DÖNEM
: 22 CİLT : 71 YASAMA YILI : 3
T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ
44 üncü Birleşim
29 Aralık 2004 Çarşamba
İ
Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa
I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR
III. -
YOKLAMA
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç'ın,
Divriği İlçesinin sorunları ile Divriği Ulu Cami ve Şifahanesinin durumu ve
restorasyon ihtiyacına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı
Erkan Mumcu'nun cevabı
2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'nun, bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına vize uygulamaları ile bu nedenle
yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın
cevabı
3.- Kütahya Milletvekili Alaettin
Güven'in, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının 68 inci
yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan
Mumcu'nun cevabı
B) Tezkereler ve Önergeler
1.- Avrupa-Akdeniz Parlamenter
Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak
üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/726)
2.- Parlamentolararası Birlikte Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/727)
3.- Yolsuzlukla Mücadele Kanunu
Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması
amacıyla, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/728)
4.- Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Oman'a
yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/729)
5.- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Belçika'ya yaptığı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/730)
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) Öngörüşmeler
1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu
ve 63 milletvekilinin, İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek
amacıyla sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde
usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini
zamanında yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi
(9/11)
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.- İstanbul Milletvekili Algan
Hacaloğlu'nun, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in, konuşmasında, farklı
görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle konuşması
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
1.- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (Kamu
İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
2.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk
Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına
Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725)
4.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım
İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005
Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727)
VIII.-
ÖNERİLER
A) Danişma Kurulu Önerılerı
1.- Gündemdeki sıralama ile çalışma
saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
IX.-
SORULAR VE CEVAPLAR
A) Yazili Sorular ve Cevaplari
1.- İzmir Milletvekili Yılmaz KAYA'nın,
eski görevleri nedeniyle makam aracı ve şoför tahsis edilen siyasetçi ve
bürokratlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın
cevabı (7/3849)
2.- İstanbul Milletvekili Emin ŞİRİN'in,
Alaaddin Çakıcı'nın (9/40,41) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu raporunda yer
alan ifadesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Cemil ÇİÇEK'in
cevabı (7/4011)
3.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Lüleburgaz-Ahmetbey Ziraat Bankası şubesinin
kapatılma nedenine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı
(7/4278)
4.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Spor Toto Teşkilât Müdürlüğü tarafından piyasaya sürülen bir şans oyununa ve
alınan vergiye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4284)
5.- Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL'in,
organ bağışı konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4317)
6.- Antalya Milletvekili Osman ÖZCAN'ın,
Antalya yüzme havuzu inşaatına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN'in cevabı (7/4334)
7.- Kırklareli Milletvekili Mehmet S.
KESİMOĞLU'nun, Kırklareli-Babaeski-Alpullu Ziraat Bankası şubesinin
kapatılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Ali BABACAN'ın cevabı (7/4371)
8.- Iğdır Milletvekili Dursun AKDEMİR'in,
Türkiye Cumhuriyeti ile Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasında imzalanan mutabakat
zaptına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad TÜZMEN'in cevabı (7/4385)
9.- Ordu Milletvekili İdris Sami
TANDOĞDU'nun, Ordu-Aybastı İlçesinin diyaliz makinesi ihtiyacına ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Recep AKDAĞ'ın cevabı (7/4387)
I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 11.00'de açılarak
iki oturum yaptı.
27.12.2004 tarihli gelen kâğıtlarda
yayımlanan 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden,
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 3 üncü sırasına alınmasına; 29.12.2004 Çarşamba günkü
birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ve Genel Kurulun 14.00-23.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
kabul edildi.
Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:
2005 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler Bütçe Kanunu Tasarıları ile 2003 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeli
İdareler ve Kuruluşlar Kesinhesap Kanunu Tasarılarının (1/897; 1/898; 1/878,
3/669, 1/879, 3/670) (S. Sayıları: 706, 707, 708, 709) görüşmeleri tamamlandı;
elektronik cihazla ayrı ayrı yapılan açıkoylamaları sonucunda, kabul edilip
kanunlaştıkları açıklandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bütçenin
kabulü nedeniyle Genel Kurula hitaben teşekkür konuşması yaptı.
29 Aralık 2004 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 17.18'de son verildi.
|
|
Bülent
Arınç |
|
|
|
Başkan |
|
|
Ahmet
Küçük |
|
Ahmet
Gökhan Sarıçam |
|
Çanakkale |
|
Kırklareli |
|
Kâtip Üye |
|
Kâtip Üye |
No. : 54
II. - GELEN KÂĞITLAR
29 . 12 . 2004
Çarşamba
Raporlar
1. - Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Tokat Milletvekili Feramus Şahin'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/308) (S.Sayısı: 542'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004)
(GÜNDEME)
2. - Erzurum Milletvekili Mustafa Ilıcalı ile
Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün
Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve
Malatya Milletvekili Muharrem Kılıç ve 7 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Raporlara İtirazı (3/343) (S.Sayısı: 557'ye 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
3. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun
Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair
Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü
Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/344) (S.Sayısı: 558'e 1 inci Ek) (Dağıtma
tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
4. - Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Ankara Milletvekili İsmail Değerli'nin
İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/349) (S.Sayısı:
562'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
5. - Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe'nin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/365) (S.Sayısı: 566'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi:
29.12.2004) (GÜNDEME)
6. - Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen'in Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Kocaeli Milletvekili Mehmet Sefa
Sirmen'in İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/379) (S.Sayısı:
569'a 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
7. - Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine
Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4
Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/405)
(S.Sayısı: 575'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
8. - Siirt Milletvekili Öner Gülyeşil'in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve
4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/406)
(S.Sayısı: 576'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
9. - Ağrı
Milletvekili Naci Arslan'ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine
Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Ağrı Milletvekili Naci Arslan'ın İçtüzüğün
133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/456) (S.Sayısı: 590'a 1 inci Ek)
(Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
10. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/457) (S.Sayısı:
591'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
11. - Düzce Milletvekili Fahri Çakır'ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora
İtirazı (3/462) (S.Sayısı: 592'ye 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
12. - Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Zonguldak Milletvekili Nadir
Saraç'ın İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/463) (S.Sayısı:
593'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
13. - İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın
Milletvekilliği Sıfatının Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre
Rapora İtirazı (3/464) (S.Sayısı: 594'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004)
(GÜNDEME)
14. - Çanakkale Milletvekili İbrahim
Köşdere'nin Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının Sona
Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporu ve Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık
ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Rapora İtirazı (3/465)
(S.Sayısı: 595'e 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004) (GÜNDEME)
15. - Siirt Milletvekili Recep Tayyip
Erdoğan, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Mustafa Açıkalın ve İdris Naim Şahin
ile Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan'ın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Kovuşturmanın Milletvekilliği Sıfatının
Sona Ermesine Kadar Ertelenmesine Dair Raporları ve Bursa Milletvekili Mehmet
Küçükaşık ve 4 Milletvekilinin İçtüzüğün 133 üncü Maddesine Göre Raporlara
İtirazı (3/466) (S.Sayısı: 596'ya 1 inci Ek) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004)
(GÜNDEME)
16.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ve 19
Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi;
İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 17
Milletvekilinin; 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanununun 81 inci Maddesinin Son Fıkrasının Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Kütahya Milletvekili Soner Aksoy ile Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan'ın; Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında
Kanun ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/355, 2/344, 2/354) (S.Sayısı: 724) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004)
(GÜNDEME)
17. - Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında
Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727) (Dağıtma tarihi: 29.12.2004)
(GÜNDEME)
Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri
1. - Iğdır Milletvekili
Dursun AKDEMİR'in, Başbakanlık, bakanlıklar ve bağlı kuruluşlarına yapılan
atamalara ve ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4105)
2. - Ankara Milletvekili
Eşref ERDEM'in, son bir yıl içinde yapılan görevden almalar ve atamalar ile
bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4108)
3. - Kırklareli
Milletvekili Mehmet S. KESİMOĞLU'nun, sulama kanallarını kullanan çiftçilere
farklı fiyat tarifesi uygulanmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4118)
4. - Manisa Milletvekili
Nuri ÇİLİNGİR'in, Manisa'da yapılacak baraj ve gölet çalışmalarının ne zaman başlayacağına
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/4119)
5. - İstanbul
Milletvekili Emin ŞİRİN'in, Türkiye'ye gümrük muafiyeti ile sokulan ürünlerin
denetimine ve gümrük dışı satış mağazalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4120)
6. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, TMSF bünyesine alınan Antalya'daki bir
otele ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4122)
7. - Antalya Milletvekili
Tuncay ERCENK'in, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısının yaptığı iddia
edilen bir görüşmeye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4124)
8. - Denizli Milletvekili
Ümmet KANDOĞAN'ın, yurt dışında yaşayan gençleri zararlı alışkanlıklardan uzak
tutmak amacıyla yapılacak çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4125)
9. - İzmir Milletvekili
Muharrem TOPRAK'ın, uyuşturucu kullanma yaşının düşmesine karşı alınacak
önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4126)
10.- Ardahan Milletvekili
Ensar ÖĞÜT'ün, Hazine ve kamu vakıflarına ait arazilere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4127)
11. - Adana Milletvekili
Kemal SAĞ'ın, taksici esnafının trafik sigortası yükümlülüğüne ilişkin Devlet
Bakanından (Ali BABACAN) yazılı soru önergesi (7/4135)
12. - Denizli
Milletvekili Ümmet KANDOĞAN'ın, kapkaç olaylarına karşı alınacak tedbirlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4136)
13. - Nevşehir
Milletvekili Mehmet ELKATMIŞ'ın, Nevşehir'e Jandarma Bölge Komutanlığı kurulup
kurulmayacağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4138)
14. - Adana Milletvekili
Recep GARİP'in, silahsızlanmaya yönelik çalışmalara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4139)
15. - Kocaeli
Milletvekili İzzet ÇETİN'in, Türkiye Emekliler Sendikasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4140)
16. - Muğla Milletvekili
Ali ARSLAN'ın, polisin toplumsal olaylarda biber gazı kullanmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4141)
17. - İstanbul
Milletvekili Güldal OKUDUCU'nun, trenlerde meydana gelen kapkaç olayları ve
alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4153)
18. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığının ve bağlı bazı kurumların
müsteşar, başkan ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4164)
19. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığına bağlı bazı kurumların başkan
ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4167)
20. - İstanbul
Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU'nun, Bakanlığına bağlı bazı kurumların müsteşar
ve genel müdürlerinin aylık gelirlerine ilişkin Devlet Bakanından (Ali BABACAN)
yazılı soru önergesi (7/4169)
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati:14.00
29 Aralık 2004 Çarşamba
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşimini açıyorum.
Toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce, üç
sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.
Konuşma süreleri 5'er
dakikadır. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin konuşma süresi 20
dakikadır.
Gündemdışı ilk söz,
Divriği İlçesinin sorunları ve Divriği Ulu Camiyle ilgili söz isteyen Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'a aittir.
Sayın Kılıç, buyurun.
IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) Gündemdişi Konuşmalar
1.- Sivas
Milletvekili Osman Kılıç'ın, Divriği İlçesinin sorunları ile Divriği Ulu Cami
ve Şifahanesinin durumu ve restorasyon ihtiyacına ilişkin gündemdışı konuşması
ve Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
OSMAN KILIÇ (Sivas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz temmuz-ağustos döneminde
ziyaret etme fırsatını bulduğum ecdat yadigârı, 1985 yılında Birleşmiş
Milletler UNESCO Kültür Komitesi tarafından dünya mirası kapsamında koruma
altına alınan, yedi dünya harikasından biri kabul edilen, Anadolu Selçuklu
mimarîsinin başeseri sayılan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesinin durumu ve
restorasyon ihtiyacı hakkında duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak üzere
gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, 2005 malî yılı bütçesinin
aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor; sözlerime başlamadan önce Yüce
Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
Çeşitli uygarlıklara
sahne olan Divriği'ye Türkler Malazgirt Savaşından sonra yerleşmişlerdir.
Sultan Alparslan'ın komutanlarından Mengücek Gazi, Erzincan-Kemah ve Divriği'yi
alarak Mengücekoğulları Devletini kurmuştur. Mengücekoğulları, zengin maden
yataklarına sahip olan bu bölgeyi, demir işletmeciliği yapmak suretiyle bir
ticaret ve kültür merkezine dönüştürmüşlerdir. 1 280 metrekare alana sahip olan
Divriği Ulu Cami Ahmed Şah tarafından, 768 metrekare olan Darüşşifa ise Behram
Şah'ın kızı Melike Turan Melek tarafından, 1228 yılında, yan yana
yaptırılmıştır. Bu külliye, sahip olduğu özellikleri itibariyle, ya ilk olması
veya teklik yönüyle bilinir. Darüşşifanın iç ve dış kapısındaki kadın-erkek
figürlerinin, erkekle birlikte kadının toplum idaresindeki yerine yaptığı vurgu
dikkate şayandır.
Darüşşifa hakkındaki
genel kabul, akıl hastalarının tedavisi amacıyla kullanıldığıdır. Ruh
hastalarının tedavisinde su sesinin ve musikinin kullanıldığı, avluiçi
şadırvanlarından anlaşılmaktadır. Bu tıp merkezi olarak kullanılan Darüşşifa
hakkında verilen bilgiler, o devirde toplumun tıbbî yönden seviyesinin
yüksekliğini göstermektedir. Keza, Darüşşifanın kapısında, farklı inanç
sembollerinin, kadın-erkek figürlerinin kullanılışı, sekizyüz yıl önce
"hangi inanca sahip olursanız olun, ister kadın ister erkek olun, bu
hastanede tedavi olmanız için insan olmanız yeterlidir" mesajını
vermektedir. Bu evrensel mesajı, ecdadımız, tüm dünyaya bu eser vasıtasıyla
ilan etmiştir.
Camiin birbirinden güzel,
birbirinden farklı üç kapısı, Türk-İslam sanatının Anadolu'daki en güzel ve ilk
örneklerinden birini oluşturmaktadır. Kale kapısının ihtişamlı ve heybetli
görünümü, çarşı kapısındaki motiflerin ince bir ruhla işlenmesi, şah kapısındaki
işlemelerin zarif ve sade oluşu, yapılışından bugüne yıllar boyu hep aynı
mesajı taşımaya devam etmektedir; bu eseri yapanların sıradan birer taş ustası
olmadıklarını, aynı zamanda birer filozof olduklarını göstermektedir.
Camiin iç kısmında ise,
taş kapıların aksine sadelik tercih edilmiştir. Birbirinden farklı, fakat,
birbirinden güzel tavan motifleri kısmen boya ve kısmen de taş oymacılığının
eşsiz örneklerini taşır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bin yıldır bize yurt olan aziz vatanımızın bu güzel
toprakları, bize yurt olduğunun ilk imzalarından biri olarak kabul edilen ve
kısaca anlatmaya çalıştığım tarih ve kültürümüzün bu muhteşem abidesi, bugüne
kadar hak ettiği ilgiyi maalesef görememiştir. Bugün, Divriği Ulu Cami ve
Darüşşifası, mevcut haliyle ayakta kalmakta zorlanan bir yapı görünümündedir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kılıç,
güzel bir konuya temas ediyorsunuz, sözünüzü de kesmek istemiyorum; yalnız,
seri şekilde konuşmanızı tamamlarsanız memnun olacağım.
Mikrofonunuzu açıyorum;
buyurun.
OSMAN KILIÇ (Devamla) -
Maalesef, sekizyüz yıllık taşlar bakımsızlıktan erimeye yüz tutmuş, tuzlaşıp
dökülmeye başlamıştır. Zemin mukavemetini kaybettikçe de, yapıda yer yer
kaymalar ve duvarlarda açılmalar başlamıştır. İlçeyi ziyaret ettiğimde,
kubbeden taşların düştüğünü, kabartma motiflerinin tek tek yok olmaya
başladığını bizzat gördüm; hatta, düşen taşları da bir yere toplattım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1228 tarihli külliyeye mekân olan bu nadide ilçe, sadece Ulu
Camii ve Darüşşifasıyla değil, kalesi, köprüleri, camileri, kiliseleri,
çeşmeleri, sivil mimarî örnekleri, ev ve konaklarıyla da görülmeye değer, tam
bir kültür şehridir; ama, maalesef, bu kültür şehrine ulaşımı sağlayacak il ve
ilçe yolları bakımsız ve fizikî olarak da yetersizdir.
Tüm bu tarihî özellikleri
yanında, başta demir olmak üzere zengin maden yataklarına sahip olan bu şehir,
daralan ve küçülen ekonomisi karşısında, alternatif olarak turizm sektörüyle
canlanabilme imkânına sahiptir. Başta Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası ile diğer
eserlerin restorasyonu, bakımı ve tanıtımı, turizmi canlandıracaktır; yolların
bakımıyla da, oniki ay turizme açık bir bölge haline gelecektir. Ülke ekonomisi
açısından vazgeçilmez olan turizm sektörünün, bu tür varlıkların
kullanılmasıyla gelişeceği açıktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 4 Eylül 2003 tarihinde hükümetimizin Sivas'ta yaptığı Bakanlar
Kurulu toplantısında Divriği Ulu Cami gündeme getirilmiş olup, 2,3 trilyon
ödenek ayrılmıştır, hükümetimize teşekkür ediyorum; ancak, zamanın erozyonu
karşısında, sürecin çok yavaş işlediğini burada belirtmek istiyorum.
Evliya Çelebi'nin
"elhâsıl, metinde diller yetersiz kalır" dediği külliye hakkındaki
engellerin kaldırılarak sürece hız kazandırılması ve restorasyon çalışmalarının
tamamlanması dileklerimle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kılıç.
Vakıflar Genel
Müdürlüğümüzün ve Kültür ve Turizm Bakanlığımızın sizin dileklerinize tercüman
olacağını tahmin ediyorum.
Gündemdışı ikinci söz,
diğer ülkelerin Türk vatandaşlarına uyguladığı vize ve uygulamada yaşanan
problemlerle ilgili olarak söz isteyen, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu'na aittir.
Sayın Aslanoğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
2.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, bazı ülkelerin Türk vatandaşlarına
vize uygulamaları ile bu nedenle yaşanan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması
ve Devlet Bakanı Ali Babacan'ın cevabı
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Bize, insan hakları,
demokrasi dersi verenlere sesleniyorum; demokrasi dersi verenler, sizlere
sesleniyorum; Avrupa Birliği görüşmeleri öncesi, uyum yasalarının bu Meclisten
çıkarılmasını önşart koyanlara sesleniyorum: İnsanlık ve insan hakları,
demokrasi, sadece sizin vatandaşlarınız için mi acaba geçerli?! Neler
söylüyorsunuz, neler yapıyorsunuz; yaptığınız tek bir şey, Türk insanının
onurunu, haysiyetini ayaklar altına alıyorsunuz; yakışıyor mu bu size?!
Sabahın saat 3'ünde,
4'ünde, karda kışta, o sıcaklarda bekleyen insanlardan sadece demir
parmaklıklar arasından belge alarak, hiç kimseyle konuşmayarak, hiç kimseyle
muhatap olmayarak, o insanları, sorgusuz sualsiz, günlerce orada
bekletiyorsunuz. Nerede insan onuru, nerede insan hakları?! Ankara ve
İstanbul'daki konsoloslukların çevresindeki evlerin zilleri sabah saat 6'da
çalınıp "ihtiyacımızı giderebilir miyiz" diyen bir sürü insanlar...
"Çağdaş Avrupa,
çağdaş dünya" lafları, hiç dilinizden düşmüyor; kendiniz çağdaş, başkaları
çağdışı!.. Çağdaşlık bu mu?! Hangi devirde yaşıyoruz?! E-devlet diyoruz,
elektronik ortam diyoruz, elektronik dünya diyoruz... Acaba, başka hiçbir
çözümü yok mu?! Acaba, bu insanları sabahın saat 3'ünde buraya getirmekten
başka hiçbir çözüm bulamaz mısınız?! Acaba, bu insanları, sabahın saat 3'ünde
oraya dizmekten zevk mi alıyorsunuz?! Ağrı'dan, Kars'tan, Van'dan, Malatya'dan
gelip, vize almak için burada üç beş gün bekleyen ve her şeyi ayaklar altına
alınan insanlar topluluğu oldu burası.
Bu insanlarla bir tek
kelime etmiyorsunuz, milletvekili dahi olsanız, telefonlarınıza çıkmıyorlar;
bir telesekreter, pat diye yüzünüze kapanıyor. Çağdaş dünyanın diğer
devletleri, acaba, bu, Türk insanının kaderi mi?!
Kızı veya oğlu yurt
dışında okuyor, yılbaşı tatilini beraberce geçirmek istiyorlar; babasına vize
veriyor, annesine vermiyor. Sebebini soruyorsunuz, sebep söyleyen yok. Bu
öğrenciyi kabul ediyorsun, parasını alıyorsun, kendi ülkende okutuyorsun,
amacın, Türk öğrencisini okutmak değil; amacın, Türk öğrencisinin parasını
almak. Peki, bu öğrencinin yılda bir defa annesi ve babasıyla birlikte olmak
hakkı değil mi?! Bunu, bir Türk'e çok görüyorsun. Bu mudur insan hakları?!
Yaz okullarına binlerce
öğrenciyi götürüyorsun, parasını alıyorsun veya şu anda Amerika'da,
İngiltere'de, yurt dışında okuyan 200 000 Türk çocuğu var, bunların hepsinin
parasını alacaksın; ama, bunların ebeveynleri çocuklarının yanına gitmek
isterse "dur, gelemezsin" diyeceksin. Bu mudur insan hakları?!
Torunlarının sünneti
için, oradaki oğlu veya kızı davetiye gönderiyor, davetiye getirttiriyorsun;
vize vermiyorsun. Sebebi ne?.. Bunların, annelerinin babalarının oraya
gidebilmesi için davetiye istiyorsun, davetiye geliyor "gel"
diyorsun; ama, vize vermiyorsun. Torunlarının bir defalık mürüvvetini görmek
isteyen insanlara, eğer bunu çok görüyorsan; bu mu çağdaşlık?!
Vize almak isteyen
insanların mal varlığını ve yedi ceddini sorguluyorlar. "Bankadaki paran ne
kadar? Bordronda maaşın ne kadar? Tapularını getir. Annenden babandan ne
kaldı?"
Sayın milletvekilleri,
şurada bir vize formu var; inanın, bir insan olarak utanıyorum; yedi ceddin
sorgulanıyor. Ben buradan Maliye Bakanıma sesleniyorum...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Aslanoğlu,
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) -Kayıtdışı ekonomiyi eğer yakalayacaksan, yabancı büyükelçiliklerin
istediği kayıtları al, kayıtdışı ekonomiyi yakalarsın; yedi ceddin
sorgulanıyor. Bu, insan onuru mu?!
Hakikaten anlamak zor;
ülke birliğine, ülke beraberliğine inanmış, Türk olmanın onur ve şerefini
taşıyan, ülkemizde yaşayan bu insanlara yaptıklarınızı anlamak zor. Bunun adı,
bir zulümdür, zulüm!
Kendi ülkenizdeki bölücü
ve diğer radikal örgütlere karşı acımasız davranacaksın, Türkiye'nin bölünmez
bütünlüğünü istemeyen radikal örgütleri ve cumhuriyetin temel ilkelerine karşı
örgütleri besleyeceksin, bunlardan faydalanacaksın, bunlara ses
çıkarmayacaksın; ama, ne kadar da çalışsan, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü
parçalamaya gücün yetmeyecek!
Tabiî, ekonomik
bağımsızlığımıza da biraz değinmek istiyorum...
BAŞKAN - Sayın
Aslanoğlu...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Efendim, toparlıyorum; özür diliyorum.
Gümrük birliği dediniz,
her türlü malınız Türkiye'de, geliyor; malların serbest dolaşımı dediniz,
geliyor, mallarınız serbest dolaşıyor; ama, Türkiye'den yurtdışına mal satmak
isteyen ihracatçılara kırkbin türlü vize engeli çıkarıyorsun! Bu mudur serbest
rekabet?! Bunun adı nedir? Sen sattığın zaman her şey çok güzel; ama, bir Türk
ihracatçısı mal satmak için yurtdışına gitmek istediği zaman engel
çıkaracaksın. Bunun adı, serbest rekabet değildir. Bu nasıl bir rekabet?! Eli
kolu bağlı bir boksörle, eli kolu bağlı olmayan başka bir boksöre maç
yaptırıyorsun. Maça çıkarıyorsun; ama, yine de dövemeyeceksin, yine senin gücün
yetmeyecek!
Her seferinde bir defalık
vize veriyorsun "bir ayda bir defa girebilir" diyorsun. Yüz kere
girmiş çıkmış bu insan, yüz kere gitmiş; neden bir aylık bir kere vize
veriyorsun?! Yani, bu, Allah yazgısı mı?! Hangi Türk insanı, gidip, orada günlerce
oturacak, kalacak?! İnsan, işi için gidiyor; insan, ekmek bulmak için gidiyor
ve bu insanlara hâlâ, bir defalık, ayda bir defa vize uyguluyorsun. Bunun adı,
insanlık değildir. Ben, buradan, Dışişleri Bakanlığımıza ve İçişleri Bakanlığımıza...
Haa, ayrıca bir de,
değerli milletvekilleri, her vize başvurusundan 100 dolar para alıyor; günde
200 kişi başvurursa 20 000 dolar; 5 gün vize veriyor; haftada 100 000 dolar,
ayda 400 000 dolar, yılda 5 000 000 dolar. Bu büyükelçilikler, konsolosluklar,
çalışanlarının maaşlarını, herhalde, Türklerden aldığı paralarla veriyorlar.
İster vize alın ister
alamayın, 100 dolarınız oraya yatıyor. Bunun adı, Türk insanı açısından... Ve
ben, hakikaten utanıyorum. Ben, Yüce Meclise sesleniyorum: Türk insanının
onurunu, haysiyetini bu kadar ayaklar altına almaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Ben, buradan, Dışişleri
Bakanlığıma, İçişleri Bakanlığıma sesleniyorum: İllerde pasaport şubeleri var,
her türlü belge, bilgi oraya verilir ve onlar kanalıyla elektronik ortamda
haberleşilir; insanlar Ankaralara kadar getirilip sabahın saat 5'inde buralarda
süründürülmezler.
Onun için, ben, bu konuda
Yüce Meclisin bir kez daha dikkatini çekmek istedim ve Türk insanına yapılan bu
zulmü Yüce Meclisin dikkatine sunarak, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara)- Sayın Başkan, cevap vereceğim.
BAŞKAN- Gündemdışı konuşmaya
Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan cevap vereceklerdir.
Sayın Bakan, buyurun.
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya Milletvekili Sayın
Ferit Mevlüt Aslanoğlu'nun, vize uygulamalarıyla ilgili yapmış olduğu
gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar,
Almanya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç ve Lüksemburg,
1976 yılından itibaren, yasadışı göçü ve iltica taleplerini ileri sürerek,
Türkiye ile mevcut vize muafiyet anlaşmalarını askıya almış veya
feshetmişlerdir.
Türk vatandaşlarına 1989
yılından itibaren vize uygulamasına başlayan İngiltere, İrlanda, Avusturya,
İtalya, Portekiz ve İspanya'ya karşılık verilmiş ve bu ülkelerin vatandaşlarına
sınırda vize verilmesi uygulamasına geçilmiştir. Akabinde, 1996 yılında
Belçika, 1997 yılında da Hollanda vatandaşlarına sınırda vize mecburiyeti
getirilmiştir.
Avrupa Birliği üyesi
ülkelere yönelik farklı uygulamaların bulunmasında, her ülkeyle olan ilişkilerimizin
niteliği etkili olmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinden 8 ülke vizeden muaf, 17
ülke ise vizeye tabidir. 1 Ocak 2005'ten itibaren, Çek Cumhuriyetinin
vatandaşlarımıza sağlayacağı bazı kolaylıklar karşılığında, Çek vatandaşlarına
vize muafiyeti getirilmesiyle birlikte, vizeden muaf Avrupa Birliği ülkelerinin
sayısı 9'a çıkmış olacaktır.
Batılı ülkeler, vize
uygulamasını başlatma nedeni olarak, iltica taleplerini ve yasadışı göçü
gerekçe göstermişlerdir. Tarafımızdan, iltica taleplerinin siyasî değil,
ekonomik olduğu vurgulanmış ve bu taleplerin vize uygulamakla engellenemeyeceği,
sorunun çözümünde uluslararası işbirliğinin ve insan ticaretinin engellenmesine
yönelik ortak politikalar geliştirilmesinin etkili olacağı da savunulmuştur.
Ülkemizin Avrupa Birliği
Kopenhag Siyasî Kriterlerine uyum sağladığının Avrupa Birliği tarafından da
kabul edilmesiyle birlikte, son dönemde, vatandaşlarımızın Avrupa Birliği
ülkelerindeki iltica taleplerinin ret oranlarında artış gözlenmiştir; ancak,
vatandaşlarımızın, sahte veya tahrip edilmiş evrakla vize başvuruları ve vize
veya ikamet ihlalleri, ülkemizden söz konusu ülkelere yönelik göç eğiliminin
yüksek olduğu kaygılarına temel oluşturmaktadır. Bu durum, anılan ülkelerin,
vatandaşlarımızın vize başvurularını titiz bir şekilde incelemeleri sonucunu
getirmekte ve bu durum, bazı vatandaşlarımızın da mağduriyetine sebep
olmaktadır.
Vatandaşlarımızdan,
gelişmiş ülkelerin temsilcilikleriyle ilgili olarak, genellikle, aşağıdaki
hususlarda şikâyet gelmektedir.
Yüksek vize ve işlem
harcı tahsil edilmesi ve ret durumunda bu harçların iade edilmemesi; uzun süre
kuyruklarda beklenmesi, vize başvurusunun sonuçlandırılmasının uzun süre
alması, çok sayıda belge ibrazı istenmesi ve istenen belgelerde yeknesaklığın
sağlanamaması.
Vize başvurusunda bulunan
vatandaşlarımızın söz konusu sorunlarının, tarafımızdan girişimde bulunulmak ve
gerektiğinde üst düzey resmî şahsiyetler için hazırlanan ziyaret dosyalarına da
derç edilmek suretiyle, her vesileyle izlenmesine çalışılmaktadır.
Vatandaşlarımızın
turistik veya ticarî amaçlı vize başvuruları, Batılı ülkelerce, genellikle,
birkaç gün veya birkaç hafta içerisinde sonuçlandırılmaktadır. Aile birleşimi
amaçlı vize başvurularında ise, müracaatların, ilgilinin eşinin ikamet ettiği
yerdeki emniyet makamlarına iletilmesi ve bu makamlardan alınan yanıtlara göre
işlem yapılması nedeniyle, bu tür başvuruların sonuçlanması uzun zaman
alabilmektedir. Görüşülen yetkililer, müracaat sayısı nedeniyle, vatandaşlarımızın
yoğun olarak yaşadığı yurt dışındaki bölgelerde emniyet makamlarından yanıt
alınmasının uzun sürebildiğini de kaydetmektedirler.
Büyükelçilik yetkilileri,
ayrıca, başvuruları reddedilen kişilerin sık sık yaptıkları vize başvurularının
iş yükünü artırdığını, genelde, işsiz ve ailesi olmayan bu kişilerin, birkaç
haftada bir, yeniden vize müracaatında bulunduklarını, bunun yanı sıra, sık
sık, sahte belge ve tahrif edilmiş pasaportlarla karşılaşılmasının ya da eksik
evrakla müracaat edilmesinin de işlemleri yavaşlattığını ifade etmektedirler.
Çok sayıda vatandaşımızın, vize başvurusunda bulunmayacak aile fertleriyle
birlikte beklemelerinin de, anılan büyükelçiliklerin konsolosluk şubelerinin
önünde kalabalığı gereksiz yere artırdığı gözlemlenmektedir.
Almanya'nın ve
Avusturya'nın ülkemizdeki temsilcilikleri önündeki vize kuyruklarına gelince:
Almanya Federal
Cumhuriyeti Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesinin Paris Sokakta bulunan giriş
kapısı önünde, vize müracaatı için vatandaşlarımızın büyük bir kalabalık
oluşturduğu bilinmektedir. Anılan büyükelçilik yetkilileri nezdinde, bunun önlenmesi amacıyla çeşitli girişimler
yapılmıştır. Bunun sonunda, İstanbul'daki Almanya Başkonsolosluğu, 1 Haziran
2004 tarihinde, randevu sistemiyle vize başvurularını kabul etmeye başlamıştır.
Gerekli teknik hazırlıkların tamamlanmasının ardından, Ankara'daki Alman
Büyükelçiliğinin de 2005 yılı başından itibaren randevu uygulamasına geçeceği
öğrenilmiştir. Söz konusu uygulamanın, şikâyetlere konu olan vatandaşlarımızın
kuyrukta beklemesini önleyeceğini ümit etmekteyiz.
Son olarak, ülkemizdeki
Avusturya temsilciliğinin de aynı doğrultuda çalışmalarına başladığı
öğrenilmiştir.
Amerika Birleşik
Devletlerine gelince, özellikle 11 Eylül sonrasında vatandaşlarımıza yönelik
vize politikalarına kısaca değinmek istiyorum. 11 Eylül terör olayları
sonrasında, Amerika Birleşik Devletleri, vize rejimini, eskisine oranla çok
daha katı bir hale getirmiştir. Bu uygulamanın, zaman zaman, vatandaşlarımızın
mağdur olmalarına yol açabildiği de gözlemlenmektedir. Bu gibi şikâyetler
Dışişleri Bakanlığımızca incelenmekte ve gerektiğinde, yazılı, sözlü girişim
konusu da yapılmaktadır. Örneğin, isim benzerliği nedeniyle bazı
vatandaşlarımızın vizeleri 2 ilâ 4 hafta süren bir araştırma neticesinde ita
edilmekte, bazı vatandaşlarımızın ise, vizeleri olduğu halde, vizede kayıtlı
seyahat amacıyla Amerika Birleşik Devletleri sınır kapısındaki sözlü
beyanlarının aynı olmaması halinde, Amerika Birleşik Devletlerine girişine izin
verilmemektedir; ancak, bu uygulamalar, sadece Türkiye için değil, Almanya,
Belçika, Mısır gibi ülkelerdeki Amerika Birleşik Devletleri temsilcilikleri
tarafından da aynen uygulanmaktadır.
Vize başvurusu reddedilen
vatandaşlarımızın pasaportlarına kaşe vurulması konusuna gelince, vize
başvurusu reddedilen kişilerin pasaportlarına kaşe vurulması, özellikle Batılı
ülkelerce başvurulan ve bazı ülkelerde de giderek yaygınlaşan bir uygulamadır.
Öte yandan, böyle bir
kayıt, bu şahsın tekrar vize başvurusunda bulunmasına bir engel de teşkil
etmemektedir.
Tarafımızdan da, 1 Mayıs
2004'te, Avrupa Birliği vize müktesebatına uyum çalışmaları çerçevesinde, vize
vermeye yetkili makamlarımız arasındaki koordinasyonu güçlendirmek ve yasadışı
göçle mücadele etmek amacıyla, benzer bir uygulamaya geçilmiştir. Bu çerçevede,
vize talebi reddedilen yabancıların pasaportuna, hamilinin, bir dış
temsilciliğimize vize başvurusunda bulunduğunu ve başvurunun uygun
görülmediğini gösteren bir kaşe tatbik edilmektedir. Ülkemizin uluslararası
sembolünü -mesela TR gibi- temsilciliğimizin bulunduğu yeri -mesela Varşova
gibi- işlemin yapıldığı tarihi içeren bu kaşe, vize talebi uygun görülmeyen
yabancının tekrar vize başvurusu yapmasına engel teşkil etmemektedir. Kaşenin herhangi
bir geçerlilik süresi de bulunmamakta ve başvuru sahibinin vize almasıyla
birlikte işlevi de sona ermektedir. Uluslararası uygulamada bu tür bir kaşenin
seyahat özgürlüğünü veya insan haklarını sınırlayıcı bir uygulama olmadığı
yaklaşımı genel kabul görmektedir. Nitekim, devletin, ülkesine, hangi
yabancıların, hangi koşullarla ve ne kadar süreyle girebileceklerine karar
vermek yetkisi, başlıca egemenlik yetkisidir.
Son olarak,
işadamlarımızın Avrupa Birliği ülkelerine seyahatlerinde karşılaştıkları vize
sorunlarına da değinmek istiyorum. Avrupa Birliği ülkeleri, genel olarak, vize
konusunda, işadamlarımızı ayrı bir kategori olarak ele almamakta, diğer
vatandaşlarımıza uyguladığı vize rejimini söz konusu kişilere de
uygulamaktadır; ancak, Dışişleri Bakanlığımızca Avrupa Birliği ülkeleri
nezdinde yapılan tüm girişimlerde, işadamlarımıza vize hususunda ayrıcalık
gösterilmesi özellikle talep edilmektedir.
Teşekkür ediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Gündemdışı üçüncü söz,
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un vefatının 68 inci yıldönümü
münasebetiyle söz isteyen, Kütahya Milletvekili Sayın Alaettin Güven'e aittir.
Sayın Güven, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
3.- Kütahya
Milletvekili Alaettin Güven'in, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Âkif Ersoy'un
vefatının 68 inci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı
ALAETTİN GÜVEN (Kütahya)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüreklerimizin konuğu,
millet ve vatan sevdalısı, millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'un ebediyete
irtihalinin 68 inci yılı vesilesiyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; merhuma
Mevla'dan rahmet dilerken, Yüce Meclisimizi en içten duygularla selamlar,
saygılar sunarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; çadırlardan, otağlardan beyliklere, beyliklerden devletlere,
devletlerden imparatorluğa giden serüvenin sıkıntılı dönemlerinde, 19 uncu
Yüzyılın sonlarında, İmparatorluğun gözbebeği İstanbul'un kalp noktasında bir
çocuk doğdu; Mehmet Âkif.
Baba soyu Rumelili, ana
soyu Buharalı, doğum yeri Fatih; yani, doğu İslamlığının, batı İslamlığının ve
merkez İslamlığının sentezi bir çocuk. Çağı, güç, çetin bir çağ; bir batış
çağı.
Anne tarafı şairliği,
duygusallığı getirirken, baba tarafı gözüpekliği, yılmazlığı getirecektir.
İlkmektep, rüştiye ve idadî öğretiminden sonra Mülkiye Baytar Mektebini
birincilikle bitirdi.
Genç ve ateşli ruhu, bir
yandan şiire, bir yandan da çağının düşünürlerine ve fikirlerine açılıyordu.
Âkif olgunlaşmakta, sürekli kendini geliştirmektedir. Şair, ülke adamı ve her
gün kendini tamamlayan engin bir şahsiyettir artık. O, makaleleriyle
şiirleriyle İslâmdan kopmanın felaketini anlattı, sefaletimizin maddî ve manevî
tablosunu çizdi. Âkif, bu toprakların insanı idi, yerli idi, yerli düşünüyordu.
Düşüncesinin kaynağını sokaktan, aileden, toplumdan, devletin sarsıntılı
halinden ve nihayet kendinden alıyordu. Âkif'in fikir pınarı, düşünce kaynağı,
toplumun kendisi ve toplumda yaşayan düşünce idi. Âkif, milletimizin var olma,
yok olma sevdasında da hep öndedir.
Savaş, onun düşüncesini
çelikleştirmiş, mücadeleyi aşka çevirmiştir. Kafkaslarda, Çanakkale'de akan
kanlar, giden canlar, onun ufkunda şahadeti ve şehitliği abideleştirip, bir
anıt gibi Safahat'a nakşetmiştir. İşte, Âkif, dantel dantel işlediği destan
şiirinde, Çanakkale Savaşını bütün dehşetiyle tasvir ederek:
"Ölüm indirmede
gökler, ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir,
savrulur enkazı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak,
kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara,
vadilere, sağnak sağnak" der ve şehitleri güneşe benzetir. Onların
ölmediğini, güneşin batıp doğduğu gibi, onların da dirileceğini ifade ederek:
"Vurulup tertemiz
alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab,
ne güneşler batıyor" diye seslenir, onların yüceliğini ve ululuğunu,
"Sana dar gelmeyecek
makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe
desem, sığmazsın" dizeleriyle ifade eder ve
"Ey şehit oğlu
şehit, isteme benden makber
Sana ağuşunu açmış
duruyor Peygamber" diyerek, sonsuzluğun ve mutluluğun kaynağını ifşa eder.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Sayın Güven,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
ALAETTİN GÜVEN (Devamla)-
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İstanbul kara bulutlar içinde
yüzerken, Anadolu'da, anaların doldurduğu Anadolu'da, bu aziz topraklarda, doğu
ufuklarında karanlığı yırtan bir fecir gibi millî kurtuluş başlamıştır. Âkif
"vakit bu vakittir, beklenen an gelmiştir" der, Anadolu'ya koşar.
Kastamonu'dan başlayarak cami cami, köy köy, yol yol, çeşme çeşme, pınar pınar,
yürek yürek Ankara'da Millet Meclisine kadar bütün Anadolu'yu dolaşıp uyanışı
ateşler, birlik ve beraberlik türküsü söyler. O, medeniyetler savaşının değil,
medeniyetler buluşmasının uğraş adamıydı. Onda, ilim, sanat, kültür, insanlığın
ortak malı ve insanlık mirasıydı. Bu anlamda, O;
"Alınız ilmini
garbın, alınız sanatını,
Veriniz hem de mesainize
son süratini" diyerek ilerlemenin kaynağını işaret eder.
Ankara Tacettin
Dergâhında; "Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki, beklerdin" diye
bülbüle; yine aynı yerden, kahraman ordumuzun şahsında genç-ihtiyar,
erkek-kadın tüm milletimize seslenerek "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen
al sancak" diye başlayıp, "Hakkıdır, Hakka tapan, milletimin
istiklâl" diye bitirdiği İstiklal Marşımız için bir de duası vardır:
"Allah, milletimize bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın."
Biz de amin derken,
boşuna yaşamadın, boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin büyük şair, yüce insan
diyor, kendisini, tekrar, rahmetle anıyor ve Yüce Meclise ve Yüce Türk
Milletine sonsuz saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Güven.
Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemdışı birinci ve üçüncü konuşmaya, Kültür ve Turizm
Bakanı Sayın Erkan Mumcu cevap vereceklerdir.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI
ERKAN MUMCU (Isparta) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında sizleri saygılarımla selamlıyorum ve millî
şairimiz Mehmet Âkif Ersoy'nun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
Ölüm yıldönümü
vesilesiyle andığımız Mehmet Âkif Ersoy'u millî şair yapan şey, kanaatimce,
sadece Millî Marşımızı yazmış olması değildir. Bütün eserlerinde ve bütün
hayatında, milletinin bütün ıstıraplarını, kendi benliğinde ve bedeninde
yaşamış, milletin bütün ülkülerini ve ufkunu, yine, bütün eserlerinde yansıtmış
büyük bir dava adamı, büyük bir fikir adamı, büyük bir inanç adamı ve bir
şahsiyet abidesidir Âkif.
Âkif hakkında söylenmiş
çok şey var; ben, burada çok fazla zamanınızı almak istemiyorum; ama,
öğrendiğimde, hayatım boyunca beni çok etkileyen ender şeylerden bir tanesini
sizlerle paylaşmak istiyorum. Mithat Cemal Kuntay, "Arkadaşım, Tanıdığım
Mehmet Âkif" ismiyle, Âkif'le ortak hatıralarını kitaplaştırmıştır
biliyorsunuz. Orada, kitap boyunca, Âkif'in şahsiyeti, kimliği, kişiliği,
yaptıkları hakkında ve beraber yaşantıları hakkında birçok şey anlatılmıştır.
Kuntay, kitabın önemli bir bölümünde, Âkif'in hep bir kusuruna işaret eder.
Sürekli fakru zaruret içinde bir adamdır, zor geçinen bir adamdır ve hiçbir şey
için hiç kimseye mihnet etmeyen bir adam olduğu için, bir taraftan da bu fakru
zaruretini aşabilecek imkânlarla buluşamamaktadır. Dostlukları çok
ilerlediğinde, zaman zaman, Mithat Cemal Kuntay, Âkif'in evine misafir olur,
Üsküdar'da, işte, üç göz odadan oluşmuş bir evi vardır ve evde çok sayıda çocuk
vardır. Kuntay, bu kadar aydın bir adam, bu kadar geniş ufuklu bir adam bu
fakru zaruret karşısında niye bu kadar çok çocuk yapmıştır diye hep içinden
geçirir ve eleştirir. Yani, bunu bir düşüncesizlik, bir tedbirsizlik, bunu bir
özensizlik olarak görür ve Âkif'le bağdaştıramaz, ona yakıştıramaz. Bu, yıllar
yılı böyle devam eder.
Aradan, belki,
tanışmalarının üstünden bir oniki onüç yıl geçtikten sonra, Âkif'in, evin
darlığından ve oda sayısının yetmezliğinden yakınması arttıkça, sorar kendisine
"ya, bundan niye yakınıyorsun, sen yıllardır burada yaşıyorsun." Der
ki, Âkif "çocuklar büyüdüler, kızlar ve oğlanlar aynı odada;
birbirlerinden belli bir mesafede durmaları gerekiyor; bu, beni üzüyor."
Kuntay, bunu bir parça aşırı bir taassuba, en azından, kendi mahrumiyetinin ve
mağduriyetinin farkında olmayan bir taassuba bağlayarak, yeniden eleştirir, der
ki, içinden "bunu düşüneceğine bu kadar çok çocuk yapmasaydın." Ve
bir müddet sonra gerçeği öğrendiğinde, böyle düşündüğünden utanmak zorunda
kalmıştır ve bunu da itiraf eder. Çocukların yarısı Âkif'in çocukları değildir.
Âkif'in yoksul ve hastalıklı bir komşusu, bir hastalık ziyareti esnasında
durumundan yakındığında, Âkif, der ki: "Biz, seninle dünya ahret kardeşiz,
gel seninle ahitleşelim, ikimizden hangisi önce göçerse, diğeri, kalan
çocuklarına babalık etsin." Ve adam zaten hastadır, adam ahrete göçer ve
Âkif, ahde vefanın gereğini yerine getirir. Bütün fakru zaruretine rağmen
komşusunun çocuklarına babalık eder. Ancak, Âkif'i bir şahsiyet abidesi kılan
şey, yıllar yılı kendisiyle dostluk yapan insanların dahi bu çocuklardan
hangilerinin Âkif'in kendi çocukları, hangilerinin ahit üzerine babalık ettiği
çocuklar olduğunu anlayamamış olmasıdır.
İşte Âkif böyle bir
şahsiyet abidesidir ve o Âkif bu fakru zarurete rağmen, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Millî Marşımızın şairine öngördüğü ücreti "bunun şerefi bana
yeter, bu şereften de başka bir şey talep etmiyorum" diyerek reddedecek
kadar da yüksek karaktere ve şahsiyete sahip bir insandır. Bütün hayatı, bütün
varlığı milletinin acılarıyla, ıstıraplarıyla geçmiştir. Safahat'ı, baştan
sona, bu milletin, sadece Âkif'in yaşadığı dönemin değil, bin yıllık tarihinin,
ülkülerinin, özlemlerinin gerçekten bir özeti gibidir.
Âkif gibi şairleri olan
milletler gerçekten şanslıdırlar. Milletimize varlığıyla bu onuru kazandırdığı
için Âkif'in aziz hatırası önünde, bir kez daha, saygıyla, hürmetle, minnetle
eğiliyoruz.
Bu vesileyle, Âkif'i,
Meclis kürsüsünde anma fırsatını bize sunan Kütahya Milletvekili arkadaşımız
Alaettin Güven'e, bir kez daha, teşekkür etmek istiyorum.
Müsaadenizle, sözlerimin
geri kalanını, Sivas-Divriği Ulu Camiyle ilgili olarak, Sivas Milletvekilimiz
Osman Kılıç Beyefendinin gündeme getirdiği hususla ilgili bilgileri paylaşmak
istiyorum sizlerle.
Arkadaşlar, Hükümetimiz
kurulduğu günlerin hemen başındaydı; bir Bakanlar Kurulu toplantısında konu
gündeme gelmiştir ve bu Bakanlar Kurulu toplantısında Sivas-Divriği Ulu Camiin
-ki, mimarlık tarihimizin, uygarlık tarihimizin şaheserlerinden biridir-
korunması konusunda ödenek sağlanması ve acil bir eylem planının yapılması
konusu kararlaştırılmıştır ve hemen ödenek sağlanmıştır. 3 trilyonluk ödenek
YPK kararıyla Sivas Valiliğine intikal ettirilmiştir; ancak, bu parayla
korumaya dönük projelerin uygulanabilmesi mümkün olamamıştır. Zira, daha önce
uygulanan projelerin bilimsel niteliğinin tartışmalı olması bu imkânı elimizden
almıştır. Bu konuda yapılmış projelerin tamamı, Bakanlığımız, Vakıflar Genel
Müdürlüğü ve Sivas Valiliği tarafından bir protokol çerçevesinde oluşturulan
bir koordinasyon kurulunca aşağı yukarı iki yıldır titizlikle takip
edilmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesi ve ÇEKÜL Vakfından çok önemli bilimsel
destekler alınmıştır ve bu destekler neticesinde görülmüştür ki, sorunun çözümü
konusunda bilim heyetlerinin, bilim adamlarının üzerinde mutabık kaldıkları bir
tek çözüm yöntemi yoktur. Bunun araştırılması uzunca bir zaman almıştır; Prof.
Doğan Kuban'ın bilgilerinden yararlanılmıştır ve şimdi, ocak ayının ilk
günlerinde proje ve uygulama ihalesi yapılacaktır; ödeneği vardır. Gerek
Bakanlığımızda var olan ödenekler gerekse il özel idaresinde depo edilmiş
ödenekler işin tamamlanması için yeter mahiyettedir. Bu konudaki asıl eksiğimiz
doğru işin ne olduğu konusunda bilimsel bir mutabakatın sağlanmış olmasıydı,
iki yıllık süreç buna tahsis edilmiştir. Askılama işi için de ayrıca bir
askılamanın gerektirdiği teknik heyet tarafından da rapor edilmiş, karara
bağlanmıştır; bunun için koruma kuruluna bir proje sunulmuş, koruma kurulundan
onay beklenmektedir, koruma kurulu bunu onaylar onaylamaz askılama projesi de
devreye alınacaktır.
Sivas Divriği Ulu Cami,
biraz önce de ifade ettiğim gibi, mimarlık tarihimizin ve uygarlığımızın
şaheserlerinden birisi olarak Hükümetimizin azamî bir dikkatle, titizlikle
takip ettiği ve koruma azminde olduğu bir yapıdır.
Hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Biz de bu vesileyle
İstiklal Marşı şairimizi vefatının 68 inci yılında rahmet, minnet ve şükranla
anıyoruz; Allah rahmet eylesin diyoruz.
Sayın milletvekilleri,
Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize
sunacağım.
B) Tezkereler ve Önergeler
1.-
Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesinde Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil
edecek grubu oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday
gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/726)
28.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre "Avrupa-Akdeniz Parlamenter Asamblesi"nde Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup
başkanlıklarınca aday gösterilen üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi
uyarınca, Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun
bilgilerine sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Avrupa-Akdeniz
Parlamenter Asamblesi Türk Grubu:
Abdullah Çalışkan (Adana)
Metin Yılmaz (Bolu)
Mustafa Nuri Akbulut (Erzurum)
Zeynep Karahan Usul (İstanbul)
Oğuz Oyan (İzmir)
Haluk Koç (Samsun)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
2.-
Parlamentolararası Birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisini temsil edecek grubu
oluşturmak üzere siyasî parti grup başkanlıklarınca aday gösterilen
milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/727)
28.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 2 nci
maddesine göre "Parlamentolararası Birlik"te Türkiye Büyük Millet
Meclisini temsil edecek grubu oluşturmak üzere, siyasî parti grup başkanlıklarınca
aday gösterilen asıl üyelerin isimleri, aynı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca,
Başkanlık Divanında yapılan görüşmeyi müteakiben Genel Kurulun bilgilerine
sunulur.
Bülent Arınç
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Parlamentolararası Birlik
Türk Grubu:
Nevin Gaye Erbatur (Adana)
Eşref Erdem (Ankara)
Mahfuz Güler (Bingöl)
Adem Baştürk (Kayseri)
Azmi Ateş (İstanbul)
Bihlun Tamaylıgil (İstanbul)
Remzi Çetin (Konya)
Mustafa Ünaldı (Konya)
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur.
Başbakanlığın, kanun
tasarısının geri verilmesine dair bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım.
3.-
Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin
İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde yeniden değerlendirilerek gerekli
değişikliklerin yapılması amacıyla, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/728)
27.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
İLGİ: 4/5/2004 tarihli ve
B.02.0.KKG.0.10/101-865/2080 sayılı yazımız.
İlgide kayıtlı yazımızla
Başkanlığınıza arz edilen "Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısı"nın,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile 5275
sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun çerçevesinde
yeniden değerlendirilerek gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla İçtüzüğün
75 inci maddesine göre geri gönderilmesini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemde bulunan kanun
tasarısı Hükümete geri verilmiştir.
Başbakanlığın, Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş 2 adet tezkeresi vardır; ayrı ayrı okutup
oylarınıza sunacağım.
4. - Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in Oman’a yaptığı resmî
ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/729)
28.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Devlet Bakanı Kürşad
Tüzmen'in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 6-9 Aralık 2004
tarihlerinde Oman'a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Atila Emek (Antalya)
Şerif Birinç (Bursa)
Hasan Özyer (Muğla)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer tezkereyi
okutuyorum:
5. - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Belçika’ya yaptığı
resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/730)
28.12.2004
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
"Türkiye
Platformu" toplantısına katılmak üzere, 9-10 Aralık 2004 tarihlerinde
Belçika'ya yaptığım resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.
Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Liste
Ömer Çelik (Adana)
Şaban Dişli (Sakarya)
BAŞKAN - Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Gündemin "Özel
Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.
Bu kısmın 1 inci sırasında
yer alan, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 Milletvekilinin İMKB'nin
sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla
gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle
ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye
kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ncı maddelerine
uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında, Anayasanın 100
üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca, bir Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.
V.- GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63
Milletvekilinin İMKB'nin sekiz yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla
sağladığı kaynakla gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük
yaptığı, bu ihalelerle ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında
yaptırmayarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11)
BAŞKAN - Bu görüşmede,
sırasıyla, önergeyi verenlerden ilk imza sahibine veya onun göstereceği bir
diğer imza sahibine, şahısları adına üç üyeye ve son olarak da, hakkında
soruşturma açılması istenilmiş bulunan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e söz
verilecektir.
Konuşma süreleri 10'ar
dakikadır.
Meclis soruşturması
önergesi, Genel Kurulun 3.12.2004 tarihli 26 ncı Birleşiminde okunmuş ve
bastırılarak sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini
tekrar okutmuyorum.
Önerge üzerinde söz alan
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak, İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu; şahısları adına, Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün.
İlk söz, önerge sahibi
olarak, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'na aittir.
Sayın Hacaloğlu, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Başbakan, çok değerli milletvekili
arkadaşlarım; soruşturma önergesi üzerinde, önerge sahiplerinden biri olarak
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu vesileyle, İstiklal
Marşımızın yazarı büyük şair Mehmet Âkif Ersoy'un, 68 inci ölüm yıldönümünde,
değerli anısı önünde eğiliyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sürem kısa; konu basına intikal etti; hızla bazı teknik bilgiler vereceğim,
sonra değerlendireceğim. Bilindiği gibi, Millî Eğitim Bakanlığı, 7 Haziran 2004
tarihinde, bir paket halinde, 64 ihaleye çıktı. Bunlar, 44 ilde, toplam 958 000
metrekarelik, sekiz yıllık temeleğitim okuluyla ilgiliydi. Millî Eğitim
Bakanlığı ilgili dairesi bu ihaleleri inceledi, onayladı ve duyurdu. Basına da
yansıdığı şekilde ve bizlerin de eline geçen bilgiler çerçevesinde yaptırılan
değerlendirmeler, burada, metrekare başına ihale birim fiyatlarının 346 000 000
ilâ 512 000 000 gibi, büyük bir
farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Örneğin, Rize'de metrekaresi 365
000 000 liraya ihale verilirken Trabzon'da 447 000 000 liraya, Diyarbakır'da
metrekaresi 346 000 000 liraya ihale verilirken, Van ve Bitlis'te metrekaresi
428 000 000 liraya ihale verildi; keza, Denizli'de metrekaresi 370 000 000
liraya ihale verilirken, Ankara'da metrekaresi 512 000 000 liraya ihale verildi
ve bu birbirine yakın illerdeki ihalelerde, toplam ihale bedelleri arasında 1
trilyonu aşkın bedel farkı vardır. Oysa, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının,
2004 yılında, büyük ve normal okul ihalelerinde temel aldığı fiyatlar, büyük
spor salonlu binalar için metrekaresi 360 000 000 ve küçükler, normaller için
ise metrekaresi 322 000 000 liradır.
Değerli arkadaşlarım,
fark nereden kaynaklanıyor? Proje mi farklı; esas itibariyle standart projeler.
Fennî teknik özellikler mi farklı; hayır, aynı teknik özellikler. Yapı
standartları mı farklı; hayır. Yapı malzemeleri mi; evet, markalar farklı
olabilir; ama, aynı kalitede, hepsi TSE standardında malzemeler. İnşaatların
temel bölümü biraz farklı olabilir; bu da, müteahhitler için belirsiz olan
faktör ve toplama çok tesir etmez; ama, gelin görün ki, sıralama yapıldığı
zaman ihalede en düşük teklif veren, en düşük 1, 2 ve 3 üncü sırada olan
müteahhitlerin hiçbirisine iş verilmemiştir. Bunun yanında, 14, 15 ve 18 inci
sıradaki üç firmaya; 16 ve 13 üncü sıradaki beş firmaya, 17 nci sıradaki bir
firmaya ve çok enteresan, 35 inci, en alt sıradaki bir firmaya, en yüksek,
bütün ihaleler içinde en yüksek bedeli verdiği halde -34 firma yok sayılmış ve
bir firmaya metrekare birim fiyatı 512 000 000 bedelle- ihale verilmiştir.
Yani, şaşıyor insan, okul mu yapıyorsun termik santral mı?! Nedir bunun
özelliği?
Değerli arkadaşlarım,
özetle, Bakanlık, işi kime vermek istediyse çıtayı ona göre belirlemiş, onun
fiyatını onaylamıştır. Bunu yaparken de Kamu İhale Kurumunun 8 Haziran tarihli
ihalelerin değerlendirilmesine ilişkin tebliğini yok saymıştır, keyfî kararlar
almıştır ve bu yapmış olduğu ihalenin toplam bedeli 380 trilyon tutmaktadır,
ortalama bedel, metrekaresi 385 000 000 liradır, toplam 380 trilyon
tutmaktadır. Eğer en düşük fiyatları verenler almış olsaydı -almayabilir; ama,
en düşüğüne göre hesaplarsanız- ortada 86 trilyonluk bir fark gözükmektedir;
yani bu keyfî kararlarıyla Millî Eğitim Bakanı 86 trilyona kadar tırmanabilecek
bir kamu kaybını, zararını ortaya koyan bir ihale sürecini onaylayabilmiştir
değerli arkadaşlarım.
Burada 220 firma yeterlik
almış, 1 700'e yakın teklif verilmiş, ancak, bunların arasından sadece 10 firma
62 ihaleden 30'unu, yarısını alabilmiştir; çok enteresandır. İsimlere
girmiyorum, bazı isimler size dağıtıldı, bir Kayserili Celal Poyraz Bey var,
enteresandır, çok yüksek fiyatlar vermesine rağmen üç iş alabilmiştir. Yani,
soruyorum gerçekten... Burada, elime yeni gelen bir bilgiyi de paylaşmak
istiyorum. Esasında, size dağıtılan soruşturma önergesinde var, bir Cüneyt
Arslan ismi vardır. Buna ilişkin çok samimî ifade ediyorum Sayın Başbakanım,
bizzat incelemenizi istirham ediyorum.
Bu konuda, Bakanlık içinden gelen bilgilerde, ortada komisyon döndüğüne
ilişkin çok ciddî iddialar vardır, isimler verilmiştir -burada açıklamak
durumunda değilim, benden talep ederseniz size veririm- çok açık söylüyorum,
yüzde 2,5 peşin, yüzde 7,5 senetle yüzde 10 komisyon alındığına ilişkin.
Ortada, Prokon diye bir müşavir firma vardır ve bazı dolapların... Ben Sayın
Bakanın bildiği iddiasında değilim bu konuda; ama Bakanlıktan pis dumanlar,
kokular çıkmaktadır. Bu konuda çok ciddî duyumlarımız olduğunu ifade ediyorum.
Kamu İhale Kurumu,
bildiğiniz gibi, şikâyet edilen 14 ihale konusunda fiyat tekliflerinin aşırı
düşük olduğu konusunda keyfî değerlendirme yaparak ihale kararları verildiğini
saptamıştır ve alınan kararların açıklık, şeffaflık, rekabet ve güvenirlilik
ilkelerine aykırı olduğuna karar vermiştir. Peki, şimdi ne yapacağız, bu
kararları, bu durumu görmezlikten mi geleceğiz?! Yani, KİK iptal etti, şimdi
düzelecek deyip bekleyecek miyiz?!
Ortada, Sayın Bakanın,
siyasî ve idarî yetkisini, bu ihaleleri onaylayarak kötüye kullandığına ilişkin
bir durum vardır. Eğer biz itiraz etmeseydik ne olacaktı?! Eğer basında bir iki
köşeyazarı bu konuda yazmasaydı ne olacaktı, konu örtülü mü kalacaktı?! Yani,
kol kırılır yen içinde kalır mı diyecektik?! Bu, bize, bu Yüce Meclise yakışır
mı değerli arkadaşlarım?!
Sayın Bakanın onayladığı
bu ihale işlemleri, açıkça yasaların ihlali ve bazı firmaların kayrılması
sonucunu doğurmuştur. Bu aşamada, evet, vurgun akim kalmıştır, ortada nakıs
teşebbüs durumu vardır; ancak, cürüm ortadadır
değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar,
siyasî etik 1 nolu Kopenhag Kriteridir ve siyaset, hem hizmet hem de bir
fazilet yarışıdır.
Sayın Bakan, sizin, önce,
temmuz ayında Öğretmen Saygı Genelgesi çıkardığınızı, ekim ayında ise "800
000 000 lira aylıkla geçinemiyorum" diye yakınan öğretmeni televizyonda
"bırak git o zaman" diye haşladığınızı, kendi çıkardığınız genelgeyi
dahi hafife aldığınızı biliyoruz.
Sayın Bakan, sizin,
"ben ümmetçiyim" diyerek Atatürk cumhuriyetinin laik eğitim sistemine
zararlı bir ayrıkotu gibi kök salan Müsteşarınızı bugüne kadar görevde tutarak
bazı konularda ne kadar ısrarlı ve keyfî bir tutum takınabileceğinizi biliyoruz.
Sayın Bakan, sizin, daha
Bakanlığınızın onbeşinci gününde, teşkilatlanmayı ve kadrolaşmayı ima ederek
"Millî Eğitim Bakanlığını yerle bir edeceğim" dediğinizi biliyoruz.
MEB'de yaşanan kadrolaşma
depremlerini biliyoruz.
Tüm bu ve diğer
davranışlarınızın, bir Millî Eğitim Bakanına yakışmadığını düşünüyoruz. Sizin,
bir Millî Eğitim Bakanı olarak yapmakta olduğunuz birçok şeyi asla tasvip
etmiyoruz; ancak, bugünkü önergemiz, asla, bir Millî Eğitim Bakanı olarak,
sizin aslî görevinizle, millî eğitime bakışınızla ilgili değil, konumuz etikle
ilgili, ihaleye fesat karıştırılması ve kamunun zarara sokulması girişimini
sizin onaylamanızla ilgili.
