BIM 2 11 2005-01-31T09:40:00Z 2005-01-31T09:40:00Z 103 68337 389522 TBMM 3246 779 478360 9.2812 0 6 nk 6 nk 0

DÖNEM : 22        CİLT : 71       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

44 üncü Birleşim

29 Aralık 2004 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Divriği İlçesinin sorunları ile Divriği Ulu Cami ve Şifahanesinin durumu ve restorasyon ihtiyacına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize uygulamaları ile bu nedenle yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının 68 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/726)

2.- Parlamentolararası Birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/727)

3.- Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/728)

4.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Oman'a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/729)

5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/730)

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 milletvekilinin, İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11)

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

2.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725)

 

4.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727)

VIII.- ÖNERİLER

A) Danişma Kurulu Önerılerı

1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

IX.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın, eski görevleri nedeniyle makam aracı ve şoför tahsis edilen siyasetçi ve bürokratlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın cevabı (7/3849)

2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Alaaddin Çakıcı'nın (9/40,41) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda yer alan ifadesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in cevabı (7/4011)

3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Lüleburgaz-Ahmetbey Ziraat Bankası şubesinin kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4278)

4.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü tarafından piyasaya sürülen bir şans oyununa ve alınan vergiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4284)

5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in, organ bağışı konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4317)

6.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın, Antalya yüzme havuzu inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4334)

7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski-Alpullu Ziraat Bankası şubesinin kapatılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4371)

8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Türkiye Cumhuriyeti ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında imzalanan mutabakat zaptına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4385)

9.- Ordu Milletvekili İdris Sami TANDOĞDU'nun, Ordu-Aybastı İlçesinin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4387)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak iki oturum yaptı.

27.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasına; 29.12.2004 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ve Genel Kurulun 14.00-23.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878, 3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmeleri tamamlandı; elektronik cihazla ayrı ayrı yapılan açıkoylamaları sonucunda, kabul edilip kanunlaştıkları açıklandı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçenin kabulü nedeniyle Genel Kurula hitaben teşekkür konuşması yaptı.

29 Aralık 2004 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.18'de son verildi.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Başkan

 

 

Ahmet Küçük

 

Ahmet Gökhan Sarıçam

 

Çanakkale

 

Kırklareli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


No. :                             54

II. - GELEN KÂĞITLAR

29 . 12 . 2004  Çarşamba

Raporlar

1. -         Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/308) (S.Sayısı: 542'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

2. -     Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ile Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün  Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/343) (S.Sayısı: 557'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

3. -      Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/344) (S.Sayısı: 558'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

4. -       Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin  İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/349) (S.Sayısı: 562'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

5. -    Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/365) (S.Sayısı: 566'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

6. -       Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/379) (S.Sayısı: 569'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

7. -      Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/405) (S.Sayısı: 575'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

8. -           Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık  ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/406) (S.Sayısı: 576'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

9. -            Ağrı  Milletvekili Naci Arslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ağrı Milletvekili Naci Arslan'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/456) (S.Sayısı: 590'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

10. -                 Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/457) (S.Sayısı: 591'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

11. -      Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin  İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/462) (S.Sayısı: 592'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

12. -                 Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Zonguldak Milletvekili Nadir Saraç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/463) (S.Sayısı: 593'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

13. -   İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/464) (S.Sayısı: 594'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

14. -                 Çanakkale Milletvekili İbrahim Köşdere'nin  Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/465) (S.Sayısı: 595'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

15. -         Siirt Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ve İdris Naim Şahin ile Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/466) (S.Sayısı: 596'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

16.-   Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir  Milletvekili Ahmet Ersin ve 17 Milletvekilinin; 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344, 2/354)  (S.Sayısı: 724) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

17. -     Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. - Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in, Başbakanlık, bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarına yapılan atamalara ve ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4105)

2. - Ankara Milletvekili Eşref ERDEM'in, son bir yıl içinde yapılan görevden almalar ve atamalar ile bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4108)

3. - Kırklareli Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, sulama kanallarını kullanan çiftçilere farklı fiyat tarifesi uygulanmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4118)

4. - Manisa Milletvekili Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa'da yapılacak baraj ve gölet çalışmalarının ne zaman başlayacağına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4119)

5. - İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'ye gümrük muafiyeti ile sokulan ürünlerin denetimine ve gümrük dışı satış mağazalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4120)

6. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF bünyesine alınan Antalya'daki bir otele ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4122)

7. - Antalya Milletvekili Tuncay ERCENK'in, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısının yaptığı iddia edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4124)

8. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, yurt dışında yaşayan gençleri zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak amacıyla yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4125)

9. - İzmir Milletvekili Muharrem TOPRAK'ın, uyuşturucu kullanma yaşının düşmesine karşı alınacak önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4126)

10.- Ardahan Milletvekili Ensar ÖĞÜT'ün, Hazine ve kamu vakıflarına ait arazilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4127)

11. - Adana Milletvekili Kemal SAĞ'ın, taksici esnafının trafik sigortası yükümlülüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4135)

12. - Denizli Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kapkaç olaylarına karşı alınacak tedbirlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4136)

13. - Nevşehir Milletvekili Mehmet ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'e Jandarma Bölge Komutanlığı kurulup kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4138)

14. - Adana Milletvekili Recep GARİP'in, silahsızlanmaya yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4139)

15. - Kocaeli Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Türkiye Emekliler Sendikasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4140)

16. - Muğla Milletvekili Ali ARSLAN'ın, polisin toplumsal olaylarda biber gazı kullanmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4141)

17. - İstanbul Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, trenlerde meydana gelen kapkaç olayları ve alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4153)

18. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığının ve bağlı bazı kurumların müsteşar, başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/4164)

19. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığına bağlı bazı kurumların başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4167)

20. - İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığına bağlı bazı kurumların müsteşar ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4169)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:14.00

29 Aralık 2004 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri 5'er dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20 dakikadır.

Gündemdışı ilk söz, Divriği İlçesinin sorunları ve Divriği Ulu Camiyle ilgili söz isteyen Sivas Milletvekili Osman Kılıç'a aittir.

Sayın Kılıç, buyurun.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın, Divriği İlçesinin sorunları ile Divriği Ulu Cami ve Şifahanesinin durumu ve restorasyon ihtiyacına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı 

OSMAN KILIÇ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz temmuz-ağustos döneminde ziyaret etme fırsatını bulduğum ecdat yadigârı, 1985 yılında Birleşmiş Milletler UNESCO Kültür Komitesi tarafından dünya mirası kapsamında koruma altına alınan, yedi dünya harikasından biri kabul edilen, Anadolu Selçuklu mimarîsinin başeseri sayılan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesinin durumu ve restorasyon ihtiyacı hakkında duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, 2005 malî yılı bütçesinin aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor; sözlerime başlamadan önce Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Çeşitli uygarlıklara sahne olan Divriği'ye Türkler Malazgirt Savaşından sonra yerleşmişlerdir. Sultan Alparslan'ın komutanlarından Mengücek Gazi, Erzincan-Kemah ve Divriği'yi alarak Mengücekoğulları Devletini kurmuştur. Mengücekoğulları, zengin maden yataklarına sahip olan bu bölgeyi, demir işletmeciliği yapmak suretiyle bir ticaret ve kültür merkezine dönüştürmüşlerdir. 1 280 metrekare alana sahip olan Divriği Ulu Cami Ahmed Şah tarafından, 768 metrekare olan Darüşşifa ise Behram Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından, 1228 yılında, yan yana yaptırılmıştır. Bu külliye, sahip olduğu özellikleri itibariyle, ya ilk olması veya teklik yönüyle bilinir. Darüşşifanın iç ve dış kapısındaki kadın-erkek figürlerinin, erkekle birlikte kadının toplum idaresindeki yerine yaptığı vurgu dikkate şayandır.

Darüşşifa hakkındaki genel kabul, akıl hastalarının tedavisi amacıyla kullanıldığıdır. Ruh hastalarının tedavisinde su sesinin ve musikinin kullanıldığı, avluiçi şadırvanlarından anlaşılmaktadır. Bu tıp merkezi olarak kullanılan Darüşşifa hakkında verilen bilgiler, o devirde toplumun tıbbî yönden seviyesinin yüksekliğini göstermektedir. Keza, Darüşşifanın kapısında, farklı inanç sembollerinin, kadın-erkek figürlerinin kullanılışı, sekizyüz yıl önce "hangi inanca sahip olursanız olun, ister kadın ister erkek olun, bu hastanede tedavi olmanız için insan olmanız yeterlidir" mesajını vermektedir. Bu evrensel mesajı, ecdadımız, tüm dünyaya bu eser vasıtasıyla ilan etmiştir.

Camiin birbirinden güzel, birbirinden farklı üç kapısı, Türk-İslam sanatının Anadolu'daki en güzel ve ilk örneklerinden birini oluşturmaktadır. Kale kapısının ihtişamlı ve heybetli görünümü, çarşı kapısındaki motiflerin ince bir ruhla işlenmesi, şah kapısındaki işlemelerin zarif ve sade oluşu, yapılışından bugüne yıllar boyu hep aynı mesajı taşımaya devam etmektedir; bu eseri yapanların sıradan birer taş ustası olmadıklarını, aynı zamanda birer filozof olduklarını göstermektedir.

Camiin iç kısmında ise, taş kapıların aksine sadelik tercih edilmiştir. Birbirinden farklı, fakat, birbirinden güzel tavan motifleri kısmen boya ve kısmen de taş oymacılığının eşsiz örneklerini taşır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bin yıldır bize yurt olan aziz vatanımızın bu güzel toprakları, bize yurt olduğunun ilk imzalarından biri olarak kabul edilen ve kısaca anlatmaya çalıştığım tarih ve kültürümüzün bu muhteşem abidesi, bugüne kadar hak ettiği ilgiyi maalesef görememiştir. Bugün, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, mevcut haliyle ayakta kalmakta zorlanan bir yapı görünümündedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kılıç, güzel bir konuya temas ediyorsunuz, sözünüzü de kesmek istemiyorum; yalnız, seri şekilde konuşmanızı tamamlarsanız memnun olacağım.

Mikrofonunuzu açıyorum; buyurun.

OSMAN KILIÇ (Devamla) - Maalesef, sekizyüz yıllık taşlar bakımsızlıktan erimeye yüz tutmuş, tuzlaşıp dökülmeye başlamıştır. Zemin mukavemetini kaybettikçe de, yapıda yer yer kaymalar ve duvarlarda açılmalar başlamıştır. İlçeyi ziyaret ettiğimde, kubbeden taşların düştüğünü, kabartma motiflerinin tek tek yok olmaya başladığını bizzat gördüm; hatta, düşen taşları da bir yere toplattım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1228 tarihli külliyeye mekân olan bu nadide ilçe, sadece Ulu Camii ve Darüşşifasıyla değil, kalesi, köprüleri, camileri, kiliseleri, çeşmeleri, sivil mimarî örnekleri, ev ve konaklarıyla da görülmeye değer, tam bir kültür şehridir; ama, maalesef, bu kültür şehrine ulaşımı sağlayacak il ve ilçe yolları bakımsız ve fizikî olarak da yetersizdir.

Tüm bu tarihî özellikleri yanında, başta demir olmak üzere zengin maden yataklarına sahip olan bu şehir, daralan ve küçülen ekonomisi karşısında, alternatif olarak turizm sektörüyle canlanabilme imkânına sahiptir. Başta Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ile diğer eserlerin restorasyonu, bakımı ve tanıtımı, turizmi canlandıracaktır; yolların bakımıyla da, oniki ay turizme açık bir bölge haline gelecektir. Ülke ekonomisi açısından vazgeçilmez olan turizm sektörünün, bu tür varlıkların kullanılmasıyla gelişeceği açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Eylül 2003 tarihinde hükümetimizin Sivas'ta yaptığı Bakanlar Kurulu toplantısında Divriği Ulu Cami gündeme getirilmiş olup, 2,3 trilyon ödenek ayrılmıştır, hükümetimize teşekkür ediyorum; ancak, zamanın erozyonu karşısında, sürecin çok yavaş işlediğini burada belirtmek istiyorum.

Evliya Çelebi'nin "elhâsıl, metinde diller yetersiz kalır" dediği külliye hakkındaki engellerin kaldırılarak sürece hız kazandırılması ve restorasyon çalışmalarının tamamlanması dileklerimle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün ve Kültür ve Turizm Bakanlığımızın sizin dileklerinize tercüman olacağını tahmin ediyorum.

Gündemdışı ikinci söz, diğer ülkelerin Türk vatandaşlarına uyguladığı vize ve uygulamada yaşanan problemlerle ilgili olarak söz isteyen, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'na aittir.

Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize uygulamaları ile bu nedenle yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bize, insan hakları, demokrasi dersi verenlere sesleniyorum; demokrasi dersi verenler, sizlere sesleniyorum; Avrupa Birliği görüşmeleri öncesi, uyum yasalarının bu Meclisten çıkarılmasını önşart koyanlara sesleniyorum: İnsanlık ve insan hakları, demokrasi, sadece sizin vatandaşlarınız için mi acaba geçerli?! Neler söylüyorsunuz, neler yapıyorsunuz; yaptığınız tek bir şey, Türk insanının onurunu, haysiyetini ayaklar altına alıyorsunuz; yakışıyor mu bu size?!

Sabahın saat 3'ünde, 4'ünde, karda kışta, o sıcaklarda bekleyen insanlardan sadece demir parmaklıklar arasından belge alarak, hiç kimseyle konuşmayarak, hiç kimseyle muhatap olmayarak, o insanları, sorgusuz sualsiz, günlerce orada bekletiyorsunuz. Nerede insan onuru, nerede insan hakları?! Ankara ve İstanbul'daki konsoloslukların çevresindeki evlerin zilleri sabah saat 6'da çalınıp "ihtiyacımızı giderebilir miyiz" diyen bir sürü insanlar...

"Çağdaş Avrupa, çağdaş dünya" lafları, hiç dilinizden düşmüyor; kendiniz çağdaş, başkaları çağdışı!.. Çağdaşlık bu mu?! Hangi devirde yaşıyoruz?! E-devlet diyoruz, elektronik ortam diyoruz, elektronik dünya diyoruz... Acaba, başka hiçbir çözümü yok mu?! Acaba, bu insanları sabahın saat 3'ünde buraya getirmekten başka hiçbir çözüm bulamaz mısınız?! Acaba, bu insanları, sabahın saat 3'ünde oraya dizmekten zevk mi alıyorsunuz?! Ağrı'dan, Kars'tan, Van'dan, Malatya'dan gelip, vize almak için burada üç beş gün bekleyen ve her şeyi ayaklar altına alınan insanlar topluluğu oldu burası.

Bu insanlarla bir tek kelime etmiyorsunuz, milletvekili dahi olsanız, telefonlarınıza çıkmıyorlar; bir telesekreter, pat diye yüzünüze kapanıyor. Çağdaş dünyanın diğer devletleri, acaba, bu, Türk insanının kaderi mi?!

Kızı veya oğlu yurt dışında okuyor, yılbaşı tatilini beraberce geçirmek istiyorlar; babasına vize veriyor, annesine vermiyor. Sebebini soruyorsunuz, sebep söyleyen yok. Bu öğrenciyi kabul ediyorsun, parasını alıyorsun, kendi ülkende okutuyorsun, amacın, Türk öğrencisini okutmak değil; amacın, Türk öğrencisinin parasını almak. Peki, bu öğrencinin yılda bir defa annesi ve babasıyla birlikte olmak hakkı değil mi?! Bunu, bir Türk'e çok görüyorsun. Bu mudur insan hakları?!

Yaz okullarına binlerce öğrenciyi götürüyorsun, parasını alıyorsun veya şu anda Amerika'da, İngiltere'de, yurt dışında okuyan 200 000 Türk çocuğu var, bunların hepsinin parasını alacaksın; ama, bunların ebeveynleri çocuklarının yanına gitmek isterse "dur, gelemezsin" diyeceksin. Bu mudur insan hakları?!

Torunlarının sünneti için, oradaki oğlu veya kızı davetiye gönderiyor, davetiye getirttiriyorsun; vize vermiyorsun. Sebebi ne?.. Bunların, annelerinin babalarının oraya gidebilmesi için davetiye istiyorsun, davetiye geliyor "gel" diyorsun; ama, vize vermiyorsun. Torunlarının bir defalık mürüvvetini görmek isteyen insanlara, eğer bunu çok görüyorsan; bu mu çağdaşlık?!

Vize almak isteyen insanların mal varlığını ve yedi ceddini sorguluyorlar. "Bankadaki paran ne kadar? Bordronda maaşın ne kadar? Tapularını getir. Annenden babandan ne kaldı?"

Sayın milletvekilleri, şurada bir vize formu var; inanın, bir insan olarak utanıyorum; yedi ceddin sorgulanıyor. Ben buradan Maliye Bakanıma sesleniyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aslanoğlu,

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) -Kayıtdışı ekonomiyi eğer yakalayacaksan, yabancı büyükelçiliklerin istediği kayıtları al, kayıtdışı ekonomiyi yakalarsın; yedi ceddin sorgulanıyor. Bu, insan onuru mu?!

Hakikaten anlamak zor; ülke birliğine, ülke beraberliğine inanmış, Türk olmanın onur ve şerefini taşıyan, ülkemizde yaşayan bu insanlara yaptıklarınızı anlamak zor. Bunun adı, bir zulümdür, zulüm!

Kendi ülkenizdeki bölücü ve diğer radikal örgütlere karşı acımasız davranacaksın, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü istemeyen radikal örgütleri ve cumhuriyetin temel ilkelerine karşı örgütleri besleyeceksin, bunlardan faydalanacaksın, bunlara ses çıkarmayacaksın; ama, ne kadar da çalışsan, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü parçalamaya gücün yetmeyecek!

Tabiî, ekonomik bağımsızlığımıza da biraz değinmek istiyorum...

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, toparlıyorum; özür diliyorum.

Gümrük birliği dediniz, her türlü malınız Türkiye'de, geliyor; malların serbest dolaşımı dediniz, geliyor, mallarınız serbest dolaşıyor; ama, Türkiye'den yurtdışına mal satmak isteyen ihracatçılara kırkbin türlü vize engeli çıkarıyorsun! Bu mudur serbest rekabet?! Bunun adı nedir? Sen sattığın zaman her şey çok güzel; ama, bir Türk ihracatçısı mal satmak için yurtdışına gitmek istediği zaman engel çıkaracaksın. Bunun adı, serbest rekabet değildir. Bu nasıl bir rekabet?! Eli kolu bağlı bir boksörle, eli kolu bağlı olmayan başka bir boksöre maç yaptırıyorsun. Maça çıkarıyorsun; ama, yine de dövemeyeceksin, yine senin gücün yetmeyecek!

Her seferinde bir defalık vize veriyorsun "bir ayda bir defa girebilir" diyorsun. Yüz kere girmiş çıkmış bu insan, yüz kere gitmiş; neden bir aylık bir kere vize veriyorsun?! Yani, bu, Allah yazgısı mı?! Hangi Türk insanı, gidip, orada günlerce oturacak, kalacak?! İnsan, işi için gidiyor; insan, ekmek bulmak için gidiyor ve bu insanlara hâlâ, bir defalık, ayda bir defa vize uyguluyorsun. Bunun adı, insanlık değildir. Ben, buradan, Dışişleri Bakanlığımıza ve İçişleri Bakanlığımıza...

Haa, ayrıca bir de, değerli milletvekilleri, her vize başvurusundan 100 dolar para alıyor; günde 200 kişi başvurursa 20 000 dolar; 5 gün vize veriyor; haftada 100 000 dolar, ayda 400 000 dolar, yılda 5 000 000 dolar. Bu büyükelçilikler, konsolosluklar, çalışanlarının maaşlarını, herhalde, Türklerden aldığı paralarla veriyorlar.

İster vize alın ister alamayın, 100 dolarınız oraya yatıyor. Bunun adı, Türk insanı açısından... Ve ben, hakikaten utanıyorum. Ben, Yüce Meclise sesleniyorum: Türk insanının onurunu, haysiyetini bu kadar ayaklar altına almaya hiç kimsenin hakkı yoktur.

Ben, buradan, Dışişleri Bakanlığıma, İçişleri Bakanlığıma sesleniyorum: İllerde pasaport şubeleri var, her türlü belge, bilgi oraya verilir ve onlar kanalıyla elektronik ortamda haberleşilir; insanlar Ankaralara kadar getirilip sabahın saat 5'inde buralarda süründürülmezler.

Onun için, ben, bu konuda Yüce Meclisin bir kez daha dikkatini çekmek istedim ve Türk insanına yapılan bu zulmü Yüce Meclisin dikkatine sunarak, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara)- Sayın Başkan, cevap vereceğim.

BAŞKAN- Gündemdışı konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan cevap vereceklerdir.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, vize uygulamalarıyla ilgili yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, Almanya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç ve Lüksemburg, 1976 yılından itibaren, yasadışı göçü ve iltica taleplerini ileri sürerek, Türkiye ile mevcut vize muafiyet anlaşmalarını askıya almış veya feshetmişlerdir.

Türk vatandaşlarına 1989 yılından itibaren vize uygulamasına başlayan İngiltere, İrlanda, Avusturya, İtalya, Portekiz ve İspanya'ya karşılık verilmiş ve bu ülkelerin vatandaşlarına sınırda vize verilmesi uygulamasına geçilmiştir. Akabinde, 1996 yılında Belçika, 1997 yılında da Hollanda vatandaşlarına sınırda vize mecburiyeti getirilmiştir.

Avrupa Birliği üyesi ülkelere yönelik farklı uygulamaların bulunmasında, her ülkeyle olan ilişkilerimizin niteliği etkili olmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden 8 ülke vizeden muaf, 17 ülke ise vizeye tabidir. 1 Ocak 2005'ten itibaren, Çek Cumhuriyetinin vatandaşlarımıza sağlayacağı bazı kolaylıklar karşılığında, Çek vatandaşlarına vize muafiyeti getirilmesiyle birlikte, vizeden muaf Avrupa Birliği ülkelerinin sayısı 9'a çıkmış olacaktır.

Batılı ülkeler, vize uygulamasını başlatma nedeni olarak, iltica taleplerini ve yasadışı göçü gerekçe göstermişlerdir. Tarafımızdan, iltica taleplerinin siyasî değil, ekonomik olduğu vurgulanmış ve bu taleplerin vize uygulamakla engellenemeyeceği, sorunun çözümünde uluslararası işbirliğinin ve insan ticaretinin engellenmesine yönelik ortak politikalar geliştirilmesinin etkili olacağı da savunulmuştur.

Ülkemizin Avrupa Birliği Kopenhag Siyasî Kriterlerine uyum sağladığının Avrupa Birliği tarafından da kabul edilmesiyle birlikte, son dönemde, vatandaşlarımızın Avrupa Birliği ülkelerindeki iltica taleplerinin ret oranlarında artış gözlenmiştir; ancak, vatandaşlarımızın, sahte veya tahrip edilmiş evrakla vize başvuruları ve vize veya ikamet ihlalleri, ülkemizden söz konusu ülkelere yönelik göç eğiliminin yüksek olduğu kaygılarına temel oluşturmaktadır. Bu durum, anılan ülkelerin, vatandaşlarımızın vize başvurularını titiz bir şekilde incelemeleri sonucunu getirmekte ve bu durum, bazı vatandaşlarımızın da mağduriyetine sebep olmaktadır.

Vatandaşlarımızdan, gelişmiş ülkelerin temsilcilikleriyle ilgili olarak, genellikle, aşağıdaki hususlarda şikâyet gelmektedir.

Yüksek vize ve işlem harcı tahsil edilmesi ve ret durumunda bu harçların iade edilmemesi; uzun süre kuyruklarda beklenmesi, vize başvurusunun sonuçlandırılmasının uzun süre alması, çok sayıda belge ibrazı istenmesi ve istenen belgelerde yeknesaklığın sağlanamaması.

Vize başvurusunda bulunan vatandaşlarımızın söz konusu sorunlarının, tarafımızdan girişimde bulunulmak ve gerektiğinde üst düzey resmî şahsiyetler için hazırlanan ziyaret dosyalarına da derç edilmek suretiyle, her vesileyle izlenmesine çalışılmaktadır.

Vatandaşlarımızın turistik veya ticarî amaçlı vize başvuruları, Batılı ülkelerce, genellikle, birkaç gün veya birkaç hafta içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Aile birleşimi amaçlı vize başvurularında ise, müracaatların, ilgilinin eşinin ikamet ettiği yerdeki emniyet makamlarına iletilmesi ve bu makamlardan alınan yanıtlara göre işlem yapılması nedeniyle, bu tür başvuruların sonuçlanması uzun zaman alabilmektedir. Görüşülen yetkililer, müracaat sayısı nedeniyle, vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı yurt dışındaki bölgelerde emniyet makamlarından yanıt alınmasının uzun sürebildiğini de kaydetmektedirler.

Büyükelçilik yetkilileri, ayrıca, başvuruları reddedilen kişilerin sık sık yaptıkları vize başvurularının iş yükünü artırdığını, genelde, işsiz ve ailesi olmayan bu kişilerin, birkaç haftada bir, yeniden vize müracaatında bulunduklarını, bunun yanı sıra, sık sık, sahte belge ve tahrif edilmiş pasaportlarla karşılaşılmasının ya da eksik evrakla müracaat edilmesinin de işlemleri yavaşlattığını ifade etmektedirler. Çok sayıda vatandaşımızın, vize başvurusunda bulunmayacak aile fertleriyle birlikte beklemelerinin de, anılan büyükelçiliklerin konsolosluk şubelerinin önünde kalabalığı gereksiz yere artırdığı gözlemlenmektedir.

Almanya'nın ve Avusturya'nın ülkemizdeki temsilcilikleri önündeki vize kuyruklarına gelince:

Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesinin Paris Sokakta bulunan giriş kapısı önünde, vize müracaatı için vatandaşlarımızın büyük bir kalabalık oluşturduğu bilinmektedir. Anılan büyükelçilik yetkilileri nezdinde,  bunun önlenmesi amacıyla çeşitli girişimler yapılmıştır. Bunun sonunda, İstanbul'daki Almanya Başkonsolosluğu, 1 Haziran 2004 tarihinde, randevu sistemiyle vize başvurularını kabul etmeye başlamıştır. Gerekli teknik hazırlıkların tamamlanmasının ardından, Ankara'daki Alman Büyükelçiliğinin de 2005 yılı başından itibaren randevu uygulamasına geçeceği öğrenilmiştir. Söz konusu uygulamanın, şikâyetlere konu olan vatandaşlarımızın kuyrukta beklemesini önleyeceğini ümit etmekteyiz.

Son olarak, ülkemizdeki Avusturya temsilciliğinin de aynı doğrultuda çalışmalarına başladığı öğrenilmiştir.

Amerika Birleşik Devletlerine gelince, özellikle 11 Eylül sonrasında vatandaşlarımıza yönelik vize politikalarına kısaca değinmek istiyorum. 11 Eylül terör olayları sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri, vize rejimini, eskisine oranla çok daha katı bir hale getirmiştir. Bu uygulamanın, zaman zaman, vatandaşlarımızın mağdur olmalarına yol açabildiği de gözlemlenmektedir. Bu gibi şikâyetler Dışişleri Bakanlığımızca incelenmekte ve gerektiğinde, yazılı, sözlü girişim konusu da yapılmaktadır. Örneğin, isim benzerliği nedeniyle bazı vatandaşlarımızın vizeleri 2 ilâ 4 hafta süren bir araştırma neticesinde ita edilmekte, bazı vatandaşlarımızın ise, vizeleri olduğu halde, vizede kayıtlı seyahat amacıyla Amerika Birleşik Devletleri sınır kapısındaki sözlü beyanlarının aynı olmaması halinde, Amerika Birleşik Devletlerine girişine izin verilmemektedir; ancak, bu uygulamalar, sadece Türkiye için değil, Almanya, Belçika, Mısır gibi ülkelerdeki Amerika Birleşik Devletleri temsilcilikleri tarafından da aynen uygulanmaktadır.

Vize başvurusu reddedilen vatandaşlarımızın pasaportlarına kaşe vurulması konusuna gelince, vize başvurusu reddedilen kişilerin pasaportlarına kaşe vurulması, özellikle Batılı ülkelerce başvurulan ve bazı ülkelerde de giderek yaygınlaşan bir uygulamadır.

Öte yandan, böyle bir kayıt, bu şahsın tekrar vize başvurusunda bulunmasına bir engel de teşkil etmemektedir.

Tarafımızdan da, 1 Mayıs 2004'te, Avrupa Birliği vize müktesebatına uyum çalışmaları çerçevesinde, vize vermeye yetkili makamlarımız arasındaki koordinasyonu güçlendirmek ve yasadışı göçle mücadele etmek amacıyla, benzer bir uygulamaya geçilmiştir. Bu çerçevede, vize talebi reddedilen yabancıların pasaportuna, hamilinin, bir dış temsilciliğimize vize başvurusunda bulunduğunu ve başvurunun uygun görülmediğini gösteren bir kaşe tatbik edilmektedir. Ülkemizin uluslararası sembolünü -mesela TR gibi- temsilciliğimizin bulunduğu yeri -mesela Varşova gibi- işlemin yapıldığı tarihi içeren bu kaşe, vize talebi uygun görülmeyen yabancının tekrar vize başvurusu yapmasına engel teşkil etmemektedir. Kaşenin herhangi bir geçerlilik süresi de bulunmamakta ve başvuru sahibinin vize almasıyla birlikte işlevi de sona ermektedir. Uluslararası uygulamada bu tür bir kaşenin seyahat özgürlüğünü veya insan haklarını sınırlayıcı bir uygulama olmadığı yaklaşımı genel kabul görmektedir. Nitekim, devletin, ülkesine, hangi yabancıların, hangi koşullarla ve ne kadar süreyle girebileceklerine karar vermek yetkisi, başlıca egemenlik yetkisidir.

Son olarak, işadamlarımızın Avrupa Birliği ülkelerine seyahatlerinde karşılaştıkları vize sorunlarına da değinmek istiyorum. Avrupa Birliği ülkeleri, genel olarak, vize konusunda, işadamlarımızı ayrı bir kategori olarak ele almamakta, diğer vatandaşlarımıza uyguladığı vize rejimini söz konusu kişilere de uygulamaktadır; ancak, Dışişleri Bakanlığımızca Avrupa Birliği ülkeleri nezdinde yapılan tüm girişimlerde, işadamlarımıza vize hususunda ayrıcalık gösterilmesi özellikle talep edilmektedir.

Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının 68 inci yıldönümü münasebetiyle söz isteyen, Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven'e aittir.

Sayın Güven, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Kütahya Milletvekili Alaettin Güven'in, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının 68 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı

ALAETTİN GÜVEN (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüreklerimizin konuğu, millet ve vatan sevdalısı, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ebediyete irtihalinin 68 inci yılı vesilesiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; merhuma Mevla'dan rahmet dilerken, Yüce Meclisimizi en içten duygularla selamlar, saygılar sunarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çadırlardan, otağlardan beyliklere, beyliklerden devletlere, devletlerden imparatorluğa giden serüvenin sıkıntılı dönemlerinde, 19 uncu Yüzyılın sonlarında, İmparatorluğun gözbebeği İstanbul'un kalp noktasında bir çocuk doğdu; Mehmet Âkif.

Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğum yeri Fatih; yani, doğu İslamlığının, batı İslamlığının ve merkez İslamlığının sentezi bir çocuk. Çağı, güç, çetin bir çağ; bir batış çağı.

Anne tarafı şairliği, duygusallığı getirirken, baba tarafı gözüpekliği, yılmazlığı getirecektir. İlkmektep, rüştiye ve idadî öğretiminden sonra Mülkiye Baytar Mektebini birincilikle bitirdi.

Genç ve ateşli ruhu, bir yandan şiire, bir yandan da çağının düşünürlerine ve fikirlerine açılıyordu. Âkif olgunlaşmakta, sürekli kendini geliştirmektedir. Şair, ülke adamı ve her gün kendini tamamlayan engin bir şahsiyettir artık. O, makaleleriyle şiirleriyle İslâmdan kopmanın felaketini anlattı, sefaletimizin maddî ve manevî tablosunu çizdi. Âkif, bu toprakların insanı idi, yerli idi, yerli düşünüyordu. Düşüncesinin kaynağını sokaktan, aileden, toplumdan, devletin sarsıntılı halinden ve nihayet kendinden alıyordu. Âkif'in fikir pınarı, düşünce kaynağı, toplumun kendisi ve toplumda yaşayan düşünce idi. Âkif, milletimizin var olma, yok olma sevdasında da hep öndedir.

Savaş, onun düşüncesini çelikleştirmiş, mücadeleyi aşka çevirmiştir. Kafkaslarda, Çanakkale'de akan kanlar, giden canlar, onun ufkunda şahadeti ve şehitliği abideleştirip, bir anıt gibi Safahat'a nakşetmiştir. İşte, Âkif, dantel dantel işlediği destan şiirinde, Çanakkale Savaşını bütün dehşetiyle tasvir ederek:

"Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak" der ve şehitleri güneşe benzetir. Onların ölmediğini, güneşin batıp doğduğu gibi, onların da dirileceğini ifade ederek:

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor" diye seslenir, onların yüceliğini ve ululuğunu,

"Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın" dizeleriyle ifade eder ve

"Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber" diyerek, sonsuzluğun ve mutluluğun kaynağını ifşa eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Güven, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

ALAETTİN GÜVEN (Devamla)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul kara bulutlar içinde yüzerken, Anadolu'da, anaların doldurduğu Anadolu'da, bu aziz topraklarda, doğu ufuklarında karanlığı yırtan bir fecir gibi millî kurtuluş başlamıştır. Âkif "vakit bu vakittir, beklenen an gelmiştir" der, Anadolu'ya koşar. Kastamonu'dan başlayarak cami cami, köy köy, yol yol, çeşme çeşme, pınar pınar, yürek yürek Ankara'da Millet Meclisine kadar bütün Anadolu'yu dolaşıp uyanışı ateşler, birlik ve beraberlik türküsü söyler. O, medeniyetler savaşının değil, medeniyetler buluşmasının uğraş adamıydı. Onda, ilim, sanat, kültür, insanlığın ortak malı ve insanlık mirasıydı. Bu anlamda, O;

"Alınız ilmini garbın, alınız sanatını,

Veriniz hem de mesainize son süratini" diyerek ilerlemenin kaynağını işaret eder.

Ankara Tacettin Dergâhında; "Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki, beklerdin" diye bülbüle; yine aynı yerden, kahraman ordumuzun şahsında genç-ihtiyar, erkek-kadın tüm milletimize seslenerek "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" diye başlayıp, "Hakkıdır, Hakka tapan, milletimin istiklâl" diye bitirdiği İstiklal Marşımız için bir de duası vardır: "Allah, milletimize bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın."

Biz de amin derken, boşuna yaşamadın, boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin büyük şair, yüce insan diyor, kendisini, tekrar, rahmetle anıyor ve Yüce Meclise ve Yüce Türk Milletine sonsuz saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemdışı birinci ve üçüncü konuşmaya, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında sizleri saygılarımla selamlıyorum ve millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'nun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.

Ölüm yıldönümü vesilesiyle andığımız Mehmet Âkif Ersoy'u millî şair yapan şey, kanaatimce, sadece Millî Marşımızı yazmış olması değildir. Bütün eserlerinde ve bütün hayatında, milletinin bütün ıstıraplarını, kendi benliğinde ve bedeninde yaşamış, milletin bütün ülkülerini ve ufkunu, yine, bütün eserlerinde yansıtmış büyük bir dava adamı, büyük bir fikir adamı, büyük bir inanç adamı ve bir şahsiyet abidesidir Âkif.

Âkif hakkında söylenmiş çok şey var; ben, burada çok fazla zamanınızı almak istemiyorum; ama, öğrendiğimde, hayatım boyunca beni çok etkileyen ender şeylerden bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Mithat Cemal Kuntay, "Arkadaşım, Tanıdığım Mehmet Âkif" ismiyle, Âkif'le ortak hatıralarını kitaplaştırmıştır biliyorsunuz. Orada, kitap boyunca, Âkif'in şahsiyeti, kimliği, kişiliği, yaptıkları hakkında ve beraber yaşantıları hakkında birçok şey anlatılmıştır. Kuntay, kitabın önemli bir bölümünde, Âkif'in hep bir kusuruna işaret eder. Sürekli fakru zaruret içinde bir adamdır, zor geçinen bir adamdır ve hiçbir şey için hiç kimseye mihnet etmeyen bir adam olduğu için, bir taraftan da bu fakru zaruretini aşabilecek imkânlarla buluşamamaktadır. Dostlukları çok ilerlediğinde, zaman zaman, Mithat Cemal Kuntay, Âkif'in evine misafir olur, Üsküdar'da, işte, üç göz odadan oluşmuş bir evi vardır ve evde çok sayıda çocuk vardır. Kuntay, bu kadar aydın bir adam, bu kadar geniş ufuklu bir adam bu fakru zaruret karşısında niye bu kadar çok çocuk yapmıştır diye hep içinden geçirir ve eleştirir. Yani, bunu bir düşüncesizlik, bir tedbirsizlik, bunu bir özensizlik olarak görür ve Âkif'le bağdaştıramaz, ona yakıştıramaz. Bu, yıllar yılı böyle devam eder.

Aradan, belki, tanışmalarının üstünden bir oniki onüç yıl geçtikten sonra, Âkif'in, evin darlığından ve oda sayısının yetmezliğinden yakınması arttıkça, sorar kendisine "ya, bundan niye yakınıyorsun, sen yıllardır burada yaşıyorsun." Der ki, Âkif "çocuklar büyüdüler, kızlar ve oğlanlar aynı odada; birbirlerinden belli bir mesafede durmaları gerekiyor; bu, beni üzüyor." Kuntay, bunu bir parça aşırı bir taassuba, en azından, kendi mahrumiyetinin ve mağduriyetinin farkında olmayan bir taassuba bağlayarak, yeniden eleştirir, der ki, içinden "bunu düşüneceğine bu kadar çok çocuk yapmasaydın." Ve bir müddet sonra gerçeği öğrendiğinde, böyle düşündüğünden utanmak zorunda kalmıştır ve bunu da itiraf eder. Çocukların yarısı Âkif'in çocukları değildir. Âkif'in yoksul ve hastalıklı bir komşusu, bir hastalık ziyareti esnasında durumundan yakındığında, Âkif, der ki: "Biz, seninle dünya ahret kardeşiz, gel seninle ahitleşelim, ikimizden hangisi önce göçerse, diğeri, kalan çocuklarına babalık etsin." Ve adam zaten hastadır, adam ahrete göçer ve Âkif, ahde vefanın gereğini yerine getirir. Bütün fakru zaruretine rağmen komşusunun çocuklarına babalık eder. Ancak, Âkif'i bir şahsiyet abidesi kılan şey, yıllar yılı kendisiyle dostluk yapan insanların dahi bu çocuklardan hangilerinin Âkif'in kendi çocukları, hangilerinin ahit üzerine babalık ettiği çocuklar olduğunu anlayamamış olmasıdır.

İşte Âkif böyle bir şahsiyet abidesidir ve o Âkif bu fakru zarurete rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Millî Marşımızın şairine öngördüğü ücreti "bunun şerefi bana yeter, bu şereften de başka bir şey talep etmiyorum" diyerek reddedecek kadar da yüksek karaktere ve şahsiyete sahip bir insandır. Bütün hayatı, bütün varlığı milletinin acılarıyla, ıstıraplarıyla geçmiştir. Safahat'ı, baştan sona, bu milletin, sadece Âkif'in yaşadığı dönemin değil, bin yıllık tarihinin, ülkülerinin, özlemlerinin gerçekten bir özeti gibidir.

Âkif gibi şairleri olan milletler gerçekten şanslıdırlar. Milletimize varlığıyla bu onuru kazandırdığı için Âkif'in aziz hatırası önünde, bir kez daha, saygıyla, hürmetle, minnetle eğiliyoruz.

Bu vesileyle, Âkif'i, Meclis kürsüsünde anma fırsatını bize sunan Kütahya Milletvekili arkadaşımız Alaettin Güven'e, bir kez daha, teşekkür etmek istiyorum.

Müsaadenizle, sözlerimin geri kalanını, Sivas-Divriği Ulu Camiyle ilgili olarak, Sivas Milletvekilimiz Osman Kılıç Beyefendinin gündeme getirdiği hususla ilgili bilgileri paylaşmak istiyorum sizlerle.

Arkadaşlar, Hükümetimiz kurulduğu günlerin hemen başındaydı; bir Bakanlar Kurulu toplantısında konu gündeme gelmiştir ve bu Bakanlar Kurulu toplantısında Sivas-Divriği Ulu Camiin -ki, mimarlık tarihimizin, uygarlık tarihimizin şaheserlerinden biridir- korunması konusunda ödenek sağlanması ve acil bir eylem planının yapılması konusu kararlaştırılmıştır ve hemen ödenek sağlanmıştır. 3 trilyonluk ödenek YPK kararıyla Sivas Valiliğine intikal ettirilmiştir; ancak, bu parayla korumaya dönük projelerin uygulanabilmesi mümkün olamamıştır. Zira, daha önce uygulanan projelerin bilimsel niteliğinin tartışmalı olması bu imkânı elimizden almıştır. Bu konuda yapılmış projelerin tamamı, Bakanlığımız, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Sivas Valiliği tarafından bir protokol çerçevesinde oluşturulan bir koordinasyon kurulunca aşağı yukarı iki yıldır titizlikle takip edilmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi ve ÇEKÜL Vakfından çok önemli bilimsel destekler alınmıştır ve bu destekler neticesinde görülmüştür ki, sorunun çözümü konusunda bilim heyetlerinin, bilim adamlarının üzerinde mutabık kaldıkları bir tek çözüm yöntemi yoktur. Bunun araştırılması uzunca bir zaman almıştır; Prof. Doğan Kuban'ın bilgilerinden yararlanılmıştır ve şimdi, ocak ayının ilk günlerinde proje ve uygulama ihalesi yapılacaktır; ödeneği vardır. Gerek Bakanlığımızda var olan ödenekler gerekse il özel idaresinde depo edilmiş ödenekler işin tamamlanması için yeter mahiyettedir. Bu konudaki asıl eksiğimiz doğru işin ne olduğu konusunda bilimsel bir mutabakatın sağlanmış olmasıydı, iki yıllık süreç buna tahsis edilmiştir. Askılama işi için de ayrıca bir askılamanın gerektirdiği teknik heyet tarafından da rapor edilmiş, karara bağlanmıştır; bunun için koruma kuruluna bir proje sunulmuş, koruma kurulundan onay beklenmektedir, koruma kurulu bunu onaylar onaylamaz askılama projesi de devreye alınacaktır.

Sivas Divriği Ulu Cami, biraz önce de ifade ettiğim gibi, mimarlık tarihimizin ve uygarlığımızın şaheserlerinden birisi olarak Hükümetimizin azamî bir dikkatle, titizlikle takip ettiği ve koruma azminde olduğu bir yapıdır.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Biz de bu vesileyle İstiklal Marşı şairimizi vefatının 68 inci yılında rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz; Allah rahmet eylesin diyoruz.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım.

B) Tezkereler ve Önergeler

1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/726)

                                                                      28.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre "Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi"nde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca, Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Grubu:

Abdullah Çalışkan                                (Adana)

Metin Yılmaz                                (Bolu)

Mustafa Nuri Akbulut                                (Erzurum)

Zeynep Karahan Usul                                (İstanbul)

Oğuz Oyan                                (İzmir)

Haluk Koç                                (Samsun)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Parlamentolararası Birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/727)

                                                                      28.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre "Parlamentolararası Birlik"te Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen asıl üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca, Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

    Bülent Arınç

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Parlamentolararası Birlik Türk Grubu:

Nevin Gaye Erbatur                                                    (Adana)

Eşref Erdem                                    (Ankara)

Mahfuz Güler                                 (Bingöl)

Adem Baştürk                                 (Kayseri)

Azmi Ateş                                      (İstanbul)

Bihlun Tamaylıgil                                               (İstanbul)

Remzi Çetin                                    (Konya)

Mustafa Ünaldı                                                     (Konya)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, kanun tasarısının geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

3.- Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/728)

                                                                      27.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İLGİ: 4/5/2004 tarihli ve B.02.0.KKG.0.10/101-865/2080 sayılı yazımız.

İlgide kayıtlı yazımızla Başkanlığınıza arz edilen "Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısı"nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemde bulunan kanun tasarısı Hükümete geri verilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

4. - Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in Oman’a yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/729)

                                                                      28.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-9 Aralık 2004 tarihlerinde Oman'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Liste

Atila Emek                                (Antalya)

Şerif Birinç                                 (Bursa)

Hasan Özyer                                (Muğla)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Belçika’ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/730)

                                                                      28.12.2004

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Türkiye Platformu" toplantısına katılmak üzere, 9-10 Aralık 2004 tarihlerinde Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                        Recep Tayyip Erdoğan

                                                                         Başbakan

Liste

Ömer Çelik                                (Adana)

Şaban Dişli                                (Sakarya)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 Milletvekilinin İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca, bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 Milletvekilinin İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11)

BAŞKAN - Bu görüşmede, sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da, hakkında soruşturma açılması istenilmiş bulunan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulun 3.12.2004 tarihli 26 ncı Birleşiminde okunmuş ve bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Önerge üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; şahısları adına, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün.

İlk söz, önerge sahibi olarak, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'na aittir.

Sayın Hacaloğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Başbakan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; soruşturma önergesi üzerinde, önerge sahiplerinden biri olarak söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, İstiklal Marşımızın yazarı büyük şair Mehmet Âkif Ersoy'un, 68 inci ölüm yıldönümünde, değerli anısı önünde eğiliyorum.

Değerli arkadaşlarım, sürem kısa; konu basına intikal etti; hızla bazı teknik bilgiler vereceğim, sonra değerlendireceğim. Bilindiği gibi, Millî Eğitim Bakanlığı, 7 Haziran 2004 tarihinde, bir paket halinde, 64 ihaleye çıktı. Bunlar, 44 ilde, toplam 958 000 metrekarelik, sekiz yıllık temeleğitim okuluyla ilgiliydi. Millî Eğitim Bakanlığı ilgili dairesi bu ihaleleri inceledi, onayladı ve duyurdu. Basına da yansıdığı şekilde ve bizlerin de eline geçen bilgiler çerçevesinde yaptırılan değerlendirmeler, burada, metrekare başına ihale birim fiyatlarının 346 000 000 ilâ 512 000 000 gibi, büyük bir  farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Örneğin, Rize'de metrekaresi 365 000 000 liraya ihale verilirken Trabzon'da 447 000 000 liraya, Diyarbakır'da metrekaresi 346 000 000 liraya ihale verilirken, Van ve Bitlis'te metrekaresi 428 000 000 liraya ihale verildi; keza, Denizli'de metrekaresi 370 000 000 liraya ihale verilirken, Ankara'da metrekaresi 512 000 000 liraya ihale verildi ve bu birbirine yakın illerdeki ihalelerde, toplam ihale bedelleri arasında 1 trilyonu aşkın bedel farkı vardır. Oysa, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının, 2004 yılında, büyük ve normal okul ihalelerinde temel aldığı fiyatlar, büyük spor salonlu binalar için metrekaresi 360 000 000 ve küçükler, normaller için ise metrekaresi 322 000 000 liradır.

Değerli arkadaşlarım, fark nereden kaynaklanıyor? Proje mi farklı; esas itibariyle standart projeler. Fennî teknik özellikler mi farklı; hayır, aynı teknik özellikler. Yapı standartları mı farklı; hayır. Yapı malzemeleri mi; evet, markalar farklı olabilir; ama, aynı kalitede, hepsi TSE standardında malzemeler. İnşaatların temel bölümü biraz farklı olabilir; bu da, müteahhitler için belirsiz olan faktör ve toplama çok tesir etmez; ama, gelin görün ki, sıralama yapıldığı zaman ihalede en düşük teklif veren, en düşük 1, 2 ve 3 üncü sırada olan müteahhitlerin hiçbirisine iş verilmemiştir. Bunun yanında, 14, 15 ve 18 inci sıradaki üç firmaya; 16 ve 13 üncü sıradaki beş firmaya, 17 nci sıradaki bir firmaya ve çok enteresan, 35 inci, en alt sıradaki bir firmaya, en yüksek, bütün ihaleler içinde en yüksek bedeli verdiği halde -34 firma yok sayılmış ve bir firmaya metrekare birim fiyatı 512 000 000 bedelle- ihale verilmiştir. Yani, şaşıyor insan, okul mu yapıyorsun termik santral mı?! Nedir bunun özelliği?

Değerli arkadaşlarım, özetle, Bakanlık, işi kime vermek istediyse çıtayı ona göre belirlemiş, onun fiyatını onaylamıştır. Bunu yaparken de Kamu İhale Kurumunun 8 Haziran tarihli ihalelerin değerlendirilmesine ilişkin tebliğini yok saymıştır, keyfî kararlar almıştır ve bu yapmış olduğu ihalenin toplam bedeli 380 trilyon tutmaktadır, ortalama bedel, metrekaresi 385 000 000 liradır, toplam 380 trilyon tutmaktadır. Eğer en düşük fiyatları verenler almış olsaydı -almayabilir; ama, en düşüğüne göre hesaplarsanız- ortada 86 trilyonluk bir fark gözükmektedir; yani bu keyfî kararlarıyla Millî Eğitim Bakanı 86 trilyona kadar tırmanabilecek bir kamu kaybını, zararını ortaya koyan bir ihale sürecini onaylayabilmiştir değerli arkadaşlarım.

Burada 220 firma yeterlik almış, 1 700'e yakın teklif verilmiş, ancak, bunların arasından sadece 10 firma 62 ihaleden 30'unu, yarısını alabilmiştir; çok enteresandır. İsimlere girmiyorum, bazı isimler size dağıtıldı, bir Kayserili Celal Poyraz Bey var, enteresandır, çok yüksek fiyatlar vermesine rağmen üç iş alabilmiştir. Yani, soruyorum gerçekten... Burada, elime yeni gelen bir bilgiyi de paylaşmak istiyorum. Esasında, size dağıtılan soruşturma önergesinde var, bir Cüneyt Arslan ismi vardır. Buna ilişkin çok samimî ifade ediyorum Sayın Başbakanım, bizzat incelemenizi istirham ediyorum.  Bu konuda, Bakanlık içinden gelen bilgilerde, ortada komisyon döndüğüne ilişkin çok ciddî iddialar vardır, isimler verilmiştir -burada açıklamak durumunda değilim, benden talep ederseniz size veririm- çok açık söylüyorum, yüzde 2,5 peşin, yüzde 7,5 senetle yüzde 10 komisyon alındığına ilişkin. Ortada, Prokon diye bir müşavir firma vardır ve bazı dolapların... Ben Sayın Bakanın bildiği iddiasında değilim bu konuda; ama Bakanlıktan pis dumanlar, kokular çıkmaktadır. Bu konuda çok ciddî duyumlarımız olduğunu ifade ediyorum.

Kamu İhale Kurumu, bildiğiniz gibi, şikâyet edilen 14 ihale konusunda fiyat tekliflerinin aşırı düşük olduğu konusunda keyfî değerlendirme yaparak ihale kararları verildiğini saptamıştır ve alınan kararların açıklık, şeffaflık, rekabet ve güvenirlilik ilkelerine aykırı olduğuna karar vermiştir. Peki, şimdi ne yapacağız, bu kararları, bu durumu görmezlikten mi geleceğiz?! Yani, KİK iptal etti, şimdi düzelecek deyip bekleyecek miyiz?!

Ortada, Sayın Bakanın, siyasî ve idarî yetkisini, bu ihaleleri onaylayarak kötüye kullandığına ilişkin bir durum vardır. Eğer biz itiraz etmeseydik ne olacaktı?! Eğer basında bir iki köşeyazarı bu konuda yazmasaydı ne olacaktı, konu örtülü mü kalacaktı?! Yani, kol kırılır yen içinde kalır mı diyecektik?! Bu, bize, bu Yüce Meclise yakışır mı değerli arkadaşlarım?!

Sayın Bakanın onayladığı bu ihale işlemleri, açıkça yasaların ihlali ve bazı firmaların kayrılması sonucunu doğurmuştur. Bu aşamada, evet, vurgun akim kalmıştır, ortada nakıs teşebbüs durumu vardır; ancak, cürüm ortadadır  değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, siyasî etik 1 nolu Kopenhag Kriteridir ve siyaset, hem hizmet hem de bir fazilet yarışıdır.

Sayın Bakan, sizin, önce, temmuz ayında Öğretmen Saygı Genelgesi çıkardığınızı, ekim ayında ise "800 000 000 lira aylıkla geçinemiyorum" diye yakınan öğretmeni televizyonda "bırak git o zaman" diye haşladığınızı, kendi çıkardığınız genelgeyi dahi hafife aldığınızı biliyoruz.

Sayın Bakan, sizin, "ben ümmetçiyim" diyerek Atatürk cumhuriyetinin laik eğitim sistemine zararlı bir ayrıkotu gibi kök salan Müsteşarınızı bugüne kadar görevde tutarak bazı konularda ne kadar ısrarlı ve keyfî bir tutum takınabileceğinizi biliyoruz.

Sayın Bakan, sizin, daha Bakanlığınızın onbeşinci gününde, teşkilatlanmayı ve kadrolaşmayı ima ederek "Millî Eğitim Bakanlığını yerle bir edeceğim" dediğinizi biliyoruz.

MEB'de yaşanan kadrolaşma depremlerini biliyoruz.

Tüm bu ve diğer davranışlarınızın, bir Millî Eğitim Bakanına yakışmadığını düşünüyoruz. Sizin, bir Millî Eğitim Bakanı olarak yapmakta olduğunuz birçok şeyi asla tasvip etmiyoruz; ancak, bugünkü önergemiz, asla, bir Millî Eğitim Bakanı olarak, sizin aslî görevinizle, millî eğitime bakışınızla ilgili değil, konumuz etikle ilgili, ihaleye fesat karıştırılması ve kamunun zarara sokulması girişimini sizin onaylamanızla ilgili.

"Efendim, KİK duruma elkoydu, hatadan dönülür" mü diyeceğiz?! Bu kokuşmuş ilişkilere onay vermiş olmanıza göz mü yumacağız?! Bu konuda kimse hakkında, hiçbir siyasetçi hakkında bir şaibe veya kara leke şüphesi doğmamalıdır. Hele, Millî Eğitim Bakanlığı makamı, kara lekeyi hiçbir zaman taşıyamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Efendim, 2 dakika rica ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, sözünüzü kesmeyeceğim, lütfen meramınızı güzelce ifade edin.

Buyurun.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum.

Olayın, bir şaibeden, bir iddiadan öte olduğunu, onayladığınız ihale sonuçları tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Kamu İhale Kurumunun raporu, onayladığınız ihaleleri iptal ederek, iddiaların gerçek olduğunu resmen belgelemiştir. Millî Eğitim Bakanlığı üzerindeki bu kara leke bulutu kaldırılmalıdır. Konu hakkında soruşturma açılarak, kurulacak komisyonda enine boyuna incelenmelidir.

Aramızda düşünce ve siyaset farklılıkları olabilir, var olduğunu hepimiz, tüm Türkiye biliyor; ancak, aramızda, ahlak, etik, dürüstlük, kamu yararının korunması konularında farklılık olamaz. Burası, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet Türkiyesinin en yüce Meclisidir. Bu Meclisin hiçbir üyesi, hiçbir bakanı, hele çocuklarımızın eğitimiyle sorumlu olan bir bakanı, şaibeler altında, görevini sürdüremez.

Özetle, Sayın Bakan, onay yetkisini kullanırken, kamunun 86 trilyon 290 milyar Türk Lirasına kadar ulaşabilecek bir kaynak kaybına onay vermiş olması; teklif veren bazı firmaların kayrılması, bazı firmaların haklarının çiğnenmesi; bu çerçevede, ihaleye fesat karıştırılması işlemlerine göz yummuş olması; 4734 sayılı Kanunun gereklerini yerine getirmemiş olması; bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmamış olması gibi ve diğer nedenlerle görevini kötüye kullanmıştır.

Sayın Bakanın bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddelerine uyması nedeniyle, kendisi hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasını talep ediyoruz.

Bu vesileyle, sizin, yakınlarınızın ve televizyonları başında bizi izlemekte olan halkımızın, yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyor, esenlikler diliyorum. Yeni yılda, tüm yurttaşlarımıza, demokrasinin, hukukun, eşitliğin ve dürüstlüğün egemen olduğu bir Türkiye ve barışın egemen olduğu bir dünya diliyorum.

Hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hacaloğlu.

İkinci söz, Kütahya Milletvekili Soner Aksoy'a aittir.

