte, 22-23 Aralık 2004 tarihlerinde Suriye'ye yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Ömer Çelik                                (Adana)

Tuncay Ercenk                                (Antalya)

Sadullah Ergin                                (Hatay)

Egemen Bağış                                (İstanbul)

Yüksel Çavuşoğlu                                (Karaman)

Abdullah Çetinkaya                                (Konya)

Nuri Çilingir                                (Manisa)

Muharrem Doğan                                (Mardin)

Şaban Dişli                                (Sakarya)

Sabahattin Cevheri                                (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - (10/238) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşme gününe ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:125                                                    Tarih:3.1.2005

Gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının 198 inci sırasında yer alan, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararlar konusundaki (10/238) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesinin görüşmelerinin 4.1.2005 Salı günkü birleşimde yapılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

                                                                   Bülent Arınç

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

Faruk Çelik                                               Ali Topuz

AK Parti Grubu Başkanvekili                                CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

6. - Iğdır Milletvekili Dursun Akdemir'in, 2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (A) ve (B) Bentlerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/282) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/237)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

30 Nisan 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum "2090 Sayılı Tabiî Afetlerden Zarar gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci Maddesinin (A) ve (B) Bentlerinin Değiştirilmesi Hakkında (2/282) esas numaralı Kanun Teklifim" havale edildiği komisyonlarda bu güne kadar görüşülemediğinden, teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                                                    29.6.2004

                                                             Dursun Akdemir

                                                                                 Iğdır

BAŞKAN - Önerge sahibi söz istiyor mu?

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akdemir.

Süreniz 5 dakika.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Nisan 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/282) esas numaralı, 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi verdim; ancak, teklifim, Başkanlıkça havale edildiği komisyonlarda bugüne kadar görüşülmemiştir. Bu nedenle, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, Doğru Yol Partisi Milletvekili olarak ve şahsım adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, malumunuz olduğu üzere, tarımsal faaliyetler, doğası gereği, belirsizliği ve riski yüksek olan, tabiî afetlere açık bir üretim faaliyetidir. Bu yüzden, tarım sektörü, tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerce özellikle desteklenmektedir. Bu desteklenme araçlarının birisi de, tabiî afetlerden zarar gören çiftçilere yapılan yardımlardır. Bilindiği gibi, ülkemizde de, yangın, deprem, fırtına, sel, don, dolu, kuraklık, haşere ve hastalık gibi nedenlerle sık sık bu durum yaşanmaktadır. 2004 yılında Iğdır'da ve Malatya'da yaşanan don nedeniyle kayısı ağaçları yüzde 100 oranında zarar görmüştür. Keza, Karadenizde, fındık ağaçları; Egede, Manisa'da ve civarında bağcılık; güneyde, özellikle Hatay ve çevresinde buğday ve narenciye; İç Anadoluda, Kırıkkale ve çevresinde buğday tarlaları ve meyve ağaçları, çeşitli doğal afetlerden dolayı, neredeyse yüzde 100'lere varan oranlarda zarar görmüş ve zararlar rapor edilmiş olmasına rağmen çiftçilerimize bugüne kadar yeterli yardım yapılamamıştır. Zaten, ülkemizdeki tarım işletmelerinin yüzde 87'sinin küçük aile işletmesi olması ve bu işletmelerin tarım dışından elde ettikleri düzenli bir gelirlerinin de bulunmaması dikkate alındığında, çiftçilerimize gerçek anlamda yardım yapılamamasının kriterlerini yeniden koymak gerektiği ortaya çıkar.

Halen yürürlükte bulunan 2090 sayılı Tabiî Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkındaki Kanun, çiftçilerimizin tabiî afetlerden dolayı uğradıkları zararları karşılamakta oldukça zorluk çekmektedir. Bunun örneğini, şurada, size gösterebilirim. Iğdır İli Tuzluca İlçesi Tarım İlçe Müdürlüğünün yazmış olduğu bir yazıda aynen şöyle deniliyor: "Çiçeklenmesi tamamlanan meyve ağaçlarının dondan dolayı zarar gördüğü, yüzde 100 mahsul kaybının meydana geldiği kesindir; ancak, çiftçilerin tüm malvarlığının yüzde 40'ı ve üzerinde olmadığından, bu ürün kaybı ve zararları konusunda 2090 sayılı Kanun çerçevesinde bir işlem yapılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyiz."

İşte, görüldüğü gibi, zarar yüzde 100 olduğu halde, hiçbir yardım yapılamadığı resmî ağızlardan bildiriliyor. Dolayısıyla, mevcut kanuna göre çiftçilerimize yardım yapılabilmesi için, kanunda, ürünlerin, canlı- cansız üretim araçlarının, tesislerin değer itibariyle en az yüzde 40'ı söyleniyor; yani, burada, tüm malvarlığının yüzde 40'ı kastedildiği için yardım yapılamıyor.

Bu tanımın yetersiz olduğu ve bu nedenle yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyacı gidermeye yönelik olarak hazırlamış bulunduğum kanun teklifiyle getirmeyi amaçladığım yenilikler şunlardır değerli arkadaşlarım:

1 inci maddesinde, mahsulünün veya canlı-cansız üretim araçlarının ya da tesislerden herhangi birinin en az yüzde 40 oranında zarar görmesi halinde,

Burada getirilen yenilik, tüm malvarlığının değil de, malvarlığının herhangi birinin yüzde 40 kaybının söz konusu edilmesi ve dolayısıyla, yüzde 40 oranında zarar görmesi ve kredi veren banka, kooperatif ve benzeri kuruluşlardan yardım alamaması... Eski kanun aynen devam ediyor.

2 nci maddesinde de, keza, yine, aynı şekilde, herhangi birinin yüzde 40'tan az zarar görmesi halinde ise, kendinin kredi alma imkânının olmaması, tarımsal faaliyetlerini devam ettiremeyecek ve geçimini sağlayamayacak bir duruma düşmesi hallerinde,

Bir yenilik daha getirmiş oluyoruz 3 üncü madde olarak. Burada, mahsulü zarara uğramamış olmakla birlikte -ki, Türkiye'de çiftçiler arasında bu şekilde sıkıntıda olan vatandaşımız çoktur- elinde olmayan herhangi bir sebeple geçinimini sağlayamayacak durumda olanlara, tohumluğunu dahi tedarike zorlananlara, Ziraat Bankasından veya Tarım Kredi Kooperatiflerinden kredi alma imkânı bulunmayıp, bu sebeple tarımsal faaliyetlerini devam ettiremeyecek halde olanlara yardım yapılmasını öngörüyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; işte, buradan da görülüyor ki...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akdemir...

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Sayın Başkanım tamamlıyorum, müsaade ederseniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu, Türkiyemizde hemen hemen tüm çiftçileri ilgilendiren bir konu ve tüm milletvekillerini ilgilendirdiği için, hepinizin dikkatini tekrar davet etmek istiyorum.

Çiftçilerimizin içinde bulunduğu genel durumu hepimiz biliyoruz. Ülkemizde, son yıllarda en çok mağdur olan kesimlerin başında çiftçilerimiz geliyor. Ekim zamanı olduğunu düşünün; mazot, gübre, tohum, ilaç vesaire denilince çiftçinin çektiği sıkıntı ortada.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu sorunlarla uğraşan çiftçilerimiz, bir de afetlere maruz kalınca, afetler karşısında devletin desteğine ihtiyaç duyuyorlar. İşte, gündeme alınmasını talep ettiğim bu kanun teklifi, tüm çiftçilerimizin bir an önce yasalaşmasını beklediği bir kanun teklifidir. Bugün, çiftçilerimizin gözü Parlamentoda, yani, bizim üzerimizdedir. Türk çiftçisinin gelişmesi, korunması ve alınterine gereken önemin verilmesi konusunda iktidarın ve muhalefetin ortak sorumluluğu bulunmaktadır. Tüm milletvekili arkadaşlarımızın, benimle aynı duyguları paylaştıklarını, aynı görüşte olduklarını biliyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür eder misiniz Sayın Akdemir.

Buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Devamla) - Son cümlemi söyleyip, bitiriyorum.

Bu nedenle, kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması konusunda milletvekili arkadaşlarımın gerekli desteği vereceğini umuyor, Başkanlığınıza saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akdemir.

Önerge üzerinde söz isteyen, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Melik, süreniz 5 dakikadır.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Iğdır Milletvekili Sayın Dursun Akdemir'in vermiş olduğu kanun teklifi üzerinde, ben de, kısaca görüşlerimi belirtmek üzere, söz almış bulunuyorum; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kısaca 2090 sayılı Yasa dediğimiz yasanın 1 inci maddesi, doğal afetleri tek tek saymaktadır. Bu doğal afetleri tek tek saymaktadır. Bu, hepinizin bildiği gibi, doğal afetlerden zarar görecek çiftçilerin de borçlarının ertelenmesi, kredi borçlarının ertelenmesi, kendilerine birtakım krediler açılması yönünde bir kanundur. Ancak, kanunun 1 inci maddesiyle 2 nci maddesi arasında bir tutarsızlık olduğu gözlenmektedir. Örneğin, 1 inci maddesinde dondan bahsetmektedir; donu da bir tabiî afet olarak kabul etmektedir normal olarak. Ancak, bu yıl, Şanlıurfa ve Gaziantep illerinde, özellikle antepfıstığının yoğun olarak yetiştirildiği iki ilde, antepfıstığının yüzde 80'in üzerinde zarar görmesine rağmen, bu iller bu yasadan yararlanamamıştır. Hatta, Şanlıurfa İlinde, köylerde hasar tespit cetvelleri dahi tutulmamıştır. Onun için, bu kanunun 1 inci maddesi ile 2 nci maddesinin birbirine uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. 1 inci maddesinde, don, tabiî afet olarak kabul edilmekte; ancak, 2 nci maddesinde, çiftçinin mal varlığının yüzde 40'ını kaybetmesi halinde bu yasanın uygulanmasına gidileceği belirtilmektedir.

Hepinizin de takdir edeceği gibi don, özellikle ağaç türü bitkilerde ürünü, üzerindeki meyveyi bozar; ancak, çiftçinin deposuna, traktörüne bir zarar vermez.

Yalnız, biraz önce, biz bu kanunla ilgili olarak Sayın Bakandan destekleme yönünde istemde bulunduğumuz zaman, kendisi bize, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan tarım sigortaları kanunundan sonra bu kanunun tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini iletti.

Ben, bu konuya dikkatlerinizi çekiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melik.

Önerge üzerinde, hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Sami Güçlü söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan.

Sayın Bakan, konuşma süreniz 5 dakikadır.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI SAMİ GÜÇLÜ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Iğdır Milletvekilimiz Sayın Dursun Akdemir, 2090 sayılı Kanunun değiştirilmesi hakkında vermiş olduğu teklifle ilgili düşüncelerini biraz önce ifade ettiler; Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Vedat Melik de, bu düşünceye katıldığını ve kanunun kendi içinde bir kısım belirsizliklerin, tutarsızlıkların olduğunu söyledi.

Efendim, hepinizin bildiği gibi, ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibariyle, tabiî afetlere çok açık ve sık rastlanan bir durumla karşı karşıyadır ve çiftçilerimiz, özellikle geçen yıl içerisinde, bunun çok olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmışlardır. İşte, bu hadise, artan önemi ve ekonomik boyutu dolayısıyla, 2090 sayılı Kanun kapsamına giren illerimizin içerisinde, ancak belli oranda bir ödeme yaparak bu çiftçilerimizin zararlarını bir ölçüde telafi etmeye çalıştık; ancak, kendilerinin de belirttiği gibi, Gaziantep, Malatya dahil olmak üzere bazı illerimizde hiçbir çiftçimize ödeme yapamadık. Çünkü, gerçekten, bu kanunun aradığı şartlar çok ağır ve bütün hususlarına özenle dikkat edildiği takdirde de ürünün, üretim araçlarının ve diğer mal varlıklarının yüzde 40'ının zarar görmüş olması çok kolaylıkla gerçekleşecek bir husus değil ve dolayısıyla, bir destek imkânı da genellikle bulunamamaktadır. Buna ilaveten, 2001 yılından itibaren bütçeye bu amaçla ayrılmış olan kaynağın miktarı da çok düşük bir rakamdır ve dolayısıyla, herhangi bir yerde zarar olduğu takdirde, bu kapsama girse bile, çiftçilerimize son dört yılda bir ödeme yapılamamıştır. Bu yıl yaşadığımız olaydan dolayı 50 trilyonluk bir kaynak aktarılmış; ama, biraz önce bahsettiğim gibi, yine, bazı illerde belki bir çiftçiye, bazı illerde ise hiçbir çiftçiye ödeme yapılamamıştır; bunu biliyoruz.

Esas büyük problem, tarımda bu riskin dağıtılması ve daha modern, işleyen bir mekanizmayla çiftçilerimizin karşılaştığı bu sorunlara çözüm üretmektir. Bu konuda Hükümetimizin baştan beri söylediği, savunduğu husus, tarım ürünleri sigorta yasasıdır. Nihayet, bununla ilgili konu, muhalefetimiz, AK Parti Grubuna mensup milletvekili arkadaşlarımızın desteğiyle, gayretiyle, Meclise intikal etmiştir; Tarım Komisyonunda görüşülerek altkomisyona gönderilerek, detaylandırılmış ve komisyondan geçmiş ve şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilmiş durumdadır. Dolayısıyla, sistemi yenileştirecek, yaygınlaştıracak ve kamu desteğini de bir yasa çerçevesi içerisinde prim desteği olarak hayata geçirecek bu sistemi en kısa sürede yasalaştırabilecek durumdayız.

Dolayısıyla, iki saygıdeğer arkadaşımızın ifade ettikleri 2090 sayılı Kanundaki eksikliklerle ilgili olarak düşüncem şudur: Tarım ürünleri sigorta yasasını çıkarıp, daha yaygın bir şekilde çiftçilerimize hizmet verir hale getirdikten sonra... Büyük çapta afetlerin, bir bakıma, kamu tarafından, devlet tarafından karşılanabilmesi için, 2090'a da ihtiyaç vardır; ama, uygulamadan sonra alacağı şekli dikkate alarak 2090'ı değiştirmemizi daha mantıklı ve doğru buluyoruz. Dolayısıyla, iki arkadaşımızın ifade ettiği hususlara prensip olarak katılıyorum; değerlendirmesini yapmamız lazım; ancak, tarım ürünleri sigorta yasasından önce biz bu kanunu getirecek olursak, o zaman, bir taraftan yürüyen bir 2090, öbür taraftan da bir tarım ürünleri sigorta yasası... Arzu ettiğimiz etkinliği sigorta yasasında sağlayamayız. Dolayısıyla, ben, Yüce Meclisin, bu hususta tarım ürünleri sigorta yasasına öncelik vermesinin, sigorta sistemi dışında kalıp da karşılanamayan kısmının ise, 2090'la yeniden tanzim edilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum.

Düşüncelerimi bu şekilde ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

7. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/227) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/238)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24.12.2003 günü verdiğim "3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair  Kanun Teklifi" (2/227) esas sayıyla 5.1.2004 tarihinde Adalet Komisyonuna havale edilmiş; ancak, havale gününden itibaren 45 gün içinde sonuçlandırılmamıştır.

Anılan kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim. 15.10.2004

                                                                           Ertuğrul Yalçınbayır

                                                                               Bursa

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen?..

Teklif sahibi Sayın Ertuğrul Yalçınbayır; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sizin, milletimizin ve tüm insanlığın yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın ve geleceğin, tüm cebir, şiddet ve baskıdan arınmış, yoksulluktan ve yolsuzluktan arınmış olarak, barış içinde, huzur ve refah içinde geçmesini diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 3628 sayılı Kanunda değişiklik yapılmasına dair teklif, bir yıldan beri komisyon gündeminde görüşülmedi. Biliyoruz ki, Meclisteki komisyonlar hükümetin isteği üzerine çalışır hale geldi ve komisyonlar, milletvekillerinin bireysel başvurularını değerlendirmez oldular. Eğer, bu yola gidilirse, milletvekillerinin, bundan böyle, İçtüzükteki haklarını giderek kullanmayacaklarını görüyoruz. Oysa, Meclisin ve komisyon başkanlarının, milletvekillerini cesaretlendirme konusunda da görevlerinin olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi, özü itibariyle, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununda yapılan değişiklikle, bildirimin gizliliği kuralının kaldırılmasını, tüm mal bildirimlerinin kamuoyunun incelemesine açılmasını ve mal bildirimlerinde açıklığın, şeffaflığın sağlanmasını ve bunun için Resmî Gazetede veya internet ortamında bunların yayımlanmasını öngörmektedir.