"Efendim, KİK duruma
elkoydu, hatadan dönülür" mü diyeceğiz?! Bu kokuşmuş ilişkilere onay
vermiş olmanıza göz mü yumacağız?! Bu konuda kimse hakkında, hiçbir siyasetçi
hakkında bir şaibe veya kara leke şüphesi doğmamalıdır. Hele, Millî Eğitim
Bakanlığı makamı, kara lekeyi hiçbir zaman taşıyamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Efendim, 2 dakika rica ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
sözünüzü kesmeyeceğim, lütfen meramınızı güzelce ifade edin.
Buyurun.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bitiriyorum.
Olayın, bir şaibeden, bir
iddiadan öte olduğunu, onayladığınız ihale sonuçları tüm çıplaklığıyla ortaya
koymaktadır. Kamu İhale Kurumunun raporu, onayladığınız ihaleleri iptal ederek,
iddiaların gerçek olduğunu resmen belgelemiştir. Millî Eğitim Bakanlığı
üzerindeki bu kara leke bulutu kaldırılmalıdır. Konu hakkında soruşturma
açılarak, kurulacak komisyonda enine boyuna incelenmelidir.
Aramızda düşünce ve
siyaset farklılıkları olabilir, var olduğunu hepimiz, tüm Türkiye biliyor;
ancak, aramızda, ahlak, etik, dürüstlük, kamu yararının korunması konularında
farklılık olamaz. Burası, Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet Türkiyesinin en yüce
Meclisidir. Bu Meclisin hiçbir üyesi, hiçbir bakanı, hele çocuklarımızın
eğitimiyle sorumlu olan bir bakanı, şaibeler altında, görevini sürdüremez.
Özetle, Sayın Bakan, onay
yetkisini kullanırken, kamunun 86 trilyon 290 milyar Türk Lirasına kadar
ulaşabilecek bir kaynak kaybına onay vermiş olması; teklif veren bazı
firmaların kayrılması, bazı firmaların haklarının çiğnenmesi; bu çerçevede,
ihaleye fesat karıştırılması işlemlerine göz yummuş olması; 4734 sayılı Kanunun
gereklerini yerine getirmemiş olması; bu ihalelerle ilgili yolsuzluk
iddialarının tahkikini zamanında yaptırmamış olması gibi ve diğer nedenlerle
görevini kötüye kullanmıştır.
Sayın Bakanın bu
eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 366 ve 240 ıncı maddelerine uyması nedeniyle,
kendisi hakkında, Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca
bir Meclis soruşturması açılmasını talep ediyoruz.
Bu vesileyle, sizin,
yakınlarınızın ve televizyonları başında bizi izlemekte olan halkımızın,
yurttaşlarımızın yeni yılını kutluyor, esenlikler diliyorum. Yeni yılda, tüm
yurttaşlarımıza, demokrasinin, hukukun, eşitliğin ve dürüstlüğün egemen olduğu
bir Türkiye ve barışın egemen olduğu bir dünya diliyorum.
Hepinizi, en derin
saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hacaloğlu.
İkinci söz, Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy'a aittir.
Sayın Aksoy, buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
SONER AKSOY (Kütahya) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dünyanın her yönüyle hızlı bir değişim
içerisinde olduğu herkesin malumudur. Değişime ayak uyduramayanların, dünyanın
yakalamış olduğu hıza ulaşamayanların diğer ülkelerin ve dolayısıyla çağın gerisinde
kalacağı açıktır. Çağı yakalamanın önşartı ise eğitimli, bilgili insana sahip
olmaktır.
Hükümetimiz ve özellikle
Millî Eğitim Bakanlığı, bilgili insan, bilgi toplumu meydana getirmek için çok
önemli bir değişim hamlesini sürekli uygulamaktadır. Bu, değişen dünyanın
şartları itibariyle ve ismi de "bilgi toplumu" olan yeni yapılanmanın
içerisinde Türkiye'nin en önemli yerini, mümtaz yerini alabilmesi için gerekli
bir hadisedir.
Bunun için, biliyorsunuz
ki, öncelikle eğitim kurumlarının ele alınması ve bilgi toplumunda temel olarak
eğitim kurumlarının yeniden yapılandırılması gerekir. Eğitim kurumları,
okullarımız, öğretmenlerimiz, eğitim sistemi ve eğitimin yapıldığı mekânlar
olmak üzere dört ana grup üzerinde açıklanabilir. Bu dört ana grup içerisinde,
biz, Millî Eğitimin yapmış olduklarını biliyoruz, öğrenciler için yaptıklarını
biliyoruz. Mesela, 2003-2004 yılında 84 000 bilgisayarın öğrenciler için
verildiğini, öğretmenler için verildiğini, 9 129 okulumuzda hızlı internet
bağlantısının yapıldığını, 300 okula bilgi teknolojisi sınıfı kurulduğunu
biliyoruz.
Teknolojik altyapının
yanında, öğretmenlere de önemli imkânlar sağlanmış, bu dönüşüm için gerekli
olan 165 000 öğretmenimiz bilgisayar okuryazarı haline getirilmiştir ve bu
proje devam etmektedir.
Müfredatlarda önemli
değişmeler yapılmaktadır. Toplumun geleceği için yetiştirilecek olan
öğrencilerimizin kimlikli bireyler, kritik eden, yargılayan, sorgulayan,
şahsiyetli ve kimlikli insanlar olabilmesi için özel bir itina gösterilmekte ve
müfredatlar bu istikamette düzenlenerek pilot bölgelerde uygulamalar
yapılmaktadır.
Muhterem arkadaşlarım,
biliyorsunuz, bilgi toplumu olmak, son derece önemlidir. Bugün, meşhur filozof
Druker'in dediği gibi, 1920'lerin kilit üretimi olan otomobilde hammadde ve
enerji payı yüzde 60'ken, günümüzün bilgi toplumunun kilit üretimi olan
mikroçiplerin üretiminde hammadde ve enerji payı yüzde 2'nin altındadır.
Dolayısıyla, geri kalan bilgidir; bilgi, güçtür. Bilgiyi temin edebilmeniz
için, sadece demokrasinin önündeki engelleri kaldırmak, sadece sanayiin, sadece
ticaretin önündeki engelleri kaldırmak yetmez; eğitimin önündeki engelleri de
kaldırmanız gerekir. İnsanların insan gibi ve Batı toplumunda olduğu gibi,
medenî bir ortamda çalışmalarını sağlayacak modern yapılara, hatta akıllı
yapılara ihtiyaç vardır. Bu istikamette çok ciddî çalışmalar olmuştur. Bütün
bunları yaparken unutulmaması gereken bir konu...
GÖKHAN DURGUN (Hatay) -
Binalara gel...
SONER AKSOY (Devamla) -
Binalara geçiyorum efendim.
Binalar... Biliyorsunuz,
ülkemiz, bir deprem kuşağı içerisindedir. Bu sebeple, yapılacak tüm okul
binalarının dayanıklı olması, tüm bölgelerdeki mevcut okulların deprem
yönetmeliğine uygun olarak yapılması bir zarurettir.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Esasa gel, esasa!..
SONER AKSOY (Devamla) -
Bugün, eğitim anlayışımız yanında, okul binalarının tasarımında ve yapımında da
bir değişim yaşıyoruz. Artık, okullar, çağı yakalamış mimarî görünümlü,
öğretmene, öğrenciye saygılı, iş mekânlı, velilere ve çevreye duyarlı, bahçe
tanzimi ve temizliğiyle bir bütün halinde gurur abideleri olarak yükseliyor ve
yükselecek. Yöresinin özelliğini taşıyan yeşil bitki örtüsü ve ağaçlandırma,
spor sahaları, iç mekânda olduğu gibi bahçede de su pınarları, modern görünüşlü
ve tören alanı kilit parke taşıyla kaplı; gerçekten, hoş bir atmosfer
yaratılıyor.
Okullarımız, işte, bu
gördüğünüz okullardır; bunlar, kimlikli okullardır; bunlar, bizim tarihimizdeki
mimarî çizgileri de ihtiva eden ve buradan mezun olanların iftihar edeceği
okullardır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- İhaleye gel, ihaleye!..
SONER AKSOY (Devamla) -
Bilindiği gibi, binalar, ülkemizin sahip olduğu kültürün birer yansımasıdır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Edebiyatı bırak!
SONER AKSOY (Devamla) -
Cumhuriyetin ilk yıllarında çok güzel ve estetik binaların yapıldığını
görmekteyiz; ancak, daha sonraki yıllarda, kimliksiz, kişiliksiz, güvensiz,
estetikten yoksun binaların yapımına yol açılmıştır. Bugün, bina tasarımında,
ekonomi, emniyet ve estetik, dikkate alınan temel kurallardır.
Okullarda, engelli
öğrenciler için yepyeni yapılanmalar vardır; hijyen konusunda yenilikler
vardır. Bunların yanında, sosyal hayatla alakalı özel odalar tertip edilmiştir.
Yapı güvenliğiyle ilgili de, son derece önemli tedbirler alınmıştır.
Proje için özet bilgiler
size arz edeyim isterseniz...
GÖKHAN DURGUN (Hatay)-
İstemiyoruz!
SONER AKSOY (Devamla) -
EFİKAP Proje 2 kapsamında, ilköğretim okulları, genel lise, çok maksatlı lise,
anadolu öğretmen lisesi, güzel sanatlar lisesi, endüstri meslek lisesi, otelcilik
ve anadolu otelcilik ve turizm meslek liseleri bulunmaktadır.
HALİL TİRYAKİ (Kırıkkale)
- İhaleye gel sen!
SONER AKSOY (Devamla) -
Anılan ihalede, yaklaşık 1 500 kişi... Millî Eğitim Bakanlığı Bahçelievler
Kapalı Spor Salonunda, tüm televizyon kanalları ve basın önünde, 1 758 adet
teklif verilerek müracaatta bulunulmuş ve bu şekilde gerçek bir rekabet ortamı
sağlanmıştır. Bu haliyle, ihalenin sadece teklif alma aşaması 16 saat
sürmüştür. Türkiye'nin katılımcı sayısının en yüksek olduğu ve en geniş kapsamlı
ihalesi yapılmıştır.
Bu tür işlemlerde,
bilindiği gibi, yüklenici firmanın zarar etmemek için, eksik ve kalitesiz
malzeme kullandığı, yüklenici firmanın bu tür bir eğilime girmesi halinde idare
ne kadar gayret gösterirse göstersin, arzu edilen seviyede kalitenin
sağlanmasında sorunlarla karşılaşıldığı, kontrol personelinin zor durumda
kaldığı gibi yasal sorunlar yaşanmıştır. Kırımların yüksek oluşu sebebiyle
hakedişlerin yapılan masrafı karşılamadığı ve bunun sonucu olarak yüklenici
tarafların işi bitiremediği hepinizin malumlarıdır.
Bu ihalede yapılabilirlik
esası dikkate alınmıştır ve yeni çıkarılan İhale Kanunu içerisinde... Çok ciddî
bir şekilde, titizlikle İhale Kanunu esasları yerine getirilmiştir. Bunun için
bir yapılabilirlik esas formu meydana getirilmiş, bu formun kalemleri de,
ayrıca, özel olarak yapım işleriyle alakalı sabit harcamalar tespit edilmiş ve
yapımda kullanılacak bütün kalemler tek tek tespit edilmiştir. Bu tespit
edilmiş olan rakamlar, fizibilite üzerinde, yapılabilirlik etüdü üzerinde
yerine konulduktan sonra, ortaya çıkan rakamlar, yapılan ihale teklifleri
arasında incelenmiş ve bunlara en yakın olanları elbette dikkate alınmıştır;
fakat, hiçbir zaman en düşük olana verilecek diye de bir esas ve bir kaide
yoktur.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- 15 inciye bile vermiyorsunuz, 30 uncuya veriyorsunuz; en düşükten vazgeçtik!
SONER AKSOY (Devamla) -
İhale aşamasında, yaklaşık kârsız maliyetlerin bulunması için tamamen piyasadan
alınan proforma faturalar ile kârsız malzeme fiyatları toplanmış, asgarî
işçilik ve nakliye giderleri ilave edilerek kârsız asgarî fiyatlar bulunmuş,
daha sonra zorunlu vergi ve genel giderler üzerine eklenerek, minimum kârsız
inşaat yaklaşık maliyetleri bulunmuştur. Bu rakamın altında fiyat veren
firmalardan, yasa gereği, açıklama ve savunma istenmiştir. Bu, yasanın
getirdiği bir yeniliktir. Savunma ve açıklaması uygun olan, en düşük fiyat
teklif eden firmalara iş verilmiştir; ancak, savunma yapmayan, cevap vermeyen
firmalar, elbette, düşük fiyat vermiş olmalarına rağmen ihaleden çıkarılmıştır.
Zaten, yasanın özü,
yaklaşık maliyetin altında, yani, zararına işin verilmemesi istikametindedir.
İlgili yasanın 38 inci maddesinde, açıkça, aşırı düşük teklif olduğu tespit
edilen tekliflerin reddedilmeden önce sorgulanması gerektiği ifade edilmiştir
ve bu sorgulama işlemi yapılmıştır. Bu sorgulama işleminde, fiyatları aynı
olan, paralel olan ve düşük fiyat veriş
nedenlerinin açıklanmasıyla ilgili olan bölümler vardır. Bu, fiyatın maliyet ve
teknik avantajları denilen bir bölüme derç edilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksoy,
mikrofonunuzu açıyorum.
Buyurun.
ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
- Kuzu yemeye karar vermiş kurt gibi konuşuyorsunuz.
SONER AKSOY (Devamla) -
Mesela, burada adamın taşocağı varsa veya şantiye için tefriş edilmiş imkânları
varsa, iş makinelerine sahipse ve kalıpları varsa, bu gibi hususlar dikkate
alınmıştır. Dolayısıyla, bu, iğneden ipliğe gayet dikkatli ve hassas bir
şekilde yapılmış olan bir ihale demetidir.
İhale, tamamen objektif
olarak yapılmıştır. Bütün bunların gereği olarak Bakanlığımızca yapılan
ihalelerde eğitim kurumlarımız, Bayındırlık Bakanlığımızın sınıflandırmasına
göre 4/A ve 4/B grubuna sokulmuş; yapım kalitesi ve mahal listesi itibariyle,
teknolojinin getirdiği her türlü yenilik kurallarıyla, Türkiye'nin inşaat
sektörüne pek çok yenilik getirilmiş bulunmaktadır.
Bu binalar, özürlü
rampaları ve asansörleri, özürlü lavabo ve tuvaletleri, kapalı ve açık spor
salonları, su pınarları, elektrik ve su giderlerini azaltacak kesicilerinden,
inşaatın -yapımı esnasında- her şantiye için, ayrı ayrı, yirmidört saat boyunca
internet ortamında yayınlanacak olmasına kadar her şeyin bulunduğu yüksek
kaliteye sahip akıllı binalardır.
İhale edilen işlerin
fiyatlarının da farklı olmasının pek çok sebepleri vardır; bunların içerisinden
birkaç tanesini sizlere arz edeyim: Isıyla alakalı; mesela, Erzurum ve Rize
birbirlerine çok yakın iki il olmasına rağmen, ısı farkı itibariyle biri
birinci, diğeri dördüncü bölgededir ve izolasyonları farklı olacaktır.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Rize ile Trabzon...
SONER AKSOY (Devamla) -
Onun için, aynı metrekare dahi olsa fiyatları aynı olamaz. Ayrıca, aynı alana
oturan, aynı kapalı alana sahip olan bir binanın oturduğu alanın veya işgal
ettiği arsanın büyüklüğünün farklı olduğu durumlarda da fiyatlar farklıdır;
çünkü, bunlarda bahçe tanzimi esas alınmıştır. Aynı metrekare kapalı alana
sahip olmasına rağmen, 7 000 metrekarelik bir alanda bulunan bir okulun bahçe
duvarı, ihata duvarı ve bununla ilgili bahçe tanzimi için harcanan fiyat
farklı; aynı metrekare, fakat 20 000 metrekarelik bir alanın içerisinde
bulunan bir okulun, bahçe tanzimi,
ihata duvarı ve bununla alakalı altyapıların fiyatları elbette farklı
olacaktır. İşin bu inceliklerine dikkatle baktığınız zaman, hiçbir sorunun
olmadığı ortaya çıkar.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - İhale yasayla olur, kanaatle olmaz.
SONER AKSOY (Devamla) -
Bu yatırımlar, elbette gerekli yatırımlardır. Türkiye'nin, insanımızın buna
ihtiyacı vardır. Bu kadar önemli yatırımların yapıldığı bir noktada,
Türkiye'nin ve hükümetimizin geleceğe koşar adımlarla ilerleme hızına bu
okullar hız katacaktır; çünkü, buradan yetişen çocuklarımız daha kimlikli,
bireysel haklarını savunan, analitik düşünce sahibi, medenî cesaret ve özgüveni
tam olan bireyler olacaklardır.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aksoy.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, hatipler konuşurken sükunetle dinlemenizi tavsiye ediyoruz.
Hatipler, sizin istediğiniz şeyleri söylemek mecburiyetinde değil. Her gruptan
konuşmacılar var, çıkıp kendi görüşlerini beyan ediyorlar. Lütfen sükûnetimizi
muhafaza edelim.
Sayın Kılıçdaroğlu,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
AKP Hükümetlerinin bakanlarıyla ilgili olarak verilmiş ikinci soruşturma
önergesini görüşüyoruz. Daha önce Ulaştırma Bakanıyla ilgili olarak bir
soruşturma önergesi vermiştik; ama, iktidar kanadının milletvekilleri Bakan
hakkında soruşturma açılmasını uygun görmediler. Bunda da çok fazla bir şeyin
değişeceğine inanmıyorum; ama, yine de bildiklerimizi anlatmaya devam edeceğiz.
Benden önceki değerli
milletvekili konuşmasını yaparken, yapılacak olan bir okulun fotoğrafını
göstererek, ne kadar güzel okulların yapılabileceğini söyledi. Sanki,
Cumhuriyet Halk Partisi bu tür okulların yapılmasına karşı da, o da buradan o
açıklamayı yapıyor!
Değerli arkadaşlar, biz,
Türkiye Cumhuriyetinde çağdaş, son teknolojiye uygun, bilgisayarlı donanımı
olan okulların yapılmasına sonuna kadar evet diyoruz. Bütçeye ödenekse, ödenek
koyalım diyoruz; kaynaksa, kaynak koyalım diyoruz; ekvergi ise, ekvergi de
verelim; getirin, bunların hepsinin altına imzamızı atarız; ama, biz şunu
söylüyoruz: Aldığınız kaynağı, yasaların öngördüğü kurallar çerçevesinde
harcıyor musunuz harcamıyor musunuz? Bunun hesabını verirseniz mesele yok
zaten. Bizim aramak istediğimiz, sormak istediğimiz konu bu.
Bakın değerli arkadaşlar,
şu, 2004 yılı İlerleme Raporu ve tavsiye metni. Açıyoruz 22 nci sayfayı,
yolsuzlukla mücadele tedbirleri; şöyle deniliyor: "Araştırmalar,
Türkiye'de yolsuzluğun ciddî bir sorun olmaya devam ettiğini göstermektedir."
Demek ki, devri iktidarınızda yolsuzlukların hız kesmediğini söylüyorlar. Biz
söylemiyoruz, biz söylesek karşı çıkacaksınız; söylüyorlar. Ayrıca, daha ne
söylüyorlar, onu da söyleyeyim: "Yolsuzluğun daraltılması konusunda hiçbir
gelişme kaydedilmemiştir." Bunu, siz kabul ettiniz arkadaşlar. Dengeli ve
uyumlu rapor demediniz mi siz?! (CHP sıralarından alkışlar) "Yolsuzluğa
karşı en üst siyasî düzeyde sürekli destek sağlanması memnuniyetle karşılanacaktır."
Daha böyle bir destek yok, bu desteği istiyoruz sizden diyor.
Sayın Başbakan dün burada
bir konuşma yaptı, 2005 malî yılı bütçesiyle ilgili olarak bir konuşma yaptı.
Konuşmasının 4 üncü sayfasında, altını özenle çizdiğim bir bölüm var.
İnanıyorum ki, bu Parlamentoda bulunup, halka hesap vermekten utanmayacak; ama,
onur duyacak her parlamenter buna katılır. Şöyle diyor Sayın Başbakan:
"İnanıyorum ki, hepimiz, demokrasi kültürünü özenle koruyacağız. Bu özeni,
bu dikkati Türk siyasetinin geleneği haline getireceğiz." Şimdi,
demokrasiyi korumak, hesap verebilmek ve bunu Türk demokrasisine bir gelenek
olarak sunmak, herhalde, hiç kimsenin reddedeceği bir olay değildir. Bunun
mantığında ne yatar; bunun mantığında siyasal sorumluluk yatar. O zaman
kendimize şu soruyu soralım: Siyasal sorumluluk nedir? Onu da, izin verirseniz,
yine, hocaların hazırladığı bir kitaptan kısaca anlatayım: "Siyasal
rejimin demokratik olarak nitelendirilmesinin en önemli unsurlarından biri,
seçilen temsilcilerin hesap verebilir olmalarıdır. Bu da, seçilenlerin,
seçenler önünde sorumlu olmaları, parlamento önünde sorumlu olmaları, siyasal
ve hukuksal açıdan sorumlu olmalarıdır." Şimdi, bir bakan, siyasal
sorumluluğu nerede yerine getirecek; parlamentoda; buraya gelecek, Parlamentoda
siyasal sorumluluğunun gereğini yerine getirecek.
Sayın Bakanın gazetelere
düşen bir haberi vardı. Sayın Bakan "Millî Eğitim Bakanlığı ihaleleri
konusunda siyaseten sorumluluğu almaya hazırım" diyordu. Kendisini
kutluyoruz. Siyasal sorumluluk almaya hazırsa, bu kürsüye gelecektir ve sizlerden
şu ricada bulunacaktır: Ben, Millî Eğitim Bakanlığı ihalelerinde asla ve asla
yolsuzluğa izin vermedim, bu konunun üzerine gittim; ama, bu konunun aydınlığa
çıkması için, lütfen, soruşturma açılmasına izin verin; ben, bu siyasal sorumluluğu
taşıyorum, demesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Kaçar o, kaçar.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Bunu dediği zaman biz alkışlayacağız, cumhuriyet tarihinde ilk kez
bir bakan siyasal sorumluluğu üstleniyor diyeceğiz ve Sayın Başbakanın bütçede
dile getirdiği "Türk demokrasisinin geleneği haline getireceğiz"
kuralına da örnek olacaktır. O açıdan biz de, Sayın Bakanı kutlayacağız.
Değerli arkadaşlar,
acaba, niçin soruşturma önergesi verildi. Bakın, değerli arkadaşlar, bu
haberler gazetelerde yer aldı, pek çok şikâyet CHP Grubuna, değişik
milletvekillerine geldi. 3 milletvekili arkadaşımız, Sayın Bakanın yanıtlaması
isteğiyle, bu ihalelerle ilgili yazılı soru önergesi verdiler; ama, Sayın
Bakan, süresi içerisinde bu soruları yanıtlamıyor, niye acaba?!
MUSTAFA ÖZYÜREK (Mersin)
- Araştırma yapıyor!
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Niçin yanıtlamıyor? Yanıtlamaması, bu önergenin verilmesinin temel
nedenlerinden birisidir arkadaşlar. Eğer, bir bakan, medyada kendisine
yöneltilen ağır ithamlara ve bir milletvekiline -bırakın kendisinin soru sorma
hakkını, Bilgi Edinme Yasasına saygı göstererek- yanıt verseydi, belki de bu
soruşturma önergesine gerek kalmazdı.
M. CEVDET SELVİ
(Eskişehir) - Veremedi!..
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Ama, ne diyorlar arkadaşlar sükût ikrardan gelir; Sayın Bakanın
gelip, burada, ikrar etmesini bekleyeceğiz.
Şimdi, Millî Eğitim
Bakanlığında ne olmuş... Bu ihaleler başlamadan önce iki tane danışmanlık
firması tutuluyor. Bu iki danışmanlık firması, kendilerine göre ihale
kıstasları belirliyorlar ve ihaleler sonuçlandıktan sonra zarflar açılıyor, her
bir danışmanlık firmasının kendi kıstasına göre ihaleler veriliyor ve işin
garip tarafı, bazen bu kıstaslara göre ihale verilmemesi gerekene ihale
veriliyor, verilmemesi, iptal edilmesi gerekeninki de iptal edilmiyor. Bunun örnekleri
var.
Şimdi, olay, Kamu İhale
Kurumuna intikal ediyor, Kamu İhale Kurumu dosyaları inceliyor, yoğun bir
çalışma yapıyor ve bu yoğun çalışmadan sonra, 135 okulun yapımı için, 62 tane
ihale paketinde -14'ünü ihale sonuçlanmadığı ve Sayın Bakan onaylamadığı için-
gördüğü bütün eksiklikleri yazarak, düzeltici işlem yapılması için Bakanlığa
gönderiyor, bunlar yanlış yapılmıştır, şu, şu, şu eksiklikler vardır, doğru
değildir, bunları düzeltin diyor. Kalan 48 paket için ise, ihaleler Sayın Bakan
tarafından onaylandığı ve Kamu İhale Kurumu da bu ihaleleri iptal edemediği
için, Başbakanlığa bir yazı yazıyor. İsterseniz, Başbakanlığa giden yazının
ilgili bölümünü sizlere okuyayım değerli arkadaşlar. Şöyle deniliyor: "Tespit
edilen aykırılıkların değerlendirilmesi, gerekiyorsa, inceleme ve soruşturma
yapılması için, Anayasanın 112 nci maddesi uyarınca Başbakanlığa bildirilmesine
karar verilmiştir." Yani, Millî Eğitim Bakanlığında yapılan bu ihalelerin
İhale Yasasına aykırı olduğunu, pek çok aykırılığın saptandığını; ama, bu
konuda, Sayın Bakan bunları onayladığı için bir şey yapamayacağını, bir üst
makam olarak sizin, Anayasanın 112 nci maddesine göre inceleme ve soruşturma
hakkınızın olduğunu ve bunun gereğinin yapılmasını istiyor. Nereden;
Başbakanlıktan; kimden; Sayın Başbakandan. Sayın Başbakan bunun gereğini
yapacak.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, olay bu noktaya gelince, Millî Eğitim Bakanlığı Kamu İhale Kurumuna
itiraz ediyor; diyor ki: "Efendim, siz, incelemeyi zamanında yapmadınız,
süre geçti. Süre geçtiği için böyle bir inceleme hakkınız yok." Kamu İhale
Kurumu toplanıyor, diyor ki: "Hayır, süre geçmemiştir, bizim inceleme
yetkimiz vardır. Olay bize intikal etmiştir; dolayısıyla, biz inceledik,
verdiğimiz karar doğrudur." Millî Eğitim Bakanlığına gidiyor bu olay,
arkadan Millî Eğitim Bakanlığı bir daha itiraz ediyor; diyor ki: "Efendim,
siz, kamu ihalesiyle ilgili kıstasları belirlediğinizde, biz ihaleye çıkmıştık
daha önce. Dolayısıyla, o aralar sizin belirlediğiniz kıstaslar olmadığı için
verdiğiniz kararlar doğru değil."
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Kılıçdaroğlu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU
(Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Kamu İhale Kurumu, bunun
üzerine, oturuyor, yine bir karar alıyor, diyor ki: "Bizim belirlediğimiz
kamu ihale kıstasları, ihaleye çıkılmasıyla ilgili kuralları belirlemez. Siz,
ihaleye çıkıyorsunuz zaten. Bizim belirlediğimiz ihale kıstasları, zarflar
açıldıktan sonradır; o kıstaslar uygulanacaktır; ama, zaten onlar
yayımlandığında, bizim genel tebliğimiz yayımlandığında henüz zarflar
açılmamıştı; dolayısıyla, bizim kıstaslarımız geçerlidir. Siz, iki danışmanlık
firmasının kıstasını değil, Kamu İhale Kurumunun belirlediği kıstasları dikkate
almak zorundasınız." Şimdi, olay bu noktada duruyor.
Şimdi, değerli
arkadaşlar, elbette ki, Sayın Bakanın bütün bu dosyaları inceleme şansı
olmayabilir, Sayın Bakanın işi yoğun olabilir; ama, Sayın Bakanın bunları nasıl
onayladığını da size anlatayım, bilginiz olsun diye.
Giden onayın üzerinde
"iptal" veya "kabul" yazıyor; "iptal/kabul."
Sayın Bakan bunlardan birinin üzerine çiziyor; iptalse iptali, kabulse kabulü
ve altına imza atıyor. Sayın Bakanın onayladığı onayların hiçbirinde, ne iptal çizilmiştir
ne de kabul. Niçin?.. Sayın Bakan bunu kabul mü etmiştir ret mi etmiştir belli
değil. Sayın Bakan, acaba, bir tek sözcüğün üzerini çizmek için vakit bulamıyor
mu?!
Bir başka şey değerli
arkadaşlar; siyasal sorumluluktan söz ettik. Tabiî, şunu da merak ettik: Kamu
İhale Kurumu Başbakanlığa yazdı da ne oldu, Başbakanlık ne yaptı?..
Değerli arkadaşlar,
Başbakanlık, Millî Eğitim Bakanlığı ihalelerinin incelenmesi ve gerekirse
soruşturulması onayını verdi.
Şimdi, hakkında
soruşturma, inceleme onayı verilen bir bakanın hâlâ bakanlık koltuğunda
oturmasını içinize sindiriyorsanız, sizi kutluyorum arkadaşlar!..
Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Kocaeli
Milletvekili Sayın Nihat Ergün; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
NİHAT ERGÜN (Kocaeli)-
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Algan
Hacaloğlu ve 63 arkadaşının, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Hüseyin Çelik
hakkında, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından sağlanan 500 trilyonluk
kaynakla gerçekleştirilen okul ihalelerinde usulsüzlük yaptığı ve yolsuzluk
iddialarını zamanında tahkik ettirmeyerek görevini kötüye kullandığı iddiasıyla
verdikleri soruşturma önergesi hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz aldım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlar,
kuşkusuz, biz, bu önergedeki iddiaları değerlendireceğiz. Önerge dışında
iddialar varsa, onları başka bir vesileyle, kuşkusuz değerlendiririz.
Bu nedenle, öncelikle,
önergedeki iddiaları birkaç başlık altında toplamak, daha sonra da bazı
açılardan değerlendirmek istiyorum.
İddialar nelerdir,
bunları, kısaca, süratle geçmek istiyorum:
1- İhalelerde inşaat
birim fiyatı 346 000 000 TL/metrekare ile 512 000 000 TL/metrekare arasında
değişkenlik arz etmektedir. Halbuki, Bayındırlık birim fiyatları büyük okullar
için 360 000 000, normal okullar için 322 000 000'dur.
Aynı klas ve standarttaki
okullar için farklı illerde farklı fiyatlar uygulanmıştır.
Aynı ihalede en düşük
teklifi verenler gözardı edilmiş, ortalamanın üstünde fiyat verenlere işler
dağıtılmıştır. Sıralama, 4 üncü sıradan 34 üncü sıraya doğru kaymıştır; 1 inci,
2 nci, 3 üncü sıralardaki kişilere iş verilmemiştir.
Müteahhitlere, normalde
yüzde 15,3 kâr sağlamak imkânı varken, yüzde 49,5 kâr sağlanmıştır.
Ortalama birim metrekare
fiyatı 322 000 000 lira hesaplanması gerekirken, 385 000 000 lira olarak
hesaplanmıştır. Bunlar, iddialar...
Kamu, böylece, KDV hariç
86 trilyon zarara uğratılmıştır, KDV dahil bu zarar 102 trilyondur.
Gerekli rekabet ortamının
sağlanmadığına, işaret edilen bazı firmalara işlerin dağıtıldığına dair yaygın
bir görüş ve iddia vardır.
Ayrıca, Malatya'da
tarikat ilişkileriyle tanınan Cüneyt Arslan'a ve Dışişleri Bakanı Abdullah
Gül'e yakın olduğu bilinen firmaların, ihaleleri yüksek bedelle kazanmış
olmaları doğal karşılanamaz.
Kamu İhale Kurumu, 14
ihale hakkındaki şikâyetleri değerlendirerek, Kurumun aşırı düşük tekliflerin
değerlendirmesinde keyfî kriterler uygulandığı tespit edilmiş ve düzeltici
işlem, yani kısmî iptal kararı verilmiştir.
Kamu İhale Kurumu,
Bakanlığın eylemini, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 5 inci maddesindeki
açıklık, şeffaflık, rekabet ve güvenirlik ilkelerine aykırı bulmuştur. Kamu
İhale Kurumu, kendi yayımladığı genelgedeki formülün uygulanmasını isteyerek,
düşük tekliflerin sorgulanması işlemini iptal etmiştir.
Yine, Kamu İhale Kurumu,
8.6.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımladığı genel tebliğle, formül değerler ve
katsayılar geliştirerek, düşük fiyatlı tekliflerin ihale dışı bırakılmasında
keyfî değerlendirme yapılmasının önüne geçmiştir.
Kısaca, "Millî
Eğitim Bakanı, yukarıda zikredilen nedenlerle, kamuyu 86 trilyon zarara
uğratmak, bazı firmaları kayırarak ihaleye fesat karıştırmak, 4734 sayılı
Kanunun gereklerini yerine getirmemek, yolsuzluk iddialarını zamanında tahkik
ettirmemek suçlarını işlemiş ve görevini kötüye kullanmıştır" denilerek,
hakkında bir Meclis soruşturması açılması istenilmiştir.
HALİL AKYÜZ (İstanbul) -
Bunların hepsi doğru.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; izin verirseniz, şimdi de, yukarıdaki iddiaları
bazı açılardan değerlendirmek istiyorum. Bu iddialar konusundaki vicdanî
kanaatin oluşması ve kamu vicdanının sesine tercüman olabilmek için, öncelikle,
yaklaşımlarımızın, önyargı ve politik hınç duygularından uzak, rasyonel ve
sağduyulu olmasında yarar vardır.
Şunları sormak gerekiyor:
Acaba, önergedeki iddiaların ne kadarı doğru bilgilere dayanıyor? Ne kadarı
teknik kaygılar taşıyor? Ne kadarı hukukî endişeler taşımaktadır? Ne kadarı
siyasî kaygı ve amaçlar içermektedir? Bu başlıklar altında bu iddiaları
incelemek gerektiği kanaatindeyim.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Onlar soruşturmada belli olacak.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Öncelikle belirtmek isterim ki, iddiaların büyük kısmı, ama bilerek ama
bilmeyerek, doğru bilgi altyapısından yoksun bırakılmıştır, hesaplamalar
yanıltıcı bir tarzda ortaya konulmuştur.
Şöyle ki: İddialarda da
ortaya konulan Ankara Etimesgut ve Sincan'daki ihalenin toplam inşaat
maliyetinin 512 000 000 TL/metrekare olduğu iddia edilmektedir. Halbuki, böyle
bir şey yoktur. Buradaki inşaat maliyeti, sadece inşaat için 300 500 000
TL/metrekaredir, çevre tanzimi de dahil olmak üzere 397 000 000
TL/metrekaredir. Dolayısıyla, 512 000 000'luk fiyat diye bir fiyat bu
ihalelerde söz konusu olmamıştır.
Bir başka husus: Farklı
illerdeki okullar aynı klas ve standartta değildir; bu nedenle, metrekare birim
fiyatları da aynı olamaz. Bazı ihale paketlerinde -çünkü, bu ihaleler paket
ihalelerdir- sadece okul vardır; bu nedenle, metrekare birim fiyatı farklıdır;
bazı ihale paketlerinde okul ve çevre tanzimi birlikte vardır; bazı ihalelerde
okul, çevre tanzimi ve spor salonu vardır; bazı ihalelerde ise, hem okul hem
salon hem pansiyon hem -endüstri meslek lisesi olan yerlerde- atölyeler ve
-turizm meslek lisesi olan yerlerde- 3 yıldızlı oteller vardır.
Değerli arkadaşlar, bütün
bu farklı inşaat kategorilerinde, paket halinde olan ihalelerde klas ve
standardın aynı olması mümkün olmadığı gibi, metrekare birim maliyetlerinin de
aynı olması kesinlikle mümkün değildir. Ayrıca, coğrafî ve bölgesel şartlar da
maliyet üzerinde etkili olmaktadır; bunun örnekleri önergede de sayılmaktadır.
Bir başka hususa işaret
etmek istiyorum. 4A kategorisindeki büyük ve nitelikli okul inşaatları için
Bayındırlık birim fiyatı 364 000 000 TL/metrekaredir; 4B kategorisindeki yüksek
nitelikli spor salonları ve pansiyonlar için 402 000 000 TL/metrekaredir; 4C
kategorisindeki otel, yurt ve benzeri inşaatlar için 483 000 000
TL/metrekaredir.
2004 yılı Bayındırlık
fiyatlarının bu olduğu bilindiği halde, önergedeki maliyetler, müteahhit kârı
ve kamu zararı hesapları, basit nitelikli okul binaları için geçerli olan 322
000 000 TL/metrekare üzerinden yapılmıştır. İşte "86 trilyonluk zarar
var" denilen işin hesabı 322 000 000 TL/metrekare üzerinden yapılmıştır.
Halbuki, bu işin Bayındırlık fiyatlarının bir kısmı 364 000 000
TL/metrekaredir, bir kısmı 402 000 000 TL/metrekaredir, bir kısmı 483 000 000
TL/metrekaredir. Bütün bunların ortalaması yaklaşık 385 000 000
TL/metrekaredir.
Sadece bu kadarını ifade
edeceğim bilgi yoksunluğu ve yanıltıcı hesaplama yöntemleri, önergedeki iddia
ve ithamların neredeyse tamamını dayanaksız hale getirmektedir. Böylece,
önergedeki iddiaların omurgasını oluşturan farklı ve yüksek metrekare birim
fiyatları, yüksek müteahhit kârı, 86 trilyonluk kamu zararı gibi unsurların
gerçeği yansıtmadığı açıkça ortadadır.
Acaba, soruşturma
önergesi, okul ihaleleri konusunda herhangi bir teknik ve hukukî kaygı
taşınarak mı hazırlanmıştır? Önerge hazırlanırken, iddia ve hesaplara baz
teşkil eden okul tipinin, demode, sanat ve estetik değeri olmayan, gelecek
kuşaklar için tarihî eser niteliği taşıyacak özgün mimarî tarzından uzak,
bugüne kadar yapılagelen şekilde seçilmiş olması da, teknik ve teknolojik bir
kaygı taşımadan olaya yaklaşıldığını göstermektedir. Halbuki, cumhuriyetimizin
ilk yıllarındaki zor şartlarda bile, tüm kamu binaları ve okullar için, özgün
bir mimarî tarz, sanat ve estetik önplanda tutulmuş, cumhuriyetin 100 üncü
yılına doğru, inşaatlarda tarih, sanat ve estetik boyutunu yeniden öne
çıkarmanın zamanı çoktan gelmiş ve geçmektedir.
Ülkemiz, özellikle okul
binalarında, iç düzenlemede, mimarîde, sanatta, estetikte ve kullanışlı olma
konusunda, 17 Ağustos Kocaeli depreminden sonra bu standartları yakalamıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Ergün.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Özel sektörün yaptırdığı birçok okul binası, bu alandaki devlet-özel sektör
anlayışı arasındaki büyük farkı ortaya çıkarmıştır.
Menkul Kıymetler
Borsasının sağladığı kaynakla yapılan tüm eğitim binaları, kimliği, tarihî ve
sanatsal değeri olan birer abide olarak yükselmektedir. Katkısı olanlara, emeği
geçenlere şimdiden teşekkür ediyorum. Önergedeki iddialar, bu nedenle,
okulların niteliğiyle ilgili hiçbir teknik kaygı da taşımamaktadır.
Sayın Başkan, kıymetli
arkadaşlar; üzerinde konuştuğumuz önergedeki hukuka aykırılık iddialarının
dayanak noktası, Kamu İhale Kurumunun, 14 ihale hakkındaki şikâyeti
değerlendirirken, vardığı sonuç ve verdiği kararlardır. Kamu İhale Kurumuna
göre yapılan şikayetler şu dört hususu içermektedir:
1 - Bina yaklaşık
maliyeti çok yüksek gösterilmiştir.
2 - İhaleyi kazandığı
açıklananların çoğu meslekî ve teknik yeterliliğe sahip değildir.
3 - İhaleyi alan
şirketler, birbirinin paravan şirketleridir.
4 - Düşük teklif
sorgulaması idarece keyfî ve sübjektif kriterlere göre yapılmış ve devlet
trilyonlarca lira zarara uğratılmıştır.
Kamu İhale Kurumu yaptığı
incelemede, ilk üç iddianın gerçeği yansıtmadığını ve asılsız olduklarını
tespit etmiş; dördüncü iddianın ise, kendi çıkardığı bir tebliğe aykırı
unsurlar içerdiğinden bahisle, 14 ihale için düzeltici işlem yapılmasına karar
vermiştir.
Görüşmekte olduğumuz
soruşturma önergesinin asıl nedeni ve önergedeki tüm iddiaların özünü ve temel
dayanağını, Kamu İhale Kurumunun bu kararı oluşturmaktadır.
Ayrıca, önergede yer
alan, Malatyalı Cüneyt Arslan ve Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül'e yakın
isimlere yüksek fiyatla ihale verildiği iddiası, soruşturma önergesinin,
birazdan üzerinde duracağım, siyasî amacına işaret etmektedir. Bu iddia, âdeta,
bir Karadeniz fıkrasındaki bilmecenin kandırmacısıdır.
Fıkra şöyledir: Temel,
Dursun'a "söyle bakalım Dursun, daldadır, sarıdır, cik cik öter" diye
sorar; Dursun hemen cevap verir "kanarya" diye. Halbuki Temel'in
cevabı hamsidir. O, kuşkuyla sorar "daldadır" dedin "astım onu"
der, "sarıdır" dedin "boyadım onu" der, "cik cik
öter" dedin "o da bilmecenin kandırmacısıdır" der. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar,
şimdi, buradaki asıl amaç... KİK'in 14 ihale için aldığı düzeltici işlem, kısmî
iptal kararı, birçok yanlış unsuru içerisinde barındırmaktadır; ancak, hepsine
ayrıntısıyla girip vaktinizi alacak değilim. Bazı yanlışları şöyle sıralamakta
fayda var: Kamu İhale Kurumu... (CHP sıralarından gürültüler)
Efendim, ihaleyi
konuşalım diyorsunuz ya; tam da onu konuşuyoruz şimdi. Konu aydınlansın,
müsaade edin...
Kamu İhale Kurumu, 4734
sayılı Yasanın 55 inci maddesine göre, 15 gün içinde yapılan başvuruları
değerlendirmesi gerekirken, 15 günü geçen başvuruların hepsini değerlendirip
karara bağlamış ve yetkili olmadığı bir işi yapmıştır. Kamu İhale Kurumu, kısmî
iptal kararını ilk defa basın toplantısıyla kamuoyuna açıklarken, gerekçelerini
açıklamadığı için, âdeta, Bakanlığı hiçbir iddiaya cevap veremez hale getirmek
istemiştir. Bu olay, âdeta, eski bir başsavcının eylemini hatırlatmaktadır.
Karar, Bakanlığa 5 gün
içerisinde tebliğ edilmesi gerekirken, 16 gün sonra tebliğ edilerek olayın
spekülatif hale gelmesi temin edilmiştir. Basın açıklamasındaki acelecilik,
talebin yerine iletilmesinde, kararın tebliğ edilmesinde gösterilmemiştir.
Aşırı düşük tekliflerin
sorgulanması işleminin iptaline yönelik de, gerekçelerin hukuka ve gerçeklere
aykırı olduğu çok açıktır. Aşırı düşük teklif değerlendirmesinde herhangi bir
eşit muamele ilkesine aykırılık ve sübjektiflik uygulaması yoktur. Danışmanlık
hizmeti veren firmaların ortaya koyduğu kriterler, sadece, hangi bölgeye
danışmanlık hizmeti vermişlerse o bölgelerdeki ihalelere uygulanmış, farklı
bölgelerdeki ihaleye uygulanmamıştır. Kriterlerin her ihalede uygulanmadığı
iddiası boştur; çünkü, hangi ihalede bu kriterlerin uygulanmadığı ve neden
uygulanmadığına dair tek bir örnek bile verilmemiştir. Ayrıca, bu
değerlendirme, Kamu İhale Kanununun 32 nci maddesine uygun olarak yapılmıştır.
Değerli arkadaşlar, Kamu
İhale Kurumunun genel tebliği 8.6.2004'te yayımlanıp 23.6.2004'te yürürlüğe
girmiştir. İhale ilanı ise, 17 Mayıs 2004'tür. İhale zarfları 17.6.2004'te
açılmış, ihalenin tüm şartlarını değiştiren bir tebliğin geriye doğru
uygulanması mümkün olmadığından uygulanamamıştır. İhale dokümanlarındaki
değişiklik, âdeta, tüm ihalelerin iptali şartlarını ortaya çıkarmaktadır.
İdare, düşük tekliflerin
değerlendirilmesindeki takdir yetkisini kullanmıştır ve doğru olarak
kullanmıştır. Düşük tekliflerin haklı nedenlerinin olmadığı ortaya çıkmıştır;
kararda bunlar gözardı edilmektedir.
Bakın, düşük tekliflerin
sorgulanması örnekleri vardır. "Sen, bu düşük teklifle bu okulu nasıl
yapacaksın" diye sorulmuştur; adam, 650 metreküp beton kullanacağı yerde
320 metreküp beton kullanacağını ifade etmiştir; 700 ton demir kullanılması
gereken bir binada 270 ton demir kullanılacağını söyleyerek bu açıklamayı
getirmiştir; 1 500 ton alüminyum çerçeve, doğrama kullanılması gereken bir
binada 750 ton doğrama kullanacağını iddia etmiştir.
Bu düşük tekliflere bu
ihalelerin verilmesi söz konusu olabilir miydi?!
Ayrıca, Kamu İhale Kurumu
Genel Tebliği, âdeta, eski kanuna, yani 2886'ya döndürmektedir. Yeni kanunun
önemli unsurlarını ortadan kaldıran bir nitelik taşıdığı için de, bence, diğer
yüksek mahkemelere başvurulmalı ve iptali istenilmelidir.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Sayın Başkan, yarım saat mi konuşacak!
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Karar, gerekçesiz bir şekilde basına açıklanırken -dikkatinizi çekerim- bu
kararın gerekçelerini, ilgili idare, daha öğrenmeden, muhalefet
milletvekilleri, kararın gerekçesine dayalı soruşturma önergesi hazırlayabilmişlerdir.
Acaba, gerekçeler, idareye ulaşmadan önce, muhalefet milletvekillerine nasıl
ulaşabilmiştir?!
BAŞKAN - Sayın Ergün,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Efendim, tamamlıyorum; son cümlelerimi söylüyorum.
İSMET ATALAY (İstanbul) -
7 dakika geçti!..
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilimsel, teknik ve hukukî dayanakları
olmayan soruşturma önergesindeki bu iddialarla, acaba, siyasî bir sonuç
alınabilir mi; hiç sanmıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)
Ne yazık ki, önerge
sahibi milletvekili arkadaşlarım, böylesine dayanaksız iddiaların peşine takılmakla,
bazı özerk kurumların ve bu kurumlardaki politik kimliği ağır basan bazı
kişilerin yüksek siyaset yapma heveslerinin farkına varamamışlardır.
Özerklik, hiçbir kuruma
ve kişiye, siyaset yapma, başka bir muhalefet alanı açma isteği uğruna, hukukî,
ahlakî ve insanî sınırları aşma hakkı vermez. (CHP sıralarından gürültüler)
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Sayın Başkan, 10 dakika oldu!..
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Özerk kurum yönetici ve üyeleri de unutmasınlar ki, bulundukları yer, millet
adına kendilerine emanet edilmiştir, hibe edilmemiştir. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Ayrıca, özerk kurumlara geçen koalisyon hükümeti zamanında atanmış
olmak, milletimizin siyaset sahnesinden çektiği anlayışları oralarda canlı
tutma çabalarının ve işbirliğinin haklı gerekçesi olamaz.
2004 yılı okul
ihalelerinde metrekare inşaat birim fiyatlarının yüksek olduğunu iddia edenlere
şunu hatırlatmak isterim: 1998 yılında aynı nitelikteki okullar 437 000 000
TL/metrekareye, 2001 yılında 476 000 0000 TL/metrekareye...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Niye bu kadar uzatıyorsunuz?! Ne biçim yönetim bu! Sayın Başkan, niye müdahale
etmiyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Ergün,
müsaade eder misiniz.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Efendim, son cümlemi söylüyorum, müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Sayın Ergün, bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın Topuz, bakınız, biraz önceki konuşmanın başında,
sayın milletvekili arkadaşımız konuşurken meramını rahatlıkla ifade etmesi için
bundan sonra süre kısıntısı yapmayacağımı kendisine söylemiştim; lütfen, sakin olunuz;
konuşmasını tamamlıyor. Lütfen buyurun Sayın Başkan... Konuşmasını tamamlıyor;
lütfen buyurun efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, demek ki, tartışılması gereken bir konu var; açın soruşturmayı
tartışalım. Yangından mal mı kaçırıyoruz!
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Tarafgirsiniz!..
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Efendim, bir dakika sabrederseniz; bitiriyorum.
BAŞKAN - Sayın Ergün,
buyurun.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Tamamlıyorum efendim.
2004 yılı ortalaması ise
380 000 000 TL/metrekaredir.
Değerli arkadaşlar,
1998'deki ve 2001'deki Millî Eğitim Bakanlarının sizin anlayışınıza yakın
olması, bu durumu değiştirmemelidir. (CHP sıralarından gürültüler, sıra
kapaklarına vurmalar)
Son sözüm şudur:
Önergedeki iddialar, okul ihalelerinde usulsüzlük yapıldığı ve görevin kötüye
kullanıldığı konusunda bir vicdanî kanaat oluşturmaktan son derece uzak olmakla
birlikte, temiz siyaset yapma ve yolsuzlukla mücadele konusunda bir fırsat
sayılmalıdır.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bozacı!.. Bozacısın sen!..
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Tarafgir davranıyorsunuz Sayın Başkan!
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Hepimiz, yeniden, dikkatimizi bu konuya vermeliyiz. 3 Kasımda milletimizin Türk
siyasetini yeniden yapılandırmasının ve AK Partiyi iktidara taşımasının en
önemli nedenlerinin başında temiz siyaset ve yolsuzlukların önlenmesi özlemi
vardır. Çok şükür, bugüne kadar, siyaseti kirleten ve yolsuzluk olarak
addedilebilecek büyük örneklere rastlamadık... (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Sayın Başkan, Sayın Başbakandan mı korkuyorsunuz?! Niye uzatıyorsunuz?!
BAŞKAN - Sayın Ergün,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Ancak, en küçüklerinden
bile sakınmalıyız. Günümüz dünyasında yolsuzluk ve yozlaşma, sadece ihaleye
fesat karıştırma, zimmet, irtikâp, rüşvet, ihtilâs...
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Siz "ak" olamazsınız, AKP olursunuz ancak!
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Sayın Bakana gerek kalmadı!
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
...ve benzeri eylemleri değil, aynı zamanda torpili, adam kayırmayı,
partizanlığı , akraba ve hemşeri kayırmacılığını da içeriyor.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Dinlemiyor bile!
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Toplum bu konularda da büyük bir hassasiyet göstermektedir. Açık söylemek
gerekirse, iktidar bozulmaya ve yozlaşmaya en müsait alandır.
BAŞKAN - Sayın Ergün,
lütfen, son cümlelerinizi alayım efendim.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Son cümlem efendim... Son cümlem...
BAŞKAN - Buyurun.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
20 dakikadır konuşuyor; bırak konuşsun!
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Yolsuzluk ve yozlaşma konusunda Partimizin ve toplumun tavrı bu kadar açık,
dikkatler bu kadar üzerimizde (CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) Yüce
Divanda, sivil ve askerî mahkemelerde birçok kişi bu yüzden yargılanırken,
siyasî, bürokratik kadroların bilinçli ya da dikkatsizce bu konuda hata
yapmaları, büyük gaflet ve dalalet ve hatta ihanet olur.(CHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN - Sayın Ergün, son
cümlenizi alayım.
NİHAT ERGÜN (Devamla) -
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabırla dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Son konuşmacı, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan...
BAŞKAN - Sayın Bakan,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 63'e göre, usul ve tutumunuz hakkında söz istiyorum.
BAŞKAN - Sayın Çelik,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, 63'e göre söz istiyorum.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY
(Bayburt) - Söz vereceksiniz... 63 üncü maddeye göre söz vermeniz lazım.
BAŞKAN - Sayın Koç, Sayın
Bakana söz vermek mecburiyetindeyim. Sayın Bakan konuşacak, sonra talebinizi
değerlendireceğim. Buyurun, siz oturun lütfen yerinize.
HALUK KOÇ (Samsun) - Usul
için söz istiyorum Sayın Başkan. Burada takdir yetkiniz yok ki... Hep aynı
noktada tartışıyoruz.
BAŞKAN - Yani, siz usul
için söz istediniz diye Sayın Bakanı indirip sizi kürsüye davet edecek halim
yok! Buyurun; lütfen efendim...
MEHMET SEMERCİ (Aydın) -
Tarafgirsiniz Sayın Başkan!
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşmanıza başlar mısınız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, siz taraf tutuyorsunuz!..
BAŞKAN - Sayın Koç,
lütfen, istirham ediyorum; buyurun efendim... İstirham ediyorum... Lütfen...
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında
Yüce Heyetinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Eğitime Fiziksel Katkı
Projesi kapsamındaki ihale işlemleri, Millî Eğitim Bakanlığı ile İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası arasında imzalanan bir protokolle yürütülmektedir. Bu
protokolün ihale işlemleriyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul
Milletvekili Sayın Algan Hacaloğlu ve 60 arkadaşının vermiş olduğu soruşturma
önergesindeki iddialara cevap vermek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.
Öncelikle belirtmek
isterim ki, Eğitime Fiziksel Katkı Projesi kapsamındaki ihale işlemleri, hukuka
uygun olarak ve kamu yararı gözetilerek yapılmış ihale işlemleridir. Ayrıca,
bir gazetede çıkan yazılar üzerine bu ihalelerle ilgili Millî Eğitim
Bakanlığının içdenetim mekanizması çalıştırılmış ve yapılan inceleme sonucunda
hazırlanan raporda soruşturmaya geçilmesine gerek olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır; ancak, tarafımca, bununla yetinilmeyip, bizzat Başbakanlık Teftiş
Kurulu Başkanlığınca konunun incelenmesi ve gerekirse soruşturma açılması için
Sayın Başbakanımız nezdinde talepte bulunulmuştur.
Peki, değerli
arkadaşlarım, yapılan tüm bu ihale işlemleri hukuka uygun olduğu halde, bu
ihalelerde kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmesine rağmen, içdenetim
mekanizması çalıştırıldığı ve hatta yetinilmeyip dışdenetim için tarafımızca
talepte bulunulduğu halde ve bu soruşturma önergesi hangi amaçla verilmiştir.
Önce şunu da ifade
edeyim: Sayın Başbakanımızın talimatı üzerine Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığı bu incelemeyi başlatmıştır.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Kamu İhale Kurumu!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, elbette Meclis denetim
yetkisini kullanacaktır ve muhalefet, üzerine düşeni yapacaktır; Millî Eğitim
Bakanı olarak bu çok önemli görevin bilincinde olduğumu huzurlarınızda ifade
etmek isterim. İhaleyi kaybeden bazı firma yetkililerinin etkisinde kalan
Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımın vermiş olduğu soruşturma
önergesi (CHP sıralarından "Aaa... sesleri) Türk gençliğinin güzel geleceği
için amaçladığımız tavizsiz çalışmaları asla engellemeyecek, şevkimizi asla
kırmayacaktır.
Ortada, son yılların en
yüksek katılımlı ihalesi vardır ve bu ihalede olumsuz değerlendirilen 1 700'e
yakın başvuru ve kaybeden yüzlerce firma söz konusudur.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakan, istifa edin de parti de rahatlasın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Böyle durumlarda, biz kazanamazsak bazıları da
kaybetmeli diye düşünen firmalar mutlaka çıkacaktır. Ne var ki, böyle düşünen
ve gazete gazete dolaşan firma yetkililerinin sözlerini, bir iki istisna hariç,
medyamız kayda değer bile bulmamıştır; ancak, Kamu İhale Kurumunun, alışık
olmadık bir biçimde, kararını, Bakanlığımıza resmen tebliğ etmeden basın
bildirgesiyle açıklaması ve daha önce örneğine rastlanmayan bir biçimde dosyanın
Başbakanlığa iletilmesi, yadırganmıştır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, Başbakanlık soruşturma açtı mı?
K.KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başbakanlık kararı ne?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, İMKB'den sağlanan kaynağın
bir kısmı, Bingöl depreminin acılarını sarmak için kullanılmıştır. Kalan
kaynakla, 267 ayrı binadan oluşan 62 ayrı paket halinde 135 eğitim kurumunun
yapımı planlanmıştır. Bu projeyle, bugüne kadar alışık olmadığımız, mimarîsi ve
fonksiyonları itibariyle orijinal diyebileceğimiz güvenli okulların,
yavrularımıza armağan edilmesi amaçlanmıştır. İhale ve sonrasında yaşanan
tartışmalarla ilgili sizlere bilgi vermek ve iddiaları cevaplandırmak
istiyorum.
Öncelikli olarak,
hepimizin hemfikir olduğuna emin olduğum bir düşünceyi paylaşmalıyım.
Yaşadığımız müessif depremlerde, kamu binalarımızın, çocuklarımıza,
öğretmenlerimize ve vatandaşlarımıza birer mezar olduğu ve bu acı derslerle, yapılacak
her türlü kamu binası için gerekli önlemlerin alınması gerçeğinden kaçamayız.
Bu çerçevede, olaylara kulaktan dolma bilgilerle değil, bilimsel, akılcı ve
dürüst gerçeklerle yaklaşmalıyız. Hele, konu, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın
güvenli ve yüksek standarttaki yapılarda eğitim görmesi zorunluluğu olunca, bu
sorumluluğu, bir kat daha özen ve işbirliğiyle taşımalıyız.
Değerli milletvekilleri,
yapılması planlanan eğitim kurumlarının yerleri, Bakanlığımızdaki birimlerin
okul ihtiyaç öncelik planlaması dikkate alınarak titizlikle belirlenmiştir.
Projenin ihale dokümanlarının hazırlanması için, ayrıca bir ihale düzenlenmiş,
bu ihale sonucunda belirlenen danışman firmalar, Bakanlığımız teknik
elemanlarıyla ortak çalışmalar yaparak, tüm imalat kalemlerini detaylı bir
biçimde inceleyip, şartnameleri hazırlamıştır. 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun
19 uncu maddesine istinaden açık ihale usulüyle ihaleye çıkılmıştır. 17 Mayıs
2004 tarih ve 25465 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan ihale ilanına göre,
isteklilerden, Kamu İhale Kanunu ve ikincil mevzuatta istenmesi zorunlu olan
belgelerin ötesinde, ISO-9001 Kalite Yönetim Belgesi istenmiş, fiyat farkı
ödenmeyeceği, isteklilerin alt yüklenici kullanamayacakları ve konsorsiyumların
ihaleye teklif veremeyecekleri öngörülmüştür.
İhale, 7 Haziran 2004
tarihinde, Millî Eğitim Bakanlığı Beşevler Kapalı Spor Salonunda, yaklaşık 1
500 kişi ve tüm televizyon kanalları ile yazılı basın önünde, kamuoyuna açık
olarak gerçekleştirilmiştir. İhaleye toplam 1 758 adet teklif verilmiş ve
sadece, ihale tekliflerinin açılıp okunması onaltı saat sürmüştür.
Takiben, isteklilerce,
idaremize ve daha sonra Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyetler yapılmıştır.
İhaleye katılan toplam 1 758 istekliden 96'sı idaremize şikâyet dilekçesi
vermiş, bunlardan 18 tanesi Kamu İhale Kurumuna itirazen şikâyette bulunmuştur.
Kamu İhale Kurumu, itirazen yapılan şikâyetlerden 14 tanesi için düzeltici
işlem tesis etmiştir. Kalan 48 paket işin yasal süreçleri tamamlandığından
sözleşmeleri imzalanmıştır.
Burada, özellikle,
muhalefete mensup değerli arkadaşlarımızın söyledikleri gibi, Kamu İhale
Kurumu, bakınız, hiçbir ihaleyi iptal etmemiştir, uyumsuzluk kararı vermiştir.
Bir yasaya uyumsuzluk söz konusu olunca, düzeltici karar verilmesi işlemi
gündeme gelmiştir. Bu, ilk defa olan bir şey değil; Türkiye'nin birçok
yerindeki ihalelerde bu karar verilmiştir. Daha sonra yapılan incelemeler ve
yeni değerlendirmeler sonucu ihale sonuçlanmıştır.
Bunun altını çizmek
istiyorum: Sayın Hacaloğlu'nun söylediği gibi 64 değil, 62 pakettir ve bunların
hiçbir tanesi iptal edilmemiştir.
Değerli milletvekilleri,
ihale sırasında, tüm aşamadaki işlemler, değerlendirmeler ve rekabet şartları,
tamamen objektif ve yasadaki kriterlere uygun olarak sonuçlandırılmıştır. 4734
sayılı Yasa doğrultusunda yapılması gereken bütün iş ve işlemler usulüne uygun
olarak yerine getirilmiş, sonuçları da mevzuat doğrultusunda ilgililerine
duyurulmuştur. Aynı şekilde, katılımcıların müracaatlarının tümü kabul edilmiş
ve değerlendirmeye alınmıştır.
Değerli milletvekilleri,
Bakanlığımız, yapmış olduğu tüm işlemlerde yasalara uygunluk, kamu yararı,
hizmetin gerekleri ve denetimden asla taviz vermemiştir ve vermeyecektir.
Malumlarınız olduğu üzere, anılan ihaleler farklı illerde, farklı bölgelerde
yer alacak okullar için yapılmıştır. Bu nedenle, her bölgenin kendi fiziksel ve
ekonomik yapısından kaynaklanabilecek fiyat faktörleri bile hesaba katılarak
gruplandırma yapılmıştır.
Biraz önce, Sayın
Hacaloğlu "Trabzon ile Rize arasında nasıl bir fark var" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
biraz önce, yine burada şahısları adına konuşan değerli milletvekili
arkadaşlarım ifade ettiler; zeminin durumuna, altyapı durumuna, eğime göre,
binanın yapısına göre bu fiyatlar değişmektedir. 3 yıldızlı otel inşaıyla, 4
yıldızlı otel inşaıyla; yani turizm ticaret liselerinin, turizm ve otelcilik
liselerinin uygulama otelleri ile herhangi bir okulun fiyatının aynı olmadığı,
tarafınızdan takdir edilecektir. Meclise verilen önergede ise, bu fiyatlandırmalar
ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları arasında bir kıyaslama yapılmaya
çalışılmaktadır. Ancak, önergede dikkate alınan fiyatlar yanlıştır; bunun
altını çizmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bayındırlık Bakanlığının 2004 yılı birim fiyatları,
4/A grubu binalar için 364 000 000 Türk Lirası/metrekare, 4/B grubu binalar
için 402 000 000 Türk Lirası/metrekare ve 4/C grubu binalar için ise 483 000
000 Türk Lirası/metrekaredir. Ayrıca, fiyatlar değerlendirilirken, birim
fiyatlar içinde saha tanzim fiyatları ve fiyat farkları dikkate alınmaz. İhale
bedelleri ile Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları karşılaştırması yapılacaksa
şöyle yapılmalıdır; bizim yaptığımız ihaleden de buna örnek vermek istiyorum.