Sayın Aksoy, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

SONER AKSOY (Kütahya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyanın her yönüyle hızlı bir değişim içerisinde olduğu herkesin malumudur. Değişime ayak uyduramayanların, dünyanın yakalamış olduğu hıza ulaşamayanların diğer ülkelerin ve dolayısıyla çağın gerisinde kalacağı açıktır. Çağı yakalamanın önşartı ise eğitimli, bilgili insana sahip olmaktır.

Hükümetimiz ve özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, bilgili insan, bilgi toplumu meydana getirmek için çok önemli bir değişim hamlesini sürekli uygulamaktadır. Bu, değişen dünyanın şartları itibariyle ve ismi de "bilgi toplumu" olan yeni yapılanmanın içerisinde Türkiye'nin en önemli yerini, mümtaz yerini alabilmesi için gerekli bir hadisedir.

Bunun için, biliyorsunuz ki, öncelikle eğitim kurumlarının ele alınması ve bilgi toplumunda temel olarak eğitim kurumlarının yeniden yapılandırılması gerekir. Eğitim kurumları, okullarımız, öğretmenlerimiz, eğitim sistemi ve eğitimin yapıldığı mekânlar olmak üzere dört ana grup üzerinde açıklanabilir. Bu dört ana grup içerisinde, biz, Millî Eğitimin yapmış olduklarını biliyoruz, öğrenciler için yaptıklarını biliyoruz. Mesela, 2003-2004 yılında 84 000 bilgisayarın öğrenciler için verildiğini, öğretmenler için verildiğini, 9 129 okulumuzda hızlı internet bağlantısının yapıldığını, 300 okula bilgi teknolojisi sınıfı kurulduğunu biliyoruz.

Teknolojik altyapının yanında, öğretmenlere de önemli imkânlar sağlanmış, bu dönüşüm için gerekli olan 165 000 öğretmenimiz bilgisayar okuryazarı haline getirilmiştir ve bu proje devam etmektedir.

Müfredatlarda önemli değişmeler yapılmaktadır. Toplumun geleceği için yetiştirilecek olan öğrencilerimizin kimlikli bireyler, kritik eden, yargılayan, sorgulayan, şahsiyetli ve kimlikli insanlar olabilmesi için özel bir itina gösterilmekte ve müfredatlar bu istikamette düzenlenerek pilot bölgelerde uygulamalar yapılmaktadır.

Muhterem arkadaşlarım, biliyorsunuz, bilgi toplumu olmak, son derece önemlidir. Bugün, meşhur filozof Druker'in dediği gibi, 1920'lerin kilit üretimi olan otomobilde hammadde ve enerji payı yüzde 60'ken, günümüzün bilgi toplumunun kilit üretimi olan mikroçiplerin üretiminde hammadde ve enerji payı yüzde 2'nin altındadır. Dolayısıyla, geri kalan bilgidir; bilgi, güçtür. Bilgiyi temin edebilmeniz için, sadece demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak, sadece sanayiin, sadece ticaretin önündeki engelleri kaldırmak yetmez; eğitimin önündeki engelleri de kaldırmanız gerekir. İnsanların insan gibi ve Batı toplumunda olduğu gibi, medenî bir ortamda çalışmalarını sağlayacak modern yapılara, hatta akıllı yapılara ihtiyaç vardır. Bu istikamette çok ciddî çalışmalar olmuştur. Bütün bunları yaparken unutulmaması gereken bir konu...

GÖKHAN DURGUN (Hatay) - Binalara gel...

SONER AKSOY (Devamla) - Binalara geçiyorum efendim.

Binalar... Biliyorsunuz, ülkemiz, bir deprem kuşağı içerisindedir. Bu sebeple, yapılacak tüm okul binalarının dayanıklı olması, tüm bölgelerdeki mevcut okulların deprem yönetmeliğine uygun olarak yapılması bir zarurettir.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Esasa gel, esasa!..

SONER AKSOY (Devamla) - Bugün, eğitim anlayışımız yanında, okul binalarının tasarımında ve yapımında da bir değişim yaşıyoruz. Artık, okullar, çağı yakalamış mimarî görünümlü, öğretmene, öğrenciye saygılı, iş mekânlı, velilere ve çevreye duyarlı, bahçe tanzimi ve temizliğiyle bir bütün halinde gurur abideleri olarak yükseliyor ve yükselecek. Yöresinin özelliğini taşıyan yeşil bitki örtüsü ve ağaçlandırma, spor sahaları, iç mekânda olduğu gibi bahçede de su pınarları, modern görünüşlü ve tören alanı kilit parke taşıyla kaplı; gerçekten, hoş bir atmosfer yaratılıyor.

Okullarımız, işte, bu gördüğünüz okullardır; bunlar, kimlikli okullardır; bunlar, bizim tarihimizdeki mimarî çizgileri de ihtiva eden ve buradan mezun olanların iftihar edeceği okullardır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - İhaleye gel, ihaleye!..

SONER AKSOY (Devamla) - Bilindiği gibi, binalar, ülkemizin sahip olduğu kültürün birer yansımasıdır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Edebiyatı bırak!

SONER AKSOY (Devamla) - Cumhuriyetin ilk yıllarında çok güzel ve estetik binaların yapıldığını görmekteyiz; ancak, daha sonraki yıllarda, kimliksiz, kişiliksiz, güvensiz, estetikten yoksun binaların yapımına yol açılmıştır. Bugün, bina tasarımında, ekonomi, emniyet ve estetik, dikkate alınan temel kurallardır.

Okullarda, engelli öğrenciler için yepyeni yapılanmalar vardır; hijyen konusunda yenilikler vardır. Bunların yanında, sosyal hayatla alakalı özel odalar tertip edilmiştir. Yapı güvenliğiyle ilgili de, son derece önemli tedbirler alınmıştır.

Proje için özet bilgiler size arz edeyim isterseniz...

GÖKHAN DURGUN (Hatay)- İstemiyoruz!

SONER AKSOY (Devamla) - EFİKAP Proje 2 kapsamında, ilköğretim okulları, genel lise, çok maksatlı lise, anadolu öğretmen lisesi, güzel sanatlar lisesi, endüstri meslek lisesi, otelcilik ve anadolu otelcilik ve turizm meslek liseleri bulunmaktadır.

HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale) - İhaleye gel sen!

SONER AKSOY (Devamla) - Anılan ihalede, yaklaşık 1 500 kişi... Millî Eğitim Bakanlığı Bahçelievler Kapalı Spor Salonunda, tüm televizyon kanalları ve basın önünde, 1 758 adet teklif verilerek müracaatta bulunulmuş ve bu şekilde gerçek bir rekabet ortamı sağlanmıştır. Bu haliyle, ihalenin sadece teklif alma aşaması 16 saat sürmüştür. Türkiye'nin katılımcı sayısının en yüksek olduğu ve en geniş kapsamlı ihalesi yapılmıştır.

Bu tür işlemlerde, bilindiği gibi, yüklenici firmanın zarar etmemek için, eksik ve kalitesiz malzeme kullandığı, yüklenici firmanın bu tür bir eğilime girmesi halinde idare ne kadar gayret gösterirse göstersin, arzu edilen seviyede kalitenin sağlanmasında sorunlarla karşılaşıldığı, kontrol personelinin zor durumda kaldığı gibi yasal sorunlar yaşanmıştır. Kırımların yüksek oluşu sebebiyle hakedişlerin yapılan masrafı karşılamadığı ve bunun sonucu olarak yüklenici tarafların işi bitiremediği hepinizin malumlarıdır.

Bu ihalede yapılabilirlik esası dikkate alınmıştır ve yeni çıkarılan İhale Kanunu içerisinde... Çok ciddî bir şekilde, titizlikle İhale Kanunu esasları yerine getirilmiştir. Bunun için bir yapılabilirlik esas formu meydana getirilmiş, bu formun kalemleri de, ayrıca, özel olarak yapım işleriyle alakalı sabit harcamalar tespit edilmiş ve yapımda kullanılacak bütün kalemler tek tek tespit edilmiştir. Bu tespit edilmiş olan rakamlar, fizibilite üzerinde, yapılabilirlik etüdü üzerinde yerine konulduktan sonra, ortaya çıkan rakamlar, yapılan ihale teklifleri arasında incelenmiş ve bunlara en yakın olanları elbette dikkate alınmıştır; fakat, hiçbir zaman en düşük olana verilecek diye de bir esas ve bir kaide yoktur.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - 15 inciye bile vermiyorsunuz, 30 uncuya veriyorsunuz; en düşükten vazgeçtik!

SONER AKSOY (Devamla) - İhale aşamasında, yaklaşık kârsız maliyetlerin bulunması için tamamen piyasadan alınan proforma faturalar ile kârsız malzeme fiyatları toplanmış, asgarî işçilik ve nakliye giderleri ilave edilerek kârsız asgarî fiyatlar bulunmuş, daha sonra zorunlu vergi ve genel giderler üzerine eklenerek, minimum kârsız inşaat yaklaşık maliyetleri bulunmuştur. Bu rakamın altında fiyat veren firmalardan, yasa gereği, açıklama ve savunma istenmiştir. Bu, yasanın getirdiği bir yeniliktir. Savunma ve açıklaması uygun olan, en düşük fiyat teklif eden firmalara iş verilmiştir; ancak, savunma yapmayan, cevap vermeyen firmalar, elbette, düşük fiyat vermiş olmalarına rağmen ihaleden çıkarılmıştır.

Zaten, yasanın özü, yaklaşık maliyetin altında, yani, zararına işin verilmemesi istikametindedir. İlgili yasanın 38 inci maddesinde, açıkça, aşırı düşük teklif olduğu tespit edilen tekliflerin reddedilmeden önce sorgulanması gerektiği ifade edilmiştir ve bu sorgulama işlemi yapılmıştır. Bu sorgulama işleminde, fiyatları aynı olan, paralel olan ve  düşük fiyat veriş nedenlerinin açıklanmasıyla ilgili olan bölümler vardır. Bu, fiyatın maliyet ve teknik avantajları denilen bir bölüme derç edilmiştir.  

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aksoy, mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) - Kuzu yemeye karar vermiş kurt gibi konuşuyorsunuz.

SONER AKSOY (Devamla) - Mesela, burada adamın taşocağı varsa veya şantiye için tefriş edilmiş imkânları varsa, iş makinelerine sahipse ve kalıpları varsa, bu gibi hususlar dikkate alınmıştır. Dolayısıyla, bu, iğneden ipliğe gayet dikkatli ve hassas bir şekilde yapılmış olan bir ihale demetidir.

İhale, tamamen objektif olarak yapılmıştır. Bütün bunların gereği olarak Bakanlığımızca yapılan ihalelerde eğitim kurumlarımız, Bayındırlık Bakanlığımızın sınıflandırmasına göre 4/A ve 4/B grubuna sokulmuş; yapım kalitesi ve mahal listesi itibariyle, teknolojinin getirdiği her türlü yenilik kurallarıyla, Türkiye'nin inşaat sektörüne pek çok yenilik getirilmiş bulunmaktadır.

Bu binalar, özürlü rampaları ve asansörleri, özürlü lavabo ve tuvaletleri, kapalı ve açık spor salonları, su pınarları, elektrik ve su giderlerini azaltacak kesicilerinden, inşaatın -yapımı esnasında- her şantiye için, ayrı ayrı, yirmidört saat boyunca internet ortamında yayınlanacak olmasına kadar her şeyin bulunduğu yüksek kaliteye sahip akıllı binalardır.

İhale edilen işlerin fiyatlarının da farklı olmasının pek çok sebepleri vardır; bunların içerisinden birkaç tanesini sizlere arz edeyim: Isıyla alakalı; mesela, Erzurum ve Rize birbirlerine çok yakın iki il olmasına rağmen, ısı farkı itibariyle biri birinci, diğeri dördüncü bölgededir ve izolasyonları farklı olacaktır.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Rize ile Trabzon...

SONER AKSOY (Devamla) - Onun için, aynı metrekare dahi olsa fiyatları aynı olamaz. Ayrıca, aynı alana oturan, aynı kapalı alana sahip olan bir binanın oturduğu alanın veya işgal ettiği arsanın büyüklüğünün farklı olduğu durumlarda da fiyatlar farklıdır; çünkü, bunlarda bahçe tanzimi esas alınmıştır. Aynı metrekare kapalı alana sahip olmasına rağmen, 7 000 metrekarelik bir alanda bulunan bir okulun bahçe duvarı, ihata duvarı ve bununla ilgili bahçe tanzimi için harcanan fiyat farklı; aynı metrekare, fakat 20 000 metrekarelik bir alanın içerisinde bulunan  bir okulun, bahçe tanzimi, ihata duvarı ve bununla alakalı altyapıların fiyatları elbette farklı olacaktır. İşin bu inceliklerine dikkatle baktığınız zaman, hiçbir sorunun olmadığı ortaya çıkar.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - İhale yasayla olur, kanaatle olmaz.

SONER AKSOY (Devamla) - Bu yatırımlar, elbette gerekli yatırımlardır. Türkiye'nin, insanımızın buna ihtiyacı vardır. Bu kadar önemli yatırımların yapıldığı bir noktada, Türkiye'nin ve hükümetimizin geleceğe koşar adımlarla ilerleme hızına bu okullar hız katacaktır; çünkü, buradan yetişen çocuklarımız daha kimlikli, bireysel haklarını savunan, analitik düşünce sahibi, medenî cesaret ve özgüveni tam olan bireyler olacaklardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aksoy.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, hatipler konuşurken sükunetle dinlemenizi tavsiye ediyoruz. Hatipler, sizin istediğiniz şeyleri söylemek mecburiyetinde değil. Her gruptan konuşmacılar var, çıkıp kendi görüşlerini beyan ediyorlar. Lütfen sükûnetimizi muhafaza edelim.

Sayın Kılıçdaroğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükümetlerinin bakanlarıyla ilgili olarak verilmiş ikinci soruşturma önergesini görüşüyoruz. Daha önce Ulaştırma Bakanıyla ilgili olarak bir soruşturma önergesi vermiştik; ama, iktidar kanadının milletvekilleri Bakan hakkında soruşturma açılmasını uygun görmediler. Bunda da çok fazla bir şeyin değişeceğine inanmıyorum; ama, yine de bildiklerimizi anlatmaya devam edeceğiz.

Benden önceki değerli milletvekili konuşmasını yaparken, yapılacak olan bir okulun fotoğrafını göstererek, ne kadar güzel okulların yapılabileceğini söyledi. Sanki, Cumhuriyet Halk Partisi bu tür okulların yapılmasına karşı da, o da buradan o açıklamayı yapıyor!

Değerli arkadaşlar, biz, Türkiye Cumhuriyetinde çağdaş, son teknolojiye uygun, bilgisayarlı donanımı olan okulların yapılmasına sonuna kadar evet diyoruz. Bütçeye ödenekse, ödenek koyalım diyoruz; kaynaksa, kaynak koyalım diyoruz; ekvergi ise, ekvergi de verelim; getirin, bunların hepsinin altına imzamızı atarız; ama, biz şunu söylüyoruz: Aldığınız kaynağı, yasaların öngördüğü kurallar çerçevesinde harcıyor musunuz harcamıyor musunuz? Bunun hesabını verirseniz mesele yok zaten. Bizim aramak istediğimiz, sormak istediğimiz konu bu.

Bakın değerli arkadaşlar, şu, 2004 yılı İlerleme Raporu ve tavsiye metni. Açıyoruz 22 nci sayfayı, yolsuzlukla mücadele tedbirleri; şöyle deniliyor: "Araştırmalar, Türkiye'de yolsuzluğun ciddî bir sorun olmaya devam ettiğini göstermektedir." Demek ki, devri iktidarınızda yolsuzlukların hız kesmediğini söylüyorlar. Biz söylemiyoruz, biz söylesek karşı çıkacaksınız; söylüyorlar. Ayrıca, daha ne söylüyorlar, onu da söyleyeyim: "Yolsuzluğun daraltılması konusunda hiçbir gelişme kaydedilmemiştir." Bunu, siz kabul ettiniz arkadaşlar. Dengeli ve uyumlu rapor demediniz mi siz?! (CHP sıralarından alkışlar) "Yolsuzluğa karşı en üst siyasî düzeyde sürekli destek sağlanması memnuniyetle karşılanacaktır." Daha böyle bir destek yok, bu desteği istiyoruz sizden diyor.

Sayın Başbakan dün burada bir konuşma yaptı, 2005 malî yılı bütçesiyle ilgili olarak bir konuşma yaptı. Konuşmasının 4 üncü sayfasında, altını özenle çizdiğim bir bölüm var. İnanıyorum ki, bu Parlamentoda bulunup, halka hesap vermekten utanmayacak; ama, onur duyacak her parlamenter buna katılır. Şöyle diyor Sayın Başbakan: "İnanıyorum ki, hepimiz, demokrasi kültürünü özenle koruyacağız. Bu özeni, bu dikkati Türk siyasetinin geleneği haline getireceğiz." Şimdi, demokrasiyi korumak, hesap verebilmek ve bunu Türk demokrasisine bir gelenek olarak sunmak, herhalde, hiç kimsenin reddedeceği bir olay değildir. Bunun mantığında ne yatar; bunun mantığında siyasal sorumluluk yatar. O zaman kendimize şu soruyu soralım: Siyasal sorumluluk nedir? Onu da, izin verirseniz, yine, hocaların hazırladığı bir kitaptan kısaca anlatayım: "Siyasal rejimin demokratik olarak nitelendirilmesinin en önemli unsurlarından biri, seçilen temsilcilerin hesap verebilir olmalarıdır. Bu da, seçilenlerin, seçenler önünde sorumlu olmaları, parlamento önünde sorumlu olmaları, siyasal ve hukuksal açıdan sorumlu olmalarıdır." Şimdi, bir bakan, siyasal sorumluluğu nerede yerine getirecek; parlamentoda; buraya gelecek, Parlamentoda siyasal sorumluluğunun gereğini yerine getirecek.

Sayın Bakanın gazetelere düşen bir haberi vardı. Sayın Bakan "Millî Eğitim Bakanlığı ihaleleri konusunda siyaseten sorumluluğu almaya hazırım" diyordu. Kendisini kutluyoruz. Siyasal sorumluluk almaya hazırsa, bu kürsüye gelecektir ve sizlerden şu ricada bulunacaktır: Ben, Millî Eğitim Bakanlığı ihalelerinde asla ve asla yolsuzluğa izin vermedim, bu konunun üzerine gittim; ama, bu konunun aydınlığa çıkması için, lütfen, soruşturma açılmasına izin verin; ben, bu siyasal sorumluluğu taşıyorum, demesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)

M. CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Kaçar o, kaçar.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Bunu dediği zaman biz alkışlayacağız, cumhuriyet tarihinde ilk kez bir bakan siyasal sorumluluğu üstleniyor diyeceğiz ve Sayın Başbakanın bütçede dile getirdiği "Türk demokrasisinin geleneği haline getireceğiz" kuralına da örnek olacaktır. O açıdan biz de, Sayın Bakanı kutlayacağız.

Değerli arkadaşlar, acaba, niçin soruşturma önergesi verildi. Bakın, değerli arkadaşlar, bu haberler gazetelerde yer aldı, pek çok şikâyet CHP Grubuna, değişik milletvekillerine geldi. 3 milletvekili arkadaşımız, Sayın Bakanın yanıtlaması isteğiyle, bu ihalelerle ilgili yazılı soru önergesi verdiler; ama, Sayın Bakan, süresi içerisinde bu soruları yanıtlamıyor, niye acaba?!

MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Araştırma yapıyor!

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Niçin yanıtlamıyor? Yanıtlamaması, bu önergenin verilmesinin temel nedenlerinden birisidir arkadaşlar. Eğer, bir bakan, medyada kendisine yöneltilen ağır ithamlara ve bir milletvekiline -bırakın kendisinin soru sorma hakkını, Bilgi Edinme Yasasına saygı göstererek- yanıt verseydi, belki de bu soruşturma önergesine gerek kalmazdı.

M. CEVDET SELVİ (Eskişehir) - Veremedi!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Ama, ne diyorlar arkadaşlar sükût ikrardan gelir; Sayın Bakanın gelip, burada, ikrar etmesini bekleyeceğiz.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığında ne olmuş... Bu ihaleler başlamadan önce iki tane danışmanlık firması tutuluyor. Bu iki danışmanlık firması, kendilerine göre ihale kıstasları belirliyorlar ve ihaleler sonuçlandıktan sonra zarflar açılıyor, her bir danışmanlık firmasının kendi kıstasına göre ihaleler veriliyor ve işin garip tarafı, bazen bu kıstaslara göre ihale verilmemesi gerekene ihale veriliyor, verilmemesi, iptal edilmesi gerekeninki de iptal edilmiyor. Bunun örnekleri var.

Şimdi, olay, Kamu İhale Kurumuna intikal ediyor, Kamu İhale Kurumu dosyaları inceliyor, yoğun bir çalışma yapıyor ve bu yoğun çalışmadan sonra, 135 okulun yapımı için, 62 tane ihale paketinde -14'ünü ihale sonuçlanmadığı ve Sayın Bakan onaylamadığı için- gördüğü bütün eksiklikleri yazarak, düzeltici işlem yapılması için Bakanlığa gönderiyor, bunlar yanlış yapılmıştır, şu, şu, şu eksiklikler vardır, doğru değildir, bunları düzeltin diyor. Kalan 48 paket için ise, ihaleler Sayın Bakan tarafından onaylandığı ve Kamu İhale Kurumu da bu ihaleleri iptal edemediği için, Başbakanlığa bir yazı yazıyor. İsterseniz, Başbakanlığa giden yazının ilgili bölümünü sizlere okuyayım değerli arkadaşlar. Şöyle deniliyor: "Tespit edilen aykırılıkların değerlendirilmesi, gerekiyorsa, inceleme ve soruşturma yapılması için, Anayasanın 112 nci maddesi uyarınca Başbakanlığa bildirilmesine karar verilmiştir." Yani, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan bu ihalelerin İhale Yasasına aykırı olduğunu, pek çok aykırılığın saptandığını; ama, bu konuda, Sayın Bakan bunları onayladığı için bir şey yapamayacağını, bir üst makam olarak sizin, Anayasanın 112 nci maddesine göre inceleme ve soruşturma hakkınızın olduğunu ve bunun gereğinin yapılmasını istiyor. Nereden; Başbakanlıktan; kimden; Sayın Başbakandan. Sayın Başbakan bunun gereğini yapacak.

Şimdi, değerli arkadaşlar, olay bu noktaya gelince, Millî Eğitim Bakanlığı Kamu İhale Kurumuna itiraz ediyor; diyor ki: "Efendim, siz, incelemeyi zamanında yapmadınız, süre geçti. Süre geçtiği için böyle bir inceleme hakkınız yok." Kamu İhale Kurumu toplanıyor, diyor ki: "Hayır, süre geçmemiştir, bizim inceleme yetkimiz vardır. Olay bize intikal etmiştir; dolayısıyla, biz inceledik, verdiğimiz karar doğrudur." Millî Eğitim Bakanlığına gidiyor bu olay, arkadan Millî Eğitim Bakanlığı bir daha itiraz ediyor; diyor ki: "Efendim, siz, kamu ihalesiyle ilgili kıstasları belirlediğinizde, biz ihaleye çıkmıştık daha önce. Dolayısıyla, o aralar sizin belirlediğiniz kıstaslar olmadığı için verdiğiniz kararlar doğru değil."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamu İhale Kurumu, bunun üzerine, oturuyor, yine bir karar alıyor, diyor ki: "Bizim belirlediğimiz kamu ihale kıstasları, ihaleye çıkılmasıyla ilgili kuralları belirlemez. Siz, ihaleye çıkıyorsunuz zaten. Bizim belirlediğimiz ihale kıstasları, zarflar açıldıktan sonradır; o kıstaslar uygulanacaktır; ama, zaten onlar yayımlandığında, bizim genel tebliğimiz yayımlandığında henüz zarflar açılmamıştı; dolayısıyla, bizim kıstaslarımız geçerlidir. Siz, iki danışmanlık firmasının kıstasını değil, Kamu İhale Kurumunun belirlediği kıstasları dikkate almak zorundasınız." Şimdi, olay bu noktada duruyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, elbette ki, Sayın Bakanın bütün bu dosyaları inceleme şansı olmayabilir, Sayın Bakanın işi yoğun olabilir; ama, Sayın Bakanın bunları nasıl onayladığını da size anlatayım, bilginiz olsun diye.

Giden onayın üzerinde "iptal" veya "kabul" yazıyor; "iptal/kabul." Sayın Bakan bunlardan birinin üzerine çiziyor; iptalse iptali, kabulse kabulü ve altına imza atıyor. Sayın Bakanın onayladığı onayların hiçbirinde, ne iptal çizilmiştir ne de kabul. Niçin?.. Sayın Bakan bunu kabul mü etmiştir ret mi etmiştir belli değil. Sayın Bakan, acaba, bir tek sözcüğün üzerini çizmek için vakit bulamıyor mu?!

Bir başka şey değerli arkadaşlar; siyasal sorumluluktan söz ettik. Tabiî, şunu da merak ettik: Kamu İhale Kurumu Başbakanlığa yazdı da ne oldu, Başbakanlık ne yaptı?..

Değerli arkadaşlar, Başbakanlık, Millî Eğitim Bakanlığı ihalelerinin incelenmesi ve gerekirse soruşturulması onayını verdi.

Şimdi, hakkında soruşturma, inceleme onayı verilen bir bakanın hâlâ bakanlık koltuğunda oturmasını içinize sindiriyorsanız, sizi kutluyorum arkadaşlar!..

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERGÜN (Kocaeli)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu ve 63 arkadaşının, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik hakkında, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından sağlanan 500 trilyonluk kaynakla gerçekleştirilen okul ihalelerinde usulsüzlük yaptığı ve yolsuzluk iddialarını zamanında tahkik ettirmeyerek görevini kötüye kullandığı iddiasıyla verdikleri soruşturma önergesi hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, kuşkusuz, biz, bu önergedeki iddiaları değerlendireceğiz. Önerge dışında iddialar varsa, onları başka bir vesileyle, kuşkusuz değerlendiririz.

Bu nedenle, öncelikle, önergedeki iddiaları birkaç başlık altında toplamak, daha sonra da bazı açılardan değerlendirmek istiyorum.

İddialar nelerdir, bunları, kısaca, süratle geçmek istiyorum:

1- İhalelerde inşaat birim fiyatı 346 000 000 TL/metrekare ile 512 000 000 TL/metrekare arasında değişkenlik arz etmektedir. Halbuki, Bayındırlık birim fiyatları büyük okullar için 360 000 000, normal okullar için 322 000 000'dur.

Aynı klas ve standarttaki okullar için farklı illerde farklı fiyatlar uygulanmıştır.

Aynı ihalede en düşük teklifi verenler gözardı edilmiş, ortalamanın üstünde fiyat verenlere işler dağıtılmıştır. Sıralama, 4 üncü sıradan 34 üncü sıraya doğru kaymıştır; 1 inci, 2 nci, 3 üncü sıralardaki kişilere iş verilmemiştir.

Müteahhitlere, normalde yüzde 15,3 kâr sağlamak imkânı varken, yüzde 49,5 kâr sağlanmıştır.

Ortalama birim metrekare fiyatı 322 000 000 lira hesaplanması gerekirken, 385 000 000 lira olarak hesaplanmıştır. Bunlar, iddialar...

Kamu, böylece, KDV hariç 86 trilyon zarara uğratılmıştır, KDV dahil bu zarar 102 trilyondur.

Gerekli rekabet ortamının sağlanmadığına, işaret edilen bazı firmalara işlerin dağıtıldığına dair yaygın bir görüş ve iddia vardır.

Ayrıca, Malatya'da tarikat ilişkileriyle tanınan Cüneyt Arslan'a ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e yakın olduğu bilinen firmaların, ihaleleri yüksek bedelle kazanmış olmaları doğal karşılanamaz.

Kamu İhale Kurumu, 14 ihale hakkındaki şikâyetleri değerlendirerek, Kurumun aşırı düşük tekliflerin değerlendirmesinde keyfî kriterler uygulandığı tespit edilmiş ve düzeltici işlem, yani kısmî iptal kararı verilmiştir.

Kamu İhale Kurumu, Bakanlığın eylemini, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 5 inci maddesindeki açıklık, şeffaflık, rekabet ve güvenirlik ilkelerine aykırı bulmuştur. Kamu İhale Kurumu, kendi yayımladığı genelgedeki formülün uygulanmasını isteyerek, düşük tekliflerin sorgulanması işlemini iptal etmiştir.

Yine, Kamu İhale Kurumu, 8.6.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımladığı genel tebliğle, formül değerler ve katsayılar geliştirerek, düşük fiyatlı tekliflerin ihale dışı bırakılmasında keyfî değerlendirme yapılmasının önüne geçmiştir.

Kısaca, "Millî Eğitim Bakanı, yukarıda zikredilen nedenlerle, kamuyu 86 trilyon zarara uğratmak, bazı firmaları kayırarak ihaleye fesat karıştırmak, 4734 sayılı Kanunun gereklerini yerine getirmemek, yolsuzluk iddialarını zamanında tahkik ettirmemek suçlarını işlemiş ve görevini kötüye kullanmıştır" denilerek, hakkında bir Meclis soruşturması açılması istenilmiştir.

HALİL AKYÜZ (İstanbul) - Bunların hepsi doğru.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, şimdi de, yukarıdaki iddiaları bazı açılardan değerlendirmek istiyorum. Bu iddialar konusundaki vicdanî kanaatin oluşması ve kamu vicdanının sesine tercüman olabilmek için, öncelikle, yaklaşımlarımızın, önyargı ve politik hınç duygularından uzak, rasyonel ve sağduyulu olmasında yarar vardır.

Şunları sormak gerekiyor: Acaba, önergedeki iddiaların ne kadarı doğru bilgilere dayanıyor? Ne kadarı teknik kaygılar taşıyor? Ne kadarı hukukî endişeler taşımaktadır? Ne kadarı siyasî kaygı ve amaçlar içermektedir? Bu başlıklar altında bu iddiaları incelemek gerektiği kanaatindeyim.

HALUK KOÇ (Samsun) - Onlar soruşturmada belli olacak.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Öncelikle belirtmek isterim ki, iddiaların büyük kısmı, ama bilerek ama bilmeyerek, doğru bilgi altyapısından yoksun bırakılmıştır, hesaplamalar yanıltıcı bir tarzda ortaya konulmuştur.

Şöyle ki: İddialarda da ortaya konulan Ankara Etimesgut ve Sincan'daki ihalenin toplam inşaat maliyetinin 512 000 000 TL/metrekare olduğu iddia edilmektedir. Halbuki, böyle bir şey yoktur. Buradaki inşaat maliyeti, sadece inşaat için 300 500 000 TL/metrekaredir, çevre tanzimi de dahil olmak üzere 397 000 000 TL/metrekaredir. Dolayısıyla, 512 000 000'luk fiyat diye bir fiyat bu ihalelerde söz konusu olmamıştır.

Bir başka husus: Farklı illerdeki okullar aynı klas ve standartta değildir; bu nedenle, metrekare birim fiyatları da aynı olamaz. Bazı ihale paketlerinde -çünkü, bu ihaleler paket ihalelerdir- sadece okul vardır; bu nedenle, metrekare birim fiyatı farklıdır; bazı ihale paketlerinde okul ve çevre tanzimi birlikte vardır; bazı ihalelerde okul, çevre tanzimi ve spor salonu vardır; bazı ihalelerde ise, hem okul hem salon hem pansiyon hem -endüstri meslek lisesi olan yerlerde- atölyeler ve -turizm meslek lisesi olan yerlerde- 3 yıldızlı oteller vardır.

Değerli arkadaşlar, bütün bu farklı inşaat kategorilerinde, paket halinde olan ihalelerde klas ve standardın aynı olması mümkün olmadığı gibi, metrekare birim maliyetlerinin de aynı olması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca, coğrafî ve bölgesel şartlar da maliyet üzerinde etkili olmaktadır; bunun örnekleri önergede de sayılmaktadır.

Bir başka hususa işaret etmek istiyorum. 4A kategorisindeki büyük ve nitelikli okul inşaatları için Bayındırlık birim fiyatı 364 000 000 TL/metrekaredir; 4B kategorisindeki yüksek nitelikli spor salonları ve pansiyonlar için 402 000 000 TL/metrekaredir; 4C kategorisindeki otel, yurt ve benzeri inşaatlar için 483 000 000 TL/metrekaredir.

2004 yılı Bayındırlık fiyatlarının bu olduğu bilindiği halde, önergedeki maliyetler, müteahhit kârı ve kamu zararı hesapları, basit nitelikli okul binaları için geçerli olan 322 000 000 TL/metrekare üzerinden yapılmıştır. İşte "86 trilyonluk zarar var" denilen işin hesabı 322 000 000 TL/metrekare üzerinden yapılmıştır. Halbuki, bu işin Bayındırlık fiyatlarının bir kısmı 364 000 000 TL/metrekaredir, bir kısmı 402 000 000 TL/metrekaredir, bir kısmı 483 000 000 TL/metrekaredir. Bütün bunların ortalaması yaklaşık 385 000 000 TL/metrekaredir.

Sadece bu kadarını ifade edeceğim bilgi yoksunluğu ve yanıltıcı hesaplama yöntemleri, önergedeki iddia ve ithamların neredeyse tamamını dayanaksız hale getirmektedir. Böylece, önergedeki iddiaların omurgasını oluşturan farklı ve yüksek metrekare birim fiyatları, yüksek müteahhit kârı, 86 trilyonluk kamu zararı gibi unsurların gerçeği yansıtmadığı açıkça ortadadır.

Acaba, soruşturma önergesi, okul ihaleleri konusunda herhangi bir teknik ve hukukî kaygı taşınarak mı hazırlanmıştır? Önerge hazırlanırken, iddia ve hesaplara baz teşkil eden okul tipinin, demode, sanat ve estetik değeri olmayan, gelecek kuşaklar için tarihî eser niteliği taşıyacak özgün mimarî tarzından uzak, bugüne kadar yapılagelen şekilde seçilmiş olması da, teknik ve teknolojik bir kaygı taşımadan olaya yaklaşıldığını göstermektedir. Halbuki, cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki zor şartlarda bile, tüm kamu binaları ve okullar için, özgün bir mimarî tarz, sanat ve estetik önplanda tutulmuş, cumhuriyetin 100 üncü yılına doğru, inşaatlarda tarih, sanat ve estetik boyutunu yeniden öne çıkarmanın zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.

Ülkemiz, özellikle okul binalarında, iç düzenlemede, mimarîde, sanatta, estetikte ve kullanışlı olma konusunda, 17 Ağustos Kocaeli depreminden sonra bu standartları yakalamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ergün.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Özel sektörün yaptırdığı birçok okul binası, bu alandaki devlet-özel sektör anlayışı arasındaki büyük farkı ortaya çıkarmıştır.

Menkul Kıymetler Borsasının sağladığı kaynakla yapılan tüm eğitim binaları, kimliği, tarihî ve sanatsal değeri olan birer abide olarak yükselmektedir. Katkısı olanlara, emeği geçenlere şimdiden teşekkür ediyorum. Önergedeki iddialar, bu nedenle, okulların niteliğiyle ilgili hiçbir teknik kaygı da taşımamaktadır.

Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; üzerinde konuştuğumuz önergedeki hukuka aykırılık iddialarının dayanak noktası, Kamu İhale Kurumunun, 14 ihale hakkındaki şikâyeti değerlendirirken, vardığı sonuç ve verdiği kararlardır. Kamu İhale Kurumuna göre yapılan şikayetler şu dört hususu içermektedir:

1 - Bina yaklaşık maliyeti çok yüksek gösterilmiştir.

2 - İhaleyi kazandığı açıklananların çoğu meslekî ve teknik yeterliliğe sahip değildir.

3 - İhaleyi alan şirketler, birbirinin paravan şirketleridir.

4 - Düşük teklif sorgulaması idarece keyfî ve sübjektif kriterlere göre yapılmış ve devlet trilyonlarca lira zarara uğratılmıştır.

Kamu İhale Kurumu yaptığı incelemede, ilk üç iddianın gerçeği yansıtmadığını ve asılsız olduklarını tespit etmiş; dördüncü iddianın ise, kendi çıkardığı bir tebliğe aykırı unsurlar içerdiğinden bahisle, 14 ihale için düzeltici işlem yapılmasına karar vermiştir.

Görüşmekte olduğumuz soruşturma önergesinin asıl nedeni ve önergedeki tüm iddiaların özünü ve temel dayanağını, Kamu İhale Kurumunun bu kararı oluşturmaktadır.

Ayrıca, önergede yer alan, Malatyalı Cüneyt Arslan ve Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'e yakın isimlere yüksek fiyatla ihale verildiği iddiası, soruşturma önergesinin, birazdan üzerinde duracağım, siyasî amacına işaret etmektedir. Bu iddia, âdeta, bir Karadeniz fıkrasındaki bilmecenin kandırmacısıdır.

Fıkra şöyledir: Temel, Dursun'a "söyle bakalım Dursun, daldadır, sarıdır, cik cik öter" diye sorar; Dursun hemen cevap verir "kanarya" diye. Halbuki Temel'in cevabı hamsidir. O, kuşkuyla sorar "daldadır" dedin "astım onu" der, "sarıdır" dedin "boyadım onu" der, "cik cik öter" dedin "o da bilmecenin kandırmacısıdır" der. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, buradaki asıl amaç... KİK'in 14 ihale için aldığı düzeltici işlem, kısmî iptal kararı, birçok yanlış unsuru içerisinde barındırmaktadır; ancak, hepsine ayrıntısıyla girip vaktinizi alacak değilim. Bazı yanlışları şöyle sıralamakta fayda var: Kamu İhale Kurumu... (CHP sıralarından gürültüler)

Efendim, ihaleyi konuşalım diyorsunuz ya; tam da onu konuşuyoruz şimdi. Konu aydınlansın, müsaade edin...

Kamu İhale Kurumu, 4734 sayılı Yasanın 55 inci maddesine göre, 15 gün içinde yapılan başvuruları değerlendirmesi gerekirken, 15 günü geçen başvuruların hepsini değerlendirip karara bağlamış ve yetkili olmadığı bir işi yapmıştır. Kamu İhale Kurumu, kısmî iptal kararını ilk defa basın toplantısıyla kamuoyuna açıklarken, gerekçelerini açıklamadığı için, âdeta, Bakanlığı hiçbir iddiaya cevap veremez hale getirmek istemiştir. Bu olay, âdeta, eski bir başsavcının eylemini hatırlatmaktadır.

Karar, Bakanlığa 5 gün içerisinde tebliğ edilmesi gerekirken, 16 gün sonra tebliğ edilerek olayın spekülatif hale gelmesi temin edilmiştir. Basın açıklamasındaki acelecilik, talebin yerine iletilmesinde, kararın tebliğ edilmesinde gösterilmemiştir.

Aşırı düşük tekliflerin sorgulanması işleminin iptaline yönelik de, gerekçelerin hukuka ve gerçeklere aykırı olduğu çok açıktır. Aşırı düşük teklif değerlendirmesinde herhangi bir eşit muamele ilkesine aykırılık ve sübjektiflik uygulaması yoktur. Danışmanlık hizmeti veren firmaların ortaya koyduğu kriterler, sadece, hangi bölgeye danışmanlık hizmeti vermişlerse o bölgelerdeki ihalelere uygulanmış, farklı bölgelerdeki ihaleye uygulanmamıştır. Kriterlerin her ihalede uygulanmadığı iddiası boştur; çünkü, hangi ihalede bu kriterlerin uygulanmadığı ve neden uygulanmadığına dair tek bir örnek bile verilmemiştir. Ayrıca, bu değerlendirme, Kamu İhale Kanununun 32 nci maddesine uygun olarak yapılmıştır.

Değerli arkadaşlar, Kamu İhale Kurumunun genel tebliği 8.6.2004'te yayımlanıp 23.6.2004'te yürürlüğe girmiştir. İhale ilanı ise, 17 Mayıs 2004'tür. İhale zarfları 17.6.2004'te açılmış, ihalenin tüm şartlarını değiştiren bir tebliğin geriye doğru uygulanması mümkün olmadığından uygulanamamıştır. İhale dokümanlarındaki değişiklik, âdeta, tüm ihalelerin iptali şartlarını ortaya çıkarmaktadır.

İdare, düşük tekliflerin değerlendirilmesindeki takdir yetkisini kullanmıştır ve doğru olarak kullanmıştır. Düşük tekliflerin haklı nedenlerinin olmadığı ortaya çıkmıştır; kararda bunlar gözardı edilmektedir.

Bakın, düşük tekliflerin sorgulanması örnekleri vardır. "Sen, bu düşük teklifle bu okulu nasıl yapacaksın" diye sorulmuştur; adam, 650 metreküp beton kullanacağı yerde 320 metreküp beton kullanacağını ifade etmiştir; 700 ton demir kullanılması gereken bir binada 270 ton demir kullanılacağını söyleyerek bu açıklamayı getirmiştir; 1 500 ton alüminyum çerçeve, doğrama kullanılması gereken bir binada 750 ton doğrama kullanacağını iddia etmiştir.

Bu düşük tekliflere bu ihalelerin verilmesi söz konusu olabilir miydi?!

Ayrıca, Kamu İhale Kurumu Genel Tebliği, âdeta, eski kanuna, yani 2886'ya döndürmektedir. Yeni kanunun önemli unsurlarını ortadan kaldıran bir nitelik taşıdığı için de, bence, diğer yüksek mahkemelere başvurulmalı ve iptali istenilmelidir.

İSMET ATALAY (İstanbul) - Sayın Başkan, yarım saat mi konuşacak!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Karar, gerekçesiz bir şekilde basına açıklanırken -dikkatinizi çekerim- bu kararın gerekçelerini, ilgili idare, daha öğrenmeden, muhalefet milletvekilleri, kararın gerekçesine dayalı soruşturma önergesi hazırlayabilmişlerdir. Acaba, gerekçeler, idareye ulaşmadan önce, muhalefet milletvekillerine nasıl ulaşabilmiştir?!

BAŞKAN - Sayın Ergün, konuşmanızı tamamlar mısınız.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim, tamamlıyorum; son cümlelerimi söylüyorum.

İSMET ATALAY (İstanbul) - 7 dakika geçti!..

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilimsel, teknik ve hukukî dayanakları olmayan soruşturma önergesindeki bu iddialarla, acaba, siyasî bir sonuç alınabilir mi; hiç sanmıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Ne yazık ki, önerge sahibi milletvekili arkadaşlarım, böylesine dayanaksız iddiaların peşine takılmakla, bazı özerk kurumların ve bu kurumlardaki politik kimliği ağır basan bazı kişilerin yüksek siyaset yapma heveslerinin farkına varamamışlardır.

Özerklik, hiçbir kuruma ve kişiye, siyaset yapma, başka bir muhalefet alanı açma isteği uğruna, hukukî, ahlakî ve insanî sınırları aşma hakkı vermez. (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Sayın Başkan, 10 dakika oldu!..

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Özerk kurum yönetici ve üyeleri de unutmasınlar ki, bulundukları yer, millet adına kendilerine emanet edilmiştir, hibe edilmemiştir. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ayrıca, özerk kurumlara geçen koalisyon hükümeti zamanında atanmış olmak, milletimizin siyaset sahnesinden çektiği anlayışları oralarda canlı tutma çabalarının ve işbirliğinin haklı gerekçesi olamaz.

2004 yılı okul ihalelerinde metrekare inşaat birim fiyatlarının yüksek olduğunu iddia edenlere şunu hatırlatmak isterim: 1998 yılında aynı nitelikteki okullar 437 000 000 TL/metrekareye, 2001 yılında 476 000 0000 TL/metrekareye...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Niye bu kadar uzatıyorsunuz?! Ne biçim yönetim bu! Sayın Başkan, niye müdahale etmiyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Ergün, müsaade eder misiniz.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim, son cümlemi söylüyorum, müsaade ederseniz...

BAŞKAN -  Sayın Ergün, bir dakikanızı rica edeyim.

Sayın Topuz,  bakınız, biraz önceki konuşmanın başında, sayın milletvekili arkadaşımız konuşurken meramını rahatlıkla ifade etmesi için bundan sonra süre kısıntısı yapmayacağımı kendisine söylemiştim; lütfen, sakin olunuz; konuşmasını tamamlıyor. Lütfen buyurun Sayın Başkan... Konuşmasını tamamlıyor; lütfen buyurun efendim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, demek ki, tartışılması gereken bir konu var; açın soruşturmayı tartışalım. Yangından mal mı kaçırıyoruz!

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Tarafgirsiniz!..

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Efendim, bir dakika sabrederseniz; bitiriyorum.

BAŞKAN - Sayın Ergün, buyurun.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

2004 yılı ortalaması ise 380 000 000 TL/metrekaredir.

Değerli arkadaşlar, 1998'deki ve 2001'deki Millî Eğitim Bakanlarının sizin anlayışınıza yakın olması, bu durumu değiştirmemelidir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Son sözüm şudur: Önergedeki iddialar, okul ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı ve görevin kötüye kullanıldığı konusunda bir vicdanî kanaat oluşturmaktan son derece uzak olmakla birlikte, temiz siyaset yapma ve yolsuzlukla mücadele konusunda bir fırsat sayılmalıdır.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Bozacı!.. Bozacısın sen!..

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Tarafgir davranıyorsunuz Sayın Başkan!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Hepimiz, yeniden, dikkatimizi bu konuya vermeliyiz. 3 Kasımda milletimizin Türk siyasetini yeniden yapılandırmasının ve AK Partiyi iktidara taşımasının en önemli nedenlerinin başında temiz siyaset ve yolsuzlukların önlenmesi özlemi vardır. Çok şükür, bugüne kadar, siyaseti kirleten ve yolsuzluk olarak addedilebilecek büyük örneklere rastlamadık... (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Başbakandan mı korkuyorsunuz?! Niye uzatıyorsunuz?!

BAŞKAN - Sayın Ergün, konuşmanızı tamamlar mısınız.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Ancak, en küçüklerinden bile sakınmalıyız. Günümüz dünyasında yolsuzluk ve yozlaşma, sadece ihaleye fesat karıştırma, zimmet, irtikâp, rüşvet, ihtilâs...

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Siz "ak" olamazsınız, AKP olursunuz ancak!

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Sayın Bakana gerek kalmadı!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - ...ve benzeri eylemleri değil, aynı zamanda torpili, adam kayırmayı, partizanlığı , akraba ve hemşeri kayırmacılığını da içeriyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Dinlemiyor bile!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Toplum bu konularda da büyük bir hassasiyet göstermektedir. Açık söylemek gerekirse, iktidar bozulmaya ve yozlaşmaya en müsait alandır.

BAŞKAN - Sayın Ergün, lütfen, son cümlelerinizi alayım efendim.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Son cümlem efendim... Son cümlem...

BAŞKAN - Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 20 dakikadır konuşuyor; bırak konuşsun!

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Yolsuzluk ve yozlaşma konusunda Partimizin ve toplumun tavrı bu kadar açık, dikkatler bu kadar üzerimizde (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Yüce Divanda, sivil ve askerî mahkemelerde birçok kişi bu yüzden yargılanırken, siyasî, bürokratik kadroların bilinçli ya da dikkatsizce bu konuda hata yapmaları, büyük gaflet ve dalalet ve hatta ihanet olur.(CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN - Sayın Ergün, son cümlenizi alayım.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Son konuşmacı, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 63'e göre, usul ve tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Çelik, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, 63'e göre söz istiyorum.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) - Söz vereceksiniz... 63 üncü maddeye göre söz vermeniz lazım.

BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın Bakana söz vermek mecburiyetindeyim. Sayın Bakan konuşacak, sonra talebinizi değerlendireceğim. Buyurun, siz oturun lütfen yerinize.

HALUK KOÇ (Samsun) - Usul için söz istiyorum Sayın Başkan. Burada takdir yetkiniz yok ki... Hep aynı noktada tartışıyoruz.

BAŞKAN - Yani, siz usul için söz istediniz diye Sayın Bakanı indirip sizi kürsüye davet edecek halim yok! Buyurun; lütfen efendim...

MEHMET SEMERCİ (Aydın) - Tarafgirsiniz Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanıza başlar mısınız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, siz taraf tutuyorsunuz!..

BAŞKAN - Sayın Koç, lütfen, istirham ediyorum; buyurun efendim... İstirham ediyorum... Lütfen...

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında Yüce Heyetinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Eğitime Fiziksel Katkı Projesi kapsamındaki ihale işlemleri, Millî Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Menkul Kıymetler Borsası arasında imzalanan bir protokolle yürütülmektedir. Bu protokolün ihale işlemleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu ve 60 arkadaşının vermiş olduğu soruşturma önergesindeki iddialara cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Öncelikle belirtmek isterim ki, Eğitime Fiziksel Katkı Projesi kapsamındaki ihale işlemleri, hukuka uygun olarak ve kamu yararı gözetilerek yapılmış ihale işlemleridir. Ayrıca, bir gazetede çıkan yazılar üzerine bu ihalelerle ilgili Millî Eğitim Bakanlığının içdenetim mekanizması çalıştırılmış ve yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda soruşturmaya geçilmesine gerek olmadığı sonucuna ulaşılmıştır; ancak, tarafımca, bununla yetinilmeyip, bizzat Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca konunun incelenmesi ve gerekirse soruşturma açılması için Sayın Başbakanımız nezdinde talepte bulunulmuştur.

Peki, değerli arkadaşlarım, yapılan tüm bu ihale işlemleri hukuka uygun olduğu halde, bu ihalelerde kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmesine rağmen, içdenetim mekanizması çalıştırıldığı ve hatta yetinilmeyip dışdenetim için tarafımızca talepte bulunulduğu halde ve bu soruşturma önergesi hangi amaçla verilmiştir.

Önce şunu da ifade edeyim: Sayın Başbakanımızın talimatı üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı bu incelemeyi başlatmıştır.

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Kamu İhale Kurumu!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, elbette Meclis denetim yetkisini kullanacaktır ve muhalefet, üzerine düşeni yapacaktır; Millî Eğitim Bakanı olarak bu çok önemli görevin bilincinde olduğumu huzurlarınızda ifade etmek isterim. İhaleyi kaybeden bazı firma yetkililerinin etkisinde kalan Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımın vermiş olduğu soruşturma önergesi (CHP sıralarından "Aaa... sesleri) Türk gençliğinin güzel geleceği için amaçladığımız tavizsiz çalışmaları asla engellemeyecek, şevkimizi asla kırmayacaktır.

Ortada, son yılların en yüksek katılımlı ihalesi vardır ve bu ihalede olumsuz değerlendirilen 1 700'e yakın başvuru ve kaybeden yüzlerce firma söz konusudur.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, istifa edin de parti de rahatlasın.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Böyle durumlarda, biz kazanamazsak bazıları da kaybetmeli diye düşünen firmalar mutlaka çıkacaktır. Ne var ki, böyle düşünen ve gazete gazete dolaşan firma yetkililerinin sözlerini, bir iki istisna hariç, medyamız kayda değer bile bulmamıştır; ancak, Kamu İhale Kurumunun, alışık olmadık bir biçimde, kararını, Bakanlığımıza resmen tebliğ etmeden basın bildirgesiyle açıklaması ve daha önce örneğine rastlanmayan bir biçimde dosyanın Başbakanlığa iletilmesi, yadırganmıştır.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, Başbakanlık soruşturma açtı mı?

K.KEMAL ANADOL (İzmir) - Başbakanlık kararı ne?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, İMKB'den sağlanan kaynağın bir kısmı, Bingöl depreminin acılarını sarmak için kullanılmıştır. Kalan kaynakla, 267 ayrı binadan oluşan 62 ayrı paket halinde 135 eğitim kurumunun yapımı planlanmıştır. Bu projeyle, bugüne kadar alışık olmadığımız, mimarîsi ve fonksiyonları itibariyle orijinal diyebileceğimiz güvenli okulların, yavrularımıza armağan edilmesi amaçlanmıştır. İhale ve sonrasında yaşanan tartışmalarla ilgili sizlere bilgi vermek ve iddiaları cevaplandırmak istiyorum.

Öncelikli olarak, hepimizin hemfikir olduğuna emin olduğum bir düşünceyi paylaşmalıyım. Yaşadığımız müessif depremlerde, kamu binalarımızın, çocuklarımıza, öğretmenlerimize ve vatandaşlarımıza birer mezar olduğu ve bu acı derslerle, yapılacak her türlü kamu binası için gerekli önlemlerin alınması gerçeğinden kaçamayız. Bu çerçevede, olaylara kulaktan dolma bilgilerle değil, bilimsel, akılcı ve dürüst gerçeklerle yaklaşmalıyız. Hele, konu, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın güvenli ve yüksek standarttaki yapılarda eğitim görmesi zorunluluğu olunca, bu sorumluluğu, bir kat daha özen ve işbirliğiyle taşımalıyız.

Değerli milletvekilleri, yapılması planlanan eğitim kurumlarının yerleri, Bakanlığımızdaki birimlerin okul ihtiyaç öncelik planlaması dikkate alınarak titizlikle belirlenmiştir. Projenin ihale dokümanlarının hazırlanması için, ayrıca bir ihale düzenlenmiş, bu ihale sonucunda belirlenen danışman firmalar, Bakanlığımız teknik elemanlarıyla ortak çalışmalar yaparak, tüm imalat kalemlerini detaylı bir biçimde inceleyip, şartnameleri hazırlamıştır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 19 uncu maddesine istinaden açık ihale usulüyle ihaleye çıkılmıştır. 17 Mayıs 2004 tarih ve 25465 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ihale ilanına göre, isteklilerden, Kamu İhale Kanunu ve ikincil mevzuatta istenmesi zorunlu olan belgelerin ötesinde, ISO-9001 Kalite Yönetim Belgesi istenmiş, fiyat farkı ödenmeyeceği, isteklilerin alt yüklenici kullanamayacakları ve konsorsiyumların ihaleye teklif veremeyecekleri öngörülmüştür.

İhale, 7 Haziran 2004 tarihinde, Millî Eğitim Bakanlığı Beşevler Kapalı Spor Salonunda, yaklaşık 1 500 kişi ve tüm televizyon kanalları ile yazılı basın önünde, kamuoyuna açık olarak gerçekleştirilmiştir. İhaleye toplam 1 758 adet teklif verilmiş ve sadece, ihale tekliflerinin açılıp okunması onaltı saat sürmüştür.

Takiben, isteklilerce, idaremize ve daha sonra Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyetler yapılmıştır. İhaleye katılan toplam 1 758 istekliden 96'sı idaremize şikâyet dilekçesi vermiş, bunlardan 18 tanesi Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyette bulunmuştur. Kamu İhale Kurumu, itirazen yapılan şikâyetlerden 14 tanesi için düzeltici işlem tesis etmiştir. Kalan 48 paket işin yasal süreçleri tamamlandığından sözleşmeleri imzalanmıştır.

Burada, özellikle, muhalefete mensup değerli arkadaşlarımızın söyledikleri gibi, Kamu İhale Kurumu, bakınız, hiçbir ihaleyi iptal etmemiştir, uyumsuzluk kararı vermiştir. Bir yasaya uyumsuzluk söz konusu olunca, düzeltici karar verilmesi işlemi gündeme gelmiştir. Bu, ilk defa olan bir şey değil; Türkiye'nin birçok yerindeki ihalelerde bu karar verilmiştir. Daha sonra yapılan incelemeler ve yeni değerlendirmeler sonucu ihale sonuçlanmıştır.

Bunun altını çizmek istiyorum: Sayın Hacaloğlu'nun söylediği gibi 64 değil, 62 pakettir ve bunların hiçbir tanesi iptal edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, ihale sırasında, tüm aşamadaki işlemler, değerlendirmeler ve rekabet şartları, tamamen objektif ve yasadaki kriterlere uygun olarak sonuçlandırılmıştır. 4734 sayılı Yasa doğrultusunda yapılması gereken bütün iş ve işlemler usulüne uygun olarak yerine getirilmiş, sonuçları da mevzuat doğrultusunda ilgililerine duyurulmuştur. Aynı şekilde, katılımcıların müracaatlarının tümü kabul edilmiş ve değerlendirmeye alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımız, yapmış olduğu tüm işlemlerde yasalara uygunluk, kamu yararı, hizmetin gerekleri ve denetimden asla taviz vermemiştir ve vermeyecektir. Malumlarınız olduğu üzere, anılan ihaleler farklı illerde, farklı bölgelerde yer alacak okullar için yapılmıştır. Bu nedenle, her bölgenin kendi fiziksel ve ekonomik yapısından kaynaklanabilecek fiyat faktörleri bile hesaba katılarak gruplandırma yapılmıştır.