Bilindiği gibi, rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele hususunda en önemli kanunlardan birisi, 19 Nisan 1990 tarihinde çıkarılan 3628 sayılı Kanundur. Kanunun adı çok önemli: Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu. Ancak, bu kanun ne kadar uygulanıyor? Bu kanunun uygulanma kabiliyetini geçen dönem Maliye Bakanına sorduğumuzda, bu kanun kapsamında yerel gazeteciler dışında -ki, onların bilgileri geç gelecek diye- 1 187 020 kişi vardı; bugün, aşağı yukarı 1 500 000 kişi bu Kanun kapsamındadır. Bu kanunla ilgili ceza hükümlerine muhalefetten 41 dava açılmış ve sadece 4 davada mahkûmiyet var; Karayolları Genel Müdürü, tapu sicil müdürü, il emniyet müdürü, vergi dairesi denetmeni. Verilen cevapta çok enteresan bir hususu bir daha zikretmek istiyorum; Maliye Bakanı diyor ki: "Öte yandan karşılıklı işlenen bir suç olan rüşvetin ortaya çıkarılması, kayıt ve belgeyle ispatı kolay olmadığından, diğer nedenlerin yanında bu nedenle de giderek yaygınlaştığı; kullanılan bedellerin boyutlarının alabildiğince büyüdüğü ve hatta, rüşvetin kurumsallaştığı..." Bunu, 57 nci hükümetin Maliye Bakanı açıkladı; rüşvet kurumsallaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, görülmektedir ki, bu kanun, şu anda dahi, uygulanmayan kanunlar arasındadır; 3628 sayılı Kanuna işlerlik kazandırmak gerekir. Buradaki en önemli eksikliklerden birisi, halkla diyaloğu da sağlayabilmek açısından, mal bildirimlerinin her türlü incelemeye tabi tutulmasıdır. Bir iki gün önce, Meclis Başkanlığı hepimize bir yazı gönderdi, mal bildirim formlarını gönderdi. Kanunda değişiklikten önce, gelin, hepimiz, internet ortamında, halka açık olarak, bunları yayımlayalım.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği ilerleme raporlarında, konuyla ilgili çok önemli hükümler var; bunlar siyasal eleştiri değil, bunlar teknik tespitler ve bu tespitlere bakıldığında, gerçekten, yolsuzlukla mücadele hususunda önemli mesafeler katedildiği sık sık vurgulanıyor; fakat, bununla birlikte "ama", "ancak" denilmek suretiyle, "Türkiye'de yolsuzluğun ciddî bir sorun olarak devam ettiği görülmektedir" denilmektedir; bunları birçok yerde vurguluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesini imzaladı; Avrupa Konseyi, Yolsuzluğa İlişkin Ceza Hukuku Sözleşmesini onayladı; biz, Kamu Görevlileri Etik Kurulunu kurduk; Mecliste, Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu kurduk ve 1 200 sayfalık raporla, önerilerimizi ve nedenlerini ortaya koyduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Bu konuda gerekli çalışmaları yeterince yapabildik mi?

Avrupa Birliğine girebilirsek -ki, bu konuda irademiz var, adımları atmamız gerekiyor- şüphesiz ki, siyasîleri ve bürokratları hayli zorlayacak yeni düzenlemeler bizi bekliyor. Bunları, er geç yapacağız. Onlar bize diretinceye kadar, gelin, aklımız ve mantığımız bunların yapılmasını emrediyor. Bu Mecliste, buna dair birçok çalışma yapıldı; 20 nci Dönemde, Sayın İnan'ın Başkanlığındaki Diyalog Grubu önemli çalışmalar yaptı; Sayın Algan Hacaloğlu'yla birlikte çalışmalarımız oldu; raporları sunduk, komisyonlara verdik; hatta, Anayasa Komisyonu Başkanlığım döneminde, maalesef, hükümeti oluşturan partilerin üyelerinin oylarıyla reddedildi,. hükümet programında "siyasî etik kurulu kurulacak" denilmesine rağmen; geçmiş dönemde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, toparlar mısınız.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - ...Sayın Cindoruk'un, Sayın Hacaloğlu'nun, diğer siyasilerin, parti programında yer alan hükümlerin varlığını hatırlayalım ve son komisyon raporumuzu da dikkate alarak burada siyasî iradeyi kesin şekilde ortaya koyalım. Sayın Erdoğan'ın 1997'de Yeni Türkiye Dergisinde yazdığı gibi "kapalı toplum-açık toplum ekseninde siyasal yozlaşma." Bunlara gidişi işaret ediyordu Sayın Erdoğan ve şimdi açık toplum olmanın koşulları ve zarureti ortada; gündemden hiç kalkmayacak bu rüşvet ve yolsuzluk.

İşte birkaç saat önce bir grup toplantısında bunun Türk siyasî hayatında çok değişik bir örneğini yaşadık. Diğer kamu kurumlarında yaşamıyor muyuz? Bakın kamu kurumlarının önündeki otolara ve onların son model oluşlarına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, teşekkür eder misiniz.

Buyurun.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - ... ve onların çocuklarının okuduğu okullara, sürdükleri hayata; sadece siyasîlere değil, 1 500 000 kamu görevlisine... Rüşvet ve yolsuzluğu önlemek için irade koymak hepimizin görevi.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınbayır.

Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu.

Buyurun Sayın Hacaloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Martin Luther King özgürlük mücadelesinde hepinizin bildiği bir sözü slogan haline getirmişti: Benim bir rüyam var. (I have a dream)

Her siyasetçi, kendisine, şu çatı altında, çok önemsediği, en azından bir konuyu hedef haline getirir, onun için uğraş verir. Benim de, muhalefetiyle iktidarıyla bazı arkadaşlarımla beraber, yıllardır yıllardır yasalaşmasını çok önemsediğim, bir hedef haline getirdiğim konulardan biri, siyasî etik, dürüst yönetim ve açık toplum konusunda gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıdır.

Ben buradan, değerli milletvekili arkadaşım Sayın Yalçınbayır'a, biraz evvel yaptığı konuşma çerçevesi içinde, bu Yüce Kurulun gündemine alması amacıyla yapmış olduğu yasa teklifi için içtenlikle teşekkürlerimi sunuyorum.

Açıklık, şeffaflık, mal bildirimlerinin açıklığı, özünde temiz toplum, temiz siyaset, dürüst yönetim, açık toplum ilkesinin en temel ayaklarından biridir, bir ayağıdır. Tek başına yeterli olmayabilir; ama, biliniz ki değerli arkadaşlarım, açıklık, saydamlık, her alanda açıklık ve saydamlık demokratikleşmeyi geliştirir, özgürlüklerin önünü açar, rüşvetin ve yolsuzlukların kökünü kurutur.

Bu teklif, şu partinin bu partinin, o siyasetin bu siyasetin teklifi değildir bence. Bu, bence, her birimiz için, bu kürsüde andiçerek milletvekili olma onurunu yakalamış olan, sahiplenmiş olan, taşımakta olan biz milletvekilleri için, hepimiz için çok önemli bir sınav konusu.

Esasında, Sayın Yalçınbayır da ifade ettiler, bu teklifle, kamusal alanda görev yapan, kamu kesimiyle iş yapan veyahut toplumsal alanda, toplum çıkarlarıyla ilişkili alanlarda görev yapanların mal beyanlarının açıklığı, ilgili yasanın 9 uncu maddesinin kaldırılarak tüm mal beyanlarına saydamlık getirilmesi öngörülüyor.

Bakınız, Amerika Birleşik Devletlerinde, bireysel özgürlüklere son derece düşkün olan, siyasî liberalleşmenin en yaygın olduğu bir toplumda, milletvekillerinin mal bildirimleri, her yıl bahar aylarında açıklanır ve medya, ilgilendikleri milletvekillerinin mal beyanlarına ilişkin değerlendirme yapma hakkına kavuşurlar. Başka yöntemler de vardır; ama, bu teklifle ilgili olduğu için, özenle, önemle üzerinde durmak istiyorum: Geliniz, hep beraber, bu teklifi burada gündeme alalım ve sonra, sayın hükümetimizin ve her iki partimizin de desteğiyle bunu geçirelim. Geçirelim ki, yukarıda, karşı binada kapalı, kilitli dolaplarda saklanmakta olan mal bildirimlerimiz, istenildiği zaman herkesin denetimine açılabilsin. Ben, inanıyorum ki, burada görev yapmakta olan tüm milletvekillerinin alnı açıktır. Tüm milletvekillerinin, kendi tabanlarından gizleyecekleri bir şey olamaz. Gizlilik, kötülüklerin kaynağıdır. Gizlilik, ancak ve ancak, baskı rejimlerinin bir etkinlik aracı olarak kullandıkları yöntemdir.

Değerli arkadaşlarım, kişilerin özel yaşamlarında gizlilik doğaldır; ama, toplumsal alanda bulunanların, toplumla iş yapanların, medya kuruluşu sahiplerinin, milletvekillerinin veyahut da bir banka yöneticisinin akçeli işleri gizli olamaz.

O nedenlerle, tüm Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımla beraber, bu teklifi desteklediğimizi açıklıyor, gündeme alınması lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Hacaloğlu.

Başka söz talebi yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. - (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonuna Üye Seçimi

BAŞKAN - Türk sporunda şiddet, şike, rüşvet ve haksız rekabet iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 23.11.2004 tarihli 20 nci Birleşiminde kurulan (10/63, 113, 138, 179, 228) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine siyasî parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, listeyi okutup, oylarınıza sunacağım.

Listeyi okutuyorum:

Türk Sporunda Şiddet, Şike, Rüşvet ve Haksız Rekabet İddialarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

Adı Soyadı                                Seçim çevresi

    AK Parti (8)

Haluk İpek                                (Ankara)

İrfan Rıza Yazıcıoğlu                                (Diyarbakır)

İlhan Albayrak                                (İstanbul)

Murat Yılmazer                                (Kırıkkale)

Alaettin Güven                                (Kütahya)

Selami Uzun                                (Sivas)

Ahmet Çağlayan                                (Uşak)

Bekir Bozdağ                                (Yozgat)

           CHP (4)

Mehmet Küçükaşık

(Bursa)

Mesut Değer

(Diyarbakır)

Ahmet Ersin

(İzmir)

Harun Akın

(Zonguldak)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırması komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 4 Aralık 2005 Salı günü (bugün) saat 17.00'de Halkla İlişkiler Binası (B) Blok 2 nci kat 4 üncü Bankoda bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Komisyonunun toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranlarda da ilan edilecektir.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, bazı sayın bakanların, soruları birlikte cevaplandırma talepleri vardır.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 5, 25, 34, 43, 62, 64 ve 67 nci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine birlikte cevap vermek istemiştir. Bu istem, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.

Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 6 ve 7 nci sıralarında yer alan (6/671) ve (6/675) esas numaralı sözlü soru önergelerine birlikte cevap vermek istemiştir. Bu istem, sırası geldiğinde yerine getirilecektir.

Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ, gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 1, 15, 22, 26, 29, 61, 63, 75, 103, 146 ve 162 nci sıralarında yer alan sözlü soru önergelerine birlikte cevap vermek istemişlerdir. Şimdi, bu istemi yerine getireceğim.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik'in, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/653) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

2. - İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesine alınan ambulansla  ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/690) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

3. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/699) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

4. - İzmir Milletvekili Enver Öktem'in, İzmir'in Güzelbahçe İlçesinde hizmete giren ambulansla ilgili bazı iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/710) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

5. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen dönersermaye ücretlerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/713) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

6. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, tıpta üst ihtisas sınavının ÖSYM tarafından yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

7. - Kars Milletvekili Selami Yiğit'in, Kars Devlet Hastanesi inşaatı için 2004 bütçesine ödenek konulup konulmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/760) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

8. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in, Bakanlığa bağlı dönersermayeden sağlık personeline yapılan eködeme matrahlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/772) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

9. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, sperm ve yumurta transferi yasağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/806) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

10. - Çanakkale Milletvekili İsmail Özay'ın, Gökçeada'daki sağlık hizmetlerine ve bir hastanın vefatıyla ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/853) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

11. - Mersin Milletvekili Hüseyin Güler'in, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/871) ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın cevabı

BAŞKAN - Soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Anayasanın 98 inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 96 ncı ve devamı maddeleri uyarınca Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü yanıtlanmasını saygıyla dilerim.                                                    14. 7.2003

                                                        Mehmet Vedat Melik

                                                                          Şanlıurfa

Sorular:

1- 3 Kasım 2002 tarihinde boşalan Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğüne ne zaman atama yapılmıştır?

2- Kim atanmıştır?

3- Ne zaman görevden alınmıştır?

4- Niçin görevden alınmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

                                                                    Ahmet Ersin

                                                                               İzmir

İzmir-Güzelbahçe AKP İlçe Başkanı, dağıttığı el ilanlarında, ambulans alınmak üzere 50 milyar TL ödenek çıkarttığını, bu ödenekle ilçeye ambulans aldırdığını, bu ambulansın bizzat kendisi tarafından hizmete sokulduğunu; ayrıca, 4 şoför, 4 hemşire ve 4 doktor getirteceğini belirtmektedir.

1- Bunlar doğru mu? İzmir-Güzelbahçe İlçesine ambulans alımı için 50 milyar TL ödenek gönderdiniz mi? Bu ödeneği AKP İlçe Başkanına mı, valilik emrine mi gönderdiniz?

2- Bakanlık olarak, milletin ödediği vergilerden oluşan ödenekleri, AKP il ve ilçe başkanlarının isteğine göre mi kullanıyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizdle Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                              Mahmut Göksu

                                                                       Adıyaman

1- Bakanlığınızın, bağlı ve ilgili kuruluşların Adıyaman'da yürüttüğü projeler nelerdir?

2- 2003 yılı rakamlarıyla mevcut projelerin toplam bedeli ne kadardır?

3- 2002 yılı itibariyle projelerde gerçekleşen yatırım miktarı ne olmuştur?

4- Projelerin bir an önce tamamlanabilmesi için Bakanlığımızın çalışması var mı? Varsa nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.

                                                                   Enver Öktem

                                                                               İzmir

AK Parti İzmir Güzelbahçe İlçe Teşkilatı tarafından halka duyuru şeklinde dağıtılan el ilanlarında; "AK Parti Güzelbahçe İlçe Başkanı Sayın Necdet Güler'in kişisel çabalarıyla Güzelbahçe'ye ambulans almak üzere 50 milyar TL ödenek çıkarmış, bu ödenekle ilçemize 2003 model ambulans alınmış ve bizzat Sayın Necdet Güler tarafından 9 Temmuz 2003 tarihi itibariyle yine siz sayın Güzelbahçe halkının hizmetine sunulmuştur. En kısa zamanda da , 4 şoför, 4 hemşire ve 4 doktor temin edilecek ve 24 saat hizmet verilecektir" ifadeleri yer almaktadır. Bu olay ve ilanda kullanılan ifadeler Güzelbahçeli vatandaşlarımızda, Bakanlığınız tarafından yürütülmesi ve denetlenmesi gereken hizmetlerin, devlet hiyerarşisi dışında, AK Parti teşkilatı tarafından yürütüldüğü izlenimi yaratmaktadır. Bu nedenle;

1- İlçe Başkanının, alınan ambulans için şahsen teminini sağladığı iddia edilen 50 milyar TL tutarındaki ödeneğin fasıl ve maddesi ile harcama kalemi nedir?

2- Alınan araç ve temin edilecek personelin hangi amaçla, kimler için ve hangi statüde çalıştırılacağını nasıl denetleyeceksiniz?

3. Devlet kaynaklarının siyasete bu şekilde alet edilmesini nasıl önleyeceksiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 29.7.2003

Saygılarımla.

                                                                Hüseyin Güler

                                                                            Mersin

Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarına daha önceden düzenli olarak ödenen döner sermaye ücretleri, Ekim-Kasım-Aralık 2002 aylarında ödeme yapılmayarak, çalışanlar mağdur edilmiştir.

Soru 1. Bu ödemeler bugüne kadar niçin yapılmamıştır?

Soru 2. Çalışanların mağduriyetleri ne zaman giderilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                     Selami Yiğit

                                                                                Kars

Bilindiği üzere, tıp fakültelerinden mezun olanlar kısa adı TUS olan ve ÖSYM tarafından yapılan tıpta uzmanlık sınavını kazandıkları takdirde tıp fakültelerine, SSK ve devlet hastanelerine araştırma görevlisi olarak alınıyorlar. Araştırma görevliliği süresi sona eren kişiler tezini verip uzman oluyorlar.

Uzman olanlar istedikleri takdirde yan dal (üst ihtisas) sınavına girip 3 yıl çalıştıktan sonra tezini verip yan dal uzmanı oluyorlar.

Ancak, ÖSYM'nin yapmadığı yan dal uzmanlık sınavları "torpil" iddialarına konu olmaktadır. Yan dal uzmanlık sınavlarının da tıpkı TUS gibi, ÖSYM gibi yapılması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                     Selami Yiğit

                                                                                Kars

Kars Devlet Hastanesi inşaatı yıllardır bitirilememektedir. Söz konusu inşaatın tamamlanması için 7,5 trilyonluk bir ödeneğe ihtiyaç vardır.

İnşaatın tamamlanabilmesi için ihtiyaç duyulan ödeneğin tamamının 2004 yılı bütçesine konulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                                    9.10.2003

                                                                 Feramus Şahin

                                                                              Tokat

Bakanlığınız tarafından yeniden hazırlanarak 18.6.2003 tarih ve 1863 sayılı makam onayıyla yürürlüğe giren yeni yönergeye göre 1.4.2003 tarihinden itibaren yeni uygulama başlatılmıştır.

1. Yapılacak eködeme için personelin aylık eködeme matrahının tabip ve diş tabipleri için yüzde 100'ünü, diğer personel için yüzde 80'ini aşamaz ibaresinin yer alması açık bir haksızlık değil midir?

2- Bu düzenlemeye göre biyolog, eczacı, hemşire, sağlık memurları ve benzerleri gibi 200 000'den fazla personelin yüzde 20 kayba uğratılmasıyla işyerlerindeki huzur ortamının bozulması, sağlık gibi çok hayatî bir ortamda verimliliği düşürmez mi?

3- Bu uygulamanın daha önceki mevcut haline getirilmesi ve bu aksaklığın giderilmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                                  13.10.2003

                                                             Musa Uzunkaya

                                                                            Samsun

Soru 1- 11.10.2003 tarihli Hürriyet Gazetesindeki bir habere göre, "Türkiye'de sperm ve yumurta transferine yasal olarak izin verilmediği gerekçesiyle, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin yurt dışına gittikleri, böylece kime ait olduğu belli olmayan sperm ve yumurtaları transfer ederek çocuk sahibi oldukları" iddiaları doğru mudur?

Soru 2- Bu iddialar doğruysa, bugüne kadar bu yolla çocuk sahibi olanların sayısı bilinmekte midir?

Soru 3- İddia edildiği gibi çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin Yunanistan ve KKTC'yi tercih etmeleri oradaki yasaların buna imkân tanıması mıdır?