Mesela, bu ihalede:
1- İşin sonuna kadar
fiyat farkı ödenmeyecektir. Bu da, işin süresi bir yıl kabul edildiğinde, en az
yüzde 10'luk bir fark demektir.
2- İşin tamamına saha
tanzimi dahildir. Bu nedenle, gerçek bina fiyatı, saha tanzim maliyeti
çıkarılarak bulunur ki, saha tanzimi, en az 10 000 000 en çok 120 000 000 Türk
Lirası/metrekaredir; bu da, ortalama, 50 000 000 ilâ 55 000 000 Türk Lirası/metrekare
demektir.
3- Bir inşaat işinde genel gider ve vergi
toplamı, yüzde 7 ilâ yüzde 8'in altına düşmemektedir. İhalede uygun bulunan
fiyatlar, yine, 346 000 000 ile 446 000 000 Türk Lirası/metrekare arasında
değişmektedir; ağırlıklı ortalaması da, 380 000 000 - 390 000 000 Türk
Lirası/metrekaredir.
Bakın, değerli
arkadaşlarım, Sayın Hacaloğlu, biraz önce yaptığı konuşmada 64 paket dedi, 62
pakettir. Sekiz yıllık temel eğitim okulları yapılsın diye değil, çok değişik
okullar vardır; liseler, endüstri meslek liseleri, değişik liseler var.
"512 000 000 Türk Lirası ile 346 000 000 Türk Lirası arasında
değişmektedir" dedi; kesinlikle böyle bir şey yoktur.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan, ortalama, metrekaresi 385 000 000 lira dedim, zabıtlarda var; çarpıtmayın...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - 346 000 000 ile 446 000 000 arasında değişmektedir.
Bakın, bizim, 35 inci
sıraya ihale verdiğimizi söylediler; 35 inci sıra değil, 34 üncü sıradakine
verilmiştir.
ŞEVKET ARZ (Trabzon) -
Allah Allah!.. Ne kadar güzel!.. Bravo!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, müsaade edin... (CHP sıralarından
alkışlar [!]) Müsaade eder misiniz...
ŞEVKET ARZ (Trabzon) - 35
değilmiş, 34'müş!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, bu sözünü ettiğiniz, Sincan'daki bir endüstri
meslek lisesinin inşaatıdır. Bakın, Sayın Hacaloğlu dedi ki: "En son
sıradakine verilmiştir." Bu ihaleye 52 firma katılmış, 52 dosya verilmiştir;
52 dosyanın 6 tanesi, daha baştan, evrak eksikliğinden dolayı elenmiştir; aşırı
düşük fiyat sorgulamasına tabi tutulmak üzere kendilerine yazı yazılan
firmalardan sadece 15 tanesi buna cevap vermiştir.
Değerli arkadaşlarım, bir
firmaya ihale verilirken, sadece ve sadece fiyat gözönünde bulundurulmaz.
Bakın, bu, 34 üncü sıradakine iş verdiğimiz ihaleyle ilgili olarak, niçin bu
firmaların elendiğiyle ilgili, size, somut bazı bilgiler vermek istiyorum: Bu
inşaatın tamamlanması için gerekli olan demir 1 159 tondur. Misal olarak
söylüyorum: Diyelim ki 9 uncu sıradaki -firmaların isimlerini söylemiyorum-
firma 551 ton demirle bunu bitireceğini söylemiştir. Atlayarak geçiyorum. 21
inci sıradaki 754 ton demirle bu inşaatı tamamlayacağını beyan etmiştir. Bakın,
32 nci sıradaki 374 tonla, yukarıya çıkıyorum 28 inci sıradaki 771 tonla bunu
tamamlayacağını beyan etmiştir. Diğer bütün göstergeler de burada
sıralanmıştır.
Şimdi, bir firmanın ihale
alması, sadece, tek başına, onun ne kadar ucuz teklif verdiğiyle ilgili
değildir değerli arkadaşlarım. Bunu özellikle huzurlarınızda ifade etmek
istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ben
zaman darlığı sebebiyle... Sayın Başkanın müsamahasına sığınıyorum, bazı önemli
konuları sizlerle paylaşmam gerekiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, bu aşırı düşük fiyat sorgulamasında çok ilginç örneklerle
karşılaşılmıştır. Mesela, bir firmaya sorulmuştur, bir işte 684 metrekare
radyatör kullanılması gerekirken, firma hiç radyatör beyan etmemiştir. Yine bir
inşaatta kullanılacak beton miktarı 4 390 metreküp olması gerekirken firma 3
535 metreküp beyan etmiştir. Demir miktarı ve diğer bütün göstergeler de bunu
göstermektedir. Şimdi, bu durumda, firmaların teklif ettikleri bedeller,
ekonomik bedeller gibi görünse de ihalenin kendilerine verilmesi imkânsızdır.
Bu örnekleri sayfalarca uzatmak mümkündür. Özellikle soruşturma önergesinde
belirtilen ve büyük bir çoğunluğu yanlış bilgilere dayanan birkaç örneği
sizlerle paylaşmak istiyorum. Mesela, Gaziantep'te 13 647 metrekarelik bir
inşaat için önergede belirtilen fiyat, verdiğimizi iddia ettikleri fiyat 367
000 000 Türk Lirasıdır. Bu iş türü için Bayındırlığın belirlediği fiyat 364 000
000 Türk Lirasıdır, bizim verdiğimiz fiyat ise 272 000 000 Türk Lirasıdır,
Bayındırlık birim fiyatının yüzde 25 altındadır değerli arkadaşlarım.
Atlıyorum; Gümüşhane'de
yine 9 476 metrekarelik bir iş için, önergede bizim verdiğimizi iddia ettikleri
fiyat 432 000 000 liradır, Bayındırlık Bakanlığının bununla ilgili birim fiyatı
366 000 000 liradır, bizim verdiğimiz fiyat ise 285 000 000 Türk Lirasıdır ve
Sincan'dakiyle ilgili olarak verilen bütün rakamlar kesinlikle yanlıştır.
Yanlış bilgilerle doğru sonuçlara ulaşamazsınız değerli arkadaşlarım.
Bizim yaptığımız
inşaatların, bizim yaptığımız okulların rasgele okullar olmadığını, çok farklı
özelliklere sahip olduğunu arkadaşlarım ifade ettiler. Müsaade edersiniz, bu
yüksek teknik donanımlı olan, çok ciddî fonksiyonları olan kısımlara kesinlikle
girmeyeceğim; çünkü, bunu arkadaşlarım beyan etti.
Değerli arkadaşlarım,
şunun kesinlikle unutulmaması lazım: Fiyatı ucuz gibi görülen ihalelerin bedeli
ağır olmuştur, ağır olmaktadır. Bunun en tipik örneği, Çeltiksuyu'nda 86
evladımıza mezar olan okuldur. Bundan ders ve ibret almak zorundayız. En ucuz
fiyatı veriyor diye kimseye ihale veremeyiz. Bugün olsa, bunu yine yapmam ve
yaptırmam. Huzurlarınızda bunu ifade etmek istiyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Tek başına ucuz fiyat doğru bir yaklaşım, doğru bir fiyat değildir.
Bakın, size daha çarpıcı
bir örnek daha vereyim, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarım, lütfen dinleyin:
İstanbul'da Abdi İpekçi Yurdumuz vardır -İstanbul'u bilenler bilirler- 1 500
kişilik bir yurttur. 1999 depreminden sonra, bu yurdumuz ciddî hasar gördü,
güçlendirme ihalesi yapıldı; yani, güçlendirme yapılması lazım. Güçlendirme
ihalesini alan firma yüzde kaç kırımla almış biliyor musunuz; yüzde 57 kırımla
almış ve dört yıldan beri bu yurdumuz kapalıdır; inşaat firması işin içinden
çıkamamaktadır, bitirmemektedir, bize teslim etmiyor, vazgeçmiyor ve çaresiz
bir şekilde beklemek durumundayız.
Türkiye çapında 580 küsur
tane YİBO'muz ve PİYO'muz var değerli milletvekilleri. Üniversitelere
yaptırdığımız araştırmalara göre, bunların yüzde 25'inin derhal güçlendirmeye
tabi tutulması gerekiyor ve son on yılda yapılanlarla ilgili, bunları yapan
müteahhitlerle ilgili olarak yargıya başvurulması gerekiyor. Biz, bütün bunları
başlattık; ama, gelin görün ki, bunları incelediğimizde, bu çürük binaların,
depreme karşı dayanıklı olmayan binaların çoğunun, geçmişte yapılan ihalelerde,
yüksek kırımlarla insanlara verildiği ortaya çıkmaktadır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bakın, Kamu İhale Kurumunun 14 dosyayla ilgili, karar düzeltici
işlem tesis etmesiyle ilgili süreç devam etmektedir. Öte yandan, Başbakanlıktan
talepte bulunulduğu gibi, zaten inceleme başlatılmıştır. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, özellikle Sayın Kılıçdaroğlu, kendilerinin verdiği yazılı soru
önergesine benim zamanında cevap vermediğimden şikâyet ettiler. O cevap şunun
için verilmemiş Sayın Kılıçdaroğlu: Daha, Kamu İhale Kurumunun gerekçeli kararı
bize bildirilmeden, bize gelmeden, siz gazetelerdeki haberlerden yola çıkarak
veya Kamu İhale Kurumundan bazı bilgiler alarak bana yazılı soru önergesi
verdiniz. Ben, Kamu İhale Kurumunun kararını vermesini, sürecin tamamlanmasını
beklediğim için size cevap vermedim ve bu cevabınız geçen hafta itibariyle
verilmiştir; ama, siz, maalesef işi aceleye getirdiniz ve soruşturma önergesi
verdiniz.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Doğru söylemiyorsunuz Sayın Bakan!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Doğru söylüyorum Sayın Hacaloğlu.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Söylemiyorsunuz!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partili veya iktidar
kanadına mensup arkadaşlarımın verdikleri yazılı soru önergeleri, yüzde 99 zamanında
cevaplandırılmıştır; ama, bugüne kadar zamanında cevaplandırılmayan tek yazılı
soru önergesi bu mudur değerli arkadaşlarım?!
Bakın, burada biraz önce
değerli arkadaşım Nihat Bey bunlara değindi. Efendim, ihale üzerinde kalan
isteklilerin birbirlerinin paravan firmaları olduğu...
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
Başkan, ikinci 10 dakika doldu.
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- Sürenin ne anlamı kalıyor o zaman Sayın Başkan?! O zaman süre vermeyelim!..
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Açın soruşturmayı, konuşalım.
BAŞKAN - Sayın Anadol,
lütfen...
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Yaklaşık maliyetin, olduğundan daha yüksek
gösterildiği...
MUHARREM KILIÇ (Malatya)
- O zaman süre vermeyelim!..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, ihale üzerinde kalan isteklilerin benzer
işlere ilişkin deneyimlerinin bulunmadığı...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
10 saniye müsaade eder misiniz.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, sayın başkanlarım; daha önceki soruşturma önergeleriyle ilgili
olarak tutanakları okudum, inceledim. Bu hususta sayın bakanların kendileriyle
ilgili olarak verilmiş soruşturma önergeleri hakkında vermiş oldukları cevapta
belirli bir tolerans, başkan veya yöneten başkanvekilleri tarafından
gösterilmiştir. Şimdi, Sayın Bakanla ilgili olarak ithamlar vardır, eleştiriler
vardır, bunlara Sayın Bakanın cevap vermesinden daha tabiî bir durum yoktur;
ben, diğer arkadaşlara da aynı müsamahayı
gösterdim...
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Bırakın canım!..
BAŞKAN - Müsaade eder
misiniz...
Başında, Sayın Algan
Hacaloğlu'na da "meramınızı anlatabilirsiniz, sözünüzü kesmeyeceğim"
ifadesini kullandım. Lütfen...
Buyurun Sayın Bakanım.
MEHMET SEKMEN (İstanbul)
- Cevaba bile tahammülünüz yok.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Yangından mal kaçırıyorsunuz. Açın soruşturmayı, konuşalım, aydınlanalım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi, Kamu İhale
Kurumunun kararına atıfta bulunarak, şahsım, Bakanlığımız ve Hükümetimiz itham
edilmektedir. Kamu İhale Kurumunun, bizimle ilgili olarak ileri sürmüş olduğu
en ciddî iddia, kendilerinin 23 Haziran 2004 tarihinde yayımladıkları tebliğe
bizim uymadığımızdır.
Değerli milletvekili
arkadaşlarım, bakın, bu ihalelerin ilanı 17 Mayıs 2004 tarihinde verilmiştir.
Bu ihaleler 17 Mayısta ilana çıkmıştır, 7 Haziranda ihale yapılmıştır, Kamu
İhale Kurumunun tebliğinin yürürlüğe girdiği tarih 23 Hazirandır.
Şimdi, burada, esas
üzerinde durulması gereken şey şudur: Kamu İhale Kurumu diyor ki:
"Değerlendirme aşaması bitmemişken bu tebliğ yayımlandığı için, buna
uymalısınız." Biraz önce Sayın Kılıçdaroğlu da bunu dile getirdi. Bu
ihaleye teklif veren firmalar, burada hazırlanan şartname, bütün ihale
unsurları, bu tebliğ hesaba katılmadan yapılmıştır. Dolayısıyla, bu tebliğ
yayımlandıktan sonra, birçok insanın mağdur olması; hatta, ihalenin iptal
edilmesi bile söz konusu olabilir, buna harfiyen uyduğunuz zaman.
Gelelim, işin bir başka
tarafına. Kamu İhale Kurumunun yayımladığı tebliğin hukuka aykırı olduğu, 4734
sayılı Kamu İhale Kanununun 38 inci maddesine aykırı olduğu, mahkeme
zabıtlarıyla da ayrıca tescil edilmiştir. İşte, size mahkeme kararı. Bakın, bu,
emsal bir davayla ilgili olarak verilen bir karardır, bu kararı isteyen bütün
milletvekili arkadaşlarıma da verebilirim.
Burada, şunu söylüyor
mahkeme: Yaklaşık maliyet hesabı, teklif bedelinin aşırı düşük olup olmadığı,
aşırı düşük bulunan tekliflerle ilgili açıklamaları yeterli görüp görmemek gibi
konularda da ihale komisyonlarına yetki verilmektedir. Yani, ey İhale Kurumu,
bu senin görevin değildir...
Kamu İhale Kurumu, bu
tebliğinde ne söylüyor arkadaşlar; diyor ki: "Tıpkı 2886'nın uygulamasında
olduğu gibi, istatistikî ortalama alın, şu katsayıyla çarpın, hangisine
karşılık gelirse, bunu yapın." Halbuki, 38 inci madde son derece açıktır;
zamanım olmadığı için ben bunları okuyamıyorum. 38 inci maddede, aşırı düşük
teklif sorgulamasını yapma yetkisi, ihaleye yetkili olan kuruma ve kurula
verilmiştir ve aşırı düşük kabul edilen tekliflerin de reddedilmesi gerektiğini
vurgulamaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu -biz beğenelim veya beğenmeyelim- şu anda
yürürlükte olan kanun der ki: "Ekonomik olana verilsin." En ucuz
teklifi verene verilsin demiyor, değerli arkadaşlarım. Biraz önce tekrar ifade
ettim; bir ihalenin fiyatının en düşük olması, onun ekonomik olduğu anlamına
gelmez. Ben, size, 10'larca, Türkiye çapından örnek vereyim: Daha yeni
bitirilmiş -1998'de, 1999'da, 2000'de, 2002'de ihale edilmiş- bittikten hemen
sonra rapor hazırlatılmış; depreme karşı bu bina güçlendirilmezse, tehlike arz
eder diye bize rapor yazdılar.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Teftiş kurulları çalışmıyor mu Sayın Bakan?!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, maliyeti 450 milyara bitmiş olan, yüzde 55
kırımla yapılan bir okulun güçlendirilmesi 300-350 milyara çıkmaktadır değerli
arkadaşlarım. Eğer, başlangıçta yüzde 20, yüzde 15, yüzde 25 kırımlarla, bu
konuda sağlamlığı tescil edilmiş olan, rüştünü ispatlamış olan müteahhitlere
verilseydi, bu sonuç olmazdı. Biz, bakın, her türlü şartın dışında, ayrıca,
müteahhitlerden ISO-9001 belgesi istedik ve bu konularda azamî hassasiyet
gösterildi, gerekli rekabet oluşturuldu.
Değerli arkadaşlarım,
hemen şunu ifade edeyim: Bakınız, bunun dışında, yine, hukuk fakültesinden
aldığımız 26 sayfalık bir karar; ayrıca, bu tebliğin 4734 sayılı Kanunun 38
inci maddesine alenen aykırı olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Tabiî, bunun
bir yasal süreci olacaktır ve bu, gerekli yerlerde, şüphesiz ki, ilgililere
sunulacaktır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, siz, eğitimle uğraşın; ihalelerle uğraşmayın.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, huzurlarınızı fazla işgal etmeden sözlerimi
bitiriyorum.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) -
15 dakika oldu.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, daha önce de belirttiğim
gibi, uygulamanın özünde, yasalara uygunluk, kamu yararını gözetme, hizmetin
gereklerini yerine getirme ve denetim esas alınmıştır. Bu esaslar hem
Bakanlığımın hem de Hükümetimizin mazhar olduğu siyasî teveccühün bizlere
yüklediği sorumluluğun da gereğidir. Ayrıca, tüm yanlı, yanlış ve yanıltıcı
ifadelere karşın, sadece Bakanlığımın değerlendirmeleriyle yetinmeyip, konuşmamın
başında da belirttiğim gibi, tarafımca, bizzat Sayın Başbakanımıza müracaat
edilerek konuyla ilgili iddiaların Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca
incelenmesi ve gerekirse soruşturulması için talepte bulunulmuştur. Bizim, millete
de, bizim, milletin temsilcilerine de, Allah'a da verilmeyecek hiçbir hesabımız
yoktur. Biz, her zeminde hesaplaşmaya hazırız. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMET ATALAY (İstanbul) -
O zaman, soruşturma önergesini kabul edin; soruşturma açalım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımın
da şu konuda müsterih olmasını istiyorum: Bakın, biraz önce Sayın Hacaloğlu
dedi ki: "Pis kokular ve duyumlar alıyoruz." Ben, burada, huzurunuzda
açıkça ifade ediyorum. Ucu kime dokunursa dokunsun, eğer, gerçekten, bunlarla
ilgili olarak elimize delil ulaştırırsanız, biz de bunların gereklerini yerine
getiremezsek, o zaman, biz, gerçekten, o temiz siyaset dediğimiz siyaseti yapmıyoruz
demektir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
İhaleler Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine verilmiştir, iki yıldan beri. Soru
sordum; henüz cevap vermediniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlarım, müsaade edin, konuşmamı
tamamlayayım.
Bu incelemede,
Bakanlığımın herhangi bir kademesinde veya biriminde, en ufak bir noktada,
saydığım esaslara çelişki görürsem gereğinin derhal yapılacağını huzurlarınızda
ifade ediyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Bakan, arkadaşımız söylüyor; çelişki burada işte!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, esasen, muhalefetin değerli
üyelerinin duyarlılığını anladığımızı konuşmamın başında belirttim. Meclisin
denetim hakkını kullanması adına, bu duyarlılığı da memnuniyetle karşılıyorum;
ama, burada, üzücü olan ve önerge sahiplerine yakışmayacak olan, önergede,
ülkemizde yapılan en kapsamlı ve kamuoyuna açık bu ihaleyle ilgili teknik bilgi
eksikliğinden kaynaklanan kısım değil bizi üzen...
İSMET ATALAY (İstanbul) -
Bir siz biliyorsunuz...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - ...tarafımıza birer itham olarak yöneltilen kanuna
bilerek karşı gelme -hiçbir kanuna karşı gelmedik- kamu yararını gözetmeme,
ihaleye fesat karıştırma, firma işaret etme gibi suçlamalardır bizim
yakıştırmadığımız. Daha da üzücü olanı -burada, bunu da ifade etmek istiyorum-
tarikat ilişkileri gibi, din üzerinden muhalefet yapma anlamına gelen
beyanlardır.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, sorduğum soruya cevap vermiyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, sorduğum soruya lütfen cevap verir misiniz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Konuşmama
müsaade ederseniz, bitiriyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) -
Sayın Bakan, biraz İzmir'den bahsedin.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Avrupa Birliği yolunda tam üyelik perspektifine,
iktidarıyla muhalefetiyle kilitlenen bu Parlamentonun, önergede de belirtildiği
gibi, Kopenhag Kriteri olan temiz siyaset, dürüst yönetim ilkesini sadece
iktidarıyla değil, muhalefetiyle de taşıması gerekmektedir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, İzmir'de iki yıldan beri yapılan ihaleleri kime verdiniz?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Tüm kurumlarıyla şeffaf, dürüst ve ilkeli bir uygulama
çizgisinde olma iddiası taşıyan devletimizin işleyişinin...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine vermediniz mi?
BAŞKAN - Sayın
Karademir... Sayın Karademir... Lütfen...
Buyurun Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - ...bu tür vakit kaybettirici, yanlı, yanlış ve
yanıltıcı bilgilere dayalı gündemlerden arındırılması, yapıcı, yönlendirici ve
katkı sağlayıcı bir muhalefet ile iktidarın el ele, ülkemizi layık olduğu yere
koşar adımlarla taşıması gerekmektedir.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakan, arkadaşın sorusuna bir cevap ver.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Madem çok istiyorsunuz, size söyleyeyim.
Bayındırlık ve İskân
Bakanımız Sayın Zeki Ergezen'in kardeşine İzmir'de bir ihale verildiğiyle
ilgili gazetelerde bir haber yer aldı ve bu, toplam 110 milyarlık bir ihaledir.
(CHP sıralarından gürültüler)
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
265 milyar... 120 000 öğrenciyi kapsıyor Sayın Bakan.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, müsaade edin, ben açıklama yapayım.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
İsterse 1 lira olsun...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bir şey sordunuz; müsaade edin, cevap vereyim
arkadaşlar.
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
müsaade eder misiniz...
Sayın milletvekilleri,
yerinizden soruyorsunuz, kimse bir şey anlamıyor. Sayın Bakan açıklama yapmak
istiyor, ona da müdahale ediyorsunuz. Lütfen, sükûneti sağlayın, Sayın Bakan
açıklama yapsın.
Buyurun Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -Değerli arkadaşlarım, bakın, ben, derhal, bu haber
üzerine -bu haberi ihbar kabul ettim- Teftiş Kurulu Başkanlığına bir yazı
yazdım -bu ihalenin incelenmesi, eğer varsa bir haksızlık, varsa bir yanlışlık,
eksiklik ve aksaklık- gerekli işlemin yapılmasıyla ilgili süreci başlattım.
Değerli arkadaşlarım,
bakın, yalnız, mesele şudur: Bana, zaman zaman, burada da, yine bütçe
görüşmeleri esnasında, değerli bir milletvekilimiz, sanırım Sayın Osman Kaptan
"bu ihalelerden birini alanın babası AK Parti milletvekili midir" diye
sordu. Ben, bugüne kadar böyle bir bilgi almadım ve bu ihalelerden birisini
alanın AK Partili bir milletvekilimizin oğlu olduğuna dair bugüne kadar bana en
ufak bir bilgi verilmedi. Size kuşlar falan mı haber veriyor; nereden alıyorsunuz
bu bilgileri allahaşkına?!
Şimdi, bakın,
arkadaşlar...
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sayın Bakan, bizim söylediğimiz, Sayın Zeki Ergezen'in kardeşi.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Müsaade eder misiniz... Müsaade eder misiniz...
Bir milletvekilimiz,
birisinin...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
konuşmanızı tamamlar mısınız efendim.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Gerek yok, devam etsin!
MUSTAFA GAZALCI (Denizli)
- Sabaha kadar konuşsun!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, şartlarını yerine getirmek şartıyla,
hukuka uygun olması şartıyla, sizin kardeşiniz de, bir başkasının kardeşi de
eğer bu işi yapıyorsa, bir ihaleye girip alabilir; bunun yadırganacak,
garipsenecek bir tarafı yok diyorum.
YILMAZ KAYA (İzmir) - Siz
de alır mısınız?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, başta Cumhuriyet Halk Partili milletvekili
arkadaşlarımın ve şüphesiz ki, iktidar kanadına mensup milletvekili
arkadaşlarımın -bu meselenin, bu verilen önergenin aslında temiz siyaset adına
verilmiş bir önerge olmasını ben çok dilerdim; ancak- değerli arkadaşlarımın
burada yaptığı konuşmalardan anlıyorum ki, bu önerge daha çok siyasî içerikli
bir önergedir.
ALİ RIZA BODUR (İzmir) -
O zaman kabul edin!
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben, bununla ilgili vicdanî kanaatlerin
kullanılacağına inanıyorum. Verilmeyecek hesabımız yok; her zeminde bu hesabı
vermeye hazırız.
Hepinize en derin
sevgiler, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sayın Hacaloğlu,
gönderdiğiniz dilekçenizde, sözlerinizin çarpıtıldığını ifade ediyorsunuz.
Mikrofonunuz da açık şu anda. Hangi konuda sözleriniz çarpıtıldı, alabilir
miyim efendim.
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, tabiatıyla, gerek genel olarak yapılan ihalelerde
ortalama birim fiyatlar gerekse genel anlamda hem Sayın Bakanın hem de diğer
bir milletvekili arkadaşımın ifade ettiği şekilde, kullandığım verilerin,
rakamların yanlış olduğu ki, bu, buradaki soruşturma iddiasının temelini
oluşturmaktadır; bu konuda yanlış belge, yanlış rakamlar kullandığım şeklinde
ifade olmuştur. Bu konuda, bu çerçeve içinde bir açıklama yapmak istiyorum
BAŞKAN - Rakamlarla
ilgili olarak kısa bir açıklama için kürsüye davet ediyorum sizi.
Buyurun Sayın Hacaloğlu.
ALİ TOPUZ (İstanbul) -
Herkes istediği kadar konuştuğu için, o da konuşsun.
BAŞKAN - Bütün konular,
milletvekili arkadaşlarımız tarafından, bütün açıklığıyla anlaşılsın; çünkü,
neticesinde, bir soruşturma önergesini gizli olarak oylayacağız.
ALİ TOPUZ (İstanbul) - O
zaman, sözünü kesmeyeceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
buyurun efendim; rakamlarla ilgili kısa bir açıklamanızı rica ediyorum.
VI.- AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR
1.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu'nun, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik'in, konuşmasında, farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle
konuşması
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; burada tartışmakta olduğumuz konunun özünü,
esasında, mevcut milletvekillerimizin çok büyük bölümünün gayet ayrıntılarıyla
bildiğini düşünüyorum. Tabiatıyla, eğer, bazı gerçekler şu veya bu şekilde,
farklı şekilde sunulmak istenirse, bunun yöntemleri vardır.
Bakınız, Sayın Bakan,
bizim, bundan üç ay evvel -kendisine- verdiğimiz, bu konularda gayet ayrıntılı
bir şekilde, yapılmış olan 62 ihaleye ait, her bir ihaleyi hangi fiyatla, kaç
metrekare, hangi birim fiyatla ve hangi firmaya verildiğine ilişkin listeleri
de kapsayan, çok kapsamlı yazılı soru önergelerimizi bugüne kadar
yanıtlamamıştır.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçen hafta size gönderdik.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bir daha belirtiyorum: Bugüne kadar yanıtlamamıştır, geçen hafta
yanıtlamamıştır. Üç arkadaşımız...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Geçen hafta size gönderildi.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Sayın Bakanım, bu yazılı soru önergeleri, şu anda, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin yanıtlanmayan soru önergeleri dökümünde yer almaktadır, uzun
zamandır yer almaktadır. Ne diye... Gerçekten hayret ediyorum Sayın Bakan;
eğer, bu kadar ciddî, size yönelik olarak ortaya konan iddialarda rakamlara
yönelik bir itirazınız var idiyse, bunu nasıl bugüne kadar bekletebildiniz?!
Basında bu konuda bu
kadar yazıldı, çizildi ki, bizim kullandığımız rakamlar -ifade ediyorum- 62
ihalenin tümüne ait; tek tek her bir ihale kime verildi, en düşük birim fiyat
neydi, en düşük teklif veren firma kimdi ve siz kime verdiniz.
Ben, şu Meclis çatısı
altında onbir, oniki yıldır görev yapmaktayım; Meclisin, siyasetin yirmibeş
yıldır içindeyim; böyle bir olay yaşamadım. Ben bu süreci bilen
arkadaşlarınızdanım; hem eğitimimle hem bir baba mesleği olarak neyin, nasıl
yapıldığını çok iyi bilen bir arkadaşınızım. Sayın Bakan kalkıp da bize, temel
inşaatlarında maliyet nasıl olur, eğim neymiş, bunlardan bahsetmesin. Burada
mühendis kökenli birçok arkadaşımız var; maliyetler neden etkilenir, gayet iyi bilirler.
Şimdi, ben, burada,
yapılmış olan bütün ihalelerde, 62 ihalede gerçekleşen ortalama metrekare birim
fiyatının 385 000 000 lira olduğunu söyledim. Sayın Bakan "380 000 000
lira" dedi.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Ne fark eder?!
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Ben, 385 000 000 lira olduğunu söyledim. Varsa o hatayı, siz, ortaya koymuş
olduğumuz, o geniş tabloda izah ettiğimiz o rakamları, o belgeyi inceler,
kalkar, burada, altını çizer, gösterirdiniz bize. O sorular hâlâ yanıtlanmadı.
O nedenle, biz, bunu, buraya getirdik. O nedenle de, burada, bu soruşturma
önergesini verdik.
Şimdi, bakınız, Sayın
Bakan, diyorsunuz ki: "Kamu İhale Kurumu o ihalelerin değerlendirilmesine
esas olan kriterleri yayımladığı tarihte biz ihaleyi yapmıştık." Değerli
arkadaşım Kemal Bey bunu izah ettiler; çünkü, o kriterlerin kullanım dönemi,
ihalenin değerlendirme süreciyle ilgili; ama, Sayın Bakan, size soruyorum: Siz,
YDA inşaat firmasına, bu defa, girmiş olduğu ihalede kaçıncı sırada olduğu
halde iş verdiniz, ihale verdiniz? Geçen sene, 18 Ağustos 2003 tarihinde -belge
elimizdedir; sizin imzanızla doğrudan doğruya- en düşük fiyatı verdiği halde iş
verebildiniz.
ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Düşük fiyatı verenlerin ne iş yaptığını biraz önce anlattı Sayın Bakan.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yani, o zaman, en düşük fiyatla iş verebiliyordunuz da bu YDA firmasına
-önümde tablo yok, onun için hemen söyleyemeyeceğim; 15 inci, 16 ncı sıradadır
muhtemelen- bugün nasıl verebiliyorsunuz?
Yine soruyorum Sayın
Bakan: Siz, nasıl, EFİKAP2.M3.PO2 ihalesinde, geçen yıl -18 Ağustos 2003'te-
yapılan ihalede, Aksa inşaat firmasına, en düşük fiyatı verdiği halde o zaman
iş verdiniz de, bu defa aynı Aksa inşaata -tablo önümde değil, onun için net
söyleyemiyorum- 10 uncu sıranın üstünde bir yerde olduğu halde, hangi kritere
göre yine iş verdiniz; hangisi geçerli?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Söz istiyorum Sayın Başkan.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Yani, geçen yıl imza attığınız,
onayladığınız, o en düşük teklif veren firmaya yönelik yaptığınız değerlendirme
mi doğru, yoksa, şimdi, 16, 17, 34 üncü sıralarda olan firmalara iş verirken mi
yaptığınız iş doğruydu? Bunu vicdan kabul edebilir mi?!
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
ALGAN HACALOĞLU (Devamla)
- Bitirdim, son cümlem.
Evet, siyaset, hem halka
hizmet hem de bir fazilet yarışıdır. Eğer varsanız bu yarışta... Biz, burada,
iki yıldır bir yasa teklifimizin gündeme getirilmesini bekliyoruz; komisyonda
ele alınmadı, önümüzdeki ay buraya gelecek. Bu, siyaset etiği yasa
teklifimizdir. Eğer varsanız Sayın Bakan, varsanız Değerli Başbakanım,
varsanız, Kabine olarak arkasında duruyorsanız, AKP olarak arkasında
duruyorsanız -fazilet yarışıdır- gelin, hep beraber siyaset etiği yasasını
buradan çıkaralım.
Saygılarımla. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Hacaloğlu
teşekkür ederim.
Sayın Bakan yerinizden
mi?..
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Yerimden de olabilir.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın
Algan Hacaloğlu'nun sözünü ettiği, Bingöl Depremi esnasında şu firmaya en düşük
teklifi verdiği halde nasıl verdiniz de, şimdi 10 uncu sıradayken nasıl oldu
verdiniz şeklindeki sorusunu cevaplandırmak istiyorum.
Şimdi, benim bildiğim,
YDA firması, şu anda sözünü ettiğimiz, üzerinde konuştuğumuz ihaleye teklif
bile vermemiştir. İkincisi...
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Sayın Bakan...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Hacaloğlu, heyecanlanmayın...
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Heyecanlanmıyorum. Vermiştir...
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Bir şey söyleyeyim, bakın, bir dakika...
ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - Doğru verilerle konuşmuyorsunuz.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Müsaade edin, bakın...
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
buyurun.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Aksa İnşaat ve sair... Sayın Hacaloğlu, o ihale, 21/b'ye
göre yapılan ihaledir. Depremden sonra, aciliyetine binaen teklif usulüyle
yapılmış bir ihaledir. Teklif usulündeki fiyat verme biçimi ile açık ihaledeki
fiyat verme biçimi, takdir edersiniz ki, çok farklıdır.
Yani, Bingöl Depreminden
sonra iş verdiğimiz firmalar... Bakın, şimdi, ben, o benim söylediğimi teyit
eden, ilgili bürokrat arkadaşlardan gelen cevabı da söylüyorum. 2004'te YDA
firmasına kesinlikle iş verilmemiştir Sayın Hacaloğlu. Bu paket içinde YDA'ya
iş verilmemiştir. Aksa'nın da 2003'teki, isimdeki ihalesi, o kriteri farklı
olduğu için, dediğim gibi 21/b'ye göre yapıldığı için böyledir.
Bunu, Meclisin huzurunda,
sizlere de, bütün değerli milletvekili arkadaşlarıma da sunmak istiyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım.
V.-
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS
ARAŞTIRMASI (Devam)
A) Öngörüşmeler (Devam)
1.-
İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 63 milletvekilinin, İMKB'nin sekiz
yıllık kesintisiz eğitimi desteklemek amacıyla sağladığı kaynakla
gerçekleştirilen okul inşaat ihalelerinde usulsüzlük yaptığı, bu ihalelerle
ilgili yolsuzluk iddialarının tahkikini zamanında yaptırmayarak görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/11) (Devam)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, Meclis soruşturması önergesi üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır.
Şimdi, Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik hakkında Meclis soruşturması açılıp açılmaması hususunu
oylarınıza sunacağım.
Anayasanın 100 üncü
maddesi hükmü gereğince, oylamayı gizli oylama şeklinde yapacağız.
Oylamaya başlamadan önce,
oylamanın yöntemiyle ilgili olarak bazı açıklamalarda bulunacağım.
Kâtip Üye arkadaşlarım,
şu anda, hiç kimseye pul vermeyiniz; açıklamalar bittikten sonra, lütfen...
Gizli oylamanın ne
şekilde yapılacağını arz ediyorum:
Komisyon ve hükümet
sıralarında yer alan Kâtip Üyelerden, komisyon sırasındaki Kâtip Üye, Adana'dan
başlayarak Denizli'ye kadar -Denizli dahil- ve Diyarbakır'dan başlayarak
İstanbul'a kadar -İstanbul dahil- hükümet sırasındaki Kâtip Üye ise, İzmir'den
başlayarak Mardin'e kadar -Mardin dahil- ve Mersin'den başlayarak Zonguldak'a
kadar -Zonguldak dahil- adı okunan milletvekillerine, biri beyaz, biri yeşil,
biri de kırmızı olmak üzere üç yuvarlak pul ile mühürlü zarf verecek ve pul ve
zarf verilen milletvekillerini ad defterinde işaretleyecektir.
Milletvekilleri,
Başkanlık Divanı kürsüsünün sağında ve solunda yer alan kabinlerden başka yerde
oylarını kullanmayacaklardır. Vekâleten oy kullanacak bakanlar da, yerine oy
kullanacakları bakanın ilinin bulunduğu bölümde oylarını kullanacaklardır.
Sayın milletvekilleri,
bildiğiniz üzere, pullardan beyaz olanı kabul, kırmızı olanı ret, yeşil olanı
ise çekimser oyu ifade etmektedir.
Oyunu kullanacak sayın
üye, Kâtip Üyeden, üç yuvarlak pul ile mühürlü zarfı aldıktan ve adını ad
defterine işaretlettikten sonra kapalı oy verme yerine girecek, oy olarak
kullanacağı pulu burada zarfın içerisine koyacak, diğer iki pulu ise ıskarta
kutusuna atacaktır. Bilahara, oy verme yerinden çıkacak olan üye, oy pulunun
bulunduğu zarfı, Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulan oy kutusuna
atacaktır.
Oylamada adı okunmayan
milletvekillerine pul ve zarf verilmeyecektir.
Şimdi, gizli oylamaya
Adana İlinden başlıyoruz.
(Oyların toplanılmasına
başlandı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in
yerine vekâleten oy kullanacaktır.
Saygıdeğer
milletvekilleri, oy kullanmayan arkadaşlarımızın 2 dakikalık süre içerisinde
oylarını kullanmalarını istirham ediyorum.
(Oyların toplanılmasına
devam edildi)
BAŞKAN - Oyunu
kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.
Oylama işlemi
tamamlanmıştır.
Oy kutuları kaldırılsın.
(Oyların ayırımı yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkındaki (9/11) esas
numaralı Meclis soruşturması önergesinin gizli oylama sonucunu arz ediyorum:
Kullanılan oy sayısı : 485
Kabul : 165
Ret : 304
Çekimser :
11
Boş : 3
Geçersiz :
2
Sayın milletvekilleri,
böylece, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında verilen Meclis soruşturması
açılmasına ilişkin önerge kabul edilmemiştir; bilgilerinize arz olunur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 17.18
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.30
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum.
Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen İşler" kısmına geçiyoruz.
VII.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER
İŞLER
1.-
Çanakkale Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin, Gelibolu
Yarımadası Tarihî Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (Kamu İhale Kanununa Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi) ile
Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/212) (S. Sayısı: 305)
BAŞKAN- Çanakkale
Milletvekilleri Mehmet Daniş ve İbrahim Köşdere'nin; Gelibolu Yarımadası Tarihî
Millî Parkı Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin geri
alınan maddeleriyle ilgili Komisyon raporu henüz geri gelmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz.
Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Kanunu Tasarısı ile Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları raporlarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
2.- Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu Tasarısı ile
Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/821) (S. Sayısı: 701)
BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.
Hükümet?.. Yok.
Tasarının görüşülmesi
ertelenmiştir.
Vergi Kanunlarının Yeni
Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/937) (S. Sayısı: 725) (x)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Komisyon raporu 725 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Mustafa Özyürek, AK
Parti Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül; şahısları adına, İstanbul
Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, Balıkesir Milletvekili Ali Kemal Deveciler
söz istemişlerdir.
İlk konuşmacı, AK Parti
Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Aziz Akgül; buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
Süreniz 20 dakika.
AK PARTİ GRUBU ADINA AZİZ
AKGÜL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmamın başında, vefatının yıldönümünde, millî şairimiz
Mehmet Âkif Ersoy'u rahmetle anıyorum.
Vergi Kanunlarının Yeni
Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Hükümetimiz, göreve gelir
gelmez, malî milat olarak adlandırılan vergi düzenlemesini ortadan kaldırırken,
ikinci aşamada, vergi barışı gibi, ekonomide kalıcı güven ortamının
sağlanmasına ve beklentilerin olumlu yönde gelişmesine yönelik vergi
düzenlemesini hayata geçirmiştir.
Şimdi ise, vergi
sisteminin yapısal sorunlarının giderilmesine, vergi idaresinin daha verimli ve
etkin bir yapıya kavuşturulmasına, mükellef ihtiyaçlarının karşılanmasına,
ekonomik ve teknolojik gelişmelerin oluşturduğu imkânların vergilendirmede
kullanılmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılmasına sıra geldi.
Bunun bir adımı olarak,
vergi uygulamalarının basitleştirilmesi, vergi mevzuatının Yeni Türk Lirasına
uyumlulaştırılması, eğitim ve gıda bankacılığıyla ilgili olarak yeni teşvik
unsurlarına ilişkin düzenlemelerin hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, vergi uygulamalarının
basitleştirilmesine ve ekonomik faaliyetlerin önünün açılması bakımından Damga
Vergisinin kapsamını daraltmakta, pul yapıştırmak suretiyle Damga Vergisi ödeme
yöntemini ortadan kaldırmakta, vergi mevzuatının Yeni Türk Lirasına
uyumlulaştırılması bakımından, Yeni Türk Lirasına geçişle birlikte ortaya
çıkacak sorunlar ve güncelleştirme ihtiyacını çözüme kavuşturmakta, Gelir
Vergisinde oran indirimini öngörmekte, finansal gelirlerin vergilendirilmesinde
yeni bir sistem öngörmekte, eğitim ve sağlıkla ilgili olarak yeni teşvik
unsurları oluşturulması bakımından vergiye tabi gelirin yüzde 10'a kadar eğitim
ve sağlık harcamalarının indirimine imkân vermekte, kurumların aktiflerinde yer
alan iştirak hisseleri ve gayrimenkullerin vergilendirilmesiyle ilgili geçici
Kurumlar Vergisi ve KDV istisnasını sürekli hale getirmekte, Anayasanın sosyal
devlet ilkesine uygun olarak yoksulluğun azaltılması ve açlığın önlenmesine
katkı sağlanması bakımından gıda bankacılığı teşvik edilmektedir.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; vergi uygulamalarının basitleştirilmesine ve ekonomik
faaliyetlerin önünün açılması çerçevesinde ilk belirtilmesi gereken husus,
Damga Vergisi ve harçlarda pul yapıştırmak suretiyle ödeme usulünün
kaldırılıyor olmasıdır. Artık, pul yapıştırılarak vergi ödeme usulü de
kaldırılmış, Damga Vergisi ve harçlar açısından daha modern bir vergileme
sistemine geçilmiş olacaktır. Vatandaşın günlük hayatında ve işlemlerde
kolaylık ve rahatlık sağlaması açısından gerçek kişiler arasında düzenlenen,
ancak, ticarî, ziraî ve meslekî faaliyetlerle ilgili olmayan ve resmî dairelere
veya noterlere ibraz edilmeyen sözleşme ve benzeri kâğıtlar Damga Vergisinden
istisna edilmektedir.
Aynı şekilde, dernek ve
vakıfların yerleşim yeri olarak kiraladıkları gayrimenkullere, gerçek kişilerin
mesken olarak kullanmak üzere kiraladıkları iktisadî işletmelere dahil olmayan
taşınmazlara, Gelir Vergisinden muaf esnaf ve muaf serbest meslek erbabı ile
basit usulde vergilendirilenler tarafından işyeri olarak kullanılmak üzere
kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira
sözleşmeleri ile ekici ve alıcı arasında düzenlenen tütün alım satım
sözleşmeleri ve rehin senetleri Damga Vergisinden istisna edilmektedir.
Bu iyileştirmelerle
birlikte, düzenlenecek bu türden sözleşmeler dolayısıyla, Damga Vergisi ödemek
için damga pulu arama dönemi sona erecektir.
Diğer taraftan, yine
harçlarla ilgili, ancak yatırım yapmak isteyen müteşebbisin önündeki engellerin
kaldırılması amacına yönelik olarak, organize sanayi, endüstri veya teknoloji
geliştirme bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin yatırıma uygun hale
getirilmesi amacıyla, buralarda yapılacak ifraz, taksim veya birleştirme
işlemleri, doğacak tapu harçlarından istisna edilmektedir.
Diğer bir iyileştirme de,
gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kendi gayrimenkul portföylerine ilişkin
yaptıkları ve işlemlerinin büyük bir kısmında düzenlemek zorunda oldukları
gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin Damga Vergisinden istisna edilmesidir.
Yapılan bu düzenlemeyle, ekonomik faaliyetler açısından, bu sektörün önünün
açılması amaçlanmaktadır.
Diğer taraftan,
tasarıyla, vergi kanunlarının Yeni Türk Lirasına uyumlaştırmasına ilişkin
düzenlemeler de yapılmaktadır. Yeni Türk Lirasına uyum çalışmaları
çerçevesinde, bütün vergi kanunlarında yer alan Türk Lirası değerler gözden geçirilerek
yeni para birimine çevrilmesi sorun oluşturacak tutarlar güncelleştirilmek
suretiyle yeniden belirlenmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında yer alan bir diğer
önemli düzenleme de gıda bankacılığıyla ilgilidir. 2 Ocak 2004 tarihinde
yürürlüğe giren 5035 sayılı Kanunla Türk vergi hukukuna gıda bankacılığı
kavramı girmiş ve açlık sınırında bulunan insanlara hizmet verecek şekilde
düzenlenmiştir. Başlangıçta, gıda bankalarına yapılacak gıda yardımlarının
maliyet bedeli üzerinden gider kaydedilmesi imkânı getirilerek teşvik edilmiştir.
Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla, gıda bankalarına, gıda yanında
yapılacak giyecek, temizlik malzemesi ve yakacak bağışlarına da maliyet bedeli
üzerinden gider kaydedilmesi imkânı getirilerek, gerçek ve tüzelkişilerin, açlık
sınırında bulunan insanlara yapacakları yardımlar teşvik edilmektedir.
20 Ocak 2004 tarihinde
ilk defa Diyarbakır'da açılan şimdi ise 8 il ve ilçede faaliyet gösteren ve
açlık sınırında bulunan insanların yararlanması maksadıyla oluşturulmasını
önerdiğimiz gıda bankalarının daha verimli ve faydalı çalışmasına imkân veren
ve bununla ilgili bütün düzenlemelerin yapılmasını sağlayan Sayın Maliye Bakanı
ile Sayın Maliye Müsteşarı, Gelirler Genel Müdürü ve çalışma arkadaşlarına
şükranlarımı sunarım.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; buraya kadar açıkladığım önemli düzenlemeleri ihtiva etmekle
beraber tasarıda iki unsur da tartışılmaktadır. Bunlardan birincisi, Gelir
Vergisi tarifesinde yapılan değişiklikle en yüksek dilime uygulanan oranın
ücret gelirleri için yüzde 40'tan yüzde 35'e, diğer gelirler için yüzde 45'ten
yüzde 40'a indirilmesidir; ikincisi ise, menkul kıymet ve diğer sermaye
piyasası araçlarının 2006 yılından itibaren yepyeni bir sistem içerisinde
vergilendirilecek olmasıdır. Gelir Vergisi tarifesinde yapılan indirimlerden
yararlanacak olanların, yüksek gelirli mükellefler olacağı, dar ve orta
gelirlilerin vergilendirilmesinde bir değişiklik olmayacağı, düzenlemenin, bu
nedenle, vergi adaleti ve vergide eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturacağı
yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Hükümetimizin yapmış olduğu vergi
indirimlerini bir bütün olarak değerlendirip, ona göre, vergi indirimlerinde
adaletin ve eşitliğin sağlanıp sağlanmadığına bakmak gerekir.
Yapılan vergi
indirimlerinin iki temel hedefi vardır; bunlardan biri, yüksek tüketim vergisi
oranlarının geniş halk kesimleri üzerinde oluşturduğu olumsuzlukların
giderilmesi ve onların refahının artırılmasıdır. İkincisi ise, yüksek vergi
oranlarının yatırımlar üzerindeki olumsuz etkilerinin giderilerek, yatırım
ortamının iyileştirilmesi ve bu şekilde istihdamın artırılabilmesidir.
Katmadeğer Vergisinde,
özellikle, gıda, sağlık ve eğitimde gerçekleştirilen önemli indirimler, birinci
hedefe yönelik olarak yapılmış, Gelir ve Kurumlar Vergisinde yapılan oran
indirimleri ise, daha çok, ikinci olarak belirttiğim hedefle ilgilidir. Yapılan
düzenlemeleri bu çerçevede değerlendirirsek, vergilendirmede, adaletin ve
eşitliğin büyük ölçüde sağlandığı anlaşılacaktır.
Burada önemle üzerinde
durulması gereken nokta, özellikle KDV oran indirimlerinin hedefine
ulaşmasıdır. Bunun için, tüketicilerin, bilinçli hareket ederek, söz konusu
indirimlerin fiyatlara yansıyıp yansımadığını takip etmeleri gerekmektedir.
Ayrıca, kamu ve meslek kuruluşlarının, bir kampanya şeklinde, söz konusu
indirimlerin fiyatlara yansımasını temin edecek tedbirleri alması
gerekmektedir. Başta Maliye Bakanlığımız olmak üzere, diğer ilgili bakanlık ve
meslek kuruluşlarının bu yönde hazırlık içerisinde olduklarını bilmekteyiz.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarıyla, 2006 yılından itibaren, finansal gelirler
diyebileceğimiz, her türlü gelirin vergilendirilmesinde yepyeni bir sistem
öngörülmektedir. Buna göre, özellikle devlet borçlanma senetleri ve hisse
senetleri gibi menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarından elde
edilecek gelirlerin vergilendirilmesinde bankalar aracı kılınmaktadır. Bu
finansal araçların alım satımı, büyük ölçüde ya bankalar ya da aracı kurumlar
aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
Tasarıyla öngörülen
sistemle, bu bankalara ve aracı kurumlara, müşterilerinin kendileri
aracılığıyla gerçekleştirdiği alım satımdan elde ettikleri kazançlar veya faiz
gelirlerini, üçer aylık dönemlerde belirleyip, üzerinden yüzde 15 oranında
vergi hesaplayıp vergi dairesine intikal ettirebilmesine imkân sağlanmaktadır.
Böylece, kazancı elde edenlerin, kazançlarını belirleyip vergilerini
hesaplayarak beyan etmelerine gerek kalmayacaktır. Onlar, bu gelirleriyle
ilgili olarak beyanname vermeyeceklerdir. Bu şekilde, bütün finansal gelirler
aynı oranda vergiye tabi tutularak, bu gelirlerin vergilendirilmesinde önemli
bir harmonizasyon sağlanacak, verginin, yatırım kararları üzerinde bir etkisi
olmaksızın nötr kalması mümkün olabilecektir.
Bu sistemle ilgili
olarak, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının alım satım
kazançlarının artan oranlı vergilendirilmesi yerine, tevkifat usulüyle
vergilendirilmesinin uygun olmadığı; ayrıca, yüzde 15'lik oranın yüksek olduğu,
bunun, menkul kıymetler borsalarında işlem hacmini daraltıcı sonuçlar
oluşturacağı; odalar, borsalar, meslek örgütleri ve siyasal partilerin mevduat
ve hazine bonosu faiz gelirlerinin bu şekilde vergiye tabi tutulmasının, kuruluş
amaçlarına, tahsisli kaynaklar azaltılması nedeniyle kabul edilemeyeceği; Gelir
Vergisindeki takvim yılı esasının, söz konusu faiz gelirleri için üç aya
indirilmesinin, bir dönemin zararının, diğer dönemin kârından mahsup edilememesi
sonucu doğuracağı, dolayısıyla, yılın tamamı için zarar etmiş bir mükellefin
vergilendirilmesi gibi bir durumun ortaya çıkacağı yönünde eleştiriler
bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle, öngörülen sistem içerisinde, menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası araçlarının alım satımından veya faiz gelirlerinden vergi
alınması söz konusudur. Vergiye tabi tutulacak unsur, kazançtır; yani, kazanç
varsa vergi vardır. Burada yapılan düzenlemeyle, satış bedeli üzerinden bir
vergi alınması söz konusu değildir. İşlem vergilerinin menkul kıymet
borsalarında yapılacak işlemleri daraltıcı etkisi bulunmakla beraber, kazanç
üzerinden alınan vergiler için daraltıcı etkiden söz etmek mümkün değildir.
Yapılan eleştiriler, bir yandan yüzde 15'lik oranın yüksek olduğunu, diğer
yandan bu türden kazançların artan oranlı tarifeye tabi tutulması gerektiğini
ileri sürmektedir. Eğer, bu kazançlar için artan oranlı tarife esas alınırsa,
yüzde 40'lara varan bir vergi yükünün oluşması söz konusu olacaktır.
Dolayısıyla, yapılan düzenlemeyle belirlenen vergi oranı, borsada işlem
hacminin daralmasına yol açacak boyutta değildir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; daha önce de belirttiğim gibi, yapılan düzenlemenin amacı,
kimin tarafından elde edilirse edilsin veya hangi tür menkul kıymet veya
yatırım aracından elde edilirse edilsin, bu kazançların aynı şekilde ve aynı
oran üzerinden vergiye tabi tutulabilmesine imkân sağlayabilmektir. Bu
sistemle, bu gelirlerin vergilendirilmesinde gerek vergi ödeyenler gerek
verginin konusu ve gerekse verginin oranı bakımından harmonizasyon sağlanmaktadır.
Yapılan düzenlemeyle, odaların, borsaların, meslek örgütlerinin veya siyasî
partilerin paralarının vergilendirilmesi söz konusu değildir. Diğer
mükelleflerde olduğu gibi, bu kuruluşların da sadece elde ettikleri alım satım
kazançları veya faiz gelirleri vergilendirilmektedir. Vatandaşlarımızın bu
türden gelirleri vergilendiriliyorken, bu kuruluşların bu kazançlarının
vergilendirilmemesini açıklayabilmek mümkün değildir.
Öngörülen sistemde, üçer
aylık dönemlerin esas alınmasıyla ilgili eleştirilere gelince; sistem, basit ve
uygulanabilir bir yapıyı öngörmektedir. Daha önce de belirttiğim üzere, kazanç
elde edenlerin beyanname vermesi söz konusu olmayıp, onların kazançları,
bankalar veya aracı kurumlar tarafından belirlenip, üzerinden vergileri
hesaplanacaktır. Böylesine bir sistemin yürütülebilmesi için, belirli bir
dönemin esas alınması bir zorunluluktur. Aksi takdirde, birden fazla banka veya
aracı kurumda bulunan hesaplar nedeniyle, sistemin işleyebilmesi mümkün
olamayacaktır. Burada önemli olan, belirlenen dönemin kendi içinde zarar
mahsubunun mümkün olup olmadığıdır; yapılan düzenleme de, buna imkân vermektedir.
Ayrıca, bugün, AK Parti
Grubu olarak vereceğimiz bir önergeyle, tasarıda, bir dönemde oluşan zararın
bir takvim yılı içindeki diğer dönem kazançlarından mahsup edilmesine imkân
sağlanarak, bu konuda yapılan eleştiriler de bertaraf edilmiş olacaktır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; finansal gelirlerin vergilendirilmesinde harmonizasyon
sağlayacak olan ve yeni sistemle ilgili olarak gündeme getirilen diğer bir
eleştiri noktası, mevzuatın sık sık değiştirilmesiyle ilgilidir. Buna göre,
vergi mevzuatında sık sık değişiklik yapılması, verginin öngörülebilir olması
ilkesiyle çelişmektedir. Vergi mevzuatında yapılan sık değişikliklerin verginin
öngörülebilir olmasını zedelediği doğrudur; ancak, bunun önlenebilmesi, vergi
sisteminin toptan ele alınarak, sil baştan yeniden düzenlenmesiyle mümkün
olabilecektir. Sayın Başbakanımızın da açıkladığı gibi, önümüzdeki dönemde,
vergi kanunları bir bütün olarak ele alınarak, basitleştirilmesi yönünde,
önemli düzenlemeler yapılacaktır.
Diğer taraftan, menkul
kıymetlerin vergilendirilmesiyle ilgili düzenlemenin bir yıl öncesinden
yasalaştırılarak ortaya konması, verginin öngörülebilirliği adına atılmış çok
önemli bir adımdır. Bu tasarı, Maliye Bakanlığında çok uzun çalışmalar ve emek
sarf ederek, vergi konseyiyle ilgili tüm kurum ve kuruluşların görüş ve
önerileri dikkate alınmak suretiyle hazırlanmış bir kanun tasarısıdır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada kanun tasarısı üzerinde görüşlerimizi ifade ederken,
KDV indirimiyle ilgili olarak bir hususu arz etmek istiyorum.
KDV indirimi ve bu
tasarıdaki Gelir Vergisi oran indirimlerinin kaynağının 2005 yılı Bütçe Kanununda
görülebildiği, bütçede, vergi gelirleri artış hedefinin, öngörülen enflasyon ve
büyüme rakamları toplamından daha yüksek belirlendiği, özellikle dolaylı
vergilerin ağırlıklı dağılıma sahip olduğu bir vergilemenin, halkın geniş
kesimlerinde mağduriyete yol açacağı şeklinde eleştiriler yapılmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akgül,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
AZİZ AKGÜL (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Bu konuyla ilgili olarak
öncelikle şu hususu belirtmekte yarar vardır. 2004 yılında vergidışı gelir
niteliğinde olan bazı unsurlar, yapılan düzenlemelerle vergi geliri niteliğine
dönüştürülmüştür. Bu yüzden, eskiden vergidışı gelir olan bazı kaynaklar vergi
geliri olarak bütçe hesaplarında yer almıştır. Vergi gelirlerinin büyüme ve
enflasyon beklentileri üzerinde tahmin ediliyormuş gibi görünmesinin önemli
nedenlerinden biri de budur.
Diğer taraftan kayıtdışı
ekonominin kayıt altına alınması çabalarının bir sonucu olarak vergi
gelirlerinin tabana yayılıyor olması da bu konuda dikkate alınması gereken
diğer bir husustur.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; artık, sadece vergi toplayan bir Maliye Bakanımız yok, vergi
indiren bir Maliye Bakanımız var.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının ve 2005 yılının, ülkemize ve milletimize hayırlı olması
dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Akgül.
Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına, Mersin Milletvekili Sayın Mustafa Özyürek; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA
ÖZYÜREK (Mersin) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan
tasarıyla ilgili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
burada sık sık vergiyle ilgili konuşmalar yapıyoruz, durmadan vergi kanunları
görüşüyoruz; ama, ne yazık ki, vergi sistemini bütünüyle reforma tabi tutan,
adil, dengeli, kalıcı bir vergi sistemini bir türlü oluşturamadığımız
için, sistemi, orasından burasından
değiştirerek bir yerlere doğru gitmeye çalışıyoruz; ama, bir yere de
gidemiyoruz.
Şimdi, görüşmekte
olduğumuz bu tasarının bazı bölümleri, hem Yeni Türk Lirasına geçmiş olmamız
nedeniyle zorunlu hale gelmiş düzenlemeler hem de yıl sonunda yapılması gereken
bazı düzenlemeler; harçlar, Belediye Gelirleri Kanunu, damga resmiyle ilgili
bazı düzenlemeler var, onlara değinmeyeceğim; ama, Gelir Vergisi ve Kurumlar
Vergisiyle ilgili bazı önemli konular var, onlar hakkında görüşlerimi anlatmaya
çalışacağım.
Değerli arkadaşlarım,
daha dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bütçenin tümünü kabul
ettik. O bütçeyle birlikte, önemli bir vergi geliri artışını öngördük. 2004
yılında toplam vergilerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 23,69'dan, 2005
yılında yüzde 24,73'e çıkıyor; yani, 1 puandan fazla artış oluyor. Böylece,
Türkiye, vergi yükünün çok yüksek olduğu ülkelerden biri haline geliyor.
Şimdi, tabiî, bu vergi
yükünü hafifletmek üzere, biz, bazı önemli düzenlemeler yapılmasını, vergide
kapsamlı indirimlere gidilmesini bekliyorduk, diliyorduk; ama, karşımıza gelen,
şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıda, böylesine kapsamlı indirimler, ne yazık
ki, yer almıyor. Şu anda yürürlükte bulunan Gelir Vergisinin 103 nolu
maddesinde bir tarifemiz var, bu tarifeye göre de, ücretlilerde vergi oranı
yüzde 15'lerden başlıyor, kademeli olarak yüzde 40'a çıkıyor, diğer gelirlerde
yüzde 20'den başlayıp yüzde 45'e çıkıyor; yani, asgarî ücretliden de yüzde 15
vergi alıyoruz, ayda 500 000 000-600 000 000 lira gelir elde edenden de yüzde
20 vergi alıyoruz; ama, yüzde 40'lık ve 45'lik tarifeye giren kesimlerden 5
puan indirim yapıyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
vergi tarifesi, Gelir Vergisinin çok
önemli bir maddesidir, önemli bir düzenlemesidir. Vergi tarifesiyle ilgili çok
düzenleme yapılmıştır; ama, ben, sadece üst dilimde indirim yapıldığı, diğer
dilimlerin aynen korunduğu bir düzenlemeye ilk kez tanık oluyorum.
Bugüne kadar, 1950
yılında Gelir Vergisi sisteminin yürürlüğe girdiği tarihten beri, bu tarifede
çok değişiklikler yapılmıştır; ama, bütün dilimlerde bir ayarlama, bir
düzenleme yapılmıştır. Siz, sadece üst dilimde indirim yapar, diğer dilimlerdeki
oranları aynen yerinde tutarsanız, sistemi bozarsınız ve büyük bir haksızlık
yapmış olursunuz.
Değerli arkadaşlarım, bu
5 puanlık indirimle, yıllık 155 milyar liranın üzerinde gelir elde eden
kesimlere, 5 puanlık indirim yapmış oluyorsunuz. Bu, böylesine yüksek gelir
elde eden kesimlere, aylık, aşağı yukarı 650 000 000 liralık bir indirim
yaptığınız anlamına gelir.
Şimdi, burada, bütçeyi
takdim konuşmasında Sayın Maliye Bakanını dinledik, dün Sayın Başbakanı
dinledik; hep, vergi adaletinden, fakir fukarayı, garip gurebayı
koruduklarından bahsettiler; ama, şu tasarıda, fakir fukaranın vergisi aynen muhafaza
ediliyor; fakat, yılda 155 milyar liradan fazla gelir elde edenlerden 5 puanlık
indirim yapılıyor.
Değerli arkadaşlarım, bu
haksızdır, bu adaletsizdir ve bu düzenleme yanlıştır. Geliniz, ya bu
düzenlemeden; yani, 155 milyar lira ve daha üzerinde gelir elde edenlerden 5
puan indirim yapmaktan vazgeçiniz veya geliniz, doğrusunu yapalım, biraz sonra
vereceğimiz bir önergeyi hep beraber kabul edelim; bütün kademelerde, bütün
dilimlerde 5'er puanlık indirim yapalım. Doğrusu budur, yanlış hesap Bağdat'tan
döner, bu yanlışa fırsat vermeyelim.
Plan ve Bütçe
Komisyonunda konuyu görüşürken, Sayın Maliye Bakanımızdan, yüksek gelir
dilimine uyguladığınız bu 5 puanlık indirimin kaç kişiyi kapsadığına ve ne
kadarlık bir vergi kaybına neden olduğuna dair sorular sorduk; ama, Sayın Maliye
Bakanımız yazılı olarak cevap vereceğini söyledi. Şu ana kadar da, böylesine
önemli bir konuda bir cevap alabilmiş değiliz; inşallah, biraz sonra gelir,
burada cevap verirken, bu rakamları açıklar. Ben, bu rakamın, Maliye Bakanlığı
yetkililerinin elinde olmamasını düşünemiyorum; çünkü, Maliye Bakanlığımızın
bürokratları son derece iyi yetişmiş, ciddî bürokratlardır; bir adım attıkları
zaman, onun rakamsal sonuçlarını mutlaka hesaplamışlardır; ama, nedense, bize,
bu rakamlar verilmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle bu bilgi paylaşılmıyor.