Biraz önce, Sayın Hacaloğlu "Trabzon ile Rize arasında nasıl bir fark var" dedi.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce, yine burada şahısları adına konuşan değerli milletvekili arkadaşlarım ifade ettiler; zeminin durumuna, altyapı durumuna, eğime göre, binanın yapısına göre bu fiyatlar değişmektedir. 3 yıldızlı otel inşaıyla, 4 yıldızlı otel inşaıyla; yani turizm ticaret liselerinin, turizm ve otelcilik liselerinin uygulama otelleri ile herhangi bir okulun fiyatının aynı olmadığı, tarafınızdan takdir edilecektir. Meclise verilen önergede ise, bu fiyatlandırmalar ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları arasında bir kıyaslama yapılmaya çalışılmaktadır. Ancak, önergede dikkate alınan fiyatlar yanlıştır; bunun altını çizmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bayındırlık Bakanlığının 2004 yılı birim fiyatları, 4/A grubu binalar için 364 000 000 Türk Lirası/metrekare, 4/B grubu binalar için 402 000 000 Türk Lirası/metrekare ve 4/C grubu binalar için ise 483 000 000 Türk Lirası/metrekaredir. Ayrıca, fiyatlar değerlendirilirken, birim fiyatlar içinde saha tanzim fiyatları ve fiyat farkları dikkate alınmaz. İhale bedelleri ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları karşılaştırması yapılacaksa şöyle yapılmalıdır; bizim yaptığımız ihaleden de buna örnek vermek istiyorum. Mesela, bu ihalede:

1- İşin sonuna kadar fiyat farkı ödenmeyecektir. Bu da, işin süresi bir yıl kabul edildiğinde, en az yüzde 10'luk bir fark demektir.

2- İşin tamamına saha tanzimi dahildir. Bu nedenle, gerçek bina fiyatı, saha tanzim maliyeti çıkarılarak bulunur ki, saha tanzimi, en az 10 000 000 en çok 120 000 000 Türk Lirası/metrekaredir; bu da, ortalama, 50 000 000 ilâ 55 000 000 Türk Lirası/metrekare demektir.

3-  Bir inşaat işinde genel gider ve vergi toplamı, yüzde 7 ilâ yüzde 8'in altına düşmemektedir. İhalede uygun bulunan fiyatlar, yine, 346 000 000 ile 446 000 000 Türk Lirası/metrekare arasında değişmektedir; ağırlıklı ortalaması da, 380 000 000 - 390 000 000 Türk Lirası/metrekaredir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Hacaloğlu, biraz önce yaptığı konuşmada 64 paket dedi, 62 pakettir. Sekiz yıllık temel eğitim okulları yapılsın diye değil, çok değişik okullar vardır; liseler, endüstri meslek liseleri, değişik liseler var. "512 000 000 Türk Lirası ile 346 000 000 Türk Lirası arasında değişmektedir" dedi; kesinlikle böyle bir şey yoktur.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, ortalama, metrekaresi  385 000 000 lira dedim, zabıtlarda var; çarpıtmayın...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 346 000 000 ile 446 000 000 arasında değişmektedir.

Bakın, bizim, 35 inci sıraya ihale verdiğimizi söylediler; 35 inci sıra değil, 34 üncü sıradakine verilmiştir.

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - Allah Allah!.. Ne kadar güzel!.. Bravo!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, müsaade edin... (CHP sıralarından alkışlar [!]) Müsaade eder misiniz...

ŞEVKET ARZ (Trabzon) - 35 değilmiş, 34'müş!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bu sözünü ettiğiniz, Sincan'daki bir endüstri meslek lisesinin inşaatıdır. Bakın, Sayın Hacaloğlu dedi ki: "En son sıradakine verilmiştir." Bu ihaleye 52 firma katılmış, 52 dosya verilmiştir; 52 dosyanın 6 tanesi, daha baştan, evrak eksikliğinden dolayı elenmiştir; aşırı düşük fiyat sorgulamasına tabi tutulmak üzere kendilerine yazı yazılan firmalardan sadece 15 tanesi buna cevap vermiştir.

Değerli arkadaşlarım, bir firmaya ihale verilirken, sadece ve sadece fiyat gözönünde bulundurulmaz. Bakın, bu, 34 üncü sıradakine iş verdiğimiz ihaleyle ilgili olarak, niçin bu firmaların elendiğiyle ilgili, size, somut bazı bilgiler vermek istiyorum: Bu inşaatın tamamlanması için gerekli olan demir 1 159 tondur. Misal olarak söylüyorum: Diyelim ki 9 uncu sıradaki -firmaların isimlerini söylemiyorum- firma 551 ton demirle bunu bitireceğini söylemiştir. Atlayarak geçiyorum. 21 inci sıradaki 754 ton demirle bu inşaatı tamamlayacağını beyan etmiştir. Bakın, 32 nci sıradaki 374 tonla, yukarıya çıkıyorum 28 inci sıradaki 771 tonla bunu tamamlayacağını beyan etmiştir. Diğer bütün göstergeler de burada sıralanmıştır.

Şimdi, bir firmanın ihale alması, sadece, tek başına, onun ne kadar ucuz teklif verdiğiyle ilgili değildir değerli arkadaşlarım. Bunu özellikle huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben zaman darlığı sebebiyle... Sayın Başkanın müsamahasına sığınıyorum, bazı önemli konuları sizlerle paylaşmam gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu aşırı düşük fiyat sorgulamasında çok ilginç örneklerle karşılaşılmıştır. Mesela, bir firmaya sorulmuştur, bir işte 684 metrekare radyatör kullanılması gerekirken, firma hiç radyatör beyan etmemiştir. Yine bir inşaatta kullanılacak beton miktarı 4 390 metreküp olması gerekirken firma 3 535 metreküp beyan etmiştir. Demir miktarı ve diğer bütün göstergeler de bunu göstermektedir. Şimdi, bu durumda, firmaların teklif ettikleri bedeller, ekonomik bedeller gibi görünse de ihalenin kendilerine verilmesi imkânsızdır. Bu örnekleri sayfalarca uzatmak mümkündür. Özellikle soruşturma önergesinde belirtilen ve büyük bir çoğunluğu yanlış bilgilere dayanan birkaç örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Mesela, Gaziantep'te 13 647 metrekarelik bir inşaat için önergede belirtilen fiyat, verdiğimizi iddia ettikleri fiyat 367 000 000 Türk Lirasıdır. Bu iş türü için Bayındırlığın belirlediği fiyat 364 000 000 Türk Lirasıdır, bizim verdiğimiz fiyat ise 272 000 000 Türk Lirasıdır, Bayındırlık birim fiyatının yüzde 25 altındadır değerli arkadaşlarım.

Atlıyorum; Gümüşhane'de yine 9 476 metrekarelik bir iş için, önergede bizim verdiğimizi iddia ettikleri fiyat 432 000 000 liradır, Bayındırlık Bakanlığının bununla ilgili birim fiyatı 366 000 000 liradır, bizim verdiğimiz fiyat ise 285 000 000 Türk Lirasıdır ve Sincan'dakiyle ilgili olarak verilen bütün rakamlar kesinlikle yanlıştır. Yanlış bilgilerle doğru sonuçlara ulaşamazsınız değerli arkadaşlarım.

Bizim yaptığımız inşaatların, bizim yaptığımız okulların rasgele okullar olmadığını, çok farklı özelliklere sahip olduğunu arkadaşlarım ifade ettiler. Müsaade edersiniz, bu yüksek teknik donanımlı olan, çok ciddî fonksiyonları olan kısımlara kesinlikle girmeyeceğim; çünkü, bunu arkadaşlarım beyan etti.

Değerli arkadaşlarım, şunun kesinlikle unutulmaması lazım: Fiyatı ucuz gibi görülen ihalelerin bedeli ağır olmuştur, ağır olmaktadır. Bunun en tipik örneği, Çeltiksuyu'nda 86 evladımıza mezar olan okuldur. Bundan ders ve ibret almak zorundayız. En ucuz fiyatı veriyor diye kimseye ihale veremeyiz. Bugün olsa, bunu yine yapmam ve yaptırmam. Huzurlarınızda bunu ifade etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Tek başına ucuz fiyat doğru bir yaklaşım, doğru bir fiyat değildir.

Bakın, size daha çarpıcı bir örnek daha vereyim, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, lütfen dinleyin: İstanbul'da Abdi İpekçi Yurdumuz vardır -İstanbul'u bilenler bilirler- 1 500 kişilik bir yurttur. 1999 depreminden sonra, bu yurdumuz ciddî hasar gördü, güçlendirme ihalesi yapıldı; yani, güçlendirme yapılması lazım. Güçlendirme ihalesini alan firma yüzde kaç kırımla almış biliyor musunuz; yüzde 57 kırımla almış ve dört yıldan beri bu yurdumuz kapalıdır; inşaat firması işin içinden çıkamamaktadır, bitirmemektedir, bize teslim etmiyor, vazgeçmiyor ve çaresiz bir şekilde beklemek durumundayız.

Türkiye çapında 580 küsur tane YİBO'muz ve PİYO'muz var değerli milletvekilleri. Üniversitelere yaptırdığımız araştırmalara göre, bunların yüzde 25'inin derhal güçlendirmeye tabi tutulması gerekiyor ve son on yılda yapılanlarla ilgili, bunları yapan müteahhitlerle ilgili olarak yargıya başvurulması gerekiyor. Biz, bütün bunları başlattık; ama, gelin görün ki, bunları incelediğimizde, bu çürük binaların, depreme karşı dayanıklı olmayan binaların çoğunun, geçmişte yapılan ihalelerde, yüksek kırımlarla insanlara verildiği ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, Kamu İhale Kurumunun 14 dosyayla ilgili, karar düzeltici işlem tesis etmesiyle ilgili süreç devam etmektedir. Öte yandan, Başbakanlıktan talepte bulunulduğu gibi, zaten inceleme başlatılmıştır. Değerli milletvekili arkadaşlarım, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu, kendilerinin verdiği yazılı soru önergesine benim zamanında cevap vermediğimden şikâyet ettiler. O cevap şunun için verilmemiş Sayın Kılıçdaroğlu: Daha, Kamu İhale Kurumunun gerekçeli kararı bize bildirilmeden, bize gelmeden, siz gazetelerdeki haberlerden yola çıkarak veya Kamu İhale Kurumundan bazı bilgiler alarak bana yazılı soru önergesi verdiniz. Ben, Kamu İhale Kurumunun kararını vermesini, sürecin tamamlanmasını beklediğim için size cevap vermedim ve bu cevabınız geçen hafta itibariyle verilmiştir; ama, siz, maalesef işi aceleye getirdiniz ve soruşturma önergesi verdiniz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Doğru söylemiyorsunuz Sayın Bakan!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Doğru söylüyorum Sayın Hacaloğlu.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Söylemiyorsunuz!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partili veya iktidar kanadına mensup arkadaşlarımın verdikleri yazılı soru önergeleri, yüzde 99 zamanında cevaplandırılmıştır; ama, bugüne kadar zamanında cevaplandırılmayan tek yazılı soru önergesi bu mudur değerli arkadaşlarım?!

Bakın, burada biraz önce değerli arkadaşım Nihat Bey bunlara değindi. Efendim, ihale üzerinde kalan isteklilerin birbirlerinin paravan firmaları olduğu...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - Başkan, ikinci 10 dakika doldu.

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sürenin ne anlamı kalıyor o zaman Sayın Başkan?! O zaman süre vermeyelim!..

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Açın soruşturmayı, konuşalım.

BAŞKAN - Sayın Anadol, lütfen...

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yaklaşık maliyetin, olduğundan daha yüksek gösterildiği...

MUHARREM KILIÇ (Malatya) - O zaman süre vermeyelim!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, ihale üzerinde kalan isteklilerin benzer işlere ilişkin deneyimlerinin bulunmadığı...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, 10 saniye müsaade eder misiniz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, sayın başkanlarım; daha önceki soruşturma önergeleriyle ilgili olarak tutanakları okudum, inceledim. Bu hususta sayın bakanların kendileriyle ilgili olarak verilmiş soruşturma önergeleri hakkında vermiş oldukları cevapta belirli bir tolerans, başkan veya yöneten başkanvekilleri tarafından gösterilmiştir. Şimdi, Sayın Bakanla ilgili olarak ithamlar vardır, eleştiriler vardır, bunlara Sayın Bakanın cevap vermesinden daha tabiî bir durum yoktur; ben, diğer arkadaşlara da aynı müsamahayı  gösterdim...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Bırakın canım!..

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz...

Başında, Sayın Algan Hacaloğlu'na da "meramınızı anlatabilirsiniz, sözünüzü kesmeyeceğim" ifadesini kullandım. Lütfen...

Buyurun Sayın Bakanım.

MEHMET SEKMEN (İstanbul) - Cevaba bile tahammülünüz yok.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Yangından mal kaçırıyorsunuz. Açın soruşturmayı, konuşalım, aydınlanalım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, Kamu İhale Kurumunun kararına atıfta bulunarak, şahsım, Bakanlığımız ve Hükümetimiz itham edilmektedir. Kamu İhale Kurumunun, bizimle ilgili olarak ileri sürmüş olduğu en ciddî iddia, kendilerinin 23 Haziran 2004 tarihinde yayımladıkları tebliğe bizim uymadığımızdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bakın, bu ihalelerin ilanı 17 Mayıs 2004 tarihinde verilmiştir. Bu ihaleler 17 Mayısta ilana çıkmıştır, 7 Haziranda ihale yapılmıştır, Kamu İhale Kurumunun tebliğinin yürürlüğe girdiği tarih 23 Hazirandır.

Şimdi, burada, esas üzerinde durulması gereken şey şudur: Kamu İhale Kurumu diyor ki: "Değerlendirme aşaması bitmemişken bu tebliğ yayımlandığı için, buna uymalısınız." Biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu da bunu dile getirdi. Bu ihaleye teklif veren firmalar, burada hazırlanan şartname, bütün ihale unsurları, bu tebliğ hesaba katılmadan yapılmıştır. Dolayısıyla, bu tebliğ yayımlandıktan sonra, birçok insanın mağdur olması; hatta, ihalenin iptal edilmesi bile söz konusu olabilir, buna harfiyen uyduğunuz zaman.

Gelelim, işin bir başka tarafına. Kamu İhale Kurumunun yayımladığı tebliğin hukuka aykırı olduğu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 38 inci maddesine aykırı olduğu, mahkeme zabıtlarıyla da ayrıca tescil edilmiştir. İşte, size mahkeme kararı. Bakın, bu, emsal bir davayla ilgili olarak verilen bir karardır, bu kararı isteyen bütün milletvekili arkadaşlarıma da verebilirim.

Burada, şunu söylüyor mahkeme: Yaklaşık maliyet hesabı, teklif bedelinin aşırı düşük olup olmadığı, aşırı düşük bulunan tekliflerle ilgili açıklamaları yeterli görüp görmemek gibi konularda da ihale komisyonlarına yetki verilmektedir. Yani, ey İhale Kurumu, bu senin görevin değildir...

Kamu İhale Kurumu, bu tebliğinde ne söylüyor arkadaşlar; diyor ki: "Tıpkı 2886'nın uygulamasında olduğu gibi, istatistikî ortalama alın, şu katsayıyla çarpın, hangisine karşılık gelirse, bunu yapın." Halbuki, 38 inci madde son derece açıktır; zamanım olmadığı için ben bunları okuyamıyorum. 38 inci maddede, aşırı düşük teklif sorgulamasını yapma yetkisi, ihaleye yetkili olan kuruma ve kurula verilmiştir ve aşırı düşük kabul edilen tekliflerin de reddedilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu -biz beğenelim veya beğenmeyelim- şu anda yürürlükte olan kanun der ki: "Ekonomik olana verilsin." En ucuz teklifi verene verilsin demiyor, değerli arkadaşlarım. Biraz önce tekrar ifade ettim; bir ihalenin fiyatının en düşük olması, onun ekonomik olduğu anlamına gelmez. Ben, size, 10'larca, Türkiye çapından örnek vereyim: Daha yeni bitirilmiş -1998'de, 1999'da, 2000'de, 2002'de ihale edilmiş- bittikten hemen sonra rapor hazırlatılmış; depreme karşı bu bina güçlendirilmezse, tehlike arz eder diye bize rapor yazdılar.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Teftiş kurulları çalışmıyor mu Sayın Bakan?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, maliyeti 450 milyara bitmiş olan, yüzde 55 kırımla yapılan bir okulun güçlendirilmesi 300-350 milyara çıkmaktadır değerli arkadaşlarım. Eğer, başlangıçta yüzde 20, yüzde 15, yüzde 25 kırımlarla, bu konuda sağlamlığı tescil edilmiş olan, rüştünü ispatlamış olan müteahhitlere verilseydi, bu sonuç olmazdı. Biz, bakın, her türlü şartın dışında, ayrıca, müteahhitlerden ISO-9001 belgesi istedik ve bu konularda azamî hassasiyet gösterildi, gerekli rekabet oluşturuldu.

Değerli arkadaşlarım, hemen şunu ifade edeyim: Bakınız, bunun dışında, yine, hukuk fakültesinden aldığımız 26 sayfalık bir karar; ayrıca, bu tebliğin 4734 sayılı Kanunun 38 inci maddesine alenen aykırı olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Tabiî, bunun bir yasal süreci olacaktır ve bu, gerekli yerlerde, şüphesiz ki, ilgililere sunulacaktır.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, siz, eğitimle uğraşın; ihalelerle uğraşmayın.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, huzurlarınızı fazla işgal etmeden sözlerimi bitiriyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) - 15 dakika oldu.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, daha önce de belirttiğim gibi, uygulamanın özünde, yasalara uygunluk, kamu yararını gözetme, hizmetin gereklerini yerine getirme ve denetim esas alınmıştır. Bu esaslar hem Bakanlığımın hem de Hükümetimizin mazhar olduğu siyasî teveccühün bizlere yüklediği sorumluluğun da gereğidir. Ayrıca, tüm yanlı, yanlış ve yanıltıcı ifadelere karşın, sadece Bakanlığımın değerlendirmeleriyle yetinmeyip, konuşmamın başında da belirttiğim gibi, tarafımca, bizzat Sayın Başbakanımıza müracaat edilerek konuyla ilgili iddiaların Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca incelenmesi ve gerekirse soruşturulması için talepte bulunulmuştur. Bizim, millete de, bizim, milletin temsilcilerine de, Allah'a da verilmeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Biz, her zeminde hesaplaşmaya hazırız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İSMET ATALAY (İstanbul) - O zaman, soruşturma önergesini kabul edin; soruşturma açalım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımın da şu konuda müsterih olmasını istiyorum: Bakın, biraz önce Sayın Hacaloğlu dedi ki: "Pis kokular ve duyumlar alıyoruz." Ben, burada, huzurunuzda açıkça ifade ediyorum. Ucu kime dokunursa dokunsun, eğer, gerçekten, bunlarla ilgili olarak elimize delil ulaştırırsanız, biz de bunların gereklerini yerine getiremezsek, o zaman, biz, gerçekten, o temiz siyaset dediğimiz siyaseti yapmıyoruz demektir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - İhaleler Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine verilmiştir, iki yıldan beri. Soru sordum; henüz cevap vermediniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım, müsaade edin, konuşmamı tamamlayayım.

Bu incelemede, Bakanlığımın herhangi bir kademesinde veya biriminde, en ufak bir noktada, saydığım esaslara çelişki görürsem gereğinin derhal yapılacağını huzurlarınızda ifade ediyorum.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan, arkadaşımız söylüyor; çelişki burada işte!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, esasen, muhalefetin değerli üyelerinin duyarlılığını anladığımızı konuşmamın başında belirttim. Meclisin denetim hakkını kullanması adına, bu duyarlılığı da memnuniyetle karşılıyorum; ama, burada, üzücü olan ve önerge sahiplerine yakışmayacak olan, önergede, ülkemizde yapılan en kapsamlı ve kamuoyuna açık bu ihaleyle ilgili teknik bilgi eksikliğinden kaynaklanan kısım değil bizi üzen...

İSMET ATALAY (İstanbul) - Bir siz biliyorsunuz...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - ...tarafımıza birer itham olarak yöneltilen kanuna bilerek karşı gelme -hiçbir kanuna karşı gelmedik- kamu yararını gözetmeme, ihaleye fesat karıştırma, firma işaret etme gibi suçlamalardır bizim yakıştırmadığımız. Daha da üzücü olanı -burada, bunu da ifade etmek istiyorum- tarikat ilişkileri gibi, din üzerinden muhalefet yapma anlamına gelen beyanlardır.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, sorduğum soruya cevap vermiyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, sorduğum soruya lütfen cevap verir misiniz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -  Konuşmama müsaade ederseniz, bitiriyorum.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Sayın Bakan, biraz İzmir'den bahsedin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Avrupa Birliği yolunda tam üyelik perspektifine, iktidarıyla muhalefetiyle kilitlenen bu Parlamentonun, önergede de belirtildiği gibi, Kopenhag Kriteri olan temiz siyaset, dürüst yönetim ilkesini sadece iktidarıyla değil, muhalefetiyle de taşıması gerekmektedir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, İzmir'de iki yıldan beri yapılan ihaleleri kime verdiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Tüm kurumlarıyla şeffaf, dürüst ve ilkeli bir uygulama çizgisinde olma iddiası taşıyan devletimizin işleyişinin...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine vermediniz mi?

BAŞKAN - Sayın Karademir... Sayın Karademir... Lütfen...

Buyurun Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - ...bu tür vakit kaybettirici, yanlı, yanlış ve yanıltıcı bilgilere dayalı gündemlerden arındırılması, yapıcı, yönlendirici ve katkı sağlayıcı bir muhalefet ile iktidarın el ele, ülkemizi layık olduğu yere koşar adımlarla taşıması gerekmektedir.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan, arkadaşın sorusuna bir cevap ver.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Madem çok istiyorsunuz, size söyleyeyim.

Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine İzmir'de bir ihale verildiğiyle ilgili gazetelerde bir haber yer aldı ve bu, toplam 110 milyarlık bir ihaledir. (CHP sıralarından gürültüler)

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - 265 milyar... 120 000 öğrenciyi kapsıyor Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, müsaade edin, ben açıklama yapayım.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - İsterse 1 lira olsun...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir şey sordunuz; müsaade edin, cevap vereyim arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, müsaade eder misiniz...

Sayın milletvekilleri, yerinizden soruyorsunuz, kimse bir şey anlamıyor. Sayın Bakan açıklama yapmak istiyor, ona da müdahale ediyorsunuz. Lütfen, sükûneti sağlayın, Sayın Bakan açıklama yapsın.

Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -Değerli arkadaşlarım, bakın, ben, derhal, bu haber üzerine -bu haberi ihbar kabul ettim- Teftiş Kurulu Başkanlığına bir yazı yazdım -bu ihalenin incelenmesi, eğer varsa bir haksızlık, varsa bir yanlışlık, eksiklik ve aksaklık- gerekli işlemin yapılmasıyla ilgili süreci başlattım.

Değerli arkadaşlarım, bakın, yalnız, mesele şudur: Bana, zaman zaman, burada da, yine bütçe görüşmeleri esnasında, değerli bir milletvekilimiz, sanırım Sayın Osman Kaptan "bu ihalelerden birini alanın babası AK Parti milletvekili midir" diye sordu. Ben, bugüne kadar böyle bir bilgi almadım ve bu ihalelerden birisini alanın AK Partili bir milletvekilimizin oğlu olduğuna dair bugüne kadar bana en ufak bir bilgi verilmedi. Size kuşlar falan mı haber veriyor; nereden alıyorsunuz bu bilgileri allahaşkına?!

Şimdi, bakın, arkadaşlar...

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sayın Bakan, bizim söylediğimiz, Sayın Zeki Ergezen'in kardeşi.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder misiniz... Müsaade eder misiniz...

Bir milletvekilimiz, birisinin...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Gerek yok, devam etsin!

MUSTAFA GAZALCI (Denizli) - Sabaha kadar konuşsun!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, şartlarını yerine getirmek şartıyla, hukuka uygun olması şartıyla, sizin kardeşiniz de, bir başkasının kardeşi de eğer bu işi yapıyorsa, bir ihaleye girip alabilir; bunun yadırganacak, garipsenecek bir tarafı yok diyorum.

YILMAZ KAYA (İzmir) - Siz de alır mısınız?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, başta Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımın ve şüphesiz ki, iktidar kanadına mensup milletvekili arkadaşlarımın -bu meselenin, bu verilen önergenin aslında temiz siyaset adına verilmiş bir önerge olmasını ben çok dilerdim; ancak- değerli arkadaşlarımın burada yaptığı konuşmalardan anlıyorum ki, bu önerge daha çok siyasî içerikli bir önergedir.

ALİ RIZA BODUR (İzmir) - O zaman kabul edin!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, bununla ilgili vicdanî kanaatlerin kullanılacağına inanıyorum. Verilmeyecek hesabımız yok; her zeminde bu hesabı vermeye hazırız.

Hepinize en derin sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Hacaloğlu, gönderdiğiniz dilekçenizde, sözlerinizin çarpıtıldığını ifade ediyorsunuz. Mikrofonunuz da açık şu anda. Hangi konuda sözleriniz çarpıtıldı, alabilir miyim efendim.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, tabiatıyla, gerek genel olarak yapılan ihalelerde ortalama birim fiyatlar gerekse genel anlamda hem Sayın Bakanın hem de diğer bir milletvekili arkadaşımın ifade ettiği şekilde, kullandığım verilerin, rakamların yanlış olduğu ki, bu, buradaki soruşturma iddiasının temelini oluşturmaktadır; bu konuda yanlış belge, yanlış rakamlar kullandığım şeklinde ifade olmuştur. Bu konuda, bu çerçeve içinde bir açıklama yapmak istiyorum

BAŞKAN - Rakamlarla ilgili olarak kısa bir açıklama için kürsüye davet ediyorum sizi.

Buyurun Sayın Hacaloğlu.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Herkes istediği kadar konuştuğu için, o da konuşsun.

BAŞKAN - Bütün konular, milletvekili arkadaşlarımız tarafından, bütün açıklığıyla anlaşılsın; çünkü, neticesinde, bir soruşturma önergesini gizli olarak oylayacağız.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - O zaman, sözünü kesmeyeceksiniz.

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, buyurun efendim; rakamlarla ilgili kısa bir açıklamanızı rica ediyorum. 

VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum

Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; burada tartışmakta olduğumuz konunun özünü, esasında, mevcut milletvekillerimizin çok büyük bölümünün gayet ayrıntılarıyla bildiğini düşünüyorum. Tabiatıyla, eğer, bazı gerçekler şu veya bu şekilde, farklı şekilde sunulmak istenirse, bunun yöntemleri vardır.

Bakınız, Sayın Bakan, bizim, bundan üç ay evvel -kendisine- verdiğimiz, bu konularda gayet ayrıntılı bir şekilde, yapılmış olan 62 ihaleye ait, her bir ihaleyi hangi fiyatla, kaç metrekare, hangi birim fiyatla ve hangi firmaya verildiğine ilişkin listeleri de kapsayan, çok kapsamlı yazılı soru önergelerimizi bugüne kadar yanıtlamamıştır.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçen hafta size gönderdik.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bir daha belirtiyorum: Bugüne kadar yanıtlamamıştır, geçen hafta yanıtlamamıştır. Üç arkadaşımız...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçen hafta size gönderildi.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Sayın Bakanım, bu yazılı soru önergeleri, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanıtlanmayan soru önergeleri dökümünde yer almaktadır, uzun zamandır yer almaktadır. Ne diye... Gerçekten hayret ediyorum Sayın Bakan; eğer, bu kadar ciddî, size yönelik olarak ortaya konan iddialarda rakamlara yönelik bir itirazınız var idiyse, bunu nasıl bugüne kadar bekletebildiniz?!

Basında bu konuda bu kadar yazıldı, çizildi ki, bizim kullandığımız rakamlar -ifade ediyorum- 62 ihalenin tümüne ait; tek tek her bir ihale kime verildi, en düşük birim fiyat neydi, en düşük teklif veren firma kimdi ve siz kime verdiniz.

Ben, şu Meclis çatısı altında onbir, oniki yıldır görev yapmaktayım; Meclisin, siyasetin yirmibeş yıldır içindeyim; böyle bir olay yaşamadım. Ben bu süreci bilen arkadaşlarınızdanım; hem eğitimimle hem bir baba mesleği olarak neyin, nasıl yapıldığını çok iyi bilen bir arkadaşınızım. Sayın Bakan kalkıp da bize, temel inşaatlarında maliyet nasıl olur, eğim neymiş, bunlardan bahsetmesin. Burada mühendis kökenli birçok arkadaşımız var; maliyetler neden etkilenir, gayet iyi bilirler.

Şimdi, ben, burada, yapılmış olan bütün ihalelerde, 62 ihalede gerçekleşen ortalama metrekare birim fiyatının 385 000 000 lira olduğunu söyledim. Sayın Bakan "380 000 000 lira" dedi.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ne fark eder?!

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Ben, 385 000 000 lira olduğunu söyledim. Varsa o hatayı, siz, ortaya koymuş olduğumuz, o geniş tabloda izah ettiğimiz o rakamları, o belgeyi inceler, kalkar, burada, altını çizer, gösterirdiniz bize. O sorular hâlâ yanıtlanmadı. O nedenle, biz, bunu, buraya getirdik. O nedenle de, burada, bu soruşturma önergesini verdik.

Şimdi, bakınız, Sayın Bakan, diyorsunuz ki: "Kamu İhale Kurumu o ihalelerin değerlendirilmesine esas olan kriterleri yayımladığı tarihte biz ihaleyi yapmıştık." Değerli arkadaşım Kemal Bey bunu izah ettiler; çünkü, o kriterlerin kullanım dönemi, ihalenin değerlendirme süreciyle ilgili; ama, Sayın Bakan, size soruyorum: Siz, YDA inşaat firmasına, bu defa, girmiş olduğu ihalede kaçıncı sırada olduğu halde iş verdiniz, ihale verdiniz? Geçen sene, 18 Ağustos 2003 tarihinde -belge elimizdedir; sizin imzanızla doğrudan doğruya- en düşük fiyatı verdiği halde iş verebildiniz.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Düşük fiyatı verenlerin ne iş yaptığını biraz önce anlattı Sayın Bakan.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Yani, o zaman, en düşük fiyatla iş verebiliyordunuz da bu YDA firmasına -önümde tablo yok, onun için hemen söyleyemeyeceğim; 15 inci, 16 ncı sıradadır muhtemelen- bugün nasıl verebiliyorsunuz?

Yine soruyorum Sayın Bakan: Siz, nasıl, EFİKAP2.M3.PO2 ihalesinde, geçen yıl -18 Ağustos 2003'te- yapılan ihalede, Aksa inşaat firmasına, en düşük fiyatı verdiği halde o zaman iş verdiniz de, bu defa aynı Aksa inşaata -tablo önümde değil, onun için net söyleyemiyorum- 10 uncu sıranın üstünde bir yerde olduğu halde, hangi kritere göre yine iş verdiniz; hangisi geçerli?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) -  Yani, geçen yıl imza attığınız, onayladığınız, o en düşük teklif veren firmaya yönelik yaptığınız değerlendirme mi doğru, yoksa, şimdi, 16, 17, 34 üncü sıralarda olan firmalara iş verirken mi yaptığınız iş doğruydu? Bunu vicdan kabul edebilir mi?!

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

ALGAN HACALOĞLU (Devamla) - Bitirdim, son cümlem.

Evet, siyaset, hem halka hizmet hem de bir fazilet yarışıdır. Eğer varsanız bu yarışta... Biz, burada, iki yıldır bir yasa teklifimizin gündeme getirilmesini bekliyoruz; komisyonda ele alınmadı, önümüzdeki ay buraya gelecek. Bu, siyaset etiği yasa teklifimizdir. Eğer varsanız Sayın Bakan, varsanız Değerli Başbakanım, varsanız, Kabine olarak arkasında duruyorsanız, AKP olarak arkasında duruyorsanız -fazilet yarışıdır- gelin, hep beraber siyaset etiği yasasını buradan çıkaralım.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu teşekkür ederim.

Sayın Bakan yerinizden mi?..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yerimden de olabilir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Algan Hacaloğlu'nun sözünü ettiği, Bingöl Depremi esnasında şu firmaya en düşük teklifi verdiği halde nasıl verdiniz de, şimdi 10 uncu sıradayken nasıl oldu verdiniz şeklindeki sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

Şimdi, benim bildiğim, YDA firması, şu anda sözünü ettiğimiz, üzerinde konuştuğumuz ihaleye teklif bile vermemiştir. İkincisi...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Hacaloğlu, heyecanlanmayın...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Heyecanlanmıyorum. Vermiştir...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bir şey söyleyeyim, bakın, bir dakika...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Doğru verilerle konuşmuyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Müsaade edin, bakın...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Aksa İnşaat ve sair... Sayın Hacaloğlu, o ihale, 21/b'ye göre yapılan ihaledir. Depremden sonra, aciliyetine binaen teklif usulüyle yapılmış bir ihaledir. Teklif usulündeki fiyat verme biçimi ile açık ihaledeki fiyat verme biçimi, takdir edersiniz ki, çok farklıdır.

Yani, Bingöl Depreminden sonra iş verdiğimiz firmalar... Bakın, şimdi, ben, o benim söylediğimi teyit eden, ilgili bürokrat arkadaşlardan gelen cevabı da söylüyorum. 2004'te YDA firmasına kesinlikle iş verilmemiştir Sayın Hacaloğlu. Bu paket içinde YDA'ya iş verilmemiştir. Aksa'nın da 2003'teki, isimdeki ihalesi, o kriteri farklı olduğu için, dediğim gibi 21/b'ye göre yapıldığı için böyledir.

Bunu, Meclisin huzurunda, sizlere de, bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma da sunmak istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Öngörüşmeler (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 milletvekilinin, İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11) (Devam)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Anayasanın 100 üncü maddesi hükmü gereğince, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız.

Oylamaya başlamadan önce, oylamanın yöntemiyle ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunacağım.

Kâtip Üye arkadaşlarım, şu anda, hiç kimseye pul vermeyiniz; açıklamalar bittikten sonra, lütfen...

Gizli oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum:

Komisyon ve hükümet sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki Kâtip Üye, Adana'dan başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dahil- ve Diyarbakır'dan başlayarak İstanbul'a kadar -İstanbul dahil- hükümet sırasındaki Kâtip Üye ise, İzmir'den başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dahil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a kadar -Zonguldak dahil- adı okunan milletvekillerine, biri beyaz, biri yeşil, biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve zarf verilen milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.

Milletvekilleri, Başkanlık Divanı kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde oylarını kullanmayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı ise çekimser oyu ifade etmektedir.

Oyunu kullanacak sayın üye, Kâtip Üyeden, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna atacaktır.

Oylamada adı okunmayan milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.

Şimdi, gizli oylamaya Adana İlinden başlıyoruz.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in yerine vekâleten oy kullanacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, oy kullanmayan arkadaşlarımızın 2 dakikalık süre içerisinde oylarını kullanmalarını istirham ediyorum.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkındaki (9/11) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gizli oylama sonucunu arz ediyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           485

Kabul              :                           165

Ret                  :                           304

Çekimser        :                               11

Boş                 :                              3

Geçersiz         :                                   2

Sayın milletvekilleri, böylece, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında verilen Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge kabul edilmemiştir; bilgilerinize arz olunur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.18
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.30

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen İşler" kısmına geçiyoruz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)

BAŞKAN- Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri alınan maddeleriyle ilgili Komisyon raporu henüz geri gelmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (x)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Komisyon raporu 725 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, AK Parti Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül; şahısları adına, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler söz istemişlerdir.

İlk konuşmacı, AK Parti Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Aziz Akgül; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZ AKGÜL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın başında, vefatının yıldönümünde, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'u rahmetle anıyorum.

Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükümetimiz, göreve gelir gelmez, malî milat olarak adlandırılan vergi düzenlemesini ortadan kaldırırken, ikinci aşamada, vergi barışı gibi, ekonomide kalıcı güven ortamının sağlanmasına ve beklentilerin olumlu yönde gelişmesine yönelik vergi düzenlemesini hayata geçirmiştir.

Şimdi ise, vergi sisteminin yapısal sorunlarının giderilmesine, vergi idaresinin daha verimli ve etkin bir yapıya kavuşturulmasına, mükellef ihtiyaçlarının karşılanmasına, ekonomik ve teknolojik gelişmelerin oluşturduğu imkânların vergilendirmede kullanılmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasına sıra geldi.

Bunun bir adımı olarak, vergi uygulamalarının basitleştirilmesi, vergi mevzuatının Yeni Türk Lirasına uyumlulaştırılması, eğitim ve gıda bankacılığıyla ilgili olarak yeni teşvik unsurlarına ilişkin düzenlemelerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, vergi uygulamalarının basitleştirilmesine ve ekonomik faaliyetlerin önünün açılması bakımından Damga Vergisinin kapsamını daraltmakta, pul yapıştırmak suretiyle Damga Vergisi ödeme yöntemini ortadan kaldırmakta, vergi mevzuatının Yeni Türk Lirasına uyumlulaştırılması bakımından, Yeni Türk Lirasına geçişle birlikte ortaya çıkacak sorunlar ve güncelleştirme ihtiyacını çözüme kavuşturmakta, Gelir Vergisinde oran indirimini öngörmekte, finansal gelirlerin vergilendirilmesinde yeni bir sistem öngörmekte, eğitim ve sağlıkla ilgili olarak yeni teşvik unsurları oluşturulması bakımından vergiye tabi gelirin yüzde 10'a kadar eğitim ve sağlık harcamalarının indirimine imkân vermekte, kurumların aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ve gayrimenkullerin vergilendirilmesiyle ilgili geçici Kurumlar Vergisi ve KDV istisnasını sürekli hale getirmekte, Anayasanın sosyal devlet ilkesine uygun olarak yoksulluğun azaltılması ve açlığın önlenmesine katkı sağlanması bakımından gıda bankacılığı teşvik edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vergi uygulamalarının basitleştirilmesine ve ekonomik faaliyetlerin önünün açılması çerçevesinde ilk belirtilmesi gereken husus, Damga Vergisi ve harçlarda pul yapıştırmak suretiyle ödeme usulünün kaldırılıyor olmasıdır. Artık, pul yapıştırılarak vergi ödeme usulü de kaldırılmış, Damga Vergisi ve harçlar açısından daha modern bir vergileme sistemine geçilmiş olacaktır. Vatandaşın günlük hayatında ve işlemlerde kolaylık ve rahatlık sağlaması açısından gerçek kişiler arasında düzenlenen, ancak, ticarî, ziraî ve meslekî faaliyetlerle ilgili olmayan ve resmî dairelere veya noterlere ibraz edilmeyen sözleşme ve benzeri kâğıtlar Damga Vergisinden istisna edilmektedir.

Aynı şekilde, dernek ve vakıfların yerleşim yeri olarak kiraladıkları gayrimenkullere, gerçek kişilerin mesken olarak kullanmak üzere kiraladıkları iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara, Gelir Vergisinden muaf esnaf ve muaf serbest meslek erbabı ile basit usulde vergilendirilenler tarafından işyeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri ile ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satım sözleşmeleri ve rehin senetleri Damga Vergisinden istisna edilmektedir.

Bu iyileştirmelerle birlikte, düzenlenecek bu türden sözleşmeler dolayısıyla, Damga Vergisi ödemek için damga pulu arama dönemi sona erecektir.

Diğer taraftan, yine harçlarla ilgili, ancak yatırım yapmak isteyen müteşebbisin önündeki engellerin kaldırılması amacına yönelik olarak, organize sanayi, endüstri veya teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin yatırıma uygun hale getirilmesi amacıyla, buralarda yapılacak ifraz, taksim veya birleştirme işlemleri, doğacak tapu harçlarından istisna edilmektedir.

Diğer bir iyileştirme de, gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kendi gayrimenkul portföylerine ilişkin yaptıkları ve işlemlerinin büyük bir kısmında düzenlemek zorunda oldukları gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin Damga Vergisinden istisna edilmesidir. Yapılan bu düzenlemeyle, ekonomik faaliyetler açısından, bu sektörün önünün açılması amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, tasarıyla, vergi kanunlarının Yeni Türk Lirasına uyumlaştırmasına ilişkin düzenlemeler de yapılmaktadır. Yeni Türk Lirasına uyum çalışmaları çerçevesinde, bütün vergi kanunlarında yer alan Türk Lirası değerler gözden geçirilerek yeni para birimine çevrilmesi sorun oluşturacak tutarlar güncelleştirilmek suretiyle yeniden belirlenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında yer alan bir diğer önemli düzenleme de gıda bankacılığıyla ilgilidir. 2 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5035 sayılı Kanunla Türk vergi hukukuna gıda bankacılığı kavramı girmiş ve açlık sınırında bulunan insanlara hizmet verecek şekilde düzenlenmiştir. Başlangıçta, gıda bankalarına yapılacak gıda yardımlarının maliyet bedeli üzerinden gider kaydedilmesi imkânı getirilerek teşvik edilmiştir. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, gıda bankalarına, gıda yanında yapılacak giyecek, temizlik malzemesi ve yakacak bağışlarına da maliyet bedeli üzerinden gider kaydedilmesi imkânı getirilerek, gerçek ve tüzelkişilerin, açlık sınırında bulunan insanlara yapacakları yardımlar teşvik edilmektedir.

20 Ocak 2004 tarihinde ilk defa Diyarbakır'da açılan şimdi ise 8 il ve ilçede faaliyet gösteren ve açlık sınırında bulunan insanların yararlanması maksadıyla oluşturulmasını önerdiğimiz gıda bankalarının daha verimli ve faydalı çalışmasına imkân veren ve bununla ilgili bütün düzenlemelerin yapılmasını sağlayan Sayın Maliye Bakanı ile Sayın Maliye Müsteşarı, Gelirler Genel Müdürü ve çalışma arkadaşlarına şükranlarımı sunarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buraya kadar açıkladığım önemli düzenlemeleri ihtiva etmekle beraber tasarıda iki unsur da tartışılmaktadır. Bunlardan birincisi, Gelir Vergisi tarifesinde yapılan değişiklikle en yüksek dilime uygulanan oranın ücret gelirleri için yüzde 40'tan yüzde 35'e, diğer gelirler için yüzde 45'ten yüzde 40'a indirilmesidir; ikincisi ise, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının 2006 yılından itibaren yepyeni bir sistem içerisinde vergilendirilecek olmasıdır. Gelir Vergisi tarifesinde yapılan indirimlerden yararlanacak olanların, yüksek gelirli mükellefler olacağı, dar ve orta gelirlilerin vergilendirilmesinde bir değişiklik olmayacağı, düzenlemenin, bu nedenle, vergi adaleti ve vergide eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturacağı yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Hükümetimizin yapmış olduğu vergi indirimlerini bir bütün olarak değerlendirip, ona göre, vergi indirimlerinde adaletin ve eşitliğin sağlanıp sağlanmadığına bakmak gerekir.

Yapılan vergi indirimlerinin iki temel hedefi vardır; bunlardan biri, yüksek tüketim vergisi oranlarının geniş halk kesimleri üzerinde oluşturduğu olumsuzlukların giderilmesi ve onların refahının artırılmasıdır. İkincisi ise, yüksek vergi oranlarının yatırımlar üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilerek, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bu şekilde istihdamın artırılabilmesidir.

Katmadeğer Vergisinde, özellikle, gıda, sağlık ve eğitimde gerçekleştirilen önemli indirimler, birinci hedefe yönelik olarak yapılmış, Gelir ve Kurumlar Vergisinde yapılan oran indirimleri ise, daha çok, ikinci olarak belirttiğim hedefle ilgilidir. Yapılan düzenlemeleri bu çerçevede değerlendirirsek, vergilendirmede, adaletin ve eşitliğin büyük ölçüde sağlandığı anlaşılacaktır.

Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta, özellikle KDV oran indirimlerinin hedefine ulaşmasıdır. Bunun için, tüketicilerin, bilinçli hareket ederek, söz konusu indirimlerin fiyatlara yansıyıp yansımadığını takip etmeleri gerekmektedir. Ayrıca, kamu ve meslek kuruluşlarının, bir kampanya şeklinde, söz konusu indirimlerin fiyatlara yansımasını temin edecek tedbirleri alması gerekmektedir. Başta Maliye Bakanlığımız olmak üzere, diğer ilgili bakanlık ve meslek kuruluşlarının bu yönde hazırlık içerisinde olduklarını bilmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıyla, 2006 yılından itibaren, finansal gelirler diyebileceğimiz, her türlü gelirin vergilendirilmesinde yepyeni bir sistem öngörülmektedir. Buna göre, özellikle devlet borçlanma senetleri ve hisse senetleri gibi menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarından elde edilecek gelirlerin vergilendirilmesinde bankalar aracı kılınmaktadır. Bu finansal araçların alım satımı, büyük ölçüde ya bankalar ya da aracı kurumlar aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.

Tasarıyla öngörülen sistemle, bu bankalara ve aracı kurumlara, müşterilerinin kendileri aracılığıyla gerçekleştirdiği alım satımdan elde ettikleri kazançlar veya faiz gelirlerini, üçer aylık dönemlerde belirleyip, üzerinden yüzde 15 oranında vergi hesaplayıp vergi dairesine intikal ettirebilmesine imkân sağlanmaktadır. Böylece, kazancı elde edenlerin, kazançlarını belirleyip vergilerini hesaplayarak beyan etmelerine gerek kalmayacaktır. Onlar, bu gelirleriyle ilgili olarak beyanname vermeyeceklerdir. Bu şekilde, bütün finansal gelirler aynı oranda vergiye tabi tutularak, bu gelirlerin vergilendirilmesinde önemli bir harmonizasyon sağlanacak, verginin, yatırım kararları üzerinde bir etkisi olmaksızın nötr kalması mümkün olabilecektir.

Bu sistemle ilgili olarak, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının alım satım kazançlarının artan oranlı vergilendirilmesi yerine, tevkifat usulüyle vergilendirilmesinin uygun olmadığı; ayrıca, yüzde 15'lik oranın yüksek olduğu, bunun, menkul kıymetler borsalarında işlem hacmini daraltıcı sonuçlar oluşturacağı; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve siyasal partilerin mevduat ve hazine bonosu faiz gelirlerinin bu şekilde vergiye tabi tutulmasının, kuruluş amaçlarına, tahsisli kaynaklar azaltılması nedeniyle kabul edilemeyeceği; Gelir Vergisindeki takvim yılı esasının, söz konusu faiz gelirleri için üç aya indirilmesinin, bir dönemin zararının, diğer dönemin kârından mahsup edilememesi sonucu doğuracağı, dolayısıyla, yılın tamamı için zarar etmiş bir mükellefin vergilendirilmesi gibi bir durumun ortaya çıkacağı yönünde eleştiriler bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, öngörülen sistem içerisinde, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının alım satımından veya faiz gelirlerinden vergi alınması söz konusudur. Vergiye tabi tutulacak unsur, kazançtır; yani, kazanç varsa vergi vardır. Burada yapılan düzenlemeyle, satış bedeli üzerinden bir vergi alınması söz konusu değildir. İşlem vergilerinin menkul kıymet borsalarında yapılacak işlemleri daraltıcı etkisi bulunmakla beraber, kazanç üzerinden alınan vergiler için daraltıcı etkiden söz etmek mümkün değildir. Yapılan eleştiriler, bir yandan yüzde 15'lik oranın yüksek olduğunu, diğer yandan bu türden kazançların artan oranlı tarifeye tabi tutulması gerektiğini ileri sürmektedir. Eğer, bu kazançlar için artan oranlı tarife esas alınırsa, yüzde 40'lara varan bir vergi yükünün oluşması söz konusu olacaktır. Dolayısıyla, yapılan düzenlemeyle belirlenen vergi oranı, borsada işlem hacminin daralmasına yol açacak boyutta değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce de belirttiğim gibi, yapılan düzenlemenin amacı, kimin tarafından elde edilirse edilsin veya hangi tür menkul kıymet veya yatırım aracından elde edilirse edilsin, bu kazançların aynı şekilde ve aynı oran üzerinden vergiye tabi tutulabilmesine imkân sağlayabilmektir. Bu sistemle, bu gelirlerin vergilendirilmesinde gerek vergi ödeyenler gerek verginin konusu ve gerekse verginin oranı bakımından harmonizasyon sağlanmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, odaların, borsaların, meslek örgütlerinin veya siyasî partilerin paralarının vergilendirilmesi söz konusu değildir. Diğer mükelleflerde olduğu gibi, bu kuruluşların da sadece elde ettikleri alım satım kazançları veya faiz gelirleri vergilendirilmektedir. Vatandaşlarımızın bu türden gelirleri vergilendiriliyorken, bu kuruluşların bu kazançlarının vergilendirilmemesini açıklayabilmek mümkün değildir.

Öngörülen sistemde, üçer aylık dönemlerin esas alınmasıyla ilgili eleştirilere gelince; sistem, basit ve uygulanabilir bir yapıyı öngörmektedir. Daha önce de belirttiğim üzere, kazanç elde edenlerin beyanname vermesi söz konusu olmayıp, onların kazançları, bankalar veya aracı kurumlar tarafından belirlenip, üzerinden vergileri hesaplanacaktır. Böylesine bir sistemin yürütülebilmesi için, belirli bir dönemin esas alınması bir zorunluluktur. Aksi takdirde, birden fazla banka veya aracı kurumda bulunan hesaplar nedeniyle, sistemin işleyebilmesi mümkün olamayacaktır. Burada önemli olan, belirlenen dönemin kendi içinde zarar mahsubunun mümkün olup olmadığıdır; yapılan düzenleme de, buna imkân vermektedir.

Ayrıca, bugün, AK Parti Grubu olarak vereceğimiz bir önergeyle, tasarıda, bir dönemde oluşan zararın bir takvim yılı içindeki diğer dönem kazançlarından mahsup edilmesine imkân sağlanarak, bu konuda yapılan eleştiriler de bertaraf edilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; finansal gelirlerin vergilendirilmesinde harmonizasyon sağlayacak olan ve yeni sistemle ilgili olarak gündeme getirilen diğer bir eleştiri noktası, mevzuatın sık sık değiştirilmesiyle ilgilidir. Buna göre, vergi mevzuatında sık sık değişiklik yapılması, verginin öngörülebilir olması ilkesiyle çelişmektedir. Vergi mevzuatında yapılan sık değişikliklerin verginin öngörülebilir olmasını zedelediği doğrudur; ancak, bunun önlenebilmesi, vergi sisteminin toptan ele alınarak, sil baştan yeniden düzenlenmesiyle mümkün olabilecektir. Sayın Başbakanımızın da açıkladığı gibi, önümüzdeki dönemde, vergi kanunları bir bütün olarak ele alınarak, basitleştirilmesi yönünde, önemli düzenlemeler yapılacaktır.

Diğer taraftan, menkul kıymetlerin vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemenin bir yıl öncesinden yasalaştırılarak ortaya konması, verginin öngörülebilirliği adına atılmış çok önemli bir adımdır. Bu tasarı, Maliye Bakanlığında çok uzun çalışmalar ve emek sarf ederek, vergi konseyiyle ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüş ve önerileri dikkate alınmak suretiyle hazırlanmış bir kanun tasarısıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada kanun tasarısı üzerinde görüşlerimizi ifade ederken, KDV indirimiyle ilgili olarak bir hususu arz etmek istiyorum.

KDV indirimi ve bu tasarıdaki Gelir Vergisi oran indirimlerinin kaynağının 2005 yılı Bütçe Kanununda görülebildiği, bütçede, vergi gelirleri artış hedefinin, öngörülen enflasyon ve büyüme rakamları toplamından daha yüksek belirlendiği, özellikle dolaylı vergilerin ağırlıklı dağılıma sahip olduğu bir vergilemenin, halkın geniş kesimlerinde mağduriyete yol açacağı şeklinde eleştiriler yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akgül, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

AZİZ AKGÜL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bu konuyla ilgili olarak öncelikle şu hususu belirtmekte yarar vardır. 2004 yılında vergidışı gelir niteliğinde olan bazı unsurlar, yapılan düzenlemelerle vergi geliri niteliğine dönüştürülmüştür. Bu yüzden, eskiden vergidışı gelir olan bazı kaynaklar vergi geliri olarak bütçe hesaplarında yer almıştır. Vergi gelirlerinin büyüme ve enflasyon beklentileri üzerinde tahmin ediliyormuş gibi görünmesinin önemli nedenlerinden biri de budur.

Diğer taraftan kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması çabalarının bir sonucu olarak vergi gelirlerinin tabana yayılıyor olması da bu konuda dikkate alınması gereken diğer bir husustur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; artık, sadece vergi toplayan bir Maliye Bakanımız yok, vergi indiren bir Maliye Bakanımız var.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının ve 2005 yılının, ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akgül.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarıyla ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada sık sık vergiyle ilgili konuşmalar yapıyoruz, durmadan vergi kanunları görüşüyoruz; ama, ne yazık ki, vergi sistemini bütünüyle reforma tabi tutan, adil, dengeli, kalıcı bir vergi sistemini bir türlü oluşturamadığımız için,  sistemi, orasından burasından değiştirerek bir yerlere doğru gitmeye çalışıyoruz; ama, bir yere de gidemiyoruz.

Şimdi, görüşmekte olduğumuz bu tasarının bazı bölümleri, hem Yeni Türk Lirasına geçmiş olmamız nedeniyle zorunlu hale gelmiş düzenlemeler hem de yıl sonunda yapılması gereken bazı düzenlemeler; harçlar, Belediye Gelirleri Kanunu, damga resmiyle ilgili bazı düzenlemeler var, onlara değinmeyeceğim; ama, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisiyle ilgili bazı önemli konular var, onlar hakkında görüşlerimi anlatmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlarım, daha dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçenin tümünü kabul ettik. O bütçeyle birlikte, önemli bir vergi geliri artışını öngördük. 2004 yılında toplam vergilerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 23,69'dan, 2005 yılında yüzde 24,73'e çıkıyor; yani, 1 puandan fazla artış oluyor. Böylece, Türkiye, vergi yükünün çok yüksek olduğu ülkelerden biri haline geliyor.

Şimdi, tabiî, bu vergi yükünü hafifletmek üzere, biz, bazı önemli düzenlemeler yapılmasını, vergide kapsamlı indirimlere gidilmesini bekliyorduk, diliyorduk; ama, karşımıza gelen, şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıda, böylesine kapsamlı indirimler, ne yazık ki, yer almıyor. Şu anda yürürlükte bulunan Gelir Vergisinin 103 nolu maddesinde bir tarifemiz var, bu tarifeye göre de, ücretlilerde vergi oranı yüzde 15'lerden başlıyor, kademeli olarak yüzde 40'a çıkıyor, diğer gelirlerde yüzde 20'den başlayıp yüzde 45'e çıkıyor; yani, asgarî ücretliden de yüzde 15 vergi alıyoruz, ayda 500 000 000-600 000 000 lira gelir elde edenden de yüzde 20 vergi alıyoruz; ama, yüzde 40'lık ve 45'lik tarifeye giren kesimlerden 5 puan indirim yapıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, vergi tarifesi,  Gelir Vergisinin çok önemli bir maddesidir, önemli bir düzenlemesidir. Vergi tarifesiyle ilgili çok düzenleme yapılmıştır; ama, ben, sadece üst dilimde indirim yapıldığı, diğer dilimlerin aynen korunduğu bir düzenlemeye ilk kez tanık oluyorum.

Bugüne kadar, 1950 yılında Gelir Vergisi sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten beri, bu tarifede çok değişiklikler yapılmıştır; ama, bütün dilimlerde bir ayarlama, bir düzenleme yapılmıştır. Siz, sadece üst dilimde indirim yapar, diğer dilimlerdeki oranları aynen yerinde tutarsanız, sistemi bozarsınız ve büyük bir haksızlık yapmış olursunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu 5 puanlık indirimle, yıllık 155 milyar liranın üzerinde gelir elde eden kesimlere, 5 puanlık indirim yapmış oluyorsunuz. Bu, böylesine yüksek gelir elde eden kesimlere, aylık, aşağı yukarı 650 000 000 liralık bir indirim yaptığınız anlamına gelir.

Şimdi, burada, bütçeyi takdim konuşmasında Sayın Maliye Bakanını dinledik, dün Sayın Başbakanı dinledik; hep, vergi adaletinden, fakir fukarayı, garip gurebayı koruduklarından bahsettiler; ama, şu tasarıda, fakir fukaranın vergisi aynen muhafaza ediliyor; fakat, yılda 155 milyar liradan fazla gelir elde edenlerden 5 puanlık indirim yapılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu haksızdır, bu adaletsizdir ve bu düzenleme yanlıştır. Geliniz, ya bu düzenlemeden; yani, 155 milyar lira ve daha üzerinde gelir elde edenlerden 5 puan indirim yapmaktan vazgeçiniz veya geliniz, doğrusunu yapalım, biraz sonra vereceğimiz bir önergeyi hep beraber kabul edelim; bütün kademelerde, bütün dilimlerde 5'er puanlık indirim yapalım. Doğrusu budur, yanlış hesap Bağdat'tan döner, bu yanlışa fırsat vermeyelim.