Soru 4- Gerekçeleri yasa koyucu tarafından ifade edilen, sperm ve yumurta transferiyle ilgili yasağa rağmen, Türkiye'de kamu ve özel tedavi merkezlerinde bu yolla çocuk sahibi olunmakta mıdır; örnekleri tespit edilmişse uygulanan müeyyide nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

8 Kasım 2003 günü Gökçeada'da yaralanan Sabri Kaya'ya yeterli müdahalede bulunulamamış. Sağlık helikopteri veya botunun olmaması, feribotun ulaşım için 5 milyar lira istemesi nedeniyle hasta 20 saat sonra Çanakkale'ye ulaşabilmiştir ve 10 Kasım günü ölmüştür. Bu utanılacak durumu irdeleyebilmek için sorularımın Sağlık Bakanı tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                    İsmail Özay

                                                                        Çanakkale

1- 8 Kasım 2003 günü Gökçeada Devlet Hastanesinde hangi branşlarda kaç doktor bulunuyordu? Kaç doktor izinli ve raporluydu?

2- Yaralının feribotla Çanakkale'ye sevkı için 5 milyar lira istendiği doğru mudur?

3- Geçmiş yıllarda adalara acil hizmetlerinde kullanılmak üzere sağlık botu görevlendirildi mi?

4- Adalarda sağlık hizmetlerinin gecikmeden verilebilmesi için ne gibi önlemler alacaksınız?

5- Bakanlığınızca bu olayla ilgili soruşturma yapıldı mı? Yapıldıysa herhangi bir ihmal ve suç bulundu mu? Bulunmadıysa suç ölen yurttaşımızda mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.                                                            12.12.2003

                                                                Hüseyin Güler

                                                                            Mersin

Soru: Hekim camiasını huzursuz eden aile hekimliği uygulamasıyla gerçekleştirilmeye çalışılan amaç nedir? Aile hekimliği konusunda sivil toplum örgütleri ve Türk Tabipler Birliğinden görüş alınmış mıdır? Aile hekimliği uygulamasının hekim camiasını yeterince bilgilendirmeden hemen yürürlüğe konulmasının sebebi nedir?

BAŞKAN - Soruları cevaplandırmak üzere, Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, 11 soru soruldu; cevap verme süreniz 55 dakika; ancak, soru soran sayın milletvekillerinin de açıklama yapma hakları olduğu için, bu konuya dikkat ederseniz memnun olacağız.

Buyurun Sayın Bakanım.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Vedat Melik'in 14.7.2003 tarihli ve Şanlıurfa İl Sağlık Müdürünün atanması ve görevden alınmasına ilişkin sözlü soru önergesine cevap veriyorum.

Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa İl Sağlık Müdürlüğüne, Şanlıurfa Devlet Hastanesi tabibi olarak görev yapan Doktor Münip Görgün, 24.3.2003 tarihinde ikinci görevle atanmış; daha sonra bu görevinden 11.6.2003 tarihinde alınarak aslî görevine iade edilmiştir. Adı geçen hekimle ilgili olarak yapılan işlemler, hizmet gerekleri ve kamu yararı gözetilmek suretiyle, tamamen Devlet Memurları Kanununun ilgili maddelerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Halen İl Sağlık Müdürlüğü görevi, 5 Mart 2004 tarihinde atanan Doktor Halil Nevzat Yetkin tarafından sürdürülmektedir.

Şunu özellikle ifade etmek isterim ki, sadece Bakanlık olarak değil, Hükümet olarak motive olduğumuz tek amaç, başarıdır; halkımıza daha iyi hizmet vermektedir. Tek önceliğimizin sadece milletimiz olduğunu bu vesileyle bir kere daha ifade ediyor, sayın milletvekilimize alakası için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin'in 22.7.2003 tarihli ve yine İzmir Milletvekilimiz Enver Öktem'in 31.7.2003 tarihli İzmir-Güzelbahçe İlçesinde hizmete sokulan bir ambulansa ilişkin sözlü soru önergeleri birbirine benzer bir konu içindir ve cevap istemektedirler; her iki sözlü soru önergesine birlikte cevap veriyorum.

Sayın Milletvekilleri, İzmir-Güzelbahçe İlçesine Bakanlığımca ambulans veya ambulans alımı için herhangi bir ödenek tahsisi yapılmamıştır. Her iki sözlü soru önergesinde de, burada bir sayın ilçe başkanının kendisinin ödenek tahsis ettirdiği ve bu şekilde bu ambulansları aldırdığı şeklinde bir soru sorulmakta. Ayrıca, söz konusu ilçemize ambulans alımı için Bakanlığıma yapılmış herhangi bir ödenek ve ambulans tahsis talebi de olmamıştır. Söz konusu önergelerde bahis konusu edilen ambulans, İzmir İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından 3.6.2003 tarihinde alımı yapılan 15 adet 2003 model Ford marka ambulanslardan 35 ZT 872 plakalı ambulanstır. Yalnızca bu değil, bu dönemde alınan diğer ambulanslar da tamamen il özel idare müdürlüğü kaynaklarıyla alınmıştır.

Bildiğiniz gibi, ödeneklerin tahsis ve harcama usulleri mevzuatla belirlenmiş durumdadır ve Bakanlığımız görevlileri, bu ambulansları, vatandaşımıza bu anlamda hizmet yolunda kullanmaktadırlar. Mevzuat hükümlerine bu hususta azamî derecede riayet etmekte olduğumuzu da ifade etmek isterim ve Sağlık Bakanı olarak, sadece belli bir kesimin veya zümrenin Bakanlığı olmadığımızı, Hükümetimizin adalet ve kalkınma hedefini yönetim anlayışımızın temeli olarak kabul ettiğimizi bu vesileyle bir kere daha ifade ediyor, sayın milletvekillerimize ilgileri için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu'nun, 13.1.2003 tarihli ve Adıyaman İlinde yürütülen projelere ilişkin soru önergesine cevap veriyorum.

Bakanlığımın 2003 yılı yatırım programında, Adıyaman Devlet Hastanesi ekbina inşaatı, Adıyaman Kâhta Devlet Hastanesi ekbina inşaatı, 30 yataklı Adıyaman Tut Devlet Hastanesi inşaatı, Merkez 7 Nolu Sağlıkocağı, Adıyaman Gölbaşı 2 Nolu Sağlıkocağı inşaatları yer almıştı.

2002 yılında bu ilimizdeki projelerimiz itibariyle gerçekleşen yatırım miktarı 2 trilyon 96 milyar TL olmuşken, Hükümetimiz döneminde, 2003 yılı itibariyle bu ilimizdeki yatırımlarımıza toplam proje tutarı olarak 6 trilyon 295 milyar TL ayrılmıştır.

Halen fizikî gerçekleşmesi yüzde 30 seviyesinde olan Adıyaman Devlet Hastanesi ekbina inşaatının ihalesi, 22.12.2004 tarihinde, Bayındırlık İl Müdürlüğünce, 2 trilyon 300 milyar artı KDV bedeliyle yapılarak, inşaatına devam edilmektedir. Adıyaman Kâhta Devlet Hastanesi ekbina inşaatı 2004 yılı sonu itibariyle tamamlanmış, şu anda geçici kabul aşamasındadır. 30 yataklı Adıyaman Tut Devlet Hastanesi inşaatı yüzde 70 civarında tamamlanmış ve inşaatı devam etmektedir. 7 Nolu ve Adıyaman Gölbaşı 2 Nolu Sağlıkocaklarımızın inşaatları tamamlanmış olup, bu binalar hizmete girmiş durumdadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin sağlık potansiyelini tespit etmek, kaynakların verimli ve etkin bir şekilde kullanımını sağlamak ve sağlık yatırımlarımızın optimal şekilde hizmete katılımını temin maksadıyla, Bakanlık olarak gerçekleştirdiğimiz Türkiye sağlık envanteri çalışmamızın yol göstericiliğinde, bölgede öncelik arz eden yatırım projeleri birer birer tamamlanmaktadır.

Ülkemizin her yöresinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın, bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak hak ettiği sağlık hizmetini alabilmesinin en önemli amacımız ve hassasiyetimiz olduğunu, bu vesileyle, bir kere daha, ifade etmek istiyorum ve özellikle son on yılda yatırımlar açısından ihmal edilmiş bölgelerimizi, bu açıdan özellikli ve öncelikli olarak değerlendirdiğimizi bir kere daha ifade etmek istiyor; Sayın Milletvekilime, ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin Güler'in 29.7.2003 tarihli ve Mersin Devlet Hastanesi çalışanlarının ödenmeyen dönersermaye ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplıyorum.

Değerli milletvekilleri, şunu özellikle ifade etmek isterim ki, göreve geldiğimiz zaman ve 2003 yılının ilk altı ayı içerisinde, hastanelerimizin önemli bir bölümü icralık duruma gelmiş hastanelerdi. Dönersermaye katkı paylarını -hem de geçtiğimiz dönemdeki o düşük katkı paylarını- ödemek bir yana, hastane borçlarını bile birçok hastane ödeyemez durumdaydı. Hastanelerimizin, elbette kâr amacı gütmeyen; ama, verimli işletmeler haline dönüştürülmesi için yaptığımız çalışmalar neticesinde, birçok hastanemizde olduğu gibi, Mersin Devlet Hastanesinin de son bir yıllık gelir-gider dengesi 2003 yılı sonu itibariyle sağlanarak, kurumun malî yapısının düzeltilmesi gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, halen, Mersin Devlet Hastanesi tarafından, personeline, dönersermayeden düzenli olarak eködeme yapılabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sağlık hizmetlerinden faydalananların memnuniyetlerinin sağlanmasının en önemli vasıtalarından birinin, sağlık personelinin memnuniyetinden geçtiğini biliyoruz. Özverili bir biçimde bütün ülkeye hizmet etmekte olan sağlık personelimize, malî yönden teşvik edici ciddî unsurlar getirmiş durumdayız. Bir başka soru önergesi dolayısıyla, huzurlarınızda, bu konunun detaylarına biraz sonra tekrar gireceğim.  Bu sebepledir ki, personelimize performansa dayalı eködeme yapılması konusunda hassasiyetle durmakta olduğumuzu ifade ediyor; Sayın Milletvekilimiz Dr. Hüseyin Güler'e ilgisi için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in 3.10.2003 tarihli yan dal uzmanlık sınavlarının yapılış tarzına ilişkin soru önergesini cevaplamak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, yan dal uzmanlık sınavlarının da, tıpkı tıpta uzmanlık sınavlarında olduğu gibi, ÖSYM tarafından yapılabilmesi, yeni hazırladığımız tıpta uzmanlık tüzüğü tasarısında yer almaktadır. Söz konusu tüzük şu anda mevzuat tamamlama çalışmaları çerçevesinde Başbakanlığımızdadır. Bildiğiniz gibi, tüzük çalışmaları, Danıştayın da süreç içerisinde bu meseleye dahil olmasıyla tamamlanmaktadır.

"Sağlık Bakanlığında torpile son" ilkesiyle oluşturduğumuz yeni atama ve nakil yönetmeliğimizin, Partimizin ve Hükümetimizin ilkeleri doğrultusunda Bakan olarak çalışma anlayışım hakkında gereken ipucunu verdiğini, Bakanlığımla alakalı bütün mevzuatların ülkemizin ihtiyaç ve önceliklerine göre yeniden düzenlendiğini tekrar ifade etmek isterim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bu vesileyle şunu da belirtmek isterim: Personel dağılım cetvellerimizi şu anda yeniden düzenlemekteyiz. Personelimize, çalıştıkları süreler, çalıştıkları bölgeler itibariyle hizmet puanları belirledik. Bu personel dağılım cetvellerinin de tamamlanmasıyla, sağlık personelimizin ülkede dengeli bir biçimde dağıtılması yolunda daha hızlı adımlar atabileceğiz. Şunu özellikle ifade etmek isterim ki, geçirdiğimiz son elli yıl, ülkemizde sayısı zaten az olan sağlık personelinin, özellikle hekimlerimizin, büyük bir dengesizlik içinde ülke sathına dağılmasına yol açmıştır. Biz, bunu önlemek için ciddî ve kararlı adımlar attık, bu adımları bundan böyle de atmaya devam edeceğimizi huzurlarınızda, Yüce Meclisimizin huzurunda ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kars Milletvekili Sayın Selami Yiğit'in, 3.10.2003 tarihli ve Kars Devlet Hastanesi inşaatı için gerekli olan 7,5 trilyonluk ödeneğin 2004 bütçesine konulmasına yönelik bir çalışmanın olup olmadığına dair sözlü soru önergesini cevaplıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, bu hastanenin inşaına ne zaman başlandığını huzurunuzda ifade etmek isterim. 1991 yılında inşaına başlanmış olan 250 yataklı Kars Devlet Hastanesinin fizikî gerçekleşmesi, şu anda yüzde 85 seviyesine ulaştırılmış durumdadır. Oniki yıl içerisinde ciddî bir ilerleme yapılamamış ve bitirilememiş bu hastane için, 2003 yılında 2 trilyon 500 milyar TL, 2004 yılında ise 2 trilyon 131 milyar TL kullanılmıştır. İhtiyaç duyulan ödeneğin 2005 yılı ödeneğine aktarılmasıyla, Bakanlığıma ait söz konusu inşaatın, yatırım programında da yer aldığı şekilde, 2005 yılı içerisinde bitirilmesini ve hizmete sokulmasını planlamış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık yatırımlarımızın zamanında ve bir an önce bitirilmesi, en başta şahsım olmak üzere, Hükümetimizin önemle üzerinde durduğu, arzu ettiği bir konudur. Bu amaçla, biraz önce de ifade ettiğim gibi, Sağlık Bakanlığı olarak gerçekleştirdiğimiz Türkiye sağlık envanteri çalışmamızın tamamlanmasıyla, etkin ve verimli olmayan birçok yatırım projesini programdan çıkarmak suretiyle sağlanan tasarrufları, Kars Devlet Hastanesi ve benzeri hastanelere aktarmak suretiyle, kaynak ve öncelik sorunlarını bu şekilde büyük ölçüde ortadan kaldırıyor ve hizmete yeni hastanelerimizi sokabiliyoruz. Bu itibarla, kısıtlı bütçe imkânlarımıza rağmen, 40'ın üzerinde hastaneyi 2004 yılı içerisinde hizmete soktuk; 2005 yılı içerisinde de 30'a yakın hastanemizi hizmete sokmayı planlamış durumdayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tokat Milletvekili Sayın Feramus Şahin'in, 13.10.2003 tarihli ve dönersermayeden sağlık personeline yapılan eködeme matrahlarına ilişkin sözlü soru önergesinin cevabını hazırlarken, bir taraftan da ne kadar mesafe aldığımızı görmüş olduk. Bu soru önergesine cevabımın başlangıcında, böyle bir fırsatı bize vermiş olduğu için Sayın Milletvekilime teşekkür etmek istiyorum. Sayın Milletvekilimiz, yapılacak eködemeler için "tabip ve diş tabiplerinde yüzde 100, diğer personelde de yüzde 80'ini aşamaz" şeklinde ifadelerin olduğundan bahsederek bir soru önergesi vermişti.

Sayın milletvekilleri, Hükümetim adına, şunu büyük bir iftiharla ifade etmek isterim ki, 2003 Malî Yılı Bütçe Kanununun 51 inci maddesiyle, hekimdışı personelin, yüzde 80 olarak belirlenen dönersermayeden eködeme tavan oranları 2004 Malî Yılı Bütçe Kanunuyla yüzde 150'ye,  kanunda sayılan özellikli birimlerde çalışan diğer personel için de yüzde 200'e yükseltilmiş durumdadır. Bunun net anlamı şudur: Sağlık çalışanlarımız, daha önceki dönemlere kıyasla, yüzde 100 bir artışla dönersermayelerden ekkatkı alabilmektedirler. Bu, hekimlerimiz söz konusu olduğunda daha yüksek oranlardadır. Bu meseleyi, hekimlerimize daha yüksek oranlar şeklinde tavanlar belirleyerek şunun için geliştirdik: Bildiğiniz gibi, hekimlerimiz -gerek pratisyen hekimlerimiz gerekse uzman hekimlerimiz- kamuda çalışmalarının dışında, ikinci bir iş olarak özel sektörde de çalışabilmektedirler; bu haklar kendilerinde vardır ve muayenehane açarak da kazançlarını yükseltebilmektedirler. Dolayısıyla, üst sınırları yükselterek, yalnızca kamuda çalışan hekimlere daha yüksek oranlarda dönersermaye eködemeleri yapmak suretiyle, hekimlerimizin yalnızca kamuda çalışmalarını da özendirmiş olduk. Yani, bir taraftan, hem hekimlerimizin hem diğer sağlık çalışanlarımızın, kamuda çalışırken eködeme almalarının üst tavanlarını büyük ölçüde yükselttik hem de yalnızca kamuda çalışan hekimlerimizi ilave olarak teşvik etmiş, ödüllendirmiş olduk. Bunun sonuncundadır ki, ülkemizde, 2004 yılı içerisinde, 1 500 civarında hekim meslektaşımız, muayenehanelerini kapayarak veya kısmî statüde, part-time statüde çalışmayı sonlandırarak yalnızca kamuda çalışmaya geri dönmüşlerdir.

Şunu da ifade etmek isterim: Yeni uygulamaya başladığımız sistem çok daha yüksek üst tavanlar oluşturmakta; ancak, seyyanen ödemeler yapmamakta; personelce kuruma sağlanan katkı ve elde edilen gelir miktarına göre eködeme miktarları belirlenmektedir. Yani, hem kişisel olarak belirli bir verimlilikte çalışmalısınız hem de kurumsal olarak belirli bir verimliliğe ulaşmalısınız; o zaman, kazancınız daha yüksek olmaktadır.

Bunun, geçtiğimiz yıl içerisinde, kamuda, sağlık hizmetleri açısından çok büyük yararının olduğunu ifade etmek isterim. Bu sayededir ki, Sosyal Sigortalı vatandaşlarımız, Sağlık Bakanlığımızın sağlık kuruluşlarından, sağlıkocaklarından, hastanelerinden yararlanmaya başlamalarına ve 2004 yılı içerisinde, ilk on ay itibariyle, 33 000 000 civarında, bu şekilde hasta muayenesi yapılmış olmasına rağmen, bazılarının beklediği olmamış; yani, Sağlık Bakanlığının sağlık kuruluşları ve hastaneleri tıkanmamış, aksine, hizmetin kalitesi, sürekliliği ve hizmete ulaşma imkânı her geçen gün biraz daha artmıştır.