Değerli arkadaşlarım,
yine, hem Sayın Başbakan açıklamalarında hem Maliye Bakanımız açıklamalarında,
Kurumlar Vergisinde de 3 puanlık bir indirim yaptıklarını söylediler; yani,
yüzde 33 olan Kurumlar Vergisi oranını yüzde 30'a düşürdüklerini söylediler.
Oysa, 4369 sayılı Yasanın 57 nci maddesine bakarsanız, 1.1.1999 tarihinden
itibaren, Kurumlar Vergisi oranının zaten yüzde 30 olduğunu görürsünüz. Yalnız,
daha sonra, 5035 sayılı Yasayla, sadece 2004 yılına mahsus olmak üzere,
Kurumlar Vergisi oranı yüzde 33 olarak tespit edilmiştir; ama, o kanun da
süreli bir kanun olduğu için, süresi dolmuştur; 2005 yılından itibaren,
Kurumlar Vergisi de kendiliğinden yüzde 30'a inmiştir. Böylesine, çok önceden
karar verilmiş, taa 1999'dan beri yürürlükte olan yüzde 30 oranını, şimdi, yeni
bir oran tespiti, yeni bir indirim gibi sunmak, doğrusu, yanlıştır, kamuoyunu
yanıltmaktır.
Sayın Maliye Bakanımıza
Plan ve Bütçe Komisyonunda demiştim ki; getirin bir tasarı, Kurumlar Vergisi
oranını yüzde 20'ye indirelim hep beraber, ben, o zaman şapkamı çıkarırım.
Fakat, karşılıklı şapka esprileriyle geçiştirdik; ama, oranı bir türlü
indiremedik. Değerli arkadaşlarım, Kurumlar Vergisinde herhangi bir indirim
yapmıyorsunuz; bunu açıkça tespit edelim, teslim edelim; Gelir Vergisinde de
sadece varlıklı kesimi kollayan 5 puanlık bir indirim yapıyorsunuz. Onun için
"biz, fakiri fukarayı düşünüyoruz" söylemi sadece bir edebiyattır;
bunun önü arkası yoktur.
Değerli arkadaşlarım, ücretliler,
dünyanın her yerinde biraz farklı bir şekilde vergilendirilir; çünkü, ücret
geliri, korunması gereken bir gelirdir. Bir işçi, bir memur, bir çalışan,
çalışamadığı zaman ücret geliri elde edemez; ama, bir şirket sahibi, bir
tezgâhı olan insan, hasta da olsa, yardımcıları vasıtasıyla işine devam eder,
gelirini elde etmeye devam eder. O nedenle, dünyanın her yerinde ücretliler
biraz farklı vergilendirilir; yani, biraz avanta sağlanır ücretli kesime. Bizde
bu konuda sadece 5 puanlık bir fark var. Ücretlilerin vergi tarifesi yüzde 15
oranından başlar, diğerleri yüzde 20'den başlar. Daha önce bir özel indirim
vardı; yani, ücret gelirinin belli miktarı düşülmek suretiyle net ücret tutarı
bulunur ve onun üzerinden vergi alınırdı. Böylece, ücretliler himaye edilmiş
olurdu; 2003 yılında onu da kaldırdık. Şimdi, gene, eğer çoğunluğunuz,
çoğunluğumuz kabul ederse, bu konuda da bir önerge vermek suretiyle, eskiden
beri yürürlükte bulunan; ama, 2003 yılında kaldırılan özel indirimi tekrar
yürürlüğe koymak için bir önerge sunacağız.
Değerli arkadaşlarım, bu
yasa tasarısının önemli düzenlemelerinden biri de, kısaca rant gelirleri
diyelim, mevduat faizleri, repo gelirleri, borsa kazançları, devlet
kâğıtlarının gelirleri gibi menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesine
ilişkin önemli bir düzenleme getiriyor olması.
Şimdi, şu anda bizim de
çok eleştirdiğimiz bir karmaşık düzenleme var. Kamu kâğıtlarından elde edilen;
yani, devlet tahvili ve hazine bonosundan elde edilen faizlerden aşağı yukarı
vergi almıyoruz. Mevduattan, repodan önemli oranda vergi stopajı yapıyoruz;
fakat, beyanname almıyoruz. Borsada, üç ay içinde satılandan belli vergiler
alıyoruz; ama, üç aydan sonra satılırsa bir hisse senedi, hiç vergi almıyoruz.
Bu, karmaşık bir sistemdir. Özellikle getirilen istisnalarla, rant kesimi,
rantiyeler korunmaktadır. Biz, bunu her zaman eleştirdik, yanlış olduğunu
söyledik; ama, bir yanlışı düzeltirken bir başka yanlışa gitmemek lazım. Bugün,
şu anda görüşmekte olduğumuz tasarıyla getirilen, tasarının 30 uncu maddesindeki
düzenlemeler, gerçekten, son derece yanlıştır. Nedir buradaki yanlışlar;
öncelikle, vergi adaleti açısından büyük bir yanlışlık yapılmaktadır; kaynakta
yüzde 15 vergi stopajı öngörülüyor. Bankalar, aracı kurumlar; yani, rant
gelirini ödeyen, sağlayan kurumların hepsi yüzde 15 vergiyi kesecekler, vergi
dairesine yatıracaklar. Artık, o gelirleri elde etmiş olan kimseler, herhangi
bir beyanname vermeyecek. Pratik bir sistem; fakat, adaletsiz bir sistem.
Şimdi, 1 milyar lira faiz elde ederseniz de yüzde 15 vergi ödeyeceksiniz, 1
trilyon lira -ki, trilyonlarca lira faiz elde eden pek çok insanımız var- elde
eden de yüzde 15 ödeyecek. Adalet bunun neresinde değerli arkadaşlarım?!
Anayasamızın 73 üncü
maddesi çok açık; der ki: "Vergi, vatandaşın malî gücüne göre
alınır." 1 milyar lira kazanan ile 1 trilyon lira kazananın malî gücü bir
mi? O nedenle, biz diyoruz ki, geliniz, belli bir stopaj, bir kesinti yapalım,
kaynakta bir kesinti yapılsın. Bu, yüzde 5 olur, yüzde 10 olur, belli bir
rakamda uzlaşılır; ama, daha sonra, belli rakamı aşan gelirler, yani faizler,
borsa kazançları, bunların hepsi beyannameye dahil edilsin; beyanname üzerinden
de artan oranlı -yüzde 20'den başlayan, yüzde 45'e kadar giden oranda- bir
vergi alalım ki, böylece adaleti sağlamış olalım. Bizim, bu noktada önerimiz
budur.
Değerli arkadaşlarım,
yine, 30 uncu maddede çok önemli bir yanlış yapılıyor. Gelir Vergisi
Kanunumuzun 1 inci maddesi der ki: "Gelir, bir takvim yılında elde edilen
kazanç ve iratların safî tutarıdır." Temel ilke, bir takvim yılında elde
edilen kazancın vergilendirilmesidir; ama, burada ne oluyor; üç aylık dönemler
var. Mesela, borsadan para kazanan birisi, hisse senedi satın aldı; ilk üç ay
içinde borsa aşağı düştü veya onun satın aldığı hisse senetlerinin değeri düştü,
zarar etti; hiçbir şey yok. Ertesi üç ayda kâr ederse yüzde 15 vergiyi
alıyoruz. Şimdi, gelirin yıllık olması prensibini ihlal etmiş oluyoruz; üç
aylık bir dönemde vergiyi esas alıyoruz. Kâr edersen vergiyi ver, yüzde 15
keserim; zarar ettin, zarara karışmam. Oysa, değiştirirseniz çok mutlu olurum.
Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunun yanlış olduğunu anlattık.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Düzeltiyoruz...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- O zaman arkadaşlarımız kabul etmediler.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Şimdi kabul ettik...
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şimdi nasıl bir noktaya gelinecek, nasıl bir düzenleme yapılacak; onu
göreceğiz.
Lütfedip, böylesine bir
düzenleme, önemli bir değişiklik yapacağınız zaman bize de verseniz, biz de
incelesek... Komisyonda söylediğimizi, nasıl, üç beş gün sonra kabul
ediyorsanız, belki, burada da, ben, ona göre bazı önerilerde bulunurdum, belki
yanlışları düzeltirdik.
Değerli arkadaşlarım,
şöyle bir şey var: Bürokrat her şeyin doğrusunu bilir, hükümet de her şeyin
doğrusunu bilir, milletvekilleri hiçbir şey bilmez! Böyle bir sistem yok
değerli arkadaşlarım. Ben de yıllardır bürokraside bulundum, şimdi de
politikadayız, birlikte çalışıyoruz. Herkes yanılabilir. Burada piyasayı çok
iyi tanıyan arkadaşlarımız var, vergi sistemini çok iyi bilen arkadaşlarımız
var; bunların görüşlerinden, önerilerinden yararlanmak kime ne zarar getirir?!
İşte, bir yanlıştan ne kadar dönüldü hep beraber göreceğiz; dönüldü.
Yine, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, biz, özelleştirme kapsamındaki kuruluşlarda özürlülerin
çalışmasına engel getiren düzenlemenin çok yanlış olduğunu ifade ettik, orada
arkadaşlarımıza anlatamadık. Sayın Başbakanın da telkinleriyle, dün, burada
düzelttik; yani, yanlıştan dönmek her zaman fazilettir. Geliniz, yanlışları...
Keşke, bu düzenleme -ne yapılıyorsa bilmiyorum- elimizde olsaydı da, ona göre
değerlendirmelerimizi yapsaydık.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, bu noktada çok önemli düzenlemeler yapılmasına ihtiyaç var. Dediğim
gibi, adaleti hiç unutmayalım; yani, adalet, çok güzel bir kavramdır. Herhalde,
siz de, güzel bulduğunuz için partinizin adına koymuşsunuz; ama, uygulamada da
adil olmak lazım, düzenlemede de adaleti gözetmek lazım; ama, bu düzenlemede
adalet yok; yani, az kazanandan da yüzde 15, trilyon kazanandan da yüzde 15
yaklaşımı adil değil, adalete uygun değil. Bundan hep birlikte dönmemiz
gerektiğini düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, arkadaşlarımız, maddeler geldikçe önemli sakıncaları, eksikleri mümkün
olduğu kadar anlatmaya çalışacaklar. Ben, kısaca, bir iki küçük noktaya daha
Sayın Başkanın izniyle değindikten sonra sözlerime son vereceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Özyürek.
MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla)
- Şimdi, değerli arkadaşlarım, inşallah, 30 uncu maddeyi kapsamlı bir şekilde
düzeltme şansını burada buluruz; çünkü, ağırlıklı ortalamalar filan gibi çok
çeşitli yöntemler var. Bunların hepsi son derece sakıncalı ve uygulanması çok
zor yöntemlerdir.
Bir diğer önemli nokta,
şimdi, enflasyon muhasebesine geçti Türkiye. 2005 yılı başından itibaren
enflasyon muhasebesini uygulayacağız, geçici vergilerle ilgili uyguladık; ama,
daha önce getirilen bir düzenlemeyle, 15 trilyondan az hâsılatı olan kesimlerde
bu uygulamayı ihtiyarî hale getirmiştik. Şimdi, 2005 başından itibaren, bu
düzenlemenin süresi dolduğu için, herkes enflasyon muhasebesine uymak,
enflasyon düzeltmesi yapmak zorundadır; ama, bize hem mükelleflerden hem
muhasebecilerden, malî müşavirlerden ve yeminli malî müşavirlerden çok sayıda
faks, telefon, telgraf -ne derseniz deyin- ulaşıyor ve deniliyor ki; bizim,
bunu uygulama şansımız yok, çok büyük sorunlar çıkacak. O nedenle, 15 trilyon liralık
hâsılatı olan işletmelerde bu düzenlemeyi ihtiyarî hale getirmekte yarar var;
aksi takdirde, bu, yeteri kadar anlaşılamadı, öğrenilemedi; çok yanlışlar
yapılacak. Bilgisizlik, eksik bilgi nedeniyle yanlış yapan insanlar cezaya
muhatap olacaklar. Zaten, vergi idaremiz de bu konuda yeteri kadar düzenleme,
tebliğ çıkarmadı. Bu, büyük bir taleptir, pek çok sayıda insanın talebidir. Bu talebi de Yüce Meclisin dikkatine
sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım,
vergi önemli bir olaydır. Vergi düzenlemeleri çok önemlidir; ama, böyle bölük
pörçük, canımız sıkıldıkça vergi kanunu getirerek bir yere gidemeyiz. Bütün
vergi kanunlarını yeni baştan, sistematik bir şekilde ele alan, hem ekonomik
şartları gözeten hem sosyal şartları gözeten hem de elbette, devletin vergi
geliri ihtiyacını karşılayan yepyeni bir düzenleme yapalım.
Yine, burada
-dikkatinizden kaçmamıştır, dağıtılan tasarıda da var- damga vergisi, harçlar
gibi pek çok vergi var; bunların doğru dürüst bir getirisi yok. Bunların
sağladığı bir hâsılat yok. Geliniz, bunları, hep birlikte kaldıralım. Esas
vergiler olan, bazı vasıtalı vergiler, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi ve servet
vergisi gibi bazı önemli vergiler üzerine dayanan, Avrupa Birliği müktesebatına
da uygun bir düzenlemeyi hep birlikte yapalım diyorum.
Bu vesileyle, bazı
düzenlemelerin de yapılmış olmasının; her yıl burada uzatmak durumunda
kaldığımız, gayrimenkullerin ve hisse senetlerinin satışında elde edilen
kârların sermayeye ilavesinden vergi alınmaması noktasının temelli hale
getirilmiş olmasının; hâlâ, ıslatarak pul yapıştırma uygulamasından vazgeçilmiş
olmasının da çok doğru olduğunu kabul ediyorum.
Sayın Bakanımızın ve
Başbakanın her vesileyle "işte, simitteki yüzde 18 vergiyi yüzde 8'e
indirdik" diye övünmelerini doğrusu çok haklı bulmuyorum. Ekmekten yüzde 1
vergi aldığınıza göre, simitten de yüzde 1 vergi almanız lazım. Simitten yüzde
8 vergi alacağım diye... Yüzde 18'den yüzde 8'e inmesi doğru; ama, bu oran
ekmekte yüzde 1 ise, onda da yüzde 1 olması lazım. Simit, fakirin, en az ekmek
kadar vazgeçilmez bir gıdasıdır. O nedenle, geliniz, bu kararnameyi çıkarırken
-burada görüşeceğimiz bir konu değil, elbette Bakanlar Kurulunun yetkisinde-
simitteki KDV'yi de yüzde 1'e indirerek meseleyi kökünden çözelim diyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyürek.
Şahsı adına, İstanbul
Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu; buyurun.
Sayın Kumkumoğlu, süreniz
10 dakika.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Vergi Kanunlarının Yeni
Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım; sizi ve Meclisimizin değerli
üyelerini saygıyla selamlarım.
Değerli arkadaşlarım, dün
görüştüğümüz bütçenin tümü üzerinde Sayın Başbakan -yazılı olarak da sunduğu
metninde- şöyle söylüyor: "İddiaların aksine bizim dönemimizde
yoksullaşma, kesimler arasındaki gelir adaletsizliği artmamış, aksine, yeterli
olmasa da nispî iyileşmeler sağlanmıştır. Bakınız, toplumun en alt gelir
düzeyini oluşturan yüzde 20'lik kesim, 2002 yılında gayri safî millî hâsılanın
yüzde 5,3'ünü alırken, 2004'te bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır. Buna karşılık en
üst gelir düzeyindeki yüzde 20'lik kesimin payı 2002 yılında 50,1 iken, bu yıl
bu rakam yüzde 48,3'e gerilemiştir. Görüldüğü gibi, gelir dağılımındaki
eşitsizlik makası da artık daralma yoluna girmiştir."
Şimdi, bunu, daha dün
buradan, Sayın Başbakan, hem Genel Kurulumuzla hem bütün Türkiye kamuoyuyla,
bir yıllık bütçe faaliyetlerinin, hatta, bir yılı da aşan dönemi içerisine alan
bütçe faaliyetlerinin, hükümeti adına, en doğru, en anlamlı bulduğu
uygulamalarından biri olarak bizimle paylaşmaya çalıştı.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi, biz, ne yapıyoruz?! Yani, ya Sayın Başbakanın burada söyledikleri doğru
değildir ya da Sayın Başbakanın söylediği gibi, buna ulaşmış olmayı, Türkiye
için iyi bir gelişmedir, insanımız için, gelir adaletsizliğinden rahatsızlık
duyan yurttaşlarımız için, bu sıkıntılarını gidermeye dönük iyi bir gelişmedir
diye algılamamız lazım. O zaman, bugün, yani, hemen, yılbaşı gelmeden, Yeni
Türk Lirasına geçişle ilgili gerçekten ihtiyaç duyulan uyum yasaları çerçevesi
içerisinde, toplumun en üst gelir grubunu oluşturan kesimlerin vergi
dilimlerini 5 puan aşağıya çekmenin, Başbakanın dün yaptığı bu sunuşla ne
alakası var değerli arkadaşlarım; bunların hangisi doğru?!
HASAN ANĞI (Konya) -
İkisi de doğru!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yani, bunun biri doğruysa, biri öbürünü engelleyen bir iştir.
HASAN ANĞI (Konya) - Hiç
alakası yok!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Şimdi, gittiniz seçim bölgelerinize; kardeşim, yılbaşı gelmeden,
son günde ne yaptınız alelacele; orada çok önemli birtakım düzenlemeleri yapmak
zorundaydınız herhalde; bu düzenlemeleri yaparken ne yapmaya çalıştınız diye
size sorduklarında veya konuyla ilgili olan bir vatandaş, ey milletvekili, biz,
seni, buradan Parlamentoya, git, orada, sadece toplumun en üst gelir grubunu
oluşturan, toplumun en varlıklı kesimlerinin verdikleri verginin oranlarını 5
puan düşür diye mi gönderdik derse değerli arkadaşlarım, ne söyleyeceksiniz; bu
sorunun cevabı var mıdır?! (AK Parti sıralarından "var, var" sesleri)
Değerli arkadaşlarım,
yani, bakın, tüccar siyaset....
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Böyle bir soru olmaz!
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Elbette, bakın "böyle bir soru olmaz" diyor arkadaşımız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) -
Böyle bir soruyla muhatap olmuyoruz diyorum.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Tabiî olmuyorsunuz, evet. Niye; yani, vatandaş demeye çalışıyor ki,
vatandaş bu işlerle fazla ilgili değil; ama, vatandaşın bu işlerle ilgili
olmaması, bu denli fırsatçı bir anlayışı normal kılmamalı.
Bu, tüccar siyaset anlayışı,
giderek sadece tüccarı koruyan bir siyaset anlayışına büründü. Aslında,
tüccarlık, bizim ülkemizde en saygın mesleklerden bir tanesidir. Sizin
tüccarlık dediğiniz şey, bizim saygın bildiğimiz o tüccarlık gibi de değil.
Hani şöyle, kendisini tüccar diye sayıp, acaba bu işlerden yeterince anlamaz
bir yaşlı bayan bulup da, ona, işlemeyen, aslında hak edilmeyen, çok pahalıya
satılabilecek bir ürünü satabilir miyim diye kapı kapı dolaşıp, günde sattığı
iki tane ürünü, daha doğrusu kandırdığı iki vatandaştan elde ettiği geliri
tüccarlık olarak sayan, bunu tüccarlıkla özdeşleştirmeye çalışan bir siyaset
anlayışla iç içesiniz maalesef.
HASAN ANĞI (Konya) -
Yorumda bu kadar zorlanmayın...
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Yorumda filan zorlanmıyorum. Arkadaşımız "böyle bir soruyla
muhatap olmayız biz" diyor. Yani, bu şu demektir: Vatandaş bu işle
yeterince ilgili değil, aslında bu sorunun cevabı yoktur; ama, bize bu soru sorulmadığı
için de, böyle bir sorunun cevabını vermek durumuyla veya böyle bir soruyu cevaplamanın
zorluğuyla hiçbir şekilde karşı karşıya kalmayız.
Değerli arkadaşlarım, bu
tür, böyle bir düzenlemenin içerisine hemen alelacele sokuşturulmuş başka
şeyler de var. Bakın, çoğunuz ya esnafsınız ya esnafla ilişkiniz var;
kardeşiniz esnaf, yakınınız esnaf vesaire. Tabela ve ilan vergilerini
endeksleme yapıyoruz gerekçesiyle... Yani bir yerde bırakmışsın onu, vatandaş
kendisine göre bir usul bulmuş, senin ona göre rakamların var; bu rakamlarını
"endeksleme yapıyorum" gerekçesiyle, bir defada 500 misli
artırıyorsun!
HASAN ANĞI (Konya) -
Mevcut rakamları söyleyin de herkes bilsin.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Bir defada 500 misli artırıyorsun! Belediyeler, zaman içerisinde,
buna dönük birtakım düzenlemeler yapmışlar. Elbette, kanunda yer alan rakamlar
ile bugün endeksleme yapıyorum diye getirilen rakamlar birbiriyle aynı değil.
Düşünün değerli arkadaşlarım, bugün, büyük kentlerdeki birçok işyerinde, işyeri
sahipleri, hem binaları güzelleşsin hem işyerlerinin, işkollarının reklamı
olsun anlayışıyla, neredeyse, dış cephe boyasından vesaireden vazgeçip, şartlar
da uygundur gerekçesinden yola çıkarak, teknolojinin en ileri imkânlarını
kullanarak, hem binalarını güzelleştirmek hem ürünlerinin reklamını yapmak
amacıyla böyle bir düzenleme yapmıştır. Şimdi, siz, birden, belediyelerin
yapmış olduğu düzenlemelerden yola çıkarak, bu rakamları 100 misli veya 500
misli artırıyorsunuz.
Bilet alınarak girilmek
zorunda olmayan işyerlerine, hiçbir ölçü olmaksızın, belediyeye, günde 5 lira
ile 100 lira arasında para ödeme mecburiyeti getiriyorsunuz. 5 lira neye göre,
100 lira neye göre; hiçbir ölçü yok. Kim 5 lira verecek, kim 100 lira verecek;
hiçbir ölçü yok; 100 lira dediğim, 100 YTL. Bilet alınarak girilmeyen eğlence
yerleri; nereler bunlar, mesela bir kafe; bir belediye, isterse, bir kafeden
yılda 3 milyar lira para alabilir. Peki, böyle bir hakkı olabilmeli mi
belediyenin?! Yani, belediyelere yetki vermeliyiz; ama, belediyenin böyle bir
yetkisi olabilmeli mi?! Bir bilardo salonundan, belediyenin ayda 3 milyar lira
para alabilmesinin imkânı belediyeye verilmeli mi?!. Buna dönük olarak, hiç olmazsa,
alt, üst sınırlar; metrekare, kapasite vesaire diye bir ölçü koymak gerekmez
mi?! Belediyelere bu imkânı verelim denilebilir. Peki, o zaman, neden, Temizlik
Vergisinde birsürü standart getiriyoruz; gruplara bölüyoruz, derecelere ayırıyoruz?
Temizlik Vergisinde belediyelere vermediğimiz bu inisiyatifi, biletle
girilmeyen eğlence yerlerinde, 5 000 000 liradan; yani, ayda 150 000 000
liradan 3 milyar liraya kadar ulaşan bir rakam çerçevesinde, hangi sebeple,
hangi münasebetle veriyoruz? Yani, bir belediye, kendine göre bir ölçü koydu,
siyasî bir tavır olarak bir ölçü koydu; ben, bu tür yerlerin ilçem sınırları
içerisinde açılmasını doğru bulmuyorum, yapan parasını versin kardeşim... Ne
versin; 3 milyar lira... Peki, bu esnaf, bu belediye başkanını kime şikâyet
edecek? Bu tasarıda, buna dönük herhangi bir düzenleme getirilmiş mi; hayır.
Değerli arkadaşlarım,
2004 yılı içerisinde Meclisimizin son gün çalışması; birbirimizi çok daha fazla
zorlamayalım; ama, umarım, değerli arkadaşımız Sayın Mustafa Özyürek'in biraz
önce burada ifade ettiği düzenlemeleri, bugün birlikte yapmayı başarabiliriz,
bu ölçüsüzlüklere doğru ölçüleri birlikte koyabiliriz. Bakın, iki saat önce
burada yaptığımız tartışmada da tam bir ölçüsüzlük tartışması vardı aslında.
Düşünün, bir ihalede, eğer en düşük rakamı vermiş olmayı ölçü olmaktan
çıkarırsak, geriye hangi ölçü kalır?..
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Kumkumoğlu, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL KUMKUMOĞLU
(Devamla) - Geriye kalan ölçülerin hangisi objektif bir ölçü olabilir?..
İhalede en düşük fiyat vermeyi bir ölçü olmaktan çıkarmamız halinde, ihale
yapmanın anlamı nedir?.. Yani, ne için ihale yapıyorsunuz?.. O zaman
"şartları en uygun olana ihaleyi vereceğim" diye yeni bir ihale
modeli oluşturursunuz -ki, zaman zaman ona dönük birtakım modeller de vardır-
ihaleyi ona verirsiniz. Aksi halde, ihalenin mantığında en düşük fiyatı vermek
vardır. En düşük fiyatı vermeyi ölçü olmaktan çıkardığınızda, bir ihale için
ortaya konulabilecek ikinci bir ölçü bulmak, bugüne kadar mümkün olamamıştır.
Şimdi, bu düzenlemeler içerisine de eğer ölçü koymazsak, yarın sokakta
yürürken, caddede gezerken yakamıza yapışacak küçük esnafımızın başına
gelenlerin hesabını -biz onu yapmıyor olsak bile, bu düzenlemeyi biz yaptığımız
için- o küçük esnafımıza, o yakamıza yapışmaya çalışan esnafımıza, bugün,
burada yapmış olduğumuz yanlışın hesabını veremeyiz.
Hepinize iyi yıllar
diliyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kumkumoğlu.
Tasarının tümü üzerinde,
şahsı adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler; buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz
725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Son günlerde, Sayın
Başbakanımızın yapmış olduğu açıklamalarda, sanki, vergide devrim niteliğinde
düzenlemeler yapıldığı söylenmektedir. Sayın Başbakan hangi devrimden
bahsetmektedir? Başbakanın "vergide indirim" olarak açıkladığı
paketten, dargelirliler için vergi yükü, vergi artışı çıkmıştır. Pakette
getirdiği düzenlemelerde hükümetin kurduğu formül, üst gelir gruplarının yükünü
aşağı çekerken, geniş tüketici kesimleri ile ücretlilerin ve maaşlıların yükünü
göreceli olarak ağırlaştırmaktadır.
Gelir Vergisi oranının
yüzde 5 düşürüldüğü söylenerek, vatandaş resmen kandırılmaktadır. Bu indirimle,
sadece beyannameli Gelir Vergisinde şu anda uygulanmakta olan 6 dilimden
altıncısı olan yüzde 45'lik dilim tamamen kaldırılıp yüzde 40'a çekilerek,
Gelir Vergisi, beyannameli mükelleflerde, bundan sonra 5 dilim üzerinden
vergilendirilecektir.
Bundan sonra yüzde 45'lik
vergi yok, en yüksek kazancın vergisi yüzde 5 indirilmektedir; yani, aylık
gelirleri 11 666 000 000 liradan daha fazla olanlardan, bugüne kadar,
hükümetimiz, yüzde 45 oranında vergi alıyordu, bundan sonra, bu oran, yüzde
45'ten yüzde 40'a düşürülüyor; yapılan indirim budur. Yani, bu yüzde 5'lik
indirimden, toplam Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ini teşkil eden bu
mutlu azınlık istifade edecektir.
Burada vergi indirimi adı
altında yapılan, yüksek kazançlar elde eden büyük patronların vergi yükünü
azaltmaktır. Yani, Başbakanın devrim olarak nitelediği, gazetelerimizin ve
medyamızın, abartarak vergide büyük indirim olarak göstermeye çalıştıkları
yüzde 5'lik indirim budur. Bu indirimin içinde, ne yazık ki, dargelirliler
yoktur.
Yine, ücret gelirleri
elde edenlerin en yukarıdaki yüzde 40'lık oranı ise yüzde 35'e inmektedir.
Yani, yıllık 78 milyar liranın üzerinde maaş almakta olan holdinglerin genel
müdürlerinin, yönetim kurulu üyelerinin, bazı KİT'lerin genel müdürlerinin
yüzde 40 olan Gelir Vergisi dilimi, bu tasarıyla yüzde 35'e indirilmektedir. Bu
indirimlerin, belki, Sayın Başbakan tümünü açıklıyor; ama, bunun kamuoyuna
devrim olarak açıklanmasını, sadece Gelir Vergisinin üst dilimindeki yüzde
5'lik bu indirimin, sanki tüm dilimlerin tamamında yüzde 5'lik indirim
yapılıyormuş gibi açıklanmasını şahsen yadırgıyorum.
Gelir Vergisinde yapılan
bu yüzde 5'lik indirimin vatandaşa açık ve net olarak açıklanması
gerekmektedir. Hükümet açıklamıyor, bari, ben, bir örnekle halkımıza bunu
açıklayayım. Ne oluyor bu yüzde 5'lik indirimle; 2004 yılında 5 trilyon lira
kazanan bir vatandaşımızın, uygulamaya göre, ödeyeceği vergi 2 trilyon 237
milyar liradır. Vergi oranının 5 puan, çekilmesiyle, şimdi, bu mükellef, 240
milyar lira daha aşağı vergi ödeyecektir. Bu rakam, bu 240 milyar lira, 750
asgarî ücretlinin maaşına, 5 000 asgarî ücretli işçinin sadaka düzeyindeki
ücretinden kesilen Gelir Vergisine eşittir. Asgarî ücretli 5 000 emekçinin
vergisini yarı yarıya azaltmak yerine, bir patronun vergisini azaltmak bu AKP
Hükümetinin tercihidir.
Diğer ülkelerin vergi
uygulamalarına bakıldığında; Fransa'da -önemli bir rakam- Yüzde 0 ilâ 11 gibi
bir oran vergilenirken, yüksek kazançlar üzerinden alınan vergi oranı yüzde
54'tür. Belçika'da yüksek kazançlardan alınan vergi oranı yüzde 55, İspanya'da
47,6; İrlanda'da yüzde 48, Hollanda'da yüzde 60, Almanya'da ise yüzde 53'tür.
Başbakan ve Maliye Bakanı
vergide indirimlere devam edeceklerini söylemektedirler. Vergi indirimleri, ne
yazık ki, emekçilerin yükünü artıran, asıl vergi alınması gerekenlerin vergi
yükünü azaltan bir süreç izlemektedir. Ülkemizde asgarî ücretli 318 000 000
lira net maaş almaktadır. Tarımdışı çalışan 10 000 000 insanın büyük bölümünün
ücreti, asgarî ücret düzeyindedir. Asgarî ücretin düzeyi, kayıtdışı çalışan 4
000 000-5 000 000'un ücretini bir biçimde etkilemektedir. Milyonlarca insan
asgarî ücretle çalışmaktadır; vergisi, kesintileri de cabasıdır. Bu da
yetmiyor; ekmeğe, kibrite, şekere bile KDV ödemektedirler. Asgarî ücretlinin
yıllık geliri 3 500 000 000 düzeyindedir. Başbakanın vergi indirimi müjdesi,
yıllık geliri 78 milyarın üzerindeki bordrolularadır, asgarî ücretlinin
yakınından bile geçmemektedir.
Milyonlar, aylık gıda
masrafının yüzde 60'ını bile karşılayamayan bir gelirle, KDV'sini ödediği
ekmekle, yarı aç yarı tok yaşamaktadır. Milyonların sürprizi, 318 000 000'la
ölmeden yaşamaktır. Günlerdir basında gelişen haberlere göre, Başbakanın
sürpriz yapacağı söylenmekteydi. Koskoca başbakan dediyse, sürprizi yapar,
yapmalıdır diye bekliyorduk; ama, bugün, bu bahsedilen sürpriz açıklandı. Aman,
ne sürpriz, ne sürpriz!.. Koskoca balon bugün patladı ve asgarî ücret yüzde 10
düzeyinde artırılarak, net 350 000 000 lira olarak belirlendi.
Yine, asgarî ücretlinin
beklentisi ve Başbakanın bu güzel sürprizi, herhalde 2006 yılına kaldı. Yine,
asgarî ücretli, tam bir yıl boyunca açlık sınırının altında yaşayacak, yine,
kuru ekmeğe talim etmeye devam edecek.
Bakınız, Türk-İşin Aralık
ayında yaptığı araştırmayı sizlere aktarmak istiyorum. 2004 Aralık ayında Türk-İşin yaptığı açıklamaya göre, 4
kişilik bir ailenin açlık sınırı 513 931 000 liraya, yoksulluk sınırı ise 1 562
101 000 liraya yükseldi. Araştırmaya göre, açlık sınırı, 4 kişilik bir ailenin
aylık zorunlu gıda harcaması tutarı, Aralık 2004'te bir önceki aya göre yüzde
3,5 oranında arttı. Aylık zorunlu gıda harcamasının yanı sıra, ulaşım, giyim,
kira, elektrik, su, sağlık ve eğitim gibi harcamalardan oluşan yoksulluk
sınırında son oniki ayda yüzde 11,7 artış oldu.
Bir de, ülkemizde, asgarî
ücretlinin aylık bordrosundan 55 000 000 lira, yıllık 650 000 000 lira doğrudan
Gelir Vergisi olarak kesilmekte. Ayrıca, 65 000 000 lira da dolaylı vergilerden
kesilmektedir. Böylece, asgarî ücretli bir kişinin, yaklaşık 120 000 000
lirasını devlete vergi olarak ödediği görülmektedir. Asgarî ücretli bir kişi
günde 4 000 000 lira, 9 uncu derecedeki bir memur günde 8 000 000 lira devlete
vergi olarak ödemektedir. Asgarî ücretli, toplam yıllık gelirinin, dolaylı ve
dolaysız vergi olarak yüzde 40'ını, yani yıllık 1 450 000 000 lirasını, kamuda
çalışan 9 uncu derecenin birinci kademesindeki bir memur yılda toplam 2 300 000
000 lirasını, bir öğretmen yaklaşık 3 500 000 000 lirasını, bir hemşire ise
yaklaşık 3 200 000 000 lirasını vergi olarak devlete ödemektedir.
AKP İktidarı olarak, şu
anda yapmakta olduğunuz yüzde 5'lik vergi indirimini bordroluya, asgarî
ücretliye ve memura neden yapmıyorsunuz ve bunu da neden halkımıza
açıklamıyorsunuz? Açıklayın ki tam olarak bu indirimleri, halkımız iyice
bilgilensin, kendine bir indirim yapılıp yapılmadığının kararına da varsın.
Tüm bordrolularımızın
tamamı, kendi vergi dilimlerinde de indirim yapıldığını zannediyor; çünkü,
iktidar olarak, sizin anlatış tarzınız bu şekilde. Bırakın vergiyi yüzde 5
düşürmeyi, işçimize, memurumuza vergi yasalarıyla tanınan tek vergi istisnası
olan özel indirimi dahi, 2004 yılı başından itibaren kaldırarak,
emekçilerimizin vergi yükünü sizler artırdınız.
Şimdi, Cumhuriyet Halk
Partisi olarak, bu madde geldiği zaman önergemiz olacak; sizler tarafından
kaldırılan bu özel indirimi, lütfen, burada vereceğiniz oylarla kabul ediniz
ki, bu asgarî ücretlimize bir nebze faydanız olsun arkadaşlar.
Adaleti partinin adı
olarak seçmiş bir iktidarın, iki yılı geride bırakan iktidar sürecinde, vergi
yasalarında yapmış olduğu değişikliklerin büyük çoğunluğu vergi adaletsizliğini
daha da derinleştiren yasalardan oluşmuş bulunmaktadır. Yapılanlar vergi
adaletiyle bağdaşmamaktadır. Gelir Vergisinde yapılan bu indirim topluma bir
yenilik olarak sunulamaz.
Hükümet, gerçekten eşit
davranmak istiyorsa, başta ücretlilerin Gelir Vergisi tarifesinin yığılma olan
ilk diliminde, yani yüzde 15'lik diliminde ve diğer tüm dilimlerinin tamamında
yüzde 5'er puanlık bir indirime gitmesi gerekmektedir. Yine, aynı şekilde,
beyanname veren mükelleflerimizin gelirlerinden alınan vergi dilimlerinin de,
aynı şekilde, yüzde 5 indirilmesi cihetine gitmesi gerekmektedir. Şayet,
iktidarınız olarak, bu Gelir Vergisi indiriminde samimiyseniz, tüm dilimlerde
bu yüzde 5'lik indirimi gerçekleştirmek için, 29 uncu maddede, Cumhuriyet Halk
Partisinin, bu oranlarda yüzde 5'lik indirimle ilgili bir önergesi olacaktır;
lütfen, bu düzenlemeyi de kabul edelim. Bu düzenlemeyi kabul edecek olursak,
yapılan bu adaletsizliğin önüne geçmiş olacağız.
Yüce Meclise sevgi ve
saygılar sunuyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Tasarının tümü
üzerindeki...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum; 20 kişiyle kanun çıkmaz!
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Oylamaya geçeceğim ve
karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Sayın milletvekilleri,
karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 30 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 18.44
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.25
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum.
725 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon?..
Yerinde.
Hükümet?.. Yerinde.
Tasarının maddelerine
geçilmesinde karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, tasarının maddelerine
geçilmesini yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Tasarının maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı vardır, kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
VERGİ KANUNLARININ YENİ TÜRK LİRASINA UYUMU İLE BAZI
KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 1.7.1964
tarihli ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin birinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Damga Vergisi
makbuz karşılığı, istihkaktan kesinti yapılması veya basılı damga konulması
şekillerinden biriyle ödenir."
BAŞKAN- Tasarının 1 inci
maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan; buyurun.
Sayın Oyan, sürenizi
birleştirerek kullandırıyorum. Süreniz 15 dakikadır.
Buyurun efendim.
CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN
(İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada, vergi...
BAŞKAN - Sayın Oyan, bir
beş saniyenizi rica edeyim.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, aranızdaki konuşmaları biraz daha özenli yaparsanız, hatibi
dinleme imkânımız olacaktır.
Buyurun.
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Sayın Başkan, yarım dakikam gitti bu arada.
BAŞKAN - Olur...
OĞUZ OYAN (Devamla) -
Bugün, vergi sistemimizde, birtakım vergilerde çeşitli düzenlemeler, çeşitli
değişiklikler yapan bir tasarıyla karşı karşıyayız.
Şimdi, burada, sistematik
bir düzenleme olmadığını, yani, vergi sistemine ilişkin bir reformla karşı
karşıya olmadığımızı biliyoruz.
Biz, böyle, arada bir
bazı değişiklikler -ihtiyaca göre, gelir artırmayı, yani, vergilemenin gelir
fonksiyonu açısından bazı değişiklikler- yaparak, bu sistemi, giderek, daha
eklektik, daha yamalama bir hale getiriyoruz.
Malum olduğu üzere, bu
sistem, vergi sistemimiz, sizin döneminizde, üçte 2'si tüketim vergileri, yani,
dolaylı vergiler ağırlıklı olmaktan, giderek dörtte 3'ü -yüzde 73'ü- bu sene
ağırlıklı olmaya doğru yol alıyor. Siz, şu an bizim önümüze getirdiğiniz bu
tasarıyla, bu konuda yeni bir adım atıyorsunuz.
Şimdi, burada yaptığınız
değişikliklerden bir tanesi ve en önemlisi de, Gelir Vergisi tarifesiyle ilgili
olanıdır. Bu Gelir Vergisi tarifesiyle ilgili düzenlemeniz, sadece, üst
dilimleri ortadan kaldırmaktan ibaret. Sayın Bakan, gerçi, geçen gün bütün
bunlara cevaben buraya gelip "ne olmuş yani; biz indiriyor muyuz
indirmiyor muyuz" dedi. Tabiî, biz kendisinden daha ciddî bir cevap
bekliyorduk. İndirmek meselesi değil; yani, burada, sadece üst gelir
dilimleriyle, vergi mükelleflerinin yüzde 1'iyle sınırlı bir indirim
yapıyorsanız ve yüzde 99'u bu kapsama girmiyorsa, o zaman, buna indirim
diyebilir miyiz, ne kadar diyebiliriz, bunu tartışmak lazım.
Şimdi, Gelir Vergisi
tarifesinin sadece üst oranlarında indirim yapma yeni bir şey değil; 1986'da,
rahmetli Özal da aynı şeyi yapmıştı; Gelir Vergisi tarifesinin sadece en üst
diliminden 5 puan indirerek -55'ten 50'ye indirmişti o sıra- bir değişiklik,
bir düzenleme yapmıştı. Fakat, bir şeyi hatırlayınız, Türkiye 1980'lerde vergi
almak yerine borç alma politikasıyla bugünlere gelmiştir. Bakın, bugün,
çektiğimiz sancıların esas nedeni oralardan geliyor ve şurada size çok çarpıcı
bir örnek vereyim: Eğer, biz, 1980'lerde böyle bir uygulamaya girmeseydik,
yani, vergi almak yerine borç almak, vergilerin bir bölümünden vazgeçerek oran
indirimi yoluyla ya da bazı vergilerden vazgeçerek vergi yükünü aşırı derecede
düşürmüş olmasaydık, Afrika ülkeleri düzeyine düşürmüş olmasaydık, o zaman, ne
bugünkü kadar vergi yükünü artırma ihtiyacı ortaya çıkacaktı ne de daha düşük
vergi oranlarında bile bugünkü borç yüküyle karşı karşıya olacaktık. Yani,
bakınız, iki nokta önemli: Eğer, 1980'lerde -ki o zamanlar da uyarmıştık- bu
tarihî hatalar yapılmasaydı, bundan o zaman kısa vadeli çıkar sağlayanlar bunu
alkışlamasaydı, o takdirde, Türkiye, bugün daha düşük vergi yükleriyle
yönetilebilir ve borç yükü, en azından içborç yükü bu seviyelerde olmayan bir
ülke olacaktı.
Burada, dolayısıyla, kısa
vadelerden bakmak, sadece böyle birtakım talepler üzerine vergilerle oynamak
değil, uzun vadeyi görmek gerekiyor. Sistemin gelir ihtiyacı ile vergilemenin
ekonomik ve sosyal fonksiyonlarını bir arada düşünmek gerekiyor. Yani, halen
onsekiz ondokuz yıldır yapılan uygulamanın bedelini ödüyoruz. Bugün dahi bölük
pörçük uygulamalarla bunu, bu konuda yeterince ders almadığımızı görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
gereken nedir; gereken, bir kere, Anayasanın bu konuda çok da iyi düzenlenmiş
hükümlerini uygulamaktır; yani, Anayasanın 73 üncü maddesinde ne deniyor:
"Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi
ödemekle yükümlüdür." Şimdi, biz, burada malî güce göre vergi ödeme
yükümlülüğünü mü getiriyoruz, tüketim vergileriyle, tam tersine, en yoksul ile
en zengini aynı kaba mı koyuyoruz? Yani, evine tüp alan yahut akaryakıt alan,
şu ya da bu şekilde, iki farklı gelir düzeyindeki kişi aynı vergiyi ödüyor. Ne
bileyim, işte, bir tüketim malı, diyelim sigara içenler aynı vergiyi ödüyorlar.
Başka bir şeyi tüketenler, aynı vergiyi ödüyorlar. Bu tür vergilerle biz
tersine artan oranlı vergileme uyguluyoruz; yani, aslında, düşük gelirlileri
daha yüksek oranda vergiliyoruz. Dolayısıyla bizim buradaki birinci derdimizin,
ödeme gücünü kavramak olması gerektiğini söylemek istiyorum.
İkincisi; Türkiye'de
ücretliler, her zaman daha yüksek bir vergi baskısı altındadırlar. Bu, şimdi,
ayrı bir tarife uyguluyoruz diye çok değişmiş değildir. Bir miktar değişmiştir;
ama, esasında değişmemiştir. Türkiye'deki Gelir Vergisinin yüzde 40'tan
fazlasını hâlâ ücretliler karşılıyorlar. Oysa, Türkiye'de ücretlilerin millî
gelirden aldıkları pay yüzde 28'ler dolayındadır. Yani, ücretliler millî
gelirden aldıkları payın üzerinde bir Gelir Vergisi baskısı altındalar. Bu
kesimler üzerindeki vergi baskısı 1'in üzerindedir. 1 birim gelirden, daha
fazla, 1 birimin üzerinde vergi ödemektedirler. Oysa, bunun dışındaki kesimler,
ücretliler dışındaki bütün kesimleri toplayın, bunların millî gelir payı yüzde
70'ler dolayındadır; oysa, Gelir Vergisi açısından gene bakarsak, bunların
Gelir Vergisindeki payları yüzde 55'ler dolayında. Burada 1'in altında; yani 1
birim millî gelir payından daha düşük bir Gelir Vergisi payına sahipler. İşte
burada ciddî bir adaletsizlik vardır. Vergiyi tabana yaymak bunun için
gereklidir. Bunun gayreti içinde olmak gerekir. Biz iktidarı buna davet
ediyoruz. Vergilemede adalet dediğimiz olay, yani Anayasanın 73 üncü maddesinin
ikinci fıkrası "vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye
politikasının sosyal amacıdır" hükmünün -ki, bu hüküm gerçekten önemli bir
hüküm- uygulanması, ancak bu tür anlayışlarla olabilir.
Şimdi bakınız, burada
önümüze getirilen düzenlemelerde -tekrar döneyim- bir Gelir Vergisi Tarifesi
var. Biz şunu beklerdik -burada önergeler de verilecek- bütün oranlarda yüzde
5'er indirim olması bu yükü daha hafifletirdi. Ya da başka şey söyleyeyim:
Başlangıç oranları yüksek Türkiye'de. Ücretliler için yüzde 15, diğer kesimler
için yüzde 20 yüksek oranlardır. Bunu daha aşağıdan, 5'er puan daha aşağıdan
başlatmak gerekiyor ki, verginin caydırıcı etkilerinden uzaklaşalım,
kayıtdışılığı kayıtiçine alma konusunda adımlar atalım. Tabiî, bunun, aynı
zamanda, vergi denetimiyle birlikte gitmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım,
burada yapılan ve yanlış olduğunu düşündüğümüz şeylerden bir tanesi de şu:
Vergi dilimi sayısı 6'dan 5'e iniyor; ama bir şey daha var: Bizim şu an
yürürlükte olan tarifemizde en üst tarife 140 milyar ve üzerini vergiliyordu
"140 milyar ve üzeri yüzde 45" diyordu, şimdi bizim en üst tarifemiz
"78 milyar ve üzeri" biçimine dönüşüyor. Yani, burada, bizim en üst
tarifemiz bile Türkiye'deki yüksek gelirlilerin kazançlarını kavramaktan uzak.
Yani, yapmamız gereken bir şey daha var demek ki. Bu dilim aralıklarını bizim
genişletmemiz lazım. Yani, ya oranları indirin ya bu dilim aralıklarını
genişletin. Bu kadar, yani dilim aralıklarında siz ne yaptınız; 6 milyara kadar
yüzde 15 ücretlilerde, yüzde 20 diğer Gelir Vergisi mükelleflerinde, şimdi bunu
6 600 000 000 yaptınız. Yani, yüzde 20 artırıyorsunuz. Oysa bu dilim
aralıklarını genişletmek ve tarifeyi açmak gerekiyor.
İşte bu tür düzenlemeler
olmadığı için bunun yetersiz bir düzenleme olduğunu, sosyal adalet, vergide
adalet kavramına uygun olmadığını burada bir kez daha dikkatinize sunuyoruz.
Nasıl olabilirdi;
dilimlerde bu tür ayarlamalar yanında, yani oranlarda indirim ya da dilimlerde
ayarlamalar dışında bir şey daha gerekiyordu. Vergi sistemimizde olmayan,
kaldırdığımız bir şeyi yeniden gündeme getirmek lazım. Bu, özel indirim
mekanizmasıdır. Özel indirim mekanizmasını ücretliler için getirmeliyiz
özellikle; ama, belki tüm vergi mükellefleri için bir genel indirim de tekrar
düşünülebilir. Yani, belli bir gelir düzeyinin altında olanların o gelirinin
vergi dışında kalması ya da en azından o kadarlık bölümünün vergi matrahından
düşülmesi vergide adalete yaklaşmak açısından önemli bir adım olurdu.
Bir başka konu sizin
burada getirdiğiniz düzenlemelerle ilgili; belediye vergileriyle ilgili
düzenlemeler yapıyorsunuz; Damga Vergisi vesaire.
Değerli arkadaşlarım, biz
şunu bekliyoruz hâlâ: Belediyeler Yasası çıktı, yakında il özel idarelerini
getireceksiniz tekrar. Peki, bu idarelerin, belediyelerin ve il özel
idarelerinin gelirleriyle ilgili bir düzenleme olmadan, bunlarla ilgili
herhangi bir gelir-hizmet dengesini kurmuş olabilir miyiz? Şimdi burada
getirdiğiniz şeyler sadece belediyelerin, özellikle büyük çaplı belediyelerin,
işte, ilan, damga vergisi, yok bilmem,
eğlence vergisi, reklam vergisi gibi birtakım vergileriyle oynuyorsunuz.
Ben, size şu soruyu sorayım: Daha kalıcı, daha gelir aktarıcı birtakım
düzenlemeleri niçin düşünmüyorsunuz? Örneğin, Motorlu Taşıtlar Vergisini
belediye ve il özel idarelerine paylaştıran bir mekanizmayı niye
düşünmüyorsunuz? Motorlu Taşıtlar Vergisinin, bugün, muhatabı, yerel yönetimler
olmalıdır; çünkü, bu tür motorlu taşıtların bütün sorunlarını -çevre sorunları
dahil- üstlenen, yüklenen idareler yerel idarelerdir. Madem ki yerel yönetimciyiz
diyorsunuz, hadi o zaman, iş başına; bu vergiden başlamak üzere, gelir
aktaralım, anlamlı bir gelir aktaralım. Küçük belediyelerin, eğlence
vergisiyle, reklam ilan vergisiyle nasıl bir gelir elde edeceğini
düşünüyorsunuz ki? Bu, sadece büyük belediyeleri içerebilir, onlara bir gelir
aktarabilir. Diğerleri ne olacak peki? Yani, burada, belediyeler ve yerel
yönetimler arasında çok ciddî bir ayırımı, çok ciddî bir gelir farkını yeniden
yaratan bir uygulama yapıyorsunuz.
Şimdi, tabiî, biz, şunu
da beklerdik: 2005 yılı bütçesi görüşülürken, hiç olmazsa, belediyelere, sizin,
yüzde 6'yı çok gördüğünüz... Genel bütçe vergi geliri payından yüzde 6'yı çok
görüp 5'e indirmiştiniz; biz, bunu, Anayasa Mahkemesinden geri döndürdük
2003'te biliyorsunuz. Bunu, gittiniz, tekrar, Belediyeler Yasasında düzenleyerek,
yüzde 5 olarak tuttunuz. Yani, bir yandan "yerel yönetimciyiz"
diyorsunuz, bir yandan da yüzde 6'yı 5'e indirme konusunda, inanılmaz bir
ısrarınız var. Biz, hiç olmazsa, şu bütçe döneminde, 2005'te şunu görmek
isterdik: Yeni bir düzenleme, o yüzde 5'i yüzde 8'e çıkarın -çünkü, inanılmaz
görevler aktarıyorsunuz- ve bir niyet beyanı olsun burada; yani "biz,
yerel yönetimlere kaynak aktarmaya bu bütçeyle başlıyoruz" diyebilesiniz.
Şimdi, bu bütçede de böyle bir şey yok; acaba, bunu, nasıl, ne zaman düzenleyeceksiniz;
bunu bilemiyoruz.
Evet, değerli
arkadaşlarım, burada, demek ki, bizim, bir kere, dolaysız vergilemede vergiyi
tabana yayan... Kurumlar Vergisi yüzde 33 ya da 30 fark etmez; bunun, gerçekten
bir Kurumlar Vergisi olarak sistem içindeki payını artırmak lazım; bunun, millî
gelir içindeki payını Avrupa Birliği ülkeleri düzeyine çıkarmak lazım.
Dolayısıyla, işletmeler düzeyinde daha etkin vergileme yapmak lazım. Gelir
Vergisi meselesinde, mutlaka, Türkiye'de, Gelir Vergisini, bizim bu üye olmak
için çırpındığımız Avrupa Birliği ortalamalarına getirmek lazım. Yani, şu an,
Türkiye, dolaylı vergi ağırlıklı bir ülke olarak, bir az gelişmiş ülke
manzarası çiziyor vergi sistemiyle. Biz, bu manzarayı, bu tabloyu gelişmiş ülke
tablosuna dönüştürmek istiyorsak, gelişmiş ülkelerle paralellik kurmak
istiyorsak, yapmamız gereken, dolaysız vergiler alanında ilerleme sağlamaktır,
bu konuda, gerçekten, reform niteliğinde düzenlemeler yapmaktır. Biz bunları
bekliyoruz.
Bu düzenlemeler olmadığı
için, bu tür düzenlemelere yer verilmediği için, mevcut sistemi daha da
adaletsiz bir duruma getirme yönünde bu eklektik, bu yamalı bohça düzenlemeleri
ortaya konulduğu için, biz, bu tasarının bütününe, gerek maddelerine gerekse
bütününe olumsuz oy vereceğiz; ama, düzeltmek için de önerilerimiz olacak;
eğer, bunları inceleme, takdir etme durumunda olabilirseniz -bu öneriler, size
burada sunulacaktır- umarım, sadece, gruba uymak anlamında değil; ama, aynı,
zamanda, bu önerilerin, gerçekten, Türkiye'nin yararına olup olmadığı açısından
bakarak bunları desteklersiniz.
Hepinize saygılar
sunuyorum; teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Oyan.
Madde üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 488 sayılı
Kanunun 18 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 18. - Bu
Kanunda gösterilen haller dışında Damga Vergisi makbuz karşılığında ödenir.
Maliye Bakanlığı makbuz
karşılığı ödemeye ilişkin usûl ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3. - 488 sayılı
Kanunun 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 22. - Makbuz
karşılığı ödemelerde Damga Vergisi;
a) Maliye Bakanlığınca
belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen
kağıtların vergisi, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine
bir beyanname ile bildirilir ve yirmialtıncı günü akşamına kadar ödenir.
b) (a) bendi dışındaki
hallerde, kağıdın düzenlendiği tarihi izleyen onbeş gün içinde vergi dairesine
bir beyanname ile bildirilir ve aynı süre içinde ödenir.
Maliye Bakanlığı, bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye, lüzum göreceği
işlemlere ilişkin kağıtlara ait verginin yukarıdaki sürelere bağlı kalmaksızın
ve beyanname aranmaksızın kağıdın düzenlenmesinden önce veya noterlerce işleme
tâbi tutulması sırasında ödenmesi zorunluluğunu getirmeye, vergiyi işlem anında
ilgili kamu kurum veya kuruluşuna makbuz karşılığı ödettirmeye
yetkilidir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4. - 488 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesine ikinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra
eklenmiştir.
"22 nci maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında bulunanlar, taraf oldukları işlemlere
ilişkin kâğıtlara ait verginin beyan ve ödenmesinden sorumludurlar. Verginin
ödenmemesi veya noksan ödenmesi durumunda vergi, ceza ve fer'ileri, vergi için
diğer işlem taraflarına rücu hakkı olmak üzere, bu fıkrada belirtilen
kişilerden alınır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
5 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 5. - 488 sayılı
Kanunun 27 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Diğer kurum ve
kuruluşlar ile kişilerin mecburiyeti
Madde 27. - Noterler,
damga vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları vergi ve cezası
ödenmedikçe tasdik edemezler veya bunların suretlerini çıkarıp veremezler.
Birinci fıkra hükmüne
aykırı olarak işlem yapılması halinde, mükellef hakkında Vergi Usul Kanunu
hükümleri uygulanmakla birlikte, noterlerden de tasdik ettikleri veya üzerinde
işlem yaptıkları her kâğıt için kanunen alınması gereken cezası ayrıca alınır.
Bankalar, kamu iktisadi
teşebbüsleri ve iştirakleri ile 22 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında bulunanlar, vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kâğıtları usulüne
uygun olarak vergi ve cezası ödenmedikçe işleme koyamazlar. Vergi ve cezası
ödenmeden bu kâğıtları işleme koyan kişi ve kuruluşlardan, kağıdın
mükelleflerinden alınacak ceza tutarınca ayrıca ceza alınır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
6 ncı maddeyi okutuyorum:
MADDE 6. - 488 sayılı
Kanunun mükerrer 30 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Bu
şekilde hesaplanan maktu had ve tutarların yüzde beşini aşmayan kesirleri
dikkate alınmaz." cümlesi madde metninden çıkarılmış, son cümlesinde yer
alan "vergi miktarlarında 100.000 lira kesirleri" ibaresi "vergi
tutarının 10 Yeni Kuruşa kadarki kesirleri" şeklinde ve üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bakanlar Kurulu,
elektronik ortamda gönderilenler ile Sermaye Piyasası Kanununun uygulanmasıyla
ilgili olarak Sermaye Piyasası Kurulunca düzenlenmesi öngörülen kâğıtların tâbi
olduğu damga vergisi nispet ve maktu tutarlarını ibraz yerleri itibarıyla
sıfıra kadar indirmeye, indirilen nispet ve tutarlarını kanunî seviyesine kadar
çıkarmaya ve bu nispet ve tutarlar dahilinde kâğıtlar itibarıyla farklı nispet
ve tutarlar tespit etmeye yetkilidir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
7 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 7. - 488 sayılı
Kanuna ekli (I) sayılı tablo, bu Kanuna ekli (1) sayılı cetvelde gösterilen
şekilde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.
BAŞKAN - Tamam...
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 19.45
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 19.56
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya),Yaşar TÜZÜN (Bilecik)
BAŞKAN -Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum.
725 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 7 nci
maddesinin oylamasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, 7 nci maddeyi
ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Karar yetersayısı vardır.
8 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 8. - 488 sayılı
Kanuna ekli (2) sayılı tablonun "I-Resmi işlerle ilgili kâğıtlar:"
bölümünün "B) Resmi dairelerden kişilere verilen kâğıtlar:" başlıklı
alt bölümünün 1 numaralı fıkrasında yer alan "10 liraya (10 lira dahil)"
ibaresi "100 Yeni Türk Lirasına (100 Yeni Türk Lirası dahil)"
şeklinde değiştirilmiş, "C) Kişilerden resmi dairelere verilen
kâğıtlar:" başlıklı alt bölümüne
aşağıdaki (18) numaralı fıkra eklenmiş, "IV-Ticari ve medeni
işlerle ilgili kâğıtlar" başlıklı bölümünün (21) numaralı fıkrasında yer
alan "alım satım sözleşmeleri" ibaresi "alım satım sözleşmeleri
ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri" olarak değiştirilmiş, aynı
bölümün sonuna aşağıdaki (31), (32), (33), (34) ve (35) numaralı fıkralar
eklenmiştir.
"18. Çiftçiler
tarafından ziraî faaliyetleri ile ilgili olarak resmi dairelere verilen
taahhütnameler."
"31. Dernek ve
vakıflarca yerleşim yeri, gerçek kişilerce mesken olarak kullanılmak üzere
kiralanan ve iktisadî işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira
mukavelenameleri.
32. Gelir vergisinden
muaf esnaf, muaf serbest meslek erbabı ile basit usulde vergilendirilen
mükellefler tarafından işyeri olarak kullanılmak üzere kiralanan ve iktisadî
işletmelere dahil olmayan taşınmazlara ilişkin kira mukavelenameleri.
33. Ekici ile alıcı
arasında düzenlenen tütün alım satımı mukavelenameleri ile bunlara ilişkin
rehin senetleri.
34. Ticarî, ziraî veya
meslekî faaliyetlere ilişkin olmamak şartıyla gerçek kişiler arasında
düzenlenen akitlerle ilgili kâğıtlar (Söz konusu kâğıtlar, resmi dairelere veya
noterlere ibraz edildikleri takdirde bu tarih itibarıyla vergiye tâbi tutulur
ve ibraz edenlerce ödenir.)
35. 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi
kapsamındaki işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
9 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 9. - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununun 59 uncu maddesine (m) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki
(n) bendi eklenmiştir.
"n) Organize sanayi,
endüstri veya teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan gayrimenkullerin ifraz
veya taksim veya birleştirme işlemleri."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
10 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 10. - 492 sayılı
Kanuna bağlı (7) sayılı tarifenin "II-Liman işlemleri:" bölümünün (8)
numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki (9) ve (10) numaralı fıkralar
eklenmiştir.
"9. Özel yat kayıt
belgesi:
En az 22,90 Yeni Türk
Lirası maktu harca ilave olunarak aşağıdaki tarifeye göre harç alınır:
İlk 150 tonilato için
beher rüsum tonilatosundan (0,27 YTL)
Sonra gelen 350 tonilato
için beher rüsum tonilatosundan (0,15 YTL)
500 tonilatodan yukarı
beher rüsum tonilatosundan (Harç tutarı 697,00
Yeni Türk Lirasından çok
olamaz.) (0,06 YTL)"
"10. Transitlog
belgesi:
Aşağıdaki tarifeye göre
harç alınır:
11-100 rüsum tonilatoluk
gemilerden (5,00 YTL)
101-250 rüsum tonilatoluk
gemilerden (10,00 YTL)
251-500 rüsum tonilatoluk
gemilerden (20,00 YTL)
501-3.000 rüsum
tonilatoluk gemilerden (40,00 YTL)
3.000 rüsum tonilatodan
yukarı gemilerden (50,00 YTL)
10 rüsum tonilatoya kadar
olan gemiler harçtan muaftır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
11 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 11. - 492 sayılı
Kanuna bağlı (9) sayılı tarifenin “Trafik Harçları” bölümünde yer alan;
"II-Sürücü belgesi harçları:" bölümü ile "IV-Sürücü belgesi vize
harçları:" bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, "III-Sınav harçları:"
bölümü yürürlükten kaldırılmıştır.
"II-Sürücü belgesi
harçları:
Karayolları Trafik Kanunu
ve Yönetmeliğine göre verilecek sürücü belgelerinden bir defaya mahsus olmak
üzere;
a) A sınıfı sürücü
belgelerinden (A1 ve A2 dahil) (50,00
YTL)
b) B sınıfı sürücü
belgesinden (150,00 YTL)
c) F ve H sınıfı sürücü
belgelerinden (50,00 YTL)
d) Uluslararası sürücü
belgelerinden (100,00 YTL)
e) Diğer sürücü
belgelerinden (250,00 YTL)
Stajyer sürücü belgeleri
ilgili olduğu sınıfa ait harca tâbi tutulur."
"IV-Sürücü belgesi
vize harçları:
Karayolları Trafik Kanunu
ve Yönetmelik hükümlerine göre yapılacak sürücü belgesi vize işlemlerinden
"II-Sürücü belgesi harçları" bölümünde belirtilen harçların ¼'ü
oranında harç alınır. Stajyer sürücü belgesinin aslî sürücü belgesine dönüştürülmesi
veya mevcut stajyer sürücü belgesinin vize edilerek teslim edilmesi halinde bu
fıkra uyarınca harç alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Kemal Sağ;
buyurun.
CHP GRUBU ADINA KEMAL SAĞ
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 725 sıra sayılı Vergi
Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu tasarı, özü itibariyle
vergi uygulamalarının basitleştirilmesine, vergi mevzuatının Yeni Türk
Lirasıyla uyumlu hale getirilmesine ve eğitimle ilgili bazı yeni teşvik
düzenlemelerine ilişkin bir tasarıdır.
Yeni Türk Lirasına uyum
çalışmaları çerçevesinde, tüm vergi yasalarında yer alan Türk Lirasıyla
belirtilen değerler gözden geçirilmekte, yeni para birimine çevrilmesi sorun
olabilecek rakamlar güncelleştirilmek suretiyle yeniden belirlenmektedir.