Plan ve Bütçe Komisyonunda konuyu görüşürken, Sayın Maliye Bakanımızdan, yüksek gelir dilimine uyguladığınız bu 5 puanlık indirimin kaç kişiyi kapsadığına ve ne kadarlık bir vergi kaybına neden olduğuna dair sorular sorduk; ama, Sayın Maliye Bakanımız yazılı olarak cevap vereceğini söyledi. Şu ana kadar da, böylesine önemli bir konuda bir cevap alabilmiş değiliz; inşallah, biraz sonra gelir, burada cevap verirken, bu rakamları açıklar. Ben, bu rakamın, Maliye Bakanlığı yetkililerinin elinde olmamasını düşünemiyorum; çünkü, Maliye Bakanlığımızın bürokratları son derece iyi yetişmiş, ciddî bürokratlardır; bir adım attıkları zaman, onun rakamsal sonuçlarını mutlaka hesaplamışlardır; ama, nedense, bize, bu rakamlar verilmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle bu bilgi paylaşılmıyor.

Değerli arkadaşlarım, yine, hem Sayın Başbakan açıklamalarında hem Maliye Bakanımız açıklamalarında, Kurumlar Vergisinde de 3 puanlık bir indirim yaptıklarını söylediler; yani, yüzde 33 olan Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a düşürdüklerini söylediler. Oysa, 4369 sayılı Yasanın 57 nci maddesine bakarsanız, 1.1.1999 tarihinden itibaren, Kurumlar Vergisi oranının zaten yüzde 30 olduğunu görürsünüz. Yalnız, daha sonra, 5035 sayılı Yasayla, sadece 2004 yılına mahsus olmak üzere, Kurumlar Vergisi oranı yüzde 33 olarak tespit edilmiştir; ama, o kanun da süreli bir kanun olduğu için, süresi dolmuştur; 2005 yılından itibaren, Kurumlar Vergisi de kendiliğinden yüzde 30'a inmiştir. Böylesine, çok önceden karar verilmiş, taa 1999'dan beri yürürlükte olan yüzde 30 oranını, şimdi, yeni bir oran tespiti, yeni bir indirim gibi sunmak, doğrusu, yanlıştır, kamuoyunu yanıltmaktır.

Sayın Maliye Bakanımıza Plan ve Bütçe Komisyonunda demiştim ki; getirin bir tasarı, Kurumlar Vergisi oranını yüzde 20'ye indirelim hep beraber, ben, o zaman şapkamı çıkarırım. Fakat, karşılıklı şapka esprileriyle geçiştirdik; ama, oranı bir türlü indiremedik. Değerli arkadaşlarım, Kurumlar Vergisinde herhangi bir indirim yapmıyorsunuz; bunu açıkça tespit edelim, teslim edelim; Gelir Vergisinde de sadece varlıklı kesimi kollayan 5 puanlık bir indirim yapıyorsunuz. Onun için "biz, fakiri fukarayı düşünüyoruz" söylemi sadece bir edebiyattır; bunun önü arkası yoktur.

Değerli arkadaşlarım, ücretliler, dünyanın her yerinde biraz farklı bir şekilde vergilendirilir; çünkü, ücret geliri, korunması gereken bir gelirdir. Bir işçi, bir memur, bir çalışan, çalışamadığı zaman ücret geliri elde edemez; ama, bir şirket sahibi, bir tezgâhı olan insan, hasta da olsa, yardımcıları vasıtasıyla işine devam eder, gelirini elde etmeye devam eder. O nedenle, dünyanın her yerinde ücretliler biraz farklı vergilendirilir; yani, biraz avanta sağlanır ücretli kesime. Bizde bu konuda sadece 5 puanlık bir fark var. Ücretlilerin vergi tarifesi yüzde 15 oranından başlar, diğerleri yüzde 20'den başlar. Daha önce bir özel indirim vardı; yani, ücret gelirinin belli miktarı düşülmek suretiyle net ücret tutarı bulunur ve onun üzerinden vergi alınırdı. Böylece, ücretliler himaye edilmiş olurdu; 2003 yılında onu da kaldırdık. Şimdi, gene, eğer çoğunluğunuz, çoğunluğumuz kabul ederse, bu konuda da bir önerge vermek suretiyle, eskiden beri yürürlükte bulunan; ama, 2003 yılında kaldırılan özel indirimi tekrar yürürlüğe koymak için bir önerge sunacağız.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa tasarısının önemli düzenlemelerinden biri de, kısaca rant gelirleri diyelim, mevduat faizleri, repo gelirleri, borsa kazançları, devlet kâğıtlarının gelirleri gibi menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesine ilişkin önemli bir düzenleme getiriyor olması.

Şimdi, şu anda bizim de çok eleştirdiğimiz bir karmaşık düzenleme var. Kamu kâğıtlarından elde edilen; yani, devlet tahvili ve hazine bonosundan elde edilen faizlerden aşağı yukarı vergi almıyoruz. Mevduattan, repodan önemli oranda vergi stopajı yapıyoruz; fakat, beyanname almıyoruz. Borsada, üç ay içinde satılandan belli vergiler alıyoruz; ama, üç aydan sonra satılırsa bir hisse senedi, hiç vergi almıyoruz. Bu, karmaşık bir sistemdir. Özellikle getirilen istisnalarla, rant kesimi, rantiyeler korunmaktadır. Biz, bunu her zaman eleştirdik, yanlış olduğunu söyledik; ama, bir yanlışı düzeltirken bir başka yanlışa gitmemek lazım. Bugün, şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıyla getirilen, tasarının 30 uncu maddesindeki düzenlemeler, gerçekten, son derece yanlıştır. Nedir buradaki yanlışlar; öncelikle, vergi adaleti açısından büyük bir yanlışlık yapılmaktadır; kaynakta yüzde 15 vergi stopajı öngörülüyor. Bankalar, aracı kurumlar; yani, rant gelirini ödeyen, sağlayan kurumların hepsi yüzde 15 vergiyi kesecekler, vergi dairesine yatıracaklar. Artık, o gelirleri elde etmiş olan kimseler, herhangi bir beyanname vermeyecek. Pratik bir sistem; fakat, adaletsiz bir sistem. Şimdi, 1 milyar lira faiz elde ederseniz de yüzde 15 vergi ödeyeceksiniz, 1 trilyon lira -ki, trilyonlarca lira faiz elde eden pek çok insanımız var- elde eden de yüzde 15 ödeyecek. Adalet bunun neresinde değerli arkadaşlarım?!

Anayasamızın 73 üncü maddesi çok açık; der ki: "Vergi, vatandaşın malî gücüne göre alınır." 1 milyar lira kazanan ile 1 trilyon lira kazananın malî gücü bir mi? O nedenle, biz diyoruz ki, geliniz, belli bir stopaj, bir kesinti yapalım, kaynakta bir kesinti yapılsın. Bu, yüzde 5 olur, yüzde 10 olur, belli bir rakamda uzlaşılır; ama, daha sonra, belli rakamı aşan gelirler, yani faizler, borsa kazançları, bunların hepsi beyannameye dahil edilsin; beyanname üzerinden de artan oranlı -yüzde 20'den başlayan, yüzde 45'e kadar giden oranda- bir vergi alalım ki, böylece adaleti sağlamış olalım. Bizim, bu noktada önerimiz budur.

Değerli arkadaşlarım, yine, 30 uncu maddede çok önemli bir yanlış yapılıyor. Gelir Vergisi Kanunumuzun 1 inci maddesi der ki: "Gelir, bir takvim yılında elde edilen kazanç ve iratların safî tutarıdır." Temel ilke, bir takvim yılında elde edilen kazancın vergilendirilmesidir; ama, burada ne oluyor; üç aylık dönemler var. Mesela, borsadan para kazanan birisi, hisse senedi satın aldı; ilk üç ay içinde borsa aşağı düştü veya onun satın aldığı hisse senetlerinin değeri düştü, zarar etti; hiçbir şey yok. Ertesi üç ayda kâr ederse yüzde 15 vergiyi alıyoruz. Şimdi, gelirin yıllık olması prensibini ihlal etmiş oluyoruz; üç aylık bir dönemde vergiyi esas alıyoruz. Kâr edersen vergiyi ver, yüzde 15 keserim; zarar ettin, zarara karışmam. Oysa, değiştirirseniz çok mutlu olurum. Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunun yanlış olduğunu anlattık.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Düzeltiyoruz...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - O zaman arkadaşlarımız kabul etmediler.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Şimdi kabul ettik...

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi nasıl bir noktaya gelinecek, nasıl bir düzenleme yapılacak; onu göreceğiz.

Lütfedip, böylesine bir düzenleme, önemli bir değişiklik yapacağınız zaman bize de verseniz, biz de incelesek... Komisyonda söylediğimizi, nasıl, üç beş gün sonra kabul ediyorsanız, belki, burada da, ben, ona göre bazı önerilerde bulunurdum, belki yanlışları düzeltirdik.

Değerli arkadaşlarım, şöyle bir şey var: Bürokrat her şeyin doğrusunu bilir, hükümet de her şeyin doğrusunu bilir, milletvekilleri hiçbir şey bilmez! Böyle bir sistem yok değerli arkadaşlarım. Ben de yıllardır bürokraside bulundum, şimdi de politikadayız, birlikte çalışıyoruz. Herkes yanılabilir. Burada piyasayı çok iyi tanıyan arkadaşlarımız var, vergi sistemini çok iyi bilen arkadaşlarımız var; bunların görüşlerinden, önerilerinden yararlanmak kime ne zarar getirir?! İşte, bir yanlıştan ne kadar dönüldü hep beraber göreceğiz; dönüldü.

Yine, Plan ve Bütçe Komisyonunda, biz, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda özürlülerin çalışmasına engel getiren düzenlemenin çok yanlış olduğunu ifade ettik, orada arkadaşlarımıza anlatamadık. Sayın Başbakanın da telkinleriyle, dün, burada düzelttik; yani, yanlıştan dönmek her zaman fazilettir. Geliniz, yanlışları... Keşke, bu düzenleme -ne yapılıyorsa bilmiyorum- elimizde olsaydı da, ona göre değerlendirmelerimizi yapsaydık.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu noktada çok önemli düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç var. Dediğim gibi, adaleti hiç unutmayalım; yani, adalet, çok güzel bir kavramdır. Herhalde, siz de, güzel bulduğunuz için partinizin adına koymuşsunuz; ama, uygulamada da adil olmak lazım, düzenlemede de adaleti gözetmek lazım; ama, bu düzenlemede adalet yok; yani, az kazanandan da yüzde 15, trilyon kazanandan da yüzde 15 yaklaşımı adil değil, adalete uygun değil. Bundan hep birlikte dönmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, arkadaşlarımız, maddeler geldikçe önemli sakıncaları, eksikleri mümkün olduğu kadar anlatmaya çalışacaklar. Ben, kısaca, bir iki küçük noktaya daha Sayın Başkanın izniyle değindikten sonra sözlerime son vereceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özyürek.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, inşallah, 30 uncu maddeyi kapsamlı bir şekilde düzeltme şansını burada buluruz; çünkü, ağırlıklı ortalamalar filan gibi çok çeşitli yöntemler var. Bunların hepsi son derece sakıncalı ve uygulanması çok zor yöntemlerdir.

Bir diğer önemli nokta, şimdi, enflasyon muhasebesine geçti Türkiye. 2005 yılı başından itibaren enflasyon muhasebesini uygulayacağız, geçici vergilerle ilgili uyguladık; ama, daha önce getirilen bir düzenlemeyle, 15 trilyondan az hâsılatı olan kesimlerde bu uygulamayı ihtiyarî hale getirmiştik. Şimdi, 2005 başından itibaren, bu düzenlemenin süresi dolduğu için, herkes enflasyon muhasebesine uymak, enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadır; ama, bize hem mükelleflerden hem muhasebecilerden, malî müşavirlerden ve yeminli malî müşavirlerden çok sayıda faks, telefon, telgraf -ne derseniz deyin- ulaşıyor ve deniliyor ki; bizim, bunu uygulama şansımız yok, çok büyük sorunlar çıkacak. O nedenle, 15 trilyon liralık hâsılatı olan işletmelerde bu düzenlemeyi ihtiyarî hale getirmekte yarar var; aksi takdirde, bu, yeteri kadar anlaşılamadı, öğrenilemedi; çok yanlışlar yapılacak. Bilgisizlik, eksik bilgi nedeniyle yanlış yapan insanlar cezaya muhatap olacaklar. Zaten, vergi idaremiz de bu konuda yeteri kadar düzenleme, tebliğ çıkarmadı. Bu, büyük bir taleptir, pek çok  sayıda insanın talebidir. Bu talebi de Yüce Meclisin dikkatine sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, vergi önemli bir olaydır. Vergi düzenlemeleri çok önemlidir; ama, böyle bölük pörçük, canımız sıkıldıkça vergi kanunu getirerek bir yere gidemeyiz. Bütün vergi kanunlarını yeni baştan, sistematik bir şekilde ele alan, hem ekonomik şartları gözeten hem sosyal şartları gözeten hem de elbette, devletin vergi geliri ihtiyacını karşılayan yepyeni bir düzenleme yapalım.

Yine, burada -dikkatinizden kaçmamıştır, dağıtılan tasarıda da var- damga vergisi, harçlar gibi pek çok vergi var; bunların doğru dürüst bir getirisi yok. Bunların sağladığı bir hâsılat yok. Geliniz, bunları, hep birlikte kaldıralım. Esas vergiler olan, bazı vasıtalı vergiler, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi ve servet vergisi gibi bazı önemli vergiler üzerine dayanan, Avrupa Birliği müktesebatına da uygun bir düzenlemeyi hep birlikte yapalım diyorum.

Bu vesileyle, bazı düzenlemelerin de yapılmış olmasının; her yıl burada uzatmak durumunda kaldığımız, gayrimenkullerin ve hisse senetlerinin satışında elde edilen kârların sermayeye ilavesinden vergi alınmaması noktasının temelli hale getirilmiş olmasının; hâlâ, ıslatarak pul yapıştırma uygulamasından vazgeçilmiş olmasının da çok doğru olduğunu kabul ediyorum.

Sayın Bakanımızın ve Başbakanın her vesileyle "işte, simitteki yüzde 18 vergiyi yüzde 8'e indirdik" diye övünmelerini doğrusu çok haklı bulmuyorum. Ekmekten yüzde 1 vergi aldığınıza göre, simitten de yüzde 1 vergi almanız lazım. Simitten yüzde 8 vergi alacağım diye... Yüzde 18'den yüzde 8'e inmesi doğru; ama, bu oran ekmekte yüzde 1 ise, onda da yüzde 1 olması lazım. Simit, fakirin, en az ekmek kadar vazgeçilmez bir gıdasıdır. O nedenle, geliniz, bu kararnameyi çıkarırken -burada görüşeceğimiz bir konu değil, elbette Bakanlar Kurulunun yetkisinde- simitteki KDV'yi de yüzde 1'e indirerek meseleyi kökünden çözelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.

Sayın Kumkumoğlu, süreniz 10 dakika.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım; sizi ve Meclisimizin değerli üyelerini saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, dün görüştüğümüz bütçenin tümü üzerinde Sayın Başbakan -yazılı olarak da sunduğu metninde- şöyle söylüyor: "İddiaların aksine bizim dönemimizde yoksullaşma, kesimler arasındaki gelir adaletsizliği artmamış, aksine, yeterli olmasa da nispî iyileşmeler sağlanmıştır. Bakınız, toplumun en alt gelir düzeyini oluşturan yüzde 20'lik kesim, 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın yüzde 5,3'ünü alırken, 2004'te bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır. Buna karşılık en üst gelir düzeyindeki yüzde 20'lik kesimin payı 2002 yılında 50,1 iken, bu yıl bu rakam yüzde 48,3'e gerilemiştir. Görüldüğü gibi, gelir dağılımındaki eşitsizlik makası da artık daralma yoluna girmiştir."

Şimdi, bunu, daha dün buradan, Sayın Başbakan, hem Genel Kurulumuzla hem bütün Türkiye kamuoyuyla, bir yıllık bütçe faaliyetlerinin, hatta, bir yılı da aşan dönemi içerisine alan bütçe faaliyetlerinin, hükümeti adına, en doğru, en anlamlı bulduğu uygulamalarından biri olarak bizimle paylaşmaya çalıştı.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, biz, ne yapıyoruz?! Yani, ya Sayın Başbakanın burada söyledikleri doğru değildir ya da Sayın Başbakanın söylediği gibi, buna ulaşmış olmayı, Türkiye için iyi bir gelişmedir, insanımız için, gelir adaletsizliğinden rahatsızlık duyan yurttaşlarımız için, bu sıkıntılarını gidermeye dönük iyi bir gelişmedir diye algılamamız lazım. O zaman, bugün, yani, hemen, yılbaşı gelmeden, Yeni Türk Lirasına geçişle ilgili gerçekten ihtiyaç duyulan uyum yasaları çerçevesi içerisinde, toplumun en üst gelir grubunu oluşturan kesimlerin vergi dilimlerini 5 puan aşağıya çekmenin, Başbakanın dün yaptığı bu sunuşla ne alakası var değerli arkadaşlarım; bunların hangisi doğru?!

HASAN ANĞI (Konya) - İkisi de doğru!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yani, bunun biri doğruysa, biri öbürünü engelleyen bir iştir.

HASAN ANĞI (Konya) - Hiç alakası yok!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Şimdi, gittiniz seçim bölgelerinize; kardeşim, yılbaşı gelmeden, son günde ne yaptınız alelacele; orada çok önemli birtakım düzenlemeleri yapmak zorundaydınız herhalde; bu düzenlemeleri yaparken ne yapmaya çalıştınız diye size sorduklarında veya konuyla ilgili olan bir vatandaş, ey milletvekili, biz, seni, buradan Parlamentoya, git, orada, sadece toplumun en üst gelir grubunu oluşturan, toplumun en varlıklı kesimlerinin verdikleri verginin oranlarını 5 puan düşür diye mi gönderdik derse değerli arkadaşlarım, ne söyleyeceksiniz; bu sorunun cevabı var mıdır?! (AK Parti sıralarından "var, var" sesleri)

Değerli arkadaşlarım, yani, bakın, tüccar siyaset....

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Böyle bir soru olmaz!

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Elbette, bakın "böyle bir soru olmaz" diyor arkadaşımız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) - Böyle bir soruyla muhatap olmuyoruz diyorum.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Tabiî olmuyorsunuz, evet. Niye; yani, vatandaş demeye çalışıyor ki, vatandaş bu işlerle fazla ilgili değil; ama, vatandaşın bu işlerle ilgili olmaması, bu denli fırsatçı bir anlayışı normal kılmamalı.

Bu, tüccar siyaset anlayışı, giderek sadece tüccarı koruyan bir siyaset anlayışına büründü. Aslında, tüccarlık, bizim ülkemizde en saygın mesleklerden bir tanesidir. Sizin tüccarlık dediğiniz şey, bizim saygın bildiğimiz o tüccarlık gibi de değil. Hani şöyle, kendisini tüccar diye sayıp, acaba bu işlerden yeterince anlamaz bir yaşlı bayan bulup da, ona, işlemeyen, aslında hak edilmeyen, çok pahalıya satılabilecek bir ürünü satabilir miyim diye kapı kapı dolaşıp, günde sattığı iki tane ürünü, daha doğrusu kandırdığı iki vatandaştan elde ettiği geliri tüccarlık olarak sayan, bunu tüccarlıkla özdeşleştirmeye çalışan bir siyaset anlayışla iç içesiniz maalesef.

HASAN ANĞI (Konya) - Yorumda bu kadar zorlanmayın...

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Yorumda filan zorlanmıyorum. Arkadaşımız "böyle bir soruyla muhatap olmayız biz" diyor. Yani, bu şu demektir: Vatandaş bu işle yeterince ilgili değil, aslında bu sorunun cevabı yoktur; ama, bize bu soru sorulmadığı için de, böyle bir sorunun cevabını vermek durumuyla veya böyle bir soruyu cevaplamanın zorluğuyla hiçbir şekilde karşı karşıya kalmayız.

Değerli arkadaşlarım, bu tür, böyle bir düzenlemenin içerisine hemen alelacele sokuşturulmuş başka şeyler de var. Bakın, çoğunuz ya esnafsınız ya esnafla ilişkiniz var; kardeşiniz esnaf, yakınınız esnaf vesaire. Tabela ve ilan vergilerini endeksleme yapıyoruz gerekçesiyle... Yani bir yerde bırakmışsın onu, vatandaş kendisine göre bir usul bulmuş, senin ona göre rakamların var; bu rakamlarını "endeksleme yapıyorum" gerekçesiyle, bir defada 500 misli artırıyorsun!

HASAN ANĞI (Konya) - Mevcut rakamları söyleyin de herkes bilsin.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Bir defada 500 misli artırıyorsun! Belediyeler, zaman içerisinde, buna dönük birtakım düzenlemeler yapmışlar. Elbette, kanunda yer alan rakamlar ile bugün endeksleme yapıyorum diye getirilen rakamlar birbiriyle aynı değil. Düşünün değerli arkadaşlarım, bugün, büyük kentlerdeki birçok işyerinde, işyeri sahipleri, hem binaları güzelleşsin hem işyerlerinin, işkollarının reklamı olsun anlayışıyla, neredeyse, dış cephe boyasından vesaireden vazgeçip, şartlar da uygundur gerekçesinden yola çıkarak, teknolojinin en ileri imkânlarını kullanarak, hem binalarını güzelleştirmek hem ürünlerinin reklamını yapmak amacıyla böyle bir düzenleme yapmıştır. Şimdi, siz, birden, belediyelerin yapmış olduğu düzenlemelerden yola çıkarak, bu rakamları 100 misli veya 500 misli artırıyorsunuz.

Bilet alınarak girilmek zorunda olmayan işyerlerine, hiçbir ölçü olmaksızın, belediyeye, günde 5 lira ile 100 lira arasında para ödeme mecburiyeti getiriyorsunuz. 5 lira neye göre, 100 lira neye göre; hiçbir ölçü yok. Kim 5 lira verecek, kim 100 lira verecek; hiçbir ölçü yok; 100 lira dediğim, 100 YTL. Bilet alınarak girilmeyen eğlence yerleri; nereler bunlar, mesela bir kafe; bir belediye, isterse, bir kafeden yılda 3 milyar lira para alabilir. Peki, böyle bir hakkı olabilmeli mi belediyenin?! Yani, belediyelere yetki vermeliyiz; ama, belediyenin böyle bir yetkisi olabilmeli mi?! Bir bilardo salonundan, belediyenin ayda 3 milyar lira para alabilmesinin imkânı belediyeye verilmeli mi?!. Buna dönük olarak, hiç olmazsa, alt, üst sınırlar; metrekare, kapasite vesaire diye bir ölçü koymak gerekmez mi?! Belediyelere bu imkânı verelim denilebilir. Peki, o zaman, neden, Temizlik Vergisinde birsürü standart getiriyoruz; gruplara bölüyoruz, derecelere ayırıyoruz? Temizlik Vergisinde belediyelere vermediğimiz bu inisiyatifi, biletle girilmeyen eğlence yerlerinde, 5 000 000 liradan; yani, ayda 150 000 000 liradan 3 milyar liraya kadar ulaşan bir rakam çerçevesinde, hangi sebeple, hangi münasebetle veriyoruz? Yani, bir belediye, kendine göre bir ölçü koydu, siyasî bir tavır olarak bir ölçü koydu; ben, bu tür yerlerin ilçem sınırları içerisinde açılmasını doğru bulmuyorum, yapan parasını versin kardeşim... Ne versin; 3 milyar lira... Peki, bu esnaf, bu belediye başkanını kime şikâyet edecek? Bu tasarıda, buna dönük herhangi bir düzenleme getirilmiş mi; hayır.

Değerli arkadaşlarım, 2004 yılı içerisinde Meclisimizin son gün çalışması; birbirimizi çok daha fazla zorlamayalım; ama, umarım, değerli arkadaşımız Sayın Mustafa Özyürek'in biraz önce burada ifade ettiği düzenlemeleri, bugün birlikte yapmayı başarabiliriz, bu ölçüsüzlüklere doğru ölçüleri birlikte koyabiliriz. Bakın, iki saat önce burada yaptığımız tartışmada da tam bir ölçüsüzlük tartışması vardı aslında. Düşünün, bir ihalede, eğer en düşük rakamı vermiş olmayı ölçü olmaktan çıkarırsak, geriye hangi ölçü kalır?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kumkumoğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU (Devamla) - Geriye kalan ölçülerin hangisi objektif bir ölçü olabilir?.. İhalede en düşük fiyat vermeyi bir ölçü olmaktan çıkarmamız halinde, ihale yapmanın anlamı nedir?.. Yani, ne için ihale yapıyorsunuz?.. O zaman "şartları en uygun olana ihaleyi vereceğim" diye yeni bir ihale modeli oluşturursunuz -ki, zaman zaman ona dönük birtakım modeller de vardır- ihaleyi ona verirsiniz. Aksi halde, ihalenin mantığında en düşük fiyatı vermek vardır. En düşük fiyatı vermeyi ölçü olmaktan çıkardığınızda, bir ihale için ortaya konulabilecek ikinci bir ölçü bulmak, bugüne kadar mümkün olamamıştır. Şimdi, bu düzenlemeler içerisine de eğer ölçü koymazsak, yarın sokakta yürürken, caddede gezerken yakamıza yapışacak küçük esnafımızın başına gelenlerin hesabını -biz onu yapmıyor olsak bile, bu düzenlemeyi biz yaptığımız için- o küçük esnafımıza, o yakamıza yapışmaya çalışan esnafımıza, bugün, burada yapmış olduğumuz yanlışın hesabını veremeyiz.

Hepinize iyi yıllar diliyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kumkumoğlu.

Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde, Sayın Başbakanımızın yapmış olduğu açıklamalarda, sanki, vergide devrim niteliğinde düzenlemeler yapıldığı söylenmektedir. Sayın Başbakan hangi devrimden bahsetmektedir? Başbakanın "vergide indirim" olarak açıkladığı paketten, dargelirliler için vergi yükü, vergi artışı çıkmıştır. Pakette getirdiği düzenlemelerde hükümetin kurduğu formül, üst gelir gruplarının yükünü aşağı çekerken, geniş tüketici kesimleri ile ücretlilerin ve maaşlıların yükünü göreceli olarak ağırlaştırmaktadır.

Gelir Vergisi oranının yüzde 5 düşürüldüğü söylenerek, vatandaş resmen kandırılmaktadır. Bu indirimle, sadece beyannameli Gelir Vergisinde şu anda uygulanmakta olan 6 dilimden altıncısı olan yüzde 45'lik dilim tamamen kaldırılıp yüzde 40'a çekilerek, Gelir Vergisi, beyannameli mükelleflerde, bundan sonra 5 dilim üzerinden vergilendirilecektir.

Bundan sonra yüzde 45'lik vergi yok, en yüksek kazancın vergisi yüzde 5 indirilmektedir; yani, aylık gelirleri 11 666 000 000 liradan daha fazla olanlardan, bugüne kadar, hükümetimiz, yüzde 45 oranında vergi alıyordu, bundan sonra, bu oran, yüzde 45'ten yüzde 40'a düşürülüyor; yapılan indirim budur. Yani, bu yüzde 5'lik indirimden, toplam Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ini teşkil eden bu mutlu azınlık istifade edecektir.

Burada vergi indirimi adı altında yapılan, yüksek kazançlar elde eden büyük patronların vergi yükünü azaltmaktır. Yani, Başbakanın devrim olarak nitelediği, gazetelerimizin ve medyamızın, abartarak vergide büyük indirim olarak göstermeye çalıştıkları yüzde 5'lik indirim budur. Bu indirimin içinde, ne yazık ki, dargelirliler yoktur.

Yine, ücret gelirleri elde edenlerin en yukarıdaki yüzde 40'lık oranı ise yüzde 35'e inmektedir. Yani, yıllık 78 milyar liranın üzerinde maaş almakta olan holdinglerin genel müdürlerinin, yönetim kurulu üyelerinin, bazı KİT'lerin genel müdürlerinin yüzde 40 olan Gelir Vergisi dilimi, bu tasarıyla yüzde 35'e indirilmektedir. Bu indirimlerin, belki, Sayın Başbakan tümünü açıklıyor; ama, bunun kamuoyuna devrim olarak açıklanmasını, sadece Gelir Vergisinin üst dilimindeki yüzde 5'lik bu indirimin, sanki tüm dilimlerin tamamında yüzde 5'lik indirim yapılıyormuş gibi açıklanmasını şahsen yadırgıyorum.

Gelir Vergisinde yapılan bu yüzde 5'lik indirimin vatandaşa açık ve net olarak açıklanması gerekmektedir. Hükümet açıklamıyor, bari, ben, bir örnekle halkımıza bunu açıklayayım. Ne oluyor bu yüzde 5'lik indirimle; 2004 yılında 5 trilyon lira kazanan bir vatandaşımızın, uygulamaya göre, ödeyeceği vergi 2 trilyon 237 milyar liradır. Vergi oranının 5 puan, çekilmesiyle, şimdi, bu mükellef, 240 milyar lira daha aşağı vergi ödeyecektir. Bu rakam, bu 240 milyar lira, 750 asgarî ücretlinin maaşına, 5 000 asgarî ücretli işçinin sadaka düzeyindeki ücretinden kesilen Gelir Vergisine eşittir. Asgarî ücretli 5 000 emekçinin vergisini yarı yarıya azaltmak yerine, bir patronun vergisini azaltmak bu AKP Hükümetinin tercihidir.

Diğer ülkelerin vergi uygulamalarına bakıldığında; Fransa'da -önemli bir rakam- Yüzde 0 ilâ 11 gibi bir oran vergilenirken, yüksek kazançlar üzerinden alınan vergi oranı yüzde 54'tür. Belçika'da yüksek kazançlardan alınan vergi oranı yüzde 55, İspanya'da 47,6; İrlanda'da yüzde 48, Hollanda'da yüzde 60, Almanya'da ise yüzde 53'tür.

Başbakan ve Maliye Bakanı vergide indirimlere devam edeceklerini söylemektedirler. Vergi indirimleri, ne yazık ki, emekçilerin yükünü artıran, asıl vergi alınması gerekenlerin vergi yükünü azaltan bir süreç izlemektedir. Ülkemizde asgarî ücretli 318 000 000 lira net maaş almaktadır. Tarımdışı çalışan 10 000 000 insanın büyük bölümünün ücreti, asgarî ücret düzeyindedir. Asgarî ücretin düzeyi, kayıtdışı çalışan 4 000 000-5 000 000'un ücretini bir biçimde etkilemektedir. Milyonlarca insan asgarî ücretle çalışmaktadır; vergisi, kesintileri de cabasıdır. Bu da yetmiyor; ekmeğe, kibrite, şekere bile KDV ödemektedirler. Asgarî ücretlinin yıllık geliri 3 500 000 000 düzeyindedir. Başbakanın vergi indirimi müjdesi, yıllık geliri 78 milyarın üzerindeki bordrolularadır, asgarî ücretlinin yakınından bile geçmemektedir.

Milyonlar, aylık gıda masrafının yüzde 60'ını bile karşılayamayan bir gelirle, KDV'sini ödediği ekmekle, yarı aç yarı tok yaşamaktadır. Milyonların sürprizi, 318 000 000'la ölmeden yaşamaktır. Günlerdir basında gelişen haberlere göre, Başbakanın sürpriz yapacağı söylenmekteydi. Koskoca başbakan dediyse, sürprizi yapar, yapmalıdır diye bekliyorduk; ama, bugün, bu bahsedilen sürpriz açıklandı. Aman, ne sürpriz, ne sürpriz!.. Koskoca balon bugün patladı ve asgarî ücret yüzde 10 düzeyinde artırılarak, net 350 000 000 lira olarak belirlendi.

Yine, asgarî ücretlinin beklentisi ve Başbakanın bu güzel sürprizi, herhalde 2006 yılına kaldı. Yine, asgarî ücretli, tam bir yıl boyunca açlık sınırının altında yaşayacak, yine, kuru ekmeğe talim etmeye devam edecek.

Bakınız, Türk-İşin Aralık ayında yaptığı araştırmayı sizlere aktarmak istiyorum. 2004 Aralık  ayında Türk-İşin yaptığı açıklamaya göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 513 931 000 liraya, yoksulluk sınırı ise 1 562 101 000 liraya yükseldi. Araştırmaya göre, açlık sınırı, 4 kişilik bir ailenin aylık zorunlu gıda harcaması tutarı, Aralık 2004'te bir önceki aya göre yüzde 3,5 oranında arttı. Aylık zorunlu gıda harcamasının yanı sıra, ulaşım, giyim, kira, elektrik, su, sağlık ve eğitim gibi harcamalardan oluşan yoksulluk sınırında son oniki ayda yüzde 11,7 artış oldu.

Bir de, ülkemizde, asgarî ücretlinin aylık bordrosundan 55 000 000 lira, yıllık 650 000 000 lira doğrudan Gelir Vergisi olarak kesilmekte. Ayrıca, 65 000 000 lira da dolaylı vergilerden kesilmektedir. Böylece, asgarî ücretli bir kişinin, yaklaşık 120 000 000 lirasını devlete vergi olarak ödediği görülmektedir. Asgarî ücretli bir kişi günde 4 000 000 lira, 9 uncu derecedeki bir memur günde 8 000 000 lira devlete vergi olarak ödemektedir. Asgarî ücretli, toplam yıllık gelirinin, dolaylı ve dolaysız vergi olarak yüzde 40'ını, yani yıllık 1 450 000 000 lirasını, kamuda çalışan 9 uncu derecenin birinci kademesindeki bir memur yılda toplam 2 300 000 000 lirasını, bir öğretmen yaklaşık 3 500 000 000 lirasını, bir hemşire ise yaklaşık 3 200 000 000 lirasını vergi olarak devlete ödemektedir.

AKP İktidarı olarak, şu anda yapmakta olduğunuz yüzde 5'lik vergi indirimini bordroluya, asgarî ücretliye ve memura neden yapmıyorsunuz ve bunu da neden halkımıza açıklamıyorsunuz? Açıklayın ki tam olarak bu indirimleri, halkımız iyice bilgilensin, kendine bir indirim yapılıp yapılmadığının kararına da varsın.

Tüm bordrolularımızın tamamı, kendi vergi dilimlerinde de indirim yapıldığını zannediyor; çünkü, iktidar olarak, sizin anlatış tarzınız bu şekilde. Bırakın vergiyi yüzde 5 düşürmeyi, işçimize, memurumuza vergi yasalarıyla tanınan tek vergi istisnası olan özel indirimi dahi, 2004 yılı başından itibaren kaldırarak, emekçilerimizin vergi yükünü sizler artırdınız.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu madde geldiği zaman önergemiz olacak; sizler tarafından kaldırılan bu özel indirimi, lütfen, burada vereceğiniz oylarla kabul ediniz ki, bu asgarî ücretlimize bir nebze faydanız olsun arkadaşlar.

Adaleti partinin adı olarak seçmiş bir iktidarın, iki yılı geride bırakan iktidar sürecinde, vergi yasalarında yapmış olduğu değişikliklerin büyük çoğunluğu vergi adaletsizliğini daha da derinleştiren yasalardan oluşmuş bulunmaktadır. Yapılanlar vergi adaletiyle bağdaşmamaktadır. Gelir Vergisinde yapılan bu indirim topluma bir yenilik olarak sunulamaz.

Hükümet, gerçekten eşit davranmak istiyorsa, başta ücretlilerin Gelir Vergisi tarifesinin yığılma olan ilk diliminde, yani yüzde 15'lik diliminde ve diğer tüm dilimlerinin tamamında yüzde 5'er puanlık bir indirime gitmesi gerekmektedir. Yine, aynı şekilde, beyanname veren mükelleflerimizin gelirlerinden alınan vergi dilimlerinin de, aynı şekilde, yüzde 5 indirilmesi cihetine gitmesi gerekmektedir. Şayet, iktidarınız olarak, bu Gelir Vergisi indiriminde samimiyseniz, tüm dilimlerde bu yüzde 5'lik indirimi gerçekleştirmek için, 29 uncu maddede, Cumhuriyet Halk Partisinin, bu oranlarda yüzde 5'lik indirimle ilgili bir önergesi olacaktır; lütfen, bu düzenlemeyi de kabul edelim. Bu düzenlemeyi kabul edecek olursak, yapılan bu adaletsizliğin önüne geçmiş olacağız.

Yüce Meclise sevgi ve saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Tasarının tümü üzerindeki...

HALUK KOÇ (Samsun) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum; 20 kişiyle kanun çıkmaz!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Oylamaya geçeceğim ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 30 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.44

 

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.25

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

725 sıra sayılı tasarının görüşmelerine devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde.

Hükümet?.. Yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinde karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır, kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

VERGİ KANUNLARININ YENİ TÜRK LİRASINA UYUMU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 1.7.1964 tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Damga Vergisi makbuz karşılığı, istihkaktan kesinti yapılması veya basılı damga konulması şekillerinden biriyle ödenir."

BAŞKAN- Tasarının 1 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.

Sayın Oyan, sürenizi birleştirerek kullandırıyorum. Süreniz 15 dakikadır.

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada, vergi...

BAŞKAN - Sayın Oyan, bir beş saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, aranızdaki konuşmaları biraz daha özenli yaparsanız, hatibi dinleme imkânımız olacaktır.

Buyurun.

OĞUZ OYAN (Devamla) - Sayın Başkan, yarım dakikam gitti bu arada.

BAŞKAN - Olur...

OĞUZ OYAN (Devamla) - Bugün, vergi sistemimizde, birtakım vergilerde çeşitli düzenlemeler, çeşitli değişiklikler yapan bir tasarıyla karşı karşıyayız.

Şimdi, burada, sistematik bir düzenleme olmadığını, yani, vergi sistemine ilişkin bir reformla karşı karşıya olmadığımızı biliyoruz.

Biz, böyle, arada bir bazı değişiklikler -ihtiyaca göre, gelir artırmayı, yani, vergilemenin gelir fonksiyonu açısından bazı değişiklikler- yaparak, bu sistemi, giderek, daha eklektik, daha yamalama bir hale getiriyoruz.

Malum olduğu üzere, bu sistem, vergi sistemimiz, sizin döneminizde, üçte 2'si tüketim vergileri, yani, dolaylı vergiler ağırlıklı olmaktan, giderek dörtte 3'ü -yüzde 73'ü- bu sene ağırlıklı olmaya doğru yol alıyor. Siz, şu an bizim önümüze getirdiğiniz bu tasarıyla, bu konuda yeni bir adım atıyorsunuz.

Şimdi, burada yaptığınız değişikliklerden bir tanesi ve en önemlisi de, Gelir Vergisi tarifesiyle ilgili olanıdır. Bu Gelir Vergisi tarifesiyle ilgili düzenlemeniz, sadece, üst dilimleri ortadan kaldırmaktan ibaret. Sayın Bakan, gerçi, geçen gün bütün bunlara cevaben buraya gelip "ne olmuş yani; biz indiriyor muyuz indirmiyor muyuz" dedi. Tabiî, biz kendisinden daha ciddî bir cevap bekliyorduk. İndirmek meselesi değil; yani, burada, sadece üst gelir dilimleriyle, vergi mükelleflerinin yüzde 1'iyle sınırlı bir indirim yapıyorsanız ve yüzde 99'u bu kapsama girmiyorsa, o zaman, buna indirim diyebilir miyiz, ne kadar diyebiliriz, bunu tartışmak lazım.

Şimdi, Gelir Vergisi tarifesinin sadece üst oranlarında indirim yapma yeni bir şey değil; 1986'da, rahmetli Özal da aynı şeyi yapmıştı; Gelir Vergisi tarifesinin sadece en üst diliminden 5 puan indirerek -55'ten 50'ye indirmişti o sıra- bir değişiklik, bir düzenleme yapmıştı. Fakat, bir şeyi hatırlayınız, Türkiye 1980'lerde vergi almak yerine borç alma politikasıyla bugünlere gelmiştir. Bakın, bugün, çektiğimiz sancıların esas nedeni oralardan geliyor ve şurada size çok çarpıcı bir örnek vereyim: Eğer, biz, 1980'lerde böyle bir uygulamaya girmeseydik, yani, vergi almak yerine borç almak, vergilerin bir bölümünden vazgeçerek oran indirimi yoluyla ya da bazı vergilerden vazgeçerek vergi yükünü aşırı derecede düşürmüş olmasaydık, Afrika ülkeleri düzeyine düşürmüş olmasaydık, o zaman, ne bugünkü kadar vergi yükünü artırma ihtiyacı ortaya çıkacaktı ne de daha düşük vergi oranlarında bile bugünkü borç yüküyle karşı karşıya olacaktık. Yani, bakınız, iki nokta önemli: Eğer, 1980'lerde -ki o zamanlar da uyarmıştık- bu tarihî hatalar yapılmasaydı, bundan o zaman kısa vadeli çıkar sağlayanlar bunu alkışlamasaydı, o takdirde, Türkiye, bugün daha düşük vergi yükleriyle yönetilebilir ve borç yükü, en azından içborç yükü bu seviyelerde olmayan bir ülke olacaktı.

Burada, dolayısıyla, kısa vadelerden bakmak, sadece böyle birtakım talepler üzerine vergilerle oynamak değil, uzun vadeyi görmek gerekiyor. Sistemin gelir ihtiyacı ile vergilemenin ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını bir arada düşünmek gerekiyor. Yani, halen onsekiz ondokuz yıldır yapılan uygulamanın bedelini ödüyoruz. Bugün dahi bölük pörçük uygulamalarla bunu, bu konuda yeterince ders almadığımızı görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, gereken nedir; gereken, bir kere, Anayasanın bu konuda çok da iyi düzenlenmiş hükümlerini uygulamaktır; yani, Anayasanın 73 üncü maddesinde ne deniyor: "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür." Şimdi, biz, burada malî güce göre vergi ödeme yükümlülüğünü mü getiriyoruz, tüketim vergileriyle, tam tersine, en yoksul ile en zengini aynı kaba mı koyuyoruz? Yani, evine tüp alan yahut akaryakıt alan, şu ya da bu şekilde, iki farklı gelir düzeyindeki kişi aynı vergiyi ödüyor. Ne bileyim, işte, bir tüketim malı, diyelim sigara içenler aynı vergiyi ödüyorlar. Başka bir şeyi tüketenler, aynı vergiyi ödüyorlar. Bu tür vergilerle biz tersine artan oranlı vergileme uyguluyoruz; yani, aslında, düşük gelirlileri daha yüksek oranda vergiliyoruz. Dolayısıyla bizim buradaki birinci derdimizin, ödeme gücünü kavramak olması gerektiğini söylemek istiyorum.

İkincisi; Türkiye'de ücretliler, her zaman daha yüksek bir vergi baskısı altındadırlar. Bu, şimdi, ayrı bir tarife uyguluyoruz diye çok değişmiş değildir. Bir miktar değişmiştir; ama, esasında değişmemiştir. Türkiye'deki Gelir Vergisinin yüzde 40'tan fazlasını hâlâ ücretliler karşılıyorlar. Oysa, Türkiye'de ücretlilerin millî gelirden aldıkları pay yüzde 28'ler dolayındadır. Yani, ücretliler millî gelirden aldıkları payın üzerinde bir Gelir Vergisi baskısı altındalar. Bu kesimler üzerindeki vergi baskısı 1'in üzerindedir. 1 birim gelirden, daha fazla, 1 birimin üzerinde vergi ödemektedirler. Oysa, bunun dışındaki kesimler, ücretliler dışındaki bütün kesimleri toplayın, bunların millî gelir payı yüzde 70'ler dolayındadır; oysa, Gelir Vergisi açısından gene bakarsak, bunların Gelir Vergisindeki payları yüzde 55'ler dolayında. Burada 1'in altında; yani 1 birim millî gelir payından daha düşük bir Gelir Vergisi payına sahipler. İşte burada ciddî bir adaletsizlik vardır. Vergiyi tabana yaymak bunun için gereklidir. Bunun gayreti içinde olmak gerekir. Biz iktidarı buna davet ediyoruz. Vergilemede adalet dediğimiz olay, yani Anayasanın 73 üncü maddesinin ikinci fıkrası "vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır" hükmünün -ki, bu hüküm gerçekten önemli bir hüküm- uygulanması, ancak bu tür anlayışlarla olabilir.

Şimdi bakınız, burada önümüze getirilen düzenlemelerde -tekrar döneyim- bir Gelir Vergisi Tarifesi var. Biz şunu beklerdik -burada önergeler de verilecek- bütün oranlarda yüzde 5'er indirim olması bu yükü daha hafifletirdi. Ya da başka şey söyleyeyim: Başlangıç oranları yüksek Türkiye'de. Ücretliler için yüzde 15, diğer kesimler için yüzde 20 yüksek oranlardır. Bunu daha aşağıdan, 5'er puan daha aşağıdan başlatmak gerekiyor ki, verginin caydırıcı etkilerinden uzaklaşalım, kayıtdışılığı kayıtiçine alma konusunda adımlar atalım. Tabiî, bunun, aynı zamanda, vergi denetimiyle birlikte gitmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, burada yapılan ve yanlış olduğunu düşündüğümüz şeylerden bir tanesi de şu: Vergi dilimi sayısı 6'dan 5'e iniyor; ama bir şey daha var: Bizim şu an yürürlükte olan tarifemizde en üst tarife 140 milyar ve üzerini vergiliyordu "140 milyar ve üzeri yüzde 45" diyordu, şimdi bizim en üst tarifemiz "78 milyar ve üzeri" biçimine dönüşüyor. Yani, burada, bizim en üst tarifemiz bile Türkiye'deki yüksek gelirlilerin kazançlarını kavramaktan uzak. Yani, yapmamız gereken bir şey daha var demek ki. Bu dilim aralıklarını bizim genişletmemiz lazım. Yani, ya oranları indirin ya bu dilim aralıklarını genişletin. Bu kadar, yani dilim aralıklarında siz ne yaptınız; 6 milyara kadar yüzde 15 ücretlilerde, yüzde 20 diğer Gelir Vergisi mükelleflerinde, şimdi bunu 6 600 000 000 yaptınız. Yani, yüzde 20 artırıyorsunuz. Oysa bu dilim aralıklarını genişletmek ve tarifeyi açmak gerekiyor.

İşte bu tür düzenlemeler olmadığı için bunun yetersiz bir düzenleme olduğunu, sosyal adalet, vergide adalet kavramına uygun olmadığını burada bir kez daha dikkatinize sunuyoruz.

Nasıl olabilirdi; dilimlerde bu tür ayarlamalar yanında, yani oranlarda indirim ya da dilimlerde ayarlamalar dışında bir şey daha gerekiyordu. Vergi sistemimizde olmayan, kaldırdığımız bir şeyi yeniden gündeme getirmek lazım. Bu, özel indirim mekanizmasıdır. Özel indirim mekanizmasını ücretliler için getirmeliyiz özellikle; ama, belki tüm vergi mükellefleri için bir genel indirim de tekrar düşünülebilir. Yani, belli bir gelir düzeyinin altında olanların o gelirinin vergi dışında kalması ya da en azından o kadarlık bölümünün vergi matrahından düşülmesi vergide adalete yaklaşmak açısından önemli bir adım olurdu.

Bir başka konu sizin burada getirdiğiniz düzenlemelerle ilgili; belediye vergileriyle ilgili düzenlemeler yapıyorsunuz; Damga Vergisi vesaire.

Değerli arkadaşlarım, biz şunu bekliyoruz hâlâ: Belediyeler Yasası çıktı, yakında il özel idarelerini getireceksiniz tekrar. Peki, bu idarelerin, belediyelerin ve il özel idarelerinin gelirleriyle ilgili bir düzenleme olmadan, bunlarla ilgili herhangi bir gelir-hizmet dengesini kurmuş olabilir miyiz? Şimdi burada getirdiğiniz şeyler sadece belediyelerin, özellikle büyük çaplı belediyelerin, işte, ilan, damga vergisi, yok bilmem,  eğlence vergisi, reklam vergisi gibi birtakım vergileriyle oynuyorsunuz. Ben, size şu soruyu sorayım: Daha kalıcı, daha gelir aktarıcı birtakım düzenlemeleri niçin düşünmüyorsunuz? Örneğin, Motorlu Taşıtlar Vergisini belediye ve il özel idarelerine paylaştıran bir mekanizmayı niye düşünmüyorsunuz? Motorlu Taşıtlar Vergisinin, bugün, muhatabı, yerel yönetimler olmalıdır; çünkü, bu tür motorlu taşıtların bütün sorunlarını -çevre sorunları dahil- üstlenen, yüklenen idareler yerel idarelerdir. Madem ki yerel yönetimciyiz diyorsunuz, hadi o zaman, iş başına; bu vergiden başlamak üzere, gelir aktaralım, anlamlı bir gelir aktaralım. Küçük belediyelerin, eğlence vergisiyle, reklam ilan vergisiyle nasıl bir gelir elde edeceğini düşünüyorsunuz ki? Bu, sadece büyük belediyeleri içerebilir, onlara bir gelir aktarabilir. Diğerleri ne olacak peki? Yani, burada, belediyeler ve yerel yönetimler arasında çok ciddî bir ayırımı, çok ciddî bir gelir farkını yeniden yaratan bir uygulama yapıyorsunuz.

Şimdi, tabiî, biz, şunu da beklerdik: 2005 yılı bütçesi görüşülürken, hiç olmazsa, belediyelere, sizin, yüzde 6'yı çok gördüğünüz... Genel bütçe vergi geliri payından yüzde 6'yı çok görüp 5'e indirmiştiniz; biz, bunu, Anayasa Mahkemesinden geri döndürdük 2003'te biliyorsunuz. Bunu, gittiniz, tekrar, Belediyeler Yasasında düzenleyerek, yüzde 5 olarak tuttunuz. Yani, bir yandan "yerel yönetimciyiz" diyorsunuz, bir yandan da yüzde 6'yı 5'e indirme konusunda, inanılmaz bir ısrarınız var. Biz, hiç olmazsa, şu bütçe döneminde, 2005'te şunu görmek isterdik: Yeni bir düzenleme, o yüzde 5'i yüzde 8'e çıkarın -çünkü, inanılmaz görevler aktarıyorsunuz- ve bir niyet beyanı olsun burada; yani "biz, yerel yönetimlere kaynak aktarmaya bu bütçeyle başlıyoruz" diyebilesiniz. Şimdi, bu bütçede de böyle bir şey yok; acaba, bunu, nasıl, ne zaman düzenleyeceksiniz; bunu bilemiyoruz.

Evet, değerli arkadaşlarım, burada, demek ki, bizim, bir kere, dolaysız vergilemede vergiyi tabana yayan... Kurumlar Vergisi yüzde 33 ya da 30 fark etmez; bunun, gerçekten bir Kurumlar Vergisi olarak sistem içindeki payını artırmak lazım; bunun, millî gelir içindeki payını Avrupa Birliği ülkeleri düzeyine çıkarmak lazım. Dolayısıyla, işletmeler düzeyinde daha etkin vergileme yapmak lazım. Gelir Vergisi meselesinde, mutlaka, Türkiye'de, Gelir Vergisini, bizim bu üye olmak için çırpındığımız Avrupa Birliği ortalamalarına getirmek lazım. Yani, şu an, Türkiye, dolaylı vergi ağırlıklı bir ülke olarak, bir az gelişmiş ülke manzarası çiziyor vergi sistemiyle. Biz, bu manzarayı, bu tabloyu gelişmiş ülke tablosuna dönüştürmek istiyorsak, gelişmiş ülkelerle paralellik kurmak istiyorsak, yapmamız gereken, dolaysız vergiler alanında ilerleme sağlamaktır, bu konuda, gerçekten, reform niteliğinde düzenlemeler yapmaktır. Biz bunları bekliyoruz.

Bu düzenlemeler olmadığı için, bu tür düzenlemelere yer verilmediği için, mevcut sistemi daha da adaletsiz bir duruma getirme yönünde bu eklektik, bu yamalı bohça düzenlemeleri ortaya konulduğu için, biz, bu tasarının bütününe, gerek maddelerine gerekse bütününe olumsuz oy vereceğiz; ama, düzeltmek için de önerilerimiz olacak; eğer, bunları inceleme, takdir etme durumunda olabilirseniz -bu öneriler, size burada sunulacaktır- umarım, sadece, gruba uymak anlamında değil; ama, aynı, zamanda, bu önerilerin, gerçekten, Türkiye'nin yararına olup olmadığı açısından bakarak bunları desteklersiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oyan.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 488 sayılı Kanunun 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 18. - Bu Kanunda gösterilen haller dışında Damga Vergisi makbuz karşılığında ödenir.

Maliye Bakanlığı makbuz karşılığı ödemeye ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 488 sayılı Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 22. - Makbuz karşılığı ödemelerde Damga Vergisi;

a) Maliye Bakanlığınca belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisi, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirilir ve yirmialtıncı günü akşamına kadar ödenir.

b) (a) bendi dışındaki hallerde, kağıdın düzenlendiği tarihi izleyen onbeş gün içinde vergi dairesine bir beyanname ile bildirilir ve aynı süre içinde ödenir.

Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, lüzum göreceği işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin yukarıdaki sürelere bağlı kalmaksızın ve beyanname aranmaksızın kağıdın düzenlenmesinden önce veya noterlerce işleme tâbi tutulması sırasında ödenmesi zorunluluğunu getirmeye, vergiyi işlem anında ilgili kamu kurum veya kuruluşuna makbuz karşılığı ödettirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - 488 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar, taraf oldukları işlemlere ilişkin kâğıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumludurlar. Verginin ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer'ileri, vergi için diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen kişilerden alınır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - 488 sayılı Kanunun 27 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Diğer kurum ve kuruluşlar ile kişilerin mecburiyeti

Madde 27. - Noterler, damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları vergi ve cezası ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler.

Birinci fıkra hükmüne aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde işlem yaptıkları her kâğıt için kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır.

Bankalar, kamu iktisadi teşebbüsleri ve iştirakleri ile 22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar, vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları usulüne uygun olarak vergi ve cezası ödenmedikçe işleme koyamazlar. Vergi ve cezası ödenmeden bu kâğıtları işleme koyan kişi ve kuruluşlardan, kağıdın mükelleflerinden alınacak ceza tutarınca ayrıca ceza alınır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 488 sayılı Kanunun mükerrer 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Bu şekilde hesaplanan maktu had ve tutarların yüzde beşini aşmayan kesirleri dikkate alınmaz." cümlesi madde metninden çıkarılmış, son cümlesinde yer alan "vergi miktarlarında 100.000 lira kesirleri" ibaresi "vergi tutarının 10 Yeni Kuruşa kadarki kesirleri" şeklinde ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bakanlar Kurulu, elektronik ortamda gönderilenler ile Sermaye Piyasası Kanununun uygulanmasıyla ilgili olarak Sermaye Piyasası Kurulunca düzenlenmesi öngörülen kâğıtların tâbi olduğu damga vergisi nispet ve maktu tutarlarını ibraz yerleri itibarıyla sıfıra kadar indirmeye, indirilen nispet ve tutarlarını kanunî seviyesine kadar çıkarmaya ve bu nispet ve tutarlar dahilinde kâğıtlar itibarıyla farklı nispet ve tutarlar tespit etmeye yetkilidir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - 488 sayılı Kanuna ekli (I) sayılı tablo, bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen şekilde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza...

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Tamam...

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.45

 

 


DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.56

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

725 sıra sayılı tasarının görüşmelerine devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 7 nci maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 7 nci maddeyi ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - 488 sayılı Kanuna ekli (2) sayılı tablonun "I-Resmi işlerle ilgili kâğıtlar:" bölümünün "B) Resmi dairelerden kişilere verilen kâğıtlar:" başlıklı alt bölümünün 1 numaralı fıkrasında yer alan "10 liraya (10 lira dahil)" ibaresi "100 Yeni Türk Lirasına (100 Yeni Türk Lirası dahil)" şeklinde değiştirilmiş, "C) Kişilerden resmi dairelere verilen kâğıtlar:" başlıklı alt bölümüne  aşağıdaki (18) numaralı fıkra eklenmiş, "IV-Ticari ve medeni işlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümünün (21) numaralı fıkrasında yer alan "alım satım sözleşmeleri" ibaresi "alım satım sözleşmeleri ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri" olarak değiştirilmiş, aynı bölümün sonuna aşağıdaki (31), (32), (33), (34) ve (35) numaralı fıkralar eklenmiştir.

"18. Çiftçiler tarafından ziraî faaliyetleri ile ilgili olarak resmi dairelere verilen taahhütnameler."

"31. Dernek ve vakıflarca yerleşim yeri, gerçek kişilerce mesken olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira mukavelenameleri.

32. Gelir vergisinden muaf esnaf, muaf serbest meslek erbabı ile basit usulde vergilendirilen mükellefler tarafından işyeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira mukavelenameleri.