Değerli arkadaşlarım, uygulamaya başladığımız bu sistemin, bu yöntemin, Avrupa'da ziyaret ettiğimiz ve sistem tartışması yaptığımız birçok ülke sağlık bakanlıkları tarafından da büyük bir takdirle karşılandığını gördük. Hakikaten, bugün, kişi başına sağlık harcamaları 2 000-3 000 doları, 3 500 doları bulan birçok gelişmiş Batı Avrupa ülkesinde, Kuzey Avrupa ülkesinde bile, hastanelerde ciddî bekleme listeleri vardır. En son ziyaret ettiğimiz bir ülkede "bu bekleme listeleri, altı ayın daha üzerinde olamayacak" diye, 2005 Martından itibaren bir kanun yürürlüğe girmektedir.

Değerli arkadaşlarım, dikkatinizi çekmek isterim, merkezî otorite sağlık bakanlığı bir kanun yaparak, bekleme listelerinin altı aydan daha uzun olamayacağını, bu hizmeti sunan yerel idarelere bildirmektedir. Dolayısıyla, hakikaten, çalışanların motivasyonunu artıracak, çalıştıkça onların memnuniyetini yükseltecek bir ödeme sistemine geçmemiz gerekiyordu ve bugün, bunu, Sağlık Bakanlığımıza bağlı bütün sağlık kuruluşlarında uygulamaktayız ve sistemi de dinamik bir biçimde geliştiriyoruz. Birinci altı ayın sonunda, yaklaşık 1 500 sağlık çalışanımızdan geri bildirim alarak bir revizyon yaptık. Şimdi, 2005'in bu ilk ayında, yine bir revizyon yaparak, sistemi de geliştirerek yolumuza devam ediyoruz. Şunu özellikle ifade etmek isterim ki; Hükümetimizin verimliliği esas alan mantığı çerçevesinde, hakikaten, kamuda çok önemli bir örnek olarak, yüzlerce hastanede, binlerce sağlıkocağında, bugün, bu sistem gayet güzel bir şekilde yürümektedir. Bu itibarla, Sayın Milletvekilimize, ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'nın, 15.10.2003 tarihli ve sperm ve yumurta transferine ilişkin sözlü soru önergesine cevap vermek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, 21 Ağustos 1987 tarihli Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliğiyle bazı değişiklikler yapılmış olmakla birlikte, bu durum, aslında, tanzim edilmiş durumdadır. Çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlerin, sperm ve yumurta nakline, transferine ilişkin uygulama usul ve esasları, uygulamayı yapacak merkezlerle ilgili nitelikler bu yönetmelikte ayrıntılı bir şekilde vardır.

İlgili yönetmelikle aranılan en önemli hususlardan biri, başvuracak çiftlerin evli olması zorunluluğudur. Ülkemizde, evli çiftlerin, bir başkasına ait sperm veya yumurtalarla çocuk sahibi olması mevzuat gereği yasaklanmış durumdadır. Çocuk sahibi olmak isteyen evli çiftlerin, ülkemizde, kendi sperm ve yumurtalarıyla çocuk sahibi olmaları mümkünken, yurt dışına gitme nedenlerine ilişkin olarak Bakanlığımıza ulaşan herhangi bir resmî bilgi ve başvuru bulunmamaktadır.

Yönetmelik çerçevesinde, çocuk sahibi olamayan evli çiftlerden tıbben uygun görülenlerin ilgili metotlar vasıtasıyla çocuk sahibi olmalarının sağlanması amacıyla sperm ve yumurta transferi uygun görülmektedir; ancak, sadece evli çiftlerin birbirine sperm ve yumurta transferi... Evli çiftlerden alınan bu sperm ve yumurtaların başka adaylarda kullanılması, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yasaktır. Bu nedenle, yasal olarak, halen ülkemizde mevcut kamuya veya özel sektöre ait merkezlerde evli olmayan çiftlerin bu yolla çocuk sahibi olmaları mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evli olmayan şahısların yapay döllenme metoduyla çocuk sahibi olmalarının bugünkü mevzuatla yasaklandığını ifade ederken, bundan böyle de Hükümetimizin bu konu üzerinde hassasiyetle duracağını ve bu hususta, eğer, kanundışı birtakım uygulamalar varsa, bunların da üzerine dikkatle ve kararlılıkla gideceğimizi, özellikle ifade etmek istiyor, Sayın Milletvekilimize ilgisi için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çanakkale Milletvekilimiz Sayın İsmail Özay'ın, 21.11.2003 tarihli ve Gökçeada Devlet Hastanemizde 8 Kasım 2003 günü bir vatandaşımıza yapılan tıbbî müdahaleye ilişkin sözlü soru önergesine cevap vermek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, Çanakkale İlimizin Gökçeada İlçesinde 8 Kasım 2003 günü üzücü bir olay meydana gelmiş ve 66 yaşında Sabri Kaya adlı bir vatandaşımız, motosikletle, duran bir minibüse arkadan çarparak yaralanmış, yaralanma sonrası Gökçeada Devlet Hastanemize getirilmiştir. Olay günü, söz konusu hastanemizde 1 çocuk hastalıkları uzmanı ve 4 pratisyen hekimimizin görevleri başında olduğu tespit edilmiştir. Üroloji uzmanının senelik izinde olduğu, dahiliye uzmanının da raporlu olduğu tespit edilmiştir. Görev başındaki hekimler, yaralıya gerekli acil müdahaleleri yapmışlar ve söz konusu hastanede genel cerrahi uzman kadrosunun boş olması dolayısıyla, Ada'daki 5 inci Komando Alayından bir genel cerrahi uzmanıyla konsültasyon yapılmış ve bu uzman tarafından yapılan muayenede, hastada, boyun kırığı, kol ve bacaklarda tam felç tespit edilmiş, gerekli tıbbî müdahale ve solunum desteği sağlanarak, hastanın Çanakkale Devlet Hastanemize sevki istenmiştir.

Değerli milletvekilleri, şunu özellikle ifade etmek istiyorum ki, bu kabil hadiselere büyük bir hassasiyetle yaklaşıyoruz ve vatandaşımızın nakli hususunda, mutlaka, gerekeni, temin edilebilen en seri vasıtalarla yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu olayın da incelenmesinde olayın bu şekilde cereyan ettiğini şimdi huzurlarınızda ifade edeceğim.

Bu tip acil hasta nakilleri için, hem Sahil Güvenlik hem de Hava Kuvvetleriyle yürürlükte olan protokoller vardır ve bu tip acil vakalarda, hastalar, Denizcilik İşletmelerine bağlı gemilerle -hava muhalefeti olmadığı takdirde- Çanakkale Devlet Hastanesine sevk edilebilmektedir.

Önergede söz konusu edilen vakayla ilgili olarak, hastane başhekimi ve olaydan haberdar edilen ilçe kaymakamımızın çabalarına rağmen, hava muhalefeti dolayısıyla olumsuz cevap alınmıştır bu şekildeki bir nakil açısından ve olumsuz hava koşulları yüzünden hastanın anında Çanakkale'ye nakledilememesi sebebiyle, Çanakkale Devlet Hastanesi beyin cerrahi uzmanıyla gerekli konsültasyon yapılmış ve buradaki genel cerrahi uzmanı, beyin cerrahiyle bir tedavi planlamış ve bu tedavi konusunda görüş ve mutabakat sağlanmıştır. Hasta, hava muhalefetinin ortadan kalkışıyla, 9.11.2003 tarihinde Çanakkale Devlet Hastanesine nakledilmiş; hastanede çekilen tomografilerinde omurilik kopması tespit ve teyit edilerek, daha önceki teşhis ve tedavide herhangi bir eksiklik olmadığı da belirlenmiştir. Konunun uzmanları, bu hastalar için yapılması gereken müdahaleleri gayet iyi bilmektedirler.

Bu arada, hasta yakınlarına hastanın durumunun ağır olduğu, kol ve bacaklarda tam felç olduğu, solunum kaslarının çalışma yetersizliği dolayısıyla, akciğerlerin solunuma tam katılamadığı belirtilmiş ve hasta takibe alınmıştır. Bu tip vakalarda, omuriliğin tamir veya dikilmesi herhangi bir şart altında mümkün olmayıp, bu hastalarda destekleyici tedavi yapılmaktadır. Solunum kasları yetersizliği varsa, hastaların kaybedilmesi de görülmektedir. Olayda da, hasta, yoğun bakıma alınmış ve gerekli tedavileri yapılmış olmasına rağmen, ne yazık ki, kaybedilmiştir.

Gökçeada Devlet Hastanesinde görevli personelin gerekli tıbbî müdahaleyi yaptıkları ve olayda herhangi bir ihmallerinin olmadığı anlaşıldığı için, Gökçeada Kaymakamlığı ve Çanakkale Valiliği tarafından da haklarında bir soruşturma gereği duyulmamıştır.

Değerli milletvekilleri, şunu huzurunuzda özellikle ifade etmek isterim ki, herhangi bir biçimde, gerek doğrudan yapılan müracaatlarla, hasta veya yakınlarının şikâyetleri sebebiyle, gerek basın yoluyla bize ulaşan bilgilerle, gerekse Bakanlığımızda oluşturmuş olduğumuz Alo 184 SABİM hattına ulaşan bilgilerle, bu kabil ihmal düşüncesi olan vakaları çok büyük bir titizlikle değerlendiriyor, gerekenlerde soruşturmaları yapıyor, idarî ve adlî cezaların verilmesi konusunda da hassas davranıyoruz. Ancak, bu olayda böyle bir kusura rastlanmamıştır.

Sağlık hizmetlerinde zihniyet değişimini esas alan ve "önce insan" diyerek yola çıkan Hükümetimizin Sağlık Bakanı olarak, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğümüzce, hem afet durumlarında hem de bu tür vakalarda kullanılması amacıyla, Savunma Sanayi Müsteşarlığı aracılığıyla, toplam 15 adet deniz ambulansı alımı için girişimde bulunmuş durumdayız. 2005 yılı sonuna kadar, sipariş edilmiş olan 4 adet deniz ambulansı teslim alınmış olacaktır ve bunlar da, bölgesel görev alanları tespit edilerek ve dağıtılarak, hizmete sokulacaktır. Sayın Milletvekilimize, ilgisi için teşekkür ediyorum.

Bu arada, özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'nun yüksek  bölgelerinde kışın kar yağışı dolayısıyla ulaşılamayan köylerimiz için, beldelerimiz için, buralara ulaşabilecek vasıfta, özel donanımlı araçlar alma hususunda şu anda teşebbüste bulunduğumuzu sayın milletvekillerimize, Yüce Heyetinize ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, cevaplayacağım son soru önergesine geldim. Mersin Milletvekilimiz Sayın Dr. Hüseyin Güler'in, 12.12.2003 tarihli, aile hekimliği uygulamasıyla ilgili bir soru önergesi var.

Hepimizin çok iyi bildiği gibi, yıllardır, ülkemizde, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde ve sunumunda çeşitli sorunlar yaşamaktayız. Ülkemizde, 1960'lı yıllarda iyi tasarlanmış bir kanunî düzenlemeyle, Prof. Dr. Nusret Fişek  tarafından oldukça iyi tasarlanmış bir kanunî düzenlemeyle bir sosyalizasyon uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulamada, köylerde sağlıkevleri, şehir tipi sağlıkevleri, sağlıkocakları, ikinci basamak, üçüncü basamak hastaneler şeklinde bir sevk zinciri çerçevesinde bir hizmet planlaması yapılmıştır. Bizimle, aşağı yukarı, bu dönemlerde bu planlamayı yapmış olan Avrupalı ülkeler var. Bunlardan bir kısmına bizzat ben de inceleme ziyaretlerinde bulundum. Bu ülkelerde, ülkemizdeki sosyalizasyonun mantığına benzer, bazı ülkelerde, bir mantıkla, sağlık hizmetleri, hakikaten, çok güzel bir biçimde verilmiş geçtiğimiz kırk yıl içerisinde ve bebek ölümleri, anne ölümleri, bunun gibi sağlık göstergeleriyle ilgili birçok hususta, hakikaten, o ülkelerle ara epeyce açılmış.

Yalnız, burada önemli bir nokta var. Bu ülkelerde de, sistemin, şimdi, revize edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Yani, Finlandiya, Danimarka, İngiltere, Avusturya, bu gibi ülkeler, sosyalizasyon mantığını, daha sonraları, Alma-Ata Konferansında, Dünya Sağlık Örgütünce "herkese sağlık" şeklinde özetlenmiş olan hizmet mantığını, bugünün şartlarına uydurmak için yoğun bir çaba içerisindeler ve hemen bütün ülkelerde şunu görüyoruz: Verilmeye çalışılan yeni hizmet modelinin ismi aile hekimliği. Buna geç başlayanlar var, yakın zamanda başlayanlar var; ama, sistem, tamamen buna dönüştürülmeye çalışılıyor.

Şimdi, açıkça ifade etmek isterim ki, başlangıçta, aile hekimliğiyle ilgili tartışmalar kamuoyunda yapılmaya başlandığında, bazı meslek örgütleri, bu konunun aleyhinde bir tavır sergilediler ve bu meslek örgütleri, bize, bazı örnekler gösterdiler ve dediler ki: "Tamam, mesela İngiltere'de, Fransa'da, Hollanda'da, Almanya'da, Avusturya'da, Belçika'da aile hekimliği var; ama, Finlandiya ve Küba'da farklı sistemler var ve o sistemler de mükemmel çalışıyor." Biz, kendilerini de davet ederek Küba'yı ziyarete gittik. Bunları şunun için söylüyorum: Soru önergesinde "aile hekimliği konusunda sivil toplum örgütleri ve TTB'den görüş alınmış mıdır" deniliyor. Kendilerini de davet ettik ve önerdikleri şekilde Küba'ya da gittik ve gördük ki, orada da aile hekimliği var. Finlandiya'ya gittik, gördük ki, orada da aile hekimliği var; ama, sistematik yapı, artık, gittikçe, hastanın veya bireyin pasif olduğu, hekimini seçemediği sistemden, hekimini seçtiği sisteme dönüşüyor; farklılık burada. Bu ülkelerde de; yani, Küba'da da, Finlandiya'da da, daha birçok ülkede de, bugünkü modern anlamıyla aile hekimliğini henüz uygulamaya başlamamış birçok ülkede de, yine aile hekimliği modeli uygulanıyor; yani, kişilerin bir hekimi var, belli bölgede, belli sayıdaki kişiyi bir hekim takip ediyor, bir genel pratisyen, aile hekimi uzmanı o kişileri takip ediyor, onların kaydını yapıyor. Sadece hastalıklarında değil, sağlıklarında da onların hekimliğini yürütüyor ve bir entegre sistem içerisinde kendi aile sağlığı elemanlarıyla birlikte, hastane kapılarına insanların yığılmasını önlüyor, önlemeye çalışıyor. Bir anlamda, sağlık önderliği yapıyor, koruyucu hekimlik yapıyor, gereğinde hastaneye sevk ediyor vatandaşları ve hastaneye sevk ettiği zaman da oradan aldığı sonuçları yine kendisi takip ediyor. Yani, hasta veya birey, hiçbir zaman sahipsiz kalmıyor. Bir başka ifadeyle, anne karnında başlıyor sağlık hizmeti, ölünceye kadar düzenli bir biçimde devam ediyor. Sistemin düzenli çalıştırıldığı ülkelerde görüyoruz ki, bir aile hekimiyle, bir vatandaşın münasebeti ortalama, sekiz ilâ oniki yıl sürüyor; böyle düzenli, güvenli bir ilişki ortaya çıkıyor.

Bu ülkelerden, aile hekimlerine veya birinci basamak hekimlerine ödeme yapılan, kısmen katkı payı ödenen ülkeler de var. Biz bu sistemleri AK Parti Hükümeti olarak sizlere sunduğumuzda "sağlık hizmetleri ücretli olacak bundan sonra" deniyor. Hayır, biz -katkı payı ödemeleri bu ülkelerin önemli bir kısmında olmasına rağmen- modelimize, kendi ülkemizin özelliklerini dikkate alarak aile hekimliği aşamasında hiçbir katkı payı ödenmemesini koyuyoruz. Vatandaşlarımız, yine bu yıl içerisinde getireceğimiz genel sağlık sigortasının güvencesinde bu hizmetleri rahatlıkla alacaklar, herhangi bir ücret ödemeyecekler. Bu hizmetleri alırken, gerek koruyucu sağlık kısmında gerek tedavi edici sağlık kısmında herhangi bir ücret ödemeyecekler. Bugüne kadar hiç yapılmamış bir işi başlatıyoruz; diş sağlığı hizmetleriyle ilgili olarak özellikle, çocuk sağlığı alanında da yeni bir atılım başlatıyoruz; bu şekilde hizmeti alacaklar 

Aslında, bugün uygulanması gereken; ama, kırk yıl içerisinde yeterince uygulanamamış olan sosyalizasyonun bugünkü uygulanmaya çalışılan modelden en önemli farkı şu olacaktır: Kişiler, hekimlerini özgürce seçebilecekler ve bu hekimler de, kendilerini seçen bireyler sayısınca kazanacaklar. Hekimlerimizin ve diğer sağlık çalışanlarımızın, aile sağlığı elemanlarımızın belli bir taban gelirin üzerindeki gelirleri halk tarafından belirlenmiş olacak. Biz, inanıyoruz ki, bu şekilde, sağlık çalışanlarımız daha iyi motive olacaklar, halkımıza daha güler yüzlü, daha dikkatli bir hizmet gidecek, kayıt sistemleri düzenli hale gelecek, hastane kapısındaki yığılmalar azalacak...