Sözlerimin başında hemen
belirtebilirim ki, Damga Vergisi ve harçlarda pul yapıştırmak suretiyle ödeme
usulünün kaldırılması, gerçekten iyi bir aşamadır.
Konuşmam 11 inci madde
üzerinde olduğu için, eğer vakit bulabilirsem bazı konulara da değinmek
istiyorum.
Bilindiği üzere, bu
maddeyle, 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında, yazılı ve uygulamalı sınav için
ayrı ayrı tahsil edilen sürücü belgesi sınav harçları, sürücü belgesi almak
isteyen vatandaşlarımıza kolaylık olmak üzere ve bürokrasiyi azaltmak amacıyla
yürürlükten kaldırılıyor. Ayrıca, sürücü belgeleri yeniden tasnif ediliyor ve
sürücü belgeleri arasındaki harç, tarife kategorileri artırılıyor; bunun
yanında, tahsil edilen harç tutarları da yükseltiliyor. Bu arada, uluslararası
sürücü belgelerinden alınan harçlar ayrı bir kategori olarak düzenleniyor ve
(K) sınıfı sürücü aday belgeleri ise harçtan muaf tutuluyor. Öte yandan, sürücü
belgesi vize harçlarında da yeni bir düzenlemeye gidilmiş; Karayolları Trafik
Kanununa göre, yapılacak sürücü belgesi vize işlemlerinden, söz konusu
harçların ¼ oranında tahsil edileceği hükme bağlanmıştır.
Son duruma göre,
Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre verilecek sürücü
belgelerinden, bir defaya mahsus olmak üzere; (A) sınıfı sürücü belgesinden 50
YTL, (B) sınıfından 150 YTL, (F) ve (H) sınıfı sürücü belgelerinden 50 YTL,
uluslararası sürücü belgesinden 100 YTL, diğer sürücü belgelerinden ise 250 YTL
olarak tahsil edilecektir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben, onbeş yıl bu uygulamanın içerisinde çalıştım, uygulamayı
bizzat yaşadım. Gerçekten, bu uygulamayı takdir ediyorum. Neden; çünkü, bu
harçların tahsili, maliye ile sürücü kursları arasında çok büyük sorunlar
yaratmıştır ve biz, denetim için çok büyük zaman kaybetmişizdir. Bu haliyle,
harç ödemek durumunda olan sürücü belgesi sahibi, harcını ödeyecek ve belgesini
alacaktır. Böylece, hem sürücü kursları külfet ve töhmet altında kalmaktan
kurtulacak hem de harçlar, doğrudan doğruya tahsil edilebilecektir.
Bu arada (K) sınıfı
geçici sürücü belgesi harçları da -2004 Yılı Bütçe Yasasıyla kaldırılmıştı
biliyorsunuz- artık devamlı hale getiriliyor. Zaten, tahsil edilemeyen, vergi
mahkemelerini işgal eden bir harçtı. Bu harç, şimdi, sürücü belgesi harçlarına
eklenerek tahsil edilecektir.
Bu güzel gelişmeleri
alkışlıyoruz; ancak, Sayın Bakandan, iki konudaki fikrini öğrenmek istiyorum.
Sayın Bakanım, birinci
konumuz şu: Daha dün, Yüce Meclisin bu kürsüsünden, enflasyonu yüzde 10'un
altına düşürdüğünüzü ifade ettiniz değil mi? Bizim arkadaşlarımızın "hayat
pahalılığı ne oldu" sorusuna, enflasyon hesabını bilmediğimizi veya yanlış
bildiğimizi söyleyerek cevap verdiniz. Peki, Sayın Bakanım, enflasyon yüzde 10
artarken, siz, neden, sürücü belgesi harçlarını yüzde 50 artırıyorsunuz?!
Yoksa, gerçekte enflasyon yüzde 50 de, biz mi yüzde 10 biliyoruz? Yoksa,
kalktığını söylediğiniz sınav harçlarını katlayarak sürücü belgesi harcına mı
ekliyorsunuz?
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Bütün ülkelerde hizmet karşılığında alınan bir şey...
KEMAL SAĞ (Devamla)-
Biraz insaf, Sayın Bakanım ve Sayın Milletvekilim. Eğer, enflasyon oranı yüzde
50 ise, daha dün, açlık sınırında yaşayan asgarî ücretlinin ücretini neden
sadece yüzde 10 artırdınız? Daha birkaç gün önce, Sayın Başbakan, işçiye
"asgarî ücretle ilgili müjdemizi bekleyin" demiyor muydu?! Demek ki,
müjdemiz, sadece 38 YTL imiş. Böylece, asgarî ücretlimiz de Sayın Başbakanın
müjdesinin ne anlama geldiğini iyi öğrenmiş oldu.
Sayın Bakanım, 100 YTL
olan (B) sınıfı sürücü belgesi harcını 150 YTL, 166 YTL olan ağır vasıta sürücü
belgesi harcını da 250 YTL'ye çıkarmanız biraz ağır değil mi?! Gerek sürücü
kursları gerekse vatandaşlar, bu rakamların sadece enflasyon artış oranında
artırılmasını bekliyor sizden, enflasyonun kat be kat fazlası değil.
İkinci konumuza gelince:
Sayın Bakanım, KDV oranları, Sayın Başbakanın kamuoyuna duyurduğu şekliyle,
özel eğitim kurumlarında yüzde 18'den yüzde 8'e indirilmiş olacak şeklinde
basına aksetmişti. Ancak, dershaneciler arasında konuşulan konu kamuoyuna
aksettirildiği gibi değil; "Maliye Bakanının çıkaracağı tebliğde
dershaneler bu indirimden faydalanacak; ama, diğer eğitim kurumları
faydalanmayacak" denilmektedir. Kısacası, örneğin, sürücü kursları bu KDV
indiriminden faydalanmayacaklardır. Bu da bu kesimde büyük bir tedirginlik
yaratmıştır ve yaratacaktır da. Eğer böyleyse, bu, vahim bir olaydır. 625
sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının 1 inci maddesinde bu okullar tarif
edilmiştir. Burada geçen çeşitli kurslar, motorlu taşıt sürücü kursları,
bilgisayar kursları ve meslek kurslarıdır. Trafik eğitiminin belkemiği olan
sürücü eğitiminde eğer bu beklentiler doğruysa ve KDV yüzde 8'e indirilmezse,
sektöre büyük bir darbe indirmiş olursunuz.
Değerli AKP'li
arkadaşlarım, lütfen hatırlar mısınız; geçen yıl yine bu Meclisten çıkarılan
bir yasayla elmasta, pırlantada KDV oranını yüzde sıfır yapmadınız mı? Şimdi,
sürücü kurslarındaki belge alacak vatandaşların durumları, pırlanta, elmas
alacaklardan daha mı az değerlidir?! Lütfen, bunu değerlendirmenize sunuyorum.
Sayın Bakanım, ben, iki
konudaki düşüncelerimi ve kamuoyunun beklentilerini dile getirdim. Şimdi,
sizden, şahsınıza özgü espri anlayışınızla her iki konuyu da çözüme
kavuşturmanızı "söz vermişsek yaparız" demenizi "yanlış
yapmışsak düzeltiriz" demenizi ve beklenti içerisindeki vatandaşlarımızı
rahatlatmanızı bekliyoruz.
Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlarım; zamanım olduğu için bir konuya daha değinmek istiyorum. Son
zamanlarda Yüce Meclisimizden birçok kanun çıkıyor. Bu kanunların adı yok;
"bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa tasarısı" diye
geliyor ve bu kanunda, ilgili ilgisiz, birçok kanuna ilişkin değişiklik yer
alıyor. Uygulamada, özellikle hukukçular tarafından bu konu pek iyi
karşılanmıyor; çünkü, insanlar, sadece numarası belli olan kanunlardaki
değişiklikleri izlemekte zorlanıyorlar. Bunları da böylece dile getirmiş
oluyorum.
Ben, bu düşüncelerimi
belirterek Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, bu kanunun da hayırlı olmasını
diliyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum Sayın Sağ.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
12 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 12. - 21.2.1963
tarihli ve 210 sayılı Değerli Kâğıtlar Kanununun 2 nci maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 2. - Değerli
kâğıtların ilgili bulundukları işlemlerde kullanılması mecburidir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
13 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 13. - 210 sayılı
Kanunun 5 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 5. - Bu
Kanunda yazılı noter kağıtları yerine adi kağıt kullanılması halinde, bu evraka
ait değerli kağıt bedeli noterlerce tahsil edilir.
Bu mecburiyete uymayan
noterlerden birinci fıkraya göre tahsil edilecek bedelin üç katı tutarında ceza
alınır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
14 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 14. - 210 sayılı
bağlı değerli kâğıtlar tablosunun (2), (5) ve (8) numaralı" bentleri
tablodan çıkartılmıştır.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
15 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 15. - 4.1.1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 355 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Madde 355. - Damga
Vergisi ödenmemiş veya noksan ödenmiş kağıtları, vergi ve cezası tahsil
edilmeden tasdik eden veya örneklerini çıkarıp veren noterler adına her kağıt
için tahsil edilmeyen Damga Vergisi üzerinden maktu vergilerde % 50, nispî
vergilerde % 10 oranında özel usulsüzlük cezası kesilir. Ancak, bu madde
kapsamında kesilecek özel usulsüzlük cezaları her bir kağıt için 1 Yeni Türk Lirasından az olamaz."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
16 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 16. - 26.5.1981
tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 15 inci maddesinde yer alan
ilan ve reklam vergisi tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Verginin Tutarı
(YTL)
En az En
çok
1. Dükkan, ticarî ve
sınaî müessese ve serbest meslek erbabınca
çeşitli yerlere asılan ve
takılan her çeşit levha, yazı ve resim
gibi
tüm sabit ilân ve
reklamların beher metrekaresinden yıllık olarak: 20 100
2. Motorlu taşıt
araçlarının içine veya dışına konulan ilan ve
reklamların beher metrekaresinden yıllık olarak: 8 40
3. Cadde, sokak ve yaya
kaldırımları üzerine gerilen, binaların
cephe ve yanlarına asılan
bez veya sair maddeler vasıtasıyla yapılan
geçici mahiyetteki ilân
ve reklamların metrekaresinden haftalık olarak: 2 10
4. Işıklı veya
projeksiyonlu ilân ve reklamlardan her
metrekare için
yıllık olarak: 30 150
5. İlân ve reklam
amacıyla dağıtılan broşür, katalog, duvar ve
cep takvimleri, biblolar
veya benzerlerinin her biri için: 0,01 0,25
6. Mahiyeti ne olursa olsun yapıştırılacak çeşitli
afişler ve
benzerlerinin beherinin
metrekaresinden: 0,02 0,50"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İzmir Milletvekili Sayın Bülent
Baratalı; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Baratalı,
birleştirilmiş süreniz 15 dakikadır.
CHP GRUBU ADINA BÜLENT
BARATALI (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın
milletvekilleri; 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 16 ncı
maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini size
ileteceğim; Grubum ve şahsım adına, saygılar sunuyorum, sizleri selamlıyorum.
Görüşmekte olduğumuz
kanun tasarısının 16 ncı maddesinden başlayan ve 26 ncı maddesine kadar devam
eden maddeleri, 1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun
endeksleme yapılarak güncelleştirilmesiyle ilgilidir. Bundan önce yapılan
güncelleme 1992 tarihinde yapılmış ve aradan geçen onüç yıllık zaman süreci
içinde bu kanunlarda herhangi bir güncelleme yapılmamıştır; yani, belediye
gelirlerinde -ki, bunlar yerel gelirlerdir- onüç yılda bir iyileştirme
yapılmamış; ama, belediye girdilerinde onüç yıllık süre içinde devamlı
enflasyon etkisiyle bir kötüleşme yaşanmıştır. Onüç yıl içindeki, aradaki bu
olumsuz fark, bugünkü belediyelerin artık ödenemez hale gelen bugünkü
borçlarının da esaslı nedenlerinden bir tanesidir. Onüç yıl boyunca siyasî
iktidarlar bu konuyu seyretmişlerdir. Bu onüç yılın iki yılı da, Adalet ve
Kalkınma Partisi İktidarına ait olan iki seyretme yılıdır değerli arkadaşlarım.
Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yine, bu güncelleştirmenin ve endekslemenin hangi esaslara
dayanılarak yapıldığı konusunda da bir bilgi sahibi bulunmamaktayız. Bunun en
belirgin örneğini Çevre Temizlik Vergisinde yaşıyoruz. Büyükşehir belediyesi
sınırları içindeki yerlerde oturan yurttaşlarımızın kullandıkları suya
endekslenen Çevre Temizlik Vergilerinde, enflasyonun çok üzerinde, yüzde 50
civarında bir fazlalaştırma yapılmıştır. Bu da, adalete uygun değildir.
Az önce söylediğim gibi,
belediye gelirleri içinde bu gelirler, yerel gelirlerdir; yani, hemşeriler, o
belediye sınırları içinde oturanlar, bu gelirlerden düşen mükellefiyetleri
yerlerine getirirler. Bunlar, gelirler içinde çok küçük bir paydır. Aslında,
doğrusu, belediyelerimizin gelirlerinin genel bütçe gelirleri üzerindeki
paylarının artırılarak verilmesidir, yapılmasıdır. Türkiye'de, bildiğiniz gibi,
bütçe gelirlerinden belediyelerin aldıkları bu pay yüzde 4,5'tir.
Yine, gelirleri
artırmakla, böyle söylemle iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi, geçen
sene, bildiğimiz gibi, bütçe kanunuyla bu gelirleri 1 puan aşağıya çekmiştir.
Çağdaş demokrasilerde, hem gelirler hem de bu gelirler karşılığı yapılan
hizmetler, millî gelire oranla, yüzde 20'leri, yüzde 30'ları bulmuştur.
Türkiye'de ise, il özel idareleriyle beraber, bu hizmetler yüzde 15
civarındadır. Madem Avrupa'ya öykünüyoruz, madem çağdaş demokrasi orada, madem
çağdaş yönetimler orada, biz de, belediyelerimize, yerel yönetimlere, en
azından bütçe gelirlerinden yüzde 25'in üzerinde bir pay vererek, onların da
genel hizmetler katılımına yüzde 25'le katılmalarını sağlamak durumundayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugüne kadar tüm siyasî söylemler, gelirlerin artmasına yönelik olmasına karşın
ve iktidarlar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı da halka verdiği
sözlerle yerelleşmeyi ve ademi merkeziyeti savunmasına karşın, bu iki yıl
içinde, üçüncü yıla girerken, belediyelerin gelirleri konusunda hiçbir
iyileştirme yapılmamıştır. Buna karşın belediyeler, görevleri ve yükleri
konusunda da büyük görevler yüklenmiştir; yani, belediyelere yüklenen görevler
ile karşısında aldıkları gelirler arasında belediyeler aleyhine olumsuz bir
tablo devam etmektedir. Yani, bu konunun, halk arasındaki söylemle, tek
cümleyle anlatılması şöyledir: Halen daha, vur abalıya sistemi devam
etmektedir.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yerel yönetimler, temsilî demokraside halkın yerel, kamusal
menfaatlarının teminatıdır. Diğer taraftan, demokratik sistemin önemli bir
unsuru olarak, çoğulculuğun, katılımın sağlanmasında, yerel ve ulusal
menfaatların uzlaştırılmasında, halkın tercihleri ile talep ve beklentilerinin yönetime
yansıtılmasında yerel yönetimlerin çok önemli bir rolü bulunmaktadır.
Yerel yönetimler,
vatandaşlara, ilave seçme ve seçilme imkânı sağlamakta; sivil toplum örgütleri
dahil olmak üzere, onlara, daha fazla katılım imkânı vermektedir. Böylece,
âdeta, demokrasi için eğitim merkezi işlevini görmektedir. Ayrıca, yerel
politikacılar her gün belde halkıyla, hemşerisiyle yüz yüze, karşı karşıya
oldukları için, bunlar, daha fazla sorumluluk duygusuyla, daha iyi hizmet
vermeye yönelmektedirler. Şimdi biz ne yapıyoruz; yani, siz ne yapıyorsunuz; bu
yasalarla, nüfusu 5 000'den az olan belediyeleri kapatıyorsunuz.
Değerli arkadaşlar,
nüfusu 5 000'den az olan belediye sayısı İçişleri Bakanlığı verilerine göre 340
adettir. Bunları ya kapatıyorsunuz Danıştayın görüşünü alarak ya da yanındaki
bir belediyeye veya yanındaki bir köye ilhak ederek, bunların tüzelkişiliklerini
devam ettirmeye çalışıyorsunuz. Bunun pratikte hiçbir yararı olmayacaktır ve bu
belediyeler kapatılacaktır.
Değerli arkadaşlar,
bakın, bu bağlamda Afyon'da 20 belediye, Amasya'da 7 belediye, Ankara'da 9
belediye, Antalya'da 5 belediye, Aydın'da 4 belediye, Balıkesir'de 10 belediye,
Burdur'da 12 belediye, Çanakkale'de 9 belediye, Çorum'da 12 belediye
kapatılmaktadır.
Bir tane örnek vermek
istiyorum. Balıkesir'in Bandırma İlçesine bağlı Aksakal Belediyesinde -ki, bu
belediye önemli bir belediyedir- neredeyse yumurta üretiminde artık borsanın
açılacağı noktaya gelinmiştir; yumurta konsantresinde çok önemli işlevler
yapılmaktadır. Sanıyorum, Sayın Bakanımız da bu belediyeyi bilmektedir. Bu
belediyenin nüfusu 1 995'tir. Bu belediye de kapatılmaktadır. Bunları
bilgilerinize sunuyorum.
Ben, tabiî, belediye
olmak için çok büyük mücadele veren, bu kapatılacak olan belediyelerin
hemşerileri için çok üzülüyorum. Onların belediye olmak için yaptıkları bütün
girişimleri, seçimle elde ettikleri bu olanağı, referandumla elde ettikleri bu
olanağı, şimdi, biz kanunla ortadan kaldırıyoruz değerli arkadaşlarım. Bu, çok
önemlidir, katılımcı demokrasiye de aykırıdır. Umarım ve dilerim, tekrar gözden
geçirilir.
Değerli arkadaşlar,
bakın, 5216 sayılı Kanunla yeni belediye olan yerleşim yerlerindeki
köylülerimiz nelerle karşı karşıyadır, bunları size anlatmak istiyorum:
Köylüler ilk defa Emlak
Vergisiyle tanışacaklardır, Emlak Vergisi mükellefi olmanın onurunu
taşıyacaklardır; ama, bu onur karşısında da devlete epeyce Emlak Vergisi
ödeyeceklerdir.
Köylüler atıksu bedelinin
ne olduğunu öğreneceklerdir.
Köylüler, tekrar, Çevre
Temizlik Vergisinin ne demek olduğunu öğreneceklerdir.
Ayrıca, buradaki
esnaflarımız -berberler ve terziler hariç olmak üzere- gerçek usule tabi
kılınacaklardır. Bu, başlangıçta, her esnafın cebinden devlete 2 milyar lira
para vermesi demektir. Ayrıca, 12 500 000 liraya tuttukları defteri de 75 000
000 liraya tutacaklardır.
Değerli arkadaşlar, şimdi
-zaman geçmedi- bunlar düzeltilebilir. Sayın Bakanımızla konuştuk, bir
kararname çıkarıyorlar. Umuyorum, bunu bu kararnamede düzeltirler.
Belediye başkanlarımızın,
önceki ve sonraki emekli olmaları durumunda, büyük bir adaletsizlik
yaşanmaktadır. Bir örnek vermek istiyorum. Gaziantep Belediyesinde, 1980'den
önce iki dönem belediye başkanlığını onurla, şerefle yapan Kaya Esat Turgay,
400 000 000 lira maaş almaya devam edecektir; ama, Çorum'un bir beldesinde yeni
emekli olan bir belediye başkanımız, 2 milyar lira emekli maaşı alacaktır
bundan sonra. Bunlar da düzeltilmelidir.
Diğeri, 5216 sayılı
Kanunla özürlülere verilen bir hak geri alınmıştır. Bunu da takdirlerinize
sunuyorum. Özürlülere ayrıcalık tanıyan bir kanunun ilgili maddesi, toplumda
dezavantajlı durumda olan özürlülerin haklarını biraz iyileştiren 3030 sayılı
Kanunun ilgili maddesi, bu kanunla ortadan kaldırılmıştır değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar,
diğeri, belediyelerimizin içerisinde bulunduğu büyük borç yüküdür. 5216 sayılı
Kanun, bildiğiniz gibi, 23 Temmuzda yürürlüğe girmiştir. Aradan geçen altı
aylık zaman zarfında, uzlaşma kurulları çalışmaya başlamadığı için,
belediyelerimiz, hâlâ daha borçların cezaları, vergileri ve faizleri altında
inlemektedir; belediyelerimiz, oksijen çadırında bile değildir; yaşam destek
üniteleriyle ayakta kalmaya çalışmaktadır ve ücretlerini bile ödeyemez belediyeler
haline gelmiş bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; son olarak, önemli bir konuya değineceğim. Bu da,
belediyelerde yapılan soruşturmalarda, belediye başkanlarımızın muhatap
oldukları makamlar, kişiler ve bu kişilerin yaptığı işlemlerdir. Bunlarda
hiçbir iyileştirme sağlanmamıştır. Buralarda, Anayasanın ilgili 127 nci maddesi
hükmüne rağmen, belediye başkanlarımız hor görülmekte ve ikinci sınıf yönetici,
idareci durumunu devam ettirmektedirler. Yani, belediyeler yedi kocalı Hürmüz'dür,
şimdi bir kocaları daha gelmiştir, sekiz kocalı olmuşlardır! Bunun bir
örneğini, hemen, dün Burhaniye İlçemizin Pelitköy Belde Belediyesinde yaşanan
bir olayla vermek istiyorum.
Bu belediyemizde
jandarmanın yaptığı bir soruşturmadan sonra, Balıkesir İlimizin İçişleri
Bakanlığına bağlı üst düzey yöneticisinin kamuya açıkladığı bilgi notunu ben de
sizlere açıklayacağım ki, bu bilgiler, soruşturmayı yürüten, yani jandarmaya
soruşturma yetkisi veren Burhaniye Cumhuriyet Başsavcısının gizlilik kararına
karşı açıklanmıştır. Jandarmanın yürüttüğü operasyonun adı Kod Sürgü 5
Operasyonudur. Bu bilgi notunu, eski bir belediyeci, eski bir hâkim olarak
okuduğumda tüylerim diken diken oldu. Hukuk devleti için tam bir yargısız infaz
durumuyla karşı karşıyadır Pelitköy Beldesi ve Belediyesi. Bunu okuduğunuz
zaman, sanki, yargılama bitmiştir; iddia makamı jandarma, yargılama makamı jandarma
ve infaz makamı da jandarmadır. Daha ilk tahkikatın gizliliğine rağmen,
jandarma, belediye başkanımız ve ilgililer hakkında kararını açıklamıştır.
Bakınız neler söylüyor kararında: "Yapılan soruşturma ve inceleme sonucu,
belediye başkanı ve bazı personelin, belediyenin elde ettiği gelirlerin bir
kısmını zimmetine geçirdikleri, belediye bölgesinde inşatta bulunan site ve
kooperatiflerden, bağış adı altında vatandaştan zorla para topladıkları ve bu
toplanan paraları belediye gelirine dahil etmedikleri, kendi menfaatlarına
kullandıkları, belediye imar planında usulsüz değişiklikler yaparak bazı kişi
ve grupların yasadışı büyük rant elde etmelerine sebebiyet verdikleri,
belediyenin bazı mal ve hizmet alımlarında ihaleye fesat karıştırdıkları tespit
edilmiştir."
Değerli arkadaşlar, ilk
tahkikatın gizliliği esası vardır, üstelik gizlilik kararı da alınmıştır.
Şimdi, burada, İçişleri
Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum. Jandarma iddia makamıdır, jandarma
bilirkişidir, jandarma mahkemedir, jandarma, infaz makamıdır. Cumhuriyetten
önce bütün bu yetkilerin tek elde toplandığı bir müessese vardı, kadılık
müessesesi; kadı karar verir, hemen uygulatırdı. Şimdi, biz, Pelitköy'de böyle
bir uygulamayla karşı karşıyayız.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - İlçesini de söyle Sayın Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, yapılan araştırma ve inceleme sonunda da, gözaltında
iki gün bekletilen bu 20 kişi, Belediye Başkanımız ve diğer kamu görevlileri,
serbest bırakılmışlardır. Hukuk devletinde böyle bir uygulamanın olmaması
gerekiyor. Buradan, biz, Sayın İçişleri Bakanımızın ve ilgililerin, Balıkesir
üst düzey yöneticileri hakkında gereğini hemen yapmasını istiyoruz ve
diliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Baratalı.
BÜLENT BARATALI (Devamla)
- Bitiriyorum Sayın Başkan.
Bunlar yapılıncaya kadar
da, bu konunun arkasındayız, nereye varırsa varsın devam edeceğiz; bunu da
burada ilan ediyor ve ifade ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hem Belediye Kanununda hem de Büyükşehir Belediye Kanununda,
sanıyorum aceleye getirildi, tam tartışılmadı, tam uzlaşma, açılım ve katılım
sağlanmadı, halkımızın vergi yükünü artırıcı epeyce önemli maddeler var,
sakıncalar var. Umuyorum, diliyorum, bunları, bazı günlerde, bazı yeni
tasarılarda tartışırız. Ben, yukarıda olumsuz örnekleri verdim; bu nedenle,
ilgilileri uyarıyorum.
Sayın Başkan ve sayın
milletvekilleri, bu düşüncelerle, sizlere yeni yılda mutluluklar diliyorum.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Baratalı.
Madde üzerinde, şahsı
adına, Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu; buyurun efendim.
Sayın Aslanoğlu, süreniz
5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya)- Sayın Başkan, Yüce Meclisin
çok değerli üyeleri; ben de, belediye gelirleriyle ilgili birkaç kelime etmek
istiyorum.
Türkiye'de toplanan vergi
gelirleri tahsilatının -daha önce yüzde 6'sıydı- yüzde 5'i; bir de, yüzde 1,1'i
özel idarelere veriliyor. Özel idarelere verilen paralar o bölgenin
sosyoekonomik yapısı dikkate alınarak verilmiyor; fert başı... Tabiî, bunu
Maliye İller Bankasına, İller Bankası da her ayın sonunda, en son mahallî
idareler seçim sonuçlarına ve nüfus sayımına göre her ile aktarıyor. Yani,
burada nüfus esası var. Doğrudur, belki objektif bir kriterdir; ama, ülkenin
sosyoekonomik yapısı dikkate alındığında, özel idarelere giden paraların,
özellikle sosyoekonomik yönden çok geri bölgelere daha çok verilmesi lazım.
Bakın, köyü çok az olan
bazı illerimizde -mesela, İstanbul'da köy sayısı çok az- özel idarelerin müthiş
parası var bankalarda. Yani, bu hakkaniyetli olmuyor. Yani, harcayacak yerlere
bu parayı fert başına verdiğimiz zaman... İnanın, büyükşehirlerde hizmet alanı
çok dar olduğu için, genelde belediyeler çok olduğu için, özel idare
bütçesinden paralar harcanmıyor. Onun için, vergi tahsilatından özel idare
payına düşen miktarda, fert başına oranın yanında mutlaka ayrı bir kriter
getirmemiz lazım. Yani, özellikle geri kalmış bölgelere, sosyoekonomik yönden zayıf,
çok köyü olan bölgelere... Yani, yolu olmayan daha birçok köyümüz var. Genelde
illerde valilerin başkanlığında, bu paralar hep köye yönelik kullanılıyor; okul
tamiri, köy yolları, kanallar; bunlara kullanılıyor. Onun için, bu özel
idareler payından nüfus başına olayına bir başka objektif kriter daha koyarak,
bir şekilde, bunu, dağıtımında daha adil, daha amaca yönelik olarak kullanmamız
gerektiğine inanıyorum.
Tabiî, aynı şekilde,
belediyelere verilen paylar da yine nüfusa göre veriliyor. Tabiî, burada
belediye paylarının yüzde 35'i de, 16 büyükşehir belediyesine gidiyor. Tabiî,
bu oranı artırmaya ve eksiltmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de bugüne kadar yapılan bir haksızlık varsa, bu Meclis bu haksızlığı
gidermelidir. Size örnek vereceğim; birkaç örnek vereceğim. Bugün, mevcut
büyükşehirlere, örneğin, Erzurum, Sakarya, Kocaeli, Samsun gibi büyükşehirlere
bir hak verilmişse saygı duyarım. Kimsenin hakkını alın demiyorum; ama, bugün,
belediye nüfusu olarak, aynı sınırdan daha çok nüfusa sahip iller var
Türkiye'de. Bir Malatya Belediyesi ayda 2 trilyon alırken, Samsun Büyükşehir
Belediyesine ayda 5 trilyon, 5,5 trilyon para gidiyorsa -en az 2 katı- bu,
mevcut büyükşehirlere, mevcut diğer belediyelere bir haksızlıktır.
Yani, burada, büyükşehir
olgusu, bu kadar bir ayrıcalığı vermemelidir; yani, benim hakkım yeniyor veya
bir Denizli'nin hakkı yeniyor. Bu ülkede, kimse kimsenin hakkını yemesin. Onun
için, bu belediye gelirlerinin dağıtımında, özellikle büyükşehir paylarında
Bakanlar Kurulu yetkili ve paylar daha adil, daha objektif dağıtılmalı, bu
kadar fark olmamalı. Yani, düşünün, bir ile, ayda 2,5 trilyon fazla bir para
giriyorsa, Ordu'ya girmiyorsa, o ilin Ordu Belediyesinden 2,5 trilyon fazla bir
olanakla, yapacağı ile bir başka belediyenin yapacağı... Samsun ve Ordu kardeş;
o alıp gider. Onun için, bu haksızlığın da giderilmesi lazım.
Yani, burada, belediye
gelirlerinin dağıtımında büyükşehirler lehine çok büyük bir avantaj var; diğer
belediyeler bu konuda çok mağdur oluyorlar. Büyükşehirlerin başka imkânları
var; bunu, belki, öbür gelirleriyle toplayıp, öbür gelirlerinin geri kalan
kısmından diğer belediyelere de pay vermek lazım. Onun için, bu aksaklığın da
adil bir şekilde diğer belediyeler lehine değiştirilmesi yönünde Bakanlar
Kurulu yetkili. Ben bunu...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
konuşmanızı tamamlar mısınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) - Bitiriyorum efendim.
Yani, bu Meclis her
insana eşit yaklaşmalı; her il, bu Meclisin ilidir. Bazılarına dün yapılan bir
hata varsa, bu Yüce Meclis bu hatayı her zaman bertaraf etmelidir ve herkese
eşit yaklaşmalıdır.
Ben, Maliye Bakanımdan,
Maliye Bakanlığımızdan, özellikle Bakanlar Kurulundan... Yetki onlardadır
çünkü, eski yasada yetki Bakanlar Kurulundadır... Özellikle, büyükşehirler
lehine olan bu uygulamanın, tüm şehirler için aynı şekilde geçerli olması lazım
geldiğine inanıyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Başkan, karar yetersayısı...
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Sayın milletvekilleri,
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar
yetersayısı yoktur.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 20.37
BEŞİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 20.48
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Türkân
MİÇOOĞULLARI (İzmir)
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum.
725 sıra sayılı tasarının
görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 16 ncı
maddesinin oylanmasında karar yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi 16 ncı maddeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır.
17 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 17. - 2464 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "her ayın onbeşinci
günü akşamına kadar" ibaresi "biletler kullanılmadan önce"
olarak ve birinci fıkrasının (III) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"III - Biletle
girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden (Günlük, YTL) 5 100"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Ali
Kemal Kumkumoğlu konuşacaktır.
Sayın Kumkumoğlu?.. Yok.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 17 nci maddesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Soner Aksoy |
Hasan Angı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Halil Özyolcu |
|
Mehmet Kerim Yıldız |
|
Ağrı |
|
Ağrı |
Madde 17- 2464 sayılı
Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (III) numaralı bendi aşağıdaki
şekilde, ikinci fıkrasında yer alan "her ayın onbeşinci günü akşamına
kadar" ibaresi "biletler kullanılmadan önce" olarak
değiştirilmiş ve ikinci fıkranın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
"III- Biletle
girilmesi zorunlu olmayan eğlence yerlerinden (Günlük, YTL) 5 100"
"Maliye Bakanlığı
yukarıdaki şartlara bağlı kalmaksızın, biletle girilen yerlere ilişkin eğlence
vergisinin hesaplanması ve ödenmesine dair işlemlerin ödeme kaydedici cihaz
kullanılarak yapılmasına ait usul ve esasları belirlemeye yetkilidir."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
SÖZCÜSÜ SABAHATTİN YILDIZ (Muş) - Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Biletle girilen yerlerde
Eğlence Vergisinin hesaplanması ve ödenmesi sürecinde 3100 sayılı Kanunda geçen
ödeme kaydedici cihaz kullanılabilmesi yönünde Maliye Bakanlığına yetki
alınmaktadır. Bu yetki ile biletlerin belediyece damgalanma şartı aranmaksızın,
Eğlence Vergisinin ödenmesinde kolaylık sağlanması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
18 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 18. - 2464 sayılı
Kanunun mükerrer 44 üncü maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Konutlara ait çevre
temizlik vergisi, su tüketim miktarı esas alınmak suretiyle metreküp başına
büyükşehirlerde 15 YKr, diğer yerlerde 12 YKr olarak hesaplanır."
"İşyerleri ve diğer
şekilde kullanılan binalara ait Çevre Temizlik Vergisi, aşağıdaki tarifeye göre
alınır ve büyükşehirlerde % 25 artırımlı uygulanır.
Yıllık Vergi Tutarı (YTL)
Bina Grupları 1. Derece 2.
Derece 3. Derece 4. Derece 5.
Derece
1. Grup 1.400 1.120 840 700 560
2. Grup 850 670 500 420 340
3. Grup 560 450 340 280 225
4. Grup 280 225 170 140 115
5. Grup 170 140 100 85 70
6. Grup 85 70 50 40 30
7. Grup 30 25 18 15 12"
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Diyarbakır Milletvekili Muhsin
Koçyiğit.
Sayın Koçyiğit, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MUHSİN
KOÇYİĞİT (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşülmekte olan 725 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
sadece madde üzerinde kısa bir değerlendirmede bulunacağım, fazla zamanınızı
almayacağım.
Değerli arkadaşlarım,
bilindiği üzere, bundan önceki -şu anda yürürlükte bulunan- 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanununun mükerrer 44 üncü maddesinde, belediye sınırları ve
mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin çevre temizlik hizmetlerinde,
konut, işyeri ve diğer şekillerde kullanılan binaların Çevre Temizlik Vergisine
tabi olduğu, bu vergi mükelleflerinin ise, binaları kullananlar olduğu hükme
bağlanmıştır.
Değerli arkadaşlarım,
mevcut uygulamada, Çevre Temizlik Vergisi, su tüketim miktarı esas alınmak
suretiyle, metreküp başına 100 000 lira olarak hesaplanmaktadır; yani, tüm
konutlarda, tüm işyerlerinde, eşit şekilde, metreküp başına 100 000 lira olarak
alınıyor.
Oysa, bu tasarının 18
inci maddesiyle getirilen değişiklikle bu uygulamaya son verilerek, bundan
sonra ikili bir ayırım yapılıyor; birincisi büyükşehir belediyeleri; ikincisi,
diğer belediyeler ve diğer işyerleri.
Büyükşehir
belediyelerinde -yeni kuruşa geçtik- 15 yeni kuruş, yani 150 000 lira, diğer
yerlerde ise 12 yeni kuruş, yani 120 000 lira. Görüldüğü üzere, Belediye
Gelirleri Kanununda metreküp başına 100 000 lira alınan su bedeli, yeni
uygulamayla, büyükşehirlerde 150 000 liraya, diğer yerlerde ise 120 000 liraya
getiriliyor; yani, asgarî yüzde 51 artış var. Oysa, kısa bir süre önce,
Bakanlığımızca yapılan vergi indirimlerinde, sudaki Katma Değer Vergisi yüzde
18'den yüzde 10'a indirilmişti. Biz, bunu, memnuniyetle karşıladık, iyi bir
indirimdi; fakat, şu anda, tekrar, böyle bir artım yapılması, Katma Değer
Vergisindeki bu indirimi de bir bakıma geçersiz kılıyor. Bu nedenle, bunun, bir
bakıma, düzeltilmesi gerekir.
Değerli arkadaşlarım, en
azından, burada, şöyle bir uygulama da
yapılabilir: Bildiğiniz gibi, ülkemizde, gelir dağılımında yöreler
arasında fark vardır. Örneğin, bir Erzurum Büyükşehir Belediyesi, Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi ile Ankara ve İstanbul'u bir tutamayız. En azından,
burada getirilecek bir uygulamayla, bu kalkınmada öncelikli yörelerdeki
büyükşehirlerde biraz daha indirime gidilmesi gerekiyor; yani, eşit şekilde
alınmaması gerekiyor. Oysa, bu şekilde bir uygulama, bölgeler arasındaki
dengesizliği daha da körükleyecektir.
İkincisi; yüzde 50 artırım
çok fazla. Bildiğiniz gibi, 2004 yılındaki enflasyon hedefimiz yüzde 10'du, bu
da tutturulmak üzere. 2005 yılında öngörülen hedef ise enflasyonda yüzde 8. Bir
taraftan yüzde 8'lik, yüzde 10'luk enflasyonları hedefliyoruz, bir taraftan da,
su bedellerine yüzde 50 zam yapıyoruz; yani, bunu hakkaniyetle bağdaştırmak,
maalesef, mümkün değil.
Bu getirilen değişiklik,
bildiğiniz gibi, verginin temel ilkelerinden olan vergi adaletine, vergide
eşitlik ve vergide genellik ilkelerine de aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle, 18
inci maddeyle ilgili Grubumuzca verilen bir değişiklik önergesi vardır;
umuyorum ki, bu önerge dikkate alınır ve burada bir düzeltmeye gidilir.
Zamanınızı daha fazla
almayacağım; sözlerime son verirken, yaklaşmakta olan yeni yılın, başta Yüce
Meclisimize olmak üzere, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Koçyiğit.
Madde üzerinde 1 adet
önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 18 inci maddesinin birinci fıkrasındaki
"büyükşehirlerde 15 YKr, diğer yerlerde" ibaresinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
|
M.Akif Hamzaçebi |
Muhsin Koçyiğit |
A.Kemal Deveciler |
|
Trabzon |
Diyarbakır |
Balıkesir |
|
M.Ziya Yergök |
|
Bülent Baratalı |
|
Adana |
|
İzmir |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Getirilen düzenlemenin
vergi adaletine ve vergide eşitlik ilkelerine uyumunun sağlanması.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
19 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 19. - 2464 sayılı
Kanunun 56 ncı maddesinde yer alan işgal harcı tarifesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Harcın
Tutarı (YTL)
En
az En çok
1. 52 nci maddenin (1) ve
(2) numaralı bentlerinde yazılı işgallerde beher
metrekare için günde: 0,5 2,5
2. 52 nci maddenin (1)
numaralı bendinde yazılı hayvan satıcılarının işgallerinde;
a) Satışı yapılan
küçükbaş hayvan başına: 0,5 2,5
b) Satışı yapılan
büyükbaş hayvan başına: 1 5
3. 52 nci maddenin (3)
numaralı bendinde yazılı işgallerde;
a) Her taşıttan beher
saat için: 0,25 1,25
b) Parkmetre çalıştırılan
yerlerde beher saat için: 0,5 2,5
Tarifenin (1) numaralı
bendindeki harçların hesabında metrekare kesirleri tam sayılır ve tam günü aşan
işgallerde altı saatten az süreler atılır, fazlası tüm gün sayılır.”
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
20 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 20. - 2464 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde 60 - Tatil
Günlerinde Çalışma Ruhsatı Harcı, işin mahiyetine göre yılda 20 YTL'den az; 800
YTL'den çok olmamak üzere belediye meclislerince tespit edilir."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
21 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 21. - 2464 sayılı
Kanunun 63 üncü maddesindeki "kaynak sularının" ibaresinden sonra
gelmek üzere "(işlenmiş sular dahil)" ibaresi eklenmiş ve 65 inci
maddesinde yer alan kaynak suları harcı
tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Harcın
Tutarı (YTL)
En
az En çok
1 litreye kadar olan şişe
ve benzeri kaplardan (kap başına) 0,01 0,03
1 litreden büyük şişe ve
benzeri kaplardan (beher litre) 0,005 0,015"
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
22 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 22. - 2464 sayılı
Kanunun 70 inci maddesinde yer alan "500.000 lirayı" ibaresi "100 Yeni Türk Lirasını"
şeklinde değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
23 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 23. - 2464 sayılı
Kanunun 74 üncü maddesinde yer alan hayvan kesim, muayene ve denetleme
harcı tarifesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"Harcın
Tutarı (YTL)
En
az En çok
Hayvanın cinsi:
a) Küçükbaş 1 3
b) Büyükbaş 2,5 7,5"
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki ifadenin
eklenmesini bilgilerinize arz ederiz.
Saygılarımızla.
"Hayvan kesim
yerleri veya bunların dışındaki yerlerde kaçak hayvan kestiği tespit edildiği
takdirde bu tarifenin üç kat fazlası uygulanır."
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ensar Öğüt |
Ahmet Yılmazkaya |
|
Malatya |
Ardahan |
Gaziantep |
|
R.Kerim Özkan |
|
Muhsin Koçyiğit |
|
Burdur |
|
Diyarbakır |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bu önergeyi bizim incelememiz lazım;
özünde, esasında çok karşı değiliz; ama yakında getireceğimiz belediye
gelirleri kanunu var, onda bunu daha tedvin ederek, daha başka maddeleri de ilgilendiriyorsa,
onları da düşünerek daha kapsamlı olarak getirmeyi düşünüyoruz. O bakımdan,
katılmıyoruz şimdi.
BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu,
buyurun.
Süreniz 5 dakika.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; herkes şikâyetçi;
Türkiye kaçak hayvan cenneti oluyor; polisiye tedbirlerle önleyemiyoruz;
insanlara caydırıcı bir özellik olan işin malî boyutu olmazsa, bunu kim
kesiyorsa, bir şekilde caydırıcı bir madde. Tüm hayvan kesenleri bilirsek,
kaçak hayvan kestiği zaman, hayvanım kaçak değildir diyen insanlar getirecek
bir taahhütname alacak, bu taahhütnameden sonra hayvanı kesiyorsa bunun 3 katı
kadar bir ceza; amaç, Türk hayvancılığını korumak. Caydırıcı olsun diye bunu bu
maddeye ekledik. Onun için, ben, Türk hayvancılığını korumak adına, bir
caydırıcı özellik olduğu için ve insanların cebine malî bir zorunluluk, bir yük
getirdiği için çok önemli bir caydırıcı özelliği olacaktır. Onun için bu
önergeyi sunduk; hepinizin takdirine sunuyorum.
Teşekkür ederim. (CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN -Teşekkür ederim
Sayın Aslanoğlu.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
23 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
24 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 24. - 2464 sayılı
Kanunun 77 nci maddesinde yer alan ölçü ve tartı aletleri muayene harcı
tarifesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Harcın
Tutarı (YTL)
En
az En çok
a) Tartı ağırlıklarının
her birinden 0,5 1,5
b) Uzunluk ölçülerinin
her birinden 0,5 1,5
c) Akıcı ve kuru daneli
maddelerin hacim ölçeklerinin her birinden 1 3
d) El terazilerinden 2 6
e) Normal masa
terazilerinden 3 9
f) Otomatik (ibreli)
terazilerden 4 12
g) Elektronik
terazilerden 5 15
h) Kantar ve basküllerden 10 30"
III.- Y O K L A M A
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Başkanlığa sunulmuş olan bir yoklama talebi vardır.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü maddesinin oylamasına geçilmesinden önce
İçtüzüğün 57 nci maddesi gereğince yoklama yapılmasını arz ederiz.
Şimdi, yoklama isteyen
sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup, burada olup olmadıklarını kontrol
edeceğim.
Mevlüt Aslanoğlu?..
Burada.
Ali Kemal Deveciler?..
Burada.
Haluk Koç?.. Burada.
Kemal Demirel?.. Burada.
Akif Hamzaçebi?.. Burada.
Bihlun Tamaylıgil?..
Burada.
Osman Kaptan?.. Burada.
Osman Özcan?.. Burada.
Hüseyin Ekmekcioğlu?..
Burada.
Tuncay Ercenk?.. Burada.
Muhsin Koçyiğit?..
Burada.
Ramazan Kerim Özkan?..
Burada.
Yaşar Tüzün?.. Burada.
Yavuz Altınorak?..
Burada.
Şevket Gürsoy?.. Burada.
Bülent Baratalı?..
Burada.
Kemal Sağ?..Burada.
Ensar Öğüt?.. Burada.
Gökhan Durgun?.. Burada.
Muharrem Toprak?..
Burada.
Sayın milletvekilleri,
şimdi elektronik cihazla yoklama yapacağız.
Yoklama talebinde bulunan
üyelerin sisteme girmemelerini rica ediyorum.
Yoklama için 5 dakika
süre vereceğim.
Sayın milletvekilleri,
yoklama pusulası gönderen arkadaşların isimlerini okuyacağım, lütfen salondan
ayrılmasınlar.
Yoklama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
yoklama yapıldı)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır.
Pusulaları okutuyorum:
Mevlüt Akgün?.. Burada.
Ali Suçin?.. Burada.
Kemal Unakıtan?.. Burada.
Cemal Kaya?.. Burada.
Gürsoy Erol?.. Burada.
Şükrü Ayalan?.. Burada.
Faruk Ünsal?.. Yok.
Ekrem Erdem?.. Burada.
Fehmi Öztünç?.. Burada.
Faruk Nafiz Özak?..
Burada.
Lokman Ayva?.. Burada.
İmdat Sütlüoğlu?..
Burada.
Hüseyin Besli?.. Burada.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3. - Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı : 725) (Devam)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, biraz önce ifade ettiğim gibi, toplantı yetersayısı vardır.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
25 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 25. - 2464 sayılı
Kanunun ek 6 ncı maddesinde yer alan bina inşaat harcı tarifesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"1. Konut
İnşaatı: m2 başına
(YTL)
En az En
çok
İnşaat Alanı
a) 100 m2 ye kadar 0,50 1,5
b) 101-120 m2 1 3
c) 121-150 m2 1,5 4,5
d) 151-200 m2 2 6
e) 200 m2'den yukarı 2,50 7,5
2. İşyeri İnşaatı: m2 başına (YTL)
En az En
çok
İnşaat alanı
a) 25 m2 ye kadar 2
6
b) 26-50 m2 3 9
c) 51-100 m2 4 12
d) 100 m2'den yukarı 5 15"
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
26 ncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 26. - 2464 sayılı
Kanunun 84 üncü maddesinde yer alan çeşitli harçlara ait tarifeler aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Harcın Tutarı (YTL)
En
az En çok
1. Kayıt ve suret
harçları:
a) Her sayfa başına 0,25 0,75
b) Harita plân ve
krokilerin beher metrekaresinden 4 12
2. İmarla ilgili harçlar (Ticaret ve konut bölgeleri için
ayrı ayrı):
a) İlk parselasyon harcı
(beher metrekare için) 0,05 0,15
b) İfraz ve tevhid
harcı (beher metrekare için) 0,05 0,15
c) Plân ve proje tasdik
harcı (beher inşaat metrekaresi için) 0,05 0,15
d) Zemin açma izni ve
toprak hafriyatı harcı
da) Toprak (beher
metreküp için) 0,15 0,45
db) Kanal (beher metrekare için) 0,50 1,50
e)Yapı kullanma izni
harcı (beher inşaat metrekaresi için) 0,05 0,15
3. İşyeri açma izni
harcı:
(beher metrekare için
işin mahiyetine göre) 0,10 1
Ancak bu miktar hiçbir
suretle beşbin metrekareye isabet edecek
tutarı aşamaz.
4. Muayene ruhsat ve
rapor harcı 5 15
5. Sağlık belgesi harcı 1 3"
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
27 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 27. - 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin
birinci fıkrasının (1) numaralı bendi ve üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
"1. İvazsız olarak
iktisap edilenler hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası
araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."
"Bir takvim yılında
elde edilen değer artışı kazancının, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası
araçlarının elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 6.000 Yeni Türk Lirası
gelir vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet
Akif Hamzaçebi; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarının hisse senedi ve diğer menkul kıymetlerin alım satımında
doğan kazancın hesaplanmasına esas olan süreyi belirleyen bu maddesine ilişkin
olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu temsilen söz aldım. Sözlerime başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu tasarının, bu
ve bundan sonraki birkaç maddesi, bence tasarının en önemli maddeleri. Tasarı,
menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde yeni bir sistemi getirirken,
öte taraftan da Gelir Vergisi tarifesinin en üst dilimindeki Gelir Vergisi
oranını 5 puan indirmektedir. Tabiî ki, menkul sermaye iratlarının
vergilendirilmesi, gerçekten, Türk toplumunu çok büyük ölçüde etkileyen bir
husustur. Mevduat faizinden repo gelirine, hisse senedi alım satım kazancından
menkul kıymet yatırım fonu katılma belgelerinin alım satımına kadar birçok
gelir unsurunu bünyesinde taşımaktadır.
Şimdi, bu tasarının bu
maddesi, sonraki maddelerde gelecek olan düzenlemelerin bir habercisi, bir
öndüzenlemesi. Böylesi önemli düzenlemelerin kamuoyunda çok iyi tartışılması
gerekir; eğer tartışılmazsa, sorunlar yaratabilir. Mevcut sorunları çözelim
derken başka sorunları yaratabiliriz.
Bir konuyu, ben, konunun
esasına geçmeden, dikkatinize sunmak istiyorum. Maliye Bakanlığının bir Vergi
Konseyi var. Vergi Konseyi, esasında, 1960'lı yıllardan beri Maliye
Bakanlığında vardır ve vergi yasalarında yapılacak değişikliklere ilişkin
olarak veya toplumsal ve ekonomik yaşamdaki değişikliklere paralel olarak
ihtiyaç duyulan yasal düzenlemelerin yapılmasına ilişkin olarak, Maliye
Bakanlığında, Maliye Bakanlığına öneriler yapmak üzere kurulmuştur. Bu yıl da
bir yasal statüye kavuşmuştur.
Öyle anlaşılıyor ki, bu
tasarının bu ve bundan sonraki bazı maddeleri Vergi Konseyinde geniş ölçüde
tartışılmıştır. Bunu, Vergi Konseyinin yayımlamış olduğu şu kitaplardan
anlıyoruz. Bu düzenlemelere esas olacak olan, daha doğrusu, bu düzenlemelerin
yapılmasına destek olmak amacıyla Vergi Konseyinin yayımlamış olduğu bu
rapordaki bir tespiti sizlerin dikkatinize sunmak istiyorum. Raporda "Para
ve sermaye piyasalarının vergi yükünün düşürülmesinin gerekçeleri" başlığı
altında bu değişikliklerin gerekçesi şöyle açıklanmaktadır: "Zaten sosyal
ahlaka ilişkin değer yargılarımızın faiz karşıtı olması dolayısıyla, geniş halk
kitlelerinin malî sektörle işbirliği yapmadığı, yani, tasarrufları malî
sektörde değerlendirmek yerine, iddihara, yani altın, gayrimenkul ve dövize
yöneldiği bir ekonomide, devletin, vergi yükünü malî sektör üzerinde
yoğunlaştırması, faizin net getirisini düşürerek tasarrufçuyu malî sektörden
yararlanmaktan caydırmak anlamındadır." Tespitin şu noktası önemli: Bizim
değer yargılarımızın faiz karşıtı olması şeklinde bir tespiti var. Bu nedenle
de, paralar, tasarruflar faize gitmiyor; altın, gayrimenkul gibi atıl yatırım
araçlarına yöneliyor.
Ekonominin bir gerçeği
faizdir. Paranın fiyatı faizdir. Eğer piyasa ekonomisini benimsemişseniz, bunu
uyguluyorsanız, bu takdirde, faizden şikâyet etmek veya bizim değer
yargılarımızın faize karşı olması gibi bir şeyi savunmak ne kadar doğrudur;
Maliye Bakanlığı, bu tip gerekçelerle mi bu tasarıları hazırlıyor; doğrusu
üzülüyorum. Eminim, Maliye Bakanlığı, böylesi gerekçelere dayanmıyordur. Maliye
Bakanlığı, ekonominin gerçeklerini dikkate alarak tasarılar hazırlıyor; ama, bu
hükümet zamanında yasal statüye kavuşmuş olan Vergi Konseyinin, Maliye
Bakanlığına böylesi ekonomidışı, gerçekdışı önerilerde bulunmasını, doğrusu,
yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Tabiî ki, tefeciliği, yasal olmayan faiz
uygulamasını hiç kimsenin savunması mümkün değil; ama, bir Bankalar Yasası var
ise, faizi düzenleyen çeşitli kurumlar var ise, bu, ekonominin gerçeği ise,
buna Vergi Konseyinin kitabında böylesi gerekçelerle değinilmesini
yadırgadığımı ifade edeyim.
Maddemize gelecek
olursak. Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesini değiştiriyor
tasarının 27 nci maddesi. Mükerrer 80 inci madde, şunu ifade edeyim ki, bu
hükümet döneminde iki kez değişmiştir. Birincisi, 4783 sayılı Kanunla, 1 Ocak
2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek şekilde değişmiştir. İkincisi, 4842
sayılı Kanunla, biraz önce sözünü ettiğim kanundan dört ay sonra yürürlüğe
girecek şekilde değiştirilmiştir; yani, hükümet, bu maddede bu tasarıyla üçüncü
değişikliğini yapmaktadır. Böylesi önemli konuların, bir hükümet döneminde,
yani, iki yıllık bir sürede üç kez değişikliğe tabi tutulmuş olmasını,
hükümetin bu konuda kararsızlığı olarak değerlendiriyorum.
Ne vardı önceki
değişikliklerde; borsada kayıtlı olmayan hisse senetlerinin alım satımından
doğan kazancın vergilendirilmesinde bir yıllık süre öngörüyordu o değişiklik;
yani, şu an yürürlükte olan yasa. Eğer bir hisse senedi menkul kıymetler
borsasında kayıtlı değilse, bunun alım satımından doğan kazancın
vergilendirilebilmesi için alım satımın bir yıl içinde yapılmış olması gerekir;
eğer bir yıldan sonra yapılırsa, artık, burada, o kişinin kazanç sağlama saiki,
kastı olmadığını kabul ediyor kanun ve onu vergidışı bırakıyordu. Hükümetin
yapmış olduğu güzel bir değişiklikti. Ondan önce tüm hisse senetleri için üç
aylık bir süre vardı; borsada kayıtlı olsun olmasın bir hisse senedinin üç ay içinde
elden çıkarılmasından doğan kazanç vergiye tabiydi. Bu, daha sonra, borsada
kayıtlı olmayanlar için bir yıllık süreye çıkarılmak suretiyle, burada, borsaya
kayıtlı olan şirketler açısından, bu borsanın gelişmesi açısından, sermaye
piyasasının gelişmesi açısından böyle bir düzenleme yapılmıştır.
Şimdi, bu tasarı ne
getirmektedir; tasarı, bu maddesiyle, üç aylık ve bir yıllık süreyi
kaldırmaktadır; yani, bir kişi, bir yatırımcı, bir vatandaşımız, satın almış
olduğu hisse senedini, satın aldığı tarihten itibaren, on yıl sonra, yirmi yıl
sonra satsa dahi, bu satıştan doğan kazanç Gelir Vergisine tabi olacaktır.
Hükümet malî milat uygulamasını kaldırırken, kaldırma gerekçelerinden birisi
buydu. Vatandaş bugün bir hisse senedi aldı, bir menkul kıymet aldı, otuz yıl
sonra sattı, otuz yıl sonra satacağı menkul kıymet için, vatandaş, otuz yıl
kayıt mı saklayacaktır; otuz yıllık bir hesabı Maliye nasıl görür;
gerekçelerden birisi buydu değerli arkadaşlar. Hükümet, o gerekçesini bir
kenara atıp, şimdi, bir aile şirketinin hisse senedinin -borsaya da kayıtlı
değil- elden çıkarılmasından doğan kazancı, yirmi yıl sonra bile satılmış olsa,
Gelir Vergisine tabi tutmaktadır bu maddede yapmış olduğu değişiklikle. Bunun
"vergide eşitlik" ilkesine aykırı olduğunu söylemek istiyorum.
Peki, hükümet, hisse
senedinde böyle bir değerlendirme yapmış, bu tasarıyı getirmiş. Değerli
arkadaşlar, Türkiye'de yatırım aracı sadece hisse senedi midir, menkul kıymet
midir?! Gayrimenkul bir yatırım aracı değil midir; yatırım aracıdır. Peki,
gayrimenkulde, Gelir Vergisi Kanunu nasıl bir süre öngörüyor; dört yıllık bir
süre öngörüyor. Eğer satın alınan gayrimenkul dört yıl içinde elden
çıkarılıyorsa, bundan doğan kazanç Gelir Vergisine tabidir. Dört yıldan sonra
bir gayrimenkul elden çıkarıyorsanız, bundan doğan kazanç vergiye tabi
değildir. Neden; çünkü, dört yıldan sonra satılıyorsa bir gayrimenkul, demek ki
bu kişi, kazanç sağlamak gayesine yönelik olarak bu gayrimenkulü almamıştır; bu
belli. Bu nedenle, bu, vergidışı
bırakılmıştır.
Şimdi, bir yandan sermaye
piyasalarını geliştireceğim diyeceksiniz, bir yandan satın alındığı tarihten
itibaren yirmi yıl sonra satılan hisse senedinden doğan kazancı vergiye tabi
tutacaksınız; ama, gayrimenkulde bu süre dört yıl olacak. Bu durumda yatırımcı,
acaba, gayrimenkule mi gider, diğerine mi gider?! Bunu, daha sonraki maddelerde
görüşeceğiz. Bu düzenleme, kesinlikle yanlıştır, tutarlı değildir. Bunun, Plan
ve Bütçe Komisyonunda değiştirilmesi için çok çaba sarf ettik. Bu
değerlendirmelerimizi, görüşlerimizi orada da ifade ettik. Burada da, bu konuya
yönelik olarak bir önerge hazırladık; sizlerin takdirine, değerlendirmelerine
birazdan sunulacaktır. Umarım, hükümetimiz de bu görüşe katılır ve Gelir
Vergisi Kanununda yapılan bu tarihî yanlışlığı önlemiş oluruz.
Sözlerimi burada
bitiriyorum; bitirirken de hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde 2 adet
önerge vardır; önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup, sonra aykırılık
derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80
inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Soner
Aksoy |
Hasan
Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
M.
Kerim Yıldız |
Halil
Özyolcu |
Niyazi
Pakyürek |
|
Ağrı |
Ağrı |
Bursa |
"1. İvazsız olarak
iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla
süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer
sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Buyurun.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 27 nci maddesiyle değiştirilmesi önerilen 31.12.1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin
birinci fıkrasının (1) numaralı
bendinin "1.İvazsız olarak iktisap edilenler ve 1 yıldan fazla süreyle
elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer sermaye
piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
M.Akif
Hamzaçebi |
Hüseyin
Ekmekcioğlu |
Bihlun
Tamaylıgil |
|
Trabzon |
Antalya |
İstanbul |
|
Muhsin
Koçyiğit |
Osman
Özcan |
Kemal
Sağ |
|
Diyarbakır |
Antalya |
Adana |
|
|
Osman
Kaptan |
|
|
|
Antalya |
|
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Mevcut kalıcı hükümlere
paralel olarak, ivazsız olarak iktisap edilen menkul kıymetler ile 1 yıldan
fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin alım satımından sağlanan
kazançların vergidışı bırakılması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 27 nci maddesiyle değiştirilen Gelir Vergisi Kanunun mükerrer 80
inci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
"1. İvazsız olarak
iktisap edilenler ile tam mükellef kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla
süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul kıymetlerin veya diğer
sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Tam mükellef kurumlara
ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden
çıkarılmasından doğan kazançların vergiye tabi olmaması amaçlanmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 27 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
28 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 28. - 193 sayılı
Kanunun mükerrer 81 inci maddesinin yedinci fıkrasına aşağıdaki cümle
eklenmiştir. "Şu kadar ki, bu endekslemenin yapılabilmesi için artış
oranının % 10 veya üzerinde olması şarttır."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
şahsı adına, Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün; buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar)
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz tasarının 28 inci maddesi
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
maddenin içeriğinin dışında, özellikle belediyeleri ilgilendiren bir kanun
maddesinden bahsetmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'de, nüfusu 100 000'in altında olan 35 tane il belediyesi var.
Arkadaşlarımın, özellikle nüfusu 100 000'in altında olan il belediye sınırları
içerisinde ikâmet eden değerli milletvekillerimizin de, benim bu düşünceme
katkı vereceğini şimdiden umut ediyorum. En azından, bu akşam bu düşüncemiz
kanunlaşmasa da, önümüzdeki günlerde ve aylarda yeni bir düzenleme yapılması
konusunda katkı ve desteğinizi şimdiden bekliyorum ve istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belediyelerin, özellikle küçük belediyelerin, yani, kanaatimize göre nüfusu 100
000'in altında olan belediyelerin, belde halkına sunmakta olduğu hizmetleri
yerine getirmekte çok zorlandığı görülmektedir. Sunulan ya da sunulmaya
çalışılan mecburî hizmetler bile yerine getirilemez durumdadır. Özellikle, 1580
sayılı Kanuna göre kurulan belediyelere, 2380 sayılı Kanuna göre genel bütçe
vergi tahsilatından ayrılan pay, kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki ülkenin
beşerî yapısına göre, kentsel nüfusun kırsal nüfusa oranı bugün tam tersine bir
yapı almıştır; ancak, bu il belediyelerine ayrılan pay aynı kalmıştır.
1985 yılında, 3239 sayılı
Kanunla belediyelere devredilen Emlak Vergisi nispetleri meskende binde 4,
işyerinde binde 5, arsada binde 6, arazilerde binde 3 alınırken, daha sonra
yapılan yasal düzenlemeyle bu nispetler aşağıya çekilmiş, yani feragat yine
belediyelerden beklenilmiştir.
Değerli arkadaşlarım,
yine, 2464 Sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 96 ncı maddesi gereği alınan
vergi ve harçların günün koşullarına göre hiçbir anlam ifade etmediği de
gerçektir. İşte, bugün, burada, bu maddeleri değiştiriyoruz, en azından günün
koşullarına uydurmaya çalışıyoruz.
23.3.1984 yılında
yürürlüğe giren 195 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin akabinde, 1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun da yürürlüğe girdi ve büyükşehir belediye
başkanlarına gerçekten çok büyük ayrıcalıklar tanındı. Güç kısaca yetki ve para
olarak değerlendirildiğinde, 1580 sayılı Yasanın yetkilerine... Tüketici
Hakları Koruma Kanunu, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, Türk Gıda Kodeksi, gibi
kanunlar, belediyelere angaryadan başka hiçbir şey getirmemiştir. İşte, bütün
bunların yanı sıra, 3030 sayılı Kanun belediyelerin yetkilerini güçlendirmiş,
yine aynı kanunun 18 inci maddesinin (b) bendine göre, büyükşehir belediyesinin
bulunduğu il merkezinde, gelir saymanlığınca, büyükşehir belediyelerine
aktarılmak üzere genel bütçe vergi tahsilat toplamı üzerinden yüzde 3 pay
ayrılmaktayken, daha sonra -maddenin son hükmü uyarınca- 25.4.1985 tarih ve
9382 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla bu pay yüzde 5'e çıkarılmıştır.