33. Ekici ile alıcı arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile bunlara ilişkin rehin senetleri.

34. Ticarî, ziraî veya meslekî faaliyetlere ilişkin olmamak şartıyla gerçek kişiler arasında düzenlenen akitlerle ilgili kâğıtlar (Söz konusu kâğıtlar, resmi dairelere veya noterlere ibraz edildikleri takdirde bu tarih itibarıyla vergiye tâbi tutulur ve ibraz edenlerce ödenir.)

35. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi kapsamındaki işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

 MADDE 9. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 59 uncu maddesine (m) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (n) bendi eklenmiştir.

"n) Organize sanayi, endüstri veya teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin ifraz veya taksim veya birleştirme işlemleri."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 10. - 492 sayılı Kanuna bağlı (7) sayılı tarifenin "II-Liman işlemleri:" bölümünün (8) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) ve (10) numaralı fıkralar eklenmiştir.

"9. Özel yat kayıt belgesi:

En az 22,90 Yeni Türk Lirası maktu harca ilave olunarak aşağıdaki tarifeye göre harç alınır:

İlk 150 tonilato için beher rüsum tonilatosundan (0,27 YTL)

Sonra gelen 350 tonilato için beher rüsum tonilatosundan (0,15 YTL)

500 tonilatodan yukarı beher rüsum tonilatosundan (Harç tutarı 697,00

Yeni Türk Lirasından çok olamaz.)          (0,06 YTL)"

"10. Transitlog belgesi:

Aşağıdaki tarifeye göre harç alınır:

11-100 rüsum tonilatoluk gemilerden      (5,00 YTL)

101-250 rüsum tonilatoluk gemilerden    (10,00 YTL)

251-500 rüsum tonilatoluk gemilerden    (20,00 YTL)

501-3.000 rüsum tonilatoluk gemilerden    (40,00 YTL)

3.000 rüsum tonilatodan yukarı gemilerden    (50,00 YTL)

10 rüsum tonilatoya kadar olan gemiler harçtan muaftır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 11. - 492 sayılı Kanuna bağlı (9) sayılı tarifenin “Trafik Harçları” bölümünde yer alan; "II-Sürücü belgesi harçları:" bölümü ile "IV-Sürücü belgesi vize harçları:" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, "III-Sınav harçları:" bölümü yürürlükten kaldırılmıştır.

"II-Sürücü belgesi harçları:

Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliğine göre verilecek sürücü belgelerinden bir defaya mahsus olmak üzere;

a) A sınıfı sürücü belgelerinden (A1 ve A2 dahil)  (50,00 YTL)

b) B sınıfı sürücü belgesinden         (150,00 YTL)

c) F ve H sınıfı sürücü belgelerinden (50,00 YTL)

d) Uluslararası sürücü belgelerinden         (100,00 YTL)

e) Diğer sürücü belgelerinden          (250,00 YTL)

Stajyer sürücü belgeleri ilgili olduğu sınıfa ait harca tâbi tutulur."

"IV-Sürücü belgesi vize harçları:

Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine göre yapılacak sürücü belgesi vize işlemlerinden "II-Sürücü belgesi harçları" bölümünde belirtilen harçların ¼'ü oranında harç alınır. Stajyer sürücü belgesinin aslî sürücü belgesine dönüştürülmesi veya mevcut stajyer sürücü belgesinin vize edilerek teslim edilmesi halinde bu fıkra uyarınca harç alınır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ; buyurun.

CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarı, özü itibariyle vergi uygulamalarının basitleştirilmesine, vergi mevzuatının Yeni Türk Lirasıyla uyumlu hale getirilmesine ve eğitimle ilgili bazı yeni teşvik düzenlemelerine ilişkin bir tasarıdır.

Yeni Türk Lirasına uyum çalışmaları çerçevesinde, tüm vergi yasalarında yer alan Türk Lirasıyla belirtilen değerler gözden geçirilmekte, yeni para birimine çevrilmesi sorun olabilecek rakamlar güncelleştirilmek suretiyle yeniden belirlenmektedir.

Sözlerimin başında hemen belirtebilirim ki, Damga Vergisi ve harçlarda pul yapıştırmak suretiyle ödeme usulünün kaldırılması, gerçekten iyi bir aşamadır.

Konuşmam 11 inci madde üzerinde olduğu için, eğer vakit bulabilirsem bazı konulara da değinmek istiyorum.

Bilindiği üzere, bu maddeyle, 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında, yazılı ve uygulamalı sınav için ayrı ayrı tahsil edilen sürücü belgesi sınav harçları, sürücü belgesi almak isteyen vatandaşlarımıza kolaylık olmak üzere ve bürokrasiyi azaltmak amacıyla yürürlükten kaldırılıyor. Ayrıca, sürücü belgeleri yeniden tasnif ediliyor ve sürücü belgeleri arasındaki harç, tarife kategorileri artırılıyor; bunun yanında, tahsil edilen harç tutarları da yükseltiliyor. Bu arada, uluslararası sürücü belgelerinden alınan harçlar ayrı bir kategori olarak düzenleniyor ve (K) sınıfı sürücü aday belgeleri ise harçtan muaf tutuluyor. Öte yandan, sürücü belgesi vize harçlarında da yeni bir düzenlemeye gidilmiş; Karayolları Trafik Kanununa göre, yapılacak sürücü belgesi vize işlemlerinden, söz konusu harçların ¼ oranında tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.

Son duruma göre, Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre verilecek sürücü belgelerinden, bir defaya mahsus olmak üzere; (A) sınıfı sürücü belgesinden 50 YTL, (B) sınıfından 150 YTL, (F) ve (H) sınıfı sürücü belgelerinden 50 YTL, uluslararası sürücü belgesinden 100 YTL, diğer sürücü belgelerinden ise 250 YTL olarak tahsil edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, onbeş yıl bu uygulamanın içerisinde çalıştım, uygulamayı bizzat yaşadım. Gerçekten, bu uygulamayı takdir ediyorum. Neden; çünkü, bu harçların tahsili, maliye ile sürücü kursları arasında çok büyük sorunlar yaratmıştır ve biz, denetim için çok büyük zaman kaybetmişizdir. Bu haliyle, harç ödemek durumunda olan sürücü belgesi sahibi, harcını ödeyecek ve belgesini alacaktır. Böylece, hem sürücü kursları külfet ve töhmet altında kalmaktan kurtulacak hem de harçlar, doğrudan doğruya tahsil edilebilecektir.

Bu arada (K) sınıfı geçici sürücü belgesi harçları da -2004 Yılı Bütçe Yasasıyla kaldırılmıştı biliyorsunuz- artık devamlı hale getiriliyor. Zaten, tahsil edilemeyen, vergi mahkemelerini işgal eden bir harçtı. Bu harç, şimdi, sürücü belgesi harçlarına eklenerek tahsil edilecektir.

Bu güzel gelişmeleri alkışlıyoruz; ancak, Sayın Bakandan, iki konudaki fikrini öğrenmek istiyorum.

Sayın Bakanım, birinci konumuz şu: Daha dün, Yüce Meclisin bu kürsüsünden, enflasyonu yüzde 10'un altına düşürdüğünüzü ifade ettiniz değil mi? Bizim arkadaşlarımızın "hayat pahalılığı ne oldu" sorusuna, enflasyon hesabını bilmediğimizi veya yanlış bildiğimizi söyleyerek cevap verdiniz. Peki, Sayın Bakanım, enflasyon yüzde 10 artarken, siz, neden, sürücü belgesi harçlarını yüzde 50 artırıyorsunuz?! Yoksa, gerçekte enflasyon yüzde 50 de, biz mi yüzde 10 biliyoruz? Yoksa, kalktığını söylediğiniz sınav harçlarını katlayarak sürücü belgesi harcına mı ekliyorsunuz?

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Bütün ülkelerde hizmet karşılığında alınan bir şey...

KEMAL SAĞ (Devamla)- Biraz insaf, Sayın Bakanım ve Sayın Milletvekilim. Eğer, enflasyon oranı yüzde 50 ise, daha dün, açlık sınırında yaşayan asgarî ücretlinin ücretini neden sadece yüzde 10 artırdınız? Daha birkaç gün önce, Sayın Başbakan, işçiye "asgarî ücretle ilgili müjdemizi bekleyin" demiyor muydu?! Demek ki, müjdemiz, sadece 38 YTL imiş. Böylece, asgarî ücretlimiz de Sayın Başbakanın müjdesinin ne anlama geldiğini iyi öğrenmiş oldu.

Sayın Bakanım, 100 YTL olan (B) sınıfı sürücü belgesi harcını 150 YTL, 166 YTL olan ağır vasıta sürücü belgesi harcını da 250 YTL'ye çıkarmanız biraz ağır değil mi?! Gerek sürücü kursları gerekse vatandaşlar, bu rakamların sadece enflasyon artış oranında artırılmasını bekliyor sizden, enflasyonun kat be kat fazlası değil.

İkinci konumuza gelince: Sayın Bakanım, KDV oranları, Sayın Başbakanın kamuoyuna duyurduğu şekliyle, özel eğitim kurumlarında yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiş olacak şeklinde basına aksetmişti. Ancak, dershaneciler arasında konuşulan konu kamuoyuna aksettirildiği gibi değil; "Maliye Bakanının çıkaracağı tebliğde dershaneler bu indirimden faydalanacak; ama, diğer eğitim kurumları faydalanmayacak" denilmektedir. Kısacası, örneğin, sürücü kursları bu KDV indiriminden faydalanmayacaklardır. Bu da bu kesimde büyük bir tedirginlik yaratmıştır ve yaratacaktır da. Eğer böyleyse, bu, vahim bir olaydır. 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının 1 inci maddesinde bu okullar tarif edilmiştir. Burada geçen çeşitli kurslar, motorlu taşıt sürücü kursları, bilgisayar kursları ve meslek kurslarıdır. Trafik eğitiminin belkemiği olan sürücü eğitiminde eğer bu beklentiler doğruysa ve KDV yüzde 8'e indirilmezse, sektöre büyük bir darbe indirmiş olursunuz.

Değerli AKP'li arkadaşlarım, lütfen hatırlar mısınız; geçen yıl yine bu Meclisten çıkarılan bir yasayla elmasta, pırlantada KDV oranını yüzde sıfır yapmadınız mı? Şimdi, sürücü kurslarındaki belge alacak vatandaşların durumları, pırlanta, elmas alacaklardan daha mı az değerlidir?! Lütfen, bunu değerlendirmenize sunuyorum.

Sayın Bakanım, ben, iki konudaki düşüncelerimi ve kamuoyunun beklentilerini dile getirdim. Şimdi, sizden, şahsınıza özgü espri anlayışınızla her iki konuyu da çözüme kavuşturmanızı "söz vermişsek yaparız" demenizi "yanlış yapmışsak düzeltiriz" demenizi ve beklenti içerisindeki vatandaşlarımızı rahatlatmanızı bekliyoruz.

Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; zamanım olduğu için bir konuya daha değinmek istiyorum. Son zamanlarda Yüce Meclisimizden birçok kanun çıkıyor. Bu kanunların adı yok; "bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısı" diye geliyor ve bu kanunda, ilgili ilgisiz, birçok kanuna ilişkin değişiklik yer alıyor. Uygulamada, özellikle hukukçular tarafından bu konu pek iyi karşılanmıyor; çünkü, insanlar, sadece numarası belli olan kanunlardaki değişiklikleri izlemekte zorlanıyorlar. Bunları da böylece dile getirmiş oluyorum.

Ben, bu düşüncelerimi belirterek Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, bu kanunun da hayırlı olmasını diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sağ.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 12. - 21.2.1963 tarihli ve 210 sayılı Değerli Kâğıtlar Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 2. - Değerli kâğıtların ilgili bulundukları işlemlerde kullanılması mecburidir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 13. - 210 sayılı Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 5. - Bu Kanunda yazılı noter kağıtları yerine adi kağıt kullanılması halinde, bu evraka ait değerli kağıt bedeli noterlerce tahsil edilir.

Bu mecburiyete uymayan noterlerden birinci fıkraya göre tahsil edilecek bedelin üç katı tutarında ceza alınır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 14. - 210 sayılı bağlı değerli kâğıtlar tablosunun (2), (5) ve (8) numaralı" bentleri tablodan çıkartılmıştır.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 15. - 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 355 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 355. - Damga Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kağıt için tahsil edilmeyen Damga Vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50, nispî vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bu madde kapsamında kesilecek özel usulsüzlük cezaları her bir kağıt için  1 Yeni Türk Lirasından  az olamaz."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 16. - 26.5.1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 15 inci maddesinde yer alan ilan ve reklam vergisi tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                               "Verginin Tutarı (YTL)

                                                        En az                     En çok

1. Dükkan, ticarî ve sınaî müessese ve serbest meslek erbabınca

çeşitli yerlere asılan ve takılan her çeşit levha, yazı  ve resim gibi

tüm sabit ilân ve reklamların beher metrekaresinden yıllık olarak:        20                          100

2. Motorlu taşıt araçlarının içine veya dışına konulan ilan ve

reklamların beher  metrekaresinden  yıllık olarak:          8                            40                                  

3. Cadde, sokak ve yaya kaldırımları üzerine gerilen, binaların

cephe ve yanlarına asılan bez veya sair maddeler vasıtasıyla yapılan

geçici mahiyetteki ilân ve reklamların metrekaresinden haftalık olarak:      2                            10

4. Işıklı veya projeksiyonlu ilân  ve reklamlardan her metrekare için

yıllık olarak: 30                          150

5. İlân ve reklam amacıyla dağıtılan broşür, katalog, duvar ve

cep takvimleri, biblolar veya benzerlerinin her biri için:            0,01                         0,25

6. Mahiyeti  ne olursa olsun yapıştırılacak çeşitli afişler ve

benzerlerinin beherinin metrekaresinden:                         0,02                       0,50"

 

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Baratalı, birleştirilmiş süreniz 15 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın milletvekilleri; 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini size ileteceğim; Grubum ve şahsım adına, saygılar sunuyorum, sizleri selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 16 ncı maddesinden başlayan ve 26 ncı maddesine kadar devam eden maddeleri, 1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun endeksleme yapılarak güncelleştirilmesiyle ilgilidir. Bundan önce yapılan güncelleme 1992 tarihinde yapılmış ve aradan geçen onüç yıllık zaman süreci içinde bu kanunlarda herhangi bir güncelleme yapılmamıştır; yani, belediye gelirlerinde -ki, bunlar yerel gelirlerdir- onüç yılda bir iyileştirme yapılmamış; ama, belediye girdilerinde onüç yıllık süre içinde devamlı enflasyon etkisiyle bir kötüleşme yaşanmıştır. Onüç yıl içindeki, aradaki bu olumsuz fark, bugünkü belediyelerin artık ödenemez hale gelen bugünkü borçlarının da esaslı nedenlerinden bir tanesidir. Onüç yıl boyunca siyasî iktidarlar bu konuyu seyretmişlerdir. Bu onüç yılın iki yılı da, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarına ait olan iki seyretme yılıdır değerli arkadaşlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine, bu güncelleştirmenin ve endekslemenin hangi esaslara dayanılarak yapıldığı konusunda da bir bilgi sahibi bulunmamaktayız. Bunun en belirgin örneğini Çevre Temizlik Vergisinde yaşıyoruz. Büyükşehir belediyesi sınırları içindeki yerlerde oturan yurttaşlarımızın kullandıkları suya endekslenen Çevre Temizlik Vergilerinde, enflasyonun çok üzerinde, yüzde 50 civarında bir fazlalaştırma yapılmıştır. Bu da, adalete uygun değildir.

Az önce söylediğim gibi, belediye gelirleri içinde bu gelirler, yerel gelirlerdir; yani, hemşeriler, o belediye sınırları içinde oturanlar, bu gelirlerden düşen mükellefiyetleri yerlerine getirirler. Bunlar, gelirler içinde çok küçük bir paydır. Aslında, doğrusu, belediyelerimizin gelirlerinin genel bütçe gelirleri üzerindeki paylarının artırılarak verilmesidir, yapılmasıdır. Türkiye'de, bildiğiniz gibi, bütçe gelirlerinden belediyelerin aldıkları bu pay yüzde 4,5'tir.

Yine, gelirleri artırmakla, böyle söylemle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, geçen sene, bildiğimiz gibi, bütçe kanunuyla bu gelirleri 1 puan aşağıya çekmiştir. Çağdaş demokrasilerde, hem gelirler hem de bu gelirler karşılığı yapılan hizmetler, millî gelire oranla, yüzde 20'leri, yüzde 30'ları bulmuştur. Türkiye'de ise, il özel idareleriyle beraber, bu hizmetler yüzde 15 civarındadır. Madem Avrupa'ya öykünüyoruz, madem çağdaş demokrasi orada, madem çağdaş yönetimler orada, biz de, belediyelerimize, yerel yönetimlere, en azından bütçe gelirlerinden yüzde 25'in üzerinde bir pay vererek, onların da genel hizmetler katılımına yüzde 25'le katılmalarını sağlamak durumundayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar tüm siyasî söylemler, gelirlerin artmasına yönelik olmasına karşın ve iktidarlar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı da halka verdiği sözlerle yerelleşmeyi ve ademi merkeziyeti savunmasına karşın, bu iki yıl içinde, üçüncü yıla girerken, belediyelerin gelirleri konusunda hiçbir iyileştirme yapılmamıştır. Buna karşın belediyeler, görevleri ve yükleri konusunda da büyük görevler yüklenmiştir; yani, belediyelere yüklenen görevler ile karşısında aldıkları gelirler arasında belediyeler aleyhine olumsuz bir tablo devam etmektedir. Yani, bu konunun, halk arasındaki söylemle, tek cümleyle anlatılması şöyledir: Halen daha, vur abalıya sistemi devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yerel yönetimler, temsilî demokraside halkın yerel, kamusal menfaatlarının teminatıdır. Diğer taraftan, demokratik sistemin önemli bir unsuru olarak, çoğulculuğun, katılımın sağlanmasında, yerel ve ulusal menfaatların uzlaştırılmasında, halkın tercihleri ile talep ve beklentilerinin yönetime yansıtılmasında yerel yönetimlerin çok önemli bir rolü bulunmaktadır.

Yerel yönetimler, vatandaşlara, ilave seçme ve seçilme imkânı sağlamakta; sivil toplum örgütleri dahil olmak üzere, onlara, daha fazla katılım imkânı vermektedir. Böylece, âdeta, demokrasi için eğitim merkezi işlevini görmektedir. Ayrıca, yerel politikacılar her gün belde halkıyla, hemşerisiyle yüz yüze, karşı karşıya oldukları için, bunlar, daha fazla sorumluluk duygusuyla, daha iyi hizmet vermeye yönelmektedirler. Şimdi biz ne yapıyoruz; yani, siz ne yapıyorsunuz; bu yasalarla, nüfusu 5 000'den az olan belediyeleri kapatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, nüfusu 5 000'den az olan belediye sayısı İçişleri Bakanlığı verilerine göre 340 adettir. Bunları ya kapatıyorsunuz Danıştayın görüşünü alarak ya da yanındaki bir belediyeye veya yanındaki bir köye ilhak ederek, bunların tüzelkişiliklerini devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Bunun pratikte hiçbir yararı olmayacaktır ve bu belediyeler kapatılacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu bağlamda Afyon'da 20 belediye, Amasya'da 7 belediye, Ankara'da 9 belediye, Antalya'da 5 belediye, Aydın'da 4 belediye, Balıkesir'de 10 belediye, Burdur'da 12 belediye, Çanakkale'de 9 belediye, Çorum'da 12 belediye kapatılmaktadır.

Bir tane örnek vermek istiyorum. Balıkesir'in Bandırma İlçesine bağlı Aksakal Belediyesinde -ki, bu belediye önemli bir belediyedir- neredeyse yumurta üretiminde artık borsanın açılacağı noktaya gelinmiştir; yumurta konsantresinde çok önemli işlevler yapılmaktadır. Sanıyorum, Sayın Bakanımız da bu belediyeyi bilmektedir. Bu belediyenin nüfusu 1 995'tir. Bu belediye de kapatılmaktadır. Bunları bilgilerinize sunuyorum.

Ben, tabiî, belediye olmak için çok büyük mücadele veren, bu kapatılacak olan belediyelerin hemşerileri için çok üzülüyorum. Onların belediye olmak için yaptıkları bütün girişimleri, seçimle elde ettikleri bu olanağı, referandumla elde ettikleri bu olanağı, şimdi, biz kanunla ortadan kaldırıyoruz değerli arkadaşlarım. Bu, çok önemlidir, katılımcı demokrasiye de aykırıdır. Umarım ve dilerim, tekrar gözden geçirilir.

Değerli arkadaşlar, bakın, 5216 sayılı Kanunla yeni belediye olan yerleşim yerlerindeki köylülerimiz nelerle karşı karşıyadır, bunları size anlatmak istiyorum:

Köylüler ilk defa Emlak Vergisiyle tanışacaklardır, Emlak Vergisi mükellefi olmanın onurunu taşıyacaklardır; ama, bu onur karşısında da devlete epeyce Emlak Vergisi ödeyeceklerdir.

Köylüler atıksu bedelinin ne olduğunu öğreneceklerdir.

Köylüler, tekrar, Çevre Temizlik Vergisinin ne demek olduğunu öğreneceklerdir.

Ayrıca, buradaki esnaflarımız -berberler ve terziler hariç olmak üzere- gerçek usule tabi kılınacaklardır. Bu, başlangıçta, her esnafın cebinden devlete 2 milyar lira para vermesi demektir. Ayrıca, 12 500 000 liraya tuttukları defteri de 75 000 000 liraya tutacaklardır.

Değerli arkadaşlar, şimdi -zaman geçmedi- bunlar düzeltilebilir. Sayın Bakanımızla konuştuk, bir kararname çıkarıyorlar. Umuyorum, bunu bu kararnamede düzeltirler.

Belediye başkanlarımızın, önceki ve sonraki emekli olmaları durumunda, büyük bir adaletsizlik yaşanmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum. Gaziantep Belediyesinde, 1980'den önce iki dönem belediye başkanlığını onurla, şerefle yapan Kaya Esat Turgay, 400 000 000 lira maaş almaya devam edecektir; ama, Çorum'un bir beldesinde yeni emekli olan bir belediye başkanımız, 2 milyar lira emekli maaşı alacaktır bundan sonra. Bunlar da düzeltilmelidir.

Diğeri, 5216 sayılı Kanunla özürlülere verilen bir hak geri alınmıştır. Bunu da takdirlerinize sunuyorum. Özürlülere ayrıcalık tanıyan bir kanunun ilgili maddesi, toplumda dezavantajlı durumda olan özürlülerin haklarını biraz iyileştiren 3030 sayılı Kanunun ilgili maddesi, bu kanunla ortadan kaldırılmıştır değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, diğeri, belediyelerimizin içerisinde bulunduğu büyük borç yüküdür. 5216 sayılı Kanun, bildiğiniz gibi, 23 Temmuzda yürürlüğe girmiştir. Aradan geçen altı aylık zaman zarfında, uzlaşma kurulları çalışmaya başlamadığı için, belediyelerimiz, hâlâ daha borçların cezaları, vergileri ve faizleri altında inlemektedir; belediyelerimiz, oksijen çadırında bile değildir; yaşam destek üniteleriyle ayakta kalmaya çalışmaktadır ve ücretlerini bile ödeyemez belediyeler haline gelmiş bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son olarak, önemli bir konuya değineceğim. Bu da, belediyelerde yapılan soruşturmalarda, belediye başkanlarımızın muhatap oldukları makamlar, kişiler ve bu kişilerin yaptığı işlemlerdir. Bunlarda hiçbir iyileştirme sağlanmamıştır. Buralarda, Anayasanın ilgili 127 nci maddesi hükmüne rağmen, belediye başkanlarımız hor görülmekte ve ikinci sınıf yönetici, idareci durumunu devam ettirmektedirler. Yani, belediyeler yedi kocalı Hürmüz'dür, şimdi bir kocaları daha gelmiştir, sekiz kocalı olmuşlardır! Bunun bir örneğini, hemen, dün Burhaniye İlçemizin Pelitköy Belde Belediyesinde yaşanan bir olayla vermek istiyorum.

Bu belediyemizde jandarmanın yaptığı bir soruşturmadan sonra, Balıkesir İlimizin İçişleri Bakanlığına bağlı üst düzey yöneticisinin kamuya açıkladığı bilgi notunu ben de sizlere açıklayacağım ki, bu bilgiler, soruşturmayı yürüten, yani jandarmaya soruşturma yetkisi veren Burhaniye Cumhuriyet Başsavcısının gizlilik kararına karşı açıklanmıştır. Jandarmanın yürüttüğü operasyonun adı Kod Sürgü 5 Operasyonudur. Bu bilgi notunu, eski bir belediyeci, eski bir hâkim olarak okuduğumda tüylerim diken diken oldu. Hukuk devleti için tam bir yargısız infaz durumuyla karşı karşıyadır Pelitköy Beldesi ve Belediyesi. Bunu okuduğunuz zaman, sanki, yargılama bitmiştir; iddia makamı jandarma, yargılama makamı jandarma ve infaz makamı da jandarmadır. Daha ilk tahkikatın gizliliğine rağmen, jandarma, belediye başkanımız ve ilgililer hakkında kararını açıklamıştır. Bakınız neler söylüyor kararında: "Yapılan soruşturma ve inceleme sonucu, belediye başkanı ve bazı personelin, belediyenin elde ettiği gelirlerin bir kısmını zimmetine geçirdikleri, belediye bölgesinde inşatta bulunan site ve kooperatiflerden, bağış adı altında vatandaştan zorla para topladıkları ve bu toplanan paraları belediye gelirine dahil etmedikleri, kendi menfaatlarına kullandıkları, belediye imar planında usulsüz değişiklikler yaparak bazı kişi ve grupların yasadışı büyük rant elde etmelerine sebebiyet verdikleri, belediyenin bazı mal ve hizmet alımlarında ihaleye fesat karıştırdıkları tespit edilmiştir."

Değerli arkadaşlar, ilk tahkikatın gizliliği esası vardır, üstelik gizlilik kararı da alınmıştır.

Şimdi, burada, İçişleri Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum. Jandarma iddia makamıdır, jandarma bilirkişidir, jandarma mahkemedir, jandarma, infaz makamıdır. Cumhuriyetten önce bütün bu yetkilerin tek elde toplandığı bir müessese vardı, kadılık müessesesi; kadı karar verir, hemen uygulatırdı. Şimdi, biz, Pelitköy'de böyle bir uygulamayla karşı karşıyayız.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - İlçesini de söyle Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Değerli milletvekilleri, yapılan araştırma ve inceleme sonunda da, gözaltında iki gün bekletilen bu 20 kişi, Belediye Başkanımız ve diğer kamu görevlileri, serbest bırakılmışlardır. Hukuk devletinde böyle bir uygulamanın olmaması gerekiyor. Buradan, biz, Sayın İçişleri Bakanımızın ve ilgililerin, Balıkesir üst düzey yöneticileri hakkında gereğini hemen yapmasını istiyoruz ve diliyoruz.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Baratalı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bunlar yapılıncaya kadar da, bu konunun arkasındayız, nereye varırsa varsın devam edeceğiz; bunu da burada ilan ediyor ve ifade ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hem Belediye Kanununda hem de Büyükşehir Belediye Kanununda, sanıyorum aceleye getirildi, tam tartışılmadı, tam uzlaşma, açılım ve katılım sağlanmadı, halkımızın vergi yükünü artırıcı epeyce önemli maddeler var, sakıncalar var. Umuyorum, diliyorum, bunları, bazı günlerde, bazı yeni tasarılarda tartışırız. Ben, yukarıda olumsuz örnekleri verdim; bu nedenle, ilgilileri uyarıyorum.

Sayın Başkan ve sayın milletvekilleri, bu düşüncelerle, sizlere yeni yılda mutluluklar diliyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baratalı.

Madde üzerinde, şahsı adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun efendim.

Sayın Aslanoğlu, süreniz 5 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)-  Sayın Başkan, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; ben de, belediye gelirleriyle ilgili birkaç kelime etmek istiyorum.

Türkiye'de toplanan vergi gelirleri tahsilatının -daha önce yüzde 6'sıydı- yüzde 5'i; bir de, yüzde 1,1'i özel idarelere veriliyor. Özel idarelere verilen paralar o bölgenin sosyoekonomik yapısı dikkate alınarak verilmiyor; fert başı... Tabiî, bunu Maliye İller Bankasına, İller Bankası da her ayın sonunda, en son mahallî idareler seçim sonuçlarına ve nüfus sayımına göre her ile aktarıyor. Yani, burada nüfus esası var. Doğrudur, belki objektif bir kriterdir; ama, ülkenin sosyoekonomik yapısı dikkate alındığında, özel idarelere giden paraların, özellikle sosyoekonomik yönden çok geri bölgelere daha çok verilmesi lazım.

Bakın, köyü çok az olan bazı illerimizde -mesela, İstanbul'da köy sayısı çok az- özel idarelerin müthiş parası var bankalarda. Yani, bu hakkaniyetli olmuyor. Yani, harcayacak yerlere bu parayı fert başına verdiğimiz zaman... İnanın, büyükşehirlerde hizmet alanı çok dar olduğu için, genelde belediyeler çok olduğu için, özel idare bütçesinden paralar harcanmıyor. Onun için, vergi tahsilatından özel idare payına düşen miktarda, fert başına oranın yanında mutlaka ayrı bir kriter getirmemiz lazım. Yani, özellikle geri kalmış bölgelere, sosyoekonomik yönden zayıf, çok köyü olan bölgelere... Yani, yolu olmayan daha birçok köyümüz var. Genelde illerde valilerin başkanlığında, bu paralar hep köye yönelik kullanılıyor; okul tamiri, köy yolları, kanallar; bunlara kullanılıyor. Onun için, bu özel idareler payından nüfus başına olayına bir başka objektif kriter daha koyarak, bir şekilde, bunu, dağıtımında daha adil, daha amaca yönelik olarak kullanmamız gerektiğine inanıyorum.

Tabiî, aynı şekilde, belediyelere verilen paylar da yine nüfusa göre veriliyor. Tabiî, burada belediye paylarının yüzde 35'i de, 16 büyükşehir belediyesine gidiyor. Tabiî, bu oranı artırmaya ve eksiltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bugüne kadar yapılan bir haksızlık varsa, bu Meclis bu haksızlığı gidermelidir. Size örnek vereceğim; birkaç örnek vereceğim. Bugün, mevcut büyükşehirlere, örneğin, Erzurum, Sakarya, Kocaeli, Samsun gibi büyükşehirlere bir hak verilmişse saygı duyarım. Kimsenin hakkını alın demiyorum; ama, bugün, belediye nüfusu olarak, aynı sınırdan daha çok nüfusa sahip iller var Türkiye'de. Bir Malatya Belediyesi ayda 2 trilyon alırken, Samsun Büyükşehir Belediyesine ayda 5 trilyon, 5,5 trilyon para gidiyorsa -en az 2 katı- bu, mevcut büyükşehirlere, mevcut diğer belediyelere bir haksızlıktır.

Yani, burada, büyükşehir olgusu, bu kadar bir ayrıcalığı vermemelidir; yani, benim hakkım yeniyor veya bir Denizli'nin hakkı yeniyor. Bu ülkede, kimse kimsenin hakkını yemesin. Onun için, bu belediye gelirlerinin dağıtımında, özellikle büyükşehir paylarında Bakanlar Kurulu yetkili ve paylar daha adil, daha objektif dağıtılmalı, bu kadar fark olmamalı. Yani, düşünün, bir ile, ayda 2,5 trilyon fazla bir para giriyorsa, Ordu'ya girmiyorsa, o ilin Ordu Belediyesinden 2,5 trilyon fazla bir olanakla, yapacağı ile bir başka belediyenin yapacağı... Samsun ve Ordu kardeş; o alıp gider. Onun için, bu haksızlığın da giderilmesi lazım.

Yani, burada, belediye gelirlerinin dağıtımında büyükşehirler lehine çok büyük bir avantaj var; diğer belediyeler bu konuda çok mağdur oluyorlar. Büyükşehirlerin başka imkânları var; bunu, belki, öbür gelirleriyle toplayıp, öbür gelirlerinin geri kalan kısmından diğer belediyelere de pay vermek lazım. Onun için, bu aksaklığın da adil bir şekilde diğer belediyeler lehine değiştirilmesi yönünde Bakanlar Kurulu yetkili. Ben bunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, konuşmanızı tamamlar mısınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Yani, bu Meclis her insana eşit yaklaşmalı; her il, bu Meclisin ilidir. Bazılarına dün yapılan bir hata varsa, bu Yüce Meclis bu hatayı her zaman bertaraf etmelidir ve herkese eşit yaklaşmalıdır.

Ben, Maliye Bakanımdan, Maliye Bakanlığımızdan, özellikle Bakanlar Kurulundan... Yetki onlardadır çünkü, eski yasada yetki Bakanlar Kurulundadır... Özellikle, büyükşehirler lehine olan bu uygulamanın, tüm şehirler için aynı şekilde geçerli olması lazım geldiğine inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Başkan, karar yetersayısı...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.37

 

 

 


BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.48

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân MİÇOOĞULLARI (İzmir)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

725 sıra sayılı tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 16 ncı maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi 16 ncı maddeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

17 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 17. - 2464 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "her ayın onbeşinci günü akşamına kadar" ibaresi "biletler kullanılmadan önce" olarak ve birinci fıkrasının (III) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"III - Biletle girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden (Günlük, YTL)         5                      100"

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kemal Kumkumoğlu konuşacaktır.

Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 17 nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Angı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Halil Özyolcu

 

Mehmet Kerim Yıldız

 

Ağrı

 

Ağrı

Madde 17- 2464 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendi aşağıdaki şekilde, ikinci fıkrasında yer alan "her ayın onbeşinci günü akşamına kadar" ibaresi "biletler kullanılmadan önce" olarak değiştirilmiş ve ikinci fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

"III- Biletle girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden (Günlük, YTL)        5                      100"

"Maliye Bakanlığı yukarıdaki şartlara bağlı kalmaksızın, biletle girilen yerlere ilişkin eğlence vergisinin hesaplanması ve ödenmesine dair işlemlerin ödeme kaydedici cihaz kullanılarak yapılmasına ait usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Biletle girilen yerlerde Eğlence Vergisinin hesaplanması ve ödenmesi sürecinde 3100 sayılı Kanunda geçen ödeme kaydedici cihaz kullanılabilmesi yönünde Maliye Bakanlığına yetki alınmaktadır. Bu yetki ile biletlerin belediyece damgalanma şartı aranmaksızın, Eğlence Vergisinin ödenmesinde kolaylık sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. - 2464 sayılı Kanunun mükerrer 44 üncü maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Konutlara ait çevre temizlik vergisi, su tüketim miktarı esas alınmak suretiyle metreküp başına büyükşehirlerde 15 YKr, diğer yerlerde 12 YKr olarak hesaplanır."

"İşyerleri ve diğer şekilde kullanılan binalara ait Çevre Temizlik Vergisi, aşağıdaki tarifeye göre alınır ve büyükşehirlerde % 25 artırımlı uygulanır.

                                                                               Yıllık Vergi Tutarı (YTL)

Bina Grupları       1. Derece 2. Derece 3. Derece 4. Derece                 5. Derece

1. Grup      1.400                       1.120                          840                          700                          560

2. Grup         850                          670                          500                          420                          340

3. Grup         560                          450                          340                          280                          225

4. Grup         280                          225                          170                          140                          115

5. Grup         170                          140                          100                            85                            70

6. Grup           85                            70                            50                            40                            30

7. Grup           30                            25                            18                            15                          12"

 

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit.

Sayın Koçyiğit, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHSİN KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sadece madde üzerinde kısa bir değerlendirmede bulunacağım, fazla zamanınızı almayacağım.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, bundan önceki -şu anda yürürlükte bulunan- 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44 üncü maddesinde, belediye sınırları ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin çevre temizlik hizmetlerinde, konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binaların Çevre Temizlik Vergisine tabi olduğu, bu vergi mükelleflerinin ise, binaları kullananlar olduğu hükme bağlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, mevcut uygulamada, Çevre Temizlik Vergisi, su tüketim miktarı esas alınmak suretiyle, metreküp başına 100 000 lira olarak hesaplanmaktadır; yani, tüm konutlarda, tüm işyerlerinde, eşit şekilde, metreküp başına 100 000 lira olarak alınıyor.

Oysa, bu tasarının 18 inci maddesiyle getirilen değişiklikle bu uygulamaya son verilerek, bundan sonra ikili bir ayırım yapılıyor; birincisi büyükşehir belediyeleri; ikincisi, diğer belediyeler ve diğer işyerleri.

Büyükşehir belediyelerinde -yeni kuruşa geçtik- 15 yeni kuruş, yani 150 000 lira, diğer yerlerde ise 12 yeni kuruş, yani 120 000 lira. Görüldüğü üzere, Belediye Gelirleri Kanununda metreküp başına 100 000 lira alınan su bedeli, yeni uygulamayla, büyükşehirlerde 150 000 liraya, diğer yerlerde ise 120 000 liraya getiriliyor; yani, asgarî yüzde 51 artış var. Oysa, kısa bir süre önce, Bakanlığımızca yapılan vergi indirimlerinde, sudaki Katma Değer Vergisi yüzde 18'den yüzde 10'a indirilmişti. Biz, bunu, memnuniyetle karşıladık, iyi bir indirimdi; fakat, şu anda, tekrar, böyle bir artım yapılması, Katma Değer Vergisindeki bu indirimi de bir bakıma geçersiz kılıyor. Bu nedenle, bunun, bir bakıma, düzeltilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlarım, en azından, burada, şöyle bir uygulama da  yapılabilir: Bildiğiniz gibi, ülkemizde, gelir dağılımında yöreler arasında fark vardır. Örneğin, bir Erzurum Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Ankara ve İstanbul'u bir tutamayız. En azından, burada getirilecek bir uygulamayla, bu kalkınmada öncelikli yörelerdeki büyükşehirlerde biraz daha indirime gidilmesi gerekiyor; yani, eşit şekilde alınmaması gerekiyor. Oysa, bu şekilde bir uygulama, bölgeler arasındaki dengesizliği daha da körükleyecektir.

İkincisi; yüzde 50 artırım çok fazla. Bildiğiniz gibi, 2004 yılındaki enflasyon hedefimiz yüzde 10'du, bu da tutturulmak üzere. 2005 yılında öngörülen hedef ise enflasyonda yüzde 8. Bir taraftan yüzde 8'lik, yüzde 10'luk enflasyonları hedefliyoruz, bir taraftan da, su bedellerine yüzde 50 zam yapıyoruz; yani, bunu hakkaniyetle bağdaştırmak, maalesef, mümkün değil.

Bu getirilen değişiklik, bildiğiniz gibi, verginin temel ilkelerinden olan vergi adaletine, vergide eşitlik ve vergide genellik ilkelerine de aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle, 18 inci maddeyle ilgili Grubumuzca verilen bir değişiklik önergesi vardır; umuyorum ki, bu önerge dikkate alınır ve burada bir düzeltmeye gidilir.

Zamanınızı daha fazla almayacağım; sözlerime son verirken, yaklaşmakta olan yeni yılın, başta Yüce Meclisimize olmak üzere, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Koçyiğit.

Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 18 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "büyükşehirlerde 15 YKr, diğer yerlerde" ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

M.Akif Hamzaçebi

Muhsin Koçyiğit

A.Kemal Deveciler

 

Trabzon

Diyarbakır

Balıkesir

 

M.Ziya Yergök

 

Bülent Baratalı

 

Adana

 

İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Getirilen düzenlemenin vergi adaletine ve vergide eşitlik ilkelerine uyumunun sağlanması.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - 2464 sayılı Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan işgal harcı tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                                      "Harcın Tutarı (YTL)

                                                                                                                                                En az      En çok

1. 52 nci maddenin (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı işgallerde beher

metrekare için günde:                0,5                            2,5

2. 52 nci maddenin (1) numaralı bendinde yazılı hayvan satıcılarının işgallerinde;      

a) Satışı yapılan küçükbaş hayvan başına:   0,5                           2,5   

b) Satışı yapılan büyükbaş hayvan başına:      1                              5

3. 52 nci maddenin (3) numaralı bendinde yazılı işgallerde;      

a) Her taşıttan beher saat için: 0,25                         1,25   

b) Parkmetre çalıştırılan yerlerde beher saat için:   0,5                           2,5

Tarifenin (1) numaralı bendindeki harçların hesabında metrekare kesirleri tam sayılır ve tam günü aşan işgallerde altı saatten az süreler atılır, fazlası tüm gün sayılır.”

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. -  2464 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 60 - Tatil Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı, işin mahiyetine göre yılda 20 YTL'den az; 800 YTL'den çok olmamak üzere belediye meclislerince tespit edilir."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 21. - 2464 sayılı Kanunun 63 üncü maddesindeki "kaynak sularının" ibaresinden sonra gelmek üzere "(işlenmiş sular dahil)" ibaresi eklenmiş ve 65 inci maddesinde yer alan kaynak suları harcı  tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                                      "Harcın Tutarı (YTL)

                                                                                                                                                En az      En çok

1 litreye kadar olan şişe ve benzeri kaplardan (kap başına)             0,01                         0,03

1 litreden büyük şişe ve benzeri kaplardan (beher litre)    0,005                     0,015"

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 22. - 2464 sayılı Kanunun 70 inci maddesinde yer alan "500.000 lirayı"   ibaresi "100 Yeni Türk Lirasını" şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 23. - 2464 sayılı Kanunun 74 üncü maddesinde yer alan hayvan kesim, muayene ve denetleme harcı  tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                                      "Harcın Tutarı (YTL)

                                                                                                                                                En az      En çok

Hayvanın cinsi:

a) Küçükbaş  1                              3

b) Büyükbaş                           2,5                         7,5"

 

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin eklenmesini bilgilerinize arz ederiz.

Saygılarımızla.

"Hayvan kesim yerleri veya bunların dışındaki yerlerde kaçak hayvan kestiği tespit edildiği takdirde bu tarifenin üç kat fazlası uygulanır."

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ensar Öğüt

Ahmet Yılmazkaya

 

Malatya

Ardahan

Gaziantep

 

R.Kerim Özkan

 

Muhsin Koçyiğit

 

Burdur

 

Diyarbakır

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bu önergeyi bizim incelememiz lazım; özünde, esasında çok karşı değiliz; ama yakında getireceğimiz belediye gelirleri kanunu var, onda bunu daha tedvin ederek, daha başka maddeleri de ilgilendiriyorsa, onları da düşünerek daha kapsamlı olarak getirmeyi düşünüyoruz. O bakımdan, katılmıyoruz şimdi.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; herkes şikâyetçi; Türkiye kaçak hayvan cenneti oluyor; polisiye tedbirlerle önleyemiyoruz; insanlara caydırıcı bir özellik olan işin malî boyutu olmazsa, bunu kim kesiyorsa, bir şekilde caydırıcı bir madde. Tüm hayvan kesenleri bilirsek, kaçak hayvan kestiği zaman, hayvanım kaçak değildir diyen insanlar getirecek bir taahhütname alacak, bu taahhütnameden sonra hayvanı kesiyorsa bunun 3 katı kadar bir ceza; amaç, Türk hayvancılığını korumak. Caydırıcı olsun diye bunu bu maddeye ekledik. Onun için, ben, Türk hayvancılığını korumak adına, bir caydırıcı özellik olduğu için ve insanların cebine malî bir zorunluluk, bir yük getirdiği için çok önemli bir caydırıcı özelliği olacaktır. Onun için bu önergeyi sunduk; hepinizin takdirine sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

23 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 24. - 2464 sayılı Kanunun 77 nci maddesinde yer alan ölçü ve tartı aletleri muayene harcı tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                                                                                      "Harcın Tutarı (YTL)

                                                                                                                                                En az      En çok

a) Tartı ağırlıklarının her birinden              0,5                           1,5

b) Uzunluk ölçülerinin her birinden              0,5                           1,5

c) Akıcı ve kuru daneli maddelerin hacim ölçeklerinin her birinden                 1                              3

d) El terazilerinden        2                              6

e) Normal masa terazilerinden                              3                              9

f) Otomatik (ibreli) terazilerden                              4                            12

g) Elektronik terazilerden           5                            15

h) Kantar ve basküllerden        10                          30"

 

III.- Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Başkanlığa sunulmuş olan bir yoklama talebi vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin oylamasına geçilmesinden önce İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz.

Şimdi, yoklama isteyen sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup, burada olup olmadıklarını kontrol edeceğim.

Mevlüt Aslanoğlu?.. Burada.

Ali Kemal Deveciler?.. Burada.

Haluk Koç?.. Burada.

Kemal Demirel?.. Burada.

Akif Hamzaçebi?.. Burada.

Bihlun Tamaylıgil?.. Burada.

Osman Kaptan?.. Burada.

Osman Özcan?.. Burada.

Hüseyin Ekmekcioğlu?.. Burada.

Tuncay Ercenk?.. Burada.

Muhsin Koçyiğit?.. Burada.

Ramazan Kerim Özkan?.. Burada.

Yaşar Tüzün?.. Burada.

Yavuz Altınorak?.. Burada.

Şevket Gürsoy?.. Burada.

Bülent Baratalı?.. Burada.

Kemal Sağ?..Burada.

Ensar Öğüt?.. Burada.

Gökhan Durgun?.. Burada.

Muharrem Toprak?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, şimdi elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama talebinde bulunan üyelerin sisteme girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekilleri, yoklama pusulası gönderen arkadaşların isimlerini okuyacağım, lütfen salondan ayrılmasınlar.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.

Pusulaları okutuyorum:

Mevlüt Akgün?.. Burada.

Ali Suçin?.. Burada.

Kemal Unakıtan?.. Burada.

Cemal Kaya?.. Burada.

Gürsoy Erol?.. Burada.

Şükrü Ayalan?.. Burada.

Faruk Ünsal?.. Yok.

Ekrem Erdem?.. Burada.

Fehmi Öztünç?.. Burada.

Faruk Nafiz Özak?.. Burada.

Lokman Ayva?.. Burada.

İmdat Sütlüoğlu?.. Burada.

Hüseyin Besli?.. Burada.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı : 725) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz önce ifade ettiğim gibi, toplantı yetersayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 25. - 2464 sayılı Kanunun ek 6 ncı maddesinde yer alan bina inşaat harcı tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. Konut İnşaatı:                  m2 başına (YTL)

                                                                  En az            En çok

İnşaat Alanı

a) 100 m2 ye kadar                0,50                           1,5

b) 101-120 m2                              1                              3

c) 121-150 m2                           1,5                           4,5

d) 151-200 m2                              2                              6

e) 200 m2'den yukarı              2,50                           7,5

 

2. İşyeri İnşaatı:                    m2 başına (YTL)

                                                                  En az            En çok

İnşaat alanı

a) 25 m2 ye kadar                     2                              6

b) 26-50 m2  3                              9

c) 51-100 m2 4                            12

d) 100 m2'den yukarı                   5                          15"

 

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26 ncı maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 26. - 2464 sayılı Kanunun 84 üncü maddesinde yer alan çeşitli harçlara ait tarifeler aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

                                                        "Harcın Tutarı (YTL)

                                                                                                                              En az           En çok

1. Kayıt ve suret harçları:                                       

a) Her sayfa başına               0,25                         0,75 

b) Harita plân ve krokilerin beher metrekaresinden    4                            12

2. İmarla ilgili  harçlar (Ticaret ve konut bölgeleri için ayrı ayrı): 

a) İlk parselasyon harcı (beher metrekare için)                  0,05                         0,15 

b) İfraz ve tevhid harcı  (beher metrekare için) 0,05                         0,15 

c) Plân ve proje tasdik harcı (beher inşaat metrekaresi için)                         0,05                         0,15

d) Zemin açma izni ve toprak hafriyatı harcı                                                                             

da) Toprak (beher metreküp için)                  0,15                         0,45    

db) Kanal  (beher metrekare için)                  0,50                         1,50 

e)Yapı kullanma izni harcı (beher inşaat metrekaresi için)                         0,05                         0,15

3. İşyeri açma izni harcı:

(beher metrekare için işin mahiyetine göre)                         0,10                              1

Ancak bu miktar hiçbir suretle beşbin metrekareye isabet edecek 

tutarı aşamaz.

4. Muayene ruhsat ve rapor harcı                      5                            15

5. Sağlık belgesi harcı          1                            3"

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. - 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"1. İvazsız olarak iktisap edilenler hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."

"Bir takvim yılında elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000 Yeni Türk Lirası gelir vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının hisse senedi ve diğer menkul kıymetlerin alım satımında doğan kazancın hesaplanmasına esas olan süreyi belirleyen bu maddesine ilişkin olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu temsilen söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu tasarının, bu ve bundan sonraki birkaç maddesi, bence tasarının en önemli maddeleri. Tasarı, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde yeni bir sistemi getirirken, öte taraftan da Gelir Vergisi tarifesinin en üst dilimindeki Gelir Vergisi oranını 5 puan indirmektedir. Tabiî ki, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi, gerçekten, Türk toplumunu çok büyük ölçüde etkileyen bir husustur. Mevduat faizinden repo gelirine, hisse senedi alım satım kazancından menkul kıymet yatırım fonu katılma belgelerinin alım satımına kadar birçok gelir unsurunu bünyesinde taşımaktadır.

Şimdi, bu tasarının bu maddesi, sonraki maddelerde gelecek olan düzenlemelerin bir habercisi, bir öndüzenlemesi. Böylesi önemli düzenlemelerin kamuoyunda çok iyi tartışılması gerekir; eğer tartışılmazsa, sorunlar yaratabilir. Mevcut sorunları çözelim derken başka sorunları yaratabiliriz.

Bir konuyu, ben, konunun esasına geçmeden, dikkatinize sunmak istiyorum. Maliye Bakanlığının bir Vergi Konseyi var. Vergi Konseyi, esasında, 1960'lı yıllardan beri Maliye Bakanlığında vardır ve vergi yasalarında yapılacak değişikliklere ilişkin olarak veya toplumsal ve ekonomik yaşamdaki değişikliklere paralel olarak ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin yapılmasına ilişkin olarak, Maliye Bakanlığında, Maliye Bakanlığına öneriler yapmak üzere kurulmuştur. Bu yıl da bir yasal statüye kavuşmuştur.

Öyle anlaşılıyor ki, bu tasarının bu ve bundan sonraki bazı maddeleri Vergi Konseyinde geniş ölçüde tartışılmıştır. Bunu, Vergi Konseyinin yayımlamış olduğu şu kitaplardan anlıyoruz. Bu düzenlemelere esas olacak olan, daha doğrusu, bu düzenlemelerin yapılmasına destek olmak amacıyla Vergi Konseyinin yayımlamış olduğu bu rapordaki bir tespiti sizlerin dikkatinize sunmak istiyorum. Raporda "Para ve sermaye piyasalarının vergi yükünün düşürülmesinin gerekçeleri" başlığı altında bu değişikliklerin gerekçesi şöyle açıklanmaktadır: "Zaten sosyal ahlaka ilişkin değer yargılarımızın faiz karşıtı olması dolayısıyla, geniş halk kitlelerinin malî sektörle işbirliği yapmadığı, yani, tasarrufları malî sektörde değerlendirmek yerine, iddihara, yani altın, gayrimenkul ve dövize yöneldiği bir ekonomide, devletin, vergi yükünü malî sektör üzerinde yoğunlaştırması, faizin net getirisini düşürerek tasarrufçuyu malî sektörden yararlanmaktan caydırmak anlamındadır." Tespitin şu noktası önemli: Bizim değer yargılarımızın faiz karşıtı olması şeklinde bir tespiti var. Bu nedenle de, paralar, tasarruflar faize gitmiyor; altın, gayrimenkul gibi atıl yatırım araçlarına yöneliyor.

Ekonominin bir gerçeği faizdir. Paranın fiyatı faizdir. Eğer piyasa ekonomisini benimsemişseniz, bunu uyguluyorsanız, bu takdirde, faizden şikâyet etmek veya bizim değer yargılarımızın faize karşı olması gibi bir şeyi savunmak ne kadar doğrudur; Maliye Bakanlığı, bu tip gerekçelerle mi bu tasarıları hazırlıyor; doğrusu üzülüyorum. Eminim, Maliye Bakanlığı, böylesi gerekçelere dayanmıyordur. Maliye Bakanlığı, ekonominin gerçeklerini dikkate alarak tasarılar hazırlıyor; ama, bu hükümet zamanında yasal statüye kavuşmuş olan Vergi Konseyinin, Maliye Bakanlığına böylesi ekonomidışı, gerçekdışı önerilerde bulunmasını, doğrusu, yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Tabiî ki, tefeciliği, yasal olmayan faiz uygulamasını hiç kimsenin savunması mümkün değil; ama, bir Bankalar Yasası var ise, faizi düzenleyen çeşitli kurumlar var ise, bu, ekonominin gerçeği ise, buna Vergi Konseyinin kitabında böylesi gerekçelerle değinilmesini yadırgadığımı ifade edeyim.

Maddemize gelecek olursak. Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesini değiştiriyor tasarının 27 nci maddesi. Mükerrer 80 inci madde, şunu ifade edeyim ki, bu hükümet döneminde iki kez değişmiştir. Birincisi, 4783 sayılı Kanunla, 1 Ocak 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek şekilde değişmiştir. İkincisi, 4842 sayılı Kanunla, biraz önce sözünü ettiğim kanundan dört ay sonra yürürlüğe girecek şekilde değiştirilmiştir; yani, hükümet, bu maddede bu tasarıyla üçüncü değişikliğini yapmaktadır. Böylesi önemli konuların, bir hükümet döneminde, yani, iki yıllık bir sürede üç kez değişikliğe tabi tutulmuş olmasını, hükümetin bu konuda kararsızlığı olarak değerlendiriyorum.

Ne vardı önceki değişikliklerde; borsada kayıtlı olmayan hisse senetlerinin alım satımından doğan kazancın vergilendirilmesinde bir yıllık süre öngörüyordu o değişiklik; yani, şu an yürürlükte olan yasa. Eğer bir hisse senedi menkul kıymetler borsasında kayıtlı değilse, bunun alım satımından doğan kazancın vergilendirilebilmesi için alım satımın bir yıl içinde yapılmış olması gerekir; eğer bir yıldan sonra yapılırsa, artık, burada, o kişinin kazanç sağlama saiki, kastı olmadığını kabul ediyor kanun ve onu vergidışı bırakıyordu. Hükümetin yapmış olduğu güzel bir değişiklikti. Ondan önce tüm hisse senetleri için üç aylık bir süre vardı; borsada kayıtlı olsun olmasın bir hisse senedinin üç ay içinde elden çıkarılmasından doğan kazanç vergiye tabiydi. Bu, daha sonra, borsada kayıtlı olmayanlar için bir yıllık süreye çıkarılmak suretiyle, burada, borsaya kayıtlı olan şirketler açısından, bu borsanın gelişmesi açısından, sermaye piyasasının gelişmesi açısından böyle bir düzenleme yapılmıştır.

Şimdi, bu tasarı ne getirmektedir; tasarı, bu maddesiyle, üç aylık ve bir yıllık süreyi kaldırmaktadır; yani, bir kişi, bir yatırımcı, bir vatandaşımız, satın almış olduğu hisse senedini, satın aldığı tarihten itibaren, on yıl sonra, yirmi yıl sonra satsa dahi, bu satıştan doğan kazanç Gelir Vergisine tabi olacaktır. Hükümet malî milat uygulamasını kaldırırken, kaldırma gerekçelerinden birisi buydu. Vatandaş bugün bir hisse senedi aldı, bir menkul kıymet aldı, otuz yıl sonra sattı, otuz yıl sonra satacağı menkul kıymet için, vatandaş, otuz yıl kayıt mı saklayacaktır; otuz yıllık bir hesabı Maliye nasıl görür; gerekçelerden birisi buydu değerli arkadaşlar. Hükümet, o gerekçesini bir kenara atıp, şimdi, bir aile şirketinin hisse senedinin -borsaya da kayıtlı değil- elden çıkarılmasından doğan kazancı, yirmi yıl sonra bile satılmış olsa, Gelir Vergisine tabi tutmaktadır bu maddede yapmış olduğu değişiklikle. Bunun "vergide eşitlik" ilkesine aykırı olduğunu söylemek istiyorum.

Peki, hükümet, hisse senedinde böyle bir değerlendirme yapmış, bu tasarıyı getirmiş. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yatırım aracı sadece hisse senedi midir, menkul kıymet midir?! Gayrimenkul bir yatırım aracı değil midir; yatırım aracıdır. Peki, gayrimenkulde, Gelir Vergisi Kanunu nasıl bir süre öngörüyor; dört yıllık bir süre öngörüyor. Eğer satın alınan gayrimenkul dört yıl içinde elden çıkarılıyorsa, bundan doğan kazanç Gelir Vergisine tabidir. Dört yıldan sonra bir gayrimenkul elden çıkarıyorsanız, bundan doğan kazanç vergiye tabi değildir. Neden; çünkü, dört yıldan sonra satılıyorsa bir gayrimenkul, demek ki bu kişi, kazanç sağlamak gayesine yönelik olarak bu gayrimenkulü almamıştır; bu belli. Bu nedenle, bu, vergidışı  bırakılmıştır.