Biliyorsunuz, Yüce Meclisimizin takdirleriyle, bu husustaki Aile Hekimliği Pilot Yasamızı çıkardık ve içerisinde bulunduğumuz Ocak 2005 itibariyle Düzce İlimizde uygulamalarımıza başlıyoruz. 2005 yılının sonlarına doğru, âdeta, bir atölye gibi değerlendireceğimiz bu ilimizdeki sonuçlarla, asgarî 5 ilimizde daha pilot çalışmalarımıza başlayacağız, 2006 ve 2007'de de yaygınlaştırma çalışmalarını yapacağız.

Değerli arkadaşlarım, aile hekimliğine geçiş noktasında süre itibariyle genellikle beş ilâ sekiz yıl öngörülmektedir; birçok ülke böyle bir planlama yapmıştır; ancak, biz, halkımızın bu husustaki ihtiyaçlarının, sağlık ihtiyacının artık ertelenemez bir aşamaya geldiğini görerek, bu süreyi kendimiz için üç yıl olarak belirledik. Hakikaten, sürecin çok zorlu geçeceğini biliyoruz; işimizin çok kolay olmadığını da biliyoruz; ama, bu hususta, yine, Dünya Sağlık Örgütünün bütün sağlık yöneticilerine ifade ettiği biçimiyle, Sayın Başbakanımızın, Hükümetimizin ve siz Heyetin bu meselenin arkasında durduğunu bildiğimiz için, desteğinize güvendiğimiz için bu üç yılı önümüze bir hedef olarak koyduk. Ümit ediyorum ki, bu süre içerisinde, halkımıza, çok daha düzenli, çok daha adil, kolay ulaşabileceği bir sağlık hizmetini sunmuş olacağız.

Bu hususta yaptığımız çalışmalar 20 000'e yakın pratisyen hekimimizin, aile hekimi olmak üzere, şimdiden hazır olduğunu bize göstermektedir. Dolayısıyla, hekimlerimiz bu meseleye karşı değildir. Nasıl karşı olsunlar ki, hem daha çok kazanabilecekler hem halkımıza daha iyi bir sağlık hizmeti sunulacak hem de -bunu, tırnak içerisinde, üzülerek ifade etmeliyim- pratisyen hekimlerimizin, âdeta, bir sevk memuru gibi görüldüğü, reçete yazma memuru gibi görüldüğü bir ülkede, biz, bu hekimlerimize, layık oldukları, hakları olan o itibarlarını bu şekilde, yeniden iade etmiş olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zannediyorum, 40 dakika içerisinde bütün sorulara cevap vermiş oldum.

Hükümet ve Bakanlık olarak tek amacımız, milletimizin, hak ettiği sağlık hizmetini, çağdaş normlarda, hakkı olduğu biçimiyle almasını sağlamaktır. Bu amaca yönelik her türlü katkıya açık olduğumuzu tekrar ifade ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Melik, önerge sahibi olarak, konuyla ilgili, yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz.

Buyurun.

MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, ben, Urfa İl Sağlık Müdürlüğüne yapılan atama ve ondan sonra görevden almayla ilgili soru önergemi yaklaşık birbuçuk yıl önce vermiştim. Bugüne kadar yazılı bir cevap dahi gelmedi.

Bildiğiniz gibi, birçok bakanlığa sözlü soru önergeleri veriyoruz, belirli bir süre sonra da, bize bunların yazılı cevabı geliyor.

Şimdi, verdiğim bu soru önergesinin birbuçuk yıl içerisinde zaten hiçbir anlamı kalmıyor ve bir milletvekili olarak da denetleme görevimi yapamadığımı, herhalde, hepiniz görüyorsunuz.

Yine de, birbuçuk yıl sonra da olsa, bana cevap verdiği için Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melik.

Sayın Akdemir, önerge sahibi olarak, buyurun.

DURSUN AKDEMİR (Iğdır) - Efendim, benim önergem yoktu. Yalnız, Sayın Bakanımız Recep Akdağ Beye, bir konuya açıklık getirmesi için, bir soru sormak istiyorum.

Yapmış olduğu açıklamaya göre -yanlış anlamadıysam- sosyalizasyon ile aile hekimliği arasındaki en önemli fark, aile hekimliğinde hastanın hekimini kesin olarak seçeceğidir. Bu konuda -acaba ben mi yanlış anlıyorum- aile hekimliğinde, belli grup hastaların, daha doğrusu, belli adreste yaşayanların, o bölgedeki aile hekimlerine gitmesi durumu ortaya çıkmıyor mu? Dolayısıyla, hekim seçme özgürlüğü değil, belli bir coğrafyada yerleşik olan kişilerin, o bölgedeki aile hekimini seçme zorunluluğu ortaya çıkıyor gibi. Acaba, pilot uygulamadan sonra, öyle bir değişiklik mi getirilmek isteniyor? Bu konuya, herhalde, bir açıklık getirilmesi gerekli; o nedenle soru sordum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akdemir.

Yalnız, önerge sahibi olmadığınız anlaşılmıştır. Tüzüğe göre, böyle bir uygulamamız yok. Önerge sahibi olduğunuzu düşünerek biz size söz vermiştik. 

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, cevap verebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Sayın Başkanım, Sayın Milletvekilimize bir açıklama fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.

Tabiî, hekim seçme özgürlüğünden bahsederken, ister istemez, insanlar, kendilerine en yakın bölgedeki hekimler arasından bunu seçeceklerdir. Özellikle, kentsel bölgelerde, biz, vatandaşın hekimini seçmesi konusunda bir sınırlama getirmeyi düşünmüyoruz; ama, tabiîdir ki, örneğin Ankara'nın Keçiören Semtinde oturan bir vatandaşımız Keçiören Semtindeki aile hekimini seçecektir; yani, Etimesgut'taki aile hekimini seçerse, bu, ona ulaşması açısından, kendisi için ciddî bir zorluk oluşturur. Biz, fırıncımızı seçerken de, kuaförümüzü seçerken de bu böyledir; tabiî ki, bunları, kendi çevremizdeki kişilerden seçeceğiz; ama, çevremizde 20 hekim varsa, bunların arasından dilediğimizi seçebileceğiz; yani, 20 kişi varsa 20 kişinin içinden, 10 kişi varsa 10 kişinin içinden, hatta, 2 kişi varsa -dar bölgelerde, kırsal bölgelerde bunlar olabilir- 2 kişinin içinden bu seçimi yapacağız.

Sonuç itibariyle, seçme hakkımız olacak ve bu, sağlık çalışanları, özellikle hekimler açısından da olumlu bir rekabet duygusunu ve yarışma duygusunu ortaya koyacak; hiç kimse "kardeşim, bugün git, yarın gel", "bitti bugün muayene", "ben bugün sana bakamayacağım" hatta, vatandaşla arasında bir sıkıntı olursa "kardeşim, kime şikâyet edersen et" diyemeyecek. Yani, alıştığımız şeylerin ortadan kalkması için bunları yapıyoruz. Böylece, vatandaşımız, hekimini, seçerek de ödüllendirmiş olacak.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sözlü sorular için ayrılan 1 saatlik süre tamamlanmıştır.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.15


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.33

BAŞKAN : Başkanvekili Sadık YAKUT

KÂTİP ÜYELER : Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet KÜÇÜK (Çanakkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 46 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyoruz.

Alınan karar gereğince, bu kısmın 198 inci sırasında yer alan, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmesine başlıyoruz.

VII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 29 milletvekilinin, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/238)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Meclis araştırması önergesi Genel Kurulun 8.12.2004 tarihli 29 uncu Birleşiminde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri, hükümet ve gruplar için 20'şer dakika, önerge sahipleri için 10 dakikadır.

Hükümet adına, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, konuşma süreniz 20 dakikadır.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Akaryakıt kaçakçılığı -isminden de biraz anlamlı olarak bahsetmek istiyorum- epey can sıkıcı ve bizi üzen bir konu. Bakanlığımız bu konuda uzunca bir süredir diğer bakanlıkların ilgili birimleriyle çok ciddî bir çalışma içinde. Ancak, detaya girmeden önce, bu noktada size işin büyüklüğünü rakamlarla ifade etmek istiyorum, olayın vahametini ve ciddiyetini iyi bir şekilde görelim diye.

Rakam olarak bakacak olursak, toplam akaryakıt piyasası 25 milyar dolar civarında ve petrol arzı olarak da rakama bakarsak, 34 400 000  tonluk bir petrol arzı var. Bunun 9 700 000 tonu ithalatla karşılanıyor. 3 800 000 ton da ihraç ediyor gözüküyoruz. Akaryakıt olarak bakarsak, tüketim miktarımız da, toplam olarak 30 600 000 ton. Ama, bu hesaplarda şunu görüyoruz: Maalesef, bir kaçakçılık var. Biz, bu kaçakçılık miktarını yapılan hesaplamalarla tespit edebiliyoruz; bir de, istihbarî raporlarla elde ettiğimiz rakamlarla bunu görüyoruz ki, bu, 2 milyar dolar civarındadır. Daha fazlaydı; fakat, aşağı yukarı bir senedir -ki, daha evvele de dayanıyor- kontrol dozajını, denetleme dozajını artırdık ve bu rakam şu anda  2 milyar dolar civarında. Bunun kabaca yüzde 80'inin denizden olduğunu, yüzde 20'sinin de diğer yollardan olduğunu hesap ediyoruz.

1996-2003 yılları arasında olayı incelediğimiz zaman, şöyle garip birtakım verilerle karşılaşıyoruz:

Otomobil sayısı yüzde 45 artmış; halbuki, benzin ve LPG'deki artış yüzde 9 civarında.

Motorine baktığımız zaman, burada durum, maalesef, daha vahim. Ağır vasıta sayısı yüzde 63 artmış, motorindeki (mazottaki) artış ise yüzde 12 civarında. Yani, ağır vasıta yüzde 63 arttığı halde, nedense, motorindeki artış yüzde 12'de kalmış.

Biz, bunun üzerine çok ciddî olarak gidiyoruz ve bunu yapanların da gözünün yaşına bakmayacağız; bunu, kesinlikle bilin; ama, burada amacımız, bu işleri yapanların sistemin içerisine girmesini sağlamak; yani, caydırıcı unsurla, bunları sistemin içerisine sokmak. Bununla ilgili çok bilinçli, çok ciddî faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Piyasaya bakacak olursak -biraz daha rakam vereyim size- 25 milyar dolarlık bu petrol piyasasında, 21 adet büyük akaryakıt şirketi, 56 adet de LPG dağıtım ve pazarlama şirketi var. Akaryakıtta 13 000 bayi var ve13 000 bayide, yaklaşık 50 000 kişi çalışıyor. LPG'de ise, 18 000 ana bayi var, 30 000 tali bayi var ve 400 000-450 000 kişi de burada çalışıyor; yani, böyle, büyük, dev bir sektör ve biz, Petrol Piyasası Yasasıyla, bu çalışmaları, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna devrettik. Yani, bunu da, serbest piyasaya geçmek adına yapıyoruz ve 1 Ocaktan itibaren de, akaryakıt, petrol fiyatları serbest hale geçti.

Şimdi, böyle bir durumda -size, gözünüzün önüne bir gelsin diye söylüyorum- 30 tonluk bir tankeri düşünün; bu tanker, eğer, mazotla yüklüyse, ÖTV ve KDV kaybına 40 milyar lira olarak bakabilirsiniz. Yani, gözünüzün önünden geçen bir tankere 40 milyar liralık bir ÖTV ve KDV kaybı şeklinde bakabilirsiniz, yaklaşık olarak. Böyle bir kayıp, bizim ekonomimizi doğrudan etkiliyor. Biz, IMF'den kredi almak için uğraşırken... Kredi... Bu, bizim kendi özkaynağımız; kendi kaynağımızdan bunu kaybediyoruz. Dolayısıyla, ekonomimizi bu gayet olumsuz bir şekilde etkiliyor.

Öbür taraftan baktığımız zaman, standartdışı yakıtlarla araçların motorları berbat oluyor. O da bir ekonomik kayıp. Ki, bu, hesaba kitaba henüz daha vurulmadı.

Onun dışında, ayrıca, çevre kirliliği... Çünkü, standartdışı olunca, doğrudan doğruya ham petrolü bile "kalorifer yakıtı" diye satabiliyorlar bunlar. Ve kükürdüyle çevreye zarar veriyor, kurşunuyla zarar veriyor, diğer zararlı maddeleriyle zarar veriyor.

Şimdi, böyle olunca, tabiî, biz bunun üzerine yürüyoruz, çok ciddî olarak yürüyoruz ve gerek emniyet birimlerimizle gerekse jandarmayla, gümrüklerle bu çalışmayı çok sıkı bir şekilde sürdürüyoruz ve biraz önce söylediğim gibi, bunların sistemin içine girmesini arzu ediyoruz. Zaten, sektörün de -memnuniyet verici bir tarafı- çok büyük bir kısmı bundan müşteki, şikâyetçi. Onlar da bunun düzelmesini çok arzu ediyorlar ve sektörün temsilcilerinin, sektörün doğrudan doğruya ilgililerinin de bu konuda bize çok candan, çok samimî yardımları var; ama, bizim buradaki esas amacımız, bunu kökünden ve çok sistematik ve bilimsel bir şekilde çözmek. Seneler önce de, biz, bunun üzerinde rahmetli Adnan Kahveci ile beraber çalışmıştık; TÜBİTAK'ta beraber çalışırken de, daha sonraki benzer çalışmalarda da üzerine gitmiştik. O, daha çok pompa istasyonlarıyla ilgiliydi; ama, şimdi biz bunu kökünden çözmek niyetindeyiz.

Gördüğümüz şey şu: Aslında yasalar var; fakat, esas olan, bu yasaların uygulayıcıları; yani, insan faktörü burada çok önemli. Bu noktada çok ciddî tedbirler almamız lazım. Bir de, devlette bu işle ilgili olan kurumların sayısı çok fazla; birbirleriyle görev kesişmeleri ve görev boşlukları var. Bunları bir sistematik haline getirmeye çalışıyoruz. Ama, bu noktada bunların üzerine çok kararlı bir şekilde gidiyoruz. Zaten bizim de bir yerde kaderimiz bu; gerek elektrikte, gerek kömürde, gerekse doğalgazda hep bu yanlışlıkların üzerine kararlı bir şekilde gittik. Malum, doğalgazdaki indirimleri biliyorsunuz, kömürde çok büyük bir piyasayı kontrol etmeye başladık ve bundan dolayı kömür fiyatlarında düşüşler oldu. Şu anda yaptığımız hesaba göre, Türkiye'de geçen seneye göre ton başına 50 dolar civarında düşüş var, TKİ'de yaptığımız çalışmalarla. Hem fakir fukaraya dağıttığımız kömürle hem de piyasaya girerek bu fiyatları kontrol etme yönünde çalışmalarımız var.

Elektrikte, bildiğiniz gibi 660 000 elektrik hırsızını -elektrik hırsızı diyorum ben bunlara artık- yakalamış durumdayız; bunların üzerine gidiyoruz. Şimdi sıra bunda. Bunda da zaten yoğun bir çalışmayla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

Şimdi, burada, yaptığımız çalışmalarla ilgili bazı bilgiler vermek istiyorum. Olayın yalnız bir güvenlik sorunu olmadığını bilmenizi arzu ederim. Bu aynı zamanda sosyal bir konudur, sosyal boyutu olan bir olaydır. Onun için olayı sadece bir güvenlik boyutuyla, ekonominin dar kalıpları içinde almamamız gerekiyor. Olayın sosyal boyutu son derece önemli. Onun için bunu birlikte düşünmemizde yarar var.

Ülkemizde genel olarak ithalat, transit ihracat ve antrepo rejimlerinin suiistimaliyle ortaya çıkan petrol ürünleri kaçakçılığında şu noktaları tespit ettik: Deniz araçları kullanılarak ihraç amaçlı petrolün içpiyasaya sürülmesi, dağıtım şirketlerinin izin alınan miktardan fazla akaryakıtı ülkeye sokmaları, petrol boru hatlarına vana takılması, transit olarak ülkemizden geçirilen akaryakıtın yurt içinde satılması, ham petrolün kalorifer yakıtı olarak satılması, solvent, redüktör ve dişli yağının akaryakıta katılması yoluyla gerçekleştiriliyor.

Tabiî, bu, ülkemizin öteden beri kanayan bir yarası; biraz önce size anlattım. Bu, özellikle 1996 yılından itibaren çok daha kötü bir durum arz etmişti; ancak, dediğim gibi, iki yıldır üzerlerine çok ciddî olarak gidiyoruz.

Peki; neler yaptık, bununla ilgili olarak Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele Koordinasyon Çalışma Grubu kuruldu. Bunun içinde Gümrük, Denizcilik Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı, Jandarma, Sahil Güvenlik, Enerji Bakanlığı, Maliye var. Bunların hepsi bir bütün halinde, bir koordinasyon merkezi kurduk; bunlar çok ciddî çalışıyorlar; ancak, karşımızdaki insanlar da maalesef çok sistematik çalışıyorlar ve bu sistematik çalışmayı bizim mutlaka tersine çevirmemiz lazım. Romalı bir düşünürün "tehlike asla tehlikesiz yenilemez" diye bir sözü var. Biz bunun tehlikesini de biliyoruz; ama, bunun üzerine çok ciddi bir şekilde, çok kararlı bir şekilde gidiyoruz.