Örnek vermek gerekirse,
seçim bölgem Bilecik İlinde, il merkezinde, birinci ve ikinci organize sanayi
bölgeleri ile bunların dışında faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının şirket
merkezleri Bilecik'in dışındadır, çoğu da İstanbul'dadır. Bilecik'te faaliyet
gösterip...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tüzün; konuşmanızı tamamlayın.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla) -
Yani, Bilecik İlinde ikamet eden, Bilecik İlinin toprağını kullanan, suyunu
kullanan, havasını teneffüs eden sanayi kuruluşlarının merkezleri maalesef
başka illerdedir, çoğu da İstanbul'dadır; dolayısıyla, Bilecik Belediyesi,
buradan alması gereken payları alamamıştır. Bilecik'te faaliyet gösteren bu
fabrikaların vergilerinden, İstanbul Büyükşehir Belediyesi faydalanmaktadır.
Değerli arkadaşlarım,
Belediyeler Kanununda da görüştüğümüz gibi, 16 büyükşehirde yaşayan
vatandaşlarımızı kıskanmıyoruz; ancak, imreniyoruz; çünkü, onlara İller
Bankasından daha fazla para gönderilmektedir. Büyükşehir sınırlarında yaşayan
vatandaş Yaşar Tüzün'e 40 000 lira; ama, bir il merkezinde yaşayan, Bilecik'te
yaşayan vatandaş Yaşar Tüzün'e İller Bankasından 8 000 lira gelmektedir. Yani,
büyükşehirde yaşayan vatandaşlarımıza, il, ilçe ve belde belediyelerinde
yaşayan vatandaşlarımızın, tam tamına 5 katı fazla para gitmektedir.
Zannediyorum, seçim bölgelerinize gittiğinizde, özellikle yeni seçilen belediye
başkanı arkadaşlarımız bunu sık sık gündeme getirmektedirler. Çözümü noktasında
da, görev, Türkiye Büyük Millet Meclisine, dolayısıyla bize düşmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bu
kapsamın dışında, özellikle nüfusu 100 000'in altında bulunan il belediyeleri
vardır; bunlar, Türkiye genelinde 35 tanedir. İl belediyeleri, kentin
kurtarılış gününden tutun da, sosyal, kültürel bütün etkinliklerde
bulunmaktadır. Yani, il belediyelerini ilçe belediyelerinden, belde
belediyelerinden farklı tutmak gerekir. Ancak, kanun, il belediyelerini de
diğer belediyeler kapsamında bu şekilde yetkilerle donattığından, il
belediyelerinin de maalesef elini bağlamaktayız.
Dolayısıyla, benim
söylemek istediğim, özellikle nüfusu 100 000'in altında olan il belediyelerini,
büyükşehir belediyesi statüsüne kavuşturmak ve 3030 sayılı Kanundan
faydalandırmak gerekiyor; çünkü...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya)- Arada kalanlar ne olacak?!
BAŞKAN- Sayın Aslanoğlu,
lütfen...
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)-
Sayın Başkanım, nüfusu 100 000'in altında olan illerin milletvekilleri
zannediyorum beni destekliyorlar; üstünde olanları da, Sayın Aslanoğlu gibi,
Malatya ve benzeri illerin milletvekilleri zannediyorum, savunacaklardır.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya)- Balıkesir var, Denizli var...
BAŞKAN- Sayın Tüzün,
lütfen konuşmanızı tamamlayınız.
YAŞAR TÜZÜN (Devamla)-
Değerli arkadaşlarım, sonuç olarak, köyden kente nüfus göçü yaşayan ülkemizde,
aynı şartlar altında, il belediyelerimiz, ilçe belediyelerimiz aynı yetkilerle
donatıldığında, bundan böyle, il belediyeleri sınırlarında yaşayan
vatandaşlarımız büyük şehirlere göç edecektir. Öyleyse, bu göçü durdurabilmek
için, özellikle -tekrar söylüyorum- nüfusu 100 000'in altında olan il
belediyeleri için yeniden bir düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
İzmir Milletvekilimiz Sayın Baratalı az önceki konuşmasında bu konuya değindi.
Bu konudan yakinen benim de bilgim var. Belediye başkanı demek "şehri
emin" demek; yani, o kenti yöneten, o kente hizmet eden, kentte yaşayan
insanların kendisini teslim ettiği, emanet ettiği insandır belediye başkanı.
Nüfusu kaç olursa olsun, 2 000'den 2 000 000'a kadar hangi kapsamda olursa
olsun, orada yaşayan insanlarımız o belediye başkanına güvenmiş ve "bana
hizmet et, benim sorunlarımı çöz" diyerek oy vermiştir.
Belediyeler Kanununda
özellikle vermiş olduğumuz yetkileri... Az önce sayın milletvekilimizin
söylediği gibi, Balıkesir İlimizin Burhaniye İlçemizin Pelitköy Beldesinde
yaşanan haksızlığı, ben de Yüce Meclisin kürsüsünden kınıyorum ve suç
duyurusunda bulunduğuma buradan söylüyorum; zannediyorum, Bakanlığımız, ilgili
görevlilerimiz de bu konuda üzerlerine düşeni yapacaklardır.
Sayın Başkanımın şahsıma
göstermiş olduğu toleransa teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyor, yeni
yılınızı, içtenlikle kutluyorum değerli arkadaşlarım. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tüzün.
Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
29 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 29. - 193 sayılı
Kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Gelir vergisine
tâbi gelirler;
6.600 Yeni Türk Lirasına
kadar % 20
15.000 Yeni Türk
Lirasının 6.600 lirası için 1.320 lira, fazlası %
25
30.000 Yeni Türk
Lirasının 15.000 lirası için 3.420 lira, fazlası % 30
78.000 Yeni Türk
Lirasının 30.000 lirası için 7.920 lira, fazlası % 35
78.000 Yeni Türk
Lirasından fazlasının 78.000 lirası için 24.720 lira, fazlası % 40
Oranında
vergilendirilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Trabzon Milletvekili Akif
Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesi,
Gelir Vergisi tarifesinin en üst dilimindeki oranın 5 puan indirilmesini
öngörmektedir. Buna göre, beyannameli Gelir Vergisi mükelleflerinde yüzde 45
olan oran, yüzde 40'a indirilmektedir; ücret geliri elde edenlerde de yüzde 40
olan en yüksek oran, yüzde 35'e indirilmektedir.
Artan oranlı tarife,
gelir dağılımının iyileştirilmesi için hükümetlerin elindeki en önemli vergi
politikası aracıdır. Hükümetler, gelir dağılımına ya harcama politikasıyla
müdahale ederler; birtakım sosyal harcamalar yaparak yoksul kesimlerin veya dar
ve orta gelirli kesimlerin durumlarını iyileştirirler ya da vergi
politikasıyla, daha çok kazanandan daha çok, daha az kazanandan daha az vergi
almak suretiyle, yine, gelir dağılımını düzenlemeye çalışırlar. Artan oranlı tarifenin
gerekçesi budur. Zaten, Anayasamızın öngördüğü eşitlik "herkes, malî
gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür" şeklinde Anayasada ifadesini
bulmuştur. Malî gücüne göre vergi ödemenin aracı, gelir vergisinde artan oranlı
tarifedir.
Dünyada tartışılmaktadır,
artan oranlı tarife yerine tek oranlı bir sistem olabilir mi şeklinde, gelişmiş
ülkelerde birtakım tartışmalar vardır; ama, henüz daha bunu sonuca ulaştırmış,
bu tartışmayı sonuca ulaştırıp tek oranlı sisteme geçmiş olan bir ülke yoktur.
Tabiî ki, belli gelir unsurlarında tek oran uygulayan, Türkiye dahil, birçok
ülke vardır; ama, gelir vergisinin geneli açısından bakıldığında böyle bir ülke
yoktur. Hatta, Amerika'nın eski Başkanı Clinton'a böyle tek oranlı bir gelir
vergisi sistemini önerirler; ancak, sosyal adaleti bozacağı, vergide eşitlik
ilkesine aykırı olacağı gerekçesiyle Clinton bu öneriyi kabul etmez.
Şimdi, bu gelir vergisi
tarifesinde yer alan oranlar, en son 1998 yılında önemli ölçüde indirilmişti.
Ondan önce çok yüksek oranlar vardı ve artık, o tarife yapısıyla gelir
dağılımına gerçekten olumsuz etkide bulunuyordu ve yatırımcıyı da ürkütüyordu.
O tarifeyle, Türkiye'nin devam etme şansı yoktu. Çünkü, bütün dünya, vergi
oranlarını gözden geçirirken, indirirken Türkiye'nin de yüksek oranlarını
gözden geçirmesi gerekiyordu ve 1998 yılında Gelir Vergisi tarifesinin bütün
dilimlerindeki bütün oranları indirilmek suretiyle bir iyileştirme yapılmıştır.
Bugünkü tasarı bu
tarifenin sadece en üst gelir dilimindeki oranını indirmektedir; yüzde 45'lik
oranı 40'a, 40'lık oranı da 35'e indirmektedir. Dolayısıyla, Gelir Vergisi
tarifesinin artan oranlı olması nedeniyle gelir dağılımını düzenleme fonksiyonu
biraz aşındırılmış olmaktadır. Nasıl aşındırılıyor: Gelir Vergisi tarifesinde
en üst dilimdeki 5 puanlık indirimin yarattığı bir vergi geliri kaybı vardır;
yani, o gelir grubundan 5 puanlık indirim nedeniyle hükümet daha az vergi
almayı hedeflemektedir. Belki bunun gerekçelerini hükümetimiz açıklayacaktır,
söyleyecektir; yatırımcıyı veya yatırımı teşvik ediyoruz... Ancak, bunun bire
bir yatırımla ilgisini kurmak, Türkiye'nin bugünkü ekonomik şartlarında mümkün değildir.
Ayrıca, Gelir Vergisi
tarifesindeki indirimi bütün gelir gruplarına; dargelirlilere, orta gelirlilere
yansıttığınız zaman, gerçekte bir vergi indirim programından söz edebilirsiniz.
Vergi indirim programları toplumun bütün kesimlerini hedef aldığı zaman ancak
anlamını bulur. Şimdi, asgarî ücretlinin Gelir Vergisinde bir indirim
düşünmezken, esnafın Gelir Vergisi yükünde bir indirim düşünmezken, küçük
tüccarın Gelir Vergisinde bir indirim düşünmezken, serbest meslek erbabının
Gelir vergisinde bir indirim düşünmezken, geliri 140 milyar lira ve daha
üzerinde olan kesimlerin vergi yükünde 5 puanlık bir indirimi, ben, doğrusu,
sosyal adaletle, eşitlik ilkesiyle bağdaştırmakta güçlük çekiyorum.
Eşitlik, aynı durumda
olanlara aynı kuralların, farklı durumda olanlara farklı kuralların uygulanması
demektir. Ancak, hükümetin tarifede bu indirimle yaptığı bu değildir. Bu,
eşitlik anlayışına aykırıdır.
Biz, tasarıyı, Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşürken Sayın Bakandan rica ettik, şunu sorduk:
Tarifedeki 5 puanlık indirimle ne kadarlık bir Gelir Vergisi kaybına
uğrayacaksınız? Her vergi indiriminin mutlaka yarattığı bir kayıp olur değerli
arkadaşlar. Kim diyorsa ki, vergi indirimiyle vergi geliri artar; doğru
söylemiyor. Vergi oranlarındaki indirim daima o vergi kaleminde bir vergi
kaybına yol açar; bu vergi kaybını nasıl telafi ettiği önemlidir hükümetin.
Biliyorsunuz verginin iki
temel fonksiyonu vardır: Birincisi, bütçenin gelir ihtiyacını karşılayacak;
ikincisi, gelir dağılımına müdahale edecek; ekonomik ve sosyal amaçlarla
ekonomide ve toplumda çeşitli etkilerde bulunacak; gelir dağılımına müdahale
edecek; ekonomide belli teşvik unsurlarını belki gözetecek, teşvik unsuru
mahiyetine dönüşecek vergi. Verginin bu iki fonksiyonu vardır; ama, bu iki
fonksiyonu gerçekten uygun bir bileşimde kullanmazsanız vergiden umduğunuz
sonucu alamazsınız.
Şimdi, verginin gelir
sağlama fonksiyonunu dikkate alırsak bu vergi oranındaki bu indirimin bütçede
yarattığı bir kayıp vardır. Ben, Sayın Bakandan bu kaybın, geliri 140 milyar
lira ve daha üzerinde olan kesimlerden alınan Gelir Vergisinin 5 puan
indirilmesinin yarattığı kaybın burada açıklanmasını istiyorum. Neden
istiyorum; çünkü, bu kayıp ortada; yani, devletin bütçe fazlası olması
nedeniyle hazinenin katlandığı bir fedâkarlık değildir. Bu kaybı, hükümet,
toplumun başka kesimlerinin üzerine koymaktadır. Bir bütçe fazlamız yok.
Hükümetler 2000 yılından bu yana yüzde 6,5 oranında faizdışı fazlayı vermek
için sürekli yeni vergi getiriyorlar.
Bakın, hükümet, 2005
yılında vergi yükünü 1 puan artırmaktadır; 23,7'den 24,7'ye çıkıyor. 2005 yılı
enflasyonu yüzde 8, büyüme oranı yüzde 5, hükümet, 2005 yılında vergileri yüzde
18,4 oranında artırmayı planlıyor. Yüzde 8'le, yüzde 5'i toplayın, aradaki
farka bakın; 5 puanlık artış var. 5 puanlık artışın karşılığı 5 katrilyon lira
demektir. Yani, Türk toplumu 2005 yılında 5 katrilyon lira fazla vergi ödeyecektir;
ilave vergi.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Kayıtdışından alacak, kayıtdışından...
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Bir yandan, hükümet, 2005 yılı bütçesiyle "5 katrilyon liralık
ilave vergi getireceğim" diyor, bir yandan, Gelir Vergisi tarifesinin en
üst dilimindeki oranı 5 puan indiriyor. Bunun anlamı, ben, burada vazgeçtiğim
vergiyi toplumun başka kesimlerinden alacağım... Kimden alacağım; akaryakıt
kullanan vatandaştan alacağım. Kimden alacağım; sigara içen vatandaştan
alacağım. Kimden alacağım; buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon alan vatandaştan
alacağım. Bütçe, bu kalemler üzerindeki vergi yükünün, 2005 yılında, ortalama
yüzde 30 oranında artırılmasını öngörüyor; beyazeşyada, dayanıklı tüketim
mallarında, vergi gelirinin yüzde 107 oranında artırılmasını öngörüyor; yani,
hükümet, 5 puanlık indirimle, bu yükün dağılımını değiştiriyor; üst gelir
grubundaki vergi yükünü, tüketicilerin, biraz önce belirttiğim tüketici
grupların omzuna koymaktadır. Şimdi, bunu, topluma bir vergi indirimi olarak
sunmanın, âdeta, tarihî bir olay olarak topluma sunmanın, ben, gerekçesini
göremiyorum. Bu devrim olarak nitelendirildi; maalesef, devrim kelimesinin de,
böylece, içini boşaltıyoruz.
Bakın, ücretlilere hiçbir
şey verilmiyor; dar ve orta gelirlilere hiçbir şey verilmiyor bu tarifedeki
indirimle. Ücretlilerdeki durum nedir bakalım; ücret, üretim maliyeti içinde
önemli bir unsur. Bunun üzerindeki vergi ve sigorta prim yükünü dikkate
aldığınızda, gerçekten, istihdamın önündeki en büyük engellerden birisidir.
Tamam, bütçemiz, hazinemiz, vergi gelirini toplayacak, buna ihtiyacı var; ama,
eğer, bir vergi indirim programı uygulayacaksanız, bu indirim programından
bütün kesimler yararlanacaktır; bütün ülkeler böyle yapmaktadır. Siz, vergiyi
indirerek, bu indirimi başka kesimlerin omzuna yıkıyorsanız, olmuyor; ayrıca,
indirim yapıyorsanız, bütün kesimler yararlanacak şekilde yapın.
Bakın, ücret üzerindeki
vergi yükü nedir? Ben, size, kıyaslamalı birkaç rakam vereceğim; Türkiye'de,
2000 yılında, 40,4. Bu OECD'nin yayımlamış olduğu rakamlar. Onun esas aldığı,
ortalama ücret geliri elde eden, 2 çocuklu ve tek gelirli -yani bir ailede tek
kişinin geliri var- bir aile tipi. Bu aile tipi örneğine göre, Türkiye'deki
vergi ve sigorta prim yükünün toplamı, yüzde 40,4; 2003 yılında bu oran yüzde
42,3 olmuş. Bu oran, 2001 ve 2002'de de artmış; yani, sadece 2003'te artmış
demiyorum. OECD dediğimiz, 29 ülkenin üye olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma
Teşkilatında -ki, Türkiye de üyedir- ücret üzerindeki yük, 2000 yılında yüzde
27'dir, 2003 yılında yüzde 26,9'dur; Türkiye'de ise yüzde 42,3. 15 Avrupa
Birliği üyesi ülkenin ortalaması, şu anda, 2003 yılında yüzde 29,5'tir. Evet,
Türkiye'de yüzde 42,3; OECD ülkeleri ortalaması yüzde 26,9; 15 Avrupa Birliği
üyesi ülkesinde yüzde 29,5. Böylesi bir yük varken, Türkiye, diğer ülkelere
kıyasla ücret üzerine prim ve vergi yükü olarak çok yüksek bir yükü koymuşsa ve
bu, istihdamın üzerindeki en büyük engelse, tarifedeki indirimi neden ücretli
de yararlanacak şekilde onlara yansıtmıyorsunuz?!
Şimdi, biraz sonra
tartışacağız; kâr payları üzerindeki vergi yükü nedir, ona bakalım bir de.
Vergi yükü, Türkiye'de yüzde 46 civarındadır, Avrupa Birliğinde yüzde 47,9'dur,
OECD ülkelerinde yüzde 46,4'tür; bunlar, 2003 yılı rakamları. 2003 yılında
çıkarılan bir yasa nedeniyle, 3 puanlık Kurumlar Vergisi indirimi 2005 yılında
otomatik olarak yürürlüğe giriyor; o durumda, Türkiye'de kâr payı üzerindeki
yük, yüzde 44'lere düşecektir. Türkiye'de yüzde 44, OECD ülkelerinde yüzde
46,4; Avrupa Birliğinde yüzde 47,9; ama, Gelir Vergisi tarifesindeki 5 puanlık
indirimle, biz, bu indirimi, biraz önce ifade ettiğim yüzde 44'lük oranı daha
da aşağıya çekiyoruz; yani, Avrupa Birliği ortalamalarının altına, OECD
ortalamalarının altına. Çekelim tabiî; eğer, hazinemizde, bütçemizde fazla
varsa çekelim. Yatırım için daha uygun bir ortam yaratmak amacıyla, mutlaka,
vergi oranlarını gözden geçirelim. Türkiye, rekabet ettiği ülkelerle uyumlu bir
vergi oranı politikası gütmek zorundadır, tabiî ki yüksek oranda devam edemez;
ama, bu oranlarda indirim yaparken, kâr payı üzerinde, üst gelir grubunun vergi
yükünde indirim yaparken, ücretliyi ve toplumun diğer kesimlerini unutmayalım.
Bu tasarıda bu unutulmuştur.
Tasarıdaki bu indirimin,
bir örnekle, bir gelir grubunda rakamları nasıl fark ettirdiğini dikkatinize
sunmak istiyorum: Şu anda 1 trilyon lira gelir elde eden bir kişinin mevcut
tarifeye göre ödediği vergi 437 100 000 000 liradır. Şimdi, bu öngörülen
tarifeyle, tasarının getirdiği tarifeyle ödeyeceği vergi ise 43 580 000 000
lira eksiğiyle 393 520 000 000 liradır; yani, tasarının bu tarifesi, 1 trilyon
lira gelir elde eden bir kişinin vergisinde 43 milyar liralık bir iyileştirme
yapmıştır; ama, asgarî ücretimiz açıklanmıştır, asgarî ücrette yüzde 10,3'lük
bir artış öngörülmüştür, bütçe imkânları elvermediği için asgarî ücret yüzde
10,3 oranında artırılmıştır; ama, bu asgarî ücretlinin vergi ve sigorta prim
yükünde bir iyileştirmeye gitmeyi hükümetimiz düşünmemiştir. Bunun
açıklamasını, vatandaşımız, sizden, şüphesiz isteyecektir.
Bunları, sizlerin
takdirlerinize sunuyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Hamzaçebi.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Konuşman zaten bitmişti Sayın Başkan.
Şu konuya da çok kısaca
değineyim: Bu konuya ilişkin önergemiz var; ücretlilerin ve diğer bütün gelir
unsurlarının yararlanacağı şekilde, tarifede bir indirim düşündük; onu, önerge
olarak sizlere sunacağız.
Yine, ücretlilerin sahip
olduğu bir özel indirim hakkı vardı; bu, vergi sisteminin gelişmiş olduğu bütün
ülkelerde vardır, ücret gelirleri diğer gelir unsurlarına kıyasla biraz daha
korunur; niteliği gereği, ücret zayıftır, korunur; o nedenle bir özel indirim
vardır; ama, özel indirim bu hükümetimiz döneminde kaldırılmıştır, Acil Eylem
Planında " özel indirim, zaman içinde kademeli olarak asgarî ücret
seviyesine çıkarılacaktır" taahhüdü olmasına rağmen.
Şimdi, Sayın Başbakanımız
açıkladı, biz ücret tarifesini de birleştireceğiz dedi; muhtemelen, ücretlinin
vergisini, üst beyannamelerin Gelir Vergisi oranına yükseltmek suretiyle
birleştirme olabilir diye düşünüyorum; inşallah yanılırım; ama, böyle bir
tabloda, özel indirim, mutlaka "olmazsa olmaz" bir koşuldur. Buna
yönelik bir önergemiz de var; sizlerin takdirine sunuyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Sayın Bakanım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burada görüşmekte olduğumuz kanun tasarısıyla ilgili,
başladığından beri, arkadaşlarımız görüşlerini dile getiriyorlar; bilhassa
muhalefet partisi sayın milletvekilleri görüşlerini hemen hemen birkaç noktada
yoğunlaştırdılar, aynı şekilde, o noktayı devamlı söylüyorlar. Plan ve Bütçe
Komisyonunda da bunlar dile getirildi; orada da cevaplar verdik; ama, devamlı
surette, biz de kanun çabuk geçsin diye, fazla, herkese de gelip burada cevap
verme stratejisini uygulamıyoruz, sadece dinliyoruz; ama, bu görüşler o kadar
fazla belli bir iki noktada yoğunlaştı ki, hem sizleri hem de televizyonları
başında bizi dinleyenleri hiç olmazsa aydınlatabilmek, bazı bilgiler vermek
için huzurunuza geldim.
Şimdi, bu vergi
indirimleriyle ilgili "siz bu yüksek vergileri niçin indirdiniz" diye
devamlı tenkit konusu yapılıyor. Sanki kötü bir iş yapmışız gibi, devamlı,
efendim, bunu nasıl indirirsiniz siz, niye indirirsiniz siz?..
Değerli arkadaşlar,
bakın, Sayın Başbakanımız bütün kamuya seslenerek duyurdu; biz, bir paket
program hazırladık ve bu paket programda vergileri indirdik; 3 tane vergiyi
arka arkaya indirdik. Bunlar nelerdi;
Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi.
Şimdi, ekonomiyi bir
bütün olarak ele almamız icap ediyor ve malî politikaların ekonomik politikayla
çelişmemesi lazım. Yani, şimdi bizim gayemiz, hedefimiz nedir... Bir ülkede
ekonominin gelişmesini sağlayabilmemiz için, o ekonomiyi büyütmemiz lazım. Eğer
ekonomi büyürse, o zaman bir gelişmişlikten bahsedebilirsiniz ve o zaman
vatandaşınıza refah gelir. Büyütemediğiniz ekonomiden, küçülen ekonomiden
herkes zarar görür. Büyüyen ekonomiden de herkes istifade eder. Ne demek
büyüyen ekonomi; yani, bir lokması
olanın iki lokması olmaya başlayacak; elindeki, cebindeki neyse, o biraz daha
artıyor demektir. Eğer bunu sağlayabiliyorsanız ve malî politikalarınızı da
buna uydurabiliyorsanız, o zaman, o ekonomiyi ileriye götürebilirsiniz; aksi
takdirde götüremezsiniz. Daha önce gördük işte, aksi takdirde, krizlere
düşürürsünüz.
Şimdi, ekonominin
büyümesi için ne lazım; ekonominin büyümesi için yatırım lazım. Yatırım için ne
lazım; yatırım ortamının sağlanması lazım. İşte, bu hükümet zamanında
yatırımlar artıyorsa, bu hükümet zamanında ekonomide büyüme sağlanıyorsa, bu
hükümet bu ortamı sağlamış demektir. Bu ortam neyle sağlanır; lafla sağlanmaz;
işte, bu vergi kanunlarında alacağınız tedbirlerle sağlanır. Hem ülkede
istihdamı artırmak isteyeceksiniz hem yatırım isteyeceksiniz hem de yatırım
yapacak olan sınıfı teşvik etmeyeceksiniz! Bu mümkün değil. Onun için vergi
oranlarını indirdik arkadaşlar.
Efendim, bunun alt gelir
gruplarına ne faydası var... En alt grup kimdir, biliyor musunuz; en alt grup
işsizdir. Bu memlekette işsiz olan en alt gruptur, iş bulamayan insandır.
Sizin, işsizlere tek tek para mı dağıtmanız lazım, yoksa onlara iş mi bulmanız
lazım?! Evet, eğer onlara iş bulmanız icap ediyorsa, işte bu vergileri
indireceksiniz, yatırım ortamını sağlayacaksınız, istihdamı artıracaksınız.
Bunu da anlamazsanız ben size nasıl anlatacağım kardeşim! (AK Parti sıralarından
alkışlar) İkide bir geliyorsunuz "bu vergi niçin indirildi, yüzde 45'ten
yüzde 40'a niçin indirildi" diye soruyorsunuz. 45'ten 40'a indi, daha da
inecek! (AK Parti sıralarından alkışlar)
Bakınız, biz bunları
yapıyoruz, ne oluyor biliyor musunuz; dokuz ayın sonunda özel sektör 45
katrilyon lira yatırım yaptı. Özel sektör ne zaman 45 katrilyon lira yapmıştı?!
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Yatırım diye diye yatıracaksınız...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Eğer bu sene de, yani 2005 senesinde de büyüme sürdüğü
takdirde, Türkiye tarihinde ilk defa dört sene arka arkaya büyüme sağlanmış
olacak. Eskiden sadece 1950'lerde sağlanmıştı. Evet, bunu bir daha bana
söyletmeyin! (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bunlar, artık, ilkokul talebelerinin bileceği işler! Bakın, artık gazeteler
ekonomi sayfaları çıkarıyor, oralarda yazıyor, söyleniyor; bu vergiyi niçin
indiriyorsunuz diye lütfen bize sormayın. Diyorsunuz ki, peki, bu vergiyi
azalttınız, bunun bir faturası var, kaça mal oldu size? Yani, ne demek
istiyorsunuz; sizin bütçeniz açık verebilir. "Yaptığımız işler yapacağımız
işlerin teminatıdır" diye bir laf var ya -böyle çok büyük laflar etmek
istemiyorum ama- biz, burada, hangi vergiyi ne kadar indirmişiz, bundan bize ne
kadar yük gelir, bunu neyle telafi edebiliriz; geceli gündüzlü çalışarak bu
noktalara vardık. Hem malî disiplin diyeceğiz hem de ondan sonra kayıpları
karşılayamayacağız, bunun hesabını yapamayacağız!.. Hiç merak etmeyin, onun
hesabını gayet iyi yapıyoruz ve nitekim, yaptığımız da bütçelerde ortada, bütçe
performanslarımız da ortada. (AK Parti sıralarından alkışlar)
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Mısırlar bitti mi Sayın Bakan?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdiye kadar, tarihte, hiçbir bütçede kolay kolay
görülmemiştir -ara sıra, istisnaî olarak vardır belki, ama- biz, geldiğimizden
beri, bütçe açığı şu demişiz; daha az açıkla kapatmışız. Efendim, arka arkaya
bütçe performansımızı, over performans olarak yaptık. Bunlar, kolay olan işler
değil. Siz zannediyor musunuz ki, biz, burada, sadece laf söyleyip de... Biz
orada icraatı yapıyoruz arkadaş. Hesabımızı da yapıyoruz, kitabımızı da
yapıyoruz, bütçemizi de hesaplıyoruz, malî disiplinimize de uyuyoruz.
Şimdi, geldiler, yine,
burada, -ben, onu anlamıyorum- vergi almak yerine borç alma politikasına
gidiyorsunuz dediler. Yani, bize diyorlar ki, vergi alın; borçlanmayın, vergi
alın. Şimdi, bunun dengelerini iyi hesaplamazsanız, ondan sonra işte o
sıkıntılara girersiniz; iyi hesaplarsanız da, ekonominiz devamlı surette
artarak, genişleyerek, büyüyerek devam eder.
Şimdi, hem diyorlar,
vergi alın, borç almayın hem de diyorlar, vergiyi düşürün, daha da düşürün.
Verilen önergeler odur; bak, biraz sonra okuyacağız. Oradan da düşür vergiyi,
buradan da düşür vergiyi... Bunun bir hesabı kitabı var. Muhalefet olmak kolay
bir iş değil; ben, takdir ediyorum sizi; ama, muhalefet diye, her şeyi böyle
hesapsız kitapsız da söylemeyin. (AK Parti sıralarından alkışlar)
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Simidin KDV'sini düşürmek önemli değil; çiftçinin gübresinin
KDV'sini düşürün Sayın Bakan! Yapmayın...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Tohumu düşürdük; bak, tohumun vergisini de düşürdük,
ilaçları da düşürdük. Biz düşürdük onu, siz değil... Biz düşürdük... Ötekilere
de gelecek.
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - En önemli tarım girdisini, gübreyi düşürün efendim.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Şimdi, asgarî ücretle ilgili olarak bir bilgi sunmak
istiyorum. Evet; biz, asgarî ücretlilerimizi düşünüyoruz ve asgarî ücrette en
büyük artım -bakın Türkiye tarihine- bizim Hükümetimiz zamanında olmuştur.
Başbakanımız bir laf etti "sürpriz bir zamanda Bakanımız açıklar"
dedi; o sürpriz zamanı nerelere çekiyorlar, gördünüz. "Sürpriz zaman"
dedi "sürpriz zamanda açıklar..."
OSMAN ÖZCAN (Antalya) -
Öyle demedi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Öyle mi?! Kayıtlar var, kayıtlar...
Şimdi, Sayın
Başbakanımızın "sürpriz zaman"ını, sürprizlere çıkardılar, sürpriz
paketlere çıkardılar... Bu kadar saptırmayın, olmuyor...
HALUK KOÇ (Samsun) -
Oluyor, oluyor...
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Oluyor; ama, millet de görüyor.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Görüyor, sizi de görüyor!..
BAŞKAN - Sayın Bakanım,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Mısırlar bitti mi?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli)-
Civcivler büyümüş mü?!
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Evet... Gel de civcivleri bir saydırayım sana bakayım;
mısırları da... (AK Parti sıralarından alkışlar) Mısırları vereyim, sen
yemle.(AK Parti sıralarından gülüşmeler)
HALUK KOÇ (Samsun) -
Bittiyse, bir tertip daha ithal edin; mahdum bey bekler mısırları!..
MUHARREM ESKİYAPAN
(Kayseri) - Hesabı yanlış yaparlar, civcivleri sayamazlar.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Sayamazlar, evet...
Civcivleri sayamazsın
arkadaş; bak, ben sana söyleyeyim. Böyle yaparsan, o civcivleri sayamazsın.
Onun da formülü var çünkü.
Değerli arkadaşlar, bizim
vergi sistemimizde, ücretlerle ilgili olarak... Asgarî ücretlinin brüt ücreti
-şimdi, son olarak değiştirildi, onu söylemiyorum, bir öncekini
söylüyorum; elimde daha önceki hesap olduğu için- 444 150 000
liradır; eline de vergi iadesinden sonra 345 000 000 lira geçiyor. Bakınız,
şimdi, alınan vergi 56 629 000. Sigortaları söylemiyorum; sigortalar da var.
Fakat, biliyorsunuz, vergi iadesi sistemi var bizde, ücretlilere vergi iadesi
sistemimiz var, emeklilere vergi iadesi sistemimiz var. Vergi iadesi sistemiyle
ne yapıyoruz; ücretlinin yapmış olduğu masrafların vergisini iade ediyoruz.
Benim vergi iadelerinin toplamı, 2005 bütçesinde, aşağı yukarı 12 500 000 000
civarında, Yeni Türk Lirası. Bizim vergi indiriminden de 27 651 000 lira asgarî
ücretliye iade ediyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Onlar bütçede gözükmüyor Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Gözükmez olur mu?!
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Sayın Bakanım, bütçede gözükenler, emeklilere vergi iadesi ile
ihracatta vergi iadesi.
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Bakan.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Devamla) - Vergi iadelerinin topundan bahsettim Sayın Hamzaçebi.
Asgarî ücrette ödenen
vergi yüzde 6,5'tir; bunun böyle bilinmesi lazım. Yani, asgarî ücretlide vergi
iadesinden sonra alınan vergi de yüzde 6,5'tir Türkiye'de. Ama, elimizde
imkânlar olur; onları daha fazla veririz, daha fazla vergi indirimi yaparız.
Onları da, yine, hiç merak etmesinler, bu hükümet yaparsa yapar, başkası
yapamaz.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan.
Şahsı adına, Balıkesir
Milletvekili Sayın Ali Kemal Deveciler, buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Önergede konuşacağım.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sıralarına göre okutup, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu
maddesinde geçen "Gelir Vergisine tabi gelirler" ibaresinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini bilgilerinize arz ederiz.
"Gelir Vergisine
tabi gelirler" (Asgarî ücret vergi dışı kalmak kaydıyla)
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Ramazan Kerim Özkan |
Ali Kemal Deveciler |
|
Malatya |
Burdur |
Balıkesir |
|
Yavuz Altınorak |
|
Muhsin Koçyiğit |
|
Kırklareli |
|
Diyarbakır |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi
Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Birgen Keleş |
Kemal Kılıçdaroğlu |
|
Trabzon |
İstanbul |
İstanbul |
|
Muhsin Koçyiğit |
Bülent Baratalı |
Mustafa Özyürek |
|
Diyarbakır |
İzmir |
Mersin |
"Gerçek ücretlerin
vergilendirilmesinde özel indirim uygulanır. Özel indirim günde 5, ayda 150,
yılda 1 800 Yeni Türk Lirasıdır. Özel indirim tutarları kalkınmada öncelikli
yörelerde yüzde 50 artırımlı uygulanır."
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önergeyi okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte
olan 725 sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Madde 29.- 193
sayılı Kanunun 103 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
Gelir Vergisine tabi
gelirler;
6 000 Yeni Türk Lirasına
kadar % 15
14.000 Yeni Türk
Lirasının 6 000 lirası için 1 200 lira, fazlası % 20
28 000 Yeni Türk
Lirasının 14 000 lirası için 3 200 lira, fazlası % 25
70 000 Yeni Türk
Lirasının 28 000 lirası için 7 400 lira, fazlası % 30
140 000 Yeni Türk
Lirasının 70 000 lirası için 22 100 lira, fazlası % 35
140 000 Yeni Türk
Lirasından fazlasının 140 000 lirası için 46 600 lira, fazlası % 40
oranında
vergilendirilir."
|
Mehmet Akif Hamzaçebi |
Birgen Keleş |
Mustafa Özyürek |
|
Trabzon |
İzmir |
Mersin |
|
Kemal Kılıçdaroğlu |
Muhsin Koçyiğit |
Bülent Baratalı |
|
İstanbul |
Diyarbakır |
İzmir |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN
- Sayın Hamzaçebi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Sayın Hamzaçebi, süreniz
5 dakika.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri,
biraz önce konuşan Sayın Bakanımızı üzüntüyle izledim, üzüntüyle dinledim.
Sayın Bakan, buraya çıkıp konuşan arkadaşlarımızın belli konulardaki
eleştirilerini "ikide bir buraya çıkıp konuşuyorlar; bunları artık ilkokul
öğrencileri bile anlıyor; muhalefet anlamıyor" anlamında sözler söyledi.
Çok şükür, artık, Sayın Unakıtan sayesinde, polemik yapan bir Maliye Bakanımız
var! Maliye Bakanlarını, ben, hep farklı algıladım, farklı gördüm. Polemik yapan
Maliye Bakanını hiç görmedim; ama, Sayın Unakıtan, siyasî tarihimize
"polemikçi Maliye Bakanı" olarak geçecek. Herhalde böyle bir gayreti
onun için gösteriyor!
Şimdi, ilkokul
öğrencilerinin bile anlayıp da bizim anlayamadığımızı iddia ettiği konularda,
ben, Sayın Bakana birkaç noktayı söyleyeyim. "Bütçede 12 katrilyon lira
vergi iademiz var" diyor. Evet, o vergi iadeleri ihracatta vergi iadesidir,
emeklilere vergi iadesidir. Ücretlilere vergi iadesi, Sayın Maliye Bakanım,
bütçede yer almamaktadır. Siz, üçüncü bütçenizi yapıyorsunuz!.. (CHP
sıralarından alkışlar) Bunu, bugüne kadar -mutlaka bürokratlarınız biliyor,
ama- herhalde bürokratlarınıza kulak verme alışkanlığınız olmadığı için,
zannediyorum, atlamışsınız!
HALUK KOÇ (Samsun) -
Doğru mu Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Bütçeye bakarsanız, görürsünüz!
HALUK KOÇ (Samsun) - Ama,
yanlış yapıyorsunuz!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Efendim, bütçe orada... Bütçe orada, lütfen, bakın; hangisi
doğru?.. Ben iki yıl önce Maliye Bakanlığından ayrıldım; o bütçe sistemi
değişmedi; ama, değiştiyse, ben atlamışımdır belki.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Değişti, değişti.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)
- Var, bütçe içinde var.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Ben yanılmış olmayı, Sayın Bakanın yanılmış olmasına tercih ederim.
Maliye Bakanlarının hata yapmasını istemem; ama, hata yapan bir Maliye
Bakanımız var.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Sayın Bakan, kızardınız!
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Devam ediyorum. "Türkiye'de ücretliye vergi iadesi var"
diyor Sayın Bakan; doğru. Ben, biraz önce oranlar verdim. Türkiye'de ücretlinin
vergi artı sigorta prim yükü 2003'te yüzde 42,3; OECD'de yüzde 26,9; Avrupa
Birliğinde yüzde 29,5. Doğru; ücretliye vergi iadesi var. Vergi iadesi aşağı
yukarı 8 puan düşürür. Düşün 42,3'ten 8 puanı, yüzde 34. Düşük mü?!. Türkiye
yüzde 34, Avrupa Birliği yüzde 29,5; OECD yüzde 26,9 ve Sayın Bakana sorduk...
Evet, bunu ilkokul öğrencilerine sormuş olsaydık, bugüne kadar cevabını
almıştık. Sayın Bakan, lütfen, burada polemik yapacağına, bu sorunun cevabını
versin. Gelir Vergisi tarifesindeki 5 puanlık indirimin bütçede yarattığı gelir
kaybı nedir; bunu söylemekten çekiniyor Sayın Bakan.
Değerli arkadaşlar, ben
söyleyeyim; 150 trilyon lira. Evet, 150 trilyon lirayı, Sayın Bakan telaffuz
edemiyor. Neden; vazgeçtim 150 trilyon liradan; bunu, ben, içki içen, sigara
içen, akaryakıt kullanan, buzdolabı, televizyon satın alan vatandaşın omzuna
yükledim demekten çekiniyor. Ben soruyorum: "Asgarî ücretin kademeli
olarak Gelir Vergisi kaldırılacaktır, özel indirim tutarı asgarî ücret
seviyesine çekilecektir" dediniz; Acil Eylem Planındaki taahhüdünüz bu.
Hükümet bunu tanımlamadı mı? Toplumsal sözleşme... Toplumla sözleşme yaptık;
toplum bizi denetleyecek... Toplum adına denetliyoruz. Özel indirimi
kaldırdınız. Ayda 5 000 000 lira veya 10 000 000 lira gibi bir vergi
indirimiydi; buna tamah etti hükümet, tamah etti!
Efendim, uygulanmakta
olan programın hedefi nedir; enflasyonu indirmek. Enflasyonu indirme
programında ne vardır; enflasyonla uyumlu gelirler politikası vardır; yani,
toplumun bütün kesimleri, elde edeceği gelirde, hedeflenen enflasyonla uyumlu
geliri alacaktır. Hükümet böyle kurgulamış programı, böyle sundu kamuoyuna.
Merkez Bankası yakınıyor; efendim, kira düşmüyor; kira, endeksi olumsuz
etkiliyor. Neden; evsahipleri daha çok gelir istiyor, hedeflenen enflasyonun
üzerinde gelir istiyor; yani, bu kirada, belki, bir önlem bile alınmalı
şeklinde, hedeflenen enflasyonu tutturabilmek için söylüyor.
Peki, toplumun bütün
kesimlerinden, hedeflenen enflasyonla uyumlu gelir politikasına uyarak daha
fazla gelir istememelerini isterken, Gelir Vergisi tarifesinde 140 milyar lira
ve daha çok gelir elde eden kesime 150 trilyon lira aktarmayı hangi
politikayla, hangi adalet duygusuyla bağdaştırıyorsunuz?! (CHP sıralarından
alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
lütfen, konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
Sayın Maliye Bakanı
buraya çıkıp bir Maliye Bakanından beklediğimiz ciddiyette açıklamalar yapsın,
bizim sorduğumuz sorulara cevap versin. Vatandaş her şeyi görüyor, her şeyi
izliyor, her şeyin farkında.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok kısa bir şey söyleyebilir miyim...
HALUK KOÇ (Samsun) - Bir
dahaki sefere efendim; sürekli konuşmak olur mu!
BAŞKAN - Buyurun,
mikrofonunuz açık Sayın Bakanım.
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Şimdi, Sayın Hamzaçebi'ye bir şeyi söylemek istiyorum.
Bütçe sistemi değişti bu sene, biliyorsunuz ve vergi iadesi, benim söylediğim
bütün vergi iadeleriydi o 12 500 000 000 ihracat da dahil; ama, ayrıca,
ücretlerdeki vergi iadesi bütçede yer almaktadır. Onu belirtmek istiyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen Gelir Vergisi
Kanununun 103 üncü maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
"Gerçek ücretlerin
vergilendirilmesinde özel indirim uygulanır. Özel indirim günde 5, ayda 150,
yılda 1 800 Yeni Türk Lirasıdır. Özel indirim tutarları kalkınmada öncelikli
yörelerde yüzde 50 artırımlı uygulanır."
Mehmet
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
HALUK KOÇ (Samsun) -
Artık konuşmaya gerek yok; gerekçe okunsun.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Beyannameli mükelleflerde
olan eğitim giderlerinin matrahtan indirilmesi olanağı ücretlilerde
bulunmamaktadır. Ayrıca, Sayın Başbakanın, ücret geliri elde edenler ile diğer
mükelleflerin tabi olduğu vergi tarifesinin eşitleneceği yönünde açıklamaları
mevcuttur. Bu durumda özel indirim gerekli olmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 29 uncu maddesinde geçen "Gelir Vergisine tabi
gelirler" ibaresinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini bilgilerinize arz
ederiz.
"Gelir vergisine
tabi gelirler" (Asgarî ücret vergidışı kalmak kaydıyla)
Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Sayın Deveciler,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
Konuşma süreniz 5 dakika.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge
hakkında konuşmak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Anayasamızın 55 inci
maddesine göre; ücret, emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe
uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan
yararlanmalarını sağlamak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Ancak,
devlet, asgarî ücreti saptarken, çalışanların geçim koşulları ile ülkenin
ekonomik durumunu da gözönünde bulundurmak zorundadır.
Öte yandan, devletin
resmî belgelerinde asgarî ücret şöyle tanımlanır: İşçilere normal bir çalışma
günü karşılığı olarak ödenen ve
işçinin, gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu
ihtiyaçlarını asgarî düzeyde karşılamaya yetecek ücrete asgarî ücret denir.
Ama, maalesef, ülkemizde bu uygulanmamaktadır.
Günlerden beri süregelen,
hükümet, Türk-İş ve Türkiye İşverenler Sendikası görüşmeleri bugün sona
ermiştir ve ne yazık ki, dağ fare doğurmuştur! Büyük sürpriz gerçekleşmiş ve
asgarî ücretliye yılbaşı hediyesi olarak hediye edilmiştir! Getirilen zam, 2005
yılındaki enflasyonun 2 puan üzerideki bir zamdır. Yüzde 10 zam yapılarak,
ücret, 350 000 000 lira olarak açıklanmıştır.
Türkiye'yi, OECD ülkeleri
arasında en düşük asgarî ücretin verildiği ülke olmaktan kurtarmamız
gerekmektedir; ama, ne yazık ki, bu, bu sene de es geçilmiştir.
Yine, az evvelki
konuşmamda söylemiştim; aralık ayı Türk-İş araştırmasında 4 kişilik bir ailenin
sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırı 514 000 000 liradır; giyim,
ulaşım, öğrenim gibi ihtiyaçlarla birlikte yoksulluk sınırı ise 1 562 000 000
liradır. Ayda 50 000 000 lira civarında bir vergi alınmaktadır.
Şimdi, biz, AKP'liler ve
CHP'liler olarak seçimden önce asgarî ücretin vergidışı bırakılacağını
çalışmalarımızda devamlı söyledik. AKP iktidara geldiğinde de Acil Eylem Planı
yayınladı. Acil Eylem Planında, özel indirimin asgarî ücret seviyesine
çekileceğini ve asgarî ücretin vergidışı bırakılacağını söylemesine rağmen,
bırakın vergidışı bırakmayı, ne yazık ki, özel indirimi bile kaldırdınız.
Sayın arkadaşlarım, sayın
milletvekilleri; onun için, gelin, burada milyonlarca asgarî ücretliye bir
yılbaşı hediyesi verelim, Meclisimiz olarak verelim. Bu akşam, biz, burada,
sadece, tüm Gelir Vergisi mükelleflerinin onbinde 1'ine sağladığımız yüzde
5'lik indirimle, bütçeye 150 trilyon lira yük getirecek olan indirimle,
bunlara, bu mutlu azınlığa yılbaşı hediyesi vermiş olmayalım. Geliniz,
vereceğimiz oylarla, asgarî ücreti vergidışı bırakarak, bunları bir nebze olsun
rahatlatmış olalım. Bu da, Anayasamızın 73 üncü maddesindeki vergi adaletine
uygun olacaktır.
Sayın milletvekilleri,
bazı arkadaşlarım, burada, Balıkesir'in Burhaniye İlçesinin Pelitköy Beldesinde
yapılan bir operasyondan bahsettiler. Ben de, hazır kürsüye çıkmışken bir iki
şey söylemek istiyorum; çünkü, bu ilçe ve bu belde, benim kendi yaşamımı
sürdürdüğüm bir ilçe ve belde. Ne yazık ki, kişisel çıkarlar ve çekişmeler
uğruna, bazı hesaplar uğruna burada bir operasyon yapılmıştır.
Jandarma, Başsavcının
soruşturmada gizlilik kararı almasına rağmen, sanki bu soruşturma devam eden
bir soruşturma değil de bitmiş bir soruşturma gibi, burada, Pelitköy Belediye Başkanının
ve bazı belediye personelinin bazı gelirleri zimmetlerine geçirdiklerini, zorla
para topladıklarını iddia ederek, kendilerini zimmet suçuyla yargılanmış
göstermektedir ve sanki burada jandarma, hem savcı hem hâkim hem soruşturmayı
yapan özelliktedir. Ben, bunun için, buradan İçişleri Bakanına sesleniyorum,
buradan Jandarma Genel Komutanına sesleniyorum: Böyle gizli bir soruşturma
olmasına rağmen ve savcı böyle bir karar almasına rağmen, bu jandarma
komutanlarının, bu operasyonun bilgi notunu, sanki tutuklanmış gibi
yayınlamasını kınıyorum; çünkü, bu, yerel basınımızda da yer aldı, genel
basınımızda da yer aldı, televizyonlarımızda da yer aldı. Şu anda, Jandarma
Genel Komutanlığınca ve İçişleri Bakanlığınca -başsavcının gizlilik kararı
olmasına rağmen- bunları yapanlar hakkında gerekli soruşturmanın açılmasını
istiyorum ve ben, yarın seçim bölgeme gidiyorum ve cumhuriyet başsavcılığına,
tahkikatı devam etmesine ve gizlilik kararı olmasına rağmen böyle bir belgenin
jandarma tarafından yayınlaması dolayısıyla suç duyurusunda bulunacağım ve
bizzat ben başvuracağım. Buradan yetkilileri uyarıyorum; inşallah,
yetkililerimiz bunu araştırarak gereğini yapacaktır.
Yeniden, sayın
milletvekillerime burada sesleniyorum: Geliniz, bu önergeyi kabul edelim ve
milyonların bizi beklediği 55 000 000 liralık bu vergiyi almayalım.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Deveciler.
ALİ KEMAL DEVECİLER
(Devamla) - Sayın Bakanım, burada "biz, bu yüzde 5'lik indirimi, üst düzey
vergi ödeyenlerden, yatırım yapsınlar diye almıyoruz, yatırım yapmalarını
teşvik ediyoruz" dedi. Sayın Bakan, getirin bir önergeyle, yatırım yapanların
tamamının vergilerini vergidışı bırakalım; ama, burada, sadece yatırım
yapanların vergisini düşürmüyoruz; burada yatırım yapmayanların ve rantiye
geliri elde edenlerin, Türkiye'nin 56 katrilyon lira vergisini ödeyenlerin de
vergisini düşünüyoruz.
Teşekkür ediyorum,
saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Deveciler.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
29 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, bir Danışma Kurulu önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.
VIII. - ÖNERİLER
A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ
1. - Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi
Danışma Kurulu Önerisi
No.123 Tarihi: 29.12.2004
29.12.2004 tarihli gelen
kâğıtlarda yayımlanan 727 sıra sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri
Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında
Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 4 üncü sırasına alınmasının ve bugünkü birleşimde Genel Kurulun
çalışma süresinin bu işin bitimine kadar uzatılmasının Genel Kurulun onayına
sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
|
|
|
Bülent Arınç |
|
|
|
Türkiye Büyük Millet Meclisi |
|
|
|
Başkanı |
|
Salih Kapusuz |
|
Ali Topuz |
|
AK Parti Grubu Başkanvekili |
|
CHP Grubu Başkanvekili |
BAŞKAN - Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul
edilmiştir.
Birleşime 5 dakika ara
veriyorum.
Kapanma Saati: 22.33
ALTINCI OTURUM
Açılma Saati: 22.48
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik)
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum.
725 sıra sayılı kanun
tasarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
3.- Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/937) (S. Sayısı: 725) (Devam)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Tasarının 30 uncu
maddesini ve 30 uncu maddeye bağlı geçici 67 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 30. - 193 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 67. -
1) Bankalar ve aracı kurumlar takvim yılının üçer aylık dönemleri itibarıyla;
a) Alım satımına aracılık
ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış
bedelleri arasındaki fark,
b) Alımına aracılık
ettikleri menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının itfası halinde
alış bedeli ile itfa bedeli arasındaki fark,
c) Menkul kıymetlerin
veya diğer sermaye piyasası araçlarının tahsiline aracılık ettikleri dönemsel
getirileri (herhangi bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracına
bağlı olmayan),
Üzerinden % 15 oranında
vergi tevkifatı yaparlar.
Aynı menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra
bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, hareketli ağırlıklı ortalama
yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınacak
alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının
alımından önce elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra
yapılan ilk alım işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit
edilir. Alış ve satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile Banka ve
Sigorta Muameleleri Vergisi tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınır.
Üç aylık dönem içerisinde
aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı ile ilgili olarak
birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde tevkifatın
gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır. Dövize,
altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası
aracının alış ve satış bedeli olarak işlem tarihindeki Yeni Türk Lirası
karşılıkları esas alınarak tevkifat matrahı tespit edilir. Menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası aracının yabancı bir para cinsinden ihraç edilmiş olması
halinde ise tevkifat matrahının tespitinde kur farkı dikkate alınmaz.
Menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası aracı sahibinin, bu kıymetleri başka bir banka veya aracı
kuruma aktarması halinde, söz konusu menkul kıymetlerin alış bedeli aktarma
yapılan kuruma bildirilir. Aktarmanın başka bir kişi veya kurum adına yapılması
halinde, alış bedelinin ilgili banka veya aracı kuruma bildirilmesinin yanı
sıra işlem Maliye Bakanlığına da bildirilir. Bu bildirimler, başka bir kişi
veya kurum adına naklin aynı banka veya aracı kurumun bünyesinde gerçekleştirilmesi
veya kıymetin sahibi tarafından fiziken teslim alınması halinde de yapılır.
Menkul kıymet ve diğer
sermaye piyasası aracının fiziken bir banka veya aracı kuruma teslim edilmesi
halinde alış bedeli olarak, tevsik edilmesi kaydıyla, kıymet sahibinin beyanı
esas alınır ve yapılan işlem Maliye Bakanlığına bildirilir.
Sermaye Piyasası Kanununa
göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerinin ilgili
olduğu fona iadesi veya alım satımı, menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının
hisse senetlerinin alım satımı, Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen
menkul kıymetlerin alım satımı, itfası sırasında elde edilen getirileri ile
bunların dönemsel getirilerinin tahsilinde ve hisse senetleri kâr paylarının
hisse sahipleri adına tahsilinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz.
Bu fıkra kapsamında
yapılan tevkifat tutarları, verilecek muhtasar beyannameye dahil edilmez. Banka
ve aracı kurumlar, tevkif ettikleri vergileri şekli ve muhteviyatı Maliye
Bakanlığınca belirlenecek bir beyanname ile tevkifat dönemini izleyen ayın
yirminci günü akşamına kadar bağlı oldukları vergi dairesine beyan eder ve
yirmialtıncı günü akşamına kadar öderler.
2) Bu Kanunun 75 inci
maddesinin ikinci fıkrasının (5) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye
iratlarından (Hazine tarafından yurt dışında ihraç edilen menkul kıymetlerden
elde edilenler hariç), ödemeyi yapanlarca, banka veya aracı kurumlara veya
bunlar aracılığıyla diğer gerçek ve tüzel kişilere ödenenler hariç, % 15
oranında vergi tevkifatı yapılır. Bankalara veya aracı kurumlara alış bedeli
tevsik edilmeksizin teslim edilmiş olan menkul kıymetlerin gelirlerinin
ödenmesinde ise ödeme banka veya aracı kurumlar aracılığıyla yapılsa dahi
tevkifat yapılır. Menkul kıymetin bir banka veya aracı kurum aracılığıyla
alınmış olması halinde tevkifatta, bu işlemdeki itfa bedeli ile alış bedeli
arasındaki fark esas alınır. Bu iratlar üzerinden 94 üncü madde veya Kurumlar
Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz.
3) Bankalar ile aracı
kurumlar, bir menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracını (hisse
senetleri ile (1) numaralı fıkranın altıncı paragrafında belirtilen menkul
kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçları hariç) (1) numaralı fıkra
kapsamında tevkifata tâbi tutulmaksızın almaları halinde, kendilerine satış
yapanlar adına satış bedeli ile alış bedeli arasındaki fark üzerinden % 15
oranında tevkifat yaparlar. Menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının
daha önce bir banka veya aracı kurumdan
alınmamış olması halinde, tevkifatın yapılmasında alış bedeli yerine ihraç
bedeli esas alınır. Tevkif edilen vergiler (1) numaralı fıkra kapsamında
verilecek beyannameye dahil edilmek suretiyle beyan edilir ve ödenir.
4) 75 inci maddenin
ikinci fıkrasının (7), (12) ve (14)
numaralı bentlerinde yazılı menkul sermaye iratlarından ödemeyi yapanlarca % 15
oranında vergi tevkifatı yapılır. Bu iratlar üzerinden 94 üncü madde veya Kurumlar
Vergisi Kanununun 24 üncü maddesi kapsamında ayrıca tevkifat yapılmaz.
5) Gelir sahibinin gerçek
veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyeti bulunup
bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın vergiden
istisna olup olmaması (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri uyarınca
yapılacak tevkifatı etkilemez. Şu kadar ki, emeklilik yatırım fonlarının elde
ettikleri kazançlar üzerinden (1) ve (4) numaralı fıkralar uyarınca tevkifat
yapılmaz.
6) Bu maddenin (1), (2),
(3) ve (4) numaralı fıkralarında belirtilen tevkifat oranlarını yabancı para
cinsinde ihraç edilen menkul kıymetlerden sağlanan getiriler ile döviz
cinsinden açılmış hesaplardan elde edilen faiz gelirleri için 5 puana kadar
artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkilidir.
7) (1), (2), (3) ve (4)
numaralı fıkra hükümleri uyarınca tevkifata tâbi tutulan kazançlar için gerçek
kişilerce yıllık veya münferit beyanname verilmez. Diğer gelirler dolayısıyla
verilecek yıllık beyannameye bu gelirler dahil edilmez. Ticarî faaliyet
kapsamında elde edilen gelirler ticarî kazanç hükümleri çerçevesinde kazancın
tespitinde dikkate alınır ve tevkif suretiyle ödenmiş olan vergiler, 94 üncü
madde kapsamında tevkif edilen vergilerin tâbi olduğu hükümler çerçevesinde
tevkifata tâbi kazançların beyan edildiği beyannamelerde hesaplanan vergiden
mahsup edilir. Şu kadar ki, (2) ve (3) numaralı fıkralar kapsamında tevkif
suretiyle ödenen verginin, işlemden doğan kazancın tâbi olduğu tevkifat oranı
ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı aşan kısmı yıllık beyannamede hesaplanan
vergiden mahsup edilmez.
8) Sermaye Piyasası
Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonları ile menkul kıymetler
yatırım ortaklıklarının Kurumlar Vergisinden istisna edilmiş olan portföy
kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın % 15 oranında vergi tevkifatına tabi
tutulur. Bu kazançlar üzerinden 94 üncü madde uyarınca ayrıca tevkifat
yapılmaz. Bu fon veya ortaklıklarının katılma belgeleri ile hisse senetlerinin
alım satımından elde edilen kazançlar ve katılma belgelerinin fona iadesinden
elde edilen gelirler için yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler nedeniyle
beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez. Ticarî
işletmeye dahil olan bu nitelikteki gelirler, bu fıkra kapsamı dışındadır.
9) Bu maddenin yürürlük
tarihinden önce ihraç edilmiş olan her nevi tahvil ve Hazine bonosu faizleri
ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul kıymetlerin
elde tutulması veya elden çıkarılması suretiyle sağlanan gelirlerin
vergilendirilmesinde bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin
vergilendirilmesinde, 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler
uygulanır.
10) Bu maddenin yürürlüğe
girmesinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası
araçlarının elden çıkarılmasından veya elde tutulma sürecinde elde edilen
gelirler için bu madde hükümleri uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde
31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır.
11) Bu maddede geçen,
"banka" kavramı 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu
kapsamında Türkiye'de faaliyette bulunan bankaları, "aracı kurum"
kavramı ise 28.7.1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında
Türkiye'de faaliyette bulunan aracı kurumları ifade eder.
12) Bu maddede geçen
menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı ifadesi, özel bir belirleme
yapılmadığı sürece Türkiye'de ihraç edilmiş ve Sermaye Piyasası Kurulunca kayda
alınmış ve/veya Türkiye'de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında
işlem gören menkul kıymetler veya diğer sermaye piyasası araçları ile kayda
alınmamış olsa veya menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem görmese
dahi Hazinece veya diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her türlü
borçlanma senedini ifade eder.
13) Bu madde kapsamına
girmeyen ve 1.1.2006 tarihinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymetlerin
elden çıkarılmasından sağlanan gelirlerin vergilendirilmesinde 31.12.2005
tarihi itibarıyla geçerli olan hükümler uygulanır.
14) Bu madde hükümlerinin
uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
15) Bu madde hükümleri
31.12.2015 tarihine kadar uygulanır."
BAŞKAN - Geçici 67 nci
madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına Trabzon
Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, tasarının 30
uncu maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenmesi öngörülen geçici 67 nci
maddeye ilişkin olarak söz aldım; sözlerime başlamadan önce Grubum adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tasarının bu maddesi,
menkul sermaye iratlarında 31.12.2015 tarihine kadar uygulanmak üzere bir yeni
vergileme rejimini düzenlemektedir. Öncelikle hemen şunu söyleyeyim: 31.12.2015
tarihine kadar bir geçici vergileme rejimini öngörmektedir bu madde.
Tabiî, neden on yıl
süreli bir geçici maddeyi düzenliyor; önce bunun üzerinde durmak gerekir. Bu
kadar uzun süreli bir madde ise bu, neden Gelir Vergisi Kanununa ana madde
olarak konulmuyor ve yürürlüğü de 1.1.2006 bunun. Yani daha önümüzde bir yılı
aşkın bir zaman var.
Bunun gerekçesinin şu
olduğu anlaşılıyor: Önümüzdeki yıl vergi kanunları yeni baştan yazılacak,
Parlamentoya gelecek, Maliye Bakanlığının böyle bir projesi var. Tabiî ki insan
sormadan edemiyor; önümüzdeki yıl vergi kanunları yeniden yazılacak ise,
1.1.2006'da yürürlüğe girecek olan bu hüküm neden şimdi getirilmektedir? Belki
getirilebilir, denilebilir ki: İşte, piyasalara biz uzun vadeli bir bakış açısı
veriyoruz, bu açıdan böyle bir düzenleme yapıyoruz; ama, böylesi uzun vadeli
bir bakış açısı vermeyi hedefleyen bu maddenin Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul
edilen şeklinin buradan yeniden değişerek çıkacağını biliyorum; çünkü önümüze
bir değişiklik önergesi geldi. Önergeyle değiştirilmesi öngörülen hususların önemli
bir kısmı bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığımız eleştirilerdi. Madde ve
tasarı bu yönlerden eksik, bunun iyileştirilmesi gerekir. Aksi takdirde çok
büyük sorunlarla karşılaşılacaktır. İnşallah yanılırım; Plan ve Bütçe
Komisyonundan buraya geldiği anda, değişerek buradan çıkacak olan bu madde,
önümüzdeki yıl da değişecektir. Çünkü, yürürlüğüne daha bir zaman var. Öyle
anlaşılıyor ki, uygulamada birçok sorunlar çıkacaktır. Birkaç günde bu
sorunların bir kısmı ortaya çıkmıştır, anlaşılmıştır; bunlar şimdi
düzeltilecektir, bir kısmında bizim de önergelerimiz vardır; ama, böylesi
önemli düzenlemelerin çok kısa bir sürede, kamuoyunda tartışılmadan Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirilmesini, vergi politikası açısından önemli bir
eksiklik olarak görüyorum.
Madde neyi öngörmektedir?
Tasarı, menkul sermaye iratlarının tek oranla vergilenmesini ve bazı istisnalar
haricinde tüm menkul sermaye iratları, yani mevduat faizi, repo, devlet
içborçlanma senedinin alım satımından elde edilen kazançlar, yatırım fonu
gelirleri gibi gelir unsurlarının yüzde 15 gibi tek bir stopaj oranıyla
vergilendirilmesini öngörmektedir ve en başlıcaları da, hisse senedi alım satım
kazancı. Bunların hepsi için bu madde yüzde 15'lik bir stopajı öngörmektedir.