Şimdi, bir yandan sermaye piyasalarını geliştireceğim diyeceksiniz, bir yandan satın alındığı tarihten itibaren yirmi yıl sonra satılan hisse senedinden doğan kazancı vergiye tabi tutacaksınız; ama, gayrimenkulde bu süre dört yıl olacak. Bu durumda yatırımcı, acaba, gayrimenkule mi gider, diğerine mi gider?! Bunu, daha sonraki maddelerde görüşeceğiz. Bu düzenleme, kesinlikle yanlıştır, tutarlı değildir. Bunun, Plan ve Bütçe Komisyonunda değiştirilmesi için çok çaba sarf ettik. Bu değerlendirmelerimizi, görüşlerimizi orada da ifade ettik. Burada da, bu konuya yönelik olarak bir önerge hazırladık; sizlerin takdirine, değerlendirmelerine birazdan sunulacaktır. Umarım, hükümetimiz de bu görüşe katılır ve Gelir Vergisi Kanununda yapılan bu tarihî yanlışlığı önlemiş oluruz.

Sözlerimi burada bitiriyorum; bitirirken de hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

M. Kerim Yıldız

Halil Özyolcu

Niyazi Pakyürek

 

Ağrı

Ağrı

Bursa

"1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 27 nci maddesiyle değiştirilmesi önerilen 31.12.1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının  (1) numaralı bendinin "1.İvazsız olarak iktisap edilenler ve 1 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M.Akif Hamzaçebi

Hüseyin Ekmekcioğlu

Bihlun Tamaylıgil

 

Trabzon

Antalya

İstanbul

 

Muhsin Koçyiğit

Osman Özcan

Kemal Sağ

 

Diyarbakır

Antalya

Adana

 

 

Osman Kaptan

 

 

 

Antalya

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Mevcut kalıcı hükümlere paralel olarak, ivazsız olarak iktisap edilen menkul kıymetler ile 1 yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin alım satımından sağlanan kazançların vergidışı bırakılması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

"1. İvazsız olarak iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergiye tabi olmaması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

28 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. - 193 sayılı Kanunun mükerrer 81 inci maddesinin yedinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır."

BAŞKAN - Madde üzerinde, şahsı adına, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 28 inci maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, maddenin içeriğinin dışında, özellikle belediyeleri ilgilendiren bir kanun maddesinden bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, nüfusu 100 000'in altında olan 35 tane il belediyesi var. Arkadaşlarımın, özellikle nüfusu 100 000'in altında olan il belediye sınırları içerisinde ikâmet eden değerli milletvekillerimizin de, benim bu düşünceme katkı vereceğini şimdiden umut ediyorum. En azından, bu akşam bu düşüncemiz kanunlaşmasa da, önümüzdeki günlerde ve aylarda yeni bir düzenleme yapılması konusunda katkı ve desteğinizi şimdiden bekliyorum ve istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, belediyelerin, özellikle küçük belediyelerin, yani, kanaatimize göre nüfusu 100 000'in altında olan belediyelerin, belde halkına sunmakta olduğu hizmetleri yerine getirmekte çok zorlandığı görülmektedir. Sunulan ya da sunulmaya çalışılan mecburî hizmetler bile yerine getirilemez durumdadır. Özellikle, 1580 sayılı Kanuna göre kurulan belediyelere, 2380 sayılı Kanuna göre genel bütçe vergi tahsilatından ayrılan pay, kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki ülkenin beşerî yapısına göre, kentsel nüfusun kırsal nüfusa oranı bugün tam tersine bir yapı almıştır; ancak, bu il belediyelerine ayrılan pay aynı kalmıştır.

1985 yılında, 3239 sayılı Kanunla belediyelere devredilen Emlak Vergisi nispetleri meskende binde 4, işyerinde binde 5, arsada binde 6, arazilerde binde 3 alınırken, daha sonra yapılan yasal düzenlemeyle bu nispetler aşağıya çekilmiş, yani feragat yine belediyelerden beklenilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, yine, 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 96 ncı maddesi gereği alınan vergi ve harçların günün koşullarına göre hiçbir anlam ifade etmediği de gerçektir. İşte, bugün, burada, bu maddeleri değiştiriyoruz, en azından günün koşullarına uydurmaya çalışıyoruz.

23.3.1984 yılında yürürlüğe giren 195 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin akabinde, 1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun da yürürlüğe girdi ve büyükşehir belediye başkanlarına gerçekten çok büyük ayrıcalıklar tanındı. Güç kısaca yetki ve para olarak değerlendirildiğinde, 1580 sayılı Yasanın yetkilerine... Tüketici Hakları Koruma Kanunu, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, Türk Gıda Kodeksi, gibi kanunlar, belediyelere angaryadan başka hiçbir şey getirmemiştir. İşte, bütün bunların yanı sıra, 3030 sayılı Kanun belediyelerin yetkilerini güçlendirmiş, yine aynı kanunun 18 inci maddesinin (b) bendine göre, büyükşehir belediyesinin bulunduğu il merkezinde, gelir saymanlığınca, büyükşehir belediyelerine aktarılmak üzere genel bütçe vergi tahsilat toplamı üzerinden yüzde 3 pay ayrılmaktayken, daha sonra -maddenin son hükmü uyarınca- 25.4.1985 tarih ve 9382 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla bu pay yüzde 5'e çıkarılmıştır.

Örnek vermek gerekirse, seçim bölgem Bilecik İlinde, il merkezinde, birinci ve ikinci organize sanayi bölgeleri ile bunların dışında faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının şirket merkezleri Bilecik'in dışındadır, çoğu da İstanbul'dadır. Bilecik'te faaliyet gösterip...

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tüzün; konuşmanızı tamamlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) - Yani, Bilecik İlinde ikamet eden, Bilecik İlinin toprağını kullanan, suyunu kullanan, havasını teneffüs eden sanayi kuruluşlarının merkezleri maalesef başka illerdedir, çoğu da İstanbul'dadır; dolayısıyla, Bilecik Belediyesi, buradan alması gereken payları alamamıştır. Bilecik'te faaliyet gösteren bu fabrikaların vergilerinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi faydalanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Belediyeler Kanununda da görüştüğümüz gibi, 16 büyükşehirde yaşayan vatandaşlarımızı kıskanmıyoruz; ancak, imreniyoruz; çünkü, onlara İller Bankasından daha fazla para gönderilmektedir. Büyükşehir sınırlarında yaşayan vatandaş Yaşar Tüzün'e 40 000 lira; ama, bir il merkezinde yaşayan, Bilecik'te yaşayan vatandaş Yaşar Tüzün'e İller Bankasından 8 000 lira gelmektedir. Yani, büyükşehirde yaşayan vatandaşlarımıza, il, ilçe ve belde belediyelerinde yaşayan vatandaşlarımızın, tam tamına 5 katı fazla para gitmektedir. Zannediyorum, seçim bölgelerinize gittiğinizde, özellikle yeni seçilen belediye başkanı arkadaşlarımız bunu sık sık gündeme getirmektedirler. Çözümü noktasında da, görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine, dolayısıyla bize düşmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu kapsamın dışında, özellikle nüfusu 100 000'in altında bulunan il belediyeleri vardır; bunlar, Türkiye genelinde 35 tanedir. İl belediyeleri, kentin kurtarılış gününden tutun da, sosyal, kültürel bütün etkinliklerde bulunmaktadır. Yani, il belediyelerini ilçe belediyelerinden, belde belediyelerinden farklı tutmak gerekir. Ancak, kanun, il belediyelerini de diğer belediyeler kapsamında bu şekilde yetkilerle donattığından, il belediyelerinin de maalesef elini bağlamaktayız.

Dolayısıyla, benim söylemek istediğim, özellikle nüfusu 100 000'in altında olan il belediyelerini, büyükşehir belediyesi statüsüne kavuşturmak ve 3030 sayılı Kanundan faydalandırmak gerekiyor; çünkü...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Arada kalanlar ne olacak?!

BAŞKAN- Sayın Aslanoğlu, lütfen...

YAŞAR TÜZÜN (Devamla)- Sayın Başkanım, nüfusu 100 000'in altında olan illerin milletvekilleri zannediyorum beni destekliyorlar; üstünde olanları da, Sayın Aslanoğlu gibi, Malatya ve benzeri illerin milletvekilleri zannediyorum, savunacaklardır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Balıkesir var, Denizli var...

BAŞKAN- Sayın Tüzün, lütfen konuşmanızı tamamlayınız.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla)- Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, köyden kente nüfus göçü yaşayan ülkemizde, aynı şartlar altında, il belediyelerimiz, ilçe belediyelerimiz aynı yetkilerle donatıldığında, bundan böyle, il belediyeleri sınırlarında yaşayan vatandaşlarımız büyük şehirlere göç edecektir. Öyleyse, bu göçü durdurabilmek için, özellikle -tekrar söylüyorum- nüfusu 100 000'in altında olan il belediyeleri için yeniden bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İzmir Milletvekilimiz Sayın Baratalı az önceki konuşmasında bu konuya değindi. Bu konudan yakinen benim de bilgim var. Belediye başkanı demek "şehri emin" demek; yani, o kenti yöneten, o kente hizmet eden, kentte yaşayan insanların kendisini teslim ettiği, emanet ettiği insandır belediye başkanı. Nüfusu kaç olursa olsun, 2 000'den 2 000 000'a kadar hangi kapsamda olursa olsun, orada yaşayan insanlarımız o belediye başkanına güvenmiş ve "bana hizmet et, benim sorunlarımı çöz" diyerek oy vermiştir.

Belediyeler Kanununda özellikle vermiş olduğumuz yetkileri... Az önce sayın milletvekilimizin söylediği gibi, Balıkesir İlimizin Burhaniye İlçemizin Pelitköy Beldesinde yaşanan haksızlığı, ben de Yüce Meclisin kürsüsünden kınıyorum ve suç duyurusunda bulunduğuma buradan söylüyorum; zannediyorum, Bakanlığımız, ilgili görevlilerimiz de bu konuda üzerlerine düşeni yapacaklardır.

Sayın Başkanımın şahsıma göstermiş olduğu toleransa teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyor, yeni yılınızı, içtenlikle kutluyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 29. - 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gelir vergisine tâbi gelirler;

6.600 Yeni Türk Lirasına kadar                       % 20

15.000 Yeni Türk Lirasının 6.600 lirası için 1.320 lira, fazlası % 25

30.000 Yeni Türk Lirasının 15.000 lirası için 3.420 lira, fazlası % 30

78.000 Yeni Türk Lirasının 30.000 lirası için 7.920 lira, fazlası % 35

78.000 Yeni Türk Lirasından fazlasının 78.000 lirası için 24.720 lira, fazlası      % 40

Oranında vergilendirilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi, Gelir Vergisi tarifesinin en üst dilimindeki oranın 5 puan indirilmesini öngörmektedir. Buna göre, beyannameli Gelir Vergisi mükelleflerinde yüzde 45 olan oran, yüzde 40'a indirilmektedir; ücret geliri elde edenlerde de yüzde 40 olan en yüksek oran, yüzde 35'e indirilmektedir.

Artan oranlı tarife, gelir dağılımının iyileştirilmesi için hükümetlerin elindeki en önemli vergi politikası aracıdır. Hükümetler, gelir dağılımına ya harcama politikasıyla müdahale ederler; birtakım sosyal harcamalar yaparak yoksul kesimlerin veya dar ve orta gelirli kesimlerin durumlarını iyileştirirler ya da vergi politikasıyla, daha çok kazanandan daha çok, daha az kazanandan daha az vergi almak suretiyle, yine, gelir dağılımını düzenlemeye çalışırlar. Artan oranlı tarifenin gerekçesi budur. Zaten, Anayasamızın öngördüğü eşitlik "herkes, malî gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür" şeklinde Anayasada ifadesini bulmuştur. Malî gücüne göre vergi ödemenin aracı, gelir vergisinde artan oranlı tarifedir.

Dünyada tartışılmaktadır, artan oranlı tarife yerine tek oranlı bir sistem olabilir mi şeklinde, gelişmiş ülkelerde birtakım tartışmalar vardır; ama, henüz daha bunu sonuca ulaştırmış, bu tartışmayı sonuca ulaştırıp tek oranlı sisteme geçmiş olan bir ülke yoktur. Tabiî ki, belli gelir unsurlarında tek oran uygulayan, Türkiye dahil, birçok ülke vardır; ama, gelir vergisinin geneli açısından bakıldığında böyle bir ülke yoktur. Hatta, Amerika'nın eski Başkanı Clinton'a böyle tek oranlı bir gelir vergisi sistemini önerirler; ancak, sosyal adaleti bozacağı, vergide eşitlik ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle Clinton bu öneriyi kabul etmez.

Şimdi, bu gelir vergisi tarifesinde yer alan oranlar, en son 1998 yılında önemli ölçüde indirilmişti. Ondan önce çok yüksek oranlar vardı ve artık, o tarife yapısıyla gelir dağılımına gerçekten olumsuz etkide bulunuyordu ve yatırımcıyı da ürkütüyordu. O tarifeyle, Türkiye'nin devam etme şansı yoktu. Çünkü, bütün dünya, vergi oranlarını gözden geçirirken, indirirken Türkiye'nin de yüksek oranlarını gözden geçirmesi gerekiyordu ve 1998 yılında Gelir Vergisi tarifesinin bütün dilimlerindeki bütün oranları indirilmek suretiyle bir iyileştirme yapılmıştır.

Bugünkü tasarı bu tarifenin sadece en üst gelir dilimindeki oranını indirmektedir; yüzde 45'lik oranı 40'a, 40'lık oranı da 35'e indirmektedir. Dolayısıyla, Gelir Vergisi tarifesinin artan oranlı olması nedeniyle gelir dağılımını düzenleme fonksiyonu biraz aşındırılmış olmaktadır. Nasıl aşındırılıyor: Gelir Vergisi tarifesinde en üst dilimdeki 5 puanlık indirimin yarattığı bir vergi geliri kaybı vardır; yani, o gelir grubundan 5 puanlık indirim nedeniyle hükümet daha az vergi almayı hedeflemektedir. Belki bunun gerekçelerini hükümetimiz açıklayacaktır, söyleyecektir; yatırımcıyı veya yatırımı teşvik ediyoruz... Ancak, bunun bire bir yatırımla ilgisini kurmak, Türkiye'nin bugünkü  ekonomik şartlarında mümkün değildir.

Ayrıca, Gelir Vergisi tarifesindeki indirimi bütün gelir gruplarına; dargelirlilere, orta gelirlilere yansıttığınız zaman, gerçekte bir vergi indirim programından söz edebilirsiniz. Vergi indirim programları toplumun bütün kesimlerini hedef aldığı zaman ancak anlamını bulur. Şimdi, asgarî ücretlinin Gelir Vergisinde bir indirim düşünmezken, esnafın Gelir Vergisi yükünde bir indirim düşünmezken, küçük tüccarın Gelir Vergisinde bir indirim düşünmezken, serbest meslek erbabının Gelir vergisinde bir indirim düşünmezken, geliri 140 milyar lira ve daha üzerinde olan kesimlerin vergi yükünde 5 puanlık bir indirimi, ben, doğrusu, sosyal adaletle, eşitlik ilkesiyle bağdaştırmakta güçlük çekiyorum.

Eşitlik, aynı durumda olanlara aynı kuralların, farklı durumda olanlara farklı kuralların uygulanması demektir. Ancak, hükümetin tarifede bu indirimle yaptığı bu değildir. Bu, eşitlik anlayışına aykırıdır.

Biz, tasarıyı, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşürken Sayın Bakandan rica ettik, şunu sorduk: Tarifedeki 5 puanlık indirimle ne kadarlık bir Gelir Vergisi kaybına uğrayacaksınız? Her vergi indiriminin mutlaka yarattığı bir kayıp olur değerli arkadaşlar. Kim diyorsa ki, vergi indirimiyle vergi geliri artar; doğru söylemiyor. Vergi oranlarındaki indirim daima o vergi kaleminde bir vergi kaybına yol açar; bu vergi kaybını nasıl telafi ettiği önemlidir hükümetin.

Biliyorsunuz verginin iki temel fonksiyonu vardır: Birincisi, bütçenin gelir ihtiyacını karşılayacak; ikincisi, gelir dağılımına müdahale edecek; ekonomik ve sosyal amaçlarla ekonomide ve toplumda çeşitli etkilerde bulunacak; gelir dağılımına müdahale edecek; ekonomide belli teşvik unsurlarını belki gözetecek, teşvik unsuru mahiyetine dönüşecek vergi. Verginin bu iki fonksiyonu vardır; ama, bu iki fonksiyonu gerçekten uygun bir bileşimde kullanmazsanız vergiden umduğunuz sonucu alamazsınız.

Şimdi, verginin gelir sağlama fonksiyonunu dikkate alırsak bu vergi oranındaki bu indirimin bütçede yarattığı bir kayıp vardır. Ben, Sayın Bakandan bu kaybın, geliri 140 milyar lira ve daha üzerinde olan kesimlerden alınan Gelir Vergisinin 5 puan indirilmesinin yarattığı kaybın burada açıklanmasını istiyorum. Neden istiyorum; çünkü, bu kayıp ortada; yani, devletin bütçe fazlası olması nedeniyle hazinenin katlandığı bir fedâkarlık değildir. Bu kaybı, hükümet, toplumun başka kesimlerinin üzerine koymaktadır. Bir bütçe fazlamız yok. Hükümetler 2000 yılından bu yana yüzde 6,5 oranında faizdışı fazlayı vermek için sürekli yeni vergi getiriyorlar.

Bakın, hükümet, 2005 yılında vergi yükünü 1 puan artırmaktadır; 23,7'den 24,7'ye çıkıyor. 2005 yılı enflasyonu yüzde 8, büyüme oranı yüzde 5, hükümet, 2005 yılında vergileri yüzde 18,4 oranında artırmayı planlıyor. Yüzde 8'le, yüzde 5'i toplayın, aradaki farka bakın; 5 puanlık artış var. 5 puanlık artışın karşılığı 5 katrilyon lira demektir. Yani, Türk toplumu 2005 yılında 5 katrilyon lira fazla vergi ödeyecektir; ilave vergi.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Kayıtdışından alacak, kayıtdışından...

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bir yandan, hükümet, 2005 yılı bütçesiyle "5 katrilyon liralık ilave vergi getireceğim" diyor, bir yandan, Gelir Vergisi tarifesinin en üst dilimindeki oranı 5 puan indiriyor. Bunun anlamı, ben, burada vazgeçtiğim vergiyi toplumun başka kesimlerinden alacağım... Kimden alacağım; akaryakıt kullanan vatandaştan alacağım. Kimden alacağım; sigara içen vatandaştan alacağım. Kimden alacağım; buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon alan vatandaştan alacağım. Bütçe, bu kalemler üzerindeki vergi yükünün, 2005 yılında, ortalama yüzde 30 oranında artırılmasını öngörüyor; beyazeşyada, dayanıklı tüketim mallarında, vergi gelirinin yüzde 107 oranında artırılmasını öngörüyor; yani, hükümet, 5 puanlık indirimle, bu yükün dağılımını değiştiriyor; üst gelir grubundaki vergi yükünü, tüketicilerin, biraz önce belirttiğim tüketici grupların omzuna koymaktadır. Şimdi, bunu, topluma bir vergi indirimi olarak sunmanın, âdeta, tarihî bir olay olarak topluma sunmanın, ben, gerekçesini göremiyorum. Bu devrim olarak nitelendirildi; maalesef, devrim kelimesinin de, böylece, içini boşaltıyoruz.

Bakın, ücretlilere hiçbir şey verilmiyor; dar ve orta gelirlilere hiçbir şey verilmiyor bu tarifedeki indirimle. Ücretlilerdeki durum nedir bakalım; ücret, üretim maliyeti içinde önemli bir unsur. Bunun üzerindeki vergi ve sigorta prim yükünü dikkate aldığınızda, gerçekten, istihdamın önündeki en büyük engellerden birisidir. Tamam, bütçemiz, hazinemiz, vergi gelirini toplayacak, buna ihtiyacı var; ama, eğer, bir vergi indirim programı uygulayacaksanız, bu indirim programından bütün kesimler yararlanacaktır; bütün ülkeler böyle yapmaktadır. Siz, vergiyi indirerek, bu indirimi başka kesimlerin omzuna yıkıyorsanız, olmuyor; ayrıca, indirim yapıyorsanız, bütün kesimler yararlanacak şekilde yapın.

Bakın, ücret üzerindeki vergi yükü nedir? Ben, size, kıyaslamalı birkaç rakam vereceğim; Türkiye'de, 2000 yılında, 40,4. Bu OECD'nin yayımlamış olduğu rakamlar. Onun esas aldığı, ortalama ücret geliri elde eden, 2 çocuklu ve tek gelirli -yani bir ailede tek kişinin geliri var- bir aile tipi. Bu aile tipi örneğine göre, Türkiye'deki vergi ve sigorta prim yükünün toplamı, yüzde 40,4; 2003 yılında bu oran yüzde 42,3 olmuş. Bu oran, 2001 ve 2002'de de artmış; yani, sadece 2003'te artmış demiyorum. OECD dediğimiz, 29 ülkenin üye olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatında -ki, Türkiye de üyedir- ücret üzerindeki yük, 2000 yılında yüzde 27'dir, 2003 yılında yüzde 26,9'dur; Türkiye'de ise yüzde 42,3. 15 Avrupa Birliği üyesi ülkenin ortalaması, şu anda, 2003 yılında yüzde 29,5'tir. Evet, Türkiye'de yüzde 42,3; OECD ülkeleri ortalaması yüzde 26,9; 15 Avrupa Birliği üyesi ülkesinde yüzde 29,5. Böylesi bir yük varken, Türkiye, diğer ülkelere kıyasla ücret üzerine prim ve vergi yükü olarak çok yüksek bir yükü koymuşsa ve bu, istihdamın üzerindeki en büyük engelse, tarifedeki indirimi neden ücretli de yararlanacak şekilde onlara yansıtmıyorsunuz?!

Şimdi, biraz sonra tartışacağız; kâr payları üzerindeki vergi yükü nedir, ona bakalım bir de. Vergi yükü, Türkiye'de yüzde 46 civarındadır, Avrupa Birliğinde yüzde 47,9'dur, OECD ülkelerinde yüzde 46,4'tür; bunlar, 2003 yılı rakamları. 2003 yılında çıkarılan bir yasa nedeniyle, 3 puanlık Kurumlar Vergisi indirimi 2005 yılında otomatik olarak yürürlüğe giriyor; o durumda, Türkiye'de kâr payı üzerindeki yük, yüzde 44'lere düşecektir. Türkiye'de yüzde 44, OECD ülkelerinde yüzde 46,4; Avrupa Birliğinde yüzde 47,9; ama, Gelir Vergisi tarifesindeki 5 puanlık indirimle, biz, bu indirimi, biraz önce ifade ettiğim yüzde 44'lük oranı daha da aşağıya çekiyoruz; yani, Avrupa Birliği ortalamalarının altına, OECD ortalamalarının altına. Çekelim tabiî; eğer, hazinemizde, bütçemizde fazla varsa çekelim. Yatırım için daha uygun bir ortam yaratmak amacıyla, mutlaka, vergi oranlarını gözden geçirelim. Türkiye, rekabet ettiği ülkelerle uyumlu bir vergi oranı politikası gütmek zorundadır, tabiî ki yüksek oranda devam edemez; ama, bu oranlarda indirim yaparken, kâr payı üzerinde, üst gelir grubunun vergi yükünde indirim yaparken, ücretliyi ve toplumun diğer kesimlerini unutmayalım. Bu tasarıda bu unutulmuştur.

Tasarıdaki bu indirimin, bir örnekle, bir gelir grubunda rakamları nasıl fark ettirdiğini dikkatinize sunmak istiyorum: Şu anda 1 trilyon lira gelir elde eden bir kişinin mevcut tarifeye göre ödediği vergi 437 100 000 000 liradır. Şimdi, bu öngörülen tarifeyle, tasarının getirdiği tarifeyle ödeyeceği vergi ise 43 580 000 000 lira eksiğiyle 393 520 000 000 liradır; yani, tasarının bu tarifesi, 1 trilyon lira gelir elde eden bir kişinin vergisinde 43 milyar liralık bir iyileştirme yapmıştır; ama, asgarî ücretimiz açıklanmıştır, asgarî ücrette yüzde 10,3'lük bir artış öngörülmüştür, bütçe imkânları elvermediği için asgarî ücret yüzde 10,3 oranında artırılmıştır; ama, bu asgarî ücretlinin vergi ve sigorta prim yükünde bir iyileştirmeye gitmeyi hükümetimiz düşünmemiştir. Bunun açıklamasını, vatandaşımız, sizden, şüphesiz isteyecektir.

Bunları, sizlerin takdirlerinize sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen konuşmanızı tamamlayınız Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Konuşman zaten bitmişti Sayın Başkan.

Şu konuya da çok kısaca değineyim: Bu konuya ilişkin önergemiz var; ücretlilerin ve diğer bütün gelir unsurlarının yararlanacağı şekilde, tarifede bir indirim düşündük; onu, önerge olarak sizlere sunacağız.

Yine, ücretlilerin sahip olduğu bir özel indirim hakkı vardı; bu, vergi sisteminin gelişmiş olduğu bütün ülkelerde vardır, ücret gelirleri diğer gelir unsurlarına kıyasla biraz daha korunur; niteliği gereği, ücret zayıftır, korunur; o nedenle bir özel indirim vardır; ama, özel indirim bu hükümetimiz döneminde kaldırılmıştır, Acil Eylem Planında " özel indirim, zaman içinde kademeli olarak asgarî ücret seviyesine çıkarılacaktır" taahhüdü olmasına rağmen.

Şimdi, Sayın Başbakanımız açıkladı, biz ücret tarifesini de birleştireceğiz dedi; muhtemelen, ücretlinin vergisini, üst beyannamelerin Gelir Vergisi oranına yükseltmek suretiyle birleştirme olabilir diye düşünüyorum; inşallah yanılırım; ama, böyle bir tabloda, özel indirim, mutlaka "olmazsa olmaz" bir koşuldur. Buna yönelik bir önergemiz de var; sizlerin takdirine sunuyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Sayın Bakanım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili, başladığından beri, arkadaşlarımız görüşlerini dile getiriyorlar; bilhassa muhalefet partisi sayın milletvekilleri görüşlerini hemen hemen birkaç noktada yoğunlaştırdılar, aynı şekilde, o noktayı devamlı söylüyorlar. Plan ve Bütçe Komisyonunda da bunlar dile getirildi; orada da cevaplar verdik; ama, devamlı surette, biz de kanun çabuk geçsin diye, fazla, herkese de gelip burada cevap verme stratejisini uygulamıyoruz, sadece dinliyoruz; ama, bu görüşler o kadar fazla belli bir iki noktada yoğunlaştı ki, hem sizleri hem de televizyonları başında bizi dinleyenleri hiç olmazsa aydınlatabilmek, bazı bilgiler vermek için huzurunuza geldim.

Şimdi, bu vergi indirimleriyle ilgili "siz bu yüksek vergileri niçin indirdiniz" diye devamlı tenkit konusu yapılıyor. Sanki kötü bir iş yapmışız gibi, devamlı, efendim, bunu nasıl indirirsiniz siz, niye indirirsiniz siz?..

Değerli arkadaşlar, bakın, Sayın Başbakanımız bütün kamuya seslenerek duyurdu; biz, bir paket program hazırladık ve bu paket programda vergileri indirdik; 3 tane vergiyi arka arkaya indirdik.  Bunlar nelerdi; Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi.

Şimdi, ekonomiyi bir bütün olarak ele almamız icap ediyor ve malî politikaların ekonomik politikayla çelişmemesi lazım. Yani, şimdi bizim gayemiz, hedefimiz nedir... Bir ülkede ekonominin gelişmesini sağlayabilmemiz için, o ekonomiyi büyütmemiz lazım. Eğer ekonomi büyürse, o zaman bir gelişmişlikten bahsedebilirsiniz ve o zaman vatandaşınıza refah gelir. Büyütemediğiniz ekonomiden, küçülen ekonomiden herkes zarar görür. Büyüyen ekonomiden de herkes istifade eder. Ne demek büyüyen ekonomi; yani,  bir lokması olanın iki lokması olmaya başlayacak; elindeki, cebindeki neyse, o biraz daha artıyor demektir. Eğer bunu sağlayabiliyorsanız ve malî politikalarınızı da buna uydurabiliyorsanız, o zaman, o ekonomiyi ileriye götürebilirsiniz; aksi takdirde götüremezsiniz. Daha önce gördük işte, aksi takdirde, krizlere düşürürsünüz.

Şimdi, ekonominin büyümesi için ne lazım; ekonominin büyümesi için yatırım lazım. Yatırım için ne lazım; yatırım ortamının sağlanması lazım. İşte, bu hükümet zamanında yatırımlar artıyorsa, bu hükümet zamanında ekonomide büyüme sağlanıyorsa, bu hükümet bu ortamı sağlamış demektir. Bu ortam neyle sağlanır; lafla sağlanmaz; işte, bu vergi kanunlarında alacağınız tedbirlerle sağlanır. Hem ülkede istihdamı artırmak isteyeceksiniz hem yatırım isteyeceksiniz hem de yatırım yapacak olan sınıfı teşvik etmeyeceksiniz! Bu mümkün değil. Onun için vergi oranlarını indirdik arkadaşlar.

Efendim, bunun alt gelir gruplarına ne faydası var... En alt grup kimdir, biliyor musunuz; en alt grup işsizdir. Bu memlekette işsiz olan en alt gruptur, iş bulamayan insandır. Sizin, işsizlere tek tek para mı dağıtmanız lazım, yoksa onlara iş mi bulmanız lazım?! Evet, eğer onlara iş bulmanız icap ediyorsa, işte bu vergileri indireceksiniz, yatırım ortamını sağlayacaksınız, istihdamı artıracaksınız. Bunu da anlamazsanız ben size nasıl anlatacağım kardeşim! (AK Parti sıralarından alkışlar) İkide bir geliyorsunuz "bu vergi niçin indirildi, yüzde 45'ten yüzde 40'a niçin indirildi" diye soruyorsunuz. 45'ten 40'a indi, daha da inecek! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Bakınız, biz bunları yapıyoruz, ne oluyor biliyor musunuz; dokuz ayın sonunda özel sektör 45 katrilyon lira yatırım yaptı. Özel sektör ne zaman 45 katrilyon lira yapmıştı?!

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Yatırım diye diye yatıracaksınız...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Eğer bu sene de, yani 2005 senesinde de büyüme sürdüğü takdirde, Türkiye tarihinde ilk defa dört sene arka arkaya büyüme sağlanmış olacak. Eskiden sadece 1950'lerde sağlanmıştı. Evet, bunu bir daha bana söyletmeyin! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunlar, artık, ilkokul talebelerinin bileceği işler! Bakın, artık gazeteler ekonomi sayfaları çıkarıyor, oralarda yazıyor, söyleniyor; bu vergiyi niçin indiriyorsunuz diye lütfen bize sormayın. Diyorsunuz ki, peki, bu vergiyi azalttınız, bunun bir faturası var, kaça mal oldu size? Yani, ne demek istiyorsunuz; sizin bütçeniz açık verebilir. "Yaptığımız işler yapacağımız işlerin teminatıdır" diye bir laf var ya -böyle çok büyük laflar etmek istemiyorum ama- biz, burada, hangi vergiyi ne kadar indirmişiz, bundan bize ne kadar yük gelir, bunu neyle telafi edebiliriz; geceli gündüzlü çalışarak bu noktalara vardık. Hem malî disiplin diyeceğiz hem de ondan sonra kayıpları karşılayamayacağız, bunun hesabını yapamayacağız!.. Hiç merak etmeyin, onun hesabını gayet iyi yapıyoruz ve nitekim, yaptığımız da bütçelerde ortada, bütçe performanslarımız da ortada. (AK Parti sıralarından alkışlar)

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Mısırlar bitti mi Sayın Bakan?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdiye kadar, tarihte, hiçbir bütçede kolay kolay görülmemiştir -ara sıra, istisnaî olarak vardır belki, ama- biz, geldiğimizden beri, bütçe açığı şu demişiz; daha az açıkla kapatmışız. Efendim, arka arkaya bütçe performansımızı, over performans olarak yaptık. Bunlar, kolay olan işler değil. Siz zannediyor musunuz ki, biz, burada, sadece laf söyleyip de... Biz orada icraatı yapıyoruz arkadaş. Hesabımızı da yapıyoruz, kitabımızı da yapıyoruz, bütçemizi de hesaplıyoruz, malî disiplinimize de uyuyoruz.

Şimdi, geldiler, yine, burada, -ben, onu anlamıyorum- vergi almak yerine borç alma politikasına gidiyorsunuz dediler. Yani, bize diyorlar ki, vergi alın; borçlanmayın, vergi alın. Şimdi, bunun dengelerini iyi hesaplamazsanız, ondan sonra işte o sıkıntılara girersiniz; iyi hesaplarsanız da, ekonominiz devamlı surette artarak, genişleyerek, büyüyerek devam eder.

Şimdi, hem diyorlar, vergi alın, borç almayın hem de diyorlar, vergiyi düşürün, daha da düşürün. Verilen önergeler odur; bak, biraz sonra okuyacağız. Oradan da düşür vergiyi, buradan da düşür vergiyi... Bunun bir hesabı kitabı var. Muhalefet olmak kolay bir iş değil; ben, takdir ediyorum sizi; ama, muhalefet diye, her şeyi böyle hesapsız kitapsız da söylemeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Simidin KDV'sini düşürmek önemli değil; çiftçinin gübresinin KDV'sini düşürün Sayın Bakan! Yapmayın...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Tohumu düşürdük; bak, tohumun vergisini de düşürdük, ilaçları da düşürdük. Biz düşürdük onu, siz değil... Biz düşürdük... Ötekilere de gelecek.

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - En önemli tarım girdisini, gübreyi düşürün efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, asgarî ücretle ilgili olarak bir bilgi sunmak istiyorum. Evet; biz, asgarî ücretlilerimizi düşünüyoruz ve asgarî ücrette en büyük artım -bakın Türkiye tarihine- bizim Hükümetimiz zamanında olmuştur. Başbakanımız bir laf etti "sürpriz bir zamanda Bakanımız açıklar" dedi; o sürpriz zamanı nerelere çekiyorlar, gördünüz. "Sürpriz zaman" dedi "sürpriz zamanda açıklar..."

OSMAN ÖZCAN (Antalya) - Öyle demedi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Öyle mi?! Kayıtlar var, kayıtlar...

Şimdi, Sayın Başbakanımızın "sürpriz zaman"ını, sürprizlere çıkardılar, sürpriz paketlere çıkardılar... Bu kadar saptırmayın, olmuyor...

HALUK KOÇ (Samsun) - Oluyor, oluyor...

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Oluyor; ama, millet de görüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK KOÇ (Samsun) - Görüyor, sizi de görüyor!..

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

HALUK KOÇ (Samsun) - Mısırlar bitti mi?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Civcivler büyümüş mü?!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Evet... Gel de civcivleri bir saydırayım sana bakayım; mısırları da... (AK Parti sıralarından alkışlar) Mısırları vereyim, sen yemle.(AK Parti sıralarından gülüşmeler)

HALUK KOÇ (Samsun) - Bittiyse, bir tertip daha ithal edin; mahdum bey bekler mısırları!..

MUHARREM ESKİYAPAN (Kayseri) - Hesabı yanlış yaparlar, civcivleri sayamazlar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Sayamazlar, evet...

Civcivleri sayamazsın arkadaş; bak, ben sana söyleyeyim. Böyle yaparsan, o civcivleri sayamazsın. Onun da formülü var çünkü.

Değerli arkadaşlar, bizim vergi sistemimizde, ücretlerle ilgili olarak... Asgarî ücretlinin brüt ücreti -şimdi, son olarak değiştirildi, onu söylemiyorum, bir öncekini söylüyorum;  elimde daha  önceki hesap olduğu için- 444 150 000 liradır; eline de vergi iadesinden sonra 345 000 000 lira geçiyor. Bakınız, şimdi, alınan vergi 56 629 000. Sigortaları söylemiyorum; sigortalar da var. Fakat, biliyorsunuz, vergi iadesi sistemi var bizde, ücretlilere vergi iadesi sistemimiz var, emeklilere vergi iadesi sistemimiz var. Vergi iadesi sistemiyle ne yapıyoruz; ücretlinin yapmış olduğu masrafların vergisini iade ediyoruz. Benim vergi iadelerinin toplamı, 2005 bütçesinde, aşağı yukarı 12 500 000 000 civarında, Yeni Türk Lirası. Bizim vergi indiriminden de 27 651 000 lira asgarî ücretliye iade ediyoruz.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Onlar bütçede gözükmüyor Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Gözükmez olur mu?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Bakanım, bütçede gözükenler, emeklilere vergi iadesi ile ihracatta vergi iadesi.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) - Vergi iadelerinin topundan bahsettim Sayın Hamzaçebi.

Asgarî ücrette ödenen vergi yüzde 6,5'tir; bunun böyle bilinmesi lazım. Yani, asgarî ücretlide vergi iadesinden sonra alınan vergi de yüzde 6,5'tir Türkiye'de. Ama, elimizde imkânlar olur; onları daha fazla veririz, daha fazla vergi indirimi yaparız. Onları da, yine, hiç merak etmesinler, bu hükümet yaparsa yapar, başkası yapamaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler, buyurun.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Önergede konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesinde geçen "Gelir Vergisine tabi gelirler" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini bilgilerinize arz ederiz.

"Gelir Vergisine tabi gelirler" (Asgarî ücret vergi dışı kalmak kaydıyla)

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Ramazan Kerim Özkan

Ali Kemal Deveciler

 

Malatya

Burdur

Balıkesir

 

Yavuz Altınorak

 

Muhsin Koçyiğit

 

Kırklareli

 

Diyarbakır

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Birgen Keleş

Kemal Kılıçdaroğlu

 

Trabzon

İstanbul

İstanbul

 

Muhsin Koçyiğit

Bülent Baratalı

Mustafa Özyürek

 

Diyarbakır

İzmir

Mersin

"Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde özel indirim uygulanır. Özel indirim günde 5, ayda 150, yılda 1 800 Yeni Türk Lirasıdır. Özel indirim tutarları kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 50 artırımlı uygulanır."

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Madde 29.- 193 sayılı Kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Gelir Vergisine tabi gelirler;

6 000 Yeni Türk Lirasına kadar                        % 15

14.000 Yeni Türk Lirasının 6 000 lirası için 1 200 lira, fazlası      % 20

28 000 Yeni Türk Lirasının 14 000 lirası için 3 200 lira, fazlası      % 25

70 000 Yeni Türk Lirasının 28 000 lirası için 7 400 lira, fazlası      % 30

140 000 Yeni Türk Lirasının 70 000 lirası için 22 100 lira, fazlası    % 35

140 000 Yeni Türk Lirasından fazlasının 140 000 lirası için 46 600 lira, fazlası      % 40

oranında vergilendirilir."

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Birgen Keleş

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

İzmir

Mersin

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Muhsin Koçyiğit

Bülent Baratalı

 

İstanbul

Diyarbakır

İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Hamzaçebi, süreniz 5 dakika.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz önce konuşan Sayın Bakanımızı üzüntüyle izledim, üzüntüyle dinledim. Sayın Bakan, buraya çıkıp konuşan arkadaşlarımızın belli konulardaki eleştirilerini "ikide bir buraya çıkıp konuşuyorlar; bunları artık ilkokul öğrencileri bile anlıyor; muhalefet anlamıyor" anlamında sözler söyledi. Çok şükür, artık, Sayın Unakıtan sayesinde, polemik yapan bir Maliye Bakanımız var! Maliye Bakanlarını, ben, hep farklı algıladım, farklı gördüm. Polemik yapan Maliye Bakanını hiç görmedim; ama, Sayın Unakıtan, siyasî tarihimize "polemikçi Maliye Bakanı" olarak geçecek. Herhalde böyle bir gayreti onun için gösteriyor!

Şimdi, ilkokul öğrencilerinin bile anlayıp da bizim anlayamadığımızı iddia ettiği konularda, ben, Sayın Bakana birkaç noktayı söyleyeyim. "Bütçede 12 katrilyon lira vergi iademiz var" diyor. Evet, o vergi iadeleri ihracatta vergi iadesidir, emeklilere vergi iadesidir. Ücretlilere vergi iadesi, Sayın Maliye Bakanım, bütçede yer almamaktadır. Siz, üçüncü bütçenizi yapıyorsunuz!.. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu, bugüne kadar -mutlaka bürokratlarınız biliyor, ama- herhalde bürokratlarınıza kulak verme alışkanlığınız olmadığı için, zannediyorum, atlamışsınız!

HALUK KOÇ (Samsun) - Doğru mu Sayın Bakan?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Bütçeye bakarsanız, görürsünüz!

HALUK KOÇ (Samsun) - Ama, yanlış yapıyorsunuz!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Efendim, bütçe orada... Bütçe orada, lütfen, bakın; hangisi doğru?.. Ben iki yıl önce Maliye Bakanlığından ayrıldım; o bütçe sistemi değişmedi; ama, değiştiyse, ben atlamışımdır belki.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Değişti, değişti.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Var, bütçe içinde var.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ben yanılmış olmayı, Sayın Bakanın yanılmış olmasına tercih ederim. Maliye Bakanlarının hata yapmasını istemem; ama, hata yapan bir Maliye Bakanımız var.

HALUK KOÇ (Samsun) - Sayın Bakan, kızardınız!

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Devam ediyorum. "Türkiye'de ücretliye vergi iadesi var" diyor Sayın Bakan; doğru. Ben, biraz önce oranlar verdim. Türkiye'de ücretlinin vergi artı sigorta prim yükü 2003'te yüzde 42,3; OECD'de yüzde 26,9; Avrupa Birliğinde yüzde 29,5. Doğru; ücretliye vergi iadesi var. Vergi iadesi aşağı yukarı 8 puan düşürür. Düşün 42,3'ten 8 puanı, yüzde 34. Düşük mü?!. Türkiye yüzde 34, Avrupa Birliği yüzde 29,5; OECD yüzde 26,9 ve Sayın Bakana sorduk... Evet, bunu ilkokul öğrencilerine sormuş olsaydık, bugüne kadar cevabını almıştık. Sayın Bakan, lütfen, burada polemik yapacağına, bu sorunun cevabını versin. Gelir Vergisi tarifesindeki 5 puanlık indirimin bütçede yarattığı gelir kaybı nedir; bunu söylemekten çekiniyor Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlar, ben söyleyeyim; 150 trilyon lira. Evet, 150 trilyon lirayı, Sayın Bakan telaffuz edemiyor. Neden; vazgeçtim 150 trilyon liradan; bunu, ben, içki içen, sigara içen, akaryakıt kullanan, buzdolabı, televizyon satın alan vatandaşın omzuna yükledim demekten çekiniyor. Ben soruyorum: "Asgarî ücretin kademeli olarak Gelir Vergisi kaldırılacaktır, özel indirim tutarı asgarî ücret seviyesine çekilecektir" dediniz; Acil Eylem Planındaki taahhüdünüz bu. Hükümet bunu tanımlamadı mı? Toplumsal sözleşme... Toplumla sözleşme yaptık; toplum bizi denetleyecek... Toplum adına denetliyoruz. Özel indirimi kaldırdınız. Ayda 5 000 000 lira veya 10 000 000 lira gibi bir vergi indirimiydi; buna tamah etti hükümet, tamah etti!

Efendim, uygulanmakta olan programın hedefi nedir; enflasyonu indirmek. Enflasyonu indirme programında ne vardır; enflasyonla uyumlu gelirler politikası vardır; yani, toplumun bütün kesimleri, elde edeceği gelirde, hedeflenen enflasyonla uyumlu geliri alacaktır. Hükümet böyle kurgulamış programı, böyle sundu kamuoyuna. Merkez Bankası yakınıyor; efendim, kira düşmüyor; kira, endeksi olumsuz etkiliyor. Neden; evsahipleri daha çok gelir istiyor, hedeflenen enflasyonun üzerinde gelir istiyor; yani, bu kirada, belki, bir önlem bile alınmalı şeklinde, hedeflenen enflasyonu tutturabilmek için söylüyor.

Peki, toplumun bütün kesimlerinden, hedeflenen enflasyonla uyumlu gelir politikasına uyarak daha fazla gelir istememelerini isterken, Gelir Vergisi tarifesinde 140 milyar lira ve daha çok gelir elde eden kesime 150 trilyon lira aktarmayı hangi politikayla, hangi adalet duygusuyla bağdaştırıyorsunuz?! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sayın Maliye Bakanı buraya çıkıp bir Maliye Bakanından beklediğimiz ciddiyette açıklamalar yapsın, bizim sorduğumuz sorulara cevap versin. Vatandaş her şeyi görüyor, her şeyi izliyor, her şeyin farkında.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kısa bir şey söyleyebilir miyim...

HALUK KOÇ (Samsun) - Bir dahaki sefere efendim; sürekli konuşmak olur mu!

BAŞKAN - Buyurun, mikrofonunuz açık Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Hamzaçebi'ye bir şeyi söylemek istiyorum. Bütçe sistemi değişti bu sene, biliyorsunuz ve vergi iadesi, benim söylediğim bütün vergi iadeleriydi o 12 500 000 000 ihracat da dahil; ama, ayrıca, ücretlerdeki vergi iadesi bütçede yer almaktadır. Onu belirtmek istiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Gerçek ücretlerin vergilendirilmesinde özel indirim uygulanır. Özel indirim günde 5, ayda 150, yılda 1 800 Yeni Türk Lirasıdır. Özel indirim tutarları kalkınmada öncelikli yörelerde yüzde 50 artırımlı uygulanır."

                                                           Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HALUK KOÇ (Samsun) - Artık konuşmaya gerek yok; gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Beyannameli mükelleflerde olan eğitim giderlerinin matrahtan indirilmesi olanağı ücretlilerde bulunmamaktadır. Ayrıca, Sayın Başbakanın, ücret geliri elde edenler ile diğer mükelleflerin tabi olduğu vergi tarifesinin eşitleneceği yönünde açıklamaları mevcuttur. Bu durumda özel indirim gerekli olmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesinde geçen "Gelir Vergisine tabi gelirler" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini bilgilerinize arz ederiz.

"Gelir vergisine tabi gelirler" (Asgarî ücret vergidışı kalmak kaydıyla)

                                                                                                Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Deveciler, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge hakkında konuşmak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasamızın 55 inci maddesine göre; ücret, emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmalarını sağlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Ancak, devlet, asgarî ücreti saptarken, çalışanların geçim koşulları ile ülkenin ekonomik durumunu da gözönünde bulundurmak zorundadır.

Öte yandan, devletin resmî belgelerinde asgarî ücret şöyle tanımlanır: İşçilere normal bir çalışma günü  karşılığı olarak ödenen ve işçinin, gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını asgarî düzeyde karşılamaya yetecek ücrete asgarî ücret denir. Ama, maalesef, ülkemizde bu uygulanmamaktadır.

Günlerden beri süregelen, hükümet, Türk-İş ve Türkiye İşverenler Sendikası görüşmeleri bugün sona ermiştir ve ne yazık ki, dağ fare doğurmuştur! Büyük sürpriz gerçekleşmiş ve asgarî ücretliye yılbaşı hediyesi olarak hediye edilmiştir! Getirilen zam, 2005 yılındaki enflasyonun 2 puan üzerideki bir zamdır. Yüzde 10 zam yapılarak, ücret, 350 000 000 lira olarak açıklanmıştır.

Türkiye'yi, OECD ülkeleri arasında en düşük asgarî ücretin verildiği ülke olmaktan kurtarmamız gerekmektedir; ama, ne yazık ki, bu, bu sene de es geçilmiştir.

Yine, az evvelki konuşmamda söylemiştim; aralık ayı Türk-İş araştırmasında 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırı 514 000 000 liradır; giyim, ulaşım, öğrenim gibi ihtiyaçlarla birlikte yoksulluk sınırı ise 1 562 000 000 liradır. Ayda 50 000 000 lira civarında bir vergi alınmaktadır.

Şimdi, biz, AKP'liler ve CHP'liler olarak seçimden önce asgarî ücretin vergidışı bırakılacağını çalışmalarımızda devamlı söyledik. AKP iktidara geldiğinde de Acil Eylem Planı yayınladı. Acil Eylem Planında, özel indirimin asgarî ücret seviyesine çekileceğini ve asgarî ücretin vergidışı bırakılacağını söylemesine rağmen, bırakın vergidışı bırakmayı, ne yazık ki, özel indirimi bile kaldırdınız.

Sayın arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; onun için, gelin, burada milyonlarca asgarî ücretliye bir yılbaşı hediyesi verelim, Meclisimiz olarak verelim. Bu akşam, biz, burada, sadece, tüm Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ine sağladığımız yüzde 5'lik indirimle, bütçeye 150 trilyon lira yük getirecek olan indirimle, bunlara, bu mutlu azınlığa yılbaşı hediyesi vermiş olmayalım. Geliniz, vereceğimiz oylarla, asgarî ücreti vergidışı bırakarak, bunları bir nebze olsun rahatlatmış olalım. Bu da, Anayasamızın 73 üncü maddesindeki vergi adaletine uygun olacaktır.

Sayın milletvekilleri, bazı arkadaşlarım, burada, Balıkesir'in Burhaniye İlçesinin Pelitköy Beldesinde yapılan bir operasyondan bahsettiler. Ben de, hazır kürsüye çıkmışken bir iki şey söylemek istiyorum; çünkü, bu ilçe ve bu belde, benim kendi yaşamımı sürdürdüğüm bir ilçe ve belde. Ne yazık ki, kişisel çıkarlar ve çekişmeler uğruna, bazı hesaplar uğruna burada bir operasyon yapılmıştır.

Jandarma, Başsavcının soruşturmada gizlilik kararı almasına rağmen, sanki bu soruşturma devam eden bir soruşturma değil de bitmiş bir soruşturma gibi, burada, Pelitköy Belediye Başkanının ve bazı belediye personelinin bazı gelirleri zimmetlerine geçirdiklerini, zorla para topladıklarını iddia ederek, kendilerini zimmet suçuyla yargılanmış göstermektedir ve sanki burada jandarma, hem savcı hem hâkim hem soruşturmayı yapan özelliktedir. Ben, bunun için, buradan İçişleri Bakanına sesleniyorum, buradan Jandarma Genel Komutanına sesleniyorum: Böyle gizli bir soruşturma olmasına rağmen ve savcı böyle bir karar almasına rağmen, bu jandarma komutanlarının, bu operasyonun bilgi notunu, sanki tutuklanmış gibi yayınlamasını kınıyorum; çünkü, bu, yerel basınımızda da yer aldı, genel basınımızda da yer aldı, televizyonlarımızda da yer aldı. Şu anda, Jandarma Genel Komutanlığınca ve İçişleri Bakanlığınca -başsavcının gizlilik kararı olmasına rağmen- bunları yapanlar hakkında gerekli soruşturmanın açılmasını istiyorum ve ben, yarın seçim bölgeme gidiyorum ve cumhuriyet başsavcılığına, tahkikatı devam etmesine ve gizlilik kararı olmasına rağmen böyle bir belgenin jandarma tarafından yayınlaması dolayısıyla suç duyurusunda bulunacağım ve bizzat ben başvuracağım. Buradan yetkilileri uyarıyorum; inşallah, yetkililerimiz bunu araştırarak gereğini yapacaktır.

Yeniden, sayın milletvekillerime burada sesleniyorum: Geliniz, bu önergeyi kabul edelim ve milyonların bizi beklediği 55 000 000 liralık bu vergiyi almayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Deveciler.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Sayın Bakanım, burada "biz, bu yüzde 5'lik indirimi, üst düzey vergi ödeyenlerden, yatırım yapsınlar diye almıyoruz, yatırım yapmalarını teşvik ediyoruz" dedi. Sayın Bakan, getirin bir önergeyle, yatırım yapanların tamamının vergilerini vergidışı bırakalım; ama, burada, sadece yatırım yapanların vergisini düşürmüyoruz; burada yatırım yapmayanların ve rantiye geliri elde edenlerin, Türkiye'nin 56 katrilyon lira vergisini ödeyenlerin de vergisini düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Deveciler.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

29 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bir Danışma Kurulu önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

VIII. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No.123                                                                              Tarihi: 29.12.2004

29.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 727 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4 üncü sırasına alınmasının ve bugünkü birleşimde Genel Kurulun çalışma süresinin bu işin bitimine kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

 

Bülent Arınç

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Salih Kapusuz

 

Ali Topuz

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

CHP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.33

 


ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.48

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

725 sıra sayılı kanun tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 30 uncu maddesini ve 30 uncu maddeye bağlı geçici 67 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 30. -  193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 67. - 1) Bankalar ve aracı kurumlar takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla;

a) Alım satımına aracılık ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış bedelleri arasındaki fark,

b) Alımına aracılık ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının itfası halinde alış bedeli ile itfa bedeli arasındaki fark,

c) Menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline aracılık ettikleri dönemsel getirileri (herhangi bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracına bağlı olmayan),

Üzerinden % 15 oranında vergi tevkifatı yaparlar.

Aynı menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınacak alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının alımından önce elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra yapılan ilk alım işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit edilir. Alış ve satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınır.

Üç aylık dönem içerisinde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı ile ilgili olarak birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde tevkifatın gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır. Dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alış ve satış bedeli olarak işlem tarihindeki Yeni Türk Lirası karşılıkları esas alınarak tevkifat matrahı tespit edilir. Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının yabancı bir para cinsinden ihraç edilmiş olması halinde ise tevkifat matrahının tespitinde kur farkı dikkate alınmaz.

Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı sahibinin, bu kıymetleri başka bir banka veya aracı kuruma aktarması halinde, söz konusu menkul kıymetlerin alış bedeli aktarma yapılan kuruma bildirilir. Aktarmanın başka bir kişi veya kurum adına yapılması halinde, alış bedelinin ilgili banka veya aracı kuruma bildirilmesinin yanı sıra işlem Maliye Bakanlığına da bildirilir. Bu bildirimler, başka bir kişi veya kurum adına naklin aynı banka veya aracı kurumun bünyesinde gerçekleştirilmesi veya kıymetin sahibi tarafından fiziken teslim alınması halinde de yapılır.

Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının fiziken bir banka veya aracı kuruma teslim edilmesi halinde alış bedeli olarak, tevsik edilmesi kaydıyla, kıymet sahibinin beyanı esas alınır ve yapılan işlem Maliye Bakanlığına bildirilir.

Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerinin ilgili olduğu fona iadesi veya alım satımı, menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin alım satımı, Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerin alım satımı, itfası sırasında elde edilen getirileri ile bunların dönemsel getirilerinin tahsilinde ve hisse senetleri kâr paylarının hisse sahipleri adına tahsilinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz.

Bu fıkra kapsamında yapılan tevkifat tutarları, verilecek muhtasar beyannameye dahil edilmez. Banka ve aracı kurumlar, tevkif ettikleri vergileri şekli ve muhteviyatı Maliye Bakanlığınca belirlenecek bir beyanname ile tevkifat dönemini izleyen ayın yirminci günü akşamına kadar bağlı oldukları vergi dairesine beyan eder ve yirmialtıncı günü akşamına kadar öderler.

2) Bu Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlarından (Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilenler hariç), ödemeyi yapanlarca, banka veya aracı kurumlara veya bunlar aracılığıyla diğer gerçek ve tüzel kişilere ödenenler hariç, % 15 oranında vergi tevkifatı yapılır. Bankalara veya aracı kurumlara alış bedeli tevsik edilmeksizin teslim edilmiş olan menkul kıymetlerin gelirlerinin ödenmesinde ise ödeme banka veya aracı kurumlar aracılığıyla yapılsa dahi tevkifat yapılır. Menkul kıymetin bir banka veya aracı kurum aracılığıyla alınmış olması halinde tevkifatta, bu işlemdeki itfa bedeli ile alış bedeli arasındaki fark esas alınır. Bu iratlar üzerinden 94 üncü madde veya Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz.

3) Bankalar ile aracı kurumlar, bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracını (hisse senetleri ile (1) numaralı fıkranın altıncı paragrafında belirtilen menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları hariç) (1) numaralı fıkra kapsamında tevkifata tâbi tutulmaksızın almaları halinde, kendilerine satış yapanlar adına satış bedeli ile alış bedeli arasındaki fark üzerinden % 15 oranında tevkifat yaparlar. Menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının daha önce  bir banka veya aracı kurumdan alınmamış olması halinde, tevkifatın yapılmasında alış bedeli yerine ihraç bedeli esas alınır. Tevkif edilen vergiler (1) numaralı fıkra kapsamında verilecek beyannameye dahil edilmek suretiyle beyan edilir ve ödenir.