Bunlarla ilgili rakamlardan bazı bilgiler vereyim size: İki yıllık dönemde Emniyet Genel Müdürlüğümüzce gerçekleştirilen 425 kaçak akaryakıt operasyonunda toplam 4 300 000 litre kaçak mazot ve türevi ele geçirildi, bu olaylarda 722 kişi yakalandı. Jandarma Genel Komutanlığınca gerçekleştirilen -ki, çok sistematik çalışıyor; ben buradan ilgili komutanlara teşekkür ediyorum ve takdirlerimi sunuyorum- 3 421 kaçak akaryakıt operasyonunda 16 170 000 litre kaçak mazot ve türevi ürün ele geçirildi, 5 468 kişi yakalandı. Sahil Güvenlik Komutanlığınca da gerçekleştirilen 27 kaçak akaryakıt operasyonunda 1 715 000 litre kaçak mazot ve türevi ürün ele geçirildi ve toplam olarak, iki yıllık dönemde, 3 873 kaçakçılık olayında yaklaşık 22 190 000 litre akaryakıt ürünü ele geçirildi. Peki, bu, yeterli mi; kesinlikle yeterli değil. Bu, son derece, daha ciddî olarak üzerine gitmemiz gereken bir konu ve bunun üzerine gidip, mutlaka, bu konuyu, teknik yönden de çözmek durumundayız; zaten, bu, bizim görevimiz.

Bununla ilgili olarak çok ilgi çekici metotlar var. Ben, bu metotlara, burada girmek istemiyorum zamanınızı almamak için; ama, çok ilginç metotlar uygulanıyor. Bunların içinde, sevk irsaliyelerinde yapılan numaralar, onun dışında, depolarla antrepolarla denizden uzatılan ilave borular var; bunlarla karşılaşabiliyorsunuz. Ayrıca, vanalarla ilgili, çok teknik -maalesef, bunlar, hep, parantez içinde ünlem olarak söylediğim acı gerçekler- olarak yapılanlar var. Ancak, bunlar, tabiî, bir yandan da parası olan insanlar olduğu için, aynı zamanda, kanunun deliklerinden, boşluklarından da yararlanmayı çok iyi bilen insanlar. Bunun için, yasal tedbirler anlamında, biraz önce söylediğim koordinasyon noktasında, bizim daha ciddî çalışmalar yapmamızı mecbur kılıyor; ama, dediğim gibi, burada, kararlıyız ve bunu da, diğer sorunlu işler gibi çözeceğiz.

Bununla ilgili bir yasa çıkardık biliyorsunuz, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununu ve burada, hemen hemen, iktidarıyla muhalefetiyle bir konsensüsle bunu çıkardık. Burada da aldığımız ciddî birtakım tedbirler var. Mesela, akaryakıt dağıtım şirketince lisans almaksızın lisansa tabi faaliyetlerin yapılması halinde 500 milyar lira, sahip olunan lisansın verdiği haklar dışında faaliyet gösterilmesi halinde 200 milyar lira, kanunun getirdiği yükümlülüklere uymayanlara kurumca 50 milyar lira... Bunların, ayrıca, lisanslarının iptal edilmesi meselesi var. Bu arada "ulusal marker" dediğimiz, kabaca depoya damlatacağınız bir kimyasalla, bunların karakteristiğini daha kolay takip edebileceğiniz uygulamayı, yasayla, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı olarak getirdik, bu yasalaştı. Şimdi, bunu, biz, Enerji Piyasası Düzenleme Kuruluna devrettik.

Bir yeni uygulamamız daha var, daha doğrusu bir yeni projemiz daha var; inşallah, bunu da uygulamaya geçirmeyi düşünüyoruz. Bütün bu depoları... Yani, alınan bu tedbirlerin yeterli olduğu noktasında tereddütlerimiz olduğu için, bunu kökünden çözmek için iki tane yol var.

Bunun bir tanesi, bu depoların, içine koyacağımız elektronik problarla, cihazlarla bir merkezden kontrolünün sağlanması. Bununla ilgili projemiz tamamlandı. Bu projeyi, yakında, sizlerin dikkatine ve kamuoyunun dikkatine arz edeceğiz. Bunu yaptığımız zaman, bir merkezden, mesela, Ankara'daki bir merkezden Türkiye'deki bu depoları kontrol etme imkânımız var; bu projeyi gerçekleştirdik. Bunu, ilk defa, burada, size açıklıyorum; ama, bunun uygulanması için, mutlaka, ayrıca karar almamız gerekiyor, bunun mutlaka tartışılması lazım.

Türkiye'de, bu noktada yapılması gereken faaliyetler var; çünkü, Türkiye'de, yaklaşık olarak 30 yerde 70 büyük depo var ve bu depolarda oluyor ne oluyorsa ve buralara gemilerle geliyor; gemilerde çift konşimento var; hangisini isterseniz onu gösteriyorlar.

Onun dışında, yurtdışına, biz, Irak'a petrol satıyoruz. Petrolün büyük bir kısmı Irak'a gitmeden dönüyor, içpiyasada satılıyor, belki oraya su gönderiyorlar, suyu boşaltıp, tekrar oradan petrol alıp geliyorlar. Bunları tespit ettik; ama, bunların kökünden çözülmesi için... Yoksa, biraz önce, sayılardan size bahsettim; şu kadar iş yakalanmış; ama, bunlar, aslında, ufak işler. Bunun, mutlaka, büyük işler noktasında ve kökünden çözülmesi için, bu dediğim birinci metodun mutlaka uygulanması lazım; yani, depoların kontrolü.

İkincisi de, bunların vergi meselesi. Tabiî ki, vergiler belli noktada olunca cazip hale geliyor; o da, Sayın Maliye Bakanımızın, Hazinenin ve Ekonomik Üst Kurulun birlikte yapacağı çalışmayla olacak. Dolayısıyla, olayın bu kısmını daha geniş, kapsamlı bir çalışmayla sürdürmek durumundayız.

Bir de, solvent ve bazyağı meselesi var; bu da apayrı bir konu. Bunlar, yakıt niyetine kullanılıyor ve buradaki rakam da yaklaşık 90 000 000 - 100 000 000 dolar; ama, bunun daha büyük zararı, paradan ziyade, motorların canına okuyor, motorları berbat ediyor, dişlilerin ömrünü kısaltıyor ve daha önemlisi, insan sağlığı için son derece zararlı kimyasalların, başta kükürt olmak üzere, atmosfere karışmasıyla zarar veriyor. Onun için, bu çalışmayı çok geniş kapsamlı olarak yürütüyoruz. Bu noktada da, dediğim gibi, 1996 yılından 2003 yılına kadar otomobil sayısında yüzde 45 artış varken benzin ve LPG yüzde 9 artıyorsa, ağır vasıtaların sayısında yüzde 63 artış varken motorin yüzde 12 artıyorsa, mutlaka bunun önüne geçmek için daha ciddî çalışmalar, daha kapsamlı çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bunun için de, çalışmalarımızı belli bir disiplin içinde sürdürüyoruz. İşin ciddiyeti açısından ve belli bir nezaketi açısından, yaptığımız ve yürüttüğümüz çalışmaların detayına daha fazla girmek istemiyorum; çünkü, bu noktada, biz, kararlıyız; aynı zamanda, sektörün çok büyük bir kısmının bize yardımcı olması ve dürüstçe, bu tedbirlerin alınması yönünde bizi desteklemesi, bize büyük güç veriyor. O bakımdan, ben, bu vesileyle, sektörün ilgililerine de ayrıca teşekkür ediyorum.

Ayrıca, bu konuda, komisyonun kurulması noktasında Meclisimizin alacağı kararı da takdire bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Dolayısıyla, Yüce Meclisimizin, araştırma konusundaki çalışmanın olması için alacağı kararı takdirine bırakıyorum. Zaten, biz, bu noktada, çalışma yapılsa da yapılmasa da, Bakanlık olarak, İçişleri Bakanlığı olarak, Maliye Bakanlığı olarak, Gümrük Müsteşarlığı olarak, bu konuda, çok ciddî olarak çalışmanın üzerindeyiz ve bu noktada, gerek Emniyet Teşkilatımıza gerekse Jandarma Genel Komutanlığına, hem şu anda yürüttükleri çalışmalar için hem de yürütecekleri çalışmalar ve yaptıkları başarılı operasyonlar için teşekkür ediyorum ve dediğim gibi, bu noktada, bu işi kökünden çözmek üzere, yoğun bir çalışma içinde olduğumuzu ifade ediyorum; bu noktada, bizi destekleyeceğinizden de eminim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Önerge üzerinde, AK Parti Grubu adına, Çankırı Milletvekili Sayın Tevfik Akbak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Akbak, konuşma süreniz 20 dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA TEVFİK AKBAK (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Bitlis Milletvekilimiz Sayın Vahit Kiler ve 29 arkadaşımızın, akaryakıt kaçakçılığının ekonomiye, insan ve çevre sağlığına verdiği zararların araştırılması ve gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partimiz Grubu adına söz almış bulunuyorum; konuşmama başlarken, Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kaçakçılık, insanlık tarihi boyunca süregelen ve toplumları büyük zararlara uğratan, kanun ve nizamlara uyanlara, devletlerin ekonomisine, zaman zaman sağlığa ve çevreye büyük zararlar veren çok önemli bir toplum sorunudur. Eski tarihlerde ilkel metotlarla icra edilen kaçakçılık, özellikle son yıllarda daha organize ve daha teknik yollarla yapılmakta olup, ortaya çıkan kayıtdışılık ve yasadışılığın verdiği zararlar da bir o kadar büyümüştür.

Kolay para kazanma arzusu, akaryakıttan alınan vergilerin yüksekliği ve kaçak akaryakıtın normal piyasa fiyatının çok altında olması, etrafımızda çok ucuza akaryakıt alınabilecek ülkelerin mevcudiyeti, ayrıca deniz yoluyla yapılan kaçakçılıkta sahillerimizin uzunluğu ve kontrolünün zor olmasıyla birlikte, buradaki rantın büyüklüğü, ülkemizdeki akaryakıt kaçakçılığının ana nedenleri arasındadır.

Değerli arkadaşlar, daha iki yıl öncesine kadar Türkiye'nin dört bir yanındaki benzin istasyonlarındaki ucuz mazot tabelaları, ülkemizdeki akaryakıt kaçakçılığının varlığını ve hacminin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne sermektedir.

Emniyet Genel Müdürlüğümüzün verileri çerçevesinde, ülkemizdeki akaryakıt tüketiminin yaklaşık yüzde 18'inin kaçak yollarla yurda giriş yaptığı, malî değeri tam olarak bilinmese de yaklaşık 8 milyar dolarlık bu kayıtdışı pazarın her yıl ülke ekonomisine 2 milyar ilâ 2 500 000 000 dolar civarında vergi kaybına neden olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle ülkemizde son yıllarda hızlı büyümelerin yaşandığı, fabrikalarda üretimlerin arttığı, otomobil satışlarının rekorlar kırdığı bir ortamda kayıtlı akaryakıt tüketimindeki büyüme hızı maalesef çok düşük görünmektedir. Bunun nedeni de, takdir edileceği üzere, kayıtlara girmeyen akaryakıtın varlığını göstermektedir.

Sayın Bakanımızın da konuşmasında belirttiği üzere, 1996 ve 2003 yılları arasında araç sayılarındaki artış ile akaryakıt tüketimindeki artışa baktığımızda bir dengesizlik ortaya çıkmaktadır. Bu tarihler arasında otomobil sayısındaki artış oranı yüzde 45, ağır vasıta sayısındaki artış oranı yüzde 63 olmuş iken -2004 yılındaki satışların bu bağlamda daha da arttığı aşikârdır- buna karşın benzin ve LPG tüketimindeki artış oranı yüzde 9, motorinde ise yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir. Oysaki, bu artış oranları arasındaki dengenin, büyük ölçüde birbirine paralellik arz etmesi gerekirdi.

Ayrıca, Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Gümrük Muhafaza tarafından, özellikle son iki yılda çok ciddî oranlarda kaçak akaryakıtın yakalanmış olması da, yasadışılığı gözönüne sermektedir.

Yine, Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Petrol Araştırma Merkezince yapılan analizlerde, piyasada satılan akaryakıtın yaklaşık 1/6'sının standartdışı olduğu tespit edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu gerçeğin tespitinden sonra, isterseniz bir de, kaçak akaryakıtın ülkemize nasıl girdiği, kaçakçılığın hangi yollarla yapıldığı noktasında duralım.

Öncelikli olarak, birçok sınır vilayetimizde TIR'ların, kamyonların, otobüslerin, çekicilerin, hatta otomobillerin orijinal depoları yerine daha büyük hacimli depolar konulmak suretiyle kaçakçılık yapılmaktadır.

İkinci bir yol olarak, doğu ve güneydoğu illerimizde ekonomik canlanmayı temin etmek amacıyla, bu illerin birkısım akaryakıt ihtiyacının ithalat yoluyla daha ucuza karşılanması esasına dayanan sınır ticareti kapsamındaki akaryakıtın bölge dışına satılmasıyla kaçakçılık yapılmaktadır.

Üçüncü bir yol olarak, serbest bölgeler veya gümrüklerden yüklenen transit akaryakıtın bir kısmı veya tamamı yurt içinde boşaltılmak suretiyle kaçakçılık yapılmaktadır.

Bir başka metot, balıkçı motoru veya deniz hizmet motoru gibi deniz araçlarının uluslararası sulardaki gemilerde mevcut akaryakıt zulalarından aldıkları kaçak akaryakıtı içpiyasaya sürmeleridir.

Yine, yabancı gemiler ve yurt dışındaki limanlara sefer yapacak olan Türk gemilerinin gümrük vergilerinden muaf olarak aldıkları akaryakıtı yurtiçine satmaları yoluyla gerçekleşen kaçakçılık da, bu yollardan biridir.

Özellikle kontrolün daha az olduğu Romanya, Bulgaristan ve Rusya gibi ülkelerden akaryakıt getiren gemiler, manifesto fazlası yakıtlarını kaçak olarak ülkemizde satmaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, bir başka kaçakçılık yolu da, kimya sanayii alanında kullanılmak üzere ithal edilen petrol türevlerinin, benzin ya da motorin içine katılarak satılmasıyla yapılmaktadır. Özellikle redüktör ve dişli yağı ile solventler, akaryakıta karıştırılarak haksız kazanç elde edilmektedir.

Konuya aydınlık getirmesi için bir istatistiği sizlere aktarmak istiyorum. Ülkemizin, yıllık redüktör ve dişli yağı ihtiyacı ortalama 5 000  ton iken, 2000 ve 2003 yılları arasındaki ithalatımız 296 000 ton olarak gerçekleşmiştir. Ortada, 281 000 ton arz fazlası bir yağ vardır ki, bu, muhtemelen akaryakıta karıştırılıp piyasaya sürülmüştür. Solventte de durum çok farklı değildir. Sadece 300 000 tonluk kimyasalın akaryakıta karıştırılması, millî ekonomimizde, yaklaşık 250 000 000 dolarlık bir vergi kaybına neden olmaktadır.

Son olarak, hükümetimizce, iyi niyetle, denizcilik sektörünün gelişimi için, 2004 yılı itibariyle, iç denizlerimizde yük ve yolcu taşımacılığı ve balıkçılıkta kullanılan deniz vasıtalarına ihtiyaçları nispetinde ÖTV'siz olarak satılan akaryakıtın amacı dışında kullanılması da, yukarıda sayılan maddelere ilave edilebilir.

Değerli arkadaşlar, bu örnekleri artırmak, çeşitlendirmek mümkündür. Yukarıda bir kısmını saydığım metotlarla yapılan kaçakçılığın ülkemiz ekonomisine verdiği zarar, sadece vergi bazında 4 katrilyon Türk Lirası civarındadır. Ayrıca, standartdışı bu akaryakıtlar, içlerindeki kimyasalların zararlı boyutları olması nedeniyle, ciddî anlamda çevre kirliliğine yol açmaktadır. Yine, bu akaryakıtlar, kullanılan araçlarda sık sık arızalara neden olmakta ve bu boyutuyla millî ekonomimizde büyük kayıplar ortaya çıkarmaktadır. Kaçak akaryakıtın araçları tahribatıyla verdiği zararın yaklaşık 1 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Yine, çok basit kimyasallarla elde edilen bu akaryakıt, özellikle kamyon ve otobüslerde, kaza esnasında, kullanıcılar ve çevredeki insanlar için yanıcı ve patlayıcı bir ortam oluşturarak, büyük risk ve tehlike yaratmaktadır.

Akaryakıt kaçakçılığının beraberinde getirdiği en önemli hususlardan birisi de, sosyal boyutudur ki, dürüst esnafın zarar etmesi ve satıcı ile müşteri ilişkilerinde güvensizlik oluşturmasıdır.

Değerli arkadaşlar, çok uzun süredir bu sektörün içerisinde olan bir arkadaşınız olarak, yaşadığım için söylüyorum; geçmişte yapanın ve satanın yanında kâr kaldı, halkımızın dürüst bayi ve tüccara olan güveni ve itimadı sarsıldı; kullanıcı da satıcı da, tabiri caizse, ne yapacağını şaşırdı. Dürüst satıcı satmakta zorlandı, alıcı da kaçak akaryakıt kullananlarla aralarında oluşan nakliye fiyatlarındaki fark nedeniyle rekabet edemez hale geldi.

Nakliyeci esnafı, bu haksız rekabet karşısında, istemeyerek de olsa, araçlarında ortaya çıkan zararlara rağmen, kaçak akaryakıta yöneldi. Bu başıboşluk zamanla TIR parklarının içerisine kadar ulaştı ve yaygınlaştı. Yasadışılık yaygınlaştıkça, yasal ve dürüst çalışan işletmeler zarar eder hale geldi.

Bunun dışında, vatandaşımız akaryakıt almaktan korkar oldu; ucuz ile kalite arasında zorlandı. Dürüst çalışmayanlar yüzünden, dürüst çalışanlar da maalesef itham edildi. Vatandaşımız bir başka yerden aldığı kaçak akaryakıtın aracına verdiği zararı diğer bir yerden aldığı akaryakıta bağladı ve zaman içerisinde müşteri ve bayi ilişkileri bozuldu.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin kanayan yarası olan akaryakıt kaçakçılığıyla daha etkin mücadele edilebilmesi için geçmişte birçok düzenlemeler yapılmıştır. Öncelikle, genel manada kaçakçılıkla mücadeleyi daha etkili yapabilmek için 1918 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, yerine daha büyük cezalar getiren 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Yasası yürürlüğe girmiştir. Petrol Piyasası Kanunu ve Lisans Yönetmeliğiyle, petrol piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi görevi EPDK'ya verilmiş; sektördeki sıkıntıların giderilmesi, piyasanın sağlıklı, güvenilir ve şeffaf bir yapıya kavuşturularak kaçakçılığın önlenmesi amaçlanmıştır.