Mevduat faizi ve repo gibi gelirler dışındaki gelirlerde, o menkul kıymetin
alım satımından doğan kazanç stopajın matrahını oluşturacaktır, stopaj oranı
yüzde 15'tir ve üçer aylık bir vergilendirme dönemi öngörmektedir. Bu, bizim
Gelir Vergisi Kanununda yeni bir düzenleme. Üçer aylık bir vergilendirme dönemi
var tasarıya göre. Bu, vergilendirme döneminde, örneğin, bir aracı kurum
vasıtasıyla bir hisse senedini alıp satmışsa bir vatandaşımız, buradan doğan
kazanç yüzde 15 oranında stopaja tabi olacak. Peki, ikinci üç ayda bu alım
satım kazancından vatandaşın zararı varsa ne olacak? Tasarı "o zarara ben
karışmam" diyor.
İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)
- O düzelecek.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Ben tasarıyı söylüyorum şu anda. Tasarı "ben ona
karışmam" diyor. Peki, sonra yine zarar etti; "hayır iade etmem,
senin ilk üç aylık dönemde elde ettiğin kazançtan yaptığımız stopajı iade
etmem" diyor. Bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda ifade ettik değerli
arkadaşlar. Bu, açık ve net bir yanlış. Böyle bir yanlışlık, Türkiye Büyük
Millet Meclisine, Maliye Bakanlığının ve hükümetin tasarısı olarak geliyor.
Böylesi bir açık yanlışlıkta ısrar etmeye gerek var mı; hayır, yok; ama,
hükümetimiz ısrar etti, Genel Kurula kadar geldi ve burada, şimdi, bu üç aylık
süre düzeltilecek. Tam da düzeltilmiyor bakın, düzeltilmiyor; örneklerini
vereceğim size. Şimdi, üç aylık süreyi öngörüyor; üç aylık süre, yılın tamamı
için; yani, birinci üç ayda kâr veya zarar etti, sonraki aylarda kâr veya zarar
etti; hepsini toplayacağım, hepsini birbiriyle mahsup edeceğim, sonuçta, kazanç
varsa bunun stopajını yapacağım diyor.
Peki, ben size soruyorum:
Bizim, Gelir Vergisinde yıllık prensibimiz yok mudur; vardır. Yıllık prensibi,
gelişigüzel konulmuş bir prensip değildir; bir takvim yılı içinde, gelir
unsurlarının bir kısmından doğan kazanç, diğer unsurlardan doğan zarar varsa,
bu kazanç ve zarar toplanır, sonuçta, konsolide edilir, ortada bir kazanç
varsa, bu kazancın vergisi alınır.
Peki, menkul sermaye
iratlarında, bu madde neyi öngörüyor; aynı cinsten menkul kıymet olursa, ben,
senin diğer üç aylardaki zararını, diğer üç aylık dönemdeki kârından mahsup
ederim diyor. Yani, hisse senedi alım satımından vatandaşın kazancı var, devlet
içborçlanma alım satımından kazancı var, diğer gelir unsurlarından zararı var;
hayır, ben, o zararı bundan mahsup etmem diyor. Hisse senedi alım satımından
zararı var, hazine bonosundan gelir elde etmiş, alım satımından kazanç elde
etmiş; o zararı ondan mahsup etmem diyor değerli arkadaşlar. Bunun, ben bir
mantığını görebilmiş değilim. Bunun tek bir mantığı var, daha fazla vergi
geliri mantığı; ama, daha fazla vergi geliri mantığı, sermaye piyasalarının
geliştirilmesi amacıyla bağdaşmaz. Biraz önce, Maliye Bakanımız vergi
oranlarını indirmekten söz ediyordu ve bunun, yatırımcıya olumlu
yansıyacağından söz ediyordu. Ben soruyorum şimdi: Bu düzenleme, sermaye
piyasasını teşvik edebilir mi; etmeyecektir. Reel faizlerin bu kadar yüksek
olduğu bir ortamda yüzde 15'lik stopaj oranının yatırımcıları, şirketleri teşvik
edeceği söylenebilir mi; söylenemez. Şimdi, zararın mahsubuyla birlikte, bunun
etkisinin bir miktar azaltılması hedefleniyor.
Peki, bir yatırımcı, iki
aracı kurum vasıtasıyla hisse senedi alıp satarsa?.. Hayır, bir aracı kurumdaki
zararını öbür aracı kurumdaki kârından mahsup etmem deniliyor tasarıda;
tasarıda bunlar söyleniyor. Tasarıda öngörülen üç aylık sistem, bizim Gelir
Vergisi Kanununun prensiplerine aykırıdır. Prensipler değişmez değildir, tabiî
ki değişebilir, ihtiyaçlara göre tabiî ki değişecektir; ama, ben, yeni
getirilenin bir prensip olduğunu görmüyorum, bir dağınıklık görüyorum orada.
Tasarıda, yatırım
fonlarında değişik bir sistem öngörülüyor. Şu ana kadar, Gelir Vergisi stopaj
oranı (A) tipi yatırım fonlarında sıfırdı, (B) tipi yatırım fonlarında da yüzde
10'du. Yatırım fonu katılma belgelerinin alım satımından doğan kazanç, kural
olarak vergiye tabi olmakla birlikte, Gelir Vergisi Kanunundaki bir geçici
madde nedeniyle, Gelir Vergisinden istisna edilmektedir. Şimdi, yatırım
fonlarındaki bu model tersine çevrilmekte, yatırım fonunun bünyesinde oluşan
kazanç, alım satımdan doğan kazanç yüzde 15'lik stopaja tabi olmaktadır;
yatırım fonu katılma belgelerinin fona iadesi şekliyle katılma belgesi
sahipleri nezdinde ortaya çıkacak gelir ise, herhangi bir şekilde vergiye tabi
olmamaktadır. Bunu, iyi düşünmek gerekir, yatırım fonlarının
vergilendirilmesindeki bu sistem değişikliğini iyi düşünmek gerekir. Yatırım
fonu bünyesindeki yüzde 15'lik stopaj, yatırım fonlarının portföylerini
değiştirmemeyi sağlayacaktır. Değiştirmemesi ne kadar doğrudur; yani, yatırım
fonu portföy değişikliğine giderse doğacak kazançtan yüzde 15 oranında stopaj
ödeyeceği için, muhtemelen portföylerini olabildiğince değiştirmemek gibi bir
yola gireceklerdir. Acaba, yatırım fonlarının portföyleri analiz edilmiş midir?
Gerçekten bu portföylerin, Türkiye'nin gelişmesine paralel olarak sabit kalması
mı istenmektedir? Bunun analizini görebilmiş değiliz; tasarıda görebilmiş
değiliz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde yapılan açıklamalarda
görebilmiş değiliz.
Yine, yatırım fonları ve
diğer gelir unsurları, menkul sermaye iratları, aynı oranda stopaja tabi
tutulurken -ki, hükümetimiz, bunu basitlik adına yaptığını ifade etmektedir-
hemen, daha burada, biraz sonra verilecek önergeyle, bunun istisnası
getirilmektedir; borsa yatırım fonları, hemen, bunun dışına çıkarılmaktadır.
Peki, hani bu sistem basit olacaktı; hani bu sistem bütün menkul sermaye
iratlarını yüzde 15'lik tek bir stopaj oranıyla vergileyecekti? Böyle basit bir
sistem öneriyorsanız, bu basit sistemi, biraz sonra, burada, verilecek
önergeyle neden bozuyorsunuz; borsa yatırım fonlarını neden istisna dışına
çıkarıyorsunuz? Ben, sadece, tasarının mantığı içinde olayı değerlendiriyorum;
yoksa, borsa yatırım fonlarının istisna olup olmaması şeklinde bir
değerlendirme yapmıyorum.
Yine, emeklilik yatırım
fonları, önergeyle, hemen, istisnalar arasına konuluyor. Bireysel emeklilik
yatırım fonları, bundan birkaç sene önce, bireysel emekliliği teşvik amacıyla
çıkan yasa uyarınca, ona paralel vergi yasalarında yapılan değişiklikler
uyarınca, belli istisnalara tabi tutulmuştu; şimdi ondan vazgeçilmekte midir?
Şimdi, denilecek ki, önergeyle bunu düzeltiyoruz; ama, hükümet tasarısında
böyle değildi.
Yine, tasarıda, borsaya
kayıtlı olmayan veya Sermaye Piyasası Kurulunun kaydında bulunmayan hisse
senetlerinin alım satımından doğan kazancın artan oranlı tarifeyle vergilenmesi
öngörülüyor değerli arkadaşlar. Borsaya kayıtlıysa, Sermaye Piyasası Kurulunun
kaydındaysa bir şirketin hisse senetleri, bunun alım satımından doğan kazanç
yüzde 15 oranında vergiye tabidir; ama, bir aile anonim şirketinin,
Anadolu'daki bir şirketin hisse senedini o hisse senedi sahibi satıyorsa, yüzde
40'a ulaşan oranda vergi ödeyecektir. Şimdi, bu, vergide eşitlik ilkesine
sığıyor mu? Bunu yarın değiştirmek zorunda kalacaksınız. Değiştirmemeniz için,
yarın değiştirmek zorunda kalmamanız için, ben burada uyarıyorum. Diyeceksiniz
ki şimdi -belki yetkililer, Sayın Bakanımız açıklama yapacaktır- diğerinde enflasyon
endekslemesi var, borsaya kayıtlı olmayan şirketin hisse senedinin alım
satımından doğan kazançla enflasyon endekslemesi var. Peki, bugün aldı, bir ay
sonra sattı; var mı enflasyon endekslemesi; yok. Yani, yüzde 40 oranında
vergiye tabi; 100 milyar lira gelir elde etti, yüzde 40'a ulaşan tarifeden
vergi verecek. Aynı kazanç borsada ise, yüzde 15. Eşitlik bunun neresinde?
Neden daha küçük sermayeyi cezalandırıyorsunuz? Piyasaları teşvik edelim; ama,
eğer yüzde 15'lik oranı da piyasaları teşvik için getirdiyseniz, bu oranın
onları teşvik etmeyeceğini sizlere söyleyeyim.
Şimdi, repo gelirinin
Gelir Vergisi stopaj oranı yüzde 22. Tasarı ne yapıyor; bunu yüzde 15'e
indiriyor. Döviz tevdiat hesaplarında, yine yüzde 24; tasarı bunları yüzde 15'e
indiriyor. Peki, borsaya kayıtlı olmayan şirketin hisse senedinin alım
satımındaki kazancı ne yapıyorsunuz; onu yüzde 40 oranında vergilendiriyorum
diyor... Reponun gelirini siz yüzde 22'den yüzde 15'e indirirken, diğerindeki
vergiyi de yüzde 40'larda devam ettiriyorsunuz, yüzde 40 oranında ondan vergi
almayı öngörüyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Hamzaçebi,
lütfen konuşmanızı tamamlar mısınız.
Buyurun.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim müsamahanız için.
Madde bünyesinde çok
çeşitli sorunlar olan bir maddedir. Yüze 15'lik stopaj konusunda, bir iki küçük
istisna konusunda Bakanlar Kuruluna yetki de verilmemektedir; yani, Bakanlar
Kurulu yetki kullanarak, gerektiğinde ekonomik konjonktüre uygun olarak farklı
oranlar belirleme yetkisine sahip değildir. Geçmişte reponun oranı yüzde 22
olarak belirlenirken, o zaman ekonominin içinde bulunduğu durum nedeniyle,
yatırımcıların diğer yatırım araçlarına yönelmesi arzu edilmişti. Şu an buna
ihtiyaç duyulmayabilir; ama, gelecekte, Bakanlar Kurulu, farklı bir oran
belirlemeye ihtiyaç duyabilir. Bu konuda, Bakanlar Kuruluna farklı oran
belirleme yetkisinin verilmemesinin önemli bir eksiklik olduğunu belirtiyorum.
Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde, şahsı
adına, İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil; buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar)
Süreniz 5 dakikadır.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 30 uncu maddesi üzerinde,
şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Biraz önce, Sayın Bakan,
çok enteresan bir yaklaşımla, ekonomideki gelişme ve büyüme projeksiyonunu
ortaya koydular; ama, bu projeksiyonu ortaya koyarken de, tabiîdir ki,
sermayenin yatırımla büyümesi ve yatırımın da teşvikinin şart olduğu ortada.
Buna baktığımız zaman da, bu düzenlemeler içinde sermaye piyasasının hangi yere
konulduğunu bir irdeleyelim.
Aslına bakarsanız,
sermaye piyasası konusunda hükümetin bakış açısını, bugüne kadarki kanun
yapışıyla değerlendirmek gerekiyor. Öncelikle, karaparayla ilgili bir kanun
çıktı; sermaye piyasası suçları karaparayla ilgili bu kanuna girdi. Arkasından Yolsuzlukla
Mücadele Yasa Tasarısı gündeme geldi; sermaye piyasası, yine burada,
Yolsuzlukla Mücadele Yasa Tasarısı içinde yer aldı. Yani, biz sermaye
piyasasına pek güvenmiyoruz imajı net olarak ortaya koyuluyor. Arkasından da
bir vergi düzenlemesi geldi. Şimdi, yapılan vergi düzenlemeleri, piyasaların
veyahut sektörlerin geleceğini çok iyi tespit edip, onları hazırlayıcı bir
zemin yaratması lazım; ama, biz görüyoruz ki, yapılan bu vergi
düzenlemeleriyle, ne yazık ki, sermaye piyasasının önü açılmıyor.
Bakanım "piyasa
temsilcileri bunu destekliyor" diyor. Nerede destekliyor, net olarak nasıl
destekliyor?! Üç gün önce çıkan bir tasarı, üç gün sonra değişiyor. Bu destek,
her gün değişen bir destek mi?! Demek ki, destekte, anlama ve anlatmada belli
bir nokta yakalanamıyor diye düşünüyorum.
Sermaye piyasasının Türk
ekonomisi içindeki önemini değerlendirirken, kanun yapış mantığıyla ve
bakışıyla, bir taraftan uluslararası arenada veya iç değerlerde referans olarak
kullanılmasında tutarlılık da göremiyorum. Sayın Başbakan, 17 Aralıkta
Brüksel'de açıklama yapıyor, bir gazeteci soruyor: "Sayın Başbakan, Maliye
Bakanımız 'buradan sonra, 18 Aralıkta para yağmayacak' diyor. Bir gürleme
olacak mı?" Sayın Başbakan: "Evet, dinleyin, gürlüyor işte, İstanbul
Menkul Kıymetler Borsası..." Yani, bizim böyle baktığımız bir borsaya
yasamadaki yaklaşımımız ortada.
Diğer taraftan, her türlü
referansta, yine İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve onun göstermiş olduğu
performans değerlendiriliyor. İşte en kolay örneği, özelleştirme; ki, Sayın
Bakanımız aynı zamanda özelleştirmeden de sorumlu. Yapılan her özelleştirmede
bir soru işareti ya da problemle karşılaşıldı. En kolay özelleştirmeyi, anlı
şanlı reklamlarla dolu Türk Hava Yolları özelleştirmesinde yaptılar. Yöntem
neydi; halka arz. Peki, bu piyasayı büyütmedikçe, bu piyasayı geliştirmedikçe,
böyle bir özelleştirmeyi nasıl yapacaklar?!
Diğer taraftan, bakalım,
sermaye piyasalarıyla ekonomiye ne katılmış; 26 milyar dolar. Siz, tabiî
"karışık bir vergi düzeni, bunun içinden çıkılamıyor, tek oran olsun"
diyorsunuz; ama, bu oran olurken de, gerçek anlamda yatırımı ve yatırımcıyı
teşvik edecek piyasalara bakış açısı da daha olumlu olsun; ama, ne yazık ki bu
yasa yapış sürecinde biz bunu göremiyoruz.
Bakınız, Türkiye'deki
menkul kıymet portföyünün içerisinde sermaye piyasaları ve hisse senetlerinin
payı yüzde 7'dir; yani, yüzde 93'ü hazine bonosu ve devlet tahvilidir. Bunlar
da sermaye piyasası aracı sayılır; ama, gerçek anlamda sermaye olup, yatırıma
ne kadar teşvik yaratıyor... Bu da, tabiî, bildiğimiz bir gerçek. Oluşan bütün
faiz giderleriyle yatırıma ayrılan bütçeler de ortada; ama, diğer taraftan,
yatırıma köprü olacak bir piyasayı, biz, ne yazık ki, yasamada, bu önemiyle
dikkate almıyoruz.
Biraz önce Sayın
Hamzaçebi de dile getirdi; bir dönemde, yani, bu üç aylık dönem denen süreçte,
ayrı cins menkul kıymetler kâr ve zararda birleştirilemiyor.
Peki, soruyorum; birçok
ekonomist var, Sayın Bakana da soruyorum: Bir şirket, buzdolabı, çamaşır
makinesi, fırın üretiyor. Buzdolabında para kazandı, çamaşır makinesi ve
fırında kaybetti. Şirkete deniliyor mu ki, sen, buzdolabının vergisini ver,
zararından yükümlü değilsin? Yani, böyle bir şey var mı; bunların ayrı ayrı
değerlendirilmesi söz konusu olabilir mi? Bu mantıkla yapılan bir yasamanın da
çok doğru olduğunu düşünemiyorum.
Diğer taraftan, uygulama.
Bakın, ben, bu piyasada uzun yıllar görev aldım; broker'lıktan başladım, üst
düzey yönetim kademesine kadar görev aldım ve bütün sorunlarını da bire bir
yaşadım. Şimdi, deniliyor ki, uygulamada belli sınırlar konulmuş. İşte, bir
firmadan aldım, o firma virman yaptığında ötekine haber verecek, diğer kişiye
virman yapıldığında, Maliye...
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın
Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, uygulamada bunun
ne kadar geçerli olabileceğini sorgulamak lazım; ama, bunun da, bu kadar
alelacele ve kısa sürede değişen bir yasamayla net olarak sorgulandığını yine
göremiyorum.
Bir başka konu da şu:
Üçer aylık dönemde, üç ay bittikten sonra, aracı kurum, oranı, matrahı
belirleyerek stopajı uygulayacak. Şimdi, bir kişi, birinci ay, ocak ayında
işlemini yaptı, bir daha da hiç işlem yapmadı; nisan ayında ödeyeceği vergiyi,
kim, nasıl takip edecek? Veya önce kesecek... Bunu aracı kurum nasıl
değerlendirecek?
Diğer taraftan, halka
açık olmayan ile halka açık olan şirketler arasında oluşan fark. Peki, 2006
yılından sonra bir şirket halka açıldı, bunun ortağı da, geldi, hisse senedini
satmaya kalktı; ne olacak bu ortağın vergisi? Bir taraftan da, halka açık
olmayan şirketlerin vergilendirilmesinde, artan oranlı, yüzde 40'lara varan
vergi gündeme geliyor. Biz, kurumsallaşma ve profesyonel yönetim, iyi yönetişim
ilkeleri diye, her ortamda dile getiriyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın
Tamaylıgil, konuşmanızı tamamlar mısınız lütfen.
BİHLUN TAMAYLIGİL
(Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Kişi şirketlerinden vergi
almayıp, anonim şirketleri bu şekilde değerlendirirsek, ne yazık ki, ekonomide
profesyonel yönetim ilkelerini gerçekleştirecek yapıların da önünü tıkarız.
Sürem çok kısa olduğu
için -Başkan da çok anlayışlı davrandı- burada kesmek istiyorum; hepinize iyi
akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Tamaylıgil.
Sayın milletvekilleri,
madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre
okutup, sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 30 uncu maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
geçici madde 67'nin (1) numaralı fıkrasının ikinci paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Aynı menkul kıymet
veya sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra
bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, hareketli ağırlıklı ortalama
yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınacak
alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet veya sermaye piyasası aracının
alımından önce elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra
yapılan ilk alım işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit
edilir. Alış ve satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile vergiler ve
faizler tevkifat matrahının tespitinde indirim olarak dikkate alınır."
|
M. Akif Hamzaçebi |
Bihlun Tamaylıgil |
Muhsin Koçyiğit |
|
Trabzon |
İstanbul |
Diyarbakır |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Osman Özcan |
Osman Kaptan |
|
Antalya |
Antalya |
Antalya |
|
|
Kemal Sağ |
|
|
|
Adana |
|
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı tasarının 30 uncu maddesi ile 193 sayılı Kanuna eklenmesi öngörülen
geçici madde 67'nin (1) numaralı fıkrasının üçüncü paragrafının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Üç
aylık dönem içerisinde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası
aracı ile ilgili olarak birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde
tevkifatın gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır.
Aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı alım satımından
doğan zararlar takvim yılı aşılmamak kaydıyla izlenen dönemlerin tevkifat
matrahından mahsup edilmek üzere devrolunur. Bir takvim yılı içinde hesap edilen
stopaj tutarları izleyen dönemlerin stopaj tutarlarından mahsup edilir."
|
Mehmet
Akif Hamzaçebi |
Bihlun
Tamaylıgil |
Muhsin
Koçyiğit |
|
Trabzon |
İstanbul |
Diyarbakır |
|
Kemal
Sağ |
Osman
Özcan |
Osman
Kaptan |
|
Adana |
Antalya |
Antalya |
BAŞKAN - Şimdi, en aykırı
önergeyi okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Kanun
tasarısının 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci
maddenin (1) numaralı fıkrasının ikinci, üçüncü, dördüncü ve altıncı
paragrafları ile (5), (8), (9), (10) ve (12) numaralı fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini, (12) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki
(13) numaralı fıkranın eklenmesini ve müteakip fıkraların da buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Soner
Aksoy |
Hasan
Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Halil
Aydoğan |
Mehmet
Kılıç |
Bayram
Özçelik |
|
Afyon |
Konya |
Burdur |
"Aynı
menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar
yapıldıktan sonra bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, ilk giren
ilk çıkar yöntemi kullanılmak suretiyle, tevkifat matrahının tespitinde dikkate
alınacak alış bedeli belirlenir. Bir menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının alımından önce
elden çıkarılması halinde, elden çıkarılma tarihinden sonra yapılan ilk alım
işlemi esas alınarak üzerinden tevkifat yapılacak tutar tespit edilir. Alış ve
satış işlemleri dolayısıyla ödenen komisyonlar ile banka ve sigorta muameleleri
vergisi tevkifat matrahının tespitinde dikkate alınır."
"Üç aylık dönem
içerisinde aynı türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı ile
ilgili olarak birden fazla alım satım işlemi yapılması halinde tevkifatın
gerçekleştirilmesinde bu işlemler tek bir işlem olarak dikkate alınır. Aynı
türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracı alım satımından doğan
zararlar takvim yılı aşılmamak kaydıyla izleyen dönemlerin tevkifat matrahından
mahsup edilir. Dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymet veya
diğer sermaye piyasası aracının alış ve satış bedeli olarak işlem tarihindeki
Yeni Türk Lirası karşılıkları esas alınarak tevkifat matrahı tespit edilir.
Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracının yabancı bir para cinsinden
ihraç edilmiş olması halinde ise tevkifat matrahının tespitinde kur farkı
dikkate alınmaz."
"Menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası aracı sahibinin, bu kıymetleri başka bir banka veya
aracı kuruma aktarması halinde, söz konusu menkul kıymetlerin alış bedeli ve
alış tarihi aktarma yapılan kuruma bildirilir. Aktarmanın başka bir kişi veya
kurum adına yapılması halinde, alış bedeli ve alış tarihinin ilgili banka veya
aracı kuruma bildirilmesinin yanı sıra işlem Maliye Bakanlığına da bildirilir.
Bu bildirimler, başka bir kişi veya kurum adına naklin aynı banka veya aracı
kurumun bünyesinde gerçekleştirilmesi veya kıymetin sahibi tarafından fiziken
teslim alınması halinde de yapılır."
"Sermaye Piyasası
Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonlarının (borsa yatırım
fonları hariç) katılma belgelerinin ilgili olduğu fona iadesi, menkul kıymetler
yatırım ortaklıklarının hisse senetlerinin alım satımı, Hazine tarafından yurt
dışında ihraç edilen menkul kıymetlerin alım satımı, itfası sırasında elde
edilen getirileri ile bunların dönemsel getirilerinin tahsilinde, tam mükellef
kurumlara ait olan ve iki yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin
elden çıkarılmasında ve hisse senetleri kâr paylarının hisse sahipleri adına
tahsilinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz."
"5) Gelir sahibinin
gerçek veya tüzel kişi ya da dar veya tam mükellef olması, vergi mükellefiyeti
bulunup bulunmaması, vergiden muaf olup olmaması ve elde edilen kazancın
vergiden istisna olup olmaması (1), (2), (3) ve (4) numaralı fıkra hükümleri
uyarınca yapılacak tevkifatı etkilemez. Şu kadar ki, Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan borsa yatırım fonları ve
emeklilik yatırım fonlarının elde ettikleri kazançlar üzerinden (1) ve (4)
numaralı fıkralar uyarınca tevkifat yapılmaz."
"8) Sermaye Piyasası
Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fonları (borsa yatırım fonları
hariç) ile menkul kıymetler yatırım ortaklıklarının kurumlar vergisinden
istisna edilmiş olan portföy kazançları, dağıtılsın veya dağıtılmasın yüzde 15
oranında vergi tevkifatına tabi tutulur. Bu kazançlar üzerinden 94 üncü madde
uyarınca ayrıca tevkifat yapılmaz. Bu fon veya ortaklıklarının katılma
belgelerinin ilgili fona iadesinden elde edilen gelirler ile hisse senetlerinin
alım satımından elde edilen kazançlar yıllık beyanname verilmez. Diğer gelirler
nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil edilmez.
Ticarî işletmeye dahil olan bu nitelikteki gelirler, bu fıkra kapsamı
dışındadır."
"9) Bu maddenin
yürürlük tarihinden önce ihraç edilmiş olan her nevi tahvil ve Hazine bonosu
faizleri ile Toplu Konut İdaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkarılan menkul
kıymetlerin elde tutulması veya elden çıkarılması suretiyle sağlanan gelirlerin
vergilendirilmesinde (Dar mükellef kurumların, bu menkul kıymetleri elden
çıkarmak suretiyle sağladıkları kazançlar hariç) bu madde hükümleri uygulanmaz.
Bu gelirlerin vergilendirilmesinde, 31.12.2005 tarihi itibarıyla geçerli olan
hükümler uygulanır."
"10) Bu maddenin
yürürlüğe girmesinden önce iktisap edilmiş olan menkul kıymet veya diğer
sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılmasından veya elde tutulma sürecinde
elde edilen gelirler (Dar mükellef kurumların, bu menkul kıymetleri elden
çıkarmak suretiyle sağladıkları kazançlar hariç) için bu madde hükümleri
uygulanmaz. Bu gelirlerin vergilendirilmesinde 31.12.2005 tarihi itibarıyla
geçerli olan hükümler uygulanır."
"12) Bu maddede
geçen menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası aracı ifadesi, özel bir belirleme
yapılmadığı sürece Türkiye'de ihraç edilmiş ve Sermaye Piyasası Kurulunca kayda
alınmış ve/veya Türkiye'de kurulu menkul kıymet ve vadeli işlem ve opsiyon
borsalarında işlem gören menkul kıymetler veya diğer sermaye piyasası araçları
ile kayda alınmamış olsa veya menkul kıymet ve vadeli işlem borsalarında işlem
görmese dahi Hazinece veya diğer kamu tüzel kişilerince ihraç edilecek her
türlü menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracını ifade eder.
Bankaların ve aracı
kurumların taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan; belirli bir vadede,
önceden belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal
göstergeye dayalı olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye
piyasası aracını, malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak
ve/veya yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri, bu madde
uygulamasında diğer sermaye piyasası aracı addolunur."
"13) Türkiye'de
kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan işlemlerden 2006 yılında
elde edilen kazançlar için (1) numaralı fıkrada belirtilen tevkifat oranı sıfır
olarak uygulanır."
BAŞKAN - Komisyon önergeye
katılıyor mu?
PLAN
VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Katılıyoruz.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Gerekçe...
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda yer alan
düzenlemeyle, yatırım fonu katılma belgeleri ile yatırım ortaklıklarının hisse
senetlerinin satışı aşamasında herhangi bir vergileme yapılmaması, vergilemenin
bu fon ve ortaklıklar bünyesinde gerçekleştirilmesi öngörülmüştür. Maddenin
(1), (5) ve (8) numaralı fıkralarında yapılması önerilerin değişiklik borsa
yatırım fonlarında katılma belgelerinin alım satımı aşamasında vergileme
yapılmasını, bu fonlar bünyesinde ise ayrıca bir vergileme yapılmamasını
amaçlamaktadır. Yapılması önerilen değişiklik, bu kazançlar üzerindeki vergi
yükünü değiştirme amacı taşımamaktadır.
Maddenin (1) numaralı
fıkrasının ikinci alt bendinde yapılan değişiklikle, aynı menkul kıymet ve
diğer sermaye piyasası aracından değişik tarihlerde alımlar yapıldıktan sonra
bunların bir kısmının elden çıkarılması halinde, alış bedelinin tespitinde
ağırlıklı ortalama yöntemi yerine, ilk giren ilk çıkar yönteminin kullanılması
öngörülmektedir. Ayrıca, beşinci alt bentte yapılan bir değişiklikle de iki
yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından
doğan kazançların madde kapsamından çıkarılması amaçlanmıştır.
Maddenin (1) numaralı
fıkrasının üçüncü alt bendinde yapılan değişiklikle takvim yılı aşılmamak
kaydıyla izleyen dönemlerde zarar mahsubuna imkân tanımaktadır. Buna göre, aynı
türden menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alım satımından doğan
zararlar, izleyen dönemlerde tevkifat matrahından indirilebilecek, ancak takvim
yılı aşılması durumunda, bu zararların izleyen yıllara taşınması ve bu yıllarda
mahsup edilmesi söz konusu olmayacaktır. Hüküm, üç aylık dönemde aynı türden
menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası aracının alım satımından doğan
zararların izleyen dönemlerde tevkifat matrahından indirilebilmesine imkân
tanımaktadır. Dolayısıyla, sonraki üç aylık dönemlerde meydana gelecek bu
türden zararların, önceki dönemlerde beyan edilen tevkifat matrahından mahsup
edilerek, bu dönemlere ilişkin düzeltme yapılması söz konusu değildir
Maddenin (9) ve (10)
numaralı fıkralarında yapılması öngörülen değişiklikle, dar mükellef kurumların
menkul kıymet veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkarılması
suretiyle sağladıkları kazançlarının, bunların ihraç veya iktisap tarihine
bağlı olmaksızın tefkifat suretiyle vergilendirilmesi mümkün kılınmaktadır.
Maddenin (12) numaralı
fıkrasında yapılması öngörülen değişiklikle, bankaların ve aracı kurumların
taraf olduğu veya bunlar aracılığıyla yapılan; belirli bir vadede önceden
belirlenen fiyat, miktar ve nitelikte, ekonomik veya finansal göstergeye dayalı
olarak düzenlenenler de dahil olmak üzere, para veya sermaye piyasası aracını,
malı, kıymetli madeni ve dövizi alma, satma, değiştirme hak ve/veya
yükümlülüğünü veren vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin bu madde uygulamasında
diğer sermaye piyasası aracı gibi işlem görmesi sağlanmaktadır.
Maddeye (13) numaralı
fıkra olarak eklenen düzenlemeyle, Türkiye'de henüz kurulma aşamasında olan
vadeli işlem ve opsiyon borsalarının teşvik edilmesi amacıyla, bu borsalarda
yapılan işlemlerden 2006 yılında elde edilen kazançlar için tevkifat oranının
sıfır olarak uygulanması öngörülmektedir.
BAŞKAN - Sayın Kapusuz,
ekleyeceğiniz bir husus mu var?
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Başkan, burada okunurken eksik okundu. Biz, bunu, önceden "elde edilen
kazançlar için yıllık beyanname" şeklinde düzeltmiştik.
BAŞKAN - Evet, 8 inci
fıkrada "kazançlar"dan sonra "için" kelimesi ilave
edilmiştir belirttiğiniz üzere.
Sayın milletvekilleri,
Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ve arkadaşlarınca verilen ve
biraz önce okunan birinci ve ikinci önergeler, 30 uncu maddeye bağlı geçici 67
nci maddenin 1 numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü paragraflarında değişiklik
öneriyordu. Şimdi kabul ettiğimiz önergeyle -ki, bu, en aykırı önergeydi- bu
fıkralar değiştirilerek kabul edilmiş olduğundan, bu iki önergeyi işlemden
kaldırıyorum.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 30 uncu maddeye bağlı geçici 67 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
30 uncu maddeye bağlı
geçici madde 68'i okutuyorum:
"GEÇİCİ MADDE 68. -
31.12.2010 tarihine kadar Türkiye Jokey Kulübünce organize edilen yarışmalara
katılan atların jokeyleri, jokey yamakları ve antrenörlerine ücret olarak
yapılan ödemeler üzerinden % 20 oranında Gelir Vergisi tevkifatı yapılır.
Ödemeyi yapanın 94 üncü madde kapsamında tevkifat yapma zorunluluğu bulunup
bulunmamasının ve 23 üncü maddenin birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde
düzenlenmiş olan istisnanın tevkif yoluyla ödenecek Gelir Vergisine etkisi
yoktur. Türkiye Jokey Kulübü aracılığıyla yapılan ücret ödemelerinde Gelir
Vergisi tevkifatı bu Kulüp tarafından yerine getirilir.
Tevkif suretiyle
vergilendirilmiş bulunan bu gelirler için yıllık beyanname verilmez. Diğer
gelirler nedeniyle beyanname verilmesi halinde de bu gelirler beyannameye dahil
edilmez.
Bakanlar Kurulu, % 20
oranını % 25 oranına kadar artırmaya veya kanunî oranına kadar indirmeye
yetkilidir."
BAŞKAN - 30 uncu maddeye
bağlı geçici madde 68'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
kabul edilen geçici madde 67 ve geçici madde 68'le birlikte 30 uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 31'i okutuyorum:
MADDE 31. - 3.6.1949
tarihli ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci
fıkrasının (11) numaralı bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (12) numaralı
bent eklenmiştir.
"12) Kurumların, en
az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile
gayrimenkullerinin satışından doğan ve sermayeye eklenmesine karar verilen
kazançları.
Sermayeye ilave edilme
işleminin satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar
gerçekleştirilmesi şarttır. Vadeli satış halinde, ilk yapılan tahsilatın
iştirak hissesi veya gayrimenkulün maliyet bedeline ilişkin olduğu kabul
edilir. Bu süre içinde sermayeye eklenmeyen kazanç kısmı için uygulanan istisna
dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır.
Bankalara borçlu durumda olanlar ile bunların kefillerinin bu borçlara karşılık
bankalara devrettikleri gayrimenkul ve iştirak hisseleri ile bankaların
alacaklarına karşılık iktisap ettikleri gayrimenkul ile iştirak hisselerinin
satışında iki tam yıl süreyle elde tutulma şartı aranmaz. Bedelsiz olarak ya da
rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle iktisap edilen hisse
senetlerinin iktisap tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin
iktisap tarihi esas alınır. Menkul kıymet veya gayrimenkul ticareti ile uğraşan
kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde
ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.
Tam mükellef sermaye
şirketleri dışındaki kurumlar ile dar
mükellef kurumlarda, satıştan doğan kazancın sermayeye ilave edilmesi şartı
aranmaz, bu kazançlar özel bir fon hesabında tutulur. Sermayeye eklenen veya fon
hesabında tutulan kazançların beş yıl içinde; herhangi bir suretle işletmeden
çekilmesi, dar mükellef kurumlar tarafından yurt dışına transfer edilmesi veya
bu süre içinde işletmelerin tasfiyesi (devir, birleşme ve bölünme halleri
hariç) halinde, bu kazançlar o yılın kazancı sayılarak vergiye tabi tutulur.
Türk Ticaret Kanununun
391 inci maddesinin bu suretle gerçekleştirilecek sermaye artırımına aykırı
hükümleri uygulanmaz. İstisnanın uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri tespit
etmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
BAŞKAN
- 31 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir.
32 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 32. - 5422 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 35. - Dar
mükellef kurumların Türkiye'deki işyerlerine atfedilmeyen veya daimi
temsilcilerinin aracılığı olmaksızın elde edilen ve Gelir Vergisi Kanununun
geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifat yapılmış kazançları için yıllık veya
özel beyanname verilmez.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 32 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Soner Aksoy |
Hasan Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Halil Aydoğan |
Fahri Keskin |
Bayram Özçelik |
|
Afyon |
Eskişehir |
Burdur |
|
A.Erdem Cantimur |
|
Mehmet Kılıç |
|
Kütahya |
|
Konya |
Madde 32 - 5422 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
Geçici Madde 35 - 1) Dar
mükellef kurumların Türkiye'deki işyerlerine atfedilmeyen veya daimî
temsilcilerinin aracılığı olmaksızın elde edilen ve Gelir Vergisi Kanununun
geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifat yapılmış kazançları için yıllık veya
özel beyanname verilmez.
2) Dar mükellef
kurumların daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ve tamamı Gelir
Vergisi Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulmuş
kazançları için yıllık veya özel beyanname verilmez.
3) Sermaye Piyasası
Kanununa göre kurulan menkul kıymetler yatırım fon ve ortaklıklarının 2005 yılı
kurum kazançlarının tespitinde; portföylerinde bulunan ve İstanbul Menkul
Kıymetler Borsasında işlem gören hisse senetleri, 2005 yılında işlem gördüğü
son günde oluşan ağırlıklı ortalama fiyat veya alış bedelinden yüksek olanı ile
değerlenir. Bu değer izleyen dönemlerde söz konusu senetlerin alış bedeli
olarak kabul edilir.
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
DEVLET BAKANI ALİ BABACAN
(Ankara) - Katılıyoruz.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum.
Gerekçe:
Dar mükellef kurumların
daimî temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ve tamamı Gelir Vergisi
Kanununun geçici 67 nci maddesi kapsamında tevkifata tabi tutulmuş kazançları
için de, kaynakta yapılan vergilemenin nihaî vergileme olması öngörülmektedir.
Sermaye Piyasası Kanununa
göre kurulan menkul kıymetler yatırım fon ve ortaklıklarının Kurumlar Vergisi
Kanununun istisna edilmiş portföy kazançları için halen (A) tipi fon ve
ortaklıklar için yüzde sıfır (B) tipi fon ve ortaklıklar için yüzde 10 oranında
tevkifat yapılmaktadır. Gelir Vergisi Kanununda yapılan düzenlemeyle 2006 yılı
kazançlarından itibaren yapılacak tevkifat oranı yüzde 15 olarak
belirlenmiştir. Hisse senetleri alış bedeliyle değerlendiği için, bu fon ve
ortaklıklar 2005 yılında hisse senetlerini elden çıkarmaları halinde fon ve
ortaklığın tipine göre yüzde sıfır veya yüzde 10 oranında vergiye tabi
olacakken 2006 yılında elden çıkarılması halinde yüzde 15 oranında vergiye tabi
olacaktır. Bu durumun engellenmesi açısından, 2005 yılında fon ve ortaklıkların
portföylerine dahil hisse senetlerinin 2005 yılında işlem gördüğü son günde
oluşan ortalama fiyat veya alış bedelinden yüksek olanıyla değerlenmesi yönünde
düzenleme yapılmaktadır. Böylece 2005 yılında oluşan değer artışının halen
yürürlükte olan oranda vergilenmesi, 1.1.2006 tarihinden itibaren oluşan değer
artışlarının ise yeni uygulamaya göre vergilenmesi sağlanmış olacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 32 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
33 üncü maddeyi okutuyorum:
MADDE 33. - 25.10.1984
tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4)
numaralı fıkrasına aşağıdaki (r) bendi eklenmiştir.
"r) Kurumların en az
iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile
gayrimenkullerinin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimleri, bankalara
borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak
hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve
teslimleri.
İstisna kapsamındaki kıymetlerin
ticaretini yapanların, bu amaçla ellerinde bulundurdukları gayrimenkul ve
iştirak hisselerinin teslimleri istisna kapsamı dışındadır. Bu şekilde teslim
edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar
indirim yoluyla giderilemeyen Katma Değer Vergisi, teslimin yapıldığı hesap
dönemine ilişkin Gelir Veya Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde gider olarak
dikkate alınır."
BAŞKAN - 33 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
34 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 34. - 3065 sayılı
Kanunun geçici 22 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Geçici Madde 22. -
2005 yılında İzmir kentinde yapılacak Dünya Üniversitelerarası Spor Oyunları
ile ilgili olarak İzmir Universiade Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kuruluna, bu
organizasyon kapsamında yapılacak teslim ve hizmet ifaları ile bu maddenin
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mevcut olan organizasyon komitesi tarafından
teslim alınan malların İzmir Universiade Oyunları Hazırlık ve Düzenleme
Kuruluna teslimi Katma Değer Vergisinden müstesnadır."
BAŞKAN - 34 üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
35 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 35. - 3065 sayılı
Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 23. -
Millî Eğitim Bakanlığına bilgisayar ve donanımlarının bedelsiz teslimleri ile
bunlara ilişkin yazılım teslimi ve hizmetleri, bu mal ve hizmetlerin bağışı
yapacak olanlara teslim ve ifası 31.12.2010 tarihine kadar Katma Değer
Vergisinden müstesnadır.
Bu kapsamda yapılan
teslim ve hizmet ifaları için yüklenilen vergiler, vergiye tâbi işlemler
nedeniyle hesaplanan vergiden indirilir. İndirimle giderilemeyen vergiler iade
edilmez. Maliye Bakanlığı, istisnaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye
yetkilidir."
BAŞKAN - 35 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
36 ncı maddeyi okutuyorum
MADDE 36. - 6.6.2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının sonuna "Bakanlar Kurulu vergileme ölçülerini
değiştirmeye yetkilidir." cümlesi eklenmiş, 12 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (b) bendinde yer alan "herbir mal itibariyle yarısına kadar
indirmeye" ibaresi "her bir mal itibariyle sıfıra kadar
indirmeye" şeklinde değiştirilmiş ve (3) numaralı fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Mehmet Akif
Hamzaçebi; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MEHMET
AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu
vaktinde fazla zamanınızı almak istemiyorum; ancak, önemli bir konuyu
dikkatinize sunmak istiyorum.
Maddeyle birlikte
görüşülecek olan bir önerge var; biraz önce bize geldi. Önergeye göre, Özel
Tüketim Vergisi Kanununa ekli 4 sayılı listede var olan vergi oranlarını yüzde
25'e kadar artırma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Bunun
anlamı şudur: Özel Tüketim Vergisi Kanununun 4 sayılı listesi, Katma Değer
Vergisinde yüzde 25'lik ve yüzde 40'lık oranların var olduğu dönemde, standart
oranla, yani halen yüzde 18 olan oran ile yüzde 25 ve yüzde 40 arasındaki
farkların taşınmış olduğu bir listedir. 4 sayılı liste, yüzde 18 ile yüzde 25
ve yüzde 40 arasındaki Katma Değer Vergisi farklarının Özel Tüketim Vergisi adı
altında düzenlenmiş olduğu listedir. Böylece, Katma Değer Vergisinde o zaman
yüzde 25'lik ve yüzde 40'lık oranlar yürürlükten kalktı ve Katma Değer Vergisi,
standart oran olan bugünkü yüzde 18'e geldi.
O listede yer alan
ürünlerle ilgili olarak, Bakanlar Kurulunun vergi artırma yetkisi
bulunmamaktadır. Halen, o listedeki ürünlerin vergi oranı yüzde 6,7'dir.
Örneğin, buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi bu tip ihtiyaçların, bu
tip malların Özel Tüketim Vergisi Yasası, oranı yüzde 6,7'dir. Bu oranı artırma
konusunda Bakanlar Kurulunun yetkisi yoktur; tersine, bu oranın sıfıra kadar
indirilmesi konusunda yetkisi vardır. Bakanlar Kuruluna, kanun koyucu, yasama organı,
neden artırma yetkisini vermemiştir; bunun gerekçesi şudur: Özel Tüketim
Vergisi, Avrupa Birliğine uyum yasalarından biridir ve 57 nci hükümet döneminde
çıkarılmıştır. Avrupa Birliğinde, dayanıklı tüketim mallarından Özel Tüketim
Vergisi alınması şeklinde bir uygulama yoktur. Yani, o zamanki yasama organı, o
zamanki hükümet, bunun zaman içerisinde sistemden çıkarılmasını düşünmüştür;
zaman içerisinde, Bakanlar Kurulu, bütçenin ihtiyaçlarını da dikkate alarak,
yüzde 6,7 oranını sıfıra indirip sistemden çıkarabilir; ama, artırma şeklinde
bir yetkiyi de hükümete vermeyerek, bu sektöre uzun vadeli bir bakış açısı
verilmesini sağlamıştır.
Sayın Başbakan
açıkladılar; "bizim düşündüğümüz, bizim planladığımız vergi sisteminin üç
temel özelliği var. Birincisi, anlaşılabilir bir mevzuat; ikincisi,
öngörülebilir bir vergi yükü olacak" dedi. Bunu, 57 nci hükümet de
söylüyordu. Ben, teknisyen olduğum dönemde de, Sayın Başbakanın söylemiş olduğu
üç ilkenin -ikisini biraz önce ifade ettim- üçünü de çok ifade ettim; bugün,
bunların Sayın Başbakanın ağzından çıkmasından mutlu oluyorum; ama,
öngörülebilir vergi yükü ne demektir; yani, herkes sabah uyandığında veya sabah
gazeteleri okuduğunda, yeni bir vergi sürpriziyle karşılamayacak; yatırımcılar,
vatandaşlar, tüketiciler, geleceğe ilişkin planlarını yaparken, vergi oranının
ne olduğunu bilecek.
Şimdi, bu önergeyle,
hükümet, buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi gibi dayanıklı tüketim
mallarındaki Özel Tüketim Vergisinin yüzde 25 oranında artırılması yetkisini
istemektedir. Esasen, bu, gecikmiş bir önergeydi. Şu açıdan gecikmiş bir
önerge; çünkü, 2005 yılı bütçesinde, hükümet, dayanıklı tüketim mallarından
alınan Özel Tüketim Vergisinin yüzde 107 oranında artırılmasını planlamıştı
zaten. Bu bütçe birkaç gün önce buradan geçti; ama, bunun yasal altyapısı yoktu.
Yasal altyapısı da, biraz sonra eğer Genel Kurul uygun görürse, tamamlanmış
olacak. Bunu da, hükümetin çifte standartları açısından sizlerin takdirine,
vatandaşların bilgisine sunuyorum.
Saygılarımla.
BAŞKAN- Teşekkür ederim
Sayın Hamzaçebi.
Madde üzerinde verilmiş 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 36 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Soner Aksoy |
Hasan Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Halil Aydoğan |
Mehmet Kılıç |
Bayram Özçelik |
|
Afyon |
Konya |
Burdur |
|
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Fahri Keskin |
|
Kütahya |
|
Eskişehir |
"Madde 36.- 6/6/2002
tarihli ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin (1)
numaralı fıkrasının sonuna "Bakanlar Kurulu vergileme ölçülerini
değiştirmeye yetkilidir" cümlesi eklenmiş, 12 nci maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (b) bendinde yer alan "her bir mal itibariyle yarısına kadar
indirmeye" ibaresi "her bir mal itibariyle sıfıra kadar
indirmeye" şeklinde değiştirilmiş, (d) bendinin sonuna "% 25'e kadar
artırmaya," ibaresi eklenmiş ve (3) numaralı fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır."
BAŞKAN-
Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul)- Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN- Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddede yapılan
düzenlemeyle, kanuna ekli listede yer alan mallara ilişkin Özel Tüketim Vergisi
oranlarını, değişen ekonomik şartlar ve malî konjonktüre uygun olarak
değiştirme konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir.
BAŞKAN- Komisyonun
katılamadığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 36 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
37 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 37. - 4760 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendindeki
"87.03" ibaresinden önce gelmek üzere "87.02 (Otobüs ve midibüs
hariç)," ibaresi eklenmiştir.
BAŞKAN- Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
38 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 38. - 4760 sayılı
Kanuna ekli (I) ve (III) sayılı listeler, bu Kanuna ekli (2) ve (3) sayılı
cetvellerde gösterilen şekilde değiştirilmiştir.
BAŞKAN- 38 inci maddeyi,
maddeye ekli cetvellerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
39 uncu maddeyi
okutuyorum:
MADDE 39. - 13.7.1956
tarihli ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanununun 29 uncu maddesinin (u)
bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (v) bendi eklenmiştir.
v) 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi
kapsamındaki işlemler dolayısıyla lehe alınan paralar,
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
40 ıncı maddeyi
okutuyorum:
MADDE 40. - 10.7.2004
tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununun 31 inci maddesine
aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Kanunlarda ve diğer
mevzuatta, 27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Büyük Şehir Belediyelerinin
Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanun ile değişikliklerine yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
41 inci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 41. - 26.6.2001
tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2 nci
maddesinin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Bu madde hükümleri
TÜBİTAK-Marmara Araştırma Merkezi Teknoloji Serbest Bölgesi yönetici şirketi,
bu bölgede faaliyet gösteren Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefleri ile bölgede
çalışan araştırmacı, yazılımcı ve AR-GE personelinin bu görevleri ile ilgili
ücretleri bakımından da uygulanır."
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
42 nci maddeyi
okutuyorum:
MADDE 42. - 3.1.2002
tarihli ve 4733 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 3. -
2003 yılı ürünü ekici tütünlerinden, bu Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca sözleşme
yapılmaksızın veya yazılı sözleşmede öngörülen miktarın üzerinde üretilip, açık
artırma merkezlerinde alıcısı çıkmadığı için açık artırma yöntemiyle satılma
imkânı da bulunamayan tütünler, Kurul tarafından belirlenip tebliğ edilmiş açık
artırma başlangıç fiyatları esas alınarak yapılacak ekspertiz çerçevesinde
Genel Müdürlükçe satın alınabilir."
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sayılı kanun tasarısının 42 nci maddesinin Geçici 3 üncü maddesinin ilk
paragrafındaki "2003 yılı ürünü" ibaresinin "2003-2004
ürünü" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Muhsin Koçyiğit |
Mustafa Özyürek |
|
Malatya |
Diyarbakır |
Mersin |
|
Ramazan Kerim Özkan |
|
Tuncay Ercenk |
|
Burdur |
|
Antalya |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tarımda don olayları
nedeniyle, diğer ürünlerde önemli ölçüde gelir kaybı olan tarım kesiminin
sorunlarını biraz olsun gidermek amacıyla.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.
42 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
43 üncü maddeyi
okutuyorum:
Değiştirilen hükümler
MADDE 43. - 1) 21.7.1953
tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun;
a) 99 uncu maddesinde yer
alan "ihale edilen malın değeri iki bin lirayı aştığı takdirde"
ibaresi "ihale edilen malın değeri 50.000 Yeni Türk Lirasını aştığı
takdirde",
b) 114 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "100 liraya kadar hafif para cezası"
ibaresi "100 Yeni Türk Lirasına kadar adlî para cezası",
2) 488 sayılı Kanunun 14
üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "800 milyar lirayı
aşamaz" ibaresi "800 bin Yeni Türk Lirasını aşamaz",
3) 492 sayılı Kanunun;
a) 13 üncü maddesinin (a)
fıkrasında yer alan "2 500 lirayı" ibaresi "50 Yeni Türk
Lirasını", (c) fıkrasında yer alan "5 000 lirayı" ibaresi
"100 Yeni Türk Lirasını",
b) 25 inci maddesinde
geçen "ilgili kâğıt ve belgelere harç pulu yapıştırılmak suretiyle"
ibaresi "makbuz karşılığında",
c) 55 inci maddesinde
geçen "dava dilekçesine pul yapıştırılmak suretiyle peşin olarak"
ibaresi "dava dilekçesi verilmesi sırasında makbuz karşılığında",
d) 63 üncü maddesinde
geçen "on milyon liraya" ibaresi "10 Yeni Türk Lirasına",
e) 77 nci maddesinde
geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelerin konsolosluklarda kalacak
nüshalarına, kalmayan hallerde asıllarına pul yapıştırılmak suretiyle"
ibaresi "makbuz karşılığında",
f) 93 üncü maddesinde
geçen "ikamet tezkeresi ve tasdik harçları, ilgili kâğıt ve belgelere harç
pulu yapıştırılması" ibaresi "ikamet tezkeresi, vize ve Dışişleri
Bakanlığı tasdik harçları makbuz karşılığında",
g) 106 ncı maddesinde
geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelere harç pulu yapıştırılmak suretiyle
veya makbuz karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",
h) 112 nci maddesinde
geçen "ilgili belgelere harç pulu yapıştırılması suretiyle veya makbuz
karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",
i) 122 nci maddesinde
geçen "işle ilgili kâğıt ve belgelere pul yapıştırılması suretiyle veya
makbuz karşılığında" ibaresi "makbuz karşılığında",
j) 123 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "gündelikleri 200 lira veya aylık ücretleri 6
000 lirayı geçmeyen" ibaresi "gündelikleri veya aylık ücretleri 16
yaşını doldurmuş işçiler için belirlenen asgarî ücreti geçmeyen",
k) 131 inci maddesinde
geçen "pul yapıştırılması, makbuz karşılığı" ibaresi "makbuz
karşılığı",
l) 133 üncü maddesinin
birinci fıkrasında yer alan (500) lirayı" ibaresi "500 Yeni Türk
Lirasını",
m) Mükerrer 138 inci
maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "miktarlarında 100.000 lira
kesirleri" ibaresi "tutarlarının 10 Yeni Kuruşa kadarki
kesirleri",
4) 29.7.1970 tarihli ve
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanununun;
a) 5 inci maddesinde yer
alan "50.000 liradan" ibaresi, "2.500 Yeni Türk
Lirasından",
b) 8 ve 18 inci maddelerinde
yer alan "3030 sayılı Kanunun" ibaresi "5216 sayılı
Kanunun",
c) Geçici 19 uncu
maddesinde yer alan "27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanunun 18
inci" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanunun 23
üncü",
5) 4760 sayılı Kanunun 17
nci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan "3030 sayılı Büyük Şehir
Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun hükümlerine" ibaresi "5216 sayılı Büyükşehir
Belediyesi Kanunu hükümlerine",
6) 6802 sayılı Kanunun;
a) 39 uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "hizmeti sunan işletmecilerin;" ibaresi
"hizmeti sunan işletmecilerin (görev sözleşmesi ile ulusal egemenlik
kapsamındaki uydu yörünge pozisyonlarının hakları, yönetimi ve işletme yetkisine
sahip olanlar hariç);", altıncı fıkrasında yer alan "27.6.1984
tarihli ve 3030 sayılı Kanuna" ibaresi "10.7.2004 tarihli ve 5216
sayılı Kanuna",
b) 40 ıncı maddesinde yer
alan "27.6.1984 tarihli ve 3030 sayılı Kanuna" ibaresi
"10.7.2004 tarihli ve 5216 sayılı Kanuna"
7) 2.2.1981 tarihli ve
2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden
Pay Verilmesi Hakkında Kanunun ek 4 üncü maddesinin (3) numaralı bendinde yer
alan "27.6.1984 tarih ve 3030 sayılı Kanun" ibaresi "10.7.2004
tarihli ve 5216 sayılı Kanun",
8) 193 sayılı Kanunun;
a) 40 ıncı maddesinin
birinci fıkrasının (10) numaralı bendinde yer alan "gıda
maddelerinin" ibaresi "gıda, temizlik, giyecek ve yakacak
maddelerinin",
b) 48 inci maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Tekele tabi maddelerle, damga pulu, milli
piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi" ibaresi "Milli
piyango bileti, akaryakıt, şeker ve bunlar gibi",
c) 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (2) numaralı bendinde geçen "gelirin % 5'ini
aşmaması" ibaresi "gelirin % 10'unu aşmaması",
d) 89 uncu maddesinin
birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde yer alan "gıda maddelerinin"
ibaresi "gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin",
e) Geçici 55 inci
maddesinde yer alan "1.1.1999 - 31.12.2004 tarihleri arasında"
ibaresi "1.1.1999 - 31.12.2005 tarihleri arasında", "menkul
kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları için"
ibaresi, "menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr
payları veya bu fonların katılma belgelerinin İstanbul Menkul Kıymetler
Borsasında alım satımından elde edilen kazançlar için",
f) Geçici 59 uncu
maddesinde yer alan "31.12.2006 tarihine kadar" ibaresi
"31.12.2007 tarihine kadar" ve "26.7.2001-31.12.2004 tarihleri
arasında" ibaresi ise "26.7.2001-31.12.2005 tarihleri arasında",
9) 2.6.1934 tarihli ve
2489 sayılı Kefalet Kanununun 2 nci maddesinde yer alan "vazifesinin
ehemmiyetine göre (1000) liradan (2000) liraya kadar para" ibaresi,
"(1500) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunacak tutar kadar para ",
10) 18.1.1972 tarihli ve
1512 sayılı Noterlik Kanununun;
a) 118 inci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "vergi, harç ve resimler" ibaresi
"vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedelleri",
b) 119 uncu maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "vergi, resim ve harçları" ibaresi
"vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedellerini", üçüncü
fıkrasında yer alan "vergi, resim ve harç tahsilatının" ibaresi
"vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt bedelleri tahsilatının",
c) 120 nci maddesinin
birinci fıkrasında yer alan "harç, vergi ve resim" ibareleri
"vergi, resim ve harçlar ile değerli kâğıt", ikinci fıkrasında yer
alan "harç, vergi ve resmin" ibaresi "vergi, resim ve harç ile
değerli kâğıt bedelinin",
11) 6.12.1984 tarihli ve
3100 sayılı Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları
Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanunun 7 nci maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan "%100'e kadar amortisman oranı seçebilirler."
ibaresi %100'e kadar amortisman oranı seçebilirler, amortisman ayırma imkânı
bulunmayanlar ise alış bedellerinin tamamını vergiye tâbi kazançlarının
tespitinde indirim konusu yaparlar.",
12) 20.6.2001 tarihli ve
4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunun geçici 3 üncü maddesinin (a) bendinde yer alan "Bu
kesintilerin tahakkuk ve tahsili Maliye Bakanlığınca vergi gelirlerine ilişkin
yetkiler kapsamında takip edilir ve kesintilerin tahsilinde 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır." hükmü
"Bu kesintiler vergi kanunlarındaki tahakkuk ve tahsilat hükümlerine göre takip
edilir.",
13) 8.6.1959 tarihli ve
7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanununun;
a) 4 üncü maddesinin
birinci fıkrasına, 17.9.2004 tarihli ve 5234 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile
eklenen (m) bendi teselsül ettirilerek (n) bendi,
b) 18 inci maddesinde yer
alan "Türk Kanunu Medenisinin 532 nci maddesinin (3) numaralı
fıkrasına" ibaresi "Türk Medeni Kanununun 590 ıncı maddesinin 3
numaralı fıkrasına",
14) 3065 sayılı Kanunun;
a) 17 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan "gıda maddelerinin" ibaresi
"gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin",
b) 17 nci maddesinin (2)
numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan "Maliye Bakanlığınca çıkarılacak
bir yönetmelikle" ibaresi "Maliye Bakanlığınca",
c)
Geçici 21 inci maddesinde yer alan "31.12.2004 tarihine kadar"
ibaresi "31.12.2006 tarihine kadar",
15) 10.11.2004 tarihli ve
5255 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"yapılacak giderler Katma Değer Vergisi dahil her türlü vergi,"
ibaresi "yapılacak giderler her türlü vergi,",
Olarak değiştirilmiştir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı "Vergi Kanunlarının Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 43 üncü maddesine aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
M. Emin Tutan |
Niyazi Pakyürek |
|
Ankara |
Bursa |
Bursa |
|
Recep Yıldırım |
Mustafa Çakır |
Mustafa Elitaş |
|
Sakarya |
Samsun |
Kayseri |
17) 13.10.1983 tarihli ve 2919 sayılı Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun 13 üncü maddesinde
yer alan "Kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi yıla
devreden gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir"
cümlesinin "Kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan kısımları ertesi
yıla devredilen gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir;
gelirleri özel ödenek kaydedilen işletmeler Kurumlar Vergisinden muaftır.
BAŞKAN - İkinci önergeyi
okutup, işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 43 üncü maddesinin 8 numaralı fıkrasının (e) bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Soner Aksoy |
Hasan Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Bayram Özçelik |
Mehmet Kılıç |
Halil Aydoğan |
|
Burdur |
Konya |
Afyon |
|
Abdullah Erdem Cantimur |
|
Fahrî Keskin |
|
Kütahya |
|
Eskişehir |
"e) Geçici 55 inci
maddesinde yer alan "1.1.1999-31.12.2004 tarihleri arasında" ibaresi
"1.1.1999-31.12.2005 tarihleri arasında", "menkul sermaye
iratları ile menkul kıymetler yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr
payları için" ibaresi "menkul sermaye iratları, menkul kıymetler
yatırım fonları katılma belgelerine ödenen kâr payları veya bu fonların katılma
belgelerinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında alım satımından elde edilen
kazançlar ile Türkiye'de kurulu vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan
işlemler sonucunda elde edilen kazançlar için",
"16) 2.3.1984
tarihli ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanununun 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendinde yer alan 'tahsis edilen ödenekten,' ibaresi 'tahsis
edilen ödenek ve 29/6/2001 tarihli ve 4705 sayılı Kanununun 1 inci maddesi
uyarınca alınan harçlardan,' "
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Maddenin 8 numaralı
fıkrasının (e) bendinde yapılması istenen değişiklikle, Türkiye'de kurulu
vadeli işlem ve opsiyon borsalarında yapılan işlemler sonucunda, gerçek
kişilerce 2005 yılında elde edilen kazançlar da bu madde kapsamında
değerlendirilerek, bu kazançlar için de beyanname verilmemesi öngörülmektedir.
Böylece, yeni kurulmakta olan vadeli işlem piyasasının teşvik edilmesi
sağlanmaktadır.
Maddeye eklenmesi
öngörülen fıkrayla yurt dışına çıkışlardan alınan harçların Toplu Konut
İdaresinin gelirleri arasına alınması sağlanarak, Toplu Konut İdaresinin
faaliyetlerinin desteklenmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkalığına
Görüşülmekte olan 725
sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 43 üncü maddesine aşağıdaki
bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
17- 13/10/1983 tarihli ve
2919 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği Teşkilat Kanununun
13 üncü maddesinde yer alan "kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan
kısımları ertesi yıla devren gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir" cümlesinin "kaydedilen özel ödeneklerden kullanılmayan
kısımları ertesi yıla devren gelir ve özel ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir; gelirleri özel ödenek kaydedilen işletmeler Kurumlar Vergisinden
muaftır."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz efendim.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Her türlü giderleri genel
bütçeden karşılanarak üretilen mal ve hizmetlerden Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından bütçe geliri olarak tahsil edilen tutarların tamamı genel bütçeye
gelir olarak kaydedildiği ve bu faaliyetlerin ticarî bir niteliği olmadığı için
Kurumlar Vergisi mükellefiyeti tesisine gerek duyulmamaktadır.