4) 75 inci maddenin ikinci fıkrasının  (7), (12) ve (14) numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca % 15 oranında vergi tevkifatı yapılır. Bu iratlar üzerinden 94 üncü madde veya Kurumlar Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz.

5) Gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyeti bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmaması (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemez. Şu kadar ki, emeklilik yatırım fonlarının elde ettikleri kazançlar üzerinden (1) ve (4) numaralı fıkralar uyarınca tevkifat yapılmaz.

6) Bu maddenin (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarında belirtilen tevkifat oranlarını yabancı para cinsinde ihraç edilen menkul kıymetlerden sağlanan getiriler ile döviz cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen faiz gelirleri için 5 puana kadar artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.

7) (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca tevkifata tâbi tutulan kazançlar için gerçek kişilerce yıllık veya münferit beyanname verilmez. Diğer gelirler dolayısıyla verilecek yıllık beyannameye bu gelirler dahil edilmez. Ticarî faaliyet kapsamında elde edilen gelirler ticarî kazanç hükümleri çerçevesinde kazancın tespitinde dikkate alınır ve tevkif suretiyle ödenmiş olan vergiler, 94 üncü madde kapsamında tevkif edilen vergilerin tâbi olduğu hükümler çerçevesinde tevkifata tâbi kazançların beyan edildiği beyannamelerde hesaplanan vergiden mahsup edilir. Şu kadar ki, (2) ve (3) numaralı fıkralar kapsamında tevkif suretiyle ödenen verginin, işlemden doğan kazancın tâbi olduğu tevkifat oranı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşan kısmı yıllık beyannamede hesaplanan vergiden mahsup edilmez.

8) Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonları ile menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş olan portföy kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın % 15 oranında vergi tevkifatına tabi tutulur. Bu kazançlar üzerinden 94 üncü madde uyarınca ayrıca tevkifat yapılmaz. Bu fon veya ortaklıklarının katılma belgeleri ile hisse senetlerinin alım satımından elde edilen kazançlar ve katılma belgelerinin fona iadesinden elde edilen gelirler için yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez. Ticarî işletmeye dahil olan bu nitelikteki gelirler, bu fıkra kapsamı dışındadır.

9) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce ihraç edilmiş olan her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin elde tutulması veya elden çıkarılması suretiyle sağlanan gelirlerin vergilendirilmesinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde, 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır.

10) Bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından veya elde tutulma sürecinde elde edilen gelirler için bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır.

11) Bu maddede geçen, "banka" kavramı 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu kapsamında Türkiye'de faaliyette bulunan bankaları, "aracı kurum" kavramı ise 28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında Türkiye'de faaliyette bulunan aracı kurumları ifade eder.

12) Bu maddede geçen menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı ifadesi, özel bir belirleme yapılmadığı sürece Türkiye'de ihraç edilmiş ve Sermaye Piyasası Kurulunca kayda alınmış ve/veya Türkiye'de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem gören menkul kıymetler veya diğer sermaye piyasası araçları ile kayda alınmamış olsa veya menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem görmese dahi Hazinece veya diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her türlü borçlanma senedini ifade eder.

13) Bu madde kapsamına girmeyen ve 1.1.2006 tarihinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan gelirlerin vergilendirilmesinde 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır.

14) Bu madde hükümlerinin uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

15) Bu madde hükümleri 31.12.2015 tarihine kadar uygulanır."

BAŞKAN - Geçici 67 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Trabzon Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tasarının 30 uncu maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 67 nci maddeye ilişkin olarak söz aldım; sözlerime başlamadan önce Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi, menkul sermaye iratlarında 31.12.2015 tarihine kadar uygulanmak üzere bir yeni vergileme rejimini düzenlemektedir. Öncelikle hemen şunu söyleyeyim: 31.12.2015 tarihine kadar bir geçici vergileme rejimini öngörmektedir bu madde.

Tabiî, neden on yıl süreli bir geçici maddeyi düzenliyor; önce bunun üzerinde durmak gerekir. Bu kadar uzun süreli bir madde ise bu, neden Gelir Vergisi Kanununa ana madde olarak konulmuyor ve yürürlüğü de 1.1.2006 bunun. Yani daha önümüzde bir yılı aşkın bir zaman var.

Bunun gerekçesinin şu olduğu anlaşılıyor: Önümüzdeki yıl vergi kanunları yeni baştan yazılacak, Parlamentoya gelecek, Maliye Bakanlığının böyle bir projesi var. Tabiî ki insan sormadan edemiyor; önümüzdeki yıl vergi kanunları yeniden yazılacak ise, 1.1.2006'da yürürlüğe girecek olan bu hüküm neden şimdi getirilmektedir? Belki getirilebilir, denilebilir ki: İşte, piyasalara biz uzun vadeli bir bakış açısı veriyoruz, bu açıdan böyle bir düzenleme yapıyoruz; ama, böylesi uzun vadeli bir bakış açısı vermeyi hedefleyen bu maddenin Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen şeklinin buradan yeniden değişerek çıkacağını biliyorum; çünkü önümüze bir değişiklik önergesi geldi. Önergeyle değiştirilmesi öngörülen hususların önemli bir kısmı bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız eleştirilerdi. Madde ve tasarı bu yönlerden eksik, bunun iyileştirilmesi gerekir. Aksi takdirde çok büyük sorunlarla karşılaşılacaktır. İnşallah yanılırım; Plan ve Bütçe Komisyonundan buraya geldiği anda, değişerek buradan çıkacak olan bu madde, önümüzdeki yıl da değişecektir. Çünkü, yürürlüğüne daha bir zaman var. Öyle anlaşılıyor ki, uygulamada birçok sorunlar çıkacaktır. Birkaç günde bu sorunların bir kısmı ortaya çıkmıştır, anlaşılmıştır; bunlar şimdi düzeltilecektir, bir kısmında bizim de önergelerimiz vardır; ama, böylesi önemli düzenlemelerin çok kısa bir sürede, kamuoyunda tartışılmadan Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmesini, vergi politikası açısından önemli bir eksiklik olarak görüyorum.

Madde neyi öngörmektedir? Tasarı, menkul sermaye iratlarının tek oranla vergilenmesini ve bazı istisnalar haricinde tüm menkul sermaye iratları, yani mevduat faizi, repo, devlet içborçlanma senedinin alım satımından elde edilen kazançlar, yatırım fonu gelirleri gibi gelir unsurlarının yüzde 15 gibi tek bir stopaj oranıyla vergilendirilmesini öngörmektedir ve en başlıcaları da, hisse senedi alım satım kazancı. Bunların hepsi için bu madde yüzde 15'lik bir stopajı öngörmektedir. Mevduat faizi ve repo gibi gelirler dışındaki gelirlerde, o menkul kıymetin alım satımından doğan kazanç stopajın matrahını oluşturacaktır, stopaj oranı yüzde 15'tir ve üçer aylık bir vergilendirme dönemi öngörmektedir. Bu, bizim Gelir Vergisi Kanununda yeni bir düzenleme. Üçer aylık bir vergilendirme dönemi var tasarıya göre. Bu, vergilendirme döneminde, örneğin, bir aracı kurum vasıtasıyla bir hisse senedini alıp satmışsa bir vatandaşımız, buradan doğan kazanç yüzde 15 oranında stopaja tabi olacak. Peki, ikinci üç ayda bu alım satım kazancından vatandaşın zararı varsa ne olacak? Tasarı "o zarara ben karışmam" diyor.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - O düzelecek.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Ben tasarıyı söylüyorum şu anda. Tasarı "ben ona karışmam" diyor. Peki, sonra yine zarar etti; "hayır iade etmem, senin ilk üç aylık dönemde elde ettiğin kazançtan yaptığımız stopajı iade etmem" diyor. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettik değerli arkadaşlar. Bu, açık ve net bir yanlış. Böyle bir yanlışlık, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Maliye Bakanlığının ve hükümetin tasarısı olarak geliyor. Böylesi bir açık yanlışlıkta ısrar etmeye gerek var mı; hayır, yok; ama, hükümetimiz ısrar etti, Genel Kurula kadar geldi ve burada, şimdi, bu üç aylık süre düzeltilecek. Tam da düzeltilmiyor bakın, düzeltilmiyor; örneklerini vereceğim size. Şimdi, üç aylık süreyi öngörüyor; üç aylık süre, yılın tamamı için; yani, birinci üç ayda kâr veya zarar etti, sonraki aylarda kâr veya zarar etti; hepsini toplayacağım, hepsini birbiriyle mahsup edeceğim, sonuçta, kazanç varsa bunun stopajını yapacağım diyor.

Peki, ben size soruyorum: Bizim, Gelir Vergisinde yıllık prensibimiz yok mudur; vardır. Yıllık prensibi, gelişigüzel konulmuş bir prensip değildir; bir takvim yılı içinde, gelir unsurlarının bir kısmından doğan kazanç, diğer unsurlardan doğan zarar varsa, bu kazanç ve zarar toplanır, sonuçta, konsolide edilir, ortada bir kazanç varsa, bu kazancın vergisi alınır.

Peki, menkul sermaye iratlarında, bu madde neyi öngörüyor; aynı cinsten menkul kıymet olursa, ben, senin diğer üç aylardaki zararını, diğer üç aylık dönemdeki kârından mahsup ederim diyor. Yani, hisse senedi alım satımından vatandaşın kazancı var, devlet içborçlanma alım satımından kazancı var, diğer gelir unsurlarından zararı var; hayır, ben, o zararı bundan mahsup etmem diyor. Hisse senedi alım satımından zararı var, hazine bonosundan gelir elde etmiş, alım satımından kazanç elde etmiş; o zararı ondan mahsup etmem diyor değerli arkadaşlar. Bunun, ben bir mantığını görebilmiş değilim. Bunun tek bir mantığı var, daha fazla vergi geliri mantığı; ama, daha fazla vergi geliri mantığı, sermaye piyasalarının geliştirilmesi amacıyla bağdaşmaz. Biraz önce, Maliye Bakanımız vergi oranlarını indirmekten söz ediyordu ve bunun, yatırımcıya olumlu yansıyacağından söz ediyordu. Ben soruyorum şimdi: Bu düzenleme, sermaye piyasasını teşvik edebilir mi; etmeyecektir. Reel faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda yüzde 15'lik stopaj oranının yatırımcıları, şirketleri teşvik edeceği söylenebilir mi; söylenemez. Şimdi, zararın mahsubuyla birlikte, bunun etkisinin bir miktar azaltılması hedefleniyor.

Peki, bir yatırımcı, iki aracı kurum vasıtasıyla hisse senedi alıp satarsa?.. Hayır, bir aracı kurumdaki zararını öbür aracı kurumdaki kârından mahsup etmem deniliyor tasarıda; tasarıda bunlar söyleniyor. Tasarıda öngörülen üç aylık sistem, bizim Gelir Vergisi Kanununun prensiplerine aykırıdır. Prensipler değişmez değildir, tabiî ki değişebilir, ihtiyaçlara göre tabiî ki değişecektir; ama, ben, yeni getirilenin bir prensip olduğunu görmüyorum, bir dağınıklık görüyorum orada.

Tasarıda, yatırım fonlarında değişik bir sistem öngörülüyor. Şu ana kadar, Gelir Vergisi stopaj oranı (A) tipi yatırım fonlarında sıfırdı, (B) tipi yatırım fonlarında da yüzde 10'du. Yatırım fonu katılma belgelerinin alım satımından doğan kazanç, kural olarak vergiye tabi olmakla birlikte, Gelir Vergisi Kanunundaki bir geçici madde nedeniyle, Gelir Vergisinden istisna edilmektedir. Şimdi, yatırım fonlarındaki bu model tersine çevrilmekte, yatırım fonunun bünyesinde oluşan kazanç, alım satımdan doğan kazanç yüzde 15'lik stopaja tabi olmaktadır; yatırım fonu katılma belgelerinin fona iadesi şekliyle katılma belgesi sahipleri nezdinde ortaya çıkacak gelir ise, herhangi bir şekilde vergiye tabi olmamaktadır. Bunu, iyi düşünmek gerekir, yatırım fonlarının vergilendirilmesindeki bu sistem değişikliğini iyi düşünmek gerekir. Yatırım fonu bünyesindeki yüzde 15'lik stopaj, yatırım fonlarının portföylerini değiştirmemeyi sağlayacaktır. Değiştirmemesi ne kadar doğrudur; yani, yatırım fonu portföy değişikliğine giderse doğacak kazançtan yüzde 15 oranında stopaj ödeyeceği için, muhtemelen portföylerini olabildiğince değiştirmemek gibi bir yola gireceklerdir. Acaba, yatırım fonlarının portföyleri analiz edilmiş midir? Gerçekten bu portföylerin, Türkiye'nin gelişmesine paralel olarak sabit kalması mı istenmektedir? Bunun analizini görebilmiş değiliz; tasarıda görebilmiş değiliz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde yapılan açıklamalarda görebilmiş değiliz.

Yine, yatırım fonları ve diğer gelir unsurları, menkul sermaye iratları, aynı oranda stopaja tabi tutulurken -ki, hükümetimiz, bunu basitlik adına yaptığını ifade etmektedir- hemen, daha burada, biraz sonra verilecek önergeyle, bunun istisnası getirilmektedir; borsa yatırım fonları, hemen, bunun dışına çıkarılmaktadır. Peki, hani bu sistem basit olacaktı; hani bu sistem bütün menkul sermaye iratlarını yüzde 15'lik tek bir stopaj oranıyla vergileyecekti? Böyle basit bir sistem öneriyorsanız, bu basit sistemi, biraz sonra, burada, verilecek önergeyle neden bozuyorsunuz; borsa yatırım fonlarını neden istisna dışına çıkarıyorsunuz? Ben, sadece, tasarının mantığı içinde olayı değerlendiriyorum; yoksa, borsa yatırım fonlarının istisna olup olmaması şeklinde bir değerlendirme yapmıyorum.

Yine, emeklilik yatırım fonları, önergeyle, hemen, istisnalar arasına konuluyor. Bireysel emeklilik yatırım fonları, bundan birkaç sene önce, bireysel emekliliği teşvik amacıyla çıkan yasa uyarınca, ona paralel vergi yasalarında yapılan değişiklikler uyarınca, belli istisnalara tabi tutulmuştu; şimdi ondan vazgeçilmekte midir? Şimdi, denilecek ki, önergeyle bunu düzeltiyoruz; ama, hükümet tasarısında böyle değildi.

Yine, tasarıda, borsaya kayıtlı olmayan veya Sermaye Piyasası Kurulunun kaydında bulunmayan hisse senetlerinin alım satımından doğan kazancın artan oranlı tarifeyle vergilenmesi öngörülüyor değerli arkadaşlar. Borsaya kayıtlıysa, Sermaye Piyasası Kurulunun kaydındaysa bir şirketin hisse senetleri, bunun alım satımından doğan kazanç yüzde 15 oranında vergiye tabidir; ama, bir aile anonim şirketinin, Anadolu'daki bir şirketin hisse senedini o hisse senedi sahibi satıyorsa, yüzde 40'a ulaşan oranda vergi ödeyecektir. Şimdi, bu, vergide eşitlik ilkesine sığıyor mu? Bunu yarın değiştirmek zorunda kalacaksınız. Değiştirmemeniz için, yarın değiştirmek zorunda kalmamanız için, ben burada uyarıyorum. Diyeceksiniz ki şimdi -belki yetkililer, Sayın Bakanımız açıklama yapacaktır- diğerinde enflasyon endekslemesi var, borsaya kayıtlı olmayan şirketin hisse senedinin alım satımından doğan kazançla enflasyon endekslemesi var. Peki, bugün aldı, bir ay sonra sattı; var mı enflasyon endekslemesi; yok. Yani, yüzde 40 oranında vergiye tabi; 100 milyar lira gelir elde etti, yüzde 40'a ulaşan tarifeden vergi verecek. Aynı kazanç borsada ise, yüzde 15. Eşitlik bunun neresinde? Neden daha küçük sermayeyi cezalandırıyorsunuz? Piyasaları teşvik edelim; ama, eğer yüzde 15'lik oranı da piyasaları teşvik için getirdiyseniz, bu oranın onları teşvik etmeyeceğini sizlere söyleyeyim.

Şimdi, repo gelirinin Gelir Vergisi stopaj oranı yüzde 22. Tasarı ne yapıyor; bunu yüzde 15'e indiriyor. Döviz tevdiat hesaplarında, yine yüzde 24; tasarı bunları yüzde 15'e indiriyor. Peki, borsaya kayıtlı olmayan şirketin hisse senedinin alım satımındaki kazancı ne yapıyorsunuz; onu yüzde 40 oranında vergilendiriyorum diyor... Reponun gelirini siz yüzde 22'den yüzde 15'e indirirken, diğerindeki vergiyi de yüzde 40'larda devam ettiriyorsunuz, yüzde 40 oranında ondan vergi almayı öngörüyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi, lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim müsamahanız için.

Madde bünyesinde çok çeşitli sorunlar olan bir maddedir. Yüze 15'lik stopaj konusunda, bir iki küçük istisna konusunda Bakanlar Kuruluna yetki de verilmemektedir; yani, Bakanlar Kurulu yetki kullanarak, gerektiğinde ekonomik konjonktüre uygun olarak farklı oranlar belirleme yetkisine sahip değildir. Geçmişte reponun oranı yüzde 22 olarak belirlenirken, o zaman ekonominin içinde bulunduğu durum nedeniyle, yatırımcıların diğer yatırım araçlarına yönelmesi arzu edilmişti. Şu an buna ihtiyaç duyulmayabilir; ama, gelecekte, Bakanlar Kurulu, farklı bir oran belirlemeye ihtiyaç duyabilir. Bu konuda, Bakanlar Kuruluna farklı oran belirleme yetkisinin verilmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu belirtiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan,  değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Biraz önce, Sayın Bakan, çok enteresan bir yaklaşımla, ekonomideki gelişme ve büyüme projeksiyonunu ortaya koydular; ama, bu projeksiyonu ortaya koyarken de, tabiîdir ki, sermayenin yatırımla büyümesi ve yatırımın da teşvikinin şart olduğu ortada. Buna baktığımız zaman da, bu düzenlemeler içinde sermaye piyasasının hangi yere konulduğunu bir irdeleyelim.

Aslına bakarsanız, sermaye piyasası konusunda hükümetin bakış açısını, bugüne kadarki kanun yapışıyla değerlendirmek gerekiyor. Öncelikle, karaparayla ilgili bir kanun çıktı; sermaye piyasası suçları karaparayla ilgili bu kanuna girdi. Arkasından Yolsuzlukla Mücadele Yasa Tasarısı gündeme geldi; sermaye piyasası, yine burada, Yolsuzlukla Mücadele Yasa Tasarısı içinde yer aldı. Yani, biz sermaye piyasasına pek güvenmiyoruz imajı net olarak ortaya koyuluyor. Arkasından da bir vergi düzenlemesi geldi. Şimdi, yapılan vergi düzenlemeleri, piyasaların veyahut sektörlerin geleceğini çok iyi tespit edip, onları hazırlayıcı bir zemin yaratması lazım; ama, biz görüyoruz ki, yapılan bu vergi düzenlemeleriyle, ne yazık ki, sermaye piyasasının önü açılmıyor.

Bakanım "piyasa temsilcileri bunu destekliyor" diyor. Nerede destekliyor, net olarak nasıl destekliyor?! Üç gün önce çıkan bir tasarı, üç gün sonra değişiyor. Bu destek, her gün değişen bir destek mi?! Demek ki, destekte, anlama ve anlatmada belli bir nokta yakalanamıyor diye düşünüyorum.

Sermaye piyasasının Türk ekonomisi içindeki önemini değerlendirirken, kanun yapış mantığıyla ve bakışıyla, bir taraftan uluslararası arenada veya iç değerlerde referans olarak kullanılmasında tutarlılık da göremiyorum. Sayın Başbakan, 17 Aralıkta Brüksel'de açıklama yapıyor, bir gazeteci soruyor: "Sayın Başbakan, Maliye Bakanımız 'buradan sonra, 18 Aralıkta para yağmayacak' diyor. Bir gürleme olacak mı?" Sayın Başbakan: "Evet, dinleyin, gürlüyor işte, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası..." Yani, bizim böyle baktığımız bir borsaya yasamadaki yaklaşımımız ortada.

Diğer taraftan, her türlü referansta, yine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve onun göstermiş olduğu performans değerlendiriliyor. İşte en kolay örneği, özelleştirme; ki, Sayın Bakanımız aynı zamanda özelleştirmeden de sorumlu. Yapılan her özelleştirmede bir soru işareti ya da problemle karşılaşıldı. En kolay özelleştirmeyi, anlı şanlı reklamlarla dolu Türk Hava Yolları özelleştirmesinde yaptılar. Yöntem neydi; halka arz. Peki, bu piyasayı büyütmedikçe, bu piyasayı geliştirmedikçe, böyle bir özelleştirmeyi nasıl yapacaklar?!

Diğer taraftan, bakalım, sermaye piyasalarıyla ekonomiye ne katılmış; 26 milyar dolar. Siz, tabiî "karışık bir vergi düzeni, bunun içinden çıkılamıyor, tek oran olsun" diyorsunuz; ama, bu oran olurken de, gerçek anlamda yatırımı ve yatırımcıyı teşvik edecek piyasalara bakış açısı da daha olumlu olsun; ama, ne yazık ki bu yasa yapış sürecinde biz bunu göremiyoruz.

Bakınız, Türkiye'deki menkul kıymet portföyünün içerisinde sermaye piyasaları ve hisse senetlerinin payı yüzde 7'dir; yani, yüzde 93'ü hazine bonosu ve devlet tahvilidir. Bunlar da sermaye piyasası aracı sayılır; ama, gerçek anlamda sermaye olup, yatırıma ne kadar teşvik yaratıyor... Bu da, tabiî, bildiğimiz bir gerçek. Oluşan bütün faiz giderleriyle yatırıma ayrılan bütçeler de ortada; ama, diğer taraftan, yatırıma köprü olacak bir piyasayı, biz, ne yazık ki, yasamada, bu önemiyle dikkate almıyoruz.

Biraz önce Sayın Hamzaçebi de dile getirdi; bir dönemde, yani, bu üç aylık dönem denen süreçte, ayrı cins menkul kıymetler kâr ve zararda birleştirilemiyor.

Peki, soruyorum; birçok ekonomist var, Sayın Bakana da soruyorum: Bir şirket, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın üretiyor. Buzdolabında para kazandı, çamaşır makinesi ve fırında kaybetti. Şirkete deniliyor mu ki, sen, buzdolabının vergisini ver, zararından yükümlü değilsin? Yani, böyle bir şey var mı; bunların ayrı ayrı değerlendirilmesi söz konusu olabilir mi? Bu mantıkla yapılan bir yasamanın da çok doğru olduğunu düşünemiyorum.

Diğer taraftan, uygulama. Bakın, ben, bu piyasada uzun yıllar görev aldım; broker'lıktan başladım, üst düzey yönetim kademesine kadar görev aldım ve bütün sorunlarını da bire bir yaşadım. Şimdi, deniliyor ki, uygulamada belli sınırlar konulmuş. İşte, bir firmadan aldım, o firma virman yaptığında ötekine haber verecek, diğer kişiye virman yapıldığında, Maliye...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tamaylıgil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Şimdi, uygulamada bunun ne kadar geçerli olabileceğini sorgulamak lazım; ama, bunun da, bu kadar alelacele ve kısa sürede değişen bir yasamayla net olarak sorgulandığını yine göremiyorum.

Bir başka konu da şu: Üçer aylık dönemde, üç ay bittikten sonra, aracı kurum, oranı, matrahı belirleyerek stopajı uygulayacak. Şimdi, bir kişi, birinci ay, ocak ayında işlemini yaptı, bir daha da hiç işlem yapmadı; nisan ayında ödeyeceği vergiyi, kim, nasıl takip edecek? Veya önce kesecek... Bunu aracı kurum nasıl değerlendirecek?

Diğer taraftan, halka açık olmayan ile halka açık olan şirketler arasında oluşan fark. Peki, 2006 yılından sonra bir şirket halka açıldı, bunun ortağı da, geldi, hisse senedini satmaya kalktı; ne olacak bu ortağın vergisi? Bir taraftan da, halka açık olmayan şirketlerin vergilendirilmesinde, artan oranlı, yüzde 40'lara varan vergi gündeme geliyor. Biz, kurumsallaşma ve profesyonel yönetim, iyi yönetişim ilkeleri diye, her ortamda dile getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Kişi şirketlerinden vergi almayıp, anonim şirketleri bu şekilde değerlendirirsek, ne yazık ki, ekonomide profesyonel yönetim ilkelerini gerçekleştirecek yapıların da önünü tıkarız.

Sürem çok kısa olduğu için -Başkan da çok anlayışlı davrandı- burada kesmek istiyorum; hepinize iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tamaylıgil.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutup, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 30 uncu maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde 67'nin (1) numaralı fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Aynı menkul kıymet veya sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, hareketli ağırlıklı ortalama yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınacak alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet veya sermaye piyasası aracının alımından önce elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra yapılan ilk alım işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit edilir. Alış ve satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile vergiler ve faizler tevkifat matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınır."

 

M. Akif Hamzaçebi

Bihlun Tamaylıgil

Muhsin Koçyiğit

 

Trabzon

İstanbul

Diyarbakır

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Osman Özcan

Osman Kaptan

 

Antalya

Antalya

Antalya

 

 

Kemal Sağ

 

 

 

Adana

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 30 uncu maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen geçici madde 67'nin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Üç aylık dönem içerisinde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı ile ilgili olarak birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde tevkifatın gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır. Aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı alım satımından doğan zararlar takvim yılı aşılmamak kaydıyla izlenen dönemlerin tevkifat matrahından mahsup edilmek üzere devrolunur. Bir takvim yılı içinde hesap edilen stopaj tutarları izleyen dönemlerin stopaj tutarlarından mahsup edilir."

 

Mehmet Akif Hamzaçebi

Bihlun Tamaylıgil

Muhsin Koçyiğit

 

Trabzon

İstanbul

Diyarbakır

 

Kemal Sağ

Osman Özcan

Osman Kaptan

 

Adana

Antalya

Antalya

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kanun tasarısının 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci maddenin (1) numaralı fıkrasının ikinci, üçüncü, dördüncü ve altıncı paragrafları ile (5), (8), (9), (10) ve (12) numaralı fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, (12) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (13) numaralı fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların da buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Halil Aydoğan

Mehmet Kılıç

Bayram Özçelik

 

Afyon

Konya

Burdur

"Aynı menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, ilk giren ilk çıkar yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınacak alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet ve diğer  sermaye piyasası aracının alımından önce elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra yapılan ilk alım işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit edilir. Alış ve satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile banka ve sigorta muameleleri vergisi tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınır."

"Üç aylık dönem içerisinde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı ile ilgili olarak birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde tevkifatın gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır. Aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı alım satımından doğan zararlar takvim yılı aşılmamak kaydıyla izleyen dönemlerin tevkifat matrahından mahsup edilir. Dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alış ve satış bedeli olarak işlem tarihindeki Yeni Türk Lirası karşılıkları esas alınarak tevkifat matrahı tespit edilir. Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının yabancı bir para cinsinden ihraç edilmiş olması halinde ise tevkifat matrahının tespitinde kur farkı dikkate alınmaz."

"Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı sahibinin, bu kıymetleri başka bir banka veya aracı kuruma aktarması halinde, söz konusu menkul kıymetlerin alış bedeli ve alış tarihi aktarma yapılan kuruma bildirilir. Aktarmanın başka bir kişi veya kurum adına yapılması halinde, alış bedeli ve alış tarihinin ilgili banka veya aracı kuruma bildirilmesinin yanı sıra işlem Maliye Bakanlığına da bildirilir. Bu bildirimler, başka bir kişi veya kurum adına naklin aynı banka veya aracı kurumun bünyesinde gerçekleştirilmesi veya kıymetin sahibi tarafından fiziken teslim alınması halinde de yapılır."

"Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonlarının (borsa yatırım fonları hariç) katılma belgelerinin ilgili olduğu fona iadesi, menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin alım satımı, Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerin alım satımı, itfası sırasında elde edilen getirileri ile bunların dönemsel getirilerinin tahsilinde, tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasında ve hisse senetleri kâr paylarının hisse sahipleri adına tahsilinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz."

"5) Gelir sahibinin gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyeti bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden istisna olup olmaması (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemez. Şu kadar ki,  Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan borsa yatırım fonları ve emeklilik yatırım fonlarının elde ettikleri kazançlar üzerinden (1) ve (4) numaralı fıkralar uyarınca tevkifat yapılmaz."

"8) Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonları (borsa yatırım fonları hariç) ile menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının kurumlar vergisinden istisna edilmiş olan portföy kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın yüzde 15 oranında vergi tevkifatına tabi tutulur. Bu kazançlar üzerinden 94 üncü madde uyarınca ayrıca tevkifat yapılmaz. Bu fon veya ortaklıklarının katılma belgelerinin ilgili fona iadesinden elde edilen gelirler ile hisse senetlerinin alım satımından elde edilen kazançlar yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez. Ticarî işletmeye dahil olan bu nitelikteki gelirler, bu fıkra kapsamı dışındadır."

"9) Bu maddenin yürürlük tarihinden önce ihraç edilmiş olan her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin elde tutulması veya elden çıkarılması suretiyle sağlanan gelirlerin vergilendirilmesinde (Dar mükellef kurumların, bu menkul kıymetleri elden çıkarmak suretiyle sağladıkları kazançlar hariç) bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde, 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır."

"10) Bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından veya elde tutulma sürecinde elde edilen gelirler (Dar mükellef kurumların, bu menkul kıymetleri elden çıkarmak suretiyle sağladıkları kazançlar hariç) için bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır."

"12) Bu maddede geçen menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı ifadesi, özel bir belirleme yapılmadığı sürece Türkiye'de ihraç edilmiş ve Sermaye Piyasası Kurulunca kayda alınmış ve/veya Türkiye'de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem ve opsiyon borsalarında işlem gören menkul kıymetler veya diğer sermaye piyasası araçları ile kayda alınmamış olsa veya menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem görmese dahi Hazinece veya diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her türlü menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracını ifade eder.

Bankaların ve aracı kurumların taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan; belirli bir vadede, önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, bu madde uygulamasında diğer sermaye piyasası aracı addolunur."

"13) Türkiye'de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan işlemlerden 2006 yılında elde edilen kazançlar için (1) numaralı fıkrada belirtilen tevkifat oranı sıfır olarak uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda yer alan düzenlemeyle, yatırım fonu katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin satışı aşamasında herhangi bir vergileme yapılmaması, vergilemenin bu fon ve ortaklıklar bünyesinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Maddenin (1), (5) ve (8) numaralı fıkralarında yapılması önerilerin değişiklik borsa yatırım fonlarında katılma belgelerinin alım satımı aşamasında vergileme yapılmasını, bu fonlar bünyesinde ise ayrıca bir vergileme yapılmamasını amaçlamaktadır. Yapılması önerilen değişiklik, bu kazançlar üzerindeki vergi yükünü değiştirme amacı taşımamaktadır.

Maddenin (1) numaralı fıkrasının ikinci alt bendinde yapılan değişiklikle, aynı menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, alış bedelinin tespitinde ağırlıklı ortalama yöntemi yerine, ilk giren ilk çıkar yönteminin kullanılması öngörülmektedir. Ayrıca, beşinci alt bentte yapılan bir değişiklikle de iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların madde kapsamından çıkarılması amaçlanmıştır.

Maddenin (1) numaralı fıkrasının üçüncü alt bendinde yapılan değişiklikle takvim yılı aşılmamak kaydıyla izleyen dönemlerde zarar mahsubuna imkân tanımaktadır. Buna göre, aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alım satımından doğan zararlar, izleyen dönemlerde tevkifat matrahından indirilebilecek, ancak takvim yılı aşılması durumunda, bu zararların izleyen yıllara taşınması ve bu yıllarda mahsup edilmesi söz konusu olmayacaktır. Hüküm, üç aylık dönemde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alım satımından doğan zararların izleyen dönemlerde tevkifat matrahından indirilebilmesine imkân tanımaktadır. Dolayısıyla, sonraki üç aylık dönemlerde meydana gelecek bu türden zararların, önceki dönemlerde beyan edilen tevkifat matrahından mahsup edilerek, bu dönemlere ilişkin düzeltme yapılması söz konusu değildir

Maddenin (9) ve (10) numaralı fıkralarında yapılması öngörülen değişiklikle, dar mükellef kurumların menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması suretiyle sağladıkları kazançlarının, bunların ihraç veya iktisap tarihine bağlı olmaksızın tefkifat suretiyle vergilendirilmesi mümkün kılınmaktadır.

Maddenin (12) numaralı fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, bankaların ve aracı kurumların taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan; belirli bir vadede önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin bu madde uygulamasında diğer sermaye piyasası aracı gibi işlem görmesi sağlanmaktadır.

Maddeye (13) numaralı fıkra olarak eklenen düzenlemeyle, Türkiye'de henüz kurulma aşamasında olan vadeli işlem ve opsiyon borsalarının teşvik edilmesi amacıyla, bu borsalarda yapılan işlemlerden 2006 yılında elde edilen kazançlar için tevkifat oranının sıfır olarak uygulanması öngörülmektedir.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, ekleyeceğiniz bir husus mu var?

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Başkan, burada okunurken eksik okundu. Biz, bunu, önceden "elde edilen kazançlar için yıllık beyanname" şeklinde düzeltmiştik.

BAŞKAN - Evet, 8 inci fıkrada "kazançlar"dan sonra "için" kelimesi ilave edilmiştir belirttiğiniz üzere.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarınca verilen ve biraz önce okunan birinci ve ikinci önergeler, 30 uncu maddeye bağlı geçici 67 nci maddenin 1 numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü paragraflarında değişiklik öneriyordu. Şimdi kabul ettiğimiz önergeyle -ki, bu, en aykırı önergeydi- bu fıkralar değiştirilerek kabul edilmiş olduğundan, bu iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 30 uncu maddeye bağlı geçici 67 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30 uncu maddeye bağlı geçici madde 68'i okutuyorum:

"GEÇİCİ MADDE 68. - 31.12.2010 tarihine kadar Türkiye Jokey Kulübünce organize edilen yarışmalara katılan atların jokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden % 20 oranında Gelir Vergisi tevkifatı yapılır. Ödemeyi yapanın 94 üncü madde kapsamında tevkifat yapma zorunluluğu bulunup bulunmamasının ve 23 üncü maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde düzenlenmiş olan istisnanın tevkif yoluyla ödenecek Gelir Vergisine etkisi yoktur. Türkiye Jokey Kulübü aracılığıyla yapılan ücret ödemelerinde Gelir Vergisi tevkifatı bu Kulüp tarafından yerine getirilir.

Tevkif suretiyle vergilendirilmiş bulunan bu gelirler için yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez.

Bakanlar Kurulu, % 20 oranını % 25 oranına kadar artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye yetkilidir."

BAŞKAN - 30 uncu maddeye bağlı geçici madde 68'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen geçici madde 67 ve geçici madde 68'le birlikte 30 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde 31'i okutuyorum:

MADDE 31. - 3.6.1949 tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (11) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (12) numaralı bent eklenmiştir. 

"12) Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerinin satışından doğan ve sermayeye eklenmesine karar verilen kazançları.

Sermayeye ilave edilme işleminin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar gerçekleştirilmesi şarttır. Vadeli satış halinde, ilk yapılan tahsilatın iştirak hissesi veya gayrimenkulün maliyet bedeline ilişkin olduğu kabul edilir. Bu süre içinde sermayeye eklenmeyen kazanç kısmı için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Bankalara borçlu durumda olanlar ile bunların kefillerinin bu borçlara karşılık bankalara devrettikleri gayrimenkul ve iştirak hisseleri ile bankaların alacaklarına karşılık iktisap ettikleri gayrimenkul ile iştirak hisselerinin satışında iki tam yıl süreyle elde tutulma şartı aranmaz. Bedelsiz olarak ya da rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle iktisap edilen hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin iktisap tarihi esas alınır. Menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti ile uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.

Tam mükellef sermaye şirketleri dışındaki  kurumlar ile dar mükellef kurumlarda, satıştan doğan kazancın sermayeye ilave edilmesi şartı aranmaz, bu kazançlar özel bir fon hesabında tutulur. Sermayeye eklenen veya fon hesabında tutulan kazançların beş yıl içinde; herhangi bir suretle işletmeden çekilmesi, dar mükellef kurumlar tarafından yurt dışına transfer edilmesi veya bu süre içinde işletmelerin tasfiyesi (devir, birleşme ve bölünme halleri hariç) halinde, bu kazançlar o yılın kazancı sayılarak vergiye tabi tutulur.

Türk Ticaret Kanununun 391 inci maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına aykırı hükümleri uygulanmaz. İstisnanın uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri tespit etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

BAŞKAN - 31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 32. - 5422 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 35. - Dar mükellef kurumların Türkiye'deki işyerlerine atfedilmeyen veya daimi temsilcilerinin aracılığı olmaksızın elde edilen ve Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifat yapılmış kazançları için yıllık veya özel beyanname verilmez.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Halil Aydoğan

Fahri Keskin

Bayram Özçelik

 

Afyon

Eskişehir

Burdur

 

A.Erdem Cantimur

 

Mehmet Kılıç

 

Kütahya

 

Konya

Madde 32 - 5422 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 35 - 1) Dar mükellef kurumların Türkiye'deki işyerlerine atfedilmeyen veya daimî temsilcilerinin aracılığı olmaksızın elde edilen ve Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifat yapılmış kazançları için yıllık veya özel beyanname verilmez.

2) Dar mükellef kurumların daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ve tamamı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulmuş kazançları için yıllık veya özel beyanname verilmez.

3) Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fon ve ortaklıklarının 2005 yılı kurum kazançlarının tespitinde; portföylerinde bulunan ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetleri, 2005 yılında işlem gördüğü son günde oluşan ağırlıklı ortalama fiyat veya alış bedelinden yüksek olanı ile değerlenir. Bu değer izleyen dönemlerde söz konusu senetlerin alış bedeli olarak kabul edilir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI ALİ BABACAN (Ankara) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Dar mükellef kurumların daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ve tamamı Gelir Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulmuş kazançları için de, kaynakta yapılan vergilemenin nihaî vergileme olması öngörülmektedir.

Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fon ve ortaklıklarının Kurumlar Vergisi Kanununun istisna edilmiş portföy kazançları için halen (A) tipi fon ve ortaklıklar için yüzde sıfır (B) tipi fon ve ortaklıklar için yüzde 10 oranında tevkifat yapılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeyle 2006 yılı kazançlarından itibaren yapılacak tevkifat oranı yüzde 15 olarak belirlenmiştir. Hisse senetleri alış bedeliyle değerlendiği için, bu fon ve ortaklıklar 2005 yılında hisse senetlerini elden çıkarmaları halinde fon ve ortaklığın tipine göre yüzde sıfır veya yüzde 10 oranında vergiye tabi olacakken 2006 yılında elden çıkarılması halinde yüzde 15 oranında vergiye tabi olacaktır. Bu durumun engellenmesi açısından, 2005 yılında fon ve ortaklıkların portföylerine dahil hisse senetlerinin 2005 yılında işlem gördüğü son günde oluşan ortalama fiyat veya alış bedelinden yüksek olanıyla değerlenmesi yönünde düzenleme yapılmaktadır. Böylece 2005 yılında oluşan değer artışının halen yürürlükte olan oranda vergilenmesi, 1.1.2006 tarihinden itibaren oluşan değer artışlarının ise yeni uygulamaya göre vergilenmesi sağlanmış olacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

33 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 33. - 25.10.1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına aşağıdaki (r) bendi eklenmiştir.

"r) Kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri, bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri.

İstisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapanların, bu amaçla ellerinde bulundurdukları gayrimenkul ve iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır. Bu şekilde teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen Katma Değer Vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin Gelir Veya Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır."

BAŞKAN - 33 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

34 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 34. - 3065 sayılı Kanunun geçici 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 22. - 2005 yılında İzmir kentinde yapılacak Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları ile ilgili olarak İzmir Universiade Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna, bu organizasyon kapsamında yapılacak teslim ve hizmet ifaları ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mevcut olan organizasyon komitesi tarafından teslim alınan malların İzmir Universiade Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna teslimi Katma Değer Vergisinden müstesnadır."

BAŞKAN - 34 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

35 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 35. - 3065 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 23. - Millî Eğitim Bakanlığına bilgisayar ve donanımlarının bedelsiz teslimleri ile bunlara ilişkin yazılım teslimi ve hizmetleri, bu mal ve hizmetlerin bağışı yapacak olanlara teslim ve ifası 31.12.2010 tarihine kadar Katma Değer Vergisinden müstesnadır.

Bu kapsamda yapılan teslim ve hizmet ifaları için yüklenilen vergiler, vergiye tâbi işlemler nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir. İndirimle giderilemeyen vergiler iade edilmez. Maliye Bakanlığı, istisnaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."

BAŞKAN - 35 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36 ncı maddeyi okutuyorum

MADDE 36. - 6.6.2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "Bakanlar Kurulu vergileme ölçülerini değiştirmeye yetkilidir." cümlesi eklenmiş, 12 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "herbir mal itibariyle yarısına kadar indirmeye" ibaresi "her bir mal itibariyle sıfıra kadar indirmeye" şeklinde değiştirilmiş ve (3) numaralı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi; buyurun.

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu vaktinde fazla zamanınızı almak istemiyorum; ancak, önemli bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum.

Maddeyle birlikte görüşülecek olan bir önerge var; biraz önce bize geldi. Önergeye göre, Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli 4 sayılı listede var olan vergi oranlarını yüzde 25'e kadar artırma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Bunun anlamı şudur: Özel Tüketim Vergisi Kanununun 4 sayılı listesi, Katma Değer Vergisinde yüzde 25'lik ve yüzde 40'lık oranların var olduğu dönemde, standart oranla, yani halen yüzde 18 olan oran ile yüzde 25 ve yüzde 40 arasındaki farkların taşınmış olduğu bir listedir. 4 sayılı liste, yüzde 18 ile yüzde 25 ve yüzde 40 arasındaki Katma Değer Vergisi farklarının Özel Tüketim Vergisi adı altında düzenlenmiş olduğu listedir. Böylece, Katma Değer Vergisinde o zaman yüzde 25'lik ve yüzde 40'lık oranlar yürürlükten kalktı ve Katma Değer Vergisi, standart oran olan bugünkü yüzde 18'e geldi.

O listede yer alan ürünlerle ilgili olarak, Bakanlar Kurulunun vergi artırma yetkisi bulunmamaktadır. Halen, o listedeki ürünlerin vergi oranı yüzde 6,7'dir. Örneğin, buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi bu tip ihtiyaçların, bu tip malların Özel Tüketim Vergisi Yasası, oranı yüzde 6,7'dir. Bu oranı artırma konusunda Bakanlar Kurulunun yetkisi yoktur; tersine, bu oranın sıfıra kadar indirilmesi konusunda yetkisi vardır. Bakanlar Kuruluna, kanun koyucu, yasama organı, neden artırma yetkisini vermemiştir; bunun gerekçesi şudur: Özel Tüketim Vergisi, Avrupa Birliğine uyum yasalarından biridir ve 57 nci hükümet döneminde çıkarılmıştır. Avrupa Birliğinde, dayanıklı tüketim mallarından Özel Tüketim Vergisi alınması şeklinde bir uygulama yoktur. Yani, o zamanki yasama organı, o zamanki hükümet, bunun zaman içerisinde sistemden çıkarılmasını düşünmüştür; zaman içerisinde, Bakanlar Kurulu, bütçenin ihtiyaçlarını da dikkate alarak, yüzde 6,7 oranını sıfıra indirip sistemden çıkarabilir; ama, artırma şeklinde bir yetkiyi de hükümete vermeyerek, bu sektöre uzun vadeli bir bakış açısı verilmesini sağlamıştır.

Sayın Başbakan açıkladılar; "bizim düşündüğümüz, bizim planladığımız vergi sisteminin üç temel özelliği var. Birincisi, anlaşılabilir bir mevzuat; ikincisi, öngörülebilir bir vergi yükü olacak" dedi. Bunu, 57 nci hükümet de söylüyordu. Ben, teknisyen olduğum dönemde de, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu üç ilkenin -ikisini biraz önce ifade ettim- üçünü de çok ifade ettim; bugün, bunların Sayın Başbakanın ağzından çıkmasından mutlu oluyorum; ama, öngörülebilir vergi yükü ne demektir; yani, herkes sabah uyandığında veya sabah gazeteleri okuduğunda, yeni bir vergi sürpriziyle karşılamayacak; yatırımcılar, vatandaşlar, tüketiciler, geleceğe ilişkin planlarını yaparken, vergi oranının ne olduğunu bilecek.

Şimdi, bu önergeyle, hükümet, buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi dayanıklı tüketim mallarındaki Özel Tüketim Vergisinin yüzde 25 oranında artırılması yetkisini istemektedir. Esasen, bu, gecikmiş bir önergeydi. Şu açıdan gecikmiş bir önerge; çünkü, 2005 yılı bütçesinde, hükümet, dayanıklı tüketim mallarından alınan Özel Tüketim Vergisinin yüzde 107 oranında artırılmasını planlamıştı zaten. Bu bütçe birkaç gün önce buradan geçti; ama, bunun yasal altyapısı yoktu. Yasal altyapısı da, biraz sonra eğer Genel Kurul uygun görürse, tamamlanmış olacak. Bunu da, hükümetin çifte standartları açısından sizlerin takdirine, vatandaşların bilgisine sunuyorum.

Saygılarımla.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

Madde üzerinde verilmiş 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Halil Aydoğan

Mehmet Kılıç

Bayram Özçelik

 

Afyon

Konya

Burdur

 

Abdullah Erdem Cantimur

 

Fahri Keskin

 

Kütahya

 

Eskişehir

"Madde 36.- 6/6/2002 tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının sonuna "Bakanlar Kurulu vergileme ölçülerini değiştirmeye yetkilidir" cümlesi eklenmiş, 12 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "her bir mal itibariyle yarısına kadar indirmeye" ibaresi "her bir mal itibariyle sıfıra kadar indirmeye" şeklinde değiştirilmiş, (d) bendinin sonuna "% 25'e kadar artırmaya," ibaresi eklenmiş ve (3) numaralı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır."

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede yapılan düzenlemeyle, kanuna ekli listede yer alan mallara ilişkin Özel Tüketim Vergisi oranlarını, değişen ekonomik şartlar ve malî konjonktüre uygun olarak değiştirme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.

BAŞKAN- Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 37. - 4760 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendindeki "87.03" ibaresinden önce gelmek üzere "87.02 (Otobüs ve midibüs hariç)," ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN- Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 38. - 4760 sayılı Kanuna ekli (I) ve (III) sayılı listeler, bu Kanuna ekli (2) ve (3) sayılı cetvellerde gösterilen şekilde değiştirilmiştir.

BAŞKAN- 38 inci maddeyi, maddeye ekli cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

39 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 39. - 13.7.1956 tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 29 uncu maddesinin (u) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (v) bendi eklenmiştir.

v) 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi kapsamındaki işlemler dolayısıyla lehe alınan paralar,

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

40 ıncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 40. - 10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 31 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kanunlarda ve diğer mevzuatta, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile değişikliklerine yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

41 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 41. - 26.6.2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2 nci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bu madde hükümleri TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi, bu bölgede faaliyet gösteren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile bölgede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri bakımından da uygulanır."

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

42 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 42. - 3.1.2002 tarihli ve 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 3. - 2003 yılı ürünü ekici tütünlerinden, bu Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca sözleşme yapılmaksızın veya yazılı sözleşmede öngörülen miktarın üzerinde üretilip, açık artırma merkezlerinde alıcısı çıkmadığı için açık artırma yöntemiyle satılma imkânı da bulunamayan tütünler, Kurul tarafından belirlenip tebliğ edilmiş açık artırma başlangıç fiyatları esas alınarak yapılacak ekspertiz çerçevesinde Genel Müdürlükçe satın alınabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sayılı kanun tasarısının 42 nci maddesinin Geçici 3 üncü maddesinin ilk paragrafındaki "2003 yılı ürünü" ibaresinin "2003-2004 ürünü" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Muhsin Koçyiğit

Mustafa Özyürek

 

Malatya

Diyarbakır

Mersin

 

Ramazan Kerim Özkan

 

Tuncay Ercenk

 

Burdur

 

Antalya

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tarımda don olayları nedeniyle, diğer ürünlerde önemli ölçüde gelir kaybı olan tarım kesiminin sorunlarını biraz olsun gidermek amacıyla.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

42 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

43 üncü maddeyi okutuyorum:

Değiştirilen hükümler

MADDE 43. - 1) 21.7.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun;

a) 99 uncu maddesinde yer alan "ihale edilen malın değeri iki bin lirayı aştığı takdirde" ibaresi "ihale edilen malın değeri 50.000 Yeni Türk Lirasını aştığı takdirde",

b) 114 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "100 liraya kadar hafif para cezası" ibaresi "100 Yeni Türk Lirasına kadar adlî para cezası",

2) 488 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "800 milyar lirayı aşamaz" ibaresi "800 bin Yeni Türk Lirasını aşamaz",

3) 492 sayılı Kanunun;

a) 13 üncü maddesinin (a) fıkrasında yer alan "2 500 lirayı" ibaresi "50 Yeni Türk Lirasını", (c) fıkrasında yer alan "5 000 lirayı" ibaresi "100 Yeni Türk Lirasını",

b) 25 inci maddesinde geçen "ilgili kâğıt ve belgelere harç pulu yapıştırılmak suretiyle" ibaresi "makbuz karşılığında",

c) 55 inci maddesinde geçen "dava dilekçesine pul yapıştırılmak suretiyle peşin olarak" ibaresi "dava dilekçesi verilmesi sırasında makbuz karşılığında",

d) 63 üncü maddesinde geçen "on milyon liraya" ibaresi "10 Yeni Türk Lirasına",

e) 77 nci maddesinde geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelerin konsolosluklarda kalacak nüshalarına, kalmayan hallerde asıllarına pul yapıştırılmak suretiyle" ibaresi "makbuz karşılığında",

f) 93 üncü maddesinde geçen "ikamet tezkeresi ve tasdik harçları, ilgili kâğıt ve belgelere harç pulu yapıştırılması" ibaresi "ikamet tezkeresi, vize ve Dışişleri Bakanlığı tasdik harçları makbuz karşılığında",

g) 106 ncı maddesinde geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelere harç pulu yapıştırılmak suretiyle veya makbuz karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",

h) 112 nci maddesinde geçen "ilgili belgelere harç pulu yapıştırılması suretiyle veya makbuz karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",

i) 122 nci maddesinde geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelere pul yapıştırılması suretiyle veya makbuz karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",

j) 123 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "gündelikleri 200 lira veya aylık ücretleri 6 000 lirayı geçmeyen" ibaresi "gündelikleri veya aylık ücretleri 16 yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgarî ücreti geçmeyen",

k) 131 inci maddesinde geçen "pul yapıştırılması, makbuz karşılığı" ibaresi "makbuz karşılığı",

l) 133 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan (500) lirayı" ibaresi "500 Yeni Türk Lirasını",

m) Mükerrer 138 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "miktarlarında 100.000 lira kesirleri" ibaresi "tutarlarının 10 Yeni Kuruşa kadarki kesirleri",

4) 29.7.1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun;

a) 5 inci maddesinde yer alan "50.000 liradan" ibaresi, "2.500 Yeni Türk Lirasından",

b) 8 ve 18 inci maddelerinde yer alan "3030 sayılı Kanunun" ibaresi "5216 sayılı Kanunun",

c) Geçici 19 uncu maddesinde yer alan "27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanunun 18 inci" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanunun 23 üncü",

5) 4760 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümlerine" ibaresi "5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu hükümlerine",

6) 6802 sayılı Kanunun;

a) 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "hizmeti sunan işletmecilerin;" ibaresi "hizmeti sunan işletmecilerin (görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine sahip olanlar hariç);", altıncı fıkrasında yer alan "27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanuna",

b) 40 ıncı maddesinde yer alan "27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanuna"

7) 2.2.1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin (3) numaralı bendinde yer alan "27.6.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanun" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanun",

8) 193 sayılı Kanunun;

a) 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "gıda maddelerinin" ibaresi "gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin",

b) 48 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Tekele tabi maddelerle, damga pulu, milli piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi" ibaresi "Milli piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi",

c) 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde geçen "gelirin % 5'ini aşmaması" ibaresi "gelirin % 10'unu aşmaması",

d) 89 uncu maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan "gıda maddelerinin" ibaresi "gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin",

e) Geçici 55 inci maddesinde yer alan "1.1.1999 - 31.12.2004 tarihleri arasında" ibaresi "1.1.1999 - 31.12.2005 tarihleri arasında", "menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları için" ibaresi, "menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları veya bu fonların katılma belgelerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında alım satımından elde edilen kazançlar için",

f) Geçici 59 uncu maddesinde yer alan "31.12.2006 tarihine kadar" ibaresi "31.12.2007 tarihine kadar" ve "26.7.2001-31.12.2004 tarihleri arasında" ibaresi ise "26.7.2001-31.12.2005 tarihleri arasında",

9) 2.6.1934 tarihli ve 2489 sayılı Kefalet Kanununun 2 nci maddesinde yer alan "vazifesinin ehemmiyetine göre (1000) liradan (2000) liraya kadar para" ibaresi, "(1500) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutar kadar para ",

10) 18.1.1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun;

a) 118 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "vergi, harç ve resimler" ibaresi "vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedelleri",

b) 119 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "vergi, resim ve harçları" ibaresi "vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedellerini", üçüncü fıkrasında yer alan "vergi, resim ve harç tahsilatının" ibaresi "vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedelleri tahsilatının",

c) 120 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "harç, vergi ve resim" ibareleri "vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt", ikinci fıkrasında yer alan "harç, vergi ve resmin" ibaresi "vergi, resim ve harç ile değerli kâğıt bedelinin",

11) 6.12.1984 tarihli ve 3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "%100'e kadar amortisman oranı seçebilirler." ibaresi %100'e kadar amortisman oranı seçebilirler, amortisman ayırma imkânı bulunmayanlar ise alış bedellerinin tamamını vergiye tâbi kazançlarının tespitinde indirim konusu yaparlar.",

12) 20.6.2001 tarihli ve 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 3 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "Bu kesintilerin tahakkuk ve tahsili Maliye Bakanlığınca vergi gelirlerine ilişkin yetkiler kapsamında takip edilir ve kesintilerin tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." hükmü "Bu kesintiler vergi kanunlarındaki tahakkuk ve tahsilat hükümlerine göre takip edilir.",

13) 8.6.1959 tarihli ve 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun;

a) 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına, 17.9.2004 tarihli ve 5234 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile eklenen (m) bendi teselsül ettirilerek (n) bendi,

b) 18 inci maddesinde yer alan "Türk Kanunu Medenisinin 532 nci maddesinin (3) numaralı fıkrasına" ibaresi "Türk Medeni Kanununun 590 ıncı maddesinin 3 numaralı fıkrasına",

14) 3065 sayılı Kanunun;

a) 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "gıda maddelerinin" ibaresi "gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin",

b) 17 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle" ibaresi "Maliye Bakanlığınca",

c) Geçici 21 inci maddesinde yer alan "31.12.2004 tarihine kadar" ibaresi "31.12.2006 tarihine kadar",

15) 10.11.2004 tarihli ve 5255 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "yapılacak giderler Katma Değer Vergisi dahil her türlü vergi," ibaresi "yapılacak giderler her türlü vergi,",

Olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı "Vergi Kanunlarının Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 43 üncü maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

M. Emin Tutan

Niyazi Pakyürek

 

Ankara

Bursa

Bursa

 

Recep Yıldırım

Mustafa Çakır

Mustafa Elitaş

 

Sakarya

Samsun

Kayseri

 

 17) 13.10.1983 tarihli ve 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 13 üncü maddesinde yer alan "Kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla devreden gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir" cümlesinin "Kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla devredilen gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir; gelirleri özel ödenek kaydedilen işletmeler Kurumlar Vergisinden muaftır.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 43 üncü maddesinin 8 numaralı fıkrasının (e) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Bayram Özçelik

Mehmet Kılıç

Halil Aydoğan

 

Burdur

Konya

Afyon

 

Abdullah Erdem Cantimur

 

Fahrî Keskin

 

Kütahya

 

Eskişehir

"e) Geçici 55 inci maddesinde yer alan "1.1.1999-31.12.2004 tarihleri arasında" ibaresi "1.1.1999-31.12.2005 tarihleri arasında", "menkul sermaye iratları ile menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları için" ibaresi "menkul sermaye iratları, menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları veya bu fonların katılma belgelerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında alım satımından elde edilen kazançlar ile Türkiye'de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan işlemler sonucunda elde edilen kazançlar için",

"16) 2.3.1984 tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan 'tahsis edilen ödenekten,' ibaresi 'tahsis edilen ödenek ve 29/6/2001 tarihli ve 4705 sayılı Kanununun 1 inci maddesi uyarınca alınan harçlardan,' "

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddenin 8 numaralı fıkrasının (e) bendinde yapılması istenen değişiklikle, Türkiye'de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan işlemler sonucunda, gerçek kişilerce 2005 yılında elde edilen kazançlar da bu madde kapsamında değerlendirilerek, bu kazançlar için de beyanname verilmemesi öngörülmektedir. Böylece, yeni kurulmakta olan vadeli işlem piyasasının teşvik edilmesi sağlanmaktadır.