Çalışmalarda daha etkin ve verimli olunabilmesi, mevzuat ve yetki karmaşasının ortadan kaldırılması için, Başbakanlık bünyesinde, Gümrük, Denizcilik ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları, Maliye Bakanlığı, Enerji, Ulaştırma, Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu yetkililerinden oluşan, Akaryakıt Kaçakçılığıyla Mücadele ve Koordinasyon Çalışma Grubu oluşturulması kararlaştırılmıştır.

Yine, kaçakçılığı önleme adına en önemli adımlardan bir tanesi de, 17.11.2004 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan ve 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile 7 nci maddesinin yürürlük tarihi 1.3.2005 tarihine bırakılan, Petrol Piyasasında Ulusal Marker Uygulamasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliktir. Ulusal marker uygulamasıyla birlikte, piyasa katılımcıları, hepsi lisanslaşmış olacak, standardın dışında kaçak akaryakıt çok daha çabuk tespit edilebilecek, kaçak akaryakıt satan bayilere ve dağıtıcı firmalara çok ciddî cezalar uygulanarak, sektörün kendi içerisinde bir otokontrol sistemi oluşturması sağlanacaktır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; kaçakçılığın önlenmesi adına yukarıda saydığımız yasal düzenlemeler ve tedbirler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının sıkı denetimleri çok önemlidir ve kısa vadede yapılması gereken de elbette budur; ancak, bütün bunlar tek başına yeterli değildir.

Uzun vadede, çevremize göre çok pahalı olan akaryakıt ürünleri üzerindeki yüksek vergi oranlarının zaman içerisinde düşürülmesi şarttır. Kaçakçılığın ulaştığı nokta ve yüksek fiyat, maalesef, ülkemizin geçmişte iyi yönetilemeyişinin neticesidir. Zira, bu yol, en kolay vergi alınabilen yol olarak seçilmiş. Bugün, ne yazıktır ki akaryakıt fiyatı içerisindeki vergi oranı yüzde 60, toplam vergi içerisinde akaryakıttan alınan vergi payı yüzde 25'tir. Bunun neticesi, içpiyasa ile komşularımız arasındaki fiyat uçurumu kaçakçılığı körüklemiş, kaçakçıların iştahını artırmış ve tüketiciyi de, ucuz olsun da nasıl olursa olsun noktasına getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz için çok acı olan bir gerçek de, dört bir yanı âdeta petrolle çevrili Türkiyemizde, petrolün arzu edilen düzeyde üretilememesidir. Tabiri caizse, komşu tarlada su fışkırırken, bizde kuraklık, susuzluk yaşanması gibi bir şey. Ne hikmetse, bizde, arzu edilen bu üretim, bir türlü gerçekleşememiştir.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde bir değişim başlamıştır. Halktan gücünü alan bir Meclis ve iktidar işbaşındadır. Hükümetimizin her alandaki gayretli çalışmalarına, Enerji Bakanlığımızın petrol ve doğalgaz arama noktasındaki gayretli çalışmaları da eklenmiştir. Bu vesileyle, Sayın Bakanımızı ve ekibini gönülden kutluyorum. Temennimiz ve gayretimiz, gelecek günlerin, düzelen ekonomisiyle, herkesi ve her şeyi çok yakından ilgilendiren, yolunda savaşlar yapılan, kan ve gözyaşı akıtılan petrol üzerindeki KDV ve ÖTV gibi vergilerin giderek azaldığı, yerli petrol üretimimizin hızla arttığı günler olmasıdır ve inşallah, milletimizin hak ettiği o günler yakındır. Aksi takdirde, akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili mücadele noktasında gösterilen gayretler eksik kalır, nihaî neticeye varılmaz.

Tabiî, Yüce Meclisimizin ve aziz milletimizin takdir edeceği üzere, yüksek oranlı ÖTV ve KDV'nin bir anda düşürülmesini beklemek, bütün iyi niyetli ve güzel çalışmalarıyla sektörün sorunlarını sahiplenen hükümetimize karşı da bir haksızlık olur.

Kısaca izaha çalıştığım akaryakıt kaçakçılığının ülkemize verdiği zararları, çıkarılan son Petrol Yasası, ulusal marker uygulaması, alınacak polisiye ve malî denetim ve tedbirler, umarım asgarîye indirir; ancak, bu tedbirler, kaçak akaryakıttan büyük rantlar elde eden kaçakçı kesimi başka yeni yöntem ve metotları aramaya zorlayacaktır. Özellikle, yeni uygulamanın başlayacağı şu günlerde, konunun çok yönlü araştırılması için Yüce Meclisin bir araştırma yapması, kanaatimizce zarurî ve iyi seçilmiş bir zamandır. Bu konuda yapılacak komisyon çalışmalarının ülke ekonomimize katkılar getireceğine, ileriye yönelik üretim artırımı için nelerin yapılabileceği hususlarında çok yararlı olacağına inanıyorum.

Bu çalışmanın hayırlı bir başlangıç olması temennisi ve 2005 yılının Meclisimizde milletimiz için faydalı çalışmaların yapıldığı, insanlığın huzur ve mutluluğunun arttığı bir yıl olması dileğimle, Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akbak.

Önerge üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Vedat Melik; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA MEHMET VEDAT MELİK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt kaçakçılığının, başta ülke ekonomisi olmak üzere, insan ve çevre sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini incelemek ve bu sorunla ilgili etkin çözüm yolları araştırmak üzere Meclis araştırması açılması konusunda Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere Grubum adına söz almış bulunuyorum; öncelikle Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, ülkelerin gelişmişlik ölçülerinden biri de petrol ürünleri tüketimidir. Bir ülkede nüfusuna oranla ne kadar petrol tüketiliyorsa o ülke o kadar gelişmiştir diyebiliriz. Elbette ki, burada ölçü alınan, özellikle günlük yaşamda sade vatandaşın yaşam seviyesinin yüksekliğinin bir başka göstergesi olan, mal ve yolcu taşımacılığından ziyade, kendi özel aracında kullandığı petrol ürünleri, akaryakıt, daha doğrusu mazot ve benzin kullanımıdır; ancak, Türkiye gibi -ki, belki de dünyada bir başka benzeri yoktur- yolcu ve mal taşımacılığının yüzde 80'den fazlasının kara nakil araçlarıyla yapıldığı, fakat, ihtiyaç duyduğu petrolün yüzde 90'dan fazlasını ithal eden bir ülkede, akaryakıt ve akaryakıt fiyatları, her gün, her an, özellikle nüfusumuzun yarıdan fazlasını oluşturan taşımacılık ve tarım sektörüyle uğraşan insanların üzerinde konuştukları bir maldır; çünkü, akaryakıt, özellikle son otuz yıldır, dünyada hiçbir ülkeyle mukayese edilemeyecek kadar toplumumuzu yakından ve şiddetle etkilemiştir. Bugün ve yakın bir gelecekte de ülke ekonomisini yakından etkileyecek akaryakıttan daha önemli bir mal düşünülmemektedir. Öte yandan, akaryakıt, ülkemizde, hiçbir ülkede olmadığı kadar en çok ve en kolay dolaylı verginin alındığı malların başında gelir. Öyle ki, yıllardan beridir hükümetlerin kaynak bulmakta zorlandıkları anda kullandıkları tek yol akaryakıta değişik isimlerle yeni vergiler koymak veya bu vergileri artırmaktır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin coğrafî durumu, dünyanın en büyük petrol üreticisi iki ülkeyle komşu olması, ayrıca, Basra Körfezi ve Karadeniz'den denizyoluyla taşınan akaryakıt veya petrolün transit geçiş yolu üzerinde bulunması, vergi ödenmeden ülkeye sokulabilen akaryakıt kaçakçılığındaki muazzam kâr, akaryakıt piyasasındaki düzensizlik ve disiplinsizlik, Türkiye'de kaçak akaryakıt ticaretini körükleyen nedenlerin başında gelmektedir.

Kaçak akaryakıt ülkeye çeşitli yollardan girmektedir. Bunları, şimdiye kadar konuşan değerli konuşmacılar ve Sayın Bakan da ifade ettiler; ama, ben de, kendi görüşüm açısından bir daha sıralamak istiyorum. Bunları, kısaca şöyle sıralayabiliriz:

Bunların en önemlisi, petrol ithalat izni almış ve bunu, denizyoluyla getiren herhangi bir firma -ki, bu, elbette ki, konuyla iştigal eden ve ilgili resmî kurumlardan izin almış ve ilgili resmî kurumlarca tanınan bir firmadır- gümrüklere beyan ettiği miktardan çok daha fazlasını getirmekte, gümrük beyannamesinde yazılı olan miktarın vergisini ödemekte, diğerini ise tamamen gümrüksüz olarak içeriye sokmaktadır. Biraz önce Sayın Bakan da, sanıyorum, bunu kabullendiği için bu örneği verdi. Değişik konşimentolarla gemiler Türk boşaltma limanlarına yanaşabilmektedirler. Bu işleri, söz konusu, örnek verdiğimiz firmanın tek başına yapamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu işler, hepinizin de iyi bildiği gibi, çok iyi organize edilmesi gereken işlerdir. Ne akaryakıtı içeri sokarken ne de bu kadar yüklü bir malı satarken ciddî organizasyonlar olmadan böyle bir işi yapabilmek mümkün değildir.

Diğer önemli bir kaçakçılık şekli ise şöyledir: Söz konusu firma -adı önemli değil- kolayca mazota veya benzine dönüştürülebilen bir malı, bir petrol ürünü malı, gümrük vergi tarifesinde ya hiç vergi alınmayan veya çok düşük vergi alınan, ÖTV ve KDV'si düşük olan bir ürünü beyan ederek ülkeye sokmaya çalışmakta veya soktuktan sonra kendi antrepolarına dökmekte, daha sonra, bu ürünü kolayca mazota veya benzine dönüştürebilecek başka bir madde katmakta ve bu kalitesiz ürünü, çevreyi kirleten, Türkiye ve Avrupa Birliği standartlarına uymayan bu malı, yine çok yüksek fiyatlarla vatandaşa satmaktadır.

Bu konudaki çok basit bir olayı, yazılı soru önergesine konu olduğu için söyleyeceğim. Bu vereceğim örnekte çok sayıda olaylar var, adliyeye intikal etmiş olaylar var, etmeyen olaylar var; ancak, basına intikal ettiği için kamuoyu tarafından duyulan ufak bir olayı anlatmak istiyorum ki, bu aysbergin sadece çok küçük bir ucudur, gerçekten nokta kadar görünen bir ucudur. Geçenlerde, bundan dört beş ay önce, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan'ın, 7 Haziran 2004 tarihinde, Sayın Başbakana, Gebze açıklarında meydana gelen, değişik bir şekilde yapılmak istenen kaçakçılıkla ilgili olarak yönelttiği soru önergesi ve verilen cevap da bu tür işlere kimlerin bulaşabileceğinin ve bu işlerde ne büyük paraların dönebileceğinin basit bir örneğidir.

Bir başka önemli kaçakçılık şekli de "ihrakiye" dediğimiz, uluslararası sularda veya kendi karasularımızda seyreden yabancı gemilere yakıt ikmali yapmak bahanesiyle yapılan kaçakçılıktır. Aslında açıklarda seyreden ve bütün işi gücü Türkiye'ye kaçak yakıt taşımak olan gemilere açık denizde daha küçük tonajda gemiler yanaşmakta, büyük gemiden küçük gemiye 2 000-3 000 ton yakıt aktarılmakta, kendilerine sorulduğu zaman da, açıklarda yakıtı biten gemiye ikmal yapmaktan geri döndüklerini söylemektedirler. Bu mal da, aynı yukarıdaki örnekte olduğu gibi, ülke içine tamamen gümrüksüz girmekte, ancak, vatandaşa gümrüklü fiyatıyla satılarak, inanılmaz bir yasadışı para kazanılmaktadır.

Yine, başka bir kaçakçılık şekli, ki, o da, Irak savaşıyla birlikte başlamıştır. Irak'taki rafineriler tahrip edildikten, çalışamaz hale geldikten sonra, Irak'ın ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, 2003 yılı nisanından sonra, bu ülkeye Türkiye'den yoğun olarak benzin, mazot ve LPG ihracatı başlamıştır. Halen devam etmekte olan bu taşımacılık, Irak'taki güvenlik nedenleriyle, son aylarda ilk günlerdeki yoğunluğunu kaybetmiştir. Biliyorsunuz, bu güzergâhta çalışan birçok şoförümüz de zaten bu nedenden dolayı katledilmiştir.

Burada da, özellikle Irak'a mal taşıyan LPG tankerleri dönüşte tanklarının içinde bıraktıkları birkısım LPG'yi, yurt içinde LPG dağıtım şirketlerine çok düşük fiyatlarla satmaktadırlar. Aynı şekilde, bu LPG de, aracılarının çok yüksek kazançlar elde etmesinden sonra, nihaî tüketiciye Türkiye'deki LPG fiyatından satılmaktadır; yani, burada yasadışı bir olay yapılmaktadır; ama, yasadışı bir olaydan nihaî tüketici de faydalanamamaktadır. Yani, sonuçta, geniş tüketici kesiminin bu yasadışı işten hiçbir faydası olmamaktadır. Günümüzde, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde kaçak LPG satışı çok yoğun bir şekilde devam etmektedir. Sırf kaçak LPG toplamak için, çok sayıda LPG tankeri, bölgede, âdeta cirit atmaktadır.

LPG konusuna girmişken, yine, denizyoluyla ithal edilen LPG'nin durumunu da incelemek gerekir; yani, ülkeye denizyoluyla giren LPG'nin, 5 000 tonluk, 10 000 tonluk tankerlerle ülkeye giren LPG'nin standartları, bizim Türk standartlarına uygun mudur? Bütan, propan oranları, Türk standartlarına uygun mudur, değil midir? Sayın Bakan buradayken, özellikle kendisinden rica ediyorum. Türkiye'ye denizyoluyla ithal edilen ve büyük depolara dökülen LPG'lerin kontrol edilmesi gerekir.

Yine, LPG'ye değinilmişken, tabiî, çok uzağa gitmeye gerek yok. Birkaç yıldır Ankara'da otogazın niçin düşük fiyatla satıldığına hiçbiriniz baktınız mı acaba? LPG'li araç kullananların hepsi biliyor. Şimdi, LPG'nin özellikle otogaz olarak rafinerilerden bir alış fiyatı var. Bu, en pahalı olan LPG türüdür. Tüplü LPG, en ucuz LPG'dir. Otogaz olarak kullanılan LPG, Ankara'da birkaç yıldır çok düşük fiyata satılmaktadır. Bunun sebebine bakmak lazım; yani, kaçakçılık derken çok uzağa gitmeye gerek yok. Bu firmaların, LPG'yi, rafineriden veya ilgili firmadan aldıkları fiyat bellidir, satabilecekleri fiyat da bellidir; yani, yasal kârlarını yapmak için satacakları fiyat bellidir; ama, birkaç yıldır Ankara'da bu fiyatın çok altında LPG satılmaktadır. Bence, öncelikle, buraya da bakmak gerekir fazla uzağa gitmeden.

Değerli arkadaşlar, İran ve özellikle Irak'a karayolu taşımacılığı yapan kamyon ve tankerlerin kendi akaryakıt depolarında getirdikleri mazot, yukarıda vermeye çalıştığımız örneklerin yanında çok küçük kalmaktadır. Şimdi, burada, değerli AK Parti milletvekillerinin hazırladığı Meclis araştırma önergesinin gerekçesinin son sayfasında verilen örnekte, özellikle, doğu ve güneydoğu illerimizden İran ve Irak'a yapılan taşımacılığa değinildiği için, bu konuyu burada dile getirmek istedim.

Bakın değerli arkadaşlar, Irak'a giriş-çıkış yapan bir TIR'a dönüşte 600 litre, kamyona ise 400 litre mazot getirme hakkı tanınmaktadır. Bunun dışındaki mazot, orada, TPIC -eski Petrol Ofisi- tarafından yapılan depolara döktürülmekte, 400 ve 600 litreden fazla mazot getiren kamyonlara da bunun cezası kesilmektedir. Bu mazotun büyük bir  kısmı da, o aracın, gidiş-dönüş mesafesi hesaplanarak kendisine bırakılmaktadır. Ancak, özellikle, Irak'a transit mal taşıyan LPG veya akaryakıt taşıyan tankerlerin yaptığı başka bir şey vardır; bu da, Türkiye içinde, Irak'a çıkış yapmadan önce bu malın bir kısmını boşaltmak; ondan sonra, onun yerine ya evsafı bozuk bir mal koymak veya su koyarak malı götürüp son noktaya taşımaktır; fakat, Habur sınır kapımızda biliyorsunuz bir laboratuvar var; ancak bu laboratuvar, ya cihazları eksik olduğu için ya da elemanları eksik olduğu için tam olarak çalıştırılamamakta, bu nedenle, böyle bir kaçakçılığa da sebebiyet verilmektedir. Ancak, özellikle Irak ve İran kapısından geçen kamyonların başka bir sorunu vardır: Şimdi, siz, İskenderun veya Mersin Limanlarından Musul'a -bazen daha aşağılara- 40 000 lira gibi çok düşük bir nakliye ücreti verirseniz, kamyoncuya, bu yasadışı yollardan başka bir yol kalmamaktadır. Bana göre, hükümetin en önemli görevlerinden biri de budur. Yani, taşımasını 300 000 liraya aldığı malı, can güvenliği olmayan bir bölgeye 40 000 liraya taşıtan firmaya bence hükümetin müdahale etmesi gerekir. Bu kaçakçılığın, bölgede yapılan kaçakçılığın ana sebeplerinden biri de budur.