BAŞKAN - Komisyonun takdire
bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önergeler
istikametinde 43 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi
okutuyorum:
Yürürlükten kaldırılan
hükümler
MADDE 44. - 1) 213 sayılı
Kanunun 356 ncı maddesi,
2) 488 sayılı Kanunun 16
ve 20 nci maddeleri,
3) 492 sayılı Kanunun 137
nci maddesi ile mükerrer 138 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesi,
4) 193 sayılı Kanunun;
a) 76 ncı maddesinin
ikinci fıkrası,
b) 104 üncü maddesinin
son fıkrası,
5) 5422 sayılı Kanunun 8
inci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinin ikinci paragrafının
son cümlesi,
6) 16.7.2004 tarihli ve
5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim
Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 11
inci maddesinin ikinci fıkrası,
7) 29.6.2001 tarihli ve
4705 sayılı Yurt Dışına Çıkışlardan Harç Alınması ve 4481 sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi,
8) 7.12.2004 tarihli ve
5272 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi,
yürürlükten
kaldırılmıştır.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 44 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve (7) numaralı fıkrasının tasarı metninden çıkarılarak
müteakip fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Soner
Aksoy |
Hasan
Anğı |
|
Ankara |
Kütahya |
Konya |
|
Muharrem
Karslı |
Halil
Aydoğan |
Mehmet
Kılıç |
|
İstanbul |
Afyon |
Konya |
|
Bayram
Özçelik |
Abdullah
Çetinkaya |
Fahri
Keskin |
|
Burdur |
Konya |
Eskişehir |
"5)
5422 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası, 8 inci maddesinin birinci
fıkrasının (4) numaralı bendinin ikinci paragrafının son cümlesi ile dördüncü
paragrafı."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Halen, 20.2.1930 tarihli
ve 1567 sayılı Kanuna göre ilgili mercilerden izin almak suretiyle Türkiye'de
münhasıran portföy işletmeciliği faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tabi
yatırım fonları, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamalarında Sermaye
Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonları addolunmaktadır. Gelir Vergisi
Kanununa eklenen geçici 67 ve Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci
maddelerle, dar mükellef kurumsal yatırımcıların menkul kıymet gelirleri ile
diğer sermaye piyasası araçlarından elde ettikleri gelirlerin tevkifat
suretiyle vergilendirilmesi öngörüldüğünden, bu kurumların vergi uygulamaları
açısından Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan yatırım fonu addedilerek
vergilendirilmesini sağlayan düzenlemeler kaldırılmaktadır.
Yurtdışına çıkış
harcından sağlanan gelirin dargelirli vatandaşlara konut yapımında kullanılması
öngörüldüğünden, bu harcın uygulamadan kaldırılmasını öngören düzenleme madde
metninden çıkarılmaktadır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
44 üncü maddeyi kabul
edilen önerge istikametinde oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 1'i
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 1. - Bu
Kanun ile Damga Vergisi ve Harçlar Kanununda yapılan değişikliklere istinaden damga
ve harç pullarının kullanımdan kalkması nedeniyle yapılması gereken işlemlere
ilişkin esas ve usûlleri belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Geçici madde 2' yi
okutuyorum:
GEÇİCİ MADDE 2. -
1.1.2005 - 31.12.2010 tarihleri arasında uygulanmak üzere, hisseleri kısmen
veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait olan bir bankanın bilanço
değerlerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınması halinde,
devir veya birleşmeden doğan kazançlar Kurumlar Vergisinden müstesnadır.
Hisseleri kısmen ya da
tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna ait olan bir bankanın; iştiraklerinin,
takipteki alacaklarının ve diğer bilanço kalemleri ile banka lehine alınan
teminatların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devir ya da satın
alınması ve bu suretle edinilen aktiflerin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
tarafından devir, birleşme veya satış işlemine tabi tutulması sırasında
düzenlenen sözleşmeler ve sair kâğıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi,
uzatılması, devredilmesi ve bozulmasına ilişkin düzenlenen kâğıtlar,
gayrimenkul ve menkul mallar ile hakların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu veya
göstereceği kişiler adına kayıt ve tescil işlemleri, her türlü vergi, resim ve
harçtan (taşıt alım vergisi dahil) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından
bankaya ödenen bedeller Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinden müstesnadır.
BAŞKAN - Geçici madde
2'yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir.
45 inci maddeyi
okutuyorum:
Yürürlük
MADDE 45. - Bu Kanunun;
1) 36 ve 37 nci
maddeleri, 43 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendi, (8) numaralı
fıkrasının (e) ve (f) bentleri ile (12) ve (13) numaralı fıkraları yayımı
tarihinde,
2) 43 üncü maddesinin
(11) numaralı fıkrası 2004 yılı gelirlerine de uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
3) 34 üncü maddesi ile 43
üncü maddesinin (15) numaralı fıkrası 13.11.2004 tarihinden geçerli olmak üzere
yayımı tarihinde,
4) 40 ıncı maddesi, 43
üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bentleri, (5) ve (7)
numaralı fıkraları ve (6) numaralı fıkrasının (b) bendi 23.7.2004 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
5) 30 uncu maddesi ile
Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 68 inci madde ve 35 inci maddesi yayımını
izleyen ay başında,
6) 27, 28, 32 nci
maddeleri, 44 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (a) bendi, (5) numaralı
fıkrası ve 30 uncu maddesi ile Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci
madde 1.1.2006 tarihinde,
7) 29 uncu maddesi,
1.1.2005 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere yayımı
tarihinde,
8) Diğer maddeleri
1.1.2005 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
Yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan kanun
tasarısının 45 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih
Kapusuz |
Kemalettin
Göktaş |
Niyazi
Pakyürek |
|
Ankara |
Trabzon |
Bursa |
|
M.Emin
Tutan |
Mustafa
Elitaş |
Recep
Yıldırım |
|
Bursa |
Kayseri |
Sakarya |
"Madde 45.- Bu
Kanunun;
1) 27, 28 inci maddeleri, 44 üncü maddesinin (4)
numaralı fıkrasının (a) bendi ve (5) numaralı fıkrası, 30 uncu maddesi ile
Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 67 nci madde, 32 nci maddesi ile Kurumlar
Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci maddenin (1) ve (2) numaralı fıkraları
1/1/2006 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere 1/1/2006
tarihinde,
2) 29 uncu maddesi 1/1/2005 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere
uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
3) 30 uncu maddesiyle Gelir Vergisi Kanununa eklenen geçici 68 inci
madde ile 35 inci maddesi yayımını izleyen ay başında,
4) 32 nci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen geçici 35 inci
maddenin (3) numaralı fıkrası 31/12/2005 tarihinde,
5) 34 üncü maddesi ile 43 üncü maddesinin (15)
numaralı fıkrası 13/11/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
6) 36 ve 37 nci maddeleri, 43 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrasının
(a) bendi, (12) ve (13) numaralı fıkraları yayımı tarihinde,
7) 38 inci maddesi
yayımını izleyen üçüncü günden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
8) 40 ıncı maddesi, 43 üncü maddesinin (4) numaralı fıkrasının (b) ve
( c ) bentleri, (5) ve (7) numaralı fıkraları ve (6) numaralı fıkrasının (b)
bendi 23/7/2004 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
9) 43 üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası 2004 yılı gelirlerine de
uygulanmak üzere yayımı tarihinde,
10) 44 üncü maddesinin (8) numaralı fıkrası 24/12/2004
tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
11) Diğer maddeleri 1/1/2005 tarihinden
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer."
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyon) - Takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN - Hükümet?..
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarının yasalaşma
süreci ve bu süreçte yapılan değişiklikler dolayısıyla yürürlük maddesi yeniden
düzenlenmiştir.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
istikametinde 45 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
46 ncı maddeyi
okutuyorum:
Yürütme
MADDE 46.-Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, tasarının tümü açıkoylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli
hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.
Açıkoylamanın elektronik
oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri,
oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme
giremeyen üyelerin, oy pusulalarını, oylama için öngörülen 3 dakikalık süre
içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.
Ayrıca, vekâleten oy
kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun
rengini ve kendisinin ad ve soyadı ile imzasını da taşıyan oy pusulasını, yine,
oylama için öngörülen 3 dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum.
Oylama işlemini
başlatıyorum.
(Elektronik cihazla
oylama yapıldı)
BAŞKAN - Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, 725 sıra sayılı Vergi Kanunlarının Yeni Türk
Lirasına Uyumu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının açıkoylama sonucunu açıklıyorum:
Kullanılan oy sayısı : 261
Kabul : 261 (x)
Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Sayın Bakanın bir
teşekkür konuşması talebi vardır.
Buyurun Sayın Bakanım.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatine
kadar, büyük bir özveriyle görüşerek, çok değerli katkılarınızla, vergi tasarımızı
kabul etmiş bulunuyorsunuz. Bundan dolayı, hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum ve hepinize mutlu yıllar diliyorum. Sağ olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
birleşime 5 dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 00.20
YEDİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 00.28
BAŞKAN: Başkanvekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Ahmet Gökhan SARIÇAM
(Kırklareli),
BAŞKAN- Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 44 üncü Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum.
Sosyal Sigortalar Kanunu,
Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına
Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005
Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.
VII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
4.- Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak
Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/942) (S. Sayısı: 727) (x)
BAŞKAN - Komisyon ve
Hükümet yerinde.
Komisyon raporu 727 sıra
sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.
Tasarının tümü üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili İzzet Çetin; AK Parti
Grubu adına Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi'nin söz talepleri vardır.
İlk söz Sayın Çetin'e
aittir.
Sayın Çetin, buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar
Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve
Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, saygıyla
selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım,
kısa adı Bağ-Kur ve SSK emeklileri ile bunların malullük, yaşlılık ve ölüm
aylığı alanların 2005 yılındaki maaş artışlarını içeren bir kanun tasarısıyla
karşı karşıyayız. Tabiî ki, bu, emeklilerimiz açısından, malullük, yaşlılık ve
ölüm aylığı alanların beklentileri açısından son derece önemli bir kanun
tasarısı; ama, her şeyden önce, belirtmek isterim ki -tabiî, bu, alışkanlık
haline geldi- biz, bunu yılbaşından evvel Meclisten geçirelim, emeklilerimiz
de, bir an evvel, bu maaşlarındaki artışa kavuşsunlar diye böylesi bir gün
içerisine sıkıştırılmış tasarıyı, milletvekillerine dağıtılmayan, zamanında
Meclise gelmemiş, komisyonu aynı gün toplanmış, komisyonda tartışmalar sağlıklı
yapılmamış; kanun tasarısına dikkatlice bakacak olursanız, tasarının
hazırlanmasında bile gerekli özen ve itina -kanun tekniği açısından-
gösterilmemiş bir metinle karşı karşıyayız.
Her şeyden evvel,
baktığımızda, göreceğiz ki, 1.1.2005'ten itibaren hüküm ifade edecek olan bu
tasarıda, dün daha, Sayın Başbakan, buradaki konuşmasında "31.12.2004 gece
00.01'den itibaren YTL'yle tanışacaksınız; YTL'ye alışın, hazırlanın" dedi;
ama, öyle görüyorum ki, kanun tasarısını hazırlayanların bile daha hazır
olmadığı ortada. Burada, milyonlar konuşuluyor; oysa, 1.1.2005'ten itibaren YTL
geçerli olacak.
Ben şunu açıkça ifade
etmek istiyorum; çok fazla vaktinizi almak istemiyorum. Gerçekten, AKP'nin,
Başbakanından milletvekillerine kadar, bir şeyi çok iyi allayıp pullayıp orta
yere koyduğuna tanık oluyorum. Bu, tasarıda da mevcut. 2003 yılında, aynı
konumda olan Bağ-Kur ve SSK emeklilerine yapılan düzenlemede -o gün de,
hatırlarsınız bu kürsüde yine konuşmuştum- 75 000 000-100 000 000 lira
verilmiş; eğer Cumhuriyet Halk Partisinin ve emeklilerin feryadı olmasa, onlar
aylıklara ilave edilmeyecek idi. 2004 yılındaki artışlar da, yine malumunuz
olduğu üzere, ocak ve temmuz aylarında yüzde 10-10 olarak uygulamaya girmiş
idi.
Şimdi, bakıyoruz,
gerekçenin daha birinci paragrafında geriye doğru reklamlar var. Görüşeceğimiz
kanun tasarısı, 2005'e ilişkin bir düzenleme olmasına rağmen, 2003'te bunu
yaptık, 2004'te bunu yaptık... Bunlara hiç gerek yok. Yapılması gereken,
düzenlemeyi sağlıklı hale getirmek; emekli, dul ve yetim aylığı alanlar ile
Bağ-Kur ve SSK emeklilerinin başkalarına muhtaç olmadan, aldıkları emekli
maaşıyla insanca yaşabilmelerini sağlamak, akşam karanlığında pazar artıklarını
toplamaktan, çocuklarının, torunlarının eline bakmaktan kurtarmak olmalıydı.
Şimdi, tasarıya
baktığımız zaman, hükümetin teklif ettiği metin ile komisyonun kabul ettiği
metin arasında fark görüyoruz. Komisyon metni de çelişkilerle dolu. Neresine
bakarsanız, bakın. Arkadaşlarımız, komisyonda -ara vererek komisyona- yeni bir
düzenleme getirdiler; kademelendirdiler; yani "200 000 000'a kadar yüzde
8; 200 000 000 ile 318 000 000 arasındakiler yüzde 7; 318 000 000 liranın üstü
de yüzde 6 artış alsın" dediler.
Değerli arkadaşlarım,
rakamların büyüklüğü sizleri aldatmasın. 200 000 000 liranın yüzde 7'si 14 000
000 liradır. 14 000 000 liralık bir zammı, bir maaş artışını artış diye
getirmek; hele hele, biz emeklilerimizi, dul ve yetimlerimizi düşünüyoruz
deyip, böylesi, geceyarısı çok çalışıyormuşuz, onları çok düşünüyormuşuz edası
içerisinde buraya getirmek, herhalde, sizin, emekli, dul ve yetimlere ve
emeklilerin tümüne bakış açınızı ortaya koymaya yeter. 300 000 000'un yüzde
7'si 21 000 000 lira eder; 21 000 000 ya da 21 Yeni Türk Lirası
Değerli arkadaşlarım, el
insaf!... 4 kişilik bir aile açısından, açlık sınırı 515 000 000 lira olarak
açıklandı. Yoksulluk sınırı 1 500 000 000 liradan fazla. Şimdi, bu
insanlarımızın büyük bir bölümü aile geçindiriyor, çoluk çocuk okutuyor ve
yaşamını, aldığı emekli maaşıyla sürdürmeye çalışıyor. SSK emeklilerinin
ortalama aylıklarını size söyleyeyim: SSK'da, bugün, en düşük emekli maaşı 400
000 000-402 000 000 lira, en yükseği 700 000 000, ortalaması 438 000 000.
Bağ-Kurda bu oranlar daha düşük. Malulük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların
aldıkları maaşa da maaş demenin olanağı yok; onların miktarları daha da düşük.
Tabiî, SSK emeklileri ve
Bağ-Kur emeklilerinin aldıkları maaşlara bakıldığında, emekli maaşları kendi
içinde de çelişkilerle dolu. 1980'lerden itibaren çeşitli defalar düzenlemeler
yapıldı. Çeşitli kategorilerde farklı farklı emekli maaşı alanlar var. Bunlar,
iki önemli konuda her yerde itiraz ediyorlar; diyorlar ki, emekliler arasındaki
maaş adaletsizliği giderilsin, intibak yasamız bir an evvel çıkarılsın,
emekliler, emekli prim ödeme gün sayılarına göre, hizmet sürelerine göre, bir
barem sistemine, bir derece sistemine -geçmişte olduğu gibi- oturtulsun; bugün
emekli olanın maaşı beş yıl sonra, çok düşük, çok komik bir maaş seviyesine
gelmesin, memurlarda olduğu gibi, en yüksek dereceden emekli olan, hiç olmazsa,
onun karşılığı, emeklilik yaşamını daha iyi biçimde sürdürsün; ama, sizin
yaklaşımınız bunlara izin vermiyor. Yani, biz, ne yaparsak yapalım, ne
söylersek söyleyelim, nasıl katkı yapmak, emeklilerin, yoksulların çilesini
azaltmak istersek isteyelim, bir avuç mutlu azınlığı mutlu edebilmek için,
onların rant gelirlerinin 345 milyar liralık kısmını vergiden muaf tutarken...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Bugün vergilendirdik...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
... işçinin, yoksulun maaşından vergi keselim istiyorsunuz ve bunu başarıyorsunuz.
Değerli arkadaşlarım,
emekliler maaşlarından tasarruf yapmıyorlar, yapamazlar, bu mümkün değil,
maaşlarının tamamını harcıyorlar ve dolayısıyla, o harcama içerisinde... Çok
ağır olan vergi gelirlerimizin -bütçe kanunu içerisinde gördünüz- yüzde 73'ü
dolaylı vergilerden oluşuyor. Bunlar üzerinde zaten olabildiğince ağır bir
vergi yükü varken, bunlara 14 liralık, 20 liralık, 40 liralık, yıl içerisinde,
maaş artışını öngörüyorsunuz ve bunun için de, gelip, burada "emeklilerimizi
düşünüyoruz, onlar için gece bu çileye katlanalım" diyorsunuz. Keşke öyle
yapmasaydık da, emeklilerin sesine kulak verseydik; yetimlerin, dul ve ölüm
aylığı alanların feryatlarına kulak verseydik. 2005 yılında, onları da, insanca
yaşayabilecekleri bir seviyeye getiremesek bile, hiç olmazsa "oh be,
birazcık nefes alacağım" diyebilecekleri bir noktaya taşımış olsaydık.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, ben, bunu çok görmüyorum. Emekli, dul, yetim aylığı alanlara bakış
açınızı çok iyi anlıyorum; onların da anlamasını gerçekten istiyorum. Buna en
somut örnek, siz, daha dün -asgarî ücret için "civciv çıkacak, kuş
çıkacak, sürpriz çıkacak" diye toplumu beklentiye soktunuz- net 318 000
000 lira olan asgarî ücreti, 350 000 000 liraya çıkardınız. 4 500 000-5 000 000
insan asgarî ücretle yaşamını sürdürüyor. Tabiî ki, 4 500 000-5 000 000
insanın, sizin açınızdan çok fazla bir önemi olmayabilir. Sayın sözcüleriniz
biraz sonra çıkıp, burada, "biz, asgarî ücreti, 225 000 000 lira olarak
aldık, buraya çıkardık" diyebilir.
Değerli arkadaşlarım,
aynı şey emekli maaşlarında ortaya çıkıyor; yani, yüzde 6'lık, yüzde 8'lik
artışları zannediyorsunuz ki, birkaç milyar maaş alıyorlar da önemli. Yani, bir
önemi yok bu artışların. Ee, emekli bizim dönemimizde şunu aldı...
Değerli arkadaşlarım,
sizin açıkladığınız, dün, Başbakanın burada açıkladığı enflasyon rakamlarıyla
emeklilerin, işçilerin, yoksulların mutfağındaki enflasyon ne yazık ki,
örtüşmüyor. Ne yazık ki, birbiriyle çelişkilerle dolu.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Daha da düşük... Fakir fukaranın enflasyonu daha da düşük.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Çünkü, harcayacak parası yok.
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hesap bilirseniz, öyle...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Harcayacak parası yok. Onları, evet, o hale getirmenin mutluluğunu yaşıyorsunuz
Sayın Kapusuz. Sayın Kapusuz, o hale getiren sizsizin.
BAŞKAN - Sayın Çetin,
Genel Kurula hitap edin efendim.
Buyurun.
İZZET ÇETİN (Devamla) - O
zaman, Sayın Grup Başkanvekili oturduğu yerden laf atmak yerine, biraz sonra
-Grup Başkanvekildir- çıkar burada konuşur; o hak, ona, her zaman verilmiştir.
Değerli arkadaşlarım, bu
konunun düzeltilmesi açısından komisyonda "bunlar, toplumun kalkınması,
ülkemizin mutluluğu için ömür tüketmişler, yıllarını vermişler; ne ekonomik
krizlerde ne ülkenin kötü yönetilmesinde en küçük bir sorumlulukları yok; ama,
her zaman yükü bunlar çekti. Hiç
olmazsa, bu sefer, mademki, para bu kadar çok -Maliye Bakanımız dün 'para
isteyen bana gelsin' dedi- emekliler adına, yetimler adına, yoksullar adına biz
de önerge verelim" dedik ve verdik. Dedik ki: Maliyenin her bir emekliye
100 YTL zam yapması, Türkiye Cumhuriyeti bütçesini allak bullak etmez. Eski
parayla 200 000 000 TL, yeni parayla 200 YTL alana, 100 YTL verseniz, 300 YTL
eder. 400 YTL ya da 400 000 000 TL emekli aylığı alan sigorta emeklisinin...
HASAN ANĞI (Konya) - O
hale kim getirdi?..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Oturduğun yerden laf atma. Oturduğun yerden...
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
İzzet Bey, bunun kaynağını göster.
İZZET ÇETİN (Devamla)
- Kaynağı bulmak senin sorunun.
Kaynakları hortumlayanların 40 milyar dolarını affedeceğinize, görmezden
geleceğinize, o 40 milyar doları tahsil etmeyi bilseydin de kaynak
yaratsaydınız.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Nereden biliyorsun; kim affetti yahu? Bırak allahaşkına!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Affeden sizsiniz. Alamayacağınızı açıklayan sizsiniz. Ben açıklamadım, yürütme
değilim.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Af yasası mı çıkardık biz?!
YAVUZ ALTINORAK
(Kırklareli) - Naylon faturalara affı kim çıkardı; siz çıkardınız.
İZZET ÇETİN
(Devamla) - Oturduğunuz yerden laf
atmayın.
Değerli arkadaşlar,
gerçekler acı. Toplumun, halkın, yoksul kesimin yaşadığı her gün acı. Tabiî ki,
sizi rahatsız ediyor olabilir bu söylemler. Siz, oradan, 40 milyar doları tahsil etme yoluna gitseydiniz; bunlara nereden
kaynak bulacağız demezdiniz. Banka hortumlayanlara, devlet ihalelerinde köşe
dönenlere kaynağı nereden buluyorsan, yoksula da oradan bulabilirdin.
Değerli arkadaşlarım,
üzerinize, laf atmakta ve rakamları tersyüz etmekte hiç kimse yok.
HASAN ANĞI (Konya) - Olur
mu?!. Yapmayın!..
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Gerçekten çok iyi beceriyorsunuz onu, kutluyorum sizi.
HASAN ANĞI (Konya) - O
konuda çok mahirsiniz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Her şey iyiye gidiyor.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
İyiye gidiyor!.. Arkadaşlar, keşke her şey dediğiniz gibi olsa. Ben burada
rakamları söylüyorum size.
Bakınız, burada, bu kanun
tasarısında iyi olan bir tek nokta var. Alelacele hazırlanmış, umarım, burada
önergelerde düzeltir; buradaki milyonları YTL olarak değiştirirsiniz. Eğer öyle
bir önerge vermemişseniz, o önergeyi de birlikte yazıp verelim, ona da karşı
çıkmayın; çünkü, esas o zaman "kaynağı nereden bulacağız, eyvah biz
öldük" diye feryat etmeye başlarsınız. Buradaki bütün rakamlar milyonlarla
ifade ediliyor.
HASAN ANĞI (Konya) - Hani
nerede?!
İZZET ÇETİN (Devam) - Bak
bakalım... Bir bak bakalım...
HASAN ANĞI (Konya) - Ne
var; şu anki alınan rakam yazılı.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Ben sana söylüyorum, 318 233 475... 200 000 001...
Değerli arkadaşlar,
bakın, 200 000 000'a kadar yüzde 8 artırdınız, 16 000 000 eder. 200 000 001 ile
300 000 000 arasına yüzde 7 dediniz, ne yapar; 200 000 001 lira için 14 YTL
eder. Yani, 200 000 000'un, 200 YTL'nin altında alan, 201 alanın önüne geçecek.
Bir de, kendi içinde,
yazım tekniği açısından da büyük sakatlık var, onu da görmenizi istiyorum. (AK
Parti sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlar, ben
çok fazla vaktinizi almak istemiyorum; ama, dinlemezseniz, önergelerde de söz
alacağım, bunu da bilmenizi istiyorum.
HASAN ANĞI (Konya) - Al!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Susmazsanız önergelerde de söz alacağım.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir)
- Sabaha kadar devam edeceğiz.
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Dinliyoruz, dinliyoruz.
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, bakınız, burada, güzel olan bir tek şey şu: 1479 ve 2926
sayılı Kanunlarla 2005 tarihinden sonra bağlanacak malullük, yaşlılık ve ölüm
aylıkları 8.1.2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanuna göre sosyal destek ödemeleri
eklenerek hesaplanıyor. Yani, burada, Bağ-Kur emeklilerine sosyal destek
ödemesi adı altında ödenenin bugünkü aylıklarına ilave yapılmasıyla yeni
artışın bindirilecek olmasından başka, herhalde emeklileri mutlu edecek hiçbir
şey yok.
Değerli arkadaşlarım, bir
diğer konu, bunun içerisinde, yine aynı sigortalılardan, 2005 yılında,
primlerinin yüzde 10 oranında artırılarak alınacağı belirtilmiş. Sayın
Bakanımız komisyonda açıklamasını yaptı "yüzde 13,5'lik bir artış yapmamız
gerekir; ama, onları düşünerek buraya çektik" dedi.
Değerli arkadaşlarım,
Bağ-Kura ve SSK'ya, özellikle Bağ-Kura prim borcu olanlar, o borcun borcunu,
borcun faizini, faizin faizini zaten ödeyemiyorlar. Onun için, borçlarda ödeme
kolaylığı getirmek üzere yeni düzenleme yapıldı. Bugün faizlerini bile
ödeyemedikleri için, kendileri bir an önce çözüm bekliyorlar ve Bağ-Kur da SSK
da alacaklarını tahsil edemez konumda. Son günlerde -hepiniz belki şimdi yine
tepki vereceksiniz; ama, ben merak ediyorum- SSK'nın aktuaryel dengeleri niye
bozuldu; ne oluyor?! Acaba, AKP'li belediyeler, SSK prim borçlarını ödüyor mu;
yoksa, birileri gizlice prim borçlarınızı ödemeyiniz deyip, sonra da burada
kaynak yok diye feryat edelim mi diyorsunuz; onu da öğrenmek isterim.
HALİL AYDOĞAN (Afyon) -
Konuyu saptırma!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, gerçekten, gecenin bu ilerleyen saatinde, zamanımı
doldurmak istemiyor idim; yani, hazırlanış biçimi, komisyonda tartışma biçimi,
Meclise indiriliş biçimi sakat olduğu gibi, emeklilere bakış açısı da son
derece sakat, bir zamdan çok bir sadakayı andıran bu tasarının, emeklilerimizi,
dul ve yetimlerimizi, yaşlılık aylığı alanlarımızı mutlu etmeyeceğini peşinen
söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım,
belki, tekrar çıkmam; 2005 yılında, sevgi, huzur ve barışla birlikte
dürüstlüğün tüm insanlığa egemen olmasını diliyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
AK Parti Grubu adına,
Manisa Milletvekili Sayın Hüseyin Tanrıverdi; buyurun. (AK Parti sıralarından
alkışlar)
AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Sosyal Sigortalar Kanunu, Tarım İşçileri Sosyal
Sigortalar Kanunu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanunu Kapsamında Ödenen Gelir ve Aylıklarda 2005 Yılında Yapılacak
Artışlar Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde AK Parti Grubumuz adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri,
yıllarını bu ülke için harcamış, devletin ve milletin hizmetinde bulunmuş,
geçmişte seslerini hükümetlere duyuramamış emeklilerimizin maaşlarının
iyileştirilmesi, sosyoekonomik düzeylerinin yukarılara çıkarılması amacıyla
hükümetimizin yaptığı çalışmalar devam etmektedir.
Dün açıklanan asgarî
ücretten sonra, bugün de, inşallah, burada, günün ekonomik şartları ve bütçe
dengeleri gözetilerek Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur emeklilerimizin gelir
ve aylıklarını da artıracağız.
Burada, Anamuhalefet
Partimizin sözcüsü konuştu ve asgarî ücret üzerinde civciv, kuş örnekleri
vermeye çalıştı. Tabiî ki, AK Parti, hiçbir zaman, böylesi ciddî konularda
kesinlikle laubali bir davranışta bulunmaz. Hükümetimiz ve AK Partimiz, bu
konuda ne söz vermişse ve bu konuda ne tür bir iyileştirme yapmayı taahhüt
etmişse, elinden gelen azamî gayreti gösterir ve hatta, ekonomik programlarını,
politikalarını bir tarafa bırakarak, mağdur kesimin rahatı ve huzuru için, o
zam oranlarını, artış oranlarını sağlar.
Burada şunu ifade edeyim
ki, kamuoyunda çok yanlış değerlendirildi; Sayın Genel Başkanımız, Başbakanımız
için, asgarî ücretle ilgili sürpriz açıklayacak diye; sürpriz açıklama rakamsal
olarak değildir, sürpriz açıklama sadece gün olarak ifade edilmiştir...
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Yapma yahu!..
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sen de inanmadığını söylüyorsun işte!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - ... ama, kamuoyunda bu, rakamsal bir noktaya çekilerek, onun
üzerinde demagoji yapılmaya çalışılmaktadır; bunu da buradan düzeltmiş
oluyorum.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - İnanmadığını söylüyorsun!..
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Sen inandın mı buna?..
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bana bakarak konuş!..
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Elbette, size bakarak konuşacağız; çünkü, sizin gözlerinize
bakmazsak, siz de bizim gözlerimizi göremezseniz, ne demek istediğimizi
anlayamazsınız.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Görmeden anlıyorum ben seni!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Dolayısıyla, bizim bakışlarımızdan ziyade, ne yaptığımız önemlidir.
Hükümetimiz, daha gelir
gelmez, 2003 yılında, yıllardır ihmal edilmiş emeklilerimizin elinden tutmuş
-demin Sayın Çetin'in ifade etmeye çalıştığı- pazaryerlerinde çürük domates,
ıspanak, ezik pırasaları toplayan emeklimizin hayat seviyesini yükseltmek için,
75 000 000 Türk Lirası, 100 000 000 Türk Lirası seyyanen zam yapmıştır, artış
sağlamıştır. Emeklilerimiz bu konuda oldukça memnun olmuştur; memnuniyetlerini,
gelip, Grubumuzda Sayın Başkanımıza çiçek vererek, teşekkür ederek göstermişlerdir,
bu memnuniyetleri devam etmiştir ve hâlâ, emeklilerimizin AK Partiye güveni,
sevgisi devam etmektedir.
ERDAL KARADEMİR (İzmir) -
Doğru söylüyorsun; artık, pazara gidemez hale geldiler.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Emekli, halkekmek kuyruğunda!..
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Elbette doğru söylüyorum; çünkü, yıllardır emekliler ihmal
edilmiştir.
Şimdi, tabiî, biz 75 000
000, 100 000 000 verdiğimiz zaman da bağırıyordunuz, o zaman da yerinizde
duramıyordunuz, o zaman da bu figanları ortaya koyuyordunuz; "yahu,
bunları vereceksiniz de, kaynağınız nerede, nereden bulacaksınız" diyordunuz.
(AK Parti sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Kocaeli)-
Kaynak bulmayan sizsiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla)- Şimdi, sizin aklınız bunlara ermez, kolay değil!
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya)- Yapma yahu! "Aklınız ermez" filan... Ayıptır.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla)- Doğrusu, aklınız erse, bu feryadı figanı yapmazsınız.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya)- Çok ayıp!
RASİM ÇAKIR (Edirne)-
Milleti açlığa mahkûm ettiniz.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla)- Değerli milletvekilleri, hemen arkasından, yine, emeklilerimizin
elinden tutmak için 2004 yılında yüzde 10, yüzde 10 artışlar yapılmıştır iki
kademe, altışar aylık dilimler halinde; bunu da biliyorsunuz. Bunları yaparken,
Türkiye'de enflasyon rakamlarının ne olduğunu, nerelere çekildiğini çok iyi
bilirsiniz. Ben size hemen ifade edeyim: Bakınız, eğer 2003 yılında biz bu
uygulamayı yapmasaydık, yani, TÜFE artışıyla maaş artışları devam ediyor
olsaydı, onların o tarihte, 2003 Aralığında 315 619 000 TL almaları
gerekecekti. Bizim uygulamamızla 332 051 000 TL almışlardır. 2004 Aralığına
baktığınız zaman, 346 415 000 TL alacak iken, 400 797 000 TL almaktalar.
ERDAL KARADEMİR (İzmir)-
Eskiden pazara gidiyorlardı, sayenizde gidemez hale geldiler.
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla)- Belki rakamları çok görmeyebilirsiniz; ama, bizim bu noktada
yaptığımız iyileştirmeleri dikkate almak zorundasınız. Tabiri caizse, subasmanı
olmayan bir inşaat üzerine biz katları yükseltiyoruz. Hem subasmanını
çıkacağız, hem de katları ortaya çıkarıp binayı meydana getireceğiz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir)- O binada oturulmaz!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla)- Böylesi bir derinlikteki, çukurdaki, yıllardır ihmal edilmiş,
ezilmiş emeklimizin feryadına zamanında kulak tıkanacak, sırt dönülecek, ters
dönülecek; şimdi, bizim bu uygulamalarımızdan sonra, tabiî ki, rakamlar
yetersiz görülecek.
Yani, biz burada bunları
söylerken, elbette, emeklilerimiz, çalışanlarımız da dahil herkes yeterli ücreti
alıyor, bu memlekette çok huzur içerisinde, refah içerisinde demiyoruz. Bizim
iki yıllık dönemimiz içerisinde ne yapıldığına bakarsanız, bu iki yıllık
işaretin, gelecek yıllar için neyi ifade ettiğini de göreceksiniz.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Sayın Bakan o zaman da bakandı şimdi de bakan. O zaman da öyle
veriyordu, şimdi de böyle veriyor. Çevir kazı yanmasın!..
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi, çevir kazı yanmasın hesabı yok burada.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Aynen öyle...
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Burada, doğrular söyleniyor, gerçekler söyleniyor ve oranlar
ortada.
Değerli arkadaşlarım,
tabiî, bakınız, bu kanun tasarısıyla, bir iyileştirme daha yapılıyor.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Bu da mı sürpriz?!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bağ-Kurda prim oranları, biliyorsunuz ki, daha önceden TÜFE
oranlarına göre artırılır ve bu artışlar -bir tarihte Bağ-Kur primi ödeyen
değerli arkadaşlarım da var aranızda- her artış döneminde yüzde 60'lar, yüzde
70'ler oranında artış söz konusuydu.
Şimdi, bugün, Sayın Çetin
de oradaydı, komisyonumuzda bulunan değerli Cumhuriyet Halk Partili
milletvekili arkadaşlarımız da oradaydı.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Onlar değerli değil, aklı ermez onların, aklı ermez!..
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Efendim "aklı ermez" derken, bakınız, şimdi, şöyle...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Ayıp değil mi; aklı ermezmiş...
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - TESK'in, yani, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun
temsilcisi bir hanımefendi orada bulunuyordu. Orada, memnuniyetlerini ifade
ettiler. Neyi ifade ettiler; şimdi, bu kanun gereği yüzde 13,4 oranında
primlerin artırılması gerekirken, yine bu kanunda bir düzeltme yapıyoruz -daha
doğrusu, bir düzenleme yapıyoruz- ve bu düzenlemeyle, prim oranlarındaki artış
yüzde 10'dur. Yani, orada geri çekiş vardır. Bir tarihteki yüzde 60'ları,
70'leri, 80'leri görürken, şimdi, yüzde 10'lar mertebesinde artış.
Değerli arkadaşlarım,
elbette, bunların, çok güzel, övünülmesi gereken ve ileriye doğru daha güzel
iyileşmelerin temel taşları olduğunu görürsünüz ve inşallah, bu noktada
iyileştirmeler devam edecek, emeklilerimizin daha güzel bir hayat sürmesi için
önemli katkılar sağlanacak.
Dün açıklanan asgarî
ücret noktasında da aynı şey söz konusudur. Uzun yıllar sonra ilk defa asgarî
ücret yıllık olarak artırılmıştır. Daha önce, altışar aylık dilimler halinde
artış yapılıyordu, şimdi, yıllık olarak, 1.1.2005 tarihinde artış yapılacak,
yıl sonuna kadar devam edecek. Aynı şekilde, eğer, ekonomik dengelerde bir bozukluk,
yani, enflasyon oranlarında sürpriz bir artış söz konusu olursa, daha doğrusu,
beklenmedik bir artış söz konusu olursa, bu çerçevede, yine, hükümetimiz asgarî
ücreti dikkate alıp o oranlarda iyileştirmeyi yapacaktır.
Yani, bunlarla şunu ifade
etmeye çalışıyorum: AK Partimiz olarak, hükümetimiz olarak, çalışanların ve
çalışıp da emekli olan insanların her zaman yanında olduğumuz için Anayasanın 2
nci maddesinde yerini bulan sosyal devlet ilkesinin içinin doldurulmasına
önemli bir gayret göstermekteyiz. Bu çerçevede yapılanlar ortada; ben, gecenin
bu saatinde sözü fazlaca uzatmak istemiyorum, burada noktalamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Sayın Başkan, hatip, sözünü geri alsın!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - İki gün sonra yeni bir yıla...
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) - Gecenin bu saatinde size destek vereceğiz burada, bize
"aklınız ermez" diyeceksiniz! Ayıp!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Hüseyin Bey, sözünüzü geri alın...
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi, yani, ben...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kötü söz sahibine aittir!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Benim kastım, sizin aklınızın ermediği noktasında değil. Yani, o
anda...
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Kıvır... Kıvır...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Çevir... Çevir...
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Şimdi bu söze karşı ne demem lazım Sayın Çetin?! Yani, bu söze
karşı ne demem lazım?! Gecenin bu saatinde bir şeyler söylemek istemiyorum.
Yani, hazır...
TUNCAY ERCENK (Antalya) -
Ya söylemeyeceksin, söylediysen de kıvırtmayacaksın. Kıvırtacaksan o sözü
ağzından çıkarmayacaksın!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Söylemek istemiyorum... Şimdi siz çıkacaksınız burada "kuş
çıkacak, civciv çıkacak" diye konuşacaksınız; ama, benim söylediğimden
alınacaksınız. Yok öyle şey! Kusura bakmayın...
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Kastı o değil...
RASİM ÇAKIR (Edirne) -
Delikanlı olacaksın!
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Ağzınızdan çıkan sözleri siz bilirseniz, bizim de kastımızın ne
olduğunu, ne olmadığını çok iyi anlarsınız.
HÜSEYİN BAYINDIR
(Kırşehir) - Ne söyleyeceksen çabuk söyle! Kırk yıllık bakanlık, getirip
getirip kanun çıkarıyorsunuz. Hepiniz aynısınız; ANAP'ı da MHP'si de...
HÜSEYİN TANRIVERDİ
(Devamla) - Bizim bu kanundaki acelemiz, bayram öncesi emeklilerimizin cebine
beş on kuruş daha fazla koyabilmektir.
Ben hepinize teşekkür
ediyorum. Bu kanunun hayırlara vesile olmasını diliyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın
Tanrıverdi, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakanım buyurun.(AK
Parti sıralarından alkışlar)
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerimin başında hepinizi saygıyla selamlıyorum; konuşmamı
olabildiğince kısa tutma gayreti içerisinde olacağım.
Değerli arkadaşlar,
huzurunuza getirmiş olduğumuz tasarı iki değişikliği öngörüyor. Birincisi,
Bağ-Kurluların 2005 yılında prim artış oranlarıyla ilgili bir düzenlemedir.
Hepinizin yakinen bildiği gibi, Bağ-Kur prim oranlarındaki artış, TÜFE ve gayri
safî yurtiçi hâsıladaki gelişme oranına göre tespit edilmektedir. Bu iki
parametreye göre önümüzdeki yıl uygulanacak artış oranı yüzde 13,4'tür. Ancak,
enflasyondaki düşüş ve Bağ-Kurlularımızın özellikle küçük esnaf olmaları
hasebiyle, hükümet olarak bu yüzde 13,4'lük artış oranını yüksek bularak, 2005
yılında uygulanacak oranı yüzde 10 olarak tespit ettik ve bu şekilde huzurunuza
getirdik. Biz Hükümete ilk geldiğimizde yüzde 40'lar seviyesinde olan prim
artış oranının iki yıl sonunda yüzde 10'luk gibi bir artış oranına gelmesi
hepimiz açısından sevindiricidir diye düşünüyorum.
İkinci husus Bağ-Kur ve
SSK emeklilerimizin, yine, aylıklarının artışlarıyla ilgilidir. O konudaki
yasal sistem de şu şekildedir: Bağ-Kurlularımız ve SSK'lıların emekli aylıkları
bir önceki ay gerçekleşen TÜFE oranında artırılmaktadır. Biz, 2003 yılında, bu
şekilde, TÜFE artışına göre bir ayarlama yaptığımızda emeklilerimize yapılacak
zammın çok düşük olduğunu gördük ve hepinizin bildiği gibi -belki İzzet Bey
yine "dönüp dolaşıp 75 000 000-100 000 000'a geliyorsunuz" diyecek;
doğrudur; bu, emeklilerimize son yıllarda verilen en büyük zam miktarıdır-
TÜFE'ye göre zam yapmış olsaydık -Hüseyin Bey de ifade etti- 2004 yılı aralık
ayında 346 000 000 lira olacaktı SSK'lı emeklimizin aylığı; oysa, şu anda, asgarî
SSK emekli aylığı 400 000 000 liradır. Buradan da bu farkı görüyoruz.
Düzenlememiz neyi
getiriyor; burada, değerli arkadaşlarım, özellikle asgarî ücretin altında
emekli aylığı ve gelir alanları koruma içgüdüsüyle hareket ederek, onlara biraz
daha oransal olarak fazla artışı öngördük. Şöyle arz edeyim: Gelir ve aylıkları
200 000 000'un veyahut da 200 Yeni Türk Lirasının altında olan kişilere 2005
yılı ocak ayında yüzde 8 ve temmuz ayında yüzde 8 olmak üzere kümülatif yüzde
16,6; yine, gelir ve aylıkları 200 000 000 ile 318 000 000 arasında olan
kişilere yüzde 7, yüzde 7 ve bunun üzerinde gelir ve aylık alan emeklilerimize
ise ocakta yüzde 6 ve temmuzda yüzde 6 olmak üzere yüzde 12,4 oranında bir
artışı öngörüyoruz. Yüce Meclisimiz bunu onayladığı takdirde, Sosyal Sigortalar
Kurumunda ortalama aylık, şu anda mevcut olan 442 488 000 lira, ocakta 468 756
772 liraya, yani 442,49 Yeni Türk Lirasından, ocakta 468,76 Yeni Türk Lirasına,
temmuzda da 496 Yeni Türk Lirasına ulaşmış olacaktır.
Bağ-Kurlularımız için,
esnaflarımız için ise şöyle bir düzenlemeyi öngördük: 1 inci ilâ 6 ncı
basamaklarda bulunanların aylıklarında, 2005 Ocak döneminde yüzde 8, temmuz
döneminde yüzde 8; 7 ilâ 12 nci basamakta bulunanların aylıklarında ise, 2005
Ocak döneminde yüzde 7 ve temmuzda yüzde 7; 13 ve yukarısı basamaklardan gelir
ve aylık alanlara ise, ocak ve temmuzda yüzde 6'şar olmak üzere, bir artış
oranı öngördük.
Tarım sigortalılarımız
için ise, 1 ilâ 12 nci basamakta bulunanlar için ocakta yüzde 8, temmuzda yüzde
8; 13 ilâ 24 üncü basamaklarda bulunanlara ise, yüzde 7'şer olmak üzere, bir
artış oranı öngördük. Burada, bu yapılan artışlarla gelinen noktanın
ayrıntılarına girmeyeceğim; bu, önümüzdeki liste açıklandıktan sonra, hepimizin
malumu olacak, şu anda da hesaplanabilir bir rakam.
Değerli arkadaşlar,
tabiî, bu artış oranları, Hükümetimiz bütün imkânlarımızı zorlayarak -Sayın
Başbakanımızın talimatı, Hazineden sorumlu
Sayın Bakanımızın ve Sayın Maliye Bakanımızın da büyük destekleri
neticesi- bu noktaya geldik. Hepimizin gönlü arzu eder ki, Hükümet olarak,
iktidar olarak, muhalefet olarak, emeklimize, Bağ-Kurlumuza, SSK'lımıza daha
fazla artış yapalım; ancak, şu gerçeği hepimizin bilmesi lazım değerli
arkadaşlar: Bu sosyal güvenlik kuruluşları, sigortacılık mantığı içerisinde
işletilen kuruluşlardır; yani, kendi mantıkları içerisinde topladıkları
primlerle, hem giderlerini karşılaması lazım hem de sistem içerisinde bulunan
vatandaşların emekli aylıkları artışının yapılması lazım; ancak, bizim
sistemimiz, çok uzun yıllardır böyle bir imkândan yoksundur ve şunu da açık
ifade edeyim ki, bizim sosyal güvenlik kuruluşlarımızda bir fon birikimi
olmadığı zaman, bu fonda bir nemalanma olmadığı zaman, biz, her bütçe yılında
bu emeklilerimizin aylıklarını tartışırız. İşte, 2005 yılında huzurunuza
getireceğimiz sosyal güvenlik reform tasarısında bu mantık yatmaktadır.
İnşallah, bunu Yüce Meclisin katkılarıyla yasalaştırdığımız zaman oluşacak fonların
nemalandırılması suretiyle, emeklilerimizin daha fazla imkâna kavuşması, belki
ikinci ayak dediğimiz bir emeklilik sisteminin de, tüm emeklilik sisteminde
devreye sokulmasıyla emeklilerimize daha rahat bir nefes aldırmayı amaçlıyoruz;
ama, şunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum ki, Hükümet olarak, salt ekonomik
politikaları uygulamakla kalmıyoruz; bunun yanında, sosyal politikaları da,
bütçenin, sıkı malî disiplinin vermiş olduğu imkânlar içerisinde uyguluyoruz;
iki üç yıldır bunu ispat etmeye çalıştık. Haa, gönlümüzden geçen daha fazlasını
vermektir; ama, bu manada da hiçbir zaman popülist bir anlayış içerisinde
olmadık. Kahraman olmak, popülist olmak çok kolaydır; ama, yıllardır içinde olduğumuz
kısır döngüye hep beraber dönersek, emekli için de yazık olur, diğer
çalışanlarımız için de yazık olur diye düşünüyorum.
Gecenin ilerlemiş
saatinde fazla zamanınızı işgal etmek istemiyorum. Yasa tasarısının bir an önce
görüşülmesi konusunda büyük gayret gösteren Değerli Komisyon Başkanımıza,
komisyon üyelerimize, her iki parti grubumuza, Değerli Başkanlık Divanına ve
siz değerli milletvekillerine çok teşekkür ediyorum. Yapmış olduğumuz bu
düzenlemenin, çalışanlarımıza, emeklilerimize hayırlı olmasını ve güle güle
harcamalarını diliyor; 2005 yılının da, ülkemize hayırlar ve esenlikler getirmesini
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Bakanım.
Sayın milletvekilleri,
tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Maddelerine geçilmesini
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
1 inci maddeyi
okutuyorum:
SOSYAL SİGORTALAR KANUNU,
TARIM İŞÇİLERİ SOSYAL SİGORTALAR KANUNU, ESNAF VE SANATKARLAR VE DİĞER BAĞIMSIZ
ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KURUMU KANUNU İLE TARIMDA KENDİ ADINA VE HESABINA
ÇALIŞANLAR SOSYAL SİGORTALAR KANUNU KAPSAMINDA ÖDENEN GELİR VE AYLIKLARDA 2005
YILINDA YAPILACAK ARTIŞLAR HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1. - 2005 yılı Ocak
ayı ödeme dönemi ile 2006 yılı Ocak ayı ödeme dönemi arasında, 17.7.1964
tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 17.10.1983 tarihli ve 2925
sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa göre:
a) Bağlanan gelir ve
aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan telafi
edici ödemeler, 2004 yılı Aralık ayı ödeme dönemi itibariyle dosya bazında
ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla;
1) 200 000 000 TL ve altında gelir ve aylık alanlara 2005 yılı
Ocak ayı ödeme döneminden itibaren % 8, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden
itibaren de bir önceki aya göre
% 8 oranında,
2) 200 000 001 TL ile 318
233 475 TL arasında gelir ve aylık alanlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme döneminden
itibaren % 7, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya
göre % 7 oranında,
3) 318 233 475 TL ve
üzerinde gelir ve aylık alanlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren %
6, 2005 yılı Temmuz ayı ödeme döneminden itibaren de bir önceki aya göre
% 6 oranında,
Artırılarak ödenir.
b) 2005 yılında malûllük
veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen
sigortalıların hak sahiplerine bağlanacak aylıklar, 506 sayılı Kanunun 55, 61,
67 ve geçici 82 nci maddelerine göre 2005 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan
aylık tutarları, yukarıdaki (a) bendinde belirtilen gelir/aylık miktarı ile
mukayese edilmek suretiyle artırılır.
c) İş kazaları ile meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına
giren son takvim ayı 2005 yılının birinci yarısına ait olanlara bağlanacak
gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir yukarıdaki (a) bendinde
belirtilen miktarlarla mukayese edilerek 2005/Ocak ve Temmuz ödeme dönemlerinde
artırılır. Son takvim ayı 2005 yılının ikinci yarısına ait olanlara bağlanacak
gelirler, son takvim ayı itibarıyla hesaplanan gelir yine yukarıda (a) bendinde
belirtilen miktarlarla mukayese edilerek 2005 yılı Temmuz ödeme dönemi
itibariyle artırılır. Ancak bunlara 2005 yılı Ocak ayı ödeme dönemine ait artış
uygulanmaz.
d) Bağlanan gelir ve
aylıklar ile telafi edici ödemelerin artırılmasında ve yukarıdaki (b) ve (c)
bentleri uygulanmak suretiyle bağlanacak gelir ve aylıkların artırılmasında,
506 sayılı Kanunun ek 38 inci maddesi hükümleri; 2005 yılında malûllük veya
yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan sigortalılar ile ölen
sigortalıların hak sahiplerinin 506 sayılı Kanunun geçici 82 nci maddesine göre
2005 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylıkları için Ocak 2005 ile aylık
başlangıç tarihi arasında Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan
tüketici fiyatları indeksi artış oranları ile iş kazaları ve meslek
hastalıkları sigortasından hak kazanılan gelirlere esas günlük kazanç hesabına
giren son takvim ayı 2005 yılına ait olanların gelirlerinin artırılmasında 506
sayılı Kanunun ek 44 üncü maddesi hükümleri uygulanmaz.
BAŞKAN - Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın İzzet Çetin;
buyurun.(Alkışlar)
CHP GRUBU ADINA İZZET
ÇETİN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Biraz evvel kürsüye çıkmayacağımı söylemiştim, AK Parti Grubundan
gelen alkışlar onun için olsa gerek; ama, düzeltilmesi gereken birkaç nokta
var, onları açıklığa kavuşturacağım; onun için huzurunuzdayım; hepinizi,
tekrar, saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, her
şeyden önce kötü söz söyleyene aittir; yani bir sayın milletvekilinin buraya
çıkıp "sizin aklınız ermez" sözünü bu kürsüden geri almasını
beklerdik, hatadan dönmek büyüklüktür. Arkadaşımızın bu sözü, düzeltilmeye
matuf bir sözdür; ısrarı, kendi kişiliğini ortaya koymaya yönelik bir şey; bunu
düzeltmesini beklerdim Sayın Tanrıverdi'den. Gerçekten, birbirimize hakaret
etmeye gerek yok, bu Yüce Meclis çatısı altında bulunan herkesin aklı eriyor
ki, buraya süzülerek, seçilerek gelmişler. Kaldı ki, Sayın Tanrıverdi de, ben
de, çalışma yaşamımın otuz yılını, seçimle gelerek ve buradan ekmek yiyerek
sürdürmüş bir arkadaşınızım; üstelik de malî müşavirlikten tutun, değişik
yöneticilik görevlerinde de bulundum, pek çok arkadaşım da böyle; bizim aklımız
çok iyi eriyor, halkı kandırdığınız gibi bizi kandıramamanın sıkıntısı, sizi
böyle feryat etme noktasına getiriyor! (AK Parti sıralarından gürültüler)
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Senin şu lafın yerinde mi yani?!
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 75 000 000 ve 100 000 000 liralar, açıklanması
gereken... Yani, 2003 yılında, emeklilere en çok zammı biz verdik dediğiniz
zammın öyküsünü kısaca sizlere anımsatmak için söz aldım.
57 nci hükümet döneminde,
dönemin Başbakanı Sayın Ecevit memurlara 2002 yılında bir artış yapmış ve eğer
yılsonunda işçi ve Bağ-Kur emeklilerine verilen zam memur emeklilerinin altında
kalırsa, bunun, 1 Ocaktan geçerli olmak üzere Bağ-Kur ve SSK emeklilerine de
yansıtılacağını hüküm altına almıştı. Devlette süreklilik esastır. Siz iktidara
geldiniz, o iki ay içerisinde, 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen sonra
-hatırlamanız için söylüyorum- emekliler feryat etmeye başladı, bizim
zamlarımızı uygulayın diye.
AHMET YENİ (Samsun) -
Parayı biz verdik...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Parayı önceki hükümet hüküm altına almıştı; siz, bir hükmü uyguladınız.
İkincisi, siz, 2003
yılında TÜFE...
AHMET YENİ (Samsun) -
Parayı vermek önemli...
İZZET ÇETİN (Devamla) -
Sayın Yeni, otomatik laf atma makinesi gibisin maşallah, kutluyorum seni!
Şimdi, 2003 yılında, yıl
boyunca 75 000 000 ve 100 000 000 liralar peşinen aylıklara yansıtıldı; ama,
sene sonuna doğru düşen bir seyir izlemişti. Biraz evvelki konuşmamda da
açıkladım; eğer emeklilerin feryadı ve bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak
ısrarlı takibimiz olmasa, 75 000 000 ve 100 000 000 lirayı emekli maaşlarına
yansıtmayacaktınız. Bunun bir kere düzeltilmesini istiyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım,
ikinci bir düzeltme -TÜFE deyince aklıma geldi- emekliler 1999 yılı ağustos
ayında yapılan SSK reformundan sonra, sözümona reformdan sonra, 1 Ocak 2000'den
itibaren maaş artışlarını TÜFE oranında almaya başlamışlardı ve aylık ödeme
süresi de ayın 20'sine doğru kaydırıldığı için, 20 günlük bir farkları
nedeniyle alacakları oluştuğu iddiasıyla yargıya başvurdular ve yargıda birkaç
karar lehlerine çıktı; ama, her ne hikmetse, emeklilerin TÜFE farklarıyla
ilgili, Sayın Bakanımız "Yargıtay aleyhlerine karar verdi" deyince...
Tabiî, yargıya olan güven de toplumda iyice sarsıldı. 1995 yılında, ben de çok
haklı olduğum bir davada, ikinci yarıyıl zamları meselesinde, Türkiye'deki
bütün yerel mahkemelerde davayı kazanmıştım, bütün yerel mahkemeler kararda
direnmişlerdi; ama, o günkü siyasal iktidarın yargı üzerindeki müdahalesiyle,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda o davayı çoğunluk kararıyla kaybetmiştik. Şimdi
de, "emeklilerin TÜFE farkları 1,2 katrilyon liraya çıkıyor, bunun
altından kalkamayız, yargıda hak etsinler de ödeyelim" denildi. Yargıda
lehlerine çıktı; ama, bugüne kadar hâlâ ödemediniz. Emeklilere bakış açınızı,
TÜFE'ye yaklaşımınız bile ortaya koymaya yetiyor.
Değerli arkadaşlarım,
bakınız, maddedeki düzenlemeleri okuyanınız olmadı; çünkü, biraz evvel
dağıtıldı. Birtakım kanunlara atıflar da yapılıyor, bu nedenle, anlamak da pek
mümkün değil; ama, anlaşılır bir yönü var; demek ki, emeklilerin içerisinde,
dul ve yetimlerin içerisinde 200 000 000 liranın altında maaş alan var, 300 000
000 liranın altında maaş alan var, 300 000 000 liranın üzerinde maaş alan var.
SSK'da en yüksek emekli maaşı, şu anda 710 000 000 lira; ki, onlar da 2000
yılından sonra emekli olanlar. 2000 yılından önce emekli olanlarda en yüksek
maaş 500 000 000 lira dolayında. Bağ-Kurda durum daha vahim, emekli, dul ve
yetimlerde daha vahim. Onun için, maddeyle ilgili önerge verdik, 100 YTL
verilsin dedik. Yani, emeklilere, onların dul ve yetimlerine 100 000 000 lira
zam yapılması, herhalde Türkiye Cumhuriyeti bütçesini allak bullak etmez.
Kaynak bulmak o kadar zor değil. Sağ olsun, Maliye Bakanımız şu anda burada yok; ama "para isteyen bana gelsin" diyor,
bu para hükümette var. Bu bir siyasî tercih meselesidir. Yani, siz, ya bir avuç
mutlu azınlığı, çıkar çevrelerini, medya patronlarını himaye edeceksiniz ya da
toplumun emeğiyle, alınteriyle geçinen kesimlerini. Tercih sizin.
Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çetin.
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Terbiyesizlik yapmayın!
SALİH KAPUSUZ (Ankara) -
Sayın Çetin, oldu mu şimdi?!
İZZET ÇETİN (Kocaeli) -
Bana "hadi, ancak gidersin" diyor!
MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) - Kendine mi alındın? Alındıysan alın!
BAŞKAN - Madde üzerinde 2
adet önerge vardır; önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 727 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci
maddesinin (a) bendinde yer alan "200 000 000 TL" ile "200 000
001 TL" ibarelerinin "200 YTL", "318 233 475 TL"
ibarelerinin ise "318 YTL" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
|
Salih Kapusuz |
Nusret Bayraktar |
Recep Yıldırım |
|
Ankara |
İstanbul |
Sakarya |
|
Mustafa Çakır |
Mustafa Duru |
Zülfü Demirbağ |
|
Samsun |
Kayseri |
Elazığ |
BAŞKAN - Diğer önergeyi
okutup işleme alacağım.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 727
sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi "a" bendinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Bağlanan
gelir ve aylıklar ile 506 sayılı Kanunun geçici 76 ncı maddesine göre yapılan
telafi edici ödemeler 2005 yılı ocak ayı ödeme döneminden itibaren 100 YTL
seyyanen artırılarak ödenir."
|
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
İzzet Çetin |
Yavuz Altınorak |
|
Malatya |
Kocaeli |
Kırklareli |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
Gökhan Durgun |
Osman Özcan |
|
Antalya |
Hatay |
Antalya |
BAŞKAN
- Komisyon önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
2005 yılı için öngörülen
enflasyon yüzde 8, büyüme ise yüzde 5 olarak tespit edilmiştir. Emeklilere
yapılmak istenen maaş artışı ise, enflasyon hedefi artı büyüme rakamlarının çok
çok altındadır.
Bağ-Kur ve SSK emekli
aylıkları ortalaması, bugün için açlık sınırının çok altında ve üstelik, kendi
içinde de adaletsizdir. Yapılması gereken, intibak yasalarını bir an önce
çıkarıp, bu adaletsizliği gidermektir.
Emekli aylıklarına
yapılacak yüzde 6-7'lik artışlar, emekliler tarafından da tepkiyle
karşılanmaktadır; çünkü, hükümetin enflasyonu ile halkın mutfağındaki enflasyon
çok farklıdır.
Ayrıca, emekliler
gelirlerinin tamamını harcayarak yaşamlarını sürdürme uğraşındadırlar. Bu da
onların vergi yükünün çok ağır olduğunu gösterir. Bütçede de belirlenen vergi
gelirlerinin yüzde 73'ünün dolaylı vergilerden oluştuğu ortadadır. Daha dün,
Ankara Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma yüzde 33,3 zam yapmıştır. Emeklilerin
geçim sıkıntısını bir ölçüde de olsa azaltmak ve maaş makaslarını daraltmak,
düşük maaşlarını biraz olsun korumak amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 727
sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin (a) bendinde yer alan "200 000
000" TL ile "200 000 001 TL" ibarelerinin "200 YTL",
"318 233 475 TL" ibarelerinin ise "318 YTL" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Salih Kapusuz (Ankara) ve arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Olumlu görüşle takdire
bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hükümet
katılıyor mu?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Tasarıda yer alan malî
tutarların YTL türünden ifade edilmesi amaçlanmıştır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge
doğrultusunda 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
2 nci maddeyi okutuyorum:
MADDE 2. - 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı Kanuna
göre aylık alanların 2004 yılı Aralık
ayı ödeme döneminde ödenen aylıkları, aylık ödeme tarihlerinden geçerli olmak
üzere, 1-6 basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 8 ve
2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 8 oranında, 7-12 basamaklarda bulunanların aylıkları
2005 yılı Ocak ayında % 7 oranında ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya
göre % 7 oranında, 13 ve daha yukarı
basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 6 oranında ve 2005
yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 6 oranında artırılarak, 2926 sayılı
Kanuna göre aylık alanların 2004 yılı
Aralık ayı ödeme döneminde ödenen aylıkları aylık ödeme tarihlerinden geçerli
olmak üzere,1-12 basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 8
ve 2005 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 8 oranında, 13 ve daha yukarı
basamaklarda bulunanların aylıkları 2005 yılı Ocak ayında % 7 oranında ve 2005
yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre % 7 oranında artırılarak ödenir.
2005 yılında bağlanacak
aylıklar 2003 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ve gösterge
tutarları esas alınarak hesaplanır ve
bu şekilde hesaplanan aylık önce 22.1.2004 tarihli ve 5073 sayılı Kanunun 2 nci
maddesinin (a) bendine göre artırılır ve bulunan tutar ayrıca birinci fıkra
hükmüne göre artırılarak ödenir.
1479 ve 2926 sayılı
kanunlar kapsamında sigortalı olanlara yapılacak sosyal sigorta yardımlarını ve
yönetim giderlerini karşılamak üzere sigortalılardan alınacak primlere esas
olan ve 2004 yılı Aralık ayında yürürlükte bulunan gelir tablosu ile katsayı
sabit kalmak kaydıyla gösterge tablosu, 2005 yılında % 10 oranında artırılarak
uygulanır.
1479 sayılı Kanunun 36
ncı maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları ile 50 nci maddesinin ikinci
cümlesi hükmü ve 2926 sayılı Kanunun 33 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü
2005 yılı içinde uygulanmaz.
1479 ve 2926 sayılı
kanunlar kapsamında 1.1.2005 tarihinden sonra bağlanacak malûllük, yaşlılık ve
ölüm aylıkları 8.1.2003 tarihli ve 4784 sayılı Kanuna göre sosyal destek
ödemeleri eklenerek hesaplanır ve ödenir.
BAŞKAN - Madde üzerinde 1
adet önerge vardır; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 727
sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"02.09.1971 tarihli
ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa göre; malullük, yaşlılık ve ölüm
aylığı alanların 2004 yılı Aralık ayı ödeme döneminde aldıkları aylıklar, aylık
ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere 2005 yılı ocak ayından itibaren bir
önceki aya göre 100 YTL artırılarak ödenir.
|
İzzet Çetin |
Ferit Mevlüt Aslanoğlu |
Yavuz Altınorak |
|
Kocaeli |
Malatya |
Kırklareli |
|
Hüseyin Ekmekcioğlu |
|
Osman Özcan |
|
Antalya |
|
Antalya |
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu?
SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE
SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) - Katılmıyoruz Sayın
Başkan.
BAŞKAN - Hükümet?..
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Gerekçeyi
okutuyorum:
Gerekçe:
Malullük, yaşlılık ve
ölüm aylığı alanların aldıkları aylıklar son derece düşük ve sosyal devlet
anlayışından uzaktır. % 8 ve % 7'lik artışlar 20-30 YTL'lik artışa tekabül
etmektedir. Malullük, yaşlılık ve ölüm aylığı alanların aylıklarına 100 YTL
artırılması bile onları açlık sınırının altında aylık almaktan kurtaramayacak,
ama, bir nebze de olsa rahatlatacaktır.
BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.
2 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
3 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 3.- Bu Kanun yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
4 üncü maddeyi
okutuyorum:
MADDE 4.- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Saygıdeğer
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Saygıdeğer milletvekili
arkadaşlarım, yeni yılın, sizlere, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar
getirmesini Cenabı Hakktan niyaz ediyorum.
Saygıdeğer
milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30
Aralık 2004 Perşembe günü, yani bugün saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi
kapatıyorum.
Kapanma Saati: 01.30