Maddeye eklenmesi öngörülen fıkrayla yurt dışına çıkışlardan alınan harçların Toplu Konut İdaresinin gelirleri arasına alınması sağlanarak, Toplu Konut İdaresinin faaliyetlerinin desteklenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkalığına

Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 43 üncü maddesine aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

17- 13/10/1983 tarihli ve 2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 13 üncü maddesinde yer alan "kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla devren gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir" cümlesinin "kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla devren gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir; gelirleri özel ödenek kaydedilen işletmeler Kurumlar Vergisinden muaftır."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Her türlü giderleri genel bütçeden karşılanarak üretilen mal ve hizmetlerden Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bütçe geliri olarak tahsil edilen tutarların tamamı genel bütçeye gelir olarak kaydedildiği ve bu faaliyetlerin ticarî bir niteliği olmadığı için Kurumlar Vergisi mükellefiyeti tesisine gerek duyulmamaktadır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde 43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan hükümler

MADDE 44. - 1) 213 sayılı Kanunun 356 ncı maddesi,

2) 488 sayılı Kanunun 16 ve 20 nci maddeleri,

3) 492 sayılı Kanunun 137 nci maddesi ile mükerrer 138 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi,

4) 193 sayılı Kanunun;

a) 76 ncı maddesinin ikinci fıkrası,

b) 104 üncü maddesinin son fıkrası,

5) 5422 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinin ikinci paragrafının son cümlesi,

6) 16.7.2004 tarihli ve 5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrası,

7) 29.6.2001 tarihli ve 4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi,

8) 7.12.2004 tarihli ve 5272 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi,

yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 44 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (7) numaralı fıkrasının tasarı metninden çıkarılarak müteakip fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Soner Aksoy

Hasan Anğı

 

Ankara

Kütahya

Konya

 

Muharrem Karslı

Halil Aydoğan

Mehmet Kılıç

 

İstanbul

Afyon

Konya

 

Bayram Özçelik

Abdullah Çetinkaya

Fahri Keskin

 

Burdur

Konya

Eskişehir

"5) 5422 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası, 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinin ikinci paragrafının son cümlesi ile dördüncü paragrafı."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Halen, 20.2.1930 tarihli ve 1567 sayılı Kanuna göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle Türkiye'de münhasıran portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tabi yatırım fonları, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamalarında Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları addolunmaktadır. Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 ve Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci maddelerle, dar mükellef kurumsal yatırımcıların menkul kıymet gelirleri ile diğer sermaye piyasası araçlarından elde ettikleri gelirlerin tevkifat suretiyle vergilendirilmesi öngörüldüğünden, bu kurumların vergi uygulamaları açısından Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonu addedilerek vergilendirilmesini sağlayan düzenlemeler kaldırılmaktadır.

Yurtdışına çıkış harcından sağlanan gelirin dargelirli vatandaşlara konut yapımında kullanılması öngörüldüğünden, bu harcın uygulamadan kaldırılmasını öngören düzenleme madde metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

44 üncü maddeyi kabul edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanun ile Damga Vergisi ve Harçlar Kanununda yapılan değişikliklere istinaden damga ve harç pullarının kullanımdan kalkması nedeniyle yapılması gereken işlemlere ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2' yi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. - 1.1.2005 - 31.12.2010 tarihleri arasında uygulanmak üzere, hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait olan bir bankanın bilanço değerlerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınması halinde, devir veya birleşmeden doğan kazançlar Kurumlar Vergisinden müstesnadır.

Hisseleri kısmen ya da tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait olan bir bankanın; iştiraklerinin, takipteki alacaklarının ve diğer bilanço kalemleri ile banka lehine alınan teminatların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devir ya da satın alınması ve bu suretle edinilen aktiflerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devir, birleşme veya satış işlemine tabi tutulması sırasında düzenlenen sözleşmeler ve sair kâğıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi ve bozulmasına ilişkin düzenlenen kâğıtlar, gayrimenkul ve menkul mallar ile hakların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu veya göstereceği kişiler adına kayıt ve tescil işlemleri, her türlü vergi, resim ve harçtan (taşıt alım vergisi dahil) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından bankaya ödenen bedeller Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinden müstesnadır.

BAŞKAN - Geçici madde 2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

45 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 45. - Bu Kanunun;

1) 36 ve 37 nci maddeleri, 43 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendi, (8) numaralı fıkrasının (e) ve (f) bentleri ile (12) ve (13) numaralı fıkraları yayımı tarihinde,

2) 43 üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası 2004 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

3) 34 üncü maddesi ile 43 üncü maddesinin (15) numaralı fıkrası 13.11.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

4) 40 ıncı maddesi, 43 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentleri, (5) ve (7) numaralı fıkraları ve (6) numaralı fıkrasının (b) bendi 23.7.2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

5) 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 68 inci madde ve 35 inci maddesi yayımını izleyen ay başında,

6) 27, 28, 32 nci maddeleri, 44 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendi, (5) numaralı fıkrası ve 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci madde 1.1.2006 tarihinde,

7) 29 uncu maddesi, 1.1.2005 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

8) Diğer maddeleri 1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

Yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Kemalettin Göktaş

Niyazi Pakyürek

 

Ankara

Trabzon

Bursa

 

M.Emin Tutan

Mustafa Elitaş

Recep Yıldırım

 

Bursa

Kayseri

Sakarya

"Madde 45.- Bu Kanunun;

1) 27, 28 inci maddeleri, 44 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendi ve (5) numaralı fıkrası, 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci madde, 32 nci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci maddenin (1) ve (2) numaralı fıkraları 1/1/2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere 1/1/2006 tarihinde,

2) 29 uncu maddesi 1/1/2005 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

3) 30 uncu maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 68 inci madde ile 35 inci maddesi yayımını izleyen ay başında,

4) 32 nci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci maddenin (3) numaralı fıkrası 31/12/2005 tarihinde,

5) 34 üncü maddesi ile 43 üncü maddesinin (15) numaralı fıkrası 13/11/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

6) 36 ve 37 nci maddeleri, 43 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendi, (12) ve (13) numaralı fıkraları yayımı tarihinde,

7) 38 inci maddesi yayımını izleyen üçüncü günden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

8) 40 ıncı maddesi, 43 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) ve ( c ) bentleri, (5) ve (7) numaralı fıkraları ve (6) numaralı fıkrasının (b) bendi 23/7/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

9) 43 üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası 2004 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

10) 44 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrası 24/12/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

11)         Diğer maddeleri 1/1/2005 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

yürürlüğe girer."

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının yasalaşma süreci ve bu süreçte yapılan değişiklikler dolayısıyla yürürlük maddesi yeniden düzenlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 45 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

46 ncı maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 46.-Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açıkoylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Ayrıca, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı                      :                           261

Kabul              :                      261 (x)

Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakanın bir teşekkür konuşması talebi vardır.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatine kadar, büyük bir özveriyle görüşerek, çok değerli katkılarınızla, vergi tasarımızı kabul etmiş bulunuyorsunuz. Bundan dolayı, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum ve hepinize mutlu yıllar diliyorum. Sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, birleşime 5 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.20

 


YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.28

BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli),

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

4.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 727 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin; AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin söz talepleri vardır.

İlk söz Sayın Çetin'e aittir.

Sayın Çetin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, kısa adı Bağ-Kur ve SSK emeklileri ile bunların malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların 2005 yılındaki maaş artışlarını içeren bir kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Tabiî ki, bu, emeklilerimiz açısından, malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların beklentileri açısından son derece önemli bir kanun tasarısı; ama, her şeyden önce, belirtmek isterim ki -tabiî, bu, alışkanlık haline geldi- biz, bunu yılbaşından evvel Meclisten geçirelim, emeklilerimiz de, bir an evvel, bu maaşlarındaki artışa kavuşsunlar diye böylesi bir gün içerisine sıkıştırılmış tasarıyı, milletvekillerine dağıtılmayan, zamanında Meclise gelmemiş, komisyonu aynı gün toplanmış, komisyonda tartışmalar sağlıklı yapılmamış; kanun tasarısına dikkatlice bakacak olursanız, tasarının hazırlanmasında bile gerekli özen ve itina -kanun tekniği açısından- gösterilmemiş bir metinle karşı karşıyayız.

Her şeyden evvel, baktığımızda, göreceğiz ki, 1.1.2005'ten itibaren hüküm ifade edecek olan bu tasarıda, dün daha, Sayın Başbakan, buradaki konuşmasında "31.12.2004 gece 00.01'den itibaren YTL'yle tanışacaksınız; YTL'ye alışın, hazırlanın" dedi; ama, öyle görüyorum ki, kanun tasarısını hazırlayanların bile daha hazır olmadığı ortada. Burada, milyonlar konuşuluyor; oysa, 1.1.2005'ten itibaren YTL geçerli olacak.

Ben şunu açıkça ifade etmek istiyorum; çok fazla vaktinizi almak istemiyorum. Gerçekten, AKP'nin, Başbakanından milletvekillerine kadar, bir şeyi çok iyi allayıp pullayıp orta yere koyduğuna tanık oluyorum. Bu, tasarıda da mevcut. 2003 yılında, aynı konumda olan Bağ-Kur ve SSK emeklilerine yapılan düzenlemede -o gün de, hatırlarsınız bu kürsüde yine konuşmuştum- 75 000 000-100 000 000 lira verilmiş; eğer Cumhuriyet Halk Partisinin ve emeklilerin feryadı olmasa, onlar aylıklara ilave edilmeyecek idi. 2004 yılındaki artışlar da, yine malumunuz olduğu üzere, ocak ve temmuz aylarında yüzde 10-10 olarak uygulamaya girmiş idi.

Şimdi, bakıyoruz, gerekçenin daha birinci paragrafında geriye doğru reklamlar var. Görüşeceğimiz kanun tasarısı, 2005'e ilişkin bir düzenleme olmasına rağmen, 2003'te bunu yaptık, 2004'te bunu yaptık... Bunlara hiç gerek yok. Yapılması gereken, düzenlemeyi sağlıklı hale getirmek; emekli, dul ve yetim aylığı alanlar ile Bağ-Kur ve SSK emeklilerinin başkalarına muhtaç olmadan, aldıkları emekli maaşıyla insanca yaşabilmelerini sağlamak, akşam karanlığında pazar artıklarını toplamaktan, çocuklarının, torunlarının eline bakmaktan kurtarmak olmalıydı.

Şimdi, tasarıya baktığımız zaman, hükümetin teklif ettiği metin ile komisyonun kabul ettiği metin arasında fark görüyoruz. Komisyon metni de çelişkilerle dolu. Neresine bakarsanız, bakın. Arkadaşlarımız, komisyonda -ara vererek komisyona- yeni bir düzenleme getirdiler; kademelendirdiler; yani "200 000 000'a kadar yüzde 8; 200 000 000 ile 318 000 000 arasındakiler yüzde 7; 318 000 000 liranın üstü de yüzde 6 artış alsın" dediler.

Değerli arkadaşlarım, rakamların büyüklüğü sizleri aldatmasın. 200 000 000 liranın yüzde 7'si 14 000 000 liradır. 14 000 000 liralık bir zammı, bir maaş artışını artış diye getirmek; hele hele, biz emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi düşünüyoruz deyip, böylesi, geceyarısı çok çalışıyormuşuz, onları çok düşünüyormuşuz edası içerisinde buraya getirmek, herhalde, sizin, emekli, dul ve yetimlere ve emeklilerin tümüne bakış açınızı ortaya koymaya yeter. 300 000 000'un yüzde 7'si 21 000 000 lira eder; 21 000 000 ya da 21 Yeni Türk Lirası

Değerli arkadaşlarım, el insaf!... 4 kişilik bir aile açısından, açlık sınırı 515 000 000 lira olarak açıklandı. Yoksulluk sınırı 1 500 000 000 liradan fazla. Şimdi, bu insanlarımızın büyük bir bölümü aile geçindiriyor, çoluk çocuk okutuyor ve yaşamını, aldığı emekli maaşıyla sürdürmeye çalışıyor. SSK emeklilerinin ortalama aylıklarını size söyleyeyim: SSK'da, bugün, en düşük emekli maaşı 400 000 000-402 000 000 lira, en yükseği 700 000 000, ortalaması 438 000 000. Bağ-Kurda bu oranlar daha düşük. Malulük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların aldıkları maaşa da maaş demenin olanağı yok; onların miktarları daha da düşük.

Tabiî, SSK emeklileri ve Bağ-Kur emeklilerinin aldıkları maaşlara bakıldığında, emekli maaşları kendi içinde de çelişkilerle dolu. 1980'lerden itibaren çeşitli defalar düzenlemeler yapıldı. Çeşitli kategorilerde farklı farklı emekli maaşı alanlar var. Bunlar, iki önemli konuda her yerde itiraz ediyorlar; diyorlar ki, emekliler arasındaki maaş adaletsizliği giderilsin, intibak yasamız bir an evvel çıkarılsın, emekliler, emekli prim ödeme gün sayılarına göre, hizmet sürelerine göre, bir barem sistemine, bir derece sistemine -geçmişte olduğu gibi- oturtulsun; bugün emekli olanın maaşı beş yıl sonra, çok düşük, çok komik bir maaş seviyesine gelmesin, memurlarda olduğu gibi, en yüksek dereceden emekli olan, hiç olmazsa, onun karşılığı, emeklilik yaşamını daha iyi biçimde sürdürsün; ama, sizin yaklaşımınız bunlara izin vermiyor. Yani, biz, ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim, nasıl katkı yapmak, emeklilerin, yoksulların çilesini azaltmak istersek isteyelim, bir avuç mutlu azınlığı mutlu edebilmek için, onların rant gelirlerinin 345 milyar liralık kısmını vergiden muaf tutarken...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Bugün vergilendirdik...

İZZET ÇETİN (Devamla) - ... işçinin, yoksulun maaşından vergi keselim istiyorsunuz ve bunu başarıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, emekliler maaşlarından tasarruf yapmıyorlar, yapamazlar, bu mümkün değil, maaşlarının tamamını harcıyorlar ve dolayısıyla, o harcama içerisinde... Çok ağır olan vergi gelirlerimizin -bütçe kanunu içerisinde gördünüz- yüzde 73'ü dolaylı vergilerden oluşuyor. Bunlar üzerinde zaten olabildiğince ağır bir vergi yükü varken, bunlara 14 liralık, 20 liralık, 40 liralık, yıl içerisinde, maaş artışını öngörüyorsunuz ve bunun için de, gelip, burada "emeklilerimizi düşünüyoruz, onlar için gece bu çileye katlanalım" diyorsunuz. Keşke öyle yapmasaydık da, emeklilerin sesine kulak verseydik; yetimlerin, dul ve ölüm aylığı alanların feryatlarına kulak verseydik. 2005 yılında, onları da, insanca yaşayabilecekleri bir seviyeye getiremesek bile, hiç olmazsa "oh be, birazcık nefes alacağım" diyebilecekleri bir noktaya taşımış olsaydık.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, ben, bunu çok görmüyorum. Emekli, dul, yetim aylığı alanlara bakış açınızı çok iyi anlıyorum; onların da anlamasını gerçekten istiyorum. Buna en somut örnek, siz, daha dün -asgarî ücret için "civciv çıkacak, kuş çıkacak, sürpriz çıkacak" diye toplumu beklentiye soktunuz- net 318 000 000 lira olan asgarî ücreti, 350 000 000 liraya çıkardınız. 4 500 000-5 000 000 insan asgarî ücretle yaşamını sürdürüyor. Tabiî ki, 4 500 000-5 000 000 insanın, sizin açınızdan çok fazla bir önemi olmayabilir. Sayın sözcüleriniz biraz sonra çıkıp, burada, "biz, asgarî ücreti, 225 000 000 lira olarak aldık, buraya çıkardık" diyebilir.

Değerli arkadaşlarım, aynı şey emekli maaşlarında ortaya çıkıyor; yani, yüzde 6'lık, yüzde 8'lik artışları zannediyorsunuz ki, birkaç milyar maaş alıyorlar da önemli. Yani, bir önemi yok bu artışların. Ee, emekli bizim dönemimizde şunu aldı...

Değerli arkadaşlarım, sizin açıkladığınız, dün, Başbakanın burada açıkladığı enflasyon rakamlarıyla emeklilerin, işçilerin, yoksulların mutfağındaki enflasyon ne yazık ki, örtüşmüyor. Ne yazık ki, birbiriyle çelişkilerle dolu.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Daha da düşük... Fakir fukaranın enflasyonu daha da düşük.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Çünkü, harcayacak parası yok.

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hesap bilirseniz, öyle...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Harcayacak parası yok. Onları, evet, o hale getirmenin mutluluğunu yaşıyorsunuz Sayın Kapusuz. Sayın Kapusuz, o hale getiren sizsizin.

BAŞKAN - Sayın Çetin, Genel Kurula hitap edin efendim.

Buyurun.

İZZET ÇETİN (Devamla) - O zaman, Sayın Grup Başkanvekili oturduğu yerden laf atmak yerine, biraz sonra -Grup Başkanvekildir- çıkar burada konuşur; o hak, ona, her zaman verilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu konunun düzeltilmesi açısından komisyonda "bunlar, toplumun kalkınması, ülkemizin mutluluğu için ömür tüketmişler, yıllarını vermişler; ne ekonomik krizlerde ne ülkenin kötü yönetilmesinde en küçük bir sorumlulukları yok; ama, her zaman yükü  bunlar çekti. Hiç olmazsa, bu sefer, mademki, para bu kadar çok -Maliye Bakanımız dün 'para isteyen bana gelsin' dedi- emekliler adına, yetimler adına, yoksullar adına biz de önerge verelim" dedik ve verdik. Dedik ki: Maliyenin her bir emekliye 100 YTL zam yapması, Türkiye Cumhuriyeti bütçesini allak bullak etmez. Eski parayla 200 000 000 TL, yeni parayla 200 YTL alana, 100 YTL verseniz, 300 YTL eder. 400 YTL ya da 400 000 000 TL emekli aylığı alan sigorta emeklisinin...

HASAN ANĞI (Konya) - O hale kim getirdi?..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Oturduğun yerden laf atma. Oturduğun yerden...

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - İzzet Bey, bunun kaynağını göster.

İZZET ÇETİN (Devamla) -  Kaynağı bulmak senin sorunun. Kaynakları hortumlayanların 40 milyar dolarını affedeceğinize, görmezden geleceğinize, o 40 milyar doları tahsil etmeyi bilseydin de kaynak yaratsaydınız.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Nereden biliyorsun; kim affetti yahu? Bırak allahaşkına!..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Affeden sizsiniz. Alamayacağınızı açıklayan sizsiniz. Ben açıklamadım, yürütme değilim.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Af yasası mı çıkardık biz?!

YAVUZ ALTINORAK (Kırklareli) - Naylon faturalara affı kim çıkardı; siz çıkardınız.

İZZET ÇETİN (Devamla)  - Oturduğunuz yerden laf atmayın.

Değerli arkadaşlar, gerçekler acı. Toplumun, halkın, yoksul kesimin yaşadığı her gün acı. Tabiî ki, sizi rahatsız ediyor olabilir bu söylemler. Siz, oradan, 40 milyar doları  tahsil etme yoluna gitseydiniz; bunlara nereden kaynak bulacağız demezdiniz. Banka hortumlayanlara, devlet ihalelerinde köşe dönenlere kaynağı nereden buluyorsan, yoksula da oradan bulabilirdin.

Değerli arkadaşlarım, üzerinize, laf atmakta ve rakamları tersyüz etmekte hiç kimse yok.

HASAN ANĞI (Konya) - Olur mu?!. Yapmayın!..

İZZET ÇETİN (Devamla) - Gerçekten çok iyi beceriyorsunuz onu, kutluyorum sizi.

HASAN ANĞI (Konya) - O konuda çok mahirsiniz.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Her şey iyiye gidiyor.

İZZET ÇETİN (Devamla) - İyiye gidiyor!.. Arkadaşlar, keşke her şey dediğiniz gibi olsa. Ben burada rakamları söylüyorum size.

Bakınız, burada, bu kanun tasarısında iyi olan bir tek nokta var. Alelacele hazırlanmış, umarım, burada önergelerde düzeltir; buradaki milyonları YTL olarak değiştirirsiniz. Eğer öyle bir önerge vermemişseniz, o önergeyi de birlikte yazıp verelim, ona da karşı çıkmayın; çünkü, esas o zaman "kaynağı nereden bulacağız, eyvah biz öldük" diye feryat etmeye başlarsınız. Buradaki bütün rakamlar milyonlarla ifade ediliyor.

HASAN ANĞI (Konya) - Hani nerede?!

İZZET ÇETİN (Devam) - Bak bakalım... Bir bak bakalım...

HASAN ANĞI (Konya) - Ne var; şu anki alınan rakam yazılı.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Ben sana söylüyorum, 318 233 475... 200 000 001...

Değerli arkadaşlar, bakın, 200 000 000'a kadar yüzde 8 artırdınız, 16 000 000 eder. 200 000 001 ile 300 000 000 arasına yüzde 7 dediniz, ne yapar; 200 000 001 lira için 14 YTL eder. Yani, 200 000 000'un, 200 YTL'nin altında alan, 201 alanın önüne geçecek.

Bir de, kendi içinde, yazım tekniği açısından da büyük sakatlık var, onu da görmenizi istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, ben çok fazla vaktinizi almak istemiyorum; ama, dinlemezseniz, önergelerde de söz alacağım, bunu da bilmenizi istiyorum.

HASAN ANĞI (Konya) - Al!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Susmazsanız önergelerde de söz alacağım.

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) - Sabaha kadar devam edeceğiz.

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Dinliyoruz, dinliyoruz.

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakınız, burada, güzel olan bir tek şey şu: 1479 ve 2926 sayılı Kanunlarla 2005 tarihinden sonra bağlanacak malullük, yaşlılık ve ölüm aylıkları 8.1.2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanuna göre sosyal destek ödemeleri eklenerek hesaplanıyor. Yani, burada, Bağ-Kur emeklilerine sosyal destek ödemesi adı altında ödenenin bugünkü aylıklarına ilave yapılmasıyla yeni artışın bindirilecek olmasından başka, herhalde emeklileri mutlu edecek hiçbir şey yok.

Değerli arkadaşlarım, bir diğer konu, bunun içerisinde, yine aynı sigortalılardan, 2005 yılında, primlerinin yüzde 10 oranında artırılarak alınacağı belirtilmiş. Sayın Bakanımız komisyonda açıklamasını yaptı "yüzde 13,5'lik bir artış yapmamız gerekir; ama, onları düşünerek buraya çektik" dedi.

Değerli arkadaşlarım, Bağ-Kura ve SSK'ya, özellikle Bağ-Kura prim borcu olanlar, o borcun borcunu, borcun faizini, faizin faizini zaten ödeyemiyorlar. Onun için, borçlarda ödeme kolaylığı getirmek üzere yeni düzenleme yapıldı. Bugün faizlerini bile ödeyemedikleri için, kendileri bir an önce çözüm bekliyorlar ve Bağ-Kur da SSK da alacaklarını tahsil edemez konumda. Son günlerde -hepiniz belki şimdi yine tepki vereceksiniz; ama, ben merak ediyorum- SSK'nın aktuaryel dengeleri niye bozuldu; ne oluyor?! Acaba, AKP'li belediyeler, SSK prim borçlarını ödüyor mu; yoksa, birileri gizlice prim borçlarınızı ödemeyiniz deyip, sonra da burada kaynak yok diye feryat edelim mi diyorsunuz; onu da öğrenmek isterim.

HALİL AYDOĞAN (Afyon) - Konuyu saptırma!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, gerçekten, gecenin bu ilerleyen saatinde, zamanımı doldurmak istemiyor idim; yani, hazırlanış biçimi, komisyonda tartışma biçimi, Meclise indiriliş biçimi sakat olduğu gibi, emeklilere bakış açısı da son derece sakat, bir zamdan çok bir sadakayı andıran bu tasarının, emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi, yaşlılık aylığı alanlarımızı mutlu etmeyeceğini peşinen söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, belki, tekrar çıkmam; 2005 yılında, sevgi, huzur ve barışla birlikte dürüstlüğün tüm insanlığa egemen olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

AK Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubumuz adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yıllarını bu ülke için harcamış, devletin ve milletin hizmetinde bulunmuş, geçmişte seslerini hükümetlere duyuramamış emeklilerimizin maaşlarının iyileştirilmesi, sosyoekonomik düzeylerinin yukarılara çıkarılması amacıyla hükümetimizin yaptığı çalışmalar devam etmektedir.

Dün açıklanan asgarî ücretten sonra, bugün de, inşallah, burada, günün ekonomik şartları ve bütçe dengeleri gözetilerek Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur emeklilerimizin gelir ve aylıklarını da artıracağız.

Burada, Anamuhalefet Partimizin sözcüsü konuştu ve asgarî ücret üzerinde civciv, kuş örnekleri vermeye çalıştı. Tabiî ki, AK Parti, hiçbir zaman, böylesi ciddî konularda kesinlikle laubali bir davranışta bulunmaz. Hükümetimiz ve AK Partimiz, bu konuda ne söz vermişse ve bu konuda ne tür bir iyileştirme yapmayı taahhüt etmişse, elinden gelen azamî gayreti gösterir ve hatta, ekonomik programlarını, politikalarını bir tarafa bırakarak, mağdur kesimin rahatı ve huzuru için, o zam oranlarını, artış oranlarını sağlar.

Burada şunu ifade edeyim ki, kamuoyunda çok yanlış değerlendirildi; Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız için, asgarî ücretle ilgili sürpriz açıklayacak diye; sürpriz açıklama rakamsal olarak değildir, sürpriz açıklama sadece gün olarak ifade edilmiştir...

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Yapma yahu!..

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sen de inanmadığını söylüyorsun işte!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - ... ama, kamuoyunda bu, rakamsal bir noktaya çekilerek, onun üzerinde demagoji yapılmaya çalışılmaktadır; bunu da buradan düzeltmiş oluyorum.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - İnanmadığını söylüyorsun!..

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Sen inandın mı buna?..

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bana bakarak konuş!..

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Elbette, size bakarak konuşacağız; çünkü, sizin gözlerinize bakmazsak, siz de bizim gözlerimizi göremezseniz, ne demek istediğimizi anlayamazsınız.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Görmeden anlıyorum ben seni!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Dolayısıyla, bizim bakışlarımızdan ziyade, ne yaptığımız önemlidir.

Hükümetimiz, daha gelir gelmez, 2003 yılında, yıllardır ihmal edilmiş emeklilerimizin elinden tutmuş -demin Sayın Çetin'in ifade etmeye çalıştığı- pazaryerlerinde çürük domates, ıspanak, ezik pırasaları toplayan emeklimizin hayat seviyesini yükseltmek için, 75 000 000 Türk Lirası, 100 000 000 Türk Lirası seyyanen zam yapmıştır, artış sağlamıştır. Emeklilerimiz bu konuda oldukça memnun olmuştur; memnuniyetlerini, gelip, Grubumuzda Sayın Başkanımıza çiçek vererek, teşekkür ederek göstermişlerdir, bu memnuniyetleri devam etmiştir ve hâlâ, emeklilerimizin AK Partiye güveni, sevgisi devam etmektedir.

ERDAL KARADEMİR (İzmir) - Doğru söylüyorsun; artık, pazara gidemez hale geldiler.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Emekli, halkekmek kuyruğunda!..

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Elbette doğru söylüyorum; çünkü, yıllardır emekliler ihmal edilmiştir.

Şimdi, tabiî, biz 75 000 000, 100 000 000 verdiğimiz zaman da bağırıyordunuz, o zaman da yerinizde duramıyordunuz, o zaman da bu figanları ortaya koyuyordunuz; "yahu, bunları vereceksiniz de, kaynağınız nerede, nereden bulacaksınız" diyordunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İZZET ÇETİN (Kocaeli)- Kaynak bulmayan sizsiniz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)- Şimdi, sizin aklınız bunlara ermez, kolay değil!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Yapma yahu! "Aklınız ermez" filan... Ayıptır.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)- Doğrusu, aklınız erse, bu feryadı figanı yapmazsınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya)- Çok ayıp!

RASİM ÇAKIR (Edirne)- Milleti açlığa mahkûm ettiniz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)- Değerli milletvekilleri, hemen arkasından, yine, emeklilerimizin elinden tutmak için 2004 yılında yüzde 10, yüzde 10 artışlar yapılmıştır iki kademe, altışar aylık dilimler halinde; bunu da biliyorsunuz. Bunları yaparken, Türkiye'de enflasyon rakamlarının ne olduğunu, nerelere çekildiğini çok iyi bilirsiniz. Ben size hemen ifade edeyim: Bakınız, eğer 2003 yılında biz bu uygulamayı yapmasaydık, yani, TÜFE artışıyla maaş artışları devam ediyor olsaydı, onların o tarihte, 2003 Aralığında 315 619 000 TL almaları gerekecekti. Bizim uygulamamızla 332 051 000 TL almışlardır. 2004 Aralığına baktığınız zaman, 346 415 000 TL alacak iken, 400 797 000 TL almaktalar.

ERDAL KARADEMİR (İzmir)- Eskiden pazara gidiyorlardı, sayenizde gidemez hale geldiler.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)- Belki rakamları çok görmeyebilirsiniz; ama, bizim bu noktada yaptığımız iyileştirmeleri dikkate almak zorundasınız. Tabiri caizse, subasmanı olmayan bir inşaat üzerine biz katları yükseltiyoruz. Hem subasmanını çıkacağız, hem de katları ortaya çıkarıp binayı meydana getireceğiz.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir)- O binada oturulmaz!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla)- Böylesi bir derinlikteki, çukurdaki, yıllardır ihmal edilmiş, ezilmiş emeklimizin feryadına zamanında kulak tıkanacak, sırt dönülecek, ters dönülecek; şimdi, bizim bu uygulamalarımızdan sonra, tabiî ki, rakamlar yetersiz görülecek.

Yani, biz burada bunları söylerken, elbette, emeklilerimiz, çalışanlarımız da dahil herkes yeterli ücreti alıyor, bu memlekette çok huzur içerisinde, refah içerisinde demiyoruz. Bizim iki yıllık dönemimiz içerisinde ne yapıldığına bakarsanız, bu iki yıllık işaretin, gelecek yıllar için neyi ifade ettiğini de göreceksiniz.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Sayın Bakan o zaman da bakandı şimdi de bakan. O zaman da öyle veriyordu, şimdi de böyle veriyor. Çevir kazı yanmasın!..

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Şimdi, çevir kazı yanmasın hesabı yok burada.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Aynen öyle...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Burada, doğrular söyleniyor, gerçekler söyleniyor ve oranlar ortada.

Değerli arkadaşlarım, tabiî, bakınız, bu kanun tasarısıyla, bir iyileştirme daha yapılıyor.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Bu da mı sürpriz?!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bağ-Kurda prim oranları, biliyorsunuz ki, daha önceden TÜFE oranlarına göre artırılır ve bu artışlar -bir tarihte Bağ-Kur primi ödeyen değerli arkadaşlarım da var aranızda- her artış döneminde yüzde 60'lar, yüzde 70'ler oranında artış söz konusuydu.

Şimdi, bugün, Sayın Çetin de oradaydı, komisyonumuzda bulunan değerli Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız da oradaydı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Onlar değerli değil, aklı ermez onların, aklı ermez!..

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Efendim "aklı ermez" derken, bakınız, şimdi, şöyle...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Ayıp değil mi; aklı ermezmiş...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - TESK'in, yani, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun temsilcisi bir hanımefendi orada bulunuyordu. Orada, memnuniyetlerini ifade ettiler. Neyi ifade ettiler; şimdi, bu kanun gereği yüzde 13,4 oranında primlerin artırılması gerekirken, yine bu kanunda bir düzeltme yapıyoruz -daha doğrusu, bir düzenleme yapıyoruz- ve bu düzenlemeyle, prim oranlarındaki artış yüzde 10'dur. Yani, orada geri çekiş vardır. Bir tarihteki yüzde 60'ları, 70'leri, 80'leri görürken, şimdi, yüzde 10'lar mertebesinde artış.

Değerli arkadaşlarım, elbette, bunların, çok güzel, övünülmesi gereken ve ileriye doğru daha güzel iyileşmelerin temel taşları olduğunu görürsünüz ve inşallah, bu noktada iyileştirmeler devam edecek, emeklilerimizin daha güzel bir hayat sürmesi için önemli katkılar sağlanacak.

Dün açıklanan asgarî ücret noktasında da aynı şey söz konusudur. Uzun yıllar sonra ilk defa asgarî ücret yıllık olarak artırılmıştır. Daha önce, altışar aylık dilimler halinde artış yapılıyordu, şimdi, yıllık olarak, 1.1.2005 tarihinde artış yapılacak, yıl sonuna kadar devam edecek. Aynı şekilde, eğer, ekonomik dengelerde bir bozukluk, yani, enflasyon oranlarında sürpriz bir artış söz konusu olursa, daha doğrusu, beklenmedik bir artış söz konusu olursa, bu çerçevede, yine, hükümetimiz asgarî ücreti dikkate alıp o oranlarda iyileştirmeyi yapacaktır.

Yani, bunlarla şunu ifade etmeye çalışıyorum: AK Partimiz olarak, hükümetimiz olarak, çalışanların ve çalışıp da emekli olan insanların her zaman yanında olduğumuz için Anayasanın 2 nci maddesinde yerini bulan sosyal devlet ilkesinin içinin doldurulmasına önemli bir gayret göstermekteyiz. Bu çerçevede yapılanlar ortada; ben, gecenin bu saatinde sözü fazlaca uzatmak istemiyorum, burada noktalamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, hatip, sözünü geri alsın!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - İki gün sonra yeni bir yıla...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Gecenin bu saatinde size destek vereceğiz burada, bize "aklınız ermez" diyeceksiniz! Ayıp!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Hüseyin Bey, sözünüzü geri alın...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Şimdi, yani, ben...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kötü söz sahibine aittir!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Benim kastım, sizin aklınızın ermediği noktasında değil. Yani, o anda...

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Kıvır... Kıvır...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Çevir... Çevir...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Şimdi bu söze karşı ne demem lazım Sayın Çetin?! Yani, bu söze karşı ne demem lazım?! Gecenin bu saatinde bir şeyler söylemek istemiyorum. Yani, hazır...

TUNCAY ERCENK (Antalya) - Ya söylemeyeceksin, söylediysen de kıvırtmayacaksın. Kıvırtacaksan o sözü ağzından çıkarmayacaksın!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Söylemek istemiyorum... Şimdi siz çıkacaksınız burada "kuş çıkacak, civciv çıkacak" diye konuşacaksınız; ama, benim söylediğimden alınacaksınız. Yok öyle şey! Kusura bakmayın...

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Kastı o değil...

RASİM ÇAKIR (Edirne) - Delikanlı olacaksın!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Ağzınızdan çıkan sözleri siz bilirseniz, bizim de kastımızın ne olduğunu, ne olmadığını çok iyi anlarsınız.

HÜSEYİN BAYINDIR (Kırşehir) - Ne söyleyeceksen çabuk söyle! Kırk yıllık bakanlık, getirip getirip kanun çıkarıyorsunuz. Hepiniz aynısınız; ANAP'ı da MHP'si de...

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bizim bu kanundaki acelemiz, bayram öncesi emeklilerimizin cebine beş on kuruş daha fazla koyabilmektir.

Ben hepinize teşekkür ediyorum. Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Tanrıverdi, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım buyurun.(AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum; konuşmamı olabildiğince kısa tutma gayreti içerisinde olacağım.

Değerli arkadaşlar, huzurunuza getirmiş olduğumuz tasarı iki değişikliği öngörüyor. Birincisi, Bağ-Kurluların 2005 yılında prim artış oranlarıyla ilgili bir düzenlemedir. Hepinizin yakinen bildiği gibi, Bağ-Kur prim oranlarındaki artış, TÜFE ve gayri safî yurtiçi hâsıladaki gelişme oranına göre tespit edilmektedir. Bu iki parametreye göre önümüzdeki yıl uygulanacak artış oranı yüzde 13,4'tür. Ancak, enflasyondaki düşüş ve Bağ-Kurlularımızın özellikle küçük esnaf olmaları hasebiyle, hükümet olarak bu yüzde 13,4'lük artış oranını yüksek bularak, 2005 yılında uygulanacak oranı yüzde 10 olarak tespit ettik ve bu şekilde huzurunuza getirdik. Biz Hükümete ilk geldiğimizde yüzde 40'lar seviyesinde olan prim artış oranının iki yıl sonunda yüzde 10'luk gibi bir artış oranına gelmesi hepimiz açısından sevindiricidir diye düşünüyorum.

İkinci husus Bağ-Kur ve SSK emeklilerimizin, yine, aylıklarının artışlarıyla ilgilidir. O konudaki yasal sistem de şu şekildedir: Bağ-Kurlularımız ve SSK'lıların emekli aylıkları bir önceki ay gerçekleşen TÜFE oranında artırılmaktadır. Biz, 2003 yılında, bu şekilde, TÜFE artışına göre bir ayarlama yaptığımızda emeklilerimize yapılacak zammın çok düşük olduğunu gördük ve hepinizin bildiği gibi -belki İzzet Bey yine "dönüp dolaşıp 75 000 000-100 000 000'a geliyorsunuz" diyecek; doğrudur; bu, emeklilerimize son yıllarda verilen en büyük zam miktarıdır- TÜFE'ye göre zam yapmış olsaydık -Hüseyin Bey de ifade etti- 2004 yılı aralık ayında 346 000 000 lira olacaktı SSK'lı emeklimizin aylığı; oysa, şu anda, asgarî SSK emekli aylığı 400 000 000 liradır. Buradan da bu farkı görüyoruz.

Düzenlememiz neyi getiriyor; burada, değerli arkadaşlarım, özellikle asgarî ücretin altında emekli aylığı ve gelir alanları koruma içgüdüsüyle hareket ederek, onlara biraz daha oransal olarak fazla artışı öngördük. Şöyle arz edeyim: Gelir ve aylıkları 200 000 000'un veyahut da 200 Yeni Türk Lirasının altında olan kişilere 2005 yılı ocak ayında yüzde 8 ve temmuz ayında yüzde 8 olmak üzere kümülatif yüzde 16,6; yine, gelir ve aylıkları 200 000 000 ile 318 000 000 arasında olan kişilere yüzde 7, yüzde 7 ve bunun üzerinde gelir ve aylık alan emeklilerimize ise ocakta yüzde 6 ve temmuzda yüzde 6 olmak üzere yüzde 12,4 oranında bir artışı öngörüyoruz. Yüce Meclisimiz bunu onayladığı takdirde, Sosyal Sigortalar Kurumunda ortalama aylık, şu anda mevcut olan 442 488 000 lira, ocakta 468 756 772 liraya, yani 442,49 Yeni Türk Lirasından, ocakta 468,76 Yeni Türk Lirasına, temmuzda da 496 Yeni Türk Lirasına ulaşmış olacaktır.

Bağ-Kurlularımız için, esnaflarımız için ise şöyle bir düzenlemeyi öngördük: 1 inci ilâ 6 ncı basamaklarda bulunanların aylıklarında, 2005 Ocak döneminde yüzde 8, temmuz döneminde yüzde 8; 7 ilâ 12 nci basamakta bulunanların aylıklarında ise, 2005 Ocak döneminde yüzde 7 ve temmuzda yüzde 7; 13 ve yukarısı basamaklardan gelir ve aylık alanlara ise, ocak ve temmuzda yüzde 6'şar olmak üzere, bir artış oranı öngördük.

Tarım sigortalılarımız için ise, 1 ilâ 12 nci basamakta bulunanlar için ocakta yüzde 8, temmuzda yüzde 8; 13 ilâ 24 üncü basamaklarda bulunanlara ise, yüzde 7'şer olmak üzere, bir artış oranı öngördük. Burada, bu yapılan artışlarla gelinen noktanın ayrıntılarına girmeyeceğim; bu, önümüzdeki liste açıklandıktan sonra, hepimizin malumu olacak, şu anda da hesaplanabilir bir rakam.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu artış oranları, Hükümetimiz bütün imkânlarımızı zorlayarak -Sayın Başbakanımızın talimatı, Hazineden sorumlu  Sayın Bakanımızın ve Sayın Maliye Bakanımızın da büyük destekleri neticesi- bu noktaya geldik. Hepimizin gönlü arzu eder ki, Hükümet olarak, iktidar olarak, muhalefet olarak, emeklimize, Bağ-Kurlumuza, SSK'lımıza daha fazla artış yapalım; ancak, şu gerçeği hepimizin bilmesi lazım değerli arkadaşlar: Bu sosyal güvenlik kuruluşları, sigortacılık mantığı içerisinde işletilen kuruluşlardır; yani, kendi mantıkları içerisinde topladıkları primlerle, hem giderlerini karşılaması lazım hem de sistem içerisinde bulunan vatandaşların emekli aylıkları artışının yapılması lazım; ancak, bizim sistemimiz, çok uzun yıllardır böyle bir imkândan yoksundur ve şunu da açık ifade edeyim ki, bizim sosyal güvenlik kuruluşlarımızda bir fon birikimi olmadığı zaman, bu fonda bir nemalanma olmadığı zaman, biz, her bütçe yılında bu emeklilerimizin aylıklarını tartışırız. İşte, 2005 yılında huzurunuza getireceğimiz sosyal güvenlik reform tasarısında bu mantık yatmaktadır. İnşallah, bunu Yüce Meclisin katkılarıyla yasalaştırdığımız zaman oluşacak fonların nemalandırılması suretiyle, emeklilerimizin daha fazla imkâna kavuşması, belki ikinci ayak dediğimiz bir emeklilik sisteminin de, tüm emeklilik sisteminde devreye sokulmasıyla emeklilerimize daha rahat bir nefes aldırmayı amaçlıyoruz; ama, şunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki, Hükümet olarak, salt ekonomik politikaları uygulamakla kalmıyoruz; bunun yanında, sosyal politikaları da, bütçenin, sıkı malî disiplinin vermiş olduğu imkânlar içerisinde uyguluyoruz; iki üç yıldır bunu ispat etmeye çalıştık. Haa, gönlümüzden geçen daha fazlasını vermektir; ama, bu manada da hiçbir zaman popülist bir anlayış içerisinde olmadık. Kahraman olmak, popülist olmak çok kolaydır; ama, yıllardır içinde olduğumuz kısır döngüye hep beraber dönersek, emekli için de yazık olur, diğer çalışanlarımız için de yazık olur diye düşünüyorum.

Gecenin ilerlemiş saatinde fazla zamanınızı işgal etmek istemiyorum. Yasa tasarısının bir an önce görüşülmesi konusunda büyük gayret gösteren Değerli Komisyon Başkanımıza, komisyon üyelerimize, her iki parti grubumuza, Değerli Başkanlık Divanına ve siz değerli milletvekillerine çok teşekkür ediyorum. Yapmış olduğumuz bu düzenlemenin, çalışanlarımıza, emeklilerimize hayırlı olmasını ve güle güle harcamalarını diliyor; 2005 yılının da, ülkemize hayırlar ve esenlikler getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

SOSYAL SİGORTALAR KANUNU, TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNU, ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KANUNU İLE TARIMDA KENDİ ADINA VE HESABINA ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KANUNU KAPSAMINDA ÖDENEN GELİR VE AYLIKLARDA 2005 YILINDA YAPILACAK ARTIŞLAR HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1. - 2005 yılı Ocak ayı ödeme dönemi ile 2006 yılı Ocak ayı ödeme dönemi arasında, 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre:

a) Bağlanan gelir ve aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler, 2004 yılı Aralık ayı ödeme dönemi itibariyle dosya bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla;

1) 200 000 000 TL  ve altında gelir ve aylık alanlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 8, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre

% 8 oranında,

2) 200 000 001 TL ile 318 233 475 TL arasında gelir ve aylık alanlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 7, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre % 7 oranında,

3) 318 233 475 TL ve üzerinde gelir ve aylık alanlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 6, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre

% 6 oranında,

Artırılarak ödenir.

b) 2005 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerine bağlanacak aylıklar, 506 sayılı Kanunun 55, 61, 67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2005 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık tutarları, yukarıdaki (a) bendinde belirtilen gelir/aylık miktarı ile mukayese edilmek suretiyle artırılır.

c) İş kazaları ile meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2005 yılının birinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir yukarıdaki (a) bendinde belirtilen miktarlarla mukayese edilerek 2005/Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerinde artırılır. Son takvim ayı 2005 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir yine yukarıda (a) bendinde belirtilen miktarlarla mukayese edilerek 2005 yılı Temmuz ödeme dönemi itibariyle artırılır. Ancak bunlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış uygulanmaz.

d) Bağlanan gelir ve aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki (b) ve (c) bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve aylıkların artırılmasında, 506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2005 yılında malûllük veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre 2005 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2005 ile aylık başlangıç tarihi arasında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına giren son takvim ayı 2005 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında 506 sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin; buyurun.(Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel kürsüye çıkmayacağımı söylemiştim, AK Parti Grubundan gelen alkışlar onun için olsa gerek; ama, düzeltilmesi gereken birkaç nokta var, onları açıklığa kavuşturacağım; onun için huzurunuzdayım; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, her şeyden önce kötü söz söyleyene aittir; yani bir sayın milletvekilinin buraya çıkıp "sizin aklınız ermez" sözünü bu kürsüden geri almasını beklerdik, hatadan dönmek büyüklüktür. Arkadaşımızın bu sözü, düzeltilmeye matuf bir sözdür; ısrarı, kendi kişiliğini ortaya koymaya yönelik bir şey; bunu düzeltmesini beklerdim Sayın Tanrıverdi'den. Gerçekten, birbirimize hakaret etmeye gerek yok, bu Yüce Meclis çatısı altında bulunan herkesin aklı eriyor ki, buraya süzülerek, seçilerek gelmişler. Kaldı ki, Sayın Tanrıverdi de, ben de, çalışma yaşamımın otuz yılını, seçimle gelerek ve buradan ekmek yiyerek sürdürmüş bir arkadaşınızım; üstelik de malî müşavirlikten tutun, değişik yöneticilik görevlerinde de bulundum, pek çok arkadaşım da böyle; bizim aklımız çok iyi eriyor, halkı kandırdığınız gibi bizi kandıramamanın sıkıntısı, sizi böyle feryat etme noktasına getiriyor! (AK Parti sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Senin şu lafın yerinde mi yani?!

İZZET ÇETİN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, 75 000 000 ve 100 000 000 liralar, açıklanması gereken... Yani, 2003 yılında, emeklilere en çok zammı biz verdik dediğiniz zammın öyküsünü kısaca sizlere anımsatmak için söz aldım.

57 nci hükümet döneminde, dönemin Başbakanı Sayın Ecevit memurlara 2002 yılında bir artış yapmış ve eğer yılsonunda işçi ve Bağ-Kur emeklilerine verilen zam memur emeklilerinin altında kalırsa, bunun, 1 Ocaktan geçerli olmak üzere Bağ-Kur ve SSK emeklilerine de yansıtılacağını hüküm altına almıştı. Devlette süreklilik esastır. Siz iktidara geldiniz, o iki ay içerisinde, 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra -hatırlamanız için söylüyorum- emekliler feryat etmeye başladı, bizim zamlarımızı uygulayın diye.

AHMET YENİ (Samsun) - Parayı biz verdik...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Parayı önceki hükümet hüküm altına almıştı; siz, bir hükmü uyguladınız.

İkincisi, siz, 2003 yılında TÜFE...

AHMET YENİ (Samsun) - Parayı vermek önemli...

İZZET ÇETİN (Devamla) - Sayın Yeni, otomatik laf atma makinesi gibisin maşallah, kutluyorum seni!

Şimdi, 2003 yılında, yıl boyunca 75 000 000 ve 100 000 000 liralar peşinen aylıklara yansıtıldı; ama, sene sonuna doğru düşen bir seyir izlemişti. Biraz evvelki konuşmamda da açıkladım; eğer emeklilerin feryadı ve bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak ısrarlı takibimiz olmasa, 75 000 000 ve 100 000 000 lirayı emekli maaşlarına yansıtmayacaktınız. Bunun bir kere düzeltilmesini istiyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, ikinci bir düzeltme -TÜFE deyince aklıma geldi- emekliler 1999 yılı ağustos ayında yapılan SSK reformundan sonra, sözümona reformdan sonra, 1 Ocak 2000'den itibaren maaş artışlarını TÜFE oranında almaya başlamışlardı ve aylık ödeme süresi de ayın 20'sine doğru kaydırıldığı için, 20 günlük bir farkları nedeniyle alacakları oluştuğu iddiasıyla yargıya başvurdular ve yargıda birkaç karar lehlerine çıktı; ama, her ne hikmetse, emeklilerin TÜFE farklarıyla ilgili, Sayın Bakanımız "Yargıtay aleyhlerine karar verdi" deyince... Tabiî, yargıya olan güven de toplumda iyice sarsıldı. 1995 yılında, ben de çok haklı olduğum bir davada, ikinci yarıyıl zamları meselesinde, Türkiye'deki bütün yerel mahkemelerde davayı kazanmıştım, bütün yerel mahkemeler kararda direnmişlerdi; ama, o günkü siyasal iktidarın yargı üzerindeki müdahalesiyle, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda o davayı çoğunluk kararıyla kaybetmiştik. Şimdi de, "emeklilerin TÜFE farkları 1,2 katrilyon liraya çıkıyor, bunun altından kalkamayız, yargıda hak etsinler de ödeyelim" denildi. Yargıda lehlerine çıktı; ama, bugüne kadar hâlâ ödemediniz. Emeklilere bakış açınızı, TÜFE'ye yaklaşımınız bile ortaya koymaya yetiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, maddedeki düzenlemeleri okuyanınız olmadı; çünkü, biraz evvel dağıtıldı. Birtakım kanunlara atıflar da yapılıyor, bu nedenle, anlamak da pek mümkün değil; ama, anlaşılır bir yönü var; demek ki, emeklilerin içerisinde, dul ve yetimlerin içerisinde 200 000 000 liranın altında maaş alan var, 300 000 000 liranın altında maaş alan var, 300 000 000 liranın üzerinde maaş alan var. SSK'da en yüksek emekli maaşı, şu anda 710 000 000 lira; ki, onlar da 2000 yılından sonra emekli olanlar. 2000 yılından önce emekli olanlarda en yüksek maaş 500 000 000 lira dolayında. Bağ-Kurda durum daha vahim, emekli, dul ve yetimlerde daha vahim. Onun için, maddeyle ilgili önerge verdik, 100 YTL verilsin dedik. Yani, emeklilere, onların dul ve yetimlerine 100 000 000 lira zam yapılması, herhalde Türkiye Cumhuriyeti bütçesini allak bullak etmez. Kaynak bulmak o kadar zor değil. Sağ olsun, Maliye Bakanımız  şu anda burada yok; ama  "para isteyen bana gelsin" diyor, bu para hükümette var. Bu bir siyasî tercih meselesidir. Yani, siz, ya bir avuç mutlu azınlığı, çıkar çevrelerini, medya patronlarını himaye edeceksiniz ya da toplumun emeğiyle, alınteriyle geçinen kesimlerini. Tercih sizin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Terbiyesizlik yapmayın!

SALİH KAPUSUZ (Ankara) - Sayın Çetin, oldu mu şimdi?!

İZZET ÇETİN (Kocaeli) - Bana "hadi, ancak gidersin" diyor!

MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Kendine mi alındın? Alındıysan alın!

BAŞKAN - Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

  Görüşülmekte olan 727 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "200 000 000 TL" ile "200 000 001 TL" ibarelerinin "200 YTL", "318 233 475 TL" ibarelerinin ise "318 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Salih Kapusuz

Nusret Bayraktar

Recep Yıldırım

 

Ankara

İstanbul

Sakarya

 

Mustafa Çakır

Mustafa Duru

Zülfü Demirbağ

 

Samsun

Kayseri

Elazığ

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 727 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi "a" bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Bağlanan gelir ve aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi edici ödemeler 2005 yılı ocak ayı ödeme döneminden itibaren 100 YTL seyyanen artırılarak ödenir."

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

İzzet Çetin

Yavuz Altınorak

 

Malatya

Kocaeli

Kırklareli

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

Gökhan Durgun

Osman Özcan

 

Antalya

Hatay

Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

2005 yılı için öngörülen enflasyon yüzde 8, büyüme ise yüzde 5 olarak tespit edilmiştir. Emeklilere yapılmak istenen maaş artışı ise, enflasyon hedefi artı büyüme rakamlarının çok çok altındadır.

Bağ-Kur ve SSK emekli aylıkları ortalaması, bugün için açlık sınırının çok altında ve üstelik, kendi içinde de adaletsizdir. Yapılması gereken, intibak yasalarını bir an önce çıkarıp, bu adaletsizliği gidermektir.

Emekli aylıklarına yapılacak yüzde 6-7'lik artışlar, emekliler tarafından da tepkiyle karşılanmaktadır; çünkü, hükümetin enflasyonu ile halkın mutfağındaki enflasyon çok farklıdır.

Ayrıca, emekliler gelirlerinin tamamını harcayarak yaşamlarını sürdürme uğraşındadırlar. Bu da onların vergi yükünün çok ağır olduğunu gösterir. Bütçede de belirlenen vergi gelirlerinin yüzde 73'ünün dolaylı vergilerden oluştuğu ortadadır. Daha dün, Ankara Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma yüzde 33,3 zam yapmıştır. Emeklilerin geçim sıkıntısını bir ölçüde de olsa azaltmak ve maaş makaslarını daraltmak, düşük maaşlarını biraz olsun korumak amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 727 sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "200 000 000" TL ile "200 000 001 TL" ibarelerinin "200 YTL", "318 233 475 TL" ibarelerinin ise "318 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıda yer alan malî tutarların YTL türünden ifade edilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE  2. - 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanuna göre aylık alanların  2004 yılı Aralık ayı ödeme döneminde ödenen aylıkları, aylık ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere, 1-6 basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 8 ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 8 oranında,  7-12 basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 7 oranında ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre  % 7 oranında, 13 ve daha yukarı basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 6 oranında ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 6 oranında artırılarak, 2926 sayılı Kanuna göre aylık alanların  2004 yılı Aralık ayı ödeme döneminde ödenen aylıkları aylık ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere,1-12 basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 8 ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 8 oranında, 13 ve daha yukarı basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 7 oranında ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 7 oranında artırılarak ödenir.

2005 yılında bağlanacak aylıklar 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ve gösterge tutarları esas alınarak hesaplanır  ve bu şekilde hesaplanan aylık önce 22.1.2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin (a) bendine göre artırılır ve bulunan tutar ayrıca birinci fıkra hükmüne göre artırılarak ödenir.

1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamında sigortalı olanlara yapılacak sosyal sigorta yardımlarını ve yönetim giderlerini karşılamak üzere sigortalılardan alınacak primlere esas olan ve 2004 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 2005 yılında % 10 oranında artırılarak uygulanır.

1479 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin ikinci cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü 2005 yılı içinde uygulanmaz.

1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamında 1.1.2005 tarihinden sonra bağlanacak malûllük, yaşlılık ve ölüm aylıkları 8.1.2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanuna göre sosyal destek ödemeleri eklenerek hesaplanır ve ödenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 727 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre; malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların 2004 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları aylıklar, aylık ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere 2005 yılı ocak ayından itibaren bir önceki aya göre 100 YTL artırılarak ödenir.

 

İzzet Çetin

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Yavuz Altınorak

 

Kocaeli

Malatya

Kırklareli

 

Hüseyin Ekmekcioğlu

 

Osman Özcan

 

Antalya

 

Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların aldıkları aylıklar son derece düşük ve sosyal devlet anlayışından uzaktır. % 8 ve % 7'lik artışlar 20-30 YTL'lik artışa tekabül etmektedir. Malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların aylıklarına 100 YTL artırılması bile onları açlık sınırının altında aylık almaktan kurtaramayacak, ama, bir nebze de olsa rahatlatacaktır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni yılın, sizlere, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenabı Hakktan niyaz ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Aralık 2004 Perşembe günü, yani bugün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 01.30