Değerli milletvekilleri, ülkemize çeşitli yollardan sokulan akaryakıt, araştırma önergesinin gerekçesinde birçok yerde belirtildiği gibi, önemli miktarda vergi kaybına neden olmaktadır. Sayın Bakan ve değerli konuşmacılar bu rakamları verdiği için, ben tekrar ona girmek istemiyorum; ama, bunun yanında çok önemli miktarda haksız kazanca da neden olmaktadırlar. Bu işi yapan insanların yasadışı yollardan elde ettikleri bu kazancı, hangi yasadışı işlerde kullanacakları da belli değildir.

Kaçak akaryakıtın, özellikle denizyoluyla getirilen yakıtın ne olduğu da belli olmadığından, standartlara uygun olmadığı kesin olduğu gibi, ciddî anlamda çevre kirliliğine neden olduğu ve kanserojen madde yoğunluğu içerdiği de çok açıktır. Yani, bugün, benzin diye bazı istasyonlarda satılan benzinin, ülkemizde artık satışı yapılmayan, pek kullanılmayan süper benzinden kalitesinin daha düşük olduğu araba kullanan herkes tarafından bilinmektedir.

Şimdi, biraz önce Sayın Bakanın da, tabiî, belirttiği gibi, akaryakıt piyasasına bir düzen, disiplin getirmek çabasında olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, ulusal işaretleme, yani, marker yöntemini devreye sokmaya çalışmaktadır. Her firmanın bir işareti olacağından, yapılan denetlemelerde, bayii bulunduğu dağıtım firmasının işaretini taşımayan malı satan bayi, kaçak mal sattığı gibi işlem görecektir. Bu doğru bir yaklaşımdır; elbette, bu sektöre bir disiplin, bir düzen getirilmesi gerekmektedir; ama, böyle bir incelemede, akaryakıt dağıtım firmasının da sorumlu tutulması gerektiği kanaatindeyim. Bu yasada, bu yönde bir değişiklik yapılması gerekir.

Değerli arkadaşlar, biz, bütün bu düzenlemeleri yapmaya çalışıyoruz. Sayın Bakan da, burada, Meclis araştırması önergesiyle ilgili konuşurken, bu arada kendi Bakanlığıyla ilgili de değişik konularda ne kadar başarılı olduğu yönünde açıklamalar yaptı. Ona da saygı duyuyoruz ve o konuda kendisiyle, burada, bu madde üzerinde tekrar bir tartışma konusu yaratmak istemiyoruz; ama, burada, bütün konuşmacıların hemfikir olduğu bir şey var ki, akaryakıt kaçakçılığının yüzde 80'e varan bölümü denizyoluyla yapılmaktadır. Kaçakçılık deyince de, maalesef, denizyolu deyince hatırımıza İstanbul gelir; ama, Çevre altkomisyonunda yapılan çalışmalarda, Çevre Yasasında yapılacak bir değişiklikle, İstanbul Boğazında ve Marmara Denizinde, çevreyle ilgili, özellikle deniz taşımacılığında çevreyle ilgili denetleme yetkisi Sahil Güvenlik Komutanlığından alınarak İstanbul Büyükşehir Belediyesine verilmek istenmektedir, bu yönde bir yasa çalışması vardır. Eğer böyle bir yasa çıkarsa, Türkiye'nin en büyük akaryakıt kaçakçılığının yapıldığı, Türkiye'ye en çok solventin girdiği yer olan İstanbul'da ve Marmara Bölgesinde, bu yetki Sahil Güvenlik Komutanlığından alınacak, İstanbul Büyükşehir Belediyesine verilecek ve mücadele -tabiri caizse- tavsamış olacaktır. Bu konuda size küçük bir örnek vermek gerekirse, 2003 yılında denizlerde yakalanan kaçak akaryakıt miktarı yalnızca 346 tondur; yani, ülkeye giren yüzde 80 kaçak akaryakıttan sadece 346 tonu yakalanabilmiştir.

Değerli arkadaşlar, burada, tabiî, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sevindirici bir hadiseye daha tanık olduk; o da şudur: Bu Meclis araştırması önergesini hazırlayan değerli AK Partili milletvekili arkadaşlarımız, iki yıldır, cumhuriyet hükümetinin, yani, AK Parti İktidarının olduğu cumhuriyet hükümetinin bu konuya gerekli hassasiyeti gösteremediğini kabul etmişler ki, böyle bir araştırma önergesi vermişler. Bu nedenle, önergeyi hazırlayan AK Partili milletvekili arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Ülkemizde yoğun bir şekilde devam eden, başta akaryakıt kaçakçılığı olmak üzere, her türlü kaçakçılığın nedenlerinin araştırılması ve bu soruna etkin tedbirler bulunup uygulanması için açılması istenilen Meclis araştırması önergesini, Cumhuriyet Halk Parti Grubu olarak desteklediğimizi belirtir, hepinize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Melik.

Önerge üzerinde söz isteyen, önerge sahibi Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Kiler, konuşma süreniz 10 dakikadır.

VAHİT KİLER (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, konuya, çok geniş bir şekilde, hem Sayın Bakanımız hem bizim AK Parti Grup temsilcimiz hem de Cumhuriyet Halk Partisi Grup temsilcisi yeterince değindiler. Ben de, özellikle, hem önergenin gerekçesinde yer alan hem de bunu hazırlarken araştırmalarımızda ortaya çıkan rakamsal bazda bazı sonuçları sizlerle paylaşacağım.

Tabiî, kaçakçılık ülkemizde yeni yapılmıyor, son elli yıldır kaçakçılık var. Olayın, hem ekonomik boyutu hem kayıtdışı olduğu için yine zararı devlete gelen boyutları var. Hele hele son yirmi yıldır, organize bir şekilde, kaçakçılığın çok değişik türlerini ülkemiz görüyor; değişen teknolojiyle beraber elektronik eşya kaçakçılığı, yine değişen teknolojiyle beraber ceptelefonu kaçakçılığı... Tabiî, bunların hepsinin yanında, akaryakıt kaçakçılığı, topladığınız zaman, çok fazla miktarda, hem ülkeye zarar veriyor hem insan sağlığına zarar veriyor hem de ekonomik boyutta her türlü zararı veriyor. Bununla ilgili olarak, biz, özellikle, bu kaçakçılığı yapan insanlar nerede yapıyorlar, nasıl yapıyorlar, daha çok doğu ve güneydoğuda mı, yoksa denizyoluyla batıda mı yapılıyor, bunları araştırdık.

Değerli arkadaşlarım, inanın, olayın boyutu o kadar büyük ki, rant o kadar fazla ki... Artık, bu iş, tamamen organize suç örgütlerinin, büyük çetelerin elinde; çünkü, rant çok yüksek. Sayın Bakanım da değindi, Tevfik Bey de değindi, Vedat Bey de değindi; olayın yıllık boyutu 2 500 000 000-3 000 000 000 dolarlara dayanmış. Bu rakamlar, kayıtdışı çalışanların, özellikle organize suç örgütlerinin iştahını kabartıyor. Tabiî, bunu tek başına birilerinin yapması mümkün değil; illa ki bir yerlerden destek aldılar ve bunu son yirmi yıldır yapıyorlar. Çok basit yaptığımız hesaplamalar, Emniyet Genel Müdürlüğünden aldığımız veriler, yıllık toplam pazarın, kayıtdışı pazarın 8 ilâ 10 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Bunun da -ülkemize, hem vergi kaybı hem kayıtdışı olarak- verdiği zarar, yaklaşık 2 500 000 000 ile 3 milyar dolar arasında.

Tabiî, olayın sadece maddî boyutu yok; maddî boyutunun yanında  -bahsettiğim gibi- hem çevre sağlığına hem insan sağlığına verdiği zararlar var. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezi verilerine göre, kullandığımız her 6 litre akaryakıtın 1 litresi bozuk. Yine, elimizde bazı örnekler var; kullandığımız motorinin 19,5'i, benzinin 11,6'sı ve -çok daha korkunç olan tarafı- fueloilin ise yüzde 35'i istenilen evsafta değil; tamamen, çok basit kimyasallarla, kimyasal maddelerle karıştırılarak elde edilen bu maddeler akaryakıt olarak kullanılıyor.

Tabiî, kaçakçılığın nerede yapıldığına değindik, Sayın Bakanım da değindi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan değerli arkadaşım da değindi. Asıl geleceğimiz nokta burası değerli arkadaşlar; çünkü, bugüne kadar, hep doğu, güneydoğu üzerinde durulmuş; doğuda, güneydoğuda 50 litrelik, 100 litrelik yedek depoyla -çok affedersiniz- hayvan sırtında getirilen mazotlarla ilgilenilmiş. Yahu, Allahaşkına, 3 000 000 tonluk kaçak akaryakıt pazarı var. Doğu ve güneydoğuda, sürekli, hayvanlarla akaryakıt taşınsa, 50 litrelik, 100 litrelik depolarla taşınsa, 50-100 litrelik depolarla taşınsa, 3 000 000 ton yakalanır mı veya yedek depolarla taşınsa, bunun yakalanması mümkün mü; hayır. Olay, gerçek anlamda nerede yapıldığı, gerçek anlamda kimler tarafından yapıldığı, sürekli, değişik adresler gösterilerek, değiştirilerek hep gizlenmiş, denizyoluyla, İstanbul'da, Mersin'de, İzmir'de, Antalya'da limanlarda yapılanlar he unutulmuş; ama, doğu ve güneydoğuda kamyonların 50-100 litrelik yedek deposuyla veya fazladan gelen o 50 litreyle uğraşılmış.

Değerli arkadaşlar, bunu, size kısa bir fıkrayla açıklamak istiyorum: Kamyon şoförünün birisi çok ciddî bir kaza yapmış. Bu kaza neticesinde kamyon parçalanmış, darmadağın olmuş. Gelmişler, bakmışlar ki, kamyon şoförü kamyonun altında bir şeyler arıyor. "Kaptan, ne arıyorsun" demişler. O da "hiç sormayın, kamyonda pensemi kaybettim, pensemi arıyorum" demiş. Kamyon gitmiş, adam penseyi arıyor! Bu da, aynı ona benziyor.

Sayın Bakanım "yüzde 80" dedi. Bence, toplam 3 000 000 tonluk kaçak akaryakıt pazarında, doğu ve güneydoğuda yapılan kaçak akaryakıt yüzde 10'u geçmiyor, en fazla yüzde 10'u karşılıyor; ama, bu olay yıllardır kamuoyunun gündemine geldiği zaman "bunu çok karıştırmayın, bununla ilgili önerge vermeyin, bununla ilgili komisyon açmayın" deniliyor. Niye; "çünkü, doğu ve güneydoğuda, hâlâ, bundan ekmek yiyenler var" diyorlar. Hayır; biz, Meclis olarak, hükümet olarak, bununla ilgi üzerimize düşeni yapacağız, özellikle denizyoluyla milyonlarca ton getirenleri yakalayacağız; bir seferde 5 000-10 000 ton getirip, öbür tarafta adres olarak doğu ve güneydoğuyu kullananları, inşallah, ortaya çıkaracağız. Ben, bu konuda Sayın Bakanımıza güveniyorum; hiç uzanılmayan yerlere -vardı ya- el attılar ve yolsuzlukları büyük ölçüde ortaya çıkardılar. Özellikle, enerji piyasasında yapılanları biliyoruz. Ben, bu konuda da, Sayın Bakanımızın üzerine düşeni yapacağını... Tabiî, bu, sadece Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanımızı ilgilendirmiyor. Olayın boyutu... Birçok yere değiyor... Bu, hem Denizcilik Müsteşarlığıyla ilgili. Dış Ticaret Müsteşarlığıyla ilgili. İnşallah, onlar da kendilerine düşeni yapacaklar ve biz, bir an önce, bu 3 milyar dolarları, 4 milyar dolarları ülke ekonomisine kazandıracağız.

"Çete" adı altındaki gayrikanunî örgütlenmeler, dozajı her geçen gün artan bir yayılmacılıkla, toplumu ve bireyi önemsizleştirerek sosyal güveni sarsmakta, birey-toplum, birey-devlet ilişkisini şüpheci kılmakta. Bu yüzden, bu tip yaşama uygun kişiler, kötü örnekleri gösterip, kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyor ve suç işlemekte bir sakınca görmüyorlar.

Diğer taraftan, ülkeye kaçak olarak girişi yapılan hampetrol ve petrol ürünleri, hem düzenli çalışan dağıtım şirketleri aleyhine haksız rekabet yaratmakta hem de bayileri kayıtdışına iterek, devletimizin vergi kaybını artırmaktadır.

Tabiî, çevre kirliliği yaratır ve insan sağlığını tehdit eder. Kaçak akaryakıt kullanımı, sebep olduğu çevre kirliliği, vergi, döviz kayıpları, üretim-tüketim dengesinin bozulması gibi zararlarının yanı sıra, içerdiği uçucu petrol elementleri nedeniyle, kamyonlarda kullanıldığında, muhtemel kazalarda, kullanıcıların ve çevredeki insanların hayatını riske sokan yanıcı ve patlayıcı bir ortam doğurması gibi sakıncaları da içeriyor.

Yine, benden önceki konuşmacı arkadaşlarım değindi, ben çok fazla açmak istemiyorum; ama, kamyon sayısındaki artışa, otomobil sayısındaki artışa paralel olması gereken benzin satışı, mazot satışı eğer aynı paralelde değilse, bugüne kadar bununla ilgili önlem almayan hükümetlerin, siyasîlerin kendilerinde bir eksiklik görmelerini tavsiye ediyorum.

Motorin ve benzin gibi akaryakıt ürünlerine karıştırılabilme özelliği bulunan ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün müsaadesine tabi bulunmayan dişli ve redüktör yağı gibi bileşimlerin bütün firmalar tarafından -BP gibi, Shell gibi firmalar tarafından- ithal edildiğini biliyoruz. Bununla ilgili şöyle küçük bir araştırma yaptık. 1998 yılında ülkenin toplam ihtiyacı 2 800 ton, kullanılmış; 1999 yılında 4 500 ton, o da kullanılmış; ama, 2000 senesine gelmişiz, 370 000 ton -böyle bir rakam- Türkiye'ye giriş yapmış. Peki bu nereye gitti diye hiç araştırılmamış. 1998'de, 1999'da, 2000'de bu ülkeyi yönetenler bununla ilgili tedbir alamaz mıydı; alırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kiler, toparlayabilir misiniz.

Buyurun.

VAHİT KİLER (Devamla) - Dişli ve redüktör yağı adı altında 370 000 ton ithal edilen bir madde nerede kullanılır?!.. Araçlarımızda kullandığımız benzine, motorine karıştırıp bize satmışlar bunları. Tabiî, bunun araçlara verdiği  çok ciddî zararlar var. Özellikle, ben, bunu iki sefer yaşadım; kendi arabamla yaptığım seyahatlerde yollardan aldığım akaryakıtların bozuk olmasından dolayı, arabamı kamyona yükledik, İstanbul'a, Ankara'ya tamire götürdük. Bu, binlerce insanın yaşadığı bir sıkıntı. Hele hele resmî dairelerde yaşanan bu sıkıntı, hem valilerimiz hem emniyetimiz hem de askeriye tarafından "bizim araçlarımız sürekli motor arızası yapıyor, bizim araçlarımız kullandığımız akaryakıta, aldığımız akaryakıta endeksli olarak sürekli arıza yapıyor" diye bize sürekli söyleniyor.

Tabiî, bunu önlemek yine bize düşüyor. İthalatı belli bir dengede tutup, bununla ilgili, özellikle benzine, motorine karıştırılabilecek ürünleri kontrol altına almamız lazım.

Tabiî, burada, yine, tahlillerle ilgili -biliyorsunuz, bu konu, illerde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı il müdürlüklerinin kontrolünde- yıllık sayı yetersiz. Benim, özellikle Sanayi ve Ticaret Bakanımızdan ricam, buradaki tahlil sayılarını artırmaları lazım. Yılda, toplamda, Türkiye genelinde 2 000 adet tahlille sınırlı. Tabiî, yine, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Petrol Araştırma Merkezinin belli bir tahlil ücreti var. Her bir tahlili 600 000 000 liraya yapıyorlar. Ben, sadece bizim ilimizden bir örnek vereyim. Bizim, ilimizde, 25 tane akaryakıt istasyonumuz var ve Bitlis İline verilen tahlil sayısı 7. Yani, bir yılda, bırakın vatandaşın gelip şikâyet etmesini, bırakın aracına benzin alan vatandaşımızın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Kiler, tamamlayabilir misiniz lütfen.

Buyurun.

VAHİT KİLER (Devamla)- Bununla ilgili, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı il müdürlüklerimizin hemen tedbir alıp, tahlil sayısını artırması lazım.

Bir diğer müeyyide uygulayacak kurum, tabiî ki, dağıtım istasyonları, ana dağıtıcılardır. Her ana dağıtıcı, eğer bir bayie tabela koymuşsa, isim vermişse, kendi bayiini denetlemesi lazım, tahlilini yapması lazım ve bizim de, Enerji Bakanlığı olarak, o ana dağıtıcı bayileri kontrol etmemiz lazım.

Ben, sözlerimi çok fazla uzatmak istemiyorum. İnşallah, komisyonumuz, destek olup kurulursa, yapacağı çalışmalar, ben inanıyorum ki, ülke ekonomisine çok büyük faydalar getirecektir. Eğer, önlem alır, bu işin sonunu getirirsek, her sene en az 3 milyar dolar devletin kasasında kalacak demektir. Bu, yüzlerce hastane, yüzlerce okul demek ve doğu ve güneydoğuda yol gitmeyen yüzlerce yere yol demek, köylere yol demektir.

Bununla ilgili destek olacağınıza inanıyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Kiler.

Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşme tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 12 üyeden kurulmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere üç ay olmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Ocak 2005 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.45